kıymetli misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da...

58

Upload: others

Post on 05-Sep-2021

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren
Page 2: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

Kıymetli Misafirlerimiz,

Anadolu, tarihin başından beri pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir coğrafyadır. Bu kadim coğrafyada bugüne kadar nice devletler kurulup ni-cesi yıkılmıştır. Osmanlı Devleti ise bu coğrafyaya izini bırakmış en önemli medeniyetlerden biridir. Üç kıtada hüküm süren bu büyük medeniyet, asırlar boyunca âle-me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren bu nitelikler; sadece savaş gü-cüyle, siyasi dehayla ya da “devlet kurma yeteneği”yle açıklanabilecek nitelikler değildir. Bir topluluğu mede-niyet yapan unsurlar, esasen onun geçmişten tevarüs ettiği ilim ve fikir mirası ve kültürel birikimidir. Osmanlı Devleti, bu anlamda göz kamaştıran bir kültürel zen-ginliğe ev sahipliği etmiştir.

Onu zenginleştiren ve bugün hala ufkumuzu açarak bize yol gösterecek olan bu müthiş birikimle olan te-masımız son iki yüzyılda ne yazık ki talihsiz bir biçimde kesintiye uğramıştı.

Kültürel kopuş, özgüven yitimi ve Batı karşısında duyu-lan kompleks yıllarca kendimizi, potansiyelimizi anla-mamıza engel olmuştu. Hamdolsun, kendi köklerimize karşı duyduğumuz bu anlamsız mahcubiyet hissi artık tükenmiştir. Hal böyle olunca Osmanlının düşünce ve bilim hayatı üzerine hem Türkiye’de hem de dünyada yapılan çalışmalar da hız kazanmıştır. Geçtiğimiz yıl ikincisine ev sahipliği yaptığımız ”Sahn-ı Semân’dan Darülfünûn’a Osmanlıda İlim ve Fikir Dünyası Sempoz-yumu” son zamanlarda bu alanda yapılmış en önemli faaliyetlerden birisidir.

Yurt içi ve yurt dışından pek çok önemli ilim adamının katıldığı bu önemli sempozyum dizisinin üçüncüsü-ne de ev sahipliği yapmış olmaktan büyük bir onur duyuyoruz. Sempozyumu birlikte icra ettiğimiz İstan-bul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne, sempozyumun kıymetli danışma ve yürütme kurulu üyelerine ve bizi şereflendiren bütün ilim adamlarına teşekkürü bir borç biliyorum.

Zeytinburnu Belediye BaşkanıGörsel: Gazanfer Ağa’nın kendi yaptırdığı medreseyi ziyaretini tasvir eden Nakkaş Nakşî’ye ait minyatür.Divan-ı Nâdirî (TSM, H889). And, M. Osmanlı Tasvir Sanatları 1: Minyatür, YKY, 2014.

Page 3: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

4

Page 4: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

5

Osmanlı düşünce tarihi araştırmaları son yıllarda giderek daha çok ilgi çekse de hala işin çok başında olduğumuz bilinen bir gerçektir. Çeşitli sebeplerle bir asrı aşkın süredir Osmanlı düşünce ve bilim dünyası, araştırmacıların ilgi alanı dışına çıkarılmış durumdadır. Oryantalist tarih anlatısının bu ilgisizliği artıran bir et-ken olması kadar, modern dünyanın geleneksel dün-yayı anlamayı zorlaştıran yabancılaştırıcı özelliğinin de bunda etkisi büyüktür. Osmanlı düşünce tarihini anla-mak hiç kuşkusuz en başta bu önyargıların ve engel-lerin aşılmasını gerekli kılmaktadır. Sanat, edebiyat ve mimari gibi Osmanlı medeniyetinin müsellem başarı-larına karşılık ilim, felsefe ve düşünce planında Osman-lıların geri kaldığı varsayımının kolayca zihinlerden silinmeyeceği açıktır. Özellikle modernleşme çağının arifesi olan iki yüzyılın, 17. ve 18. yüzyılların, bu önyar-gılardan en fazla nasibini aldığı ve dolayısıyla düşünce/ilim açısından en az araştırmanın yapıldığı yüzyıllar ol-duğu da bilinen bir gerçektir. Bütün bu zorluklara rağ-men bazı adımların, önyargıların aşılmasında önemli katkılar vereceği açıktır. Felsefe, hukuk, dini düşünce, kitap ve kütüphaneler, eğitim hayatı ve benzeri alan-larda sadece ürünlerin bir dökümünün bile yapılması kendi başına çok değerli bir adım olabilir.

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi uzun soluklu bir proje ile söz konusu sorunun çözümüne bir katkı sunmaya 2014 yılında karar verdi. Sahn-ı Semân’dan Darülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve Fikir Dünyası: Âlim-ler, Müesseseler ve Fikrî Eserler başlıklı ilmi toplantılar dizisinin ilki 2014 yılı Aralık ayında 15. yüzyıla eğilmişti. Aralık 2015 yılında gerçekleştirilen ikinci toplantı ise 16. yüzyılı konu etmişti. 22-23 Aralık 2016 tarihinde gerçekleştirilecek olan üçüncü toplantı ise düşünce/ilim dünyası hakkında nispeten daha az şey bildiğimiz 17. yüzyıla odaklanacaktır. Sonraki yüzyıllar da proje kapsamında ele alınacaktır.

Geçtiğimiz iki toplantıdan öğrendiğimiz bir şey varsa, o da dönem çalışmalarının ilgili yüzyılın yalnızca ka-taloğunu çıkarmak için dahi yetersiz olduğu gerçeği-

Page 5: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

dir. Çok daha kapsamlı çalışmaların yapılması zarureti ortadır; ama bu türden toplantıların belki söz konusu ihtiyacın hissedilmesine bir katkı sunacağını ümit ede-biliriz. Eğer bilim ve düşünce öğrencilerinin ilgisini Osmanlı ilim ve fikir dünyasına çekebilirsek, bunu bir başarı olarak değerlendireceğiz.

Şimdiye kadar yapılan çalışmaların yayına dönüşme-si konusunda kararlı olduk. İlk toplantının bildirileri Klasik Yayınları tarafından Osmanlı İlim ve Fikir Dünyası adlı çalışmada geliştirilerek yayınlandı. İkinci toplantı-nın bildirileri Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayına hazırlandı. Bundan sonraki toplantıların bildirilerini ya-yınlama konusunda da aynı kararlılık devam edecek-tir. Osmanlı ilim ve fikir dünyasında belki yüzeysel bir gezinti tadındaki bu toplantıların gerçekleşmesi konu-sunda desteğini bizden esirgemeyen ilim insanlarına ve Zeytinburnu Belediyesinin değerli başkanı Murat Aydın Bey’e müteşekkiriz.

Prof. Dr. Mürteza Bedirİstanbul Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dekanı

Page 6: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

Düzenleme Kurulu:Prof. Dr. Hidayet AydarProf. Dr. Ekrem DemirliDoç. Dr. Ahmet Hamdi FuratDoç. Dr. Bekir KuzudişliDr. Adem ArıkanDr. Mahmut SalihoğluDr. Necdet YılmazDr. Sümeyye ParıldarMustafa Celil AltuntaşAli Fikri Yavuz

Bilim Kurulu:Prof. Dr. Mahmut Ak, İstanbul ÜniversitesiProf. Dr. Ömer Mahir Alper, İstanbul ÜniversitesiProf. Dr. Hacı Yunus Apaydın, Erciyes ÜniversitesiProf. Dr. Hidayet Aydar, İstanbul ÜniversitesiProf. Dr. Mürteza Bedir, İstanbul ÜniversitesiProf. Dr. Ekrem Demirli, İstanbul ÜniversitesiProf. Dr. Hatice Aynur, İstanbul Şehir ÜniversitesiProf. Dr. Zekeriya Güler, İstanbul 29 Mayıs ÜniversitesiProf. Dr. Ömer Faruk Harman, Marmara ÜniversitesiProf. Dr. Cemal Kafadar, Harvard ÜniversitesiProf. Dr. Mustafa Öztürk, Çukurova ÜniversitesiProf. Dr. Khaled Rouayheb, Harvard ÜniversitesiProf. Dr. Necdet Tosun, Marmara Üniversitesi Doç. Dr. M. Cüneyt Kaya, İstanbul ÜniversitesiDr. Muhammed Cabir Selcî, Yermuk ÜniversitesiDr. Cengiz Şişman, Houston-Clear Lake ÜniversitesiDr. Hüseyin Yılmaz, George Mason ÜniversitesiHüseyin Şen, Utrecht ÜniversitesiHimmet Taşkömür, Harvard Üniversitesi

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

Page 7: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

8

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

22 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Per

şem

be Th

ursd

ay Saat: 09:30 - 10:00

Protokol Konuşmaları Ceremonial Speeches

10:00 - 11:40

Açılış Oturumu / Opening SessionOturum Başkanı / Chair: Mahmut Ak

Khaled Rouayheb / Harvard UniversityTahkik Kapısını Açmak: 17. Yüzyıl Osmanlı Ulemâ Geleneği ve Aklî İlimler Opening the Gate of Verification: The Ottoman Scholarly Tradition and the Rational Sciences in 17th Century

Cemal Kafadar / Harvard Universityİmparatorluğun En Çetin ve En Çelebi Yüzyılında Kültür ve Düşünce Hayatı Üzerine MülahazalarReflections on Cultural and Intellectual Life in17th Century, the Most Brutish and the Most Çelebi Age of the Empire

Ara / Break

Page 8: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

9

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

22 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Per

şem

be Th

ursd

ay 12:00 - 13:30

Ana Hatlarıyla 17. Yüzyıl Outlines of 17. Century Oturum Başkanı / Chair: Mürteza Bedir

Erol Özvar / Marmara Üniversitesi17. Yüzyıl Osmanlı Yazma Eserleri Hakkında Bazı İstatistiksel Notlar Statistical Remarks on 17th Century Ottoman Manuscripts

Hüseyin Yılmaz / George Mason UniversityAvrupa-merkezci Coğrafyacılığın Yükselişi ve Osmanlıların TepkisiOttoman Reactions to the Advent of Eurocentric Geography

Himmet Taşkömür / Harvard University17. Yüzyıl Osmanlı Düşünce Hayatında Istılah Sözlükleri: Ebu’l-Bekâ Kefevî ve Külliyatı Glossaries in the Intellectual Life of 17th Century Ottomans: Abū al-Bakā al-Kafawī and his Corpus

Ara / Break

Page 9: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

10

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

22 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Per

şem

be Th

ursd

ay 14:30 - 16:00Tefsir / TafsīrOturum Başkanı / Chair: Mustafa Öztürk

Hidayet Aydar / İstanbul Üniversitesi17. Asır Osmanlı Tefsir Hareketine Panoramik BakışA Panoramic Outlook of 17th Century Ottoman Tafsīr Movement

Şükrü Maden / Karabük Üniversitesi Osmanlı’nın 17. Yüzyılında Sûfî Müfessir Abdülhay Celvetî ve Fetih Sûresi Tefsiri 17th Century Ottoman Sūfī-Interpreter Abdulhay Jalwatī and his Exegesis of Sūrah al-Fath

Recep Arpa / Uludağ ÜniversitesiOsmanlı Halkının ‘Muteber’ Kitapları: Tibyan Tefsiri Örneği ‘Respected’ Books of Ottoman Folk: The Case of Tafsīr al-Tibyān

Ara / Break

Page 10: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

11

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

22 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Per

şem

be Th

ursd

ay 16:15 - 17:45

Kütüphanecilik ve Kitap KültürüLibrarianship and Literary Culture Oturum Başkanı / Chair: Hatice Aynur

Berat Açıl / İstanbul Şehir Üniversitesi 17. Yüzyıl Osmanlı Kütüphaneleri ve Kitap Algısı 17th Century Ottoman Libraries and the Perception of Book

Özgür Kavak / İstanbul Şehir ÜniversitesiDerkenârdan Haşiyeye: Veliyyüddîn Cârullah Efendi ve Câmiu’r-Rümûz HaşiyesiFrom Derkenār to Hāshiya: Veliyyüddīn Jārullah Efendi and His Hāshiya of Jāmi‘ al-Rumūz

Sami Arslan / Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üni.Okuma Kültüründe Dîbâce’nin İdeolojisi: Mübareze Meydanı Olarak Berâetü’l-İstihlâller The Ideology of Dībāce in Reading Cuture: Berāet al-Istihlāl as a Conflict (Mubāraza) Field

Ara / Break

Page 11: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

12

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

22 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Per

şem

be Th

ursd

ay Saat: 18:00 - 19:00

Felsefe ve Mantık Philosophy and LogicOturum Başkanı / Chair: Mehmet Cüneyt KayaHarun Kuşlu / Sakarya ÜniversitesiFenârî’nin Kara Halil Haşiyesi’nde Formel Mantık Konularının Ele AlınışıThe Contributions of Kara Halil’s Gloss on Fanārī to Issues of Formal Logic

Kübra Şenel / Marmara ÜniversitesiSiyelkûtî’nin Zihnî Varlık Tasavvuru Siyalkūtī’s Interpretation of Mental Existence

Page 12: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

13

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

23 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Cum

a Frid

ay 09:30 - 11:00

Hadis / HadithOturum Başkanı / Chair: Zekeriya Güler

Kadir Ayaz / Necmettin Erbakan ÜniversitesiKöprülülerin Şam, Mısır ve Hicaz Ulemâsı ile Münâsebetlerinin Osmanlı Hadis Çalışmalarına Yansıması (İcâzet ve Kütüphane)Interrelations of Köprülü Family with Scholars of Damascus, Egypt and Hejaz and their Reflections to Ottoman Hadith Studies (Ijāzah and Library)

Mustafa Celil Altuntaş / İstanbul Üniversitesi Süyûtî’nin Câmiu’s-Sağîr’inin Osmanlı Hadis Eğitimindeki YeriThe Status of al-Suyūtī’s al-Jāmi’al-Saghīr in Ottoman Hadith Education

Gülsüm Korkmazer / Sakarya ÜniversitesiKadızâdeliler-Sivâsîler Mücadelesinin Hadis Şerhlerine Yansıması: Bidâ’atü’l-Vâ’izîn ve Mecâlisü’l-Ebrâr ÖrneğiReflections of the Contraversies between Kadizadelis and Sivāsīs on Hadith Commentaries: Cases of Bidā’at al-Wā’izīn and Majālis al-Abrār

Ara / Break

Page 13: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

14

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

23 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Cum

a Frid

ay 11:20 - 12:50

Fıkıh / FiqhOturum Başkanı / Chair: Hacı Yunus Apaydın

Kâşif Hamdi Okur / Hitit Üniversitesi 17. Yüzyıl Osmanlı Fıkıhçılarının Nevazile Yönelik Fıkhî Argümantasyonu: Muhammed Fıkhî el-Aynî ve Risâletü’d-Duhân ve’l-Kahve ÖrneğiJurisprudential Argumentation on Nawāzil of 17th Century Ottoman Jurists: The Case of Muhammad Fiqhī al-’Aynī and Risālah al-Dukhān wa’l-Qahwa

Şükrü Özen / İstanbul ÜniversitesiDevşirme Kökenli Bir İstanbul Kadısının Müdafaasında Saklı OtobiyografisiAutobiography of a Devşirme Qādī of Istanbul hidden in his Apology

Süleyman Kaya / Sakarya Üniversitesi17. Yüzyılın Büyük Şeyhülislamı Zekeriyazâde Yahya Efendi’nin İlmî Kişiliği ve Osmanlı Hukukuna Bazı KatkılarıScholarship of 17th Century’s Great Shaykh al-Islam Zekeriyazāde Yahya Efendi and His Contributions to Ottoman Law

Ara / Break

Page 14: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

15

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

23 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Cum

a Frid

ay 15:00 - 16:30

Tasavvuf ve Mezhepler Tarihi Tasawwuf and History of MadhāhibOturum Başkanı / Chair: Necdet Tosun

İbrahim Baz / Şırnak ÜniversitesiTasfiyeci Zihniyetin 17. Yüzyıldaki Temsilcisi: KadızâdelilerA Representative of an Eliminator Mindset in 17th Century: Kadizadelis

Mehmet Kalaycı / Ankara ÜniversitesiBir Islah Hareketinin Toplumsal ve Düşünsel Taşıyıcıları: Kadızâdeliler ve Etrafındaki UlemaSocial and Intellectual Carriers of a Reform Movement: Kadizadelis and their Surrounding Ulemā

Yılmaz Şentürk / İstanbul Üniversitesi17. Yüzyıl Tasavvuf Şiirinde Vahdet/Tevhid: Hüdâyî, Mısrî ve Abdülehad-ı Nûrî ÖrneğiThe idea of “Vahdet” in 17th Century Turkish Tasawwuf Poetry: Cases of Hüdāyī, Mısrī and Abdülehad-i Nūrī

Ara / Break

Page 15: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

16

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

23 A

ralık

Dec

embe

r 201

6 Cum

a Frid

ay 17:00 - 18:30

Dinler Tarihi / History of ReligionsOturum Başkanı / Chair: Ömer Faruk Harman

Fuat Aydın / Sakarya Üniversitesi Hıristiyan Din Adamlığından Osmanlı Kadılığına: Bir 17. Yüzyıl İhtida Anlatısı ÜzerineFrom Christian Clergy to Ottoman Qādī: A 17th Century Conversion Narrative

Cengiz Şişman / University of Houston Clear Lake17. Yüzyıl Sabataycı Messiyanik Hareketine Osmanlı ve Dünya Yahudilerinin Tepkileri Ottoman and World Jewry’s Attitude towards the Sabbatean Messianic Movement in the 17th Century

Elif Tokay / İstanbul Üniversitesi17. Yüzyıl Hıristiyan Arap-Süryani LiteratürüneBir Bakış: Konular ve Tartışmalar A Reading of the 17th Century Christian Arabic and Syriac Literature: Themes and Discussions

18:30 Kapanış ve Değerlendirme

Page 16: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

TEBLİĞ ÖZETLERİ

Page 17: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

18

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

17. Yüzyıl Osmanlı Yazma Eserleri Hakkında Bazı İstatistiksel NotlarProf. Dr. Erol Özvar

Modern tarih yazıcılığında 17. yüzyıl Osmanlı ekono-mik, siyasi ve entelektüel hayatını çok kere durgunluk veya durağanlıkla açıklayan yaklaşımlar yakın zaman-lara dek etkili olmuştur. Bu yüzyılda II. Mehmed, I. Selim veya I. Süleyman devrindeki gibi güçlü merkezi otoritenin ve çarpıcı askeri zaferlerin yokluğu, Os-manlı tarihçilerini, biraz da kimi çağdaş gözlemcilerin keskin eleştirilerinin tesirleriyle, 17. yüzyılda meydana gelen değişimleri çöküşün ve bozulmanın işareti ola-rak görmeye sevk etmiştir.

Son zamanlarda Osmanlı tarihini iki ana dilimde, yük-selme ve gerileme gibi kavramlara dayalı açıklama-lara ciddi eleştiriler geldi. Artık tarihçiler arasında 17. yüzyılda Osmanlı coğrafyasında tecrübe edilen de-mografik, siyasal ve ekonomik olaylara karşı Osmanlı cemiyetinin ve kurumlarının nasıl tepki verdiğini ve kendisini nasıl uyarlamaya çalıştığını anlamak daha önemli olmaya başladı.

17. yüzyıl Osmanlı düşünce hayatı hakkındaki yaygın kanaat, Osmanlıların siyasal ve ekonomik yönlerine dair yukarıdaki izlenimlerden farklı değildir. Çok kere, 17. yüzyıl Osmanlı fikir hayatı donuk ve kısır tartışma-lar içinde görülmekte ve neredeyse medrese-tekke münasebetlerine indirgenmektedir. Az sayıda yeni ve dikkat çekici çalışmalar 17. yüzyılda mahalli ve evren-sel ölçekte tecrübe edilen siyasal, ekonomik ve askeri çatışmalar karşısında Osmanlı coğrafyasında entellek-

Page 18: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

19

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

Avrupa-Merkezci Coğrafyacılığın Yükselişi ve Osmanlıların TepkisiDr. Hüseyin Yılmaz

Bu tebliğ on altıncı yüzyıldan itibaren gelişen Avrupa merkezli dünya algısına nazaran Osmanlılarda orta-ya çıkan coğrafi vizyon, kartografik imaj, ve kültürel kimlik tezahürlerini incelemektedir. On beşinci asrın ortalarından itibaren Avrupa haritacılığını ve coğrafya literatürünü yakından takip etmelerine rağmen Os-manlılar, özellikle beşeri ve kültürel coğrafyaya teka-bül eden meselelerde, geleneksel coğrafî paradigma dahilinde çalışmaya devam etmişlerdir. Osmanlı coğ-rafyacıları Avrupa-merkezci haritaları ve coğrafi hiye-rarşileri kolaylıkla kabul etmemişlerdir. Coğrafî anali-ze ve kartografik tasvire dair Avrupa teknolojilerinin tamamen kabullenildiği on dokuzuncu yüzyılda bile Osmanlı coğrafyacıları kendilerini ve Avrupalıları al-gılamada geleneksel coğrafya külliyatını kullanmaya devam etmişlerdir.

tüel merak ve performansın nasıl değiştiğine dair yeni sorular ortaya atmakta ve bu yüzyılda geniş İslam coğrafyasında yeni entelektüel etkileşim ve tartışma-ların varlığına dikkat çekmektedir.

Bu bildiri, sözü edilen yeni eserlerle irtibatlı olarak ve Türkiye’deki yazma eserler kataloglarından hareketle 17. yüzyılda Osmanlı ülkesinin ilmi üretkenliği hak-kında bazı sayısal veriler inşa etmeyi hedeflemektedir.

Page 19: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

20

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

17. Yüzyıl Osmanlı Düşünce Hayatında Istılah Sözlükleri: Ebu’l-Bekâ Kefevî ve KülliyatıHimmet Taşkömür

Bu sunum aklî bilimlere farklı bir şekilde yoğun ilgi-nin olduğu on yedinci yüzyılda, ıstılah tarihçiliği açı-sından Külliyât-ı Ebu’l-Bekâ ve metodu üzerinde du-racaktır. Eserini dilbilimi, yorum bilim, mantık, hukuk ve kelam alanlarının birbirleriyle kesiştikleri alanlar noktasından kaleme alan Kefevî, bu anlamda İslâmî kavram tarihçiliğine de yeni bir boyut getirmektedir. Tebliğde ayrıca, mevcut yazmaları çerçevesinde kita-bın okunma tarihi de (reception) ele alınacaktır.

17. Asır Osmanlı Tefsir Hareketine Panoramik BakışProf. Dr. Hidayet Aydar

Bu tebliğde dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dev-letlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun 17. asrındaki tefsir hareketliliği işlenecektir. Kur’an’ın ilâhî irade doğrultusunda doğru bir şekilde anlaşılmasını istihdaf eden tefsir hareketi, Osmanlının tüm asırla-rında az veya çok canlılığını sürdürmüştür. Daha ön-ceki asırlarda başlamış olan hareket, 17. asırda daha fazla çeşitlenerek devam etmiştir. Bu asırda Osmanlı medreselerinde eğitim dili olarak kullanılan Arapçay-la muhtelif tefsirler yazıldığı gibi, halkın dili olan Türk-çeyle de tefsirler vücuda getirilmiştir. Abdulmuhsin

Page 20: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

21

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

Gürânî’nin (v. 1645) Câmiu’l-Esrâr fî Tefsîri’l-Kur’ân, Muslihuddin Beypazarî’nin (v. 1641) Tefsîru Beypazârî, Vânî Mehmed Efendî’nin (v. 1685) Arâisu’l-Kur’ân ve Nefâisu’l-Furkân ve Ferâdîsu’l-Cinân adlı tefsirleri gibi bazı tefsirler Arapça olarak kaleme alınmışken, Şeyh Ömer Adûlî Niğdevî’nin (v. 1635’ten sonra) el-Mevâhi-bu’l-Âliyye Tercümesi, Gurabzâde Ahmed Salih İbn Ab-dullah en-Nâsih el-Bağdâdî’nin (v. 1688) Zübedü Âsâ-ri’l-Mevâhib ve’l-Envâr, Ayntâbî Mehmet Efendi’nin (v. 1699) Tibyân Tefsiri gibi bazı tefsirler de -ağırlıklı olarak tercüme edilmek suretiyle- Türkçe olarak yazılmışlar-dır. Osmanlı’nın 17. asrında Aziz Mahmud Hüdâyî’nin (v. 1628) Nefâisü’l-Mecâlis ve Muhammed b. Hamza Güzelhisârî’nin (v. 1704) Ezhâru’t-Tenzîl adlı tefsirleri ise tamamlanamamış tefsirlerdendir.

17. asır sure tefsirleri açısından da oldukça zengindir. Bilhassa Fatiha, Fetih, İhlas, Kehf, Yusuf, Yasin, Asr, Nasr gibi surelerin geniş bir şekilde tefsir edildiğini gör-mekteyiz. Buna örnek olarak Abdülmecid Sivâsî’nin (v. 1639) Tefsiru Sûreti’l-Fâtiha, Veysî’nin (v. 1628) Gurre-tü’l-Asr fî-Tefsîri Sûreti’n-Nasr, Abdülkerim Celvetî’nin (v. 1688) Tefsîru Sûreti Yûsuf, Hocazade Mehmet’in (v. 1615), Hülâsâtü’t-Tebyîn fi Tefsîri Sureti Yasîn, Sadred-dinzâde’nin (v. 1627) Tefsiru Sûreti’l-Feth gibi eserlerini zikredebiliriz. Tamamı Arapça olan bu eserlerin yanına Türkçe olarak yazılmış olan Çıkrıkçızâde Altıparmak’ın (v. 1624) Tefsir-i Sure-i Yusuf, İsmail Ankaravî’nin (v. 1632) el-Fütûhâtu’l-Ayniyye (Fütûhât-i Ayniyye), Niya-zi-i Mısrî’nin (v. 1694) Tefsir-i Sure-i Yusuf adlı eserlerini de koymak gerekir. Osmanlı âlimleri mensûr, yani düz-yazı hâlinde yazdıkları bu sure tefsirleri yanında ayrı-ca manzûm, yani şiir hâlinde de bazı tefsirler vücuda

Page 21: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

22

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

getirmişlerdir. Şehsuvaroğlu Ali’nin (v. 1648 sonrası) Riyâzu’l-Gufrân, Okçuzâde Mehmed Şâhî’nin (v. 1630) en-Nazmü’l-Mübîn fi’l-Âyâti’l-Erba’în, Kuloğlu Şeyh Hacı İlyas’ın (v. 1658) Bâğ-ı Behişt adlı eserleri bu türün en güzel örnekleridir. Bu arada Okçuzâde’nin en-Naz-mu’l-Mübîn adlı eserinin seçme 40 ayeti tefsir eden türünün en önemli eserlerinden biri olduğunu hatır-latalım. Bunların yanında sadece bir ayeti tefsir etmek üzere yazılmış tefsirlerimiz de mevcuttur. Bu nokta-da en çok akla gelen isim olan Abdullah Bosnevî’nin (v. 1644) işârî anlayışla yazdığı Sirru Teayyüni Kavlihi Te’âlâ “Va’bud Rabbeke Hattâ Ye’tiyeke’l-Yakîn, Kitâbu Tecelli’n-Nûri’l-Mübîn fî Mir’âti İyyâke Na’budu ve İyyâ-ke Neste’în, Tefsîru Huvellâhu’l-lezî Halaka’s-Semâvâti ve’l-Arda fî Sitteti Eyyâmin adlı eserleri bunlardan ba-zılarıdır.

Osmanlı’nın 17. asrında Tefsir bağlamında dikkat çeken bir husus da şerh, hâşiye, ta’lik türü eserler-dir. Bu tür çalışmalar daha ziyade Kâdî Beydâvî’nin Envâru’t-Tenzîl, Zemahşerî’nin Keşşâf ve Ebussuûd Efendi’nin İrşâdu’l-Akli’s-Selîm adlı tefsirleri üzerinde yapılmıştır. İcabında her biri müstakil bir tefsir olarak da değerlendirilebilecek bu eserlerin en önemlilerine Abdülhâlim Efendî’nin (v. 1677) Hâşiye alâ Tefsîri’l-Bey-dâvî, İskilipli Sun’ullah İmâdî’nin (v. 1612) Hâşiye ‘alâ Tefsîri’l-Keşşâf, Taşköprîzâde’nin (v. 1620) Hâşiye alâ Sûreti’l-Kehf min Tefsiri Ebissu’ûd adlı çalışmalarını ör-nek vermek mümkündür.

Osmanlının 17. asrındaki Tefsir hareketinin panoramik olarak ele alınacağı bu tebliğde meydana getirilmiş olan tefsirler kendi alanlarına göre kategorize edilerek sunulacaktır. Tebliğde kullanılacak olan grafikler ve

Page 22: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

23

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

tablolarla bu tefsirler sayısal olarak değerlendirilecek-tir. Ayrıca zaman zaman Osmanlının diğer asırlarıyla mukayeseler yapılacaktır.

Osmanlının 17. asırda ortaya koyduğu Tefsir eser-lerinin dünya tefsir mirasına ne derecede katkıda bulunduğunu, nasıl bir hizmet sunduğunu görmek açısından global bazı karşılaştırmalara da gidilecektir. Bu çerçevede aynı asırda Osmanlının eyaletleri duru-mundaki Mısır ve Arabistan bölgesi ile İran, Orta Asya ve Hint alt kıtası gibi yerlerde ortaya konmuş tefsir-lerle bir takım mukayeselere de gidilecektir. Böylece bu tebliğ vesilesiyle Osmanlı’nın 17. asrındaki Tefsir hareketliliği bütün yönleriyle incelenmiş olacak ve Tefsir Tarihi içindeki yeri, Tefsir ilmine olan katkısı göz-ler önüne konmuş olacaktır.

Osmanlı’nın 17. Yüzyılında Sûfî Müfessir Abdülhay Celvetî ve Fetih Sûresi TefsiriDr. Şükrü Maden

Müslümanların İslam’ın ana kaynağı Kur’an-ı Kerim’i anlama çabaları asr-ı saadetten bu yana kesintisiz devam etmiştir. Bu çalışmanın odaklandığı 17. yüz-yılda Osmanlıların kaleme aldıkları tefsir çalışmaları da bu silsilenin halkaları gibi değerlendirilebilir. Bu döneme bakıldığında ise âyet ve sûre tefsirlerinin, tasavvufî tefsirlerin, tefsir tercümelerinin ve el-Keşşâf, Envârü’t-Tenzîl ve İrşâdu Akli’s-Selîm tefsirlerine yazı-lan hâşiyelerin dikkat çektiği bir literatür karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz bu literatür kapsamlı ve ayrın-tılı bir şekilde incelenmeden Osmanlı 17. yüzyılında

Page 23: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

24

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

tefsir ilminin durumuyla ilgili iddialı değerlendirmeler yapmak pek isabetli olmayacaktır. Bu çalışma mutasav-vıf kişiliğiyle öne çıkan Abdülhay b. Saçlı İbrahim el-Cel-vetî el-Edirnevî (ö. 1117/1705) tarafından 1695’te yazıl-mış, Fethu’l-Beyân li-Husûli’n-Nasr ve’l-Feth ve’l-Emân adlı yazma halindeki Fetih Sûresi tefsiri, telifi, kaynakla-rı, muhtevası ve yöntemi açısından incelenmiştir.

Abdülhay Celvetî; Balkanlar, Edirne ve İstanbul’daki çe-şitli câmi ve tekkelerde vaiz ve Celvetiyye şeyhi olarak görev yapmıştır. Kendisi ve Aziz Mahmuh Hüdâyî’nin halifesi olan babası Şeyh Saçlı İbrahim Efendi 17. asır-da Celvetiyye’nin Balkanlarda ve İstanbul’da tesisi ve yayılması açısından etkili olmuş sûfîlerdendir. Bunun yanında müfessir, vaiz, şair ve musikişinas yönleriyle toplumun çeşitli kesimleriyle irtibat içinde olan Şeyh Abdülhay Efendi’nin şiirleri, şiir şerhleri ve tefsir eserleri bulunmaktadır.

Abdülhay Efendi’nin yetişkinlik döneminden itibaren 17. yüzyılın ikinci yarısının tamamına şahit olduğu gö-rülmektedir. Bu dönem devlet için artık fetihlerin azal-dığı, mali ve sosyal sorunların ve isyanların zuhur ettiği sıkıntılı bir dönem olarak görülebilir. Şüphesiz bunların yerel ve küresel ölçekte pek çok sebep ve sonuçları bu-lunmaktadır. Abdülhay Efendi’nin Fetih Sûresi tefsiri; hem böyle bir devirde yazılması hem de Osmanlılar’da Fetih Sûresi üzerine gelişen geleneğin bir devamı olma-sı açısından önemlidir. Bir fütuhat devleti olan Devlet-i Aliyye’nin âlimleri gerek kazanılan zaferleri anlatmak ve gerekse gazaya giden devlet adamlarına ve mücahitle-ri cesaretlendirmek için çok sayıda müstakil Fetih Sû-resi tefsirleri ile Gazevâtnâme, Fetihnâme, Nusretnâme türü eserler kaleme almışlardır. Câmilerde “fetihhan”lar görevlendirilerek düzenli olarak Fetih Sûreleri okun-

Page 24: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

25

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

muş, 15. yüzyıldan itibaren de Fezâil-i Cihâd risâleleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Abdülhay Efendi’nin söz konusu Fetih Sûresi tefsiri de bu geleneğin bir parçası olarak değerlendirilebilir.

Abdülhay Efendi, tefsirini yazdığı dönemde Osmanlı Devleti bazı askerî başarısızlıklar yaşamış, yeni padişah olan II. Mustafa bizzat kendisi ordunun başına geçerek bu başarısızlıkları unutturacak bir zafer elde etmek üze-re sefere çıkmak için hazırlıkları başlatmıştı. Tefsirinin mukaddimesinde anlattığına göre o sırada Aziz Mah-mud Hüdâyî Âsitânesi şeyhi olan Abdülhay Efendi, II. Mustafa’nın Avusturya seferine (1695) çıkacağını haber alınca onun ve mücahitlerin savaşta muzaffer olmaları için Fetih Sûresini seçerek dua kabilinden tefsir etmeye karar vermiştir. Eserin muhtevası Abdülhay Efendi’nin gerek rivayet ve gerekse dirayet açısından büyük bir te-tebbu sahibi olduğunu gözler önüne sermektedir. Eser geniş bir kaynak yelpazesine sahip olup bazı açıklama-lar ayet ve hadisler ile sahabe ve tabiîn âlimlerinin gö-rüşlerine dayandırılmış, dil tahlilleri ve kavramsal açık-lamalar yapılmış, ayetlerdeki hikmet ve nüktelere işaret edilmiş, tartışmalı meseleler tahlil edilmiştir. Kelâm ve fıkha dair izahların gayet sınırlı olduğu tefsirde dikkat çeken taraflardan biri de ayetlerin beyânî açıdan tefsir edilmesinden sonra -müellifi bir sûfî olması hasebiyle- tasavvufî yorumlara yer verilmiş olmasıdır. Tasavvufî açıdan zengin bir muhtevaya sahip eserde hidayet, manevî fetih, arif kimsenin Allah’ın isimlerinden ala-cağı paylar, yakînî iman, rıza makamı, sekînet, Allah’ın göklerdeki ve yerdeki orduları, manevî nimetler ile has-talıklar ve Hakk’ı müşahede arzusu gibi birçok konuya temas edilmiştir.

Page 25: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

26

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Osmanlı Halkının ‘Muteber Kitapları’: Tibyan Tefsiri ÖrneğiDr. Recep Arpa

Kaynaklar Osmanlı toplumunun bütün kesimlerinin sohbet kültürüyle yetiştiğine ve ortak kültür oluş-turmak amacıyla belli kitaplar çerçevesinde hareket ettiğine işaret etmektedir. Bu kitaplar Osmanlı top-lumunun dini kültürünün oluşumunda önemli rolleri bulunan ve etkisi hala devem eden eserlerdir. Osman-lı toplumunda okunan/dinlenilen kitapların başın-da Mevlid/Vesîletü’n-Necât, Envâru’l-’Âşıkîn, Müzek-ki’n-Nüfûs, Ahmediyye, Muhammediyye, Garibnâme, Mızraklı İlmihal, Kara Dâvûd, Şerhu Şir’âti’l-İslâm gibi dinî-tasavvufî-ahlâkî eserler gelmektedir. Aynı şekilde Kur’ân tefsirleri özelinde Osmanlı toplumunda oku-nan eserlere baktığımızda da genel olarak tasavvufî motiflerle bezenmiş rivâyet ağırlıklı tefsirler olduğu görülür. İlmiye sınıfı daha çok Zemahşerî, Fahreddin er-Râzî, Kadı Beydâvî, Nesefî ve Ebussuûd gibi müfes-sirlerce yazılan Arapça tefsirleri okurken, halkın Türkçe yazılan veya Türkçe’ye tercüme edilen Tefsîrü Ebi’l-Leys es-Semerkandî, Mevâhib-i Âliyye ve Tibyân Tefsiri gibi derin ilmi tahlillerin öne çıkmadığı, hafif tarzda telif edilmiş rivâyet ve ahlâk tefsirlerini okuduğu müşâhe-de edilmektedir. Osmanlı halkının değer verip “mute-ber” addettiği Türkçe tefsirlerin başında Tibyân Tefsiri gelmektedir. Osmanlıda ilk matbû türkçe tefsir olan Tibyân Tefsiri, Padişah IV. Mehmed’in arzusu üzerine Ayntâbî Mehmed Efendi tarafından yazılmıştır. İçinde bir Kur’ân çevirisini de barındıran Tibyân Tefsiri, son-raları yaygınlaşan “Meâl-Tefsîr” tarzının da ilk örnek-

Page 26: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

27

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

lerindendir. Osmanlı toplumunun dînî hayatına ve Kur’ân anlayışına büyük ölçüde tesir eden Tibyân Tef-siri, muhtevasının Osmanlı toplumunun geleneksel İslâm anlayışıyla paralellik arz etmesi, İlk Türkçe mat-bu tefsir olması, üslûbunun anlaşılır ve kolay olması, muhtasar ve tam bir tefsir olması ve padişahın teşvi-kiyle yazılması sebebiyle arkasına devlet desteğini alması gibi çeşitli sebeplerle Osmanlı toplumunda büyük bir rağbet görmüş ve son dönem Osmanlı top-lumunu besleyen Türkçe eserler arasında önemli bir yer edinmiştir. Tefsirde sıradan halkın seviyesini aşan ilmi tartışmalara girmekten kaçınılmış, dil tahlilleri-ne ve edebi sanatlara yer verilmemiş, buna mukabil halkın ilgi duyacağı, kıssalara ve hayata taalluk eden fıkhî konulara geniş yer verilmiştir. Yer yer bazı nük-telerle tefsire bir akıcılık sağlanmış, okuyucu metnin içinde boğulmaktan kurtarılmıştır. Osmanlı halkının geleneksel İslâm anlayışıyla uyum arz etmesinden do-layı halkın büyük bir teveccühüne mazhar olan Tibyân Tefsiri, özellikle uzun kış gecelerinde köy ve mahalle-lerin sohbet odalarında toplanılıp okunan, üzerinde konuşulan bir tefsir olmuştur. Tibyân Tefsiri son dö-nem Osmanlı toplumunun dini hayatına ve Kur’ân kültürüne adeta damgasını vurmuş, halkın “muteber” addettiği kitaplar arasında en ön sıralarda yer almış, Türk dilinde yazılan en güzel tefsirlerden biri ve bir “Osmanlı klasiği” sayılmıştır. Tibyân Tefsiri’nin başta Türkiye olmak üzere, İran’dan Mısır’a Almanya’dan İn-giltere’ye dünyanın çeşitli kütüphanelerinde 100’ün üzerinde yazma nüshasının bulunması ve yedi defa Mısır’da dokuz defa da İstanbul’da olmak üzere on altı kez neşredilmesi Osmanlı toplumunda bu tefsire olan rağbeti göstermektedir. Tefsirin toplum üzerindeki et-

Page 27: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

28

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

kisi -az da olsa- hâlâ devam etmektedir. Bugün okuma yazma bilen pek çok yaşlı insanın evinde hala bu tefsir mevcut ve okunmaktadır. Bu tefsirin son olarak Ah-med Davudoğlu tarafından yapılan bir düzenlemeyle yeniden neşredilmesi de bunu destekler niteliktedir. İlmî bir gayeyle değil de Kur’ân’ın manasını halkın anlaması amacıyla “avâmî” bir üslupla yazıldığı için tefsir ilmine yeni şeyler katma noktasında yetersiz kal-masına rağmen geniş halk kitleleri tarafından büyük rağbet görmüş, neşredildiği tarihten itibaren Cumhu-riyetin ilanına kadar en fazla basılan ve okunan Türkçe tefsir olma özelliğini korumuştur.

On Yedinci Yüzyıl Osmanlı Kütüphaneleri ve Kitap AlgısıDr. Berat Açıl

İslam medeniyetinin yazı ve kitapla ilişkisi kadim ol-manın yanı sıra itikadî bir boyuta sahiptir. İlk emri “oku” olan bir dinin müntesipleri ilk zamanlarından beri kitap yazmaya büyük önem atfetmişlerdir. Bu bakış açısı Osmanlı İmparatorluğu’nda da devam etti-rilmiştir. Osmanlılar kitap yazmanın yanı sıra kitapları saklayacakları kütüphane inşasını da teşvik etmiştir. Özellikle İstanbul’un fethinden sonra büyük bir ivme kazanan koleksiyonerlik ve kütüphanecilik, on yedinci yüzyıldan sonra müstakil kütüphane yapılarının or-taya çıkmasıyla yeni bir evreye geçmiştir. On yedinci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle de İs-tanbul’da kültürün birçok alanında bir farklılaşma eği-limi sezilmektedir. Yazma, kitap, kütüphane, mürek-kep, hattat gibi birçok maddi-manevi unsuru beraber

Page 28: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

29

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

düşünmeyi gerektiren kitap kültürü, Osmanlı yazma kitap kültürü zaviyesinden neredeyse hiç çalışılma-mıştır. Osmanlı yazma kültürünü, bir Osmanlı âlimi ve bibliyofili üzerinden çalışmak, meseleyi ele almak için uygun bir başlangıç gibi görünmektedir. Bu bağlam-da, bu tebliğin amacı on yedinci yüzyılda sayısı artan müstakil ve medrese kütüphanelerini mukayeseli bir şekilde aktarmak; bu vesileyle Cârullah Efendi örne-ğinden hareketle bir âlim-kütüphanecinin kitap hak-kındaki fikirlerini ortaya çıkarmaya çalışmaktır.

Derkenârdan Haşiyeye: Veliyüddîn Cârullah Efendi ve Câmiu’r-Rümûz HaşiyesiDr. Özgür Kavak

Osmanlı ulemâsı tarafından sıklıkla başvurulan te-lif türlerinden biri de “hâşiye”dir. Bu tebliğde Veliy-yüddin Cârullah Efendi tarafından, ilk önce “okuma notu” olarak Horasan bölgesi fakihlerinden Şemsüd-dîn Muhammed b. Hüsâmüddîn el-Horasânî el-Ku-histânî’nin (ö. 962/1555) kaleme aldığı Câmiu’r-Rumûz fî Şerhi’n-Nukâye’nin derkenârına kaydedilen notların, daha sonra Hâşiyetü Câmii’r-Rumûz adıyla müstakil bir eser hüviyetine bürünme serencamı konu edilecektir. Cârullah Efendi bu hâşiyesinde esere dair kendisinden önceki fıkhî mesainin önemli bir kısmını da dikkate alarak metni muhtelif açılardan tahlil etmektedir. Teb-liğde bu metnin bir Osmanlı kadısı ve müderrisi tara-fından dikkate alınmasının anlamı meselesine odak-lanarak mezkûr hâşiyenin öne çıkan özellikleri ele alınacak ve özellikle Osmanlı ulemâsının fıkıh ilmiyle

Page 29: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

30

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

ilgili müktesebatının ve ilmî telifâtının keyfiyetine dair bazı tespitlere ulaşılmaya çalışılacaktır. Tebliğde der-kenar notları, nadir bir telif türü olarak yorumlanacak ve Carullah Efendi’nin en azından bir eserinde bu türü kullandığı gösterilecektir. Sonuç olarak bu kullanımın Osmanlı kitap kültüründe farklı bir veçheyi ortaya koyduğu iddia edilecektir.

Okuma Kültüründe Dibace’nin İdeolojisi: Mübareze Meydanı Olarak Berâetü’l-İstihlâllerSami Arslan

Zihninde/kalbinde var olan manaları muhatabına ak-tarmak isteyen mütekellim bunun için dil ve yazıya ihtiyaç duymakta, kişinin zihninde anlam ile başlayan süreç yazı ile son bulmaktadır. Bununla beraber yazı zihinde var olan anlamları bütünüyle aktarmaktan acizdir. Anlam ile “anlamın müntehâsı” olan yazı ara-sındaki derin bir boşluk vardır ve bu boşluğu doldur-mak için mecaz üst başlığıyla hulasa edeceğimiz dil oyunları vaz edilmiştir. İşte bu dil oyunlarından bir tanesi de berâetu’l-istihlâl’dir. Berâetü’l-istihlâl özetle dîbâcede (hamdele ve salvele makamında) okuyucu-ya dolaylı yoldan birtakım ipuçları vermektir. Okuyu-cu için “gerçek metnin” dışında kalan basmakalıp ifa-delerden öte bir anlam taşıyan hamdele ve salvelele müellifin yetkinliğine göre metnin temel argümanı-nın okuyucuya işaret yoluyla verildiği yerdir. Böylece berâetü’l-istihlâl’in uygulandığı dîbâceler eserin yazıl-dığı disipline dair okuyucuya ipuçları sunmakta, oku-yucuyu henüz başlayacağı esere karşı hazırlamakta ve

Page 30: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

31

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

daha ilk aşamada okuyucu ile metin arasında düşün-sel bir bağ kurmaktadır. Öte yandan berâetu’l-istihlâl müellifin yetkinliğini iddia ettiği bir alan, “tarz-ı selefe tekaddüm” ettiğini göstermek için bir araç ve sair mü-elliflere rüştünü ispat edeceği bir imkândır. Dîbâcede berâetu’l-istihlâl uygulayan/uygulayabilen müellif kendisinin rüştüne işaret ederek sâir müelliflere mey-dan okumaktadır. Bu tebliğde özellikle 17. yüzyılda sarf, nahiv, belagat, fıkıh, fıkıh usulü, hadis, tıp, zooloji, coğrafya gibi ilimlerde kaleme alınmış olan eserlerin dîbâcelerinden örneklerle bir yazma geleneği olarak berâetü’l-istihlâl okuması yapılacaktır.

Fenârî’nin Kara Halil Haşiyesi’nde Formel Mantık Konularının Ele AlınışıDr. Harun Kuşlu

Kara Halil Tirevî (ö. 1711) 17. yüzyıl Osmanlı ilim ta-rihindeki gelişmeler açısından önemli isimlerden bi-risidir. Kendisi, özellikle hikmet, mantık ve tartışma usulü gibi felsefi ilimler sahasında dikkat çekici eserler kaleme almıştır. Kara Halil, ulema arasında yaygınlık kazanmış olan Fenârî’nin Kul Ahmed Haşiyesi, Tehzî-bü’l-mantık ve’l-kelâm’ın Devvânî (ö. 1502) şerhi, Hi-dâyetü’l-Hikme’nin Lârî (ö. 1572) haşiyesi ve dönemin meşhur mantıkçılarından Mehmed Emin Şirvânî’nin (ö. 1627) Cihetü’l-Vahde risalesi gibi bir dizi esere ge-niş hacimli haşiyeler yazmıştır. Özellikle Cihetü’l-Vah-de ve Kul Ahmed haşiyelerinin, takip eden asırlarda da Osmanlı uleması tarafından ilgi gördüğü ve tetkik

Page 31: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

32

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

edilmek üzere çoğaltıldığı gözlenmektedir. Dönemin mantıkçılarıyla birlikte Kara Halil’i de oldukça meşgul etmiş gözüken konulardan birisi cihetü’l-vahde (bir-lik yönü) tartışmasıdır. Araştırmaya konu olan birden çok şeyin, birlik yönlerinin tespit edilmesiyle tek ilmin konusu haline getirilmesini tartışan cihetü’l-vahde meselesini, söz konusu terminolojiyle, ilmi bir tartış-ma alanı olarak ilk defa Fenârî (ö. 1431) dillendirmiş, ancak daha sonra Mehmed Emin Şirvânî cihetü’l-vah-de hakkında müstakil bir risale kaleme alacak şekilde meseleyi genişletmiştir. Kara Halil hem Şirvânî’nin bu risalesine hem de Fenârî metninin tamamına ayrı ayrı geniş hacimli birer haşiye yazmak suretiyle dönemin-deki mantık tartışmalarında oldukça etkin bir rol oy-namıştır.

Tebliğin esas metnini oluşturan Fenârî’nin Kara Halil haşiyesi (Hâşiye-i Kara Halil ‘ale’l-Fenârî) meşhur man-tıkçı Ebherî’nin (ö. 1264) İsâgûcî’si üzerine 15. yüzyıl-da yazılmış Fenârî şerhinin 16. yüzyıldaki Kul Ahmed haşiyesine ikinci haşiyedir. Dolayısıyla metin, şerh ve haşiyeleriyle birlikte Îsâgûcî’nin dört asırlık gelişimini gözler önüne sermektedir. Haşiyenin içeriğini oluştu-ran metinleri mukayese ederek bu dört asırlık süreç içerisinde mantığın hangi konularının öne çıkartılıp hangi konularının geri plana itildiğini ya da ne gibi yeni tartışma alanlarının açıldığını göstermek müm-kündür. Tebliğimiz tasdîkât (yargı ve çıkarım mantı-ğı) konularını merkeze alarak, Kara Halil haşiyesi’nin formel mantık konularına yönelik katkılarına odakla-nacaktır. Bu anlamda, Kara Halil ve Kul Ahmed haşi-yeleriyle birlikte tasavvurât (kavramlar mantığı) ko-nularının giderek genişlemesi, buna mukabil yargı ve çıkarım mantığının ele alındığı tasdîkât kısmının mev-

Page 32: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

33

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

cut hacimsel oranını muhafaza etmesi ilk bakışta dik-kat çeken hususlardan birisidir. Söz konusu durumu dikkate alarak, özellikle muhaşşîleri tasdîkât konula-rından ziyade tasavvurât konularının meşgul ettiğini ifade edebiliriz. Bu durum yine de haşiyenin yargı ve çıkarım mantığıyla ilgili konularda yeni tartışmalara kapı aralamadığı ya da mevcut tartışmalara kayda de-ğer katkılarda bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Kara Halil, kavramlar mantığında olduğu gibi, yargı mantığına dair konularda da çeşitli tartışmalara yer vermekte yahut süregelen tartışmalara katkılar yap-maktadır. Bu bağlamda, söz konusu metin, doğruluk teorisi, hükmün/yargının mahiyeti, hükmün dil ve ol-guyla ilişkisi gibi hususlarda oldukça ilgi çekici tartış-malar içermektedir. Bu konularla ilgili olarak metnin yalnızca dönemindeki yaygın görüşleri dillendirip tekrar etmekle sınırlı bir içeriğe sahip olmadığını dik-kate almak gerekir. Örneğin doğruluğun ne olduğu sorusuna cevap olarak Kara Halil 1) zihne uygunluk, 2) vakıaya uygunluk ve 2) her ikisine uygunluk olduğu şeklinde üç görüş zikretmekte, sonrasında mantıksal gerekçeleriyle birlikte bir tercihte bulunmaktadır. Bu ve benzeri tartışmaların yanında tebliğimiz dil-zi-hin-varlık ilişkisi, çelişki, döndürme, karşıtlık, formel kıyas, önermenin niceliğinin ve kıyasın modlarının çıkarımdaki işlevselliği ve bazı argüman türlerinin Aristotelesçi kıyas tanımının dışında kalması gibi kimi konularda haşiyenin asıl metin ve şerhlerine ne gibi katkılar yaptığını tasvir edecektir.

Page 33: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

34

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Siyelkûtî’nin Zihnî Varlık TasavvuruKübra Şenel

Fahreddin er-Râzî (ö.1209) ile müstakil bir başlık altın-da değerlendirilmeye başlamış olan zihnî varlık me-selesinin Abdülhakîm es-Siyalkûtî (ö.1657) tarafından hangi teorik çerçevede ele alındığını ortaya koymak bu tebliğin mevzusudur. Çeşitli konularda yazılmış olan ana metinler için telif etmiş olduğu haşiyeleriyle tanınan Siyalkûtî, Râzî sonrası dönemde oluşan mu-hakkikler geleneğinin 17. yüzyıldaki en önemli tem-silcilerinden biridir. 15. yüzyıldan itibaren gelişen ve Siyalkûtî’nin haşiyelerinin de içerisinde bulunduğu söz konusu haşiye literatürünün hususiyeti, çeşitli konularda yazılan temel metinlerin anlamlarının be-lirginleştirilmesi ve bu konuların meselelerine ilişkin yorum ve tartışmaların ortaya konulmasıdır.

Hindistanlı bir âlim olan Siyalkûtî de yazmış olduğu haşiyelerle Mısır’ı da içine alan ve Osmanlı coğrafya-sından Hindistan’a uzanan bölgede 20. yüzyıla kadar etkinliğini sürdürmüş; yazdığı haşiyeler Osmanlı ule-ması tarafından okunmuş ve Osmanlının son döne-minde kisve-i tab’a bürünmüştür. Siyalkûtî, tebliğe konu olan vücud-u zihnî meselesine özgü müstakil bir risale telif etmediğinden onun bu mesele hakkın-daki düşünceleri, Seyyid Şerif Cürcânî’nin Adudiddîn el-İcî’nin Mevâkıf’ına yazdığı Şerhu’l-Mevâkıf için telif ettiği Haşiye ile Devvânî’nin Adudiddin İcî’nin Akaid’i-ne yazdığı şerh için telif ettiği haşiye’nin zihnî varlığa ayrılmış olan bölümleri merkeze alınmak suretiyle se-rimlenmeye çalışılacaktır.

Page 34: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

35

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

Zihnî varlık meselesi Farâbî (ö.950), İbn Sînâ (ö.1037) ile Fahreddin er-Râzî dönemine kadar gelen filozofla-rın eserlerinde müstakil bir bölüm ayrılmasa ve “vü-cud-u zihnî” ibaresi kullanılmasa da, bir mesele ola-rak ele alınıp işlenmiştir. İlk olarak Fahreddin er-Râzî el-Mebâhisu’l-Meşrıkiyye isimli eserinde müstakil bir başlık açmak suretiyle bu meseleye yer vermiştir. Son-rasında Amidî (ö.1233), Necmeddin Kâtibî (ö.1274), Tûsî (ö.1274), Beyzâvî (ö.1286), İci (ö.1355), Teftazânî (ö.1390), Cürcânî (ö.1413), Ali Kuşçu (ö.1474), Devvânî (ö.1505), Kemalpaşazâde (ö.1534), Taşköprizâde (ö. 1561), Gelenbevî (ö.1791) gibi düşünürler tarafından kimi zaman eserlerin içerisinde bir bölüm olarak kimi zaman da müstakil risaleler olacak şekilde bu mesele ele alınmaya devam etmiştir.

Kozmik akıllar ve nefsin mücerret olması teorileri bağ-lamında filozoflar tarafından benimsenen zihnî varlık teorisi, özellikle mütekaddimûn dönemi kelamcıları tarafından reddedilmiştir. Gazalî’den itibaren nefsin aklî bir cevher olduğu ve kozmik akıllar teorilerinin kelamcılar arasında genel olarak kabul görmesi, zihnî varlık teorisinin -istisnaları mevcut olmakla birlikte ka-bul edilmesinin sebeplerinden biridir.

Zihnî varlık teorisinin kabul sebeplerinden bir diğeri de Seyyid Şerif Cürcânî’nin de işaret ettiği gibi filozof-ların varlık-mahiyet ayrımına ilişkin teorisinin önceki dönemin tersine müteahhirûn dönemi kelamcıları tarafından kabul edilmesidir. Bu sebeple söz konu-su teori müstakil bir risale olarak telif edilmediğinde eserlerin öncelikle umur-u âmme bölümünün vü-cud-adem meselesi bağlamında varlığın mahiyete zâid olması teorisiyle ilintilendirilerek ele alınmıştır.

Page 35: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

36

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Bu, zihnin haricinde bulunan şeyin değil ancak zihin-de bulunan şeyin varlık-mahiyet ayrımı bağlamında düşünülebilmesi demektir. Dolayısıyla Cürcânî’nin ifa-desiyle, bu ayrımı benimsemiş olan birinin zihnî varlık teorisini kabul etmemesi abesle iştigaldir. Meselenin söz konusu eserlerde ele alındığı diğer bölümler ise nefs ve bilgi bölümleridir.

Siyalkûtî Şerhu’l-Mevâkıf’ın zihnî varlık bölümüne yaz-dığı haşiyede meseleyi genel olarak Cürcânî’nin ele aldığı çizgiye uygun olarak açıklar. Bu sebeple önce-likle Teftazânî-Cürcânî-Siyalkûtî çizgisinde zihnî var-lık problemini Cürcânî’nin şerhine paralel olarak ele alacağız. Bu bakış bize meselenin hangi aşamalarında Siyalkûtî’nin ne tür açıklamalarla kendini ortaya koy-duğunu gösterecektir.

Meseleyi ele alacağımız ikinci çizgi ise Teftazânî-Dev-vânî-Siyalkûtî çizgisidir. Siyalkûtî telif ettiği haşiyede ağırlıklı olarak Allah’ın ve kozmik akılların bilgisi bağ-lamında zihnî varlık meselesinden bahsetmektedir. Bu bağlamda Devvânî’ye özellikle Allah’ın bilgisi mesele-sine ilişkin olarak birtakım eleştiriler yönelttiğini görü-yoruz. Siyalkûtî Allah’ın bilgisine ilişkin Fârâbî, İbn Sînâ ve yorumlarında İbn Sînâ’yı takip eden talebesi Beh-menyar’ın açıklamalarını ortaya koyarak, Devvânî’nin bu konuda özellikle İbn Sînâ’nın görüşlerini yorumlar-ken yanlış kanaate vardığını ifade etmekte, bu konuya ilişkin kendi görüşünü ayrıntılı olarak aktarmaktadır.

Bu tebliğde haşiye literatürünün 17. yüzyıldaki önde gelen temsilcilerinden Abdülhakim es-Siyalkûtî’nin zihnî varlık meselesinin mücerred akıllar ve Allah’ın bilgisine ilişkin kısmına Şerhu’l-Akâid’e yazmış olduğu haşiye çerçevesinde, zihnî varlığa ilişkin diğer husus-

Page 36: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

37

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

lara dair olan kısmında Cürcânî’yi takib eden görüşle-rine ise Şerhu’l-Mevâkıf’a yazmış olduğu haşiye çerçe-vesinde yer verilmek suretiyle mesele serimlenmeye çalışılacaktır.

Köprülülerin Şam, Mısır ve Hicaz Ulemâsı ile Münâsebetlerinin Osmanlı Hadis Çalışmalarına Yansıması (İcâzet ve Kütüphane)Dr. Kadir Ayaz

17. yüzyılın ikinci yarısı, hadis ilimlerinin Osmanlı dev-letinin en yüksek makamında en güçlü biçimde tem-sil imkânı bulduğu bir dönemdir. Uzun yıllar sadaret (başbakanlık) makamında görev yapan Köprülü Fazıl Ahmed Paşa ile onun himayesinde ilmî faaliyetlerini yürüten ve iki yıl sadrazamlık yapan kardeşi Mustafa Paşa, hadis ilimlerini devletin en üst makamlarında öne çıkarmışlardır. İmâmu’l-hadis unvanına sahip olan Mustafa Paşa’nın hadis birikimi ve Fazıl Ahmed Paşa’nın tesis ettiği kütüphanedeki zengin hadis ko-leksiyonu, söz konusu temsilin ne derece güçlü oldu-ğunu ifade etmek için yeterlidir.

Fazıl Ahmed Paşa, siyasi, idari, ekonomik ve toplumsal boyuttaki kriz döneminde, sert tedbirlerle huzur ve sükûnu sağlayan babası Köprülü Mehmed Paşa’dan sonra sadrazamlığa getirilmiştir. İlmiye sınıfına men-sup bir âlim olup yedi – sekiz yıl müderrislik yapmış olan Fazıl Ahmed Paşa, 17. yüzyılda ulema arasında başlayan çatışma ve çekişme ortamını müşahede

Page 37: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

38

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

etmiştir. Hatta müderrislikte hızlı bir şekilde yüksel-mesinden sonra ortaya çıkan dedikodulardan dolayı ilmiyeden mülkiye sınıfına geçmiştir.

Şam’da iki yıl vali olarak görev yapan Fazıl Ahmed Paşa, bu dönemde bölgedeki bazı âlimler ile üst dü-zey ilişkiler kurmuş ve sadrazamlığı döneminde de Şam başta olmak üzere Mısır ve Hicaz’dan İstanbul’a gelen âlimler ile ilmî münasebetlerini sürdürmüştür. Sadrazamlığı döneminde bölgenin âlimlerine kendi yetkileri çerçevesinde geniş imkânlar sağladığı gibi, onun tavsiyesi ve delâleti ile birçok Şamlı ve Mısırlı âlim yüksek mevkilerde görev almıştır.

Fazıl Ahmed Paşa’nın küçük kardeşi Mustafa Paşa, ba-basının ve ağabeyinin sadâreti döneminde medrese-lerden ziyade özel hocalardan aldığı eğitim neticesin-de hadis ilimlerindeki vukûfiyetini artırmıştır. Ayrıca ağabeyinin desteği ile ilmî faaliyetlerini devletin resmî kurumlarında görev almadan yürütmüş ve özelikle ağabeyinin Şam, Mısır ve Hicaz uleması ile kurduğu ilişkiler ağından en üst düzeyde istifade imkânı bul-muştur. Hatta onun Şam, Mısır ve Hicazlı âlimlerden aldığı hadis icazetleri, meşyeha ve fehrese olarak nite-lendirilebilecek derecede geniş bir rivayet koleksiyo-nundan oluşmaktadır. Döneminin âlimlerinden farklı olarak yüksek seviyede hadis birikimine sahip olan Mustafa Paşa, vezirliğinden önce İstanbul’daki kütüp-hanesinde hadis rivayeti ile meşgul olmuş, bu sebeble imâmu’l-hadîs ve muhaddisu’l-âsıme unvanları ile anıl-mıştır.

Bu çalışmada, öncelikle Fazıl Ahmed Paşa ile kardeşi Mustafa Paşa’nın Şam, Mısır ve Hicaz uleması ile mü-nasebetleri ve Mustafa Paşa’nın bölgenin âlimlerin-

Page 38: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

39

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

den aldığı hadis icazetleri tespit edilerek, Köprülü Kü-tüphanesi’nde rivayet kitaplarından ricâl, cerh - ta’dîl, tahrîc ve hadis usulüne kadar zengin bir koleksiyonun ortaya çıkmasındaki tarihi süreç değerlendirilecektir. Bu sürecin tahlilinde; hadis eserlerinin Osmanlı ilmî muhitinde tevarüs eden ilmî bir miras mı? Yoksa Köp-rülüler sayesinde İstanbul’a intikal eden Şam, Mısır ve Hicaz’ın kitâbiyyât birikimi mi? olduğu sorusuna ce-vap aranacaktır.

Süyûtî’nin Câmiu’s-Sağîr İsimli Eserinin Osmanlı Hadis Eğitimindeki YeriMustafa Celil Altuntaş

Osmanlı dönemi hadis eğitimi belli başlı bazı kitaplar üzerinden yürütülmüştür. Bu eserlerden öne çıkanla-rından bir tanesi de İmam Süyûtî’nin el-Câmi‘u’s-Sağîr isimli eseridir. Eserde hadis metinleri alfabetik olarak sıralanmış ve rumuzlarla eserin kaynağına işaret edil-miştir.

Bu çalışmada el-Câmi‘u’s-Sağîr temel alınarak onun Osmanlı eğitim sistemindeki yeri söz konusu edile-cektir. Medrese eğitim sisteminde eserin okutulması ve müderrislerin bu eserden nerelerde ve nasıl fay-dalandığı incelenecektir. Aynı zamanda camilerde ve tekkelerde okutulması, eserin kütüphanelerdeki nüshaları ve bu nüshaların kıymeti hakkında bilgiler verilecektir.

Derleme bir eser olan el-Câmi‘u’s-Sağîr üzerine yazıldı-ğı dönemden itibaren birçok çalışma kaleme alınmış

Page 39: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

40

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

aynı zamanda tercümeleri yapılmıştır. 17. yüzyılda Kadrî Bigavî (Vehbî el-Yemânî) tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Mezkûr tercüme 17. yüzyıl Osman-lı ilim anlayışı hakkında bilgiler verdiği gibi Osmanlı’da hadis ilminin niteliği hakkında da ipuçları sunacaktır. Tercümenin ilmî kıymeti, hadis ilmindeki yeri de tespit edilmeye çalışılacaktır. Aynı zamanda dil ve üslup ba-kımından çevirinin değeri izah edilmeye çalışılacaktır.

İmam Süyûtî’nin el-Câmi‘u’s-Sağîr özelinde Osmanlı âlimleri üzerindeki etkisi de bu çalışmada incelene-cek, Osmanlı âlimleri ile irtibatı irdelenecektir. Bu sayede hadis ilminin Osmanlı döneminde hangi ka-nallardan geliştiği hakkında da bir kanaate varmak mümkün olacaktır.

Kütüphanede bulunan nüshaların sayısı, varsa bu nüshaların İmam Süyûti’ye uzanan isnadlarının duru-mu ve nüsha üzerindeki haşiyeler dikkate alınarak ne-relerde ve kimler tarafından okunduğunun tespiti de el-Câmi‘u’s-Sağîr hakkında önemli bilgiler sunacaktır. Osmanlı döneminde kaleme alınan şerh ve haşiyeleri de çalışmaya eklenecektir.

el-Câmi‘u’s-Sağîr’in kendisinden sonraki edebiyata etkisi bakımından Osmanlı dönemi ile irtibatı ele alı-nacak bir diğer konudur. Bu sayede hadis ilminin dö-nemlendirilmesi konusunda eserin 17. yüzyıl ile etki-leşimi daha net görülecektir.

Page 40: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

41

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

Kadızâdeliler-Sivâsîler Mücadelesinin Hadis Şerhlerine Yansımaları: Bidâ’atu’l-Vâ’izîn ve Mecâlisü’l-Ebrâr ÖrneğiGülsüm Korkmazer

Dinin kaynaklarından olan hadislerin anlaşılması ve yorumlanması ilk dönemlerden itibaren önemli bir ilmi faaliyet olarak var olmuş ve zaman içerisinde müstakil bir ilim dalı haline gelmiştir. Hadis ile toplum arasındaki bağı kurması nedeniyle dindar bir toplum-da vazgeçilmez olan hadis şerhleri, hem o toplumun ilmi hayatını, problemlerini, bakış açısını göstermesi yönüyle hem de bir ilmin gelişim serüvenini ortaya koyması bakımından önem arz etmektedir.

Hadis şerhleri farklı ilimlerle uğraşanlar arasında ortak bir meşgale olmuş, bu da farklı hassasiyetlerin hadis-lerde buluşmasına vesile bulmuştur. Bununla birlikte hadisler sadece üst düzey ilmi bir kaynak olarak değil aynı zamanda halka hitap eden ve hatta halka yön veren bir fonksiyona sahip olmuştur. Bu özellikleri itibariyle hadis şerhleri, diğer hadis ilimlerine kıyasla Osmanlı döneminde hakkında çok eser telif edilen bir alan olma özelliği taşımaktadır.

Osmanlı’nın gerilediği ve meşhur Kadızâdeliler-Sivâsî-ler çekişmesinin yaşandığı bu dönemin hadis şerhle-rine hem ilmi hem de siyasi etkileri, diğer ilimlerle ha-dis şerhlerinin ilişkisi ve varsa diğer önemli hususların tespiti bu çalışmanın amacı olacaktır. Bu amaçla dö-

Page 41: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

42

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

nem için temsil gücü yüksek olduğunu düşündüğü-müz Sivâsîler hareketinin başı Abdülmecid Sivâsi’ye ait Bidâ’atü’l-Vâ’izîn ile Kadızâdilerden sayabileceği-miz Ahmed Rûmî Akhisârî’nin Mecâlisü’l-Ebrâr adlı el yazması eserleri incelenecektir.

17. Yüzyıl Osmanlı Fıkîhçılarının Nevazile Yönelik Fıkhî Argümantasyonu: Muhammed Fıkhî el-Aynî ve Risâletü’d-Duhân ve’l-Kahve ÖrneğiProf. Dr. Kâşif Hamdi Okur

Yirminci yüz başlarında geliştirilen ve yaygınlık kaza-nan fıkıh tarihi şablonunda, Osmanlı fıkıhçılarının ilmi mesaisini sarf ettiği dönem “taklid dönemi” olarak ni-telenen zaman dilimine denk gelmektedir. Yakın za-mana kadar bu dönemle ilgili yeterli çalışma yapılma-mıştır. Yapılacak monografik çalışmalar, bu dönemde fıkıh düşüncesinin durumuyla ilgili daha sağlıklı tes-pitlere ulaşma imkânı verecektir. İslam ülkelerinin ve Osmanlı toplumunun tütünle tanışmasından sonra ortaya çıkan, bu maddeyi kullanmanın hükmüyle alakalı tartışmalar fıkhi düşünceye deyim yerindeyse bir canlılık getirmiştir. Bu tartışmalar bağlamında 17. yüzyılda birçok monografik çalışma kaleme alınmıştır. Meseleyi ele alan çalışmalardan biri de Muhammed Fıkhî el-Aynî’nin Risâletü’d-Duhân ve’l-Kahve adlı teli-fidir. Eserde konuyla ilgili ihtilafa dikkat çekilmiş, me-

Page 42: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

43

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

selenin hükmünü tespit için hangi fıkhi kavramlardan hareket edilmesi gerektiği tartışılmıştır. “Eşyada asıl olan ibahadır” kuralının Hanefi mezhebindeki yeri, tü-tün kullanmanın bu kapsamda değerlendirilip değer-lendirilemeyeceği, o dönemde müçtehidin bulunup bulunmadığı, bu meselede hüküm verebilmek için tahriç metodunun yeterli olup olmadığı gibi husus-lar, risalede başlıca tartışılan mevzulardır. Bu tartışma esnasında Hanefi usul ve furû literatürüne çok sayıda atıf yapılmış, bu bağlamda tütünün hükmüyle alaka-lı farklı sonuçlara varan Hamevî, Nablusî gibi Hanefi fıkıhçılar eleştirilmiş, kahvenin hükmü konusunda ise yine Hanefi bir fıkıhçı olan Ahmed er-Rûmî el-Ak-hisârî’ye eleştiri yöneltilmiştir. Sonuç olarak risale, 17. yüzyılda yetişmiş bir Osmanlı fakihinin, nevazil kate-gorisindeki bir meseleye çözüm getirirken hangi fıkhî argümantasyonu kullandığı hususunda bir fikir vere-bilecek niteliktedir.

Devşirme Kökenli Bir İstanbul Kadısının Müdafaasında Saklı OtobiyografisiProf. Dr. Şükrü Özen

Klasik dönem Osmanlı devlet teşkilatında özellikle askerî ve mülkî bürokraside devşirmelerin önemli görevleri üstlendikleri bilinmektedir. İlmiye sınıfın-da, bir diğer deyişle eğitim ve yargı teşkilâtında ise devşirme kökenlilerin nispeten daha az yer aldıkları görülürse de sayıları yine de azımsanamayacak sevi-yededir. Buna rağmen günümüz çalışmalarında bu

Page 43: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

44

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

konunun pek dikkat çektiği söylenemez. Bu tebliğde hem bu ilgi eksikliğine dikkat çekmek ve hem de bu konuda küçük bir katkı sağlamak üzere Macar asıllı bir devşirme olan Rıdvan Efendi’nin (ö. 1024/1615) 1014 (1605-1606) yılında İstanbul kadılığı görevi sırasında kaleme aldığı kısa bir metin ele alınacaktır. Kanuni dö-nemine ait 964 (1557) tarihli bir vakfiye üzerine Rıd-van Efendi’nin yazdığı Arapça tasdik ibaresi çağdaşları tarafından eleştirilmiş ve kendisi bu eleştirilere cevap vermek için bir yazı kaleme almıştır. Bu yazıda ailesi ve kendi geçmişi ile ilgili önemli sayılacak bilgiler vermiş, derkenarlarla da bu bilgileri zenginleştirmiştir.

Bir mühtedi olarak ebeveyni hakkındaki duyguları ve yetiştiği yeni kültür çevresi hakkındaki izlenimlerini ve hayattan beklentilerini sığdırdığı bu küçük metin referanslarıyla birlikte dikkatle incelendiğinde aslında bize dönemiyle ilgili pek çok şey anlatmaktadır. Teb-liğimizde söz konusu metinden yola çıkarak Osmanlı yargı sisteminin en önemli makamlarından birinde görev üstlenmiş olan devşirme kökenli bir kişinin ken-di hayat hikâyesiyle birlikte sisteme dair verdiği bilgi-ler analiz edilecektir.

Page 44: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

45

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

17. Yüzyılın Büyük Şeyhülislamı Zekeriyazâde Yahya Efendi’nin İlmî Kişiliği ve Osmanlı Hukukuna Bazı KatkılarıDoç. Dr. Süleyman Kaya

Osmanlı ilmiyesinin ilmî kişilikleri üzerine pek çalışıl-madığı görülmektedir. Divan sahibi güçlü bir şair olan Zekeriyazâde Yahya Efendi’nin edebî yönü üzerine onlarca çalışma yapılmasına rağmen yine çok güçlü olduğu ilmî yönünün ihmal edilmiş olması dikkat çek-mektedir. Bu tebliğin ortaya koymak istediği birinci husus; Osmanlı ilmiyesi üzerinde yeterince çalışma yapılmadığına Zekeriya zâde özelinde vurgu yapmak. İkinci husus Zekeriyazâde’nin güçlü ilmi kişiliğine vur-gu yapmak. Bu çerçevede üç şey yapılacaktır. Birincisi Osmanlı ilmiyesinin Zekeriyazâde’nin ilmi kişiliğine dair ifadelerine yer vermek. İkincisi Osmanlı dönemi-ne has belli bir uygulamanın (icârateyn) ortaya çıkma-sı ve hukuki zemininin hazırlanmasında Zekeriyazâ-de’nin rolünü göstermek. Üçüncüsü Zekeriyazâde’nin fetvalarının sonraki dönem şeyhülislamlarına etkileri-ne örnek olmak üzere belli bir konuda verdiği fetvaları yüz yıl sonra şeyhülislamlık yapan Abdurrahim Efendi fetvalarıyla mukayese etmek.

Page 45: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

46

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Tasfiyeci Zihniyetin 17. Yüzyıldaki Temsilcisi: KadızâdelilerDr. İbrahim Baz

İİslam tarihinde henüz ilk asırdan itibaren fikir ayrı-lıkları ortaya çıkmış, bu ayrılıklar zaman zaman sert tartışmalara dönüşmüştür. Farklı din algısına mensup kişi ve grupların bu tartışmaları veya çatışmaları ge-nellikle siyasi olmakla birlikte, dini kavramlar ve ko-nular üzerinden yapılmıştır. Özellikle İslâmî ilimlerin, itikâdî ve amelî mezheplerin, tasavvufî ekollerin oluş-maya başladığı hicri 2. asırdan itibaren fikir ayrılıkları bireysel olmaktan çıkıp, ekoller arasında yaşanmaya başlamıştır. Tartışmaların bir kısmı, İslam esaslarını muhafaza etmek ve onu bidatlerden korumak ama-cıyla yapılmıştır. Bu dönemde sûfîler, belki de mes-leklerinin bir neticesi olarak, onları anlamayan kişiler tarafından sıklıkla eleştirilmişlerdir.

17. yüzyılda İstanbul’da yaşanan Kadızâdeliler-Sivâsî-ler tartışması da görüntü olarak tasavvuf ve sûfîlerin eleştirisidir. Gerçekte ise zâhirci ve tasfiyeci bir algı ve zihniyetin tezahürüdür. Bu yüzyılda Osmanlı Devle-ti’ne baktığımızda siyasi, ekonomik ve sosyal birçok sorunun var olduğunu görmekteyiz. Çocuk yaşta padişahların tahta geçmesi nedeniyle iktidar paylaşıl-mış, batılı devletlerinin sanayi ve ticaret atılımı karşı-sında rekabet edilememiş ve ekonomi hızlı şekilde za-yıflamıştır. İşte bu dönemde Koçi Bey ve Kâtip Çelebi gibi aydınların devlet yöneticilerine sundukları layiha-lar, devletin işleyişinde ve toplumun yaşayışında baş

Page 46: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

47

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

gösteren sorunların tespiti ve yapısal anlamda çözüm önerileri içerirken, Kadızâdeliler kolayı seçmişler ve sorunun kaynağını tespitten ziyade bir suçlu bularak cezalandırma yolunu tercih etmişlerdir. Tasavvuf eh-linin tikel yanlış, hata veya farklı algılarından tümel yargılara varmış, üstelik yüzyılların bütün sorunlu biri-kimini bir anda çözme yanılgısına düşmüşlerdir.

Kadızâdeliler, yaşanan siyâsî, sosyal, askerî sorunların hatta mağlubiyetlerin ana nedenini, dinden uzak-laşma ve bidatlerin çoğalması olarak görmüşlerdir. Çözüm olarak da Kur’an ve Sünnete dönüş iddiası ile selefî kimlikli yeni bir toplum modeli sunmuşlardır. Bu toplum modelinde başta bidat ehli olduğunu iddia ettikleri bazı sûfilerin, fâsıkların, zındıkların yeri yok-tur. Bu yönüyle Kadızâdeliler kendilerinden önceki Haricîler gibi selefî, tasfiyeci, tek tipleştiren bir zihni-yetin 17. yüzyıldaki temsilcileridir.

Bu tartışmada Kadızâdelilerden üç kişi ön plana çıkarken dönem itibariyle üç sûfî de onların karşı-sında yer almıştır. Bunlar Kadızâde Mehmed Efen-di (ö.1045/1635) ve karşısında Abdülmecîd-i Sivâsî Efendi (ö. 1049/1639); Üstüvânî Mehmed Efendi (ö.1072/1661) ve karşısında Abdülehad Nûrî Efen-di(1061/1651), Vânî Mehmed Efendi (ö. 1096/1685) ve karşısında Niyazî-i Mısrî (ö.1105/1694)’dir.

Kadızâdelilerin referansı İmam Birgivî’dir. İmam Bir-givî’nin referansı ise İbn Teymiye’dir denilebilir. An-cak her birinin arasında azalan bir kalite ve yaklaşım farkından söz edilebilir. İmam Birgivî samimi bir âlim olmakla birlikte, İbn Teymiye seviyesinde üst düzey düşünce örgüsünden uzak, günlük pratiklerle ilgilen-miştir. Kadızâdeliler ise ilmî olarak İmam Birgivî sevi-

Page 47: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

48

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

yesinde olmadıkları gibi, samimiyet konusunda da ondan uzak bir görünüm sergilemişlerdir.

Devrin ulemâsı başta olmak üzere, padişah, sadrazam ve şeyhülislamlarını da meşgul eden bu tartışmanın konularına baktığımızda, dinin esasına taalluk etme-yen ancak yine de eskiden beri tartışılan ihtilaflı konu-lar olduğunu görüyoruz. Sayısı yirmiye kadar çıkan bu konular üç ana başlık altında incelenmiştir.

Tasavvufî konular: Semâ, devran ve zikir.

İtikat ve ibadetlerle ilgili konular: Hızır’ın sağ olup olmadığı, Ezanın makamla okunması, tasliye, tarziye, kabir ziyareti, cemaatle nafile namaz kılmak gibi hu-suslar.

İçtimâî Konular: Tütün ve kahve, rüşvet, selam verir-ken eğilme ve namaz sonrası musâfaha gibi konular-dır.

Bu konuların ele alınmasında Kadızâdeliler genellikle cami kürsülerini kullanarak cerbezeli, kaba, dışlayıcı hatta tekfir eden bir dil kullanırken, sûfiler yazdıkları eserlerle onlara karşılık vermeyi tercih etmişlerdir.

17. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra başlayan ve yüzyılın sonuna kadar süren bu tartışmada çeşitli dalgalanma-lar yaşanmakla birlikte sonuçta, Kadızâdeliler devlet erkânı ve devrin uleması tarafından haksız bulunmuş ve cezalandırılmıştır.

Page 48: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

49

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

Bir Islah Hareketinin Toplumsal ve Düşünsel Taşıyıcıları: Kadızâdeliler ve Etrafındaki UlemaDr. Mehmet Kalaycı

Kadızâdeliler, sosyo-politik etkileri ve dinî-kültürel motifleri bakımından 17. yüzyıl Osmanlısına damga vurmuş bir harekettir. Bu hareket genellikle lider figür niteliğindeki üç isim üzerinden üç aşama halinde izah edilir. Buna göre Kadızâde Mehmed Efendi ile başla-yan ilk aşama oluşum aşamasıdır; ikinci aşama Üstü-vânî Mehmed Efendi’nin liderliğinde gelişim ve niha-yet Vânî Mehmed Efendi’nin liderliğinde en yüksek ifade biçimine ulaşmasına karşın çok hızlı bir şekilde çöküşe geçen son aşama şeklinde kendisini gösterir. Hareketin siyasi ve sosyal destekçilerinin, aynı minval-de karşıtlarının kimlikleri bellidir. Bununla birlikte ule-ma kesiminden bu harekete destek gelip gelmediği, geldiyse de bunların kimler olduğu hususu hala belir-sizliğini korumaktadır. Bu husus önemlidir; zira belirli bir tarihsel gerçeklikte yaşanmış olmasına karşın, bu gerçekliği aşan bir zihniyet tipolojisine evrilmiş/evril-tilmiş bir hareketin bu üç isimden çok daha fazlasını bünyesinde barındırması gerektiği açıktır. Bu aynı za-manda da bir açmazdır; zira bir taraftan hareket Os-manlı’nın entelektüel gelişimine sekte vuracak ölçüde etkili bir dini oluşum olarak konumlandırılırken, diğer taraftan saman alevi gibi parlayıp geçen bir hareket olarak görülmek ve etki gücü küçültülmek istenmek-tedir. Bu açmazdan kurtulabilmenin yolu, Kadızâdeli-ler hareketinin kendi tarihsel koşulları içerisinde bü-

Page 49: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

50

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

tüncül bir okumaya tabi tutulmasından geçmektedir. Bu ise söz konusu süreçte ve sonrasında hareketin düşünsel olarak yanında konumlanan ulema kesimi-ne mensup kimselerin tespitini gerektirir. Bu kimseler, fiili olarak doğrudan bir parçası olmamasına ve baş-vurulan yöntemleri zaman zaman tenkit etmelerine karşın yazdıkları risalelerle veya eserlerle Kadızâde-liler hareketinin fikir ve zihin dünyasını belli ölçüde paylaşan bir söylem ortaya koymuşlar, böylelikle de hareketin temel kabullerinin toplumda kalıcılaşması-na vesile olmuşlardır. Bu tebliğde söz konusu ulema kesimine, ilişki ağlarına, yazdıklarına ve tartıştıkları konulara dair bilgiler sunulacaktır.

17. Yüzyıl Tasavvuf Şiirinde Vahdet/Tevhid: Hüdâyî, Mısrî ve Abdülehad-ı Nûrî ÖrneğiYılmaz Şentürk

Osmanlı Devletinin kültür ve sanatta en geniş sınırları-na kavuştuğu 17. yüzyıl şair sayısının bolluğuyla da bi-linir. Dönemin tezkiresi olan Asım’ın Zübdetü’l-Eş’ar’ın-da 1619-20/1675 yılları arasında 123 şaire yer verildiği görülmektedir. O dönemin diğer bir tezkiresi olan Safayi Tezkiresi’nde ise 484 şairin adı yer almaktadır. Sayıdaki bu bereket, eserlerin vasfına da yansımış, şairlerin hikemi tarz, sebk-i hindî gibi yeni arayışlara girmesi gibi bir sonucu ortaya çıkarmıştır.

Tekke merkezli bir hayatı terennüm eden sûfî şair, içine doğduğu ya da zamanla içinde yer aldığı tekke çevrelerinden kazandığı tecrübeyle şiir söylemiş ve

Page 50: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

51

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

divanlar oluşturmuştur. Aynı konuda yazmış olmala-rına rağmen fıtrat, meşrep, içtimaî çevre gibi değiş-kenler sebebiyle zaman zaman birbiriyle çelişiyor gibi görünen metinler ortaya çıkmıştır. Bu çelişkiyi anlam-landırmak için soracağımız “şair bunu neden söyledi, neden böyle söyledi ve neden diğerinden farklı söy-ledi?” vb. sorular bizi şairin kavramlar dünyasına götü-rür. Orada biraz gezindiğimizde şairin bir kavram için edindiği tüm şairlik maharetini göstererek başka ben-zetme unsurlarından da faydalanarak yeni yeni tasav-vurlar geliştirdiğini fark ederiz. Bu da bizim şairi bir kapı olarak kullanıp o devre adım atmamıza aracı olur.

Tebliğde 17. yüzyıl Türk tasavvuf şiirinin üç önemli şairinin divanları esas alınarak vahdet kavramı irdele-necektir. Farklı tarikatların şeyhleri/pirleri olan bu şa-irler (Aziz Mahmud Hüdâyî, Niyazî-i Mısrî, Abdülehad-i Nûrî) sadece 17. yüzyıl tasavvuf şiirinin değil aynı za-manda Türk tasavvuf şiirinin de önemli simalarıdır. Ayrıca 17. yüzyılda yaşadıkları toplumun münevveri sayılan mezkûr üç şeyh-şair tarafından “vahdet” kavra-mının nasıl değerlendirildiği de incelenecektir. “Şairler bu düşünceyi anlatmak için başka hangi kavramları ele almış (vahdâniyyet, ehad, aşk, bende, zâhir-bâtın, varlık, şeriat, mürşit,…) ve bu kavramları başka han-gi düşüncelerle ilintilendirmişler ve bununla birlikte vahdet düşüncesi merkezinde şairlerin meşreplerinin tesirini görebilir miyiz?” gibi sorulara bu üç metne ba-kılarak cevap aranmaya çalışılacaktır.

Şairin ‘ne’ dediği esas alınacağı için usul olarak tama-men divan metinlerinden faydalanılacak, şartlar icbar etmedikçe tasavvuf/tasavvuf ıstılahları sözlükleri gibi kaynaklara müracaat edilmeyecektir.

Page 51: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

52

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Hıristiyan Din Adamlığından Osmanlı Kadılığına: Bir 17. Yüzyıl İhtida Anlatısı ÜzerineProf. Dr. Fuat Aydın

Kur’an’ın Yahudilik ve Hıristiyanlık (ehl-i kitap) eleşti-risi zamanla, dokuzuncu yüzyıldan itibaren müstakil bir geleneğe, reddiye geleneğine dönüşür. Kendisine, Kur’ân’da Hz. Peygamberin Tevrat ve İncil’de müjde-lendiği (tebşirât) ifadesini hareket noktası olarak alan bu geleneğin ana konuları, kullanılan malzemeler değişiklik arz etmekle birlikte, zamanla nesh, tahrif, tecsim, tebşir olarak sabitlenir. Bunların hepsi, İslam’ın niçin gönderildiğini ve Hz. Peygamber’in gelişinin kendisinden önceki Sami geleneğin ana dinlerinin metinlerinde müjdelendiğini ortaya koymaya yöne-liktir. Reddiye geleneğini oluşturan metinlerin iki tür yazarı vardır: Müslüman kökenli olanlar ve mühtedi-ler. Müslüman kökenli olanların gerekçeleri Yahudi ve Hıristiyanların ekonomik ve toplumsal statülerinin Müslümanlar aleyhine yükselmeleri (Cahız’ın ve İbn Hazm’ın kaleme aldığı reddiye metinleri gibi); mühte-dilerin gerekçeleri ise, hem yeni girdikleri toplumda sosyal ve ekonomik bir yer edinmek hem de içinden çıktıkları topluma Müslüman oluşlarının sebebini açıklamaktı.

Başka Müslüman toplumlarda olduğu gibi, Osmanlı döneminde de aynı türden metinler, on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar kaleme alınmaya devam etmiş-tir. Osmanlı dönemi reddiye geleneğinde -on doku-

Page 52: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

53

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

zuncu yüzyılı bir istisna olarak bir kenara bırakırsak-, birinci tür metinler çok az olmakla birlikte, ikinci tür yani, mühtediler tarafından kaleme alınanlar ana red-diye literatürünü oluşturmaktadır.

Bu tebliğin konusunu; Osmanlıda ana reddiye gele-neğini oluşturan grup içinde yer alan, ihtida sonrası aldığı ismiyle, Mehmed b. Abdullah’ın kaleme aldığı farklı kütüphanelerdeki nüshalarının farklı isimlerle kaydedildiği (Hıristiyanlıktan İslam’a, Hz. Muhammed’e Dair Tevrat, Zebur ve İncil’deki Nassların Tahrifine Dair) metni oluşturmaktadır. Bu çalışmada adı geçen şahsın kim olduğu, ihtida ettiği ortam, ihtida gerekçesi, niçin bu metni kaleme aldığı ve üzerinde odaklandığı tebşi-rat hususunda kullandığı malzemelerin, benzer tarzda olup kendisinden önce ve sonra kaleme alınmış olan metinlerle ilişkisi ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Onyedinci Yüzyıl Sabataycı Messiyanik Hareketine Osmanlı ve Dünya Yahudilerinin TepkileriDr. Cengiz Şişman

On yedinci yüzyılın başında nispeten varlıklı bir Yahu-di ailesinin çocuğu olarak İzmir’de dünyaya gelen Sa-batay Sevi’nin Mesihlik iddiası ve akabinde 1665-1666 yıllarında ortaya çıkan dini hareket bu yüzyıl dünya tarihinin en mühim hadiselerinden birisi olmuştur. Zira hareketin etkisi ve çapı bir yıldan kısa bir zaman içerisinde Osmanlı imparatorluğunun sınırlarını aş-mış, Londra’dan Amsterdam’a, Moskova’dan İsfahan’a,

Page 53: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

54

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Yemen’den Fas’a kadar uzanmıştır. Hareketin bu kadar hızlı bir şekilde yayılıp global bir fenomen hale gel-mesinin sebepleri nelerdi? Osmanlı ve dünya Yahu-dilerinin bu harekete karşı tavırları ne olmuştur? Teb-liğde bu sorulara cevap aranacak ve özellikle Avrupa Yahudilerinin ve mileneryan (binyılcı) Hristiyanların bu hareketin cazibesi altına giren en önemli guruplar olduğu iddia edilecektir.

Söz konusu sorulara bir arka plan mahiyetinde on ye-dinci yüzyıl dini hayatı karşılaştırmalı olarak incelene-cek, özellikle Yahudi, Hristiyan ve Müslüman çevreler-deki mesihçi ve mehdici hareketler mukayeseli olarak tartışılacaktır. Daha sonra Osmanlı Yahudileri ve Avru-pa Hristiyanları arasında Sabataycı hareketin neden büyük bir ilgiye ve heyecana yol açtığı tartışılacaktır. Osmanlı Yahudileri tartışılırken, Yahudilerin on yedin-ci yüzyılda yaşadıkları zorluklar Osmanlı imparatorlu-ğunun yaşadığı krizler bağlamında değerlendirilecek ve bu yüzyılda Yahudilerin imparatorluktaki siyasi ve ekonomik nüfuzlarını yitirmelerinin kendilerini mesi-yanik çağrıya açık hale getirdiği vurgulanacaktır. Os-manlı Yahudi otoriteleri Sabatay’ın hareketini durdur-maya çalışsa da muvaffak olamadıkları gösterilecektir. Hareketin Avrupalı Hristiyanları arasında neden alaka uyandırdığı konusu ise Hristiyanların Deccal ve Mesih inançlarına bağlanacaktır. Zira 1666 yılının Hristiyan mileneryanlar için Deccal’in ve İsa Mesih’in ikinci kez gelmesinin tarihi olduğuna inanılıyordu. Ayrıca Yahu-di Mesih Hristiyanlar için Deccal’in kendisi olduğuna inanıldığından, Sabatay Sevi’nin Mesihlik iddiası Hris-tiyanlar için Deccal’in zuhuru olarak yorumlanmıştı. Avrupalı Hristiyanlar arasındaki bu heyecan kısa bir süre sonra başka saiklerle karışarak buradaki Yahudi

Page 54: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

55

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

cemaatler üzerinde de etkili olmuş ve böylelikle hare-ket Avrupa’da kısa süre içerisinde büyük bir heyecan dalgası oluşturmuştu. Binlerce inanan varını yoğunu satarak yollara düşmüş bir an önce Mesih’e kavuşmak için Osmanlı topraklarına gelmişti. Hareketle ilgili ha-berlerin kısa süre zarfında Asya ve Avrupa’da yayılma-sının diğer bir sebebi ise İzmir merkezli İngiliz Levant Company gemilerinin büyük ticaret ve haber ağı idi. Bu ağ sayesinde haberler çok kısa sürede bir kıtadan ötekine gidebiliyordu.

Hareket çok güçlü hale gelip Osmanlı siyasi ve top-lumsal düzenini bozmaya başlayınca Osmanlı otori-teleri olaya müdahele etmiş ve Sabatay önce hapse atılmış; faaliyetlerini durdurmayınca da Padişah IV. Mehmet’in huzurunda Padişah’ın hocası Vani Efendi ve Şeyhülislam Minkarizade Yahya Efendi tarafından sorguya çekilerek burada kendisine ölüm cezası ya da Müslüman olma tercihi verilmiştir. Müslüman olmayı seçen Sabatay Sevi, Aziz Mehmet Efendi adını almış ve fahri Kapıcıbaşı rütbesi ile Osmanlı saray elitinin bir parçası olmuştur. Aldığı yeni İslami eğitimi daha önceki Kabala bilgileriyle birleştiren Aziz Mehmet Sevi kendine has bir inanç sistemi geliştirmiş ve bir süre sonra taraftarlarına bu inancı gizliden gizliye ak-tarmıştır. Aziz Mehmet’in 1676’da ölümünden sonra taraftarları daha ziyade Selanik şehrinde toplanmışlar ve burada kendilerine has bir yaşam tarzı geliştirmiş-lerdir. Bu yüzden de cemaat daha sonraki yüzyıllarda “Dönmeler” ya da Selanikliler” olarak adlandırılmıştır. Bunlar 1924 yılında Yunanistan ve Türkiye arasındaki nüfus mübadelesinde, Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmışlar ve diğer mübadiller gibi Türkiye’nin çeşitli

Page 55: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

56

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

yerlerine yerleşmişlerdir. Osmanlı Yahudileri Sabatay Sevi’nin hareketini sona erdirip Yahudiliği bir beladan kurtardığı gerekçesi ile Padişaha minnettar olmuşlar-dır. Lakin daha sonra ortaya çıkan Dönmelik dinini hep bir sapkınlık olarak değerlendirmişlerdi.

17. Yüzyıl Hıristiyan Arap-Süryani Literatürüne Bir Bakış: Konular ve TartışmalarDr. Elif Tokay

Hıristiyan Arap ve Süryani çalışmaları giderek bü-yüyen akademik alanlar olarak dikkati çekmektedir. Her iki alan da Semitik diller ve Bizans çalışmaları gibi birden fazla disipline veri ve malzeme sağlamaktadır. Bu disiplinler arasında en ilginci İslam çalışmalarıdır. Felsefeden tarihe, sosyolojiden hadise farklı sahalarda bu iki alandan izlere rastlamak mümkündür. Arap ve Süryani Hıristiyanların sosyal ve siyasi tarihleri İslam tarihinden bağımsız olarak ele alınamaz. Birlikte yaşa-ma tecrübesi, millet sistemi, Akdeniz kültürü üzerin-deki Latin tehdidi ve Arap milliyetçiliğinin yükselişin-de Hıristiyanların rolü gibi meselelerin Osmanlı tarihi açısından önemi aşikârdır.

Doğulu Hıristiyanların düşünsel tarihi de bir o kadar önemlidir. Bu Hıristiyanların İslam dünyasındaki ilmi faaliyetlere katılımı ve katkısı tercüme hareketlerin-deki hayati rollerinden öteye gitmektedir. Özellikle Melkit Hıristiyanlarında görülen Arapça’nın sadece bir kültür dili olmaktan çıkıp din dili haline gelmesi ve bu Hıristiyanların ilmi müesseseler olarak yönettikleri

Page 56: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

57

Sem

pozy

um

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikrî Eserler

manastırlarda yoğun bir neşir faaliyetine girişip oriji-nalleri kaybolmuş pek çok Grekçe metni çeşitli doğu dillerindeki tercümeleri ile muhafaza etmeleri ilginç-tir. Şam, Filistin ve Sina bölgesinde yoğunlaşan bu kurumlardan önemli filozoflar ve teologlar yetişmiştir.

Siyasi ve kültürel olarak Müslüman yöneticilerle daha yakın bir ilişki içinde olan Melkitlerin yanı sıra din ve kültür dili olarak Süryanice’yi terk etmeyen Yakubi ve Nesturi Hıristiyanların Arapça yazdıkları eserler de önemlidir. Bütün bu eserlerde Müslümanlarla girişi-len dini ve ilmi tartışmaların temel konuları yanında doğulu Hıristiyanların mezhepler arası tartışmalarına rastlamak mümkündür. Bu sebeple detaylı kelami ve felsefi müzakerelerden siyasi ve sosyolojik vakalara kadar uzanan geniş bir alanla karşı karşıyayız. Bunları düşünce tarihi açısından önemli kılan şey İslam ha-kimiyeti altındaki topraklarda üretilen ilim ve kültür dünyasının derinliğini ve çeşitliliğini canlı bir şekilde yansıtıyor olmalarıdır.

Arapça ve Süryanice konuşan Hıristiyanlar İslam dili olan Arapça ile geleneklerini dönemin şartlarına göre yorumlamış, yeni ıstılahlar üretmiş ve yeni bir kimlik oluşturmuştur. Bu anlamda 10. ve 11. yüzyılda Antak-ya, 13. ve 14. yüzyılda Filistin Hıristiyanları arasında çıkan dini ve ilmi canlanma dönemi özellikle önem-lidir. Bugün Hıristiyan Arap ve Süryani çalışmaları adı altında incelenen alanın klasik dönemini 9. yüzyıl ile başlatıp 13. ya da 14. yüzyıl ile sonlandırmak müm-kündür. Bu tarihlere ait çalışmalar son dönemde gi-derek çeşitlenmiş ve çoğalmıştır. Araştırmacıların ge-nelde el yazmalarının tahkik ve neşrine odaklandıkları görülmektedir. Ancak bu alanda Selçuklu ve Osmanlı

Page 57: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren

58

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

dönemine ait önemli bir boşluğun olduğu dikkatleri çekmektedir.

Neredeyse başlangıcından itibaren doğu Hıristiyan-larına karşı bir tavır geliştiren Latin Hıristiyanlığının Haçlı Seferleri ile yoğunlaştırdığı asimilasyon projesi-nin 17. yüzyılda Akdeniz’de faaliyet gösteren Katolik keşişler ile zirveye taşındığı bilinmektedir. Bu tarihte daha önce Roma’ya bağlanan Lübnan Marunilerine ek olarak Katolik Araplar ve Süryaniler ile karşılaşmakta-yız. Halepli Paul (1627-1669) olarak anılan Halep Baş-diyakonu Paul Zaim’in, babası Antakya Başpiskoposu Macarius III Zaim’in (ö. 1672) Konstantiniyye, bugün-kü Romanya, Ukrayna ve Rusya topraklarına yaptığı ziyaretiyle ilgili detaylı notları içeren kitabı dönemin doğulu Hıristiyanları arasındaki ilişkilere dair önemli bilgiler vermektedir. Osmanlı hâkimiyetinin sağla-dığı refah koşulları altında doğu Hıristiyanlarının 17. yüzyılda bir çeşit rönesans yaşadıkları söylenebilir. Bu tebliğ üretilen eserlerin izini sürerek bu canlanma hareketinin mahiyetine ışık tutmayı hedeflemektedir. Osmanlının Arapça ve Süryanice konuşan Hıristiyan unsurlarının ilmi ve kültürel alanda gerileyip gerile-mediği ya da kendilerini tekrar edip etmedikleri bil-hassa Osmanlı toplumu ve düşünce iklimi içindeki yerleri ve bunlara katkıları sorgulanacaktır.

Page 58: Kıymetli Misafirlerimiz, · 2016. 12. 19. · me nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki onu yücelten, eşsizleştiren