kıyı alanlarının planla nmasında kıyı kenar Çizgisinin Önemi2 kanun ve ilgili maddelerle...

6
1 Kıyı Alanlarının Planlanmasında Kıyı Kenar Çizgisinin Önemi Kemal Çelik* * Gümüşhane Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Harita Mühendisliği Bölümü, Kamu Ölçmeleri Anabilim Dalı, Gümüşhane, Sorumlu Yazar: Tel: +90 (533) 3221021, Eposta: [email protected] Özet Kıyı alanları geçmiş yıllarda insanların en gözde yerleşim yeri olmuştur. Bunun nedeni kıyıların kara ile su arasında bir geçiş noktası olmasıdır. Kıyı, sadece kara ile deniz arasındaki bir sınır çizgisi değil, değişen genişlikteki bir alanı ifade etmektedir. Kıyıların kullanım amaçları çok çeşitlidir. Bu çeşitlilik kıyılarda farklı menfaatlerin çatışmasına neden olmaktadır. Ülkemiz, 8333 km uzunluğunda deniz kıyısına sahiptir. Buna zengin göl ve akarsu kıyıları da eklenirse, kıyılar ve planlama konusunun ne kadar önemli olduğu daha da belirginleşir. Kıyılar hızlı bir şekilde yapılaşmakta ve yenilenemeyen kaynaklar büyük bir hızla kullanılarak yok edilmektedir. Kıyılar hayvan ve bitki türleri için uygun habitatlar oluştururlar. Kıyılar aynı zamanda mikro klimatik özellikleri nedeniyle tatil ve dinlenme olanakları sağlayan alanlardır. Gelişen ekonomi ile kıyılar daha fazla kullanılmaktadır. Kıyı Kanununa göre Kıyı Çizgisi(KÇ) ile Kıyı Kenar Çizgisi (KKÇ) arasındaki alan kıyıdır. Günümüzde kıyı alanlarına; yol, stadyum, liman vb. yapılmak için dolgu yapılmaktadır. Dolgu yapılan alanlarda yeniden KKÇ belirlenmesi farklı KKÇ’nin oluşmasına neden olmaktadır. KKÇ’nin deniz tarafı kamunun kullanımında olup, özel mülkiyet bulunmamaktadır. Zamanla kıyıda yapılan kiralamalar sonucunda KKÇ’nin değiştirilmesi talepleri olmaktadır. Bu çalışmada; Samsun ili Batıpark ile Doğupark arasına isabet eden kıyı kullanımı incelemiş ve farklı iki kıyı KKÇ onamasının ortaya çıkardığı problemler ortaya konmuştur. Kıyı alanlarının planlama ve kontrolünün sağlanması Kıyı Alanları Bilgi Sistemi (KABS) kurulması ile mümkündür. KABS’nin kullanımı sayesinde kıyı alanlarında bütünleşik planlama yapılması mümkün olur. Kıyı alanları yönetimi ve planlaması, yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçekte düşünülmelidir. Anahtar Sözcükler : Kıyı Kenar Çizgisi, Planlama, İmar Planı, Kıyı Alanları Bilgi Sistemi 1. Giriş Kıyılar, tarih boyunca toplulukların gözde yerleşim yeri olmuştur. Bunun temel nedeni kıyıların kara ile su arasında bir geçiş noktası olması ve insanların suya olan vazgeçilmez ihtiyacıdır. Kıyı kavramı yalnız deniz ile karanın birleşme noktasını anlatan bir kavram değildir. Kıyı kavramına her türlü su kütlesini çevreleyen kara parçası girmektedir. Bu bakımdan göl ve akarsu kıyılarının önemi yadsınmamalıdır. Tarih boyunca birçok uygarlık büyük akarsu kıyılarına yoğunlaşmıştır. Son yıllarda Türkiye kıyılarının iç ve dış turizm talebine bağlı olarak yoğun bir nüfus baskısı altına girmesi, ikincil konut ve tatil siteleri yapımı, koruma alanlarında günübirlik turizm adına yapılan uygulamalar, denize yapılan dolgular, ulaşım sorunu adına gerçekleştirilen otoyollar ve daha bir çok uygulamalar kıyılarımızın yok olmasına neden olmaktadır. Önemi gittikçe anlaşılan kıyı alanlarının yönetimi ve planlamasında KABS vazgeçilmez bir araç haline gelmiştir (Çelik, K., 2006). Ülkemizde kıyı alanları; imar planlarının yapılarak korumaya geçilememesi, belediyelerin oy kaygısı, valiliklerin bu alanlarda yeterince denetim yapmaması nedeniyle kaybedilmektedir. Kıyı alanlarında daha çok kamunun yapılaşmaya gittiği görülmektedir. Buna örnek olarak, Samsun İli Doğupark ile Batıpark arasına isabet eden KKÇ gösterilebilir. Bölgede; Valilik, Ulaştırma Bölge Müdürlüğü yapıları, Sahil Güvenlik Komutanlığı, İlkadım Stadyumu, TMO binaları, Kapalı Spor Salonu, Atatürk Kültür Merkezi, DDY Binaları vb. yapılar bulunmaktadır. Söz konusu yapıların çoğunun 1960 yılında onaylanarak yürürlüğe giren 1/1000 ölçekli uygulama imar planı çerçevesinde yapımı tamamlandığı ifade edilmiştir. Aynı alanda iki onaylı KKÇ bulunması ve yapıların ruhsatı bu çizgiler esas alınarak verilmesi problem oluşturmaktadır. 2. Ülkemizde Kıyı Mevzuatı Türkiye’de deniz, göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinde planlama ve yapılaşmaya ilişkin ilk yasal düzenleme, 11.07.1972 tarih ve 1605 sayılı kanunla 6785 sayılı İmar Kanunu'na eklenen 7. ve 8. maddelerle olmuş ve bu şekilde kıyı alanları da imar düzenine dahil edilmiştir. Söz konusu

Upload: others

Post on 26-Jan-2021

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Kıyı Alanlar ının Planlanmasında Kıyı Kenar  Çizgisinin Önemi 

    Kemal Çelik* 

    * Gümüşhane Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Harita Mühendisliği Bölümü, Kamu Ölçmeleri Anabilim Dalı, Gümüşhane, Sorumlu Yazar: Tel: +90 (533) 3221021, Eposta: [email protected] 

    Özet 

    Kıyı alanları geçmiş yıllarda insanların en gözde yerleşim yeri olmuştur. Bunun nedeni kıyıların kara ile su arasında bir geçiş noktası olmasıdır.  Kıyı,  sadece  kara  ile  deniz  arasındaki  bir  sınır  çizgisi  değil,  değişen  genişlikteki  bir  alanı  ifade  etmektedir.  Kıyıların kullanım  amaçları  çok  çeşitlidir.  Bu  çeşitlilik  kıyılarda  farklı  menfaatlerin  çatışmasına  neden  olmaktadır.  Ülkemiz,  8333  km uzunluğunda deniz kıyısına sahiptir. Buna zengin göl ve akarsu kıyıları da eklenirse, kıyılar ve planlama konusunun ne kadar önemli olduğu  daha  da  belirginleşir. Kıyılar  hızlı  bir  şekilde  yapılaşmakta  ve  yenilenemeyen  kaynaklar  büyük  bir  hızla  kullanılarak  yok edilmektedir. 

    Kıyılar hayvan ve bitki  türleri  için uygun habitatlar oluştururlar. Kıyılar  aynı  zamanda mikro klimatik özellikleri nedeniyle  tatil ve dinlenme  olanakları  sağlayan  alanlardır.  Gelişen  ekonomi  ile  kıyılar  daha  fazla  kullanılmaktadır.  Kıyı  Kanununa  göre  Kıyı Çizgisi(KÇ) ile Kıyı Kenar Çizgisi (KKÇ) arasındaki alan kıyıdır. Günümüzde kıyı alanlarına; yol, stadyum, liman vb. yapılmak için dolgu  yapılmaktadır.  Dolgu  yapılan  alanlarda  yeniden  KKÇ  belirlenmesi  farklı  KKÇ’nin  oluşmasına  neden  olmaktadır.  KKÇ’nin deniz  tarafı  kamunun kullanımında olup, özel mülkiyet bulunmamaktadır. Zamanla kıyıda yapılan kiralamalar  sonucunda KKÇ’nin değiştirilmesi  talepleri olmaktadır. Bu çalışmada; Samsun ili Batıpark ile Doğupark arasına  isabet eden kıyı kullanımı incelemiş ve farklı  iki kıyı KKÇ onamasının ortaya çıkardığı problemler ortaya konmuştur. Kıyı alanlarının planlama ve kontrolünün sağlanması Kıyı Alanları Bilgi Sistemi (KABS) kurulması  ile mümkündür. KABS’nin kullanımı sayesinde kıyı alanlarında bütünleşik planlama yapılması mümkün olur. Kıyı alanları yönetimi ve planlaması, yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçekte düşünülmelidir. 

    Anahtar  Sözcükler  : Kıyı Kenar Çizgisi, Planlama, İmar Planı, Kıyı Alanları Bilgi Sistemi 

    1. Giriş 

    Kıyılar, tarih boyunca toplulukların gözde yerleşim yeri olmuştur. Bunun temel nedeni kıyıların kara ile su arasında bir geçiş  noktası  olması  ve  insanların  suya  olan  vazgeçilmez  ihtiyacıdır.  Kıyı  kavramı  yalnız  deniz  ile  karanın  birleşme noktasını  anlatan  bir  kavram  değildir.  Kıyı  kavramına  her  türlü  su  kütlesini  çevreleyen  kara  parçası  girmektedir.  Bu bakımdan  göl  ve  akarsu  kıyılarının  önemi  yadsınmamalıdır.  Tarih  boyunca  birçok  uygarlık  büyük  akarsu  kıyılarına yoğunlaşmıştır. 

    Son yıllarda Türkiye kıyılarının iç ve dış turizm talebine bağlı olarak yoğun bir nüfus baskısı altına girmesi, ikincil konut ve tatil siteleri yapımı, koruma alanlarında günübirlik turizm adına yapılan uygulamalar, denize yapılan dolgular, ulaşım sorunu adına gerçekleştirilen otoyollar ve daha bir çok uygulamalar kıyılarımızın yok olmasına neden olmaktadır. Önemi gittikçe  anlaşılan  kıyı  alanlarının  yönetimi  ve  planlamasında KABS  vazgeçilmez  bir  araç  haline  gelmiştir  (Çelik, K., 2006). 

    Ülkemizde  kıyı  alanları;  imar  planlarının  yapılarak  korumaya  geçilememesi,  belediyelerin  oy  kaygısı,  valiliklerin  bu alanlarda  yeterince  denetim  yapmaması  nedeniyle  kaybedilmektedir. Kıyı  alanlarında  daha  çok  kamunun yapılaşmaya gittiği  görülmektedir.  Buna  örnek  olarak,  Samsun  İli  Doğupark  ile  Batıpark  arasına  isabet  eden  KKÇ  gösterilebilir. Bölgede; Valilik, Ulaştırma Bölge Müdürlüğü yapıları, Sahil Güvenlik Komutanlığı, İlkadım Stadyumu, TMO binaları, Kapalı Spor Salonu, Atatürk Kültür Merkezi, DDY Binaları vb. yapılar bulunmaktadır. Söz konusu yapıların çoğunun 1960 yılında onaylanarak yürürlüğe giren 1/1000 ölçekli uygulama imar planı çerçevesinde yapımı tamamlandığı ifade edilmiştir.  Aynı  alanda  iki  onaylı  KKÇ  bulunması  ve  yapıların  ruhsatı  bu  çizgiler  esas  alınarak  verilmesi  problem oluşturmaktadır. 

    2. Ülkemizde Kıyı Mevzuatı 

    Türkiye’de  deniz,  göl  ve  akarsu  kıyıları  ile  bu  yerlerin  etkisinde  olan  ve  devamı niteliğinde bulunan sahil  şeritlerinde planlama  ve  yapılaşmaya  ilişkin  ilk  yasal  düzenleme,  11.07.1972  tarih  ve  1605  sayılı  kanunla  6785  sayılı  İmar Kanunu'na eklenen 7. ve 8. maddelerle olmuş ve bu şekilde kıyı alanları da imar düzenine dahil edilmiştir. Söz konusu

  • kanun ve ilgili maddelerle sahil şeridi şu şekilde tanımlanmıştır(Sesli, F.A, Akyol, N., 1999). Sahil şeridi genişliği; İmar planının  kapsadığı  yerlerde,  plandakinden  az  olmamak  üzere  en  az  10  m.,  İmar  planı  olmayan  köy  ve  kasabaların meskun alanlarında en az 30m., Diğer yerlerde en az 100 m. olarak tanımlanmıştır. 

    01.12.1984 tarih, 18590 sayılı resmi gazetede yayımlanan 3086 sayılı Kıyı Kanunu ve bu kanuna ilişkin 18.5.1985 tarih, 18758 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uygulama Yönetmeliği’ne göre; deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda; imar planlı alanlarda en az 10 m. diğer yerlerde en az 30 m. genişliğinde sahil şeridi tanımlanmıştır. 15.7.1987 tarih ve 110 sayılı Genelge ile sahil şeridinde yeni tanımlamalara gidilmiştir. Buna göre; deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda; Kıyı kenar  çizgisinden  itibaren  kara  yönünde  yatay  olarak  en  az  50 m.  genişliğindeki  sahil  şeridinin  birinci bölümü, Sahil şeridinin birinci bölümünden  itibaren kara yönünde yatay olarak en az 50 m. genişliğindeki ikinci bölümdür. (Sesli, F. A., Karslı, F. ve Akyol, N., 2006) 

    3830  sayılı  kanun,  bu  kanunun  13.10.1992  tarih,  21374  sayılı  Resmi  Gazete’de  yayımlanmış  olan  Uygulama Yönetmeliği  ve  söz  konusu  kanun  ve  yönetmeliğe  ilişkin  30.3.1994  tarih  21890  sayılı  Resmi  Gazete’de  yayımlanan değişikliğe  göre;  Kıyı  çizgisi,  kıyı,  kıyı  kenar  çizgisi  ve  sahil  şeridine  ilişkin  çeşitli  tanımlamalar  yapılmıştır.  Sahil şeridinin  ilk  50 m’lik  kısmında  kıyıda  yapılabilecek  yapılarla  birlikte  yaya  yolları,  gezinti  ve  dinlenme  alanları,  seyir teras  alanları  ve  rekreaktif  alanların  yer  alabileceği  belirtilmiştir.  Sahil  şeridinin  ikinci  50m’lik  bölümünde;  kıyıyı doldurma ve kurutma yolu ile kazanılan arazilerde yapılacak yapılarla birlikte toplumun yararlanmasına açık olma şartı ile  kamping  ve  konaklama  ünitelerini  içermeyen  duş,  gölgelik,  soyunma  kabini,  wc,  kafebar,  pastane,  lokanta,  çay bahçesi, açık spor alanları,  spor  tesisleri,  açık gösteri ve eğlence alanları,  lunapark,  fuar alanı, el  sanatları ürünlerinin satılabildiği  alanı  20 m 2 ’yi  geçmeyen  sergi ve satış ünitelerinin bulunduğu günübirlik  turizm  tesisleri ve kıyı ve deniz güvenliğini  sağlamak  amacı  ile  lojman,  konaklama  vb.  tesisler  içermemek  üzere  inşa  edilebilecek  karakol  ve  bu  gibi güvenlik yapılarının yer alabileceği belirtilmiştir( Eke, F., 1995) 

    Mevzuata göre kıyı, kıyı çizgisi ve kıyı kenar çizgisi

  • Açılan araştırma çukuru  İnceleme alanından  görüntü 

    3. İnceleme Alanında Yeni Kıyı Kenar Çizgisi Belirlemesi 

    Bugün kıyılar salt kara ile su arasındaki bir sınır çizgisi biçiminde değil, denizden karaya doğru şeritler halinde uzanan, kıyının kullanım ve korunmasını sağlayan ve buranın doğal yapısına uygun olarak uzunlamasına ve derinlemesine olmak üzere iki boyutlu bir takım bölgeleri kapsayan bir alan olarak kabul edilmektedir. Kıyının bir alan olarak algılanması bu alanın alt ve üst sınırlarının belirlenmesini gerektirir. 3621 Sayılı Kıyı Kanunu, kıyının bir alan olduğunu belirterek alt ve üst sınırlarını belirlemek üzere Kıyı Çizgisi ve Kıyı Kenar Çizgisi terimlerini kullanmış ve bunları tanımlamıştır. 

    Kıyı  çizgisi:  “Deniz  tabi  ve  suni  göl  ve  akarsularda,  taşkın  durumları  dışında,  suyun  karaya  değdiği  noktaların birleştirilmesinden oluşan çizgiyi” ifade eder. (Bayram. B., Şeker, D.Z, vd.) Kıyı kenar çizgisi(KKÇ) “Deniz, tabi ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını” ifade eder. Kıyı:  (Değişik:  30.03.1994/21890 R.G.) Kıyı çizgisi  ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alandır  (3621 sayılı Kıyı Kanunu md. 4). Kıyı’nın iki şekli mevcuttur. a)  Dar  Yüksek Kıyı: Plaj yada abrazyon platformu olmayan veya çok dar olan şev veya falezle son bulan kıyılardır. b)  Alçak  Basık Kıyı: Kıyı  çizgisinden  sonrada  devam eden,  kıyı  hareketlerinin  oluşturduğu  plaj,  hareketli  ve  sabit kumulları da içeren kıyı kordonu lagün gölü, lagün alanları, sazlık, bataklık ile kumluk çakıllık, taşlık ve kayalık alanları içeren kıyılardır (Apaslan A.Ö., Ortaçeşme, V.) 

    Kıyı Kanunu ve  ilgili Yönetmelik  hükümleri  birlikte  değerlendirilerek Samsun Merkez Batıpark  ile Doğupark arasına isabet  eden  34  ile  55  noktaları  arasında  onaylı  kıyı  kenar  çizgisinin  bulunduğu  alanda  jeolojik,  jeomorfolojik,  toprak özellikleri  ve  bitki  örtüsü,  dere  ve  denizsel  çökellerin  yayılımdağılım  ve  değişimleri  ile  denizkara  etkileşimleri incelenmiştir.  Bölgede  kıyı  çizgisinin  düzgün  bir  hat  oluşturduğu  ve  alanın  alçakbasık  kıyı  özelliğinde  olduğu görülmüştür. Alanda açılan araştırma kuyularında denizel etkinin gözlenmediği ve kara ortamını işaret eden çakıl, gri ve kahverengi kum ve kil karışımı malzemeler gözlenmiştir. Araştırma kuyularından elde edilen verilerle Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu açılan araştırma çukurlarından elde edilen verilerin uyumlu  olduğu  görülmüştür.  İnceleme  alanında  iki  KKÇ  varlığı  hukuki  problemlere  neden  olmaktadır.  Çünkü  kıyı bölgesinden gelecek olan yapılaşma taleplerinde öncelikle KKÇ çizgisi belirleyici olmaktadır.

  • Bölgenin Google Earth görüntüsü  KKÇ çizgisi ve araştırma çukuru noktaları 

    Bayındırlık ve  İskan Bakanlığı’nca onanarak kesinleşen Samsun Valiliği KKÇ tespit komisyonunun 13.11.2009 tarihli KKÇ tespit tutanağına göre KKÇ’nin 1/1000 güncel onaylı halihazır haritalara isabet eden 34 ile 55 noktaları arasında 1976  yılında  onaylanmış  iki  farklı  KKÇ  belirlenmiş  olduğu  anlaşılmaktadır.  Bunun  üzerine  durumun  yeniden incelenerek komisyon tarafından I nolu KKÇ’nin tamamının, II nolu KKÇ’nin ise 34 ile 35 nolu noktalar arasında kalan kısmının  iptal edilerek bu kısma yönelik yeniden belirleme yapılmasına karar verilmiştir. Komisyon tarafından yapılan inceleme  sonucu  I  ve  II  nolu  kıyı  kenar  çizgileri  arasında  kalan  kısmın  tamamen dolgu  olduğunu ve  yıllarca  yapılan dolgunun  toprak  oluşumuna  neden  olması  ve  eski  yıllara  ait  halihazır  haritanın  olmaması  da  olumsuzluklara  neden olmaktadır. Böylesi durumlarda mevzuatın öngördüğü araştırma çukurlarının açılarak zemin incelemesi sonucunda karar verilmesi yerinde olmaktadır. Doğupark ile Batıpark arasında yeniden belirlenen KKÇ’nin büyük bir bölümünün dolgu yapılmadan  önceki  durumunun  net  olarak  ortaya  koyan  verilerin  olmaması  nedeniyle,  güncel  halihazır  haritalar  ve jeolojik  ve  jeomorfolojik  durumların  dikkate  alınarak  KKÇ  belirlemesi  yapılmasıyla  bölgedeki  iki  farklı  çizgi karmaşasına son verildiği anlaşılmıştır. 

    Kıyılar,  yerleşimin  en  yoğun  biçimde  görüldüğü  bölgelerden  olmaları  sebebiyle kent biliminin de  inceleme nesnesidir. Ülkemizde  uygulanan  kıyı  mevzuatı  esas  alınarak  yapılan  planlamada  öncelikle  sahil  şeridi  kavramının  ön  plana çıktığını  görmekteyiz. Mevzuattaki  tanımların  tam olarak uygulanması halinde KKÇ’den  itibaren  ilk 100m. de konuta yönelik  yapılaşma  yapılması  olanağı  bulunmamaktadır.  Sahil  şeritleri  konutlarla  çevrelendiğinden,  kıyıdan  kamunun yararlanması kısıtlanmaktadır.

  • Onaylı KKÇ ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı 

    İnceleme  alanındaki  1947  tarihinde  yapılarak  onaylanan  1/2000  ölçekli Kadastral  paftanın  deniz  sınırını  oluşturması KKÇ  olabileceği  anlamına  gelmemelidir.  KKÇ  mülkiyet  ve  yapılaşma  verileri  esas  alınarak  belirlenmemektedir. Dolayısıyla KKÇ belirlenmesinde dikkate alınmayacak verilere göre belirleme yapılmasının uygun değildir. Bölgede iki farklı KKÇ belirlemesinin bütünleşik bir yönetimle Kıyı Alanları Bilgi Sistemi (KABS) kurulması ve farklı zamanlarda elde  edilmiş  görüntülerin  değerlendirilmesiyle  bölgede  dolgu  yapılıp  yapılmadığının  belirlenmesi  gerekmektedir. Şekil…de kadastral pafta örneği görülmektedir. 

    Samsun Fener Plajı kısmına ait 1947 tarihli kadastral pafta Kıyı  Kanununun  Uygulanmasına  Dair  Yönetmeliğin  4.  maddesinde  yer  alan;  kısmi  yapılaşma  tanımı  “Belediye  ve mücavir alan sınırları  içinde ve dışında: 11 Temmuz 1992  tarihinden önce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış  1/1000  ölçekli  mevzi  imar  planlarının  kıyı  kenar  çizgisinden  itibaren  kara  yönünde  100m.  lik  kesim içerisindeki  imar  adalarında:  üzerinde  yapıldığı  tarihte  yürürlükte  bulunan  plân  ve  mevzuata  uygun  olarak tamamlanmış  yapılar  ile  ruhsat  alınarak    en  az  su  basman  seviyesinde  inşaatı  tamamlanmış  yapıların  bulunduğu

  • parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde  ellisinden  fazla  olması  durumudur”  biçiminde  belirlenmiştir.  Sahil  şeridinde  yer  alan  binaların  korunabilmesi için  11 Temmuz 1992  tarihinden  önce  onaylanmış  uygulama  imar  planlarının KKÇ’nden  itibaren kara yönünde 100 m.lik  band  içerisinde  kalan  kesimde  yer  alan  imar  adalarının  sayısının  yüzde  ellisinden  fazlasında  yapılaşmanın gerçekleşmiş  olması  gerekmektedir.  Sahil  şeridindeki  yapılaşmanın  izlenmesi  de KABS  kurulması  ile mümkün  hale gelecektir. 1992 önceki yıllara ait sayısal görüntüler kullanılarak bölgedeki yapılaşmanın ve kıyı kullanımının izlenmesi gerekmektedir. 

    4. Sonuç 

    Kıyı  alanlarının  kullanımının,  yönetiminin,  korunmasının  ve  iyileştirilmesinin  yapılabilmesi  öncelikle  KKÇ’nin belirlenmesi  gerekmektedir.  KKÇ  araştırma  çukurları  açılarak  uzman  kişiler  tarafın  belirlenmelidir.  KKÇ’ne  bağlı kalınarak sahil şeridi planlaması yapılmalıdır. Ülkemizdeki sahil şeritlerinin planlaması; tarım, turizm ve sanayi alanları birlikte  ele  alınarak  yapılmalıdır.  Planların  hazırlanmasında  bilgi  teknolojisinden  yararlanılmalıdır.  Ülkemizde  kıyı alanlarının bütün olarak izlenmesi ve planlanması için, kıyı alanları bilgi sistemi (KABS) kurulmalıdır. Kıyı alanlarının anayasa ve diğer yasalarda da belirtildiği gibi kamu yararına kullanılması sağlanmalıdır. 

    Günümüzde  sahil  şeritlerinde  planlanan  turizm  tesislerinin  KKÇ  ile  başlaması,  sahil  şeridinin  kamusal  erişimini kısıtlamış, kıyı kumulları otellerin özel plajları haline gelmiştir. İncelenen alanda KKÇ Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından  21.10.1976    tarihinde  onaylanan  mükerrer  KKÇ  iptal  edilerek,  bölgede  bilimsel  esaslara  göre  yapılan inceleme  ve  değerlendirmeler  ve  kurulan  Komisyonun  belirlediği  yeni  KKÇ  05.01.2010  tarihinde  onaylanarak kesinleşmiştir. KKÇ’nin bilimsel metotlarla belirlenmemesi halinde, çizginin kara yönünde iptal edilmesi halinde daha önceden verilen ruhsatlar iptal edilmektedir. Aşırı nüfus artışı, sanayi ve turizmin gelişmesi kıyı alanlarının tüketimine yol  açmaktadır.  KKÇ’den  başlayan  ve  genişliği  bölgesel  olarak  saptanan  bir  kuşak  boyunca  sahil  şeridi  planlaması yapılmalıdır.  Zamansal  görüntüler  değerlendirilerek  kıyı  değişimleri  izlenir  ve  farklı  KKÇ  oluşumunun  önüne geçilebilir.  Kıyıyla  ilişkisi  olan  birimlerin  veri  altyapıları Web  servisler  aracılığı  ile  elde  edilebilir. Kurumlardan  elde edilen verinin kontrolünün sağlanması KABS  ile mümkündür. 

    Kaynaklar 1  Çelik, K., Avrupa Birliği Uyum Sürecinde Kıyı Kullanımı ve Mülkiyet,  Kent Bilgi Sistemi(KBS) ve Belediyeler için 

    Önemi, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları VI. Ulusal Konferansı, Muğla Üniversitesi 711 Kasım 2006, Muğla. 2  Sesli, F.A, Akyol, N., Türkiye’de Kıyı Alanları Konusunda Geçmişten Günümüze Ulusal Mevzuat, TMMOB Harita 

    ve Kadastro Mühendisliği Dergisi, Temmuz 1999, sayı: 86, s.101111, Ankara. 3  Sesli, F. A., Karslı, F. and Akyol, N., Monitoring Coastal Land Use Changes Using Digital Photogrammetry: Case 

    Study  Of  Black  Sea  Coast  Of  Trabzon,  Turkey,  XXIII  International  FIG Congress,  October  813,  2006, Munich, Germany 

    4  Sesli,  F.A.,  Bolat,  S.  ve  Kılıçoğlu,  C.,  Kıyı  Kenar  ÇizgisiMülkiyet  İlişkilerinin  Coğrafi  Bilgi  Sistemleri  İle Belirlenmesi:  Samsun  Örneği,  Türkiye’nin  Kıyı  ve  Deniz  Alanları  VIII.  Ulusal  Konferansı,  Türkiye  Kıyıları  10 Bildiriler Kitabı, Cilt 3, s. 15391548, 27 Nisan01 Mayıs 2010, KTÜ, Trabzon 

    5  Bayram,  B.,  Şeker,  D.Z.,  vd.,  Kıyı  Alanlarının  Zamansal  Değişiminin  Belirlenmesine  Yönelik  İstanbulTerkos Örneğinde Tümleşik Bir Yaklaşım, 1619 Ekim 2012, UZALCBS, Zonguldak. 

    6  Eke, F., Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü, Yayın no:77, Ankara, 1995 

    7  Alpaslan A.Ö.,  Ortaçeşme, V.,  SideManavgat Kıyı  Kesimi Alan Kullanımlarının Kıyı  Planlaması  ve Yönetimine Yönelik Değerlendirilmesi, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 2009, 22(2), 169–178)