kuru web viewericsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda...

32
T. C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI DOKTORA PROGRAMI “A NEW GENERATION OF GLOBAL CORPORATE SOCIAL RESPONSIBILITY” “KÜRESEL KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUKTA YENİ BİR KUŞAK” MICHAEL STOHL CYNTHIA STOHL NIKKI C. TOWNSLEY NAZLIHAN A.KEÇECİOĞLU 1

Upload: lephuc

Post on 01-Feb-2018

235 views

Category:

Documents


3 download

TRANSCRIPT

Page 1: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

T. C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI

DOKTORA PROGRAMI

“A NEW GENERATION OF GLOBAL CORPORATE SOCIAL RESPONSIBILITY”

“KÜRESEL KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUKTA YENİ BİR KUŞAK”

MICHAEL STOHL

CYNTHIA STOHL

NIKKI C. TOWNSLEY

NAZLIHAN A.KEÇECİOĞLU

PROF.DR. AYLA OKAY

2010

1

Page 2: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

Küresel Kurumsal Sosyal Sorumlulukta Yeni Bir Kuşak

MICHAEL STOHLCYNTHIA STOHLNIKKI C. TOWNSLEY

İşletmenin sosyal sorumluluğu karlılığını artırmaktır...toplumun, hem yasalarla hem de etik kültürle şekil-lendirilen temel kurallarına uyarken mümkün olan en çok parayı kazanmaktır. Milton Friedman

KS yeni bir şey değildir. Robert Owen, 1800’de David Dale’in New Lanark’daki iplik fabrikasına ortak olduğunda bir okul, işçiler için evler yapmış ve tıbbi hizmet sağlamıştır. Kısaca, işletme karlarını çalışanların ve ailelerinin yaşamlarını iyileş-tirmeye yatırmıştır. Ve sonraki yüzyılda da Cadbury’s, Frys, Rowantrees, William Lever ve diğerleri de bunu takip etmiştir.Ve bu da böylece günümüze kadar sürmüştür. Nigel Griffiths

KSS en iyi şekilde kurumun ana eylemlerinin yanısıra toplumsal ve fiziksel çevreye karşı davranışına toplumun değerlerini koyma ihtiyacı ile yaptığı etkilerin tümü için bir kurumun sorumluluğu olarak tanımlanmıştır. Sorumluluğun bir spektrumu kapsadığı kabul edilir-karlı bir işletmeyi işletmekten çalışanların sağlık ve güvenliğine ve şirketin çalıştığı toplumlara etkisine kadar.

Sir Geoffrey Chandler

2

Page 3: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

Küreselleşmenin, sosyal, politik ve ekonomik hayatın neredeyse her alanında etkili olduğu

kabul edilmesine rağmen, kavramsallaştırmalar, akademi içinde etik ve sorumlu yönetim ve

yerel topluluklarda sınırlı kaldığı görülmektedir. Amerikalılar kurumsal sosyal sorumsuzluğun

canlı örneği olarak Enron’dan Ken Lay ve Jeff Skilling kamusal bilinçlerine yerleştirmişlerdir.

Dolandırıcılığın büyüklüğü ve insanlara verilen zararın boyutları Enron skandalını akıllara

getiriyor. Yirmidört tepe yönetici milyon dolarlık hisse senedi opsiyonunu gizlice satmışlar ve

diğer çalışanların aynını yapmalarına izin verilmemiştir. 21,000 çalışanın %63’ü tüm

birikimleri 401(k) emeklilik planlarında kaybetmiştir(Sharp, 2002). Enron olayı suçlamaları,

gizliliği, yıldırmayı, reddetmeyi, küstahlığı, sessizliği, saklamayı ve komployu da içeren

kurumsal iletişimin en kötü halini açığa vurmaktadır. Örneğin, Enron’un denetim firması

Arthur Andersen, federal soruşturma sürerken Enron dökümanlarını imha etmiştir (Oppel,

2002). Gerçekte insanlar Enron ve kurumsal sorumluluk hakkında düşündüklerinde en yakın

geçmişteki olaylar üzerine odaklanır, yani 2001 sonrasına, bu olaylar arasında Kaliforniya’nın

enerji problemleri, kurumsal kazançların manipülasyonunu, Amerikan stok fiyatları, hisse

senetlerinin düşüşü, emekli fonları, bir çeşit kurumsal ve kişisel lobicilik ve Amerikan politik

sürecine etkileri gözüken politik katkılar sayılabilir.

Bu bölümde, kurumsal sosyal sorumluluğa küresel bir çerçeveden bakıyoruz, zaman içindeki

etkilerine ve evrimine odaklanıyoruz. KSS’yi elit batı odaklı bir çerçeveden ziyade küresel bir

bakış açısıyla oluşturulmuş bir çerçeveden incelemeyi öneriyoruz. Enron’la ilgili kısa bir bilgi

verdikten sonra, bu on yılın fiyaskosundan çok daha önce “küresel KSS perpektifinin” bize

Enron ile ilgili olarak ne söylemiş olabileceğini tartışıyoruz. Daha sonra küresel perspektifin

KSS hareketinin gelişiminin küresel insan hakları rejiminin evrimini nasıl yansıttığını

görmemizde bize yardımcı olduğunu ortaya koyuyoruz. Uluslararası insan hakları standartları

ve normlarının gelişimi kurumsal sosyal sorumlulukla içiçedir, KSS’nin insani ve etik kurumsal

uygulamaları nasıl yapılandıracağını araştıran birçok kuşağı bulunmaktadır. KSS’nin ilk kuşağı

ne yapılmaması gerektiğiyle (örn., istismar etmemek veya kandırmamakla ilgili negatif

sorumluluklar) ilgili sorumlulukların tartışmalarında temellenir. İkinci kuşak yeterli maaş ve

çalışma koşulları sağlamakla ilgili tartışmalar üzerine odaklanır (örn., yaşam giderleri için

yeterli maaş hakkı), ve üçüncü kuşak proaktif ve pozitif sorumluluklara işaret eder(örn.,

sürdürülebilir ve adaletli bir dünyayı koruma ve yaratma). Hepsi bir alındığında, bu kuşaklar

KSS’nin devinen doğasının yanında küresel kurumsal konulardaki standartlar ve normların

3

Page 4: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

gelişimiyle ilgili teorik ve pragmatik sorunları çözümlemek için bir çerçeve sağlar. Son bölüm,

KSS’ye yaklaşımımızı gerçek anlamda ‘küresel’ yapan dört dinamik süreci açığa çıkarır.

ENRON

Enron skandalıyla ilgili son yazıların çoğu, 2001 yılına kadar, Enron’un Amerikan işletmeleri

arasında en yüksek standartlarda yer alan bir model olduğu konusunda hemfikirdir(Cruver,

2002; Eichenward, 2005; McLean & Elkind, 2003; Swarts & Watkins, 2003). 6 Şubat 2001’de

Enron’un kendi web sitesi Enron’un Fortune dergisi tarafından üst üste altı yıl boyunca

‘Amerika’nın En Yenilikçi Şirketi’ olarak seçildiğini ve yine Fortune’ın ‘En Hayran olunan

Şirketler’ sıralamasında geçen yıl 535 şirket arasından 36. Olduğu sırasını bu yıl 18. Sıraya

yükselttiğini duyurmuştur(Enron, 2001). Ekonomist ve köşe yazarı Paul Krugman bir istisna

oluşturmuş ve Aralık 2000’de Enron’un pazarı manipulasyon ve ardından gelen Kaliforniya

elektrik krizinde sorumlu olduğu ihtimalini ortaya koymuştur ancak bu istisna dışında Enron

her zaman Amerikan medyasının sevgilisi olmuştur. Bu yüzden, skandal patlak verdiğinde,

Amerikalılar çok şaşırmıştır. Ama şaşırmamalıydılar. Kendi sınırlarımız ötesine bakmış

olsaydık, Enron’un eylemleri, paydaşlarına ve genel olarak kamuya karşı sorumluluklarını

yerine getirmeyişi, olacak olanların önceden tahmin edilmesine olanak sağlayacaktı.

Aslında, Enron’un Hindistan, Arjantin, Brezilya, Bolivya, Mozambik, Polonya, Dominik

Cumhuriyeti, Guatemala, Panama, Kolombiya ve diğer yerlerdeki eylemlerine bakarak,

kurumsal sosyal sorumsuzluğun tohumlarını ve gelişimini görüyoruz. Enron’un daimi bir

yanlışlar tarihi bulunmaktadır ve bu zamana kadar Uluslararası Genel Af Raporuna konu olan

tek şirket olmuştur(Amnesty International, 1997).

1991 gibi yakın bir tarihte Enron Dabhol, Hindistan’da bir elektrik santrali açmak için

Hindistan Hükümetiyle tartışmaya yol açan bir anlaşmaya imza atmıştır. 1992’den 1998’e

kadar Enron Dabhol Elektrik Şirketinin %80’ine sahip olmuştur. General Electric ve Bechtel de

%10’luk paya sahiptiler. Bu anlaşma ilk zamanlarda işletme basını tarafından övülmüştür(bkz.

BusinessWeek, 2001), ama en başından sözleşmenin yanlış olduğu ve politik yolsuzluklarla

dolu olduğuyla ilgili söylentiler başlamıştır. 1993’e kadar Dünya Bankası projenin

uygulanabilirliğini sorgulamış ve Hint eleştirmenler projeye Enron’un despot

davranışlarından dolayı gölge düştüğünü belirtmişlerdir(Parry, 2001).

4

Page 5: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

İnsan Hakları Gözlemi(1999) Enron’un en başta teklif edilen projeyle ilgili hiçbir şikayet

almadığını söylediğinde kamuyu yanlış yönlendirdiğini rapor etmiştir. Ancak, 1995’e kadar,

binlerce Hindistanlı Dabhol Projesini negatif sosyal, ekonomik ve çevresel etkilerinden dolayı

protesto etmiştir. 1997 başlarında, göstericiler 2000’den fazla kişinin işten çıkarılmasını

protesto etmiş ve Hint toprağının yanlış kullanımı büyüklük, sıklık ve şiddet olarak artış

göstermiştir. Hem Uluslararası Af hem de İnsan Hakları Gözlemi, Enron’un yerel polisle gizlice

anlaştığını ve bu polislerin sorun çıkarmayan protestocuları takip ettiklerini, tutukladıklarını,

dövdüklerini, alıkoyduklarını ve dava olmaksızın onları tuttuklarını bildirmiştir. “Protestocular

ve eylemciler tacizle, keyfi tutuklamayla ve kötü muameleyle karşı karşıya kalmışlardır...

Dahası, yerel ajitasyonun ön saflarında yer alan kadınlar özel bir hedef olmuştur”(Amnesty

International, 1997, s. 1). Aslında, evlerinden çıkarılan ve sopalarla dövülen kadınların

hikayeleri oldukça sık duyuluyordu. Ocak 1999’da İnsan Hakları Gözlemi “Dabhol Elektrik

Şirketi ve akraba şirketi Enron’un bu insan hakları ihlallerinde suç ortağı olduğu” konusunda

bir sonuca varmıştır. “Şirket, yasaların hükmü altında, görevini kötüye kullanan güvenlik

güçlerine şirkete sağladıkları güvenlik nedeniyle ödeme yapmıştır. Bu güvenlik güçleri proje

alanı yakınlarında bulunup protestocularla ilgilenmekteydi” (1999). Başka bir önemli nokta,

Enron’un uluslararası denetim firması diğer Amerika dışı lokasyonlarda olduğu gibi

Hindistan’da da Arthur Andersen’di ve ikircikli, yasal olmayan ve etik olmayan uygulamalar

içindeydi.

Yukarda da belirtildiği gibi, Enron’un insan hakları ihlalleri ve politik müdahaleleri, belgelenen

ekolojik ihlalleriyle ikiye katlanmıştır(örn., yöreye özgü mango ve kajun tarlalarının yok

edilmesi, nehirlerin ve deniz suyunun kirletilmesi) ve danışmanlık süreçleri ve politik süreçler

‘şirket için her zamanki şeyler’ olarak gösterilmeye devam etti. Bu yüzden 2002’de ortaya

çıkan şaşırtan davranışlar anormal değildi. Ne yazık ki, Enron’un sadece Amerikan temelli

skandalları ortaya çıkınca devlet adamları, medya ve genel kamu kızdı (bkz. Wysham &

Valette, 2002). Enron’un ve Andersen’in uygulamalarına küresel bir odaklanma devlet

adamlarının ve genel olarak Amerikalıların Enron problemlerine dikkatini çekmiş olabilirdi;

küresel bir odaklanma küresel bir farkındalık getirebilir ve sonuç olarak uygun KSS

uygulamaları gerçekleştirilebilirdi.

5

Page 6: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

Enron’un eylemlerini ve paydaşlarıyla ilişkilerini küresel alanda çerçevelemek sosyal, politik,

ekonomik ve çevresel boyutlardaki birbirine bağımlılığı ve KSS’nin evrimini göstermektedir.

Enron skandalı sadece finansal veya Amerikan-temelli bir skandal değildir. Bugünün küresel

ekonomisinde, karlılık, politik eşitlik, sosyal bütünlük, çevresel uygulanabilme ve

sorumlulukla ilgili olan konulardan ayrı düşünülemez. Bu bölümde açıkladığımız gibi, KSS’nin

yeni kuşağı etiği karlılıktan ayırmanın yanında yereli küresel işletme uygulamaları ve

gerekliliklerinden (küreseli yerelden) ayırmanın faydasızlığının farkına varmaya başlamıştır.

Yeni tartışmalar akademisyenlerin yaptığı teorik değişiklikleri ve uygulayıcıların şirketlerin

sosyal rollerinin ve sorumluluklarının küresel ekonomide farkında olmaları için girişimlerini

ortaya koymaktadır.

Enron durumu ayrıca KSS’nin negatif bağlamda algılanmasının limitlerini ortaya koyar, diğer

bir deyişle, bir şirketin yasal olarak ne yapamayacağı üzerine odaklanır. KSS’nin proaktif bir

yönelimde olması bu tip dramatik olayların sonucu olmanın yanında devinen küresel insan

hakları standartları ve şirketlerin, kar amacı gütmeyen organizasyonların, gelişen hükümet

organizasyonlarının artan yardımlaşması bağlamında işler. İnsan hakları ve KSS arasındaki

söylemsel ve pratik bağlantılar oldukça güçlüdür. Küresel KSS özünde insan haklarıyla ilgilidir,

Birleşmiş Milletler Bildirgesi tarafından belirtildiği gibi “insanın bütünlüğü ve değerini” ve

“kadınlar ve erkekler için eşit hakları” içerir (United Nations, 1945). Hem insan hakları hem

de KSS, diğer özgürlüklerin yanında, konuşma özgürlüğü, keyfi tutuklamaya karşı özgürlük,

hareket özgürlüğü ve bir günün çalışması için yaşayabilecek kadar kazanma hakkı ile

ilgilidirler. Bu yüzden, küresel KSS’nin evrimini anlamak için küresel insan hakları rejiminin

evrimini anlamak gereklidir. Şimdi tartışmamızı döndürdüğümüz nokta, insan hakları

standartlarının, beklentilerinin ve insan haklarına bakışın KSS ile birlikte nasıl devinim

gösterdiğidir.

İNSAN HAKLARININ ÜÇ KUŞAĞI

Birçok akademisyen insan hakları rejiminin evrimini son 500 yıl içinde gerçekleşen üç kuşakta

açıklamışlardır(Apodaca, Stohl, & Lopez, 1998; Marks, 2004). Hakların ilk kuşağı, Anglo-

Amerikan gelenekle en ilgili olan, kişilerin sivil ve politik haklarıyla ilgilidir. Bu dönem Magna

6

Page 7: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

Carta ile başlayan ve 1689’daki İngiliz Haklar Bildirgesi, Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 yılında

İnsan Hakları Bildirgesiyle devam eden gelişim zincirini ortaya koyar.

İlk-kuşak haklar, bireyi devletin gücünden korumak için ortaya çıkmış ve böyle yaparak

negatif haklar veya devlet müdahalesine karşı özgürlük olarak algılanmışlardır. İlk kuşak

haklar bireye ait olarak görülmüş ve hükümetin dahil olmasından çok yokluğunu tercih

etmiştir. Bunlar, örneğin, keyfi cezalandırma, işkenceye karşı ve insanlık dışı davranışa karşı

yasak ve düşünce ve ifade özgürlüğünü içerir.

Milton Friedman (1970)’ın KSS’yi ilk kavramlaştırması, bu makalenin başında verilmiştir ve ilk

kuşak haklarla tutarlılık gösterir. Ona göre, KSS genel paydaşlara verilen karın yasalarla tutarlı

bir şekilde maksimize edilmesiyle ilgilidir; şirketler karlılık sözleşmesini sürdürdüğü taktirde

devlet müdahalede bulunmamalıdır. Onun bu argümanı, sivil ve politik haklarla paralellik

gösterir, devlet yerine kurumun kendi ülkesindeki kanunları çiğnemekten(rüşvete karşı olan

yasalar veya temel hakları ve özgürlükleri zedeleyen davranışlarda bulunmak gibi) ve uygun

olmayan davranışlardan kaçınması gerektiğini söyler. Yine, ilk kuşak hakların söylemi

“kaçınma” eyleminin üzerinde durur; negatif hakların uzmanlık alanıdır.

İkinci kuşak haklar ondokuzuncu yüzyıl sınıf çatışmalarıyla ve kapitalizm ve sanayileşmenin

gelişimiyle başlamıştır. Batı demokrasilerindeki büyük ölçekli sanayileşmiş girişimlerin

gelişimiyle birlikte gelen büyük sosyal ayaklanmalara cevaben, çalışanlar daha insani çalışma

şartları talep etmişlerdir. İlk kuşak haklar devletten kaçınmaya önem verirken, ikinci kuşak

hak sahipleri adına devlet müdahalesi talep etmiştir. Bu haklar, adil ve eşit maaş hakkı,

çalışma saatlerinin mantık dahilinde sınırlandırılması ve ücretli periyodik tatilleri içeren

dinlenme ve boş zaman hakkı, temel sağlık hizmetleri hakkı ve güvenli çalışma çevresi hakkını

içermektedir.

Bu bölümün başındaki, Nigel Griffiths’in (MP- Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk Başkanı)

sözünde (Griffiths, 2004), ikinci kuşak KSS’de belirtilen değerler geçinmeye yetecek maaşlar,

aile faydaları ve sağlık hizmetleri üzerine odaklanır ve bunların sadece şirketin merkezinin

bulunduğu yerde değil, çalışmalarını yürüttüğü her yerde olması gereklidir. İkinci kuşak insan

hakları gibi, bu davranışlar pozitif katkılardır, negatif davranışlardan kaçış değildir.

7

Page 8: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

Belirtmek gereklidir ki, Birleşik Devletler ve Birleşik Krallıkta, ilk kuşak hakların söylemi o

kadar uzamıştır ki ikinci kuşak olanlar birinci kuşaktakiler güvence altına alınmadan

karşılanamayacak olan birer lüks olarak görülmektedir. Kuzey Avrupa’da ikinci kuşak haklar

tamamlayıcı olarak değil, herkesin sahip olması gereken eşit haklar olarak görülmektedir ve

bu farklılıklar buradaki birçok ülkenin yasalarında gözlemlenebilir. İlginç olan, çocuk işçi ve

kadınların çalışma haklarıyla da ilgili olan ikinci kuşak haklar, KSS hareketleri, batı

değerlerinin diğer kültürler üzerine empoze edildiğini savunanlar tarafından sıklıkla

mücadeleyle karşı karşıya kalmaktadır.

Üçüncü kuşak insan hakları en yeni olan insan haklarıdır. “İnsanoğlu”nun veya kollektif

insanlık hakları üzerine odaklanır. BM Bildirgesi’nin açılış konuşmasında da (United Nations,

1948) belirtildiği gibi, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin 28. Maddesi “herkes bu bildirgedeki

hakların tanındığı sosyal ve uluslararası bir düzene bağlıdır” der. Bu haklar ilk iki kuşakta

sıralanan haklardan farklıdır, bireysel değil kollektif haklardır ve sadece küresel katılım,

yardımlaşma ve anlaşma ile anlaşılabilir. Ancak üçüncü kuşağa hangi hakların dahil edilmesi

gerektiği tartışma konusu olarak kalmaktadır.

Barış içinde yaşama hakkı ve sağlıklı ve dengeli bir çevre hakkı teklif edilen üçüncü kuşak

haklar listesinin üst sıralarında yer almaktadır. Aslında, bu kuşağın odağı zengin ve fakir

uluslar arasındaki karşılaştırılmadan çıkan diyaloğun içinde devinmeye devam eder, savaş

yasaları, kolonicilik ve emperyalizm ve kuzeyin kaynakları sömürmesi ve bozması ancak

hesabın güneye kesilmesiyle ilgilidir. Sir Geoffrey Chandler’ın (2001),- Uluslararası Af’ın

Uluslararası İşletme Grubu kurucu üyesi, 1991-2001, ve Royal Dutch/Shell Grubun daha

önceki yöneticisi-, bu bölümün başındaki sözleri üçüncü kuşak söylemi kapsamaktadır. Ona

göre, kurumlar çalışmalarını yürüttükleri yerlerdeki insanların ve toplumların gelişimine

katkıda bulunmalılardır. Çağdaş insan hakları tartışmalarında olduğu gibi, üçüncü kuşak KSS

söylemi küresel dünyaya katılımla ateşlenen sınırların parçalamasının getirdiği zorluklarla

karşı karşıyadır.

Özet olarak, insan haklarının devinen kuşaksal söylemi küresel KSS’nin oluşumuyla paralellik

göstermektedir. Bireysel haklardan kollektif haklara geçiş, negatif haklardan pozitif haklara

8

Page 9: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

geçiş bir şirketin rolünün itibari fonksiyonu ve coğrafi sınırlarının ötesine geçişiyle ilgili olan

benzer girişimleri yansıtır. Sorumluluk için karlılık geçmişte nihai sınav olmuştur, akademik ve

işletme toplulukları da KSS kavramlarını bulundukları yerlerdeki yerel topluluklar için basit

desteğinin ötesinde algılayıp, bir şirketin küresel olarak bütün etkisi üzerinde

durmuşlardır(bkz. Townsley & Stohl, 2003).

KÜRESEL KSS PERSPEKTİFİ NE DEMEKTİR?

Enron durumu KSS konularının ve davranışlarının yerel veya ulusal bağlamda gizlendiğinde

veya saklandığında ne kadar kritik olabileceğiyle ilgili sadece bir örnek oluşturmaktadır. Emin

olunmalıdır ki, bölgesel ihmallerin sonuçları çok büyük olabilmektedir. Merkezi Amerika’da

Karides endüstrisi tarafından getirilen ekolojik olumsuzluklar, Nijeryanın petrol kaynaklarının

gelişimi üzerindeki çekişmeler üzerinde Shell Petrol’ün dahil olması, Nike’ın çocuk işçi

çalıştırması ‘yerel’ görünen ama ulusal sınırları geçerek politik, kültürel, sosyal ve ekonomik

alanları günlük hayatta küresel anlamda etkileyen olaylar olmuştur. KSS’nin gelişen kuşağı

küresel bir bakış açısı, kurum küçük veya büyük olsa da tüm organizasyonlar için büyük önem

taşımaktadır. Küresel KSS birçok kültüre, değer yargılarına ve farklı ulusların iletişimsel

uygulamalarına etki ederken kurumlar arası bağlamların ulus devletlere bağlı olmadığının

farkına varmıştır.

Küresel perspektif ayrıca, KSS’yi daha geniş ve daha az batı merkezli bir çerçevede

değerlendirmektedir. Barnett ve Muller(1974)gelişen dünyada kurumsal davranışla ilgili

olarak birçok problem tanımlamıştır. Bu problemler, şu an tanıdık olan manipülatif

muhasebe uygulamalarını içerir, böylece, kurumlar yerel vergi yüklerini azaltırken politik

rüşvet yoluyla baskı yaparak yerel hükümetlerden büyük yatırım teşvikleri(örn., bedava arsa,

büyük altyapı yardımları ve iş gücü için garanti) alırlar. Batı merkezli şirketlerin özellikle 1970

ve 1980lerdeki eylemleri sömürmede düşüş gösterse de, özellikle zengin şirketler bu

eylemlerini fakir uluslar üzerinde uygulamıştır. Bunun nedeni, birçok batı merkezli şirketin

diğer birçok hükümetten ve sosyal sektörden daha güçlü olmasındandı, bu yüzden KSS ile

ilgili olarak neredeyse sadece az gelişmiş ülkeler için endişemiz vardı. Barnett ve

Muller(1974) yerel topluluklarında gelecekte az gelişmiş ülkelerin şu an yaptığı durum

analizini yapmaya başlayabileceklerini belirtmişlerdir(s.380), ama bu konu zengin ulusların

çokuluslu şirketlerinin fakir ulusların zayıf yapılı hükümetlerinin üzerinde kurduğu baskının

9

Page 10: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

kısa dönemli endişesi içinde kaybolmuştur. KSS’nin yeni kuşağı, kurumların sürekli gelişiminin

ve holdingleşmesinin hükümetin, sosyal ve kurumsal sektörlerin göreceli gücünü

değiştirdiğinin ve KSS’nin on yıllar önce zengin ve fakir ülkeler arasındaki ilişkilerde olduğu

gibi bugün de zengin ülkelerdeki kurumsal ilişkilerde önemli olduğunun farkına varmaktadır.

Genel olarak, küresel perspektif bugünün karmaşık işletme ekonomisinde etik uygulamalar

oluşturan yeni modellere iç bakış sağlamasının yanında rolleri ve genel olarak topluma karşı

sorumlulukları kadar organizasyonları anlamak için daha farklı ve yeni yollar talep eder.

Şimdiki bölüm küresel KSS çerçevesine bir giriş oluşturmaktadır.

KÜRESEL KSS’NİN YENİ KUŞAĞININ DOĞUŞU

KSS’nin son kuşağında çok önemli değişiklikler oluşmuştur. Bu değişim, daha önce

tanımlanmış olan küreselleşmenin dört dinamik süreciyle güçlü bir şekilde bağlantılıdır (bkz.

Stohl, 2005):

1. ‘orası’ ‘burası’ arasında fark yok!

2. Medyanın yeni ve eski formları içinde ‘glokalizasyon’

3. Karmaşık kurumsal ilişkiler ağının belirli organizasyonlar, bireyler veya belirli ilgi

alanları arasında olmasındansa sektörler arası yansıtılması

4. Kamusal ve özel sınırların geçirgenliğinin farkına varılması

Üçüncü Kuşak KSS “Orasını” “Burasından” Ayırmıyor

Üçüncü kuşak KSS’nin en önemli özelliklerinden birisi dinamik, yoğun ve kapsamlı iletişimsel,

ekonomik, kültürel ve politik değişimleri ve uygulamaları benimseyerek yeni kimlik

söylemleri ve karşılıklı bağlantı için yeni formlar üretmesidir. Giddens’ın küreselleşme

kavramını(1991) ödünç almak gerekirse, üçüncü kuşak KSS “sadece orada bir fenomen

değildir. Burada b,r fenomendir”(s.367). yukarda da belirtildiği gibi, KSS’nin eski

kavramlaştırmaları bireyin kurumun belirli zamanda belirli topluluklarda yasaların

yaptırımıyla değil kendi kurumsal erdemiyle yanlış yapmasından kaçınması konusunu

yansıtmaktaydı. O yasaların görüş alanı dışında kalan yapılan yanlışlıklar kurumun

sorumluluğu sayılmıyordu. Ulus devletlerin aralarındaki sınırlar birbirlerine yapışık gibiydi ve

sonuç olarak kabul edilebilir kurumsal davranışlar çok geniş bir şekilde çeşitlilik gösteriyordu.

Öte yandan, KSS’nin küresel perspektifi varoluş ve yok oluşla ilgili nosyonları değiştirir: “

10

Page 11: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

‘İçerideki’, ‘Ev’ ve ‘uzak’, ‘onlar’ ve ‘biz’ kavramlarının tanımlanmasını ve iletişimini en

problemli haline getirmiştir” (Scholte, 2000, s. 48-49). Bu çerçevede, gruplar ve bireyler

kendilerini ayrı veya eşsiz KSS bağlamlarına sahipmiş gibi düşündüklerinde bile, pozisyonlarını

küresel sisteme göre belirlerler, Robertson (1990) buna “görecelilik” der.

Organizasyonel ve ulusal sınırların ilk ve ikinci KSS kuşağı içerisinde örneklenmesi KSS’nin

gelişen tarihinin her önemli anında görülebilir. Bu olaylar, belirli kurumlarla, belirli yerlerle,

zamanda belirli noktalarla ilişkilidir. 1911 Triangle Shirtwaist Fabrika yangını geçen yüzyılda

tüm dünyanın dikkatini özellikle çocuklar için çok kötü çalışma şartlarıyla ilgili olarak çeken

olay olmuştur ve fabrika çalışma ve güvenlik koşullarıyla ilgili ilk ABD yasasının çıkmasına

neden olmuştur. 1976’daki Lockheed rüşvet skandalı kurumun resmi yabancı görevlilerden

rüşvet almasıyla ilgilidir, bunların arasında Japonya başbakanı, İtalya hükümetinin üyeleri ve

Hollanda’nın Prens Bernhard’ı da bulunmaktadır, 1977’de Yabancı Rüşvet Uygulamaları

Yasasının çıkmasına neden olmuştur. Elmas şirketi DeBeers ve Sierra Leone’deki sivil savaşlar

arasındaki sıkı bağlantı nedeniyle bu endüstrideki çalışma şartlarıyla ilgili hareketler

oluşmuştur. Bu olayların her birinde, KSS birinci veya ikinci kuşak KSS çerçevesinde

değerlendirilmiştir-kurumun bir şeyler yapmaması için yaptırımlar(ilk kuşak- resmi görevlilere

rüşvet vermeyin, almayın) veya bireysel çalışanların haklarıyla ilgili olarak( ikinci kuşak-

geçinmeyi sağlayacak maaş kazanımı, özgür bir dernek hakkı).

Kamunun dikkatinin dramatik olaylara çekilmesi, popüler medyanın da yardımıyla KSS için

güvenlik standartları oluşturmak veya yapılan çevresel zararların sorumluluğuyla ilgili

kanunlar oluşturmak gibi direkt, kısa dönemli çözümler üretebilmektedir. Üçüncü kuşak KSS

hareketi olayların kamuya bildirilmesi veya yara bandı çözümlerden daha fazlasıdır. Çok uzun

yıllardır, büyük ölçekli felaketlerle ilgili olarak hiç bir yaptırım olmadı veya bu problemlerle

ilgilenilmedi, bunlar görüntüden saklandığı veya uzaklaştırıldığı için değil, işletmelerin

hayatlarına devam etmesinde kurumların veya kamunun üzerinde kalıcı bir yankılanma

bırakmamasından kaynaklanmıştır. Nedenin bir parçası da ilgili kamuların kurban olarak

algılananlara karşı bir bağlılık hissetmemesidir: hisse sahipleri kendilerini paydaşlarla

bağdaştırmamıştır; bireyler “diğerini” görmezden gelerek yerel ve ulusal kimliklerini

kucaklamışlardır. 1922’de Lippmann kamu fikrini şu şekilde açıklamıştır: “insanların

akıllarındaki resimler, kendi resimleri, başkalarının resimleri, amaçları ve ilişkileri” (s.30).

Yokluk bir çeşit kendini yansıtıcı küresel bir bilinçliliktir; Amerikalılar yurtdışındaki birçok ulus

11

Page 12: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

hakkında düşündükleri zaman(eğer düşünüyorlarsa tabi), davranışı kurumun “orada” yaptığı

bir şey olarak algılama eğilimleri vardır, aynı eylemin “evde” ne anlama geldiği düşünülmez.

Bu konuları kendilerinin veya topluluklarının ötesinde ya da küresel etkileri bağlamında

düşünen çok az insan vardır. Fakat insanlar öğrendikçe bizler ve onlar arasındaki sınırlar hızlı

bir şekilde bulanıklaşmaktadır.

Bugün, küreselleşmenin sosyal ve materyal koşulları yerlerin ve kimliklerin sabit formlarının

sınırlar arası çizilen esnek akışlar ile değiştirilmesini her geçen gün daha olası kılmaktadır.

Yerel merkezilikten evrensel anlayışa geçen insanların ve grupların kimliklerindeki bu yansıtıcı

değişiklikler kurumsal sosyal uygulamaların yeni bilgi ve yeni ilişkiler ışığında devamlı

denetlenmesini sağlayan üçüncü kuşak KSS ile ilişkilerini ortaya koyar. Artan küresel

farkındalık üçüncü kuşak KSS’nin gelişimi için uygun ortam sağlar, bireyselden ziyade kollektif

korumalar ve haklarla ilgili bir çerçevede odaklanır, paydaşların ulusal sınırları aşmasına ve

sadece küresel katılım, yardımlaşma ve anlaşmaya neden olur.

Üçüncü Kuşak KSS Medyanın Yeni ve Eski Formları İçinde ‘Glokalize Olmuştur’

Roland Robertson (1992) glokalizasyonu küresel sistemde evrenselleştirme ve özelleştirme

eğilimlerinin bir arada olması olarak tanımlamıştır. Olayların ve oluşumların dinamik olarak

birbirinden ayrılması, zaman ve yer içinde sosyal etkileşimin yeniden yapılanması küresel

olayların yerel kültür aracılığıyla, yerel olayların da küresel çerçeveden yorumlandığı

iletişimsel bir dinamik yaratmaktadır. Yerel ve küresel medyanın(geleneksel ve yeni medya)

küresel ve yerel koşullarda yer alması KSS’nin gelişimine çok büyük etki etmektedir. Kurum

davranışı veya küresel sorunlarla ilgili konular artık tek bir bireyin, kurumun veya

organizasyonun yorumu altında değildir. Dijital teknoloji, web ve işbirlikçi iletişim sistemleri

bilginin kontrolünün tek bir elit grubun tekelinde olmadığını göstermektedir. Bilgi

teknolojilerinin küresel katılımın anlamlarını ve uygulamalarını tekrar düşünmek için keşif

sahaları oluşturmak kadar küresel batı/batı olamayan, kuzey/güney güç ilişkilerini bozma

potansiyeli de mevcuttur (Sassen, 2002).

Ancak, modern küresel iletişim çevresindeki bağlamda, özellikle yeni teknolojiler aracılığıyla

zamanın ve mekanın sıkıştırılmasında ve fikirlerin ve bilginin çabuk yayılmasında glokalize

12

Page 13: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

çerçeve yerine yerelleştirilmiş çerçeveyi destekleyen KSS’yi çevreleyen birçok ironi

bulunmaktadır. Uydu, kablolu ve yüksek hızlı broadband özellikler dünyayı çalışma

masalarımıza, otomobil radyolarımıza, oturma odalarımıza veya cep telefonlarımıza

getirmesine rağmen, kamular ne sorumlu vatandaşlar olarak yeterli bilgiyi ediniyor ne de

ulaştıkları bilgiyi uygun bir şekilde veya zamanında kullanmıyorlar. Yurt dışı haberleri sadece

basit bir şekilde eksik değil, hala dramatik, şiddet içeren olayları gündeme getirirken yapısal

konulardan veya gerekli değişikliklerden, uzun dönemli trendlerden ya da uygun olmayan

davranışlardan özellikle ana-vatan kurumlarına veya yöneticilerine çok büyük cezalar, suçlar

içermedikleri sürece bahsetmiyorlar. Bu yüzden, Union Carbide’ın Bhopal’da 20 yıl önce

gerçekleştirdiği çevresel ve insani yıkım Birleşmiş Devletler içinde bilinmektedir ama çok az

Amerikalı, bir İngiliz şirketi olan Rio Tinto Zinc’in maden arama girişimlerinde Endonezya,

Papua Yeni Gine ve diğer yerlerde neden olduğu çevresel zararlardan haberdardır.

Eğer ortada çok büyük, ani, ve dramatik felaketler yoksa, başarılı ve iyi bağlantılı şirketler

kamuya ulaşan çoğu bilgiyi kontrol edebilme ve başarılı stratejik kamu iletişimi kampanyaları

oluşturma yetisine sahiptir. Kurumlar ayrıca medyayı kullanmayı öğrenmiştir, haber

raporlarının aklını halkla ilişkiler uygulamalarıyla karıştırıp KSS’yi yapılan iyi bir iş olarak

göstermektedirler. CSR Wire (bir internet haber hizmeti) kendinin reklamını “kurumsal

sorumluluğun, sürdürülebilirliğin, basın bültenlerinin, raporların ve haberlerin en önde gelen

kaynağı” olarak yapmaktadır (CSR Wire, 2006). Ekonomist (2005) dergisindeki bir röportaj

sırasında Clive Crook KSS’nin nasıl önemli bir işletme alanı haline geldiğinden bahsediyor, bu

alan KSS de yönetici programlarını, işletme okullarındaki KSS bölümlerini, profesyonel KSS

organizasyonlarını, KSS web sitelerini, KSS haber bültenlerini ve daha birçoğunu

içermektedir.

Aynı zamanda, akademik işletme içindeki çoğu KSS literatürü, bir KSS kampanyasının

fonksiyonelliğini kampanyanın firmaya getireceği başarıyla veya KSS’nin duyurulmasının

tüketici uygulamalarını nasıl etkileyeceğiyle ölçmektedir. KSS’nin nasıl duyurulacağı ve

etkisinin nasıl maksimize edileceğiyle ilgili danışmanlık şirketleri ortaya çıkmıştır. Birçok çok

uluslu şirketin şu anda sadece KSS’den sorumlu tepe yöneticileri bulunmaktadır. Ancak

küresel KSS söyleminin yaygınlaşması her zaman küresel KSS uygulamalarını garantilemez.

13

Page 14: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

Üçüncü kuşak KSS söyleminin karşılaştığı en önemli sorunlardan bir tanesi birinci kuşaktaki

“kar” mantığının tamamen terk edilememesidir, bu durum Şirket(2003) ve Enron: The

Smartest Guys in the Room(2005) filmlerinde eleştirilmiştir. Aslında ikinci film sadece

Enron’u ele almaktadır, en kötü kurumsal aşırılığı ve açgözlülüğü yansıtmaktadır, şirket

içindeki çalışanların kendi ses kayıtları ve videolarından oluşturulmuştur.

Bu filmlere ek olarak, işin küresel anlamda tekrar organize edilmesi, muhtemelen en iyi dış

kaynak kullanımı ve offshore uygulamalarının popüler söylemleri aracılığıyla ortaya konabilir,

küresel KSS’nin karmaşıklığını gerçek anlamda gözler önüne serecek materyali içerir. Dış

kaynak kullanımı, yazılım geliştirilmesi, uygulanması, yönetim ve insan kaynakları

fonksiyonları ve bu hizmetleri sağlayan firmalar için müşteri hizmetlerini içerebilir.

Dış kaynak kullanımı ve offshoring konularının merkezinde devaluasyon, ihmal veya yerli

halkın kültürel uygulamalarının kaybının öneminin farkında olmama yatar. Bu konular

Thomas Friedman’in en son Discovery kanalı belgeseli olan ve Bangalore’daki call centerlarla

ilgili olan The Other Side Of Offshoring’dir (2004), Amerikan kültürünün empoze edilmesini

konu alır. Özellikle genç, Hint kadın çalışanların Amerikalı müşterilere hizmetin yanında

kendilerinin nasıl da birer tüketici olduklarını gözler önüne serer. Ellerinde yeni bir maaşla

genç, Hint kadın çalışanlar gelecekleriyle ilgili daha geleneksel kültürel beklentilere girerler.

Aynı zamanda kültürel kimliğin kaybının yarattığı sorun ortaya konmuştur. Bu kişilerin call

centerda sadece Amerikan isimleri kullanması veya müşterilerle bu aksanla konuşmaları

beklenmez, yakınlarda kurulan Amerikan alışveriş merkezlerinden küresel olarak sevilen

Amerikan markalarını da satın almaları beklenir. Onların tecrübeleri dış kaynak kullanımıyla

değişik zaman ve mekanlarda gerçekleşen yeni çalışma uygulamaları yansıtılır.

Daha da önemlisi eski ve yeni medyanın açılma ve dış kaynak kullanımı söylemlerini glokalize

etme kapasitesi mevcuttur. Bu kapasite değişiklikler için her iki tarafın da ödediği bedeli

düşünür. Örneğin Hindistan üzerindeki etkiyi düşünebiliriz, Thomas Friedman oradaki call

centerın daha çok bir Amerikan vahasına benzediğini öne sürmüştür. Dış kaynak kullanımının

ayrıca yerel halkın kültürel uygulamaları üzerinde sosyal, kültürel ve politik etkilerle devam

eden sonuçları vardır. Üçüncü kuşak KSS kurumsal davranışlarda yasal sınırlamaların(birinci

kuşak), işlerini kaybeden çalışanlar için kurumların ne yapması gerektiğiyle ilgili

konuların(ikinci kuşak) ötesine gider ve toplumların iş için nasıl bedeller ödediğinin üzerinde

14

Page 15: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

durur ve sadece bir kazanan ve kaybeden değil birçok kazanan ve kaybedenin olduğunun

farkına varır.

Küresel KSS’nin bu kuşağı sadece kısa dönemli değil uzun dönemli sonuçlar üzerinde de

durur, dış kaynak kullanımı veya offshoring gibi uygulamalardan kaynaklanacak kaçınılmaz

kültürel etkilerin ortaya konmasına çalışır. NAFTA’nın imzalanmasından on yıl sonra,

Amerikan işçi sınıfı ABD iş kayıplarıyla ve naktin Meksika’ya akışıyla ilgili endişe duymaya

başladığında, dış kaynak kullanımının ve offshoringin Meksika’da sonlanmadığını görürüz, bu

durum Hindistan’da da sonlanmayacak. Şimdi ise Çin’in rekabet gücünün altında kalmamak

için birçok Amerikan fabrikası Çin’e taşınmıştır. Böylece bu fabrikaların kurulduğu yerlere çok

fazla sayıda göç gerçekleşmiş, yeni şehirler oluşmuş, demografi değişmiştir(bkz. Thompson,

2005). Aslında küresel şehirlere doğru gerçekleşen küresek göçler kendi başına görünmez bir

sektöre katkıda bulunmaktadır, küresel ekonomiyi destekleyen bu sektör yerel işçileri,

otel/restoran/perakende ve seks çalışanlarını içermektedir(bkz. Sassen, 2005). Peki, şimdi ne

olacak? Onlara ve yeni topluluklarına yardımcı olmak kimin sorumluluğunda? Buradaki

küresel bağlamdaki çıkarımlar neler olmalıdır? Bu sorular üçüncü kuşak KSS’nin cevaplama

potansiyeli olan sorulardır.

Üçüncü Kuşak KSS Tek Bir Kurumun, Belirli Bireylerin, Belirli İlgi Alanları için değildir;

Sektörler Arası Kurumsal İlişkilerin Karmaşık Ağını Yansıtır

Yeni kuşak KSS, çağdaş yaşamın karmaşık ve bağımsız doğasına cevaben gelişmiştir.

Küreselleşme, toplumlar, kültürler, oluşumlar ve bireyler arası iletişim ağlarının gelişimini,

yeniden oluşumunu ve kuvvetlendirilmesini destekler. Küresel sosyal kapital oluşturulur,

korunur ve yeni tip kurumsal bağlantılarda, kamusal alanlarda kullanılır. Artık yeni kurum ve

yöneticilik modelleri mevcuttur. Monge ve Contractor’un(2003) belirttiği gibi: “bu kurumsal

ve sosyal formlar insanları ve nesneleri geleneksel, ulusal veya kurumsal sınırlar olmadan

yerel ve küresel olarak bağlayan materyal ve sembolik akışların etrafında oluşumlanır” (s.4).

Bu yüzden, üçüncü kuşak KSS melez kurumsal formlarla ilgilenmek zorundadır. Özelleştirme

sadece geleneksel olarak kamu kurumları tarafından karşılanmayan yurttaşlıkla ilgili kurumsal

formlara değil, aynı zamanda sektörler arası ortaklıklara da işaret eder. Kurumsal tiplerin,

yapıların ve fonksiyonların bu birbirine karışımı KSS için birçok zorluk yaratmaktadır.

15

Page 16: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

Örneğin, “refah ülkeleri” olarak adlandırılan yerlerde sağlık hizmetleri ve iş bulma kurumları

gibi daha önceki kamu hizmetleri kapılarını özel şirketlere ve özel sağlayıcılara açmıştır. Uzun

zamandır devletin yanında geçici yardım hizmetleri ajansları veya iş bulma pazarları olmuş

olmasına rağmen, şu an farklı olan organizasyon türlerinin şu an karıştırılmasıdır: “Bir

yandan, ‘sosyal’ organizasyonlar şimdi pazarın özellikleri, normları ve davranışlarıyla rekabet

etmek zorundalar. Öte yandan, ‘ekonomik’ organizasyonlar bir zamanlar kamu sektörünün

sorumluluğu olarak algılanan görevleri üstlenmektedir” (Larner, 2002, s.654). Aslında, sosyal

devletin gelişmiş liberal formda yeniden düzenlenmesi, kurumsal sorumluluğun “ne ve

kimine” meydan okumaktadır(s.660). Küresel anlamda yeni bir call center bölgesi olarak

takipte olunan Yeni Zelanda için Larner’a göre, devlet ve Adecco bu yeni endüstriyel rejimi

kurmaktan sorumludur; göçmenleri, bekar anneleri ve uzun süredir işsiz olanları bu iş için

hedef bellemişlerdir(s.660). Larner’ın makalesi, geçici hizmet ajanslarının insan kaynakları

yönetimiyle ilgili olarak devlet ajanslarıyla birlikte çalıştığını ortaya koymaktadır(Peck &

Theodore, 2000; Townsley, 2002; Vosko, 2000).

Ericsson’un küresel anlamda tekrardan yapılanma süreci sorumluluk parmağını gösteren bazı

karmaşıklıklara işaret eder. Ericsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda

başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir, bu günümüzde dahi hala

devam etmektedir. Tekrar yapılanma süreciyle ilgili olarak ilginç olan network firmalarıdır-

özel/kamu, İsveçli/Amerikan ve melez- hepsi birlikte alındığında İsveç’te işten çıkarılan

çalışanlarla ilgili sorumluluk meydana getirmektedir. “İhtiyari” çalışma yasasının geçerli

olduğu Amerika’ya göre, İsveç’teki çalışanlar sadece işten çıkarmalara hiddetle bakan

kültürel etik tarafından değil, keyfi işten çıkarmaları cezalandıran Çalışma Güvenlik Yasası

tarafından da korunmuşlardır(bkz,örn, Neal, 1984). Ekonomi nedeniyle Ericsson’da olduğu

gibi işten çıkarmalar gerekli olduğunda, devlet, birlikler, kar amacı güden veya gütmeyen

diğer melez organizasyonlar farklı çözümler bulmak için birbirlerine dayanışma içinde

çalışmıştır. Aslında bu çok özneli çözüm aynı zamanda “Norrköping Modeli” olarak da

bilinir(Townsley & Stohl, 2003).

Organizasyonel formların oluşması ve tekrar yapılandırılması, artık kurumların uğraştığı

sorunların(örn., küresel ısınma ve çevresel koruma, işyerinde AIDS, politik tutarsızlık ve

yasasızlık) bir veya bir grup organizasyon tarafından bile çözümlenmesinin zorluğundan

kaynaklanmaktadır. Bu yüzden kar amacı gütmeyen kuruluşların ve uluslararası

16

Page 17: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

organizasyonların KSS tartışmalarına dahil olması şaşırtıcı bir şey değildir. Artık birçok

sorunun ancak küresel oluşumlar tarafından çözümlenebileceği bilinci gelişmeye başlamıştır.

Kurumsal kodların idaresinin gelişimi küresel perspektifi yansıtır. 1977’de Sullivan Prensipleri

Papaz Leon Sullivan tarafından geliştirilmiştir. Kurumların Güney Afrika’daki davranışlarında

sorumlu olması amacıyla çıkarılan bu prensipler sosyal sorumluluk amaçlıdır, küresel

organizasyonların herhangi bir yerdeki işletme davranışlarını belli standartlara bağlamak için

uygulanmaktadır.

Diğer organizasyonlar da KSS’ye yatırım yapmaya başlamışlardır. Örneğin, 1999’dan beri,

Birleşmiş Milletler kurumları özel sektör ve diğer sosyal aktörlerin bir araya geldiği gönüllü

kurumsal vatandaşlık ağı olan Global Compact’i kabul etmeleri için teşvik etmiştir. Ayrıca,

Uluslararası Şeffaflık sorumlu ve yasal bir kurumsal vatandaş olmakla ilgili olarak kurumları ve

diğer herkesi bilgilendirir. 1996 yılında kurulan Social Accountability International dünya

çapında kalifiye organizasyonları sertifikalandırdıkları ve bir akreditasyon sürecinden

geçirdikleri süreçle KSS için yeni bir adıma geçiş yapmıştır. Yaklaşımlarını yasallaştırmak için,

inanılırlığı ve saygınlığı yüksek olan ISO standartları sürecini kullanmışlardır. Üçüncü kuşak

KSS’nin bir diğer örneği de Nike, McDonalds, Coca-Cola, Wal-Mart gibi belirli ikonik

kurumların eylemlerine odaklanmaktır. Bu kurumlar kaynak bakımından en güçlüler arasında

olmalarına rağmen genellikle en iyi hedefi oluşturmaktadır. Bu kurumların ortak noktası

tüketiciler için mobil ağları mümkün kılan markalarının gücüdür. Örneğin, Nike, kötü çalışma

şartlarına karşı olan ve bu şartlara karşı boykotlar, tüketici kampanyaları ve izleme eylemleri

ile savaşan öğrenciler, UNITE ve birçok kar amacı gütmeyen organizasyon için kurumsal bir

sembol haline gelmiştir. Nikewatch, McSpotlight, Cokewatch ve Walmartwatch websiteleri

ve organize aktiviteler sayesinde bu kurumların eylemlerini yakın takibe alan ve izleyen

oluşumlardır.

Üçüncü kuşak KSS’nin toplumdaki farklı sektörler ile olan bağları, 1979 yılında ABD’de federal

mahkemeye taşınan bir insan hakları davası ile kurulmuştur. Dava, ilk ABD Kongresinde

1789’da geçen Yabancı İşkence İddiaları Yasası’na dayandırılmıştır. Bu dava kullanılarak Shell

Oil’ın Niyerjalılara karşı gerçekleştirmiş olduğu zalimliği savunanlar başka bir davayı

kazanmıştır. Bu işkenceler Nijerya hükümeti tarafından gerçekleştirilmiş de olsa, Nijerya

ordusuna para, silah ve lojistik destek sağlayan ve ifade verecek şahitlere rüşvet veren Shell

Nijerya tarafından planlanmıştır. Son yıllarda bu yargılanmalar kurumlardan birbirleriyle

17

Page 18: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

çatışan tepkiler gelmiştir. Bir yandan, lobileşmişlerdir ve mahkemelerde yasaların

uygulanması için savaşmışlardır, öte yandan, sonuçları kabullenmiş ve yeni yasal

sorumluluklarının gerçekliklerini incelemeye almışlardır.

Üçüncü Kuşak KSS Kamusal ve Özel Sınırların Farkına Varır

Sosyal alanlar arasındaki kuvvetlendirme her küresel dinamik ile iç içe geçmiştir ve üçüncü

kuşak KSS’nin evrimini çok zorlayıcı yollarla etkilemiştir. Örneğin, kişisel menfaatleri,

bireylerin sosyal değerlerinin ifadelerini, ekonomik eylemlerinin çoğunu yansıtan STK’larda

gittikçe artan bir şekilde artış görülmektedir. Bu özel menfaat, değer temelli

organizasyonların daha önce devletin veya kurumların alanlarına giren konularda katılımları

ve dahiliyetleri artan bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Gönüllüler ve güçlü ideolojik bağları

olan özel vatandaşlar profesyonel yöneticilerle yanyana çalışmaktadır. Bu insanlar

birbirlerinin politik görüşlerini, sosyal eğilimlerini paylaşmayabilirler ancak topluluklarıyla

veya sosyal sorumluluklarıyla ilgili konularda yardımlaşmaktadırlar.

Değişen iletişim yollarının ve içeriğinin en önemli getirilerinden biri kurumsal alanda kamu ve

özel arasındaki ayrımın, yerel, ulusal, küresel etki alanları arasındaki sınırların yavaş yavaş

yok olmasıdır. Sanayileşme beraberinde kamu ve özel arasına katı ayrımlar ve bu eylem

alanlarının bir zamanlar “ayrı dünyaların miti” denilen kendi özerk koşul, yapı ve

strüktüründe bağımsız olarak işlediği fikrini getirmiştir (Stohl, 1995). Bugün, deneysel ve

ulusal sınırlar daha az sınırlandırılmakla kalmamış, iletişim teknolojilerinin gelişimi, özel ve

kamu alanlarının daha öncekine göre çok daha geçirgen olmasını sağlamıştır(Bimber,

Flanagin, & Stohl, 2005). KSS’nin gelişiminde internetin, blogların, online ortamda kişisel

dosyaları paylaşabilmenin ciddi birer etkisi vardır. Bimber ve diğerlerine göre(2005):

Bireyler görülmeden özel ve kamusal alanlar arasında hareket ettikçe, kamusal

alanların yapısı değişti. Aile, toplum, devlet gibi kamu olmayı tanımlayan önceki

faktörler, insanların kişisel kamusal-özel sınırları zayıfladığında kamusal alanı

çevrelemekte daha az etkili hale gelmiştir. Bu ortak ilgi alanları dünyanın

herhangi bir yerindeki insanların katılabileceği kamusal alanların kurulmasına izin

verir. Ve böylece tüm ülkelerdeki fakir çocukların durumuna, her yerde temiz havaya

veya birçok yerde insan haklarının kazanımına hedeflenen kollektif eylemler

görebiliriz(s.27).

18

Page 19: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

Üçüncü kuşak KSS şimdiye kadar kamu sorunu değil, özel sayılan sayısız ve karmaşık

konularla ilgilenir. Özel ve kamu alanlarının çağdaş bulanık bir örneği iş bağlamıdır. Değişen

uluslararası iş bölümü büyüyen kurumsal güçten etkilenmiştir ve kamu söyleminden saklı

olan gayrı resmi bir sektör ortaya çıkmıştır. Bu sektör insanların evlerinde, restoran

mutfaklarında, pansiyonlarda saklı olabilir ve elit çalışanların bez değiştirmeden veya çamaşır

yıkamadan işlerini yapabilmelerine olanak sağlamaktadır. Bu gayriresmi hizmet sektörü

birinci ve ikinci kuşak KSS’ye eşsiz sorunlar yaratır.

Jaggar’a(2002) göre küresel neoliberalizm, kuzey için güneyin “küresel kölelik sözleşmesi”ni

üreten kuzey kredicileri ve güney borçluları arasındaki sistem aracılığıyla sağlanır. Kuzey-

Güney ilişkisi karmaşık bir bakım ve ticari aşk endüstrisi üretmiştir. Bakım işiyle sıklıkla

ilişkilendirilen meslekler dadılar, seks çalışanları ve hizmetkarlardır(Ehrenreich & Russell,

2003). Bu işlerin “kadın işi” olarak sınıflandırılması ve iş bulmak için farklı ülkeleri dolaşan

kadınların aşk ticareti endüstrisinde çalışması kadın haklarının sömürülmesi için uygun bir

ortam yaratığı gibi, bunu gözlemlemek de oldukça zordur. Ancak, kısaca multiaktör

girişiminin yanında dağınık ve parçalanmış doğası üçüncü kuşak KSS analizi talep eder.

Kadınlar kendi ülkelerindeki ailelerine para gönderecekleri işlerde çalışabilmek için artan bir

şekilde ailelerini terk edip başka ülkelere göçmen olarak çalışmaya gitmektedir, sanayisi

gelişmemiş ülkeler yerine buralarda ekmeklerini kazanmaktadırlar. Aslında birçok hükümet

başka ülkelerde uluslararası bakım işinde(örn., hemşireler, dadılar, seks işçileri) çalışmaları

amacıyla kadın göçmenleri teşvik eder, sadece ulusal gelir için. Ulus devletlere ek olarak,

kurumlar da bakım işlerindeki cinsiyetleştirmeyi destekler. Dadı işi çok fazla yaygınlaşmasının

yanında bu endüstri gayriresmi bir şekilde fonksiyonunu sürdürmektedir, bu da KSS

uygulamalarını ve kamu veya özel sektör bakım endüstrisinin kötüye kullanılmasını

gözlemlemede çok büyük zorluklar çıkarmaktadır.

SONUÇLAR

İnsan haklarındaki büyük değişiklikler 1688’deki Büyük Devrim ve onsekizinci yüzyıl

sonlarındaki Amerikan ve Fransız Devrimleri kadar büyük ayaklanmalara ve I. ve II. Dünya

Savaşları yıkımlarına kadar gitmektedir. KSS ile ilgili katılım hakları ve zorunluluklar da büyük

19

Page 20: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

değişiklikler, felaketler, küresel ve yerel topluluklardaki cepheleşmeden sonra oluşmuştur.

Küreselleşmenin dinamik ve değişken süreçleri KSS’nin yörüngesini yirminci yüzyılın sonunda

ve yirmibirinci yüzyılın başında etkilemiştir.

Bu bölümde, KSS’nin küresel bir çerçevede düşünülmesinin zaman içindeki evrimini ve

etkisini anlamamız için bize ne kadar yardımcı olduğunu gösterdik. Enron vakasıyla ilgili olan

bölüm, yurt dışındaki kurumsal sorumsuzluğun nasıl sorunlara yol açabileceğiyle ilgili bir

örnekti. KSS’nin üç kuşağının da sıralanması, endişelerin küresel bir perspektiften yaklaşılarak

incelenmesi, sosyal hayatın alanları arasındaki bağlılığın farkına varılması ve KSS’nin değişen

doğasıyla ilgili endişeler ve potansiyel etkilerin tanımlanmasına yardımcı olmaktadır. Bu

ayrıca yeni küresel bağlamda gelişen KSS standartları ve normlarıyla ilgili teorik ve pragmatik

zorlukları da ortaya koymuştur.

Son 20 yıldır KSS’nin gelişiminde büyük sıçrayışlar yaşanmıştır. KSS zamanla yasalaştırılmış,

bir zamanlar sadece sorumluluk olan bazı noktalar kanunlar tarafından kontrol edilir hale

gelmiştir. Ancak insan hakları standartlarının gelişimiyle birlikte bu standartların

meşruluğunun varoluşunun ve farkındalığının ve hak taleplerinin her zaman tutarlı olmadığı,

uygulamalarında devamlılık teşkil etmediği ve uygun normlar olarak devamlı bir şekilde kabul

edilmediği gözlemlenmiştir. İnsan Haklarının tamamen gelişmesi gibi, STK toplulukları

Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin oluşum zaferinden sonra gelmiştir, STK’lar hakların

uygulanmasına yardım etmek için kaynak tedarik etmek, gözlemlemek ve seferber olmak için

çabalarını artırırken, biz de etkileşim ve işlerinin dramatik olarak yayılmasını temel alan

aktivist organizasyonlar, hükümetler ve kurumları içeren küresel KSS rejiminden daha fazla

bir gelişme için beklenti içinde olabiliriz. Küreselleşme ve küresel kurumlar ve STK

etkileyicileri bağlamında, KSS’yi akademisyenler ve uygulayıcılar olarak sadece küresel bir

perspektifle ve küresel bir yaklaşımla anlayabiliriz.

20

Page 21: kuru   Web viewEricsson, çokuluslu İsveç telekomünikasyon şirketi, 1990larda başlayan ve tüm dünyada geçerli olan bir küçülmeye gitmiştir,

21