mustafa oluşan planlama uzmanlığı yeterlik · beklenen demografik eğilimlerin sürmesi ve...
TRANSCRIPT
Deniz ALCAN
TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜNE KATILIMIN BELİRLEYİCİLERİ
VE İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI
ÖNGÖRÜLERİ
EKONOMİK MODELLER VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Ocak 2018
Yayın No: 2979
ISBN 978-605-2270-06-6
Bu tez Hayri MARAŞLIOĞLU başkanlığında, Şevki EMİNKAHYAGİL, Mustafa DEMİREZEN, Bahaettin GÜLGÖR ve Nihal ERCAN ’dan oluşan Planlama Uzmanlığı Yeterlik Sınav Kurulu tarafından 12 Ocak 2017 tarihinde değerlendirilmiştir.
i
i
TEŞEKKÜR
Bu tez çalışmasını gerçekleştirebilmemi mümkün kılan bakış açısını ve
becerileri kazanmamda sağladıkları yadsınamaz katkılar ve çalışmanın
başlangıcından bitimine kadar paylaştıkları yapıcı değerlendirmelerinden ötürü
Planlama Uzmanı Sayın Eser Pirgan Matur ve tez danışmanım Planlama Uzmanı
Sayın Raif Can’a,
Planlama uzman yardımcısı olarak göreve başladığım günden bu yana
akademik bilgilerini ve değerli uzmanlık tecrübelerini esirgemeden benimle paylaşan
Planlama Uzmanları Sayın Ali Sabuncu, Sezai Ata ve Mehmet Ali Kelleci’ye,
Tezin bütününe yönelik dikkatli değerlendirmeleri ve eleştirilerinden ötürü
Planlama Uzmanları Sayın Tuncay Serdaroğlu ve Önder Demirezen’e,
Göstermiş oldukları anlayış ve dayanışma için Kalkınma Bakanlığı’ndaki tüm
dostlarıma,
Bu süreçte manevi desteğini benden esirgemeyen aileme
En içten saygı ve teşekkürlerimi sunarım.
ii
ÖZET
Planlama Uzmanlığı Tezi
TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜNE KATILIMIN BELİRLEYİCİLERİ VE İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI ÖNGÖRÜLERİ
Deniz ALCAN İşgücü, iktisat yazınında kalkınmanın temel kaynaklarından biri olarak kabul görmektedir.
İşgücüne katılımın yüksek oranda sağlanması, hızlı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme için temel teşkil edecek işgücü kaynağının oluşturulması anlamına geldiği gibi, sosyal eşitlik için de gereklilik arz etmektedir. Dolayısıyla, işgücüne katılımın arzu edilen düzeye çıkarılması, Türkiye’nin kalkınma hedefleri doğrultusunda kararlı bir şekilde ilerlemesi için gerekli koşulların başında gelmektedir.
2014 yılı itibarıyla Türkiye’de yüzde 50,5 olan işgücüne katılım oranı, OECD ortalaması olan yüzde 60 seviyesinin halen önemli ölçüde gerisindedir. Bu bağlamda, Türkiye’de işgücüne katılımın belirleyicilerinin ve bu belirleyicilerin etkilerinin saptanması katılımı artırmaya yönelik politikaların tasarlanması noktasında önemli bir bilgi değeri taşımaktadır.
Bu çalışma çerçevesinde; demografik, makroekonomik ve yapısal unsurları göz önünde bulunduran davranışsal bir yaklaşımla Türkiye’de işgücüne katılım oranının artırılması için etkin politikalar araştırılmaktadır. Bu kapsamda, işgücüne katılım üzerinde belirleyici olan değişkenlerin etkileri tahmin edilen doğrusal olasılık modeliyle tespit edilmiştir. İkinci aşamada, birey düzeyinde tahmin edilen ekonometrik model geliştirilerek nüfus geneli için işgücüne katılım oranı öngörüleri oluşturulmuştur.
Oluşturulan ekonometrik modele dayanan öngörü ve etki ayrıştırmaları; 2014-2023 döneminde nüfusta öngörülen yaşlanmanın, işgücüne katılım açısından tehdit oluşturacak başlıca eğilimlerden biri olacağına işaret etmektedir. Dolayısıyla, nüfus yapısını diri tutmaya yönelik teşvik uygulamaları ve Onuncu Kalkınma Planı’nda bu alana atfedilen önem son derece anlamlı bulunmaktadır. Diğer taraftan, kadın işgücüne katılımı ile genç bağımlılık oranı arasında var olduğu tahmin edilen eksi yönlü ilişki, dinamik nüfusu muhafazaya yönelik politikaların bu ilişkiyi kırmaya yönelik yan politikalar ile desteklenmesi gerektiğini ima etmektedir.
Gerek kadınlarda gerekse erkeklerde yüksek yaş gruplarında işgücüne katılımın belirgin şekilde düşmesi, bu grupları doğrudan hedef alan politikaların başlı başına bir müdahale alanı teşkil ettiğini göstermektedir. Kademeli şekilde uygulaması başlatılan emeklilik yaş sınırlarının, nesillerin ileri doğru hareket etmesiyle önümüzdeki dönemde yüksek yaş grupları üzerinden işgücüne katılımı desteklemesi söz konusu olacaktır. Buna ek olarak, yüksek yaş gruplarına yönelik etkin aktif işgücü politikalarıyla bu düzelme sürecine ivme kazandırılabilir.
Nüfusun eğitim düzeyindeki artışın önümüzdeki dönemde işgücüne katılımı destekleyecek başlıca demografik kuvvet olması beklenmektedir. Yükseköğrenimdeki yaygınlaşmanın özellikle kadın işgücüne katılımını belirgin şekilde destekleyeceği öngörülmektedir.
Makroekonomik istikrarın ve başta emeklilik düzenlemeleri olmak üzere yapısal kazanımların korunması, işgücüne katılım oranındaki artışın sürdürülmesinde hayati önem taşımaktadır.
Beklenen demografik eğilimlerin sürmesi ve mevcut yapısal kazanımların korunması durumunda 2023 yılında, olumsuz büyüme senaryosu altında, işgücüne katılım oranının kadın erkek ve nüfus genelinde sırasıyla; yüzde 37, 68,9 ve 53 olacağı öngörülmektedir. Diğer taraftan, olumlu büyüme senaryosu gerçekleşirse, söz konusu oranlar yüzde 38,3, 69,5 ve 54,5 olarak gerçekleşecektir. Ayrıca, önerilen politika çerçevesinin uygulanması durumunda 2023 yılı işgücüne katılım performansının olağan öngörülerin üstüne taşınması mümkün hale gelecektir.
Anahtar Kelimeler: İşgücüne Katılım, İşgücü Piyasası, Demografik, Kalkınma, Yaşlanma
iii
ii
ÖZET
Planlama Uzmanlığı Tezi
TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜNE KATILIMIN BELİRLEYİCİLERİ VE İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI ÖNGÖRÜLERİ
Deniz ALCAN İşgücü, iktisat yazınında kalkınmanın temel kaynaklarından biri olarak kabul görmektedir.
İşgücüne katılımın yüksek oranda sağlanması, hızlı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme için temel teşkil edecek işgücü kaynağının oluşturulması anlamına geldiği gibi, sosyal eşitlik için de gereklilik arz etmektedir. Dolayısıyla, işgücüne katılımın arzu edilen düzeye çıkarılması, Türkiye’nin kalkınma hedefleri doğrultusunda kararlı bir şekilde ilerlemesi için gerekli koşulların başında gelmektedir.
2014 yılı itibarıyla Türkiye’de yüzde 50,5 olan işgücüne katılım oranı, OECD ortalaması olan yüzde 60 seviyesinin halen önemli ölçüde gerisindedir. Bu bağlamda, Türkiye’de işgücüne katılımın belirleyicilerinin ve bu belirleyicilerin etkilerinin saptanması katılımı artırmaya yönelik politikaların tasarlanması noktasında önemli bir bilgi değeri taşımaktadır.
Bu çalışma çerçevesinde; demografik, makroekonomik ve yapısal unsurları göz önünde bulunduran davranışsal bir yaklaşımla Türkiye’de işgücüne katılım oranının artırılması için etkin politikalar araştırılmaktadır. Bu kapsamda, işgücüne katılım üzerinde belirleyici olan değişkenlerin etkileri tahmin edilen doğrusal olasılık modeliyle tespit edilmiştir. İkinci aşamada, birey düzeyinde tahmin edilen ekonometrik model geliştirilerek nüfus geneli için işgücüne katılım oranı öngörüleri oluşturulmuştur.
Oluşturulan ekonometrik modele dayanan öngörü ve etki ayrıştırmaları; 2014-2023 döneminde nüfusta öngörülen yaşlanmanın, işgücüne katılım açısından tehdit oluşturacak başlıca eğilimlerden biri olacağına işaret etmektedir. Dolayısıyla, nüfus yapısını diri tutmaya yönelik teşvik uygulamaları ve Onuncu Kalkınma Planı’nda bu alana atfedilen önem son derece anlamlı bulunmaktadır. Diğer taraftan, kadın işgücüne katılımı ile genç bağımlılık oranı arasında var olduğu tahmin edilen eksi yönlü ilişki, dinamik nüfusu muhafazaya yönelik politikaların bu ilişkiyi kırmaya yönelik yan politikalar ile desteklenmesi gerektiğini ima etmektedir.
Gerek kadınlarda gerekse erkeklerde yüksek yaş gruplarında işgücüne katılımın belirgin şekilde düşmesi, bu grupları doğrudan hedef alan politikaların başlı başına bir müdahale alanı teşkil ettiğini göstermektedir. Kademeli şekilde uygulaması başlatılan emeklilik yaş sınırlarının, nesillerin ileri doğru hareket etmesiyle önümüzdeki dönemde yüksek yaş grupları üzerinden işgücüne katılımı desteklemesi söz konusu olacaktır. Buna ek olarak, yüksek yaş gruplarına yönelik etkin aktif işgücü politikalarıyla bu düzelme sürecine ivme kazandırılabilir.
Nüfusun eğitim düzeyindeki artışın önümüzdeki dönemde işgücüne katılımı destekleyecek başlıca demografik kuvvet olması beklenmektedir. Yükseköğrenimdeki yaygınlaşmanın özellikle kadın işgücüne katılımını belirgin şekilde destekleyeceği öngörülmektedir.
Makroekonomik istikrarın ve başta emeklilik düzenlemeleri olmak üzere yapısal kazanımların korunması, işgücüne katılım oranındaki artışın sürdürülmesinde hayati önem taşımaktadır.
Beklenen demografik eğilimlerin sürmesi ve mevcut yapısal kazanımların korunması durumunda 2023 yılında, olumsuz büyüme senaryosu altında, işgücüne katılım oranının kadın erkek ve nüfus genelinde sırasıyla; yüzde 37, 68,9 ve 53 olacağı öngörülmektedir. Diğer taraftan, olumlu büyüme senaryosu gerçekleşirse, söz konusu oranlar yüzde 38,3, 69,5 ve 54,5 olarak gerçekleşecektir. Ayrıca, önerilen politika çerçevesinin uygulanması durumunda 2023 yılı işgücüne katılım performansının olağan öngörülerin üstüne taşınması mümkün hale gelecektir.
Anahtar Kelimeler: İşgücüne Katılım, İşgücü Piyasası, Demografik, Kalkınma, Yaşlanma
iv
iii
ABSTRACT
Thesis for Planning Expertise THE DETERMINANTS OF LABOR FORCE PARTICIPATION IN TURKEY
AND PROJECTIONS OF LABOR FORCE PARTICIPATION RATE
Deniz ALCAN Labour is considered as one of the fundamental sources of economic development in the
economics literature. Achieving high rate of labor force participation ensures the formation of labour resource that constitutes a base for rapid and sustainable economic growth, and this is also essential for social equality. Therefore, increasing the labor force participation rate to a desired level is a primary condition in order to have a decisive progress towards Turkey’s long term development goals.
As of 2014, the labor force participation rate of Turkey, which stands at 50.5 percent, is still significantly lower than the OECD average of 60 percent. Within this context, detecting determinants of labor force participation and estimating particular impacts of these determinants will yield a critical information for designing policies to increase labor force participation rate.
In this thesis, we investigate effective policies to increase the labor force participation rate in Turkey, using a behavioral framework that considers demographic, macroeconomic and structural factors. The findings indicate that demographic variables such as age, number of children, education level and urban-rural location are significant determinants of labor force participation of men and women in Turkey as well as macroeconomic conditions and structural factors. Within this framework, effects of related variables on labor force participation is estimated by the linear regression model. In the second stage, forecasts are formed by enhancing the individual level model.
Forecasts and impact decompositions, that are based on the econometric model built in the thesis, signal that the expected ageing of the Turkish population, over 2014-2023, would be one of the main factors repressing labor force participation. In this context, the incentive policies for strengthening the dynamic population structure, and related policies in the 10th Development Plan is quite relevant. On the other hand the identified negative relationship between labor force participation of women and the young dependency ratio implies that the policies aimed at preserving the dynamism of population must be augmented with supportive policies to break this relationship.
Labor force participation rates of man and women decline considerably for old age groups, and this fact shows that policies targeting these groups become an intervention area all by itself. The retirement age limits which have been implemented in a gradual manner will promote participation in old age groups as generations shift forward. In addition to this, active labor force policies targeting old age groups can also support the progress in this area.
The rise in the education level of the population is expected to be the main demographic force that supports the participation rate in the near future. It is expected that the expansion of tertiary education will bolster the labor force participation of women considerably. In this regard, the impacts of tertiary education expansion via increase in the number and capacity of universities and the transition to twelve year education system will materialize in the coming period.
Maintaining macroeconomic stability and the gains in structural areas is also crucial.
If expected demographic trends continue and the existing structural gains are maintained, it’s forecasted that under the unfavorable economic growth scenario labor force participation rates for women, men and general population will be 37, 68.9 and 53 percent, in 2023, respectively. On the other hand, the respective rates will be 38.3, 69.5 and 54.5 percent, if the favorable growth scenario prevails. Furthermore, if the policy framework suggested in the thesis is implemented, it will be possible to push the labor force participation rate beyond baseline projections.
Keywords: Labor Force Participation, Labor Market, Demographic, Development, Ageing
v
iii
ABSTRACT
Thesis for Planning Expertise THE DETERMINANTS OF LABOR FORCE PARTICIPATION IN TURKEY
AND PROJECTIONS OF LABOR FORCE PARTICIPATION RATE
Deniz ALCAN Labour is considered as one of the fundamental sources of economic development in the
economics literature. Achieving high rate of labor force participation ensures the formation of labour resource that constitutes a base for rapid and sustainable economic growth, and this is also essential for social equality. Therefore, increasing the labor force participation rate to a desired level is a primary condition in order to have a decisive progress towards Turkey’s long term development goals.
As of 2014, the labor force participation rate of Turkey, which stands at 50.5 percent, is still significantly lower than the OECD average of 60 percent. Within this context, detecting determinants of labor force participation and estimating particular impacts of these determinants will yield a critical information for designing policies to increase labor force participation rate.
In this thesis, we investigate effective policies to increase the labor force participation rate in Turkey, using a behavioral framework that considers demographic, macroeconomic and structural factors. The findings indicate that demographic variables such as age, number of children, education level and urban-rural location are significant determinants of labor force participation of men and women in Turkey as well as macroeconomic conditions and structural factors. Within this framework, effects of related variables on labor force participation is estimated by the linear regression model. In the second stage, forecasts are formed by enhancing the individual level model.
Forecasts and impact decompositions, that are based on the econometric model built in the thesis, signal that the expected ageing of the Turkish population, over 2014-2023, would be one of the main factors repressing labor force participation. In this context, the incentive policies for strengthening the dynamic population structure, and related policies in the 10th Development Plan is quite relevant. On the other hand the identified negative relationship between labor force participation of women and the young dependency ratio implies that the policies aimed at preserving the dynamism of population must be augmented with supportive policies to break this relationship.
Labor force participation rates of man and women decline considerably for old age groups, and this fact shows that policies targeting these groups become an intervention area all by itself. The retirement age limits which have been implemented in a gradual manner will promote participation in old age groups as generations shift forward. In addition to this, active labor force policies targeting old age groups can also support the progress in this area.
The rise in the education level of the population is expected to be the main demographic force that supports the participation rate in the near future. It is expected that the expansion of tertiary education will bolster the labor force participation of women considerably. In this regard, the impacts of tertiary education expansion via increase in the number and capacity of universities and the transition to twelve year education system will materialize in the coming period.
Maintaining macroeconomic stability and the gains in structural areas is also crucial.
If expected demographic trends continue and the existing structural gains are maintained, it’s forecasted that under the unfavorable economic growth scenario labor force participation rates for women, men and general population will be 37, 68.9 and 53 percent, in 2023, respectively. On the other hand, the respective rates will be 38.3, 69.5 and 54.5 percent, if the favorable growth scenario prevails. Furthermore, if the policy framework suggested in the thesis is implemented, it will be possible to push the labor force participation rate beyond baseline projections.
Keywords: Labor Force Participation, Labor Market, Demographic, Development, Ageing
iv
İÇİNDEKİLER
Sayfa No TEŞEKKÜR ................................................................................................................. i ÖZET ........................................................................................................................... ii ABSTRACT ................................................................................................................ ii İÇİNDEKİLER .......................................................................................................... iv TABLOLAR .............................................................................................................. vii ŞEKİLLER ................................................................................................................. vii GRAFİKLER ............................................................................................................ viii KISALTMALAR ....................................................................................................... xi GİRİŞ ........................................................................................................................... 1 1. İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI .............................................................................. 5
1.1. Türkiye İşgücü Piyasasının Genel Görünümü .................................................. 5 1.2. Kavramsal Çerçeve ........................................................................................... 6 1.3. İşgücüne Katılım Oranının Belirleyicileri ......................................................... 7
1.3.1. Demografik gelişmeler ............................................................................... 8 1.3.2. Makroekonomik koşullar ........................................................................... 9 1.3.3. Yapısal etmenler....................................................................................... 10
1.3.3.1. Ekonomik kalkınma ve sektörel dönüşüm süreci ............................. 11 1.3.3.2. Emeklilik sistemi ............................................................................... 13 1.3.3.3. Aktif işgücü politikaları .................................................................... 14
2. TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI EĞİLİMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ................................................................................. 16
2.1. 1988-2003 Dönemi ......................................................................................... 17 2.1.1. Demografik gelişmeler ............................................................................. 18
2.1.1.1. Çalışma çağındaki nüfusun konumsal dağılımındaki gelişmeler ...... 18 2.1.1.2. Çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımındaki gelişmeler ................ 25 2.1.1.3. Çalışma çağındaki nüfusun eğitim dağılımındaki gelişmeler ........... 30
2.1.2. Makroekonomik koşullar ve yapısal etmenler ......................................... 33 2.1.2.1. Kır ve kent işgücüne katılım oranlarındaki gelişmeler ..................... 34 2.1.2.2. Yaş gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler ............ 38 2.1.2.3. Eğitim gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler ....... 43 2.1.2.4. Cinsiyet gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler..... 46
2.2. 2004-2013 Dönemi ......................................................................................... 49 2.2.1. Demografik eğilimler ............................................................................... 50
2.2.1.1. Çalışma çağındaki nüfusun konumsal dağılımındaki gelişmeler ...... 50 2.2.1.2. Çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımındaki gelişmeler ................ 53 2.2.1.3. Çalışma çağındaki nüfusun eğitim dağılımındaki gelişmeler ........... 56
2.2.2. Makroekonomik koşullar ve yapısal etmenler ......................................... 58 2.2.2.1. Kır ve kent işgücüne katılım oranlarındaki gelişmeler ..................... 59 2.2.2.2. Yaş gruplarına göre işgücüne katılım oranında gelişmeler ............... 65
2.2.2.2.1 Birinci tabaka yaş gruplarındaki gelişmeler ................................ 66
vi
v
Sayfa No
2.2.2.2.2 İkinci tabaka yaş gruplarındaki gelişmeler .................................. 70 2.2.2.3. Eğitim gruplarına göre işgücüne katılım oranlarındaki gelişmeler ... 73 2.2.2.4. Cinsiyet gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler..... 74
3. TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜNE KATILIM DAVRANIŞININ BELİRLEYİCİLERİ: EKONOMETRİK ÇÖZÜMLEME ....................................................................... 80 3.1. Yöntem ............................................................................................................ 81
3.1.1. Kuramsal model ....................................................................................... 81 3.1.2. Ekonometrik model .................................................................................. 85
3.1.2.1. Ekonometrik modelin belirlenmesi ................................................... 85 3.1.2.2. Değişkenlerin seçimi ......................................................................... 88
3.2. Tahmin ve Bulgular......................................................................................... 99 3.2.1. Veri ........................................................................................................... 99 3.2.2. Tahmin sonuçları .................................................................................... 102
3.2.2.1. Kadınlarda işgücüne katılımın belirleyicileri .................................. 103 3.2.2.2. Erkeklerde işgücüne katılımın belirleyicileri .................................. 106
4. TÜRKİYE İÇİN İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI ÖNGÖRÜLERİ ve ETKİ AYRIŞTIRMASI ................................................................................................. 110 4.1. Kuramsal Çerçeve ......................................................................................... 110 4.2. İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri .............................................................. 112
4.2.1. Açıklayıcı değişkenlere ilişkin öngörüler .............................................. 112 4.2.1.1. Yaş .................................................................................................. 114 4.2.1.2. Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı ............................................. 115 4.2.1.3. Eğitim .............................................................................................. 117 4.2.1.4. Büyüme ........................................................................................... 121
4.2.2. İşgücüne katılım oranı öngörüleri .......................................................... 123 4.2.2.1. Modelin tahmin gücü ...................................................................... 123 4.2.2.2. Erkekler için işgücüne katılım oranı öngörüleri ............................. 127 4.2.2.3. Kadınlar için işgücüne katılım oranı öngörüleri ............................. 129
5. POLİTİKA ÖNERİLERİ ..................................................................................... 131 5.1. Tasarım .......................................................................................................... 131
5.1.1. Girdiler ................................................................................................... 132 5.1.1.1. Ekonometrik çözümleme sonucunda ulaşılan bulgular .................. 133 5.1.1.2. Onuncu Kalkınma Planı çerçevesinde öngörülen politikalar ve
ülkemizdeki mevcut deneyimler ....................................................... 136 5.1.1.3. Dünya ülkelerinden öne çıkan örnekler .......................................... 139
5.1.1.3.1 Kadın işgücüne katılımını yukarı çekmek üzere uygulanan kapsamlı politika çerçevesi (Brezilya) ...................................... 141
5.1.1.3.2 Ücretsiz Çocuk Bakım Tasarısı (Free Childcare Scheme) (Malta)………………………………………………………....143
5.1.1.3.3 Yüksek Yaş Gruplarında İşgücüne Katılımın Artırılması (Perspektive 50plus) (Almanya)………………………………144
5.1.1.3.4 Gençler İçin İş Deneyimi Programı (Work Experience Program for Young People) (Belçika)…………………………………..144
vii
v
Sayfa No
2.2.2.2.2 İkinci tabaka yaş gruplarındaki gelişmeler .................................. 70 2.2.2.3. Eğitim gruplarına göre işgücüne katılım oranlarındaki gelişmeler ... 73 2.2.2.4. Cinsiyet gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler..... 74
3. TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜNE KATILIM DAVRANIŞININ BELİRLEYİCİLERİ: EKONOMETRİK ÇÖZÜMLEME ....................................................................... 80 3.1. Yöntem ............................................................................................................ 81
3.1.1. Kuramsal model ....................................................................................... 81 3.1.2. Ekonometrik model .................................................................................. 85
3.1.2.1. Ekonometrik modelin belirlenmesi ................................................... 85 3.1.2.2. Değişkenlerin seçimi ......................................................................... 88
3.2. Tahmin ve Bulgular......................................................................................... 99 3.2.1. Veri ........................................................................................................... 99 3.2.2. Tahmin sonuçları .................................................................................... 102
3.2.2.1. Kadınlarda işgücüne katılımın belirleyicileri .................................. 103 3.2.2.2. Erkeklerde işgücüne katılımın belirleyicileri .................................. 106
4. TÜRKİYE İÇİN İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI ÖNGÖRÜLERİ ve ETKİ AYRIŞTIRMASI ................................................................................................. 110 4.1. Kuramsal Çerçeve ......................................................................................... 110 4.2. İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri .............................................................. 112
4.2.1. Açıklayıcı değişkenlere ilişkin öngörüler .............................................. 112 4.2.1.1. Yaş .................................................................................................. 114 4.2.1.2. Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı ............................................. 115 4.2.1.3. Eğitim .............................................................................................. 117 4.2.1.4. Büyüme ........................................................................................... 121
4.2.2. İşgücüne katılım oranı öngörüleri .......................................................... 123 4.2.2.1. Modelin tahmin gücü ...................................................................... 123 4.2.2.2. Erkekler için işgücüne katılım oranı öngörüleri ............................. 127 4.2.2.3. Kadınlar için işgücüne katılım oranı öngörüleri ............................. 129
5. POLİTİKA ÖNERİLERİ ..................................................................................... 131 5.1. Tasarım .......................................................................................................... 131
5.1.1. Girdiler ................................................................................................... 132 5.1.1.1. Ekonometrik çözümleme sonucunda ulaşılan bulgular .................. 133 5.1.1.2. Onuncu Kalkınma Planı çerçevesinde öngörülen politikalar ve
ülkemizdeki mevcut deneyimler ....................................................... 136 5.1.1.3. Dünya ülkelerinden öne çıkan örnekler .......................................... 139
5.1.1.3.1 Kadın işgücüne katılımını yukarı çekmek üzere uygulanan kapsamlı politika çerçevesi (Brezilya) ...................................... 141
5.1.1.3.2 Ücretsiz Çocuk Bakım Tasarısı (Free Childcare Scheme) (Malta)………………………………………………………....143
5.1.1.3.3 Yüksek Yaş Gruplarında İşgücüne Katılımın Artırılması (Perspektive 50plus) (Almanya)………………………………144
5.1.1.3.4 Gençler İçin İş Deneyimi Programı (Work Experience Program for Young People) (Belçika)…………………………………..144
vi
Sayfa No
5.1.2. Politika araçları ...................................................................................... 145 5.1.3. Etki değişkenleri ve etki parametreleri .................................................. 145
5.2. Politika Önerileri ........................................................................................... 146 5.2.1. Nüfusun yaş yapısı ve genç bağımlılık oranına yönelik politikalar ....... 146 5.2.2. Eğitim politikaları .................................................................................. 149 5.2.3. Makroekonomik istikrar ......................................................................... 150
GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ........................................................... 152 EKLER .................................................................................................................... 158 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 191 DİZİN ...................................................................................................................... 200
viii
vii
TABLOLAR
Sayfa No
Tablo 1.1. Temel İşgücü Piyasası Göstergeleri ............................................................ 6 Tablo 1.2. İşgücü Durumu Sınıflamalarında Kullanılan Tanımlar .............................. 7 Tablo 2.1. Sektörler İtibarıyla Ortalama Büyüme Oranı............................................ 36 Tablo 3.1. Ekonometrik Modelin Tahmin Sonuçları (Kadınlar).............................. 104 Tablo 3.2. Ekonometrik Modelin Tahmin Sonuçları (Erkekler) .............................. 107 Tablo 4.1. Yaş Değişkeni İçin Ortalama Değerler ................................................... 114 Tablo 4.2. Hanedeki Bağımlı Çocuk Sayısı Değişkeni İçin Ortalama Değerler ...... 117 Tablo 4.3. Eğitim Değişkenleri Ortalama Değerleri ................................................ 121 Tablo 5.1. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı ........................................ 147
ŞEKİLLER
Sayfa No
Şekil 5.1. Politika Tasarımı ...................................................................................... 132
viii
GRAFİKLER
Sayfa No
Grafik 2.1. Kentsel Nüfusun Çalışma Çağındaki Nüfus İçerisindeki Payı ................ 19 Grafik 2.2. Kır-Kent Ayrımında Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı ................. 20 Grafik 2.3. Kadınlarda Eğitim Düzeyine Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası ....... 21 Grafik 2.4. Erkeklerde Eğitim Düzeyine Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası ....... 21 Grafik 2.5. İstihdamın Eğitim Düzeyleri İtibarıyla Sektörel Dağılımı ...................... 23 Grafik 2.6. 40 ve Üzeri Haftalık Çalışma Saatleriyle İstihdam Edilenlerin Toplam
İstihdam İçerisindeki Payı ....................................................................... 24 Grafik 2.7. Basit Etki Ayrıştırması: Cinsiyet Ayrımında Çalışma Çağındaki Nüfusun
Konumsal Dağılımdaki Değişimden Kaynaklanan Etki ......................... 25 Grafik 2.8. Kurumsal Olmayan Nüfusun Yaş Dağılımı ............................................. 26 Grafik 2.9. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı .. 27 Grafik 2.10. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımındaki
Değişimden Kaynaklanan Etki ................................................................ 28 Grafik 2.11. Yaş Grupları İtibarıyla Katılıma Katkılar .............................................. 29 Grafik 2.12. Eğitim Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı .................................. 30 Grafik 2.13. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Öğrenim Nedeniyle Katılmayanların
En Son Mezun Olunan Eğitim Düzeyi İtibarıyla Payı ............................ 31 Grafik 2.14. Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı
................................................................................................................. 32 Grafik 2.15. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 33 Grafik 2.16. Kır ve Kent Ayrımında İşgücüne Katılım Oranı ................................... 35 Grafik 2.17. Sektörel Ortalama Büyüme Oranları ..................................................... 36 Grafik 2.18. Tarım ve Tarımdışı İstihdamın Konumsal Dağılımı; Kentsel ve Kırsal
İstihdamın Sektörel Dağılımı .................................................................. 37 Grafik 2.19. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Konumsal
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 38 Grafik 2.20. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı ....................................... 38 Grafik 2.21. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim ............... 40 Grafik 2.22. Ortaokul ve Üzeri Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Yaş Grupları
İtibarıyla Payı .......................................................................................... 40 Grafik 2.23. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Öğrenim Nedeniyle Katılmayanların
Yaş Grupları İtibarıyla Payı .................................................................... 41 Grafik 2.24. Yaş Gruplarına Göre Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların ve
Toplam İşgücüne Katılmayanların Sayısındaki Artış Oranı ................... 42 Grafik 2.25. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Emeklilik Nedeniyle Katılmayanların
Yaş Grupları İtibarıyla Payı .................................................................... 42 Grafik 2.26. Eğitim Grupları İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı ............................... 44 Grafik 2.27. Eğitim Grupları İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim ........ 45 Grafik 2.28. En Son Mezun Olunan Öğrenim Durumuna Göre Öğrenim Nedeniyle
İşgücüne Katılmayanların Payı ............................................................... 46 Grafik 2.29. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı ................................................ 47
ix
vii
TABLOLAR
Sayfa No
Tablo 1.1. Temel İşgücü Piyasası Göstergeleri ............................................................ 6 Tablo 1.2. İşgücü Durumu Sınıflamalarında Kullanılan Tanımlar .............................. 7 Tablo 2.1. Sektörler İtibarıyla Ortalama Büyüme Oranı............................................ 36 Tablo 3.1. Ekonometrik Modelin Tahmin Sonuçları (Kadınlar).............................. 104 Tablo 3.2. Ekonometrik Modelin Tahmin Sonuçları (Erkekler) .............................. 107 Tablo 4.1. Yaş Değişkeni İçin Ortalama Değerler ................................................... 114 Tablo 4.2. Hanedeki Bağımlı Çocuk Sayısı Değişkeni İçin Ortalama Değerler ...... 117 Tablo 4.3. Eğitim Değişkenleri Ortalama Değerleri ................................................ 121 Tablo 5.1. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı ........................................ 147
ŞEKİLLER
Sayfa No
Şekil 5.1. Politika Tasarımı ...................................................................................... 132
viii
GRAFİKLER
Sayfa No
Grafik 2.1. Kentsel Nüfusun Çalışma Çağındaki Nüfus İçerisindeki Payı ................ 19 Grafik 2.2. Kır-Kent Ayrımında Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı ................. 20 Grafik 2.3. Kadınlarda Eğitim Düzeyine Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası ....... 21 Grafik 2.4. Erkeklerde Eğitim Düzeyine Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası ....... 21 Grafik 2.5. İstihdamın Eğitim Düzeyleri İtibarıyla Sektörel Dağılımı ...................... 23 Grafik 2.6. 40 ve Üzeri Haftalık Çalışma Saatleriyle İstihdam Edilenlerin Toplam
İstihdam İçerisindeki Payı ....................................................................... 24 Grafik 2.7. Basit Etki Ayrıştırması: Cinsiyet Ayrımında Çalışma Çağındaki Nüfusun
Konumsal Dağılımdaki Değişimden Kaynaklanan Etki ......................... 25 Grafik 2.8. Kurumsal Olmayan Nüfusun Yaş Dağılımı ............................................. 26 Grafik 2.9. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı .. 27 Grafik 2.10. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımındaki
Değişimden Kaynaklanan Etki ................................................................ 28 Grafik 2.11. Yaş Grupları İtibarıyla Katılıma Katkılar .............................................. 29 Grafik 2.12. Eğitim Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı .................................. 30 Grafik 2.13. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Öğrenim Nedeniyle Katılmayanların
En Son Mezun Olunan Eğitim Düzeyi İtibarıyla Payı ............................ 31 Grafik 2.14. Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı
................................................................................................................. 32 Grafik 2.15. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 33 Grafik 2.16. Kır ve Kent Ayrımında İşgücüne Katılım Oranı ................................... 35 Grafik 2.17. Sektörel Ortalama Büyüme Oranları ..................................................... 36 Grafik 2.18. Tarım ve Tarımdışı İstihdamın Konumsal Dağılımı; Kentsel ve Kırsal
İstihdamın Sektörel Dağılımı .................................................................. 37 Grafik 2.19. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Konumsal
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 38 Grafik 2.20. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı ....................................... 38 Grafik 2.21. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim ............... 40 Grafik 2.22. Ortaokul ve Üzeri Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Yaş Grupları
İtibarıyla Payı .......................................................................................... 40 Grafik 2.23. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Öğrenim Nedeniyle Katılmayanların
Yaş Grupları İtibarıyla Payı .................................................................... 41 Grafik 2.24. Yaş Gruplarına Göre Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların ve
Toplam İşgücüne Katılmayanların Sayısındaki Artış Oranı ................... 42 Grafik 2.25. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Emeklilik Nedeniyle Katılmayanların
Yaş Grupları İtibarıyla Payı .................................................................... 42 Grafik 2.26. Eğitim Grupları İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı ............................... 44 Grafik 2.27. Eğitim Grupları İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim ........ 45 Grafik 2.28. En Son Mezun Olunan Öğrenim Durumuna Göre Öğrenim Nedeniyle
İşgücüne Katılmayanların Payı ............................................................... 46 Grafik 2.29. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı ................................................ 47
x
ix
Sayfa No
Grafik 2.30. Basit Etki Ayrıştırması: Cinsiyet-Konum Grupları İtibarıyla Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ................................................................................................................. 48
Grafik 2.31. Eğitim Gruplarına Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası…….............. 51 Grafik 2.32. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Konumsal
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 52 Grafik 2.33. Kurumsal Olmayan Nüfusun Yaş Dağılımı ........................................... 54 Grafik 2.34. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı 55 Grafik 2.35. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımındaki
Değişimden Kaynaklanan Etki ................................................................ 56 Grafik 2.36. Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı
…………………………………………………………………………..57 Grafik 2.37. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 58 Grafik 2.38. Kır ve Kent Ayrımında İşgücüne Katılım Oranı ................................... 59 Grafik 2.39. Kadınlarda Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makası........................... 61 Grafik 2.40. Kentte İkamet Eden Kadınlarda Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim
Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı ....................................................... 62 Grafik 2.41. Erkeklerde Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makası ........................... 63 Grafik 2.42. Kentte İkamet Eden Erkeklerde Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim
Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı……………………………………64 Grafik 2.43. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim ............... 65 Grafik 2.44. Birinci Tabaka Yaş Gruplarında İşgücüne Katılım Oranı ..................... 67 Grafik 2.45. Meslek Lisesi ve Üniversite Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Yaş
Grupları İtibarıyla Çalışma Çağındaki Nüfus İçerisindeki Payı ............. 67 Grafik 2.46. Yaş Grupları İtibarıyla Erkek ve Kadın İşgücüne Katılım Oranı .......... 69 Grafik 2.47. Basit Etki Ayrıştırması: Birinci Tabaka Yaş Gruplarında Eğitim
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 70 Grafik 2.48. İkinci Tabaka Yaş Gruplarında İşgücüne Katılım Oranı ....................... 71 Grafik 2.49. İkinci Tabaka Yaş Gruplarında Cinsiyet Ayrımında İşgücüne Katılım
Oranı ........................................................................................................ 72 Grafik 2.50. Basit Etki Ayrıştırması: İkinci Tabaka Yaş Gruplarında Eğitim
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 73 Grafik 2.51. Eğitim Grupları İtibariyle İşgücüne Katılım Oranı ............................... 73 Grafik 2.52. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı ................................................ 74 Grafik 2.53. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (Kent) ..................................... 76 Grafik 2.54. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (Kır) ....................................... 77 Grafik 2.55. Toplam Doğurganlık Hızı ...................................................................... 78 Grafik 2.56. Basit Etki Ayrıştırması Toplulaştırılmış Sonuçları................................ 79 Grafik 4.1. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı............................................ 115 Grafik 4.2. Hanedeki Bağımlı Çocuk Sayısı Ortalama Değeri ve Genç Bağımlılık
Oranı ...................................................................................................... 117 Grafik 4.3. Yıllık GSYH Büyüme Oranı ................................................................. 122 Grafik 4.4. On Yıllık Ortalama GSYH Büyüme Oranı ............................................ 123 Grafik 4.5. Erkekler İçin Model Tahmin Sonuçları ................................................. 124
x
Sayfa No
Grafik 4.6. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Tahmin Dönemi Etki Ayrıştırması ............................................................................................................... 125
Grafik 4.7. Kadınlar İçin Model Tahmin Sonuçları ................................................. 125 Grafik 4.8. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Tahmin Dönemi Etki Ayrıştırması
............................................................................................................... 126 Grafik 4.9. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri ................................. 127 Grafik 4.10. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörü Dönemi Etki Ayrıştırması
............................................................................................................... 128 Grafik 4.11. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri ............................... 129 Grafik 4.12. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörü Dönemi Etki Ayrıştırması
............................................................................................................... 130 Grafik 5.1. Seçilmiş OECD Ülkelerinde 2013 Yılı İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı
............................................................................................................... 140 Grafik 5.2. Seçilmiş İslam Ülkelerinde 2013 Yılı İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı
............................................................................................................... 141
xi
ix
Sayfa No
Grafik 2.30. Basit Etki Ayrıştırması: Cinsiyet-Konum Grupları İtibarıyla Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ................................................................................................................. 48
Grafik 2.31. Eğitim Gruplarına Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası…….............. 51 Grafik 2.32. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Konumsal
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 52 Grafik 2.33. Kurumsal Olmayan Nüfusun Yaş Dağılımı ........................................... 54 Grafik 2.34. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı 55 Grafik 2.35. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımındaki
Değişimden Kaynaklanan Etki ................................................................ 56 Grafik 2.36. Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı
…………………………………………………………………………..57 Grafik 2.37. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 58 Grafik 2.38. Kır ve Kent Ayrımında İşgücüne Katılım Oranı ................................... 59 Grafik 2.39. Kadınlarda Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makası........................... 61 Grafik 2.40. Kentte İkamet Eden Kadınlarda Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim
Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı ....................................................... 62 Grafik 2.41. Erkeklerde Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makası ........................... 63 Grafik 2.42. Kentte İkamet Eden Erkeklerde Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim
Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı……………………………………64 Grafik 2.43. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim ............... 65 Grafik 2.44. Birinci Tabaka Yaş Gruplarında İşgücüne Katılım Oranı ..................... 67 Grafik 2.45. Meslek Lisesi ve Üniversite Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Yaş
Grupları İtibarıyla Çalışma Çağındaki Nüfus İçerisindeki Payı ............. 67 Grafik 2.46. Yaş Grupları İtibarıyla Erkek ve Kadın İşgücüne Katılım Oranı .......... 69 Grafik 2.47. Basit Etki Ayrıştırması: Birinci Tabaka Yaş Gruplarında Eğitim
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 70 Grafik 2.48. İkinci Tabaka Yaş Gruplarında İşgücüne Katılım Oranı ....................... 71 Grafik 2.49. İkinci Tabaka Yaş Gruplarında Cinsiyet Ayrımında İşgücüne Katılım
Oranı ........................................................................................................ 72 Grafik 2.50. Basit Etki Ayrıştırması: İkinci Tabaka Yaş Gruplarında Eğitim
Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki ........................................ 73 Grafik 2.51. Eğitim Grupları İtibariyle İşgücüne Katılım Oranı ............................... 73 Grafik 2.52. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı ................................................ 74 Grafik 2.53. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (Kent) ..................................... 76 Grafik 2.54. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (Kır) ....................................... 77 Grafik 2.55. Toplam Doğurganlık Hızı ...................................................................... 78 Grafik 2.56. Basit Etki Ayrıştırması Toplulaştırılmış Sonuçları................................ 79 Grafik 4.1. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı............................................ 115 Grafik 4.2. Hanedeki Bağımlı Çocuk Sayısı Ortalama Değeri ve Genç Bağımlılık
Oranı ...................................................................................................... 117 Grafik 4.3. Yıllık GSYH Büyüme Oranı ................................................................. 122 Grafik 4.4. On Yıllık Ortalama GSYH Büyüme Oranı ............................................ 123 Grafik 4.5. Erkekler İçin Model Tahmin Sonuçları ................................................. 124
x
Sayfa No
Grafik 4.6. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Tahmin Dönemi Etki Ayrıştırması ............................................................................................................... 125
Grafik 4.7. Kadınlar İçin Model Tahmin Sonuçları ................................................. 125 Grafik 4.8. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Tahmin Dönemi Etki Ayrıştırması
............................................................................................................... 126 Grafik 4.9. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri ................................. 127 Grafik 4.10. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörü Dönemi Etki Ayrıştırması
............................................................................................................... 128 Grafik 4.11. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri ............................... 129 Grafik 4.12. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörü Dönemi Etki Ayrıştırması
............................................................................................................... 130 Grafik 5.1. Seçilmiş OECD Ülkelerinde 2013 Yılı İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı
............................................................................................................... 140 Grafik 5.2. Seçilmiş İslam Ülkelerinde 2013 Yılı İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı
............................................................................................................... 141
xii
xi
KISALTMALAR
ABD : Amerika Birleşik Devletleri
ADNKS : Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi
EUROSTAT : Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Statistical Office of the European
Communities)
GSYH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
GYKA : Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması
HİA : Hanehalkı İşgücü Anketi
ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization)
IMF : Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund)
İPES : İşgücü Piyasası Enformasyon Sistemi
OECD : Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation for Economic
Co-operation and Development)
TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu
UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations
Development Program)
1
xi
KISALTMALAR
ABD : Amerika Birleşik Devletleri
ADNKS : Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi
EUROSTAT : Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Statistical Office of the European
Communities)
GSYH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
GYKA : Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması
HİA : Hanehalkı İşgücü Anketi
ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization)
IMF : Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund)
İPES : İşgücü Piyasası Enformasyon Sistemi
OECD : Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation for Economic
Co-operation and Development)
TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu
UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations
Development Program)
1
GİRİŞ
İşgücü; modern iktisat yazınında, sermaye birikimi ve teknolojik ilerlemeyle
birlikte, ekonomik gelişmenin üç temel kaynağından birisi olarak kabul görmektedir
(Solow, 1956; Solow, 1957; Denton ve Spencer, 1997). Hacimsel olarak geniş bir
işgücü kaynağı, üretim olanaklarını geliştirmek suretiyle istikrarlı bir iktisadi
kalkınma sürecine katkıda bulunmaktadır.
Çalışma çağındaki nüfusun hacmi ekonomik faaliyetin uzun dönemde
erişebileceği azami düzeyi etkilemekteyken, fiiliyatta bu azami düzeye ne kadar
yakınlaşılabileceğini bu insan kaynağından ne oranda yararlanıldığı belirlemektedir.
İşgücüne katılım oranı bir ekonomide üretim süreçlerine katılmaya elverişli nüfusun
ne ölçüde işgücüne dahil olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla yüksek işgücüne
katılım oranının tesis edilmesi, yüksek potansiyel büyümeye ulaşmak için sağlanması
gereken temel şartlardan biri olarak ön plana çıkmaktadır.
Pek çok ülkede nüfus dinamiklerinin durağanlaşması, işsizlik sorununun
önemli düzeyde kontrol altına alınması ve sermaye birikiminin yavaşlamasıyla
işgücüne katılım oranının iktisadi büyüme hızı üzerindeki belirleyiciliği daha da ön
plana çıkmıştır. Bu durum gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerdeki politika
yapıcıların bu alanda var olan kapasitenin değerlendirilmesi hususuna daha fazla
önem atfetmesiyle sonuçlanmıştır. Benzer şekilde Türkiye’de de nüfus
dinamiklerinin giderek yavaşlaması ve işgücü piyasası göstergeleri genelindeki
durağanlaşmayla beraber işgücüne katılımın işgücü arzı üzerindeki belirleyici rolü
ağırlık kazanmıştır. Diğer taraftan Türkiye’de işsizlik oranının yüksek düzeylerde
durağanlaşması dikkat çekmektedir. Bu durum ekonomideki etkin işgücü kaynağının
yükseltilmesi noktasında işgücüne katılımın yanı sıra işsizlik oranlarında
yakalanacak düşüşün de halen önemli bir potansiyel taşıdığına işaret etmektedir.
Yüksek işgücüne katılım, ekonomik faaliyete olan katkısının yanı sıra sosyal
adalet için de önemli kazanımları beraberinde getirmektedir. Nüfus içerisindeki
belirli demografik grupların işgücü piyasasından dışlanması, bu grupların gelir
dağılımının alt katmanlarında konumlanmasını muhtemel hale getirmektedir.
2
2
Dolayısıyla işgücüne katılımın desteklenmesi gelir eşitliğine ve sosyal adalete de
katkıda bulunacaktır (EK 1).
Ülke demografik özelliklerinin doğrudan bir uzantısı olan işgücüne katılım
oranı üzerinde makroekonomik koşullar ve yapısal etmenler de belirleyici
olmaktadır. Genç ve dinamik bir nüfus; etkin bir sosyal güvenlik sistemi, uygun aktif
işgücü politikaları ve istikrarlı bir makroekonomik ortam ile desteklendiği takdirde
açığa çıkacak yüksek işgücüne katılım, kapsayıcı bir iktisadi gelişme için temel teşkil
edecek beşeri kaynağı ülke ekonomisinin kullanımına sunacaktır.
2013 yılı itibarıyla Türkiye’de yaklaşık olarak yüzde 50 düzeyinde olan
işgücüne katılım oranı İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması olan
yüzde 60 seviyesinin halen önemli ölçüde gerisindedir. Bu bağlamda, Türkiye’de
işgücüne katılım oranının artırılması için ne yapılması gerektiği sorusu güncelliğini
korumaktadır. Lakin bu soruya tatmin edici bir yanıt verebilmek için konunun
işgücüne katılım davranışında belirleyici olan etmenleri göz önünde bulunduran
bütüncül ve yalın bir bakış açısı çerçevesinde ele alınması gerekmektedir. Nitekim
işgücüne katılım davranışına dar bir pencereden odaklanan bir yöntemin ortaya
koyduğu bulgulara dayanılarak atılacak adımların, hesaba dahil edilmeyen
unsurlardaki öngörülemeyen gelişmeler neticesinde, beklenen çıktıları üretmemesi
muhtemeldir. Diğer taraftan, aşırı detaycı bir yaklaşımın ise ortaya koyacağı
karmaşık sonuçlar, nihai hedef olan yalın ve etkin politika önerilerinin kurgulanması
noktasında sorun teşkil edecektir.
Türkiye’de işgücüne katılım sorununa muayyen açılardan yaklaşan pek çok
çalışmaya rastlanmakla birlikte soruna ilişkin birden fazla boyutu içeren bütüncül,
aynı zamanda yalın ve etkin bir değerlendirmeye ihtiyaç olduğu görülmektedir. Bu
çalışmanın esas olarak bu noktada fayda üretmesi umulmaktadır. İşgücüne katılım
olgusunu davranışsal bir düzlemde ele alan ve bu suretle özelden genele doğru
genişleyecek bir bakış açısı, söz konusu olgunun gerek ekonomik refah gerekse
sosyal gelişmişlik düzeyi üzerindeki belirleyiciliği göz önünde bulundurulduğunda,
değer taşımaktadır.
3
3
Bu çalışmayla üç temel soruya cevap aranmaktadır. Bunlardan ilki
Türkiye’de işgücüne katılım davranışını belirleyen etmenlerin söz konusu davranışı
ne yönde ve ne boyutta etkilediğidir. İkinci olarak, işgücüne katılım davranışı
üzerinde etkili olduğu tespit edilen temel belirleyicilerin ilerleyen dönemde nasıl bir
görünüm sergileyeceği ve bu görünümün işgücüne katılım oranına muhtemel
yansımalarının ne şekilde olacağı sorusuna cevap aranmaktadır. Son olarak, ilk iki
soruya verilecek cevaplar neticesinde ortaya çıkacak bilgilerin ışığında, Türkiye’de
işgücüne katılımı yükseltme noktasında arzu edilen sonuçlara nasıl bir politika
formülü ile ulaşılabileceği sorusunun yanıtlanması amaçlanmaktadır.
Çalışmanın ilk bölümünde işgücüne katılım oranı kavramsal olarak
tanımlanmakta ve işgücüne katılım oranının belirleyicilerine kısaca değinilmektedir.
Bu bölümde, çalışmada mercek altına alınan olguya ilişkin kavramsal çerçeve
çizilmekte ve söz konusu olgunun nasıl bir süreç neticesinde belirlendiği ekonomi
mantığı ile ortaya konulmaktadır. Bu suretle işgücüne katılım eğilimlerinin
açıklanması hususunda yararlanılan bakış açısına aşinalık yaratılması
amaçlanmaktadır.
İkinci bölümde Türkiye’de işgücüne katılım eğilimleri betimleyici bir
yaklaşım çerçevesinde demografik gelişmeler, makroekonomik koşullar ve yapısal
etmenler göz önünde bulundurularak değerlendirilmektedir. Betimleyici ögelerden
azami düzeyde yararlanılan bu bölümün hedefi Türkiye’de işgücüne katılım
oranındaki dönemsel eğilimlerin basitçe çözümlenmesidir. Buna ek olarak bu
bölümde yer verilen çözümlemeler; çalışma genelinde benimsenen yöntemsel
yaklaşımı, mümkün olan en temel düzeyde, okuyucuya tanıtma işlevini de
görmektedir.
Üçüncü bölümde Türkiye’de işgücüne katılım davranışını çözümlemeye
yönelik ampirik yöntem geliştirilmekte ve geliştirilen bu altyapıdan yararlanılarak
Türkiye’de işgücüne katılım oranına etki eden çeşitli değişkenlerin belirlenmesi ve
bu değişkenlerle ilintili etki parametrelerin tahmin edilmesi amaçlanmaktadır. Bu
doğrultuda, çeşitli kuramlar dahilinde işgücüne katılım davranışı üzerinde belirleyici
olduğu kabul edilen değişkenler ile Türkiye’de işgücüne katılım davranışının ne
yönde bir ilişki içerisinde olduğu ve bu ilişkinin boyutu ekonometrik yöntemlerden
4
5
1. İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI
1.1. Türkiye İşgücü Piyasasının Genel Görünümü
Türkiye işgücü piyasası temel göstergeler düzeyinde incelendiğinde, işgücü
piyasasının düşük işgücüne katılım, düşük istihdam, yüksek işsizlik ve yüksek
kayıtdışılık gibi belirgin yapısal aksaklıklar sergilediği dikkat çekmektedir.
2015 yılı itibarıyla yüzde 51,3 düzeyinde gerçekleşen işgücüne katılım
oranının halen gelişmiş ülkelere ve gelişmekte olan ülkelere kıyasla anlamlı düzeyde
düşük olduğu gözlemlenmektedir. Benzer şekilde istihdam oranının da oldukça
düşük olduğu görülmektedir. 2015 yılı sonu itibarıyla, Türkiye’de çalışma çağındaki
nüfusun sadece yüzde 46’sı etkin olarak ekonomik faaliyete katılmaktadır (Tablo
1.1).
Türkiye işgücü piyasasına ilişkin bir diğer dikkat çeken özelliğin ise yüksek
kayıt dışı istihdam olduğu görülmektedir. 2015 yılı sonu itibarıyla çalışanların
yaklaşık yüzde 34’ü herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmadan istihdam
edilmektedir (Tablo 1.1).
Türkiye işgücü piyasasındaki önemli bir sorunun ise yüksek işsizlik oranı
olduğu görülmektedir. İşsizlik oranının uzun süredir yüzde 10 düzeyinde atalet
sergilediği görülmektedir. Bu durum ekonomideki etkin işgücü kaynağının
yükseltilmesi noktasında işgücüne katılımın yanı sıra işsizlik oranlarında
yakalanacak düşüşün de halen önemli bir potansiyel taşıdığına işaret etmektedir
(Tablo 1.1). Diğer taraftan işsizlikte yaygınlaşma ve işsizlik sürelerinin uzaması
işgücü piyasasındaki bireylerin iş bulma ümidini kırmakta ve uzun süre işsiz kalan
bireyler işgücü piyasasını terk etmektedir. Dolayısıyla yüksek işsizlik ekonomideki
işgücü kaynağını işgücüne katılımı düşürmek suretiyle dolaylı olarak da
aşındırmaktadır.
5
6
Tablo 1.1. Temel İşgücü Piyasası Göstergeleri
2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 Nüfusun İşgücü Durumu Çalışma Çağındaki Nüfus 50.982 51.833 52.904 53.985 54.961 55.983 56.986 57.854 İşgücü 22.899 23.710 24.594 25.594 26.141 27.047 28.786 29.678 İstihdam 20.604 20.615 21.858 23.266 23.937 24.601 25.933 26.621 Kayıtlı - - - - - - 16.864 17.683 Kayıtdışı - - - - - - 9.069 8.937 İşsiz 2.295 3.095 2.737 2.328 2.204 2.445 2.853 3.057 Temel Göstergeler İşgücüne Katılım Oranı % 44,9 45,7 46,5 47,4 47,6 48,3 50,5 51,3 İstihdam Oranı % 40,4 39,8 41,3 43,1 43,6 43,9 45,5 46,0 Kayıtdışılık Oranı % - - - - - - 35,0 33,6 İşsizlik Oranı % 10,0 13,1 11,1 9,1 8,4 9,0 9,9 10,3 Genç Nüfus % 18,6 22,9 19,9 16,8 15,8 17,1 17,9 18,5 İstihdamın Sektörel Dağılımı Tarım 4.621 4.752 5.084 5.412 5.301 5.204 5.470 5.483 Tarımdışı 15.984 15.863 16.774 17.854 18.636 19.398 20.463 21.137 Sanayi 4.537 4.179 4.615 4.842 4.903 5.101 5.316 5.332 İnşaat 1.239 1.305 1.434 1.680 1.717 1.768 1.912 1.914 Hizmetler 10.208 10.380 10.725 11.332 12.016 12.529 13.235 13.891 Kaynak: TÜİK, İşgücü İstatistikleri Not: İşgücü istatistikleri 2014 yılında revizyondan geçirilmiştir. Tabloda yer alan rakamlar yeni seriye göre açıklanan istatistiklerdir. Bu tabloda yer verilen 2008-2013 dönemi istatistikleri anket rakamlarına dayanmamakta ve 2014 sonrası açıklanan verilere, TÜİK tarafından ekonometrik model vasıtasıyla, uyumlulaştırılmaktadır.
1.2. Kavramsal Çerçeve
İşgücüne katılım oranı bir ülkedeki çalışma çağı nüfusunun, belirli bir
dönemde, çalışmak ya da iş aramak suretiyle aktif olarak işgücüne dahil olma
düzeyini gösteren bir ekonomik değişkendir. Çalışma çağında olup, ulusal hesaplar
sisteminde yer alan faaliyetlerde istihdama dahil olan veya istihdam edilmeye
elverişli olup iş arayan bireyler işgücünü meydana getirmektedir. Dolayısıyla
işgücüne katılım oranı, bir ekonominin sahip olduğu beşeri kaynaktan hangi düzeyde
yararlandığı sorusuna cevap teşkil etmektedir.
6
7
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından derlenen işgücü istatistiklerinin
sınıflandırılmasında kullanılan tanıma göre işgücüne katılım oranı, işgücünün
kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus içerisindeki payıdır. Bu kapsamda,
kurumsal olmayan nüfus; üniversite yurtları, yetiştirme yurtları (yetimhane),
huzurevi, özel nitelikteki hastane, hapishane, kışla vb. yerlerde ikamet edenler
dışında kalan nüfusu içermektedir. Çalışma çağındaki nüfus kurumsal olmayan nüfus
içerisinde yer alan 15 ve daha yukarı yaştaki bireylerden oluşmaktadır. İşgücü ise
referans dönemi içinde ekonomik mal ve hizmetlerin üretimi için emek arzında
bulunan çalışma çağındaki nüfusu kapsamaktadır. İşgücü, istihdamda olanlar ile
işsizlerin toplamı olarak ifade edilmektedir (Tablo 1.2).
Tablo 1.2. İşgücü Durumu Sınıflamalarında Kullanılan Tanımlar
Kurumsal Olmayan Nüfus
Kurumsal Olmayan 14 Yaş ve Altı Nüfus Çalışma Çağındaki Nüfus
İşgücü İşgücüne Katılmayanlar
İstihdam Edilenler İşsizler
Kaynak: TÜİK, İşgücü İstatistikleri, Tanım ve Kavramlar
1.3. İşgücüne Katılım Oranının Belirleyicileri
Bir ülkede çalışma çağındaki nüfusun faal olarak ne ölçüde işgücüne katılım
sağlayacağı o ülkenin demografik özelliklerinin yanı sıra ülkenin ekonomik yapısı ve
ülke ekonomisinin içerisinde bulunduğu makroekonomik koşullardan doğrudan
etkilenmektedir. İşgücüne katılım oranındaki eğilimleri değerlendirmeye alan bir
çalışmanın, işgücüne katılım davranışı üzerinde etkili olan etmenleri bütüncül ve
yalın bir şekilde sınıflandırması ve söz konusu etmenlerin işgücüne katılım oranını
nasıl bir süreç sonucunda ve ne yönde etkileyeceğine dair etkin bir öncül çerçeve
ortaya koyması gerekmektedir. Bu doğrultuda, işgücüne katılım oranına etki eden
etmenlere kısaca değinilecek ve bu etmenler sınıflandırılacaktır. İşgücüne katılımın
belirleyicilerine ilişkin daha detaylı değerlendirmelere ve kuramsal yazına Üçüncü
Bölümde geniş bir şekilde yer verilmektedir.
7
8
1.3.1. Demografik gelişmeler
Bireylerin işgücüne katılım davranışının şekillenmesinde yaş, eğitim düzeyi,
sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı ve ikamet konumu gibi demografik unsurlar
belirleyici olmaktadır. Bu durum, nüfusun ülke sınırları içerisinde ikamet etmekte
olan bireylerin bütününden meydana geldiği göz önünde bulundurulduğunda,
işgücüne katılım oranının nüfusun genel demografik deseninden doğrudan
etkilenmesi anlamına gelmektedir. Nüfusun yaş dağılımı, eğitim düzeyi, genç
bağımlılık oranı ve konumsal dağılımı gibi demografik değişkenler işgücüne katılım
oranı üzerinde doğrudan belirleyici olmaktadır.
İşgücüne katılım davranışının, bireyin yaşam döngüsü boyunca değişen
eğilimler sergilediği bilinmektedir. Bireyin yaşı, bireyin işgücü piyasasındaki
uzmanlaşma aşamasına ilişkin önemli düzeyde bilgi taşımaktadır (Bhattarai ve
Wisniewski, 2000). Genç yaşlarda düşük düzeylerden başlayan işgücüne katılım, yaş
artışının beraberinde getirdiği işte uzmanlaşma ve bunu takip eden ücret artışı ile eş
güdümlü bir şekilde yükselmektedir. Diğer taraftan, yaşlanmayla beraber işgücü
verimliliğinin gerilemesi, hanedeki bağımlı çocuk sayısının azalması ve emeklilik
olanağının devreye girmesi daha ileri yaşlarda bireylerin işgücünden çıkmasıyla
sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla işgücüne katılım oranı ile yaş arasındaki bağıntı ters-u
biçimli bir parabol ile görsel temsil bulmaktadır (Faruqee, 2002). Nüfus artış hızının
ve dolayısıyla genç nüfusun gerilediği ve orta yaş gruplarının nüfus içerisindeki
ağırlığının arttığı ekonomilerde nüfusun yaş yapısı işgücüne katılım oranını belirgin
bir biçimde desteklemektedir. Diğer taraftan hızlı nüfus artışı ve yüksek genç
bağımlılık oranının gözlemlendiği ekonomilerde işgücüne katılımın özellikle
kadınlar üzerinden baskılanması söz konusudur. Ayrıca nüfus artışının duraksadığı
ve nüfusun hızla yaşlandığı ekonomilerde de işgücüne katılımın gerilediği
gözlemlenmektedir (Biffl, 1998; Fallick ve Pingle, 2006).
Eğitim düzeyindeki artış bireylerin işgücü verimliliğini desteklemek suretiyle
işgücü piyasasında daha yüksek emek getirilerine erişebilmelerine imkan
tanımaktadır. Dolayısıyla eğitim düzeyi arttıkça bireylerin işgücü piyasası dışında
kalmaları durumunda katlanacakları alternatif maliyetler de yükselmektedir. Ayrıca
ekonomik faaliyetin bilgi yoğunluğunun giderek yükselmesi, üretim süreçlerinde
8
9
insan sermayesine duyulan gereksinimi artırmıştır. Bu durum ise modern
ekonomilerde yüksek eğitim düzeyinin geniş istihdam olanakları ile eşleşmesiyle
sonuçlanmaktadır. Eğitim düzeyindeki artışın gerek ücret seviyelerini desteklemesi
gerekse istihdam olanaklarını genişletmesi işgücüne katılım ile eğitim düzeyi
arasında artı yönlü bir ilişkiyi açığa çıkarmaktadır (Bowen ve Finegan, 1969).
İşgücü talebinin sektörel veya konumsal dağılımındaki kaymalar, işgücü
niteliksel anlamda yeni ekonomik yapıya intibak edene kadar friksiyonel işsizliğin
yükselmesine neden olmaktadır (Mankiw, 2012). İşgücü piyasasındaki bu
bozulmalar ise işgücüne katılım oranına olumsuz şekilde yansımaktadır. Ayrıca, kır
ve kent ekonomilerinin işgücüne katılım ekseninde sergilediği belirgin ayrışma,
nüfusun konumsal dağılımındaki hızlı değişimlerin işgücüne katılım oranında ani
yükselme veya alçalmalara neden olmasıyla neticelenebilmektedir.
Özetle, ülke nüfusunun içinden geçtiği farklı demografik süreçler,
demografik gelişmelerin dönemden döneme değişmesine yol açmakta ve bu
demografik süreçlerin işgücüne katılım oranı üzerinde öngörülebilir etkileri
beraberinde getirmesi söz konusu olmaktadır. Bu sebeple, işgücüne katılım oranının
sergilediği eğilimler çözümlenirken demografik değişkenlerin mutlaka göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
1.3.2. Makroekonomik koşullar
İşgücü arzı ekonominin büyüme potansiyelini tayin eden temel etmenlerden
biri olarak kabul görmektedir. Diğer taraftan ekonomik büyümedeki dalgalanmaların
da işgücü piyasasını talep yönlü etkileyerek işgücüne katılım üzerinde belirleyici
olması söz konusudur. Yüksek ve istikrarlı bir büyüme ortamı istihdam olanaklarını
genişleterek işgücüne katılımı desteklemektedir. Düşük büyümenin beraberinde
getirdiği olumsuz makroekonomik koşullar ise istihdam olanaklarını kısıtlamakta ve
bireylerin işgücü piyasasını terk etmesine yol açmaktadır.
Makroekonomik koşullar ile işgücüne katılım arasındaki ilişkinin açık ve
ayrıntılı bir şekilde ifade edilmesi, büyüme performansının işgücüne katılım oranı
üzerindeki yansımalarının doğru şekilde okunması için önem arz etmektedir.
İşgücüne katılım oranı ekonomideki işgücü arzını tayin ederek ekonominin uzun
9
10
dönemli büyüme kapasitesini belirlemektedir (Solow, 1956; Solow, 1957; Hotchkiss,
2005). Bu bağlamda işgücüne katılım oranının yüksek bir düzeyde sürdürülmesi
potansiyel büyüme oranını destekleyecektir. Diğer taraftan, kısa dönemde ekonomik
performansın talep yönlü sebeplerle potansiyel düzeyinin altına doğru sapması ve
düşük düzeylerde atalet göstermesi işsizlik oranının yükselmesi ve işgücü piyasasına
dahil olan bireylerin iş bulma ihtimallerinin düşmesiyle sonuçlanacaktır. İş bulma
olasılıkları düşen bireylerin ise bir bölümü iş aramaktan vazgeçerek işgücü
piyasasından çıkacaktır. Bu durum, ekonominin potansiyele yakın veya potansiyelin
üzerinde çalıştığı dönemlerde işgücüne katılımın yükselmesiyle, diğer taraftan
ekonominin potansiyelin altında bir büyüme düzeyinde atalet gösterdiği dönemlerde
işgücüne katılım oranının düşmesiyle sonuçlanmaktadır (Johansson, 2007; Chen ve
Chiu, 2013; Erceg ve Levin, 2013).
İşgücüne katılım oranındaki değişimler farklı etmenlere atfedilirken, arka
planda çalışmakta olan makroekonomik konjonktürün dikkate alınması
gerekmektedir. Nitekim uzun süren ekonomik durgunluk dönemlerini izleyen yüksek
ekonomik büyüme dönemlerine işgücü piyasası tepki vermekte ve bu durum
işgücüne katılım oranını yukarıya çeken bir kuvveti açığa çıkarmaktadır. Bu şekilde
olumlu veya tam tersi şekilde olumsuz bir makroekonomik değişimin göz ardı
edilmesi işgücüne katılım oranındaki değişimleri açıklamaya yönelik önermelerin
yansızlığını ihlal edeceğinden, işgücüne katılım oranına ilişkin çözümlemelerde
makroekonomik koşullara da yer verilmesi uygun olacaktır.
1.3.3. Yapısal etmenler
Demografik gelişmeler ve makroekonomik koşulların yanı sıra, bir
ekonominin haiz olduğu yapısal niteliklerin de işgücü arzı üzerine göz ardı
edilemeyecek yansımaları olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda, ekonomik yapıya
ilişkin gösterge niteliği taşıyan değişkenlerin işgücüne katılım üzerindeki olası
etkilerinin göz önünde bulundurulması zorunlu hale gelmektedir.
Nüfusun yaş yapısını dikkate alan ve etkin şekilde tasarlanmış bir emeklilik
sistemi işgücüne katılım açısından arzu edilen bir ekonomik ortam oluşturmaktadır.
Ayrıca, işgücü piyasasına eklemlenmede zorluklarla karşılaşan grupları hedef alan
10
11
aktif işgücü politikalarının da işgücüne katılımda kayda değer kazanımları
beraberinde getirmesi söz konusudur. Diğer taraftan hızlı sektörel dönüşüm
süreçlerinde ekonomik faaliyetin sektörel ve konumsal yapısı ani değişimlere
uğramakta ve bu durum işgücünün demografik yapısı yeni sektörel-konumsal
koşullara intibak edene kadar işgücüne katılımı belirgin şekilde aşağı
çekebilmektedir. Bu bölümde, çalışma çerçevesinde yer verilen Türkiye’de
gözlemlenen ve işgücüne katılıma kayda değer etkileri olan temel yapısal etmenlere
kısaca değinilecektir.
1.3.3.1. Ekonomik kalkınma ve sektörel dönüşüm süreci Ekonomik kalkınma, sosyoekonomik yapıda pek çok köklü değişimi
beraberinde getirdiği gibi işgücü piyasası üzerinde de önemli etkilere yol açmaktadır.
Ekonomik kalkınma ile eşleşen olgulardan birisinin sektörel dönüşüm süreci olduğu
bilinmektedir. Söz konusu süreç boyunca ekonomik faaliyetin sektörel ve konumsal
dağılımı değişmekte ve bu durumun işgücü piyasası üzerine doğrudan yansımaları
olmaktadır.
Sektörel dönüşüm ekonomik faaliyetin yoğunluğunun üç temel sektör olan
tarım, sanayi ve hizmetler sektörleri arasında aşamalı olarak değişmesi sürecini
tanımlamaktadır. Kalkınan ülkelerin temel olarak aynı sektörel dönüşüm evrelerini
tamamladığı gözlemlenmektedir (Kuznets, 1966; Kuznets, 1971). Ekonomi
geliştikçe tarımsal istihdam gerilemekte, işgücü kırdan kente doğru kaymakta ve
sanayi faaliyetinin ekonomideki ağırlığı artmaktadır. Ekonomik kalkınmanın
ilerleyen aşamalarında ise, ekonomi sanayi sonrası evreye girmekte, üretimin bilgi
yoğunluğu artmakta ve hizmetler sektörü öne çıkmaktadır (Fisher, 1939; Bah,
2008).1
1 Mevcut kuramsal yazın sektörel dönüşüm sürecini algılamaya yönelik bütüncül bir çerçeve ortaya koymaktadır. Diğer taraftan farklı ülkelerin kalkınma süreçleri detaylı şekilde izlendiğinde söz konusu ülkelerde sektörel dönüşüm süreçlerinin dikkat çekici farklılıklar sergileyebildiği de gözlemlenmektedir. Nitekim erken sanayisizleşme ve sanayi sonrası tarım gibi kavramların sektörel dönüşüm sürecindeki bu yaygın sapmaları tanımlamak üzere ekonomi yazınına dahil olması söz konusudur (Tweeten ve Zulauf, 1998; Bah, 2008; Rodrik, 2015). Geniş bir araştırma alanı olan sektörel dönüşüm süreci, bu çalışmanın esas odağı olmamakla beraber, işgücüne katılım davranışı üzerindeki belirgin yansımalarından dolayı olabildiğince basit bir çerçeve dahilinde göz önünde bulundurulmuştur.
11
12
Sanayileşme öncesi tarım ekonomisi erkeklerin kendi hesabına, kadınların ise
ücretsiz aile işçisi olarak faaliyet gösterdiği çok sayıda aile çiftliği ve işyerinden
meydana gelmektedir. Dolayısıyla, söz konusu yapıda ekonomik faaliyete temel
oluşturan üretim birimini hane teşkil etmekte ve üretim esas olarak hanenin tüketim
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla icra edilmektedir.
Sanayileşme hamlesiyle beraber, ekonomik yapı süratli bir dönüşüm sürecine
konu olmakta ve üretim faaliyetinin sektörel dağılımı hızla tarımsal üretimden sanayi
sektörüne doğru kaymaktadır. Bu süreç işgücü piyasasının, bir tarafta kentlerde
konumlanan yüksek verimlilik ve nispeten yüksek ücret düzeyine tabi modern sanayi
sektörü ve diğer tarafta geleneksel tarım sektörünün olduğu ikili bir yapı suretinde
katmanlaşmasına neden olmaktadır (Lewis, 1954; Lewis 1979). Sanayi sektörü
sunduğu yüksek ücretlerle işgücünü cezbetmekte ve nüfus hızla kentlere doğru
kaymaktadır. Ayrıca, tarımsal üretimin de makineleşmeye başlaması tarım
ürünlerinin bollaşmasına ve fiyatlarının düşmesine neden olmakta, bu durum küçük
aile üretim birimleri için sektörün cazibesini yitirmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu
şekilde işgücü tarımsal üretimden sanayi üretimine doğru kaymaktadır.
Sektörel dönüşüm sürecinin ilk aşamasında halihazırda mevcut olan işgücü
stoku, sanayi sektöründeki yüksek ücretlerin etkisiyle tarım sektöründen sanayi
sektörüne yönelmekte ve nüfusun konumsal dağılımı kentlere doğru
yoğunlaşmaktadır. Bu süreçte nüfus içerisindeki bazı demografik gruplar işgücü
piyasasının dışına itilmekte ve işgücüne katılım oranı gerilemektedir. Sektörel
dönüşümün ilk evresinde özellikle kadınların belirgin şekilde işgücünden düştüğü
gözlemlenmektedir.
Kültürel etmenler ve hane içi hizmetlerin üretiminde oynadıkları rol
nedeniyle kadınlarda işgücüne katılmanın alternatif maliyeti erkeklere kıyasla daha
yüksek olmaktadır (Mincer, 1962). Buna ek olarak sanayileşmenin ilk aşamalarında
sanayi sektörünün oldukça zor çalışma koşullarına tabi olması kadınların bu sektör
üzerinden istihdama dahil olmasını iyice güçleştirmektedir (Boserup, 1970). Bu
durum sanayileşme sürecinin ilk aşamasında erkeklerin işgücüne yoğun katılım
sağladığı, kadınların ise işgücüne katılımının oldukça sınırlı olduğu bir dengenin
ortaya çıkmasıyla sonuçlanmaktadır.
12
13
Ekonomik kalkınma sürecinin ikinci aşamasında üretimin bilgi yoğunluğu
artmakta ve bununla birlikte daha iyi ücret ve çalışma koşullarına tabi hizmetler
sektörü ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, kentleşme sürecini büyük oranda tamamlayan
nüfus, kent ekonomisine demografik anlamda intibak etmekte, nüfusun eğitim düzeyi
ve becerileri yükselmekte, nüfus artış hızı düşüp genç bağımlılık oranı
gerilemektedir. Bu dönemde nüfus artış hızı düşmesine rağmen çalışma çağı nüfusu
tepe seviyesine ulaşmış ve genç bağımlılık oranı önemli düzeyde gerilemiştir.
Dolayısıyla, yaş yapısının işgücü arzına sağladığı destek azami düzeyde
gerçekleşmektedir. Ayrıca, bu dönemde gerek ekonominin sektörel yapısındaki
hizmet yönlü kayma gerekse eğitim yapısındaki olumlu gelişim kadınlarda işgücüne
katılımı desteklemekte ve sektörel dönüşüm sürecinin ikinci aşamasında kadın
işgücüne katılım oranındaki yükselme genel işgücüne katılım oranını belirgin bir
şekilde yukarı çekmektedir.
Ekonomik kalkınmanın son aşamasına gelen ülkelerde nüfus artışı durmakta
ve nüfus süratle yaşlanmaya başlamaktadır. Yaşlanan nüfus artan ekonomik refahın
beraberinde getirdiği geniş sosyal güvenlik imkanlarıyla beraber işgücünden
çıkmakta ve işgücüne katılım oranı tekrar gerilemektedir. Ekonomik kalkınmanın
son aşamasına gelen ülkelerin büyümeyi sürdürmesinde verimlilik artışının rolü ön
plana çıkmaktadır.
İşgücüne katılım oranının sergilediği eğilimler incelenirken sektörel dönüşüm
süreci göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim bir ülkenin bu sürecin hangi evresinde
konumlandığı işgücüne katılım oranı üzerinde doğrudan belirleyici olacak ve katılım
oranında gözlemlenen pek çok eğilimi açıklayacaktır.
1.3.3.2. Emeklilik sistemi İşgücü arz eden bireylerin esas amacı, işgücü piyasasında elde ettikleri emek
getirileri ile nihai tüketim mallarına erişim sağlamaktır. Emek getirisi dışında bir
gelir kaynağına sahip olan bireyler aynı tüketim malı sepetine daha az emek arz
ederek ulaşabilmektedir. Dolayısıyla emek getirisi dışı gelirlerde artışın işgücüne
katılımı aşağı yönlü etkilemesi beklenmektedir.
13
14
Emeklilik zorunlu çalışma süresi ve yaş sınırının gerektiği kadar sıkı
düzenlenmemesi erken emeklilik gibi ekonomik potansiyeli tahrip edebilecek yan
etkileri açığa çıkarabilmektedir. Akılcı bir şekilde kurgulanmamış bir emeklilik
sistemi, bireylerin ekonomik verimliliklerinin yüksek seviyelerde olduğu orta yaş
dönemlerinden itibaren emekli olarak işgücü piyasasının dışına çıkmalarına yol
açmaktadır. Bu durum kamu harcamalarının yaş dağılımını verimsizleştirerek kamu
kaynaklarının israfının yanı sıra ekonomideki kısıtlı beşeri kaynağın da verimsiz bir
şekilde kullanılması anlamına gelmektedir (Hentschel, Aran, Can, Ferreira, Gignoux
ve Uraz, 2010).
Emeklilik sistemi tasarımı bireylerin işgücüne katılım kararında son derece
etkili olmaktadır. Yeterince ihtiyatlı bir şekilde düzenlenmeyen bir emeklilik
sisteminden sıkı düzenlemeye tabi bir emeklilik sistemine geçiş, çalışma çağındaki
nüfus içerisinde yer alan belirli yaş gruplarının işgücüne katılım davranışına
doğrudan etkide bulunacaktır. Bu bağlamda, işgücüne katılım oranına ilişkin
çözümlemelerin emeklilik sistemindeki değişimleri içermesi uygun olacaktır.
1.3.3.3. Aktif işgücü politikaları Aktif işgücü politikaları temel olarak işsizliği azaltmayı, istihdamı ve geliri
artırmayı amaçlayan politikalardır. Pasif işgücü politikaları işsizlik veya iş arama
süresince gelir kaybının telafisi ile ilgili iken, aktif işgücü politikaları bireylerin
işgücü piyasasına eklemlenmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Aktif işgücü
politikaları genellikle işgücü piyasasına eklemlenmede zorluklarla karşılaşan gençler,
yaşlılar, kadınlar ve engelliler gibi özel grupları hedef almaktadır (Diriöz, 2012). Bu
bağlamda, aktif işgücü politikaları işgücüne katılım oranına belirgin getiriler
sağlayabilmektedir.
İşgücüne katılımda dezavantajlı gruplar bir takım nedenlerle işgücü
piyasasında işgücü arzı ve talebi yeterli düzeyde uyuşmayan gruplardır. Bu gruplarda
denge ücreti işgücüne katılmanın alternatif maliyetini karşılamamakta, dolayısıyla bu
demografik gruplar orantısız bir şekilde ekonomik faaliyetin dışında kalmaktadır.
Örneğin, işgücüne arz edilen zamanın engelli bir birey için alternatif maliyeti
engelli olmayan bir bireye kıyasla daha yüksektir. Buna ek olarak, işveren engelli bir
14
15
bireyi engelli olmayan bireye kıyasla daha düşük ücretten istihdam etmek isteyebilir.
İşgücüne katılması durumunda yeterli emek getirisine ulaşamayan engelli birey
işgücü piyasasının dışında kalabilir. Böyle bir durumda devletin aktif işgücü
politikaları ile bu dezavantajlı grup için arz ve talep arasındaki uyum sorununu
çözmesi bu grubun işgücüne katılım oranında kazanımları beraberinde getirecektir.
Dolayısıyla, işgücüne katılmada engel ve zorluklarla karşılaşan nüfus alt gruplarının,
işgücüne katılım oranını yükseltmeye yönelik politikalar için önemli bir hamle alanı
teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
Türkiye’de aktif işgücü politikaları açısından önemli bir alanı eğitim düzeyi
düşük kadınlar teşkil etmektedir. Düşük eğitim düzeyindeki kadınlar çoğu zaman
işgücü piyasasına dahil olmalarını sağlayacak seviyede ücretlere ulaşamamaktadır.
Hane içi hizmetlerin üretiminde kadının aktif rolü ve doğum gibi etmenler göz
önünde bulundurulduğunda kadınlarda işgücüne ayrılan zamanın alternatif
maliyetinin erkeklere kıyasla belirgin şekilde yüksek olması söz konusudur. Bu
sebeple, işgücü piyasasında düşük ücretler ile karşı karşıya kalan bu kadınlar
işgücüne katılmak yerine hane içi hizmetlerin üretiminde yer almayı tercih
etmektedir. Söz konusu kadınların verimlilik düzeyini yükseltecek eğitim
programları, bu kadınlara yönelik sosyal güvenlik primi katkısı gibi teşvikler ve hane
içi hizmet yükünü düşürecek politika hamleleri düşük eğitim düzeyindeki kadınlarda
işgücüne katılımı belirgin şekilde desteklemektedir.
Aktif işgücü politikalarının etkin bir şekilde kullanıldığı bir ekonomik
yapının, işgücüne katılımda engellerle karşılaşan grupları destekleyerek işgücüne
katılım oranına katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, aktif işgücü
politikalarının işgücüne katılım çözümlemelerinde göz önünde bulundurulması
uygun olacaktır.
15
16
2. TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI EĞİLİMLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Bu bölümde Türkiye’de işgücüne katılım oranının sergilediği tarihsel
eğilimlerin betimleyici bir yaklaşım çerçevesinde değerlendirilmesine yönelik
çözümlemelere yer verilmektedir. Bu doğrultuda, hanehalkı işgücü anketlerinin
yayımlanmaya başlandığı 1988 yılından 2013 yılına kadar olan süreç 1988-2003 ve
2004-2013 yıl aralıkları olmak üzere iki farklı alt döneme ayrılmış ve söz konusu
dönemler itibarıyla işgücüne katılım eğilimleri; demografik gelişmeler,
makroekonomik koşullar ve yapısal etmenler göz önünde bulundurularak
değerlendirilmiştir. İşgücüne katılım davranışına etki eden unsurların belirgin
farklılıklar sergilediği bu iki alt dönemde, işgücüne katılım oranında meydana gelen
değişimlerde söz konusu unsurların ne ölçüde pay sahibi olduğunun tespit edilmesi
amaçlanmıştır. Bu doğrultuda basit ayrıştırma çözümlemesinden ve işgücüne katılım
oranında zaman içerisinde gözlemlenen değişimlerin farklı demografik gruplar
itibarıyla izlenmesi yaklaşımından faydalanılmıştır.
Çözümlemelere detaylı bir şekilde yer verilmeden önce, bu noktada, incelenen
zaman aralığının niçin iki farklı alt döneme indirgendiğinin açıklığa kavuşturulması
uygun olacaktır. Çözümlemelerin iki farklı alt döneme indirgenerek
gerçekleştirilmesi hususunda istatistiksel zorunluluklar esas sebebi teşkil etmektedir.
TÜİK tarafından 1988 yılından itibaren yayımlanmakta olan işgücü istatistiklerinin
dayandığı nüfus projeksiyonları 2009 yılında Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi
(ADNKS)’ne geçişle beraber değişmiştir. İstatistikler yeni nüfus projeksiyonlarına
göre 2004 yılına kadar geriye doğru güncellenmekle beraber 1988-2003 dönemi
istatistikleri eski nüfus projeksiyonlarına göre üretilmektedir. Bu nedenle, 2004 yılı
öncesi dönem ile 2004 yılı itibarıyla başlayan dönem işgücü istatistikleri nezdinde
birbiriyle sağlıklı bir şekilde karşılaştırılamamakta ve 1988-2013 dönemi sürekli bir
zaman aralığı halinde incelenememektedir. Diğer taraftan, bu iki farklı süreç
değerlendirildiğinde, rastlantısal bir şekilde, 1988-2013 zaman aralığının işgücüne
katılım davranışı açısından ekonomik bakış açısıyla tutarlı bir biçimde; 1988-2003
dönemi ve 2004-2013 dönemi olmak üzere iki farklı alt döneme ayrılabileceği
görülmüştür. Nitekim bu alt dönemlerin işgücüne katılım davranışı açısından iki
16
17
farklı eğilimi barındırdığı ve bu eğilimlerin söz konusu dönemlerin kendi içerisindeki
demografik gelişmeler, makroekonomik koşullar ve yapısal etmenler ile uyumluluk
arz ettiği ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, ilk başta bir istatistiki tutarlılık zorunluluğu
olarak yönelinen bu yaklaşım çözümlemelere ekonomi mantığı çerçevesinde de katkı
sağlamıştır.
Çalışma kapsamında sunulan betimleyici ögelerin azami ağırlığa sahip
olduğu bu bölümde istifade edilen çözümleme yöntemleri de betimleyici nitelikler
taşımaktadır. Bu bağlamda, işgücüne katılım oranındaki değişimlerin farklı
demografik gelişmelerle olan bağlantıları ile ilintili yalın bir bilgi ortaya
konulmasına yönelik olarak faydalanılan basit ayrıştırma çözümlemeleri bu bölümün
omurgasını tesis etmektedir (EK 2). Ayrıca, çözümleme dönemlerinde süregelen
makroekonomik gelişmeler ve yapısal etmenlerin çeşitli demografik grupların
işgücüne katılım davranışı üzerinde farklılaşan etkiler yaratacağı gerçeğinden
hareketle bu etkilerin tespit edilmesi noktasında alt demografik grupların işgücüne
katılım oranlarındaki gelişmelerin zaman içerisinde izlenmesi yoluna gidilmiştir.
2.1. 1988-2003 Dönemi
1988-2003 döneminde gerek işgücü çağı nüfusunun demografik
görünümünün gerekse dönem boyunca gözlemlenen makroekonomik koşullar ve
yapısal etmenlerin işgücüne katılım davranışı açısından önemli çıkarımlar taşıması
söz konusudur. Bütüncül olarak değerlendirildiğinde demografik gelişmelerin
işgücüne katılım üzerinde nispeten dengeli bir etkiye sahip olduğu görülmekteyken,
bu dönemde süregelen makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlerin işgücüne
katılım davranışı üzerinde son derece tahrip edici etkilere sahip olduğu dikkat
çekmektedir. Nitekim söz konusu dönem boyunca işgücüne katılım oranı 10 puana
yakın bir düşüş göstererek dönem başındaki yüzde 57,5 seviyesinden dönem sonunda
yüzde 48,3 düzeyine gerilemiştir.
1988-2003 döneminde farklı demografik gelişmelerin işgücüne katılım
oranına zıt yönlerde etki ederek birbirini dengelediği görülmektedir. Çalışma
çağındaki nüfusun konumsal dağılımındaki belirgin kentleşme eğilimi katılım oranı
üzerinde aşağı yönlü bir baskıyı ortaya çıkarmaktayken, bu baskı eğitim
17
18
demografisindeki düzelmenin beraberinde getirdiği yukarı yönlü kuvvet ile önemli
ölçüde dengelenmiştir. Çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımındaki gelişmelerin
işgücüne katılım oranı üzerinde mütevazı düzeyde artı yönlü bir etki taşıdığı
görülmektedir.
1988-2003 döneminde süregelen yıpratıcı makroekonomik koşullar ve yapısal
etmenlerdeki olumsuz gelişmelerin, bu dönemde gözlemlenen yüksek işgücüne
katılım kayıplarında rol oynayan temel unsur olduğu tespit edilmektedir. Ayrıca 1999
yılında yaşanan büyük deprem ve doksanlı yıllar boyunca yoğun bir şekilde etkisini
hissettiren terör sorunu bu dönemde işgücü piyasasını belirgin bir şekilde olumsuz
yönde etkilemiştir. Bu dönemde ekonomik gelişme hızı, tüm sektörlerde, tarihsel
ortalamanın altına düşmüş ve bu durum işgücü piyasasını olumsuz etkilemiştir. Diğer
taraftan, gerekli düzeyde düzenlemeye tabi olmayan emeklilik sisteminde nüfusun
yaş profilindeki değişimleri dikkate alacak belirgin bir reformun uygulama şansı
bulamaması işgücüne katılım oranını özellikle orta yaş grupları üzerinden olumsuz
olarak şekillendirmiştir. Ayrıca sektörel dönüşüm süreci, tarımsal faaliyet ile örtüşen,
kırsal kesimde işgücüne katılımın hızla gerilemesine yol açan önemli bir etmen
olarak karşımıza çıkmaktadır.
2.1.1. Demografik gelişmeler
1988-2003 döneminde demografik gelişmelerin işgücüne katılım oranına
farklı yönlerde etki ettiği görülmektedir. Nüfusun hızla kentleşmesi aşağı yönlü bir
kuvveti beraberinde getirmekteyken, eğitim desenindeki düzelme işgücüne katılımı
belirgin şekilde desteklemiştir. Diğer taraftan, çalışma çağındaki nüfusun yaş
dağılımındaki gelişmelerin işgücüne katılım oranı üzerinde oldukça kısıtlı bir olumlu
etki yarattığı gözlemlenmektedir.
2.1.1.1. Çalışma çağındaki nüfusun konumsal dağılımındaki gelişmeler 1988-2003 döneminde çalışma çağındaki nüfusun konumsal dağılımı hızlı bir
değişim sürecine maruz kalmış, 15 yaş ve üzeri kurumsal olmayan nüfus içerisinde
kentsel nüfusun oranı 1988 yılındaki yüzde 51 düzeyinden 2003 yılında yüzde 61
seviyesine ulaşmıştır (Grafik 2.1). Kır ve kentte işgücüne katılım oranının belirgin
18
19
şekilde farklılaşması bu demografik dönüşüm sürecinin işgücüne katılım oranına
doğrudan etki etmesiyle sonuçlanmıştır.
Grafik 2.1. Kentsel Nüfusun Çalışma Çağındaki Nüfus İçerisindeki Payı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
1988 yılında işgücüne katılım oranının kırda yüzde 67 iken kentte yüzde 48,3
olarak gerçekleştiği ve kır ile kent arasında yaklaşık 19 puanlık bir makasın var
olduğu gözlemlenmektedir. Dönem başında var olan bu makastan ötürü konumsal
dağılımın kente doğru yığılması işgücüne katılım oranı üzerinde aşağı yönlü bir
baskıyı açığa çıkarmıştır.
Kır ve kent arası işgücüne katılım farklılığının oluşmasında rol oynayan
etmenlerin saptanması bu kısımda yer alan çözümlemelerin ana eksenini çizmektedir.
İncelemeler çalışma çağındaki nüfusun kentte yoğunlaşmasının işgücüne katılım
oranını esas olarak eğitim düzeyi düşük kadınlar üzerinden etkilediğine işaret
etmektedir. Bir okul bitirmeyen ve ilkokul eğitim düzeyindeki kadınlarda kır ve kent
arasında var olan yüksek katılım farklılığının bu düşüşü besleyen ana arter olduğu
tespit edilmektedir.
İşgücüne katılım oranı cinsiyet ayrımında izlendiğinde, gerek kır gerekse
kentte, erkeklerin kadınlara kıyasla işgücüne daha sık bir şekilde dahil olduğu açığa
çıkmaktadır. Nitekim 1988 yılı itibarıyla kırda erkeklerin işgücüne katılım oranı
yüzde 85’e yakınken kadınların yüzde 50 düzeyinde katılım gösterdiği
gözlemlenmektedir. Kentte ise erkeklerin işgücüne katılım oranı yüzde 78,1 olup
50
52
54
56
58
60
62
64
1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
Kentsel Nüfusun İşgücüne Konu Olan Nüfus İçerisindeki Payı
19
20
kadınlarda katılım yüzde 17,7 seviyesinde gerçekleşerek erkeklerle kadınlar arasında
60 puan gibi oldukça büyük bir fark oluşmaktadır (Grafik 2.2). Erkeklerde kır ve
kent işgücüne katılım oranları arasında dikkat çekici bir fark bulunmazken,
kadınlarda katılımın kır ve kent arasında son derece yüksek bir farklılık arz etmesi
söz konusudur. Dolayısıyla, nüfus yoğunluğunun kente doğru kaymasıyla işgücüne
katılım oranı üzerinde açığa çıkan aşağı yönlü baskının esas olarak kadınlarda kır ile
kent işgücüne katılım oranları arasında var olan bu belirgin farklılaşmadan
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Grafik 2.2. Kır-Kent Ayrımında Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (1988, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Kadın işgücüne katılımında kır ve kent arasındaki yüksek farklılığın
oluşmasında düşük eğitim düzeyindeki kadınların kentlerde işgücü piyasasının
dışında kalması temel sebebi teşkil etmektedir. Nitekim kır ve kent arasındaki
makasın özellikle bir okul bitirmeyen ve ilkokul eğitim düzeyindeki kadınlarda
önemli boyutlara ulaştığı gözlemlenmektedir. 1988 yılında bir okul bitirmeyen ve
ilkokul mezunu kadınlarda kır ve kent işgücüne katılım oranları arasındaki puan
farklılığı sırasıyla 38,8 ve 41 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Ortaokul eğitim
düzeyinden itibaren ise makasın çok hızlı bir biçimde kapandığı gözlemlenmektedir
(Grafik 2.3).
0
20
40
60
80
100
Kır Kent
İşgücüne Katılım Oranı (Kadın) İşgücüne Katılım Oranı (Erkek)
20
21
Grafik 2.3. Kadınlarda Eğitim Düzeyine Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası (1988, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Erkeklerde ise kadınlardaki gibi derin bir kır-kent işgücüne katılım makasının
var olmadığı görülmektedir. 1988 yılında bir okul bitirmeyen erkeklerde bile kır ve
kent işgücüne katılım oranları arasındaki fark 10 puanı aşmamaktadır (Grafik 2.4).
Dolayısıyla kır-kent işgücüne katılım makasının oluşmasına neden olan etmenlerin
kavranabilmesi için düşük eğitim düzeylerindeki kadınlarda kır ve kent arası
işgücüne katılım farklılığını ortaya çıkaran olası unsurların bu noktada ele alınması
uygun olacaktır.
Grafik 2.4. Erkeklerde Eğitim Düzeyine Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası (1988, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Düşük eğitim düzeyindeki kadınlar tarımsal faaliyetin yoğunlukta olduğu kır
ekonomisinde ücretsiz aile işçisi olarak uygun şartlarda istihdam olanağı
0
20
40
60
80
100
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makasıİşgücüne Katılım Oranı (Kır)İşgücüne Katılım Oranı (Kent)
0
20
40
60
80
100
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makasıİşgücüne Katılım Oranı (Kır)İşgücüne Katılım Oranı (Kent)
21
22
yakalayabilmektedir. Hane ve üretimin ayrışmadığı kır ekonomisinde kadınlar bir
yandan hane içi hizmetlerin üretiminde yer alırken diğer yandan da tarımsal faaliyete
katılım sağlayabilmektedir. Diğer taraftan, kentlerde düşük eğitim düzeyi düşük
ücretlerin yanı sıra ağır çalışma koşulları ile eşleşmektedir. Ağır çalışma koşulları
kadınlar için erkeklere kıyasla halihazırda yüksek olan işgücüne katılımın alternatif
maliyetini daha da artırmaktadır. Buna ek olarak, düşük eğitim düzeyinin düşük
verimliliğe istinaden beraberinde getirdiği düşük ücretler ise bu kadınların işgücü
piyasasına girmeleri durumunda elde edecekleri potansiyel kazançların düşük
seviyelerde gerçekleşmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla bu gruptaki kadınlar için
işgücü arz etmek “en iyi” davranış olmaktan ıraksamakta ve bu kadınlar sıklıkla
işgücü piyasasının dışında kalmaktadır.
Grafik 2.5’te istihdamın sektörel dağılımı 1988 yılı itibarıyla cinsiyet
ayrımında eğitim gruplarına göre sunulmaktadır. Bir eğitimi olmayan ve ilkokul
eğitim düzeyindeki kadınların tarım dışı sektörlerde konumlanma şansının erkeklere
kıyasla oldukça zayıf olması dikkat çekmektedir. Bir okul bitirmeyen ve ilkokul
düzeyindeki erkeklerin sırasıyla yüzde 60,3 ve 34,3’ü tarım sektöründe
konumlanmaktayken aynı oranların kadınlarda yüzde 93,2 ve 82,1 olduğu
görülmektedir. Dolayısıyla, eğitim düzeyi düşük kadınların tarım haricinde kalan
sektörlerde erkekler kadar kolay istihdam şansı yakalayamadığı anlaşılmaktadır.
Kırsal alanda dönem başı itibarıyla yüzde 70’in üzerinde gerçekleşen tarımsal
istihdamın kentte yüzde 5’in altında gerçekleşmesi bir eğitimi olmayan ve ilkokul
eğitim düzeyindeki kadınların kentte işgücü piyasasına uyum sağlamasını
güçleştirmekte ve bu kadınlar yoğunlukla işgücü piyasası dışında kalmaktadır (EK
3). Diğer taraftan ortaokul ve üzeri eğitim düzeylerinde erkek ve kadın istihdamı,
sektörel kırılımda, birbirine yakın bir görünüm sergilemektedir. Yüksek eğitim
düzeylerinde hizmetler sektörünün ön plana çıktığı görülmektedir. Dolayısıyla
sektörel yapıdaki kır-kent arası farklılıklar yüksek eğitim düzeyindeki erkekler ve
kadınlarda istihdam olanakları açısından belirgin bir avantaj ya da dezavantaj
yaratmamaktadır.
22
23
Grafik 2.5. İstihdamın Eğitim Düzeyleri İtibarıyla Sektörel Dağılımı (1988, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Kır ve kent işgücü piyasalarında istihdam yapısı sektörel farklılaşmanın yanı
sıra çalışma sürelerinde de önemli farklılıklar arz etmektedir. Kent istihdamının hem
kadınlarda hem de erkeklerde daha uzun çalışma sürelerinde yoğunlaştığı
görülmektedir. Kentte istihdam durumunda olan erkeklerde, 1988 yılı itibarıyla, 40
saat ve üzeri haftalık çalışma sürelerinde istihdam edilenlerin payı yüzde 92,8 iken
bu oran kırda yüzde 76,8’dir. Benzer şekilde kadınlarda bu oranlar sırasıyla yüzde
75,4 ve 58,4 olarak gerçekleşmiştir (Grafik 2.6). Dolayısıyla, kentte çalışma
sürelerinin her iki cinsiyet grubunda da kıra kıyasla anlamlı oranda daha uzun olması
söz konusudur. Kadınlarda çalışılan sürenin alternatif maliyetinin erkeklere kıyasla
daha yüksek olması, bu nispeten katı yapının özellikle düşük ücrete tabi işlerde
istihdam olanağı bulabilen bir okul bitirmeyen ve ilkokul eğitim düzeyindeki
kadınlarda işgücüne katılımı kısıtlayan bir diğer etmen olarak açığa çıkmasına neden
olmaktadır.
020406080
100Bi
r Oku
lBi
tirm
eyen
İlkok
ul
Ort
aoku
l
Gen
el L
ise
Mes
lek
Lise
si
Üni
vers
ite
Bir O
kul
Bitir
mey
en
İlkok
ul
Ort
aoku
l
Gen
el L
ise
Mes
lek
Lise
si
Üni
vers
ite
Erkek Kadın
Tarım Sanayi İnşaat Hizmetler
23
24
Grafik 2.6. 40 ve Üzeri Haftalık Çalışma Saatleriyle İstihdam Edilenlerin Toplam İstihdam İçerisindeki Payı (1988, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Nüfusun kır-kent dağılımındaki değişimin işgücüne katılım oranı üzerinde
yarattığı etkiye ilişkin yalın bir bilgi ortaya koymak amacıyla kadın ve erkek
işgücüne katılım oranlarında dönem boyunca gözlemlenen sırasıyla 7,7 ve 10,8
puanlık düşüşler basit ayrıştırma çözümlemesine tabi tutulmuştur.2 Grafik 2.7’de
basit ayrıştırma çözümlemesinin çıktıları yer almaktadır. Kent ve kır işgücüne
katılım oranlarının 1988 seviyelerinde sabit tutulması ve çalışma çağındaki nüfusun
kent-kır dağılımının değiştirilmesi suretiyle hesaplanan konumsal dağılımdaki
değişimden kaynaklanan etki kadınlarda -3,6 puan iken erkeklerde -0,6 olmuştur.
Dolayısıyla beklenildiği gibi nüfus dağılımının kente doğru kaymasının işgücüne
katılım oranı üzerinde açığa çıkardığı olumsuz demografik etkinin asıl olarak
kadınlar kaynaklı olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, her iki cinsiyet grubunda da
katılımdaki düşüşün ağırlıklı olarak diğer demografik değişkenlerdeki gelişmeler,
olumsuz makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlerden kaynaklı diğer etkilerden
ileri geldiği gözlemlenmektedir.3 1988-2003 dönemi boyunca diğer etkiler erkeklerde
ve kadınlarda işgücüne katılım oranını sırasıyla 10,5 ve 5,5 puan aşağıya çekmiştir.
Bu durum dönem boyunca süregelen olumsuz yapısal ortam ve makroekonomik
koşulların işgücüne katılım oranı üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekmektedir.
2 Basit etki ayrıştırması yöntemi EK 2’de detaylı şekilde sunulmaktadır. 3 İlerleyen kısımda 1988-2003 döneminde diğer demografik değişkenlerin işgücüne katılım oranını desteklediği gösterilmektedir. Dolayısıyla, diğer etkiler ağırlıklı olarak olumsuz makroekonomik ve yapısal koşullara tekabül etmektedir.
0102030405060708090
100
Kent Kır Kent Kır
Erkek Kadın
24
25
Grafik 2.7. Basit Etki Ayrıştırması: Cinsiyet Ayrımında Çalışma Çağındaki Nüfusun Konumsal Dağılımdaki Değişimden Kaynaklanan Etki (1988-2003 Dönemi)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
Sonuç itibarıyla, 1988-2003 döneminde çalışma çağındaki nüfusun kent
yoğunluğundaki yaklaşık 10 puanlık artışın, kır ve kent işgücüne katılım
oranlarındaki belirgin farklılaşmadan dolayı, işgücüne katılım oranı üzerinde aşağı
yönlü bir kuvveti açığa çıkardığı görülmektedir. İşgücüne katılım oranının kentte kıra
kıyasla her iki cinsiyet grubunda da düştüğü görülmekle beraber, özellikle kentte
ikamet eden bir okul bitirmeyen ve ilkokul mezunu kadınlarda katılımın son derece
düşük olması, kır-kent katılım makasının bu grupta oldukça yüksek boyutlara
ulaşmasına neden olmaktadır. Kent ekonomisinde gerek sektörel yapının gerekse
çalışma koşullarının kır ekonomisinden, düşük eğitim düzeyindeki kadınlar için
dezavantaj yaratacak şekilde, farklılaştığı görülmektedir. Bu dönemde, çalışma
çağındaki nüfusun kent yoğunluğundaki hızlı artışın işgücüne katılım oranına
özellikle düşük eğitim düzeyindeki kadınlar üzerinden etki ettiği anlaşılmaktadır.
2.1.1.2. Çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımındaki gelişmeler 1988-2003 döneminde genel nüfusun yaş demografisindeki gelişmelerin
Türkiye’nin işgücü potansiyeli açısından önemli yansımaları barındıran bir tablo
çizdiği görülmektedir. 0-14 yaş grubunun toplam nüfus içerisindeki payı 7,6 puan
düşerken, 15-64 ve 65 ve üzeri yaş gruplarının payı sırasıyla 5,7 ve 2 puan artmıştır
(Grafik 2.8). Dolayısıyla, bir yandan nüfus içerisinde işgücüne konu olan yaş
-15
-10
-5
0
5
Erkek Kadın
EtkileşimDiğer EtkilerKonumsal Dağılımdaki Değişimden Kaynaklanan EtkiToplam Değişim
25
26
aralığının payının yükselmesi ekonominin işgücü potansiyelini artırmaktayken, diğer
taraftan nüfusun yaşlanma sürecinde olması söz konusudur.
1988-2003 döneminde katılımın yoğun olduğu 15-64 yaş grubunun nüfus
içerisinde oldukça yüksek bir paya sahip olması ve ağırlığını artırmaya devam etmesi
ülke ekonomisi için önemli bir beşeri kaynağın açığa çıkmasını sağlamıştır. Ancak
nüfusun yaşlanmaya başlaması, yaşlanan nüfusun işgücüne etkin katılımını
destekleyecek politika müdahalelerine olan gereksinimi de beraberinde getirmiştir.
Lakin bu dönemde emeklilik yaş sınırlarının son derece gevşek bir yasal
düzenlemeye tabi olduğu ve bu alanda etkin bir hamlenin ancak dönem sonunda
yapıldığı görülmektedir.4
Grafik 2.8. Kurumsal Olmayan Nüfusun Yaş Dağılımı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Genel Nüfus Sayımları ve ADNKS Verilerine dayanılarak hesaplanmıştır.5
Yaş demografisindeki gelişmelerin işgücüne katılım oranı üzerindeki
etkilerinin açık bir şekilde anlaşılabilmesi için çalışma çağı nüfusunun (15 yaş ve
üzeri kurumsal olmayan nüfus) yaş dağılımının kendi içerisinde incelenmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda, Grafik 2.9’da 15 yaş ve üzeri kurumsal olmayan
nüfusun yaş gruplarına göre dönem başı itibarıyla katılım davranışı ve yaş
gruplarının ağırlıklarının dönem boyunca sergilediği değişimler sunulmaktadır.
Grafik 2.9 öncül beklentilerle uyumlu bir şekilde 1988 yılında ters-u biçimli bir yaş- 4 1988-2003 döneminde yapısal etmenlerin ele alındığı Bölüm 2.1.2’de bu konuya ayrıntılı şekilde yer verilmektedir.
5 2003 yılı rakamları hesaplanırken 2000 yılı genel nüfus sayımı verileri ile 2007 yılı ADNKS verilerinden yararlanılmıştır. 2000-2007 yılı arası nüfus artış
hızı 2000 yılı nüfusuna doğrusal olarak yansıtılarak 2003 yılı nüfus rakamları tahmin edilmiştir. 1988 yılı rakamları ise Genel Nüfus Sayımına
dayanmaktadır. 1985 ve 1990 yılı arası nüfus artış hızı 1985 yılı nüfusuna doğrusal olarak yansıtılarak 1988 yılı nüfus rakamları tahmin edilmiştir.
020406080
100
1988 2003
36.04 28.4
59.73 65.38
4.23 6.22
0-14 15-64 65+
26
27
katılım davranışına işaret etmektedir. Erken yaşlarda, yaştaki artışla beraber işgücüne
katılım oranı da artmakta ve 35-39 yaş aralığında azami düzeye ulaşarak bu yaş
aralığından itibaren monoton bir düşüş sergilemektedir.
Grafik 2.9. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
1988-2003 döneminde yüksek işgücüne katılım gösteren 25-49 yaş arası
grupların çalışma çağındaki nüfus içerisinde ağırlığını artırdığı görülmekteyken, genç
yaş dilimlerini oluşturan 15-19 ve 20-24 yaş gruplarının payı sırasıyla 4,5 ve 0,14
puan gerilemiştir. Yaş dağılımının sağ kuyruğunda ise 55-59 ve 60-64 yaş
gruplarının payı sırasıyla 1,5 ve 0,5 puan gerilerken, 65 yaş ve üzeri yaş grubunun
payı 1,3 puan artmış, 50-54 yaş grubunun payı ise sabit kalmıştır. Dolayısıyla ele
alınan dönemin nüfusun yaş görünümündeki gelişmeler açısından karmaşık bir
tabloyu barındırması söz konusudur.
Nüfusun yaş demografisindeki değişimin işgücüne katılım oranına etkisine
ilişkin daha yalın ve anlaşılır bir bilgi sunmak amacıyla dönem boyunca işgücüne
katılım oranında ortaya çıkan 9,1 puanlık düşüş basit ayrıştırma çözümlemesi
çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, 15 yaş ve üzeri kurumsal olmayan
nüfusun yaş demografisindeki değişimin işgücüne katılım oranı üzerinde yarattığı
etki; makroekonomik koşullar, yapısal etmenler ve diğer demografiklere dayalı diğer
etkilerden basitçe arındırılmaktadır. Yaş gruplarının işgücüne katılım oranları 1988
düzeyinde sabit tutulup, payları değiştirilerek hesaplanan yaş dağılımı etkisinin bu
dönemde işgücüne katılıma olumlu katkı yapmakla beraber oldukça sınırlı olduğu
0
20
40
60
80
0
5
10
15
20
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+Yaş Dağılımı (1988)Yaş Dağılımı (2003)İşgücüne Katılım Oranı (1988, İkinci Eksen)
27
28
gözlemlenmektedir. Dönem boyunca yaş demografisindeki değişim neticesinde
ortaya çıkan katılım artışı 0,4 puanla sınırlı kalmıştır (Grafik 2.10). Basit ayrıştırma
çözümlemesi işgücüne katılım oranındaki düşüşte ağırlıklı olarak yaş demografisi
haricindeki etmenlerin rol oynadığına işaret etmektedir.6 Nitekim diğer etkilerin
işgücüne katılım oranı üzerinde oluşturduğu aşağı yönlü baskının bu dönemde 10,5
puan gibi oldukça yüksek bir düzeyde olduğu gözükmektedir.
Grafik 2.10. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (1988-2003 Dönemi)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
Çalışma çağındaki nüfus içerisinde, yüksek katılım gösteren, 25-49 yaş
aralığındaki grupların payı önemli düzeyde artmasına rağmen yaş demografisindeki
değişimin işgücüne katılım oranına katkısının 0,41 puanla sınırlı kalması bu
demografik etkinin daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi gerekliliğini
doğurmuştur. Grafik 2.11’de 0,41 puanlık demografik katkı yaş grupları itibarıyla
ayrıştırılarak sunulmaktadır. Her bir yaş grubunun işgücüne katılım oranına yaptığı
katkının yönünün yaş grubunun payının artması veya azalmasına göre yukarı ya da
aşağı olması söz konusudur.
Dönem boyunca 15-19 yaş grubunun çalışma çağı nüfusu içerisindeki payının
belirgin miktarda düşmesi, bu gruptaki gelişimin katılım oranı üzerinde yüksek bir
aşağı yönlü kuvveti açığa çıkarmasına neden olmuştur. Aynı şekilde 20-24 yaş grubu
6 Diğer etkilerin bir kısmı nüfusun konumsal dağılımındaki demografik değişimden kaynaklanmaktayken, söz konusu etkilerin esas olarak olumsuz makroekonomik ve yapısal koşullara tekabül etmesi söz konusudur.
0.41
-10.52
0.98
-12
-10
-8
-6
-4
-2
0
2
Etkileşim
Diğer Etkiler
Yaş Dağılımdaki DeğişimdenKaynaklanan Etki
28
29
payındaki düşüş de katılım oranına eksi yönlü etki etmiştir. Diğer taraftan, yüksek
katılım sergileyen 25-49 yaş aralığındaki grupların payındaki genel yükseliş işgücüne
katılım oranına 3,54 puan gibi önemli bir katkıda bulunarak yaş dağılımının solundan
kaynaklanan olumsuz etkiyi tamamen bastırmış ve işgücüne katılım oranını anlamlı
miktarda yukarı çekmiştir. Ancak yaş dağılımının sağında meydana gelen
gelişmelerin işgücüne katılım oranını olumsuz yönde etkilemesi söz konusudur.
Nüfusun yaşlanması sonucunda çalışma çağındaki nüfus içerisinde, oldukça düşük
katılım sergileyen, 65 yaş ve üzeri bireylerin payı artmış 50-64 yaş arası bireylerin
payı ise düşmüştür. Bu gruplardaki net etki katılıma olumsuz katkı yapmış ve nüfus
dağılımının sağ tarafındaki olumlu görünümü bir miktar baskılayarak toplam etkinin
0,41 puanla sınırlı kalmasına yol açmıştır.
Grafik 2.11. Yaş Grupları İtibarıyla Katılıma Katkılar (1988-2003 Dönemi)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
Sonuç itibarıyla 1988-2003 döneminde nüfusun yaş dağılımındaki
gelişmelerin işgücüne katılım oranı üzerinde farklı yönde etkiler ortaya çıkardığı
anlaşılmaktadır. Dönem boyunca 15 yaş ve altı nüfusun payı 7,7 puan gerilemiştir.
Bu gerilemenin 5,7 puan gibi önemli bir bölümü işgücüne katılımın yoğun olduğu
15-64 yaş aralığına aktarılarak ekonominin yaratabileceği işgücü potansiyeli
açısından önemli bir kaynak oluştururken, katılımın düşük olduğu 65 yaş ve üzeri
nüfusun payının da 2 puan kadar arttığı gözlemlenmiştir.
Yaş demografisindeki değişimin işgücüne katılım oranı üzerinde yarattığı
etkinin tam olarak anlaşılması amacıyla, katılıma konu olan, 15 yaş ve üzeri
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+Katılıma Katkılar -2.33 -0.08 0.87 0.93 0.22 0.90 0.62 -0.08 -0.74 -0.18 0.28
-2,41 3,54 -0,99 0.28
-3
-2
-1
0
1
2
29
30
kurumsal olmayan nüfusun yaş dağılımı kendi içerisinde incelenmiş ve yüksek
katılım sergileyen, 25-49 yaş arası yaş gruplarının payındaki artışa, katılımın düşük
olduğu 65 yaş ve üzeri nüfusun payındaki artışın eşlik ettiği görülmüştür. Kısaca, bir
yandan kurumsal olmayan nüfus içerisinde katılıma konu olan dilimin payı
yükselmekteyken, diğer taraftan katılıma konu olan dilim içerisinde de yüksek
katılım sergileyen grupların payı artmıştır. Ancak işgücüne konu olan dilim
içerisinde aynı anda 65 yaş ve üzeri bireylerin de payının artması bu dönemde
nüfusun yaş demografisinde gözlemlenen değişimlerin işgücüne katılım oranı
üzerindeki olumlu etkisinin son derece kısıtlı olmasına yol açmıştır.
2.1.1.3. Çalışma çağındaki nüfusun eğitim dağılımındaki gelişmeler 1988 yılı itibarıyla işgücüne katılım oranı eğitim düzeyi ilişkisi
incelendiğinde öncül beklentiyle uyumlu bir biçimde artan eğitim düzeyi ile beraber
bireylerin işgücüne daha sık bir şekilde dahil olduğu görülmektedir. Özellikle meslek
lisesi ve üniversite düzeyindeki eğitimin Türkiye işgücü piyasasında katılımı önemli
oranda desteklediği gözlemlenmiştir (Grafik 2.12).
Grafik 2.12. Eğitim Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı (1988, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
İlkokul düzeyinde işgücüne katılım oranının ortaokul ve genel lise
düzeylerine göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca bir okul bitirmeyen
bireylerde de işgücüne katılım oranının daha yüksek eğitim düzeyleri olan ortaokul
ve genel lise düzeylerine oldukça yakın olduğu dikkat çekmektedir. Bu istisnai
durumun ortaya çıkmasında ilkokul mezunlarının ve bir okul bitirmeyen bireylerin,
0
20
40
60
80
100
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
İşgücüne Katılım Oranı
30
31
özellikle kırsal kesimde, yoğun bir biçimde ücretsiz aile işçisi olarak işgücüne
katılım göstermeleri etkili olmuştur. Diğer taraftan ortaokul ve genel lise mezunu
bireylerin önemli bir kısmının öğrenimini sürdürmesi söz konusudur. Bu durum bu
gruplarda işgücüne katılımı kısıtlayan bir etmen olarak ön plana çıkmaktadır.
Grafik 2.13’te öğrenim sebebiyle işgücüne katılmayanların toplam işgücüne
katılmayanlar içerisindeki payı en son mezun olunan öğrenim düzeyi itibarıyla
sunulmaktadır. Bir okul bitirmeyen ve ilkokul mezunu olup işgücüne katılmayan 15
yaş ve üzeri bireylerin sırasıyla sadece yüzde 0,27 ve 3,69’unun öğrenim nedeniyle
işgücüne dahil olmadığı görülmektedir.7 Diğer taraftan son mezun olduğu eğitim
düzeyi ortaokul ve genel lise olan bireylerde işgücüne katılmayanların sırasıyla
yüzde 60,4 ve 40,2’sinin bir üst düzeyde öğrenimine devam etmesi sebebiyle
işgücüne katılmadığı gözlemlenmektedir.
Grafik 2.13. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Öğrenim Nedeniyle Katılmayanların En Son Mezun Olunan Eğitim Düzeyi İtibarıyla Payı (1988, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
1988-2003 döneminde nüfusun eğitim profilinde belirgin bir düzelme söz
konusu olmuştur. Bu düzelmede 1997 yılında yürürlüğe giren ve yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla halihazırda eğitim sistemine dahil olan bireyleri de kapsayan sekiz
7 İşgücü durumu 15 yaş ve üzeri bireyler için sorgulanmaktadır. Dolayısıyla, 15 yaş ve üzeri bir okul bitirmeyen veya ilkokul mezunu bireylerin bir üst eğitim grubuna devam etmesi oldukça uç bir durumdur. Bu nedenle, bu gruplarda eğitim işgücüne dahil olmama nedeni olarak önem arz etmemektedir. Diğer taraftan, bir okul bitirmeyen ve ilkokul eğitim düzeyindeki 15 yaş ve üzeri bireyler ücretsiz aile işçisi olarak özellikle tarım sektöründe yoğun bir şekilde istihdama dahil olmaktadır.
0,3 3,7
60,4
40,2
23,6
8
0
20
40
60
80
100
Bir OkulBitirmeyen
İkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
Öğrenim Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Payı
31
32
yıllık zorunlu eğitim uygulaması önemli bir etken olmuştur. Ayrıca ekonomik
faaliyetin giderek daha fazla bilgi yoğun hale gelmesi sonucunda işgücü piyasasının
eğitim düzeyi yüksek bireylere gerek istihdam olanakları gerekse ücret düzeyleri
ekseninde daha iyi imkanlar sunması hanelerin eğitim talebinin artmasına neden
olmuştur.
Grafik 2.14, 1988-2003 döneminde çalışma çağındaki nüfus içerisinde bir
okul bitirmeyen bireylerin payının yaklaşık 16 puan gerileyerek yüzde 32’den yüzde
16,1 düzeyine düştüğünü göstermektedir. İlkokul düzeyindeki bireylerin payı sabit
kalırken kütlenin ortaokul ve üzeri eğitim gruplarına dengeli bir şekilde kayması söz
konusu olmuştur.
Grafik 2.14. Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Grafik 2.15’te dönem boyunca işgücüne katılım oranında ortaya çıkan 9,1
puanlık düşüş nüfusun eğitim demografisindeki değişime dayalı etki ve
makroekonomik koşullar, yapısal etmenler ve diğer demografik unsurlara dayalı
diğer etkiler şeklinde ayrıştırılmıştır. Basit ayrıştırma çözümlemesi nüfusun eğitim
desenindeki düzelmenin bu dönemde işgücüne katılım oranına 3,4 puan gibi anlamlı
bir katkıda bulunduğunu ima etmektedir. Dolayısıyla bu dönemde çalışma çağındaki
nüfusun eğitim demografisindeki olumlu dönüşümün işgücüne katılım açısından
önemli bir fırsat yaratması söz konusu olmuştur. Diğer taraftan dönem boyunca
süregelen olumsuz makroekonomik koşullar ve diğer demografik unsurlarda,
özellikle nüfusun konumsal dağılımında, ortaya çıkan olumsuz gelişmeler bu etkiyi
0
20
40
60
80
100
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
Eğitim Dağılımı (1988)Eğitim Dağılımı (2003)İşgücüne Katılım Oranı (1988)
32
33
bastırarak katılımı aşağı çekmiştir. Nitekim bu olumsuz kuvvetin baskın gelmesi
sonucunda dönem sonu itibarıyla işgücüne katılım oranı 9,1 puan gibi önemli bir
gerileme göstermiştir. Dolayısıyla bu dönemdeki olumsuz koşullar eğitim
demografisindeki olumlu seyrin değerlendirilmesine engel olmuştur.
Grafik 2.15. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (1988-2003)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
2.1.2. Makroekonomik koşullar ve yapısal etmenler
1988-2003 döneminde demografik unsurların işgücüne katılım oranı üzerinde
farklı yönde etkilere sebep olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde nüfusun gerek yaş
gerekse eğitim desenindeki değişimin işgücüne katılım oranı üzerindeki etkisi olumlu
yönde olurken dönem boyunca devam eden kentleşme süreci işgücüne katılım
üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturmuştur. Demografik süreçlerdeki bu dengeli
görünüme rağmen işgücüne katılım oranının 1988-2003 döneminde olağandışı bir
hızla düştüğü gözlemlenmektedir. Dolayısıyla, bu dönemde işgücüne katılım
oranında gözlemlenen hızlı düşüşün yalnızca demografik süreçler ile
açıklanamayacağı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, 1988-2003 döneminde, işgücüne
katılımı etkileyen diğer unsurların incelenmesi önem arz etmektedir. Nitekim 1988-
2003 dönemi üç farklı ekonomik krize tanıklık etmesinin yanı sıra önemli yapısal
değişimleri de barındırmaktadır. İşgücüne katılım oranındaki düşüşün nedenlerinin
anlaşılabilmesi için dönem boyunca işgücüne katılım oranında meydana gelen
değişimlerin makroekonomik koşullar ve yapısal etmenler de göz önünde
bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.
3.35
-13.57
1.09
-14
-12
-10
-8
-6
-4
-2
0
2
4
Etkileşim
Diğer Etkiler
Eğitim DağılımındakiDeğişimden Kaynaklanan Etki
33
34
1988-2003 dönemi Türkiye ekonomisi açısından oldukça yıpratıcı bir zaman
dilimini simgelemektedir. Söz konusu dönem 1994, 2000 ve 2001 yıllarında olmak
üzere üç farklı ekonomik krize tanıklık etmiş ve bu durum ekonomik performansın
bu dönemde tarihsel ortalamasının altına inmesine sebep olmuştur. Ayrıca 1988-
2003 döneminin işgücüne katılımı olumsuz şekilde etkileyecek yapısal unsurları da
içermesi söz konusudur. Dönem boyunca süregelen sektörel dönüşüm neticesinde
tarım sektörü olumsuz konjonktürün de altında bir gelişim göstermiş ve kırsal
kesimde ekonomik faaliyet durağanlaşmıştır. Ayrıca, etkin bir düzenlemeye tabi
olmayan sosyal güvenlik sisteminin beraberinde getirdiği bir yan etki olarak ortaya
çıkan erken emeklilik olgusu işgücüne katılımı kısıtlayan bir diğer yapısal etmen
olmuştur.
Makroekonomik ve yapısal unsurların etkisini tespit etmek amacıyla bu
bölümde işgücüne katılım oranı farklı demografik kırılımlarda incelenmiştir. Bu
yöntem çeşitli demografik grupların katılım davranışlarında zaman içerisinde
meydana gelen gelişmeleri izleyebilmeyi mümkün hale getirmektedir. Çözümlemeler
neticesinde işgücüne katılımın farklı demografik ayrımlar altında yer alan hemen
hemen tüm alt gruplarda düşüşe uğradığı ve bu düşüşlerin söz konusu gruplar
itibarıyla çeşitlilik sergilediği görülmektedir. Dolayısıyla dönemin içerdiği
makroekonomik koşullar ve yapısal değişimler genel anlamda işgücüne katılımı
olumsuz etkilemiş olmakla beraber, bu etkilerin alt demografik gruplar nezdinde
farklılaşması söz konusudur. Bu kısımda işgücüne katılım oranındaki düşüşün
demografik gruplar itibarıyla sergilediği farklılaşmalardan yararlanılarak
makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlerin 1988-2003 döneminde işgücüne
katılım oranı üzerindeki etkileri betimleyici bir yaklaşım çerçevesinde
çözümlenecektir.
2.1.2.1. Kır ve kent işgücüne katılım oranlarındaki gelişmeler Demografik dönüşüm süreçlerine değinilirken, 1988-2003 döneminde çalışma
çağındaki nüfusun konumsal dağılımının hızlı bir biçimde değiştiğine dikkat
çekilmiştir. Nüfus zaman içerisinde işgücüne katılımın nispeten düşük olduğu
kentlerde yoğunlaşmakta ve bu hızlı geçiş süreci işgücüne katılımı kısa dönemde
olumsuz etkilemektedir. Buna ek olarak, bu dönemde işgücüne katılımın hem kırda
34
35
hem de kentte eşanlı olarak gerilediği görülmektedir (Grafik 2.16). Dolayısıyla
nüfusun konumsal dağılımında herhangi bir değişim olmasaydı bile işgücüne
katılımın bu eşanlı düşüş neticesinde 1988-2003 döneminde gerileme göstermesi söz
konusu olacaktı.
1988-2003 döneminde işgücüne katılım oranının sergilediği gelişim kır-kent
ayrımında incelendiğinde katılımdaki düşüşün iki konum arasında farklılık
göstermesi dikkat çekicidir. Kentte düşüş daha sınırlı olurken, kırda 12 puana yakın
hızlı bir gerileme söz konusu olmuştur (Grafik 2.16). Bu ayrışmanın ortaya
çıkmasında ise 1950’lerden beri devam etmekte olan sektörel dönüşüm etkili
olmuştur. Bu nedenle bu ayrışmanın sağlıklı bir biçimde değerlendirilebilmesi için
sektörel eğilimlerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Grafik 2.16. Kır ve Kent Ayrımında İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
1988-2003 döneminde ekonomi genelinde hüküm süren olumsuz koşullar
işgücüne katılımı kır ve kentte eşanlı olarak geriye çekmiştir. Büyüme oranının
zaman içerisinde izlediği seyir sektörel tabanda ayrıştırılarak izlendiğinde 1988-2003
döneminde sektörlerin tamamında ekonomik faaliyetin tarihsel ortalamanın önemli
düzeyde gerisinde kaldığı görülmektedir (Tablo 2.1). Bu durumun ise sanayi
sektörünün yoğunlaştığı kent ile tarım sektörünün yoğunlaştığı kırda istihdam
olanaklarının ve neticesinde işgücüne katılımın gerilemesiyle sonuçlandığı
düşünülmektedir. 1988 yılında kırsal kesimde yüzde 67 olan işgücüne katılım oranı
2003 yılı itibarıyla 12 puan düşerek yüzde 55,5’e gerilemiştir. Kentte ise 1988
40
45
50
55
60
65
70
1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
Kent Kır
35
36
yılında yüzde 48,3 olan oran 2003 yılında yaklaşık 5 puan düşerek yüzde 43,7
seviyesine gerilemiştir (Grafik 2.16).
Tablo 2.1. Sektörler İtibarıyla Ortalama Büyüme Oranı (Yüzde)
Tarım Sanayi Hizmetler GSYH 1924-1987 3,0 7,2 5,6 4,7 1988-2003 0,9 4,0 4,1 3,4
Kaynak: TÜİK, Milli Gelir İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
Türkiye ekonomisi 1950’li yılların ortalarından itibaren belirgin bir sektörel
dönüşüm sürecine girmiş, tarımın üretimdeki payı giderek düşmüş ve nüfus
yoğunluğu kentlere doğru kaymaya başlamıştır. 1960’ların ortalarına gelindiğinde
tarım sektörü gelişme hızı diğer sektörlerin önemli düzeyde gerisinde kalmış ve
sektörel dönüşüm süreci hız kazanmıştır. 1988-2003 döneminde tüm sektörlerin
büyüme hızında önceki döneme kıyasla belirgin bir düşüş gerçekleşmiştir. Ancak
sanayi ve hizmet sektörlerinin gelişme hızı genel ekonomik görünüm ile uyumlu bir
biçimde yavaşlarken, tarım sektörünün gelişme hızı ekonomi genelinin oldukça
altında kalmıştır ve yoğun olarak tarımsal faaliyete dayalı kırsal kesimde ekonomik
performans hızla gerilemiştir (Grafik 2.17).
Grafik 2.17. Sektörel Ortalama Büyüme Oranları (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Milli Gelir İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
1988 yılı itibarıyla tarım sektörü ile kır ekonomisinin, tarım dışı sektörlerle
ise kent ekonomisinin örtüştüğü görülmektedir. 1988 yılında ekonomideki toplam
tarımsal istihdamın yaklaşık yüzde 95’inin kırsal kesimde konumlanması, tarımsal
faaliyetteki yavaşlamanın genel olarak kırsal kesim işgücü piyasasını etkilediği
0
2
4
6
8
10
12
1924-1939 1940-1955 1956-1971 1972-1987 1988-2003
Tarım Sanayi Hizmetler GSYH
36
37
anlamına gelmektedir. Ayrıca kırsal istihdamın da 1988 yılı itibarıyla yüzde 75’ini
tarımsal faaliyetin oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda bu etkinin kırsal
kesim işgücü piyasasında oldukça derin bir şekilde hissedilmesi söz konusu olmuştur
(Grafik 2.18).
Grafik 2.18. Tarım ve Tarımdışı İstihdamın Konumsal Dağılımı (1988, Sol Panel, Yüzde); Kentsel ve Kırsal İstihdamın Sektörel Dağılımı (1988, Sağ Panel, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Basit ayrıştırma çözümlemesi ile dönem boyunca işgücüne katılım oranındaki
düşüşte rol oynayan yapısal etmenler, makroekonomik koşullar ve diğer
demografiklere dayalı etkiler nüfusun kır-kent bileşimindeki değişime dayalı etkiden
ayrıştırılmıştır (Grafik 2.19). Bu ayrıştırma ise beklenildiği gibi işgücüne katılımdaki
toplam 9,1 puanlık düşüşün yaklaşık 8 puanlık kısmının nüfusun kır-kent
bileşimindeki değişimin dışında kalan unsurlar nedeniyle meydana geldiğine işaret
etmektedir. Bu dönemde yaş ve eğitim demografisindeki (diğer demografik etkiler)
gelişmelerin işgücüne katılımı olumlu yönde etkilediği göz önünde
bulundurulduğunda, işgücüne katılım oranının kırda ve kentte eşanlı bir şekilde
gerilemesinde esas olarak dönem boyunca süregelen olumsuz makroekonomik
koşulların ve yapısal etmenlerin rol oynadığı anlaşılmaktadır.
0
20
40
60
80
100
Tarım Tarımdışı
Kent Kır
0
20
40
60
80
100
Kent Kır
Tarım Tarımdışı
37
38
Grafik 2.19. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Konumsal Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (1988-2003 Dönemi)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
2.1.2.2. Yaş gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler İşgücüne katılım oranının zaman içerisindeki seyri yaş grupları nezdinde
incelendiğinde 1988-2003 dönemi boyunca işgücüne katılım oranında gözlemlenen
gerilemenin tüm yaş gruplarına yayıldığı dikkat çekmektedir (Grafik 2.20). Diğer
taraftan bu gerilemenin yaş grupları arasında farklılıklar sergilemesi söz konusudur.
Dolayısıyla, dönem boyunca süregelen makroekonomik koşullar ve yapısal
gelişmelerin yaş grupları üzerinde farklı düzeyde etkilere yol açtığı anlaşılmaktadır.
Nitekim bu farklılıkların açıklığa kavuşturulması, çeşitli makroekonomik ve yapısal
unsurların etkilerinin kavranması noktasında fayda sağlayacaktır.
Grafik 2.20. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
-1.89
-7.94
0.7
-10
-8
-6
-4
-2
0
2
Etkileşim
Diğer Etkiler
Konum DağılımındakiDeğişimden Kaynaklanan Etki
0
20
40
60
80
1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44
45-49 50-54 55-59 60-64 65+
38
39
1988-2003 döneminde işgücüne katılım oranındaki düşüş tüm yaş gruplarını
kapsayacak şekilde gerçekleşmiştir. Yaş dağılımının uçlarına tekabül eden gençler
ve yaşlıların bu gerilemeden en fazla etkilenen yaş grupları olduğu görülmektedir.
Özellikle 15-24 yaş dilimindeki bireylerin işgücü piyasasına katılımında oldukça
belirgin bir zayıflama olduğu gözlemlenmektedir. 15-19 yaş grubu için katılım oranı
1988 yılında yüzde 52,3 düzeyindeyken, 2003 yılında yüzde 28,4’e kadar
gerilemiştir. 20-24 yaş grubunun işgücüne katılım oranı ise yüzde 61,2’den 48,8’e
düşmüştür (Grafik 2.21). Gençlerin katılım oranında gözlemlenen bu hızlı düşüşte
genç nüfusu oluşturan yaş gruplarının bu dönemde sekiz yıllık zorunlu eğitime
geçişten doğrudan etkilenmeleri ve dolayısıyla bu yaş gruplarının eğitimde geçirdiği
sürenin hızlı bir şekilde uzaması rol oynamıştır. Diğer taraftan, gençlerin işte
uzmanlaşma sürelerinin daha düşük olması bu grupların olumsuz makroekonomik
koşulların olumsuz etkilerine daha fazla maruz kalmasına yol açmaktadır. Bu durum
ise dönem boyunca gözlemlenen ekonomik durgunluğun gençleri yoğun olarak
etkilemesiyle sonuçlanmaktadır.
Yaş dağılımının sağ kuyruğunda da katılımın benzer şekilde gerilediği
görülmektedir (Grafik 2.21). 1999 yılına kadar emeklilikte herhangi bir yaş şartı
aranmaksızın kadınlar için 20 erkekler için ise 25 yıl sigortalılık ve 14 yıl prim
ödeme süresi yeterli olarak görülmekteydi. 1999 yılında yapılan düzenlemeyle
beraber emeklilik yaş sınırları kademeli olarak yükseltilmiştir. Ancak bu yapısal
değişimin olumlu etkisi 1988-2003 döneminde henüz açığa çıkmamıştır. Bu duruma
ek olarak 1981 yılına kadar resmi bir sigortalılık başlangıç yaş sınırının da
bulunmaması 1988-2003 döneminde bireylerin geniş bir erken emeklilik imkanına
ulaşmasına neden olmuştur. Erken emeklilik imkanı bireylerde işgücü piyasası
dışında kalmanın alternatif maliyetini düşürücü bir unsur olmuş ve dönem boyunca
süregelen olumsuz makroekonomik koşulların gerek istihdam olanaklarını gerekse
ücretleri baskı altına alması sonucunda özellikle 40 yaş ve üzeri bireyler yaygın bir
biçimde işgücü piyasasını terk ederek emeklilik durumuna geçmiştir.
39
40
Grafik 2.21. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
1988-2003 döneminde nüfusun eğitim profilinin bir geçiş sürecinde olduğu
gözlemlenmektedir (Grafik 2.22). Eğitim süresini uzatıcı reformlar ilk olarak genç
nüfusta ortaokul ve üzeri öğrenimin payında bir düzelmeye neden olmuştur. Bu söz
konusu dönüşümün işgücü piyasasına kısa ve uzun dönemde farklı etkiler yapması
muhtemeldir. Kısa dönemli etki gençlerde eğitim sürelerindeki hızlı artışla beraber
bu grubun katılımında aşağı yönlü kırılmaya tekabül etmektedir. Uzun dönemde ise
bu geçişin tamamlanıp eğitim düzeyindeki artışın nüfusun geneline yayılması ve
verimlilik yükselişi neticesinde işgücüne katılımın bu geçişten olumlu etkilenmesi
beklenmektedir.
Grafik 2.22. Ortaokul ve Üzeri Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Yaş Grupları İtibarıyla Payı (Çalışma Çağındaki Nüfus İçinde Pay, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
-40
-20
0
20
40
60
80
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
İşgücüne Katılım Oranı (1988)İşgücüne Katılım Oranı (2003)İşgücüne Katılım Oranı (Değişim)
0
20
40
60
80
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
DeğişimOrtaokul ve Üzeri Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Payı (1988)Ortaokul ve Üzeri Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Payı (2003)
40
41
1988-2003 döneminde, 15-19 ve 20-24 yaş gruplarında öğrenim nedeniyle
işgücüne katılmayanların payının beklenildiği gibi belirgin oranda arttığı
görülmektedir (Grafik 2.23). 15-19 yaş grubunda 1988 yılında öğrenim nedeniyle
işgücüne katılmayanların oranı yüzde 48,5 iken 2003 yılında yüzde 58,6’ya
yükselmiştir. Benzer şekilde 20-24 yaş grubunda da 10 puanın üzerinde bir artış
olmuş ve bu grup içerisinde öğrenim nedeniyle işgücüne dahil olmayanların payı
yüzde 11,2’den 23,1’e yükselmiştir. Öğrenime devam özellikle genç yaş gruplarında
işgücüne dahil olmama sebebi olarak ağırlığını artırmıştır.
Grafik 2.23. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Öğrenim Nedeniyle Katılmayanların Yaş Grupları İtibarıyla Payı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
1988-2003 döneminde gözlemlenen diğer bir önemli gelişme ise 40 yaş ve
üzerinde emeklilik sebebiyle işgücü piyasasına katılmayanların sayısındaki hızlı
artıştır. 40-44, 45-49 ve 50-54 gibi emeklilik için erken olarak değerlendirilebilecek
yaş aralıklarında 1988-2003 döneminde emekli olup işgücüne katılmayanların
sayısının sırasıyla yüzde 178, 280 ve 276 gibi oldukça yüksek hızlarda arttığı
görülmektedir (Grafik 2.24).
0
10
20
30
40
50
60
70
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
1988 2003 Değişim
41
42
Grafik 2.24. Yaş Gruplarına Göre Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların ve Toplam İşgücüne Katılmayanların Sayısındaki Artış Oranı (1988-2003, Yüzde Artış)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Bu yaş gruplarında emeklilik nedeniyle işgücüne katılmayanların sayısındaki
hızlı artış, söz konusu yaş gruplarında işgücüne dahil olmayan bireylerin sayısındaki
artış hızını olağandışı bir biçimde geride bırakmıştır. 1988-2003 döneminde 40 ve
üzeri yaş gruplarında emeklilik sebebiyle işgücüne dahil olmayanların payı hızlı bir
biçimde artmış, dolayısıyla erken emeklilik bu dönemde işgücüne katılmama sebebi
olarak, bu gruplarda, ağırlığını artırmıştır. Emeklilik nedeniyle işgücüne katılmayan
bireylerin payının 40 yaş ve üzeri tüm yaş gruplarında belirgin bir şekilde arttığı
gözlemlenmektedir (Grafik 2.25).
Grafik 2.25. İşgücüne Katılmayanlar İçerisinde Emeklilik Nedeniyle Katılmayanların Yaş Grupları İtibarıyla Payı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
0
50
100
150
200
250
300
40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
Artış Oranı (Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanlar)
Artış Oranı (İşgücüne Katılmayanlar)
0
10
20
30
40
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Payı (1988)
Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Payı (2003)
Değişim
42
43
Sonuç olarak, 1988-2003 döneminde işgücüne katılım oranındaki düşüşün
tüm yaş gruplarını kapsadığı ancak bu düşüş eğiliminin yaş grupları arasında yapısal
etmenler nedeniyle belirgin farklılıklar sergilediği görülmektedir. İşgücüne
katılımdaki gerilemenin 15-19 ve 20-24 yaş gruplarını kapsayan genç dilimde ve 40
yaş ve üzeri nüfusta olumsuz makroekonomik koşulların ima edebileceğinin üzerinde
gerçekleştiğine dair önemli işaretlere rastlanmıştır. Gençlerdeki ayrışmada eğitim
sürelerinin artması etkili olurken, 40 yaş ve üzeri gruplarda erken emekliliğe olanak
tanıyan emeklilik düzenlemelerinin rol oynaması söz konusudur.
2.1.2.3. Eğitim gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler 1988-2003 döneminde nüfusun eğitim profilindeki değişim işgücüne katılım
davranışı açısından oldukça olumlu bir tablo çizmektedir. Dönem boyunca çalışma
çağındaki nüfusun eğitim düzeyi katılımı destekleyecek şekilde yükselmiş ve
nüfusun eğitim profilindeki bu iyileşme işgücüne katılım oranına katkıda bulunan
başlıca demografik unsur olmuştur. Ancak eğitim gruplarının katılım oranları yıllar
itibarıyla takip edildiğinde ortaokul mezunları haricinde kalan eğitim gruplarında
katılım oranının hızla gerilediği dikkat çekmektedir (Grafik 2.26). Eğitim grupları
genelinde gözlemlenen bu katılım düşüşü, nüfusun eğitim profilindeki olumlu
değişime baskın gelmiş ve işgücüne katılım oranı gerilemiştir. Nitekim, 1988
yılındaki makroekonomik ve yapısal koşullar ile diğer demografik unsurlar
korunmuş olsaydı dönem boyunca eğitim demografisinin gelişimi işgücüne katılım
oranının önemli miktarda artmasıyla sonuçlanacaktı.
43
44
Grafik 2.26. Eğitim Grupları İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
İşgücüne katılım oranı eğitim ekseninde değerlendirildiğinde 1988-2003
döneminde özellikle düşük eğitim gruplarında işgücüne katılım oranının daha hızlı
gerilediği görülmektedir. Bir okul bitirmeyenlerde katılım oranı 16,6 puan
gerileyerek yüzde 45,6’dan 29’a düşerken, üniversite mezunlarında gerileme 9,8
puanla sınırlı kalarak katılım oranı yüzde 87,5’ten 77,7’ye düşmüştür (Grafik 2.27).
Dikkat çeken bir diğer nokta ise genel lise ve meslek lisesi mezunlarının katılım
oranlarındaki düşüşün sergilediği farklılıktır. Meslek lisesi mezunlarında düşüş 9,6
puanla sınırlı kalmaktayken, genel lise mezunlarında 15,6 puanlık bir düşüş
gerçekleşmiştir. Bu durum meslek lisesi mezunlarının genel lise mezunlarına kıyasla
olumsuz makroekonomik koşullara karşı daha fazla direnç gösterdiğine işaret
etmektedir.
20
40
60
80
100
1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
Bir Okul Bitirmeyen İlkokulOrtaokul Genel LiseMeslek Lisesi Üniversite
44
45
Grafik 2.27. Eğitim Grupları İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Ancak bu rakamlar yorumlanırken nüfusun eğitim düzeyindeki artışın
yaratacağı demografik etki de göz önünde bulundurulmalıdır. 1988-2003 döneminde
eğitim seviyesindeki genel artışla beraber bireylerin, 1988 yılına göre 2003 yılında,
bir üst eğitim seviyelerinde daha yüksek bir oranda öğrenime devam etmeleri söz
konusu olmuş olabilir. Bu durum ise düşük eğitim düzeylerini tamamlamış bireylerin
önemli bir kısmının öğrenimlerini sürdürmeleri nedeniyle işgücüne katılımda
bulunmamalarına neden olmuş olabilir. Böyle bir durumda bazı eğitim gruplarında
işgücüne katılım oranı, makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlerden ziyade,
öğrenime devam edenlerin ağırlığındaki artış nedeniyle gerileyecektir. Bu durumu
açıklığa kavuşturmak amacıyla işgücüne öğrenime devam etmesi nedeniyle dahil
olmayan bireylerin toplam işgücüne katılmayanlar içerisindeki payında, en son
mezun olunan eğitim grupları itibarıyla, bir değişim olup olmadığı incelenmiştir.
İşgücüne katılmama nedenleri arasında öğrenimin ağırlığı, en son mezun
olunan eğitim düzeyi itibarıyla, iki yıl arasında belirgin bir değişiklik
sergilememektedir (Grafik 2.28). Hatta ortaokul ve üzeri gruplarda öğrenime devam
etmesi nedeniyle işgücüne katılmayanların payında bir miktar düşüş olduğu
görülmektedir. Bu durum eğitim düzeylerinin hemen hemen hepsinde dönem
boyunca gözlemlenen işgücüne katılım oranı düşüşünün olumsuz makroekonomik
koşullar ve yapısal etmenlerden kaynaklandığı ve yüksek eğitim düzeyindeki
-40
-20
0
20
40
60
80
100
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
İşgücüne Katılım Oranı (1988) İşgücüne Katılım Oranı (2003) Değişim
45
46
grupların olumsuz koşullara karşı belirli oranda direnç oluşturduğu önermelerini
desteklemektedir.
Grafik 2.28. En Son Mezun Olunan Öğrenim Durumuna Göre Öğrenim Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Payı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
2.1.2.4. Cinsiyet gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler İşgücüne katılımın 1988-2003 döneminde gerek erkeklerde gerekse kadınlarda
hızla gerilediği gözlemlenmektedir. 1988 yılında erkeklerde yüzde 81,3 seviyesinde
olan işgücüne katılım oranı yaklaşık 10,9 puan düşerek 2003 yılında yüzde 70,4
düzeyine gerilemiştir. Kadınlarda ise yüzde 34,3 olan katılım oranı 7,7 puan düşerek
yüzde 26,6 seviyesine gerilemiştir. Kadınlardaki gerilemenin erkeklere kıyasla daha
durağan olması sonucunda kadın-erkek katılım oranı makası bu dönemde yaklaşık
3,1 puan kapanarak 47’den 43,9’a inmiştir (Grafik 2.29).
-20
0
20
40
60
80
Bir OkulBitirmeyen
İlkokoul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
Öğrenim Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Payı (1988)
Öğrenim Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Payı (2003)
Değişim
46
47
Grafik 2.29. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
İşgücüne katılım oranındaki değişimler cinsiyet ekseninde ele alındığında
göze çarpan olgulardan birisi cinsiyet-konum grupları arasındaki ayrışmadır. Bu
dönemde erkek işgücüne katılımı hem kentte hem de kırda gerilerken, kadınlarda
katılım oranı kentte düzeyini korumuş sadece kırda düşmüştür (EK 4). Dolayısıyla,
bu dönemde kentte ikamet eden kadınların diğer cinsiyet-konum gruplarından
ayrışarak olumsuz makroekonomik koşullara karşı direnç göstermesi söz konusudur.
Kentte ikamet eden kadınlarda gözlemlenen bu ayrışmada rol oynayan belirleyici
etmen eğitim demografisindeki düzelmedir.
Kentsel bölgelerde düşük eğitim düzeyleri, fiziksel olarak ağır çalışma
koşulları ve düşük ücretleri beraberinde getirmektedir. Bu durum ise kentte ikamet
eden düşük eğitim düzeyindeki kadınlarda işgücüne katılım oranının oldukça zayıf
kalmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla, kentte yüksek ve düşük eğitim düzeyindeki
kadınlar arasında önemli bir katılım farkı oluşmaktadır. Bu fark 1988-2003
döneminde eğitim demografisindeki olumlu dönüşümün kentte ikamet eden
kadınlarda olumsuz makroekonomik koşullara karşı önemli bir dengeleyici unsur
görevi görmesine vesile olmuştur.
İşgücüne katılım oranındaki değişimler cinsiyet-konum grupları itibarıyla
eğitim demografisindeki değişimden kaynaklanan etki ile makroekonomik koşullar,
yapısal etmenler ve diğer demografiklere dayalı diğer etkiler şeklinde ayrıştırılmıştır
(Grafik 2.30). Kentte ikamet eden erkeklerde toplam düşüş 9,2 puan düzeyindeyken
20
30
40
50
60
70
80
90
1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
Erkek Kadın
47
48
kırda ikamet eden kadınlar ve erkeklerde toplam düşüş 12 puana yakın olmuştur.
Diğer taraftan kentte ikamet eden kadınlarda katılım oranın 0,8 puan arttığı
görülmektedir.
Katılım oranındaki toplam değişim cinsiyet-konum grupları için eğitim
kırılımında basit ayrıştırma çözümlemesi çerçevesinde değerlendirildiğinde, kentli
kadınlarda eğitim profilindeki değişimin katılım oranını 6,7 puan yukarıya çektiği
görülmektedir. Nitekim bu yüksek etki dönem boyunca tüm eğitim gruplarının maruz
kaldığı olumsuz makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlere dayalı etkileri önemli
ölçüde bastırarak bu grup için toplam etkinin artı yönlü olmasını sağlamıştır. Diğer
taraftan diğer cinsiyet-konum gruplarında eğitim profilindeki iyileşme işgücüne
katılım oranına hemen hemen hiç katkı yapmamış ve bunun sonuncunda
makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlere bağlı aşındırıcı etki baskın gelmiş ve
bu gruplarda işgücüne katılım oranı gerilemiştir.
Grafik 2.30. Basit Etki Ayrıştırması: Cinsiyet-Konum Grupları İtibarıyla Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (1988-2003 Dönemi)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
Sonuç olarak, işgücüne katılım oranının gerek kadınlarda gerekse erkeklerde
dönem boyunca önemli oranda gerilediği görülmektedir. Eğitim demografisi ve yaş
demografisindeki olumlu gelişmelere rağmen dönem boyunca süregelen olumsuz
makroekonomik koşullar işgücüne katılım oranının her iki cinsiyet grubunda da hızla
gerilemesine yol açmıştır. Ancak söz konusu katılım gerilemesinin kadınlarda
erkeklere nazaran sınırlı bir biçimde gerçekleşmiş olması dikkat çekicidir. Dönem
-20
-10
0
10
Kadın Erkek Kadın Erkek
Kent Kır
EtkileşimDiğer EtkilerEğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan EtkiToplam Değişim
48
49
başında erkeklerde yüzde 81,3 seviyesinde olan işgücüne katılım oranı 2003 yılında
yüzde 70,4’e kadar gerilerken; kadınlarda dönem başında 34,3 olan oran 2003 yılında
26,6’ya düşmüştür. Böylece erkek işgücüne katılım oranındaki düşüş 10,9 puan
olurken kadın işgücüne katılım oranı 7,7 puan düşmüş ve 1988 yılında 47 puan olan
katılım makası 2003 yılında 43,9 puana gerilemiştir. Makastaki bu kapanmaya neden
olan ana etmenin ise kentsel nüfusun eğitim düzeyindeki artışın kent işgücüne
katılımını kadınlar üzerinden belirgin bir şekilde desteklemesi olduğu
anlaşılmaktadır.
2.2. 2004-2013 Dönemi
2004-2013 döneminde demografik eğilimler, makroekonomik koşullar ve
yapısal etmenlerin 1988-2003 döneminden belirgin bir şekilde ayrıştığı
görülmektedir. Bu dönemde tüm bu unsurların bir arada desteklediği işgücüne
katılım oranı dönem boyunca hızla yükselerek 4,5 puanlık bir artış sergilemiş ve
dönem başındaki yüzde 46,3 seviyesinden dönem sonunda yüzde 50,8 düzeyine
çıkmıştır.
2004-2013 döneminde demografik unsurların işgücüne katılım oranını
bütüncül bir şekilde desteklediği görülmektedir. Bir önceki dönemde işgücüne
katılım üzerinde kentleşme sonucu ortaya çıkan aşağı yönlü baskı bu dönemde
çalışma çağındaki nüfustaki kent yönlü yoğunlaşmanın durmasıyla ortadan
kalkmıştır. Söz konusu olumsuz etkinin ortadan kalkmasıyla beraber eğitim
demografisindeki olumlu gelişmelerin bu dönemde etkisini belirgin bir şekilde
hissettirdiği, özellikle kentte ikamet eden kadınlar üzerinden işgücüne katılım
oranına anlamlı ölçüde katkı yaptığı görülmektedir. Diğer taraftan, nüfusun yaş
görünümündeki gelişmeler bir önceki döneme benzer şekilde işgücüne katılım oranı
üzerinde belirgin bir etkiye yol açmamıştır. Ancak yaş etkisinin yönünün bu
dönemde aşağıya doğru dönmesi ve dolayısıyla nüfustaki yaşlanmanın işgücüne
katılım oranı üzerindeki olumsuz etkisinin giderek daha belirgin hale gelmesi dikkat
çekmektedir.
1988-2003 dönemindeki yıpratıcı makroekonomik koşullar ve yapısal
etmenlerdeki olumsuz gelişmeler 2004-2013 döneminde yerini tam tersi bir tabloya
49
50
bırakmıştır. Bu dönemde ekonomik büyümenin tekrar tarihsel ortalamasını
yakalaması işgücüne katılım davranışını genel anlamda desteklemiş, emeklilik
sistemi üzerinde gerçekleştirilen reformların somut şekilde uygulama alanı bulması
işgücüne katılımı özellikle orta yaş grupları üzerinden yukarı çekmiş ve sektörel
dönüşüm sürecindeki duraksama kırsal kesimde işgücüne katılımın bir miktar
toparlanmasını sağlamıştır. Ayrıca, 2008-2009 kriziyle beraber uygulamaya giren
istihdam teşvikleri işgücüne katılımı kentte ikamet eden kadınlar üzerinden
destekleyen önemli bir unsur olarak ön plana çıkmaktadır.
2.2.1. Demografik eğilimler
2004-2013 dönemi de tıpkı 1988-2003 dönemi gibi demografik görünümde
önemli gelişmelerin yaşandığı bir zaman dilimine tekabül etmektedir. Söz konusu
dönemde çalışma çağındaki nüfusun kentleşmesi duraksamış ve nüfusun konumsal
dağılımının kente doğru kayması sonucu işgücüne katılım oranı üzerinde oluşan
baskı ortadan kalkmıştır.8 Diğer taraftan, 1988-2003 döneminde çalışma çağındaki
nüfusun yaş demografisindeki gelişimin işgücüne katılımı bir miktar da olsa
desteklemesi söz konusu iken 2004-2013 döneminde çalışma çağındaki nüfusun yaş
dağılımındaki değişimin işgücüne katılıma olumsuz etki ettiği görülmektedir.
Nüfusun eğitim profilindeki olumlu seyir bu dönemde de işgücüne katılımı
destekleyen temel demografik kuvvet olmuştur.
2.2.1.1. Çalışma çağındaki nüfusun konumsal dağılımındaki gelişmeler 1988-2003 dönemi demografik gelişmeleri incelenirken, dönem boyunca nüfus
dağılımının hızlı bir biçimde kente doğru kaydığına dikkat çekilmişti. Bu eğilimin,
kır ve kent arasında var olan işgücüne katılım makası vasıtasıyla, 1988-2003 dönemi
boyunca işgücüne katılımı aşağıya çeken birincil demografik gelişme olduğu tespit
edilmiştir. 2004-2013 döneminde nüfusun konumsal dağılımındaki bu kent yönlü
8 İşgücü istatistikleri 2004 yılından itibaren yeni nüfus projeksiyonlarına göre üretilmektedir. Yeni nüfus projeksiyonlarına göre yayımlanan işgücü istatistikleri 2004-2013 döneminde çalışma çağındaki nüfustaki kentleşme eğiliminin duraksadığına işaret etmektedir. Ancak bu eğilim nüfus istatistikleri ile örtüşmemektedir. Nüfus istatistikleri nüfustaki kentleşme eğiliminin bu dönemde de sürdüğünü ima etmektedir. İdari sınıflamalardaki değişiklikler işgücü istatistiklerinin kent-kır ayrımında kurgulanmasını giderek güçleştirmiş ve 2014 yılından itibaren işgücü istatistiklerinin bu sınıflamayla yayımlanması uygulamasına son verilmiştir. Bu kısımdaki çözümlemeler değerlendirilirken bu durum da göz önünde bulundurulmalıdır.
50
51
yoğunlaşma eğiliminin durduğu, hatta çalışma çağındaki nüfusun kent yoğunluğunun
bir miktar azaldığı gözlemlenmektedir.
2004 yılında yüzde 70,8 olan kentsel nüfusun toplam çalışma çağındaki nüfus
içerisindeki payı 2013 yılı itibarıyla yüzde 68,6 düzeyine gerilemiştir. Dolayısıyla,
mevcut istatistikler bir önceki dönemde gözlemlenen kent yönlü yoğunlaşmanın
işgücüne katılım oranı üzerinde yarattığı aşağı yönlü baskının bu dönemde ortadan
kalktığına işaret etmektedir.
Kır ve kent işgücüne katılım oranlarındaki farklılaşmada rol oynayan temel
belirleyicilerin cinsiyet ve eğitim düzeyi olduğu tespit edilmiştir. Erkeklerde makas
kadınlara kıyasla her eğitim düzeyinde daha dar iken, hem kadınlarda hem de
erkeklerde artan eğitim seviyesi ile beraber kır-kent işgücüne katılım makası belirgin
şekilde kapanmaktadır. Dolayısıyla, eğitim düzeyi düşük kadınlar kır-kent işgücüne
katılım makasının en geniş olduğu grubu teşkil etmektedir. Bir okul bitirmeyen ve
ilkokul eğitim düzeyindeki kadınlarda kır-kent işgücüne katılım makası 2004 yılı
itibarıyla sırasıyla 24,9 ve 30,1 puan iken aynı eğitim düzeylerindeki erkeklerde 14,1
ve 6,5 olmuştur (Grafik 2.31).
Grafik 2.31. Eğitim Gruplarına Göre Kır-Kent Katılım Oranı Makası (2004, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Grafik 2.32’de işgücüne katılım oranının 2004-2013 dönemi boyunca
sergilediği 4,5 puanlık artış konumsal dağılımdaki değişimden kaynaklanan
demografik etki ile makroekonomik koşullar, yapısal etmenler ve diğer
020406080
100
Bir O
kul B
itirm
eyen
İlkok
ul
Ort
aoku
l
Gen
el L
ise
Mes
lek
Lise
si
Üni
vers
ite
Bir O
kul B
itirm
eyen
İlkok
ul
Ort
aoku
l
Gen
el L
ise
Mes
lek
Lise
si
Üni
vers
ite
Erkek Kadınİşgücüne Katılım Oranı (Kır) İşgücüne Katılım Oranı (Kent)Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makası
51
52
demografiklerden kaynaklanan diğer etki şeklinde ayrıştırılmıştır.9 Kır ve kent
işgücüne katılım oranlarının 2004 yılı düzeyinde sabit kalması varsayımı altında
2004-2013 döneminde çalışma çağındaki nüfusun konumsal bileşimindeki değişimin
işgücüne katılıma 0,3 puanlık bir olumlu katkı yaptığı görülmektedir. Nüfusun kır-
kent dağılımı 2004 düzeyinde sabit tutulmak suretiyle kır ve kent katılım oranları
değiştirilerek hesaplanan diğer etki bu dönemdeki olumlu makroekonomik koşullar,
yapısal etmenler ve diğer demografik değişkenlerdeki olumlu gelişmeleri yansıtacak
şekilde, 4,4 puan seviyesinde, yukarı yönlü ve baskındır. Dönem boyunca çalışma
çağındaki nüfusun konumsal dağılımının kıra kayması ve işgücüne katılım oranının
kırda düşerken kentte artması sonucunda ise etkileşimin işgücüne katılıma aşağı
yönlü katkı yaptığı görülmektedir.
Grafik 2.32. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Konumsal Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (2004-2013)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
Sonuç itibarıyla 2004-2013 döneminin 1988-2003 dönemi ile kıyaslandığında
demografik eğilimler açısından barındırdığı önemli bir farklılık çalışma çağındaki
nüfusun konumsal dağılımındaki dönüşüm sürecinin durması olmuştur. Bu dönemde
15 yaş ve üzeri kurumsal olmayan nüfusun kent yoğunluğundaki artış eğilimi sona
ermiş, hatta yoğunluk bir miktar gerileyerek işgücüne katılım oranını desteklemiştir.
9 Basit etki ayrıştırması yöntemi EK 2’de detaylı şekilde sunulmaktadır.
0.26
4.44
-0.17
-1
0
1
2
3
4
5
Etkileşim
Diğer Etkiler
Konum DağılımındakiDeğişimden Kaynaklanan Etki
52
53
2.2.1.2. Çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımındaki gelişmeler 2004-2013 döneminde kurumsal olmayan nüfusun yaş dağılımındaki
eğilimlerin 1988-2003 dönemine benzer bir görüntü sergilemesi söz konusudur. Bu
dönemde de tıpkı bir önceki dönemdeki gibi 0-14 yaş arası nüfusun payı düşerken
15-64 ve 65 ve üzeri yaş gruplarının payı artmıştır. Gençlerin payındaki düşüşün
yaşlıların payındaki artışa kıyasla daha kuvvetli olması işgücüne katılımın yoğun
olduğu 15-64 yaş aralığının payının yükselmesiyle sonuçlanmıştır. Dönem boyunca
çalışma çağındaki nüfusun payının yükselmesiyle potansiyel işgücü nüfus
içerisindeki ağırlığını bu dönemde de artırmaya devam etmiştir.
Çalışma çağındaki nüfusun kendi içerisindeki yaş dağılımı incelendiğinde, bir
önceki döneme benzer şekilde gençlerin payının düşüp yaşlıların payının yükseldiği
görülmektedir. Bu dönemde, çalışma çağındaki nüfusun yaş demografisinde
gözlemlenen önemli bir farklılık güçlü katılım performansı sergileyen orta yaş
gruplarının payındaki artışın durmasıdır. Dönem boyunca 15-24 yaş grubunda
gerileyen kütlenin tamamına yakını 50 ve üzeri yaş dilimlerine yayılmıştır. Bu durum
sonucunda 2004-2013 döneminde çalışma çağındaki nüfusun yaş desenindeki
değişimin işgücüne katılım üzerine yansımaları olumsuz olmuştur.
2004-2013 döneminde de çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfus içerisindeki
payının artmaya devam ettiği görülmektedir. 15 yaş ve üzeri kurumsal olmayan
nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı 2004 yılında yüzde 72 civarındayken 2013
yılında yüzde 75 düzeyine kadar yükselmiştir (Grafik 2.33). Dolayısıyla, ekonomik
faaliyete altyapı teşkil eden beşeri kaynağın nüfus içerisindeki ağırlığı bu dönemde
de artmış ve çalışma çağındaki nüfus oldukça yüksek bir düzeye erişmiştir. Diğer
taraftan, bu kaynağın ne oranda kullanılabildiği sorusunun cevabını işgücüne katılım
oranı vermektedir.
53
54
Grafik 2.33. Kurumsal Olmayan Nüfusun Yaş Dağılımı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Genel Nüfus Sayımları ve ADNKS verilerine dayanılarak hesaplanmıştır.
2004-2013 döneminde çalışma çağındaki nüfusun kendi içerisindeki yaş
dağılımındaki gelişmelerin işgücüne katılım açısından olumsuz bir tablo çizdiği
gözlemlenmektedir. 15-24 yaş aralığının payı 2004’teki yüzde 24,9 düzeyinden
2013’te yüzde 20,8’e kadar gerilemiştir. İşgücüne katılımın yüksek olduğu 25-49 yaş
aralığının payı ise 0,4 puan azalmış ve nispeten daha düşük katılım gösteren 50 yaş
ve üzeri grupların payı 32,6’dan 36,6’ya yükselmiştir (Grafik 2.34). Bu dönemde
çalışma çağındaki nüfustaki yaşlanmaya bir önceki dönemden farklı şekilde yüksek
katılım sergileyen orta yaş gruplarının payında artışın eşlik etmemesi sonucunda yaş
demografisindeki gelişmeler katılımı olumsuz yönde etkilemiştir. Yaşlanma
eğiliminin ilerleyen dönemlerde de çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımına
olumsuz şekilde yansıması beklenmektedir.
020406080
100
2004 2013
27.85 24.59
65.69 67.73
6.46 7.68
0-14 15-64 65+
54
55
Grafik 2.34. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
2004-2013 dönemi boyunca işgücüne katılım oranındaki 4,5 puanlık yükseliş
nüfusun yaş dağılımındaki değişimden kaynaklanan demografik etki ve yaş
gruplarının kendi içerisinde işgücüne katılım oranlarındaki değişime tekabül eden
makroekonomik koşullara, yapısal etmenlere ve diğer demografiklere dayalı diğer
etki şeklinde ayrıştırılmıştır (Grafik 2.35). Bu ayrıştırma sonuçlarına göre, eğer
dönem boyunca işgücüne katılım oranı yaş grupları itibarıyla sabit kalsaydı ve sadece
nüfusun yaş dağılımı değişseydi ortaya çıkacak demografik etki işgücüne katılım
oranını 0,2 puan aşağıya çekecekti, ancak dönem boyunca hemen hemen her yaş
grubunda işgücüne katılımın artması (diğer etki) işgücüne katılım oranını 4,6 puan
yukarı çekmiştir. Yaş gruplarının işgücüne katılım oranlarında ayrı ayrı gözlemlenen
bu artışta, bu dönemdeki olumlu makroekonomik koşullar ve yapısal unsurlar rol
oynamış olabileceği gibi eğitim desenindeki düzelme de pay sahibi olmuştur.
0
20
40
60
80
0
5
10
15
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
Yaş Dağılımı (2004)Yaş Dağılımı (2013)İşgücüne Katılım Oranı (2004, İkinci Eksen)
55
56
Grafik 2.35. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (2004-2013)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
2004-2013 döneminde yaş değişkeninin işgücüne katılım oranı üzerindeki etki
yönü artıdan eksiye dönmekle beraber, etkinin oldukça kısıtlı olması söz konusudur.
Kurumsal olmayan nüfus içerisinde işgücüne konu olan kısmın payı bu dönemde de
artmayı sürdürmüş ve işgücü potansiyeli genişlemeye devam etmiştir. Diğer taraftan,
çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımındaki gelişmeler kendi içinde
değerlendirildiğinde, yoğun katılım gösteren 25-49 yaş arası dilimde yer alan
grupların payının hemen hemen sabit kaldığı ve 50 yaş ve üzeri grupların payının
gençleri oluşturan 15-24 yaş aralığındaki grupların aksine arttığı görülmüştür.
Dolayısıyla, çalışma çağındaki nüfusun yaşlanma eğilimi bu dönemde de devam
etmiştir. Bu dönemde, bir önceki dönemden farklı olarak, çalışma çağındaki
nüfustaki yaşlanmaya orta yaş gruplarının payında artışın eşlik etmemesi çalışma
çağındaki nüfusun yaş dağılımındaki değişimin işgücüne katılıma olumsuz etki
etmesi ile sonuçlanmıştır.
2.2.1.3. Çalışma çağındaki nüfusun eğitim dağılımındaki gelişmeler Çalışma çağındaki nüfusun eğitim görünümündeki dönüşüm 2004-2013
döneminde de devam etmiştir. 1988-2003 döneminde nüfusun eğitim profili bir okul
bitirmeyenlerden ortaokul ve üzeri eğitim gruplarına doğru dengeli bir biçimde
kayarken, 2004-2013 döneminde kütlenin ilkokul düzeyinden yüksek katılım
gösteren meslek lisesi ve üniversite eğitim düzeylerine doğru yayıldığı
gözlemlenmektedir. Dolayısıyla, 2004-2013 döneminde çalışma çağındaki nüfusun
-0.18
4.63
0.09
-1
0
1
2
3
4
5
Etkileşim
Diğer Etkiler
Yaş Dağılımındaki DeğişimdenKaynaklanan Etki
56
57
eğitim profilinde ikinci bir demografik dönüşüm sürecinin faaliyette olması söz
konusudur.
Çalışma çağındaki nüfus içerisinde ilkokul ve genel lise mezunlarının payı
sırasıyla 2004 yılındaki yüzde 43,6 ve 11,8 seviyesinden yüzde 33,2 ve 10’a
gerilemiş; bunu takip edecek şekilde ortaokul, meslek lisesi ve üniversite
mezunlarının payı yüzde 14,1’den 19,8’e, 5,8’den 7,8’e ve 6,7’den 12,1’e
yükselmiştir. Dolayısıyla ilkokul mezunlarının payındaki hızlı düşüşle beraber
dağılımın esas olarak meslek lisesi ve üniversite eğitim düzeylerine doğru kaydığı
görülmektedir (Grafik 2.36).
Grafik 2.36. Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Bu dönemde çalışma çağındaki nüfusun eğitim profilindeki dönüşümün
işgücüne katılım oranına yaptığı belirgin katkıya ilişkin daha anlaşılır bir bilgi ortaya
koymak amacıyla basit ayrıştırma çözümlemesinden yararlanılmıştır.10 Bu kapsamda,
dönem boyunca işgücüne katılım oranında gözlemlenen 4,5 puanlık artış, nüfusun
eğitim profilindeki dönüşümden kaynaklanan demografik etki; eğitim dağılımının
sabit olduğu varsayımı altında farklı eğitim düzeylerinin katılım oranlarındaki
değişimi hesap eden makroekonomik koşullar, yapısal etmenler ve diğer demografik
unsurlara dayalı diğer etkiden ayrıştırılmıştır. 2004-2013 dönemi boyunca çalışma
10 Basit etki ayrıştırması yöntemi EK 2’de detaylı şekilde sunulmaktadır.
0
20
40
60
80
100
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
Eğitim Dağılımı (2004) Eğitim Dağılımı (2013)
İşgücüne Katılım Oranı (2004)
57
58
çağındaki nüfusun eğitim desenindeki gelişmenin işgücüne katılım oranına 1,8 puan
gibi önemli bir düzeyde katkıda bulunduğu görülmektedir (Grafik 2.37).
Grafik 2.37. Basit Etki Ayrıştırması: Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (2004-2013)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
2004-2013 döneminde de tıpkı 1988-2003 döneminde olduğu gibi işgücüne
katılıma en yüksek katkıyı yapan demografik gelişmenin eğitim düzeyindeki artış
eğilimi olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, eğitim seviyesindeki artışın her iki
dönemde de işgücüne katılım için önemli bir fırsat sunduğu görülmektedir.
Kadınlarda eğitim profilinin hala erkeklere nazaran düşük düzeyde olması, eğitim
düzeyinin ilerleyen dönemlerde de işgücüne katılım oranına katkı potansiyeline sahip
temel demografik değişken olarak ön plana çıkacağına işaret etmektedir.
2.2.2. Makroekonomik koşullar ve yapısal etmenler
2004-2013 döneminin 1988-2003 döneminden makroekonomik koşullar ve
yapısal etmenler ekseninde belirgin şekilde farklılaşması söz konusudur. Bir önceki
dönemde yavaşlayan ekonomik büyüme bu dönemde tarihsel ortalamasını yeniden
yakalamıştır. Dönem başında devam eden sektörel dönüşüm eğilimi 2007 yılında
duraksamış ve bu tarihten itibaren tersine dönmüştür. Ayrıca, bu dönemde emeklilik
sistemini sıkılaştırmaya yönelik etkin adımlar atıldığı görülmektedir. Diğer bir
önemli unsur ise 2008 krizi ertesinde uygulamaya konulan aktif işgücü politikası
niteliğindeki istihdam teşvikleri ile kadın istihdamının belirgin bir biçimde
desteklenmesidir.
1.77
2.78
-0.02
-1
0
1
2
3
4
5
Etkileşim
Diğer Etkiler
Eğitim DağılımındakiDeğişimden Kaynaklanan Etki
58
59
2.2.2.1. Kır ve kent işgücüne katılım oranlarındaki gelişmeler 2004-2013 döneminde işgücüne katılım oranındaki artışla eşleşen temel
dinamiklerden birisi kır-kent işgücüne katılım oranları arasındaki yakınsama süreci
olmuştur. 2004-2013 döneminde makroekonomik görünümdeki olumlu seyir, yapısal
eğilimler ve eğitim demografisindeki düzelme kentsel işgücüne katılım oranının hızla
artarak kırdaki düzeye intibakını sağlamıştır (Grafik 2.38). Kırsal kesimde işgücüne
katılım oranı 2007 yılına kadar düşmüş ve bu tarihten sonra ise tekrar artarak dönem
başındaki seviyesini yakalamıştır. Kır ve kent işgücüne katılım oranlarındaki
yakınsamanın kırda katılım oranının dönem sonu itibarıyla dönem başındaki düzeyini
korurken gerçekleşmiş olması yakınsama sürecinin ülke geneli işgücüne katılım
oranında artışa eşlik etmesiyle neticelenmiştir.
Grafik 2.38. Kır ve Kent Ayrımında İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
2004-2013 döneminde işgücüne katılım oranının kentte sürekli olarak
yükseldiği gözlemlenmektedir. 2004 yılında yüzde 43 olan kentsel işgücüne katılım
oranı 2013 yılında yüzde 49,6 düzeyine çıkmıştır. Kentte ikamet eden kadınlarda
meslek lisesi ve üniversite düzeyi eğitim grupları ile diğer eğitim grupları arasındaki
belirgin işgücüne katılım farkı göz önünde bulundurulduğunda, bu dönemde eğitim
dağılımındaki meslek lisesi ve üniversite yönlü yoğunlaşmanın kent işgücüne katılım
oranını dönem boyunca, özellikle kadınlar üzerinden desteklediği görülmektedir.
Diğer taraftan, 2008-2009 krizinin işgücü piyasası üzerindeki etkilerini hafifletmek
amacıyla uygulamaya geçirilen istihdam teşvikleri kent işgücüne katılım oranındaki
yükselişin 2008 yılından itibaren hızlanmasını sağlamıştır.
40
45
50
55
60
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
İşgücüne Katılım Oranı (Kent) İşgücüne Katılım Oranı (Kır)
59
60
Kırda işgücüne katılım oranı 2007 yılına kadar gerilemiş sonrasında ise artış
eğilimine girerek tekrar dönem başındaki seviyesini yakalamıştır. Dönem başında
yüzde 54,4 olan kır işgücüne katılım oranı, 2007 yılında yüzde 50,8 seviyesine
düşmüş, 2008 yılından itibaren ise tekrar artarak 2013 yılında yüzde 53,6 düzeyine
ulaşmıştır. Kırda gözlemlenen bu dalgalanmada rol oynayan temel etmenin sektörel
dönüşüm sürecindeki duraksama olduğu düşünülmektedir. 2007 yılına kadar devam
eden sektörel dönüşümün bu yıldan itibaren tersine dönmesi tarım sektöründe göreli
canlanmayı beraberinde getirerek kırda işgücü piyasalarını desteklemiştir (EK 5).
Kırsal istihdamın genel olarak kayıt dışı bir yapıda olması 2008 yılından itibaren
uygulanan istihdam paketlerinin kır işgücüne katılım oranı üzerinde yaratabileceği
etkiyi önemli ölçüde kısıtlamıştır (EK 6).
İşgücüne katılım oranındaki gelişmelerin konum-cinsiyet grupları itibarıyla
izlenmesi, bu dönemdeki makroekonomik koşulların, yapısal etmenlerin ve
demografik gelişmelerin kır-kent yakınsama süreci üzerindeki etkilerinin
ayrıştırılması bağlamında faydalı bilgilerin açığa çıkmasını sağlamaktadır. Bu
sebeple, ilerleyen kısımda kır-kent yakınsama süreci cinsiyet ayrımında
değerlendirilecektir.
Kadın işgücüne katılım oranının 2004-2013 döneminde sergilediği gelişim
konumsal ayrımda incelendiğinde kentte kadın işgücüne katılımının dönem boyunca
sürekli olarak arttığı ve bu artışın 2008 yılından itibaren hız kazandığı
gözlemlenmektedir (Grafik 2.39). Diğer taraftan, kadın işgücüne katılım oranı kırda
2007 yılına kadar önemli oranda gerilemiş 2008 yılından itibaren ise tekrar yükselme
sürecine girerek dönem başındaki seviyesini yakalamıştır. İşgücüne katılım oranı
kırda dönem başındaki düzeyini korurken kentte 10 puanın üzerinde bir artış
göstermiş, dolayısıyla bu dönemde kır-kent işgücüne katılım makası kadınlarda 10
puan gibi önemli bir düzeyde daralmıştır.
60
61
Grafik 2.39. Kadınlarda Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makası (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Kentte kadın işgücüne katılım oranının sergilediği sürekli yükselişte rol
oynayan temel demografik etkenin eğitim düzeyindeki artış olduğu bilinmektedir.
Kentte ikamet eden kadınlarda üniversite ve meslek lisesi eğitim düzeyleri ile diğer
eğitim düzeyleri arasındaki belirgin işgücüne katılım farklılığı, eğitim dağılımının
meslek lisesi ve üniversite düzeyine kayması sonucunda, bu kadınlarda işgücüne
katılımı önemli oranda desteklemiştir. Grafik 2.40’ta görüldüğü üzere bir okul
bitirmeyen, ilkokul ve ortaokul eğitim düzeyindeki kentte ikamet eden kadınlarda
işgücüne katılım oranı 2004 yılı itibarıyla yüzde 10 civarındayken, işgücüne
katılımın genel lise düzeyinden itibaren hızla arttığı, meslek lisesi ve üniversite
gruplarında sıçrayarak sırasıyla yüzde 38,3 ve 70,2 düzeylerine tırmandığı
görülmektedir. Aynı grafik, kentte ikamet eden kadınlar arasında 2004 yılında
sırasıyla yüzde 5,2 ve 6,5’lik paya sahip olan meslek lisesi ve üniversite
mezunlarının payının 2013 yılı itibarıyla yüzde 7,4 ve 13,4 seviyelerine ulaştığını
göstermektedir.
0
10
20
30
40
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013Kır-Kent Katılım Makasıİşgücüne Katılım Oranı (Kent)İşgücüne Katılım Oranı (Kır)
61
62
Grafik 2.40. Kentte İkamet Eden Kadınlarda Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Kentte ikamet eden kadınlarda 2004-2007 döneminde yıllık ortalama işgücüne
katılım artışı 0,7 puan iken, 2007 yılı sonrası dönemde bu artış 1,4 puana
yükselmiştir. Dolayısıyla kentte kadın işgücüne katılım oranındaki artışın 2007 yılı
sonrası dönemde ivmelendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu ivmelenmenin meydana
gelmesinde 2008 yılından itibaren, esas olarak kadınları hedef alan bir aktif işgücü
politikası şeklinde tasarlanan istihdam paketlerinin uygulamaya geçirilmesi etkili
olmuştur (EK 7). İstihdam paketleri 2008 yılından itibaren kadın istihdamını belirgin
bir biçimde desteklemiştir. İstihdam olanaklarının artması ise kadınların bu tarihten
itibaren işgücü piyasasına daha yoğun bir şekilde dahil olmasına katkıda
bulunmuştur.
Diğer taraftan, kırda 2007 yılına kadar düşüş gösteren kadın işgücüne
katılımının 2008 yılından itibaren toparlanarak dönem başındaki seviyesini tekrar
yakaladığı gözlemlenmektedir. Kırdaki bu dalgalanmada istihdam paketlerinden
ziyade sektörel dönüşüm sürecinin duraksamasıyla beraber tarım ekonomisinin göreli
olarak canlanması ve bunun kırda işgücü piyasasına olumlu şekilde yansıması rol
oynamıştır (EK 5). Teşviklerin uygulamaya girdiği 2008 yılında kırda kadın
istihdamının kayıtlılık oranının yüzde 10 düzeyinde olduğu görülmektedir (EK 6).
Bu yapı, özünde sosyal güvenlik prim teşviklerine dayanan, istihdam paketlerinin
kırda kadın işgücüne katılımı üzerindeki etki alanını önemli ölçüde daraltmaktadır.
0
20
40
60
80
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
Eğitim Dağılımı (2004)Eğitim Dağılımı (2013)İşgücüne Katılım Oranı (2004)
62
63
Kriz başlangıcına tekabül eden 2008 yılından itibaren gerek kentte gerekse
kırda kadın katılımındaki yükselişte rol oynayan bir diğer etmenin ise ilave çalışan
etkisi olduğu düşünülmektedir. Kriz döneminde eşleri işsiz kalan kadınlar hane içi
gelirdeki düşüşü telafi ederek tüketim seviyelerini korumak amacıyla işgücü
piyasasına daha yoğun bir biçimde dahil olmaya başlamış ve işgücü piyasasına giriş
yapan kadınlar kriz sonrasında da bu statülerini korumaya devam etmiştir (EK 8).
Erkekler için işgücüne katılım oranı kır ve kent ayrımında değerlendirildiğinde,
kadınlardaki duruma benzer şekilde erkeklerde de kır-kent işgücüne katılım
makasının dönem boyunca kapandığı görülmektedir. Kentte ikamet eden erkeklerde
işgücüne katılımın dönem boyunca istikrarlı olarak arttığı gözlemlenirken, kırda
ikamet eden erkeklerde, kadınlardaki duruma benzer biçimde, 2007 yılına kadar
gerileyen işgücüne katılım oranı bu yıl ertesinde tekrar yükselmiş ve 2011 yılında
dönem başındaki seviyesini tekrar yakalamıştır. Ancak kırda erkek işgücüne katılım
oranının 2012 yılından itibaren hızla gerilemesi söz konusu olmuştur. Dönem
başında sırasıyla yüzde 73,4 ve 69,1 olan kır ve kent erkek işgücüne katılım oranları,
2013 yılında yüzde 71,2 ve 71,6 düzeylerinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla erkeklerde
dönem başında 4,3 puan olan kır-kent işgücüne katılım makasının dönem sonunda
tamamen kapanması söz konusudur (Grafik 2.41).
Grafik 2.41. Erkeklerde Kır-Kent İşgücüne Katılım Oranı Makası (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
15 yaş ve üzeri kurumsal olmayan kentte ikamet eden erkek nüfusunun 2004 ve
2013 yılları itibarıyla eğitim dağılımı ve dönem başı itibarıyla eğitim düzeyine göre
-1
0
1
2
3
4
5
666768697071727374
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Kır-Kent Katılım Makası (İkinci Eksen) İşgücüne Katılım Oranı (Kent)
İşgücüne Katılım Oranı (Kır)
63
64
işgücüne katılım oranı incelendiğinde erkeklerde meslek lisesi ve üniversite eğitim
düzeyleri ile diğer eğitim düzeyleri arasında kadınlardaki gibi belirgin bir katılım
farklılığının var olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla, eğitim demografisindeki
düzelme bu dönemde kentte ikamet eden erkeklerde işgücüne katılım üzerinde
kadınlardaki gibi önemli bir etkiye yol açmamış ve erkeklerde kent işgücüne katılım
oranı durağan bir seyir izlemiştir (Grafik 2.42). Ayrıca, 2008 yılından itibaren
uygulamaya giren istihdam paketlerinin esas olarak kadınları hedef aldığı
bilinmektedir (EK 7). Dolayısıyla kentte ikamet eden erkeklerdeki işgücüne katılım
artışının esas olarak olumlu makroekonomik koşullardan kaynaklanması söz konusu
olmuştur.
Grafik 2.42. Kentte İkamet Eden Erkeklerde Çalışma Çağındaki Nüfusun Eğitim Dağılımı ve İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Kırda ikamet eden erkeklerde işgücüne katılım oranının kadınlardaki durum ile
benzer şekilde 2007 yılına kadar gerilediği, bu tarih sonrasında ise arttığı
görülmektedir. Nitekim kırdaki erkeklerde de 2008 yılı itibarıyla gözlemlenen
işgücüne katılım artışında kadınlara benzer şekilde sektörel dönüşümün duraksaması
rol oynamıştır (EK 5).
İncelemeler 2004-2013 döneminde kır ve kentte işgücüne katılım oranının
sergilediği eğilimlerde makroekonomik koşulların, yapısal etmenlerin ve demografik
unsurların bir arada belirleyici olduğunu açığa çıkarmaktadır. Makroekonomik
koşullar kentte işgücüne katılım oranını gerek erkekler gerekse kadınlarda dönem
boyunca desteklemiştir. Eğitim demografisindeki düzelme ve 2008 yılı itibarıyla
0
20
40
60
80
100
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
Eğitim Dağılımı (2004) Eğitim Dağılımı (2013)
İşgücüne Katılım Oranı (2004)
64
65
faaliyete geçirilen istihdam paketleri işgücüne katılımı esas olarak kentte ikamet
eden kadınlar üzerinden desteklemektedir. Kriz sonrasında sektörel dönüşümün
duraksaması ve tarım sektörünün canlanması kırda 2007 yılına kadar gerileyen
işgücüne katılım oranının hem erkeklerde hem de kadınlarda 2008 yılından itibaren
toparlanmasını sağlamıştır. Bu sayede kır işgücüne katılım oranı dönem başındaki
seviyesini tekrar yakalamıştır. Kırda işgücüne katılım oranı dönem başı ve sonu
itibarıyla sabit kalırken, kentte katılımın yaklaşık 7 puan artış göstermesi sonucunda
bu dönemde kır-kent işgücüne katılım makasındaki kapanma, genel işgücüne katılım
artışına eşlik eden bir dinamik olarak ortaya çıkmıştır.
2.2.2.2. Yaş gruplarına göre işgücüne katılım oranında gelişmeler 2004-2013 döneminde olumlu makroekonomik koşullar, yapısal etmenler ve
diğer demografik değişkenlerdeki gelişmeler işgücüne katılım oranının hemen hemen
tüm yaş aralıklarında yükselmesiyle neticelenmiştir. İşgücüne katılım oranının
halihazırda yüksek olduğu 25-29, 30-34, 35-39, 40-44 ve 45-49 yaş gruplarında
katılım artışının daha da hızlı olduğu gözlemlenmektedir. Dönem boyunca işgücüne
katılım oranı düşüş gösteren tek grup 65 yaş ve üzeri bireyler iken, 15-19 yaş
grubunda katılımın dönem başı ve sonu itibarıyla sabit kaldığı görülmektedir. (Grafik
2.43).
Grafik 2.43. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranındaki Değişim (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
-100
1020304050607080
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
İşgücüne Katılım Oranı (2004) İşgücüne Katılım Oranı (2013) Değişim
65
66
Yaş gruplarının dönem boyunca süregelen demografik gelişmeler,
makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlere farklı düzeyde maruz kalması ve tepki
vermesi göz önünde bulundurularak, bu bölümdeki çözümlemeler ilki 20-24, 25-29,
30-34, 35-39; ikincisi 40-44, 45-49, 50-54 ve 55-59 sonuncusu ise 60-64, 65+ ve 15-
19 yaş gruplarını kapsayan üç farklı yaş grubu tabakası ayrımında kurgulanmıştır.
Birinci tabakadaki katılım artışında uygun makroekonomik koşulların yanı sıra
eğitim demografisindeki olumlu değişim belirleyici olmuştur. 40-44, 45-49, 50-54 ve
55-59 yaş gruplarını çevreleyen ikinci tabakada ise emeklilik nedeniyle işgücüne
katılmayanların payında önemli bir düşüş olduğu görülmektedir. Bu dönemde
emeklilik sisteminin sıkılaşması ve olumlu makroekonomik koşulların istihdam
olanaklarını artırmasıyla ikinci tabaka yaş gruplarında emeklilik nedeniyle işgücü
dışında kalanların payında belirgin bir azalma olmuştur. Üçüncü tabakayı ise işgücü
piyasasına katılımın durağan olduğu gruplar teşkil etmektedir. Devam eden kısımda
birinci ve ikinci tabaka yaş gruplarındaki işgücüne katılım gelişmelerine yer
verilecektir. Üçüncü tabakada işgücüne katılımın durağan bir görünüm sergilemesi
nedeniyle bu grup çözümlemenin dışında bırakılmıştır.
2.2.2.2.1 Birinci tabaka yaş gruplarındaki gelişmeler Yoğunluklu olarak gençlerden meydana gelen birinci tabakada işgücüne
katılım oranının bu tabakayı oluşturan tüm yaş gruplarında belirgin düzeyde
yükseldiği gözlemlenmektedir. Sırasıyla 20-24, 25-29, 30-34 ve 35-39 yaş
gruplarında dönem başında yüzde 50,5, 61,5, 61,8 ve 62,7 olarak gerçekleşen
işgücüne katılım oranı dönem sonu itibarıyla yüzde 55,3, 66,7, 68,3 ve 68,9 düzeyine
yükselmiştir (Grafik 2.44). Bu artışta 2004-2013 dönemindeki olumlu
makroekonomik koşulların yanı sıra biri demografik diğeri ise yapısal olmak üzere
iki farklı etmenin belirgin olarak rol oynaması söz konusudur. Demografik etmeni
eğitim profilindeki düzelme teşkil ederken, 2008 yılından itibaren uygulamaya giren
istihdam paketleri yapısal etmeni oluşturmaktadır. Ayrıca, 2008 krizi sonrasında
ilave çalışan etkisinin de bu grupta işgücüne katılım oranını kadınlar üzerinden
desteklemesi söz konusu olmuştur.
66
67
Grafik 2.44. Birinci Tabaka Yaş Gruplarında İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Eğitim demografisinin incelendiği Bölüm 2.2.1.3’te 2004-2013 döneminde
nüfusun eğitim dağılımının meslek lisesi ve üniversite düzeylerine doğru kaydığı ve
bu durumun işgücüne katılım oranını yukarıya çeken birincil demografik kuvvet
olduğu vurgulanmıştı. Nüfusun eğitim yapısındaki bu düzelmenin en çok hissedildiği
yaş gruplarının birinci tabakada yer alan yaş aralıkları olduğu görülmektedir. Bu
tabakada yer alan yaş gruplarının her birinde meslek lisesi ve üniversite eğitim
düzeyindeki bireylerin oranı dönem boyunca 10 puanın üzerinde artış göstermiştir
(Grafik 2.45). Dolayısıyla birinci tabakadaki katılım artışında eğitim
demografisindeki düzelme önemli oranda pay sahibi olmuştur.
Grafik 2.45. Meslek Lisesi ve Üniversite Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Yaş Grupları İtibarıyla Çalışma Çağındaki Nüfus İçerisindeki Payı (Çalışma Çağındaki Nüfus İçerisindeki Pay, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
45
50
55
60
65
70
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
20-24 25-29 30-34 35-39
0
10
20
30
40
20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+DeğişimMeslek Lisesi ve Ünivesite Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Payı (2013)Meslek Lisesi ve Ünivesite Eğitim Düzeyindeki Bireylerin Payı (2004)
67
68
Birinci tabaka yaş gruplarında 2008 yılına kadar nispeten daha durağan bir
görünüm sergileyen işgücüne katılım oranı 2008 yılından sonra hızlı bir artış
patikasına oturmuştur. Nitekim 2008 krizinden sonra faaliyete giren bir dizi istihdam
teşviki ile otuz yaş altı erkek ve yaştan bağımsız olarak kadın istihdamı etkin bir
biçimde desteklenmiştir. Dolayısıyla, bu gruplardaki hızlı katılım artışını istihdam
teşviklerini göz önünde bulundurmadan sadece olumlu eğitim demografisi ve
makroekonomik koşullara atfetmek yanıltıcı olacaktır.
Birinci tabaka yaş gruplarında işgücüne katılım oranı cinsiyet ayrımında
incelendiğinde aydınlatıcı bir bilgiye ulaşılmaktadır: Erkeklerde katılım oranı dönem
boyunca sabit kalırken kadınlarda sürekli olarak artmış ve 2008-2009 krizi
sonrasında istihdam teşviklerinin uygulanmaya başlanması ve ilave çalışan etkisinin
ağırlık kazanması ile bu artış hız kazanmıştır (Grafik 2.46). Dolayısıyla, birinci
tabaka yaş gruplarındaki hızlı katılım artışının esas olarak kadınlar vasıtasıyla
gerçekleşmiş olması söz konusudur.
Gerek eğitim demografisindeki düzelmenin işgücüne katılımı yoğunluklu
olarak kadınlar üzerinden desteklemesi, gerekse istihdam teşviklerinin kadınlara
odaklanması göz önünde bulundurulduğunda bu durumun ortaya çıkması öncül
beklentiler ile uyumluluk göstermektedir. Bu dönemde eğitim demografisindeki
düzelme ve istihdam teşvikleri birinci tabakadaki kadınlarda, her yaş grubunda,
işgücüne katılımın 10 ile 15 puan arasında yükselmesiyle sonuçlanmıştır.
68
69
Grafik 2.46. Yaş Grupları İtibarıyla Erkek (Sol Panel) ve Kadın (Sağ Panel) İşgücüne Katılım Oranı
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Eğitim demografisindeki değişimin, bu dönemde, 20-24, 25-29, 30-34 ve 35-
39 yaş gruplarındaki kadınlarda, eğitim gruplarının işgücüne katılım oranının dönem
başındaki düzeylerinde sabit kaldığı varsayımı altında, işgücüne katılım oranına
sırasıyla 5,5, 6,9, 6,7 ve 4,8 puan katkı yaptığı hesaplanmaktadır. Ayrıca, söz konusu
yaş gruplarının eğitim dağılımının sabit tutularak işgücüne katılım oranlarının
değiştirilmesi ile hesap edilen, diğer etkilerin de birinci tabaka yaş gruplarında esas
olarak kadınlarda işgücüne katılım davranışını desteklediği görülmektedir. Diğer
etkiler 20-24, 25-29, 30-34 ve 35-39 yaş gruplarındaki kadınlarda katılım oranına
sırasıyla -1,8, 5,3, 8,1 ve 9,4 puan katkıda bulunmuştur (Grafik 2.47). Bu etkinin
önemli bir kısmının 2008 yılı itibarıyla uygulamaya geçirilen ve esas olarak kadınları
hedef alan istihdam teşviklerinden ve yine aynı yıl itibarıyla ağırlık kazanan ilave
çalışan etkisinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
65707580859095
100
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
20-24 25-29
30-34 35-39
25
30
35
40
45
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
20-24 25-29
30-34 35-39
69
70
Grafik 2.47. Basit Etki Ayrıştırması: Birinci Tabaka Yaş Gruplarında Eğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (2004-2013)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
Sonuç olarak, birinci tabaka yaş gruplarında dönem boyunca gözlemlenen
hızlı işgücüne katılım artışında ağırlıklı olarak eğitim demografisindeki düzelme ve
2008 yılı sonrasında devreye giren istihdam paketleri ile ilave çalışan etkisinin rol
oynadığı anlaşılmaktadır. Gerek eğitim demografisindeki düzelmenin işgücüne
katılımı kadınlar üzerinden desteklemesi, gerekse istihdam paketlerinin esas olarak
kadınları konu alması göz önünde bulundurulduğunda, bu dönemde birinci tabaka
yaş gruplarındaki katılım artışının kadınlar üzerinden gerçekleşmesi beklenmektedir.
Nitekim birinci tabaka yaş grupları için işgücüne katılım oranındaki gelişmeler
cinsiyet ayrımında değerlendirildiğinde, bu öncül beklentiler ile uyumlu bir şekilde
erkeklerde işgücüne katılım oranının dönem boyunca durağan bir görünüm
sergilediği, kadınlarda ise dönem boyunca arttığı ve bu artışın 2008 yılından itibaren
hızlandığı gözlemlenmiştir.
2.2.2.2.2 İkinci tabaka yaş gruplarındaki gelişmeler Ağırlıklı olarak orta yaş gruplarından meydana gelen ikinci tabakada işgücüne
katılımın 2004-2013 döneminde hızla arttığı gözlemlenmektedir (Grafik 2.48). Bu
gruplarda gözlemlenen hızlı artışları, olumlu makroekonomik koşulların yanı sıra, en
az iki farklı eğilimin daha desteklediği tespit edilmektedir. İlk olarak, bir önceki
dönemde artan emeklilik sebebiyle işgücüne katılmayanların sayısı bu dönemde,
emeklilik yaş sınırlarının düzenlenmesiyle, belirgin bir biçimde düşmüş, ayrıca
olumlu makroekonomik koşullarla beraber istihdam olanaklarının artması erken
-5
0
5
10
15
20
20-24 25-29 30-34 35-39 20-24 25-29 30-34 35-39
Kadın Erkek
EtkileşimDiğer EtkilerEğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan EtkiToplam Değişim
70
71
yaşlarda emeklilik nedeniyle işgücüne dahil olmayanların sayısını sınırlayan bir diğer
etmen olmuştur. Diğer taraftan, uygulanan istihdam teşviklerinin bu tabakaya da
kadınlar üzerinden katkıda bulunduğu görülmektedir.
Grafik 2.48. İkinci Tabaka Yaş Gruplarında İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
40-44, 45-49, 50-54 ve 55-59 yaş gruplarındaki katılım artışlarında
demografik değişkenlerdeki gelişimlerden ziyade makroekonomik koşullar ve
yapısal etmenlerin ön plana çıkması daha olası görülmektedir. İşgücüne katılımın
erkeklerde ve kadınlarda eşanlı olarak artmasında rol oynayan temel etmen emeklilik
sistemindeki sıkılaşma olmuştur. Diğer taraftan bu yaş gruplarının her birinde
katılımın kadınlarda daha hızlı arttığı gözlemlenmektedir. Bu durumun ise istihdam
teşvikleri ve ilave çalışan etkisinden kaynaklanması muhtemeldir. Dönem başı ve
sonu itibarıyla işgücüne katılım oranı kadınlarda 40-44, 45-49, 50-54 ve 55-59 yaş
gruplarında sırasıyla yüzde 26,1’den 41,8’e, yüzde 22,7’den 35,3’e, yüzde 19,2’den
26,9’a ve yüzde 18’den 20,7’ye yükselmiştir. Erkeklerde ise, yine aynı yaş grupları
için işgücüne katılım oranı sırasıyla yüzde 93’ten 94’e, yüzde 80,4’ten 87,9’a, yüzde
63,1’den 70’e ve yüzde 51,1’den 54,1’e çıkmıştır (Grafik 2.49).
303540455055606570
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
40-44 45-49 50-54 55-59
71
72
Grafik 2.49. İkinci Tabaka Yaş Gruplarında Cinsiyet Ayrımında İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Söz konusu yapısal etmenlerin ikinci tabaka yaş gruplarının işgücüne katılım
oranı üzerindeki etkilerine ilişkin daha açık bir tablo çizmek amacıyla, ikinci tabaka
yaş gruplarındaki işgücüne katılım artışı kadın ve erkeklerde, basit ayrıştırma
çözümlemesinden yararlanılarak kaynaklarına ayrıştırılmıştır. Dönem boyunca
işgücüne katılıma belirgin şekilde etki eden demografik değişkenin eğitim düzeyi
olduğu göz önünde bulundurularak, işgücüne katılım oranındaki artış eğitim
dağılımındaki değişimden kaynaklanan demografik etki ve makroekonomik koşullar
ve yapısal etmenlere dayalı diğer etki şeklinde ayrıştırılmıştır.
Etki ayrıştırması sonuçları beklenildiği gibi ikinci tabakada yer alan erkek ve
kadınlarda makroekonomik koşullar ve yapısal etmenleri temsil eden diğer etkilerin
ön plana çıktığına işaret etmektedir (Grafik 2.50). Eğitim demografisindeki düzelme
bu gruplarda sadece 40-44 yaş aralığındaki kadınlara belirgin bir katkı yapmıştır.
Nitekim eğitim demografisindeki değişimin sadece bu yaş grubunda belirgin düzeyde
olduğu görülmektedir, daha geç yaş aralıklarına eğitimdeki dönüşüm henüz
ulaşmamıştır.11 Dönem boyunca emeklilik sistemindeki düzelmenin erkeklerde ve
kadınlarda işgücüne katılıma önemli oranda katkı yapması söz konusu olmuştur (EK
9). Diğer taraftan, diğer etkilerin katkısının kadınlarda erkeklere nazaran belirgin
şekilde yüksek olmasında 2008 krizi sonrasında uygulamaya giren ve esas olarak
11 Bkz. Grafik 2.45
0
20
40
60
80
100
40-44 45-49 50-54 55-59 40-44 45-49 50-54 55-59
Kadın Erkek
İşgücüne Katılım Oranı (2004) İşgücüne Katılım Oranı (2013) Değişim
72
73
kadınları konu olan istihdam teşvikleri ve yine kriz sonrasında açığa çıkan ilave
çalışan etkisi rol oynadığı düşünülmektedir.
Grafik 2.50. Basit Etki Ayrıştırması: İkinci Tabaka Yaş Gruplarında Eğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki (2004-2013)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
2.2.2.3. Eğitim gruplarına göre işgücüne katılım oranlarındaki gelişmeler 2004-2013 döneminde işgücüne katılım oranı meslek lisesi hariç eğitim
gruplarının tümünde artış göstermiştir (Grafik 2.51). Özellikle genel lise ve altı
eğitim düzeylerinde katılım oranının kayda değer biçimde artması, bu grupların
nüfusun yaklaşık yüzde 70’ini oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda, işgücüne
katılıma belirgin olarak katkı yapmıştır.
Grafik 2.51. Eğitim Grupları İtibariyle İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
-5
0
5
10
15
20
40-44 45-49 50-54 55-59 40-44 45-49 50-54 55-59
Erkekler KadınlarEtkileşimDiğer EtkilerEğitim Dağılımındaki Değişimden Kaynaklanan Etki
0
20
40
60
80
Bir OkulBitirmeyen
İlkokul Ortaokul Genel Lise Meslek Lisesi Üniversite
İşgücüne Katılım Oranı (2004) İşgücüne Katılım Oranı (2013) Değişim
73
74
2.2.2.4. Cinsiyet gruplarına göre işgücüne katılım oranındaki gelişmeler 2004-2013 dönemi boyunca işgücüne katılım oranında gözlemlenen hızlı
artışa eşlik eden önemli bir dinamiğin kent ve kır işgücüne katılım oranları
arasındaki yakınsama süreci olduğuna Bölüm 2.2.2.1 kapsamında değinilmiştir.
Benzer şekilde bu dönemde gözlemlenen bir diğer önemli dinamiğin kadın-erkek
işgücüne katılım oranları arasındaki yakınsama süreci olduğu görülmektedir. Nitekim
gerçekleştirilen çözümlemeler söz konusu iki sürecin de arkasında aynı temel
etmenin olduğuna işaret etmektedir: 2004-2013 döneminde kentte ikamet eden
kadınların işgücüne katılım oranındaki hızlı artış gerek kent işgücüne katılımının kır
işgücüne katılımına gerekse kadın işgücüne katılımının erkek işgücüne katılımına
yakınsamasını sağlamıştır.
Dönem boyunca erkek işgücüne katılım oranı belirgin bir değişim
sergilemezken, kadınlarda katılım oranının hızla artarak 2004 yılındaki yüzde 23,3
seviyesinden 2013 yılında yüzde 30,8’e kadar yükseldiği gözlemlenmektedir (Grafik
2.52). Dolayısıyla 2004-2013 döneminde Türkiye’de işgücüne katılım oranını
yukarıya çeken temel dinamiğin esas olarak kadın işgücüne katılım oranındaki hızlı
artış olduğu anlaşılmaktadır.
Grafik 2.52. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Nitekim gerek demografik gelişmeler gerekse yapısal etmenlerdeki
değişimlerin bu tablo ile uyumlu olduğu görülmektedir. Bu dönemde işgücüne
katılımı destekleyen temel demografik gelişme olan eğitim düzeyindeki artış
01020304050607080
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Makas Erkek Kadın
74
75
işgücüne katılıma kadınlar üzerinden etki etmiştir. Benzer şekilde, yapısal etmenler
arasında yer alan istihdam teşvikleri ve ilave işçi etkisi de işgücüne katılımı esas
olarak kadınlar üzerinden desteklemiştir.
Kentte ikamet eden kadınlarda işgücüne katılım oranının 2004-2013 dönemi
boyunca sürekli ve hızlı olarak arttığı gözlemlenirken, erkeklerde artışın sadece 2
puanla sınırlı kaldığı görülmektedir. Kentte ikamet eden kadınlarda meslek lisesi ve
üniversite mezunları ile diğer eğitim düzeyleri arasında önemli bir katılım farkı
bulunmaktadır. Bu fark sonucunda eğitim profilindeki düzelme kentte ikamet eden
kadınların işgücüne katılımını dönem boyunca desteklemiştir. 2007 yılına kadar
temel olarak bu etki ön plana çıkmaktayken, 2008 yılından itibaren istihdam
paketleri ile kentte ikamet eden kadın istihdamının etkili bir biçimde teşvik edilmesi
kadınlarda işgücüne katılım artışının ivmelenmesini sağlamıştır. Ayrıca, krizle
beraber işsizlikteki artış hane gelirlerinde düşüşe yol açmış ve kadınlar eşlerinin işsiz
kalması sonucunda oluşan gelir kaybını telafi etmek amacıyla işgücü piyasasına daha
yoğun bir şekilde dahil olmaya başlamıştır. Bu etkenler sonucunda kentte kadın
işgücüne katılım oranında ortaya çıkan 10 puanlık artış, kadınlar ve erkekler
arasındaki katılım makasının dönem boyunca hızlı bir biçimde daralmasıyla
sonuçlanmıştır. Dönem başında kentte ikamet eden erkeklerde yüzde 69,1 olan
işgücüne katılım oranı dönem sonunda yüzde 71,6 seviyesine çıkmıştır. Diğer
taraftan kentte ikamet eden kadınlarda dönem başında yüzde 17,8 düzeyinde olan
işgücüne katılım oranı dönem sonunda yüzde 28 düzeyine çıkmıştır. Bu şekilde,
dönem başında 47 puan olan kent kadın-erkek katılım makası dönem sonunda 40,7
seviyesine gerilemiştir (Grafik 2.53).
75
76
Grafik 2.53. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde, Kent)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
İşgücüne katılım oranının kırda hem erkeklerde hem de kadınlarda dönem
içerisinde farklı eğilimler sergilemekle beraber dönem sonu itibarıyla dönem
başındaki düzeyinden çok fazla sapmadığı görülmektedir. Katılım her iki cinsiyet
grubunda da 2007 yılına kadar gerileme sergiledikten sonra tekrar canlanmış ve
kadınlarda dönem başındaki seviyesini tekrar yakalarken erkeklerde dönem
başındaki seviyesinin yaklaşık 2 puan altında gerçekleşmiştir. 2008 yılından itibaren
kırda erkeklerde ve kadınlarda eşanlı olarak meydana gelen bu toparlanmada sektörel
dönüşümdeki duraksama etkili olmuştur (EK 5). 2004 yılında sırasıyla yüzde 73,3 ve
36,7 olan erkek ve kadın kır işgücüne katılım oranları, 2013 yılında yüzde 71,2 ve
36,7 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Bu şekilde kadınlar ve erkekler arasındaki
işgücüne katılım makası kırda 36,7 puandan 34,5’e inerek yaklaşık 2 puan kadar
gerilemiştir (Grafik 2.54).
01020304050607080
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Makas Erkek Kadın
76
77
Grafik 2.54. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde, Kır)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
İşgücüne katılım oranındaki eğilimlerin cinsiyet ayrımında değerlendirilmesi
2004-2013 dönemindeki hızlı katılım artışına birbiriyle bağıntılı iki farklı dinamiğin
eşlik ettiğini göstermektedir. Bu dinamiklerden birincisini Bölüm 2.2.2 çerçevesinde
değerlendirilen kır ve kent işgücüne katılım oranları arasındaki yakınsama teşkil
etmekteyken, ikincisi kadın ve erkek katılım oranları arasındaki yakınsama sürecidir.
Nitekim her iki dinamiğin de arka planında çalışmakta olan temel mekanizmanın
kentte ikamet eden kadın işgücüne katılımındaki hızlı artış olduğu açığa çıkmaktadır.
Nüfusun eğitim demografisindeki düzelme 2004-2013 dönemi boyunca kentte
ikamet eden kadınlarda işgücüne katılımı önemli ölçüde desteklemiş ve bu durum
sonucunda hem kent katılım oranı hem de kadın katılım oranı eşanlı olarak artmıştır.
Ayrıca kriz sonrasında uygulanan istihdam teşvik programlarının kentte ikamet eden
kadın katılımını etkili bir biçimde desteklemesi ve ortaya çıkan ilave çalışan etkisi bu
yakınsama sürecini ivmelendirmiştir.12
2013 yılı itibarıyla Türkiye’de kadın işgücüne katılımının hala OECD ülkeleri
ortalaması olan yüzde 60 düzeyinin oldukça gerisinde olduğu görülmektedir. Bu
nedenle, Türkiye’de işgücüne katılımı OECD standartlarına çekmede temel boşluğu
kadına yönelik politikaların doldurması söz konusu olacaktır. Bu bağlamda, kriz
sonrası uygulanan teşvik politikalarının kadın odaklı olması son derece isabetli bir
tasarım olarak değerlendirilmektedir. Sektörel dönüşümde önemli düzeyde aşama 12 Kırsal işgücü piyasasının önemli oranda kayıt dışı çalışması sosyal güvenlik prim teşvikine dayalı istihdam teşviklerinin kırdaki etki alanını büyük oranda daraltmaktadır.
01020304050607080
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Makas Erkek Kadın
77
78
kaydedilmesi, doğurganlık oranlarının anlamlı düzeyde gerilemesi (Grafik 2.55) ve
eğitim düzeyinin hızla yükselmesiyle önümüzdeki dönemde de kadın işgücüne
katılımının yükselmeye devam etmesi beklenmektedir.
Grafik 2.55. Toplam Doğurganlık Hızı (Kadın Başına)
Kaynak: TÜİK, Nüfus Projeksiyonları
Sonuç olarak, 1988-2003 ve 2004-2013 dönemlerinin Türkiye’de işgücüne
katılım davranışı açısından birbirine ters eğilimler barındırdığı anlaşılmaktadır. 1988-
2003 döneminde demografik gelişmeler işgücüne katılım davranışı nezdinde dengeli
bir görünüm sergilemektedir. Ancak dönem boyunca süren olumsuz makroekonomik
koşullar ve yapısal etmenlerin işgücüne katılımı hızla aşağıya çektiği görülmektedir.
Diğer taraftan, 2004-2013 döneminde makroekonomik istikrarın tesis edilmesi ve
emeklilik sisteminin sıkılaştırılması gibi olumlu gelişmeler işgücüne katılımı belirgin
bir şekilde desteklemiştir. Bu dönemde eğitim demografisindeki olumlu gelişmelerin
de desteklediği işgücüne katılım oranı hızla yükselmiştir. Bu şekilde bir önceki
dönemde 9,2 puan gerileyen işgücüne katılım oranı 2004-2013 döneminde 4,5 puan
artmıştır.
Grafik 2.56’da uygulanan basit etki ayrıştırmalarının sonuçları
toplulaştırılarak özetlenmektedir. Makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlere
dayalı etkiler işgücüne katılım oranındaki toplam değişimden demografik etkiler
çıkarılarak hesaplanmıştır.
1
2
3
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
2018
2019
2020
2021
2022
2023
Toplam Doğurganlık Hızı (Kadın Başına)
Toplam Doğurganlık Hızı (Kadın Başına, Öngörü)
78
79
Grafik 2.56. Basit Etki Ayrıştırması Toplulaştırılmış Sonuçları
Grafik 2.56 incelendiğinde 1988-2003 döneminde yaş ve eğitim
demografiklerindeki gelişmelerin nüfusun konumsal dağılımındaki değişime dayalı
aşağı yönlü baskıyı dengelediği görülmekte ve işgücüne katılımın esas olarak
makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlerdeki bozulma neticesinde gerilediği
anlaşılmaktadır. Diğer taraftan 2004-2013 döneminde nüfusun eğitim düzeyindeki
artışın yanı sıra makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlerdeki düzelmenin
işgücüne katılımı hızla yukarı çektiği görülmektedir.
2000’li yıllardan itibaren makroekonomik istikrarın tesis edilmesi ve sosyal
güvenlik sisteminin akılcı bir düzlemde kurgulanması Türkiye’de işgücüne katılım
eğilimleri üzerinde son derece olumlu sonuçlar doğurmuştur. Makroekonomik
istikrarın dönemsel politikalardan öte kurumsal bir onarım sürecine dayalı olarak
sağlanması, söz konusu istikrar ortamının uzun dönemde süreceğine işaret
etmektedir. Dolayısıyla işgücüne katılım oranında makroekonomik istikrara dayalı
kazanımların önümüzdeki dönemde de korunması beklenmektedir. Ayrıca emeklilik
sistemindeki sıkılaşmanın, nesillerin ileri doğru kaymasıyla nüfusun daha geniş bir
bölümüne yansıması ve işgücüne katılımı desteklemeye devam etmesi
beklenmektedir. Nüfusun eğitim düzeyindeki artış ve aktif işgücü politikalarının
kadınlar üzerinden işgücüne katılımı belirgin düzeyde destekleyeceği
öngörülmektedir.
Konum Yaş Eğitim
Demografik GelişmelerMakroekonomik
Koşullar ve YapısalEtmenler
1988-2003 -1.89 0.41 3.35 -11.072004-2013 0.26 -0.18 1.77 2.65
-12-10
-8-6-4-20246
79
80
3. TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜNE KATILIM DAVRANIŞININ
BELİRLEYİCİLERİ: EKONOMETRİK ÇÖZÜMLEME
Ampirik bir model kapsamında oluşturulacak altyapı, işgücüne katılım
davranışına ilişkin gözlemlenen eğilimlerin kuramsal bir sistematik dahilinde
değerlendirilmesine imkan tanımakta; ayrıca işgücüne katılım oranının farklı
senaryolar altında gelecekte ulaşacağı düzeyler için öngörüler oluşturmayı mümkün
kılmaktadır. Dolayısıyla, bu kapsamda ortaya konulacak çözümlemeler, çalışmanın
nihai hedefi olan politika çıkarımları ve öngörülerin şekillendirilmesi için gerekli
omurgayı tesis etmektedir.
Oluşturulacak ampirik modelin sağlam bir kuramsal temel üzerine inşa
edilmesi, tahmin sonrasında ulaşılacak istatistiki bulgulara ekonomi mantığı
çerçevesinde bir anlam atfedilebilmesi noktasında önem arz etmektedir. Nitekim
işgücüne katılım davranışını açıklamaya yönelik, temelleri on dokuzuncu yüzyılın
sonlarında atılmış, köklü bir kuramsal yazının var olması söz konusudur. Dolayısıyla
işgücüne katılım olgusunun sistematik bir şekilde ele alınması için taban oluşturacak
yeterli derinliğe ulaşmış bir kuramsal altyapı halihazırda mevcuttur. Bu doğrultuda,
ilk aşama olarak bu altyapı değerlendirilerek güncel bir kuramsal çerçeve ortaya
konulacaktır.
İkinci aşamada kuramsal olarak netleştirilen ekonomik bağıntıya ilişkin
parametrelerin tahmin edilmesinde yararlanılacak ekonometrik modelin belirlenmesi
amaçlanmaktadır. Söz konusu ekonometrik modelin tasarım sürecinde farklı unsurlar
göz önünde bulundurularak uygun ekonometrik biçime ulaşılması amaçlanmıştır.
Uygun ekonometrik biçimde karar kılındıktan sonra ise modele dahil edilecek
açıklayıcı değişkenler belirlenmiş ve nihai ekonometrik denkleme erişilmiştir.
Modelde yer alan değişkenlerin seçilmesi noktasında söz konusu değişkenlerin
öngörü oluşturmaya elverişliliği temel belirleyicilerden biri olmuştur. Ekonometrik
modelin öngörü ve etki ayrıştırması amacıyla da kullanılacak olması olabildiğince
basit şekilde yapılandırılmasını gerektirmiş ve bu bağlamda açıklayıcı değişken
kümesi temel demografik değişkenlerle sınırlı tutulmuş, buna ek olarak
80
81
makroekonomik koşullar ve ekonomik yapının da içerilmesini sağlayacak
değişkenler modele dahil edilmiştir.
Son aşamada ise belirlenen ekonometrik model çalışmada kullanılan veri
kümesine uygulanarak işgücüne katılım davranışını etkileyen değişkenlerle ilintili
parametreler tahmin edilmiştir. Tahmin sonuçları ekonomi mantığı çerçevesinde
değerlendirilmiş ve ilgili çıkarımlara varılmıştır.
3.1. Yöntem
3.1.1. Kuramsal model
İşgücüne katılım olgusunu sistematik bir çerçevede açıklamaya yönelik köklü
ve derin bir yazının var olması bu konunun analitik bir yaklaşımla ele alınması için
önemli bir fırsat sunmaktadır. Özellikle son kırk yılda hanehalkı araştırmalarının
yaygınlaşmasıyla beraber bu olguyu ele alan çalışmalar hızla artmış ve işgücüne
katılım davranışını çeşitli eksenlerde değerlendirmeyi mümkün kılacak güçlü bir
kuramsal altyapı oluşmuştur.
İşgücüne katılım davranışı, bireye özgü etmenler, hane-içi karar alma süreçleri,
makroekonomik koşullar ve ekonomik yapıyla ilintili değişkenler olmak üzere pek
çok farklı belirleyicinin etkileşimini içeren bir karar sürecine müteakip
şekillenmektedir. Bireye özgü demografik etmenler bireyin üretkenlik düzeyini
belirleyerek işgücüne katılımın potansiyel getirisini tayin etmektedir. Diğer taraftan,
hanenin sürdürülebilirliği için hane-içi hizmetlerin tedariği gereksinimi, hane-içi
faaliyetler sonucu oluşan getiriler ile işgücü piyasasında elde edilen getiriler arasında
ikame ilişkisinin doğmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, bireye özgü etmenlerin
yanı sıra hane yapısı da işgücüne katılım davranışını etkileyen bir diğer etmen olarak
ön plana çıkmaktadır. Diğer taraftan, ekonomik yapının da işgücüne katılım
davranışı üzerinde belirleyici olması söz konusudur. Ekonomik büyüme hızı ve yine
ekonomik büyümeye eşlik eden istihdamın sektörel çeşitliliği gibi etmenler
ekonomideki istihdam imkanlarının hacmini ve niteliğini belirlemektedir. İstihdam
yoğun bir ekonomik büyüme işgücüne katılımı destekleyebileceği gibi yaratılan
istihdamın tek bir sektörde yoğunlaşması bu sektör ile örtüşen niteliklere sahip
olmayan bireylerin işgücü piyasasından dışlanmasıyla sonuçlanabilmektedir. Son
81
82
olarak, ekonominin sergilediği devresel hareketlerin de işgücüne katılım davranışına
etki etmesi söz konusudur. Genişleme dönemlerinde istihdam olanakları artmakta,
daralma dönemlerinde ise seyrelmektedir. Bu durum iş bulma olasılıklarının devresel
hareketlere doğrudan tepki vermesine yol açmaktadır. Dolayısıyla, işgücüne
katılımın konjonktürle eş yönlü hareket etmesi söz konusudur.
İşgücüne katılımı konu alan birinci nesil yazın temel olarak Hicks (1946)
çalışmasına dayanmaktadır. Bu çalışmadaki kurguya göre birey faydasını kısıtlı
zaman kaynağını, çalışmaya ayrılan zaman ve boş zaman şeklinde pay ederek,
ençoklamayı amaçlamaktadır. Çalışmaya ayrılan süre karşılığında ücret elde eden
birey, bu ücretle nihai tüketim mallarına erişmekte ve geriye kalan zamanını da
dinlenme etkinliklerine ayırmak suretiyle fayda düzeyini yükseltmektedir. Fayda
fonksiyonunda yaş, cinsiyet, eğitim vs. gibi bireye özgü özellikler sabit kabul
edilmekte ve fayda fonksiyonu aşağıdaki basit biçimi almaktadır:
𝑈𝑈 = 𝑈𝑈(𝑥𝑥, ℎ; 𝐴𝐴) 𝑈𝑈 bireyin fayda düzeyini, 𝑥𝑥 tüketim ürünü sepetini, ℎ ise boş zamanı
simgelemektedir. Sabit kabul edilen 𝐴𝐴 ise bireye özgü etmenlere tekabül etmektedir.
Ençoklama probleminde bireyin maruz kaldığı kısıtlar ise şu şekildedir;
𝑙𝑙 + ℎ = 𝑇𝑇 𝑃𝑃𝑥𝑥𝑥𝑥 = 𝑤𝑤. 𝑙𝑙 𝑙𝑙 çalışmaya ayrılan zamanı, 𝑇𝑇 ise toplam zaman kısıtını temsil etmektedir. 𝑃𝑃𝑥𝑥 tüketim
malı sepetinin fiyatı, 𝑤𝑤 ise ücret düzeyidir. Söz konusu kısıtlar bireyin çalışma ve
dinlenmeye ayırdığı toplam zamanın 𝑇𝑇 değeri, tüketim harcamalarının ise toplam
ücret geliri olan 𝑤𝑤. 𝑙𝑙 değeri ile sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır.
Bireyin ençoklama probleminde yer alan temel dışsal parametreyi ise ücret, 𝑤𝑤, tesis
etmektedir. Problemin çözümü sonucunda temel işgücü arzı (𝐿𝐿) bağıntısına
ulaşılmaktadır. Söz konusu bağıntının biçimi şu şekildedir:
𝐿𝐿 = 𝐿𝐿(𝑤𝑤, 𝑄𝑄) Bu bağlamda, kişinin çalışmaya ayırdığı zaman ücret düzeyinin bir uzantısıdır.
Birinci nesil modellerin odak noktasını işgücü arzının ücret düzeyine verdiği tepkiyi
ölçen 𝑄𝑄 parametresi teşkil etmektedir. Söz konusu çıkarımlara Pencavel (1987)’de
ayrıntılı şekilde yer verilmektedir.
82
83
İşgücüne katılıma ilişkin erken yazın daha çok işgücü arzı ile ücretler
arasındaki ilişkiyi konu almış ve bu yazının temel tartışma konusunu ücret
artışlarının yarattığı iki farklı yönlü etki olan gelir ve ikame etkilerinin baskınlığının
ölçülmesi teşkil etmiştir. Jevons (1888), Robbins (1930), Douglas (1934),
Schoenberg ve Douglas (1937), Woytinsky (1940), Durand (1948), Lewis (1957),
Bancroft (1958), Long (1958), Bry (1959), Jones (1961), Finegan (1962) çalışmaları
erken literatüre ilişkin özgün örnekleri sunmaktadır.
İşgücüne katılım davranışını konu alan yazının 1960’lardan itibaren hızla
geliştiği ve katılım davranışının pek çok farklı boyutta ele alındığı dikkat
çekmektedir. Bu bağlamda, zaman kullanımının emek ve boş vakit ikili ayrımından
piyasaya yönelik emek, hane içi hizmetlerin üretilmesine yönelik emek, insan
sermayesine yatırım ve boş zaman şeklinde dörtlü ayrıma tabi tutulması; dinamik
yaşam döngüsü modellerinin yazına girmesiyle yaş demografisinin ön plana çıkması
ve işgücü arzının hane tabanında modellenmesiyle hane yapısının önem kazanması
söz konusu olmuştur.
Mincer (1963), Becker (1965) , Gronau (1977) ve Owen (1979) çalışmaları
işgücüne katılım davranışının şekillenmesinde bireylerin piyasa üretimi ve boş
zamanın yanı sıra hane içi üretim için de zaman tercihinde bulunduklarını gündeme
getirmiştir. İşgücü piyasasına arz edilmeyen zamanın farklı şekillerde
değerlendirilebileceğinin göz önünde bulundurulmasıyla işgücü piyasasına
sunulmayan zamanın piyasada çalışılan zaman ile olan ikame ilişkisi önem
kazanmıştır. Bireylerin işgücüne katılım davranışında hane içi hizmetlerin
üretilmesinin yanı sıra eğitim gibi insan sermayesini artırmaya yönelik fiiller de
işgücü piyasasında değerlendirilen zaman için ikame davranışlar olarak ön plana
çıkmaktadır.
Mincer (1962), Mincer (1963), Bowen (1969) ve Leibowitz (1974)
çalışmaları işgücüne katılım davranışının hane içi karar alım mekanizmalarına da
bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Hane içerisinde kadının ve erkeğin piyasa
üretimi ve hane içi hizmetlerin üretiminde gösterdiği üretkenlik farklılıkları katılım
davranışında cinsiyetler arası oluşacak değişkenliklere vesile olmaktadır. Bu
çerçevede hanedeki çocuk sayısı gibi değişkenler kadınların ve erkeklerin işgücüne
83
84
katılımı üzerinde farklı etkilere yol açabilmektedir. İşgücüne katılımı hane içi bir
karar alım süreci olarak ele alan bir diğer yazını ise pazarlık (bargaining) yazını
teşkil etmektedir. Horney ve McElroy (1981) ve Manser ve Brown (1980)
çalışmalarında hane işgücü arzını ele almak üzere farklı bir yaklaşım
geliştirilmektedir. Bu modellerde medeni durum ve cinsiyet gibi etmenlerin işgücü
arzını etkileyeceğinin ima edilmesinin yanı sıra, erkek ve kadınların gelir
farklılıklarının mübadele güçlerini de etkileyerek bölüşüm ilişkilerini ve işgücü
piyasası sonuçlarını etkileyeceğine dikkat çekilmektedir. Benzer şekilde Becker
(1974) ve Becker (1981) çalışmaları da medeni durumun hane işgücü arzı üzerindeki
etkisine dikkat çekmektedir.
Ghez ve Becker (1975), Smith (1977), Heckman ve MaCurdy (1980),
Heckman ve MaCurdy (1981), MaCurdy (1981), MaCurdy (1983), Browning,
Deaton ve Irish (1985) çalışmaları işgücü arzının dinamik şekilde modellenmesinde
öncü niteliğinde çalışmalardır. Bu çalışmalarla beraber hanenin yaş dağılımı ve sahip
olduğu birikmiş finansal varlıkların oynadığı rol ön plana çıkmıştır.
İşgücüne katılıma dair yazının gelişmesiyle beraber modelleme
yaklaşımlarında da dönüşüm yaşandığı görülmektedir. Özellikle Heckman ve
MaCurdy (1981), Flinn ve Heckman (1982) ve Heckman (1982) çalışmaları bu
noktada önem taşımaktadır. Söz konusu çalışmalar istatistiksel gösterge
fonksiyonlarının işgücü arzı teorisine uygulanmasına öncülük etmiştir. Bu şekilde,
işgücüne katılım davranışı köşe çözümleri içerecek şekilde modellenmiş ve
olasılıksal boyut ön plana çıkmıştır.13
13 Köşe çözüm, iktisadi karar alıcının birden fazla seçenek arasında kesikli (discrete) bir
tercihte bulunduğu durumları konu almaktadır. Kesikli tercihi içeren karar süreçlerinde birey farklı
seçenekleri birleştirememekte, söz konusu seçeneklerden sadece birine yönelebilmektedir. Örneğin
binek otomobil edinmek amacıyla karar alan bir birey farklı otomobil türleri arasından sadece bir
tanesini satın almakta ve dolayısıyla bu bireyin karar alım süreci kesikli tercihe konu olmaktadır.
Diğer taraftan ticari amaçla, tekrar satmak üzere, otomobil portföyü oluşturan bir birey farklı otomobil
türlerinden çeşitli miktarlarda satın almak suretiyle karını ençoklayacağı otomobil sepetine ulaşmaya
çalışmakta ve bu nedenle bu bireyin karar alım süreci sürekli tercihe (continious choice) konu
olmaktadır.
84
85
Güncel yazında oldukça yoğun olarak kullanım alanı bulan işgücüne katılım
olasılık fonksiyonun genel biçimi aşağıda sunulmaktadır:
𝑃𝑃(𝑘𝑘 = 1|𝒃𝒃, 𝒉𝒉, 𝒆𝒆, 𝒎𝒎; 𝜷𝜷) = 𝑓𝑓(𝒃𝒃, 𝒉𝒉, 𝒆𝒆, 𝒎𝒎; 𝜷𝜷)
𝑘𝑘 bireyin işgücüne katılmaması durumunda 0, katılması durumunda 1
değerini alan gösterge değişkeni, 𝒃𝒃 bireye özgü gözlemlenebilen ve
gözlemlenemeyen değişkenleri içeren vektör, 𝒉𝒉 haneye özgü değişkenleri içeren
vektör, 𝒆𝒆 ekonomik yapıya özgü değişkenleri içeren vektör, 𝒎𝒎 ise makroekonomik
koşullara ilişkin değişkenleri içeren vektördür. 𝜷𝜷 ise 𝒃𝒃, 𝒉𝒉, 𝒆𝒆 ve 𝒎𝒎 kümelerinde yer
alan değişkenlerin işgücüne katılım olasılığı üzerindeki etkisini belirleyen parametre
vektörüdür. Bağımlı değişken 𝑃𝑃(𝑘𝑘 = 1|𝒃𝒃, 𝒉𝒉, 𝒆𝒆, 𝒎𝒎; 𝜷𝜷) bireyin açıklayıcı değişkenlere
koşullu olarak işgücüne katılma olasılığını vermektedir.
Dolayısıyla, yeni nesil model tasarımlarının gerek işgücüne katılımı
etkileyebilecek oldukça geniş bir değişken kümesine yer vermesi gerekse olasılık
modellemesine giderek işgücüne katılım davranışında önemli bir yere sahip olan
köşe çözümleri içermesi bağlamında birinci nesil modellerden ayrıştığı ve işgücüne
katılım davranışını mikro ölçekte ele alan bir yaklaşıma yöneldiği görülmektedir.
3.1.2. Ekonometrik model
3.1.2.1. Ekonometrik modelin belirlenmesi İşgücüne katılım davranışını inceleyen ampirik çalışmaların kuramsal
yazındaki gelişmeyle eşgüdümlü olarak çoğaldığı görülmektedir. Araştırmacılar
işgücüne katılım davranışını farklı eksenlerde değerlendirmiş ve bu konuya
odaklanan ampirik çalışmalar hızla çeşitlenmiştir. Yazında demografik unsurlar,
hane yapısı, ekonomik yapı ve makroekonomik koşullar gibi farklı etmenlerin
işgücüne katılım davranışı üzerindeki etkilerini değerlendiren çeşitli çalışmaların
mevcut olduğu görülmektedir.
Ampirik çalışmanın esas odağını işgücüne katılım davranışının modeldeki
değişkenlere ne yönde ve ne ölçüde tepki verdiğini tayin eden parametre vektörünün
tahmin edilmesi teşkil etmektedir. Dolayısıyla, söz konusu parametrenin tahmin
85
86
edilmesi noktasında amaca en uygun ekonometrik modelin seçilmesi
hedeflenmektedir.
Bu çalışma kapsamında işgücüne katılım davranışı kesikli bir kuramsal model
(discrete model) çerçevesinde tasavvur edilmektedir. Kesikli modellerde bağımlı
değişken ekonomik olgu için niceliksel bir ölçüt oluşturmayıp, söz konusu olgunun
neticesine göre değer alan bir gösterge niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla, bu
yaklaşımda ekonomik olguyu (event) oluşturan sonuçların (outcomes) gerçekleşme
olasılıklarının açıklanması önem kazanmakta ve ekonometrik araçlardan
yararlanılarak söz konusu olguya ilişkin olasılıksal yargılara varılması
amaçlanmaktadır. Özetlemek gerekirse, kesikli modellerde temel sorun, koşullu
ortalamalar yerine koşullu olasılıkların tahmin edilmesidir (Greene, 2012).
Olasılıksal modeller karar alıcıların tercih düzlemi üzerine inşa edilmektedir
(Becker, 1965). Karar alıcı belirli bir alternatif kümesi içerisinden seçim yapması
gereken bir olgu ile karşı karşıya kalmakta ve karar süreci gözlemlenebilen ve
gözlemlenemeyen bir takım değişkenlerin etkisine maruz kalmaktadır. Karar alıcı
sadece iki alternatif arasında tercihte bulunabileceği gibi ikiden fazla alternatif ile de
karşı karşıya kalabilmektedir. İki alternatifin olduğu olgular ikili (binary) modeller
kapsamında değerlendirilmekteyken, ikiden fazla alternatifi içeren olgular çokterimli
(multinomial) modellere konu olmaktadır. Netice itibarıyla bu modellerin genel
amacı çeşitli değişkenlerin birden fazla sonucu içeren ekonomik olgunun olasılık
dağılımını nasıl etkilediğinin tespit edilmesidir, dolayısıyla bu modeller regresyon
çözümlemesine doğrudan konu olmaktadır.
İşgücüne katılım davranışı doğası itibarıyla katılma ve katılmama olmak
üzere iki farklı sonucu içeren bir olgudur. Katılım açıklanan değişken olarak, katılma
durumunda 1, katılmama durumunda 0 değerini alan bir gösterge değişkeni
vasıtasıyla matematiksel temsil bulmaktadır. Dolayısıyla, işgücüne katılım olgusu
ikili (binary) model kapsamında ele alınmaktadır.
Ekonometrik yazında ikili (binary) olguların modellenmesinde doğrusal ve
doğrusal olmayan modeller olmak üzere iki farklı genel regresyon denklemi
biçiminin kullanıldığı görülmektedir. Doğrusallık kısıtının ortadan kalkması,
86
87
doğrusal olmayan biçimlerin olasılıksal olguların modellenmesinde bir takım arzu
edilen nitelikleri taşımasına imkan tanımaktadır. Probit ve logit modelleri yaygın
olarak kullanılan doğrusal olmayan olasılık modelleridir. Probit ve logit modelleri
pek çok açıdan özdeş olmakla beraber, iki model arasındaki temel fark hata
terimlerinin istatistiksel tabiatı üzerine yapılan varsayımlardır. Diğer taraftan
doğrusal olasılık modelinin her iki doğrusal olmayan modele göre ayırt edici
farklılıklar taşıması söz konusudur. Aşağıda bu farklılıklara kısaca değinilmekte ve
bu husustaki genel değerlendirilmeye yer verilmektedir:
Doğrusal olasılık modeli doğası itibarıyla “değişen varyans
(heteroscedasticity)” sorununa maruz kalmaktadır. Probit ve logit
modellerinde ise hata terimi doğru belirleme (specification) altında sırasıyla
normal ve lojistik dağılıma sahip olmaktadır (Cameron ve Trivedi, 2005).
Doğrusal modelle tahmin edilen olasılıklar mantıksal olarak anlamsız
değerlere karşılık gelebilmektedir. Doğrusal model probit ve logit modelleri
gibi tahmin edilen koşullu olasılığa 0 ile 1 değerleri arasında matematiksel
kısıtlama koymamaktadır. Dolayısıyla doğrusal modelde 1’in üzerinde veya
0’ın altında tahmin edilen olasılık değerleri ile karşılaşılabilmektedir.
Diğer taraftan;
Doğrusal model ile tahmin edilen katsayılar bağımsız değişkenlerin tahmin
edilen olasılığa doğrudan etkisi olarak yorumlanabilmektedir. Logit ve probit
modellerinin doğrusal olmayan yapısından ötürü tahmin edilen olasılığın
bağımsız değişkenlere olan tepkisi bağımsız değişken vektörü üzerindeki her
noktada farklılaşmakta bu durum ise logit ve probit modelleri ile tahmin
edilen katsayıları yorumlamayı güçleştirmektedir.
Doğrusal modelin tabi olduğu “değişen varyans” sorunu verinin
ağırlıklandırılması ile giderilebilmektedir.
Ayrıca araştırmacı fiiliyatta veri yaratma sürecinin gerçek tabiatına dair tam
bilgi sahibi değildir. Dolayısıyla logit ve probit modellerinin de en az
doğrusal olasılık modeli gibi gerçek veri üretme sürecinin biçimini yeterince
yakın biçimde temsil edememesi ve belirleme hatasına maruz kalması
87
88
oldukça muhtemeldir. Logit ve probit modelleri de önemli oranda hata ve
yanlılığa açıktır.
Bir takım dezavantajlarına rağmen doğrusal olasılık modelinin ampirik
yazında pek çok önemli çalışmada kullanıldığı görülmektedir. Fomby, Hill ve
Johnson (1984), Heckman ve MaCurdy (1985), Judge (1985), Caudill (1988) ve
Heckman ve Snyder (1997) çalışmalarında doğrusal modelin çeşitli şekillerde
sağlamlaştırılabileceğine değinilmektedir. Amemiya (1977) ve Mullahy (1990)
çalışmalarında ağırlıklandırma hususuna yer verilmektedir. Angrist (2001) ve Beck
(2011)’de modelin kullanışlılığı ayrıntılı şekilde değerlendirilmektedir.
Bu çalışma kapsamında işgücüne katılım davranışının modellenmesinde
doğrusal olasılık modelinin kullanılması tercih edilmiştir. Doğrusal olasılık modeli
basit yapısı sayesinde işgücüne katılım davranışıyla ilintili değişkenlerin etkilerine
ilişkin yalın yargılara ulaşılmasını sağlamaktadır. Ayrıca, logit ve probit modelleri ile
işgücüne katılım oranındaki dönemsel değişimlerin farklı değişkenlere göre etki
ayrıştırmasına tabi tutulması mümkün olmazken, doğrusal olasılık modelinden
yararlanılarak katılım oranındaki değişimler kaynaklarına göre ayrıştırılabilmektedir.
Bu şekilde gerek tahmin döneminde, gerekse öngörü döneminde işgücüne katılım
oranındaki değişimler doğrusal olasılık modelinden yararlanılarak çeşitli demografik,
yapısal ve makroekonomik değişkenlerdeki hareketlere atfedilebilmektedir. Doğrusal
olasılık modelinin tahmin edilmesinde ağırlıklandırılmış en küçük kareler yöntemi
kullanılmaktadır.
3.1.2.2. Değişkenlerin seçimi İşgücüne katılım olgusuna ilişkin ampirik yazın işgücüne katılım davranışını
çeşitli açılardan ele alan pek çok çalışmayı barındırmaktadır. Söz konusu yazın
kapsamında; demografik unsurlar, haneye özgü etmenler, ekonomik yapı ve
makroekonomik koşullarla ilintili pek çok varsayım sınanmış ve çeşitli değişkenlerin
işgücüne katılım oranı üzerindeki etkileri ölçülmek istenmiştir.
Bu çalışma dahilinde oluşturulacak ekonometrik model özü itibarıyla üç
farklı maksat göz önünde bulundurularak tasarlanmıştır. İlk olarak, işgücüne katılım
davranışını şekillendirdiği, çeşitli kuramlar dahilinde, varsayılan değişkenler ile
88
89
işgücüne katılım davranışının istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki içerisinde olup
olmadığının Türkiye İşgücü Piyasası için sınanması amaçlanmaktadır. İkinci olarak,
işgücüne katılım oranındaki gelişmelerin farklı açıklayıcı değişkenlere atfedilerek
katılım oranındaki değişimlerde ağırlıklı olarak hangi unsurların rol oynadığı tespit
edilmek istenmektedir. Son olarak ise, oluşturulacak anlamlı bir denklem ile
işgücüne katılım oranının, ileri bir dönemde, ilintili olduğu değişkenlere ilişkin
çeşitli senaryolar altında ne gibi bir düzeye ulaşacağının öngörülmesi
arzulanmaktadır.
Tahmin edilecek modelin öngörü amacıyla da kullanılacak olması, modele
dahil edilecek değişken kümesi üzerinde fiili bir kısıt meydana getirmiştir. Lakin
öngörü amacıyla kullanılacak değişkenlerin gelecekte alacağı değerlere ilişkin tutarlı
ve yansız tahminlerin varlığı öngörülen işgücüne katılım oranlarının güvenilirliğini
doğrudan tayin edecektir. Bu sebeple, özellikle modelde içerilen demografik
değişkenler seçilirken söz konusu değişkenlere ilişkin resmi istatistik kurumu
tarafından oluşturulmuş bir öngörü patikasının mevcudiyeti göz önünde
bulundurulmuştur. Diğer taraftan, bu imkanın bulunmadığı, ancak işgücüne katılım
oranı için göz ardı edilemeyecek düzeyde bilgi taşıyan makroekonomik değişkenler
için farklı senaryoların kurgulanması yöntemi izlenmiştir.
Bu çerçevede tahmin edilecek modele dahil edilen demografik değişkenler
sırasıyla; bireyin yaşı, eğitim düzeyi, sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı, kır-kent
ayrımında ikamet konumu olarak belirlenmiştir. Makroekonomik koşulları hesaba
katmak amacıyla on yıllık ortalama ekonomik büyüme hızı kullanılmıştır. Ekonomik
yapıdaki değişimlerin ise zaman trendi ile izlenmesi uygun bulunmuştur.14
14 Bölüm 3.2.1’de detaylı şekilde değinildiği üzere, bu çalışma esas olarak bağımsız rassal yatay kesit örneklemlerinin toplulaştırılması ile elde edilen bir veri kümesini kullanmaktadır. Söz konusu veri kümesi demografik unsurlara ilişkin özgün bir bilgi kaynağı sunmaktadır. Ancak bu veri kümesinden yararlanılarak ekonomideki yapısal dönüşümleri takip edecek değişkenlere ulaşılamamıştır. Yapısal dönüşümlerin çözümlemeye konu olan dönemde işgücüne katılım davranışı açısından göz ardı edilemeyecek yansımaları olduğu göz önünde bulundurularak bu etkilerin bir şekilde ayrıştırılması gerektiği düşünülmüştür. Nitekim çözümleme dönemindeki yapısal eğilimlerin korunması veya korunamaması durumunda öngörü döneminde işgücüne katılım oranının ne şekilde gelişeceği bu çalışma açısından önemli sorulardan birisini teşkil etmektedir. Bu nedenle, zaman trendinin demografik açıklayıcılara atfedilemeyecek işgücüne katılım değişimlerini mümkün mertebede üstlenmesi beklenerek söz konusu değişken çözümleme dönemindeki yapısal unsurları simgelemek üzere modele dahil edilmiştir.
89
89
işgücüne katılım davranışının istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki içerisinde olup
olmadığının Türkiye İşgücü Piyasası için sınanması amaçlanmaktadır. İkinci olarak,
işgücüne katılım oranındaki gelişmelerin farklı açıklayıcı değişkenlere atfedilerek
katılım oranındaki değişimlerde ağırlıklı olarak hangi unsurların rol oynadığı tespit
edilmek istenmektedir. Son olarak ise, oluşturulacak anlamlı bir denklem ile
işgücüne katılım oranının, ileri bir dönemde, ilintili olduğu değişkenlere ilişkin
çeşitli senaryolar altında ne gibi bir düzeye ulaşacağının öngörülmesi
arzulanmaktadır.
Tahmin edilecek modelin öngörü amacıyla da kullanılacak olması, modele
dahil edilecek değişken kümesi üzerinde fiili bir kısıt meydana getirmiştir. Lakin
öngörü amacıyla kullanılacak değişkenlerin gelecekte alacağı değerlere ilişkin tutarlı
ve yansız tahminlerin varlığı öngörülen işgücüne katılım oranlarının güvenilirliğini
doğrudan tayin edecektir. Bu sebeple, özellikle modelde içerilen demografik
değişkenler seçilirken söz konusu değişkenlere ilişkin resmi istatistik kurumu
tarafından oluşturulmuş bir öngörü patikasının mevcudiyeti göz önünde
bulundurulmuştur. Diğer taraftan, bu imkanın bulunmadığı, ancak işgücüne katılım
oranı için göz ardı edilemeyecek düzeyde bilgi taşıyan makroekonomik değişkenler
için farklı senaryoların kurgulanması yöntemi izlenmiştir.
Bu çerçevede tahmin edilecek modele dahil edilen demografik değişkenler
sırasıyla; bireyin yaşı, eğitim düzeyi, sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı, kır-kent
ayrımında ikamet konumu olarak belirlenmiştir. Makroekonomik koşulları hesaba
katmak amacıyla on yıllık ortalama ekonomik büyüme hızı kullanılmıştır. Ekonomik
yapıdaki değişimlerin ise zaman trendi ile izlenmesi uygun bulunmuştur.14
14 Bölüm 3.2.1’de detaylı şekilde değinildiği üzere, bu çalışma esas olarak bağımsız rassal yatay kesit örneklemlerinin toplulaştırılması ile elde edilen bir veri kümesini kullanmaktadır. Söz konusu veri kümesi demografik unsurlara ilişkin özgün bir bilgi kaynağı sunmaktadır. Ancak bu veri kümesinden yararlanılarak ekonomideki yapısal dönüşümleri takip edecek değişkenlere ulaşılamamıştır. Yapısal dönüşümlerin çözümlemeye konu olan dönemde işgücüne katılım davranışı açısından göz ardı edilemeyecek yansımaları olduğu göz önünde bulundurularak bu etkilerin bir şekilde ayrıştırılması gerektiği düşünülmüştür. Nitekim çözümleme dönemindeki yapısal eğilimlerin korunması veya korunamaması durumunda öngörü döneminde işgücüne katılım oranının ne şekilde gelişeceği bu çalışma açısından önemli sorulardan birisini teşkil etmektedir. Bu nedenle, zaman trendinin demografik açıklayıcılara atfedilemeyecek işgücüne katılım değişimlerini mümkün mertebede üstlenmesi beklenerek söz konusu değişken çözümleme dönemindeki yapısal unsurları simgelemek üzere modele dahil edilmiştir.
90
Bireyin yaşı
İşgücüne katılım davranışının, bireyin yaşam döngüsü boyunca değişen
eğilimler sergilediği bilinmektedir. Genç yaşlarda düşük düzeylerden başlayan
işgücüne katılım, yaş artışının beraberinde getirdiği işte uzmanlaşma ve bunu takip
eden ücret düzeyindeki artışla uyumlu olarak yükselmektedir (Bhattarai ve
Wisniewski, 2000). Yaşlanmayla beraber verimlilik düzeyinin düşmesi ve emeklilik
olanağının devreye girmesi bireylerin tekrar işgücünden çıkmasıyla
sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla işgücüne katılım ile yaş arasındaki ilişki ters-u biçimli
bir parabol ile görsel temsil bulmaktadır (Faruqee, 2002).
Çalışma kapsamında yaş değişkeni için, 15-19, 20-24, 25-29, 30-34, 35-39,
40-44, 45-49, 50-54, 55-59, 60-64, ve 65 ve üzeri olmak üzere, beşer yaşlık yaş
grupları temel alınmıştır. 65 yaş ve üzeri yaş grubu dışarıda bırakılarak diğer yaş
grupları için oluşturulan kukla değişkenler modele dahil edilmiştir. Bu şekilde kukla
değişkenlerin tahmin edilen katsayıları, ilgili yaş grubunun 65 yaş ve üzeri gruba
kıyasla işgücüne katılma olasılığındaki farkı gösterecektir. Yaş değişkeninin modelde
yaş grubu kuklaları itibarıyla içerilmesi katılım davranışı ile yaş değişkeni arasındaki
olası doğrusal olmayan ilişkilerin de açığa çıkmasını sağlamaktadır. Nitekim yaş
değişkeni sürekli değişken olarak modele eklenseydi bu etkileri görmek için yaş
değişkeninin kuvvetleri de modele dahil edilmek durumunda kalınacaktı.
Bireyin eğitim düzeyi
Eğitim düzeyindeki artış bireylerin işgücü verimliliğini artırarak işgücü
piyasasında elde edebilecekleri getirileri yükseltmektedir. Öğrenim, iş deneyimi ve iş
eğitimi gibi insan sermayesi yatırımları bireylerin üretkenliğini artırmaktadır
(Mincer, 1974; Killingsworth ve Heckman, 1986). Dolayısıyla, eğitim düzeyi yüksek
bireylerin işgücü piyasası dışında kalmaları durumunda katlanacakları alternatif
maliyet daha yüksek olmaktadır. Ayrıca ekonomik faaliyetin beceri yoğunluğunun
giderek artması, üretim süreçlerinde insan sermayesine duyulan gereksinimi
artırmıştır. Bu durum ise yüksek eğitim düzeyinin daha iyi istihdam olanakları ile
eşleşmesiyle sonuçlanmaktadır (Bowen ve Finegan, 1969).
90
91
Türkiye işgücü piyasasında işgücüne katılıma dair genel eğilimlerin ele
alındığı Bölüm 2’de hem erkeklerde hem de kadınlarda eğitim düzeyi ile işgücüne
katılım arasında artı yönlü bir ilişkinin var olduğuna dikkat çekilmişti. Eğitim
düzeyindeki artışın özellikle kadın işgücüne katılım oranında belirgin kazanımları
beraberinde getirdiği gözlemlenmektedir. Ampirik literatürde pek çok çalışma bu artı
yönlü ilişkiyi destekleyecek bulgulara ulaşmaktadır. Ejaz (2007) çalışmasında
işgücüne katılım oranının eğitim düzeyi ile artı yönlü ilintili olduğu gösterilmektedir.
Glick ve Sahn (1997) çalışmasında eğitimin işgücü piyasası getirileri ve işgücüne
katılımı belirlemede önemli rol oynadığına dikkat çekilmektedir. Spierings, Smith ve
Verloo (2008) çalışmasında kadınların işgücü piyasası ve toplumdaki konumunun
desteklenmesinde eğitimin önemi vurgulanmaktadır. Faridi, Malik ve Basit (2009)
çalışması eğitim düzeyindeki artışın Pakistan’da erkeklerin işgücüne katılımını
desteklediği bulgusuna ulaşmaktadır. Verick ve Ruchika (2014) çalışması kadınlara
yönelik işgücü politikalarının aynı anda hem arz hem de talebe odaklanması
gerekliliğine dikkat çekmekte ve bu bağlamda kadınlarda lise ve üzeri eğitim
olanaklarının artırılmasının uygun olacağını belirtmektedir. Tansel (2001) ve Tansel
(2004) çalışmalarında Türkiye’de lise ve üzeri eğitim düzeylerinin belirgin işgücüne
katılım kazanımlarını beraberinde getirdiğine değinilmektedir. Ayrıca Tansel (2002)
çalışmasında meslek lisesi mezunlarının genel lise mezunlarına kıyasla işgücü
piyasasında daha avantajlı konumda olduğu bulgusuna ulaşılmaktadır. Karaoğlan ve
Okten (2012) ile Nasser ve Mehchy (2012) çalışmaları eğitim düzeyinin özellikle
kadınlarda işgücüne katılımda belirgin kazanımlar yarattığına işaret etmektedir.
Türkiye işgücü piyasasında geçişkenlik dinamiklerini ele alan Alcan, Can ve Pektaş
(2015) çalışmasında eğitim düzeyindeki artışın işgücü piyasasına girişlerle
istatistiksel olarak anlamlı ve artı yönlü bir ilişkide olduğu tespit edilmektedir.
Çalışma kapsamında oluşturulan ekonometrik modele ilkokul, ortaokul, genel
lise, meslek lisesi ve üniversite olmak üzere 5 eğitim kukla değişkeni dahil
edilmiştir. Bir okul bitirmeyen bireyler ise baz kategori olarak tutulmuştur.
Dolayısıyla eğitim kukla değişkenlerinin tahmin edilen katsayıları söz konusu eğitim
gruplarının bir okul bitirmeyen bireylere kıyasla işgücüne katılım olasılığındaki farkı
göstermektedir.
91
91
Türkiye işgücü piyasasında işgücüne katılıma dair genel eğilimlerin ele
alındığı Bölüm 2’de hem erkeklerde hem de kadınlarda eğitim düzeyi ile işgücüne
katılım arasında artı yönlü bir ilişkinin var olduğuna dikkat çekilmişti. Eğitim
düzeyindeki artışın özellikle kadın işgücüne katılım oranında belirgin kazanımları
beraberinde getirdiği gözlemlenmektedir. Ampirik literatürde pek çok çalışma bu artı
yönlü ilişkiyi destekleyecek bulgulara ulaşmaktadır. Ejaz (2007) çalışmasında
işgücüne katılım oranının eğitim düzeyi ile artı yönlü ilintili olduğu gösterilmektedir.
Glick ve Sahn (1997) çalışmasında eğitimin işgücü piyasası getirileri ve işgücüne
katılımı belirlemede önemli rol oynadığına dikkat çekilmektedir. Spierings, Smith ve
Verloo (2008) çalışmasında kadınların işgücü piyasası ve toplumdaki konumunun
desteklenmesinde eğitimin önemi vurgulanmaktadır. Faridi, Malik ve Basit (2009)
çalışması eğitim düzeyindeki artışın Pakistan’da erkeklerin işgücüne katılımını
desteklediği bulgusuna ulaşmaktadır. Verick ve Ruchika (2014) çalışması kadınlara
yönelik işgücü politikalarının aynı anda hem arz hem de talebe odaklanması
gerekliliğine dikkat çekmekte ve bu bağlamda kadınlarda lise ve üzeri eğitim
olanaklarının artırılmasının uygun olacağını belirtmektedir. Tansel (2001) ve Tansel
(2004) çalışmalarında Türkiye’de lise ve üzeri eğitim düzeylerinin belirgin işgücüne
katılım kazanımlarını beraberinde getirdiğine değinilmektedir. Ayrıca Tansel (2002)
çalışmasında meslek lisesi mezunlarının genel lise mezunlarına kıyasla işgücü
piyasasında daha avantajlı konumda olduğu bulgusuna ulaşılmaktadır. Karaoğlan ve
Okten (2012) ile Nasser ve Mehchy (2012) çalışmaları eğitim düzeyinin özellikle
kadınlarda işgücüne katılımda belirgin kazanımlar yarattığına işaret etmektedir.
Türkiye işgücü piyasasında geçişkenlik dinamiklerini ele alan Alcan, Can ve Pektaş
(2015) çalışmasında eğitim düzeyindeki artışın işgücü piyasasına girişlerle
istatistiksel olarak anlamlı ve artı yönlü bir ilişkide olduğu tespit edilmektedir.
Çalışma kapsamında oluşturulan ekonometrik modele ilkokul, ortaokul, genel
lise, meslek lisesi ve üniversite olmak üzere 5 eğitim kukla değişkeni dahil
edilmiştir. Bir okul bitirmeyen bireyler ise baz kategori olarak tutulmuştur.
Dolayısıyla eğitim kukla değişkenlerinin tahmin edilen katsayıları söz konusu eğitim
gruplarının bir okul bitirmeyen bireylere kıyasla işgücüne katılım olasılığındaki farkı
göstermektedir.
92
Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı
Hane içerisinde yer alan çocukların sayısı işgücüne katılım davranışına hane-
içi karar alım süreçleri üzerinden etki etmektedir. İşgücüne katılım kararı birey
düzeyinde alınan basit bir tercih olmaktan ziyade, hane düzeyinde ve hanede yer alan
bireylerin birbirleri ile etkileşimlerini de içeren çok boyutlu bir karar sürecine konu
olmaktadır. Bireyler kısıtlı zamanlarını sadece piyasa üretimi ve boş zaman arasında
değerlendirmemekte, hane içi hizmetlerin üretimine de bireyler tarafından belirgin
şekilde zaman ayrılmaktadır (Mincer, 1962).
Çocuk sayısındaki artış hane içi hizmetlerin üretiminde kullanılan zamanın
getirisini yükselterek piyasaya sunulan ile hane içi hizmetlerin üretiminde kullanılan
zaman girdisi arasındaki ikame ilişkisini kuvvetlendirmektedir. Hane içi hizmetlerin
üretiminde kadınların geleneksel hane yapısına dayalı mukayeseli üstünlüğe sahip
olduğu varsayıldığında, çocuk sayısındaki artışın kadınlarda işgücüne katılımı
düşürmesi ve erkeklerde de azalan gelir düzeyini telafi etmek amacıyla işgücüne
katılım artışına sebep olması söz konusu olabilmektedir.
Ampirik yazında çocuk sayısının işgücüne katılım üzerindeki etkisini
değerlendiren çeşitli çalışmaların mevcut olduğu görülmektedir. Ejaz (2007)
çalışması çocuk sayısındaki artışın kadınlarda işgücüne katılım oranını düşürdüğüne
ilişkin bulgulara ulaşmakta ve çocuk bakım yükünü hafifletecek kurumsal
düzenlemelerin katılımı olumlu etkileyeceğine işaret etmektedir. Heckman (1974)
çalışması kadınların zamana atfettikleri değere ilişkin ilgi çekici bulgular
içermektedir. Çalışma sonuçları çocuk sayısındaki bir birimlik artışın kadınlarda
koruma ücretini (reservation wage) yüzde 15 yükselttiğini göstermektedir. Shah
(1986) çalışmasında sosyoekonomik ve demografik etmenlerin kadın işgücüne
katılımı üzerindeki etkisi araştırılmaktadır. Çalışma sonuçları kadın başına çocuk
sayısı değişkeni ile işgücüne katılım oranı arasında eksi yönlü bir ilişki olduğunu
ortaya koymaktadır. Anwar, Chaudry ve Faridi (2009) çalışması kadın işgücüne
katılımı ile hanede yer alan bağımlı çocuk sayısı arasında istatistiksel olarak ters
yönlü ilişki olduğu bulgusuna ulaşmıştır. Johansson (2007) çalışmasında işgücüne
katılmanın alternatif maliyetinin çocuk sayısına bağlı olarak arttığı dolayısıyla
katılım ile çocuk sayısı arasında eksi yönlü bir ilinti olduğu ileri sürülmektedir.
92
93
Adamopoulos ve Akyol (2009) çalışması, boş zamanın erkekler ve kadınlar için aynı
değeri taşıdığı kabulü altında, kadınların hane içi hizmetlerin üretiminde geleneksel
aile yapısına dayalı olarak mukayeseli üstünlüğe sahip olduğunu varsayarak, işgücü
arzının kadınlarda daha esnek olduğunu dolayısıyla kadınların değişen koşullara daha
fazla tepki verdiğini ortaya koymuştur. Al-Qudsi (1998) çalışması Arap ülkelerini
konu almakta ve hane hacmi ile kadın işgücüne katılımı arasında istatistiksel olarak
anlamlı eksi yönlü ilişkiye ulaşmaktadır. Aynı çalışmada özellikle hanedeki 6 yaş ve
altındaki bireylerin sayısındaki artışın kadın işgücüne katılım olasılığını önemli
derecede geriye çektiğine değinilmektedir. Güner, Kaygusuz ve Ventura (2013)
çalışması geniş ölçekli bir çocuk bakım teşvikinin uygulanması durumunda ABD
ekonomisinde kadın işgücüne katılımının 10 puan düzeyinde yükselirken, erkek
katılımının 1 puan kadar düşeceğini öngörmektedir. Türkiye ekonomisinde kadın
işgücüne katılımını konu alan Alkan (1995), Eyüboğlu, Özar ve Tanrıöver (2000),
Erman (2001), Taymaz (2009) ve Dayıoğlu ve Kırdar (2010) çalışmaları kadın
işgücüne katılım oranının çocuk sayısı ile eksi yönlü ilişkide olduğu bulgusuna
ulaşmaktadır. Türkiye’de kadın işgücüne katılım oranı ve doğurganlık oranı
arasındaki ilişkiyi makro verilerden yararlanarak ele alan Abbasoğlu (2009)
çalışması, kadın işgücüne katılım oranı ile doğurganlık oranı arasında eksi yönlü bir
uzun dönemli ilişki olduğu bulgusuna ulaşmaktadır.
Bu çalışma kapsamında çocuk sayısının işgücüne katılım davranışı üzerinde
yarattığı etkiyi ölçmek amacıyla sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni
tanımlanmıştır. Söz konusu değişken oluşturulurken ilk olarak, işgücüne konu olan
(15 yaş ve üzeri) bireylerin bulundukları hane içerisindeki statüleri belirlenmiş ve
hanede yer alan 15 yaş altı bireylerin sayısı tespit edilmiştir. Hane içerisinde hane
reisi ya da hane reisinin eşi olarak konumlanan 15 ve üzeri yaştaki bireyler hanede
yer alan çocuklardan sorumlu olarak görülmüştür. Dolayısıyla işgücüne konu olan
bireylerden hane reisi ve hane reisinin eşi durumunda olan bireyler için sorumlu
olunan çocuk sayısı değişkeni hanede yer alan 15 yaş altı bireylerin toplam sayısına
eşit olmaktadır. Diğer taraftan işgücüne konu olan (15 yaş ve üzeri) ancak hane
içerisinde hane reisi ya da hane reisinin eşi olarak konumlanmayan bireyler için
sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni 0 değerini almaktadır (EK 10).
93
94
Büyüme oranı
Genel ekonomik faaliyet ile işgücüne katılım arasındaki ilişkinin kuvvetini
ölçmeye yönelik ampirik çalışmalar işgücüne katılım yazınında önemli bir yere
sahiptir. Özellikle Büyük Resesyonla birlikte döngüsel ve demografik etmenlerin
işgücüne katılım üzerinde yarattığı etkilerin ayrıştırılması daha da önem kazanmış ve
bu konu ekonomi araştırmalarının odak noktalarından birisi haline gelmiştir. Nitekim
konumunu temel olarak işsizlik oranı göstergesine göre belirleyen makroekonomi
politikası için işsizlik oranının doğru sinyaller vermesi önem arz etmektedir. Şayet
işgücüne katılım oranı ve ekonomik faaliyet arasında güçlü bir artı yönlü ilişki
olması durumunda ekonomik faaliyetin yavaşladığı dönemlerde gizli işsizlik ortaya
çıkacak ve işgücüne katılım düşecektir. Bu durum ise işsizlik oranının işgücü
piyasasının durumuna dair taşıdığı bilgi değerinin düşmesine neden olmaktadır. Bu
yanıltıcı durum genişleyici ekonomi politikasının olması gerekenden erken şekilde
bitirilmesi gibi olumsuz durumlara yol açabilecektir. Yazında yer alan çalışmalar
işgücüne katılım oranının iş çevrimleri ile aynı yönlü olduğu bulgusuna
ulaşmaktadır.
Chen ve Chiu (2013) çalışmasında vurgulandığı üzere ekonomik daralma
zamanlarında istihdam olanaklarının azalması ve ücretlerin gerilemesi işgücüne
katılımı olumsuz olarak etkilemektedir. Johansson (2007) çalışmasında işgücüne
katılım oranının iş çevrimleri ile aynı yönlü olduğuna değinilmekte ve çevrim-karşıtı
politikaların işgücüne katılım oranındaki düşüşleri engellemek amacıyla
kullanılabileceği vurgulanmaktadır. Tansel (2002) çalışması Türkiye işgücü
piyasasını konu almakta ve işgücüne katılım oranının büyüme oranı ile artı yönlü
ilişkili olduğu bulgusuna ulaşmaktadır. Erceg ve Levin (2013) çalışmasında Büyük
Resesyon neticesinde ortaya çıkan yavaşlamanın ABD ekonomisinde işgücüne
katılım oranındaki düşüşte önemli oranda rol oynadığı savunulmaktadır. Aynı
çalışmada işgücüne katılım oranının esas olarak uzun süreli şoklara karşı belirgin
tepkiler verdiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, Hotchkiss ve Rios-Aliva (2013)
çalışmasında da Büyük Resesyondan itibaren işgücüne katılım oranındaki düşüşün
demografik değişimlerden ziyade ekonomik faaliyetteki yavaşlamadan kaynaklandığı
bulgusuna ulaşılmaktadır. Başlevent ve Onaran (2004) çalışması uzun dönemli
94
95
ekonomik performansın işgücüne katılıma önemli oranda etki ettiğine işaret
etmektedir. Karaoğlan ve Ökten (2012) çalışması, Türkiye için 2000-2010 yılları
arasında hanehalkı işgücü anketi yatay kesitlerine dayanarak kadın işgücüne
katılımının genel ekonomik faaliyet ile artı yönlü ilişkide olduğunu göstermektedir.
Çalışma sonuçlarına göre bölgesel işsizlik oranındaki artış o bölgede ikamet eden
kadınların işgücüne katılım oranında düşüşle eşleşmektedir. Alcan, Can ve Pektaş
(2015) çalışması ekonomik performansın gerilediği 2008-2009 döneminde işgücü
piyasasından çıkışların hızlandığına dikkat çekmektedir.
Bu çalışma çerçevesinde ekonomik büyümenin işgücüne katılım üzerindeki
etkisini tespit etmek üzere on yıllık ortalama büyüme oranı değişkeni kullanılmıştır.
Bu şekilde işgücüne katılım oranının uzun dönemli makroekonomik performansa
tepkisinin ölçülmesi amaçlanmaktadır.
Konum
İşgücüne katılım davranışına etki eden bir diğer önemli etmenin konum
olduğu bilinmektedir. Kır ve kent ekonomileri sektörel yapı itibarıyla belirgin
farklılıklar sergilemektedir. Kentte sanayi ve hizmet sektörleri ön plana
çıkmaktayken, kır ekonomisinin tarım sektörü ile örtüşmesi söz konusudur.
Konumlar arası sektörel ayrışmalar, çalışma çağındaki nüfus içerisinde yer
alan çeşitli demografik grupların ulaşabilecekleri istihdam olanaklarının sektörlere
göre farklılık göstermesi göz önünde bulundurulduğunda, bireylerin ikamet
konumunun işgücüne katılım davranışına etki etmesine neden olmaktadır.
Temel üretim biriminin hane olduğu tarıma dayalı kır ekonomisinde erkekler
kendi hesabına kadınlar ise ücretsiz aile işçisi olarak aile işinde ekonomik faaliyete
yoğun olarak katılım sağlamaktadır. Tarım ekonomisinde üretim faaliyetinin hane
içerisinde yürütülmesi kadınların çocuk bakımı ve hane içi hizmetlerin tedariğinin
yanı sıra tarımsal faaliyet ve tekstil gibi işlerle üretime dahil olmasına imkan
tanımaktadır (Goldin, 1986; Goldin, 1990).
Sanayi üretiminin yoğunlaştığı kentlerde üretim ve hanenin birbirinden
ayrışması söz konusudur. Bu ayrışma kadınların bir yandan hane içi hizmetlerin
üretiminde önemli bir rol üstlenirken diğer taraftan da işgücünde yer almalarını
95
96
güçleştirmektedir. Ayrıca, kentlerde piyasa ekonomisi oldukça geniş bir hacme
ulaşmakta ve ücretli işçilik yaygın hale gelmektedir. Dolayısıyla kentsel kesimdeki
piyasa kurallarına tabi işgücü piyasası, kırsal kesimdeki geleneksel işgücünden
önemli oranda farklılaşmaktadır.
Kır ve kent arasındaki ekonomik yapıdaki bu farklılık işgücüne katılımda kır
ve kent arasında önemli bir makasın açığa çıkmasına neden olmaktadır. Yaş, eğitim,
çocuk sayısı gibi etmenler göz önünde bulundurulduğunda dahi kentte işgücüne
katılma olasılığının kıra kıyasla gerilemesi söz konusu olabilmektedir. Bu
gerilemenin kadınlarda daha da yüksek olması beklenmektedir. Nitekim Türkiye’de
kadınların hane içerisindeki rolünün önemi ve kültürel etmenler, diğer etmenler
kontrol edildiğinde dahi kadınlarda kır ve kent arasında belirgin bir işgücüne katılım
makasının gözlemlenmesine neden olmaktadır.
İşgücüne katılım davranışını açıklamaya yönelik çalışmaların önemli bir
bölümünde bireyin konumsal durumunun dikkate alındığı görülmektedir. Nijerya’da
işgücüne katılım oranını konu alan Fadayomi (2013) çalışması işgücüne katılma
olasılığının kentsel kesimde kırsal kesime kıyasla istatistiksel olarak anlamlı şekilde
azaldığına işaret etmektedir. Çalışma çerçevesinde pek çok belirleyici kontrol
edilmesine rağmen bu sonuçla karşılaşılmasında, kırsal kesimdeki esnek çalışma
şartları ve düşük çalışma süreleri ile düşük işsizlik olasılığının rol oynadığı ileri
sürülmektedir. Suriye ekonomisi için benzer bir çözümlemeyi konu alan Nasser ve
Mehchy (2012) çalışması da kırda ikamet etmenin diğer değişkenler sabit
tutulduğunda işgücüne katılma olasılığını istatistiksel olarak anlamlı şekilde
yükselttiğini ortaya koymaktadır. Güney Akdeniz ülkelerinde kadın işgücüne
katılımını araştıran Tsani, Paroussos, Fragiadakis, Charalambidis ve Capros (2012)
çalışması kadın işgücüne katılımı ile kentleşme arasında güçlü bir eksi yönlü ilişki
olduğu bulgusuna ulaşmıştır. Türkiye’de kadın işgücüne katılımını inceleyen
Dayıoğlu ve Kırdar (2010) çalışması kadın işgücüne katılımının kırsal kesimde
kentsel kesime kıyasla istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha yüksek olduğunu
ortaya koymaktadır.
96
97
Zaman trendi
Bu çalışmada, işgücüne katılım davranışına etki eden değişkenlerle ilintili
parametrelerin tahmin edilmesinde 2004-2013 dönemi için toplulaştırılan yatay kesit
verileri kullanılmıştır. Dolayısıyla, tahmin edilen katsayılar yatay kesitlerin kapsadığı
dönemin ortalamasını yansıtmaktadır. Ancak söz konusu parametrelerde dönem
boyunca oluşabilecek yapısal kırılmalar nedeniyle kayda değer değişimlerin
gerçekleşmesi olasıdır. Ortalama parametre tahminlerinin yapısal kırılmaları yeterli
ölçüde hesap edemeyeceği göz önünde bulundurularak söz konusu etkileri içermek
üzere zaman trendi modele eklenmiştir15.
2004-2013 döneminde işgücü piyasasının demografik ve makroekonomik
değişkenler tarafından yakalanamayacak çeşitli yapısal etkilere maruz kalması söz
konusudur. Emeklilik sistemindeki düzelme, 2008 yılından itibaren uygulamaya
giren aktif işgücü politikası niteliğindeki istihdam paketleri gibi yapısal etmenler
işgücüne katılım oranı üzerinde modele dahil edilen bağımsız değişkenlerdeki
değişimler ile açıklanamayan etkilere neden olmaktadır. Zaman trendinin bu etkileri
belirli ölçüde yakalaması umulmaktadır. Söz konusu yapısal dönüşümlerin işgücüne
katılımı artırır nitelikte olduğu göz önünde bulundurulduğunda trendin katsayısının
artı yönlü olarak tahmin edilmesi beklenmektedir.
Blanchard ve Wolfers (2000) çalışmasında olumlu bir makroekonomik ve
yapısal ortamın işsizliği azaltmada ve işgücüne katılımı artırmada önem teşkil ettiği
vurgulanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde işgücü piyasasının son derece dinamik
olduğu göz önünde bulundurulduğunda, tasarlanan modelin yapısal kırılmaları
içermesi noktasında anket verilerinin toplulaştırılması ve bu suretle zaman
boyutunun modele eklenmesi uygun olacaktır (Aminu, 2010). Değirmenci (2009)
çalışmasında, logit modeline dayalı Oaxaca Dekompozisyonu yöntemiyle, 1988-
2000 döneminde Türkiye’de kentsel nüfusun işgücüne katılımındaki değişimlerde
demografik gelişmelerin etkisi ayrıştırılmaktadır. Ayrıştırma sonuçları, söz konusu
dönemde işgücüne katılım oranındaki değişimin oldukça kısıtlı bir bölümünün
15 Ek 21’de kadınlar ve erkekler için doğrusal regresyon modeli sonuçları yıllık olarak sunulmaktadır. Yıllık katsayılarda dönem boyunca gözlemlenen değişim ve eğilimler yapısal dönüşümlerin varlığına işaret etmektedir. Toplulaştırılmış veri ile oluşturulan tahminlerde zaman değişkeninin bu yapısal etkileri temsil ettiği varsayılmaktadır.
97
98
demografik değişkenlerdeki gelişmelerle açıklanabildiğini ortaya koymaktadır. Bu
durum söz konusu dönemde işgücüne katılım oranındaki düşüşte esas olarak olumsuz
makroekonomik koşullar ve yapısal etmenlerin rol oynadığı savını desteklemektedir.
Özetle; bu çalışma kapsamında tahmin edilecek doğrusal olasılık modelinin
nihai ekonometrik biçimi aşağıdaki şekilde belirlenmiştir: 𝑃𝑃(𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾 = 1) = 𝛽𝛽0 + 𝛽𝛽1𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌15−19 + 𝛽𝛽2𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌20−24 + 𝛽𝛽3𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌25−29 + 𝛽𝛽4𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌30−34 + 𝛽𝛽5𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌35−39
+ 𝛽𝛽6𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌40−44 + 𝛽𝛽7𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌45−49 + 𝛽𝛽8𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌50−54 + 𝛽𝛽9𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌55−59 + 𝛽𝛽10𝑌𝑌𝐾𝐾𝑌𝑌60−64+ 𝛽𝛽11İ𝐾𝐾𝑙𝑙𝑙𝑙𝑙𝑙𝑙𝑙𝐾𝐾 + 𝛽𝛽12𝑂𝑂𝑂𝑂𝐾𝐾𝐾𝐾𝑙𝑙𝑙𝑙𝑙𝑙𝐾𝐾 + 𝛽𝛽13𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐾𝐾 𝐿𝐿𝐿𝐿𝑌𝑌𝐺𝐺 + 𝛽𝛽14𝑀𝑀𝐺𝐺𝑌𝑌𝐾𝐾𝐺𝐺𝑙𝑙 𝐿𝐿𝐿𝐿𝑌𝑌𝐺𝐺𝑌𝑌𝐿𝐿+ 𝛽𝛽15Ü𝐺𝐺𝐿𝐿𝑛𝑛𝐺𝐺𝑂𝑂𝑌𝑌𝐿𝐿𝐾𝐾𝐺𝐺 + 𝛽𝛽16𝑆𝑆𝑙𝑙𝑂𝑂𝑙𝑙𝐾𝐾𝐾𝐾𝑙𝑙 𝑂𝑂𝐾𝐾𝑙𝑙𝐺𝐺𝐾𝐾𝐺𝐺 𝐵𝐵𝐾𝐾ğ𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾𝐾 Ç𝑙𝑙𝑜𝑜𝑙𝑙𝑙𝑙 𝑆𝑆𝐾𝐾𝑆𝑆𝐾𝐾𝑌𝑌𝐾𝐾 + 𝛽𝛽17𝐾𝐾𝐾𝐾𝑂𝑂+ 𝛽𝛽18𝐵𝐵ü𝑆𝑆ü𝐾𝐾𝐺𝐺 + 𝛽𝛽19𝐾𝐾 + 𝑙𝑙
Kukla değişken tuzağına yakalanmamak adına yaş değişkeni için 65 yaş üstü
yaş kukla değişkeni, eğitim değişkeni için bir okul bitirmeyen kukla değişkeni,
konum için kent kukla değişkeni dışarıda bırakılarak söz konusu gruplar temel kabul
edilmiştir. Denklemdeki B0 sabit terimi, t zaman trendini ve u hata terimini temsil
etmektedir. B1, … , B19 ise açıklayıcı değişkenler ile ilintili etki parametreleridir.
Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni oluşturulurken hane
içerisinde işgücüne konu olan (15 yaş ve üzeri) ve hane reisi ya da eş statüsüne sahip
bireyler aynı hanedeki 15 yaş altı bireylerden sorumlu kabul edilmiştir. Dolayısıyla,
sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı hane reisi ve eş statüsündeki bireyler için söz
konusu bireyin yer aldığı hanedeki 15 yaş altı bireylerin toplamına eşit olmaktadır.
Diğer taraftan hane reisi ve eş statüsünde olmayan bireyler hanedeki çocuklardan
sorumlu olarak görülmemekte ve bu bireyler için sorumlu olunan bağımlı çocuk
sayısı değişkeni bulundukları hanedeki çocuk sayısından bağımsız olarak 0 değerini
almaktadır.
Ekonomik büyümenin etkisini görmek amacıyla modele reel GSYH
büyümesi değişkeni eklenmiştir. Büyüme oranı olarak, işgücüne katılım oranının
ekonomik faaliyete birikimli bir şekilde tepki verdiği varsayılarak, on yıllık ortalama
GSYH büyümesi kullanılmıştır. Ayrıca bu yaklaşım öngörülerin 2023 yılı için
oluşturulacağı ve örneklemin 2013 yılı itibarıyla bitmesi göz önünde
bulundurulduğunda uygulama açısından da daha makul hale gelmektedir.
98
99
3.2. Tahmin ve Bulgular
Bu bölümde bölüm 3.1.2’de tanıtılan ekonometrik modelin veri kümesine
uygulanması ile ulaşılan tahmin sonuçları değerlendirilmektedir. Bu bağlamda ilk
olarak modelin uygulandığı veri kümesi tanıtılmaktadır. İkinci aşamada ise tahmin
sonuçlarına yer verilmekte ve sonuçlar ekonomik bakış açısı çerçevesinde
yorumlanmaktadır.
3.2.1. Veri
1980’lerden itibaren Türkiye’de düzenli olarak uygulamasına başlanan
hanehalkı araştırmaları ile nüfusun demografik yapısı ve işgücü durumu gibi çeşitli
nitelik ve davranışları izlenebilmektedir. Söz konusu araştırmalara temel oluşturan
anketlerin araştırmacıların kullanımına sunulması pek çok ekonomik olgu ve
davranış kalıbını inceleyen aydınlatıcı çalışmaların üretilmesini mümkün kılmıştır.
TÜİK tarafından 1988 yılından itibaren uygulanmakta olan Hanehalkı İşgücü
Anketi (HİA), esas olarak Türkiye işgücü piyasasını tasvir etmeye yönelik
göstergelerin yüksek temsil gücüyle üretilmesi amacıyla tasarlanmakla beraber,
nüfusun çeşitli demografik özellikleri ve davranış kalıplarıyla ilintili önemli bilgiler
içermektedir. Hanehalkı İşgücü Anketi kapsamında bireylerin cinsiyet, yaş, eğitim
durumu, medeni durumu, işgücü durumu ve gelir durumu gibi bireysel özelliklerinin
yanı sıra bulundukları haneye ilişkin çocuk sayısı, hane geliri, oturulan konut tipi
gibi bilgilere de yer verilmektedir. Dolayısıyla, söz konusu anketin taşıdığı bilgi
çeşitliliği, bu anketlerden faydalanılarak, bireylerin işgücü durumunun pek çok
değişken ile ilişkilendirilmesine imkan tanımaktadır.
Gerek Türkiye’deki işgücünün yapısını ortaya koymak üzere tasarlanması
gerekse örnekleminde yer alan bireyleri betimlemeye yönelik içerdiği değişken
çeşitliliği göz önünde bulundurularak, bu çalışmada temel veri kaynağı olarak
Hanehalkı İşgücü Anketlerinden yararlanılmaktadır.
Türkiye'de planlı kalkınma dönemine geçişle birlikte iktisaden faal nüfus
yapısı hakkındaki bilgiler, beş yılda bir gerçekleştirilen Genel Nüfus Sayımlarından
99
100
ve 1966 yılından itibaren düzensiz olarak, bazı dönemlerde yapılan Hanehalkı İşgücü
Anketlerinden (HİA) derlenmiştir. Ancak 1988 yılına kadar bu kaynaklardan,
(özellikle işgücü piyasasının izlenmesinde temel veri kaynağı olan işgücü
anketinden) elde edilen veriler coğrafi kapsam, tanım, kavram, değişken ve
sınıflandırmalardaki farklılıklar nedeni ile zaman serisi içinde birbiri ile
karşılaştırılabilir nitelikte olmamıştır.
Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
koordinatörlüğünde yürütülen İşgücü Piyasası Enformasyon Sistemi (İPES) Projesi
kapsamında ve daha sonra Dünya Bankası İstihdam ve Eğitim Projesi çerçevesinde,
Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) de teknik katkıları ile yapılan çalışmalarda,
işgücü piyasası göstergelerinin daha doğru ve zamanında ölçülmesi amacına yönelik
olarak, hanehalkı işgücü anketlerinin yeniden yapılandırılması hedeflenmiştir. Bu
kapsamda, 1988 yılından itibaren Hanehalkı İşgücü Anketleri periyodik olarak
uygulanmaya başlanmıştır.
2000 yılında Hanehalkı İşgücü Araştırmasının; uygulama sıklığı, örnek
büyüklüğü, tahmin boyutu, soru kağıdı gibi konularda önemli değişiklikler
yapılmıştır. Bu değişiklikler, mevcut seri ile karşılaştırma imkanını sağlayacak
biçimde geliştirilmiştir. Bu yeni tasarım ile tahminlerin duyarlılığının artırılması
hedeflenmiştir. Yeni örnek tasarımında dönemlik (üç aylık) örnek büyüklüğü 23 bine
çıkartılmış ve bu tasarım ilk defa Ekim 1999 Hanehalkı İşgücü Araştırmasında
kullanılmıştır. 2000 yılından itibaren, anketin alan uygulaması aylık olarak
gerçekleştirilirken, 2000-2003 döneminde tahminler üçer aylık dönemlerde Türkiye,
kent ve kır için yayınlanmış; yıllık olarak ise Türkiye, kent, kır, yedi coğrafi bölge ve
dokuz il merkezi için (Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Erzurum, Gaziantep, İstanbul,
İzmir, Samsun) yayınlanmıştır. Anketin 2000 yılından itibaren uygulanmaya
başlanan yeni örneklem tasarımı ile, bir hanehalkı dört dönem takip edilmektedir.
2000 yılında işgücü piyasasına ilişkin derlenen verileri zenginleştirmek amacıyla
hanehalkı işgücü anketi soru kağıdına bazı sorular eklenmiştir. Bu sorulardan bazıları
kayıt dışı sektör istihdamı konusundadır. Yeni seride yapılan bir diğer değişiklik ise,
2000 yılına kadar 12 ve daha yukarı yaştakiler için verilen sonuçların, 2000 yılından
itibaren 15 ve daha yukarı yaştakiler için verilmeye başlanmasıdır.
100
101
Uygulanmaya başladığı tarihten itibaren, tanım ve kavramlar açısından
uluslararası standartların takip edildiği Hanehalkı İşgücü Araştırması, 2002 yılında
Avrupa Birliği’ne uyum açısından ele alınmıştır. Bu doğrultuda sürdürülen
çalışmalar neticesinde Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin (EUROSTAT) talep ettiği
tüm değişkenlerin kapsandığı bir soru kağıdı hazırlanmış olup, yeni soru kağıdında
yer alan değişkenler ile Avrupa Birliği’nin işgücü istatistikleri konusundaki norm ve
standartları da karşılanabilmektedir.
2004 yılından itibaren soru kağıdındaki soru sayısı artırılmış, referans
haftasında işlerinin başında olmayan kişilerin istihdamda kabul edilip edilmemeleri
ile ilgili kriterler, EUROSTAT’ın bu konudaki norm ve standartları da göz önüne
alınarak, soru kağıdında daha net tanımlanmıştır. Buna göre, kendi hesabına ve
işveren olarak çalışanlar, referans haftasında çeşitli nedenlerle işlerinin başında
bulunmasalar dahi istihdamda kabul edilirken, ücretli ve maaşlı olarak çalışan fertler,
ancak 3 ay içinde işlerinin başına geri döneceklerse veya işten uzak kaldıkları süre
zarfında maaş veya ücretlerinin en az yüzde 50’sini almaya devam ediyorlarsa
istihdamda kabul edilmektedir. 2004 yılı Ocak ayından itibaren geliştirilen yeni soru
kağıdı ile uygulanmasına başlanan bu serideki Hanehalkı İşgücü Araştırması örnek
hacmi, İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 2. düzey’e göre tahmin üretmek üzere
dönemsel (üç aylık) olarak yaklaşık 37 bine yükseltilmiştir. 2004 yılından itibaren,
anketin dönemsel sonuçları yine Türkiye, kent ve kır bazında; yıllık sonuçlar ise
İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey’e göre kent ve kır ayrımında, 2.
Düzey’e göre ise toplam bazda verilmektedir.
2009 yılı Ocak dönemi sonuçlarından itibaren işgücü anketi sonuçları,
ADNKS’ye göre hesaplanan yeni nüfus projeksiyonları kapsamında yayımlanmaya
başlamış olup, geriye dönük uyarlama çalışmaları da zaman içinde tamamlanmıştır
(2004 yılından itibaren yıllık sonuçlar ve 2005 yılından itibaren dönemsel ve yıllık
sonuçlar yenilenen nüfus projeksiyonlarına göre uyarlanmıştır.). Revize çalışmaları
tamamlanan dönemlere ilişkin işgücü anketi sonuçları, aşamalı olarak veri tabanında
kullanıma açılmıştır. Bu bağlamda, 2004 yılı sonrası dönem ile öncesi döneme ilişkin
tahminlerin farklı nüfus projeksiyonlarına dayanması nedeniyle 2004 öncesi ve
sonrası dönemin karşılaştırılması mümkün olmamaktadır.
101
102
Hanehalkı İşgücü Anketi Mikro Verileri 2004 yılından bu yana
araştırmacıların kullanımına sunulmaktadır. Mikro veri kümeleri yıllık yatay kesitler
şeklinde yayınlanmakta olup, anket ağırlıkları vasıtasıyla, ilişkili oldukları yıl için
Türkiye genelindeki tüm yerleşim birimlerini temsil etmektedir. Anket içerisinde yer
alan sorular farklı tanımlar altında bireylerin işgücü durumunu tespit etmeye imkan
sağlamaktadır.
Bu çalışmada yer alan ekonometrik modellerin tahmin edilmesinde kullanılan
veri kümesi 2004-2013 yılları arasında uygulanan Hanehalkı İşgücü Anketi mikro
verilerinin toplulaştırılması ile oluşturulmuştur. Araştırma kapsamına sadece çalışma
çağındaki nüfus alınmış, 15 yaş altındaki bireyler örnekleme dahil edilmemiştir. Bu
şekilde 2004 yılı için 338.132, 2005 yılı için 349.864, 2006 yılı için 356.390, 2007
yılı için 347.402, 2008 yılı için 348.380, 2009 yılı için 366.273, 2010 yılı için
384.846, 2011 yılı için 385.231, 2012 yılı için 383.970 ve 2013 yılı için 379.742
gözlemden oluşan toplamda 3.640.230 gözlemlik bir örneklem oluşturulmuştur.
İşgücüne katılım gösterge değişkeni oluşturulurken TÜİK’in 2013 yılı itibarıyla
kullandığı işgücüne katılım tanımı kullanılmıştır. Bu kapsamda istihdam halinde olan
ve işsiz bireylerin işgücüne katıldığı kabul edilmektedir.16
3.2.2. Tahmin sonuçları
İşgücüne katılım davranışının modellenmesinde 2004-2013 dönemini
kapsayan yıllık Hanehalkı İşgücü Anketi yatay kesit verileri kullanılmaktadır. Yıllık
Hanehalkı İşgücü Anketi yatay kesit verileri toplulaştırılarak toplamda 3.640.230
gözlemden meydana gelen bir veri kümesi oluşturulmuştur. Belirgin davranış farkları
göz önünde bulundurularak işgücüne katılım modelinin cinsiyet ayrımında tahmin
edilmesi yaklaşımı benimsenmiştir. Bu amaçla toplam veri kümesi, cinsiyet
16 İstihdamdaki bireyler; ücretli, maaşlı, yevmiyeli, kendi hesabına, işveren ya da ücretsiz aile işçisi olarak referans dönemi içinde en az bir saat bir iktisadi faaliyette bulunan kişiler ve işi ile bağlantısı devam ettiği halde, referans haftası içinde çeşitli nedenlerle işinin başında olmayan kendi hesabına veya işveren olarak çalışanlar olarak tanımlanmaktadır. İşsizler ise referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) bireylerden iş aramak için son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 15 gün içinde işbaşı yapabilecek durumda olanlar şeklinde tanımlanmaktadır.
102
103
tabanında iki alt kümeye ayrılmıştır. Bu şekilde kadınlar ve erkekler için sırasıyla
1.894.663 ve 1.745.567 gözlemden oluşan alt örneklemlere ulaşılmıştır.
Bu çalışma kapsamında işgücüne katılım davranışının modellenmesinde
“Ağırlıklandırılmış Doğrusal Olasılık Modeli” kullanılmaktadır. Örneklemdeki her
bir gözlemin ağırlıklandırılmasında, söz konusu gözleme ait anket ağırlık katsayısı
kullanılmıştır. Bu şekilde tahmin edilen modellerin Türkiye genelini temsili
sağlanmış ve değişen-varyans sorunu ortadan kaldırılmıştır.
Tahmin edilen her iki model de tümel boyutta istatistiksel olarak anlamlıdır.
Ayrıca değişkenlerin tahmin edilen etkilerinin de öncül beklentilerle son derece
uyumlu olduğu görülmektedir. Kullanılan toplulaştırılmış veri kümesi ve açıklayıcı
değişkenlere ilişkin betimleyici istatistiklere EK 11’de yer verilmektedir.
3.2.2.1. Kadınlarda işgücüne katılımın belirleyicileri Kadınlar için tahmin edilen modelin istatistiksel olarak son derece anlamlı
sonuçlar içerdiği görülmektedir. Modelin tümel anlamlılığını sınamak amacıyla
hesaplanan F istatistiğinin p-değeri 0 olarak hesaplanmıştır. Dolayısıyla, modelin
örneklemdeki davranış kalıbını bir bütün olarak anlamlı biçimde açıklama gücünün
yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, uygulanan t-testleri tahmin edilen
katsayıların her birinin yüzde bir hata düzeyinde, istatistiksel olarak anlamlı olduğu
yargısına varılmasını sağlamaktadır. Ayrıca, katsayıların ilintili oldukları değişken
için işaret ettiği etki yönü ve boyutunun kuramsal beklentilerle uyumluluk
sergilemesi söz konusudur17.
Yaş değişkenleri için tahmin edilen katsayılar yaş düzeyi ile işgücüne katılım
olasılığı arasında ters-u biçimli bir ilişkinin var olduğuna işaret etmektedir. Eğitim
değişkenleriyle ilgili tahmin sonuçları ise beklenildiği gibi eğitim düzeyindeki artışla
beraber işgücüne katılım olasılığının arttığını göstermektedir. Kırda ikamet eden
kadınlarda işgücüne katılımın kentte ikamet eden kadınlardan belirgin oranda daha
yüksek olduğu görülmektedir. Çocuk sayısındaki artışın kadınlarda işgücüne katılımı
kayda değer düzeyde olumsuz etkilemesi söz konusudur. On yıllık ortalama
17 Doğrusal modelin tahmin sonuçlarını teyit etmek amacıyla probit ve logit tahminleri de hesaplanmıştır. Hesaplanan katsayıların doğrusal modelin katsayıları ile tutarlılık gösterdiği görülmektedir (EK 12).
103
104
ekonomik büyüme oranı ile işgücüne katılım oranı arasında artı yönlü bir ilişki
olduğu dikkat çekmektedir. Zaman trendi katsayısının pozitif olması 2004-2013
döneminde ekonomik yapıda kadın işgücüne katılımını olumlu şekilde etkileyen
değişimlerin meydana geldiğine işaret etmektedir. Tablo 3.1’de işgücüne katılım
modeli tahmin sonuçları yer almaktadır.
Tablo 3.1. Ekonometrik Modelin Tahmin Sonuçları (Kadınlar)
Örneklem Hacmi 1.894.663 Populasyon Hacmi 261.694.124 F(k=19, n-k=1894644) 18.967,7 P(F) 0,0000 R2 0,1745 Değişken Katsayı Yaş 15-19 0,0993*** Yaş 20-24 0,2329*** Yaş 25-29 0,2684*** Yaş 30-34 0,3001*** Yaş 35-39 0,3207*** Yaş 40-44 0,2919*** Yaş 45-49 0,2238*** Yaş 50-54 0,1651*** Yaş 55-59 0,1225*** Yaş 60-64 0,0846*** İlkokul 0,0082*** Ortaokul 0,0219*** Genel Lise 0,0887*** Meslek Lisesi 0,1792*** Üniversite 0,4785*** Kır 0,2056*** Sorumlu Olunan Bağımlı Çocuk Sayısı -0,0419*** Büyüme 0,0082*** Zaman Trendi 0,0048*** Sabit Terim -0,0945***
Not: k: Açıklayıcı değişken sayısı, n: gözlem sayısı
Kadınlarda yaş değişkeninin işgücüne katılım üzerindeki etkisi
incelendiğinde, tahmin edilen tüm yaş kukla değişken katsayılarının artı işaretli
olduğu dikkat çekmektedir. Dolayısıyla tüm yaş gruplarında katılım ihtimali baz
olarak seçilen 65 yaş ve üzeri grubuna kıyasla istatistiksel olarak anlamlı şekilde
daha yüksektir. Diğer taraftan söz konusu katsayıların kendi içerisinde kıyaslanması
104
105
yaş değişkeninin işgücüne katılım üzerindeki etkilerine dair farklı kuramsal
beklentilerin de karşılandığına işaret etmektedir. Tahmin edilen katsayılar kadınlarda
işgücüne katılımın yaş ile ters-u biçimli bir ilişkide olduğunu ortaya koymaktadır.
30-34, 35-39 ve 40-44 yaş grubundaki kadınlarda işgücüne katılma olasılığı 65 yaş
ve üzeri kadınlara kıyasla sırasıyla 0,30, 0,32 ve 0,29 düzeylerinde artmakta ve bu
yaş grupları ters parabolün tepesine tekabül etmektedir. Diğer taraftan, bu gruplardan
sağ ve sola doğru uzaklaşıldıkça işgücüne katılım olasılığının monoton bir seyirde
azaldığı görülmektedir.
Eğitim değişkenlerine ilişkin tahmin edilen katsayıların da öncül beklentiler
ile son derece uyumlu olduğu görülmektedir. Baz kategori olan bir okul
bitirmeyenler ile diğer tüm eğitim düzeyleri arasında anlamlı bir işgücüne katılım
farkı olduğu dikkat çekmektedir. Tahmin sonuçları kadınlarda işgücüne katılımın
özellikle lise ve üzeri eğitim gruplarında önemli oranda yükseldiğini göstermektedir.
Üniversite eğitimi kadın işgücüne katılımında oldukça belirgin bir farklılık
yaratmaktadır. Üniversite düzeyindeki kadınların bir okul bitirmeyen kadınlara
kıyasla 0,48 daha yüksek bir olasılıkla işgücüne katıldığı tahmin edilmektedir. Diğer
taraftan genel lise ve meslek lisesi mezunu kadınlarda bu rakam sırasıyla 0,09 ve
0,18 civarında tahmin edilmektedir. Dolayısıyla tahmin sonuçları meslek lisesi
mezunu kadınlarla genel lise mezunu kadınlar arasında da önemli bir ayrışma
olduğuna işaret etmektedir. Ancak genel lise mezunu kadınların yükseköğretime
meslek lisesi mezunu kadınlara kıyasla daha yoğun bir şekilde devam etmiş olması
da bu durumda etkili olmuş olabilir.18
Tahmin sonuçları kırda konumlanan bir kadının işgücüne katılma ihtimalinin
kentteki bir kadına kıyasla diğer etmenler kontrol edildiğinde dahi yaklaşık 0,20
kadar yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Kırda kente göre belirgin düzeyde düşük
olan çalışma süreleri, kırsal ekonomide istihdama dahil olan kadınların bir yandan
18 Bu etkinin yaş değişkeni ile önemli oranda kontrol edildiği düşünülmektedir. 15-19 ve 20-24 yaş gruplarındaki genel lise ve meslek lisesi mezunu bireyler yüksek öğretime devam ediyor olabilirler, ancak 25-29 yaş grubundan itibaren bireylerin eğitim sürecini büyük oranda tamamladığı varsayılabilir. 15-19 ve 20-24 yaş gruplarında da söz konusu etkinin ortaya çıkarabileceği yanlılığın yaş değişkenlerinin kontrol edilmesi ile önemli oranda önüne geçildiği düşünülmektedir. Dolayısıyla eğitime devam etkisinin genel lise ve meslek lisesi grupları arasında var olduğu düşünülen katılım farkının ortaya çıkmasında oldukça sınırlı bir rol oynadığı düşünülmektedir.
105
106
hane içi hizmetlerin tedariğini sağlarken diğer yandan da ekonomik faaliyete dahil
olmalarına olanak sunmaktadır.
Çalışmanın ortaya koyacağı politika çıkarımları açısından önemli bir
değişken sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısıdır. Model kadınlarda çocuk
sayısındaki 1 birimlik artışın işgücüne katılma olasılığını 0,042 gibi önemli bir
düzeyde düşürdüğüne işaret etmektedir. Hane içi hizmetlerin üretiminde kadınların
yoğun pay sahibi olduğu göz önünde bulundurulduğunda böyle bir tahmin sonucuna
ulaşılması öncül beklentilerle uyumlu olmuştur.
Model on yıllık ortalama büyümedeki bir puanlık artışın kadın işgücüne
katılım olasılığına yaklaşık 0,01 katkı sağladığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla,
kadın katılımını artırmaya yönelik sosyal politikaların ve aktif işgücü piyasası
politikalarının güçlü ve istikrarlı bir uzun dönemli büyüme patikası ile desteklenmesi
kadın katılımında önemli kazanımları beraberinde getirecektir.
Son olarak, model kadın işgücüne katılım olasılığında her yıl, yaklaşık 0,005
düzeyinde, diğer açıklayıcı değişkenler ile açıklanamayan bir artış olduğunu tahmin
etmektedir. Dolayısıyla, yapısal unsurlardaki olumlu gelişmelerin, 2004-2013
dönemi başından sonuna kadar kadın işgücüne katılımını 5 puan gibi önemli bir
düzeyde desteklediği anlaşılmaktadır. Emeklilik sisteminde uygulanan olumlu
reformlar ve istihdam paketleri ile kadınlara yönelik diğer aktif işgücü politikaları bu
etkinin ortaya çıkmasında rol sahibi olmuştur.
3.2.2.2. Erkeklerde işgücüne katılımın belirleyicileri Erkekler için tahmin edilen model de gerek tümel düzeyde gerekse tekil
katsayılar düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı sonuçları içermektedir. Yaş kukla
değişkenlerinin katsayıları yaş ile katılım arasında ters-u biçimli ilişkiye işaret
etmektedir. Erkeklerde eğitim düzeyindeki artışla beraber işgücüne katılımın
yükseldiği görülmektedir. Çocuk sayısındaki artış erkeklerde işgücüne katılım artışı
ile eşleşmektedir. Kırda konumlanan erkeklerin kentte konumlananlara kıyasla
işgücüne daha yoğun bir şekilde katılmaları söz konusu olmakta ancak beklenildiği
gibi makasın kadınlardaki kadar derin olmadığı görülmektedir. Büyüme değişkeninin
pozitif ve anlamlı katsayısı ekonomik performansın erkek işgücüne katılımını da
106
107
desteklediğini ortaya koymaktadır. Zaman trendi erkeklerde de katılıma artı yönlü ve
anlamlı katkı yapmakla beraber, katsayının oldukça düşük düzeyde olması 2004-
2013 dönemindeki yapısal değişimlerin erkeklerde işgücüne katılıma kadınlardaki
gibi dikkat çekici bir katkı yapmadığına işaret etmektedir19.
Tablo 3.2. Ekonometrik Modelin Tahmin Sonuçları (Erkekler)
Örneklem Hacmi 1.745.567 Populasyon Hacmi 252.299.332 F(k=19, n-k=1745567) 45.994,61 P(F) 0,0000 R2 0,342 Değişken Yaş 15-19 0,1622*** Yaş 20-24 0,5305*** Yaş 25-29 0,7125*** Yaş 30-34 0,7245*** Yaş 35-39 0,7118*** Yaş 40-44 0,7023*** Yaş 45-49 0,6150*** Yaş 50-54 0,4457*** Yaş 55-59 0,2965*** Yaş 60-64 0,1794*** İlkokul 0,0571*** Ortaokul 0,0552*** Genel Lise -0,0197*** Meslek Lisesi 0,0817*** Üniversite 0,0977*** Kır 0,0772*** Sorumlu Olunan Bağımlı Çocuk Sayısı 0,0191*** Büyüme 0,0054*** Zaman Trendi 0,0007*** Sabit Terim 0,1009***
Not: k: Açıklayıcı değişken sayısı, n: gözlem sayısı
Yaş değişkenlerine ilişkin tahmin edilen katsayılar incelendiğinde, erkeklerde
de kadınlardaki duruma benzer biçimde en düşük katılımın baz grubu oluşturan 65
yaş ve üzeri grupta gerçekleştiği görülmektedir. Tüm yaş kukla değişkenleri için
19 Doğrusal modelin tahmin sonuçlarını teyit etmek amacıyla probit ve logit tahminleri de hesaplanmıştır. Hesaplanan katsayıların doğrusal modelin katsayıları ile tutarlılık gösterdiği görülmektedir (EK 12).
107
108
tahmin edilen katsayılar artı yönlü ve anlamlıdır. Erkeklerde işgücüne katılma
olasılığı 25-29, 30-34, 35-39 ve 40-44 yaş gruplarında tavan yapmakta, yaş
dağılımının sağına ve soluna doğru gidildikçe monoton bir biçimde azalmaktadır.
Erkeklerde yaşlanmaya atfedilen katılım düşüşü dikkat çekicidir. Model 25-29, 30-
34, 35-39 ve 40-44 yaş gruplarında işgücüne katılım olasılığının 65 yaş ve üzeri
gruba kıyasla 0,70 arttığına işaret ederken, söz konusu artış 55-59 ve 60-64
gruplarında sırasıyla 0,18 ve 0,057 olmaktadır. Dolayısıyla 55-59 ve 60-64 yaş
gruplarında işgücüne katılım olasılığının orta yaş gruplarına kıyasla yaklaşık 0,52 ve
0,64 azaldığı görülmektedir. Söz konusu katsayılar 55-59 yaş grubundan itibaren
işgücünden hızlı bir çıkış olduğuna işaret etmektedir. Nüfusun giderek yaşlandığı göz
önünde bulundurulduğunda, yaşlanan nüfusun işgücüne katılım davranışını
destekleyecek önlemlerin alınması önem arz etmektedir.
Erkeklerde de kadınlardaki duruma benzer bir biçimde işgücüne katılım
olasılığının eğitim düzeyindeki artışla beraber yükseldiği görülmektedir. Diğer
taraftan erkeklerde eğitim düzeyine göre kadınlardaki kadar belirgin işgücüne katılım
farklılıkları var olmamaktadır. İlkokul ve ortaokul eğitim düzeyine sahip olmanın
erkeklerde işgücüne katılım olasılığına bir okul bitirmeyen erkeklere kıyasla hemen
hemen aynı düzeyde, yaklaşık 0,05’lik bir katkı yaptığı tahmin edilmektedir. Diğer
taraftan, meslek lisesi ve üniversite eğitim düzeyindeki erkeklerde işgücüne katılım
olasılığı bir okul bitirmeyen erkeklere kıyasla, yaklaşık olarak, sırasıyla 0,08 ve 0,09
artmaktadır. Model genel lise mezunu erkeklerde işgücüne katılım performansının
düşük olduğuna işaret etmektedir.
Çocuk sayısının erkeklerde işgücüne katılım olasılığını yaklaşık 0,02 artırdığı
tahmin edilmektedir. Çocuk sayısı ile kadın ve erkek işgücüne katılım olasılıkları
arasındaki bu ilişki kuramsal beklentilerle örtüşmektedir. Çocuk sayısındaki artış,
hane içi hizmetlerin üretiminde kullanılan zamanın getirisini hem erkeklerde hem de
kadınlarda yükseltmektedir. Ancak kadınların, geleneksel aile yapısı ve kültürel
etmenlere dayalı olarak, hane içi hizmetlerin üretiminde karşılaştırmalı üstünlüğe
sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda ortaya kadının işgücü piyasasından
çıkarak hane içi hizmetlerin üretimine yöneldiği erkeğin ise bu durum sonucu ortaya
çıkan gelir kaybını telafi etmek üzere işgücüne katılımını yoğunlaştırdığı bir hane içi
108
109
denge çıkmaktadır. Bu denge çerçevesinde artan çocuk sayısı erkekler için hanenin
mali sorumluluğunda yukarı yönlü bir baskıya tekabül ederken, kadınlarda hane içi
hizmetlerde artan sorumluluğa denk gelmektedir.
Uzun dönemli ekonomik faaliyetteki hızlanmanın erkek işgücüne katılımını
da olumlu etkilediği görülmektedir. 10 yıllık ortalama büyüme oranındaki 1 puanlık
artışın erkeklerde işgücüne katılım olasılığına yaklaşık olarak 0,005’lik katkı
sağladığı tahmin edilmektedir.
Erkeklerde kadınlardaki kadar belirgin bir zaman trendinin olmadığı
görülmektedir. 2004-2013 dönemindeki yapısal değişimlerin önemli bir bölümünün
erkeklerden ziyade yoğun olarak kadınların işgücüne katılım kararlarına etki eder
nitelikte olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu durumun da öncül beklentiler ile
uyuşması söz konusu olmuştur. Ayrıca, erkeklerde katılım oranının halihazırda
OECD düzeylerine yakın olması, bu düzey kabaca bir norm olarak kabul edilirse,
yapısal etmenlerin bu alanda yaratacağı katkıyı önemli ölçüde kısıtlamaktadır.
109
110
4. TÜRKİYE İÇİN İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI ÖNGÖRÜLERİ ve ETKİ
AYRIŞTIRMASI
Bölüm 3’te işgücüne katılım davranışını açıklamak üzere oluşturulan
ekonometrik model detaylı şekilde tanıtılmış ve modelin tahmin edilmesi ile ulaşılan
bulgulara yer verilmiştir. Bu bölümde, bu altyapıdan yararlanılarak Türkiye’de
işgücüne katılım oranının gelecekte alacağı değerlere ilişkin öngörülere ulaşılması ve
işgücüne katılım oranındaki değişimlerin, 2004-2013 dönemi gerçekleşmeleri ve
2023 yılı öngörüleri itibarıyla, kaynaklarına ayrıştırılması amaçlanmaktadır.
4.1. Kuramsal Çerçeve
Bu çalışma kapsamında tasarlanan ampirik model, işgücüne katılım
olasılığını esas olarak birey düzeyinde açıklamakla beraber belirli bir yılda
gerçekleşmesi beklenen işgücüne katılım oranını tahmin etmeye yönelik gerekli
altyapıyı da tesis etmektedir.
Belirli bir yılda gerçekleşecek işgücüne katılım oranı rassal bir değişken
olarak tasavvur edilebilir:
K = ∑ kiiN
ki; t yılında, işgücüne konu olan popülasyonda yer alan i’inci kişinin
işgücüne katılmaması durumunda 0, katılması durumunda 1 değerini alan rassal
değişkendir. N ise popülasyon hacmini göstermektedir. İşgücüne katılım oranı K, N
tane bağımsız rassal değişkenin toplamından oluşmakta ve dolayısıyla kendisi de bir
rassal değişken olmaktadır.
Bu durumda, belirli bir yılda gerçekleşmesi beklenen işgücüne katılım oranı
aşağıdaki gibi olacaktır;
E(K) = E(∑ kiiN )
Dolayısıyla,
E(K) = ∑ E(ki)iN
şeklinde olacak ve
110
111
E(ki) = 1xP(ki = 1) + 0xP(ki = 0) = P(ki = 1)
olduğundan,
E(K) = ∑ P(ki)iN
olacaktır. Bu çalışma kapsamında bireyin işgücüne katılım olasılığının açıklayıcı
değişkenlerin doğrusal bir fonksiyonu olduğu varsayılmaktadır. Dolayısıyla,
P(ki = 1) = Xiβ
şeklinde olacaktır. Bu durumda işgücüne katılım oranının beklenen değeri
aşağıdaki gibi olacaktır:
E(K) =∑ XiβiN
yısıyla,
E(K) = Xβ
lacaktır.
Yani, belirli bir yılda gerçekleşmesi beklenen işgücüne katılım oranı
açıklayıcı değişkenlerin o yıldaki ortalama değerleri ile söz konusu değişkenler ile
ilintili parametrelerin çarpımına eşit olacaktır.
Bu nedenle, belirli bir yılda işgücüne katılım oranının alacağı değerin tahmin
edilmesi için β parametre vektörünün tahmin edilmesi ve o yılda açıklayıcı
değişkenlerin nüfus ortalamalarının hesap edilmesi gerekmektedir. Bu çalışma
kapsamında parametre vektörü tahminine Bölüm 3’te sunulan işgücüne katılım
olasılığı tahmincisi vasıtasıyla ulaşılmaktadır. Diğer taraftan açıklayıcı değişkenlerin
yıllar itibarıyla ortalamalarına; demografik değişkenler için hanehalkı işgücü
anketleri ve TÜİK nüfus istatistiklerinden yararlanılarak, büyüme değişkeni için
TÜİK milli gelir istatistiklerinden yararlanılarak ulaşılabilmektedir.20 Öngörülerde
ise demografik değişkenlerin nüfus ortalamalarına TÜİK nüfus projeksiyonlarından
20 Belirli bir yılda on yıllık büyüme değişkeninin aldığı değerler, o yılın anketindeki tüm bireyler için eşit olduğundan, büyüme değişkeninin yıl ortalaması basitçe kendisine eşit olmaktadır.
111
112
yararlanılarak ulaşılabilmekte olup büyüme değerleri için farklı senaryolar
oluşturulabilmektedir.
Bu durumda sonuç itibarıyla:
E(K)̂ = Xβ̂ olmuştur. Belirli bir yıl için işgücüne katılım oranı tahmini oluşturulurken,
işgücüne katılımın belirleyicilerinin yıl ortalamalarından meydana gelen X vektörü,
tahmin edilen parametre vektörü β̂ ile çarpılmaktadır. Belirli bir demografik değişken
için yıl ortalaması, basitçe söz konusu demografik değişkenin temsil ettiği
demografik grubun o yıl itibarıyla çalışma çağındaki nüfus içerisindeki payına eşit
olmaktadır. Örneğin, kadınlar için oluşturulan tahminlerde 15-19 yaş grubu
değişkeninin 2013 yılındaki ortalama değeri söz konusu yaş grubundaki kadınların
toplam işgücüne konu olan kadınlar içerisindeki payına eşittir. Diğer taraftan,
sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeninin herhangi bir yıldaki ortalaması
hesaplanırken, her iki cinsiyet grubu için de, o yıldaki 15 yaş altındaki toplam birey
sayısı o cinsiyet grubundaki 15 ve üzeri yaştaki birey sayısına oranlanmaktadır.21
Bu çerçevede, ilerleyen kısımda, 2023 yılı için oluşturulan senaryolar altında
işgücüne katılım oranı öngörüleri oluşturulacak ve 2004-2013 dönemi için
gerçekleşen işgücüne katılım oranı değişimleri, 2013-2023 döneminde ise öngörülen
işgücüne katılım oranı değişimleri kaynaklarına ayrıştırılacaktır.
4.2. İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri
4.2.1. Açıklayıcı değişkenlere ilişkin öngörüler
2023 yılı için işgücüne katılım oranının öngörülmesi noktasında açıklayıcı
değişkenlerin ortalama değerlerinin 2023 yılı itibarıyla alacağı değerlere ilişkin
tutarlı senaryoların oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda; ilki baz,
ikincisi olumlu, üçüncüsü ise olumsuz senaryo olmak üzere üç farklı senaryo
kurgulanmıştır. Demografik değişkenlerin 2023 yılında alacağı değerler, senaryolar
arasında farklılık sergilememekte ve senaryolar esas olarak büyüme performansına
21 Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeninin yıl ortalaması değerlerinin hesaplanması hususuna ilişkin bilgilere EK 10’da detaylı şekilde yer verilmektedir.
112
113
göre birbirinden farklılaşmaktadır. Bu senaryolardan yararlanılarak erkek ve kadın
işgücüne katılım oranlarının 2023 yılında ulaşması öngörülen düzey için bir koridor
oluşturulacaktır.
Senaryoların oluşturulması noktasında, yaş değişkenleri ve sorumlu olunan
bağımlı çocuk sayısı değişkeni ortalama değerlerinin 2023 yılında alacağı tahmini
değerler için TÜİK tarafından hazırlanan yaş grubu ve cinsiyete göre nüfus
projeksiyonu temel alınmıştır. Söz konusu değişkenler her üç senaryoda da aynı
değerleri almaktadır.22
İşgücüne katılım oranı öngörüleri üzerinde en fazla etkiye sahip olan
demografik değişkenin çalışma çağındaki nüfusun eğitim dağılımı olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle erkek ve kadınlarda çalışma çağındaki nüfusun eğitim
profilinin 2023 yılında alacağı görünümün mümkün olan en isabetli şekilde
öngörülmesi, işgücüne katılım oranı öngörülerinin tutarlılığını doğrudan
belirleyecektir.
Çalışma çağındaki nüfusun 2023 yılındaki eğitim dağılımının kestirilmesi
için yaş dağılımından dolaylı olarak yararlanılması yolu izlenmiştir. Bu amaçla, her
iki cinsiyet grubu için de 2013 yılında beşerli yaş grupları itibarıyla eğitim
dağılımına Hanehalkı İşgücü Anketinden ulaşılmıştır. Bu dağılımın 10 yıl sonra
alacağı görünümün hesaplanmasında, yaş gruplarının eğitim dağılımının 10’ar yıllık
nesiller şeklinde ileri doğru kaydırılması yaklaşımı benimsenmiştir.
İdari sınıflamalardaki değişiklikler ve işgücü istatistiklerinin dayandığı nüfus
projeksiyonlarının güncellenmesi nedeniyle, işgücünün konumsal dağılımı işgücü
istatistiklerinden nüfus istatistikleri ile tutarlı bir şekilde takip edilememektedir.
Nitekim 2014 yılından itibaren işgücü istatistiklerinin kent-kır ayrımında
yayımlanması uygulamasına son verilmiştir. Dolayısıyla mevcut istatistikler
doğrultusunda nüfusun kent-kır dağılımı için tutarlı bir öngörüde bulunmak oldukça
güç hale gelmektedir. Bu nedenle, nüfusun konumsal dağılımının 2023 yılında, her
22 TÜİK tarafından 2075 yılına kadar oluşturulan, farklı varsayımlara dayalı nüfus projeksiyonlarının 2023 yılına kadar baz senaryodan belirgin farklılıklar sergilememesi nedeniyle yaş ve genç bağımlılık oranı için sadece TÜİK baz senaryosunun kullanılması uygun görülmüştür.
113
114
üç senaryoda da bir önceki dönem olan 2004-2013 yılları ortalamasına eşit olacağı
varsayılmıştır.
Senaryolar arası farklılık esas olarak makroekonomik görünümden ileri
gelmektedir. Bu kapsamda, üç farklı büyüme patikası oluşturulmuş ve bu patikaların
2023 yılı için tekabül ettiği on yıllık birikimli büyüme oranları hesaplanmıştır.
Devam eden kısımda açıklayıcı değişkenlerin yıllar itibarıyla alacağı
değerlerin belirlenme süreci detaylandırılarak sunulmaktadır. EK 13’te, bu süreç
sonucunda ulaşılan, kadınlar ve erkekler için 2023 yılı tahmini ortalama değer
vektörleri bir bütün olarak sunulmaktadır.
4.2.1.1. Yaş Çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımının öngörülmesinde, TÜİK tarafından
oluşturulan yaş grubu ve cinsiyete göre nüfus projeksiyonu (Baz) temel alınmıştır.
Söz konusu projeksiyon dahilinde kadın ve erkek nüfusunun yaş grupları itibarıyla
gelişimi 2075 yılına kadar öngörülmektedir. Bu projeksiyondan yararlanılarak
çalışma çağındaki nüfusun 2023 yılındaki yaş dağılımı cinsiyet grupları itibarıyla
hesaplanmış ve böylece kadın ve erkeklerde yaş değişkenleri için 2023 yılı ortalama
değerleri türetilmiştir (Tablo 4.1).
Tablo 4.1. Yaş Değişkeni İçin Ortalama Değerler (Yaş Gruplarının Çalışma Çağındaki Nüfus İçerisindeki Payları)
Kadın Erkek 2013 2023 2013 2023
Yaş 15-19 0,1086 0,0910 0,1154 0,0970 Yaş 20-24 0,1055 0,0954 0,1101 0,1001 Yaş 25-29 0,1067 0,0976 0,1108 0,1012 Yaş 30-34 0,1115 0,0925 0,1149 0,0951 Yaş 35-39 0,0990 0,0924 0,1021 0,0960 Yaş 40-44 0,0909 0,0961 0,0930 0,0992 Yaş 45-49 0,0802 0,0851 0,0828 0,0878 Yaş 50-54 0,0728 0,0778 0,0738 0,0791 Yaş 55-59 0,0615 0,0680 0,0614 0,0690 Yaş 60-64 0,0487 0,0607 0,0468 0,0594 Yaş 65+ 0,1147 0,1435 0,0889 0,1161
Kaynak: TÜİK Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Nüfus Projeksiyonları (Baz)
114
115
Nüfus projeksiyonları, 2013-2023 döneminde, erkek ve kadınlarda çalışma
çağındaki nüfusun yaşlanacağına işaret etmektedir. Hem kadın hem de erkeklerde,
sırasıyla 15-19, 20-24, 25-29, 30-34 ve 35-39 yaş gruplarının çalışma çağındaki
nüfus içerisindeki payı düşerken; 40-44, 45-49, 50-54, 55-59, 60-64 ve 65 ve üzeri
yaş gruplarının payının artacağı öngörülmektedir. Özellikle işgücüne katılımın
oldukça düşük seviyelere indiği 60-64 ve 65 ve üzeri yaş gruplarının payının her iki
cinsiyet grubunda da ağırlığını belirgin düzeyde artıracak olması dikkat çekmektedir.
2013 yılında sırasıyla erkekler ve kadınlar için yüzde 8,9 ve 11,5 olan 65 yaş ve üzeri
nüfusun çalışma çağındaki nüfus içerisindeki payının 2023 yılında yüzde 11,6 ve
14,4 seviyelerine yükselmesi beklenmektedir (Grafik 4.1). Çalışma çağındaki
nüfusun yaş dağılımındaki gelişmelerin, hem kadınlarda hem de erkeklerde işgücüne
katılım oranına olumsuz etkide bulunması beklenmektedir.23
Grafik 4.1. Çalışma Çağındaki Nüfusun Yaş Dağılımı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Nüfus Projeksiyonları
4.2.1.2. Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni yıl ortalamasının her iki
cinsiyet grubu için de 2023 yılı itibarıyla alacağı değerlerin hesaplanmasında TÜİK
tarafından oluşturulan yaş grubu ve cinsiyete göre nüfus projeksiyonundan (Baz)
doğrudan yararlanılmıştır. Nitekim sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni
23 TÜİK nüfus projeksiyonlarının 2023 yılına kadar birbirinden belirgin bir farklılık göstermemesi nedeniyle, nüfusun yaş dağılımı için sadece tek bir senaryo oluşturulması yeterli görülmüştür. Nüfusun yaş dağılımı için TÜİK’in baz senaryo nüfus projeksiyonu kullanılmıştır.
02468
10121416
15-1
9
20-2
4
25-2
9
30-3
4
35-3
9
40-4
4
45-4
9
50-5
4
55-5
9
60-6
4
65+
15-1
9
20-2
4
25-2
9
30-3
4
35-3
9
40-4
4
45-4
9
50-5
4
55-5
9
60-6
4
65+
Erkek Kadın
2013 2023
115
116
ortalamasının belirli bir yılda alacağı değer, söz konusu yılda nüfusun yaş
dağılımının doğrudan uzantısı olmaktadır.
Her iki cinsiyet grubu için de sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı
değişkeninin belirli bir yıldaki ortalaması hesaplanırken, 15 yaş altı bireylerin toplam
sayısı o cinsiyet grubundaki 15 yaş ve üzeri bireylerin sayısına oranlanmaktadır.
Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeninin ortalama değeri nüfus
geneli için hesaplanan genç bağımlılık oranı ile doğrudan ilişkilidir. Genç bağımlılık
oranı hesaplanırken, toplam nüfus içerisindeki 15 yaş altı bireylerin sayısı yine
toplam nüfus içerisindeki 15 yaş ve üzeri bireylerin sayısına oranlanmaktadır.
Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni ortalama değeri hesaplanırken ise,
toplam nüfus içerisindeki 15 yaş altı bireylerin sayısı, ilgili cinsiyet grubundaki 15
yaş ve üzeri bireylerin sayısına oranlanmaktadır.24
Nüfus içerisinde kadın ve erkeklerin hemen hemen eşit ağırlığa sahip olduğu
göz önünde bulundurulduğunda, hesaplanan bağımlı çocuk sayısı değişkeni
ortalamasının genç bağımlılık oranının 2 katına oldukça yakın değerler alması söz
konusu olmaktadır. Bu durum, erkekler ve kadınlar için sorumlu olunan bağımlı
çocuk sayısı değişkeni ortalama değerinin ve nüfus geneli bağımlılık oranının bir
arada sunulduğu Grafik 4.2‘de açıkça görülmektedir.
24 Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeninin yıl ortalaması değerlerinin hesaplanması hususuna ilişkin bilgilere EK 10’da detaylı şekilde yer verilmektedir.
116
117
Grafik 4.2. Hanedeki Bağımlı Çocuk Sayısı Ortalama Değeri ve Genç Bağımlılık Oranı
Kaynak: TÜİK, Nüfus Projeksiyonları
2013-2023 döneminde sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni
ortalama değerinin (2 x genç bağımlılık oranı) hem kadınlarda hem de erkeklerde 11
puanın üzerinde bir düşüş göstermesi beklenmektedir (Tablo 4.2).
Tablo 4.2. Hanedeki Bağımlı Çocuk Sayısı Değişkeni İçin Ortalama Değerler
2013 2023 Fark Erkek 0,6521 0,5414 -0,1107 Kadın 0,6471 0,5343 -0,1128
Kaynak: TÜİK, Nüfus Projeksiyonları
Genç bağımlılık oranındaki düşüşün kadınlarda işgücüne katılımı önemli
oranda desteklemesi muhtemel görülmektedir. Diğer taraftan, erkeklerde bağımlı
çocuk sayısı ile işgücüne katılım arasında artı yönlü bir ilişki tahmin edilmesi bu
değişkendeki düşüşle beraber erkeklerde işgücüne katılımın bir miktar gerileyeceğine
işaret etmektedir.
4.2.1.3. Eğitim Nüfusun eğitim dağılımının 2023 yılında alacağı görünümün kestirilmesi için
nüfusun yaş dağılımından dolaylı olarak yararlanılmaktadır. Bu çerçevede, her iki
cinsiyet grubu için de, 2013 yılında yaş grupları itibarıyla nüfusun eğitim dağılımına
Hanehalkı İşgücü Anketinden ulaşılmıştır. Söz konusu dağılımın on yıl sonra alacağı
görünümün hesaplanmasında yaş gruplarının eğitim dağılımının 10’ar yıllık nesiller
şeklinde ileri kaydırılması yolu izlenmiştir.
0.00
0.10
0.20
0.30
0.40
0.50
0.60
0.70
2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022 2023
Erkek Kadın Genç Bağımlılık Oranı
117
118
40-44, 45-49, 50-54, 55-59 ve 60-64 yaş gruplarının 2023 yılında
sergileyeceği eğitim dağılımı hesaplanırken sırasıyla 30-34, 35-39, 40-44, 45-49, 50-
54 yaş gruplarının 2013 yılındaki eğitim dağılımı basitçe ileri kaydırılırken; 65 yaş
ve üzeri yaş grubu ile 15-19, 20-24, 25-29 yaş gruplarının dağılımının 2023 yılında
alacağı görünümün hesaplanmasında daha karmaşık dinamikler de hesaba
katılmaktadır.
2013 yılında 55-59, 60-64 ve 65 ve üzeri yaş gruplarında yer alan bireyler
2023 yılında 65 yaş ve üzeri yaş grubunu oluşturacaktır. Dolayısıyla 2023 yılında 65
ve üzeri yaş grubunun eğitim dağılımı hesaplanırken 2013 yılında 55-59, 60-64 ve 65
ve üzeri yaş grupları olmak üzere üç farklı yaş grubunun eğitim dağılımlarının
ağırlıklandırılarak ileri doğru yansıtılması gerekmektedir. Bu yansıtma işlemi
yürütülürken, TÜİK tarafından ölüm istatistikleri kapsamında yayımlanan ölüm
hızları ve ölüm olasılıklarından faydalanılmıştır. Bu istatistiklerden yararlanılarak
belirli bir yaş grubundaki bireylerin, belirli bir zaman sonra oransal olarak ne
kadarlık kısmının hayatta kalacağı hesaplanabilmektedir. Bu bağlamda 2013 yılında
55-59, 60-64 ve 65 yaş ve üzeri yaş gruplarında yer alan bireylerin ne kadarının 2023
yılında hayatta kaldığı bu oranlardan yararlanılarak öngörülebilmektedir. 2023 yılı
itibarıyla 65 ve üzeri yaş grubunu oluşturan bu grupların 65 ve üzeri yaş grubunun
oransal olarak ne kadarlık kısmına tekabül edecekleri hesaplanmış ve bu grupların
2013 yılındaki eğitim dağılımları 2023 yılında 65 ve üzeri yaş grubunun eğitim
dağılımına bu oranlarla ağırlıklandırılarak yansıtılmıştır.
15-19, 20-24 ve 25-29 yaş gruplarının 2023 yılındaki eğitim dağılımının
hesaplanmasında ise; iki farklı unsur, 2013 yılındaki 5-9, 10-14 ve 15-19 yaş
gruplarının doğrudan bu gruplara yansıtılmasını engellemektedir. Bunlardan birincisi
5-9, 10-14 ve 15-19 yaş gruplarının etkin eğitim yaş grupları olmasıdır. Dolayısıyla
bu grupların eğitim dağılımı zaman içerisinde sürekli olarak değişime uğramaktadır.
Örneğin, 5-9 yaş grubu ilköğretim yaş grubu olduğundan aktif olarak ilköğretimde
yer almakta ve bu nedenle ilköğretim ve bir okul bitirmeyen bireylerin bu grubun
eğitim dağılımındaki payı son derece yüksek olmaktadır. Bu dağılımı doğrudan 2023
yılındaki 15-19 yaş grubuna yansıtmak son derece yanıltıcı olacaktır. Nitekim bu
grup 10 yıl içerisinde yeni eğitim aşamalarından geçecek ve 2023 yılında 15-19 yaş
118
119
grubuna girene kadar grubun eğitim dağılımı belirgin şekilde düzelecektir. İkinci
unsur ise 2012 yılı itibarıyla uygulamaya sokulan ve yürürlüğe girdiği an itibarıyla
halihazırda eğitim sisteminde yer alan öğrencileri de kapsayan 12 yıllık zorunlu
eğitim sisteminin bu grupların eğitim dağılımı dinamikleri üzerinde değişimlere yol
açacak olmasıdır. Dolayısıyla, bu yaş grupları için 2023 yılı eğitim dağılımı
öngörüleri oluşturulurken, bu dinamikler de göz önünde bulundurularak, mümkün
olduğunca bilgiye dayalı bir tahmin ortaya konulmaya çalışılmıştır.
EK 14’te işgücüne konu olan erkek nüfusun 2013 yılı yaş gruplarına göre
eğitim dağılımı ve 2023 yılı yaş gruplarına göre öngörülen eğitim dağılımı
sunulmaktadır. 2023 yılında, 15-19, 20-24 ve 25-29 yaş gruplarının eğitim
görünümünün 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminden doğrudan etkilenmesi söz konusu
olacaktır.
15-19 yaş grubunda 15, 16 ve 17 yaşlarındaki bireyler henüz lise eğitimine
devam ediyor olacak ve dolayısıyla bu bireylerin mezun olduğu en son eğitim düzeyi
ortaokul olacaktır. 18 ve 19 yaşlarındaki bireyler ise genel lise veya meslek lisesi
mezunu olacaktır. Bu durum göz önünde bulundurularak 2023 yılında 15-19 yaş
aralığındaki nüfusun yüzde 60’ı ortaokul grubuna dağıtılmış geriye kalan yüzde
40’lık kısmın ise sırasıyla yüzde 25 ve 15 olacak şekilde genel lise ve meslek lisesi
grubuna dağıtılması uygun görülmüştür.
20-24 yaş grubunda ise 20 ve 21 yaşlarındaki erkekler fiili olarak üniversite
eğitimi kapsamında olsalar dahi henüz mezun olmadıklarından en son tamamlanan
eğitim düzeyi okul genel lise ya da meslek lisesi eğitimi olacaktır. 20 ve 21
yaşlarındaki bireyler 20-24 yaş grubunun yaklaşık yüzde 40’ına tekabül etmektedir.
Diğer taraftan 22, 23 ve 24 yaş gruplarının bir kısmının yüksek öğretimden mezun
olması, bir kısmının yüksek öğretime devam durumunda olması, bir kısmının ise lise
düzeyinden mezun olup yüksek öğretime geçiş yapmamaları söz konusudur. Bu grup
20-24 yaş grubunun yüzde 60’ına tekabül etmektedir. Bu grubun yüzde 25’lik
kısmının 2023 yılında üniversite mezunu olacağı varsayılmıştır. Dolayısıyla geriye
kalan toplamda yüzde 75’lik kısmın genel lise ve meslek lisesine dağıtılması
gerekmektedir. Bu dağıtım eski oranlar da göz önünde bulundurularak genel lise
yüzde 45 ve meslek lisesi yüzde 25 olacak şekilde gerçekleştirilmiştir.
119
120
2023 yılında 25-29 yaş grubundaki erkekler 2013 yılındaki 15-19 yaş
grubundaki bireylere tekabül etmektedir. Söz konusu bireylerden 18 ve 19
yaşlarındakiler 12 yıllık zorunlu eğitim sistemine konu olmadıklarından bu grupta
hala ortaokul düzeyinde kalan bir kısım birey olacaktır. Bu bireylerin 15-19 yaş
grubunda toplamda yüzde 13’e tekabül edeceği varsayılmıştır. Diğer taraftan söz
konusu yaş grubunda yer alan 15, 16 ve 17 yaşlarındaki bireylerin doğrudan 12 yıllık
zorunlu eğitim sisteminden etkilenmeleri söz konusudur. Dolayısıyla 2023 yılında
25-29 yaş grubunda yer alan bireylerin en az yüzde 60’ının lise ve üzeri eğitim
düzeyine sahip olması söz konusudur. 25-29 yaş grubundaki erkeklerde üniversite
eğitiminin 2023 yılı itibarıyla OECD ortalamasına doğru yakınsayacağı varsayılarak
yükseköğrenim mezunu oranı yüzde 35 olarak belirlenmiştir.
30-34, 35-39; 40-44, 45-49, 50-54, 55-59 ve 60-64 yaş gruplarının 2023
yılındaki eğitim dağılımının sırasıyla 25-29; 30-34, 35-39, 40-44 ve 45-49 yaş
gruplarının 2013 yılındaki eğitim dağılımına eşit olacağı varsayılmıştır. 2023 yılında
30-34 ve 35-39 yaş gruplarının eğitim profilinin 2013 yılındaki 25-29 yaş grubuna
benzeyeceği varsayılmıştır. Diğer yaş gruplarında ise olağan sıra izlenmiştir.
EK 15’te kadınlar için 2013 yılı yaş grupları itibarıyla eğitim dağılımı ve
erkeklerle aynı yöntem izlenerek oluşturulan yaşlar itibarıyla 2023 yılı eğitim
dağılımı öngörüsü sunulmaktadır.
Yaş grupları için oluşturulan 2023 yılı eğitim dağılımları söz konusu yaş
gruplarının 2023 yılında çalışma çağındaki nüfus içerisindeki öngörülen payları ile
ağırlıklandırılarak erkekler ve kadınlarda çalışma çağındaki nüfusun genel eğitim
dağılımına ulaşılmıştır.
Tablo 4.3’te erkekler ve kadınlar için çalışma çağındaki nüfusun 2013 yılı
eğitim dağılımı ve 2023 yılı eğitim dağılımı öngörüsü sunulmaktadır. 2023 yılında
nüfusun eğitim profilinin 2013 yılına kıyasla belirgin şekilde düzeldiği
görülmektedir. İlk olarak, 2004-2013 dönemindeki düzelmenin nüfus geneline
yayılması beklenmektedir. Ayrıca, 2012 yılında yürürlüğe giren 12 yıllık zorunlu
eğitim sistemiyle beraber çalışma çağındaki nüfusun eğitim dağılımında 2023 yılına
kadar yeni bir düzelme daha ortaya çıkacaktır. Bu yeni düzelmenin de eğitim
120
121
dağılımını özellikle erken yaş grupları olan 15-19, 20-24 ve 25-29 yaş grupları
üzerinden destekleyecektir. Bütün bu etkiler hesaba katıldığında 2023 yılında
erkeklerde ve kadınlarda çalışma çağındaki nüfusun eğitim dağılımının bir okul
bitirmeyen, ilkokul ve ortaokul eğitim seviyelerinden hızla genel lise, meslek lisesi
ve üniversite eğitim düzeylerine doğru kayması söz konusu olacaktır. Bu gelişmenin
işgücüne katılımı, özellikle eğitim düzeylerine göre belirgin işgücüne katılım
farklılıkları gösteren kadınlar üzerinden, desteklemesi beklenmektedir.
Tablo 4.3. Eğitim Değişkenleri Ortalama Değerleri
Erkekler Kadınlar 2013 2023 2013 2023
Bir Okul Bitirmeyen 8,25 5,58 25,62 18,08 İlkokul 33,75 27,69 32,63 28,22 Ortaokul 23,00 17,18 16,78 12,80 Genel lise 11,27 17,03 8,84 15,21 Lise dengi meslek okul 9,70 13,98 5,94 10,81 Yüksekokul veya fakülte 14,03 18,53 10,20 14,87
Kaynak: 2013 yılı gerçekleşmeleri için TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri; 2023 yılı öngörüleri
Hanehalkı İşgücü Anketleri ve Nüfus Yaş Projeksiyonlarından yararlanılarak hesaplanmıştır.
4.2.1.4. Büyüme İşgücüne katılım oranı öngörülerinin dayandığı senaryolar arasındaki farklılık
esas olarak büyüme performansına ilişkin yapılan varsayımlardan ileri gelmektedir.
Senaryolar oluşturulurken üç farklı olası büyüme patikası öngörülmüştür. Sonrasında
bu üç farklı patikanın tekabül ettiği 2023 yılı itibarıyla on yıllık birikimli ortalama
büyüme oranları hesaplanmıştır.
Baz senaryo kapsamında oluşturan büyüme patikasının tekabül ettiği on yıllık
ortalama büyüme oranı, bir önceki dönem (2004-2013) on yıllık ortalama büyüme
gerçekleşmesinden belirgin bir farklılık sergilememektedir. Dolayısıyla, Baz
Senaryoda büyüme performansının işgücüne katılım oranına ek bir katkı sunması söz
konusu olmayacaktır. Senaryo 1 yüksek büyüme performansını betimlemektedir.
Senaryo 1’de oluşturulan büyüme patikası 2023 yılı itibarıyla yüzde 5,43’lük on
yıllık ortalama büyüme oranına tekabül etmektedir. Senaryo 2 ise düşük büyüme
performansı durumunu temsil etmektedir. Senaryo 2’de yıllık büyüme oranı uzunca
121
122
bir süre düşük düzeylerde atalet sergilemekte bu durum ise 2023 yılı itibarıyla on
yıllık birikimli büyüme oranının yüzde 3,77 olarak gerçekleşmesi ile
neticelenmektedir.
Grafik 4.3’te üç farklı senaryo çerçevesinde oluşturulan büyüme patikaları
sunulmaktadır. Her üç senaryoda da 2014 yılı büyüme oranı yüzde 2,87’lik
gerçekleşme olarak alınmıştır. Baz Senaryoda 2015 yılından itibaren büyüme
oranının 2019 yılına kadar giderek artacağı ve 2021 yılı itibarıyla yüzde 6 düzeyine
ulaşacağı varsayılmıştır. Yüksek büyüme performansına tekabül eden Senaryo 1’de
ise yıllık büyüme oranının hızla artacağı ve 2022 yılında yüzde 6,5 düzeyine
ulaşacağı varsayılmıştır. Diğer taraftan Senaryo 2’de büyüme oranının uzunca bir
süre düşük düzeylerde atalet sergileyeceği öngörülmektedir. Senaryo 2 de büyüme
oranının ancak 2021 yılı itibarıyla uzun dönemli ortalaması olan yüzde 4,5 düzeyini
tekrar yakalayacağı varsayılmaktadır.
Grafik 4.3. Yıllık GSYH Büyüme Oranı
Kaynak: Farklı senaryolar dahilinde oluşturulan öngörüler
Not: 2014 yılı gerçekleşmedir.
Grafik 4.4’te üç farklı büyüme patikası varsayımı altında on yıllık birikimli
ortalama büyüme oranının 2023 yılında ulaşacağı düzey sunulmaktadır. Sırasıyla Baz
Senaryo, Senaryo 1 ve Senaryo 2’de on yıllık ortalama büyüme oranının, 2023 yılı
itibarıyla, yüzde 4,78, 5,43 ve 3,77 seviyelerine ulaşması söz konusu olacaktır.
66.5
4.5
0.00
1.00
2.00
3.00
4.00
5.00
6.00
7.00
2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022 2023
Baz Senaryo Senaryo 1 Senaryo 2
122
123
Grafik 4.4. On Yıllık Ortalama GSYH Büyüme Oranı
Kaynak: Farklı senaryolar dahilinde oluşturulan öngörüler
4.2.2. İşgücüne katılım oranı öngörüleri
4.2.2.1.Modelin tahmin gücü Öngörülere yer verilmeden önce, model tarafından üretilen tahminlerin
güvenilirliğini sınamak amacıyla, örneklem dönemi için tahmin edilen yıllık
işgücüne katılım oranlarının gerçekleşmeler ile karşılaştırılması uygun olacaktır. Bu
amaçla modelde kullanılan açıklayıcı değişkenlerin yıllar itibarıyla nüfus
ortalamaları hesaplanarak ortalama değer vektörleri oluşturulmuştur. Sonrasında ise
bu ortalamaların ilintili model parametreleri ile çarpılması ile yıllık işgücüne katılım
oranı tahminlerine ulaşılmıştır. 2004-2013 dönemi yıllık ortalama değer vektörleri
EK 16 ve EK 17’de sunulmaktadır.
Grafik 4.5’te erkekler için 2004-2013 dönemi itibarıyla tahmin edilen
işgücüne katılım oranı ve işgücüne katılım oranı gerçekleşmelerine yer
verilmektedir. Tahminlerin gerçekleşmelerle belirgin düzeyde örtüşmesi söz
konusudur.
4.785.43
3.77
0.00
1.00
2.00
3.00
4.00
5.00
6.00
2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022 2023
Baz Senaryo Senaryo 1 Senaryo 2
123
124
Grafik 4.5. Erkekler İçin Model Tahmin Sonuçları (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistikleri, Nüfus İstatistikleri ve Model tahmin sonuçları
Grafik 4.6’da 2004-2013 döneminde erkek işgücüne katılımında gözlemlenen
değişimler kaynaklarına ayrıştırılarak sunulmaktadır. 2004 ve 2013 yılı için erkek
işgücüne katılım oranı model tarafından sırasıyla yüzde 70,3 ve 71 olarak tahmin
edilmiştir. 0,73 puanlık tahmini artış kaynaklarına ayrıldığında, erkek işgücüne
katılımının 2004-2013 döneminde eğitim demografisindeki düzelme tarafından 0,5
puan desteklendiği görülmektedir. Çalışma çağındaki nüfusun konumsal dağılımının
kıra doğru kayması erkek işgücüne katılım oranını 0,2 puan yukarı yönlü etkilemiştir.
2004-2013 döneminde makroekonomik koşulların bir önceki on yıllık döneme
nazaran önemli ölçüde düzelmesiyle on yıllık birikimli büyüme oranındaki değişim
erkek işgücüne katılım oranına 0,3 puan artı yönlü katkı yapmıştır. Ayrıca yapısal
etmenleri temsil eden zaman trendinin bu dönemde erkek işgücüne katılımını 0,7
puan gibi önemli bir düzeyde desteklediği görülmektedir. Erkeklerde bu durumun
ortaya çıkmasında özellikle emeklilik sistemindeki düzelmenin rol oynadığı
düşünülmektedir. Bütün bu eğilimlerin Bölüm 2’de betimleyici bir yaklaşımla
gerçekleştirilen çözümlemeler ile tutarlılık içerisinde olduğu görülmektedir.25
Dönem boyunca çalışma çağındaki nüfusun yaş dağılımındaki değişimlerin
erkek işgücüne katılım oranını aşağı yönlü etkilediği tahmin edilmektedir. Yaşlanma
ve genç bağımlılık oranlarındaki düşüşün 2004-2013 döneminde erkek işgücüne
25 Ulaşılan ayrıştırma sonuçlarını teyit etmek amacıyla diğer bir etki ayrıştırma tekniği olan Blinder-Oaxaca ayrıştırma yönteminden yararlanılmıştır. Blinder-Oaxaca yöntemiyle elde edilen sonuçların bu bölümde ulaşılan bulgularla son derece tutarlı olduğu görülmektedir (EK 18).
-1.0
0.0
1.0
68
69
70
71
72
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Hata Terimi (İkinci Eksen) İşgücüne Katılım Oranı (Tahmin)
İşgücüne Katılım Oranı (Gerçekleşme)
124
125
katılım oranına sırasıyla 0,8 puan ve 0,2 puan kadar aşağı yönlü etki ettiği tahmin
edilmektedir.
Grafik 4.6. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Tahmin Dönemi Etki Ayrıştırması (2004-2013)
Kaynak: Model tahmin sonuçları
Grafik 4.7’de de benzer şekilde kadınlar için örneklem dönemi işgücüne
katılım oranı tahminleri ve gerçekleşmelerine yer verilmektedir. Modelin kadınlarda
da işgücüne katılım oranını başarılı bir şekilde tahmin ettiği gözlemlenmektedir.
Grafik 4.7. Kadınlar İçin Model Tahmin Sonuçları
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistikleri, Nüfus İstatistikleri ve Model tahmin sonuçları
Grafik 4.8’de 2004-2013 döneminde kadın işgücüne katılımında gözlemlenen
değişimler kaynaklarına ayrılarak sunulmaktadır. 2004 ve 2013 yılı için kadın
işgücüne katılım oranı model tarafından sırasıyla yüzde 22,1 ve 30,3 tahmin
edilmiştir. 8,2 puanlık tahmini artış kaynaklarına ayrıldığında, 2004-2013 döneminde
-1
0
1
Yaş Genç BağımlılıkOranı
Eğitim Konum Büyüme Zaman Trendi
İşgücüne Katılım Oranına Katkılar (2004-2013)
-2.0
-1.0
0.0
1.0
2.0
20
22
24
26
28
30
32
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Hata Terimi (İkinci Eksen) İşgücüne Katılım Oranı (Tahmin)
İşgücüne Katılım Oranı (Gerçekleşme)
125
126
kadın işgücüne katılımını yaş demografisindeki değişim hariç diğer bütün etmenlerin
olumlu yönde etkilediği açığa çıkmaktadır. 26
Genç bağımlılık oranı, eğitim düzeyi, konumsal dağılım, büyüme ve yapısal
unsurları simgeleyen zaman trendi sırasıyla bu dönemde kadın işgücüne katılımına
0,5, 2,8, 0,5, 0,5 ve 4,4 puan kadar katkı yapmıştır. Yaş dağılımı ise işgücüne katılım
oranına 0,4 puan aşağı yönlü etki etmiştir.
2004-2013 döneminde kadın işgücüne katılımını yukarı çeken temel
kuvvetlerin eğitim demografisindeki düzelme ve yapısal unsurlar olduğu
görülmektedir. Nitekim bu dönemde emeklilik sistemindeki sıkılaşmanın yanı sıra,
kadınları hedef alan aktif işgücü politikalarının kadın işgücüne katılımını doğrudan
desteklemesi bu yüksek yapısal etki ile uyumlu bir öncül çerçeve oluşturmaktadır.
Söz konusu trend (yapısal) ektisinin kadınlarda aldığı bu yüksek değer, 2004-2013
döneminde kadın işgücüne etki eden yapısal eğilimlerin ayrı bir çalışma çerçevesinde
detaylı bir şekilde ele alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Grafik 4.8. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Tahmin Dönemi Etki Ayrıştırması (2004-2013)
Kaynak: Model Tahmin Sonuçları
26 Ulaşılan ayrıştırma sonuçlarını teyit etmek amacıyla diğer bir etki ayrıştırma tekniği olan Blinder-Oaxaca ayrıştırma yönteminden yararlanılmıştır. Blinder-Oaxaca yöntemiyle elde edilen sonuçların bu bölümde ulaşılan bulgularla son derece tutarlı olduğu görülmektedir (EK 18).
-1
0
1
2
3
4
5
Yaş Genç BağımlılıkOranı
Eğitim Konum Büyüme Zaman Trendi
İşgücüne Katılıma Katkılar (2004-2013)
126
127
4.2.2.2. Erkekler için işgücüne katılım oranı öngörüleri Erkekler için oluşturulan öngörüler, erkeklerde işgücüne katılım oranının
2023 yılında büyüme senaryolarının her birinde düşüş göstereceğini ima etmektedir.
İşgücüne katılım oranının sırasıyla Baz Senaryo, Senaryo 1 ve Senaryo 2’de yüzde
69,43, 69,75 ve 68,89 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir.
Senaryoların her biri erkek işgücüne katılımının 2023 yılında, 2014 yılındaki
yüzde 71,3 oranının altında gerçekleşeceğine işaret etmektedir. Grafik 4.9’da erkek
işgücüne katılımının izleyeceği olası seyir üç farklı büyüme senaryosu altında
sunulmaktadır. Bu şekilde erkek işgücüne katılımının 2023 yılına kadar ilerleyeceği
olası koridor oluşturulmuştur. İşgücüne katılım oranı öngörüleri 2023 yılı için
oluşturulmuş olup 2015-2022 aralığı doğrusal artış hızı kullanılarak doldurulmuştur.
Grafik 4.9. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri
Kaynak: Model Tahmin Sonuçları
Grafik 4.10’da 2013-2023 döneminde erkek işgücüne katılım oranındaki
öngörülen değişim kaynaklarına ayrıştırılarak sunulmaktadır. Bu şekilde
incelendiğinde özellikle yaş demografisindeki gelişmelerin erkek işgücüne katılımını
baskılayan temel unsur olduğu görülmektedir. Yaş demografisindeki ve genç
bağımlılık oranındaki değişim erkek işgücüne katılımını sırasıyla yaklaşık 2 ve 0,3
puan aşağı çekmekteyken, eğitim demografisindeki düzelmenin erkek işgücüne
katılım oranına katkı yapmayacağı öngörülmektedir. Yaş demografisinin erkek
işgücüne katılım oranı üzerinde oluşturması öngörülen bu baskı göz önünde
bulundurulduğunda, yaşlanan erkek nüfusun işgücüne katılım davranışını
68
69
70
71
72
Gerçekleşme Baz Senaryo Senaryo 1 Senaryo 2
127
128
destekleyecek aktif işgücü politikalarının tasarlanmasının işgücüne katılım oranında
önemli kazanımları getirmesi olasıdır. Bu bağlamda, özellikle emeklilik sistemini
sıkılaştırmaya yönelik uygulamaların süreklilik kazanması önem arz etmektedir.
Grafik 4.10. Erkekler İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörü Dönemi Etki Ayrıştırması (2013-2023)
Kaynak: Model Tahmin Sonuçları
Yapısal unsurları temsil eden zaman trendinin erkek işgücüne katılımına
2013-2023 döneminde 0,8 puan kadar katkı yapması beklenmektedir. Bir önceki 10
yıllık dönem olan 2004-2013 döneminde erkek işgücüne katılımına belirgin şekilde
katkı yapan emeklilik sistemindeki düzelmenin etkilerinin bu dönemde de sürmesi
beklenmektedir. Diğer taraftan, işgücüne konu olan erkek nüfusun 2013 yılı
itibarıyla işgücü durumu incelendiğinde, erkek nüfus içinde halen işgücüne katılımı
yapısal anlamda destekleyecek ek bir hamle alanının var olduğu görülmektedir.
İşgücüne katılım davranışı esnek olarak değerlendirilebilecek emeklilerin, çalışmaya
hazır ancak iş aramayan bireylerin ve iş bulma ümidi olmayanların işgücüne konu
olan erkek nüfus içerisinde 2013 yılı itibarıyla yüzde 14,2’lik bir paya sahip olduğu
görülmektedir (EK 19).
On yıllık birikimli büyüme oranındaki değişim Baz Senaryoda bir önceki
dönem (2004-2013)’de gözlemlenen yüzde 4,8 oranına çok yakın olduğundan erkek
işgücüne katılımına bir katkı yapmamaktadır. Ancak büyüme oranının olumlu ve
olumsuz gerçekleştiği Senaryo 1 ve Senaryo 2’de büyümenin işgücüne katılıma
sırasıyla artı ve eksi yönlü katkı yapması söz konusudur. Yüksek büyümeye tekabül
eden Senaryo 1’de, büyüme dinamiğinin erkek işgücüne katılımını 0,3 puan kadar
-3
-2
-1
0
1
Yaş GençBağımlılık
Oranı
Eğitim Baz Senaryo 1 Senaryo 2 ZamanTrendi
Demografikler Büyüme YapısalEtmenler
İşgücüne Katılıma Katkılar (2013-2023)
128
129
yukarı çekmesi beklenmektedir. Diğer taraftan, olumsuz büyüme koşullarının
sınandığı Senaryo 2’nin gerçekleşmesi durumunda erkek işgücüne katılımının Baz
Senaryoya kıyasla 0,6 puan daha fazla gerilemesi beklenmektedir.
4.2.2.3. Kadınlar için işgücüne katılım oranı öngörüleri Kadınlarda işgücüne katılım oranının 2023 yılında erkeklere kıyasla oldukça
farklı bir görünüm sergilemesi beklenmektedir. Büyüme senaryolarının her birinde
kadın işgücüne katılımının 2023 yılında 2014 yılındaki yüzde 30,3 gerçekleşmesine
kıyasla belirgin düzeyde artması beklenmektedir. Kadınlar için oluşturulan işgücüne
katılım oranı öngörüleri 2023 yılında kadınlarda işgücüne katılım oranının sırasıyla
Baz Senaryo, Senaryo 1 ve Senaryo 2’de yüzde 37,8, 38,3 ve 37 olarak
gerçekleşeceğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla kadın işgücüne katılımındaki artış
önümüzdeki dönemde genel işgücüne katılım oranını yukarıya çekecek esas dinamik
olacaktır. Bu durum bu alandaki gelişmelerin önemini ortaya koymaktadır.
Grafik 4.11’de kadın işgücüne katılım oranı için üç farklı büyüme senaryosu
altında oluşturulan öngörüler sunulmaktadır. İşgücüne katılım oranının, 2015
yılından itibaren, farklı büyüme senaryoları altında model tarafından hesaplanan
2023 yılı işgücüne katılım oranlarına doğrusal olarak yakınsanacağı varsayılmıştır.
Grafik 4.11. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri
Kaynak: Model Tahmin Sonuçları
Grafik 4.12’de 2013-2023 döneminde kadın işgücüne katılım oranındaki
öngörülen değişim kaynaklarına ayrıştırılarak sunulmaktadır. Kadınlarda demografik
değişkenlerdeki gelişmelerin 2013-2023 döneminde işgücüne katılım oranını belirgin
20
25
30
35
40
Gerçekleşme Baz Senaryo Senaryo 1 Senaryo 2
129
130
şekilde destekleyeceği öngörülmektedir. Yaş demografisi kadınlarda da işgücüne
katılım oranını bir miktar geri çekmesine rağmen, genç bağımlılık oranındaki düşüş
bu olumsuz etkiyi dengelemektedir. Diğer taraftan kadınlarda eğitim demografisinin
işgücüne katılıma 3,5 puan kadar katkıda bulunması öngörülmektedir.
Kadınlarda, yapısal kazanımların sürdürülmesi durumunda, zaman trendinin
işgücüne katılım oranına 4,8 puan kadar katkı vermesi beklenmektedir. Bu durum
yapısal dönüşümlerin, kadın işgücüne katılım oranındaki yakınsama sürecinde son
derece önemli olduğunu göstermektedir. Bir önceki dönemde kadın işgücüne
katılımını desteklemeye yönelik yapısal müdahalelerin ve emeklilik sistemindeki
düzelmenin önümüzdeki dönemde de kadın işgücüne katılımına benzer etkiler
yapması beklenmektedir. Diğer taraftan, bu destekleyici yapısal eğilimlerin
duraksaması durumunda kadın işgücüne katılımındaki kazanımlar daha sınırlı
olacaktır.
Grafik 4.12. Kadınlar İçin İşgücüne Katılım Oranı Öngörü Dönemi Etki Ayrıştırması (2013-2023)
Kaynak: Model Tahmin Sonuçları
-1012345
Yaş GençBağımlılık
Oranı
Eğitim Baz Senaryo 1 Senaryo 2 ZamanTrendi
Demografikler Büyüme YapısalEtmenler
İşgücüne Katılıma Katkılar (2013-2023)
130
131
5. POLİTİKA ÖNERİLERİ
Türkiye’de işgücüne katılım davranışını ekonomik bakış açısı çerçevesinde
değerlendiren bu çalışmanın gerçekleştirilmesindeki nihai amaç, ülkemizde halen
gelişmiş ülkelere kıyasla önemli ölçüde düşük olan işgücüne katılım oranının
artırılmasına yönelik etkin politika önerilerinin ortaya konulmasıdır. 2014 yılı sonu
itibarıyla, ülkemizde yüzde 50,5 düzeyinde olan işgücüne katılım oranı OECD
ortalaması olan yüzde 60 seviyesinin önemli ölçüde gerisindedir. Bu bağlamda
Türkiye’de işgücüne katılım oranını makul düzeylere çekmek için ne yapılması
gerektiği sorusu güncelliğini korumaktadır.
İşgücü, iktisat yazınında iktisadi kalkınmanın temel kaynaklarından biri
olarak kabul görmektedir. Yüksek işgücüne katılım, hızlı ve sürdürülebilir ekonomik
büyüme için temel teşkil edecek işgücü kaynağının oluşturulması anlamına geldiği
gibi, sosyal ve ekonomik eşitlik için de gerekli koşullardan birisi olarak ön plana
çıkmaktadır. Bu bağlamda işgücüne katılımdaki kazanımların ülkemizin uzun
dönemli kalkınma hedefleri doğrultusundaki kararlı ilerleme sürecine katkı sunması
beklenmektedir.
5.1. Tasarım
Çalışma neticesinde ortaya konulacak politika önerilerinin önceden
tanımlanmış bir politika tasarımına uygun şekilde kurgulanması söz konusu
önerilerin sistemli ve anlaşılır bir şekilde sunulması noktasında fayda sağlayacaktır.
Bu nedenle politika önerileri oluşturulmadan önce bu önerilerin etkin bir biçimde
kurgulanması için gerekli iskeleti tesis edecek politika tasarımı hazırlanmıştır.
Bu çalışmada kullanılan politika tasarımı girdiler, politika araçları, etki
değişkenleri ve hedef değişken olmak üzere dört alt bileşenden meydana
gelmektedir. Hedef değişkeninin sosyoekonomik belirlenme sürecine ilişkin
erişilebilen her türlü bilgi, hedef değişkene ulaşmayı sağlayacak etki
değişkenlerinin belirlenmesi ve bu etki değişkenlerini şekillendirecek uygun
politika araçlarının seçilmesi için gereken girdileri sağlamaktadır (Şekil 5.1.).
131
132
Şekil 5.1. Politika Tasarımı
Hedef değişken, politika önerileri ile nihai aşamada etki edilmek istenen
sosyoekonomik olgu olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışma kapsamında oluşturulacak
politikalar ile etki edilmek istenen hedef değişken işgücüne katılım oranı olarak
belirlenmiştir.
Girdiler etki değişkenleri ile bu değişkenlerle ilintili parametrelerin
belirlenmesi ve kullanılacak politika araçlarının seçilmesi sürecinde yararlanılan her
türlü bilgi olarak tanımlanmaktadır.
Politika araçları politika yapıcının iradesi dahilinde belirleyebildiği ve etki
değişkeni ve etki parametrelerini doğrudan şekillendiren kuvvetlerdir. Bazı
durumlarda politika yapıcı etki değişkenleri üzerinde yaratmak istediği etkiyi politika
araçları ile doğrudan sağlayamamaktadır. Bu gibi durumlarda politika yapıcı politika
araçları ile ara değişkenlere odaklanarak etki değişkenlerine dolaylı olarak yön
vermektedir.
Etki değişkenleri ve etki parametreleri hedef değişkene tekabül eden
ekonomik olgu üzerinde doğrudan belirleyici olan ve politika araçları ile
şekillendirilebilecek unsurlar olarak tanımlanmaktadır.
5.1.1. Girdiler
Girdiler, etki değişkenleri ile bu değişkenlerle ilintili parametrelerin
belirlenmesi ve söz konusu değişken ve parametreleri arzu edilen doğrultuda
Politika Araçları
Etki Değişkenleri
ve Etki Parametreleri
Hedef Değişken
Girdiler
Ara Değişkenler
132
133
şekillendirmeye yönelik olarak kullanılacak politika araçlarının seçilmesi
süreçlerinde yararlanılan bilgilerden oluşmaktadır.
Bu çalışmada girdiler çözümlemeler neticesinde elde edilen tüm bulguları
kapsamaktadır. Bu bulgular ekonometrik yöntemler ile işgücüne katılım davranışını
istatistiksel olarak anlamlı şekilde etkilediği tespit edilen değişkenler ve bu
değişkenlerin etki yönü ve boyutunu tayin eden etki parametrelerine ilişkin
tahminlerden meydana gelmektedir. Ayrıca Türkiye’de işgücüne katılım oranı
eğilimlerinin incelenmesiyle ulaşılan bulgular ve işgücüne katılım oranını etkileyen
değişkenlere ilişkin olarak geliştirilen öngörüler de girdiler arasında yer almaktadır.
Buna ek olarak kullanılacak politika araçlarının belirlenmesinde ülkemizdeki mevcut
uygulamalar ve diğer ülkelerin bu husustaki deneyimleri göz önünde
bulundurulmuştur.
5.1.1.1. Ekonometrik çözümleme sonucunda ulaşılan bulgular Ekonometrik çözümleme işgücüne katılım oranı üzerinde belirleyici olan
değişkenler ve bu değişkenlerin etki yönü ile boyutuna ilişkin bilgi sunmaktadır.
Ayrıca ulaşılan öngörüler ve etki ayrıştırmaları işgücüne katılım oranının
önümüzdeki dönemde izleyeceği olası eğilim ve ilgili değişkenlerin bu eğilime
katkısı noktasında bilgi sunmaktadır. Bu bilgilerden yararlanılarak ilerleyen dönemde
işgücüne katılım oranında olumlu sonuçlar alabilmek için hangi demografik ve
ekonomik eğilimlerin sürdürülmesi gerektiği ve hangilerinin kısıtlanmasının uygun
olacağı gibi önemli sorular cevaplanabilmektedir. Ekonometrik çözümleme
neticesinde ulaşılan bulgulara aşağıda kısaca yer verilmektedir:
1. Tahmin sonuçları Türkiye’de erkek ve kadınların işgücüne katılım
davranışında yaş, sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı, eğitim düzeyi, ikamet
konumu, iktisadi büyüme ve yapısal etmenlerin bir arada belirleyici olduğuna işaret
etmektedir. Benzer şekilde işgücüne katılım oranının ise bu değişkenlerin nüfus
geneli için muadilleri olan nüfusun yaş dağılımı, genç bağımlılık oranı, eğitim düzeyi
ve ikamet konumu değişkenlerinden etkilenmesi söz konusudur.
2. Çalışma çağındaki nüfusun yaş yapısının her iki cinsiyet grubunda da
işgücüne katılımı belirgin bir şekilde etkilediği tespit edilmiştir. 25-44 yaş aralığında
133
134
azami düzeye erişen işgücüne katılım, bu aralığın solunda ve sağındaki yaş
gruplarında monoton bir şekilde azalmaktadır. Erken yaş gruplarında işgücüne
katılımdaki düşüşün genel olarak öğrenim sürelerindeki artış ile eşleştiği göz önünde
bulundurulduğunda, bu noktada yaş dağılımının üst kısmına odaklanmak makul
olacaktır. 2004-2013 dönemi için tahmin edilen parametrelerin sabit kaldığı
varsayımı altında, nüfustaki her türlü yaşlanma eğiliminin ileride işgücüne katılımı
aşağıya çekeceği tahmin edilmektedir. Nitekim gerek erkekler gerekse kadınlar için
2023 öngörüleri çerçevesinde uygulanan etki ayrıştırmaları 2013-2023 döneminde
nüfus projeksiyonlarının öngördüğü yaşlanmanın işgücüne katılımı belirgin şekilde
aşağı çekeceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla nüfus dinamikleri olası bir
müdahale için birincil politika alanını teşkil etmektedir.
3. Çocuk sayısındaki artışın işgücüne katılım davranışı üzerindeki tahmin edilen
etki yönü kadın ve erkeklerde beklenildiği gibi farklılaşmaktadır. Sorumlu olunan
bağımlı çocuk sayısındaki artışın kadınlarda işgücüne katılım ihtimalini düşürdüğü
görülmektedir. Ancak bu düşüşün bir bölümünün aynı değişkenin erkek işgücüne
katılımında yarattığı artış ile telafi edilmesi söz konusudur. Nitekim 2023 yılı
öngörüleri çerçevesinde uygulanan etki ayrıştırmaları çocuk sayısı değişkeninin
nüfus geneli muadili olan genç bağımlılık oranında, nüfus projeksiyonları
çerçevesinde, gerçekleşmesi beklenen düşüşün 2013-2023 döneminde kadın
işgücüne katılım oranını yukarı çekerken, erkek işgücüne katılım oranı üzerinde
aşağı yönlü bir baskıyı beraberinde getirdiğine işaret etmekte, ancak net etkinin artı
yönlü olduğu görülmektedir.
Bu noktada politika önerilerinde göz önünde bulundurulması gereken bir
ikilem doğmaktadır. Nüfus artış hızındaki yavaşlama nüfus dinamiklerinin bir
uzantısı olan genç bağımlılık oranının gerilemesini sağlayarak işgücüne katılıma
olumlu olarak yansımakta ve özellikle kadınların işgücüne katılımında ciddi
kazanımları beraberinde getirmekteyken; bu yavaşlama aynı anda nüfusun
yaşlanmasına neden olarak işgücüne katılım üzerinde aşağı yönlü bir kuvveti de
beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, yaş dinamiği ve genç bağımlılık oranı
alanlarından birine yönelik politika hamleleri yapılırken diğer değişken
134
135
üzerinden oluşacak dolaylı etkinin de göz önünde bulundurulması uygun
olacaktır.
4. Eğitim düzeyindeki artışın her iki cinsiyet grubunda da işgücüne katılımı
istatistiksel olarak anlamlı şekilde desteklediği tahmin edilmektedir. Eğitimin
özellikle kadınlarda oldukça ciddi işgücüne katılım kazanımlarını beraberinde
getirmesi söz konusudur. Nitekim 2023 yılı öngörüleri çerçevesinde uygulanan etki
ayrıştırmaları, nüfusun eğitim düzeyinde öngörülen artışın 2013-2023 döneminde
işgücüne katılımı esas olarak kadınlar üzerinden belirgin bir biçimde
destekleyeceğine işaret etmektedir.
Eğitim değişkeni üzerinden geliştirilecek politikaların işgücüne katılım
artışının yanı sıra pek çok farklı boyutta olumlu ilave etkilerinin de olması
eğitim üzerinden yürütülecek politikaları cazip hale getirmektedir.
5. On yıllık ortalama büyüme performansı ile işgücüne katılım arasında tahmin
edilen artı yönlü ilişki işgücüne katılım oranının uzun süreli büyüme ile eş yönlü
ilişkide olduğuna işaret etmektedir. Nitekim 2023 yılı öngörüleri çerçevesinde
uygulanan etki ayrıştırmaları on yıllık ortalama büyüme performansındaki
farklılaşmaların 2013-2023 döneminde işgücüne katılım oranına doğrudan
yansıdığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla ekonomi genelinde yakalanacak
sağlıklı bir makroekonomik ortamın işgücüne katılımı desteklemesi söz konusu
olacaktır.
6. İkinci Bölüm çerçevesinde ortaya konulan çözümlemeler 2004-2013
döneminde uygulanan yapısal müdahalelerin hedeflenen gruplarda işgücüne katılım
davranışı açısından önemli kazanımları beraberinde getirdiğine işaret etmektedir.
Emeklilik sistemindeki düzelme işgücüne katılımı özellikle orta yaş grupları
üzerinden desteklerken, istihdam teşviklerinin kadınlarda belirgin işgücüne katılım
kazanımları ile sonuçlanması söz konusu olmuştur. Bununla uyumlu bir şekilde
2004-2013 dönemi için gerçekleştirilen ekonometrik tahminler de bu dönemdeki
yapısal eğilimlerin işgücüne katılımı desteklediğine işaret etmektedir. Dolayısıyla
yapısal etmenler üzerinden yakalanan bu olumlu gidişatın sürdürülmesi
135
136
önümüzdeki dönemde işgücüne katılım oranını şekillendirecek unsurların
başında gelmektedir.
5.1.1.2. Onuncu Kalkınma Planı çerçevesinde öngörülen politikalar ve ülkemizdeki mevcut deneyimler
Kalkınma planı, ülkemizin ekonomik ve sosyal refah düzeyinin yükseltilmesi
nihai hedefine yönelik politikalar bütününün kurgulanmasında faydalanılan son
derece kapsamlı bir politika tasarımıdır. Kalkınma Planı çerçevesinde çeşitli sosyal
ve ekonomik değişkenlere ilişkin önemli tahliller yapılmakta ve bu değişkenlere
ulaşılmak istenen hedef doğrultusunda tesir etmeye yönelik gerekli politika önerileri
ortaya konulmaktadır.
2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı, bu çalışmada çizilen
çerçeveyle tutarlı şekilde işgücüne katılım oranını yukarıya çekecek pek çok
politikayı barındırmaktadır. Nitekim bu çalışma çerçevesinde ortaya konulacak
politika önerilerinin kurgulanmasında bu birikimden faydalanılması son derece
yararlı olacaktır.
Onuncu Kalkınma Planı’nda eğitim alanında ortaya konulan politikalarda
eğitim ve işgücü piyasası ilişkisine yoğun olarak vurgu yapılmaktadır. Bu bağlamda
geliştirilen;
Mesleki ve teknik eğitimde okul-işletme ilişkisinin orta ve uzun vadeli sektör
projeksiyonlarını dikkate alacak biçimde güçlendirilmesi,
Ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyindeki mesleki ve teknik eğitimde
nitelikli işgücünün yetiştirilmesinde uygulamalı eğitime ağırlık verilmesi politikaları
son derece anlamlıdır.
Türkiye’de işgücüne katılım oranındaki tarihsel eğilimlerin incelendiği ikinci
bölümde, sanayileşme sonucunda hane ile üretim arasındaki ilişkinin zayıflamasının
özellikle kadın işgücüne katılımı üzerinde oldukça olumsuz etkileri olduğuna dikkat
çekilmişti. Onuncu Kalkınma Planı’nda aile ve kadına yönelik politikalar
kapsamında bu konuya açıkça yer verilmektedir. Bu bağlamda geliştirilen;
136
137
Aile ve iş yaşamının uyumlaştırılmasına yönelik güvenceli esnek çalışma,
kreş ve çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve erişilebilir kılınması ile
ebeveyn izni gibi alternatif modellerin geliştirilmesi politikaları önem arz etmektedir.
Bu çalışma çerçevesinde ortaya konulan çözümlemelerin dikkat çektiği temel
noktalardan birisi işgücüne katılım oranı üzerindeki en hassas belirleyicilerden
birisinin nüfusun yaş dinamiği olduğu bulgusudur. Geniş işgücü kaynağının ileride
de sürdürülebilmesi için dinamik bir nüfus şart olmakla beraber nüfus
artışındaki hızlanmanın genç bağımlılık oranını yükseltmek suretiyle kadın
işgücüne katılımını olumsuz etkileyeceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Onuncu Kalkınma Planı’nın tam da bu noktada nüfus dinamikleri ile ilgili isabetli bir
politika çerçevesi çizmesi dikkat çekicidir. Bu bağlamda geliştirilen;
Genç ve dinamik nüfus yapısının korunması ve doğurganlıktaki hızlı düşüşün
önüne geçilebilmesi için kadınlara yönelik iş ve aile yaşamını uyumlaştırıcı nitelikte
uygulamalar ile çalışanlar için doğuma bağlı izin ve hakların geliştirilmesi, kreşlerin
teşvik edilmesi ve esnek çalışma imkanlarının sağlanması politikaları son derece
isabetli bir yaklaşım olarak görülmektedir.
Ayrıca Onuncu Kalkınma Planı dahilinde; 2023 hedeflerine ve Onuncu
Kalkınma Planının amaçlarına ulaşılması açısından önem taşıyan temel yapısal
sorunlara çözüm olabilecek, dönüşüm süreçlerine katkıda bulunabilecek kritik reform
alanları için geliştirilen “Öncelikli Dönüşüm Programları” arasında da işgücüne
katılımı yükseltmeyi amaçlayan politikalar yer bulmaktadır.
“İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı” çerçevesinde Plan dönemi
sonunda kadın işgücüne katılım oranının yüzde 34,9 düzeyine çıkarılması hedefi
açıkça belirlenmiştir. Bu kapsamda program hedefleri esnek çalışma biçimlerinin
yaygınlaştırılması ve istihdam teşviklerinin etkinliğinin artırılması gibi önemli
hamleleri kapsamaktadır. Program bileşenleri arasında yer alan “Kadınların İşgücüne
ve İstihdama Katılımının Artırılması” altındaki;
Kadınlara yönelik istihdam teşviklerinin etkinleştirilmesi,
Çocuk, hasta ve yaşlı bakımı hizmetlerinin yaygınlaştırılması,
137
138
Kadın girişimcilere özel bütüncül bir destek programının uygulanması gibi
politikaların kadın işgücüne katılımına doğrudan olumlu yansımalarının olacağı
öngörülmektedir.
Ayrıca yine program bileşenleri arasında yer alan “Aktif İşgücü Programlarının
Etkinleştirilmesi”, “Sosyal Yardım İstihdam Bağlantısının Güçlendirilmesi” ve
“İstihdam Teşviklerinin Etkinleştirilmesi” bileşenleri de bu çalışmada çizilen çerçeve
ile uyumlu bir biçimde işgücüne katılıma katkıda bulunacak isabetli politikaları
içermektedir.
Öncelikli Dönüşüm Programları arasında yer alan “Ailenin ve Dinamik Nüfus
Yapısının Korunması Programı” nüfus dinamiklerinin işgücüne katılım oranı
üzerindeki yansımalarını dikkate alan etkin bir politika çerçevesi çizmektedir. Söz
konusu program çerçevesinde önümüzdeki dönemde nüfus dinamiklerinin alması
beklenen görünümün işgücü üzerindeki olumsuz yansımaları açıkça saptanmış ve
genç nüfusun yarattığı demografik fırsat penceresinden azami düzeyde
faydalanılması gerekliliği vurgulanmıştır. Programda yer alan “Dinamik Nüfus
Yapısının Korunması Bileşeni” içeriğindeki;
Aile ve iş hayatının uyumunun güçlendirilmesi,
Kaliteli, hesaplı ve kolay erişilebilir kreş ve okul öncesi eğitim imkanlarının
yaygınlaştırılması gibi politikalar işgücünde değerlendirilebilecek dinamik bir nüfus
yapısının geliştirilmesi doğrultusunda önemli adımlar olarak görülmektedir.
Onuncu Kalkınma Planında çizilen çerçeveye ilave olarak, ülkemizde son
yıllarda işgücüne katılımı doğrudan etkileyen isabetli politika adımlarının atıldığı
görülmektedir. Bu noktada emeklilik sistemine getirilen asgari yaş sınırı
düzenlemeleri ve 2008-2009 ekonomik krizi sonrasında uygulanan istihdam paketleri
dikkat çekmektedir. Çalışmanın önceki bölümlerinde bu düzenlemelere ve söz
konusu düzenlemelerin işgücüne katılım üzerine yansımalarına detaylı şekilde yer
verilmektedir.
138
139
5.1.1.3. Dünya ülkelerinden öne çıkan örnekler Türkiye’de işgücüne katılım oranı halen gelişmiş ülkelere kıyasla düşük
düzeylerde olmakla beraber, pek çok gelişmekte olan ülkenin de gerisinde
kalmaktadır. Bu bağlamda, ülkemizin bu alanda Dünya’da nasıl konumlandığının
saptanması ve gelişmiş ülkeler ile diğer gelişmekte olan ülkelerin politika
tecrübelerinin incelenmesi ülkemize yönelik politika tasarımının oluşturulması için
önemli bir girdi teşkil edecektir.
2013 yılı itibarıyla Türkiye ekonomisi 44 OECD ülkesi arasında en düşük
işgücüne katılım oranına sahip ikinci ekonomi olarak konumlanmaktadır. 2013
yılında yüzde 50,8 olarak gerçekleşen işgücüne katılım oranı aynı yılda OECD
ortalaması olan yüzde 60,1 düzeyinin 9 puan kadar gerisinde kalmaktadır (EK 20).
Dolayısıyla; Türkiye ekonomisinin, işgücüne katılım oranı nezdinde ciddi bir
yakınsama potansiyeline sahip olması söz konusudur.
OECD ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye’de işgücüne katılıma ilişkin olarak
göze çarpan bir özellik kadın ve erkek işgücüne katılım oranları arasındaki yüksek
farklılıktır. Türkiye’de 2013 yılı itibariyle 40,7 yüzde puan seviyesinde olan kadın-
erkek işgücüne katılım oranı makası OECD ülkeleri arasında Hindistan’dan sonra en
yüksek düzeye tekabül etmektedir. ABD, Fransa ve İsveç gibi gelişmiş ekonomilerde
kadın ve erkeklerin işgücüne dengeli bir şekilde katıldığı görülmekteyken; Meksika,
Şili ve Endonezya gibi gelişmekte olan ülkelerde ise kadın-erkek katılım makasının
halen önemli düzeyde olduğu gözlemlenmektedir (Grafik 5.1). Diğer taraftan
Türkiye’de kadın ve erkek işgücüne katılım oranları arasındaki farkın diğer
gelişmekte olan OECD ülkelerine kıyasla da yüksek olması dikkat çekicidir. Erkek
işgücüne katılım oranı diğer OECD ülkeleri ile uyumluluk sergilerken, Türkiye’nin
özellikle düşük kadın işgücüne katılım oranı ile ayrıştığı görülmektedir.
139
140
Grafik 5.1. Seçilmiş OECD Ülkelerinde 2013 Yılı İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: OECD
Türkiye’de gözlemlenen düşük kadın işgücüne katılım oranında kültürel
etmenlerin de pay sahibi olması muhtemel görülmektedir. Bu sebeple Türkiye’nin
işgücüne katılım açısından İslam ülkeleri içerisindeki konumunun incelenmesi
aydınlatıcı olacaktır. Kadın ve erkek işgücüne katılım oranları arasındaki farkın
İslam ülkeleri genelinde yüksek düzeyde olduğu görülmektedir. Seçilmiş İslam
ülkeleri incelendiğinde, kadın erkek işgücüne katılım oranı farkının düşük olduğu
Azerbaycan, Mali, Malezya ve Kuveyt gibi ülkelerin işgücüne katılımda üst sıralarda
konumlandığı görülmektedir. Türkiye’de kadın işgücüne katılımının; İran, Ürdün ve
Irak gibi ülkelere kıyasla önemli düzeyde yüksek olduğu görülmekle beraber,
ülkemiz Fas, Mısır ve Pakistan’a yakın bir performans sergilemektedir (Grafik 5.2).
0
20
40
60
80
100
Erkek Kadın Nüfus Geneli Makas
140
141
Grafik 5.2. Seçilmiş İslam Ülkelerinde 2013 Yılı İtibarıyla İşgücüne Katılım Oranı (Yüzde)
Kaynak: IMF
Sonuç olarak Türkiye’de işgücüne katılımın halen gelişmiş ülkelerin önemli
düzeyde gerisinde olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu alanda değerlendirilmesi
gereken anlamlı bir potansiyelin var olduğu dikkat çekmektedir. Ayrıca Türkiye’nin
işgücüne katılım performansı pek çok gelişmekte olan ekonominin de gerisinde
kalmaktadır. Bu bağlamda, işgücüne katılımda yüksek performans sergileyen
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin politika tecrübelerinin incelenmesi uygun
olacaktır. Türkiye’nin işgücüne katılım oranı OECD ülkeleri ile karşılaştırmalı olarak
incelendiğinde kadınlar ve erkekler arasındaki yüksek katılım farkının dikkat çekici
düzeyde olduğu görülmektedir. Diğer taraftan Türkiye’de gözlemlenen bu tablonun
İslam ülkeleri geneli ile büyük ölçüde örtüştüğü görülmektedir. Bu durum
Türkiye’de özellikle kadın işgücüne katılımını yükseltmeye yönelik olarak
tasarlanacak politikalarda sosyolojik ögelerin de mutlak suretle göz önünde
bulundurulması gerekliliğine işaret etmektedir.
5.1.1.3.1 Kadın işgücüne katılımını yukarı çekmek üzere uygulanan kapsamlı politika çerçevesi (Brezilya)
Brezilya, kadın işgücüne katılımını yükseltmek üzere yaptığı hamleler ile bu
alanda son derece başarılı çıktılara ulaşmıştır. Kadın işgücüne katılım oranını, son
yirmi yıl içerisinde, 15 puan artırarak yüzde 60’lar düzeyinde bir kadın işgücüne
katılım oranına erişen Brezilya’nın tecrübeleri dikkat çekicidir. Brezilya’da
kadınların eğitim düzeyinde gözlemlenen ciddi atılımların yanı sıra kadın işgücüne
020406080
100
Erkek Kadın Nüfus Geneli
141
142
katılımını yükseltmeye yönelik kapsamlı bir politika çerçevesinin uygulandığı
görülmektedir.
i. Kırsal Kesimdeki Kadınlar İçin Ulusal Belgeleme Programı (The National
Documentation Program for Rural Women Workers)
Bu program kırsal kesimde ikamet eden kadınların, toprak mülkiyetini
desteklemek üzere, gerekli belge ve bilgiler ile kredi ve kamu hizmetlerine
erişimlerini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Bu suretle hem kadınların sosyal
konumu desteklenmekte hem de tarım üretiminde kadın girişimcilerin
yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Söz konusu program 2003-2007 döneminde
kırsal kesimdeki kadınlarda toprak sahipliği oranını yüzde 13’ten yüzde 56’ya
çekmiştir.
ii. Aile Doğrudan Transfer Programı (Bolsa Familia Direct Cash Transfer
Program)
Uygulaması 2003 yılında başlayan program 2007 yılı itibarıyla Brezilya
nüfusunun dörtte birini kapsamaktadır. Söz konusu program kadınlar üzerinden aile
gelirine katkıda bulunulması yöntemine dayanmaktadır. Program kadınların işgücüne
katılımına kadının hane ve toplum içerisindeki konumunu desteklemek suretiyle
olumlu etki etmektedir.
iii. Ulusal Kadın Politikaları Planı (National Plan for Women’s Policies)
Brezilya politika yapıcılarının 2004 yılında yürürlüğe geçirdiği plan kadınlara
hamilelik dönemi boyunca sağlık yardımı, çocuk bakım yardımı yapılması ve
kadınlarda eğitim düzeyinin artırılması gibi politikaları içermektedir.
iv. Doğum izni
Brezilya’da 120 gün tam ücretli doğum izni süresi uygulanmaktadır. Buna ek
olarak işveren tarafından verilecek 60 günlük ek izin ise vergi indirimine tabi
tutulmaktadır (SIGI, 2012).
v. Kamu Çocuk Bakım Programı (Early Childhood Development Program)
Program düşük gelirli hanelerdeki 0-3 yaş arası çocukları hedef almaktadır.
Program çerçevesinde söz konusu çocuklar için tam gün ücretsiz bakım, ücretsiz
142
143
sağlık hizmetleri, yiyecek ve oyuncak gibi unsurların temini sağlanmaktadır. Rio’da
2008 yılı itibarıyla söz konusu program çerçevesinde hizmet veren 244 çocuk bakım
merkezi bulunmaktadır. Rio bölgesi için yapılan araştırmalar, programdan yararlanan
çocuklu kadınlarda işgücüne katılımın belirgin şekilde arttığına dikkat çekmektedir.
(Barros, Olinto, Lunde ve Carvalho, 2011).
5.1.1.3.2 Ücretsiz Çocuk Bakım Tasarısı (Free Childcare Scheme) (Malta) Malta işgücü piyasasında yüksek erkek işgücüne katılımına düşük kadın
katılımının eşlik ettiği gözlemlenmektedir. Erkek ve kadın işgücüne katılım
oranlarının 2015 yılı itibarıyla sırasıyla yüzde 75,5 ve 51,1 olduğu Malta’da 24,4
puanlık cinsiyetler arası işgücüne katılım açığı olması söz konusudur. Malta’da
çocuksuz kadınlarla çocuklu kadınlar arasında yaklaşık olarak 18 puanlık bir
işgücüne katılım farkının olduğu tespit edilmektedir (Mills, Prag, Tsang, Begall,
Derbyshire, Kohle, Miani ve Hoorens, 2014). Bu durum ülkedeki politika yapıcıları
söz konusu alana yönelik bir takım önlemler almaya itmiştir.
Kadınların işgücüne katılımındaki en önemli engellerden birini aşmaya yönelik
bu programın özellikle düşük eğitim ve ücret düzeyindeki kadınlarda işgücüne
katılımı belirgin şekilde desteklemesi beklenmektedir.
Ücretsiz Çocuk Bakım Tasarısı esas itibarıyla bir kamu özel işbirliği
uygulaması şeklinde yürütülmektedir. Bu kapsamda kamu, özel çocuk bakım
tedarikçileri ile sözleşme imzalayarak, 2015 yılı itibarıyla 0-3 yaş arası her çocuk
için bir saatlik bakım karşılığında 3 avroluk sabit hibede bulunmaktadır. Program
sonrası ortaya çıkabilecek kapasite artırımına dayalı finansman sorunlarını önlemek
üzere sözleşmeye tabi tüm tedarikçilere bir sefere mahsus nakit kaynak aktarımında
bulunulmaktadır. Doğrudan Hazine tarafından finanse edilen programın maliyeti
2014 yılı için 3.8 milyon avro olup, 2015 yılı için ise 8 milyon avroluk maliyet
öngörülmektedir. Programdan yararlanacak hanelerde, hanenin ailedeki en düşük
çalışma saatine sahip ebeveynin çalışma süresinin bir saat fazlası kadar ilave iş
süresince istihdama katılması şartı aranmaktadır.
143
143
sağlık hizmetleri, yiyecek ve oyuncak gibi unsurların temini sağlanmaktadır. Rio’da
2008 yılı itibarıyla söz konusu program çerçevesinde hizmet veren 244 çocuk bakım
merkezi bulunmaktadır. Rio bölgesi için yapılan araştırmalar, programdan yararlanan
çocuklu kadınlarda işgücüne katılımın belirgin şekilde arttığına dikkat çekmektedir.
(Barros, Olinto, Lunde ve Carvalho, 2011).
5.1.1.3.2 Ücretsiz Çocuk Bakım Tasarısı (Free Childcare Scheme) (Malta) Malta işgücü piyasasında yüksek erkek işgücüne katılımına düşük kadın
katılımının eşlik ettiği gözlemlenmektedir. Erkek ve kadın işgücüne katılım
oranlarının 2015 yılı itibarıyla sırasıyla yüzde 75,5 ve 51,1 olduğu Malta’da 24,4
puanlık cinsiyetler arası işgücüne katılım açığı olması söz konusudur. Malta’da
çocuksuz kadınlarla çocuklu kadınlar arasında yaklaşık olarak 18 puanlık bir
işgücüne katılım farkının olduğu tespit edilmektedir (Mills, Prag, Tsang, Begall,
Derbyshire, Kohle, Miani ve Hoorens, 2014). Bu durum ülkedeki politika yapıcıları
söz konusu alana yönelik bir takım önlemler almaya itmiştir.
Kadınların işgücüne katılımındaki en önemli engellerden birini aşmaya yönelik
bu programın özellikle düşük eğitim ve ücret düzeyindeki kadınlarda işgücüne
katılımı belirgin şekilde desteklemesi beklenmektedir.
Ücretsiz Çocuk Bakım Tasarısı esas itibarıyla bir kamu özel işbirliği
uygulaması şeklinde yürütülmektedir. Bu kapsamda kamu, özel çocuk bakım
tedarikçileri ile sözleşme imzalayarak, 2015 yılı itibarıyla 0-3 yaş arası her çocuk
için bir saatlik bakım karşılığında 3 avroluk sabit hibede bulunmaktadır. Program
sonrası ortaya çıkabilecek kapasite artırımına dayalı finansman sorunlarını önlemek
üzere sözleşmeye tabi tüm tedarikçilere bir sefere mahsus nakit kaynak aktarımında
bulunulmaktadır. Doğrudan Hazine tarafından finanse edilen programın maliyeti
2014 yılı için 3.8 milyon avro olup, 2015 yılı için ise 8 milyon avroluk maliyet
öngörülmektedir. Programdan yararlanacak hanelerde, hanenin ailedeki en düşük
çalışma saatine sahip ebeveynin çalışma süresinin bir saat fazlası kadar ilave iş
süresince istihdama katılması şartı aranmaktadır.
144
5.1.1.3.3 Yüksek Yaş Gruplarında İşgücüne Katılımın Artırılması (Perspektive 50plus) (Almanya)
Alman işgücü piyasası yaşlanan nüfus ve buna eşlik eden erken emekliliği
teşvik edici düzenlemeler sebebiyle ciddi sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu nedenle
Federal İstihdam Kurumu üst yaş gruplarında becerilerin korunması ve
geliştirilmesine yönelik olarak bir takım eylemleri uygulamaya geçirmiştir.27
Programda odaklanılan temel sorun becerilerdeki yıpranma ve psikolojik
olumsuzluklar sebebiyle üst yaş gruplarında ortaya çıkabilecek katılım düşüşleri ve
erken emekliliklerin önlenmesidir.
Program kapsamında danışma hizmeti veren iş merkezleri vasıtasıyla özellikle
küçük ve orta ölçekli firmalara uygun işçilerin yönlendirilmesi sağlanmaktadır.
Program işe alınacak 50 yaş üzeri işçiler için işveren tarafından talep edilmesi
durumunda, ücretin yüzde 50’sini kapsayan ve 36 aya kadar uzayabilen hibe olanağı
tanımaktadır. İşveren hibe aldığı süre içerisinde işçiyi istihdam etmek durumunda
olup 12 aydan kısa süreyle programdan yararlanamamaktadır.
2011 yılında 200.000’den fazla kişi programa katılım sağlamıştır. Programa
katılanlardan 70.000’inin çalışmaya başladığı ve çalışmaya başlayanlardan sadece
yüzde 34’ünün hibeye tabi olduğu görülmektedir. Dolayısıyla program dahilinde
sağlanan profesyonel danışma hizmetinin başlı başına sürece katkı sunması söz
konusudur.
5.1.1.3.4 Gençler İçin İş Deneyimi Programı (Work Experience Program for Young People) (Belçika)
Ekonomik krize rağmen, Belçika İşgücü Piyasasının gençler açısından oldukça
olumlu bir görünüm ortaya koyması dikkat çekmektedir. Okuldan mezun olup iş
aramaya başlayan gençlerin yaklaşık yüzde 90’ının bir yıl içerisinde iş bulması söz
konusudur. İş bulamayan yüzde 10’luk kesimin yarısından fazlasının yeterli
donanıma sahip olmadığı tespit edilmektedir. Bu söz konusu yüzde 10’luk kesime
odaklanan programın, bu gençlerin donanım düzeyini yükseltmek suretiyle işgücü
piyasasına eklemlenmelerini sağlaması beklenmektedir.
27 Federal Employment Agency (Bundesagentur für Arbeit, BA)
144
145
Program gençlere iş deneyimine dayalı öğrenme imkanı sunmasının yanı sıra
sunduğu sertifika olanakları ile gençlerin işgücü piyasasına sunabilecekleri donanım
ve kapasitelerini geliştirmelerine doğrudan yardımcı olmaktadır. Programın başladığı
2013 tarihinden 2015 yılına kadar 3.710 gencin programdan yararlandığı
görülmektedir.
5.1.2. Politika araçları
Ekonomi politikası özü itibarıyla bir takım araçlardan faydalanarak belirli
ekonomik davranış kalıplarının yaygınlaştırılması, seyreltilmesi veya dönüştürülmesi
suretiyle arzu edilen sonuçların elde edilmesi ilkesine dayanmaktadır. Dolayısıyla
ekonomi politikasının temelini insan davranışına etki edilmesi teşkil edilmektedir.
Bu çalışma çerçevesinde politika araçlarının teşvikler, vergi/cezalar ve
kurumsal düzenlemeler olmak üzere üç ana grupta sınıflanması yolu izlenmiştir.
Söz konusu araçlar insan davranışına öngörülebilir şekilde tesir eden etki
değişkenlerini şekillendirmek suretiyle arzu edilen sosyal ve ekonomik sonuçlara
ulaşmayı sağlamaktadır.
5.1.3. Etki değişkenleri ve etki parametreleri
Hedef değişkene doğrudan tesir edemeyen politika araçları, hedef değişken
üzerinde belirleyici olan etki değişkenleri ve bu değişkenlerle ilintili etki
parametrelerini şekillendirmek suretiyle arzu edilen sonuçlara ulaşılmasını
sağlamaktadır. Bu çalışmada gerçekleştirilen çözümlemeler çerçevesinde ulaşılan
girdiler; işgücüne katılım oranının nüfusun yaş dağılımı, genç bağımlılık oranı,
eğitim düzeyi, konum dağılımı gibi demografik değişkenlerin yanı sıra büyüme
performansı ve yapısal etmenlerden etkilendiğine işaret etmektedir.
Nüfusun yaş dağılımı ve eğitim dağılımı gibi demografik unsurların işgücüne
katılım oranına doğrudan etki ettiği tespit edilmiştir. Nüfusun yüksek katılım
sergileyen yaş grupları veya yüksek eğitim düzeylerinde yoğunlaşması durumunda
işgücüne katılım oranının artması beklenmektedir.
Diğer taraftan yapısal etmenlerdeki değişimlerin, bu söz konusu demografik
değişkenlerle ilintili etki parametrelerine tesir ederek işgücüne katılım üzerinde
146
belirleyici olması söz konusudur. Örneğin emeklilik yaş sınırlarını artıracak bir
düzenlemenin yüksek yaş grupları ile ilintili etki parametresini artırmak suretiyle
işgücüne katılımı, nüfusun yaş dağılımı sabit kalsa dahi, olumlu etkilemesi söz
konusu olacaktır. Benzer şekilde yaştan ve eğitim durumundan bağımsız olarak
kadınlarda işgücüne katılımı desteklemek amacıyla uygulanan etkin bir aktif işgücü
politikasının tüm yaş grupları ve eğitim grupları ile ilintili etki parametrelerini
yükselterek kadınların işgücüne katılımını desteklemesi söz konusu olacaktır.
5.2. Politika Önerileri
5.2.1. Nüfusun yaş yapısı ve genç bağımlılık oranına yönelik politikalar
Bu çalışmada yer verilen çözümlemeler çalışma çağındaki nüfustaki
yaşlanmanın önümüzdeki dönemde işgücüne katılım açısından tehdit oluşturacak
başlıca eğilimlerden biri olacağına işaret etmektedir. Diğer taraftan ulaşılan bilgiler
olağan nüfus dinamiklerinin genç bağımlılık oranını düşürmek suretiyle kadınlar
üzerinden işgücüne katılıma katkı yaptığına da dikkat çekmektedir. Dolayısıyla
nüfusun yaş yapısı ve genç bağımlılık oranının işgücüne katılım oranına ilişkin
olarak yarattığı bu ikilem göz önünde bulundurularak söz konusu alanda bu iki
değişkeni bir bütün olarak ele alan politikaların geliştirilmesi uygun olacaktır.
Politika araçları kullanılarak nüfustaki yaşlanma eğilimine karşı çift boyutlu bir
mücadelenin yürütülmesi gerekmektedir. Bir yandan nüfusu diri tutacak politikalar
uygulanarak yaşlanma eğilimi kısıtlanırken, diğer yandan da yüksek yaş gruplarının
işgücüne katılım davranışı desteklenerek bu gruplarla ilintili etki parametreleri
doğrudan hedef alınabilir. Dinamik nüfus yapısını korumaya yönelik politikaların,
kadın işgücüne katılımı ile genç bağımlılık oranı arasındaki eksi yönlü etki
parametresini baskılayıcı yan politikalar ile desteklenmesi durumunda nüfus artışının
genç bağımlılık oranını yükseltmek suretiyle beraberinde getirdiği olumsuz yan etki
de kontrol altına alınmış olacaktır.
Ulaşılan tahmin sonuçları gerek kadınlarda gerekse erkeklerde yüksek yaş
gruplarında işgücüne katılımın belirgin bir şekilde düştüğüne işaret etmektedir.
Dolayısıyla yüksek yaş gruplarıyla ilintili etki parametrelerini doğrudan hedef alacak
politikalar başlı başına bir müdahale alanı teşkil etmektedir.
145
146
belirleyici olması söz konusudur. Örneğin emeklilik yaş sınırlarını artıracak bir
düzenlemenin yüksek yaş grupları ile ilintili etki parametresini artırmak suretiyle
işgücüne katılımı, nüfusun yaş dağılımı sabit kalsa dahi, olumlu etkilemesi söz
konusu olacaktır. Benzer şekilde yaştan ve eğitim durumundan bağımsız olarak
kadınlarda işgücüne katılımı desteklemek amacıyla uygulanan etkin bir aktif işgücü
politikasının tüm yaş grupları ve eğitim grupları ile ilintili etki parametrelerini
yükselterek kadınların işgücüne katılımını desteklemesi söz konusu olacaktır.
5.2. Politika Önerileri
5.2.1. Nüfusun yaş yapısı ve genç bağımlılık oranına yönelik politikalar
Bu çalışmada yer verilen çözümlemeler çalışma çağındaki nüfustaki
yaşlanmanın önümüzdeki dönemde işgücüne katılım açısından tehdit oluşturacak
başlıca eğilimlerden biri olacağına işaret etmektedir. Diğer taraftan ulaşılan bilgiler
olağan nüfus dinamiklerinin genç bağımlılık oranını düşürmek suretiyle kadınlar
üzerinden işgücüne katılıma katkı yaptığına da dikkat çekmektedir. Dolayısıyla
nüfusun yaş yapısı ve genç bağımlılık oranının işgücüne katılım oranına ilişkin
olarak yarattığı bu ikilem göz önünde bulundurularak söz konusu alanda bu iki
değişkeni bir bütün olarak ele alan politikaların geliştirilmesi uygun olacaktır.
Politika araçları kullanılarak nüfustaki yaşlanma eğilimine karşı çift boyutlu bir
mücadelenin yürütülmesi gerekmektedir. Bir yandan nüfusu diri tutacak politikalar
uygulanarak yaşlanma eğilimi kısıtlanırken, diğer yandan da yüksek yaş gruplarının
işgücüne katılım davranışı desteklenerek bu gruplarla ilintili etki parametreleri
doğrudan hedef alınabilir. Dinamik nüfus yapısını korumaya yönelik politikaların,
kadın işgücüne katılımı ile genç bağımlılık oranı arasındaki eksi yönlü etki
parametresini baskılayıcı yan politikalar ile desteklenmesi durumunda nüfus artışının
genç bağımlılık oranını yükseltmek suretiyle beraberinde getirdiği olumsuz yan etki
de kontrol altına alınmış olacaktır.
Ulaşılan tahmin sonuçları gerek kadınlarda gerekse erkeklerde yüksek yaş
gruplarında işgücüne katılımın belirgin bir şekilde düştüğüne işaret etmektedir.
Dolayısıyla yüksek yaş gruplarıyla ilintili etki parametrelerini doğrudan hedef alacak
politikalar başlı başına bir müdahale alanı teşkil etmektedir.
146
147
Türkiye’de 50-54, 55-59 ve 60-64 yaş gruplarında işgücüne katılım oranının
erkekler ve kadınlarda aynı anda OECD ortalamalarının belirgin düzeyde altında
gerçekleşmesi dikkat çekicidir (Tablo 5.1). Kadınlarda bu yaş gruplarındaki
farklılığın erkeklere kıyasla daha yüksek boyutta olmasında söz konusu nesillerin
tabi olduğu kültürel ve demografik unsurların rol oynadığı düşünülmektedir. Diğer
taraftan farklılığın bu yaş gruplarındaki erkek ve kadınlarda aynı anda
gözlemlenmesi cinsiyetten bağımsız olarak yaş gruplarına özgü etmenlerin de bu
durumda belirleyici olduğuna işaret etmektedir.
Tablo 5.1. Yaş Gruplarına Göre İşgücüne Katılım Oranı (2014, Yüzde)
Kaynak: OECD
Ülkemizde 1999 yılı itibarıyla kademeli bir şekilde uygulaması başlatılan
emeklilik yaş sınırı düzenlemelerinin nesillerin ileri doğru hareket etmesiyle
önümüzdeki dönemde yüksek yaş grupları ile ilintili etki parametrelerini olumlu
yönde şekillendirmesi söz konusu olacak ve bu alanda önemli kazanımlar elde
edilecektir. Bu bağlamda, söz konusu kurumsal düzenleme ile ulaşılan kazanımların
muhafaza edilmesi önem taşımaktadır. Buna ek olarak İŞKUR üzerinden yürütülecek
yüksek yaş gruplarına yönelik aktif işgücü politikalarıyla bu yaş gruplarının
içerisinde olduğu düzelme sürecine ivme kazandırılabilir. Almanya’da uygulanan
”Perspektive 50plus” uygulamasına benzer programlar ile üst yaş dilimlerine
yoğunlaşan teşvik opsiyonlu danışma hizmetleri ve eğitim/sertifika programları
yüksek yaş gruplarının işgücü piyasasına eklemlenmesinde arzu edilen ivmelenmeyi
tesis edebilir.
Çalışma çağındaki nüfusun yaş yapısına ilişkin olarak geliştirilecek
politikaların daha karmaşık bir ayağını ise giderek yaşlanmakta olan nüfus yapısına
ilişkin olarak alınacak önlemler teşkil etmektedir. Nüfus dinamiğindeki olağan
eğilimin, önümüzdeki dönemde işgücüne katılımı olumsuz etkileyecek başlıca
15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+Türkiye 37,79 73,81 90,61 94,69 95,07 93,70 88,11 71,18 54,38 42,53 19,34OECD 29,95 70,40 88,38 93,09 93,75 93,26 91,33 87,43 80,06 58,68 19,09Türkiye 17,08 39,11 43,27 41,94 42,28 40,71 33,91 25,82 20,19 15,13 5,39OECD 24,69 59,30 71,47 70,84 71,66 73,34 73,89 70,47 61,80 40,22 9,64Türkiye 27,76 55,88 66,97 68,48 68,89 67,27 61,33 48,48 37,23 28,50 11,45OECD 27,38 64,88 79,91 81,88 82,62 83,20 82,51 78,81 70,72 49,12 13,79
Erkek
Kadın
Toplam
147
148
demografik kuvvet olması söz konusudur. Diğer taraftan aynı olağan dinamik
doğrultusunda gerileyen genç bağımlılık oranı kadınlar üzerinden işgücüne katılıma
anlamlı düzeyde destek olmaktadır. Bu durum göz önünde bulundurularak, nüfus
dinamiklerini canlandırmaya yönelik politikaların genç bağımlılık oranının
kadınların işgücüne katılımı üzerindeki olumsuz etkisini kırmaya yönelik
politikalar ile harmanlanması uygun olacaktır. Nitekim Onuncu Kalkınma
Planında çizilen çerçevenin soruna ilişkin bu hassas noktayı açıkça teşhis ettiği ve
uygun politika çerçevesini ortaya koyduğu dikkat çekmektedir.
Nüfusun yaş yapısına doğrudan tesir edemeyen ekonomi politikası, söz
konusu etki değişkenine doğurganlık oranı ara değişkeni vasıtasıyla yön
verebilmektedir. Nitekim ülkemizde, doğurganlık oranını yükseltmek suretiyle,
dinamik nüfus yapısını canlı tutmak üzere 2015 yılında 6637 Sayılı Kanun
kapsamında çocuk teşvik paketi yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu paket
çerçevesinde çocuk sayısına göre artan meblağlı para yardımı öngörülmektedir. Bu
kapsamda birinci çocuk için 300, ikinci çocuk için 400, üçüncü çocuk için ise 600
TL doğrudan devlet yardımı söz konusudur. Önümüzdeki dönemde bu teşviklerin
işgücü piyasası yansımalarını da dikkate alacak şekilde yaygınlaştırılması ve
etkinleştirilmesinin ülkemizde işgücü kaynağına belirgin katkıları olacaktır.
Çocuk bakım hizmetlerinin yetersizliği, ülkemizde kadın işgücüne katılımının
karşısındaki önemli engellerden biri olmayı sürdürmektedir. İstanbul ili için yapılan
araştırmalar çocuk bakım hizmetinin hane dışından temin edilmesi durumunda
karşılaşılacak ortalama maliyetin 2009 yılı itibarıyla ortalama 500 ile 600 TL
arasında olduğunu ortaya koymaktadır (Devlet Planlama Teşkilatı ve Dünya Bankası,
2009). Aynı yıl için net asgari ücretin 600 TL olduğu göz önünde
bulundurulduğunda, nüfusu diri tutmaya yönelik politikaların etkin hale getirilmesi
için bu alanda gerekli kurumsal düzenlemelerin yapılması zorunluluğu bir kez daha
ortaya çıkmaktadır. Çocuk bakım maliyetini düşürücü politikaların özellikle düşük
ücrete tabi işlere ulaşabilen kadınlar üzerinden işgücüne katılıma belirgin katkı
yapması söz konusu olacaktır. Bu doğrultuda, Malta’da uygulanan ücretsiz çocuk
bakım tasarısı gibi işgücüne katılım koşullu gündüz bakım programlarının
oluşturulması ve ücretsiz okul öncesi eğitimin kapsamının genişletilerek
148
149
yaygınlaştırılması genç bağımlılık oranı ile kadın işgücüne katılımı arasındaki
eksi yönlü ilişkinin kırılmasında kayda değer getiriler sağlayabilir.
5.2.2. Eğitim politikaları
İşgücü bir ülkenin ekonomik gelişme hızını belirleyen temel kısıtlardan biri
olarak kabul edilmektedir. Yüksek işgücüne katılımın ülke ekonomisinin kullanımına
sunacağı geniş beşeri kaynak söz konusu ülkenin iktisadi gelişme hızı üzerinde
doğrudan belirleyici olacaktır. Buna ilave olarak, bu beşeri kaynağın titiz bir eğitim
sistemi içerisinde işlenmesi üretim olanaklarını genişleterek iktisadi gelişme sürecine
ivme kazandırmaktadır.
Çalışma çerçevesinde, eğitim düzeyindeki artışın Türkiye’de işgücüne katılımı
doğrudan desteklediğine dair dikkat çekici bulgulara ulaşılmıştır. Lise üstü eğitimin,
özellikle yükseköğretimin, kadınlarda oldukça önemli işgücüne katılım kazanımlarını
beraberinde getirmektedir. Eğitim düzeyindeki artışın işgücü kaynağı üzerinde
yarattığı bu doğrudan olumlu etkinin yanı sıra insan sermayesini yükseltmek
suretiyle de iktisadi gelişmeyi desteklemesi, eğitim alanında oluşturulacak
politikaları son derece cazip hale getirmektedir. Buna ek olarak eğitim düzeyindeki
artış daha nitelikli bir toplumun oluşumunu sağlamak, kültürel düzeyi yükseltmek ve
kadın erkek eşitliğine katkıda bulunmak suretiyle sosyal yapıyı da desteklemektedir.
Son yıllarda ülkemizde eğitim alanında önemli hamlelerin yapılması dikkat
çekmektedir. Bu kapsamda 2012 yılından itibaren, hali hazırda eğitim sisteminde yer
almakta olan öğrencileri de kapsayacak şekilde, 12 yıllık zorunlu eğitime geçiş
gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 2007 yılında 93 olan üniversite sayısı 2013 yılı Mayıs ayı
itibarıyla 170’e çıkmış ve üniversite kontenjanları önemli düzeyde artırılmıştır.
Yükseköğretimin kadınların işgücüne katılımı üzerindeki olumlu etkisi göz önünde
bulundurulduğunda bu hızlı yaygınlaşmanın ilerleyen dönemde ciddi kazanımları
beraberinde getirmesi beklenmektedir.
Onuncu Kalkınma Planında da dikkat çekildiği üzere eğitim ile istihdam
ilişkisinin güçlendirilmesine yönelik mekanizmaların etkinliğinin artırılması ihtiyacı
devam etmektedir. Bu alanda gerçekleştirilecek kurumsal dönüşümler ve mesleki
eğitimin yaygınlaştırılması, işgücüne katılımda olumlu sonuçlar doğuracaktır.
149
150
Nitekim bu çalışma çerçevesinde yer verilen çözümlemeler, mesleki eğitimin
gerek erkeklerde gerekse kadınlarda işgücüne katılımda kayda değer ölçüde
fark yarattığına ve olumsuz makroekonomik koşullara karşı meslek lisesi
mezunu bireylerin daha dirençli olduğuna işaret etmektedir.
Son olarak gençlerin işgücü piyasasına hızlı uyumunu temin edecek staj ve
meslek içi eğitim uygulamalarının yaygınlaştırılması suretiyle işgücüne katılıma
gençler üzerinden de katkı sağlanması mümkün görülmektedir. Ayrıca işgücü
piyasasındaki karar alıcıları kapsayan bir araştırma süreci çerçevesinde tespit
edilecek alanlara yönelik sertifika programları oluşturularak, gençlere işgücü
piyasasında yoğun talep gören uygulamaya yönelik bilgi ve becerilerin
kazandırılması da faydalı olacaktır.
5.2.3. Makroekonomik istikrar
Ekonominin her katmanında etkisini hissettiren makroekonomik koşulların
işgücü piyasası üzerine de belirgin yansımalarının olması söz konusudur. Ekonomik
faaliyetin durağanlaştığı istikrarsızlık dönemlerinde iş olanakları azalmakta ve
işsizlik süreleri artmaktadır. Bu gibi durumlar bireylerin iş bulma ümidini kırarak
işgücü piyasasından çıkmalarına neden olmaktadır. Ekonomi yazınındaki pek çok
çalışma iş çevrimleri ile işgücüne katılım oranı arasında eş yönlü bir ilişki olduğuna
işaret etmektedir (Tansel, 2002; Chen ve Chiu, 2012; Johansson, 2006; Erceg ve
Levin, 2013).
Bu çalışma kapsamında işgücüne katılım davranışı on yıllık kısıtlı bir zaman
boyutunu içeren bağımsız yatay kesitlerin toplulaştırılmasıyla ulaşılan nihai veri
kümesi kullanılarak tahmin edilmiştir. Dolayısıyla yıllık büyüme oranı ile işgücüne
katılım arasındaki ilişkiyi sağlıklı ve yansız bir şekilde tahmin etmeye imkan
tanıyacak veri çeşitliliğine ulaşılamamıştır. Buna rağmen eldeki mevcut veriler
işgücüne katılım oranı ile uzun dönemli büyüme arasında istatistiksel olarak anlamlı
ve artı yönlü bir ilişkiyi tahmin etmede yeterli olmuştur. Ancak kullanılan zaman
boyutundaki bu kısıtlılık nedeniyle büyüme değişkeniyle ilintili tahmin edilen
katsayının etki düzeyi üzerinden yargıya varmak yanıltıcı olacaktır. Diğer taraftan
iktisat yazınında doğrudan bu konuya odaklanan pek çok çalışma işgücüne katılım
150
151
oranı ile büyüme arasında artı yönlü ve kayda değer bir ilişki olduğuna işaret
etmektedir.
Bu bilgiler ışığında işgücüne katılımı desteklemeye yönelik olarak uygulanacak
politikalar neticesinde alınacak çıktıların, makroekonomik istikrardan bağımsız
olamayacağı yargısına ulaşılmaktadır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde işgücüne
katılımda arzu edilen neticelerin alınabilmesi için makroekonomik istikrarın ve
yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme patikasını tesis edilmesi zaruri
görülmektedir.
İşgücüne katılıma yönelik olarak uygulanacak politikaların makroekonomik
istikrar ortamı ile desteklenmesi durumunda işgücüne katılımın hızla artması
beklenmektedir. Ayrıca artan işgücüne katılım, ekonominin üretim imkanlarını
genişletmek suretiyle iktisadi gelişmeye katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla
makroekonomik istikrar ile işgücüne katılım arasında kendi kendini besleyen bir
devinim sürecinin de açığa çıkacağı öngörülmektedir.
Ülkemizde 2000’li yılların başından itibaren para politikası bağımsızlığı,
bağımsız düzenleyici ve denetleyici mekanizmaların oluşturulması gibi
makroekonomik istikrar için gereklilik arz eden temel kurumsal düzenlemeler
gerçekleştirilmiş ve buna ek olarak kararlı bir mali disiplin tesis edilmiştir.
Önümüzdeki dönemde bu istikrar ortamının sürdürülmesi ve uygulanacak yapısal
politikalar ile iktisadi büyüme patikasının yukarı kaydırılması, işgücüne katılımda da
belirgin bir gelişim sağlayacaktır. Bu bağlamda Onuncu Kalkınma Planı’nda
makroekonomik istikrarın sürdürülmesi gerekliliğinin vurgulanması ve Plan
çerçevesinde geliştirilen Öncelikli Dönüşüm Programları ile yapısal reform sürecinin
ivmelendirilmesi oldukça anlamlıdır.
151
152
GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
İşgücü, sermaye birikimi ve teknolojik ilerlemeyle beraber, ekonomik
gelişmenin üç ana kaynağından birisi olarak kabul görmektedir. Çalışma çağındaki
nüfusun hacmi ekonomik faaliyetin uzun dönemde erişebileceği azami düzeyi tayin
etmekteyken, fiiliyatta bu azami düzeye ne kadar yakınlaşılabileceğini, bu insan
kaynağından ne oranda yararlanıldığı belirlemektedir. Dolayısıyla yüksek işgücüne
katılımın sağlanması yüksek ve istikrarlı bir büyüme patikasının tesisi için gerekli
koşullardan birisi olarak ön plana çıkmaktadır.
Yüksek işgücüne katılım, ekonomik refaha olan katkısının yanı sıra sosyal
eşitlik için de önemli kazanımları beraberinde getirmektedir. Nüfus içerisindeki
belirli demografik grupların işgücü piyasasından dışlanmaları bu grupların gelir
dağılımının alt katmanlarında konumlanmalarını muhtemel kılmaktadır. Dolayısıyla
yüksek işgücüne katılımın sağlanması kapsayıcı bir ekonomik gelişme süreci ve
sosyal adaletin tesisi noktasında da en hassas hususların başında gelmektedir.
Ülkemizin içerisinden geçtiği son yirmi beş yıllık sürecin işgücüne katılım
eğilimleri açısından barındırdığı dinamik tablo dikkat çekicidir. 1980’li yılların
sonundan 2000’lerin başına kadar kaygı verici bir gerileme sergileyen işgücüne
katılım oranının, 2000’lerin ortalarından günümüze doğru gelen süreç içerisinde
kararlı bir artış eğilimine girdiği gözlemlenmektedir.
1988-2003 dönemi boyunca çalışma çağındaki nüfusun demografik
yapısındaki çeşitli gelişmelerin işgücüne katılım açısından dengeli bir görünüm arz
etmesi söz konusudur. Bu dönemde çalışma çağındaki nüfusun hızla kentleşmesi
katılım üzerinde aşağı yönlü bir baskı oluştururken, yaş demografisindeki gelişmeler
ve eğitim düzeyindeki yükseliş işgücüne katılımı desteklemiştir. Diğer taraftan, bu
dönemde gerek makroekonomik koşullardaki bozulma gerekse olumsuz yapısal
etmenlerin işgücüne katılım üzerindeki yansımaları son derece tahrip edici olmuştur.
1994, 2000 ve 2001 yıllarında olmak üzere üç farklı ekonomik krize tanıklık eden
dönemin genelindeki ekonomik durgunluk ve bu durgunluğa eşlik eden verimsiz
sosyal güvenlik sistemi bu dönemde işgücüne katılımı hızla aşağıya çekmiştir.
Ayrıca bunlara ek olarak 1999 yılında yaşanan büyük deprem felaketi ve dönem
152
153
boyunca artan terör faaliyetleri işgücü piyasası üzerinde son derece olumsuz etkilere
yol açmıştır.
2004-2013 döneminde Türkiye ekonomisinin işgücüne katılım eğilimleri
bakımından bir önceki dönemin tam tersi bir tablo çizdiği görülmektedir. Bu
dönemde makroekonomik istikrarın tesisi ve sosyal güvenlik sisteminin
etkinleştirilmesine yönelik kurumsal düzenlemeler işgücüne katılımda değerli
kazanımları beraberinde getirmiştir. İstikrarlı makroekonomik ortam ve uygun
yapısal koşullara nüfusun eğitim düzeyindeki hızlı artışın da eşlik etmesi, bu
dönemde işgücüne katılımı süratle yükseltmiştir. Ayrıca uygulanan istihdam
teşviklerinin özgün tasarımı işgücüne katılımı kentte ikamet eden kadınlar üzerinden
belirgin bir biçimde desteklemiştir.
Bu çalışma çerçevesinde ülkemizde işgücüne katılım davranışı üzerinde
belirleyici olan temel demografik unsurlar tespit edilmiş ve bu unsurların etki yönü
ve boyutuna ilişkin tahminler oluşturulmuştur. İşgücüne katılımın gerek erkeklerde
gerekse kadınlarda orta yaş gruplarında azami düzeye erişip ilerleyen yaşlarda hızla
düştüğü görülmektedir. Çocuk sayısındaki artış kadınlarda işgücüne katılım
olasılığını belirgin şekilde düşürmekte, diğer taraftan erkek işgücüne katılımı çocuk
sayısındaki artışla beraber yükselerek bu olumsuz etkinin bir kısmını telafi
etmektedir. Eğitim düzeyindeki artışın katılımı her iki cinsiyet grubunda da
istatistiksel olarak anlamlı şekilde artırdığı görülmektedir. Özellikle yükseköğretimin
kadın işgücüne katılımında önemli boyutta yukarı yönlü bir kırılma yarattığı tespit
edilmektedir.
Demografik unsurların yanı sıra ekonomik büyüme performansını ve yapısal
etmenleri de dikkate alan tahminler, dönemsel büyüme performansındaki artışın hem
kadınlarda hem de erkeklerde işgücüne katılımı desteklediğini ima etmektedir.
Ayrıca 2004-2013 döneminde emeklilik sistemindeki reformlar ve uygulanan aktif
işgücü politikaları gibi olumlu yapısal kırılmaların işgücüne katılıma belirgin şekilde
etki etmesi söz konusudur. Yapısal etmenlerin 2004-2013 döneminde özellikle
kadınların işgücüne katılımında önemli kazanımları beraberinde getirdiği tahmin
edilmiştir.
153
154
Tahmin edilen modellerden yararlanılarak ortaya konulan etki ayrıştırmaları,
2004-2013 döneminde nüfustaki yaşlanmanın hem erkeklerin işgücüne katılımını
hem de kadınların işgücüne katılımını aşağı yönlü etkilediğine işaret etmektedir. Bu
olumsuz etki kadınlarda 0,36 puanla sınırlı kalırken, yaşlanmanın erkeklerde
işgücüne katılımı 0,8 puana yakın aşağıya çektiği tahmin edilmektedir. Genç
bağımlılık oranındaki düşüş 2004-2013 döneminde kadın işgücüne katılımına 0,44
puan katkı yapmış, ancak erkek işgücüne katılımını 0,21 puan aşağıya çekmiştir.
Nüfusun eğitim düzeyindeki artış, sırasıyla erkek ve kadın işgücüne katılım oranına
0,53 ve 2,76 puan katkıda bulunmuştur. Bu dönemdeki olumlu yapısal gelişmelerin
erkek katılım oranına 0,65 puan katkı yaparken, kadınlarda 4,36 puan gibi önemli bir
etkiyi beraberinde getirdiği görülmektedir. Bu yüksek yapısal etkiye emeklilik
sistemindeki olumlu dönüşümün yanı sıra 2008-2009 krizi sonrasında uygulamaya
geçirilen ve esas olarak kadınları hedef alacak şekilde tasarlanan istihdam
teşviklerinin ve yine kriz sonrasında devreye giren ilave çalışan etkisinin önemli
katkısının olduğu düşünülmektedir. Bu dönemdeki olumlu büyüme performansının
gerek erkeklerin gerekse kadınların işgücüne katılımını desteklemesi söz konusu
olmuştur.
Çalışma dahilinde, tahmin edilen ekonometrik modelden yararlanılarak, 2023
yılı işgücüne katılım oranı öngörüleri de hesaplanmıştır. Söz konusu öngörüler
nüfusun 2023 yılındaki yaş dağılımının ve genç bağımlılık oranının TÜİK tarafından
oluşturulan nüfus projeksiyonlarına göre gelişeceği varsayımına dayanmaktadır.
Nüfusun eğitim düzeyinin 2023 yılı itibarıyla alacağı görünüm hesap edilirken
zorunlu eğitim sürelerindeki artış ve yükseköğretimdeki yaygınlaşma eğilimi gibi
dinamikler dikkate alınmıştır. Ayrıca emeklilik sistemindeki kazanımların ilerleyen
dönemde nesillerin kaymasıyla ilerleyen yaş gruplarına da yayılacağı ve kadına
yönelik aktif işgücü politikalarının Onuncu Kalkınma Planında öngörüldüğü üzere
devam edeceği göz önünde bulundurularak, 2004-2013 döneminde yakalanan yapısal
ivmelenmenin süreceği varsayılmıştır.
Baz büyüme senaryosu altında oluşturulan öngörüler erkeklerde ve
kadınlarda işgücüne katılımının 2023 yılı itibarıyla, yaklaşık olarak, yüzde 69,5 ve
38 düzeylerinde gerçekleşeceğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla nüfus geneli için
154
155
işgücüne katılım oranının 53,7 düzeyinde gerçekleşeceği öngörülmektedir. Öngörüler
dahilinde gerçekleştirilen etki ayrıştırmaları, olağan nüfus eğilimlerinin beraberinde
getirdiği yaşlanmanın önümüzdeki dönemde özellikle erkeklerde etkisini açık bir
şekilde hissettireceğine işaret etmektedir. Erkek ve kadınlarda yaş demografisindeki
olağan gelişimin, işgücüne katılımı 2013-2023 döneminde sırasıyla 2 ve 0,9 puan
aşağıya çekeceği öngörülmektedir. Genç bağımlılık oranında öngörülen düşüşün
erkek işgücüne katılımını 0,25 puan düşürürken, kadın işgücüne katılımını yaklaşık
0,5 puan yukarı çekmesi beklenmektedir. Eğitim düzeyindeki artışın erkekler
üzerinden işgücüne katılıma belirgin bir katkı yapması öngörülmemekle birlikte,
kadınlarda 3,5 puan gibi önemli bir katılım artışını beraberinde getirmesi
beklenmektedir. 2004-2013 döneminde yakalanan yapısal eğilimlerin sürdürülmesi
durumunda, bu unsurların erkeklerin ve kadınların katılımına sırasıyla 0,75 ve 4,8
puan gibi yüksek bir katkı yapması öngörülmektedir. 2013-2023 döneminde iktisadi
büyümenin bir önceki döneme kıyasla hızlanması durumunda işgücüne katılımdaki
artışın yükselmesi beklenmektedir.
Çalışmada yer verilen çözümlemeler neticesinde ulaşılan öngörülere ek
olarak önümüzdeki dönemde dış göç olgusunun da Türkiye’de işgücü piyasası
dinamiklerini etkileyecek önemli bir etmen olarak ön plana çıkması beklenmektedir.
Dışarıdan gelen nüfusun kitlesel bir şekilde işgücü piyasasına giriş yapması halinde
işgücüne katılım oranı üzerinde aşağı yönlü bir yapısal baskı oluşabilir (Ceritoğlu,
Gürcihan, Torun ve Tümen; 2015). Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı verilerine göre
2016 yılı Mart ayı itibarıyla 2,7 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin Türkiye’ye göç
ettiği tahmin edilmektedir. Söz konusu göçmenlerin işgücü piyasasına eklemlenme
sürecinin doğru şekilde yönetilmesi önem taşımaktadır. Nitekim, Suriyeli
göçmenlerin 1,4 milyon kadarının işgücü çağında olduğu görülmektedir. Bu rakam
ise Türkiye’de işgücünün yaklaşık olarak yüzde 5’ine tekabül etmektedir. Ceritoğlu,
Gürcihan, Torun ve Tümen (2015) ve Del Caprio ve Wagner (2015) çalışmaları
göçmen işçilerin, özellikle düşük eğitim ve beceri gerektiren işlerde, Türk işçileri
belirgin şekilde ikame ettiğine dikkat çekmektedir.
Yüksek işgücüne katılımın tesisi ülkemizin uzun dönemli kalkınma hedefleri
çerçevesinde hedeflenen refah seviyesine ulaşması için sağlanması gereken
155
155
işgücüne katılım oranının 53,7 düzeyinde gerçekleşeceği öngörülmektedir. Öngörüler
dahilinde gerçekleştirilen etki ayrıştırmaları, olağan nüfus eğilimlerinin beraberinde
getirdiği yaşlanmanın önümüzdeki dönemde özellikle erkeklerde etkisini açık bir
şekilde hissettireceğine işaret etmektedir. Erkek ve kadınlarda yaş demografisindeki
olağan gelişimin, işgücüne katılımı 2013-2023 döneminde sırasıyla 2 ve 0,9 puan
aşağıya çekeceği öngörülmektedir. Genç bağımlılık oranında öngörülen düşüşün
erkek işgücüne katılımını 0,25 puan düşürürken, kadın işgücüne katılımını yaklaşık
0,5 puan yukarı çekmesi beklenmektedir. Eğitim düzeyindeki artışın erkekler
üzerinden işgücüne katılıma belirgin bir katkı yapması öngörülmemekle birlikte,
kadınlarda 3,5 puan gibi önemli bir katılım artışını beraberinde getirmesi
beklenmektedir. 2004-2013 döneminde yakalanan yapısal eğilimlerin sürdürülmesi
durumunda, bu unsurların erkeklerin ve kadınların katılımına sırasıyla 0,75 ve 4,8
puan gibi yüksek bir katkı yapması öngörülmektedir. 2013-2023 döneminde iktisadi
büyümenin bir önceki döneme kıyasla hızlanması durumunda işgücüne katılımdaki
artışın yükselmesi beklenmektedir.
Çalışmada yer verilen çözümlemeler neticesinde ulaşılan öngörülere ek
olarak önümüzdeki dönemde dış göç olgusunun da Türkiye’de işgücü piyasası
dinamiklerini etkileyecek önemli bir etmen olarak ön plana çıkması beklenmektedir.
Dışarıdan gelen nüfusun kitlesel bir şekilde işgücü piyasasına giriş yapması halinde
işgücüne katılım oranı üzerinde aşağı yönlü bir yapısal baskı oluşabilir (Ceritoğlu,
Gürcihan, Torun ve Tümen; 2015). Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı verilerine göre
2016 yılı Mart ayı itibarıyla 2,7 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin Türkiye’ye göç
ettiği tahmin edilmektedir. Söz konusu göçmenlerin işgücü piyasasına eklemlenme
sürecinin doğru şekilde yönetilmesi önem taşımaktadır. Nitekim, Suriyeli
göçmenlerin 1,4 milyon kadarının işgücü çağında olduğu görülmektedir. Bu rakam
ise Türkiye’de işgücünün yaklaşık olarak yüzde 5’ine tekabül etmektedir. Ceritoğlu,
Gürcihan, Torun ve Tümen (2015) ve Del Caprio ve Wagner (2015) çalışmaları
göçmen işçilerin, özellikle düşük eğitim ve beceri gerektiren işlerde, Türk işçileri
belirgin şekilde ikame ettiğine dikkat çekmektedir.
Yüksek işgücüne katılımın tesisi ülkemizin uzun dönemli kalkınma hedefleri
çerçevesinde hedeflenen refah seviyesine ulaşması için sağlanması gereken
156
koşulların başında gelmektedir. Elimizdeki bilgiler, olağan nüfus eğilimlerinin
önümüzdeki dönemde açığa çıkaracağı yaşlanma etkisinin, işgücüne katılımı
aşağı yönlü etkileyecek birincil demografik unsur olacağına işaret etmektedir.
Bu bağlamda nüfus yapısını diri tutmaya yönelik, doğurganlık oranını destekleyici
teşvik uygulamaları ve Onuncu Kalkınma Planı’nda bu alanda öngörülen politika
çerçevesi son derece anlamlıdır. Diğer taraftan dinamik nüfusu muhafazaya
yönelik politikaların mutlak suretle kadınların işgücüne katılımı ile genç
bağımlılık oranı arasındaki eksi yönlü ilişkiyi kırmaya yönelik yan politikalar
ile desteklenmesi gerekmektedir. Bu hususta istihdam koşullu ücretsiz çocuk
bakım hizmetlerinin ve okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması önemli kazanımları
beraberinde getirecektir.
Nüfusun eğitim düzeyindeki artışın önümüzdeki dönemde işgücüne katılımı
destekleyecek başlıca demografik kuvvet olması beklenmektedir. Eğitim
seviyesindeki artışın özellikle kadın işgücüne katılımına belirgin şekilde etki etmesi
söz konusudur. Bu bağlamda, atılan yükseköğretim kurumlarında sayı ve kontenjan
artırımı ve 12 yıllık zorunlu eğitim sistemine geçiş gibi adımların etkilerinin
önümüzdeki dönemde gözlemlenmesi söz konusu olacaktır. Bunlara ek olarak,
eğitim-işgücü piyasası bağlantılarının güçlendirilmesi ve mesleki eğitimin
yaygınlaştırılması durumunda işgücüne katılımdaki artış eğilimi daha da
güçlenecektir. Ayrıca gençlerin işgücü piyasasına hızlı bir şekilde eklemlenmesine
ve ileri yaş gruplarının diri tutulmasına yönelik eğitim programlarının oluşturulması
da gereklilik arz etmektedir.
2004-2013 döneminde hakim kılınan makroekonomik istikrar ortamı ve başta
emeklilik sistemi olmak üzere önemli yapısal alanlarda atılan adımlar neticesinde
elde edilen kazanımların korunması, işgücüne katılım oranındaki artış eğiliminin
sürdürülmesi için hayati önem arz etmektedir. Yüksek ve istikrarlı büyümenin
sağlanması, potansiyel işgücünün değerlendirilmesi için gerekli olan istihdam
olanaklarının yaratılmasını sağlayacaktır. Ayrıca, kadınlarda yakalanan yapısal
ivmelenmenin devam ettirilmesine yönelik olarak aktif işgücü politikalarının daha
etkin bir çerçevede sürdürülmesi uygun olacaktır.
156
157
Önerilen politika çerçevesinin uygulanması durumunda erkeklerde ve
kadınlarda nüfustaki yaşlanma eğiliminin beraberinde getirdiği katılım düşüşünün
kontrol altına alınması beklenmektedir. Ayrıca gençleri ve yaşlıları hedef alan aktif
işgücü politikalarının birinci grupta işgücü piyasasına eklemlenmeyi hızlandırmak,
ikinci grupta ise işgücünden çıkışları geciktirmek suretiyle katılıma katkıda
bulunması söz konusu olacaktır. Bunlara ek olarak kadına yönelik yapısal hamlelerin
sürdürülmesi durumunda bu alanda çok daha hızlı sonuç alınması beklenmektedir.
Bu şekilde 2023 yılında gerek erkek gerekse kadın işgücüne katılım performansının
olağan öngörülerin üzerine taşınması mümkün hale gelecektir.
157
158
EKLER
EK 1. Türkiye’de İşgücüne Katılım ve Gelir Dağılımı İlişkisi Bir hanedeki yetişkinlerin işgücüne ne oranda katılım sağladığı hanenin gelir
düzeyi üzerinde doğrudan belirleyici olmaktadır. Haneler arası işgücüne katılım
farklılıkları, söz konusu hanelerin gelir dağılımı içerisindeki yerini belirlemektedir.
Düşük katılım sergileyen hanelerin, gelir dağılımının alt tabakalarında
kümelenmeleri muhtemel iken, yüksek katılım gösteren hanelerin üst gelir
gruplarında yer alması olasıdır.
Türkiye’de işgücüne katılım ile gelir dağılımı arasındaki ilişkiyi gözleme
dayalı bir bakış açısıyla ele almak amacıyla, 2013 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları
Araştırmasından (GYKA) yararlanılmıştır. Söz konusu araştırma Türkiye nüfusunun
gelir düzeyi ve yapısına ilişkin ayrıntılı bilgi sunmasının yanı sıra bireylerin işgücü
durumunu da takip etmektedir.
İşgücüne katılım ve gelir dağılımı arasındaki ilişkiyi ele almak amacıyla, ilk
olarak 2013 yılı GYKA’da yer alan hanelerin gelirleri OECD denklik katsayıları ile
standardize edilmiş ve sonrasında haneler gelir düzeyine göre sıralanarak yüzde
20’lik beş farklı dilime ayrılmıştır. İkinci aşamada ise söz konusu hanelerde 15 yaş
ve üzeri bireyler arasında çalışmak veya iş aramak suretiyle işgücüne katılanlar tespit
edilmiş ve işgücüne katılanların sayısı hane içerisinde işgücüne konu olan bireylerin
toplam sayısına oranlanarak haneler için işgücüne katılım oranları hesaplanmıştır.
Ayrıca, hane gözlemleri anket katsayıları ile ağırlıklandırılarak Türkiye geneli için
temsil sağlanmıştır.
Grafik E1.1’de sırasıyla yüzde 25, 50, 75 ve 100 işgücüne katılım oranı
gösteren hanelerin, beşli gelir dağılımı içerisindeki dilimlerde ne oranda
konumlandığı görülmektedir. İşgücüne katılım oranı yükseldikçe hanelerin yüksek
gelir dilimlerinde konumlanma sıklığının arttığı gözlemlenmektedir. Yüzde 25
işgücüne katılım oranı sergileyen hanelerin sırasıyla yüzde 15 ve 8’i dördüncü ve
beşinci gelir dilimlerinde konumlanmaktayken; yüzde 100 katılım gösteren haneler
için bu rakamların yüzde 21 ve 37 seviyelerine ulaşmaktadır.
158
159
Grafik E1.1. İşgücüne Katılım Oranı Gelir Dağılımı İlişkisi (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Anketinden (2013) yararlanılarak hesaplanmıştır.
İşgücüne katılım ile gelir dağılımı arasındaki bu ilişki, haneler arası işgücüne
katılım farklılıklarının gelir eşitsizliği ile eşleşmesi anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla işgücüne yeterli düzeyde katılım sağlamayan hanelerde işgücüne
katılımın yükselmesi ve haneler arası işgücüne katılım farklılıklarının azalması
durumunda gelir dağılımının da düzelmesi beklenmektedir.
30 23 20 13
2523
1714
2220
22
15
1519 25
21
8 15 1637
0
20
40
60
80
100
25 50 75 100
1. Gelir Dilimi 2. Gelir Dilimi 3. Gelir Dilimi 4. Gelir Dilimi 5. Gelir Dilimi
159
160
EK 2. Basit Ayrıştırma Çözümlemesi İşgücüne katılım oranının iki farklı zaman arasında sergilediği değişim;
demografik etki, diğer etki ve etkileşim terimi olmak üzere üç farklı bileşene
ayrıştırılabilir. Demografik etki, ilgili demografik değişkeni oluşturan alt nüfus
gruplarının payındaki değişimler sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, söz
konusu demografik değişkeni oluşturan alt nüfus gruplarının işgücüne katılım
oranları başlangıç düzeyinde sabit kalsaydı ve sadece işgücüne konu olan nüfusun
ilgili demografik değişkene göre oransal dağılımı değişseydi işgücüne katılım oranı
ne kadar değişirdi sorusunun cevabını demografik etki vermektedir. Diğer taraftan
işgücüne konu olan nüfusun ilgili demografik değişkene göre oransal dağılımı sabit
kalsaydı ve sadece alt gruplar itibarıyla işgücüne katılım oranı değişseydi genel
işgücüne katılım oranı ne olurdu sorusunun cevabını ise diğer etki teşkil etmektedir.
𝐾𝐾𝑡𝑡 = ∑ 𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑔𝑔,𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑖𝑖
Yukarıdaki denklemde 𝐾𝐾𝑡𝑡 işgücüne konu olan nüfusun geneli için t yılı
işgücüne katılım oranını, 𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡 ayrıştırmaya konu olan demografik değişkenin i alt
grubu için t yılı işgücüne katılım oranını (örneğin ayrıştırmanın eğitim demografik
değişkeni için gerçekleştirilmesi halinde ki her bir i için sırasıyla bir okul bitirmeyen,
ilkokul, ortaokul, genel lise, meslek lisesi ve üniversite eğitim düzeyi gruplarının
işgücüne katılım oranlarını temsil edecektir.), 𝑔𝑔,𝑖𝑖,𝑡𝑡 ise i alt grubunun t yılında
işgücüne konu olan nüfus içerisindeki payını simgelemektedir (Yani ∑ 𝑔𝑔,𝑖𝑖,𝑡𝑡 =i
1 olacaktır).
Bu çerçevede nüfus geneli işgücüne katılım oranındaki iki dönem arası
değişim ΔK aşağıdaki gibi ayrıştırılabilir;
∆𝐾𝐾 = ∑ 𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠 −𝑖𝑖
∑ 𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑖𝑖
Eşitliğin sağ tarafına ∑ 𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑖𝑖 terimini eklememiz ve çıkarmamız
durumunda eşitlikte bir değişiklik meydana gelmemekte ve eşitlik aşağıdaki biçimi
almaktadır:
160
161
∆𝐾𝐾 = ∑𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠 −𝑖𝑖
∑𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑖𝑖
+∑𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑖𝑖
−∑𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑖𝑖
Bu durumda, ∆𝑘𝑘𝑖𝑖 = 𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠 − 𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡 ve ∆𝑔𝑔𝑖𝑖 = 𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠 − 𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡 olacak şekilde
tanımlarsak denklem aşağıdaki hali alacaktır.
∆𝐾𝐾 = ∑𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠∆𝑔𝑔𝑖𝑖 +𝑖𝑖
∑∆𝑘𝑘𝑖𝑖𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑖𝑖
Yukarıdaki eşitliğin sağ tarafına ∑ ∆𝑘𝑘𝑖𝑖∆𝑔𝑔𝑖𝑖𝑖𝑖 terimini ekleyip çıkarmamız
durumunda eşitlik aşağıdaki hale gelecektir:
∆𝐾𝐾 = ∑𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡+𝑠𝑠∆𝑔𝑔𝑖𝑖 +𝑖𝑖
∑∆𝑘𝑘𝑖𝑖𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡𝑖𝑖
+∑∆𝑘𝑘𝑖𝑖∆𝑔𝑔𝑖𝑖𝑖𝑖
−∑∆𝑘𝑘𝑖𝑖∆𝑔𝑔𝑖𝑖𝑖𝑖
Yukarıdaki eşitlikteki ilk ve son terimin toplanması durumunda denklem arzu
edilen nihai biçimi almaktadır:
∆𝐾𝐾 = ∑𝑘𝑘𝑖𝑖,𝑡𝑡∆𝑔𝑔𝑖𝑖 +𝑖𝑖
∑∆𝑘𝑘𝑖𝑖𝑔𝑔𝑖𝑖,𝑡𝑡 +𝑖𝑖
∑∆𝑘𝑘𝑖𝑖∆𝑔𝑔𝑖𝑖𝑖𝑖
Birinci terim demografik değişken alt gruplarının işgücüne katılım
oranlarının başlangıç seviyesinde sabit tutulması ve sadece söz konusu alt grupların
işgücüne konu olan nüfus içerisindeki paylarının değişmesi durumunda işgücüne
katılım oranının ne kadar değiştiğini gösteren “demografik etki”ye tekabül
etmektedir. İkinci terim ise işgücüne konu olan nüfusun söz konusu demografik
değişkene göre dağılımının sabit kalması durumunda sadece alt grupların işgücüne
katılım oranlarındaki değişimden kaynaklanacak “diğer etki”yi ölçmektedir. Son
terim söz konusu alt grupların işgücüne konu olan nüfus içerisindeki payları ve
işgücüne katılım oranlarındaki değişimlerin çarpımlarının toplamından oluşan
“etkileşim terimidir”. Küçük değişimler için etkileşim teriminin göz ardı edilebilir
düzeyde olması beklenmektedir.
161
162
EK 3. Kent-Kır Ayrımında İstihdamın Sektörel Dağılımı (1988, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
EK 4. Erkek İşgücüne Katılım Oranı (Sol Panel, Yüzde); Kadın İşgücüne
Katılım Oranı (Sağ Panel, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
01020304050607080
Tarım Sanayi İnşaat Hizmetler
İstihdamın Sektörel Dağılımı (Kent) İstihdamın Sektörel Dağılımı (Kır)
60
65
70
75
80
85
90
19881990199219941996199820002002
İşgücüne Katılım Oranı (Kent)
İşgücüne Katılım Oranı (Kır)
0
10
20
30
40
50
60
19881990199219941996199820002002
İşgücüne Katılım Oranı (Kent)
İşgücüne Katılım Oranı (Kır)
162
163
EK 5. Sektörel Dönüşüm Sürecinin Duraksaması Türkiye ekonomisinin 1940’lardan beri tecrübe etmekte olduğu belirgin
yapısal eğilimlerden birisi sektörel dönüşüm sürecidir. Sektörel dönüşüm sürecinde
tarımsal faaliyetin üretim içerisindeki ağırlığı gerilemekte, tarım sektörünün yerini
sanayi ve hizmetler sektörleri almaktadır.
1988-2003 döneminde kırda işgücüne katılım oranını aşağıya çeken temel
dinamiklerden biri olan sektörel dönüşüm süreci 2004-2013 döneminin ortasından
itibaren kesintiye uğramıştır. 2004-2007 yılları arasında sanayi ve hizmet sektörleri
büyüme hızları sırasıyla yüzde 27 ve yüzde 24 olarak gerçekleşirken, tarım sektörü
bu dönemde sadece yüzde 1 büyümüştür. Diğer taraftan, 2007-2013 dönemi boyunca
gerçekleşen tarım sektörü büyümesinin yüzde 25’e çıkarak dönem boyunca yüzde 20
olarak gerçekleşen sanayi sektörü büyümesini aştığı görülmektedir (Grafik E5.1).
Grafik E5.1. Sektörler İtibarıyla Birikimli Büyüme Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Milli Gelir İstatistikleri
Dolayısıyla, 2004-2013 döneminin ekonomik faaliyetin sektörel görünümü
açısından iki farklı tabloyu barındırdığı anlaşılmaktadır. 2004-2007 yılları arasında
makroekonomik koşullardaki düzelme önemli oranda hizmetler ve sanayi sektörleri
üzerinden gerçekleşirken, 2008 yılından itibaren tarımsal faaliyetin tekrar güçlenmesi
söz konusu olmuştur. Bu tarihten itibaren özellikle ekonomik performansın
yavaşladığı 2009, 2012 ve 2013 gibi yıllarda tarım sektöründe büyümenin sanayi ve
hizmetler sektörleri ile aynı seviyelerde seyrettiği görülmektedir (Grafik E5.2).
0
5
10
15
20
25
30
2004-2007 2007-2013
Tarım Sanayi Hizmetler
163
164
Dolayısıyla, 2008-2013 dönemi tarımsal faaliyetin göreli olarak tekrar canlandığı bir
zaman dilimini tasvir etmektedir.
Grafik E5.2. Sektörel Büyüme Oranları (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Milli Gelir İstatistikleri
2007 yılı sonrasında tarımsal faaliyette gözlemlenen bu canlanma kırsal
kesimde işgücü piyasasını doğrudan etkilemiştir. Sektörel dönüşümdeki bu
duraksamanın, kırsal kesimde işgücüne katılım oranının 2007 yılından itibaren hem
erkeklerde hem de kadınlarda eşanlı olarak artmasında rol oynayan ana unsurlardan
biri olduğu düşünülmektedir.
-10.00
-5.00
0.00
5.00
10.00
15.00
20.00
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Tarım Sanayi Hizmetler
164
165
EK 6. Esas İşten Dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna Kayıtlılık Oranı (2008, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
0
20
40
60
80
Kır KentEsas İşten Dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna Kayıtlılık Oranı (Erkek)Esas İşten Dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna Kayıtlılık Oranı (Kadın)
165
166
EK 7. İstihdam Paketleri 2008 küresel ekonomik krizinin olumsuz yansımalarının ülkemizde de
kendini hissettirmesiyle beraber ekonominin çeşitli alanlarında krizin etkilerini
kontrol altında tutmaya yönelik tedbirler alınmıştır. Bu kapsamda krizin işgücü
piyasası üzerindeki tahrip edici etkilerine karşı önlem almak üzere 2008 yılından
itibaren istihdam olanaklarını desteklemeye yönelik aktif işgücü politikaları geniş bir
uygulama alanı bulmuştur. 2008 yılı ortalarından itibaren özellikle işgücü
piyasasında dezavantajlı konumda olan kadınlar ve genç erkekler sosyal güvenlik
katkısı sübvansiyonuna dayalı istihdam paketleri ile etkin bir şekilde desteklenmiştir.
Mevcut yasal düzenlemeye göre emeklilik, sağlık ve işsizlik sigortası
primlerinden meydana gelen, ücret dışı emek maliyetinin brüt ücrete payı yüzde 40,5
düzeyinde olup işveren, işçi ve devlet tarafından sırasıyla 18,5, 14 ve 8 puan olacak
şekilde üstlenilmektedir. Toplamda yüzde 32,5 düzeyinde olan işveren ve işçi payı
etkili sübvansiyon politikaları için alan teşkil etmektedir.
2008 yılı ortasından itibaren, ücret dışı emek maliyetlerinin işveren yükünü
hafifletmeye yönelik bir dizi istihdam teşviki uygulamaya geçirilmiştir. Bu kapsamda
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa eklenen geçici kanun maddeleri ile hedef
istihdam grupları için işveren sigorta primlerinin sübvanse edilmesi yöntemi
izlenilmiştir.
İlk olarak, 2008 yılı Temmuz ayında yürürlüğe giren 5763 sayılı Kanun ile
yüzde 18,5’lik işveren sigorta prim payının, istihdam edilen tüm işçileri kapsayacak
şekilde, 5 puanlık kısmının devlet tarafından karşılanması uygulamasına geçilmiştir.
Diğer taraftan, aynı Kanun, istihdam edilecek ek işçilerin belli nitelikleri sağlaması
durumunda işveren tarafından ödenen sosyal güvenlik primini tamamen ortadan
kaldırmıştır. 18-29 yaş arası erkekler ve yaştan bağımsız olarak kadınların, mevcut
istihdama ek olarak, istihdam edilmeleri durumunda bu ek işçiler için işveren
tarafından bir yıl süre ile prim ödenmemesi öngörülmüştür.
5763 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeye göre, Kanunun çıkış tarihini
takip eden bir yıl içerisinde, o anki istihdam stokuna ek olarak istihdam edilen, 18-29
yaş arası erkeklerde ve yaştan bağımsız olarak kadınlarda asgari ücret üzerinden
166
167
hesaplanan sigorta primindeki işveren payının birinci yıl tamamının, ikinci yıl yüzde
80’inin, üçüncü yıl yüzde 60’ının, dördüncü yıl yüzde 40’ının, beşinci yıl ise yüzde
20’sinin işsizlik sigortası fonundan karşılanması hükmedilmiştir.
2009 yılı Şubat ayında çıkarılan 5838 sayılı Kanun ile 4447 sayılı Kanuna
eklenen geçici madde ise bu teşviklerin süresini 2010 yılına kadar uzatmıştır.
2011 yılı Şubat ayında çıkarılan 6111 sayılı kanun ise, 5763 sayılı kanun ile
başlatılan istihdam teşviklerinin tasarımını belirli düzeyde değiştirmekle beraber,
özünde benzer şekilde genç erkek ve kadın istihdamını ön plana çıkaracak şekilde,
istihdam teşvik uygulamasını 2015 yılı sonuna kadar uzatmaktadır. 6111 sayılı
Kanun ile genç erkek ve kadınlara teşvik miktarı üzerinden avantaj sağlanması
uygulaması yerine teşvik süresi üzerinden avantaj sağlanması uygulamasına
geçilmiştir. Bu kapsamda; yaş, cinsiyet ve eğitim kriterlerinin sağlanma derecesine
göre teşvik süresi 48 aya kadar çıkmaktadır.
Özgün bir aktif işgücü politikası örneği teşkil eden istihdam paketleri kriz
sonrası dönemde kadın istihdamı ve dolayısıyla işgücüne katılımında kayda değer
getiriler sağlamıştır. İstihdam paketlerinin etkilerini değerlendiren Uysal (2013),
Ayhan (2013) ve Balkan, Baskaya ve Tümen (2014) çalışmalarında, istihdam
paketlerinin özellikle kadınlar üzerinde olumlu etki yarattığına dair anlamlı
istatistiksel bulgulara ulaşılmaktadır. Diğer taraftan Ercan, Taymaz ve Yeldan (2010)
çalışması uygulanan teşviklerin uzun dönemli etkinliğinin sağlanması için söz
konusu teşviklerin işgücü niteliğini artırmaya yönelik eğitim ve mesleki nitelik
artırma programları ile örtüştürülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Türkiye’de kadın işgücüne katılımının son derece düşük olması dolayısıyla,
bu alanda ortaya çıkan hareket imkanı göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu
teşviklerin kadınları hedef alması son derece yerinde olmuştur. Bu tarz yapısal
politikalar ile bu alanda yakalanan ivmenin sürdürülmesi, önümüzdeki dönemde
kadın işgücüne katılımı açısından değerli kazanımları beraberinde getirecektir.
167
168
EK 8. İlave Çalışan Etkisi 2008-2009 kriziyle beraber Türkiye işgücü piyasasına ilişkin olarak gündeme
giren tartışma konularından birisi “ilave çalışan etkisi” olmuştur (Karaoglan ve
Okten, 2012; Değirmenci ve İlkkaracan, 2013). Hane gelirine hane içi hizmetlerin
üretiminde faaliyet göstererek katkı sağlayan ve bu suretle işgücüne katılmayan
bireylerin, hanedeki birincil gelir sağlayıcı işsiz kaldığında işgücüne daha yüksek bir
olasılıkla katıldığı gözlemlenmektedir. Bu durum özellikle işsizliğin sık bir şekilde
yaşandığı kriz dönemlerinde ön plana çıkmakta, hane reisleri yüksek oranda işsiz
kalmakta ve buna müteakip ev hanımlarının daha yoğun bir biçimde işgücüne
katıldığı gözlemlenmektedir. Kriz dönemlerinde işsizlik şoklarını takip eden hane içi
gelir düşüşlerini telafi etmek ve hane tüketimini düzleştirmek güdüsüyle ev hanımları
işgücüne daha sık bir biçimde dahil olmaktadır. Bu olgu “ilave çalışan etkisi” olarak
adlandırılmaktadır.
İlave çalışan etkisi Türkiye İşgücü Piyasası çerçevesinde ele alınmıştır. Bu
amaçla Hanehalkı İşgücü Anketlerinde yer alan haneler, Değirmenci ve İlkkaracan
(2013) çalışmasında ortaya konulan tanımlamadan yararlanılarak, işsizlik şokuna
maruz kalan ve kalmayan şeklinde sınıflandırılmıştır. Sonrasında ise işsizlik şokuna
maruz kalmanın ev hanımlarının işgücüne katılma davranışı üzerinde belirgin bir etki
yaratıp yaratmadığı incelenmiştir.
Hanehalkı İşgücü Anketleri yatay kesit veri kümesi olarak tasarlanmasına
rağmen bireylerin bir yıl önceki işgücü durumlarının tespitine yönelik geriye dönük
sorular içermektedir. Bu sorulardan istifade etmek suretiyle bireylerin bir yıl önce
işgücü piyasasına katılıp katılmadığı ve katılmama nedeni gibi bilgilere
ulaşılabilmektedir. Bu sayede bireylerin istihdam, işsiz ve işgücü piyasası dışı gibi
statüler arasındaki geçişleri Hanehalkı İşgücü Anketleri ile takip edilebilmektedir.
Çözümlemeler hane reisi erkek olan hanelerle sınırlanmıştır. Nitekim bu
haneler toplam nüfusun yüzde 90’ından fazlasını kapsamakta ve dolayısıyla Türkiye
İşgücü Piyasası için anlamlı bir bilginin ortaya konulmasını sağlayabilecek temsil
kabiliyetine haiz olmaktadır. Hane reislerinin anket yılı itibarıyla ve anket yılından
bir önceki yıla ilişkin işgücü bilgileri izlenerek işsizlik şoku yaşayan ve yaşamayan
haneler tespit edilmiştir. İşsizlik şokuna maruz kalan haneler, hane reisi bir sene
168
169
öncesinde istihdamda olup anket yılında işsiz olan haneler olarak tanımlanırken,
işsizlik şoku yaşamayan haneler ise hane reisi bir sene öncesinde istihdamda olup
anket yılı itibarıyla de istihdamda kalmaya devam eden haneler olarak
tanımlanmıştır.
Anket döneminin bir yıl öncesinde ev hanımı olan kadınların oransal olarak
ne kadarının anket yılında işgücü piyasasına dahil olduğu, işsizlik şokuna maruz
kalan ve kalmayan haneler ayrımında incelendiğinde gözlemlenen iki eğilim dikkat
çekmektedir (Grafik E8.1). İlk olarak, işsizlik şoku yaşayan hanelerde ev
hanımlarının her anket yılında işgücüne belirgin şekilde daha sık dahil olduğu
görülmektedir. İkinci olarak ise ev hanımlarından işgücü piyasasına katılanların
oranının, hanenin işsizlik şoku yaşayıp yaşamamasından bağımsız bir şekilde, zaman
içerisinde arttığı gözlemlenmektedir.
Grafik E8.1. Ev Hanımlarının İşgücüne Dahil Olma Oranı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketlerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
0
2
4
6
8
10
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
İşsizlik Şokuna Maruz Kalmayan Hanelerde İşgücüne Dahil Olan Ev Hanımlarının Oranı
İşsizlik Şokuna Maruz Kalan Hanelerde İşgücüne Dahil Olan Ev Hanımlarının Oranı
169
170
Bu tablodan ev hanımlarının işgücüne artan bir hızla geçiş yaptığı ve özellikle
işsizlik şokunun yaygın hale geldiği dönemlerde bu geçişlerin daha da hızlandığı
sonucu çıkmaktadır. Ülkemizde yaşanan son ekonomik krizin etkilerinin işgücü
piyasası üzerinde hissedildiği 2008, 2009 ve 2010 yıllarında hanelerin işsizlik şokuna
sık bir şekilde maruz kaldığı gözlemlenmektedir (Grafik E8.2). Bu durum bu yıllarda
ev hanımlarının işgücü piyasasına ilave işçiler olarak daha yoğun bir şekilde dahil
olmasıyla sonuçlanmıştır.
Grafik E8.2. İşsizlik Şokuna Maruz Kalan Hanelerin Toplam Haneler İçerisindeki Payı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketlerinden yararlanılarak hesaplanmıştır.
0
0.5
1
1.5
2
2.5
3
3.5
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
İşsizlik Şokuna Maruz Kalan Hanelerin Payı
170
171
EK 9. Emeklilik Asgari Yaş Sınırlarının Düzenlenmesi Ülkemizde sosyal güvenlik sistemine ilişkin en tartışmalı alanlardan birisini
emeklilik asgari yaş sınırlarının düzenlenmesi hususu teşkil etmektedir. Ülke
nüfusunun demografik yapısı ile örtüşen kanunla belirlenmiş bir emeklilik asgari yaş
sınırının tanımlanmaması sosyal güvenlik sisteminin finansman yapısını bozmakta ve
kamu tarafından yüklenilen sosyal harcamalarının yaş dağılımının verimsiz bir
şekilde gerçekleşmesine neden olabilmektedir (Hentschel, Aran, Can, Ferreira,
Gignoux ve Uraz, 2010). Yeterince sıkı olmayan bir emeklilik sistemi beraberinde
erken emeklilik gibi yan etkileri getirmekte ve ülke ekonomisinin kısıtlı kaynakları
erken yaşlardan itibaren işgücü piyasası dışında kalan bireyleri finanse etmeye
harcanmaktadır.
Türkiye’de 1986 yılına kadar herhangi bir emeklilik asgari yaş şartı
aranmaksızın kadınlarda 20, erkeklerde ise 25 yıl sigortalılık ve 14 yıl düzenli sosyal
güvenlik primi ödeme şartı emeklilik koşulu olarak yeterli görülmüştür. 1986 yılında
yürürlüğe geçirilen 3246 sayılı Kanun 1990 yılı ve sonrasında sigortalılığa kaydı
başlayan bireyler için emekliliğe hak kazanmada kadınlarda 55 erkeklerde ise 60
asgari yaş sınırını getirmiş ve bu tarihten önce sigortalılığı başlayan bireyler için de
kademeli bir şekilde artan emeklilik yaş sınırları getirilmesini öngörmüştür. Ancak
söz konusu kanun uygulama alanı bulamadan 1992 yılında çıkarılan 3374 sayılı
Kanun ile etkisiz hale gelmiştir.
1999 yılında ise 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle emeklilik için
asgari yaş şartı tekrar gündeme gelmiştir. 4447 sayılı Kanun; geriye doğru da
yürüyecek şekilde ve ilk defa 08.09.1999 tarihinden önce sosyal güvenlik sistemine
girenler için, kanun çıkış tarihinden uzaklaştıkça düşecek şekilde, kademeli bir
emeklilik asgari yaş şartı sistemini getirmiştir.
8 Mayıs 2008 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 5510 sayılı Kanun ile
emekli olma koşulları tekrar güncellemeye tabi tutulmuştur. Bu değişikliğe göre
08.09.1999 tarihinden önce sigortalı olanlarda emeklilik şartı 4447 sayılı Kanun
hükümlerinde belirtilen kademeli sisteme tabi tutulurken; 08.09.1999-30.04.2008
tarihleri arasında ilk defa sigortalı olanlarda ise erkekler için 60, kadınlar için ise 58
asgari yaş sınırı getirilmiştir. 30.04.2008 tarihinden sonra sigortalılığı başlayan kadın
171
172
ve erkeklerde ise kademeli olarak emeklilik yaşının 65’e çıkarılması söz konusu
olmuştur.
1999 yılından itibaren etkin olarak faaliyete giren bu düzenlemelerin
etkilerinin 2004-2013 döneminde sonuç vermeye başladığı gözlemlenmektedir. 40-
44, 45-49 yaş gruplarında emeklilik nedeniyle işgücüne dahil olmayanların sayısında
2004 ve 2013 yılları arasında belirgin bir düşüş olduğu görülmektedir. Benzer
şekilde 50-54 yaş grubunda emeklilik nedeniyle işgücü piyasası dışında kalan
bireylerin sayısındaki artışın ise durduğu görülmektedir. 2004-2013 döneminde, 40-
44 yaş aralığında emeklilik nedeniyle işgücüne katılmayanların sayısı yüzde 65 kadar
azalırken, 45-49 yaş grubunda bu azalma yüzde 46 düzeyinde gerçekleşmiştir. 50-54
Yaş grubunda ise emeklilik nedeniyle işgücüne dahil olmayan bireylerin sayısındaki
artışın tamamen durduğu görülmektedir (Grafik E9.1).
Grafik E9.1. Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Sayısındaki Değişim (2004-2013, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Emeklilik nedeniyle işgücüne dahil olmayanların sayısının 40-44 ve 45-49
yaş gruplarında önemli oranda gerilerken, 50-54 ve 55-59 yaş gruplarında sınırlı bir
artış göstermesi ile söz konusu yaş gruplarının hepsinde emeklilik nedeniyle
işgücüne dahil olmayan bireylerin işgücüne dahil olmayan bireyler içerisindeki
ağırlığının önemli düzeyde gerilemesi söz konusu olmuştur. Diğer taraftan 60-64 ve
65 üstü gruplarda emeklilik nedeniyle işgücüne dahil olmayanların payının kısıtlı bir
düzeyde artış göstermesi söz konusudur. Ancak bu durumun ekonomik gelişme
çerçevesinde beklenen bir unsur olması söz konusudur (Grafik E9.2).
-100
-50
0
50
100
150
40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
Artış Oranı (Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanlar)Artış Oranı (İşgücüne Katılmayanlar)
172
173
Grafik E9.2. Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların İşgücüne
Katılmayanlar İçerisindeki Payı (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri
Emeklilik sistemine ilişkin alınan önlemlerin etkilerinin ilerleyen dönemlerde
daha yoğun bir biçimde hissedilmesi ve daha yukarı yaş gruplarına da yayılması
beklenmektedir. Bu şekilde emekliliğin işgücüne dahil olmama sebepleri arasındaki
ağırlığının giderek azalması söz konusu olacaktır. Nüfus artış hızlarının
yavaşlamasıyla beraber ekonomideki potansiyel işgücünün yaşlanmaya başlaması,
emeklilik sistemine ilişkin alınan bu önlemlerin son derece yerinde olduğunu ortaya
koymaktadır.
-20
-10
0
10
20
30
40
50
40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+
Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Payı (2004)Emeklilik Nedeniyle İşgücüne Katılmayanların Payı (2013)Değişim
173
174
EK 10. Sorumlu Olunan Bağımlı Çocuk Sayısı Değişkeni Ortalama Değeri Sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni, bulunduğu hane içerisinde
hane reisi veya eş statüsünde konumlanan işgücüne konu olan fertler için hanede yer
alan 15 yaş altı bireylerin toplam sayısına eşit olacak şekilde tanımlanmaktadır. Söz
konusu değişken çocuklu bir hanede yer alan ancak hane reisi veya eş durumunda
olmayan işgücüne konu olan (15 yaş ve üzeri) bireyler için 0 değerini almaktadır.
Tablo E10.1’de sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeninin aldığı
değerler üç haneden meydana gelen temsili nüfus için örneklendirilmektedir. İlk
hanedeki sırasıyla hane reisi ve eş statüsünde olan 1 ve 2 numaralı fertler hanede yer
alan 15 yaş altı üç bireyden sorumlu olarak kabul edilmekte ve bu fertler için
sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni 3 değerini almaktadır. Diğer taraftan
3 numaralı fert 15 veya üzeri bir yaşta olup işgücüne konu olmasına rağmen hanede
reis ya da eş statüsünde konumlanmamasından ötürü çocuklardan sorumlu
görülmemektedir. Dolayısıyla ilk hanede yer alan 3 numaralı fert için sorumlu
olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni 0 değerini almaktadır. 15 yaş altı bireyler
işgücüne konu olmadıklarından işgücüne katılım davranışına ilişkin çözümlemelerde
içerilmemekte ve bu bireyler için söz konusu değişken tanımlanmamaktadır.
İkinci hane; hane reisi, eş, diğer yetişkin ve iki çocuktan meydana
gelmektedir. Sırasıyla hane reisi ve eş konumundaki 1 ve 2 numaralı fertler için
sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni 2 değerini almakta, diğer yetişkin için
ise 0 değerini almaktadır.
Sadece hane reisi ve eşten oluşan son hanede bu iki birey için de sorumlu
olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni 0 değerini almaktadır.
174
175
Tablo E10.1. Temsili Nüfus
Hane No.
Fert No.
Hane İçi Statü Yaş Cinsiyet Sorumlu Olunan Bağımlı Çocuk
Sayısı
1
1 Hane Reisi 15 ve üzeri Erkek 3
2 Eş 15 ve üzeri Kadın 3
3 Diğer Yetişkin
15 ve üzeri Erkek 0
4 Bağımlı Çocuk 15 altı - -
5 Bağımlı Çocuk 15 altı - -
6 Bağımlı Çocuk 15 altı - -
2
1 Hane Reisi 15 ve üzeri Erkek 2
2 Eş 15 ve üzeri Kadın 2
3 Diğer Yetişkin
15 ve üzeri Kadın 0
4 Bağımlı Çocuk 15 altı - -
5 Bağımlı Çocuk 15 altı - -
3 1 Hane Reisi 15 ve
üzeri - 0
2 Eş 15 ve üzeri - 0
Bu basit örnekten yararlanılarak söz konusu değişkenin ortalamasının erkek
ve kadınlar için aldığı değer ile genç bağımlılık oranı arasındaki ilişki de açıklığa
kavuşturulabilmektedir. Her bir temsili bireyi hane numarası başa, hane içi fert
numarası sona gelecek şekilde iki haneli bir gösterge ile kodladığımızda 12, 22, 23
ve 32 numaralı fertler işgücüne konu olan kadın nüfusu meydana getirmektedir.
Benzer şekilde işgücüne konu olan erkek nüfus 11, 13, 21 ve 31 numaralı fertlerden
meydana gelmektedir. Tablo E10.2’de işgücüne konu olan fertler (15 yaş ve üzeri) ve
söz konusu fertlerle ilintili bağımlı çocuk sayılarına yer verilmektedir.
175
176
Tablo E10.2. İşgücüne Konu Olan Temsili Nüfus ve Sorumlu Olunan Bağımlı Çocuk Sayısı
Fert Sorumlu Olunan Bağımlı Çocuk Sayısı
Erkekler
11 3 13 0 21 2 31 0
Kadınlar
12 3 22 2 23 0
32 0
Kadınlar için sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı değişkeni ortalama değeri,
bu örnek dahilinde, aşağıdaki şekilde 1,25 olarak hesaplanmıştır.
𝐵𝐵𝐵𝐵ğ𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤 Ç𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜 𝑆𝑆𝐵𝐵𝑆𝑆𝚤𝚤𝑆𝑆𝚤𝚤 𝐷𝐷𝐷𝐷ğ𝑖𝑖ş𝑜𝑜𝐷𝐷𝑘𝑘𝑖𝑖 𝑂𝑂𝑂𝑂𝑂𝑂𝐵𝐵𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤𝐵𝐵 𝐷𝐷𝐷𝐷ğ𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 = 3 + 2 + 0 + 04 = 1,25
İşgücüne konu olan kadın nüfus için bağımlı çocuk sayısı değişkeni ortalama
değeri, genel haliyle, aşağıdaki gibi ifade edilmektedir:
𝐵𝐵𝐵𝐵ğ𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤 Ç𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜 𝑆𝑆𝐵𝐵𝑆𝑆𝚤𝚤𝑆𝑆𝚤𝚤 𝐷𝐷𝐷𝐷ğ𝑖𝑖ş𝑜𝑜𝐷𝐷𝑘𝑘𝑖𝑖 𝑂𝑂𝑂𝑂𝑂𝑂𝐵𝐵𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤𝐵𝐵 𝐷𝐷𝐷𝐷ğ𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 = 15 𝑆𝑆𝐵𝐵ş 𝐵𝐵𝚤𝚤𝑂𝑂𝚤𝚤 𝑂𝑂𝑜𝑜𝑡𝑡𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤 𝑘𝑘ü𝑓𝑓𝑜𝑜𝑆𝑆15 𝑆𝑆𝐵𝐵ş 𝑣𝑣𝐷𝐷 ü𝑧𝑧𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 𝑜𝑜𝐵𝐵𝑘𝑘𝚤𝚤𝑘𝑘 𝑘𝑘ü𝑓𝑓𝑜𝑜𝑆𝑆𝑜𝑜
Diğer taraftan, genç bağımlılık oranı ise aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:
𝐺𝐺𝐷𝐷𝑘𝑘ç 𝐵𝐵𝐵𝐵ğ𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝑜𝑜 𝑂𝑂𝑂𝑂𝐵𝐵𝑘𝑘𝚤𝚤 = 15 𝑆𝑆𝐵𝐵ş 𝐵𝐵𝚤𝚤𝑂𝑂𝚤𝚤 𝑂𝑂𝑜𝑜𝑡𝑡𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤 𝑘𝑘ü𝑓𝑓𝑜𝑜𝑆𝑆15 𝑆𝑆𝐵𝐵ş 𝑣𝑣𝐷𝐷 ü𝑧𝑧𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 𝑂𝑂𝑜𝑜𝑡𝑡𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤 𝑘𝑘ü𝑓𝑓𝑜𝑜𝑆𝑆
Kadın ve erkeklerin nüfus içerisinde eşit ağırlığa sahip olduğu göz önünde
bulundurulduğunda,
15 𝑌𝑌𝐵𝐵ş 𝑣𝑣𝐷𝐷 ü𝑧𝑧𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 𝑜𝑜𝐵𝐵𝑘𝑘𝚤𝚤𝑘𝑘 𝑘𝑘ü𝑓𝑓𝑜𝑜𝑆𝑆𝑜𝑜 = 15 𝑆𝑆𝐵𝐵ş 𝑣𝑣𝐷𝐷 ü𝑧𝑧𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 𝑂𝑂𝑜𝑜𝑡𝑡𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤 𝑘𝑘ü𝑓𝑓𝑜𝑜𝑆𝑆/2
olacaktır. Bu durumda,
𝐵𝐵𝐵𝐵ğ𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤 Ç𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜 𝑆𝑆𝐵𝐵𝑆𝑆𝚤𝚤𝑆𝑆𝚤𝚤 𝐷𝐷𝐷𝐷ğ𝑖𝑖ş𝑜𝑜𝐷𝐷𝑘𝑘𝑖𝑖 𝑂𝑂𝑂𝑂𝑂𝑂𝐵𝐵𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤𝐵𝐵 𝐷𝐷𝐷𝐷ğ𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 = 15 𝑆𝑆𝐵𝐵ş 𝐵𝐵𝚤𝚤𝑂𝑂𝚤𝚤 𝑂𝑂𝑜𝑜𝑡𝑡𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤 𝑘𝑘ü𝑓𝑓𝑜𝑜𝑆𝑆15 𝑆𝑆𝐵𝐵ş 𝑣𝑣𝐷𝐷 ü𝑧𝑧𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 𝑂𝑂𝑜𝑜𝑡𝑡𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤 𝑘𝑘ü𝑓𝑓𝑜𝑜𝑆𝑆/2
olacak ve
𝐵𝐵𝐵𝐵ğ𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤 Ç𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜𝑜 𝑆𝑆𝐵𝐵𝑆𝑆𝚤𝚤𝑆𝑆𝚤𝚤 𝐷𝐷𝐷𝐷ğ𝑖𝑖ş𝑜𝑜𝐷𝐷𝑘𝑘𝑖𝑖 𝑂𝑂𝑂𝑂𝑂𝑂𝐵𝐵𝚤𝚤𝐵𝐵𝚤𝚤𝐵𝐵 𝐷𝐷𝐷𝐷ğ𝐷𝐷𝑂𝑂𝑖𝑖 = 2𝑥𝑥𝐺𝐺𝐷𝐷𝑘𝑘ç 𝐵𝐵𝐵𝐵ğ𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝚤𝑜𝑜 𝑂𝑂𝑂𝑂𝐵𝐵𝑘𝑘𝚤𝚤
176
177
olacaktır. Dolayısıyla her iki cinsiyet grubu için de bağımlı çocuk sayısı
değişkeni ortalama değerinin genç bağımlılık oranının iki katına tekabül etmesi söz
konusudur. Bu durum; TÜİK tarafından oluşturulan, yaş grupları itibarıyla nüfus
projeksiyonlarının bir uzantısı olan genç bağımlılık oranı projeksiyonlarından
doğrudan yararlanmak suretiyle bağımlı çocuk sayısı değişkeninin ileri bir dönemde
alacağı değerlerin tahmin edilmesine imkan tanımaktadır.
177
178
EK 11. Betimleyici İstatistikler
İşgücüne Katılım Oranı Dağılım
İşgücüne Katılım Oranı Dağılım
Yaş 15-19 35,60 12,65 16,95 11,44Yaş 20-24 72,04 9,86 34,33 11,21Yaş 25-29 92,17 12,17 35,31 11,80Yaş 30-34 95,05 11,69 33,98 11,12Yaş 35-39 94,98 10,45 34,75 9,97Yaş 40-44 93,50 9,44 32,92 8,99Yaş 45-49 83,53 8,39 27,51 8,02Yaş 50-54 66,12 7,13 22,42 6,90Yaş 55-59 51,09 5,61 18,27 5,58Yaş 60-64 39,20 4,17 14,59 4,44Yaş 65+ 20,46 8,43 6,19 10,54
0 59,84 63,25 26,74 63,611 87,60 15,70 29,32 15,662 91,92 13,24 23,76 12,953 90,06 4,81 20,25 4,764 86,36 1,69 19,25 1,70
Bir Okul Bitirmeyen 48,30 9,05 17,89 27,03İlkokul 75,31 37,76 23,80 37,16
Ortaokul 62,48 20,45 20,24 13,85Genel Lise 67,68 12,16 29,24 9,16
Meslek Lisesi 80,69 9,36 38,29 5,30Üniversite 84,13 11,22 70,54 7,50
Kır 71,84 29,61 35,18 30,64Kent 70,13 70,39 22,28 69,363,64 70,55 10,05 26,03 10,063,80 70,14 9,88 24,48 9,883,87 70,76 10,23 27,61 10,224,05 69,75 9,72 23,61 9,744,22 70,31 9,22 23,33 9,284,33 69,87 9,55 23,59 9,584,34 70,56 9,38 23,29 9,434,85 71,49 10,86 30,76 10,774,96 71,04 10,68 29,50 10,615,36 71,68 10,43 28,81 10,422004 70,31 9,22 23,33 9,282005 70,56 9,38 23,29 9,432006 69,87 9,55 23,59 9,582007 69,75 9,72 23,61 9,742008 70,14 9,88 24,48 9,882009 70,55 10,05 26,03 10,062010 70,76 10,23 27,61 10,222011 71,68 10,43 28,81 10,422012 71,04 10,68 29,50 10,612013 71,49 10,86 30,76 10,77
Konum
On Yıllık Ortalama Büyüme
Yıl
N=252.299.332 N=261.694.124,
n=1.894.663 n=1.745.567
Erkek Kadın
Yaş
Sorumlu Olduğu Bağımlı Çocuk Sayısı
Eğitim
178
179
EK 12. Probit ve Logit Modellerinin Tahmin Sonuçları
Kadınlar Erkekler Probit Logit Probit Logit Örneklem Hacmi 1.894.663 1.894.663 1.745.567 1.745.567 Popülasyon Hacmi 261.694.124 261.694.124 252.299.332 252.299.332 F(k=19, n-k=1894644) 12.305,99 11.379,32 22.213,28 18.389,63 P(F) 0,0000 0,0000 0,0000 0,0000 Değişken Marjinal Etkiler Yaş 15-19 0,2133*** 0,2354*** 0,1334*** 0,1249*** Yaş 20-24 0,3891*** 0,4275*** 0,2590*** 0,2290*** Yaş 25-29 0,4315*** 0,4721*** 0,3179*** 0,2926*** Yaş 30-34 0,4723*** 0,5131*** 0,3216*** 0,2990*** Yaş 35-39 0,4977*** 0,5382*** 0,3083*** 0,2847*** Yaş 40-44 0,4660*** 0,5073*** 0,2961*** 0,2709*** Yaş 45-49 0,3851*** 0,4272*** 0,2677*** 0,2376*** Yaş 50-54 0,3064*** 0,3458*** 0,2260*** 0,1963*** Yaş 55-59 0,2422*** 0,2773*** 0,1795*** 0,1561*** Yaş 60-64 0,1785*** 0,2070*** 0,1295*** 0,1147*** İlkokul 0,0099*** 0,0119*** 0,0737*** 0,0656*** Ortaokul 0,0261*** 0,0275*** 0,0680*** 0,0536*** Genel Lise 0,1080*** 0,1110*** -0,0128*** -0,0269*** Meslek Lisesi 0,2085*** 0,2141*** 0,0996*** 0,0832*** Üniversite 0,5087*** 0,5139*** 0,1193*** 0,1045*** Kır 0,2393*** 0,2372*** 0,0839*** 0,0872*** Sorumlu Olunan Bağımlı Çocuk Sayısı -0,0436*** -0,0436*** 0,0314*** 0,0339***
Büyüme 0,0084*** 0,0082*** 0,0067*** 0,0063*** Zaman Trendi 0,0053*** 0,0053*** 0,0008*** 0,0008***
179
180
EK 13. Ortalama Değer Vektörleri (2023 Yılı Öngörüleri)
Erkek Kadın Yaş 15-19 0,0970 0,0910 Yaş 20-24 0,1001 0,0954 Yaş 25-29 0,1012 0,0976 Yaş 30-34 0,0951 0,0925 Yaş 35-39 0,0960 0,0924 Yaş 40-44 0,0992 0,0961 Yaş 45-49 0,0878 0,0851 Yaş 50-54 0,0791 0,0778 Yaş 55-59 0,0690 0,0680 Yaş 60-64 0,0594 0,0607 Yaş 65+ 0,1161 0,1435 Hanedeki Bağımlı Çocuk Sayısı 0,5414 0,5343 Bir Okul Bitirmeyen 0,0558 0,1808 İlkokul 0,2769 0,2822 Ortaokul 0,1718 0,1280 Genel Lise 0,1703 0,1521 Meslek Lisesi 0,1398 0,1081 Üniversite 0,1853 0,1487 Kır 0,3000 0,3000 Kent 0,7000 0,7000 On Yıllık Ortalama Büyüme Baz 4,7821 4,7821 On Yıllık Ortalama Büyüme 1 5,3804 5,3804 On Yıllık Ortalama Büyüme 2 3,7750 3,7750 t 20,0000 20,0000
180
181
EK
14.
İşgü
cüne
Kon
u O
lan
Nüf
usun
Yaş
Gru
plar
ı İtib
ariy
le E
ğitim
Dağ
ılım
ı (E
rkek
, Yüz
de)
2013
15-1
9
20-2
4
25-2
9
30-3
4
35-3
9
40-4
4
45-4
9
50-5
4
55-5
9
60-6
4
65+
B
ir O
kul B
itirm
eyen
4,
51
6,75
7,
36
3,85
3,
44
4,03
4,
88
5,69
8,
44
12,7
9 35
,93
İlko
kul
1,78
0,
24
13,3
3 32
,62
41,9
9 49
,47
52,3
6 54
,75
56,5
8 58
,71
46,9
6
Ort
aoku
l 78
,75
35,5
0 24
,45
15,7
0 11
,33
13,0
5 14
,14
11,1
3 9,
55
8,09
4,
73
Gen
el li
se
8,61
25
,77
15,9
3 12
,74
11,8
5 8,
71
8,78
9,
73
7,28
5,
32
3,07
Lis
e de
ngi m
esle
k ok
ul
6,23
16
,52
14,1
0 14
,02
12,0
6 8,
98
7,24
7,
86
6,40
4,
31
2,60
Y
ükse
koku
l vey
a fa
külte
0,
09
15,3
0 24
,83
21,0
4 19
,29
15,7
9 12
,60
10,8
4 11
,82
10,8
6 6,
73
2023
15-1
9
20-2
4
25-2
9
30-3
4
35-3
9
40-4
4
45-4
9
50-5
4
55-5
9
60-6
4
65+
B
ir O
kul B
itirm
eyen
0,
00
0,00
0,
00
7,36
7,
36
3,85
3,
44
4,03
4,
88
5,69
17
,94
İlko
kul
0,00
0,
00
0,00
13
,33
13,3
3 32
,62
41,9
9 49
,47
52,3
6 54
,75
54,2
9
Ort
aoku
l 60
,00
0,00
13
,00
24,4
5 24
,45
15,7
0 11
,33
13,0
5 14
,14
11,1
3 7,
68
Gen
el li
se
25,0
0 45
,00
27,0
0 15
,93
15,9
3 12
,74
11,8
5 8,
71
8,78
9,
73
5,45
Lis
e de
ngi m
esle
k ok
ul
15,0
0 30
,00
25,0
0 14
,10
14,1
0 14
,02
12,0
6 8,
98
7,24
7,
86
4,67
Y
ükse
koku
l vey
a fa
külte
0,
00
25,0
0 35
,00
24,8
3 24
,83
21,0
4 19
,29
15,7
9 12
,60
10,8
4 10
,01
Kay
nak:
TÜ
İK, H
aneh
alkı
İşgü
cü A
nket
leri
181
182
EK
15.
İşgü
cüne
Kon
u O
lan
Nüf
usun
Yaş
Gru
plar
ı İtib
ariy
le E
ğitim
Dağ
ılım
ı (K
adın
, Yüz
de)
2013
15-1
9
20-2
4
25-2
9
30-3
4
35-3
9
40-4
4
45-4
9
50-5
4
55-5
9
60-6
4
65+
B
ir O
kul B
itirm
eyen
8,
50
16,1
8 17
,43
11,6
5 12
,33
17,8
0 22
,57
28,3
1 40
,62
52,6
9 72
,95
İlko
kul
1,35
0,
54
21,8
7 42
,74
52,0
7 54
,34
53,5
2 51
,25
43,0
1 35
,32
20,6
7 O
rtao
kul
73,9
5 30
,66
17,3
6 8,
86
6,50
6,
97
6,57
4,
75
4,45
3,
49
2,19
G
enel
lise
9,
88
22,7
5 12
,31
10,1
2 8,
71
7,36
6,
26
6,33
3,
82
2,40
1,
08
Lis
e de
ngi m
esle
k ok
ul
6,19
12
,15
8,62
8,
73
6,75
4,
54
3,87
3,
79
2,74
1,
89
1,47
Y
ükse
koku
l vey
a fa
külte
0,
13
17,6
9 22
,42
17,8
7 13
,67
8,99
7,
17
5,57
5,
31
4,22
1,
64
2023
15-1
9
20-2
4
25-2
9
30-3
4
35-3
9
40-4
4
45-4
9
50-5
4
55-5
9
60-6
4
65+
B
ir O
kul B
itirm
eyen
0,
00
0,00
0,
00
17,4
3 17
,43
11,6
5 12
,33
17,8
0 22
,57
28,3
1 56
,11
İlko
kul
0,00
0,
00
0,00
21
,87
21,8
7 42
,74
52,0
7 54
,34
53,5
2 51
,25
32,4
8 O
rtao
kul
60,0
0 0,
00
10,0
0 17
,36
17,3
6 8,
86
6,50
6,
97
6,57
4,
75
3,34
G
enel
lise
25
,00
45,0
0 30
,00
12,3
1 12
,31
10,1
2 8,
71
7,36
6,
26
6,33
2,
40
Lis
e de
ngi m
esle
k ok
ul
15,0
0 30
,00
25,0
0 8,
62
8,62
8,
73
6,75
4,
54
3,87
3,
79
2,03
Y
ükse
koku
l vey
a fa
külte
0,
00
25,0
0 35
,00
22,4
2 22
,42
17,8
7 13
,67
8,99
7,
17
5,57
3,
62
Kay
nak:
TÜ
İK, H
aneh
alkı
İşgü
cü A
nket
leri
182
183
EK
16.
Ort
alam
a D
eğer
Vek
törl
eri (
2004
-201
3, E
rkek
)
20
04
2005
20
06
2007
20
08
2009
20
10
2011
20
12
2013
Y
aş 1
5-19
0,
1299
0,
1274
0,
1251
0,
1231
0,
1208
0,
1194
0,
1177
0,
1164
0,
1162
0,
1154
Y
aş 2
0-24
0,
1339
0,
1312
0,
1281
0,
1246
0,
1214
0,
1197
0,
1170
0,
1140
0,
1114
0,
1101
Y
aş 2
5-29
0,
1238
0,
1238
0,
1238
0,
1237
0,
1257
0,
1235
0,
1197
0,
1153
0,
1126
0,
1108
Y
aş 3
0-34
0,
1122
0,
1123
0,
1125
0,
1127
0,
1120
0,
1119
0,
1150
0,
1180
0,
1170
0,
1149
Y
aş 3
5-39
0,
1014
0,
1015
0,
1016
0,
1018
0,
1021
0,
1032
0,
1023
0,
1019
0,
1022
0,
1021
Y
aş 4
0-44
0,
0909
0,
0912
0,
0915
0,
0917
0,
0913
0,
0888
0,
0857
0,
0873
0,
0907
0,
0930
Y
aş 4
5-49
0,
0791
0,
0800
0,
0807
0,
0813
0,
0820
0,
0837
0,
0862
0,
0864
0,
0837
0,
0828
Y
aş 5
0-54
0,
0637
0,
0654
0,
0669
0,
0684
0,
0695
0,
0701
0,
0684
0,
0686
0,
0718
0,
0738
Y
aş 5
5-59
0,
0477
0,
0491
0,
0508
0,
0527
0,
0542
0,
0546
0,
0590
0,
0616
0,
0611
0,
0614
Y
aş 6
0-64
0,
0368
0,
0375
0,
0382
0,
0390
0,
0394
0,
0420
0,
0435
0,
0442
0,
0457
0,
0468
Y
aş 6
5+
0,08
06
0,08
05
0,08
07
0,08
10
0,08
15
0,08
30
0,08
52
0,08
61
0,08
75
0,08
89
Han
edek
i Bağ
ımlı
Çoc
uk S
ayıs
ı 0,
7619
0,
7456
0,
7308
0,
7176
0,
7157
0,
7042
0,
6902
0,
6785
0,
6669
0,
6521
B
ir O
kul B
itirm
eyen
0,
0941
0,
0940
0,
0937
0,
0917
0,
0912
0,
0918
0,
0902
0,
0890
0,
0883
0,
0825
İl
koku
l 0,
4306
0,
4087
0,
3967
0,
3901
0,
3821
0,
3752
0,
3672
0,
3584
0,
3435
0,
3375
O
rtao
kul
0,17
52
0,18
33
0,18
84
0,18
92
0,19
68
0,20
96
0,21
81
0,22
11
0,22
36
0,23
00
Gen
el L
ise
0,13
90
0,13
31
0,12
79
0,12
86
0,12
37
0,11
67
0,11
46
0,11
22
0,11
25
0,11
27
Mes
lek
Lis
esi
0,07
58
0,08
95
0,09
63
0,09
88
0,09
83
0,09
53
0,09
29
0,09
39
0,09
66
0,09
70
Üni
vers
ite
0,08
52
0,09
14
0,09
70
0,10
16
0,10
78
0,11
14
0,11
70
0,12
55
0,13
56
0,14
03
Kır
0,
2883
0,
2872
0,
2829
0,
2859
0,
2888
0,
2954
0,
3001
0,
3071
0,
3090
0,
3118
K
ent
0,71
17
0,71
28
0,71
71
0,71
41
0,71
12
0,70
46
0,69
99
0,69
29
0,69
10
0,68
82
Büy
üme
4,22
14
4,33
85
4,32
76
4,04
67
3,79
85
3,64
05
3,86
95
5,36
29
4,95
53
4,84
78
t 1,
0000
2,
0000
3,
0000
4,
0000
5,
0000
6,
0000
7,
0000
8,
0000
9,
0000
10
,000
0
183
184
EK
17.
Ort
alam
a D
eğer
Vek
törl
eri (
200
4-20
13, K
adın
)
20
04
2005
20
06
2007
20
08
2009
20
10
2011
20
12
2013
Y
aş 1
5-19
0,
1227
0,
1202
0,
1179
0,
1158
0,
1138
0,
1128
0,
1112
0,
1099
0,
1095
0,
1086
Y
aş 2
0-24
0,
1281
0,
1255
0,
1224
0,
1188
0,
1159
0,
1142
0,
1116
0,
1090
0,
1065
0,
1055
Y
aş 2
5-29
0,
1190
0,
1191
0,
1191
0,
1191
0,
1216
0,
1189
0,
1151
0,
1106
0,
1083
0,
1067
Y
aş 3
0-34
0,
1087
0,
1088
0,
1089
0,
1090
0,
1084
0,
1082
0,
1115
0,
1146
0,
1136
0,
1115
Y
aş 3
5-39
0,
0977
0,
0980
0,
0984
0,
0988
0,
1001
0,
1018
0,
1006
0,
0999
0,
0997
0,
0990
Y
aş 4
0-44
0,
0882
0,
0884
0,
0886
0,
0888
0,
0885
0,
0853
0,
0818
0,
0836
0,
0877
0,
0909
Y
aş 4
5-49
0,
0772
0,
0781
0,
0788
0,
0794
0,
0805
0,
0828
0,
0852
0,
0850
0,
0818
0,
0802
Y
aş 5
0-54
0,
0628
0,
0643
0,
0658
0,
0674
0,
0687
0,
0686
0,
0667
0,
0673
0,
0705
0,
0728
Y
aş 5
5-59
0,
0503
0,
0514
0,
0525
0,
0538
0,
0550
0,
0551
0,
0600
0,
0621
0,
0615
0,
0615
Y
aş 6
0-64
0,
0413
0,
0419
0,
0425
0,
0431
0,
0435
0,
0459
0,
0473
0,
0477
0,
0483
0,
0487
Y
aş 6
5+
0,10
39
0,10
43
0,10
50
0,10
59
0,10
40
0,10
63
0,10
90
0,11
05
0,11
26
0,11
47
Han
edek
i Bağ
ımlı
Çoc
uk S
ayıs
ı 0,
7519
0,
7366
0,
7224
0,
7099
0,
7096
0,
7005
0,
6867
0,
6745
0,
6618
0,
6471
B
ir O
kul B
itirm
eyen
0,
2607
0,
2734
0,
2796
0,
2764
0,
2736
0,
2716
0,
2727
0,
2728
0,
2671
0,
2562
İl
koku
l 0,
4412
0,
4150
0,
3955
0,
3861
0,
3774
0,
3635
0,
3552
0,
3426
0,
3303
0,
3263
O
rtao
kul
0,10
86
0,11
26
0,11
79
0,12
22
0,13
07
0,14
42
0,15
17
0,15
72
0,16
20
0,16
78
Gen
el L
ise
0,09
80
0,09
49
0,09
29
0,09
68
0,09
33
0,08
96
0,08
77
0,08
78
0,08
83
0,08
84
Mes
lek
Lis
esi
0,04
13
0,04
83
0,05
33
0,05
40
0,05
43
0,05
44
0,05
31
0,05
39
0,05
63
0,05
94
Üni
vers
ite
0,05
01
0,05
58
0,06
08
0,06
44
0,07
08
0,07
67
0,07
97
0,08
58
0,09
60
0,10
20
Kır
0,
2950
0,
3007
0,
3018
0,
3026
0,
3048
0,
3038
0,
3074
0,
3130
0,
3147
0,
3200
K
ent
0,70
50
0,69
93
0,69
82
0,69
74
0,69
53
0,69
62
0,69
26
0,68
70
0,68
53
0,68
00
Büy
üme
4,22
14
4,33
85
4,32
76
4,04
67
3,79
85
3,64
05
3,86
95
5,36
29
4,95
53
4,84
78
t 1,
0000
2,
0000
3,
0000
4,
0000
5,
0000
6,
0000
7,
0000
8,
0000
9,
0000
10
,000
0
184
185
EK 18. Blinder-Oaxaca Ayrıştırması Sonuçları 2004-2013 döneminde erkek ve kadın işgücüne katılım oranında gözlemlenen
değişimlerin kaynaklarına ayrıştırılması hususunda, ek bir çözümleme olarak
ekonomi yazınında yaygın olarak kullanılan Blinder-Oaxaca ayrıştırması
yönteminden yararlanılmıştır.
İşgücü piyasasında yer alan gruplar arasındaki farklılıkların regresyon
modellerine dayalı olarak kaynaklarına ayrıştırılması, işgücü piyasasında
gözlemlenen eğilimleri incelemek amacıyla sıklıkla başvurulan yöntemlerden biridir.
Blinder (1973) ve Oaxaca (1973) çalışmaları ile yaygınlık kazanan Blinder-Oaxaca
ayrıştırması yöntemine bu bölümde kısaca değinilecek ve sonrasında ulaşılan
sonuçlara yer verilecektir.
İki farklı dönem arasında işgücüne katılım oranında gerçekleşen değişim
matematiksel olarak aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
∆𝐾𝐾 = �̅�𝑋2�̂�𝐵2 − �̅�𝑋1�̂�𝐵1
∆𝐾𝐾 işgücüne katılım oranındaki iki dönem arası farkı göstermektedir. �̅�𝑋1 ve
�̅�𝑋2 açıklayıcı değişkenler için, sırasıyla birinci ve ikinci dönem ortalama değer
vektörlerini; �̂�𝐵1 ve �̂�𝐵2 ise ilgili dönemler için tahmin edilen etki parametresi
vektörlerini temsil etmektedir.
Eşitliğin sağ tarafına �̅�𝑋1�̂�𝐵2 ve (�̅�𝑋2 − �̅�𝑋1)(�̂�𝐵2 − �̂�𝐵1) terimlerini ekleyip
çıkarmamız durumunda aşağıdaki biçimi elde etmekteyiz:
∆𝐾𝐾 = (�̅�𝑋2 − �̅�𝑋1)�̂�𝐵1 + �̅�𝑋1(�̂�𝐵2 − �̂�𝐵1) + (�̅�𝑋2 − �̅�𝑋1)(�̂�𝐵2 − �̂�𝐵1)
Ulaşılan bu biçim Blinder-Oaxaca ayrıştırması olarak anılmakta ve bu
çerçevede işgücüne katılım oranında gözlemlenen iki dönem arası değişim aşağıdaki
şekilde üç bileşene ayrılmaktadır:
∆𝐾𝐾 = 𝐸𝐸1 + 𝐸𝐸2 + 𝐸𝐸3
𝐸𝐸1 = (�̅�𝑋2 − �̅�𝑋1)�̂�𝐵1
𝐸𝐸2 = �̅�𝑋1(�̂�𝐵2 − �̂�𝐵1)
𝐸𝐸3 = (�̅�𝑋2 − �̅�𝑋1)(�̂�𝐵2 − �̂�𝐵1)
185
186
∆𝐾𝐾 işgücüne katılım oranındaki değişimi göstermektedir. 𝐸𝐸1 işgücüne katılım
oranı ile ilintili açıklayıcı değişkenlerdeki değişimlerden kaynaklanan etkiyi ifade
etmektedir (demografik etkiler, ekonomik büyümedeki değişim vs.), 𝐸𝐸2 ise söz
konusu değişkenlerle ilintili etki parametrelerindeki değişimden kaynaklanan etkiyi
ifade etmekte ve yapısal unsurlardaki değişimlere tekabül etmektedir. 𝐸𝐸3 ise
etkileşim terimidir.
Bu çalışma çerçevesinde 2004-2013 dönemi sırasıyla 2004-2008 ve 2009-
2013 dönemleri olmak üzere beş yıllık iki alt döneme ayrılmış ve bu iki dönemin
ortalama işgücüne katılım oranları arasındaki farklılık Blinder-Oaxaca ayrıştırması
yönteminden yararlanılarak kaynaklarına ayrıştırılmıştır. Ayrıştırmanın dayandığı
regresyon denklemlerine ilişkin tahmin sonuçlarına Tablo E18.1’de yer
verilmektedir.
186
187
Tablo E18.1. Model Sonuçları
Kadın Erkek 2004-2008 2009-2013 2004-2008 2009-2013 Örneklem Hacmi 908.850 985.813 831.318 914.249 Populasyon Hacmi 125.394.408 136.299.716 120.447.875 131.851.457 F 8.538,87 11.607,08 22.895,79 25.830,47 P(F) 0,0000 0,0000 0,0000 0,0000 R2 0,1652 0,1802 0,3399 0,3452 Değişken Katsayılar Katsayılar Yaş 15-19 0,0991*** 0,0944*** 0,1762*** 0,1443*** Yaş 20-24 0,2196*** 0,2450*** 0,5316*** 0,5257*** Yaş 25-29 0,2440*** 0,2909*** 0,7155*** 0,7079*** Yaş 30-34 0,2710*** 0,3264*** 0,7229*** 0,7257*** Yaş 35-39 0,2850*** 0,3528*** 0,7117*** 0,7121*** Yaş 40-44 0,2462*** 0,3322*** 0,7015*** 0,7032*** Yaş 45-49 0,1853*** 0,2577*** 0,5906*** 0,6367*** Yaş 50-54 0,1428*** 0,1838*** 0,4219*** 0,4663*** Yaş 55-59 0,1097*** 0,1337*** 0,2765*** 0,3130*** Yaş 60-64 0,0755*** 0,0930*** 0,1628*** 0,1931*** İlkokul -0,0041*** 0,0197*** 0,0532*** 0,0585*** Ortaokul 0,0134*** 0,0328*** 0,0295*** 0,0793*** Genel Lise 0,0885*** 0,0876*** -0,0295*** -0,0120*** Meslek Lisesi 0,1872*** 0,1724*** 0,0787*** 0,0841*** Üniversite 0,4933*** 0,4683*** 0,0877*** 0,1068*** Kır 0,2115*** 0,2004*** 0,0757*** 0,0784*** Sorumlu Olunan Bağımlı Çocuk Sayısı -0,0385*** -0,0450*** 0,0183*** 0,0198***
Büyüme 0,0002 0,0123*** 0,0064*** 0,0045*** Sabit Terim -0,0276*** -0,0914*** 0,1108*** 0,1004***
187
188
Kadınlar için 2004-2008 dönemi ortalamasında yüzde 23,7 olarak
gerçekleşen işgücüne katılım oranı 2009-2013 dönemi ortalamasında yüzde 28,6
olarak gerçekleşmiştir.28 İki dönem arasındaki 4,9 puanlık fark Grafik E18.1’de
Blinder-Oaxaca ayrıştırması yöntemiyle kaynaklarına ayrılarak sunulmaktadır.
Hesaplanan tüm etkiler yüzde 5 istatistiksel anlamlılık düzeyinde geçerlidir.
Grafik E18.1. Kadınlar İçin Blinder-Oaxaca Ayrıştırması Sonuçları
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistikleri, Model tahmin sonuçları
28 Ortalamalar yıllık işgücüne katılım oranı rakamlarının söz konusu yıllarla ilintili işgücü rakamlarıyla ağırlıklandırılması ile hesaplanmaktadır.
1.8
0.0
2.7
0.4
0.0
1.0
2.0
3.0
DemografikGelişmeler
Büyüme Yapısal Etmenler Etkileşim
İşgücüne Katılım Oranına Katkılar
188
189
Erkekler için 2004-2008 dönemi ortalamasında yüzde 70,1 olarak gerçekleşen
işgücüne katılım oranı 2009-2013 dönemi ortalamasında yüzde 71,1 olarak
gerçekleşmiştir. 29 İki dönem ortalamaları arasındaki 1 puanlık fark grafik E18.2’de
Blinder-Oaxaca ayrıştırması yöntemiyle kaynaklarına ayrılarak sunulmaktadır.
Hesaplanan tüm etkiler yüzde 5 istatistiksel anlamlılık düzeyinde geçerlidir.
Grafik E18.2. Erkeklerde Ayrıştırma
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü İstatistikleri, Model tahmin sonuçları
Ayrıştırma sonuçlarının gerek kadınlarda gerekse erkeklerde diğer
yöntemlerle elde edilen sonuçlarla örtüştüğü görülmektedir. Yapısal etmenlerin gerek
kadınların gerekse erkeklerin işgücüne katılım davranışını dönem boyunca besleyen
temel etmen olduğu görülmektedir. Diğer taraftan demografik gelişmeler erkeklerde
dengeli bir görünüm izlemekteyken, kadınlarda işgücüne katılımı önemli düzeyde
desteklemiştir.
29 Ortalamalar yıllık işgücüne katılım oranı rakamlarının söz konusu yıllarla ilintili işgücü rakamlarıyla ağırlıklandırılması ile hesaplanmaktadır.
0.0
0.3
0.5
0.2
0.0
1.0
DemografikGelişmeler
Büyüme Yapısal Etmenler Etkileşim
İşgücüne Katılım Oranına Katkılar
189
190
EK 19. Kurumsal Olmayan 15 Yaş ve Üzeri Erkek Nüfusunun İşgücü Durumu (2013, Yüzde)
Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketleri * Belirtilen nedenlerin dışında kalan sebepler dolayısıyla işgücüne dahil olmayanlar.
EK 20. OECD Ülkelerinde 2013 Yılı İtibariyle İşgücüne Katılım Oranı
Sıra Ülke İKO Sıra Ülke İKO Sıra Ülke İKO 1 İzlanda 81,4 16 İsrail 63,7 31 Japonya 59,3 2 İsveç 71,5 17 ABD 63,2 32 Portekiz 59,3 3 Norveç 71,2 18 Birleşik Krallık 63,1 33 Slovakya 59,3 4 Çin 71,0 19 Danimarka 62,4 34 Çek Cumhuriyeti 59,3 5 Kolombiya 69,4 20 Kosta Rika 62,3 35 Litvanya 58,0 6 Rusya 68,5 21 Güney Kore 61,5 36 Slovenya 57,2 7 İsviçre 68,3 22 Avusturya 60,9 37 Macaristan 57,0 8 Estonya 68,3 23 İrlanda 60,5 38 Fransa 56,5 9 Yeni Zelanda 68,2 24 Meksika 60,5 39 Polonya 55,9 10 Endonezya 66,8 25 Almanya 60,3 40 Belçika 53,6 11 Kanada 66,5 26 OECD Geneli 60,1 41 Hindistan 53,4 12 Finlandiya 65,5 27 İspanya 60,0 42 Güney Afrika 53,1 13 Brazilya 65,5 28 Şili 59,6 43 Yunanistan 52,0 14 Hollanda 65,2 29 Letonya 59,4 44 Türkiye 50,8 15 Avusturalya 64,9 30 Lüksemburg 59,4 45 İtalya 49,3
Kaynak: OECD
0.058.19 4.77 0.66 0.64
10.971.77 1.46
71.49
Mevsimlikçalışan
Öğrenim Özürlü,Yaşlı,Hasta
Ailevi veKişisel
Diğer * Emekli ÇalışmayaHazır
Ümitsiz
Esnek Olmayan Kısım Esnek Olan Kısım İşgücü
190
191
EK
21.
OE
CD
Ülk
eler
inde
201
3 Y
ılı İt
ibar
iyle
İşgü
cüne
Kat
ılım
Ora
nı
Gra
fik E
21.1
. Kad
ınla
r İç
in D
oğru
sal O
lası
lık M
odel
i Yıll
ık S
onuç
ları
Değ
işke
n20
0420
0520
0620
0720
0820
0920
1020
1120
1220
13
Yaş
15-1
9.1
0701
46.0
9923
39.1
0218
02.0
8107
33.0
8107
33.1
0995
2.0
9899
95.0
9212
12.0
7304
16.0
9745
81Ya
ş 20
-24
.220
5519
.221
2323
.216
8568
.213
9897
.213
9897
.235
2154
.245
439
.247
6139
.235
6052
.261
9551
Yaş
25-2
9.2
3310
81.2
4563
31.2
5007
78.2
3999
53.2
3999
53.2
7086
58.2
9242
58.2
8530
47.2
9737
43.3
0936
81Ya
ş 30
-34
.253
5549
.265
5259
.275
2998
.274
5875
.274
5875
.305
1638
.312
8392
.322
3493
.336
665
.352
5468
Yaş
35-3
9.2
6448
05.2
7905
3.2
8900
36.2
8693
3.2
8693
3.3
2007
11.3
4825
69.3
5346
66.3
5679
61.3
8202
1Ya
ş 40
-44
.224
758
.242
2972
.255
0372
.250
5511
.250
5511
.287
3617
.322
6157
.329
5903
.345
8239
.369
8904
Yaş
45-4
9.1
6832
15.1
8704
65.1
8414
91.1
8428
19.1
8428
19.2
1128
28.2
4069
36.2
6856
12.2
7232
81.2
9050
19Ya
ş 50
-54
.132
3072
.139
752
.148
2049
.143
9934
.143
9934
.156
9577
.176
4121
.184
3419
.196
1671
.200
7654
Yaş
55-5
9.1
1572
92.1
0109
37.1
1322
85.1
0907
95.1
0907
95.1
2076
75.1
3506
72.1
3740
47.1
3354
1.1
4005
91Ya
ş 60
-64
.079
9661
.073
0301
.073
2022
.075
5855
.075
5855
.085
2915
.091
7673
.093
9355
.097
0301
.095
5557
İlkok
ul-.0
0327
13-.0
1158
17-.0
0228
04-.0
0274
36-.0
0274
36.0
0932
2.0
1114
43.0
2025
31.0
3006
87.0
2967
91O
rtao
kul
-.000
9679
.003
6181
.015
3909
.035
1779
.035
1779
.019
0588
.029
7643
.033
2341
.049
7108
.030
4905
Gen
el L
ise
.076
9838
.072
7482
.088
4963
.105
9654
.105
9654
.102
331
.087
766
.081
155
.088
0684
.077
7491
Mes
lek
Lise
si.2
1036
24.1
7276
32.1
7545
5.1
8593
7.1
8593
7.1
9117
66.1
7725
97.1
7063
24.1
6977
82.1
5554
87Ü
nive
rsite
.509
0112
.482
7804
.485
9561
.496
7769
.496
7769
.490
2156
.470
4155
.464
711
.465
4342
.453
3308
Kır
.250
7498
.212
6334
.201
7435
.199
0053
.199
0053
.204
6302
.206
0097
.210
8747
.201
5012
.179
715
Soru
mlu
Olu
nan
Bağ
ımlı
Çoc
uk S
ayıs
ı-.0
3377
17-.0
3790
8-.0
3934
44-.0
4005
23-.0
4005
23-.0
4411
19-.0
4321
57-.0
4392
91-.0
4516
72-.0
4832
74
191
192
Gra
fik E
21.2
. Erk
ekle
r İç
in D
oğru
sal O
lası
lık M
odel
i Yıll
ık S
onuç
ları
Değ
işke
n20
0420
0520
0620
0720
0820
0920
1020
1120
1220
13
Yaş
15-1
9.1
5679
46.1
6480
57.1
7360
51.1
9530
22.1
8614
2.1
8342
15.1
5009
34.1
3999
96.1
2374
68.1
2303
08Ya
ş 20
-24
.523
0535
.527
014
.527
5439
.539
0544
.537
4454
.545
7023
.531
8005
.531
5565
.503
3558
.515
3795
Yaş
25-2
9.7
0100
39.7
1424
74.7
1355
08.7
2442
44.7
2216
64.7
2749
32.7
1882
17.7
0716
76.6
9189
75.6
9443
44Ya
ş 30
-34
.703
89.7
1644
67.7
2532
33.7
3525
28.7
3257
78.7
3272
88.7
3928
47.7
2912
53.7
1619
51.7
1238
57Ya
ş 35
-39
.697
2281
.707
695
.710
5804
.719
878
.722
7038
.722
4515
.723
421
.713
3275
.702
8642
.700
2856
Yaş
40-4
4.6
7859
47.6
9714
17.7
0261
6.7
1479
1.7
1328
45.7
1394
53.7
1069
22.7
0090
43.6
9924
84.6
9306
75Ya
ş 45
-49
.562
2438
.588
5396
.598
7775
.603
1048
.599
451
.617
714
.638
0531
.641
024
.641
6439
.644
3234
Yaş
50-5
4.3
9277
31.4
1457
79.4
2940
04.4
3046
97.4
4005
99.4
4518
49.4
5650
83.4
7599
39.4
7569
81.4
7557
9Ya
ş 55
-59
.272
8028
.279
8946
.282
181
.273
573
.277
5638
.292
7782
.301
1118
.321
9391
.325
7123
.319
7384
Yaş
60-6
4.1
5524
83.1
4514
89.1
6262
46.1
7470
55.1
7528
4.1
7886
84.1
9424
97.1
9861
6.2
0855
41.1
8322
17İlk
okul
.062
3585
.047
0336
.045
9389
.052
596
.056
9822
.052
8248
.045
6358
.042
0184
.071
0623
.078
9733
Ort
aoku
l-.0
0046
37.0
1759
67.0
3002
99.0
4276
14.0
5503
95.0
5165
78.0
6756
92.0
6940
11.0
9999
19.1
0769
44G
enel
Lis
e-.0
3094
35-.0
4278
82-.0
2921
83-.0
2507
64-.0
1870
2-.0
1963
84-.0
3223
95-.0
2799
2.0
0183
9.0
1551
35M
esle
k Li
sesi
.074
1053
.070
116
.069
1959
.089
0344
.091
0278
.074
9186
.067
6591
.069
9715
.100
7042
.106
3113
Üni
vers
ite.0
9343
92.0
7267
41.0
7821
17.0
9576
73.0
9944
37.0
9480
3.0
8980
33.0
9403
79.1
2230
28.1
3263
74K
ır.0
9338
57.0
7191
14.0
6717
8.0
6894
3.0
7722
86.0
8089
17.0
7643
73.0
8641
5.0
7444
35.0
7452
72So
rum
lu O
luna
n B
ağım
lı Ç
ocuk
Say
ısı
.021
3835
.016
8574
.017
5018
.018
8854
.016
81.0
1832
83.0
1869
86.0
2029
84.0
2052
15.0
2110
3
192
193
KAYNAKÇA
Abbasoğlu, A. (2009). “Investigating the Causality between Female Labour Force Participation and Fertility in Turkey”. Yüksek Lisans Tezi.
Adamopoulos, T., & Akyol, A. (2009). "Relative Underperformance Alla Turca". Review of Economic Dynamics, Vol. 12 No. 4, 697-717.
Alcan, D., Can, R., & Pektaş, B. (2015). "Türkiye İşgücü Piyasasında Hareketlilik: Mikro Veriye Dayalı Analiz". T. C. Kalkınma Bakanlığı Çalışma Tebliğleri.
Alkan, D. (1995). Women's Employment and Income Distribution by Gender in Turkey. Unpublished Master's Thesis: Middle East Technical University.
Al-Qudsi, S. S. (1998). "Labour Participation of Arab Women: Estimates of the Fertility to Labour Supply Link". Applied Economics, Vol. 30, No. 7, 931-941.
Amemiya, T. (1977). "Some Theorems in the Linear Probability Model". International Economic Review, Vol. 18 No. 3, 645-650.
Aminu, A. (2010). "Determinants of Participation and Earnings in Wage Employment in Nigeria". 5th IZA/World Bank Conference: Employment and Development.
Angrist, J. D., & Pischke, J. S. (2009). Mostly Harmless Econometrics. Princeton: Princeton University Press,.
Angrist, J. D. (2001). "Estimation of Limited Dependent Variable Models with Dummy Endogenous Regressors: Simple Strategies for Emprical Practice". Journal of Business and Economic Statistics, Vol. 19, 2-16.
Anwar, M., Chaudry, I. S., & Faridi, M. Z. (2009). "The Socio-Economic and Demographic Determinants of Women Work Participation in Pakistan: Evidence from Bahawalpur District". MPRA Paper 22831.
Ayhan, S. H. (2013). "Do non-Wage Cost Rigidities Slow Down Employment? Evidence from Turkey". IZA Journal of Labor Policy, No 2, 1-23.
Bah, E. (2008). "A Three Sector Model of Structural Transformation and Economic Development". University of Auckland Working Paper.
Bah, E. M. (2008). "Structural Transformation in Developed and Developing Countries". MPRA Paper, 10655.
Bancroft, G. (1958). The American Labor Force: Its Growth and Changing Decomposition. Social Research Council, New York.
Barros, R., Olinto, P., Lunde, T., & Carvalho, M. (2011). "The Impact of Access to Free Childcare on Women's Labor Market Outcomes: Evidence from a Randomized Trial in Low-income Neighborhoods of Rio de Janeiro". 2011 World Bank Economists' Forum.
Balkan, B., Başkaya, Y. S. &, Tümen, S. (2014). "Evaluating the Impact of the Post-2008 Employment Subsidy Program in Turkey". TCMB Working Paper, No. 14.
Başlevent, C., & Onaran, Ö. (2004). "The Effect of Export-Oriented Growth on Female Labor Market Outcomes in Turkey". World Development, Vol. 32 No. 8, 1375-1393.
Beck, N. (2011). "Is OLS with a Binary Dependent Variable Really OK? Estimating TSCS Models with Binary Dependent Variables and Fixed Effects". Draft Paper, Department of Politics, New York University.
193
194
Becker, G. S. (1965). "A Theory of the Allocation of Time". The Economic Journal, Vol. 75 No. 299, 493-517.
Becker, G. S. (1974). "A Theory of Social Interactions". Journal of Political Economy, Vol. 82 No. 6, 1063-1093.
Becker, G. S. (1981). Treatise on the Family. Cambridge: Harvard University Press. Becker, G. S., & Ghez, G. (1975). "A Theory of the Allocation of Time and Goods
Over the Life Cycle". NBER. Bhattarai, K. R., & Wisniewski, T. (2000). "Determinants of Wages and Labour
Supply in the UK". Papers 277, Universite de Nantes. Biffl, G. (1998). "The Impact of Demographic Changes on Labor Supply". Austrian
Economic Quarterly, Vol. 3 No. 4, 219-228. Blanchard, O., & Wolfers, J. (2000). "The Role of Shocks and Institutions in the Rise
of European Unemployment: The Aggregate Evidence". Economic Journal, Vol. 110 No. 462, 1-33.
Blinder, A. (1973). "Wage Discrimination: Reduced Form and Structural Estimates". Journal of Human Resources, Vol. 8 No. 4, 436-455.
Boserup, E. (1970). The Role of Women in Economic Development. New York: St. Martins.
Bowen, W. G., & Finegan, T. A. (1969). "The Economics of Labor Force Participation". Princeton University Press.
Browning, M. J., Deaton, A. S., & Irish, M. (1985). "A Profitable Approach to Labour Supply and Commodity Demands over the Life-Cycle". Econometrica, Vol. 53, 503-544.
Bry, G. (1959). "The Average Workweek as an Economic Indicator". Occasional Paper 69, National Bureau of Economic Resarch.
Cameron, C. C., & Trivedi, P. K. (2005). Microeconometrics: Methods and Applications. New York: Cambridge University Press.
Caudill, S. B. (1988). "An Advantage of the Linear Probability Model over Probit or Logit". Oxford Bulletin of Economics & Statistics, Vol. 50 No. 4, 425-470.
Ceritoğlu, E., & Eren, O. (2015). "İşgücüne Katılım Oranı Öngörüleri". Ekonomi Notları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası.
Ceritoğlu, E., Gürcihan Yüncüler, H. B., Hüzeyfe, T., & Tümen, S. (2015). "The Impact of Syrian Refugees on Natives' Labor Market Outcomes in Turkey: Evidence from a Quasi-Experimental Design". MPRA Paper 61503, University Library of Munich, Germany.
Chen, J., & Chiu, C. (2013). "Determinants of Labor Force Participation of Older Married Men in Taiwan". Economics Bulletin, Vol. 33, No. 4, 3088-3101.
Clark, C. (1940). The Conditions of Economic Progress, 3rd Edition. London: Macmillan.
Cline, W. R., & Nolan, J. (2014). "Demographic versus Cyclical Influences on US Labor Force Participation. Working Paper Series, WP 14-4, Peterson Institute for International Economics.
Davidson , R., & MacKinnon, J. G. (2004). Econometric Theory and Methods. Oxford University Press: New York.
Dayioglu, G., & Kirdar, M. G. (2009). "Determinants of and Trends in Labor Force Participation of Women in Turkey". Middle Eastern Technical University: Ankara.
194
195
Dayioglu, M. (2000). "Labour Market Participation of Women in Turkey". Gender and Identity Construction: Women of Central Asia, Caucasus and Turkey.
Dayıoğlu, M., & Kırdar , M. G. (2010). Determinants of and Trends in Labor Force Participation of Women in Turkey. Working Paper, Welfare and Social Policy Analytical Work Program, State Planning Organization and World Bank.
Değirmenci, S., & İlkkaracan, İ. (2013). "Economic Crises and the Added Worker Effect in the Turkish Labor Market". Levy Economic Institute Working Paper, No. 774.
Değirmenci, S. (2009). "A Decomposition Analysis of Labor Force Participation Trends in Turkey: 1988-2006". Yüksek Lisans Tezi.
Del Caprio, X., & Wagner, M. (2015). "The Impact of Syrian Refugees on the Turkish Labor Market". World Bank Policy Research Working Paper
Denton, F. T., & Spencer, B. G. (1997). "Population, Labour Force, and Long-Term Economic Growth". IESOP Research Paper, No. 25.
Diriöz, S. (2012). "İstihdamın Artırılmasında Aktif İşgücü Politikalarının Rolü". Planlama Uzmanlığı Tezi, T. C. Kalkınma Bakanlığı, Ankara.
Douglas, P. H. (1934). The Theory of Wages. New York: Macmillan. Durand , J. D. (1948). The Labor Force in the United States: 1890-1960. New York:
Social Science Research Council. Ejaz, M. (2007). "Determinants of Female Labor Force Participation in Pakistan: An
Emprical Analysis of PSLM (2004-05) Micro Data". Lahore Journal of Economics, Vol. 12 , 204-235.
Ercan, H., Yeldan, E. &, Taymaz, E. (2010). "Kriz ve Türkiye: Kriz Tedbirlerinin Etki Değerlendirmesi". ILO Research Paper Series.
Erceg, C. J., & Levin, A. T. (2013). "Labor Force Participation and Monetary Policy in the Wake of the Great Recession". IMF Working Papers, 13/245.
Erman, T. (2001). "Rural Migrants and Patriarchy in Turkish Cities". International Journal of Urban and Regional Research, Vol. 25 No. 1 , 118-133.
European Commission, Database of Labour Market Practices, Database of National Practices on European Employment Policies and Measures Eyüboğlu, A., Özar, S., & Tanrıöver, H. T. (2000). "The Socioeconomic and Cultural
Aspects of Urban Women's Participation Problems". KSSGM. Fadayomi, T. O. (2013). "Determinants of Labor Force Participation in Nigeria: The
Influence of Household Structure". Covenant University. Fallick, C. F., & Pingle, J. F. (2006). "A Cohort-Based Model of Labor Force
Participation". Finance and Economics Discussion Series, Board of Governers of the Federal Reserve System.
Faridi, M. Z., Malik, S., & Basit, A. (2009). "Impact of Education on Female Labour Force Participation in Pakistan". "Pakistan Journal of Social Sciences", Vol. 29 No. 1, 127-140.
Faruqee, H. (2002). "Population Aging and Its Macroeconomic Implications: A Framework for Analysis". IMF Working Papers, 02/16.
Finegan, T. A. (1962). "Hours of Work in the United States-a Cross Sectional Analysis". Journal of Political Economy, Vol. 70, No. 5, 452-470.
Fisher, A. G. (1939). "Production, Primary, Secondary and Tertiary. Economic Record, Vol. 15 No. 1, 24-38.
195
196
Flinn, C., & Heckman, J. J. (1982). "New Methods in Analyzing Structural Models of Labor Market Dynamics". Journal of Econometrics, Vol. 18, 115-168.
Fomby, T. B., Hill, R. C., & Johnson, S. R. (1984). Advanced Econometric Methods. New York: Springer-Verlag.
Glick, P., & Sahn, D. E. (1997). "Gender and Education Impacts on Employment and Earnings in West Africa: Evidence from Guinea". Economic Development and Cultural Change, Vol. 45 No. 4, 793-823.
Goldin, C. (1986). "The Economic Status of Women in the Early Republic: Quantitative Evidence". The Journal of Interdisciplinary History, Vol. 16 No. 3, 375-404.
Goldin, C. (1990). Understanding the Gender Wage Gap: An Economic History of American Women. Oxford University Press.
Greene, W. H. (2012). Econometric Analysis, Seventh Edition. Pearson . Gronau, R. (1977). "Leisure, Home Production and Work-The Theory of the
Allocation of Time Revisited". Journal of Political Economy, Vol. 85, 1099-1123.
Gümüşsu, A. G. (2011). "Türkiye'de İşgücüne Katılım ve Ücretlerin Belirleyicileri". Yüksek Lisans Tezi.
Güner, N., Kaygusuz , R., & Ventura , G. (2013). "Childcare Subsidies and Household Labor Supply". CEPR Discussian Paper No. DP9775.
Güner, T. A. (2010). "Kadın İşgücü ve Kadının İşgücüne Katılımı: Kriz Dönemlerinde Kadın İstihdamı". Yüksek Lisans Tezi
Heckman, J. J. (1974). "Shadow Prices, Market Wages, and Labor Supply". Econometrica, 679-693.
Heckman, J. J. (1982). "Heterogeneity and State Dependence". NBER. Heckman, J. J., & MaCurdy, T. E. (1980). "A Life Cycle Model of Female Labour
Supply". Review of Economic Studies, Vol. 47, 47-74. Heckman, J. J., & MaCurdy, T. E. (1981). "New Methods for Estimating Labor
Supply Functions: A Survey". Research in Labor Economics, Vol. 4, 65-102. Heckman, J. J., & MaCurdy, T. E. (1985). "A Simultaneous Equations Linear
Probability Model". Canadian Journal of Economics, Vol. 18 No. 1, 28-37. Heckman, J. J., & Snyder, J. M. (1997). "Linear Probability Models of the Demand
for Attributes with an Emprical Application to Estimating the Preferences of Legislators". The RAND Journal of Economics, Vol. 28 No. 0, 142-189.
Hentschel, J., Aran, M., Can, R., Ferreira, H. G., Gignoux, J., & Uraz, A. (2010). Life Chances in Turkey: Expanding Opportunities for the Next Generation. The World Bank: World Bank Publications.
Hicks, J. R. (1946). Value and Capital: An Inquiry into Some Fundamental Principles of Economic Theory. Oxford: Calderon Press.
Horney, M. J., & McElroy, M. B. (1981). "Nash-Bargained Household Decisions: Toward a Generalization of the Theory of Demand". International Economic Review, Vol. 22, No. 2.
Hotchkiss, J. L. (2005). "Employment Growth and Labor Force Participation: How Many Jobs Are Enough?". Federal Reserve Bank of Atlanta Economic Review, (Q1 2005), 1-13.
196
197
Hotchkiss, J., & Rios-Aliva, F. (2013). "Identifying Factors behind the Decline in Labor Force Participation Rate". Business and Economic Research, Vol. 3 No. 1, 257-275.
Jevons, W. S. (1888). The Theory of Political Economy, 3rd Edition. London: Macmillan.
Johansson, K. (2007). "Do Labor Market Flows Affect Labor-Force Participation". Institute for Labour Market Policy Evaluation Working Paper Series, 2007/2.
Jones, E. B. (1961). "Hours of Work in the United States: 1900-1957". Ph.D. dissertation, University of Chicago.
Judge, G., Griffiths, W., Hill, C., & Lee, T. (1985). The Theory and Practice of Econometrics. John Wiley.
Karaoglan, D., & Okten, C. (2012). "Labor Force Participation of Married Women in Turkey: Is There an Added or Discouraged Worker Effect?". IZA Discussion Papers, 6616.
Killingsworth, M. R. (1983). Labor Supply. New York: Cambridge University Press. Killingsworth, M., & Heckman, J. (1986). "Female Labor Supply: A Survey".
Handbook of Labor Economics, Vol. 1. Kuznets, S. (1966). "Modern Economic Growth". New Haven: Yale University
Press. Kuznets, S. (1971). Economic Growth of Nations. Cambridge: Harvard University
Press. Kuznets, S. (1973). "Modern Economic Growth: Findings and Reflections".
American Economic Review, Vol. 63 No.3, 247-258. Küçükşen, O. (2013). "Kadınların İşgücüne Katılımı ve İktisadi Kalkınma: U Şekilli
Kadın İşgücüne Katılım Hipotezinin Heterojen Ülke Grupları İçin İncelenmesi", Yüksek Lisans Tezi
Leibowitz, A. (1974). "Production Within the Household". NBER Working Paper, No. 27.
Lewis, A. W. (1954). "Economic Development with Unlimited Supplies of Labour". The Manchester School, Vol. 22 No.2, 139-191.
Lewis, A. W. (1979). "The Dual Economy Revisited". The Manchester School of Economic & Social Studies, Vol. 47 No. 3, 211-229.
Lewis, H. G. (1957). "Hours of Work and Hours of Leisure". Industrial Relations Research Association, 196-206.
Lewis, H. G. (1972). "Income and Substitution Effects in Labor Force Participation and Hours of Work". Discussion Paper No. 18, Center for Economic Research, Department of Economics, University of Minnesota.
Long, C. D. (1958). The Labor Force Under Changing Income and Employment. National Bureau of Economic Research, Princetpn University Press, General Series, No. 65.
MaCurdy. (1981). "An Emprical Model of Labour Supply in a Life Cycle Setting". Journal of Political Economy, Vol. 89, 1059-1085.
MaCurdy, T. E. (1983). "A Simple Scheme for Estimating an Intertemporal Model of Labor Supply and Consumption in the Presence of Taxes and Uncertainty". International Economic Review, Vol. 24, 265-289.
Maddison, A. (1989). The World Economy in the 20th Century. Paris: Development Centre of the OECD.
197
198
Mankiw, N. G. (2012). Principles of Macroeconomics, Sixth Edition. South-Western Cengage Learning, Mason.
Manser, M., & Brown, M. (1980). "Marriage and Household Decision Making: A Bargaining Analysis". International Economic Review, Vol. 21, No. 1, 31-44.
Mills, M., Prag, P., Tsang, F., Begall, K., Derbyshire, J., Kohle, L., et al. (2014). "Use of Childcare in the EU Member States and progress towards the Barcelona Targets". Short Statistical Report No. 1, Belgium: RAND Europe.
Mincer, J. (1962). "Labor Force Participation of Married Women: A Study of Labor Supply". NBER Working Paper Series.
Mincer, J. (1963). "Market Prices, Opportunity Costs, and Income Effects". Measurement in Economics: Studies in Mathematical Economics and Econometrics in Memory of Yehuda Grunfeld, 67-82.
Mincer, J. (1974). Schooling, Experience and Earnings. New York: Columbia University Press.
Mullahy, J. (1990). "Weighted Least Squares Estimation of the Linear Probability Model Revisited". Economics Letters, Vol. 32 No. 1, 35-41.
Nasser, R., & Mehchy, Z. (2012). "Determinants of Labor Force Participation in Syria. Working Paper Series, Economic Research Forum, No. 698.
Oaxaca, R. (1973). "Male-Female Wage Differentials in Urban Labor Markets". Internatioanl Economic Review, Vol. 14 No. 3, 693-709.
OECD, Indicators, Labour Force Statistics Olivetti, C. (2013). "The Female Labor Force and Long-Run Development: the
American Experience in Comperative Perspective". NBER Working Paper Series, No. 19131.
Owen, J. D. (1979). Working Hours: An Economic Analysis. Lexington, Mass: Lexington Books.
Pencavel, J. (1987). "Labor Supply of Men: A Survey". Handbook of Labor Economics, Vol. 1 No. 1, 3-102.
Robbins, L. (1930). "On the Elasticity of Demand for Income in Terms of Effort". Economica, Vol. 10 No. 29, 123-129.
Rodrik, D. (2015). Premature Deindustrialization. NBER Working Paper. Schoenberg, E., & Douglas, P. (1937). "Studies in the Supply Curve of Labor: the
Relation in 1929 between Average Earnings in American Cities and the Proportion Seeking Employment". Journal of Political Economy, Vol. 45 No.1, 45-79.
Shah, N. M. (1986). "Changes in Women Role in Pakistan: Are the Volume and Pace Adequate?". The Pakistan Development Review, Vol. 25 No. 3.
Smith, J. P. (1977). "Family Labor Supply over the Life Cycle". Explorations in Economic Research, Vol. 4 No.2 , 205-276.
Solow, R. M. (1956). "A Contirbution to the Theory of Economic Growth". The Quarterly Journal of Economics, Vol. 70 No.1, 65-94.
Solow, R. M. (1957). "Technical Change and the Aggregate Production Function". The Review of Economics and Statistics, Vol. 39 No. 3, 312-320.
Spierings, N., Smits, J., & Verloo, M. (2008). "Micro and Macro-Level Determinants of Women's Employment in Six MENA Countries". NiCE Working Papers.
Tansel , A. (2004). "Education and Labor Market Outcomes in Turkey". Middle East Technical University.
198
199
Tansel, A. (2001). "Economic Development and Female Labor Force Participation in Turkey: Time-Series Evidence and Cross Province Estimates". ERC Working Papers.
Tansel, A. (2002). "Economic Development and Female Labor Force Participation in Turkey: Times-Series Evidence and Cross-Province Estimates. ERC Working Papers in Economics.
Tansel, A. (2002). "General versus Vocational High Schools and Labor Market Outcomes in Turkey". Economic Research Forum and American University of Cairo Press: Egypt: Human Capital: Population Economics in the Middle East.
Taymaz, E. (2009). "Growth, Employment, Skills and Female Labor Force". Economic Research Center, Middle East Technical University.
Uysal, G. (2013). "Incentives Increase Formal Female Employment". Unpublished, Bahçeşehir University.
T. C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Ankara T. C. Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018), Ankara Tsani, S., Paroussos, L., Fragiadakis, C., Charalambidis, I., & Capros, P. (2012).
"Female Labor Force Participation and Economic Development in Southern Mediterranian Countries: What Scenarios for 2030?". MEDPRO Technical Report, No. 19.
Tweeten, L. G., & Zulauf, C. R. (1998). "Post-Industrial Agriculture". Choices Vol. 13, No. 2, 30-33.
Türkiye İstatistik Kurumu, İşgücü İstatistikleri: Tanım ve Kavramlar, TÜİK, Ankara Türkiye İstatistik Kurumu, İşgücü İstatistikleri, TÜİK, Ankara Türkiye İstatistik Kurumu, Milli Gelir İstatistikleri, TÜİK, Ankara Türkiye İstatistik Kurumu, Nüfus İstatistikleri, TÜİK, Ankara Verick, S., & Ruchika, C. (2014). "Female Labor Force Participation in India and
Beyond". ILO Working Papers. Wooldridge, J. (2002). Econometric Analysis of Cross Section and Panel Data.
London: MIT Press. Woytinsky, W. S. (1940). "Additional Workers and the Volume of Unemployment in
the Depression". Journal of Political Economy, Vol. 48 No. 5, 735-739.
199
200
DİZİN
A ADNKS, xii, 17, 27, 55, 102 ağırlıklandırılmış en küçük kareler yöntemi, 89 aktif işgücü politikaları, ii, 1, 6, 14, 15, 107, 151 alternatif maliyet, 15, 23, 40, 91 ampirik model, 111 Avrupa Birliği, 101
B basit ayrıştırma çözümlemesi, 17, 28, 49, 58, 73 büyüme oranı, 94, 99
C cinsiyet-konum grupları, 48, 49
Ç çalışma çağı nüfusu, 7, 13, 29 çokterimli modeller, 87
D demografik, ii, 1, 3, 4, 5, 6, 8, 9, 11, 12, 13, 15, 17,
18, 19, 20, 25, 29, 33, 34, 35, 38, 44, 46, 50, 51, 52, 53, 56, 58, 59, 61, 62, 65, 66, 67, 68, 73, 75, 79, 81, 82, 86, 89, 90, 93, 95, 96, 98, 99, 100, 112, 113, 114, 131, 134, 139, 143, 145, 150, 151, 153, 164, 165
demografik dönüşüm, 35 demografik gelişmeler, 3, 17, 18, 66, 75, 79 doğrusal model, 88
E eğitim, ii, iv, 4, 5, 6, 8, 9, 13, 15, 19, 20, 21, 22, 23,
24, 26, 31, 32, 33, 34, 38, 41, 44, 45, 46, 48, 49, 50, 51, 52, 56, 57, 58, 59, 60, 62, 64, 67, 68, 69, 70, 71, 73, 74, 75, 76, 78, 79, 80, 83, 84, 90, 91, 92, 97, 98, 100, 104, 106, 107, 109, 114, 118, 119, 120, 121, 125, 127, 128, 131, 134, 136, 137, 139, 140, 141, 143, 144, 145, 147, 148, 150, 151, 152, 153, 164
eğitim düzeyi, 8, 9, 23, 31, 33, 52, 92, 134, 164 eğitim profili, 44, 49, 57, 58, 76 eğitim reformu, 6, 152 ekonometrik, ii, 3, 6, 81, 82, 87, 89, 92, 98, 99, 102,
111, 134, 136, 152 ekonometrik denklem, 81 ekonomik kriz, 34, 35, 150 emeklilik sistemi, ii, 4, 11, 14, 51, 154 erken emeklilik, 4, 14, 35, 40, 43 etki değişkenleri, 4, 132, 133, 143 etki parametreleri, v, 4, 133, 143, 144
G genç bağımlılık oranı, ii, 8, 13, 114, 117, 118, 134,
135, 143, 144, 145, 146, 153, 167, 168, 169 girdiler, 132, 134, 143 GSYH, xii
H hane içi hizmetler, 15 hanedeki çocuk sayısı, 84 hedef değişken, 132, 133
İ ikili modeller, 87 ilave çalışan etkisi, 5, 64, 67, 69, 71, 74, 78, 152 istatistiksel gösterge fonksiyonları, 85 istihdam, 4, 5, 7, 9, 10, 12, 15, 22, 23, 24, 33, 36,
40, 51, 59, 60, 61, 63, 65, 66, 67, 69, 70, 71, 72, 74, 76, 78, 82, 91, 95, 96, 98, 103, 107, 136, 138, 139, 142, 147, 151, 152, 153, 154
İstihdam paketleri, 170 istihdam teşvikleri, 5, 51, 59, 60, 69, 72, 74, 76 işgücü, ii, iv, 1, 4, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15,
16, 17, 19, 21, 23, 24, 26, 30, 31, 33, 38, 40, 41, 43, 51, 54, 57, 59, 60, 61, 63, 64, 67, 76, 78, 80, 82, 83, 84, 85, 91, 92, 94, 95, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 107, 109, 112, 114, 127, 128, 129, 132, 137, 139, 141, 142, 144, 145, 146, 147, 148, 150, 151, 152, 153, 154
işgücü arzı, 15, 85 işgücüne katılım oranı, ii, v, 1, 2, 3, 6, 7, 8, 9, 10,
13, 14, 18, 19, 20, 25, 26, 27, 28, 30, 31, 34, 35, 36, 40, 44, 46, 47, 49, 50, 51, 52, 54, 56, 57, 60, 61, 62, 64, 65, 66, 67, 69, 72, 73, 74, 75, 76, 79, 89, 90, 93, 95, 98, 104, 111, 112, 113, 114, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 132, 133, 134, 135, 137, 139, 148, 152, 164
Çalışma çağındaki nüfus, 29, 58 işsiz, 64, 76, 103
K kadın işgücüne katılımı, ii, 63, 93, 97, 137, 144,
146 kalkınma, ii, iv, 1, 11, 12, 13, 100, 132, 153 kentleşme, 4, 13, 19, 34, 50, 51, 97 kır-kent işgücüne katılım makası, 22, 52, 61, 64 konumsal, iv, 8, 9, 11, 12, 19, 20, 25, 29, 33, 35,
51, 52, 53, 61, 79, 97, 114, 125, 127 koşullu olasılık, 87 köşe çözüm, 85, 86 kukla değişken, 98 kuramsal, 8, 12, 81, 82, 86, 87, 104, 105, 109 kurumsal düzenlemeler, 143, 149, 151
200
201
kurumsal olmayan nüfus, 7, 19, 27, 31
L logit modeli, 88, 89
M makroekonomik, iv, vi, 10, 34, 35, 59, 65, 79, 80,
90, 148 makroekonomik istikrarsızlık, 4 makroekonomik koşullar, ii, 1, 3, 5, 10, 17, 18, 19,
25, 28, 33, 34, 35, 38, 39, 46, 48, 49, 50, 52, 56, 58, 59, 66, 72, 73, 79, 80, 82, 86
N nüfus projeksiyonları, 17, 102, 135 nüfusun eğitim düzeyi, 44 nüfusun yaş yapısı, 9, 144
O olasılık, 83, 86, 104, 105, 108, 109, 112 ortalama değer vektörleri, 159, 160, 161
Ö öngörü, ii, 4, 81, 89, 90, 111, 113, 114, 120, 122,
124, 127, 128, 130, 135, 136, 152
P parametre vektörü, 86, 112, 113 pasif işgücü politikaları, 14 politika, ii, v, 1, 2, 3, 4, 15, 27, 81, 106, 132, 133,
134, 135, 137, 138, 139, 140, 141, 143, 146, 153, 154
politika araçları, 4, 132, 133 politika tasarımı, 4, 132 probit, 88, 183 projeksiyon, 115
S sanayi, 11, 12, 13, 36, 37, 96 sanayileşme, 13, 137 sektörel, iv, 5, 9, 11, 12, 13, 14, 19, 23, 24, 26, 35,
36, 37, 51, 59, 61, 63, 65, 66, 77, 82, 96 sektörel eğilimler, 36 sorumlu olunan bağımlı çocuk sayısı, 8, 90, 94, 99,
113, 114, 116, 117, 118, 134, 166, 168 sosyal adalet, 1 sosyal güvenlik sistemi, 1, 150
T tahmin, ii, v, 3, 6, 27, 81, 82, 86, 87, 88, 89, 90, 91,
92, 97, 98, 99, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 111, 112, 113, 118, 120, 124, 125, 126, 135, 136, 144, 148, 151, 152, 169
tarım, 11, 12, 23, 32, 35, 36, 37, 61, 63, 66, 96, 140
teşvik, ii, 69, 72, 76, 78, 138, 141, 145, 146, 153 Türkiye İstatistik Kurumu, xii, 7, 187
U ulusal hesaplar, 7
Ü ücretsiz aile işçisi, 12, 22, 32, 96, 103
V vergi, 143 veri kümesi, 90, 99, 102, 103, 148
Y yakınsama, 60, 61, 75, 78, 131 yapısal, ii, iv, 1, 3, 4, 5, 6, 11, 17, 18, 19, 25, 27,
28, 29, 33, 34, 35, 38, 39, 40, 44, 46, 48, 49, 50, 52, 56, 58, 59, 60, 61, 65, 66, 67, 72, 73, 75, 79, 80, 89, 90, 98, 107, 110, 125, 127, 129, 131, 134, 136, 138, 143, 149, 150, 151, 152, 153, 154
yapısal etmenler, iv, 1, 3, 17, 18, 28, 33, 34, 38, 44, 48, 52, 58, 59, 66, 76, 98, 136
yaş dağılımı, 8, 28, 31, 54, 56, 85, 115, 116, 127, 134, 143
yaş demografisi, 29 yaşlanma, 27, 57, 135, 144, 153, 154
Z zaman trendi, 97, 98, 104, 107