mutluluk (ayhan aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri...

23
MUTLULUK... Ayhan AYDIN

Upload: others

Post on 21-Feb-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

MUTLULUK...Ayhan AYDIN

Page 2: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

Prof. Dr. Ayhan Aydın

MUTLULUK

ISBN 978-605-318-588-8DOI: 10.14527/9786053185888

Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.©2016, Pegem Akademi

Bu kitabın basım, yayım ve satış haklarıPegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti.ne aittir.

Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri,kapak tasarımı; mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıtya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.

Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır.Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında

yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınlarısatın almamasını diliyoruz.

1. Baskı: Aralık, 2016 Ankara

Yayın-Proje Yönetmeni: Elif Turanlıoğlu BultanDizgi-Grafik Tasarım: Gülnur Öcalan

Kapak Tasarımı: Pegem Akademi

Baskı: Vadi Grup Ciltevi A.Ş.İvedik Organize Sanayi 28. Cadde 2284 Sokak No:105

Yenimahalle/ANKARA(0312 394 55 91)

Yayıncı Sertifika No: 14749Matbaa Sertifika No: 26687

İletişimKaranfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARA

Yayınevi 0312 430 67 50 - 430 67 51Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60

Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38

Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60İnternet: www.pegem.net

E-ileti: [email protected]

Page 3: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

Bu kitap sevgili Umut’a, İpek’e, Doğa’ya, Suriyeli Aylan’a, Ümrün’a, doğmuş ve doğacak bütün çocuklara ve

gelecek güzel günlere adanmıştır.

Page 4: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

PROF. DR. AYHAN AYDIN

Ankara ve Hacettepe Üniversiteleri mezunu olan yazar, İngiliz-ce ve Eğitim Bilimleri alanında yüksek öğrenim görmüştür. Bir süre İngilizce öğretmeni olarak görev yapan Aydın, bu dönem içinde bir yandan lisans üstü öğrenimini sürdürürken öte yandan MEB’in çe-şitli komisyon ve kurullarında görev almıştır. Doktora öğrenimin-den sonra Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesinde part-time öğ-retim elemanı olarak çalışmıştır. Senato üyeliği, bölüm başkanlığı, anabilim dalı başkanlığı gibi çeşitli yönetim görevlerinde bulunan Aydın, halen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Gazi, Anadolu, Bahçeşehir gibi üniversitelerde dersler veren Aydın, kendisini kısaca yaşamsever olarak tanımlamaktadır. Aydın’ın 150 dolayında yayınlanmış maka-lesi, ayrıca ikisi araştırma kitabı olmak üzere toplam 11 yayınlanmış kitabı vardır. Yayınlanmış kitaplarından bazıları şunlardır: Sınıf Yö-netimi, Eğitim Politikası, Eğitim Psikolojisi, Felsefe Düşünce Tarihi, Eğitim Sevgidir, Yaşama Sanatı, Yaşadığımız Dünya, Hayat Neden Güzeldir, Eğitim Hikayedir. Yazar insana ve hayata ilgi duymakta ve bu alanlarda ürünler vermektedir.

Page 5: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

ÖN SÖZ

Eğitimcinin görevi, en karmaşık düşünceleri bile herkesin anla-yabileceği bir dille açıklamaktır. Bu çaba, insanlığın düşünsel ve duy-gusal açıdan gelişimini destekleme ihtiyacını tam da yüreğinin orta-sında duyan entelektüelin var oluş sebebidir. Gerçekte zor bir iştir, onca karmaşık ve derin düşünceyi sınırlı sayıda kavramla aktarmak ve yorumlamak. Ben de bu inançla bütün öğretilere eşit mesafede durarak farklı bilgelik kaynaklarını aktarmayı kişisel yaşamımın en önemli görevlerinden biri olarak algıladım. Bu kapsamda anlatmaya çalıştığım insanları hayatları ve eserleriyle bir bütün olarak algıladı-ğım için anlatımımı bu iki temel boyut üzerine kurdum. Düşüncele-rimi anlatırken de, farklı düşüncelerden yararlandım.

Ancak bu düşüncelerin tümüyle kişisel görüşlerimi yansıttığını da söylemek yanlış olur. Her konuda birbiriyle örtüşen ya da çelişen görüşleri bir arada vermek ve bu anlamda okuyucuyu farklı görüş-lerle buluşturmak amaçlanmıştır. Başka bir anlatımla her coğrafya-dan ve tarihsel dönemden aktarılan düşünceler konusunda doğru yanlış ayrımı yapılmaksızın okuyucuya, insanın açmazlarına ve ha-yatın çelişkilerle dolu doğasına bakma fırsatı verilmeye çalışılmıştır.

İnsanın sınırsız öğrenme, anlama, bilme arayışına çocuklu-ğumdan beri derin bir ilgi ve hayranlık duydum. Bu duygu bana benimsediğim deneme usulü anlatımın zenginliği ölçüsünde fark-lı pencereler açtı . Belki de öyküleştirerek kaleme alınan bu tür bir anlatım biçimi, yerleşik deneme anlayışı içinde değerlendirilemez. Fakat bunun hiçbir önemi yoktur. Çünkü yazının konusu ve kapsa-mı roman hikaye öykü ya da deneme gibi hangi türe ait olduğundan daha önemlidir. Ayrıca bazı kitaplar bu türden yapay ayrımlar yerine bütün yazı türlerin bir sentezi olarak da görülebilir. Elimizdeki kitap böyle bir anlayışın üründür.

Burada asıl üzücü olan, insanların hatta eli kalem tutanların ço-ğunun bile insanlığın ortak geçmişine ve aynı ölçüde ortak geleceği-ne dönük ortak sorumsuzluk ve kaygısızlıklarıdır. Çoğu insan ortak korkularımızı, beklentilerimizi, çıkmazlarımızı, sorumluluklarımızı ve mutluluk kaynaklarımızı bilmediği için yalnızlık içinde yaşar ve acı çeker. Oysa bilgelik en zor koşullarda bile hayatı bilme, anlama,

Page 6: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

sorgulama ve geliştirme yönünde çaba göstermeyi gerektirir. Dolayı-sıyla kitaplarımda bu uğurda çaba gösteren ve bence her biri eşsiz bi-rer bilge olan insanlara yer verdim. Onların çağlarının egemen hayat anlayışlarına başkaldıran onurlu duruşları aynı zamanda insanlığın özgürleşme sürecinin kilometre taşlarıdır. Bu büyük insanları şim-diki kuşakların biraz daha yakından tanıması ve ortak geçmişimiz üzerinde düşünmesi daha güzel yarınlara ulaşma yönündeki umut-larımızı da artıracaktır.

Bu kitapta olduğu gibi yazdığım bütün kitaplarda insan düşün-cesinin sınırsız ve eşsiz doğasını, kuytu köşelerini, dalga boylarını, zaman ve mekân kavramlarını aşan bir sarmal içinde aktarmaya ça-lıştım. Dikkatli okuyucu hangi dönemde olursa olsun insanoğlunun her zaman ortak sorunlarının özgürlük, mutluluk, kardeşlik temala-rı ile karakterize olan ahlak sorunu olduğunu görecektir. Bu nedenle amacım, özel olarak herhangi bir dönemi ya da öğretiyi anlatmak değil. Her zaman bir noktadan başlayarak büyük resme bakmaya ça-lışmaktır.

Kitabı kaleme aldığım bir aylık süre içinde (20 Haziran-20 Tem-muz 2016) anlatılmaz güzellikte zengin, esrarengiz, sarsıcı, keyi�i, hüzünlü bir iç yolculuk yaptım. Yunus’un “Bana bende demen/ Ben-de değilim /Bir ben vardır/ Bende benden içeri” dizeleriyle anlatıla-bilecek türden bir içe bakış…

Çocukluğumdan beri dinleme, anlama, konuşma ve anlatma sanatı üzerinde yoğunlaştım. Hayatımda bu yönde örnek aldığım iki seçkin insan oldu: Biri babam biri ilkokul öğretmenimdi. İkisi de gerçek anlamda insandı ve öğretmendi. İlginç bir rastlantı olarak her ikisinin de adı Kazım, birinin soyadı Yazar, diğeri yazarın hakkını vermeye çalışarak gururla taşıdığı Aydın soyadı.

Yaşamak, hayatı anlama çabasının bir ürünü olsa gerek. An-cak bu çaba onu sadece anlamak ve açıklamakla sınırlandırılamaz. İnsanı yüceltecek bir niteliğe yükseltme heyecanını da içermelidir. Bunun için öncelikle ortak hayatlarımızın pay ve payda bölümleri-ne yeniden bakmalıyız. Bu bağlamda ilk yapılması gereken kardeşlik hukuku ile birbirimize dört elle sarılmak, ”sevilim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” düsturuyla yaşamaktır.

Page 7: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

İnsan ve hayat hakkında yazmak bilgiye ve düşünceye saygı duymak demektir. Böylesine kapsamlı konularda yazan biri her şeyi bilmek gibi bir aymazlık içinde değilse, başkalarının varlığını fark etmesi zor olmayacaktır. İsterseniz daha açık söyleyelim. Harman-lanan bunca yorum, görüş, bilgi ve anlayışın altından bir kişinin tek başına kalkabilmesi kolay bir iş değildir. Bu nedenle hayata ve insana bakış açılarının bir sentezini sunarken prizmadan farklı ışıklar yan-sıyabilir. Dikkatli okuyucu bu ışıklar içinde ne görüyorsa kitap onu anlatmak istemiştir.

Umulur ki her okuyucu bu ışıklar içinde kendisini de görsün ve ortak hayatımıza ve kendi kişisel yaşamına tekrar bakma yüreklili-ğini göstersin. Ancak burada yazarı görmek isteyen okuyucular (ki bu şart değildir) lütfen satır aralarına dikkat etsinler. İnsanı, insana insanca anlatan bu kitap piyasa anlayışının dışında yaşayan gerçek okuyucular içindir. Çok sayıda bilgiyi ve kitabı bir arada görmek ve bu bilgiler ışığında hayatı sorgulamaya hazırsanız başlayabiliriz.

Ekim, 2016Ayhan Aydın

Page 8: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

İÇİNDEKİLER

Özgeçmiş ........................................................................................................v

Ön Söz ............................................................................................................vi

Merhaba ......................................................................................................... 1

Arayışlar ......................................................................................................... 3

Nezaket ve Sevgi ......................................................................................... 16

İnsanlık Bahçesi .......................................................................................... 28

Hayatın Anlamı .......................................................................................... 33

Kökler ........................................................................................................... 44

Diriliş ........................................................................................................... 64

Masal Masal İçinde ..................................................................................... 73

Mukaddime ................................................................................................. 81

İçsel Yolculuk .............................................................................................. 83

Yolcu ............................................................................................................. 86

Veba .............................................................................................................. 92

Hayat ............................................................................................................ 96

Yurttaş! .......................................................................................................100

Kültür Endüstrisi ......................................................................................105

Modern Kültür ..........................................................................................110

Erdem .........................................................................................................121

Modern Yalnızlık ......................................................................................128

Eğitimin Anlamı .......................................................................................134

“Madun” .....................................................................................................150

Mağara Mitosu ..........................................................................................154

Kapan .........................................................................................................159

Page 9: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

x Mutluluk

Daha Güzel Bir Dünya Arayışı ...............................................................164

Yalın İnsan .................................................................................................171

Hayy’ın Hikâyesi .......................................................................................180

Onurlu ve Yalnız Bir Adam .....................................................................185

Çılgın Gezgin ............................................................................................191

Mavi Kuş ....................................................................................................200

Son Söz .......................................................................................................205

Ad Dizini ...................................................................................................207

Konu Dizini ...............................................................................................210

Page 10: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

1Mutluluk

Merhaba

Yazı masasına oturan her “gerçek” insan yeni bir insan ve yeni bir dünya hayaliyle oturur. Bu cümlede en önemli iki sözcük herhâlde gerçek ve hayaldir. Birbirlerine bu kadar yakın ve uzak iki kavram bulmak çok zordur. Ama insan olmak hem gerçeği bilmek hem de insan olmanın hayal ve özlemlerini bilmek demektir. Böyle bir bakış açısı bize yaşadıklarımızı ve yaşayabileceklerimiz arasındaki ya da şöyle diyelim hayatla hayal arasındaki ince çizgiyi fark etmeyi öğretir. Burada yazarın hayal dünyasında gezindiğini düşünebilecek okuyucular için, hayal sözünün mutlak iyilik ve sevgi anlamında kullanıldığını anımsatmak yerinde olur. Gerçekte iyilik ve sevginin hayal olması, bir bakıma insanoğlundaki iyileşme ve kötüleşme potansiyelinin sınırsızlığına da işaret etmektedir. Ayrıca hayalleri olmayanların gerçekleri de olmaz, denir.

Page 11: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

1. Hayat nedir? Hayat geceleyin ateşböceğinin yanıp sönen ışığı, kış ayazında bufalonun nefesi, çayırın üzerinde gezinip dururken

gün batımında titreyen gölgelerdir.

Sihisapa Kabilesi

Page 12: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

3Mutluluk

Arayışlar

Her şeyi kendisi için seven aslında kendini kaybetmiş olmanın acısını ve yoksunluğunu gidermeye çalışan bir zavallı olabilir mi? Belki de bütün arayışlarımız, aşklarımız, beklentilerimiz ve kaygılarımız kendimizle olan hesaplaşmamızın ürünleridir. İnsan kendini gerçekten görmek istediğinde çok iyi görünmediğini de görür. Bu tür bir içe bakış bilinci, birçok insanda hiç gelişmediği için hayat gölge boksuna dönüşmekte ve böylece başkalarına üstünlük sağlamaya çalışırken kişioğlu kendine yenik düşmektedir. Huzursuz bir insan, başkalarının huzurundan rahatsız olabilir. Üstelik bu durumun aslında kendi iç sesini ve ritmini yitirmiş olmasından kaynaklanan yalnızlık ve hiçlik duygularının eseri olduğunu düşünemez bile.

Her şeyi kendisi için arayan, isteyen ve seven; en çok kendinden kaçan kişidir. İnsan, içinde müthiş bir güçsüzlük, yalnızlık ve tek başına dolduramayacağı boşluklar hatta uçurumlar olduğu için hükmetmek ve egemen olmak ister. Bu tür insanlar herkesin bildiği sözüm ona “doğruları” ya da klişe yargıları sıkça tekrarlayarak kendilerini yenilerler. İç sesleriyle konuşamadıkları için bağırarak konuşurlar. Aslında yetişkinlikte güçlü görünme takıntısı olarak adlandırılabilecek bu sendromun kökleri geçmiştedir. Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde koşulsuz anne sevgisinden yoksun olmayı çağrıştıran güçlü görünme takıntısı, bazen o denli hüzünlü olur ki insan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında acı acı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise geçmişte yaralanan ya da canı yanan bu tür kişilerin, bağırarak konuşan çocuk yetişkinlere özenmeleridir.

Page 13: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

4 Mutluluk

Oysa “Dolu başak yere bakar.” denir, isterseniz “eğik olur” diyelim. Esasen başak, uzun süre gökyüzüne baktıktan sonra boynunu eğer; bilgelik de böyledir. Belki de hepimiz kendi hesaplarımızda aldanmamak için birbirimizle anlamsız şekilde mücadele ediyoruz. Ve bu yüzden o güneşli güzel günlere henüz ulaşmış değiliz. Arada “Kendin bilmek gibi erdem olmaz.” ya da “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü.” gibi sözler söylense de, kişioğlu insan kardeşlerini düzeltmek (Burada düzeltmek çoğu kez onları yönetmek hatta daha çok egemen olmak anlamındadır) ister. Bu amaçla onlara bizim gibi olmaları için telkinlerde bulunur, öğüt verir ve hayatlarına yön vermek isteriz. Bu bağlamda geçmiş olaylardan, gelecek yaşamda ortaya çıkabilecek tehlikelerden, hatta öbür dünyada karşılaşılabilecek görüntülerden harmanlanan sentezler sunarız. Sürekli haktan, hukuktan, kardeşlikten söz etmek, nasıl olsa bize bir maliyet getirmez. Hem böyle yaparsanız kendilerini düşünmediğinizi bilen kardeşleriniz bile sizin iyi bir “kardeş” olduğunuza inanır. Çünkü ne de olsa kardeşiniz de sizin gibidir. O da kendi bencilliğiyle, tutkularıyla ve içi boş arzularıyla mücadele etmek yerine, sizinle mücadele etmeyi seçmiştir. Bunun için bize hatıralarımız mantığımız ve hatta sosyal öğrenmelerimiz de yardımcı olur.

Nietzsche, kişioğlunun hafızası ve olayları değerlendirme bilincini şöyle tanımlıyor. “Hafızam ‘Bunu sen yaptın.’ diyor. Gururum ‘Bunu sen yapamazsın.’ diyor. En sonunda hafızam gurura boyun eğiyor.” Esasen unutma dediğimiz olgu da hafızamızdaki bu karanlık noktaları silme becerimizdir. Oysa geçmişte isterseniz hafızada diyelim kendi kendimize kaldığımız zamanlarda bile kabul edemeyeceğimiz büyük hatalarımız ve günahlarımız vardır. “İçinizde günahsız olan kimse, ilk taşı kadına o atsın.” denince, acaba neden herkes elindeki taşı bırakır. Bu meselden alınacak bir misali olmayanlar ezelî ve ebedî günahkarlar arasında olabilirler mi?

Burada hepimizi rahatlatacak ve masum olduğumuza (“Masum Değiliz Hiçbirimiz” şarkısına rağmen) da inandıracak birkaç geçiş cümlesi kurmak yararlı olabilir. Aslında içimizdeki suçluluk ve

Page 14: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

5Mutluluk

anlamsızlık duygusunun gerçekleri olduğu gibi görmek ve kabul etmekle ilgili olduğunu düşünüyorsan gerçekleri görmenin ne faydası vardır. Hem herkes böyle yapıyorsa sürüden ayrılanı herhâlde yalnız da kaldığı için kurt kapmaz mı? Kişinin vicdan ve karakterinin, kütlenin çekim gücüne karşı koyması mümkün müdür? Ayrıca insan çevresine uymazsa düşebileceği boşluğun derinliğini tahmin etmeli; yönünü ve hedefini buna göre belirlemelidir, diyorsanız kişioğlu bunu zaten biliyor. Burada gelişimle ilgili iki temel göstergeden söz edilebilir.

Birincisi çocukların konuşmaya başladıktan sonra daha az ağlamaları, ikincisi bu süreçte önce “Ne?”, sonra “Neden?” gibi soruları sıkça sormaları daha sonra: Dikkat! Önce “Neden?” ve en sonunda “Ne?” sorusunun kaybolmasıdır. Bu arada çocuk dünyasında isteklerin, sorunların anlatım biçimi olan ağlama olgusunun gizli kodları konuşma sanatının içine yerleştirilmiş olabilir. Hatta bu durum mağduriyet üzerinden toplumca kabul gören sado-mazoşist bir karaktere bile dönüşebilir. Böylece sürekli başkalarıyla ve geçmişin belli olaylarıyla sürdürülen kör dövüşü, gerçek bir başarı öyküsü hâline de gelebilir! Belki de bireyin gelişim sürecini anlatan bu aşamalar toplumlar için bir ölçüde geçerlidir. Psikologların “eşikteki birey” tanımlamasına denk düşen bu durumda, elbette “Neden?” sorusuna gerek kalmaz. Bu dünyanın ya da insanoğlunun sürekli daha kötüye gittiğini düşünenler de buradan kendilerine “neden bir pay düşmediğini” bile düşünemezler.

Güzel bir söz vardır: “Hiç hata yapmam; bir defa hata yaptığımı zannettim onda da yanılmışım.” diye. Bu söz insanoğlunun kendi egosuna yönelttiği hınzırca bir gönderme olabilir. İşte hayatımız burada başlıyor: Göz kendini göremezmiş misali. Sahici ve samimi insanlar bize gerçekleri söylerler. Uğrunda çırpınıp durduğumuz ve bir türlü başaramadığımız şeyler arasında dürüstlük, samimiyet, kardeşlik, mutluluk gibi kavramlar var. Acaba neden?

Page 15: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

6 Mutluluk

Bütün öğretilerde “Düşmanlarınızı sevin.” diye sözler vardır. Fr. W. Foerster bu konuda şöyle diyor: “Bunu başarmak için önce düşmanlarınızı, tarafsız, serinkanlı bir düşünceyle değerlendirmeliyiz, yani bir düşünce beraberliği kurmalıyız. Bundan sonra sevgi kendiliğinden gelir.” Sizce Foerster haksız mı? Dikkat ederseniz neden düşmanlarınız olduğunu anlamakla kendimizi anlamanın neredeyse aynı şey olduğunu söylüyor. Bu kadar açık sözlü olmaya ne gerek var? Çok az insanda bulunsa da, kişide doğruluk ve tarafsızlık sevgisi, karşılaştıkları haksızlıklara duydukları öfk eden kaynaklanmaktadır.

Irk ayrımına, eşitsizliğe, köleliğe, zencilerin yoksulluğuna karşı çıkan Lincoln, bu uğurda verdiği mücadele sırasında birçok haksız saldırıya uğramıştır. Lincoln’ün en belirgin kişilik göstergeleri ise sakinlik, nezaket ve tarafsızlık olarak bilinir. Rakipleriyle herkese açık ortamlarda yüz yüze görüşmeyi seçer ve bu tür ortamlarda kendine yönelik eleştirileri doğru ve yansız bir biçimde ifade ederek konuşmaya başlar. Rakiplerini her tür haksız sataşmaya, ift iraya ve küçültme çabalarına karşı korur. Kendisiyle çarpışmak için gelenler bile onun bu tutumuna derin bir saygı duyarlar. Özetle Lincoln bir konuyu tüm yönleriyle aydınlatır, tartışmalı noktaları farklı bakış açılarıyla ortaya koyar ve sonra sözlerini her zamanki gibi nazik ve bilge üslubuyla sürdürerek karşısındakini yere vuracak aşamaya getirdikten sonra elini sıkarak ayrılır. Anneler, babalar, öğretmenler, politikacılar, din adamları hepimiz böyle yapamaz mıyız? Önce karışımızdakini yere düşürmeden ama daha önce tam da neyi ve neden öyle yorumladığımızı (yorumladıklarını ya da anladıklarını) anlamaya ve anlatmaya çalışamaz mıyız?

Bu konuyu Forester’ın ” İyi İnsan İyi Vatandaş” adlı kitabında yer verdiği şu cümlelerle tamamlayalım: “Tramvayda bazen bir din adamının dini kitaplar okuduğunu görürüz. Ne güzel gelenek, ruhumuzu günlük olaylarla doldurmamak 5 dakika içinde de olsa Tanrı’nın sözlerini hatırlamak, yaşadığımız günün dışına çıkmak… Biz neyiz? Başkalarına ne veriyoruz? Verdiklerimiz ve aldıklarımız

Page 16: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

7Mutluluk

ne tür şeylerden oluşuyor? Verdiğimizden fazla mı alıyoruz? Suskunluğumuzun, sözlerimizin, gülüşlerimizin, öfk elerimizin nedenini biliyor muyuz? Bütün bunların arkasında, gerçek ruhumuz nerede? Köleliğimiz ne durumda? Başkalarının mutluluğu ya da acısını can kulağıyla dinliyor muyuz? Herkesin hakkını verip biz de sadece kendi hakkımıza mı razı oluyoruz? Özetle niçin yaşıyoruz ve neden çalışıyoruz?” Gördüğünüz gibi sorular çok zor. Hele şu kölelikle, hakla hukukla, bir de neden çalıştığımız ve yaşadığımızla ilgili olanlar... Bir de özde insan olmak var?

Belki eğitimde esasen öğrenilmesi gereken konular dinleme, okuma, yazma, anlama, anlatma, hissetme, düşünme, tartışma ve benzer becerilerdir. Örneğin Türkçede tartışma sözü “tart” kökünden gelir. Yani önce karşıdakinin söylediğini anlamaya çalış, tart, ölç, kıyasla, öğren, sonra sözünü söyle; böylece belki karşıdaki de aynı şeyleri yapabilirse zaten o zaman “tart”ışma olur. Kısaca her aşamada birbirlerinin görüşlerine önem veren ve nezaket gösteren insanların diyaloglarına tartışma denir. Buradan bakınca, herhâlde tartışmayla münakaşanın aynı şeyler olmadığı söylenebilir. Dolayısıyla gerçek bir tartışma programını izlemeden sayısız münakaşaya tanık olmuş olabiliriz. Tek yanlı, dışlayıcı, suçlayıcı, yargılayıcı söylem ve üslupların “biz” ve “ötekiler” üzerinden yapılan ayrımcılıkların acısını duymak da insan olmanın gereği! “Memleket isterim” diyen Cahit Sıtkı ne güzel anlatmış insanca yaşama özlemini. Her dize, bahar yağmurlarının tazeliğiyle ve ışıltılarıyla bize insan olmanın sevgi ve iyilikten oluştuğunu anlatıyor.

................................Memleket isterimNe zengin fakir, ne sen ben farkı olsun Kış günü herkesin evi barkı olsunMemleket isterim yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun Olursa bir şikâyet ölümden olsun................................

Page 17: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

8 Mutluluk

Cahit Sıtkı’yı bu eşsiz şiiri için rahmet ve minnetle analım. Sanatın o gizemli büyüleyici sesi, kalbimizin en gizli köşelerinde unutulmuş bütün güzellikleri ve çocuksu masumiyeti de duyumsatıyordur herhâlde… Burada, şairin bu dizeleri yazma nedenleri üzerinde düşünürsek daha samimi davranmış oluruz. Üstelik belki bu anlayış şiirin yazıldığı günlerden çok, içinde yaşadığımız günler için geçerlidir. Hayatımızda samimiyet, sahicilik, şefk at, hoşgörü ve benzer erdemler azalırsa insanoğlu her gün biraz daha hızlı ölür. Bizim bu şiire yapabileceğimiz bir katkı var mı diye düşünmek de mümkün. O zaman Nazım’ın

................................“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hürVe bir orman gibi kardeşçesine” dizelerini anımsayalım.................................Taocu bilgelik bize mutlu yaşamak için su gibi olmamızı öğütler.

Yaşamak için hiçbir “doğru” yöntem önermez. Çünkü doğru ya da yanlış yaşamak gibi kavramları benimsemez. Onların yerine bize doğaya uygun yaşamamızı fısıldar. Ama yaşamak; su gibi tevazu içinde aşağı doğru akmak, bazen girdaplarla dibe batmak, bazen dalgalanan sularda yüzeye çıkmak demektir. Esasen Tao terimi genellikle “yol” olarak çevrilmekle birlikte Taocu öğretide yol, yöntem, reçete, mutlak çözüm, sonsuz mutluluk ve benzer kavramlar yoktur. Yaşamak vardır. Başka bir anlatımda Taoculuk bütün bilinen yollardan vazgeçen bir yaşama biçimi, kendine ve dünyaya açılma ve evrenle birleşme sanatıdır. Bu tür bir ruhsal genişleme, şükran dolu bir esrime olgusu, aslında varlığın unutulmuş gizemli özüyle buluşma bilgeliğidir. Kendini ve evreni düzeltmeye çalışan kişi onları düzeltemez; aksine bozar. Çin dilinde “wu, wei” terimi sessizlik sükûnet, eylemsizlik, oluşmama gibi anlamlar içermektedir. Bilge; hiçbir şey yapmayan, konuşmamayı öğreten kişidir. Hareket ediyorsan su gibi ol, konuşuyorsan rüzgârın sesiyle konuş, dağlar nasıl duruyorsa öyle dur...

Page 18: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

9Mutluluk

Olgunluk, evrende onunla bütünleşerek yaşamayı kendini serbest bırakarak hayatla dolmayı ve onun içinden geçerek kendini yeniden bulmayı gerektirir. Kuş, doğası gereği uçar, uçmaya programlanmıştır. Elbette uçmayı öğrenmek için fiziksel olgunluk hatta bir ölçüde bilişsel gelişme göstermesi gerekir. Ama kuş, sonuçta deve kuşu değilse mutlaka uçacaktır. Belki de bizim sorunumuz, yaşamın doğasında saklı olan ve bu nedenle yine kendiliğinden gelişen bu doğal ritme uyum sağlamak yerine, bu süreçleri anlamak ve formüle etmekle gereğinden çok ilgilenmektir. Burada duygusal ve düşünsel farkındalık kavramlarıyla çelişebilecek yanılgıları gidermeye çalışmak bile, yanlış eğitimin verdiği önleyici, engelleyici zihinsel süreçlerin etkisinde kalmak demektir. Bu tür bir açıklamanın Tao felsefesi başlığı altında yer alamayacağını düşünerek ve okuyucularımızın “Lafın tamamı akıllı adama söylenmez.” sözüne katılacaklarını var sayarak, ana tema satır aralarına gizlenmiştir. Çünkü gizli olanın açığa vurulması gizliliğe yapılacak yıkıcı, en azından bozucu bir saldırı olarak da değerlendirilebilir. Yine de son bir söz söylemek gerekirse kişiyi doğal hâlinde bırakmak ona sürekli yeni şeyler öğretme çabasından çok daha yararlı olur, diyor Taocu öğreti. Aborjinlerin her şeyi bildiğini var sayan beyaz adama bozulmuş insan anlamında “mutant” demesi gibi.

K’uei (tek bacaklı bir yaratık), kırk ayağa, “Üzerinde yürümek için sektiği şu tek bacakla işim hiç de kolay değil. Sen nasıl oluyor da böyle kolay yürüyebiliyorsun?” diye sormuş. Kırk ayak yerine biz cevap verelim: O sadece içindeki doğal mekanizmayı serbest bırakıyor. İşlerin nasıl gittiğini bilmiyor ama yürümeyi başarıyor. Tıpkı bin renk açan kır çiçekleri ya da her biri diğerinden farklı olan kar taneleri gibi…

Başardığımız ya da başardığımızı sandığımız her şeyi; aslında içimizdeki doğal güçleri harekete geçirdiğimizde, daha doğrusu kendi hâline bıraktığımızda başarırız. Bir şeyi tümüyle anlamaya ve açıklamaya çalışmak, ondan kendinde olmayan amaçlar türetmek gibi bütün kurcalama çabalarına kayıtsız kalmayı öğütler Taoculuk.

Page 19: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

10 Mutluluk

Sıradan günlük işler gibi, sanat, yaratıcılık, kutsallık ya da inançlar için de geçerli olan bu tutum, bir bütün olarak tinsel erime ya da öze dönüş kavramıyla açıklanabilir.

Açıklamalar bazen bir şey bize kapalı olduğu için, bazen geçmiş öğrenme alışkanlıklarımızla onu anlamadığımız için gerekli olabilir. Gerçekte açıklanacak bir şey yokken bile, bu uğurda gösterdiğimiz onca çabayı düşününce Hegel’in, asistanı Michelet için söylediği sözleri akla geliyor: “Beni bir tek Michelet anladı, o da yanlış anladı.” Michelet ne yazık ki sadece Hegel’in sorunu değildi. Çünkü Michelet yanlış anlayan insanı karakterize ediyorsa, hepimiz biraz Micheletiz. Ya da şöyle diyelim: Micheletler denizde balık, gökyüzünde kuşlar kadar çokturlar. Üstelik derya içinde olup da, deryayı bilmeyen balıklar gibi yaşayan Micheletler bile vardır.

Biz yine Taocu yaşam öğretisine dönelim. Ceuamg Dzu yaratmanın özünü şöyle açıklıyor: Sanatçı dağlara, ırmaklara, gökyüzüne, denizlere bakarak kendi basitliğini görür ve onların bir parçası olduğunu fark eder. Böylece kendini doğanın özüyle harmanlar. O kendisini dağların ve bambu ağaçlarının bir seyircisi olarak değil, kendini dağlar ve bambu ağaçları olarak görür.

Ağaç işçisi Ch’ing bir ağaç parçasını oyarak hayranlık uyandıracak bir güzellikte bir çan ayaklığı yapmıştır. Bilge Lu onu nasıl yaptığını sorunca Ch’ing şöyle yanıtlıyor: “Ben bir şey yaparken asla enerji harcamam. Daima zihnimi sükunete kovuşturmak için oruç tutarım. Üç günlük oruçtan sonra bende benlik duygusu azalır, hiçbir kutlama, şan, şöhret, kutsama, kazanç, onay, kabul aramam. 5. günün sonunda övgüde, yergide anlamını yitirir. Ustalık ya da acemilik gibi başarı ya da başarısızlık kaygıları da yok olur. 7 gün oruç tuttuğumda ise, o kadar sakin ve sessiz olur ve kendimi unuturum ki bir bedenim olduğunu bile hatırlamam. Ellerimi, bacaklarımı, bedenimin biçimini hatta varlığımı bile unuturum. Bu aşamada benim için farklı bir dünyada bambaşka bir hayat başlamıştır. Artık benim için ne yöneticiler ne saraylar ne de hükümetler (Hükmet

Page 20: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

11Mutluluk

kökünden türetilmiş, acaba kime neye hükmedilir ki!) vardır. Sonra ormana girer ağaçları, dalları inceler, esrime içinde dolaşırım, eğer eşsiz bir parça bulmuşsam onda bir çan ayaklığının var olduğunu görebiliyorsam, oymaya başlarım. Böylece ağacın doğasıyla kendi doğamı bütünleştiririm.” Eşleşme, bütünleşme sürecinin sonunda ortaya çıkan çan ayaklığı en azından Ch’inge göre kendi eseri değildir. O aslında sadece kendisini, yaratma sürecine ya da şeylerin kendisini çan ayaklığı yapan biri olma sürecine, terketmiştir. Şöyle de denebilir: Can ayaklığı, Ch’ing ve ağaç bir bütündür. Teoizm ve Yaratıcılık (Taoizim and Creavity) adlı eşsiz eserinde Chang Chung-Yuan 8. yy Çin Edebiyatı’nda yer alan şu dizelere yer veriyor.

Yaban kazları uçsuz bucaksız göklerde uçar, Yansımaları aşağıda derin sulara düşer,Ne kazlar görüntülerini suya aksettirmek ister,Ne de su kazların görüntülerini yansıtmak

İşte yaratıcılık bu büyülü güzellikteki yansıtma gücünün ürünüdür. Yansıma kendiliğinden olur. Tıpkı Hint Tantrizim’inde olduğu gibi tapılan ve tapınılan Tanrı’nın gizli doğaları özdeştir. Tapınan, tapınma sürecinde Tanrı’yı bir simge olarak içselleştirir. Bu tinsel algıma yoğunlaşma süreci, onu sonsuzluğun ufuklarından ötelere geçirir… Tekrar dünyaya geri döndüğünde “hiç”liğinin bilincindedir.

Doğu felsefesinin içinde yer alan bu içsel yolculuk metaforları, Batı düşünce geleneğine biraz uzak düşmekle birlikte, yaratma sürecinin ortak bir doğası olduğunu gösterir. Bu durumun en güzel örneklerinden biri Beethoven’ın en başarılı bestelerini tümüyle sağır olduğu dönemde bestelemiş olmasıdır ki bu eserlerde yağmur damlalarını ve rüzgarla uçuşan yaprakların sesini bile duyarsınız. İnsan sadece kulaklarıyla değil beyniyle de duyar ve yalnız gözleriyle değil, ruhuyla da görür diye düşündüren senfonilerdir bunlar. Düşünen adam heykelinin unutulmaz heykeltıraşı Rodin’e heykeli nasıl yaptığı sorulunca şöyle diyor: “Ben o mermer parçasını karşıma

Page 21: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

12 Mutluluk

aldığımda içinde düşünen adam vardı, ben sadece fazlalıkları yonttum.” Bu anlatım, yaratıcılığın öncelikle derin bir algıma ve sezgi yumağı olduğunu düşündürüyor.

Doğu felsefesinde her şeyi çerçevelemek, etiketlemek, betimlemek, fiyatlandırmak, değerlendirmek isteyen bir bakış açısına yabancı gelebilecek pek çok yön vardır. Dostoyevski, bir şeyi fazlasıyla anlama ve açıklama çabasını tam bir hastalık olarak görür ve kendisinin de bu hastalıktan muzdarip olduğunu söyler. Sonra da sizlerin sormaya dahi cesaret edemediğiniz konuları (Herhâlde suç, ceza, günah, iyilik, kötülük kavramlarını kast ediyordur.) ben sonuna kadar götürdüm, der. Aristoteles ise, bütün tutumlarımızda “altın orta” ilkesini benimsememizi önerir. Ona göre uçlar her zaman kötüdür. Özel yaşamda olduğu gibi devlet yönetiminde de temel ilke ölçülülük olmalıdır. Erdemli davranış durumsal değişkenlere göre azami faydayı sağlayacak akılcı seçeneğin bulunmasıdır. Erdemli olmak haksızlığa uğramayı, haksızlık yapmaya tercih etmek demektir.

Sonuç olarak insan, kendini arayan bir varlıktır ama kendini kaybetmeden bulamaz. Aslında istediğimiz birçok şeye sahipken neden mutlu olmadığımızı sormalıyız kendimize. Bu soruya Spinoza şöyle yanıt verir: “Erdemli olmanın ödülü, erdemli olmaktır.” Ya da ısındığım için mutlu değilim mutlu olduğum için ısınıyorum… Doğrusu bunlar düşündürücü ve öğretici yanıtlardır. Başka bir anlatımla erdemli olmakla mutlu olmak farklı anlamlar içermiyor. Peki erdemsizlerin mutluluğu! Biz gerçekte arzularımızı severiz, arzuladıklarımızı değil, diyor Nietzsche. Peki arzularımız, aşklarımız, tutkularımız, beklentilerimiz, gereksinimlerimiz, kaygılarımız, değerlerimiz yaşantı yoluyla kazanılan öğrenmelerden oluşmuyor mu? Gerçekten ne olduğumuzu, ne istediğimizi, yaşamdan ne beklediğimizi bilmeden hayata gömülmek midir yaşamak? Kendimizi ve dünyayı daha berrak ve aydınlık görecek bir huzur duygusuna ulaşmak için bakış açımızı düzeltmek gerekmiyor mu?

Page 22: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

13Mutluluk

Biz; üreten ve aynı zamanda tüketen varlıklarız ama öte yandan eş zamanlı olarak üretilmiş, yapılmış hatta bazen bozulmuş, tüketilmiş varlıklarız. Gerçekten hayat bir yansıma, anlama, tanıma süreci ise, öteki dediğimiz kim? Neden ötekiler olmadan biz olamıyoruz. “Bütün acıların ve nevrozların kaynağı eksik insanlaşmamız, olgunluk ve bilgelikten yoksun olmamızdan kaynaklanıyor.” diyor Sokrates. Eşitsizlikler, adaletsizlikler ve haksızlıklarla ortak mücadele etmekten vazgeçip kardeşiyle dünya malından pay almak için kavga etmeyi seçen ademoğlu mutlu olabilir mi? Komşusundan daha zengin ve güçlü olma hırsıyla başlayarak mahallenin şehrin ve ülkenin hatta dünyanın “en eni” olmaya çalışmak acaba nasıl bir içsel boşluğun, duygusal kuraklığın belirtisidir. Acaba komşularımız tok yatıyor olsalar dünya daha adaletli olmaz mıydı? Dünya nüfusunun sadece % 1’nin dünyadaki toplam servetin %50’sine sahip olduğunu görenler, hayata ve insana tekrar baktığında ne görür? Yoksa bakmakla görmek, duymakla işitmek aynı anlama gelmez diye mi düşünelim? Peki ülkemizde durum nasıl acaba? En zengin 100 kişi toplam ülke gelirinin ne kadarına sahip? Sizce bu konuda başkalarına verecek dersimiz var mı?

İnançlar ki hepsi saygıdeğerdir ama hiçbiri dünya malına düşkün olmayı öğütlemez. Neden milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşamaktadır. Suya yansıyan yaban kazları verdikleri görüntülerden hoşnut olmasalar da su üzerine düşeni yansıtırmış! Acaba insanoğlu yaşadığı gerçekliği dev bir aynada görse kendi hâline gülebilir mi? Doğruların tümünü bilen insanoğlu acaba kendi küçük yanlışlarının birkaçını görebiliyor mu? Ya ötekiler, değersiz olmadan değerli olamayanlar, her ilişkiyi bir tür hükmetmek kaygısıyla yaşayanlar, kendilerine nasıl hükmedildiğini görebilseler. Şan, şöhret, unvan, alkış üstünlük arayışları yetkin bir varlığın yaşam felsefesinde heykel yapmak için yontulan mermer parçalarıdır. Evet bu dünyada Spartacus gibi yerinden doğrularak mücadele edilmesi değiştirilmesi gereken bir çok şey vardır. Herkesin efendi olduğu bir dünyada, kimse az sayıda kişinin efendi olma isteğine geçit vermez. Ama bu

Page 23: Mutluluk (Ayhan Aydin) aydın.pdf · 2016-12-02 · i nsan, hayatın bu trajikomik görüntüleri karşısında a cı a cı gülümser. Burada can yakıcı olan başka bir durum ise

14 Mutluluk

durum köleler dünyasında tersine işler. Çünkü insana bildiğinden fazlasını öğretmek çok zordur. Karşılaştığı iyi bir insan, hatta iyi bir kitap bile, onu geçici olarak etkiler, en sonunda kendi yörüngesine döner ve sayıklamaya devam eder. Gerçekte sadece bilgeler derin ve anlamlı uyurlar. Nietzche’nin dediği gibi “Uyku zor bir sanattır; gün boyunca uyanık kalmak gerekir uğruna…”