mizrak - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · lere geçilmiş, gusül, teyemmüm ve ab destin ardından...

2
MIZRAK ticaretiyle ve Bedir Gazvesi'nde müslümanlara esir fidye olarak 1 000 Nevfel müslüman olduktan sonra Huneyn Gazvesi orduya 3000 silah ve bu duruma çok sevinen Hz . Peygamber ona, sanki bel kemiklerinin görür gibiyim" de- (ibn Sa 'd, IV , 46-47) . Beni Kurayza yahudilerinden ganimetler da 2000 adet rivayet edilmektedir (a.g.e., II, 75). Resul-i Ek- rem'in, üçü ganimetin- den olmak üzere uzun ve üç harbesi Bu harbeler- den elinde ve alan - da (musalla) namaz önüne di- kerek sütre bir tanesini (aneze) kendisine Zübeyr b. Awam, ona da Ne- Zübeyr'in bu harbeyi U hud Gazvesi'nde bir ga- nimet olarak da rivayet edilir I, 140; Ali b. Muhammed el-Huzal, s 415) . saadet'te içerisinde ne zaman belirlen- Hz. Peygamber Bedir'de askerle- rine içle- rinden b. Sabit bize 200 veya buna bir mesafeye kadar zaman ok bize mesafesin- de kadar geldiklerinde ya kadar da onu Bunun üzerine Resülullah, "Harbin bu- dur; böyle uygun gördüm. gibi Hacer, ll, 244-245). Yine Be- dir Gazvesi'nde Hz. Peygamber orduya hi- taben tan önce, iyice kulla- tekrar Daha sonraki dönemlerde düzenli kurulma- birlikte askerlerin ya- özel de görülmektedir. Bu "vetra" verilen demir bir halkaya alarak içinden geçirmek suretiyle sabit ve aviarda yabani kovalamak suretiyle hareketli hedefler üzerinde ger- Abbasiler döneminde askerler seyri ne silah talimle- rinde ve saray çevresinde tören- lerde bu alandaki hünerlerini gösterirler- di. Kaynaklarda birbirinden Hi- 4 caz, ve Bizans usullerine dair Arap toplu- munda bir halini ve yer isimleriyle mesinin biçimde gibi rak da boyu bir nesi : Usanü ' l-'Arab, md.; Wensinck, el- Mu'cem, "'anz" md.leri; Müs- ned, ll, 50 ; Buhari. 69, "Cihad ", 88 ; Ebu "Edeb", 59; Ebu Ubeyd b. Sellam. Hatim Salih ed-Da- min). Beyrut 1405/1985, s. 19-21; Sa'd, et- Tabaf!:at, 489; ll, 75; lll, 12; IV, 46-47; Cahiz, el-Beyan ve 't-tebyfn, Kahire 1932, lll, 5, 16, 19, 20 , 64; Tarfi)u'l-Medfneti'l-münev- vere, 1, 139-141; Kuteybe, el-Me'ani'l-kebfr, Beyrut 1405/1984, ll, 1089-11 02; Ta beri. Ta- rf/] (Ebü'l-Fazl), ll, 501, 517; Nüveyri. Nihaye- tü'l-ereb, VI, 214-222; Ali b. Muhammed el-Hu- zai, Tai)rfcü'd-delalfiti's-sem'iyye Ahmed M. Ebu Selame), Kahire 1401/ 1981, s. 414-415, 709-710; ll, 149 ; Hacer. ll, 244-245; lll, 577; Corci Zeydan. Medeniyyet-i Ta rihi (tre. Zeki Mugamiz), istanbul 1328-29, 1, 165- 166; AbdürraGf Avn. el-Fennü 'l-harbf {f islam, Kahire 1961, s. 143-148; Cevad Ali, el- V, 424-425; Mahmud Hattab, el- 'Ask eriyyetü '1-'Arabiyyetü'l-islamiyye, Bey- rut -K ahi re 1403/1983 , s. 155-159; Muhsin M. Hüseyin. {f'ahdi Beyrut 1406/1986, s. 271-275; Mustafa Zeki Terzi, Abbasiler Döneminde Askeri (doktora tezi, 1986), Sosyal Bilimler Enstitü- sü, s. 157 -160; Ali Edebü Ra bat 1987 , s. 265-266 ; Abdülhay ei-Kettani, Hz. Peygamber'in Yöneti- mi: et- 'l-idariyye (tre. Ah m et Özel), is- tanbul 2003, 1, 225, 519, 521; ll, 103,207, 209 . liJ MusTAFA ZEKi TERzi Türkler'de göre ve "harbe" da bilinen rak eski Türk bayrak, sancak, süngü ve ciritle birlikte bir grup Bunlardan bayrak ve sancak zamanla silah özelliklerini yitirip sadece alameti, cirit de oyun aleti olarak yuvarlak kesitli ve ucu sivri süngü , silahla- sonra tüfek ucuna ta- ve ona bir parça (kasatura) haline ise önemli bugüne kadar devam Ancak milattan sonraki da- ha ziyade süvarilerce benimsenen halen olarak ta, sadece Türk Kuwetle.ri'nin mu- harip yer alan süvari ( 1965) sonra kurulan sportif ve törensel küçük bir süvari bera- ber sembolik anlamda Göktürkler'den itibaren tasvir! sanat- ta süvarilerin elinde görülen Varaka ve kabile minyatürlerinde de yer al- (Süslü, rs . ll, 16). Selçuklu ta- rihi ise ordu düzeni içinde da- ima bir ret etmektedir Blbl , s. 123; Ahm ed b. Mahmud, ll, 50). 2-S m. ara- ve daha dan (ortalama 3 m.) tercih edilen "temren" veya ve- rilen dürtücü-delici etkisini için en alt ikizkenar dört- gen Orta Asya Türk kültürüne kalarak "perçem" denilen ve yeniçeri göre renkleri veya püsküller Os- temreninin al- sola iki sa- hip olanlar dikkat çekicidir. Genellikle ser- had kulu süvarilerinin "kosta- niçse" verilen orta boy gövdenin alt halinde elin önleyen yuvarlak bir bilezik bu- zamanda devlet büyüklerince si- lahlar yer bir rak olan harbe piyadeler ve lu süvarileri Harbe harbecilerin (harbedar) bir rütbe Yeniçerilerden olan harbedler ceza ve emirlerini uygulamaya yetkili mai- yetinde bulunur ve ellerinde harbe süvariler, ordusunun törensel üstlendikleri görev- den ve törene do- büyük önem dan gelecek hücumlara alay bozan için birlik- ler daima veya tören ön planda ve veya kumanda grubu- na mesafede idiler. Nitekim Milli Müzesi'nde bulunan ve or- dusunun sefere tasvir eden XVII. ait anonim bir boya tabloda, süvari birliklerinin kumanda ka- çevresinde yer ve bütün süvarilerin ellerinde, bölük ve orta sembolü renklerde perçemler bulu- nan uzun ve hepsi boyda tut- görülmektedir (Çoruhlu, sy. 30 [20031. s. 80-81). Evliya Çelebi, ellerinde "on kantar

Upload: others

Post on 26-Feb-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MIZRAK - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · lere geçilmiş, gusül, teyemmüm ve ab destin ardından tekrar namazın farzları, L _j Miftahu'l-cenne olarak da bilinen ve Osmanlılar'da

MIZRAK

mızrak ticaretiyle meşguldü ve Bedir Gazvesi'nde müslümanlara esir düştü­ğünde fidye olarak 1 000 mızrak vermişti. Nevfel müslüman olduktan sonra Huneyn Gazvesi sırasında orduya 3000 mızrakla silah desteği sağlamış ve bu duruma çok sevinen Hz. Peygamber ona, "Verdiğin mızraklara bakınca sanki müşriklerin bel kemiklerinin kırıldığını görür gibiyim" de­miştir (ibn Sa'd, IV, 46-47) . Beni Kurayza yahudilerinden alınan ganimetler arasın­da 2000 adet mızrak bulunduğu rivayet edilmektedir (a.g.e., II, 75). Resul-i Ek­rem'in, üçü Kaynukaoğulları ganimetin­den payına düşen olmak üzere beş uzun mızrağı ve üç harbesi vardı . Bu harbeler­den devamlı elinde taşıdığı ve açık alan­da (musalla) namaz kıldınrken önüne di­kerek sütre yaptığı bir tanesini (aneze) kendisine Zübeyr b. Awam, ona da Ne­eaş! vermişti. Zübeyr'in bu harbeyi U hud Gazvesi'nde öldürdüğü bir müşrikten ga­nimet olarak aldığı da rivayet edilir (İbn Şebbe, I, 140; Ali b. Muhammed el-Huzal, s 415) .

Asr-ı saadet'te savaş eğitimi içerisinde mızrağın ne zaman kullanılacağı belirlen­miştir. Hz. Peygamber Bedir'de askerle­rine nasıl savaşacaklarını sormuş, içle­rinden Asım b. Sabit şu cevabı vermiştir: "Kureyş bize 200 arşın veya buna yakın bir mesafeye kadar yaklaştığı zaman ok atarız. Kureyş bize taş atımı mesafesin­de yaklaşınca taş atarız; mızrak erişecek

kadar yakınımıza geldiklerinde kırılınca­ya kadar mızraklanınızla savaşır, kırılınca da onu bırakıp kılıçlarımızı alırız." Bunun üzerine Resülullah, "Harbin gereği bu­dur; böyle çarpışılmasını uygun gördüm. Savaşan Asım'ın söylediği gibi savaşsın" demiştir (İbn Hacer, ll, 244-245). Yine Be­dir Gazvesi'nde Hz. Peygamber orduya hi­taben yaptığı konuşmada mızrağın kılıç­tan önce, düşman iyice yaklaşınca kulla­nılacağını tekrar etmiştir. Daha sonraki dönemlerde düzenli orduların kurulma­sıyla birlikte askerlerin diğer silahların ya­nında özel mızrak eğitimi de yaptıkları görülmektedir. Bu eğitimler "vetra" adı verilen demir bir halkaya nişan alarak mızrağı içinden geçirmek suretiyle sabit ve aviarda yabani hayvanları kovalamak suretiyle hareketli hedefler üzerinde ger­çekleştiriliyordu. Abbasiler döneminde askerler halkın seyri ne açık silah talimle­rinde ve saray çevresinde yapılan tören­lerde bu alandaki hünerlerini gösterirler­di. Kaynaklarda ayrıca savaşta mızrak kullanımına ilişkin birbirinden farklı Hi-

4

caz, İran ve Bizans eğitim usullerine dair açıklamalar bulunmaktadır. Arap toplu­munda kılıç nasıl hayatın bir parçası halini almışsa şahıs ve yer isimleriyle özdeşleş­mesinin açık biçimde gösterdiği gibi mız­rak da asırlar boyu bir kahramanlık nişa­nesi olmuştur.

BİBLİYOGRAFYA :

Usanü 'l-'Arab, "rml:ı" md.; Wensinck, el­Mu'cem, "l:ırb", " rml:ı", "'anz" md.leri; Müs­ned, ll , 50; Buhari. "Şalat", 69, "Cihad" , 88 ; Ebu Davı1d, "Edeb", 59; Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam. Kitabü's-Silatı (nşr. Hatim Salih ed-Da­min). Beyrut 1405/1985, s. 19-21; İbn Sa'd, et­Tabaf!:at, ı, 489; ll, 75; lll, 12; IV, 46-47; Cahiz, el-Beyan ve 't-tebyfn, Kahire 1932, lll, 5, 16, 19, 20, 64; İbn Şebbe. Tarfi)u'l-Medfneti'l-münev­vere, 1, 139-141; İbn Kuteybe, el-Me'ani'l-kebfr, Beyrut 1405/1984, ll, 1089-11 02; Ta beri. Ta­rf/] (Ebü'l-Fazl), ll, 501, 517; Nüveyri. Nihaye­tü'l-ereb, VI, 214-222; Ali b. Muhammed el-Hu­zai, Tai)rfcü'd-delalfiti's-sem'iyye (nşr. Ahmed M. Ebu Selame), Kahire 1401 / 1981, s. 414-415, 709-710; Kalkaşendi. Şub/:ıu 'l-a'şfı (Şemseddin) ,

ll, 149; İbn Hacer. el-işfıbe, ll , 244-245; lll, 577; Corci Zeydan. Medeniyyet-i islfımiyye Tarihi (tre. Zeki Mugamiz), istanbul 1328-29, 1, 165-166; AbdürraGf Avn. el-Fennü 'l-harbf {f şadri'l­islam, Kahire 1961, s. 143-148; Cevad Ali, el­Mufaşşal, V, 424-425; Mahmud Şit Hattab, el­'Askeriyyetü '1-'Arabiyyetü'l-islamiyye, Bey­rut -K ahi re 1403/1983, s. 155-159; Muhsin M. Hüseyin. el-Ceyşü'l-Eyyübf {f'ahdi Şalfı/:ıiddfn, Beyrut 1406/1986, s. 271-275; Mustafa Zeki Terzi, Abbasiler Döneminde Askeri Teşkilat (doktora tezi, 1986), AÜ Sosyal Bilimler Enstitü­sü, s. 157 -160; Ali Lağzeyevi, Edebü 's-siyfıse ve'l-/:ıarb fı'l-Endelüs, Ra bat 1987, s. 265-266; Abdülhay ei-Kettani, Hz. Peygamber'in Yöneti­mi: et-Terfıtfbu 'l-idariyye (tre. Ah m et Özel), is­tanbul 2003, 1, 225, 519, 521; ll, 103,207, 209 . liJ MusTAFA ZEKi TERzi

Türkler'de Mızrak. Uzunluğuna göre "kargı" ve "harbe" adlarıyla da bilinen mız­rak eski Türk silahları arasında bayrak, sancak, süngü ve ciritle birlikte bir grup oluşturur. Bunlardan bayrak ve sancak zamanla silah özelliklerini yitirip sadece bağımsızlık alameti, cirit de oyun aleti olarak kalırken yuvarlak kesitli ve ucu sivri kalın şiş şeklindeki süngü , ateşli silahla­rın gelişmesinden sonra tüfek ucuna ta­kılan ve ona yakın dövüş işlevi kazandıran bir parça (kasatura) haline gelmiş, mızrak ise önemli değişikliğe uğramadan bugüne kadar devam etmiştir. Ancak milattan sonraki yıllarda atların çoğalmasıyla da­ha ziyade süvarilerce benimsenen mızrak halen savaş silahı olarak kullanılmamak­ta, sadece Türk Silahlı Kuwetle.ri'nin mu­harip sınıfları arasında yer alan süvari alaylarının kaldırılmasından ( 1965) sonra kurulan sportif ve törensel amaçlı küçük

bir süvari birliği tarafından kılıçla bera­ber sembolik anlamda taşınmaktadır.

Göktürkler'den itibaren tasvir! sanat­ta süvarilerin elinde görülen mızraklar, Varaka ve Gülşah 'ın kabile savaşlarını canlandıran minyatürlerinde de yer al­maktadır (Süslü, rs . ll, 16). Selçuklu ta­rihi kaynakları ise ordu düzeni içinde da­ima mızraklı bir birliğin bulunduğuna işa­ret etmektedir (İbn Blbl, s. 123; Ahmed b. Mahmud, ll, 50). Uzunluğu 2-S m. ara­sında değişen ve daha kullanışlı olduğun­dan kısası (ortalama 3 m.) tercih edilen mızrakların "temren" veya "başak" adı ve­rilen dürtücü-delici kısmı silahın etkisini arttırmak için değişik şekillerde yapılırdı; en yaygını alt tarafı kısa ikizkenar dört­gen şeklinde olanlardı. Osmanlılar, Orta Asya Türk kültürüne bağlı kalarak mız­rakların uç kısmına "perçem" denilen ve yeniçeri ortalarına göre renkleri değişen kumaş veya kıl püsküller takarlardı. Os­manlı mızrakları arasında temreninin al­tında sağa sola açılan iki eğri bıçağa sa­hip olanlar dikkat çekicidir. Genellikle ser­had kulu süvarilerinin kullandığı "kosta­niçse" adı verilen orta boy mızraklarda gövdenin alt kısmında vuruş halinde elin kaymasını önleyen yuvarlak bir bilezik bu­lunmaktaydı. Osmanlılar'da mızrak aynı

zamanda devlet büyüklerince taşınan si­lahlar arasında yer alıyordu. Kısa bir mız­rak çeşidi olan harbe piyadeler ve kapıku­lu süvarileri tarafından kullanılırdı. Harbe barış zamanında harbecilerin (harbedar) bir rütbe işaretiydi. Yeniçerilerden olan harbedler sadrazarnın ceza ve emirlerini uygulamaya yetkili muhzır ağanın mai­yetinde bulunur ve ellerinde harbe taşır­lardı.

Mızraklı süvariler, Osmanlı ordusunun törensel dizilişinde üstlendikleri görev­den ve törene kattıkları ihtişamdan do­layı büyük önem taşıyorlardı. Düşman­dan gelecek hücumlara karşı alay bozan niteliğinde oldukları için mızraklı birlik­ler daima savaş veya tören dizilişinde ön planda ve padişah veya kumanda grubu­na yakın mesafede idiler. Nitekim Varşova Milli Müzesi'nde bulunan ve Osmanlı or­dusunun sefere çıkışını tasvir eden XVII. yüzyıl başlarına ait anonim bir yağlı boya tabloda, süvari birliklerinin kumanda ka­rargahının çevresinde yer aldığı ve bütün süvarilerin ellerinde, uçlarında bölük ve orta sembolü renklerde perçemler bulu­nan uzun ve hepsi aynı boyda mızrak tut­tukları görülmektedir (Çoruhlu, sy. 30

[20031. s. 80-81). Evliya Çelebi, kapıkulla­rının ellerinde "on yedişer boğum kantar

Page 2: MIZRAK - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · lere geçilmiş, gusül, teyemmüm ve ab destin ardından tekrar namazın farzları, L _j Miftahu'l-cenne olarak da bilinen ve Osmanlılar'da

sırığı kargı" taşıdıklarına. ayrıca öncü as­kerlerin kostaniçse sırıkiarına kurt deri­leri sarılmış elvan filandra bayraklarıyla hareket ettiklerine dair bilgiler vermek­tedir (Seyahatname, lll, 45). Evliya Çelebi ayrıca çöl Araplar'ının Osmanlı askeriyle at üzerinde mızraklarla savaştıkları bir sahneyi de tasvir etmektedir (a.g.e., IV, 52-53). Yine askerin geçişin i anlatırken

bazılarının elinde altın yaldızlı toplu "kos­taniçse" denilen mızrakların her birinin kol kalınlığında olup uçlarında kırmızı .

yeşil, sarı bayrakların bulunduğunu. bazı­

larının Basra kargı sırıkları, gümüş sarık­lı sağrı kaplı hıştlar, on yedişer boğumlu kargı sırıklar taşıdığını belirtir. Zikrettiği mızrak çeşitleri arasında Bağdadl, Bas­rav'i. Lahsavl. Ummanl, Kurnavi kargı sırık mızraklar. Mısır'ın Gavrl tarzı baştan ba­şa Şam demirinden cidalar. Kastamonu'­nun çentme mızrakları. sağrı sarılı gümüş telli mızrakları yer alır ( a.g.e., IV, I 56) .

Ateşli silahların ortaya çıkışıyla önemini yitiren mızrak, 1863 yılında mızraklı sü­vari alaylarının kurulmasıyla bu tarihten itibaren Osmanlı ordusuna yeniden gir­miştir. XX. yüzyıl başlarında da her süva­r i tümeninin ilk alayı ile Ertuğrul Alayı ve Hamidiye Süvari Alayı erlerinin Z kg. ağır­lığında ve 3,2 m . uzunluğunda mızrak

. kullanacakları talimatla belirlenmiştir (Eralp, s. 50-54). Mızrak bugün savaş si­lahları arasında yer almamakta ve sadece sembolik bir değer taşımaktadır (yk. b k.) .

BİBLİYOGRAFYA :

Divanü lugati't-Türk Tercümesi, 1, 378, 441, 465; n. 217, 231; lll , 241, 420; Nizamülmüık. Si­yasetname (Köymen), s. 24-25, 118, 174; İbn Bibi, Anadolu Selçuki Devleti Tarihi (tre. M. Nuri Gencosman). Ankara 1941, s. 123; Ahmed b. Mahmüd, Se lçukname(haz. Erdoğan Merçil). İstanbul 1977, ll, 50; Peçuylu İbrahim. Peçevi Tarihi(haz. Bekir Sıtkı Bayka l). Ankara 1981-82, ı, 219; ll, 419; Evliya Çelebi, Seyahatname (Dağlı). lll , 45; IV, 52-53, 105, 156; G. C. Stone, A Glossary o{ the Construction, Decoration and Use of Arms and Armour, New York, ts., s. 122, 565; Bahaeddin Öge!. İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara 1984, s. 161 , 231; Özden Süslü. Tasvir/ere Göre Anadolu Selçuklu Kıya­{etleri, Ankara 1989, rs. ll, 16; T. Nejat Eralp, Tarih Boyunca Türk Toplumunda Silah Kavra­mı ve Osmanlı İmparatorluğunda Kullanılan Silahlar, Ankara 1993, s. 50-54; Türk Dünya­s ı Kültür Atiası: Osmanlı Dönemi, İ sta nbul 1999, ll, 384, 454; Meryem Kaçan Erdoğan, " II .

Viyana Seferi 'nde ( ı683) Osmanlı Ordusunun Kullandığı Silahlar ve Mühimmatının Temi­ni" , Osmanlı, Ankara 1999, VI, 667; Tü lin Ço­ruhlu. " Osmanlı-Türk Kültüründe Savaş ve Sa­nat", P Dünya Sanatı Dergisi, sy. 30, İstanbul 2003, s. 80-81; Pakalın. ll, 201, 296-297, 531-532; SA, lll , 1346; IV, 1811 (resim).

li! TüLiN ÇoRUHLU

MlZRAKLI iLMiHAL

MlZRAKLI ilMiHAL

Osmanlı ilmihal geleneğinin ilk örnekleri arasında yer alan

anonim eser.

1 kitabın başında namaz hakkında kısa bil­giler verildikten sonra oruçla ilgili hüküm­lere geçilmiş, gusül, teyemmüm ve ab­destin ardından tekrar namazın farzları ,

L _j

Miftahu'l-cenne olarak da bilinen ve Osmanlılar'da "ilmihal" adının kullanıldığı ilk eser olan Mızraklı ilmihal'in müellifi ve hangi tarihte yazıldığı kesin bir biçim­de tesbit edilememiştir. Adındaki "mız­raklı" kelimesinin kaynağı hakkında kesin bilgi bulunmamakla birlikte bu adlandır­ma. kitabın genellikle kapağında ya da ilk sayfalarında yer alan sancak ve mızrak şekilleriyle ilgili olabileceği gibi eserin be­lirlenebilen tek yazma nüshasında (Sü­leymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 11 64)

görülen " Mızraklı Efendi" ifadesiyle de (Arpaguş. s. 38) bağlantılı olabilir. Kitapta zikredilen kaynaklar dikkate alındığında Mızraklı ilmihal'in XVI. yüzyıldan sonra yazıldığı ortaya çıkmaktadır. Eserin yaz­ma nüshaları arasındaki muhteva farklı­lıkları değişik tarihlerdeki matbu nüsha­larında da görülmektedir. Bu farklılıklar belirli dönemlerde kitaba ilaveleri n yapı!-dığını düşündürmektedir. Yazma nüshaya göre kitapta abdest. gusül. teyemmüm. namaz, oruç. hac, peygamberlerin sıfat­ları, imanla ilgili hususlar. meleklere ve kitaplara iman, Allah'ın sıfatları , elli dört farz. ahkam-ı şer'iyye, küfür ve şirk ko­nularına yer verilmiştir. Eserin pek çok baskısının kenarında namaz. dua ve ah­laka dair küçük risaleler bulunmaktadır.

Hacimlerine göre yapılan tasnifte muh­tasar ilmihaller grubunda yer alan Mız­

raklı ilmihal'de akaid, ibadet ve ahlaka dair konuların belirli bir sistematiğe göre düzenlenınediği görülmektedir. Mesela

Mızraklı

ilmihal"in ilk iki sayfası

(Süleymaniye Ktp. , Yazma Bagışlar,

nr. 1164)

vacipleri, adabı vb. konulara temas edil­miş, inanç ve ahlak konuları ele alınmış­tır. Eserde özellikle namaz hakkında ay­rıntılı hükümlere yer verilirken zekat. hac ve kurban bahisleri üzerinde kısaca du­rulmuştur. inanç, ibadet ve ahlak konu­larının bir bütün halinde sunulmaya çalı­şıldığı kitapta özendirici bir üslGp kulla­nılarak fıkhl hükümlerin yanında arnelie­rin faziletlerine de değinilmiştir. Ancak bu konuda zaman zaman doğruluğu sa­bit olmayan bilgilere de rastlanmaktadır (mesela bk. f\1Lzraklt İlmihal, s. 35, 39).

Mızraklı ilmihal'de Hanefi fıkıh kitap­larından İbn Nüceym'in el-Eşbah ve'n­ne?:i'ı'ir, Halebi'nin Mülte~a'l-eb]J.ur,

Ebu Bekir ei-Haddad' ın es-Siracü'l-veh­hac adlı eserlerinin yanı sıra EbüssuGd Efendi'nin fetvaianna ve Birgivl'nin Türk­çe bir ilmihal kitabı olan Vasiyetname' ­sine de (Risale-i Birgivl) atıfta bulunul­muştur. Eserde genellikle Hanefi mezhe­binde tercih edilen görüşler bir araya ge­tirilmiş. ihtilaflı meselelere yer verilme­miştir. Bununla birlikte bazı konularda mezhep içindeki farklı görüşler de akta­rılmıştır.

Sade bir dilin ve kısa cümleli basit anla­tım tekniğinin kullanıldığı Mızraklı il­mihal Osmanlı toplumunda en çok oku­nan ve ezberlenen eserler arasında yer almıştır. Sıbyan mekteplerinde din bilgi­sine başlangıç kitabı olarak, ayrıca cami­lerde, köy odalarında ve evlerde yaygın biçimde okunınası sebebiyle halkın din anlayışını etkilemiştir. Bu yüzden modern­leşme döneminde adı zikredilerek sıkça

5