mina urgan - bir dinozorun gezileri

128
 

Upload: tebdilikyafet

Post on 13-Oct-2015

292 views

Category:

Documents


26 download

TRANSCRIPT

  • Mna Urgan Bir Dinozorun Gezileri YAANTI BR DNOZORUN GEZLER Mna Urgan, stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi'nden emekli oldu. Thomas Malory,

    Henry Fielding, Balzac, Aldous Huxley, Graham Greene, William Golding, John Galsworthy ve Shakespeare evirileri yapmtr. Prof. Dr. Mna Urgan, Elizabeth a tiyatrosunda soytarlar, Sir Thomas More ve Shakespeare stne iki ciltlik bir kitap yazmtr. Shakespeare ve Hamlet adl incelemesi 1984'te, be ciltlik ingiliz Edebiyat Tarihi 1986 ile 1993 yllan arasnda, Virginia Woolf 1995'te, D. H. Lawrence incelemesi 1997'de, Bir Dinozorun Anlar adl kitab ise 1998'de yaymlanmtr.

    Mna Urgan'n YKY'deki teki kitaplar: Virginia Woolf (1995) D. H. Lawrence (1997) Bir Dinozorun Anlar (1998) MINA URGAN Bir Dinozorun Gezileri YAANTI STANBUL Yap Kredi Yaynlar Edebiyat - 337 Bir Dinozorun Gezileri / Mna Urgan Kitap Editr: Ayfer Tun Dzelti: Alev Ozgner Kapak Tasarm: Nahide Dikel Bask: efik Matbaas 1. Bask: stanbul, Ekim 1999 5. Bask: stanbul, Ekim 1999 ISBN 975-08-0138-5 Yap Kredi Kltr Sanat Yaynclk Ticaret ve Sanayi A.. 1999 Yap Kredi Kltr Sanat Yaynclk Ticaret ve Sanayi A.. Yap Kredi Plaza E Blok Manolya Sokak 1. Levent 80620 stanbul Telefon: (O 212) 280 65 55 (pbx) Faks: (O 212) 279 59 64 http://www.ykykultur.com.tr http: //www.shop.superonline.com/yky e-posta: [email protected]

  • NDEKLER nsz 7 I. Kk Mutluluklar 9 II. Deniz Tutkusu 27 III. Eski ve Yeni Bodrum 36 IV. Mavi Yolculuk 61 V. Anadolu 84 VI. Avrupa'ya Yolculuklar 118 VII. Paris 131 VIII. ngiltere 150 IX. talya ve Baz Avrupa Kentleri 180 X. Sovyet Rusya ve Dou Blou lkeleri 198 XI. Amerika-Los Angeles ve Meksika 214 XII. Amerika-New York ve San Francisco 232 Sonsz 257 Albm 259

  • nsz ok saf bir insan olduum iin, ok atm oldu bugne dek. Ama Bir Dinozorun

    Anlan'ran ok satan kitaplar listesine girmesine, bilmem ka bask yapmasna afalladm kadar hibir eye afallamadm bu uzun mrm boyunca.

    ngiliz edebiyatyla ilgili zararsz kitaplar yaynlayan bir kocakar, sekseninden sonra ortaya kyor. "Ben bir komnistim" diyor, "ben tanrtanmazm" diyor; "ben zenginleri hi sevmem" diyor, "yapt i ne olursa olsun, herkesin eline ayn miktarda para gemeli" diyor. Kocakar, toplumumuzun damarna basacak bu trden lflar ediyor boyuna. Buna karlk, kadn ya da erkek, gen ya da yal, ok kitap okumu ya da ok az kitap okumu bir yn insan, o kocakarya telefonlar ediyor, mektuplar gnderiyor. Kendilerini onunla zdeletirip, "biz de tpk sizin gibiyiz" diyorlar. "Btn dndklerimizi, siz aka yazdnz" diyorlar. "Yolumuzu aydnlattnz" diyorlar. "Bunlar yazdnz iin size teekkr ederiz" diyorlar. Daha ok yaayp daha ok yazmas iin dualar ediyorlar bir dinsize.

    Oysa ben, bu anlarmn ikinci bir bask bile yapmayaca-, m, kitabm ok az kiinin okuyacan; okuyanlarn da, gnmzde benimsenen btn deerlere bylesine saldran bir dinozoru yerin dibine batracaklarn sanmtm.

    Akllara smayacak kadar artcdr bizim insanlarmz.

  • I- Kk Mutluluklar Kk mutluluklar denilen eyleri doru drst deerlendirmesini bilirseniz, bunlarn

    aslnda byk, hem de ok byk mutluluklar olduunu anlarsnz. rnein, btn bir yaz gnn, Anadolu yollarnda toz toprak iinde klstr bir otobste geirdikten sonra, akamleyin kk bir ky kasabasna varmsnz. Ucuz bir pansiyonda souk bir du yapp, kumsaldaki kr gazinosuna gidiyorsunuz. ki ayanz suya deecek biimde masanz denize doru ekiyorsunuz. Garson, beyaz peynirinizi, kavununuzu ve raknz getirdikten sonra, hi kimse grmeden usulcack ayakkablarnz karp, btn gn scaktan pien ayaklarnz bileinize kadar serin denize sokuyorsunuz. Ve gne karnzda batarken raknz yava yava iiyorsunuz. Sorarm size, byk bir mutluluk deil mi bu kk mutluluk?

    Bunca felket, bunca zulm, bunca hakszlkla dolu bir dnyada kpekler gibi mutsuz olmann kolayln bildiim iin, mutsuzluklaryla vnenlere fena halde bozulurum. Mutsuz olmak bir marifet deildir. ektiin aclar gzler nne sermemek, byk kiisel mutluluklarn peinden komak aybndan vazgeip, kk mutluluklara snmak, onlarla yetinmektir asl marifet.

    Bu kk mutluluklar tadabilmeniz iin, beylik anlamda mutlu olmanz, aile evresinde huzurlu bir yaantnz, baaryla yrttnz bir iiniz, toplumda nemli bir mevkiniz, bol paranz filn olmas art deildir. Hatt bunlar, kk mutluluklara zaman ayrmanz engelleyebilir bana kalrsa. Be duyunuzun olmas ve bu be duyunun tam kapasite almas, yani sahiden grebilmeniz, sahiden iitebilmeniz, sahiden kokla-yabilmeniz, sahiden dokunabilmeniz ve aznza koyduunuz eyin tadn sahiden alabilmeniz, kk eylerin sizi mutlu etmesine yeter de, artar da. rnein, iyerinizde gn boyunca eitli aksiliklerle boumusunuz. Akam evinize dnerken trafik skklndan tr sinirleriniz bsbtn bozulmu. Sonunda oturacak yer bulamadnz kalabalk vapurdan itile ka-kla kp, perian bir halde Kadky'e varyorsunuz. Evinize doru yrynce, kafeslerdeki kularn ve ieklerin satld yerin yanndan geerken, bir gvercinin utuunu gryor, ingene kzlarnn satt karanfillerin kokusunu alyorsunuz. Melih Cevdet'in o ok sevdiiniz iiri aklnza geliyor hemen:

    Bir ift gvercin havalansa, Yank yank koksa karanfil. Ezbere bildiiniz iiri mrldanyorsunuz yrrken. Bu arada muhabbet kularnn cvltsn

    duyuyorsunuz; denize bakyorsunuz, batan gnee bakyorsunuz; pembe, yeil, uuk mavi bulutlan gryorsunuz. Ve havanz tmyle deiiyor. Franszlarn douceur de vivre dedii duyguyu, yani yaamann tatl keyfinin verdii kk mutluluu tadyorsunuz. Ne yazk ki, oumuzun farkna bile varamad bu nemsiz grnen ama aslnda ok gzel eyleri gremezseniz, koklayamazsanz, duya-mazsanz, yandnz gitti demektir. Sinir iinde evinize dnp yaam kendinize de, evrenize de zehir etmekten baka areniz kalmaz o zaman.

    Kk mutluluklar, yaamn bizi fazlasyla ypratmasn engeller ama, byk felketlerle, byk aclarla karlarsak, hibir ie yaramaz diyeceksiniz. Felketlerin en byne urayan, yani sevdii birinin lmn gren insann karsnda iki seenek vardr: Ya kendisi de hemen lecek ya da felkete katlanp yaamaya karar verecektir. Birinci seenek ikincisin-

    10 den ok daha kolaydr. nk kendini ldrmek iin anlk bir cesaret yeter. Oysa bir

    felketle birlikte mr boyu yaamay gze alabilmek iin gerekten yiit olmak gerekir. Bencillikten arnmaya alp, "baka insanlara hayrm dokunabilir; onlara yardmc olmalym; bir solcunun iin kolayn seip, ac ekmekten hemen kurtulmaya hakk yoktur" diye dnecek kadar yiit olmak gerekir. Ve bu yiitlii gsterebilecek kadar glyseniz, acnz hibir zaman unutmayacanz halde, zamanla kk mutluluklar sayesinde biraz avunmay renebilirsiniz. Zten yalandka aklnz banza geldiinden, byk mutluluklar peinde komak budalalndan vazgetiiniz iin, bu kk mutluluklar gittike daha nemli bir yer tutar yaamnzda.

  • Kk mutluluklar, ar hastalklarda tm antibiyotiklerden daha etkileyici bir iltr. Ateler iinde tifodan yatarken, gzel akl talarna merakm bilen Sevgi, yakn arkadam olmad halde, Podima kysnda zenle seip toplad akl talarn cilalayarak kk bir torbaya koyup bana armaan etmek inceliini gstermiti. O gzel talar yanan alnma, akaklarma srnce, gzkapaklarmn stne koyunca, ateim sanki dm gibi, nasl rahatladm hi unutamam.

    Yalnz ar hastalklara deil, insan onlar kadar sarsan byk skntlara da devadr kk mutluluklar: Akyaka kynde bir gece bir trl uyuyamyordum. Hani insann btn ektiklerinin bir bir muhasebesini tuttuu, bunca ac karsnda savunmasz kald o ok karanlk gecelerden biriydi. Sabahn nde sundurmaya kp bir sigara yaktm. Derken, uzaktan bir kaval sesi geldi kulama. "Olamaz, burada bu saatte hi kimse kaval alamaz" dedim kendi kendime. Ama gaipten sesler duymuyordum. Biri gerekten kaval alyordu. Birinin, belki dolaylardaki inaatlarda alan bir kylnn benim gibi uykusu kamt. "Bana huzur vermek iin, t uzaklardan kaval alyor sanki" diye dndm. Kk bir mutluluk deil, byk bir mutluluk oldu bu.

    Bodrum'da bir baka skntl gecemde, grtlam skyorlarm gibi neredeyse nefes alamayacak hale gelince, kendimi avluya attm. Birdenbire, dnyalar gzeli bir hanmeli koku-

    11 suyla gsm ferahlad, rahat solumaya baladm. O gzel koku, sanki elini bama koymu,

    "kendine gel" demiti bana. Oysa hi hanmeli dikmemitim avluma. Kokunun geldii yere doru bir iki adm attm. stnde ancak bir iki iein at bir hanmeli filizi, btn duvar kaplayan kocaman begonvilin bir dalna sarlmt. Bana umut vermek iin, "yaamaya devam etmelisin" demek iin, nereden geldiyse, kendiliinden gelmiti oraya.

    Doa herkese, zellikle ac ekenlere mutluluk sunmaya hazrdr her zaman. Yeter ki, benliimizin kafesinden, her bir yan kapal o darack, o kapkaranlk kafesten kabilelim. Derin bir nefes alp evremize yle bir bakabilelim. Kr olmayalm, sar olmayalm doaya.

    Yllarca nce, scak bir haziran gn, sabahn yedisinden akamn yedisine kadar niversiteye giri snavnda grevli olduktan sonra, kan ter iinde eve dndm. Gece yars, oluma ve bizde konuk olan Murat Belge'ye, Kalam'ta denize girmeyi nerdim. (Kalam koyunda yzlrd o gnlerde.) Moda iskelesinden bir sandal kiraladk. ok karanlk bir geceydi. Denize dalnca arp kaldm: Akdeniz'de de, Ege denizinde de geceleyin ok yzmtm. Ama ne gariptir ki, yakamozun en gzelini bizim Kalam koyunda grdm. Kula attka, ellerimizden kollarmzdan akl almaz ltlar salyor, yldzlar akyordu karanlk sulara. O karanlk sularda srekli parlayan, srekli alev alev yanan canl maytaplara dnmtk mz de.

    Bir sonbahar gn Abant'ta ok yksek aalarn alfanda yrrken, ok hafif bir esinti oldu. Kimi kzl, kimi alfan sars yapraklar, hrdayarak dmeye balad. Franszcada da, ngi-lizcede de o yapraklara "l" derler. Oysa hi de l deildir onlar. Tam tersine ok canldrlar. Kendimi yere attm. Yapraklar stme yad, her bir tarafm rtt. Yanmdaki arkada, kzl ve alfan sars yapraklarn birkam yzmden alp, bana alayc gzlerle bakt. "Ne oluyoruz? Galiba ormanla sevimektesin" dedi. Hakk vard. Sahiden ak halindeydim o aalarla, o yapraklarla.

    Yalnz doa deil, evcil hayvanlar da kk mutluluklarn nemli bir kaynadr. Ben kpekleri severim. Ama, evimde hi

    12 kpek beslemedim; hep kedi besledim. nk Yakup Kadri'nin zoraki diplomat olmas gibi,

    ben de kzm Zeynep yznden zoraki kedisever oldum: Zeynep, itahl olmasna itahl kk bir kzd. Ne var ki, leden sonra okuldan eve dnnce, btn gn a kalmasna buzdolabna saldrmasn gene de anlaya-myorduk. Bir sabah Zeynep okula giderken, bir polis hafiyesi gibi, uzaktan gizlice izledim. leyin yemesi iin verdiklerimizi ne yaptn anlamakt amacm. Fndkl'daki ilkokula giden Zeynep, Kazanc yokuunun belirli bir noktasna gelince, etrafna yle bir bakp, durdu. O durur durmaz, her bir yandan kediler t yanna. Zeynep, sefertasn at, kftelerin hepsini yolun kenarna dkt. Bir sre daha yrdkten sonra, gene etrafna baknd,

  • gene durdu, kediler gene t. Bu kez pilavn dkt yolun kenarna. Bylece bu itahl ocua, le yemei olarak, kala kala ancak bir elmayla bir mandalina kalyordu. Elbette ki, eve dnnce saldracakta buzdolabna.

    Bu saldrlar nlemek iin, Zeynep'e evde besleyebilecei bir kedi almaktan baka are yoktu. Bylece evimde her zaman kedi bulunduundan, doutan yle olmadm halde, ben de kediseverler soyundan oldum zamanla. Bu "soy" szcn ok bilinli olarak kullanyorum. nk kedilere tutkuyla balananlar, teki insanlardan bambaka bir soydandr bana kalrsa. Bu soy, gerekten soylu bir soydur. Belirli bir kltr dzeyi ve duyarllk arttr kedileri tutkuyla sevebilmek iin. Kaba saba bir hdn kedi sevmesinin yolu yoktur. Kedisever soyuna ge girdiim halde, bununla gurur duyuyorum. nk bu soydan olanlar, kltrl, ince, sanat merakls insanlardr genellikle. Dnyann en byk airlerinden biri olan Charles Baude-laire'in Kediseverlerin ah olmas; kedileri ycelten birbirinden gzel iirler yazmas, yeter de artar da bu gururu duymama.

    nsanlar birbirlerinden ne denli farklysa, kediler de kiilikleri ve zek dzeyleri asndan o denli farkldrlar birbirlerinden. Onlar da bulunduklar ortama gre deiimlere urayabilir, ok artc olabilirler. rnein idi edilmemi, tam anlamyla mao bir kara tekirimiz vard. stanbul'dayken kasla kasla evresini uzaktan szer, hi kimseye sokulmaz, hi kimsenin onu okamasna izin vermezdi. Gelgelelim, Bodrum'a gi-

    13 dince, ayn kedi, tahamml edilemeyecek kadar ylk bir herife dnrd. steyenin de

    istemeyenin de kucana hoplar, yerleir; nereye gitsem peimi brakmaz; geceleri yatamn ucunda yatabilmek iin kapmn nnde ackl ackl miyavlar dururdu. stanbul'a geri dnnce de, eski mao davranlarn benimserdi yeniden.

    Yllardr birlikte yaadm kediler arasnda en ok Patik'i sevdim. Bu yavru tekir yle kckt ki, Zeynep onu bir ay fincan iinde getirmiti bana. ksz Patik beni anas bildi. Gsme oturur, gr gr ederek, gmleklerimin yakasn emerdi zavall. Onu biberonda stle beslemeliydim belki de. Ama bunu yapamadm; nk Gnl Kayra ile tanmyordum henz. (Bu kediseveri ilk grdmde, Bodrum'daki Artemis otelinin kapsnda ayakta duruyor, kucanda tuttuu kedi yavrusuna ok kk ieli bir biberonla st veriyordu.) Kendi kedimi biberonla byle beslemediim iin, sevgili Patik yedi aylkken ld. ok scak bir gnd. Evde yalnzdm. Kediler llerini gstermezler. Patik divanlarn altnda saklanmaya balad. Onu zorla oradan kardm, bir arkadamn arabasyla, Anadolu yakasnda bir veteriner aradk. Pazar gn olduu iin veterinerler hep kapalyd. Sonunda Kartal dolaylarnda, muayene odas eitli diplomalarla dolu bir veteriner bulduk. Adam, "bir eyi yok, iyileir" dedi. Ama o gece Patik kucamda ld. Onu gazetelere sarmalayp kapcya vermek zere paketledim. Ama kk kuyruu, sicimlediim paketten knca, ite o zaman dayanamadm: Alayamayan ben, hngr hngr aladm. Sonra mrmde yapmadm bir ey yaptm: Evin bir kesinde bulduum hi almam bir cin iesini balkonda nme koydum, alaya alaya btn cini itim, ama acemice yaplm paketten kan o kk kuyruk gene de hi gitmiyordu gzmn nnden.

    Patik'in lmnden sonra, kzm kyametler kopard halde, kedi almamaya karar verdim; nk o geceyi bir daha yaamak istemiyordum. Gelgelelim, kedisever soyunun saygdeer temsilcilerinden, bol sayda kedi sahibi Gnl ve Cahit Kay-ra'nn, bana ille yamamak istedikleri bir kedi yavrusu vard. stanbullu gen bir ift, bu kediyi, Kayralarn Uslu kmazna b-

    14 rakm; "siz bir hafta ona bakn, biz sonra gelip alrz" demiler ve ortadan yok olmular.

    Kayralar beni kandrmak iin diller dkyorlard. "Tam senin tipin, tekir ve erkek" diyorlard. Bodrum kedileri biraz uyuz olduklarndan, "stelik stanbullu" diye ekliyorlard. Ama ben "olmaz, istemem, almam" diyerek direniyordum.

    Derken, Kayralar beni akam yemeine ardlar. Bahede ardan altnda kurulan sofrada Gnl'n nefis yemeklerini yerken beni aralarna oturttular. Her nedense rak bardam hep

  • doluydu o gece. Meer Gnl'le konuurken, Cahit Bey bardama gizlice rak boca edermi; Cahit Bey'le konuurken de Gnl Hanm ayn eyi yaparm. Her zaman olduu gibi sdece iki tek itiimi sandm iin ayaa kalknca hafif sendelediimi hayretle grdm. Sarho edip beni tuzaa drmler meer. Barok mzik dinletmeleri de bir tuzakt: yice keyiflendiim srada, kap ald. Kesinlikle istemediimi sylediim dnyalar sevimlisi tekir yavrusu, daha nceden Kayralar tarafndan sanki zellikle eitilmi gibi, doru bana koup, hop diye kucama yerleti. Hemen teslim oldum elbette. Kediyi aldm, eve gtrdm. Ne var ki, bu tekirle mutluluum ancak bir ay srd. nk, asl sahipleri stanbul'dan dnp, kediyi benden aldlar. Kedi gen iftin yanndan kaar, bana geri gelir diye, bouna romantik dler kurdum bir sre.

    Mamo gelinceye kadar akll uslu Psk'n, o srada bebek olan torunum Yunus'u kskanp Othello-Psk'e dnmesi dnda, kedilerimle ilikilerim psikolojik adan her zaman rahat olmutu. Ama iki yl nce, bir Bodrum dn, Mamo'yu eve yerlemi bulunca, durum deiti. Mamo, kusursuz bir estetik grnt sunmakla birlikte, hi holanmadm bir kedi tipi. Bembeyaz, gzleri masmavi, aristokrat bir yaratk. Bense bu aristokrat yaratklar deil, sokak kedilerini, yani halk tipi kedileri severim. stelik, Mamo'nun psikopat bir kedi olduu hemen anlald: lk geldiinde grmedii beni iki ay sonra Bodrum'dan dnp eve yerlemi bulunca, fena halde ierledi. Sabaha kar yatama kp, stme iedi. Drt gece, st ste yineledi bu hakareti. Yanndan her geiimde bir trmk att. Mamasn verirken, elimi srd. Kollarm bacaklarm yara bere

    15 kald. Mamo, yalnz bana deil, telefona da saldryordu. nk spiral biiminde tele

    dayanamyor, hemen kemirmeye balyor. Bu yzden ikide birde ilemez hale gelen telefonu kocaman yuvarlak bir sepetin altnda gizlemek zorunda kaldk.

    Mamo ile karlkl antipatiyle balayan ilikimiz zamanla deiime urad. Mamo, ben uyurken yatama iemekten vazgeti. Beni daha az trmklad, daha az srd. Bense, iinde sevgi krntlar bile bulunan bir hayli aprak duygular beslemeye baladm Mamo'ya kar. Gelgelelim, ou davranlarna alamyorum gene de. rnein Mamo teki kediler gibi mi-yavlamyor, resmen uluyor. Kitaplklarn, bfelerin, dolaplarn stne kp, en yksek yerlere trmanp, balyor ulumaya. Eskiden bas bariton sesle ulurdu. di edildikten sonra tenor sesiyle ulumaya balad.

    Ulumas bir yana, Mamo, ruh hastaln aa vuran davranlarda bulunuyor: Koltuklarn arkasna gizlenip ya da kilimlerin altndan sinsice srnerek beklenmedik bir anda saldrya geiyor. Salar dzenle taranm beylerin tepesine kp, salarn sapka yalyor. zenle hazrlanm bir sofrann yemek dolu tabaklarnn stne yksek bir yerden gm diye atlyor. Amac, o tabaklardakileri yemek deil, salt muzrlk yapmak; Mamo'ya k olan kzm, bu manyaka davranlar ok normal sayyor. Ama ben ifrit oluyorum.

    Evde bir de muhabbet kuu bulunmas, Mamo'yu bsbtn ldrtyor. Biz o kuu isteyerek almadk. Kk bir mutluluk olarak, k k te te kendiliinden evimize girdi ak balkondan. Biz de ona aynalarla ssl bir kafes ve gereken mamalar aldk; benim yatak odamda Mamo' nn errinden koruyoruz. Bir kedinin bir kuu yemek istemesinin normal bir igd saylmas gerektiini bildiim halde, ona "katil!" diye barmaya da baladm. Ne var ki, bu katil hastalannca, yreim paralanyor. Bu beyaz hayvanlar meer albino saylrm. Albino-larn salk durumlar da sk sk bozulurmu. Bizim albino da ikide birde hastalanyor. rnein, konjonktivit oluyor. O masmavi gzleri, ateten iki topa dnyor. Canavar gibi drt nala komaktan, ykseklere kp ulumaktan, saa sola trmk atmaktan vazgeip, yataklarn altna sessizce snnca, tellan-

    16 yorum; ne denli hasta olduunu anlamamas iin, nnde kzmla Trke deil, Franszca

    konuacak kadar abuk sabuk eyler yapyorum. Ne var ki, byle samalayacak kadar Mamo'ya acmam, teki kedilerimle paylatm o karlkl gvene ve sevecenlie zlemimi azaltmyor.

  • Keke u Mamo uluyacana teki kediler gibi miyavlasayd; byle gzel, aristokrat ve ruh hastas olacana, sradan ama normal bir sokak kedisi olsayd diyorum iimden. Ama elimde olmadan Mamo'yu kk mutluluklarmdan biri sayyorum gene de. *

    imdi beni belki ok ayplayacaksnz ama, gzel bir yemein kk mutluluklarm arasnda ok nemli bir yer tuttuunu hi utanmadan aka itiraf ediyorum. "Lezzetli yemek salksz yemektir" szn kendime iar edindiim halde, yediimin lks denilen trden olmas, yani hazrlanmas ve piirilmesi uzun zaman alan komplike bir yemek olmas hi de art deildir. Basit bir pilav da olabilir. Yeter ki, bu pilav tam kvamnda olsun. Zten gerekten gzel bir pilav piirmek aslnda yle gtr ki, annemden duyduuma gre, eskiden ah seerken adama sdece bir pilav yaptrrlarm. Sahiden kusursuz bir pilav yapan hernen tutarlarm.

    Mideme dknlmden tr bir yemek cenneti olan Paris'te ne aclar ektim! Neden derseniz, renciyken de, daha sonralar da iyi bir lokantaya gidecek param olmad hibir zaman. Ben de ucuz bir lokantada kt bir eyler yiyeceime; birazck jambon, peynir, pte alp, hava gzelse bir parkta ya da Seine'in bir rhtmnda oturur; yamur yayorsa odama gider, karnm doyururdum. Bu yemek cennetinin bir alk cehennemine dnmesini engellerdim bylece. stelik karnm tatsz tuzsuz bir eylerle doyurunca, kendimi manevi adan a hissederim.

    yi yemekten holanmayanlara, byk bir haz kaynandan yoksun kaldklar iin hem acrm, hem de biraz hor grrm

    * Ne yazk ki bunlar yazdktan bir yl sonra, 4 Temmuz 1999'da, bir bbrek hastal yznden, sevgili Mamo'yu yitirdik.

    17 bylelerini. Ustaca frnlanm bir ahtapot gveci sofraya getirilince heyecanlanmayan biri,

    Boticelli'nin bir tablosu karsnda da heyecan duymayacak gibi gelir bana. nk bunlarn ikisini de insan dehsnn rettii birer sanat eseri sayarm. Biri kk apta, teki byk apta, insann yaratc gcn kantlar bence. te bu yzden damak zevki olmayanlara kzarm. Gnn birinde Cahit, "birka hap yutsak da, bunca zahmete girmeden u yemek sorunu halledilse, karnmz doysa" demiti. Cahit neler sylemiti de klm bile kprdamamt. Ama bunu duyunca, ileden ktm. "te seni imdi boarm!" diye bardm fkeyle. arp kalmt, midesine hi mi hi dkn olmayan zavall. Ne var ki, daha sonralar o da benden hncn ald. "Sofraya her oturuunda hazdan kendinden geerek beyni ilemez hale gelen bir kadndan ne beklenebilir ki!" diye bard.

    Hakk da vard, nk sahiden kendimden geerek, bir ak ans gibi hibir zaman unutamayacam yemekler yemiimdir. Bu yemeklerde, yalnz yenilen ey deil, yenilen yer de nemlidir benim amdan. Gzel bir yemei, mteriler bara ara konuurken, mutfak kokulan iinde, irkin bir lokantada yemekle; ayn yemei ssz bir kr gazinosunda, yapraklan hafife hrdayan aalar altnda ya da bir deniz kysnda yemek arasnda byk bir fark vardr. Biri insana damak tad verir sdece; teki ise, ayn zamanda gze de ho gelir kulaa da.

    Kefal balna ayrca dkn deilimdir. Ama kefal, Halil'in yerinde yenince, durum deiir. Halil'in yeri, Gkova'da bir azman stnde, aalarn glgesinde kurulmu kk bir kr lokantasdr. Azman sular, sazlar arasnda, iki yannzdan akar. Hi de derin olmayan o sularn dibinde, Gkovallarn "kazaya" dedikleri ve belirli bir mevsimde nefis salatas yaplan zmrt yeili bir bitki vardr. rl rl akan o saydam sularn stnde, attnz ekmek paralarna en rdekler yzer. Kefal byle bir yerde yenince, lezzeti kat kat artacaktr elbette.

    Ne var ki, ak havada, byle iirsel meknlarla hi ilgisi olmayan yerlerde yediim ve tadna hi doyamadm balklar da olmutur. rnein, yemek imek konusunda gerek bir stat, gerek bir sanat saydm Aydn Boy san'm, Bodrum'dan stanbul'a birlikte dnerken, Karamrsel'de Cokun'un balk

    18 lokantasnda bana sunduu deniz rnlerini asla unutamam. Ei trata kaptan olan

    kmazdaki komum Huriye Hamm'n barbunya balklarm da unutamam. Bodrum'a ilk yerletiim gnlerde, Huriye Hanm bir le vakti, st kapal bir sahan getirdi bana. "Bilmem, siz

  • stanbullular byle balklar yer misiniz?" dedi. Kapa kaldrnca bir de ne greyim! Mis gibi deniz kokan, kpkrmz, kocaman barbunyalar! Sevin lm zor zapt ederek, "yeriz; yani paramz olunca yeriz" diyerek teekkr ettim.

    Barbunyalar saydm. Yedi sekiz tane vard. ok iri olduklarndan, iki, hatt kiiye yeterdi. Vicdanm, "buzdolabna koy bunlar. Akama iki arkada ar, onlarla payla!" diye bu-yuruyordu. Ama oburluum, "hayr! Olmaz! Buzdolabna girerse, o mis gibi deniz kokusu kalmaz!" diye kyametleri kopa-ryordu. Ve her zaman olduu gibi, vicdanmn deil, oburluumun sesine uydum. Ocakta zgara edip, barbunyalarn hepsini afiyetle yedim.

    Barbunyayla ilgili bir kalleliim daha var: Bilkay ile Ferdi, sandallaryla beni Bardak koyuna gtrmlerdi. Denizden knca, Bilkay, zenle hazrlad gzel sandvileri ortaya koydu. Ama tam o srada, baka bir sandaldan zgara balk kokusunu aldm. Sandalda ancak bir tanesini tandm drt adam, mangalda barbunyalarn kzarmasn beklerken rak imekteydiler. Vicdanm, "burada kal; ayp olur arkadalara" dedii halde, oburluum gene ar bast. Suya atladm, barbunyal sandala yzdm. Barbunyalar yerken o tanmadm adamla kadehler tokuturup raklar itim stelik.

    Hibir dostuma kallelik etmeden, vicdan azab da duymadan yediim balklar da oldu elbette: Freya, atlyesinde byk bir ziyafet verdi. (Sevgili Freya'ok gzel yemek yapard. Meksika'dan dnd srada, bana yedirdii chilli biberli ve ikolata soslu tavuu hi unutamam.) Freya'nm uzun alma masas birbirinden gzel yemeklerle dolu bir bfe olmutu. Bu bfenin ortasnda kocaman bir seramik balk vard. Ben bu mavi bal sofrann bir ss sandm doal olarak. Ama bir de baktm ki, Freya eline bir kk eki alm, seramik baln stne indirmek zere. Onu engellemeye kalktmsa da, Freya

    19 beni dinlemedi, ekici indirdi. Seramik balk parampara olunca, iinden gerek balk kt.

    Kocaman bir levrek. Meer Fre-ya o levrei kile sarm, gzel gzel boyam ve seramiklerini yapt frnda tam kvamnda piirmi. Usta bir seramikinin d gcnn, usta bir ahnn d gcyle birleince, ne hrikalar ortaya kacan ite o zaman anladm.

    Damak tadmn balkla snrland sanlmasn. Unutamayacam daha nice yemekler var. rnein, sonbaharda, Bodrum'daki evimin minesinde zgara ettiim mantarlar unutamam. O mantarlar, stanbul'da satlan pamuk gibi beyaz ve pamuk kadar kokusuz kltr mantarlarna hi mi hi benzemezdi. Bodrumlularn "intar" dedikleri trden, yamurlardan sonra ormanda toplanan, kahverengi, irice, doal mantarlard. Ve btn gzel eyler gibi lme neden olabilirlerdi. Arkadalarm, "bunlar yeme, geen sene u mahallede iki kii, bu sene teki mahallede kii zehirlenmi, kurtulamam" diye diller dkerek, beni uyaryorlard. Ama ben, "leceksem, lmm bunlardan olsun" der, mantarlar kzarm tereyal ekmek dilimlerinin stne koyar, afiyetle yerdim.

    Bodrum'da bir arkadamn bize verdii yaban domuzu lenini de unutamam. Gneli lk bir k gnyd. Bodrum'da ok holandm o k gnlerinden biri. Bahede kurulan sofraya hep birlikte oturduk. Sevdiklerimle beraber yemek, tek bana yemekten kat kat daha gzel gelir bana. Bahenin uzak bir kesinde bir mangal yaklmt. Arkada, kendi avlad yaban domuzunu, araplarda, eitli kokulu bitkiler ve baharatlarda "marine" ettikten sonra, o mangalda zgara edip, soframza getiriyordu koa koa.

    Yaban domuzuyla gvercin yavrusunun ne gibi bir ilikisi olabilir diyeceksiniz. Ama o yaban domuzunu unutamadm gibi, kzartlm gvercin yavrularn da unutamadm: niversite rencisiyken, yarm yl tatilinde, bir Msrlyla evlenip Ka-hire'ye yerleen teyze kzm Melike'yi grmeye gitmitim. Ara sra mutfaa inip, ah ve yamaklarnn yemek hazrlklarna bakardm. (Teyze kzmn ailesi, o gnn Msr'nn llerine gre pek zengin saylmamakla birlikte, evde sekiz dokuz yardmc akrd gene de.) Bir defasnda mutfakta bir kafes dolu-

    20

  • su kk gvercin grdm. Hemen yukarya kotum; o gvercin yavrularnn mutfakta ne ii olduunu Melike'ye sordum. "Onlar kzartacaklar, akama yiyeceiz" dedi teyze kzm. ocukluumdan beri gvercinleri sever, onlar beslerim. Gvercin yavrusunu yemek, bana yamyamlk gibi grnd, bir bebei yemekten fark yoktu sanki. Dehete dtm. O gvercinleri kesinlikle yemeyeceimi syledim. Ne var ki, huyumu bilen teyze kzm, "kzartlp pilavn stnde gelsinler de sofraya, grrz yer misin yemez misin" dedi. Hakk vard. "Vah zavall yavrucuklar! Bu dpedz cinayet!" diye sylene sylene, o kck gvercinleri bir gzel mideye indirdim. Ayn cinayeti, talya'nn en gzel kasabalarndan biri olan Orvieto'nun tepesindeki bir lokantada iledim. Ne var ki, vicdan azabm biraz hafiflemiti bu arada. nk bu ilerden anlayan arkadam Fuat'n dediine gre, bunlar bizim bildiimiz kent gvercinleri deil, asl ad veyik olan da gvercinleriymi.

    Buna pek inanmayacaksnz ama, vejetaryenlii, hem ahlk hem de salk asndan tamamyla doru sayanlardanm. Ne var ki, birok durumda olduu gibi, bu konuda da teoriyle pratik arasnda bir uurum aldndan, canllar yemeye devam ediyorum. Ama yaban domuzlarna, kulara filn zarar vermeyen damak zevklerim de var. rnein, Bafa Gl'nn kysndaki bir kr lokantasnda yediim tahin-bal gibi. Tahin-pekmezi herkes bilir de, bambaka bir karmd bu. Kavanozlar dolusu pekmezler ballar aldm, o kvam bulamadm bir trl.

    Bodrum'da evime yakn, deniz kysnda Big Ben adl bir lokal vard eskiden. Ahs gecenin tam on ikisinde i brek yapard. Ben gece yars hi enmez, oraya urardm. Bardan yeil mandalinal bir cin tonik, mutfaktan iki scak i brek alrdm. Sonra, elimde kk tepsim, Big Ben'in grltsnden uzaklar, kumsalda otururdum. nce breklerimi yer, sonra cin toniimi yava yava ierdim. Hava scaksa, karanlkta denize girdiim de olurdu.

    1974 ylnn Austos aynda Londra'da, Regent's Park'ta yediim ananas da asla unutamam. Ertesi gn erkenden bir kongre iin Los Angeles'a uacak, Amerika'ya ilk kez gidecektim. Trkiye'de o srada ananasn ancak konservesi bulunduu

    21 iin, hi taze ananas yememitim. Salkm stl, nilferli ve kuulu o gzel gln

    karsna oturdum. Erkek ocuk olduum dnemden kalma bir alkanlkla antamda her zaman tadm akyla, ananas soydum. Derken, hafif, ok hafif bir yamur balad. Londra'nn o lk yaz yamurlarn ok severim. Kocaman bir aacn altndaki bankta oturduum iin slanmyordum da. Bu cennet gibi parkta, iekler arasnda, en ok sevdiim meyveyi yerken, yle bir haz duymaktaydm ki, "bu kadar keyfin sonu kt olacak" dedim kendi kendime. Nitekim, ananas kabuundan bir diken, trnamn altna batt, dolama oldum. Ertesi gn uakta baparmam zonk zonk zonkluyordu. Los Angeles'ta ilk gnlerim de zehir oldu bu yzden.

    imdi ananas keyfimin dolamayla sonulanmas, oburlukla gnah ilikisini aklma getirdi. Hnzr Katolikler, insan psikolojisini ok iyi bilirler. Gnah karma olay bile bunu kantlamaya yeter. (Bir dnn hele: Akln alamayaca ahlkszlklar yapacaksnz; sonra bir papaza iinizi dkp hem rahatlayacaksnz; hem de piman olduunuzu syler sylemez, dakikasnda balanacaksnz.) nsan bylesine rahatlatmasn bilen Katoliklerin, oburluu, yedi lmcl gnahtan biri, ehvet kadar ar bir gnah saymalarnn nedenini ilkin anlayamamtm. "Oburluun bakalarna zarar yok ki! Oburca yiyen, midesini bozarak, ancak kendine zarar verir" diyordum. Daha sonralar dnp tannca, gzel yemeklerden holanmann, yani bir gourmet olmann, hi de kt saylmayacan; ama obur, yani gourmand olmann, ehvet dknl kadar kt saylmas gerektiini anladm. nk insan insan yapan balca niteliklerden biri, hayvans igdleri denetim altnda tutabilmektir. Oysa oburlar, bunu yapabilecek gc bulamazlar kendilerinde. Ben elime, dilime, belime egemendim. kiyi de az ier, asla sarho olmazdm. Gelgelelim, mideme ancak yalannca, yetmiimden sonra egemen olabildim. Bu bir egemenlik de saylamazd belki. Bedenin bir yenilgisi, fena ypranan sindirim sisteminin, oburlua artk katlanamamasyd aslnda.

  • Ama bu mutlu yenilgiye varncaya kadar neler gelmedi ki bama! Arkadalarm, bu vahim kusurumu bilirlerdi. Behice

    22 Boran, bakkaldan kasaptan uzak, Armutlu kumsalnda kiralad elektriksiz, susuz eve beni

    gtrnce, Mehmet Ali Aybar, "Mna'y oraya gtryorsun ama, nasl besleyeceini hi dndn m?" diye sormutu. Behice ise, bu soru karsnda biraz panie kaplmakla birlikte, beni mkemmel beslemenin yolunu bulmutu ne yapp yapp.

    Bfeli yemek verenler beni armamaya baladlar. ok da haklar vard. nk, "tabaklan elimde tutarak, yle ayakta yiyemem ben" derdim ve bfeye bir iskemle ekip oturur, masadaki yemeklerin nerdeyse yarsn bitiriverirdim.

    Oburluum yznden Roma'da bir lokantada rezil oldum bir gece: ok ar soslu iki kocaman tabak spaghetti yedikten sonra, deiik soslu bir ncsn smarlaynca, gen garson, beni davet eden arkadalara dnp, elini kolunu sallaya sallaya, ateli bir nutuk atmaya balad. talyanca bilmiyordum ama, delikanlnn bir eylere itiraz ettii besbelliydi. "Bu kadnn bu kadar ok yemesine izin vermeyin. Sonu felket olacak. Lokantamzn nne ambulans gelmesini istemiyoruz. Ben o nc taba getirmeyi reddediyorum!" demi meer.

    Gene talya'da, dostlarmn deniz kysndaki evinde kalrken, ev sahibesi Yvette, grlmemi gzellikte yemekler yapar, ben de lgnca yerdim. Bir gece, gsmde mthi bir sancyla uyandm. "Tamam, enfarkts" dedim kendi kendime. nk arkadam rahmetli Profesr Nejat Harmanc, ar yemein kalp damarlarn atlatabilecei konusunda beni ka kez uyarmt. "Bari bir mektup brakaym. lm stanbul'a gndermeye kalkmasnlar. u gzel denize atversinler" diye dndm. ki aspirin yuttum, mektubu yazdm, sonra uyumuum. Sabahleyin lmediim anlald. Mektubu yrttm. Durumu renirse, o kadar ok yememi engeller korkusuyla, Yvette'e gece ektiim sanclardan sz etmedim. kinci gece de, nc gece de, daha sonralar da ayn ey oldu. stanbul'a geri dnnce, oburluumdan tr yemek borumda bir eit fk olduunu, bu yzden enfarktse benzer kalp sanclar ektiimi rendim. nk Halet, beni nne katp zorla Nejat'a gtrmt. Nejat, "bu oburluk byle devam ederse, ameliyat gerekebilir" deyince, "can:mn istedii kadar yiyebilmem iin, beni hemen ameliyat etsinler yleyse" demiim Halefe baklacak olursa.

    23 Roma'daki gen garson azarlaynca rezil olduum gibi, oburluum yznden Bodrum'daki

    "En Gzel Brek Yarma-s"nda da rezil olmutum. Geri dostum Cahit Kayra Hoa Kal Bodrum adl gzel kitabnda, iyice kepaze olmam engellemek amacyla admn ilk harfini deitirerek, yani Mna'y Sina yaparak bunu anlatyor ama, bir de ben anlataym: Beni onurlandrp bilirkii setiler. Btn davetliler grebilsin diye teki jri yeleriyle, ykseke bir masaya oturduk. Her birimizin nne, Bodrum'un en iyi yedi lokantasndan gelen yedi ayr tr brek konuldu. Yedisinden de birer lokma alp, hangisinin en lezzetli olduuna karar vereceiz. Rahmetli Tanju Qkan da, gourmet'lik yeteneklerimizi bsbtn keskinletirmek iin ok duyarl ak arklar sylemekte o srada. Bense kendimden gemi bir haldeyim. Breklerin bir tek lokmasn deil, tmn yiyorum. Yedi taba da bitirdiimde, seici kurul oktan kararn vermiti bile. Tam bir yzszlk iinde, benim oyum alnmadan brek birincisi seildii iin, itiraz etmeye bile kalktm.

    1968'de Paris'te, Paul Eluard'n dul ei Dominique, Fer-nand Leger'nin bir resim sergisinin almas dolaysyla, Fransz Komnist Partisi'nin verdii bir kokteyle beni gtrmt. Partinin btn kodamanlar oradayd. Dominique de beni onlarla tantrmak istiyordu. Ama byk sergi salonunun bir kesinde grkemli bir bfe vard. Bense o bfedeki hepsi birbirinden gzel yemeklerden gzm ayramyordum. Fransa'nn her bir blgesinden gelen peynirlerle yaplan gen biiminde o minik sandvilere zellikle baylmtm. Nasl baylmayaym ki! ok byk yuvarlak bir ekmein, kucaa samayacak kadar kocaman bir ekmein iini oymular; nefis peynirli o minik sandvileri yapmlar. Sonra, ekmein kabuunu bir tencere gibi kullanarak, sandvileri iine yerletirmiler. Daha neler neler vard o bfede. Boylu poslu, gl kuvvetli bir

  • kadn olan Dominique Eluard, ikide birde benim kolumu sk sk yakalyor, Partinin kodamanlarndan birine srklyordu beni. "Demek Nzm Hikmet'in yurttasnz" diyordu hepsi. Bense Nzm'n yurtta olduum iin ne kadar ok gurur duyduumu syledikten sonra lf ksa kesiyor, gene bfeye saldryordum.

    24 Baz hazin gerekleri olanca plaklyla dile getirerek, oburluk konusunda kendimi

    yeterince suladm. imdi biraz aklamak istiyorum: Ne gariptir ki, ara sokaklarda, kimi zaman yamurun altnda ayakta durup berbat midye tavalar ya da kokoreleri yerim de, zenginlerin dadand lks lokantalarda nl itahm kesiliverir. O ablak yzl gbekli adamlar, o fazlasyla ssl rk kadnlar grnce, "eyvah! Snf dmanlarmn arasna dtm!" derim kendi kendime ve nme gelen yemee el srmek gelmez iimden. Bu da, snf bilincimin, oburluumu bile engelleyecek kadar gl olduunu kantlamaktadr.

    Kk mutluluklarm dnda, iki byk mutluluk kaynam vardr. Biri kitap okumak, teki de deniz. Geri o da hotur da, "deniz" derken, denize uzaktan bakmaktan deil, denize girmekten ya da bir tekneyle gezinmekten sz ediyorum. Bu byk mutluluklardan birincisine erimek kolay da, artk stanbul'da ya da dolaylarnda yzmenin yolu olmadndan, ikincisini elde etmek bir hayli g.

    Daha nce de anlattm gibi, ocukluumdan beri her koul altnda, her zaman okurum. Yatl okulda, yorganlarn battaniyelerin altnda, el feneriyle okuduum olurdu. Yeterince okuyamaynca, afyondan yoksun kalm bir esrarke) kadar tedirgin olurum. Kimisi bir iskemleye oturup kitab masann stne koyar, eline kalem alr, yle okur. nk okumak entelektel bir uratr onun asndan. Benim iin ise bir keyif olduundan, kendimi divanlara atarak, rahat koltuklara gmlerek ya da yatama uzanarak okurum.

    Salklyken de okurum, hastayken de. Hatt baz yazarlar, rnein Proust'u, yksek ateiniz ya da fazla arnz sznz yoksa, hastayken okumakta yarar bile vardr. nk kendi dnyanzn hrgrnden uzaklap, sessiz bir odada kapalyken, Proust'un o bambaka dnyasyla daha kolayca har neir olabilirsiniz. Uzun sren hepatitim srasrjda, Proust'u nc kez okuduumda, o gne dein farkna varmad m birok ey anlamtm.

    25 Byk sknt ektiim sralarda, rnein 12 Mart ya da 12 Eyll dnemlerinde, benim gibi

    dnenler salt yle dndklerinden tr hapislerde, mahkemelerde srnrken, ben kitaplara sndm. Sevdiim yazarlarn kitaplarn tekrar tekrar yeniden okudum.

    Mallarme, "la chair cst tristc helas et j'ai lu tons le livres" (ten hazindir ne yazk ki ve btn kitaplar okudum) der. Bu nl dize gzel olmasna gzeldir ama, doru deildir bana kalrsa. La chair yani cinsel hazlar, artk ok uzaklarda kalan gzel anlardr ancak. Kitaplara gelince, mrm okumakla geirdiim, byteler yardmyla hl hep okuduum halde, deil btn kitaplar, istediklerimin yarsnn yarsn bile hl okuyamadm. Okuyamadklarm arasnda yle nemli kitaplar var ki, gzm arkada kalacak o hi inanmadm teki dnyaya gidince.

    Bana kalrsa, en keyifli okuma, gzel bir bahede, iki aa arasnda kurulmu bir hamakta sallana sallana okumaktr. (nc bir aaca baladnz ipi ara sra ekerseniz, okurken srekli sallanabilirsiniz.) Bundan daha da gzeli, bir teknede, deniz sizi sallarken okumaktr.

    26 II- Deniz Tutkusu Kk mutluluklarmn en by olan deniz tutkum ok kkken balad. yi yzen

    annem efika, bir bebein kork-mazsa boulmayacam bilirdi. nk bebelerin doal ortam sudur. Ceninler su iinde yaarlar dokuz ay. Bir dergide, ty gibi salar kafalarna yapm, yzleri gzleri slak, keyifle yzen alt yedi aylk bebeklerin fotoraflarn grmtm. Onlar korkutan su deil, suyun soukluuymu meer. Eer su beden ssndaysa, btn canllar gibi, onlar da rahat rahat yzer-lermi. Her beden suyun stnde kalabildiine gre, insann

  • boulmasnn nedeni su deil, korkudur. Korkuya kaplp, be kar suda rpna rpna boulanlar vardr.

    Korkmadm bilen annem, beni kucana alr, suyun stne brakrd. Daha sonralar, iki yandayken, sandaldan eilip beni denize koyard. Gzn benden hi ayrmadan, "gel, Mna, gel" derdi bana. Ben de kpekleme yzerek, sandaln peinden giderdim. Annem, klsik stilde kurbaalama yzdnden, byynce benim kula atarak yzmemi hi beenmedi.

    efika beensin beenmesin, iyi bir yzcydm genliimde. Bir eyll gn, okullar yeni almken, kam, Moda plajnda yzyordum. Sudan kar kmaz, tanmadm iri yar bir delikanl yanma geldi. "Fahri Bey seni istiyor, hemen gel" dedi. Ben, "Fahri Bey de kim oluyor? Ona neden gidecek-

    27 misim?" diye terslendim. Ama delikanl, beni kolumdan tuttuu gibi, biraz tede olan Fahri

    Bey'e srkledi. Fahri Bey, o sralarda nl bir deniz kulbnn kaptanym. yle sert, yle gzpek bir adamm ki, lkab "Yedi Bel Fahri" imi. Krknda, yakkl bir adamd. Benim yzmemi beenmi, beni yetitirecekmi. Buna yle sevindim ki, hemen antama kotum, bir sigara alp yaktm. "O ne? Yoksa sen sigara m iiyorsun?" dedi Yedi Bel. "Evet, iiyorum" dedim. "meyeceksin! te o kadar!" diye bard. Ben, "ieceim" diye direnince de, sigara ien birini yetitirmek iin bir tek dakikasn bile bouna harcamayacan syledi; kfrede ede uzaklat. Yedi Bel'mn yerden ge kadar hakk vard elbette. Onun szn dinleseydim keke. Hem sigaradan kurtulur, hem de belki yzme ampiyonu olurdum genliimde.

    Be alt yandayken, Bykada'da Yat Kulb'ne bitiik byk bir konakta oturan talyan kkenli bir aile vard. Ailenin, kzl sal, illi ve yakkl byk olu, beni ok sever, ok martrd. Ondan holanmamn balca nedeni, beni srtna alp t uzaklara almasyd. Ata biner gibi srtna oturur, dmemek iin suda koyulaan kzl salarna sk sk yaprdm. Delikanlnn adn oktan unuttum da, srtndaki iller hl gzmn nnde.

    ocukluumda, deniz hep dlerime girerdi. Hazreti sa gibi dalgalarn stnde yrrdm kimi zaman. Kimi zaman, eyersiz dizginsiz bir ata biner, at drtnala denize srerdim. imdi dnyorum da, erotik bir yan olan bu ocukluk dmn nedeni, illi delikanlnn srtna binmemdi belki de. Zten ocukluk arkadam "Fou Cell" e baklacak olursa, kadnlarn "erotojen" blgesi btn bedenlerine yayld iin, sular tarafndan okanmak zere, denize girmeye baylrlarm.

    Bebekliimden beri denizle har neir olduum halde, denizde ya da deniz kylarnda grdklerim her zaman hayret uyandrr bende. rnein kirlenen Boaz yzlemeyecek hale gelmeden nce, sularda ok byk deniz analar ortaya kmt. Bunlar, varlkl ama zevksiz burjuvalarn salonlarmdaki mor ipekten yaplm, o koskocaman, pskll sakil abajurlara ben-ziyorlard tpk. nsana deince de, asit gibi yakyorlard. Ne

    28 var ki, genellikle denizlerde grnenler, bu devanalar gibi irkin deil, gzeldir, ou

    zaman. Bir defasnda, hava yeni kararmken, byk mavi bir yldzn suya yansdn grmtm. Bir yldz deil, ancak batan ay bylesine belirgin gm bir iz brakabilirdi sularn stnde. Hayran kaldm. Turgut Reis'ten Akyarlar'a doru giderken, Fener denilen geni bir kumsal vardr. inde, camn ana maddesi silisyum bulunduundan, kumsallar her zaman biraz ldar gnein altnda. Ama bu kumsal baka trl ldyordu. Oraya ilk gidiimde, elime bir avu kum alnca, hayretlere dtm. Hibir deniz kysnda grmemitim byle bir ey: Kum cam krntlaryla doluydu. Doann bize sunduu kk bir mucize saydm bu caml kumu.

    Anlalan deniz ak konusunda bana eken torunum Yunus, kkken onu zorla sudan karnca, "Nene, brak da suyu bir defa daha peyim" der, tuzlu sular imek isterdi. Ben de ocukluumda ayn eyi yapardm herhalde.

    Her koul altnda denizi sevdim. Ilk sular da, buz gibi sular da. Denize girmek beni btn skntlarmdan arndrr, dertlerimi alp yok eder, hastalklarm iyiletirir. Ar bronitlerle denize

  • girdim, ksrm azald; yksek atele denize girdim, ateim dt. u srada, seksen iki yandayken ve drt kaburga kemiim krkken, havalar biraz snnca denize gireceim gnleri zlemle bekliyorum. Eminim ki, alt aydr birbirlerine yapamayan kaburga kemiklerim hemen kavuacaklar; bu ackl durumdan, yani krk kemikli bir ihtiyar olmaktan kurtulacam.

    Hava kapalyken de denize girerim. Hele yamur altnda yzmek byk bir keyiftir benim iin. Zten yamura zel bir dknlm vardr. Gkyznden yeryzne sularn damlamasn doal bir ey deil de, alacak bir mucize saydm teden beri. Kar yanca da ayn hayranl duyarm. Eskiden yamur ya da kar yanca sokaklara frlardm hemen. imdi pencereme oturup seyrediyorum bunlar. stelik, yamura ve kara duyduum aka youn bir sululuk duygusu da karyor. nk ben, dam akmayan scak evimden seyrediyorum bunlar. Ama gecekondularda barnan fakir fukara yamurun da karn da sdece kahrn ekiyor.

    29 Denize girmek tutkusu deyince, ok garip bir olay gelir aklma: Kadky iskelesinde

    vapurdan km evime gidiyordum. Hava kararmak zereydi; lapa lapa kar yayordu. Mhrdardan Moda'ya kadar uzanan o gzel gezi yolu yaplmamt henz. Yola hemen bitiik, akl tal darack bir ky eridi vard sdece. skeleyi geip yolda yrrken, bir de baktm ki, suda biri var. Bu karda kta denize girenin intihar etmek istediim sandm ilkin. Yoldan atladm, akl talarnn stnde kotum, "hemen geri dn!" diye bardm sudakine. Ancak dokuz on yalarnda bir olan grnce, allak bullak oldum. Giysilerini katlam, akl talarnn stne koymu, donuyla suya girmiti. Ben, "hemen k!" diye barnca, ocuk korktu, sudan kp eyalarn kapt, kamak istedi. Sska bedeni buz tutmu, zangr zangr titreyen olan zorla tuttum. Kakolumla onu biraz kurutmaya altm. Bir yandan da, "anan nerede? Baban nerede? Nerede oturuyorsun? Seni taksiyle evine gtreyim" diyordum. Ama ocuk elimden kurtuldu, koarak kayboldu karanlklarda. Nerdeyse otuz yl nce oldu bu acayip olay. Ama kara gzl, kara sal ocuk hl aklmdan kmyor. Yzmeyi benim kadar sevse de, hava kararm, lapa lapa kar yaarken acaba neden suya girmiti? Bilinsiz bir intihar myd bu yapt? Yoksa deli miydi? O buz gibi sulara girdikten sonra zatrree falan olup lm myd acaba? lmemise, imdi krknda olmalyd. Acaba nasl gelimiti, ne i yapyordu? Yantsz kalacak bu sorular, bugn bile kafam kurcalamakta.

    O ocuk belki lmtr; ama kendim o buz gibi sulara seksenimde bile girseydim, gene de lmezdim gibi geliyor bana. nk denizin iinde ya da stndeyken kendimi resmen lmsz hissederim. Karada her an lebilirim. Bir otomobilin altnda kalp doru teki dnyay boylamadma hl ayorum. Neden derseniz, doma byme bir kentli gibi deil, akn bir kyl kars gibi yrrm sokaklarda. Bir defasnda kardan karya geerken, bir otobsn arkasndan kverip, bir taksinin nnde buldum kendimi. Taksi saniyesinde durma-sayd ezilip gitmitim. Delikanl ofr, penceresini indirdi, ana avrat kfretti bana. Elimi kaldrp, "ne dersen hakkn var" dedim. Gen ofr ok terbiyeliymi aslnda. nk ben zr di-

    30 leyince, "ah teyze! Ben sana nasl syledim o lflar!" diye paralanmaya balad. Onu

    balamam iin, beni arabasna bindirip ille gezdirmek istedi. Karada lmek ok kolay, ama denizde asla lmem. Belki bu sarslmaz inancm yznden,

    denizdeyken geirdiim iki rahatszl da kolayca atlattm. Birincisinde Heybeli plajndan suya girmi, Kak Adas'na yzmtm. Dnte korkun bir kramp girdi sol tarafma. Ben kramp olayn, acemi yzclerin bir uydurmas sanrdm. yle deilmi meer. El parmaklarmdan tutun da ayak parmaklarma kadar, bedenimin btn sol taraf hem felce uram gibiydi hem de korkun bir sanc iindeydi. Srtst yatp dinlenirsem geer diye dndm. Ama o dayanlmaz arnn getii filn yoktu. Suda rpmyor, kvranyordum. Acaba hangisi daha yakn diye, Kak Adas'na ve Heybeli'ye baktm. kisinin tam ortasndaydm. Beni alacak bir sandal kar umuduyla Heybeli'ye yneldim. Yzmek iin gereken hareketleri yapmamn yolu yoktu. Salam kalan sa elimi suya ap ap vurabiliyordum ancak. Altmdan kocaman yunus balklar geiyordu. ki

  • saatte Heybeli'ye varabildim. Kyya knca bitik bir haldeydim. Ama boulma olasl hi aklma gelmemiti gene de.

    kinci olayda, ok iyi bir yzc olan arkadam Dr. Fikret rgp ile Knalada aklarnda yzyorduk. Birdenbire, sanki bir i sokulmu gibi, korkun bir ar girdi sa gzme. "Fikret, bir balk gzm soktu!" diye bardm. Fikret, "samalama!" deyip yzmeye devam etti. Yzmde mthi bir zonklamayla kumsala dndm. Beni grenler dehete dtler. ki gzm de birer kan anana dnmt. Yzm de saatlerce yumruklanmasna rm, mosmor kesilmiti. Denizden kan Fikret yanma gelince, "inanmadn ama ite gryorsun, balk soktu" diye sylendim. Fikret yzm dikkatle inceledikten sonra, "hayr, balk falan sokmam, vagotoni" dedi. Vagoto-m'nin ne olduunu aklad ama, pek anlayamadm. Bunun aresinin ne olduunu sorduumda, sinir sisteminin gevemesi gerektiini syledi. "Peki, nasl geveyecek sinir sistemim?" diye sordum. Fikret, "imdi grrsn" demekle yetindi. Giyindik. Knal'da Ermeni ivesiyle "Garden" (jardin yani bahe) de-

    31 nilen kr gazinosuna gittik. Fikret uradmz manavdan bir kilo eftali almt. Aalarn

    glgesinde oturunca, nmze bir byk ie rak getirildi. Benim o saatte, o le scanda, o sancyla imeye hi niyetim yoktu. Ama Fikret, tepeden trnaa hekim kesilivermiti. nme bir bardak rak srd. "Vagoto-m'nin tek aresi budur. !" diye emretti. Benim teden beri saygm vardr tp bilimine. Hem dahiliye hem de psikiyatride iki uzmanl olan arkadam Fikret'e gvenmeyeceim de kime gveneceim? eftalileri meze ederek raky itik. Biraz sonra zonklama geti. Akamleyin gzlerim kan ana olmaktan kt; yzm normal rengine geldi. Fikret'in tehisinin de, tedavisinin de yzde yz doru olduu anlald bylece.

    Deniz tutkuma bal iki isteim oldu mrm boyunca. Ne yazk ki, ikisi de gerekleemedi. Birincisi bir teknem olmasyd. Ne han istedim ne apartman; ama o tekneyi iddetle istedim. Tpk byk bir tye benzeyen, Mercedes otomobiller gibi varlkllarn toplumsal statsnn bir belirtisi haline gelen o direksiz, yelkensiz, sdece motrle ileyen lks yatlara hi mi hi benzemeyecekti benim teknem. Dokuz on metre boyunda bir tirhan-dil olacakt. (Bodrum'da herkes, "h" harfini atlayarak "tirandil" der bu tip teknelere. Oysa dorusu, Cevat akir'in dedii gibi "tirhand"dir.) Emekli olur olmaz, nisan banda, kimi zaman iki dostla, kimi zaman yalnz, tirhandilime binip oradan oraya yelken aacak, Trkiye'nin denizlerinde cirit atacaktm yedi ay. Ancak ekim sonunda karaya kacaktm. O kk tekneyi alacak kadar, alabilsem bile bakmm salayacak kadar param olmadndan, bu dm bir geree dnemedi hibir zaman.

    Vaniky'de otururken, geceleyin Boaz'dan geen ilepler beni bylerdi. Nereden geliyorlar, nereye gidiyorlard byle? Kimi zaman kocaman bir davulun sesini kartrlard karanlklarda. Bu dramatik davul sesinin gizemini yllarca sonra ren-

    32 dim: Ykleri hafifleyince, suya havadan arpan pervanelerinden karm bu davul sesi. te ikinci dm, bu gemilere benzeyen bir ileple uzun bir yolculua kmakt. Lks bir

    oteli andran byk bir yolcu gemisiyle deil; ya hi yolcu almayan ya da ancak drt yolcu alan kk bir ileple. O koskoca transatlantiklerde, alt katl bir apartmann en st katmdaym kadar uzaksnzdr denizden. Oysa kk bir ilepte yakn bir iliki kurarsnz sularla. yle yakn bir iliki ki, suyun prtsm duyarsnz. Elinizi aaya sarktsanz, parmaklarnz slanacaktr nerdeyse. Her bir yan sk sk kapal kutular gibi o iskeleden bu iskeleye seken deniz otobslerinden hi holanmamamn nedeni de denizle ilikilerini kesmi olmalardr. Bir tek kez bindim o kapal kutuya; klostrofobiye kaplacaktm az kalsn. Oysa o gzelim eski ehir hatlar vapurlarna binince, ak havada oturabilir, bir sigara yakp evrenize bakabilir, denizi grr, denizi duyarsnz. Deniz otobslerinden yararlananlar, vakit kaybetmemek iin binerlermi o kapal kutulara. Oysa benim hi acelem yok. ok vaktim var denizlerde harcayacak.

    deal ilebimin belirli ve kesin bir rotas olmayacak. Sahibi olan irketten ald telgraflara gre, bir limandan tekine ynelecek. rnein Liverpool'a gidiyorum diye bineceksiniz ilebe.

  • Derken oradan bir haber alp, Hong Kong'a doru yol alacaksnz. Hong Kong'dan San Francisco'ya gidecek, San Francisco'dan Odessa'ya, Odessa'dan Amsterdam'a vb. Bylece, hi grmediiniz limanlan greceksiniz, aylarca dolanacaksnz dnyann okyanuslarnda. Tirhandil d gibi, bu ilep d de gerekleemedi hibir zaman.

    Ne gariptir ki, o ilebi hep zledim de, milyarder Hutton ailesinin The Sea-Cloud (Deniz Bulutu) adl grkemli yatyla Akdeniz'de on gnlk bir tur atmak nerisini hi ekici bulmadm. 1985'te, Bodrum'da, Orhan'n Yeri'nde, ok sevimli Amerikal gen bir iftle dostluk kurdum. Az sayda yolcu alarak, bir turizm irketi hesabna bu yat iletiyorlarm. "Bodrum'a yatla

    33 geldiimizde sizi de konuk etmek isteriz" dediler; telefon numaram aldlar. Ben bunu,

    meyhanelerin scak havasnda verilen ve dakikasnda unutulan o ho alaturka vaatlerden biri sandm. Meer yle deilmi. Birka ay sonra, bana telefon ettiler. Bodrum'a varmlar; ama yz metre boyundaki yat rhtma ya~ naamyormu. Aksama beni ve baka dostlarn almak zere bir motor gndereceklermi. BirlKte yemek yiyecekmiiz. Sonra teki dostlar Bodrum'a geri dnecek, ben yatta kalacakmm.

    The Sea-Cloud'u uzaktan grebilmek iin, hemen kumsala kotum. Drt direkli, bembeyaz, ahane bir gemiydi. O drt diree bal tam otuz drt yelkeni olduunu daha sonralar gemiyi gezerken rendim. Hutton ailesi, 1932'de sdece sekiz ift yolcu almak zere sekiz kamaral olarak yaptrm bu yat. Kamaralarn sekizim de gezdik. Gemi kamaralarna deil, Belle Epoque denilen dnemin en lks otellerinin suzte'lerine benziyordu bunlar. Hele Barbara Hutton'n Gary Grant ile ya da baka nl bir sinema oyuncusuyla evliyken kulland mineli, koskocaman yatak odasnn mobilyalar, rk denecek kadar ssl geldi bana. Bylesine zevksiz bir burjuva ssnn denizle ilikisini gremediim iin, gen iftin onlarla birlikte Akdeniz turu yapma nerisini kabul etmedim. Etseydim tedirgin olacaktm. nk yolcularla konumak, gerekirse ngiliz edebiyat, zellikle Shakespeare stne kk konferanslar vermek zere davet ediyorlarm beni. Ne var ki, kendim yal olduum halde, genlerden holanrm. Bu yatta ise bir eit kltrel animator olarak benden yararlanmak isteyen iftten baka gen yoktu. Az sayda yolcunun hepsi altmn stndeydi; ou da kadnd. nk malum ya, Amerikal erkekler para kazanmak, ok ok para kazanmak amacyla, stres altnda fazla altklarndan, elerinden nce lrler. Paraya konan dullar da, krmzlar giyip, boyunlarna be alt kilo arlnda gerdanlklar ve zincirler, kulaklarna omuzlarna kadar sarkan kpeler takarak, len kocalarnn kazand paralarla byle pahal gezilere karlar. Bir Amerikal turist grubuna bakarsanz, bu yzden yal kadnlarn hep ounlukta olduunu grrsnz.

    Yemek salonunda, o ar ssl kokonalardan biri piyano alp ark sylerken, bu ahane yat sinirime dokundu. lkin

    34 hayran olduum drt direini de otuz drt yelkenini de, vahi kapitalizmin en vahisi olan

    Amerikan kapitalizminin bir rn olarak grmeye baladm. The Sea-Cloud benim yllardr zlediim tirhandile de, kk ilebe de hi mi hi benzemiyordu. Bir gemi deil, yzen lks bir oteldi sanki.

    Deniz tutkumun doal bir sonucu olarak, ocukluumdan beri deniz kabuklarna merakm vardr. Onlar kkken de toplardm, imdi de topluyorum. Dalmam oktandr yasakland iin, s sularda, kayalarn arasnda de kalka ararm onlar. Bu yzden kollarm bacaklarm yara bere iindedir. Bir defasnda da drt diki atld kafama.

    Deniz kabuklar dlerime bile girer. Saydam sularda l l ldarken grrm onlar. Elime almak iin uzanrken, hep uyanrm. D lkelere yolculuklarmda, deniz kabuu satan dkknlarn vitrinine baka baka iimi ekerim. yle pahaldrlar ki, satn almamn yolu yoktur. Beyolu'nda Ouz Bey'in Denizkz adl dkknnda da iimi ekerim. Ayn tutkuyu paylaan eski dalg Ouz Bey, derdimi anlar, bana deniz kabuklar armaan eder ara sra. Gzel bir deniz kabuunun benim gzmde en pahal mcevherlerden daha kymetli olduunu bilen arkadalarm

  • d lkelerden dndklerinde, Akdeniz'de ve Ege'de bulunmayan deniz kabuklarm armaan ederler. Bir defasnda rahmetli arkadam Azra nal, Uzakdou'dan bir hrika almt bana. O deniz kabuunun fiyatn renen Trk hanm, "ie yaramayan bu zrlt yerine arkadanza ipekten bir in elbisesi alsaydnz daha iyi olmaz myd?" diye sormu. Azra da, "hayr, olmazd" diye hanm terslemi. yi ki, sk sk kongrelere giden arkadam ve doktorum Profesr engn Ulutin, d lkelerden ald deniz kabuklarnn en gzellerini getirir bana. Bunlar zel yaptrdm vitrinlere ve evimin drt bir yanna koyduum cam kselere yerletiririm. Konuklarm hayranlm paylamaynca; stelik o doa mucizelerini boyanm sannca, fena halde bozulurum.

    35 III. Eski ve Yeni Bodrum 1972'de otuz bin liraya, avlulu bir Bodrum evi yknts almtm. O perian yknt,

    arkadam Nail akrhan tarafndan sdece yz bin liraya restore edildi; kk, ama ok gzel bir Bodrum evine dnt. Nail, hem kasabann iindeki, hem de yarmadadaki yaplar inceledikten sonra, bu ie girimiti. Ev tamamlandktan sonra mahallenin ihtiyarlarn aya armt. Hepsinin bir azdan, "tpk eski evler gibi" dediklerini duyunca bu ii baardn anlamt. Ne var ki, bu ev yaplrken, Bodrum'un ok yaknda moda olacan, milletin oraya akn edeceini hi dnmemitim. Bu yzden de, yazn deil, ancak ilkbaharla sonbaharda, ara sra da kn oturabiliyorum arkadamn bana yapt gzel evimde. Haziranda millet Bodrum'a hcum ederken, stanbul'a kayorum. Eyll sonunda da herkes oradan byk kentlere dnerken, Bodrum'a gidiyor ve kasm sonuna kadar denize giriyorum.

    Bodrum'un tek irkin mevsimi yazdr aslnda. Yalnz kalabalk ve grlt yznden deil, scaktan tr: Zalim bir gne insan cayr cayr yakar. Bamza yumruklar atar, stmze tekme tokat saldrr sanki. Ben o acmasz gnei genliimde bile sevmezdim. Yallmda bsbtn nefret ettim ondan. Oysa eyllde saldrlarn srdren o fkeli gne, ekimde vahi iddet gsterilerinden vazgeer. Size tekmeler yumruklar atmaz artk: Ilk elleriyle sevecenlikle okar sizi.

    36 Kasmda hava iyice serinler. Hele poyraz esince, pazen elbiseler, hrkalar, yn oraplarla

    gidersiniz deniz kysna. Ama orada rzgrsz bir ke bulunca, Cahit Kayra'nn "mikro-kli-ma" dedii gizemli olay balar. Dnyalar gzeli bir gne, sizi kavurmadan str. Deniz ss ancak 17 ya da 18 dereceye der. Sudan knca mezsiniz. Ayrca keyiflidir kasm denizleri.

    Bodrum'un sonbahar, ilkbaharndan da gzeldir. Bodrumlular "sar yaz" derler ekimle kasmn o altn gnlerine. Kasmda kimi zaman drt mevsim birden yaanr bir tek gnde. Sabahlar, serince ama gzel bir ilkbahara; leleri yaz gnlerine; leden sonralar sonbahara, akamlar da ka benzer. Gne batnca, evinize snr, oca hemen yakarsnz. Ocakta alev alev yanan atele, derelerde hzla akan su beni byler. Gzlerimi ayramam onlardan; nk ate de su da hem ayn grnr; hem de her an deiir.

    Kaliforniya'nnki gibi srekli bahar iklimlerini sevmediim iin, Bodrum'da mevsim deiikliklerim yaamaktan ayrca holanrm. Kimi zaman, zellikle ocak aynda, gnlerce sren souk yamurlar yaabilir. Bir iki kez kar bile yad. Bir retmen arkadamn anlattna gre, kar ancak filmlerde ve televizyonda gren Bodrumlu ocuklar, snfta olduklarn unutup, "Kar! Kar!" diye bararak darya frlamlar hemen.

    Bir defasnda yle ok yamur yad ki, pencereden sular iindeki avluma bakarken, kendimi kocaman bir akvaryumda tek bana kalm ok kk, yitik bir balk olarak grmeye baladm. Sar p yamurluumu giyip, ayaklarma lstik izmelerimi geirip, Bodrum'un bombo srlsklam sokaklarnda yrdm. Kk, yitik bir balk olmaktan bir an nce kurtulmak, yemden insanlar arasna girmek istedim.

    K gnleri, ara sra byle yamurludur, ama ou zaman gnlk gneliktir. Sar yazda, Franszlarn douceur de vivre dedikleri ey her bir yandan fkrr sanki. Kiisel mutluluunuzdan kaynaklanmayan, salt canl olduunuz iin duyduunuz, nedenini de bilmediiniz bir yaama

  • keyfidir bu. Bu keyfi du-yabilmeniz iin de evrenize yle bir bakmanz, derin bir soluk alp havay koklamanz yeter bile.

    37 Sar yaz gnlerinde, sabah erkenden kalknca, bir bakarsnz ki, gkyz pembe, deniz

    pembe, her bir taraf pespembe. Biraz sonra gne ykselince, pembeliin yerini mavilik alr. Ama hi deimeden, hi bulutlanmadan aylarca srd iin, yazlan insana nerdeyse kuruni bir gkyz kadar bunaltc gelen koyu mavi bir gkyz deil, yer yer kk beyaz bulutlarla bezeli, uuk mavi bir gkyzdr bu. Ben bu gzel san yazn keyfim srer, her gn denize girerim.

    Ama iin tuhaf u ki, Bodrumlular, deil ekimde ve kasmda, yazn bile denize hi girmezler. Bir haziran gn hava ok scakken, Avc kmazndaki komum Halil Kaptan'la karlatm. Yz gz ter iindeydi. "Kaptan, denize girsene, biraz serinlersin" dedim. Bana ters ters bakt. "Ben turist miyim ki denize girecekmiim!" deyip, sylene sylene uzaklat. Bodrumlularn denize girmemelerinden daha tuhaf olan bir ey de, oraya yerleen stanbullu ya da Ankarallarn, bir sre sonra Bod-rumlulap denize girmemeleridir. Arkadam Smer ile Kayralar dnda bir tek kentli tanmyorum Bodrum'un iinde oturup da denize giren. "Ay! yoksa sen Bodrum'dan m denize giriyorsun!" diye bana aarlar. Bodrum'da deniz kirliymi, mikrop kaynyormu szde. Civardaki koylara turistleri tayarak dnya kadar para kazanan tekne sahiplerinin uydurduklar bir yalandr bu bana kalrsa. Yarm yzyldr Bodrum'un iinden denize girdiime ve seksenimi getikten sonra bile girmeye devam ettiime gre, bunun, Bodrum'un gzel denizine1 kara almaktan baka bir ey olmadnn canl bir kantym.

    u srada en moda szcklerden biri "nostalji". Gemie zlem denilmiyor da, "nostalji" deniliyor her nedense. Gencecik insanlar bile nostaljiden sz edip dururken, benim gibi bir dinozorun gemiteki Bodrum'u dndke nostalji duymamasnn yolu yok elbette. lk 1961'de grdm orasn ve Franszlarn coup defoudre dedikleri durum oldu. Yani dakikasnda vuruldum Bodrum'a.

    38 Bodrum, sngercilik ve mandalinaclkla geinen yoksul, kk bir kasabayd eskiden.

    imdi lks barlarla lokantalarn ald yerlerde, alvarl kadnlar yere oturur, sabrla snger ayklarlard eskiden. imdi pahal ve "marka" giyim eyas satan dkknlarla tklm tklm dolu o darack Cumhuriyet Cad-desi'nde, ak kaplaryla pencerelerinden deniz grlen kk evler sralanrd eskiden. (Zten eskiden btn evlerin kaplan akt. Kaplar kilitleme deti ancak 1970'li yllarn ortalarna doru balad.) Cumhuriyet Caddesi'nde, ancak bir iki dkkn vard eskiden. Bunlarda kilim paralan, mavi boncuklar, deniz kabuklar ve ile bezinden yaplm, gm iplikle ilenmi uzun entariler satlrd eskiden. (Ne komiktir ki, bir kongre srasnda Los Angeles'ta bir gece toplantsnda, hibir zaman suare elbisem olmad iin, bu entarilerden birini giymi ve stanbul'da byle bir eyi srtma geirdiim iin yuhalanacak-ken, orada mrmde ilk ve son kez olarak klm yznden vlmtm.) Bodrum'un Cumhuriyet Caddesi, stanbul'un Rumeli Caddesi'nin kk bir kopyas deildi eskiden. Orada lks giyim eyas satlmazd. Ama cuma gnleri mthi bir "paavra pazar" vard. Evde kalm kzcazlann eyiz sandklarndan karlm, artk adlar bile unutulmu, sadakor, krep din, brmck gibi kumalardan yaplm giysiler satlrd o paavra pazarnda. Bir defasnda ham ipekten dokunmu, dnyalar gzeli bir gmlek almtm oradan. stnde kahverengi bir sandk lekesi vard. "Bu leke kar m?" diye sordum gmlei satan ihtiyar kadna. "Eer eytan stne iemise kmaz; iememise kar" dedi. Anlalan brmck gmlee eytan iemiti ki, o leke hi kmad. Paavra pazar hl var Bodrum'da. Ama tketim toplumunun bile artk istemedii irkin eyler satlyor orada.

    Cumhuriyet Caddesi'nde, imdi "kfte meydan" dediim yere varmadan, gzel bir kk kilise vard eskiden. O gzelim kk kilise ykld; ilkin bir eit halkevine, sonra da uyduruk biblolarla incik boncuk satlan kapal bir pazara dnt. Yal-kavak'ta, kumsalda bir yeldeirmeni vard eskiden. Deniz dol-durulunca, o gzel deirmen denizden uzaklat, beton stne dikili kald imdi. Ad da gzel, kendi de gzel, kk bir Ba-

  • 39 lk Pansiyon vard eskiden. The Temple gibi gln adl bir disko oldu imdi. (Neden

    Temple yani "tapmak" ve bu komik adn nne neden bir the konuluyor belli deil. The Marmara Hotel'e zeniliyor belki.) Veli Bar'da bir muz aac vard eskiden. O kocaman acayip iekleriyle barn bahesine renk verirdi. Herhalde daha "modern" ve daha "k" olsun diye, o gzelim aa kesildi imdi.

    Bodrum yarmadasnda, kk dereleri aarak, darack patikalardan geerek, ancak ciple gidilebilen kylerin, Mskebi, Kefaluka, Farilya, Salmakiz gibi iirsel adlar vard eskiden. Bunlarn yerini Ortakent, Akyarlar,. Gndoan, Bardak gibi uydurma adlar ald imdi. Bu kylerde en ok sevdiim ey, o patikalarn kenarlarndaki duvarlarn bir girintisine yerletirilen bir toprak testiyle bir cam bardaktan oluan sebillerdi. nk Bodrumlu kyller imdi olduu gibi, para, ok para, daha ok para kazanmay deil; susayan hemerilerini dnrlerdi eskiden.

    imdi evlerin nerdeyse st ste bindii Torba'da, ad - neden bilmem - Villa Hamburg olan bir tek ev vard eskiden. imdi bir tatil kynn kaplad alanda da, tek katl, tek gzl kk bir ta ev vard. Arkadamz ressam Cemil Eren orada otururdu. Onu grmeye gidince, nce denize girerdik; sonra, Cemil'in ak havada, mangal yakp zgara ettii balklar yerdik. Gitmeden nce de, evin evresinde yetien, adn bilmediim, o yllarca solmayan mavi iekleri toplayp demetler yapardk.

    O gzelim kk ev yklarak yerine yaplan o kocaman tatil kyne bir tek kez gittim ve iimi fenalklar bast. Her bir yan tel rglerle, duvarlarla sarl bu binalar, bir toplama kampdr sanki. Orada ya da teki tatil kylerinde kalanlarn evreleriyle ilikileri tamamyla kesilir. Orada yemeye imeye, ars dkkn olduu iin orada alveri yapmaya, ancak orada oturanlarla grmeye, -bu ne biim elenceyse- ancak orada elenmeye mahkmdurlar. Animer canlandrmak anlamna geldiine gre, "animator" denilen acayip yaratklar, konuklar bir eit l sayp, onlara szde can verir. "imdi jimnastik yapacaksnz, imdi dinleneceksiniz, imdi gleceksiniz, imdi yiye-

    40 eksiniz, imdi uyuyacaksnz" derler. ki adm tede prl prl gzel bir deniz olduu halde,

    onlar herkesin yaptn yapmak, sularnn temizlii bir hayli kukulu bir yzme havuzuna girmek zorunda hissederler kendilerini.

    Bodrum yarmadasnn her bir yannda, tatil geirmek iin kurulan bu szmona kylerde kalan dostlarm grmeye ara sra oralara gitmem gerektiinde, hepsinde ayn skntl havann egemen olduunu anladm. Byle bir yere kapanarak "elenmeye" mahkm olmaktansa, tatillerini neden normal bir otelde ya da bir pansiyonda geirmediklerini sordum. "O zaman evrenizle ilikiniz kesilmez. Cannzn istedii barda, meyhanede iebilirsiniz; cannzn istedii lokantalarda yiyebilirsiniz. Cannzn istedii koya gidip yzebilirsiniz. Sokaklarda yryp deiik insanlar grebilirsiniz. Yani animator denilen yaratn buyurduu gibi deil, kendi gnlnzn istedii gibi yaayabilirsiniz" dedim. Dostlarm, o tatil kylerinin her ey nceden dzenlendii, her ey hazr olduu, her ey ayn meknda bulunduu iin, daha "rahat" olduunu sylediler bana. Ne yazk ki, insanlarn d gc eksildii, kafalar uyutuu iin, yle bir hale geldiler ki, "rahat" uruna, yaamn deiik yanlarndan, renkliliinden, rastlantlarndan, yani yaam yaamaya deer yapan her eyden vazgemeye hazrlar artk.

    Doaya kymak pahasna bir lepra gibi her bir yana yaylan bu toplama kamplar yoktu eskiden. arda bir han ve deniz kysnda tek dzgn otel saylan Artemis ile bir iki kk pansiyon vard eskiden.

    Bodrum'da ancak gece 12'ye kadar elektrikler yanard eskiden. Gece yars jeneratr dururdu ve imdi sabahlara kadar sren p iren amatann yerine; rzgrn ve denizin sesi, darack sokaklarda birbirlerine sarlp yryen gen klarn fsltlar duyulurdu eskiden.

    Bodrum'da hamburgerler yenilen bir yn yer yoktu eskiden. Ama oktan kapatlan bir simit frn vard. Frn da kkt, simitleri de. stanbul pastaclarnn "sosyete simiti" dedikleri

  • trden byk simitler deil, sokaklarda satlan halk tipi kk simitlerdi bunlar. Vaktinden nce len melek yzl frncdan scak scak alr, kaar peyniriyle yerdik, sabah aymz

    41 ierken. Simitlerinin neden bu kadar lezzetli olduunu sormutum bir defa. Melek yzl

    frnc simitleri frna koymadan nce birazck bal srermi stlerine meer. Bodrum'da marina yoktu eskiden. Yat denilebilecek byklkte de ok az tekne vard.

    1975'te smet Kaptan'm Neptn adl kocaman yatnn suya indirilmesi bir olay olmutu bu yzden. Bu trene hepimiz davet edilmitik. ikolatalar konyaklar ikram edilmiti. Neptn'n teknolojik yeniliklerine, telsiz telefonuna, kamaralarnn lksne herkes hayran kalmt. Ancak yal kaptan, genel cokuya katlmyor, Neptn'n urasna burasna bakmyor, ikolata yiyip konyak imeye yanamyordu. Alt "salon" da yan yana oturuyorlard sessizce. Yeni teknenin sahibi beni onlarn yanna gnderdi. "unlarn ne dndn bir ren bakalm" dedi. Hobeten sonra, yatn gzelliini ve yeniliklerini vmeye baladm. Yal kaptanlar kkrtmak amacyla da bu teknenin saatte 12 mil yaptn syleyince, kaptanlardan biri, "bok yapar" deyip sustu. Bozulduumu gren, ondan daha da yal teki kaptan, yumuak bir sesle, hznle konutu: "Kzm, artk kaptanlk bitti" dedi. "yi kaptan, kt kaptan yok artk. Ancak iyi motor, kt motor var. Eer motorun iyiyse, sen de iyi kaptansn. Eer motorun ktyse, sen de kt kaptansn bundan byle." Teknolojinin insan deerinin yerini almaya baladn anlayan bu gzel yzl ihtiyarn elini pmek geldi iimden. Yeni tekneyi vmekten vazgetim. Yal kaptanlarn yanma oturup onlarla birlikte sustum.

    Bodrumlularn Neptn'e benzer yatlar yoktu eskiden. Ama t uzaklardan, dnyann drt bir yanndan gelen tekneler, ara sra Bodrum'a urard. Bunlar Kale'nin nndeki rhtma balarlard ou zaman. Gece yars elektrikler sndkten sonra, bunlar seyretmeye giderdim. Ay olunca, adlarn ve geldikleri limanlar okuyabilirdim. Genellikle kk olan bu tekneler, Liverpool'dan, Amsterdam'dan, Hamburg'dan, Ni-ce'ten, hatt Miami'den ya da San Francisco'dan nasl buraya vard diye hayret ederdim. Onlar buralara getirenler stne dler kurardm. O adamlarn da benim gibi deniz delisi olduklar belliydi. Ama ben yerli yerimde miskin miskin otururken, t oralardan kalkm, Bodrum kalesinin nne demir atmlard

    42 onlar. Poyraz esip de, tekneleri rhtma balayan ipler gerilince kan o gizemli gcrtlar

    beni bylerdi. Gndzleri deil de ancak karanlk basnca duyulan o gerilmi ip sesleri acemice alnan yrek paralayc bir viyolonsel sesini andrrd.

    imdi baln, stanbul'da olduu kadar pahal olduu Bodrum'da, hem ucuz, hem de balk iftlikleri henz kurulmad iin ok lezzetli bol bol balk vard eskiden. Sabahlan Trkbk'ne gider, balktan dnen tekneleri karlardk. stediimiz balklar seer, kr gazinosunu ileten Gnay'a verdikten sonra denize girerdik. Deniz o kadar gzeldi ki, bir defasnda heyecandan erbetle urubu kartrm, "su erbet gibi" diyeceime "su urbut gibi" demi, herkesi gldrmtm. Denizden ktktan sonra, kzartlan balklar taze ekmek ve bol bir salatayla -tabii rak da ierek, nk raksz balk olmaz- yerdik. Ben kendimden geip o kadar ok yerdim ki, kurdeen olurdum Bodrum'a her gidiimde.

    imdi Akvaryum demlen Adaboaz, balkla dolu gerek bir akvaryumdu eskiden. Bir defasnda arkadam Gencay, zpkn filn kullanmadan eliyle kocaman bir ahtapot tutmutu. Bir kayaya kp o ahtapotu ldrmek iin uramasn dehetler iinde seyretmitim. Tekne ve turist bolluu yznden, o gzel akvaryumun sular buland, nerdeyse hi balk kalmad imdi. Zten sdece orada deil, btn denizlerimizde balk azald. Bodrum yarmadasnn kylarnda ancak balk iftlikleri var artk.

    Bodrum'da sdece Bodrumlular otururdu eskiden ve onlar son derece gler yzl, hogrl, terbiyeli insanlard. Ksack ortlu, sutyenli yabana turist kzlar geerken, Bodrumlu delikanllar balarn kaldrp onlara bakmazlard bile. Hrtlk yoktu, hrszlk yoktu, "vukuat" yoktu, cinayet ise hi yoktu. O kadar yoktu ki, binde bir kan dklnce, olay anlatan bir trk yaklrd ardndan. Bodrum'da kendinizi tam bir gven iinde hissederdiniz eskiden. Ama daha

  • sonralar oraya yerleen agzller evleri soymakla yetinmediler. Kolundaki altn bilezikleri almak iin, gencecik bir gelini de, karnndaki bebei de ldrdler. Memlekete saldran iddet, Bodrum'da da yaam zehirlemeye balad.

    43 1960'l yllarda, zellikle byk kentlerden gelen kadnlar asndan Bodrum, Trkiye d

    bir yerdi sanki. Orada bir kadn can istedii gibi gezer tozar, can istedii gibi iki ier; dklecek kurtlar varsa, can istedii gibi hepsini dkerdi. Yani byk kentlerde yapamayaca her eyi, Bodrum'da gnl rahatlyla yapabilirdi eskiden. Ara sra lgnlama hakk, insan haklarnn en gzellerinden biridir bana sorarsanz. Bodrum'da kadnlar o lgnlama hakkndan yararlanabilirdi eskiden: Bir gece ge vakit, o darack Cumhuriyet Caddesi'nde, bu haktan yararlanan gen bir kadnla karlatm. Salarn omuzlarna dkmt; incecik giysisinin atklarndan biri hafife kaym, dekoltesini avantajl bir biimde gzler nne sermiti. Eli kolu sallana sallana, btn bedeni dalgalana dalgalana bana doru ilerliyordu. Tam karma geldiinde, onu hi tanmadm halde, elini uzatt, yanamdan bir makas alp, "merhaba ekerim" dedi. Ben de saygyla eilip, "merhaba" dedim. Bu karlamadan bir iki ay sonra stanbul'a dndmde, bir havale almak iin bankaya gittim. Bir de baktm, benim Bodrum lgnna tpatp benzeyen bir memur hanm var orada. Ensesinde toplad topuzuyla, belli belirsiz makiyajyla, gri tayyr ve beyaz bluzuyla, alak topuklu iskarpinleriyle, bir bankada alabilecek hanmlarn en rabtals. "Olamaz! Bu rabtal hanmla, Bodrum'da grdm lgn htn ayn kii olamaz!" dedim kendi kendime. Ama memur hanm bana yaklat. Kulama doru biraz eilip hafif bir sesle fsldad: "Bodrum ne gzeldi, hatrlyor musunuz? Korkarm ki sizinle karlatm gece biraz sarhotum, zr dilerim." Ben de glmsedim. "Sakn zr dilemeye kalkmayn. Gece saat ondan sonra Bodrum'da herkes biraz sarhotur" dedim. Ve elimi uzatp memur hanmn yanandan kk ve sevecen bir makas aldm. "mrnn her ylnn on bir buuk ay, bankada can kyor kzcazn. Bodrum'da on be gn hi olmazsa kendini databiliyor. Aman ne gzel!" diye dndm. Deil 1960'l yllarda, bugn bile salarm dkp o klkta Beyolu Caddesi'nde dalgalana dalgalana yrse, dakikasnda iinden atarlard o zavally.

    Bu banka memuruna hi amamtm. Ama Bodrum'da grdm, gene ok rabtal baka bir kadn beni ok artm-

    44 ti: Bir gn leden sonra, koylardan birine gitmek zere, ktan takma motorlu kk bir

    sandal kiraladk. Sandaln sahibi delikanl motoru tam iletmek zereyken, orta yal bir hanm bize yaklat. Onu da almamz, masraf blebileceimiz! syledi. ok rabtal bir hanmd; demin anlattm banka memuru hanmdan bile daha rabtal ve kibard. O koya gittik, gzel gzel, uzun uzun yzdk. Derken hava karard, limana geri dnmek vakti geldi. Ama bir de baktk ki, gen motorcu de ortada yok, rabtal hanm da. Kumsala ekilmi sandaln yanna oturduk, beklemeye baladk. Ne zaman kaybolduklarnn farkna varmadmz rabtal hanmla gen motorcu, bir sre sonra tepedeki ykseke bir alln arkasndan ktlar, kyya geldiler. Delikanlnn yanaklar pembe pembeydi. Biraz mahcup yere bakyordu. Rabtal hanmn ise kl kprdamyordu. Hibir ey olmam gibi, kaytsz bir tavrla salarm dzeltiyordu. Bodrum'a geri dnerken, kimse bir tek lf etmedi. Rabtal hanm, gen motrcye hi bakmyor, dalgn dalgn denizi seyrediyordu. Cinsel davranlar konusunda hi de dar kafal saylmamakla birlikte geliigzel iftlemelerden pek holanmam. Onun iin kk bir ok geirmitim. Sonra dndm: Kim olduunu, evli olup olmadn bilmediim bu orta yal kadn, korkun basklar altnda ezilmi, byk skntlar ekmitir belki. Bizim onu ayplamaya hakkmz var m? Byle mnasebetsiz bir biimde de olsa, yalln eiinde yaamdan biraz keyif almaya hakk yok mu? Kendi kendime bu tr sorular sorup durdum. Kl kprdamadan denizi seyreden kadna olanca hogrmle baktm baktm. Gemiini, u srada aklndan geenleri, piman olup olmadn sezmeye altm. Sonunda iin iinden kamadm. "Bir delikanly can ekse bile, hibir kadn byle davranmay gze alamaz. Bu rabtal

  • hanm gerekten ce-surmu. Bir kadn gibi deil, apkn bir erkek gibi davrand. Ne yapalm, hell olsun" dedim kendi kendime.

    Eskiden Bodrum'da gzel gelenekler vard. rnein sonbaharda byke bir tekne kyya ekilecei zaman, imece yaplrd. Konu komu, yoldan geenler, herkes, yardma koard. Tekne hep birlikte kumsala ekilirdi. Sonra tekne sahibi getirdii lokum kutusunu aar, herkese ikram ederdi. Deniz kabarp

    45 da tekneler tehlikeye girince, herkes gene yardm ederdi. Bir k gecesi komum Mehmet,

    "frtna kt, imdat!" diye barnca, konu komu scak yataklarndan kt, yamurun altnda kumsala kotu, tekneler aa srklenmekten kurtarld.

    Evlilikle ilgili treler ok ilginti eskiden: Dnden nce, gelinin eyizi, zellikle sslenmi bir devenin srtna yklenip gen iftin oturaca eve gtrlr, orada sergilenirdi. Devenin srtnda, rengrenk yorganlar, araflar, yastklar, hallar, radyolar (daha sonralar televizyonlar), anak mlek, tencereler, tavalar ve daha neler neler vard. O devenin, Bodrum'un bir otomobilin geemeyecei darack sokaklarnda, tangr tungur sesler kararak ilerlemesi grlmeye deer bir eydi. Sonra eyiz devenin srtndan indirilip evin bir odasnda sergilenirdi. Eskiden kaplar hep ak olduu iin, konu komu eyizi seyretmeye giderdi. Bunu yapmamak da biraz ayp saylrd.

    Develerin yk tama ilevi kalmad artk. imdi Kale'nin nndeki meydanda turistleri gezdirmeye yaryorlar ancak. Oysa eskiden deve greleri bile yaplrd. Bunlarn birine gitmitim bir gn. nk arkadam Behice Boran tarafndan Trkeye evrilen Joseph Kessel'in Atllar adl romannda bu grelerin arpc bir betimlemesini okumutum. Ama ne are ki, edebiyat, her zaman olduu gibi, gerekten stn kt. Kessel'in anlatt develer aras atmay heyecanla okumutum Oysa Bodrum'da gzlerimle grdm durum hi ilgimi ekmedi. Erkek develer, gzel kilim paralaryla, renk renk boncuklarla sslenmi, ok iri, ok grkemli hayvanlard. Gelgele-lim, birbirleriyle dvmeye pek yanamadklar iin, onlar kkrtmak amacyla bir maya, yani dii bir deve, savalmayan sava alanna getirildi. Bu grkemli erkek develeri szde birbirine drecek olan dii deve, srtna delik deik bir uval paras atlm, sskack, irkin, yrekler acs bir yaratkt. Diilii hibir ie yaramad elbette. Erkek develer gene dvmediler. Haklar da vard; nk byle bir dii uruna dvlmezdi. Bu irkin ve cinsel ekicilikten tmyle yoksun mayaya baktka, bir kadn olarak biraz kk drlm hissettim kendimi.

    imdi kiralanan lokallerde ya da otellerde yaplan dnler, ak havada, Bodrum'un kk meydanlarnda yaplrd es-

    46 kiden. Bir defasnda byle bir dn gren baz varlkl stanbullu hanmlar, fena halde

    duygulanmt. Kollarndan kardklar nispeten deersiz bilezikleri, parmaklarndan kardklar gene nispeten deersiz yzkleri geline armaan etmilerdi.

    Bodrumlu delikanllarla evlenen yabanc kzlarn zellikle holandklar dn tr, teknelerde yaplyor imdi. Bunlardan birini uzaktan seyrettim: Darbukal, zurnal birka yat birbirine yanamt. Barlyor, arlyor, yemliyor, iiliyordu. Derken, beyazlar giymi, telli duvakl ngiliz gelin, lgn kahkahalar arasnda cumburlop denize atld. Tekneye srlsklam karken ngiliz kz da kahkahalar attna gre, demek ki, dn treninin vazgeilmez bir geleneiydi bu.

    Avrupal ya da Amerikal kzlarla Trk genleri arasnda evlilikler en ok Bodrum'da oluyor galiba. Geri Trkler arasndaki evlilikler gibi, bunlarn bir ksm yryor, bir ksm yrmyor ama, yeryznde btn snrlarn kalkmasndan; btn milletlerin, btn soylarn kaynamasndan yana olduum iin, bu evlilikler houma gidiyor. Beyaz soydan kiiler, kara ya da sar rktan kiilerle srekli evlenip ocuk yapsalar, dnyann en irkin babellarndan biri olan rklk ortadan yok oluverir, yeryznde bir tek soy, insan soyu kalrd. Kald ki, Trklerle yabanclar arasndaki evliliklerin boanmayla sonulanmalar, sanld gibi, kltr ve tre ayrlklarndan ok,

  • evlilik kurumunun koullarndan kaynaklanyor. Yani bir Trk erkeiyle bir Trk kadnnn mutlu bir evlilik yaamalar ne denli zorsa, bir Trkle bir yabancnn mutlu bir evlilik yaamalar da o denli zor.

    rnein rahmetli arkadam Dursun ile Hollandal ei Lon'un evlilii, tm evlilikler gibi zaman zaman glklerle karlamakla birlikte, yllarca, Dursun lnceye kadar srd. Deiik soylarn, deiik kanlarn karmas genellikle iyi sonular verdii iin, de artk yetikin olan birbirinden gzel ocuklar oldu. Oysa, bu kadar aykr bir ift olamazd yeryznde. Aralarnda mterek bir dil bile yoktu. Dursun Hollanda dilini ya da ngilizceyi renmeye hi yanamadndan, Lon hzla ve ok gzel Trke rendi.

    47 Lon, kltrl Avrupa burjuvazisinin narin bir ieiydi. Annesi de, babas da, erkek

    kardeleri de hekimdi. niversitede sanat tarihi okumutu. Fltle klsik mzik alan, sarn, ince uzun bir kzd. Dursun ise, Bodrum yerlisiydi. Ksa boyluydu; boa tipinde erkeklerdendi. Tepesinde erkenden krlam bir yn kvr kvr sa vard. Gzleri bakmasn bilirdi. ocukluundan beri sngercilik yapt iin. Ortaokulu bile bitireme-miti. Ama kitap okurdu, doal olarak kltrlyd sanki. Bir tek kusuru vard, fazla ierdi. Bu yzden de, vaktinden nce yitirdik onu. Lon'un, dul kalnca, Hollanda'ya geri dneceini sandk. Ama Bodrum'da kald, ocuklarn da Bodrum'da bytt.

    Genellikle dnlere gitmem, gidince de skntdan patlarm. Ne var ki, Dursun ile Lon'un dn yemeinde, aradan yirmi be yldan fazla getii halde hl unutamayacam, acayibin acayibi bir durumla karlatm: Dolfin lokantasnda uzun bir sofra kurulmutu. Sofrann banda nerdeyse iki metre boyunda, albino saylacak kadar sarn bir adam oturuyordu ve bu sapsar dev, en bilgili alaturka merakllarn artacak kadar usulyle kanun alyordu. Hollandal bir mzikologmu meer. Bir tek kelime Trke bilmedii halde, uzmanlk alan da klsik Trk mziiymi. Hollandal olduunu renince, gelinin annesiyle babas, onu da dn yemeine armlar. Sar dev, hepimizi hayretler iinde brakarak, civardaki evlerden getirtilen teki mzik letlerini de, udu da, tamburu da, kemeneyi de, neyi de, ayn maharetle ve tam usulyle ald.

    Bana kalrsa, ancak Bodrum'da eskiden yaanlacak bir durumdu bu alaturka mzik gsterisi. Nitekim 1975'te 82 yandaki Freya Stark'm, banda bir gne emsiyesi kadar geni kenarl krmz bir apka, srtnda kpkrmz bir pelerinle, bir delikanlnn mobiletinin arkasna binip beni grmek zere Avc kmaz'na gelmesi de ancak Bodrum'da olabilirdi. Freya Stark, roman deil de sdece seyahatname yazd iin, ne yazk ki, Trkeye evrilmemitir. Oysa Ortadou stne yazd, kendi ektii fotoraflarla resimlendirdii kitaplar hem son derece ilgin, hem de ok gzel yazldklar iin, ona byk n salamtr.

    48 Freya Stark, Gmbet'te, deniz kysnda Motel Sami'de kalyordu. Arkadam Deniz ile onu

    grmeye gittiimizde, "ben u burna kadar yzerim her sabah" dedi ve suya girip kk bir kurbaa gibi kurbaalama yzerek yle bir hzla ilerlemeye balad ki, o srada ok daha gen olduum ve iyi yzdm halde, onun temposuna uymakta zorlandm biraz.

    Salarm srlsklam olmadka denize girmenin keyfine varamadm iin, kumsala geri dnnce, bandaki o acayip boneyi neden karmadn sordum. "Kafam ya byle bir boneyle ya da bir apkayla her zaman rtmem gerek" dedi. Bunun nedenini de anlatt: William Morris'in ve baka air ve sanatlarn propagandasn yaptklar bir modaya, el emeiyle gzel eyalar retmek modasna uyarak, kk bir hal dokumaya kalkm. Ama acemi olduundan, uzun salar dokuma tezghna dolanm. Salaryla birlikte, kafatasnn derisinden byke bir para kopmu. Oradan bir daha sa kmam. Bandaki irkin yara izini kimseler grmesin diye hep apka giyermi.

    Konumalarmz srasnda, benim kuan kadnlarna gpta ettiini syledi. Geri aramzda bir kuak fark vard sdece. Ama ben 20. yzylda, dnya modernlemiken, zgrlk iinde yetimitim. Freya Stark ise 19. yzyln sonunda, Victoria a'nm o akllara smaz basklar altnda, cinsellikten habersiz olarak yetimiti. Bu yzden bana ne dertler aldn anlatt: Daha

  • yirmisine basmadan, onu kibar bir ailenin oluyla evlendirmiler. Gencecik gelin, kocasnn ondan hi mi hi holanmadnn, ona el srmediinin, ona uzaktan kinle baktnn hemen farkna varm. Meer delikanl ecinselmi. Ailesi de, Victoria a'nda bir rezalet saylan bu durumun meydana kmamas iin, acele ba gz etmiler oullarn. Zavall Freya Stark ise, bu konularda yle karacahilmi ki, yeryznde kadnlar deil de erkekleri seven erkekler olduunu hi duymam bile. Dolaysyla, gen kocasnn ondan neden nefret ettiini bir trl anlayamyormu. Franszlarn mariage blanc (beyaz evlilik) dedikleri trden, yani gelinin bakire kald bu evlilik bir sre sonra boanmayla sonulanm ama, bu arada biare kzcazn ekmedii kalmam. yi ki, ok daha sonralar, ellisini getikten sonra yeniden evlenmi, normal bir ailesi olmu.

    49 Eskiden Bodrum imdi olduu gibi kalabalk deil, ancak 4500 nfuslu olduundan,

    yabanc ehreler hemen dikkatinizi ekerdi. Bir akam, hava kararrken, gzleri ekik, elmack kemikleri kk, ksaca boylu, bacaklar hafif arpk, beyaz ortlu bir adamla karlamtm. Adama bir daha baknca, onun nl bale dansr Nureyev olduunu anlayp fena bir ok geirdim. Demek ki, sahnede dans ederken seyircileri byleyip kendilerinden geiren, gkyznden yeryzne inmi bir tanrya benzeyen o esiz Nureyev, byle bir adamcaz oluyormu sahne klarndan uzaklap gerek yaamn acmasz klar altnda kalnca.

    imdi ou ne yazk ki sevimsiz yerli ve yabanc turistlerle dolup taan Bodrum'da, birbirinden ilgin marjinal tipler vard eskiden. Bunlardan biri Huk'tu. Eskiden bir banka ubesi mdr olduu rivayet edilen, gerek adn hibir zaman rene-mediim Huk, kendini Kzlderili sanrd. Kzlderili gibi giyinir, salarn uzatp iki rg yapar, ban saran banda uzunca bir ty takar ve karsna kan herkesi elini hafife kaldrp "Huk!" diyerek selmlard.

    Huk'tan ok daha sevimli bir baka marjinal tipe, "Hey yavrum Hey!" denilirdi. Hey Yavrum Hey, Franszca retmeniydi aslnda. Emekli olduktan sonra Kumbahe mahallesindeki kumsalda hl ayn ad tayan gzel bir ikili lokanta amt. Kendisine, de lokantasna da Hey Yavrum Hey denilmesinin nedeni, akam raksn ierken, denize ve Bodrum Kalesi'ne bakarak coup "Hey Yavrum Hey!" diye barmasyd. lmyle sonulanan kansere yakalannca, ona artk Hey Yavrum Hey diyemez olduk, Mustafa retmen dedik yreimiz szlayarak.

    Bodrum'un renkli kiileri arasnda en renklilerinden biri, bakomiser Mustafa Yeilova'yd. Onu ilkin bir k akam arda yamur yaarken grm ve gzlerime inanamamtm:

    50 Vahi Bat filmlerinden frlam bir sheriff vard karmda. Geni kenarl kovboy apkasyla,

    deri ceketiyle, izmeleriyle tam bir sheriff idi. Bu adamn kim olduunu sorduumda, "kim olacak, Sheriff elbette" dediler. Bodrumlular bakomiserlerine Sheriff adn vermiler meer.

    Ertesi gn yamur devam ederken, Rait'in kahvesinde ay imek iin, erkenden rhtma gittim. Bu kez kulaklarma inanamadm. Bombo meydan Beethoven'in Dokuzuncu Senfo-ni'siyle inliyordu. Mziin nereden geldiini araynca, karakolun kk bahesinde Sheriff i grdm. Bir iskemleye km, ban elleri arasna alm, pikaptan Beethoven dinliyordu.

    Sheriff ile tanmamz ok daha sonralar, 12 Eyll 1980'den birka gn sonra oldu. Denizden eve dnnce, komularm "Sheriff seni arad, gene gelecekmi" dediler. "Tamam! Btn sokulan gzaltna aldlar, beni de alacaklar" dedim kendi kendime. Eim dostum hapisteyken, beni adam yerine koyup tu-tuklamamalarna bir hayli bozulduum iin, biraz da sevindim dorusunu sylemek gerekirse.

    Bir sre sonra, bakomiser, koltuunun altnda kaln bir dosyayla kageldi. Gzaltna alnmak onurundan gene yoksun kalmtm. nk kaln dosya Mustafa Yeilova'nn yazd bir romand. Yaymlamadan nce, edebiyattan anlayan biri olarak bunu okumam, gereken deiiklikleri ya da dzeltmeleri yapmam rica etti. Ben de, bir sre sonra yaymlanan ve hi de fena olmayan roman zenle okudum, notlar aldm ve baz nerilerde bulundum.

    Mustafa Yeilova, glmece duygusu ok gelimi, son derece elenceli bir adamd. Anlattklar birbirinden komikti her zaman. Gelgelelim, polislere fena halde nyargl olduum ve

  • bir komiserle yz gz olmay, onunla oturup kkr kkr glmeyi ayp saydmdan, kahkahalar atmamak iin kendimi tutuyor, surat asyor, hatt frsat bulduka saldrya geiyordum. Bir gn ayrca somurtkan bir yzle, neden byle hep sheriff klnda gezdiini, neden her polis gibi niforma giymediini sordum. "Size bunun on iki nedenini syleyebilirim" diyerek bu nedenleri teker teker saymaya balaynca, kahkahalarm tutamadm, katla katla gldm. Bundan sonra da kendimi koyu-

    51 verdim. Mustafa Yeilova sylyor, ben de rahat rahat glyordum artk. 1985'te vaktinden nce len ve Bodrum'un mis gibi adaay kokan mezarlnda topraa

    verilen Sheriff in glmece yeteneinin Nimet Arzk'n talama yeteneiyle kar karya gelmesi, grlmeye deer bir olayd. Tiyatroda ok elenceli bir komedya seyreder gibi dinlerdim bu ikisini.

    Nimet Arzk, Bodrum'da srekli oturmazd. Ama orada kald zaman, yaam bsbtn renklenirdi. Nimet Arzk, artc, hem de ok artc bir kadnd. Annem efika, beklenmedik deiik yanlar olan insanlar iin "ok faetal" derdi. "Faeta" elmasn tra edilen ksmlarna verilen adm. Nimet Hanm da ok faetalyd. Bir bakardnz, birini, acmasz bir ironiyle yerin dibine batrr, rezil ederdi. Bir bakardnz baka birini ve ve gklere karr, yceltirdi. Yergisinin de vgsnn de nesnel lleri olup olmadn asla anlayamazdnz. Ama her tepkisinde ar bir duyarlk olduu kuku gtrmezdi. Bazen merhametsiz grnen bu kadnn, Sinan Cemgil'in yetim kalan be yandaki oluna bakarken gzlerinden yalar fkrdn grdm. Bazen de evresindekilerin stne ok can yakan kocaman talar yadrp etraf kasp kavurur, sonra da yarm saat sreyle hi duraksamadan, kusursuz Franszcasyla, Racine'in en gzel paralarm ezbere okurdu.

    Nimet Hanm'in kiilii hi kimseninkine benzemedii gibi, davranlar da kimseninkine benzemezdi: O felket siteler kurulmadan nce, Bodrum yarmadas bombo, yemyeil ve ormanlarla doluyken oralara piknie giderdik eskiden. Bir de bakardk ki, Nimet Hanm ortadan yok oluvermi. Olu Ahmet, "gene muzr bir ey yapyor bizimki" derdi ve yaramaz ocuunun peinden koan bir baba gibi, trmand kayaln en tepesinde annesini bulur, onu elinden tutup, aramza getirirdi. Kimi zaman da Azmakba kahvesinde gece yars karlkl oturup konutuumuz srada, Nimet Hanm birdenbire ayaa kalkar; alvarn (Bodrum'da hep alvar giyerdi) ve stndekileri hi karmadan, iki* adm atp denize giriverirdi. Bazen uzun uzun yzer, bazen bir dalp kard. Sonra, hibir ey olmam gibi, neden byle yaptn aklamadan, gene karma

    52 oturur, konumasna brakt yerden devam ederdi. Nimet Hanm, yalnz yaz scaklarnda

    deil, kn da durup dururken denize girerdi. Ben ynlere sarnp ocak banda otururken, bir de bakardm ki, alvarndan ve her bir yanndan sular damlayarak, Nimet Hanm karma kverirdi. Bu amala aldm byk bir naylon parasn sedirin stne serer, onu oraya oturturdum.

    Bodrum 1980'e kadar yava yava, 1980'den sonra hzla bozuldu. Renkli insanlar filn kalmad artk ortada. Her bir yana saldran irkin bir yaplama yznden doa gzelliini yitirdi. Eskiden iek kan yerlerde iekler kmyor artk. Ms-kebi yalsnda (Bodrumlular yal derler deniz kysna) kumsalda zambaa benzeyen gzel beyaz iekler vard. Bunlar yok oldu. iek yerine plstik ezlonglar var imdi. Gzelim yarmada betondan yaplm kutularla doldu. Be alt delikli bu beton kutularn st ste ylmasna "site" ad verildi. Altyaps bulunmadndan, bu kutularn ou bo. Yatrm olsun diye satn alndklar syleniyor.

    Bodrum yerlilerinin birou, mandalina bahelerini ya da topraklarm satarak zenginletiler. Dolaysyla gzel huylar da deiti. ou sdece para lf ediyor artk. Bodrum'a krl iler yapmak amacyla gelen yabanclar ise, ellerinde cep telefonlar, etrafta dolanp duruyorlar. Bylelerine fena halde bozulurum. Bu yeni yeni palazlanmaya balayan kapitalistler, yerlemi oturmu eski kapitalistlerden daha agzl olduklarndan, sinirlerime daha da ok dokunurlar genellikle. Ne var ki, bir iki yl nce, bunlardan birinin haline yreim paralanmt: Denizden

  • yeni km, gneleniyordum. Bitiik gazinoya gen bir adam geldi. Bodrum scanda herkes tirtle ortla dolarken, bunun srtnda koyu renk bir takm elbise, boynunda kravat, gznde kara caml gzlk, elinde Bond antas vard. Tam bir yuppie'ydi, yani gen bir iadam. Onu arkadan grebiliyordum. Ban yana emi bir eyler mrldanyordu: " baland... Akam uayla geri dneceim... Bonolar... 750 bin do-

    53 lar..." gibi kopuk szler duydum. "Vah zavall! Kafay tm, kendi kendine konuuyor"

    diye dndm ilkin. Meer kulana dayad cep telefonuna sylermi bunlar. Bir ara, ceketini kard, kravatn gevetti, ban arkaya devirdi, bitik solgun yzn gnee verdi. "Ha yle! iten gemeden takm elbiseni at! Cep telefonunu da, kara gzlklerini de, Bond antan da at! Denize ko!" diye barmak geldi iimden.

    Eskiden Trkiye'nin dnda kk bir cennet olan Bodrum, Trkiyeleti, hem de fena halde Trkiyeleti. lkenin stne ken vahi kapitalizmin en vahisi, Bodrum'da yaanlyor imdi. 19. yzylda Amerika'nn batsnda, birdenbire geliip zenginleen kk yoksul kasabalara boom town denilirdi. Bodrum bir boom town oldu artk.

    Yalnz yarmadada deil, Bodrum'un iinde de hzla srp giden irkin bir yaplama var. ki katl eski Bodrum evleri yklyor, onlarn yerine, , hatt drt katl irkin apartmanlar dikiliyor. mar yasalarna gre, "sit evi" ya da "tarihsel ev" denilen eski binalara dokunmak yasak. Benim evim de bunlardan biri. Yani deitirilemez, yeni bir pencere ya da kap alamaz, avlusuna bir oda daha yaplamaz, bir kat daha klamaz. Bunlarn yaplmamas iin de, herkesten alnan verginin ancak yzde onu alnr tarihsel evlerin sahiplerinden. Oysa, para hrs Bodrumlularn gzn yle brm ki, hepsi elinden geleni yapyor o gzel eski evlerinin tarihsel saylmamas iin. nk o zaman, iki kat yerine katl olabilecekler, avlularna bir bina daha dikebilecekler. Bunlar ya kiralayabilecekler ya da pansiyon olarak kullanabilecekler. Daha ok para kazanacaklar bylece. Eski evlerle dolu kmazmda biraz ukurlarda kaldm bu yzden. Artk daha az gne alyorum. Bu da yetmiyormu gibi, evimin hemen arkasndaki o gzelim mandalina baheleri skld; Bodrum'un en geni caddelerinden Atatrk Caddesi ald. Mandalina aalar nisanda ieklenince, avlum mis kokard eskiden. imdiyse ancak egzoz kokularyla trafik grlts geliyor sklp asfaltlanan mandalina bahelerin-

    54 den. Nail akrhan'n bana zenle hazrlad gzel bir armaan olan evimin, Bodrum'un bu

    genel irkinlemesinden payna deni almas kanlmazd elbette. Bodrum'a dadanan turistleri