neden pulmotil ac, mikoplazma - vtd.org.tr file2 abd el-aziz, et.al, tavuklarda enrofloxacin’in...

32
Tavuklarda Salmonella İnfeksiyonları facebook.com/tavder • twitter.com/tavder Broylerlerde Sindirim Sistemi Histomorfolojisi ve Mikroflorasıyla Sağlık ve Performans Etkileşimi İnfeksiyöz Bronşitis

Upload: hadung

Post on 24-Mar-2019

222 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

TavuklardaSalmonella İnfeksiyonları

facebook.com/tavder • twitter.com/tavder

Broylerlerde Sindirim Sistemi Histomorfolojisi ve Mikroflorasıyla Sağlık ve Performans Etkileşimi

İnfeksiyözBronşitis

Page 2: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

Pulmotil AC hakkında daha fazla bilgi için lütfen bizi arayın.

www.elanco.com

*Kullanmadan önce lütfen prospektüsü okuyunuz.1Elancotarafındanyürütülenpazararaştırmasısonuçları;Şubat2006.2AbdEl-Aziz,et.al,Tavuklardaenrofloxacin’infarmakokinetikdeğerlendirmesi.BritishPoultryScience,38:164-168,1997.3Warrenet.al,Tavuklardatilmikosininoralyollauygulanmasınıtakibenakciğervehavakesesikonsantrasyonları.Journ.Vet.Pharm.and Ther.,20(supl.1):181-218,1997.4Scorneaux,B.andShryock,T.Tavukfagositlerindetilmikosininhücreiçibirikimi,dağılımıveefluksu. PoultryScience,77(10):1510-1521,1998.5Elancodenemeleri,T5DTL9901&T5DJD9901.Datamevcuttur.PulmotilisatrademarkforElanco’sbrandoftilmicosin.Elanco,PulmotilandthediagonalcolorbararetrademarksofEliLillyandCompany.©2006ElancoAnimalHealth.Allrightsreserved.(PO0626)

Beşeri üretim standartları garantisinde kalite, güvenilirlik ve sağaltıcı etki

Yüksek ürün safiyeti, potensi ve stabilitesi sağlayan “tek süreçli sıvı

formülasyon üretimi”

Ürünü 3 yıla kadar UV ışını, oksidasyon ve neme bağlı degradasyondan koruyan

orijinal ambalaj*

Ekonomik kayıpları durduran hızlı ve uzun klinik etkinlik2,3

Enfeksiyonla mücadele eden makrofaj ve heterofiller içinde yüksek

konsantrasyon4

Solunum yolu enfeksiyonlarındaki gücü ile klinik etkinlik ve performans arasında

denge sağlar5

Neden Pulmotil®AC, Mikoplazma1 ile mücadelede “1 numaralı” ürün.

Elanco Hayvan SağlığıLilly İlaç Tic. Ltd. Şti.0216 554 00 00

BİLEŞİMİ: Pulmotil AC Oral Çözelti; bal renkli bir çözelti olup, her mL’sinde 250 mg tilmikosin aktivitesine eşit tilmikosin fosfat içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER: Tilmikosin, makrolit grubundan semisentetik bir antibiyotiktir. Bakteri hücresinde protein sentezini inhibe ederek etki gösterir. Antibakteriyel spektrumunda; mikoplazma türleri, Gram-pozitif ve bazı Gram-negatif mikroorganizmalar bulunur. Anılan mikroorganizmalar için tilmikosinin MIC değerleri şu şekildedir:Mikroorganizma MIC (mg/ml)Mycoplasma gallisepticum 0.048Clostridium perfringens 3.12Mycoplasma synoviae 0.025Staphylococcus aureus 0.78Chlamydia psittaci 0.1Actinomyces pyogenes 0.024Ornithobacterium rhinotracheale 0.03Salmonella typhimurium > 50Pasteurella multocida 6.25Escherichia coli 50Kanatlılara oral yolla uygulandığında tilmikosin hızla emilerek kana karışır. Yine hızlı bir şekilde serumu terkederek düşük yoğunlukta pH’a sahip enfeksiyon bölgelerine göç eder. Uygulamadan 6 saat sonra akciğerler ve hava keselerinde tilmikosine rastlamak mümkündür. Tilmikosin, safra ve idrar yoluyla atıldığından, karaciğer ve böbreklerde de oldukça yüksek konsantrasyonda bulunur. KULLANIM YERİ / ENDİKASYONLARI: Pulmotil AC Oral Çözelti, etçi tavuk ve hindilerde Mycoplasma gallisepticum, M. synoviae, Ornithobacterium rhinotracheale, Pasteurella multocida ve tilmikosine duyarlı diğer mikroorganizmaların yol açtığı solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU: Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde; Her litre suya 75 mg tilmikosin (60 mL Pulmotil AC Oral Çözelti / 200 litre) katılır. Bu, günlük 15-20 mg/kg canlı ağırlık dozuna karşılık gelmektedir. Uygulamaya 3 gün devam edilmelidir. Hastalık sonrasında tedaviye 1-2 gün devam edilmelidir. İlaçlı su her gün taze olarak hazırlanmalıdır. İSTENMEYEN ETKİLER: Tilmikosin, güvenli bir madde olup, belirtilen dozlarda ve hayvan türlerinde kullanılması durumunda herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: Fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolid antibakteriyeller ile antagonizma nedeniyle birlikte uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILARI: İlaç Kalıntı Arınma Süresi (i.k.a.s.): Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra etçi tavuklar 14, hindiler 10 gün geçmeden kesime gönderilmemelidir. Yumurtası insan gıdası olarak tüketilen hindi ve tavuklarda kullanılmamalıdır. KONTRENDİKASYONLARI: Belirtilen dozlarda hedef türler için kontrendikasyonu yoktur. Diğer hayvan türlerinde kullanılmamalıdır. GENEL UYARILAR: Kullanmadan önce ve beklenmeyen bir etki görüldüğünde veteriner hekime danışınız. Çocukların ulaşamayacağı yerde bulundurunuz. DOZ AŞIMI VE ALINACAK ÖNLEMLER: Tilmikosin, kanatlı hayvanlar için oldukça güvenli olup; 5 gün süreyle 375 mg/kg dozda uygulandığında herhangi bir yan etki görülmemiştir. UYGULAYICININ ALMASI GEREKEN ÖNLEMLER: Pulmotil AC Oral Çözelti’nin deri ile teması iritasyona yol açabilir. Ürünün kullanımı sırasında koruyucu eldiven ve elbise giyilmelidir. Uygulama sonrasında eller yıkanmalıdır. Deri ile temas durumunda, ilgili yerler yıkanmalıdır. Gözle temas ettirilmemelidir. Göz ile temas durumunda gözler iyice yıkanmalıdır. MUHAFAZA ŞARTLARI VE RAF ÖMRÜ: Direkt güneş ışığı almayan yerlerde ve 30 °C’nin altında, dondurulmadan saklayınız. Raf ömrü imal tarihinden itibaren 3 (üç) yıldır. Şişenin kapağı açıldıktan sonra ürün 3 ay süre içerisinde tekrar kullanılabilir. TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ: Karton kutu içinde, 60 mL, 240 mL ve 960 mL’lik bal renkli PEN şişelerde sunulmaktadır.SATIŞ YERİ VE ŞARTLARI: Veteriner hekim reçetesiyle veteriner muayenehanelerinde ve eczanelerde satılır (VHR). PROSPEKTÜS ONAY TARİHİ: 17.12.2004 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI RUHSAT TARİH VE NO.SU: 20.12.2000 – 7/681 RUHSAT SAHİBİ VE ADRESİ: Lilly İlaç Ticaret Ltd. Şti. Kısıklı Caddesi Kuşbakışı Sokak No:6/3 Altunizade / İstanbul ÜRETİM YERİ: COC Farmaceutici S.r.l., via Modena 15, 40019 S. Agata Bolognese(BO), İtalya - Elanco International (a division of Eli Lilly S.A., Cenevre, İsviçre) lisansıyla üretilmiştir. ElancoTM, Pulmotil ® ve çapraz logo Eli Lilly and Company’nin tescilli ticari markalarıdır.

Page 3: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA 1Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

BaşyazıBaşyazı

Sevgili Dostlar

Bir Mektup Ankara’nın “Baş Yazı” köşesinde daha beraberiz. Sektörümüz gerçekten çok bilinmeyenli bir denklem gibi. Bundan dolayı bu sektörde başarılı olmak da büyük bir maharet gerektiriyor. Son birkaç yıldır ihracatta büyük gelişmeler kaydedildi. Kayde-dilen bu gelişmelerin çok büyük bir kısmı tek pazar gelişmesiydi. Hepinizin de tahmin edeceği üzere bu tek pazar sadece Irak pazarıydı. Irak pazarına ihracat 2008’den 2013’e kadar yaklaşık 24 kat bü-yümüştür. 2014 yılındaki en son politik gelişmelerin de etkisiyle ihracattaki büyüme hızı yavaşlamıştır. Türkiye’nin Orta-Doğu pazarı artık eskisi gibi kolay lokma olmaktan çıkmıştır.

2010 yılında bir Rusya pazarı modası başlamıştı. Rus pazarı çok düşük fiyatla but ithalatı üzerine oluşmuş bir pazardı. Türk üreticileri için oldukça zor bir pa-zardı. Buna rağmen Türk üreticileri başlangıçta bu pazara karşı bazı umutlar geliştirdiler fakat Rusların bazı ülkelere verdiği belirli kota rakamlarını Türkle-re vermeyişi ve yine bazı ülkelere uyguladığı gümrük vergi istisnalarını Türklere tanımayışları nedenleriy-le bu pazar gelişmedi. Rusya pazarına tekrar Ame-rika ve Avrupa Birliği hakim oldu. Diğer yandan da Rusya’da kendi iç üretimlerini artırmak için yüksek teşvikler gündeme geldi ve Rusya’nın 5-6 sene içinde kendi kendine yeterli olma çalışmaları başladı.

Son zamanlarda Ukrayna krizi nedeniyle ABD ve AB’nin Rusya’ya ambargo uygulaması ve buna kar-şılık Rusya’nın da Amerikan ve Avrupa Birliği orijinli kanatlı etlerine ambargo uygulaması Türk tavuk eti üreticilerine yeniden bir umut kapısı açar gibi oldu. Bu konuda Türk tavuk üreticilerinin göz önünde tut-ması gereken konu çok ümitli olmadan tedbirli ha-reket etmeleri olmalıdır. Türkiye’ye özel bir kota verilmeden ve gümrük vergilerinde istisnalar uygu-lamaya konmadan Rusya’ya büyük ölçüde ihracat yapılmasını beklemek hayal olacaktır. Türkiye’den Rusya’ya mekanik ayrılmış et ve onlardan yapılmış ürünlerin ihracatı konusunda bir ölçüde başarılı olu-nabilir. İhracatta bu konuda bazı gelişmelere yakın-

da tanık olabiliriz. Tabii bu arada Amerika’nın ve AB’nin Rusya’ya uyguladıkları ambargoyu Türkiye’nin delmeye teşebbüsü gibi yorumlanabilecek bu ihraca-tın Türkiye’ye nelere mal olacağını şu anda tahmin etmek zor olabilir. Fakat ABD tarafından Türk çelik ürünlerine son günlerde uygulanan gümrük vergile-rinde artışa gidilmesi bir karşı önlem olarak algılan-malı ve bunu başka önlemlerin de takip edeceğinin tahmini zor olmamalıdır.

Prof. Dr. Erol Şengör

Yönetim Kurulu Üyesi

Page 4: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA2 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

Yerel Süreli Yayın

Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.

Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.

Veteriner Tavukçuluk Derneği

Adına Sahibi

Prof. Dr. Ahmet ERGÜN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ

Yayın Kurulu

Prof. Dr. Mehmet AKAN

Prof. Dr. Erol ŞENGÖR

Dr. Serdar ERTAŞ

Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ

Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN

İdare Yazışma Adresi

İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA

Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65

Banka Hesapları

REKLAM GELİRLERİ

Türkiye İş Bankası

Dışkapı Şubesi 4206 932790

IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790

ÜYE AİDATLARI

Türkiye İş Bankası

Dışkapı Şubesi 4206 917468

IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468

Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Alıntı Yapılamaz.

Grafik Tasarım ve Baskı

Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti.

Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara

Tel: 229 92 65 • Fax: 229 92 65

www.elmateknikbasim.com

[email protected]

Basım Tarihi: 25.09.2014

Page 5: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA 3Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

Tavuk larda Sa lmonel la İn feks iyon lar ı

TAVUKLARDA SALMONELLA İNFEKSİYONLARI

Özlem ŞAHAN

Araş. Gör., Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim DalıE-Mail: [email protected].

Salmonella doğada yaygın şekilde bulunan ana re-zervuarları insan, sıcak ve soğuk kanlı hayvanlar olan Salmonellozisin etiyolojik ajanıdır (3). Sıcak-kanlı hayvanlar arasında tavuklar, hindiler, kazlar ve ördekler önemli infeksiyon kaynaklarıdır. Evcil hay-vanlardan köpekler, kediler, kaplumbağalar ve kuşlar taşıyıcı olabilmektedirler (14).

Salmonella’nın doğal habitatı, konak spesifitesi ve klinik olarak ortaya çıkan hastalık tablolarının temel alındığı üç kategoriye ayrılmaktadır:birinci kategori-de insanlarda tifo ve paratifoya sebep olan Salmo-nella Typi ve Salmonella Paratyphi A, B ve C, ikinci kategoride ciddi şekilde hayvanlara adapte olmuş paratifo etkenlerinden Salmonella Dublin (sığırlar), Salmonella Cholerasuis (domuzlar), Salmonella Pul-lorum ve Salmonella Gallinarum (kanatlılar), üçüncü kategoride ise hem insanları hem hayvanları infekte eden dünya genelinde gıda kaynaklı hastalıklardan sorumlu, zoonotik önemi olan Salmonella’lar bulun-maktadır (15).

Salmonella cinsine ait ilk bakteri 19th yüzyılda ta-nımlanmıştır. Salmonella Typhi patojen olarak ilk defa 1880 yılında insanların lenf nodulü ve dalağın-da bulunmuştur. Bununla birlikte ilk izolasyonu ve morfolojik olarak ilk tanmlamayı Gaffky 1884’de yapmıştır (27).

Amerikalı bakteriyolojist D.E. Salmon ve Smith ta-rafından 1885 yılında ilk defa domuz bağırsağından Bacterium Suispestifer olarak adlandırılan basil izole edilmiştir. Daha sonra Salmonella Cholerasuis alarak adı değiştirilmiştir. 1888 yılında Gaetner Salmonel-la Enteritidis’i, 1889 yılında Klein yetişkin kuşlarda İngiltere’de kanatlı tifosunu ve 1892 yılında Loefer Salmonella Typhimurium’u raporlamışlardır. 1913 yılında Jones agglutinasyon testlerini kullanarak Sal-monella Pullorumu’u identifiye etmiştir (27).

Salmonella cinsi 1925 yılında klasifiye edilmeye başlamış ve kullanılan yöntem serolojik metodlar olmuştur. Salmonella Typhimurium; Loeffler (1892) ve Salmonella Paratyphi; Schottimuller(1899) tara-

fından bulunmuş ve Salmonella cinsine eklenmiştir. Daha sonra birçok Salmonella serovarı tanımlanmış ve White (1892)’ı takiben klasifiye edilmiştir (27). Popoff ve ark. (1996) Salmonella genusunun klasifi-kasyonunun yapmış ve iki türe ayırmışlardır: Salmo-nella enterica ve Salmonella bongori. Bu son sınıf-landırma Bergey’s Manual’de yerini almıştır ve tüm Salmonella serovarları bu iki türün içine girmektedir. Salmonella bongori, en fazla 10 farklı serotipe sa-hiptir ve Salmonella enterica fenotipik ve genotipik olarak 6 alttüre ayrılmıştır. Bunlar; enterica, sala-mae, arizonae, diarizonae, houtenae ve indica’dır. Öncelikli olarak özellikle amino asit ve karbonhid-rat metabolizmasını içeren biyokimyasal testlerle ayrımları yapılabilmektedir (13). Türler ve alttür-leri takiben Salmonella enterica subsp. enterica(I), 1547 serovar; Salmonella enterica subsp. Salamae (II),513; Salmonella enterica subsp. arizonae (IIIa), 100; Salmonella enterica subsp. diarizonae (IIIb),

cobb-vantress.com

Cobb 500 Infovet ad 21/01/2013 09:06 Page 2

Page 6: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA4 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

Tavuk larda Sa lmonel la İn feks iyon lar ı

341; Salmonella enterica subsp. houtenae (IV), 73; Salmonella enterica subsp. indica(VI), 13; Salmonel-la bongori (23). İnsanlarda Salmonella kaynaklı has-talıklarda sadece 200 adet serovar sıklıkla gözlen-mektedir (2). Salmonella enterica subsp. salamae, arizonae ve diarizonae sıklıkla reptil ve soğukkanlı hayvanların bağırsaklarında bulunmakla birlkte ari-zonae hindi ve koyunlarda problem oluşturabilmek-tedir (12). Salmonella enterica subspecies houtenae ve Salmonella bongori çevrede sıklıkla rastlanır ve tipik olarak insanlarda patojendir. Salmonella sub-terranean üçüncü tür olarak düşünülmüştür fakat DNA temelli çalışmalarda Salmonella genusuna ait olup olmadığı tam olarak belirlenememiştir (18).

Mevcut nomenklaturda, serovarlar büyük harfle başlarlar fakat italik yazılmazlar. Örneğin enterica alttüründen; Salmonella enterica subspecies en-terica serovar Typhimurium yazıldığında kısa for-mu Salmonella ser. Typhimurium veya Salmonella Typhimurium’dur (13).

Salmonella’nın somatik(O) ve flagellar(H) antijenle-ri, farklı serovarları tanımlarlar ve günümüzde top-lam 2610 serovar Kauffman-White şemasıyla ifade edilmektedir (18).

EPİDEMİYOLOJİ

Salmonella farklı hayvan türlerinde, kuşlar, meme-lilerde bulunabilmekte ve çevrede kalıcı hale geçe-bilmektedir. Salmonella infeksiyonları hayvanlarda subklinik düzeyde; herhangi bir semptom göster-meden seyredebilir ya da hafiten şiddetliye doğru çeşitli enterit tablosu görülebilir ve nadiren de olsa tifo benzeri sistemik durum şekillendiğinde ölümle sonuçlanabilir. Çeşitli hastalık tabloları tür spesifik Salmonella serovarları tarafından yeni doğanlarda ve yetişkin hayvanlarda oluşabilmektedir. Bu hastalıkla-rın gelişmesine gıda ve su yetersizliği, kalabalık ye-tiştirme, uzun seyahat periyotları, hastalık ve hasar görmeler veya gebelikler neden olmaktadır. Sağlıklı yetişkin hayvanlarda aynı serovarların sebep olduğu infeksiyonlar hafif subklinik tablolara sebep olur fa-kat hayvanlar taşıyıcı olarak kalmaktadırlar(32,38).

Salmonella infeksiyonlarının kanatlılarda oluşmasın-da altlık, feçes, yem, su, tüy, toz, böcekler, araç-gereç, diğer kanatlılarla temas, rodentler, pet hay-vanlar, yabani kuşlar horizontal bulaşmayı; vertikal bulaşmayı ise ovidukta gelişen yumurtanın infekte olması veya ovaryumdaki folikül aşaması sağlamak-tadır. Salmonella’nın asemptomatik olarak bağır-

saklardan atılması vertikal bulaşmayla yumurtaların kontamine olmasına aracılık etmektedir (32).

Kanatlılarda Salmonella serovarlarının prevalansı ülkeler ve zamanlar arasında farklılık göstermiştir. Bazı serovarlar belli bir zaman içinde ülkeler için önemliyken bazen hiçbir belirti göstermeden kay-bolurlar. Tarihsel olarak S. enterica serovar Typhi-murium kanatlılardan izole edilmiş en yüksek pre-velansa sahip serovardır. İngiltere’de 1968 ve 1973 yılları arasında, S. Typhimurium Salmonella izolat-larının %40 ‘ını bunu takiben S. Enteritidis (%6), S. Pullorum (%4) ve S. Gallinarum (%3) oluşturmaktay-dı (40). Aynı dönem içerisinde S. Senftenberg ve S. Mbandaka ikinci ve üçüncü en sık görülen serovarlar olarak olmuş ancak S. Enteritidis’i geçememişler-dir. Hollanda’da 1990 yılında yapılan bir çalışmada rastgele seçilen yumurtacı ve broiler hayvanlarda S. Infantis ve S. Virchow %30.9 oranında izole edilirken S. Typhimurium, S. Enteritidis ve S. Hadar sırasıyla %25, %20.6 ve %17.6 izole edilmiştir (41).

Kanada’da S. Heidelberg, S. Infantis, S. Hadar ve S. Schwarzengrund 1990 yılında en sık görülen Salmo-nella serovarları olmuştur bunun yanında çevresel örneklerden (altlık ve su) yapılan benzer bir çalışma-da %76.9 Salmonella kontaminasyonuna rastlanmış ve elli farklı serovar izole edilmiştir. En sık görülen serovarlar yine S. Hadar, S. Infantis ve S. Schwar-zengrund olmuştur buna rağmen S. Enteritidis izolas-yonu ancak %3.1 olmuştur.(30,31).

Amerika Birleşik Devletleri’nde 1990 yılında yumur-tacı 406 çiftlikten 23,431 fekal örnek toplanmıştır. S. Enteritidis %24 bulunmuştur.

EFSA tarafından 2006 yılında yapılan sörvey çalışma-sında Avrupa’da S. Enteritidis ve S. Infantis yumurta-cı ve broiler çiftliklerinde en sık rastlanan Salmonel-la serovarları olmuştur. S. Infantis’in Macaristan’da (%87), Polonya’da (%19) ve Çek Cumhuriyetin’de (%13) olarak tespit edilmiştir (8,9). Almanya’da S. Infantis varlığı %3.9 yumurtacılarda ve %8.9 broiler-lerde tespit edilmiştir.

Kanatlı spesifik S. enterica serovar Gallinarum ve Pullorum’un Avrupa ve Kuzey Amerika’da eradikas-yonu yapılmıştır. Buna rağmen dünyanın belli böl-gelerinde özellikle az gelişmiş endüstrilerde, biyo-güvenliğin zayıf olduğu işletmelerde bu serovarlar hala kanatlı sağlığını ve refahını etkilemeye devam etmektedir. Tavuklar S. Gallinarum ve Pullorum’un doğal konaklarıdır, doğal salgınlar bu serovarlar ta-

Page 7: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA 5Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

rafından meydana gelmekte, hindiler, beç tavukları ve diğer kanatlılar da buna sebep olabilmektedir (32).

KLİNİK

Salmonella enterica subsp. enterica patogenez ve infeksiyon biyolojisi temelinde iki ayrı gruba ayrıl-mıştır. Gruplardan birinde bulunan serovarlar siste-mik tifo benzeri infeksiyonlara sebep olmaktadır. Bu gruba dahil olan S. Pullorum ve S. Gallinarum konak spesifik Salmonella’lardır ve tavuklarda, hindilerde ve diğer birçok kanatlı türlerinde sırasıyla pullorum ve kanatlı tifosu hastalığını yapan etkenlerdir. Diğer grupta bulunan serovarlar ise sindirim sistemine ko-lonize olurlar ve paratifo infeksiyonuna sebep olan etkenlerdir(32,44).

Salmonella Gallinarum’un sebep olduğu kanatlı ti-fosu ilk 2 aylık dönemde yüksek mortaliteyle seyre-den bir hastalıktır. Tavuklar ölmeden 24-36 saat önce normal görüntüdedirler. Hastalığın semptomları sarı-dan yeşile dönüşen ishalle karakterizedir. İshal dışın-daki semptomlarda hayvanlarda, solunum yetmezliği şekillenmiştir. Mortalite 1 günlükten 5 günlüğe kadar olan civcivlerde görüldüğü gibi 21 ve 28 günlük civ-civlerde şekillenmektedir (32).

Postmortem bulgularda karaciğer ve dalak büyümüş, bağırsak serozası ve mukozası kanla dolmuştur ve rektumda sarı sıvı bir içerik bulunmaktadır. Büyü-müş karaciğerin yüzeyinde yeşil kahverengi nekro-tik bölgeler; dalağın üzerinde ise beyazımsı nekrotik alanlar bulunmaktadır. Organlardaki diğer bulgular; kataral bir enterit, büyümüş kalp üzerinde küçük toplu iğne başı büyüklüğünde nekrozlar, perikartta hemoraji ve yağlanma, konjeste olmuş akciğerler ve genişlemiş ve konjeste böbreklerdir(32,44).

Pullorum hastalığı yumurtacı sürülerde yumurta ve-riminin düşmesine, fertilite ve kuluçka kabiliyetle-rini de etkilenmesine sebep olmaktadır. S. Pullorum tavukların ovaryumuna yerleşir ve yüksek miktar-da yumurta folikülünün olgunlaşmasını engeller bu şekilde gelişebilen yumurtalar mikroorganizmayla infektedir; bu yumurtalardan gelişen civcivler de infektedidir. Yetişkin tavuklarda S. Pullorum ‘un be-lirtilmiş bir semptomu yoktur bazen öldürücü septi-semiye sebep olmaktadır. Hastalığın en sık görüldüğü dönemler Mart ayından Hazirana kadar geçen 4 aylık süreçtir. Bu hastalığa beyaz Leghorn tavukları diğer-lerine göre daha dirençlidir. Bu genetik direnç beyaz Leghorn civcivlerinde ısı regulatör mekanizmasıyla ilişkilendirilmiştir (32).

Pullorum hastalığının bulaşması vertikal yolu takiben yumurtayla, kontamine altlıkla ve kontamine kuluç-kahanelerde kontak yoluyla horizontal olarak şekil-lenmektedir(25).

Postmortem bakıda pullorum hastalığına yakalan-mış tavuklar anemik, karaciğer solgun, kursak boş, bağırsaklar solgun ve boş, sekumlar neredeyse boş veya peynirimsi bir içerikle dolu ve sarı kese emil-memiştir. Karaciğerlerde küçük beyaz odaklar ve peteşiyel kanamalar vardır. Kalpte hidroperikardi-yum görüldüğü gibi kursakla birlikte üzerinde tümor benzeri nodüller bulunabilmektedir. Dalağın rengi de solgunlaşmıştır ve diğer organlarda oluşan nodüller burada da görülmektedir.

Paratifo infeksiyonları Pullorum/Gallinarum’un aksi-ne kanatlılarda subklinik seyreder. Yine de uygun ko-şullar altında, bazı non-tifoid infeksiyonlarda klinik hastalıkların ve mortalitenin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir(17). Bu infeksiyonların ortaya çıkışı sadece serovara bağlı olarak şekillenmez aynı za-manda infeksiyon dozu ve konağa bağlı faktörler(yaş ve beslenme) de önemlidir(32).

Non-tifoid infeksiyonlar bir günlük civcivlerde şid-detli morbidite ve yüksek mortaliteye sebep olurken, yaşlı hayvanlarda sistemik olarak yayılmaya sebep olur (16). Örneğin, tüy dökümü sırasında özellikle non-tifoid bir serovar olan Salmonella Enteritidis bağırsak yangısına sebep olmaktadır (22). Yaş faktö-rünün infeksiyona duyarlılığı konusunda farklılık olsa da Salmonella Hadar 4 haftalık yaşlı hayvanlarda ve bir günlük civcivlerde benzer şekilde bakteriyi saç-maktadırlar (44).

Klinik non-tifoid infeksiyonun morbitidesi; anorek-si, karışık tüyler, harekette isteksizlik, dehidrasyon, uyuşukluk, beyaz ishal ve biryerde toplanma klinik belirtileriyle karakterizedir. Kronik dönemde büyü-me geriliği bariz şekilde gözlenir. Çoğu non-tifoid serovar klinik belirti göstermez ve bağırsakta koloni-ze olur (21). Bazı serovarlar ise haftalarca iç organ-lara kolonize olabilmektedir. Bu klinik belirtiler ve mortalite yalnızca Enteritidis, Typhimurium, Hadar, Heidelberg gibi sınırlı serovarlar için tanımlanmıştır (4,7,35).

PATOGENEZ

Salmonella’ların oral yolla alınmasını takiben bağır-saklarda bakteriyel çoğalma ve mikroorganizmaların bağırsak mukozasını istila etmesiyle devam eder. Çeşitli sistemik infeksiyonları takiben civcivlerin in-

Tavuk larda Sa lmonel la İn feks iyon lar ı

Page 8: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA6 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

vazyonu ve ölüm diyareye bağlı dehidrasyon ve ano-reksinin sonucu olarak gelişmektedir (3,5).

Salmonella’ların makrofajlar tarafından alınmasıyla sekal lumende gözlenirler; makrofajlar sonrasında anormalleşir ve parçalanarak bakterinin lumene sa-lınmasına neden olurlar. Epitel hücre ölümü çok sayı-da bakteriyle ilişkilidir. Bakteriler bazal membranda bulunmaz ve lamina propriyada önemli bir patolojik değişiklik yoktur. Bakterinin epitelden lamina prop-riyaya geçişi konak makrofajı tarafından yakalanıp, taşınmasıyla şekillenir (3).

Salmonella’nın farklı serovarlarının invazivliğinin kı-yaslanmasıyla ilgili çalışmalar bulunmaktadır. Liga-türe edilmiş jejunal bölgelerde zoonotik serovarlar horizontal bulaşan serovarlara göre daha invaziftir. S. enterica serovar Typhimurium yapılan testlerde S. enterica serovar Gallinarum’dan daha invaziftir ve bu durum tavuklarda sistemik patogenezisle ön-celikle invazyonda bir paralellik olmadığını göster-miştir(5)

Salmonella enterica serovar Heidelberg, Senften-berg, Infantis, Montevideo ve Menston benzer şekil-de genç kanatlıların bağırsağında kolonize olur fa-kat serovar Typhimurium’dan daha düşük invazifliğe sahiptir. Konak spesifik serovar Pullorum virulenttir, bunu Typhimurium ve Enteritidis takip etmektedir. Bahsedilen serovarlardan Heidelberg ise düşük mor-taliteye sebep olur (3).

Kanatlı hayvanları infekte eden Salmonella serovar-ları farklı derecelerde virülens gen kümelerine sa-hiptir. Tip III sekresyon sistemleri; TTSS-1 ve TTSS-2’yi kodlayan Salmonella patojenite adaları 1 ve 2 buna örnek teşkil etmektedir. Sekresyon sistemleri Salmonella patogenezisini farklı ortamlarda etki ederler. Farklı Salmonella serovarları kanatlılarda farklı hastalık tablolarını indüklerler ve infeksiyon boyunca virulens faktörlerine farklı baskı uygularlar. S. enterica serovar Gallinarum 3 haftalık hayvan-larda infeksiyonu oluşturmak için oral yolu takiben TTSS-2’ye ihtiyaç duymaktadır, fakat TTSS-1 gerekli değildir. TTSS-1 mutantları in vitro ortamda kanatlı epitel hücrelerine invaze olamaz fakat tavuk mak-rofajında kalıcı olabilir. TTSS-2 mutantları tam anla-mıyla invaziftir fakat tavuk makrofajında kalıcı hale geçemez. S. Gallinarum sistemik patogenezisinde TTSS-2’ye ihtiyaç duymasını açıklar ve serovar Gal-linarum TTSS-1 bağımsız mekanizmasıyla bağırsak mukozasına nüfuz eder. S. Pullorum’un bir haftalık yaştaki hayvanlarda da patogenez benzer şekildedir (5, 26).

Kanatlı hayvanlarda tüm serovarlarda olmamakla birlikte virulensle ilişkili olan büyük moleküler ağır-lıklı plasmid bulunmaktadır. S. Gallinarum 85 kb’lık plasmid taşır ve plasmid bir günlük ve iki haftalık hayvanlarda oral veya intravenöz yolla oluşan infek-siyonu takiben bakteriyel virulensi etkilemektedir. S. Enteritidis ‘te 54 kb’lık bir plasmid vardır civcivler-de veya yetişkin yumurtacı hayvanlarda infeksiyonu takiben S. Enteritidis PT4 patogenezisini etkilemez. S. Enteritidis ve Typhimurium genç hayvanlarda veya bağışıklık sistemi zayıflamış yaşlı hayvanlarda opor-tunistik olarak da ortaya çıkmaktadır (3).

TEŞHİS METOTLARI

Enterobactericaea familyasının genel özelliklerini taşıyan Salmonella’lar Gram negatif, kısa ve küçük çomaklar tarzında olup, boyutları 0.7-1.5 × 2.0-5.0 μm’dir. Çoğunlukla boyalı preparatlarda tek tek görülen Salmonella’lar, sporsuz ve kapsülsüz olup, S. Pullorum ve S. Gallinarum hariç hareketlidirler. Laboratuvar besiyerlerinde kolaylıkla üreyebilen Salmonella etkenleri; 37°C’de 24-48 saatte, küçük, yuvarlak, -S tipli koloniler meydana getirirler. Opti-mal pH’ları 7.0; pH 9.0’un üstüne veya 4.0’ün altına inmesi bakterisidal etki yapar. Fakültatif anaerob özellikte olan bu etkenler, buyyonda homojen bir şekilde, hafif bulanıklık meydana getirerek ürerler. Tuz konsantrasyonun Salmonella için %9’un üzerinde olması hayatta kalmasını etkiler (24).

Biyokimyasal olarak, Salmonella suşları besinleri metabolize edebilmektedir. D-glikoz ve diğer kar-bonhidratları asit ve gaz üreterek katabolize etme-sine rağmen laktoz ve sükrozu fermente edemez. Katalaz pozitif, oksidaz negatif olması tüm Entero-bacteriaceae ailesine ait özeliği de taşıdığını göster-mektedir. Malonatı fermente, üreyi hidrolize etmez, sitratı karbon kaynağı olarak kullanır, nitratları nitri-te indirger ve hidrojen sülfürü üretebilme kabiliye-tindedir (37).

Salmonella spp. izolasyonu için kullanılan kültür te-melli metodlar halen çok geniş bir çerçevede kul-lanılmaktadır. Bu metodlarla Salmonella gıdalarda, hayvan yemlerinde, fekal ve çevresel örneklerde beş ila yedi gün arasında tespit edilebilmektedir. Bu metodların standart olarak kabul edilmiş ISO horizontal metodu olan ISO 6579:2002(2007 yılında güncellenmiş)’dir (23).

ISO 6579 metodu hasar görmüş hücrelerin rejene-rasyonu ve çoğaltılmasıyla başlar; bunun için Tam-

Tavuk larda Sa lmonel la İn feks iyon lar ı

Page 9: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

www.evonik.com/[email protected]

Daha fazla bilgi için yandaki kodu telefonunuzun QR okuyucusu ile taratınız.

Daha fazlasını alın.Kârlı bir hayvansal üretim için iyi öğelerden fazla sayıda olması gibisi yoktur. Biolys®, AMINOProx® ve AMINOFootprint® büyüyerek sınırları aşan ürün ve servis portföyüne katılıyor.

Siz neyi seçeceğinizi bilirsiniz.

14-01-102 AZ JGM -Eiffelturm-, A4, tuerk, Veteriner Tavuculuk.indd 1 18.02.14 12:57

Page 10: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA8 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

ponlanmış Peptonlu Su kullanılır ve 37oC’de 24 saat inkubasyona bırakılır. Selektif olmayan ön zenginleş-tirme sıvısından 0,1 ml örnek alınır ve 10 ml Rap-paport Vassiliadis Soya buyyona inokule edilir. RVS malaşit yeşili ve tuz içeriğinden dolayı mikroflora organizmalarının üremesini inhibe etmektedir. RVS 41,5 oC’de inkubasyona bırakılır. Diğer selektif be-siyeri Muller Kauffmann buyyon (MKTTn)’dur. İçeri-sinde bulunan sodium tiyosülfat ve potasyum iodid koliformların üremesini engellemektedir. Buyyonun aynı zamanda brilliant green içeriği Gram pozitif bakterilerin üremesini inhibe eder. İnkubasyon so-nunda selektif agarlara ekim aşamasına gelinir. İlk olarak XLD (xylose lysine deoxycholate) agar ve son-rasında laboratuvarların seçimine göre BGA (brilliant green agar), Hektoen agar kullanılabilir. XLD agara ekim yapıldıktan sonra inkubasyon 37 oC’de 24±3 saattir. Agarda şüpheli koloniler şekillendikten ve biyokimyasal konfirmasyonu yapıldıktan sonra tes-pit edilen Salmonella spp., identfikasyon için epi-demiyolojik araç olarak da kullanılan serotiplen-dirmeye alınır. Salmonella varlığını/öne çıkan veya farklı coğrafik bölgelerde görülen serovarları orta-ya koyduğu gibi salgınları tanımlamak ve infeksiyon kaynağı ve bulaşmanın yönünü keşfetmek açısından da serotiplendirme önemli olmuştur. Serotiplendir-me Kauffmann&White klasifikasyonuna göre bakteri hücrelerinin somatik(O), flagellar (H) ve kapsüller (Vi) antijenlerini temel almaktadır (39). Vi anti-jeni virülensle bağlantılıdır ve Typi, Paratypi C ve Dublin serovarları tarafından eksprese edilmektedir (19, 36). H antijeni ısı labildir; O ve Vi antijenleri ısı dirençlidir böylelikle 100°C’de 2 saatte yok edi-lemez. O, H1 (flagellar, faz 1) ve H2 (flagellar, faz 2) antijenlerin kombinasyonu serovarların antijenik formüllerini belirlemektedir. O antijenleri sayılarla, H1 antijenleri küçük harflerle ve H2 antijenleri yine sayılarla tanımlanırlar (29).

Yeni teknolojiler örneğin immunolojik testler pato-jenin direkt deteksiyonu için potansiyel olabilmek-tedir. Enzyme-linked immunosorbent assay(ELISA) enzyme immunoassay (EIA) olarak da bilinen, örnek-te antijen veya antikor tespitine dayalı bir tekniktir. Serolojik ELISA testleri birçok ülkede in-house metod olarak kullanılmaktadır ve ulusal Salmonella kont-rol programlarına da dahil edilmektedir. Günümüz-de Salmonella deteksiyonu için de kullanılan birçok ELISA pleyt temelli sistem vardır. Bunlara Salmonel-la ELISA(BIO ART SA), TRANSIA® PLATE Salmonella Gold (BioControl) ve RIDASCREEN® Salmonella ELI-SA (R-Biopharm AG) örnek verilebilir. Bunun yanın-

da ELISA sistemlerine otomatize olarak laboratuvar testlerini çalışan EIAFoss (Foss Electronics) ve Vite-kImmuno Diagnostic Assay System (VIDAS) (BioMerie-ux) örnek verilebilir(34).

Salmonella’nın konvansiyonel olarak deteksiyonunun yanısıra son onbeş yıldır moleküler yöntemlerden PCR teknolojilerini veya nükleik asit hibridizasyo-nu temel alan metodlar kullanılmaktadır. Polime-raz zincir reaksiyonu (ve PCR’ye dayalı diğer teşhis metotları; Real-time PCR, Multipleks PCR, Reverse Transcriptase PCR(RT-PCR), hız, sensitivite, spesi-fite, tekrarlanabilirlik açısından önemli avantajlar sağlamış, bunların klinik örnekler ve gıda numunele-rinde Salmonella identifikasyonunda kullanımları ar-tış göstermişdir. Nükleik asit hibridizasyonuna dayalı yöntemlerde ise Salmonella genomunun spesifik gen bölgesine dayalı problar kullanılarak deteksiyonu yapılmaktadır ve kültür, serolojik temelli ve agaroz jel elektroforezi kullanan metodlardan daha duyarlı olmaktadır.

KORUMA VE KONTROLSalmonella infeksiyonlarının kontrolü çok bileşenlidir. Paratifo infeksiyonlarında bulaşma kaynaklarının farklı olması, kontrol noktalarını arttırmaktadır. Bu programların başarılı olmak için, işletme düzeyinde uygulanan kontrol programlarının işletmenin yapısal özelliklere göre oluşturulması gerekmektedir (1).

Birçok biyogüvenlik ölçüleri bakterilerin izlenmesi, kanatlı endüstrisinin en önemli noktasını oluştur-maktadır. Sağlık eğitim aktiviteleri, kişisel hijyen alışkanlıkları, doğru el yıkama, gıda hazırlama, ta-şıma, depolama ve ayrımı gıda sektörü için öneriler-dir. Temel önleme stratejileri, ilk olarak hammad-de seçiminde; kullanılan ekipmanların temizliği, su kaynağının uygunluğu, atık politikası ve kanalizasyon sistemi, doğru ve etkin HACCP uygulamaları, üretim alanında asemptomatik taşıyıcıların ortadan kaldırıl-ması ve taşıma-sunma aşamalarında uygun metodla-rın kullanılması önemlidir(43).

Vertikal bulaşmanın risklerinin azaltılmasında, Salmonella’ya karşı daha dirençli sürüler elde etmek için bakteriyolojik ve serolojik izleme çok önemli bir paya sahiptir. Ayrıca mikroorganizma taşıyıcısı olan kirli ve kırık yumurtaların dikkatlice inkubasyona bı-rakılması da önem teşkil etmektedir(43).

Biyogüvenlik ve hijyen yönetimiyle Salmonella’nın çevresel varlığında önemli bir azalma sağlanır. Kim-yasal dezenfektanların kullanımı ve sanitasyon işle-

Tavuk larda Sa lmonel la İn feks iyon lar ı

Page 11: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

PİLİÇ ÜRÜNLERİ

YUMURTA

İLERİ İŞLENMİŞ ÜRÜNLER

ŞARKÜTERİ ÜRÜNLERİ

ÇAGDAS YÖNTEMLER

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

VETERINER TAVUKCULUK DERGI ILAN BASKI.pdf 1 11/03/14 14:34

Page 12: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA10 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

mi bu yöntemin içinde sayılmaktadır (16). Bunun-la birlikte kemirici kontrolleri de diğer bir önemli noktadır. Bu hayvanlar Salmonella infeksiyonunun çevresel kontaminasyonu ve mikroorganizmanın yu-murtalara ve kuşlara bulaşmasında çok etkilidir (20).

Salmonella kontrolünün amaçlandığı kanatlı besle-mesinde peletleme ve organik asitlerin kullanılması da yaygın bir yöntemdir. Peletleme işlemi 60oC’nin üzerindeki sıcaklıklarda yapılmaktadır ve bu sü-reçte Salmonella’nın kanatlı besinlerinden elimine edilmesi sağlanmaktadır. Bunu yanında yapılacak rat kontrolü de kontaminasyonu tamamen ortadan kaldırmaya yardımcı olacaktır. Pelet yemlere ayrı-ca formik ve propiyonik asit eklenmesi de özellikle Salmonella Typhimurium’un kontamine besinlerde elimine edilmesini sağlamıştır (43).

Kompetetif eksklüzyon yetişkinlerin sekum içerik-lerinin yeni doğanlara oral olarak inokülasyonunu temel almaktadır ve bağırsak mikroflorasının geliş-mesini hızlandırmaktadır. Bağırsak mukoz membran-larında patojenik mikroorganizmaların yerleşmesini önlemektedir. Salmonella infeksiyonunu, gelişmemiş veya zayıflamış bağırsak mikroflorasını kontrol ede-rek elimine etmeyi sağlamaktadır (28).

Salmonella kontrol ve korumanın diğer önemli ölçü-

sü duyarlı hayvanların aşılanmasıdır (16). Tavuk tifo-su salgınlarında 9R suşunun canlı oral veya mineral yağlı adjuvantlı veya adjuvantsız enjektabl aşıları kullanılmış ve farklı sonuçlar bildirilmiştir. Benzer olarak S. Gallinarum’un dış membran proteinlerinin, patojenik suşların iç organlara yerleşiminden 9R su-şuna göre daha iyi koruma sağladığı bildirilmiştir.. S. Enteritidis faj tip 4 (PT4) aşısı ve canlı, avirulent ve genetik olarak modifiye edilmiş ∆cya ∆crp S. Typhi-murium aşı suşu da tavuklarda Salmonella kontrolü için kullanılmaktadır(32).

Türkiye’de canlı Salmonella aşılarının ise mevcut Kuluçkahane ve Damızlık İşletmeleri Sağlık Kontrol Yönetmeliği çerçevesinde kullanımı yasaktır.

Epidemiyolojik kayıtlar ve notlar hastalığın özellikle gıda kaynaklı salgınlarda kontrol noktalarında önem-li veriler sağlamaktadır. Örneğin, var olan birçok Sal-monella serovarına daha önceki yıllarda yüksek pre-velansta rastlanmamış olsa da günümüzde sıklıkla kanatlı endüstrisinde görülmekte ve dünya genelin-de önemli halk sağlığı problemlerine yol açmaktadır. Bu da yapılan epidemiyolojik çalışmaların önemini ortaya koymaktadır (43).

Kaynaklar:Yazarından temin edilebilir.

Tavuk larda Sa lmonel la İn feks iyon lar ı

Page 13: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için
Page 14: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA12 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

1. KANATLILARDA SİNDİRİM SİSTEMİNİN FONK-SİYONU

Sindirim sistemi anatomik ve fonksiyonel olarak, oral kavite, özafagus, mide, ince bağırsak (duode-num, jejunum ve ileum) ve kalın bağırsak (sekum, kolon, rektum) gibi farklı bölgelerden oluşmaktadır. Bu sistem, oral kaviteden başlayarak anüste/kloaka-da sonlanan tüp şeklinde boşluklu bir organdır (Den-bow, 2000).

Kanatlıların sindirim sistemi, dikkat çeken bir takım farklılıklar dışında, temel yapı açısından diğer ver-tabralılar ile benzerlik gösterir. Gaga, dişlerin olma-yışı, kursak, kaslı ve bezli mide, bir çift sekum ve kloaka kanalı sindirim sisteminde öne çıkan temel farklıklardır (Denbow, 2000).

Sindirim sisteminin temel görevi canlının gereksinim duyduğu besin maddelerinin sindirimini ve emilimini sağlamaktır. Sindirim, çok sayıda fiziksel ve kimyasal basamaklardan oluşmaktadır. Öncelikle alınan yem-ler fiziksel olarak daha küçük parçalara ayrıştırılır, ortamın nemi ile yumuşatılır ve sindirim enzimleri ile karışarak peristaltik hareketler yardımı ile sin-dirim kanalı boyunca ilerler. Sindirim enzimleri ise karbonhidratları, proteinleri ve lipidleri daha küçük bileşiklere hidrolize ederek bağırsak duvarından emilebilmelerine olanak tanır (Junior, 2005). Sin-dirim ve emilim fonksiyonlarının yanı sıra bir takım koruyucu fonksiyonları da yerine getirir.

2. BAĞIRSAK HİSTOMORFOLOJİSİ

Bağırsaklar, proksimal ve distal bölümlerindeki form–fonksiyon ilişkisi nedeniyle, ince ve kalın bağırsaklar olarak bölümlenir. Evcil hayvanlarda ince bağırsak-ların bölümleri anatomik olarak tanımlanmış olsa da duodenum, jejunum ve ileum arasındaki histolojik farklar çok belirgin değildir (Ann ve Eurell, 2004; Yö-rük, 2008).

Mideden ince bağırsaklara geçince histomorfolojik olarak gözlemlenen mukoza kıvrımları şeklindeki yükselmeler ince bağırsakların yüzeyi bir hayli ge-

nişletir. Bu mukoza kıvrımlarına pilika sirkülaris veya Kerkring pilika’ları denir. İleuma doğru gidildikçe al-çalan bu plikaların boşluğa bakan kısımları yani ince bağırsakların lümene bakan yüzeyleri, yaprak ya da parmak şeklinde uzantılarla donanmıştır; bu mukoza çıkıntıları villus intestinalis adını alır. Sadece ince bağırsak bölümlerinde bulunan bu oluşumlar saye-sinde emilme yüzeyi ileri derecede artar. Villusların yüzeyindeki epitel ve kadeh hücresi içeren tek katlı prizmatik epitelden meydana gelmiştir. Epitelin api-kal yüzünde bol miktarda mikrovillus bulunur (Yö-rük, 2008).

Epitel hücrelerinin arasına dağılmış olan kadeh hüc-releri epitel katmanı koruyan mukus salgılar (Ann ve Eurell, 2004). Sayıları duodenumdan rektuma doğru gidildikçe artar. Bu hücreler salgıladıkları mukus ile bağırsakların başlangıç kısımlarında yüzeyi koruma, son kısımlarında ise kayganlaştırma görevi üstlen-

BROYLERLERDE SİNDİRİM SİSTEMİ HİSTOMORFOLOJİSİ VE MİKROFLORASIYLA SAĞLIK VE PERFORMANS ETKİLEŞİMİ

Dr. Ali ÇALIK

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları A.D.Ankara

E-posta: [email protected].

Krallara layık!

ISO 9001:2000

bluefarm.com.tr

Bluefarm®, içme suyu ve sprey yolu ile yapılan aşı uygulamalarındaki aşı solüsyonu için ölümcül etkisi olan ağır metalleri bağlar, her seviyedeki

kloru nötralize eder. Bluefarm® orijinal formülü sayesinde kanatlı aşı uygulamalarında dünya profesyonellerinin krallara layık tercihidir.*

*Bluefarm 85 farklı ülkede güvenle kullanılmaktadır.

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 15: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

An A<<

Page 16: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA14 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

miştir (Yörük, 2008). Ancak kayganlaştırma görevi dışında; zararlı mikroorganizmaların translokasyo-nunu ve kimyasal irritanların etkisini engelleyerek altında yer alan epitel katmanı koruduğu, yararlı bakterilerin üreyebilmeleri için uygun bir ortam sağ-ladığı ve immun sistem ile etkileşim içinde olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle, mukus tabakasının pa-tojen invasyonuna karşı güçlü bir bariyer rolü üstlen-diği kabul görmektedir (Ferket ve ark., 2005).

Lamina propriya içerisinde intestinal kriptler (lie-berkunn kriptleri) yer alır. Villusların dip kısımları-na açılan bu kriptler anüse kadar devam eder. Basit tubuler yapıda olan bu bezlerin duvarında değişik hücre tipleri bulunur. Bezin esasını prizmatik epitel hücreleri oluşturur. Bunların arasında da yer yer ka-deh hücreleri bulunur. Kadeh hücreleri yüzey epitel hücreleri arasındakiler gibi anüse doğru gidildikçe sayıca artar (Yörük, 2008).

Yine kriptlerin derin kısımlarında farklılaşmamış hücreler bulunur. Basık prizmatik ya da küboidal şe-killi olan bu hücreler kript ve villus epiteli için köken oluştururlar. Bunlar aktif olarak mitozla çoğalarak kriptlerin ve villusların bazal membranı boyunca yu-karı doğru kayarlar. Villusları döşeyen farklılaşmış prizmatik epitel hücrelerinin yaşam süreleri yaklaşık 2-3 gündür. Yaşlanıp ölen bağırsak lumenine atılan bu hücrelerin yerlerini sürekli olarak alttan gelen hücreler alırlar (Yörük, 2008).

Sindirim kanalı mukozasında bulunan soliter ve agre-gat lenf folikülleri, subepitelyal lenfositler, makro-fajlar, plazma hücreleri ve intraepitelyal lenfositler kısaca GALT (gut associated lymphoid tissue) adı ve-rilen bir sistem oluştururlar. Bu sistem sindirim kana-lında bir bariyer oluşturur (Yörük, 2008).

3. SİNDİRİM SİSTEMİ MİKROFLORASI

Sindirim sistemi mikroflorası bu sistemin ayrılmaz bir bütünüdür. Freter (1992), bağırsak mikroflorasını “insanlarda ve hayvanlarda gastrointestinal sistemin belirli bölgelerinde kolonize olan karışık bakteri po-pülasyonları” olarak tanımlamaktadır. Her bir bağır-sak bölümü farklı fiziksel ve kimyasal karakteristik özelliğe sahip olup, farklı mikroorganizmaları barın-dırmaktadır (Dethlefsen ve ark., 2007).

Bu bakteriler, bir mikroflora oluşturabilmek için sin-

dirim sistemi bileşenleri ile kompleks bir ilişki kur-mak zorundadır. Bu mikroorganizmaların üremeleri ve gelişmeleri için gerekli olan enerji, sindirim sis-temine alınan besin maddeleri tarafından karşılan-maktadır. Bu mikroorganizmalar substrat tercihleri ve büyüme gereksinimleri açısından birbiri ile önem-li ölçüde farklılık gösterir. Bu nedenle sindirim siste-min içeriğinin kimyasal komposizyonu ve yapısı mik-roorganizma popülasyonunu dogrudan etkiler. Alınan yemlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de sindirim sistemi mikroflorası üzerine etkisi olduğu bilinmek-tedir (Apajalahti ve ark., 2004).

Mikroflora profilini ortaya koymak için kullanılan kül-türel metotların yerini alan çeşitli moleküler teknik-ler (PCR, DGGE, FISH) mikroflora kompozisyonunun daha doğru ve ayrıntılı bir şekilde incelenmesine olanak tanımıştır (Gong ve ark., 2002; Zhu ve ark., 2002; Lu ve ark., 2003; Amit-Romach ve ark., 2004; Lan ve ark., 2005; Bjerrum ve ark., 2006). Kullanılan bu teknikler sayesinde, kanatlı bağırsak mikroflora-sının % 90’nın daha önce bilinmediği sonucuna varıl-mıştır (Apajalathi ve ark, 2004).

Yetişkin bir insan vücudunda bulunan toplam hücre sayısının yaklaşık olarak 1013 olduğu varsayılmakta-dır. Ancak bağırsaklarda bulunan mikroorganizmala-rın sayısının 1014 civarında olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle hem insanların hem de hayvanların ökar-yotik doku hücrelerinden ve ökaryatik/prokaryotik mikrobiyal hücrelerden oluştuğu kabul edilmektedir (Savage, 1977; 1986).

Kuluçkadan çıkan civcivlerin sindirim kanalının ste-ril olduğu, çıkımı takiben maternal, çevresel ve yem kaynaklı çok sayıda mikroorganizmanın hızlı bir şe-kilde sindirim kanalına yerleştiği düşünülmektedir (Donoghue ve ark., 2006; Chambers ve Gong, 2011). Yumurtadan yeni çıkan civcivler öncelikle yumurta kabuğu yüzeyinde kolonize olmuş olan mikroorga-nizmalar ile karşılaşır (Rinttila ve Apajalahti, 2013). Çıkımı takip eden ilk saatler mikroorganizma koloni-zasyonu için kritik bir öneme sahiptir. Bağırsaklara hızla yerleşen bu mikroorganizmaların, kanatlının tüm yaşamı boyunca, immum sistemin gelişimi ve bağırsak mikroflora komposizyonu ile yakından iliş-kili olduğu düşünülmektedir (Rinttila ve Apajalahti, 2013). Çıkım ile birlikte sindirim sisteminde kolonize olan mikroorganizmalar, konak ile biyolojik bir bağ

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 17: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

HAYVANLAR İÇİN. SAĞLIK İÇİN. SİZİN İÇİN.

DÜNPFIZERHAYVAN SAĞLIĞIBUGÜN ZOETİS

12x8 cm

8x12 cm

DÜNPFIZERHAYVAN SAĞLIĞIBUGÜN ZOETİS

HAYVANLAR İÇİNSAĞLIK İÇİNSİZİN İÇİN

Page 18: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA16 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

kurarak, besin maddelerinin değerlendirilmesine ve enerjinin kullanılmasına katkı sağlamaktadır (Smits ve ark., 1997; Torok ve ark., 2007).

Apajalathi ve ark. (2002) çıkımı izleyen birinci gün sonunda, civcivlerin bağırsaklarındaki bakteri yo-ğunluğunun her bir gram içerikte, ileumda 108’e se-kumda ise 1010’a ulaştığını kaydetmişlerdir. Üçüncü günün sonunda da ileumdaki bakteri sayısının 109’a sekumdaki bakteri sayısının ise 1011’e yükseldiğini ve takip eden 30 gün boyunca bakteri yoğunluğunda bü-yük bir değişiklik olmayıp neredeyse stabil kaldığını gözlemişlerdir.

Kanatlılarda bakteriyel aktivitenin gözlendiği asıl bölüm kursak ve sekum olup, bunları ince bağırsak bölümleri takip eder. Kursaktan terminal ileuma ka-dar olan bölümde gram pozitif ve fakültatif anaerob bakteriler yoğunlukta iken, sekumda anaerob bakte-riler yoğunluktadır (Şekil 1) (Gabriel ve ark., 2006).

3.1. Kursak

Kursak, iç yüzeyindeki longitudinal kıvrımlar saye-sinde genişleyebilen ve tüketilen yemlerin depo-lanmasından sorumlu özefagusun vetral divertikü-lüdür (Denbow, 2000). Scanning Elektron Mikroskop (SEM) görüntüleri, kursak duvarına ve kursakta depo edilen yem partiküllerine bağlı haldeki çok sayıda bakterinin varlığını ortaya koymuştur. Kursak mik-roflorasının büyük çoğunluğunu gram-pozitif fakül-tatif anaerob bakteriler oluştururken, Lactobacillus spp. 108-109 kob/g ile kursaktaki en yoğun bakteri grubunu oluşturmaktadır (Rehman ve ark., 2007a). Guan ve ark. (2003), broyler civcivlerin kursağında-ki Lactobacillus spp. miktarının 1 ve 7 gün arasında 106’dan 109 kob/g’a yükseldiğini ve bundan sonra 42. güne kadar 108-108,5 arasında değiştiğini bildirmek-tedir. Ayrıca çıkımı takip eden ilk 7 günde kursaktaki Lactobacillus spp. sayısının hızla arttığı, ancak 14.

günden sonra miktarın neredeyse değişmediği belir-tilmiştir. Gong ve ark. (2007), L. salivarius’un, klon-lanmış toplam sekansların %63’ünü temsil ettiğini ve kursakta en yaygın olarak bulunan laktobasil oldu-ğunu ortaya koymuştur. Lactobacillus spp. ile birlik-te, enterekok ve koliform bakteri türlerine de rast-lanmaktadır (Fuller, 1977). Ayrıca, daha az oranda Micrococcus spp., Staphylacoccus spp. ve mantarlar da yer almaktadır. Kursak mikroflorasından Bifido-bacterium spp. izole edildiğini bildiren çalışmalar da mevcuttur (Hinton ve ark., 2000; Petr ve Rada, 2001). Kursak mikroflorası, sindirim sisteminin alt kısımlarındaki bakteri popülasyonunu ve kolonizas-yonunu dogrudan etkilemektedir. Smith ve Berrang (2006), ticari bir kesimhaneden, iç organ ayrılma işlemlerinden önce kesim hattından aldıkları broy-ler karkaslarında yaptıkları mikrobiyolojik inceleme-lerde, kursakta koliform, E. coli ve Campylobacter spp. gibi bazı patojen bakterilerin varlığını da ortaya koymuştur.

3.2. Bezli Mide ve Taşlık

Kimyasal ve fiziksel sindirimin meydana geldiği bezli mide ve taşlık, düşük ortam pH’sı nedeniyle mikro-organizmaların sindirim sisteminin alt bölümlerine geçişine engel olan bir bariyer görevi üstlenmiştir. Ancak bu asit ortama rağmen, üreaz aktivitesi so-nucu meydana getirdikleri NH3 sayesinde bakterinin mukus tabakası ile çevrelenmiş olan mikro ortamın-daki asiditeyi hızla nötralize ederek ortam pH’sının zararlı etkilerinden korunabilirler (Ouwedand ve Vaughan, 2006). Taşlık mikroflorasının, büyük ço-ğunluğuna Lactobacillus spp. hakim olup, bunların yanında Enterococcus spp., Enterobacter spp. ve ko-liformlar da gözlenmektedir (Engberg ve ark., 2002; 2004; Yusrizal ve Chen 2003a; Gong ve ark., 2007). Gong ve ark. (2007), L. aviarius’un, klonlanmış top-lam sekansların %43’ünü temsil ettiğini ve taşlık mu-

Kursak

Streptococcus +

Lactobacillus +

Escherichia coli -

İnce Bağırsak

Streptococcus +

Staphylococcus +

Lactobacillus +

Escherichia coli -

Sekum

Eubacterium +

Clostridium +

Fusobacterium -

Bacteriodes -

Şekil 1. Sindirim sistemi bölümlerinde bulunan önemli bakteri türleri, + (Gram Pozitif), - (Gram Negatif) (Ewing, 2008).

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 19: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA 17Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

kozası ile sindirim içeriğinde en yaygın olarak bulu-

nan laktobasil olduğunu ortaya koymuştur. Bunu da

L. salivarius’un takip ettiğini bildirmiştir.

3.3. İnce Bağırsak

Duodenum, jejunum ve ileum bölümlerinden olu-

şan ince bağırsaklar, sindirim ve emilim işlemlerinin

meydana geldiği bölümdür. İnce bağırsak bölümle-

rinde yer alan bakteriler, kolay fermente olan ve

kanatlı tarafından da sindirilebilen besin maddele-

rini kullanır. Bu nedenle de kanatlı ile kommensal

mikroflora arasında rasyonla alınan besin maddele-

rine yönelik bir rekabet söz konusudur (Apajalahti,

2005). İnce bağırsaklarda-

ki sindirim içeriğinin geçiş hızı duodenumdan ileuma doğru ilerledikçe azalır-ken, mikroflora yoğunluğu doğrusal bir artış gösterir. Duodenum, mikroorga-nizma gelişimi için uygun bir ortam değildir. Çünkü çok sayıdaki enzim, safra tuzları, yüksek O2 basıncı ve taşlığa doğru olan ref-luks hareketi duodenum ortamının sürekli olarak değişmesine neden olur (Rehman ve ark., 2007a). Duodenumdaki bakteri popülasyonunun 103-105 hücre/g arasında değişti-ği bildirilmiştir (Gong ve ark., 2007). İnce bağır-sağın distal bölümleri ise (özellikle ileumda) enzim aktiviteleri azaldığı ve safra asitleri dekonjuge olduğu için bakterilerin üreyip gelişmesine daha uygundur (Rehman ve ark., 2007a). Genel ola-rak, ileumun diğer ince bağırsak bölümlerine göre sayıca daha fazla bakteri (108-109 hücre/g) içerdiği

kaydedilmiştir (Gong ve

ark., 2007).

Lactobacillus spp. tüm ince bağırsak bölümlerinde

en fazla oranda bulunan bakteri türüdür (Amit-Ro-

mach ve ark., 2004). Duodenum, jejunum ve ileum

mukozası ile ilişkili bakterilere yönelik (mucosa as-

sociated bacteria) yapılan moleküler incelemelerde,

klonlanmış sekansların sırasıyla, %29, 24 ve 16’sını

L. salivarius’un temsil ettiği ve bu bölümlerdeki en

yaygın bulunan laktobasil olduğu ortaya konulmuş-

tur (Gong ve ark., 2007). Lu ve ark. (2003) mısır ve

soya küspesi temelli rasyonları tüketen broylerlerin

ileumdaki bakterilerden elde edilen sekansların bü-

yük çoğunluğunun Lactobacillus spp. (%68) ile ilişkili

olduğunu kaydetmiştir.

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 20: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA18 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

3.4. Sekum

Tavuklarda bulunan bir çift sekum, bazı karbonhid-

ratların parçalanmasında (Jorgensen ve ark., 1996;

Jamroz ve ark., 2002), suyun emilmesinde, bazı

vitaminlerin sentezlenmesinde, azotlu bileşiklerin

yıkımlanmasında rol oynar (Jozefiak ve ark., 2006).

Sindirim sisteminin diğer bölümleri ile karşılaştırıldı-

ğında, sekumun mikroorganizmalar için daha uygun

bir ortam olduğu ve daha kompleks bir mikroflora-

ya sahip olduğu görülmektedir (Mead, 1989). Sekum

lümeninde anaerob bakterilerin yaygın olduğu ve

içerikteki toplam bakteri sayısının yaklaşık olarak

1011 civarında olduğu bildirilmiştir (Mead, 1989;

Apajalahti ve ark., 2002). Bakteriyel aktivitenin ve

fermantasyonun meydana geldiği asıl bölüm sekum

olduğu için, sindirim sistemi gelişimi, kanatlı perfor-

mansı ve sağlığı açısından, diğer bağırsak bölümleri

içerisinde ayrı bir öneme sahiptir.

Geçmiş yıllarda sekum bakteri popülasyonunu ortaya

koymak için kültürel metotlar yardımı ile çok sayı-

da çalışma yapılmıştır (Barnes ve ark., 1972; Bar-

nes ve Impey, 1972; Salanitro ve ark., 1974; Mead

ve Adams, 1975; Barnes, 1979). Bu çalışmalarda

genellikte gram pozitif bakterilerin kültüre edildiği

görülmüş ve mikroskobik analizlerde de bu bakteri-

lerin varlığı doğrulanmıştır (Gong ve ark., 2002). Sa-

lanitro ve ark. (1978), 14 günlük yaştaki genç broyler

civcivlerin sekumundan kültüre edilen bakterilerin

%99,3’nün anaerob, %0,7’sinin ise fakültatif anaerob

olduğu sonucuna varılmışlardır. Ayrıca sekum mikrof-

lorasına Eubacterium (%60,6) ve Bacteriodes (%12,8)

türlerinin hakim olduğu kaydedilmiştir (Salanitro ve

ark., 1978).

Ancak, saf izolatlarda da, sekumda bulunan anaerob

bakterilerin kültürel metotlar yardımı ile sınıflandı-

rılmasının çok kolay olmadığı bildirilmektedir (Mead,

1989). Araştırmacılar, sekumdaki toplam bakterile-

rin ancak %10-60’ının kültüre edilebildiğini kaydet-

mişdir (Barnes ve ark., 1972; Barnes ve Impey, 1972;

Salanitro ve ark., 1974; Barnes, 1979; Mead, 1989).

Moleküler tekniklerin gelişmesi ile birlikte sekum

mikroflorasındaki bakteriler daha ayrıntılı olarak or-

taya koyulmuştur (Gong ve ark., 2002).

Lu ve ark. (2003) sekum lümenindeki bakterilerden

elde ettikleri gen sekanslarının %65’inin Clostridia-

ea (Clostridium spp. %39,26, Ruminococcus %16,48, Eubacterium %9,85) ile ilişkili olduğu ve bunu da sırasıyla Fusobacterium spp. (%14), Lactobacillus spp. (%8) ve Bacteroides spp. (%5) takip ettiğini bil-dirmişlerdir (Çizelge 1.2). Zhu ve ark. (2002) sekal içerikteki DNA ekstraktlarının %89’unun 4 filogenetik grubu temsil ettiğini ve bunları ise sırayla Clostri-dium coccoides (%27,1), Sporomusa (%21,2), Ente-rics ve relatifleri (%20,8), Clostridium leptum (%20,2) gruplarına ait bakterilerden oluşturduğu kaydet-miştir. Bjerrum ve ark. (2006) klonlanan sekansların büyük çoğunluğunun C. leptum grubuna bağlı olan Faecalibacterium prausnitzii ile ilişkili olduğunu bil-dirmiştir. F. prausnitzii daha önceleri Fusobacterium prausnitzii olarak bilinen, hareketsiz gram negatif anaerob bir bakteridir. F. prausnitzii sekumdaki bazı karbonhidratları fermente ederek son ürün olarak bütirik asit, D-laktat ve CO2 meydana getirir (Duncan ve ark., 2002).

Gong ve ark. (2002), sekum mukozası ile ilişkili bak-teriler üzerine yaptıkları moleküler analizlerde, F. prausnitzii ve bütirik asit üreten bakterilerin (F. prausnitzii, Clostridium ve Ruminococcus) sekumda-ki en yaygın bakteri grubunu oluşturduğunu ortaya koymuştur. Aynı araştırmacıların sekum mukozası ile ilişkili bakteriler üzerine yaptıkları başka bir ça-lışmada ise, klonlanan toplam sekansların %40’ının Clostridium, %14’ünün Faecalibacterium praus-nitzii, %11’inin E. coli, %7’sinin Lactobacillus spp. %6’sının Ruminococcus ile ilişkili olduğu bildirilmiş-tir (Gong ve ark., 2007). Yüzdelik dilimler arasında gözlenen bazı farklılıkların ise uygulanan metoda, beslenmeye ve kanatlılar arasındaki genotipik farklı-lıklara bağlı olabileceği ileri sürülmektedir (Rehman ve ark., 2007a).

4. BAĞIRSAK SAĞLIĞI KONSEPTİ

Sindirim sistemi, vücutta en geniş yüzey alanına sa-hip, canlı ve cansız çok sayıda zararlı bileşen ile kar-şı karşıya gelen ve bu zararlı bileşenlere karşı çeşitli savunma mekanizmalarını barındıran bir sistemdir. Fakat bu mekanizmaların bir veya bir kaçında göz-lenen aksaklık bağırsak ortamının hassas dengesini bozarak kanatlının genel sağlık durumu ve perfor-mansını olumsuz yönde etkiler.

Sindirim sistemi lümeni, besin maddelerinin yanı sıra, çeşitli mikroorganizmaları ve sindirim enzim-

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 21: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA 19Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

lerini de içerir. Bu nedenle, sindirim sistemi, besin

maddelerinin emilimini sağlarken diğer zararlı bile-

şiklerin bağırsak bariyerini geçmesine engel olmak-

tadır (Korver, 2006). Bağırsaklar selektif bir bariyer

fonksiyonu üstlenerek kanatlı dokularını dış ortam-

dan izole ederler. Bu bariyer fiziksel, kimyasal,

immunolojik ve mikrobiyolojik komponentlerin bir

araya gelmesiyle meydana gelir (Yegani ve Korver,

2008).

Enterik patojen kaynaklı hastalıkların önlenmesinde

veya tedavi edilmesinde elli yılı aşkın bir süredir ka-

natlı beslenmesinin vazgeçilmez bir temel taşı olan

antibiyotiklerin rasyonlarda yem katkı maddesi ola-

rak kullanımının yasaklanması ile birlikte doğal al-

ternatif ürünlere ve bağırsak mikroflorasına yönelik

çalışmalar hız kazanmıştır. Özellikle de kommensal

bağırsak mikroflorasının doğal alternatif ürünler-

le nasıl modifiye veya stabilize edilebileceği gün-

demdeki önemli konulardan biridir (Ferket ve ark.,

2005).

Bağırsak sağlığı; rasyona, bağırsak mikroflorasına,

intestinal mukozaya bağlı birçok faktörün etkisi

altında olup, bağırsak ortamında bulunan mevcut

mikrofloranın sadece probiyotik veya prebiyotikler

aracılığı ile yönetilmesinden çok daha kapsamlı ve

karmaşık bir olgudur. Ayrıca günümüzde, sadece in-

san sağlığına yönelik çalışmaların değil hayvan sağlı-

ğına yönelik çalışmaların da temelini oluşturmakta-

dır (Choct, 2009).

Sayılan bu faktörlerin her biri bağırsak ortamının

hassas dengesinin korunmasında, bağırsak fonksi-

yonlarının düzenlenmesinde ve patojen mikroorga-

nizmalara karşı oluşacak direncin arttırılmasında

etkilidir. Bu faktörler arasında oluşturulan denge de

sağlıklı bir bağırsak ortamını tanımlamaktadır (Juni-

or, 2005). Kısacası sağlıklı ve yüksek performanslı bir

yetiştiricilikte; hazırlanan rasyon, kaliteli ve nitelikli

bağırsak mikroflorası, bağırsak duvarının morfolojik

yapısı ve bağırsak immun sistemi anahtar bir rol oy-

nar.

4.1. Bağırsak Mukozası

Sindirim sistemi gelişimi inkubasyon periyodu boyun-

ca devam eder, ancak embriyonal döneminin son haf-

talarında bu gelişim daha hızlı olup sindirim sistemi-

ne fonksiyonellik kazandırır. Özellikle inkubasyonun

son haftalarında morfolojik, hücresel ve moleküler

değişikliklerin daha hızlı meydana geldiği görülmek-

tedir (Uni ve Yahav, 2010). İnkubasyon periyodunun

ilerlemesiyle birlikte bağırsaklarda gözlenen ağırlık

artışı diğer embriyonal doku ve organların ağırlık ar-

tışına oranla daha fazladır. Bağırsakların bu gelişim

hızını, bağırsak ağırlığının total embriyo ağırlığına

olan oranına bakarak daha iyi anlamak mümkündür

(Uni, 2006). İnkubasyon periyodunun 17. gününde bu

oran %1 iken, hemen çıkım sonrası yapılan tartım-

da %3,5 olarak bulunmuştur (Uni ve ark., 2003b; Uni

ve Ferket, 2004). İnce bağırsaklarda gözlenen hızlı

ağırlık artışının nedeni, morfolojik, hücresel ve mo-

leküler değişikliklerin bir sonucudur (Uni ve Ferket,

2004).

İnkubasyon periyodunun 16. gününde villuslar belir-

ginleşmeye başlar ve yumurtadan çıktıktan sonra da

gelişim duodenumda 7. güne, jejunum ve ileumda

ise 14. güne kadar devam eder (Uni ve ark., 1998).

Yumurtadan yeni çıkan civcivlerde bağırsak kriptleri

henüz gelişimini tamamlayamadığı için belirgin de-

ğildir (Geyra ve ark., 2001). Ayrıca bu kriptler küçük

olduğu için çok az sayıda hücre kapsar. Çıkımı taki-

ben ince bağırsak kriptlerinde sayıca artış ve kript

alanında hiperplazi gözlenir. Uni ve ark. (2000) yu-

murtadan yeni çıkan civcivlerde ilk 108 saat boyunca

kript ve kript alanındaki hücre sayısının hızla arttı-

ğını, 14. günde jejunumda bulunan her villusun 3-4

kripte ve her kriptin ise 155±7 hücreye sahip olduğu

sonucuna varmıştır. Çıkımı izleyen ilk 2 hafta, ince

bağırsak gelişmeye devam eder ve özellikle de ilk 24

saat gelişim açısından kritik bir öneme sahiptir (Ye-

gani ve Korver, 2008). Yapılan çalışma sonuçlarında

da görüldüğü üzere, sindirim ve emilim olaylarında

rol oynayan bağırsak villusları kuluçkadan yeni çıkan

civcivlerde gelişimini tamamlamamış olup, maksi-

mum emilim kapasitesine 10 günlük yaşta ulaşır (Uni

ve ark.,1995; Noy ve Sklan, 1997).

İnce bağırsak lümenini kaplayan epitel katman ile

mukus tabakası sindirim ve emilim fonksiyonlarından

birinci derecede sorumludur. Ayrıca mukozal immun

sistem olarak da adlandırılan bu yapı, patojenlere

ve diğer antijenlere karşı ilk savunma mekanizma-

sını oluşturur (Fasina ve ark., 2010). Stres faktörle-

ri, patojenler ve çeşitli kimyasal bileşikler, sindirim

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 22: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA20 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

sistemi mikroflorası ile bağırsak epitel hücrelerini olumsuz yönde etkileyerek, doğal bariyerin perme-abilitesinde değişikliğe yol açabilirler. Bunu takiben patojen mikroorganizmaların ve zararlı bileşiklerin geçişini kolaylaştırarak, sindirim ve emilim fonksi-yonlarını sekteye uğratarak, bağırsak mukozasında kronik bir yangıya yol açabilirler (Pelicano ve ark., 2005).

Villus yüksekliği ve kript derinliği ince bağırsağın sindirim kapasitesini belirleyen önemli bir kriterdir. Sindirim sistemi histomorfolojisinde gözlenen çe-şitli değişiklikler (villus yüksekliğinin azalması veya kript derinliğinin artması gibi) bazı sorunlara işaret etmektedir. Villus yüksekliğinin azalması ile birlikte sindirim sisteminin emilim yüzeyi azalır. Villus epi-tel hücreleri için köken oluşturan ve farklılaşmamış hücreler barındıran kript bölgesinin derinliğinin art-ması ise yeni hücrelere ihtiyaç duyulduğunun göster-gesidir (Choct, 2009). Cook ve Bird (1973) bağırsak-lardaki patojen bakterilerin artışına paralel olarak villusların kısaldığını, kriptlerin ise derinleştiğini kaydetmiştir.

Bağırsak epitel hücrelerini kaplayan mukus tabakası, epiteli patojen mikroorganizmaların ve çeşitli fizik-sel, kimyasal, enzimatik ajanların yıkımlayıcı etki-sinden korur. Mukus tabakasının hem kantitatif (ka-lınlık) hem de kalitatif (patojenleri tutma yeteneği) açıdan bütünlüğü, optimum bir koruma için büyük bir önem taşır (Montagne ve ark., 2003). Mukus ta-bakasının kalınlığı insan midesinde yaklaşık olarak 450 µm iken (Forstner ve ark., 1995), rektumda 285 µm kadardır (Matsuo ve ark., 1997). İnce bağırsaklar ise ince veya kesintili bir mukus tabakası ile kaplıdır. Bu tabaka epitel katmanda yer alan goblet hücreleri tarafından sentezlenen müsinden oluşur (Forstner ve ark., 1995).

Memelilerde ve kanatlılarda asit ve nötral karakter-de musin salgılayan iki tip goblet hücresi mevcut-tur. Uni ve ark. (2003a) inkubasyon periyodunun 17. gününde yalnızca asit karakterde müsin salgılayan goblet hücrelerinin varlığını saptayabilmiştir. Çıkım-la birlikte villus uzunluğundaki artışa paralel olarak, goblet hücreleri de sayıca artar ve olgunlaşır (Uni ve ark., 1999). Bu gelişmeye bağlı olarak da nötr karak-terde müsin salgılayan goblet hücreleri de şekillen-meye başlar (Uni ve ark., 2003a).

Musin yapısında yer alan karbonhidrat zincirleri hem

kommensal hem de patojen mikroorganizmaların

bağlanabilmesi için spesifik bir reseptör görevi üst-

lenirler. Ancak patojen mikroorganizmaların mukus

tabakasına bağlanmasının olumlu veya olumsuz so-

nuçları olabilir. Birçok patojen için mukozaya bu gibi

bir bağlanma epitel katmana olabilecek serbest bir

geçişi önlediği gibi, aksine patojenik bakterinin mu-

sin ile etkileşim yeteneği, sindirim sistemindeki ko-

lonizasyonun önemli bir aşaması da olabilir (Forstner

ve Forstner, 1994). Bu nedenle mukusun kimyasal

komposizyonu bağırsak bariyer fonksiyonu için son

derece önemlidir.

Rasyondaki lif düzeyine bağlı olarak daha fazla asi-

dik yapıda musin sentezlenebildiği ve mukus tabaka-

sının bakteriyel enzimlere karşı daha dirençli olduğu

bildirilmiştir (Rhodes, 1989). Musin tipleri arasındaki

farklılık, yapılarında bulunan şekerlerin kimyasal ya-

pısından ileri gelmektedir. Ancak, farklı karakterdeki

müsinin fizyolojik etkisi net olarak ortaya konulama-

mıştır. Bununla birlikte asidik müsinin, glikozidazla-

ra ve proteazlara karşı daha dirençli olduğu ve bu

nedenle bakteri translokasyonu üzerine daha etkili

olduğunu bildiren çalışmalar da mevcuttur (Fontaine

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 23: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA 21Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

ve ark., 1996; Roberton ve Wright, 1997).

Gabriel ve ark. (2006) yararlı mikroorganizmaların,

bağırsaklardaki hem epitel hücrelerinin, hem de gob-

let hücrelerinin sayısı ve büyüklüğü üzerine olumlu

etkisi olduğunu kaydetmiştir. Cheled-Shoval ve ark.

(2014) sindirim sistemi mikroflorasına sahip olma-

yan germ-free hayvanlardaki asidik ve nötral goblet

hücre sayılarının, konvansiyonel olarak yetiştirilen

kanatlılara göre daha az olduğunu bildirmiştir. Rat,

domuz, fare ve kanatlıların sindirim sistemindeki

musin sekresyonu ve tipi, rasyondaki değişikliklere

veya malnutrisyon durumuna bağlı olarak farklılık

gösterir (Sharma ve ark., 1997; Langhout ve ark.,

1999). Yapılan bazı çalışmalarda, rasyondaki lif dü-

zeyinin (Rhodes 1989; Tanabe ve ark., 2005), pre-

biyotiklerin (Fontaine ve ark., 1996, Ferket, 2003),

probiyotiklerin ve bakteriyel fermantasyon ürünleri-

nin (Smirnov ve ark., 2005) müsin sekresyonunu art-

tırdığı görülmüştür. Uni ve ark. (2003a) mukus taba-

kası gelişiminin civciv döneminde yeme geçiş süresi

ile de ilişkili olduğunu kaydetmiştir.

4.2. Bağırsak Mikroflorası

Broyler civcivlerin kısa süreli olan yaşamlarında

sindirim sisteminin olgunlaşmasının ve gelişmesi-

nin optimize edilmesi, yemden yararlanma oranını,

kanatlının performansını ve sağlığını önemli ölçüde

etkilemektedir. Bu gelişimin optimize edilmesinde

ise sindirim sisteminde yer alan nitelikli mikroflora

ile fermantasyon sonucu meydana gelen son ürünler

önemli rol oynamaktadır. (Tellez ve ark., 2006)

Bağırsak lümeni ve mukozası, 640’dan fazla bakte-

ri türüne ev sahipliği yapan, her bir gram bağırsak

içeriğinde 1012’nin üzerinde canlı bakteri barındıran

büyük ve dinamik bir mikroorganizma popülasyonu-

na sahip doğal bir ortamdır (Lan ve ark., 2005; Juni-

or, 2005; Donoghue ve ark., 2006). Kanatlının bazal

metabolizması için ihtiyaç duyduğu toplam ener-

jinin %25’i, bağırsak hücrelerinin çeşitli fizyolojik

gereksinimleri için kullanılmaktadır (Ferket, 2002).

Bu nedenle bağırsak sağlığını etkileyen herhangi bir

etken, hayvanın performansını ve genel sağlık duru-

munu da dogrudan etkiler (Choct, 2009).

Germ-free hayvanlar ile yürütülen çalışmalarda,

mevcut mikrofloranın kanatlı fizyolojisi üzerine

önemli metabolik ve koruyucu bir takım etkileri olduğu sonucuna varılmıştır (Junior, 2005). Meta-bolik fonksiyonları içerisinde kısa zincirli yağ asidi üretimi (SCFA), vitamin K sentezi, epiteliyal hücre proliferasyonu ve farklılaşması (SCFA üretimine bağ-lı olarak), immun sistemin gelişimi ve homoestazsi; koruyucu fonksiyonları içerisinde ise çok çeşitli me-kanizmaları (rekabetçi dışlama, antibiyotik üretimi) saymak mümkündür (Junior, 2005; Ewing, 2008).

Ayrıca kanatlı sindirim sisteminde bulunan bakteriler enzim üreterek polisakkaritleri parçalanmasına yar-dımcı olurlar (Beckmann ve ark., 2006). Kanatlılar glikozit hidrolaz (GH), polisakkarit lize (PL) ve kar-bonhidrat esteraz (CE) gibi enzimleri sentezleyeme-dikleri için, bu enzimler kanatlı beslenmesi açısından önemlidir (Morris, 2003). Metagenomik araştırmalar sekum mikroflorasının karbonhidrat metabolizmasını dolaylı olarak desteklediğini göstermiştir (Yeoman ve ark., 2012). Karbonhidrat metabolizmasında rol oynayan GH, PL, CE ve diğer proteinler ile ilişkili gen kodlarının, ortamdaki diğer kategorideki genle-re oranla daha fazla olduğu (genlerin yaklaşık %20’si) görülmüştür (Qu ve ark., 2008; Danzeisen ve ark., 2011).

4.2.1. Bağırsak mikroflorasının koruyucu rolü

Kommensal bağırsak mikroflorasının patojen mik-roorganizmalara karşı olan koruyucu etkisini ortaya koymak için patojen ari veya uzun süre antibiyotik uygulanmış hayvanlar ile yürütülen çalışmalar sonu-cunda, ticari olarak yetiştirilen kanatlıların patojen-lere karşı daha dirençli olduğu gözlenmiştir (Choct, 2009). Lan ve ark. (2005) kommensal mikrofloranın 1) bağırsak olgunlaşmasını hızlandırdığını; 2) bütün-lüğünü iyileştirdiğini; 3) patojen mikroorganizmala-ra karşı koruma sağladığını ve 4) immun sistem et-kinliğini arttırdığını bildirmektedir.

Bağırsaklara bakteri yerleşimi tamamlandıktan sonra arzu edilen türlerin kolonizasyonu giderek güçleşir (Verdonk ve ark., 2005). Stabil bir mikrofloranın pa-tojenlere karşı olan etkisi daha önce çeşitli araştır-macılar tarafından bakteriyel antagonizm (Freter, 1956), bakteriyel interferens (Dubos, 1963), koloni-zasyon direnci (van der Waaij ve ark., 1971) olarak tanımlanmıştır. Henüz stabil bir mikrofloraya sahip olmayan civcivlerde erken zamanda oluşturulacak koruyucu mikrofloranın patojen mikroorganizma-

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 24: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA22 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

lar üzerine etkisi, 1973 yılında Nurmi ve Rantala isimli iki araştırmacı tarafından “rekabetçi dışla-ma” (Competitive Exclusion) veya “Nurmi Kavramı” olarak tanımlanmıştır (Schneitz, 2006). Bu kavram, sağlıklı yetişkin kanatlılardan elde edilen bağırsak mikroflorasının, yumurtadan yeni çıkmış civcivlere çeşitli yollarla uygulanması ve patojenlerin kontrol altında tutulması olarak açıklanmaktadır (Schneitz, 2006). Yapılan çalışmalar, stabil bir mikrofloraya sa-hip olmayan kuluçkadan yeni çıkmış günlük civciv-lerin, yetişkin kanatlılara göre çok daha az sayıda Salmonella etkeni ile enfekte edilebileceğini de gös-terilmiştir (Donoghue ve ark., 2006).

Soerjadi ve ark. (1981) kuluçkadan yeni çıkmış civciv-lere uyguladıkları sağlıklı kanatlılardan elde edilmiş bağırsak mikroflorasının, ilk bir kaç saat içeresinde kısmi koruma, 32 saat sonunda ise tam bir koruma sağladığı sonucuna varmıştır. Ayrıca, uygulamayı ta-kiben Salmonella spp. ile enfekte olan kanatlıların bağırsaklarında patojen kolonizasyonunda azalma gözlemişlerdir. Bunun yanında toksin üretimine de rastlamamışlardır.

Bağırsak ortamında bulunan yararlı bakteriler ayrıca alınan besin maddeleri için de patojen mikroorga-nizmalar ile bir yarış içeresindedir. Bunların yanında, patojen mikroorganizmaların bağlanma noktalarını reseptör düzeyinde bloke ederek, bağırsak içeriğinin normal akışı ile dışarıya atılmasına yardımcı olurlar (Ewing, 2008). Sayılan tüm bu mekanizmaları reka-betçi dışlama kavramı altında toplamak mümkündür. Montagne ve ark. (2003), bağırsaklardaki bakteriyel kolonizasyona, rasyonla veya yem katkı maddeleri ile yön verilebileceğini ve bu sayede patojen mik-roorganizmalara karşı gelişecek direnci arttırarak bağırsak sağlığını olumlu yönde etkileyeceğini ileri sürmektedir.

Gastro-intestinal kanaldaki bakteri komposizyonu (niceliği ve oranı) tür spesifik olup, hayvanın yaşına, fizyolojik durumuna, stres faktörlerine, çevreye, ba-ğırsak bölümüne ve özellikle de rasyona bağlı olarak değişkenlik gösterir (Santos ve Ferket, 2006; Tellez ve ark., 2006). Junior (2005), rasyon bileşiminin ba-ğırsağın toplam mikrobiyal popülasyonu ve mukozal fizyolojisi üzerine büyük bir etkisi olduğunu bildiril-miştir.

4.2.2. Bakteriyel metabolitlerin önemi

İnce bağırsak bölümlerinde yer alan birçok bakteri grubu, kolay fermente olan ve kanatlı tarafından da sindirilebilen besin maddelerini kullanır. Bu nedenle de kanatlı ile kommensal mikroflora arasında ras-yonla alınan besin maddelerine yönelik bir rekabet söz konusudur (Apajalahti, 2005). Kanatlı sindirim enzimleri tarafından parçalanamayan bazı karbon-hidratlar, sindirim kanalının ilerleyen bölümlerinde, laktik asit bakterileri gibi kanatlı sağlığı açısından önemli olan bakteriler tarafından parçalanarak uçu-cu yağ asitlerine fermente olur. Fermantasyon işlemi sonucunda su ile birlikte CO2, H2 ve CH4 gibi çeşitli gazlar da açığa çıkar. Rasyonun proteini ile bağır-saklarda sentezlenen çeşitli salgılar (enzim vb) da mevcut mikroflora tarafından daha az ölçüde olsa da substrat olarak kullanılabilir. Özellikle azotsuz öz madde yoğunluğu düşük olan proteince zengin rasyonları tüketen kanatlılarda, aminoasitlerin ba-ğırsak mikroflorası tarafından fermantasyonu sonucu amonyak ve biyojenik aminler meydana gelir (Reh-man ve ark., 2007a). Amonyak, Clostridium spp., Enterococcus spp. ve Bacteroides spp. gibi proteo-litik bakteriler tarafından üretilir. Bu özellikleri göz önünde bulundurulduğunda bağırsak mikroflorasının,

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 25: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA 23Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

kanatlının sağlığı üzerine olumlu veya olumsuz et-kileri olan çeşitli metabolitlerin sentezlenmesinden sorumlu, önemli katalitik bir fonksiyonunun olduğu görülmektedir. Sentezlenen bu metabolitlerin mik-tarı ve çeşidi, bağırsak ortamında bulunan substrat tipine, miktarına ve fermantasyonda yer alan bak-teriye bağlı olarak değişiklik gösterir (Macfarlane ve Macfarlane, 1997).

Sentezlenen kısa zincirli yağ asitlerinin komposiz-yonu ve miktarı ortamda bulunan mikrofloraya ve rasyonun bileşimine bağlı olarak değişiklik gösterir. (Topping ve Clifton, 2001). Elden edilen çalışma so-nuçları incelendiğinde sekumdaki SCFA konsantras-yonda büyük bir varyasyon olduğu görülmektedir. Total SCFA konsantrasyonunun 100 µmol/g’a yakın olduğu bildiren çalışmaların yanı sıra (Ricke ve ark., 1982; Engberg ve ark., 2002; Yu ve ark., 2002; Jo-zefiak ve ark., 2006; Rehman ve ark., 2006) 40-60 µmol/g arasında değiştiğini bildiren çalışmalar da mevcuttur (Shermer ve ark., 1998; Hübener ve ark., 2002; Taylor ve Jones, 2004). Ancak bu çalışmalarda kullanılan rasyonların hammadde bileşimdeki temel farklılar ile kanatlının yaşına bağlı olarak değişim gösteren mikroflora komposizyonu bu varyasyonu açıklamaktadır. Hübener ve ark. (2002) çavdar/buğ-day içeren rasyonlar ile beslenen broylerlerin, mısır temelli rasyonlar ile beslenenlere göre, daha fazla total SCFA konsantrasyonuna sahip olduğu kaydet-miştir. Yaşa bağlı olarak SCFA konsantrasyonunda görülen değişimi bildiren çalışmalar da mevcuttur (Terada ve ark., 1994; Wang ve ark., 2005).

Ruminant dışındaki türlerde, sentezlenen bu SCFA’ların %95-99’u rektuma ulaşmadan absorbe edilir (Von Engelhardt ve ark.,1989). Asetat, kanatlı sindirim sisteminde en fazla sentezlenen kısa zincirli yağ asididir. Bunu sırasıyla propiyonat ve bütirat ta-kip eder (Topping ve Clifton, 2001; Dunkley ve ark., 2007). Daha az oranda ise valerat, isobütirat ve isova-lerat sentezlenir (Dunkley ve ark., 2007). Asetik asit karaciğere taşınarak kas dokusu için enerji kaynağı olarak rol oynar. Propiyonat ise karaciğerde glikoza çevrilir (Roediger, 1982; Demigne ve Remesy, 1985; Rerat ve ark., 1987). İnsanlar ile yürütülen araştır-malarda %95’e yakın SCFA’nın karbonhidrat ferman-tasyonu sonucu meydana geldiği ve toplam enerji ihtiyacının %10’nu sağladığı görülmüştür (McNeil, 1984). Domuzlar ise ihtiyaç duyduğu enerjinin %30’a

yakın bir kısmını SCFA’lardan sağlayabilir (Bergman, 1990; Cummings ve ark., 1987). Ancak kanatlıların enerji metabolizmasına ne ölçüde katkı sağladıkları net olarak bilinmemektedir (Yeoman ve ark., 2012).

Sekumdaki SCFA konsantrasyonu günlük civcivlerde belirlenemeyecek düzeyde iken mikrofloranın şekil-lenmesiyle birlikte 15 günlük yaşta yüksek bir mik-tara ulaşır (van der Wielen ve ark., 2000). Jozefiak ve ark. (2011) sekumdaki uçucu yağ asitlerinin büyük bir kısmını asetik asidin (%65) oluşturduğunu bunu da sırayla bütirik asit (%16) ve propiyonik asidin (%12) takip ettiğini kaydetmiştir.

Sentezlenen SCFA’lar içerisinde bütirik asidin ayrı bir önemi vardır. Bütirik asit, enterositler tarafından enerji kaynağı olarak kullanılan en temel SCFA olup, epitel hücrelerin farklılaşmasında ve proliferasyo-nunda önemli bir rol oynar. Bu sayede total bağırsak ağırlığını arttırdığı gibi, villus yüksekliğini ve bağır-saklarda yer alan hücrelerin sayısını etkiler (Le Blay ve ark., 2000; Fukunaga ve ark., 2003). Ayrıca bağır-saklardaki gen ekspresyonunu da arttırdığı bildiril-mektedir (Cherbuy ve ark., 2004; Gaudier ve ark., 2004). Epitel hücreler, gereksinim duyduğu enerjinin %60-70’ini sindirim sisteminde meydana gelen bak-teriyel fermantasyon ürünlerinden sağlamaktadır. Yapılan çalışmalarda, saha şartlarındaki kanatlıların ince bağırsak ağırlığının germ-free kanatlılara oran-la daha fazla olduğu sonucuna varılmıştır. Bu ağırlık artışının, bağırsak uzunluğundaki artışa, duvarındaki kalınlaşmaya (özellikle lamina propria katmanında) ve ayrıca lenfoid dokularda gözlenen artışa bağlı olduğu vurgulanmaktadır. Histomorfolojik incele-melerde ise saha şartlarındaki kanatlıların jejunum ve ileumundaki villus yüksekliğinin daha fazla oldu-ğu gözlenmiştir. Distal duodenumdan ileuma kadar olan bölümdeki hücre yenilenmesinin ise daha hızlı olduğu kaydedilmiştir (Gabriel ve ark., 2006). Ratlar ile yapılan çalışmalarda ise bütirik asit konsantras-yonundaki artış ile birlikte kript alanında bulunan ve mukus salgılayan goblet hücrelerinin de sayıca art-tığı görülmüştür (Sakata ve Engelhardt, 1981; Jean-Cloude ve ark., 2001). Sonuç olarak, kısa zincirli yağ asitleri bağırsak bariyer fonksiyonu için büyük önem arz etmektedir. Bakteriyel fermantasyon sonucu olu-şan SCFA’ların asıl sentezlendiği bölüm sekum olma-sına karşılık, ince bağırsaklarda da hücre büyümesini ve farklılaşmasını uyararak bağırsak bütünlüğünü iyi-

Page 26: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA24 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

leştirdiği bildirilmiştir (Knudsen ve ark., 2012).

Kısa zincirli yağ asitlerinin bağırsak mukozal bütün-lüğü üzerine olan etkilerinin yanı sıra, bağırsak mik-roflorası üzerine de etkisi vardır. SCFA’lar potansiyel patojen mikroorganizmalar üzerine bakteriyostatik veya bakterisidal etki gösterir (Ricke, 2003). Kısa zincirli yağ asitleri, çözünmüş formda, ortama pro-tonları serbest bırakarak pH’nın düşmesine yardımcı olur ve sindirim sistemi pH’sında neden oldukları bu azalma sayesinde patojen mikroorganizmaların üre-mesini engeller. Laktik asit üreten bakterilerin dı-şındaki (Lactobacilli, Streptococci, Bifidobacteria) birçok patojen mikroorganizma (Salmonella, E. coli) ortam pH’sındaki azalmayı tolere edemeyip üreme-sini durdurur. Organik asit anyonları çözündükleri zaman lipit permeable değildir. Bu nedenle çözün-müş formda hücre içerisine giremezler (Lorenzoni, 2010; Theron and Lues, 2011).

Kısa zincirli yağ asitleri, çözünmemiş (non-iyonize) formda ise lipofilik karakterde olup bakterilerin hüc-re membranlarından kolaylıkla geçebilme özelliğine sahiptir. Hücre içine girdiklerinde anyon ve proton-larına ayrışarak plazma pH’sının düşmesine neden olurlar. Hücre, düşen plazma pH’sını ideal seviyelere getirebilmek için çözünmüş olan H+ iyonlarını hüc-re membranı aracılığı ile elimine etmek zorundadır. Ancak, bu işlem için harcanan aşırı miktardaki enerji nedeniyle, hücre fonksiyonları yavaşlar ve hücre ölür (Nava ve ark., 2009; Meeusen ve Hagemans, 2010). Ayrıca hücre içerisinde biriken anyonların toksik etki gösterdiği de bildirilmektedir (Russell, 1992).

Kısa zincirli yağ asitleri, sitoplazmik membranı des-tabilize ederek elektron ve besin madde transpor-tunda aksaklıklara neden olması, DNA ve hücre içi proteinlere zarar vermesi, glikolizis gibi bazı meta-bolik fonksiyonları baskılaması da muhtemel anti-mikrobiyal etkileri arasında sayılabilir (Ricke, 2003; Lorenzoni, 2010; Theron and Lues, 2011).

4.2.3. Bağırsak mikroflorası ve immunite

Günümüzde, broyler damızlık sürülerinde hastalık-ların gelişmesini ve yayılmasını engellemek, vertikal bulaşmaların önüne geçebilmek için birtakım biyo-güvenlik sistemleri oluşturulmuştur (Hafez, 1999). Buna bağlı olarak, antijenler ile karşı karşıya gel-meyen broyler anaçlarından elde edilen civcivlerde,

yeterli pasif bağışıklık gelişmemektedir (Cheema ve ark., 2003). Bunun yanında; çeşitli stres faktörleri, yönetim hataları/eksiklikleri, aşılama, rasyondaki besin maddelerinin yetersizliği veya dengesizliği, antinutrisyonel faktörlerin varlığı ticari kanatlıları enfeksiyonlara (özellikle de gastro-intestinal enfek-siyonlara) karşı duyarlı hale getirmektedir (Junior, 2005).

Bağırsak lümeninde bulunan bakteriler, bağırsak du-varına bağlanmak suretiyle çoğalır ve kolonize olur. Bu bağlanma, hastalığın başlamasında ve immun yanıtın şekillenmesinde anahtar rol oynamaktadır (Ewing, 2008). Bağırsaklar selektif bir bariyer fonk-siyonu üstlenerek kanatlı dokularını dış ortamdan izole eder. Bu bariyerin önemli bir parçasını ise im-munolojik komponentler oluşurmaktadır.

Bağırsak ile ilişkili lenfoid doku (Gut Associated Len-foid Tissue-GALT), hastalıklara neden olan potansi-yel patojen mikroorganizmaları belirleyen ve bunla-ra karşı bir immun yanıt oluşmasını sağlayan, çeşitli immunolojik komponentleri barındıran kompleks bir yapıdır. Bu organize lenfoid doku, sekal tonsil-ler (CT), Payer plakları (PP), bursa Fabricius, Meckel divertikülü ve sindirim kanalının belirli bölgelerinde lokalize olmuş intraepitelial lenfositlerden meydana gelmiştir (Brisbin ve ark., 2008; Ewing, 2008).

Bağırsak immun sistemi, solunum ve üreme organ-larındaki immunolojik sisteme nazaran, hem yem kaynaklı yabancı maddeleri hem de patojenlere ait antijenleri ayırt edebilmelidir. Oluşacak immun ya-nıt veya tolerans arasında ince çizgi bağırsak sağlığı ve besin maddelerinin emilimi açısından son derece önemlidir (Beal ve ark., 2006).

Membran üzerinde bulunan Toll-like reseptörleri (TLRs) bakterilerin tanımlanması açısından önemlidir (Takeda ve ark., 2003). Bunlar “patojenler ile ilişkili moleküler yapı” (PAMPs) ve “kommensal bakteriler ile ilişkili moleküler yapı” (CAMPs) gibi tipik mole-küler yapıları birbirinden ayırt edebilme yeteneğine sahiptir (Kelly, 2004). Bu reseptörler hem epitel hüc-relerinde hem de lenfoid hücrelerde bulunur ve bu hücrelere sinyal göndererek fonksiyonlarını etkiler (Ewing, 2008).

Mikroorganizmaların sindirim sisteminde yer alan çe-şitli hücreler ile olan ilişkisi göz önüne alındığında,

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

Page 27: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için
Page 28: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA26 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

herhangi bir önemsiz yangısal oluşumu önleyebilmek

için, konak kommensal mikrofloraya karşı oluştura-

bileceği yanıtı sıkı bir şekilde kontrol altında tutul-

malıdır. Ancak bu dinamik ilişki son derece kompleks

olup, immun sistemin bu mikroorganizmalardan fay-

da sağlayacağı bir şekilde gelişim göstermiştir (Bris-

bin ve ark., 2008).

Kommensal mikrofloranın, biyofilm oluşturarak ve

reseptör noktalarını bloke ederek, patojen mikroor-

ganizmaların bağırsaklarda kolonize olmasını önle-

diği bilinmektedir. Ayrıca kommensal mikrofloranın

edinilmiş ve doğuştan gelen bağışıklık sistemini di-

rekt olarak etkilediğini ve oluşan önemsiz bir immun

yanıtı baskılayabilmesi sayesinde immun homoesta-

zin korunmasına katkıda bulunduğu kanıtlanmıştır

(Moal ve Servin, 2006). Hooper ve Gordon (2001),

bağırsaklardaki mikroorganizma kolonizasyonunun

humoral ve hücresel bağışıklığın normal gelişimi için

önemli olduğunu bildirmiştir. Rhee ve ark. (2004),

germ-free tavşanlarda GALT’ın gelişiminin yetersiz

olduğunu ve mikrofloranın şekillenmesi ile birlikte

antikor aracılı immun yanıtın hızla şekillendiğini ka-nıtlamıştır. Bu nedenle de sekum mikroflorası, nons-pesifik immun yanıtın önemli bir indikatörü olarak kabul edilmektedir. (Lee ve ark., 2010; Kim ve ark., 2011; Yang ve ark., 2011).

İnsanlar ve fareler ile yürütülen çalışmalarda bağır-saklardaki patojen ve kommensal bakterilere yöne-lik immun yanıtın önemli ölçüde farklılık gösterdiği kaydedilmiştir (Brisbin ve ark., 2008). Çeşitli probi-yotik bakteri türlerinin kanatlılarda antikor üreti-mini arttırdığı görülmüştür. Yapılan araştırmalarda, laktik asit bakterilerinin antijenlere karşı olan siste-mik immun yanıtı (Koenen ve ark., 2004a ve 2004b), serumdaki ve bağırsak içeriğindeki antikor titresini arttırdığı (Haghighi ve ark., 2006) görülmüştür. So-nuç olarak, bağırsaklardaki mikroflora komposizyonu

ile immun sistem arasındaki etkileşim kanatlı sağlığı

ve performansı açısından büyük bir önem taşımak-

tadır.

Kaynaklar:Yazarından temin edilebilir.

Broy ler le rde S indi r im S is temi His tomorfo lo j is i ve Mikrof lo ras ıy la Sağl ık ve Per formans Etk i leş imi

BAŞSAĞLIĞIKeskinoğlu Şirketler Grubunun kurucusu Rahmetli İsmail Keskinoğlu’ nun sevgili eşi Zeliha Keski-noğlu 4 Eylül 2014 günü vefat etmiş ve cenazesi 5 Eylül, Cuma günü ikindi namazını müteakiben

Akhisar, Kayalıoğlu Mahallesi’nde Aile Kabristanında sevenleri tarafından toprağa verilmiştir. Sevgili eşi Rahmetli İsmail Keskinoğlu’na kavuşan Rahmetli Zeliha Keskinoğlu’na Allahtan Rahmet,

Kederli ailesine başsağlığı diliyoruz. Mekânları cennet, Makamları Pür-Nur olsun.

Veteriner Tavukçuluk Derneği Yönetim Kurulu

Page 29: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

İNFEKSİYÖZ BRONŞİTİS

Arş. Gör. Murat Uludağ,

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü, AnkaraE-Mail: [email protected].

Giriş

Kanatlı hayvanlarda solunum yolu hastalıkları hızlı yayılım göstermeleri, yüksek ölüm oranları ve verim kaybına sebep olmaları nedeniyle yetiştiricilikte bü-yük öneme sahiptir. Solunum yolu hastalıklarında, spesifik bir semptom gözükmeksizin ani ölümlerin meydana gelmesi özellikle et üretimi amacıyla ye-tiştirilen tavuklarda ciddi ekonomik kayıpların gö-zükmesine sebep olmaktadır. Bu hastalıklar arasında viral kökenli olanlar gerekli önlemler alınmadığı du-rumlarda oldukça hızlı yayılarak müdahale edileme-den hayvanların ölümüne sebep olabilmektedir.

Viral bir solunum yolu hastalığı olan İnfeksiyöz Bron-şitis (IB) tüm ülkelerde entansif tavuk yetiştiricili-ğinde görülebilen önemli hastalıklar arasında yer almaktadır. Broilerlerde gelişimin yavaşlaması, dü-şük canlı ağırlık ve ölümlere sebep olmaktadır. Yine yumurta tavuklarında yumurta oluşumunda bozuk-luklar ve erken yumurta atılımına sebep olabilmek-tedir. Dünya üzerindeki her bölgede farklı antijenik yapıdaki virüslerin oluşturduğu IB hastalığı gerekli önlemler alınmadığında hızlı bir yayılım gösterebil-mektedir. Hastalığın doğal konağı olarak hem et hem de yumurta üretimi amacıyla yetiştirilen tavuklar görülmektedir. Hastalık genel olarak bütün solunum yolunu etkilemekte ve hayvanların immun sistemle-rini baskılayarak sekonder infeksiyonlara karşı açık olmalarına sebep olmaktadır. Başlangıçta sinusitis, tracheitis, hava kesesi yangısı ve pneumoni görül-mekte, sekonder enfeksiyonlara bağlı pericarditis, perihepatitis ve nephritis gibi diğer organlarında et-kilendiği semptomlar ortaya çıkmaktadır. Hastalığa karşı koruyucu önlemlerin alınması, hastalığın or-taya çıkışı ve yayılımını azaltabilmektedir. Bu amaç için farklı antijenik yapılara sahip olan virüsler için çeşitli aşılar geliştirilmiştir.

İnfeksiyöz Bronşitis (IB) EtiyolojisiHastalığın etkeni Coronaviridae familyasında bulu-nan, yapısında tek iplikçikli RNA bulunduran Gam-macoronavirus veya 3. grup Coronavirus olarak be-lirlenmiştir. Virus 120 nm boyutunda pleomorphic yapıdadır. Virus partikülleri etrafında 20 nm boyu-

tunda koruyucu özellikte çıkıntılar bulunmaktadır. Virüs üzerinde 3 farklı protein yapısı bulunmaktadır. S protein yapısı partiküller üzerinde bulunan çıkın-tılardan, M protein yapısı virüs membranından ve N protein yapısı da iç kısımda bulunan nükleoprotein-den köken almaktadır. Bu protein yapıları antijenik olarak farklılıklar göstermektedir ve bu yapılara yö-nelik olarak aşılar geliştirilebilmektedir.

İnfeksiyöz Bronşitis’in Patogenezi;Etken temel olarak üst solunum yollarında bulunan epitel hücrelerini etkilemektedir. İlk üç gün içeri-sinde virüs partikülleri burun ve trachea içerisinde çoğalarak maksimum sayıya çıkmaktadır. Daha sonra çoğalan virüs partikülleri hava keseleri ve akciğeri etkilemektedir. Bu aşamada akciğer üzerinde virü-sün etkilediği küçük bölgelerde pneumoni ve hava keselerinde yangı gözükmektedir. Solunum yolların-da bulunan silialı epitel hücrelerindeki yıkıma bağ-lı olarak hayvanlar sekonder enfeksiyonlara karşı açık hale gelmektedir. Özellikle bakteriyel etkenle-rin oluşturduğu enfeksiyonlar hayvanların ölümüne sebep olabilmektedir. IB etkeni virüs aynı zaman-da epitel hücrelerine affinite gösterdiğinden başta böbrek olmak üzere, testisler, ovaryum ve sindirim kanalında da çoğalma gösterebilmektedir. Ovaryum gibi organların etkilenmesi yumurta üretimi ama-cıyla kullanılan tavuklarda görülen verim kaybında büyük önem taşımaktadır. Bakteriyel infeksiyonlara bağlı olarak solunum yolu dışında, karaciğer, peri-kard ve böbrek gibi farklı sistemlerde bulunan or-

Şekil: Coronavirus’ların Elektron Mikroskop görüntüsü

İn feks iyöz Bronş i t is

Page 30: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için

MEKTUP ANKARA28 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 3

İn feks iyöz Bronş i t is

ganlar da etkilenmektedir. Etken üzerinde bulunan çıkıntılı protein yapıları etkenin patojenitesinde bü-yük etki göstermektedir.

Hastalığın patojenitesi üzerinde etkili olan faktör-ler;

• Hayvanların yaşı• Hayvanların ırkı• Bakım ve besleme• Çevre koşulları• Stres• İmmun sistemi baskılayıcı etkenler• Sekonder infeksiyonlar

• Mycoplasma spp.• Bakteriler• Diğer viral solunum yolu etkenleri

İnfeksiyöz Bronşitis’in Epidemiyolojisi ve Kli-nik semptomlarHastalık bütün dünya üzerinde oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir. Bulaşmanın hızlı olması, ae-rosol ve mekanik yollarla virüsün bulaşması, farklı serotiplerin aynı anda bir bölgede etkili olması ve buna bağlı olarak yapılan aşıların koruyucu özellikle-rinin azalması durumu hastalığın yayılımında büyük öneme sahiptir. Özellikle genç olan tavuklarda burun ve göz akıntısı, öksürük, hırıltı sesi, konjunktivitis, sinüslerde şişme ve halsizlik durumu semptomlar arasındadır. Sekonder infeksiyonlara bağlı olarak ölümler görülebilmektedir. Et üretimi amacıyla ye-tiştirilen tavuklarda gelişim geriliği ve yumurtacı tavuklarda ise verim düşüklüğü yanında kalitesiz yumurta üretimi geri dönüşümsüz bir semptom ola-rak kendini göstermektedir. Oluşan durumlara bağlı olarak büyük ekonomik kayıplar kendini göstermek-tedir. Bazı durumlarda hayvanlar coronavirüsler ile latent infekte olabilmektedir. Bu hayvanlar virüsü hem aerosol hem de dışkı yoluyla dışarı atmaktadır. Bu hayvanların hastalığın kontrolü açısından belir-lenmesi önemlidir.

Hastalığın TeşhisiHastalığın tespit edilebilmesi için hayvanların çeşitli dokularından örnekler alınması gerekmektedir. Virüs tespiti açısından klinik semptom gösteren hayvan-ların burun akıntıları, ölen hayvanların trachea ve akciğer dokuları uygun transport mediumlar içerisi-ne alınarak soğuk zincir altında analizlerin yapıla-cağı laboratuarlara gönderilmelidir. Verim düşüklüğü veya yumurta atma gösteren yumurtacı tavuklarda solunum yolu organları dışında oviduct kanalı alı-narak laboratuara yollanmalıdır. Serolojik inceleme için akut infekte hayvanların kanları alınarak yine

soğuk zincir altında laboratuarlara yollanmalıdır. Aşılama sonrasında kanda bulunan antikor seviyesi düzenli olarak kontrol edilmelidir. Hastalığın tespiti alınacak önlemlerin neler olacağının belirlenmesin-de büyük öneme sahiptir. Hasta olduğu düşünülen hayvanlarda infekte materyal alınarak virüs varlığı yönünden kontrol edilmesi gerekmektedir. Virüs sap-tanması amacıyla Hemaglütinasyon İnhibisyon (HI), Virüs Nötralizasyon (VN), ELISA, Agar Jel İmmundif-füzyon (AGID), Doku Kültürüne İnokulasyon, RT-PCR ve RT-PCR-RFLP gibi yöntemler kullanılabilmektedir.

Korunma ve KontrolHastalığın kümeslere bulaşmaması için gerekli olan biyogüvenlik önlemlerinin alınması çok büyük öneme sahiptir. Aşılama işlemlerinin bölgede etkili olan se-rotiplere uygun bir şekilde yapılması, kullanılan alet ve ekipmanın düzenli olarak dezenfekte edilmesi, personelin oluşabilecek bulaşmalara karşı eğitilmesi, kümese giriş ve çıkışların kontrollü olarak yapılma-sı, gerektiğinde hasta hayvanların ayrı bir bölgede karantina altına alınması, düzgün bakım ve besleme koşullarının sağlanması, kümese yeni alınacak olan hayvanların hastalıktan ari olması ve latent infek-te olabilecek hayvanların tespit edilmesi korunma açısından önemlidir. Hayvanların virüsten ari olduğu-nun kontrolü düzenli olarak yapılmalıdır. Sekonder infeksiyonların engellenmesi açısından hayvanların iyi bakım ve belsem koşulları altında tutulması ge-rekmektedir. Kümes yönetimi ile ilgili meydana ge-lebilecek hatalar hastalığın kümese bulaşarak hızla yayılmasına sebep olabilmektedir. Yetiştiricilik ama-cıyla kullanılacak hayvanların hastalıktan ari olması, kümes kurulurken yapılacak olan serolojik kontroller ile sağlanmalıdır.

İnfeksiyöz bronşitis hastalığı yetiştiricilikte kullanı-lan tavuklarda büyük ekonomik kayıplara sebep ola-bilen önemli bir viral hastalıktır. Bu hastalığa karşı koruyucu hekimlik uygulamaları sayesinde çeşitli önlemlerin alınması, gerekli aşılama programlarının takip edilerek hastalığın bulaşmasından önce hay-vanların korunması ve hastalık ortaya çıktığı durum-larda yapılması gerekenlerin önceden planlanması ekonomik kayıpların önüne geçilmesinde kritik bir öneme sahiptir. Hayvanların iyi bakım ve besleme koşullarında olması, strese sebep olabilecek her tür-lü durumun ortadan kaldırılması, çevre koşullarının uygun şekilde ayarlanması ve gerekli kontrollerin düzenli olarak yapılması hastalığın kontrolü açısın-dan gerekli koşullardır.

Kaynaklar: yazardan temin edilebilirsiniz.

Page 31: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için
Page 32: Neden Pulmotil AC, Mikoplazma - vtd.org.tr file2 Abd El-Aziz, et.al, Tavuklarda enrofloxacin’in farmakokinetik ... , B. and Shryock, T. Tavuk ... Anılan mikroorganizmalar için