marksizm ve ekoloji

25
MARKSİZM ve EKOLOJİ Kapitalizm, Sosyalizm ve Gezegenin Geleceği Martin Empson Çeviri: Doğan Tarkan

Upload: kara-kedi

Post on 06-Apr-2016

259 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Kapitalizm, Sosyalizm ve Gezegenin Geleceği - Martin Empson çeviri: Doğan Tarkan

TRANSCRIPT

MARKSİZM ve EKOLOJİ

Kapitalizm, Sosyalizm ve Gezegenin Geleceği

Martin Empson

Çeviri: Doğan Tarkan

2

İnsan ırkı daha önce hiçyaşamadığımız bir çevrekriziyle karşı karşıya bulunuyor.Bu krizin merkezindeyse iklimdeğişimi yer alıyor. Dünyanınatmosferindeki karbondioksitgibi gazların ısıyı hapsetmesi"sera etkisi" olarak biliniyor vebu etki olmadan dünyadayaşam imkânsız olurdu. Ancakkömür, petrol ve doğalgaz gibifosil yakıtları yakmanın sonucuolarak atmosfere giderek dahafazla sera gazı salıyoruz. At-mosferin yapısı değiştikçe, çokdaha fazla miktarda ısı atmos-ferde hapsoluyor ve gezegenısınıyor. Bu süreç dünyamızışimdiden önemli ölçüdedeğiştirdi. İklim gazetecisi FredPearce "Eğer iklim değişimininilk aşamasının nasıl geliştiğinibilmek istiyorsanız, 1998 yılınabakmak yeterli olacaktır." diyeyazmıştı. 1998 20. yüzyılın ensıcak yılıydı. Bunun sonucundada "olağanüstü sert havakoşullarının" yılıydı. Tümyeryüzünde milyonlarca insanzarar gördü.

Yeni Gine'nin bir yüzyıldırgördüğü en kötü kuraklıktabinlerce insan açlıktan ölmenoktasına geldi. Ormanyangınları Brezilya, Endonezya,Peru ve Tanzanya, Florida veSardinya'da yüzbinlercedönümlük bir alanı yok etti. Ti-bet'te son 50 yılın en kötü karyağışı yüzlerce kişinin ölümüneyol açtı. Peru'daki seller yüzün-den bir milyon kişi evsiz kaldı.Quebec ve New England'dayaşanan buz fırtınaları 30kişinin ölüme sebep olurkenbinlerce kişinin haftalarca elek-triksiz kalmasına neden oldu.

Kahve ve pamuk rekolteleridüştü. Pasifikte yakalanan balıksayısı düştü ve ısınan suyunetkisiyle mercan resiflerindeölümler görüldü.1

Bu sadece başlangıç. Dünyaısındıkça çevresel ve insani fe-laketin etkileri de artacak. 1,5derecelik bir sıcaklık artışı sustresi çekenlerin sayısını 400milyon, açlık çekenlerin sayısınıise 5 milyon kişi arttıracak. (Sustresi: Araştırmacıların suyaerişimin zorluğunu ifade etmekiçin kullandıkları kavram. Biryılda kişi başına 1700 met-reküp sudan daha az bir mik-tarda suya ulaşılabilen bölgelersu stresi çektiği kabul edilir)Hint Okyanusu'ndaki mercanresiflerinin soyu tükenecek.Dünyanın flora ve faunasının%18'i ölecek.2 Maalesef, buolayların gerçekleşmesi çoktanyapılan emisyonun sonuçlarıoldukları için engellenemez.Dünya Sağlık Örgütü her yıl150.000 kişinin iklim değişiminedeniyle öleceğini söylüyor.

Sıcaklık artmaya devam ed-erken, durum kötüleşecek.Gezegenin atmosferinde dahafazla enerji tutuldukça, havagittikçe daha tahmin edilemezbir hale gelecek. Yapılançalışmalar kasırgaların sayısınınve şiddetinin artacağınıöngörüyor. Deniz seviyeleriçarpıcı biçimde yükselmeyebaşlayacak, bu da milyonlarcainsanı evlerini terk etmeye zor-layacak. Buzdağlarınınsağladığı içme suyuna bağımlımilyonlarca insan kendilerinisusuz kalmış halde bulacaklar.Ülkeler arasında su

kaynaklarının kontrolünü koru-mak için yapılacak savaşlaryayılacak. Sıtma gibi hastalıklardaha önce hiç görülmedikleribölgelerde ortaya çıkacak.

Ancak iklim değişimi tedricideğişimlerin durumukötüleştirdiği, düzenli vekademeli bir süreç değil. Dahasıcak bir dünyanın doğalsüreçlerinin serbest kalmasısera etkisini kötüleştirecek.Örneğin Sibirya'daki per-mafrost son buz çağından buyana milyonlarca ton seragazını tutuyor. Ancak per-mafrost erimeye başladığındanbu gazların serbest kalmayabaşladığını görüyoruz. (Per-mafrost: İki veya daha fazla yılsuyun donma derecesindeveya daha altındaki birsıcaklıkta kalan, süreklidonmuş toprak) Dünyanınkutup buzundan şapkaları devaynalar olarak işlev görüyor vegüneşin enerjisinin bir kısmınıgeriye yansıtıyor. Buz eridikçedaha çok enerji atmosferimizcetutuluyor, bu da dünyanındaha çok ısınmasına nedenoluyor ve daha çok buz eriyor.Bilim insanları bu süreçlere"geri besleme mekanizmaları"adını veriyor.

Eğer küresel ısınmanınhızlanmasının kontrolden çıkıp,tam da hem insanlığın, hem degezegendeki diğer canlıorganizmaların varoluşunutehdit edeceği noktaya, iklim-sel bir "dönüşü olmayannokta"ya gelinmesini en-gelleyeceksek, daha fazlaemisyonu sınırlandırma görevikritik bir önemde.

Marksizm ve Ekoloji

Marksizm ve EkolojiKapitalizm, Sosyalizm ve Gezegenin Geleceği

3

Ama iklim değişikliği karşıkarşıya geldiğimiz çok dahageniş bir çevresel krizin sadeceen keskin ifadesi. İnsantoplumu tarafındandokunulmamış kalanneredeyse hiçbir ekolojik alanyok. Denizlerin derinlik-lerindeki kirlilikten, en yüksekdağların zirvelerindeki karlarınerimesine, dünyadaki hayaledilebilecek her ekosistemin yatemeli çürütülüyor ya da yokediliyor.

Atmosferdeki karbondioksitiemme konusundaki can alıcıönemine rağmen Amazonormanlarının bir milyon hek-tardan fazla bölümü her yıl"kesilip yakılıyor". (Slash andburn: Ormanlık bir arazideağaçları kesilmesinden sonraköklerin yakılarak ekilebilir halegetirilmesi işlemi) Toplumu-muzun ürettiği çöp doğaldünyanın öyle bir düzeydetıkanmasına neden oluyor kibugün Pasifik okyanusu denizyaşamı için çok önemli olanhayvansal planktondan altı katfazla plastik çöp içeriyor.

Çevre krizinin çoğalanişaretleri, insanların kendiçevrelerindeki dünya ile olanilişkilerine olan ilginin yenilen-mesine neden oldu. Bazılarıiçin bu kendi bireyselhayatlarımızın yarattığı etkiyleilgili. Dünya ile daha uyumlubir şekilde yaşamaya, geridönüşüm yapmaya, yenidenkullanmaya, gezegene zararvermemek için hareketlerimizisınırlandırmaya teşvik edili-yoruz. Ancak bizim bireylerolarak yarattığımız etki, çokuluslu firmaların ve hükümetpolitikalarının yarattığı zararlakıyaslandığında solda sıfırkalıyor. Bir bütün olaraktoplumuzun, kendisinin

bağımlı olduğu doğaldünyayla arasındaki ilişkiyi in-celememiz gerekiyor.

Yine de krizin nasılçözüleceğine dair büyük siyasipartilere, sendikalara, STÖ'lereve hükümetlere egemen olangörüş bunun var olan toplum-sal yapı içinde, reformlarlayapılması yönünde. Bu ne-denle az çok aynı şeyisavunuyorlar; tam da şu anyaptığımız gibi davranmamızaizin verecek teknik veekonomik mekanizmalar bul-mak, belki küçük düzeltmeleryaparak, ama gerçekte pek azşeyi değiştirerek. Sorunun tamda toplumumuzun doğası ne-deniyle ortaya çıktığı değil,işlerin nasıl yürütüldüğününbelirli yönlerindenkaynaklandığı düşünülüyor.

Bu bakış açısı en net olarakİklim değişikliğinin iktisadı ü-zerine Stern Raporu'unda gös-terildi. 2006'da basılan raporİngiltere hükümetiningörevlendirilmesiyle hazırlandıve bu tür çalışmalar içindeki engeniş kapsamlı ve ayrıntılıçalışmalardan biri olmaözelliğini koruyor. Lord Sterniçin, "İklim değişikliği iktisatiçin benzersiz bir meydanokuma niteliği taşıyor: bugördüğümüz en büyük veyaygın piyasa aksaklığı."3

Stern Dünya Bankası'nda başekonomist ve genel başkanyardımcılığı görevlerinde bu-lundu ve çevre hareketininiçindeki bazılarınınumduğunun aksine buaçıklama onun serbest pazaryanlısı düşüncelerindenvazgeçtiği anlamına gelmi-yordu. Bundan ziyade onunpazar mekanizmalarına iklimdeğişikliğiyle uğraşacak yeteri

kadar alan verilmediğidüşüncesini yansıtıyordu.Stern'in çözümlerininmerkezinde emisyonlarıdüşürmekte hiçbir işeyaramadığı ortaya çıkan, ancakonunla uğraşan şirketlerinmuazzam karlar yapmasınısağlayan "karbon ticareti"olarak bilinen serbest pazarmekanizmaları bulunuyor.4

Sosyalistler bugün tanıkolduğumuz çevresel yıkımın,içinde yaşadığımız özel birpolitik ve ekonomik sisteminsonucu olduğunu savunur:Kapitalizm. Kapitalizmin enbüyük muhalifi Karl Marx veonun hayat boyu ortağı Fred-erick Engels kapitalizminaçıkça sürdürülemez olduğunuöne sürdüler. Bütün hayatlarınıtoplumun devrimcidönüşümüne, doğal dünyanınbir yandan etkilenir vedeğerlendirilirken aynı za-manda korunacağı ve elüstünde tutulacağı, karı değilihtiyaçları temel alan yeni birdünyanın yaratılmasınaadadılar.

Marx ve Engels için insantoplumu doğal dünyadan ayrıdüşünülemezdi; kapitalizminsanoğlunu sömürüyor veharap ediyordu, ama aynı za-manda çevreyi de yakıpyıkıyordu. Bu düşünce onlarınkitapları ve makaleleri boyuncaizlenebiliyor. Bir buçuk yüzyılönce yazmış olan Marx ve En-gels bugün yüzleştiğimizçevresel krizin devasabüyüklüğünü tahmin edemez-lerdi ama onların fikirleri, kapi-talizmin şimdi neden insantoplumun varlığının ta ken-disini tehdit ettiğini anlamakiçin çok önemli bir çerçevesunuyor.

4

Ne yazık ki insanoğlunundoğal dünyayla ilişkisini anla-maya yönelik Marksist katkıgezegeni kurtarmak isteyen-lerin pek çoğu tarafındanbüyük ölçüde unutulmuş ya daüzerinde düşünülmemiştir. Budurum kısmen Marx ve Engels-'in adına yönettiğini iddiaedenlerin, özellikle SovyetlerBirliği'nde işlediği –ve çevresuçlarını da kapsayan- suçlar-dan kaynaklanıyor. Ancak bututuma aynı zamanda çoğuiklim aktivistinin, devrimci birdeğişime inanmaktansa geze-geni var olan sistemin sınırlarıiçerisinde kurtarabilme umuduneden oluyor.

Bu broşürde Marx ve Engels'infikirlerinin, tarihimizin farklıaşamalarında insan toplumu-nun çevreyle ilişkisini nasılaçıkladığını, kapitalizmin çev-reye neden bu kadar zararverdiğini inceleyeceğim.Kendimizi pek yakındaki ekolo-jik yıkımdan korumak için bizenasıl bir toplum gerektiğitartışmasının merkezine nedenMarksist fikirleri koymakgerektiğini tartışacağım.

Marx basit ancak genişkapsamlı etkisi çoğunluklagörmezden gelinen bir noktayıvurgulayarak başlar. Hiçbirinsan toplumu etrafındakidoğal dünya ile ilişkilenmedenvar olamaz: "İnsanoğlu siyaset,bilim, sanat ve dinle meşgul ol-madan önce, ilkin yemeli,içmeli, barınmalı ve giyin-melidir."5

Bu ilkel ihtiyaçları karşılamakiçin doğayı etkilemek amacıylaaletlere biçim verilmesiinsanoğlunun kendisi kadar es-kidir. Arkeolog Francis Pryor'agöre daha sonra BritanyaAdaları olarak anılacakadalarda yaşayan ilk insanlar650.000 yıl önceçakmaktaşından aletler ve elbaltaları yapıyordu. Bu aletlerAfrika'daki arkeolojik kazılardabulunan ve bir milyon yıl önce-sine tarihlenen aletlerle ben-zerlik gösteriyor. Bu aletlerdençok sayıda üreterek yemek içinhayvan avlamakta, barınmakve yakmak için odun kesmekte,hayvanların derilerini yüzerekkürk elde etmekte kullandılar.6

Engels'in ifade ettiği şekliyle,"hiçbir şekilde, başka birtopluluğa egemen olan birfatih, doğa dışında bulunan birkişi gibi, doğaya egemendeğiliz; tersine, etimiz, kanımızve beynimizle ondan birparçayız, onun tamortasındayız."7

Toplumun üretimi nasıl orga-nize ettiği iki ayrı faktörebağlıdır. Alex Callinicos Marx'ıntezinin yararlı bir özetinisunuyor:

Üretimin maddi ve toplumsalolmak üzere iki yönü vardır.Birincisi erkek ve kadınlarındoğa üzerinde etki ederek veonu dönüştürerek ihtiyaçlarınıkarşılamaya çalıştıkları etkinlik-tir. Bu, üretimin organizasyonu,uygun aletlere sahip olmak, vb.demektir. İkincisi, üretim,insanların ihtiyaç duyduğuşeyleri üretmek için işbirliğiyaptığı toplumsal bir süreçtir.En kritik aşamaları üretimsürecinin kontrolü ve ürünlerindağıtımı olan bu süreç, içindeyer alan insanlar arasındakitoplumsal ilişkileri kapsar.Marx, birincisine, maddi yöne,üretim güçleri ve ikincisine,toplumsal yöne, üretim ilişkileriadını verir.8

İnsan toplumunun çoğu ha-yatta kalmak için ihtiyaçduyduğundan biraz fazlasınıürettiği küçük topluluklarolarak yaşadı. Marx'ın onlarıadlandırdığı şekliyle bu "ilkelkomünist" toplumlarda üretimaraçları ortaklaşa muhafazaediliyordu.

Ancak toplum ihtiyaçtanfazlasını üretme becerisinikazandığında, bazı insanlarındurup dinlenmeden çalışmakzorunda olmadan da yaşamasımümkün hale geldiğinde, birazınlık üretim araçları üz-erindeki kontrolde hak iddiaedebildi. Toplum, yaşam içingerekli olan temel ihtiyaçlarıdoğrudan doğruya üretenlerve onları sömüren egemensınıf olarak sınıflara ayrıldı.

Yönetenler toplumdakipozisyonlarını üretimin belli birtarzda organize edilmesine

Marksizm ve Ekoloji

İnsanlar ve Doğal Dünya

5

borçluydular ve bu yüzdenmevcut durumunsürdürülmesinden çıkarlarıvardı. Üretim ilişkilerinideğiştirebilecek ve kendilerininaltını oyabilecek değişimleredirendiler. Tarih toplumlarınınörgütlenme şeklinideğiştirmeyi istemeyen ya dabundan aciz olan ve sonuçtasosyal yıkıma uğrayan pek çoktoplumun örnekleriyle doludur.

Yani Marksistler için insantoplumu doğal dünyayaayrılamaz bir şekilde bağlıdır,ancak insanlar da bu dünyayıetkilerler. İnsanların çevrelerineolan etkilerinin ölçüsü üretiminhangi yöntemle organizeedildiğine bağlı olduğundan,doğal dünyada gerçekleşendeğişimin büyüklüğü tarihboyunca değişim farklılaştı.

İnsanlar antik araçlarla bileolsa, çevrelerini sürekli olarakdeğiştirebilirdi ve değiştirdiler.Örneğin arkeologların ClovisAvcıları olarak adlandırdığı in-sanlar 12.000 yıl önce, çevreseldeğişimin yaşandığı bir za-manda Kuzey Amerika'dakimamutların soyunun tükenme-sine katkıda bulunmuşolabilir.9

Yine de bu, daha sonraki insantoplulukları tarafındanyaratılan değişimlerlekıyaslandığında önemsizkalıyor. Çakmaktaşından balta-larla ve ağaçtan mızraklarlasilahlanmış ilk insanlar doğaldünyasında meydana gelendeğişimler yüzünden çoktanzayıflamış bir türün yokolmasına katkıda bulunabilirdiancak ince bir dengede bileolsa geniş çaplı bir ekosis-temde kökten bir değişimyaratamazlardı.

Sonraki toplumların bunu ya-pabilecek gücü vardı çünküsosyal örgütlenme şekillerionların hem kaynaklarını dahabüyük ölçekli projelerdedeğerlendirmelerini hem dedaha etkili araçlar yapmalarısağladı. Pek çok toplumormanların hammadde ya datarım için kesilmesiyle uğraştı.İlk toplumlarda sadece bir süresonra doğal olarak eski halinedönecek olan küçük alanlarıntemizlenmesine ihtiyaçduyuldu.

Daha üretken uygarlıklardeğişimleri sürekli hale getire-bildiler. Antik Yunanlarormanlık alanlarını tarım alanıaçmak için kesip temizledikleriiçin toprağın erozyonauğramasına neden oldular, buyüzden limanları alüvyonladoldu. Ortaçağlar sırasında nü-fusun artması nedeniyleAvrupa'nın çoğuormansızlaştırıldı. Bu süreçAvrupalı güçlerin kolonicihırslarını ilerletmek için genişahşap donanmalar inşa etm-eye başladıkları 15. yüzyıldahızla ivme kazandı. 18. yüzyılagelindiğinde Avrupa'daki ke-reste o kadar sınırlıydı ki, köleticareti yapmak için gerekengemilerin yapılması için BirleşikDevletler'deki ormanların te-mizlenmesi gerekmişti.10

Ancak kapitalizmin ortayaçıkışı yeni ve potansiyel olarakçok daha tehlikeli bir durumyarattı. Bazı erken uygarlıklardainsanların çevrelerindeyarattığı etki, kimi durumlardadeğişen iklim ya da doğalçevreyle etkileşerek butoplumların yok olmasına yolaçtı. Jared Diamond Collapseadlı kitabında Güney Amerika'-daki Mayalardan, PaskalyaAdası'nda yaşayanlara ve

Grönland'daki Vikinglere,çeşitli toplumlarınçevrelerindeki doğal dünyanındeğişmesi ve buna uyumsağlamayı başaramamaları üz-erine nasıl ortadan kalktıklarınıgösteriyor. Ama bu vakalardasadece yerleşik toplumlar,geride arkeologlaraaraştıracakları kalıntılar dışındabir şey bırakmadan yok oldu-lar.

Kapitalizm altında, doğaldünyada bizim medeniyetimiztarafından yaratılandeğişimlerin bütün ekolojiksistemleri tehdit ettiği bir nok-taya ulaştık. Bugün, iklimdeğişikliği nedeniyle insanuygarlığın varlığınındevamından şüphe ediliyor.

6

Kapitalizm ilk olarakAvrupa'nın batı kıyısında or-taya çıktı ve hızla tüm dünyayayayıldı. Toplumun örgütlen-mesinin bu yeni yöntemi dahaönceki sosyal organizasyonyöntemlerinden radikal birkopuşu gerektiriyordu. Kapital-izmden önce Avrupa'dakitopluma egemen olan biçimfeodalizmdi. Zengin derebey-leri köylü nüfusunun ezici birçoğunluğunu sömürüyordu.Köylülerin çoğu kendi dere-beylerinin toprağınabağımlıydı. Toprağın kontrolüOrtaçağ boyunca yaşanansayısız savaşın arkasındaki iticigüçtü. Derebeyleri kenditopraklarını savunmak için yada diğerlerinin topraklarını elegeçirmek için savaştılar.

Feodalizmin merkezindekisömürü kesinlikle acımasızdı;köylülerin hayatı pastoral birkır yaşamından çok uzaktı.Hayat kısaydı ve insanlardoğdukları bölgeyi nadirenterk ediyorlardı. Hayatayıpratıcı bir çalışma hâkimdi vebu çalışmanın, köylününemeğinin ürününe derebeyitarafından el konuluyordu.Ancak derebeyiningerçekleştirdiği bu sömürübüyük oranda kendi tüketimiiçindi.

Serflerin uğradığı sömürününsınırı derebeyinin ve maiyetininihtiyaçlarıydı. Bu çoğu zamanölçüsüz ve dikkat çekici birtüketim olsa da, feodaltoplumun merkezindekisömürü derebeyinin yiyebildik-leri ile etkili bir şekildesınırlanıyordu.

Kapitalizm altında, bu durumkökten bir değişime uğradı.İnsanların büyük bir çoğunluğutoprağa bağımlı yaşamıyorlardıve Ortaçağ'daki serflerdenfarklı olarak kapitalizminaltında işçiler, işlerine vetopraklarına bağlı değillerdi.Çalışmalarının meyvesinin birkısmını patronlarına vermekyerine, kapitalizmde işçiye be-lirli bir işi yapmasınınkarşılığında ücret ödenir. İşçileryaşamak için gerekli olanlarıedinebilmek için çalışmayeteneklerini -emek güçlerini-satmalıdırlar.

İşçilerin sömürülmesininarkasındaki ana neden, ege-men sınıfın ya da tek tekpatronların tüketimi değil,(ancak yine de, bunu da göz-den kaçırmamak gerekir) dahaçok kar uğruna, bitmekbilmeyen kar etme arayışıdır.Karl Marx'ın sözleriyle, "Birik-tirin, biriktirin! Musa da böyleder, peygamberler de!".11

Üretim birbirleriyle rekabeteden ayrı şirketler yoluyla or-ganize edilir. Her şirket rakip-lerinden önde olmak amacıylahareket eder ve rakiplerininonu geçmesi korkusuyla yaşar.Hiçbir kapitalist hareketsizdurmanın maliyetinikarşılayamaz. Onlar, -zatenkarın asıl kaynağı olan-çalışanlarının sömürüsünüarttırmak için sürekli yeni yollarbulmalıdırlar. Her makultoplumda, yeni makinelerin or-taya çıkışı yaşam koşullarınıniyileşmesine ya da haftadaçalışılan günlerin sayısınınazalmasına yol açardı, ancakkapitalizmde bu gibi

gelişmeler sadece sömürüyümaksimize etmek ve rekabettegeriye düşmemek içinkullanılıyor.

İnsanların ihtiyaçlarınıkarşılamak için değil, sadecebunu yapmış olmak adınazenginlik biriktirme ihtiyacınasahip olması kapitalizmindoğal dünya ile olan ilişkisiniönceki toplumlardan farklı birşekilde kurduğunu gösteriyor.Bu, Marx ve Engels kapita-lizmin doğal dünyayı nasılsömürdüğü konusundayazarlarken açıkça belirledikleribir durumdu:

İlk kez, doğa insanlık içinsadece bir nesne haline gelir,sadece bir kullanım meselesiolur; artık kendisi için bir güçolarak tanınmaz ve özerkyasalarının teorik olarakkeşfedilmesi sadece doğanıninsan ihtiyaçlarına tabikılınması için bir hileyedönüşür, ya bir tüketim nesnesiya da bir üretim aracı olarak.12

Kapitalizm altında doğal çevresadece kar için sömürülecekbir şeydir ya da sistemin isten-meyen yan ürünleri için bir çöpsepetidir. Nükleer atıklardan,kanalizasyon pisliğine kadarher şeyin nasıl okyanuslaraatıldığına, ya da ormanlarınnasıl kesildiğine, ekilebilir arazikısa dönemli tarımuygulamaları nedeniyle eriyipgiderken, sera gazlarının nasılatmosfere pompalandığınabakın. Kar elde etme yarışındasadece kısa dönemli kaygılarönem taşır. Engels'in dediğigibi:

Kapitalistler, doğrudandoğruya kâr için üretim vedeğişim yaptıklarından ilkplanda yalnızca en yakın, en

Marksizm ve Ekoloji

Kapitalizm

7

dolaysız sonuçlar hesabakatılmalıdır. Bir fabrikatör ya datüccar, ürettiği ya da satınaldığı metaı normal bir kârlasatarsa, durumdan hoşnutturve metaın ve alıcısının son-radan ne olacağı onu il-gilendirmez. Bu faaliyetlerindoğal etkileri için de aynı şeygeçerlidir.

Küba'da dağ yamaçlarındakiormanları yakarak en verimlikahve ağacının bir kuşağınayetecek gübreyi bunlarınkülünden sağlayan İspanyoltarımcılarını, sonradan şiddetlitropikal yağmurların artık ko-runamayan üst topraktabakasını alıp götürmesi vegeriye yalnız çıplak kayalarbırakması ilgilendirir miydi?13

Ancak tek tek işadamları ya daendüstriler için rasyonel olankısa dönemli eylemler sık sıktüm gezegen için uzundönemli irrasyonel sonuçlarortaya çıkarırlar. Örneğindevam etmekte olan petrolyakımı, çok uluslu petrolşirketlerinin karlarına karkatıyor, ama uzun dönemdesera gazları şeklindeki çöp yanürünler iklim değişiminihızlandırma tehdidi yaratıyor.Ağaçları mümkün olduğukadar kısa zamanda kesmeksürdürülebilir bir ormanoluşturmaktan daha çok kargetirebilir fakat uzun dönemlisonuçlar feci olabilir.

Belki daha etik olmak için dahaçok harcayarak, ya da dahasürdürülebilir uygulamalarayatırım yaparak bundankaçınmaya çalışan her şirket,daha düşük maliyetlerle mal yada hizmet üreten rakiplerinegöre dezavantajlı olacak veeğer onlarda işin kolay kaç-maya hazır değillerse iflasla

yüz yüze geleceklerdir.

İnsanlar her zaman çöp üret-tiler ancak kapitalizmde çöpünmiktarı şaşırtıcı bir düzeyeulaştı. Heather Rogers "BirleşikDevletler'de geçtiğimiz 30yılda üretilen çöp miktarının ikikatına çıktığını" vurguluyor.Bugün ABD ürünlerininneredeyse %80'i bir kezkullanıldıktan sonra çöpeatılıyor.14

Atık problemlerini üreten tamda kapitalizmin kendisidir.Daha önceden insanlar yasahip oldukları pek az şeyitekrar ve tekrar kullanacakkadar fakirlerdi ya da sahipoldukları ürünler süreklikullanılmak için tasarlanmıştı.Ürünler yeniden kullanılıpyenisi alınmayınca, şirketlerhayatı kolaylaştırdığını söy-leyip, daha fazla mal satmak vedaha fazla para kazanmak içintek kullanımlık ürünleri icat et-tiler. Bunun mantıksal sonucuüretilmiş demodelik oldu; yaürün birkaç yıl sonra çalışmazhale geliyor ya da demodeoluyor.

1920'lerde, malların bu süreklisatın alınması süreci "hayatdolu bir etkinlik" olarakpazarlanmaya başladı. O za-manki bir pazarlama uzmanınagöre:

Bugün sunulan, büyüleyici veheyecan verici bir çeşitliliğesahip mal ve hizmetleri satınalmak vasıtasıyla daha büyükbir insani doyumatırmanmanın merdiveni olarakeskiyen eşyalarını yenisinialmak hemen hemen herAmerikalının tutkusudur.15

Araba sanayisi bunu1950'lerde mantıksal sonucuna

götürdü. Bir Ford yöneticisi"modellerimizin görüntüsün-deki her yıl meydana gelendeğişim satışlarımızı arttırıyor."diyor, araba sahiplerinimümkün olduğu kadar sıkarabalarını değiştirmeye teşvikediyordu.16

Ancak kapitalizmin kaynaklarıboşa harcaması sadece dahafazla mal satma arzusundankaynaklanmaz. Şirketler bir-biriyle rekabet içindeolduğundan üretimin genel birmantığı yoktur. Yani üretim ir-rasyonel ve plansızdır, heraşamada çöp üretir; bir yandaaşırı üretim yapılırken öbüryanda kaynaklar boşa harcanır.İşçiler ve fabrikalar ihtiyaç ol-mayan, ya da tam da onaihtiyaç duyan insanlarınalamadığı malların seri üreti-mini yaparlar. Bütün birendüstri çok büyük miktardamateryal, enerji ve emek kulla-narak sınırlı sosyal faydasağlarlar.

Ekonomist Micheal Kidron1970 yılı için yaptığı tahmin-lerde ABD'nin üretiminin%60'ının çöp olaraksınıflandırılabileceğini tahminediyordu:17 silah sanayine yön-lendirilen kaynaklar, reklamcılıkya da zenginler için lüks tüke-tim maddeleri. Boşa gidenlerinmiktarı sarsıcıdır; 2006'daküresel askeri harcamalar 1,2trilyon dolar; aynı yıl reklamiçin harcanan toplam tutar 385milyon dolardı. Bunu 2005yılındaki 8,5 milyon dolarlıkAIDS araştırmaları bütçesiylekarşılaştırın.

Karl Marx büyük eseri Kapi-tal'de; kapitalizmin, onun "üre-tim artıkları" olarak tanımladığı"insan vücudunun dışarıyaattığı doğal maddeler, paçavra

8

şeklinde giyim eşyası kalıntıları,vb." gibi şeyleri nasıl ziyanettiğine işaret eder. Bunlar"tarım için büyük önemtaşırlar."

Bunlardan yararlanılmasıkonusunda, kapitalist ekono-mide büyük bir israf vardır.Örneğin Londra'da, dört buçukmilyon insanın artıklarındanThames nehrini kirletmektenve bu iş için de bir yığın paraharcamaktan daha iyi bir yarar-lanma şekli bulunamamıştır.18

Şehirlerimizin tasarımının takendisi kapitalizmin nedenolduğu çöpü ve çevresel yıkımıgözler önüne seriyor; insanlareğitim ya da iş amacıyla hergün uzun mesafeler kat ediy-orlar, bunu yapmak içinde dedeğerli hammaddeleriyakıyorlar. Elektrik santral-lerinde üretilen enerjinin üçteikisi, bu enerji ihtiyaçduyulduğu yerden çok uzaktadevasa merkezi santrallerdeüretildiği için heba oluyor.19

Ana akım iktisat için, doğahesapların dışında kabul edilir.Marksist ekolojist John BellamyFoster'ın da belirttiği gibi "Birfabrikanın neden olduğu havakirliliği, o fabrikaya ait bir üre-tim maliyeti olarakdüşünülmez. Daha çokdoğanın ve toplumunyüklendiği bir dış maliyetolarak görülür."20

Ancak bu durum, gezegeninçıkarına olmadığı gerekçesiyleekonomik gelişmeye karşıçıkmamız gerektiği anlamınagelmiyor. Dünyanın en fakirbölgelerinde yaşayanlarekonomik gelişmeye umut-suzca ihtiyaç duyuyorlar vebizim için soru, ne tür bir re-faha ve gelişmeye ihtiyaç

duyduğumuz olmalı. BellamyFoster'ın ifadesiyle tarihselolarak "sermaye birikimi süreciküresel çevre tarafından fi-nanse edildi... Bu nedenle son500 yılın tarihi sürdürülemezbir gelişmenin tarihidir."21 İler-leme, gelişmiş dünyada bugünolduğu gibi yıkıcı ve sürdürüle-mez bir yolu izlemek zorundadeğil.

Daha dikkatli kapitalistlersorunu görüyorlar. İşdünyasının ve hükümetlerinbaşındaki insanlar çevresel kriziçözmeye çalışmalarıgerektiğini anlıyor. Ancak uzundönemde bir bütün olarak sis-tem için rasyonel olanın, illa ki,günün sonunda birbiriyle re-kabet içinde olan sisteminfarklı parçaları için de rasyonelolması gerekmiyor. İklimdeğişimini çözmek için tasar-lanan ilk uluslararası sözleşmeolan Kyoto Protokolü'ne bakın.Bu anlaşmayla sanayileşmişülkeler 2012'ye kadaremisyonları %5 düşürmeyitaahhüt ettiler. Ancak buiddiasız hedef bile, bununekonomisine zarar vereceğinisöyleyerek anlaşmayı imzala-mayan Amerika Birleşik Devlet-leri hükümeti tarafından fazlabulundu.

Kapitalizmin kısa dönemlidoğasını, sistemin kalbindekirekabet ve ortaya çıkan verim-sizlikleri ve bunlarla birleşenmaliyetin doğal dünyayahavale edilmesinidüşündüğümüzde uzundönemde kapitalizmin açıkçasürdürülemez bir toplumanlamına geldiği söylenebilir.

Marksizm ve Ekoloji

9

Marx'ın ve Engels'in ekolojitartışmalarına katkıları,Sovyetler Birliği'nin ve DoğuBloğu ülkelerinin sosyalizmadına gerçekleştirdikleri kor-kunç eylemlerle zarar gördü.Ancak bu rejimler, Marx ve En-gels'in "herkesten yeteneğinegöre, herkese ihtiyacı kadar"yönetim prensibi ile kurmayıamaçladıkları toplum ile uzak-tan bile ilişkili değillerdi.

Marx'ın ve Engels'in şimdiekoloji adını verdiğimiz kavramüzerindeki fikirleri John Bel-lamy Foster gibi daha sonradeğineceğimiz ve gerçekMarksist gelenekten olduğunusöyleyebileceğimiz yazarlartarafından kurtarılıp,geliştirilmiştir.

İnsanın kendi etrafındaki tabiatile olan ilişkisinin Marksist tarihanlayışında ne kadar merkezibir rol oynadığını gördük.Ancak Marx, çevre ile olan builişkinin kapitalizm altındasosyal hayatı nasılşekillendirdiğine dair dahaayrıntılı yaklaşımlargeliştirmiştir. Bunu anlamakiçin, Marx'ın geliştirdiği birdiğer konsepte, "yabancılaşmateorisi"ne göz atmalıyız.

Atalarımıza, her ne kadar söz-lerini tutmasalar da, hayal bileedemeyecekleri fırsatlarıyaratan endüstriyel ve teknolo-jik gelişmelerin sağlandığı birdünyada yaşıyoruz. Moderntarım, her ne kadar dünya nü-fusunun altıda biri yeterlişekilde beslenemiyorsa da,milyarlarca insanı beslemepotansiyeline sahip. Mil-yarlarca insan günde bir dolar-

dan daha az paraylageçinirken, biz uzaya düzenliolarak astronot ve uydu gön-deriyoruz. Marx'ın da dediğigibi:

İşçi sınıfı, zenginler içinharikalar üretirken, kendileriiçin çıplaklık üretir. Onlar saray-lar inşa ederken, isçiler içinsadece kulübeler vardır;güzelliği üretirken, işçi sınıfısakat kalır; işçi sınıfı yerinimakinelere bırakırken, kalanişçileri barbar iş piyasasınaatarlar ve makinenin parçalarıhaline getirirler. Kültürü üre-tirken, işçiler için embesilliği vepsikolojik bozukluğu üretirler.22

Doğal hayatı yönetebilmeyeteneğimize rağmen, toplumdaha istikrarsız ve tehlikeli halegeldi. İnsan emeğinin ürettik-leri bizi özgürleştirmek yerinebizi domine ediyor. 1856yılındaki konuşmasında Marxbu çelişkiyi şöyle özetliyor:

Bir taraftan, insan tarihininönceki dönemlerinde akıllarabile gelmemiş olan sanayi vebilimsel güçler yaşama girdi.Diğer taraftan, Romaİmparatorluğu'nun sondönemlerinde görülen felaket-lerin çok daha ötesine geçençöküş belirtileri kendisini gös-teriyor. Günümüzde her şeykendi karşıtına gebegörünüyor; insan emeğinikısaltan ve verimlileştirenolağanüstü bir güçle donanmışmakinelerin yanı başındaaçlığa ve aşırı çalıştırmayatanıklık ediyoruz. Yeni türemişzenginlik kaynakları esrarengizbir büyüyle yoksullukkaynaklarına dönüşmüş du-

rumda. Sanatsal başarılar kişilikyitimi pahasına satın alınmışabenziyor.23

Marx bu süreci yabancılaşmaolarak tanımlıyor;yabancılaşma, kapitalizmaltında, bizi insan yapan esasın,etrafımızda olan tabiatı hepbirlikte çalışarak, kolektif birşekilde şekillendirebilmeyeteneğimizin bizdenalınmasıdır. Hayatlarımızınkontrolünün dışındabırakılıyoruz ve kendiişgücümüzün ürünleri bizleredüşman güçler olarak geridönüyor.

1844 Elyazmaları'nda Marx,yabancılaşmanın dört halindenbahseder; işçinin, kendiemeğinin ürününden ayrılması(1), kendi iş sürecindenayrılması (2), insan tabiatındanayrılması (3), her birindenayrılması (4). İşçiler ürettiklerinesneye hatta hizmeteyabancılaşırlar çünkü yaptıklarıişin sonucu olan ürün ya dahizmet başkaları tarafındansahiplenilir ve kontrol edilir;kapitalistler tarafından. Marx,işçilerin ürettiği nesnelerinkendi hayatlarını kontrol et-meleriyle sonuçlanan sürecişöyle açıklar:

İşçi tüm hayatını nesneye adarve bu artık o hayatın işçiyedeğil nesneye ait olduğuanlamına gelir. Yani işininürünü artık onda olmayandır.Sonuçta ürettiği ürün ne kadargörkemli ise, işçinin kendisi okadar az görkemli kalmıştır.İşçinin ürettiği üründendışsallaştırılması, sadece emeğibir nesne, bir dışsal varlık ha-line getirmekle kalmayıp, aynızamanda işçinin kendisinindışında bağımsız ve yabancıolarak oluşmuş olan ve işçinin

Marx ve Engels

10

nesneye verdiğini, düşmancave yabancı olarak işçiyle karşıkarşıya getiren bir bağımsızgüç haline gelmektedir.24

Buradan Marx'ın teorisinin ik-inci kısmına, işçilerin tüm emeksüreçlerinin kendisindenayrılma şekillerine geçelim.İşçilerin nasıl çalıştığı veyaçalışma koşulları hakkında birşey söylemeyeceğiz. İş süreç-leri tamamen işçilerin elindençıkmadı ancak daha ziyadeişçilerin haklarına karşısaldırgan tutum gösterenellerde toplandı; bizi daha azparaya daha uzun süreler vedaha çok çalıştırmaktan çıkarıolan patronlar ve yöneticiler.

Modern üretim hatları, busürecin şiddetini arttırdı çünküişçi, daha büyük bir sürecinsadece küçük bir parçasını oy-nayarak, kendi ürettiği ürün-den ayrıldı. Eskiden, yeteneklibir zanaatkâr bir ürünübaşından sonuna kadar üreti-yordu ancak modern fab-rikalarda işçiler aynı sürecitekrar tekrar gerçekleştirerek,çok daha büyük bir sürecinküçük parçalarınıoluşturuyorlar. İşçiler, maki-nenin bir başka dişlisi halinegeldiler.

Marx'ın özellikle belirttiğiüçüncü nokta, bizi insan yapanşeyin - sosyal işler için olan ka-pasitemiz- bizden alındığıdır.İş, yaratıcı bir faaliyet olmaktanziyade tam tersi bir durumabürünmüştür.

Sonuç olarak, bizler birbirimizeyabancılaştık. Birbirimizle işiçin, zam için, primler için re-kabet eder hale geldik. Bizibölmeyi ve yönetmeyikolaylaştıran şekilde birbiri-mize düşman kılındık.

Ancak, bizim diğer insanlarlailişkilerimiz malların alınıpsatılması ile yönetiliyor. Marxve Engels'in her toplumunyaşamımız için gerekli temelihtiyaçları nasıl karşıladığı ile il-gili esas organizasyonlarınınasıl tartıştığını hatırlayalım.Kapitalizm altında binlerceinsan giydiğimiz giysilerin,yediğimiz yemeğin,kullandığımız arabaların üretimsüreçlerine dahiller. Fakat bizleronlardan izole edilmişhaldeyiz, onlarla ilgili tek bil-gimiz, onların emeği ileüretilmiş ürünleri satın almak-tan ibaret. İnsanlığın gerikalanını, kendi yoldaşımızkişiler olarak görmüyoruz. Bizonları üretim sürecinin parçasıolarak addediyoruz; onlarbizim için rakipler, astlarımız veüstlerimiz haline geliyorlar.

Sonuç olarak, yabancılaşmaişçileri kendi emeklerinden vetabiatın değişiminde emeğinoynadığı aktif roldenayırmaktan geçer. İşçiler, kapi-talizm altında, tabiattan dayabancılaştırılmışlardır. Ancak,bugünkü toplumlarımız,tabiatın, doğal hayatın üzerinekurulmuştur. Marx 1844Elyazmaları'nda şunu gözlem-ler:

Doğadan yaşayan insan,doğanın kendisinin vücuduolduğu ve o vücutla ölmemekiçin sürekli bir etkileşim halindebulunan insan demektir. Birinsanın fiziksel ve zihinselhayatı doğaya göre değişir; buaynı zamanda şu anlamagelmektedir, doğa da kendi-sine göre değişir, insan ise odoğanın bir parçasıdır.25

Marx, bundan sonraki dönem-lerinde bu noktayı insanlar vedoğa arasında "insan ve insan

emeğinden doğan tabiatarasındaki karmaşık, dinamiketkileşimi tasvir etmek için buesas ilişkiye daha sağlam vebilimsel bir açıklama getiren""metabolizma" konseptinigeliştirir.26

Emek öncelikle, insan ve doğaarasında, insanın kendihareketleri ile kendisi ve doğaarasındaki metabolizmayaaracılık ettiği, düzenlediği vekontrol ettiği bir süreçtir.27

Marx bu bakış açısını ondokuzuncu yüzyılın en büyükçevre olaylarından biri olantoprağın verimliliğini kay-betmesini inceleyerekgeliştirmiştir.

Avrupa'da ve KuzeyAmerika'da gelişmiş kapitalistdevletlerde, artan yoğun tarımuygulamaları toprağın "bitkindüşmesine" sebep oldular vegübreye olan talepte çok ciddibir artış meydana geldi; 19.yüzyılın ortalarından sonra,guano (deniz kuşu gübresi)ticareti Avrupa'daki umutsuzçiftçilerin "Napolyon'un mey-dan savaşlarından kalanlarıkemikleri tarlalarına serpmekiçin talan etmeleri"28 gibiyaşananlar sonucunda çokciddi paraların döndüğü biralan haline geldi.

Kimya endüstrisi, yapaygübreleri üretebilecek kapasit-ede olmasına rağmen dünyatarımına yardım edecek ölçüdedeğildi ve yeni gübrekaynaklarına olan ihtiyaç denizkuşları konusunda zengin olanküçük ada devletlerinin "guanoemperyalizmi" dönemini ge-tirdi.

Alman Kimyager, Just vonLiebig, bitkinin büyüdükçe

Marksizm ve Ekoloji

11

topraktan nitrojen ve pota-syum gibi besleyici elemanlarıaldığını ve bu yüzdenverimliliğini azalttığına dair ilkmodern anlayışı geliştirdi. Buanlayışı, tarımın sistematikolarak toprağın verimliliğiniazaltmasına- toprağı besleyenmaddelerin "üretim sürecindeyıldan yıla azalması"na- karşıbir anlayış olarak geliştirdi.Liebig, doğal ya da yapaygübrelerin toprağın bitkinliğiniazaltması için kesinliklekullanılması gerektiğini destek-lemenin yanı sıra, tarımın daharasyonel formlarınınuygulanması gerektiğineinanıyordu. John Bellamy Fos-ter'in da yazdığı gibi:

Liebig, -Thames nehrindekikoşullardan hareketle, iki kirlilikprobleminin yani şehirlerdekiinsan ve hayvan dışkıları prob-lemi ile doğal verimliliğinazalması sorununun birbiriylebağlantılı olduğunu ve organikgeri dönüşüm ile besleyiciminerallerin toprağa yenidenkarışmasının, rasyonel şehir-tarım sisteminin ayrılmaz birparçası olduğunu savunur.29

Karl Marx Liebig'in vediğerlerinin fikirlerini kapitalisttarım metotlarına bir eleştiriolarak geliştirdi. Nüfusun git-tikçe artan şekilde büyük şehirmerkezlerinde şehirleşmesisorunun kalbiydi – ülkedekitarım ürünleri şehirler içinalınıyordu ve kanalizasyon ne-hirlere veya denizlerebırakılıyordu, dolayısıylatoprağı besleyecek minerallerkayboluyordu. Marx tarım eğerrasyonel sekilerde düzen-lenirse, toprağı 'iyileştirmenin'mümkün olduğunudüşünüyordu ama aynı za-manda Marx'a göre' kapitalistüretim... insan ve dünya

arasındaki metaboliketkileşime de zarar veriyordu.Şöyle devam ediyor;

Kapitalist tarımdaki tümgelişmeler, sadece işçidençalarak değil, topraktan daçalarak ilerleyen bilimdekigelişmelerdir; topraktakiverimliliği belirli bir zaman dil-iminde arttıracak tümgelişmeler aynı zamanda uzunvadede tüm bu verimliliği yokedecektir.30

Marx'ın kapitalist tarım analizi,onu kapitalizm altındasürdürülebilir bir tarımın mev-cut olmadığı düşüncesineitmiştir:

Toprağın bilinçli ve rasyonelolarak sürekli bir kamusal malolarak kullanımı, insan nesil-lerinin yeniden üretimi vevarlığı zincirinden ayrılamaz.31

Bu nedenle, kapitalizm altındainsanlar ve doğa arasında bir"metabolik ayrım" vardır.Marx'a göre, bu kopuş ancakinsan ve doğa arasındakiilişkinin yeniden düzenlendiğibir toplumla iyileşebilir.

Bu alanda özgürlük ancakdoğanın kör güçlerinin önünekatılmak yerine, doğayla olankarşılıklı ilişkilerini rasyonel birbiçimde düzenleyen ve doğayıortak bir denetim altına sokantoplumsal insan, ortaklaşaüreticiler tarafındangerçekleştirilebilir ve bu, en azenerji harcamasıyla ve insandoğasına en uygun ve en layıkkoşullar altında başarılır. Amagene de bu, bir zorunlulukâlemi olmakta devam eder.Gerçek özgürlük âlemi kendibaşına bir amaç olarak insanenerjisinin gelişmesi, bununötesinde başlar; ama bu da

ancak temelindeki bu zorun-luklar âlemi ile serpilipgelişebilir.32

Bir başka deyişle, kapitalizmdaha sürdürülebilir bir gelecekkonusunda temeloluşturamamıştır, bu ancakbaşka bir toplumda, insanlar vedoğa arasındaki bu ayrımın or-tadan kalkması, insanların ka-pitalizmin sınırlarının onlarıkısıtlamadığı, daha ileriyegötürmek için özgür olduklarıbir ortamda mümkündür.

12

Marx ve Engels'in karıştığı enönemli tartışmalardan biri –kibugün gezegenin geleceğikonusundaki tartışmayla dabağlantılıdır- dünya nüfusuylailgiliydi.

Nüfus artışıyla ilgili tartışmalar,günümüzde artıksürdürülebilirlik konusundanayrı düşünülemiyor. JonathanPorrit, çevreci, Yeni İşçi Partisihükümetinin en önemlidanışmanlarından birisi ve Op-timum Population Trust (OPT)(Optimum Nüfus Vakfı) pat-ronudur. (Yeni İşçi Partisi - NewLabour: Tony Blair ve GordonBrown tarafından üretilen, İn-giliz İşçi Partisi'nin 1994-2010arasında savunduğu neoliberalve sağ politikalar bütünü) Vakıf,İngiltere'nin nüfusunun1880'lerin sonundaki düzeye,30 milyona düşürülmesigerektiğini söylüyor. Porrit,"Nüfus artışıyla ekonomikbüyüme dünyayı korkunç birbaskı altına alıyor" diyor. İşte,nüfusun çok fazla olduğu gibibasit bir fikir, hükümetin en üstdüzeydeki anlayışınıoluşturuyor. İngiltere Göçmen-lik Bakanı Phil Wollas, "Nüfusartarken sürdürülebilirlikmümkün değildir" diyor.

"Nüfus fazlalığı" birçokçevrecinin de kullandığı birargüman. OPT'nin patronlarıarasında David Attenboroughile James Lovelock da var. YeşilParti politikaları arasında,"sürdürülebilir ve adil toplumiçin nüfusun dengeli veyayavaş yavaş azaltılması gerekir"deniliyor.

Suçu, nüfus düzeyine yükle-

mek, eleştiriyi sosyal ve çevresorunlarının gerçek neden-lerinden saptırır. Marx ve En-gels bunu anladılar ve bugenel anlayışla sonuna kadartartıştılar.

Papaz Thomas Malthus, nüfusartışının her zaman mevcutgıdadan fazla olacağınıanlattığı bir dizi makalesindenilkini 1798 yılında yayınladı.Thomas Malthus ismi, nüfusunarttığı ya da artıyor olmasıkarşısında gezegenin gıda vedoğal kaynaklarınınsınırlılığıyla ilgili tartışmalarınsimge ismi haline geldi. Küre-sel ısınma boyutunda tartışanbazıları, nüfus fazlalaştıkça seragazı emisyonunun dafazlalaştığını öne sürüyor.

Malthus, tezinin modern yoru-mundaki "nüfus artışı" ke-limesini kullanmamak içinelinden geleni yapmıştı.33Onun için bu mesele,tartışmasının merkezinioluşturmuyordu.

Malthus makalesini Fransız Devrimi'nden sonra yazdı.Eşitlikçi bir toplumun olupolamayacağına dair birtartışmada yer alıyordu. Özel-likle, radikal bir yazar vedüşünür olan William God-win'nin fikirlerine karşıkoymanın yolarını arıyordu.Godwin;

Eziyet, kölelik ve sahtekârlıkruhu, işte bunlar, kurulumülkiyet yönetiminin mevcutmarazi teşekkülleridir. İnsanlarıbolluk içinde yaşadığı, doğanınarmağanlarını paylaştığı birtoplumda bu duygular,

kaçınılmaz olarak sonbulacaktır.34

Mülkiyet ilişkileri dışında başkaşeylere göre belirlenmiş birtoplum tasavvuruna karşıMalthus, nüfus sadeceahlaksızlık (Malthus,zamanında rastgele cinselilişkide bulunmanındoğurganlığı azalttığınainanılıyordu) ve mağduriyet(veba, hastalık, açlık) sonucuazalabileceğinden, eşitlikçi birtoplumun mümkünolmadığına inanıyordu.

İnsanlık bolluk ortasındayaşayamaz. Herkes doğanıncömertliğini aynı şekildepaylaşamaz. Mülkiyet yöneti-minin olmadığı yerde herkeskendi küçük hazinesini şiddetlekoruyacaktır. Bencillik zaferkazanacaktır.

Malthus'a göre, insanındoğasındaki bencillik, nüfusartışını kontrol etmek için özelmülkiyet sistemini gereklikılıyor ve sadece mağduriyetgetirecek daha eşit birtoplumun da önlenmesigerekiyor. Böyle bir toplum,başarısızlığa mahkûm olacaktırçünkü insanlar, sonunda yiye-cek bitinceye kadar gittikçedaha fazla çocuk sahibi olacakve kitlesel açlık, toplumunçökmesine neden olacaktır.

Malthus'un fikirlerinin ana ek-seninde, yoksul ve çalışaninsanları aşağılık görme tavrıyer alıyor. Marx, bumuhteremin yazdıklarını "esaslıbir alçaklık" olarak tanımladı.Aynı zamanda Engels'le bir-likte, Malthus'un fikirlerinin bil-imsel olmadığına dikkat çekti.Malthus'un, eğer kontrol edile-mezse geometrik oranla (1, 2,4, 8, 16) artan nüfusun, arit-

Marksizm ve Ekoloji

Marx, Malthus ve Aşırı Nüfusluluk Miti

13

metik oranla artan (1, 2, 3, 4,5)35 besin kaynaklarını geçe-cektir ana tezi için kanıtbulunamadı.

Malthus'un tezi, koşullarındandolayı yoksulları suçlu bulmakyönündeydi. Yoksullar için dev-let desteği olmaması gerektiğikonusunda ısrar edi-yordu. Ni-hayetinde, nüfus artışının mev-cut yiyeceklerden fazla olması,şeylerin doğal düzenindenkaynaklandığı için, açlarıdoyurmanın hiçbir anlamıyoktu. Malthus'un nüfuskonusundaki tezlerini kullananbazıları, günümüzdeyoksulların ahlaki kısıtlamalarkonusunda aciz olmasının butezleri doğruladığını söylüyor.Malthus makalesinin 1803'tekibasımında daha da ilerigiderek şöyle diyor;

Gayrimeşru çocuklarla ilgiliolarak, hiçbir koşulda kiliseödeneğine başvurma haklarıolmamalıdır. Görece konuşacakolursak, diğerleri hemen yerinidolduracağı için bu bebeklerintopluma hiçbir katkısıolmayacaktır.36

Daha sonra devam eder;

Yoksullara, doğal olarak,insanlığın muazzam miktardaçocuk sahibi olmasına nedenolmalarına yol açmadan, neşekilde olursa olsun yardımetmek mümkün değildir.37

Bu tavır, Malthus'un,yardımseverliğin, yoksulinsanların yoksulluk içindeyaşamalarına neden olduğuiçin, problem olduğunainanmasını beraberinde ge-tirdi. 1817 yılındaki açlıkkonusunda yazarken, açlarayardım edilmemesini, zorlaşehre gönderilmeleri

gerektiğini ileri sürdü.38

Bu görüş, birçok insanınMalthus'u eleştirmesine nedenoldu. Radikal William Cobbett,Malthus hakkında, "Hayatımdabirçok insandan nefret ettimama senden nefret ettiğimkadar kimseden nefretetmedim" diye yazdı. Teorikolarak sınırlı olmasına rağmen,Malthus'un fikirleri hızla ge-leneksel kurumların parçası ha-line geldi.

Marx ve Engels, Malthus'unfikirlerine heyecanla karşıçıktılar. Yazılarında, egemensınıf ideolojisinde önemli birrol oynadığının farkına vararak,Malthus'un makalelerinesürekli olarak yer verdiler.Örneğin Marx, 1865 yılındaşöyle yazıyor:

Mesela Malthus'un, Nüfus Ü-zerine kitabının ilk baskısı,"sansasyonel bir kitapçık" vebaşından sonuna kadar çalıntıbir kelepir olmaktan başka birşey değil. Ayrıca, insan ırkıhakkında üretilmiş bu iftiralarınne kadar da teşvik edici olduğuayrı bir konu!39

Engels, Malthus'un tezlerinişöyle özetliyor:

Dünyanın nüfusu sürekli fazlaolacaktır ve bu nedenle, se-falet, sıkıntı ve ahlaksızlıkhakim olacaktır, işte bu, bazılarızengin, eğitimli ve ahlaklı vediğerleri, az ya da çok yoksul,cahil ve ahlaksız olan farklısınıflar insanlığın ebedikaderidir.40

Malthus'un bu yazılarının,"gerçek İngiliz burjuvaları içinözel bir gerekçe olmasındandolayı gözde bir teori" halinegelmesinde şaşılacak bir şey

yok.41

Hem Marx hem de Engels,Malthus'un temel tezlerinidetaylı bir şekilde inceledi.Malthus'un bazen, nüfusartışıyla eşleştirmek için yiye-cek üretiminin arttırıldığını iti-raf ederek kendisiyle nasılçelişkiye düştüğüne dikkatçektiler. Ayrıca, bilimin, üretimsürecinin ve tarım tekniklerininilerlemesinin de üretilecekbesin miktarının nasılarttırdığını belirttiler.

Engels, açlık sorununa, popülergörüşün yorumcularındandaha radikal şekilde yaklaştı.Eğer yeterince yiyecek yoksa"neden az üretiliyor?" diyesordu,

Mesele, zamanımızda,bugünkü olanaklarla bile, üre-timin sınırının olması değil amaüretimin sınırlarını, açinsanların sayısı değil, satın a-labilecek ve ödeyebileceklerinbelirlemesidir. Burjuvatoplumu, daha fazla üretmeyiisteyemez ve üretemez. Parasızaçlar, işçiler, kâr için faydalı halegetirilemeyen yani satın a-lamayanlar ölüme terk edilir.42

Kıtlığın baş gösterdiği yerde buvahşi gerçeklik kendini tekrartekrar gösterdi. Engels'inyukarıda yazdıklarından yirmiyıl kadar önce değişmez besinürünü olan patateslerinçürümesi (bitki hastalığınayakalanması) İrlanda'yımahvetti. Yaklaşık yarım milyoninsan öldü, milyonlarcası da işve aş bulmak için göçtü.43Kıtlığın en kötü zamanında,Britanya hükümetinin başlıcameşguliyeti, kıtlık yardımlarınınserbest piyasadaki yiyecekfiyatlarını düşürmemesiydi.

14

Milyonlar açlıktan ölürken fi-yatlar tavan yaptı. Hükümetintavrı, kıtlığın tüccara kâr yapmafırsatı sağlaması yönündeydi.Borsacılar, mısırdan servetkazandılar ve hükümet bu du-ruma göz yumdu. Kıtlıkyardımından sorumlu hazineyardımcısı Sör CharlesTrevelyan, özel sektörüetkileyeceği korkusuyla, açlarayiyecek göndermeyi süreklireddetti.

İrlanda'yı vuran felaket doğaldeğildi. Diğer ülkeler depatateslerin hastalığayakalanmasından zarar gördüama kitlesel açlıklakarşılaşmadılar. Bu felaket, Bri-tanya devletinin İrlanda halkınıyoksul ve tek ürüne bağımlıbırakması, yiyecek satmaktankâr yapanları kızdırmamak içinyardım etmeyi reddetmesiyleikiye katlandı.

1847 yılında, kıtlığın ortasında,İrlanda'nın tahıl hasadı bololmuştu. Limerich'tekihükümet görevlisi "İnsanlaraçlık içindeyken ülke yetişmişmısırlarla kaplanmıştı. Tahıllar,kirayı karşılamak için ülkedışına satılıyordu" diyeyazmıştı.

Otoriteler yardım etmek içinçalışsalardı, kıtlıkta ölen birçokinsan hayatta kalacaktı. 1845-1850 yılları arasında, Britanyahükümeti kıtlık için 7 milyonsterlinden biraz daha fazlaharcadı. Bunun karşısında,1830'larda kölelerin özgürlüğekavuşmasıyla, Batı Hindistanköle sahiplerine, 20 milyonsterlin veya birkaç yıl sonraKırım Savaşı'nda44, 70 milyonsterlin harcamıştı.

Milyonlarca İrlandalı'nın ölmesive yerinden olması basit bir

hasat alamama sorunu değildi,sömürgecilik ve önce insanıdeğil kârı koyan ekonomipolitikalarının bir sonucuydu.

İrlanda'daki kıtlıktan sonraolan her büyük kıtlıkta nüfusartışını açlığın sebebi olarakgösterenler oldu. Bu, ne1840'lardaki İrlanda kıtlığı, nede dünyadaki diğer kıtlıklar içindoğrudur.

1970'lerde kıtlık Batı AfrikaSahra halkını vurdu. Biridışında bu ülkeler kendi nü-fusunu doyuracak kadar üre-tim yapıyorlardı. 1980'lerdeSahra Çölü'nün güneyindeki31 ülke, kuraklık yaşadı amasadece 5 tanesi kıtlıkla45boğuştu. Problem, gene yiye-cek eksikliği ya da nüfus oranıdeğildi; mevcut yiyecek,ihtiyacı olana gitmemişti.Bugün, 20 yıl öncesine göre%15 oranında daha fazla yiye-cek var. Genellikle beslenmeoranı düşük olan ülkeler yiye-cek ihracatı yapıyor. ÖrneğinHindistan, 1995 yılında kendiülkesinde 200 milyondan fazlakişi açlıktan ölmesine rağmenmilyonlarca dolarlık buğday vepirinç ihracatı yaptı.46

Yukarda bahsedilenlerin İrlan-da'daki kıtlıkla, özellikle, zenginülkelerin nasıl bu durumu dahada berbat hale getirdiğikonusunda benzerlikler çokaçık. Birleşmiş Milletler AçlıkHizmeti Gücü, eğer gelişmişülkeler gayri safi millihâsılalarının %0,7'sini yardımolarak verseler, dünyadaki açlıkçeken insanların sayısının, 2015yılına kadar yarıyaindirilebileceğini gösterdi.47 Buülkelerin, "aç ülkelerin çiftçi-lerini süründüren ticaretfaaliyetlerini reforma tabitutmaları ve bu kırılgan

piyasaya ucuz tarımsal ürünleriyığmayı" durdurmalarıgerekiyor. Bu ayrıca, çok karlı"biyo-yakıt" üretmek için değil,açları doyurmak için ekmeyigerektiriyor.48

Ayrıca, dünya, şimdi bizimürettiğimizden daha fazlaüretme potansiyeline sahip.Birleşmiş Milletler Yiyecek veTarım Organizasyonu'nun 2009yılındaki raporuna göredünyadaki ürün alınantoprakların sayısı ikiyeçıkartılabilir. Bu topraklarınçoğu, Afrika ve LatinAmerika'da bulunuyor. İkincirapor daha da fazla potan-siyelden bahsediyor.

Şu anda, Guinea Savannahbölgesinde, Senegal ile GüneyAfrika arasındaki 600 milyonhektarlık alanın, 400 milyonhektarlık ekilebilir kısmındanhasat elde edildi.49

Thomas Malthus'un ilkbroşürünü yazmasından 200 yılsonra, dünya çok farklı biryerde. Gezegenin ekonomikkriz ve çevre kriziyle yutulmatehlikesi karşısında, Malthus'unargümanları tekrardan suyüzüne çıkmaya başladı.

Dünyayı doyuracak yeterinceürünün yetiştirildiğini göster-menin yanı sıra, nüfus artışıylailgili bazı mitlerle mücadeleetmek de önemli.

Dünyanın nüfusu şu anda 6,7milyon ve çoğalıyor amabununla birlikte, büyüme oranıçok düştü. 1950 ile 2000 yıllarıarasında nüfus %140 oranındabüyümesine rağmen, uzmanlargelecek 50 yıl içinde sadece%50, sonraki 50 yıl içinde ise%11 büyüyeceğini söylüyor.Yaşama standartları arttıkça,

Marksizm ve Ekoloji

15

eğitim ve tıbbi imkânlaraerişim düzeldikçe, doğumoranı azalıyor.50

Almanya, Japonya, İtalya ve es-kiden SSCB'ye ait devletler dedâhil olmak üzere, birçokülkenin 2050 yılında 2005yılından çok daha küçüleceğibekleniyor. Doğurganlık oranı,birçok gelişmiş ve gelişmekteolan ülkede, bir önceki neslinyerini alma düzeyinin altında.51

Nüfus yoğunluğu, ülkedekiekonomik gelişmeyi belir-lemiyor. Hindistan'ın nüfusuJaponya'yla aynı oranda amaGayri Safi Milli Hâsıla 12 katdüşük. Japonya ve Hindistan'ınzenginlik düzeyini tarihleri be-lirliyor.

Bugün dünyadaki nüfusfazlalığından ve kısıtlı doğalkaynaklardan bahsedenler, 19.yüzyılda Malthus'unargümanlarını izleyenlerindüştüğü tuzağa düşüyorlar. Bu,bir ulusun zenginliğinin, bellibir tarihsel koşul tarafındanbelirlenmediğine, sabitolduğuna inançtankaynaklanıyor.

Marx'ın söylediği gibi,

Aşırı nüfus, tarihsel olarakbelirlenmiş bir ilişkidir. Hiçbirşekilde ne soyut rakamlarla nede hayati ihtiyaçlar için gerekliverimliliğin mutlak sınırıylabelirlenmiştir, sınır belli bir üre-tim biçiminin varsaydığısınırdır. Bizim için küçükgözüken rakamlar, Atina içinnüfus fazlalığıydı.52

Malthus'un ismi, kaynaklarındünya nüfusunugeçindiremeyeceği konusundagene kullanılmaya başlandı; bizde, sorunun yetersiz kaynaklar

değil, ekonomik sisteminihtiyacı olanların ihtiyacınıkarşılamadığı doğrultusundakarşılık vermeliyiz.

Bugün bu argümanları kul-lananlar, Malthus gibi, sisteminekonomik ve çevre sorunlarıiçin sıradan insanları suçluyor-lar. Bu tezi, Marx ve Engels'in150 yıl önce "insan ırkına biriftira" diye reddettiği gibi, bizde reddetmeliyiz.

16

Uzun zamandır, çevre krizindenorantısız olarak daha fazlazarar görenlerin dünyanın enzayıf ülkeleri olduğu kabulediliyor. Ancak, yalnızcagelişmekte olan ülkelerin zarargöreceğini düşünmek hataolur. İklim değişikliğinin küreseltehdidi her ülke üzerinde etk-isini gösterecek ancak budeğişim her yerde eşit şekildehissedilmeyecek. Birleşmiş Mil-letler'in Hükümetler Arası İklimDeğişikliği Paneli'nin (IPCC)başkanı Rajendra Pachauri'ninde dediği gibi; '"Dünyadakifakirin de fakiri insanlar, hattazengin ülkelerdeki fakir insan-lar da bu krizden en kötü etk-ilenecek olanlar.''

Fakat toplumdaki en fakirlerietkileyecek olan yalnızca iklimdeğişikliği değil. Çevre prob-lemleri genellikle toplumdakifakirleri en çok etkiler çünküonlar bundan kaçamayacakdurumdadırlar. Eğer zengins-eniz, kirli dumanlar çıkartan birfabrikadan uzakta yaşamayayetecek paranız vardır. Paratemiz içme suyunu satın ala-bilir.

1843'teki Manchester'ı tarif e-derken Engels sadece zengin-lerin kenar mahallelerdenuzakta olduklarına değinmeklekalmaz, en zenginlerin "dahauzakta bahçeli villalara"taşındıklarını veya "özgürce,sağlığa yararlı kır havasında"yasadıklarını, ama aynı za-manda kendilerini işçi sınıfınınkorku dolu varlığından izoleetmek için, kenar mahalleleri,seyahat ettikleri yollarınkenarındaki alışveriş merkezleri

ile saklayacak şekildetasarladıklarından söz eder.

Çevresel değişikliklerinsonuçları, toplumdaki eşitsizyapı yüzünden daha da kötühale geliyor. Mevsimsel ol-mayan soğuk ya da sıcakhavanın, hava sıcaklığının kışnormallerinin her 1 derecealtına düştüğünde, İngiltere'deneden 8000 fazladan ölümesebep olduğunun biraçıklaması yok. Hayatınıkaybeden insanların çoğu eviniısıtmaya parası yetmeyenemeklilerdi. Durum, Finlandiyaveya Rusya gibi insanların dahahazırlıklı oldukları ülkelerdençok daha kötü halde.53

Yaz sıcağı dalgaları isedünyanın her yerinde binlerceinsanın ölümüne sebep oluyorama yine en çok zarar görenlertoplumun en fakirleri oluyorlar.2005 yılında yapılan birçalışma, o yıl yükseksıcaklıklara bağlı olarak hastan-eye kaldırılan ve yüksek risktaşıyan 6200 Amerikalının,fakir, yaşlı ya da sigortasızolduğunu gösteriyor. Dahayeni, çevre felaketinin eşitsizetkisini New Orleans'ta 2000kişinin ölümüne yol açan Kat-rina Kasırgası'nda gördük.Yerel ve federal hükümet şehritamamen boşaltmayı reddetti.Bu şu anlama geliyordu; enfakirler, arabası olmayanlar,gidecek yeri olmayanlar ya dagüvenecek bir sosyal yardımbirikimi bulunmayanlar kendihallerine bırakıldılar.

Bu insanlar kasırgadan sonraşehirde sıkışıp kaldıklarında

dışarıdan onlara hiçbiryardımın gelmediği açıkolmasına rağmen yiyecek veiçecek için mağazalarıyağmaladıkları için medya vehükümet tarafından canavargibi gösterildiler.

İklim değişikliğinin eşitsiz et-kisi, toplumun tabanında yeralanların daha iyi ve dahasürdürülebilir bir toplumuyaratabilmek için en fazla mü-cadele edenler olmasını gerek-tiriyor. Özellikle, işçiler bumücadelenin tam ortasındaolmalılar.

Ancak genellikle çevre prob-lemleri ile ilgili kampanya ya-panlar, işçi sınıfını bir problemolarak görüyorlar. Bazen çevreproblemlerini yaratanhükümetleri ve şirketleri suçla-mak yerine kim "daha yeşil"olmayı denemiyor ve öyleyaşamıyorsa onları suçluyorlar.Gelişmiş ülkelerde yasayaninsanların, hayatlarının çevreyeetkilerini azaltmak için bazıfedakârlıklar yapmalarıgerektiğini söylüyorlar.

Örneğin, Jonathan Poritt "herbireyin kendi karbon ayak izin-den sorumlu olduğunu"savunuyor. Fakat bu tam olarakdoğru değil. Günümüzde, İn-giltere'de hükümetin toplutaşımayı özelleştirmearacılığıyla baltalamasına vearaba kullanımını teşvik etme-sine bağlı olarak çok sayıdainsanın araba kullanıyor olmasışaşırtıcı değil. Küresel ölçektebaktığımızda ise, en büyük tekkarbon emisyonu kaynağıelektrik üretimi. Maalesefgünümüzde de bireyler olarakbizim hükümetlerimizin enerjipolitikaları üzerinde çok azetkimiz var.

Marksizm ve Ekoloji

Sınıf ve Sosyal Adalet

17

Ancak bazen insanlardan geze-geni kurtarmak için hayattarzlarını değiştirmelerini iste-menin daha ağır sonuçları daoluyor. Al Gore'un "UygunsuzGerçek" filmini ele alalım. Hiçşüphesiz ki iklim değişikliğiprobleminde, sorunu çok netve anlaşılabilir bir dille anlatanen iyi giriştir. Filmin sonundabireyler olarak önlem almamızisteniliyor. Ampullerimizideğiştirmemiz, arabalarımızınlastiklerini şişirmemiz ve yeşil işyerlerinden alışveriş etmemizisteniyor.

Çevre aktivisti ve gazeteciDavid Jensen'in yaptığıaraştırmaya göre ABD'dekiherkes Al Gore'un önerdiklerinigerçekleştirse bile emisyonlar%22 oranında düşüyor. Eğerbiz iklim değişikliğinin iler-lemesini durdurmak istiyorsak,ABD emisyonları %70 ila %80arasında düşürülmeli, fakatkimse geri kalan %60'ın nere-den geleceğini söylemiyor.Bireysel çözümlere odaklan-mak, bizi yapılması gerekendaha büyük sosyaldeğişimlerden uzaklaştırıyor.

Daha yeşil hayatlaryaşamamızın sağlığımız,yaşadığımız şehirler veçevremiz açısından birçokfaydası olmasının yanı sıra, bubirçok kişi açısından finansalolarak mümkün değil. Bu aynızamanda hükümetlerin veşirketlerin gezegene zararveren uygulamalarını engelle-meyecek.

Aynı zamanda emisyonlarıdüşürmek için çeşitlifedakârlıklar yapmak zorundaolduğumuz argümanını kabuletmemeliyiz. Basit bir şekildehayatlarımızı nasıl yaşıyoruz ilebaşlayan bu tartışma, bireyleri

çevre problemi yüzündensuçlayarak bitiyor. Bu karbonyoğunluğu yüksek endüstri-lerde çalışanlara nasılbaktığımız konusunda da ciddiönem taşıyor. Eğer biz karbonemisyonlarımızı düşüreceksek,bu kömür, havacılık ve arabaendüstrilerinin geleceği için neanlama geliyor?

Bazıları basitçe tüm fabrikalarıkapatmamız gerektiğinisöylüyorlar. George Monbiotaraba endüstrisini kurtarmakiçin hükümetin teşvik ver-mesinin yanlış olduğunusavunuyor. Bu teşvikler yerineşunu öneriyor: "Ekonomik dur-gunluk yollardaki araba sayısınıazaltacak, bu da şehirlerarasıotobüs ulaşımı için yollarda birşerit açılmasını, bu sayede detoplu taşıma devrimini teşvikedebilir."54

Monbiot, hükümetinemisyonları azaltmak veulaşımı iyileştirmek için olanprojelere para yatırmasını iste-mekte haklı. Ama onun strate-jisi aynı zamanda arabafabrikalarının hızla kapatılmasıanlamına geliyor. İşleri riskaltında olan binlerce işçiyigörmezden gelmek, onlarıçevre hareketindenuzaklaştırma riskini de taşıyor.İşte bu yüzden sosyal adalet,gelecekte sürdürülebilirtoplum konusunu tartışırkenbu kadar önem taşıyor.

Eğer biz işçi sınıfını, kapital-izmin öncelikleri ile mücadeleedecek bir hareketin parçasıhaline getirmek için kazan-maya çalışıyorsak, onlara işçisınıfının çıkarlarının buhareketin parçası olduğunugöstermeliyiz. Sosyalistler,araba fabrikalarının basitçekapatılması gerektiğini değil

de, bunların daha faydalı ürün-ler üreten fabrikalaradönüştürülmesi gerektiğinisavunurlar – örneğin toplutaşıma araçlarını üreten fab-rikalara dönüştürülmesini. Buyüzden bizler yeni işler, tazmi-nat, iş eğitimi ve çevre dostuekonomiye geçişte işini kaybe-denler için kampanyayapmalıyız.

Fabrikaların daha çevre dostuhale getirilmesi söylendiğikadar zor bir şey değil. 2009boyunca Visteon tarafındanişletilen 3 araba fabrikasıkapandı; Enfield fabrikasındaçalışan işçiler mücadeleyleişlerini korumayı başardılar. En-field fabrikası, işletmenin plas-tik parçaları yapan bölümüydü.Plastik parçaların yapımındakullanılan, sıkma döküm yön-temi kolaylıkla başka parçalarınüretimi için değiştirilebilecekşekildeydi. Bu aynı zamandada, işçilerin işgal sırasında birbasın açıklamasında önerdik-leri şeydi;

Bizim üretim yeteneklerimiz –plastikten olan her şeyi ürete-biliriz- gittikçe ihtiyacın arttığıyeşil ürünlerin parçalarınınüretilmesi için kullanılmalıdır:bisiklet parçaları, güneş panel-leri, rüzgâr tribünleri, geridönüşüm çöp kutuları, vb.

Benzer bir şekilde, WightAdası'ndaki Vestas rüzgârtribünü fabrikasında, fabrikayıişgal eden ve kapatılmasınakarşı mücadele eden işçilerindirenişi de yalnızca işlerini ko-rumaya yönelik değil, aynı za-manda gezegenin geleceği ileilgili bir mücadele idi.

Kapitalizm altında, işçilertoplumdaki tüm refahı yaratır.İşçiler olmadan enerji santral-

18

leri elektrik üretemez, fab-rikalar mal üretemezler, ham-madde yer altındançıkarılamaz, bir merkezdetoplanamaz ve sonradağıtılamaz, çocuklar eğitimgöremez, iş yerlerimiz veşehirler temizlenemez. Bu daişçilere, sınıf olarak çok ciddibir güç sağlar, üretimi dur-durma, kapitalizmindevamlılığını sağlayan hersüreci sekteye uğratma vepatronların kârlarını durdurmagücü verir.

Marx ve Engels, çok sayıdaişçiyi büyük fabrikalarda veüretim merkezlerinde bir arayagetiren kapitalizmin aynı za-manda toplumu değiştirmegücünü yarattığını daanlamışlardı. Komünist Mani-festo'da da dedikleri gibi, ka-pitalizm kendi 'mezarkazıcılarını' yarattı.

Fakat işçilerin yaratacağı yenitoplum neye benzeyecek?

John Bellamy Foster,sürdürülebilirlik kavramınınanlamına dair üç katlı bir tanımgetirdi. İlki, yenilenebilirkaynakların oranının, onlarınyeniden üretilebilirlik oranındatutulması. İkinci olarak, ye-nilenemeyen kaynaklarınkullanım oranının, onların ye-rine geçecek alternatifsürdürülebilir kaynaklarınoranında tutulması. Üçüncüolarak, kirlilik ve ekosisteminyıkımının, doğanın "özümlemekapasitesini" aşmaması.55

Bu tür sürdürülebilirlik,endüstriyel medeniyetlebağdaşmaz değildir. GeorgeMonbiot, kitabı Heat'de, zen-gin ulusların, endüstriyeltoplumlarını, sera gazı emisy-onunu 2030 yılında %90 in-direrek sürdürebileceklerinigösterdi.56

Sürdürülebilir bir toplumunbazı veçhelerinin nasılolabileceği gayet açıktır. Ener-jilerinin büyük bir bölümünüfosil yakıtlardansağlayacaklarına, enerjiihtiyaçlarının esas kısmını ye-nilenebilir kaynaklardansağlayacaklar. Bu tür toplumlar,enerji ihtiyaçlarını önemliölçüde azaltmış olacaklardır.Binalar daha iyi yalıtılacak,ziyankâr endüstriler bertarafedilecek veya çok daha efektifhale getirilecek ve üretme yön-temleri düzeltilecektir.

Sürdürülebilir bir şehir,randımansız, tehlikeli ve kir-leten arabalara itimat etmekyerine tamamen iyileştirilmiştoplu taşıma sistemine sahipolacaktır. Bisiklet kullananlarla

yayalara daha iyi koşullarsağlanacak ve zaman içinde,şehirlerimizi, trafiği ortadankaldıracak şekilde yenidentasarlayacağız. Uzak mesafeulaşımı, şirketlerin kârlarınınarttırılmasına göre değilyolcuların ihtiyaçlarına göreişletilen hızlı, randımanlı veucuz demiryoluylagerçekleşecek.

İnsan ihtiyaçlarının tek tekevlerde karşılanması yerinekreş ve çamaşırhaneler gibikolektif sosyal kurumlar dahayaygın olarak kullanıma girme-lidir. Bu durum, bir evintertibatı için kullanılanmateryaller ve atıklarınazalmasına yol açacağındanenerji kullanımınıniyileştirilmesinde etkiliolacaktır.

Bu sosyal değişiklikler, sadecegezegen için olumlu olmaya-cak, ayrıca işyerleriyle,kalabalık, kötü yapılmış evle-rine gidip gelen birçok çalışaninsanın hayatının her veç-hesinde iyileşme olacaktır.Şehirlerimiz daha az kirlenecekve daha az tehlikeli olacaktır.

Bu değişikliklerin çoğu kapital-izm altında prensip olarakbağdaşabilecekken, gerçektensürdürülebilir bir toplum, üre-timin, kâr amaçlı değilinsanların ve gezegenin faydasağlayacağı rasyonel birdüzenlemesiyle gerçekleşebilir.Kısaca, üretim kesinlikleplanlanmalıdır.

Birçok insan için planlanmışekonomi, seçilmemiş ve hesapvermeyen bireylerin bütün

Marksizm ve Ekoloji

Sürdürülebilirlik

19

kararları aldığı, eski SovyetlerBirliği'nin "bürokratik olarakdüzenlenen ekonomisini" aklagetiriyor. Bu ekonomi,insanların ihtiyaçlarınıkarşılamak yerine verimsizliğe,israfa ve Çernobil felaketi ya daAral denizini kurutmak gibiçevre felaketlerine neden oldu.Onun için planlama fikrininbazı insanları endişelendirmesianlaşılabilir bir durum.Örneğin, George Monbiot,Heat kitabında, "İklimdeğişikliğiyle baş etmek,merkezi planlama için birneden olmamalı" diyor.

Planlamanın anlamına radikalolarak farklı bir bakış var. AlexCallinicos planlı ekonomiyişöyle tarif ediyor, "kaynaklarınpaylaştırılması ve kullanımınınkolektif olarak, çoğunluk pren-sibiyle demokratik karar almaprosedürüne göre olduğu birekonomik sistem".57

Birkaç kişinin karar vermesin-den ziyade, gerçek bir plan-lama ancak, üretimin hersafhası hakkında mümkün olanen yaygın ve en bilgilitartışmanın yapılmasıylagerçekleşir. Üretimle ilgili karar,nihai ürüne emeği geçenherkesle birlikte, malı kul-lanacak olanlar ve fabrikanınyakınında yaşayanlartarafından alınmalıdır.Unutulmamalıdır ki, iş yerindeüretimin değişmesinden etk-ilenecek olanlar sadece ordaçalışanlar veya ürünü kul-lanacaklar olmayacaktır. Bölgehalkı muhtemelen daha fazlatrafiğe ve kirlenmeye maruzkalacaktır. Buna karşılık, kapi-talizmdeki üretim sürecindeçevre halkı görmezdengelinir.58

Planlama sadece bölgesel

düzeyde gerçekleşemez. Herişyerinde üretim kararı, şehir,ulus ve hatta uluslararasıdüzeydeki diğer işyerlerininişbirliğinin sağlanmasıylaalınmalıdır. Kapitalizmde herülke, üretimlerini kendiçıkarlarına göre örgütlemeeğlimindedirler. Daha rasyonelbir toplum doğal kaynaklarıneşitsiz dağılımını fark edecekve her bölgenin ihtiyacı olanmateryallere ulaşmasını garan-tileyecektir. Aynı zamandamalları, ücretlerin en düşükolduğu yerde üretip dünyanınöbür ucundan binlerce mil yolkatederek elde etmenin akıldışıyöntemine son vereceğiz. Eğeriklim değişikliği ve sonuçlarıylaile ilgili ciddi önlemler alacak-sak, planlamayı uluslararasıdüzeyde yapmamız gerekiyor.

Rasyonel olarak örgütlenen birtoplumda ne gibi kısıtlamalarınyapılacağına karar verilebilir veher endüstrinin, şehrin veişyerindekilerin emisyonunazaltılmasıyla ilgili bir stratejisaptamaları istenebilir. Herbirey, meslektaşlarıylayaptıkları tartışmalarda, geribeslemelerle ve planlamayıyürüten yapılara yönelik öne-rilerle verilecek kararakatılabilir.

Üretimi planlamak, aşırı üre-timi, atığı ve faydasızlığı azal-tacak, daha çok kâr eldeetmekten ziyade daha iyi, dahauzun süreli kullanılacak ürün-lere odaklanmak demektir.Kapitalizm mantığı, dünyayıözel mülkiyetlere bölmektir.Kaynakların kullanımı vepaylaştırılması hakkında karar,ancak özel mülkiyetin baskınegemen mülkiyet biçimiolmadığı zaman demokratikolarak verilebilir. Planlama,üretilen zenginliğin sosyal

mülkiyetini gerektirir. Amaplanlama ayrıca gezegenin kısavadeli üretim kazançları içinyok edilmemesini temin eder.

Marx, Capital'de şöyle diyor:

Toplumun daha yüksek birekonomik formundanbakıldığında, dünyanın, birey-lerin özel mülkiyetinde olması,bir insanın diğer bir insanınözel mülkiyetinde olması kadarsaçmadır. Hatta bütün birtoplum, bir ulus veya aynı andavar olan tüm toplumlar, geze-genin sahibi değildir. Geze-genin sadece maliki, intifahakkı [geçici olarak yararlanan-lar] sahibidirler ve meskenindost canlısı sakinleri [boni pa-tres familias] gibi gezegenigelecek nesillere iyi durumdadevretmeleri gerekir.59

Maalesef, fabrikalara,işyerlerine, madenlere, orman-lara ve çiftliklere sahip olanlarve kontrol edenler bundanvazgeçmeyecekler. Zenginlik-lerini ve iktidarlarını ellerindetutmak isteyecekler. Onlara,toprakların yeniden payedileceği ve fabrikaların dahaiyi idare edileceği kitlesel birdevrimci hareket tarafındanmeydan okunması gerekecek-tir.

20

Kapitalizm, fosil yakıtların e-nerji için yakılmasını merkezealacak bir şekilde gelişti.Gerçekten de bunun sağladığıyüksek oranda merkezileşmişenerji olmadan insanuygarlığının bugün eriştiğiteknolojik ve endüstriyelgelişme düzeyine ulaşması pekmümkün değildi. Bugünkömür, petrol ya da doğal gazolmadan neredeyse hiçbir şeyişlemiyor. Dünyadaki enerjinin%80'ı bu kaynaklardansağlanıyor.

2008 yılında en büyük 10 küre-sel şirketin sekizi, kârlarınıdoğrudan fosil yakıtıendüstrisinden- ya petrolünçıkarılması sürecine dâhilolarak ya da bunungerçekleşmesini sağlayanaraçları üreterek- elde ettiler.60

Yani fosil yakıt sistemineyöneltilmiş her meydanokuma, gezegendeki en güçlüşirketlerin elde ettiği çıkarlarave onları koruyan devlete mey-dan okumak anlamına gele-cektir.

Bu şirketler petrolünmerkeziliğini tehdit edendeğişimleri durdurmakta ya daen aza indirmekte uzmanolduklarını ispatladılar. Sadeceiki örnek vermek gerekirse,şirketler iklim değişikliği bili-mini itibarsızlaştırmayaçalışarak milyarlarca dolar har-carken, otomobil endüstrisidaha az kirlilik yaratanaraçların üretilmesini zorunlukılan yasanın altını oydu.

Petrol şirketlerinin güneş ener-jisi alanına yatırım yapmak

konusundaki onca lafınarağmen gerçek şu ki, kârlarınınana kaynağı olmaya devamedecek olan petrol üretimiişine milyonlarca dolar yatırmışdurumdalar. Çevre kriziniçözmek için fosil yakıtşirketlerine meydan okumakgerekecek.

Emisyonları zincirindenboşanmış bir iklim değişikliğiniengellemeye yetecek kadarazaltabilecek değişikler kapi-talizm altında da mümkün ola-bilir. Ancak bu değişikliklerinuygulanıp uygulanamayacağıbaşka bir soru. Fosil yakıtsanayisinden kâr eden güçlüçokuluslu şirketler dünyadakihükümetlerde bulunan siyasipartilere milyonlarca poundbağışlıyorlar. Ancak bundan daötesi, her devlet kendisiyleilişkili şirketlerin kârlılığınıdesteklemeye çalışıyor çünkübunu yapmazsa ekonomik re-kabette geriye düşeceğindenkorkuyor. Bu gerileme, uzunvadede ülkeleri rakiplerinaskeri meydan okumalarınakarşı bile savunmasız durumadüşürebilir. Bu yüzdenhükümetler mevcut durumundeğişmesine yönelik her karşıçıkışı engellemek için tüm güç-lerini kullanacaklar. İklimdeğişikliğinin neden olduğumuazzam kriz karşısında bilehükümetler sürekli şirketlerinçıkarlarına boyun eğdiler veetkili eylemlere girişmeyi red-dettiler.

Kapitalizmin iklim değişikliğinibeklenmeyen bir şekildeçözdüğü durumda bile insanlarve doğal dünya arasındaki"metabolik ayrım" kapitalizm

altında kapanamaz. Yani doğaldünyayla aramızdakisürdürülemez ilişki gelecekteçevre krizlerine neden olabile-cek ve işçiler çevrelerindekidoğal dünyadan yabancılaşmışolarak kalmaya devam edecek-ler. Bunu aşmanın tek yolukapitalizmi farklı bir sistem ile–sosyalizmle- değiştirmek.

Marx ve Engels sosyalist birdünyanın kapitalist birdünyadan tamamen farklıönceliklere sahip olacağınıanlamışlardı.

Çevresel konularda bugünyaşanmakta olan mü-cadelelerin amacı hem hemenşimdi bir dizi değişikliğinyapılmasını sağlamak, hem deekolojik meseleleri gelecektekikitle hareketlerinin merkezineyerleştirmektir. İşyerlerindekigeri dönüşüm ya da toplutaşımacılığın geliştirilmesi gibiküçük konulardaki kampan-yalar bile işçilerin hem bugüniçinde yaşadığımız dünyayıdüzeltmelerine, hem de dahabüyük çevresel meselelerle il-gilenmek için güvenkazanmalarına yardımcı ola-bilir.

İnsanların mevcut sistememeydan okudukları her du-rumda, toplumdaki zenginliğiüretenler tarafından örgütle-nen ve işletilen yeni, rasyonelbir toplumun potansiyelinigörüyoruz. En küçük grevdebile, kadınlar ve erkekler grevgözcülüğü yaparlar, mü-cadeleleri için para toplarlar veeylemliliği yayarlar. Visteon veVestas'ın kapanmasına karşıgerçekleşen fabrikaişgallerinde, işgalci işçilerinküresel önemdeki meselelerinasıl ele aldıklarını,tartıştıklarını, müzakere ettik-

Marksizm ve Ekoloji

Devrim

21

lerini ve dünyanın farklı birşekilde nasıl yürütüleceğinigösterdiklerine tanık olduk.

Mücadelenin ölçeğibüyüdükçe, daha çokörgütlenmeye ihtiyaç olur. Devrimci hareketler yük-seldiğinde, işçi örgütlenmeleritoplumu yeni bir tarzdaişletmenin tohumlarını iç-lerinde saklarlar. ParisKomünü'nden Rus Devrimi'neve o günden beri yaşanan tümdevrimci mücadelelerde,çalışan erkekler ve kadınlaryeni demokratik örgütlenmeleryarattılar –kendi hayatlarınınkontrolünü almalarına yardımcıolan, seçilmiş işyeridelegelerinden oluşankomiteler ya da işçi konseyleri.

Bu yapılar devrimin ortayerinde grevler ve gösterilerörgütlediler. Ancak aynı za-manda halkın açlık çekmemesi,en son gelişmelerden haberdarolması için de organize oldular,kritik öneme sahipmalzemelerin dağıtımını örgüt-lediler.

Bir örnek için Peter Fryer'ın1956 Macar Devrimi sırasında,Sovyet kontrolüne karşı mil-yonlarca işçinin büyükayaklanmasında ortaya çıkanyüzlerce yapıdan biri olan GyorDevrimci Konseyi'nin nasılişlediğini tasvir etmesinebakılabilir;

Spontane kökenleriyle,bileşimleriyle, sorumlulukanlayışlarıyla, gıda maddelerinive kamu düzenini etkili birşekilde örgütlemeleriyle,gençliğin içindeki asi unsurlarüzerinde uyguladıklarısınırlamalarla, Sovyet askerlerisorunuyla başa çıkarken pekçoğunun gösterdiği bilgelikle

ve hiç de daha az önemli ol-mayan şekilde 1905 Devri-mi'nde ve Şubat 1917'deRusya'da türeyen işçi, köylü veasker konseylerine olan çarpıcıbenzerliklerinde, şimdi bir ağşeklinde tüm Macaristan'ayayılmış olan bu komitelerdikkate değer şekilde düzen-liydi. Onlar birdenbire,ayaklanmanın araçları –fab-rikalardan, üniversitelerden,madenlerden ve ordu birim-lerinden seçilen delegelerin biraraya gelmesiyle – vesilahlanan halkın güvendiğihalkın öz hükümeti olarak öneçıktılar.

Elbette "aşağıdan" her gerçekdevrimde olduğu gibi "çokfazla" konuşma, tartışma,münakaşa, gidiş geliş,saçmalık, heyecan, ajitasyon vekarışıklık vardı. Bu resminsadece bir parçasıydı. Diğerparçası ise üzerlerindeki AVH[siyasi polis] baskısı kalkmışsıradan erkeklerin, kadınlarınve gençlerin liderlikpozisyonlarına gelmesiydi. Devrim onları öne itti,yaşadıkları yere olanhayranlıklarını ve katıksızörgütlenme zekalarını arttırdı,onların bürokrasinin yıkıntılarıarasında bir demokrasi inşa et-meye koyulmalarını sağladı.61

İhtiyacımız olan sürdürülebilirtoplumun kalbinde yer alacakdemokratik olarak planlananekonominin temelini bu tür birdevrimci örgütlenmeoluşturabilir. Böyle birörgütlenme devrimci sürecinhalka kendi hayatlarını vekendi çıkarlarını kontrol et-meye başlamaları için hareketegeçirebildiğini ve güvenverebildiğini gösterebilir.

İşçi sınıfı mücadelesinin ulaştığı

en yüksek nokta Ekim 1917'deRusya'da iktidarın işçilertarafından ele geçirilmesiydi.Orada, kısa bir süre için, işçilerkendi fabrikalarını ve işyerleriniyönettiler, patronların kârlarıyerine toplumun çıkarlarınıdikkate alarak üretim hakkındakararlar verdiler. Ancak Rus Devrimi'nin izolasyonu, gençve deneyimsiz işçi devletinekarşı kapitalist güçlerinyönettiği askeri saldırılar veRusya'nın olağanüstüekonomik geriliği devriminbürokratik kontrol yolunasapmasına neden oldu.Böylece sıradan insanlar yerineyeni bir bürokrat sınıfınınçıkarlarına göre işleyen birtoplum haline geldi.

Stalin'in ve onun "tek ülkedesosyalizm" doktrininin zaferiRusya işçi sınıfı için muazzambir yenilgiydi. Onun hızlı vesınırsız bir sanayigenişlemesine olan inancıçevre için de bir felaketanlamına geliyordu. Stalinistbir planlamacı "tüm yaşayandünyanın temelden yenidendüzenlenmesi... tüm yaşayandoğa, insanın isteğine ve onunplanlarına göre yaşayacak,gelişecek ve ölecek." diyeöngörüyordu.62

Doğanın sosyalizmin çıkarlarıiçin bir araçtan fazlası olmadığıfikri devrimi yapan erkek vekadınlar için hiç de tanıdıkdeğildi. 1917'deki önde gelenBolşeviklerden biri olan Niko-lay Buharin doğal dünya vetoplumun onunla ilişkisikonusunda kapsamlı birşekilde yazmıştı. 1937'de Sta-linist bir hücrede idamedilmeyi beklerken biledoğrudan Stalinistbürokratların inançlarıyla tersdüşen ve insanoğlu ve doğal

22

dünya arasındaki ilişkiyiayrıntılı olarak inceleyen Philo-sophical Arabesques kitabınıyazdı.

Bir devrim sadece egemensınıfı sahip oldukları zenginlikve güçten ayırmak için gereklideğildir, ancak bunu da yap-mak gereklidir. Kapitalizmaltında işçiler yabancılaşmıştır,bölünmüştür ve güçsüzolduklarını hissederler. Dev-rimci süreç, birlikteörgütlenme, birlikte savaşmave birlikte tartışma bu fikirlerinve duyguların kitlesel düzeydedeğişebilmesinin tek yoludur.

Marx'ın dediği gibi işçi sınıfısadece bir devrimle "çağlarınpisliğini temizleyecek vetoplumu yeni temeller üzerinekurmaya hazır hale gelebile-cek" idi. Yeni sosyalisttoplumda insanlar hayattakalmak için emeklerini satmakzorunda bırakıldıkları için değil,kendi çıkarlarına göreörgütlenmiş bir toplumunparçası oldukları için motiveolacaklardı. Üretimin motivas-yonu kör ekonomik gelişme veaz sayıdaki patronun kârlarıyerine gezegenin menfaatlerinide merkezine alan insanihtiyaçları olacak.

Kapitalizmin yıkılması, birgecede sürdürülebilir birtoplum yaratmayacak. Marxbaşarılı bir devrimden sonrayeni toplumun kapitalizminpek çok yönünü nasıldevralacağını ve bunların za-manla halledilmesi gerektiğinigöstermişti:

Burada ele almamız gereken,kendi temelleri üzerindegelişmiş olan değil, tersine,kapitalist toplumdan doğduğuşekliyle bir komünist toplum-

dur; dolayısıyla iktisadi,manevi, entelektüel, bütünbakımlardan, bağrından çıktığıeski toplumun damgasını hâlâtaşıyan bir toplumdur.63

Kapitalizm altındaki üreticidüzenek kâr yaratmakamacıyla oluşturulmuş vetasarlanmış olduğundan, onunçoğunluğunu radikal olarakdeğiştirmemiz, yenidendüşünmemiz ve bir kısmınıbütünüyle söküp atmamızgerekiyor.

Bu yeni toplumu yaratanlarınşehirlerimizi, ulaşım ağlarımızı,endüstrimizi, gıda üretimimizive dağıtımımızı yenidentasarlaması ve bu sistemleringezegenin geleceğinin vehalkın çoğunluğunun yararınaolduğuna emin olmasıgerekiyor. Kısacası yapılacakçok şey olacak. Ancaksürdürülebilir bir gelecekyaratma potansiyelimizikeşfetmek için önce kapita-lizmden kurtulmamızgerekiyor.

Kapitalizmin şu anki çevreselkrizi çözüp çözemeyeceği,cevabı belirsiz bir soru olarakkalmaya devam ediyor. İçindeyaşadığımız sistemin irras-yonel, plansız doğası, çıkargrupları ve kapitalizmin yapısıgereği doğa karşıtı olması,bunun en iyi ihtimalle çetin birsavaş olacağını gösteriyor.

Ancak sosyalistler sadecearkalarına yaslanıp devrimibeklemezler. Biz bugündeğişim için mücadele etmekgerektiğine inanıyoruz. Çevrehareketinin her zaferi, hemdünyayı daha iyi bir yer halinegetirecek, hem de sıradaninsanların dünyayı değiştirmekkonusunda kendilerine dahagüvenli olmalarını sağlayacak.

İşte bu nedenle salınımlarınazaltılması konusundamümkün olan en iyiuluslararası anlaşmanınimzalanması için insanların se-ferber edilmesiyle ilgileniyoruz.Bu nedenle, sendikalarınçevreciliği politikalarınınmerkezine yerleştirmelerinisavunuyoruz. Bu nedenle, çöp-lerin yakılmasına karşı ve ye-nilenebilir enerji içinkampanyalar yapıyoruz. Bu ne-denle, on binlerce yeşil işinyaratılması kampanyasının birparçasıyız. (Yeşil İş: Yenilenebilirenerji kaynaklarının üretimi vekullanımı başta olmak üzeregezegeni korumaya yönelikişlere verilen genel isim)

Marx ve Engels'in yazıları bizesadece dünyanın neden şuanki halinde olduğuna dairgüzel örnekler vermiyor. Onlaraynı zamanda eylem

Marksizm ve Ekoloji

Sonuç

23

kılavuzları. Onların fikirlerisuçun tüm sistemde olduğunuişaret etmemize ve bu sistemideğiştirmek için bir strateji ö-nermemize yardımcı oluyor.

Dünyanın geleceği tehlikede.Önümüzdeki yıllarda muazzamdeğişim hareketleri görmemizoldukça muhtemel. Sosyalistlerbu mücadelelerin merkezindeyer almaya çalışır, farklı kam-panyalardan ve geleneklerdengelen insanlarla birlikte işyapar, sistemi iyi yöndedeğiştirebilecek stratejilerönerirler. Daha çok olursak,daha iyisini yapabiliriz.Dünyanın geleceği tehlikede.Bize katılın.

İklim değişikliğini ele alansayısız kitaptan, sorunu veçözümü radikal olarak in-celeyen iki çalışma öne çıkıyor:George Monbiot'un Heat'i veJonathan Neale'in Stop GlobalWarming, Change the World[Küresel Isınmayı Durduralım,Dünyayı Değiştirelim!, YordamKitap, İstanbul, 2009] adlıçalışması. Fred Pearce'ninkitabı The Last Generation geribesleme mekanizmaları veiklim değişiminin tarihselörnekleri konusunda mükem-meldir. Heather Roger'ın GoneTomorrow – The Hidden Life ofGarbage'ı ise kapitalizmin çöpsorununa ilişkin etkileyici birbakış sunar.

Chris Harman'ın Marxism andHistory içindeki makaleleri ta-rihe Marksist bakış içinkusursuz bir başlangıçtır. OnunPeople's History of the World'ü[Dünya Halklarının Tarihi, Yor-

dam Kitap, İstanbul, 2010]insanlığın tarihinin çeşitlidönemlerini Marksist bir bakışaçısından harikulade birşekilde özetler. Jared Dia-mond'un kitapları Guns, Germsand Steel [Tüfek, Mikrop veÇelik, Tübitak Yayınları, Ankara,2006] ve Collapse [Çöküş,Timaş Yayınları, İstanbul, 2006]insan toplumunun tabiatlailişkisine büyüleyici bir bakıştır.

John Bellamy Foster'ın iklimüzerine tüm yazıları okunmayıhak ediyor, özelliklemakalelerini topladığı EcologyAgainst Capitalism bir dizikonuya parlak bir giriştir.Foster'ın Marx's Ecology'si[Marx'ın Ekolojisi, EposYayınları, Ankara, 2011] Marx'ınyazılarının merkezinde ekolojikdüşüncenin gelişimini inceliyorve onun son kitabı The Ecolo-gical Revolution'da devrimcisosyalist gelenek çevrecilikbağlamında tekrarsavunuluyor.

Esme Choonara ve SadieRobinson'un broşürleri Hungerin a World of Plenty, gıda üre-timi ve aşırı nüfuslulukkonusundaki çağdaştartışmaları inceliyor.

Marx ve Engels'in yazılarınınorjinallerini okumanın yerinihiçbir şey tutamaz. Bubroşürün bağlamında pek çokeser vazgeçilmez önemesahiptir. Özellikle Capital [Kap-ital, Yordam Kitap, İstanbul,2011] Engels'in kitabı The Con-dition of the Working Class inEngland [İngiltere'de EmekçiSınıfın Durumu, Sol Yayınları,Ankara, 1997] kapitalizminyıkıcı etkisine yöneltilmiş güçlübir suçlamadır. Engels'in Di-alectics of Nature [DoğanınDiyalektiği, Sol Yayınları,

Ankara, 2002] kitabı her nekadar bahsi geçen bilimeskimiş olsa bile, Marksist yön-temin bilimsel düşünceye nasıluygulanacağına dair faydalı birincelemedir.

Karl Marx'ın kısa çalışması ACritique of the Gotha Prog-ramme [Gotha ve ErfurtProgramlarının Eleştirisi, SolYayınları, Ankara, 1989] sosya-list bir toplumun nasılişleyebileceğini gözdengeçiriyor. Alex Callinicos'un AnAnti-capitalist Manifesto'su[Antikapitalist Manifesto, Lite-ratür Yayıncılık, İstanbul, 2004]kapitalizmin yerini alacak hertür toplum için demokratikplanlamanın olmazsa olmazolduğunu savunuyor. MichaelAlbert'in kitabı Parecon böylebir planlı ekonominin nasılişleyebileceği detaylı birşekilde tartışıyor. JosephChoonara'nın kitabı Unravel-ling Capitalism ise Marx'ınekonomi politiğine mükemmelbir giriş niteliği taşıyor.

Notlar

1 Bkz Fred Pearce, The Last Genera-tion: How Nature will Take Her Re-venge for Climate Change (EdenProject Books, 2006), s. 39.

2 George Monbiot, Heat: How toStop the Planet Burning (Penguin,2006), sf. 9, 15

3 Nicolas Stern, Stern Review, Execu-tive Summary (2006), s. 1.

4 Örneğin bkz, Larry Lohman (ed),Carbon Trading: A Critical Conversa-tion on Climate Change, Privatisationand Power (What Next Project & TheCorner House, Eylül 2006).

5 Engels'in Marx'ın cenazesindeyaptığı konuşmada Marx'ın bakışaçısını özetlediğinde olduğu gibi.Metnin tamamı için bkz:http://www.marxists.org/archive/marx/works/1883/death/burial.htm

İleri Okumalar

24

6 Francis Pryor, Britain BC: Life inBritain and Ireland Before the Ro-mans (Harper Perennial, 2004), s. 18.

7 Frederick Engels, "The Part Playedby Labour in the Transition from Apeto Man", in The Dialectics of Nature(Lawrence and Wishart, 1946), s. 292.["Maymundan insana geçişte emeğinrolü",Doğanın Diyalektiği içinde, (SolYayınları, 2002)]

8 Alex Callinicos, The RevolutionaryIdeas of Karl Marx (Bookmarks,1983), s. 83-4. [Alex Callinicos,Marx'ın Devrimci Fikirleri (Antikapi-talist,2009)]

9 Steven Mithen, After the Ice: AGlobal Human History, 20,000 –5000BC (Phoenix, 2004), s. 246-257.

10 Marcus Rediker, The Slave Ship: AHuman History (John Murray, 2008),s. 53.

11 Karl Marx, Capital: Volume One(Penguin, 1990), s. 742. [Karl Marx,Kapital 1 (Yordam Kitap,2011)]

12 Karl Marx, Grundrisse (Penguin,1973), s. 410. [Karl Marx, Grundrisse(Birikim,1979)]

13 Frederick Engels, "The Part Playedby Labour in the Transition from Apeto Man", in The Dialectics of Nature(Lawrence & Wishart, 1946), s. 295.["Maymundan insana geçişte emeğinrolü",Doğanın Diyalektiği içinde, (SolYayınları, 2002)]

14 Heather Rogers, "Garbage Capi-talism's Green Commerce", SocialistRegister (Merlin Press, 2007), s. 231.

15 Heather Rogers, Gone Tomorrow:The Hidden Life of Garbage (TheNew Press, 2005), s. 113.

16 A.g.e, s. 114.

17 Michael Kidron, "Waste: US 1970",in Capitalism & Theory (Pluto Press,1974).

18 Karl Marx, Capital: Volume Three(Progress Publishers, 1978), s. 101.[Karl Marx, Kapital 3 (Sol Yayınları,2009)]

19 Greenpeace, "DecentralisingPower: An Energy Revolution for the

21st Century", Temmuz 2005.

20 John Bellamy Foster, The Vulnera-ble Planet (Monthly Review, 1999), s.123.

21 John Bellamy Foster, "SustainableDevelopment of What?" in EcologyAgainst Capitalism (Monthly Review,2002), s. 80.

22 A.g.e, s. 136.

23 Karl Marx, Halkın Gazetesi'ninyıldönümünde yaptığı konuşma, 14Nisan 1856, tam metin:http://marx.org/archive/marx/works/1856/04/14.htm

24 Karl Marx, Economic and Philo-sophical Manuscripts, in Karl Marx,Early Texts (Blackwell, 1971), s. 135.[Karl Marx, 1844 Elyazmaları (SolYayınları,2011)]

25 A.g.e, s. 139.

26 John Bellamy Foster, Marx's Ecol-ogy (Monthly Review, 2000), s. 158.[Marx'ın Ekolojisi, Epos Yayınları,(Ankara, 2011)]

27 Karl Marx, Capital: Volume One, s.283.

28 John Bellamy Foster, "Liebig, Marxand the Depletion of Soil Fertility", inEcology Against Capitalism, s. 156.

29 A.g.e, s. 158.

30 A.g.e, s. 161.

31 A.g.e, s. 161.

32 Karl Marx, Capital: Volume Three(Progress Publishers, 1978), s. 820.

33 John Bellamy Foster, "Malthus'Essay on Population at Age 200", inEcology Against Capitalism, s. 140.

34 Thomas Malthus, An Essay on ThePrinciple of Population, (1. Baskı),Kısım 10, Bölüm 5.

35 John Bellamy Foster, EcologyAgainst Capitalism, s. 139.

36 Second Essay, "An Essay On thePrinciple of Population", "Malthus'Essay on Population at Age 200"danalıntılanmış. s. 143.

37 A.g.e.

38 John Bellamy Foster, "Populationat Age 200 içindeki "Malthus"makalesi", Ecology Against Capital-ism içinde, s. 145.

39 Marx'tan Schweitzer'e mektup , 24Ocak 1865, K. Marx and F. Engels, Se-lected Correspondence (Lawrence &Wishart, 1934), s. 170

40 Frederick Engels, The Condition ofthe Working Class in England(Granada, 1982), s. 309. [İngiltere'deEmekçi Sınıfın Durumu, (Sol Yayınları,1997)]

41 A.g.e.

42 Engels'ten Lange'a mektup, 29Mart 1865, in K. Marx and F. Engels,Selected Correspondence (Lawrence& Wishart, 1934), s. 199.

43 Cecil Woodham-Smith, The GreatHunger: Ireland 1845-9 (HamishHamilton, 1964), s. 411.

44 Rakamlar Sharman Apt Russell,Hunger: An Unnatural History (BasicBooks, 2005), s. 226.'denalıntılanmıştır.

45 Esme Choonara and Sadie Robin-son, Hunger in a World of Plenty (So-cialist Worker pamphlet, 2008), s. 8.

46 A.g.e, s. 2.

47 Sharman Apt Russell, Hunger: AnUnnatural History, s. 212.

48 Bioyakıtlar petrole sıfır karbonlualternatifler olarak sunuluyor, ancakkarbon emisyonlarını düşürüpdüşüremeyecekleri ciddi olaraksorgulanmaya devam ediyor. Bukonuda hakkında daha fazlası içinFred Magdoff, "The Political Economyand Ecology of Biofuels", MonthlyReview, Temmuz-Ağustos 2008 vewww.biofuelwatch.org.uk

4 9http://www.fao.org/news/story/en/item/20964/icode/ 'dan ulaşılabilir.

50 Bu bölümdeki tüm rakamlar içinJohn Molyneux, "Population: Is theworld full up?", Socialist Worker, 5Temmuz 2008.

Marksizm ve Ekoloji

25

51 United Nations, Department ofEconomic and Social Affairs, Popula-tion Division (2007), "Highlights" inWorld Population Prospects: The2006 Revision (2007).

52 Alıntılayan John Bellamy Foster,"Malthus' Essay on Population at Age2000", Ecology Against Capitalismiçinde , s. 145-6.

53 Tracy McVeigh'nin rakamları, "Fluand winter freeze set to kill thou-sands", The Observer, 11 Ocak 2009.

54 "George Monbiot, "Car scrappagescheme will pour good money afterbad", The Guardian, 6 Şubat 2009.

55 John Bellamy Foster, The Vulnera-ble Planet: A Short Economic Historyof the Environment (Monthly ReviewPress 1999), s. 132.

56 George Monbiot, Heat: How toStop the Planet Burning (Penguin,2006), pxii.

57 Alex Callinicos, An Anti-CapitalistManifesto (Polity, 2003), p122. [An-tikapitalist Manifesto, (LiteratürYayıncılık,2004)]

58 Demokratik planlamanın pratiktenasıl işleyebileceğine dair ilginç birtartışma için Bkz. Michael Albert,Parecon: Life After Capitalism

59 Karl Marx, Capital: Volume Three(Progress Publishers, 1978), s. 776.

60 Fortune Küresel 500 listesi, 2009CNNMoney.com'dan ulaşılabilir.

61 Peter Fryer, Hungarian Tragedy,Alıntılayan Chris Harman, ClassStruggles in Eastern Europe 1945-83(Bookmarks, 1988), içinde s. 134.

62 Alıntılayan Joel Kovel, The Enemyof Nature, (Zed Books, 2007), s. 225.

63 Karl Marx, "Critique of the GothaProgramme", K. Marx and F. Engels,Selected Works (Lawrence & Wishart,1991), s. 305. [Gotha ve ErfurtProgramlarının Eleştirisi, (SolYayınları, 1989)]