liseli kıvılcım

28
GELECEK, İSTEDİĞİMİZ RENKLERLE BOYAMAK ÜZERE HALA BİZİM... Lıselı ıvılcım K cesaret! onur! dayanışma! Tüm Bozkırı Tek Bir Kıvılcım Tutuşturacak! 2 Aylık Liseli Gençlik Dergisi fiyatı 1 TL Şubat 2012

Upload: mert-can

Post on 24-Mar-2016

239 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Liseli Gençlik Gazetesi Sayı 3

TRANSCRIPT

Page 1: Liseli Kıvılcım

G E L E C E K ,İ S T E D İ Ğ İ M İ Z R E N K L E R L E

B OYA M A K Ü Z E R EH A L A B İ Z İ M . . .

LıselııvılcımK

cesaret!

onur!

dayanışma!

Tüm Bozkırı Tek Bir Kıvılcım Tutuşturacak!

2 Aylık Liseli Gençlik Dergisi

fiyatı 1 TL Şubat 2012

Page 2: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Özgürlükçü Gençlik Dergisi Şubat 2012 Özel SayısıSahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: C. Metin Şenyurt Adres: Hüseyinağa Mah. Süslü Saksı Sk.No: 18 K. 3 Beyoğlu/İstanbul Baskı: EZGİ Matbaacılık Sanayi Cad. Altay Sk. No: 14 Çobançeşme

Yenibosna-İstanbul - 0212 452 23 02 Tel.&Faks: (0212) 243 37 60

içinde neler var?2) içinde neler var?3) yine sevdalı... geldik iste!4-5) paran kadar oku!6-7) meselek liseleri

köle pazarı değildir!8-9) emekçisine, halkına gencine,

kadına ve çevreye fransız!dünya’ya kasımpasalı!

10-11) dünya’nın sokakları hareketli 12-13) röportaj- “bir kıvılcım”

14-15) söyleyecek sözümüz var!16-17) nükleer öldürür,

sermaye süründürür!18-19) sosyalizmin güçlü bir kanıtı:

ekim devrimi20-21) varolusçuluktan ne anlasılmalı?

24-25) livorno...

26-27) karanlık deryaların iki feneri:amy & azer

22) bilim kösesi:yasayan dünya

LıselııvılcımK

Merhaba,Liseli Kıvılcım’ın yeni sayısını,

çığ gibi biriken sorunları barındı-ran yeni bir öğretim döneminebaşladığımız, ancak aynı za-manda kışın kara günlerindenadım adım baharın umut dolugünlerine taşındığımız bu gün-lerde sizlere ulaştırmanın heye-canı içerisindeyiz. Her ne kadarliseli gençliği kişiliksizleştirmekiçin var gücüyle çalışan eğitimsistemi kara kışı andırsa da, yü-reğimizi karartmıyor, baharagiden yolda umudu ve isyanı ör-gütlüyoruz.

Bu sayımızda, liseli gençliğinsıralardan sokağa taşan özgür-lük mücadelesine adres olan Li-seli Kıvılcım’ı sizlere kısacatanıtan bir yazıya yer vermeninyanı sıra, paralı eğitim sistemininişleyişine derinlemesine bir bakışatmaya ve “köle pazarı” muame-lesi yapılan meslek liselerindebizlere reva görülen amansız sö-mürünün maskesini düşürmeyeçalıştık.

Elbette yaşadığımız sorunla-rın hiç birinin birbirinden bağım-sız olmadığının farkındaolduğumuz için yazılarımızın ko-nusunu sadece okullarımızın içiyle sınırlamadık. Hem ülke-

mizde halkın hemen her kesi-mine Fransız kalmayı başarabi-len başbakanın ipe sapa gelmezicraatlarını, hem de dünyanındört bir yanında zorbalığa ve sö-mürüye başkaldıran genç yol-daşlarımızı sayfalarımıza taşıdık.

Dünyanın yarısı olan kadınla-rın kapitalizme ve erkek egemensisteme karşı yürüttükleri müca-deleyi 8 Mart Dünya KadınlarGünü ekseninde gündeme taşır-ken, toplumsal cinsiyet rollerininhayatın her alanına nasıl sızdı-ğına dair bir farkındalık yaratmayıamaçladık.

Keyifle okunacağını umduğu-muz evrim köşesinde; dünyanınbaşından geçen değişime yakın-dan baktık. Bir parçası olduğu-muz doğayı sahiplenmeyeçağırırken, kapitalizme ve onunkâr hırsına karşı hıncımızı bileyennükleer tehlikeyi teşhir etmektende geri durmadık.

Futbolun sürekli olarak kitle-leri uyuşturan bir araç olarak kul-lanılmak istenmesine ve aslındatribündeki coşkunun da, sahadadökülen terin de güzelliğini yokeden endüstriyel futbol anlayı-şına karşı, başka türlü bir futbo-lun var olabileceğini İtalya’nınLivorno şehrini mercek altına ala-

rak gördük. Popüler kültürde gedikler

açmış olmalarıyla ortak bir noktada buluşan iki farklı sanatçıyı,bir neslin, müzik zevkleri değilsede, hayata karşı duruşları birbi-rine benzeyen gençlerinin dinle-meyi pek sevdiği AmyWinehouse ve Azer Bülbül’ü say-gıyla andık.

Kendimizi ve çevremizi anla-mak, hayatı anlamlandırmak veyürüyeceğimiz yolu açmak içinbiricik kılavuzumuz olan felse-feye de yer verdik elbette. Bu sa-yımızda önemli bir felsefi akımolan ve bizlere “devrimci olmalı-sın” diye fısıldayan varoluşçuluküzerine bir yazı hazırladık.

Onur, cesaret ve dayanışmayıliseli gençliğin dünyasına şekilveren değerler olarak sahiplenenve okulunu, evini, sokağını, yaşa-dığı dünyayı Che’nin, Deniz Gez-miş’in, Hikmet Kıvılcımlı’nınbizlere öğrettikleriyle yenidenkurma mücadelesine girişen biz-ler, devrimci yüreklere övünçveren Ekim Devrimi’ne olan tüminancımızla hakettiği yeri sayfala-rımızda vermeye çalıştık.

Liseli gençliğin direniş ve öz-gürlük için verdiği kavgadaumudu daha da büyütmek dile-ğiyle…

Lıselı

ıvılcımK2

Page 3: Liseli Kıvılcım

“Bir devrimcinin en önemli kabiliyeti nerdeyapılmış olursa olsun, bir haksızlığı kendisine

karşı yapılmış hissedebilme kabiliyetidir.”

Lıselı

ıvılcımK3

şubat 2012

Liseli Kıvılcım yeniden siz-lerle… 3 yıldır yürüyüşü-müz sürüyor, yolumuz

uzun ve engellerle dolu, ohalde emin adımlarla ilerlemekgerekiyor. Biz örgütlü mücade-lemizde bunu yapıyoruz.

Liseli gençliğin, yaşadıklarısorunlar karşısında kendi irade-lerini geliştirmeleri, mücade-lede söz sahibi olmaları vekendilerini özgürce ifade etme-leri için liseli gençlerin özgür-lük, eşitlik mücadelesi sürüyor.

Ülkenin dört bir yanında li-selilerin birliği güçleniyor, ör-gütlülüğü gelişiyor. LiseliKıvılcım daha çok liselinin yüre-ğine düşüyor. Büyüyor ve dahada büyüyecek…

Bizi Nerede Bulursunuz?Okulda, sokakta, atölyede

biz varız. Haksızlığın olduğuher yerde bizi görebilirsiniz.Che’nin sözü bizim rehberimiz-dir “Bir devrimcinin en önemlikabiliyeti nerde yapılmış olursaolsun, bir haksızlığı kendisinekarşı yapılmış hissedebilme ka-biliyetidir.”

Eğitimde eşitsizlik sürdükçebizim kıvılcımlarımız orada ola-cak.

Anti-bilimsel, şoven, cinsi-yetçi eğitimde ısrar edildikçe,bizi karşılarında bulacaklar.

Eğitim alınıp satılan, kâr edi-len bir ticaret konusu olmaktançıkmadıkça biz o tekere çomaksokmakta ısrarcıyız.

Anadilde eğitim hakkımız ta-nınmadıkça ve zorunlu din

dersleri sürdükçe biz debu asimilasyonculuğunkarşısında olacağız.

Tinerci değil devrimciolacağız!

Egemenler gençliğekendi çıkarlarına uygun bir rolbiçmeye çalışıyorlar. Önceleriasker gençlik, ülkücü gençlik,popstar gençlik idi, şimdi “din-dar gençlik” moda oldu… Baş-bakan şöyle buyurdu “Dindargençlik yetiştireceğiz.” Sonra“gençlik tinerci mi olsun” diyeyuvarladı. Biz zaten ondan kim-seye hayır gelmeyeceğini bili-yoruz.

Ve ona şunu açıklıyoruz: Ti-nerci değil devrimci olacağız!Ve senin dindar gençlikten nekastettiğini biliyoruz. Din sömü-rüsüyle, Kabesi iktidar ve paraolan gençler yaratmak istiyor-sunuz. Paranızın ve iktidarınızınputperesti olmayacağız. Özgür-lük, adalet ve eşitlik için müca-dele edeceğiz.

CESARET! ONUR! DAYA-NIŞMA!

Liseli Kıvılcım olarak parola-mız “CESARET! ONUR! DAYA-NIŞMA!”dır.

Sinik ve boynu bükük deği-liz. Başımıza vurup elimizdekinialamazlar. Hakkımızı cesaretlesavunuruz, alırız. Güçlüdenyana değil, her zaman ezilen-den ve haklıdan yanındayız.

Bir insan ne için yaşar?Bizce “Onuru için yaşar.” Bizeegemenlerin reva gördüğü,

köşedönmeci, tüketimci, hileci, riya-kâr onursuzluk kültürüne karşıgeliyoruz!

Sistem bize “Kimseyle dost-luk kurma, arkadaşının kuyu-sunu kaz, bir şeyini paylaşma,herkesle mesafeli ol” diye öne-riyor. Pahalı takım elbiseler vetayyörleri içindeki sinsi çakallar,insanın insana kurt olduğu birdünya yaratmak istiyor. Buoyunu dayanışma bozar.

Tayyip Erdoğan ve arkadaş-larının bize önerisi şudur: “Re-kabet et! Uslu dur! Diz Çök!”

Kim ne derse desin biz yolu-muzda yürümeye devam ede-ceğiz, dilimizde özgürlüktürkülerimizle… Yüreğimizedüşen Kıvılcım, sevdamızdakor alev oldu. Geldik bugüne,işte buradayız.

Serüvenimizin özetini şairAdnan Yücel’den bir alıntıylayapalım:

“Bin kez budadılar körpedallarımızı

Bin kez kırdılar. Yine çiçekteyiz işte yine

meyvedeyiz Bin kez korkuya boğdular

zamanı Bin kez ölümlediler Yine doğumdayız işte, yine

sevinçteyiz.”

Y i ne Se vda l ı . . .Ge l d i k İ ş t e !

Page 4: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK4

Türkiye’de, eğitim sistemiile ilgili yapılan değişik-likler sonucunda liseli

gençliğin karşı karşıya kaldığısorunlarının çözümü konu-sunda bir arpa boyu yol dahialınmamış aksine sorunlar birçığ gibi büyüyerek liseli gen-çliğin önünde aşması gere-ken birer engel halinegelmiştir. Başa gelen her hü-kümet, eğitim sistemine yöne-lik olarak öğrencilerin yararınadeğişiklikler yapacağı vaa-dinde bulunmuş ve bu vaat-lerle koltuklarını sağlamaalmıştır. Ancak on yıllar geç-mesine rağmen hiçbir hükü-met ve onun bakanlıkları liseligençliğin istek ve ihtiyaçlarınakulak asmamıştır.

Başa gelen diğer hükümet-ler gibi AKP hükümeti de yeniolduğunu söylediği eğitim po-litikaları ve bu eğitim politika-larını uygulamak için yaptığıve yapacağını söylediği “deği-şiklikler”i ile karşımızda.Ancak “ne kadar paran varsa

o kadar iyi eğitim alırsın.”yaklaşımında bir değişiklikyok.

Eğitimin Amacı Ne Ol-malıdır?

Eğitim, insanın fiziksel,bilişsel ve duygusal gelişi-minin yaşam boyu gerçek-leşmesine yardımcı olması,kolektif yaşamı ve bireyinözgürleşmesini destekle-mesi, eleştirel ve yaratıcıdüşünme ve sorgulamabecerisini geliştirmesi, top-lumsal barış, adalet ve kar-deşlik duygularınıpekiştirmesi, insanlar ara-sında eşitlikçi düşünceyi esasalması, farklı kültür ve kimlik-leri zenginlik olarak kabul et-mesi, demokratik değerleribenimsemesi ve emeğe say-gıyı geliştirmesi gereken birsüreç olarak tarif edilebilir.

Günümüzde Eğitim…Her şeyin para ile alınıp sa-

tıldığı günümüzde eğitim dedeğerler bütünü ve hak olmameselesinden çıkarılarak para

ile alınıp satılan bir metayadönüştürülmüştür. Nasıl kibelli ihtiyaçlarımızı karşılamakiçin pazardan giyecek ve yi-yecek alıyorsak ve karşılı-ğında para veriyorsak vekaliteli giyecek ve yiyecekalmak için daha çok paraödememiz gerekiyorsa dahanitelikli, kaliteli bir eğitimalmak için daha çok para ver-memiz gerekiyor.

Devlet, devlet okullarındanitelikli eğitim vermediği için

Bugün eğitim sistemindeki“dönüşümler” özel

okullarıyla, özel dersleriyle,dershaneleriyle vb. ile

eğitimi, kamusal bir hak ol-maktan çıkartıp parayla

alınıp satılan bir mal halinegetiriyor ve bireylerin maddi

olanaklarına göreyararlanabileceği bir

ayrıcalığa dönüşmesine yolaçıyor.

ParanKadarOku!

Page 5: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

pek çoğumuz devlet okulla-rındaki eğitimin üniversite sı-navını kazanmak için yeterliolmadığını düşünüp tümmaddi imkânlarımızı zorlayıpdershanelere yazılıyor. Ders-hane sahiplerinin mantığı ilegiyecek ve yiyecek satan pat-ronların mantığı arasında isebir fark yok.

Patronlar nasıl üretilenürünleri tanıtmak ve daha çoksatmak için panolara ilanlarasıp televizyonlara, gazetelerereklamlar veriyorsa dershane-ler de benzer şekilde sınav bi-rincilerinin fotoğraflarınıpanolara, dershanelerin cam-larına asarak reklam yapıyor;televizyonlara, gazetelere nekadar başarılı olduklarını an-lattıkları reklamlar veriyorlar.Yeni yöntemlerini, kampanya-larını, taksit imkânlarını, indi-rimlerini bu reklamlararacılığıyla allandıra ballan-dıra anlatıyorlar. Böylece pa-zarda daha çok satarak dahaçok kazanmaya çalışıyorlar.Öğrenciler ve veliler ise tıpkıpazarda, alışveriş merkezindegiyecek ve yiyecek almayaçıkmış müşteriler gibi o ders-hane senin bu dershanebenim dolaşıp bütçesine en

uygun eğitimialmaya çalışı-yor. Alamayan-lar ise elleriboş, üniversitesınavına hazır-lıkta 1-0 geridebaşlıyor.

Peki, NeredeBu Devlet?

Eğitim,temel bir haktırve devlet buhakkı sağla-mak için ge-reklisorumluluklarıyerine getir-mekle yüküm-lüdür. Fakatbugün eğitimsistemindeki “dönüşümler”özel okullarıyla, özel dersle-riyle, dershaneleriyle vb. ileeğitimi, kamusal bir hak ol-maktan çıkartıp parayla alınıpsatılan bir mal haline getiriyorve bireylerin maddi olanakla-rına göre yararlanabileceği birayrıcalığa dönüşmesine yolaçıyor. Bugün eğitim, insanla-rın çok yönlü gelişimini sağla-yacak, halk için bilimüretilmesine yaraya-

cakbir yapı olmaktan çıkmış vesermaye için bir rant alanınadönüşmüş, kar odaklı bir me-kanizma haline gelmiş du-rumda. Dolayısıyla parasıolanın parası kadar yararlan-dığı bir eğitim sistem var önü-müzde ve eğitim sistemindeyıllardır gerçekleştirilen dönü-şümler zenginlerden başkakimseye yaramıyor.

Devlet, devlet okullarında nite-likli eğitim vermediği için pek

çoğumuz devlet okullarındakieğitimin üniversite sınavını

kazanmak için yeterli olmadığınıdüşünüp tüm maddi

imkânlarımızı zorlayıp der-shanelere yazılıyor. Dershane

sahiplerinin mantığı ile giyecekve yiyecek satan patronların

mantığı arasındaise bir fark yok.

Lıselı

ıvılcımK5

Page 6: Liseli Kıvılcım

Lıselı

ıvılcımK6

Meslek LiseleriKöle Pazarı Değildir!Büyük patronlar ve AKP

hükümeti gözünü mes-lek liselerine dikmiş du-

rumda… Ve velilere,öğrencilere ve öğretmenleresorma gereği duymadankendi çıkarlarına göre yenidüzenlemeler yapıyor. Eğitimi,topluma temel bir hizmet ola-rak görmeyen ve bu sahayıkendi oyun bahçesi sayansermaye ve hükümet sözcü-leri meslek liselerini yap-boztahtası gibi ele alıyor.

Meslek Liseleri Nasıl Deği-şiyor?

Önce 2008 yılından başla-yarak “Meslek Lisesi Memle-ket Meselesi” sloganıylakampanyalar yürütüldü.Büyük patronların ilgisi böyle-likle meslek liselerine döndü,burada ucuz işgücü ve kali-fiye ara eleman ihtiyaçlarınıkarşılamaya yöneldiler. Vesonra KOÇ’lar, Sabancı’lar vediğerleri ardı ardına meslek li-sesi açmaya başladı. En so-

nunda ise geçen yıl aralıkayında Milli Eğitim Bakanlı-ğı’ndan bir açıklama geldi ve2013’de düz liseleri kaldırıla-cağı belirtti. Neydi bu açıkla-manın getirdiği? MEB’in yenidüzenlemesine göre, AnadoluLisesi’ni kazanamayanlarMeslek Liseleri’ne gidecektive düz lise artık tarih olacaktı.

Yani 2013 yılıyla birlikte“Milli Eğitim Sistemi” içindetemel bir değişim öngörülü-yor. Artık ortaöğretimin bel ke-miğini meslek liselerioluşturacaktı.

Meslek Liseleri Köle PazarıDeğildir!

2013’le birlikte önem kaza-nacak olan meslek liseleri,büyük patronlar için büyük bir

çıkar kapısı olarak dizayn edi-liyor. Büyük sermaye meslekliselerini “köle pazarı”, “ucuzişgücü yetiştirme çiftlikleri”haline getirme peşinde… Bizmeslek lisesi öğrencileri busürece DUR! demezsek, busüreç adım adım işleyecek.

Torba Yasa’da Asgari ÜcretYaşı Yükseltildi!

Geçen yıl meclisten geçen“Torba Yasa” adlı düzenlemeile patronlar için asgari ücretödeme yükümlülüğünde, baş-langıç yaşı 18’e yükseltildi.

Peki, biz böylelikle hangikazanımımızı kaybetmişolduk?

Daha önce 16 yaşından iti-baren patronlar asgari ücret

şubat 2012

2013’le birlikte önem kazanacak olan meslekliseleri, büyük patronlar için büyük bir çıkar kapısı

olarak dizayn ediliyor. Büyük sermaye meslekliselerini “köle pazarı”, “ucuz işgücü yetiştirme

çiftlikleri” haline getirme peşinde… Biz meslek lis-esi öğrencileri bu sürece DUR! demezsek, bu

süreç adım adım işleyecek.

Meslek lisesi sermaye meselesi!

Page 7: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

ödemekle yükümlüydü. Fakatartık bu yasal yükümlülükkalkmış ve kazanılmış bir hak-kımız gaspedilmiş oldu.

Yani Torba Yasa’yla birliktepatronların 18 yaşından gençişçilere asgari ücret

ödeme yükümlülüğü kal-madı. Bu da genç işçi veçocuk işçi sömürüsünün art-ması anlamına geliyor.

Staj Koşulları Ağırlaştırıldı!Yine Torba Yasa ile Küçük

işletmelerde stajyer çalıştır-manın önü açıldı.

Bu, meslek lisesinde oku-yan gençler için ne anlamageliyor?

Bu, daha ağır koşullariçinde, küçük işletmelerde ta-nımsız, angarya işlerde çalış-masının önünü açıyor ve gençişgücü sömürüsünün daha da

artırılması anlamına geliyor!Meslek Liselerinde Staj

Sömürüsü Devam Ediyor!Meslek liseli gençler

“staj” adı altında yoğun birsömürü kıskacında bulunu-yor. Birçok meslek lisesindeöğrenciler “Beceri Eğitim”adı altında haftada 3 gün,8’er saatten 24 ders saatikarşılığında çalıştırılıyor. Vebu çalışma çoğu yerde gün-lük 8 saat yerine 15 -16saate kadar çıkıyor. Bu dayetmez gibi bir de ücretlerdüşürülüyor, Torba Yasa ilebirlikte, stajyer öğrenciler238 TL yerine artık 188 TLmaaş alacak*. Bu da bizleriçin, daha ucuza çalıştırmave daha yoğun sömürü anla-mına geliyor.

“Katsayı Reformu” Aldat-macadır!

Diğer yandansa, meslek li-selerindeki bu dönüşümü giz-lemek amacıyla yetkili kişilerinağzından yalan ve çarpıtmaeksik olmuyor. “Katsayıyı kal-dırdık. Fırsat eşitliği sağladık.”Sözü de bu yalanlardan biri.Diyeceğimiz şudur ki, yetkili-ler bizleri aldatmaktan vaz-

geçsin. Eşitlik demekle eşitlik,adalet demekle adalet ger-çekleşmez. Katsayıyı kaldır-mak yetmez! Gerçek bir fırsateşitliği sağlanması için, mes-lek liselerindeki eğitim kalite-sinin artması gerekir.

SORUYORUZ?Eşit, parasız, bilimsel ve

anadilde eğitim koşulları sağ-lanmadan eğitimdeki eşitsiz-liği ve adaletsizliği nasılgiderebilirsiniz?

Onlar bilmez ve umursa-maz belki ama eşitsizlik veadaletsizliğin nasıl giderilece-ğini BİZ biliyoruz!

Çözüm, örgütlü mücadele-mizde! Çözüm, eşit, parasız,bilimsel, anadilde eğitim kav-gamızda!

Meslek Liseliler ÖrgütlüOlalım Güçlü Olalım!

Özgür, Demokratik, HalkçıLise için Liseli Kıvılcım’da bir-leşelim!

* 2011 yılına göre

Meslek liselerindekidönüşümü gizlemek

amacıyla yetkili kişilerinağzından yalan ve çarpıtma

eksik olmuyor. “Katsayıyıkaldırdık. Fırsat eşitliğisağladık.” Sözü de bu

yalanlardan biri.Diyeceğimiz şudur ki, yetk-

ililer bizleri aldatmaktanvazgeçsin. Eşitlik demekle

eşitlik, adalet demekleadalet gerçekleşmez.

Katsayıyı kaldırmak yet-mez!

Lıselı

ıvılcımK7

Page 8: Liseli Kıvılcım

Lıselı

ıvılcımK8

Son günlerde Fransa’dagörüşülen Ermeni Soy-kırımını İnkar Yasası ül-

kemizde, okulumuzda,evimizde yaşanan sorunlar-dan daha çok öne çıkmayabaşladı. Sanki dünyada enfazla ‘terör’ tutuklusu bulu-nan, tutuklu gazeteci sayısın-dan dünya birincisi olan bizdeğilmişiz gibi Fransa’ya dü-şünce özgürlüğü dersleri veri-liyor.

Peki ya bu tartışmalar sü-rerken ülkemizde neleroldu?

28 Aralık gecesi ŞırnakUludere 35 köylü savaş uçak-larının bombardımanı sonu-cunda hayatlarını kaybettiler.Olaydan sonra yaklaşık birgün sessin kalan hükümet vemedya yapılan eylemler vebaskılar sonucunda ‘hata’ ileköylülerin katledildiğini itirafettiler. Fakat köylüler her günkarakolun önünden geçerek

kaçakçı-lık yaptık-larını,hattaölen ço-cuklara(buaradaölen 35 köy-lüden 19’u 18 yaşından küçükyani çocuk) askerin görüncekorkmamalarını söylediklerinibelirttiler. İçişleri Bakanı da el-lerinde 4 saatlik Heron görün-tüleri olduğunu belirterekincelemelerin devam ettiğinisöyledi. Neredeyse bir aygeçti ama dört saatlik Heron görüntülerini in-celemek nedense bitmedi.

Verdiği kararlarla dünyayahukuk dersi veren Türk Hu-kuku, 5 yıl önce hunharca kat-ledilen Hrant Dink davasındacinayetin arkasında örgüt ol-madığına karar vererek birkişi dışında geri kalanlara be-raat kararı verdi. En ufak pro-testoda öğrencileritutuklayarak olmayan örgüt

vareden Türk Hukuku onlarca is-tihbarata rağmen sessiz kalanEmniyet değilmiş gibi, katiliyakaladıktan sonra Türk bay-rağı resim çektiren polislerdeğilmiş gibi cinayette örgütbağlantısı bulamadı!

30 Aralık günü ise yeniyılda verilecek olan asgariücret belirlendi. Yoksulluk sı-nırının üç bin lira, açlık sınırı-nın bin lira iken asgari ücretin%12’lik(!) zamla 701 liraya çı-karıldığı ilan edildi. Bu as-gari ücretin 16 yaşındanbüyük olanlar için geçerli ol-duğunu düşünürsek, 16 ya-şından küçük ve çalışmakzorunda olan gençleri ve as-gari ücretin üçte birine stajyapan meslek lisesinde oku-

Halkına, emekçisine, gencine,kadına zulüm, sömürü ve tutuklu-luk; doğaya talan öngören birhükümetin başkasına insanlıkdersi vermesi ne kadar dürüstçe?Ve bütün bunlara karşı sessizkalmak ne kadar insanca?

şubat 2012Emekçisine, Halkına, Gencine,

Kadına ve Çevreye FRANSIZ*,

Dünya’yaKASIMPAŞALI!

Page 9: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

yan gençlere ne kadar değerverildiğini görmüş oluruz.

Her gün beş kadının öldü-rülmeye devam edildiği ülke-mizde geçenlerde ortayaçıkan bir görüntüde İzmir’dekiKarabağlar karakolunda birkadının polislerce dövüldüğüortaya çıkmıştı. Bu görüntülersonucunda dava açan İzmirBaşsavcılığıkadınadayak atanpolisleriçin 5 yıl 9ay hapiscezası is-terken,dayakyiyen ka-dına isepolislerehakaret vemukave-metten 6,5yıl hapiscezası is-tedi!

Enerjiihtiyacınıkarşılamakbahane-siyle do-ğayı talanetmeye kal-kışan AKP hü-kümeti, başta Karadeniz halkıolmak üzere Anadolu halkınındirenişi sonucunda amacınaulaşamadı. Benzer bir şekildeüçüncü köprü projesiyle İs-tanbul’un doğasını paraya vetalana dönüştürmeye niyetle-nen AKP’nin açtığı ihaleyemaliyeti dolayısıyla hiçbirfirma katılmadı. Bunun üze-rine Ulaştırma Bakanı maliye-tin düşürülerek tekrardanihale açılacağını söyleyerekAKP’nin ve kapitalizmin nedoğayı ne de insanı önemse-

mediğini tekrar gösterdi.Halkına, emekçisine, gen-

cine, kadına zulüm, sömürüve tutukluluk; doğaya talanöngören bir hükümetin baş-kasına insanlık dersi vermesine kadar dürüstçe? Ve bütünbunlara karşı sessiz kalmakne kadar insanca?

30 Aralık günü ise yeni yılda verilecek olan asgariücret belirlendi. Yoksulluk sınırının üç bin lira, açlıksınırının bin lira iken asgari ücretin %12’lik(!) zamla

701 liraya çıkarıldığı ilan edildi. Bu asgari ücretin 16yaşından büyük olanlar için geçerli olduğunu

düşünürsek, 16 yaşından küçük ve çalışmakzorunda olan gençleri ve asgari ücretin üçte birine

staj yapan meslek lisesinde okuyan gençlere nekadar değer verildiğini görmüş olu-

ruz.Lıselı

ıvılcımK9

B İ L G İ

* "Fransız kalmak" deyi-mini Türkçeye ünlü sosya-

list düşünür HikmetKıvılcımlı kazandırmıştı.

Marksizm incelemelerinde'üç kaynak' olarak adlan-

dırdığı İngiliz ekonomi po-litiği, Fransız sosyalizmi veAlman felsefesi üzerindeduran Kıvılcımlı, Türkiye

sol hareketleri üzerine birdeğerlendirmesinde "dev-

rimci pratiğe önem ver-mek ve teoriyi ihmal

etmek" anlamında"Fran-sızca konuşmak" ifadele-

rini kullanmıştı.Kıvılcımlı'nın Türkiye solu-nun teoriye aldırış etme-

mesini vurgulamak için de"Fransız kalmak" deyimini

kullandı.

Page 10: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK10

Dünya’nın Sokakları Hareketli

2011 yılını ardımızda bıra-kıp 2012 yılının ilk ayla-rına doğru yelken

açarken dünyanın pek çok ül-kesinde öğrenciler paralı eği-time, harçlara, piyasalaşmayakarşı mücadele ettiler. Yuna-nistan'dan Fransa'ya, İngilte-re'den İtalya'ya,Kolombiya'dan Şili'ye, özel-likle Avrupa ve Güney Ame-rika gençliği eşit, parasız,bilimsel eğitim talebiyle so-kaklara döküldü. Öğrencilerinbu haklı mücadelesi pek çokkere tehditlerle ve baskılarlakarşı karşıya kaldı. Öğrencilerbu baskılara kitlesel eylem-lerle yanıt vererek onurlu mü-cadelelerini taçlandırdılar.

Şili:Şili'de geçtiğimiz aylarda

gündemde genişçe yer işgaleden eylemler gerçekleşti. Ül-kedeki 3,5 milyon öğrenciden

% 40'ının devlet okullarına, %50'sinin yarı özel okullara git-tiği, % 10'unun ise özel okul-lara gittiği Şili'de eğitim,özellikle de yükseköğrenimlüks haline gelmiş durumda.2011 yılının Mayıs ayından buyana bu gidişe dur demek,özelleştirmelere karşı çıkmakiçin öğrenciler çok sayıdaeylem gerçekleştirdi.

Bu süreç içerisinde “Öğ-rencilerin lideri ölürse hareketson bulur” diye tehdit savuranKültür Bakanı hareketin gücükarşısında tutunamayarak ba-kanlıktan kovuldu. İlerleyen

süreçte ilan edilen genelgrevde 14 yaşındaki bir öğ-rencinin polis kurşunuyla öl-mesi üzerine gelişen tepkilersonucu polis müdürü de gör-evinden istifa etmek zorundakaldı. Hareketi sönümlendir-mek üzere Türkiye'dekinebenzer bir biçimde DevletBaşkanı Pinera iktidar yanlısıbir öğrenci temsilcisiyle gö-rüşme girişiminde bulunsa daöğrenciler buna bakanlığıişgal ederek yanıt verdiler.İlerleyen günlerde on binlerceöğrenci ve veli bütçe planla-masının yapılacağı senatotoplantı salonunu basarakeğitime bütçe talebinde bu-lundular.

Şili'de öğrenci muhalefeti2006 yılında liselilerin oluştur-duğu Penguenler hareketiyleivme kazanmıştı. Darbe döne-minde çıkartılan eğitim yasa-sının değişmesi talebiyle ciddi

Page 11: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

bir ivme kazanan hareketdaha sonra sönümlenmişti.Bu hareketin öznelerinin iler-leyen zamanlarda üniversitemuhalefetine dâhil olmasıciddi bir muhalefeti açığa çı-karma potansiyelini içinde ta-şıyor.

Mısır:

Hükümetin devrilmesi son-rası göreve gelen askeri kon-seyin devrilmesi talebiyleMısır'da on binlerce kişi alan-ları doldurdu. Mısır BağımsızSendikalar Konfederasyo-nu'nun aldığı grev kararıyla onbinlerce işçi Tahrir Meydanı'naakın etti. Ayrıca Mısır'da devri-min yıldönümünde on bin-lerce insan Tahrir Meydanı'nıdoldurarak çadırlar kurdu.

İngiltere:Harçlara yapılan yüksek

oranlı zamlar sonrasında 55bin civarında öğrenci sokağadöküldü. Üniversite bölgesiolarak bilinen Londra'nınMalet Caddesi'nden başlayanyürüyüş Trafalgar Meydanı'nakadar sürdü. Öğrencilerin bu-rada çadır kurma girişimipolis saldırısıyla engellen-meye çalışıldı.

ABD:ABD'de başlayan ve Avru-

pa'daki metropollere de yayı-larak dünya çapında bir etkiyaratan Occupy (İşgal Et!)Hareketi son aylarda yoğun

polis baskısınedeniylegüç kay-betse degeri adımatmamayave yenikampanya-larla soluk-lanmayaçabalıyor.12 Ara-lık'ta Oak-land'da 20bin kişinin katılımıyla gerçek-leşen genel grevle iyi bir hare-ketlilik yakalanırkenöğrenciler ve öğretmenler degreve okullardan düzenledik-leri yürüyüşlerle katıldılar.Grev esnasında öne çıkansloganlar; “Yaşayamıyorsakçalışmayacağız”, “Politikacı-lar, bankerler, yalancılar, hır-sızlar, Lütfen demiyoruz, Gerialıyoruz”, “Halk kütüphanesinideğil, polis bürosunu kapat”oldu.

Ayrıca hareketin önümüz-deki dönem sloganları olan“Evlerimizi işgal edelim”, “Yi-yeceğimizi işgal edelim”,“Üniversitelerimizi işgal ede-lim” gibi kampanyalar yenihareketliliklerin kapısını arala-

mayagebe görünüyor.

Direnişi büyütmek ve dün-

yanın dört bir yanında yakılan

isyan ateşlerine eşit, parasız,

bilimsel, anadilde eğitim tale-

biyle katılmaksa bizim eli-

mizde.

Yunanistan'danFransa'ya, İngiltere'den

İtalya'ya, Kolombiya'danŞili'ye, özellikle Avrupa

ve Güney Amerikagençliği eşit, parasız, bil-

imsel eğitim talebiylesokaklara döküldü.

Öğrencilerin bu haklı mü-cadelesi pek çok kere

tehditlerle ve baskılarlakarşı karşıya kaldı.

Öğrenciler bu baskılarakitlesel eylemlerle yanıt

vererek onurlu mü-cadelelerini

taçlandırdılar.

Lıselı

ıvılcımK11

Page 12: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK12

Merhaba önceliklesizi tanımak isteriz.Bize kısaca kendi-

nizden bahseder misiniz?Adım Uğurcan. Adana’da

yaşıyorum.

Liseli Kıvılcım ile nasıl ta-nıştınız?

Ben, yaklaşık iki sene öncetanıştım Liseli Kıvılcım’la, lise-lerin daha demokratik dahaözgür liseler olması taleple-riyle gümbür gümbür geliyor-lardı. Gençliğin o bomboşhallerinden bıkmıştım. Birbi-rini tüketen ilişkilerden bık-mıştım. İşte tam o sırada LiseliKıvılcım çıktı karşıma. Herhafta politika, kültür-sanat gibikonuları konuşmak için biraraya geliyorlardı. Nasıl dahaiyi bir eğitim sistemi olur diyetartışıyorlardı. Ben de bu top-lantılara katılmaya başladımve böylece Liseli Kıvılcım’latanışmış oldum.

Neden Liseli Kıvılcım’dafaaliyet yürütüyorsun?

Bir şeyler yapmak gereki-yordu. Meslek liseleri köle pa

zarına dönüşüyor, düz liselertasfiye ediliyor. Parasızlıktanüniversite sınavlarına hazırla-namayan arkadaşlarımız var.

Sınavlar yüzünden birçok ar-kadaşımızın psikolojisi bo-zuldu. Bazı arkadaşlarımızsınav stresi yüzünden intiharetti. Örneğin dershane para-sını ödeyemediği için intihar

eden Soner’i unutamıyorum;sınav stresi yüzünden kendinisekizinci kattan aşağı atan Sı-dıka’yı da. İnsanlar sınavlaryüzünden intihar ederkenşifre skandalı ortaya çıktı.Beni asıl Liseli Kıvılcım’a bağ-layan şeyler bunlar. Aslındabu soru bana ‘Neden LK’lı ol-dunuz?’ diye sorulmamalı.Bunu okuyanlara ‘Siz nedenLK’lı olup bu gidişe bir durdemiyorsunuz?’diye sorul-malı. Sonra bu ezberci eğitim,ataerkil eğitim, dogmatik eği-tim bunların hepsi başlı ba-şına birer sebep aslında veLK’lı olmak için çok nedenvar. Ben de hiç tereddütsüzLiseli Kıvılcım’da örgütlendim.

Liseli Kıvılcım’da faaliyetyürütmeye başladıktansonra hayatında nasıl deği-şiklikler oldu? Çevredennasıl tepkiler geldi?

Kendim, gerçekten var ol-duğumun farkına vardım. Dü-

“Sonra bu ezberci eğitim, ataerkil eğitim, dogmatikeğitim bunların hepsi başlı başına birer sebep aslında

ve LK’lı olmak için çok neden var. Ben de hiç tereddüt-süz Liseli Kıvılcım’da örgütlendim.”

“B i r K ı v ı l c ım”

Page 13: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

13

Bir süredir Anadolu Yakası'nda Liseli

Kıvılcım faaliyeti yürüten liseliler 14

Ocak Cumartesi günü Kartal

ÖGD'nin açılışında buluştu. Dershane öğ-

rencisi Semanur Korkmaz'ın açılış konuş-

ması ile başlayan etkinlikte 12. sınıf

öğrencisi Hediye Şahin, Kapitalist sistemin

liselerdeki politikalarına, eğitimin piyasaya

açılarak paralı hale getirilmesine, liselerin

birer hapisaneye dönüşmesine, eğitimin

cinsiyet ayrımcı politikalarla düzenlenme-

sine, meslek liselerinin köle pazarına dön-

üştürülmesine karşı Liseli Kıvılcım'ın

liselerde özgürlük ateşini yaktığını belirte-

rek, yaşanan sorunların üç beş liseyle sı-

nırlı olmadığını dolayısıyla bütün liselerde

güçlü bir liseli faaliyet oluşturmak için Liseli

Kı-vılcım'da örgütlenmenin önemli ol-

duğunu, örgütlenmenin önemli bir alanının

da Kardal'da açılan dernek olduğunu ifade

etti. Hediye Şahin'in ardından farklı liseler-

den Liseli Kıvılcım okurları söz alarak liseli

faaliyetine ve derneğin kuruluşuna dair dü-

şüncelerini ifade etti. Etkinlik konuşmaların

ardından müzik dinletisi ve slayt gösterisi

ile son buldu. Etkinliğe Anadolu Yakası'nda

bulunan 7 liseden 60 liseli katıldı.

şüncelerimi özgürce söyleye-bilme yeteneğini kazandım.Sorgula-

maya başladım. Kısacası birbirey olduğumun farkına var-dım. Arkadaş ortamım birdenbire değişti. İlk başta çokfarklı gelmişti arkadaşlarımaçünkü artık okuldaki bir so-runa karşı görüşümü açıkçaifade edebiliyordum. Yaptığı-mız tartışmalar birbirimizi bes-

leyen, üreten tartışmalardı.Ben değiştikçe çevrem de de-

ğişti. Ailem bendekideğişikleri çok ay-rıntılı görüyorduçünkü artık evde işbölümü yapmakgerekliliğini söylü-yordum. Odamıtopluyor, annemeyardım ediyor-dum. Tam birbirey olmuştum.

Liseli Kıvıl-cım’ın içinde iliş-

kiler nasıl işliyor?En önemli nokta birbirimizi

kırmadan incitmeden hataları-mızı birbirimize söylüyoruz.

Bu hem karşımızdakinihem de bizi geliştiriyor. Birbiri-mizin ezberini bozmayı çokseviyoruz. Hiçbirimizi bir diğe-rimizden üstün görmüyoruz.Çünkü biliyoruz ki herkesin

birbirinden farklı özellikleri var.Fikir alışverişlerimiz her yanyana gelişimizde oluyorzaten. Ve aslında en önemlisiaramızdaki sıcaklık ve dürüst-lük, bu her şeyin önüne geçi-yor zaten.

Peki Liseli Kıvılcım’la bir-likte senin bundan sonrakihedeflerin neler?

Ben ve arkadaşlarım eli-mizden özgürlük ve mücadelebayrağını asla indirmeyece-ğiz. Hem liselerdeki anti-de-mokratik uygulamalara karşıçıkıyoruz hem de toplumsalolarak kapitalizmin yarattığıtüketici liseli gençlik algısınıyıkmaya geliyoruz. Hedefimizbilimsel eğitim. Hedefimizanadilde eğitim. Hedefimizcinsiyetçi olmayan eğitim. He-defimiz özgür ve demokratiklise.

Özgürlüğün KapılarıAçıldı!

Lıselı

ıvılcımK

Page 14: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK14

Söyleyecek Sözümüz Var!8Mart: Kadınların Mah-

rumiyete ve Mahkûmi-yete Başkaldırısı

Kadınlarla erkekler arasın-daki cinsiyetçi ayrım doğduk-ları andan itibaren başlar.Bebekken kıyafetlerimizdekipembe ve mavi renkleri ayırırönce kadınlarla erkekleri.Sonra ilkokulda fişlerimizdekitaplarımızda görürüz cinsi-yetçi ayrımı: fişlerimizde Ayşeip atlar. Ali ise top oynar. Ki-taplarımızda temizlik yapananne ile koltukta oturmuş tel-evizyon izleyen baba resimlerivardır ya da yine ders kitapla-rımızda tarihe yön verenler,edebiyatla, bilimle uğraşanlarsadece erkeklermiş gibi gös-terilir ve edebiyatla bilimle uğ-raşan kadınlardan neredeysehiç bahsedilmez.

Kadınlarla erkekler arasın-daki cinsiyetçi ayrım meslekseçimlerimiz sırasında da pe-şimizi bırakmaz. Erkeklere

doktorluk, mühendislik gibimeslekler uygun görülürkenkadınlara hemşirelik, öğret-menlik gibi meslekler uygungörülür. Yani kadınlar, kadınlıkrolleri dediğimiz, annelik, ba-kıcılık gibi rollere uygun mes-leklere yönlendirilir. Böyle biryönlendirmeyle aynı zamandatoplumun, kadına yüklediğigörevleri yerine getirmeyedevam edebileceği meslektürlerini seçmeleri de amaçla-nır. Bunun için sık sık “Kadın-lar için en idealmeslek öğretmenlik.Hem çalışırsın hemde evinin işlerini, ço-cuklarının bakımınıüstlenmekten gerikalmazsın.” gibi söz-ler duyarız. Dışarıdabir işte çalışsa da ça-lışmasa da çocuklarabakmak, evin işleriniyapmak hep kadınla-rın birincil işleriymişgibi düşünülür ve buişleri aksatmayacak

meslekleri seçmeleri söylenir.Kimi zaman kadınlara böylebir meslek tercihi bile yaptırıl-maz. Çünkü erkeklere oranlakadınlar çoğu zaman okumaimkânı bile bulamaz. Kadınlar-dan mümkünse “evinin ka-dını” olmaları ve çocuklardoğurup onlara bakmaları,kocalarına hizmet etmeleri is-tenir.

Evde bir sürü iş yapan ka-dına “Sen ne yapıyorsun kievde oturuyorsun.” denilir.

Kadınlarla erkekler arasındakicinsiyetçi ayrım meslek seçimler-

imiz sırasında da peşimizibırakmaz. Erkeklere doktorluk,

mühendislik gibi meslekler uygungörülürken kadınlara hemşirelik,

öğretmenlik gibi meslekler uygungörülür. Yani kadınlar, kadınlık

rolleri dediğimiz, annelik,bakıcılık gibi rollere uygun

mesleklere yönlendirilir.

Page 15: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK15

Çünkü ev işleri işten sayılmaz.Okumak isteyen kadına “Oku-yup da ne yapacaksın. Oturevinde kocana, çocuklarınabak.” denilir. Bir meslek sahibiolduğunda genellikle yaptığıişe güvenilmez kadının. “Eli-nin hamuruyla erkek işine ka-rışma. Kadından mühendisolur mu hiç.” denilir. Erkekle-rin hakkı olan birçok şey ka-dınlara hak olarak görülmez.Bu evde de bir işte çalışırkende okulda okurken de böyle-dir. Tüm bunlarla birlikte, ka-dınlar erkekler tarafındanfiziksel ve psikolojik şiddetede maruz kalır. Kimi zamanhakaret edilir, kimi zaman dö-vülür; kimi zaman da öldürü-lür kadınlar.

Böylesi hayat tercihlerimizi,meslek seçimlerimizi yönlen-diren ve kadınları ezen, sömü-ren, erkeğe göre kadınlarınaşağı görülmesine sebepolan erkek egemen toplum bi-çimidir yani ataerkil sistemdirve tarih kadınların, kendileriniezen, sömüren, aşağı görenataerkil sisteme karşı verdiğimücadelelerle doludur. 8 MartDünya Kadınlar Günü de böy-lesi bir mücadelenin sonucuortaya çıkmıştır.

1857’de Amerika’nın NewYork kentinde tekstil işçisi ka-dınlar, çalışma saatlerinin onsaate düşürülmesi ve daha iyiçalışma koşulları için greveçıkar ve grevi bastırmak içinyapılan müdahaleler sırasındaçıkan yangında direnişçi teks-til işçisi kadınlar yanarak ya-şamını yitirir. Yine 8 Mart1886’da “eşit iş gücüne eşitücret”, sendika ve oy hakkıiçin alanları doldurur kadınlar.Bu kez haklarını aramak içinalanları dolduran kadınlarınüzerine ateş açılır. Kadınların

hakları için verdiği mücadeleyüzlerce cana mal olur. Ka-dınların canları pahasına ver-diği mücadele 8 Mart’ın arkaplanını oluşturur ve 1910 yı-lında Clara Zetkin, Kadın Sos-yalist Enternasyonali’nde 8Mart gününün “Dünya Kadın-lar Günü” olmasını önerir.Önerinin kabul gördüğü 1910yılından bu yana her yıl 8Mart’ta kadınlar talepleriylealanları dolduruyor.

Türkiye’de de 1925’ten be-ridir kutlanan 8 Mart DünyaKadınlar Günü, 1975’te so-kağa taşındı. 1980 AskeriDarbesi sebebiyle 4 yıl kut-lanmayan 8 Mart, 1984 yılın-dan beridir yine alanlardakutlanmakta.

Kadınlar, her 8 Mart’ta ya-şadıkları sorunları dillendir-meye şiddete, tacize,tecavüze, sömürüye karşı çık-maya, talepleriniduyurmayadevam edi-yor. Gecele-rin desokaklarında bir günkadınlarınolacağınıhaykırıyor.Devlete, po-lise, ba-baya,kocaya,abiyeboyun eğ-meyece-ğinisöylüyor.

Bizlerde liselikadınlarolarak 8Mart’ta ta-leplerimizle alanları doldura-lım!

Evde bir sürü iş yapankadına “Sen ne yapıyorsun

ki evde oturuyorsun.” de-nilir. Çünkü ev işleri işten

sayılmaz. Okumak isteyenkadına “Okuyup da ne

yapacaksın. Otur evindekocana, çocuklarına bak.”

denilir. Bir meslek sahibiolduğunda genellikle

yaptığı işe güvenilmezkadının. “Elinin hamuruyla

erkek işine karışma.Kadından mühendis olur

mu hiç.” denilir. Erkeklerinhakkı olan birçok şeykadınlara hak olarak

görülmez. Bu evde de birişte çalışırken de okulda

okurken de böyledir.

Page 16: Liseli Kıvılcım

Lıselı

ıvılcımK16

Sinop ve Mersin’e ikiadet nükleer santral ya-pılmak isteniyor. Söy-

lem ise hep aynı: “dünyadabirçok ülke kullanıyor, bizneden kullanmayalım.” Ya da“Ekonomimizin gelişmesi içinenerjide dışa bağımlılığı azalt-mamız lazım.” Bu iki cümle-den bile bize zorla kabulettirilmeye çalışılan birçokkanı ortaya çıkıyor. Bu söy-lemlere kanmamak adına dur-duğumuz yeri netleştirmemizşarttır.

Öncelikle kapitalizmin ege-men olduğu bir dünya üze-rinde yaşadığımızı tespitedelim. Kapitalizm, yarattığıher türlü akıl dışı, mantıksızdurumu hep mantıklı göster-meye çalışır. Bu onun doğa-sında vardır. Kapitalistsistemin egemenliği altındayaşayan sistem mağduru in-sanları denetim altında tutma-nın yolu, onlara egemenlerindüşüncelerini benimsetmek-

ten geçer. “Nükleer birçokülke tarafından kullanılıyorsaiyi bir şeydir” mantığı insanla-rın kafasına yoğun propagan-dalar sonucu yerleştirilmeyeçalışılıyor. Burada yapıl-mak istenen şey, akıldışı olan şeyin çok man-tıklı bir önermeymiş gibisunulmasıdır.

Kimin Ekonomisi?Bir diğer söylem ise

“ekonomimizin iyiye git-mesi” meselesidir. Birin-cisi “ekonomimiz” diyebir şey yoktur. Kapitalistsistemde ekonomininiyiye gitmesi bir ülkedeyaşayan herkesin lehinebir durum yaratmaz.Zenginler için ekonomiiyiye gidiyorsa, budurum işçiler ve yoksul-

lar için kötüye gidiyor demek-tir. Çünkü zenginliğin arttığıyerde, büyük bir çoğunlukyoksullaşıyor demektir. Ancaksöylenen hep şudur: “hepimiz

Nükleer Öldürür,Sermaye Süründürür!

Kapitalist sistemin egemenliğialtında yaşayan sistem

mağduru insanları denetimaltında tutmanın yolu, onlara

egemenlerin düşüncelerinibenimsetmekten geçer. “Nük-

leer birçok ülke tarafındankullanılıyorsa iyi bir şeydir”mantığı insanların kafasına

yoğun propagandalar sonucuyerleştirilmeye çalışılıyor. Bu-

rada yapılmak istenen şey, akıldışı olan şeyin çok mantıklı bir

önermeymiş gibi sunulmasıdır.

şubat 2012

Page 17: Liseli Kıvılcım

Lıselı

ıvılcımK

aynı gemideyiz, gemi batarsahepimiz batarız”. Bu büyük biryalandır, bizler nükleer santralgibi insanlığın ve tüm canlıla-rın geleceğini tehlikeye düşü-recek bir politikaya mecburolmadığımız gibi, kapitalistsistem tarafından yönetilen birgeminin bir bileşeni olmak is-temiyoruz.

Ekonomide dışa bağımlılıkise bizleri hiç de ilgilendirme-mektedir. Sermayenin ulusuyoktur, yerli sermaye ya dayabancı sermaye hiç farketmez ikisi de kötüdür. Busöylemle egemenler insanlarımilliyetçi duygularla zehirle-meye çalışmaktadır, biz buoyuna gelmiyoruz.

Nükleer Enerjinin Tehlike-leri

Birinci dereceden deprem

kuşağı olan Türkiye’de, olasıbir depremde ortaya çıkabile-cek sonuçları, Türkiye’nin vedünyanın karşı karşıya kalabi-leceği tehlikelerin hesabını hiçkimse veremez. Kaldı ki, biz-ler nükleere yalnızca depremriski yüzünden karşı çıkmıyo-ruz. Nükleer santraller, etkisiyüz binlerce yıl sürebilen, yokolmayan, yok edilemeyen,büyük miktarda radyoaktifatık üretmektedir. Tüm dün-yada bu atıklar çöllere, okya-nuslara, ya da yoksulülkelerin topraklarına atılmak-tadır. Bu kirliliğin sonuçlarınıhiç kimse tahmin edememek-tedir. Çernobil faciasından gü-nümüze 26 yıl geçti, Hiroşimave Nagazaki kentlerine atılanatom bombalarından günü-müze, 67 yıl geçti, ancak buolayların etkileri halen sür-

mektedir. Halen çocuklar en-gelli ya da eksik organlı doğ-makta, yüz binlerce insankanserle boğuşmakta ya daölmektedir. Çernobil’in etkile-diği bölgelerden birisi olanKaradeniz Bölgesinde, ölüm-lerin % 45’i kanser nedeniyle-dir. Almanya’da yapılan biraraştırmaya göre bir nükleersantralin 3 km civarında yaşa-yan çocukların lösemiye ya-kalanma riski diğerlerinden 2kat daha yüksek.

Tüm bu geçekler çer-çevesinde, bizlerin de nükleersantraller konusunda söyleye-ceklerimiz var. Bizler, insanla-rın ve tüm canlılarıngeleceğini tehlikeye atan bugaddarlığa karşı sözümüzüher zaman söyleyeceğiz.

Ekonomide dışabağımlılık ise bizleri hiç

de ilgilendirmemektedir.Sermayenin ulusu yoktur,

yerli sermaye ya dayabancı sermaye hiç fark

etmez ikisi de kötüdür.Bu söylemle egemenler

insanları milliyetçi duygu-larla zehirlemeye

çalışmaktadır, biz buoyuna gelmiyoruz.

şubat 2012

17

Page 18: Liseli Kıvılcım

Lıselı

ıvılcımK18

şubat 2012

Devrim deyince aklınızane gelir? Faşizmin ya-rattığı tramvayı hâlâ

yaşamakta olan ebeveynleri-miz bu kelimeyi kullanmak-tan çekinirler. Devrim,gericiliğin lanse ettiği gibikötü bir kavram değildir. İn-sanın özüne dönmesidir,kendini bulmasıdır. Devriminkelime anlamı değişimdir.Mevcut gerici sistemin yıkılıp,ilerici bir sınıfın öncüsü ol-duğu yeni yönetim şeklininoluşturulmasıdır. Sovyetleriyaratan Ekim Devrimi de böy-ledir. Rusya yüzlerce yıl boyu,onlarca milliyetten insanlarındiktatör çarların zulmü altındaberaber yaşadığı bir coğrafya-dır. Sömürünün yarattığı öfke-nin zamanla birikerekpatlamasıdır Ekim Devrimi.İşçi, köylü, kadın, öğrenci...İnsan olup da ezilen kimvarsa, acısını öfkesine katıpkendi kurtuluş savaşını ver-miştir.

Zülme Karşı ŞavaşBir devrim rastgele gerçek-

leşmez. O, ezilenlerin maruzkaldıkları zulmü, sömürüyü bi-tirmek için ezenlere karşı ver-dikleri kutsal bir savaştır.Azınlığın çoğunluğu yönettiğideğil de, herkesin beraber yö-nettiği bir sistem oluşturmakiçin yapılan köklü değişikliktir.Bu savaşı yalnız bir millet ver-mez; Devrim tüm insanlığınkurtuluşudur. Çarı devirenEkim Devrimi de enternasyo-nal zeminde, birçok halkınverdiği mücadele ile olmuştur.Buna zemin yaratan Mark-sizm’dir. İşçi sınıfının ve EkimDevrimi’nin rehberi olan Mark-sizm öğretisi, her alanda ile-

rici ve evrensel bir nitelik taşır.Bu aynı zamanda işçi sınıfının,burjuvaziye karşı verdiği birsavaştır. Çarın Beyaz Or-dusu’na karşılık, tamamıemekçilerden oluşan KızılOrdu kuruldu ve devrim yo-lunda başarıya ulaştı. Leninönderliğindeki Bolşevikler,halkın biriktirdiği öfkeyi bilinceçıkartıp, zulme karşı bir ref-leks geliştirdi. O dev potansi-yelle aştılar bütün engelleri.

"Eğer bir toplumda, devrimve toplumsal değişim için ko-şullar olgunlaşmışsa, ama butoplumsal değişimi gerçekleş-tirecek bir güç yoksa o top-lum için için çürümeyebaşlar." (V. İ. Lenin)

Devrim, gericiliğin lanse ettiği gibi kötü bir kavramdeğildir. İnsanın özüne dönmesidir, kendini

bulmasıdır. Devrimin kelime anlamı değişimdir. Mev-cut gerici sistemin yıkılıp, ilerici bir sınıfın öncüsü

olduğu yeni yönetim şeklinin oluşturulmasıdır.Sovyetleri yaratan Ekim Devrimi de böyledir.

Sosyalizmin Güçlü Bir Kanıtı:Ekim Devrimi

Page 19: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK19

Çarlık Rusya’sında DevrimKoşulları

Devrimin gerçekleşmesiiçin ona zemin yaratacak birkaosun veya devletlerarası birsavaş durumunun olması ge-rekir. Ama öncelikle, düzenialtüst edecek olan ezilen ta-bakalar örgütlü olmalıdır.Ekim Devrimi’ni hazırlayankoşullar da zamanla olgunlaş-mış ve devrim birden patlakvermiştir. Bu koşullardan bi-risi, o dönemde gerçekleş-mekte olan 1. EmperyalistPaylaşım Savaşı’dır (1. DünyaSavaşı). Çarlık Rusya’sı 1904yılında Japonya ile girdiği sa-vaşta darbe almış, ekonomisiçöküş yaşadığı için iyice zoragirmiştir. Halkların barış tale-bine kulak asmayan çarın ikti-darı git gide zayıflamıştır.Çarın verdiği savaşın tümyükü yoksulların omzuna bıra-kılmıştır. Yoksul halk da buhaksızlığı reddederek, hayat-larını olumlu yönde değiştire-cek olan büyük isyanıgerçekleştirmiştir. Artık çardevrilmişti. Fakat çar devril-dikten sonra, ona yakın olandevlet insanları geçici bir hü-kümet kurarak yönetimi dev-ralmış ve eski politikalarıdevam ettirmiştir. Ancak, ör-gütlü olan emekçi halk kesim-leri buna izin vermeyip, güçlübir muhalefet oluşturmuşlar-dır. O sırada sürmekte olan 1.Emperyalist Paylaşım Sa-vaşı’na devam etme kararıalan Geçici Hükümet bu sa-vaşı ve güçlü muhalefeti kaldı-ramayıp düşecektir.

Devrim de bir savaştır.Fakat bu savaş diğer savaş-lardan çok farklıdır. Devrimdebirbirine zıt sınıflar çatışır.Diğer savaşlarda ise aynı sı-

nıftan olanlar -yani emperya-listler- kapitalistlerine yeni pa-zarlar, yeni sömürü alanlarıaçmak ve yeni kârlar eldeetmek için birbirleriyle çatışır-lar. Devrimde insanlar, tüm in-sanların kurtuluşu içinfedakârca savaşır. Örgütlü-lüğü hızlandıran ve pekiştirenbir diğer koşul ise; Rus İç Sa-vaşıdır.

Bolşevikler hükümeti elegeçirdikten sonra bunu kabul-

lenmeyen çar-lık yanlısı Beyaz Ordu, Rus İçSavaşını başlattı. Bu İç Sa-vaşa İtilaf Devletleri de katıla-rak Bolşevikleri zor durumdabıraktı. Fakat KomutanTrotsky önderliğindeki KızılOrdu, 4 yıl süren savaşın so-nunda tüm Sovyetlerde istik-rarı sağladı. Toplamda 6 yılsüren bu devrim serüvenindezafer Bolşeviklerin oldu.

“Her devrim devasa halkkitlelerinin hayatında ani birdönemece işaret eder. Nasılbir insanın hayatındaki herdönüm noktası onun için çoköğretici oluyorsa, bir devrim

de tüm bir halka, çok kısa za-manda en temel ve en değerlidersleri verir. Devrim sırasındamilyonlarca, on milyonlarcainsan, yarı uyuklayarak geçenhayatlarında bir yılda öğren-diklerini her hafta öğrenirler.”(V. İ. Lenin)

Marksizm’in teorisini pra-tikte kanıtlayan, tarihselönemi olan bu devrimin üze-rinden tam 94 yıl geçti. “Sos-yalizm bir hayal” deniliyordu,

ütopyacılıkla

suçlanıyorlardı devrimciler.Her ne kadar dünyada sosya-lizm kurulamadıysa da, dev-rim onun varlığını hissettirdi,mümkün olduğunu gösterdi.Bugün,Ekim Devrimi’nin ay-dınlattığı yolumuza eminadımlarla devam ediyoruz.Devrim bu coğrafyaya da uğ-ramalı, bu çıkmazı gidermeli!Balkanlar’dan Anadolu’ya,Kafkasya’dan Mezopotam-ya’ya bu rüzgâr taşınmalı!Dün Sovyetler, bugün Mısır,Tunus, Cezayir, yarın da butopraklar üzerinde bu fırtınakopmalı!

Page 20: Liseli Kıvılcım

Lıselı

ıvılcımK20

Varoluşçuluk (egzistansi-yalizm) insan doğasınıanlamaya uğraşır. İnsan

doğasını anlamak için ise bire-yin yaşamdaki deneyimini vebu deneyimin tekil ve biricik ol-duğunu temel alır. Kişisel ya-şanmışlıkların yaşamkurgusunu oluşturduğunu sa-vunur. Yani varoluşçuluğa göreinsan ne yaşıyorsa odur.

Varoluşçuluk, insanın varo-luşuyla doğal nesnelere özgüvarlık türü arasındaki karşıtlığıbüyük bir güçle vurgulayan,iradesi ve bilinci olan insanla-rın, irade ve bilinçten yoksunnesneler dünyasına fırlatılmışolduğunu öne süren bir dü-şünce okuludur. Bu akım insanözgürlüğüne inanır ve insanla-rın davranışlarından sorumluolduğunu öne sürer.

Akıllı bir varlık olan insanın,kendi dışında olan dünya ileçelişkisini konu alır. İnsanın do-ğada var olma çabasıyla bununinsan bilincindeki yansımala-rıyla uğraşır. Varlık nedir diyesoran felsefe disiplininin (VarlıkFelsefesi) araştırma konusuiçinde yer alır. Biz bu doğadayaşıyoruz, "nasıl varız" soru-suyla başlayan süreçte "nedenyaşıyoruz" sorusuna verilecekcevapları bulmaya uğraşan fel-sefe akımıdır. En önemli temsil-cileri Soren Kierkegard, MartinHeidegger, Karl Jaspers, Jean-Paul Sartre, Simone de Beau-voir, Albert Camus veNietszche gibi isimlerin ya-nında Dostoyevski'yi de sayabi-liriz.

Varlık ve Hiçlik ProblemiVaroluşçuğun ele aldığı bir

diğer konu ise varlık ve hiçlikproblemidir. Hepimiz kendimizesormuşuzdur "geri acıkacak-sam neden yemek yiyorum"diye. Yemek yenir, sindirilir ya-şamak için yeniden yenidenyemek yemek zorundayızdır,acıkacağımızı bile bile. Bu birdöngüdür cevabını tam bula-masak dahi bizi zorlayan sıkın-tıya düşüren bir durum sözkonusu olmaz. Ama bir diğernoktada "öleceğim öyleyseneden yaşıyorum" sorusunusorarsak orada varlık ve hiçlikarasında gidip geliriz ve yaşa-mın anlam arayışı başlar. Ya-şamımızdaki anlam arayışıölmek, yok olmak, "hiç" ol-makla alakalıdır. Bu arayış es-nasında başımıza gelen herşey bize başta da söylendiğigibi deneyim sunar ve biz ya-şamımızı bu deneyimlerinüzerine inşa ederiz.

Varoluşçuluk "ben"le "varo-luş"un ayrılmazlığı düşünce-sinden yola çıkar. “Ben”i,insanın kendisi; “varoluş”u iseinsanın kendi kendisini ya-ratma süreci olarak tanımla-yabiliriz. Bu bağlamda:

Kierkegard’a göre insan, tanrıve ölümsel hiçlik karşısında,tir tir titreyen zavallı bir yalnızyaratıktır. Tanrı korkusu veyaölüm korkusu ile titreyen buinsan kendisinin ne olduğunubilmez, sadece var olduğunubilir. Demek ki ben’le varoluşözdeştir. “Ben” yani insan, bu-rada varoluşla birlikte ele alı-nır. Hiçlik varsa karşısındavarlık vardı o da“Ben”dir.

Heidegger'e göre "İnsanınözü varoluşundadır." yani"dünyada-olma"sındadır. Yal-nızca insan "gerçekvaroluş"tur. Çünkü yalnızinsan var olanın (kendisinin)sınırlarını aşıp varlığa adımatabilir. Yalnız insan var olanolarak kalmaz, kendini varolan olarak anlayabilir.

İki filiozofa göre de varoluşinsanların deneyimleri ileoluşturduğu yaşam, ya da ge-leceğe yönelik tasarım başkagüçlerce belirleniyor. İnsanınözü denen nereden geldiği bi-linmeyen ama insanın varolu-şunu belirleyen bir düşünceortaya konuyor. Başka deyişleinsanın yazgısı elinde değil veöz varoluşla özdeşleştirilip,

VaroluşçuluktanNe Anlaşılmalı?

şubat 2012

Page 21: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK21

özün varoluşu ortayaçıkardığı, belirlediğiyaklaşımı geliştiriliyor.

İnsanın Eylemi OnunNe Olacağını Belirler

68 Kuşağının fikirbabası Jean-Paul Sart-re’a göre ise insan,özünü kendi yaratır.Özünü kendi yaratantek nesne insandır. İnsandanbaşka her nesnede yapış varo-luştan önce gelir. Önce varolup sonra kendini yaratan sa-dece insandır. Yalnız insandır kiönce varlaşır, sonra özünü ya-ratır; nasıl olacağını, neye yara-yacağını kendisi çizer. İnsanvar olmadan önce tanımlana-maz, çünkü var olmadan öncehiçbir şey değildir. Ancak varolduktan sonra bir şey olacak-tır, hem de kendisini nasıl ya-parsa öyle olacaktır. İnsanıniçinde bulunduğu koşullariçinde yaptıkları onun kim ola-cağını ve ne olacağını belirler.Sartre’da “Varoluş özden öncegelir”. İnsan özü önceden belir-lenmiş değildir. Varoluş ve özayrı ayrıdır ve insanın eylemlerionun ne olacağını belirler.Sonuç olarak yazgımızı kendi-miz belirleriz.

Sartre Marksizmle Varoluş-çuluk arasında bağ kurmayaçalışır. Özgürlük vurgusu enfazla Sartre’da olduğundan“Özgürlüğün Filozofu”olarakanılır. Özne'nin önemini vurgul-masından kaynaklı Marksizminönemini vurgular. Hatta dahaileri giderek Marksizmin “çağı-mızın aşılmaz felsefi ufku” oldu-ğunu ileri sürer.

Varoluşçulukta birey vur-gusu çok fazladır. Diğer taraf-tan bireyin kendisi olması,kendi benliğine sahip çıkmasıanlamındaki bireysellik gereklive faydalı bir özelliktir. Ancakkişinin kendisiyle uğraşmasıkendini yaratma süreci ve varo-

luşu, topluma karşı sorumlulu-ğundan ileri gelir. İnsan ken-dine karşı ve topluma karşısorumluluk taşır, taşımak zo-rundadır. Çoğu kimseler yaptık-larının sadece kendilerinibağladığına yalnızca kendilerinisorumlu kıldığına inanmak isterama öyle değildir, içleri rahatolmaz. Bu, bunaltıdır. Bunaltıinsanı eylemden ayırmaz, ter-sine eyleme götürür, eylemezorlar. Eylem hali olmadanbunaltıdan da kurtuluş müm-kün değildir. Sorumluluk, dün-yayı değiştirmek için mücadeleetmektir. Bir devrim sonucu ko-şulların değişmesiyle özgürlü-ğün felsefesi mümkünolacaktır.

Sartre’ın dediği gibi “Özgürol ey insan… kendini insaneliyle yaratılmış, putlaştırılmıştanrılardan izole et kurtar…- as-kerde, kahvede, sokakta,küçük ve muhafazakar şehir-lerde gördüğün yapmacık fe-nomenlerden sakın, cahillesohbeti kes; aniden parıldayanfaşist kafalardan, militarizminher türlüsünden uzak dur”.

Ya Taraf Olacağız Ya BertarafSonuç olarak varoluşumu-

zun ele avuca geldiği hissedil-meye başlandığı şu yaşlardakendimizin ne olacağına dairverilen kararlarımız önemlidir.Bu yazının konusu budur. Yaptı-ğımız seçimlerle ya taraf olaca-ğız ya bertaraf birini seçelimdiğerini öldürelim.Liselerde mücadele veriyoruzve bu düzenin kokuşmuşlu-

ğunu, bitmişliğini, adaletsizli-ğini, bize dayatılan mahkûmi-yeti anlamaya uğraşalım ve budüzeni öncen kendimizdenbaşlayarak değiştirmek içinmücadele verelim. Geleceği debugünden başlayarak kuralım. Gençliğe dayatılan mühendisol, işçi ol, kadın ol, erkek ol,anne ol baba ol söylemlerihayat sahnesinde bize dayatı-lan rollerdir. Bu rolleri tekerteker reddedelim. Kendin olçünkü sen özgürsün, bu özgür-lüğünün farkına varmaya başlaher türden kabullenmişliğe

karşı çık,

çünkükendin olursan özgür olursun;özgür olursan kendin olursun...Sokağa çık sokak özgürleştirir.Haykır öfkeni alanları doldur,müzik yap, sanatla uğraş..Devrimci ol. Devrimci olmak sa-dece devlete karşı, sistemekarşı dövüşmek değildir, aynızamanda devletin ve sisteminiçimizdeki her türlü yansımala-rına karşı da dövüşmektir.Korkma “Kopuştuğun şey ken-din sandığın şeydir dostum”.

Kendin ol çünkü sen özgürsün, bu özgürlüğünün farkınavarmaya başla her türden kabullenmişliğe karşı çık, çünkükendin olursan özgür olursun; özgür olursan kendin olur-

sun... Sokağa çık sokak özgürleştirir. haykır öfkeni alanlarıdoldur, müzik yap, sanatla uğraş…Devrimci ol. Devrimci

olmak sadece devlete karşı, sisteme karşı dövüşmekdeğildir, aynı zamanda devletin ve sistemin içimizdeki her

türlü yansımalarına karşı da dövüşmektir.

Page 22: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK22

Depremler, volkan patla-maları gibi kimi doğaolayları, yaklaşık 4,5 mil-

yar yıldır süregelen Dünya olu-şumunun asli unsurlarıoldukları halde, 20. yüzyılakadar tam olarak anlaşılama-mış ve bu doğa olaylarının tan-rıların müdahalesi olduğudüşünülmüştür. Oysaki yeryü-zündeki kıtalar sürekli bir deği-şim ve hareket halindedir.İhmal gibi nedenlerle yıkıcı etki-leriyle birlikte varlığına tanık ol-duğumuz depremler dinamiğiniişte bu gerçeklikten almaktadır.İnsanların da canlığın bir par-çası olarak üzerinde yaşadığıDünya, statik değil dinamik birvarlıktır. Birçok bilim dalındanfarklı olarak deneylere değil,gözlemlere dayanan Jeoloji,gezegenimizin içinde ve üze-rinde gerçekleşen tüm bu olgu-ları incelemektedir.

Faylar Dünya iç ve dış çekirdek,

kalın manto ve yüzeyde incebir kabuk (litosfer) olmak üzerebirçok katmandan oluşmuştur.Okyanusları, kara parçalarını,her türlü yaşam formunu üze-rinde taşıyan bu ince kabuk, bir

yapboz gibi birbirine tutturul-muş on büyük levhadan oluş-muştur. Kıtalar, bu levhalarüzerindedir ve levhalar hareketettikçe kıtalar da hareket eder.Bu levhaların kenarları boyuncavolkanik faaliyetin ve depremle-rin yoğunlaştığı “faylar” yer alır.Faylar, yeni kabuk oluşum böl-geleridir. Bu faylarda yenikabuk oluştukça, eski zemin veonunla birlikte de kıtasal levha-lar itilerek uzaklaştırılır. Busüreç kıtaların hareketini açık-lar. Yılda 1-2 cm hızla gerçekle-şen kıta hareketleri, gündelikyaşamda farkına varılmasa damilyonlarca yıllık daha uzun birdönemde büyük değişimlerşeklinde karşımıza çıkar. Dep-remler ise yerküre içindeki kuv-vetlerin, levhaları

hareketlendirmesi ve bu lev-haların birbiriyle çarpışmalarısonucu meydana gelmektedir.

Dağların OluşumuYine kıta hareketlerinin bir

sonucu olarak, iki kıta birbirine

yaklaşabilir ve koca bir okyanu-sun kıtalardan birinin altına itil-mesine neden olabilir. NitekimHimalayalar’ın zirvesinde de-nizde yaşayan organizmalarınfosillerine rastlanmış olunmasıbu biçimde açıklanmıştır. Butarih öncesi bir denizin dibiniteşkil eden kayaların 200 mil-yon yıllık bir dönemde yukarıdoğru itilerek dünyanın enbüyük dağlarını oluşturduklarıanlamına gelir. Okyanusun ta-mamen yok oluşundan sonraiki kıta çarpışmış ve böylece kı-tasal kütleler sıkıştırdıkça ilgilibölgedeki kabuk dikey olarakkalınlaşıp, deforme olmuş vekıvrılarak dağları oluşturmuştur.

Dağların oluşumu, dep-remler, volkanlar ve diğer tümdeğişim süreçleri birbiri ilebağlantılıdır. Her biri diğerinesebebiyet verir ya da diğerin-den kaynaklanır. Ve tüm bun-lar hep birlikte dünyanınevrimini oluştururlar.

Dağların oluşumu, depremler, volkanlar ve diğertüm değişim süreçleri birbiri ile bağlantılıdır. Her

biri diğerine sebebiyet verir ya da diğerindenkaynaklanır. Ve tüm bunlar hep birlikte dünyanın

evrimini oluştururlar.

Bilim Köşesi

Yaşayan Dünya

Page 23: Liseli Kıvılcım

Mersin'deki Liseli Kıvılcım okurları 14

Ocak 2012 Cumartesi günü “Eğitim

Sistemini Tartışıyoruz” panelinde

buluştu. Panel, moderatörün Toplumsal Öz-

gürlük Parti Girişimi sözcüsü Oğuzhan Kay-

serilioğlu’nu konuşmasını yapmak üzere

kürsüye çağırmasıyla başladı. Kayserilioğlu

konuşmasında Türkiye'deki politik duruma

ilişkin değerlendirmelerini aktarırken, pane-

lin bir diğer katılımcısı olan ve Hopa Davası

kapsamında tutuklandıktan aylar sonra tah-

liye edilen Göksel Ilgın da söz alarak, eği-

tim sisteminin piyasalaştırılması hakkındaki

görüşlerini paylaştı. Liselilerin, gasp edil-

mek istenen eşit, parasız, bilimsel, anadilde

eğitim hakkı üzerine fikirlerini ifade ettiği,

cinsiyetçi eğitim sisteminin detaylı olarak

ele alındığı ve eleştirildiği panele çeşitli lise

ve dershanelerden 40 öğrenci katıldı.

Mersin’deEğitim Sistemi Tartışıldı

şubat 2012

Mersin'deki Liseli Kıvılcım üyeleri 31Aralık 2011 Cumartesi günü saat12.30'da KESK binası önünde bir

araya gelerek, Mersin Büyükşehir Belediye-si'nin önüne kadar yürüdü. ‘2011 ileri de-mokrasisi tutuklama, gözaltı, baskı,yoksulluk ve katliam getirdi. Mutlu değiliz’yazılı bir pankart açan liseliler, ‘eşit, parasız,anadilde eğitim’ sloganı attılar. Liselileradına basın açıklamasını okuyan Mine Avcı,Türkiye genelinde, aralarında lise öğrenci-lerinin de bulunduğu 600’e yakın öğrenci-nin tutuklu bulunduğunu söyledi.

Avcı, “Tutuklu bulunanlar özgürlüklerin-

denkeyfi olarakyoksun bırakılmakta, sonu belli olmayan biryargılama sürecinin içinde kaybedilmeyeçalışılmaktadır” dedi. Toplumsal mücadeleile kazanılmış, Anayasa’da ve uluslararasısözleşmelerde güvence altına alınmış olanevrensel hak ve özgürlüklerin kullanılması-nın dâhi bir suç isnadına ve tutuklanmayaneden olabildiğini ifade eden Avcı, “Sosya-listlere ve Kürt hareketine dönük tasfiye vesindirme operasyonları 2011 yılının ‘ileri de-mokrasisinde' devam etmiştir” yorumundabulundu.

Liseliler“İleri Demokrasi”Yılında Mutlu Olamadı!

Lıselı

ıvılcımK23

Page 24: Liseli Kıvılcım

Lıselı

ıvılcımK24

şubat 2012

Kimine göre ölümün va-kitsiz uğradığı iki müzis-yen, Amy Winehouse

ve Azer Bülbül. İkisi de aldırış-sız ve hatta yarı istekli terk-idiyar eylediler. Ne yaşar neyaşamaz sürdükleri hayatta,iz bırakarak giden iki sanatçı-dan bahsedeceğiz yeni sayı-mızda.

Biri R&B, soul ve cazın ca-zibeli sesi, diğeri halk müziği-nin ve arabeskin “babası”…Sadece erken ölümleriyledeğil yaşamlarıyla da benzeş-tiler.

Amy, popüler kültürün yer-leşik değerlerine karşı bir baş-kaldırı iken Azer Bülbül,ezilen, yoksul emekçilerin ka-nayan yarasına basılan tütüngibiydi. İkisi de üst ve orta sı-nıfa kendilerini sevdirme der-dine düşmediler. Püriten,“beyaz” kesim onlara hep çe-kingen, garipseyerek ve hattakorkarak baktı.

İkisinin ölümü ardından daçok nasihat çekildi! Üzüntüperdesi arkasında “Su testisisu yokluğunda kırılır” tarzıimalar dilden düşmedi. “Yazıkoldu” dendi. Ve neredeysesevilen bir pastanenin kapan-masına üzülürcesine, bir de-ğerin ziyanına, israfınahayıflanan küçük burjuva tep-kiler dile getirildi.

İkisi de popüler kültürünbir ikonu olmak istemedi.Başkalarının hayatını yaşama-dılar. Nasıl yaşamak istiyorsaöyle yaşadılar. Piyasanın on-lara koyduğu standartların dı-şında…

İkisi de çok sevildi. AmyWinehouse’un ölümü ardın-dan dinleniş sayısı nerdeyseikiye katlandı. Azer Bülbül’üncenazesinde izdiham ya-şandı, sevenleri son yolculu-ğunda ona eşlik etmek içinakın etti.

Ankara pavyonlarındançıkıp şöhrete adımlarını atanAzer Bülbül, yumurtadan çıkıpkabuğunu beğenmeyenler-den olmadı ve çizgisini hiçbozmadı. Bu yüzden sevenle-rinin gönlündeki yeri dahasarsılmaz oldu. Azer Bülbül,vakti zamanında, tarzını de-ğiştiren, ezilenlerin “itirazımvar” feryadının yerine, orta sı-nıfın “ihtiyacım var” arzını ge-çiren ve reklam sanatçısıhaline gelen Müslüm Gür-ses’e de tavrını şöyle açıkladı:

Müslüm “Dede” Oldu,Bana Artık “Baba” Derler

“Pop, Batı okumaya baş-ladı. Şimdi sosyetenin Müs-lüm dedesi oldu. Ben başarılıbuluyorum valla. Demek kiherkes her şeyi söyleyebilirama ben türümü değiştirmeyidüşünmüyorum. Biz sevdaulaşılmazlığını anlatıyoruz.

Karanlıkta deryalar gibiyaşayanların, uyumsuz,isyankâr, hayatın sillesiniyemiş, yoksulların vemutsuzların hayatında birışık oldu bu ikili… Wine-house ve Bülbül, eyvallahdemeden çekip git-melerinin ardından, özel-likle genç kuşağın “baştacı” sıralarında en üsteyerleştiler.

Karanlık Deryaların İki Feneri:Amy & Azer

Page 25: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

Lıselı

ıvılcımK25

Bizim türümüzde Türkiye’debizim gibi yaşayanlar, seven-ler, ulaşamayanlar, varoşlarvar. Zengin fakir olduğu müd-detçe sevda ulaşılmazlığı var.Müslüm dede oldu, bana artık‘baba’ derler. O dedemizartık.”

Sevenleri Amy Winehou-se'u neden sevdi biliyor mu-sunuz? Yaşasaydı,arkasından yazılan "Ah kızım,vah evladım" içerikli yazılarınhiçbirini okumayacağı için.Uyuşturucuyla başının beladaolduğunu biliyordu. Kendiside farkındaydı başına gele-ceklerin belki ama pek deötesini düşünmedi. Sahneışıklarının, spotların ve popstarların ortasında ayrıksı dur-mayı seçti.

Bağımlılık ve uyuşturucutavsiye edilmez bir yaşam bi-çimi olsa da Amy Wine-house’un tercihi oldu. Belkide bu “piyasa”nın kalabalı-ğında kendi yalnız duruşunukorumanın tek yolu olarakbunu gördü. Her hırçınlığındave ona çok yakışan o “nekadar rezil olursak o kadariyi” tavrında, yükselen değer-

leri ve ikiyüzlü burjuva ahla-kını ters yüz etme isteği sak-lıydı sanki. O popüler kültürünsoytarısı olmadı. Lakin şimdi,onu ikon sayan ve saçınıonun gibi yapan binlercegenç görürsünüz bugün Lon-dra sokaklarında…

Uyumsuz ve İsyankarKaranlıkta deryalar gibi ya-

şayanların, uyumsuz, isyan-kâr, hayatın sillesini yemiş,yoksulların ve mutsuzların ha-yatında bir ışık oldu bu ikili…Winehouse ve Bülbül, eyval-lah demeden çekip gitmeleri-nin ardından, özellikle gençkuşağın “baş tacı” sıralarındaen üste yerleştiler.

Amy ve Azer... Aramızdadolaşıyor her ikisi de! Lise sı-ralarında oturuyor, kantindesıraya girmiş, okul bahçe-sinde top oynuyor, ara so-kakta sigara içiyor, tuvalettemakyaj yapıyor ve okul çıkı-şında bekliyor.

Kentlerin kalabalık cadde-lerinde, parklarda, birahane-lerde, kuytu kahvelerde,konfeksiyon atölyelerinde,ucu bucağı belirsiz küçük sa-

nayi sitelerinin rutubetli, betonçatlaklarında, arka sokaktakiya da pasaj içindeki alternatifmekanlarda Amy ve Azer’inarkadaşları onlarla birlikte ya-şıyor.

Pişmanlığın pek muhitle-rine uğradığını sanmadığımızbu ikilinin ardından AhmetTelli’nin şu dizeleri geliyorakla:

“Ne bilir ömrün değerini birçılgın

Yalnızca kendini yaşamayınereden bilebilir

Ve başarısız eylemler ça-ğında o

Kaçabilir mi binlerce kezölmekten.”

Bağımlılık ve uyuşturucutavsiye edilmez bir yaşambiçimi olsa da Amy Wine-

house’un tercihi oldu.Belki de bu “piyasa”nın

kalabalığında kendi yalnızduruşunu korumanın tekyolu olarak bunu gördü.Her hırçınlığında ve onaçok yakışan o “ne kadarrezil olursak o kadar iyi”

tavrında, yükselendeğerleri ve ikiyüzlü bur-

juva ahlakını ters yüzetme isteği saklıydı sanki.

O popüler kültürünsoytarısı olmadı. Lakin

şimdi, onu ikon sayan vesaçını onun gibi yapan

binlerce genç görürsünüzbugün Londra

sokaklarında…

Page 26: Liseli Kıvılcım

Lıselı

ıvılcımK26

şubat 2012

Eğer bir futbol ma-çında, taraftarları, solyumrukları havada,

ellerinde; Che, orak-çekiç,Lenin pankartlarıyla, saha-daki futbolcuları ise kızıl for-malarla ve orak-çekiçdövmeleri ile görüyorsa-nız… Evet, emin olabilirsi-niz ki bir ‘’Livorno Calcio’’maçındasınız... Muhteşem ta-raftar grubuyla tanınan, bir ta-kımdan çok daha fazlası olanLivorno Calcio, endüstriyelle-şen, milyonlarca doların şuur-suzca havaya saçıldığıgünümüz futbol dünyasınınyüzüne çarpan kuzey rüzgârıgibi sert ve keskin bir tokat…

İtalya Komünist Partisi’nin(PCI) 1921 yılındaki kurulu-şuna ev sahipliği yapan veanti-faşist mücadele döne-minde direniş hareketlerininmerkezinde olan Livorno, birişçi ve liman kentidir. Kentinözgürlüklerle dolu tarihinebaktığımızda, 1587’de I. Fer-dinand’ın ‘Toskana grandükü’

sıfatıyla duyurduğu Livornoanayasası ile Pisa kentininliman kasabası olan Livor-no’nun ‘’açık şehir’’ ilan edil-diğini görüyoruz. Buanayasaya göre hangi ulus-tan olursa olsun, hakkındaidam kararı verilmiş bir korsanda olsa, bir hırsız da olsa her-kes Livorno’ya geldiğinde hiç-bir takibe uğramadan ticaretde dâhil olmak üzere her şeyiyapabilecekti. Bunun içindir kişehir, aykırı tiplerin ve hertürlü sanatçının uğrak mekanıolmuştur.

İşçilerin yoğun olduğu butip liman kentlerinde futbolunçok gelişmiş olmasının sebebiişçilerin ezilmişliklerinin unut-turulmaya çalışılmasıdır. LakinLivorno Calcio için bu plan iş-

lememiştir. İtalya’nın kızıl Li-vorno’sunun doğuş hikâyesiböyle ilginç olunca, futbol ta-kımı da anti-faşist karakteresahip oluyor.

Artık takım tutmaktanöteye geçmiş ve varlığı biryaşam felsefi haline dönüş-müş olan taraftar topluluğu :‘OTONOM TUGAYLARI’

Devrimci taraftarlar ve ku-lüpler bazında en ön sıradagelmekte olan kulüp, çok sıkımuhalif olduğundan her maçöncesi onlarca taraftarı tutuk-lanır, onlarca taraftarına baskıuygulanır, saha kapatma ce-zalarıyla karşı karşıya kalır veSS Lazio’nun faşist taraftargruplarıyla iş birliği yapan po-lislerle mücadele eder. Oto-nom tugayları, Irak işgali

İşçilerin yoğun olduğu bu tip liman kentlerinde fut-bolun çok gelişmiş olmasının sebebi işçilerin

ezilmişliklerinin unutturulmaya çalışılmasıdır. LakinLivorno Calcio için bu plan işlememiştir. İtalya’nın kızılLivorno’sunun doğuş hikâyesi böyle ilginç olunca, fut-

bol takımı da anti-faşist karaktere sahip oluyor.

L ivorno . . .

Page 27: Liseli Kıvılcım

şubat 2012

sırasında Nasıriye’de ölen 34İtalyan askeri için saygı du-ruşu yapmayı reddetmiş vebütün İtalya stadyumlarındaaynı anda saygı duruşu yapı-lırken Armando Picchi Standıo gün ‘’Nasıriye!!!’’ teza-hüratlarıyla çınlamıştır.İtalya da bunun nasıldikkat çektiğini anlat-maya gerek yoktur sanı-rım.

Otonom Tugayları-Li-vorno denilince bir isimhemen aklımıza düşü-yor. Bu isim CristianoLucarelli. Otonom Tu-gayları’nın 1999 yılın-daki kuruluşunagönderme yapmak için hep99 numaralı formayı giyen ko-münist bir forvet. SS Lazio ileoynanan bir maçta Laziotakım kaptanı attığı gol son-rası nazi selamı vermiş ve tüm

Lazio taraftarı nazi selamıylaona karşılık vermişti. Rövanşmaçında ise tüm stadyumkızıl bayraklarla donatılmıştı,enternasyonal marşı söyleni-yordu, Livorno takım kaptanı

Lucarelli attığı gol son-rası sol yumruğunu havayakaldırarak sevinmişti ve tümtaraftarlar bunu selamlamıştı.Dünya Lucarelli’yi bu olaydansonra ta-

nıdı…Livorno’yu Livorno yapan

ne kazandığı kupalar ne deyaptığı mega transferlerdir. Li-vorno bir sınıf takımıdır, kentinbağrından gelen ve komünist

insanlardan oluşan bir baş-kaldırının takımıdır. Li-vorno’yu Livorno yapantaraftarlarının, futbolcu-larının ve sempatizanla-rının yüreğinde tutuşansosyalizm tutkusudur.Günümüz futbolundatransferler kaç milyondolar tutarında olursaolsun, harcanan reklamparaları ne kadar olursaolsun, endüstriyel futbo-

lun karşısına her zaman Li-vorno gibi takımlar çıkacak vebizler Otonom Tugayları’nadaima yürekten bin selam yol-layacağız...

Hatay'a bağlı Samandağ ilçe-sinde Liseli Kıvılcım tarafından"Uyuşturucuya, yozlaşmaya,

gericiliğe ve asimilasyona karşı genç-lik okuyor" adıyla bir kampanya dü-zenlendi. Bir aylık süreye yayılankampanya boyunca, her haftanın bir gü-nünde ilçenin farklı alanlarında toplanarakkitap okuyan gençlere çeşitli demokratikkitle örgütlerinin ve sendikaların temsilcileriile Samandağ Belediye Başkanı MithatNehir de destek verdi. Kampanya Saman-dağ'da sona erdikten bir hafta sonra, bukez Antakya'da başlatılırken, çalışmalar bo-yunca polisin öğrencilerin evlerine baskın-

lardüzenlediği ve imzasız mektuplar gönder-diği öğrenildi. Bu yaşananlar üzerine, bir ayboyunca her hafta meydanlara çıkan öğ-renciler, kendilerini yıldırmaya dönük çaba-ların başarısız olacağını haykırdılar.Uyuşturucu bağımlılığını konu edinen "Birrüya için ağıt" filminin gösterimiyle sonlan-dırılan kampanya, halktan da yoğun destekaldı.

Liseli KıvılcımHatay’da OkumaKampanyası Düzenledi

Lıselı

ıvılcımK27

Page 28: Liseli Kıvılcım

LıselııvılcımK

yarım kalan hiçbir yolculuk yok buyaşamdabirbirine karıştırılan hiçbir boyut yokon beş yaş nedir kiyılların sözle çizilen anlamındaya bir duygu selidir aralıksızya da bir inanç fırtınası yüreğindirence açılan gençlik koylarında

bir devrin sembolü diyorlar şimdi adına

toprağa ölüm düştükten sonrahiroşima’datüm bitkilerden önce yeşeren bir açelyaşimdi kadıköy-rıhtım’daneyi çağrıştırıyor sanasen söyle ey direnç çiçeği-neyi

liseli bir kız iken / saçlarında rüzgarlarcevizli tekelinde / ellerinde yarınlarelleri utandırırgözündeki söz senin / içindeki öz senin

bir köpük onur uğruna kuruyan ırmaklarve gelenek denizlerinde ezgilenen ışıklarhenüz dile gelmediistanbul’u ezen suskunluğunda senin

gazetelerde resimlerinle dolarken sayfalarnedense söyleşilerde yalnızcabeyin hücrelerine yöneltiliyor sorularsense ölüm rengine inattan maviliğince susuyorsunyalnızca geçmişingelecekteki ölümsüz sesini yanıtlıyorsunhani çok çok övmekten korktuğuno bin renkli açelyanın inançlı sesiniyanıtlıyorsun-gülümsüyorsun-susuyorsun

bağrındaki besteler / yüzündeki ezgilerdile gelmez sözlerin / bilinmez ki ne söylerdilleri utandırırgözündeki söz senin / içindeki öz senin

ey ovaların ateş ateş çölleştiği yerdetoprağın ırmak ırmak yüreklenişi senyarınlara selamını iletsin diye adındamarlarına bağlanan yaşamıölümü kucaklarken ellerinle kopardın

kurtarmak için enginlerin anlamınıgökyüzünü yere indirdiğinden beriya da silmek için bir damlanın yüzünübir okyanusun kucağına bastığından berive bıçak sırtı bir dönem uğrunabütün zamanı omuzlarına aldığından beriadın bir açelyadır artık seninkoynuna ölüm düşürülen bütün toprak-lardabir açelya

askıda falakada / her mevsimde dörtaçanhücrede zindanlarda / güneşsiz ışık saçangünleri utandırırgözündeki söz senin / içindeki öz senin

yepyeni sözcükler yeşeriyor şimdialnının ışıklı yamaçlarındayüreğini içmek gerek duymak içinsoluğunu solumak gerekher dalıp gidişinde bin şiir çıkarıyor belkigözlerinyaşama gözlerinle dalmak gerekbir devrin sembolü diyorlar şimdi adına

dolar dolar gözlerin / varılmaz ki gizinebir damlası bile / dökülmez ki yüzüneselleri utandırırgözündeki söz senin / içindeki öz senin

adnan yücel

Direnç Çiçeği