İlk 3 Ünİte lgs konularisosyalciniz.net/wp-content/uploads/2020/03/0-birlec59... · 2020. 3....
TRANSCRIPT
T.C. İNKILAP TARİHİ VE
ATATÜRKÇÜLÜK
İLK 3 ÜNİTE LGS KONULARI
ZEKİ DOĞAN
SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ
sosyalciniz.wordpress.com
Fotokopiye uygundur…
Öğrencilerinizle paylaşabilirsiniz…
T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK - UYANAN AVRUPA SARSILAN OSMANLI DERS NOTU 1
UYANAN AVRUPA: Ortaçağ’da (375-1453) Avrupa, Katolik Kilisesinin ve skolastik (dogmatik) düşüncenin etkisinde olduğu için özgür düşünce ve bilim gelişmemişti.
Bilimsel alanda çok geri kalan Avrupa için Ortaçağ karanlık dönem olarak adlandırılmıştır. Avrupa’nın bu karanlık dönemden kurtulmasını sağlayan gelişmeler şunlardır:
Coğrafi Keşifler: Keşiflerle
zenginleşen ve ekonomik
olarak gelişen Avrupa’da
sanat, edebiyat ve bilime ilgi
arttı.
Rönesans: Sanat, edebiyat
ve bilim alanında yaşanan
Rönesans ile dogmatik
düşünce sorgulanmaya
başladı.
Reform: Katolik Kilisesinde
yapılan değişiklikler ile
kilisenin bilim ve eğitim
üzerindeki baskısı sona erdi.
Skolastik düşünce yıkıldı.
Aydınlanma Çağı: Aklın
ve bilimin ön plana çıktığı
bu dönemde bilim ve
teknoloji alanında önemli
gelişmeler yaşandı.
Sanayi İnkılabı: Buhar
gücünün makineye
uygulanması ile üretim
teknolojisinde büyük
değişiklikler yaşandı.
SARSILAN OSMANLI: Özellikle 15. ve 16. yüzyıllarda
büyük bir güce ve geniş sınırlara ulaşan Osmanlı Devleti,
17. yüzyıldan itibaren siyasi, askeri ve ekonomik olarak
güç kaybetmeye başladı. Bunda;
Sık sık padişah değişikliği yaşanması ve merkezi
otoritenin bozulması,
Yapılan savaşların yenilgiyle sonuçlanması,
Yaşanan toprak kayıplarının askeri ve ekonomik
olarak devleti zor durumda bırakması,
Avrupa’da yaşanan bilimsel ve teknolojik
gelişmelerin takip edilememesi,
Coğrafi Keşifler, Sanayi İnkılabı ve Kapitülasyonların
Osmanlı ekonomisini olumsuz etkilemesi vb. etkili
olmuştur.
Bilgi: 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra meydana
gelen iki olay, dünya siyasi ve ekonomik tarihinin
gidişatını değiştirmiştir.
Bu olaylardan biri Sanayi İnkılabı (ekonomik alanda)
diğeri de Fransız İhtilalidir (siyasi alanda).
SANAYİ İNKILABI: 1750’li yıllarda İngiltere’de
buhar gücünün makineye uygulanması ile başlayan
teknolojik gelişmelere denir. Sanayi İnkılabı;
Hammadde ihtiyacını ortaya çıkarmış,
Pazar arayışını hızlandırmış ve
Sömürgecilik yarışını arttırmıştır. Bu da
devletlerarası rekabeti artırmış ve I. Dünya
Savaşının en önemli nedenlerinden birini
oluşturmuştur.
FRANSIZ İHTİLALİ: 1789 yılında Fransa’da
meydana gelen bir halk hareketidir / ayaklanmasıdır.
Fransız İhtilali sonucunda;
Yeniçağ kapanmış ve Yakınçağ açılmıştır.
Mutlak monarşi yıkılmış, cumhuriyet ilan
edilmiştir.
Adalet, eşitlik, özgürlük, insan hakları, demokrasi
ve milliyetçilik gibi düşünceler ortaya çıkmıştır.
Milliyetçilik düşüncesi çok uluslu
imparatorluklarda (Osmanlı Devleti gibi) azınlık
isyanlarına ve parçalanmalara neden olmuştur.
Sanayi İnkılabının gerektirdiği teknolojik
gelişmelerden uzak kalan Osmanlı Devletinde
üretim azalmış, Avrupa pazarları ile rekabet
edememiş ve Osmanlı Devleti, Avrupalı ülkelerin
açık pazarı haline gelmiştir.
Avrupalı devletler Osmanlı Devletine verdikleri
borçlara karşılık Düyunu Umumiye (Genel
Borçlar) İdaresini kurdular ve Osmanlı Devletinin
gelir kaynaklarına el koydular. (1881) Bu durum
Osmanlı Devletinin ekonomik bağımsızlığını
kaybettiğinin göstergesidir.
Çok uluslu yapı: Birçok milletten meydana gelen,
çeşitli uluslardan oluşan anlamına gelir.
Fransız İhtilali Osmanlı Devletini iki şekilde
etkilemiştir.
Olumlu: Demokratikleşme hareketlerinin
başlamasına ortam hazırlamıştır.
Olumsuz: Azınlık isyanlarının yaşanmasına ve
devletin dağılmasına neden olmuştur.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK - UYANAN AVRUPA SARSILAN OSMANLI DERS NOTU 2
Osmanlı Devleti’nin 19.yüzyıl boyunca sarsılmasına ve 20.yüzyıl başlarında dağılmasına neden olan iki önemli olay vardır. Bunlardan biri Sanayi İnkılabı, diğeri de Fransız
İhtilali’dir. Sanayi İnkılabı ekonomik olarak gerilemesine neden olmuş, Fransız İhtilali ise siyasi olarak dağılışını hızlandırmıştır.
Osmanlı ekonomisini bozan nedenleri kısaca şöyle
sıralayabiliriz.
1- Coğrafi Keşiflerle ticaret yollarının değişmesi
2- Avrupalı devletlere Kapitülasyonların verilmesi
3- Sanayi İnkılabı ile Osmanlı ülkesinin Avrupalı
devletlerinin pazarı haline gelmesi
4- Düyunu Umumiye İdaresi ile Osmanlının gelir
kaynaklarına el konulması
Sanayi İnkılabı ile Osmanlı ülkesi uluslararası ortak pazara dönüştü.
Osmanlı pazarları Avrupa’dan gelen ucuz ürünlerle doldu. İnsanlar, ucuz
ithal mallara yönelince yerli esnaf zarar etti ve üretimini durdurdu.
Böylece Osmanlı sanayisi çöktü. Ekonomi bozuldu. Devlet bütçesi
açık vermeye başladı. Devlet, açığı kapatmak için halktan toplanan
vergilerin miktarını arttırma ve yeni vergiler koyma yoluna gitti. Bu
durum halkın tepkisine neden oldu. Ekonomik çöküş toplumu sosyal
açıdan da huzursuz etti.
Devlet, giderlerini Avrupa’dan borç alarak
karşılamaya çalışmış ancak zamanla aldığı
borçları dahi ödeyememiştir. Avrupalı
devletler alacaklarını tahsil etmek için
Düyunu Umumiye İdaresini kurmuşlar
ve Osmanlı Devletinin gelir kaynaklarına el
koymuşlardır. Bu durum devletin
ekonomik bağımsızlığına zarar vermiştir.
Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımı her milletin kendi
devletini kurmasını öngörüyordu. Bu düşünce Osmanlı gibi çok uluslu
devletlerde azınlık isyanlarının çıkmasına neden oldu. Osmanlı Devleti azınlık
isyanlarını önlemek ve dağılmayı durdurmak için çeşitli ıslahatlar yaptı ve bazı
fikir akımları ortaya attılar.
Osmanlıcılık: Osmanlı Devleti’ni
oluşturan bütün milletleri adalet, eşitlik,
ilkeleri ile bir arada tutup Osmanlılık
duygusuna sahip bir toplum oluşturmayı
ve azınlık isyanlarını önlemeyi
amaçlamıştır. Balkan Savaşları sırasında
Balkan milletlerinin isyan ederek
Osmanlı’dan ayrılmasıyla geçerliliğini
kaybetmiştir. Meşrutiyetin ilan
edilmesinde etkili olmuştur.
İslamcılık (Ümmetçilik): Devleti ve
milleti bir arada tutan en önemli bağın
din olduğu düşünülerek tüm
Müslümanları halifenin etrafında
toplamayı amaçlamıştır.
I. Dünya Savaşında halifenin cihat
etmesine rağmen bazı Müslüman
Arapların İngilizlerle birlikte hareket
etmesi ile uygulanabilirliğini
yitirmiştir.
Tanzimat Fermanı(1839): Amaç, Avrupa'nın Osmanlı iç işlerine karışmasını
önlemek, milliyetçilik akımının etkilerini azaltmak ve azınlıkların devlete
bağlılıklarını arttırmaktır. Önemi: Osmanlı Devleti’nde anayasal düzene geçişin
ilk aşamasıdır. Kanun gücünün üstünlüğü kabul edilmiştir.
Islahat Fermanı(1856): Amaç, Avrupalı devletlerin desteğini almak,
Avrupalıların azınlıkları bahane ederek içişlerimize karışmalarını önlemektir.
Azınlık hakları genişletilmiş ve Müslümanlarla eşit hale getirilmiştir.
I.ve II. Meşrutiyet(1876-1908): Amaç, azınlık isyanlarını sona erdirmek ve
devletin dağılmasını önlemektir. Kanunu Esasi (anayasa) hazırlanmış ve
meşrutiyet ilan edilmiştir. I. Meşrutiyetin ilanında Jön Türkler, II. Meşrutiyetin
ilanında İttihat ve Terakki Cemiyeti etkili olmuştur. Halk ilk kez seçme ve
seçilme yetkisini kullanarak yönetime katılmıştır.
ISLAHATLAR
Türkçülük(Turancılık): Bütün Türkleri
milli bir duygu ile birleştirerek tek bayrak
altında toplamayı amaçlamıştır. Özellikle
II. Meşrutiyet döneminde milliyetçilik
isyanlarına tepki olarak doğmuştur.
Bu akım özellikle Kurtuluş Savaşında
milli birlik ve beraberliğin
sağlanmasında etkili olmuştur.
Batıcılık: Osmanlı Devletinin Batı
karşısındaki gerilemesine bağlı olarak ilk
ortaya çıkan akımdır. Osmanlı Devletini
kurtuluşunun tüm kurumları ve yaşam
biçimiyle batılı bir devlet olmakla
sağlanacağını savunmuştur. Bu akım
Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan
inkılaplarda kendini göstermiştir.
F
İ
K
İ
R
A
K
I
M
L
A
R
I
Bilgi: Fikir akımları Osmanlı Devletinin dağılmasını önleyememiştir.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
1- Hafız Mehmet Efendi Mahalle Mektebi:
Mustafa’nın hangi okulda eğitime başlayacağı evde
tartışma konusu olmuştur. Ancak annesinin isteği
üzerine ilk olarak geleneksel eğitim yapan Hafız
Mehmet Efendi Mahalle Mektebine başlamıştır.
2- Şemsi Efendi Okulu: Daha sonra babasının
isteği dikkate alınarak yeni açılan ve modern
yöntemlerle eğitim yapan Şemsi Efendi Okuluna
gitmiştir. (1887) Yorum: Mustafa’nın eğitim hayatına
böyle modern bir okulda başlaması yenilikçi,
araştırmacı ve özgürlükçü bir kişilik
kazanmasında etkili olmuştur.
Bilgi: Bu okulda okurken babasını kaybetmiş ve bir
süre eğitimine ara vermek zorunda kalmıştır.
3- Selanik Mülkiye Rüştiyesi: Şemsi Efendi
Okulu’ndan sonra bu okula devam etmiştir. Sivil
ortaokuldur. Bu okulda okurken çevresinde
gördüğü subaylardan etkilenerek asker olmaya
karar vermiş ve gizlice askeri okulun sınavlarına
girmiş ve kazanmıştır.
Yorum: Mustafa’nın asker olmak için gizlice sınavlara
girmesi ve kazanarak bu okula kaydolması onun
kararlı ve idealist bir kişiliğe sahip olduğunu
gösterir.
6- İstanbul Harp Okulu(1899): Manastır Askeri
İdadisini bitirdikten sonra İstanbul’daki Harp Okulu’na
girdi. Harp Okulunda okurken arkadaşları ile birlikte bir
dergi/gazete çıkardı. 1902‘de Teğmen rütbesiyle
mezun oldu.
5- Manastır Askeri İdadisi(1896): Bu okulda
sınıf arkadaşı Ömer Naci sayesinde edebiyata ve
hitabete ilgi duydu. Fransızca özel dersleri aldı.
Tarih Öğretmeni Kolağası Tevfik Bey’den tarih
bilinci edindi. Jean Jack Rousseau, Montesquieu ve
Voltaire gibi Fransız yazarların eserlerini okuyarak
milliyetçilik, eşitlik, özgürlük gibi kavramalarla
tanıştı. Ayrıca Namık Kemal’in vatan, millet sevgisi,
hürriyet, Mehmet Emin Yurdakul’un da Türkçülük
fikirlerinden etkilendi.
Mustafa, 1881 yılında Selanik’te doğdu. Babası Ali Rıza Bey,
annesi Zübeyde Hanım’dır.
Mustafa’nın ailesi Osmanlıda uygulanan iskân politikası
kapsamında Rumeli’ye yerleştirilen Türkmenlerdendir.
Selanik şehrinin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel durumu,
Mustafa’nın fikirlerinin şekillenmesinde etkili olmuştur.
Babası Ali Rıza Bey bir süre gönüllü subaylık yapmış, ardından
gümrük muhafaza memuru olarak çalışmış, daha sonra da
ticaretle uğraşmıştır. Annesi Zübeyde Hanım, ev hanımıdır.
Mustafa’nın Fatma, Ömer, Ahmet, Naciye ve Makbule adında
beşkardeşi vardır. Ancak Makbule dışındaki kardeşleri küçük yaşta
vefat etmişlerdir.
MUSTAFA
KEMAL’İN
ÇOCUKLUK VE
ÖĞRENİM HAYATI
Yorum: Mustafa’nın yetiştiği aile ortamı, küçük
yaşta babasız kalması, karşılaştığı zorluklar ve
Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu siyasi,
askeri ve ekonomik durum onun iyi bir asker ve
devlet adamı olarak yetişmesinde etkili olmuştur.
Bilgi: Osmanlı’da farklı özelliklerde okullar
vardı. Dini derslerin ağırlıkta olduğu mektep ve
medreseler; yeni açılan Batı tarzı okullar, askeri
okullar ve çeşitli meslek okulları, azınlık okulları
ile yabancı okullar da faaliyetteydi. Bu okullar
kendi amaçları doğrultusunda eğitim
yapıyorlardı. Bu durum, Osmanlı Devleti’nde
eğitim birliğinin olmadığının göstergesidir.
7- İstanbul Harp Akademisi(1902): Bu
okulda derslerinin yanı sıra, ülkenin içinde
bulunduğu siyasi durum ile yakından ilgilendi.
Harp Akademisini kurmay yüzbaşı olarak bitirdi
(1905). İlk görev yeri olan Şam’daki 5. Ordu’ya
atandı.
4- Selanik Askeri Rüştiyesi: Sınavlarına girerek
kazandığı bu okulda, zekâsı ve üstün yetenekleriyle
öğretmenlerinin sevgisini kazandı. Kemal adını, bu
okuldaki Matematik Öğretmeni Yüzbaşı
Mustafa’dan almıştır. Ayrıca Fransızca Öğretmeni
Yüzbaşı Nakiyüddin ona bağımsızlık ve vatan
sevgisi gibi duyguları aşıladı. Yorum: Bu okulda sınıf
çavuşluğu ve müzakerecilik gibi görevler üstlenmesi
liderliğini ve kendine olan güvenini gösterir.
mıştır.
Zeki DOĞAN - Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Bilgi: Mustafa, Mahalle Mektebi ve Selanik
Mülkiye Rüştiyesindeki eğitimini yarıda bırakmak
zorunda kalmıştır.
BUHRANLAR BÜYÜK KAHRAMANLAR DOĞURUR - MUSTAFA KEMAL’İN FİKİR HAYATINI ETKİLEYEN OLAYLAR VE KİŞİLER
Bir liderin kişiliğinin ve fikirlerinin oluşmasında, içinde bulunduğu çevrenin etkisi büyüktür. Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasında da Atatürk’ün yaşadığı ortamın,
ailesinin ve özünde var olan bağımsızlık duygusunun etkileri önemli bir yere sahiptir. Bunlar;
1- Doğduğu Yer: Selanik: Çok uluslu yapısı
nedeniyle farklı fikirlerin ve birçok siyasal
olgunun meydana geldiği, aynı zamanda ticari
faaliyetlerin ve kültürel etkinliklerin yoğun
olarak yaşandığı bir liman kentiydi. Mustafa
Kemal’in çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği
Selanik ve çevresi Avrupa’daki gelişmelerden
en çok etkilenen bölgelerden biriydi.
2- Öğretmenleri: Mustafa Kemal, öğrenim
hayatı boyunca bazı öğretmenlerinden önemli
bilgiler edinerek geleceğe hazırlanmıştır. Selanik
Askerî Rüştiyesinde kendisine “Kemal” adını
veren ve matematik dersini sevdiren Yüzbaşı
Mustafa Bey, yine aynı okulda Fransızca
öğretmeni Nakiyüddin Yücekök ve Manastır
Askerî İdadisindeki Tarih Öğretmeni Kolağası
Mehmet Tevfik Bey Mustafa Kemal’in düşünce
yapısını etkileyen en önemli öğretmenlerinden
biridir.
Mustafa Kemal’in bilinçli bir insan olarak
yetişmesinde son derece etkili olmuştur.
Manastır Askerî İdadisindeki Tarih Öğretmeni
Kolağası Mehmet Tevfik Bey de Mustafa
Kemal’in düşünce yapısını etkileyen en önemli
öğretmenlerinden biridir. Bu öğretmen, genç
Mustafa Kemal’e millî tarih bilincini aşılamıştır.
3- Fransız İhtilali: Fransız İhtilali ile ortaya
çıkan eşitlik, özgürlük ve milliyetçilik gibi fikir
akımlarından etkilenmiştir. Fransız İhtilali’nin
siyasal alanda büyük değişimlere neden
olduğunu ve getirdiği fikir akımlarının bütün
dünyayı derinden etkilediğini görmüştür.
4- Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu
durum: Atatürk, gençlik yıllarından itibaren Osmanlı
Devleti’nin içinde bulunduğu siyasal, sosyal, kültürel,
ekonomik ve askerî sorunları yakından takip
etmiştir. Osmanlı Devleti’nin bu sorunları çözmesi için
çareler aramaya başlamıştır. Bu amaçla dünyada
meydana gelen siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel
ve bilimsel gelişmeleri araştırarak çözümler
üretmiştir.
5- 1897 Türk-Yunan Savaşı: Bu yıllarda Mustafa
Kemal’i en çok etkileyen olay, 1897 Türk-Yunan Savaşı
oldu. Mustafa Kemal bu savaşa gönüllü olarak katılmak
istemiş ancak yaşı küçük olduğu için geri çevrilmişti.
Türk ordusunun savaş meydanında zafer
kazanmasına rağmen barış masasında istediğini elde
edememesi Mustafa Kemal’i derinden etkilemiş ve
sadece askeri olarak değil, diplomatik olarak da
güçlü olmak gerektiğini düşünmüştür.
6- Avrupalıların içişlerimize karışmaları: Avrupalı
devletlerin azınlıkları bahane ederek iç işlerimize
karışmalarını önlemek için yapılan ıslahatların sonuç
vermemesi, yapılan bütün iyi niyetli çalışmalara rağmen
isyanlar giderek artması, Mustafa Kemal’in yıkılmak
üzere olan bir devletin yerine çağdaş, millî
egemenliğe dayalı, tam bağımsız bir devlet kurmak
fikrini güçlendirmiştir.
7- Bulunduğu şehirler ve yerler: Mustafa Kemal’in
gerek öğrenci olarak (Selanik, Manastır, İstanbul) gerekse
subay olarak ( Şam, Trablusgarp, Sofya) bulunduğu
şehirlerde karşılaştığı durumlar ve yaşadığı olaylar fikir
hayatının oluşmasında etkili olmuştur. Selanik, Manastır,
İstanbul ve Sofya şehirleri Mustafa Kemal'in fikir hayatının
oluşmasında büyük etkiye sahiptir.
Selanik’in çok uluslu yapısı ve kültürel zenginliği ile
Manastır’daki eğitimi fikir hayatının gelişiminde etkili
olmuştur. Sofya’daki hayatı demokrasi ve diplomasi
tecrübesi edinmesini sağlamıştır.
8- Okuduğu yerli ve yabancı yazarlar: Atatürk’ün
gençlik yıllarından itibaren etkilendiği fikir insanları
olmuştur. Bunların en önemlileri Namık Kemal, Ziya
Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul ve Tevfik Fikret ve
Fransız yazarlar Jean Jacques Rousseau, Montesquieu ve
Voltaire’dir.
Namık Kemal; vatan ve millet sevgisi,
Mehmet Emin Yurdakul; milliyetçilik milli birlik ve
beraberlik,
Tevfik Fikret; insan hakları çağdaşlık, batıcılık,
Ziya Gökalp; Türkçülük, Türk milliyetçiliği, dayanışma,
Jean Jack Rousseau; milli egemenlik, hukuk devleti,
Montesquieu; cumhuriyet yönetimi,
Voltaire; akılcılık, bilim gibi konularda etkilenmiştir.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERÎ HAYATI
1- ŞAM’A ATANMASI (1905)
İlk görev yeri olan Şam’daki 5. Ordu’ya Kurmay
Yüzbaşı olarak atandı.
Burada Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu.
Selanik başta olmak üzere birçok şehirde cemiyetin
şubesini açtı. Bilgi: Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni
kurması, liderlik özelliğini, teşkilatçılığını,
yöneticiliğini ve vatanseverliğini
göstermektedir.
Bilgi: Selanik’teki 3. Ordu’da görev yaparken bir süre
İttihat ve Terakki Cemiyetine katılmış ancak ordunun
siyasete karışmaması gerektiğine inandığı için bu
cemiyetten ayrılmış ve tamamen askerlikle ilgilenmiştir.
2-31 MART OLAYI (1909)
13 Nisan 1909’da İstanbul'da meşrutiyet karşıtı bir
ayaklanma çıktı. 31 Mart Olayı adı verilen bu
ayaklanmayı bastırmak ve düzeni sağlamak amacıyla
Hareket Ordusu Kurmay Başkanı olarak
İstanbul’a geldi ve isyanı bastırdı.
Bilgi: Mustafa Kemal’in 31 Mart isyanını bastırmada
önemli rol oynaması, meşrutiyet taraftarı yani
yenilik yanlısı olduğunu gösterir. (İnkılapçı kişilik)
3-PİKARDİ MANEVRALARI (1910)
Fransa’da düzenlenen askeri tatbikatlara gözlemci
olarak katılmış, gelecekte hava kuvvetlerinin
önemine vurgu yapmıştır.
Bilgi: Yenilikçi kişiliğini, mesleki açıdan kendisini
geliştirdiğini ve ileri görüşlülüğünü gösterir.
4-TRABLUSGARP SAVAŞI (1911)
İtalya'nın Trablusgarp'a saldırması üzerine gönüllü
subay arkadaşları ile birlikte gizlice Trablusgarp'a
gitti. Halkı örgütleyerek Derne ve Tobruk'ta
İtalyanlara karşı başarılı savunma savaşları yaptı.
Başarılarından dolayı binbaşı yükseldi.
Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal’in ilk askeri
başarısıdır.
Bilgi: Trablusgarp’a gönüllü olarak gitmesi
vatanseverliği, yerli halkı İtalyanlara karşı
örgütleyerek direnişe geçirmesi teşkilatçılığı ile
ilgilidir.
5-BALKAN SAVAŞLARI (1912-1913)
Balkan Savaşı sırasında Gelibolu Yarımadası’nda
Çanakkale Boğazı’nın korunmasında görev aldı. Bu
görev esnasında bölgeyi tanıması onun Çanakkale
Savaşlarında başarılı olmasında etkili olacaktır.
II. Balkan Savaşı sırasında Bolayır Kolordusu
kurmay başkanı olarak görev yaptı. Edirne’nin
geri alınmasında etkili oldu. (1913)
7-ÇANAKKALE CEPHESİ (1915)
19.Tümen Komutanı olarak Arıburnu,
Conkbayırı, Anafartalar'da düşmana karşı büyük
başarılar elde etti. Bu cephede kazandığı başarılar
onun askeri dehasının tüm yurtta ve dünyada
tanınmasını sağlamıştır.
Bu cephedeki başarılarından sonra Albaylığa
yükseldi.
Bilgi: Mustafa Kemal, meşhur “Ben size taarruz
emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum.” sözünü
burada söylemiştir. Bu söz onun vatanseverliği,
liderliği ve askeri dehası ile ilgilidir.
Bilgi: Çanakkale savaşlarında düşmanın nereden
çıkarma yapacağını bilmesi ileri görüşlülüğü ile
ilgilidir.
8-KAFKAS CEPHESİ (1916)
Ruslara karşı mücadele verilen bu cephede
16.Kolordu Komutanı olarak görev yaptı.
Rusların elinden Muş ve Bitlis’i geri almayı
başardı.
Bilgi: Bu başarı, sabır ve disiplin anlayışını
göstermektedir.
Tuğgeneralliğe yükselmiştir.
9-SURİYE CEPHESİ (1917)
1917 yılında Suriye’deki 7. Ordu
Komutanlığına atandı.
Bilgi: Bu cephede Alman komutanın emri altında
çalışmak istememesi bağımsızlığına olan
düşkünlüğü ile ilgilidir.
1918 yılında tekrar 7. Ordunun bağlı olduğu
Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak
görev yaptı.
10-KURTULUŞ SAVAŞI’NDA (1919-1922)
Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasında Türk
Milletine liderlik etmiş, Türk halkını düşmana
karşı birleştirmiştir. (birleştirici ve bütünleştirici
oluşu)
Başkomutan olarak orduyu yönettiği Sakarya
Meydan Savaşı ve Başkomutanlık Meydan
Muharebesi'ni kazanmıştır.
Bilgi: I. Dünya Savaşında sırasıyla Çanakkale,
Kafkas ve Suriye cephelerinde görev yaptı.
I.DÜNYA SAVAŞI’NDA
6-SOFYA ASKERÎ ATAŞESİ (1913) Balkan
Savaşlarından sonra Sofya’da askeri ataşe olarak
bulunmuş, Bulgaristan’daki Türklerin sorunlarıyla
ilgilenmiştir. Yarbay rütbesine yükselmiştir. Zeki DOĞAN – sosyalciniz.wordpress.com
TRABLUSGARP(1911) VE BALKAN SAVAŞLARI (1912-1913)
Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Yaşanan
Bazı Siyasi Gelişmeler
1804 Sırp İsyanı. İsyan eden ilk azınlık
Sırplardır.
1829 Yunanistan bağımsızlığını ilan etti.
Osmanlıdan ayrılan ilk azınlık Rumlardır.
1830 Fransa önce Cezayir’i daha sonra da
Tunus’u işgal etti. (1881)
1869 Süveyş Kanalı (Akdeniz ile Kızıldeniz’i
birleştiren kanal) açıldı.
1878 Berlin Antlaşmasıyla Sırbistan, Romanya
ve Karadağ bağımsız oldu.
1878 İngiltere Kıbrıs’a yerleşti.
1882 İngiltere Mısır’ı işgal etti. (Süveyş Kanalının
kontrolünü ele geçirdi)
1908 II. Meşrutiyetin ilanı sırasındaki iç
karışıklıktan faydalanan Bulgaristan
bağımsızlığını ilan etti. Girit Yunanistan’a
katıldığını açıkladı. Avusturya Macaristan Bosna
Hersek’i topraklarına kattığını açıkladı.
1911 Uşi Antlaşması ile Trablusgarp İtalya’ya
bırakıldı.
1913 Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.
(Osmanlı’dan ayrılan son Balkan Devletidir.)
MUSTAFA KEMAL’İN ÜSTLENDİĞİ BAZI
GÖREVLER
1. Harp Akademisi’nden Kurmay Yüzbaşı olarak
mezun olması (1905)
2. Şam’daki 5. Orduya atanması (1905
3. Manastırdaki 3.Ordu’da görevlendirilmesi
(1907)
4. Hareket Ordusu Kurmay Başkanı (1909)
5. Trablusgarp’ta görev alması (1911)
6. II. Balkan Savaşı sırasında Bolayır Kolordusu
Kurmay Başkanı (1913)
7. Sofya’ya askeri ataşe olarak atanması (1913)
8. Çanakkale Cephesi’nde 19.Tümen
Komutanlığı (1915)
9. Kafkas Cephesinde 16.Kolordu Komutanlığı
(1917)
10. Suriye Cephesinde 7.Ordu Komutanlığı
(1917) ve Yıldırım Orduları Grup
Komutanlığı (1918)
I. BALKAN SAVAŞI (1912-1913): Trablusgarp Savaşı devam ederken, Balkan
Devletlerinden Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ, Rusya’nın
kışkırtmasıyla birleşerek Osmanlı Devleti’ne saldırdılar.
Osmanlı Devleti; orduya siyaset karışmış olması, subaylar arasında
irtibat ve iş birliğinin zayıf olması, ordunun ulaşım ve ikmal
hatlarının yetersiz olması gibi nedenlerle yenildi.
Edirne ve Kırklareli dahil Doğu Trakya’daki tüm topraklarını kaybetti.
Londra Antlaşması imzalandı. Midye-Enez çizgisi sınır kabul edildi.
I. Balkan Savaşı sırasında Arnavutluk bağımsızlığını ilan ederek Osmanlı
Devleti’nden ayrılan son Balkan devleti oldu.
TRABLUSGARP SAVAŞI (1911)
Siyasi birliğini geç tamamlayan İtalya sömürge yarışında
geç kalmıştı. Bu nedenle gelişen sanayisine ham
madde ve pazar bulabilmek için Osmanlı Devleti’nin
Kuzey Afrika’daki son toprağı olan Trablusgarp’a saldırdı.
Osmanlı Devleti, Mısır İngiliz işgalinde olduğu için
karadan, donmaması yetersiz olduğu için denizden
yardım gönderemedi. Ancak, aralarında Mustafa Kemal’in
de bulunduğu bazı gönüllü subaylar gizlice bölgeye
gittiler. (vatanseverliği)
Mustafa Kemal kılık değiştirerek “Mustafa Şerif” takma
adıyla ve gazeteci olarak gizlice Trablusgarp’a gitti.
Burada yerli halkı teşkilatlandırarak onları
İtalyanlara karşı direnişe geçirdi. (teşkilatçılığı,
örgütleyiciliği) Derne ve Tobruk'ta başarılar kazandı.
İlerleyemeyeceklerini anlayan İtalyanlar Osmanlı Devletini
durdurmak için Ege Denizi’ndeki On İki Ada’yı işgal
ettiler.
Trablusgarp Savaşı devam ederken Balkan Savaşları
çıktı. İki ateş arasında kalan Osmanlı Devleti, İtalya ile Uşi
Antlaşması (1912) imzaladı. Bu antlaşma ile Trablusgarp
İtalya’ya bırakıldı.
Böylece Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika’daki son
toprağını (Libya) da kaybetti.
Bab-ı Âli Baskını: Londra’da barış görüşmeleri devam ederken İttihatçı subaylardan
Enver Paşa, yanındaki askerlerle hükûmetin toplantı yaptığı salonu bastı ve Sadrazam’ı
istifaya zorladı (1913). Tarihe Bâb-ı Âli Baskını diye geçen bu olaydan sonra devletin
yönetimi İttihatçıların kontrolüne geçti.
II. BALKAN SAVAŞI (1913): Osmanlı Devletinin kaybettiği topraklar Balkan Devletleri
paylaşılamadı. En büyük payı Bulgaristan’ın aldığını iddia eden diğer Balkan Devletleri
Bulgaristan’a savaş açtılar. Bu savaşa Romanya da katıldı. Yunanistan, Romanya,
Sırbistan, Karadağ Bulgaristan’la savaşırken Osmanlı Devleti bu durumdan yararlanarak
daha önce kaybettiği Edirne ve Kırklareli’yi geri aldı.
Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması, Yunanistan ile Atina Antlaşması yapıldı.(1913)
Zeki DOĞAN - sosyalciniz.wordpress.com
BALKAN SAVAŞLARI (1912-1913)
T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
2. ÜNİTE MİLLÎ UYANIŞ
DERS NOTLARI
ZEKİ DOĞAN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
sosyalciniz.wordpress.com
I. DÜNYA SAVAŞI - SEBEPLER –TARAFLAR
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI 1914-1918
Birinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’nın genel durumuna
bakıldığında;
Sanayi İnkılabı ve Fransız İhtilalinin etkileri
görülmektedir.
İtalya (1870) ve Almanya (1871) siyasi birliklerini kurarak
Avrupa siyasetine dahil olmuşlarıdır.
İngiltere ve Fransa, Almanya’ya karşı birbirine
yakınlaşmaya başlamıştır.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rusya’ya karşı
Almanya ile yakınlaşmıştır.
Avrupa devletleri kendi aralarında gruplaşmıştır. Üçlü
İttifak ve Üçlü İtilaf adı verilen bloklar oluşmuştur.
GENEL SEBEPLER
1-Fransız İhtilali’yle ortaya çıkan milliyetçilik
akımının etkisiyle azınlık isyanlarının yaygınlaşması
(siyasi)
2- Sanayi İnkılabı ile ortaya çıkan hammadde
ihtiyacı ve pazar arayışının sömürgeciliği
hızlandırması (ekonomik)
3- Avrupalı devletlerarasındaki gruplaşma
4- Silahlanma yarışı
Yorum: Olayların görünen nedenleri dışında başka
nedenleri de olabilir.
GÖRÜNÜR (SAVAŞI BAŞLATAN) SEBEP:
Saraybosna’yı ziyaret eden Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu veliahtının Sırplı bir genç tarafından
öldürülmesi üzerine Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu, Sırbistan'a savaş açtı. Rusya Sırbistan'ın
yanında yer aldı. Almanya Avusturya Macaristan’ın,
İngiltere ve Fransa ise Rusya’nın yanında yer aldı.
Üçlü İttifak (1882): Almanya, Avusturya-
Macaristan, İtalya
Üçlü İtilaf (1907) : İngiltere, Fransa, Rusya
---------
İttifak Devletleri: Almanya, Avusturya-
Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu,
Bulgaristan, İtalya
(İtalya sonradan taraf değiştirmiştir.)
İtilaf Devletleri: İngiltere, Fransa, Rusya,
İtalya, Sırbistan, Belçika, Japonya, Romanya,
Portekiz, ABD, Yunanistan, Brezilya
Rusya: İstanbul ve Çanakkale boğazlarını ele
geçirerek sıcak denizlere inmeyi ve başkenti
İstanbul olan bir Slav imparatorluğu kurmayı
amaçlamıştır. Bu amaçla Panslavizm politikası
gütmüştür.
Avusturya Macaristan İmparatorluğu:
Osmanlı’nın Avrupa’daki topraklarını ele
geçirerek Balkanlar’da egemenlik kurmayı ve
Ege denizine ulaşmayı amaçlamıştır.
Fransa: Osmanlı ülkesinde yaşayan gayri
Müslimleri kışkırtarak siyasi baskılarını
arttırmış ve bu yolla Osmanlıyı ele geçirmeye
çalışmıştır.
ÖZEL SEBEPLER:
1- İngiltere ile Almanya arasındaki sanayileşme
rekabeti.
2- Fransa'nın zengin kömür yataklarına sahip Alsas-
Loren bölgesini Almanya'dan geri almak istemesi
3- Avusturya Macaristan İmparatorluğu ve Rusya
arasındaki Balkanlara hâkim olma mücadelesi.
4-İngiltere ve Fransa'nın mevcut sömürgelerini
koruma düşüncesi.
PanSlavizm: Rusya’nın, Balkanlarda yaşayan Slav
ırkından olan Ortodoksları bir çatı altında toplamak ve
İstanbul ve Boğazları ele geçirerek Akdeniz’e açılmak
için izlediği politika.
Almanya: Siyasi birliğini geç tamamlamış,
İngiltere ile rekabet edebilmek için
Osmanlı’nın Ortadoğu’daki zenginliklerini ele
geçirmeyi amaçlamış, bu nedenle Osmanlı
ülkesine yatırımlar yaparak ekonomik ve askeri
etkinliğini arttırmaya çalışmıştır.
İtalya: Siyasi birliğini geç tamamlayan ve
sömürge yarışında geç kalan İtalya, Osmanlı
topraklarını ele geçirmek için büyük devletlerle
birlikte hareket etmiştir.
ABD: Osmanlı üzerinde söz sahibi olmak için
Osmanlı topraklarında okul, hastane, matbaa
gibi kurumlar açarak siyasi ve ekonomik
nüfuz(güç) kazanmıştır.
İngiltere: Uzakdoğu sömürgelerini korumak ve
Almanya’nın Osmanlı Devleti ile yakınlaşmasını
önlemek için azınlıkları ve Arapları Osmanlı’ya
karşı ayaklandırmıştır.
I.D
ÜN
YA
SA
VA
ŞIN
IN S
EB
EP
LER
İ
ASIL SEBEP: Avrupa devletleri arasındaki ekonomik
çıkar çatışmasıdır. [ Zeki DOĞAN – sosyalciniz ]
Bilgi: Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı çıktığı sırada
Sofya'da askeri ateşe olarak bulunuyordu.
TA
RA
FLA
R (
ÖN
CE-S
ON
RA
)
Bilgi: Avrupa devletlerinin gruplaşmasında ve
birbirine yakınlaşmasında siyasi ve ekonomik
çıkarlar etkili olmuştur.
OSMANLI DEVLETİNE KARŞI
POLİTİKALAR
OSMANLI DEVLETİ’NİN I. DÜNYA SAVAŞINA KATILMASI
Bilgi: Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya savaş ilan
etmesinde Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı)
Enver Paşa ile Almanya arasında yapılan gizli
antlaşma etkili olmuştur. Padişahın ve
hükümetin haberi yoktur.
Osmanlı Devleti başlangıçta;
Kapitülasyonların kaldırılması,
Ege adalarının geri verilmesi,
Mısır sorununun çözülmesi,
gibi isteklerini İtilaf Devletlerine iletmiş ancak bu
isteklerin İngiltere tarafından reddedilmesi,
Osmanlı Devleti'nin Almanya'ya yakınlaşmasına
neden olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşa
katılma nedenleri:
Son zamanlarda kaybettiği toprakları geri almak,
Siyasi yalnızlıktan kurtulmak,
Almanya'nın savaşı kazanacağına inanılması,
Osmanlı devlet adamlarının (İttihat ve Terakki Partisi)
Alman hayranlığı,
İngiltere, Fransa ve Rusya’nın düşmanca politikaları,
Coğrafi konumu itibariyle savaş dışında kalmanın
zorluğu,
Kapitülasyonlardan kurtulmak,
İtilaf Devletlerinin Osmanlı Devletini Paylaşma
Planları
İtilaf Devletlerinin Osmanlı Devletini paylaşmak için kendi
aralarında yaptıkları bazı gizli antlaşmalar vardı.
Buna göre;
Rusya; İstanbul, Boğazlar, Karadeniz kıyıları ve Doğu
Anadolu’yu
Fransa; Suriye ve Güneydoğu Anadolu’yu
İtalya; Batı Anadolu (İzmir), Antalya’yı
İngiltere; Irak ve Arabistan’ı alacaktı.
Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesiyle;
1-Savaş geniş bir alana yayılmış,
2-Savaşın süresi uzamış,
3-Yeni cepheler açılmış, mevcut cepheler
genişlemiş,
4-Almanya büyük ölçüde rahatlamış,
5-İtilaf Devletlerinin (özellikle Rusya) işi
zorlaşmıştır.
Almanya’nın Osmanlı Devleti'ni kendi yanında
savaşa çekme nedenleri:
Savaşı geniş bir alana yayarak yükünü hafifletmek
Osmanlı Devleti'nin jeopolitik(coğrafi)
konumundan yararlanmak
Osmanlı halifesinin dini ve siyasi gücünden
yararlanmak
Geçiş yollarını kontrol altında tutarak İtilaf
Devletlerinin Rusya'ya yardım götürmesini önlemek ve
İngiltere’nin sömürgelerine giden yolları kesmek.
Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girmesi
Akdeniz'de İngilizlerden kaçan iki Alman (
Goben ve Breslav ) gemisi Çanakkale Boğazını
geçerek Osmanlı Devletine sığındı. Uluslararası
hukuk kurallarına göre Osmanlı Devletinin bu
gemilere el koyması ve mürettebatını
tutuklaması gerekirdi. Osmanlı Devleti bu iki
gemiyi satın aldığını açıklayarak bu gemilere
Yavuz ve Midilli adını verdi. Türk bayrağı
çekilen bu gemiler, Karadeniz’e çıkarak Rus
limanlarını bombaladı. Böylece Osmanlı Devleti
fiilen savaşa girmiş oldu. (Kasım 1914)
Bunun üzerine Osmanlı Devleti;
Ülke genelinde seferberlik başlattı.
Tarafsızlığını ilan etti.
Kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdı. (Ekonomik
baskılardan kurtulmak)
Boğazları ulaşıma kapattı. (Başkent İstanbul’un
güvenliğini sağlamak)
(Osmanlı Devleti'nin tarafsızlığı İtilaf Devletleri tarafından
desteklendi.)
Genel Durum:
Osmanlı Devleti Trablusgarp ve Balkan savaşlarından
yeni çıkmıştı. Ordusu zayıf, donanması yetersizdi.
Bir yandan ülke güvenliğini sağlamaya çalışırken
diğer yandan da siyasi yalnızlıktan kurtulmak için
girişimlerde bulunmaya başladı.
Osmanlı Devleti, Almanya'ya güvenemediği için İtilaf
Devletlerine yakınlaşmaya çalışmış ancak İtilaf
Devletleri Osmanlı Devleti'ni yanlarına almak
istememişlerdir.
Bilgi: İtilaf Devletlerinin Osmanlı Devletinin ittifak
isteklerini reddetmesinde, Osmanlı Devletini paylaşma
planları etkili olmuştur. İtilaf Devletleri, savaş sonunda
Osmanlıyı kendi aralarında paylaşmayı düşünüyorlardı.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni
OSMANLI DEVLETİ’NİN I. DÜNYA SAVAŞINDA YER ALDIĞI CEPHELER
Cepheler: Kendi Sınırlarımızda: Kafkas, Çanakkale,
Kanal(Süveyş), Irak-İran, Filistin-Suriye, Hicaz-Yemen Sınırlarımız dışında: Makedonya, Romanya, Galiçya
Bu cephelerde müttefiklerimize (İttifak Devletleri) yardım
ettik.
Taarruz(Saldırı) Cepheleri: Kafkas, Kanal (K ile başlar)
Savunma Cepheleri: Çanakkale, Suriye-Filistin, Irak-
İran, Hicaz-Yemen
Yardım Gönderdiğimiz Cepheler: Makedonya,
Romanya, Galiçya (Sonu ya ile biter)* *Bu cephelerde müttefiklerimiz olan Almanya, Avst. Mac. İmp. ve Bulgaristan’a yardım ettik.
ÇANAKKALE CEPHESİ 1-İstanbul ve Boğazları ele geçirip Osmanlı
Devleti'ni saf dışı bırakmak, 2-Rusyaya yardım götürmek,
3-Balkan Devletleri'ni savaşa çekmek, 4-Savaşı kısa zamanda sonuçlandırmak,
isteyen İtilaf Devletleri tarafından açıldı.
Denizden boğazı geçemeyen İtilaf Devletleri, kara
savaşlarında 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal
tarafından durduruldular.
Sonuçları Savaşın uzamasına neden olmuştur. Osmanlı Devletinin galip geldiği tek cephedir.
Rusya, yardım alamadığı için ekonomik kriz çıkmış, Bolşevik İhtilali yaşanmış ve I. Dünya savaşından
çekilmiştir.
Mustafa Kemal'in tüm dünyada tanınmasına ve Milli Mücadele'nin lideri olmasına ortam
hazırlamıştır. Gizli antlaşmalar ilk kez ortaya çıkmıştır.
Balkan devletlerinin tutumları değişmiş, Bulgaristan İttifak Devletlerinin yanında savaşa girmiştir.
(Amacı; I. Balkan savaşı sonunda kazandığı toprakları tekrar alabilmektir.)
(“Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” sözü burada söylenmiştir.)
Bilgi: Doğu Anadolu’nun Rus işgaline uğraması
üzerine, Ruslarla işbirliği yapan Ermeniler Türk
köylerine baskınlar düzenleyerek katliamlar yaptılar.
Bunun üzerine Osmanlı Devleti hem kendi güvenliğini hem de Ermenilerin güvenliğini
sağlamak için Tehcir Kanunu’nu (Sevk ve İskan Kanunu) çıkararak olaylara karışan Ermenileri bugünkü
Suriye ve Lübnan’a göç ettirdi. (1915)
KAFKAS CEPHESİ: Osmanlı Devleti'nin ilk taarruz
cephesidir. Bu cephede Ruslara karşı savaştık.
Amaç: 1- İttihatçıların Anadolu'daki Türklerle Orta Asya'daki Türkleri birleştirmek istemeleri
2- Almanların Bakü petrollerini ele geçirmek istemesi
Gerekli tedbirler alınmadan yapılan Sarıkamış Harekâtı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Aşırı soğuk
ve hastalık nedeniyle Türk ordusu iklim şartlarına
mağlup olmuş, Doğu Anadolu ( Erzurum, Muş, Bitlis, Trabzon, Erzincan ve Van) Rus işgaline
uğramıştır.
Çanakkale Cephesinden sonra Diyarbakır'a gönderilen Mustafa Kemal, burada gerekli
tedbirleri alarak Muş ve Bitlis’i Rus işgalinden kurtardı. (1916)
Rusya'da çıkan Bolşevik İhtilali Rusya'nın savaştan
çekilmesine neden oldu. Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan 3
Mart 1918 Brest Litowsk Antlaşması ile bu cephe kapanmıştır. Kars, Ardahan ve Batum
Osmanlı Devleti’ne geri verilmiştir.* (Son zamanlarda kaybettiğimiz yerleri geri alma amacı)
IRAK CEPHESİ: Irak petrollerini ele
geçirmek ve kuzeye doğru ilerleyerek Kafkaslardaki Rus kuvvetleriyle birleşmek isteyen
İngilizler tarafından açıldı. Halil (Kut) Paşa komutasındaki Türk ordusu
Kut-ül Amare'de İngilizleri yenilgiye uğrattı
ve büyük bir zafer kazandı. (Bu zafer Çanakkale Zaferi’nden sonra kazandığımız en büyük zaferdir.)
Ancak İngilizlerin toparlanarak daha büyük bir
kuvvetle saldırıya geçmeleri sonucunda
başarısız olduk.
SURİYE CEPHESİ: Kanal Cephesinin
devamıdır. Osmanlı Devleti'nin Kanal cephesinde başarılı
olamaması üzerine üstünlük İngilizlere geçmiş,
İngiltere Araplarla işbirliği yaparak Osmanlı
ordusunu yenilgiye uğratmış, Osmanlı Devleti Sina Yarımadası, Filistin ve Suriye’yi
kaybederek Halep’e kadar geri çekilmiştir. Mustafa Kemal bu cephede önce 7. Ordu
Komutanı, daha sonra da Yıldırım Orduları
Grup Komutanı olarak görev yaparak, İngilizleri Halep’te durdurmuş ve Anadolu’yu
işgalden kurtarmıştır.
KANAL CEPHESİ: Almanya'nın isteği
üzerine açılan bir taarruz cephesidir. o Amaç; Mısır’ı İngilizlerden geri almak ve
Süveyş Kanalı’nı ele geçirerek, İngiltere'nin Uzakdoğu (Hindistan) sömürgeleriyle olan bağlantısını kesmektir.* (*jeopolitik konum)
o Bu cephedeki mücadeleler Osmanlı devletinin
başarısızlığı ile sonuçlandı.
HİCAZ-YEMEN CEPHESİ: Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa Türk birlikleri bu cephede hem İngilizlerle hem
de İngilizlerin kışkırttığı Araplarla savaşmak zorunda kalmıştır.
Bilgi: Bu cephe ümmetçilik düşüncesinin zayıfladığını, milliyetçiliğin güçlendiğini ortaya koymuştur.
Zeki DOĞAN sosyalciniz.wordpress.com
SAVAŞIN SONA ERMESİ o 1917 yılında Rusya’nın savaştan çekilmesi üzerine İttifak
Devletleri İtilaf Devletlerine karşı üstünlük kurmuşlardı. o Ancak bu durum uzun sürmedi. Almanya’nın Amerikan ticaret
gemilerini batırması üzerine Amerika Birleşik Devletleri İtilaf Devletlerinin yanında savaşa girdi.
o Almanya güçlü ve dinamik Amerikan ordusu karşısında
tutunamadı. Almanya’nın yenileceğini anlayan İttifak Devletleri, ateşkes anlaşmaları imzalayarak savaştan çekildiler.
o İlk olarak Bulgaristan savaştan çekildi.
o Müttefiklerinin yenilgiyi kabul etmesi üzerine Osmanlı Devleti de, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı (30 Ekim 1918) imzalayarak savaştan çekildi.
o Ardından Avusturya ve son olarak da Almanya da savaştan
çekildiler.
I. DÜNYA SAVAŞININ SONUÇLARI Dünya Savaşı’ndan en kârlı çıkan devlet İngiltere olmuştur.
İmparatorluklar (Osmanlı Devleti, Avusturya-Macaristan, Rus Çarlığı) yıkılmıştır. Milli
devletler ortaya çıkmıştır.
Çekoslovakya, Avusturya, Macaristan, Polonya ve Yugoslavya gibi yeni devletler
kurulmuştur. Orta Doğu ve Avrupa’nın siyasi haritası yeniden çizilmiştir.
Dünya barışını korumak amacıyla Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) kurulmuştur.
Sömürgecilik “manda ve himaye” adı altında devam etmiştir
Yenilen devletlerde rejim değişiklikleri meydana gelmiştir. Komünizm (Rusya), Nazizm
(Almanya) ve Faşizm (İtalya) gibi totaliter (baskıcı) rejimler doğmuştur.
Özellikle Almanya ve İtalya’nın izlediği ırkçı ve yayılmacı politikalar II. Dünya Savaşı’nın
çıkmasına neden olmuştur.
YENİLEN DEVLETLERLE YAPILAN ANTLAŞMALAR Versay Antlaşması (1919): İtilaf Devletleri ile Almanya arasında
imzalanmış, Almanya'ya askeri ve ekonomik kısıtlamalar getirilmiş, Almanya, Avrupa’daki topraklarının bir kısmıyla bütün sömürgelerini
kaybetmiş, Alsace-Loren bölgesi Fransa'ya bırakılmıştır. Bu durum
Almanya'da rejim değişmesine, silahlanmanın başlamasına ve II. Dünya savaşına zemin hazırlamıştır.
Saint Germain Antlaşması (1919): İtilâf Devletleri ile
Avusturya arasında imzalandı. Bu antlaşma ile Avusturya-Macaristan
imparatorluğu parçalanmış Avusturya bir cumhuriyet haline getirilmiştir.
Triyanon Antlaşması (1920): İtilaf Devletleri ile Macaristan
arasında imzalanmıştır.
Nöyyi Antlaşması (1919): Bulgaristan'ın Ege Denizi ile olan
bağlantısı kesildi. Balkan Savaşları sırasında elde ettiği toprakları kaybetti.
Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920): İtilaf devletleri Osmanlı
Devleti arasında imzalanmıştır.
WİLSON İLKELERİ: ABD Başkanı Wilson’un, I. Dünya Savaşı devam ederken, savaş sonunda
kalıcı barışı sağlamak, sömürgeciliği sona erdirmek ve ABD’yi dünya siyasetinde ön plana
çıkarmak amacıyla yayımladığı ilkelerdir.
1-Her millet kendi geleceğini kendisi belirleyecektir. (Bu madde özellikle sömürgeciliğe ve imparatorluklara karşıdır. )
2-Yenen devletler, yenilen devletlerden toprak ve savaş tazminatı almayacaklardır.
(Bu madde sömürgeciliğin “manda ve himaye” şekline dönüşmesine neden olmuştur.)
3-Devletlerarasında gizli antlaşmalar yapılmayacak ve silahlanmaya son verilecektir.
(Kalıcı barış amaçlanmış ve gizli antlaşmalara tepki gösterilmiştir.)
4-Devletlerarası anlaşmazlıklara çözüm bulmak için Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) adıyla bir
örgüt kurulacaktır. (Devletlerarası sorunları barışçı yollarla çözmek ve barışı korumak amaçlanmıştır.)
5-Osmanlı Devleti’ne Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerde egemenlik hakkı tanınacaktır.
6- Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında yaşayan diğer uluslara da (azınlıklara) kendi geleceklerini belirleme hakkı verilecektir. (Bu madde ile Osmanlı İmparatorluğu bağımsız devletlere bölünmek istenmiştir. Ermeniler, Rumlar ve Araplar devlet kurmak için hazırlıklara başlamışlardır.)
7-Boğazlar, bütün dünya ticaret gemilerine açık olacak ve bu durum tüm devletlerin garantisi altında
olacaktır.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
I. DÜNYA SAVAŞININ SONUÇLARI VE WİLSON İLKELERİ
MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI (30 EKİM 1918)
Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamaya zorlayan nedenler: Osmanlı Devletinin birçok cephede yenilmesi Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi üzerine Osmanlı
Devleti ile Almanya arasında kara bağlantısının ve yardımların kesilmesi
Osmanlının savaşa girmesinde etkili olan İttihat ve
Terakki yöneticilerinin ülkeyi terk etmesi Osmanlı Devletinin Wilson İlkelerine güvenmesi
Savaşı İttifak Devletlerinin kaybedeceğinin anlaşılması
Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti adına
Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) Rauf (Orbay) Bey başkanlığında bir heyet ile İtilaf Devletleri
adına İngiliz Amirali Caltrophe arasında Limni
Adası’nın Mondros Limanı’ndaki Agememnon
Zırhlısında imzalanmıştır.
A-Osmanlı Devleti’nin Egemenlik Haklarını Kısıtlayan Maddeler 1- Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılacak ve
buradaki askeri üsler İtilaf Devletleri tarafından işgal
edilecektir.
Yorum: Bu madde ile Anadolu ve Rumeli’nin bağlantısı kesilmiş, Osmanlı Devleti’nin siyasi varlığı ve İstanbul tehdit altına girmiştir.
2- İtilaf Devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri
herhangi bir stratejik noktayı işgal edebileceklerdir (7. madde). Yorum: Ateşkesin en tehlikeli maddesidir. Anadolu’nun işgaline zemin hazırlanmıştır. İtilaf Devletleri bu maddeye dayanarak Anadolu’yu işgal etmişlerdir.
3- Vilayet-i Sitte’de (Doğu Anadolu’daki altı il; Bitlis
Elazığ, Diyarbakır, Erzurum, Van, Sivas) herhangi bir
karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri bu bölgeleri işgal
edebileceklerdir. (24.madde) Yorum: Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devletinin kurulmasına zemin hazırlanmıştır.
4- Hükümet haberleşmeleri dışındaki bütün
haberleşme araçları İtilaf Devletleri’nin denetimine
girecektir.
Yorum: İtilaf Devletleri’nin bütün haberleşme araçlarına el koymalarının nedeni kendilerine karşı yapılabilecek direnişleri ve tepkileri engellemek istemeleridir.
C-Ekonomik Maddeler
1-İtilaf Devletleri bütün liman ve tersanelerden yararlanabileceklerdir.
2-Toros tünelleri, demir yolları ve deniz
işletmeleri İtilaf Devletleri’ne bırakılacaktır.
3-İtilaf Devletleri kömür, akaryakıt ve benzeri
maddeleri Anadolu’dan temin edecekler, bu maddelerin hiçbiri ihraç edilmeyecektir.
Yorum: İtilaf Devletleri bu maddelerle Osmanlı Devleti’nin ekonomik bağımsızlığını elinden almış ve Osmanlı’yı kendilerine bağımlı hale getirmeye çalışmışlardır.
B-Askerî Maddeler 1- Osmanlı ordusu terhis edilecek, bütün
savaş gemilerine, ordunun araç, gereç, silah ve cephanesine el konulacaktır.
Yorum: Osmanlı Devleti’ni savunmasız bırakarak, işgalleri kolaylıkla gerçekleştirmek amaçlanmıştır.
2- Türk subayları ve askeri birlikler İtilaf
Devletleri’ne teslim olacaklardır. Osmanlı
birlikleri işgal ettikleri yerlerden derhal geri çekilecektir.
3- Osmanlı Devleti’nin elindeki bütün savaş esirleri serbest bırakılacak, buna karşılık
Türk esirler İtilaf Devletleri’nin denetiminde kalacaklardır.
Yorum: Bu madde devletlerin eşitliği (uluslararası eşitlik)ilkesine aykırıdır.
Mondros Ateşkes Antlaşması ile; Osmanlı Devleti fiilen sona ermiş,
Anadolu işgallere açık hale gelmiş, İlk işgaller başlamış,
Türk milleti işgallere karşı bölgesel direniş cemiyetleri kurmaya başlamıştır.
Bilgi: Fiilen Sona Erme: Bir devletin topraklarının işgal
edilmesiyle, devlet işlevini kaybetmesidir.
Resmen Sona Erme: Bir devletin yıkılması, yerine başka bir devletin kurulmasıdır.
Zeki DOĞAN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
sosyalciniz.wordpress.com
Ateşkes (Mütareke): Savaşan iki tarafın,
yaralılarını, ölülerini kaldırmak ya da barış
görüşmelerinde bulunmak üzere anlaşarak, çarpışmaları durdurmasıdır.
Kuvayı Milliye: İtilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes
Antlaşmasının 7. maddesine dayanarak Anadolu’da
başlattıkları işgallere karşı, vatansever Türk halkının vatanı korumak amacıyla kurduğu silahlı direniş örgütlerine Kuvayı Milliye denir.
Kuvayı Milliye’nin Ortaya Çıkışı İlk Kuvayı Milliye teşkilatı, İzmir’in işgalinden sonra
Batı Anadolu’da Yunanlılara karşı kurulmuştur.
Yunan işgali karşısında teşkilatlanmaya karar veren
halk Balıkesir ve Alaşehir Kongrelerini
düzenlemiştir.
Bölgedeki bütün direniş güçlerinin ortak bir cephe
oluşturmasına ve Batı Anadolu’daki Kuvayı Milliye
birliklerinin insan ve malzeme yönünden desteklenmelerine karar verilen bu kongrelerin
ardından Batı Cephesi kurulmuştur. Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Sivas Kongresi’nde Batı
Anadolu’daki Kuvayı Milliye birliklerinin genel
komutanlığına tayin edilmiştir.
Kuvayı Milliye’nin Olumlu Yönleri Düzenli ordu kuruluncaya kadar düşmanı
yıpratarak ilerleyişlerini yavaşlatmışlardır. TBMM’ye ve düzenli ordunun kurulmasına zaman
kazandırmışlardır. Azınlıkların zararlı faaliyetlerine karşı Türk köy ve
kasabalarını korumuşlardır. TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların bastırılmasında
etkili olmuşlardır.
Ulusal bilincin doğmasına ve
yaygınlaşmasına yardımcı olmuşlardır.
Düzenli ordunun temelini oluşturmuşlardır.
Kuvayı Milliye’nin Olumsuz Yönleri Askeri disiplinden yoksun olmaları
Bazı Kuvayı Milliye liderlerinin, TBMM’nin otoritesine
girmeyi kabul etmeyerek ayaklanmaları (Demirci
Mehmet Efe, Çerkez Ethem gibi)
Bölgesel hareket etmeleri, işbirliği ve uyum
içinde çalışmamaları
İhtiyaçlarını karşılayabilmek için, zaman zaman
halktan zorla para ve yardım toplamaları Suçlu gördükleri kişileri kendi kurallarına göre
cezalandırmaları
Düşman işgalini engelleyememeleri
gibi nedenlerden dolayı 8 Kasım 1920’de Kuvayı
Milliye birlikleri kaldırılarak düzenli ordu kurulmuştur.
Kuvayı Milliye’nin Kurulma Nedenleri Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik
çıkması,
Mondros Ateşkes Antlaşması’yla Osmanlı ordusunun terhis edilmesi,
Osmanlı yönetiminin işgallere kayıtsız kalması ve halkın can ve mal güvenliğini
koruyamaması,
Anadolu’nun İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesi
Bilgi: Düzenli ordunun kurulmasında Kuvayı Milliye’nin
Gediz Muharebelerinde Yunanlılara karşı başarısız
olması da etkili olmuştur.
Osmanlı Hükümeti işgallere direnmenin mümkün olmadığını, İtilaf Devletlerinin
isteklerini yerine getirmekle Osmanlı saltanat
ve hilafetinin devamının sağlanacağını
düşünüyordu. Bu amaçla Anadolu’ya nasihat heyetleri göndererek işgallere karşı
çıkılmamasını istemiştir. (teslimiyetçi, uzlaşmacı, duyarsız, pasif bir politika)
Türk halkının, devletin kurtuluşu için ortaya attığı kurtuluş çareleri:
İngiliz himayesini istemek,
Amerikan mandasını istemek, Bölgesel kurtuluş yolları aramak,
Mustafa Kemal’e göre bu durum karşısında
bir tek karar vardı: Millî hâkimiyete dayanan,
kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti
kurmak (kararlı, mücadeleci, vatansever, bağımsızlık yanlısı, duyarlı)
Mustafa Kemal, İstanbul’da bulunduğu
dönemde memleketi ve milleti içine düştüğü
durumdan kurtarmak için; Padişah, devlet adamları ve arkadaşlarıyla görüşmeler yaptı.
Türk milleti aleyhine yapılan olumsuz propagandaları önlemek için yerli ve yabancı
gazetelerle röportajlar yaparak
milletimizin haklarını dünyaya duyurmaya çalıştı. Görüşlerini duyurabilmek
için yakın arkadaşı Fethi (Okyar) Bey ile birlikte “Minber” adında bir gazete çıkardı.
Mustafa Kemal bu çalışmalarının sonunda İstanbul’da kalmanın devleti ve milleti
kurtarmak için yeterli olamayacağını görerek
kararını verdi: Anadolu’ya geçecek ve millî egemenliğe dayanan yeni bir Türk devleti kuracaktı.
KUVAYI MİLLİYE HAREKETİ – İŞGALLER KARŞISINDA TUTUM
Zeki DOĞAN - Sosyal Bilgiler Öğretmeni
B- Milli Varlığa Düşman Cemiyetler Türkler tarafından kurulan zararlı cemiyetlerdir. Milli mücadeleye karşı çıktıkları
için milli bağımsızlığa ters düşmüşlerdir. 1. Hürriyet ve İtilaf Fırkası: İttihat ve
Terakki karşıtıdır. İç isyanlarda kışkırtıcı rol
oynamış, mili mücadeleye karşı çıkmıştır. 2. Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası:
Vatanın kurtuluşunun ancak padişah ve halifenin buyruklarına bağlı kalmakla
gerçekleşebileceğini savunmuştur.
3. Teali - İslam Cemiyeti: İstanbul'da kurulmuştur. Temel dayanağı hilafettir.
Kurtuluşun İslam’da olduğu savunmuştur. 4. Kürt Teali Cemiyeti: Doğu Anadolu'da
bağımsız bir Kürt devleti kurmayı hedeflemiştir.
5. Wilson Prensipleri Cemiyeti: Bazı
aydınlar tarafından desteklenen bu cemiyet, Amerikan mandası altına girilmesi gerektiğini
savunmuştur. 6. İngiliz Muhipleri Cemiyeti: İngilizlerin
himayesine sığınmak gerektiğini
savunmuştur.
A- Azınlıklar tarafından kurulan cemiyetler (Rumların kurduğu cemiyetler) 1. Mavri Mira Cemiyeti:
İstanbul’daki Fener-Rum Patrikhanesi
tarafından kurulmuş, büyük Yunanistan’ı kurmayı amaçlamıştır.
2. Pontus Rum Cemiyeti: Trabzon merkez olmak üzere Samsun'dan
Batum'a kadar uzanan alanda (Doğu
Karadeniz’de) bir Pontus Rum Devleti kurmayı amaçlamıştır.
3. Etnik-i Eterya Cemiyeti: Bizans İmparatorluğunu yeniden
canlandırmayı amaçlamıştır.
(Ermenilerin kurduğu cemiyetler) 4. Hınçak ve Taşnak Cemiyetleri:
Doğu Anadolu'dan Adana'ya kadar uzanan bölgede bir Ermeni devleti
kurmayı amaçlamıştır. (Yahudilerin kurduğu cemiyetler)
5. Makabi ve Alyans-İsrailit
Cemiyetleri: Yahudiler tarafından Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak
amacıyla kurulmuştur.
1- Trakya-Paşaeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti: Kurulan ilk yararlı cemiyettir. Doğu Trakya'nın Yunanlılar tarafından işgal
edilmesini önlemek amacıyla kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin dağılması durumunda bağımsız bir devlet kurma kararı da alınmıştır.
2- İzmir Müdafaai Hukuku Osmaniye Cemiyeti: İzmir’de Yunanlıların değil
Türklerin çoğunlukta olduğunu dünya kamuoyuna basın ve yayın yoluyla duyurmaya çalıştı. Batı Anadolu’daki Kuvayı Milliye hareketine silah ve cephane
yardımı yaptı. 3-Reddi İlhak Cemiyeti: İzmir’in işgal edilmesine karşı çıkarak bölgenin
Türklere ait olduğunu ispatlamak için çalışmalar yaptı. 4- Doğu Anadolu (Şark Vilayetleri) Müdafaai Hukuk Cemiyeti: Merkezi
İstanbul'dur. Amacı Doğu Anadolu'yu işgallerden koruyarak Ermeni devletinin
kurulmasını önlemektir. Erzurum kongresini bu cemiyet düzenlemiştir. 5- Kilikyalılar Cemiyeti: İstanbul'da kurulmuştur. Amaç; Adana ve çevresini
Fransız ve Ermeni işgalinden kurtarmaktır. 6- Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Bu cemiyet, Trabzon ve çevresine
yönelik Rum ve Ermeni iddialarına karşı, Türk ve Müslüman halkın haklarını
korumak amacıyla faaliyet göstermiştir. 7- Milli Kongre Cemiyeti: İstanbul'da kuruldu. Cemiyetin amacı, Türklere
karşı yapılan haksız propagandalara karşı çıkmak, basın ve yayın yolu ile Türk Milletinin haklı sesini dünyaya duyurmaktır.
Bilgi: Kuvayı Milliye tabirini kullanan ilk kuruluş Milli Kongre Cemiyetidir.
8- Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti: Sivas’ta, Sivas valisinin eşi Melek Hanım tarafından kurulmuş, vatanın bütünlüğünü korumak için
mitingler düzenlemiştir. Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Yararlı Cemiyetler
Bölgesel cemiyetlerdir. Öncelikli amaçları ülkeyi korumak değil, kuruldukları bölgeyi korumaktır.
Genellikle basın-yayın yolu ile çalışmalarını sürdürmüşlerdir.
Kuruluşlarında milliyetçilik düşüncesi etkilidir. Milli direniş bilincini uyandırmışlardır.
İstanbul'a bağlı veya karşı değillerdir. Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirilmişlerdir.
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra, Osmanlı ordusunun terhis edilmesi, Anadolu’nun işgale uğraması ve Osmanlı Hükümetinin işgallere duyarsız kalması sonucu
Anadolu’da otorite boşluğu oluşması cemiyetlerin kurulmasına neden olmuştur. Bu cemiyetler kuruluş amaçlarına göre zararlı ve yararlı(milli) cemiyetler olarak ikiye ayrılır.
Zararlı Cemiyetler • Millî Mücadele hareketine karşı düşmanca tutum sergilemişlerdir. • Bağımsız devlet kurmayı amaçlamışlardır.
• Faaliyette bulundukları bölgelerde yaşayan Türk halkının can ve mal
güvenliğine zarar vermek suretiyle onları göçe zorlamışlardır. Böylece nüfus üstünlüğünü sağlamaya çalışmışlardır.
• İşgalci devletlerden yardım ve destek almışlardır. • Güvenliği bozarak Mondros’un uygulanması için ortam hazırlamışlardır.
ZARARLI CEMİYETLER
YARARLI(MİLLİ) CEMİYETLER
CEMİYETLER
ÖZELLİKLERİ
PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 OCAK 1919)
Toplanma amacı; I. Dünya Savaşı sonunda yenilen
devletlerin durumlarını belirlemek ve bu devletlerle yapılacak barış antlaşmalarının esaslarını tespit etmektir.
Konferansta;
Wilson İlkeleri doğrultusunda ABD’nin isteği üzerine
Milletler Cemiyeti’nin kurulmasına,
Antep, Urfa ve Maraş’ın Fransa’ya verilmesine,
Boğazların yönetiminin uluslararası bir komisyona
bırakılmasına karar verilmiştir.
Paris Barış Konferansı Osmanlı topraklarının paylaşılması şekline dönüşmüş, gizli antlaşmalarda İtalya’ya bırakılan
İzmir ve çevresi İngiltere’nin istekleri doğrultusunda
Yunanistan’a bırakılmıştır.
Yorum1: İngiltere, Doğu Akdeniz’de güçlü bir İtalya yerine, kendi
güdümünde zayıf bir Yunanistan’ı kendi çıkarlarına
daha uygun bulmuştur.
Yorum2: Batı Anadolu’nun Yunanistan’a verilmesi İtilaf
Devletleri arasında ilk görüş ayrılığına neden olmuştur.
İzmir’in işgaline zemin hazırlamıştır.
Yorum3: Wilson ilkelerinin “sömürgecilik yapılmayacak”
maddesine karşı “manda ve himaye” fikri ilk kez burada
ortaya atılmıştır.
İZMİR’İN İŞGALİ (15 MAYIS 1919): Yunanistan’ın İzmir’i işgal etme kararı Paris Barış
Konferansı’nda alınmıştı. İşgal kararının alınmasında ve işgalin gerçekleştirilmesinde, Yunanistan’ın en
büyük destekçisi İngiltere oldu.
Daha önce gizli antlaşmalarla İtalya’ya bırakılan İzmir ve çevresi Paris Konferansı’nda İngiltere’nin
baskısı ve sahte belgelerle ortaya attığı;
Bölgede Rum nüfus çoğunluktadır.
Türkler bölgedeki Hıristiyan halkı katletmek üzeredir. Bölge, kültür ve coğrafi açıdan Yunanistan’ın doğal bir uzantısıdır
gibi asılsız iddialarla İtalya’nın elinden alınarak Yunanistan’a bırakılmıştır.
Yorum: İngiltere, Doğu Akdeniz’e güçlü bir İtalya’nın yerleşmesini, kendi çıkarlarına aykırı
gördüğünden zayıf ve kullanabileceği Yunanistan’ın bölgeyi işgal etmesini sağlamıştır.
Yunanlılar Megalo İdea’yı gerçekleştirmek için 15 Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkardırlar.
İşgale ilk tepkiyi Hukuk-u Beşer (İnsan Hakları) gazetesi yazarı Hasan Tahsin vermiş ancak
Yunanlılarca şehit edilmiştir.
Bilgi: Manda: Az gelişmiş ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek bir
düzeye gelene kadar Milletler Cemiyeti adına yönetmek için bazı
büyük devletlere verilen yetkidir.
Amiral Bristol Raporu:
İzmir’in işgali sonrasında artan tepkiler üzerine
Milletler Cemiyeti bölgeye incelemeler yapmak için
Amiral Bristol başkanlığında bir komisyon
gönderdi. Amiral Bristol, yaptığı incelemelerden sonra
hazırladığı raporda;
İddia edildiği gibi bölgede Rum nüfusun çoğunlukta olmadığını ve buradaki
Hıristiyan halkın katledilmediğini,
Bölgedeki katliamlardan Yunanistan’ın sorumlu
olduğunu ortaya koymuştur.
Yorum: Amiral Bristol Raporu, İzmir’in işgalinin
haksızlığını ve Türk milli mücadelesinin
haklılığını ortaya koyan ilk uluslararası belgedir.
İzmir’in işgali; Türk halkının işgallerin geçici
olmadığını anlamasını sağlamıştır.
Osmanlı yönetimi işgale kayıtsız kaldığı için, halk kendi haklarını
savunmak için harekete geçmiştir.
Milli bilincin uyanmasını ve Kuvayı Milliye ruhunun doğmasını sağlamıştır.
Silahlı direnişin başlamasına neden
olduğu için, milli mücadele açısından olumlu bir sonuç doğurmuştur.
Megalo İdea (Büyük Fikir): Yunanistan'ın, İstanbul’u Türklerden alıp Bizans imparatorluğunu
yeniden kurma ideolojisidir.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni - sosyalciniz.wordpress.com
PARİS BARIŞ KONFERANSI & İZMİR’İN İŞGALİ
ADIM ADIM BAĞIMSIZLIK
SAMSUN’A ÇIKIŞ
Karadeniz bölgesinde Rum çetelerinin
taşkınlıklarından dolayı asayiş bozulmuştu. İtilaf
Devletleri Osmanlı Hükümetine baskı yaparak bu
bölgedeki karışıklığın giderilmesini istediler. Osmanlı
Hükümeti, İtilaf Devletlerinin Mondros
Ateşkes Antlaşmasını bahane ederek bölgeyi
işgal etmesini önlemek amacıyla Mustafa
Kemal’i asayiş ve güvenliği sağlaması için 9. Ordu
Müfettişi olarak görevlendirdi.
“9. Ordu Müfettişi” sıfatıyla Anadolu’ya
gönderilen Mustafa Kemal’in görevi;
Karadeniz bölgesinde Türk halkının Rum
çetelerine karşı başlattığı direniş hareketlerini
önlemek,
Halkın elindeki silah ve cephaneleri
toplamak,
İşgallere karşı kurulan Milli Cemiyetlerin
faaliyetlerini durdurmak,
Mondros’a uymayarak dağıtılmamış
olan, Erzurum’daki 15. Kolordu’yu
dağıtıp, silahlarını İtilaf Devletleri’ne
teslim etmekti.
HAVZA GENELGESİ ( 28 MAYIS 1919 )
Samsun’dan sonra Havza’ya geçen Mustafa Kemal,
burada bir genelge yayımlayarak ülkenin her
yanındaki askeri ve sivil makamlara gönderdi.
Bu genelgede halktan,
İşgallere karşı protesto mitingleri ve
gösteriler yapılması,
İstanbul Hükümeti’ne işgalleri kınayan protesto
telgrafları çekilmesi,
Azınlıklara karşı taşkınlıklar yapılmaması,
Komutanların hiçbir şekilde silahlarını teslim
etmemesi ve yurdun her tarafında direniş
cemiyetleri kurulması istenmiştir.
Mustafa Kemal, Samsun ve çevresindeki incelemelerden
sonra İstanbul Hükümeti’ne bir rapor (Samsun Raporu)
göndermiştir. Bu raporda;
Rumların siyasi emellerinden vazgeçmeleri
halinde, asayişin kendiliğinden düzeleceğini,
Türklüğün yabancı mandasına tahammülü
olmadığını,
Yunanlıların İzmir’de hakları olmadığını ve
işgalin haksız olduğunu, ifade etmiştir.
Yorum: Genelgenin amacı;
Türk halkını işgallere karşı uyarmak ve
kitlesel olarak harekete geçirmek,
Milli bilincin uyandırılmasını ve
canlandırılmasını sağlamaktır.
Mustafa Kemal Paşa’nın genelgedeki bu
isteklerine, Türk halkı, Anadolu’nun her tarafında
mitingler düzenleyerek cevap vermiştir.
Havza genelgesinden sonra birçok yerde ve
İstanbul’da mitingler düzenlenmesi üzerine İtilaf
Devletleri, birçok Türk aydınını tutuklayarak
sürgüne göndermiştir.
İstanbul Hükümeti ise Mustafa Kemal Paşa’yı
geri çağırmış, fakat Mustafa Kemal geri
dönmediği gibi İstanbul’a çektiği telgrafta;
“Anadolu’da oluşmaya başlayan ulusal hareketi
hiçbir gücün durduramayacağını” bildirmiştir.
Yorum:
Samsun’a çıkışından itibaren, Mondros’a
uyulmamasını isteyen Mustafa Kemal’in asıl amacı;
Milli bilinci uyandırmak ve yaygınlaştırmak
Milli birliği gerçekleştirerek, bağımsızlık savaşını
başlatmak,
Milli egemenliğe dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız
yeni bir Türk Devleti kurmaktır
Mustafa Kemal, bunun için geniş yetkilerle
donatılmış, doğudaki tüm illerde askeri ve sivil
makamlara emir verme yetkisi almıştır.
16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan yola çıkan
Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a
çıkmıştır.
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla
milli mücadele fiilen başlamıştır.
Yorum: Bu raporla Mustafa Kemal, ilk kez resmi
görevine ters düşmüştür.
Bilgi: Havza Genelgesi, Milli Mücadele döneminde
yayınlanan ilk ulusal genelgedir.
Yorum: Mustafa Kemal Paşa’nın milletin çıkarlarını
işgalci güçlere ve İstanbul Hükümeti’ne karşı
çekinmeden savunmaya çalıştığını gösterir.
SAMSUN’A ÇIKIŞ- HAVZA GENELGESİ
Zeki DOĞAN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
sosyalciniz.wordpress.com
Havza’da çalışmalarını tamamlayan Mustafa
Kemal Paşa, Amasya’ya geçti. Burada, daha önce
hazırladığı genelgeyi Rauf (Orbay) Bey, Refet
(Bele) Bey, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Kazım
Karabekir Paşa (Erzurum) ve Cemal Paşa
(Konya) tarafından onaylattıktan sonra
Anadolu’daki tüm askeri ve sivil makamlara gizli
olarak bildirmiştir.
Yorum: Genelgenin diğer komutanlara da
onaylatılmasının amacı; milli mücadeleyi kişisel ve
bölgesel olmaktan çıkarma ve halk üzerindeki
etkisini artırmaktır.
1- Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı
tehlikededir.
2- İstanbul Hükümeti ve Padişah, üzerlerine düşen
görev ve sorumluluğun gereklerini yerine
getirememektedir. Bu durum, milletimizi yok olmuş
gibi göstermektedir. (Gerekçe)
5- Anadolu’nun en güvenilir yeri olan Sivas’ta, bir
kongre toplanacaktır. Bu kongreye her ilden, milletin
güvenini kazanmış üç delege katılacak, bu delegeler
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve belediyeler tarafından
seçilecektir.
Yorum: Milletin güvenini kazanmış ve milli
mücadele taraftarı kişilerin seçilmesi ve vatanın
geleceği ile ilgili kararların halkın istekleri
doğrultusunda alınmasını sağlamak
amaçlanmıştır.
4- Milletin sesini dünyaya duyurmak için her türlü etki
ve denetimden uzak milli bir kurulun oluşturulması
gerekmektedir.
Yorum: Temsil Heyeti’nin oluşturulması fikri ilk
defa ortaya atılmıştır.
3- Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararı kurtaracaktır.
Yorum: Kurtuluş Savaşı’nın amacı ve yöntemi
yani nasıl yapılacağı belirtilmiştir.
İlk defa ulusal egemenlikten bahsedilmiştir.
Yorum: Bu durum Mustafa Kemal’in
kararlılığını mücadeleciliğini ve
vatanseverliğini gösterir.
Bilgi:
Mustafa Kemal, TBMM’nin kendisine
“Başkomutanlık” yetkilerini vermesine kadar
sivil olarak mücadelesine devam etmiştir.
Amasya Genelgesi Mustafa Kemal’in
resmi görevle yaptığı son çalışmadır.
Amasya Genelgesinin yayımlanması üzerine
İtilaf Devletleri İstanbul Hükümeti’ne baskı
yapmış, Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişliği
görevinden alınmıştır.
Buna karşılık Mustafa Kemal, 7-8 Temmuz
1919 gecesi 9. Ordu Müfettişliğinden
istifa etmiş ancak İstanbul’a dönmeyeceğini
ve Anadolu’da mücadeleyi sürdüreceğini
bildirmiştir)
6- 10 Temmuz’da Doğu illeri adına Erzurum’da
bir kongre toplanacaktır.
7- Ordular kesinlikle dağıtılmayacak, askeri ve
sivil yöneticiler, görevlerini terk ve teslim
etmeyeceklerdir.
Yorum: İlk defa Mondros Mütarekesi’ne,
İtilaf Devletleri’ne ve İstanbul yönetimine
açıkça karşı çıkılmıştır. Gerektiğinde
silahlı ve topyekûn bir mücadelenin
yapılabileceğinin işaretleri verilmiştir.
Yorum: 1.ve 2.madde Kurtuluş Savaşı’nın
gerekçesidir. İstanbul Hükümeti’ne ilk defa
açıkça karşı çıkılmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, her ilin vali ve komutanlarına yazdığı bir mektupla; “Artık İstanbul, Anadolu’ya
hâkim değil, tabi olmak zorundadır.” demiştir.
AMASYA GENELGESİ (20-22 HAZİRAN 1919)
Zeki DOĞAN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Kongreyi toplayan; Doğu Anadolu Müdafaa-i
Hukuk ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetleridir.
Toplanma amacı; Doğu Anadolu’yu ve Doğu
Karadeniz’i Ermeni ve Rum saldırılarına karşı
savunmaktır.
1- Ulusal(milli) sınırlar içinde vatan bir bütündür,
bölünemez. (Ülke bütünlüğü)
Yorum: İlk defa milli sınırlardan bahsedilmiştir. Bu
karar Misak-ı Milli kararlarında da aynen kabul edilmiştir.
2- Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, Osmanlı
Devleti’nin dağılması halinde millet birleşerek kendini
savunacaktır. (Ulusal/milli bağımsızlık)
Yorum: Ulusal (milli) bağımsızlıktan taviz verilmeyeceği
belirtilmiştir.
7- Mebusan Meclisi’nin derhal toplanmasına ve
hükümet işlerinin meclis denetiminde
yürütülmesine çalışılacaktır.
Yorum: Ulus egemenliğine önem verildiğini,
İstanbul Hükümetinin meclis aracılıyla denetim
altına alınmak istendiğini gösterir.
Mustafa Kemal’in Erzurum’da bir kongre
toplamasında;
Erzurum’un işgal altında olmaması,
İtilaf Devletleri’nin birliklerine uzakta ve
güvenlikli bir yerde olması,
Kazım Karabekir Komutasında
dağıtılmamış bir ordunun bulunması gibi
faktörler etkili olmuştur.
Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’ne başkan
seçilmiştir.
Mustafa Kemal’in sivil olarak ilk görevi
Erzurum Kongresi Başkanlığı’dır.
4- Kuvayı Milliyeyi etkili, milli iradeyi hâkim kılmak
esastır. (Ulusal/milli egemenlik-Milli irade)
Yorum: Ulusal egemenliğe dayalı bir düzenin
kurulacağının, ulusal egemenliğin koşulsuz
olarak gerçekleştirileceğinin mesajı verilmiştir.
3- İstanbul Hükümeti yurdun bütünlüğünü ve milletin
bağımsızlığını sağlayamazsa geçici bir hükümet
kurulacaktır. Bu hükümeti milli bir meclis seçecek, eğer
meclis toplanmamışsa, hükümet kurma işini Temsil Heyeti
yapacaktır.
Yorum: İlk kez İstanbul Hükümeti’ne alternatif bir
hükümet kurmaktan bahsedilmiştir.
Millet iradesine önem verildiğini gösterir.
Temsil Heyeti kurulmuştur.
5- Manda ve himaye kabul edilemez. (Tam
bağımsızlık/Milli bağımsızlık)
Yorum: Tam bağımsızlık hedeflenmiştir.
Manda ve himaye fikri ilk defa
reddedilmiştir.
6- Hıristiyan unsurlara, siyasi egemenliğimizi ve
sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.
Yorum: Her yönüyle tam bir bağımsızlığın
hedeflendiği ve içişlerimize hiçbir devletin
karışamayacağı ifade edilmiştir.
ÖNEMİ:
Toplanış şekli, amacı ve yapısı bakımından
bölgesel, aldığı kararlar yönünden ulusal bir
kongredir.
İç ve dış politikayı ilgilendiren kararlar alması
meclis gibi hareket ettiğini gösterir.
İlk kez milli sınırlardan ve bir hükümet
kurmaktan bahsedilmiştir.
Kongre kararlarının bir kısmı bölgesel, manda
ve azınlıklar ile ilgili maddeleri dış politika,
diğerleri ulusal nitelikli kararlardır.
9 kişilik Temsil Heyeti kurulmuş, başkanlığına
Mustafa Kemal getirilmiştir.
Bilgi: General Harbord Raporu:
ABD Başkanı Wilson, Ermeni sorunu ve manda konusunu araştırması için General Harbord’u
görevlendirmiş, General yaptığı araştırma sonucunda bir rapor hazırlamıştır.
Bu rapor Doğu Anadolu’da Ermenilerin çoğunlukta olmadığını, Türklerin Ermenileri katletmediğini
ve Anadolu’nun Amerika’nın ihtiyaçlarını karşılayacak zenginlikte olmadığını belgeleyen bir
rapordur.
Zeki DOĞAN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
sosyalciniz.wordpress.com
ERZURUM KONGRESİ (23 TEMMUZ – 7 AĞUSTOS 1919)
Bu kongrenin en önemli özelliği; her
yönüyle ulusal bir özelliğe sahip olmasıdır.
Amacı; milli güçleri birleştirmek ve milli
mücadeleyi yönetebilecek bir teşkilat
kurmaktır.
1- Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar,
burada yeniden görüşülerek, ulusal kararlar
olarak aynen kabul edilmiştir.
2- Bütün yararlı (milli) cemiyetler; Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak
birleştirilmiştir.
Yorum: Kurtuluş Savaşı’nı tek elden
yönetmek ve cepheler arasında birlik sağlamak
amaçlanmıştır.
Damat Ferit Hükümeti ve İngilizler, Sivas
Kongresi’nin dağıtılması, Mustafa Kemal ve
arkadaşlarının tutuklanması için Elazığ Valisi
Ali Galip’i görevlendirmiş, ancak kongrenin
toplanması engellememiştir.
3- Manda ve himaye fikri kesin olarak
reddedilmiştir.
Yorum: Kongrede Amerikan mandası
gündeme gelmiş ancak ulusal bağımsızlığa
ters olduğu için reddedilmiştir.
Bu karar Türk Milleti’nin kayıtsız şartsız tam
bağımsızlığı hedeflediğini
göstermektedir.
Bilgi: Sivas Kongresi’nden sonra yayın yoluyla
propaganda yapmak, halkı milli mücadele etrafında
toplamak ve milli mücadelenin haklılığını duyurmak
için, İrade-i Milliye adlı bir gazete çıkarılmaya
başlandı.
(Bu gazete, ulusal mücadelenin ilk yarı resmi yayın
organı oldu.).
KONGRE SONRASINDA;
İstanbul ile tüm haberleşmelerin kesilmesi,
İstanbul’un Anadolu’ya atadığı komutan ve
valilerin kabul edilmeyerek geri gönderilmeleri
istenmiştir.
Yorum: Temsil Kurulu, bu çalışmalarıyla
İstanbul Hükümeti’ne bağlı olmadığını
göstermeyi amaçlamıştır.
Bu gelişme üzerine Damat Ferit Hükümeti
görevden alınmış, yerine milli mücadele
taraftarı Ali Rıza Paşa Hükümeti
kurumuştur.
Damat Ferit Hükümeti’nin düşürülmesi,
Temsil Kurulu’nun ilk siyasi başarısıdır.
Bilgi: Temsil Kurulu, TBMM açılıncaya kadar
görevini sürdürmüş, TBMM’nin açılmasıyla da
görevi sona ermiştir.
Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919’da toplanmış,
kongrede oyların çoğunu alan Mustafa
Kemal, önce kongre başkanlığına, kongre
sonunda da Temsil Kurulu Başkanlığı’na
seçilmiştir.
4- Erzurum Kongresinde oluşturulan 9 kişilik Temsil
Heyeti, “Yurdun bütününü temsil eder” şeklinde
düzenlenerek ulusal hale getirilmiş, üye sayısı 16’ya
yükseltilerek başkanlığına Mustafa Kemal
getirilmiştir.
Bilgi: Temsil Kurulu, ilk defa yürütme yetkisini
(hükümet görevi) kullanarak Ali Fuat Paşa’yı Batı
Cephesi Komutanlığı’na atadı.
SİVAS KONGRESİ (4 – 11 EYLÜL 1919)
Sivas Kongresi sonrasında İstanbul’da Damat Ferit Hükümeti düşmüş, yerine milli mücadele
taraftarı Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulmuştur. Bu durum İstanbul Hükümeti ile Temsil Kurulu
arasındaki ilişkilerin yumuşamasını sağlamıştır.
Zeki DOĞAN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
sosyalciniz.wordpress.com
Yorum: Mustafa Kemal’in Meclisin İstanbul dışında
toplanmasını istemesinin nedeni; İstanbul’un İtilaf
Devletleri’nce fiilen işgal edilip baskı altında
tutulması ve İstanbul’da saltanat taraftarlarının
çoğunlukta olması gibi nedenlerden dolayı
İstanbul’da sağlıklı karar alınamayacağını
düşünmesidir.
3- İstanbul Hükümeti, Temsil Kurulu’nun onayını
olmadan İtilaf Devletleri ile görüşmeyecek.
4- Mebusan Meclisi, İstanbul dışında uygun bir
şehirde toplanacak.
Amasya Görüşmeleri, Temsil Kurulu adına
Mustafa Kemal Paşa ile İstanbul Hükümeti
adına Bahriye Nazırı (Bakanı) Salih Paşa
arasında gerçekleşmiş ve Amasya Protokolü
imzalanmıştır.
1- İşgallere karşı hep birlikte karşı konulacak,
Türklerin çoğunlukta olduğu yerlerin işgaline izin
verilmeyecek.
2- İstanbul Hükümeti, Temsil Heyetini, Anadolu ve Rumeli
Müdafaai Hukuk Cemiyeti’ni ve Sivas Kongresi kararlarını
tanıyacak.
Yorum: İstanbul Hükümeti Temsil Kurulunun varlığını
resmen kabul etmiştir.
AMASYA (PROTOKOLÜ) GÖRÜŞMELERİ (20-22 EKİM 1919)
(20 – 22 EKİM 1919) Sivas Kongresi sonrasında İstanbul’da Damat
Ferit Hükümeti düşmüş, yerine milli mücadele
taraftarı Ali Rıza Paşa Hükümeti
kurulmuştu. Bu durum İstanbul Hükümeti ile
Temsil Kurulu arasındaki ilişkilerin yumuşamasını
sağladı.
Taraflar arasındaki ilişkilerin yumuşaması üzerine Ali Rıza
Paşa, Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) Salih Paşa’yı
Temsil Heyeti ile görüşmeler yapmak üzere Amasya’ya
gönderdi.
5- Mebusan Meclisi’nin toplanması için seçimlere gidilecek,
seçimler tam bir serbestlik içinde yapılacak.
Salih Paşa, bu kararları İstanbul Hükümeti’ne kabul
ettireceğini, ettiremezse istifa edeceğini söylemiş
ancak kararları kabul ettiremediği gibi istifa da
etmemiştir.
Yürürlüğe giren tek karar, seçimlere gidilip Mebusan
Meclisi’nin açılması oldu.
Yorum: İstanbul Hükümeti’nin bu kararları kabul
etmemesinin nedeni; merkezi otoritesini korumak
istemesi ve Anadolu hareketinin daha da güçleneceğinden
endişe duymasıdır.
TEMSİL KURULU’NUN ANKARA’YA GELİŞİ
(27 ARALIK 1919)
İstanbul Hükümeti ile Temsil Kurulu arasında Amasya
Görüşmelerinde alınan kararlar doğrultusunda
İstanbul’da Mebusan Meclisinin açılacağının
kesinleşmesi üzerine Anadolu’da seçimler yapılmıştır.
Amasya Görüşmeleri ile;
İlk kez İtilaf Devletleri, İstanbul Hükümeti ve
Temsil Kurulu farklı amaçlar için de olsa, ortak
bir karara varmış oldular. Bu kararda;
Temsil Kurulu; milli mücadele hareketini
resmileştirmeyi, bunu başaramazsa da
İstanbul’da sağlıklı kararlar alınamayacağını
ispatlamayı,
İstanbul Hükümeti; kendi amaçları
doğrultusunda kararlar çıkartarak, Temsil
Kurulu’nu etkisiz kılmayı,
İtilaf Devletleri; toplanacak olan Mebusan
Meclisi’ne, işgalleri onaylatarak resmileştirmeyi
amaçlıyordu.
Yorum: Misakı Milli kararlarının alınmasından sonra
İstanbul’un işgal edilerek meclisin kapatılması
Mustafa Kemal’in haklılığını ve ileri
görüşlülüğünü gösterir.
Mustafa Kemal bu seçimlerde Erzurum Milletvekili
olarak seçilmiş ve İstanbul’da toplanacak olan Mebusan
Meclisi’nin çalışmalarını yakından takip etmek
amacıyla Temsil Kurulu ile birlikte Sivas’tan Ankara’ya
gelmiştir. (27 Aralık 1919)
Ankara bu tarihten itibaren milli mücadelenin
yönetim (idare) merkezi olmuştur.
Ankara’nın Milli Mücadele’nin merkezi
olarak seçilme nedenleri
İşgal edilmemiş ve savunmaya elverişli olması,
Anadolu’nun her yanı ile ulaşım ve
haberleşme ağının iyi olması,
Yunanlılarla mücadele edilen Batı
Cephesi’ne yakın olması
İstanbul’a yakın olması ve Meclisi’nin
çalışmalarını yakından izleme imkânının
bulunması vb.
Ankara’da ulusal örgütlerin güçlü olmasıdır.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni
1- Sınırlar: Mondros Ateşkesi imzalandığı
sırada Türk askerinin koruduğu, Müslüman
Türk nüfusun çoğunluğu oluşturduğu vatan
toprakları bir bütündür parçalanamaz.
(Ülke bütünlüğü)
Yorum: Bu karar daha önce Erzurum
Kongresi’nde benimsenmiştir. Milli sınırlara
son ve kesin şekli verilmiştir.
2- Boğazlar: İstanbul ve Marmara’nın
güvenliği sağlandığı takdirde, Boğazlar
uluslararası ticarete açılabilir.
Yorum: Siyasi ve askeri bağımsızlık
vurgulanmıştır.
4- Kapitülasyonlar: Siyasi, ekonomik ve
mali gelişmemizi engelleyen ve hukuk
alanında hâkimiyetimizi sınırlayan imtiyazlar
kabul edilemez. (Tam bağımsızlık)
Yorum: Bu karar ile kapitülasyonların
kaldırılması amaçlanmıştır.
(Kapitülasyonlara ilk defa karşı
çıkılmıştır).
Bağımsızlık ve egemenlik haklarımızdan
taviz verilemeyeceği vurgulanmıştır.
5- Arapların Durumu:
Arapların oturduğu yerlerin
geleceği, o yerlerin halkının
kararına (halk oylaması *) göre
belirlenmelidir.
Wilson İlkelerinde alınan
kararlara uygun davranılmıştır.
6- Batı Trakya: Bölgenin geleceğini
belirlemek üzere
halkoyuna *
başvurulmalıdır.
7- Elviye-i Selase (Üç il):
Kendi istekleriyle Türkiye’ye
katılmış olan Kars, Ardahan
ve Batum (Artvin)’da
gerekirse halkoyuna*
başvurulmalıdır.
Yorum: Bu bölgelerde, halkın çoğunluğu Türk ve
Müslüman olduğundan, serbest oylamanın çıkarlarımıza
uygun olacağı düşünülmüştür.
3- Azınlık Hakları: Azınlıklara, komşu
ülkelerdeki Müslümanlara tanınan haklar kadar
hak tanınacaktır. (Uluslararası eşitlik)
Yorum: Avrupalıların içişlerimize karışmasını
engellemek ve bağımsız bir devlet
olduğumuzu göstermek amaçlanmıştır.
Devletlerin eşitliği ilkesine uygundur.
* Halkın vereceği karara (milli iradeye) saygı duyulduğunun göstergesidir.
28 Ocak 1920’de Son Osmanlı Mebuslar Meclisinde Felah-ı Vatan Grubu’nun çabaları ile kabul edilen kararlara Misakı Milli denir.
MİSAKI MİLLİ KARARLARI (28 OCAK 1920)
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni sosyalciniz.wordpress.com
Halk oylaması yapılacak olan yerler
Misakı Milli kararlarının ilan edilmesi İtilaf Devletlerini rahatsız etmiş, hükümete ve meclise baskı yaparak alınan bu kararların değiştirilmesini
istemişlerdir. İstekleri kabul edilmeyen İtilaf Devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek, Mebusan Meclisi’ni basıp dağıtmışlar,
milletvekili ve aydınları tutuklayarak sürgüne göndermişlerdir.
Yorum: Mebusan Meclisi’nin dağıtılması İtilaf Devletlerinin, Türk halkının iradesini yok saydıklarını gösterir.
Yorum: Bu gelişmeler, saltanat ve hilafet yanlılarını da ulusal mücadelecilerin yanına yöneltmiş ve Ankara’da TBMM’nin açılmasına zemin
hazırlamıştır.
ET
KİL
ER
İ
TBMM’NİN AÇILMASI (23 NİSAN 1920)
16 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf
Devletleri tarafından resmen işgal
edilmesi ve Mebusan Meclisi’nin
dağıtılması, I. TBMM’nin açılmasına
zemin hazırlamıştır.
Mustafa Kemal 19 Mart 1920’de bir genelge yayınlayarak
İstanbul’un işgalini protesto etmiş; Ankara’da yeni bir
meclisin açılacağını, Anadolu’ya kaçabilen milletvekillerinin
Ankara’da açılacak olan Millet Meclisi’ne katılabileceğini
bildirmiştir.
İlk TBMM, Anadolu’dan seçilen ve İstanbul’dan Ankara’ya kaçabilen milletvekillerinin katılımıyla 23 Nisan 1920’de açıldı. Mustafa Kemal Paşa, ilk Meclise Ankara
Milletvekili olarak katıldı ve 24 Nisan 1920’de Meclis Başkanlığı’na seçildi.
Bütün yetkilerin TBMM’nin elinde
toplanması demokratik olmamasına
rağmen, olağanüstü şartlar
nedeniyle buna gerek duyulmuştur.
Meclis, İstiklal Mahkemeleri’ni kurarak
yargı gücünü de kullanmıştır.
Yorum: Amaç; Milli Mücadele’de
çabuk karar alıp
uygulayabilmektir.
Yasama ve yürütme yetkilerinin
TBMM’de toplanması, cumhuriyet
yönetimine geçileceğinin
göstergesidir.
Yorum: Bu genelgede İstanbul’daki milletvekillerine
sahip çıkılması, milli iradeye önem verildiğini ve
milli iradeye sahip çıkıldığını gösterir.
Yorum: Kurucu meclis özelliği
gösterir.
Yeni Türk Devleti’ne işlerlik
kazandırmak amaçlanmıştır.
3- Hükümet kurmak zorunludur.
1- Ulusal iradeyi, vatanın geleceğine
hâkim kılmak esastır. TBMM’nin
üstünde hiçbir güç ve makam
yoktur.
Yorum: Osmanlı Hükümeti yok
sayılmıştır. Gelecekte Cumhuriyet
yönetimine geçileceğinin
göstergesidir. Milli egemenlik
(ulusal egemenlik) vurgusu
yapılmıştır.
2- Yasama (kanun yapma) ve Yürütme
(hükümet) yetkileri TBMM’ye aittir
(Güçler birliği ilkesi).
Yorum: Meclis Hükümeti Sistemi
uygulanmıştır. Meclis Hükümeti
Sistemi; bakanların meclis içinden tek
tek seçildiği sistemdir.
Yorum: Meclisin, kararlarında bağımsız
olması gerektiği ve sürekli olacağı
vurgulanmıştır.
4- Geçici kaydıyla bir hükümet başkanı
tanımak veya padişah vekili atamak doğru
değildir.
6- Padişah ve halifenin geleceği,
işgalcilerin baskısı bittikten sonra Meclis
tarafından belirlenecektir.
5- Hükümet işleri, Meclis içerisinden
seçilecek bir heyet tarafından
yürütülecektir. Meclis Başkanı bu
heyetin de başkanıdır.
İlk TBMM’nin;
Yasama ve yürütme yetkilerini
kendinde toplaması, İstanbul
Hükümeti’nin yaptığı ve yapacağı
her türlü işlemi yok sayması,
Hıyaneti Vataniye Kanunu’nu
çıkarması, İstiklal Mahkemelerini
kurması, Ayaklanmaları bastırması,
otoritesini arttırdığını gösterir.
Yorum: Ulusal egemenlik anlayışına ters
olmasına rağmen böyle bir karar
alınmasının nedeni, ortamın böyle bir
değişikliğe hazır olmaması ve halkın
tepki gösterebileceği düşüncesidir.
Milli egemenlik ilkesi ilk kez gerçekleşmiştir. Yeni bir devletin kurulmasını sağladığından Kurucu Meclis sıfatını almıştır. Ancak milli birlik ve beraberliği
zedelememek için “olağanüstü yetkilere sahip meclis” tanımlaması yapılmıştır. Ulusal iradeyi vatanın geleceğine egemen kılmak istemesi, Misakı Milli’yi ve İstiklal
Marşı’nı kabul etmesi ulusal bir meclis olduğunu gösterir. Üyeleri seçimle belirlendiği için ve toplumun her kesiminden temsilcilere yer verdiği için demokratik
bir meclistir. Güçler birliği ilkesini benimsediği için olağanüstü yetkilere sahip bir meclistir. Partileşme yoktur, gruplaşma vardır; Müdafaa-i Hukuk Grubu gibi.
Meclis Hükümeti Sistemi’ni benimsemiştir; Meclis Başkanı Hükümetin de başkanıdır.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
ÖZ
ELLİK
LER
İ
Ayaklanmaların çıkmasında;
İstanbul Hükümetinin Mustafa Kemal ve silah
arkadaşlarını idama mahkûm ettirmesi
İstanbul Hükümetinin saltanat ve hilafetin
otoritesini devam ettirme düşüncesi
Milli bilinci yok ederek TBMM’yi halktan
uzaklaştırmak istemeleri
Şeyhülislamın, milli mücadelenin lider kadrosu
aleyhinde fetva yayımlaması,
Azınlıkların (Rum, Ermeni) yeni devletler kurma
çalışmaları
İngilizlerin Boğazları daha uzun süre elde tutma planı
Bazı Kuvayı Milliye birliklerinin disiplinsiz
hareketleri etkili olmuştur.
DOĞRUDAN İSTANBUL
HÜKÜMETİ TARAFINDAN
ÇIKARILANLAR
İngilizlerin, Boğazları kontrol
altında tutmak amacıyla
İstanbul Hükümeti’ne çıkarttıkları
isyanlardır.
1- Ahmet Anzavur: Balıkesir ve
çevresindeki Kuvayı Milliye birliklerini
dağıtmak amacıyla İngiliz desteğiyle
çıkarılmıştır.
2- Kuvayı İnzibatiye (Halifelik
Ordusu) Ayaklanması: Damat Ferit
tarafından milli güçleri dağıtmak
amacıyla İzmit ve çevresinde çıkartılan
isyandır.
İSTANBUL HÜKÜMETİ VE İTİLAF
DEVLETLERİ TARAFINDAN
ÇIKARILANLAR
Halkın dini duygularını istismar
ederek Milli Mücadele’yi
engellemek için çıkarılan
ayaklanmalardır.
Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı
(Boğazlar için),
Bozkır, Delibaş Mehmet (Konya en
geniş kapsamlı dini ayaklanma),
Koçgiri (Sivas ve Erzincan),
Çapanoğulları (Yozgat),
Çopur Musa (Afyon)
Milli Aşireti (Urfa), Cemil Çeto
(Batman)
SONUÇLARI
TBMM, elindeki insan ve malzeme gücünü
ayaklanmaları bastırmak için kullandığından,
milli kaynak zayiatına ve kardeş
kanının dökülmesine neden oldu.
Düzenli ordunun kurulması ve Kurtuluş
Savaşı’nın başarıya ulaşması gecikti.
İtilaf Devletleri ve Yunanlılar, TBMM’nin
ayaklanmalarla uğraşmasından yararlanarak
işgallerini genişlettiler.
Ayaklanmaları bastırmasındaki
başarılarından dolayı, TBMM’nin halk
üzerindeki gücü arttı.(olumlu)
ALINAN ÖNLEMLER
Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı.
İstiklal Mahkemeleri kuruldu.
İstanbul Hükümeti’nin fetvasına karşılık olarak
Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi imzasıyla
karşı fetva hazırlandı.
Ankara’da kurulan Anadolu Ajansı ve
Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi ile aleyhte
propagandalara karşılık verildi.
Kuvayı Milliye birlikleri kaldırılmış ve yerlerine
Düzenli Ordu kurulmuştur.
İstiklal Mahkemesi üyelerinin Meclis
içerisinden seçilmesi TBMM’nin yargı
yetkisini de kullandığını gösterir.
AZINLIKLAR TARAFINDAN
ÇIKARILANLAR
Osmanlı Devleti’nin iyice zayıflamasına
paralel olarak;
Doğu Anadolu’da Ermeniler,
Doğu Karadeniz’de Rumlar
Batı Anadolu’da Rumlar,
Güney Anadolu’da Fransızların
desteği ile Ermeniler tarafından
bağımsız bir devlet kurmak
amacıyla çıkarılan ayaklanmalardır.
TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların
içerisinde en uzun süreli olanları
azınlık (özellikle Rum)
ayaklanmalarıdır.
KUVAYI MİLLİYECİLER
TARAFINDAN ÇIKARILANLAR
Düzenli ordunun kuruluş
aşamasında belirli bir disiplin ve
otorite altına girmek istemeyen
bazı Kuva-i Milliye Şefleri
tarafından çıkartılmıştır.
Çerkez Ethem (Kütahya),
Demirci Mehmet Efe (Denizli)
ayaklanmalarıdır
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNE KARŞI ÇIKARILAN AYAKLANMALAR
Zeki DOĞAN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
sosyalciniz.wordpress.com
SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)
İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşından sonra yenilen devletlerle barış antlaşmaları yapmışlar ancak Osmanlı topraklarının paylaşımıyla ilgili anlaşmazlık
yaşadıkları için Osmanlı Devleti ile yapacakları antlaşmayı sonraya bırakmışlardı.
İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti ile yapacakları barış antlaşmasının şartlarını belirlemek için İtalya’da San Remo Konferansını düzenlediler.
Bu konferansa katılan Tevfik Paşa önerilen şartları kabul etmeyince, Yunanlılar, Osmanlı Devleti’ni antlaşmayı imzalamaya zorlamak için Bursa’ya kadar olan
yerleri işgal ettiler.
Bu gelişmeler üzerine işgallerin genişlemesinden çekinen Osmanlı Hükümeti Saltanat Şurasını toplayarak barış şartlarının kabul etti. Antlaşma; Paris’in Sevr kasabasında
imzalandı (10 Ağustos 1920).
Yorum:
Osmanlı yönetiminin teslimiyetçi bir tutum sergilemesi, TBMM’nin haklılığını
ortaya çıkarmış ve ulusal bilinci kamçılamıştır.
Bu antlaşma Türk milletinin bağımsız yaşama hakkını elinden aldığı için, Kurtuluş
Savaşı tek çözüm haline gelmiştir.
TBMM, antlaşmayı kabul etmediğini açıklamış ve imzalayanları vatan
haini ilan etmiştir.
EKONOMİK MADDELER
Kapitülasyonlar yeniden
yürürlüğe girecek ve bu
kapitülasyonlardan bütün
devletler yararlanacak.
Osmanlı Devleti savaş
tazminatı ödeyecek.
Yorum: İtilaf Devletleri, Osmanlı
ekonomisini kontrol altına almayı ve
Türk ulusunu yasal yollarla yok
etmeyi amaçlamışlardır.
SİYASİ MADDELER
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti
olarak kalacak, ancak Osmanlı Devleti
şartlara uymazsa İstanbul Türklerin
elinden alınacak.
Boğazlar, uluslararası bir komisyon
tarafından yönetilecek, tüm devletlerin
gemilerine açık olacak. (Egemenlik
haklarına ve bağımsızlık ilkesine
aykırıdır)
Azınlıklara geniş haklar verilecek.
(Egemenlik haklarına ve
bağımsızlık ilkesine aykırıdır)
Doğu Anadolu’da iki yeni devlet
(Ermenistan ve Kürdistan) kurulacak.
(Misakı milliye aykırıdır)
ASKERİ MADDELER
Askerlik zorunlu olmayacak.
Osmanlı ordusu 50.700 kişiye
indirilecek ve ordu ağır silahlardan
arındırılacak.
Deniz gücü sınırlı olacak ve küçük
bir donanma oluşacak.
Yorum: Osmanlı Devleti savunmasız
bırakılmak istenmiştir.
SINIRLAR
Güneydoğu Anadolu, Çukurova,
Lübnan ve Suriye Fransa’ya,
Doğu Trakya, Batı Anadolu ve
Ege Adaları Yunanistan’a,
Arabistan ve Irak İngiltere’ye,
Güneybatı Anadolu (Antalya,
Konya, Muğla), İtalya’ya
verilecektir.
Sevr Antlaşması;
Osmanlı Devleti’nin imzaladığı en son antlaşmadır.
Osmanlı Devleti bu antlaşma ile resmen sona ermiştir.
Ölü doğmuş ve uygulanamamış bir antlaşmadır.
Osmanlı Anayasası’na (Kanunu Esasi) göre bir antlaşma, Mebusan Meclisi’nde
onaylanırsa yürürlüğe girerdi. Mebusan Meclisi dağıtıldığı için Sevr Antlaşması
Meclis’te onaylanamamıştır. Bu nedenle antlaşmanın hukuki bir
geçerliliği yoktur.
“Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama
hakkımızı inkar ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması bizce mevcut
değildir.” Atatürk
Zeki DOĞAN
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
sosyalciniz.wordpress.com
Egemenlik: Egemen (hâkim) olma durumu, yönetme ve karar
verme gücüdür. Milletin ve devletin yetkilerini elinde
bulundurma gücüdür.
Egemen devlet: Hiç bir kurala, kişiye ve devlete bağlı
kalmadan karar verebilme gücüne sahip devlettir. Egemen
devlet bağımsız devlettir.
Milli egemenlik: Yönetme ve karar verme gücü ve
yetkisinin milletin elinde olmasıdır. Bir ülkede milli
egemenliğin olması için, milletin kendi yöneticilerini kendisi
seçmesi ve kendi kanunlarını (seçtiği temsilciler vasıtasıyla)
kendisinin yapmasıdır.
Bağımsızlık: Bir milletin kendi topraklarında hiçbir
gücün etkisinde kalmadan, hiçbir güce bağımlı
olmadan özgürce yaşayabilmesidir.
Milli bağımsızlık: Bir devletin iç işlerinde ve dış
işlerinde başka bir devletin baskısı ve etkisinde
kalmadan, milli menfaatleri doğrultusunda ve istediği
gibi davranabilmesidir.
MİLLİ EGEMENLİK MİLLİ BAĞIMSIZLIK
Osmanlı Devletinin son dönemlerinde; Düyunu Umumiye Teşkilatının
kurulması milli bağımsızlığa aykırı bir gelişmedir. Osmanlı Devletinde, Mebusan Meclisinin açılması milli egemenlik yolunda
atılan önemli bir adımdır.
Milli Mücadelenin Hazırlık Döneminde;
Amasya Genelgesi’nde ( Milletin bağımsızlığını milletin azim ve kararı
kurtaracaktır),
Erzurum Kongresi’nde (Milli iradeyi hâkim kılmak esastır),
TBMM’nin açılmasında (Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir)
gibi kararlar milli egemenlik ile ilgilidir.
Cumhuriyet Döneminde; Cumhuriyetin ilan edilmesi, halifeliğin kaldırılması,
siyasi partilerin kurulması, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi gibi
çalışmalar milli egemenlik ile ilgilidir.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra;
Osmanlı ordusunun terhis edilmesi, Anadolu’nun işgal
edilmesi, manda ve himaye fikrinin gündeme gelmesi, Sevr
Antlaşmasının imzalanması gibi durumlar milli bağımsızlığa
aykırıdır.
Sivas Kongresi’nde Ya istiklal Ya Ölüm kararının alınması;
Kurtuluş Savaşının kazanılması, Lozan Antlaşmasının
imzalanması, Kapitülasyonların kaldırılması milli bağımsızlık
yolunda atılan adımlardır.
Cumhuriyet Döneminde; Yabancı Okulların kapatılması, Kabotaj
Kanununun çıkarılması gibi uygulamalar milli bağımsızlık ile ilgilidir.
Örneğin Osmanlı
Devleti milli
bağımsızlığın olduğu
bir devlettir. Hiçbir
devlete ya da güce
bağımlı değildir. Tam
bağımsızdır.
Ancak Osmanlı
Devletinde milli
egemenlik yoktur.
Çünkü yönetme gücü
milletin değil padişahın
(tek kişinin) elindedir.
Milli Egemenlik = Ulusal Egemenlik
Milli İrade= Ulusal İrade
Milli Bağımsızlık
&
Ulusal Bağımsızlık
&
Tam Bağımsızlık
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni
T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
3. ÜNİTE: MİLLÎ BİR DESTAN:
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!
ZEKİ DOĞAN
SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ
sosyalciniz.wordpress.com
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
1 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
KURTULUŞ SAVAŞINDA CEPHELER
Kurtuluş Savaşı, üç cephede gerçekleşmiştir;
1. Doğu Cephesi: Ermenilere karşı açılmıştır. TBMM bu cephede Osmanlı’dan
kalma düzenli ordu ile ( Kazım Karabekir’e bağlı 15. Kolordu) Ermenilere karşı,
savaşmıştır.
2. Güney Cephesi: Güneydoğu Anadolu ve Çukurova’da Kuvayı Milliye birlikleri
ile Fransızlara ve Ermeni çetelere karşı mücadele edilmiştir.
3. Batı Cephesi: Yunanlılara karşı açılan cephedir. Bu cephede TBMM tarafından
kurulan düzenli ordu kullanılmıştır.
DOĞU CEPHESİ
Ermeniler, 19. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı Devleti’nde huzur içinde
yaşamışlardır. Ancak Rusya, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Ortodoksların
koruyuculuğunu üstlenince Ermeniler üzerinde de etkili olmaya başlamıştır.
Ermeniler Tanzimat (1839) ve Islahat (1856) Fermanları ile geniş haklar elde
etmişlerdir.
Ermeniler, I. Dünya Savaşında Doğu Anadolu’da Ruslarla birlikte hareket
ederek Türk köylerine baskınlar düzenlemiş ve katliamlar yapmışlardır.
Osmanlı Devleti bu katliamları engellemek amacıyla 1915’te Tehcir
Kanununu çıkararak, Ermenileri Suriye’ye göç ettirmiştir. (Zorunlu Göç)
Ermeniler, bu olayı günümüze kadar politik malzeme olarak kullanmışlardır.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra ortaya çıkan karışıklıktan yararlanan
Ermeniler Doğu illerini işgale başladılar.
TBMM, Haziran 1920’de Osmanlı Devleti’nden kalma 15. Kolordunun başına
Kazım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi Komutanı olarak atadı.
Kazım Karabekir komutasındaki 15.Kolordu, Sarıkamış ve Kars çevresini
kurtararak Gümrü’ye kadar ilerledi. Zor durumda kalan Ermeniler ateşkes istedi.
Ermenilerle Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920) imzalandı.
Buna göre;
1. Aras Nehri - Çıldır Gölü hattı sınır olacak.
2. Kars, Sarıkamış ve Iğdır TBMM'ye verilecek.
3. Ermenistan Sevr antlaşmasını tanımayacak,
4. Ermenistan TBMM Hükümetini ve Misakı Milli'yi tanıyacak.
ÖNEMİ:
TBMM’nin imzaladığı ilk antlaşmadır.
TBMM’nin uluslararası alandaki ilk askeri ve siyasi başarısıdır.
TBMM’yi ve Misakı Milli’yi tanıyan ilk devlet Ermenistan olmuştur.
Sevr’i geçersiz sayan ilk uluslararası siyasi belgedir.
Ermeni sorunu çözüme kavuşturulmuştur.
TBMM bu antlaşmada “Türkiye” adını kullanmıştır.
Doğu Cephesi ilk çözüme kavuşan cephe olup bölgedeki birlikler Batı ve Güney
cephelerine kaydırılarak bu cephelerin güçlenmesi sağlanmıştır.
Bilgi: Kurtuluş Savaşı’nda İngiltere ve İtalya ile aramızda silahlı çatışma
yaşanmamıştır.
Bilgi: Ermeni Sorunu ilk kez 1878 Berlin Antlaşması’yla ortaya çıkmıştır.
İngiltere, Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan kurarak Rusya’nın Akdeniz’e
ulaşmasını engelleme politikasını izlerken; Rusya kendine bağlı bir Ermenistan
kurdurarak, bu devlet üzerinden Akdeniz’e ulaşmayı amaçlamıştır.
Bilgi: 1917 Bolşevik İhtilali’yle Çarlık rejimi yıkılmış, yerine Sovyet Rusya
kurulmuştu. Sovyet Rusya, 3 Mart 1918’de Brest-Litowsk Antlaşması ile Kars,
Ardahan ve Batum’u Osmanlı’ya geri vermişti.
Bilgi: I. İnönü Savaşı’ndan sonra Sovyet Rusya ile 16 Mart 1921’de Moskova
Antlaşması imzalanmış ve Batum Gürcistan’a bırakılmıştır.
Bilgi: Doğu sınırımızı kesin olarak belirleyen antlaşma 13 Ekim 1921’de
Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’la imzaladığımız Kars Antlaşması’dır.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
2 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
GÜNEY CEPHESİ
Mondros Ateşkes Antlaşmasından İngilizler Hatay, Antep, Maraş, Adana
ve Urfa illerini işgal etmişler ancak daha sonra Fransa ile bir antlaşma
imzalayarak buraları Fransızlara bırakmışlardır.
Fransızların Ermenilerle birlik olarak güney illerimizi işgal etmeye başlaması
üzerine, bölgede Kuvayı Milliye birlikleri ortaya çıkmış ve direniş başlamıştır.
Sivas Kongresi’nden sonra bölgeye gönderilen gönüllü subaylar direnişi
örgütlemeye çalıştılar.
Maraş’ta Sütçü İmam, Antep’te Üsteğmen Şahin Bey, Urfa’da Yüzbaşı
Ali Saip Bey halka liderlik yapmışlardır.
Yöre halkının kahramanca mücadelesi sonunda; 11 Şubat 1920’de Maraş, 10
Nisan 1920’de Urfa Fransız işgalinden kurtulmuştur.
Antep Fransızlara karşı kahramanca mücadele etmiş, ancak 9 Şubat 1921’de
teslim olmak zorunda kalmıştır.
Fransa, Güney Cephesi’ndeki direniş karşısında burada tutunamayacağını
anlamış ve Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra TBMM Hükümeti ile
Ankara Antlaşması’nı (20 Ekim 1921) imzalayarak Hatay dışında işgal ettiği
yerlerden çekilmiştir. Böylece Güney Cephesi’ndeki askeri mücadele sona
ermiştir.
DÜZENLİ ORDUNUN KURULMASI
KUVAYI MİLLİYENİN KALDIRILMA SEBEPLERİ
1. Askeri disiplinden yoksun olmaları
2. İşgalleri önleyememeleri ve düşmanın ilerleyişini durdurmamaları
3. Halktan zorla asker ve para toplamaları
4. Kendilerine karşı çıkanları cezalandırmaları
5. Bazı Kuvayı Milliye komutanlarının başına buyruk hareket etmeleri
6. Düzenli düşman kuvvetlerine ancak düzenli birliklerle mücadele
edilebileceğinin anlaşılması
Batı Cephesi Kuvayı Milliye Komutanı Ali Fuat Paşa’nın Yunanlılarla yaptığı
Gediz Muharebesi’nde başarılı olamaması TBMM’de tartışmalara neden
oldu. Bunun üzerine Albay İsmet Paşa, Batı Cephesi Komutanı olarak atandı
ve Kuvayı Milliye birlikleri kaldırılarak yerine düzenli ordu kuruldu (8 Kasım
1920).
Bilgi: TBMM, düşmana karşı kahramanca mücadele eden,
Antep’e “Gazi” (6 Şubat 1921),
Maraş’a “Kahraman” (1973),
Urfa’ya “Şanlı” (1984) unvanlarını vermiştir.
Güney Cephesinde düzenli ordu kullanılmamış, Kuvayı Milliye birlikleri
ile düşmana karşı mücadele edilmiştir.
Kuvayı Milliye’nin en etkili olduğu cephe Güney Cephesi’dir.
Bilgi:
İşgallere karşı ilk direniş Güney cephesinde Hatay Dörtyol’da Fransızlara
karşı başlamıştır.
Güney Cephesi Antep, Urfa, Maraş, Adana ve Hatay yörelerini
kapsamaktadır.
Güney cephesi Sakarya Meydan Savaşından sonra Fransa ile imzalanan
Ankara Antlaşması ile kapanmıştır.
Bilgi:
Antalya ve Konya çevresini işgal eden İtalyanlar ile aramızda ciddi bir
sorun yaşanmamıştır.
II. İnönü Muharebesi’nin kazanılması üzerine işgal bölgelerini boşaltmaya
başlamışlar, Türk Ordusu’nun Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde yenilmesi
üzerine çekilmeyi yavaşlatmışlar; ancak Sakarya Zaferi sonrası Yunanlıların
başarılı olamayacağı anlaşılınca işgallerine kesin olarak son vermişlerdir.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
3 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
TBMM, düzenli orduyu kurmak ve ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla;
Asker kaçaklarını önlemeye çalışmış ve bu amaçla Firariler Kanununu
çıkarmıştır.
Askeri eğitim ve subay yetiştirmek için Ankara Subay Mektebi açılmıştır.
Yeni vergiler konulmuş, Anadolu’daki tüm gelirlere el koyulmuştur.
Hint ve Afgan Müslümanlarından gelen para yardımı kabul edilmiştir.
İtilaf Devletlerine ait depolardan silah ve cephane kaçırılarak Anadolu’ya
ulaştırılmıştır.
Sovyet Rusya’dan askeri ve ekonomik yardım alınmıştır.
BATI CEPHESİ
İzmir’in işgali (15 Mayıs 1919) üzerine açılmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın kaderinin belirlendiği cephedir.
Bu cephede Yunanlılara karşı mücadele edilmiştir.
Başlangıçta Kuvayı Milliye birlikleri ile mücadele verilmiş, ancak Temsil
Kurulu’nun Ali Fuat Paşa’yı komutan olarak atamasıyla milli mücadelenin
kontrolüne girmiştir.
Batı Cephesi’nde düzenli ordunun kurulmasıyla İsmet Paşa asıl Batı
cephesine, Refet Paşa da Güney cephesine komutan olarak atanmışlardır.
Yunanlıların asıl amacı, öncelikle Sevr’i kabul ettirmek, sonrasında da
antlaşmayı uygulamaya koydurmaktır.
Batı cephesi, Kurtuluş Savaşının en uzun süren ve en şiddetli savaşların
yapıldığı cephesidir.
Bu cephedeki savaşlar 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın
imzalanmasıyla sona ermiştir.
I. İNÖNÜ SAVAŞI ( 6-10 OCAK 1921 )
SEBEPLER
Yunanlıların;
TBMM Hükümeti’ne Sevr’i zorla kabul ettirmek
Ankara’yı ele geçirip TBMM’yi dağıtmak ve Milli Mücadele’yi
engellemek
Yeni kurulan düzenli Türk ordusunu fazla güçlenmeden ortadan
kaldırmak
Çerkez Ethem ayaklanmasından yararlanmak
İngiltere’nin kendilerine verdiği desteği devam ettirmek istemeleri…
10 Ocak 1921’de İsmet Paşa komutasındaki Türk ordusu, İnönü önlerinde
yapılan savaşta Yunan ordusunu yenilgiye uğratmıştır.
ULUSAL SONUÇLARI
TBMM’nin kurduğu düzenli ordunun Batı Cephesi’ndeki ilk zaferidir.
Türk milletinin TBMM’ye ve düzenli orduya olan güveni artmıştır.
TBMM’nin otoritesi güçlenmiştir.
Yeni Türk Devleti’nin ilk Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) kabul
edilmiştir (20 Ocak 1921).
12 Mart 1921’de İstiklal Marşı kabul edilmiştir.
Çerkez Ethem İsyanı bastırılmıştır.
Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey’in rütbesi Generalliğe yükseltilmiştir.
ULUSLARARASI SONUÇLARI
İtilaf Devletleri Londra Konferansı’nı yapmak zorunda kaldılar.
Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı.
Afganistan ile Dostluk Antlaşması imzalandı.
Bilgi: Gediz Muharebesi’nden sonra Batı Cephesi, batı ve güney olmak üzere
yeniden düzenlenmiş ve Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanmıştır. Batı Cephesi
Komutanlığı’na Albay İsmet Bey, Güney Cephesi Komutanlığına Albay Refet Bey
getirilmiştir.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
4 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
LONDRA KONFERANSI (23 ŞUBAT - 12 MART 1921)
Doğu ve Güney cephelerinde kazanılan başarılar, I. İnönü Savaşı’nın
kazanılması ve TBMM’nin Sovyet Rusya’ya yakınlaşması üzerine İtilaf
Devletleri tarafından düzenlenmiş bir konferanstır.
Amaç; Sevr’i biraz yumuşatarak TBMM’ye kabul ettirebilmek ve
Yunan ordusuna toparlanması için zaman kazandırmaktır.
İtilaf Devletleri, TBMM’yi resmen tanımamak için görüşmelere sadece İstanbul
Hükümeti’ni çağırmışlar ancak TBMM’yi temsilen bir temsilcinin
bulunabileceğini söylemişlerdir.
Mustafa Kemal bu durumu kabul etmeyince İtilaf Devletleri, İtalya’nın
aracılığıyla TBMM Hükümeti’ni konferansa resmen çağırmak zorunda
kalmışlardır.
Görüşmelerde TBMM’yi Bekir Sami Bey başkanlığındaki bir heyet temsil
etmiştir. Konferansta İstanbul Hükümeti adına söz alan Tevfik Paşa’nın, “Söz
hakkı milletimin gerçek temsilcisi olan TBMM üyelerinindir.” diyerek, söz hakkını
Ankara Hükümeti temsilcisine bırakması, İtilaf Devletleri’nin ikilik ve
çatışma planlarını bozmuştur.
Konferans sonunda Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, İngiltere, Fransa ve İtalya ile
ikili antlaşmalar yapmış ancak TBMM bu antlaşmaları, ulusal bağımsızlığa
aykırı bulduğu için onaylamamıştır.
MOSKOVA ANTLAŞMASI (16 MART 1921)
I. Dünya Savaşı sırasında Rusya’da Bolşevik İhtilali meydana gelmiş, Çarlık Rusya
yıkılarak Sovyet yönetimi kurulmuştu. Sovyet Rusya, İtilaf Devletlerinden
ayrılarak sömürgeciliğe karşı çıkmıştır. ( İtilaf Devletlerinin kendi aralarında
yaptıkları gizli antlaşmaları ortaya çıkararak).
TBMM ile siyasi ilişki kuran ilk devlet Sovyet Rusya olmuştur. Bunda,
Doğu’da Ermenilerin yenilgiye uğratılması,
I. İnönü Savaşı’nın kazanılması ve TBMM’nin Londra Konferansı’na çağırılması
etkili olmuştur.
TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında Moskova Antlaşması’nın
imzalanmasında;
İki devletin de düşmanlarının ortak (İtilaf Devletleri) olması,
Siyasi ilişkilerde (diplomasi) alanında birbirine ihtiyaç duymaları,
Sovyet Rusya’nın, Yeni Türk Devleti’nin Batılı devletlerle yakınlaşmasını
istememesi,
TBMM’nin Sovyet Rusya gibi büyük bir devletin desteğine ihtiyaç duyması etkili
olmuştur.
1-Her devlet (taraflar) kendi geleceğine kendisi karar verecektir.
Yorum: İtilaf Devletleri’nin, Londra Konferansı’na hem Osmanlı Hükümeti’ni
hem de TBMM Hükümeti’ni çağırmalarının amacı, iki hükümet arasındaki
görüş ayrılıklarından yararlanmak istemeleridir.
TBMM bu konferanstan bir sonuç çıkmayacağını bildiği halde;
Türk milletinin haklı davasını ve Misakı Milli’yi dünyaya
duyurmayı,
İtilaf Devletleri’nin “Türkler barışa yanaşmıyor” propagandalarına engel
olmayı,
Türk milletinin tek temsilcisinin TBMM olduğunu kanıtlamayı
amaçlamıştır.
ÖNEMİ
İtilaf Devletleri, TBMM Hükümeti’ni toplantıya çağırmakla TBMM’nin
varlığını ilk kez resmen ve hukuken tanımışlardır.
TBMM, Misakı Milli’yi dünya kamuoyuna duyurmayı başarmıştır.
İtilaf Devletleri arasında varolan görüş ayrılığı iyice artmıştır.
Yorum: Bu madde ile Sovyet Rusya ve TBMM Hükümeti, birbirlerinin
bağımsızlıklarına saygılı olacaklarına dair güvence vermişlerdir.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
5 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
2-Taraflardan birinin tanımadığı uluslararası bir antlaşmayı diğeri de tanımayacaktır.
3-Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasında imzalanan bütün antlaşmalar geçersiz
sayılacaktır.
4-Batum’un Gürcistan’a bırakılması şartıyla Sovyet Rusya Gümrü Antlaşması’nı ve
Doğu sınırını tanıyacaktır.
Batum, Misak-ı Milli’den verilen ilk tavizdir.
5-Taraflar arasında ekonomik, kültürel ve diplomatik alanda işbirliği yapılacaktır.
Kurtuluş Savaşı süresince dış yardımın büyük çoğunluğu Sovyet Rusya
tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu yardımlarla TBMM ordularının lojistik
eksiklikleri giderilmiştir.
ÖNEMİ
İlk defa Batılı bir devlet TBMM’yi ve Misak-ı Milliyi tanımıştır.
Sovyet Rusya, TBMM’yi ve Misak-ı Milliyi tanıyan ilk Avrupalı
devlettir.
Doğu Cephesi güvenlik altına alınmış ve buradaki birliklerimiz diğer cephelere
kaydırılmıştır.
TBMM Hükümeti aradığı siyasi ve ekonomik dış desteği bulmuştur.
AFGAN DOSTLUK ANTLAŞMASI (1 MART 1921)
Londra Konferansı devam ederken Moskova’da bulunan bir elçilik heyetimiz
Afganistan temsilcileriyle de bir antlaşma imzalamıştır.
Bu antlaşmayla;
Afganistan TBMM Hükümeti’nin, TBMM’de Afganistan’ın bağımsızlığını
tanımıştır.
Taraflardan birinin saldırıya uğraması durumunda diğerinin yardım etmesi
kararlaştırılmıştır.
Türkiye’nin kültürel yardım amacıyla Afganistan’a en az beş yıl kalmak şartıyla
öğretmenler ve subaylar göndermesi karara bağlanmıştır.
İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ (12 MART 1921)
Batı Cephesi’nde, düzenli ordunun kazandığı Birinci İnönü zaferinin sevinci,
ülkenin her yanında kutlanırken millî duyguları uyandıracak bir bağımsızlık
marşına ihtiyaç duyuldu.
Bu marş, milletimizin bağımsızlığını ifade etmeli; halkı coşturmalıydı. Bu
amaçla bir milli marş yazılması kararlaştırıldı.
Millî Eğitim Bakanlığı, konuyla ilgili bir yarışma düzenledi. Yarışmaya, 724 eser
katıldı.
Mehmet Âkif’in yazdığı İstiklal Marşı şiiri birinci seçildi.
TBMM, 12 Mart 1921’de İstiklal Marşını millî marş olarak kabul etti.
Önceleri değişik bestelerle okunan İstiklal Marşı 1930 yılında Osman Zeki
Üngör tarafından yeniden bestelendi.
Yorum: Bu madde iki devletin dış politikada birlikte hareket edeceğini
gösterir.
Bu madde ile Sovyet Rusya Misak-ı Milli’yi tanımış ve Sevr Antlaşması’nı
reddetmiştir.
Yorum: Bu madde iki ülkede de köklü rejim değişikliği olduğunu
gösterir.
Lojistik: Askeri birliklerde, ordunun taşınması, silah, cephane, gıda ihtiyaçlarının ve
sağlık hizmetlerinin karşılanması…
Yorum:
Bu antlaşma ile Yeni Türk Devleti’ni tanıyan ilk İslam Devleti
Afganistan olmuştur.
Bu antlaşma aynı zamanda TBMM’nin dünya kamuoyunda tanınmasına yardımcı
olmuştur.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
6 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
II. İNÖNÜ SAVAŞI (23 MART -1 NİSAN 1921)
Sebepleri:
Londra Konferansı’ndan bir sonuç alınamaması,
Sevr’i TBMM’ye zorla kabul ettirmek,
Yunanistan’ın gücünü kanıtlamak istemesi
Yunanlılar 23 Mart’ta Bursa ve Uşak üzerinden saldırıya geçmiş ancak başarılı
olamayarak geri çekilmişlerdir. Yunanlıların geri çekilmesinden sonra Aslıhanlar
ve Dumlupınar çevresinde Yunan kuvvetlerine taarruz eden Türk birlikleri
beklediği sonuçları alamamıştır.
Sonuçları:
Halkın TBMM Hükümeti’ne ve düzenli orduya olan güveni
artmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi komutanlığına çektiği kutlama telgrafında:
“Siz orada yalnız düşmanı değil, aynı zamanda Türk Milleti’nin makûs (kötü
giden) talihini de yendiniz.” diyerek zaferin önemini vurgulamıştır.
İtalyanlar Anadolu’da işgal ettiği yerleri boşaltmaya başlamışlardır.
(İtalya, Sakarya Savaşı’ndan sonra tamamen Anadolu’dan çekilecektir.)
KÜTAHYA-ESKİŞEHİR SAVAŞLARI (10 - 24 TEMMUZ 1921)
Yunanlılar, İnönü Savaşları’nın intikamını almak, TBMM Hükümeti’ni
ortadan kaldırıp milli mücadele hareketini engellemek, Sevr Barışı’nı
Türk milletine kabul ettirmek amacıyla İngiltere’den aldıkları silah ve askeri
malzemelerle yeni bir saldırı için tekrar hazırlıklara başladılar.
10 Temmuz 1921 günü üstün kuvvetlerle Eskişehir ve Afyon yönünde saldırı
başlatan Yunanlılar, Türk ordusunu geri çekilmeye zorladılar (aldığımız ilk ve
tek yenilgi).
Bu yenilgi üzerine Türk kuvvetleri Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle;
Yeniden toparlanmak için zaman kazandırmak,
Düşmanla arasında doğal bir engel oluşturmak,
Yunan kuvvetlerini ordu merkezlerinden uzaklaştırmak,
Taarruz gücüne erişebilmek için ihtiyaçlarını karşılamak ve eksikliklerini
gidermek amacıyla Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmiştir.
Sonuçları:
Kütahya, Eskişehir ve Afyon Yunanlıların eline geçti.
TBMM’de olumsuz tartışmalar yaşandı ve Mustafa Kemal Paşa’ya karşı
tepkiler yoğunlaştı.
Meclis’in Kayseri’ye taşınması fikri gündeme geldi.
İsmet Paşa Genelkurmay Başkanlığı görevinden alınmış ve Milli Savunma
Bakanı Orgeneral Fevzi Paşa’yı bu vazifeyle görevlendirmiştir.
Dış politikada İtalya geri çekilme işlemini durdururken, Fransa da barış
görüşmelerini uzatmıştır.
BAŞKOMUTANLIK KANUNU (5 Ağustos 1921)
Eskişehir-Kütahya Muharebeleri sonucunda, Türk ordusunun Sakarya’nın
doğusuna çekilmesi, TBMM’de Mustafa Kemal’e yönelik tartışmaların
başlamasına neden oldu.
Mustafa Kemal, Meclisin tüm yetkilerinin üç aylık bir süre için
kendisine verilmesi şartıyla, Başkomutanlığı kabul edeceğini belirtti.
Mustafa Kemal Paşa’ya karşı olan milletvekilleri onun başarısızlığa uğrayacağını
ve yıpranacağını; sevenler ise, orduyu ve Türk milletini içine düştüğü zor
durumdan Mustafa Kemal Paşa’nın kurtaracağına inanıyorlardı.
5 Ağustos 1921’de kabul edilen Başkomutanlık Kanunuyla, Mustafa
Kemal Paşa’ya Meclisin tüm yetkileri verilerek (yasama, yürütme, yargı), üç aylık
bir süre için Başkomutan seçildi.
Yorum: Bu durum Türk ordusunun henüz taarruz gücüne
ulaşamadığını gösterir.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
7 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
MAARİF (EĞİTİM) KONGRESİ
Atatürk eğitime büyük önem vermiş, eğitimin bir milletin geleceği üzerinde büyük
rol oynadığına inanmıştır.
Bu nedenle Kütahya- Eskişehir Savaşlarının devam ettiği günlerde 15
Temmuz 1921’de Ankara’da Erkek Öğretmen Okulu’nda bir kongre
yapılmıştır. Kongreye Mustafa Kemal ile birlikte 180 eğitimci katılmıştır.
Atatürk’e “Savaşın yoğunlaşacağı anlaşılan bir sırada böyle bir toplantı size ayak
bağı olabilir. Uygun görürseniz erteleyelim” denilmesine rağmen “Cahillikle,
ilkellikle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değildir. Toplantıya
katılacağım ve konuşacağım.” demiştir.
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra yeni Türk devletinin eğitim politikasının
nasıl olacağı bu kongrede belirlenmiştir.
TEKALİF-İ MİLLİYE EMİRLERİ (7-8 AĞUSTOS 1921)
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; ordunun acil ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla yetkisini kullanarak, 8 Ağustos 1921’de Tekalifi Milliye Emirlerini
(Milli Yükümlülükler) yayımladı.
Bu emirlere göre;
Her aile bir çift çorap, çarık, çamaşır ile bir elbise verip bir askeri giydirecektir.
Herkes elindeki tüm silah ve cephaneyi üç gün içerisinde orduya teslim
edecektir.
Ulaşım aracı olanlar, ayda 100 km’lik mesafe için savaş araç ve gereci
taşıyacaktır.
Silah yapımını bilen zanaatkârlar ordu hizmetine girecektir. Eli silah tutan
herkes orduya katılacaktır.
Bu yardımların mümkün olan en kısa sürede toplanabilmesi için her ilçede bir
“Tekalif-i Milliye Komisyonu” kurulacak ve bu komisyonların hızlı
çalışmasını sağlamak için de İstiklal Mahkemeleri kurulacaktır.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Yeni Türk Devleti’nin gelirleri ordunun ihtiyaçlarını
karşılayamadığından Tekalifi Milliye Emirleri çıkartılarak ordunun ihtiyaçları
karşılanmaya çalışılmıştır.
Türk halkı kendisinden istenilen yardımları fazlasıyla vermiş ve bir hafta
içerisinde ordunun ihtiyaçları büyük ölçüde karşılanmıştır.
Tekalifi Milliye Emirleri’nin yayınlanması, “Topyekün Seferberlik” halinin
başlatıldığını gösterir. Milli birlik ve beraberliğin en güzel örneğidir.
Yorum:
1. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi öncesinde istifa ederek ayrıldığı
askerlik görevine yeniden dönmüştür.
2. Mustafa Kemal Paşa’nın bu yetkiyi istemesindeki temel amaç; hızlı karar
alıp uygulayabilmek ve devlet işlerinde tek başına hareket
edebilmektir.
3. Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık yetkisi, daha sonra süresiz hale
getirilmiştir. Bu durum Meclisin Mustafa Kemal Paşa’ya karşı güveninin
arttığını gösterir.
Yorum: Kütahya-Eskişehir Savaşlarının en yoğun olduğu günlerde böyle bir
toplantının yapılmış olması Atatürk’ün eğitime verdiği önemi
göstermektedir.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
8 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (23 AĞUSTOS – 12 EYLÜL 1921)
Yunanlılar;
Sevr’i Türklere zorla kabul ettirmek,
Ankara’yı alarak TBMM’yi ve düzenli orduyu yok etmek amacıyla 23
Ağustos 1921’de saldırıya geçtiler.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.
O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, kanla ıslanmadıkça
bırakılamaz.” emrini vererek ‘topyekün savaş’ taktiğini uygulamıştır.
Bu savaş ile Yunan ordusu bozguna uğratılmış, saldırı gücü kırılmış ve geri
çekilmek zorunda kalmıştır. Sakarya Irmağı’nın doğusu düşmandan tamamen
temizlenmiştir.
ULUSAL SONUÇLARI
Yunan ordusunun saldırı gücü kırılarak savunma durumuna çekildi. Türk
ordusu taarruz konumuna geçti.
Türk ordusunun 1683 II. Viyana Kuşatmasından beri Avrupa karşısında devam
eden gerileyişi sona erdi.
TBMM, Mustafa Kemal Paşa’ya “Mareşallik” rütbesi ve “Gazilik” ünvanı
verdi (19 Eylül 1921).
Türk ordusu bu savaşta çok sayıda subayını kaybettiği için Sakarya Muharebesi
“Subaylar Savaşı” olarak da bilinir.
ULUSLARARASI ALANDAKİ (DIŞ SİYASETTEKİ) SONUÇLARI
İtalyanlar, Anadolu’da işgal ettikleri yerlerden tamamen çekildiler.
İtilaf Devletleri arasındaki görüş ayrıkları iyice arttı ve birlik tamamen
bozuldu. İngilizler TBMM karşısında yalnız kaldılar.
İtilaf Devletleri, Türkiye ve Yunanistan’a ateşkes teklifinde bulunmuşlardır.
Bu durum TBMM Hükümeti’nin varlığını, askeri alandaki başarılarıyla
kabul ettirdiğini gösterir.
KARS ANTLAŞMASI (13 Ekim 1921)
Sovyet Rusya’nın isteği ile Kafkas Cumhuriyetleri ile (Azerbaycan,
Ermenistan ve Gürcistan) TBMM Hükümeti arasında Kars Antlaşması
imzalandı (13 Ekim 1921). Buna göre;
Doğu sınırımız kesin olarak çizilmiştir.
Moskova Antlaşması’nın onaylanması niteliğindedir.
Ukrayna Cumhuriyeti ile TBMM Hükümeti arasında da bir dostluk
antlaşması imzalanmış, Sovyet Rusya’nın TBMM’ye yapacağı yardımlara
kesinlik kazandırılmıştır.
ANKARA ANTLAŞMASI (20 Ekim 1921)
Fransa ile TBMM Hükümeti arasında 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması
imzalandı. Bu antlaşmaya göre;
İki taraf arasındaki silahlı mücadele sona erecek,
Fransızlar, işgal ettiği yerlerden çekilecek,
Hatay Fransa’nın mandası Suriye’de kalacak fakat bu bölgelerde dili Türkçe
olan özel bir yönetim kurulacak
Yorum:
1. Hatay’da Türk kültürünün korunmasını kolaylaştırmış ve Hatay’ın 1939’da
anavatana katılmasına katkı sağlamıştır.
2. Hatay’ın Fransa’ya bırakılması Misakı Milli’den verilen ikinci tavizdir.
3. TBMM’yi ve Misakı Milli’yi tanıyan ilk İtilaf Devleti Fransa’dır.
Hatay ve İskenderun dışında bugünkü Suriye sınırımız çizildi.
Güney cephesi kapandı ve bundan sonra bütün birliklerimiz Batı Cephesi’ne
kaydırıldı.
BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ
(26 AĞUSTOS – 18 EYLÜL 1922)
Sakarya Zaferinden sonra Türk Ordusu’nun taarruz hazırlıkları uzun sürünce
Meclis’te Başkomutan’a karşı muhalefet başladı.
Taarruzu geciktirmekle ve Meclisi oyalamakla suçlanan Başkomutan Mustafa
Kemal Paşa, Meclise gelerek yaptığı konuşmada; “Efendiler bizim de amacımız
taarruzdur. Fakat yarı hazırlanmış bir orduyla taarruz etmek, kaybedilmiş bir
Yorum: Askeri başarılar siyasi başarılara ortam hazırlar.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
9 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
savaştan daha kötü sonuçlar doğurabilir.” diyerek hazırlıkların sürdüğünü ve
uygun zamanın beklendiğini söylemiştir.
Ayrıca kendisine yönelik eleştirilere; “Efendiler böylesine kritik bir ortamda
ordumuz başsız bırakılamaz. Bu bakımdan Başkomutanlığı bırakmadım,
bırakamam ve bırakmayacağım.” demiştir.
Ayrıca Büyük Taarruz öncesinde mecliste alınan bir kararla, Başkomutanlığın
süresiz olarak Mustafa Kemal’de kalmasına karar verilmiştir.
26 Ağustos 1922 günü sabah saatlerinde yoğun topçu atışıyla başlayan Türk
taarruzu karşısında Yunan siperleri altı saatte aşıldı ve Yunan ordusu kaçmaya
başladı.
Atlı birliklerimiz kaçan Yunan ordusunu Afyon Dumlupınar’da kuşattı. 30
Ağustos 1922’de yapılan Başkomutanlık (Dumlupınar) Meydan
Muharebesi’nde Yunan ordusunun büyük bir bölümü yok edildi.
Yunan Başkomutanı da savaşa katıldığı için bu savaşa “Başkomutanlık
Meydan Savaşı” adı verilmiştir.
Atatürk’ün “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrini alan
kahraman Türk ordusu, 9 Eylül günü İzmir’e, 11 Eylül günü Bursa’ya ve 18 Eylül
günü Balıkesir’e ulaşarak tüm Batı Anadolu’yu düşmandan temizledi.
Türk ordusunun İstanbul üzerine yürüyeceğini anlayan İngilizler, ateşkes
istediler.
SONUÇLARI
Batı Anadolu Yunan işgalinden kurtarılmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın askeri safhası başarıyla tamamlanmıştır.
Türk ordusunun kesin zaferi nedeniyle İtilaf Devletleri TBMM’ye ateşkes
teklifinde bulunmuşlar, bunun sonucunda da Mudanya Ateşkesi imzalanmıştır.
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (11 EKİM 1922)
Ateşkesin İmzalanmasına Ortam Hazırlayan Nedenler
Yunanistan’ın Türk ordusu karşısında kesin olarak yenilgiye uğraması
İngiltere’nin Türkiye ile yeni bir savaşı göze alamaması
İngiliz halkının ve sömürgelerinin savaş istememesi
Fransa ve İtalya’nın İngiltere’yi yalnız bırakması
Mustafa Kemal’in diplomatik atağa geçerek Boğazlar üzerinde olası bir savaşta,
Sovyet Rusya’nın da Türkiye’yi destekleyeceğini dünyaya ilan etmesi
Görüşmelere; İngiltere, Fransa, İtalya ve TBMM Hükümeti adına İsmet
Paşa katılmıştır.
Yunan temsilcileri ateşkes görüşmelerine katılmamış, görüşmelerde
Yunanistan’ı İngiltere temsil etmiştir.
MADDELERİ
Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki savaş sona erecektir.
Yunanistan, 15 gün içinde Doğu Trakya’yı (Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ)
boşaltacaktır.
TBMM Hükümeti, barış antlaşması imzalanıncaya kadar bölgede kalacaktır.
İstanbul ve Boğazlar, TBMM Hükümeti’ne bırakılacak, ancak İtilaf
Devletleri kuvvetleri kesin barış yapılıncaya kadar burada kalacaklardır.
ATEŞKESİN ÖNEMİ VE SONUÇLARI
Türk Kurtuluş Savaşı’nın silahlı mücadele dönemi sona erdi, diplomatik
mücadele dönemi başladı.
Doğu Trakya (Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ) ve İstanbul savaş yapılmadan
kurtarıldı.
Türk-Yunan mücadelesi kesin olarak sona erdi.
İtilaf Devletleri (özellikle İngiltere ve İtalya), bu antlaşmayı imzalamakla Yeni
Türk Devleti’nin siyasi varlığını tanımış oldular.
Yorum: Meclisin bu tutumu Mustafa Kemal’e duyulan güvenin arttığını
gösterir.
Yorum: Büyük Taarruz, tamamen taarruza ve düşmanı yurttan atmaya
yönelik bir savaştır.
Yorum: Yunanistan’ın görüşmelere katılmadığı halde alınan kararları kabul
etmesi, kendi iradesiyle hareket etmediğini, İngiltere’nin güdümünde
olduğunu gösterir.
Yorum: Bu madde Osmanlı Devleti’nin hukuken sona erdiğinin
göstergesidir.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
10 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
SANAT VE EDEBİYAT ESERLERİNDE KURTULUŞ SAVAŞI
Milli Mücadele edebiyat (roman, şiir) ve sanat (resim, heykel) eserlerine de
konu olmuştur. Başta İstiklal Marşı olmak üzere bu dönemde yazılan
eserlerde Kurtuluş Savaşı anlatılmıştır.
Roman
Halide Edip Adıvar Türk’ün Ateşle İmtihanı, Ateşten Gömlek
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Yaban
Tarık Buğra Küçük Ağa
Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları, Yorgun Savaşçı
Samim Kocagöz Kalpaklılar, Doludizgin
Turgut Özakman Şu Çılgın Türkler
Gazeteciler
Falih Rıfkı Atay Çankaya
Şevket Süreyya Aydemir Tek Adam
Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Üç Şehitler Destanı
Nazım Hikmet Kuvayı Milliye Destanı
Cahit Külebi Atatürk Kurtuluş Savaşında
Resim Heykel
Halil Dikmen İstiklal Harbinde Kadınlar
İbrahim Çallı Kurtuluş Savaşı’nda Zeybekler
Ruhi Arel, Ali Çelebi, Nejat Çelik …
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (24 TEMMUZ 1923)
Konferansın toplanma yeri için İtilaf Devletleri Lozan’ı (İsviçre), TBMM ise İzmir’i
önermiş, ancak uluslararası geleneklere göre görüşmelerin tarafsız bir yerde
yapılması gerektiğinden Lozan kabul edilmiştir.
Konferansa Türkiye’yi İsmet Paşa temsil etmiştir.
TBMM, Lozan’a gidecek heyetten, Kapitülasyonlar ve Ermeni Yurdu
(Azınlıklar) konularında kesinlikle taviz verilmemesini istemiştir.
Konferansa; İngiltere, Fransa, İtalya, TBMM Hükümeti, Yunanistan,
Romanya, Yugoslavya, Japonya, Belçika ve Portekiz doğrudan katılmıştır.
Sovyet Rusya ve Bulgaristan Boğazlar konusu görüşülürken bulunmuş, ABD
ise gözlemci olarak katılmıştır.
İlk görüşmeler Kapitülasyonlar, Boğazlar, Ermeni yurdu, Musul gibi konularda
antlaşma sağlanamadığı için 4 Şubat 1923’te kesilmiş ancak daha sonra
görüşmelere yeniden başlanmış ve 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış
Antlaşması imzalanmıştır.
SINIRLAR
SURİYE SINIRI: Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması esas alınmıştır.
IRAK SINIRI: Musul Sorunu yüzünden çözümlenememiş, Türkiye ile İngiltere
arasında yapılacak görüşmelerle belirlenmek üzere ileri bir tarihe ertelenmiştir.
BATI SINIRI: Meriç Nehri sınır kabul edilmiştir.
ADALAR: Bozcaada, Gökçeada Türkiye’ye, Rodos ve Oniki Ada İtalya’ya, Kıbrıs
İngiltere’ye, diğer bütün adalar Yunanistan’a bırakılmıştır.
KAPİTÜLASYONLAR: Kapitülasyonlar kaldırılmıştır. (tam bağımsızlık-
ekonomik bağımsızlık)
Yorum: TBMM, konferans için İzmir’i önermekle; görüşmeleri takip
etmeyi ve gerektiğinde müdahale edebilmeyi amaçlamıştır.
Yorum: TBMM Hükümetinin, azınlıklar ve kapitülasyonlar konusunda taviz
vermemesi, tam bağımsızlıktan ödün verilmeyeceğini gösterir.
Bilgi:
Lozan’da Türk heyetinin en çok üzerinde durduğu ilkeler devletlerin eşitliği ve
tam bağımsızlıktır.
T.C. İNKILAP TARİHİ VE A. 3. ÜNİTE - MİLLİ BİR DESTAN: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Zeki DOĞAN –Sosyal Bilgiler
Öğretmeni
11 Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com
BOĞAZLAR: Başkanlığını Türkiye’nin yapacağı, uluslararası bir komisyona
bırakıldı.
AZINLIKLAR: Türkiye’deki tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edilmiştir.
NÜFUS MÜBADELESİ (DEĞİŞ - TOKUŞ): Türkiye’deki Rumlar ile
Yunanistan’daki Türklerin karşılıklı olarak değiştirilmesi kararı alınmıştır.
SAVAŞ TAZMİNATI: Yunanistan, savaş tazminatı olarak Edirne’nin Karaağaç
bölgesini Türkiye’ye vermiştir.
DIŞ BORÇLAR: Osmanlı Devletinden ayrılan devletlere paylaştırılarak taksitle
ödenmesi kararlaştırılmıştır.
YABANCI OKULLAR: Türkiye’deki bütün yabancı okulların Türk devletinin
düzenleyeceği esaslara göre eğitim yapmaları kararlaştırılmıştır.
FENER RUM PATRİKHANESİ: Türkiye aleyhinde siyasi faaliyetlerde
bulunmamak şartıyla açık kalması kararlaştırılmıştır.
LOZAN ANTLAŞMASININ ÖNEMİ
Yeni Türk Devleti’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü tüm devletler
tarafından tanınmıştır.
Misak-ı Milli sınırları büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir.
Günümüze kadar geçerliliğini koruyan bir antlaşmadır.
Emperyalizme karşı başarılı olması nedeniyle sömürge altındaki milletlere
örnek olmuştur.
Yorum: Boğazların, Türkiye’nin başkanlığındaki uluslararası bir komisyona
bırakılması Türkiye’nin egemenlik haklarını zedeleyici niteliktedir.
Yorum: Avrupalıların azınlıkları bahane ederek içişlerimize karışması
engellenmiştir. (tam bağımsızlık)
Bilgi: Lozan’dan Kalan Sorunlar
Musul Sorunu (Irak sınırı)
Hatay Sorunu
Boğazlar Komisyonu
SOSYAL BİLGİLER VE T.C. İNKILAP TARİHİ DERSLERİNDE ÇOK
KULLANILAN KAVRAMLAR VE İLİŞKİLENDİRİLEN ALANLAR
SİYASİ: Devlet, sınırlar, toprak, fetih, fetihler, diplomatik ilişkiler, yönetim, idare etme,
başkent, boylar arasındaki mücadeleler, feodalite, krallık, şehir devletleri, kurultay, divan,
antlaşma, ateşkes, diplomasi, elçilikler, devletlerarası bloklaşma, Panislavizm, egemenlik
kurma, bağımsızlık, azınlık isyanları, azınlık hakları, ittifak arayışı, imparatorlukların
parçalanması, bir devletin yıkılması ya da kurulması, milliyetçilik akımı, toprak bütünlüğü,
Fransız İhtilali, meclis, seçimlerin yapılması, anayasa, genelgeler, kongreler, TBMM’nin
açılması,
EKONOMİK: Ticaret, mali, iktisadi, iktisat, kervansaray, ticaret yolu, Kral Yolu, İpek Yolu,
Baharat Yolu, Hint Deniz Yolu, kapitülasyonlar, fabrika, hammadde, pazar, pazar rekabeti,
pazar arayışı, sömürgecilik, ekonomik faaliyetler, vergiler, para, paranın icadı, sanayi, liman,
yeraltı ve yerüstü kaynakları, sömürgecilik yarışı, sömürge rekabeti, savaş tazminatı, Coğrafi
Keşifler, Sanayi İnkılabı, Düyun-u Umumiye,
ASKERÎ: Ordu, düzenli ordu, fetih, fetihler, onlu sistem, donanma, silah, silahlanma, savaşlar,
silahlanma yarışı, zafer, yenilgi, cephe, saldırı, taarruz, ateşkes, ordunun terhis edilmesi, Haçlı
Seferleri, I. Dünya Savaşı
KÜLTÜREL: Yazı, çivi yazısı, alfabe, kağıt, matbaa, kütüphaneler, medrese, Beyt’ül Hikme,
Rönesans, fikir akımları, düşünce akımları, basın yayın organları, dergi-gazete, gazeteler,
SOSYAL-TOPLUMSAL: Çok ulusluluk, birçok millet, farklı kültürler, halk, toplum yapısı,
nüfus yapısı, toplumsal, göç, nüfusun artması, sınıflara ayrılma, burjuva,
DİNÎ: çok tanrılı inanç, tanrı, tanrıça, putperestlik, ahiret inancı, kutsal yerler, ibadet, dini
yaymak, mezhepler, mezhep savaşları, Reform, mabetler, Mekke, Kabe, Kudüs, Vatikan,
endülüjans, Musevilik, Hristiyanlık, Müslümanlık, İslamcılık,
BİLİMSEL: İcatlar, rasathane, astronomi, takvim, ay takvimi, güneş takvimi, dünyanın
yuvarlaklığı, pusulanın geliştirilmesi, teknoloji, Aydınlanma Çağı,
BAYINDIRLIK-İMAR: Yol, köprü, cami, medrese, han, hamam, kervansaray vb. eserlerin
yapılması,
Siyasi kavramı; yönetim ve idari kelimeleri ile de ilişkilendirilir.
Ekonomik kavramı; iktisadî, malî, ticarî kelimeleri ile de ilişkilendirilir.
Zeki DOĞAN – Sosyal Bilgiler Öğretmeni – sosyalciniz.wordpress.com