kolaylık dini İslam
DESCRIPTION
Allah'ın insanlar için, yaratılışlarına en uygun olarak seçtiği din İslam dinidir. Allah, dinini insanların yaşayabilmesi için çok kolay kılmıştır. Din, insanların üzerindeki kısıtlayıcı ve sınırlayıcı, insanlara zorluk getiren tüm ağırlıkları kaldırır. İnsanın sadece sonsuz merhametli, şefkatli, bağışlayıcı, salih kulları için herşeyi hayırla yaratan, tüm gücün sahibi olan Allah'ın kendisi için belirlediği kadere teslim olmasını, herşeyde sadece O'nun rızasını arayarak O'na yönelmesini bildirir.TRANSCRIPT
OKUYUCUYA•Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel biryer ayr›lmas›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin teme-lini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar edenDarwinizm, 150 y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflku-ya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu-¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hiz-metin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucula-r›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kita-b›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.
•Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Ya-zar›n tüm kitaplar›nda imani konular Kuran ayetleri do¤rultusunda anla-t›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edil-mektedirler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiç-bir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.
•Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitapla-r›n yediden yetmifle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamakta-d›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitap-lar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin birtav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilen-mekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.
•Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okuna-bilece¤i gibi, karfl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitap-lardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitaplar› birarada oku-malar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktar-malar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.
•Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n ta-n›nmas›na ve okunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacak-t›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güç-lüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitap-lar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.
•Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesininise önemli sebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da sözetti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bukitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani vesiyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu-¤una flahit olacakt›r.
•Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine,flüpheli kaynaklara dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba vesayg›ya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci veye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar,1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini An-kara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniver-sitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul ÜniversitesiFelsefe Bölümü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana,imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›.Bunlar›n yan› s›ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddi-
alar›n›n geçersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olankaranl›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri bulun-
maktad›r. Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer al-d›¤› toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 60 farkl›
dile çevrilmifltir.Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden ikipeygamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Ha-run ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitap-
lar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›nsembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-›Kerim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in dehatem-ül enbiya olmas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tümçal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehberedinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temel iddi-alar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam ola-rak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyükbir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'›n mührü, bu son sözü
söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r. Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya
ulaflt›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i veahiret gibi temel imani konular üzerinde düflünmeye
sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük temellerini vesapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir.Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'danAmerika'ya, ‹ngiltere'den Endonezya'ya, Polon-ya'dan Bosna Hersek'e, ‹spanya'dan Brezilya'ya,Malezya'dan ‹talya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'ave Rusya'ya kadar dünyan›n daha pek çok ülke-sinde be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce, Frans›z-
ca, Almanca, ‹talyanca, ‹spanyolca, Porte-kizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rus-
ça, Boflnakça, Uygurca, Endonezyaca,Malayca, Bengoli, S›rpça,
Bulgarca, Çince, Kish-wahili (Tanzanya'da
YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA
kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauri-tus'ta kullan›l›yor), Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler,yurtd›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan takip edilmektedir.Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çokinsan›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesileolmaktad›r. Kitaplar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli,özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na var-maktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik,çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddibiçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sap-k›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün de-¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklard›r,çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar,Harun Yahya Külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r. Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kay-naklanmaktad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içindede¤ildir, yaln›zca Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bueserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazançhedeflen-memektedir. Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini gör-melerini sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik et-menin de, çok önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri kar-mafla meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmadagüçlü ve keskin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yay-mak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndanziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin el-de edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›neserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak ol-du¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünüokuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler. Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›nçektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardankurtulman›n yolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerininortaya konmas› ve Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri fle-kilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden güne daha fazla içine çekilmek isten-di¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden gel-di¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çokgeçkal›nabilir.Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n izniyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzurve bar›fla, do¤ruluk ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesileolacakt›r.
Birinci Bask›: Aral›k 1999
‹kinci Bask›: Kas›m 2001
Üçüncü Bask›: Temmuz 2005
Dördüncü Bask›: Eylül 2005
Beflinci Bask›: Kas›m 2005
Alt›nc› Bask›: Haziran 2006
Yedinci Bask›: Eylül 2007
Sekizinci Bask›: Ekim 2008
ARAfiTIRMA
YAYINCILIK
Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi
‹brahim Elmas ‹flmerkezi
A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul
Tel: (0 212) 222 00 88
Bask›: Entegre Matbaac›l›k
Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-‹stanbul
Tel: (0 212) 451 70 70
Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›
"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.
w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t
‹Ç‹NDEK‹LER
G‹R‹fi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33
KURAN, KOLAY OLANA ‹LETEN B‹R REHBERD‹R . . . . . 35
ALLAH KOLAY OLANI EMRETM‹fiT‹R . . . . . . . . . . . . . . . . 40
ALLAH'IN YARATTI⁄I ‹MT‹HAN ÇOK KOLAYDIR . . . . 53
KURAN AHLAKINI YAfiAMANIN KOLAYLI⁄I . . . . . . . . .74
fiEYTANIN ZAYIF H‹LES‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 98
SONUÇ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .101
DARWIN‹ZM'‹N ÇÖKÜfiÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .103
11
Evrendeki tüm ilmin sahibi olan Allah, uçufl s›ras›nda
yüksek miktarda oksijene ihtiyaç duyan kufllar için
kompleks bir solunum sistemi yaratm›flt›r. Kufl akci¤erle-
ri, kara canl›lar›n›n akci¤erlerine göre tamamen ters bi-
çimde ifller. Kara canl›lar› havay› ayn› kanaldan al›r ve ve-
rirler. Kufllarda ise hava, akci¤erlerde sürekli tek bir yön-
de hareket eder. Bu, akci¤erlerin etraf›nda bulunan özel
"hava kesecikleri" taraf›ndan sa¤lanmaktad›r. Böylece ku-
flun yüksek enerji ihtiyac› karfl›lanm›fl olur.
www.olumgercegi.com
12
OO AAllllaahh kkii,, yyaarraattaanndd››rr,, ((eenn ggüüzzeell bbiirr bbiiççiimmddee)) kkuussuurr--ssuuzzccaa vvaarr eeddeennddiirr,, ''flfleekkiill vvee ssuurreett'' vveerreennddiirr.. EEnn ggüüzzeelliissiimmlleerrOO''nnuunndduurr.. GGöökklleerrddee vvee yyeerrddee oollaannllaarr››nn ttüümmüü
OO''nnuu tteessbbiihh eettmmeekktteeddiirr.. OO,, AAzziizz,, HHaakkiimmddiirr..((HHaaflflrr SSuurreessii,, 2244))
13
Kaplanlar genellikle gece avlanırlar. Gece görüflleri in-
sanınkinden 6 kat daha iyidir. Di¤er kediler gibi avlarını
pusuya yatarak yakalayan kaplanlar çok sessiz ve fark et-
tirmeden hareket ederek, avlar›n› takip ederler.
www.ahiretvar.com
14
Kutup ay›lar›, buzullarda yaflamak üzere yarat›lm›fllard›r.
Bir kutup ayısı, ayak parmaklarının arasındaki oyuklar
sayesinde buz yüzeyini vakum etkisiyle kolaylıkla kav-
rar. Böylelikle buz üzerinde uzun mesafeleri kaymadan
rahatça yürüyebilir. Parmaklarının arasındaki a¤ımsı
yapı sayesinde ise, saatte 10 km hızla yüzebilir ve 100 km
gibi bir mesafeyi hiç dinlenmeden kat edebilir.
www.sosyaldarwinizm.com
15
Karanl›kta dolaflan aslanlar›n ›fl›¤› mümkün oldu¤u ka-
dar fazla toplayabilmeleri için gözlerinde özel bir yarat›-
l›fl vard›r. Bu sayede mükemmel bir gece görüflüne sahip-
tirler. Di¤er canl›lara göre daha büyük olan göz bebekleri
ve lensleri aslanlar› iyi birer avc› yapan en önemli özel-
liklerdendir. Allah bu canl›lar› içinde yaflad›klar› ortama
en uygun özelliklerle birlikte yaratm›flt›r.
www.peygamberlerimiz.org
16
VVee hhaayyvvaannllaarrıı ddaa yyaarraattttıı;; ssiizziinn iiççiinn oonnllaarrddaa ııssıınnmmaavvee yyaarraarrllaarr vvaarrddıırr vvee oonnllaarrddaann yyeemmeekktteessiinniizz..
((NNaahhll SSuurreessii,, 55))
17
Bir yunus 3 km uzakta yan yana duran iki ayr› metal paray›,
ses dalgalar›n› kullanarak birbirinden ay›rt edebilir. Yunus-
lar birbirlerine 220 km uzakl›ktan mesaj yollayabilirler.
www.munafikliklamucadele.com
18
Köpeklerin burunlar›ndaki koku hücrelerinin say›s› in-
sanlar›nkinden kat kat fazlad›r. Bu nedenle sokakta yürü-
yen bir insan ile yan›nda gezdirdi¤i köpe¤in alg›lad›kla-
r› kokular ayn› de¤ildir. Köpek, sahibinin fark›na varma-
d›¤› kokulardan, bulundu¤u ortam ile ilgili çok detayl›
bilgi edinir. Havadaki en küçük oranlardaki kokular› da-
hi güçlük çekmeden tespit eder. Söz konusu özellikleri
nedeniyle, kay›p insanlar›, patlay›c› maddeleri ve felake-
te u¤ram›fl kiflileri bulmakta köpeklerden faydalan›l›r.
www.olumgercegi.com
19
Yeryüzündeki tüm canlı varlıkların temel yapı taflı kar-
bon elementidir. Canlıların bedenlerini oluflturan orga-
nik moleküller, yani proteinler, ya¤lar, karbonhidratlar
karbon atomlarının farklı bilefliklerinden meydana gel-
mifltir. Karbon elementi, ancak devasa y›ld›zlar›n merke-
zinde özel reaksiyonlar sonucunda üretilir. Bu mucizevi
reaksiyonlar gerçekleflmese, bugün evrende karbon diye
bir element, di¤er anlam›yla canl›l›k diye bir kavram ol-
mayacakt›. Bu örnek, evrenin tek bir anda mükemmel fle-
kilde yarat›ld›¤›n›n aç›k bir delilidir.www.psikolojiksavas.net
20
Resimde görülen kufl fosili, ünlü Messel Oluflumu'nda bu-
lundu¤u için bu isimle anılmaktadır. Kara canlılarından ta-
mamen farklı bir yapıya sahip olan kuflların hiçbir vücut me-
kanizması kademeli evrim modeliyle açıklanamaz. Herfley-
den önce kuflu kufl yapan en önemli özellik olan kanatlar ev-
rim teorisi için çok büyük bir çıkmazdır.
Messel KufluDönem: Senozoik zaman,Eosen dönemiYafl: 50 milyon yılBölge: Almanya
www.evrimyok.com
21
Teknoloji, kolektif çalıflma, askeri strateji, geliflmifl bir ileti-
flim a¤ı, örnek ve rasyonel bir hiyerarfli, disiplin, kusursuz
bir flehir planlaması... ‹nsanların her zaman yeteri kadar ba-
flarılı olamadı¤ı bu alanlarda, karıncalar daima baflarılıdırlar.
Ve bu durum on milyonlarca yıldır aynıdır.
Karınca Dönem: Senozoik zaman,
Eosen dönemiYafl: 45 milyon yıl
Bölge: Rusya
www.burmaamberleri.com
22
Ringa Bal›¤›
Dikenli Vatoz
Günümüz denizlerindegörülen dkenli vatoz(solda)
23
Üstte 54- 37 milyon y›ll›kringa bal›¤› fosili alttasa¤da ise günümüzde yafla-yan ringa bal›¤› örne¤ibulunmaktad›r.
Yan sayfada resimde görülen fosilde Dasyatidae (dikenli
vatozlar) familyasına dahil bir dikenli vatoz ve ringa balı¤ı
birarada bulunmaktadır. Günümüzde yaflayan dikenli va-
tozların ve ringaların bundan on milyonlarca yıl önce ya-
flamıfl olan örneklerinden hiç farkı olmadı¤ını ortaya ko-
yan bu fosil, evrimi geçersiz kılan sayısız delilden biridir.
(Yan sayfada) DikenliVatoz ve Ringa Bal›¤›Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemiYafl: 54 - 37 milyon yılBölge: Green River Oluflumu, ABD
www.darwinistyenilgininacisi.com
24
Bugüne kadar bulunan çok say›daki bitki fosillerinin or-
tak bir özelli¤i vardır: Hepsi kusursuz bitkilerdir ve bu-
günkülerle tıpatıp benzerlik göstermektedirler. Ayrıca
bitkilerin gerçeklefltirdi¤i fotosentez olayının oluflumunu
tesadüflerle açıklamak imkansızdır.
Manolya Yapra¤ıDönem: Senozoik zaman,Eosen dönemiYafl: 50 milyon yılBölge: Cache CreekOluflumu, Kanada
www.evrimsizkafataslari.com
25
Bal ar›lar›n›n davran›fllar› evrimciler aç›s›ndan soru
iflaretleri ile doludur. Örne¤in evrimciler bal ar›lar›n›n
petek yap›m›nda kulland›klar› ak›l almaz hesaplar› evrim
teorisinin hiçbir hayali mekanizmas› ile aç›klayamamak-
tad›rlar. Milyonlarca y›ld›r ayn› olan ar›lar, Darwinizm’e
büyük bir darbe indirmektedir.
Bal Arısı Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi
Yafl: 45 milyon yılBölge: Rusya
www.bocekfosilleri.com
26
Yanda 50 milyon yıll›k ginkgoyapra¤ı ve altta sa¤da ise bu fo-silden hiçbir fark› olmayan gü-nümüz ginkgo yapra¤ın›n örne¤igörülmektedir.
Biyolog Francis Hitching, bugüne kadar evrim teorisini
destekleyen tek bir fosilin bile olmad›¤›n› flöyle ifade eder:
"E¤er fosiller buluyorsak ve e¤er Darwin'in teorisi do¤ruy-sa, o halde kayaların belirli bir grup yaratı¤ın, daha komp-leks bir baflka grup yaratı¤a do¤ru küçük kademelerle ev-rimleflti¤ini gösteren kalıntılar ortaya çıkarması gerekir.Bu nesilden nesile ilerleyen "küçük geliflmelerin" son dere-ce iyi korunmufl olması gerekir. Ama durum hiç de böyle de-¤ildir. Aslında, bunun tam tersi do¤rudur..." (Francis Hitc-hing, The Neck of the Giraffe: Where Darwin Went Wrong,Tichnor and Fields, s. 40)
Ginkgo Yapra¤ı Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemiYafl: 50 milyon yıl Bölge: Kanada
27
Darwinistlerin kaplumba¤anın kabuklu yapısına, doku-
larına bir açıklama getirebilmeleri gerekmektedir. Tüm
bunların hayali evrimsel süreçte nasıl tesadüfen geliflti¤i-
ni gösterebilmeli ve buna dair deliller ortaya koyabilme-
lidirler. Ancak Darwinistler bir canlının geliflimi konu-
sunda yalnızca hikayelere baflvururlar. Hikayelerini des-
tekleyecek evrimsel delillerden ise tümüyle yoksundur-
lar. Darwinistlerin karflılafltıkları her zaman yaflayan fo-
siller olacaktır.
Kaplumba¤a Dönem: Senozoik zaman,Oligosen dönemiYafl: 37-23 milyon yılBölge: Nebraska, ABD
www.darwintitredi.com
28
Solda 50 milyon yıll›k kayaar-mudu yapra¤ı fosili ve üstte isegünümüz karaarmudu yapra¤›örne¤i görülmektedir.
Evrimin hayali mekanizmalarından biri olan mutasyonun
ve tesadüflerin, bitkilerin oluflumunu açıklayamadı¤ını
evrimci Pierre-Paul Grassé flöyle itiraf etmektedir:
"Mutasyonların havyanların ve bitkilerin ihtiyaçlarınınkarflılanmasını sa¤ladı¤ına inanmak, gerçekten çok zordur.Ama Darwinizm bundan fazlasını da ister: Tek bir bitki, tek birhavyan, tam olması gerekti¤i flekilde binlerce ve binlerce fay-dalı tesadüfe maruz kalmalıdır. Yani mucizeler sıradan bir ku-ral haline gelmeli, inanılmaz derecede düflük olasılıklara sahipolaylar kolaylıkla gerçekleflmelidir. Hayal kurmayı yasaklayanbir kanun yoktur, ama bilim bu iflin içine dahil edilmemelidir."(Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, s. 103)
29
Yanda 50 milyon y›ll›k sekoya dalı fosilive üstte bu fosilden hiçbir fark› olmayangünümüz sekoya dal›.
Dünyanın en büyük a¤aç türü olarak bilinen sekoyalar,
aynı zamanda çok uzun ömürlüdürler. Yaklaflık 150 metre
yüksekli¤inde, 1000 yaflında olan örnekleri bulunmak-
tadır. Ço¤unlukla Kuzey Amerika'da yaflarlar. Fosil örnek-
leri, sekoyaların milyonlarca yıldır aynı olduklarını, yani
evrim geçirmediklerini ortaya koymaktadır. Resimde gö-
rülen 50 milyon yıllık sekoya dalı fosilinin, günümüzdeki
örneklerinden hiçbir farkı yoktur. Sekoyalardaki bu de-
¤iflmezlik tüm canl›lar gibi sekoyalar› da Allah'›n yaratt›-
¤›n›n delillerindendir.
Dönem: Senozoik zaman, EosendönemiYafl: 50 milyon yılBölge: Cache Creek Oluflumu,British Columbia, Kanada
www.kambriyenvedarwin.com
30
Günümüzdeyaflayan y›lan sine¤i.
Yılan sineklerinin larvaları en düz yüzeylere dahi tırma-
nabilecek bir yapıflma organına sahiptir. Bu canlı, yak-
laflık 45 milyon yıl önce de, günümüzdekiler gibi son de-
rece üstün donanımlara sahipti. Söz konusu canlının her
detayı, amberlerde oldukça iyi korunmufl flekilde günü-
müze kadar gelmifltir. Canlının mükemmel flekilde ko-
runmufl olan özellikleri, evrimcileri tamamen açıkla-
masız bırakmaktadır. Spekülasyonlara mahal vermeye-
cek kadar belirgin yapılar, milyonlarca yıl boyunca hiçbir
evrimleflmenin gerçekleflmedi¤ini açıkça ilan eder.
Yılan sine¤i larvası Dönem: Senozoikzaman, Eosen dönemiYafl: 45 milyon yılBölge: Rusya
www.evrimteorisivefosiller.com
31
Amber içindekifosilden hiçbirfark› olmayangünümüzcırcır böce¤i.
2 cm boylar›nda olan cırcır böcekleri parlak renkli, yuvar-
lak iri bafllı, kısa kanatlı, uzun antenli böceklerdir. Sade-
ce erkekleri ön kanatlarını birbirine sürterek ses çıkarır
ve diflileri kendilerine çekerler. Resimdeki amber içinde
yaklaflık 45 milyon yıldan beri hiç bozulmadan kalmıfl
olan bir cırcır böce¤inin günümüzdeki örne¤ine
baktı¤ımızda tamamen aynı özellikleri taflıdı¤ını görü-
rüz. Bu da bize canlıların ilk yaratıldıkları günden bu ya-
na aynı özelliklere sahip olduklar›n›, dolayısıyla hiçbir
zaman evrimleflmediklerini kanıtlamaktadır.
Cırcır Böce¤iDönem: Senozoikzaman, EosendönemiYafl: 45 milyon yılBölge: Rusya
www.baltikamberleri.com
33
G‹R‹fi
Allah'›n insanlar için, yarat›l›fllar›na en uygun olarak seçti¤i
din, ‹slam dinidir. Allah dinini insanlar›n yaflayabilmesi için çok
kolay k›lm›flt›r. Din ahlak›, insanlar›n üzerindeki tüm külfeti, k›-
s›tlay›c› ve s›n›rlay›c›, insanlara zorluk getiren a¤›rl›klar› kald›-
r›r. ‹nsan›n sadece sonsuz merhametli, flefkatli, ba¤›fllay›c›, sa-
lih kullar› için herfleyi hay›rla yaratan, tüm gücün sahibi olan
Allah'›n kendisi için belirledi¤i kadere teslim olmas›n›, herfley-
de sadece O'nun r›zas›n› arayarak O'na yönelmesini bildirir.
Evrendeki her varl›¤›n ve gerçekleflen her olay›n sahibi
olan Allah'a güvenip dayanmak ve O'nu dost edinmek, bir in-
san›n hayat›ndaki tüm korkular›n, endiflelerin, s›k›nt›lar›n ve
zorluklar›n da sonu demektir. Kuran ahlak›n› yaflayan bir insan
için dinin getirdi¤i en önemli kolayl›k ve güzelliklerden biri bu-
dur. Bunun d›fl›nda Allah, tüm emir ve hükümlerini insanlar›n
f›tratlar›na en uygun flekilde bildirmifltir ve hiçbirinde bir zor-
luk bulunmamaktad›r.
Allah, Kuran'da din ahlak›n›n kolay oldu¤unu, dinine tabi
olanlar›n ifllerini kolaylaflt›raca¤›n› flöyle bildirir:
"Ve seni kolay olan için baflar›l› k›laca¤›z." (A'la Sure-
si, 8)
"… O, sizleri seçmifl ve din konusunda size bir güçlük
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
yüklememifltir, atan›z ‹brahim'in dini(nde oldu¤u gi-bi)..." (Hac Suresi, 78)
Peygamberimiz (sav) de, bu ayetler do¤rultusunda "Dinkolayl›kt›r." (Buhari, Iman: 29; Nesai, ‹man: 28; Musned, 5:69)
diye buyurarak, insanlar› din ahlak›n› yaflamaya davet etmifltir.
‹nsanlar›n dinde zorluk olarak gördükleri uygulama veya
inançlar ise, dine sonradan müflrikler veya insanlar› dinden
uzaklaflt›rmak isteyen inkarc›lar taraf›ndan eklenmifl ve hak di-
nin bir parças›ym›fl gibi insanlara aktar›lm›flt›r. Baz› kimseler
de, kendilerini daha takva göstermek için zor olan› yapman›n
daha makbul olaca¤› yan›lg›s›na kap›larak, gösterifle yönelik bir
din anlay›fl›n› benimsemifllerdir. Oysa, Peygamber Efendimiz
yan›ndaki Müslümanlara her zaman dini "kolaylaflt›rmay›" em-
retmifltir. O halde salih Müslümanlar bu emre itaat etmeli ve
insanlara kolay olan› zor göstermenin vebalini yüklenmemeli-
dirler. Peygamber Efendimiz (sav)'in bu konuyla ilgili bir hadisi
flöyledir:
"Kolaylaflt›r›n, güçlefltirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbiri-
nizle iyi geçinin, ihtilafa düflmeyin." (Hz. Said ibni Ebu Berde r.a.)
(Ramuz El-Hadis 2. Cilt, s. 510)
Bu kitapta da, Peygamberimiz (sav)'in bu tavsiyesine uygun
olarak, Allah'›n dininin yaflanmas›n›n son derece kolay oldu¤u
hat›rlat›lmaktad›r. Ayr›ca ‹slam dininin, insan›n yarat›l›fl›na, hu-
zuruna, mutlulu¤una en uygun yaflam biçimi oldu¤u ve Kuran
ahlak›na uyularak sürdürülen yaflam›n bir insan için olabilecek
en güzel yaflam oldu¤u anlat›lmaktad›r.
34
35
KURAN, KOLAY OLANA
‹LETEN B‹R REHBERD‹R
Biz sana bu Kuran'› güçlük çekmen için indirmedik.‹çi titreyerek korku duyanlara; ancak ö¤ütle-hat›rlat-ma (olsun diye indirdik). (Taha Suresi, 2-3)
Allah, tarih boyunca tüm insanl›¤a do¤ruyu bulmalar›, ke-
sin olan bilgiye ulaflabilmeleri ve din hakk›nda bilgi edinebilme-
leri için kutsal kitaplar ile bu kitaplar› insanlara ileten ve aç›k-
layan peygamberler göndermifltir. Allah'›n insanlara yol göste-
rici olarak indirdi¤i son kitap ise Kuran'd›r. Bir ayette Kuran'›n
yol gösterici özelli¤i için flöyle bildirilir:
Bundan (Kur'an'dan) önce (onlar) insanlar için bir hi-dayet idiler. Do¤ruyu yanl›fltan ay›ran (Furkan)› da in-dirdi. Gerçek flu ki, Allah'›n ayetlerini inkar edenleriçin fliddetli bir azap vard›r. Allah güçlüdür, intikamal›c›d›r. (Al-i ‹mran Suresi, 4)
Allah'›n Kuran'dan önce indirdi¤i kitaplar, müflrikler ve di-
ne düflman insanlar taraf›ndan tahrif edilmifltir. Bu kitaplar, iç-
lerine birçok hurafe ve bat›l inanç eklenerek özlerinden uzak-
laflt›r›lm›fllard›r. Ancak Allah son kutsal kitap olan Kuran'›n bo-
zulmayaca¤›na dair ayetlerde kesin bir hüküm vermifl ve k›ya-
met gününe kadar korunaca¤›n› flöyle bildirmifltir:
Hiç flüphesiz, zikri (Kur'an'›) Biz indirdik Biz; onun
koruyucular› da gerçekten Biziz. (Hicr Suresi, 9)
Bat›l, ona önünden de, ard›ndan da gelemez. (Çünkü
Kuran) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen
(Allah)'tan indirilmedir. (Fussilet Suresi, 42)
Kuran'›n k›yamete dek geçerli oldu¤unu ve korunaca¤›n›
bilen müminler bunun huzur ve güvenini yaflarlar. Kuran, insa-
n›n her hükmünden, her emrinden kesin olarak emin oldu¤u,
kalbinde ve vicdan›nda hiçbir burukluk ve flüphe oluflmadan ta-
bi olaca¤› bir kitapt›r. ‹nsanlar›n böylesine "emin" bir yol gös-
tericisinin olmas› çok büyük bir nimet ve Allah Kat›ndan veril-
mifl bir rahmettir. Allah, Kuran'›n müminler için önemini bir
ayetinde flöyle haber vermektedir:
… Biz Kitab› sana, herfleyin aç›klay›c›s›, Müslümanla-
ra bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indir-
dik. (Nahl Suresi, 89)
Kuran'› bilen ve kendisine rehber edinen her insan, yarat›-
l›fl amac›n›, Allah'›n hoflnutlu¤unu, rahmetini ve cennetini ka-
zanman›n yolunu, cennet ve cehennemde nas›l bir hayat olaca-
¤›n›, Allah'›n yarat›fl›ndaki s›rlar›, en güzel ahlak› ve daha birçok
bilgiyi en do¤ru ve en eksiksiz flekliyle ö¤renir.
Bir insan›n din hakk›nda sorabilece¤i ve kendisine baflka in-
sanlar taraf›ndan yöneltilebilecek her türlü soru da Kuran'da
cevaplanm›flt›r. Allah bir ayetinde bunu flöyle buyurmaktad›r:
Onlar›n sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, Biz
(ona karfl›) sana hakk› ve en güzel aç›klama tarz›n›
getirmifl olmayal›m. (Furkan Suresi, 33)
Kuran ayetleri ile din hakk›nda herfleyin bilgisi verildi¤i gi-
36
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
bi, insanlar›n ihtilafa düflecekleri hiçbir konu da b›rak›lmam›fl-
t›r. Allah Kuran'›n indirilifl sebeplerinden birinin de insanlar›n
ihtilafa düfltükleri konular›n aç›klanmas› oldu¤unu flöyle bildir-
mifltir:
Biz Kitab'› ancak, hakk›nda ihtilafa düfltükleri fleyi on-lara aç›klaman ve inanan bir kavme rahmet ve hida-yet olmas› d›fl›nda (baflka bir amaçla) indirmedik.(Nahl Suresi, 64)
Ayette görüldü¤ü gibi Kuran, Allah'a iman eden, salih kul-
lar için büyük bir rahmet ve her konuda yol göstericidir. Allah,
Kuran yoluyla bize bilemeyece¤imiz, yarat›fl›n›n s›rr› olan ko-
nular› bildirir ve tüm insanlar› bu bilgilerle uyar›r. Örne¤in Ku-
ran'da fleytan›n varl›¤›, özellikleri, amac›, insanlara hangi yön-
lerden yaklaflabilece¤i, ne gibi yöntemler kullanabilece¤i, fleyta-
n›n sinsi karakteri ve daha pek çok bilgi verilmektedir. Bunun
da ötesinde, bir insan›n fleytan›n etkisinden nas›l ç›kabilece¤i-
nin yolu gösterilmektedir. Kuran'da fleytan hakk›nda anlat›lan-
lar müminler için çok büyük bir kolayl›kt›r; çünkü bu sayede
fleytan gibi sinsi ve kendilerine görülmez yollarla yaklaflan bir
düflmana karfl› insanlar daima uyan›k olurlar.
Kuran son derece anlafl›l›r ve herkese hitap eden bir kitap-
t›r. Dolay›s›yla insanlar›n ahiret gününde Allah'a dünya hayat›n-
da yapt›klar› için hesap verirlerken, "Ben bundan habersizdim,
bana bildirilmemiflti" diyebilecekleri veya mazeret gösterebile-
cekleri hiçbir konu bulunmamaktad›r. Allah, insanlar› Kuran
arac›l›¤› ile, en güzel flekilde uyarm›fl ve yaflamlar›yla ilgili en
önemli konularda bilgilendirmifltir.
Allah yine bir kolayl›k olarak, insanlar›n daha kolay kavra-
y›p anlayabilmeleri için Kuran'da ayetleri çeflitli flekillerde aç›k-
lam›flt›r. Allah Kuran'›n bu üslubunu ayetlerinde flöyle bildirir:
37
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
Andolsun, Biz onlara bir Kitap getirdik; iman edecek
bir toplulu¤a bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere
bir bilgiye dayanarak onu çeflitli biçimlerde aç›klad›k.
(Araf Suresi, 52)
… Bak, iyice kavray›p-anlamalar› için ayetleri nas›l
çeflitli biçimlerde aç›kl›yoruz? (Enam Suresi, 65)
Allah'›n bu hükümlerine ra¤men, insanlar›n genel olarak
düfltükleri önemli hatalardan biri, Kuran'›n her insan taraf›ndan
anlafl›l›r olmad›¤›n› düflünmeleridir. Ço¤u insan Kuran'›n okun-
mas›, anlafl›lmas› ve yaflanabilmesi için uzun y›llar süren bir e¤i-
time ihtiyaç oldu¤unu zanneder. Bu yarg›ya varan kiflilerin bü-
yük bir k›sm› ise bir kez bile Kuran'› okumam›flt›r asl›nda. Ve-
ya okumufltur ama anlamay› denememifltir, daha bafl›ndan
ayetleri anlamayaca¤› yönünde kendini flartland›rm›flt›r. Halbu-
ki Kuran, Allah'›n ayetlerinde bildirdi¤i gibi apaç›kt›r. Samimi
olarak Kuran'› okuyan her insan›n kolayl›kla anlayabilece¤i bir
üsluba sahiptir.
Kuran'›n dilinin son derece anlafl›l›r olmas› insanlar için
çok büyük bir nimettir. Allah insanlar›n Kuran'› rahatl›kla oku-
yup anlamalar› için kolaylaflt›rd›¤›n› bir ayetinde flöyle bildirir:
Biz bunu (Kuran'›) senin dilinle kolaylaflt›rd›k, takva
sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uya-
r›p-korkutman için. (Meryem Suresi, 97)
Allah, rahmetinin ve merhametinin bir sonucu olarak, in-
sanlar›n anlay›fl› için dinini bu kadar kolaylaflt›rm›flken, insana
düflen sadece Allah'›n bildirdikleri üzerinde düflünmek ve on-
lar› uygulamakt›r. Ne var ki, pek çok insan böylesine kolay bir
yol varken, zor olan› tercih etmektedir. Kendilerine yanl›fl yol
göstericiler aramakta, yaflamlar›n›n amac›n› ö¤renebilecekleri,
38
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
ebedi kurtulufllar›na vesile olacak Kuran'dan uzak yaflamakta-
d›rlar. Nitekim bir ayette bildirildi¤i gibi Peygamberimiz (sav)
de bu konuda Allah'a flöyle seslenmifltir:
Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim,bu Kuran'› terkedilmifl (bir kitap) olarak b›rakt›lar."(Furkan Suresi, 30)
Kalpleri tatmin bulmufl olarak Allah'a ba¤lanan halis mü-
minler ise Kuran'›n hüküm ve hikmet sahibi olan Rabbimiz’-
den gönderilmifl bir hidayet rehberi oldu¤unu bilirler. Allah
Kuran'›n "müminler için flifa ve rahmet" (‹sra Suresi, 82)
oldu¤unu da bildirmifltir. Kuran ayetleri ile insan›n akl›nda
oluflabilecek sorular ve flüpheler tamamen ortadan kalkar ve
insan kendisi için en uygun olan ahlak› ve yaflam biçimini ö¤-
renmifl olur.
fiu çok önemli bir noktad›r: Allah insanlar› ‹slam f›trat›n›
yaflad›klar› takdirde mutlu, huzurlu, aklen ve bedenen sa¤l›kl›
olabilecekleri flekilde yaratm›flt›r. Bunlar› elde etmek için Ku-
ran'dan baflka yol arayanlar binlerce, milyarlarca y›l geçse de
hiçbir zaman arad›klar›n› bulamayacaklard›r. ‹nsan›n dünyada
ve ahirette rahat etmesi için tek yol Allah'›n insanlar için in-
dirdi¤i Kuran'a ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetine ta-
bi olmas›d›r. Allah'›n ayetinde bildirdi¤i gibi, Kuran insanlar›
karanl›klardan ayd›nl›¤a ç›karan yegane hak Kitapt›r:
Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitapt›r ki, Rabbinin izniyle in-sanlar› karanl›klardan nura, O güçlü ve övgüye lay›kolan›n yoluna ç›karman için sana indirdik. (‹brahimSuresi, 1)
Allah'›n kitab›n›n nuruna uyanlar, yol göstericili¤ine tabi
olanlar, -Allah'›n dilemesi ile- dünyada ve ahirette daima kolay-
l›klarla karfl›laflacak ve güzel bir hayat yaflayacaklard›r.
39
40
ALLAH KOLAY OLANI
EMRETM‹fiT‹R
‹nsanlar›n birço¤unun din hakk›ndaki bilgileri, küçüklükle-
rinden itibaren çevrelerinden edindikleri kulaktan dolma bilgi-
lere dayal›d›r. Dini, gerçek kayna¤›ndan yani Kuran'dan ö¤ren-
medikleri için de, din ad› alt›nda birçok hurafeye, as›ls›z inanca
kap›l›rlar. Bu inançlar›n en tehlikelilerinden biri ise dini yafla-
man›n zor oldu¤u fleklindeki gerçek d›fl› inançt›r.
Tarih boyunca, dini özünden sapt›rmay› amaçlayan ve dinin
yaflanmas›n› engellemek için türlü yöntemler deneyen kifliler,
dine birçok zorlaflt›r›c› uygulama ve hurafe katmaya çal›flm›fl-
lard›r. Kendi türettikleri uygulamalar yüzünden bilerek veya
bilmeyerek insanlar›n dinden uzaklaflmalar›na sebep olmufllar-
d›r. Oysa, Allah'›n Kuran'da bildirdikleri ve Peygamber Efendi-
mizin sünneti bize dinin yaflanmas›n›n samimi insanlar için son
derece kolay oldu¤unu ö¤retmektedir.
Öncelikle flunu belirtmek gerekir ki; Allah evrendeki her-
fley gibi insan› da yoktan var etmifltir. ‹nsan› en iyi tan›yan, ona
flah damar›ndan daha yak›n olan Allah, dini de insan›n yarat›l›-
fl›na uygun yaratm›flt›r. Allah bir ayetinde insan›n din ile f›trat›-
na (yarat›l›fl›na) en uygun olana ça¤r›ld›¤›n› flöyle haber verir:
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
Öyleyse sen yüzünü Allah'› birleyen (bir hanif) olarak
dine, Allah'›n o f›trat›na çevir; ki insanlar› bunun üze-
rine yaratm›flt›r. Allah'›n yarat›fl› için hiçbir de¤ifltir-
me yoktur. ‹flte dimdik ayakta duran din (budur). An-
cak insanlar›n ço¤u bilmezler. (Rum Suresi, 30)
Rabbimizin flefkat ve merhametinin bir sonucu olarak ça¤-
lar boyu gönderilmifl olan bütün hak dinler her zaman çok ko-
lay uygulanabilir hükümlere sahip olmufllard›r. Çünkü Allah in-
sanlar için daima kolayl›k dilemifltir ve "... Allah, size kolay-l›k diler, zorluk dilemez..." (Bakara Suresi, 185) ayetiyle de
bu gerçe¤i haber vermifltir. Allah'›n s›n›rlar›na uyan bir insan
ayn› zamanda, yarat›l›fl›na en uygun olan son derece güzel bir
hayat› yaflayan insand›r.
Bu gerçe¤i bilmeyen birtak›m insanlar ise din ahlak›n›n s›-
n›rlar› kalkt›¤› takdirde daha rahat yaflayacaklar›n›; örne¤in ah-
laki de¤erlere önem vermedikleri zaman özgür olacaklar›n›
düflünürler. Ya da dinin yaflamlar›n› zorlaflt›racak birtak›m k›-
s›tlamalar getirece¤ini zannederler. Halbuki bütün bunlar in-
sanlar›n kap›ld›klar› çok büyük yan›lg›lar ve fleytan›n aldatma-
calar›d›r. Çünkü Allah'›n dinini yaflamak, insanlara emrettikle-
rini yerine getirmek son derece kolayd›r. As›l zor olan, Yüce
Rabbimiz Allah'›n bildirdi¤i s›n›rlar› tan›mayan insanlardan olu-
flan bir toplumda yaflamakt›r. Böyle bir yaflant› son derece kö-
tü sonuçlar› da beraberinde getirir.
Öncelikle din ahlak›ndan uzak yaflayan toplumlarda veya
dinsiz insanlar›n hayatlar›nda daima kaos, kargafla, huzursuzluk,
korku, mutsuzluk ve stres vard›r. Allah'tan korkmayan bir in-
san her türlü ahlaks›zl›¤› yapar, hiçbir konuda s›n›r tan›maz ve
dejenere bir hayat sürer. Böyle bir hayatta insanlar birbirleri-
ne karfl› fedakarl›k göstermez, sevgi, sayg› bilmez, maddi ve
41
manevi destek vermezler. Bu yüzden de böyle bir yaflam hiç-
bir zaman, hiçbir insana mutluluk getirmez. Din ahlak›n›n s›n›r-
lar› kalkt›¤› zaman insan›n huzur bulaca¤› ortam›n tam tersi
meydana gelir ve tamam›yla fleytan›n istedi¤i gibi cehenneme
benzer bir ortam oluflur.
Örne¤in günümüzde s›kça örneklerine rastlad›¤›m›z olay-
lardan uyuflturucu kullan›m›n›n ve ticaretinin yayg›nlaflmas›,
fuhflun, rüflvetin, sahtekarl›¤›n önlenemez bir hal almas› gibi
durumlar tamam›yla dinden ve dolay›s›yla manevi her türlü de-
¤erden ve güzellikten uzaklafl›lmas›yla ilgilidir. Böyle ortamlar-
da insanlar kendilerince özgür ve diledikleri gibi davranma lük-
süne sahip olduklar›n› zannederler. Oysa, bu s›n›r tan›maz ya-
flant›lar›n›n kendilerine getirdi¤i maddi ve manevi y›k›m, özgür-
lük zannettikleri hislerden çok daha büyüktür. Düflünün ki, fu-
hufltan, uyuflturucudan veya alkolden sa¤l›¤› bozulmufl, bedeni
yafl›na göre çok daha h›zl› yafllanm›fl, saçlar›, cildi parlakl›¤›n› ve
canl›l›¤›n› yitirmifl, bitkin, sefil bir hayat süren insanlar›n kazan-
c› ne olabilir? Gerçekten de s›n›r tan›mazl›k, ahlak› hiçe say-
mak, amac› olmayan ve sonunun yokluk oldu¤u san›lan bir ya-
flam› sürdürmek, istisnas›z her insanda fiziksel ve ruhsal olarak
çok büyük tahribatlar meydana getirir. Üstelik bu sonuçlar
herkesin görebilece¤i, asla inkar edemeyece¤i kadar aç›k ve
kesindir.
Burada verilen örneklerin çok uç örnekler oldu¤unu düflü-
nenler olabilir. Ancak flu bir gerçektir ki, insan din ahlak›ndan
ne kadar uzak yaflarsa, Allah'›n s›n›rlar›n› ne kadar tan›mazsa o
kadar mutsuz ve zor bir hayat yaflar. Bir insan›n burada veri-
len örneklerdeki kadar uç bir hayat yaflam›yor olmas› ise, onun
kolay ve mutlu bir hayat› oldu¤u anlam›na gelmez. Belki yuka-
r›da söz etti¤imiz insanlara göre biraz daha rahat bir hayat ya-
42
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
flar. Ama gerçek mutlulu¤u ve huzuru asla bulamaz. Üstelik so-
nuç olarak da bu insan, Allah'›n emirlerinden uzaklaflt›¤› için
büyük bir piflmanl›k duyaca¤›, zorluklar›n ve ac›lar›n en büyük-
lerini yaflayaca¤› ahiret hayat› ile karfl›lafl›r.
Allah'tan korkan ve din ahlak›n›n gereklerini eksiksiz ola-
rak yerine getiren insanlar ise hem dünyada hem de ahirette
büyük bir kazanç içindedirler. Herfleyden önce, Allah'a itaat
etmenin manevi hazz›n› ve vicdani rahatl›¤›n› yaflarlar. Onlar
için daima bir müjde ve güzellik vard›r. Allah, r›zas›na uyanlar›
ve s›n›rlar›n› koruyanlar› bir ayetinde flöyle müjdelemektedir:
Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (‹slam
u¤runda) seyahat edenler, rükû edenler, secde eden-
ler, iyili¤i emredenler, kötülükten sak›nd›ranlar ve
Allah'›n s›n›rlar›n› koruyanlar; sen (bütün) mü'minle-
ri müjdele. (Tevbe Suresi, 112)
Vicdan›na ters düflerek, Allah'›n s›n›rlar›n› korumak konu-
sunda gevflek davrananlar veya iman› çirkin görerek, imans›zl›-
¤› güzel görenler ise, dünyada da ahirette de zorluk ve s›k›nt›-
larla karfl›laflacaklard›r. Allah bir ayetinde flöyle bildirir:
... Bunlar Allah'›n s›n›rlar›d›r. Kim Allah'›n s›n›rlar›n›
çi¤nerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmifl olur...
(Talak Suresi, 1)
Din ahlak›n› yaflaman›n zor oldu¤unu zanneden insanlar›n
yan› s›ra yukar›da söz etti¤imiz gibi dini yaflamay› zor gösteren
insanlar›n durumu vard›r. Dinin özünü kavrayamayan baz› kifli-
ler din konusunda afl›r›ya kaçmaya müsaitlerdir. Nas›l ki baz›
insanlar güya özgürlük ad› alt›nda s›n›rlar› tan›mazlarsa, baz›
kimseler de takva ad› alt›nda Allah'›n koydu¤u s›n›rlar› de¤ifltir-
me, zorlaflt›rma cüretini gösterirler. Bu, asl›nda fleytan›n insan-
43
lara bir tuza¤›d›r. Allah'›n haram k›lmad›¤›n›, haram gibi göste-
rip, daha çok yasak oluflturmay› bu insanlar bir üstünlük zan-
nederler. Dahas›, kendi koyduklar› bu kurallara da gere¤i gibi
riayet etmez ve bir de bunun vicdani çöküntüsünü yaflarlar.
Yüce Allah, bir ayetinde, Hz. ‹sa'dan sonra ‹sevili¤i sapt›ran H›-
ristiyanlar› bu konuya bir örnek olarak vermektedir:
Sonra onlar›n izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ar-
d›nca gönderdik. Meryem o¤lu ‹sa'y› da arkalar›ndan
gönderdik; ona ‹ncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalp-
lerinde bir flefkat ve merhamet k›ld›k. (Bir bid'at ola-
rak) Türettikleri ruhbanl›¤› ise, Biz onlara yazmad›k
(emretmedik). Ancak Allah'›n r›zas›n› aramak için
(türettiler) ama buna da gerekti¤i gibi uymad›lar. Bu-
nunla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini ver-
dik, onlardan birço¤u da fas›k olanlard›r. (Hadid Su-
resi, 27)
Bu sebeple Allah inananlar› bu tehlikeye karfl› uyarm›fl ve
dinde afl›r›l›¤a gidenlerin do¤ru yoldan sapt›klar›n› Kuran'da
bildirmifltir:
De ki: "Ey kitap ehli, haks›z yere dininiz konusunda
afl›r› gitmeyin ve daha önce sapm›fl, birço¤unu sapt›r-
m›fl ve dümdüz yoldan kaym›fl bir toplulu¤un heva
(istek ve tutku)lar›na uymay›n." (Maide Suresi, 77)
‹nsan›n tek yapmas› gereken Kuran'da Allah'›n insanlara
emrettiklerini yerine getirmek ve yasaklad›klar›ndan da kaç›n-
makt›r. Allah herfleyi insanlar için kolay k›larken dini zorlaflt›r-
maya çal›flanlar, ahirette bunun sorumlulu¤unu yüklenmifl ola-
rak hesap verirler. Herfleyde oldu¤u gibi bu konuda da Pey-
gamber Efendimizin hayat› ve uygulamalar› bize en güzel ör-
44
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
nektir. Bir hadisinde mübarek Peygamberimiz (sav) Allah'›n s›-
n›rlar›ndan ayr›lmamay› ve ayn› zamanda s›n›rlar› aflmamay›
müminlere hat›rlatm›fl ve dinin kolay oldu¤unu belirtmifltir:
"Din kolayd›r. Kimse dine karfl› fledid olamaz. Zira dine ma¤lub
düfler. (Yani dinin kolayl›¤›na intibak etmeli. S›k› tutay›m diyen aciz
kal›r.) Hatt› hareketinizi do¤rultun, (hududa) yak›n olun." (Ramuz
El-Hadis, 1. Cilt, s.98)
‹nsanlar›n dini, Peygamber Efendimizin yukar›daki hadisiyle
bildirdi¤i flekilde de¤erlendirmeleri gerekir. Yani Allah'›n aç›k
ve anlafl›l›r k›ld›¤›, kolayl›kla uygulanabilecek hükümleri anlafl›l-
maz ve zor göstermeleri büyük bir hatad›r. Nitekim Allah Ku-
ran'da bildirdi¤i hükümleri her flart ve ortamda, her insan›n ra-
hatl›kla uygulayabilece¤i flekilde kolaylaflt›rm›flt›r. ‹lerleyen bö-
lümlerde, Allah'›n hükümlerinde, helal ve haram s›n›rlar›nda in-
sanlara tan›d›¤› kolayl›klardan baz›lar›na yer verilecektir.
Yiyecekler konusunda tan›nan kolayl›klar
Allah r›z›k olarak insanlara çok fazla nimet vermifltir. Renk
renk meyveler, çeflit çeflit yiyecekler, sebzeler, etler, içecek-
ler, yemifller… Her biri insanlar›n hizmetine sunulmufltur. Ve
Allah "Sana, kendilerine neyin helal k›l›nd›¤›n› sorarlar.De ki: "Bütün temiz fleyler size helal k›l›nd›." (Maide Su-
resi, 4) ayetiyle, insanlara bütün temiz yiyeceklerin helal k›l›n-
d›¤›n› bildirmifltir.
Allah'›n insanlara haram k›ld›¤›n› bildirdi¤i yiyecekler ise,
ölü eti, kan, domuz eti gibi, zaten insanlar için zararl› ve temiz
olmayan yiyeceklerdir. Allah bir ayetinde flöyle buyurmaktad›r:
De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin
yiyece¤i (fleyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti
45
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
-ki bu gerçekten murdard›r- ya da Allah'tan baflkas›
ad›na kesilmifl bir f›sk d›fl›nda, haram k›l›nm›fl bir fley
bulmuyorum. Kim kaç›n›lmaz bir ihtiyaçla karfl› kar-
fl›ya kal›rsa, -sald›rmamak ve haddi aflmamak flart›y-
la- (bu say›lanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). fiüp-
hesiz senin Rabbin ba¤›fllayand›r, esirgeyendir.
(Enam Suresi, 145)
Ayette haram olan yiyecekler için geçen "murdar" (pis) ifa-
desinin pek çok hikmeti vard›r. Çünkü domuz eti gerçekten
insan vücuduna zarar verecek özelliklere sahiptir.
Örne¤in domuz eti çok ya¤l›d›r, yenildi¤i takdirde bu ya¤
kana geçer. Kandaki bu fazla miktardaki ya¤ atar damarlar›n
sertleflmesine, tansiyon yükselmesine ve kalp enfarktüsüne se-
bep olur. Ayr›ca domuz ya¤› içerisinde "sutoksin" denilen ze-
hirli maddenin d›flar› at›lmas› için, lenf bezlerinin normale gö-
re daha fazla çal›flmas› gerekir. Bu durum özellikle çocuklarda
lenf dü¤ümlerinin iltihaplanmas› ve fliflmesi fleklinde kendini
gösterir. Bunlar›n d›fl›nda domuz eti bol miktarda kükürt içe-
rir. Vücuda fazla miktarda al›nan kükürt; k›k›rdak, kas ve sinir-
lere oturarak eklemlerde iltihaplanma, kireçlenme ve bel f›t›¤›
gibi çeflitli hastal›klara yol açar. Bütün bunlar›n yan›nda çeflitli
deri hastal›klar› ve triflin gibi (triflin sadece domuz yoluyla ge-
çer ve insanlarda öldürücü bir durum meydana getirir) ciddi
hastal›klara da sebep olmaktad›r. (Burada domuz etinin yaln›z-
ca bilinen genel birkaç zarar›na dikkat çekilmifltir.)
Görüldü¤ü gibi, insana zarar verecek olan yiyeceklerin ha-
ram k›l›nmas› da insanlara sunulmufl bir kolayl›k ve korumad›r.
Ancak burada bir noktaya daha dikkat çekmekte yarar var-
d›r: Elbette bir fleyin haram ya da helal olmas› tamamiyle Rab-
bimiz'in emriyledir. Ve insan sadece Allah'›n emrine göre ha-
46
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
reket etmekten sorumludur. Allah bir yiyece¤in haram olma-
s›n›n hikmetlerini dilerse insanlara gösterir, dilemezse göster-
mez. Ama Allah insanlara bir kolayl›k olmas›, kalplerinin tam
olarak tatmin bulmas› için, yukar›da verdi¤imiz örnekten anla-
fl›ld›¤› gibi bu hikmetleri insanlara birçok vesile ile göstermek-
tedir.
Allah Kuran'da yasaklanan yiyeceklerden bahsederken in-
san›n bafl›na gelebilecek her türlü durumda nas›l davranmas›
gerekti¤ini de aç›klam›flt›r. Böylece insanlar›n beklenmedik du-
rumlarda tereddüt yaflamalar› engellenmifltir. Bu konudaki ba-
z› ayetler flöyledir:
Öyleyse Allah'›n sizi r›z›kland›rd›¤› fleylerden helal
(ve) temiz olanlar›n› yiyin; e¤er O'na kulluk ediyorsa-
n›z Allah'›n nimetine flükredin. O, size ancak ölüyü,
kan›, domuz etini ve Allah'tan baflkas› ad›na kesilmifl
olan (hayvan)› haram k›ld›. Fakat kim mecbur kal›rsa,
sald›rmamak ve s›n›r› aflmamak üzere (yiyebilir).
Çünkü gerçekten Allah, ba¤›fllayand›r, esirgeyendir."
(Nahl Suresi, 114-115)
Bu ayetin ard›ndan Allah'›n ba¤›fllayan ve esirgeyen oldu¤u-
nun hat›rlat›lmas› da müminlere rahatl›k veren ve onlar› müj-
deleyen bir ayettir. Çünkü insan zay›f yarat›lm›flt›r. Hata yapa-
bilir, unutabilir, dalabilir, iradesiz davranabilir. Ancak, Allah, sa-
mimi olarak tevbe etti¤inde kendisini ba¤›fllayacak ve esirgeye-
cektir.
Allah'›n namaz k›lanlara verdi¤i kolayl›klar
5 vakit namaz k›lmak Müslüman›n bütün hayat› boyunca,
aksatmadan yapaca¤›, Allah'›n belirledi¤i vakitlerde farz olan
47
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
bir ibadettir. ‹badetlerini yerine getirmeyen insanlar, namaz
k›lmay› da genellikle yafll›l›k dönemlerine b›rak›rlar. Halbuki
namaz da tüm di¤er ibadetler gibi son derece kolay yerine ge-
tirilebilecek bir ibadettir.
fiunu belirtmek gerekir ki, Allah bir insan için neyi farz k›l-
m›flsa, o insan kulluk vazifesi olarak onu yapmakla yükümlüdür.
Bunun karfl›l›¤›nda ise Allah'›n r›zas›n›, rahmetini ve cennetini
kazanmay› umabilir. Allah'›n insanlara farz k›ld›¤› ibadetlerde
kolayl›k k›lmas› ise Allah'›n merhametinin ve flefkatinin bir gös-
tergesidir. Buna ra¤men, Allah'›n emirlerine uymayanlar›n ise
ahirette, güçlerinin yetmedi¤ine veya zor geldi¤i için yapama-
d›klar›na dair hiçbir mazeretleri olmayacakt›r. (Allah'›n Ku-
ran'da bildirdi¤i ve bir sorumluluk yüklemedi¤ini belirtti¤i in-
sanlar hariç olmak üzere) Örne¤in, abdest almak son derece
kolay k›l›nm›flt›r. Hatta, bir insan›n abdest almak için su bula-
mamas› durumuna karfl›n Allah "teyemmüm etme"yi yol olarak
göstermifltir ki, teyemmüm her koflulda kolayl›kla yerine geti-
rilebilir. Allah su bulamayanlar›n nas›l teyemmüm edeceklerini
bir ayetinde flöyle bildirir:
"... E¤er cünüpseniz temizlenin (gusül edin); e¤erhasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolun-dan (hacet yerinden) gelmiflse yahut kad›nlara do-kunmuflsan›z da su bulamam›flsan›z, bu durumda, te-miz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerini-ze ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük ç›kar-mak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdekinimeti tamamlamak ister. Umulur ki flükredersiniz."(Maide Suresi, 6)
Allah'›n ayetinde de bildirdi¤i gibi, Allah insanlara güçlük ç›-
karmak istemez. Kuran'da bildirilen her konuda Allah insanlar
48
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
için kolayl›klar vermifltir. Allah'›n insanlar için emretti¤i ibadet-
ler iman edenler için son derece kolayd›r. Allah, sonsuz rah-
meti ve merhameti ile insanlar için en kolay ve en güzel olan
ibadetleri ve yaflam fleklini bildirmifl ve bunlara uyanlar› ise, r›-
zas›, rahmeti ve cenneti ile müjdelemifltir.
Savaflta namaz›n k›salt›lmas›
Kuran'da belirli dönemler için bildirilmifl kolayl›klar da var-
d›r. Örne¤in Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) döneminde
inkarc› toplulu¤u ile s›cak savafl içerisinde olan müminlerin, o
esnada ibadetlerini yerine getirebilmeleri için Allah bir kolay-
l›k göstermifltir. Savafl esnas›nda müminlerin namaz› zaruri du-
rumlarda k›saltabileceklerini flöyle aç›klam›flt›r:
Yeryüzünde ad›m att›¤›n›zda (yolculu¤a ya da savafla
ç›kt›¤›n›zda), kafirlerin size bir kötülük yapmalar›n-
dan korkarsan›z, namaz› k›saltman›zda sizin için bir
sak›nca yoktur. fiüphesiz kafirler, sizin apaç›k düfl-
manlar›n›zd›r. (Nisa Suresi, 101)
Bu ayetten de anlafl›ld›¤› gibi, Allah'›n her hükmü ve her
emri müminlerin her biri için ayr› ayr› hikmet ve hay›rlarla do-
ludur. Allah kullar› için zorluk istemez. Allah, müminlerin ger-
çek dostu ve tek vekilidir.
Oruç için sa¤lanan kolayl›k
Allah Müslümanlara Ramazan ay› içerisinde oruç tutmala-
r›n› emretmifltir. Ancak Allah ayetleriyle istisnai durumlar› ya-
ni hastal›k, yolculuk hali durumlar›n› da aç›klayarak insanlar
için zorluk dilemedi¤ini kolayl›k diledi¤ini bir kez daha bildir-
mifltir:
49
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
"Ramazan ay›... ‹nsanlar için hidayet olan ve do¤ruyolu ve (hak ile bat›l› birbirinden) ay›ran apaç›k bel-geleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmifltir. Öyleysesizden kim bu aya flahid olursa art›k onu tutsun. Kimhasta ya da yolculukta olursa, tutmad›¤› günler say›-s›nca di¤er günlerde (tutsun). Allah, size kolayl›k di-ler, zorluk dilemez. (Bu kolayl›k) say›y› tamamlama-n›z ve sizi do¤ru yola (hidayete) ulaflt›rmas›na karfl›-l›k Allah'› büyük tan›man›z içindir. Umulur ki flükre-dersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Allah'›n hükümleriyle ilgili ayetlerinde, insanlar için kolayl›k
diledi¤ini bildirmesi, dinin kolayl›¤›n›n düflünülerek anlafl›lmas›
gerekti¤ini de göstermektedir. Zorluk yaflayacaklar›n› zanne-
derek, ibadetlerini yerine getirmekten kaç›nanlar büyük bir ya-
n›lg› içindedirler ve dini yanl›fl tan›maktad›rlar.
Allah'›n sorumluluk yüklemedikleri
Allah'›n merhametinin baflka bir tecellisi olarak, güç yetire-
meyecek olanlara di¤er insanlara yüklenen sorumluluklar yük-
lenmemifltir. Allah bunu bir ayetinde flöyle bildirir:
Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olanagüçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. KimAllah'a ve Resûlü'ne itaat ederse, (Allah) onu, alt›ndan›rmaklar akan cennetlere sokar. Kim de s›rt çevirirse,onu ac› bir azab ile azabland›r›r. (Fetih Suresi, 17)
Allah sakatl›¤› olan insanlar›n ibadet sorumluluklar›n› kald›-
r›rken rahmetini ve sonsuz flefkatinin bir kan›t›n› daha insanla-
ra göstermektedir. Bir ayette Allah'›n insanlara güçlük ç›kar-
mad›¤› ve bunun O'nun flefkatinin ve merhametinin bir göster-
50
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
gesi oldu¤u flöyle ifade edilmektedir:
… E¤er Allah dileseydi size güçlük ç›kar›rd›. fiüphesizAllah güçlü ve üstün oland›r, hüküm ve hikmet sahi-bidir. (Bakara Suresi, 220)
Rastgele söylenen yeminlerde gösterilenkolayl›k
Yemin etmek, genelde insanlar aras›nda a¤›z al›flkanl›¤› ola-
rak yap›lan yayg›n bir davran›flt›r. Özellikle birine söz verirken
insan al›flkanl›kla yemin edebilir. Yeminlere sadakat, verilen
sözde durmak ise Allah'›n Kuran'da emretti¤i bir mümin özel-
li¤idir. Ancak insan, unutkan bir varl›kt›r, baz› durumlarda dal-
g›nl›kla yapaca¤› ifli veya verdi¤i sözü unutabilir. Bu, çok do¤al,
insani zay›fl›klardan meydana gelen bir hatad›r. ‹flte bu durum-
da Allah, rastgele, a¤›z al›flkanl›¤› ile, dikkatini tam vermeden
edilen yeminlerden insanlar› sorumlu tutmayarak, müminlerin
üzerinden bu sorumlulu¤u alm›flt›r. Edilen yeminlere sadakat
ahirette sorulacakt›r, ancak Allah'›n Kuran'da istisna k›ld›klar›,
rastgele ve amaçs›zca söylenen yeminlerdir. Allah bunu bir
ayetinde flöyle bildirir:
Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemeleriniz-den, bofl, amaçs›z sözler'den dolay› sorumlu tutmaz;fakat kalplerinizin kazand›klar›ndan dolay› sorumlututar. Allah ba¤›fllayand›r, yumuflak davranand›r. (Ba-kara Suresi, 225)
Allah'›n yemin konusunda k›ld›¤› bir baflka kolayl›k daha
vard›r. Bir amaç üzerine, bilinçli olarak Allah ad›na yemin eden,
sonra da bu yeminini bozmak isteyenler için, Allah bir kolayl›k
51
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
52
yolu göstermifltir. Bu da yeminlerin kefaretle çözülmesidir:
Allah, yeminlerinizin (kefaretle) çözülmesini size farz(veya meflru) k›ld›… (Tahrim Suresi, 2)… ancak yeminlerinizle ba¤lad›¤›n›z sözlerden dolay›sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti, aileniz-dekilere yedirdiklerinizin ortalamas›ndan on yoksuludoyurmak ya da onlar› giydirmek veya bir köleyi öz-gürlü¤üne kavuflturmakt›r. (Bunlara imkan) Bulama-yan (için) üç gün oruç (vard›r.) Bu, yemin etti¤inizde(bozdu¤unuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminleri-nizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyle aç›klar,umulur ki flükredersiniz. (Maide Suresi, 89)
Ayetlerden anlafl›ld›¤› gibi Allah her iki durumda da insan-
lar›n dine uygun hareket etmeleri için kolayl›k göstermektedir.
Güzel ve do¤ru olan elbette yeminlerin korunmas›d›r. Ancak
bir insan verdi¤i sözü unutabilir veya söz verdi¤i dönemdeki
koflullar de¤iflebilir ve o kifli sözünü tutamayacak bir duruma
gelebilir. Allah, insanlar için kolayl›k dileyerek, yeminlere kefa-
ret olacak durumlar› bildirmifl ve her insan için bir yol göster-
mifltir. Ayr›ca yemini bozma konusunda kefaret gibi bir flart›n
emredilmesi, insan›n vicdan›n›n sesini dinlemesi için de bir ko-
layl›kt›r. Yeminini bozan kifli, kefaret ödemek durumunda ola-
ca¤› için, yeminini gerçekten bozmas› gerekli mi yoksa sözünü
hala yerine getirebilir mi, diye bir kez daha düflünecek bunun
sonucunda en vicdanl› ve en do¤ru karar› verecektir.
Allah dinini son derece kolay k›lm›flt›r. ‹slam dini, her za-
man için ve her konuda kolayl›k dinidir. ‹nsan samimi dindar
olmaya, Rabbimiz'in nimetleri karfl›s›nda flükredici bir kul ol-
maya niyet etti¤inde, din ahlak›n› yaflama konusunda hiçbir
zorlukla karfl›laflmayacakt›r.
ALLAH'IN YARATTI⁄I
‹MT‹HAN ÇOK KOLAYDIR
Din ahlak›ndan uzak yaflayan insanlar hayatlar› boyunca
kendileri için çeflitli hedefler belirlerler. Bu hedeflerin ortak
noktas› ise genellikle sadece dünya hayat›na yönelik olmalar›-
d›r. Örne¤in uzman bir doktor, baflar›l› bir mühendis, iyi bir
baba, çok para kazanan bir ifl adam› ya da dünya çap›nda ünlü
bir sanatç› olmak ve benzerleri, birçok insan›n en büyük ideal-
lerinden say›labilir. Bunlar›n d›fl›nda daha pek çok alanda insan-
lar baflar›y›, mutlulu¤u ve rahat bir yaflam› elde edebilmek için
çal›fl›r, çaba sarf eder, kimi zaman çeflitli fedakarl›klarda bulu-
nurlar ve kendilerince "bir yerlere gelmeye" çal›fl›rlar. Ancak,
tüm bunlara dald›klar›nda, dünyada bulunmalar›n›n as›l amac›-
n› unutur veya görmezlikten gelirler.
Oysa her insan›n tüm hayat›n› ve bir gün gelip de mutlaka
ölece¤ini düflünerek, kendisine baz› sorular sormas› gerekir.
"Ben bu dünyada niçin var›m?", "Var olmam›n amac› nedir?"
"(Örnek olarak) Belki iyi bir mimar olup çok say›da bina tasa-
r›m› yapt›m, zengin oldum, mal mülk sahibi oldum, bir ünvan
kazand›m, tan›nd›m, ama bütün bunlar bana ne kazand›rd›?
Ölümümden sonra bunlardan hangisinin bir anlam› kalacak?
53
Dünya üzerinde b›rakt›klar›m›n bana ahirette ne gibi bir fayda-
s› olacak? Yaflam›m sadece bu dünya hayat›mdan m› ibaret?" ‹fl-
te bunlar her insan›n, kendisine ölüm gelmeden evvel sormas›
gereken sorulardan baz›lar›d›r.
Bu noktada flunu belirtmek gerekir; insanlar elbette ki
meslek sahibi olacaklar, hatta mesleklerinde son derece bafla-
r›l› olmay› da dileyecekler ve bunun için çal›flacaklard›r. Ancak
bunlar›n her birinin insan›n nihai hedefi için birer araç olduk-
lar›n› unutmamak da çok önemlidir. Ne var ki insanlar›n büyük
bir bölümü as›l amaçlar›n› unutur veya görmezden gelirler ve
tüm hayatlar›n› asl›nda araç olan bu geçici geçimliklere adarlar.
Oysa her insan›n çok az bile düflünse ulaflabilece¤i çok
önemli bir gerçek vard›r: Allah dünyay› da insanlar› da bir hik-
met üzerine yaratm›flt›r. ‹nsanlar›n yarat›l›fl amac› Kuran'da bil-
dirildi¤i üzere yaln›zca Allah'a kulluk etmektir. Dünyan›n yara-
t›l›fl amac› ise insanlar›n ahiretteki konumlar›n›n belirlenmesi
için bir imtihan yeri olmas›d›r. Allah bu gerçe¤i Kuran'da flöy-
le bildirir:
O, amel (davran›fl ve eylem) bak›m›ndan hanginizindaha iyi (ve güzel) olaca¤›n› denemek için ölümü vehayat› yaratt›. O, üstün ve güçlü oland›r, çok ba¤›flla-yand›r. (Mülk Suresi, 2)
Allah insanlara dünyan›n geçicili¤ini ve sonsuza kadar yafla-
yacaklar› as›l mekan›n ahiret oldu¤unu anlamalar›n› sa¤layacak
çok fazla delil vermifltir.
Örne¤in dünya üzerinde yüzlerce çeflit hastal›k olmas›,
mikroskobik bir virüsün kendisinden milyonlarca kat büyük in-
san bedenine ölümcül bir etkide bulunabilmesi, insan›n sürek-
li temizlenmeye, yemek yemeye, dinlenmeye ve uykuya muh-
taç olmas›, insan ömrünün ortalama 60-70 y›l gibi çok k›sa bir
54
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
süre olmas›, zaman›n insan üzerinde son derece y›prat›c› bir
etkisinin olmas›, istisnas›z herkesin sonunun mutlaka ölüm ol-
mas›, hayat boyunca elde edilen mal›n, mülkün, itibar›n, sevi-
lenlerin arkada kalmas›, insan bedeninin toprak içerisinde çü-
rüme sürecine girmesi gibi birçok neden, insanlar›n dünya ha-
yat›n›n geçici ve eksikliklerle dolu, insan ruhunu asla tatmin
edemeyecek bir yer oldu¤unu anlamalar› için yeterlidir asl›nda.
Tüm bunlar insanlar› dünyaya ba¤lanmaktan al›koyacak çok
önemli gerçeklerdir. Allah Kuran'da, dünyan›n "öylesine" bir
yer olarak yarat›lmad›¤›n›, belirli bir hikmet üzerine var edildi-
¤ini flöyle bildirir:
Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye gö¤ü,yeri ve ikisi aras›nda bulunanlar› yaratmad›k. E¤er bir'oyun ve oyalanma' edinmek isteseydik, bunu, KendiKat›m›zdan edinirdik. Yapacak olsayd›k, böyle yapar-d›k. (Enbiya Suresi, 16-17)
Nitekim insan biraz düflündü¤ünde, dünyan›n sonsuza ka-
dar kal›nacak bir yer olmad›¤›n›, sadece bir deneme mekan› ol-
du¤unu, bu hayat›n son durak de¤il, aksine k›sa süreli bir u¤-
rak yeri oldu¤unu, bu geçici mekanda yaflad›¤› her an›ndan so-
rumlu tutulaca¤›n›, en önemlisi kendisini yoktan var eden Rab-
bimiz'e karfl› bir sorumlulu¤u oldu¤unu rahatl›kla anlayacakt›r.
Bu anlay›fla sahip olan insan›n bir aflama daha ilerleyerek
flunu düflünmesi gerekir: Allah dünyada bütün insanlar› türlü
türlü olaylarla, flerle ve hay›rla denemektedir. Gün içerisinde
insan›n karfl›laflt›¤› tüm olaylar, asl›nda ölümden sonraki son-
suz hayatta bulunaca¤› mekan› belirleyen denemelerden olufl-
maktad›r. Ve Allah her insana bu denemede bir kolayl›k k›lm›fl
ve ona yolunu, yani ne yapmas› gerekti¤ini gösterdi¤ini bildir-
mifltir:
55
fiüphesiz Biz insan›, karmafl›k olan bir damla sudan
yaratt›k. Onu deniyoruz. Bundan dolay› onu ifliten ve
gören yapt›k. Biz ona yolu gösterdik; (art›k o,) ya flük-
redici olur ya da nankör. (‹nsan Suresi, 2-3)
Ayetlerde bildirildi¤i gibi, Allah tüm insanlar›n yaflamlar›n-
da mutlaka onlar için do¤ru olan yolu göstermifl, din ve güzel
ahlak hakk›nda bilgi sahibi olmalar›n› sa¤lam›flt›r. Her insan
dünyan›n geçici bir yer oldu¤unu ve ahireti için hayat›n›
Allah'›n hoflnut olaca¤› gibi yaflamas› gerekti¤ini bir vesile ile
ö¤renir. K›sacas›, bu dünyada yaflanan, insanlar›n haberdar ol-
mad›klar› veya kazançl› olmak için ne yapmalar› gerekti¤ini bil-
medikleri bir imtihan de¤ildir. Allah her ça¤da gönderdi¤i elçi-
leri, geçmiflte göndermifl oldu¤u kitaplar› ve her insanda yarat-
t›¤› vicdan ile, insanlara do¤ru yolu gösterir ve onlar› yanl›fl
olanlardan sak›nd›r›r. Allah'a iman eden, tam bir teslimiyetle
teslim olan, sadece Allah'› dost ve vekil edinen, her olayda
Allah'a dönüp yönelerek O'na tevekkül eden müminler için,
Allah'›n yaratt›¤› her deneme çok kolay ve zevklidir. ‹man›n
s›rr›n› bilenler, Allah'a samimi olarak iman edenler için dünya
hayat›n›n hiçbir an›nda zorluk, s›k›nt›, keder, cefa, güçlük ol-
maz. Her olay, Allah'a yak›nlaflmak ve cenneti daha fliddetli
umabilmek için bir nimete dönüflür.
Samimi iman›n flartlar›ndan biri de Allah'› çok iyi tan›mak
ve bilmektir. Bir insan Allah'› ne kadar iyi tan›rsa, Allah'›n gü-
cünü ne kadar iyi bilirse, takvas› ve Allah'a yak›nl›¤› da o kadar
güçlü olur. Örne¤in Allah'›n affedicili¤ini bilen bir insan, hiçbir
zaman hatalar›ndan veya eksikliklerinden dolay› ümitsizli¤e ve-
ya karamsarl›¤a kap›lmaz. Allah'›n r›z›k veren oldu¤una iman
eden biri, para kazanma konusunda h›rs yapmaz. R›zk› verenin
Allah oldu¤unu bilir; çal›fl›r, çaba gösterir ama r›zk›n miktar›n›
56
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
Allah'›n tayin etti¤ini ve kendisinin de¤ifltiremeyece¤ini bilme-
nin teslimiyetini yaflar. Dolay›s›yla, Allah'› bilen ve tan›yan bir
insan için dünya hayat› büyük bir kolayl›k ve nimetlerle dolu-
dur; o insan her an Allah'›n bir tecellisini ve yarat›fl›ndaki bir
güzelli¤i görerek yaflar. K›sacas› Allah'a teslim olmufl salih Müs-
lümanlar için Allah'›n yaratt›¤› imtihan son derece kolay ve
zevklidir.
Allah affedicidir
Allah'›n sonsuz flefkati ve merhameti insanlar için çok bü-
yük bir nimettir. Çünkü insan gaflete düflebilen, unutkan, yan›-
labilen, hata yapabilen bir varl›kt›r. Allah, sonsuz merhameti ile
insanlara, her zaman hatalar›ndan dolay› ba¤›fllanma dileme ve
tevbe etme imkan› tan›m›flt›r. Allah'›n azab›na u¤rama korkusu
ile samimi olarak günahlar›n›n affedilmesini isteyen her insan
Allah'›n kendisini ba¤›fllamas›n› umabilir. Zira Kuran'da bildiril-
di¤i gibi, "Allah tevbeleri kabul etmek ister". (Nisa Sure-
si, 27) Allah bir ayetinde affedicili¤ini flöyle bildirir:
Kim kötülük ifller veya nefsine zulmedip sonra
Allah'tan ba¤›fllanma dilerse Allah'› ba¤›fllay›c› ve
merhamet edici olarak bulur. (Nisa Suresi, 110)
Allah ba¤›fllay›c›l›¤› ile insanlara hayatlar› boyunca sürekli
olarak yeni f›rsatlar verir. ‹nsan›n tek yapmas› gereken hatas›n-
dan bir daha dönmemek üzere vazgeçmesi ve ölüm an› gelme-
den evvel, vicdan›n›n sesini dinleyerek tevbe etmesidir. Allah,
yaln›zca samimiyetsiz insanlar›n tevbelerinin kabul edilmeyece-
¤ini bir ayetinde flöyle bildirir:
Tevbe; ne kötülükleri yap›p- edip de onlardan birine
ölüm çat›nca: "Ben flimdi gerçekten tevbe ettim" di-
57
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
yenler, ne de kafir olarak ölenler için de¤il. Böyleleri
için ac› bir azab haz›rlam›fl›zd›r. (Nisa Suresi, 18)
Allah'›n insanlar›n günahlar›n› ba¤›fllayan olmas›, cezalar›n›
ertelemesi ve onlara hayatlar› boyunca her an yeni bir imkan
daha vermesi insanlara çok büyük bir lütfu, rahmetinin ve mer-
hametinin bir tecellisidir. E¤er insanlar günahlar› nedeniyle he-
men sorgulanarak cezaland›r›lsalard›, Allah'›n bildirdi¤i gibi
yeryüzünde canl› hiçbir varl›k kalmazd›:
E¤er Allah, insanlar› zulümleri nedeniyle sorguya çe-
kecek olsayd›, onun üstünde (yeryüzünde) canl›lar-
dan hiçbir fley b›rakmazd›; ancak onlar› ad› konulmufl
bir süreye kadar ertelemektedir. Onlar›n ecelleri ge-
lince ne bir saat ertelenebilir, ne de öne al›nabilirler.
(Nahl Suresi, 61)
Dolay›s›yla, insanlar hatalar› veya günahlar› ne olursa ol-
sun, hiçbir zaman Allah'›n raz› oldu¤u gibi bir kul olabilmek için
geç kalm›fl de¤ildirler. ‹nsan yaflam› boyunca ne kadar hata
yapm›fl olursa olsun, dinden ne kadar uzak yaflam›fl olursa ol-
sun samimi olarak tevbe etti¤i ve salih bir kul oldu¤u takdirde
geçmiflte yapt›¤› hatalar› düflünmesine gerek yoktur. Geçmiflte
yaflayan insanlar için ancak bir ibret vesilesi, ayn› hatalara tek-
rar dönmemek, benzerlerini bir daha yapmamak için ö¤üt al-
mas› gereken hat›ralard›r. Allah uyar› gelip do¤ru yolu bulduk-
tan sonra salih kullar›n› geçmifllerinden sorumlu tutmayaca¤›n›
Kuran'da haber vermifltir:
… Allah geçmiflte olan› ba¤›fllad›. Ama kim tekrarlar-
sa, Allah ondan öc alacakt›r. Allah üstün ve güçlü
oland›r, öc sahibidir. (Maide Suresi, 95)
O inkar edenlere de ki: "E¤er vazgeçerlerse geçmifl-
58
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
te (yapt›klar›) fleyler ba¤›fllanacakt›r. Ama yine döne-
cek olurlarsa, önceki (toplumlara uygulanan) sünnet,
muhakkak (onlar›n bafl›ndan da) geçmifl olacakt›r.
(Enfal Suresi, 38)
Kuflkusuz bu, Allah'›n dinde insanlara lütfetti¤i büyük bir
kolayl›kt›r.
Allah tüm dualara icabet ederve her insana çok yak›nd›r
Din ahlak›ndan uzak toplumlarda, Allah'a dua etmek çeflit-
li bat›l inanç ve hurafelerle zorlaflt›r›lm›flt›r. ‹nsanlar, her an
Allah'a yönelebilecekleri halde, bunun için zamanlar belirlemifl-
ler veya araya arac›lar koymufllard›r. Allah bu bat›l inançlara
karfl› insanlar› flöyle uyar›r:
Haberin olsun; halis (kat›ks›z) olan din yaln›zca
Allah'›nd›r. O'ndan baflka veliler edinenler (flöyle der-
ler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaflt›rs›n-
lar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi arala-
r›nda hakk›nda ihtilaf ettikleri fleylerden hüküm vere-
cektir. Gerçekten Allah, yalanc›, kafir olan kimseyi hi-
dayete erdirmez. (Zümer Suresi, 3)
Allah'a dua etmek için çeflitli arac›lara gerek oldu¤unu
söyleyen insanlar, asl›nda dini zor göstererek insanlar› yoldan
sapt›rmaktad›rlar. Çünkü "Andolsun, insan› Biz yaratt›kve nefsinin ona ne vesveseler vermekte oldu¤unu bili-riz. Biz ona flahdamar›ndan daha yak›n›z." (Kaf Suresi,
16) ayetiyle bildirildi¤i gibi, insana en yak›n olan daima Allah't›r.
Yani insan her diledi¤i zaman Allah'a yönelebilir, diledi¤i anda
Rabbimiz'e sesini duyurabilir, dua ile yard›m dileyebilir.
59
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
Dua etmek için özel vakitler kollanmas›na da gerek yok-
tur. Her an her dakika Allah'a dua edilebilir. Aksi takdirde, in-
san kendili¤inden kurallar ç›karm›fl olur. ‹nsan bir yerden bir
yere giderken, merdivenden inerken, al›flverifl yaparken, ye-
mek haz›rlarken, televizyon seyrederken, asansördeyken, bir
yerde beklerken, gece yatt›¤› zaman, sabah kalkt›¤›nda, kahval-
t› ederken, araba kullan›rken k›sacas› her yerde ve her zaman
Allah'a dua ederek, Allah'tan istediklerini belirtebilir. Bunun
için, akl›ndan geçirmesi dahi kafidir, çünkü Allah insan›n sine-
sinde gizlediklerini dahi bilen, herfleyden haberdar oland›r.
Bununla birlikte Allah'a dua eden herkes, Allah'›n dualara
mutlaka icabet eden oldu¤unu bilmelidir. Allah, ihtiyaç içinde
olan insanlar›n daima Kendisi'ne yöneldikleri takdirde ifllerini
kolaylaflt›raca¤›n› flu ayetle bildirir:
Ya da s›k›nt› ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua et-ti¤i zaman icabet eden, kötülü¤ü aç›p gideren ve siziyeryüzünün halifeleri k›lan m›? Allah ile beraber bafl-ka bir ilah m›? Ne az ö¤üt-al›p düflünüyorsunuz.(Neml Suresi, 62)
Allah'›n kullar›na verdi¤i bu s›n›rs›z imkan hiç flüphesiz son-
suz rahmetinin bir tecellisidir. Allah Kuran'da insanlara yak›n-
l›¤›n›, Kendisine yönelenlerin velisi olaca¤›n› ve dua edenin du-
as›na muhakkak icabet edece¤ini pek çok ayetiyle bildirmekte-
dir. Bu ayetlerden biri flöyledir:
Kullar›m Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben(onlara) pek yak›n›m. Bana dua etti¤i zaman dua ede-nin duas›na cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benimça¤r›ma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umu-lur ki irflad (do¤ru yolu bulmufl) olurlar. (Bakara Su-resi, 186)
60
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
Müminlerin, Allah'›n bu rahmeti ve nimeti üzerinde bir da-
ha düflünerek Allah'›n r›zas›na uygun yaflamalar› gerekir. Çün-
kü Allah'›n kendilerine verdi¤i bu kolayl›k öyle büyük ve s›n›r-
s›z bir imkand›r ki; herfleyin Hakimi, Sahibi olan tek güç sahibi
Allah, insanlara istedikleri herfleye karfl›l›k verece¤ini vaat et-
mektedir. Ve Allah kesinlikle vaadinden dönmez.
Allah kimseye güç yetirece¤inden fazlas›n›yüklemez
Bir insan›n hayat›nda karfl›laflt›¤› olaylar her ne kadar o an-
da ona zor gibi görünse de, asl›nda her biri o kiflinin sabrede-
bilece¤i fliddette meydana gelir. ‹nsan› yaratan ve ona ruh ve-
ren Allah't›r. Her insan›n neye ne kadar dayanabilece¤ini, ne
kadar yükü ve zorlu¤u kald›rabilece¤ini de en iyi Allah bilir.
Allah kimseye kald›raca¤›ndan fazlas›n›n yüklenmeyece¤ini
ve kimsenin haks›zl›¤a u¤rat›lmayaca¤›n› birçok ayetiyle bildir-
mifltir:
Allah, hiç kimseye güç yetirece¤inden baflkas›n› yük-
lemez. (Kiflinin nefsinin) Kazand›¤› lehine, kazand›r-
d›klar› aleyhinedir... (Bakara Suresi, 286)
‹man edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz
hiç kimseye güç yetirece¤inden fazlas›n› yüklemeyiz-
onlar da cennetin ashab› (halk›)d›rlar. Onda sonsuz
olarak kalacaklard›r. (Araf Suresi, 42)
Kuflkusuz her insan›n sabredece¤i, tevekkül gösterece¤i
olaylar ayn› olmayabilir. Ço¤u insan farkl› farkl› olaylarla dene-
nir. Ancak sonuçta Allah her insan için gücü oran›nda bir de-
neme k›lar. Örne¤in kimi insan dünyada yoksul bir hayat sürer
ve yokluk içinde ne kadar sab›r gösterdi¤i denenir. Kimi ise
61
zenginlik ve bolluk içinde yaflar ve bu yaflam içinde ne kadar
flükredici, ne kadar güzel ahlakl› oldu¤uyla denenir, dünya ha-
yat›na h›rsla ba¤lan›p ba¤lanmad›¤› konusunda s›nan›r. Ama so-
nuçta zengin olan da fliddetli yokluk içinde olan da kendileri
için en hay›rl› hayat› yafl›yordur. Fakir olan ne kadar yokluk
çekse de bu, onun için dayan›lamayacak bir zorluk de¤ildir. Ay-
n› flekilde zengin olan ne kadar bolluk içinde olsa da bu, onun
fl›mar›k, nankör bir insan olmaya zorlayamaz. Sonuçta bu in-
sanlar›n Allah'a olan ba¤l›l›klar›, hesap gününe yönelik korkula-
r› onlar›n Kuran ahlak›n› yaflayan, dinin emirlerini yerine geti-
ren insanlar olmalar›n› sa¤lar. Bu insanlar karfl›laflt›klar› her
olayda daima Allah'a yönelir, O'ndan yard›m diler sadece Rab-
bimiz'in r›zas›n› ararlar. Böyle insanlar hiçbir zaman zorluklar
karfl›s›nda y›lg›nl›k göstermez, s›nand›klar› olay ne kadar flid-
detli olsa da dinden uzaklaflmazlar. Böyle Allah'a dayan›p güve-
nen insanlar için Allah sonsuz flefkatinin ve merhametinin bir
göstergesi olarak her olay›, en zor görüneni dahi kolaylaflt›r›r.
"Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onuniçin güzel bir karfl›l›k vard›r. Ona buyru¤umuzdan ko-lay olan›n› söyleyece¤iz." (Kehf Suresi, 88) ayetinde de bu
bildirilmifltir. Allah bu gerçe¤e baflka ayetlerinde ise flöyle ha-
ber vermifltir:
Fakat kim verir ve korkup-sak›n›rsa,Ve en güzel olan› do¤rularsa,Biz de onu kolay olan için baflar›l› k›laca¤›z. (Leyl Su-resi, 5-7)
Allah'a dayan›p güvenmeyenlere ise, kolay olan olaylar da-
hi zor gelir. Allah bu insanlar›n nankörlüklerine, dini inkar et-
melerine, Kuran ahlak›ndan uzaklaflmalar›na karfl›l›k olarak on-
lara dünya hayat›nda daima zorluk verir:
62
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
Kim de cimrilik eder, kendini müsta¤ni görürse,
Ve en güzel olan› yalan sayarsa,
Biz de ona en zorlu olan› (azaba u¤ramas›n›) kolay-
laflt›raca¤›z.
Tereddi edece¤i (baflafla¤› düflüfle u¤rayaca¤›) zaman,
mal› ona hiç yarar sa¤lamaz.
fiüphesiz, Bize ait olan, yol göstermektir. (Leyl Sure-
si, 8-12)
Allah her zorlukla beraber bir kolayl›k k›lar
Allah dünya hayat›nda insanlar› denerken, sonsuz rahmeti-
nin bir sonucu olarak her zorlukla beraber mutlaka bir kolay-
l›k yarataca¤›n› da müjdelemifltir. Allah ayetlerinde bu müjdeyi
flöyle bildirir:
Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolayl›k var-
d›r. Gerçekten güçlükle beraber kolayl›k vard›r. (‹nfli-
rah Suresi, 5-6)
Kuran'da peygamberlerin ve salih müminlerin hayatlar›na
bak›ld›¤›nda karfl›laflt›klar› zor gibi görünen her türlü durumda
Allah'›n mutlaka bir kolayl›k yaratt›¤› dikkat çekmektedir. Allah
"Fettah" s›fat› ile her türlü zorlu¤u açan, kolaylaflt›rand›r.
Söz gelimi Kuran'da Allah yolunda mücadele ederken kar-
fl›laflt›klar› tepkiler ve maruz kald›klar› fliddet yüzünden, yafla-
d›klar› yerden ayr›lmak durumunda b›rak›lan yani hicret eden
müminler örnek verilir. Bu insanlar, tüm ifllerini, evlerini, bah-
çelerini, mallar›n› b›rakarak, hiç tan›mad›klar› topraklara, hiç
tan›mad›klar› insanlar›n yanlar›na göç etmek zorunda kalm›fl-
lard›r. Bu, d›fltan bak›ld›¤›nda zor bir durumdur. Ancak Allah,
Nisa Suresi'nde, hicret eden müminlerin durumlar›n› kolaylafl-
63
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
t›rd›¤›n› ve onlar› nimetlendirdi¤ini flöyle bildirir:
Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde bar›nacak çok
yer de bulur, genifllik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resû-
lü'ne hicret etmek üzere evinden ç›kan, sonra kendi-
sine ölüm gelen kiflinin ecri flüphesiz Allah'a düflmüfl-
tür. Allah, ba¤›fllay›c›d›r, esirgeyicidir. (Nisa Suresi,
100)
Nitekim Allah bu vaadini Peygamberimiz (sav) döneminde
yaflayan müminler üzerinde aç›kça göstermifltir. Dünyevi de-
¤erlere önem vermeyen sahabeler, Allah yolunda her türlü fe-
dakarl›¤› yaparak çeflitli zorluklar› göze ald›klar› için, Allah bu
güzel ahlaklar›na karfl›l›k onlar› en güzel flekilde r›z›kland›rm›fl
ve bar›nd›rm›flt›r. Onlar›n her ifllerini di¤er insanlara göre ko-
laylaflt›rm›flt›r. Sahabelerin yaflad›klar› bu kolayl›k ve rahmeti
Allah bir ayetinde flöyle haber verir:
Hat›rlay›n; hani sizler say›ca azd›n›z ve yeryüzünde
zay›f b›rak›lm›flt›n›z, insanlar›n sizi kap›p-yakalama-
s›ndan korkuyordunuz. ‹flte O, sizi (yerleflik k›l›p) ba-
r›nd›rand›, sizi yard›m›yla destekledi ve size temiz
fleylerden r›z›klar verdi. Ki flükredesiniz. (Enfal Sure-
si, 26)
Di¤er peygamberlerin hayatlar›ndaki daha pek çok örnek
de Allah'›n müminlere sa¤lad›¤› kolayl›klar›n apaç›k göstergele-
ridir.
Mesela Hz. Yusuf'un hayat›ndaki pek çok olayda Allah'›n
rahmetinden verdi¤i bu kolayl›k görülmektedir. Hz. Yusuf ken-
disini k›skanan kardeflleri taraf›ndan kuyuya at›lmas›ndan son-
ra kuyunun yan›ndan geçen bir kervan taraf›ndan bulunmufl-
tur. Hz. Yusuf'u kuyudan kurtaran kifliler onu köle olarak bir
64
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
vezire satm›fllard›r. Bir süre sonra Hz. Yusuf, hiçbir suçu olma-
d›¤› halde kendisine at›lan iftiralar nedeniyle hapse at›lm›flt›r.
Hz. Yusuf'un hayat›ndaki bu geliflmeler ilk bak›flta çok zor bir
durum gibi gözükebilir. Ancak Allah Hz.Yusuf'un gösterdi¤i gü-
zel ahlaka ve tevekküle karfl›l›k onu dünyada da mükafatland›r-
m›fl ve zorluklarla beraber mutlaka kolayl›k k›ld›¤›n› göstermifl-
tir. Hz. Yusuf bafl›na gelen pek çok olumsuz gibi görünen ola-
y›n vesile olmas›yla, hazinenin bafl›na getirilerek önemli bir yö-
netici olmufltur.
Allah Hz. Musa'n›n hayat›nda da karfl›laflt›¤› zorluklarla be-
raber kolayl›klar k›larak müminleri desteklemifltir. Hz. Musa
ça¤lar boyu yaflam›fl en azg›n insanlardan biri olan Firavun'a
karfl› mücadelesinde de Allah'›n yard›m› ve deste¤i ile üstünlük
elde etmifltir. Allah, kendisine kardefli Harun'u bir yard›mc›
olarak vermesi için dua eden Hz. Musa'n›n duas›na icabet et-
mifltir. Ayr›ca Allah Hz. Musa'y› mucizevi baz› olaylarla da des-
tekleyerek, onun, Firavun'un büyücülerinin karfl›s›nda galibiyet
elde etmesini de sa¤lam›flt›r. Hz. Musa da en zorlu anlarda bi-
le Allah'›n yard›m›n›n iman edenlerle beraber oldu¤unu unut-
mam›flt›r. Bir taraftan Firavun'un askeri gücü taraf›ndan takip
edilirken, di¤er taraftan da deniz ile karfl›laflan Hz. Musa, yan›n-
daki müminlere Allah'›n yard›m›n›n daima yan›nda oldu¤unu
söylemifl ve Allah'›n mutlaka bir ç›k›fl yolu gösterece¤ini hat›r-
latm›flt›r:
(Musa:) "Hay›r" dedi. "fiüphesiz Rabbim, benimle be-
raberdir; bana yol gösterecektir." Bunun üzerine Mu-
sa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve)
Deniz hemencecik yar›l›verdi de her parças› kocaman
bir da¤ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaflt›rd›k.
Musa'y› ve onunla birlikte olanlar›n hepsini kurtarm›fl
65
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
olduk. Sonra ötekileri suda bo¤duk. (fiuara Suresi,
62-66)
Peygamberlerin hayat›ndan bir baflka örnek ise Hz. Mu-
hammed (sav)'in müflrikler taraf›ndan izlenirken bir ma¤araya
gizlenmesi s›ras›nda yan›nda bir müminin olmas›d›r. Peygam-
ber Efendimiz Hz. Muhammed'in Allah'a flirk koflanlar›n tehdi-
ti alt›ndayken yan›nda destekçi bir müminin olmas› Allah'›n na-
sip etti¤i kolayl›klardan bir tanesidir:
Siz O'na (peygambere) yard›m etmezseniz, Allah
O'na yard›m etmifltir. Hani kafirler ikiden biri olarak
O'nu (Mekke'den) ç›karm›fllard›; ikisi ma¤arada ol-
duklar›nda arkadafl›na flöyle diyordu: "Hüzne kap›l-
ma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah
O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmiflti, O'nu
sizin görmedi¤iniz ordularla desteklemifl, inkar eden-
lerin de kelimesini (inkar ça¤r›lar›n›) alçaltm›flt›. Oy-
sa Allah'›n kelimesi, Yüce oland›r. Allah üstün ve güç-
lüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 40)
Asl›nda insan, hikmet gözüyle bakt›¤›nda, hayat›n›n her
an›nda Allah'›n kendisi için yaratt›¤› kolayl›klar› görebilir. An-
cak bu gerçe¤i görebilen insanlar, Allah'tan korkup sak›nan,
Allah'a tevekkül eden, her zorlukla karfl›laflt›¤›nda bunun kade-
rinde oldu¤unu bilerek, tek dost ve velisinin Allah oldu¤una
iman edenlerdir. Allah ayetlerinde, böyle kullar›n› ummad›kla-
r› yerlerden r›z›kland›rarak onlar›n ifllerini kolaylaflt›raca¤›n›
bildirir:
… ‹flte bununla, Allah'a ve ahiret gününe iman eden-
lere ö¤üt verilir. Kim Allah'tan korkup-sak›n›rsa,
(Allah) ona bir ç›k›fl yolu gösterir; ve onu hesaba kat-
66
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
mad›¤› bir yönden r›z›kland›r›r. Kim de Allah'a tevek-
kül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, Kendi emrini
yerine getirip-gerçeklefltirendir. Allah, herfley için bir
ölçü k›lm›flt›r. (Talak Suresi, 2-3)
Genifl-imkanlar› olan, nafakay› genifl imkanlar›na gö-
re versin. R›zk› k›s›tl› tutulan da, art›k Allah'›n kendi-
sine verdi¤i kadar›yla versin. Allah, hiçbir nefse ona
verdi¤inden baflkas›yla yükümlülük koymaz. Allah,
bir güçlü¤ün ard›ndan bir kolayl›¤› k›l›p-verecektir.
(Talak Suresi, 7)
Allah'›n ayetlerinde de bildirdi¤i gibi, Allah koydu¤u hü-
kümlere samimiyetle ba¤l› olanlar için mutlaka bir kolayl›k ya-
rat›r. Buna iman eden müminler, hiçbir zaman zorluklar karfl›-
s›nda gevfleklik göstermezler.
Allah, ‹nflirah Suresi'nde de her zorlukla beraber bir kolay-
l›k oldu¤unu ve Kendisi'nin, insan›n üzerindeki yükü kald›r›p
atan oldu¤unu flöyle müjdelemifltir:
Biz, senin gö¤sünü yar›p-geniflletmedik mi? Ve yükü-
nü indirip-atmad›k m›? Ki o, senin belini bükmüfltü;
Senin zikrini (flan›n›) yüceltmedik mi? Demek ki, ger-
çekten zorlukla beraber kolayl›k vard›r. Gerçekten
güçlükle beraber kolayl›k vard›r. (‹nflirah Suresi, 1-6)
Allah müminlere görünmez ve sezilmez yollarla kolayl›k ve destek sa¤lar
Baflta da belirtti¤imiz gibi dünya bir imtihan yeri olarak ya-
rat›lm›flt›r. Tüm insanlar burada Allah'a ve ahiret gününe olan
inançlar›yla denenmektedirler. Allah'›n yaratt›¤› bu imtihan or-
tam›n›n bir gere¤i olarak, d›fltan bak›ld›¤›nda kötülük yapanlar
67
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
da iyi olanlar da ayn› flartlarda yafl›yor gibi görünürler. Oysa
Allah'a iman edenlerin yaflad›¤› hayat dini inkar edenlerden çok
daha farkl›d›r. Önceki sayfalarda da belirtti¤imiz gibi Allah
iman eden kullar›na daima kolayl›k verir, onlar›n ifllerini kolay-
laflt›r›r, zor durumlarda dahi muhakkak bir ç›k›fl yolu gösterir.
Bu, Allah'›n aç›k bir yard›m›d›r.
Ancak Kuran'da Allah'›n kullar›na sezilmez yollarla yard›m
edece¤i, onlara ummad›klar› flekilde destek ve kolayl›k sa¤laya-
ca¤› da haber verilmifltir. Allah'›n Kuran'da bildirdi¤i bu yar-
d›mlar› birkaç ana bafll›k alt›nda örneklendirebiliriz.
� Allah müminlere meleklerle yard›m gönderirAllah'›n müminlere olan yard›m› çeflitli flekillerde tecelli et-
mektedir. Allah'›n yard›mlar›ndan biri, melekleri, zor anlar›nda
müminlerin yard›m›na göndermesidir. Allah Kuran'da bu yar-
d›m›, Peygamberimiz (sav) döneminde yaflanm›fl olan bir olay›
örnek vererek flöyle haber vermektedir:
Sen müminlere: "Rabbinizin size meleklerden indiril-
mifl üç bin kifliyle yard›m-iletmesi size yetmez mi?"
diyordun. Evet, e¤er sabrederseniz, sak›n›rsan›z ve
onlar da aniden üstünüze çullan›verirlerse, Rabbiniz
size meleklerden niflanl› befl bin kifliyle yard›m ulaflt›-
racakt›r. Allah bunu (yard›m›) size ancak bir müjde
olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yapt›.
'Yard›m ve zafer' (nusret) ancak üstün ve güçlü, hü-
küm ve hikmet sahibi olan Allah'›n Kat›ndand›r. (Al-i
‹mran Suresi, 124-126)
Allah bir baflka ayetinde ise müminlere görünmeyen ordu-
larla da yard›m etti¤ini aç›klam›flt›r:
68
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
Ey iman edenler, Allah'›n üzerinizdeki nimetini hat›r-lay›n. Hani size ordular gelmiflti; böylece Biz de onla-r›n üzerine, bir rüzgar ve sizin görmedi¤iniz ordulargöndermifltik. Allah, yapt›klar›n›z› görendir. (AhzabSuresi, 9)
Allah'›n Kuran'da müminlerin daima galip geleceklerini bil-
dirmesi, müminler için güzel ve flevklendirici bir vaaddir. An-
cak burada bir noktaya daha dikkat çekmekte yarar vard›r.
Her yard›m Allah'tand›r ve kuflkusuz gücün tüm sahibi
Allah't›r. Müminler, as›l zafer ve yard›m›n asl›nda Allah'a ait ol-
du¤unu bilirler. Meleklerin destek olmas›n›n ise, Allah'›n bir
müjdesi, kendilerine yard›m ve deste¤inin meleklerin yard›m›
fleklindeki tecellisi oldu¤unu asla unutmazlar. Çünkü Rabbimiz
ayetlerinde bu gerçe¤i flöyle hat›rlatm›flt›r:
Siz Rabbinizden yard›m talep ediyordunuz, O da:"fiüphesiz ben size birbiri ard›nca bin melek ile yar-d›m ediciyim" diye cevap vermiflti. Allah, bunu, yal-n›zca bir müjde ve kalblerinizin tatmin bulmas› içinyapm›flt›; (yoksa) Allah'›n Kat›ndan baflkas›nda nusret(zafer ve yard›m) yoktur. Hiç flüphesiz Allah üstün vegüçlü oland›r, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Su-resi, 9-10)
Allah'›n diledi¤i kuluna diledi¤i flekilde yard›m edece¤ini bi-
len müminlerin, en zorlu anlarda dahi içlerinde bir güven ve
huzur duygusu olur. Bu ruh hali içinde manevi yönden son de-
rece güzel bir hayat yaflarlar.
� Allah müminleri düflmanlar›na karfl› destekler
Allah'›n bir takdiri olarak iman edenlerin say›s›, her dö-
69
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
70
nemde hep az olmufltur. Ancak galip gelenler say›ca üstün
olanlar de¤il, her zaman mümin olanlard›r. Müminler Allah'›n
verdi¤i ak›l, feraset, basiret, güzel ahlak gibi nimetlerle daima
inkar içindeki insalara karfl› baflar› elde etmifllerdir. Tüm bun-
lar›n yan› s›ra Allah, kimi zaman müminleri inkarc›lar›n gözün-
de say›ca ve kuvvetçe de çok gösterdi¤ini ve bunun inkarc›lar-
da y›lg›nl›¤a ve korkuya neden oldu¤unu da haber vermifltir.
Allah ayetlerinde Asr-› Saadet döneminde gerçekleflen böyle
bir olay› flöyle bildirir:
Karfl› karfl›ya geldi¤inizde, Allah, 'olaca¤› olan ifli ger-
çeklefltirmek' için, onlar› gözlerinizde az gösteriyor,
sizi de onlar›n gözlerinde azalt›yordu. Ve (bütün) ifl-
ler Allah'a döndürülür. Ey iman edenler, bir topluluk-
la karfl› karfl›ya geldi¤iniz zaman, dayan›kl›k gösterin
ve Allah'› çokça zikredin. Ki kurtulufl (felah) bulas›n›z.
(Enfal Suresi, 44-45)
Az say›daki müminin inkarc›lar›n bak›fl aç›s›nda son derece
güçlü ve zorlu, kalabal›k bir topluluk olarak görülmesi kuflku-
suz Allah'›n mucizelerinden biridir ve ayn› zamanda müminler
aç›s›ndan da çok büyük bir kolayl›k olarak yaflanm›flt›r. Böyle-
ce Allah müminlere baflar› kazand›rm›flt›r.
Ayr›ca Allah baflka ayetler ile Peygamberimiz Hz. Muham-
med (sav)'e, diledi¤i zaman müminlerin gücünü oldu¤undan kat
kat daha fazla art›raca¤›n› bildirmifltir. Sabretmelerine karfl›l›k
olarak inanan kullar›na umduklar›ndan çok daha büyük bir güç
ve zafer verece¤ini flöyle vaat etmifltir:
Ey Peygamber, mü'minleri savafla karfl› haz›rlay›p-
teflvik et. E¤er içinizde sabreden yirmi (kifli) bulunur-
sa, iki yüz (kifliyi) ma¤lub edebilirler. Ve e¤er içiniz-
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
den yüz (sab›rl› kifli) bulunursa, kafirlerden binini ye-
ner. Çünkü onlar (gerçe¤i) kavramayan bir topluluk-
tur. fiimdi, Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde
bir za'f oldu¤unu bildi. Sizden yüz sab›rl› (kifli) bulu-
nursa, (onlar›n) iki yüzünü bozguna u¤rat›r; e¤er siz-
den bin (kifli) olursa, Allah'›n izniyle (onlar›n) iki bini-
ni yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Su-
resi, 65-66)
Allah, yukar›daki ayetlerde bildirdi¤i gibi, Peygamberimiz
(sav) zaman›nda müminleri s›cak bir savafl›n içinde olduklar›
için inkarc›lar›n gözünde say›ca ve kuvvetçe daha kalabal›k ve
daha güçlü göstererek müminleri desteklemifltir. Çünkü Allah,
müminlerin daima dostu ve yard›mc›s›d›r. ‹nkar edenler ne ka-
dar çok say›da olsalar da, ne kadar büyük bir güce sahip olsa-
lar da sonuçta tüm güç Allah'a aittir. Allah tek bir "Ol" emriy-
le diledi¤ini yapand›r. Allah'a dayan›p güvenen, O'nun sonsuz
kudretini, herfleye gücü yeten oldu¤unu takdir edebilen insan-
lar daima bunun rahatl›¤›n› yaflarlar.
� Allah, müminlerin kalplerine güvenve huzur duygusu indirir
Allah, Enfal Suresi'nde yine Peygamberimiz (sav) dönemin-
de yaflanan bir zorluk an›nda müminler üzerinde oluflturdu¤u
manevi deste¤i flöyle haber verir:
Hani Kendisi'nden bir güvenlik olarak sizi bir uyukla-
ma bürüyordu. Sizi Kendisi'yle tertemiz k›lmak, siz-
den fleytan›n pisliklerini gidermek, kalplerinizin üs-
tünde (güven ve kararl›l›k duygusunu) pekifltirmek ve
bununla ayaklar›n›z› (arz üzerinde) sa¤lamlaflt›rmak
71
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
için size gökten su indiriyordu. (Enfal Suresi, 11)
Ayette bildirilen "uyuklama bürüyordu" ifadesi kuflkusuz
manevi bir uykuya iflaret etmektedir. Allah, zorluk an›nda, sa-
mimi olanlar›n üzerine böyle bir hal vermifl ve bu manevi des-
te¤in sonucunda müminler huzur, güven ve kararl›l›k duygusu-
nu yaflam›fllard›r.
Asl›nda bu huzur ve güven duygusu müminlerin tüm ya-
flamlar›na hakimdir. Allah'a ve ahirete iman eden insanlar,
Allah'›n herfleyin tek hakimi oldu¤unu bildikleri için zaten hiç-
bir olay karfl›s›nda pani¤e kap›lmaz, hüzne ve s›k›nt›ya düflmez-
ler. Rabbimiz'in herfleyi kendileri için en hay›rl› olacak flekilde,
ahiretlerine en faydal› olacak flekilde yaratt›¤›n› bilirler.
"E¤er Allah size yard›m ederse, art›k sizi yenilgiyeu¤ratacak yoktur ve e¤er sizi 'yapayaln›z ve yard›ms›z'b›rakacak olursa, ondan sonra size yard›m edecekkimdir? Öyleyse mü'minler, yaln›zca Allah'a tevekkületsinler." (Al-i ‹mran Suresi, 160) ayetine kesin olarak iman
eder ve tevekkülün manevi konforu içinde yaflamlar›n› sürdü-
rürler. Karfl›laflt›klar› zorluk ne kadar büyük gözükse de so-
nuçta geçici oldu¤unun bilincindedirler. Çünkü dünyadaki ya-
flam›n sonsuz ahiret yaflam› yan›nda çok k›sa bir zaman dilimi
oldu¤unu unutmazlar.
Dünyada karfl›lafl›labilecek bir zorluk insan›n tüm yaflam›n›
kapsasa bile en fazla 50-60 y›l sürecektir. 50-60 y›l tevekkül ve
güzel ahlakla geçirilen bir ömrün, sonsuz cennet hayat›nda ya-
flad›¤› karfl›l›k ise kuflkusuz benzersiz olacakt›r. Cennette mü-
minler hiçbir s›k›nt›, hüzün, yokluk, b›kk›nl›k, zorluk yaflamaya-
cak aksine sonsuz güzellikler içinde nefislerinin arzu ettikleri-
nin tümüne kavuflacaklard›r.
72
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
‹flte bu gerçe¤in bilincinde olmak iman eden bir insan›n her
olay karfl›s›nda y›lmaz ve sars›lmaz bir tevekkül yaflamas›n› sa¤-
lar. Bunun manevi huzur ve nefle duygusu da dünyadaki en bü-
yük kolayl›klardan biridir.
Unutulmamal›d›r ki, tüm kalpler ve tüm güç Allah'›n elin-
dedir. Allah diledi¤i an diledi¤i olay›, diledi¤i flekilde yarat›r.
Huzur ve güven arayan insan, Allah vermedikçe, hiçbir yolla
buna ulaflamaz. Kuran ahlak›n› yaflam›n›n insanlara getirdi¤i ko-
layl›k, insan›n herfleyin Allah'›n kontrolünde oldu¤unu bilmesi-
dir. Her iflinde Allah'a yönelen, her iflinin karfl›l›¤›n› sadece
Allah'tan bekleyen insan, daima Allah'›n yard›m›n› ve deste¤ini
çeflitli yollardan yan›nda bulacakt›r.
Hay›r, sizin mevlan›z Allah't›r. O, yard›m edenlerinen hay›rl›s›d›r. (Al-i ‹mran Suresi, 150)
73
KURAN AHLAKINI
YAfiAMANIN KOLAYLI⁄I
Allah (a¤›r yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü)
insan zay›f olarak yarat›lm›flt›r. (Nisa Suresi, 28)
Fedakarl›k, güvenilirlik, flefkat göstermek, mütevaz› olmak,
dürüstlük, güzel söz söylemek, yoksulu yedirmek, sözünde
durmak, al›nan bir emaneti zaman›nda iade etmek, asil, olgun,
içli, yumuflak bafll›, affedici, tevekküllü, sab›rl›, cömert, sayg›l›,
itidalli olmak, baflkalar›n›n hakk›n› yememek, sahtekarl›k yap-
mamak, insanlar› küçümsememek gibi güzel özellikler Allah'›n
insanlara emretti¤i Kuran ahlak›n›n gereklerinden baz›lar›d›r.
Asl›nda insanlar›n tamam› vicdanlar›nda Allah'›n hoflnut
olaca¤› güzel ahlak›n ne oldu¤unu çok iyi bilirler. Ne var ki fley-
tan, insanlar›n ço¤unlu¤una bu ahlak› yaflamay› zor ve imkans›z
gösterir. Hatta güzel ahlak›n bir ömür boyunca hiçbir konuda
taviz vermeden uygulanmas›, sadece peygamberlere ve saha-
belere özgü bir üstünlük olarak kabul edilir. Cahiliyenin sahip
oldu¤u baz› güzel ahlak özellikleri ise pamuk ipli¤ine ba¤l› gibi-
dir; en ufak bir darbede kopar. Örne¤in en efendi ve itidalli bi-
linen bir insan bile, ç›kar›n›n zedelendi¤ini düflündü¤ü bir ko-
nuda hiddetlenebilir, kontrolsüz, kaba ve sald›rgan tav›rlar
74
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
gösterebilir. En küçük fleye dahi sabretmeyi bilmez. Günümüz
toplumlar›nda insanlar ço¤unlukla bu çarp›k ahlak anlay›fl›n› ta-
fl›maktad›rlar. Ço¤unluk birbirine benzer tav›rlar gösterdi¤i
için de cahiliye ahlak›n›n ürünleri olan; bencillik, kendi ç›karla-
r›n› korumak u¤runa baflkalar›n› ezmek, sahtekarl›k, yalanc›l›k,
ikiyüzlülük, ac›mas›zl›k, alayc›l›k, küstahl›k, kabal›k, k›skançl›k
vs. çok do¤al özellikler gibi görülür. Hatta bir kifli kendini ta-
n›mlarken "Ben çok h›rsl›, k›skanç ve cimriyim" gibi son dere-
ce kötü özellikleri sanki kiflili¤inin önemli ve güzel parçalar›y-
m›fl gibi s›ralayabilir. Dolay›s›yla insanlar›n çok büyük bir k›s-
m› genellikle birbirlerini ve kendilerini bu negatif özellikleriyle
kabullenirler. Hatta halk aras›nda genellikle "Bir insan 7'sinde
neyse 70'inde de odur" deyimi kullan›l›r. Bu yanl›fl anlay›fla göre
sahip olunan kötü özelliklerin, huylar›n, al›flkanl›klar›n de¤ifl-
memesi, hayat boyunca ayn› kalmas› makul karfl›lan›r. Oysa da-
ha önce de belirtti¤imiz gibi Allah insan› din f›trat›na uygun ola-
rak yaratm›flt›r. Dolay›s›yla insan›n do¤as›nda, güzel ahlak› gör-
mekten ve uygulamaktan zevk almak vard›r. Di¤er yollar ise,
zor ve insana ›zd›rap verici olanlard›r. Yak›n tarihimizin önem-
li ‹slam alimlerinden biri olan Bediüzzaman Said Nursi, fiualar
isimli eserinde imanl› bir yaflam›n kolayl›¤›na ve küfrün insan
hayat›na getirdi¤i zorlu¤una flöyle dikkat çeker:
"‹man ve tevhid yolu, gayet k›sa ve do¤ru ve müstakim ve kolay-
d›r. Ve küfür ve inkâr yollar› gayet uzun ve müflkilâtl› ve tehlikeli-
dir. Demek bu istikametli ve hikmetli ve herfleyde en k›sa ve kolay
yolda sevkedilen bu kâinatta, elbette flirk ve küfrün hakikatlar› ola-
maz ve îman ve tevhidin hakikatlar›, bu kâinata günefl gibi lâz›m
ve vâcibdir. Hem ahlâk-› insaniyede en rahat, en faydal›, en k›sa,
en selâmetli yol ise s›rat-› müstakimde, istikamettedir." (fiualar,
s.490)
75
Bediüzzaman baflka bir sözünde de bu konuyu flu ifadeler-
le aç›klam›flt›r:
"Küfür yolunda yürümek, buzlar üzerinde yürümekten daha zah-
metli ve daha tehlikelidir. ‹man yolu ise, suda, havada, ziyada yü-
rümek ve yüzmek gibi pek kolay ve zahmetsizdir." (Mesnevi-i Nu-
riye s.71)
‹mans›z bir hayatta insan belki birtak›m zevkler yaflayabilir.
Ama bunlar çok k›sad›r ve mutlaka ard›ndan ›zd›rap ve eziyeti
de gelir. ‹nsan ne kadar zenginlik, bolluk, güzellik, zevk içinde
yaflasa da e¤er iman› yoksa bunlar›n tümünün bir gün elinden
gidece¤ini bilmenin s›k›nt›s›n› yaflar. Tüm sahip olduklar› ya
dünyada karfl›laflt›¤› bir olayla elinden ç›kacakt›r ya da bir gün
ölümle birlikte kaç›n›lmaz olarak bunlardan uzaklaflacakt›r. Ya-
ni ahirete iman ve Allah'a tevekkül olmayan bir yerde gerçek
huzur ve zevkin yaflanmas› kesinlikle mümkün olmaz. Said
Nursi, iman ve güzel ahlak olmad›¤›nda insan›n nas›l bir sonuç-
la karfl›lafl›laca¤›n› flöyle ifade eder:
"Hayat ise, e¤er îmân olmazsa veyahut isyan ile o îmân tesir et-
mezse; hayat, zâhirî ve k›sac›k bir zevk ve lezzetle beraber, binler
derece o zevk ve lezzetten ziyade elemler, hüzünler, kederler ve-
rir." (Sözler s. 151)
Güzel ahlak ise insan için en kolay ve en güzel oland›r.
‹man yolunu seçen insanlar için yaflamlar›ndan ahirete uzanan
kesintisiz bir zevk, nefle ve rahatl›k vard›r. Herhangi bir eksik-
likleri olsa da bunun geçici oldu¤unu, dünyada eksik olan her-
fleyin ahirette sonsuza dek vaat edilmifl oldu¤unu bilmenin bit-
meyen flevkini yaflarlar. Sonsuz nimete kavuflabilmek için yap-
malar› gereken ise çok kolayd›r; Kuran'a ve vicdanlar›n›n em-
rettiklerine uymalar› Allah'›n izniyle onlar› sonsuz güzelliklerin
ve kesintisiz nimetlerin mekan› olan cennete ulaflt›racakt›r.
76
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
Vicdanlar›na uyanlar daima kazan›rlar
Otoyolda ilerleyen arabalar› düflünün… Her birinin içinde
farkl› kültürlerden gelen, farkl› ifllerde çal›flan, karakterleri ay-
r›, ald›klar› e¤itimleri, tipleri k›sacas› herfleyleri birbirinden
farkl› olan insanlar otobanda ilerlerler.
Bu arabalardan iki tanesinin yol üzerinde bir trafik kazas›
ile karfl›laflt›klar›n› varsayal›m. Kaza yapan araban›n içinde ya-
ral› oldu¤u aç›kça görülen bir kifli bayg›n bir halde olsun... Bu
durumda arabalardan bir tanesi sadece bak›p yoluna devam
ederken di¤eri arabay› hemen durdurup yaral› olan kifliye yar-
d›m edip, onu en yak›n hastaneye yetifltirmeye ve elinden gel-
di¤i kadar yard›mc› olmaya çal›fl›r…
Bu iki kifli aras›ndaki en önemli ayr›m birinin vicdan›n›n se-
sine kulak vermesi di¤erinin ise vicdan›n› dinlememesidir. Ara-
lar›ndaki kültür, e¤itim, ifl, ›rk, soy vs. fark›n›n ise asl›nda hiç-
bir önemi yoktur. Her insan, hiçbir istisnas› olmadan, hayat›
boyunca, do¤rular› söyleyen bu sese yani vicdana sahiptir. Yan-
l›fl bir hareket yaparken, günah ifllerken ve düfltü¤ü her hatada
vicdan› ona mutlaka do¤ru olan› söyler. ‹nsan›n vicdan›n›n se-
sini teflhis etmesi ise son derece kolayd›r. Çünkü bir olay kar-
fl›s›nda insana do¤ru olan› söyleyen vicdan, daima içinde ilk
duydu¤u sestir. ‹nsan bu ilk sese uydu¤u takdirde rahatl›k ve
huzur içinde bir hayat yaflar. Aksinde ise, yani bu sese kulakla-
r›n› t›kay›p nefsine yönelik bahaneler, mazeretler aramaya bafl-
larsa, bu durumda da içinden ç›kamayaca¤› zorluklarla, fliddet-
li bir vicdan azab› ile birlikte yaflamak zorunda kal›r.
Bu nedenle vicdan›n varl›¤›, Allah'›n insanlara verdi¤i çok
büyük bir kolayl›k ve nimettir. Bu nimetin k›ymetini bilen ve
vicdan›n› kullanan insan, her durumda, do¤ruyu yanl›fltan ay›-
77
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
ran, Allah'›n raz› olaca¤› ve dünyada ve ahirette kurtuluflunu
sa¤layan bir anlay›fla da sahip olur.
Vicdana uyma konusundaki en güzel örneklerden biri de
Peygamber Efendimiz (sav) döneminde yaflam›fl olan Müslü-
man kad›nlard›r. Tesettür ve bafl örtüsü Allah (cc)’›n farz k›l-
d›¤› “farz-› ayn” hükmünde bir ibadettir. Müslüman kad›nlar
bu ibadeti indirildi¤i anda, hemen yerine getirmifl, büyük bir ti-
tizlik ve flevkle uygulam›fllard›r. Nur Suresi’ndeki örtünmeyle
ilgili ayetler Hicret’ten sonraki dönemde indirilmifltir:
“fieybe k›z› Safiye anlat›yor ve diyor ki: Biz Hz. Aifle’nin yan›nda
iken bir k›s›m han›mlar Kureyflli kad›nlar›n durumunu ve faziletle-
rini anlatm›fllard›. Bunun üzerine Hz. Aifle buyurdular ki; "muhak-
kak ki Kureyflli kad›nlar›n üstünlü¤ü vard›r. Ama Allah’a yemin
ederim ki, ben Ansar’›n kad›nlar›ndan daha çok Allah’›n Kitab›n›
tasdik eden ve Kur’an’a inanan faziletli kimseler görmedim." Nur
Suresi’ndeki “bafl örtülerini yakalar›n›n üzerlerine koysunlar” ayet-
i kerimesi nazil oldu¤unda kocalar› onlar›n yanlar›na gittiler ve
kendilerine Allah (cc)’›n bu konuda inzal buyurdu¤u ayeti okudu-
lar. Her bir kifli kar›s›na, k›z›na, bac›s›na ve yak›nlar›na bu ayeti
okuyordu. ‹çlerinden hiçbir han›m bafl örtüsünü yakalar› üzerine
koymaz olmad›. Allah’›n indirdi¤i kitab›ndaki hükmüne inand›kla-
r›ndan ve tasdik ettiklerinden örtülerine büründüler...” (‹bn-i Kesir,
Hadislerle Kuran-› Kerim Tefsiri, cilt:11, syf. 5880)
Yine tesettürle ilgili ayetlerin indi¤i dönemde Müslüman
kad›nlar›n güzel tav›rlar›yla ilgili olarak flunlar rivayet edilir:
Hz. Ayfle (radiyAllahu anh)'dan rivayet edilmifltir: “Baflörtülerini
yakalar›n›n üstüne koysunlar” ayetini inzal edince harmaniyelerini
y›rtarak onunla örtünmüfllerdir.” (‹bn-i Kesir, Hadislerle Kuran-›
Kerim Tefsiri, cilt:11, syf. 5880)
Allah Kuran’da insan›n kurtuluflunun vicdan›n› dinlemekte
oldu¤unu flöyle bildirir:
78
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra
ona fücurunu (s›n›r tan›maz günah ve kötülü¤ünü) ve
ondan sak›nmay› ilham edene (andolsun). Onu ar›nd›-
r›p-temizleyen gerçekten felah bulmustur. (fiems su-
resi, 7-9)
Ayette bildirilen "onu (yani nefsi) ar›nd›r›p temizle-yen gerçekten felah bulmufltur" ifadesi vicdan›na uyan ki-
flinin huzur buldu¤unu aç›kça ortaya koymaktad›r.
Vicdan›n›n emirlerine uymayan insanlar›n durumu ise
ayetlerin devam›ndaki flöyle haber verilmektedir.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran
da elbette y›k›ma u¤ram›flt›r. (fiems Suresi, 10)
Allah'›n be¤endi¤i ahlak› yaflamayan bir insan›n vicdan› sü-
rekli iyiyi, do¤ruyu ve güzeli emretmeye devam eder, bunun
sonucunda ise kiflinin içinde bir çat›flma olur. Bile bile vicdan-
s›zl›k yapman›n azab› gece gündüz insan›n yakas›n› b›rakmaz.
Bu ise insan için dünyada ve ahirette büyük bir y›k›m getirir.
Allah'a tevekkül etmenin ve teslim olman›nkolayl›¤›
Her insan›n hayat›nda "flanss›zl›k", "olumsuzluk", "terslik"
gibi görünen birçok olay meydana gelir. Bunlar bir insan›n tüm
hayat›n› etkileyecek kadar fliddetli gibi görünen veya günlük
hayat içinde karfl›lafl›lan ufak tefek olaylar olabilir. Kuran ahla-
k›n› yaflamayan insanlar, en küçü¤ünden en büyü¤üne kadar
nefislerinin hofllanmad›¤› bu tür olaylarla karfl›laflt›klar›nda s›-
k›nt›, endifle, mutsuzluk, gerginlik ve korku duyarlar. Oysa bu
onlar›n çok önemli bir gerçekten habersiz yaflamalar›n›n sonu-
cunda kendi kendilerine yaflatt›klar› bir zulümdür. Allah'›n bir
79
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
ayetinde bildirdi¤i gibi "Allah insanlara zulmetmez, insanlar
kendi kendilerine zulmederler". Allah'a iman etmeyen veya
iman etti¤i halde Allah'›n bildirdi¤i gerçekleri görmezden gele-
rek yaflamay› tercih eden insanlar›n daha dünyada ald›klar› kar-
fl›l›k, hep böyle endifle, üzüntü ve kuruntu içinde yaflamak, bir-
çok korkuya ve zay›fl›¤a sahip olmakt›r.
Gerçe¤i bilenler içinse, dünya hayat›nda korku, endifle ve-
ya mutsuzluk nedeni olabilecek hiçbir fley yoktur. Çünkü iman
edenler, her olay› Allah'›n kaderde yaratt›¤›n›, herfleyin Allah
Kat›ndaki Levh-i Mahfuz isimli kitapta bulundu¤unu ve kendile-
rinin de di¤er tüm insanlar gibi kaderin izleyicisi olduklar›n› bi-
lirler. Allah'›n yaratt›¤› olaylar›n kendileri için her zaman güzel-
likle sonuçlanaca¤›n›, Allah'›n salih kullar›n›n kaderini en hik-
metli ve kendileri için en hay›rl› flekilde yaratt›¤›n› asla unut-
mazlar.
‹nsanlar›n büyük bir bölümü kaderi bilirler, ama kaderle il-
gili çarp›k anlay›fllara sahiptirler. Örne¤in sadece insan›n saç
rengi, boyunun uzunlu¤u, hangi anne babaya sahip olaca¤› gibi
belirli konular›n insan›n kaderinde oldu¤unu di¤er konularda
ise e¤er çok çabalar, çal›fl›r ve azim gösterirlerse kaderlerini
de¤ifltirebileceklerini zannederler. Oysa gerçek fludur: Bir in-
san›n her an›, tüm yaflant›s›, hayat› boyunca karfl›laflt›¤› ve kar-
fl›laflaca¤› her olay, her konuflma, her bak›fl, her ses kaderinde-
dir. Örne¤in flu an bu kitab›n bu sat›rlar›n› okuyan kiflinin ka-
derinde bugünün bu saatinde bu sat›rlar› okumak zaten vard›r.
Allah bu an›, siz daha yarat›lmadan milyonlarca y›l önce de bil-
mektedir. Belki bu kitab› okuyana kadar insan birçok olay ya-
flam›flt›r. Örne¤in tam okumaya bafllayacakken kap› çalm›fl ve
bir arkadafl› gelmifltir. Böylece kitab› okumas› üç saat sonraya
ertelenmifltir. Eline kitab› al›p da tam o s›rada kap›n›n çalmas›,
80
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
kap›y› açt›¤›nda arkadafl›n›n gülen yüzü, "merhaba" deyifli, kita-
b› okuma saatinin üç saat ertelenmesi harfi harfine, siz bunlar›
yaflamadan önce Allah'›n haf›zas›nda, sizin, arkadafl›n›z›n ve bu
kitab›n kaderinde belirlenmifltir. Allah bir ayetinde bu konuyu
flöyle bildirir:
Senin içinde oldu¤un herhangi bir durum, onun hak-k›nda Kur'an'dan okudu¤un herhangi bir fley ve siziniflledi¤iniz herhangi bir ifl yoktur ki, ona (iyice) dald›-¤›n›zda, Biz sizin üzerinizde flahidler durmufl olmaya-l›m. Yerde ve gökte zerre a¤›rl›¤›nca hiçbir fley Rab-binden uzakta (sakl›) kalmaz. Bunun daha küçü¤ü de,daha büyü¤ü de yoktur ki, apaç›k bir kitapta (kay›tl›)olmas›n. (Yunus Suresi, 61)
Allah, zamandan ve mekandan münezzehtir. Zamana ve
mekana tabi olan ise insand›r. Bu nedenle bizim için geçmifl, flu
an ve gelecek olan Allah'›n Kat›nda bir and›r. Örne¤in bir son-
raki yafl günümüz bizim için gelecek olan bir and›r. Gerçekte
ise o an, Allah Kat›nda olup bitmifltir, Allah o an› bilir. Yani bi-
zim bir sonraki yaflgünümüzde ne giyece¤imizi, kimlerle birlik-
te olaca¤›m›z›, o gün ne yapaca¤›m›z› Allah flu anda bilmekte-
dir. Ayn› flekilde iki sene sonra, üç sene sonra, on sene, k›rk
sene sonra ne yapaca¤›m›z› da Allah flu anda en ince detay›na
kadar sar›p kuflatm›flt›r. Allah tek bir insan›n yaflam›n›n tüm
günlerini, hatta tüm dakikalar›n›, saniyelerini tek bir an olarak
bildi¤i gibi, kainat var oldu¤undan beri yaflam›fl olan milyarlar-
ca insan›n ve bundan sonra yaflayacak olan tüm insanlar›n ya-
flamlar›n›n her saniyesine de tek bir an olarak hakimdir. Allah
sonsuz uzun zaman› sonsuz k›sa zaman içinde yani tek bir an-
da yaratm›flt›r.
‹nsan›n Allah'›n bu sonsuz ilminin bilincinde olmas› ve ka-
81
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
derinin bir izleyicisi oldu¤unu bilmesi ise onun için büyük bir
nimet ve kolayl›kt›r. Hakk›yla iman eden, samimiyetle Allah'a
teslim olan bir mümin, kendisi için haz›rlanm›fl olan kaderini
ibret alarak, heyecanla, flükürle ve her an tefekkür ederek,
koltu¤una oturup bir filmi izleyen kiflinin rahatl›¤› ile, güven ve
sevinç içinde izler.
Allah'› dost ve vekil edinen ve Allah'›n yaratt›¤› her olay-
dan, her görüntü ve her konuflmadan raz› olan bir insan kade-
rinden de raz›d›r. Allah, insanlar› denemek için kaderlerinde
farkl› olaylar ve görüntüler yaratabilir. Bunlar kimi zaman ür-
kütücü, kimi zaman zorluk ve s›k›nt› dolu görülebilir. Ancak bu
olaylar›n her biri Allah Kat›nda en ince detaylar›na kadar plan-
l› ve sakl›d›r. Örne¤in, Hz. Yusuf hiçbir suçu olmad›¤› halde y›l-
larca zindanda kalm›flt›r. Bu onun kaderindedir. Fakat, Hz. Yu-
suf Allah'›n yaratt›¤› kadere hoflnutluk ve sevinçle teslim oldu-
¤u için, hapis ona bir zorluk ve s›k›nt› de¤il, aksine birçok ni-
metin ve güzelli¤in kap›s›n› açan bir olay olarak görünmüfltür.
Sözgelimi, böyle bir zorluk an›n› kolayl›klar›n ve konforun ol-
du¤u bir ortamla karfl›laflt›ran mümin, nimetlerin zevkine daha
fliddetle var›r. Her gün bir gül bahçesi gören bir insan›n bu
bahçeden alaca¤› zevk ile, y›llarca beton duvardan baflka bir
fley görmemifl bir insan›n gül bahçesinden alaca¤› zevk elbette
ki çok farkl›d›r. Zorlu¤u, çirkinli¤i bilen bir insan rahattan ve
güzellikten çok daha büyük bir zevk alacakt›r. Veya kaderinde
Hz. Yusuf gibi haks›zl›¤a, zorlu¤a, hapis gibi bir ortama sabret-
mek olan bir insan, bunun ahirette kendisine Allah'tan bir hofl-
nutluk ve ecir olarak dönece¤ini düflünerek, kaderine sevinir.
Sonuçta, kaderinde olan› yaflad›¤›n› ve kendisi dahil olmak üze-
re hiçbir yarat›lm›fl varl›¤›n onun kaderinin önüne geçemeye-
ce¤ini, kaderindeki tek bir saniyeyi dahi de¤ifltiremeyece¤ini
82
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
bilir ve kaderine teslimiyetin rahatl›¤›n› yaflar.
Kadere teslim olan bir mümin elbette ki, her konumda
elinden gelenin en fazlas›n› yaparak çaba gösterir. Söz gelimi
hastalanan bir insan elbette ki doktora gidecek, ilaçlar›n› ala-
cak ve hastal›¤› ile ilgili herfleye dikkat edecektir. Ancak bunla-
r› yaparken, gitti¤i doktorun, ald›¤› ilaçlar›n ve tedavisinin so-
nucunun da Allah'›n yaratt›¤› kaderde oldu¤unu bilerek davra-
n›r. Bu nedenle, hiçbir zaman mutsuzlu¤a, telafla, s›k›nt›ya ve-
ya karamsarl›¤a kap›lmaz. Allah'›n kendisi için diledi¤inin en ha-
y›rl›s› oldu¤unu bilmenin huzur ve güvenini yaflar. ‹nsan›n her
olayda bir hay›r oldu¤una iman etmesi son derece önemli bir
konudur.
Müminler, fler gibi görünen olaylarda dahi onun kendileri
için büyük bir hay›r oldu¤una iman eder ve Allah'a tevekkül
ederler. Bu, sadece müminlere has bir özelliktir. Peygamber
Efendimiz bir hadisinde bu konuyu flöyle ifade etmifltir:
"Mü'min kiflinin durumu ne kadar flafl›rt›c›d›r. Zira her ifli onun için
bir hay›rd›r. Bu durum, sadece mü'mine hast›r, baflkas›na de¤il:
Ona memnun olaca¤› bir fley gelse flükreder, bu ise hay›rd›r; bir za-
rar gelse sabreder bu da hay›rd›r." (Muslim, Zuhd 64, 2999)
Allah, tüm evrenin tek hakimi, sonsuz güç sahibidir. Bu ger-
çe¤i bilen ve hakk›yla görebilen bir insan için zaten Allah'a tes-
lim olarak tevekkül etmekten baflka bir yol yoktur. Çünkü bir
insan›n karfl›laflt›¤› her olay, her insan, her konuflma, her ses,
Allah'›n denetimi alt›ndad›r. Peygamber Efendimizin de belirtti-
¤i gibi Allah'tan gelen herfley mümin için bir güzellik ve bir ha-
y›rd›r. Müminlerin bu gerçe¤in bilincinde olarak yaflad›klar› te-
vekkül anlay›fl›n› Allah bir ayetinde flöyle bildirir:
Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz
olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, aln›ndan yakala-
83
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
y›p-denetlemedi¤i hiçbir canl› yoktur. Muhakkak be-nim Rabbim, dosdo¤ru bir yol üzerinedir (dosdo¤ruyolda olan› korumaktad›r.) (Hud Suresi, 56)
Allah'a tevekkül etmeyerek, herfleyi kendi güçlerinin ve
kontrollerinin alt›nda zannedenler ise, daima korku, hüzün,
endifle ve karamsarl›k içinde olurlar. Bu, bir filmi izleyen bir in-
san›n sanki filmin sonunu de¤ifltirebilecekmifl gibi heyecana ve
pani¤e kap›lmas›na benzer. Böyle bir korku nas›l son derece
yersiz ve gereksiz ise, kaderini izleyen bir insan›n da karfl›lafl-
t›klar› karfl›s›nda benzer hislere kap›lmas› gereksiz ve yersizdir.
Örne¤in, suçsuz bir insana iftira atanlar Allah'›n kontrolünde
varl›klard›r. Ve Allah, insan› denemek için bu olaylar› yarat›r.
Bunlara sabretti¤i takdirde, Allah'›n r›zas›n›, cennetini ve rah-
metini kazanmay› uman mümin için üzülüp kederlenecek hiç-
bir neden olmaz. Ayr›ca Allah, müminlere her zaman yard›m›-
n› gönderir ve onlara ifllerinde kolayl›k sa¤lar. Bu, Allah'›n ke-
sin bir vaadidir. Allah bir ayetinde haks›zl›¤a u¤rayanlar için
flöyle buyurmaktad›r:
‹flte böyle; her kim kendisine yap›lan haks›zl›¤›n ben-zeriyle karfl›l›k verir, sonra aleyhine 'azg›nl›k ve sald›-r›da' bulunulursa, Allah, mutlaka ona yard›m eder.fiüphesiz Allah, affedicidir, ba¤›fllay›c›d›r. (Hac Suresi,60)
O halde Allah'›n gücünü, yard›m›n› ve dostlu¤unu bilen
müminler için tevekkül ve teslimiyet tek yoldur ve yollar›n en
güzeli ve en kolay›d›r. Aksi takdirde insan kald›ramayaca¤› a¤›r
bir yükün alt›na girer. Bediüzzaman Said Nursi, bir sözünde in-
san›n tevekkül etmedi¤i takdirde, kendi kendini nas›l bir zor-
luk içine sokaca¤›n› flöyle ifade eder:
"‹nsan zaîftir, belalar› çok. Fâkirdir, ihtiyac› pek ziyâde. Cizdir, ha-
84
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
yat yükü pek a¤›r. E¤er Kadîr-i Zülcelâl'e dayan›p tevekkül etmez-
se ve îtimad edip teslim olmazsa, vicdan› daim azâb içinde kal›r.
Semeresiz meflakkatler, elemler, teessüfler onu bo¤ar. Ya sarhofl
veya canavar eder." (Sözler, s. 29)
Ayr›ca flunu belirtmek gerekir ki, burada anlat›lanlar insan-
lar›n kendilerini veya birbirlerini teselli etmeleri, zorluklar kar-
fl›s›nda düflünerek kendilerine telkinde bulunmalar› için verilen
bilgiler de¤ildir. Bunlar Allah'›n yarat›fl›n›n ve dünya hayat›n›n
gerçek yüzüdür. As›l, aksine inanan veya aksine göre davranan
kendini aldatm›fl ve yan›ltm›fl olur. Dolay›s›yla cahiliye insan› en
varl›kl› ve en rahat günlerinde dahi tevekkülsüzlü¤ün s›k›nt› ve
gerilimini yaflarken, gerçeklere iman eden bir mümin, her ne
koflulda olursa olsun dinin insanlara getirdi¤i kolayl›¤›, nefleyi
ve konforu yaflar.
Allah Kuran'da müminler için flöyle bildirir:
Haberiniz olsun; Allah'›n velileri, onlar için korku
yoktur, mahzun da olmayacaklard›r. Onlar iman
edenler ve (Allah'tan) sak›nanlard›r. Müjde, dünya
hayat›nda ve ahirette onlar›nd›r. Allah'›n sözleri için
de¤ifliklik yoktur. ‹flte büyük 'kurtulufl ve mutluluk'
budur. (Yunus Suresi, 62-64)
Yaln›zca Allah'›n hoflnutlu¤unu araman›nkazand›rd›klar›
Dikkat ederseniz insanlar›n büyük bir bölümü hayatlar› bo-
yunca hep birilerinin hoflnutlu¤unu, be¤enisini ve sevgisini ka-
zanmaya çal›fl›rlar. Arkadafllar›n›n, patronlar›n›n, ifl arkadafllar›-
n›n, site sakinlerinin, izleyicilerinin, çocuklar›n›n… Böyle bir
anlay›fltaki insan›n hayat fleklinden giyimine, konuflma üslubun-
85
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
dan dinledi¤i müzi¤e kadar herfleyinde be¤enisi hedeflenen bi-
ri vard›r. Bu, birçok yönden çok zor, s›k›c›, yorucu ve y›prat›-
c› bir hayatt›r. Herfleyden önce, baflka insanlar›n hoflnutlu¤unu
arayan bir insan, vicdan›n› ço¤u zaman bask› alt›na almak duru-
munda kalacakt›r. Örne¤in, yeni tan›flt›¤› bir arkadafl grubun-
dan d›fllanmamak, kendisini kabul ettirebilmek için, bu insan-
larda gördü¤ü yanl›fl tav›rlar› söylemeye, onlar› uyarmaya çeki-
nir. Yaln›z kalma ve çevresindekileri kaybetme korkusu ile ha-
yat› boyunca vicdan›n›n emrettiklerinden tavizler verir. Bu, ön-
celeri onda büyük bir vicdani s›k›nt› olufltururken bir süre son-
ra tamamen vicdan› körelir ve art›k do¤ru ile yanl›fl›, iyi ile kö-
tüyü, güzel ile çirkini ay›rt edemeyecek duruma gelir.
Ayn› anda birçok insan› memnun etmek için çabalayan bir
kifliyi bekleyen di¤er bir zorluk ise, birini memnun ederken di-
¤erini k›zd›rma ihtimalidir. Bir insan arkadafllar›n› memnun
ederken ailesini, ailesini memnun ederken arkadafllar›n› k›zd›-
r›p kaybedebilir. Veya patronunun gözüne girmek için elinden
geleni yapan bir insan ifl arkadafllar›n›n hoflnutsuzlu¤unu kaza-
nabilir. Tüm bunlar›n sonucunda ise, böyle bir insan›n yaflam›n-
da her halükarda huzursuzluk, tedirginlik ve memnuniyetsizlik
olaca¤› aç›kt›r. Oysa samimi bir Müslüman sadece Allah'›n hofl-
nutlu¤unu arar. Onun için çevresindeki insanlar›n ne diyece¤i
de¤il, Allah'›n emrettikleri önemlidir. Allah'›n r›zas›n› aramak
ve ona göre hareket etmek ise her zaman dosdo¤ru olan yol-
dur. Allah bir ayetinde sadece Allah'›n r›zas›n› arayanla, birbi-
riyle geçimsiz birçok ortakl› sahipleri olan bir adam›n durumu
aras›ndaki fark› flöyle bildirir:
Allah (ortak koflanlar için) bir örnek verdi: Kendisihakk›nda uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri deçok ortakl› olan (köle) bir adam ile yaln›zca bir kifliye
86
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
teslim olmufl bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur
mu? Hamd, Allah'›nd›r. Hay›r onlar›n ço¤u bilmiyor-
lar. (Zümer Suresi, 29)
Ayette belirtildi¤i üzere insan›n yaflay›fl›na uygun olan yal-
n›zca Allah'›n hoflnutlu¤u üzerine kurulmufl bir yaflamd›r. Said
Nursi de Allah'›n r›zas›n› kazanmak için gayret etmenin her
zaman çok kolay bir hayat getirece¤ini flöyle aç›klam›flt›r:
"Amelinizde r›za-y› ‹lahi olmal›. E¤er O raz› olsa, bütün dünya küs-
se ehemmiyeti yok. E¤er O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri
yok. O raz› olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti ik-
tiza ederse, sizler istemek talebinde olmad›¤›n›z halde, halklara
kabul ettirir. Onlar› da raz› eder." (Lem'alar, s. 154)
Bediüzzaman'›n bu tefekkürü son derece önemlidir; ger-
çek ihlas ve samimiyetin de anahtar›d›r. ‹nsan ancak Rabbimi-
zin r›zas›n› arayarak gerçek samimi dindar olabilir. E¤er yapt›-
¤› ifllerde insanlar›n veya baflka varl›klar›n r›zas›na yöneliyorsa,
o zaman muhakkak bu iflin içine riya kar›flm›fl olur. Riyakar bir
yap› ise insan› hem dünyada hem de ahirette zarara sokar. Ön-
celikle, insanlar›n r›zas›n› arayanlar, bekledikleri karfl›l›¤› hiçbir
zaman göremezler. Bir insan›n gözüne girmek, ona adeta "ya-
ranmak" için çabalay›p dururlar ama karfl›lar›ndaki insan onla-
r›n bu çabalar›n› takdir edemez. Zaten etse bile kendisi de aciz
ve zavall› bir insand›r. Herfleyin tek hakimi ve sahibi olan Allah,
Kendi r›zas›n› kazanmak için çabalayanlar› ise sonsuz cenneti
ile müjdeler ki, cennet, insan›n nefsinin arzu etti¤i herfleyin ha-
z›r bulundu¤u bir mekand›r. Allah yaln›zca Kendi r›zas›na uyan-
lar›n kurtulufla erece¤ini flöyle bildirmifltir:
Allah, r›zas›na uyanlar› bununla kurtulufl yollar›na
ulaflt›r›r ve onlar› Kendi izniyle karanl›klardan nura
ç›kar›r. Onlar› dosdo¤ru yola yöneltip-iletir. (Maide
Suresi, 16)
87
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
Sadece Allah'›n r›zas›na uymak her insana, dünyada ve ahi-
rette en kolay, en güzel ve en nefle dolu hayat› getirecektir.
Fedakarl›k kolay, bencillik ise zor oland›r
Cahiliye toplumlar›nda insanlar genellikle kendi istek ve ç›-
karlar›n› ön planda tutar, her zaman "Önce benim rahat›m,
zevkim, konforum gelir" düflüncesiyle hareket ederler. Feda-
karl›k ise, bu insanlar›n nefsine çok zor gelir. Egoist tav›rlar
uyan›kl›k olarak görülürken, fedakarl›k genelde safl›k olarak
yorumlan›r. Oysa Allah'a iman eden ve Allah'›n hoflnutlu¤unu
kazanmak için fedakarl›kta bulunan biri için fedakarl›k hem bü-
yük bir kazançt›r, hem de son derece kolay bir ibadettir.
Müminlerin fedakarl›k anlay›fllar›n› Allah flöyle haber verir:
Kendileri, ona duyduklar› sevgiye ra¤men yeme¤i,
yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz size, ancak
Allah'›n yüzü (r›zas›) için yediriyoruz; sizden ne bir
karfl›l›k istiyoruz, ne bir teflekkür. Çünkü biz, as›k su-
ratl›, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz'den korkuyo-
ruz." Art›k Allah, onlar› böyle bir günün flerrinden ko-
rumufl ve onlara par›lt›l› bir ayd›nl›k ve bir sevinç ver-
mifltir. (‹nsan Suresi, 8-11)
Yapt›¤› fedakarl›¤›n karfl›l›¤›nda, ayetlerde bildirildi¤i gibi,
Allah'›n r›zas›n› ve "par›lt›l› bir ayd›nl›k ve sevinç" duyaca¤› ahi-
ret nimetlerini kazanaca¤›n› bilen bir mümin için, feda ettikle-
rinin hiçbir önemi kalmaz. Geçici, k›sa ve eksikliklerle dolu bir
hayatta insan›n en sevdi¤i mal varl›¤›n›n dahi, Allah'›n hoflnut-
lu¤unun ve bunun karfl›l›¤›nda verece¤i cennet hayat›n›n yan›n-
da hiçbir de¤eri ve güzelli¤i yoktur. Buna iman eden müminler,
yapt›klar› fedakarl›k ne kadar büyük olursa olsun ne bir takdir
88
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
beklerler ne de di¤er insanlar› minnet alt›nda b›rak›rlar.
Bütün bunlar›n yan›nda Allah, Kendi r›zas› için fedakarl›kta
bulunanlara dünyada da bolluk ve bereket vaat eder, verdi¤i-
nin fazlas›n› o kifliye ba¤›fllar. Allah bu vaadini ayetlerinde flöy-
le bildirir:
Allah'a karfl›l›¤›n› çok artt›rma ile kat kat artt›raca¤›güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daralt›rve geniflletir ve siz O'na döndürüleceksiniz. (BakaraSuresi, 245)
Mallar›n› Allah yolunda infak edenlerin örne¤i yedibaflak bitiren, her bir baflakta yüz tane bulunan birtek tanenin örne¤i gibidir. Allah, diledi¤ine kat katartt›r›r. Allah (ihsan›) bol oland›r, bilendir. Mallar›n›Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri fle-yin peflinden bafla kakmayan ve eziyet vermeyenle-rin ecirleri Rableri Kat›ndad›r, onlara korku yokturve onlar mahzun olmayacaklard›r. (Bakara Suresi,261-262)
Allah'a ve ahirete inanmayanlar içinse fedakarl›¤›n her tür-
lüsü büyük bir kay›p, kendilerinden ve ç›karlar›ndan önemli bir
eksilmedir. ‹nançs›z olduklar› için, asl›nda kendilerine büyük
kazanç olacak güzellikleri çirkin ve kay›p olarak görürler. Ben-
cilli¤in, mal›n› ve paras›n› elinde s›k› s›k›ya tutmaya çal›flman›n
s›k›nt› ve gerilimini yaflarlar. Evlerinde otururken dahi sürekli
bir huzursuzluk içindedirler. Eflyalar›n›n y›pranmas›, yiyecekle-
rinin tükenmesi, dostlar›n›n ziyareti bu insanlar için hep bir
eziyet ve zahmet konusudur. Kötü ahlaklar› ile kendi kendile-
rine zulmeder, güzel ahlak›n getirece¤i huzur ve bereketten
mahrum kal›rlar.
89
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
90
Affedicilik insan için en hay›rl› ve en güzeloland›r
"Kullar›ndan tevbeyi kabul eden, kötülükleri affe-den ve ifllediklerinizi bilen O'dur." (fiura Suresi, 25) aye-
tinde de bildirildi¤i gibi, Allah affedicidir. Müminler de Allah'›n
be¤endi¤i ahlaka uyan kifliler olarak, birinden kötülük gördük-
lerinde affetmeyi, kötülü¤ü iyilikle uzaklaflt›rmay› seçerler.
fiüphesiz, bir kötülük karfl›s›nda sabrederek, alttan almak, kö-
tülük yapan kimseyi affederek intikam h›rs›na kap›lmamak, öf-
keyi yenip tutmak takva sahibi insanlara has bir özelliktir. Ve
bu tavr›n karfl›l›¤› Allah'›n hoflnutlu¤u ve sevgisidir. Allah bir
ayetinde flöyle bildirir:
Onlar, bollukta da, darl›kta da infak edenler, öfkeleri-
ni yenenler ve insanlar (daki haklar›n)dan ba¤›fllama
ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanlar› sever. (Al-i
‹mran Suresi, 134)
Kötülüklere karfl› iyilikle karfl›l›k vererek affeden kifli ayn›
zamanda kendisi ve çevresi içinde bar›fl ve huzur dolu bir or-
tam haz›rlam›fl olur. Bu elbette ki, sürekli karfl›l›kl› intikamlar›n
al›nd›¤›, kin, nefret, düflmanl›k duygular›n›n hakim oldu¤u zor
bir ortamla karfl›laflt›r›lmayacak kadar kolay, huzurlu ve rahat
bir ortamd›r. ‹nsan, ilk an kap›ld›¤› öfke ve kin duygular›ndan
kurtulmak için belki k›sa bir süre nefsini dizginlemek ve sab›r
ve çaba göstermek durumunda kalacakt›r, ama karfl›l›¤›nda
dostluk, sevgi, sayg› ve bar›fl dolu bir ruha ve ortama sahip ola-
cakt›r. Allah ayetlerinde müminlere flöyle bildirir:
‹yilikle kötülük eflit olmaz. Sen, en güzel olan bir
tarzda (kötülü¤ü) uzaklaflt›r; o zaman, (görürsün ki)
seninle onun aras›nda düflmanl›k bulunan kimse, san-
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
ki s›cak bir dost(un) oluvermifltir. Buna da, sabreden-
lerden baflkas› kavuflturulamaz. Ve buna, büyük bir
pay sahibi olanlardan baflkas› da kavuflturulamaz.
(Fussilet Suresi, 34-35)
Allah, güzel ahlak›n karfl›l›¤›nda insanlara güzel ve kolay bir
hayat sunar. Affedici olmayan bir insan›n çevresinde hep düfl-
manlar›, ona kin ve nefret güden insanlar bulunurken, affeden
insan›n dünyada buldu¤u karfl›l›k huzurlu ve bar›fl dolu bir ha-
yat ve s›cak dostlard›r.
Tevazu kolay ve rahat bir hayat getirir
Kibir ve büyüklenme bir insana en çok zulüm ve s›k›nt› ya-
flatan kötü ahlak özelliklerindendir. Tevazu ise, tam aksine, in-
sana huzur ve rahatl›k getirir. Kibirli bir insan, herfleyden ön-
ce tüm özelliklerini kendine ait zanneder. Örne¤in zekas›n›n
Allah'›n kendisine verdi¤i bir nimet oldu¤unu düflünüp flükre-
dece¤ine, zekas›yla övünür. Bu özelli¤ini gözünde büyüterek
çevresindekileri kendisinden küçük görür ve afla¤›lar. Bu ka-
rakterinin bir sonucu olarak, çevresindeki insanlar taraf›ndan
sevilmez, itici bulunur. Belki, kibirli tav›rlar›ndan dolay› baz›
kimseler yan›nda ezilip, sayg› gösteriyor olabilirler. Ancak ki-
birli insana gösterilen sayg›, içten, samimi, gerçekten o kifliye
hürmet duyuldu¤u için gösterilen bir sayg› de¤ildir; aksine
onun kibirinin, azametinin flerrinden kurtulabilmek için uygula-
nan bir davran›fl fleklidir. Dolay›s›yla kibirli insanlar›n gerçek,
samimi, içten bir sevgi ile kendilerine ba¤l› dostlar› olmaz.
Çevrelerinde hep kendilerine göstermelik bir ilgi ve sayg› gös-
teren insanlar olur.
Kibirli insan›n kendi kendine yapt›¤› en büyük zulümlerden
91
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
biri de, çevresine karfl› hep kusursuz ve eksiksiz görünmeye
çal›flmas›d›r. Örne¤in yukar›da verdi¤imiz örnekte oldu¤u gibi,
zekas› ile kibirlenen bir insan daima en zeki olma iddias›ndad›r.
Asla hata yapmay› kabullenemez. Bir hata yapt›¤›nda bunun in-
sanlar taraf›ndan fark edilmemesi için elinden geleni yapar, hat-
ta yalan söyleyerek çok küçük durumlara düfler. Oysa insan
son derece aciz, eksikliklere sahip ve bu dünya hayat›nda her
an denenen bir varl›kt›r. Dolay›s›yla hayat› boyunca birçok ek-
sikli¤i ve hatas› olmas› son derece do¤ald›r. Bunlar› di¤er in-
sanlar›n gözünden saklamaya çal›flmak ise son derece anlams›z
ve gereksizdir. Allah'›n herfleyi gören ve bilen olmas›, insan›n
aciz ve eksikliklerle dolu bir varl›k oldu¤unu kavramas›, ve in-
sanlar›n gözünde ne oldu¤unun de¤il, as›l Allah Kat›ndaki yeri-
nin önemli oldu¤unu bilmesi, insan›n üzerindeki bu zulmü kal-
d›rarak, yaflad›¤› hayat› kolay ve huzurlu hale getirir.
‹nsanlar›n nefislerinde yer al›p onlara en büyük s›k›nt›y› ya-
flatan hislerden biri ise kendisini baz› özelliklerinden dolay› di-
¤erlerine göre daha de¤erli bulmas›d›r. Bu, asl›nda fleytan›n da
bir özelli¤idir. Allah, Hz. Adem'i yaratt›¤›nda fleytana ve tüm
meleklere Hz. Adem'in önünde secde etmelerini emretmifltir.
Melekler, Allah'›n güzel ahlakla yaratt›¤› varl›klar olarak hemen
secde etmifllerdir. fieytan ise secde etmekte direnmifl ve ma-
zeret olarak flunlar› söylemifltir:
Dedi ki: "Ben ondan hay›rl›y›m; sen beni ateflten ya-ratt›n, onu ise çamurdan yaratt›n." (Sad Suresi, 76)
Ayette de bildirildi¤i gibi, fleytan kendisini di¤er yarat›lm›fl-
lara göre üstün gördü¤ü için, Allah'›n emrinden dahi ç›kabile-
cek kadar azg›nlaflm›flt›r.
Kuran'da kendilerini üstün zannettikleri için sapanlardan
da söz edilmektedir. Örne¤in, Yahudi ve H›ristiyanlar, "Biz
92
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
93
Allah'›n çocuklar›y›z ve sevdikleriyiz..." (Maide Suresi,
18) diyerek sapmaktad›rlar. Ancak, onlar da dahil olmak üze-
re bütün insanlar, Allah'›n yaratt›¤› aciz varl›klard›r. Her insan
Allah'a muhtaçt›r ve Allah'›n kendisi için yaratt›¤› kaderi izler.
Hiçbir insan kendi kendine baz› özellikler kazan›p sonra bun-
larla üstünlük kazanamaz. ‹nsanlar›n üstünlü¤ü ancak Allah'a
yak›nl›kta, takvada gösterdikleri çaba ile ölçülebilir.
Allah'›n kendisini ayr›cal›kl› ve üstün zannedenlere Ku-
ran'da verdi¤i cevap flöyledir:
"... Peki, ne diye sizi günahlar›n›zdan dolay› azablan-d›r›yor? Hay›r, siz O'nun yaratt›¤›ndan birer beflersi-niz. O, diledi¤ini ba¤›fllar, diledi¤ini azapland›r›r. Gök-lerin, yerin ve bunlar›n aras›ndakilerin tümünün mül-kü Allah'›nd›r. Son var›fl O'nad›r." (Maide Suresi, 18)
Kusursuzluk ve hatas›zl›k iddias›, insan için çok a¤›r bir
yüktür. ‹nsanlar aras›nda da ayr›cal›kl› olmaya çal›fl›rlar, bu yüz-
den her anlar›n› kontrol alt›nda tutarlar, her an iddial› bir ta-
v›r içinde olmaya gayret gösterirler. Örne¤in bir toplant›ya ka-
t›ld›klar›nda en etkili konuflan›n, en güzel giyinenin, en zeki çö-
zümler bulan›n, en fazla dikkati üzerinde toplayan›n kendileri
olmas›n› isterler. Herhangi bir topluluk içindeyken bile, otur-
mak için seçtikleri yere kadar bir ayr›cal›k, farkl›l›k, üstünlük
havas› oluflturmaya çal›fl›r, asla kalabal›¤›n veya o odadaki in-
sanlar›n aras›nda kaynamay› kabullenemezler. Bunun içinse her
an "diken üzerinde" gibidirler. Hiçbir hareketleri do¤al ve iç-
ten olmaz. Yapt›klar› herfley, iddialar›na ulaflabilmek için he-
sapl› ve planl› olur. Bunun bir insan için ne kadar büyük bir
azap olaca¤› ve o kifliye ne kadar büyük bir yük yükleyece¤i ise
ortadad›r. Ayr›ca bilinmelidir ki böyle insanlar, kibirlenerek
hedefledikleri hiçbir fleye eriflemezler. Kibirlendikçe, hem çev-
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
relerinden nefret ve k›zg›nl›k kazan›rlar, hem de ellerindekiler
al›nd›¤›nda çok büyük bir çöküntü yaflayarak hayata küserler.
Allah bir ayetinde, kibirlenenlerin bir sonuca varamad›klar›n›
flöyle bildirir:
fiüphesiz kendilerine gelmifl bulunan hiçbir delil ol-maks›z›n Allah'›n ayetleri konusunda mücadele eden-lere gelince; onlar›n gö¤üslerinde kendisine ulaflama-yacaklar› bir büyüklük (iste¤i)nden baflkas› yoktur.Art›k sen Allah'a s›¤›n. fiüphesiz O hakk›yla ifliten,hakk›yla görendir. (Mümin Suresi, 56)
Kibirli insanlar, dünya hayat›nda hiçbir emellerine erifleme-
dikleri gibi, en önemlisi Allah'›n sevgisini de kaybederler. Allah
bir ayetinde bunu flöyle bildirir:
"‹nsanlara yana¤›n› çevirip (büyüklenme) ve böbür-lenmifl olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, bü-yüklük taslay›p böbürleneni sevmez." (Lokman Sure-si, 18)
Tevazulu insanlar ise, kibirli insanlar›n yaflad›klar› s›k›nt› ve
bask›lar› hiçbir zaman yaflamazlar. Elbette ki her insan herfle-
yin en güzeline sahip olmay›, herfleyin en iyisini yapmay› ister.
Ancak bunlar› dünyevi h›rslar›n› tatmin etmek, insanlar›n göz-
lerinde büyümek ve bundan dolay› sayg› görmek için yapanlar
büyük bir kay›p içindedirler. Mütevaz› bir insan ise bunlar›n
hepsini Allah'› raz› etmek ve sevap kazanmak için ister. Bir fley
baflard›¤›nda veya güzel bir özelli¤e sahip oldu¤unda, bunlar›n
hiçbirinin kendisinden olmad›¤›n›, her birinin Allah'›n kendisine
lütfetti¤i nimetler oldu¤unu bilir. Bunlar› kendisine veren, ka-
derinde kendisine baflar›, güzellik ve nimet yaratan Allah'a flük-
reder. Dolay›s›yla bunlardan herhangi birini kaybetti¤inde de
mutsuz olmaz. Bunun da kendisi için bir deneme oldu¤unu bi-
94
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
95
lir ve tevekkül eder. Ne baflar›y› ne de baflar›s›zl›¤›, ne güzelli-
¤i ne de çirkinli¤i sahiplenmez. Hepsinin dünya hayat›nda ken-
disini denemek için yarat›lan olay ve görüntüler oldu¤unu bile-
rek, bu inanc›n›n kendisine verdi¤i huzur ve rahatl›¤› yaflar.
Bediüzzaman da kibirli ve mütevaz› insanlar›n yaflamlar›
aras›ndaki fark› k›saca flöyle özetler:
"Kendini be¤enen belay› bulur, zahmete düfler. Kendini be¤enme-
yen safay› bulur, rahmete gider." (Mektubat, s.301)
Dürüstlük ve samimiyetin getirdi¤i kolayl›k vehuzur
Cahiliye insanlar› bafllar› s›k›flt›¤›nda hemen yalana baflvu-
rurlar. Bunu kendilerini kurtarmak için kolay bir yöntem ola-
rak görürler. Oysa, dürüst olmamak ve yalanc›l›k bir insan›n
sahip oldu¤u en azap ve s›k›nt› verici yönlerden biridir. Her-
fleyden önce yalan söyleyen bir insan her an yalan›n›n ortaya
ç›kmas›n›n tedirginli¤ini yaflar ve bundan dolay› küçük düflecek
diye korkar. Bunun d›fl›nda yalanc›l›¤›n getirdi¤i vicdan s›k›nt›s›
insanlarda huzursuz ve gerilimli bir hale neden olur. Herkesin
birbirine yalan söyledi¤i bir ortam ise son derece samimiyet-
siz ve riyakard›r. Herkes birbirinin her söyledi¤inden flüphele-
nir. En basit konularda dahi birbirlerine güvenemezler. Söz ge-
limi yeni ald›klar› k›yafetin yak›fl›p yak›flmad›¤›n› sorduklar›nda
riyakar bir cevap alacaklar›ndan emindirler. Yalanlar ve riya
üzerine kurulu bir dostlu¤un ise samimi ve içten bir dostluk
olamayaca¤› bellidir. Oysa dürüstlük Allah'tan korkan bir insan
için çok önemlidir. Allah bir ayetinde iman edenlere dürüst-
lü¤ü flöyle emreder:
Ey iman edenler, Allah'tan sak›n›n ve sözü do¤ru söy-
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
leyin. (Ahzab Suresi, 70)
Dürüstlük ve samimiyet ise müminlere çok güzel, güveni-
lir, huzur dolu bir hayat getirir. Örne¤in hata yapan bir mümin
bunu hiçbir zaman di¤erlerinden gizlemez. Çünkü Allah'›n ken-
disini her an izledi¤ini ve iflitti¤ini bilir ve Allah'a yönelerek tev-
be eder. Müminlerin bilmesi gerekiyorsa bunu onlara da en
do¤ru ve dürüst flekliyle anlat›r. Müminlerin böyle bir dürüst-
lük karfl›s›nda samimiyetini istismar etmeyeceklerini bilir. Ak-
sine yap›lan hata ne olursa olsun müminler, o kiflinin gösterdi-
¤i samimi ve tevazulu tav›rdan dolay› son derece hoflnut olur
ve o kifliye güven duyarlar. Peygamber Efendimiz (sav) de bir
hadisinde yalan söylemek ile ilgili olarak flöyle buyurmufllard›r:
Hiç flüphe yok ki do¤ruluk iyili¤e götürür. ‹yilik de cennete gö-
türür. Kifli do¤ru söyleye söyleye Allah Katında sıddîk (do¤ru
sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehen-
neme götürür. Kifli yalan söyleye söyleye Allah Katında kezzâb
(çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, iEdeb, 69; Müslim, Birr, 103-
104)
Samimi, gizlisi sakl›s› olmayan, esrarengiz bir hava sunma-
yan aç›k bir insan çok güvenilirdir ve o kiflinin yan›nda herkes
rahat eder. Böyle insanlar›n birarada bulunduklar› bir toplum
ise, çok büyük bir nimet ve güzelliktir. ‹nsanlar belki dürüst
davranarak kendilerini küçük düflürmekten, zorluk yaflamak-
tan çekinirler ancak, Allah dürüst ve samimi insanlara çok ne-
fleli, güvenli ve huzurlu bir ortam verir. Onlar›n ahirette ala-
caklar› karfl›l›k ise çok daha güzel ve müjde doludur:
Allah dedi ki: "Bu, do¤rulara, do¤ru söylemelerinin
yarar sa¤lad›¤› gündür. Onlar için, içinde ebedi kala-
caklar›, alt›ndan ›rmaklar akan cennetler vard›r.
96
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
Allah onlardan raz› oldu, onlar da O'ndan raz› olmufl-lard›r. ‹flte büyük 'kurtulufl ve mutluluk' budur." (Ma-ide Suresi, 119)
Güzel ahlak her insan›n hayat›nahuzur ve kolayl›k getirir
Bu bölümde güzel ahlak özelliklerinden birkaç örnek ve-
rilerek, as›l kolay olan›n ve insana mutluluk getirenin Kuran
ahlak›n›n yaflanmas› oldu¤u anlat›ld›. Burada verilen örnekleri
ço¤altmak mümkündür. Çünkü her kötü özelli¤inden kurtula-
rak bir iyilik daha kazanan kifli için bir kat daha fazla sevinç ve-
silesi oluflacakt›r. Örne¤in k›skanç biri k›skançl›kla kendi ken-
dini y›prat›p dururken, bütün güzelliklerden, güzel insanlardan,
di¤er insanlar›n baflar›lar›ndan zevk almaya bafllayacakt›r. Ör-
ne¤in daha önce k›skançl›k ve öfke ile bakt›¤› arkadafl›n›n gü-
zelli¤i, bir anda Allah'›n yarat›fl›n› övdü¤ü, her gördü¤ünde ni-
met olarak gördü¤ü bir güzelli¤e ve sevince dönüflecektir. Ve-
ya en ufak bir olayda dahi sab›rs›zlanarak kendisine suni olarak
s›k›nt›lar yaflatan bir insan, sabr›n güzelli¤ini ve Allah Kat›nda-
ki de¤erini ö¤renerek yaflad›¤›nda, en zorlu ve çetin gibi görü-
nen olaylarda dahi sabretmenin, tevekkülün ve teslimiyetin bü-
yük sevincini ve huzurunu yaflar.
Bu zorluklara sab›r gösterdi¤inde kazanaca¤› ecri düflüne-
rek sevinci kat kat artar. Sonuç olarak, Allah'a, Allah'›n yarat-
t›¤› kadere, cennetin ve cehennemin varl›¤›na kesin bir bilgiyle
iman etmek, bir insana en büyük sevinci, huzuru, rahatl›¤› ve
kolayl›¤› getiren önemli bir s›rd›r. Bunlara eriflmek için baflka
yollar arayanlar büyük bir yan›lg› içindedirler ve iman etmeden
bu nimetlere asla eriflemezler.
97
fiEYTANIN ZAYIF H‹LES‹
Allah her insan› bu dünya hayat›nda dener. Ve her insan›n
bu deneme s›ras›nda gösterdi¤i ahlaka ve iman›na göre, as›l ha-
yat›n›n cennette veya cehennemde olaca¤› belirlenmifl olur.
Allah'›n kullar› için yaratt›¤› bu deneme ise son derece kolay
ve rahatt›r. Daha önceki konularda da de¤inildi¤i gibi insana
düflen Allah'›n Kuran'da bildirdi¤i ve insana dünya hayat›nda da
mutluluk ve huzur getiren hayat› yaflamakt›r. Allah, bu imtihan
içinde ise imana karfl› negatif bir güç olarak fleytan› yaratm›fl-
t›r. Allah'›n ayetlerinde bildirdi¤i gibi, fleytan insanlar›n düflün-
celerine vesvese vererek, onlara imans›zl›¤› telkin ederek, ve-
ya baz› insanlar›n tav›rlar› ve konuflmalar› arac›l›¤›yla, insanlar›
dinden, Allah'›n emirlerinden ve güzel ahlaktan çevirmek için
çaba harcar. Bunun için her yolu dener, insanlara türlü türlü
tuzaklar kurar. fieytan›n insan›n bir düflman› oldu¤unu Allah bir
ayetinde flöyle haber vermektedir:
Ey iman edenler, hepiniz topluca "bar›fl ve güvenli¤e
(Silm'e, ‹slam'a) girin ve fleytan›n ad›mlar›n› izleme-
yin. Çünkü o, size apaç›k bir düflmand›r. (Bakara Su-
resi, 208)
Ne var ki, Allah'›n ayetlerinde de bildirdi¤i gibi fleytan›n in-
sanlar için haz›rlad›¤› hileler çok zay›ft›r ve iman gözüyle bakan
98
biri fleytan›n tuzaklar›n› hemen görür ve bozar. Allah Kuran'da
fleytan›n yapt›¤› hilelerin çok zay›f oldu¤unu ve insanlar üzerin-
de zorlay›c› bir etkisinin olmad›¤›n› haber vermifltir.
Kuran'daki, "‹fl hükme ba¤lan›p-bitince, fleytan derki: "Do¤rusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti,ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyle-dim. Benim size karfl› zorlay›c› bir gücüm yoktu, yal-n›zca sizi ça¤›rd›m, siz de bana icabet ettiniz. Öyleysebeni k›namay›n, siz kendinizi k›nay›n. Ben sizi kurta-cak de¤ilim, siz de beni kurtacak de¤ilsiniz. Do¤rusudaha önce beni ortak koflman›z› da tan›mam›flt›m.Gerçek flu ki, zalimlere ac› bir azab vard›r." (‹brahim
Suresi, 22) ayeti gere¤ince zorlay›c› bir güç olmad›¤› için mü-
min güçlü bir konumda olur. Bu da çok büyük bir rahatl›kt›r.
iblis'in müstakil bir gücünün olmad›¤› baflka ayetlerde de
flöyle haber verilir:
Andolsun, ‹blis, kendileri hakk›nda zann›n› do¤rula-m›fl oldu, böylelikle iman eden bir grup d›fl›nda, onauymufl oldular. Oysa onun, kendilerine karfl› hiçbirzorlay›c›-gücü yoktu; ancak Biz ahirete iman edeni,ondan kuflku içinde olandan ay›rdetmek için (ona buimkan› verdik). Senin Rabbin, herfleyin üzerinde gö-zetici-koruyucudur. (Sebe Suresi, 20-21)
fieytan›n insanlar üzerinde hiçbir zorlay›c› gücünün olma-
mas›, insanlar için Allah'›n belirledi¤i bir kolayl›kt›r. fieytan sa-
dece insana kötülü¤ü, inkar›, kötü ahlak özelliklerini f›s›ldar,
onlar› inkara ça¤›r›r. Ancak, bunlar› insanlara yapt›rmak için
bask› uygulamaz, kurdu¤u tuzaklar anlafl›l›r ve zay›ft›r. ‹nsan›n
fleytan›n etkisinden kurtulmak için çok büyük bir çaba ve güç
harcamas›na gerek yoktur. Çok az düflünen bir insan gerçek-
99
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
leri hemen görür ve fleytana uymaz. Örne¤in, fleytan bir insa-
na dünya hayat›n› çok çekici ve süslü gösterebilir. Genç bir in-
sana dünya hayat›n› sanki hiç bitmeyecekmifl gibi hissettirip,
onu dünyaya tutkuyla ba¤lamaya çal›flabilir. Oysa, akl› bafl›nda
ve gerçekçi düflünen biri için fleytan›n bu çabalar› çok zay›f ve
etkisizdir. Her insan›n bir gün mutlaka ölece¤ini, dünya haya-
t›nda çekici gibi görünen herfleyin geçici, k›sa ömürlü ve cen-
netteki haliyle k›yasland›¤›nda son derece eksik ve yetersiz ol-
du¤unu bilen ve düflünen bir insan, fleytan›n tuza¤›n› bozmufl
olur. Veya fleytan bir insana kibiri ve kendini be¤enmeyi f›s›l-
dar. Ancak, acizliklerini, eksikliklerini, kusurlar›n› düflünen ve-
ya bir gün ölüp de topra¤›n alt›nda çürüyecek bir bedene sa-
hip oldu¤unu hat›rlayan insan fleytan›n bu telkininden de kolay-
l›kla kurtulacakt›r.
Elbette ki bu kolayl›k, samimi olarak fleytan›n etkisinde ya-
flamak istemeyen, Allah'›n r›zas›n›, rahmetini ve cennetini he-
def edinen salih insanlar içindir. Aksi takdirde, yani bir insan
Allah'tan korkup sak›nmad›¤›nda ve Allah'›n r›zas›n› gözetme-
di¤inde fleytan›n tuzaklar›na düflmesi çok kolay olacakt›r. Rab-
bimiz fleytan›n sadece "muhlis" kullar›n›n üzerinde bir etkisinin
olamayaca¤›n› ayetlerinde flöyle haber vermektedir:
Dedi ki: "Senin izzetin ad›na andolsun, ben, onlar›ntümünü mutlaka azd›r›p-k›flk›rtaca¤›m. Ancak onlar-dan, muhlis olan kullar›n hariç." (Sad Suresi, 82-83)
Buna karfl›l›k fleytan›n ça¤r›lar›na uyan ve onu dost edinen-
lerin sonu ise ayette flöyle aç›klanmaktad›r:
Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikir-den (Kur'an'dan) sapt›rm›fl oldu. fieytan da insan› 'ya-payaln›z ve yard›ms›z" b›rakand›r. (Furkan Suresi,29)
100
SONUÇ
Yeryüzünde yaflamakta olan tüm insanlar gibi siz de ilerle-
yen her saat, her dakika ve her saniye ahiret yaflam›n›za daha
çok yaklafl›yorsunuz. Bu, kaç›n›lmaz bir gerçek... Bir gün, bir
flekilde yaflam›n›z sonlanacak ve Allah Kat›nda dünyada yapt›k-
lar›n›zdan dolay› hesap vereceksiniz.
fiimdiye kadar dini zor gördü¤ünüz için dinden uzak dur-
mufl, Kuran ahlak›n› yaflamam›fl ve birçok hata yapm›fl olabilir-
siniz. Ama flu andan sonra önemli olan samimi olarak Allah'a
tevbe edip, ahiretiniz için en hay›rl›s›n› yapman›z ve kolay ola-
na yönelmenizdir. Bu karara vard›¤›n›zda flu ana kadar al›flt›¤›-
n›zdan çok farkl› ve "güzel bir hayat"a kavuflaca¤›n›z ise Allah'›n
izniyle kesin bir gerçektir.
"Güzel bir hayat" kavram› insanlara ço¤u zaman yabanc›
gelir. ‹nsanlar›n büyük bir ço¤unlu¤u, hiçbir s›k›nt›, üzüntü,
korku, endifle duymayacaklar› bir hayat›, eriflilmesi imkans›z
bir hayal olarak görürler. Gerçekten böyle bir hayat, dinden
uzak yaflayan insanlar için eriflilmesi mümkün olmayan bir ha-
yaldir.
Böyle huzurlu ve sevinç içinde bir hayat› sadece Allah'›n r›-
zas›n›, cennetini ve rahmetini kendilerine hedef edinen,
Allah'tan korkup sak›nanlar yaflayabilirler. Bu Allah'›n inanan
101
kullar›na müjdeledi¤i bir gerçektir:
Erkek olsun, kad›n olsun, bir mü'min olarak kim salihbir amelde bulunursa, hiç flüphesiz Biz onu güzel birhayatla yaflat›r›z ve onlar›n karfl›l›¤›n›, yapt›klar›n›nen güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Kitap boyunca da kapsaml› olarak anlat›ld›¤› gibi, Allah'›n
insanlar için bildirdi¤i din, çok kolay ve zahmetsizdir. Ayr›ca in-
san›n hayat›ndaki tüm zorluklar›, s›k›nt› ve zahmetleri giderir.
Dini yaflayan insan Allah'›n korumas› alt›nda, her iflinde baflar›-
ya ve en güzeline eriflir ve ayette bildirildi¤i gibi en güzel haya-
t› yaflar.
O halde siz de güzel olan› ve ayn› zamanda da en kolay ya-
flam› tercih edin. Böyle bir hayat› Kuran ahlak›n› yaflayarak ko-
layca elde edebilirsiniz. Çünkü Kuran, bu evrendeki herfley gi-
bi sizi de yaratan Allah'›n sözüdür. fiu ana kadar içinde yaflad›-
¤›n›z toplumdan, çevrenizdeki insanlardan, gazetelerden, tele-
vizyondan ald›¤›n›z telkinleri bir kenara b›rakarak sadece
Allah'›n sözü olan hak dine yönelin ve Kuran ahlak›n› yaflama-
n›n kolayl›¤›n› düflünün.
Unutmay›n; e¤er din ahlak›n›n rahatça yaflanabilirli¤ini gör-
mezlikten gelerek, kolay olan› terk edecek olursan›z, ahirette
ummad›¤›n›z sonsuz bir ac› ile karfl›laflabilirsiniz.
102
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
DARWIN‹ZM'‹N ÇÖKÜfiÜ
Darwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl gerçe¤ini reddet-
mek amac›yla ortaya at›lm›fl, ancak baflar›l› olamam›fl bilim d›fl›
bir safsatadan baflka bir fley de¤ildir. Canl›l›¤›n, cans›z maddel-
erden tesadüfen olufltu¤unu iddia eden bu teori, evrende ve
canl›larda çok mucizevi bir düzen bulundu¤unun bilim
taraf›ndan ispat edilmesiyle çürümüfltür. Böylece Allah'›n tüm
evreni ve canl›lar› yaratm›fl oldu¤u gerçe¤i, bilim taraf›ndan da
kan›tlanm›flt›r. Bugün evrim teorisini ayakta tutmak için dünya
çap›nda yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin
çarp›t›lmas›na, tarafl› yorumlanmas›na, bilim görüntüsü alt›nda
söylenen yalanlara ve yap›lan sahtekarl›klara dayal›d›r.
Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim te-
orisinin bilim tarihindeki en büyük yan›lg› oldu¤u, son 20-30 y›l-
d›r bilim dünyas›nda giderek daha yüksek sesle dile getirilmek-
tedir. Özellikle 1980'lerden sonra yap›lan araflt›rmalar, Darwi-
nist iddialar›n tamamen yanl›fl oldu¤unu ortaya koymufl ve bu
gerçek pek çok bilim adam› taraf›ndan dile getirilmifltir. Özel-
likle ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farkl› alanlar-
103
dan gelen çok say›da bilim adam›, Darwinizm'in geçersizli¤ini
görmekte, canl›lar›n kökenini art›k yarat›l›fl gerçe¤iyle aç›kla-
maktad›rlar.
Evrim teorisinin çöküflünü ve yarat›l›fl›n delillerini di¤er pek
çok çal›flmam›zda bütün bilimsel detaylar›yla ele ald›k ve alma-
ya devam ediyoruz. Ancak konuyu, tafl›d›¤› büyük önem nede-
niyle, burada da özetlemekte yarar vard›r.
Darwin'i Y›kan Zorluklar
Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti ol-
mas›na karfl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teori-
yi bilim dünyas›n›n gündemine sokan en önemli geliflme, Char-
les Darwin'in 1859 y›l›nda yay›nlanan Türlerin Kökeni adl› kita-
b›yd›. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farkl› canl› türlerini
Allah'›n ayr› ayr› yaratt›¤› gerçe¤ine karfl› ç›k›yordu. Darwin'e
göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlard› ve zaman içinde
küçük de¤iflimlerle farkl›laflm›fllard›.
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanm›-
yordu; kendisinin de kabul etti¤i gibi sadece bir "mant›k yürüt-
me" idi. Hatta Darwin'in kitab›ndaki "Teorinin Zorluklar›" bafl-
l›kl› uzun bölümde itiraf etti¤i gibi, teori pek çok önemli soru
karfl›s›nda aç›k veriyordu.
Darwin, teorisinin önündeki zorluklar›n geliflen bilim tara-
f›ndan afl›laca¤›n›, yeni bilimsel bulgular›n teorisini güçlendirece-
¤ini umuyordu. Bunu kitab›nda s›k s›k belirtmiflti. Ancak geliflen
bilim, Darwin'in umutlar›n›n tam aksine, teorinin temel iddiala-
r›n› birer birer dayanaks›z b›rakm›flt›r.
Darwinizm'in bilim karfl›s›ndaki yenilgisi, üç temel bafll›kta
incelenebilir:
104
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
1) Teori, hayat›n yeryüzünde ilk kez nas›l ortaya ç›kt›¤›n› as-
la aç›klayamamaktad›r.
2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim mekanizmalar›"n›n, gerçek-
te evrimlefltirici bir etkiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir bi-
limsel bulgu yoktur.
3) Fosil kay›tlar›, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine
bir tablo ortaya koymaktad›r.
Bu bölümde, bu üç temel bafll›¤› ana hatlar› ile inceleyece-
¤iz.
Afl›lamayan ‹lk Basamak: Hayat›n Kökeni
Evrim teorisi, tüm canl› türlerinin, bundan yaklafl›k 3.8 mil-
yar y›l önce ilkel dünyada ortaya ç›kan tek bir canl› hücreden
geldiklerini iddia etmektedir. Tek bir hücrenin nas›l olup da
milyonlarca kompleks canl› türünü oluflturdu¤u ve e¤er gerçek-
ten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden bunun izlerinin fo-
sil kay›tlar›nda bulunamad›¤›, teorinin aç›klayamad›¤› sorular-
dand›r. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim süreci-
nin ilk basama¤› üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk
hücre" nas›l ortaya ç›km›flt›r?
Evrim teorisi, yarat›l›fl› reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdaha-
leyi kabul etmedi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir plan ve düzen-
leme olmadan, do¤a kanunlar› içinde rastlant›sal olarak meyda-
na geldi¤ini iddia eder. Yani teoriye göre, cans›z madde tesa-
düfler sonucunda ortaya canl› bir hücre ç›karm›fl olmal›d›r. An-
cak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlar›na ayk›r› bir iddiad›r.
105
"Hayat Hayattan Gelir"
Darwin, kitab›nda hayat›n kökeni konusundan hiç söz etme-
miflti. Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlay›fl›, canl›lar›n
çok basit bir yap›ya sahip olduklar›n› varsay›yordu. Ortaça¤'dan
beri inan›lan "spontane jenerasyon" adl› teoriye göre, cans›z
maddelerin tesadüfen biraraya gelip, canl› bir varl›k oluflturabi-
leceklerine inan›l›yordu. Bu dönemde böceklerin yemek art›k-
lar›ndan, farelerin de bu¤daydan olufltu¤u yayg›n bir düflüncey-
di. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yap›lm›flt›. Kirli bir
paçavran›n üzerine biraz bu¤day konmufl ve biraz beklendi¤in-
de bu kar›fl›mdan farelerin oluflaca¤› san›lm›flt›.
Etlerin kurtlanmas› da hayat›n cans›z maddelerden türeye-
bildi¤ine bir delil say›l›yordu. Oysa daha sonra anlafl›lacakt› ki,
etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluflmuyorlar, sinek-
lerin getirip b›rakt›klar› gözle görülmeyen larvalardan ç›k›yor-
lard›.
Darwin'in Türlerin Kökeni adl› kitab›n› yazd›¤› dönemde ise,
bakterilerin cans›z maddeden oluflabildikleri inanc›, bilim dün-
yas›nda yayg›n bir kabul görüyordu.
Oysa Darwin'in kitab›n›n yay›nlanmas›ndan befl y›l sonra,
ünlü Frans›z biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu
inanc› kesin olarak çürüttü. Pasteur yapt›¤› uzun çal›flma ve de-
neyler sonucunda vard›¤› sonucu flöyle özetlemiflti:
"Cans›z maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddias› art›k kesin olarak
tarihe gömülmüfltür." (Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution
and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s. 2)
Evrim teorisinin savunucular›, Pasteur'ün bulgular›na karfl›
uzun süre direndiler. Ancak geliflen bilim, canl› hücresinin kar-
mafl›k yap›s›n› ortaya ç›kard›kça, hayat›n kendili¤inden oluflabi-
lece¤i iddias›n›n geçersizli¤i daha da aç›k hale geldi.
106
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
20. Yüzy›ldaki Sonuçsuz Çabalar
20. yüzy›lda hayat›n kökeni konusunu ele alan ilk evrimci,
ünlü Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu y›l-
larda ortaya att›¤› birtak›m tezlerle, canl› hücresinin tesadüfen
meydana gelebilece¤ini ispat etmeye çal›flt›. Ancak bu çal›flma-
lar baflar›s›zl›kla sonuçlanacak ve Oparin flu itiraf› yapmak zo-
runda kalacakt›:
"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en
karanl›k noktay› oluflturmaktad›r." (Alexander I. Oparin, Origin of
Life, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint), s.196)
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayat›n kökeni konusu-
nu çözüme kavuflturacak deneyler yapmaya çal›flt›lar. Bu de-
neylerin en ünlüsü, Amerikal› kimyac› Stanley Miller taraf›ndan
1953 y›l›nda düzenlendi. Miller, ilkel dünya atmosferinde oldu-
¤unu iddia etti¤i gazlar› bir deney düzene¤inde birlefltirerek ve
bu kar›fl›ma enerji ekleyerek, proteinlerin yap›s›nda kullan›lan
birkaç organik molekül (aminoasit) sentezledi. O y›llarda evrim
ad›na önemli bir aflama gibi tan›t›lan bu deneyin geçerli olmad›-
¤› ve deneyde kullan›lan atmosferin gerçek dünya koflullar›ndan
çok farkl› oldu¤u, ilerleyen y›llarda ortaya ç›kacakt›. ("New Evi-
dence on Evolution of Early Atmosphere and Life", Bulletin of the
American Meteorological Society, c. 63, Kas›m 1982, s. 1328-
1330)
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kullan-
d›¤› atmosfer ortam›n›n gerçekçi olmad›¤›n› itiraf etti. (Stanley
Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic
Synthesis of Small Molecules, 1986, s. 7)
Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20. yüzy›l boyunca
107
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
yürütülen tüm evrimci çabalar hep baflar›s›zl›kla sonuçland›. San
Diego Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyac› Jeffrey Bada, ev-
rimci Earth dergisinde 1998 y›l›nda yay›nlanan bir makalede bu
gerçe¤i flöyle kabul eder:
Bugün, 20. yüzy›l› geride b›rak›rken, hala, 20. yüzy›la girdi¤imizde
sahip oldu¤umuz en büyük çözülmemifl problemle karfl› karfl›yay›z:
Hayat yeryüzünde nas›l bafllad›? (Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998,
s. 40)
Hayat›n Kompleks Yap›s›
Evrim teorisinin hayat›n kökeni konusunda bu denli büyük
bir açmaza girmesinin bafll›ca nedeni, en basit san›lan canl› ya-
p›lar›n bile inan›lmaz derecede karmafl›k yap›lara sahip olmas›-
d›r. Canl› hücresi, insano¤lunun yapt›¤› bütün teknolojik ürün-
lerden daha karmafl›kt›r. Öyle ki bugün dünyan›n en geliflmifl la-
boratuvarlar›nda bile cans›z maddeler biraraya getirilerek canl›
bir hücre üretilememektedir.
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rast-
lant›larla aç›klanamayacak kadar fazlad›r. Hücrenin en temel ya-
p› tafl› olan proteinlerin rastlant›sal olarak sentezlenme ihtima-
li; 500 aminoasitlik ortalama bir protein için, 10950
'de 1'dir. An-
cak matematikte 1050'de 1'den küçük olas›l›klar pratik olarak
"imkans›z" say›l›r. Hücrenin çekirde¤inde yer alan ve genetik
bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inan›lmaz bir bilgi bankas›-
d›r. ‹nsan DNA's›n›n içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤›da dökülmeye
kalk›lsa, 500'er sayfadan oluflan 900 ciltlik bir kütüphane olufl-
turaca¤› hesaplanmaktad›r.
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vard›r: DNA, yaln›z
birtak›m özelleflmifl proteinlerin (enzimlerin) yard›m› ile eflle-
108
nebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler
do¤rultusunda gerçekleflir. Birbirine ba¤›ml› olduklar›ndan, efl-
lemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de ayn› anda var ol-
malar› gerekir. Bu ise, hayat›n kendili¤inden olufltu¤u senaryo-
sunu ç›kmaza sokmaktad›r. San Diego California Üniversite-
si'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, Scientific American der-
gisinin Ekim 1994 tarihli say›s›nda bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Son derece kompleks yap›lara sahip olan proteinlerin ve nükleik
asitlerin (RNA ve DNA) ayn› yerde ve ayn› zamanda rastlant›sal
olarak oluflmalar› afl›r› derecede ihtimal d›fl›d›r. Ama bunlar›n birisi
olmadan di¤erini elde etmek de mümkün de¤ildir. Dolay›s›yla insan,
yaflam›n kimyasal yollarla ortaya ç›kmas›n›n asla mümkün olmad›-
¤› sonucuna varmak zorunda kalmaktad›r. (Leslie E. Orgel, The Ori-
gin of Life on Earth, Scientific American, c. 271, Ekim 1994, s. 78)
Kuflkusuz e¤er hayat›n do¤al etkenlerle ortaya ç›kmas› im-
kans›z ise, bu durumda hayat›n do¤aüstü bir biçimde "yarat›ld›-
¤›n›" kabul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amac› yarat›l›fl›
reddetmek olan evrim teorisini aç›kça geçersiz k›lmaktad›r.
Evrimin Hayali Mekanizmalar›
Darwin'in teorisini geçersiz k›lan ikinci büyük nokta, teori-
nin "evrim mekanizmalar›" olarak öne sürdü¤ü iki kavram›n da
gerçekte hiçbir evrimlefltirici güce sahip olmad›¤›n›n anlafl›lm›fl
olmas›d›r. Darwin, ortaya att›¤› evrim iddias›n› tamamen "do¤al
seleksiyon" mekanizmas›na ba¤lam›flt›. Bu mekanizmaya verdi¤i
önem, kitab›n›n isminden de aç›kça anlafl›l›yordu: Türlerin Köke-
ni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...
Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam
mücadelesi içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canl›lar›n ha-
109
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
yatta kalaca¤› düflüncesine dayan›r. Örne¤in y›rt›c› hayvanlar ta-
raf›ndan tehdit edilen bir geyik sürüsünde, daha h›zl› koflabilen
geyikler hayatta kalacakt›r. Böylece geyik sürüsü, h›zl› ve güçlü
bireylerden oluflacakt›r. Ama elbette bu mekanizma, geyikleri
evrimlefltirmez, onlar› baflka bir canl› türüne, örne¤in atlara dö-
nüfltürmez.
Dolay›s›yla do¤al seleksiyon mekanizmas› hiçbir evrimleflti-
rici güce sahip de¤ildir. Darwin de bu gerçe¤in fark›ndayd› ve
Türlerin Kökeni adl› kitab›nda "Faydal› de¤ifliklikler oluflmad›¤› süre-
ce do¤al seleksiyon hiçbir fley yapamaz" demek zorunda kalm›flt›.
(Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edi-
tion, Harvard University Press, 1964, s. 189)
Lamarck'›n Etkisi
Peki bu "faydal› de¤ifliklikler" nas›l oluflabilirdi? Darwin, ken-
di döneminin ilkel bilim anlay›fl› içinde, bu soruyu Lamarck'a da-
yanarak cevaplamaya çal›flm›flt›. Darwin'den önce yaflam›fl olan
Frans›z biyolog Lamarck'a göre, canl›lar yaflamlar› s›ras›nda ge-
çirdikleri fiziksel de¤ifliklikleri sonraki nesle aktar›yorlar, nesil-
den nesile biriken bu özellikler sonucunda yeni türler ortaya
ç›k›yordu. Örne¤in Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türe-
mifllerdi, yüksek a¤açlar›n yapraklar›n› yemek için çabalarken
nesilden nesile boyunlar› uzam›flt›.
Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kökeni
adl› kitab›nda, yiyecek bulmak için suya giren baz› ay›lar›n za-
manla balinalara dönüfltü¤ünü iddia etmiflti. (Charles Darwin, The
Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard Univer-
sity Press, 1964, s. 184)
Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20.yüzy›lda geliflen genetik bili-
110
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
miyle kesinleflen kal›t›m kanunlar›, kazan›lm›fl özelliklerin son-
raki nesillere aktar›lmas› efsanesini kesin olarak y›kt›. Böylece
do¤al seleksiyon "tek bafl›na" ve dolay›s›yla tümüyle etkisiz bir
mekanizma olarak kalm›fl oluyordu.
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için
1930'lar›n sonlar›nda, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha
yayg›n ismiyle neo-Darwinizm'i ortaya att›lar. Neo-Darwinizm,
do¤al seleksiyonun yan›na "faydal› de¤ifliklik sebebi" olarak mu-
tasyonlar›, yani canl›lar›n genlerinde radyasyon gibi d›fl etkiler
ya da kopyalama hatalar› sonucunda oluflan bozulmalar› ekledi.
Bugün de hala dünyada evrim ad›na geçerlili¤ini koruyan
model neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyon-
larca canl› türünün, bu canl›lar›n, kulak, göz, akci¤er, kanat gibi
say›s›z kompleks organlar›n›n "mutasyonlara", yani genetik bo-
zukluklara dayal› bir süreç sonucunda olufltu¤unu iddia etmek-
tedir. Ama teoriyi çaresiz b›rakan aç›k bir bilimsel gerçek var-
d›r: Mutasyonlar canl›lar› gelifltirmezler, aksine her za-man için canl›lara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene
sahiptir. Bu molekül üzerinde oluflan herhangi rastgele bir etki
ancak zarar verir. Amerikal› genetikçi B. G. Ranganathan bunu
flöyle aç›klar:
Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararl›d›rlar. Çok ender olarak mey-
dana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutas-
yonlar›n evrimsel bir geliflme meydana getiremeyece¤ini gösterir.
Zaten yüksek derecede özelleflmifl bir organizmada meydana gele-
bilecek rastlant›sal bir de¤iflim, ya etkisiz olacakt›r ya da zararl›. Bir
111
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
kol saatinde meydana gelecek rasgele bir de¤iflim kol saatini gelifl-
tirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihti-
malle etkisiz olacakt›r. Bir deprem bir flehri gelifltirmez, ona y›k›m
getirir. (B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The Banner Of
Truth Trust, 1988)
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararl›, yani genetik bilgiyi ge-
lifltiren mutasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutasyonlar›n
zararl› oldu¤u görüldü. Anlafl›ld› ki, evrim teorisinin "evrim me-
kanizmas›" olarak gösterdi¤i mutasyonlar, gerçekte canl›lar› sa-
dece tahrip eden, sakat b›rakan genetik olaylard›r. (‹nsanlarda
mutasyonun en s›k görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip
edici bir mekanizma "evrim mekanizmas›" olamaz. Do¤al selek-
siyon ise, Darwin'in de kabul etti¤i gibi, "tek bafl›na hiçbir fley
yapamaz." Bu gerçek bizlere do¤ada hiçbir "evrim mekanizma-
s›" olmad›¤›n› göstermektedir. Evrim mekanizmas› olmad›¤›na
göre de, evrim denen hayali süreç yaflanm›fl olamaz.
Fosil Kay›tlar›: Ara Formlardan Eser Yok
Evrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmam›fl oldu¤u-
nun en aç›k göstergesi ise fosil kay›tlar›d›r.
Evrim teorisine göre bütün canl›lar birbirlerinden türemifl-
lerdir. Önceden var olan bir canl› türü, zamanla bir di¤erine
dönüflmüfl ve bütün türler bu flekilde ortaya ç›km›fllard›r. Te-
oriye göre bu dönüflüm yüz milyonlarca y›l süren uzun bir za-
man dilimini kapsam›fl ve kademe kademe ilerlemifltir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde say›-
s›z "ara türler"in oluflmufl ve yaflam›fl olmalar› gerekir.
Örne¤in geçmiflte, bal›k özelliklerini tafl›malar›na ra¤men,
bir yandan da baz› sürüngen özellikleri kazanm›fl olan yar› ba-
112
l›k-yar› sürüngen canl›lar yaflam›fl olmal›d›r. Ya da sürüngen
özelliklerini tafl›rken, bir yandan da baz› kufl özellikleri kazan-
m›fl sürüngen-kufllar ortaya ç›km›fl olmal›d›r. Bunlar, bir geçifl
sürecinde olduklar› için de, sakat, eksik, kusurlu canl›lar olma-
l›d›r. Evrimciler geçmiflte yaflam›fl olduklar›na inand›klar› bu te-
orik yarat›klara "ara-geçifl formu" ad›n› verirler.
E¤er gerçekten bu tür canl›lar geçmiflte yaflam›fllarsa bunla-
r›n say›lar›n›n ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca ol-
mas› gerekir. Ve bu ucube canl›lar›n kal›nt›lar›na mutlaka fosil
kay›tlar›nda rastlanmas› gerekir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde
bunu flöyle aç›klam›flt›r:
E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan say›s›z ara-geçifl çe-
flitleri mutlaka yaflam›fl olmal›d›r... Bunlar›n yaflam›fl olduklar›n›n ka-
n›tlar› da sadece fosil kal›nt›lar› aras›nda bulunabilir. (Charles Dar-
win, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard
University Press, 1964, s. 179)
Darwin'in Y›k›lan Umutlar›
Ancak 19. yüzy›l›n ortas›ndan bu yana dünyan›n dört bir ya-
n›nda hummal› fosil araflt›rmalar› yap›ld›¤› halde bu ara geçifl
formlar›na rastlanamam›flt›r. Yap›lan kaz›larda ve araflt›rmalar-
da elde edilen bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksi-
ne, canl›lar›n yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir
biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göstermifltir.
Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir
evrimci olmas›na karfl›n bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Sorunumuz fludur: Fosil kay›tlar›n› detayl› olarak inceledi¤imizde,
türler ya da s›n›flar seviyesinde olsun, sürekli olarak ayn› gerçekle
karfl›lafl›r›z; kademeli evrimle geliflen de¤il, aniden yeryüzünde olu-
113
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
flan gruplar görürüz. (Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Re-
cord", Proceedings of the British Geological Association, c. 87,
1976, s. 133)
Yani fosil kay›tlar›nda, tüm canl› türleri, aralar›nda hiçbir ge-
çifl formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya ç›kmak-
tad›rlar. Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Dahas›, bu
canl› türlerinin yarat›ld›klar›n› gösteren çok güçlü bir delildir.
Çünkü bir canl› türünün, kendisinden evrimleflti¤i hiçbir atas›
olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya ç›kmas›n›n tek
aç›klamas›, o türün yarat›lm›fl olmas›d›r. Bu gerçek, ünlü evrim-
ci biyolog Douglas Futuyma taraf›ndan da kabul edilir:
Yarat›l›fl ve evrim, yaflayan canl›lar›n kökeni hakk›nda yap›labilecek
yegane iki aç›klamad›r. Canl›lar dünya üzerinde ya tamamen mü-
kemmel ve eksiksiz bir biçimde ortaya ç›km›fllard›r ya da böyle ol-
mam›flt›r. E¤er böyle olmad›ysa, bir de¤iflim süreci sayesinde kendi-
lerinden önce var olan baz› canl› türlerinden evrimleflerek meyda-
na gelmifl olmal›d›rlar. Ama e¤er eksiksiz ve mükemmel bir biçim-
de ortaya ç›km›fllarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir ak›l taraf›ndan
yarat›lm›fl olmalar› gerekir. (Douglas J. Futuyma, Science on Trial,
New York: Pantheon Books, 1983. s. 197)
Fosiller ise, canl›lar›n yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir
biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göstermektedir. Yani "türlerin kö-keni", Darwin'in sand›¤›n›n aksine, evrim de¤il yarat›-l›flt›r.
‹nsan›n Evrimi Masal›
Evrim teorisini savunanlar›n en çok gündeme getirdikleri
konu, insan›n kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia,
bugün yaflayan modern insan›n maymunsu birtak›m yarat›klar-
114
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
dan geldi¤ini varsayar. 4-5 milyon y›l önce bafllad›¤› varsay›lan
bu süreçte, modern insan ile atalar› aras›nda baz› "ara form"la-
r›n yaflad›¤› iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senar-
yoda dört temel "kategori" say›l›r:
1- Australopithecus
2- Homo habilis
3- Homo erectus
4- Homo sapiens
Evrimciler, insanlar›n sözde ilk maymunsu atalar›na "güney
maymunu" anlam›na gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu
canl›lar gerçekte soyu tükenmifl bir maymun türünden baflka
bir fley de¤ildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Ox-
nard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistin
Australopithecus örnekleri üzerinde yapt›klar› çok genifl kap-
saml› çal›flmalar, bu canl›lar›n sadece soyu tükenmifl bir may-
mun türüne ait olduklar›n› ve insanlarla hiçbir benzerlik tafl›ma-
d›klar›n› göstermifltir. (Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower,
New York: Toplinger Publications, 1970, s. 75-94; Charles E. Ox-
nard, "The Place of Australopithecines in Human Evolution: Grounds
for Doubt", Nature, c. 258, s. 389)
Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhas›n› da, "homo"
yani insan olarak s›n›fland›r›rlar. ‹ddiaya göre homo serisindeki
canl›lar, Australopithecuslar'dan daha geliflmifllerdir. Evrimciler,
bu farkl› canl›lara ait fosilleri ard› ard›na dizerek hayali bir ev-
rim flemas› olufltururlar. Bu flema hayalidir, çünkü gerçekte bu
farkl› s›n›flar›n aras›nda evrimsel bir iliflki oldu¤u asla ispatlana-
mam›flt›r. Evrim teorisinin 20. yüzy›ldaki en önemli savunucula-
r›ndan biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir ger-
çekte kay›pt›r" diyerek bunu kabul eder. (J. Rennie, "Darwin's
Current Bulldog: Ernst Mayr", Scientific American, Aral›k 1992)
115
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus
> Homo sapiens" s›ralamas›n› yazarken, bu türlerin her birinin,
bir sonrakinin atas› oldu¤u izlenimini verirler. Oysa paleoant-
ropologlar›n son bulgular›, Australopithecus, Homo habilis ve Ho-
mo erectus'un dünya'n›n farkl› bölgelerinde ayn› dönemlerde ya-
flad›klar›n› göstermektedir. (Alan Walker, Science, c. 207, 1980,
s. 1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1. bask›, New York: J. B.
Lipincott Co., 1970, s. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, c. 3,
Cambridge: Cambridge University Press, 1971, s. 272)
Dahas› Homo erectus s›n›flamas›na ait insanlar›n bir bölümü
çok modern zamanlara kadar yaflam›fllar, Homo sapiens nean-
dertalensis ve Homo sapiens sapiens (modern insan) ile ayn›
ortamda yan yana bulunmufllard›r. (Time, Kas›m 1996)
Bu ise elbette bu s›n›flar›n birbirlerinin atalar› olduklar› iddi-
as›n›n geçersizli¤ini aç›kça ortaya koymaktad›r. Harvard Üni-
versitesi paleontologlar›ndan Stephen Jay Gould, kendisi de bir
evrimci olmas›na karfl›n, Darwinist teorinin içine girdi¤i bu ç›k-
maz› flöyle aç›klar:
E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farkl› hominid (insa-
n›ms›) çizgisi varsa, o halde bizim soy a¤ac›m›za ne oldu? Aç›kt›r ki,
bunlar›n biri di¤erinden gelmifl olamaz. Dahas›, biri di¤eriyle karfl›-
laflt›r›ld›¤›nda evrimsel bir geliflme trendi göstermemektedirler. (S. J.
Gould, Natural History, c. 85, 1976, s. 30)
K›sacas›, medyada ya da ders kitaplar›nda yer alan hayali bir-
tak›m "yar› maymun, yar› insan" canl›lar›n çizimleriyle, yani s›rf
propaganda yoluyla ayakta tutulmaya çal›fl›lan insan›n evrimi se-
naryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.
Bu konuyu uzun y›llar inceleyen, özellikle Australopithecus
fosilleri üzerinde 15 y›l araflt›rma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve
sayg›n bilim adamlar›ndan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci
116
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
olmas›na ra¤men, ortada maymunsu canl›lardan insana uzanan
gerçek bir soy a¤ac› olmad›¤› sonucuna varm›flt›r.
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalas›" yapm›flt›r. Bilim-
sel olarak kabul etti¤i bilgi dallar›ndan, bilim d›fl› olarak kabul et-
ti¤i bilgi dallar›na kadar bir yelpaze oluflturmufltur. Zucker-
man'›n bu tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere da-
yanan- bilgi dallar› kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlardan sonra
biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en
ucunda, yani en "bilim d›fl›" say›lan k›s›mda ise, Zuckerman'a gö-
re, telepati, alt›nc› his gibi "duyum ötesi alg›lama" kavramlar› ve
bir de "insan›n evrimi" vard›r! Zuckerman, yelpazenin bu ucu-
nu flöyle aç›klar:
Objektif gerçekli¤in alan›ndan ç›k›p da, biyolojik bilim olarak varsa-
y›lan bu alanlara -yani duyum ötesi alg›lamaya ve insan›n fosil tari-
hinin yorumlanmas›na- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan bir kim-
se için herfleyin mümkün oldu¤unu görürüz. Öyle ki teorilerine ke-
sinlikle inanan bu kimselerin çeliflkili baz› yarg›lar› ayn› anda kabul
etmeleri bile mümkündür. (Solly Zuckerman, Beyond The Ivory To-
wer, New York: Toplinger Publications, 1970, s. 19)
‹flte insan›n evrimi masal› da, teorilerine körü körüne inanan
birtak›m insanlar›n bulduklar› baz› fosilleri ön yarg›l› bir biçim-
de yorumlamalar›ndan ibarettir.
Darwin Formülü!
fiimdiye kadar ele ald›¤›m›z tüm teknik delillerin yan›nda, is-
terseniz evrimcilerin nas›l saçma bir inan›fla sahip olduklar›n› bir
de çocuklar›n bile anlayabilece¤i kadar aç›k bir örnekle özetle-
yelim.
Evrim teorisi canl›l›¤›n tesadüfen olufltu¤unu iddia eder. Do-
lay›s›yla bu iddiaya göre cans›z ve fluursuz atomlar biraraya ge-
117
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
lerek önce hücreyi oluflturmufllard›r ve sonras›nda ayn› atom-
lar bir flekilde di¤er canl›lar› ve insan› meydana getirmifllerdir.
fiimdi düflünelim; canl›l›¤›n yap›tafl› olan karbon, fosfor, azot,
potasyum gibi elementleri biraraya getirdi¤imizde bir y›¤›n olu-
flur. Bu atom y›¤›n›, hangi ifllemden geçirilirse geçirilsin, tek bir
canl› oluflturamaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" tasarlaya-
l›m ve evrimcilerin asl›nda savunduklar›, ama yüksek sesle dile
getiremedikleri iddiay› onlar ad›na "Darwin Formülü" ad›yla in-
celeyelim:
Evrimciler, çok say›da büyük varilin içine canl›l›¤›n yap›s›nda
bulunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi
elementlerden bol miktarda koysunlar. Hatta normal flartlarda
bulunmayan ancak bu kar›fl›m›n içinde bulunmas›n› gerekli gör-
dükleri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Kar›fl›mlar›n içi-
ne, istedikleri kadar amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin
bile rastlant›sal oluflma ihtimali 10-950 olan) protein doldursun-
lar. Bu kar›fl›mlara istedikleri oranda ›s› ve nem versinler. Bun-
lar› istedikleri geliflmifl cihazlarla kar›flt›rs›nlar. Varillerin bafl›na
da dünyan›n önde gelen bilim adamlar›n› koysunlar. Bu uzman-
lar babadan o¤ula, kuflaktan kufla¤a aktararak nöbetlefle milyar-
larca, hatta trilyonlarca sene sürekli varillerin bafl›nda beklesin-
ler.
Bir canl›n›n oluflmas› için hangi flartlar›n var olmas› gerekti-
¤ine inan›l›yorsa hepsini kullanmak serbest olsun. Ancak, ne ya-
parlarsa yaps›nlar o varillerden kesinlikle bir canl› ç›kartamaz-
lar. Zürafalar›, aslanlar›, ar›lar›, kanaryalar›, bülbülleri, papa¤an-
lar›, atlar›, yunuslar›, gülleri, orkideleri, zambaklar›, karanfilleri,
muzlar›, portakallar›, elmalar›, hurmalar›, domatesleri, kavunla-
r›, karpuzlar›, incirleri, zeytinleri, üzümleri, fleftalileri, tavus kufl-
lar›n›, sülünleri, renk renk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlar-
118
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
ca canl› türünden hiçbirini oluflturamazlar. De¤il burada birka-
ç›n› sayd›¤›m›z bu canl› varl›klar›, bunlar›n tek bir hücresini bile
elde edemezler.
K›sacas›, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyioluflturamazlar. Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi iki-
ye bölüp, sonra art arda baflka kararlar al›p, elektron mikros-
kobunu bulan, sonra kendi hücre yap›s›n› bu mikroskop alt›n-
da izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancakAllah'›n üstün yaratmas›yla hayat bulur. Bunun aksini id-
dia eden evrim teorisi ise, akla tamamen ayk›r› bir safsatad›r.
Evrimcilerin ortaya att›¤› iddialar üzerinde biraz bile düflünmek,
üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i aç›kça gösterir.
Göz ve Kulaktaki Teknoloji
Evrim teorisinin kesinlikle aç›klama getiremeyece¤i bir di¤er
konu ise göz ve kulaktaki üstün alg›lama kalitesidir.
Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nas›l görürüz?" sorusu-
na k›saca cevap verelim. Bir cisimden gelen ›fl›nlar, gözde reti-
naya ters olarak düfler. Bu ›fl›nlar, buradaki hücreler taraf›ndan
elektrik sinyallerine dönüfltürülür ve beynin arka k›sm›ndaki
görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulafl›r. Bu elektrik
sinyalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu merkezde görün-
tü olarak alg›lan›r. Bu bilgiden sonra flimdi düflünelim:
Beyin ›fl›¤a kapal›d›r. Yani beynin içi kapkaranl›kt›r, ›fl›k bey-
nin bulundu¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen
yer kapkaranl›k, ›fl›¤›n asla ulaflmad›¤›, belki de hiç karfl›laflmad›-
¤›n›z kadar karanl›k bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanl›kta ›fl›k-
l›, p›r›l p›r›l bir dünyay› seyretmektesiniz.
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüz-
119
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
y›l teknolojisi bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤laya-
mam›flt›r. Örne¤in flu anda okudu¤unuz kitaba, kitab› tutan el-
lerinize bak›n, sonra bafl›n›z› kald›r›n ve çevrenize bak›n.
fiu anda gördü¤ünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü bafl-
ka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size
dünyan›n bir numaral› televizyon flirketinin üretti¤i en geliflmifl
televizyon ekran› dahi veremez. 100 y›ld›r binlerce mühendis
bu netli¤e ulaflmaya çal›flmaktad›r. Bunun için fabrikalar, dev te-
sisler kurulmakta, araflt›rmalar yap›lmakta, planlar ve tasar›mlar
gelifltirilmektedir. Yine bir TV ekran›na bak›n, bir de flu anda
elinizde tuttu¤unuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite
fark› oldu¤unu göreceksiniz. Üstelik, TV ekran› size iki boyutlu
bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspek-
tifi izlemektesiniz.
Uzun y›llard›r on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapma-
ya, gözün görme kalitesine ulaflmaya çal›flmaktad›rlar. Evet, üç
boyutlu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük
takmadan üç boyutlu görmek mümkün de¤il, kald› ki bu suni bir
üç boyuttur. Arka taraf daha bulan›k, ön taraf ise ka¤›ttan de-
kor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü¤ü kadar net ve kali-
teli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da, televizyonda da mutla-
ka görüntü kayb› meydana gelir.
‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan me-
kanizman›n tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. fiimdi bi-
ri size, odan›zda duran televizyon tesadüfler sonucunda olufltu,
atomlar biraraya geldi ve bu görüntü oluflturan aleti meydana
getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce kiflinin biraraya gelip
yapamad›¤›n› fluursuz atomlar nas›l yaps›n?
Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluflturan
120
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
alet tesadüfen oluflam›yorsa, gözün ve gözün gördü¤ü görüntü-
nün de tesadüfen oluflamayaca¤› çok aç›kt›r. Ayn› durum kulak
için de geçerlidir. D›fl kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi va-
s›tas›yla toplay›p orta kula¤a iletir; orta kulak ald›¤› ses titreflim-
lerini güçlendirerek iç kula¤a aktar›r; iç kulak da bu titreflimle-
ri elektrik sinyallerine dönüfltürerek beyne gönderir. Aynen
görmede oldu¤u gibi duyma ifllemi de beyindeki duyma merke-
zinde gerçekleflir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ›fl›k gibi
sese de kapal›d›r, ses geçirmez. Dolay›s›yla d›flar›s› ne kadar gü-
rültülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna ra¤men en
net sesler beyinde alg›lan›r. Ses geçirmeyen beyninizde bir or-
kestran›n senfonilerini dinlersiniz, kalabal›k bir ortam›n tüm gü-
rültüsünü duyars›n›z. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin
içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizli¤in hakim
oldu¤u görülecektir.
Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nas›l kul-
lan›l›yorsa, ses için de ayn› çabalar onlarca y›ld›r sürdürülmek-
tedir. Ses kay›t cihazlar›, müzik setleri, birçok elektronik alet,
sesi alg›layan müzik sistemleri bu çal›flmalardan baz›lar›d›r. An-
cak, tüm teknolojiye, bu teknolojide çal›flan binlerce mühendi-
se ve uzmana ra¤men kula¤›n oluflturdu¤u netlik ve kalitede bir
sese ulafl›lamam›flt›r. En büyük müzik sistemi flirketinin üretti¤i
en kaliteli müzik setini düflünün. Sesi kaydetti¤inde mutlaka se-
sin bir k›sm› kaybolur veya az da olsa mutlaka parazit oluflur ve-
ya müzik setini açt›¤›n›zda daha müzik bafllamadan bir c›z›rt›
mutlaka duyars›n›z. Ancak insan vücudundaki teknolojinin ürü-
nü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir insan kula¤›,
hiçbir zaman müzik setinde oldu¤u gibi c›z›rt›l› veya parazitli al-
121
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
g›lamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu alg›lar. Bu du-
rum, insan yarat›ld›¤› günden bu yana böyledir.
fiimdiye kadar insano¤lunun yapt›¤› hiçbir görüntü ve ses ci-
haz›, göz ve kulak kadar hassas ve baflar›l› birer alg›lay›c› olama-
m›flt›r.
Ancak görme ve iflitme olay›nda, tüm bunlar›n ötesinde, çok
büyük bir gerçek daha vard›r.
Beynin ‹çinde Gören ve Duyan fiuur Kime Aittir?
Beynin içinde, ›fl›l ›fl›l renkli bir dünyay› seyreden, senfonile-
ri, kufllar›n c›v›lt›lar›n› dinleyen, gülü koklayan kimdir?
‹nsan›n gözlerinden, kulaklar›ndan, burnundan gelen uyar›-
lar, elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya bi-
yokimya kitaplar›nda bu görüntünün beyinde nas›l olufltu¤una
dair birçok detay okursunuz. Ancak, bu konu hakk›ndaki en
önemli gerçe¤e hiçbir yerde rastlayamazs›n›z: Beyinde, bu
elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak alg›layan
kimdir? Beynin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duymadan
tüm bunlar› alg›layan bir fluur bulunmaktad›r. Bu fluur kime ait-
tir?
Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakas› ve si-
nir hücrelerine ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden
ibaret oldu¤unu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorula-
ra hiçbir cevap verememektedirler. Çünkü bu fluur, Allah'›n ya-
ratm›fl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek için göze, se-
si duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunlar›n da ötesinde dü-
flünmek için beyne ihtiyaç duymaz.
Bu aç›k ve ilmi gerçe¤i okuyan her insan›n, beynin içindeki
birkaç santimetreküplük, kapkaranl›k mekana tüm kainat› üç
122
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
boyutlu, renkli, gölgeli ve ›fl›kl› olarak s›¤d›ran Yüce Allah'› dü-
flünüp, O'ndan korkup, O'na s›¤›nmas› gerekir.
Materyalist Bir ‹nanç
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bul-
gularla aç›kça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teori-
nin hayat›n kökeni hakk›ndaki iddias› bilime ayk›r›d›r, öne sür-
dü¤ü evrim mekanizmalar›n›n hiçbir evrimlefltirici etkisi yoktur
ve fosiller teorinin gerektirdi¤i ara formlar›n yaflamad›klar›n›
göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime
ayk›r› bir düflünce olarak bir kenara at›lmas› gerekir. Nitekim
tarih boyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek çok dü-
flünce, bilimin gündeminden ç›kar›lm›flt›r. Ama evrim teorisi ›s-
rarla bilimin gündeminde tutulmaktad›r. Hatta baz› insanlar te-
orinin elefltirilmesini "bilime sald›r›" olarak göstermeye bile ça-
l›flmaktad›rlar. Peki neden?..
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin baz› çevreler için, ken-
disinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inan›fl olufludur.
Bu çevreler, materyalist felsefeye körü körüne ba¤l›d›rlar ve
Darwinizm'i de do¤aya getirilebilecek yegane materyalist aç›k-
lama oldu¤u için benimsemektedirler.
Bazen bunu aç›kça itiraf da ederler. Harvard Üniversite-
si'nden ünlü bir genetikçi ve ayn› zamanda önde gelen bir ev-
rimci olan Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim
adam›" oldu¤unu flöyle itiraf etmektedir:
Bizim materyalizme bir inanc›m›z var, 'a priori' (önceden kabul edil-
mifl, do¤ru varsay›lm›fl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir
aç›klama getirmeye zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve kurallar› de-
¤il. Aksine, materyalizme olan 'a priori' ba¤l›l›¤›m›z nedeniyle, dün-
yaya materyalist bir aç›klama getiren araflt›rma yöntemlerini ve
123
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
kavramlar› kurguluyoruz. Materyalizm mutlak do¤ru oldu¤una gö-
re de, ‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girmesine izin veremeyiz. (Ric-
hard Lewontin, "The Demon-Haunted World", The New York Re-
view of Books, 9 Ocak 1997, s. 28)
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤l›l›k u¤ru-
na yaflat›lan bir dogma oldu¤unun aç›k ifadeleridir. Bu dogma,
maddeden baflka hiçbir varl›k olmad›¤›n› varsayar. Bu nedenle
de cans›z, bilinçsiz maddenin, hayat› yaratt›¤›na inan›r. Milyon-
larca farkl› canl› türünün; örne¤in kufllar›n, bal›klar›n, zürafala-
r›n, kaplanlar›n, böceklerin, a¤açlar›n, çiçeklerin, balinalar›n ve
insanlar›n maddenin kendi içindeki etkileflimlerle, yani ya¤an
ya¤murla, çakan flimflekle, cans›z maddenin içinden olufltu¤unu
kabul eder. Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime ayk›r› bir ka-
buldür. Ama Darwinistler kendi deyimleriyle "‹lahi bir aç›kla-
man›n sahneye girmemesi" için, bu kabulü savunmaya devam
etmektedirler.
Canl›lar›n kökenine materyalist bir ön yarg› ile bakmayan in-
sanlar ise, flu aç›k gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canl›lar, üstün bir
güç, bilgi ve akla sahip olan bir Yarat›c›n›n eseridirler. Yarat›c›,
tüm evreni yoktan var eden, en kusursuz biçimde düzenleyen
ve tüm canl›lar› yarat›p flekillendiren Allah't›r.
Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili Büyüsüdür
Burada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yarg›s›z, hiçbir ide-
olojinin etkisi alt›nda kalmadan, sadece akl›n› ve mant›¤›n› kul-
lanan her insan, bilim ve medeniyetten uzak toplumlar›n hura-
felerini and›ran evrim teorisinin inan›lmas› imkans›z bir iddia ol-
du¤unu kolayl›kla anlayacakt›r.
Yukar›da da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, büyük
bir varilin içine birçok atomu, molekülü, cans›z maddeyi doldu-
124
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
ran ve bunlar›n kar›fl›m›ndan zaman içinde düflünen, akleden,
bulufllar yapan profesörlerin, üniversite ö¤rencilerinin, Einste-
in, Hubble gibi bilim adamlar›n›n, Frank Sinatra, Charlton Hes-
ton gibi sanatç›lar›n, bunun yan› s›ra ceylanlar›n, limon a¤açlar›-
n›n, karanfillerin ç›kaca¤›na inanmaktad›rlar. Üstelik, bu saçma
iddiaya inananlar bilim adamlar›, profesörler, kültürlü, e¤itimli
insanlard›r. Bu nedenle evrim teorisi için "dünya tarihinin en
büyük ve en etkili büyüsü" ifadesini kullanmak yerinde olacak-
t›r. Çünkü, dünya tarihinde insanlar›n bu derece akl›n› bafl›ndan
alan, ak›l ve mant›kla düflünmelerine imkan tan›mayan, gözleri-
nin önüne sanki bir perde çekip çok aç›k olan gerçekleri gör-
melerine engel olan bir baflka inanç veya iddia daha yoktur. Bu,
Afrikal› baz› kabilelerin totemlere, Sebe halk›n›n Günefl'e tap-
mas›ndan, Hz. ‹brahim'in kavminin elleri ile yapt›klar› putlara,
Hz. Musa'n›n kavminin alt›ndan yapt›klar› buza¤›ya tapmalar›n-
dan çok daha vahim ve ak›l almaz bir körlüktür. Gerçekte bu
durum, Allah'›n Kuran'da iflaret etti¤i bir ak›ls›zl›kt›r. Allah, ba-
z› insanlar›n anlay›fllar›n›n kapanaca¤›n› ve gerçekleri görmek-
ten aciz duruma düfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir.
Bu ayetlerden baz›lar› flöyledir:
fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da,onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onlar›nkalplerini ve kulaklar›n› mühürlemifltir; gözlerininüzerinde perdeler vard›r. Ve büyük azap onlarad›r.(Bakara Suresi, 6-7)…Kalpleri vard›r bununla kavray›p-anlamazlar,gözleri vard›r bununla görmezler, kulaklar› vard›rbununla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hattadaha afla¤›l›kt›rlar. ‹flte bunlar gafil olanlard›r. (ArafSuresi, 179)
125
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
Allah Hicr Suresi'nde ise, bu insanlar›n mucizeler görseler
bile inanmayacak kadar büyülendiklerini flöyle bildirmektedir:
Onlar›n üzerlerine gökyüzünden bir kap› açsak, or-
dan yukar› yükselseler de, mutlaka: "Gözlerimiz dön-
dürüldü, belki biz büyülenmifl bir toplulu¤uz" diye-
ceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)
Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olma-
s›, insanlar›n gerçeklerden bu kadar uzak tutulmalar› ve 150 y›l-
d›r bu büyünün bozulmamas› ise, kelimelerle anlat›lamayacak
kadar hayret verici bir durumdur. Çünkü, bir veya birkaç insa-
n›n imkans›z senaryolara, saçmal›k ve mant›ks›zl›klarla dolu id-
dialara inanmalar› anlafl›labilir. Ancak dünyan›n dört bir yan›n-
daki insanlar›n, fluursuz ve cans›z atomlar›n ani bir kararla bira-
raya gelip; ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, ak›l ve fluur
gösterip kusursuz bir sistemle iflleyen evreni, canl›l›k için uygun
olan her türlü özelli¤e sahip olan Dünya gezegenini ve say›s›z
kompleks sistemle donat›lm›fl canl›lar› meydana getirdi¤ine
inanmas›n›n, "büyü"den baflka bir aç›klamas› yoktur. Nitekim,
Allah Kuran'da, inkarc› felsefenin savunucusu olan baz› kimse-
lerin, yapt›klar› büyülerle insanlar› etkilediklerini Hz. Musa ve
Firavun aras›nda geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz.
Musa, Firavun'a hak dini anlatt›¤›nda, Firavun Hz. Musa'ya, ken-
di "bilgin büyücüleri" ile insanlar›n topland›¤› bir yerde karfl›lafl-
mas›n› söyler. Hz. Musa, büyücülerle karfl›laflt›¤›nda, büyücüle-
re önce onlar›n marifetlerini sergilemelerini emreder. Bu ola-
y›n anlat›ld›¤› ayet flöyledir:
(Musa:) "Siz at›n" dedi. (Asalar›n›) at›verince, insanla-
r›n gözlerini büyüleyiverdiler, onlar› dehflete düflür-
düler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmifl oldular.
(Araf Suresi, 116)
126
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yapt›klar› "aldatmaca-
lar"la -Hz. Musa ve ona inananlar d›fl›nda- insanlar›n hepsini bü-
yüleyebilmifllerdir. Ancak, onlar›n att›klar›na karfl›l›k Hz. Mu-
sa'n›n ortaya koydu¤u delil, onlar›n bu büyüsünü, Kuran'daki
ifadeyle "uydurduklar›n› yutmufl" yani etkisiz k›lm›flt›r:
Biz de Musa'ya: "Asan› f›rlat›ver" diye vahyettik. (O
da f›rlat›verince) bir de bakt›lar ki, o bütün uydurduk-
lar›n› derleyip-toparlay›p yutuyor. Böylece hak yerini
buldu, onlar›n bütün yapmakta olduklar› geçersiz kal-
d›. Orada yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak
tersyüz çevrildiler. (Araf Suresi, 117-119)
Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanlar› büyüleye-
rek etkileyen bu kiflilerin yapt›klar›n›n bir sahtekarl›k oldu¤u-
nun anlafl›lmas› ile, söz konusu insanlar küçük düflmüfllerdir.
Günümüzde de bir büyünün etkisiyle, bilimsellik k›l›f› alt›nda
son derece saçma iddialara inanan ve bunlar› savunmaya hayat-
lar›n› adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler
tam anlam›yla a盤a ç›kt›¤›nda ve "büyü bozuldu¤unda" küçük
duruma düfleceklerdir. Nitekim yaklafl›k 60 yafl›na kadar evrimi
savunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak daha sonra gerçekle-
ri gören Malcolm Muggeridge evrim teorisinin yak›n gelecekte
düflece¤i durumu flöyle aç›klamaktad›r:
Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uyguland›¤›
alanlarda, gelece¤in tarih kitaplar›ndaki en büyük esp-
ri malzemelerinden biri olaca¤›na ikna oldum. Gelecek
kuflak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inan›lmaz bir safl›k-
la kabul edilmesini hayretle karfl›layacakt›r. (Malcolm Muggeridge,
The End of Christendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s.43)
Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yak›n bir gelecekte
127
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)
insanlar "tesadüfler"in ilah olamayacaklar›n› anlayacaklar ve ev-
rim teorisi dünya tarihinin en büyük aldatmacas› ve en fliddetli
büyüsü olarak tan›mlanacakt›r. Bu fliddetli büyü, büyük bir h›z-
la dünyan›n dört bir yan›nda insanlar›n üzerinden kalkmaya bafl-
lam›flt›r. Art›k evrim aldatmacas›n›n s›rr›n› ö¤renen birçok in-
san, bu aldatmacaya nas›l kand›¤›n› hayret ve flaflk›nl›kla düflün-
mektedir.
128
KOLAYLIK D‹N‹ ‹SLAM
... Sen Yücesin, bize ö¤retti¤inden
baflka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herfleyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olans›n.
(Bakara Suresi, 32)