İmam ahmed el hasan’ın (as)bu toplantıya gitmenin önemli olacağını gördüm. bu buluma...

İmam Ahmed el Hasan’ın (as)

Kehanetleri Doğu Siyah Bayrakları Ashabı

2015

siyahsancaklar.wordpress.com black-banners.com

1 İmam Ahmed el Hasan’ın (as) Kehanetleri

İmam Ahmed el-Hasan’ın (a.s)

Kehanetleri

Doğu Siyah Bayrakları Ashabı

İngilizceden çeviren: Türk Ensar Çeviri Komitesi



Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla ‘’Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği

kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.’’

Kuran-ı Kerim 39:18

Bu küçük çalışma Imam el Mehdi (as) ‘ın varisi ve elçisi, hristiyanlara İsa (as) ‘dan elçi, musevilere İlyas (as) ‘dan elçi, Ali-Muhammed (as) ‘in Yemenisi ve 12 Mehdilerin ilki olan

İmam Ahmed el-Hasan (as)’a inananlar tarafından derlenmiştir.

Bu kitap İmam Ahmed el-Hasan (as) ‘ın ilahi çağrısının adımları ve ilerleyişi ile bin yıldan daha eski olan Ali-Muhammed (as) ‘in ve büyük seyid, Allah(s.v.t)’ın resulu Muhammed

(as) ‘in kehanetlerini karşılaştırmayı amaçlamaktadır.

Karşımıza çıkan sonuç, gerçeklerle kehanetlerin arasındaki inkar edilemez uyuşmadır, ki bunlar açıklanmıştır ve İmam Ahmed el-Hassan (as) sayesinde günümüzde

açıklanmaktadır, bu öyle bir uyuşmadır ki, yalancıların en kurnazının bile uydurması mümkün değildir.

Kendisine gerçeğin takipçisi diyen herkese tavsiyem, bu kitabı temiz ve açık bir kalple

okumaları ve bu olayların arkasındaki derin hikmet üzerine düşünmeleridir.



İçindekiler

Resulullah Muhammed’in (saa) Vasiyeti ......................... 4

İmam Ahmed el-Hasan’ın (as) Çağrısı ............................ 13

Ahmed el-Hasan’ın (as) Bayrağı ..................................... 15

Mısır Minberi ................................................................. 17

6 Yıllık Gaybet ................................................................ 19

Buzağı ........................................................................... 20

Kral Abdullah’ın Ölümü ................................................. 22

12 Kişi ............................................................................ 23

Mısır Sahabesi ................................................................ 27

Elenme ........................................................................... 29

İmam Mehdi (as)’ın yardımcıları ................................... 30

Bizler Siyah Bayraklara Neden İman Ettik ...................... 32

Kehanetler ..................................................................... 35

Gaybetten Sonra İlk Beyanat .......................................... 36

İnek (el-Camus) konuşacaktır! ....................................... 39

İkinci Mehdi – Eba Sadık (as) ......................................... 41

Ruhlar Alemi ve Son Delil ............................................... 45

Salih Kul ile Yolculuk ..................................................... 47

Kehanet Gerçekleşti ....................................................... 53

Gökten Gelecek olan Nida ............................................... 55

Yeni Bir Kerbela ............................................................ 60



1 Resulullah Muhammed’in (saa)

Vasiyeti

“Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda

vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak size farz kılındı.”

Kuran-ı Kerim 2:180

Ayette görüyoruz ki, Allah (s.v.t) inananlara ölümün onlara yaklaştığını hissettikleri zaman bir vasiyet yazmalarını emretmiş. Peki inananların efendisi Resulullah Muhammed (s) bir vasiyet bıraktımı? Yoksa Allah’ın (s.v.t) son emrini yerine getirmekte başarısız mı oldu?

Ibn Abbas dedi: Perşembe günü, nasıl bir perşembe günüydü o öyle! Resulullahın ağrısı çok şiddetlendi ve şöyle dedi: ‘’Gelin, size dosdoğru yoldan sapmanızı engelleyici birşey yazdırayım.’’ Ama Ömer Resulullahın ağrısının etkisinde olduğunu ve Kuran’ın Allah’ın kitabı olarak yeteceğini söyledi. Sonra Ehli Beyt karşı çıktı ve tartışmaya başladı, bazısı Resulullahın dediğini tutarken, bazını Ömerin görüşünü destekledi. Tartışma alevlenip gürültü yükselince, Resulullah onlara şöyle dedi: ‘’Beni yalnız bırakın’’

Ibn Abbas dedi: Felaket, sahabe arasındaki anlaşmazlığın Resulullahın yazdıracağı şeyi engellemesiydi.1

Bu olay şia ve sünni kaynaklarda sağlam bir şekilde belgelenmiştir. Fakat hikaye şia kitaplarında, Peygamber’in (s) Imam Ali (as) ve birkaç inananı ölüm döşeğine geri çağırmasıyla devam eder.

“Ey Hasan'ın babası, bana kalem ve kağıt getir", ve vasiyetini şuraya gelene kadar dikte ettirdi ve sonra; "Ya Ali, benden sonra 12 İmamlar olacak ve onlardan sonra da 12 Mehdiler. Sen, Ya Ali, 12 İmamlar'ın ilkisin. Allah svt seni cennetinde, Ali Murtaza, Müminlerin Emiri, En Doğru konuşan (Sıddık'ul Ekber), Batıl ve Hak arasında en parlak ayrımı yapan, Güvenilir ve Mehdi (Hidayetçi) adlarıyla isimlendirmiştir. Bu isimler gerçek anlamda senden başka kimseye atfedilmemeli-dir. Ya Ali, sen benim ailem üzerine, onların yaşamlarında ve ölümlerinden sonra ve kadınlarımın üzerine, Vasim'sin. Kimi tasvip edersen, yarın beni bulur ve kimi reddedersen, ben ondan beriyim. Ben onu görmeyeceğim ve o da beni Kıyamet Günü'nde görmeyecektir. Ve sen benim ümmetime, benden sonra, Halifem'sin.

1 Sahihi Müslim, Vasiyet babı, cilt 5 s. 75, Müsned, Ahmed, cilt 1 s. 335, cilt 5 s. 116, Tarihi Taberi, cilt 3 s. 193, Tarihi ibn’ül Esir, cilt 2 s. 320



Eğer ölüm sana yaklaşırsa, bunu hayırlı olan oğlum Hasan'a teslim et. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, o zaman onun da bunu, oğlum Hüseyin'e, Şehit, Tathir ve Maktul olana, teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, ibadet edenlerin Mevlası olan Ali'ye teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, Muhammed Bakır'a teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, Cafer-i Sadık'a teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, Musa Kazım'a teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, Ali Rıza'ya teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, Emin ve Takva Sahibi olan Muhammed'e teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, Akıl Hocası olan Ali'ye teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, Salih olan Hasan'a teslim etmesini sağla. Sonra ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, Muhammed'in Ailesi'nin Emanetçisi (Allah'ın selamı onların üzerine olsun) olan Muhammed'e teslim etmesini sağla. Böylece, bunlar 12 İmamlar'dır. Onlardan sonra, 12 Mehdiler olacaktır. Böylece, ölüm ona yaklaşırsa, bunu oğluna, yakın olanların ilkine teslim etmesini sağla. Onun üç ismi vardır; biri benim ve babamın ismi gibi, Abdullah (Allah'ın kulu) ve Ahmed, ve üçüncü ismi de, Mehdi'dir. O, inananların ilkidir.” [2]

Bu hadis bir gizemdir ve vasiyetin tek tam kaydı olmasından, yüzyıllardır açıkta gizli tutulmasından dolayı tek başına bir işarettir, öyleki iddia edilmesi için gerçek sahibini beklemektedir.

İmam Ahmed el Hasan (as) kalkıp, Hz. Muhammed’in (s) vasiyetinde geçen kişinin kendisi olduğunu iddia eden ilk kişidir. Bir vasiyet ki, Hz. Muhammed (s) tarafından takip edenler için yol gösterici olarak vaad edilmiştir. Buna göre, İmam Ahmed el Hasan’ın (as) vasiyetteki iddiası, Hz. Muhammed’in (s) vaadine göre her türlü saptırıcılıktan korunmuş olmalıdır.

Aşağıdakiler İmam Ahmed el Hasan’ın (a.s) çağrısının başlangıcını anlatan hutbesinden alıntılardır:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Imam Mehdi (as) ile bu fiziksel dünyada ilk buluşmam, İmam Hadi (as) ve İmam Askari’nin (as) türbesinde oldu ve bu buluşmada İmam Mehdi’yi tanıdım. Ve bu buluşma seneler önceydi. Ve bu buluşmadan sonra onunla (a.s) bir sürü buluşmamız daha oldu. Ve kendisini bilinir kıldı ve başka birçok şey de açıklığa kavuştu. Fakat kendisi o zaman, bana hiç kimse için bir mesaj vermemi emretmedi. Aksine beni bilgilendiriyordu ki böylelikle, terbiyeli ve itaatkar olayım ve ilahi ahlak mertebelerine ulaşayım.

Ve beni ilim ile takdis etti ve o zaman ki Necef’te bulunan Havza’nın ciddi olan yanlışlarını ve hatalarını bilmemi sağladı. Gerek ilmi yanlışlar, gerek ameli yanlışlar, gerekse politik, sosyal yada ekonomik yanlışlar. Ya da bazısı, Havza’nın bazı dejenere olmuş sembolleriydi. Ve bu süreç bana çok acı veren bir süreç oldu. Bu son kalenin düşüşünü temsil ettiği için ki, ben bu dünyada hakkı temsil ettiğini düşünürdüm, benim için tuzun bozulmuşluğunu temsil etti. Çünkü bozulan her şey tuzla düzeltilebilirdi. Peki ya, bu tuz da kötüye giderse?

2 Gaybet-i Tusi, s. 150



“Bozulan her şey tuzla düzeltilebilirdi, Peki ya tuzun kendisi kötüye giderse?”

Bu hem acı dolu, hem üzücü, hem de aynı zamanda korkutucu bir süreçti. İmam (as) benim, baskıyı, tiranlığı ve yozlaşmışlığı görmemi sağladı. Ve beni ne yapılacağının bilinmezliği ile yüz yüze bıraktı. Geldiğim yere geri mi dönmeliydim? Her zaman kendime sorduğum soruydu bu ve cevabı da, şu an Necef Havza’sının tam ortasında bir yabancı gibi kalmış olmamdı. Bu bildiğim gerçekle, ben şimdi nasıl bu dünyanın insanlarına yabancı olmayayım?

Her halukarda, günler ve aylar geçti ve Allah, İmam(as) ile buluşmamı istedi. Ve O (as) da, beni o zaman Necef’in Havza’sına gönderdi ki, kendisinin anlattıklarını, küçük bir grup olan, Havza öğrencilerine salık verebileyim. Böylelikle kısa da olsa, bu toplantıya gitmenin önemli olacağını gördüm. Bu buluşma hayatımda tarihi bir anı temsil etmiş oldu. Zira İmam Mehdi (as) bir manada, ilk defa beni onun için, Necef’in Havza’sında halka açık olarak çalışmaya yönlendirdi.

Binlerce selam ve barış, O’nu onurlandıranların üzerine olsun. Ve bu buluşmanın hikayeside; bir gün uyuyordum ve bir rüya gördüm. Ve İmam Mehdi (as), İmam El Askeri (as)’ın kardeşi olan seyyid Muhammed (as)’ ın türbesinin yakınında duruyordu. Ve bana onunla buluşmamı emretti. Ve sonra uyandım. Saat 02:00 idi. Ve 4 rekat gece namazımı kıldım ve tekrar uyudum. Ve İmam Mehdi (as)’ın onunla buluşmamı sorduğu, başka bir rüya gördüm ve uyandım saat 04:00 idi böylece gece namazımı tamamladım ve ardından sabah namazını kıldım.

Bu rüyaların ardından 2 gün sonra, İmam el Hadi ve El Askari (as)’ın olduğu samerraya yolculuk ettim. Sonra Seyyid Muhammed (as)’ın bulunduğu ülkeye geri döndüm. Ardındani İmam Kazım (as) ve Cevad (as)’ın olduğu bağdata gittim. Daha sonrada İmam Hüseyin (as) ve şehitlerin olduğu Kerbela’ya gittim, Allahın selamı onların üzerine olsun. Ve İmam Mehdi ile gece, İmam Hüseyin (as)’ın türbesinde buluştum. Sonra sabah, İmam Mehdi (as) ile, İmam Mehdi (as)’ın Kerbela’da , Hidra sokağının sonunda bulunan makamında buluştum.

Böylece, makamda yalnız olarak oturduk, neredeyse, Makam bekçisindan başka hiç kimse yoktu. Ve o da bizden uzakta, kadınların ibadet alanının orada ayakta duruyordu. Her halukarda bu gün hicri ay olan şaban’ın 30. Günü ve 1420 yılı idi. Ve bu buluşmadan sonra geri döndüm ve Allahın ihsan etmesiyle ramazan ayı boyunca oruç tuttum. Sonra, Ramazan'ın sonunda, Necef'e doğru hareket ettim ki, böylece neyi bilmek için geldiğimi salık verebileyim. Böylelikle benle, bazı öğrenciler arasında konuşma hararetli oldu. Ve sonuç bazılarıyla bağları koparıyor ve onların bazıları da, külli anlaşmazlıkta kalıyordu. Ve bazısı bana yardım etmeden, benimle aynı fikirdeydiler. Ve Havza öğrencilerinden hiçbiri bana destekçi olmadan, günler, aylar hatta neredeyse 3 yıl geçti. Ve evet, Havza'daki mali yozlaşma konusunda benimle aynı fikirde olan bir kısım vardı ve buradan, bu mali yozlaşmayı düzeltme harekatı başladı.

Fakat gerçek iyileştirmeler bir sonuç vermedi. Parayla ilgili olarak bazı Merci'lerin bazı prensipleri değişti, fakat bu bahsetmeye bile değmeyecek kadar küçük bir değişiklikti. Ve bir sürü alim aynı kaldı. Ve buna mukabil, toplumda, hastalıktan ve



vücudun ve ruhun açlığından acı çeken, bir sürü insan vardı. Ve hiç kimse, durumu değiştirmek için çalışmıyordu.

Ve bir kaç ay sonra, İmam Mehdi (a.s) ile olan ilişkim gözükmeye başladı. Ve ben, onun tarafından gönderilen bir Elçi idim ve bu süreç yalnız benim duyurumla da olmadı. Keza, bir grup Havza öğrencisi duydu ve Melekut Alemi'nde gördüler. Ve bu gördükleri, onlara gerçeğin ispatıydı. Bazı beni tanıyanlar ve bazı benimle hiç iletişimi olmayanlar; bana biat etmek için ısrar ettiler.

Ve ben onları bu meselenin zorluğu ile ilgili uyardım. Ve dedim ki; bana sırtınızı döneceksiniz ve tıpkı Müslim ibn Akil'i terkeden Kufe halkı gibi, siz de beni terk edeceksiniz. Fakat onlar; kendileri itiraf ettiği üzere; bana hizmet etmek için, kendi benlikleriyle, paralarıyla ve çocuklarıyla, bana biat ettiler. Ve ben bunların hiçbirisini onlardan talep etmedim. Ve bu, Hicri Yıl 1423'ün Cemazi ayındaydı. Ve bundan sonra bir sürü Havza öğrencisi bana bağlılık yemini etti.

Fakat sonra onlara bir korku geldi ve Saddam'ın güçleri benim peşimden gelmeye başladı. Böylelikle onlar da, yeminlerinden ve sözlerinden döndüler. Ve sonra her bir birey ve grup, yeminlerinden dönmek ve beni suçla itham etmek için, bir bahane aradı. Fakat sonunda, iki şey üzerinde anlaştılar;

ilki, beni büyük bir sihirbaz olmakla suçlamaktı. İkinci suçlama ise; benim Cinleri kontrol ettiğim ve kullandığım ve onların üzerine, kontrol etmek için çağırdığımdı.

“Keza, bir grup Havza öğrencisi duydu ve Melekut Alemi'nde gördüler. Ve bu gördükleri, onlara gerçeğin ispatıydı. Bazı beni

tanıyanlar ve bazı benimle hiç iletişimi olmayanlar; bana biat etmek için ısrar ettiler.”

Ve böylece, grup ayrıldıktan sonra, ben de eve döndüm. Ve geriye benle beraber bir kaç Havza öğrencisi ile, bir kaç müminden başka kimse kalmadı.

Ve 1424 yılının Cemaziyelevvel ayında, bir grup mümin bana geldi ve yeminlerini yenilediler. Ve beni evden çıkardılar ve Dava yeniden başladı.

Ve 1424 Hicri yılının Ramazan ayının son 2 gününde (Kasım 2004), İmam Mehdi (a.s) bana, dünyadaki insanların tamamına ve onların her bir buyruğuna istinaden, İmam Mehdi (a.s)'dan gelecek olan emirle seslenmemi emretti.

Ve Şevval'in 3. Gününde İmam Mehdi (a.s) bana baskıcı, zorba hükümdarlara karşı devrim yapmayı anons etmemi buyurdu. Ve adımları hesap etmek ve süratli çalışmak için ve Hakk'ı uygulamak ve "La ilahe illallah" sözlerinin yükselmesini sağlamak için, Hakk yolundakileri ve insanları, Hakk'ı desteklemeye çağırdım. Doğrusu, Allah'ın kelamı çok Yüce'dir! Allah'ın kelamı çok Yüce'dir! Allah'ın kelamı çok Yüce'dir! Ve Münafıkların kelamı çok düşüktür.

O zaman, Allah'ı destekleyin, O da sizi destekleyecektir. Ve adımlarınızı sağlamlaştıra-caktır. Allah'ın dininin bir destekçisi var mı? Kaim’in bir destekçisi var mı? Allah'ın Veli'sinin bir destekçisi var mı? Allah'ın bir destekçisi var mı?

Ve ben alimlerden bana destek olmalarını beklemiyorum. İmam Sadık (a.s)’ın onlarla ilgili dediklerinden sonra, onlardan bana destek olmalarını nasıl



bekleyebilirim?! Birden fazla hadiste O (a.s) onaylıyor ki, birçokları İmam Mehdi (a.s)'a karşı dilleriyle sonuna kadar savaşacaklar. Ve mesele eli kulağında olduğu zaman, O (a.s), 70 büyük alimi, 3000 de küçük alimi ortadan kaldıracaktır.

Onlardan nasıl destek bekleyebilirim ki, İmam Sadık (a.s) şöyle dediği halde: "Allah meseleyi hiç bidatı olmayan kişi ile destekleyecektir. Ve eğer mesele bugün gelse, o putlara tapanlar, bunu yapmayı bırakırlar"

Ve İmam Sadık (a.s)'ın bahsettiği putlar, amelsiz alimlerdir ki, İmam Sadık (a.s)'ın zamanında, Ebu Hanife ve onun benzeleri haricinde, bir put yoktu.

Ve O (a.s) dedi ki: "Ve Kaim huruç ederse, kendisini meseleyle ilgili gören insanlar, meselenin dışında kalacaklardır. Ve Güneş ve Ay'a ibadet edenler de, bu meseleye dahil olacaklardır"

Ve Kaim (a.s)'ı desteklemeyenlerin amelsiz alimler olmasına rağmen, insanlar onların Kaim (a.s)'ın destekçisi olduğunu zanneder. Ve ben bu alimlerden nasıl destek beklerim, İmamlar (a.s) şöyle buyurduğu halde: “Ümmetin ayrılması ve bozulması, bu alimlerin suçudur”

Her halukarda, Ey Irak halkı, şüphesiz beni yeryüzündeki insanlara babam gönderdi ve o, şehirlerin anası olan Necef ile, sizinle başladı. Ve şüphesiz ben, Cebrail, Mikail, İsrafil ve Melekut Alemi ile desteklenmekteyim. Ve beni Hakk ile beraber kabul eden birçoklarından perde kaldırılmıştır ve onların rüyaları bugün demir gibidir. Onlar, insanların görmediklerini görürler, duymadıklarını duyarlar. Ve Ruhun bu alametinden başka, hangi alamet daha büyük olur?

Rüyalara gelince; sık sık çeşitli ilçelerden bir heyet bana geliyor, bazıları Necef'ten uzak. Ve onların birçoğu rüyasında bu Hakk Davayı desteklemeye iten şeyleri görüyor. Örnek olarak, Al-i Muhammed (a.s)'a düşmanlık içeren bir ya da iki tane rüya olmuş. Peki bu yüzlercesine ne cevap vermeli? Hayır hatta binlercesine! Ve çoğu da rüyasında bir masum görüyor.

Ehli Beyt (a.s) şöyle buyuruyor: "Kim bizi görmüşse, gerçekten bizi görmüştür, çünkü şeytan bizim görüntümüze giremez." Oysa zalimlere kalsa diyecekler ki, rüyalar bir kanıt değildir. Hatta salih rüyalar, Nübüvvetin bir cüzzü sayılsa bile. Ve Resulullah (saa) ve İmamlar (a.s), rüyalara ve onları dinlemeye büyük önem vermişlerdir. Ve ayrıca, onların te'viline de büyük önem vermişlerdir. Hatta bazı nebilerin (a.s) nübüvveti özellikle rüyalardan oluşur. Danyal (a.s)’ın nübüvvetinin te'vili gibi.

İmam Mehdi (a.s)'ın annesi Nercis bile, gördüğü salih rüya ile, İmam Askari (a.s) ile evlenmek için Irak'a gelmiştir. Ve Romalı Sezar'ın torunu olduğu halde kendini savaşla ve hapisle riske atmıştır.

Ve Hüseyin (a.s)'ı destekleyen Hristiyan Vahab bile; zira rüyasında İsa (a.s)'ı görmüştür.

Ve hatta asilzade Beni Ümeyye, Halid ibn Said ibnel As Ümeyye, Nebi'yi (s) rüyasında görerek Müslüman olmuştur.

Tüm bu olanlara rağmen, cahiller ve tiranlar, rüyaları düşünmeden etmeden yalanlamış ve inkar etmişlerdir Ve hakk ile söylüyorum, şu an insanlara olanlar,



rüyalarla gelen Yüce Vahiylerdir. Fakat çoğu insan Allah'ın nimetine karşı kafirdir ve çoğu Allah'a şükretmez.

Bu Allah'ın bize verdiği bir fazl’dır, fakat çoğu insan şükür bile etmez. Hamd olsun Alemlerin Rabbi Allah'a

Ve ben bir sürü insana önemli gelecek haberlerini anlattım ve hepsi anlattığım gibi gerçekleşti. Ve bunlardan biri de, insanlara bana ilk kez bağlılık yemini verdiklerinde, yeminlerinden döneceklerini söylememdi. Bu da yaklaşık 1.5 sene önceydi ve ayrıca bu sene (2004) içinde de tekrar gelip yemin edeceklerdi.

Ve bundan sonra da, zina çocuklarının – Saddam ve necis askerlerinin – yönetiminin sonu olacağının hükmü geldi. Ve daha bir çok şey ki, bu tek bir demeçe sığmaz. Benimle onlar hakkında iletişime geçenlere sorun. İyisi mi, onlara mucizeleri sorun, kendi gözleriyle gördükleri.

Ve böylece Allah hakkı için size soruyorum, Melekut Alemi kimin elindedir? Allah'ın mı yoksa Şeytan'ın mı, Allah ona lanet etsin?

Eğer bu şeyler sihirdir ya da Cin'dendir derseniz ki; bu sizin yapmış olduğunuz beyanınızdır; işte hasım o kişidir ki, Melekut Alemi, şeytan'ın, Allah ona lanet etsin, elinde diyor. Ve Allahu Teala, bu cahilce aptal beyanı verene ve bunda ısrar edene ve Allah'a bunun için tövbe etmeyene lanet eder.

Ve bugün sizden yardım talep ediyorum, ceddim Hüseyin (a.s)’ın talep ettiği gibi. Bize yardım edecek kimse yok mu? Daha önce babalarınızın yaptığı gibi, bize sırtınızı dönerseniz, ya da bize ihanet ederseniz, babamın sabırlı olduğu gibi, En Merhametli (celle celaluhu), bana meseleyi vahiyle bildirene kadar, ben de sabırlı olacağım. Geçen sene beni, tıpkı Müslim ibn Akil (a.s)’ı terkettikleri gibi terkettiklerinde de sabırlı olduğum gibi ki, o zaman, çok az kişi haricinde hiçbir destekçim kalmamıştı. Ve onlar başka bir şeyden dolayı ben terketmediler; Saddam'a olan korkuları haricinde; Allah ona lanet etsin; ve bu Dünya'ya olan açgözlülüklerinin haricinde... Fakat Allahu Teala, onun (Saddamın) münafık güçlerinin, beni tutuklamak için yapmış olduğu tüm girişimlerine rağmen, beni Saddam'dan korudu.

Ve her kim bu "Hakk Davayı" yalanlarsa, işte burada ellerinizin arasındayım. Ve burada, bu davete inanan 10'larcası ki, perdeler onların üzerinden kaldırılmış ve onlar Melekut Alemi'ne bakmaktadırlar. Ve yüzlercesi, hatta daha da çoğu, İmam Mehdi (a.s)'la ilgili ya da diğer İmamlar (a.s)'la ilgili ya da Fatima Zehra (a.s) ile ilgili ya da Resulil Kerim (saa) ile ilgili sadık rüyalar görmüş ve onlara bu Hakk ve Sadık Davayı takip etmeleri emredilmiştir.

Ve ben Mübahele için hazırım; daha doğrusu İslam'ın tüm mezheplerinden olan tüm alimlerine meydan okumaktayım. Sünni ve Şii, hatta Hristiyan ve Musevi alimleri'ne de… Ki ben Mehdi (a.s)'dan Müslümanlar'a, İsa (a.s)'dan Hristiyanlara ve İlyas (a.s)'dan Museviler'e gönderilmiş bir Elçiyim.

Ve onların her birisiyle, kendi kitaplarıyla münazara etmeye hazırım. Ve ben Kuran-ı Kerim'i, İncil'i ve Tevrat'ı, onların bildiğinden daha fazla bilen, miskin cahil bir kulum. Ve Allah'ın bana bahşettiği ilim ayrıcalığı ile, onların uydurduğu yerleri de bilirim.



Hayır! Bize Allah tarafından verilen ilme karşılık verecek güçte değiller. Ve benim yakinim vardır ki, onlardan herhangi biri hakkı talep ederse, verilecektir. Ve her kim, bu pis dünyayı arzuladığı için beni inkar ederse de, o zaman onu aynı oturumda Mübaheleye çağırırım ki, böylece kim yaşayacaksa, herkesin gördüğü, açık bir şekilde yaşasın. Ve her kim kim ölecekse, herkesin gördüğü, açık bir şekilde ölsün.

Yani, her kim Hakk'ı üstlenerek kabul ederse, bu dünyada ve ahirette kazanacak ve mutlu olacaktır. Ve her kim beni inkar ederse, Hakk'ı inkar edecek ve hem bu dünyada, hem de ahirette kaybedecektir. Ve çok yakında hangi günahı işlediğinizi, hangi hürmeti ihlal ettiğinizi göreceksiniz. Ve pişmanlık size bir yarar sağlamayacak. Ve çok yakında, üzerinizde bekçi olacağım.

Ey siz, Hüseyin bin Ali (a.s)'ın katillerinin tohumları! Sizin fakihleriniz ve müçtehitleriniz onu (a.s) sizden önce öldürdü, tıpkı şimr ibn Zilcevşen ve Şeys bin Rebia gibi ve sizlerin ataları, onlara yardım etti. Ve bugün eğer isteseydim, hanginizin şimr ibn Zilcevşen ve Şeys bin Rebia olduğunu söylerdim.

Lakin Heyhat! Hemen hemen tek bir hadisi bile anlamayan bu akılsızlarla ne yapabilirim? Ve sakın sevinmeyin, ey Zalimler! Sizi terk ediyor olduğum için ve topraklarınızdan hicret ettiğim için sevinmeyin. Çünkü babam, Muhammed ibn El Hasan El Mehdi (a.s) ile birlikte dönmem, uzun sürmeyecektir3 ki, O (a.s) size, kılıçların gölgesi altında, kılıç ve ölüm haricinde başka birşey vermeyecektir.

Ey siz, atalarınızın yaptıklarıyla tatmin olanlar ve Şimr'i izleyenler, Allah'ın laneti sizin bu zamanınızdaki Şimrin üzerine olsun! Ve Allah'ın laneti sizin bu diyarınızdaki Şeys bin Rebi'nin üzerine olsun! Ve o zaman pişmalıklarınız da bir fayda sağlamayacaktır, Ey Enbiya ve Enbiya oğullarının katilleri!

“Ve sakın sevinmeyin, ey Zalimler! Sizi terk ediyor olduğum için ve topraklarınızdan hicret ettiğim için sevinmeyin. Çünkü babam,

Muhammed ibn El Hasan El Mehdi (a.s) ile birlikte dönmem, uzun sürmeyecektir ki, O (a.s) size, kılıçların gölgesi altında, kılıç ve ölüm

haricinde başka birşey vermeyecektir!” Sizler bu dünyada ve ahirette hüsrandan başka birşey bulamayacaksınız, ellerinizle yapmış olduklarınız yüzünden, ve sahtekar dillerinizin söylediği dalavereler, yalanlar, iftira ve batıl ittihamlarınız yüzünden… Ve babam, bana yaptıklarınızdan ve benim kutsallığımı ihlal etmenizden dolayı, size kızgın ve üzgün bir şekilde gelecektir. Ve sonra, ilim size hiçbir şekilde yarar sağlamayacağı zaman bileceksiniz ki, kime komplo düzenlemişsiniz. Ve Allah'ın, Muhammed'in, Ali'nin ve Ehlibeyt'inin, Allah'ın selamı onların üzerine olsun, hangi Hürmetini ihlal etmişsiniz.

3 Burada İmam Ahmed el-Hasan (a.s.)’ın gittiğinin ve babası (a.s.) olmadan geri dönmeyeceğini söylemesine dikkat edin. Okumaya devam ettiğinizde anlayacaksınız ki, bahsedilen, olmuş olanın tıpatıp aynısıdır.



‘Sizler ey kelime cambazları ve ey Enbiya ve Enbiya oğullarının katillerini ihlal edenler! Allahu Teala, ceddim Hüseyin (a.s)'ın boynunun vurulmasına izin verdiği gibi, benim de boynumun

vurulmasına izin vermeyecek.’ Ve bu sondur ve bugün Allah'ın büyük günüdür. Ve bu ilk uyarılardan bir uyarıdır ve şüphesiz, bu büyük uyarılardandır. Bu insanoğluna bir uyarıdır. Ve ben, babam Muhammed ibn el Hasan el Mehdi (a.s)'a döneceğim, ve beni nasıl tekzip ettiğinizi ve Hürmetimi nasıl ihlal ettiğinizi söyleyeceğim! Yalan ve yanlış suçlamalarınızla! Ve sonunda; hiçbir suç işlememişken; sadece Hakk ile geldiğimi bildiğiniz ve yalanlarınızdan eser bırakmayacağımı bildiğiniz için; beni nasıl da hapsetmeye ve öldürmeye çalıştığınızı anlatacağım.

Ve sizler, tıpkı komünistler gibi, Allah'ın varlığını inkar edenlerle el sıkışırsınız, lakin onları hiçbir şekilde reddetmezsiniz.

Ben Allah'a dayanmaktayım. Böylece, siz ve ortaklarınız da, komplonuzu tasarlayın ve fakat komplonuzun sizin için endişe olmasına izin vermeyin. Sonra hükmüzü verin ve bana hiç soluk aldırmayın.

Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim. Benim ücretim, ancak Allah'a aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi. Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları ötekilerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Bak, uyarılan (fakat söz anlamayan)ların sonu nasıl oldu! (Yunus 72-73)

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. 4

Bu, İmam Mehdi’nin (as) elçisinden tüm insanlığa bir bildiridir.

Şevval 27, Hicri 1424.

4 İmam Mehdi (a.s.) ile buluşma hutbesi, İmam Ahmed el Hasan (a.s.)



2

İmam Ahmed el-Hasan’ın (as) Çağrısı



Ebu Abdullah (as) şöyle dedi: ‘Resulullah (s) şöyle dedi: Müjdeler olsun benim Ehli Beytimin Kaimini fark edipte kıyamından önce onu takip edenlere, destekçilerini destekleyip düşmanlarından beri olduğunu ilan edip, ondan önceki hidayet eden imamları takip edenlere. Onlar benim ashabımdır, benim sevgime sahiptirler ve benim için ümmetimin en şerefli olanlarıdır. Rifaa Şöyle dedi: ve benim için Allahın en şerefli yaratılmışlarıdır.’ 5

Imam Cafer Sadık (as) şöyle dedi: “Kıyam edecek olan, ondan önce Beni-Haşimden çıkan ve insanları kendilerine çağıran 12 adam çıkmadan, çıkmayacaktır.” 6

İmam Bakır (as), şöyle buyurdu: ‘Süfyani, Yamani ve Horasaninin hurucu bir yılda, bir ayda, bir gündedir, boncuk taneleri gibi sırayla, bazı insanlar onların bazısını takip eder ve herbir yüzde ıztırap olacak, eyvahlar olsun onlardan uzak duranlara, ve Yamaninin bayrağından daha hidayet edici bayrak yoktur, onun bayrağı hidayet bayrağıdır, çünkü o sizi Sahibinize (İmam Zaman a.s) çağırıyor, öyle ki, eğer Yamani huruc ederse insanlara ve herbir Müslümana silah satmayı haram kılacak, ve Yamani huruc ederse ona doğru ayaklan, şüphesiz onun bayrağı hidayet bayrağıdır, ve hiçbir müslümana ondan yüz çevirmek caiz değildir, ve herkim bunu yaparsa, ateş ehlindendir, çünkü o hakka ve dosdoğru yola çağırmaktadır.’ 7

Burada İmamlar, Yamani’nin makamını, rütbesini ve ona katılmanın zorunluluğunu açıklamaktadır. Aklınızda bulunsun ki, Allah sadece masum bir İmama itaati zorunlu kılar.

5 Gaybet-i Tusi s. 456, Biharül-Envar cilt 52 s. 130 6 Gaybet-i Tusi s. 437, Şeyh Müfid, Irşad: cilt 2 s. 327, E’lam-ül Hüda Be’lamül Vera: cilt 2 s. 280 7 Gaybet-i Numani s. 264



3

Ahmed el-Hasan’ın (as) Bayrağı



“Muhakkak ki biz Ehlibeyt'in bir bayrağı vardır, onun önüne geçen kimse hainlik etmiştir, onun arkasında kalan kimse de helak olmuştur. Onu takip eden kimse de, bizi takip etmiştir. Onun üzerinde şöyle yazılıdır: 'Biat Allah'adır' ” 8

İmam Ahmed el-Hasan’ın (as) temel öğretilerinden bir tanesi de Allah’ın (s.v.t.) Hakimiyetidir (yani hükümdarı sadece Allah’ın (s.v.t.) seçebileceğidir; insanların kendi kendilerine bir lider ataması doğru değildir.)

İmam Ahmed el-Hasan (as) Hac hutbesinde şöyle der:

Sizi, Allah'ın hakimiyetini kabul etmeye ve insanların hakimiyetini reddetmeye çağırıyorum. Sizi, Allah'a itaate, şeytan'a ve onun emsali olan amelsiz alimlere uymayı reddetmeye çağırıyorum. Sizi, Allah'tan korkmaya, O'nun (s.v.t) Hakimiyetini tanımaya ve bunun dışında kalan herşeyi; Amerika'nın dayattığı siyasi gerçekliğe itibar etmeden; reddetmeye çağırıyorum. Sizi, arzularınıza hitap etse de, batılı reddetmeye çağırıyorum. Bu dünya insanları mevkice aşağı arzulara sahip olup, bundan yoksun olsa bile; Sizi, hakkı kabul etmeye ve izlemeye çağırıyorum.

Hakkın acılığına doğru yol alın. Zira, kronik hastalığın iyileşmesi, acı devadadır. Sizi arkadaşsız bırakacak olan, hakka doğru yol alın. Allah'tan (s.v.t) ve ahiretten başka hiçbir şey istemez ve dünyanın bütün süsünden ve karanlığından uzakta kalır iken, Hakka ve Nur'a doğru yol alın.

İmam Ahmed el Hasan(as) çağrısının başlangıcından beri üzerinde ‘’biat Allah’adır!’’ yazan bayrağı kaldırmaktadır (ilk bayrak beyaz üzerine yeşil yazılı, ve bugünkü siyah üzerine sarı yazılı olmak üzere) ve bu, üzerinde bu ifade olan dünya üzerindeki tek bayraktır.

İmam Ahmed el Hasan (as) Müteşabihat kitabı, cilt 1’de şöyle buyurmuştur:

“Bu sebepten, bu yıldız, Mehdi’nin (a.s) yıldızıdır. Ve onlardan (a.s) rivayet edilmiştir: “Hakkın bayrağı çıktığında, doğudaki ve batıdaki insanlar ona lanet okuyacak.” 9

Bu yüzden dikkatli olun ey müminler! Zira, Peygamber Efendimizin (s.a.a) de söylediği gibi, lanet dönüp dolaşıp, okuyanın başına gelir.

Ve Davud (a.s), bizim Davud’umuz ve Süleyman (a.s) da, bizim Süleymanımızdır. Ve mabed de, bizim mabedimizdir (yani Müslümanlar’ın). Peygamber katili olan, Ziyonist Yahudiler’in mabedi değildir. Ve kutsal topraklar da, bizim topraklarımızdır. Serbest bırakılıp, açılmalıdır. Ve “ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR, MUHAMMED ALLAHIN RESULUDUR, ALİ (A.S) ALLAHIN VELİSİDİR” BAYRAĞI DA DALGALANMALIDIR. {Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü’minlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur} (Al-i İmran 3:68).”

8 250 Alamet, s.15

9 Bihar’ül Envar c. 52, s. 363



4

Mısır Minberi



İmam Ahmed el Hasan (as) “Musanın İki Denizin Birleşimine Yolculuğu” kitabında şöyle buyuruyor:

“Mısır’ın değerlilerine gelince, onların, Mehdi’nin babalarına (Al-i Muhammed’e (aleyhisselam)) muhalif olan bir millet arasından seçilmelerinden dolayı, böyledir ve onlar, Mehdi’nin mübarek küresel devriminde, önemli ve büyük bir role sahiptirler.

Ve Mısır’ın seçkinleri tarafından yönetilen Medya rolü ki, Emirel-Müminin Ali (aleyhisselam) tarafından zikredilmiştir, saklı değildir.

Ebaya el Esedi nakleder, Emirel Müminin (aleyhisselam) şöyle buyurdu: “Muhak-kak Mısır’da bir minber inşa edeceğim.” Ben de dedim ki: “Ya Emirel Müminin, ölümünüzden sonra dirileceğinizi söylüyormuşsunuz gibi.” İmam (aleyhisselam) da buyurdu: “Ne kadar abarttın ey Ebaya! Farklı bir yöne gittin, benden olan bir adam bunu yapar.” 10

Ve ayrıca, yine ondan (aleyhisselam) nakledilmiş bir rivayette, Mehdi ve ashabı zikredilir.

“…ve Büyük Sıddık hidayet bayrağıyla yürür…sonra o Mısır’a yürür, minberinin üzerine çıkar ve insanlara hutbe verir…ve müminlerin kalplerine ilim atar. Böylece, hiçbir müminin kardeşinin sahip olduğu ilme ihtiyacı kalmaz. O zaman da, şu ayetin tevili ortaya çıkar: {Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar.} (Nisa 4:130)’ 11

Bu rivayette, İmam (aleyhisselam) açıkladı ki, Mehdi’nin Minber’i, Mısır’a, Mehdi’den önce gelmiştir. Yani, o, Mısır’ın seçkinleri tarafından, önceden hazırlanmış bir minberdir.” – İmamın (a.s) sözlerinin sonu.

Eba Sadık Abdullah Haşim (a.s) 2008 yılında İmam Ahmed el Hasan’ın (a.s) çağrısına inandıktan sonra bir grup müminle beraber Mısıra göç etti ve sonraki yıllarını video yapıp yaymakla ve İmam Ahmed el-Hasan’ın (as) çağrısı hakkındaki medyayı dünyanın dört bir köşesine yaymakla geçirdi ve hala günümüzde bu görevlerine devam etmektedirler.

10 Biharül-Envar cilt 53 s. 59 11 Biharül-Envar cilt 53 s. 85, Bişaratül-İslam s. 74



5

6 Yıllık Gaybet

Esbağ şöyle rivayet eder: “Bir gün İmam Ali (a.s)’a gittim. Yanına vardığımda derin bir şekilde düşünüyor ve yere birşey çiziktiriyordu. Ben de sordum: Ey Müminlerin Emiri, neden toprağı çiziktiriyorsun? Yoksa buna bir arzu mu duyarsın? İmam Ali (a.s) der: Allah hakkı için hayır. Bir kez bile ne dünyayı ne de dünyanın zevklerini arzulamışımdır. Fakat, benim neslimden onbirinci oğlumdan olacak yeni doğmuşu düşünürüm. O, bu dünyayı tiran ve zulümle dolduğu üzere, adalet ve barışla dolduracak olan Mehdi’dir. O gaybete çekilecektir. Ve bu dönemde kafa karışıklığına sebep olacaktır. Öyle ki, kimisi hak yolundan sapacak ve kimisi de yolunu doğruya doğru bulacaktır. O zaman ben sordum: Ey Müminlerin Emiri, bu karışıklık ve gaybet ne kadar sürecek? İmam Ali (a.s) şöyle cevap verdi: 6 gün, 6 ay ya da 6 yıl.” 12

6 yıllık gaybet süresince büyük bir aldatmaca gerçekleşti. İmam (a.s) ile fiziksel olarak karşılaşmış olan birkaç adam, onunla irtibatta olduklarını ve insanlar ve onun arasında aracı olduklarını iddia ettiler. Daha sonra bu yalancılar bir ofis ve İmam’ın (a.s) adına bir facebook sayfası açtılar ve müminlerin birçoğu bu yalancılar tarafından aldatıldılar.

12 Gaybet-i Tusi s. 165 hadis 127



6

Buzağı



İmam Sadık (a.s) buyurmuştur: “…Kaim’in (a.s) gaybet günleri çok uzun olacaktır. Öyle ki, gerçek açığa çıkacak ve kötü bir fıtrata sahip Şiadan olan herkesin dönekliği neticesinde, inanç, pislikten temizlenecektir. Bu kişiler, Kaim’in (a.s) hükümdarlık dönemindeki varisliği, gücü ve geniş bir güvenliği beklerken, münafık olmalarından korkulan kimselerdir...” Ve şu var ki; İslam’dan ismi dışında, Kuran’dan yazısı dışında, bir şey kalmadığı ve meselenin sahibi, onun için açıklanmış bir sebeple, yanlış yola sürüklenmiş olan kalplerden dolayı arzulandığı zaman, nihayet ona en yakın kimse; ona en düşman kimse olacaktır. Bu yüzden, Allah onu görmediğiniz askerlerle destekleyecek, elleri sayesinde, Kendi Peygamberinin (saa) dinini görünür kılacak ve onu tüm dinler üzerine galip kılacaktır. Allah’a ortak koşanlar (müşrikler) bundan hoşlanmasa bile...” 13

İmam Ahmed el-Hasan (a.s)’ın Buzağı kitabının 1. Ciltinin buzağı fitnesi bölümünde, İmam Ahmed (a.s) Samirinin takvalı abid mücahid bir alim olduğunu, Cebraili ve Gaybdan bazı (sadece onun görebileceği) şeyler gördüğünden bahsetmiştir. Ayrıca onun bir lider, Musa’nın (a.s) ashabının önde gelenlerinden ve Musa’nın (a.s) en iyi ashabından olduğundan bahsetmiştir.

Fakat bu saygın takvalı abid alim, Sameri, Kendisini, Musa’nın (a.s) Gaybetinde Beni-İsraile lider olmaya, Harun’un (a.s) liderlik etmesinden daha layık görmüş. Bu yüzden Musa’nın (a.s) ve Harun’un (a.s) takipçilerine için bir buzağı yapmış ve onları ikna etmek için buzağının gerçek bir buzağı gibi bir ses çıkarmasını sağlamıştır.

İmam Ahmed el-Hasan (a.s) şöyle dedi:

Ve o (a.s) demiştir ki: “Böylece, Musa ile Samiri vardı, tıpkı İsa ile de Yahuda olduğu gibi… Buna benzer olarak, Muhammed saas ile de, Samiri ve yandaşları’nın benzerleri vardı. Ve yine aynı şekilde, Mehdi ile de Samiri ve yandaşları olacaktır. Bu Allah’ın sünnetidir. Ve Allah’ın sünnetinde hiçbir değişklik bulamazsın…” 14

Burada görebiliyoruz ki, İmam Ahmed el-Hasan’ın (a.s) kehaneti gerçekleşmiştir. Sözde alim takvalı ve yakın olanlar, inananları gaybet zamanında saptırmış ve buzağıyı inşa etmiştir (ofis ve facebook sayfası) ve buzağından bir ses çıkartmışlardır (taklitçinin facebook sayfasında çıkan sesi).

13 Kemalüd-Din s. 356, Gaybet-i Tusi s. 172, Biharül-Envar c.52 s. 222 14 Cevabül-Münir



7

Kral Abdullah’ın Ölümü

Resulullah (s.a.a) buyurdu: “Hicaz’ı (Suudi Arabistan) ismi hayvan ismi olan bir adam (Fahd – leopard) yönetecektir. Uzaktan baktığınızda gözlerinin şaşı olduğunu görürsünüz, fakat yaklaşırsanız gözlerinde hiçbir sorun görmezsiniz. Onun halifesi kardeşi olacaktır, onun ismi Abdullahtır. Bizim Şiamıza ondan eyvahlar olsun.” O (s.a.a) üç kez tekrarladı: “Bana onun (Abdullahın) ölüm müjdesini verin ki, BEN de size HÜCCET’in ZUHUR müjdesini vereyim.” [250 Alamet, s. 122]

Aynen kehanetin öngördüğü üzere, Hicaz ya da Suudi Arabistan ismi hayvan ismi olan bir adam tarafından yönetilmiştir. Onun adı Kral Fahd (leopard)’dır gözleri uzaktan şaşı görünür ama yakından bakıldığında normaldir. Ölümünden sonra kardeşi (ki bir kardeşin tahta varislik yapması çok olağan birşey değildir) Abdullah onun varisliğini hadiste tam geçtiği gibi yapmıştır. Ayrıca bu adamlar Vehhabi dininin takipçileriydiler ve bu yüzden Al-i Muhammed’in takipçilerinin sağlam düşmanlarıydılar. Bu hadis gerçek bir mucizedir, ve akıl sahipleri için üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir noktadır.

23 Ocak 2015’de Suudi Arabistanın kralı Abdullah bin Abdülaziz’in ölüm haberi ilan edildi ve kehanetin yarısı gerçekleşti. Geriye kalan kısım ise Peygamber’in (s) Hüccetin zuhurunun müjdesini vermesiydi. Bu ise aynı gece, 12 kişinin Allah’ın Hüccetiyle, İmam Muhammed ibn el-Hasan el-Askari (as) ile, buluşmak için götürülmesiyle gerçekleşmiştir. Sadece bu 12 kişi, dünya üzerinde Peygamberin bu kadim vaadini gerçekleştirebilecek ve dinlemek için kulakları olan insanlara Onun halifesinden müjde verebilecekti. Ve bu tek başına, reddedenlere karşı büyük bir delildir. Ama birçokları onları yalanladılar ve hala bugünde olmak üzere, yalanlamaktadırlar ve bu da başka bir kehaneti doğrulamaktadır.



8

12 Kişi

İmam Sadık (a.s) şöyle dedi: “12 kişi onu gördüğünü söylemedikçe Kaim kıyam etmeyecektir. İnsanlarda onları yalanlar.” 15

İmam Bakır (a.s) buyurdu: “Meselenin sahibi bu geçitlerden birinde gaybete çekilecektir. Ve eli ile Zi Tuva’nın olduğu yere işaret eder. Sonra şöyle buyurur: Onun kıyamından önce, onunla birlikte olan Mevla, bazı ashabı ile buluşuncaya dek gizlendiği yerden ortaya çıkacak ve soracak: Orada kaç kişisiniz? Onlar: 40 kişiyiz, diyecekler. Sonra soracak: Sahibinizi (İmam Mehdi) görseydiniz, ne yapardınız? Onlar: Allah hakkı için, eğer buradan giderse ve herhangi bir dağa sığınırsa, biz de onunla olacağız. Sonra o ,onlara gelecek ve diyecek ki: İçinizden 10 tane önder gösterin ya da 10 tane en iyinizi. Sonra onlar, bu 10 kişiyi, ona gösterecekler. O, onları alacak ve Sahiplerine (İmam Mehdi) götürecek. O, onlara gelecek olan gecenin sözünü verecek.” 16

15 Gaybet-i Numani s. 277 (başka bir versionda s. 285) 16 Gaybet-i Numani s. 187, Tefsir’ül Ayaşi c.2 s. 56, Biharül-Envar c.52 s.341, Mücemül Ehadis İmam Mehdi c.5 s.2



Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla

Tüm övgüler Alemlerin Rabbi Allah'adır

Allah'ım, Muhammed ve Al-i Muhammed'e, İmamlar'a ve Mehdiler'e salat eyle.

Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi Yeryüzünün doğularında ve batılarında olan siz mümin Ansarların üzerine olsun.

Ben, Ben sözünden Allah'a sığınırım, sizin hizmetçiniz, Hüccetullah (İmam Muhammed ibn el-Hasan el-Askeri) (a.s) ile buluşmakla şereflendirilmiş 12 kişiden biri, Eba Cebrail'im. Sizlere buluşmanın hikayesini anlatacağım ve eminim ki, meselenin hassasiyetinden dolayı, bazı detayları açıklamayacağım. Allah sizleri iyi olan tüm başarılarla mükafatlandırsın.

Biz 42 kişiyiz, İmam Ahmed el Hasan (as) ile 43. Aramızda bu mübarek davaya onu duymadan önce inananlar vardır, aramızda bu davaya onu duyduğu ilk günden inananlar vardır, ve aramızda ona, çok uzun olmayan zamandır inananlar vardır.Seyyid, Babamız Ahmed el Hasan (as) bizleri çeşitli ülkelerden topladı, Arap, İslam, Batı ve Asya ülkelerinden... Ta ki 1 yıl 6 ay önce hepimiz bir yerde toplandık. Ve İmam Ahmed el Hasan (as) bizimle birlikte ve bizim aramızdaydı. Hepimizin hergün belli zamanlarda bir araya geldiği bir yer vardı, Ta ki fecr namazından sonra Babamız İmam Ahmed el Hasan (as)'ın herbirimiz için özel olarak verdiği ve görevlendirdiği işleri yerine getirmek için giderdik. Ta ki o mübarek vaat edilen gün geldi ve biz suçlunun (Hicaz Kralı Abdullah'ın) imha edildiği haberini duyduk.

Her zamanki gibi Allah'ın kuvvetlendirdiği o mübarek yerde toplanmıştık. Babamız (as) bu geceden önceki bazı gecelerde bizim aramızda bulunmazdı ve biz onu (as) çok özlerdik. Fecr namazına bir saat kalmış, Allah'ın cesur aslanı, kalpleri ve gözleri kendinden alan ihtişamıyla bize geldi, o (as) ve yanında değerli kardeşleriniz olan ashabından ikisi vardı ki, onlar İmam Ahmed el Hasan (as)'a heryerde eşlik ederlerdi, nereye giderse onunla beraberlerdi.

Ve o (as) gülümseyen halde bize geldi ve dedi:

"Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuHU"

Herkes hasret ve özlemle onun (as) selamını aldılar. Ve o (as) buyurdu:

"Nasılsınız evlatlarım, iyisinizdir inşaAllah."

Kardeşler cevap verdiler: "Tüm övgüler Allahadır Ey Baba, iyiyiz elhamdulillah."

Ve o (as) buyurdu: "Tağut Abdullahın, Allah ona lanet etsin, ölüm haberi size ulaştı mı?"

Onlar dediler: "Evet." O (a.s) buyurdu: "Bu Allahın günüdür. Bu Allahu Tealanın Kendi salih samimi kullarına vaat ettiği gündür."

Sonra o (as) buyurdu: "İmam Muhammed Mehdi ibn el-Hasan el-Askeri'yi, ruhum ona feda olsun, görürseniz ne yaparsınız?"

Onlar dediler: "Vallahi, Vallahi, eğer o buradan gidip bir dağa sığınırsa, biz de onunla gideriz."



Böylece Babamız (as) buyurdu: "Vallahi gerçeği söylediniz, zira Allah Yeryüzünde sizin gibi Ensar yaratmadı, ne sizden önce ne de sizden sonra."

Ve o (as) buyurdu: "Şimdi içinizden en iyilerinize işaret edip 10 kişiyi İmam Mehdi Muhammed ibnel Hasan el Askeri (as) ile buluşmak için seçmenizi istiyorum."

Burada herkes kendi kardeşlerini seçmeğe istekliydi, ve hiçbirinin aklından kendini seçmek ya da kendisinin diğer kardeşlerinden üstün olduğu geçmedi. Böylece herkes bir birine "Ben seni seçiyorum" dedi. Ve Babamız (as) onlara bakıyor ve gülümsüyordu. Sonra o (as) buyurdu: "Muhammed ve Al-i Muhammed'e, İmamlara ve Mehdilere salat edin". Herkes Muhammed ve Al-i Muhammed'e salat etti.

Sonra Babamız (as) yeniden buyurdu: "Yüce ve Büyük olan Allaha andolsun ki, Allah sizler gibi Ensar hiç yaratmadı, siz Yeryüzünde olan en iyi Ensarsınız, Yeryüzüne sizin gibi samimi, sadık, Allahu Tealaya imanlı ensar gelmedi, ve gelmeyecek de".

Sonra Allaha hamd ve senalar etti. Daha sonra birkaç saniye sessiz kaldı ve buyurdu: "Siz 10 kişi seçmelisiniz". Sonra buyurdu: "10 grup oluşturun, her grupta 4 mümin olsun, ve 4 kişiden oluşan her grup kendilerini temsil edecek 1 kişiyi seçsin".

Böylece müminler Babamızın (as) buyurduğu gibi yaptılar. Herbir grup bir kişi seçti ve toplam 10 kişi seçildi. Ve Babamız (as) buyurdu: "Fecr namazının vakti girdi", ve kardeşlerimizden birine işaret ederek buyurdu: "Kalk ve Ezan oku". Ve o Ezanı okudu ve biz Seyid Babamızın (as) İmamlığı ile cemaat namazı kıldık.

Böylece biz 12 kişi çıktık ve Seyid Babamız (as) da bizimleydi ve hepimiz hasret, özlem ve heyecanla dolmuştuk. Ve meselenin büyüklüğünden dolayı kalbimiz sanki ışık hızıyla çarpıyordu, ve vücudumuz, kasırgalı bir kış gününde sallanan bir ağaç gibi titriyordu. Böylece İmam Mehdi (Muhammed ibnel Hasan el Askeri) (as)'ın bulunduğu yere geldik.Ve onunla (AS) görüştük ve selamlaştıktan ve iki buçuk saatten fazla süren uzun sohbetten sonra, o (as) bizi gerçekleşecek olan gayb meselelerine, evrensel olaylara yöneltti ve en küçük ayrıntılarına kadar o meselelerden haberdar etti. Ve o (as) dünyada nelerin gerçekleşeceğinden en küçük ayrıntılarına kadar anlattı. Bunlardan Irak, Mısır, Türkiye, İran, Japonya, İtalya, büyük şeytan Amerika (Allahın laneti onun üzerine olsun), Kuzey Kore, Güney Kore, Katar, Ürdünle ilgili, tüm detaylarıyla, hatta gününü ve saatini bile zikrederek anlattı.

Ve biz bu fırsatı değerlendirip Samiri ve Buzağıya meydan okuyoruz, Allah onlara, sözde ofisin ashabına lanet etsin, ki o ofisi sahtekarlık ve hile ile İmam Mehdi (as)'a atfediyorlar, halbuki o (as) onlardan beridir. Ve Sayfanın (Facebook sayfası) lanetli sahibine ve sesin lanetli sahibine meydan okuyoruz ki, bir tane gaybi mesele (gelecekte gerçekleşecek olay) öne sürsünler, ve gerçekleşeceği gün de dahil, tüm detaylarını açıklasınlar.

Ve biz de aynısını yapacağız; sizlere, şimdiye kadar hiçkimsenin duymadığı ve duymayacağı ve hiçkimsenin bu zamana kadar hiçkimsenin konuşmadığı gayptan bir meseleyi açıklayacağız, ve sizler bunu ilk kez bizden duyacaksınız, ve bu gerçekleşecek inşaAllah. Ve sizlere, gününü, saatini ve dakikasını da zikretmekle en küçük ayrıntılarını açıklayacağız.



Böylece eğer söylediğiniz gibi hak iseniz, o zaman bizim size meydan okumamızı kabul edin. Aksi halde, yalancısınız, munafıksınız, ahlaksızsınız, bozguncusunuz, ve kafirsiniz. Ve o saat geldiğinde kılıç dışında sizi tedavi edecek bir ilaç kalmayacak, ve o zaman geldiğinde, Yüce ve Büyük Allaha andolsun ki, size merhamet etmeyeceğiz, ve sizin yuvalarınızı ezip dağıtacağız, sapkınlık, küfür, Ehlibeyt'e (as) karşı yalan ve iftira dolu yuvalarınızı! Ve o zaman pişmanlık ve tevbenin size bir yararı olmayacaktır!



9

Mısır Sahabesi



İmam Ali (as) bizi Mısır Sahibi hakkında şöyle bilgilendiriyor: “Onu, onlarla beraberken kimse tanımaz, Evliya gibi sabırlıdır ve siyah bayrağı kaldırır; Vallahi O mehdi için hazırlayandır.” 17

“O insanlara bilindiktir, fakat gizliliktedir.” 18

Abdullah Haşim, 12 Kişi’nin haberini alınca Allah’a (s.v.t) ona yol göstermesi için dua etti. Yanıtını aldığı zaman ise, 12 kişinin çağrısına inandı.

Abdullah gizli gizli videolar yapmaya, ve insanları uyanıp bu büyük gerçeği görmeye çağırdı ve İmam’ın (as) yeni Siyah Bayrağını kaldırmaya başladı. Sonunda ortaya çıktı ve yanındakilerle birlikte ofisten beri olduğunu açıkladı.

Bu sahte ofise ağır bir darbeydi ve bir sürü insan aldatmacanın farkına vardı. Fakat maalesef bir sürü insanda sahte ofise (buzağıya) ve amelsiz alimlere (Samiriye) yapıştı; Abdullahı ve diğer müminleri söverek, küçük düşürerek onlarla dalga geçerek saldırmayı seçti.

Ayrıca ofis, takipçilerine Siyah Bayrak takipçileriyle hiçbir tartışmaya girmemelerini emretmiştir. Bu, elinde kanıt ve delil bulunmayan kimselerin izlediği tipik bir taktiktir.

Bu, kendi başına bir delildir çünkü hiçbir peygamber veya imam takipçilerine sövmeyi, dış görünüşleriyle dalga geçmeyi veya mantıklı bir tartışmadan kaçmalarını emretmemiştir.

Düşünme kabiliyeti, genel düzeyde ahlak ve kibarlığa sahip olan herkes görebilir ki, peygamberler ve imamlar bu gibi davranışlardan uzaktır ve hatta bu, tarihte kafirlerin kullandığı yegane duruştur.

Bu sözde alimler ve takipçileri bir kere bile kuranı açmışlarmı acaba?

Şüphesiz, Biz Nuh’u; “Kavmini, onlara acı bir azap gelmeden evvel uyar” diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik. O da dedi ki: “Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım. Allah’a kulluk edin, O’ndan korkun ve bana itaat edin. Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allah’ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız.” Dedi ki: “Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum. Fakat davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı. Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.”

- Kuran-ı Kerim, 71:1-8

17 İmam Ali(a.s.)’ın ahir zaman hakkında söyledikleri 18 İmam Ali(a.s.)’ın ahir zaman hakkında söyledikleri



10

Elenme

İmam Muhammed Bakır (as) buyurdu: “...Vallahi, siz sınanacaksınız; buğdayın kabuğundan elenmesi gibi, eleneceksiniz.” 19

Ebu Abdullah (as) şöyle buyurmuştur: “Kaim ile birlikte çok az Arap olacaktır.” İmam’a (as) şöyle soruldu: “Fakat onların çoğu bu meseleyi anlatıyor.” İmam (as) da şöyle buyurdu: “Halk mutlaka tasfiye olunacaktır. Temizlenecek ve elekten geçirileceklerdir. Elekten birçok halk elenecektir.” 20

İmamların (as) sözlerindende belli olduğu üzere bir elenme olacaktır ve Kaim’e inandığını iddia eden birçok kişi imandan çıkacaktır tıpkı kaba parçaların elekte kalıp sadece en ince parçaların içinden geçebilmesi gibi.

19 Gaybet el Numani 20 Gaybet El Numani sf204



11

İmam Mehdi (as)’ın yardımcıları



İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Yaklaşan fitneden dolayı Arapların isyankârlarına eyvahlar olsun.” Dedim ki: Sana feda olayım, araplardan Kâim aleyhisselam (as) ile birlikte kaç kişi olacaktir? “çok az” diye buyurunca şöyle arzettim: “Vallahi, araplardan bu mesele hakkında konuşanlar çok fazladır” Buyurdu ki: “Halk mutlaka tasfiye olunacaktır. Temizlenecek ve elekten geçirileceklerdir. Elekte birçok halk elenecektir.” 21

Ebu Basir şöyle dedi: Ebu Abdullah (as) şöyle dedi: Araplardan çok az insan Kaim’in (Mehdi’nin) yanında olacaktır. 22 Emirülmüminin Ali ibn Ebu Talip (as) şöyle buyurdu: Mehdi (as)'ın ashabı gençtir ve içlerinde yaşlı yoktur; ancak gözdeki sürme veya azıktaki tuz kadardır. 23 “Bu takipçilerin ( Hz.Mehdi (as)’ın takipçilerinin) çoğu gençtir, çok azı yaşlıdır.” 24 Siyah bayraklarla sadece, dünyanın her yerinden gelen genç erkekler ve kadınlardan oluşan küçük bir grup kaldı. Buna karşın yaşlı araplar çoğunlukla ofisin tarafındadır.

21 Gaybet-i Numani 22 Şeyh Muhammed ibn İbrahim Numani, Gaybet-i Numani s. 239 23 Gaybet-i Numani s. 170, Ruzgarhai, c.1 s. 415, gelenek 480 24 Biharül-Envar c.52 s. 334



12

Bizler Siyah Bayraklara Neden İman Ettik

Siyah Bayraklar 3 ilahi delili bizlere sundu. Ve bizler Ehlibeyt (as)dan öğrendik ki, herkim bu 3 delille ortaya çıkarsa o haktır ve ona iman etmemiz gerek. Ve hepimiz biliyoruz ki, İmam Ahmed el Hasan (as) zuhur ettiğinde bizlere bu 3 ilahi delille geldi ve hakkaniyetini kanıtladı. 3 delil şunlardır:

1. Önceden verilmiş haber (vasiyet, müjde)

2. Hakimiyetullah bayrağı

3. İlim

Şimdi bakalım Siyah Bayraklar bizlere bu 3 delili sundu mu?

Siyah Bayrakların Delileri:

1. Zuhur Müjdesi. Bu müjdenin 3 ilahi delil ile ne ilişkisi olduğunu soranlara cevabımız şöyledir: Ahmed el Hasan (as) Resulullahın (saa) vasiyetini sundu insanlara ve vasiyeti ilk iddia edenin hak olduğunu buyurdu ve bunu hadislerle kanıtladı. Vasiyetin neden bu kadar önemli olduğunu anlamamız için Kurani-Kerimde geçen şu ayetlere dikkat etmeniz ve üzerinde tefekkür etmenizi sizlere tavsiye ederiz.

{Rabbin meleklere: «Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim.» demişti…} [Bakara, 30]

Bu ayete dikkat ettiğimizde görüyoruz ki, Allah, Ademi (as) yeryüzünde HALİFE yapmadan önce onun HABERİNİ meleklerine veriyor. Ve bunu tüm peyğamberleri için bir sünnet yapıyor, yani bir ğeygamber gelmeden önce onun HABERİ bizlere ulaşır. Böylece de, gönderilmiş halife (Elçi) kendisinin hakkaniyetini kanıtlaması için, kendinden önceki halifelerin o gelmeden önce onun ismini zikretmesi ve



haberini vermesi gerekiyor. Ve tüm peyğamberler ve vasiler kendilerinden sonraki vasinin haberini ve müjdesini insanlara verdiler. Böylece, Ahmed el Hasan (as) da vasiyeti delil sunarak kendi isminin orada zikredildiğini söyledi ve orada ismi geçen kişinin kendisi olduğunu ilk kez iddia etti.

Şimdi Siyah Bayraklara döndüğümüzde aynı delilin sunulduğunu görmüş olacağız. Zira 12 kişi ortaya çıkarak medya aracılığıyla insanlara İmam Mehdi (as)’ın zuhur müjdesini verdiler ve bizlere Resulullah (saa)’ten olan, Kral Abdullahın ölüm müjdesiyle ilgili hadisi sundular.

Öyleyse onların, İmam Mehdi (as)’ın zuhuru ile ilgili verdikleri bu müjdenin doğruluğunu nasıl anlayacağız? Bu müjde doğru olmak zorundadır. Tıpkı, İmam Ahmed el Hasan (as) ve Ehlibeyt (as)’ın, vasiyeti ilk iddia edenin doğru olduğunu söyledikleri gibi. Çünkü vasiyeti, sahibinden başka kimse iddia edemez. Bu sebepten, bu durum da aynıdır. Neden? Çünkü; Kral Abdullah’ın ölümü hakkındaki hadiste, Resulullah (saa) buyurmuştur ki; BANA onun ölüm haberini müjdeleyin, BEN DE size Hüccet’in zuhur haberini VEREYİM; demiştir. Bu sebepten, Muhammed (saa)’in haricinde, hiç kimse, Hüccet (as)’ın ortaya çıkışının müjdesini veremez. Ve, bu zamanda, Hz Muhammed (saa)’i temsil eden kişi İmam Ahmed el Hasan a.s’dan başkası değildir! Yani, bu demektir ki, Kral Abdullah’ın ölümünden sonra, İmam Mehdi (as)’ın gaybetten çıktığını müjdeleyen ilk kişi, İmam Mehdi (as) adına konuşan kişidir ve İmam Mehdi (as)’dan olan bir Elçidir, tıpkı Resulullahın (saa) Allahın Elçisi olduğu gibi. Çünkü, bu müjde verme meselesini Muhammed (saa) kendisine atfetmiştir. Yani, böylece, bu müjdeyi, Elçiden başkası veremez. Ve o (saa), Kral Abdullah’ın zamanında yaşıyor olmadığından ötürü de, onu (saa) bu zamanda temsil eden kişi, bu müjdeyi bizlere verecek olan kişidir ve o, İmam Mehdi (as)’ın Halifesi ve Elçisi, İmam Ahmed el Hasan (as)’dır ki, Elçi olduğunu 3 ilahi delille kanıtlamıştır.

2. Hakimiyetullah Bayrağı. Bu, Ehlibeyt (as)’ın da bizlere açıklamış olduğu üzerinde “Biat Allahadır” yazılı olan bayraktır. Ve bu bayrak aslında bizleri Allahın hakimiyetine çağırıyor ve insanların hakimiyetini reddediyor. Ve Allahın gönderdiği tüm elçilerin de en önemli mesajlarından birisi de bu olmuştur. Yani, halifeyi Allah seçer insanlar değil. Bunu da yukarıda zikrettiğimiz aynı ayette görebiliriz: {Rabbin meleklere: «Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim.» demişti…} [Bakara, 30]

Ayetten de görüyoruz ki, halifeyi tayin eden Allahtır ve bu halife Allahın yeryüzündeki insanları üzerine tayin ettiği bir yöneticidir. Ve insanların bu yöneticiye, halifeye biat edip teslim olması gerekiyor, ve teslim olmayanları, İblis (la) gibi, cehennem ateşi bekliyor. Ve yeryüzünde bugün insanları Allahın Hakimiyetine çağıran tek çağrı İmam Ahmed el Hasan (as)’ın çağrısıdır. Dolayısıyla Siyah Bayrakları kaldıran yine de İmam Ahmed el Hasan (as)’dır. Ve yeryüzünde ondan başka insanları Allahın hakimiyetine çağıran hiçkimse yoktur. Sonuçta bugün yeryüzünde insanları Allahın hakimiyetine çağıran tek bayrağın Siyah Bayraklar olduğunu görmüş oluyoruz. Ve Abdullah Haşim (as)’ın deccal olduğunu düşünenler, bir deccalin insanları Allahın hakimiyetine ve Allahın hak halifesine çağırdığının açıklamasını nasıl yapıyorlar? Herkese soruyorum: Bir deccal insanları Allahın hakimiyetine çağırır mı? Ve hakimiyetullah bayrağını kaldırır mı? Eğer



buna Ömeri örnek verirlerse, o zaman deriz ki, Ömer insanları Allahın hakimiyetinden saptırmak için elinden geleni yaptı ve tüm ümmeti saptırdı, Ehlibeyt (as)’ı takip edenler hariç. Ve bunu seçimler ve şura ile yaptı, ilahi delillerle değil. Durum böyleyken Ömer kadar lanetli olmayan deccalin insanları hakimiyetullaha ve hak halifeye çağırdığını nasıl düşünebiliriz?

3. İlim. Hepimiz biliyoruz ki, kendisinin halife olduğunu iddia eden birisi, insan-lara ilim sunmalıdır ve hiçkimsenin bilmediği en zor sorulara da cevap verecek bir ilme sahip olmalıdır.

Ve bizler bugün Ahmed el Hasan (as)’ın kitaplarında olan ilahi ilmi gördük ve böyle ilim ve açıklamalara bu zamana kadar hiç rastlamadık ve hiçbir alim onun (as) ilminde bir kusur bulamamaktadır. Ve Ahmed el Hasan (as), insanların bugüne kadar çözemedikleri hadisleri, ortaya attığı iddialarla ve kanıtlarla açıkladı ve böylece de asırlarla insanların çözemedikleri gerçekler tek tek açılmaya başladı. Bu ister Şia, sünni yada hristiyan ve yahudiler olsun, herkes için kendi kitaplarından deliller sunarak hakkaniyetini kanıtladı. Ahirzamanda bir değil birkaç Mehdinin olduğunu bizlere ayet ve hadislerle açıkladı.

Peki, Siyah Bayraklar ilim sundu mu acaba bizlere? Evet! Ricat ve reenkarnasyon konularının açılması, Resulullah (saa) ve İmam Hüseyin (as) ve diğer peygamberlerin geri dönüşünü açıklamakla, bizleri yeniden hadislerdeki derinliklere daldırdı. Ve böylece şimdiye kadar hiçkimsenin açıklayamadığı zor hadisler ve ricat konusu net şekilde açıklandı. Ve bunun gibi birçok konuya da aydınlık getirildi.

İşte, herkim bu 3 delile tutunursa, hakkı bulur, herkim bu 3 delilden ayrılırsa, doğru yolu kaybeder ve Allahtan uzaklaşır. Ve bu delilleri bugün bizlere Ahmed el Hasan (as) hem ilk zuhur ettiğinde hemde ikinci kez Siyah Bayrakları kaldırdığında sundu ve bugün Siyah Bayraklara karşı çıkanların delil olarak sundukları şeyler zandan başka birşey değildir. Öyleyse herkesin Siyah Bayrakların delillerini bir daha iyice araştırmasını rica ederiz.

Resulullah (s) şöyle buyurmuştur: “…Nihayet Siyah Bayraklar Doğudan yükseltilir. Onlar hakkı isteyecekler fakat onlara (hak) verilmeyecek. Sonra onlar hakkı isteyecekler fakat onlara (hak) verilmeyecek. Sonra onlar hakkı isteyecekler fakat onlara (hak) verilmeyecek. Böylece onlarda savaşacaklar ve onlara zafer verilecek. Sizden veya soyunuzdan onu tanımış kimse, buz üstünde sürünerek bile olsa benim Ehlibeyt’imin İmamı’na gitsin. Zira onlar hidayet bayraklarıdır, onlar onu benim Ehlibeyt’imden bir adama verecekler. Onun ismi benim ismime, babasının ismi babamın ismine benzer. O yeryüzüne hakim olacaktır, yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonra adalet ve eşitlik ile dolduracaktır.” 25

25 Mü’cem Ehadis İmam Mehdi c. 1 s. 382



13

Kehanetler

30 Eylül Çarşamba gecesi İmam Ahmed el-Hasan (a.s) 3 büyük olayı öngördü:

1. Arap liderlerinden bir tanesi çok hasta olacak ve insanların onun

öleceğini zannedecek fakat o ölmeyecek.

2. Yakın gelecekte bir çok dünya lideri ölecek.

3. Önümüzdeki günlerde ilginç bir olay olacak ve o olay medyada

çok konuşulacak.

Dileriz ki, bu akıl sahipleri için bir işaret olur.



14

Gaybetten Sonra İlk Beyanat

18 Eylül 2015 tarihinde İmam Ahmed el Hasan (as) bir beyanat yayınladı. Bu beyanat, onun (as) gaybetinden sonra ilk halka açık beyanatıydı.

Beyanat şöyle:



Rahman ve Rahim olan Allahın Adıyla.

Hamd Alemlerin Rabbi Allahadır.

Allahın selamı Muhammed ve Al-i Muhammedin, İmamlar ve Mehdilerin üzerine olsun.

Dünyanın Doğusundaki ve Batısındaki müminler, Allahın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. {Bir de peygamber size her ne emir verirse onu tutun, yasakladığından da sakının ve Allah'tan korkun; çünkü Allah, cezalandırması çetin olandır.} [Haşr 59:7]

Ey iman edenler, ey gayba iman etmiş temiz kalp sahipleri. Allah sizi hayır üzere kılsın ve size bereket versin. Bugün herkesin bildiği gibi, bu mübarek çağrı, elçilerin ve peygamberlerin çağrılarının geçmiş olduğu, zulüm, itiraf, alay ve İmam Mehdinin (a.s) çağrısını, suçlular, kafirler ve ahlaksız kimseler aracılığıyla yoketmek yolunda devam eden girişimler gibi, zor ve ağır günlerden geçiyor. O kimseler İslam dinine iman ettiklerini, Şia olduklarını ve İmam Mehdinin (a.s) Davasına iman ettiklerini iddia ediyorlar. Fakat biraz para veya makam ya da boş şan ve şöhret uğruna ve büyük şeytan lanetli Amerikanın kölesi olan değersiz beni-Abbas hükümetindeki önderleri uğruna yalan söylerler. Ve o kimseler taklitçidirler ve onlar Sadık-ul Hüseyni, Ala Salim, Nazim Ukeyli, Salih el-Safi ve diğer murdar ahlaksız kafirlerdir. Öyleyse eyvahlar olsun onlara! Onlara, yeryüzünde tanınmayan ama gökyüzünde tanınan, keskin ve kınından çıkmış kılıçlar olan Allahın askerlerinin elleriyle, dünyada ve ahirette azap vardır.

Sizleri uyarıyoruz ey iğrenç kimseler ve sizlere söylüyoruz, vallahi, vallahi sizin gününüz çok yakındır, ve saatiniz çok yakındır, ve siz cezayı ve ölümü geç olmadan, çok yakında tadacaksınız, bu Allahın vaadidir... {Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür!} [Tahrim 66:9]. Ey mümin oğullarım ve kızlarım, bugün çok önemli bir meseleye değinmek isterim. Bir süre önce oğlum (Ahmed Murad eba Mikail) aracılığıyla Irakta sizler için hizmetkarlar atadım ve kendim de paltalktaki özel odada gerçekleşen buluşmada bulundum. Irak için genel sorumlu oğlum Seyid İhsan eba Alidir. Finans işleri üzere sorumlu olarak oğlum tahir Kays eba Hidradır. Cuma namazlarından sorumlu Şeyh Abdul Settar Kazımidir. Genel medya sorumlusu Seyid Usame el-Kureyşidir. Ve üç tanık vardı, birisi Irakın içinde olan Seyid Hossam Cabiri denilen birisiydi, diğer ikisi, Betül Ümmü Eşref (Şereflilerin Annesi), Allah ona hidayet versin ve rahmet etsin, ve oğlum Abdullah Haşim ebu Sadıktır. Bundan önce, Seyid Hossam Cabiri bana mesaj yazıp göndererek dava ile ilgili görevleri yönetmek, onu yönlendirmek ve bu davanın, hapsedilmiş mazlum oğullarının işleriyle ilgilenmek için birisini tayin etmeği istedi. Böylece biz onun talebini kabul ettik ve biz ounn kalbinden geçeni biliyorduk, zira o kendisi bu pozisyonu veya görevi elde etmeği umut ediyordu. Çünkü o, bu meseleye bağlandı ve çünkü o, aldatıcı pozisyonları ve liderliği seviyor. Ve Hossam ile ilgili bu şeyi düşman, dost ve yakın kimseler dahil herkes biliyor.

Böylece işler onun arzu ettiği şekilde gitmediğinde, o, doğu siyah bayraklarına karşı acele ve telaş içinde savaşa geçti, çünkü o, onun çıktığı ilk günden bu yana hiç ona iman etmedi. Fakat herşeyini kaybettikten ve buzağı ve buzağı taraftarları ile



birlikte bir pozisyon elde etmedikten sonra onun başka bir seçeneği kalmadı... böylece kendi kendine dedi ki, “haydi siyah bayraklarla birlikte gidelim, belki onun içinde bir pozisyon (makam) elde ederim.” Allah bu aldanmış ve hasta akla lanet etsin. Vallahi eğer Cabiriye doğu siyah bayrakları içinde bir pozisyon veya görev verilseydi, böyle yapmazdı, hatta onun batıl olduğuna emin olsaydı bile, Allah korusun... ve eğer o, lanetli Samiri ile birlikte bir pozisyon elde etseydi, ki onların batıl olduklarını uzun zamandan beridir biliyor, yine de elde ettiği pozisyon için onlarla birlikte kalıp onları savunurdu. Öyleyse aklına hürmet et ey cahil, Allahın dinine sunduğun şeyler ile o kadar iflas ettin ki, senin büyük ve bolca fedakarlıklarının hepsi boşuna gitti... {Onların yaptıkları her işin önüne geçtik, böylece onu savurulmuş toz zerreleri kılıverdik.} [Furkan 25:23]. O zaman tenhaya çekilerek Allaha tevbe et ve Allahtan kork ve kendine, başkalarına ve sana güvenenlere yalan söylemeği durdur... zira yalançı ve munafık olduğunu çok iyi biliyorsun, {Münafıklar sana geldiklerinde: «Şehadet ederiz, gerçekten sen Allah'ın Resulüsün!» dediler. Allah da biliyor ki, sen şüphesiz O'nun Resulüsün! Bununla beraber Allah şahitlik ediyor ki, doğrusu münafıklar katiyyen yalancıdırlar. Yeminlerini bir kalkan edinip de Allah yolundan yan çizmektedirler. Doğrusu onlar ne fena yapıyorlar.} [Munafikun 63:1-2].

Şükürler olsun Allaha, ey mümin oğullarım ve kızlarım, Allah, çok yakında müminlere ferec (kurtuluş) ve zafer vaat etti inşaAllah... içinizde peygamberler, seçilmişler, salihler ve müminler vardır. Evlatlarım, bir süre bundan önce sizler için, hizmetkarınız ve kardeşiniz olan Abdullah Haşimi, tüm dünya üzerinde genel sorumlu olarak atadım. Ve ona bazı görevler verdim. O, arada hiçbir vasıta olmadan direkt benimle irtibattadır. Ondan gelen herhangi bir karar ve emir Allahın rizası iledir, zira o haktır ve o bendendir, bu aşamada ta ki Allah Al-i Muhammedin (a.s) acil ferecini emredinceye kadar inşaAllah.

Allahın selamı, rahmeti ve bereketleri Muhammed ve tahir Ehlibeytinin, İmamlar ve Mehdilerin üzerine olsun. Ve Allahın selamı, rahmeti ve bereketleri sizin üzerinize olsun.

Ahmed el Hasan

Zilhicce 1436 Hicri



15

İnek (el-Camus) konuşacaktır!



İmam Ahmed el Hasan a.s. 3 Temmuz 2016’da daha bir açıklama yaparak şöyle buyurdu:

“Ve yakında inek konuşacaktır. Tüm övgüler Allahadır ve bu, Kıyamın en büyük müjdelerinden biridir.”

İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Ey Cabir! Sen şimdi hak ilesin, gelecekte de hak ile olacak ve hak üzere öleceksin. Ey Cabir! Çan yüksek sesle çaldığında, kâbusların uyuşukluğu kişileri sardığında, inek (el-Camus) konuştuğunda, işte o gün çok tuhaf olaylar olacaktır.

- Tutunciye Hutbesi



16

İkinci Mehdi – Eba Sadık (as)



“Ey Ahmed! Ey Abdullah! Ey Mehdi! Tüm hayır sizdendir, sizdedir ve sizin üzerinizedir Ey Eylibeyt”

Aba Sadık Abdullah Haşim (as) Siyah Bayraklar davasının başlatıldığından bir süre (yaklaşık 8-9 ay) sonra Mehdilerin ikincisi ve İmam Ahmed el Hasan (as)’ın ruhlar aleminden oğlu olduğunu insanlara açıkladı. Hepimiz biliyoruz ki, bir kimse Halifetullah iddası yapıyorsa, bunu 3 ilahi delille insanlara kanıtlaması gerek. Şimdi bakalım Aba Sadık Abdullah Haşim (as) bizlere bu 3 delille mi geldi…

1. Vasiyet. Abdullah Haşim (as) hepimizin bildiği Resulullah (saa)’ten olan vasiyettin (Ahmed el Hasan (as)’ın kendisini kanıtladığı vasiyet) sonunda geçek Abdullah isminin kendisine işaret ettiğini, ve vasiyetin de aslında müteşabih olduğunu açıkladı.

Fakat bazı kimseler diyorlar ki, “bu vasiyet müteşabih olamaz, çünkü bizim hidayet senedimizdir, ve hidayet senedinin anlaşılır olması gerek. Müteşabih hadis bizleri hakikate götüremez İmamlar (as) açıklamadıkça.”

Bu iddiaya cevap olarak deriz: Vasiyetin müteşabih olmadığını iddia eden kimseler, biliyorlar ki, Ehlibeytin (as) neredeyse tüm sözleri müteşabihtir. Fakat hadislerin müteşabih olması, bizlerin o hadislerin zahirine inanmamamız gerektiğine delalet etmiyor. Bizler hadislerin hem zahiri anlamını, hemde müteşabih anlamını kabul ediyoruz. Ve müteşabih anlamını da İmamların (as) açıkladığı şekilde kabul ediyoruz ve kendi aklımızla ölçmüyoruz. Ve böylece tüm bu hadisler bizlerin hidayet olmamıza sebep oluyor. Öyleyse hidayet eden bir hadisin muhkem olması gerektiğini söyleyen kimselerin bu iddiaları kendi akıllarının ürettiği bir görüşten başka birşey değildir.

İmam Rıza’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Kuran’ın müteşabih manalarını muhkem manalarına döndüren kimse, Dosdoğru Yola (Sırat-ı Mustakim) hidayet olmuştur.” Sonra da o (a.s) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Kuran’ın muhkem ve müteşabih manaları olduğu gibi, bizim ilmimizde de muhkem ve müteşabih manalar vardır. Öyleyse müteşabih manaları muhkem manalara döndürün ve muhkem manası olmaksızın müteşabih manalarını takip etmeyin, yoksa dalalete düşersiniz.” [Uyun-u Ahbar-ir Rıza (a.s) c.2 s.261, Vesail-uş Şia c.27 s.115, Müstedrek-ül Vesail c.17 s.345]

Hadisten de anladığımız gibi muhkem manası olmaksınız yada açıklanmaksınız kendi aklımızla davranmamalıyız.

Ve bugün Ahmed el Hasan (as)’ın 12 kişi aracılığıyla Siyah Bayraklarla birlikte olduğunu kanıtladıktan sonra Aba Sadık (as)’ı ensarlar üzerine yetkili seçti ve 18.09.2015 tarihinde yayınlanmış beyanatta bunu açıkladı ve Abdullah Haşime (as) oğlum diye hitap etti. O beyanatın gerçekten de İmam (as)’dan olduğunun kanıtı da Abdullah Haşimin (as) Siyah Bayraklarla birlikte olmasıdır ki, bu yazımızda bunu açıklamaktayız.

“… Onlardan sonra, 12 Mehdiler olacaktır. Eğer vefat ona yaklaşırsa, o da hilafeti, oğluna, yakın olanların birincisine teslim etsin. Onun üç ismi vardır; biri benim ve babamın ismi gibidir, Abdullah ve Ahmed, üçüncü ismi ise Mehdi’dir. O, inananların ilkidir.” [Şeyh Tusi, Gaybet Kitabı, s.150]



Ve vasiyete dikkat edersek müteşabihliği görmüş oluruz, “biri benim ve babamın ismi gibidir, Abdullah ve Ahmed” – bu kısım tartışılmaya açıktır ve bu yüzden de birisi kendi aklına dayanarak vasiyet hadisinin muhkem (yani açık) olduğunu iddia edemez, ederse de iddiasını da kanıtlayamaz elinde bir Masum İmamın (as) açıklaması olmadan. O yüzden Abdullah Haşim (as) vasiyette geçen Abdullah isminin kendisine ait olduğunu ilk iddia eden kimse olarak hakkaniyetini kanıtladı. Zira bizler hadislerden de öğrendik ki, bu emri ilk iddia eden haktır.

Ve İmam Ahmed el Hasan (as) iddia ederek “Kaimin iki ismi vardır, biri gizli diğeri aşikar, aşikar olan Muhammed ve gizli olan Ahmeddir” [Kemalud-Din: c.2, bab 57, s.653] hadisini açıklayıp, buradaki iki ismin iki kişi, yani Muhammed bin Hasan (as) ve Ahmed el Hasan (as) olduğunu söyledikten ve onların her ikisinin vasiyette zikredildiğini buyurdu ki, bu vasiyeti sahibinden başkası iddia edemez; İmam Ahmed el Hasan (as) gaybet döneminden sonra şimdi de buyurmuştur ki, vasiyette Mehdilerin ilkinin 3 ismi – Ahmed, Abdullah ve Mehdi – olduğu geçiyor ve onlar 3 kişidir, Ahmed el Hasan (as), Abdullah Haşim ve üçüncü Mehdi Musa (as)’ın ismi olan Mehdi. Ve o, müminlerin ilkidir. Ve bunu sahibinden başkası iddia edemez.

{Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!» dedi. (Rabbi): «Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. BEN İNANANLARIN İLKİYİM.} [Araf, 143]

2. Bayrak ve Hakimiyetullah. Bunun detayına girmeye gerek yoktur. Bugün Abdullah Haşim (as)’ın Siyah Bayraklarla birlikte olduğu ve Siyah Bayrakların sahibi olduğuna herkes şahittir.

3. İlim. Hepimiz biliyoruz ki, kendisinin halife olduğunu iddia eden birisi, insanlara ilim sunmalıdır ve hiçkimsenin bilmediği en zor sorulara da cevap verecek bir ilme sahip olmalıdır. Siyah Bayraklar ilim sundu mu acaba bizlere? Evet! Ricat ve reenkarnasyon konularının açılması, Resulullah (saa) ve İmam Hüseyin (as) ve diğer peygamberlerin geri dönüşünü açıklamakla, bizleri yeniden hadislerdeki derinliklere daldırdı. Ve böylece şimdiye kadar hiçkimsenin açıklayamadığı zor hadisler ve ricat konusu net şekilde açıklandı. Ve bunun gibi birçok konuya da aydınlık getirildi. Ve EN ÖNEMLİ NOKTA şu ki, Siyah Bayraklar tüm ilmini Aba Sadık Abdullah Haşim aracılığıyla yaydılar. Bu da Abdullah Haşim (as)’ın hakkamiyetinin delillerinden biridir. Zira bu, Abdullah Haşim (as)’ın hak üzere olduğunun kanıtıdır.

Böylece 3 delilin sunulmasının sonucunda kanıtlanmış oluyor ki, Aba Sadık Abdullah Haşim (as) gerçekten de İmam Ahmed el Hasan (as)’ın vasisi ve ikinci Mehdidir, ve Siyah Bayrakların Sahibidir. Ve o (as) Mısır Minberinin sahibidir ki, hadislerde ve İmam Ahmed el Hasan (as)’ın “Musanın İki Denizin Birleşimine Yolculuğu” kitabında zikredilmiştir. İmam (as) şöyle buyurmuştur:



“Mısır’ın değerlilerine gelince, onların, Mehdi’nin babalarına (Al-i Muhammed’e (as)) MUHALİF OLAN BİR MİLLET arasından seçilmelerinden dolayı, böyledir ve onlar, Mehdi’nin mübarek küresel devriminde, önemli ve büyük bir role sahiptirler. Ve Mısır’ın seçkinleri tarafından yönetilen MEDYA ROLÜ ki, Emirel-Müminin Ali (as) tarafından zikredilmiştir, saklı değildir. Ebaya el Esedi nakleder, Emirel Müminin (as) şöyle buyurdu:

“Muhakkak Mısır’da bir minber inşa edeceğim.” Ben de dedim ki: “Ya Emirel Müminin, ölümünüzden sonra dirileceğinizi söylüyormuşsunuz gibi.” İmam (as) da buyurdu: “Ne kadar abarttın ey Ebaya! Farklı bir yöne gittin, benden olan bir adam bunu yapar.” [Biharul Envar c.53 s.59]

Ve ayrıca, yine ondan (as) nakledilmiş bir rivayette, Mehdi ve ashabı zikredilir, “…ve Büyük Sıddık hidayet bayrağıyla yürür…sonra o Mısır’a yürür, minberinin üzerine çıkar ve insanlara hutbe verir…ve müminlerin kalplerine ilim atar. Böylece, hiçbir müminin kardeşinin sahip olduğu ilme ihtiyacı kalmaz. O zaman da, şu ayetin tevili ortaya çıkar: Allah kendi genişliğinden hepsini zenginleştirir. (Nisa Suresi, 130)” [Biharul Envar c.53 s.85, Beşaretul İslam s.74]

Bu rivayette, İmam (as) açıkladı ki, MEHDİNİN MİNBERİ, Mısır’a, Mehdi’den ÖNCE GELMİŞTİR. Yani, o, MISIRIN SEÇKİNLERİ TARAFINDAN, ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ BİR MİNBERDİR.” [Musanın İki Denizin Birleşimine Yolculuğu kitabı, sayfa 11 ve 12]

Öyleyse bugün Mısır Minberinin Sahibi olan Abdullah Haşim (as)’a karşı çıkanlara soruyoruz ki, acaba Zuhurdan ÖNCE Mısırda İmam Mehdi (as)’ın adına kurulmuş başka bir Minber var mı? Varsa, lütfen bizleri bilgilendirsinler.

Allahın selamı, rahmeti ve bereketleri müminlerin üzerine olsun.



17

Ruhlar Alemi ve Son Delil



25 Haziran 2015’te, İmam Ahmed el Hasan (as) bir soruyu şöyle cevapladı:

“Reenkarnasyon veya ruhun, başka bir bedende bu hayata geri dönmesi gerçek mi?”

“Rahman ve Rahim olan Allahın Adıyla.

Tüm övgüler Alemlerin Rabbi olan Allahadır.

Allahım, Muhammed ve Ali-Muhammede, İmamlara ve Mehdilere salat et.

Bu doğrudur. Ruh hiçbir zaman ölmez.”

Eba Sadık (as), Siyah Bayraklar 9.Bölümde şöyle buyuruyor:

“İmam Ahmed el Hasan (as)’dan öğrendik ki, her ruhun bir babası vardır ve annesi yoktur. Zira kadınlar erkeklerden yaratıldılar. Ve bu fiziksel dünyada herkesin bir babası olduğu gibi, her ruhun da bir babası vardır. Ve Ruhlar Alemindeki babanın, fiziksel alemdeki baba olması mecburiyeti yoktur. Her ruhun bir gerçek babası vardır ve bizler bu aleme birçok kez geldik. Ve her inkarnasyonda anne-baba ve kardeşler farklıdır. Ve bu, Kaimi onunla tanıyacağımız bir alamettir. Ve bu kesin bir delildir. Ve İmam Sadık (as) şöyle buyurdu: İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki Allah (svt) gölgelerde ruhlar arasında seçim yaptı ve sonra onları bedenlere yerleştirdi. Bizim Kaim’imiz kıyam ederse kişi, Allah’ın gölgelerde kendisine ortak kıldığı kardeşinden miras alır ve cismani doğumdan kardeşi olan kimseden miras almaz. Onu, bundan tanı. Kim (böyle) tanırsa o halde onun üzerine (bundan daha) açık bir delil kalmaz.”

Kaim, İmam Ahmed el Hasan (as) şimdi bunu sizlere delil sunuyor. Ve o, Ruhlar Aleminde İmam Mehdi (as)’ın direkt oğludur. Ve onun, insanların hazmedemediği gerçek ismi, Ahmed bin Muhammed bin Hasan Askari (as)’dır. Ve o, sizin Ruhlar Alemindeki gerçek babanızın ve kardeşlerinizin kimler olduğunu bilen kimsedir. Ve İmam Ahmed el Hasan (as)’ın Ruhlar Aleminden 2 oğlu ve bir kızı vardır. O halde, İmam Sadık (as)’dan olan Haftül-Şerifte yazılmış şeyin doğru olduğunu söyleyebilir miyiz? İmam Ahmed el Hasan (as) buyurdu: “Ben söylemişimdir, Haftül-Şerif (insanlığa) sunulan en muazzam kitaplardan biridir, fakat ayrıca onda küçük miktarda tahrif vardır, ama bu çok küçük miktardadır. Ve İmam Ahmed el Hasan (as) buyurdu: “Ricat Alemi bu alemden farklı olmayan bir alemdir ve şu anda bizler Ricat’tayız.”

Ve Aba Sadık (as), Abdullah bin Ahmed bin Muhammed bin Hasan Askari (as)’dır.



18

Salih Kul ile Yolculuk



Eba Sadık Abdullah Haşim (a.s)’ın 1 Kasım 2016 tarihindeki Paltalk konuşması:

Bismillahir Rahmanir Rahim

65. Derken, Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.

66. Musa ona dedi ki: “Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?”

67. (Kul da) dedi ki: “Gerçekten sen, benimle birlikte olmaya sabredemezsin.”

68. “Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?”

69. (Musa) dedi ki “İnşaAllah, beni sabırlı olarak bulacaksın. Emirlerde sana karşı gelmeyeceğim.”

70. (Kul da) dedi ki: “Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle anlatıp söz edinceye kadar.”

- Kurani-Kerim, Kehf Suresi, 65-70 ayetler

Bu mübarek ayetlerde görüyoruz ki, Musa (as)’ın Salih Kul – İmam Hüseyin (as) – ile yolculuğu, onlar arasındaki bir sözleşmeyle başlıyor. Bu sözleşle iki şarttan oluşuyor, ilk şart şu ki, Musa (as) sabırlı olmalı, ve ikinci şart şu ki, Musa (as) suskun olmalı, yani Salih Kula hiçbir soru sormadan (sessizce) onun emirlerine teslim olmalıdır, ta ki Salih Kul kendisi ne zaman isterse yaptıklarını ona açıklasın. Sabır ve teslimiyet, bu sözleşmenin yolculuktan önceki iki şartıydı. Bunun yanısıra; Bugün İmam Ahmed el Hasan (as) – ricat etmiş İmam Hüseyin (as) – o şartları kendi Ensarına sundu. Ve o (as) onlara buyurdu ki, “Ben sizden sabır, sonra sabır, sonra yine sabır, sonra da teslimiyet istiyorum”. Ve bu, bu yolu Ali-Muhammed (as)’la yürümek isteyen kimseler için bir göstergedir. Herkim Ali-Muhammed (as)’ın Kaimi ile bu yolda yürümek istiyorsa, Musa (as)’ın yolculuğundaki gibi sabırlı olmaya hazırlanmalıdır. Bilakis, bugün yolculuk daha zordur. Ve mümin kimseler çok sabırlı olmalı ve büyük bir teslimiyetle teslim olmalıdır.

İmam Ahmed el Hasan (as) buyurdu: “Evet, Masum ile yürümek zordur. Ama imkansız değildir. Fakat bu yolda yürümek isteyenler kendilerini iyi hazırlamak zorundalar.” Kuranda geçen üç olaya baktığımızda, o olayların gerçekten de zor olaylar olduğunu görürüz. Allah (svt) buyuruyor:

71. Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: “İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın.”

72. (Kul da) dedi ki: “Gerçekten benimle birlikte sabredemeyeceğini sana söylemedim mi?”


74. Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: “Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın.”



75. (Kul da) dedi ki: “Gerçekte benimle birlikte sabredemeyeceğini sana söylemedim mi?”


77. Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) dedi ki: “Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.”

78. (Kul da) dedi ki: “İşte bu, benimle senin arandaki ayrılıktır. Sana, üzerin-de sabır göstermeye güç yetiremediğin şeyin yorumunu haber vereceğim.”


Bu olaylarda Musa (as), Salih Kulun insanlara karşı haksızlık yaptığını ve onlara sebepsiz yere zülmettiğini gördü! Bilakis o düşündü ki, Salih kul, bir çocuğu öldürmek istedi ve insanları da gemide öldürmek istedi, ve o anlarda konuşmamak ve sormamak Musa (as)’a zor geldi, fakat ondan hemen sonra hatırlayıp teslim oldu. Ve bunun gibi, Kaim (as) ile de böyle olaylar olacaktır, bilakis, hatta bundan çok daha zor.

Ebu Cafer (as) buyurdu: “Kaim (as), onunla birlikte kılıç ile savaşan bazı ashabı tarafından reddedilen, hükümlerle hükmedecek. Ve bu, Adem (as)’ın hükmüdür. Böylece, o (as) da öne çıkacak ve onların boyunlarını vuracak. Sonra, ikinci kez hükmedecek. Bu da, kendisiyle beraber savaşmış olan, başka insanlar tarafından reddedilecek. Ve bu da, Davud (as)’ın hükmüdür. Böylece, o (as) da, öne çıkacak ve onların boyunlarını vuracak. Sonra, üçüncü kez hükmedecek. Bu da, kendisiyle beraber savaşmış olan, başka insanlar tarafından reddedilecek. Ve bu da, İbrahim (as)’ın hükmüdür. Böylece, o (as) da, öne çıkacak ve onların boyunlarını vuracak. Sonra, dördüncü kez hükmedecek. Bu da, Hz. Muhammed (saa)’in hükmüdür. Bu sebepten, kimse inkar etmeyecek.”

Ebu Abdullah (as) buyurdu: “Kaim (as)’la birlikte, onun (as) kendisine emrettiği ve nehyettiği bir adam olacak. Sonra, Kaim (as) diyecek ki, onu döndürün. Onu, Kaim (as)’a doğru döndürecekler, böylece Kaim (as), onun boynunun vurulmasını emredecek. Ve ondan (as) korkmayan kimse kalmayacak.”

İmam Sadık (as) buyurdu: “Dünyanın sonu gelmeyecektir, ta ki biz Ehlibeyt (as)’dan olan birisi ortaya çıkacaktır, ve o, Davut ve ailesinin hükmüyle hükmedecektir. İnsanlara delil sormayacaktır.”

İmam Ahmed el Hasan (as) Buzağı kitabında buyuruyor: “Bu o demektir ki, Allah (svt) İmam Mehdi (as)’a meselelerin batınını haber veriyor, ve O (svt) ona batın ile hükmetmek izni verecektir.” Baba (as)’ın sözlerinin sonu.

İmam Bakır (as): “Hiç şüphesiz, o, Mehdi olarak isimlendirilmiştir, çünkü, saklı olan bir meseleye doğru hidayet eder. Hatta o kadar ki, bir adamı öne çıkartacaktır ve insanlar bu kişinin tek bir günahını bile bilmiyorken, onu öldürecektir.”

İbn Ebu Yafur dedi: Ben Eba Abdillah (as)’ın huzuruna müşerref oldum, yanında ashabından bazı kişiler vardı. Böylece o (as) bana dedi: “Ey ibn Ebu Yafur, Kuranı okudun mu?” Bende “Evet, bu kıraat” dedim. O (as) da buyurdu: “Bende sana onu



sormuştum, ondan başkasını değil.” Ben dedim: “Evet, ruhum sana feda olsun, neden ki?” O (as) buyurdu: Çünkü Musa (as) kendi cemaatine, kaldıramadıkları birşey söyledi, ve onlar Mısırda ona karşı çıktılar ve böylece onunla savaştılar. O (as) da onlarla savaşıp onları öldürdü. Ve çünkü İsa (as) kendi cemaatine, onların kaldıramadıkları birşey söyledi, böylece onlar Tikritte ona karşı çıktılar ve onunla savaştılar, o (as) da onlarla savaşıp onları öldürdü. Ve bu, Allahın şu buyurduğundadır: {İsrailoğullarından bir zümre inanmış, bir zümre de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.} [Saff 14], ve biz Ehlibeyt (as)’dan olan ilk Kaim kıyam ettiğinde, size kaldıramayacağınız birşey söyleyecektir, böylece siz, Rumeyletül-Deskerada ona karşı çıkacaksınız, o da sizi öldürecektir. Ve bu, (ona karşı yapılan) son çıkış olacaktır.”

Bu olaylardan görüyoruz ki, Salih Kul Ahmed el Hasan (as) ashabından bazısını öldürecektir, çünkü onlar onun (as) hükmünü kaldıramayacaklar. Bilakis, hatta onlar onun (as) şeriatı değiştirdiğini ve Allahın indirdiği dışında bir hükümle hükmettiğini düşünecekler. Ve burada iki önemli meseleye dikkat ememiz gerek. Birincisi, Kaim (as) bize, yeni ve garip bir hükümle hükmedecektir, ve ondan (as) bunu beklememiz gerek, bilakis, eğer kurtulup sağ kalmamız için daha zor olanlarını beklememiz gerek.

İkinci mesele şu ki, Salih Kul bu aşamada kendi ashabından hiçbir kusur kabul etmeyecektir ve onun (as) emrini kaldıramamalarını da kabul etmeyecektir. Bilakis, bazı noktalarda böyle kusurlar onların ölümüne götürecektir. Gerçek şu ki, bugün bu hikayenin tefsirinin derinine daha fazla girmeyeceğim, ve herkes bu hikayeden haberdardır inşallah. Ve ben, Muhammed ve pak Ehlibeytinin (as) hadislerindeki derinliklere girmek istemiyorum, ve onlar çok fazladır. Fakat ben size Abdullah Haşimin tanıdığı Salih Kul hakkında konuşmak isterim.

Salih Kul Ahmed el Hasan (as) çok zor biridir. Bilakis, onu tanıyan kimse onun bir insan olduğu konusunda şüphe eder. Ve gerçek şu ki, o (as) bizler gibi bir insan değildir, o, kişilerin ve insanların yapıcısıdır.

Ahmed el Hasan kendi Ensarını, onlar için değersiz ve değerli olan herşeyle imtihan edecektir.

Ahmed el Hasan “yeryüzü insanlarının gözünde deli, gökyüzü ehlinin gözünde makul kimseler” söyleminin kendi Ensarı için söylenmesini sağlayacaktır.

Ahmed el Hasan müminlerin bedenlerinden ve akıllarından, bizim toplumun milli manevi değerlerinin kalıntılarını yırtıp çıkaracaktır.

Ahmed el Hasan Helal ve Haramdır. O, caiz ve yasaktır.

Ahmed el Hasan şeytanları ve müminleri şaşırtandır.

Ahmed el Hasan Serttir, Merhametlidir.

Salih Kul Ahmed el Hasan ile ya olacağız yada olmayacağız, ey Ensarullah!

Salih Kul Ahmed el Hasan ile ya onun emrinin takipçileri olacağız yada bir varlığımız kalmayacaktır, ey Ensarullah!



Salih Kul Ahmed el Hasan ile, eğer ona “neden” yada “nasıl” diye karşılık verirseniz, bu, küfür, İslam eksikliği, teslimiyet eksikliği hesap edilecektir, ve bu, dünya ve ahirette Allahın merhametinden kovulmaya götürecektir.

Ahmed el Hasan (as) o kimsedir ki, göklerde ve yerde hiçbirşey ondan saklı değildir.

Ahmed el Hasan (as) kalplerin sakladığını bilendir.

Ahmed el Hasan (as) o kimsedir ki, İblis ondan korkuyor.

Ve benim babam Ahmed el Hasan bana dedi ki, bazen İblis (la) ona gelir, fakat ondan uzak durur, zira ona (as) yaklaşmaya korkar. Ve lanetli İblis ona (as) şöyle der: “Sana birşey söylememi kabul eder misin, bir şartla ki bana lanet etmeyesin?” Böylece Ahmed el Hasan (as) ona cevap vermez. Sonra lanetli İblis der ki: “Ben senin Ensarını (destekçilerini) sana bırakıyorum. Sen de benim Ensarımı bana bırak.” Ve Ahmed el Hasan (as) gazaplanır ve ona doğru bakar. Böylece de lanetli İblis korkudan kaçar ve kaçarken de şöyle söyler: “Ey Muhammedin oğlu, kendini kandırma! Zira senin baban birşey yapamadı, sen birşeyler yapmak mı istiyorsun?! Göreceksin, seni kendi Ensarınla yeneceğim”. Fakat İblis, kendisine karşı yalan konuştuğunu çok iyi biliyor ve biliyor ki, onun zamanı yaklaşmıştır, ve çok iyi biliyor ki, Allahın ona vaadettiği son yakındır. Ve o tüm çabasıyla o günü ertelemeye çalışıyor.

Ve lanetli İblis, Ahmed el Hasanı, kendi Ensarıyla yenilgiye uğratacaktır derken şunu kastediyor ki, o (la) tüm o Ensarın düşmesini sağlayacaktır. Ve benim babam Salih Kul bana haber verdi ki, Cinlerin ve İblisin, Ensardan başka bir endişesi yoktur, ve onların, Ensardan başka biriyle işi yoktur, ve onların, Ensarın düşmesinden başka hiçbirşey umrunda değil.

Sizler kendi durumunuzu biliyor musunuz, ey Ensarullah? Babam bana ve kardeşim Adem (as)’a haber vermiştir ki, dünya çapında olan Ensarın yakini neredeyse 70% oranındadır. Ve ulaşmak için yakinlerinin 100% olması gerekiyor.

Ve babam bana haber vermiştir ki, bu aşamada o (as), 40 kişi ve Mehdiler dışında kimseye garanti vermiyor. Ve bir aşamada o (as), hiçkimseye garanti vermeyecek. Ve o (as) bana dedi: “Bende öyle şeyler vardır ki, eğer şimdi onları size söylersem, ne 40 kişi nede Mehdiler kalır ve hepiniz kuzunun kurttan kaçtığı gibi kaçarsınız. Ve bu bir gerçektir, fakat siz onu duymayacaksınız, çünkü duymamalısınız, ve siz onu duymayacaksınız, çünkü siz onunla imtihan edilmezsiniz, ve o, sizin için değildir.” – onun (as) sözlerinin sonu.

Öyleyse, Salih Kul (as) ile ilgili bunları duyduktan sonra insan nasıl korkmayabilir? Ve bunları duyduğunda insan nasıl utanç duymaz? Ve Salih Kul (as) ile ilgili bunları duyduğunda insanın kalbine bir atom zerreciği kadar kibir nasıl girsin? Ey Ensarullah, bizler, Salih Kul Ahmed el Hasansız hiçbir şeyiz. Çoban, ona bağımlı olanları güçlendirmek ve onları kendilerin-den ve şeytandan korumak için, eğitmeli ve azarlamalı, ve onlara karşı sert olmalıdır. Ve vallahi ey Ensarullah, ben Babadan (as) öyle şeyler duydum ki, eğer bazılarınız onun sadece bir kısmını duymuş olsaydı, kaçarlardı. Öyle şeyler ki, akılları karıştırır ve gençlerin saçını beyazlatır.

Ve Baba (as) beni hiç aklımın ucundan geçmeyen şeylerle imtihan etti, ve kimsenin aklının ucundan geçmeyecektir. Ve bizler hala yolun başındayız. Ve Ahmed el



Hasan (as) bana dedi: “Şimdiye kadar ben hiçbirşey hakkında konuşmamışım. Konuşmuş olduğum ve müminlere öğrettiğim herşey, kaydadeğer şeyler bile değildir, ve karşıdan gelen şey çok daha büyüktür.”

Allahtan beni ve sizleri sabit kılmasını diliyorum, ey sevgili kardeşlerim ve bacılarım.

Ve sizleri şu tavsiyemle başbaşa bırakıyorum:

Eğer gerçekten de Salih Kul Ahmed el Hasan (as)’la birlikte yürümek istiyorsanız, o zaman öldürülmeden önce kendinizi öldürün ve Hayy ve Kerim olanın elleri arasında yürüyen ölüler gibi olun. İmam (as)’dan ne öne geçin nede geri kalın, ve sormayın. Sadece Ahmed el Hasanın kulaklarınız, gözleriniz ve aklınız yapın, zira o sizin görmediğinizi görüyor ve bilmediğinizi biliyor. Ve o (as) sizin anlamadığınızı anlıyor. Hiçbirşey sizi şaşırtmasın, herşeyi bekleyin. Hiçbir şeye ve hiçkimseye bağlı olmayın, ve kimseyi Allahtan çok sevmeyin. Bilakis, hiçbirşeye ve hiçkimseye asla ve asla bağlanmayın. Çünkü malumdur ki, bu dünya fanidir, ve o, bela yurdudur. Ve sizler, sevdiğiniz ve istediğiniz herşeyle imtihan edileceksiniz.

Salih Kul (as) sizlerde temizlemedik hiçbir zaaf bırakmayacaktır. Ve o (as) şeytan için kapatmadık bir cam bırakmayacaktır. O (as) sizleri yıkılmayan bir dağ yapacaktır. O (as) sizleri hiçkimsenin sarsamayacağı kişiler yapacaktır. Yada bu yolda “olmaya” çalışarak öleceksiniz.

Bu kişi, Ahmed el Hasan (as) beni çok ama çok yormuştur. Bende onu (as) çok fazla yormuşum. O beni çok ağlattı, bende onu çok ağlattım. Allahtan, beni bağışlamasını dilerim. Ruhum sana feda olsun, ey babam Ahmed el Hasan. Ben, senin vasin olarak görüyorum ki, halifen olmam, birgün senin beni, ayakkabına ayağımı sığdırmam için terkedeceğin anlamına geliyor. Bebek Abdullahın küçük ayakları Hüseyin (as)’ın ayakkabısını nasıl kapsayabilir ki? Sensiz bu hayatta bir hayır yoktur ya Eba Abdullah! Ruhum sana feda olsun ya Eba Abdullah!

60. Hani Musa gencine demişti: “İki denizin birleşimine ulaşıncaya kadar gideceğim ya da onu arama uğruna yıllar harcayacağım.”

- Kurani-Kerim, Kehf Suresi, 60. ayet

Tüm övgüler Alemlerin Rabbi olan Allahadır. Allahın selatı, Muhammed ve Ali-Muhammedin, İmamların ve Mehdilerin üzerine olsun. Allahın selamı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.



19

Kehanet Gerçekleşti



Yakın gelecekte bir çok dünya lideri ölecek. - İmam Ahmed el Hasan (as)

30 Eylül 2015, Çarşamba gecesi İmam Ahmed el Hasan (as) yakın gelecekte birçok dünya liderlerinin öleceğini öngördü. Ve ondan kısa süre sonra kehanet gerçekleşti ve bir sene içinde bir dürü dünya lideri öldü:

- Grenada Devletinin Sabık Başkanı, Reginald Palmer, 25 Mayıs, 2016

- Batı Sahra Özgürlük Harekatı Lideri, Muhammed Abdül-Aziz, 31 Mayıs, 2016

- Trinidad ve Tobagonun Sabık Başbakanı, Patrik Maning, 3 Temmuz, 2016

- Singapur Sabık Cumhurbaşkanı, S.R.Natan, 22 Ağustos, 2016

- Üzbekistan Cumhurbaşkanı, İslam Kerimov, 2 Eylül, 2016

- Sabık İtalyan Cumhurbaşkanı, Karlo Azeglio Siyampi, 16 Eylül, 2016

- İsrailin Sabık Cumhurbaşkanı, Şimon Peres, 28 Eylül, 2016

- Tailand Kralı, Bhumibol Adulyadej, dünyanın en uzun saltanat süren kralı, 13 Ekim, 2016

- Katarın Sabık Emiri, Halife bin Hammad es-Sani, 23 Ekim, 2016

- Grenadanın Sabık Başbakanı, Nikolas Brasvayt, 29 Ekim, 2016

- Kamboçyanın Sabık Başbakanı, Pen Sovan, 30 Ekim, 2016

- Sokotonun Sabık Sultanı, İbrahim Dasuki, 14 Kasım, 2016

- Yunanistanın Sabık Cumhurbaşkanı, Konstantin Stefanopolos, 20 Kasım, 2016

- Kubanın Sabık Cumhurbaşkanı, Fidel Kastro, 25 Kasım, 2016



20

Gökten Gelecek olan Nida



Doğu Siyah Bayrakları Uydu İstasyonu zalimlere “Yeter” söylemeye geldi!

{Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O´nu tesbih et. Seslenenin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver. O gün insanlar bu sesi gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.} [Kaf Suresi, 39-42]

31 Aralık 2017, Yeni Yıl Arifesinde, İmam Ahmed el Hasan (as) şöyle buyurdu:

“Bismillahir-Rahmanir-Rahim. Ya Allah, Ya Aliyy, Ya Kerim, Ya Allah. Sevgili müminlerim. Allahtan size Yeni Yıl Arifesinde büyük bir müjde vardır inşallah. Öyle büyük bir müjde ki, zalimlerin ve munafıkların tahtlarını sarsacaktır! Her müminin umudunu karşılayan bir haber! Öyleyse ümit ederim bu haberi ülkelerin sonuna ulaşıncaya dek paylaşırsınız. Allah büyüktür ve hamd Allahadır. Artık sizin sıranız geldi, Allah sizi başarıyla mükafatlandırsın. Son nefesimize dek çalışma bitmez. Ya zafer yada zafer. Bizim zaferden başka bir seçimimiz yok. Herkim komfor arıyorsa bu davada onu bulmayacaktır. Burada komfor aramayın. Onun bizim aramızda yeri yoktur. Bizim yanımızda yorgunluk, ter akıtmak ve kan vardır. Fakat ben, Ahmed el Hasan, sizlere cenneti vad ediyorum. Allaha dayanın, zira O Allah sizi koruyor ve güçlendiriyor.” – İmam (as)’ın sözlerinin sonu.

Bu muhteşem beyanat Ehlibeytin (as) büyük öngörüsünün – Gökten gelen Nidanın – yakında gerçekleşeceğinden bahsediyor.

İmam Ali (a.s) buyurdu: “Gazap ordusunun Emiri ne şundandır nede bundan, fakat onlar ne insandan nede cinden olan bir nida duyacaklar, “falanca kişiye biat edin, o Yemani olan halifedir.” [Melahim vel-Fiten (İbn Tavus): s.80]

Aşağıdaki hadislerin hepsi “Gaybeti-Numani” kitabından alıntıdır:

Ebu Basir der ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: Sana feda olayım! Kaim aleyhisselam ne zaman kıyam edecek? Şöyle buyurdu: “Ey Ebu Basir! Biz Ehli Beyt vakit belirtmeyiz. Resulullah buyurdu ki: “Vakit tayin edenler yalancıdır.” Ey Ebu Basir! Kıyamdan önce beş alamet vardır. BİRİNCİSİ RAMAZAN AYINDAKİ NİDADIR, sonra Süfyani’nin çıkışı, Horasani’nin çıkışı, Nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi ve Beyda çölünün çökmesi.”

Davud bin Kesir-i Rıkki der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam’a şöyle arzettim: Sana fedâ olayım! Bu emir (yani kıyam) çok uzadı öyle ki, kalplerimiz daraldı ve derin hüzünden dolayı ölüyoruz. Buyurdu ki: “Bu kıyam, daha ümitsiz ve hüzünün daha çok olduğu bir zamanda vuku bulacaktır. Bir münâdi gökten Kâim’in ve babasının adıyla seslenecektir.” Şöyle arzettim: Onun ismi nedir? Buyurdu ki: “Onun adı peygamberin adıdır, babasının adı ise vasinin adıdır.”

…Ebu Basir’den: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Doğudan çıkan kızıl-sarı ve büyük bir ateşi gördüğünüz zaman, Ali Muhammed aleyhimusselam’ın ferecini bekleyin inşallah. Şüphesiz Allah aziz ve hakim’dir.” Sonra buyurdu ki: NİDA SADECE RAMAZAN AYINDA VUKU BULACAKTIR. Çünkü Ramazan Allah’ın ayıdır. O aydaki nida, Cebrail aleyhisselam’ın bu halka olan nidasıdır.” Sonra şöyle devam etti: O, gökten Kaim aleyhisselam’ın ismini nida edecek, doğuda ve batıda olanlar onu duyacaklar.



Uyuyan herkes uyanacak, ayakta olan herkes oturacak. Oturan her kes de sesin dehşetinden dolayı iki ayağı üstünde doğrulacak. Bu sesi muteber bilip ona icabet edenlere Allah merhametini ihsan etsin. Bu birinci ses Ruh-ul Emin, Cebrail’in sesidir.” Sonra buyurdu ki: Bu ses RAMAZAN AYININ YİRMİ ÜÇÜNÜN GECESİ CUMA GÜNÜ vuku bulacaktır. Bunda asla tereddüt etmeyin. Onu duyun ve ona itaat edin. O günün sonunda ise melun İblis’in sesi olacaktır. Nida edecek ki “filanca mazlum olarak öldürüldü”. Böylece halkı şüpheye ve fitneye itecek. O gün bir çokları tereddüt ve hayrete düşecek, ateşte yanmayı hakedecektir. RAMAZAN AYINDA İLK SESİ işittiğinizde onda tereddüt etmeyin. O Cebrail’in sesidir. Belirtisi de şudur ki o Kaim aleyhisselam’ın ve babasının adını nida edecektir. Öyle ki genç kız zifaftan dışarı çıkacak ve babası ile kardeşini Hz. Mehdi’ye yardım etmeleri için teşvik edecektir.” Ve şöyle buyurdu: Kaim aleyhisselam’ın zuhurundan önce bu iki ses mutlaka gerçekleşecek; Gökten gelen ses Cebrail’in sesidir. (Bu emrin sahibinin ve babasının adını söyleyecek.) İkinci ses ise yerden gelecek ve o, lanetli İblis’in sesidir. Filancanın adını getirecek ve o mazlumca öldürüldü diyecek. Bununla fitne çıkarmak isteyecek. Birinci sese uyun ve sakın ikinci sese aldanmayın.” ...

Sonra şöyle buyurdu: “Filanca (Abbas) oğulları aralarında ihtilaf ettikleri zaman, zuhuru bekleyin. Sizin kurtuluşunuz sadece filancanın oğullarının aralarında ihtilaf etmeleri iledir. Onlar ihtilaf edince, RAMAZAN AYINDAKİ NİDAYI ve Kaim’in zuhurunu bekleyin. Şüphesiz Allah istediğini yapar. Kaim’in zuhuru ve sizin görmek istediğiniz, sadece filanca oğullarının ihtilafından sonra olacaktır. İşte böyle olunca halk onların hükümetine tamahlanacak, herkes ayrılığa düşecek ve Süfyani zuhur edecek.”

…Ziyadı Gandi, hadis ashabının birinin şöyle dediğini nakleder: “İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: Süfyani, kesin midir?” Buyurdu ki: “Evet, ve Nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi kesindir ve Kaim kesindir ve Beyda’nın çökmesi kesindir ve gökten çıkacak olan el kesindir ve NİDA KESİNDİR.” “O nidada ne söylenecek?” diye sorduğumda şöyle buyurdu: “Bir münadi Kaim’in ve babasının adı ile nida edecektir.”

Abdullah bin Sinan der ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın huzurunda iken Hamdan’dan gelen bir adamın ona şöyle dediğini duydum: “Allaha andolsun ki bu Allah azze ve celle’nin kitabında açıkça şöyle geçer: “Eğer istersek gökten bir ayet indiririz de hepsinin boynu onun için eğilir.” O gün yeryüzünde olan herkesin boynu onun karşısında eğilir ve zelil olur. Yeryüzünde olanlar GÖKTEN GELEN ŞU SESİ duyduklarında ona iman edecekler. “Biliniz ki hakk Ali bin Ebi Talib ve onun taraftarlarındadır.”” Sonra buyurdu ki: “Ertesi gün İblis havaya yükselecek öyle ki halkın gözünden uzaklaşınca şöyle nida edecek: “Biliniz ki hakk Osman bin Affan ve onun taraftarlarındadır. Doğrusu o, mazlumca öldürüldü. Onun kanının intikamını alın.” İşte Allah, sabit söze iman edenleri hakkın üzerinde sabit kılacaktır. Ve hakk, birinci nidadır. Kalplerinde hastalık olanlar ise şüphelenecektir. Allaha andolsunki hastalık, bize düşmanlıktır. Onlar o sesi duyduklarında bizden uzaklaşacaklar ve bize sövecekler ve diyecekler ki: Birinci münadi, bu Ehli Beyt’in ahirlerinden bir sihirdir.” Sonra imam Caferi Sadık aleyhisselam, Allah azze ve celle’nin şu sözünü tilavet etti: “Bir ayet gördüklerinde onu kabullenmeyip derler ki: Bu, süregelen bir sihirdir.”



…Fuzeyl bin Muhammed’den: “İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Gökten Kaim’in adını anacak olan nida, Allah’ın kitabında açıktır.” Arzettim ki: “Nerededir o?” Buyurdu ki: “Ta. Sin. Mim. Bunlar Allah’ın açık ayetleridir.” Ve şu ayet: “Eğer istersek onlara gökten bir alamet indiririz de hepsinin boynu onun karşısında eğilir.” Sonra buyurdu: “Onlar sabahleyin o nidayı duyduklarında, sanki başlarının üstünde kuş uçuyormuş gibi eğilirler.”

…Naciye-i Kattan, İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Münadı şöyle nida edecek: Şüphesiz (Al-i Muhammed’in) Mehdi’si falanca oğlu falancadır. Onun ve babasının adını getirecek. Şeytan da şöyle nida edecek: “Şüphesiz falanca ve taraftarları haklıdırlar-Beni Ümeyye’den birinin adını getirecek.”

Zürare bir A’yan der ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Bir münadi şöyle nida edecek: “Şüphesiz emir, falancadır.” Bir münadi de şöyle nida edecek: “Şüphesiz kurtulanlar Ali ve şiileridir”. “Peki buna rağmen kim Mehdi’ye karşı savaşacak?” diye arzettiğim şöyle buyurdu: “Şeytan da şöyle nida edecek: Filanca ve taraftarları kurtulacaktır.” -Beni Ümeyye’den birinin adını getirecek- Arzettim ki: “Peki doğru ile yalan nida nasıl birbirinden ayırtedilecek?” Şöyle buyurdu: “Bizim hadislerimizi rivayet edenler tanıyacak. Onlar önceki sözün doğru olduğunu bilecekler, kendilerinin doğru ve hak olduğunu bilirler.”

Zürare bin A’yan der ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: “Allah sana maslahat versin. Ben Kaim aleyhisselam hakkında şaşırıyorum. Çölde birçok ordular yerin dibine girmesi ve gökten bir nida gelmesine rağmen nasıl ona karşı savaşacaklar?” Buyurdu ki: “Şeytan onların peşini bırakmayacak öyle ki tıpkı Resulullah’a Akabe günü biat edilirken nida ettiği gibi nida edecek.”

Hişam bin Sâlim der ki: İmam Cafer Sadık (a.s)’a şöyle arzettim: “İshak’ın kardeşi Cerir bize şöyle diyor: Siz diyorsunuz ki: Gökten iki nida gelecek. Peki bunların hangisi sadık (hak) hangisi batıldır?” İmam Caferi Sadık aleyhisselam buyurdu ki: Onlara şöyle cevap verin: “Bunu bize haber veren sadık’tır. Ve sen bunu inkar ediyorsun.”

…Hişam bin Salim’den: İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurduğunu duydum: “O ikisi, iki nidadır. Bir nida gecenin evvelindedir, diğeri ise ikinci gecenin sonundadır.” Arzettim ki: “Bu nasıl olacak?” Şöyle buyurdu: “Birisi gökten gelecek, diğeri ise İblis’ten.” Arzettim ki: “Hak ses, batıldan nasıl ayırtedilecek?” Şöyle buyurdu: “Bu olay vuku bulmadan önce onu duyanlar, hakk sesi tanıyacaklar.”

…Abdurrahman bin Mesleme’den: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: “Halk bizi kınayıp eleştirerek bize diyorlar ki, O iki ses geldiğinde hakk batıldan nasıl ayırtedilecek?” Buyurdu ki: “Onlara cevap olarak ne diyorsunuz?” Arzettim ki: “Onlara cevap olarak birşey söylemiyoruz.” Şöyle buyurdu: “Onlara deyin ki; Bu ses gelmeden önce ona inananlar, ses geldiğinde onu tasdik edeceklerdir. Allah azze ve celle buyuruyor ki: “Hakka hidayet edene uymak mı daha doğrudur yoksa kendisi hidayet olana kadar hidayet edemeyene mi? Ne diyor sizler nasıl hüküm veriyorsunuz?”

Abdullah bin Sinan der ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Şüphesiz gökten bir münadi bu emrin sahibi adına nida ederek şöyle



diyecek: Biliniz ki emir filanca oğlu falanca’nın elindedir. Öyleyse neden artık boşuna savaşıyorsunuz?”

Abdullah bin Sinan der ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Vuku bulması için boynunuzu uzatıp durduğunuz kıyam ancak gökten şu nida geldikten sonra vuku bulacaktır: “Emir sahibi filancadır, öyleyse niçin boşuna savaşıyorsunuz?”



21

Yeni Bir Kerbela

İmam Ahmed el Hasanın (a.s) açıkladığı üzere yeni bir Kerbela olacaktır ve onun (Ahmed el Hasanın a.s.) oğullarından biri, kendi ensarlarıyla birlikte, İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı (a.s) gibi, eziyet görecekler ve tüm dünya bu olaya şahitlik edecektir.

İmam ahmed el hasan’ın (as)bu toplantıya gitmenin önemli olacağını gördüm. bu buluma...

Documents