muhsin demÝrcÝ

81

Upload: others

Post on 17-Nov-2021

21 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Muhsin DEMÝRCÝ
Page 2: Muhsin DEMÝRCÝ

1

Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði AdýnaSahibi: Muhsin DEMÝRCÝ

Genel Yayýn Yönetmeni: Hasan AKARSorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: M. Emin ULU

Yönetim YeriGOP Bulvarý Taþhan 2. Kat No: 71 Tokat P.K.: 6

Tel-Fax: (0356) 214 79 89web: www.tosayad.org

e-posta: [email protected] Çeki: 5334897

Hasan AKAR: 0533 557 16 54M. Emin ULU: 0536 612 63 73

Muhsin DEMÝRCÝ: 0536 563 49 89 Mahmut HASGÜL: 0530 425 33 29

Ali BAL: 0505 389 00 33

Yýl: 5, Sayý: 17, Nisan-Haziran 2010 - 3 Aylýk Dergi

ISS

N:

13

07

-39

66

YAYIN KURULU

Mahir ADIBEÞAli BAL

Selahattin CANSIZAhmet DÝVRÝKLÝOÐLU

Sýrrý ERA.Turan ERDOÐAN M. Necati GÜNEÞMahmut HASGÜL Hayrettin ÝVGÝN

Hami KARSLIÝlhan KOÇGÖZSemra MERALMüjdat ÖZBAY

Ebubekir TAHÝROÐLU Özcan ÜNLÜ

Mehmet Nuri YARDIMRemzi ZENGÝN

(Soyadý sýrasýna göre dizilmiþtir)

YAYIN DANIÞMANLARI

Prof. Dr. Mehdi ERGÜZEL Prof. Dr. Hüseyin KOÇ

Prof. Dr. Saim SAKAOÐLUProf. Dr. Kazým YETÝÞ

Doç. Dr. Ali AKARDoç. Dr. Tamilla ABBASHANLI

Yahya AKENGÝNYavuz Bülent BÂKÝLER

Azerbaycan:Prof. Dr. Elçin ÝSKENDERZADEBulgaristan: Naim BAKOÐLUÝran: Ali Rýza HÝYABANÎGagauziye: Livbov TANASOÐLUKazakistan: Prof. Dr. Þakir ÝBRAYEVKerkük: Þemseddin KUZECÝKýrgýzistan: Prof. Dr. Abdýldacan

AKMATALÝYEV

Kýrým: Dr. Ýsmet ZAATOVK.K.T.C.: Harid FEDAÝKosova: Osman BAYMAKTürkmenistan: Prof. Dr. Gurbandurdu

GELDÝYEVMakedonya: Prof. Dr. Hamdi HASANNahçývan: Prof. Dr. Ebulfez AMANOÐLURomanya: Prof. Mustafa Ali MEHMET

TEMSÝLCÝLÝKLER

Sanat Danýþmaný:

Mimar Rýza TUNAY

Kapak Fotoðrafý

Zeynel YEÞÝLAY

Tasarým:

Kültür Ajans Tanýtým ve Organizasyon Ltd. Þti.

Tel: 0.312 425 93 53Baský:

BRC Basým- Tel: 0.312.384 44 54

Baský Tarihi: 20 Haziran 2010

Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði

Eðitim, Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi

Page 3: Muhsin DEMÝRCÝ

2

Bu dergideki yazýlarda ifade edilen görüþ ve fikirler yazarlarýna aittir. Yazýlarýn bilimsel, dil ve imlâ sorumluluk-larý yine yazarlarýn kendilerini baðlar. Bunlar, Toþayad KÜMBET dergisinin düþünce ve politikasýný yansýtanmetinler olarak mütalaa edilmemelidir.

YAZILAR:• Editörden-Yunus Gönüllü Olmak/Mehmet Emin ULU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .3• Bosna'nýn Geleceðinde Ab'nin Sorumluluðu/Ali KÜLEBÝ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4• Çevre Bilinci/Abdurrahman KOÇAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8• Mehmet Emin Resulzade ve Cafer Cabbarlý: Kavuþan ve Ayrýlan Yollar/Doç. Dr. Asif RÜSTEMLÝ . . .9• Ali Paþa Camii/Ekrem ANAÇ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .13• Melik Ahmed Daniþmend Gazi/Necati YÜZGEÇ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17• Þen Ola Düðün Þen Ola -Tokat Düðün Gelenekleri-/Yasemin KARAN DUTOÐLU . . . . . . . . . . . . . .24• Týbb-i Nebevi: Peygamberimizin Týbbî Öðütleri/A. Turan ERDOÐAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30• Adana Kültür Sanat Dergileri: Görüþler/M. Demirel BABACANOÐLU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .35• Dr. ALÝ NEJAT ÖLÇEN/Hami KARSLI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40• Almanya Gezimizden Farklý Ýzlenimler-2/Müslim KAÇMAZ -Ayhan Þenol AKGÜL . . . . . . . . . . . . . .45• Akbelenden Seferberlik Hikâyeleri/Yunis KAHRAMAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .50• Zile Pekmezinin Kaynaðý Zile Baðlarý/Ahmet DÝVRÝKLÝOÐLU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .52• Ölümünün 27. Yýlýnda Necip Fazýl'ý Anlamak/Hasan AKAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .54• Bir Gönül Ve Söz Ustasý/Mahmut HASGÜL . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .56• Okumak Üzerine Birkaç Söz…/Ayþen ÖZCAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .58• Öykü: Elif'in Dramý/Hatice EKEOÐLU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .60• Bir Kahramanýn Anatomisi Kürþad/Levent KONYAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .64• Kesitler ve Çizgiler: Kelimelerin Dili/Muhsin DEMÝRCÝ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .67• Selvi Boylum, Al Yazmalým/Nihat AYMAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .69• Serzeniþ - 2/Nuray ÇEVÝK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .71• Nuri Paþa/Neriman HASANZADE . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .73• Kümbet'e Gelenler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .75• Fotoðraflarla Etkinliklerimiz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .77

ÞÝÝRLER:• Hicret Ýçinde…/Rýfat ARAZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6• Kostantinopol'den Ýstanbul'a Gördüðüm/Mehmet Yaþar GENÇ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7• Dilediðince Yaþa/Ýmdat GÜMÜÞ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12• Fâtih/Saffet ÇAKAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28• Yaþamayý Bilemedik/Melahat ECEVÝT . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .34• Na't-ý Þerif/Ebubekir TAHÝROÐLU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .39• Þehidim/Mehmet GÜZEL . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .53• Gidiyorum ...2/Nermin TERZÝ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .59• Çanakkale'de/Abdulkadir ÝNALTEKÝN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .66• Öz Ana/Þükrü ÇAKIR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .70• Türkiyem/Halil KONYALI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .70• Yaðmur/Mualla KÂTÝP . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .70• Çanakkale'de/Merve Zekiye ÞAHÝN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .72• Külebi'yle Niksar'a Yolculuk/Orhan Seyfi ÞÝRÝN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .76

ÝÇÝNDEKÝLER

Page 4: Muhsin DEMÝRCÝ

3

Þu günlerde insanlýk adýna iþlenen cinayetlerigördükçe; dünyanýn ne kadar sevgisiz, ne kadarutanç içinde yaþadýðýný daha iyi anlayabiliyorsu-nuz. Kabile Devletinden öteye geçemeyeceði da-ha kurulduðu günden beri belli olan Yahudi katil-lerinin yaptýklarýyla içimizdeki acýlarýn ayný gün-lerde olmasý asla tesadüf deðildir. Acýlarýn yüreði-mizde katmerleþtiði þu günlerde bizi serinletecektek þey var: o da sevgi daðarcýðýmýzdaki güzellik-lere bir kez daha yapýþmak, bir kez daha evrenesevgi ve hoþgörü güllerini daðýtabilmek… Al-lah'ým bize öyle bir gönül ver ki: Hz. Ali gibi ola-lým… Düþmaný kýlýcýyla yere düþürüp tam boynu-nu vuracaðý sýrada, kâfir Hz. Ali'nin yüzüne tükü-rüyor. Hz. Ali, kýlýcýný býrakýp ayaða kalkýyor. Kâfi-ri öldürmekten vazgeçiyor. Kâfir soruyor: Nedenöldürmekten vazgeçtin? Hz. Ali Cevap veriyor:Sen yüzüme tükürdükten sonra öldürseydim, nef-sim için öldürmüþ olacaktým, Hâlbuki ben Allahiçin öldürmeyi ve yaþatmayý istiyorum…

Tükürüklerimizle boðabileceðimiz, bu kabiletopluluðundan farký olamayan Yahudi zihniyetiniyeryüzünden kaldýrmak çok kolaydýr. Fakat asýlonlarý böyle bir anda yeniden diriltecek eylemle-ri yürürlüðe koymak müþkül. Bu zor iþi baþaran-lar asýl büyük milletler ve büyük insanlardýr… Ýs-rail bunu hak ediyor mu, bilmiyorum…

Fakat insanlýk sevgiye her zaman muhtaç...Her zaman merhamet pýnarlarý, tahriþ olmuþ gö-nüllere ilaç…

Bu ilacýn kaynaðý, Yunus'tadýr, Mevlana'dadýr,Hacý Bayram Veli'dedir, Hacý Bektaþi Veli'dedir…Bu kýsa yazýmýzda Yunus Gönüllü olmanýn, Yunusgibi düþünmenin, Yunus'u anlamanýn miftahýnýele alsak ne olur bilmiyorum… Anadolu coðraf-yasýnýn bitmez tükenmez bereketi içinde yeþerennadide güllerden biri olan Yunus Emre, 13-14-15Mayýs 2010 tarihlerinde Afyon Sandýklý'da anýldý.Bu öylesine bir anma, öylesine zamaný ve mekânýdurdurdurma anýydý ki; birkaç gün içinde Yu-nus'un sevgi rüzgârlarýyla "Anadolu Yunus'tur" dü-þüncesi bütün ülkeyi dolaþtý.

Ülkenin dört bir yanýndan gelen Yunus Gö-nüllü yarenler, "Ballar balýný buldum/ Bu canýmyaðma olsun/Assý ziyandan geçtim/ Dükkânýmyaðma olsun" düþüncesiyle Yunuslaþma yolunda,bir potada erimenin, ayný havayý koklamanýn, ay-ný havayý vecd içinde öteler ötesi bir dünyaya gö-

türmenin hazzýný yaþadýlar. Onca güzel insanýn;evreni yakýp kavuran sýkýntýlarý gidermek için sev-giden baþka bir þey düþünmedikleri, sevgi bahçe-sinin bin bir çiçeðini devþirmek için gönül pýnar-larýndan dillerine düþen kelam incilerini duyura-bilmek gayretleri ne kadar kutlu ise; onlarý anla-yabilmek de inanýn ne kadar büyük bahtiyarlýk-týr…

Keþke, bunca siyasi kavgalarýn, katilliklerin,Yahudi ve PKK terörünün kan akýttýðý bir zaman-da; entrikalarýn, komplolarýn ve sýradan þovprogramlarýnýn naklen TV'lerde yer aldýðý ülkede,Sandýklý'da düzenlenen "Anadolu Yunus'tur-ÞiirÞöleni" de naklen verilseydi, ne olurdu? Keþkebütün ülke üç gün Yunus'la yaþayýp, Yunus'lakalksaydý. Keþke bütün dünya Yunus'u ve Yunusgönüllü insanlarýn, dünyaya yaptýklarý sevgi çað-rýlarýný bir kez daha duysaydý… Heyhat ki hey-hat…

"Ben gelmedim dava için/ Benim iþim sevgiiçin/Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmayageldim…" fikrini, düþünce ufkumuza, coðrafi uf-kumuza, ruh ve beden ufkumuza sirayet ettirir-sek; deðil bu ülkede; evrende bile bunca sýkýntý,bunca dert, bunca keder, bunca aymazlýk olurmuydu? Sanmam…

Birileri diyecek ki: "Hoca bunlarý hepimiz bili-yoruz!" Doðru; biliyoruz bilmesine de, ne kadarbu duygularý hayatýmýza sirayet ettirebiliyoruz?Bir düþünür diyor ki: "Çocuklar, güzel ve sevgiyüklü kelimelerden örülü þiirleri mutlaka ezberle-melidir. Çünkü þiirde evrenin isimleri þekillenir.Zamanla bu þekiller, olgunlaþýr, anlamlaþýr, derin-leþir ve felsefi bir boyut kazanýr." Yunus'un þiirdünyasýyla ruhunu bezemiþ çocuklarýn gönüldünyasýnda kin ve nefret tohumlarý yeþerebilirmi? Yunus'u okumak kadar anlamak da önemli-dir. Eðer bu ülkenin çocuklarý Yunus balýklarý ka-dar, Yunus Peygamberi ve Yunus Emre'yi tanýya-mýyorsa bunun sorumluluðunu kimler üzerinealacak? Gün geçmiyor ki bu ülkede içler acýsý ci-nayetler iþlenmesin; gün olmuyor ki kardeþ kar-deþi boðazlamasýn… Þehit aðýtlarýnýn ayyuka çýk-madýðý kaç gün var Allah aþkýna!

Neden bunca acý, neden bunca sýkýntý? Bir teksebebi var… O da sevgisizlik… Yunussuzluk…

Yunus Gönüllü Olmak

EDÝTÖRDENMehmet Emin ULU

Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði Üyesi

Devamý sayfa 74’de

Page 5: Muhsin DEMÝRCÝ

4

Bosna- Hersek'te savaþ biteli 14 yýl oldu.20. yüzyýlýn sonunda bir insanlýk dramý yaþan-mýþ bu ülkede hala iþlerin düzeldiðini söyle-mek olasý deðil. Ýþlerin düzelmemesinin en bü-yük sorumlusu ise yine Avrupa Birliði. Çünkü20. Yüzyýlýn ikinci yarýsýndaki en büyük katliamAB'nin sýnýrlarýnýn birkaç yüz kilometre ötesin-de cereyan etmiþti. Ýtalya'ya, Avusturya'ya an-cak iki yüz kilometre uzaklýktaki eski adýyla Yu-goslavya sýnýrlarý içinde yaþayan on binlerceBosnalý 1990'larda sistematik bir þekilde katle-dildi. Avrupa ülkeleri yine çifte standart uygu-layarak olanlara gözlerini kapadýlar. Hâlbukiuygarlýk ve insan haklarýnýn þampiyonu olduk-larýný her vesileyle ve özellikle Türkiye ile olaniliþkilerinde öne sürüyordu bu ülkeler.

Bosna'da geçmiþte yaþanmýþ ve bundansonra da yeniden yaþanmayacaðýný kimseningaranti edemeyeceði insanlýk suçlarýnýn bo-yutlarýný hatýrlatmak için verilebilecek birçokörnek var. Ama bunlarýn en çarpýcýsý ve insanhaklarý þampiyonu Batýlý ülkelerin neler yap-maya veya yapmamaya muktedir olduklarýnýgösteren örnek hiç þüphesiz Srebrenica olayý-dýr.

Ýþte bu Srebrenica örneðinde, Barýþ Gücügörevi yapan Avrupalý askerlerin katil Sýrplarasilah bile verdiði söylenir ve örneðin Srebrini-ca'daki katliamda Hollandalý Albay'a sonradanbaþarýsý nedeniyle madalya verilmesi katliam-lar konusunda Avrupalý sözde uygarlýk þampi-yonlarýnýn zerre kadar kýlýnýn kýpýrdamadýðýnýnda bir kanýtýdýr. Çünkü hayatlarýný kaybeden-ler, ýrzýna geçilen, malý mülkü yaðmalanan,yerinden yurdundan olanlar, onlara göre Av-rupa Kültürünün bir parçasý deðillerdir. Hýristi-

yan Kültürü'nden olamayanlar için kaygý duy-manýn, endiþelenmenin ve onlarý korumanýngereði de yoktur.

Bu baðlamda Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýAvrupa'da yaþanan en büyük insanlýk suçununoluþmasýný ve sonuçlarýný tekrar ve maalesefirkilerek hatýrlamakta yarar var.

Temmuz 1995'in baþlarýnda giderek artanSýrp zulmü ve katliamýndan kaçan BosnalýMüslümanlar Srebrenica yakýnlarýndaki Poto-çari Birleþmiþ Milletler kampýna sýðýnmýþlardý.Ne var ki Sýrplar bu kampý çevirip Hollandalýkamp komutanýna baský yapýnca HollandalýBM askerleri tarafýndan silah zoruyla dýþarýçýkmaya zorlandýlar. Kendilerinin Sýrplara tes-lim edildiðinde öldürüleceklerini söyleyen Boþ-naklarýn feryatlarýna ve çýðlýklarýna aldýrýþ et-meden Hollandalýlar onlarý zorla Sýrplarýn el-lerine teslim ettiler. Bu insanlara hiçbir þeyyapmayacaðýný söyleyen Sýrplar 11 Temmuz1995 ile 17 Temmuz 1995 tarihleri arasýnda,kadýnlarý ve çocuklarý ayýrt ederek yaklaþýk 8binden fazla genç ve yetiþkin erkeði katlettiler.

En büyük katliam 11-12 Temmuz 1995'teyaþandý. Dünya insanlýðý üç günde 10 bine ya-kýn insanýn katledilmesine inanmak istemedi.Sözde insanlýk abidesi ve özgürlükler kýtasý Av-rupa'da böyle þeyler olmazdý onlar için. FakatSrebrenica'da insanlýk tarihinin gördüðü enbüyük katliamý sadece üç gün zarfýnda böyleyaþandý. Þehri ele geçiren Sýrp askerleri, birmerkezde topladýklarý kadýn ve erkekleri önceayýrdý. Sonra erkekleri dýþarý çýkardýlar. Bir kýs-mýný hemen orada öldürdüler bir kýsmýný daormana doðru götürdüler.

Bu trajedi 20. yüzyýlýn son çeyreðinde Avru-pa'nýn ortasýnda ve tüm dünyanýn gözü önün-de gerçekleþtirilen bir insanlýk ayýbýnýn hikâye-sidir. Bu insanlar sadece sahip olduklarý kim-liklerinden ve inançlarýndan dolayý vahþice öl-* ART Dýþ Politika Direktörü

BOSNA'NIN GELECEÐÝNDEAB'NÝN SORUMLULUÐU

Ali KÜLEBÝ*

Page 6: Muhsin DEMÝRCÝ

5

dürüldüler, iþkenceye uðradý-lar, tecavüz edildiler, yurtlarýn-dan sürüldüler. Kendilerini ye-ni Haçlý Seferlerinin neferlerisanan Sýrplar, yýllardýr birlikteyaþadýklarý Müslüman komþu-larýný tamamen yok etmek içinmerhametsizce saldýrdýlar vetüm dünyanýn gözü önündekýsmen de amaçlarýna ulaþtý-lar.

Ýþte Srebrenica'da yaþanmýþolan insanlýk dýþý bu utanç tab-losu tam anlamýyla aydýnlýðakavuþmadan adeta tarihin toz-lu dehlizlerinde unutulmayaterk edilmek isteniyor. Ulusla-rarasý camia bu katliamýn so-rumlularýný açýða çýkarmakþöyle dursun bu ayýplarýný ört-bas etmek için hala ellerindengeleni yapmakta ve konunun sýk sýk gündemegetirilmesinden de rahatsýz olmaktadýr. Ve yi-ne bu çifte standartlar kýtasý Avrupa katliamdaNazileri aratmayacak Sýrplarý Avrupa Birliðinealmak için hazýrlýklarýný tamamlamak üzere.

AVRUPA BÝRLÝÐÝ'NÝN BOSNAYABAKIÞINDA GELENEKSEL AYRIMCILIÐI SÜRÜYORÝþte böyle bir katliam ve adaletsizlik yaþa-

yan Bosna ve Bosnalý Müslümanlarýn bugünküdurumu nedir? AB Türkiye'de hiç hakký olma-dýðý halde bizim iç iþlerimize karýþýp yasalarý-mýzýn uygulanmasý veya yeniden düzenlenme-sine müdahale ederken kendi yaný baþýnda vesorumluluðu altýndaki Bosna- Hersek'te ne ya-pýyor ne yapmýyor? Yüz binlerce Bosnalý ne gi-bi sýkýntýlar yaþýyor, Bosna'nýn geleceðindekikara delikler nedir?

Bütün bunlar bu þansýz Müslüman kardeþ-lerimizin þimdiki yaþamlarýnýn ve gelecekleri-nin þifreleri.

Bir kere gelecek açýsýndan Bosna'nýn önün-de birden çok dikenli yol ve tuzak olduðu açýk.Hatta AB'nin Bosna üzerine sorumluluðunu al-dýðý halde sistematik bir þekilde çözümsüzlükkonusunda bilinçli bir yol izlediði bile söylene-bilir. Yine istikrara kavuþmamýþ bu bölgede bir

kývýlcýmýn yeniden olaylarý parlatmayacaðýnýkim garanti edebilir?

Çünkü Sýrplar ve özellikle Bosna - Herseksýnýrlarý içindeki Sýrp Cumhuriyeti çözümdenyana olmadýðýný her vesile ile göstermektedir.

Bosna'nýn en büyük güncel sorunu yerin-den yurdundan olanlarýn yeniden yurdunadönmesi, topraklarýna kavuþup iskân edilme-sidir.

Savaþýn üzerinden bunca yýl geçmesineraðmen halen yaklaþýk 150 bin kiþi eski yaþa-dýklarý yerlere dönmemiþlerdir. Bosna- Hersekhükümetince göçmenlerin yurtlarýna dönebil-meleri için 250 milyon Avro ayrýlmýþ olmasýnakarþýn bu paranýn kullanýlmasý ve planýn uygu-lanmaya sokulmasý Parlamento tarafýndan en-gellenmiþtir. Engelleyenlerin ise Bosna- Her-sek Cumhuriyeti'ne baðlý Sýrp Cumhuriyeti'nintemsilcileri olduðu biliniyor.

Ne var ki böyle çözümsüzlük arayýþý içindeolan ve onlarý destekleyenlerin amacýnýn ate-þe benzin dökmek mi olduðu da akla gelmek-tedir. Halen 400.000 kadar da Bosnalý'nýn yurtdýþýnda yaþamaya mecbur edilmiþ olmalarý vebunlarýn çoðunun bulunduklarý ülkelerde göç-men statüsüne kabul edilmediklerinden dolayýkaçak durumda ve sefalet içinde yaþamalarýtrajedinin ayrý bir boyutuna da iþaret etmekte-dir.

Page 7: Muhsin DEMÝRCÝ

6

Ortada þu anda açýk ve net bir durum var-dýr. Türkiye'ye insan haklarý konusunda küs-tahça yorumlar yapan Avrupa Birliði ülkeleribu ülkenin insanlarýnýn sýrf Müslüman olmala-rýndan dolayý gelecekleri ile ilgilenmemekte,þimdilik daha beter olmamalarý konusundastatükoyu korurken, geleceklerini iyileþtirmekve sorunlara çözüm bulmak için ciddi bir çabada göstermemektedir.

Çünkü AB'nin hiçbir zaman bir Birleþik Dev-letler topluluðu olmayacaðýný gösteren uyum-suzluk ve egoizm AB'yi oluþturan ülkeler ara-sýnda artarak hüküm sürmektedir. Birçok ABülkesi çevrelerindeki ve Avrupa kýtasýndaki so-runlara, kendilerini ilgilendirdiði ölçüde bak-makta, daha doðrusu ilgisiz kalmayý tercih et-mektedirler. Özellikle Balkanlar'da sükûnetisaðlayabilecek bir strateji olan, Balkan ülkele-rinin entegrasyonunu gerçekleþtirecek reform-lar, AB ülkeleri arasýndaki ufak hesaplar nede-niyle iþlememektedir. Bu ufak ve egoist hesap-larýn yaný sýra, aradan 15 yýl geçmesi nedeniy-le AB ülkelerinin bürokratlarý ve halklarýnýnBosna'da iþlerin yeniden kötüye gidebileceði-nin ve bunlarýn aðýr sonuçlarý olabileceði ger-çeðini unutmuþ gibi gözükmektedir.

Avrupa Birliði'nin arka bahçesi Balkanlar'dayeniden eski vahþetin yaþanmasý ve bir dindüþmanlýðý þeklinde on binlerce insanýn tekrarkatledilmesinin olabilirliðini düþünmek biletüyler ürpertici bir olgu. Ama bu tüyler ürper-tici geleceðin ihtimali konusunda, kendi koy-duðu kurallarýn net bir þekilde arkasýnda dur-mayarak, net bir siyaset izlemeyen AB'nin cid-di bir sorumsuzluðu da söz konusudur.

Bu baðlamda da Bosna'da uygulanmayakonulmak istenen, güvenlik güçlerinde reformsaðlayacak polis reformunun iþlerlik kazan-mamasý da yine AB'nin zafiyetlerini ve isteksiz-liðini bir sorumsuzluk olarak ortaya çýkarmýþ-týr. Bu baþarýsýzlýk Bosna'da ulusal bir polis ya-pýsýnýn kurulmasý ve bunun siyasetle baðlantý-larý olmamasý gibi yapýcý bir amacý da engelle-miþtir.

BALKANLARDAKÝ SORUNLARA SAHÝP ÇIKMAK TÜRKÝYE'NÝN TARÝHSEL SORUMLULUÐUDURBosna'da güya çözüm isteyen taraflar bu

çözümsüzlüðü yaratýrken AB'nin de buna karþýkoymamasý ve çözümsüzlük isteyenlerin ek-

meðine yað sürecek þekilde uykuya yatmasýBalkanlar'da geleceðe dönük barýþçýl adýmla-rýn atýlmasýný engellemektedir. Bunun sonucuise bu kýrýlgan bölgede yeniden ortaya çýkabi-lecek vahþet, dehþet ve katliamlar demektir.Bölgesel güç olduðu iddiasýndaki Türkiye'ninOrta Doðu ve Afrika ülkelerindeki etkinlik ça-balarýnýn hýzlý bir þekilde arttýrýldýðý bu günler-de Balkanlarda Sýrplar tarafýndan Türk diye ta-nýmlanýp sýrf Türk olduklarý için geçmiþte bin-lercesi katledilen kardeþlerimize de sahip çýk-masýnýn gereði vicdanen, ahlaken ve siyasalolarak ortadadýr. Bu gereklilik çizgisinde Avru-palý sözde insan haklarý temsilcilerine Balkan-lardaki bu katliamlarýn hesabýný sormak zo-runluluðunun da büyük bir tarihe sahip Türkmilletine düþtüðünü düþünmemiz ayrý bir ta-rihsel sorumluluktur.

Yâ Rab, aþk derdini Sen verdin cana;Sen verdin bu hüznü, halvet içinde!..Sebepler var ettin hilkâtten yana;Kaç ibret gösterdin sûret içinde!..

Gönül aþk odunda geldi bu hâle;Yedi nefs içine düþtü velvele!..Geçtim nice menzil, nice merhâle;Bildim her zerremi hicret içinde!..

Ashâb-ý Kehf ile dürüldü zaman;Baþýmda devretti bu arz, bu devrân!..Âþikâr oldukça sýr oldu bu can;Kudretin seçildi rahmet içinde!..

Eflâke sýðmadý bir gönül nûru;Mesih'e yol açtý tevhîd sürûru!..Secdede ihlâsla tadýp huzuru;Yeþerdi her nefes himmet içinde!..

Kalp Sen'i andýkça sezildi mâ'nâ;Âleme renk oldu bir gül-i râ'na!..Tecelli nûruyla o Tûr-i Sînâ;Mest etti Mûsâ'yý hayret içinde!..

Bir zübde-i âlem bildim ben beni;Tefekkür seyrinde buldum bu caný!..Âlem-i ervâhta iki cihâný;Vahdetle yoðurdun kesret içinde!..

Rýfat ARAZ

HÝCRET ÝÇÝNDE…

Page 8: Muhsin DEMÝRCÝ

7

Ýstanbul, zarif bir beyefendi, ruhumuzunmimarý Buram buram cennet kokan þehir;

darüþþifa diyarý Kostantinopol'den

Bir harap haneden bakarken gözleri Mahzun ve melûldü Sükûta mahkûm kalabalýklar dolaþýrdý

sokaklarýnda Çürük kokuyordu tufeyli yapýlarýndaki sesler Simsiyah resimler çiziliyordu yüreðine Keder akýyordu üzerine Latin uçurumundan Yedi tepeden bakan þehir Sahibini arýyordu gözyaþlarýyla

Ýklim deðiþtirmeler yetmiyordu Diyarý Rum'a Aldanýþlar kaplamýþtý göðünü Ýnkýraz halleriydi surlarýndaki koþuþturmalar Karanlýðýna karýþýyordu þaþkýn adamlar

ve adýmlarý Ayasofya'dan ayinler duyuluyordu Ýmdat beklenirken garbýn o kanlý ellerinden Jüstinianüs yâd edilerek Taþlar baðlanýyordu surlara Haliç'in aðzýna gem vuruluyordu yeniden Yaþadýðý gurbetti; þehirler efendisinin Aðrýlarý yayýlýyordu en diplerine Nefesi tükeniyordu usul usul

Kostantiniyye kimsesiz ve sessizdi Yorgun düþmüþtü umut yolculuðunda Yaðmalanmýþtý sýrtýndaki elbiseleri Ýhtiyarlamýþtý Frenk pazarýnda satýlmayý

beklerken Þark'lý bir gencin gözlerinden kývýlcýmlar

sýçrarken yüreðine Kurtuluþunu müjdeliyordu Haliç sýrtlarýndan

esen sabahýn meltemleri Þafaðýna fethin cemresi düþmüþtü artýk Þimdi, melekler dolaþýyordu ufuklarýnda Güvercinleri bir baþka heyecanlýydý

yamaçlarýnda uçarken

Ýstanbul, sana gelmeye deðer, zahmet üstüne zahmet

Çaðlarý kuþatan sözleriyle haber veriyor Ahmet (a.s)

Ýstanbul'a

Bir baþkaydýn o gün, duramýyordun yerinde Seni kucaklamaya gelirken yiðitlerin Yollarýn tutan kýzlar, çiçekler ellerinde Dalga dalga akýyor kapýna þahitlerin

KOSTANTÝNOPOL'DEN ÝSTANBUL'A GÖRDÜÐÜM

Peygamber muþtusuyla yeni bir çaðdýr gelen Açýldý gözlerinin üstündeki perdeler Fetih rüzgârlarýyla yürüyen daðdýr gelen Vuslatýna ellerin açacaðýn yerdeler

Evladý Fatihanýn önünde eðiliyor Devir devir üstüne tahkim edilmiþ surlar Molla Akþemsettin'ler bulutlarla geliyor Cümle cihan susmuþtu, sakinlemiþti sular

Fethin saati çalmýþ, iþitilen gür sesi Tekbir sedalarýyla akar yedi tepeden Tarihlerin hesaba gelmeyen hadisesi Bu gün olmuþ bahtiyar bakar yedi tepeden Gördüðüm

Tek baþýna yeterli, þerefli bir esersin Gözleri kamaþtýran, Þark'ýn ruhuna fersin

Vakýflarla bezenmiþ mührü; gök kubbesinde Nazirsiz bir þehirdir, necat bul busesinde

En güzel semtlerinde baharýmý gizlesem Eyüp'ten Üsküdar'a yýldýzlarýn izlesem

Müzeyyen duruþunla dünyanýn baþkentisin Ruhlara þifa sunan manzaranýn kentisin

Derviþlerin dilinde hayat buluyor kelam Özleminle yananlar sana veriyor selam

Bir peri suretinde yalýlar ve saraylar Mehtabýnda gezinir sevdalý saraylýlar

En ünlü ressamlarýn rüyasýna girensin Yüz aký tarihimin burçlarýný görensin

Sedef kakmalý yüzün asýrlardýr gülümser Ayet ayet okunan fethini gönlüme ser

Göklerin aydýnlatan kandillerin dizili Nesilden nesile sen; gezginlerin menzili

Þairlerin ilhamý, hünerli ellerisin Kutsiyet diyarýnýn en görkemli erisin

Renklerin buluþtuðu lale þehri; Ýstanbul Aþkýyla hem hal olan hâle þehri; Ýstanbul

Tarihin gözlerinde her dem pak olan þehir. Hasret çeken gönüle ferahnâk olan þehir

Mehmet Yaþar GENÇ

Page 9: Muhsin DEMÝRCÝ

8

Saygý deðer okuyucularým; Bu günkü yazým-da çevre bilinci konusunu sizlerle paylaþmak is-tiyorum. Ýçerisinde yaþadýðýmýz dünya, Allah'ýnbizlere sunduðu çok önemli bir nimettir. Bu ni-meti kullanmak, ondan istifade etmek, deðerinibilmek ve yaratanýn koymuþ olduðu dengeyikorumak öncelikle insana düþen bir sorumlu-luktur. Bu dengeyi iyi korumak ve kullanmakbütün canlýlarýn yararýna olduðu gibi özellikleinsanýn menfaatinedir.

Biliyoruz ki, uygun ve saðlýklý bir çevre olma-dan, hayatýn ve canlýlýðýn devamý söz konusudeðildir. Bu öneminden dolayý çevre bilincininsadece maddî deðil manevî yönden de dikkatealýnýp deðerlendirilmese gerekir. Zira temiz vedüzenli bir ortam insaný ruhen ve bedenen sað-lýklý tutarken; kirli ve düzensiz ortamlarýn da in-saný ruhen sýktýðý inkâr edilemez bir gerçektir

Günümüzde doðal zenginliklerin kayboldu-ðu, su kaynaklarýnýn azaldýðý, yaþadýðýmýz heralanda ses ve görüntü kirliliðiyle karþý karþýyakaldýðýmýz yadsýnamaz bir gerçektir. Bütün buolumsuzluklarýn artarak çoðalmasýnda zihin veruhlardaki kirlenmenin büyük payý vardýr. Bukirlenme sadece fiziki çevreyi kirletmekle kal-mayýp, ayný zamanda sosyal çevreyi de aþýrý de-recede kirleterek sosyal krizlere yol açmaktadýr.Yani ahlak, fazilet ve insanî deðerler dünyasýn-da oluþan boþluklar, çevrenin kirlenmesinde enetkin güç olmuþtur.

Yüce kitabýmýz Kur'ân-ý Kerim'in insanlarýmaddî ve manevî kirlerden temizleyen ve koru-yan rahmet boyutu, her konuda olduðu gibiçevre konusunda da dikkate alýnmalýdýr. Kur'ân,insana kâinatýn nasýl yaratýldýðý, ondaki çeþitlivarlýklarýn yapýsý hakkýnda genel bilgiler verir.Bununla birlikte insanýn doðayla nasýl bir irtibatve iliþki içerisinde olmasý gerektiði hakkýnda dayol gösterir. Çeþitli âyetlerde, insanýn yakýn çev-resine (yeryüzüne), uzak çevresine (uzaya) dik-

kati çekilmekte, onlar hakkýnda insanýn düþün-mesini istemektedir. Kýsaca Kur'ân'ýn bu konu-daki temel mesajý, yerde ve göklerdeki, en kü-çük varlýktan en büyük varlýða kadar her þeyin,düþünen ve inanan insan için öneminin bilin-mesidir.

Konuya iliþkin Kur'an-ý Kerim'deki bazý ayet-ler þöyledir:

"Þüphesiz biz her þeyi bir ölçüye, bir düzenve plana göre yarattýk."(Kamer Suresi Ayet 49)

"Allah göðü yükseltti ve ölçüyü ortaya koydu.Ölçüde aþýrý gidip dengeyi bozmayýn. Tartýyýadaletle yapýn, teraziyi eksik tutmayýn."(Rah-man Suresi Ayet 7-9).

Modern dünyada çevrenin ciddi problemolarak ortaya çýkmasý, temiz, saðlýklý ve yaþana-bilir çevre arayýþlarý çok eski deðildir. Bunun se-bebi nüfus artýþý, çarpýk kentleþme ve sanayileþ-me ile insanýn sýnýrsýz güç kazanma ve üretmeistekleri sonucunda yoðunluðun aþýrý artmasýolarak görülebilir.

Ancak Ýslam kültüründe özellikle doðayý vetabii varlýklarý koruma gibi ilkeler hep var ol-muþtur. Üzülerek ifade etmek gerekirse varolan bu sorumluluk Ýslam dünyasýnda yeterinceyerine getirilmemiþtir. Çünkü bizim inanç kültü-rümüzde tabiat canlýdýr ve lisaný haliyle yarata-ný zikreder. Bunun en güzel örneðini gönül dos-tumuz Yunus þöyle ifade eder:

Daðlar ile taþlar ile, çaðýrayým Mevlam seniSeherlerde kuþlar ile, çaðýrayým Mevlam seniSular dibinde mahi ile, sahralarda ahu ileAbdal olup ya Hu ile, çaðýrayým Mevlam seniYûnus'un dile getirdiði gibi daðlar, taþlar,

kuþlar, mâhiler (balýklar), ahular (ceylanlar) ya-ni bütün varlýklar Allah ile baðlantý kurmamýzaçýsýndan birer vasýtadýr. Bunlar kutsal olduðugibi, bunlarýn yaþadýðý alanlarýnda özenle ko-runmasý, deðerinin bilinmesi dini, milli, ahlakive insani bir sorumluluktur diye düþünüyorum.Bu sorumluluk çerçevesinde aziz vatanýmýzýn vesahip olduðumuz bütün deðerlerimizin ve do-ðal kaynaklarýmýzýn hiçbir þekilde zarar görme-mesini temenni ediyor sevgi saygýlarýmý sunu-yorum.

Abdurrahman KOÇAK*

* Tokat Ýl Müftüsü

ÇEVRE BÝLÝNCÝ

Page 10: Muhsin DEMÝRCÝ

9

20.yüzyýlýn baþlarýnda Azerbaycan edebisosyal ortamýnýn iki ünlü temsilcisi - MehmetEmin Resulzade ve C.Cabbarlý'nýn imparator-luða karþý mücadele yýllarýnda, Cumhuriyetdöneminde bir biriyle sýký iliþkilerinin, yaratýcý-lýk baðlarýnýn araþtýrýlmasý edebiyat tarihimizinaçýlmamýþ sayfalarýdýr ve kuþkusuz ki, çaðdaþokur kitlesi için bu konu büyük ilgi ve istisnaönem taþýr.

Bellidir ki, hem Mehmet Emin Resulzade,hem de C.Cabbarlý edebiyata þiirle baþlamýþ,deðiþik edebi türlerde baþarýyla denemeleryapmýþ, sanatçýlýk açýsýndan dikkat çeken þiirörnekleri yazmýþlar. Aralarýnda on beþ yýl ka-dar yaþ farký olmasýna raðmen onlar ayný dö-nemin evlatlarýydý ve boþuna deðildir ki, heriki büyük kiþiliðin ilk yayýnladýklarý eserlerindekonu ve idea sesleþmesi gözlenilir. M.E. Resul-zade "Þarký-Rus" gazetesinde yayýnladýðý "Mu-hammes" adlý ilk þiirinde gevezelik yapanlarý,kibirle konuþanlarý "ilime ragýp ol"maya davetediyordu:

Aç kulaðýn bir iþit bu sözleri ey bül - füzul,

Ýlime ragýp olgilen, gafildirler küllen cü-hul.1

C.Cabbarlý'nýn da "Ýþitenlere" adlý "Hakikat-i Efkâr" gazetesinde basýlan ilk þiiri ayný konu-ya ait edilmiþtir:

Ýftihari ahli - âlem ilimdir! Biz çok acep,

Cehle karþý tutmuþuz bin þevk ile ünsiyeti! 2

C.Cabbarlý "ehli âlem"in bilimle kývançduyduðu halde bizim "bin þevkle" cehaleti ter-cih etmeyeceðimizi bilimsel kültürel ortamýnacýklý sorunlarý kontekstinde vurguluyorsa da,

M.E. Resulzade bu karanlýk muhitin dil pehli-vanlarýný, "bül - füzul"larýný cahillikle, gafillikle,gericilikle suçluyor, dikkati daha çok biliminfayda ve avantajlarýna çekiyordu.

Halkýmýzýn tarihinde ve hayatýnda baþ ve-ren aðrýlý, acýlý olaylar, soykýrýmý olgularý heriki edebin eserlerine yansýmýþtýr. M.E. Resulza-de'nin "Davet" gazetesinde yayýnlanan "Növ-he"si3 C.Cabbarlý'nýn 1918 yýlýnýn martýndayazdýðý "Kalk Ey Har Olan Millet" adlý mersiye-siyle ruh ve tarz açýsýndan da bir birine çok ya-kýndýr. Þöyle ki, birinci þiir Ermenilerin Azer-baycanlýlara karþý 1905-1906 yýllarýnda yap-týklarý katliamý anlatýyorduysa, ikinci manzume1918 yýlýnýn mart soykýrýmýna ithaf edilmiþti.

M.E. Resulzade'nin yaratýcýlýðýnýn ilk döne-minde þiirleri Bakü'de yayýn hayatýna giren"Davet", "Ýrþat", "Füyuzat", "Terakki" ve diðergazete ve dergilerde çok basýlmýþ. Fakat þiirörnekleri arasýnda 1907 yýlýnda "Füyuzat" der-gisinde yayýnlattýðý "Çekil Bir Yane, Sakitleþ"redifli "Hasbi Hal"4 þiiri özellikle edebiyat ca-miasýnda yaygýnlaþmýþ ve ünlenmiþtir. Yaþadý-ðý ortamýn karýþýk manzarasýný yazýya dökmüþyazar - "Karanlýktýr bana dünya, Bütün dünyave mafiha" (içindekiler - A.R.) - diye feryat edi-yorduysa, ayný his ve duyguyla yaþayan CaferCabbarlý da ustasýnýn düþüncelerini paylaþa-rak - "Karanlýk gecede seni bekleyip, durmak-tan yoruldum ey þafak yýldýzý!" - diye karanlýkgecenin uzunluðundan yakýnýyor, bilim ýþýðý-nýn, istiklal yýldýzýnýn karanlýða sarýlmýþ ufukla-rýnda gözükmediðinden endiþe ettiðini belirti-yordu.

M.E. Resulzade'nin "Karanlýkta Iþýklar" oyu-nunun 5 Aralýk 1908 yýlýnda sahnelenmesiCafer Cabbalý'yý da sanatýn bu alanýna ruhlan-dýrýyordu. O, ilk oyunu olan "Vefalý Seriye ve-ya Gözyaþý Ýçinde Gülüþ" eserinin ilk varyantý-

MEHMET EMÝN RESULZADE VE CAFER CABBARLI:

KAVUÞAN VE AYRILAN YOLLARDoç. Dr. Asif RÜSTEMLÝ*

* Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi

Page 11: Muhsin DEMÝRCÝ

10

ný 1 Kasým 1912 yýlýnda bitiriyor. Hem R.E.Re-sulzade'nin, hem de Cafer Cabbarlý'nýn ilkoyunlarýnýn amacý, konusu Rusya Ýmparatorlu-ðunun kenarlarýnda sosyal siyasal ortamýn ka-ranlýklarýnda kaybolmuþ "ýþýk"larýn, gözyaþlarýiçinden boy gösteren "gülüþ"lerin umut verenyönlerine dikkat çekmekti.

Araþtýrmalardan belli oluyor ki, bu iki bü-yük aydýn, kalem sahibi 1916 yýlýndan ayný tö-ren ve organizasyonlara beraber katýlýyor, mil-li manevi deðerlere ayný yaklaþým sergiliyor,olgu ve olaylara, sanat adamlarýna fikir ve dü-þüncelerini aynen paylaþýyorlardý.

Azerbaycan basýnýnýn ünlü temsilcisi HaþimBey Vezirov'un ölümü (4 Þubat 1916) üzerineyapýlan törende de bu fikir bir daha kanýtlan-mýþtýr. Azerbaycan'ýn aydýnlarý, basýn çalýþan-larý adýndan konuþma yapan M.E. ResulzadeH.B.Vezirov'un defin töreninde kadirþinaslýklakonuþma yaptý: "Kafkasya Basýný'nýn kýsa ha-yatýnda memleketimizin en kudretli sermaye-cileri Türkçe gazete yayýnýna uðraþtýlar, yorul-dular. Özgün kalem sahipleri muharrirlerimizdahi bu aðýr meydanda duruþ edemediler.Ahl-i kalemden yalnýz Haþim Beydi ki, yalnýzbaþýna baþladýðý iþi ölünceye kadar devam et-

tirdi. Haþim Beyin zaman zaman, ma-nen iflas ettiði günler oldu. Matbaasýzkaldý, bin türlü müþkülata duçar oldu,fakat tuttuðunu býrakmadý. Bir baþlýnahem muharrir, hem musahhih, hemdefterdarlýk yaparak gazetesini dur-durmadý".5

Cafer Cabbarlý da ayný konumdadurarak "Edip-i muhterem Haþim BeyVezirov cenaplarýnýn resmine"6 yazdýðýþiirinde dönemin aydýnlarýný saranmilli üzüntünün etkisine uymadan,hisse kapýlmadan, hayatýný halk yo-lunda mum gibi eriten, bu yolda cefaçeken, "ahl-i cahl-i sahip-i irfan" katý-na yükselden insanýn vatan ve toplumkarþýsýndaki hizmetlerine büyük deðervererek onu "hadim-i edep", "güneþnurhanesi", "yakut danesi", "þems-i þe-refnisar", "mücahit" adlandýrmýþ, basýntarihimizdeki yerini ve iþini objektifdeðerlendirmiþti.

Düþünce birliði, sanat yangýsý Meh-met Emin Beyle genç Cafer'i kurumsal çalýþ-malarda da yaklaþtýrýyordu. M.E. Resulza-de'nin baþkanlýðýyla 4 Ocak 1917 yýlýnda,Çarþamba günü, akþam saat 7'de Bakü'dekiÝsmaliye köþkünün Cemiyet-i Hayriye Salo-nunda Muharrirler ve Edipler Derneði kuruldu.Kurumun yönetim kuruluna Hüseyin Cavid,Abbas Sehhet, Seyit Hüseyin, Abdulla Þaik,Azer Buzovnalý, Hacý Ýbrahim Kasýmov, CaferCabbarlý gibi ünlü yazarlar giriyordu. Derne-ðin karargâhý "Açýk Söz" gazetesinin ofisindey-di. Muharrirler ve Edipler Derneði 28 Nisan1917 yýlýnda yaptýðý toplantýsýnda kendi tüzü-ðünü ve programýný oybirliðiyle kabul etti. Budernek aslýnda Azerbaycan ediplerinin ilk Mil-li Yazarlar Birliðiydi. Çaðdaþ yazarlar Birliðininselefi sayýlan bu yaratýcý kurumun kurulma ta-rihi onur ve kurur kaynaðýmýzdýr, yýldönümleriþerefle anýlmaya ve kutlanmaya deðer. Prog-ramýnda edebiyatýmýzýn geliþmesine yön ver-mek, genç ve yetenekli yazarlarýn maddi vemanevi yardýmda bulunmak gibi insani ve ýþýk-lý idealar yansýmýþ Muharrirler ve Edipler Der-neði yapý açýsýndan yönetim kurulu, edebiyatþubesi ve denetim komisyonu bölmelerinden

Page 12: Muhsin DEMÝRCÝ

11

oluþuyordu. M.E. Resulzade'nin baþkanlýðýndakurulan "Kardeþ Yardýmý" adlý siyasal, edebi,sosyal yönlü dergi bu derneðin ilk resmi yayýnorganý oldu.

Kardeþ Yardýmý'nýn ilk sayýsýnda M.E. Resul-zade'nin "Bizim Noktay-i Nazardan", HüseyinCavid'in "Harp ve Felaket", Abbas Sahhat'in"Tahmiye yahut Kaçkýn", "Karagözlü Halime",Abdulla Þaik'in "Ýdeal ve Ýnsanlýk", Ömer Fa-ik'in "Ben Kimim?", Ahmet Cavad'ýn "Yazýk", AliNazmi'nin "Arþ Ýleri", Ahmet Cevdet'in "HudaKabulüne", Hacý Selim Seyyah'ýn "Her Kes Að-lar, Ben de Aðlarým", Seyit Hüseyin'in "Aðarýlan(sýrýtýlan) Diþler", Mehmet Sait Ordubadi'nin"Hürr - Hürriyete", Taðý Þahbazi Simurð'un "Aç-lar", Bedrettin El Hüseyin'in "Felekzadeleri Ha-týrlayýnýz", Firudin Bey Göçerli'nin "Hayvaniyetve Ýnsaniyet", Abdürrahim Bey Hakverdiyev'in"Süleyman Efendi" eserleriyle beraber BaküSanayi Mektebinin öðretmeni Cafer Cabbar-lý'nýn da "Boranlý kýþ gecesi, þahta þiddet ile ke-siyor" mýsrasýyla baþlayan manzumesi yer al-mýþtý. Dergi toplumda edebi olay gibi karþýlan-mýþ, hakkýnda basýnda bir sürü yazýlar yazýl-mýþtýr.

M.E. Resulzade genç ve yetenekli Cafer'inMuharrirler ve Edipler Derneðinde ve KardeþKalemler dergisindeki çalýþmalarýna büyük de-ðer veriyordu.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kurulduktansonra Cafer Cabbarlý milli istiklal ideleriningerçekleþmesine daha aktif katkýda bulunuyor.Azerbaycan Parlamentosunda stenograf göre-vini yapan edip çok partili siyasal arenadakuþkusuz M.E. Resulzade'nin baþkanlýðýný yap-týðý Müsavat Fýrkasýna üye olur. Azerbaycanhükümetinin Nuru Paþanýn þerefine düzenle-diði ziyafette, Hüseyin Araplinski'nin veda tö-reninde, parlamento toplantýsýnda M.E. Resul-zade'yle C.Cabbarlý beraber görülür. MüsavatPartisinin 1919 yýlýnýn aralýk ayýnda yapýlan2.Kurultayýna C.Cabbarlý temsilci seçilir veorada konuþma yapýyor.

Cafer Cabbarlý'nýn keskin, alevli, ayný za-manda acýlý konuþmasýný yýllarca unutmayanMirza Bala Mehmetzade arkadaþýnýn zamansýzölümü dolayýsýyla Berlin'de basýlan Kurtuluþmecmuasýnda (Ocak 1935, ? 4, sah.111) ya-

yýnlattýðý "Cafer Cabbarlý" adlý anýsýnda sonra-lar yazýyordu: "1919 yýlýnýn birinci kanun ayýn-da Cafer'le beraber Müsavat'ýn 2.Kurultayýndaköylü yararýna toprak reformu harekâtýnýn ba-þýnda duruyorduk.

Cafer'in konuþmasýný þimdi de hatýrlýyo-rum: "Hür vatanda herkes hür, mesut olmalý.Büyük millet ideasýný gerçekleþtirecek idealistzümre ayaðý çarýklý köylüye dayanacaktýr…"".7

C.Cabbarlý'nýn þiir ve makaleleri M.E. Re-sulzade'nin baþ editörlüðünü üstlendiði "Ýstik-lal" gazetesinde yer almaktaydý. Bu iki ünlüadamýn milli istiklal yollarýnda beraber adým-lamasý maalesef uzun sürmüyor. AzerbaycanCumhuriyetinin 27 Nisan 1920 yýlýnda SovyetRusya'sý tarafýndan iþgali bu iþbirliðine son ve-riyor, hayat ve mücadele yollarýnýn ayrýlmasýy-la sonuçlanýr. Mehmet Emin Resulzade muha-cir hayatýný tercih etmek zorunda kalýyor, Ýs-tanbul'da, Varþova'da, Ankara'da yaþadýðý yýl-larda vatanýnýn iþgalden kurtulmasý uðrunamücadele yapýyor. Cafer Cabbarlý Rus istilasý-nýn ilk yýllarýnda gizli Milli Direniþ Harekâtýnakatýlýyor, Mirza Bala Mehmetzade, Abdül Va-hap Yurtsever, Rahim Bey Vekilov ve baþkala-rýyla 1920 - 1923'lü yýllarda gizli "Ýstiklal" ga-zetesinin 19 sayýsýný basmayý baþarýyorlar. 14Haziran 1923 yýlýnda tutuklanan C.Cabbarlýiki ay sonra salýverilse de, ekim ayýnda 20 ar-kadaþýyla beraber yeniden tutuklanmýþtýr.1924 yýlýnýn nisanýnda tutuklanan 11 istiklalciSolovki'ye - Sibirya'nýn buzlu cehennemine sü-rülse de C.Cabbarlý bu ölüm kâbusundan kur-tulabilmiþ. Sanatýnda daha çok semboller kul-lanmayý tercih eden yazar "Gülizar" öyküsüyleAzerbaycan'ýn iþgal olayýný ilk kez edebiyatagetirdi. Eserlerinde Sovyet gerçekliðinin "kýzýlkaranlýklar"ýný büyük ustalýkla tasvir eden ya-zar milli direniþ harekâtýnýn özgürlük uðrunamücadelesini vermekten sakýnmamýþtýr. Meh-met Emin Resulzade siyasal lider olarak vata-nýndan uzakta - Türkiye'de, Polonya'da, Fran-sa'da muhacir hayatý yaþamasýna raðmen Ca-fer Cabbarlý'nýn sanatýný sürekli izlemiþ onutakdir etmiþ ve büyük deðer vermiþtir. Yazarýnsanatýný "Azerbaycan dramaturgisinde önemlibir aþama adlandýran" M.E. Resulzade "Çað-daþ Azerbaycan Edebiyatý" kitabýnda yazýyor-

Page 13: Muhsin DEMÝRCÝ

12

du: ""Od Gelini"ni Cafer "ÇEKA" hapishanesin-den çýktýktan sonra yazmýþtýr… Bu eserdeateþperest Azerbaycan'ýn Müslüman Arap isti-lasýna karþý mücadelesi anlatýlýyor. Yeni sahip-ler memleketin tüm zenginliklerini yaðmalayýpgötürüyorlar. Petrol devletin malý ilan ediliyor.Arabistan'a götürülüyor. Azerbaycanlýlarý Ýs-lam dinini kabul etmeðe zorluyorlar. Halkayaklanýyor. Genç Elhan sevgilisinin baþörtü-sünden yaptýðý bir bayrakla meydana atlýyor.Müthiþ bir mücadeleden sonra onu tutukluyor-lar, idamýna karar veriyorlar. Daraðacý altýndaonu þahadet getirmeðe zorluyorlar. O ise "Tümdünya dese de ben demem "La ilaha illallah" -diye haykýrýr.

Manzaranýn sembolizmi nettir. Seyircileriçin "Arap" ve "Ýslam" sözleri yerine"Rus" ve "Komünist" sözlerini koy-mak anlamý güncelleþtirmek için ye-terlidir".8

M.E. Resulzade gözlemlerindekesin ve objektiftir. Yazar arkadaþý-nýn eserlerindeki simgelerin açýlma-sýnda, algýlanmasýnda onun düþün-celeri anahtar olabilir.

Azerbaycan Cumhuriyetinin çö-küþü (28 Nisan 1920) sonucu M.E.Resulzade'yle Cafer Cabbarlý'nýnhayat yolu ayrýlsa da, istiklal uðrunamücadele, "Milli Tesanüt" yolu hiçbirzaman bir birinden ayrýlmamýþtýr.Azerbaycan halkýnýn milli istiklalmücadelesi tarihinde M.E. Resulza-de'nin ve Cafer Cabbarlý'nýn müca-dele dolu hayat yolu, zengin edebifelsefi irsi Türk gençliði için vatan-perverlik örneði, kurur ve onur kay-naðý olarak hep saygýyla anýlacaktýr.

KAYNAKLAR:

1. M.E. Resulzade. "Muhammes","Þarký-Rus" gazetesi, Bakü, 18 Mayýs1903, ? 20

2. C.Cabbarlý. "Ýþitenlere", "Haki-kat-i Efkâr" gazetesi, Bakü, 5 Kasým1911, ? 2

3. M.E. Resulzade. "Növhe", "Da-

vet" gazetesi, Bakü, 20 Temmuz 1906

4. M.E. Resulzade. "Hasbi Hal" ("Çekil BirYane, Sakitleþ"), "Füyuzat" dergisi, Bakü, 12Ekim 1907, ? 30

5. M.E. Resulzade. "Açýk söz" gazetesi, Ba-kü, 6 Þübat 1916

6. C.Cabbarlý. "Edip-i muhterem HaþimBey Vezirov cenaplarýnýn resmine", "Keyfim ge-lende" kitabý, Bakü, Elekberov matbaasý,1917, sah. 6-9

7. Mirza Bala Mehmetzade. "Cafer Cabbar-lý", "Kurtuluþ" mecmuasý, Berlin, Ocak 1935, ?4, sah.111

8. M.E. Resulzade. "Çaðdaþ AzerbaycanEdebiyatý" kitabý, Bakü, 1991

Tendeki kokun hayat, bendeki adýn cânânCihânda bir tek benim, senin uðruna yananSende uykuya dalýp, görülmedi uyananDuvaðýndan görüp de, eririm gözde yaþaBir asýr deðil bende, dilediðince yaþa

Aklýndan þüphe eder, yüzüne bir an bakanYoktu senden öncesi, zülfüne güller takanMahallenin dilinde, hep peþin satan cakanHasretinle kavurdun, saldýn gönlüm ataþaBir asýr deðil bende, dilediðince yaþa

Diktiðim o fidanlar, çoktan boyunu geçtiGönlün gelmeyi deðil, uzaklaþmayý seçtiMesafe hükümsüzdür, sanma cân senden geçtiSen yüreðe her daim, közler ekleyen maþaBir asýr deðil bende, dilediðince yaþa

Bildim ki dünyada yâr, umuda çýkan yoldunÝçimde duman deðil, sigaramdan sen doldunZaman zaman kuþ gibi, bulutlarda kayboldunBende hiç bitmeyecek, gözümde tek temaþaBir asýr deðil bende, dilediðince yaþa

Türlü türlü giyinip, salýnarak yürürdünGönlümü acýmadan, ardýn sýra sürürdünÝçimi bahar gibi, hep umuda bürürdünKulak ver ey sevgili, kendindeki savaþaBir asýr deðil bende, dilediðince yaþa

Ýmdat GÜMÜÞ

DÝLEDÝÐÝNCE YAÞA

Page 14: Muhsin DEMÝRCÝ

13

ALÝ PAÞA KÝMDÝRXVI. yüzyýlda yaklaþýk otuz yýl Beylerbeyilik

yapan ve birçok hayýr eseri býrakan TemerrüdAli Paþa pek az bilinen bir tarihi þahsiyettir. AliPaþa Bosnalý olup, Enderun'dan yetiþmiþtir. Çe-þitli saray aðalýklarýnda bulunduktan sonra, Er-zurum(3 defa), Karaman, Baðdat, Sivas, Ana-dolu beylerbeyliklerinde görev yapmýþtýr. AliPaþa, Erzurum Beylerbeyi iken 10 Safer 980 (2Haziran 1572) tarihinde vefat etmiþtir.

Camii avlusunda bulunan türbede medfunbulunan Ali Paþa'nýn oðlunun mezar taþýndaki"Nesli Sultan Beyazýt" þeklindeki kayýt yanlýþanlaþýlarak paþanýn Kanuni Sultan Süleyman'ýnoðlu Þehzade Beyazid'in damadý olduðu þek-linde yorumlanmýþ ve buradan hareket ederekÞehzade Beyazýd'ýn babasýnakarþý baþlattýðý isyanda onudesteklediði ve bu yüzdenidam edildiði bu sebeple ca-minin kitabesinin bulunma-dýðý þeklinde ifadeler kayýtla-ra geçmiþ ve bu söylenti halkarasýnda yaygýnlaþmýþtýr.

Paþanýn tevazusu sebebiile Ali Paþa Camii dýþýndayaptýrdýðý yapýlara da kitabekoydurmadýðý Paþa ile ilgilitek bilimsel çalýþmaya imzaatan hemþerimiz Doç Dr. Er-han AFYONCU tarafýndanifade edilmektedir. Ayrýca Sa-yýn Afyoncu bahsi geçen is-yanda Paþanýn Kanuni SultanSüleyman tarafýnda yer aldý-ðýný ifade etmektedir.

Temerrüd Ali Paþa'nýn eþi,II. Bayezid'in kýzý Selçuk Sul-tan'ýn kýzýndan torunu olan Fatma Sultan'dýr.Fatma Sultan'dan bir oðlu ile bir kýzý olmuþtur.

Devrin kaynaklarýndan, Ali Paþa'nýn vakur, serttabiatlý, inatçý ve hayýrsever olduðu anlaþýl-maktadýr. Tarih, fýkýh ve þiirle meþgul olmuþ,Farsça ve Türkçe þiirler yazmýþtýr.

Ali Paþa, Tokat'ta 1 cami, 1 hamam (Ali Pa-þa camii ve hamamý); Erzurum'da 1 cami (AliPaþa Cami), 1 köprü (Karaz Köprüsü), 9 çeþme(Hasankale'de) ve Sivas'ta sayýsýný tespit ede-mediðimiz çeþmeleri yaptýrmýþtýr. Ölümündensonra vakfettiði para ile Çorum'da da 1 ha-mam (Ali Paþa Hamamý/Yeni Hamam) yaptýr-mýþtýr.

ALÝ PAÞA CAMÝÝCaminin yapýldýðý dönem Mimar Sinan fa-

aliyette ve kendisinin ustalýk dönemim diye ni-telendirdiði dönemdir. Ali Paþa pozisyon olarakMimar Sinan'a sipariþ verecek durumda ol-

makla birlikte Tokat'ta yaptýrdýðý Camii ve Ha-mamý Mimar Sinan'ýn yaptýrdýðý eserler arasýn-da sayýlmamaktadýr. Bununla birlikte Ali Pa-þa'nýn Çorum'da yaptýrdýðý Yeni Hamam'ýn mi-

ALÝ PAÞA CAMÝÝEkrem ANAÇ*

* Tokat Mevlevihane Müzesi Müdürü

Tokat Ali Paþa Camii Planý

Page 15: Muhsin DEMÝRCÝ

14

marýnýn Sinan olduðu halk arasýnda söylen-mektedir.

Kendi döneminde yazýlan ve onun yaptýrdý-ðý eserlerin sayýldýðý iki kitapta kendisi-nin yapmadýðý ancak tamir ettiði eserle-rin onun eseri olarak kaydedildiði gibi,mimarlýðýný yapmýþ olup ta bahsi geçenkitaplarda ismi geçmeyen eserler bu-lunduðu Mimar Sinan ile ilgili yapýlmýþbilimsel yayýnlarda belirtilmektedir.

Mimar Sinan'a ait 300 den fazla ya-pýnýn tamamýnda yapýlarýn inþaatýnabizzat kendisinin nezaret etmediði, ken-dine ait planlarýn yetiþtirdiði kalfalar gö-zetiminde imparatorluðun çok geniþcoðrafyasýnda uygulandýðý, aksininmümkün olmadýðý yine Mimarlýk Tarihiuzmanlarýnca kabul edilmektedir.

Mimar Sinan'a ait olduðu kesin ola-rak bilinen Ýstanbul Hadim Ýbrahim Pa-þa Camii (1551), Halep Adiliye Camii(1556), Diyarbakýr Behram Paþa Camii(1572) planlarý ile Ali Paþa Cami Planý

küçük farklýlýklar dýþýnda aynýdýr.

Ýfade edilen bilgilerin ýþýðýnda Ali PaþaCamii Mimarýnýn Sinan olabileceði; ya yanlýþ-

Tokat Ali Paþa Camii-1572

Diyarbakýr Behram Paþa Camii (1562 -1572)Mimar Sinan

Page 16: Muhsin DEMÝRCÝ

15

lýkla ona ait yapýlararasýnda sayýlmadýðýveya Ali Paþa'nýn Erzu-rum Valisi iken vefatetmesiyle inþaatýn ge-cikmesi ve planlanan-dan eksik bir þekildetamamlanmasý sebe-biyle Sinan tarafýndankaydedilmediði düþü-nülebilir.

Bir baþka ihtimalde kendisine ait oldu-ðu kesin olarak bili-nen ve aþaðýda görü-

len camilerin planlarýnýn ne-redeyse birebir kopyasý yine -muhtemelen bu camilerdenbirinde çalýþan- kendi kalfa-larý tarafýndan burada uygu-lanmýþ olabileceðidir. Bu du-rumda da bir þekilde Ali PaþaCami'sinin Mimar Sinan ileilgili olduðu kabul edilmeli-dir.

Halep ve Diyarbakýr'dakicamilerin planýna bakarak,planýn inþaat bitme aþama-sýnda iken vefat etmesi sebe-biyle bitirilemeyen kýsýmlarýnne þekilde olacaðý anlaþýl-maktadýr. Söz konusu iki ca-

mide son cemaat yerindeki kubbelerin dýþýndaayný geniþlikte bir alanýn da üstünün örtüldüðügörülmektedir. Ali Paþa Camii son cemaat yeriiki yanýndaki duvar kalýntýlarýndan diðer iki ca-mide olduðu gibi burada da ikinci kademe üs-tü ahþap örtülü bir alanýn planlandýðý ancak AliPaþanýn vefatý sebebiyle gerçekleþtirilemediðianlaþýlmaktadýr.

Ali Paþa Camii'ne 16. Yüzyýldan orijinalþekliyle günümüze kadar ulaþmýþ ve benzeribaþka bir yerde bulunmayan ahþap þadýrvanýiçinde barýndýran bahçeden yedi kubbe ile ör-tülü -ki camii, avlusuz klasik dönem camilerarasýnda son cemaat yeri yedi kubbe ile örtülüolmasý açýsýndan da tektir- son cemaat yerineve orta kubbe altýndan eþsiz bir taþ iþçiliðine

Ýstanbul Hadim Ýbrahim Paþa Camii (1551) Mimar Sinan

Halep Adiliye Camii 1556 Mimar Sinan

Diyarbakýr Behram Paþa Camii

Page 17: Muhsin DEMÝRCÝ

16

sahip ve Tokat'a özgü açýk yeþil/krem renktekisomaki mermerinden yapýlmýþ taç kapýdan ha-rime girilmektedir. Kapý üzerinde kitabe alanýboþtur. Paþa ile ilgili kaleme alýnmýþ Doç Dr. Er-han Afyoncu'nun yegâne makalesinde bununsebebi olarak paþanýn dindarlýðý ve tevazusuzikredilmekte ve baþka yapýlarýnda ayný duru-mun söz konusu olduðu ifade edilmektedir.

Taç kapýnýn iki yanýnda üst tarafý üç dilimlikemerlerle çevrili birer pencere bulunmaktadýr.Bu þekilde kemer Memluklular tarafýndan çoksevilmiþ, Mýsýr, Irak ve Suriyede'ki MemlukluTürkler tarafýndan, yapýlarýnda oldukça sýk kul-lanýlmýþtýr. -Burada Mimar Sinan'ýn Mýsýr Sefe-rine katýldýðýný hatýrlanmalýdýr.- Ayný tarz Di-yarbakýr Behram Paþa Camiinde de görülmek-tedir. Pencerelerden sonra yine iki tarafta mih-rabiyeler bulunmaktadýr. Ýki yandaki son kub-belerin hizasýndaki duvarlarda pencere açýklýk-larý görülmekle birlikte sol taraftaki penceretaþla örülmüþ sað taraftaki pencereye kapý ko-nulmuþtur.

Harim, güneyde kýble duvarýna gizlenmiþdiðer üç yönde belirgin sekiz ayaðýn taþýdýðýtek kubbe ile örtülüdür. Kýble duvarý dýþýndakiüç duvarda ayaklarýn arasý derin olarak düzen-lenmiþ ve üzeri tonozla örtülmüþtür. Bu þekildecami harimi geniþletilmiþtir. Cami giriþinin ikiyanýndaki ayaklarýn içinden yukarý çýkýlmakta-dýr. Doðu, batý ve kuzey yönlerinde üst mahfil-ler oluþturulmuþtur. Doðu ve batý yönündekiüst mahfiller ayný plan tipindeki camilerdenyalnýzca bu camilerde görülür. Mahfiller pen-cereden gelen ýþýklarýn direk harime girmesiniengellediklerinden gerekli aydýnlýðý saðlamakiçin benzer örneklerden farklý olarak, kubbekasnaðýndaki pencereler dýþýnda bir de kubbeeteklerine pencere dizisi yerleþtirilmiþtir. Buplan tipinin en geliþmiþ örneði Edirne SelimiyeCamii'dir.

Mihrab ve minberde de taç kapýda kullaný-lan yeþil mermer kullanýlmýþtýr. Osmanlý 16yüzyýl mimarisine uygun olarak sade ancakmuhteþemdir.

Halep Adiliye Camii

Page 18: Muhsin DEMÝRCÝ

17

DANÝÞMEND ÝSMÝV. V. Bartold, Moðol Ýstilasýna kadar Türkis-

tan isimli eserinde " Maveraünnehir'de çe-þitli kademelerde ders verenlere umumiyetleFarsça "Daniþmend" veyahut mahalli lehçeyegöre "Dan-þu-mend" unvaný verilirdi." demekte-dir. (1) Baþka bir eserde ise bu fikri güçlendirenifadeler kullanýr."Gazi Sýfatý ile Malazgirt Sava-þýn katýlan beylerin çoðu sadece askerlikle uð-raþmayan deðerli bilginlerdi. Mesela; Daniþ-mend Sülalesinin kurucusu olarak tanýdýðýmýzMelik Ahmed'in babasý Arapça ve Farsçayý çokiyi bilen bir âlimdi. Daniþmend Gazi'nin babasýAli Taylu'nun Selçuklularda Öðretmenlik yaptýðýhatta Selçuklu ailesinin muallimliðine getirildi-ðini kaynaklar belirtir. Daniþmend; bilge, olgun,danýþabilecek kiþi anlamýna gelir. Daniþmend'in yüzyýllar sonra, Daniþmend soyu ortadankalktýðý halde medreselerde öðretmenlere veri-len derecelerden biri olarak kullanýldýðý görülü-yor. (2) Anadolu'da ilk medreselerin Daniþmendsülalesinden Nizameddin Yaðýbasan tarafýndanTokat ve Niksar'da kurulmuþ olmasý bu açýdanönemlidir.

DANÝÞMEND GAZÝ'NÝN SOYUDaniþmend Gazi, Sultan Alparslan'ýn komu-

tanlarýndan birisidir. Malazgirt savaþýna katýl-mýþtýr. Ýslami adý Ahmed olarak yaygýn ise deÝranlý tarihçiler onu Muhammed olarak anarlar.

Anadolu'nun fethi yýllarýnda büyük kahra-manlýklar gösteren biri olup, efsanevi bir kah-raman haline gelmiþtir. (Bak. Daniþmendname)Haçlýlarla yaptýðý baþarýlý savaþlarý ile Batý dün-yasýnda kendisini kabul ettiren Daniþmend Ga-zi; Tanýþman, Danýþman, Daliman ve Tanuþmanadlarýyla da bilinmektedir. Baba adý Ali, anneadý Nazýr'ül Cemal Hatun'dur. Daniþmend Ga-zi'nin kökeni, büyük ününden dolayý çeþitli mil-letlere baðlanmýþtýr. Daniþmendname'ye göreBattal Gazi soyundan gelmektedir. Baþka birsöylenti ise onun Malatya emiri Ömer b. Ubey-dullah b. Mervan (ölümü:863)'m oðlu olduðu

merkezindedir. Daniþmend Gazi'nin SüleymanÞah'ýn dayýsý olduðu da bilinmektedir.(3) Büyükihtimalle Azerbaycan'ýn Ýran bölgesinde yaþa-yan bir Türkmen ailesinin çocuðudur.(4) OnunBattal Gazi'ye, yüzyýllar önce yaþayan MalatyaHâkimine baðlanmasý halk muhayyilesinin birürünü olsa gerek. Daniþmend Gazi'ye Hz. Pey-gamberimizin soyuna baðlanarak 'Seyyidlik'unvaný da verilmiþtir. Daniþmend Gazi, çaðdaþýolan diðer Gaza liderleri gibi Ýslami ad yanýndaTürkçe unvan da kullanmýþtýr. Onun Türkçe un-vaný "Gümüþtekin"dir.

SÝYASÝ FAALÝYETLERÝDaniþmendliler Devletinin KuruluþuMalazgirt Savaþýndan sonra Bizans'ýn anlaþ-

ma þartlarýna uymamasý üzerine Sultan Alpars-lan'ýn ünlü komutanlarýna "Bundan böyle arslanyavrularý olunuz; yeryüzünde gece-gündüz kar-tal gibi uçunuz." emri ile hem tahttan düþen Ým-parator Romen Diyojen hakkýnda merhamet veüzüntülerini, hem de Anadolu'nun fethini ilanediyordu.(5)

Bu fetih emrini alan komutanlar arasýndaDaniþmend Gazi'de vardý. Daniþmend Gazi'yeKýzýlýrmak ve Yeþilýrmak havalisinin fethi göreviverilmiþtir. Fetih tamamlandýðýnda bu bölgelerkomutanlara Ýkta olarak tahsis edilecektir.

Daniþmend Gazi, Bizanslýlarla çarpýþarak1084 senesinde Sivas ve Kayseri'yi zaptettiktensonra hududunu geniþleterek Tokat, Amasya,Turhal, Çorum, Osmancýk, Çankýrý ve Kastamo-nu havalisini fethetmiþtir.(6) Sivas'ýn fethi ile ilkbaþkent burasý olmuþtur.

DANÝÞMEND GAZÝ'NÝNÝSTANBUL'U FETÝH ÜLKÜSÜAnadolu fatihlerinden ve Daniþmendli Dev-

letinin kurucusu Daniþmend Gazi birçok cihan-girin hayallerini süsleyen Ýstanbulu fetih gayesi-ni bir savaþ meclisinde þöyle ifade eder:

-"Evvela Kostantiniyye fethine gidelim"(7)Kendisi Sivas, Tokat, Niksar, Amasya çevre-

sini fethe koyulurken bazý kaynaklarda amca-zadesi olarak gösterilen Kayseri Beyi Sultan Tu-rasan Gazi'yi görevlendirmiþtir. Ancak Daniþ-mendlilerin destansý anlatýmý olan Daniþmenn-

MELÝK AHMED DANÝÞMEND GAZÝNecati YÜZGEÇ*

* Tarih Öðretmeni

Page 19: Muhsin DEMÝRCÝ

18

name'de bu fikri Turasan Gazi söylemiþtir. Prof.Dr. Necati DEMÝR, " Sultan Turasan Daniþmend-name'de Ýstanbul'un fethi konusunu ilk ortayaatan ve ordunun Ýstanbul'a giden koluna komu-tan olan þahsiyettir." diyor. (8) Ancak destanadayanan bir bilgi yerine, ciddi bir araþtýrmacýolan Ýsmail Hami Daniþmend'in Tarihi Hakikat-ler adlý eserindeki bilgiyi esas almak gerekir.

Osman Turan, Daniþmend Gazi'nin Ýstan-bul'u fethetmek için görevlendirdiði Turasan'ýnSüleyman Þah'ýn Antakya seferine çýkarken ye-rine naib olarak býraktýðý Ebu'l Kasým'ýn kardeþi,Kapadokya valisi Hasan Bey ( Tur-Hasan) aynýkiþi olabileceðini söylüyor. Ayný eserde OsmanTuran , "Turasan ve Hasan Bey'e ait rivayetler veKayseri'den Ýstanbul istikametinde fetihlerdebulunmasý Birinci Haçlý Seferindeki tarihi þahsi-yete uygundur ve Kayseri'den Ýstanbul'a kadarnamýna mevcut türbeler de destaný teyit eder."(9) ,(10)

TOKAT'IN FETHÝ"Tokat" AdýRivayetlere göre Daniþmend Gazi, ordusuy-

la Tokat kalesini kuþattýðý zaman, gece adamla-rýndan birini çaðýrýr:

-Git. Silahlarýný ve bütün aðýrlýklarýný soyun.Kimseye görünmeden kaleye kemendini at, týr-man. Düþmanýn gücü ne? Silahlarý, cephanesinerede? Gizlice araþtýr, gördüklerini bana anlat

der.Gözünü budaktan esirgemeyen yiðit adam,

gecenin bir yarýsýnda gizlice kaleye týrmanýr.Burçlar üzerine týrmanýrken, nöbetçiler üzerineçullanýr. Adam, elinde silahý olmadýðý için çare-siz tekme-tokat önün geleni tepeler, sonra dabir fýrsatýný bularak kaleden aþaðýya kayar, kur-tulur. Düþman komutaný, olayý öðrenir öðren-mez dehþete kapýlýr;

-Türklerin tokatý buysa, silahý kim bilir nedir?Biz boþuna kan dökmeyelim. Teslim olmaktanbaþka çaremiz yok! der ve kapýlarý açar. O gün-den sonra þehrin adý TOKAT olur. Muhakkak kibir tokatla bir kale alýnmaz ama bu tokat, Tür-kün cesaret ve gücünü temsil ederse o zamanbir þehre ad olabilir.(11)

EFSANELEÞEN FETÝH:NÝKSAR'IN FETHÝNiksar'ýn fetih tarihi kesin olarak belli deðil-

dir, ancak Evliya Çelebi H.476(M.I083-1084)yýlýnda fethedildiðini yazar. Evliya Çelebi, Nik-sar adýnýn ortaya çýkýþýný da bu fethe baðlar;Daniþmend Gazi, Ordusu ile Niksar önüne gel-diði zaman:

-Nik bir hisar (güzel ve iyi hisar) inþallah fet-hi bize nasip olur. Der ve adý halkýn dilinde Nik-hisar'dan Niksar'a dönüþür.(12)

Daniþmendlilerin efsanevi anlatýmý olan,Daniþmendname'de Niksar'ýn fethi ayrý bir yertutar. Niksar'ýn fethi Daniþmendname de þöyleanlatýlýr. "Daniþmend Gazi; Tokat, Amasya, Tur-hal ve Osmancýk'ý fethettikten ve elden çýkanbazý þehirleri itaate aldýktan sonra NÝKSAR üze-rine yürür. Niksar'da bulunan Gavras kaçar.Canik beyi Matrobit(taronite) Trabzon çerisini veErmeni sipahisini toplayarak 80.000 kiþi ileNiksar önüne gelir. Burada Taronite'nin baþý ke-silir. Oðlu Gavras her tarafa mektuplar yazarakher yandan yardým alýr ve þehrin muhasarasýuzar. Bu uzamanýn asýl sebebi, Ayasofya kadarmeþhur kilisesinde bulunan týlsýmýn eseridir.Çok gazi þehit olur ama Afrumiye bir hünerletýlsýmý elde eder, çok düþman öldürülür. NihayetNiksar fethedilir. Bundan sonra Melik AhmedDaniþmend Gazi Canik seferine çýkýp Harküm-bet kalesini kuþatýr. Bulgar(Parhar)Daðý hudu-duna kadar ülkelerin fethi için Artuhi, Süleymanve Abdurrahman görevlendirilir. Fakat Trabzon,Gürcü ve Ermeni beyleri büyük bir ordu ile on-larý çekilmeye zorlayarak Niksar'a kadar takipeder. Daniþmend Gazi meydana gelen savaþ-larda birçok gaza arkadaþýný kaybeder. Yine deNiksar'ý kurtarýr ve Canik seferine giriþir. "(13)

DANÝÞMENDLÝLERÝN TAHT ÞEHRÝ NÝK-SAR

Niksar fethedilince Daniþmend Gazi burasý-ný, sahil Rumlarýna karþý mücadelede, kendisi-ne hem bir üs ve hem de Daniþmendliler'in baþ-kenti yapmýþtýr. Nitekim Süleyman Þah Ýznik'i,Osmanlýlar Bursa ve Edirne'yi baþkent yaparkenayný stratejik sebeplerle hudutlara yakýn olmayýtercih etmiþlerdir. Niksar'ýn Daniþmendname debüyük ehemmiyet kazanmasý ve Melik Daniþ-mend Gazi'nin türbesinin burada bulunmasýnýnsebebi de budur.(14)

HAÇLILAR ANADOLU'DAMalazgirt Zaferinden sonra Bizans Ýmpara-

torunun yardým isteði ve Papanýn çaðrýsý üzeri-ne Haçlý Seferleri baþlar. Bu seferlerden ilki Da-niþmend Gazi'nin hayatýnda önemli bir yer tu-tar. Anadolu Selçuklu Sultaný I.Kýlýç Arslan, Me-lik Ahmed Daniþmend Gazi ve diðer gaza lider-lerinden yardým ister. Alýnan yardým ile vur-kaçtaktiði uygulanarak Haçlý kuvvetlerine büyükdarbeler indirilmiþtir.

HAÇLI ESÝRLERÝ NÝKSAR' DADaniþmend Gazi zamanýndaki önemli olay-

lardan birisi de Malatya'nýn fethi ve Haçlý ko-

Page 20: Muhsin DEMÝRCÝ

19

mutanlarýndan Antakya Prensi Bohemond veSalema Kontu Richard'ýn esaretiyle sonuçlananbüyük bir Haçlý ordusuyla çarpýþmasýdýr. "Daniþ-mend Gazi,1098(493) yýlýnda, büyük bir orduile Sivas'tan Malatya üzerine yürüdü ve þehrikuþattý. Malatya daha önceki kuþatmalardandolayý tahkim edildiði için alýnmasý kolay deðil-di. Bu sebeple Gümüþtekin þehrin yollarýný vecivarý ile baðlantýsýný keserek þehri teslim olma-ya zorladý. Bu þekilde üç yýl yazlarý gelip þehrimuhasara ediyor, kýþlarý Sivas'a dönüyordu.Uzun müddet dayanamayacaðýný anlayanGabriel, Antakya Prensi Bohemond'a elçilergöndererek bir anlaþma karþýlýðýnda þehri vegüzelliði ile meþhur olan kýzý Morfia'yý kendisi-ne vereceðini teklif ediyordu.

Bu fýrsatý kaçýrmak istemeyen Bohemondbirçok Haçlý reislerini ve bir kýsým Ermeni prens-lerini toplayýp Malatya'ya doðru hareket etti.Haçlýlarý sevinç ve alkýþla karþýlayan; geldiktensonra zulümlerini gören Ermeniler þimdi onlarýnbu ilerlemelerini kendileri için tehlikeli sayarakGümüþtekin Daniþmend'i bu hareketten haber-dar ettiler. Bunun üzerine Daniþmend Gazi or-dusunu Malatya yakýnlarýnda pusulara yerleþti-rir. Durumun farkýnda olmayan ve emniyetleilerleyen Haçlý kuvvetleri Malatya yakýnlarýndaistirahata çekildiler.(15)

HaçIýlarýn ilerleyiþi Urfa'lý Tarihçi Mathievþöyle anlatýyor; Bohemond ve Richard ihtiyatsýzhareket ediyorlardý. Askerleri arkalarýndanzýrhlarýný çýkarýp cenaze alayýný takip eden ka-dýnlar gibi susamýþlardý. Hatta kendilerine yükolmamasý için silahlarýný hizmetkârlarýna taþýtý-yorlardý. (16) Bu sýrada Gabriel'de piþman ol-muþ ve Gümüþtekin'de bazý vaatler almýþ oldu-ðundan haçlýlarý ani bir baskýna uðratýp ok yað-muruna tuttu ve kýlýçtan geçirdi. Pek az Haçlýkurtulup Urfa' ya kaçabildi. Pek çok esir alýndý kibunlar arasýnda meþhur Bohemond ve Richardgibi Frank esirleri de vardý. Esirler Sivas'a ora-dan da Niksar'a sevkedilerek hapse atýldý. Buzafer ve hususiyle Müslümanlar arasýnda kralolarak tanýnan ve dehþet saçan Bohemond gibibir kontun tutsak edilmesi Ýslam-Türk dünyasýn-da ne kadar sevinç yarattý ise Haçlýlar arasýndao derece keder ve üzüntüye sebep olmuþtur. Buzafer Daniþmend Gazi ve Daniþmendlilerinþöhret ve gururunu yükseltti. (17) Bu zaferdensonra Malatya hâkimi, Urfa kontunu Malatya'yadavet eder ve kýzýný ona verir. Ancak Daniþ-mend Gazi büyük bir Haçlý ordusunun Niksar'adoðru hareket ettiklerini haber almasý üzerineMalatya'nýn fethinden kýsa bir süre için vazgeç-mek zorunda kalmýþtýr.

HAÇLILARIN NÝKSAR SEFERÝHaçlý esirlerinin Niksar'da bulunmasý Avru-

palýlarýn yeni bir Haçlý seferi hazýrlamalarýnasebep oldu. I.Kýlýç Arslan da Daniþmend Gazive diðer Türk beylerine mektuplar yazarak on-larý imdada çaðýrdý. Haçlý Ordusu 1101 yazbaþlarýnda Ýzmit'e geldi. Oradan Eskiþehir'e va-rýnca Konya yolundan ayrýlarak Haçlý esirlerininmahpus bulunduðu Niksar'a ulaþmak amacýyla,Ankara istikametinde hareketine devam etti. Ýs-tilacýlar yalnýz Niksar'ý alýp esirleri kurtarmayýdeðil Baðdat'ý nasýl yýkacaklarýný münakaþa edi-yorlardý. Haçlýlarýn önünde Ýncil ve haçlar tutanpapazlar bulunuyordu. Ankara istihkâmlarýnýyýkýp þehirde oturan Türkleri öldürdüler. Çanký-rý'yý alamayýp çevresini yakýp yýktýlar, Kastamo-nu'ya çekildiler. Türkler pusu kurup Haçlý ordu-sunu periþan ediyor, yiyecek ve su imkâný býrak-madýklarý için Haçlýlar kýtlýða uðruyor, zorluklayiyecek temin ediyorlardý. Merzifon'da pusuyadüþerek önemli bir kýsmý imha olan Haçlý kuv-vetleri Daniþmend Gazi'nin oðlu Ýsmail'in idare-sinde bulunduðu Amasya önlerine geldiler. Ký-lýç Arslan ve Daniþmend Gazi, Haçlýlann karþý-sýna çýkarak çok yorgun ve aç ve disiplinsiz bu-lunan Bu orduyu ani bir baskýnla þaþkýna çevir-diler. Müthiþ bir bozguna uðrattýlar, tamamýylakýlýçtan geçirdiler. Bu meydan savaþý 5 Aðustos1101'de Merzifon'la Amasya arasýnda gerçek-leþti. Bu imha hareketi yalnýz Niksar'da bulunanFrank esirlerini kurtarma ümitlerini kýrmadý;Haçlý Ordularýnýn bir daha bu yolu denemeleri-ne de imkân vermedi.(18)

MALATYA' NlN FETHÝDaniþmend Gazi bu olaydan sonra Malat-

ya'yý kuþatma fýrsatýný buldu. Malatya civarýndaHaçlý prenslerini aldýktan sonra Gabriel'e Bo-udoin'i kastederek "Dikkat et, ona fazla güven-me! Zira o da Bohemond gibi elimde olacaktýr."diyordu. Malatya Müslümanlarýn elinden çýktýk-tan sonra þehirdeki Müslüman nüfus tamamenimha edilmiþ, buraya Ermeni ve Süryaniler yer-leþtirilmiþti. Gabriel'in zulmünden dolayý halkkendisinden þikâyetçi idi. Türklerin adaletiniduyan halk Türk hâkimiyetini benimsemeyebaþlamýþtý. Þehrin kuþatýlmasý þehirde kýtlýðasebep olmuþtu. Gabriel, Ermeni ve Süryaniler-den þüphelendiði için onlara zulme, mallarýnýmüsadereye ve bir kýsmýný da öldürmeye baþla-dý. Halk, Gabriel'i barýþa yaklaþtýrmak istedi isede o, bunu kendi aleyhine tertip sanarak, hal-kýn bir kýsmýný ve ileri gelenlerini öldürdü. Halkve askerler galeyana gelerek isyan ederek, iha-nete mecbur kaldýlar. Þehrin kapýlan açýldý. Da-

Page 21: Muhsin DEMÝRCÝ

20

niþmend Gazi þehre girdi. Daniþmend Gazi,kimseye dokunmadý, halkýn emniyetle evlerineve iþlerine dönmelerini emretti. Bundan baþkaülkesinden buðday, öküz vs. zirai ihtiyaç mad-deleri getirterek halka daðýttý. Zindanlarý dol-duran insanlarý hürriyetine kavuþturdu. Gabrielve ailesi, onun zulmüne uðrayan yerli Hýristi-yanlar tarafýndan iþkence ile öldürüldü. Kay-naklarýn ortak ifadesiyle Malatya, DaniþmendGazi zamanýnda saadet ve refaha kavuþtu. (19)

KILIÇ ARSLAN'LA YOLLAR AYRILIYORNiksar kalesinde esir olarak bulunan Bohe-

mond, Bizans Ýmparatoru tarafýndan tehlikeolarak kabul edildiði için, Daniþmend Gazi ilepazarlýða giriþti. Bohemond'un kendisine veril-mesi karþýlýðýnda 260.000 dinar vereceðini va-at ediyordu. Bohemond'da bu miktarýn yarýsýnýteklif ediyordu. Bohemond bu teklif karþýlýðýndaserbest býrakýlýr. Ancak Bohemond'un I.Kýlýç Ars-lan'ýn fikri alýnmadan salýnmasý ve I.Kýlýç Ars-lan'ýn göz koyduðu fakat Haçlý Seferleri dolayý-sý ile alamadýðý Malatya'yý almasý iki liderin ara-sýný açacaktýr. I.Kýlýç Arslan, Daniþmend Gazi'yegönderdiði mektupta "Türk ýrkýnýn evladý, bira-derim Daniþmend! Bu güne kadar Türklerin za-ferlerine yardým ettin. Fakat þimdi ismin ve þöh-retin düþtü. Zira Hýristiyanlarýn en tehlikelisiolan Bohemond'u az para ile ve bana danýþma-dan salýverdin." diyordu.

Bohemond zincirden kurtulup Antakya'yavardýktan sonra Antakya ve Urfa kontluklarýMardin ve Halep taraflarýna hücuma geçtiler.Pek çok ganimetle birlikte Mardin Türk emiriniesir aldýlar. Bu suretle Bohemond, DaniþmendGazi'ye verdiði fidye parasýný Müslümanlardançýkarmak istiyordu. Bu yüzden Ýslam tarihçisiÝbn'ül Esir, Daniþmend Gazi'nin Bohemond'userbest býrakmakla Ýslamiyete yaptýðý hizmetle-ri sildiðini kaydeder.(20)

I.Kýlýç Arslan, Bizans Ýmparatoru ile ittifakyaparak Daniþmend Gazi'yi müthiþ bir maðlu-biyete uðratýr. Kýlýç Arslan'a karþý bozguna uð-radýktan sonra, Daniþmend Gazi'nin nüfuz vekudreti sarsýlmýþtýr. Trabzon dükasý ve sahil Ru-mIarýna karþý da Baþpapaz Theophylacte þöylediyor; "Dün kara ve denizi yok etmek hayalindeolan bu maðlup Türk þimdi sulhtan baþka çarearamýyor."

Daniþmend Gazi'nin ölümü: Daniþmendna-me'ye göre sahil Rumlarýna karþý savaþýrken þe-hit olmuþ ve vasiyeti üzerine Niksar'a defnedil-miþtir. Ölüm þekli diðer kaynaklarda bu þekildegeçmez.1105 yýlýnda Trabzon Beyi, Bizans Ým-

paratoru ile savaþa tutuþur. Daniþmend Ga-zi'nin yardýmýný ister, bu yardýmý almadan esirolur. Ayný sene içinde Daniþmend Gazi ölmüþ-tür.(21)

DANÝÞMEND GAZÝ'NÝN ÞAHSÝYETÝDaniþmendname'ye ve çaðdaþ kaynaklara

göre Daniþmend Gazi, Ýslamýn cihad ülküsüne,islam uðrunda þehadete adamýþ bir mücahitgazidir. Bütün gazalarýný Ýslam uðrunda yapar.Daniþmendname'ye göre Daniþmend Gazi,manevi hayatýnda dedesi Battal Gazi ve Hz.Muhammed'den ayrý deðildir. Rüyasýnda heponlarý görür. Onlarýn maneviyatýndan devamlýkuvvet alýr. Ýslami kurallarý harfiyyen yerine ge-tirir. Beþ vakit namazýný her türlü zor þartlararaðmen kýlar. Çok güzel ezan okur. Hatta savaþzamanýnda onun ezan okumasý, ordunun dað-lara çekilmesi iþaretidir. Orduda bulunan her-kes, onun sesini tanýr ve gerekeni yapar. Ye-mekten sonra mutlaka Allah'a þükreder ve du-ada bulunur. Arkadaþlarýndan biri þehit oldu-ðunda cenaze namazýný kendisi kýldýrýr ve def-neder. Ýyi bir hatiptir. Zaman zaman hem dini,hem de kahramanlýk duygularýný artýrmak içinaskerlerine hitap eder. Sürekli tekbir getirereksavaþýr. Savaþ sýrasýnda çok zorda kaldýðý za-man Hakka münacat eder. Ayrýca iyi bir hafýz-dýr. Aðzýna þarap koymaz.

O, adil ve cömerttir. Maiyetindeki gaziler deböyle Müslüman'dýrlar. Kazandýðý savaþ gani-metlerinden kendisine hisse almaz. Bunlarý ga-zilere baðýþlar. Ganimetlerin bir kýsmýný fukara-ya daðýtýlmasý için Halifeye gönderir. Düþman-larýna karþý daima iyi davranýr. Onlarý hak dineçaðýrmak ve ülkelerini Ýslam nuruyla aydýnlat-mak Daniþmend Ahmed Gazi'nin tek büyükamacýdýr.(22)

Çok cesaretlidir. Þiddetli nara atar. Narayýiþiten düþman ne yapacaðýný þaþýrýr. Bu sýradaDaniþmend Gazi son darbesini vurur. Arapça veRumcayý çok iyi konuþur. Þiir de söyler. (23)

Madde ve manasýyla fethettiði topraklardaHakka baðýmlý devlet kurduðu halde Emevilergibi cizye gelirlerinin düþüncesine kapýlmadanhareket etmiþtir. Anadolu halkýna öyle adil mu-amele etmiþtir ki, yüzyýl süren Emevi fetihleri sý-rasýnda görülmeyen ihtida (islama girme) hare-keti Gazi Daniþmend eliyle olmuþtur. (24) Düþ-manlýðýný dýþa vuran Süryani Papazý GregoryEbu'l Ferec(Bar Hebraus) dahi Daniþmend Ga-zi'nin gönülleri fetheden adaletini gizleyemez.Malatya'nýn fethinden söz ederken þunlarý ya-zar; "Daniþmendoðlu bir kimsenin öldürülmesi-

Page 22: Muhsin DEMÝRCÝ

21

ne müsaade etmeyerek bütün ahaliyi kendineait saymýþ, herkesi evine göndermiþ ve kendimemleketinden buðday, inek vs. gibi þeyleri ge-tirterek halka vermiþti. Onun devrinde Malatyabirçok nimete nail oldu." Çaðdaþ Ermeni yazarýMathiev'da Daniþmend Gazi hakkýnda; "Ýyi birinsan idi; Hýristiyanlara karþý lütuf ve merhametsahibi idi. Ölümü ona baðlý Hýristiyanlar arasýn-da teessür uyandýrdý. "der. Bu bütün Selçuk vegenellikle Türk hükümdarlarýna ait vasýflaraonun da sahip olduðunu gösterir. Yine diðerSelçuk hükümdarlarý gibi o da, Malatya'nýn fet-hinde halka Ýhtiyaç maddeleri, ziraat vasýtalarýdaðýtmasý misalinde görüldüðü üzere, geniþgörüþlü bir devlet adamý olduðunu, devletin ik-tisadi ve içtimai menfaatlerine göre bir siyasettakip ettiðini gösterir. Malatya'lý Süryani Miha-el'de Daniþmend Gazi zamanýnda bu þehrin çokiyilikler, bolluk ve refah gördüðünü ifade eder.Ýdaresinde bulunan memleketlerin para siste-mini deðiþtirmeden kendi adýna Rumca parabastýrmasý da dikkat çekicidir. (25)

Daniþmendliler döneminde yazýlan, Anado-lu'da telif edilen ilk eser olarak nitelendirilen veDaniþmend Gazi'ye sunulan Keþfü'l Akabe'deDaniþmend Gazi'nin özellikleri þöyle anlatýlmýþ-týr; "O yüce zatý iltizam edenler çoðunlukla fazýlve filozoflardýr. Dünyanýn her tarafýndan bilginkiþiler o hazrete yöneldiler ve her biri ilminiyaymasý miktarýnca itibar görüp, cömertlik de-nizinden paylarýný aldýlar."Bu kayýt, Malazgirtzaferinden hemen sonra, Daniþmendoðullarýülkesinde ilmi çalýþmalarýn baþlamýþ olduðunuve Ahmed Gazi'nin birçok ilim ve fikir adamýnýhimaye edip, çalýþmalarýna imkân saðladýðýnýaçýkça göstermektedir.(26)

Daniþmend Gazi ölünce Niksar'a defnedil-miþtir. Türbesi Melik Gazi mezarlýðýndadýr. Da-niþmend Gazi'nin türbesi Niksar'ýmýzý asýrlardýrþereflendiriyor. Yüzyýllardan beri halkýmýz Da-niþmend Gazi'nin türbesini velayet mertebesin-de saygýyla anýp, ziyaret etmektedir.

Ruhu þad olsun.

DÝPNOTLAR:

01.V.V.BARTHOLD, Moðol Ýstiýasýna kadar Türkis-tan(hz.Hakký Dursun YILDIZ), kervanyay.Ýst.1981,sh.296

02.Frledrch Karl KÝENÝTZ, Büyük Sancaðýn Göl-gesinde, Tercüman 1001 Temel Eser,(çev. Halit KA-KINÇ)sh.122-123

03-DEMÝR, Yrd. Doç.Dr. Necati; Niksar'ýn-FatihiDaniþmend Gazi'nin Destanî Þahsiyeti ve bazý Müla-

hazalar, Niksar'ýn Fethi ve Daniþmendliler Dönemin-de Niksar Bilgi Þöleni Tebliðleri, G.O.P.Ü.Basýme-vi,sh.35

04- Türk Ansiklopedisi; C.XII,M.E.B.Yay.Ank.1964,sh.273

05- TURAN, Prof.Dr. Osman; Selçuklular Tarihi veTürk Ýslam Medeniyeti, Dergâh Yay.Ýst.1980,sh.189

06-Rýdvan Nafýz-Ýsmail Hakký UZUNÇARÞILI-ZA-DE; Sivas þehri, sh.18

7-DANÝÞMEND, Ýsmail Hami; Tarihi Hakikatler,C:2,Sh.127

8- DEMÝR; Necati; Daniþmend Gazi Destaný, sh.26)

9- TURAN, Osman; Selçuklular Zamanýnda Tür-kiye, Turan neþr.Ýst.1971. sh 66-67 -130

10-YÜZGEÇ, Necati; Daniþmend Gazi'nin Ýstan-bul'u Fetih Ülküsü, Kümbet Dergisi Sayý 14 (Nisan-Mayýs-Haziran 2009) sh. 45-47

11-ÖNDER, Mehmet, Þehirden Þehire Anadolu,Türkiye Ýþ Bank. Yay.1997, 2.bs. sh.417

12-EVLÝYA ÇELEBÝ, Tam Metin Seyahatname, ÜçDal Neþr. Ýst. T.siz. C.II. sh.535

13-TURAN, Prof.Dr.Osman;Selçuklular Zamanýn-da Türkiye,..125-126

14-TURAN, Prof.Dr. Osman; Selçuklular Zama-nýnda Türkiye, Medeniyeti sh.134-135

L5-TURAN, Prof.Dr. Osman; Selçuklular Zama-nýnda Türkiye, sh.136-137

16-R.Nafýz-Ý.Hakký; A.G.E.. sh.19

17-TURAN, Prof.Dr. Osman; Selçuklular Zama-nýnda Türkiye, sh.137

18-TURAN, Prof.Dr. Osman; Selçuklular Zama-nýnda Türkiye, Medeniyeti sh.139-140-141

19-TURAN, Prof.Dr. Osman; Selçuklular Zama-nýnda Türkiye, sh.141-142

20-TURAN, Prof.Dr. Osman; Selçuklular Zama-nýnda Türkiye, Medeniyeti sh.145-146

22-BANARLI, Nihat Sami, Resimli Türk EdebiyatýTarihi, M.E.B. Yay. 1971, sh.302;DEMÝR, Neca-ti;A.G.E.,sh.40

23-DEMÝR, Yrd. Doç.Dr. Necati. A.G.E.(Daniþ-mendname'den naklen) Sh.-41

24-ÝSLAMOGLU, Mustafa, Anadolu, Denge Yay.Ýst.3.bs. sh.52-530

25-TURAN, Prof.Dr. Osman, A.G.E. sh.1i16

26-BAYRAM, Dr.Mikail; Selçuklular ZamanýndaTokat Yöresinde ÝImi ve Fikri Faaliyetler, Türk Tarihin-de ve Kültüründe Tokat Sempozyumu tebliðleri, Ge-liþim mat.Ank.1987, sh.32

Page 23: Muhsin DEMÝRCÝ

22

Yüz Bin Kiþi-

Ayasofya'ya sýðýnmýþ halk... Belki yüz bin kiþi,Geçitleri, üst katlarý, zemini her karýþý;Hýnca hýnç doldurmuþ mabedi. Acý, korku,hüzün,Feryatlar, hýçkýrýklar sarmýþ kubbeleri bütün.Aðýr, pis kokular yükselmiþ nefesten ve terden, Sulanýp akmýþ loþ duvarlardan,

pencerelerden…Kadýn, kýz, çocuk, genç, ihtiyar dönmüþ heykellere,Titreyerek arýyor bir ses ve ýþýk... Bir çare!Yürekler acýyla içli dualar doðuruyor,Gözler hâlâ o geciken meleði çaðýrýyor.

Gelip mabede dayanan binlerce yeniçeri,Kapýlarý kýrarak girebiliyor içeri...Ey kapýlarý açan Mevlâ! N'olur yine nasib et!Þu kilitli kapýlarý açsýn, geçsin bu millet!Asker yumak olmuþ binlerce biçare görüyor,Teselli ediyor onlarý hem güven veriyor...Adaleli, boylu, esmer Yeniçeri aðasý,Yürüyor orta yere... Yükseliyor dâvûdî sesi:"Korkmayýn! Artýk emniyet içerisindesiniz!Þevketlü padiþahýmýzýn fermanýdýr ki siz,Güvendesiniz! Kimsenin kaný dökülmeyecek,Tek bir cana dahi asla zarar verilmeyecek!Biz Türkler kýlýç çekmeyiz, her kim

dilerse aman,Böyle emrediyor þu iman ettiðimiz Kur'an.Sultaným adýna ben, söz veriyorum ki size,Mal ve canlarýnýz... Namuslarýnýz dahi bize,Emanettir billâh! Dininiz de kutsaldýr elbet!Bundan böyle iþlerimiz yalnýz sulh ve selamet!Ýmdi kargaþa çýkartmayýnýz... Sessiz olunuz!Mabet boþaltýlacak... Sabr-ý sükûnla kalýnýz!"

FÂTÝH

Bismillah-

Asilzâdeler, patrik vekilleri ve köleler,Bakireler, senatörler, rahipler birer birer;Çýkartýlýyor Ayasofya'dan, zarar vermeden,Temizlenip havalandýrýlýyor mabet hemen.Fatih, akþamleyin þehre giriyor... Vezirlerle,Þehzâdeler, kumandanlar ve yeniçerilerle,Yürüyor gözleri yerde ahâli arasýndan,Yüzü kýzarýyor, güller, çiçekler, alkýþ sesinden.Savaþ elbiselerini çýkarmýþ güzel sultan,Giymiþ altýn iþlemeli, kürklü, açýk bir kaftan;Uzun, beyaz sarýðýnýn ucu sað omuzunda,Tebessümlerle güven var o ýþýklý yüzünde.Her bir yeri dikkat ve hayranlýkla seyrediyor,Atý üstünde O vakarla, saygýyla gidiyor.Saraylar, mabetler, abideler nice bahçeler,Havuzlar, heykeller, anfitiyatrolar hoþ her yer...Burada kendini bir Þarklý sultan görüyor O,Zarar verilmesin diye emirler veriyor O.Geçiyor düzgün, taþ caddelerden Ayasofya'ya,Arkasýnda binlerce asker, halk; atlý ve yaya...O gidiyor, önünde bir çaðla zaman gidiyor,Buyruðuna boyun eðmiþ felekle cihan gidiyor.

Sakin iniyor atýndan, Ayasofya önünde,Yürüyor eðik, güçlü bacaklarý üstündeVe atýyor sað ayaðýný eþikten içeri,Zor duyuluyor aðzýnda Fatiha ayetleri...Seyrediyor mermer sütunlarý, loþ kubbeleri,Mozaikleri, Ýsa heykellerini her yeri...Ýnceliyor; tasvirleri, haçlarý ve süsleri,Taþýyor o an mabet damýndan ezan sesleri.Ýþte bu sesler, þehri, havasýný ve yüzünü,Evlerini, daðlarýný ormanla denizini,Temizliyor; ruhlarý, göðü ufuklara kadar,Ýniyor ruh iklimlerine taptaze bahar.Namaz kýlýyor sultan; imamsa kalkýp gidiyor,Patrik kürsüsünde þükür dualarý ediyor.

Page 24: Muhsin DEMÝRCÝ

23

Yaðan karanlýkla terkediyor Ayasofya'yý,Yürüyor, fatihini bekliyor Tekfûr Sarayý...O, atýnda yýldýzlanan semayý seyrediyor,Çocukken saklambaç oynadýðý ayý seyrediyor.Hayaller kurup, diller döküyordu ay dedeye:"Ýstanbul nerde? Al da bana getir n'olur!" diye.Perisini gökte ararken O, yerde bulmuþtu,O gelememiþ, fakat O koþup O'na gelmiþti.Þimdi yýldýzlar göz kýrpýyor, dolunay gülüyor,Medle taþan ruhuna gökten ilhamlar doluyor.Mýsralar, beyitler doðuyor gurursuz kalbine,Kýlýcýn iþi tamam kalem gerek þimdi eline.O, harp meydanlarý kadar dünyayý da biliyor,Þiiri de aþký da... Hem sevdayý da biliyor:"Sakýyâ! Mey ver ki bir gün lâlezâr elden gider,Eriþür fasl-ý hazan, bað-ý bahar elden gider.Gýrre olma dilberâ, hüsn ü cemâle kýl vefâ,Bakî kalmaz kimseye, nakþ-ý nigâr elden gider.Yâr içün aðyâr ile merdâne cenk etsem gerek,Ýt gibi murdâr rakîb olmazsa yâr elden gider."

Terkedilmiþ sarayýn odalarýný gezerken,Þair sultanýn gözleri buðulanýyor hemen."Gördüm ki ne yalan, âh nice vefasýz dünyabu,Bir uykudayýz ki uyanacaðýz bir rüyâ bu.Sabah Kostantin ailesiyle yaþarken... Akþam,Hani nerde? Yok onlardan bir kimse, tek biradam.Bizler ne kadar âciziz ve zamansa pek yalan,Bütün varlýðýný koyup Hakk'a yürüyor insan!"O, meþ'aleleri yanan mermer koridorlara,Dalýyor da Farsça þu beyti okuyor bir ara:"Örümcek að örer girmesin saraya bir kere,Baykuþ Afrasyâb kulelerini boðar kedere."

Lâik Hoþgörü-

Fethin beþinci günüydü... Fatih Sultan Mehmed Han,Öyle emrettiði için Kur'an-ý Azimüþþan,Din ve vicdan özgürlüðü veriyor Hýristiyanlara,Hem bir yazýlý ferman da baðýþlýyor, onlara.Nasýl hür yaþayacaksa þehrinde Müslümanlar,

Din, dil ve ýrklarýyla tebasý olan insanlar,Güven ve huzur içinde hür yaþayacak elbet,Zor yok! Olacaksa Allah'tandýr elbet hidayet!Mülkün temeli adalettir biliyor O bunu,Zaferin hoþgörüyle ödemeliydi borcunu.Patrik rahiplerle divana çýkýyor ayný gün,Taht önünde eðiliyorlar kalplerinde hüzün.Sultan ayakta selamlýyor... Elini tutuyor,Hal hatýr sorup, patriði yanýna oturtuyor,Gennadius'u patrik atayan o fermanýný,Hem âsâ ve tacý verip yüceltiyor þanýný.Sonra vezirler, paþalar ve ulema önünden,Geçiyorlar... Derviþler kýzgýn bu saygý

yüzünden.Kapýda taþlý, altýn koþumlu bir at duruyor,Genç Fatih, bu armaðaný da patriðe veriyor.Ve tutup bindiriyor elleriyle ata O'nu,Hiç gelmeyecek elbette hoþgörünün sonu;Dizginleri tutarak atýn yürüyor bir süre,Sonra veriyor paþalar, vezirler ve askere...Onlarca yeniçeri aðalarýyla gidiyor,Pek görkemli bir heyet patriðe eþlik ediyor.Ýnsaný yüceltmek hem gönüller almaktýr fetih,Manayý madde esaretinden kurtaran fatih.

Surlarý kudretiyle yýkan Sultan Mehemmed Han,

Korkularý da hoþgörüyle yýkýyor o an;Rumlar þaþýyor bütün bu saygý ve güvene,Yenecek, hem ihsan edeceksin... Bir düþünsene!Var mý dünyada öyle bir sultanla,

böyle bir millet,Övülmüþtü O... Ýþte Devleti de ebed-müddet.Geri dönüyor þehre, kaçan binlerce insan,Güvenle hayýr dualar alýyor ulu sultan.Ceddinin uzun süren güç ve hâkimiyetleri,Hangi sýrdýr o? Kazandýran onca zaferi?O sýr ki; hep üstün tuttuklarý hak ve adalet,Bir de anlayýþ, diyalog ve þu hoþgörü elbet!

Saffet ÇAKAR16-21 Þubat 2008

Page 25: Muhsin DEMÝRCÝ

24

Her þehrin görünen özelliklerinin yaný sýrakendisine has birde ruhu vardýr. Bu ruh, o þeh-rin tarihinin, coðrafyasýnýn ikliminin insanlarý-nýn vs... katkýlarýyla zaman içinde geliþip ol-gunlaþýr. Toplumsal hayatta yazýlý yasalar ka-dar, hatta bazen daha da fazla önem arz edengelenek –görenekler þehirlerin ruhunu oluþtu-ran en baskýn unsurlardan biridir kuþkusuz.Özellikle insan hayatýnda en önemli dönümnoktalarýndan biri olan, seven gönülleri ka-vuþturan düðünler öylesine renkli, öylesinezengindir ki Anadolu’da. Müziðinden halayý-na, giyiminden yemeðine her þeyiyle o yöreyeait kültürel zenginliðin izlerini adeta bir festi-val havasý içinde görmek mümkün olur düðüntörenlerinde. Binlerce yýllýk bir kültür birikimi-ne sahip olan Tokat, bu yönüyle de göz doldu-ran þehirlerimizden biridir. Neredeyse masal-lardaki gibi 40 gün 40 gece sürecek bir düðüngeleneðinden söz edebiliriz Ak zambaklarþehri için.

Benim kuþaðým açýsýndan, ebeveynlerimi-zin düðünlerine denk gelen 20. yy. ortalarýndaTokat düðün gelenekleri nasýlmýþ, gelin birlik-te bakalým;

Bir delikanlý evlenme yaþýna geldiði zamanannesi ve yakýn akrabalarý evlatlarýna uygungördükleri, boyu boyuna, huyu huyuna, soyusoyuna denk bulunan bir gelin adayý tespitederler; varsa kýz kardeþi, yoksa genç yenge-lerinden biri konuyu damat adayýna açardý.Delikanlý gelin adayýný onaylarsa- sükût da ik-rardan sayýlýrdý- önce hanýmlar kýz evine gidipkýzý annesinden isterlerdi. Bu ilk istemede kýzýnannesi,’’ babasýna söyleyeyim, ailenizi biraraþtýrýp soruþturalým kýsmetse olur’’ gibilerin-den diplomatik bir cevapla misafirleri savuþtu-

rurdu. Ardýndan damat adayýnýn babasý ve ya-kýn aile büyükleri, genellikle bir perþembe ge-cesine denk getirerek kýzý bu kez babasýndanisterlerdi. Kýz babasý yine, bir araþtýralým düþü-nüp taþýnalým, yakýnlarýmýza danýþalým gibi-sinden cevaplarla dünürleri uðurlardý. Kýz ta-rafýnýn vermeye niyetleri varsa bile, kendileri-ni bir parça naza çekmeleri adettendi. Genel-likle damat tarafýnýn, araya hatýrlý tanýdýklarýsokmasý ve birkaç kez gelip gitmesi gerekirdisonuç alabilmek için.’’Kýz evi, naz evi’’ diyeboþuna söylenmemiþti tabii.

Bu süre zarfýnda, eðer aileler birbirini yete-rince tanýmýyorsa- ki bu zayýf bir ihtimaldi, þe-hirde hemen herkes birbirini tanýrdý- damatadayýnýn ailesi araþtýrýlýr, tanýyýp bilenlere so-rularak haklarýnda malumat toplanýr, bazý ailebüyüklerinin fikirleri sorulurdu. Eðer vermekyönünde bir mutabakat oluþursa, bu kez kýzýnfikri sorulur, bu noktada yine sükût ikrardansayýlýrdý.

Kýz tarafý eðer kýzý vermek istemiyorsa,‘’daha yaþý küçük’’ gibi bir bahaneyle, ‘’kýsme-tinizi baþka yerde arayýn’’ diyerek teklifi geriçevirir, ne kýzý verir ne dünürü küstürürdü. Ver-mek yönünde bir karar oluþtuysa,’’ Allah yaz-mýþ demek ki, sizden iyisine mi vereceðiz’’ gibisözlerle durum onaylanýrdý. Tercihen bir Per-þembe akþamý yakýn akrabalar ve bir hocaefendinin dualarý eþliðinde söz kesilerek kah-ve içilirdi. Ayrýca þerbet içme töreni yapýlma-yacaksa, aðýz tatlýlýðý simgesi sayýlan þerbettebu gece yapýlýp içilecekti. Bir sürahi dolusuþerbet, süslü bir takým hazýrlanarak damat ta-rafýna da gönderilirdi. Þerbeti götüren çocuðabahþiþ vermek adettendi.

Daha sonra niþan günü tespit edilir, eksikgörülür, damat tarafý yakýn akrabalarý ile kýzevine gelerek gelinin yüzüðünü ve ailelerinekonomik durumuna göre deðiþen ölçülerdetakýlarý takarlardý. O zamanlar, ermeni ustala-

ÞEN OLA DÜÐÜN ÞEN OLA -Tokat Düðün Gelenekleri-

Yasemin KARAN DUTOÐLU*

* Mimar-Araþtýrmacý Yazar

Page 26: Muhsin DEMÝRCÝ

25

rýn elinden çýkmýþ elmas gerdanlýk, yüzük, kü-pe, yine elmas iðne ve pandantifler, ayrýca sýk-ma tabir edilen boydan boya dizilmiþ küçükaltýn, kýrmis, beþibirlik, altýn top gibi altýn ger-danlýklarla, bir parmak eninde desenli bilezik-ler ve tabii meþhur Tokat bileziðinin günün ta-ký modasýný teþkil ettiðini söylemekle yetine-lim. Bu törende genellikle müzikli eðlence dü-zenlenirdi. Birkaç gün sonra bu defa kýz tara-fýndan 1-2 kiþi gidip damadýn yüzüðünü takar-dý.

Hayýrlý iþlerin fazla uzatýlmasý iyi sayýlmaz,düðünün bir an evvel gerçekleþmesi özellikledamadýn ailesi tarafýndan istenirdi. Gelininannesi çeyiz hazýrlýðýný gerekçe göstererek busüreyi uzatmaya çalýþsa da nafile. Niþanlý kýzyuvadan uçacaktýr artýk. Niþanlýlýk sürecindegelin ve damat adayýnýn görüþmesi mevzu-ba-his bile olamazdý. Bu arada kandillerde gelinehediyeler gönderilir, ramazanda özel süslü ge-lin çöreði yaptýrýlýr, bayramlarda yine ‘’bay-ramlýk ‘’denilen giyimlik hediyeler ve kurbanbayramýnda da süslenmiþ bir koç göndermekgerekirdi.

Düðün hazýrlýklarý neredeyse bir yýl önce-den baþlar, evladýný evlendirmeye niyeti olan-lar, düðün dolmasýný düþünerek, yaprak za-maný her zamankinden daha fazla yaprakbasmak, etlik kesimi için daha fazla sayýdahayvan beslemek, ambara daha fazla zahirekaldýrmak gibi tedbirlerle iþe baþlarlardý. Dü-ðün zamaný gelince komþular ve akrabalar,dolma doldurma, pirinç ayýklama gibi iþlerdeyardým ederek, gerekirse düðünler için evleri-ni açarak ya da uzaktan gelen misafirleri aðýr-layarak düðün sahibine elden geldiðince des-tek olurlardý.

Düðün tarihi yaklaþtýðýnda iki tarafta kendidavetlileri için okuyucu çýkarýrdý. Genellikleçevreyi iyi bilen ihtiyaç sahibi bir hanýma oku-yuculuk vazifesi verilir, bu haným kapý kapý do-laþarak tüm davetlileri sýrasýyla yapýlacak tö-ren ne ise, cehize bakma, düðün hamamý, ký-na gecesi, gelin alma diye sayýp dökerek davetederdi. Vazifesinin karþýlýðý olarak okuyucu ka-dýna her gittiði yerde bahþiþ verilirdi. Düðüne15 gün kadar kalýnca, gelinin yakýnlarýndanbiri de yanlarýnda olmak üzere eksik görmeyeçýkýlýrdý. Gelin için yedek denilen elbiselik ku-maþ, iç giyim, hamam takýmý, ayakkabý, terlik

gibi þahsi eþyalarla odasýna serilecek halý,sandýk ve törelik denilen akrabalara verilecekhediyelikler alýnýrdý. Gelinlik ve damatlýklarmutlaka terziler tarafýndan dikilirdi. Bir Per-þembe gecesi damadýn evinde toplanan ya-kýnlar, bu alýnan eþyalar ve önceden hazýrlan-mýþ olan yatak, yastýk ve sýrýmalý yorganlardanoluþan ‘’aðýrlýðý’’ kýz tarafýna götürürlerdi. Gözaydýnlýðýný simgeleyen bir ayna aðýrlýðýnönünde kýz evine býrakýlýr, aynayý getiren gen-ce bahþiþ verilirdi.

Öte yandan kýz tarafýnda hummalý bir ça-lýþma ile,’’ kýz beþikte, cehiz sandýkta’’ düstu-ruyla taa doðduðu günden beri biriktirilmiþolan çeyizler hazýrlanýr, ütülenir ve evin birodasýna duvarlara gerilen iplere asýlarak mi-safirlerin ziyaretine açýlýrdý. Hanýmlarýn ömürboyu emek vererek yaptýklarý el emeði göz nu-ru güzelim danteller, beyaz iþ, çin iðnesi, apli-ke, kum iðnesi, kanaviçe gibi türlü iþlemelerleyapýlmýþ nakýþlar, hercai menekþe, sümbül, güloya, kýrçiçeði, þeker oya, kayýnvalideye hediyeolarak verilmek üzere olmazsa olmaz sayýlanzembil oya gibi birbirinden güzel iðne oyalarýile çevrelenmiþ, dokunmaya kýyamayacaðýnýzincecik Tokat yazmalarý, tülbentler, havlular,bohçalar renk renk, desen desen, çeyizlik eþyaadeta bir sanatçýnýn sergisi gibi izleyenlerinbeðenisine sunulurdu. Ayrýca aile yadigârýolarak saklanýp nesilden nesile aktarýlmýþ; bel-ki zamanýnda gelinlik olarak giyilmiþ muhte-þem Maraþ iþi iþlemeli kadife bir bindallý, he-sap iþi bir bohça, gümüþ zarflý bir fildiþi tarak,her biri bir sanat þaheseri olan bakýr ya da pi-rinç hamam taslarý, kildanlar vs… gibi bazýözel parçalarla zenginleþen çeyizlerin adetabir etnografya müzesini hatýrlatan bir boyutuda olurdu. Genellikle bir hafta süreyle asýlý ka-lan çeyizi, davetliler hediyeler getirerek ziyaretederler, bu arada akþamlarý “ara gecesi’’ deni-len müzikli eðlenceler tertip edilirdi. Genellik-le perþembe günü gelin hamamýna gidilir, bu-rada da eðlence eþliðinde bir hamam sefasýyapýlýrdý. Düðünden bir gece önce artýk çeyiztoplanýr, damadýn akrabalarý için töre denilenhediyeler bohçalanýrdý. Üzerlerine isimleri ya-zýlarak sandýða konulur, gelen aðýrlýklarla bir-likte gelinin yeni evine gitmek üzere hazýr ha-le getirilirdi. Gelinin baba ocaðýnda geçirece-ði son gece kýna gecesi düzenlenecektir. Da-madýn yakýnlarýndan kýnacý olarak gelen bir

Page 27: Muhsin DEMÝRCÝ

26

grup kadýn, kýna, çerez mum gibi þeyleri geti-rirler, baþta beþ kollu þamdan ardýnda yananmumlar eþliðinde getirilen geline yengelerin-den biri tarafýndan kýna yakýlýrdý. Bu esnadagenellikle yenge, ‘’ gelinin avucu kapanmýyor‘’diyerek hediye beklentisini ifade eder, dama-dýn yakýnlarýndan biride önceden hazýrlanmýþaltýný gelinin avucuna koyardý. Baba ocaðýnahasreti ifade eden duygu yüklü türküler eþli-ðinde gelinin ve arzu eden misafirlerin elleri-ne kýna yakýlýr, bu noktada, darý serpeceðiinancýyla bekârlarýn raðbeti daha fazla olurdu.Orada bulunmayanlar için bile arkadaþlarý ta-rafýndan bir miktar kýna ayrýlýrdý. Yapýlan eð-lencenin ardýndan kýnacý gurup kýz tarafýný ra-hat býrakmak amacýyla kýna gecesinden ayrý-lýrken, gelinin akrabalarý ve arkadaþlarý birmüddet daha eðlenceyi sürdürürlerdi.

Öte taraftan damadýn evinde birkaç günönceden akrabalar toplanarak düðün sürecin-de yenilmesi için Tokat usulü minicik et dolma-larýndan kâfi miktarda doldururlar, ardýndanbir eðlence düzenlerlerdi. Düðün günündenbir gece önce evin bahçesinde erkek düðünüyapýlýr, tam takým ince saz eþliðinde, yiyip–içipeðlenilirdi. Bazý muzip gençler kadýn kýlýðýnagirerler, orta oyunlarý oynanýrdý. Ertesi sabahdamadýn tüm yakýnlarý ve davetlileri gelininevine giderler birkaç aile büyüðü gelini almakiçin içeri girer, genellikle bir kahve içimi kadaroturduktan sonra gelinlerini alarak dünürleriile vedalaþýp ayrýlýrlardý. Aðýrlýk çýkarýlýrken,genellikle bir çocuk sandýðýn üzerine oturtulurve bahþiþ kopartmadan sandýktan kalkmazdý.Baba evinin özlemi yüreðine düþmüþ olan ge-lin ‘’hem aðlarým hem giderim’’ hesabý incehýçkýrýklarla gözyaþý dökerken, biraz açýlmasýiçin þehirde bir müddet gezdirilir, önceleri or-tada konumlanmýþ olan Atatürk heykelinin et-rafý, daha sonraki yýllarda Kümbet tepe dolaþ-týrýlýr nihayet istikamete ulaþýlýrdý. Bu aradadamat açýsýndan sanki zaman geçmiyor gibi-dir. Büyük bir heyecan ve sabýrsýzlýkla evin ka-pýyý gören bir penceresinde beklemektedir.Gelin dualar eþliðinde yeni evine adým atar-ken damat yukardan avuç dolusu bahþiþ sa-çardý. Bu arada genellikle gelinin ayaðýnýn al-týna bir koyun postu serilir ve bir küp kýrýlýrdý.Böylelikle gelinin yumuþak huylu olacaðýnainanýlýrdý. Ev halkýnýn kadýnlarý gelinin aðzýna- iyi geçinme temennisinin belirtisi olarak -bi-

rer þeker verip hoþ geldin derler ve damatlakahve içeceði odaya alýrlardý. Burada damateþine hoþ geldin der, yeni evli çift baþ baþakahve içerek biraz soluklanma ve sohbet etmeimkâný bulurdu.

Bu arada, sabahtan beri çalýþan aþçýlar, va-kýf medeniyetinin niþanelerinden biri olarak,camilerde depolanýp ihtiyaç duyan herkesinkullandýðý kocaman bakýr kazanlar içinde dü-ðün yemeðini hazýrlamýþlardýr. Yine vakýf malýolan kocaman tahta sofralar kurulur, genellik-le bahçede erkekler, evde kadýnlar olmak üze-re gelin almadan dönen davetliler konu- kom-þu, fakir- fukara kim varsa ‘’eli kaþýk tutan her-kes ‘’ sofraya davet edilirdi. Yoðurtlu tam yar-ma çorbasý, üzerinde pehlisiyle nohutlu pilav,et dolmasý, ayran, helva ve incecik lavaþ pide-den oluþan düðün menüsü ne kadar çok ye-nirse, o ölçüde bolluk –bereket olacaðýna ina-nýlýrdý.

Yemekten sonra gelin evin geniþ sofalarýn-dan birine çýkarýlýr, akþama kadar komþu veakraba kadýnlar ‘’geline bakmaya’’ gelir, hayýrdua ederler, hediye verecek olanlar hediyele-rini vererek ayrýlýrlardý. Gelin her gelen konukiçin ayaða kalkmakla ve ýsrarla otur denmedi-ði müddetçe ayakta beklemekle mükellefti.Dedikoduya meyyal bazý kötü karakterli ka-dýnlarýn, daha ilk günden haline tavrýna baka-rak, gelin hakkýnda ‘’göz açýk’’, ‘’sünepe’’ya-hut ‘’aðýrkanlý’’ gibi yorumda bulunmalarý darastlanabilecek hallerdendi. Bu arada dama-dýn yakýnlarý olan genç gelinler, çeyiz sandýðý-ný açarlar, bu defa‘’oðlan evine’’ çeyizleri asar-lar, yataðýný hazýrlarlardý. Çeyiz burada da birhafta süreyle asýlý kalacaktý.

Damat, saðdýcý ve arkadaþlarý ile birliktebirazda, bekârlýða veda partisi mahiyetindeolan damat hamamýna gider, burada hem eð-lenirler hem de bir nebze düðünün yorgunlu-ðunu atarlardý Hamamdan sonra, ‘’Güyo çý-karma’’ denilen çalgýlý- oyunlu kortej eþliðin-de, ahalinin hoþgörülü bakýþlarý altýnda evedönülürdü. Damat muhtemelen ayný yolu, yat-sýdan sonra bir kez daha kat edecektir. Fakatbu kez, ilahiler ve dualar eþliðinde.

Yatsýdan sonra gelin yenge tarafýndan oda-sýna götürülür, bu arada saðdýcýyla birlikte na-mazdan dönen damat zifaf odasýna gelirdi.Düðün yemekleri ve çerezler konmuþ, gümüþ

Page 28: Muhsin DEMÝRCÝ

27

çatal kaþýk takýmlarý ile donatýlmýþ olan özelHonça tepsisi gelin ve damadýn yemesi içiniçeriye býrakýlýr, yenge haným;

‘’Ben sana verdim bir emanetBaþaca mesut olun sað selamet’’ gibi þiirsel

hayýr dualarý ile iki genci el ele tutuþturarakodayý terk ederdi. Damadýn ‘’Yüzgörümlüðü ‘’denilen bir hediyeyi eþine takmasý da adetten-di. Böylelikle iki dünyada sürmesi temennisiy-le yeni bir yuva kurulmuþ olurdu. Nikâhta ke-ramet olduðuna inanýlýr, gerçektende çoðun-lukla öyle olurdu. Ertesi sabah, yeni gelin na-zara karþý dualanýr, daha sonra yakýn akraba-larýn katýlýmýyla’’baþ baðlama’’ adý verilenmevlüt okuma töreni yapýlýr, iki gencin mutlu-luðu için hayýr duada bulunulurdu. Bu aradakýzýn ailesine bir kutu þeker gönderilir, onlardabirkaç gün sonra bu defa damat tarafýna bak-lava yapýp gönderirlerdi. Genellikle bir haftasonra kýzýn annesi yemeðe davet eder ve yenigelin babasýnýn evine el öpmeye götürülürdü.Burada da kendi ailesi yeni geline el öpme he-diyesi olarak bir taký hediye ederdi.

Bu düðün gelenekleri zaman içinde ufaktefek deðiþimlere uðramýþ olsa da ana hatla-rýyla 70’lerin sonlarýna kadar sürdü. Meselaartýk damat gelini evde beklemiyor, gelin alýcý-larla birlikte eþini almaya bizzat gidiyordu.Önceleri evde becerikli genç hanýmlar tarafýn-dan süslenen gelinler kuaförlerin yaygýnlaþ-masýyla birlikte berbere götürülmeye baþladý.Ayrýca eskiden kadýnlar arasýnda evlerde olandüðünlerin zaman içinde sinemalarda ve dü-ðün salonlarýnda yapýlmasý yaygýnlaþtý. Bu dü-ðünlerde rivayete göre gençliðinde baþýnalamba koyup oynadýðý için ‘’lambalý’’ lakabýgerçek adýný unutturmuþ olan Fadime hanýmýntefi, lambalýya göre daha genç olan Fethi-ye’nin cümbüþü eþliðinde çalýnýp oynanýrdý.

Doðruluðu þüphe götürse de büyük þeftalisokaðý yangýnýnýn, bu ünlü lambanýn çýkardýðýbir kývýlcýmla baþladýðýna dair söylentilerdemevcuttu. Bu çalgýcý kadýnlar, birazda verilenbahþiþe göre gelen misafirleri yerleþtirirler vedüðünleri idare ederlerdi. Genellikle düðünsahibinin ýsrarlý davetleriyle ikiþer kiþi çýkýpkarþýlýklý olarak oynar, kimin hangi havaya gü-zel oynadýðýný gayet iyi bilen çalgýcýlarda, yüz-lerinde altýn diþlerini gösteren gevrek bir gü-lümseme ile, çýkan kiþilere uygun oyun hava-

larý icra ederlerdi. Sulusokak taþlarý oynaromuz baþlarý, bahçelerde börülce oynar gelingörümce, çiftetelli, konyalý, kadifeden kesesi,oy madýmak gibi oyun havalarý kalmýþ aklým-da bu düðünlerden. Mekânlarsa, ya Ali Sabri,Zafer, Bulvar sinemalarýndan biri ya da koçdüðün salonu, yeþil köþe yahut o zamanlar eniyi salon sayýlan çocuk esirgeme kurumu dü-ðün salonu. Düðün gelenekleri zaman içinde,yaþlýlar tarafýndan kýyamet alameti ile kâfirlikarasýnda deðiþebilen ölçülerde eleþtirilmiþolan bu gibi deðiþiklere uðramakla beraber,ana unsur olan o güzelim ziyafeti ile ‘’gelin al-ma’’ töreni yakýn geçmiþe kadar varlýðýný sür-dürmeyi baþardý.

Gelinler için hiç bilmedikleri yeni bir ev veaileye uyum saðlamak pek de kolay olmasagerekti. Kýz çocuklarý her ne kadar küçüklükle-rinden itibaren ‘’el kapýsýna gideceksin’’ uyarý-larý ile yetiþtiriliyor, buna uygun donaným vebecerileri ediniyor olsalar da sonuçta ‘’herevin bir soðan doðramasý vardý’’Kimi, yorganýyüzünü dýþa getirerek katlarken, kimisi içe ge-tirerek toplardý mesela. Gelin, gittiði evin usulerkânýna uymak, kayýnvalidesinin bir dediðiniiki etmemek, kayýnpederin hizmetinde kusuretmemek zorundaydý. Ýlk günlerin haklý telaþve heyecanýyla sakarlýk yapan gelinlerin hali,mutfaktan bir gürültü geldiðinde hala kullaný-lan þu cümle ile toplum hafýzasýnda yerini nede güzel almýþ bakar mýsýnýz; ‘’Gelin ocaða,ocak bucaða geçti’’ Gelinleri zorlayan katý ku-rallardan biri de ‘’gelinlik tutma’’ adetiydi. Ge-linler baþta kayýnpeder ve kayýnvalideleri ol-mak üzere, yakýn akraba hatta komþularýn bü-yükleriyle bile konuþamazlardý! Seslerini yük-seltmeleri külliyen yasak addedilir, ancak za-ruret hallerinde fýsýltýyla bir þey söylemelerihoþ görülebilirdi. Duruma göre 5-10 yýl hattabazen daha uzun zaman gelinlik eden kadýn-lar sonralarý kayýnpederlerinin verdiði bir he-diye ile bu sorumluluktan azat edilirlerdi. Amayýllarýn verdiði bu alýþkanlýðý býrakmak kolayolmamalý ki çocukluðumda, artýk gelinlik et-mediði halde fýsýltýyla konuþmaktan vazgeçe-memiþ bir sürü kadýn hatýrlýyorum. Bizim evdeuygulanmazdý gerçi bu gelenek. Akranlarýarasýnda yenilikçi bakýþ açýsýyla öne çýkan de-dem hiçbir zaman annemden gelinlik etmesi-ni istememiþ. Hatta anneannemin ýsrarlarýyla1-2 ay kadar gelinlik tutan anneme güzel bir

Page 29: Muhsin DEMÝRCÝ

28

elmas yüzük hediye ederek ýsrarla gelinliðibozdurmuþ. Gelinlik tutma âdeti bu gündenbakýnca çok katý ve zorlayýcý gözükebilir belkiama hiç deðilse bu hediye faslý hiçte kadýnla-rýn aleyhinde görünmüyor öyle deðil mi? Nedersiniz?

Bu gelinlik faslýný yaþanmýþ bir hikâye ve bi-raz tebessümle noktalayalým isterseniz;

Kýþla baðlarýnda yaþlý amcanýn biri yazýntam ortasýnda bir gün eþeðini kaybetmiþ. Baþ-lamýþ aramaya. Sýcakta tam tepesinde beyinkaynatan cinsten. Saða bakýyor, eþek yok, so-la bakýyor eþek yok. Üst tarafta bekçilik derlerbir tepe vardýr. Emmi bakmýþ ki komþunun ye-ni gelini bekçilikte geziniyor. Seslenmiþ aþaðý-dan;

“Geliinn bizim eþeði görüyonmuuu?’’

Ses yok. Tekrar seslenmiþ ‘’ bizim eþeði gö-rüyon mu?’’ yine ses yok. Üçüncü seslenme-sinde de cevap alamayýnca iyice sinirlenmiþ,unutmuþ eþeði filan. Oflaya puflaya çýkmýþ yu-karýya demiþ ki;

‘’Kýzým sen ne biçim insansýn, deminden be-ri baðýrýyom aþaðýdan, niye cevap vermiyon!’’

Gelin haným, baþý önünde, gayet mahçup,fýsýltýyla cevap vermiþ;

‘’cýh diyom ya emmi, cýh diyom ya ‘’Meðer

gelinlik yapýyormuþgaribim.

Peki, sevdalar na-sýldý acaba o devirler-de? Ýlk mektep sýralarý-ný hariç tutarsak kadýn-lar ve erkeklerin ekse-riyet birbirine karýþma-dýðý bir toplum yapýsýn-da sevda mümkün ola-bilir miydi ki? Dünyakurulduðundan beriher zaman ve zemindehükmünü icra edenaþk, bu vadide de bir-çok genç yüreðe düþtüþüphesiz. Öyle birbiriniuzun boylu tanýmaya,huyunu suyunu bilme-ye pekte gerek yoktu.Bir yerde bir þekilde ký-sacýk bir karþýlaþma

genç yürekleri yangýn yerine çevirmeye yetipde artýyordu çoðu zaman. Buyrulduðu gibi; ‘’Aþk bir bakýþtýr yalnýz, gerisi vesairedir’’hükmüdoðruydu belki de kim bilir. Evlenme yaþýnagelmiþ delikanlýlarýn böyle, bir þekilde sevda-landýðý kýzý istetme ihtimali vardý belki, þartlaruygunsa mutlu sona ulaþýlmasý da mevzu ba-his olabilirdi. Ama ya þartlar uygun deðilse?Komþu, arkadaþ, hatta ortak olmaktan çekin-meden yüzyýllar boyunca barýþ içinde yaþan-mýþ olsa da, farklý bir dine ya da mezhebebaðlý gençler arasýnda evlilikler iki taraf yakýn-larý açýsýndan da uygun bulunmuyordu kolaykolay. Güzelliðiyle ünlü kýymet kýzýn türküyedönüþmüþ hikâyesi böyle imkânsýz bir sevda-nýn özetidir iþte. Yine ermeni bir gence sevda-lanan Müslüman bir kýzýn gönlünden dökülenþu maniye bakýn hele;

Bahçalarda mor meniVerem ettin sen beniYa sen Ýslam ol HaçikYa ben olam ermeniBazen de sýnýf farklarý aþýlmaz duvarlar

oluþtururdu geçler arasýnda. Eþraftan gayetvarlýklý bir ailenin biricik erkek evladý, þehirdememuriyet nedeniyle bulunan subay kýzlarýn-dan birine gönlünü kaptýrýrsa mesela, kýzýnbabasý, yerli yaþam biçimine ayak uydurama-

Page 30: Muhsin DEMÝRCÝ

29

yacaðý gerekçesiyle- belki de haklý olarak- kýzýbir türlü vermez, apar topar tayinini aldýrýp gi-der, aslýnda þehirde hangi kýzý istese boþ dön-dürülmesi düþünülemeyecek anlý þanlý beyinbahtsýz oðlu aklýný yitirip ölünceye kadar mec-zup olarak yaþardý. Yahut Ýstanbul’da týbbiyeokumaya gönderilip orada bir arkadaþýna sev-dalanan filinta gibi bir evlat, dýþardan gelin is-temeyen gelenekçi bir annenin katý tutumukarþýsýnda, -Allah muhafaza- tek kurþunla ca-nýna kýyabilirdi. Her zaman ana- babalar en-gel teþkil etmiyor, istisnaide olsa, evlatlarýnana- babalarýna engel çýkardýðý da oluyordu.Oldukça varlýklý ailelerden birine mensupolup, karýsý uzun yýllar hasta yaþadýktan sonravefat eden orta yaþlý bir babanýn hikâyesi tamda bu duruma emsal olacak niteliktedir.Adamcaðýz karýsýnýn ölümünden uzunca birzaman sonra baþka bir hanýmla evlenmek is-ter. Fakat bu arada evlenip çoluk çocuða ka-rýþmýþ durumda olan çocuklarý bu isteði olum-lu karþýlamazlar. Çocuklarýný ikna edeceðiniumut eden adam, belki de bir sonbahar sev-dasýyla baðlanmýþ olduðu gelin adayý ile sözkesip niþanlanýr. Nikâh tarihide tespit edilir.Fakat süreç içinde evlatlarýný bir türlü razý ede-meyen baba, nikâh günü gelip çattýðý haldekendi nikâhýna gidemez. Durumu niþanlýsýnaizah edecek cesareti de bulamaz belli ki. Bugerçekleþmeyen nikâhýn her iki taraf üzerindede þiddetli bir acý býraktýðýna þüphe yok. Fakatadam için son çok daha trajik olacaktýr. Birmüddet sonra adam evinde mangala çektiðikömürden zehirlenmiþ olarak ölü bulunur. Bubir kaza mýdýr, yoksa intihar mý, bunu kesinolarak bilmemiz mümkün deðil. Ama bu mut-luluðu bir türlü yakalayamamýþ adamcaðýzýnbaþucunda, okumuþ olduðu Kur’aný keriminiçinde þu yürek yakýcý not bulunacaktýr;

‘’Evliydim bekâr yaþadým

Zengindim fakir yaþadým’’

Velhasýl ‘’aþk’’ henüz, ayaða düþmemiþ birmefhumdu o devirlerde ve çok aðýr bedellerödetebilirdi insana. Peki, evlenenler mutluluðuyakalayabiliyorlar mýydý acaba? Bu soruya herzaman evet demek mümkün deðildir þüphesiz.Fakat þurasý kesin bir gerçek ki, boþanmaoranlarý son derece düþüktü o zamanlar. Bun-da, çoðunlukla görücü usulü ile gerçekleþenevliliklerde, hemen her zaman gözetilmiþ olan

denklik unsuru, ailelerin onayladýðý evliliklerindaha uzun ömürlü olmasý gibi sosyolojik fak-törlerinde etkisi vardýr büyük oranda. Ama biroranda çaresiz kabullenmiþlik olduðunu dainkâr etmemek gerekir. Kýz babalarý genelliklegelin alma günü kýzlarýný yolcu ederken, gelenkalabalýðý gösterir ve þöyle bir tenbihte bulu-nurlarmýþ;

‘’ Bak yavrum bu kalabalýðý görüyor mu-sun? Bunlar bu gün seni beyazlar içinde alýpyeni yuvana götürmek üzere geldiler, artýkevin- yuvan orasýdýr. Kayýn validen ve pederinsenin gerçek annen ve baban gibidir. Bu günekadar nasýl bize hürmetle itaat ettiysen bundansonrada onlara itaat edeceksin. Günü gelincede bu günküne benzer bir kalabalýk toplanýpseni beyaz kefen ile ebedi yurduna götürecek-ler. Gittiðin evden çýkman ancak böyle müm-kündür, baþka türlü olamaz! ‘’

Þimdi böylesi katý bir tenbihle uðurlanmýþbir kýz evladýnýn, baba evine dönmeyi düþün-mesi kolay kolay mümkün olabilir mi sizce?Neyse ki bunun karþýlýðýnda durumu birazdengeleyen bir yaklaþým vardýr. Öbür taraftabaþka bir baba oðlunu karþýsýna almýþ’’Bakyavrum bu gün hanýmýný getirmeye gidiyoruz, osana Allahýn bir emanetidir, buna uygun dav-ran, emanete asla hýyanetlik etme, peygamberefendimizin (s.a.v) ‘’sizin en hayýrlýnýz hanýmý-na karþý en hayýrlý olanýnýzdýr’’ sözünü hiçunutma ‘’ demektedir.

Öyle ya da böyle baþarýya ulaþmýþ evlilik-lerde temel anahtar olarak karþýlýklý sevgi, sa-býr, hoþgörü ve fedakârlýk görüyoruz sonuçta.Ýþte böylelikle pek çok ailede ev, insanýn cen-neti haline geliyordu. Çocukluðunu böyle bircennette geçirme bahtiyarlýðýna ermiþ bir kiþiolarak buna rahatlýkla þahitlik edebilirim.

Günümüzde artýk bu teferruatlý düðün ge-leneklerinden eser kalmadý. Mardin de yapý-lan bir düðünün Muðla da yapýlandan, Tokatda yapýlanýn Kýrklareli’ndeki bir düðünden far-kýný bulmanýz güçtür artýk. Hatta tüm dünyahýzla tek tipleþmeye doðru gidiyor. Tek tip mi-mari, tek tip müzik tek tip beslenme alýþkanlýk-larý, tek tip gelinler… derken, yerel farklardankaynaklanan müthiþ kültürel zenginliklerimizhýzla eriyor. Bu erimeyle, insanoðlunun gide-rek yalnýzlaþmasý ve mutsuzlaþmasý arasýndakiparalellik ise fark edilmeyecek gibi deðil.

Page 31: Muhsin DEMÝRCÝ

30

Peygamber Efendimizin insan saðlýðýyla il-gili tavsiyeleri, görüþleri ve uygulamalarýnaTýbbý Nebevi diyoruz. Peygamberimiz günlükhayatýn içinde, sohbet toplantýlarýnda ashabý-ný, ailesini ve arkadaþlarýný uyarýyor, aydýnlatý-yor ve bilgilendiriyordu.

Týbbý Nebevi hayatýn bütün safhalarýný; sa-dece tek bir bireyin fiziksel ve ruhsal saðlýðýnýdeðil, sosyal bir varlýk olan insanýn toplumiçindeki davranýþlarýný, aile içindeki sorumlu-luklarýný, kendine ve yakýn akrabalarýna karsýgörevlerini, yiyip içmesinden, uyumasý, düþün-mesi, giyinmesi, evlenmesi, cinsel yaþamý, iþhayatý, hastalýklarý ve bu hastalýklara tedaviyaklaþýmlarýna kadar hemen her þeyi ilgi veetki alaný içine alýr.

Peygamberimiz (s.a.v.) hem kendisi hasta-landýkça hem de çevresindekilerin saðlýklarýbozulunca çeþitli tedavi yollarýndan ve ilaçolarak kullanýlan nesnelerden bahsetmiþ,bunlarý tavsiye etmiþtir. Bazý araþtýrmacýlarbunlarýn tamamýnýn veya çoðunun vahiyle bil-dirildiðini, isabetli olduðunu, yanlýþ veya ye-tersiz olma ihtimalinin bulunmadýðýný, savun-muþlardýr.

Diðer bir kýsmý ise Peygamberimizin (s.a.v.)tavsiye ettiði tedavi þekillerinin ve ilaçlarýn,ilaç yerine kullanýlan nesnelerin hemen tama-mý, hem içinde yaþadýðý toplum tarafýndanhem de daha eski topluluklarca bilinmekte vekullanýlmakta idi. Bu bakýþ açýsýyla ilaç ve te-davi þekilleri ile araçlarý dünya iþidir ve beþeribilgi alanýna girer. Beþeri bilgi de zamana,mekâna, þartlara baðlý olarak deðiþir ve geli-þir. Peygamberimizin tavsiye ettiði tedavi araç-

larýnýn çoðu beþeri bilgi ve tecrübeyle eldeedilmiþtir. Onlarý aþmak ve daha iyileriyle de-ðiþtirmek dine de, sünnete de aykýrý deðildirgörüþü Ýslam'ýn ruhuna uygundur denmekte-dir.

Týbb-ý Nebevi aðýrlýklý olarak koruyucu he-kimlik tarzýnda yani hastalanmadan hastalýk-lardan korunma yöntemleri üzerine yoðunlaþ-mýþ bulunmaktadýr. Bu yöntemlerle çok kap-samlý deðerlendirmelere sahiptir. Kapsamlýdeðerlendirmeler içinde Kuran'da geçen týplailgili ayet ve hadislerle, tümden bir hayat fel-sefesini deðerlendirme söz konusudur.

Bir Hadis-i Þeriflerinde Peygamber Efendi-miz bütün Müslümanlarý gayrete ve saðlýklý ol-maya teþvik ederek buyuruyor: "Ýnsanlarýn enhayýrlýsý insanlara faydalý olandýr. Allah'a ensevimli olanlar az yiyenler ve vücutça hafifolanlardýr. Peygamberden sonra ümmete arýzolacak ilk bela çok yemek ve tokluktur. Mide,hastalýklarýn evidir, perhiz-diyet onun ilacýdýr.Oruç tutun saðlýk bulursunuz." buyurmuþtur.

Büyük tabip Biruni ve çaðdaþý Ýbni Sina 10.yüzyýlda yazdýklarý týp kitaplarýna daima TýbbýNebevi'den alýntýlarla baþladýlar. Ortaçað bo-yunca Baðdat, Ýsfahan, Gazne ve Kurtuba'daaçýlan medrese ve hastaneler þöhretli birersaðlýk merkezi haline geldi.

Mutlu bir hayat fýtratla örtüþen doðal disip-linle mümkün olabilir. Ýnanç sistemimizin ev-rensel boyutu içinde, insanýn ruh ve bedensaðlýðýna zarar veren gýda ve beslenme tarzý,söz ve davranýþ ve kötü alýþkanlýklar yasak ka-bul edilmiþtir.

Merkezi sinir sistemini ve beþ duyumuzlabirlikte, dolaþým ve sindirim sistemine zararveren, kullanýldýðý zaman sendromlara veyaölümcül hastalýklara sebep olan baþta alkol,esrar ve eroin gibi benzeri uyuþturucular ha-

A. Turan ERDOÐAN*

* Eðitimci-Araþtýrmacý

TIBB-I NEBEVÝPeygamberimizin Týbbî Öðütleri

- Prof. Dr. Asaf ATASEVEN'in Aziz Hatýrasýna Ýthaf Olunur-

Page 32: Muhsin DEMÝRCÝ

31

ram kýlýnmýþtýr. Dünyanýn deðiþik coðrafyala-rýndan Hindistan, Yemen ve Umman'da aðýzdaçiðnenen Pan ve Nisvar, dumaný ciðerlere çe-kilen tütsüler ve sigara öncelikle mekruh kabuledilmiþtir. Hatta hiçbir týbbi yararý olmayan tü-tünün bazý âlimlerce haram olduðu vurgulan-mýþtýr.

Yapýlan tavsiyeler öncelikle koruyucu he-kimlik, hijyen, çevre saðlýðý veya gelenekseltedavi yöntemleriyle ilgilidir.

Dünyevi hayatýmýzýn her yönünü kapsayanve ahiret saadetimizin kaynaðý olan Kur'an-ýKerim bir týp kitabý deðildir. Peygamber Efen-dimiz de bir doktor deðildir. Vahiy kültürüyleyoðrulan ve örtüþen güzel ahlâký ve hayatýylaO' örnek modeldir. Týbbý Nebevi kapsamý için-de okuduðumuz Hadisler, ya Kur'an'dan alý-nan ilhamla ya da bölgede asýrlardýr uygula-nýp iyi sonuçlar alýnan týbbi tecrübelere dayan-maktadýr. Saðlýk konusundaki tavsiyelerininçoðu vahyi Ýlahi deðil, tecrübe birikimlerininyerine göre yansýmalarýdýr. Hastaya umut aþý-layan ve yeniden hayata baðlayan hadislerdir.Peygamber Efendimiz, hastalarýn dertlerineçare aramasýný, tedaviye yönelmesini ve sab-retmesini tavsiye etmiþtir.

Bir hastaya geçmiþ olsun ziyaretine gidenPeygamberimiz, hastanýn aðrý ve sýkýntýlarýnýnilerlediðini görmüþ ve yakýnlarýný uyarmýþ:

"Bu hasta için hekim getirin!" demiþ.

Hasta sahibi hayretle:

"Ya Resulallah, Sen de mi tabip getirin di-yorsun?"

Peygamber Efendimiz cevap vermiþ:

"Evet, Allah devasý olmayan bir hastalýkvermemiþtir!"

Hz. Peygamber Arabistan'ýn ortasýnda veMekke þehrinde dünyanýn en az su kullanantopluluðunu Ýslâm inancýnýn gerektirdiði telkinve tebliðlerle dünyanýn en çok su kullananhalký haline getirmiþtir. Yapýlan tavsiyelerleçölde bir su medeniyeti kurulmuþtur. Bütün il-mihal kitaplarýnýn baþý su ve suyun kullanýlma-sýyla alakalýdýr. "Soðan ve sarýmsak yiyenlermescitlerimize yaklaþmasýn" hadisi insana say-gýnýn en belirgin mesajýdýr. Vücut saðlýðýnýnaðýz bakýmýyla baþladýðýný anlatýp, herkesediþlerini fýrçalamasýný tavsiye etmiþtir. Hijyen-

den habersiz olan bir grubun, þadýrvanda ab-dest almadan önce ipe baðlý ayný misvak ileherkesin sýrayla diþlerini fýrçaladýðýný görünceonlarý yeniden uyarmýþ ve eðiterek hatalarýnýdüzeltmiþtir.

Uzun ve olaylý yolculuklar, insan iliþkilerin-de geliþen gerginlikler, stres ve sýkýntýlarýn se-bebini teþkil eder. Oysa organik hastalýklarý-mýzýn kökeninde genelde asabi gerginlikleryatar. Peygamber Efendimiz her þartta ve da-ima ümit var, olumlu ve pozitif olmamýzý tavsi-ye etmiþ:

"Karamsar insan kendini hasta eder!"

"Kötü huylar nefisleri sýkýntýya düþürür!" bu-yurmuþtur.

Kur'ân-ý Kerim, her biri batýlý Ýlim adamlarýtarafýndan araþtýrma konusu yapýlan týp, as-tronomi, jeoloji, botanik gibi çeþitli bilim dal-larýna temel teþkil edecek bilgiler veriyor(1).Özellikle insan saðlýðýný ilgilendiren týbbî ko-nular önemli bir yer tutuyor(2). Ayný þekildePeygamberimiz (sav)'in de saðlýkla ilgili pekçok hadis-i þerifleri var. Ýþte Týbb-ý Nebevi bun-lardan oluþuyor.

Aslýnda biz müslümanlar, Hz. Muhammed(sav)'i tabîb-i kulûb, yani inançsýzlýktan ruhlarýve dünyalarý kararmýþ insanlara hayat bahþe-den, gönül aydýnlýðý ve ebedî kurtuluþ getiren"kalplerin tabibi" olarak tanýrýz.

Hz. Peygamber (sav)'in týbba dair hadisleritabib gözü ile ele alýnýrsa bir bölümünün ge-nel týp konularýna, fakat pek çoðunun koruyu-cu hekimliðe, bir kýsmýnýn da tedavi edici he-kimliðe ait ilaç tariflerinden ibaret olduðu gö-rülür. Bunlar týbbî tavsiye, öðüt ve reçeteler deolarak özetlenebilir.

Bu hadisler bugünkü týbbi telakkilerimizeuygunluk göstermesinden baþka, Arap yarý-madasýndaki týbbi uygulamalarý düzeltmek vetababete ilmi bir hüviyet kazandýrmak gibiönemli bir rol oynamýþ ve ortaçaða hâkimolan bir Ýslâm tababetinin doðmasýna sebepolmuþtur(3). Gerçekten o devirde Araplar ta-babet konusunda çeþitli yanlýþ telakki ve uygu-lamalara sahip bulunuyorlardý. Bu konuda þuörnekler verilebilir(4,5):Araplar beraberlerin-de bir tavþan kemiði taþýdýklarý takdirde hasta-lýklardan korunacaklarýna inanýrlar; yýlan sok-

Page 33: Muhsin DEMÝRCÝ

32

muþ bir kimseyi yýlanýn zehri vücutta yayýlma-sýn diye uyutmaz, üstüne baþýna ziller takarlar-dý. Korkmuþ bir kadýnýn yüreðinin soðuduðunainanarak sýcak su içirirlerdi. Çocuklarýn çürükdiþlerini güneþe doðru attýklarý takdirde yenidiþlerin muntazam çýkacaðýna inanýrlar, þaþýlý-ðý deðirmen taþýna baktýrarak tedavi ederler,yaralarý kýzgýn demirle daðlar, vebadan korun-mak için merkep gibi anýrýrlar, hastalarý kâhin-lere götürür, sihir yapar, tapýnaklara kurbankeser, böylece hastalarýn içine girmiþ þeytanla-rýn çýkacaðýna inanýrlardý. Hz. Peygamber (sav)yukarýda zikredilen batýl ve ilmî deðeri olma-yan bu uygulamalarý kaldýrmýþ, tababete yenibir anlayýþ getirmiþtir. Þöyle ki, tabib olmayan-larýn hasta tedavi ettikleri takdirde verdiklerizararýn ödetilmesi, tabiplerin alacaðý ücretinmeþru olduðu, bulaþýcý hastalýklara karþý ko-runma, salgýnýn bulunduðu yere girmemek vebu yerde bulunuyorsa dýþarý çýkmamak (ka-rantina), vücut temizliði, yiyeceklerin ve çevretemizliðine önem vermek, yiyecek ve içecek-lerde itidali muhafaza etmek, hastalanýnca te-davi olmak ve tedaviye inançla baðlanmak,hastalýklarda çeþitli tedavi usulleri tarif ederekbir ilaç telakkisi oluþturmak, haram nesnelerletedavi yapýlmamasý gibi tavsiyeler yanýnda,hastalýk anýnda hazýk (mütehassýs) hekimemüracaat etmek, cahil tabiplerden uzak dur-mak gibi çok önemli konulara temas buyur-muþlardýr. Bu konuda pek çok örnekler verile-bilir (3,4,5,6,11).

1) "Kim bilgisi olmadýðý halde hekimlik yap-maya kalkýþýrsa, sebep olacaðý zararý öder."(Ebu Davud, Diyat 23; Nesai, Kasame 41; Ýb-ni Mace, Týb 16).

2) Sad Ýbn Vakkas hastalanmýþ Hz. Pey-gamber (sas) ziyaretine gitmiþ. Sad'ý evindehasta yatar görünce Haris bin Kelde'yi çaðýrýn,O iyi bir hekimdir, sizi tedavi etsin" buyurmuþ-tur. (Ebu Davud, Týb 12).

3)"Allah derdi de çareyi de verdiði gibi herdert için bir ilaç yaratmýþtýr. Bu sebeple tedavi-ye devam ediniz. Fakat haramla tedavi etme-yiniz." (Ebu Davud, Týb 11).

4) "Allah þifanýzý sarhoþluk veren þeylerdeyaratmamýþtýr." (Buhari, Eþribe 15).

5)"Ýki nimet vardýr ki, insanlarýn çoðu bun-da aldanmýþtýr: Sýhhat ve boþ vakit."(Buhari,

Rikak 1; Tirmizi, Zühd 1; Ýbn Mace, Zühd 15)

6) "Lanetlenmiþ iki þeyden sakýnýn:

- Ya Rasulallah o iki þey nedir?" dediler.Peygamber Efendimiz (sas):

-"Ýnsanlarýn gelip geçtiði yola ve gölgelen-diði yere abdest bozmaktýr." buyurdu. (Müslim,Taharet 68; Ebu Davud, Taharet 15; Ahmet binHanbel, Müsned 2/372).

7) "Sizden biriniz durgun suya bevl etme-sin." (Buhari, Vudu 68; Müslim, Taharet 94;96; Ebu Davud, Taharet 36).

8) "Hastayý üç gün geçmeden yoklamayý-nýz." (Ramuz'el-Ehadis 2/489).

9) "Bir yerde veba olduðunu iþitirseniz ora-ya girmeyiniz. Bulunduðunuz yerde veba vu-kua gelirse oradan ayrýlmayýnýz." (Buhari, Týb30; Müslim, Selam 92, 93, 94, 98, 100).

10)Cüzzamlýdan aslandan kaçar gibi kaçý-nýz." (Buhari, Merda 19; A. Bin Hanbel, Müs-ned,2/443).

11) "Cüzzamlýyla aranýzda bir mýzrak boyumesafe olduðu halde konuþunuz." (Ramuz el-Ehadis 2/471).

12) "Köpek bir kabý yalarsa onu yedi defayýkayýn. O yedinin birinde toprakla temizle-yin." (Buhari, Vudu 33; Davud, Taharet 37; Tir-mizi, Taharet 68).

13)"Size ne oluyor ki, diþleriniz sararmýþ ol-duðu halde yanýma geliyorsunuz. Misvak kul-lanýnýz." (A. b. Hanbel, Müsned 1/214).

14) "Misvak hakkýnda tavsiyelerimi size çoktekrarladým." (Buhari, cuma 8; Nesai, Taharet5; A.b. Hanbel, Müsned 3/143; Darimi, Vudu18)

15) "Allah temizdir, temizi sever. Etrafýnýzýtemizleyiniz." (Tirmizi, Edeb 41).

16) "Temizlik imanýn yarýsýdýr." (Müslim, Ta-haret, 1; Tirmizi, Daavat 86; A.b. Hanbel Müs-ned 4/260, 5/342, 343, 344, 363, 370, 372;Darimi, vudu 2).

17) "Her müslümanýn yedi günde bir yýkan-masý Allah'ýn onun üzerinde hakkýdýr." (Müs-lim, Cuma 9).

18) "Yiyecek ve içeceklerinizin kaplarýnýnaðzýný açýk býrakmayýnýz." (Müslim, Eþribe 96,98; Ebu Davud, Eþribe 22; Tirmizi Et'ime 15).

Page 34: Muhsin DEMÝRCÝ

33

19) "Efendimizin en çok sevdiði elbise hibe-radýr." (Hibera Yemende yapýlan yeþil, pamuk-lu bir hýrkadýr) (A.b. Hanbel, Müsned 3/292;Deðiþik bir lafýzla Ebu Davud, Libas 12).

20) "Ýçkide þifa yoktur." (Darimi, Eþribe 6).

21) "Sarhoþluk veren her içki haramdýr."(Buhari, Edeb 80; Müslim Eþribe 73, 75; EbuDavud Eþribe 5).

22) "Ýçkiden sakýnýn. Zira o her kötülüðünanahtarýdýr." (Hakim, Müstedrek; Beyhaki, Þia-bül-Ýman; Ramuz el-ehadis, 1/212).

23) "Kadýnlaþan erkeklere, erkekleþen ka-dýnlara Allah lanet eder."(Feyzül Kadir 5/271).

24) "Size denk olan kadýnlarla evleniniz."(Ýbn Mace, Nikâh 47).

25) "Ey gençler topluluðu, evlenmeye gücüyeten evlensin. Çünkü gözü korur... Evlenme-ye gücü yetmeyen oruç tutsun." (Buhari, Nikâh3,60).

26) "Oruç tutunuz ki sýhhat bulasýnýz" (Fey-zül Kadir 4/212).

27) "Ýnsanlar madenler gibidir. Eðer dindeanlayýþýný derinleþtirebilirse cahiliyede hayýrlýolan Ýslam'da da hayýrlýdýr." (Buhari, Enbiya19).

28) "Budala (dini diyaneti iyi olmayan) ka-dýnlara çocuklarýnýzý emzirtmeyiniz. Zira tesireder." (Kenzül-Ýrfan).

29) "Seyahate çýkýnýz, sýhhat bulursunuz."(Taberanî).

30) "Beþ þey fýtrattandýr: Býyýklarý kesmek,kasýk kýllarýný týraþ etmek, koltuk altý kýllarýnýyolmak, týrnaklarý kesmek ve sünnet olmak."(Buhari, Libas 63, 64; Müslim, Taharet 49, 50).

Þimdiye kadar zikredilen hadis-i þeriflergenel tababet ve koruyucu hekimliðe dair seç-tiklerimizdir. Biraz da tedavi konusunda örnek-ler verelim.

Hz. Peygamber (sas) kendisine müracaateden kimselere ya bir ilaç tavsiye eder ya dahekime gönderirdi.

1) "Ýsmid (sürme taþý) çekin. O gözü açar vekirpikleri besler." (Tirmizi Libas 23; Ahmet binHanbel, Müsned 3/476).

2) "Gözü aðrýyan birisine Hz. PeygamberEfendimiz (sas) "Sabur ile tedavi et" buyurdu."(Müslim, Hac 89, 90).

3) Çörek otu ölümden baþka her derde de-vadýr. (Buhari, Týb 7).

4) Þifa üç þeydedir: Bal þerbeti içmek, haca-mat vurmak, daðlamak. {Daðlama daha son-ra men edilmiþtir.) (Buhari, Týb 3; Ahmed binHanbel, Müsned 1/246).

5) "Ud-u hindi (kustu hindi) kullanmaya de-vam ediniz. Onda yedi türlü þifa vardýr. Uzre,(bademcik iltihabýnda) boðaza üflenir. Zatül-cenbde hastaya içirilir." {Buhari, Týb 10; Müs-lim, Selam 86,87; Ýbn Mace, Týb 12, 17).

6) "Umeys'in kýzý Esma müshil olarak þub-run kullanýyordu. Hz. Peygamber Efendimiz(sas) keskin ve aðýrdýr buyurdu. Sonra Esmasena otu kullandý." (Tirmizi, Týb 30)

7) "Peygamber Efendimiz (sas) baþ aðrýsýn-dan þikâyet eden bir kimseye kan aldýrmasýnýtavsiye etti." (Müslim, Selam 71).

8)" Resulullah (sav)'in kanýnýn durdurulmasýþu þekilde yapýldý. Hz. Ali kalkanýn içinde sugetirdi. Hz. Fatýma O'nun kanýný yýkadý, sonrabir hasýr yakýldý. Ve onun külü ile yara kapatýl-dý. (Buhari, Vudu 72; Tirmizi, Týb 34, Ýbn Ma-ce, Týb 15; Ahmet bin Hanbel, Müsned 5/330,334).

9) "Hz. Peygamber ateþli bir kadýnýn su ileserinletilmesini tavsiye etti." (Müslim, Selam82).

10) Hz. Peygamber (sas) dövme (tatuaðe)yaptýrmayý yasaklamýþtýr." (Buhari Týb 26, Libas86; Ebu Davud Libas 8).

11) "Peygamber Efendimiz (sas) kesilmiþburnun tamiri mülahazasýyla altýndan burunyapýlmasýna müsaade etmiþtir." {Tirmizi, Libas31).

Hz. Peygamber (sas)'in týp ile ilgili hadislerita baþlangýçtan itibaren dikkati çekmiþ, mu-haddisler tarafýndan meþhur altý hadis kitabý(kütüb-i sitte)'nýn müellifleri, eserleri arasýndaTýbb-ý Nebevî'ye müstakil bir kitap veya bölümayýrmýþlardýr. Buhari kitabu't-týb ve kitabu'l-merda, baþlýðý altýnda iki bölüm, Ebu Davudkitabu't-týb diye bir bölüm, Tirmizi Cami olarakadlandýrýlan eserinde týp bölümüne yer ver-miþtir. Keza Ýbni Mace, Müslim, Nesei, AhmetBin Hanbel, Ýmam Malik eserlerinde týpla ilgilihadislere yer vermiþlerdir. Daha sonra müsta-kil olarak týbb-ý Nebevî adýný taþýyan eserler

Page 35: Muhsin DEMÝRCÝ

34

yazýlmýþtýr. Ýlk Týbb-ý Nebevi H. 120. yýlýnda ya-þamýþ Abdül-Melik B. Habib tarafýndan yazýl-mýþtýr.(7)

Brokelman ve Kâtip Çelebi 10'dan fazlaArapça Týbb-ý Nebevi olduðundan bahseder-ler. Bundan baþka Farsça, Urduca ve TürkçeTýbb-ý Nebeviler mevcuttur. Ýstanbul kütüpha-nelerinde 20'nin üstünde Türkçe Týbb-ý Nebe-vi'nin bulunduðunu tespit ettik.(3). Osmanlýdöneminde son yazýlan Týbbý Nebevî Dr. Hüse-yin Remzi Bey (1896)'e aittir.(12). Cumhuriyetdöneminde bu konuda Mahmut Denizkuþlarýtarafýndan Bursa Yüksek Ýslâm Enstitüsü'ndebir doktora tezi yapýlmýþtýr.(9) Yakýn zamanla-ra kadar Ýslâm ülkelerinde Týbb-ý Nebevi ki-

taplarý bir saðlýk el kitabý olarak elden ele do-laþmýþtýr.

Bugün Hz. Peygamber (sas)'in týbbî hadisle-ri yukarýda ifade edildiði gibi týbbî telakkileri-mize uygunluk göstermektedir. Bu hadisler, týpsahasýndaki bugünkü geliþmelerden asýrlarönce ifade buyrulduðu için, bir týbbî hikmet,hatta týbbî mucize telakki edilmelidir. Bundanböyle týbb-ý Nebevî çalýþmalarý hadis âlimleriile birlikte konu ile ilgili ihtisas dalýndan he-kimler tarafýndan müþtereken yapýlmalýdýr.(13)

KAYNAKLAR:1. Bucaille, M.: La bible, le coran et la Sci-

ence (çev. Yýldýrým, S.) Silm Matbaasý Ýzmir,1981.

2. Opitz, K.: Kur'ân'da tababet (çev. Uzluk.F.N.) Ankara Ü.Týp Fakültesi yayýnlarý No: 240,A.Ü. Basýmevi, 1971.

3. Ataseven, A.: Kýrk týbbý hadis Týbb-ý Ne-bevi" (hazýrlanýyor)

4. Corci Zeydan: Ýslâm Medeniyeti tarihi(terc. Megamiz, Z.) Cilt III. Ýstanbul sh. 35,1876.

5. Tahirül-Mevlevi: Müslümanlýðýn medeni-yete hizmetleri (sadeleþtiren Sert, A.) cilt I. Ýs-tanbul sh. 57, 1974.

6. Sarý (Akdeniz. N.: Týbb-ý Nebevi, YeniSymposium. 19:65, Nisan 1981.

7. Küçük, R.; Týbbý Nebevi literatürü üzeri-ne bir deneme. Ýlim ve Sanat sayý 3. Eylül-Ekim 1985.

8. Ataseven A.: Týbbý Nebevi'den bahisler,bulaþýcý hastalýklar. Ýslâm Mec. cilt 1 sayý 1sh,52 Temmuz 1984.

9. Denizkuþlarý, M.: Peygamberimiz ve TýpDoðuþ matbaasý. Ýst. 1981.

10. Ataseven. A.: Sünnet "Hitan" HekimlerBirliði Vakfý Kandil Matbaasý Ankara, 1985.

11. Aþçýoðlu, Ö.: Týbb-ý Nebevi'de Derma-toloji. Gevher Nesibe Bilim haftasý ve týp gün-leri, sh. 518, 1982.

12. Dr. Hüseyin Remzi: Týbb-ý Nebevi (Os-manlýca) Ýstanbul, 1324/1906.

13. Ataseven, A.: Týbb-ý Nebevi (Dr. A. Ata-seven)

14. www.yeniumit.com.tr

Eskittik,Eskimez olasýca yýllarý Açmadan yýrttýkAþka dair mektuplarý..Her yýl yeniden çizildiYüzlerin coðrafya sýnýrlarý

Yaþamayý bilemedikHer þeyimiz isyandaVücutlar demiþsinErozyonda..Soldurduk sevda çiçeklerini Yýpranmýþ ahþap balkonlar-da..

Çok gördük birbirimizeO tek kelimeyiEzdik iki taþ arasýndaSevgiye ait sözcükleriKâr saydýkÖmür bitiren törpüleri..

Göz yaðmurlarýnda ýslandý Baþ koyduðumuz yastýklarBizi mahvettiSert rüzgârlý havalar..

Þöyle bir düþünürsekBelki yarýn aðlamayaBile vakit kalmayacakÞu anda varsa bir þansýmýzErtelemeden Yaþayabiliriz ancak!..

Melahat ECEVÝT

YAÞAMAYI BÝLEMEDÝK

Page 36: Muhsin DEMÝRCÝ

35

Görüþler Dergisi Halkevlerinin önemli yayýnorganlarýndan biriydi. Özetle, tanýyalým Hal-kevlerini:

Kökeni 1910’larda kurulan Türk Ocaklarýnadayanmaktadýr. Türk Ocaklarý Türkçülüðün il-kelerine göre kurulmuþtu.

Bu konuda, Ziya Gökalp “Türkçülüðün Esas-larý”ný, Halide Edip Adývar “Yeni Turan”ý, ÖmerSeyfettin “Efruz Bey”i, Þevket Süreya Aydemir“Suyu Arayan Adam”ý. yazdýlar. Yeni Osmanlý-lýkla doðuya giderek batýyý yeneceklerine inaný-yorlardý. Olmadý, Osmanlýlar I. Dünya Savaþýsonunda yenildiler!

Büyük bir kurtarýcý çýktý: Anadolu halký onunönderliðinde Sevr’i parçaladý, Cumhuriyeti kur-du. Ardý ardýna devrimler yapýldý. Bunlardan bi-ri de sivil aydýnlanmayý saðlayacak 1932’de ku-rulan Halkevleriydi... Halkevleri, ulusal bilinç-lendirmeyi, Cumhuriyetin ilkelerini yerleþtirme-yi, kültür sanat, edebiyat, ulusal düþünce birli-ðini saðlamayý, köy-kent arasýndaki ayrýmý gi-dermeyi, devrimleri yaymayý amaç edinmiþti.Bunun için, dil, edebiyat, güzel sanatlar, temsil,spor, kütüphane, yayýn, müze, köycülük.. kolla-rý kuruldu. Okuma yazma, resim, fotoðrafçýlýkkurslarý açýldý. Büyük ölçüde baþarýlar elde edil-di.

Bu Halkevlerinden biri de Adana Halkeviydi.Ýlk binasý Ulus Parký’ndaydý. Daha sonra AtatürkCaddesi bitiþiðine yapýlan yeni binasýna 1940yýlýnda (Büyükþehir Belediyesi Binasý) taþýndý. Bir

siyasi parti iktidarý döneminde 1951’de kapatýl-dýðý zaman ülkede 478 Halkevi, 4322 Halkoda-sý, 9050 konferans-konser, 970 sergi salonu,vardý. 23.750 konferans, 12.350 temsil verildi,970 sergi açýldý, 50 dergi çýkarýldý. Birçok þair-yazar, sinemacý, tiyatrocu, müzikçi yetiþtirildi.

50 Dergiden biri de Adana Halkevi’nin çý-kardýðý “Görüþler” dergisiydi. Adana Halkevi1935’te Akgünler adýyla bir dergi çýkarmýþ, budergiden hiç bilgimiz yok, ancak adýný biliyoruz.Adana Halkevi Nisan 1937’de Görüþler dergi-sinin ilk sayýsýný çýkarýyor yayýný 1946’ya kadarsürüyor. 1951’e kadar dergi çýkmýþ mý, bilgimizyok.

Prof Dr. Mine Mengi, Görüþler dergisinin 91sayý yayýnlandýðýný belirtiyor1. Saadettin Yýldýz,Arif Nihat Asya’nýn Temmuz 1937/4. sayýdan1942/45. sayýya kadar yazý iþleri müdürlüðüyaptýðýný yazýyor2. Benim elimde, Þubat1938/8. s. 3; Ocak 1939/13-14. s. 4; Nisan1943/52. s. … Mart 1946/87. s.’kadar 35 s. 5

var. Dergilerin yayýn kurulu yazýlý deðil. Yalnýzcaarka sayfada “Neþriyatý idare eden; yazý iþ-leri müdürü, basýldýðý yer” belirtilmektedir.Edindiðimiz bilgiye göre Arif Nihat Asya 4. sayý-dan 45. sayýya kadar derginin yazý iþleri müdür-lüðünü yapmýþ6. Prof. Dr. Mine Mengi “Çukuro-va Kültürüne Hizmet Eden Adana Dergileri” ad-lý yazýsýnda7, Arif Nihat Asya’nýn “Görüþler”dergisinin yayýn yönetmenliðini Temmuz1946’ya kadar sürdürmüþ olduðunu yazýyor,ancak 1. s.’dan mý, 4. s.’dan beri mi olduðunubelirtmiyor. Bu konuda, 23.1.2008 tarihli Ýlkha-ber gazetesinde bir yazý yazmýþtým. Bendeki Þu-bat 1938/8. sayýda “Neþriyatý Ýdare Eden ArifNihat Asya, Basýmyeri Türksözü Matbaasý, fiya-tý 10 kuruþ, (Aðustos 1943/55. s. 40 kuruþ;Ocak 1944/60. s. 20 kuruþ; Eylül Ekim

M. Demirel BABACANOÐLU**

* "Adana Kültür Sanat Dergileri" dosyasýndan.** Emekli Öðretmen-Þair-Yazar

ÝÝzzlleeddiikklleerriimmAADDAANNAA KKÜÜLLTTÜÜRR SSAANNAATT DDEERRGGÝÝLLEERRÝÝ

GGÖÖRRÜÜÞÞLLEERR**((NNiissaann 11993377//11.. ss.. …… TTeemmmmuuzz 11994466//9911.. ss..))

Page 37: Muhsin DEMÝRCÝ

36

1944/69-70. s. 40 kuruþ, Kasým 1944/71. s. 20kuruþ.) ve Adana Halkevi tarafýndan çýkarýlanaylýk kültür sanat dergisi” diye belirtilmiþ. Nisan1943/52. s.’da “Neþriyat Müdürü: Kemal Çelik,Yazý Ýþleri Müdürü: Vehbi Evinç, Basýldýðý yer:Türksözü Basýmevi.” Demek ki yukarýda verilenbilgiler Arif Nihat Asya’nýn Temmuz 1946’yakadar yazý iþleri müdürü olduðu bilgisi yanlýþ!Belki de Vehbi Evinç 46. s.’da baþladý yazý iþlerimüdürlüðüne, Mart-Nisan 1945/75-76. s.’dansonra bu görevi sona erdi. Mayýs-Haziran1945/77-78. s.’da bu konuda bilgi yok. Tem-muz-Aðustos 1945/79-80. s.’da “Neþriyat Mü-dürü: Kemal Çelik”, yazý iþlerini yöneten: Dil-Edebiyat kurulu. Eylül-Ekim 1944/69-70. s. vesonraki sayýlar Bugün Basýmevi’nde basýlmýþ.

Adana Halkevi’nden birçok þair-yazar, sine-macý, tiyatrocu, sanatçý yetiþmiþtir:

Tiyatrocu, sinemacý: Yusuf Ayhan, Ali Þen,Muammer Gözalan, Turan Turanlý…

Þair, yazar: Taha Toros, Arif Nihat Asya,Mehmet Kemal, Þükrü Enis Regü, Abidin Dino,Ýlhan Tarus, Kemal Sadýk Göðceli (Yaþar Kemal),Çoban Yurtçu, Halis Özgü, Suut Kemal Yetkin,Cavit Oral, Yahya Kemal, Hüseyin Kalaba,Mehmet Akif Tuncay…

Adý bugüne kalamayan þair, yazarlar:Naci Kum, Salih Kemal Boða, Celal Sahir Mu-ter, Þaþýrmýþ, M. Diker Akyel, Ziya Ýlhan, SamiGürler, Âþýk Ýrem Kam, Namdar Rahmi, Terzi H.Þaþýrmaz, Nurettin Ünen, Seyfi Alpan, VehbiEvinç, M. Þükrü Erdem, Cemal Oðuz Öcal, Ýbra-him Onar, Þevki Berker, Vasýf Canbay, M. NaciEcer…

Halkevi, Görüþler dergisi ve çalýþmalarýyla,Çukurova’nýn kültür sanat edebiyat, halkbilimnabzýný elinde tutmuþ, ününü bugüne aktarma-yý baþarmýþtýr. Dergileri gözden geçirelim; þiirle-rinden baþlayalým önce:

Yaþar Kemal, o yýllarda âþýk olarak tanýnýyor.Halk öyküleri, masallar, þiirleri, aðýtlar derliyor.Halk arasýnda masallar anlatýyor, þiirler okuyor.1943 yýlýnda Halkevi’nin ilk kitabý olan YaþarKemal’in “Aðýtlar” kitabýný yayýnlanýyor. O yýllar-da Kemal Sadýk Göðceli imzasýný kullanýyor.Bendeki dergilerde dört þiiri var: 1943/55. s.Ankara Sabahýnda; 1943/56. s. Zafer;1944/71. s. Yurt Uðruna; 1946/85. s. Karaca-oðlan.

“Yurt Uðruna” þiirini -Vehbi Evinç’e sevgiy-le- adamýþ.

“Daðlar taþlar hep seferber/Yurt uðruna yurtuðruna/ Yýldýzýný döksün gökler/ Yurd uðrunayurd uðruna// Karataþa tohum ektik/ Kýlýcý kýn-dan çektik/ Al kaný deryaya döktük/ Yurd uðru-na yurd uðruna// Güller zafer zafer biter/ Yan-gýn yeri duman tüter/ Daðlar gümbür gümbüröter/ Yurd uðruna yurd uðruna// Bayrak çekilsinkaleye/ Meydan vermek velveleye/ Göðüs gere-riz gülleye/ Yurd uðruna yurd uðruna// Hey, bumillet neler yapar/ Her ot mýzrak, her taþ siper/Gör kýyamet nasýl kopar/ Yurd uðruna yurd uð-runa// Yaðmur yaðar taþ üstüne/ Düþ görürüzdüþ üstüne/ Can deðil mi baþ üstüne/ Yurd uð-runa yurd uðruna// Göðceli ne der ki ne çýkar/Varsýn aðlasýn nazlý yâr/ Bir delice serimiz var/Yurd uðruna yurd uðruna”

Þükrü Enis Regü de þöyle sesleniyor:“Bahar Akþamý”“Sabahý getirmedi bulutlar/ Ýndirelim perde-

leri yalnýzlýða/ Yaðmur kokulu dallardan bahar/Sükûn içinde eðilir topraða.// Aynalarda salkýmsalkým merhamet/Gün boyunca dudaklarda ge-zinen/ Ve gözlerde esrarlý bir tahayyül/ Bir baharakþamý yaðmurlar ve sen”

Yukarýda belirtmiþtik, Arif Nihat Asya dergi-nin bir süre yazý iþleri müdürlüðünü yapmýþtýr,Turana gönül vermiþ, “Bayrak” þiirinin8 þairidir.Yazdýklarýyla, yaþamýyla içten/samimidir. Gider-lerini CHP’nin karþýladýðý Halkevi’nde EdebiyatKolu’nda görev yapmýþtýr. Dergide þiirleriyle,yazýlarýyla da yer almýþtýr. 23 kýtalýk “Mektup”þiiri (1944/71. s.) þöyle:

“Rüyama girer Seyhan’ýn/ Balýðý olduðugünler./ Kumlar, çakýllar, sular da/ Beni rüyadagörsünler!// Dalgalariyle oynaþýr/ Köpüklerindeya’ardým;/ Suyun tadýný kurbaðalar/ Çýkarmadý,ben çýkardým.// Söyleyin yine Seyhan’ýn/ Kýyýla-rýnda yine saz var mý?/ Akþamlarý þýkýr þýkýr/ Kýz-lar gülüþüp oynar mý?// Yolcu beklerken alaca/Karanlýðýnda akþamýn,/ Þiþeler kanatlý gelir,/ Su-yu olurdu soframýn.// Elde portakal kabuðu./ Kialtýndan kadehimdi…/ Miski aðcadan çekil-miþ/Boðmamý kim verir þimdi?// Bugün artýk ya-macýmda/ Seslenir derme, horata./ Rüzgârlar ci-binliðimi/ Attý Seyhan’dan Fýrat’a// Seyhan’ýn biryastýkta/ Yattým yazlariyle/ Akrabalýðým vardýr/Kumlarýyla sazlariyle.//…”

Hüseyin Kalaba çocuk þiirlerinin þairidir. Eskiilkokul kitaplarýnda onun þiirlerine rastlayabilir-siniz. Yalýn bir anlatýmla yazar çocuk þiirlerini.

“Seyhan’ýn Kenarýnda Akþam” þiirini(1945/75. s.) okuyalým:

Page 38: Muhsin DEMÝRCÝ

37

“Dönülmez þehre sevgilim þimdi sahilden;/Asýl seviþmek zamaný bundan sonradýr,/Anlatmaaþkýný bana daima dilden:/ Asýl seviþmek zama-ný bundan sonradýr.// Demin koþtururken ruhu-nu istek/ Þimdi neden baygýn dudaðýn titrek?/Herkes eþiyle yeni bir aþka dönecek:/ Asýl seviþ-mek zamaný bundan sonradýr.// Bir kumsaldahikâyemiz kalmasýn yarým;/ Sahralara düþenler-den ibret alalým;/ Biz de bir an þu kuytuda suyadalalým./ Asýl seviþmek zamaný bundan sonra-dýr.// Sýrlarýnýn baðlarýný koparsýn elin;/ Rüya ol-sun daðlara ürperen telin./ Nehrini senden kýs-kansýn aydaki gelin,/ Asýl seviþmek zamaný bun-dan sonradýr.// Rüyama beklemem artýk seni businde:/ Varlýðýn pervane olsun kalýp ateþinde./Ben yirmide bir baharým, sen onbeþinde:/ Asýl seviþmek zamanýbundan sonradýr.”

Halk evleri cumhuriyetin yo-lunda ürünler veriyor. Ata-türk’ün ölüm yýldönümlerindeözel sayýlar yayýnlýyor.1938/1939/13-14. s. Atatürk’eayrýlmýþ. Taha Toros, Atatürk’ünyakýnýnda bulunmuþ, hem þairhem araþtýrmacý yazar. Ata-türk’ün Adana’ya geliþleriyle veÇukurova kurtuluþ savaþýmýzlailgili kitaplar yazmýþtýr. Ondan“Adana’da Atatürk Heykeli”þiirini dinleyelim:

“Kýþýn Toroslarda ceylanlarkurtlar gezer./ Yaz gelince üs-tünde temiz bulutlar gezer./ Bu-rada yaþayanlarýn içinde bahargezer!/ Baþlarýnda Ata’nýn nur verdiði ýlýk yel!//Erlerinin güneþten kýzýldýr yanaklarý./ Taþlarý top-rak yapar nasýrlý ayaklarý./ Bunlara keder ver-mez saçlarýnýn aklarý,/ Gözlerinde yaþ aksa, silerdaðdan esen yel!// Ýçinde bir ülkü var gittikçegeniþleyen,/ Yakýcý bir güneþtir kanlarýna iþle-yen…/ Bir avuç topraðýný milyona deðiþmeyen/Ulu kahramanlarla doludur bu ünlü el!// Bunla-rýn hayatýnda doðu var yoktur batý./ Kiþnedi onaltý yýl özne daðlardan atý!/ Bir savaþýn sonundakurdular bu hayatý/ Bir ülke yarattýlar cennettendaha güzel!// Bir babadýr Toroslar, bir anadýrAkdeniz;/ Bu iki gür varlýðýn yarattýðý erleriz./ Ül-kümüze varmazsak daðlarý da eðeriz;/ Yolumu-za çýkamaz ne uçurum, ne sel!// Alnýmýz pa-muktan ak; kalbimiz günden sýcak!/ Bu yeþil yur-dumuzdan bir altýn fýþkýracak!/ Bitmeyen gücü-müzü tarihe haykýracak,/ Bugün altýn ovaya di-kilen tunçtan heykel!”9

Bir de, Þaþýrmýþ imzasýyla yayýnlanan “Ýnci-nir mi” adlý þiiri (1944/69-70. s.) okuyalým:

“Buse incitirmiþ narin elini,/ Öpülen okþananel incinir mi?/ Ýncitirsin derler yârin belini/ Aþýðýnsardýðý bel incinir mi?// Bülbülüm, çektiðim naz-lý gül derdi,/ Ben diken devþirdim, eller gül der-di/ Yetiþir figanýn artýk gül derdi/ Gözyaþým gö-rünce sel incinir mi?/…/ Sakýn gel domurcukdallar içinde/ Süzülsün bacaklar þallar içinde/Birleþsin dudaklar ballar içinde/ Petekten süzü-len bal incinir mi?”

Þimdi de Ali Süleyman Karcýoðlu’nun “ÝyiGünlere Kaside”sini (1945/74. s.) okuyalým:

“Bir gün gelecek sevgilim/ Bulutlar gölgesiniesirgemeyecek bizden/ Bilinme-dik ninniler yükselecek perdeperde/ Ýçimizde coþan deniz-den// Petek rengi günler gele-cek sevgilim/ Kuþlar gurbettendönecek/ Arýlar çiçeklerin üstün-de/ Sensiz þarkýlar söyleye-cek//…”

1946/85-86. s.’da YG (Açýlý-mý yok)’nin derlediði Adanamanileri yer alýyor. Birkaçý þöyle:

“Kýz adýn hava mýdýr/ Dertle-re deva mýdýr/ Ben sevdim elleralmýþ/ Allah’tan reva mýdýr.//Köprünün altý ýrmak/ Su gelirbarnak barnak/ Herkesin kârýdeðil/ Al duvaklý kýz almak.//Barýnamý eridirim/ Sözümü yü-rüdürüm/ Oðlan beni almazsa/

Mapýsta çürüdürüm/…”Düziçi Köy Enstitülü öðrencilerin þiirlerine de

büyük ölçüde yer verilmiþ. “Düziçi’nden Sesler”(1943/54. s.) kitabýndan Mehmet Þükrü Erdemaktarmýþ þiirleri. Ceyhan’ýn Mustafabeyli Kö-yü’nden 1. sýnýf öðrencisi Hasan Turan abimizinþiirini okuyalým:

“Bizim Köydedir”“Temiz ülkülere koþan,/Bendine sýðmayýp ta-

þan,/ Bizler ölek ki siz yaþan/ Diyenler bizimköydedir.// Arkadaþ haydi kalk uyan/ Vatan içinkana boyan,/ Korkma, yýlma, diren, dayan,/ Di-yenler bizim köydedir.// Dünya titrer bakýþým-dan,/ Kükreyerek akýþýmdan,/ Kuþ uçamaz yo-kuþumdan,/ Diyenler bizim köydedir.// Dostaben dostça bakarým,/ Tüfeðe süngü takarým/Ateþim canlar yakarým/ Diyenler bizim köyde-dir.// Tarihin yolunu açan,/ Yurda nurlu ýþýk sa-

Page 39: Muhsin DEMÝRCÝ

38

çan,/ Kahbedir ölümden kaçan,/ Diyenler bizimköydedir.// Bu atalar gibi mertdik,/ Tuna’dan su-lar içerdik,/ Düþmana çok dersler verdik,/ Di-yenler bizim köydedir.”

Görüþler, düz yazý, deneme, masal, öyküler-le de çok yol almýþ, ilginç konularý iþlemiþtir. Oyazýlardan birinde Nurettin Ünen “Adana tarihinasýl yazýlmalýdýr?” (1943/52. s.) diyor. Gerçek-ten de Adana’nýn derli toplu bir tarihi bugünedeðin yazýlmýþ deðil. Yazýlanlarda parça parça eksik aksak bil-gilerle doludur. En doðru, enderli toplu bilgiler Yurt Ansiklo-pedisi’nde yazýlmýþtýr! Elindeolanaklarý bulunan Adana yö-neticileri neden böyle bir giri-þimde bulunmazlar, anlamýþdeðilim! Çukurova Üniversite-si’nin de böyle bir giriþimi varmý bilmiyorum? Adana’nýn tari-hini tek kiþi yazamaz dersemyanlýþ olmaz! Bu bir araþtýrmainceleme iþidir. Bu konuda uz-man kiþilerden oluþan yazarlarkuruluna gereksimin vardýr.Böyle bir potansiyel de Ada-na’da yok deðildir. Hazýrlana-cak bu tür tasarýya her an Ada-na’dan destek verecekler çýka-bilir. Süre geçmiþ deðil, hemen bugün baþlan-malý...

Görüþler dergisinde, Çukurova tarihi, coð-rafyasý, topraðý, tarýmý, ýrgatý, ekonomisi, dili,kültürü, sanatý, sanatçýsý, tiyatrosu, sosyal bilim-leri, sayrýlýklarý, kýsaca her bakýmdan sorunlariþlenmiþtir.

1943/62. sayýda Abidin Dino “Köy Tiyatro-su” adlý yazýsýnda þöyle diyor:

Yeni Türk oyuncusu, halk kaynaklarýndangüç alarak yetiþtirilmeli, oyunlar Türkçe oynan-malýdýr. Halk kendini anlatýr...”

Halkevleri, köycülük koluyla köylere kadargeziler düzenliyor, köy incelemeleri yapýyor,saðlýðý için doktor, aydýnlanmasý için tiyatro, si-nema, konferans, þiir götürüyor, köy odalarýn-da, köy kahvelerinde bilgiler veriyor, müzik, þiirdinletileri sunuyor, köylünün sorunlarýný çözüm-lemeye çalýþýyor…

Dino, bir baþka yazýsýnda (Bir Köy OyunuNotlarý- 1943/53. s.) da, köylülerin kendilerinidavul zurnayla karþýladýklarýný, köy seyirlikoyunlarý oynadýklarýný, halay çektiklerini ve Ti-

yatro kolunun “Kumar” konusunu anlatan-çö-zümleyen oyunu sahnelediklerini belirtiyor.

Fazlý Turga, “Pamuk ve Menþeleri (1943/56.s.) adlý yazýsýnda pamuðun Taþ Devri dönemin-den, Orta Asya’da Ýrtiþ ve Tobal ýrmaklarý vadi-sinde görüldüðünü söylüyor Hindistan’danÝran’a, Mýsýr’a, Anadolu’ya geldiðini, ülkemiz-den de dünyaya yayýldýðýný yazýyor.

Suut Kemal Yetkin “Yeni Þiirimiz” (1944/69-70. s.) adlý yazýsýnda, o yýllarýnyeni þiir ve þairini irdeliyor. “Ve-zinsiz ve kafiyesiz çok güzel þiir-ler olduðu gibi, vezinli ve kafi-yeli olan çok güzel þiirler devardýr. Vezinsiz ve kafiyesiz þiirintehlikesi nesre düþmesidir. Çün-kü þiir nesre çevrildiði zamankaybolur. Orhan Veli ve arka-daþlarý fildiþi kulesinden dýþarýçýkmýþlardýr. Çamlýca’da, Tepe-baþý’nda, Moda’da deðil, Edin-rekapý’da, Yeþiltulumba’da, Üs-küdar’da, Kapalýçarþý’da, Uzun-köprü’de dolaþýyor. Yeni þiireyeni soluk getirmiþtir...” diyor.

O yýllarýn milletvekili, TarýmBakaný Cavit Oral “Adana’nýnKurtuluþ Günü” adlý konuþ-masýnda (1945/73. s.), Çuku-

rovalýlarýn Fransýzlara karþý verdikleri savaþý,kahramanlýklarýný anlatýyor. 5 Ocak KurtuluþBayramýný kutluyor.

Halkevlerinin 13. kuruluþ yýldönümündeBaþbakan Þükrü Saraçoðlu Adana’ya geliyor,özetle þöyle diyor( 1945/74. s.):

“ Halkevleri 1932’de kurulmuþtur. Ýlk yýl 14olan Halkevleri sayýsý 1945’te 405 olmuþ, bu yýl32 Halkevi daha kurulacaktýr. 63’ü illerde, 100’üköy ve bucaklardadýr. Halkodalarý sayýsý ise2688, on bine çýkacaktýr. Bu kuruluþlarda gaze-te, kitap okunuyor, bilgi eðitimi, sanat çalýþmala-rý yapýlýyor, temsiller veriliyor, sinema izleniyor,okuma yazma, el sanatlarý, resim kurslarý açýlý-yor. Buralarda üretilen resimler koleksiyonlardayer alýyor. Size bir muþtu daha vereyim: Toprakreformu yasasý çýkacak yakýnda…”

Dr. Halis Özgü “Gençlerimizi Hayata Na-sýl Hazýrlarýz” (1945/75-76. s.) adlý yazýsýnda;gençlerin baþarý saðlayabilmesi için kararlý, di-rençli olmasýný söylüyor. Alýnan diplomalarýngereði yerine getirilmelidir diyor. Kitap okuma-larýný, deney, gözlem yapmalarýný öneriyor.

Page 40: Muhsin DEMÝRCÝ

39

Görüþleri’in1945/79-80. s.’nýn Görüþler im-zalý baþyazýsý Ýnönü’den Lozana’adýr. Bu yazý-da yedi düvele karþý nasýl direnildiði, kapitülas-yonlarýn nasýl kaldýrýldýðý, sýnýrlarýmýzýn nasýl çi-zildiði anlatýlmaktadýr.

Ayný sayýda Naci Ecer “Ziya Paþa” adlý yazý-sýnda, Paþa’nýn meþrutiyetten beri mezarý ba-þýnda anýldýðýný yazýyor, þiirlerinden örnekler su-nuyor. Herhalde Halkevleri kapatýldýktan sonraZiya Paþa anýlmamýþtýr!

27 Mayýs’tan sonra Halkevleri yeniden açýlý-yor, sanýyorum Ziya Paþa bir süre daha anýlýyor.1995 ve sonrasýnda, Aykýrýsanat dergisinin ku-rucu ve yayýncýlarýndan, yazý iþleri müdürü M.Demirel Babacanoðlu’nun giriþimiyle Ziya Paþamezarý baþýnda yeniden anýlmaya baþlanýyor.

Halkevleri, Ýlhan Tarus baþkanlýðýnda her aybir çalýþma çizelgesi hazýrlýyor, uyguluyor. Ör-nek verelim: (1943953. s.):

1.Konferanslar:a).5.5.1943-Halk Edebiyatý, Kýz lisesi öðret-

meni Belkýz Zincirkýran.

b).12.5. 1943-Cinsiyet Terbiyesi, Dr. Süley-man Kuntalp.

c).26.1.1943-Türkçülük, Öðretmen CemalOðuz Öcal.

2. Törenler, 3. Düðünler, 4. Temsiller, 5. Ser-giler, 6. Köy Gezileri, 7. Konserler, 8. Sosyal Yar-dýmlar…

Bir de her sayýda Adana halkbilim üzerineyapýlan çalýþmalar var. Bunlar, aðýz, dil, bilme-ce, halk öyküleri, giyiniþ, yaþam, davranýþlar,gelenekler. gibi.

Aðýz ve dil üzerine birkaç örnek verelim:1.Aðýz: leymun: limon; alma: elma; zerdeli:

zerdali; þefteli: þeftali; pambýk: pamuk; karpýz:karpuz; buðda: buðday; abukat: avukat; zum-zuk: yumruk…

2.Dil: cahil: bilgisiz; cazip: çekici; cenin: döl;cefa: üzgü; celbetmek: çekmek; camýz: manda;küncü: susam; ilahana: lahana; kemmun: kim-yon; þitil: fide…

3.Bilmece: Daðda takýlar: Balta; Suda çipi-ler: Balýk; Dört ayaklý, bir kalaklý: Ekmektahtasý; Gelir leyli, gider leyli, bir ayaðýnýnüstünde durur leyli: Kapý; Yük üstünde kýl-lý yumak: Kedi; Karanlýk yerde kadý oturur:Dil…

Sonuç: Halkevlerinin, kültür sanatta, halkbi-

limde, iþte, tarýmda, sayrýlýkta, halký aydýn-latmada, bilinçlendirmede unutulmaz bü-yük katkýlarý olmuþtur.

Dipnotlar:1.Bildiriler, Adana Valiliði y., 1993,

Adana2.Saadettin Yýldýz, Arif Nihat Asya’nýn

Þiir Dünyasý, MEB y. 1997, Ýst.3.Görüþler 8. s., M. Kemal Eskiyenen-

türk arþivi.4.Görüþler 13-14. s., MDB arþivi.5.Görüþler 52…87. s., Mustafa Emre

arþivi.6.2 sýra agy..7.Bildiriler.8.Bayrak þairi Arif Nihat Asya.9.Taha Toros, Adana’da Atatürk Heyke-

li þiiri, 29.10.1935

Hakk'ýn âleme büyük ikrâmýsýn Yâ Rasulallah,Sen Enbiyâ-ý izâmýn hitâmýsýn Yâ Rasulallah.

Mucizâtýnla hayret ve dehþettedir cümle âlem,Mükevvenâtýn elbet imâmýsýn Yâ Rasulallah.

Vahdet fermânýnýn tâcýsýn ey Nebiyyi Muhterem,Hak kitâbýn bürhâný, kelâmýsýn Yâ Rasulallah.

Nûr-u latîfin garketti insanâtý hakikateEhl-i dînin dû-cihân merâmýsýn Yâ Rasulallah.

Ey bâd-ý sabâ uðrat yolunu semt-i haremeyneKabul buyur, günüller selâmýdýr Ya Rasulallah.

Doðmadý ki, hiçbir anadan senin gibi bir dîdâr,Alemin medâr-ý ihtirâmýsýn Yâ Rasulallah.

Senin varlýðýna yaratýlmýþtýr on sekiz bin âlem,Gecenin sabahý, günün akþamýsýn Yâ Rasulallah.

Bu günahkâr benden aþkýnla harâb ve bitâb olsun.Dertlilerin ilticâ makâmýsýn Yâ Rasulallah.

Þefaâtýn, bu aciz günahkar bendenin kâmýdýr.Hasretinse müminlerin gâmýdýr Yâ Rasulallah.

Ebubekir TAHÝROÐLU

NA'T-I ÞERÝF

Page 41: Muhsin DEMÝRCÝ

40

Ýnsanlarýn, tanýyýp dost olmakla onur duy-duklarý, övündükleri isimler vardýr.

Benim yaþamýmda da, kendilerini yakýndantanýdýðým için mutluluk duyduðum, onlardanyeni þeyler öðrendiðim ve beni derinden etkile-yen böyle insanlar vardýr.

Bugün o insanlardan birini tanýtacaðým siz-lere…

*Ali Nejat Ölçen 4 Hazi-

ran 1922 Amasya doðumlu,Ýstanbul Teknik Üniversitesi"Su Kolu" mezunu 88 yaþýn-da bir delikanlý!..

Evet, o bir delikanlý…Andre Maurois, Yaþamak

Sanatý adlý kitabýnda "Yaþlý-lýk, artýk geç kalýndýðý, oyu-nun oynanmýþ ve sahneninbaþka bir kuþaða geçmiþ ol-duðu duygusudur" der. Ger-çekten, ülkemizde, daha el-lili-altmýþlý yaþlarda emekliolup köþesine çekilerek artýksadece gençlerin yaptýklarýnýseyreden bir büyük yaþlý ço-ðunluðun yanýnda; Ali NejatÖlçen gibi, yurt ve dünya so-runlarý üzerine durmadan okuyup, yazan, ko-nuþan, üreten ve yaþam sahnesinde dimdikduran, birisine rastlamak adeta imkânsýz gi-bi…

Bu yüzden Sayýn Ölçen 88 yaþýnda bir gençinsan!...

1928-1946 arasý öðrenci,1946-1950 arasý mühendis,

1960-1973 arasý iktisatçý,1973-1980 arasý politikacý.1980 sonrasýnda ise hem öðrenci, hem mü-

hendis, hem iktisatçý, hem de politikacý olarakdüþünüyor, okuyor, yazýyor, konuþuyor…

*Ali Nejat Ölçen'in doðum yeri baþka bir

kent olmasýna karþýn Niksarlýlar onu hemþeri-leri olarak görür ve onunla övünürler.1 Bununbirkaç nedeni vardýr:

Birincisi, Ali Nejat ÖlçenNiksarlý bir ailenin oðludur.1958'de ölen babasý AlbayMehmet Arif Ölçen (Emmioð-lu) Niksar'ýn Kuz Mahalle-si'nde 1893'te doðmuþtur.(Arif Ölçen'in doðduðu ev1939 depreminde yýkýlmýþtýr)

Ýkincisi, kendisindenbeþ yaþ küçük olan eþi -aynýzamanda akrabasý- MakbuleÖlçen, ünlü Nakþibendî þey-hi Hacý Ahmet Niksarî'ninkardeþi Ömer Lütfi Zara-kol'un kýzýdýr.

Üçüncüsü, çocukluðun-dan baþlayarak yaþamýnýnher döneminde Niksar'la ya-kýn bir iliþki içinde olmuþtur.Çocukluðunun yaz aylarýný

Eðricesu Yaylasý'nda geçiren Ali Nejat Ölçen,daha sonra da her yýl yaz aylarýný, Niksar'ýnÇamiçi Yaylasý'nda yaptýrdýðý evinde geçirmek-tedir.

Niksar'da yayýnlanan Yeþil Niksar gazete-sinde yazýlar yazmýþ, Devlet Planlama Daire-si'nin çeþitli kademelerinde görev yaptýðý yýllar-da da, dönemin Niksar Belediye Baþkanlarýnayol gösterici çalýþmalarda bulunmuþtur.

Niksarlýlar hemþerileri Ali Nejat Ölçen ve"Zihinsel Özürlü Çocuklar" konusunda ülke bo-yutunda çalýþmalar yapan Sevgili Eþi MakbuleÖlçen'le haklý olarak gurur duyarlar.

*

Hami KARSLI**

* Ali Nejat Ölçen'in saðlýk ekonomisi dalýnda hazýr-ladýðý doktora çalýþmasý "Nüfus Sorunu Ve ToplumSaðlýðýnýn Ekonomik Analizi" adýný taþýmaktadýr.

** Araþtýrmacý-Yazar

Dr. ALÝ NEJAT ÖLÇEN*

Ali Nejat Ölçen

Page 42: Muhsin DEMÝRCÝ

41

þitli yöntemler uygulayarak tekrar yürürlüðesokmuþtur.

Ali Nejat Ölçen bu uygulamayý içine sindi-rememiþ, TBMM'nin verdiði bu parayý bu ki-

tap dizisinin yayýn ve ulaþým giderlerinikarþýlamakta kullanmayý kararlaþtýr-

mýþtýr.Sayýn Ölçen kitap dizisinin

hedefini þöyle ifade etmekte-dir:

"korkmayan, korkutulma-yan ve korkutmayan;

aldanmayan, aldatýlma-yan ve aldatmayan;

yönetilirken, yönetimekatýlabilen

inançla akýl arasýndadenge kurabilen;

dýþ borca muhtaçlýk duy-mayan;

üretken;temiz doða, temiz devlet ve te-

miz toplum yaratýlmasýna katkýdabulunmak"

Sayýn Ölçen bu ilkeleri"Mustafa Kemal Atatürk'ünlaik, çaðdaþ ve cumhuriyetçi

devlet yapýsýný oluþturan geniþ kapsamlý tasarý-mýnýn özü ve özeti" olarak görmektedir.

O bu kitap dizisini, ".. yeni dünya düzenininküreselleþme, serbest piyasa ekonomisi, özel-leþtirme türündeki araçlarýna karþýt "Ulus dev-let ve tam baðýmsýzlýk" ekseninde çoðulcu, ka-týlýmcý ve eþitlikçi demokrasiyi özümseyerek,ulusal çýkarlarý, uluslar arasý iliþkiler içinde ko-rumanýn ve geliþtirmenin araçlarýný ve seçe-neklerini yaratabilen toplumsal ve kamusalalan yaratmaya" katkýda bulunmak olarak ifa-de etmektedir.

*Ali Nejat Ölçen'in "Yapý Acýsý" ve "Ecevit

Çemberinde Politika" isimli kitaplarýyla Makbu-le Ölçen'in "Özürlüler Yokuþu" adlý kitabýndaanlatýlanlar bir bakýma Ölçen Ailesi'nin yaþamöyküsü çerçevesindeki Türkiye tablosudur.

Ali Nejat Ölçen'in henüz basýlmayan "BeþCumhurbaþkaný" isimli aný kitabýnýn Türk okurutarafýndan ilgiyle karþýlanacaðýný zannediyo-rum. Ben kitabýn bilgisayar çýktýlarýný büyük birheyecanla okudum.

"Ali Nejat Ölçen, 1960 yýlýnda, askerlik gö-revini yaptýðý sýrada kurulmakta olan DPT'yeuzman olarak atandý. Bu örgütte onbir yýl çalýþ-tý. DPT'nin Tetkik ve Tahlil Þubesi'ni kurdu,müsteþar müþavirliði görevinde bulun-du ve Araþtýrma Dairesi Baþkanlýðýyaptý.

1962 yýlýnda Birleþmiþ Mil-letler bursuyla Almanya'da Ki-el Üniversitesi'ne ekonomieðitimi için gönderildi. Bu-rada yaptýðý Minimum Ma-liyet Prensibi üzerindekiaraþtýrmasý, uyandýrdýðýyanký üzerine 1965 yýlýndaWeltwirtschaftliches Arc-hiv'de yayýnlandý.

1969 yýlýnda HacettepeÜniversitesi'nde matema-tiksel ekonomi dersinin öð-retim görevlisi oldu.

14 Ekim 1973 seçimlerin-de, CHP merkez kontenjanýn-dan Ýstanbul Milletvekili seçildi.1976-1978 yýllarý arasýnda CHPGrup Baþkanvekilliði yaptý."

*Bir kiþiyi, diðer insanlar-

dan farklý kýlan, onun düþünce yapýsý ve eyle-midir.

Kitaplýðýmdaki bir raf, Ali Nejat Ölçen'inyazdýðý kitaplarla doludur.2 Ama bence onunen büyük eseri 1994 yýlýndan beri yayýnladýðý"Türkiye Sorunlarý" kitap dizisidir.

Sayýn Ölçen iki ayda bir yayýmladýðý bu ki-taplarý isteyenlere ücretsiz gönderirken þöyledemektedir:

"Kitap dizimiz bir halk hizmetidir. Edinmekiçin bedel ödemek gerekmez. Yazýyla ya da te-lefonla açýk adresinizi bildirmeniz yeterlidir. Buhalk bu ülke hepimizin"

Ben bu kitaplarý ve üzerindeki bu ifadeyigörünce "Bu deðirmenin suyu nereden geliyor"diye düþünmüþtüm. Bu sorunun yanýtýnýwww.olcen.net sitesine girince aldým.

Ali Nejat Ölçen 1973-1980 arasý politikayaptýðý için TBMM'nin eski parlamenterlere uy-guladýðý parasal ödemeden yararlanmaktadýr.

Bilindiði gibi, bu ödemeleri Anayasa Mah-kemesi yürürlükten kaldýrdýðý halde TBMM çe-

Mehmet Arif Ölçen

Page 43: Muhsin DEMÝRCÝ

42

Bugün Türkiye Cumhuri-yeti'nden bir yaþ daha büyükolan Nejat Aðabey yaþamý-na o kadar çok þey sýðdýrmýþki, bunlarý bir gazetenin ve-ya derginin sayfalarýna an-latmak olanaksýz.

1933'te Ýstanbul'da FeyziAti Ýlkokulu 5. sýnýfta ikenokulun önünde, üstü açýk birotomobilin içinde Atatürk'leÝran Þahý'ný görür.

1939'da lise son sýnýf öð-rencisiyken çýktýklarý askerlikkampýnda ilk kez Ýnönü'ylekarþýlaþýr.

1942'de Yüksek Mühen-dis Okulu öðrencisiykenÖmer Ýnönü sýnýf arkadaþý-dýr. (Ali Nejat Ölçen'in ama-cý aslýnda hekim olmaktýr.Ancak Askeri Týbbiye'den"Asker hekim gözlüklü olamaz" gerekçesiylegeri çevrilir.)

Yüksek Mühendis Okulu 1945'te üniversite-

ye dönüþür ve Ali Nejat Öl-çen 6,5 yýl eðitim görerek"Yüksek Su Mühendisi" olur.(Ama betonun yeþilimsi birrenkte olduðunu ancak Por-suk Barajý'na mühendis ola-rak atandýðýnda öðrenecek-tir.)

1959'da Ordinant Oku-lu'nda 51. dönem yedek su-bay olarak askerliðini yapar.Turgut Özal asker arkadaþý-dýr. Okulun kurmay albayý daKenan Evren'dir.

27 Mayýs 1960 ihtilâlin-den 15 gün önce, omuzlarýnademirler takarlar ve asteð-men olarak evlerine gönde-rirler. Çünkü Menderes "Benbu orduyu yedek subaylarlaidare ederim" demiþtir. Ama27 Mayýs sabahý tekrar okula

çaðýrýrlar. Gerçek mermili silahlarla kýsa bireðitimden geçirilerek ikili gruplar halinde An-kara'da DP'li milletvekili avýna çýkarlar.

Makbule Ölçen

Page 44: Muhsin DEMÝRCÝ

43

Bu arada tangolarýyla ünlü Yaþar Güve-nir'den 8 silindirli, otomatik vitesli bir Buickotomobil satýn alarak Ankara caddelerinde ha-va atmayý(!) da ihmal etmez.

Daha sonra teðmen olarakDPT'de uzman olur. (Bunda baba-sý Mehmet Arif Ölçen'in sýnýf arka-daþý olan Cemal Gürsel'in katkýsýolmuþ muydu, diye düþünmedenedemez)

DPT'de 1972 yýlýna kadar çalý-þýr. Bu arada Turgut Özal'ýn DPTMüsteþarlýðý'na atanmasýyla baþ-layan geliþmeyi de izler.

*Eðer bugün Türkiye'de Zihinsel

Özürlü Çocuklarýn saðlýklý þekilderehabilitasyonu ile ilgili birazcýkyol alýnabilmiþ ise, bunu Ölçen Ai-lesi'nin yýlmadan, usanmadan bü-yük bir özveriyle yaptýklarý çalýþ-malara borçluyuz.

Ali Nejat Ölçen ve 1927 do-ðumlu olan Makbule Zarakol1946 yýlýnda evlenirler. Bakýn Ne-jat Aðabey 64 yýllýk eþi için yazdýðýbir þiirinde ne diyor:

"Bir yastýkta kocayýn dediler mi bizeo sözü yakýþtýramadýk kendimize64 yýl bir yastýkta kocamadýkgenç kaldýkyazgýmýzý getirdik dize.

Yazgýmýz; onu da biz yarattýkdünya malýný bir yana attýkaðacý, taþý topraðý ve kuþlarý sevdikdüz yolu deðil yokuþlarý sevdiksevgiye aþýktýkbirlikte yokuþlarý aþtýk.

Sevgimiz baþkadýr bizim, baþkaBiraz da benzer ilahi aþkaMakbule Ölçen, sevgili karýmÖteki dünyada da seninle varým."Nejat Aðabey'e ve Makbule Abla'ya uzun

ömürler diliyor, sevgi ve saygýlar sunuyorum.

DÝPNOTLAR:(1) Ali Nejat Ölçen'in annesi Refika Haným,

eðer, Amasya'da bulunan eþi Mehmet Arif Öl-

çen'in yanýna 15 gün geç gitseydi Ali Nejat Öl-çen Niksar'da doðacaktý. Çünkü Refika HanýmNiksar'daki evlerinden Amasya'ya -Niksar tabi-riyle- "karný burnunda" gitmiþ ve iki hafta son-ra da Ali Nejat'ý doðurmuþtur.

(2) Ali Nejat Ölçen'in benim kitaplýðýmdabulunan eserleri þunlar:

Yapý Acýsý (Roman. 1958 Ankara AyyýldýzMatbaasý)

Türkiye'de Plân Sonrasý Ýktisadi DurgunlukVe Sebepleri (Ýnceleme, 1964 Ankara AyyýldýzMatbaasý)

Halk Sektörü (Ýnceleme, 1974 Ankara Ayyýl-dýz Matbaasý)

Günümüzde Kapitalizmin, Sosyalizmin Ko-numu Ve Demokratik Sol Düþüncenin Görünü-mü (Demokratik Sol Düþünce Forumuna sunu-lan teblið (1974, Ankara Ayyýldýz Matbaasý)

Demokratik Sosyalizme Giriþ (Ýnceleme,1976 Ankara Ayyýldýz Matbaasý)

Faþizm Millet Meclisinde Yargýlanýyor(TBMM'de geçen bir olayýn halka nasýl yanlýþyansýtýldýðýnýn öyküsü, 1977 Ajans Türk Matba-acýlýk)

Page 45: Muhsin DEMÝRCÝ

44

Karl Marx Ve Ýngiliz Emperyalizmi (Ýncele-me, 1992 Ankara Ekin Yayýnevi)

Ýslamda Karanlýðýn Baþlangýcý Ve Türk ÝslamSentezi (Ýnceleme, 1991 Ankara Ekin Yayýnevi)

Özürlüler Hukuku (Ýnceleme, Makbule Öl-çen'le birlikte) (1991, Zihinsel Özürlü ÇocuklarVakfý Yayýný, Ankara Ajans Türk Matbaasý)

Ecevit Çemberinde Politika-Politika Çembe-rinde Ecevit (Aný, 1995 Ankara Ümit Yayýncýlýk)

Vetluga Irmaðý (Mehmet Arif Ölçen-YayýnaHazýrlayan Ali Nejat Ölçen) (Aný,1994 AnkaraÜmit Yayýncýlýk

Osmanlý Meclisi Mebusaný'nda Ýttihat Ve Te-rakki Zorbalýðý Ve Siyasal Ýþkenceler (Ýnceleme,1982 -2. Baský 2000, Ankara Güldikeni Yayýn-larý)

Kendini Yok Eden Osmanlý (Araþtýrma-ince-leme, 2006 Ankara Ümit Yayýncýlýk)

Özürlüler Yokuþu (Makbule Ölçen- YayýnaHazýrlayan Ali Nejat Ölçen) (Aný-inceleme,2005 Ajans Türk Matbaasý)

Türkiye Sorunlarý (Kitap dizisi 79 adet -Top-lam 5372 sayfa)

Sayýn Ölçen'in 1957-60 arasýnda üç yýl sü-reyle çýkardýðý "Yapý Teknik Dergisi" ve 1960'tansonra yayýmladýðý "Akselerasyon Prensibi VeTürkiye'nin Makroekonomik Hedefleri" ile "Tür-kiye'nin Endüstrileþme Sorunu" adlý çalýþmalarýbende yoktur.

Yine Almanya'da yayýmlanan ve Türk iþçile-rinin geri dönüþ eðilimleri üzerinde etkin roloynayan ekonomik ve sosyal etkileri konu alan"Türken und Rückkehren" adlý araþtýrmasý ben-de bulunmamaktadýr.

Page 46: Muhsin DEMÝRCÝ

45

ONALTINCI PERONViyana'dan Salzburg'a gitmek için tren is-

tasyonuna giderek bilet alýyoruz. Viyana'yý gez-memizde bize yardým eden arkadaþýmýz SedatBeyle bir banka oturarak sohbete devam edi-yoruz. Bir ara arkadaþýmýz saate bakýyor ve te-laþlanýyor, koþalým trene yetiþemeyiz diyor. Sa-ate baktýðýmýzda trenin kalkmasýna 5 dakikakaldýðýný görüyoruz. Telaþýna anlam veremiyo-ruz, þaþýrýyoruz, bize göre rahat yetiþmeliyiz.Arkadaþýmýza uyarak koþmaya baþlýyoruz. Ko-þarken anlatýyor, tren 16. peronda diyor. Biz ül-kemizde alýþmýþýz, istasyonda bir gidiþ yönübirde geliþ yönü olur ve en fazla 50 metre son-ra trene binersin. Ama burada böyle deðil, koþAllah koþ. Çok uzun bir koþudan sonra 16. pe-rona ulaþýyoruz. On altýncý peronda trenimizibuluyoruz, arkadaþýmýzla hýzlýca vedalaþýp tre-ne biniyoruz ve tren hemen hareket ediyor. Sonanda trene bindik diye seviniyoruz.

Bu olay bizi bayaðý etkiliyor. 16. peron, neçok peron var. Avusturya'da demiryolu taþýma-cýlýðýna verilen önemin farkýna varýyoruz. Engüvenli, en kazasýz, en risksiz ve rahat bir yol-culuk demiryolunda iken biz ülkemizde halakarayolu taþýmacýlýðýný kullanýyoruz, üzülüyo-ruz, birazda utanýyoruz ülkemizdeki bu durum-dan.

Ülkemizde, otobüs terminallerinde çok faz-la peronlarýmýz var, kocaman otogarlarýmýzvar, ama tren istasyonlarýnda peronlarýmýz yok,dedik ya bir geliþ birde gidiþ yönü var. Biz onaltýncý perondan trene bindik. Acaba kaç peronvardý? Cevap veremiyoruz, yirmiden fazlaydýdiyoruz. Avusturya'da her yöne tren yolculuðuvar, en çok kullanýlan ulaþým þekli trenler.

Osmanlý'da tren yolu hattýnýn saray bahçe-sinden geçmesi söz konusu olduðunda SultanAbdülaziz "Memleketime demiryolu yapýlsýn daisterse sýrtýmdan geçsin" demiþ. Sonra Abdül-hamit Han zamanýnda çok ciddi tren yolu yatý-rýmlarý yapýlmýþ. Türkiye Cumhuriyetinin kuru-cusu Mustafa Kemal Atatürk, ülkenin o yoklukzamanlarýnda, ekonomik faaliyetlerin çok kýsýt-lý olduðu imkânlarla, ülkenin dört bir yanýnýdemir aðlarý ile donatmaya çalýþmýþ. Bugün deo zamanlarda yapýlan demiryollarý kullanýl-makta. Atatürk vefat ettikten sonra neden buönemli yatýrýmlar durmuþ bilmiyoruz. Trafik ca-navarýna her yýl binlerce can veriyoruz. Bu bi-zim kaderimiz mi yoksa kaderimizi kendimiz miçiziyoruz? Avrupalýlaþmak Mozart dinlemekleolmuyor, iþte tren yolculuðuna devam ederkenbunlarý düþünüp kahrolarak yol alýyoruz.

KAMERA MI? GÜÇ GÖSTERÝSÝ MÝ?Alaaddin adýnda bir Türk arkadaþýn kendi

firmasýna ait otobüsüyle, Çinli bir kafileyi Viya-na'ya götüreceðini öðreniyoruz. Telefon numa-rasýný bulup ona Viyana'ya gitmek istediðimizisöylüyoruz. Kabul ediyor.

Ertesi sabah Alaaddin Bey bizi konak-ladýðýmýz yerden alýyor. Hemen onunla tanýþýpkaynaþýyoruz. Bu arada otobüsün içinin zevkli,alýmlý, çok hoþ dizayný ve döþemesi dikkatimiziçekiyor. Sonra baþka bir duraktan yaklaþýk 30kiþilik Çinli kafileyi alarak yolumuza devamediyoruz. Bizim cana yakýn, rahat ve güler yüz-lü olduðumuzu gören Çinliler bizimle konuþ-mak istiyorlar, onlarla da kaynaþýyoruz. UygurTürklerinin durumu hakkýnda da konuþurkenülkemizde yapýlan protesto gösterilerinin sesgetirmiþ olduðunu onlardan öðreniyoruz.

Fotoðraf makinemizle güzel manzara fo-toðraflarý çekerken, aniden Çinlilerden birisi,elimizdeki makineye bakarak, sanki Çin'in gü-cünü gösterircesine böbürlenerek, " Made inChina " diyor. Beynimizden vuruluyoruz. Biz de

ALMANYA GEZÝMÝZDENFARKLI ÝZLENÝMLER-2

Müslim KAÇMAZAyhan Þenol AKGÜL*

* Tokat End. Mes. Lisesi Mes. Dersi Öðretmenleri

Page 47: Muhsin DEMÝRCÝ

46

içinde olduðumuz otobüsün ve iç dizaynýnýnnasýl olduðunu onlara soruyoruz. Onlarda gü-zel diyorlar. Bizde " Made In Turkey " diyerekgururlanýyoruz. Çünkü Alaaddin Bey bize buotobüsün Türkiye'de Ýstanbul'da üretildiðini,otobüsü ülkemizden satýn alarak Bursa'da dö-þemesini ve dizaynýný yaptýrdýðýný söylemiþti.

Tabii Çinlilerin yüzlerinde bir þaþkýnlýk olu-yor. Türkiye'de bu otobüs üretim iþlerini, arabadizayn ve döþemesini yapanlara ve buna sebepolanlara dualar ederek Viyana yolculuðumuzadevam ediyoruz.

SORUN YARATMAYAN AÞIRI YAÐMURAlmanya'da grubumuzla gezerken þiddetli

bir yaðmura yakalanýyoruz. Kapalý bir alandayaklaþýk 1 saat kadar yaðmurun dinmesinibekliyoruz. Yaðmur duruyor. Þehri rahat ve so-runsuz gezmeye devam ediyoruz. Doðru dürüstsu birikintisi bile yok. Bu ne iþtir diyoruz. Bir sa-ate yakýn yaðmur yaðýyor, þehirde doðru dürüstsu birikintisi bile göremiyoruz ve problem ya-þamýyoruz, þaþýrýyoruz.

Hemen aklýmýza ülkemiz geliyor. Her yað-murdan sonra oluþan büyük su birikintileri,yollarda doðru dürüst yürüyememek, evleri su

basmasý, arabalarýn üzerimize su sýçratmasý vs.Ülkemizde de belediyelerin bu konuya ne ka-dar önem vermeleri gerektiðini düþünerek ge-zimize devam ediyoruz.

GÜNDE ÜÇ BÖLÜM HAVA DURUMU

Konakladýðýmýz yerdeki yan komþumuz Jan,bizi Türk çayý içmeye davet ediyor. Çayýmýzýiçerken o bir ara internetle ilgileniyor. Yarýn ha-va yaðacak diyor. Biz de emin misin diye soru-yoruz, evet diyor.

Ertesi gün elimizde þemsiye ile gezimize gi-diyoruz. Bekliyoruz, yaðmur yaðmýyor. Öðle-den sonra kaldýðýmýz yere geliyoruz, Jan'ý bulu-yoruz ve ona yaðmurun yaðmadýðýný, boþunaþemsiye taþýdýðýmýzý ve þakayla karýþýk bizi kan-dýrdýðýný söylüyoruz. Jan bize anlatýyor; Siz ya-rýn yaðmur yaðacak mý diye sordunuz, bendeevet dedim, bekleyin yaðacak diyor ve ekliyor.Bizde hava durumu sabah, öðle ve akþam içinayrý verilir diyor.

Gerçekten de akþama doðru yaðmur yaðý-yor. Jan'ýn yanýna giderek ertesi günün havadurumunu detaylý öðreniyoruz.

Page 48: Muhsin DEMÝRCÝ

47

HAYATIMIZIN SÜREKLÝ PROBLEMÝ-TRAFÝK2 arkadaþ kaldýrýmda yürüyoruz. Yolun kar-

þýsýna geçeceðiz. Kaldýrýmýn yaya geçidi kena-rýna gelmemize yaklaþýk 3 metre kadar kalýyor.Bir týr geliyor ve bizi görünce duruyor. Biz anla-yamýyoruz. Kaldýrýmýn kenarýna geliyoruz ve tý-rýn geçmesini bekliyoruz. Týr þoförü eliyle bizegeçin iþareti yapýyor. Bizde ona elimizle geçiþareti yapýyoruz. Bu seremoni 3-4 kez oluyor.Týr þoförüne güvenerek karþýya geçiyoruz.

Bizde ise yayalar her yerde araçlarý bekle-mek zorunda kalýyor. Yaþadýðýmýz þehir To-kat'ta, Niksar yolu Kavþaðý ile Taþköprü arasýn-daki bölünmüþ yolda, yaya geçidinden geçenyayalarýn üstüne hýzla sürülen araçlar yüzün-den, kaç tane kaza meydana geldi.

Trafik sorunu sadece yaya geçidinde ve yol-da geçiþ üstünlüðü, hýz sýnýrý kurallarý, ýþýklaradikkat etmeme, resmi kurumlarýn insanlar vearaçlar için düzgün yollar ve kaldýrýmlar hazýr-lamasý vs.den ibaret deðildir. Ülkenin kendineait bir trafik kültürünün olmasýna ve devletinuygulama ve yaptýrýmlarýnýn saðlam olmasýnada baðlýdýr.

Ülkemizin de iyi bir trafik kültürüne ihtiyacývar. Ülkemizde de kurallar var ama pek uygu-lanamýyor. Bunun eðitimle düzeltilmesini bekli-

yoruz. Ama eðitim tek baþýna yetmiyor. Bizegöre kurallara uymayanlara yapýlacak yaptý-rýmlar ve sürekli yapýlacak denetimler bu so-runlarýn çoðunluðunu kendiliðinden çözecek.Trafik problemimizin çözülebilmesi için eðitimve iyi bir denetim istiyoruz.

VÝLLADA DOMATES- BÝBER- MISIR

Regenstauf kasabasýnda 3 arkadaþ geziyo-ruz. Gezerken bir ara tek katlý villalarýn olduðubir alandan geçiyoruz. Tüm villalar bakýmlý,görkemli, bahçeleri pýrýl pýrýl, her yere çimenlerekilmiþ, türlü türlü çiçekler dikilmiþ, bahçeleriniçinde ve kenarlarýnda deðiþik türden aðaçlarvar. Villalara beðeni ile bakarak ilerlerken baþ-ka bir villanýn bahçesi hemen dikkatimizi çeki-yor. Bu bahçede diðerlerine bakarak bir farklý-lýk var. Bu bahçede hem güzellik hem de üret-kenlik var. Sanki ülkemizden bir tat var. Bubahçenin de çoðu kýsýmlarýna çimler ekilmiþ,bahçe kenarlarýnda çeþitli güzel çiçekler veaðaçlar gözüküyor. Ýlaveten ise bahçenin birbölümüne domates-biber-mýsýr vs ekilmiþ. Bubahçe bir Türk'e mi ait yoksa bir Alman'a mý aitdiye konuþurken posta kutusuna doðru yürü-yoruz. Ýsmi okuyoruz "Ali". Ýçimizde bir sýcaklýk,þaþýrmýþ bir vaziyette gülerek, sevinerek, yürü-meye devam ediyoruz.

Page 49: Muhsin DEMÝRCÝ

48

POÞET ÇANTA VE ÇEVRERegensburg'dayýz, bir markete giderek bir-

kaç parça yiyecek alýyoruz. Yiyeceklerimizi ka-sadan geçirerek, fiþimizi alýp paramýzý ödüyo-ruz. Poþet vermelerini bekliyoruz ama veren ol-muyor. Poþet yok mu diye soruyoruz. Anlamý-yorlar. Tekrar sorarak anlatýyoruz. Bunun üstü-ne kasiyer marketin içerisine giderek bize 1 ta-ne poþet getiriyor. Poþeti yazar kasadan geçire-rek fiþimizi veriyor. Poþetin parasýný vermek zo-runda kalýyoruz ve çok þaþkýnýz. Poþet hem pa-ralý hem de çok pahalý.

Etrafa dikkatli baktýðýmýzda alýþveriþe ge-lenlerin genellikle bez çanta ile geldiklerini gö-rüyoruz. Kasiyerle konuþuyoruz, bize naylonpoþetlerin doðaya zarar verdiðini anlatmayaçalýþýyor. Ona katýldýðýmýzý söyleyerek market-ten ayrýlýyoruz.

Marketten ayrýlýrken dýþarýdaki çöp varille-rin çeþitliliði dikkatimizi çekiyor. Cam, kâðýt,metal, plastik ve yiyecek için ayrý ayrý çöp varil-lerinin olduðunu görüyoruz. Sonradan öðren-diðimize göre çöp varillerine bilerek yanlýþ çöpatanlarda cezalandýrýlýyormuþ.

Ülkemizde doðanýn deðerini, onun ne ka-

dar önemli olduðunu, onu ne kadar sevmemizve korumamýz gerektiðini konuþuyor ve anlatý-yoruz. Ama bu konuda konuþtuklarýmýz hepsözde kalýyor. Bu konuda Tema vakfý çýrpýnýpduruyor, anlayamýyoruz. Almanya'da Temavakfýnýn anlattýklarýný yaþamak, yaþatmaya ça-lýþanlarý görmek bizde çok garip, buruk, hüzündolu duygular uyandýrýyor. Alman insanlarýnýnçevreye olan duyarlýlýðýna hayran kalarak yo-lumuza devam ediyoruz.

ALMANYA'DA AVLANMA - AVCILIK

Grubumuzla rehberimiz önderliðinde birgöl kenarýna gidiyoruz. Dinlenirken etrafý ge-zen bir arkadaþýmýz "gölde çok ördek var, ba-lýklar zýp zýp zýplýyor, keþke olta takýmlarýmý ge-tirseydim" diyor. Bir arkadaþýmýz gölde bu ka-dar ördek nasýl kalýyor diye soruyor. Rehberi-miz ise bu sözler üzerine avlanma ve avcýlýk ileilgili þu sözleri anlatýyor: " Almanya'da istediðingibi balýk tutup, ördek avlayamazsýn. Önce yakursa gidersin ya da kalýn kitaplar okuyarakher þeyi öðrenirsin. Sonra avlanma ve avcýlýksýnavýna girersin. Bu sýnavda baþarýlý olursanavcýlýk yapabilirsin. Sýnavý geçince her mevsimavcýlýk yapamazsýn. Belirlenen zaman dilimle-

Page 50: Muhsin DEMÝRCÝ

49

rinde yapabilirsin. Avcýlýk yaparken de her þeyölçüsünde olmalý. Örneðin balýk tuttuðunda,tuttuðun balýðýn boyu belli bir uzunlukta olma-lý. Ölçünün altýndaki balýklarý geri býrakmalýsýn.Kurallara uymadýðýn zaman çok büyük cezayersin. Bir daha da avcýlýk yapamazsýn" diyor.

Hemen ülkemiz aklýmýza geliyor. Bu kurallarbizde de var ama bu bilinç yok! Hele denetimhiç yok. Bir kilo balýk için elektrikle veya dina-mitle balýk avlayanlar, yavrulama zamanýn daavlananlar, ihtiyacýndan çok fazlasýný vurarakdoðayý ve doðal dengeyi yok edenler, bu sýnav-lara girmiþ, bu denetimlerden geçmiþ olsalar-dý, onlarda bu bilinçte olsalardý. Ne güzel olur-du.

MUM YAKMAK

Regensburg'da gezimize devam ederkenmeþhur Dom Kilisesine de uðruyoruz. Çok bü-yük bir kilise ve yapýmý birkaç yüzyýlda tamam-lanmýþ. Kilisenin içini gezerken Hýristiyan inan-cýndaki insanlarýn kilisenin içinde belirlenmiþbir yerde mum yaktýklarýný görüyoruz. Yakýlanbu mumlarýn içinde, % 30 oranýnda balmumuolmasý gerekiyormuþ. Aklýmýza ülkemizdekitürbelerde de mum yakýldýðý geliyor. Sonra dü-þündüðümüzde Budizm, Hinduizm, Japoninanç kültürü ve diðer inançlardaki insanlarýn-da ibadetleri esnasýnda mum yaktýklarýný hatýr-layarak, mum yakma geleneðinin, dünyadayaþanan birçok dinin ortak ibadet ritüellerin-den biri olduðunu fark ediyoruz.

ÇOCUK MU? KÖPEK MÝ?

Almanya'nýn ve Avusturya'nýn hemen he-men her þehrinde çok sayýda Türk'e rastlýyoruz.Türk nüfusunun her geçen gün arttýðý söyleni-yor. Almanlar için ise aynýsýný söylemek zor.

Bizler için Türk aile yapýsý çok önemlidir.Türk aile yapýsý içinde çocuk olmadan mutluolunamaz yargýsý mevcuttur. Anne, baba ve ço-cuklar tarafýndan oluþan aile bireyleri birbirle-rine kuvvetli baðlar ile baðlýdýr. Bir aile olmakiçin belki de vazgeçilemez en önemli unsur ço-cuklardýr. Fakat Alman toplumunda þu an buduygular yokmuþ. Çocuk yapmak onlar için birlüks durumunda imiþ. Almanlar, çocuklarý yeri-ne, ellerinde köpekleri ile geziyorlar. Her park-ta elinde köpeðini gezdiren birilerini görebili-yoruz. Bu geliþmelerle ilgili þu 2 tez konuþulu-yor.

Birincisi Almanya'da durum böyle devamederse, ileride Türklerin nüfusu çok artarak yö-netimde söz sahibi olma durumuna, seçimlerietkileme durumuna gelebilecektir.

Bir baþka görüþe göre ise þu an Almanya'dabüyüyen Türk çocuklarý da Almanlar gibi dü-þünmekte, Almanlaþmaktadýr. Bu tez asimilas-yona gider ki hiç kimse istemez. Bu durumdabiz ülke olarak o çocuklarýn eðitimlerini üstlen-mek zorundayýz. Aile yapýmýzý da korumalýyýz.

OKUL VE SANDELYEDEKÝ YAZI

Almanya'nýn meslek okullarýndan biri olanRobert Eckert Okulu'nda iki hafta geçiriyoruz.Birçok sýnýfa giriyoruz. Okulun birçok yerini ge-ziyoruz. Öðrenci tuvaletleri tertemiz. Su kulla-nýlmýyor ama istenildiði kadar tuvalet kâðýdýmevcut. Kapýsýnda duvarýnda bir tek kalem iziyok. Masalarý tertemiz. Birbirimizle iddiaya gi-riyoruz kim bir yazý bulacak diye. Bulabildiði-miz tek olumsuz yazý, bir sandalyenin arkasýn-da. Almanca bilmediðimiz için manasýný çöze-miyoruz. Belki de bizim okullarda demirbaþla-ra verilen bir seri numarasý ya da bir öðrenci-nin yazmýþ olduðu bir yazý!!! Türk Milleti yaz-mayý ve okumayý sevmiyor. Dünyanýn en azokuyan milletlerinden biriymiþiz. Çalýþmýþ ol-duðumuz okullarda nice cevherlerimiz yete-neklerini sýra ve masalarýn üzerlerini kazýyarak,yazarak heba ediyorlar. Bu gençleri okuma veyazmakta ki yeteneklerini ifade edebilecekleriyazýlara döktürebilseler pek çok cevher kazaný-labilir.

OKUL VE SPOR

Robert Eckert Okulu 4500 öðrencinin eðitimgördüðü büyük bir okul. Okulda dikkatimiziçeken ise 50 den fazla spor dalý ile personel veöðrencilerine hizmet vermesidir. Yüzme, masatenisi, boks, futbol, basketbol ve ismini bilme-diðimiz birçok spor yapýlabiliyor. Üstelik hiçbirücret istenmiyor. Sadece okul kartýný göster-mek yeterli. Çevreden gelen okul öðrencisi ol-mayan insanlardan bir miktar ücret bir alýndý-ðýný öðrendik. Eðitim ve öðretimin kalitesi,okulu öðrencilere sevdirmekle baþlýyor. Okulu-nu seven derslerine ve çalýþmalarýna özen gös-teriyor ve peþinden baþarýlar geliyor.

Page 51: Muhsin DEMÝRCÝ

50

Osmanlý Devleti yedi cephede savaþa tutul-muþ, Seferberlik ilan edilmiþ, zengin olup daaskerlik bedeli (parasý) ödeyenleri dahi askerealmýþlar. Bir anda 300 kiþiyi askere götürmüþ-ler. Seferberliði þimdiki gençler pek bilmezler,Eli silah tutabilecek iyi, kötü, hastalýklý, genç,ihtiyar herkesi silâhaltýna almýþlar. Boyalý kö-yünden de 60 kiþi seferberlikte askere gitmiþ,herkes Bizeri mezarlýðýnýn oradan yakýnlarýnýaskere yolcu etmiþ, askerlerin bir ucu Baloðuncevizin orada, arkasý ise köyde imiþ. Herkesgözyaþý ile aðýtla, maniyle yolcu etmiþ sevdikle-rini...

Kimi babasýnýn, kimi amcasýnýn, diðeri abi-sinin peþinden baka kalmýþ. Bizeri' yi bir matemsarmýþ, yolda komþu köylerden seferberliðe gi-denler de katýlmýþlar. Þimdiki gibi otomobilleryok, her yere yaya veya atla gidilirmiþ. Yoldaherkes bir birleriyle tanýþmýþlar. Tokat AskerlikÞubesine gelmiþler. Çoksular caddesinde birgece kalmýþlar, Tokat'ta kimin hangi cepheyegideceði belli olmuþ, Bizeri' den yemen cephe-sine gidecek olanlar belli olmuþ. Osman, Halil,Ali, Süleyman ile komþu köyden Mehmet erte-si günü topluca diðer askerlerle Sivas'a gitmiþ-ler, oradan trenle Adana'ya gitmiþler, Ada-na'dan da bir kýsým askerler gemilerle diðerle-ri ise trenle Yemen'e gitmiþler. Birkaç ay sonraÝngilizlerle savaþa baþlamýþlar...

Üç ay süren bu zorlu savaþtan Türk Ordusuyenik çýkmýþ. Askerlerimizin hemen, hemenhepsini þehit vermiþiz. Yaralý kalanlarý da fakirAraplar öldürüp elbisesini ve parasýný soymuþ-lar. Ýngilizler ortaya bir yalan atarak" Türk as-kerlerinin karnýnda altýn, para var" diyerekAraplara anlatmýþlar. Zaten fakir, aç ve periþandurumdaki zayýf karakterli Araplar yaralý as-kerlerimizin karnýný yarmýþ, midesini parçala-yarak hunharca Askerlerimizi þehit etmiþler. (

Bu askerler bizim din kardeþimizdir diyerek on-lara sahip çýkacaklarýna karýnlarýný yarmýþlar.)Çok az sayýda askerimiz Ýngilizlere esir düþ-müþ, bunlarýn içinde olanlardan Bizeri' li Os-man, Halil ve Ali ile komþu köyden de Mehmetonbaþý varmýþ...

Arap Þeyhleri de bu savaþta Ýngilizlerle bir-likte Türk'lere karþý savaþmýþlar. Suud ailesibunlarýn en büyük iþbirlikçileriymiþ.

Bu yenilgi Türkiye'de bir matem havasý estir-miþ. Askerlik þubesinin kapýsýna þöyle bir yazýyazýlmýþ. "Yemen'e giden Askerlerimizin Tama-mý Þehit Olmuþtur". Bu haberi okuyanlar, ya-kýnlarýný kaybedenler feryadý figan etmiþler.

Her yerde þöyle söylenir olmuþ, Yemen'e sa-vaþa giden askerlerimizin karalamasý geldi(Ka-ra haberi geldi). Diye söylenmeye dursun, buÝngilizlere esir düþen Askerlerimiz birkaç aysonra Türk Devletinin giriþimleriyle serbest ka-lýrlar. Gemilerle Adana'ya getirilirler.

Türkiye'ye gelen Adana'daki bu askerleritekrar savaþmak için Doðu cephesine gönde-rirler. Evlerine gitmeyi hayal edenlerin hayalle-ri kursaklarýnda kalýr. Birkaç gün sonra doðucephesinde kendilerini savaþýn ortasýnda bu-lurlar. Ruslarla yaptýklarý bu savaþta da aðýr kýþsoðuklarýna yenik düþerler. Ruslar doðu illeri-mizden bir kaçýný iþgal eder, bizim hemþehrile-rimizi de esir alýrlar. Gürcistan'ýn iç bölgelerinegötürürler. Bunlarý tarým iþlerinde çalýþtýrmaküzere zengin ailelerin yanýna köle veya azapolarak verirler. Her biri bir zengin ailenin ya-nýnda çalýþmaya baþlarlar. Bu duruma düþtük-lerine çok üzülürler... (yesir) Esir düþme bunla-rý kahreder. Yaklaþýk on yýl köle olarak çalýþýr-lar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Rusya ara-sýnda anlaþma yapýlýr, Yesirler Türkiye'ye gön-derilir. Diðer esirlerin birçoðu açlýktan, sefalet-ten ölmüþler. Fakat Bizeri'li Halil'in çalýþtýðý evinsahibi ölmüþ, hanýmý da bu yakýþýklý, dürüst in-saný sevmiþ, ona çok iyi davranmýþ, bu durumudiðerlerine anlatmýþ, diðer arkadaþlarýna yar-dým etmiþ. " Esirlerin Ýadesi" kanunundan ya-

AKBELENDEN SEFERBERLÝK HÝKÂYELERÝ

Yunis KAHRAMAN*

* Ýl Kültür ve Turizm Müdür V.

Page 52: Muhsin DEMÝRCÝ

51

rarlanýp Tokat'a gelmiþler, Yýllar önce býraktýk-larýný köye gelince bulamamýþlar.

Bizeri'li Halil'in hanýmý fakirlik sebebiyle ko-caya varacakmýþ, birisiyle anlaþmýþ, tam o sýra-da Yesirlere af çýkmýþ diye haber gelmiþ. Evlen-meye karar veren kadýnda hele þu esirler gel-sin de ondan sonra evlenirim diye ayak sür-müþ... Kendi kendine de þöyle dermiþ, "Yýllarönce karalamasý geldi" ben ne diye yesir yolubekliyorum, diyerek mýrýldanýrmýþ... iç çeker-miþ...

Birkaç gün sonra esirler gelmiþ... Bayandaçeþmeye su almaya gitmiþ, eve geldiðinde ya-bancý biri gelmiþ makatta oturuyor... Su (helki-lerini) bakýrlarý raflýktaki yerine býrakmýþ dýþarýçýkmýþ, Odada bulunanlarýn sesleri, konuþma-larý dýþarýya geliyormuþ, Bu yeni ses aynen ko-casýnýn sesine benziyormuþ, tekrar odaya gir-miþ, dikkatlice bakmýþ ki beyi Halil (...Vah...Vah... Ben beyimi tanýyamadým diye söylendik-ten sonra (12) on iki yýl seni ne kadar deðiþtir-miþ demiþ...

Bir isteðin var mý? diye Halil askere sormuþ-lar...

-Evet demiþ... Günlerdir boðazýmdan birlokma ekmek geçmedi...

-Arpa unundan bir helle yapýnda gözlerimefer gelsin demiþ...

Komþu köyden ise haberler þöyle... MehmetOnbaþý evine gitmiþ ki, çok küçük üç tane ço-cuðundan ikisi büyümüþ, genç olmuþ, diðeri isesýtma hastalýðýna yakalanmýþ ve ölmüþ. Ýþindaha da acýsý hanýmý küçük kardeþiyle evlendi-rilmiþ, ondanda üç tane çocuðu olmuþ, Bu du-rumu öðrenince çok üzülmüþ, kahrýndan ken-dini dýþarýlara atarak, günlerce köyün baþýnda-ki kayalarýn üzerinde aðlamýþ. Mehmet onbaþýüzülmesin diye, ona köyün batý tarafýndan birevi tahsis etmiþler. Birkaç ay sonra evlendirmiþ-ler. Önceki hanýmýný görmesin diye de, batý ta-raftaki tarlalarý Mehmet Onbaþýya vermiþler.Doðu taraftaki tarlalarý da küçük kardeþinevermiþler.

Mehmet Onbaþý hep þöyle söylenirmiþ..."Köyümdeki bu durum, beni 12 yýllýk esaretim-den daha fazla üzdü" der ve aðlarmýþ.

Diðer arkadaþlarý köylerine geldiðinde isekiminin babasý, diðerinin annesi ölmüþ, bir di-ðerinin evi yanmýþ, baþýný sokacak bir yer bilebulamamýþ.

- Ýþte Fakirlik Yýllarý...- Ýþte Sefalet Yýllarý...- Ýþte Esaret Yýllarý...Ýþte Seferberlik Öyküleri... Anadolu da her

bir ev acý hikaye dolu...

Page 53: Muhsin DEMÝRCÝ

52

ZZÝÝLLEE PPEEKKMMEEZZÝÝNNÝÝNN KKAAYYNNAAÐÐII

ZÝLE BAÐLARI

Zile'nin kuzey yamaçlarý üzüm baðlarýdýr.Güneyi açýk olduðu için bu cephenin üzümleripiþkin bol þýralý, taneleri dolgun, nefis koku vetattadýrlar. Zile'nin toplam arazisi 69,871 hek-tardýr. Bunun 1,711 hektarýný baðlar kaplar.Baðcýlýk Zile'de tarihin çok eskilerine dayanýr,yani Zile'nin Zela ismi ile anýldýðý asýrlara. Oyýllarda zile baðlarýnýn ürettiði üzümler hangiamaçla deðerlendiriliyordu bilemeyiz ama bizTürklerle pekmezcilik Zile'de hayli mesafe katetmiþ ünü '' Meþhur Zile Çalma Pekmezi " ola-rak ülke sýnýrlarý dýþýna taþmýþtýr. Yani esmereyakýn üzüm þýrasý çeþitli merhalelerden geçe-rek ve son aþamada ' da Zelve denen ( L ) har-fi þeklindeki bir ahþap gereçle çarpýldýðý içinçarpmak anlamýnda "Çalma " tabiri kullanýl-mýþtýr. Yakýn tarihimizde ise bu sözcüðü pekkullanan olmadýðýndan " Zile Pekmezi" olarakanýlmaktadýr. Zile pekmezi kreme yakýn beyazrenkte ve býçakla kesilecek kadar serttir. Bu

rengi alabilmesi için Þýra büyük leðenlerde iyi-ce piþirilerek, çarpýlarak ve bazý katký madde-leri ile müdahale edilerek belli bir kývama ge-len þýra Zile Pekmezi halini alýr. Bu katý pek-mezden baþka esmer " Bal Durusu " diye ad-landýrýlan Zile tabiri ile duru pekmez " sývý pek-mez" ekþi pekmez Ayvalý pekmez, cevizli pek-mez ile Þýranýn içine niþasta ve yarma katýlarakbir, bir bucuk santim kalýnlýðýnda eþkenar üç-gen þeklinde kesilerek yapýlan Tarhana, içi ce-viz dýþý niþastalý katý üzüm þýrasý ile kaplanançoðunluðun Cevizli Sucuk diye isimlendirdiði "Köme " yapýlýr. Yani Zile Baðlarýnýn üzümleriböyle deðerlendirilir.

Üzüm cinslerine ve isimlerine gelince: Mis-ket, Kara üzüm, Þam üzümü, Kömüþ Ciciði,Güzel üzüm, Kadýn Parmaðýdýr

Gelelim Zile baðlarýndaki diðer meyveler-den elma ve cinslerine: Hatýrý sayýlýr miktarda,miktarý ve çeþidi vardýr. Bunlar: Yaðlý kýzý, Ke-pek elma, Misket, Ekþi elma, Cýðýþtaklý elma,Danaburnu elma, Yer elmasý.

Ahmet DÝVRÝKLÝOÐLU*

* Þair- Yazar-Araþtýrmacý

Page 54: Muhsin DEMÝRCÝ

53

Önem ve miktarlarýna göre Armut "Göðsu-lu, Malatya armudu, Turþu armudu, Bal barda-ðý ve Çördük," Ayvalardan Ekmek ayvasý, Zer-dalilerden Tokalý oðlu ve Erik, Þeftali, Vez, Viþ-ne olmak üzere tüm yöresel meyveler yetiþirama en önemlisi de Kirazdýr. Zile Baðlarý de-nince ilk akla üzümden sonra gelen kirazdýr.Üzüm konusuna üstteki paragraflarda deðin-dim. Þimdi sýra Kirazda. Zile'de kiraz meyvesiMayýs ortasýnda baþlar, Aðustos baþýnda biter.Ýsimleri: Laley, Sarý kiraz, Kýsa çöp, Þalvarlý, Ka-ra kiraz, Kirtik kirazdýr. Ekonomik yönden fazlabir getirisi þu an yoktur ama geçmiþte adýna "Kiraz seyiri " þimdilerde ise " Kiraz Festivali " de-diðimiz Mayýsla birlik bir aylýk süre içerisindezile Baðlarýnýn dolup taþmasýna sebep olur. Okadar ki gurbetteki Zilelileri Zile ye taþýyacakkadar etkendir. Eski kiraz seyirlerinde Zile Bað-larýnda Cümbüþ, Ut, Darbuka, Klarnet ve Bað-lama sesleri eksik olmazdý. Gençler Þarký veTürküler söyler eðlenirlerdi, bunun yanýnda TaþFotak, Katýr kazýðý, El bende gibi yöresel, za-man geçirici oyunlar da oynanýrdý. Sonralarýsazlarýn yerini pilli radyolar daha sonralarý pi-kap, teyp ve televizyonlar aldý. Festivalle birlik-te de mahalli ve ulusal sanatçý konserleri mer-kezi bað meydanlarýnda yapýlmakta, animas-yon gösterileri çocuk ve gençleri eðlendirmek-tedir. Bu eðlence baðlarda elektrik þebekesibulunduðu için geç vakitlere kadar devam et-mektedir. Daha önceki yýllarda ise ay ýþýðýnda,mum, fener ve lüx lambasý ýþýðýnda gecenin birkýsmý baðlarda geçirilirdi.

Sabah kahvaltýsýný, çið düþmüþ çimenlerinüzerinde semaver çayý ile yapan Zileli öðleyemutlaka mangal yakar, zile baðlarýný et kokusuve mangal kokusu kaplar. Akþama ise Patlýcantava veya yaygýn olarak Zile baðlarýnýn o incekörpe asma yapraklarýndan yaprak sarma " et-li dolma " yapýlýr. Sabahtan akþama kadar isekiraz tabaklarý dolar, dolar boþalýr. Boþalýr der-sem her baðda mutlaka akraba, eþ, dost, bir-kaç aile bulunur. Öðle yemeklerinde Zile'yehas Mercimekli pilav, Bazlama gibi yiyeceklerde tüketilir, akþam her misafir evine mutlakabir sepet kirazla döner.

Üzümden bahsederken Bað Bozumundayani Eylülden sonra eskiden Zile bir iki ay Þýra,Pekmez kokardý. Çünkü her ev bir pekmezimalathanesi idi. Baðý olmayanlar üzüm Hasa-dýna " Bað kesme" davet edilir baðda o ince ka-buklu nefis kokulu Misket üzümleri ile ýzgaralaryapýlýr yenilirdi. Pekmez yapýlýrken de " Bað

ocaðý" pekmez yemeye davet edilirlerdi. Eski-den derken yukarda bahsettiklerimin çoðunlu-ðu aynen korunarak Zile de devam ettiriliyorbazýlarý ise teknolojik çaðýn kurbaný oldular.

Kýymetli okuyucu Zile'nin kuzey yamaçlarýhâlâ baðlarla kaplýdýr. Mevki Batýdan Doðuyadoðru sayarsak: Hamzacýk, Fena dere, Ulu ka-vak, Dere boðazý, Üvez baðlarý, Þehir baðlarý,Arap baðlarý, Cehrilik, Meydanlýk, Kisbaþý, Ça-kýr kaya, Kara dini, Kýþla ve Azarya isimleri ileanýlýrlar. Bu baðlarýn her birinde tek veya çiftkatlý ahþap veya betonarme bað evleri " Güme-le " vardýr. Önlerinde çimenlik ve çiçeklikli otur-ma alanlarý mevcuttur. Her köþe baþýnda mut-laka kaynak suyundan çeþmeler görül gürülakar. Bunlarýn sularý geniþ havuzlara toplana-rak sulama amaçlý olarak kullanýlýr. Yani ZileBaðlarý denince Üzüm, Kiraz, Zevk, Sefa, Da-mak tadý gelir insanýn aklýna.

" Zile baðlarýnda suyun sesi varÝpek bürük (*) giymiþ kýzýn süsü var”

(*) Bürük : Siyah ipekten bele kadar inen baþ ör-tüsü

Serhat boylarýnda savaþan ersinAllahtan duamýz, daim yenesinNe dileðin varsa Yaradan versinCihaný yürekli gücün titretsin

Vatan denen toprak senin her þeyinOnun baðrýnda da mevcuttur yerinKurulan her deðer senin eserinEn muhteþem mevki sende bilesin

Nesiller boyu bil ki, ilk deðilsinViyana'da bile duyuldu sesinAvrupa'da da at koþturdu neslinGelecek canlara sen hep ibretsin

Vatan bir topraktýr senin ebedinMohaç, Malazgirt, Çanakkale seninBayrak, Kur'an için bedel ödedinBuna delil oldu, kanlý bedenin

Ana kuzusu þehidim güneþsinBedenin topraðýn baðrýnda dinlensinSevgin yüreklerde daim yükselsinÇiçeðin daim vatanla yeþersin

Mehmet GÜZEL(Yerli Mehmet)

ÞEHÝDÝM

Page 55: Muhsin DEMÝRCÝ

54

"Su iner yokuþlardan hep basamak basamakBenimse alýn yazým, yokuþlarda susamak…Yol onun, varlýk onun, gerisi hep angarya!Yüz üstü çok süründün, ayaða kalk Sakarya!"

Necip Fazýl Kýsakürek

Türk Milletinin tarihinde diðerleri gibi baþlýbaþýna bir destan olan Sakarya artýk kahraman-ca akmýyor. Geçmiþin bütün izlerini neredeysekaybetmiþ bir þekilde sessizce, yataðýnda kuru-yan nehirler misali hüzünlüce memleketin ah-valini, olup biteni seyrediyor. Bir þeyler söyleye-cek ama eski gücünde, kudretinde deðil. Ýriliufaklý bütün derelerini içine çekerek yutkunupduruyor. Çünkü meydanlarda, programlardaSakarya Türkülerini söyleyenler gittikçe azalýyorya da onunla zirveye ulaþanlar onunla pirim ya-panlar neredeyse bir daha anmaya gerek gör-müyorlar. Sakarya'yý yetim çocuklar gibi býrak-mýþlar tek baþýna, sahipsiz Karadeniz'in derin-liklerine iniyor ve orada kayboluyor.

1904 'de baþladýðý çileli hayattan sonra,Türk Milletinin ve özellikle gençliðinin gönlündeönemli izler býrakarak 1983'te sonsuzluk âlemi-ne göçen Necip Fazýl KISAKÜREK, dönemehâkim insanlardan birine þu uyarýyý yapmýþtý.

"Ýslam'da hak ihtar üç ise size aziz gaye uð-runda en aþaðý üç yüz kere baþ vurmuþ olan fi-kir babanýz mevkiindeki bu adama,…… evin-deki nihai toplantýdan sonra takýndýðýnýz daimive cibilli "boþ verme" tavrýndan, artýk bu davayýkurtarmak deðil, harcama yolunda olduðunuzainanýyor ve davanýn gerçek kurtuluþunu, onuyanlýþ ve kötü temsil edenlerden kurtulmaklabuluyorum." Ve sonrasýnda 1978 yýlýnda yayýn-ladýðý beyannamenin bir bölümünde þunlarýözellikle vurgulamýþtý:

"Ýçi alev alev Müslüman, dýþý pýrýl pýrýl Türk veiçi dýþýna hâkim, dýþý içine köle. Yeni Türk nesli-

nin maya çanaðý olmak ehliyeti hangi topluluk-ta ise ben oradayým.

Allah'ýn inayeti ve Resulünün ruhaniyeti buyoldakilerin üzerinde olsun!"

O, öyle söylemiþ, ülkedeki kaos ortamýndanendiþe duyarak büyük sorumluluk duymuþ vegençliðe, yön vermeye gayret sarf etmiþti. Her-kes o yýllarda bir ekol olan Necip Fazýl'ýn peþin-den koþuyordu. Koþuldu da, Münevver, Ýslamiölçülere baðlý ve titiz bir Türk gençliði yetiþme-ye baþlamýþtý. Ancak ülkeyi sað-sol diye ikiyebölenler, kardeþ kardeþi birbirine kýrdýranlar, el-lerindeki din motifini siyasete alet ederek kulla-nanlar ve bunlarýn arkasýndakiler tüm bu geliþ-melerden ürktüler. Rahatlýk vermediler bir türlüülkeye ve nihayetinde de 12 Eylül 1980'de ma-lum ihtilal oldu.

Ondan sonrasý yetiþen, adeta yüz üstü býra-kýlan gençliðin durumu iþte gözlerimizin önün-de. Yazmaya, söylemeðe gerek var mý? Herkesbir yer, bir sýðýnak arýyor ama paramparça herbiri. Ülke sevgisinden, milli deðerlerden, bay-rak, ezan sesinden uzak insanlar çoðalýyor.Kendilerini baðlý hissedenlerin pek çoðu isemaalesef,"Bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn.","Bal tutan parmaðýný yalar." gibi tamamýyla ne-cip milletimizin yapýsýyla ve asil dinimizin ahla-ki ilkeleriyle örtüþmeyen yoz fikirlerine uysal ko-yunlar misali ses çýkarmayarak gün geçiriyorlar.Dileriz bu nereye aktýðý, nereye gittiði bilinme-yen gençliðimiz bir gün uyanýr, silkinir de büyüküstadýn "Zindandan Mehmed'e Mektup " þiirin-deki:

"….Mehmedim sevinin baþlar yüksekte!Ölsek de sevinin, eve dönsek de!Sanma bu tekerlekler kalýr tümsekte!Yarýn elbet bizim, elbet bizimdir!Gün doðmuþ, gün batmýþ, ebet bizimdir!"

mýsralarýndan yola çýkarak kendine gelir.2000 yýlý 8 Ekim'inde Niksar Belediyesi'nin

düzenlediði "Niksar Geceleri"nde RahmetliGöktürk Mehmet UYTUN'la (1935-2001) bera-

ÖLÜMÜNÜN 27. YILINDA

NECÝP FAZIL'I ANLAMAKHasan AKAR*

* Eðitimci-Yazar

Page 56: Muhsin DEMÝRCÝ

55

beriz. Programýn sunuculuðunu onun ýsrarlý tav-rý karþýsýnda biz yapýyoruz. Kimler yok ki: rah-metli Halil SOYUER ve Hüseyin YURDABAK'tan,Abdullah SATOÐLU, Kemali BÜLBÜL'le ÝsmailKARA'ya kadar pek çok deðer oradalar

UYTUN'a þiirinizi sunmadan bir hatýranýzýanlatýr mýsýnýz diyorum. Baþlýyor Necip Fazýl KI-SAKÜREK'le ilk karþýlaþmasýna."O yýllardaAnkara Gazi Lisesi'nde öðretmendim. Os-man Yüksel SERDENGEÇTÝ de döneminhem siyaset hem de kültür adamlarýndanbiri. Bir gün rica ettim

-Beni Necip Fazýl üstatla ta-nýþtýrýr mýsýn? Biraz düþündüsonra.

-Elbette, haydi düþ peþi-me dedi. Yürüyerek birmatbaaya vardýk.Oradabulunanlarla baþladýkedebiyattan, sanat-tan sohbet etme-ye. Bir ara demekki yüksek seslekonuþuyordumSerdengeçti beniuyardý.

Biraz sessizolalým, yukarýda dev uyuyor. Önce ne demek is-tediðini anlamadým, sordum.

-O dev de kim? diye sormadan edemedim.-Kim olacak, aradýðýn, tanýþmak için can at-

týðýn adam. Haydi yukarý çýkalým diye tahtamerdivenlerden bir üst kata týrmandýk. Bu ara-da o devin sesi yankýlandý.

-Ne var, kim var orada Osman?-Çiçeði burnunda bir þair öðretmen üstadý-

mýz.-Çiçeði burnunda öðretmeni anladýk da, çi-

çeði burnunda þair kim? diye seslenerek o dev,kaðýt kýrpýntýlarýndan ibaret yataðýndan doðru-larak bize gülümsedi. Ýþte o dev þahsiyetle ogün ilginç mekânda böyle karþýlaþýp tanýþtýk.Sonrasýnda ailecek de görüþtüðümüz bir dostu-muz oldu."

Biz ise Necip Fazýl KISAKÜREK'in önce TokatYeþil Köþe'deki (Deðiþik sosyal vakýf ve müesse-selere ev sahipliði yapan bu yer hâlen Yeþil Kö-þe Et Lokantasý olarak hizmet veriyor) Milli TürkTalebe Birliðinde hemen her ay oynanan tiyat-rolarýyla tanýþtýk. Daha sonra da onu, üniversi-teyi okuduðum Konya'da 1978'de bir siyasi par-

tinin düzenlediði mitingde görme imkânýna ka-vuþtum. O dönemin gençleri olarak onun eser-lerini okumayan, düþüncelerinden etkilenme-yen sanýrým yok denecek kadar azdýr.

Tokat'ta kültür ve sanatýn yönlendirilmesin-de, gençliðin o dönemlerde inançlý bir þekilde

yetiþtirilmesinde Yeþil Köþe'de yýllarca fa-aliyet gösteren bu öðrenci kuruluþu-

nun büyük payý vardýr. Hatýrlaya-bildiklerim Bekir COÞKUN, (Uzunyýllar siyasetin içinde bulundusonrasýnda adeta buradan emek-

li oldu. Kemal KAYA, (Perva-ne Hamamý'nýn müsteciri)Adnan LEBLEBÝCÝ(rahmetli),Bekir YEÐNÝDEMÝR (DevletArþivleri Genel Müdürlü-ðü'nde), Mesut AKTUS (Zi-le'de), Ýsmail ERGÜN(Or-du'da), Hasan AKYÜZ,Ömer ÖZ Aðabeydi. O dö-nemin "Yeþil Köþe"sine Ne-cip Fazýl KISAKÜREK'in eser-lerinin yaþatýldýðý Tokat Þu-besi desek yerinde olurdu.

Beni en çok etkileyen Sa-karya þiirinin yanýnda" Kal-

dýrýmlar Þiiri "olmuþtu. Lise ders kitaplarýnda yýl-larca okuduðumuz ve okuttuðumuz bu þiirinþimdi Rahmetli Muhsin YAZICIOÐLU'nun Ma-mak zindanlarýnda yazdýðý "Üþüyorum "þiiriylede bazý mýsralarýný örtüþtürmeðe çalýþýyorum.

"Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanýk,Evlerin bacasýný kolluyor yýldýrýmlar.Ýn cin uykuda, yalnýz iki yoldaþ uyanýk,Biri benim biri de serseri kaldýrýmlar.……

Kaldýrýmlar, çilekeþ yalnýzlarýn annesi;Kaldýrýmlar, içimde yaþanan bir insandýrKaldýrýmlar, duyulur ses kesilince sesiKaldýrýmlar, içimde kývrýlan bir lisandýr.…Ne sabahý göreyim, ne sabah görüneyim,Gündüzler size kalsýn, verin kaldýrýmlarýIslak bir yorgan gibi, sýmsýký bürüneyimÖrtün, üstüme örtün, serin karanlýklarý."Sultan-üþ Þuara, Necip Fazýl'ý yazmak, söy-

lemek, anmak kolay deðil. O,devi yine bir þiiri-nin mýsralarýyla rahmetle analým.

"Son günüm olmasýn çelengim top arabamBeni alýp götürsün tam dört inanmýþ adam.”

Page 57: Muhsin DEMÝRCÝ

56

Necip Fazýl Kýsakürek, Cumhuriyet DönemiTürk Edebiyatýnýn en zeki þairlerinden biridir.Ýdealistliði, heyecaný ve zekâsý onu daima dü-þünmeye, üretmeye, savaþmaya sevk etmiþtir.Her bir eseri baþka bir isyanýn manifestosu gi-bidir. Þiirden felsefeye, dinden siyasete, tarih-ten ideolojiye her alanda Necip Fazýl’ýn keskindilini, kendinden son derece emin zekâsýný,onu “üstat” derecesine yücelten üstün sanatgücünü görebiliriz. Sanatý icra etmenin dýþýndasanatý tanýmlama ve tasvir etme çalýþmalarý daçýðýr açacak niteliktedir.

Necip Fazýl, þiirlerinin toplandýðý “Çile” ki-tabýnýn sonunda þiirin ne olup olmadýðýný,hangi gayeye hizmet etmesi gerektiðini anla-týr. Poetika diye adlandýrdýðý bu bölümün ba-þýnda poetika kelimesini açýklar. Aristo’ya ka-dar giden bu kavramla sanatýn tanýmlanmasýve sýnýrlarýnýn belirlenmesi hususunda fikirlerve felsefi düþünceler anlatýlýr.

Þiir nedir sorusunun cevabý her þairce mu-hakkak düþünülmüþtür ama Necip Fazýl kadarkonuyu etraflýca ele alan yoktur.

Fuzulî, þiir nasýl olmalýdýr sorusuna þöylecevap verir: “Ýlimsiz þiir, temelsiz duvara ben-zer.”

Klasik Türk (Divan) Edebiyatýnda þiirinamacý estetik yeterliliðe ulaþmaktýr. Yani nesöylendiðinden çok nasýl söylendiði önemlidir.

Birinci Tanzimat döneminde þiir toplumuaydýnlatmak için bir araçtýr.

Fecr-i Ati ve Haþim Türk Edebiyatýnda belkiilk poetikayý oluþturmuþlardýr. Ahmet Haþim’egöre þiir, “Söz ile musiki arasýnda; sözden ziya-de musikiye yakýndýr.” Ayrýca Haþim þiirin ka-

palý ama cezp edici olmasý gerektiðini söyler.Herkes elini kolunu sallaya sallaya þiirin mah-rem dünyasýna girememelidir. Dýþý muhteþemolan o kapalý sandýðýn içini okurun hayal dün-yasý tamamlamalýdýr.

Yahya Kemal’e göre sanat “güzeli arama”eylemidir. Güzel ve güzellik neredeyse sanatoradadýr. Kâh tarihte, kâh din ve tasavvufta,kâh Ýstanbul semtlerinde, kâh Ýspanya’da biresmerin uzun, kýrmýzý eteklerinin kývrýmlarýn-dadýr. Þiir þekil olarak da içerik olarak da, üs-lup ve estetik olarak da ‘tam’ olmalýdýr.

Mehmet Emin Yurdakul için “..Þairleri hay-kýrmayan bir millet / Sevenleri toprak olmuþöksüz çocuk gibidir.” Þairin görevi þiirleriylemilletine hizmet etmektir.

Orhan Veli’ye göre þiir “Güzel söz söylemesanatýdýr.” Konusu her þeydir. Dili özel deðildir.Ölçü, kafiye, söz sanatlarý gibi kýsýtlayýcý kalýp-larýn dýþýndadýr. Orhan Veli ve arkadaþlarý“Garip “ kitabýnýn ön sözünde bir tür poetikaoluþturmuþlardýr.

Bütün bu ve benzeri görüþlere kýyasla Ne-cip Fazýl en profesyonel tanýmlamalarý yap-mýþtýr. Çile’nin sonunda 27 sayfa ayýrdýðý “po-etika” bölümüne þairi tanýmlamayla baþlar.“Arý bal yapar fakat balý izah edemez” þair dearý gibi güzellikleri üretir ama izahýný, kimya-sal ve biyolojik gerekçelerini bilemez. Þuurluþair ise ne yaptýðýný, nasýl yaptýðýný ve niçinyaptýðýný bilir, bilmelidir.

Þair kutsal bir memurdur ki hak ve hakikat-ten haberler sunar. Ýlim adamý gözlem ve de-neyle gerçeklerle insan arasýndaki duvarlarý,uzun zaman içerisinde yýkar ve gerçeði göste-rir. Þair ise o duvarýn önünde herkesten dahayükseðe zýplar ve duvarýn ötesini görür. Bazenbelli belirsiz þekilde gördüðü hakikati þiirineaksettirir. Hem insanlarý uyarýr, hem de bazenilim adamýna istikamet gösterir.

Mahmut HASGÜL*

BBÝÝRR GGÖÖNNÜÜLL VVEE SSÖÖZZ UUSSTTAASSII

* Eðitimci-Þair-Yazar

Page 58: Muhsin DEMÝRCÝ

57

Bilimin usulünde teblið, þiirin usulünde tel-kin vardýr. Eðer þiir teblið yapmaya kalkarsa se-si kaba davul sesi gibi çýkacaktýr.

Þiir mutlak hakikati arama iþidir. Daha daanlaþýlýr haliyle:

“Anladým iþi sanat Allah’ý aramakmýþMarifet bu, gerisi çelik çomakmýþ.”

“Sanatýn amacý güzeli aramaktýr.” Görüþü-nü bir adým daha ile-ri götürmüþtür. “Engüzel” ve güzellikle-rin kaynaðý Allah ise,o zaman sanatýnamacý da “en güzeli”yani Allah’ý aramakolacaktýr,.

“En büyük gizliAllah’týr. Ve þiir üstünmanasýyla sadeceAllah’ý arayan birâlet olduðu için, istergüneþten bahsetsin,ister kertenkeleden,eþya ve hadiselerikuþatýcý namütenahiince, girift nispetleriçinde, Allah’ýn hu-dutsuz sanatýndakisonsuz mimarinin birkapýsýndan girip, birkapýsýndan çýkmayamemurdur.”

Þiir his ve fikir un-surlarýndan oluþur.Þiir üstün idraktir.Fikri en ulaþýlmazyerlere en süratli þekilde götüren sihirli secca-dedir. Yani þiir ilmin binlerce yýlda aldýðý yoluüstün idrak sayesinde saniyelerde alabilir.

Þiirdeki fikir þiirin estetik yapýsýnýn içerisin-de neredeyse görünmeyecek; ama muhakkakorada bulunacaktýr. Sütteki vitaminler gibi…

Þekil ve kalýp þiirin iskeletini oluþturur fakatiskelet ne kadar gizlenirse güzellik o kadar be-lirginleþir.

Þiir ve cemiyeti, þiir ve hayatý, þiir ve dini,þiir ve müspet ilimleri, þiir ve devleti tek tek elealan Necip Fazýl harikulade tespitlerde bulun-muþtur.

Necip Fazýl þair olmak istiyor muydu? Ken-di ifadesiyle on iki yaþýnda hasta annesinin ar-zusu üzerine þair olmuþ ama bununla yetin-memiþtir.

“.. ver cüceye onun olsun þairlik

Benim gözüm, büyük sanatkârlýkta.” Diye-cek kadar felsefî derinlik kazanmýþtýr. Tasavvu-fa göre en üst mertebede derviþin “Enel Hakk”

deyiþine kadar yol-culuk devam eder.Allah’ýn nurundankopan Resulüllah’ýn,onun nurundan ya-ratýlan kâinatýn veinsanýn yolculuðu Al-lah’a ulaþmakla ta-mamlanacaktýr. Yani“Hayy’dan gelenHu’ya dönecektir”.Ýþte o zaman kiþi“Enel Hakk” diyebi-lecektir. Hak en bü-yük sanatkârdýr. Ne-cip Fazýl’ýn gözü deoradadýr. Hu’ya gi-dip, O’nda yok olupen büyük sanatkârolarak doðmak iste-mektedir.

Necip Fazýl’ýn sa-nat anlayýþý kitaplardolduracak bir muh-tevaya sahiptir. Bizsadece ana hatlarýy-la anlatmaya çalýþtýk.“Mistik Akým” dediði-

miz dini-tasavvufi görüþlerin hâkim olduðu,Necip Fazýl’ýn temsilcisi sayýldýðý bu akým TürkÝslam tarihini, tasavvuf edebiyatý ve divan ede-biyatýný, ilim ve fenni içine alan þümullü birakýmdýr. Böyle geniþ çerçeveyi en fazla bu ka-dar daraltabilirdik.

Necip Fazýl’ýn büyülü ve zengin dünyasýnýnlezzetlerini Çile kitabýndan tatmadan þiir hak-kýnda fikir sahibi olmak mümkün deðildir. Bulezzetlerden mahrum kalmak insanýn kendineyapacaðý büyük haksýzlýk olur.

Page 59: Muhsin DEMÝRCÝ

58

Okumak üzerine yüzyýllardýr neler söylen-medi ki. Kimisi okumayý amaçlarýna ulaþmakiçin bir araç gibi gördü. Kimisi okuma iþini çokeðlenceli buldu. Kimi okumayý yaþamýnýn ama-cý yaptý. Kimi de okumanýn önemini duydu,gördü, anladý ama bu yolda hiçbir þey yapma-mayý tercih etti. Oysa okumak insanýn kendisi-ni ve doðayý tanýyabilmesi, belli bir bilinçle çev-resindeki olaylarý sorgulayabilmesi ve hayatýntekdüzeliðinden kaçabilmesi için bir fýrsat.

Okumak insaný önünü ardýný göremeyen,tökezleyen bir birey olmaktan kurtarýr. Kulak-tan kulaða sürüklenen fikirlerle aþýlanmýþ seç-me gücü olmayan bireyler ne yazýk ki kendigerçeðini yakalayamaz. Bireyin kendini taný-masý ve kendi gerçeðini yakalayabilmesi içinsadece iki þeye ihtiyacý vardýr. Bunlar bilgi veokumaktýr.

Peki, nasýl okumalýyýz? Öncelikle bu konudaçok duyarlý olmamýz gerekiyor. Kitap okumayayeni baþlayanlar için en büyük sorun, hangi ki-taplarýn okunacaðýdýr. Bazý popüler kitaplar in-sana zaman kaybettirebilir. Ýdeolojik kitaplarise insaný tek yönlü düþünmeye zorlayabilir. Buyüzden insani deðerleri vurgulayarak iþleyen,klasik eserleri okuyarak baþlamak en iyisidir.

Her kitap yazarýn bakýþ açýsýný verir bizlere.Çok çeþitli kitaplar okumalý, bir yazara baðlýkalmamalýyýz. Sorgulamalý, tartmalý, karþýlaþ-týrmalýyýz. Hemen yazara ve kitaba teslim ol-mamalýyýz ki kendimizi ve kendi doðrularýmýzýarayarak bulabilelim.

Kitap ve kütüphane üzerine yapýlan bazý is-tatistiksel bilgileri inceleyelim:

- Geliþmiþ ülkelerde kiþi baþýna düþen yýllýkkitap alýmý, ortalama 100 ABD dolarý, Türki-ye'de ise bu rakam 10 ABD dolarýnýn altýnda-dýr.

- Türkiye'de her 100 kiþiden sadece 4,5 kiþikitap okuyor.

- Japonya'da yýlda 4 milyar 200 milyon ki-tap basýlýyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.

-Birleþmiþ Milletler Ýnsani Geliþim Rapo-ru'nda, kitap okuma oranýnda Türkiye, Malez-ya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulundu-ðu 173 ülke arasýnda 86. sýrada.

- Japonya'da kiþi baþýna düþen kitap sayýsýyýlda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yýlda 12bin 89 kiþiye 1 kitap düþüyor.

Onlarýn niçin geliþmiþ bizim ise geliþmekteolan bir ülke olduðumuza bir de bu yöndenbakmak gerekiyor.

Okumayan, hayal kurmayan, düþünmeyeninsan geride kalmaya mahkûmdur.

Öðretmenlik mesleðine ilk baþladýðým yýl-lardan beri, öðrencilerime 'kitap okutma veokumanýn önemini' kavratma konusunda mü-cadele veriyorum. Önceleri kitap okumanýnyararlarý, insaný nasýl geliþtirdiði ve bilinçlen-dirdiði üzerine türlü vaazlar vererek bunu sað-lamaya çalýþtým. Her Türk insaný gibi öðrencile-rim de nasihatlere karný toktu. Ders kitaplarýnýokuyup, birkaç favori dizi izleyerek kültürlen-meyi tercih ediyorlardý. Tecrübe ederek þunuanladým ki kitap okuyun demekle asla kitapokumayacaklardý. Çünkü onlarýn kitap okuma-yý öðrenmesi gerekiyordu. Evet, ayný saz çal-mayý, Ýngilizce konuþmayý öðrenmek gibi. Bel-ki de 15-16 yaþlarýndaki liseli gençler için 'ki-tap okumayý öðrenme' iþinde geç kalýnmýþ sa-yýlabilir. "Zararýn neresinden dönsen kardýr" di-yerek türlü türlü yöntemleri deneyerek çalýþ-maya baþladým. Öncelikle bu iþin ne kadar cid-di olduðunu kavramalarý gerekiyordu. Bazenokuduklarýndan sýnav yaparak, bazen beðen-dikleri pasajlarý paylaþarak, bazen de onlarýgrupça okumalarýný saðlayýp sabýrla dinleyerekmücadeleye devam ettim. Ama þu gerçeði vur-gulamak gerekir ki kitap okumak bir aile kültü-rü olarak içimize yerleþmedikçe bu konudagerçek baþarýya ulaþýlamayacaktýr.

Ayþen ÖZCAN*

OKUMAK ÜZERÝNE BÝRKAÇ SÖZ…

* Tokat Saðlýk Meslek Lisesi Türk Dili ve EdebiyatýÖðretmeni

Page 60: Muhsin DEMÝRCÝ

59

Ebeveynlerimiz çocuklarýna:'okumazsanadam olamazsýn' gibi beylik laflarý söylediktensonra televizyonun karþýsýna geçip en beðendi-ði diziyi izler, maç yorumlarýna takýlýr. Oysa eli-ne bir kitap alýp çocuklarýnýn karþýlarýna geçse-ler hatta beðendikleri bölümleri onlarla pay-laþsalar, iletiþim kursalar çok daha güzel olmazmý? Öðretmenin en güzel, en zahmetsiz, enkolay ve en etkili yollarýndan birisi örnek olmakdeðil midir?

Eðitimcilere bu konuda da çok büyük so-rumluluklar düþmektedir. Öncelikle anne vebabalara kitap okuma alýþkanlýðýný kazandýr-manýn önemini ve aciliyetini kavratmalýyýz. Mil-li Eðitim Bakanlýðý'nýn da " kitap okumayý öð-retmek " gibi çok önemli bir ihtiyacý karþýlamakiçin çok acil önlemler almasý gereklidir. Ana-okullarýnda ilköðretim sýralarýnda kitap okun-ma saatleri konmalý " kitap okumayý öðretmek" üzerinde önemle durulmalýdýr. Hepimiz bilirizki aðaç yaþken eðilir.

Kitap okumayan insanlarýn fazla iddiacý veben bilirimci olduðunu tespit edebiliriz. Epikte-tos'un bir sözü vardýr. Der ki: "Bir insana bildi-ðini zannettiði bir þeyi öðretemezsiniz." Ýþte bi-zim insanýmýz her þeyi bildiðini zannettikçe ki-tap okumayý ihtiyaç olarak görmeyecek, herþeyi bilmeye devam edecektir.

13.yy.da bugün bile tüm dünyayý ay-dýnlatan bir felsefeyi, sevgiyi ve hoþgörü-yü yoðuran bu topraklar, nice Mevlana-lar, nice Yunus Emreler, nice ünlü þairle,yazarlar yetiþtirdi. Dünyayý hayran býra-kan bu mutasavvýflarýn, evliyalarýn yur-duna, onlarýn bugünkü evlatlarýna ne ol-du da bu gün onlarýn eserlerini bile oku-makta acizlik gösteriyoruz. Bu toprakla-rýmýzýn her anlamda bilinçsizce verimsiz-leþtirebildiðini göstermiyor mu?

Çok geniþ köklü bir kültüre sahipolan milletimiz nasýl bu kadar yozlaþtý,kendi deðerlerine bile sahip çýkamaya-cak bir hale geldi. Kendini bile dinleme-yen, bilinçsizce yaþayan bir toplum hali-ne nasýl geldik? Nasýl? Artýk kendimiziçin yapamayacaksak bile toplumumuziçin insanlýk için bir þeyler yapalým. Ken-dini geliþtiren düþünen, yeteneklerininfarkýna varan, gelecek için dikkatli dav-ranan, dinlemeyi bilen, sorumluluk sahi-bi bireyler olalým. Kendimiz için okuma-

yý gerekli görmüyorsak bile çocuklarýmýza hemörnek olmak için hem de onlarýn karþýsýndadoðru davranan bireyler olmak için okuyalým.

"Öðrenmek için deðil, yaþamak için okuyo-rum." diyor Flaubert. Demek ki okumaktanmaksat yaþamak. Okumayan insan meyvesizaðaç misali bir ot gibi yaþar. Hayatýn gayesinianlayamaz. Okumuyorsak yaþadýðýmýzdan sözedebilir miyiz? Bu soruyu kendimize sormalý vekendimizi sorgulamalýyýz. Manevi açlýðýmýzýhissetmeli, düþünce kýsýrlýðýndan kurtulmalýyýz.

Bir Japon þiirinde okumanýn deðeri þöyleanlatýlmaktadýr:

"Elmas bile iþlenmezseGösteremez cevheriniÝnsan da böyledirAncak okursa gösterebilirGerçek deðerini."

Kendine güvenen, düþünen, görüþ açýsý ge-niþ, olaylarý irdeleyebilen, kendini ifade edebi-len, konuþmalarýyla hitap ettiði kiþileri etkileye-bilen karakter sahibi bireyler yetiþtirmek için ki-tap okumayý öðretmeliyiz. Bu konuda en büyükgörev ve sorumluluk eðitimcilere, anne ve ba-balara ve eðitim sistemimize düþmektedir.

Lütfen artýk hepimiz bu görevin bilincineerelim ve sorumluluðumuzun gereklerini yeri-ne getirelim.

Kalbime yazdým seni adýný silemezsinKar yaðýyor gönlüme girmeden bilemezsinBiliyorum ardýmdan aksini dilemezsinKýrýlan yüreðimle çaðlayýp gidiyorum.

Kalmadý gözlerimde umut dolu bakýþlarBu senin eserindir alnýmdaki nakýþlarSana deðil meçhule artýk bende akýþlarKaralarý gönlüme baðlayýp gidiyorum.

Feleðin oyununa geldim boynum büküldüSeni sevdim yüreðim ta yerinden söküldüGözyaþlarým son defa senin için döküldüGülmeyen talihime aðlayýp gidiyorum.

Karanlýða gömüldüm zor artýk yaþamak zorArtýk beni ne bugün ne de yarýnlardan sorÝçimde sakladýðým aþkýnýn ateþi korSenle dolu kalbimi daðlayýp gidiyorum

Nermin TERZÝ

GÝDÝYORUM ...2

Page 61: Muhsin DEMÝRCÝ

60

Bir müddet önce, pek de yakýn olmayan, birakrabamýn kýzýný ziyarete gitmiþtim.

Zaman ne çabuk geçiyor, çocuklar ne çabukbüyüyüp hayata karýþýyorlar böyle aklým almý-yor.

Daha dün gibi aklýmda; Elif''in pileli etekliðiile lacivert süveterli okul formasý sýrtýnda, atkuy-ruðu þeklinde baðladýðý saçýný savura savuraokula gidiþi…

Elif incecik, narin ve kýrýlgan bir çocuktu. Hü-zünlü ve derin bakýþýn altýnda çektiði acýlarýn sý-zýsýný görürdünüz adeta. Çok mutsuz bir çocuk-luk geçirmiþti. Henüz lisede okurken; adeta ha-yatýyla kumar oynar gibi, erken yaþta evlenme-yi tercih ederek bir bilinmeze yelken açmýþtý.

Çok yakýnlarýnda deðildim ama yine de aile-vi nedenlerin onu bu kararý vermeye itmiþ ola-bileceðini düþünmüþtüm.

Annesi'nin, onu ve aðabeyini çocuk yaþtaterk ettiðini biliyordum. Bu onun minik bede-ninde tamir edilemez yaralar açmýþ olmalýydý.

Annesinin onlarý terk etmesine, alkolik olanbabasýnýn da sorumsuzluðu eklenince, hayatonun için iyice çekilmez olmuþtu.

Ailenin diðer fertleri (dede, babaanne, halave amcalar) anne ve babaya olan kýzgýnlýklarýn-dan dolayý, bir nevi onlarýn suçunu çocuklarayüklemiþlerdi sanki. Bu iki çocuða; onlarýn to-runlarý, yeðenleri deðiller de komþu çocuklarýy-mýþ gibi acýyarak bakar ve mümkün mertebeonlarýn ufak tefek ihtiyaçlarýný (çorap, kazak, ti-þört vs.) karþýlamaya çalýþýrlardý.

Hiçbiri bu çocuklarýn asýl ihtiyaçlarýnýn sevgiolduðunu anlamýyorlardý, ya da anlamak iste-miyorlardý.

Elif, bana birkaç defa -üzülerek- kimseninkendisini sevmediðini söylemiþti.

Hala ve amcalarýnýn, birbirlerinin çocuklarý-ný kucaklarýnda hoplatýrlarken, O, "Kül Kedisi"gibi kapýya yakýn bir sandalyede, kýskançlýk venefretle onlarý izlediðini anlatmýþtý.

Elif, içten içe yalvarýrmýþ:"N'olur sanki halam beni de kucaðýna alsa,

kuzenlerime gösterdiði ilgiyi bana da gösterse,beni de onlar gibi sevse ne olur sanki! Ýki dizi-ne iki kuzenim, omuzlarýna da bir kuzenim çýký-yor ben, dizine oturmayý býrakýn yanýna bileoturamýyorum 'Koca evde yer mi yok, geldin di-bimde bittin' der gibi yüzüme bakacak diye kor-kuyorum. Beni niye sevmiyorlar? Pis miyim?Çirkin miyim? Neden, beni sürekli azarlayýp,eleþtiriyorlar? Ne yapmamý, nasýl olmamý isti-yorlar? Nasýl davranýrsam beni severler? Ah birbilebilsem, bir sorabilsem!.." diye isyan eder-miþ.

Bu çocuklarýn suçu neydi? Annesi terk ettiyse, bunun suçlusu Elif'le,

kardeþi miydi? Babasý alkolikse, suçlanmasý,itilmesi gereken bu çocuklar mýydý?

Ya da akrabalar neden vardý? Aileden birinin bir tarafý aksýyorsa, ona des-

tek olup ayakta durmasýna yardýmcý olmuyor-larsa, akrabalar neden var, ne iþe yararlar?

Elif'e nedeni ne olursa olsun, erken yaþta ev-lenme riskini neden göze aldýðýný sordum. Ona:"yaðmurdan kaçarken doluya da tutulabilirdin"dedim.

Birden gözleri buðulandý ve derin derin içiniçekti. Baþýný yere eðdi. Sonra bana, gözleriminta içine bakarak:

"Neden mi abla? Neden bu riski göze aldýðýmý mý merak edi-

yorsun? O kadar çok nedenlerim var ki abla,saymakla bitmez."

"Hangi anne iki çocuðunu terk edip kaçar?Benim annem bizi, iki yaþlý, bir de sarhoþ baba-nýn ilgisiz kucaðýna terk ederek kaçýp gitti! De-dem sayesinde aç kalmadýk, açýkta da kalmadýk

Hatice EKEOÐLU*

ÖYKÜ

ELÝF'ÝN DRAMI

* Gazeteci

Page 62: Muhsin DEMÝRCÝ

61

ama içimizi ýsýtan bir sevgi de göremedik. Aða-beyim erkek çocuðu olmasýnýn verdiði avantajýkullanarak, ne yaparsa yapsýn korundu. Amaben, ben hep horlandým. Þirin görünmek içinelimden geleni yaptým. Susmamý konuþmama-mý istediler sustum. Otur dediklerinde oturdum,kalk dediklerinde kalktým. Yeter ki beni sevsin-ler, ne haným kýz diye takdir etsinler diye çabagösterdim. Olmadý, bana kimse caný gönüldenkucak açmadý.

Sokakta arkadaþlarýmla oynamam suç oldu.Daha sekiz on yaþlarýmda olmama raðmen,benden bir þeyler üretmem istendi. Gücüm yet-mediði vakit beceriksiz, tembel oldum.

Babam sabah -güya- iþe gidiyordu, akþambiz uyuyunca geliyordu iþten. Uyanýk olduðu-muz zamanlarda da onu hep sarhoþ olarak gö-rüyorduk. Eve geldikten sonra da bizimle ilgi-lenmek yerine, yatak odasýnda içmeye devamediyordu.

Dedem, babamý yaptýklarýndan dolayý, düþ-man gibi görüyordu. Ama aðabeyimi de onungibi yetiþtirmekten geri kalmýyordu. Aðabeyimikastederek: "Bunu ona düþman yetiþtiriyorum.Babasýnýn bana yaptýðýný, o da babasýna yapsýnistiyorum" diyordu.

Biliyor musun abla, çocukluðumdaki bay-ramlar, en çok canýmýn acýdýðý günler olarakhafýzama kazýndý. Bütün arkadaþlarým, bütünçocuklar, annelerinin ve babalarýnýn ellerindentutarak akraba ziyaretlerine giderlerdi. Bense,bayramlarýmý onlarý kýskançlýkla camdan izleye-rek geçirirdim. Akrabalardan bayram ziyaretinegelenler -adettendir ya- bana bayram harçlýðýverirlerdi. Bunu gören babam, durur mu? Ak-þam peþime düþerdi. "Kýzým, bakayým kaç liranolmuþ" derdi. Baþýma geleceði bildiðim için;"baba, çok olmadý, ben saydým" derdim.

Babam: "Elif, sen o paralarý bana ver, bensana faiziyle çarþamba günü veririm"

-Yok baba, sen her bayram böyle yapýyorsunama, aldýðýn parayý hiç verdiðini görmedim.

-Kýzým, þerefsizim bu sefer vereceðim. Sözveriyorum bak, vermezsem yüzüme tükür.

-Baba git ne olur, boþuna yemin etme ver-meyeceðini biliyorum. Bu parayla kendime, birþey alacaðým, vermem.

Beni odamýn kapýsýnýn arkasýna sýkýþtýrýp,geri vereceðine yeminler ederek paramý elim-den alýrdý.

O çarþambanýn hiç gelmeyeceðini bile bile,çaresiz bayram harçlýðýmý babama verirdim.

Sonra da; "Hadi kýzým, þu köþedeki tekel ba-yiine git bana bir ufak raký al gel" derdi.

Saat gecenin onu olsa bile babam için farketmezdi, gönderirdi beni raký almaya.

Giderdim.

Tekel bayiinden eve gelene kadar raký þiþe-sini salaya sallaya getirirdim. Belki içindeki bo-zulur da babam zehirlenip ölür, ben de kurtulu-rum diye…

Aðabeyim de süratle babama yetiþmeye ça-lýþýr gibi bir poþetin içine koyduðu, ayakkabýcý-larýn yapýþtýrma iþlerinde kullandýðý "bally"i çe-kerek kafayý bulurdu. Hap içer, kendinden ge-çerdi. Bir gün hiç unutmuyorum, aðabeyim ba-baannemin tansiyon ilaçlarýný içerek intiharakalkýþmýþtý. Yatak odamýzda yere serili vaziyetteyatýyordu. Rengi morarmaya baþlamýþ, aðzýn-dan da köpükler geliyordu. Kendinde deðildi.Hemen babama koþtum, "Baba kalk aðabeyimölüyor, onu doktora götür" dedim. Babam, herzaman ki gibi sarhoþtu. Aðabeyimin bu halinigörünce "Oðlum kalk, sen babanýn oðlusun,sana bir þey olmaz. Kalk lan, eþþolu eþek, ikihapýnan mý ölecen kalk hadi" diye aðabeyiminbaþýnda durmuþ dalga geçiyordu.

Ben korku içinde, evimize bir hayli yakýnolan polis karakoluna koþtum.

-Polis amca aðabeyim ölüyor, koþun gelindedim.

-Ne oldu kýzým?

-Bir þey içmiþ herhalde, ondan hastalandý,ne olur kurtarýn aðabeyimi diye yalvardým.

-Baban yok mu?

-Var ama, o da…

-Baban evdeyse neden o götürmüyor hasta-neye?

-Babam da sarhoþ, ondan…

-Anlaþýldý, hadi kýzým bizi evinize götür debakalým aðabeyinin nesi varmýþ.

Polisler eve geldiðinde aðabeyim daha dakötüleþmiþti. Polisler hemen bir ambulans ça-ðýrdýlar. Aðabeyimin içtiði ilacýn kutusunu iste-diler, verdim.

Aðabeyimi onbeþ dakika daha hastaneyegötürmeselermiþ ölecekmiþ.

Page 63: Muhsin DEMÝRCÝ

62

Aðabeyim hiç uslanmazdý. Odasýnda biraiçerdi, þiþelerini halýnýn üzerinde kýrýp kollarýný-bacaklarýný keserdi. Her tarafý kan revan içindekalýrdý. Babam sarhoþ olduðu için, yine polislergötürürdü hastaneye. Ýçkiyi kaldýramazdý bün-yesi, nasýl kaldýrsýn daha onlu yaþlarda baþla-mýþtý içmeye. Yedi yaþýndayken de sigarayabaþlamýþtý zaten. Ýçki içip sarhoþ olarak eve ge-lirdi. Babamla bir kavga bir kýyamet ortalýk aya-ða kalkar, yer yerinden oynardý adeta. Yanansobanýn borularý devrilir, çorba tenceresi hava-da uçuþur, ben býçaklarý saklarým, birinin biryerleri kanardý ama kim þehit kim gazi anlaya-mazdým. Ta ki polisler gelip götürene dek!..

O geceyi ikisi de nezarette geçirir, sabah hiç-bir þey olmamýþ gibi sýrýta sýrýta eve dönerlerdi.Pisliklerini temizlemekse bize kalýrdý.

Kaç kez gece babamla aðabeyimin, kavga-larýnýn sesine kan uykudan uyanmýþýmdýr, sayý-sýný bilmem. Bazen aðabeyim midesinde ne varne yok halýnýn üzerine boþaltýrdý. Bunu görenbabaannem beni dürterek; "Galh gýz galh, oð-lan her yeri batýrdý, galh da temizle" diye tatlýuykumdan uyandýrýrdý beni. "Galh, çabuh de-denle baban gormeden temüzle, oðlana kýz-masýnlar" derdi.

Abla, o evde beni düþünen bir kiþi bile yok-tu!

Hiç kimse benim çocuk ruhumda açýlan ya-rayý görmüyordu.

Oysa ben, çocuk yaþýma raðmen geceleriuyumakta zorlanýyordum. Babamla, aðabeyimyine kavga mý edecekler diye tedirgin, korkakorka uykuya dalýyordum.

Sokaktan geçen kedinin ayak sesine kimuyanýr, abla?

O kadar tedirgin ve huzursuz yatýyordum kio evde, sokaktan geçen kedinin ayak seslerinebile uyanýr olmuþtum.

Hep bu korkularla, bu huzursuzluklarla ya-þadým o evde...

Babamýn evinde bir gün bile kendimi güven-de hissederek, huzurlu bir þekilde uykuya dal-mamýþýmdýr.

Aðabeyim, ilkokuldan sonra okumak iste-medi. Zaten ilkokulu da zorla bitirdi.

Bir gün; ben ortaokula giderken, rehberlikdersine kaldýðýmýz için yarým saat gecikmiþtim.O gün okuldan yarým saat geç geleceðimi, öð-

le yemeði için eve geldiðimde babaanneme desöylemiþtim.

Aðabeyim eve geldiðinde beni her zaman-ki saatimde evde olmadýðýmý görünce, deli da-nalar gibi dolanmaya baþlamýþ. "Bu kýz nerde?Bu aðzýna s…ðýmýn bir sevgilisi mi var yoksa?Onun aðzýný yüzünü daðýtmaz mýyým eve geldi-ðinde" diye köpürüp duruyormuþ ki ben kapýyýçalmýþým.

Kapýyý aðabeyim açtý, beni kolumdan tutuðugibi oturma odasýna bir paçavra gibi savurupattý. Sonra da:

-Aðzýna s…ðým sen bu saate kadar nerdesürtüyordun, söyle bahayým haa?

-Aðabey, babaanneme söyledim yarým saatgecikeceðimi, rehberlik dersimiz vardý.

-Ben senin rehberliðine de, sana da.. kütt…Gözümün üstüne bir yumruk attý, gözümden

ateþler fýþkýrdý adeta. Beni yere fýrlattý ve üstü-me çýktý, katýr gibi tepinmeye baþladý. O sýrtým-da tepindikçe nefesim kesiliyordu! Baðýramýyor-dum, ayaða kalkamýyordum, çünkü bir an bileüzerimden inmiyordu. Vicdansýzca, hunharcavurmaya devam ediyordu. Söyleyebildiðim tekþey; "aðabey inanmazsan babaanneme sor,ona söylemiþtim gecikeceðimi. Okula gelseydingörürdün, okuldan çýktýðýmý" diyordum ama gö-zü dönmüþtü bir kere. Ne babaanneme sor-muþtu, ne de babaannem söylemiþti, "benimhaberim vardý gecikeceðinden" diye.

O gün beni Manastýr Keteni gibi evire çeviredövmüþtü.

Takatimin kesildiði, yediðim darbelerdendolayý bedenimin uyuþtuðu anda kapý çalýndý.Gelen, aðabeyimin arkadaþýydý. Aðabeyim, ar-kadaþýný içeri alýr almaz, ikinci raunda baþla-mýþtý. Arkadaþý benim halimi görünce, aðabeyi-mi üzerimden kucakladýðý gibi diðer tarafa fýr-latmýþtý.

-Ne yapýyorsun sen? Manyak! Kýzý öldüre-ceksin! Çocuðu ne hale getirmiþsin, vicdansýz!

-Ne yaptýðýný bilsen, hak verirsin bana.-Ne yapmýþ?-Okuldan yarým saat geç geldi(!) Neymiþ

efendim, rehberlik dersleri varmýþ. Onun reh-berliðini de…

-Çocuk sana nerde olduðunu söylemiþ.Ýnanmýyorsan yarýn gidip rehberlik öðretmeni-ne sorardýn.

Page 64: Muhsin DEMÝRCÝ

63

Bu arada; avýný kaçýrmýþ vahþi hayvan gibisoluyan aðabeyimin menzilinden çýktým ve hol-deki aynaya baktým. Aynadaki görüntümdendolayý dehþete kapýlmýþtým. Yüzüm, gözüm ta-nýnmaz haldeydi. Çok geçmeden gözüm þiþti vemorarmaya baþladý. Yüzümün bu halini görün-ce, ertesi gün okula nasýl gideceðimi düþün-müþtüm. Arkadaþlarýma ne diyecektim? Utaný-yordum halimden! Her tarafým aðrýyordu. Ak-þam babam geldiðinde, yüzüne bakmaya utan-mýþtým. Utanmasý gereken ben miydim? Halimigörünce üzülmüþtü ama kimi kime þikâyet ede-cektim. Yediðim dayak yanýma kalmýþtý.

Vicdansýzdý aðabeyim, hasta ruhluydu. Ken-disi mutfakta musluðun bir adým ilerisinde otur-duðu halde, beni ta yatak odamda ders çalýþtý-ðým sýrada "Elif" diye seslenerek çaðýrýrdý. "Bu-yur aðabey" dediðimde ise "Bana bir bardak suver" derdi. Oturduðu yerden kalkýp kolunuuzatsa suyu kendisi alabilirdi ama olsun, onunbana iþkence etmek gibi bir zaafý vardý iþte.

Abla, aðabeyimin yaptýklarý anlatmakla bit-mez. Ben okula giderken, bir tek hafta sonlarýsabah geç kalkma lüksüm vardý. O lüksümü deaðabeyim sayesinde yaþayamazdým. Cumarte-si, pazar sabahlarý aðabeyim saat altý buçuk ye-di gibi kalkardý. Gelir beni uyandýrýrdý. "Elif, ha-di kalk bana çay demle, karþý fýrýndan da altý ta-ne yaðlý al gel" derdi. Çaresiz kalkardým. Yoksabir kamyon dayak yerdim. Çay suyunu ocaðakoyar, üzerime bir þeyler giyer fýrýndan sýcak sý-cak yaðlýlarý alýr gelirdim. Ýnanýr mýsýn abla, al-tý yaðlýdan birinin yarýsýný bana verirdi "al bunuda sen ye" diye, beþ buçuk yaðlýyý da kendisiyerdi ayý. Affedersin abla bazen kendimi tuta-mýyorum."

Elif'in anlattýklarý beni dehþete düþürmüþtü.Ona, ailenin diðer fertlerinin bu yapýlanlarý na-sýl görmezden gelebildiklerini, sorduðumda iseElif, acý acý gülümsedi.

-Abla babamýn evindeki ezilmiþliðim yet-mezmiþ gibi, baþka önerilerde de bulundular,benim iyiliðim(!) için.

-Nasýl yani?

-Halamýn ve babamýn amcasýnýn oðullarý-nýn, hayatým hakkýndaki aldýklarý kararlarýnýkaç kez babaanneme söylerlerken duymuþtum.

Beni, yaþlý ve zengin bir karý-kocaya, hizmet-çi olarak vermeyi teklif ediyorlardý. Babaannem

ise; "bize kim hizmet edecek" diye kesin bir þeysöylemese bile reddediyordu bu önerilerini."Aralarýnda konuþurlarken beni balkona çýkarýr-lardý.

…. . . . .

O anlattý, ben nefesim kesilerek dinledim.

Elif'in evlendiði yýl, bir de çocuðu olmuþtu.Onu da ne zorluklarla kabullendiðini anlattý.

"Çok zoruma gidiyordu abla, çok. Camdanbakarken okuldan gelen kýzlarý görürdüm. Ço-ðu benim yaþlarýmdaydý. Hepsi gülüyor, eðleni-yor saçlarýný savura savura evlerine dönüyorlar-dý. Bense karným burnumda -camdan bakarkenbile baþýmý örtmemi söyleyen- kocama ne ye-mek yapayým diye düþünüyordum.

Ne adaletsiz bir dünyada yaþýyoruz abla…"

-Peki babanla, aðabeyinle görüþüyor mu-sun?

-Görüþüyoruz tabi.

-Onlarý afettin mi?

-Affetmek mi, hayýr! Hiçbir zaman affetme-yeceðim onlarý, hiçbir zaman! Zaten annemi sil-dim hayatýmdan. Babam da: "Son nefesimi ve-riyorum kýzým, bana bir yudum su ver dese, suverecek benden baþka kimsesi olmasa bile, oson suyunu ben vermeyeceðim abla, vermeye-ceðim. Benim elimden bir yudum suyu dahi haketmiyorlar.

Bana ne çocukluðumu yaþattýlar, ne de gençkýzlýðýmý…"

"Neden mi erken evlendim, kaçtým abla,kaçtým! Babamdan, aðabeyimden, babaan-nemden, akrabalarýmdan kaçtým. Onlarýn zul-münden, acýmasýzlýðýndan, sevgisizliðindenkaçtým. Elin beni sevip sevmemesi önemli deðil-di. Ama ailem dediðim kiþilerin beni sevmeme-si korkunç bir þeydi. Sevgisizlikten kaçtým. Bunuanlatmak çok zor."

Elif hýçkýra hýçkýra aðlýyordu. Benim de göz-lerim buðulanmýþ, yüreðim acýyla dolmuþtu.

Elif'e sýmsýký sarýldým, saçlarýný öpüp okþa-dým.

Sanki onun aradýðý sevgiyi ona vermek ister-cesine…

Page 65: Muhsin DEMÝRCÝ

64

Ne zaman Kurtuluþ Savaþý'ný yani Türk'ünbaðýmsýzlýk savaþýný anlatsam ya da ansam, ak-lýma hemen Türk tarihinin ilk Ýstiklâl Savaþý veonun unutulmaz kahramaný gelir. Ýster istemezMustafa Kemal Atatürk ile Kürþad'ý karþýlaþtýrmaarzusu duyarým. Bu iki Türk kahramanýnýn ayrý-lan ve benzeþen yönlerini düþünürüm. Bütün ofedakârlýðýn, korkusuzca yapýlan mücadelenin,sonunu düþünmemenin ve Türk azminin dýþýn-da aslýnda Mustafa Kemal ATATÜRK, Kürþad'ýnbaþarýyý sonuna kadar yaþamýþ halidir. Ayný ka-rarlýlýk, ayný mücadele, ayný azim ve Türk mille-tine duyulan ayný inanç.

Eminim Kürþad ilk Türk Ýstiklâl Savaþý'ndabaþarýlý olup olamama düþünce ve endiþesi ilehareket etmedi. Çünkü biliyordu ki baþarýlýolursa Türk Milleti O'nu yalnýz býrakmayacak vesonuna kadar onunla birlikte mücadele ede-cekti (Gazi Mustafa Kemal gibi). Çünkü yine bi-liyordu ki baþarýsýz olursa Türk Milleti onun mü-cadele mirasýna sahip çýkar, bunu bir onur sa-vaþý yapar ve kazanýrdý.

Türk tarihi bu güne kadar kendi içinden nicekahramanlar çýkardý. Orta Asya'nýn büyük Ka-ðan'ý Mete Han'dan, Avrupa'yý titreten Tanrýnýnkýrbacý Attila'ya, Türk'ü yeniden toparlayan Bil-ge Kaðan'dan, Türk tarihinin ilk kadýn kahra-maný Tomris Hatun'a, Müslüman hamisi TuðrulBey'den, Anadolu fatihi Alp Arslan'a, Ýstanbulönlerindeki Fatih Sultan Mehmet'ten, Prevezekahramaný Gazi Osman Paþa'ya. Tarih bazenkahramanlarýna bu kadar cömert davranýrken,bazen de gerçek kahramanlarý saklamak sure-tiyle onlara çok nankörce davranýr. Biz de buyüzden Kürþad'ý tanýyamadýk, tanýmadýk, o hepgizli bir kahraman olarak kaldý.

Kürþad öyle bir kahramandýr ki; onda büyükkahramanlarda görünen küçüklük yoktur, en

büyüklerde bile zaman zaman görünen küçükmenfaatler onda yoktur, zaten onu ulaþýlmazyapan da budur.

Hüseyin Nihal Atsýz'ýn dediði gibi; " Kür Þad,tarihimizde alevlerin, ýþýklarýn, mehtaplarýn veyanardaðlarýn yanýnda gerçi parlamasýyla sön-mesi bir olmuþ geçici bir þahap gibidir. Fakat ogeçici ýþýk tarihin gidiþini deðiþtirmiþ, kýsa aydýn-lýðýnda bize en büyük hakikati görebilecek fýrsa-tý vermiþtir. Bu hakikat ezeli ve ebedi kahraman-lýktýr."

Gönlümüzden deðil, zaman olarak uzakTürk tarihinden, büyük bir kahramanlýk olayýn-dan sizlere bahsedeceðim. Bu olay geçmiþinunutma örtüsü altýnda kalmýþ çok parlak, parlakolduðu kadar da çok hazin bir harekettir ve mi-lattan sonra 600. yýlda meydana gelmiþtir.

O sýralarda Japon denizinden, Hazar Deni-zi'ne kadar uzanan ve Çin'i, Ýran'ý, Bizans'ý titre-ten Göktürk Ýmparatorluðu, entrikalar yüzündenDoðu ve Batý olmak üzere ikiye ayrýlmýþtýr. Do-ðudaki devletle Batýdaki devletin arasý, sarayave orduya sokulmaða muvaffak olan, Çinliler vediðer yabancýlar yüzünden iyice açýlýyor. DoðuGöktürk devletinin basýnda bulunan Kara Ka-ðan kendinden önce hakan olan aðabeysini ze-hirleyen Çinli yengesiyle evlenmekte mahzurgörmüyor ve bu katil kadýnýn fettanlýðýnýn esiriolarak Çinlilere alet oluyor. Bu yüzden Göktürkdevleti, birçok parlak muharebelere raðmen yý-kýlýyor ve o bölgede bulunan Türkler Çinlilereesir düþüyor. Çinliler Türkleri Çin'e hicret ettire-rek þehirlere daðýtýyorlar. Bu arada Kara Ka-ðan'la kardeþinin iki oðlunu ve diðer Türk ilerigelenlerini Çin'in merkezi bulunan SÎYANGFUþehrine götürerek orada ikamete memur edi-yorlar. Çok geçmeden Kara Kaðan orada tutsakolarak ölüyor. Bunun üzerine Çinliler rehine ola-rak Kara Kaðan'ýn kardeþ çocuklarýndan TungYabgu'yu Çin sarayýna hapsediyorlar. Serbestbulunan Kara Kaðan'ýn diðer yeðeni KÜRÞADise her gün Türkleri kurtarmak için çareler arý-yor.

Levent KONYAR*

* Erbaa Yýlmaz Kayalar Anadolu LisesiTarih Öðretmeni

BÝR KAHRAMANIN ANATOMÝSÝ

KKÜÜRRÞÞAADD

Page 66: Muhsin DEMÝRCÝ

65

Tam bu sýrada diðer Türk beyleri de gizli top-lantýlar yaparak, Çinlilere isyan edip Çin impa-ratorunu kaçýrmaya ve böylece, yere düþen gökbayraðý yeniden yükseltmeðe karar veriyorlar.Bunun için çok yiðit olan herkes tarafýndan çoksevilen KÜRÞAD'I kendilerine Hakan seçiyorlar.Fakat bunu duyan KÜRÞAD ihtilale baþ olmayý,saldýranlarýn en önünde dövüþmeði kabul et-mekle beraber. Hakanlýðý reddediyor, '"Milletiçin dövüþmek ve bu uðurda gerekirse Ölmekbana yeter. Hakanlýk sarayda hapis bulunanamcamýn oðlunun hakkýdýr." diyor. Birçok yal-varmalara raðmen Hakanlýðý kabul etmiyor.Böylece herkes, uzun tartýþmalardan sonraKÜRÞAD'ýn feragat örneði olan ýsrarý karþýsýndaonun teklifini kabul etmek zorunda kalýyor. Er-tesi akþam saraydan dýþarýya gezmeðe çýkacakolan Çin Hükümdarýný öldürmeðe ve hep bera-ber Çin sarayýný basarak Tung Yabgu'yu kurta-rýp Hakan ilan etmeðe ve yeni bir Türk devletikurmaya karar veriyorlar. Baskýn gecesi sözleþi-len zamanda, Çin sarayýnýn etrafýnda toplan-dýklarý vakit, aksi bir talih eseri olarak bardak-tan boþanýr gibi bir yaðmur yaðmaya baþlýyor.Yaðmurun altýnda biraz bekledikten sonra, ÇinHükümdarýnýn bu akþam dýþarý çýkmaktan vaz-geçtiðini öðreniyorlar. Bunun üzerine, Çinlilerinbu teþebbüsten herhangi bir þekilde haberdarolmalarý ihtimaline karþý, baskýnýn baþka bir ak-þama býrakýlmasýný doðru bulmuyorlar. Bu ihti-mali önlemek için, baskýnýn geciktirilmeden he-men o gece yapýlmasýný uygun görüyorlar.

KÜRÞAD arkadaþlarýnýn adlarýný bir, bir oku-yarak hepsini yoklama ediyor. Türk milletinin enileri gelenlerinden 40 Bey'in orada hazýr olduk-larýný görüyor. Artýk daha fazla beklemeden ÇinÝmparatorunun sarayýna saldýrýyorlar. En öndeyalnýz KÜRÞAD yürüyor... Sarayý binlerce Çinaskeri muhafaza etmektedir. Saldýranlar ise yal-nýz kýrk kiþi... Yýldýrým gibi düþtüðü yeri yakan,kasýrga gibi önüne geleni süpüren 40 kiþi... Bir-kaç dakikada dýþ kapýdaki muhafýzlarý tepeledi-ler, sarayýn bahçesine doldular ve oradan iç ka-pýya yüklendiler. Orayý da geçtiler... Þimdi Ým-paratorun dairesine doðru yürüyorlar. Fakat buÇinli askerler ne kadar da çok... Ýlerden, geri-den sürü, sürü saldýrýyorlar.

40 kahramandan ikiþer, üçer yaralanýp dü-þenler var. Ýþte nihayet Ýmparatorun dairesineulaþabildiler. Fakat odalar bomboþ. Hiç kimse-ler yok. Acaba Ýmparator bu kadar çabuk nasýlda kaçabilmiþ?

Ne ise uzun boylu düþünmeðe meydan yok.Geri dönmek lazým. KÜRÞAD, "ahýrlara doðruçekileceðiz" diye buyruk veriyor ve ahýrlara doð-ru yol alýyorlar. Fakat her adýmda karþýlarýndayüzlerce Çinli peyda oluyor, dövüþe dövüþe yü-rüyorlar. Beþ on Çinli yýkýlýyor ve bir kahramandevriliyor. Nihayet kýrklardan ancak ondördüahýrlara ulaþýyor. Kendileri yürüyüp gidinceyekadar vakit kazanmak için, üç kiþi, ahýr kapýla-rýnda artçý olarak býrakýlýyor. Diðer onbir kiþi at-lara binerek Vey Irmaðýna doðru dörtnala koþu-yorlar. Yorgun ve yaralý onbir kiþi, ýrmaðýn ke-narýna vardýklarý zaman, akþamdan beri yaðanyaðmurlar yüzünden kabaran sularýn köprülerisöküp götürdüðünü görüyorlar. Sekiz saat ön-ce, geçit veren sular, þimdi geçilmez olmuþtur.Düþman durmadan yaklaþýyor, saldýranlar sürü-ler halinde binlerle geliyorlar. Karþýlarýnda yal-nýz onbir kiþi var... Yaðmur durmadan yaðýyor.Ara sýra çakan þimþekler gerilmiþ yüzlerini, bü-yümüþ gözlerini aydýnlatýyor. Ellerinde kýlýçlarý,Türk'e yaraþan bir fütursuzlukla atlarýnýn üstün-de dimdik duruyorlar ve ölünceye kadar çarpýþ-mak üzere düþmanýn yaklaþmasýný bekliyorlar.

Artýk düþman yaklaþmýþtýr. Göðüs göðüseatýlýyorlar ve çarpýþmaya baþlýyorlar. Onbir kah-ramandan her biri birer birer devriliyor. En sonda KÜRÞAD gün doðarken 40 yarasýndan kan-lar sýzarak can veriyor ve gözleri açýk olarak ce-sedi atýnýn üstünde dimdik kalýyor. Bu esnadaVey Irmaðýnýn sularý deli deli akýyor ve yaðmuryaðmaya devam ediyordu.

Bu kahramanlýk hikâyesi birkaç gün içindeÇin'de bulunan bütün Türklere yayýlýyor ve on-lar arasýnda bir kurtuluþ ruhu ve bir ihtilal ha-vasý yaratýyor. Çok geçmeden de hepsi birdenisyan ederek KÜRÞAD'ýn yolundan özgürlük veistiklale kavuþuyorlar. Türk tarihi, uzak ve yakýnböyle kahramanlýk olaylarýyla doludur. Kahra-manlýk Türklüðün baþlýca vasýflarýndan biridir.

Tarih acayip bir ihtiyardýr. Bazýlarýna tamhakkýný verir. Bazý deðersizlerden çok bahseder.Bazý büyükleri hiç anmaz. Bazýlarýndan da yal-nýz bir kaç kelime söyler. Kürþad bu sonuncula-rýndandýr. Onun hakkýnda bütün bildiðimiz:Türk milletini kurtarmak ve esir olan yeðeniniTürk kaðaný yapmak için kendisi gibi esir 40 ar-kadaþýyla birlikte Çin imparatorunun sarayýnasaldýrdýðý, fakat pek nispetsiz bir savaþtan son-ra can ve baþ verdiðidir.

Þu muhteþem saldýrýþýn kahramanlarýný yaniKürþad ve arkadaþlarýný tanýmak ne kadarmuhteþem olurdu? Adlarýný bile bilmediðimizbu kahramanlar nasýl insanlardý acaba, aileleri

Page 67: Muhsin DEMÝRCÝ

66

var mýydý, düþmana fütursuzca saldýrýrken hiççocuklarýný düþünmüþ müydüler? Yazýk hiç biri-ni bilmiyoruz. Bildiðimiz yalnýz þu:

Yanardað ruhlu, çelik iradeli kahraman Kür-þad. Hükümdar hanedanýndan yani kaðanlarsoyundan olduðu halde yeðenini tahta çýkara-rak Türk milletini diriltmek için kýlýca sarýlanKürþad. Bu nispetsiz çarpýþmada zaferi saðlaya-cak tek yola giderek, yani düþmanýn kalbinesaldýrarak ruh ve irade kuvveti kadar düþünmegücüne de sahip olduðunu gösteren Kürþad...Baþarýlamayan bir ihtilâle raðmen düþmanýn

yüreðine korku ve dehþet salarak bir milletimahvolmaktan kurtaran Kürþad... Sonra onun40 þanlý arkadaþý... Þimdi onlar bizim yarýnlarý-mýzý aydýnlatýyorlar.

Yazýmýzýn sonunu yine Büyük Türk mütefek-kiri Hüseyin Nihal Atsýz'ýn bir dörtlüðü ile geti-relim:

"Kahramanlýk ne yalnýz bir yükseliþ demektirNe de yýldýzlar gibi parlayýp sönmemektirÖlmezliði düþünmek boþuna bir emektir.Kahramanlýk; saldýrýp bir daha dönmemektir."

Varlýðýn yolunda ey, aziz Vatan! Ne canlar verildi, Çanakkale'de?.. Onlar ki ölmedi, koynunda yatan, Þehitler dirildi, Çanakkale'de...

Kýyamet mi koptu, Sur mu üflendi? Ya Rab, bu ne afet, gökleri deldi?! Yeryüzünün altý-üstüne geldi, Baðrýmýz yarýldý, Çanakkale'de...

Tomurcuk çiçekler koptu dalýndan, Vurulup göðsünden, ya da alnýndan. Ayrýldý, üç günlük taze gelinden, Cepheye sürüldü, Çanakkale'de...

Henüz gençlik baharýnýn baþýnda, Boy atan fidanlar, on beþ yaþýnda. VATAN! için vuruþtular koþunda, Topraða serildi, Çanakkale'de...

Ýlkbaharda döndü mevsimler güze, Serpildi serviler bayýra, düze. Cephede düþmanla geldi göz-göze; Etten set örüldü, Çanakkale'de...

Þehitler düþtükçe bir-bir topraða; Sað kalan sarýldý, þanlý bayraða. Ya Allah! diyerek kalktý ayaða; Anlýndan vuruldu, Çanakkale'de...

Sözün, ifadenin bittiði yerde, Canlarýn, ölümü tattýðý yerde, Binlerle güneþin battýðý yerde; Maksuda erildi, Çanakkale'de...

Vatan baþtan-baþa, ah-ý figandý, Od tutan sineler yandý ki yandý. Bir millet tek vücut oldu, uyandý; Kýyama duruldu, Çanakkale'de...

ÇANAKKALE’DEÇanakkale Þehitlerimizin, Þanlý Gazilerimizin Aziz Hatýrasýna

Yýl 915, yer Çanakkale, Kýrlarda çiçekler tomurcuk lale. Bu ne garbi-afet, koptu velvele, Künyeler soruldu, Çanakkale'de...

Yedi düvel yedi koldan saldýrdý, Koca Seyit, düþmanlarý yýldýrdý. Ýki yüz on beþ okka* gülle kaldýrdý, Mucize görüldü, Çanakkale'de...

Zaman yoktu düþünmeye, durmaya, Vinç daðýlmýþ, mecal yoktu kurmaya, Niþan aldý, Ocean'ý** vurmaya, Zincirler kýrýldý, Çanakkale'de...

"Kim?" diye sorarsan, Koca Seyit'i; Her ana doðurmaz, öyle yiðidi. Ecdadýndan almýþ, VATAN öðüdü; Süngüye sarýldý, Çanakkale'de...

Bu vatan uðruna serden geçtiler, Anadan, atadan, yardan geçtiler, Hak yolunda bütün vardan geçtiler; Bir VATAN kuruldu, Çanakkale'de...

Abdulkadir ÝNALTEKÝN

* Okka=1283gr. Milli kahramanýmýz, KocaSeyit'in beden gücüyle kaldýrdýðý top güllesi 215okka = 275,845 kg. ** Ýngilizlerin batýrýlamaz dedikleri, deryaanlamýnda "Ocean" ismi verdikleri, Koca SeyitOnbaþýnýn, Kilitbahir (Eceabat-Çanakkale) ceph-esinden attýðý 276 kiloluk top güllesi ile batýrdýðýsavaþ gemisi.

Page 68: Muhsin DEMÝRCÝ

67

"-Ölüm kötü olsaydý, ölür müydü PEYGAM-BER!"

Bu yazýmda "ölüm" temasýný iþleyeceðiz. He-men hemen her þairin ortak temasý "ölüm" dür.Tasavvuf Edebiyatý'nýn en vazgeçilmezi bu temaüzerine kurulmuþtur. Klasik Edebiyatýmýzda"ölüm" gerçeðine temas edenler vardýr. Günlükhayatýmýzda bile "ölüm" hiçbir zaman yaþam-dan silinmez. Halkýmýz bu konuya çok duyarýdýr.En içten duygularla ölümü yaþamdan ayýrmaz-lar.

"Ölüm ile ayrýlýðý tartmýþlar,Elli gram fazla gelmiþ ayrýlýk!""Ölüm hak, miras helal!""Ölüm Allah'ýn emri, ayrýlýk olmasaydý!"

Ve daha niceleri. Örnekleri artýrmak müm-kün. Hele sevginin son hududunda âþýklarýnsöylediði:

"-Bizi ancak ölüm ayýrabilir!" demekle"ölüm"ün edebiyata olan etkisi oldukça duygu-sal olarak belirtiliyor. Þair bile, ölmek üzerey-ken:

"-Ölmek kaderde var, yaþayýp köhnemekhazin;

Buna bir çare yok mudur ya Rabbelale-min…"

Dizelerini söylerken, dünyaya veda ettiðigerçeði edebiyat sayfalarýnda yerini bulmuþoluyor. Ama yine ayný þair, ölümü, bir kurtuluþve edebi âleme göçüþü müjdeli bir ifadeyle kul-lanýyor.

"Ölüm asude bir bahar ülkesidir rinde,Gönlü, her yerde buhurdan gibi yýllarca tü-

ter.Ve serin serviler altýnda kalan kabrinde:Her seher bir gül açar, her gece bülbül

öter…"

Bazende þair Yahya Kemal þiirin tümünü"ölüm" ile sembolleþtirerek, ölüm gerçeðini þiireyansýtan ve bu konuda da; tabiri caizse "ölüm-süzleþtiren" dizeleri bir kere daha aktarmaktayarar gördüm. Ve anladým ki, geçici âlemden,baki âleme geçiþ, "Mevlana'nýn diliyle Þeb-iAruz…"

Artýk demir alma günü gelmiþse zamandan,Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.**** ******* ******Hiç yolcusu yokmuþ gibi sessizce alýr yol,Sallanmaz o kalkýþta ne mendil ne de bir kol.**** ******* ******

Rýhtýmda yatanlar bu seyahatten elemli,Günlerce siyah ufka bakan gözleri nemli.**** ******* ******Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu,Hicranlý hayatýn ne de son matemidir bu.**** ******* ******Dünyada sevilmiþ ve sevilen nafile bekler,Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.**** ******* ******Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,Birçok seneler geçti, dönen yok seferinden…Þair böyle duygulandýktan sonra söylenecek

pek söz kalmýyor bize. Ama yine þairler arasýn-da dolaþmaya devam edelim. Yolumuz HalkEdebiyatýnýn son yýllardaki temsilcisi "ÂÞIK VEY-SEL'e" rastladý. Hemen her þiirinde fani dünyayýiþleyip ahiret âlemine dalan bu þairin "DostlarBeni Hatýrlasýn" þiiri gözümüze takýldý:

"Can kafeste durmaz uçar,Dünya bir han konan göçer.Ay dolanýr yýllar geçerDostlar beni hatýrlasýn.*******Can bedenden ayrýlacak,Tütmez baca yanmaz ocakSelam olsun, kucak kucak,Dostlar beni hatýrlasýn.********

Muhsin DEMÝRCÝ*

* Eðitimci - Yazar

KKEESSÝÝTTLLEERR VVEE ÇÇÝÝZZGGÝÝLLEERR

KELÝMELERÝN DÝLÝ

Page 69: Muhsin DEMÝRCÝ

68

Açar solar türlü çiçekKimler gülmüþ, kim gülecek.Murat yalan, ÖLÜM gerçek,Dostlar beni hatýrlasýn…"

Dizeler, dikkatle incelendiðinde, fani hayatýnkýsalýðý asýl baki âlemin olduðu duygusal bir þe-kilde vurgulanarak geçici âlemde hayatýn deva-mý ön plana çýkýyor.

Þiir dünyamýzý taramaya devam ederkenönümüze bir baþka þair çýkýyor. Bu da Cahit Sýt-ký Tarancý… Nihilizmin temsilcisi gibi görünenTarancý; Otuzbeþ Yaþ Þiiriyle ölüm temasýný naz-ma uygulamada büyük bir baþarý göstermiþtir.Üstelik duygularý dörtlüðü dizeleri aþarak beþlidizelerle ifade etmiþtir.

Ölüm acýdýr ama ne var ki bu acý çabukunutulur. Ölümden ibret alýnmasý gerekir. Böy-le bir olgunun þiire yansýmamasý asla düþünü-lemez. Tema olarak kullanýlan "ölüm" mefhumuhala edebiyatýmýzýn en önemli sýrça köþklerin-den biridir. C. Sýtký ölümü en içten duygularlauygulayan ve gönlümüze taþýyan müstesna þa-irlerden biridir. Onun Otuzbeþ Yaþý, Dostlar Be-ni Hatýrlasýn gibi zihinlerimizde taptaze ve can-lý olarak yaþamaktadýr. Bu þiirle ilgili bir anek-dotu aktarmak istiyorum:

1958 de göreve Siirt ilinde baþladýðýmda,ilin valisi yeni atanan öðretmenlere bir çay par-tisi vermiþti. Her öðretmen bir þiir sundu. Bende Otuzbeþ Yaþý okumuþtum. Son sözü valimizaldý:

- Hepinizin þiirlerini beðendim. Ama beniduygulandýran mülkiyeden arkadaþým CahitSýtký Tarancý'nýn Otuzbeþ Yaþý öðrencilik günle-rimi hatýrlattýðý için bu genç öðretmene teþek-kür ederim.

Diyerek beni onore etmesi mesleðimin ilkteþekkürü olarak hatýralarým arasýnda yer alýr.Þairden iki kýta aktarmak istiyorum:

"Ayva sarý nar kýrmýzý sonbahar!Her yýl biraz daha benimsediðim.Ne dönüp duruyor havada kuþlarNerden çýktý bu cenaze ölen kimBu kaçýncý bahçe gördüm tarumar.

Neylersin ölüm herkesin baþýnda,Uyudun uyanmadýn olacak.Kim bilir nerde, nasýl, kaç yaþýndaBir namazlýk saltanatýn olacak.Taht misali o musalla taþýnda."

Zaman zaman Kümbet Dergisinde ölüm te-malý þiirlere de rastlarýz. Diþe dokunur önemli

örnekleri sizlere sunmak istiyorum. M.N. Par-maksýz'ýn dizelerinde ölüm þöyle canlandýrýlýyor:

"Ömür, her gün ölüme koþa koþa gidiyor,Onun yolculuðu beni hep periþan ediyor.Piþmanlýðým artýnca sukut beni boðuyor,Geçmiþe bir kalem çek artýk ona koþ diyor."

Yine ayný þair bir baþka þiiri de:"Dünya geçicidir ibret alana,Zamaný gelince düþecek yaprak,Birçok fani gibi uyma yalana,Her þeyin sonudur bir avuç toprak."

Ýnançlarýna uygun kalem tutan þairlerimizdaima fani âlemle bâki âlemin karþýlaþtýrmasýnýyapmýþlardýr. Yapýlan bu karþýlaþtýrmalar dabâki âlemi üstün tutmuþlardýr. Böylece fani âle-min bir sýnav olduðunu peþinen kabul ederek,bâki âleme olan hazýrlýklarýn da müjdeleyicisiolduklarý ayan beyan vurgulanmýþtýr.

Tasavvuf Edebiyatý bu kaynaktan oluþmuþ-tur. Yunus Emre güzel üslubuyla bu duyguyuþöyle dile getiriyor.

"Yalancý dünyaya konup göçenler,Ne söylerler, ne bir haber verirler.Kabri üstte türlü otlar bitenler,Ne söylerler, ne bir haber verirler."

Dünyanýn tüm olumlu veya olumsuz þartla-rýndan sýyrýlarak, ahiret inancýný zihinlerde ya-þatmak her þaire nasip olmaya bir yöntemdir.Hayatýn olmazsa olmazý olan ölüm hayatýn birsýrrýdýr. Keza bir beyitte þöyle söylemek müm-kündür.

"Kimler geldi kimler geçecek,Bu pýnardan insanlar daha ne kadar su içe-

cek."Elbette hepimiz bir gün bu þerbeti içeceðiz.

Ne var ki:Bâki kalan bu kubbede hoþ bir seda" býrak-

mak olsun. Bu dünya bir hayal âlemidir. Buâlemde hayal ettiðimiz müddetçe yaþamaya,Yahya Kemal'in diliyle bakalým:

"Bir merhaleden güneþle derya görünür,Bir merhaleden her iki dünya görünür,Son merhale, bir fasl-ý hazandýr ki sürer,Gelmiþ gelecek cümlesi rüya görünür."

Mezar taþý adlý þiirimle konuyu bitirmek isti-yorum:

"Ömür, þöyle veya böyle geçecek,Ölüm ise, bir gün istediði saati seçecek.Ayak direme yok ölüme artýk,Son sözünü musallada söyleyecek."

Page 70: Muhsin DEMÝRCÝ

69

Dört kelimelik bu cümle yüreðimizde fýrtý-nalar koparmaya yetiyor sanýrým. 1977 yýlýn-dan bu yana dinlendikçe dinlenen yanýk birtürkü, izlendikçe izlenen en güzel aþk filmle-rinden biri Selvi Boylum, Al Yazmalým.

Anadolu'nun nadide bir köþesinde yeþilyapraklar arasýnda, þýrýl þýrýl akan billur dere-lerinin kenarýnda, mazot ve eksoz dumaný ko-kularý içinde baþlayan bir sevdadýr Selvi Boy-lum, Al Yazmalým. Vefanýn doruða ulaþtýðý,mantýkla duygunun adeta yarýþtýðý hazin birhikâye.

Sevdiðini kaybetmenin insaný nasýl çýlgýnaçevirdiðini yüreklerde hissettiren, adeta o anýyaþatan bir duygu seli.

Allamýþlar pullamýþlarSeni ele yollamýþlarCanýmdan can koparmýþlarAllý gelin, telli gelin.

Selvi Boylum Al Yazmalým filmindeki Asyaile þimdiki Türkân Þoray, Ýlyas ile Kadir Ýnanýr,Cemþit ile Ahmet Mekin ayný mý? Aradan ge-çen otuz üç yýl neleri ve kimleri deðiþtirmediki? Samet rolünü oynayan beþ yaþlarýndakiçocuðun Elif Ýnci isimli kýz olduðunu biliyormuydunuz? Elif haným kendisini küçük Sametolarak izlerken neler hissediyordur acaba?

Yýllar geçiyor. Yýllarla birlikte bizler de geçi-yoruz. Gidiyor ömürden günler, aylar, yýllar.Küçük Samet'in yaþý kýrklara yaklaþmýþ bir ElifHaným olduðunu düþünürken, Ýlyas'ý yaþlý birKadir Ýnanýr olarak görürken, aynada kendi-mize de bakabiliyor muyuz?

Selvi boylarýmýz ve selvi boylularýmýz hâlâduruyor mu? Ya da nerede, nasýl ve hangi hal-

deler? Yoksa yeþil yapraklar hazana mý dön-dü? Ya al yazmalar ve al yazmalýlar? Al yazma-lar önce eþarba, sonra türbana dönüþürken alyazmalýlara neler oldu kim bilir. Hangimizin alyazmalýsý hem gönlümüzü, hem yanýmýzý süs-lemeye devam edebiliyor? Yoksa baþka birineeþ, baþkalarýnýn çocuklarýna mý anne oldular?

Her þeye raðmen gönlümüzden atamadýðý-mýz selvi boylu al yazmalýlarýmýz için söylemekisteyipte söyleyemediklerimizi dile getiren ocümleler otuz üç yýl sonra kulaklarýmýzda yan-kýlanmýyor mu?

"Çamura saplansam yardýma gelir misin? Elini tuttum sýcacýktý, yüreði elimdeymiþ gibi.Elinden tutuversem benimle gelir mi?Seninim iþte, alýp götürsene beni.Elveda Asya, elveda Selvi Boylum

Al Yazmalým.Elveda bitmemiþ türküm benim…"

Sabrýn acý, ancak meyvesinin tatlý; sabýrsýz-lýðýn ise ne kadar ýzdýraplý olduðunu gözlerönüne seren bir serüven, Selvi Boylum Al Yaz-malým. Hissî hareket edip anlýk verilen kararla-rýn insaný açmaz ve çýkmazlara sürüklediðinigösteren bir kesit. Musibetler zulümler ve iha-netler karþýsýnda bile sabýrlý davranmak. Bekle-meyi bilmek bir gün döneceðini ümidiyle duaederek. Akþam yuvasýna dönen kuþlar misalibir gün evine döneceði günü ve aný sabýrlabekleyebilmek. Bunu yapamamanýn karþýlýðýnýömrü boyunca hicraný yaþayarak ödemenindramý Selvi Boylum Al Yazmalým.

Çýkardýðý gürültüden konuþulanlarýn zorduyulduðu BMC kamyonlarda baþlayan soyluaþklarý, klimalý lüks otomobillerde devam etti-rebildiðimizi söyleyebilir misiniz? Ölesiye sev-meler yerini elektrik alamama ve voltaj düþük-lüðüne mi terk etti yoksa?

"A benim bahtý yârimGönlümün tahtý yârim.

Nihat AYMAK*

* Balýkesir Sýndýrgý Ýlçe Milli Eðitim Müdürü, Þair-Yazar

SSEELLVVÝÝ BBOOYYLLUUMM,, AALL YYAAZZMMAALLIIMM

Page 71: Muhsin DEMÝRCÝ

70

Yüzünde göz izi varSana kim baktý yârim?"

türküsüyle sevdiðinin yüzüne bir baþka na-zarla bakýldýðýný hissedecek kadar feraset sa-hibi olanlarýn çocuklarý niçin bugünlerde;

"Bir dilim, iki dilim, üç dilim elmaGel sarýl boynuma almazsan alma."

diye türküler söyleyip kývýrtýr oldular?

Gönlündeki yangýný yüreðinin derinlikleri-ne hapsederek;

"Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu. Sevgi emekti."

diye sorgulayabilen vefayý bulabilmek þimdi-lerde ne kadar mümkün?

Selvi boylarýmýzýn ve selvi boylularýmýzýnkadrini bilerek, sabýr þükür ve dua ile geçirile-bilen günlerin yaþanmýþ sayýlacak bir ömürmesabesinde olacaðý da muhakkak. Mevlagönlünüzdeki Selvi Boylu ve Al Yazmalýlarý ilkgünkü gibi heyecanlý ve diri tutar inþallah.

1bu kýþta bu baharda yaðmurdaseni özleten bir þey var havalarda

2yaþamýþlýðýmýz vardý seninleyaðmur altýndaayrý basamaklarda ýslandýðýmýz

3yaðmur güzeldir elbetiçinde yaðmadýðý süreceacý vermediði sürece

4yaðmuru bulutlu havada severimbeyaz bulutlugökyüzünü, incitmeden yaðarken

Mualla KÂTÝP

YAÐMUR

Türkiye'm güzel Anadolu'mHakk'týr tuttuðun, benim yolumMahzunum kýrýldý kanadým kolumTürkiye'm, güzeldir Anadolu'm

Daðý, taþý, yazý, kýþý, baharýÇalýþýr didinir genci ihtiyarýGörmesin insaný cehennem narýTürkiye'm, güzeldir Anadolu'm

Çalýþkandýr erkeði kadýnýGel de gör o yiðit evladýnýTarihe yazdýrýr güzel adýnýTürkiye'm, güzel Anadolu'm

Müslüman ve Türklüktür yolumKavidir bükülmez bu kolum Fedadýr vatana kýzým, oðlumTürkiye'm, güzeldir Anadolu'm

Bayraðý, sancaðý ve bu vatanýFatihalar gönder, incitme atanýÞefî olsun bize sultanlar sultanýTürkiye'm, güzeldir Anadolu'm.

Halil KONYALI

TÜRKÝYEM

Türkiye…Öz ana…Uyansana

Seherinde günlerin,Süt verdiðin,Yavrudur aðlayan.

Ayrýlýk baðýnda,Sinesini daðlayan,Bahtý kara Türkistan.Ve ata yurdunda;Ayný kandan, ayný dinden,Milyonlarca masum insan,Öz ilinde esir.Yanýp yanýp tükenir,Bin alevlerin çemberinde,Bu son damla,Bulandý kanla.Türkiye artýk anla!Uzatýyor ellerini sana,Dönüp bir baksana,Türkiye…Öz ana…Ellerinden tutsana.

Þükrü ÇAKIR

ÖZ ANA

Page 72: Muhsin DEMÝRCÝ

71

"Zaman deðiþti, hiçbir þey eskisi gibi de-ðil…" Ne kadar da sýk duyar olduk bu sözle-ri."Bu durum iyi mi kötü mü? " sorusu kurcalý-yor o zaman kafamýzý. Böyle cümleler sarf et-mek pek de iyi olmasa gerek. Zira deðiþiminhýzlýlýðýnýn ifadesi bu. "Deðiþimin neresi kötü?"denebilir elbette. Hýzlý deðiþim saðlam temel-lere oturmadýðý için, iyi çiðnenmeden yutulmuþlokma gibi toplumun midesine oturuyor, ha-zýmsýzlýk günbegün yaþamýmýzýn her alanýndabizi zorluyor. Bilimsel açýdansa sosyolojide te-rör sebebidir kültürel yozlaþma. Bu hazmede-meyiþin, bu temelsizliðin tezahürüdür.

Sanýrým yanlýþ deðiþimden en çok etkilenende çocuklar. Henüz kendileri farklýlaþmayý ha-yatýna yedirememiþ bireylerin/ebeveynlerin ço-cuklarý arafta kalarak ne o yana ne bu yana gi-debiliyorlar. Arada sýkýþýp kalmanýn þaþkýnlýðýy-la bir keþmekeþin içinde çalkalanýyorlar dur-madan. Tutunacak bir dal ararken de ya tele-vizyon, bilgisayar ya da internet kafe çýkýyorkarþýlarýna. Haliyle rol modeli aldýklarý kiþilerde televizyondan fýrlamýþ kahramanlar, " Madein PRC " etiketli kanserojen oyuncaklar oluyor.Bunlarýn adý Pokemon oluyor, Ninja oluyor, Ba-kugan oluyor; liste her geçen gün -bu rant ka-pýsýnýn tatlýlýðý ve bereketliliði dolayýsýyla- uza-yýp gidiyor.

Asýl dikkat çekici olansa huysuzluk etme-den kendini bu yalancý kahramanlarla oyala-yan ama zihinsel olarak geliþmeyen/geliþeme-yen çocuklar çoðalýyor. Mýzýrdanmayan çocuk-lar anne-babalarýn iþine geldiði için de kayýpnesiller arttýkça artýyor, sayýlamaz hale geliyor.Burada elbette asýl sorumlu çocuklarýn yetiþ-mesinden birinci derecede görevli aileler. Ço-cuklarýmýzla zaman geçirmek, onlarýn meþga-leleriyle ilgilenmek, onlarýn çocukluklarýný ya-þamalarýna yardýmcý olmak, bunu yaparken de

geleceðe emin adýmlarla yürümelerini saðla-mak asli görevimiz. Test yapraklarýyla bilgisayarekranlarý arasýnda sýkýþmýþ çocuklar… Bizim veonlarýn baþka baþka beklentileri, ihtiyaçlarý var.Yarýnlarda bizim de payýmýz olacaðýna göre buaymazlýk, vurdumduymazlýk niye?

" Biz çocukken böyle miydi yaa? " cümlesiiçinde barýndýrdýðý anlamlarla büyüye dursun,böyle cümlelerle alay eden bir kesim de hýzlaçoðalýyor, sonuçlarýna aldýrmadan. Entelektüelinsanlar bara gidenler, fular baðlayanlar olarakalgýlanýyor; elit kesimin sosyete olduðu sanýlý-yor; kültür ise "google" ýn arama sonuçlarýna sý-kýþýp kalýyor. Yanlýþ algýlar yanlýþ süreç ve yanlýþsonuçlarýyla bizi geleceðe taþýyor. Elimizdekiher tür imkâný kullanmayan ya da yanlýþ kulla-nan genç nesiller yarýnlarýmýz için zayýf halkayýtemsil ediyor.

Zamanýn deðiþtiði doðrudur. Çünkü bizlerhazýr ve plastik oyuncaklar yerine, çamurdan,çerden çöpten oyuncaklarla; ama paylaþarak,hayallerimizde yeni dünyalar kurarak oynardýkoyunlarýmýzý. Bizim için oyuncak "sorun" u yok-tu. Sorun diyorum çünkü oyun eðitici bir çözümolmasý gerekirken ebeveyn-çocuk arasýnda birprobleme dönüþebiliyor. Alýnmayan ya da alý-nan ama yanlýþ eðiten bir oyuncak büyük çal-kantýlar yaratabiliyor ev hayatýnda. Hazýr oyun-caklara baðlanan hayaller salýnamýyor, dahayeni hayallere yelken açýlamýyor bir türlü. Kir-lenmenin, tozlanmanýn suç olmadýðý günlerde,üretkenliðin küçücük yaþlarda baþladýðý dö-nemlerde büyüyen çocuklar olarak kendimi çokþanslý hissediyorum. Böyle büyümüþ anne-ba-balar olarak çocuklarýmýzý da üretken ve hayal-lerini somutlaþtýrabilen bireyler olarak yetiþtir-mek görevimiz. Bu görevin en önemli parçasýtestler, deneme sýnavlarý da deðil üstelik. Sade-ce olmasý gereken bir parçasý. Ötesi de demin-den beri söylediðimiz þeyler.

Çocuktan bahsediyoruz kolay deðil. Elbetteaðlayacak, huysuzlanacak, bir insan o. Býrakýnçocukluðunu yaþasýn. Ýlgilenin onunla, payla-* Eðitimci

SSEERRZZEENNÝÝÞÞ - 22Nuray ÇEVÝK*

Page 73: Muhsin DEMÝRCÝ

72

þýn, eðitin. Geleceðe mektuplarýmýz çocuklarý-mýz. Satýr satýr iþleyelim onlarý. Sorumluluðu-muzu taþýyalým. En deðerli eserlerimiz, þahe-serlerimiz olsun.

Gençler lütfen hayal kurun. (Ama bunlarbol para ve sevgili hayalleri olmasýn yalnýzca),zihinsel jimnastik yapýn, boþ oturmayýn üretin,dünyanýn en güzel etkinliðidir üretmek. Ancaküreten insanlar tükettiðinin kýymetine mazharolabilir. Lütfen basmakalýp fikirlerle, hazýr su-nulanlarla yetinmeyin. Her zaman daha iyisi,daha yenisi vardýr, olmalýdýr, olacaktýr. Yeni ne-siller atalarýn umut kapýsýdýr, dilek aðacýdýr. Odilekleri okuyun, görün, yarýnlarýmýzýn aydýnlý-ðý sizlere baðlý. Büyüdük diyorsunuz, bunu is-patlamaya çalýþýyorsunuz ya iþte size fýrsat. Ge-rekirse siz büyüklerinizi eðitin. Þuurunuzu can-lý tutun ki hayatýnýzýn þiirini yazasýnýz. Torunla-rýnýz tarafýndan rahmet ve minnetle anýlasýnýz.

DEÐÝÞTÝ ÇOCUKLAR

Dalya ve istop oynardýk biz çocukken.Bebeðimizi çöpten, çamurdan yapar

Oyunlarda yaþardýk hayatý.Bilgisayarlarýmýz yoktu ama,Aramýzda gizli bir sevgiGizli bir dostluk vardý hissedilen.Zaman geldiOyunlar deðiþti ve tabii çocuklar da.Sevgi ve dostluk kelimesiKitaplarda ve þiirlerde saklý kaldý,Yalnýz, arayanýn bulabildiði…Sevgi yalnýz, yapayalnýz kaldý,Dostluk ayrý düþtü insanlardan.

Zaman deðiþti,Çocuklara acýr oldum ben.Test kitaplarýna gömüldü umutlarGelecek endiþesiyle oynanmakta oyunlar.Ekrandaki zýplayan kahramanNinjalar, ninja gibi olmalar,Pokemonlar sardý düþleri.Yazýk oldu çocuklara yazýkBilgisayarlar, makineler mezar olduO güzel hayallere.

Sýrlarla dolu bir ibret vakasý,Kana boyanmýþtý, Boðaz'ýn iki yakasý,Bütün dünya gördü, Türk'ün büyük çabasý,Zalimin zulmü yýkýldý Çanakkale'de.

Yedi düvel birleþerek geldi Çanakkale'ye,Karþýsýnda Mehmetçik'e bir bak, hele,Süngü bellerinde, tüfek ellerde,Düþmaný imanla yendik Çanakkale'de.

Askerin üstünde çul ile çaput,Soðuktan koruyan yamalý kaput,Mezar oldu ona siperi, gerekmez tabut.Boðaz kana boyandý Çanakkale'de.

Destanlar yazýldý, Arýburnu, Conkbayýrý'nda,Tabii Koca Seyit var düþmanýn karþýsýnda,"Çanakkale Geçilmez" diyor bir haykýrýþta,Gülleyle tarih yazýldý Çanakkale'de.

ÇANAKKALE’DE*

Toprak deðil, hep þehit kaný,Silahýný vermeyen askeri iyi taný,Cesarete simge oldu Binbaþý Hakký,Döküldü, düþman denize Çanakkale'de.

Gidenler gelmedi, þehit oldu cephede,Daha küçüktüler, yaþý on beþte,"Allah Allah" diye hep ileride,Mehmetçik erdi muradýna Çanakkale'de.

Gelmiþlerdi, Edirne'den, Samsun, Hatay'dan,Örnek almýþlardý savaþmayý Ata'dan,Sonunda vatan temizlendi, düþmandan," Geçilmez" denildi, Çanakkale'de.

Merve Zekiye ÞAHÝN

Kaya-Ýsmet YÝBO 7/C-250

Niksar-TOKAT

* Tokat Ýl Milli Eðitim Müdürlüðü'nün, 18 Mart Çanakkale Þehitlerini Anma ve Deniz Zaferi'nin95'inci yýldönümü dolayýsý ile düzenlemiþ olduðu þiir yarýþmasýnda Ýlköðretim okullarý arasýndabirinci olan Niksar Kaya-Ýsmet Özden YÝBO, 7.C sýnýfý öðrencisi M. Zekiye Þahin'in"Çanakkale'de" isimli þiiri.

Page 74: Muhsin DEMÝRCÝ

73

"Kardeþ Azerbaycan Türkü'nün menafiyiher bir Türk için kutsaldýr. Eðer Azerbaycan'ýnazatlýðý yolunda yeni kurbanlar lazým olarsa,ona da hazýrýz". Nuri Paþa- 1918-i yýl

"Azerbaycan halký müttefiki Türkiye as-kerlerini büyük sevinçle karþýlýyor, onlarýn ge-liþini bayram ediyordular" "Azerbaycan tarihi"kitabýndan

Nuri Paþa at belinde,Türkiye'den, Kars'tan gelir.

Azerbaycan deye-deye,yaralanmýþ aslan gelir.

Ermeni'nin hýyaneti,Rus'tan gelir, Fars'tan gelir.

Ne gelirse, hayýr ya þer,ezel-ahýr, halka gelir.

Benim halkým! Nuri Paþaarkasýza, arka gelir…

Var ol seni, arkam benim,arkalý ses-sedam benim.

Fatihlerin varisidir,turanlý þehzadem benim.

Türküm benim,Irkým benim.Fikri düþmen sengerinde, özüBayraklar altýnda.Bayrak vatansýz olanda kayýp olur

ayaklar altýnda.Türk göðsünden süt emipse, Türk'e besti.Türk ninnisi iþitipse, Türk dönmezdi.Türk belinden gelipse, Türk basýlmazdý.Türk nalesi iþitipse, Türk Almazdý.1

Þimþek desen Türk'e azdý.Altý kandý, üstü kanlý göz yaþýdý, bu topraðýn.Gözyaþý-kan yaddaþýdý bu topraðýn.Aç göðsünü seherlerin

dað yeline, Nuri Paþa!Kývýlcýmla serpelensin

at nalýndan, at beline, Nuri Paþa.Ermeniler pusudaydý, top-tüfekle.

Gence'liler-yol üstünde, tuz-ekmekle.Bekliyordu gökten inen,

bir halaskar melek gibi.Zamanýn eli tetikteydi, açýlacak, tüfek gibi.Tarih esrin evveline nur çilesin fiþek gibi.Tarihi-Tarihi anlar,Tarihi geyrül-gal yazýyor.Tarihçiler tarih deyir

tarih kendisi soru yazýyor.Türk kýlýcý parlayanda, tarihe istiklal yazýyor.Azerbaycan gede bilir,Azerbaycan ite bilir.Ermeniler Türk soylunu,

didim-didim dide bilir.Hayla Baký Sovetinde iclas gedir.

meþveretti.Bu meþveret-kýrgýnlara beraattý.Bu beraat bu millete hýyanetti.Hele þehir Þaumyan'ýn2elindedi.Hele taþnak Lalayan'ýn 3 mauzeri belindedi.Türk'üm-diyen bir milletin

soykýrýmý, matem günü!Baktýn, taliyin kem günü!Harayýna çagýrdý Azerbaycan, yer yüzünü.Dünya görsün Ermeni'nin her yüzünü.Tanrý, sen de taný, Tanrým"Hoydu, delilerim, hoydu!"Baþ bir yana, leþ bir yana!Terpenir agzým içinde

dil bir yana, diþ bir yana!"-deyen erler haný, Tanrým?Topraðýn üstünde püskür,

topraðým altýný, Tanrým!Selçuk Beyin bu haraya

eli yetmir, þahý matdý.4

Þah babam Eldeniz 5 yatmýyor,Atabeyler6 rahatsýzdý.

Hatayi'nin7 kýlýcýný gönderirdi, Sefevi'ler,8

Dilinde "Allah'-ü-Ekper!"Türk'ün kýlýç lehçesinde

konuþardý Ermeni'yle.Çarpýþýrdý yerle-gökle.Sultan onda el kaldýrdý, Kýzýlbaþ'a9

El kaldýrmaz,iþitmiþiz-

El tutar kardeþ-kardeþe.

NURÝ PAÞA Neriman HASANZADE*

* Azerbaycan Halk Þairi

Page 75: Muhsin DEMÝRCÝ

74

Sünni-þive kavgasýydý,Ýki Türk'ün bir-biriyle, savaþýydý.Bir saadet beþiðinde, felaket, ab-havasýydý.Türk'ün kaný aktý, þair!Sünni-þia ayný kandý,Ya Muhammet!Ölen senin ümmetindi,

pak dediðin, Müslüman'dý.Millet deyen þia diyor,

Sünni gezir, Azerbaycan.Yaram göyner, ruhum sýzlar.Asýr-asýr Azerbaycan. Türk koþaný niþan almaz küreyinden,Avrupa'nýn, Rusya'nýn

diken çýktý, yüreðinden.Ayýrdýlar,Buyurdular.Gizli Selip yürüþüne sesliyordu, Nuri Paþa.Türk yarasý tükeçare istiyordu, Nuri Paþa.Orada Lenin10 car çekirdi deðiþtirin vaziyeti!Bizden evvel istiyordu

Vatansýza Rus devleti.Heþterhan'a11 taþýyordu

Neftimizi12 gemi-gemi."Gülistan"dan13, "Türkmençay"dan14,Millete ne kalmýþtýysa, miras gibi.Bir cehennem sahnesiydi,Bir þeytan mucizesiydi, Þamahý'da15

katliam-garet!Þirvanþah'lar sarayýnýn ocaðýydý bu memleket.Mayasýnda þiir-sanat,Dansöz hizmetçiler nerde?Þairler, Meclisler nerde?Beylagani, Hakani?16

Mezarýndan sor, nerde?Saraylarýn, hakanlarýn,

þahlarýn, sonu buydumu?Allah, Allah! Var olanlar, yokuydu mu?Dünya kendisi yokuydu mu?Gökçay'da17 çay, soðuldu mu?!Aksu'da18 su kurudu mu?

Köyleri yakýyordular,Türkleri ateþe atýyordular,Ayaklayýp cesetlerin üstünden, geçirdiler.Dilimizi kestiler, Türk dilidi, diyordular.Ýnsan kýyafeti geyirdiler.Bu vahþiler-Ýnsana benzemek için,Ya insaným demek için.Türk'ün savaþ bayraðýnda

doðan Aya, hilale bak!"Baký! Baký! Deyenlerin gözlerinde

Soruya bak!Bu yürüþe, bu hücuma,

bu þanlý cah-celale bak!Yigitlerin sýrasýnda "hücum" deyen

yigit geliyor.Azerbaycan! Senden ötrü

gör kaç bin þehit geliyor!Türk sözüyle Türk kýlýcý

hem fikir oldu zalim düþmen.Kalktýk Ýslam Ordusunun

Azerbaycan sengerinden.Türkiye'den Kuran geldi, azan geldi.Kendi ismini kendi kanýyla yazan geldi.Ankara'dan, Erzurum'dan,

Adana'dan, Edirne'den.O vatandan bu vatana, yaþa millet!

yaþa vatan!Beþikte dil aça-aça

mezarda doðmalaþtýlar.Kayserililer, Aðdamlýlar19, Samsunlular,

aðlaþtýlar.Paþa balam, senin ismin oradan gelir.Bu damara, o damardan

bak, o kandan bu kan gelir.Sen gelende, Nuri Paþa

sen yaþýnda civan gelir.Türk can koydu bu toprakta

"Azerbaycan" deye-deye.Tarih! Seni okuyorum ben Türk'e

"Can" deye-deye!Baký-Kayseri-BakýMart-Nisan 2009

Açýklamalar:1 Almaz -görünür Elazýð'da yaþamýþ "Azer-

baycan","Baký" deyerek nale çeken Almaz Yýl-dýrým kast ediliyor

2 Þaumyan- Stepan Þaumyan. Güya ünlükomünist, partiyacý, inkýlâpçý, aslýnda ise elibinlerle günahsýz Türk'ün kanýna batan cani,Taþnaksütyün partisi üyesi

3 Lalayan-aynen Þaumyan gibi. 1918-deNuri Paþa Bakýya gelene kadar ne kadar gü-nahsýz Türk'ü kanýný akýttý.

4 Þah matdý-satrancý kast ediliyor5 Eldeniz-Eski dönemde Azerbaycan hü-

kümdarý6 Atabey-Eski dönemde Azerbaycan hü-

kümdarý7 Hatayi Þah Ýsmayýl-XV asýr Azerbaycan

hükümdarý, þair

Page 76: Muhsin DEMÝRCÝ

75

8 Sefeviler-XV asrýn sonu-XVI asrýn evvelle-rinde Güney ve Kuzey Azerbaycan'ý birleþtirdi-ler, hâkimiyeti ele aldýlar

9 Kýzýlbaþlar-Anadolu'nun Doðusunda veAzerbaycan'da þia tarikatý altýnda Sünnilerekarþý mücadele edenler

10 Lenin Vladimir Ýliç-Rusya'daki 1917-ci ilinkýlâbýnýn baþçýsý

11 Heþterhan-Rusya'da liman kenti12 Neft-petrol13 "Gülistan"- Rusya ve Ýran Azerbaycan'ý iþ-

kal etmek için savaþ baþladýlar. Azerbaycan'ýKuzey ve Güney olarak ikiye böldüler. GüneyÝran'da, Kuzey Rusya'da kaldý. Gülistan köyün-de baðlanan antlaþma" Gülistan" mukavelesiadlandý. (1813)

14 "Türkmençay-Azerbaycan yeniden Rusyave Ýran arasýnda ikiye bölündü. 1828-de Türk-mençay köyünde antlaþma imzalandý.

15 Þamahý- Azerbaycan'ýn Þirvan bölgesin-de en güzel kent. Dünyaya Hakani Þirvani (XIIasýr), Seyit Ýmadeddin Nesimi (XIV asýr),M.E.Sabir, A.Sehhet, S.E.Þirvani gibi dünyacaünlü þairler vermiþtir.

16 Beylegani (XII asýr); Hakani (XII asýr)Azerbaycan þairleri

17 Gökçay-Azerbaycan'ýn en güzel kenti.Nar meyvesi ile meþhurdur.

18 Aðsu-Azerbaycan'da kent -Hayvasý ilemeþhurdur

19 Aðdamlýlar- Aðdam-Karabagýn en güzelkentlerinden biri. Þimdi yarýsý Ermeni'lerde,yarýsý Azerbaycan tarafta. Türk dünyasýnýn ün-lü þairi Yavuz Bülent Baki'lerin soyu oradangelmedir. Ýþkâldan önce Bakiler Aðdamý gez-miþ, topraðýndan Anadolu'ya getirmiþtir.

KÜMBET’E GELENLER

Page 77: Muhsin DEMÝRCÝ

76

Yunus'la olmak, Yunus gibi düþünmek, Yu-nus'a varmak, Yunus'un Çalap'ýný bulmak, Ça-lap'ýn tahtýna âþýk olmak; O'nda dirilmek, O'ndayok olmak, evrenin sýrlarýnýn sýrrýna vakýf ol-mak… Eðer bu hal içre olursa kullar, dünyadasevgiden, hoþgörüden, baþka ne kalýr acep? Yu-nus, "Bir Medeniyetin sembolüdür".

Osmanlý, Yunus'un sivil planda kurmak iste-diði hayalin devletleþmiþ þeklidir. Yunus, Anado-lu'nun ruhudur. Yunus, öteler ötesi bir dünyanýneþiðinde sevgi harmanýnda yoðrulan mayanýngönül ateþinde piþip dost sofrasýnda paylaþtýkçabüyüyen ulûhi bir vecdin söze ve dile gelmiþ se-rencamýdýr.

O'nun kadar "Bir"den, "Birlik"ten, "Tevhid"denbahseden kimse olmamýþtýr. O birlik sarayýnýnmihmandarý gibidir. Onu kýlavuz kabul eden her-kes, sevginin kaynaðý olan "Mutlak Cevhere" visa-le erme konusunda endiþe taþýmaz. Kâinatýn varoluþunun miftahý (anahtarý) elbette sevgidir. Yu-nus'un þiirleri bu anahtarýn ta kendisidir.

Üç gün boyunca bize Yunus'u yaþatan, Yu-nus'u hatýrlatan, gönül pýnarlarýmýzdan ýlgýt ýlgýtYunus Rüzgârlarý estiren, Yunus Gönüllü SandýklýHalkýna, Elazýð "Kürsü Baþý Ekibi"ne, Sandýklý "Ya-ren Sofrasý Ekibi"ne, Sandýklý Belediye Baþkaný Ýs-mail Elibol Bey ve Sandýklý Kaymakamý Samet Er-coþkun'a binlerce teþekkür etmek bir minnet vegönül borcudur.

Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði'nin birbirin-den deðerli üyeleri arý misali Anadolu kýrlarýnda,ovalarýnda þölen þölen gezip konduklarý çiçekler-den aldýklarýný bal misali yine halkýna vermeyedevam ediyorlar. Kütahya Simav'da, Elazýð Ha-zar'da, Muðla Bodrum'da, Amasya-Taþova-Bora-boy'da, Tokat Geyras'ta düzenlenen þiir ve sanatetkinliklerinde KÜMBET Ailesi, kültür dostlarýylabuluþuyor.

Elinizdeki dergiyi bu düþünceyle hazýrlayanla-ra; bu sevgi bahçesinin içinde "Benim de bir gü-lüm olsun!" diye yazý gönderenlere ne mutlu!…

Yunus Gönüllü Olmak

EDÝTÖRDENMehmet Emin ULU

Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði Üyesi

Baþtarafý sayfa 3’de

Ankara üstünden, Niksar'a vurdum.Çamlýbel sýrtýnda bir yolcu gördüm.Yaþlý gözlerinin sýrrýný sordum."Doðduðum köylerin seylabý" dedi.

Kayýp Sevdalar ki kana bulanýr,Al, yeþil giyinir, göðe ulanýr…Dedim , "Bu dizeler nasýl sulanýr?""Aþktýr bu bahçenin dolabý" dedi.

Yalap yalap çýktý yücelere su.Gökten mavi, mýsralardý arzusu."Nedir" dedim, "Bir meþrebin doðrusu?"

KÜLEBÝ'YLE NÝKSAR'A YOLCULUK

"Gâh Köroðlu, gâhi Çelebi" dediDedim" "Tenler çatlak, poyraz esiyor.Eþkýyalar gündüzleri basýyor.Cebeci köprüsü; yorgun, esniyor.""Yunus gibi sevin, Çalab'ý" dedi.

Memleket kokuyor halis þiirin!Gözlerde, dillerin ucunda yerin!"Adýný baðýþla ey þair!" dedimBenim adým Cahid Külebi" dedi

Niksar'a bir anýt yakýþýr elbet'Sevgiler sel olur, çiçekler demet.Dedim ki "Tokad'a neden bu hicret?""Suya indirmeye, mehtabý" dedi.

Orhan Seyfi ÞÝRÝN

- Cahit Külebi Memleketim Konulu Þiir Yarýþmasý Birincisi -

Page 78: Muhsin DEMÝRCÝ

77

Tokat Þa i r ler ve Yazar lar Derneði

FOTOÐRAFLARLA ETKÝNLÝKLERÝMÝZ

Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði'nin 3.Olaðan Kongresi yapýldý. Divan Baþkanlýðýný GOP Üniversitesi RektörYardýmcýsý Prof.Dr. Ali KASAP'ýn yaptýðý kongrede Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði Baþkanlýða Remzi

ZENGÝN seçildi. Yeni Yönetim Kurulu Muhsin DEMÝRCÝ, Mahmut HASGÜL, Hasan AKAR, A.TuranERDOÐAN, Emin ULU ve Burhan KURDDAN'dan oluþtu.

Reþadiye Belediyesi tarafýndan Reþadiye Halk Eðitim Merkezi'de düzenlenen Çanakkale Zaferinin95.Kutlamalarýna Derneðimiz adýna Araþtýrmacý-Yazar Ahmet DÝVRÝKLÝOÐLU, Hasan AKAR ve Kýnalý Ali'nin

torunu Ali Kýnalý konuþmacý olarak katýldýlar. Ayný ekip Aralýk 2009 'da sekiz askerimizin þehit edildiðiSazak Karakolu'nu da ziyaret ettiler.

Page 79: Muhsin DEMÝRCÝ

Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði yeni yönetim kurulu Tokat'ta yayýn yapan gazete ve televizyon kuru-luþlarýný ziyaret ettiler.

*Tokat'ta yayýn yapan mahalli televizyonlardan GÜNEÞ TV'de Yapýmcý Veli GÖKYILDIZ'ýn hazýrlayýp sunduðu

programýna katýlýnarak dernek faaliyetleri ve Kümbet Dergisi'nin yayýn hayatý hakkýnda tanýtým yapýlýpizleyenlere þiir ziyafeti sunuldu.

Her ay periyodik olarak yapýlan BAL SOHBETLERÝ'nin Mart ve Nisan aylarýndaki konuþmacýlarý "Ehl-i BeytSevgisi" konusuyla Tokat Müftüsü Abdurrahman KOÇAK ve "Beslenirken Tedavi" konusuyla GOP Üniversitesi

Öðretim Üyelerinden Prof.Dr. Hüseyin KOÇ oldu.

78

Derneðimizin davetlisi olarak Tokat'a gelen ÝLESAM Baþkaný M.Nuri PARMAKSIZ14 Nisan 2010'da Gazi Osman Paþa Anadolu Lisesi'nde "Telif Haklarý ve Korsanla Mücadele" Konusunda

Öðretmen ve öðrencilere konferans verdi.*

15 Nisan 2010 'da da Niksar Daniþmend Gazi Lisesi'nde ayný konu hakkýnda bilgilendirme yapan ÝLESAMBaþkaný M.Nuri PARMAKSIZ ayrýca Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði Baþkan ve üyeleriyle birlikte öðren-

cilere þiir ziyafeti sundu.

Page 80: Muhsin DEMÝRCÝ

79

Muðla Üniversitesi ve Bodrum Konacýk Belediyesitarafýndan 30 Nisan-2 Mayýs 2010 tarihleri arasýnda

düzenlenen 2.Uluslararasý Pedasa Tarih, Kültür veSanat Festivali'ne Dernek Baþkaný Remzi ZENGÝN ve

üyelerimizden Ahmet DÝVRÝKLÝOÐLU, SelahattinGÜLER katýlmýþlardýr

Niksar Kaymakamlýðý-Kaya Ýsmet Özden YÝBO Müdürlüðü'nce 5 Mayýs 2010'da Niksar'da düzenlenenVakýflar Haftasý Programýna Tokat Þairler ve Yazarlar Derneði Baþkaný Remzi ZENGÝN ve konuþmacý olarak

Hasan AKAR katýlmýþlardýr.

Kütahya-Simav Belediyesi'nce 14-16 Mayýs 2010tarihleri arasýnda düzenlenen "15. Simav Þiir

Þöleni"ne derneðimiz adýna üyemiz Sýndýrgý Ýlçe MilliEðitim Müdürü Nihat AYMAK katýlmýþtýr.

Sandýklý Kaymakamlýðý'nca 13-15 Mayýs 2010 tarihleri arsýnda düzenlenen "Anadolu Yunus'tur "Þiir Þöleninederneðimiz adýna Araþtýrmacý-Yazar Emin ULU katýlmýþtýr.

*Türk Edebiyatýnýn mümtaz þahsiyetlerinden Necip Fazýl KISAKÜREK için aramýzdan ayrýlýþýnýn 27.yýlýnda TokatAli Paþa Camii'nde Tokat Müftülüðü, Türk Diyanet-Sen Vakfý ile birlikte 25 Mayýs 2010'da Mevlid-i Þerif oku-

tularak ayný akþam Anma Proðramý düzenlenmiþtir.*

Tokat Kent Konseyi Eðitim Kültür ve Sanat Çalýþma Grubu ile birlikte 28 Mayýs 2010'da "Kültür ve SanatÞöleni" düzenlenmiþtir. Þölene ülkemizin tanýnmýþ þairleri ile birlikte Irak Türmeneli Cephesi Türkiye Temsilcisi

Sadun KÖPRÜLÜ ve Kerküklü Sanatçýlar da katýlmýþtýr.

Page 81: Muhsin DEMÝRCÝ

80

Türk Edebiyatýnýn mümtaz þahsiyetlerindenNecip Fazýl KISAKÜREK için aramýzdan ayrýlýþýnýn

27.yýlýnda Tokat Ali Paþa Camii’nde Tokat Müftülüðü,Türk Diyanet-Sen ile birlikte 25 Mayýs 2010’da

Mevlid-i Þerif okutularak ayný akþamAnma Programý düzenlenmiþtir.

Tokat Kent Konseyi Eðitim Kültür ve Sanat Çalýþma Grubu ile birlikte 28 Mayýs 2010’da “Kültür ve SanatÞöleni” düzenlenmiþtir. Þölene ülkemizin tanýnmýþ þairleri ile birlikte Irak Türmeneli Cephesi Türkiye Temsilcisi

Sadun KÖPRÜLÜ ve Kerküklü Sanatçýlar da katýlmýþtýr.

Derneðimiz üyelerinden Vasfi Diren,Tarým Ýþletmelerine ziyarette bulundu.