mario v lmariovargasllosa’nıncanyayınları’ndakidiğerkitapları: 7 ... conversación en la...
TRANSCRIPT
1
22
33
MARIO VARGAS LLOSA
ELEBAŞILARHERGELELER
4
CAN SA NAT YA YIN LA RI YAPIMVEDAĞITIMTİCARETVESANAYİA.Ş.HayriyeCaddesiNo:2,34430Galatasaray,İstanbulTelefon:(0212)2525675/2525988/2525989Faks:(0212)2527233canyayinlari.com/9789750747977yayine[email protected]No:43514
CanÇağdaş
Elebaşılar / Hergeleler, Mario Vargas Llosaİspanyolcaaslındançeviren:İnciKutLos jefes / Los cachorros, Mario Vargas LlosaLos jefes:©1959,MarioVargasLlosaLos cachorros:©1967,MarioVargasLlosa©1992,CanSanatYayınlarıA.Ş.BueserinTürkçeyayınhaklarıAgenciaLiterariaCarmenBalcellsaracılığıylaalınmıştır.Tümhaklarısaklıdır.Tanıtımiçinyapılacakkısaalıntılardışındayayıncınınyazılıizniolmaksızınhiçbiryollaçoğaltılamaz.
Dizieditörü:CemAlpan
1.basım:19924.basım:Aralık2020,İstanbulBukitabın4.baskısı500adetyapılmıştır.
Sanatyönetmeni:UtkuLomlu/LomCreative(www.lom.com.tr)Kapaktasarımı:BaşakNurVanlıoğlu/LomCreative(www.lom.com.tr)
Baskıvecilt:TürkmenlerMatbaacılıkReklamSan.veTic.Ltd.Şti.MaltepeMah.GümüşsuyuCad.No:16-18 Topkapı,İstanbulSertifikaNo:43087
ISBN978-975-07-4797-7
4
55
İspanyolcaaslındançeviren
İnciKut
2010NOBELEDEBİYATÖDÜLÜ
ÖYKÜ
MARIO VARGAS LLOSA
ELEBAŞILARHERGELELER
6
Yeşil Ev, 1984
Kent ve Köpekler, 1984
Palomino Molero’yu Kim Öldürdü?, 1991
Mayta’nın Öyküsü, 1992
Üvey Anneye Övgü, 1992
Julia Teyze, 1994
And Dağlarında Terör, 1996
Masalcı, 1996
Don Rigoberto’nun Not Defterleri, 1999
Teke Şenliği, 2003
Cennet Başka Yerde, 2006
Kelt Rüyası, 2011
Genç Bir Romancıya Mektuplar, 2012
Ketum Kahraman, 2014
Hınzır Kız, 2015
MarioVargasLlosa’nınCanYayınları’ndakidiğerkitapları:
6
7
MARIOVARGASLLOSA,1936’daPeru’nunArequipakentindedoğ-du.BaşkentLima’dakiLeoncioPradoAskerîOkulu’ndaedindiğikişiseldeneyimlerdenyolaçıkarakkalemealdığıilkromanıKent ve Köpekler’le (1963)kısasüredeünekavuştu.İlkromanını1966’daYeşil Ev,1969’daConversación en la catedral (KatedraldeKonuşmalar),1973’teYüzbaşı ve Kadınlar Taburu,1977’deJulia Teyzeizledi.La guerra del fin der mundo(DünyanınSonunuGetirenSavaş),Masalcı, Üvey Anneye Övgü, Don Rigoberto’nun Not Defterleri, Palomino Molero’yu Kim Öldürdü?, Mayta’nın Öyküsü, Teke Şenliği, Cennet Başka Yerdegibiyapıtlarıylagünümüzünenseçkin yazarları arasındaki yerini aldı. 1993’te yayımlananAnd Dağlarında TeröradlıromanıPlanetaÖdülü’nedeğergörüldü.Edebiyateleş-tirisi alanında ise Gabriel García Márquez, Flaubert, Sartre ve Ca-mus’nünyapıtlarıüzerinekitaplaryayımladı.1990yılındaDemokratikCephe’ninadayıolarakkatıldığıbaşkanlıkseçimlerindeAlbertoFujimo-rikarşısındabaşarılıolamadı.2010’daNobelEdebiyatÖdülü’nüaldı.
İNCİKUT,liseöğrenimini1960’taAnkaraKoleji’ndetamamladıktansonraAnkaraÜniversitesiDTCFİngilizDiliveEdebiyatıveVarşovaÜniversitesiİspanyolFilolojisibölümlerindenmezunoldu.İspanyoldilivegrameriüzerinesözlüklervedilbilgisikitaplarıyayımladı.1990yılın-danbaşlayarakMiguelDelibes,GabrielGarcíaMárquez,IsabelAllen-de,MarioVargasLlosa,JoséMaurodeVasconcelosveJoséSaramagogibiİspanyol,PortekizliveGüneyAmerikalıyazarlarınromanveöykü-leriniTürkçeyekazandırdı.
7
88
9
Sunuş ................................................................................. 11
ELEBAŞILAR
Elebaşılar ...................................................................... 19
Düello ......................................................................... 45
KüçükKardeş .............................................................. 61
BirPazarGünü ............................................................. 77
BirZiyaretçi ............................................................... 101
Büyükbaba .................................................................. 113
HERGELELER
Hergeleler .................................................................. 123
İçindekiler
11
Elebaşılar’daki altı öykü, 1953 ile 1957 yılları arasındaLima’daöğrenciykenyazıpyırttıklarımdanartakalanbiravuçöykü. Bunların pek bir değeri yok, ama dünyada en önemverdiğimşeyinedebiyatolmasınarağmen,gününbirindeger-çektenyazarolacağımınaklımdanbilegeçmediğiozoryıllarıanımsattığıiçinseverimonları.Çokgençyaştaevlenmiş,üni-versitedekiderslerindışındabirdegeçimderdinedüşmüştüm.Ancak, o yıllardan aklımda kalanlar, çalakalem yazdığım oöykülerdençok,keşfettiğimyazarlar,insanınonsekizyaşındaiçinisaran,büyükbiraçgözlülükleokuduğumoensevdiğimkitaplardır.Yapmamgerekenoncaişarasındanasılvakitbulupdaokuyabiliyordum?Sonderecekötüveyarımyamalakbirokumaydıbu.Otobüsteolsun,sınıftaolsun,bürodayadaso-kaktaolsun,gürültününvekalabalığınarasında,ayaktadururyadayürürken,azıcıkbirışıkolduğusürece,heryerdeoku-yordum.Aklımıokuduğumavermeyeteneğimöylesinegüç-lüydüki,hiçbirşeyvehiçkimsebenibirkitaptankoparıpala-mazdı(buyeteneğimiyitirdimartık).Butürbecerilerimdenbazılarınıhatırlıyorum:TekbirpazargünüokuyupbitirdiğimKaramazov Kardeşler;bir arkadaşımınbanabirkaç saatliğineödünçverdiği,HenryMiller’inOğlak Dönencesi’ninFransız-caçevirisiniokumaklageçirdiğimuykusuzgece;Faulkner’in,elimdekâğıtkalemlederskitabıgibitekrartekrarokuduğumilkromanlarına–Yaban Palmiyeleri, Döşeğimde Ölürken, Ağus-tos Işığı–duyduğumhayranlık.
Bütün bu okuduklarım, ilk kitabıma sinmiştir. Bunları
Sunuş
12
şimdigörüptanımakbenimiçinkolay,amaöykülerimiyazdı-ğımdaöyledeğildi.BunlarıniçindeeneskisiolanElebaşılar,Piura’daki SanMiguel Koleji’nin son sınıfındayken kalkışıphak ettiğimiz biçimde başarısızlığa uğradığımız bir direnişianlatıyor görünürde.Ama aslında, onu yazarken okumaktaolduğum,Malraux’nunUmutadlıkitabınınuyumsuzbiryan-kısı.
Düello,okuyucununbenimlepaylaşamayacağınedenler-dendolayıanımsanmayadeğerbiröykü.Sanatvegezilerleil-gilibirParisdergisi–La Revue Française–,birsayısınıİnkalarınülkesineayırmışvebuvesileylebirPeruöyküleriyarışmasıdü-zenlemişti;verileceködülde,pencerelerindenZaferAnıtı’nıngöründüğüNapolyonOteli’ndekalmaküzeretamonbeşgün-lükbirParisyolculuğuydu.Tabiikiülkemizdeedebiyatadoğuş-tanyatkınlıksalgınıbaşgöstermişveyarışmayayüzlerceöykügönderilmişti. En yakın arkadaşımın, bir radyo için haberleryazdığım çatı katına girip,Düello’nun yarışmayı kazandığınıveParis’inbenibandoylakarşılamayahazırlandığını söyledi-ğianıanımsadığımda,hâlâkalbimheyecanlaçarpar.Yolculu-ğum,banaonusağlayanöyküdençokdahaeğlenceliolaylarladolu,gerçektenunutulmazbiryolculukolmuştu.Ozamanlarbir ilah gözüyle baktığımSartre’ı değil, amaCamus’yü gör-müştüm; yeniden sahneye konanLes Justes’ün bir provasınıyönettiği tiyatrodan çıkışında, cesaretle olduğu kadar saygı-sızlıkladayanınayanaşmış,Lima’daüçarkadaşçıkardığımızsekizsayfalıkküçükbirdergiyizorlavermiştimona(çok iyiİspanyolca konuşması şaşırtmıştı beni).NapolyonOteli’nde,odakomşumun,onbeşgünlükbedavatatildenyararlananbirbaşkaödülsahibi–1957FransaGüzeli–olduğunuöğrenmiş,otelin,halılarıburuşturacağımkorkusuylaayaklarımınucundayürüyerek girdiğim Chez Pescadou adlı restoranında, elimebirbalıkkepçesitutuşturulupmönüdenbilgisizlikleseçtiğimalabalığı, yemek salonundakihavuzdanyakalamamgerektiğisöylendiğinde,çokutanmıştım.
Faulknerhoşumagidiyordu,amaHemingway’itaklitedi-yordum.Buöyküler,tamoyıllardayunusvebalinaavlamayaPeru’yagelenbuefsanevikişiyedeçokşeyborçludur.Onunülkemizdengeçişi,bir sürü serüvenöyküleri,kısadiyaloglar,
13
tıbbitanımlamalarveokuyucudangizlenenbilgilerbırakmıştıbizlere.ÇeyrekyüzyılönceyazıyazmayabaşlamaktaolanbirPerulununokuması için iyi bir yazardıHemingway;üsluptayalınlık ve nesnellik öğretiyordu insana. Başka yerlerdemo-dasıgeçmişolmasınarağmenbizimaramızda,korkunçtoprakağalarının elinde anaları ağlayan köylülerin, eleştirmenlerce“dünyevi” denilen türde edebiyatı yapılıyordu hâlâ. Ben, al-datıcıbulduğumbuedebiyattannefretediyordum,çünkübuyazarlar, haksızlığı anlatmanın, onları her tür sanat ve hattadilbilgisikaygısınındışındatuttuğuinancındagörünüyorlardı;yine de bu kanımın, benimde aynı yoldan geçmemi engel-lemediğinigörüyorum,çünküKüçük Kardeş,belkide,odö-nemdekitutkularımdanbirbaşkasıolanwesternfilmlerindençıkmamotiflerinçeşnisidekatılmışolarak,butüryerlikonu-larınıiçermekte.
Büyükbaba, bu bir dizi delikanlılık vemaçoluk öyküsüarasındauyumsuzkalıyor.Buöyküde,okuduğumkitapların–Paul Bowles’in alışılmadık iki güzel kitabı,A Delicate Prey ile Esirgeyen Gökyüzü –veabuksabukşeylerlegeçenbirLimayazının izlerini taşıyor:GeceyarısıSurcoMezarlığı’nagider,Poe’yataparak,gününbirindekarabüyüyapmabeklentisiiçin-de, ispritizmayla avunurduk.Ruhlar, akrabamolanmedyumhanıma,birbirininaynıyazımhatalarıyladolumesajlardikteederlerdi.Yoğunveuykusuzgeçengecelerdibunlar;seanslarbizdeöbürtaraflailgilikuşkularyaratmaklabirlikte,sinirleri-mizidebozuyordu.Büyükbaba öyküsünebakılırsa,butürdeyazmaktadirenmemekakıllılıkolmuş.
Bir Pazar Günü,Elebaşılar’ınkusurunubağışlatabilecekbiröykü.Birkurumolarak“mahalle”–kızlarlaerkeklerinkendibölgeleriiçindedayanışması,Huizinga’nın1insanınoyunuiçintanımladığıobüyülümekân–,Miraflores’deartıkmodasıgeç-mişbirkavram.Nedenideçokbasit:BugününLima’sındaortasınıfıngençleri,emeklemeyibıraktıklarıandanbaşlayarak,on-larıevlerindenuzaklaragötürüpgetirebilenbisikletlere,moto-
1.JohanHuizinga(1872-1945),Hollandalıtarihçi.VargasLlosaburada,kül-türdeoyunöğesininincelendiğiHomo Ludens – Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Denemeadlıyapıtınagöndermeyapıyor.(Ç.N.)
14
sikletlereyadaotomobilleresahipartık.Böyleceherbiri,dal-larıtümkenteyayılabilenbirdostlukalanıkurabiliyorkendi-sine.Oysa bundan otuz yıl önce bizlerin, bir sokak ötedendolaşıpgelmemizebilezarzoryetenpatenlerimizvardıyal-nızca,bisikleteerişebilenlerbilepekfazlauzağagidemezlerdi,çünkü aileler buna izin vermezlerdi (ve o zamanlar onlarınsözüdinlenirdi).Böyleliklebizdelikanlılarlagençkızlar,evle-rimizin bir devamı ve bir dostluk diyarı olan“mahalle”mizemahkûmolurduk.Bu“mahalle”yiKuzeyAmerika’daki“çete”lerle karıştırmamak gerek –onlar erkekliğe, kabadayılığa vegangsterliğedayanır–.OysaMiraflores’deki“mahalle”zararsız-dır, sigara içmenin, dans etmenin, spor yapmanın ve kızlarailanıaşketmeninöğrenildiği,kızlıerkeklibirtüraileyaşamı-dır.Azgınlıklarfazlaiddialıdeğildir;tatilgünleriveyaztatille-rinde mümkün olduğu kadar fazla eğlenmeyle yetinilir. Enbüyükzevkler,dalgalarabinmekvefutboloynamak,mambo-yu zarafetle yapabilmek ve dans ederken belirli sürelerle eşdeğiştirmektir. Oldukça aptal ve bizden büyüklerden dahakültürsüzolduğumuzu–bunusöylemeyebilegerekyok–vebizimkigibiaçinsanlarladolukoskocabirülkedeolupbiten-lere karşı gözlerimizin kör olduğunukabul ediyorum.Bunusonradan keşfedecektik, Miraflores’de yaşamanın ve bir“mahalle”yesahipolmanınnebüyükbirşansolduğunuda.Vegeriyedoğrugittiğimizde,utançduyacağımızbirnoktayagele-cektik.Budaaptalcaydı; insançocukluğunuseçemezki.Be-nimnasibimedüşen,çocukluktandasıcakanılarım,–nostalji-nin de katılımıyla– Bir Pazar Günü’nü yazdığım, “mahalle”kültürüyleilgiliolanlar.
Hergeleler’in ana temasıda yinebu“mahalle”.Amabu,bir gençlik günahı değil, 1965 yılında Paris’te yazdığım biröykü. Yazdığım dedim, ama tekrar tekrar yazdığım desemdaha iyiolacak,çünkübuöyküyüenazon ikiayrıbiçimdeyazmıştım, amadoğrusubir türlü çıkmıyordu.Bir gazetede,AndDağları’ndaküçükbirköydebirköpeğin,yenidoğmuşbir çocuğuhadımettiği haberi, okuduğumdanberi kafamıniçindedönüpduruyordu.Oandan sonra,bütünötekilerdenfarklıolarak,zamanın,kapatacağıyerdegiderekdeştiğibuga-ripyaraylailgilibiröyküyazmanınhayalinikurarolmuştum.O sıralarda, yine bir “mahalle” konusunda kısa bir romanla
15
uğraşıyordum; kişileri, efsaneleri, gelenekleriyle. Bu iki pro-jeyi bir arada yoğurmaya karar verdiğimde başladı sorunlar.Sakatlanan çocuğun öyküsünü kim anlatacaktı? “Mahalle.”Buortakağzın,herbirikendihesabınakonuşançeşitliağız-ları silipatmamasınınasıl sağlayacaktım?Kâğıtüstünekâğıtyırtıp atmapahasına, tek tek seslerebölünüp sonrayenidentümgrubuifadeedenoçoğulses,yavaşyavaşbiçimlenmeyebaşlamıştı.Hergeleler’in, anlatılmaktançok şarkı gibiokunanbir öyküolmasını istiyordum,bu yüzdendeherbir heceyi,anlatımnedenlerininyanısırasesuyumunedenleriyledese-çiyordum.Nedendirbilmem,buöyküdegerçeğebenzerliğin,okuyucununokuyordeğildedinliyor izleniminiedinmesinebağlıolduğunuhissediyordum;öykü,kulaklarındangirmeliydiokuyucuya.Teknikdiyebileceğimizbusorunlarbeniyiyipbi-tiriyordu.Benişaşırtanşey,PipicikCuéllar’ıntalihsizlikleriningetirebileceği yorumların çeşitliliği olmuştu: bir sosyal sını-fıniktidarsızlığıüzerineeğiticibiröykü,azgelişmişdünyadasanatçının eli kolu bağlı kalması, resimli roman kültürününgençlerdeyarattığıafazi’nin1açımlanması,öykücüolarakbe-nimkendiyeteneksizliğiminmecazianlatımı.Nedenolmasın?Bunlardanherhangibiridoğruolabilir.Yazarkenöğrendiğimbirşeyvarsaoda,buiştehiçbirşeyinhiçbirzamantümüyleaçıkseçikolmadığı;gerçek,yalanolabiliyor,yalandagerçekvehiçkimsekiminiçinçalıştığınıbilmiyor.Kesinolan,edebiyatınsorunları çözümlemediği –hatta onları yarattığı– ve insanla-rımutluetmekyerineonlarımutsuzluğadoğruittiği.Bütünbunlararağmenbu,benimyaşamtarzımveonubaşkahiçbirşeyedeğişmem.
MARIOVARGASLLOSALima,Şubat1979
1.Sözcükleriseslendirmevekonuşmayeteneğininkaybedilmesi.(Ç.N.)
16
17
ELEBAŞILAR
18
19
I
Javierbirsaniyeöncedavranıp,“Zilçaldı!”diyeba-ğırdı,ayağafırlamıştıbile.
Sınıftakigerilim,tıpkıbirpatlamagibişiddetlekırı-lıpdağılmıştı.Hepimizayaktaydık:DoktorAbásaloneyeuğradığını şaşırmıştı.Yüzü kıpkırmızı kesilmişti, yum-ruklarını sıkıyordu. Tam kendisini toparlayıp bir elinihavaya kaldıraraknutuk atmayahazırlanıyorduki ger-çektendezilçaldı.SırakapaklarınıvuravurailerleyenAmaya’nın çıkardığı karga sesleriyle kışkırtılıp deliyedönmüşbirhalde,gürültüpatırtıiçindekoşuşarakdışarıfırladık.
Avludabağrışmalarlayeryerindenoynuyordu.Liseikinciveüçüncüsınıflardahaöncedışarıçıkmışlar,hava-ya kalkan toz bulutunun içinde dalgalanan büyük birhalkaoluşturmuşlardı.Birinciveikincisınıflardabizim-lehemenhemenaynıandaavluyaçıkmışlardı;dahadabüyükbirnefretledoluolarakyeniyeniküfürlerlegeli-yorlardı.Halkabüyümüştü.Hoşnutsuzluk,ortaktavrıy-dı bizim lisenin. (İlk kısmın, okulun öbür kanadında,zeminimavimozaikkaplıdahaküçükbiravlusuvardı.)
“Bizimcanımızaokumakistiyor,hödük.”“Öyle.Kahrolasıca!”Hiçkimseninsınavlardansözettiğiyoktu.Gözler-
ELEBAŞILAR
20
dekiparıltılar,bağrışmalar,taşkınlıklar,müdürleyüzleş-mezamanınıngeldiğinigösteriyordu.Azsonrakendinehâkim olma çabalarımı bir yana bırakıp heyecanla ogruptanbugrubadolaşmayabaşlamıştım:“Canımızaokuyor, susacak mıyız yani?”, “Bir şeyler yapmak gerek.”,“Onabirşeyyapmamızgerek.”
Demir gibi güçlü bir el, beni halkanın ortasındançekipçıkarmıştı.
“Sen dur,” dedi Javier.“Sen karışma. Seni okuldanatarlar.Biliyorsunya.”
“Artık umurumda değil. Hepsini ödeteceğim ona.Bubenimiçinbirfırsat,anladınmı?Hadionlarısırayasokalım.”
Avluda dolaşıp alçak sesle kulaktan kulağa tekrarediyorduk:“Sıraolun”,“Çabuksırayageçin”.
“Sıraolalım!”Raygada’nınkocasesisabahınboğucuhavasıiçindeyankılanmıştı.
Birçoklarıhepbirağızdanbağrıştılar:“Sıraya!Sıraya!”GözetmenlerdenGallardoileRomero,gürültüpa-
tırtınınbirandaazalıpçocukların teneffüs sonaerme-densırayagirdiklerinigörerekşaşkınadönmüşlerdi.Kar-şımızdakiöğretmenlerodasınınyanındaduvaradayan-mışlarsinirlisinirlibiziseyrediyorlardı.Sonrabirbirleri-nebaktılar.Kapıdabirkaçöğretmengörünmüştü;onlardaşaşırmışlardı.
GözetmenGallardo,bizedoğruyaklaştı:“Dinleyin!”diyebağırdısinirlibirtavırla.“Henüz...”“Sen sus Gallardo,” diye atıldı arka sıradan birisi.
“Kapaçeneni,ibne!”Gallardo bembeyaz kesilmişti. Kocaman adımlar
atarak, yıldırıcı bir tavırla sıra sıra çocukların arasındadolaştı.Birçokları arkasındanbağırıyorlardı:“İbneGal-lardo!”
“Yürüyelim,”dedim.“Avlununçevresindedönelim.Önceliseüçler.”
Yürümeyebaşladık.Topuklarımızı,ayaklarımızacı-yıncayakadarhızlayerevuruyorduk.İkinciturda–avlu-nunboyutlarınauyguntambirdikdörtgenoluşturmuş-tuk–Javier,Raygada,Leónvebenbağırmayıbaşlattık:
“Sınavprogramı;sınavprogramı...”Herkesbirdenkorohalindebağırıyordu.“Dahakuvvetli!”diyearayagirdibenimnefretetti-
ğimbirininsesi:Lu’ydubu.“Bağırın!”Bağrışmabirandakulaklarısağıredicibirhalalmış-
tı.“Program,program,program...”Öğretmenler,etütsalonununkapısınıçekipsessizce
ortadankaybolmuşlardı.Sonsınıflar,Teobaldo’nuntah-tabir tezgâhüzerindemeyve sattığı köşeninönündengeçerlerkeno,neolduğunuduyamadığımızbirşeysöy-ledi.Biziyüreklendirmekistergibiellerinisallayıpduru-yordu.“Namussuz!”diyedüşündüm.
Bağrışmalar giderek artıyordu.Amaneyürüyüşüntemposu,nedeçığlıklarıncoşkusu,duyduğumuzkorku-yu örtbas etmeye yetiyordu. Kaygı dolu bir bekleyiştibu.Nedenbirtürlüdışarıçıkmıyordu?Hâlâyiğitliktas-layarakaynısözleritekrarlayıpduruyorduk,amaçocuk-larbirbirlerinebakmayabaşlamışlardı,arasıradazorakikıkırdaşmalar duyuluyordu.“Hiçbir şey düşünmemeli-yim,”diyordumkendikendime,“şimdisırasıdeğil.”Ba-ğırmakbanazorgelmeyebaşlamıştıbile:Sesimkısılmış-tı,gırtlağımyanıyordu.Çokgeçmeden,nasılolduğunubilemeden,gökyüzünüseyrekoyulmuştum:Biryanındakocabirbengibisarıbirdiskinaydınlattığıderin,duru,masmavigökkubbeninaltında,okulunüzerinde,yavaş-çasüzülenbirhindiakbabasınıizliyordum.Başımıçabu-cakönümeeğdim.
21
Ufacık tefecik Ferrufino, avluya açılan koridorunucundanalıalmorumorgörünmüştü.Bizedoğruyakla-şırkenördekgibibadibadiattığıkısacıkadımları,bek-lenmedikbirbiçimdeortalığaçöküpbenişaşırtansessiz-liğin içinde çınlıyordu. (Öğretmenler odasının kapısıaçılmıştı:Küçücük,komikbirsuratuzandıdışarı.Estra-dabizidikizlemekniyetindeydi,birkaçadımötedemü-dürügörünceçabucakgeriçekildi;küçücükçocukeliylekapıyıçekti.)Ferrufinotamönümüzegelmişti,çıtçıkar-mayanöğrencigruplarınınarasındadörtdönüyordu.Sı-ralarbozulmuştu;çocuklardanbazıları tuvaletlerekoş-tular, bazıları ise umutsuzca Teobaldo’nun tezgâhınıkuşatmışlardı.Javier,Raygada,Leónvebenyerimizdenkımıldamamıştık.
“Korkmayın!”dedim,amabeniduyanolmadı,çün-küaynıandamüdürdekonuşmuştu:
“Ziliçal,Gallardo.”Sıralaryenidenoluşmuştu,amabukezağırağır.He-
nüzaşırıbirsıcakyoktu,amabiruyuşukluk,birtürcansıkıntısı çökmüştü üzerimize. “Yoruldular,” diye mırıl-dandıJavier,“bukötü.”Sonradaöfkeyleuyardı:
“Söyleyeceklerinizedikkatedin!”Buuyarıyıherkesbirbirinegeçirdi.“Hayır!”dedim.“Bekle,Ferrufinohelebirkonuşma-
yabaşlasın,canavarkesilirler.”Bakışlarımızıbirerbirerbugrigiysiliufacıkadama
doğru kaldırmadan önce birkaç saniyelik kuşkulu birsessizlik oldu. Ellerini göbeğinin üzerinde kavuşturupayaklarınıbitiştirmiş,öyleceduruyordu.
“Bu patırtıyı kimin başlattığını bilmek istemiyo-rum,”diyordu.Sankibiraktördü;ağzındanduraklayarakdökülen,yumuşacık,neredeysedostanesözcüklerde,se-sinintonunda,vücudununheykelgibiduruşundaözenlibiryapmacıklıkvardı.Odasındayalnızkenprovamıya-
22
pıyordu acaba?“Bu tür davranışlar sizler için de, okuliçinde,benimiçindeutançverici.Budüzensizliklerinsorumlusunakarşıçoksabırlıdavrandım,hemdefazla-sıyla,duydunuzmu?Amaartıksınırıaştı...”
Acabasözünüettiğibenmiyim,Lumu?Bütünlisebenibuluncayakadaroradanorayabakınırken,yatıştırı-lamazderecedehırslıbiralevdalgasısırtımı,boynumu,yanaklarımıalazlıyordu.Lubanabakıyormuyduacaba?Beni kıskanıyor muydu? Bozkurtlar bana bakıyorlarmıydı?Arkadanbirisikolumaikikezdokunarakyürek-lendirdibeni.MüdüruzunuzadıyaTanrı’dan,disiplin-den,yüksekmanevideğerlerdensözetti.Dediğinegöremüdüriyetinkapılarıherzamanaçıktıvegerçektence-surolanlaryaptıklarınınhesabınıvermeliydiler.
“Hesabınıvermeli,”diyetekrarladı;artıkotoriterbirtavırtakınmıştı,“yaniaçıkaçıkkonuşmalı,benimleko-nuşmalı.”
“Budalalık etme!” dedim çabucak. “Budalalık etme!”
AmaRaygadasoladoğrubiradımatıpsıradançı-karkenaynıandaelinikaldırmıştıbile.Ferrufino’nunağ-zındamutlubirgülümsemebiranbeliripkayboldu.
“Senidinliyorum,Raygada...”dedi.Raygada, konuştukça söylediklerinden cesaret alı-
yordu.Öylebirangeldikidramatikbirbiçimdeelkolhareketleribileyapmayabaşladı.Bizlerinkötüinsanlarolmadığımızı,okulumuzuveöğretmenlerimizisevdiği-mizi söyledi; gençliğin atılgan davrandığını hatırlattı.Herkesadınaözürdiledi.Sonrabirazkemkümetti,amakonuşmayısürdürdü:
“MüdürBey,bizimsizdenistediğimiz,dahaöncekiyıllardadaolduğugibisınavgünlerinivermeniz...”Kor-kuyakapılaraksustu.
“Notal,Gallardo,”dediFerrufino.“ÖğrenciRaygada
23
24
25