kepenk 34

48

Upload: murat-duran

Post on 22-Mar-2016

216 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

KEPENK DERGİSİ 34. SAYI

TRANSCRIPT

Page 1: KEPENK 34

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

KOBi_KOSGEB-21x29.7.pdf 1 09.05.2011 10:46

Page 2: KEPENK 34
Page 3: KEPENK 34
Page 4: KEPENK 34

KEPENK 4 MAYIS-HAZİRAN 2011

İÇİNDEKİLER

KEPENKE S N A F I N G Ü R S E S İ

ESNAF VE SANATKARLAR DERNEĞİ YAYIN ORGANI

MAYIS-HAZİRAN 2011 / YIL: 7 SAYI: 34 / ISSN: 1306-2778

ÜCRETSİZDİR

İstanbul Ticaret Odası: 7. Dünya Odalar Kongresi’nde‘KSS’ alanında ‘en iyi oda’ seçildi

Minibüscüler ilgi bekliyor... Ağaçların Dile Geldiği Naht Sanatının Ustası Nahhat Hasan Güneşer

Türkiye, Arnavutluk ve Makedonya’nın Dünü Bugünü ve Geleceği

Orhan Aydın,“Ostim ihtiyaçlarınızı üretir”

Murat Yalçıntaş

KOMŞULUKMedeniyetimizin Gökkuşağıdır

Fatih Kaldırımoğluİnşaat sektörü Ekonomimizin Lokomotifidir

SAYI: 34 MAYIS/HAZİRAN 2011

ESDER (Esnaf ve Sanatkârlar Derneği) ADINAİMTİYAZ SAHİBİ:MAHMUT ÇELİKUS

GENEL YAYIN YÖNETMENİ & EDİTÖR: MUHAMMED ÇELİK

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ: MEHMET ÇETİN

YAYIN KURULU: PROF. DR. OSMAN ALTUĞDOÇ. DR. OYA AKGÖNENÇÖMER FARUK YILMAZMUSTAFA ÖZELMURAT DURANABDURRAHİM ÇELİKDENYUSUF YILMAZNECATİ DURANERDAL ÇAKIROĞLUMURAT KILIÇADIGÜZEL KUL

İDARE VE YAZIŞMA ADRESİ:İSTANBUL CAD. SOYDAŞLAR SK. NO: 19/6KAT: 4 ULUS/ANKARATEL: (0312) 310 47 97 GSM: (0549) 310 47 97FAKS: (0312) 310 47 [email protected]@hotmail.com

GRAFİK - TASARIM:İBRAHİM SAĞLAM - (0532) 460 96 41

BASKI: SEĞMEN MATBAACILIK TASARIM BASKI YAYINCILIK VE AMB.SAN.TİC.LTD.ŞTİ.TURGUT ÖZAL BULV. ZÜBEYDE HANIM MAH. NO: 4-B İSKİTLER-ALTINDAĞ/ANKARATEL: (0312) 342 51 80-81e-mail: [email protected]

BASKI TARİHİ: 20.06.2011YAYIN TÜRÜ: SÜRELİ YAYINISSN: 1306-2778

KEPENK dergisine gelen yazıların yayınlanma hakkı dergiye, yayınlanan yazıların sorumluluğu ise yazarlara aittir. Yazı ve resimler kaynak gösterilerek iktibas edilebilir. Dergimiz basın ve meslek ilkelerine uyar.

ÜCRETSİZDİR

8

16

20

22

K A PA K KO N U S UKomşuluk Medeniyetimizin Gökkuşağıdır

Ö R N E K S A NAT Ç IAğaçların Dile Geldiği Naht Sanatının Ustası Nahhat Hasan Güneşer

M E S L E K TA N I T I MToplu Taşımada Kurumsal Atılım

E S NA F & Z A NA AT K Â RMinibüscüler İlgi Bekliyor

İnsanoğlu var olduğundan bu yana, oturdukları evler bakımından

birbirlerini ‘’komşu‘’ olarak nitelemiş-lerdir. Birbirine yakın mağaralarda ya da evlerde yaşayan kişiler güvenlik için olduğu kadar, ortak mal üretimi için de komşuluk ilişkilerini geliştirmek zorunda kalmışlardır. Aile olarak bir arada bulunmak kadar, pek çok...

Kepenk: Hasan GÜNEŞER kimdir, bize kendinizi tanıtabilir misiniz?

Hasan GÜNEŞER: 1958 yılında Yozgat’ ta merkeze bağlı Gevrek Köyünde doğ-dum. İlköğretimi köyümde, orta-lise tahsilimi Yozgat İmam Hatip Lisesinde yaptım. Lise tahsilinin ardından o sene Yozgat’a yeni açılan İki yıllık Meslek Yüksekokuluna, daha sonra...

Kepenk: Çoğunluğu Ankara’da bulunan esnaf ve sanatkârlardan

oluşan Kepenk Dergisi okuyucularına kendinizi tanıtabilir misiniz? Güngör KARAKAYA: Ankara Kızılcahamam’da 1968 yılında doğumdum. Evli ve iki çocuk babasıyım. Kepenk: Oto kiralama işine nasıl girdiniz, çalışmalarınızı anlatır mısınız?...

Ülkemizdeki büyük şehirlerin hepsinde yaklaşık seksen yıldan bu

yana taksi dolmuş ve minibüs dolmuş uygulaması var. Şehir içi ulaşımında hızlı olması bakımından özellikle ’’mi-nibüs dolmuşlar’’  belediye otobüsleri ile halk otobüslerine tercih edilir. Her alanda olduğu gibi artan nüfus, çarpık şehirleşme, yolların darlığı...

Page 5: KEPENK 34

KEPENK 5 MAYIS-HAZİRAN 2011

REKLAM İNDEKSİ ÖN İÇ KAPAK ........... HALKBANKASI ARKA İÇ KAPAK ........... CANSUYU ARKA KAPAK ........... KALDIRIMOĞLU GRUP 1 ........... VAKIFBANK 2 ........... TEMEL İNŞAAT 3 ........... CEMRE MUTFAK 6 ........... VETTO 15 ........... BEYZA PİLİÇ 29 ........... BUGSAŞ 33 ........... EMİN EVİM 41 ........... BEYPAZARI SODA 43 ........... ÖZ KARAKAYALAR 48 ........... HİCRET ŞEKERLEME

7........BAŞKANDAN

8........KAPAK KONUSU: .....KOMŞULUK MEDENİYETİMİZİN GÖKKUŞAĞIDIR

14........KAHRAMAN TANKER ŞOFÖRÜ: İNSANLARA BİR ŞEY OLACAĞINA BANA OLSUN

16........AĞAÇLARIN DİLE GELDİĞİ NAHT SANATININ USTASI NAHHAT HASAN GÜNEŞER

20........TOPLU TAŞIMADA KURUMSAL AÇILIM

22........MİNİBÜSCÜLER İLGİ BEKLİYOR

24........ORHAN AYDIN: .....“OSTİM İHTİYAÇLARINIZI ÜRETİR”

28........İTO: 7. DÜNYA ODALAR KONGRESİ’NDE ‘KSS’ ALANINDA ‘EN İYİ ODA’ SEÇİLDİ

30........FATİH KALDIRIMOĞLU: İNŞAAT SEKTÖRÜ EKONOMİMİZİN LOKOMOTİFİDİR

34........KÜNDEKÂRİ SANATI

35........ALTIN KALPLİ TAKSİCİ .....ALTINLARI İADE ETTİ

36........ÇUKUROVA’NIN ATARDAMARI .....ADANA

42........PROSTAT MUAYENESİNİN ÖNEMİ .....VE PROSTAT BÜYÜMESİ

44........TÜRKİYE, ARNAVUTLUK VE .....MAKEDONYA$NIN DÜNÜ BUGÜNÜ .....VE GELECEĞİ

KEPENKE S N A F I N G Ü R S E S İ

24

30

36

44

AY I N KO N U Ğ UOrhan Aydın:“Ostim İhtiyaçlarınızı Üretir”

S E K T Ö R A NA L İ ZFatih Kaldırımoğlu: İnşaat Sektörü Ekonomimizin Lokomotifidir

Ş E H İ R L E R İ M İ ZÇukurova’nın Atardamarı ADANA

K Ü LT Ü RTürkiye, Arnavutluk ve Makedonya’nın Dünü Bugünü ve Geleceği

Kepenk: Kepenk okuyucularına kendinizi tanıtabilirmisiniz? Orhan

AYDIN: Orhan AYDIN 1952 yılında Ankara’da dünyaya gelmiştir. İlköğ-renimini Kızılcahamam da köyünde bitirmiş daha sonra Ankara’ya yerleşmiş ve burada Orta öğrenimini yapmış ardından gazi lisesinden mezun olmuş ve eğitimine O yıllardaki adı ile...

Kepenk: Sayın Kaldırımoğlu 1956 yılında babanız rahmetlinin ilk

olarak Erzurum’da başlamış olduğu baraj çalışmasından bugüne kadar pek çok iş gerçekleştirmiş bulunuyorsunuz. Özellikle çalışma ekibinizin verimliliği için ne gibi ilkeleriniz olduğunu söyler misiniz? Fatih KALDIRIMOĞLU: Rah-metli babamızın zamanında inşaat....

Adana 2,062,518  kişilik nüfusu ile Türkiye’nin İstanbul, Ankara, İz-

mir, Bursa’dan sonraki nüfus yoğunluğu olarak 5. büyük şehridir. Şehir merkezi, orta güney Anadolu’da,Akdeniz’den 30 km içerde Seyhan Nehri’nin üzerinde bulunmaktadır. Adana kenti  Mer-sin, Adana, Osmaniye ve Hatay illerini kapsayan coğrafi, ekonomik ve ...v

IV. Uluslararası Türkiye, Arnavutluk ve Makedonya’nın Dünü Bugünü ve

Geleceği Sempozyumu 27-29 Mayıs 2011 tarihleri arasında, Ankara Dü-şünce ve Araştırma Merkezi (ADAM) ile Uluslararası Balkan Üniversitesi (IBU)’nin ortak organizasyonu ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) nın desteği ile Makedonya’nın başkenti...

Page 6: KEPENK 34
Page 7: KEPENK 34

KEPENK 7 MART-NİSAN 2011

BAŞYAZI

Başkandan

Dergimizin bu sayısında birbirini bütünleyen konular ile yine siz değerli esnaf ve sanatkârlarımız ile birlikteyiz. Evlad-ı Fatihan olarak nitelediğimiz Osmanlı çağlarında Balkanlarda yaşamış olan soydaşla-rımız ile din kardeşlerimiz ve yakın komşularımız için 27-29 Mayıs 2011 tarihleri arasında düzenlenen IV. Uluslararası Türkiye, Arnavut-luk ve Makedonya’nın Dünü Bu-günü ve Geleceği Sempozyumu‘na ESDER olarak gözlemci ve konuş-macı olarak katıldık. Üsküp ve Kosova’da gerçekleştirilen toplan-tılarda beş yüz yıllık ortak geçmi-şimiz kadar bugün içinde bulun-duğumuz bazı sorunlar ve çözüm yolları da gündeme getirilmiştir. Esnaf ve sanatkârlar olarak günden güne gelişmekte olan karşılıklı an-laşmalar çerçevesinde Arnavutluk,

Kosova ve Makedonya’daki yerimizi almamız gerektiğini biliyoruz.

Ayın konusu olarak dergimizin bu sayısında geleneklerimiz arasında önemli bir yeri olan ‘’komşuluk‘’ konusunu size sunmak istiyoruz. Komşuluk Medeniyetimizin gökkuşağıdır nitelemesi ile sizlere sunduğumuz bu ayın konusunda ‘’komşuluk hakkı‘’ ve ‘’komşuluk bilinci‘’ işlenmeye çalışılmıştır. Yan yana yaşayan her kişinin, bir diğeri ile kurmuş olduğu samimi ilişki-lerin hepsine komşuluk, diyoruz kısaca. Her türlü çıkar ilişkisinin dışında gelişen komşuluk, hepimi-zin bildiği gibi günün ilk ışıkları ile birlikte iş yerimizin ya da evimizin kapısında başlar. Yüzyıllar boyunca işlenerek gelişen komşuluk ilişkile-rimiz, ne mutlu bize ki bütün deği-şim sancılarımıza rağmen yok olup gitmemiştir.

Anne baba, kardeş, kız kardeş ve diğer akrabalar yanında iş arkadaş-lıklarımızın da önemli olduğu haya-tımızda ev ya da iş yeri yakınlığımı-zı da içeren komşuluk ilişkilerimiz bizi biz yapan değerlerimiz arasında bulunmaktadır.

Karşılaşılan bir olay sırasında, komşusu için sayıp döken birileri ile karşılaştığımızda; onu uyar-mak, en önemli davranışlarımız arasında bulunmaktadır. Böyle bir durumda o an ’’Hayır dile kom-şuna, hayır gelsin başına’’ deriz. Bize göre ‘’komşumuz’’ her türlü ayrımcılıktan uzakta düşünülür. Dini, dili, inancı, geçmişi ve işi ne olur ise olsun, komşularımız bizim kardeşlerimiz kadar değerlidir. Bu bakımdan atalarımızın: ‘’Komşuluk kardeşlikten ileridir’’ sözünü hiç unutmayız.

Bir üyesi olmakla guru duyduğumuz İslam Medeniyeti’nin kurucusu Hz. Muhammed (s.a.v)’in “Komşusu aç iken tok olan mü’min değildir” Hadisi Şerifini yeri geldikçe sık sık söyleriz.   Ayrıca O’nun: “Güzel komşuluk et ki, hakîkî mü’min olasın” öğüdü de komşuluk ilişkile-rimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Ge-nel Merkezi olarak imkânlarımız ölçüsünde kendileri için çalıştığı-mız esnaf ve sanatkârlarımızın en güzel komşuluk ilişkileri içerisinde; sağlık ve huzur dolu nice mutlu günler geçirmelerini dileriz.

Selâm ve muhabbetlerimizle…

MAHMUT ÇELİKUSESDER GENEL BAŞKANI

KOMŞULUKMEDENİYETİMİZİN GÖKKUŞAĞIDIR

Page 8: KEPENK 34

KEPENK 8 MAYIS-HAZİRAN 2011

KAPAK KONUSU

KOMŞULUKMedeniyetimizin Gökkuşağıdır

İnsanoğlu var olduğundan bu yana, oturdukları ev-ler bakımından birbirlerini

‘’komşu‘’ olarak nitelemişlerdir. Birbirine yakın mağaralarda ya da evlerde yaşayan kişiler güvenlik için olduğu kadar, ortak mal üreti-mi için de komşuluk ilişkilerini geliştirmek zorunda kalmışlardır. Aile olarak bir arada bulunmak ka-dar, pek çok aileden oluşan bir to-pluluk olarak da komşuluk ilişkileri kaçınılmaz bir etkileşim biçimidir. Yüz yüze ilişkilerin ağırlık kazandığı bu etkileşim biçiminde kişiler ruh sağlıkları yanında nesillerinin devamı için de değişik davranış kalıpları ile uyulması gereken kuralları da içeren pek çok gelenek geliştirmişlerdir. Kısaca ‘’komşuluk ilişkileri’’ doğrultusunda yerleşen ‘’komşuluk bilinci’’ bir dizi duygu ve düşünüş biçimlerini de içinde taşır.

Page 9: KEPENK 34

KEPENK 9 MAYIS-HAZİRAN 2011

Esnaf ve Sanatkârlar Derneği (ESDER) Genel Merkezi olarak ‘’esnaf ve sanatkârların demokratik ve planlı bir düzen içinde kalkınıp; sınai, ticari, sosyo-ekonomik, eğitim ve kültür düzeyinin gelişmesine; teknoloji, sermaye, fikir alışverişi ve koordinasyonunu sağlayarak daha ileri bir düzeye ulaşmasına yardımcı olmak’’ bakımından ‘’komşuluk hakları’’nın da‘’komşuluk bilinci’’nin de geliştirilmesinde büyük faydalar görmekteyiz.

Page 10: KEPENK 34

KEPENK 10 MAYIS-HAZİRAN 2011

KAPAK KONUSUKomşuluk medeniyetimizin gökkuşağıdır

Bu yüzden kişilerin yaşamakta oldukları evlerin ya da iş yerler-inin birbirine yakınlıkları, hiç bir zaman birbirine benzer ilişkileri gerektirmez. Bu yüzden komşuluk ilişkileri çevresinde gelişen davranış kalıpları toplumdan topluma değişiklik gösterir. Bu yüzden her bir toplum yalnızca duygu, düşünüş, değer yargısı ve davranış kalıpları bakımından yazılı ol-mayan bir ‘’komşuluk hukuku’’ geliştirmektedir diyebiliriz. Yüz yüze ilişkilerin ağırlık kazandığı, bu etkileşim süreci içinde ’’komşu hakkı’’ diyebileceğimiz bazı kural-lar ortaya çıkar. Komşularımıza karşı sorumluluklarımızı ana-baba hakkı ile kardeş hakkından son-

Atalarımızın: Komşu komşunun külüne muhtaçtır, sözü de komşular arasındaki yardımlaşmanın bir başka boyutunu göstermektedir. Özellikle esnaflar arası komşuluk ilişkilerinde belirli bir an için bizde bulunmayan bir şeye ihtiyaç duymamız yanında zaman sorunu ile para sorunu da vardır. Yüz yüze görüşerek hal hatır sormak yanında çoğu alış verişlerimizi de komşularımızdan yaparız.

raki sıraya yerleştiririz. Biliyoruz ki komşularımız, bizim onlara verdiğimiz değer kadar en az onlar da bize değer verirler. Bu bakımdan ‘’ kapı bir komşularımız ‘’ kadar ‘’karşı komşularımız’’ da bizim için önemlidir. Yeri geldiğinde on-lara ‘’komşum’’ diye hitap ederiz. Bir konuyu tartışırken bile, arada bir kullanmak zorunda kaldığımız ‘’komşum’’ kelimesi ile bizim, karşımızda bulunan komşumuza verdiğimiz önem kadar ilişkile-rimizdeki hakkaniyeti de vurgu-lamak  isteriz. Dilimizde komşu içerikli pek çok kelime, deyim ve atasözlerimiz vardır.

Esnaf ve sanatkârların komşuluk

ilişkilerinde ham madde ihtiyaçları yanında mal alış verişi ile borç para istemek ya da kredi almak için kefil bulmak gibi sorunlar yaşanılmak-tadır. İşte bu gibi durumlarda esnaf ve sanatkârlar arasında aylar, yıllar içerisinde geliştirilen komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri onların en bü-yük dayanakları olur.

Kelimelerin gücü ve komşuluk hakkıToplum hayatımızın en önemli un-suru olan ‘’komşuluk‘’ konusunda bizi kuşatan bu kadar kelime ile ya-şadığımıza göre, diyebiliriz ki kom-şularımız olmadan yaşayamayız. Bu kapsamda ailemizden sonra en yakın etkileşim ve dayanışma içeri-sinde bulunduğumuz kesim kom-şularımızdır. Atalarımızın: Komşu komşunun külüne muhtaçtır, sözü de komşular arasındaki yardımlaş-manın bir başka boyutunu göster-mektedir. Özellikle esnaflar arası komşuluk ilişkilerinde belirli bir an için bizde bulunmayan bir şeye ihtiyaç duymamız yanında zaman sorunu ile para sorunu da vardır. Yüz yüze görüşerek hal hatır sor-mak yanında çoğu alış verişlerimizi de komşularımızdan yaparız.

Bu açıdan komşu bakkal, komşu ec-zacı, komşu temizlikçi kadar komşu apartman ile komşu esnaflarımız bizim için vazgeçilmez derecede önemlidir. Karşılıklı olarak birbir-lerine yemek ikram etmek, komşu gezmesine gitmek, birlikte alışverişe çıkmak ya da pazara gitmek kom-şuluk gereğidir. Ayrıca bayram-larda, nişanlarda, düğünlerde ve ölümlerde komşular birbirlerinin en büyük yardımcısı ve dayanağı-dır.   Yazılı olmasa da ‘’komşuluk hakkı‘’ kapsamında, ülkemizde

Page 11: KEPENK 34

KEPENK 11 MAYIS-HAZİRAN 2011

yaşayan yaklaşık yirmi milyon esnaf ve sanatkâr ile aileleri bu türden ilişkileri en ince ayrıntılarına kadar yerine getirmektedir. Komşularımıza karşı sorumluluklarımız nelerdir?Kısaca birbirlerine komşu olan genç yaşlı herkes kaderde, tasada ve kıvançta bir bütündür. Bu tür ilişkilerin özelliklerinden dolayı atalarımız gibi biz de yeri geldiğinde:  - Komşuluk kardeşlikten ileridir. - Hayır dile komşuna, hayır gelsin başına. - Komşu hakkı büyüktür, saymak-la bitmez, deriz. Her bir komşumuz ile selâmlaşmak, tatlı tatlı konuşmak, karşılıklı ik-ramlarda bulunmak, para alıp ver-

mek, ev ziyaretlerinde bulunmak, borç para alıp vermek, birlikte ye-mek yemek ve çay ikram etmek gibi ilişkilerimiz varlığını korumaktadır. Ne yazık ki bu ilişkilerin sıklığı daha önceki yıllara göre azalmakta-dır. Bu ilişkilerdeki azalış köylerde olduğu kadar şehirlerdeki apartman komşuluklarında da belirli bir dü-şüş eğimimi göstermektedir. Ancak yine de:’’ Komşu kızı almak, ka-laylı tastan su içmek gibidir’’ ya da ‘’Keçe satarsan komşuya sat; belki bir kenarında kendin de oturur-sun, gibi değerlendirmeler yaparak komşuluk ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu vurgularız.

İslam Peygamberi’ne göre komşuluk nedir?Kur’an Kerim’in tebliğcisi ve İs-lam Medeniyetinin kurucusu Hz.

Dilimizdeki bu zenginlik komşularımızı nasıl nitele-

mekte olduğumuzun ayrı bir yönü olsa gerek.

Kapı komşu - Yeni komşu Eski komşu - Ev komşusu

Apartman komşusu Mahalle komşusu - Kabir komşuluğu

Bağ komşuluğu - Yayla komşuluğuKomşu bakkal - Komşu dükkân

Komşu esnaf - Komşu manav Komşu çiçekçi - Komşu kadın

Komşu köy - Komşu ev Komşu hakkı - Komşunun kızı

Komşunun oğlu - Komşunun gelini Komşunun beyi - Komşunun hanımı

Komşunun arabası Komşunun akrabası - Komşunun

dünürü - Komşunun düğünüKomşunun nişanı

Page 12: KEPENK 34

KEPENK 12 MAYIS-HAZİRAN 2011

KAPAK KONUSUKomşuluk medeniyetimizin gökkuşağıdır

Muhammed (s.a.v) de yeri geldikçe komşuluk ilişkileri ve komşuluk hak-ları için, pek çok hadis söylemiştir. Öyle ki gerçek müslümanlığın ölçüle-rinden birinin de komşuluktan geçti-ğini anlıyoruz O’nun sözlerinden.“Güzel komşuluk et ki, hakîkî mü’min olasın” hadîs-i şerîfi de iyi komşuluğun îmânla yakından ilgisi olduğunu açıkça gösteriyor. Bu yüzden Peygamberimizin: Komşusu açken tok yatan bizden değildir, sözü de komşularımıza karşı nasıl bir sorumluluk içinde bulunmamız gerektiğini açıklar.

Esnaf ve sanatkârlar arasındaki komşuluğun boyutlarıSon yüzyıllar içerisinde hayatı-mızda yer tutmaya çalışan aşırı tüketim eğilimlerinin kamçılan-ması ile artan israf ekonomisi ne yazık ki bazı değerlerimiz gibi ‘’komşuluk değerlerimizi‘’ de aşındırmaya başlamıştır. Biliyoruz ki komşuluk maddi ne manevi yönleri ile bir bütündür. Çağımızın ekonomik gelişmelerine karşı, bugün iş yeri komşuluğunda bazı yıpranmalar olsa da özellikle

1961 yılından bugüne yarım asırdır peraken-

de ayakkabı sektöründe-yim. Unutamayacağım komşuluk hatıralarım oldu. Hem beynimizde, hem yüreğimizde derin izler bıraktı. Atalarımız “Ev alma komşu al” derken boşuna söylememişler. Komşuluk ilişkileri, komşuları bir bütün aile olarak bü-tünleştirdiğini yaşayarak gördük.

Ankara Kale içinde otururken o yıllarda kış çok çetin geçer, yollar buz tutar, yürünemez hale gelir. Herkes sobasından çıkan külü yola dökerek bir koşmuşluk örneği gösterir. “Komşu kom-şunun külüne muhtaçtır” sözü de gerçekleşir. İlk okulda kar-nemi aldığımda hemen dükkan komşusu amcalara koşar ellerini öper,karnemi gurur ile gösterir onlarda bana o günkü sarı yirmi beş kuruş elli kuruş kağıt iki bu-çuk lira verirlerdi. Niye komşu-larımızdı, çünkü aileden biri gibi görülürdü. Hep başımızı okşarlar bize sahip çıkarlar, kendi evlatla-rının başarısı gibi gururlanırlardı.

İlk Okulu bitirdim dükkan anah-tarını babacığım teslim etti. Bir yere gidecek olsak komşularımıza emanet eder Mehmet yalnız göz kulak olun derdi. Kimse olmasa bile dükkanı komşuya emanet edip gitmek adettendi. Kapatıp gitmek ayıp sayılır, komşuya gü-vensizlik olarak kabul edilirdi. Müşteri gelse aynı sektör olsa bile

mal oradan satılır komşu gelince şundan satıp para-sını buyur demek büyük onurdu. Çünkü ahilik ve ahlakı yok olmamıştı.

Komşular sabah namazın-da çarşı camiinde toplanır,

cemaatle sabah namazı kılınır, hoca efendi cami çıkışında bulunan mer-mer sütun un üzerine çıkar bereket duası okur bütün komşular birlikte duaya katılır ve rızıkların dağıldığı saatte herkes besmele ile dükkan-larını açarlardı. Bizim çarşımızda komşular arasın da problemler olsa bile mahkeme, kadı bilinmez çarşının üç duayeni (yaşlı amcası) iki tarafı dinler ve adil olarak karar vererek herkes bu karara uyardı.

Unutamayacağım bir hatıramda yıl 1961 dükkana yeni başlamıştım ilk müşteri geldi o günü şartlarında Beypazarı’nın ağaç çivi meshle-rinden içini (rasba) ile temizledim ve müşteriye giydirdim elimi rafa uzattım dışına (derby) lastik ala-cağım büyük babam Hafız Ahmet çok değerli bir insandı, bana karşı komşudan lastik getirmemi söyledi. Bende Hacı baba bizde var dememe rağmen evladım karşı komşudan al gel dedi. Bende bizde yokmuş gibi karşı komşudan lastik getirdim müş-terimize sattık. Daha sonra beş lira-nın üzerine bozuk paraları koyarak evladım karşı komşularımıza bunu ver onlarda siftah etsinler bizim kazancımızda gözleri kalmasın dedi Maalesef bugün bu değerlerimizi kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz.

Ayakkabı Dünyası Yönetim Kurulu BaşkanıMehmet Akbacakoğlu anlatıyor...

Page 13: KEPENK 34

KEPENK 13 MAYIS-HAZİRAN 2011

esnaf ve sanatkârlarımızın gerekli komşuluk bilinci ile ilişkilerine yön vermeye çalıştıkları bir gerçektir. Ev komşuluklarında olduğu gibi işyeri komşuluklarında da esnaf ve sanatkârlarımız geleneksel komşuluk ilişkilerini, bugün de yerine getirmektedirler. Özellikle borç para ve mal alıp vermek, hasta ziyaretlerine gitmek, bayramlaşmak, cenazelere katılmak, muhtaç durumda olanlara gizli ya da açıktan yardımda bulunmak gibi hasletlerimiz, azalarak da olsa

yaşanılmaktadır. Onları geleneksel komşuluk davranış biçimleri içe-risinde; hiçbir ayrım gözetmeden; düğünde dernekte, bayramlarda ve alışverişlerde birbirleri ile maddi yönden de dayanışma içerisinde olduklarını görmek toplum huzu-rumuzun gereklerindendir.

Hayattaki konumu ne olur ise olsun müslüman bir kişinin komşusuna herhangi bir zararının dokunmaması gerekir. Sıfatı ne olur ise olsun, kom-şusu sıkıntıda olan bir kişi elbette

Hayattaki konumu ne olur ise olsun müslüman bir kişinin komşusuna herhangi bir zararının dokunmaması gerekir. Sıfatı ne olur ise olsun, komşusu sıkıntıda olan bir kişi elbette imkânları ölçüsünde, komşusunun sıkıntılarını gidermeye çalışır. Karşılıklı bir yardımlaşma ve dayanışma ile kapı bir komşu evler kadar kapı bir komşu esnaf da sıkıntılarından kurtulmuş olarak hayatlarına devam eder.

imkânları ölçüsünde, komşusunun sıkıntılarını gidermeye çalışır. Karşı-lıklı bir yardımlaşma ve dayanışma ile kapı bir komşu evler kadar kapı bir komşu esnaf da sıkıntılarından kurtulmuş olarak hayatlarına devam eder. Alın teri ve göz nuru işlerini yapmaya çalışan sanatkârlarımız ile küçük sermayesi ile alışveriş piyasa-sında yer alan esnaflarımız; bize göre ‘’komşuluk hakkı‘’ kapsamında her türlü güçlüğün üstesinden gelecektir. Dileğimiz esnaf ve sanatkârlar ara-sındaki komşuluk ilişkilerini ayakta

Page 14: KEPENK 34

KEPENK 14 MAYIS-HAZİRAN 2011

KAPAK KONUSUKomşuluk medeniyetimizin gökkuşağıdır

tutabilecek her türlü imkânı birbir-lerine karşı sunmaya gayret etmele-ridir. İnanıyoruz ki bu temennimiz devletin ilgili kurum ve kuruluşla-rının da katkıları ile günden güne gelişecektir.

Esnaf ve Sanatkârlar Derneği (ES-DER) Genel Merkezi olarak ‘’esnaf ve sanatkârların demokratik ve planlı bir düzen içinde kalkınıp; sı-nai, ticari, sosyo-ekonomik, eğitim ve kültür düzeyinin gelişmesine; teknoloji, sermaye, fikir alışverişi ve koordinasyonunu sağlayarak daha ileri bir düzeye ulaşmasına yardımcı olmak’’ bakımından ‘’kom-şuluk hakları’’nın da‘’komşuluk bilinci’’nin de geliştirilmesinde bü-yük faydalar görmekteyiz.

Özellikle ‘’esnaf ve sanatkârları bir araya getirerek ülkemiz yararına çalışmalarda bulunmak üzere‘’ kurulan ESDER; bağlı olduğumuz tarih, kültür ve medeniyet açıların-dan ‘’komşuluk‘’ değer yargıları ile davranışlarını her işine yansıtmaya çalışmaktadır. ESDER olarak mümkün olduğu kadar ülkemizde ve Balkan ülkelerinde gerekli ça-lışmaları yapmak kararındayız. Bu amaçla ‘’komşuluk hakkı ve kom-şuluk bilinci‘’ konularını içeren çalışmalarımızı elimizden geldiği kadar yaygınlaştırmak düşüncesi içerisindeyiz.

Bu ayın konusu olarak seçmiş ol-duğumuz ‘’komşuluk‘’ için her şeyi buraya yazamadığımız açık.

Bize göre, bizi iyi, doğru ve güzel yönleri ile birbirimize bağlayan komşuluk, bir üyesi olmaktan kıvanç duyduğumuz medeniyeti-mizin gökkuşağıdır.

Cevdet YILMAZ: Kırk yıllık es-nafım. Baba mesleğimi sürdürüyorum. Eski komşu-luklar kalmadı. Kalsa bile yok

derecesinde azaldı. Para alışve-rişi durdu. Bugün bir kredi kartı olayı var. Eğer bir insan bir kom-şusundan borç alıp vermemiş, borç istemeyi de gururuna yedi-remiyorsa; en kolay yol bankadır, diyor. Helâlin içine, eğer helâl yoldan kazanıyor ise, haram karı-şırsa sonu iyi bitmiyor. Faiz kat-lanıyor, yetişemiyor adam. Çok esnaf battı bu yüzden. 2001 kri-zini yaşadık; çok insan, esnaflar bile servetinin, alacağının, yastık altındaki parasının ve bir gün önce TL’na çevirdiği dövizinin faydasını göremedi. Artık insan-lar, komşu da olsalar elden para alış verişinden korkuyor. Bunlara rağmen bazı değer yargılarımızı korumalıyız. Makul ölçülerde de olsa, işimiz ne olursa olsun, borç para alış verişinde bulunmamız gerekir.

Murat Kılıç: Esnaflar arsında ne yazık ki ticari anlamda komşuluk, kardeşlik pek etkili olmamaya başladı yıllardır.

Yeni değil. Olsa da çok az bir kesimde var gerçek komşu-luk. Esnaflar arasında borç alışverişi ya

alamazsam, diye düşünüldüğü için artık geçerli değil Yoksa bazı komşu esnaflar iş durumuna göre yine bir araya gelerek birlikte öğle yemeği yiyor, az da olsa para alış-verişi var. Komşular olarak önce-den evlere daha sık gider gelirdik. Bu da azalmaya başladı.

Faruk KÜÇÜKDericizade Onursal BaşkanıAltın eşiklinin, gümüş eşikli komşuya ihtiyacı olur

‘’Büyüklerimiz komşuluğa çok önem verirdi. Bir mülk alır-ken ‘’ev alma, komşu al’’ de-nilirdi. Ahilik

geleneğinden gelen babamdan çok şey öğrendik. Eskilerde kalan ‘’Ben siftah ettim, kom-şum siftah etmedi, siz ondan alın’’ diyen bir neslin yaşamış-larındanım. Komşuluk, karşı-lılı güven ve biribirine itimat etmek demektir. Komşular arasında mevkii, zenginlik, fakirlik göz önüne alınmazdı. Onun için büyüklerimiz: Altın eşiklinin, gümüş eşikli kom-şuya ihtiyacı olur, demişler. Şimdilerde Ahilik gelenekleri ancak uygulanmakta olduğu bazı kazaların ve vilâyetlerin belirli kesimlerindeki esnaf çarşılarında kalmıştır. Eskiden komşular, hısımdan, akraba-dan sonra en yakın kişiler ola-rak kabul edilirdi. Komşuluk ilişkileri hiçbir zaman zede-lenmemelidir.’’

Komşuluk için esnaflarımız ne dedi?

Page 15: KEPENK 34

KEPENK 15 MAYIS-HAZİRAN 2011

Page 16: KEPENK 34

KEPENK 16 MAYIS-HAZİRAN 2011

ÖRNEK SANATÇI

Kepenk: Hasan GÜNEŞER kimdir, bize kendinizi tanıtabilir misiniz?

Hasan GÜNEŞER: 1958 yılında Yozgat’ ta merkeze bağlı Gevrek Köyünde doğdum. İlköğretimi kö-yümde, orta-lise tahsilimi Yozgat İmam Hatip Lisesinde yaptım. Lise tahsilinin ardından o sene Yozgat’a yeni açılan İki yıllık Meslek Yükse-kokuluna, daha sonra da mimarlık, mühendislik fakültesine girdim. Daha sonra 1980-91 yılları arasında zorunlu Medrese-i Yusufiye yılla-rımız oldu. (şu meşhur Diyarbakır Zindanları) Bundan sonra da açık cezaevi yılları!.. Şu an ise Vetto Gi-yim Sanayi A.Ş.’ de Genel Müdürlük görevi ifa etmekteyim.

Kepenk: Hasan Bey az önce Diyar-bakır Zindanlarından bahsettiniz, kısaca anlatır mısınız, hangi ne-denle ceza evine düştünüz?

Hasan GÜNEŞER: 12 Eylül den önceki durumu biliyorsunuz. Top-lumun sorunları üzerine söyleyecek sözü olan duyarlı sağcı-solcu-islam-cı gençlik arasında ciddi bir arayış vardı. Ülkemiz üzerine hesapları olan dış güçler ve onların içerideki uzantıları, gençliğin hassasiyetle-rini provoke ederek ciddi bir kaos ortamı oluşturdular. Ve ardından da malum 12 Eylül Darbesi… 13 Eylülde her şey durmuş gibiydi gö-

rünürde. Ama aslında öyle değildi. Kendilerinin deyimiyle derinden bir ‘toparlama ve tepeleme’ süreci yaşanıyordu. İşte herkesin sus-tuğu, susturulduğu bu dönemde İslami hassasiyeti olan ve birazda heyecanları öne çıkmış dört arka-daş, 12 Eylül darbesinin baskı ve zulmünü ve Rusya’nın Afganistan işgalini ve oradaki Müslümanlara karşı yaptıkları katliam ve zu-lümleri protesto etmek amacıyla 13 Ekim 1980’de bir uçak kaçırma eylemi gerçekleştirdik. İran’ın geçiş izni vermemesi nedeniyle uçağı

Diyarbakır havaalanına indirmek zorunda kaldık. Orada gerçekleşti-rilen kanlı bir operasyon neticesin-de yakalandık ve uzun işkence dolu Diyarbakır cezaevi yılları başladı…

Kepenk: Basında sıkça okuduk oradaki zulüm ve işkenceleri, Doğru mu anlatılanlar?

Hasan GÜNEŞER: Hepsi doğru. Eksiği var fazlası yok. O anlatılan-ların çoğunu yaşadım. Cezaevi iç güvenlik amiri Esat Oktay Yıldıran ile şahsen yıldızım pek barışık de-

Naht Sanatının Ustası Nahhat Hasan Güneşer

Ağaçların Dile Geldiği

Page 17: KEPENK 34

KEPENK 17 MAYIS-HAZİRAN 2011

ğildi. O yüzden de özel işkenceye tabi tuttuğu dört beş mahkumdan biriyim. Aylarca kan iş….tiler. Ağır işkenceler ve pis ortamlar nedeniyle pek çok mahkum gibi tüberküloza yakalandım, aylarca kan kustum, kırk kiloya kadar düştüm. Daha sonra aylarca Diyarbakır Askeri hastanesinde, ardından sevke gel-diğimiz Malatya Siyasi cezaevi revi-rinde bir yılı aşkın tedavi gördüm. Allah’ın yardımıyla iyileştik ve göre-cek günlerimiz varmış ki bugünlere geldik…

Kepenk: Bildiğim kadarıyla idam-la yargılandınız, o dönemin idam furyasından nasıl kurtuldunuz, Cezaevinden ne zaman çıktınız?

Hasan GÜNEŞER: Bu biraz entere-sandır. O dönem biliyorsunuz ‘bir Sağdan bir soldan’ asmak gibi denge politikası güdülüyordu. Aslında

bilinmeyen bir de İslamcı asmak suretiyle denge kurma anlayışı vardı. Bu nedenle bir arkadaşımla beni operasyondaki ölümleri bizim üzerimize yıkarak idam etmek is-tediler. Bunu bizzat Kenan Evren’in kendisinin istediğini sonradan bazı yetkililerden öğrenmiştik… Ancak Allah’ın hesabı başka imiş ki hala yaşıyoruz..! İdamla yargılandık. Önce müebbet verdiler sonra da rahmetli Turgut ÖZAL döneminde çıkan infaz yasalarıyla 1991 yılında 11 yıllık Mederse-i Yusufiye döne-minden sonra dışarı çıktık.

Kepenk: Medrese-i Yusufiye dedi-niz. Konumuz olan bu Naht Tedri-sine de orada mı başladınız?

Hasan GÜNEŞER: Evet aynen öyle. Bizim inancımızda cezaevinin adı Medrese-i Yusufiye’dir. Hz. Yusuf a.s ‘ın yedi yıllık zindan hayatından

mülhem bu şekilde tesmiye edilir. Aslında Yusuf a.s ‘ın yaptığı tefek-kür tedris etmektir. İlimlerin anası tefekkürdür… Onların yolundan giden bizler de tefekkürün yanında imkan nispetinde acizane sanatla da iştigal etme imkanı bulduk. Ha-pishanelerde 1986 yılından itibaren kısmi rahatlamalar olmuştu… Bu dönemde bazı mahkumlar çavdar sapı ve ahşap kaplamalarla deği-şik işler yapıyorlardı. Silüet resim, gemi maketi vs. gibi… Başta bize bu tip işlerlerle uğraşmak pek uy-gun gelmedi. Acaba bizde kendi kültürümüzle ilgili bunu nasıl de-ğerlendirebiliriz diye düşündük. Mevcut malzemelerden Hat tablosu yapabilir miyiz diye düşündüm. Hat sanatına önceden de biraz aşinalı-ğım ve merakım vardı. Yavaş yavaş işin içine girdiğimizde bunun olabi-lirliğini gördüm. Ahşap malzemeyi kullanarak değişik hat istiflerini

Ahşap malzemeyi kullanarak değişik hat istiflerini meşk etme, ahşaba geçirme, ahşap oyma ve işleme şekliyle bu sanata başlamış olduk. Bu ahşap oyma işine Naht, bu işlemi hat sanatıyla birleştirme işine de Hatt-ı Naht dendiğini öğrendik. Süreç içerisinde kendimizi geliştirdik. Allah’ın inayetiyle belirli bir meleke kazandık ve süreç böylece devam etti…

Naht Sanatının Ustası Nahhat Hasan Güneşer

Page 18: KEPENK 34

KEPENK 18 MAYIS-HAZİRAN 2011

ÖRNEK SANATÇI

meşk etme, ahşaba geçirme, ahşap oyma ve işleme şekliyle bu sanata başlamış olduk. Bu ahşap oyma işine Naht, bu işlemi hat sanatıyla birleştirme işine de Hatt-ı Naht dendiğini öğrendik. Süreç içerisin-de kendimizi geliştirdik. Allah’ın inayetiyle belirli bir meleke kazan-dık ve süreç böylece devam etti… Bütün sanat dallarında sabır ve aşk önemlidir. Meşhur bir deyim vardır ‘Aşk olmayınca Meşk olmaz’ denir. Çünkü sanat uzun bir süreci kap-sadığı için aşk ve sabır ile çalışmayı gerektiren bir meslektir. Cezaevinde vaktimiz boldu. Vakit boldu derken yapacağımız işler de çoktu. Cezaevi yılları için ‘hapis yatmak’ deyimi kullanılır. Ama şahsen hatırladığım kadarıyla 11 yıllık hapis hayatımda altı saati aşkın uyuduğum günler çok azdır. Cezaevinde de hayat dışarıda mesaisi olan insanlar gibi belli saat dilimlerine ayarlanmıştır: Yatmak, kalkmak, yemek yemek, volta atmak, kitap okumak, gelen mektuplara cevap yazmak ve uğra-şısı olan insanlar için değişik sanat dallarıyla uğraşmak gibi işlerden cezaevinde bize vakit yetmezdi. Do-

layısıyla ‘hapishanede yatmak’ tabiri biraz absürt kalıyor bu noktada… Hapishanede bulunduğumuz süre içerisinde vaktimizi de iyi değerlen-dirmeye gayret ettik.

Kepenk: Daha sonra sergileriniz oldu galiba?

Hasan GÜNEŞER: Evet hapisha-nede anlattığım şekilde başlayan bu sanat serüvenimiz öncelikle eşe dosta yakınlarımıza hediye yapmak şeklinde başlamıştı. Tabi önümüzde bir usta olmadığı için kendi kendimizi geliştiriyorduk… Böylece devam ederken bir gün benimle birlikte bu sanatla uğraşan bir arkadaşım bana bir gün latife olarak takıldı: “Bir gün tahliye olursak ve dışarıda iş bulamazsak, bu işi yaparak geçiniriz” dedi. Ben de kendisine: “ Hadi sende ya! Dı-şarıda geniş imkanlara sahip bir yığın yakın arkadaşımız, eşimiz, dostumuz var. Herhalde bunlar bize bir hizmet imkanı sunarlar” demiştim. (Tabi bizim o dönemde uğraşmak istediğimiz iş basın yayın ve sosyal alanlarla ilgili çalışmalar-

dı.) Dolayısıyla bunca dostumuz ve tanıdığımız arkadaşımız bizlere böyle bir hizmet imkanı sunarlar diye düşünerek sanırım biraz büyük konuştum. Hatt-ı Naht sanatıyla ge-çinmek biraz garip geldiği için böy-le konuşmuştum. Demek ki Allah-u Teala o konuşmamın karşılığında beni böyle bir inceden cezalandırdı diye düşünüyorum! Çünkü dışarı çıktığımda bu kadar çevremize rağ-men yapacak bir iş imkanı bulama-dım ve ben 2-3 yıl bu Hatt-ı Naht sanatıyla geçinmek durumunda kaldım. Baktım boştayız bir şeyler yapmamız, karnımızı doyurmamız lazımdı. Dolayısıyla bu işi yaparak geçimimizi sağlamak zorunda kal-dım. Birer yıl arayla Yozgat’ta iki sergi açtım. Birincisinde 59, ikinci-sinde 63 tablodan birer tanesi hariç hepsi talep gördü ve alıcı buldu. Daha sonra eski dostlardan hatırla-yanlar bizi normal iş hayatının içine çektiler…

Kepenk: Sergileri neden Yozgat’ta açtınız?

Hasan GÜNEŞER: Evet Yozgat’ta

Günümüzde bu sanatı eski usulde olduğu gibi direk ağaç bloklarını oyarak icra eden çok az sayıda ustanın yanında, ince tahta parçalarını torna, kıl testere ve benzeri mekanik aletler kullanarak hediyelik eşya vs. yapanlar da vardır. Bizim icra ettiğimiz yöntem ahşap kaplamayı kretuar, maket bıçağı gibi aletlerle kesip oyarak hat yazısını işleme şeklidir.

Osmanlıdan Bugüne Ağaçları Dile Getiren Naht Sanatı Ustası Nahhat Hasan Güneşer

Page 19: KEPENK 34

KEPENK 19 MAYIS-HAZİRAN 2011

açtım. Hatta o zaman Ankara, İs-tanbul ve Kayseri’ den bazı arkadaş-lar, Yozgat küçük bir yer yani bu-rada bu sergi heder olur. İstanbul, Ankara yada Kayseri gibi büyük şehirlerde açalım dediler. Fakat biz bu memleketin çocuğuyuz. Sanırım burada daha önce buna benzer kül-tür ve sanat etkinlikleri olmamış. Yozgat tarihinde de bir başlangıç ol-sun diye birinci sergiyi burada aça-lım, alaka görmezse oralarda açarız dedim. Ancak Allah’ın inayetiyle büyük bir alaka gördü. İkinci sergiyi de burada açmak zorunda kaldım. Üçüncü segiye hazırlanırken nor-mal iş hayatına dalınca, Naht sana-tını fiilen devam ettiremedim.

Kepenk: Bu arada öğrencileriniz oldu herhalde?

Hasan GÜNEŞER: Evet daha son-raki dönemde benim çalışmalarımı görüp heveslenen birkaç arkadaşım bu sanata yöneldi, hasbelkader yar-dımcı olmaya, bildiklerimizi aktar-maya çalıştık. Hatta bazıları sergiler açtılar. Ama bu işle uğraşanlardan en çok Yozgat Sorgun’da öğretmen-lik yapan Hüseyin AKBAŞ isimli arkadaşımız başarılı oldu. Ciddi mesafeler katetti. Kendisiyle 2000 li yılların başında tanışmıştım. Ahşap yakma ve benzeri işlerle uğraşıyor-du. Kendisini bu sanata yönelttim, 6-7 yıldır büyük bir heves, aşk ve şevk ile bu sanatla uğraşıyor. Tanış-

tığımda biraz sıkıntılı bir hali vardı. Ben kendisine:” Senin yaptığın bu işler de güzel ama gel sen Hatt-ı Naht sanatıyla uğraş. Bu meslek insanın ruhunu inceltir ve yücel-tir. Yine bu sanat insanın gönlüne geniş bir ferahlık ve derinlik verir” dedim. Bana bu işi beceremem de-diyse de, ben kendisine: “Sen hele bir başla, Allah yolunu açacaktır ve gönlünü bu işe çekecektir” dedim. Bu konuşmamızdan sonra değerli kardeşim Hüseyin AKBAŞ bu şekilde başladı. Çokça zaman tele-fonlarla (ki ben İstanbul’daydım) bazen de gelip gittikçe yol gös-termek suretiyle sanat hakkında bildiklerimi kendisine aktarmaya çalıştım. 21. yüzyılda gıpta edile-cek bir usta-çırak ilişkisi yaşadık. Hikaye ve Menkıbe kitaplarında zaman zaman okurdum. Zenaat ehlinin usta-çırak ilişkisiyle ilgili sofistike hikayeler gözüme ilişir-di, ilişirdi de biraz abartılı gelirdi bana. Ancak günümüzde böyle bir usta-çırak ilişkisine de tanıklık et-tik. Garip bir duygu bu… Kendisi sanatla tanıştığından bu güne çok büyük mesafeler katetti. Kullan-mış olduğumuz bu yöntemi Hatt-ı Naht sanatında bir ekol haline getirmede büyük katkısı olmuştur. Bugün yedinci kişisel sergisini açmış bulunuyor. Ben de kendi-sinin bu sergisinde bulunmaktan büyük bir huzur ve mutluluk du-yuyorum.

Kepenk: Bu sanatın tarihi seyri ve bugünkü durumu hakkında kısaca ne söylersiniz?

Hasan GÜNEŞER: Naht sanatı nor-malde taş ve ağaç oymacılığıdır. Bu sanatın başlangıcı insanlığın ağaç ve taşı işlemeye başladığı döneme kadar gider. O dönemdeki insanlar taşları oyarak, ağaçları oyarak ve şekiller vererek bu işe başlamışlar. Tarih içerisinde ağaç ve taş oymacılığı in-sanlığın uğraştığı en ciddi iş ve sanat dalı haline gelmiştir. Bizim medeni-yetimizde Selçuklu ve Osmanlılarda bu sanat çok ciddi mesafeler katet-miştir. Özellikle bu dönemde Naht Sanatı Hat ile birleşerek güzel ürün-lerin ortaya çıkmasına sebep olmuş-tur. O dönemden güzel sanat eserleri günümüze kadar gelmiştir. Günü-müzde bu sanatı eski usulde olduğu gibi direk ağaç bloklarını oyarak icra eden çok az sayıda ustanın yanında, ince tahta parçalarını torna, kıl teste-re ve benzeri mekanik aletler kulla-narak hediyelik eşya vs. yapanlar da vardır. Bizim icra ettiğimiz yöntem ahşap kaplamayı kretuar, maket bıçağı gibi aletlerle kesip oyarak hat yazısını işleme şeklidir. Sanatın içeri-sine ne kadar çok modern mekanik alet ve teknik girerse sanatsal içeriği o kadar öldürmekte ve yok etmekte-dir diye düşünüyorum. Çünkü sanat tamamen el işçiliğine ve alın terine dayanır. El işçiliğinin sabır, tevekkül ve aşk ile birleşmesidir.

Page 20: KEPENK 34

KEPENK 20 MAYIS-HAZİRAN 2011

MESLEK TANITIM

Kepenk: Çoğunluğu Ankara’da bulunan esnaf ve sanatkârlardan oluşan

Kepenk Dergisi okuyucularına kendinizi tanıtabilir misiniz?

Güngör KARAKAYA: Ankara Kızılcahamam’da 1968 yılında doğum-dum. Evli ve iki çocuk babasıyım.

Kepenk: Oto kiralama işine nasıl girdiniz, çalışmalarınızı anlatır mı-sınız?

Güngör KARAKAYA: Bir süre kamu kuruluşlarında çalıştım. Daha sonra kendi iş hayatıma başladım. Esnaflığı; turizm ve ulaşım sektör-lerini sevdiğim için babadan kalan bir meslek olduğu için bu mesleği sürdürmeye devam ediyorum. İşimizi insanlara hizmet veriyor olmaktan dolayı seviyoruz. İşimizi

Keçiören Etlik’ te Öz Karakayalar Oto Kiralama adı ile devam ettiri-yoruz. Üç personelimiz, yeni araç-larımızla, otobüslerimizle turizm sektöründe araç kiralamaya yönelik hizmet vermeye devam ediyoruz.

Kepenk: Araç kiralama sektörünü bugünkü durumunu nasıl görüyor-sunuz?

Güngör KARAKAYA: Bizim ula-şım sektörü, taşıma veya oto kira-lama sektörü dünyada yaygın ama Türkiye’ de yeni yaygınlaştı. Devlet kurumları kendi araçlarını sattı. Devlet bütçesine katkıda bulunuldu. Devlet kendince pek çok sebepler-den dolayı araç kiralamaya yöneldi. Bu durumun devlete de faydası var. Bizlere oto kiralamacılara da faydası bulunmaktadır. Tabi bu durumda irili, ufaklı firmalar meydana geldi. Bu piyasada bizim de hasbelkader çorbada tuzumuz oluyor. Biz de bir nebze nasipleniyoruz. Çalışmak isteyenlere iş kapısı açıyoruz.

Kepenk: Oto kiralama pazarında en çok karşılaşılan sorunlar nelerdir?

Güngör KARAKAYA: Bizim en büyük sıkıntımız kasko şirketleri ve sigorta şirketlerinin bize uygulamış olduğu ikinci esnaf muamelesi gös-termeleridir. Biz devlete vergimizi veriyoruz. Devlete, millete faydalı işler yapmaya çalışıyoruz. İstihda-ma katkıda bulunuyoruz. İşçi çalış-tırıyoruz, SGK pirim borcumuzu ödüyoruz. Vergi stopajımızı ödü-yoruz. Ne yazık ki sigorta şirketleri bizim kaskomuzu yapmıyor. Kısaca

Bizim en büyük sıkıntımız kasko şirketleri ve sigorta

şirketlerinin bize uygulamış olduğu ikinci insan muamelesi

göstermeleridir. Biz devlete vergimizi veriyoruz. Devlete, millete faydalı işler yapmaya

çalışıyoruz. İstihdama katkıda bulunuyoruz. İşçi çalıştırıyoruz,

SGK pirim borcumuzu ödüyoruz. Vergi stopajımızı

ödüyoruz. Ne yazık ki sigorta şirketleri bizim kaskomuzu

yapmıyor. Kısaca ikinci esnaf muamelesi görüyoruz. Her

nedense oto kiralama kaskosu yapmıyorlar.

Toplu Taşımada Kurumsal Açılım

Page 21: KEPENK 34

KEPENK 21 MAYIS-HAZİRAN 2011

ikinci esnaf muamelesi görüyoruz. Her nedense oto kiralama kaskosu yapmıyorlar. Bizim esnafımız bu yönden sıkıntılıdır. Bizim önerimiz bu işlerle ilgili bir birim ya da bir bakanlık oluşsun çünkü bu oto ki-ralama sektöründe Türkiye’de son beş yılda büyük bir patlama yaşan-mıştır. Bunları yapmak için biz de oto kiralamacılar bir araya gelerek kısa adı ANKODER olan Ankara Oto Kiralamacılar Derneği’ni 2010 yılında kurduk. Derneğin kurucusu

ve Sanatkarlar Derneği (ESDER)’in işbirliği ile düzelteceğiz.

Kepenk: Güngör Bey bize kendi şirketiniz Öz Karakayalar Oto Kiralama ne gibi faaliyetler yapmaktadır, bilgi verir misiniz?

Güngör KARAKAYA: Türki-ye’deki araç kiralama sektöründe değişik çözümler üretmek üzere kurulan ÖZ KARAKAYALAR Oto Kiralama, bir araç kiralama şirketidir. Merkezi Ankara olan şirketimizin Keçiören ile Esenboğa Hava Limanı ofisleri bulunmak-tadır. Ofislerimizin bulunmadığı

sektörünün en yüksek iş hacmi ve ürün çeşitliliğine sahip lider firma-lar arasında yer almaktadır.

Personel kadrosunu en üst kalitede tutmayı hedefleyen ÖZ KARA-KAYALAR Oto Kiralama; takım arkadaşlarını üniversite mezunu, sektörde deneyimli, anında çözüm-ler üretebilen dinamik bir ekiple ve en son teknolojileri kullanarak ger-çekleştirmektedir.

ÖZ KARAKAYALAR Oto Kirala-ma yurtiçinde ve yurtdışında sahip olduğu müşteri portföyü ile evren-sel bir yapıya sahip araç kiralama şirketidir.

ÖZ KARAKAYALAR Oto Kiralama kurulduğu günden itibaren müşteri odaklı yapısından ödün vermeden, emin adımlarla büyümeye devam eden; hizmet öncesi ve sonrasında hızlı, ekono-mik ve alternatif çözümler suna-rak çevresinde mutlu müşteriler oluşturmaktadır.

Kurumsal hizmetlerimiz olarak da kısaca şu bilgileri vermek is-teriz: ÖZ KARAKAYALAR Oto Kiralama, tüm ticari işletmelerin her tür kurumsal araç kiralama ihtiyaçlarını üstün teknolojisi, cazip fiyat koşulları ve yüksek hizmet kalitesi ile toplu çözümler sunmaktadır. Kurumsal ailemi-ze katılmayı düşünen şirketler sağlayacağımız pek çok faydalar vardır. Öncelikle uygun fiyatlar, şirketlerin masraflarını en aşağı seviyeye düşürecek ve kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Böylece bizimle çalışacak olan şir-ketlerin araç sayısı en alt seviyeye düşecektir.

ve Yönetim Kurulu Başkanıyım. Şu an benim üyesi olduğum An-kara Ticaret Odası’nda bizi kendi bünyelerinde Yedek Parça Satıcı-ları Meslek Komitesi gibi işimizle alakasız bir yere oturtuyorlar. Biz buna karşıyız. Bu durumu başında bulunduğum ANKODER olarak, Sayın Mahmut ÇELİKUS’un ku-rucu Genel Başkanı olduğu Esnaf

illerde ise yöredeki araç kiralama firmalarıyla anlaşmalar yaparak müşterilerine tüm Türkiye’de hiz-met vermektedir. Günlük kiralama, aylık kiralama ve yıllık (1 ay ile 36 ay arası), filo kiralama, şoförlü servis, yolcu transferleri ve VİP hizmetleri ile farklı ürünler ve isteğe göre alternatif çözümler sun-maktadır. Şirketimiz araç kiralama

Toplu Taşımada Kurumsal Açılım

Page 22: KEPENK 34

KEPENK 22 MAYIS-HAZİRAN 2011

Minibüscüler İlgi BekliyorÜlkemizdeki büyük şehir-

lerin hepsinde yaklaşık seksen yıldan bu yana taksi

dolmuş ve minibüs dolmuş uygula-ması var. Şehir içi ulaşımında hızlı olması bakımından özellikle ’’mini-büs dolmuşlar’’  belediye otobüsleri ile halk otobüslerine tercih edilir. Her alanda olduğu gibi artan nüfus, çarpık şehirleşme, yolların darlığı ile gerekli altyapı noksanlıkları şehir içi ulaşımında bazı sorunların doğma-sına yol açmaktadır. Bu kapsamda şehir içi dolmuş uygulamaları da söz konusu sorunlardan kendisini kur-taramıyor. Bu hizmet alanında çalı-şan esnaflarımız kadar bu hizmetten yararlanmaya çalışan yurttaşlarımız da dertli. Dergimizin bu sayısında Ankara’daki minibüs dolmuşçu-luğu uygulamaları ile bazı çözüm

yollarınıAnkara’da minibüs dolmuş işletmeciliği yapan 1985 doğum-lu Sinan SEYYİRDEN ile konuştuk.

KEPENK: Sinan Bey bir minibüs dolmuşçusu olarak mesleğe ne za-man başladınız?

Sinan SEYYİRDEN: Ben baba mesleğini devam ettiriyorum. Sürü-cü ehliyetimi 2003’te aldım. İşimde babama yardım etmek, aile geçimi-me katkıda bulunmak için çalışıyo-rum. Bu işimde mümkün olduğu kadar Ahilik kültürünü de yaşat-mak istiyorum. Bir akrabam Anka-lılar Derneği Genel Başkanı olduğu için, çocukluğumdan beri bu kül-türün içinde yetiştim diyebilirim. Onlardan çok şey öğrendim: Esnaf ve sanatkârlar arasında sevgi, saygı,

dayanışma, paylaşma yanında dü-rüst ve adil olmak gibi değerler bu-lunan Ahilik kültürünüAnkaralılar Derneği’nde öğrendim. Ankara’da yaşamak bakımından hemşehriliği de onlardan öğrendim.

Ehliyetimi almadan önce babamla birlikte sık sık Ankara Minibüs-çüler Odası’nı ziyaret ederdim. 2003’ten bu yana Oda’nın bir üyesi olarak meslek dayanışması yanında Ahilik kültürünü de devam ettir-mek azmindeyim, çoğu arkadaşım gibi. Bu konudaki meslek ilkelerimi-zi hep birlikte paylaşarak Ankaralıla-ra olduğu kadar Ankara’ya gelenlere karşı da hizmet etmeye çalışıyoruz.

KEPENK: Sinan Bey size göre mesleğinizin iyi ve güzel yönleri nelerdir?

Sinan SEYYİRDEN: Ekmeğimizi kendi emeğimizi harcayarak kazanı-yoruz. Alın terimiz ile Ankaralılara hizmet ediyoruz. Evinden işine, alışverişe ya da bilmediği bir adrese gitmek isteyen vatandaşlarımıza hizmet ediyoruz. Düşünün yağmur yağıyor, yağmur şiddetleniyor; dol-muşta oturacak yer olmadığını bile bile bize el kaldıran bir ya da birkaç yolcuyu almak zorunda kalıyoruz. Kar yağdığında da aynı durumları yaşıyoruz. İçeriden bazı itirazlar olsa bile ya sesimizi çıkarmıyor, durumu onların insafına bırakıyoruz ya da tatlı dille olayı büyütmeden kapa-tıyoruz. Bana göre o yolcuyu yağ-

 Sinan SEYYİRDEN

ESNAF & ZANAATKÂR

Page 23: KEPENK 34

KEPENK 23 MAYIS-HAZİRAN 2011

Minibüscüler İlgi Bekliyormurda ıslanmaktan veya kar altında üşümekten korumuş oluyoruz.

Minibüsçüler olarak sık sık durak-larda bir araya gelir, konuşuruz. Sorunlarımızı, sıkıntılarımızı konu-şuruz. Özellikle nişan, düğün, para alışverişi ve cenaze gibi konularda birbirimize yardımcı oluruz. Sevinç-lerimizi de üzüntülerimizi de pay-laşmaya çalışırız. Bu yakınlıklardan dolayı aramızda akrabalıklar kuru-lur; her türlü sıkıntımızda veya bay-ramlarda bir araya gelmeye çalışırız.

KEPENK: Sinan Bey size göre bir esnaf olarak ne gibi sıkıntılarınız var?

Sinan SEYYİRDEN: Müşteriler açısından olsun, polis ekipleri açı-sından olsun, en küçük hatamızda bile hoşgörü ile karşılaşamıyoruz. Hor görülüp dışlanıyoruz. Oysa biz dışlanmamak istiyoruz. Bence hepimiz yolcuların sağ salim ve bir an önce evlerine veya işlerine ulaştırmak amacındayız. Bizim de hatalarımız olmuyor değil. Müşteri-ler ile polis ekiplerinin bize şefkatle yaklaşmalarını istiyoruz.

KEPENK: Sinan Bey bütün sıkıntı-nız bu ise daha az trafik hatası işleye-rek bunları önleyebilirsiniz. Biliyor-sunuz trafik kuralarını yerli yerinde uygulamak kazaları önler.

Sinan SEYYİRDEN: Sözü çok uzatmak istemiyorum. Aslında bizim için yapılan hizmetlerin bazı-

larından memnunuz. Bazılarından da memnun değiliz. Odamız olsun Hükümetimiz olsun bizim için iyi şeyler yapmaya çalışıyorlar. Çok daha iyi hizmetler sunacaklarını da umuyorum, kendi adıma. Ancak tüm isteklerimizi vermiyorlar. Mi-nibüsçüler Odamızın çabalamasına rağmen bazı isteklerimiz karşılan-mıyor. Minibüsçüler esnafı olarak Hükümetimizin en büyük destek-çisiyiz. Oysa seçimler sırasında ve-rilen sözler ne belediyelerimizce ne de Hükümetimizce; yarısı tutulu-yorsa, diğer yarısı göz ardı ediliyor.

KEPENK: Sinan Bey nedir istek-leriniz ya da kısaca sorunlarınız nelerdir?

Sinan SEYYİRDEN: Önce şunu söyleyeyim. Biz dolmuşçular,  zo-runlu olarak ayakta yolcu alıyoruz. Yolcu bunu bile bile biniyor mi-nibüse. Kimseye zor kullanmıyo-ruz.  Oysa belediye otobüsleri de halk otobüsleri de ayakta yolcu alı-yor. Öncelikle bu sorunumuz çözül-mesini ve polis ekipleriniz bize ceza yazmamasını istiyorum, bu bir.

İkinci konu ise bazı özel araç sa-hipleri, bizim güzergâhımızda ucuz fiyat üzerinden anlaşarak, yolcu taşıyorlar. Biz esnaflar olarak ver-gimizi veriyoruz. İşçi çalıştırıyor, sigortasını ödüyoruz. Oysa korsan taşıma yapanlar kayır dışı ekonomi-ye hizmet ediyorlar. Devletten vergi kaçırıyorlar. Bu konuyu Maliye ile

belediye zabıtası çözsün istiyoruz.

Biz minibüsçüler şu an 3.50 TL üze-rinden mazot alıyoruz. Kâr edemiyo-ruz. Evimizin geçiminde zorlanmaya başladık. Beş yıl önce böyle bir so-runumuz yoktu. Bu konuda serbest piyasaya etki edilmesini ve mazottaki vergilerin düşürülmesini istiyoruz. Eğer yetkililer uygun görürse, bir düşünce olarak; şehir içi taşımacılık yapanlara özel bir esnaf kartı ile indi-rimli mazot almak istiyoruz.

Dördüncü sıkıntımız ise trafikte ‘’arkadan yazılan ceza’’ uygulaması konusudur. Bunu özellikle Fahri Trafik Müfettişleri yazıyor, sanırım. Kırmızı ışıkta dururken bir ya da birkaç yolcu inmiş ya da binmiş olabiliyor. Buna ceza yazılmaması gerekir. Tehlikeli durumlarda hiç kimse yolcu almaz. Biz de trafik akışını aksatmak istemeyiz. Ancak bu durumları da mecburen yaşıyo-ruz. Bence bu tür sıkıntıların orta-dan kaldırılması için uygun yerlere yanaşılabilmesi için cepler açılması veya uygun yerlere dolmuş durakla-rı konulması gerekir.

Page 24: KEPENK 34

KEPENK 24 MAYIS-HAZİRAN 2011

AYIN KONUĞU

olmuştur. 1975-1979 yılları arası o zamanki adı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığın’ da çalışmıştır. Bu süreç içerisinde yeni sanayide babasının yanında aile şirketi olan Osmanlı Reklam’da hem çırak olarak, hem mühendis olarak çalışmış, ardından topçu olarak askerliğini yapmış ve 1980 yılından itibaren Ostim’ de kendi işlerini yapmaktadır. Halen OSTİM Yön. Kur. Bşk. ve aynı za-manda kendi işi ile uğraşmaktadır, Ostim Organize Sanayi Bölgesi, Ostim Radyo ve Televizyon, Ostim

Kepenk: Kepenk okuyucula-rına kendinizi tanıtabilir-misiniz?

Orhan AYDIN: Orhan AYDIN 1952 yılında Ankara’da dünyaya gel-miştir. İlköğrenimini Kızılcahamam da köyünde bitirmiş daha sonra Ankara’ya yerleşmiş ve burada Orta öğrenimini yapmış ardından gazi lisesinden mezun olmuş ve eğitimi-ne O yıllardaki adı ile Yükseliş Mü-hendislik Okulunda okumuş 1975 yılında makine bölümünden mezun

Orhan Aydın:

“Ostim ihtiyaçlarınızı üretir”

Vakfı gibi kurum ve kuruluşların bizzat tasarımında bulunmakta, oluşturmakta ve geliştirmektedir.

Kepenk: Ostim OSB ne zaman, Hangi amaçla ve kimler tarafından kurulmuştur?

Orhan AYDIN: Ostim 1967 yılın-dan itibaren Ahmet Cevat DÜN-DAR bey tarafından faaliyete baş-lıyor. Ata Sanayi ve Demir Sanayi kuran bu büyüğümüz 3. Olarak da Ostim’ i tasarlamıştır. 1980’ e kadar

Page 25: KEPENK 34

KEPENK 25 MAYIS-HAZİRAN 2011

Ostim’ in esas kurucusu Ahmet Ce-vat DÜNDAR’ dır. Ostim’ de hayat tam olarak 1980’ li yıllarda başladı. 1967’den 1980’e kadar olan süreçte buranın yapılaşması sürdü. Daha

firmaların bulunduğu bir yerdir. Biz Ostim olarak bu kadar fazla çeşitli firmaların bir arada toparlanması ve Sinerji ile organizasyon gücüne dayalı çalışmalarımızla farklı olma-

farklı kılıyor. Hem firmalar bireysel olarak kendi işlerini yürütürken aynı zaman da toplu olarak bölgeye milletin dikkatini çekiyoruz. Bölge-ye daha fazla ilgi artıyor, daha çok müşteri artıyor, daha çok birlikte yapılabilir ortak üretim yapılıyor. Çünkü Ostim’ de çok fazla konuda firma ve alan var. Ostim’ de bir ara-ya gelerek her konuda çözeceğiniz ortamlar var. Ostim’ de ne istiyor-sanız bulabilirsiniz, ne istiyorsanız burada yaptırabilirsiniz. Ostim Ankara’ da bulunan üniversitelerin alet, makine ve cihaz ihtiyaçlarını biz üretiyoruz, Ostim pek çok ko-nunu aslında çözüm merkezidir. Ostim’ in sloganı zaten bu konuyla ilgili ‘’Ostim ihtiyaçlarınızı üretir’’. Ostim’ de neye ihtiyacınız varsa burada üretebiliriz.

Kepenk: Ostim Yurtiçinde ve Yurt-dışında hangi OSB’ lerine ve hangi ülkelere model oldu, Ostim kazan-dığı tecrübesini başta Türk Cumhu-riyetleri olmak üzere Dünya’ ya da taşıyor mu?

Orhan AYDIN: Bu konuda yapıla-cak birçok şey var. Gelişmekte olan, kalkınmakta olan ve özellikle Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu, Afrika ve İslam Ülkeleri için bir kalkınma modeli olarak kullanılabileceğini düşündük. Bununla ilgili olarak İslam Kalkınma Bankasına ve İs-lam Konferansı Örgütü’ ne ve D-8 Organizasyonu’na İslam ülkeleri ile ilişkili olan bu organizasyonların hepsinde modelimizi anlattık ve bu ülkelerin dikkatini buraya çektik. Eğer siz bir şehri bir bölgeyi kalkın-dırmak istiyorsan bizim yaşadığı-mız bu tecrübeyi size aktarabiliriz. Bunu biz şu anda Sudan’ la Hartum bölgesinde Ostim OSB’ den ilham

Ostim Ankara’ da bulunan üniversitelerin alet, makine ve cihaz ihtiyaçlarını biz üretiyoruz, Ostim pek çok konunu aslında çözüm merkezidir. Ostim’ in sloganı zaten bu konuyla ilgili ‘’Ostim ihtiyaçlarınızı üretir’’. Ostim’ de neye ihtiyacınız varsa burada üretebiliriz.

ya çalışıyoruz. Sadece farklı olma iddiamızdan dolayı değil böyle olmamız gerektiğine inanıyoruz. Firmalar arası zaten bir rekabet var ama firmaları bir araya getirerek firmaların eksiklerini ve tedarik zinciri içerisindeki eksikleri ta-mamlayarak daha büyük bir sistem oluşturabilirmiyiz diye düşündük. Bu düşüncede 5.000 işletmeden bu firmaların eğitimi, tanıtımı, tekno-lojisi, üniversite & sanayi işbirliğiy-le, kümelenmesiyle ilgili çalışmalar sürdürüyoruz. Bu durum Ostim’ i

sonra Turan ÇİĞDEM Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. 1992’ den itibaren bayrağı devraldık ve hala çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Kepenk: Ostim’ i diğer Organize Sanayi Bölgelerinden ayıran temel özellikleri ve farkı nelerdir?

Orhan AYDIN: Ankara Ostim OSB içerisinde 5.000 tane KOBİ bulunmaktadır. Bunların içerisin-de ticarethaneler, imalathaneler, atölyeler, fabrikalar gibi karmaşık

Page 26: KEPENK 34

KEPENK 26 MAYIS-HAZİRAN 2011

AYIN KONUĞU

alarak bir çalışma yürütülüyor bunu destekledik ve desteklemeye devam ediyoruz, Nijerya’ da bir Eyalet’ te bunun uygulamasıyla ilgili çalış-malarımızı sürdürüyoruz. Mısır’ da Kahire’ de protokol çerçevesinde bir firma ile işbirliği yaptık. Mısır’ da bir sanayi bölgesi ile Os-tim desteğiyle ve tecrübesiyle yapılmak-tadır. Irak’ ta Nasıriye

bölgesinde bir protokol imzaladık. Kazakistan’ da Çimkent’ te bir özel

da geldikleri zaman görüyorlar. Büyük sistemler değil ama küçük işletmeler yeni girişimciler kuluçka merkezi gibi çalışan bu tip organi-zasyonlar onların da gelişmesine ve

sanayileşmesine katkı verir diye düşünüyoruz.

Kepenk: Ostim’de üretilen ürünler

hangi ülkelere ihraç ediliyor?

Orhan AYDIN: Ostim’ de imal edi-

Orhan AYDIN: Ostim OSB’ de böyle bir patlama meydana geldi. Ama bizim bu patlamayla ilgili şu görevi yapmadık da bu patlamalar meydana geldi diyebileceğimiz bir tahsilâtımız yok. Tamamen bizim dışımızda tamamen öngörülemeyen bir firmamızın maalesef şuandaki bilgiler öyle gösteriyor, bir ihmali ve tamahı yüzünden yanlış doldurul-muş bir tüp nedeniyle, yine bölge-mize dışarıdan girmiş olan bir tüp nedeniyle bu patlama gerçekleşti. Ve iki firmada da aynı yer patladı. Bu nedenle daha çok bu bizden kaynaklı bir durum olmadığı için bizim yapacağımız şu an itibariyle herhangi bir şey gözükmüyor. Bu daha çok bizim dışımızdaki olay-ların dizgin ve düzenli bir şekilde yapılması ve denetimini gerektiren bir olaydır. Türkiye genelinde Tür-kiye’ nin diğer sorunlarıyla ilgili bir sorun bizimle ilgili değildir. Ayrıca denetimleri biz yapmıyoruz. Tüple-rin üretimi, doldurulması, dağıtımı bizim sorumluluğumuzda olan bir konu değil. Ostim bu konuyla ilgili herhangi bir ihmal kesinlikle yoktur. Basın bu konuda yanlış bilgilendirilmiştir ve yanlış beyanla kamuoyunda Ostim yönetimini zan altında bırakmışlardır. Bizim pat-lamadan öncesinde ve sonrasında herhangi bir düzenlemeye gidelim yada düzenlemeyi yapalım gibi bir durumumuzda söz konusu değildir ve olamaz.

Kepenk: Ostim’ de yapılan ve Tür-kiye’ de ve Dünya’ da göğsümüzü kabartan, gururlandıran ne gibi projeler vardır?

Orhan AYDIN: Ostim’ de üretilip de gurur duyduğumuz projelerimiz var. Sanayileşme üretim dediğimiz

Sanayileşme üretim dediğimiz olay teknik bir olay değil. Yerli otomobil, yerli metro, uçak, tank, helikopter, uçak

vb. ürünlerin üretimi sadece teknik değil. Bu saydıklarımın hepsini biz Ostim olarak yapabiliriz.

firma ile çalışma sürdürüyoruz. Ve böylece biz bu bölgelerde Ostim modelinin veya benzerlerinin yapı-labileceğini ve yapılması gerektiğine inanıyoruz. Ve bunu yapmaya çalı-şanlara da her türlü bilgi ve tecrübe olarak desteğimizi paylaşıyoruz. Bunu sadece ticaret için yapmıyo-ruz. Bir misyon olarak tarih ve coğ-rafya sorumluluğu olarak yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Ve inşallah buradan çok değişik örnek-ler çıkacak ve bunlarda birbiriyle çalışan bir grup haline getireceğiz. Aslında Ostim modeli Bölgesel kal-kınma modeli olarak uygulanması gereken bir model olduğunu biz gittiğimiz zaman görüyoruz, onlar

len ürünler dünya’ nın her yerine ihraç ediliyor. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Almanya, İtalya, Ame-rika, İran, Irak, Suudi Arabistan, Mısır, Sudan, Cezayir, Tunus, Çin ve dünyada daha birçok ülkeye kendi firmalarımız tarafından imal ettiğimiz ürünler ihraç ediliyor.

Kepenk: Geçtiğimiz şubat ayında Ostim OSB’ de bir iş merkezinde doğalgaz kazanı patladı. Patla-mada 6 işçi öldü,34 kişide yara-landı. Bu patlamaların bir daha yaşanmaması yeni önlemleriniz var mı, bir daha böyle üzücü olayların olmaması için neler yapılabilir?

Orhan Aydın: “Ostim ihtiyaçlarınızı üretir”

Page 27: KEPENK 34

KEPENK 27 MAYIS-HAZİRAN 2011

olay teknik bir olay değil. Yerli otomobil, yerli metro, uçak, tank, helikopter, uçak vb. ürünlerin üre-timi sadece teknik değil. Bu saydık-larımın hepsini biz Ostim olarak yapabiliriz. Ostim olarak bu proje-ler teknik olarak mümkündür. Bize herhangi bir projenin yapılması istendiğinde biz onun Prototype’ ni veya benzerini yaparız. Üretilen bu ürünlerin pazarda kendi yer bul-ması lazım. Bu nedenle ülke olarak bir strateji üretmemiz gerekiyor. Bu konuyu geniş olarak biz hep birlikte bunun içinde belediye, bakanlık, araştırma kurumlarıyla üniversi-teyle ve sanayiyle ortak bir masaya oturup beyin fırtınası yapmamız lazım. Bunu nasıl yapabiliriz, ne yaparsak bu projeler gerçekleşir ve bundan sonra bütün şehirlerin ihtiyacını nasıl bu şekilde çözebili-riz diye birlikte strateji üretmemiz gerekir. Yoksa gel sen bu ihalesine gir sen daha önceden bu işi yaptıy-san yeterliliğini getir bu ihale gibi olmuyor. Böyle düşündüğümüz de hiçbir zaman mümkün olmuyor. Aslında teklifler gelmiyor değil, onlar da gayet iyi niyetli diyorlar ki tamam yapın getirin verelim diyorlar ama bir takım şeyler var işte arada Uluslararası kurallar var, Dünya Ticaret Örgütü var, ticare-tin serbestliği var ama bu şartlar içerisinde bunu başka ülkeler nasıl yapıyor? Onları keşfetmemiz lazım. O zaman diyorlar ki tamam biz bunun ihaleye çıkaracak ve böyle yapmış olsam ben şart koşuyorum. Bunun %60 ile %70’ ini ben ülkem-de yapılsın istiyorum diyorlar. Me-sela savunma sanayi böyle çalışıyor. Savunma sanayisinde bu güzellikler nasıl meydana geliyor. Bugüne ge-lirsek şu anda Türkiye kendi zırhlı araçlarını üretebiliyor. Türkiye ken-

di arabasını, uçağını, helikopterini, insansız hava aracını yapmaya so-yunabiliyor. Bunlar yapılıyor, nasıl yapılıyor. Bunun arkasında bir irade var. Bir kurum diyor ki evet ben bunu kendi ülkemde yapacağım. O zaman diğer kurumların da böyle işleyen hafızasının olması lazım. Onlarda bunu hakikaten düşünür-se; Biz, bu projeleri ülkemizde nasıl yapacağımıza soyunmamız gerekir. Bu enerji santrallerimizi nasıl ya-pabileceğimize soyunursak yaparız. Sağlık araç ve gereçlerimizi Türkiye’ de nasıl yapalım ve Türkiye’ deki üretimleri nasıl kullanabilirime kafa yorarsak bunlar yapılabilir. Ama biraz daha yoğunlaşmamız gerekiyor. Serbest ticaret politikası ile bunların yapılması mümkün değil; Burada bir tuzak var aslın-da, bunun iyi keşfedilmesi lazım. Biz hep bunu anlatıyoruz. Mesela Güney Kore’ de iPad’ lerin ülkeye satışına nasıl engel olunduğuna dair çok stratejik bir durum var. Güney Kore Cumhuriyeti Samsung’ a bir ar-ge çalışması yaptırıyor. 8 ay iPad’ in ülkeye girmesine bir şekilde izin alınması gerektiği mazereti ile 8 ay boyunca onlara bir yol tarif ediyorlar; O 8 ay içe-risinde Güney Kore’ de o ar-ge çalışmasını Samsung yapıyor. Aynı ürünün ben-zerini piyasaya sürü-yor. Sonra iPad’ e gel ne istiyorsan satabilirsin ül-

kemizde diyor. Böyle bir stratejik formüllere ihtiyacımız var.

Kepenk: Ostim’ in geleceği ile ilgili ne gibi planlarınız var?

Orhan AYDIN: Ostim’ in gelece-ğiyle ilgili özellikle bu kümelenme dediğimiz rekabet ve inovasyonu arttıracak şekilde bir rekabet po-tansiyeli kazandırmak üzerine kendimizi uyguladık. Bu çapta da bölgemizde bir analiz sonucunda kendimize 4 tane küme seçtik bun-lar; Savunma ve Havacılık, Medikal Gereçleri, Yenilenebilir Temiz Ener-jinin, İş ve İnşaat Makineleri Üreti-midir. Burada kümelerin üretimine ne lazım ne eksik firmalarımızı bir araya getirdikten sonra burayı tamamlayıcı aktörler kimler; yerel yönetimleri, kalkınma ajansları, ilgili kurumlar kuruluşlar, üniversi-teler o aktörleri de biz grubun içine alarak buradan yeni bir yolculuğa çıktık ve bununla bu sektörleri biz hem Ankara’ nın rekabetçi sektörle-ri yapmak istiyoruz. Hem de ülkede bu sektörlerde kurumlarımıza ve ülkemize çözüm merkezleri yap-

mak istiyoruz. Burada da son derece başarılı çalışmalar

yürütülüyor. Bu alanları ül-kemizde geliştirmeye çalı-

şıyoruz.

Page 28: KEPENK 34

KEPENK 28 MAYIS-HAZİRAN 2011

GÜNDEM

7.Dünya Odalar Kongresi kapsamında uluslar arası değerlendirmeler alanında

gerçekleştirilen yarışmada 10 Ha-ziran 2011 günü İstanbul Ticaret Odası ’’En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk’’ ödülünün sahibi oldu.

Meksika Cumhuriyeti’nin başkenti Mexico City’de gerçekleştirilen tö-rende, uluslararası nitelikteki ’’En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk’’ ödülü, proje sunumunu yapan İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’a verildi.

Dünya Odalar Kongresi’nin verdi-ği ödül nedeni ile konuşan İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş, söz konusu kongrenin, dünya odalarının en önemli organi-zasyonu olduğunu belirterek, şunla-rı kaydetti:

‘’Kongrenin belki de en heyecanlı ve önemli faaliyeti odalar yarış-ması. Odalar bu yarışmaya en çok inandıkları, en başarılı projelerini göndererek, en iyi olabilmek için yarışıyor. Biz de bu yıl en çok gurur duyduğumuz projelerimiz-den biri olan ÖZİMEK Projesi ile ‘En İyi Sosyal Sorumluluk’ kategorisine başvurduk ve birinci olduk. Yarışmada gerçekten çok iyi projeler yer aldı. ÖZİMEK bizim çok başarılı sonuçlar elde ettiğimiz projelerimizden biri. Dünya odalarının da projemizi takdir etmiş olması bize çok mutluluk verdi. Böyle önemli bir uluslararası organizasyonda hem İstanbul’a, hem de Türkiye’ye birincilik ödülünü getirebilmiş olmaktan dolayı son derece gururluyuz.’’

ÖZİMEK Projesi nedir?İstanbul Ticaret Odası‘nın İstanbul İl Özel İdaresi, Milli Eğitim Müdürlüğü ve İŞKUR İstanbul İl Müdürlüğü ile ortaklaşa yürüttüğü ÖZİMEK Projesi, bir meslek kazan-dırma ve geliştirme projesidir.

İTO: 7. Dünya Odalar Kongresi’nde ‘KSS’ alanında‘en iyi oda’ seçildi

Kısa adı ÖZİMEK olan Özel İdare Mesleki Eğitim Kursları Projesi; istihdamın korunması, artırılması, geliştirilmesi ve işsizliğin azaltılma-sına yardımcı olmak üzere kişileri mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarından faydalanmak sure-tiyle, işsizlere ve çalışanlara meslek geliştirme, değiştirme ve edindirme eğitimleri vererek istihdam imkânı olan görevlere hazırlamak veya ha-len çalışmakta olduğu sektörde yeni teknolojilere uyumlarını meslekle-rinde gelişmelerini sağlamaktır.

16 Haziran 2007 de imzalanan ilk protokol ile uygulamaya başlanan proje kapsamında 2011 yılı Ni-san  ayı itibariyle 22 okulda 61’i aktif toplam 127 branşta 260 ile 400 saat arasında teorik ve pratik eğitim içeren kurslar açılmıştır. 2007’den bu yana toplam 27.832 kursiyere ulaşılmış olup bu kursiyerlerin 25.851’i mezun olmuştur.

İşverenler ve iş arayan kursiyerler arasında bir köprü görevi gören İnsan Kaynakları Borsası adı altın-da bir web sitesi de kuruldu.

İTO ‘Kurumsal Sosyal Sorumluluk’alanında ‘en iyi oda’ seçildi

İstanbul Ticaret Odası BaşkanıMurat Yalçıntaş

Page 29: KEPENK 34
Page 30: KEPENK 34

KEPENK 30 MAYIS-HAZİRAN 2011

SEKTÖR ANALİZ

Kepenk: Sayın Kaldırımoğ-lu 1956 yılında babanız rahmetlinin ilk olarak

Erzurum’da başlamış olduğu baraj çalışmasından bugüne kadar pek çok iş gerçekleştirmiş bulunuyor-sunuz. Özellikle çalışma ekibinizin verimliliği için ne gibi ilkeleriniz olduğunu söyler misiniz?

Fatih KALDIRIMOĞLU: Rahmetli babamızın zamanında inşaat mal-zemesini Devlet verirdi. Müteahhit işin organizasyonunu ve işçiliğini yapardı. O dönemlerde yapılan yol ve hastane gibi işler bitirildikten sonra, artan malzeme Devlet’e iade edilirdi. Babam Devlet’in bir tek lirasının bile kendisine geçmesini

istemezdi. Biz inşaat işini bu terbiye ile öğrendik. Bütün işlerimize bu ölçülerle baktık. Bunun bereketini de gördük. Yanımızda çalışan bin-lerce insanımızın hiç birini mâdur etmemeye özen gösterdik. Çalışan insanların ücretini alın terleri kuru-madan ödemeye gayret ettik.

Kepenk: Sayın Kaldırımoğlu ön-celikle ülkemizdeki konut açığının karşılanması için özel siteler ya-nında TOKİ ihalelerine girerek pek çok konut işi gerçekleştirdiğinizi öğrendik. Bir işletmeci olarak bu iki ayrı çalışma durumunu nasıl değer-lendiriyorsunuz?

Fatih Kaldırımoğlu: Türkiye’de çok büyük bir konut açığı var. İkin-ci bir durum da şudur: Türkiye’de insanca kullanılabilir konut sayısı da çok azdır. Birçok ilimizde insa-

Fatih Kaldırımoğlu: İnşaat sektörü ekonomimizin lokomotifidir

Babam Devlet’in bir tek lirasının bile kendisine geçmesini istemezdi. Biz inşaat işini bu terbiye ile öğrendik. Bütün

işlerimize bu ölçülerle baktık. Bunun bereketini de gördük. Yanımızda çalışan binlerce insanımızın hiç birini mâdur

etmemeye özen gösterdik. Çalışan insanların ücretini alın terleri kurumadan ödemeye gayret ettik.

Page 31: KEPENK 34

KEPENK 31 MAYIS-HAZİRAN 2011

Fatih Kaldırımoğlu: İnşaat sektörü ekonomimizin lokomotifidir

nımız ‘’konut‘’ diye sunulan, bazı ‘’gecekondu tipi‘’ evlerde yaşıyor. Bu standartların yükseltilmesinde, özel müteahhitlerin çabası yeterli değildi. Özelikle büyük şehirlerimi-zi çevreleyen gecekondu bölgelerin-de, özel sektörün başarı sağlaması çok zordu. Türkiye’deki bu konut açığı Sayın Başbakan’ın himaye-lerinde TOKİ Başkanı Erdoğan

Bayraktar‘ın önderliğinde, yıllar içerisinde kapatılmıştır. Konutlar-da olması gereken standartlar da TOKİ sayesinde yükseltilmiştir. TOKİ’nin aynı hızla ve aynı pren-siplerle çalışmasını bekliyoruz.

Kepenk: Sayın Kaldırımoğlu, bildi-ğiniz gibi son yıllarda konut üreti-mi arttı, konutların teslim süreleri

kısaldı, kalite arttı. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fatih Kaldırımoğlu: İnşaat sektörü ekonominin lokomotifidir. İnşaatta yakaladığımız hızlı gelişme saye-sinde dış dünyada örnek olmaya başladık. Türk müteahhitleri inşaat sektörü alanında ilk sıralarda yer almaya başladı. Bunda da TOKİ’nin faydası çoktur. Piyasadaki konut fiyatlarının yükselmesini de TOKİ önlemiştir. Özellikle gecekondu alanlarının azaltılması, yanında konut kalitesi de arttı. Şehircilik bakımından da çevremiz güzelleş-meye başlamıştır.

Kepenk: Sayın Kaldırımoğlu bil-diğiniz gibi geçen yıllar içerisinde aileler çok zor ev sahibi olabiliyor-lardı. Bugün için konut sahibi ol-mak kolaylaştı, deniliyor. Size göre

Page 32: KEPENK 34

KEPENK 32 MAYIS-HAZİRAN 2011

SEKTÖR ANALİZ

konutlar düne göre daha da ucuzla-dı, diyebilir misiniz?

Fatih Kaldırımoğlu: Eskiden ev sahibi olmak gerçekten zordu. Şimdi (20) yıla kadar olan vadeler içerisinde insanımız 400 ile 600 TL arasında bir ödeme yaparak ev sahibi olabilmeye başladılar. Ayrı-ca Türkiye’de konutlar da arsalar da para etmeye başladı. Bugün Türkiye’de milyar dolarlar ile ifade edilen arsa satışları var. Bu da bana göre Türkiye’nin iyi yönetilmesinin bir sonucudur. En başta faiz oran-

ları ile enflasyonun düşmesi; önceki on yıllara göre nereden nereye gel-diğimizi gösteriyor.

Kepenk: Sayın Kaldırımoğlu esnaf ve sanatkârlarımızın birikmiş olan sorunlarına çözüm yollarının bu-lunması için ESDER olarak karınca kararınca uğraş veriyoruz. Üyele-rimiz konut alırken nelere dikkat etmeli?

Fatih Kaldırımoğlu: İnşaat stan-dartları çok değişiyor. Konut özellikleri isteğe göre değişir. İn-

sanımızın isteklerine bağlı bunlar. Konut alırken özellikle, konutun iskân izni alınmış mı alınmamış mı buna bakmalı. İskânı, oturma izni alınmış konut almaları onları rahat ettirir. Bu çerçevede ESDER Genel Başkanı Mahmut ÇELİKUS ile çalışma arkadaşlarının çalışmalarını uzaktan da olsa biliyoruz. Büyük küçük bütün esnaflar ile yakından ilgili olduğunuzu, onların her türlü sorunları için yola çıkmış olduğu-nuzu biliyor, çalışmalarınızda başa-rılar diliyoruz.

İnşaat sektörü ekonominin lokomotifidir. İnşaatta yakaladığımız hızlı gelişme sayesinde dış dünyada örnek olmaya başladık. Türk müteahhitleri inşaat sektörü alanında ilk sıralarda yer almaya başladı. Bunda da TOKİ’nin faydası çoktur. Piyasadaki konut fiyatlarının yükselmesini de TOKİ önlemiştir. Özellikle gecekondu alanlarının azaltılması, yanında konut kalitesi de arttı. Şehircilik bakımından da çevremiz güzelleşmeye başlamıştır.

Fatih Kaldırımoğlu: İnşaat sektörü ekonomimizin lokomotifidir

Page 33: KEPENK 34

KEPENK 33 MAYIS-HAZİRAN 2011

0216 444 0 132

Page 34: KEPENK 34

KEPENK 34 MAYIS-HAZİRAN 2011

EL SANATLARIMIZ

Kündekâri Sanatı

Ahşap sanatların-dan ‘’kündekâri sana-tı’’ Anadolu Selçuklu Dev-

leti döneminde gelişmiş, kendine özgü bir şekil almıştır. Selçuklu dönemi ağaç eserleri arasında özel-likle mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elamanlar biçimine uygulanan kündekâri sanatı gerçekten çok üstün işçilik göstermektedir. Selçuklular döneminde olduğu gibi Osmanlı Devleti döneminde de geniş bir uygulama alanı bu-lan  ‘’kündekâri’’ ahşap işçiliğinde sadelik hâkim olmuş, çeşitli teknikler daha çok cami kapısı, minber, vaaz kürsüsü, dolap kapakları, pencere kapakları ve benzeri birçok mimari alanda uygulanmıştır.  Ülkemizde Konya Alaaddin Camii, Beyşehir Eşrefoğlu Camii, Niğde Sungurbey Camii, Ürgüp’teki Taşkın Paşa Camii ile Birgi Ulu Camii minberlerindeki kündekâri örnekleri bugün bile görenleri

hayran bırakmaktadır. Ayrı-ca Manisa Ulu Camii, Bursa Ulu Camii, Balıkesir Zağanos Paşa Camii’nin minberleri ile Bursa Yeşil Cami ve Türbesi’nin kapı-sında da Anadolu’nun benzersiz kündekâri örnekleri bulunur. Kündekâri Nedir?Kündekari kelimesi Farsça’dan dili-mize geçmiştir. Farsça ‘’kendekâri’’ olarak söylenir. Bizim kündekâri dediğimiz bu sanata İran’da “mü-tenebihe” Araplar ise “ta’şik” adını veriyorlar. “Kündekari” kelimesini yalnız biz Türkler kullanıyoruz. Bu sanatını uygulayan kişiye de kündekâr denir. Camilerimizi, saraylarımızı ve bazı konaklarımı-zı süsleyen bu sanatımız yıllarca ihmal edildiği için, ülkemizde-ki kündekâr sayısı da parmakla sayılacak kadar azdır. Bugün yaşayan sanatçılarımız olarak Kon-yalı Mevlüt Çiller, Şanlıurfalı Şehmus Okur ile İstanbullu Meh-met Ali Tüfekçi ustalarımızı sayabiliriz.

Kündekâri Nasıl YapılırGökyüzündeki yıldızları ve son-suzluğu ifade eden yıldız, sekizgen, ongen, baklava gibi birçok geomet-rik desenle birlikte uygulanır. Ara-larına farklı tür ve renklerde küçük ahşap parçalar konularak; oyma işçiliği, sedef, bağa, fildişi kakma işçiliği de kompozisyona eklenir. Hazırlanan parçalar birbirine ayrıca bağlayıcı bir malzemeyle tutturul-madığından, kündekârinin uygu-landığı ahşap yüzeylerde zamanla ayrılmalar olmaz. Kündekâri sana-tında iç mekânlar için; ceviz, şimşir, armut, kiraz, maun kullanılır. Dış mekânlarda ise, meşe, sapelli, ireko, tik, dişbudak gibi sert hava şartları-na dayanıklı ağaçlar kullanılır.

Yurtdışında da eserleri bulunan Mevlüt Çiller’e göre kündekâri nedir?‘’Meğer düşündüğüm ne varsa ecdad yapmış, hatta ebced hesabıy-la tarih ve isim düşürmüş, işe daha bir mânâ katmış. Kündekâri ile uğ-raştıkça dedelerimizin geometriye ne kadar aşina olduklarını anladım. Binlerce parça yapıyorsunuz, dol-durup çuvala gidiyor, mekânında kuruyorsunuz. Bu işi sabırsız biri asla yapamaz. Görenler hayret ediyor, delinin pösteki saydığı gibi yayıyor, peşpeşe saplıyoruz. Ancak kündekaride bütün parçalar serbest ve rahatlıkla oynuyor. Eğer zelzele, yangın ve aşırı rutubet gibi menfi tesirlerden korursanız rahatlıkla 7-8 asır dayanabiliyor.‘

Page 35: KEPENK 34

KEPENK 35 MAYIS-HAZİRAN 2011

ÖRNEK ESNAF

Taksici Ayhan Güven, aracına binen yolcunun unuttuğu yaklaşık 50 bin

TL değerindeki altınları sahibine teslim etti. Unuttuğu çantanın için-de amcasını oğlunun evlilik için biriktirdiği altın olduğunu belirten yolcu Abdurrahman Kılıç, taksiciyi ödüllendireceğini söyledi, ancak rakam belirtmedi. Almanya’ da çalı-şan Abdurrahman Kılıç, amcasının oğlunun düğünü için Erzurum’ dan aldığı altın bilezikleri Bayrampaşa’ daki iş yerine götürmek için Ata-türk Havalimanı’ nda taksi tuttu. 14 yıldır taksicilik yapan Ayhan Güven’e (32) ait taksiye binen Kılıç, Bayrampaşa’da indiğinde içinde altın bulunan çantayı takside unut-tu. İş yerine vardığında altınları araçta bıraktığının farkına varan Kılıç önce bilinmeyen numaralar servisini arayarak Atatürk Hava-limanı Taksiciler Kooperatifi’nin telefonunu öğrendi. Daha sonra taksiciler kooperatifini arayan Kılıç, durumu buradaki yetkililere bildir-di. Atatürk Havalimanı Kooperatif merkezinden yetkililer kendilerine bağlı tüm taksileri anons ederek araçlarında unutulan çanta olup olmadığını sordu. Yapılan anons üzerine aracını kontrol eden Güven,

çantanın aracında unutulmuş oldu-ğunu görerek vakit kaybetmeden Atatürk Havalimanı’na geri döndü. Taksi durağına gelen Güven, burada içi altın bilezikle dolu olan çantayı sahibine teslim etti. TAKSİCİYE ÖDÜL VERECEK Erzurum’dan uçağa binerek, Atatürk Havalimanı’nda indiğini ve daha sonra bir taksiye binerek iş yerine gittiğini belirten Abdurrahman Kı-lıç, Taksiye bindiğim sırada elimde iki tane çanta vardı. Birisinin içeri-sinde amcamın oğlunun biriktirdiği paralarla aldığım ve düğünü için istediği yaklaşık 50 bin TL değerinde altınların bulunduğu çanta vardı. Ve ben o çantayı takside unuttum. Arkadaşlar çantanın bulunduğunu söyleyince buraya geldim. Çantayı bulan arkadaşıma çok teşekkür ediyorum dedi. Altınları bulan tak-siciye ödül vereceğini ifade eden Kılıç, miktarı kameralar karşısında söylemekten çekindi.

Altın Kalpli TaksiciAltınları İade Etti

«ALTINLARI ALMAYI AKLIMIN UCUNDAN BİLE GE-ÇİRMEDİM» İlk etapta olayın farkına varmadığını aktaran taksi şoförü Ayhan Güven, Telsizden taksilerin birisinde bir çan-tanın unutulduğu yönünde anons yapıldı. Aracımı incelediğimde, çantayı buldum ve hemen Atatürk Havali-manı Taksiciler Kooperatif Birliği’ne geldim. Daha sonra beyefendi içi altın dolu çantayı teslim aldı, diye konuştu. Ayhan Güven: Altınları almayı asla aklından geçirmediğini ifade eden tak-sici, Altınlar taksimin fiyatının yakla-şık 5 katı. Bu aziz ve mübarek Regaip Kandili’nde böyle bir şeyin olması çok iyi oldu, şeklinde konuştu.

Aracında para unutulması duru-munda sahibine teslim etmekte asla tereddüt etmeyeceğini ifade eden duraktaki diğer taksicilerden Celal Güven, geçtiğimiz yıllarda bir müş-terisinin taksisinde 70 bin sterlin unuttuğunu ve geri verdiğini anlattı. Kaynak: Cihan Haber Ajansı

Ayhan Güven: Altınları almayı asla aklından geçirmediğini ifade eden taksici, Altınlar taksimin fiyatının yaklaşık 5 katı. Bu aziz ve mübarek Regaip Kandili’nde böyle bir şeyin olması çok iyi oldu, şeklinde konuştu.

Abdurrahman Kılıç (soldaki), Ayhan Güven (sağdaki)

Page 36: KEPENK 34

KEPENK 36 MAYIS-HAZİRAN 2011

ŞEHİRLERİMİZ

ADANA

Adana 2,062,518  kişilik nüfusu ile Türkiye’nin İs-tanbul, Ankara, İz-

mir, Bursa’dan sonraki nüfus yoğunluğu olarak 5. büyük şeh-ridir. Şehir merkezi, orta güney Anadolu’da,Akdeniz’den 30 km içerde Seyhan Nehri’nin üzerinde bulunmaktadır.

Adana kenti  Mersin, Adana, Os-maniye ve Hatay illerini kapsayan coğrafi, ekonomik ve kültürel bir bölge olan Çukurova’nın merke-zinde bulunur. Yaklaşık 5.62 milyon insana ev sahipliği yapan bölgenin büyük bir bölümü, tarıma oldukça elverişli, geniş ve düz bir alandır.

Türkiye’nin en verimli toprakları buradadır.

EKONOMİAnadolu yarımadasının en verimli topraklarından olan Çukurova top-rakları üzerinde yer alan Adana’da tarımsal üretim ekonominin lo-komotifidir. Türkiye’nin tarımsal üretiminin %7.8’i bu bölgeden karşılanır. Ekilebilir arazilerin alanı 1.725.000 hektarı bulmaktadır. Bu arazilerde yetişen belli başlı ürünler başta buğday olmak üzere, pamuk, soya, mısır, arpa ve turunçgillerdir.

Adana; Tekstil, Gıda gibi tarıma dayalı sanayi kollarında Marmara

Çukurova’nın Atardamarı

Günümüzde 750 milyon doları aşan ihracatıyla Adana, ekonomi, sanayi ve bankacılık alanlarında Türkiye’nin önde gelen şehirlerinden birisidir. Çukurova Üniversitesi, modern hastaneleri ve karayolları, otelleri, havaalanı ile birlikte sinema ve tiyatrolarıyla da kültürel açıdan da zengin bir merkezdir.

Page 37: KEPENK 34

KEPENK 37 MAYIS-HAZİRAN 2011

bölgesinden sonraki, en sanayi-leşmiş bölge konumuna gelmiştir. 1980’lerde pamuk üretiminin ilin ekonomisindeki belirleyici rolünü kaybetmeye başlamasıyla tarımda çeşitlendirme sürecine girilmiş, tu-runçgiller üretimi ve seracılık gide-rek önem kazanmaya başlamıştır.

Günümüzde 750 milyon doları aşan ihracatıyla Adana, ekonomi, sanayi ve banka-cılık alanlarında Türkiye’nin önde gelen şehirle-rinden birisidir. Çukurova Üni-

versitesi, modern hastaneleri ve karayolları, otelleri, havaalanı ile birlikte sinema ve tiyatrolarıyla da kültürel açıdan da zengin bir mer-kezdir. 11.000.000 m2’lik arazisiyle Türkiye’nin en büyük Organize Sa-

nayi Bölgesi olma özelliğini elinde bulunduran Organize Sanayi Böl-gesine sahip olan Adana, Yumur-talık serbest bölgesinin de hizmete girmesiyle birlikte, Gap illerinden elde edilecek ürünlerin işlenmesi ve ulaşımında önemli bir role sahip

olacaktır. Bu açıdan yabancı yatırımcılarında bölgeye

olan ilgisi her geçen gün artmaktadır.

ENDÜSTRİCumhuriyet döneminde tarımsal kalkın-ma hamlesinin

merkezi konu-

Merkez Cami - Taşköprü - Hilton

Meşhur Adana Karpuzu

Page 38: KEPENK 34

KEPENK 38 MAYIS-HAZİRAN 2011

ŞEHİRLERİMİZ

mundaki Adana; pamuk ve naren-ciye sayesinde, ülkenin nispeten ekonomik merkezlerinden sayılabi-lecek bir yere dönüşmüştür. Ancak ilerleyen yıllarda, sanayiyi Marmara Bölgesi’nde kurma politikaları neti-cesinde birçok bölge gibi Adana’da da sanayi durma ve gerileme süreci-ne girmiştir. Son yıllarda ise Kafkas petrollerini sıcak denizlere taşıması planla-nan Bakü - Tiflis -Ceyhan Boru Hattı (BTC) buradan geçer. Aslın-

da, petrol boru hatlarının Adana’ya reel bir getiri sağlayıp sağlamayaca-ğı halen tartışmalıdır.

TARIMAlüvyonların getirdiği verimli toprakları nedeniyle senelerdir bir cazibe merkezi olan, ülkenin en verimli ovalarından Çukurova’da ayçiçeği, zeytin, mısır, narenciye (portakal, turunç, mandalina ve limon), muz, kivi, baklagiller, şeker-kamışı, pirinç, soya, pamuk, üzüm, fıstık, badem, karpuz, yenidünya

gibi birçok ürün üretilmektedir. Üretim klasik sulama sistemlerin-den, yağmurlama (damla sulama) teknolojisine geçilmektedir.

TURİZMAdana’yı ziyarete gelenlerin mut-laka yapması gerekenler nelerdir?

Kent Merkezindeki Bölge Arkeoloji ve Etnografya müzesi, Atatürk evi gezilmelidir.Ulu Cami, Sabancı Merkez Cami, Bebekli Kilise, Taş köprü ve Tepe-

Çukurova’nın Atardamarı: ADANA

İL TRAFİK NO: 01

ADANA İLÇELERİ:Aladağ-Ceyhan-ÇukurovaFeke-İmamoğlu-KaraisalıKarataş-Kozan-PozantıSaimbeyli -Sarıçam-Seyhan -TufanbeyliYumurtalık-Yüreğir

İLGİ ÇEKİCİ YERLER:Adana, Anavarza Kaleleri, Ulu Cami, Akça Mescit, Taş Köprü, Sarıçam Koruluğu, Seyhan Barajı, Yılankale.

Bakü - Tiflis -Ceyhan Boru Hattı

Ulu Cami

Page 39: KEPENK 34

KEPENK 39 MAYIS-HAZİRAN 2011

ADANA MÜZELERİAdana Müzesi

Adana Etnografya Müzesi

Adana Arkeoloji Müzesi

Adana Atatürk Müzesi

Misis Mozaik Müzesi

ADANA ÖREN YERLERİYumurtalık Örenyeri

Yumurtalık

Anavarza ÖrenyeriKazan/Dilekkaya

Şar ÖrenyeriTufanbeyli/Şar

Mağarsus ÖrenyeriKarataş

Merkez Cami

Akça Mescit

Yumurtalık

Anavarza Kaleleri

bağ eski Adana evleri görülmelidir. Ayrıca merkez dışındaki Anavarza, Şar ve Misis ören yerleri Akyatan ve Ağyatan Kuş Cennetleri görül-melidir.

Adana kebabı mutlaka yenmeli, şal-gam suyu ve aşlama (meyan kökün-den yapılmaktadır.) içilmelidir. Bici bici’nin tadına bakılmalıdır. Ayrıca halka tatlı yenmelidir.

Eski çarşılar gezilmeli, Karatepe ki-limleri alınmalıdır. Altın Koza festi-vali uzunca yıllardan beri Adana’da yapılmaktadır.

Hitit, Roma, Bizans Osmanlı Dö-nemlerine ait eserlerin bulundu-ğu Arkeoloji Müzesi, Etnoğrafya Müzesi, Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi, Misis Mozaik Müzesi, Anavarza ve Şar ören yerleri ile Misis, Karasus antik kentleri gezilmeye ve görülmeye değer yerlerdir.

Page 40: KEPENK 34

KEPENK 40 MAYIS-HAZİRAN 2011

ŞEHİRLERİMİZÇukurova’nın Atardamarı: ADANA

ADANA MUTFAĞIAdana yöresinin zengin bir mutfağı vardır. Yemeklerin başlıca malze-meleri un, bulgur, et, sebze çeşitleri, baharat türleri, süt, yoğurt ve çö-kelektir. Yörenin kendine has ünlü yemeği “Adana Kebabı“ dır. Yanın-da bol yeşillik ve soğan salatası ile yenir, şalgam suyu ve ayran içilir. Adana’nın diğer ünlü yemekleri olarak: Cartlak kebabı, içli köfte, çiğ köfte, analıkızlı, patlıcan çığırtma, humus, sıkma, şırdan, mumbar, işkembe dolması, sarımsaklı köfte, tirşik, etli kömbe, dulavrat çorbası, yüksük çorbası, zeytinyağlı dolma sayılabilir.Adana Kebap

Cartlak KebabıEtli KömbeYüksük Çorbası

Page 41: KEPENK 34
Page 42: KEPENK 34

KEPENK 42 MAYIS-HAZİRAN 2011

SAĞLIĞIMIZ

Prostat erkeklerde idrar torbasının önünde kestane şeklinde bir salgı bezidir. İdrarınızı yapmayı sağlayan kanal bunun içindedir. İdrar ve meni bu organın içinden geçerek dışarıya çıkar.

Prostat bezi yeni doğan erkek ço-cukta oluşarak tüm erkeklerde var-dır. Yaşla birlikte bu organ testeste-ron denilen erkeklik hormonunun etkisiyle büyür. Prostatın büyü-mesine bağlı olarak idrar kanalını tıkayarak idrarın iyi boşalmasını engeller. Bu yüzden sık sık idrara çıkma, kesik kesik idrar yapma, idrarın tam boşalmaması gibi şika-yetlere yol açar.

Prostat büyümesinin çoğunluğu iyi huylu prostat büyümesi olarak adlandırılır. Az bir kısmında ise kötü huylu prostat büyümesi ‘dir. PSA denilen bir kan testi ve dijital muayene ile prostat büyümesi tespit edilir. 50 yaş üstündeki erke-lerin her yıl prostat kontrolü yap-tırmaları gerekir. Böylece prostat büyümesine bağlı sıkıntıların ha-fifletilmesi ve gelişebilecek prostat

Değerli okuyucularımız, bilindiği gibi gerekli tedbirleri almadığımız ve bünyemizdeki bazı belirtileri önemsemediğimiz zaman; bizi uykusuz bırakan, canımızı sıkan bazı rahatsızlıklara yakalanırız.

Bu çerçevede erkekler için özel bir önemi olan prostat rahatsızlığının içe-riğini, uzmanlarca teşhis konulduktan sonra neler yapıldığını çok azımız biliriz. Dergimizin bu sayısında, sizlere; prostatın ne olduğunu, prostat rahatsızlığının belirgin özelliklerini ve prostat hastası olan bir kişinin nasıl rahata kavuşturulduğunu Üroloji Uzmanı Op. Dr. Selim AŞÇIOĞLU’nun anlatıımı ile sunuyoruz.

Prostat Muayenesinin Önemive Prostat Büyümesi

Op. Dr. Selim AŞÇIOĞLUÜroloji Uzmanı

Ulus Devlet Hastanesi Üroloji Kliniği

kanserinin tespiti mümkün olabilir.

Prostat tedavisinde öncellikle pros-tat kanalını açarak boşaltımı (işe-meyi) rahatlatıcı ilaçlar verilir. İlaç tedavisine yanıt vermeyen vakalar-

da cerrahi müdahale düşünülür. Cerrahi yöntemler; açık cerrahi ve kapalı cerrahi yöntem olarak diye ikiye ayrılır.

Açık cerrahide karın altından gi-rilerek mesane açılır. Prostat bezi çıkarılır. Bu yöntem daha çok bü-yük prostatlara uygulanılır. Kapalı cerrahide ise penisten mesaneye uzatılan endoskopla prostat dokusu temizlenir. Bu yöntemle iyileşme süreci diğerine göre daha kısadır.

Sonuç olarak hem iyi huylu prostat büyümesi hem de erken yakalanıl-mış prostat vakalarında yüz gül-dürücü tedavi mümkündür. Sizde de idrar yapma zorluğu yanında, geceleri ikiden fazla idrara uyan-ma, kesik kesik idrar yapma, idrarı uzağa atamama, idrarda çatallanma gibi bulgular varsa en yakın hasta-nenin üroloji kliniğine baş vurma-nızı öneririm.

Prostat bezi yeni doğan erkek çocukta oluşarak tüm erkeklerde vardır. Yaşla birlikte bu organ erkeklik hormonunun

etkisiyle büyür.

Prostat büyümesinin çoğunlukta iyi huylu

prostat büyümesi olarak adlandırılır. Az bir

kısmında ise kötü huylu prostat büyümesine

rastlanır.

Elli yaş üstündeki erkelerin her yıl prostat kontrolü

yaptırmaları gerekir.

Page 43: KEPENK 34
Page 44: KEPENK 34

KEPENK 44 MAYIS-HAZİRAN 2011

KÜLTÜR

IV. Uluslararası Tür-kiye, Arnavutluk ve Makedonya’nın

Dünü Bugünü ve Geleceği Sem-pozyumu 27-29 Mayıs 2011 tarih-leri arasında, Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi (ADAM) ile Uluslararası Balkan Üniversitesi (IBU)’nin ortak organizasyonu ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) nın desteği ile Makedonya’nın başkenti Üsküp ve Kosova’nın başkenti Priştine’de gerçekleştirilmiştir.

Bu Sempozyuma ESDER olarak biz de gözlemci ve konuşmacı ola-rak katıldık. Bu çerçevede Balkan ülkelerinde çok yönlü karşılıklı ilişkiler yanında özellikle esnaf ve sanatkârları da kapsayan ticare-tin çok önemli bir yeri olduğunu gördük. Beş yüz yıllık tarihi geç-mişimiz bakımından da bölgede kültürel boyutları ile etkileşim için-de bulunduğumuz Arnavutluk ile Makedonya’da her türlü ekonomik ilişkinin artırılarak devam ettiril-

mesinde karşılıklı menfaatlerin bulunduğu bir gerçektir. Bölge şart-ları göz önüne alındığında özellikle esnaf ve sanatkârlarımızın karşılıklı ilişkilerini geliştirmelerinde büyük yarar vardır.

Umudumuz tarih boyunca kader birliği yapmış olan Balkanlar coğ-rafyasının bu üç önemli ülkesinin ortak kültür mirası çerçevesinde esnaf ve sanatkârlarımızın önünde-ki engeller kaldırılarak daha sağlıklı ilişkiler geliştirilebilecektir. Aşağıda bu Sempozyum’da konuşulan ko-nuları içeren sonuç bildirgesinin geniş bir özetini sunuyoruz.

IV. ULUSLARARASI ADAM KONFERANSI SONUÇ BİLDİRİSİ

Türkiye ile Balkanlar arasındaki tarihi, siyasi, ekonomik, kültürel ve bilimsel ilişkilerin geçmişinin, bugünün ve yarınının geniş bir şekilde değerlendirildiği bu önemli faaliyetin önümüzdeki yıllarda da

sürdürülmesi düşünülmektedir. Bu çerçevede;

Türkiye ve Balkan ülkeleri ara-sındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönelik girişimler olabildiğince hızlandırılmalı ve artırılmalıdır. Bu bağlamda sadece Müslüman un-

Türkiye, Arnavutluk ve Makedonya’nın Dünü Bugünü ve Geleceği

Umudumuz tarih boyunca kader birliği yapmış olan Balkanlar coğrafyasının bu üç önemli ülkesinin ortak kültür mirası çerçevesinde esnaf ve sanatkârlarımızın önündeki engeller kaldırılarak daha sağlıklı ilişkiler geliştirilebilecektir.

Page 45: KEPENK 34

KEPENK 45 MAYIS-HAZİRAN 2011

surlarla değil, bölgedeki diğer dini ve etnik unsurlarla da geniş ilişkiler kurulmalıdır.

Geleceği yeniden inşa etme iddia-sında bulunan ve kavramlar üzerin-den düşünen bilim insanlarının, bu tür toplantılarda siyasetçiler tara-fından dile getirilemeyen hususları özgürce konuşabilmeleri önemli bir imkândır.

Sempozyumda ağırlıklı olarak Türk, Makedon ve Arnavut millet-lerinin tarihi ilişkilerinin geçmişi ve bugünü irdelenmiş, bu ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin bugünü ve geleceği üzerinde durul-muştur. Balkan halkları arasındaki edebi, kültürel ve sanatsal ilişkiler konusundaki tebliğlerden ziyade bu konferansta gelecekte ekonomik ilişkilerin daha çok geliştirebilmesi ve bölgesel ekonomik ve ticari en-tegrasyonun sağlanması konusunda tarihsel birikim ve tecrübelerin önemine vurgu yapılmıştır.

Özellikle Balkanlar bölgesinde, çe-şitli dini ve etnik gruplar arasında Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti konusunda yaşanan tarihi korkuları ve kaygıları bugüne taşımamak; aksine bölgesel bir güç olan Türkiye’nin birikimleri ile Balkanlarda da bölgeye ve komşu-larına aktarma sorumluluğu içinde, geleceğin ortak inşasında önemli rolü olabileceği vurgulanmıştır.

Avrupa Birliği’ne girme sürecinde bulunan pek çok Balkan ülkesinde hala değerler üzerinden şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır. Bu ba-kımdan bölge halklarının temel haklarını kazanmaları, farklı kim-liklere saygı göstermeleri, özgürlük, refah ve güvenlik elde etmeleri için Avrupa Birliği kriterlerine uygun bir sosyal ve siyasal yapılanmaya gitmeleri gerekmektedir.

Tiran

Balkanlarda her etnik kimlik, diğer etnik kimlikleri kendisi için potan-siyel bir düşman olarak görmekte ve kendi dünyasını kendi etnik değerleri üzerinden inşa etmeye çalışmaktadır. Buna bir de dini semboller (kilise-cami, haç-hilal gibi) üzerinden yürütülen kültürel ve ideolojik çatışmalar eklendiğinde karşımıza hiç de hoş olmayan ve yakın gelecekte neye mal olabileceği

Prizren

Page 46: KEPENK 34

KEPENK 46 MAYIS-HAZİRAN 2011

KÜLTÜR

önceden hesaplanamayan tehlikeler çıkma ihtimali göz önünde bulun-durulmalıdır.

Balkanlarda sıradan halkın anla-yışıyla, elitlerin ve entelektüellerin anlayışları arasında ciddi farklılıklar ve ihtilaflar bulunmaktadır. Avrupa Birliği’nin bu bölgeye ne tür olumlu veya olumsuz katkılarının olabile-ceği konusunda toplumsal bir mu-tabakat bulunmamaktadır. Avrupa Birliği bölgede daha çok ekonomik bir yapılanma olarak görülmekte, ancak Birliğin militarizmi, ulus devletçiliği ve milliyetçiliği çözmek, zayıflatmak ve zamanla yok etmek için öngördüğü ölçütleri yeterince itibar görmemektedir.

Avrupa Birliği’nin yeni barış pro-jesi hedefi, öncelikle Balkanlara, ardından da Ortadoğu bölgesine yaymaktır. Dünya barışının öne-mini kavrayan Avrupa Birliği çok ulusluluğu ve çeşitli unsurların bir

arada yaşamasını desteklemekte-dir. Bununla birlikte Avrupa Birli-ği içinde hızla yayılan ve yükselen bir İslâm korkusu (İslamofobia) olgusu da mevcuttur. Özellikle Türkiye’nin bu olumsuz imajı yok etmek için çaba göstermesi gerek-mektedir.

Slavlar arasında derin sorunlar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları uluslar arası sorunlar olup henüz bir çözüme kavuşturulamamıştır. (Örneğin Yunanistan Makedon kimliğini tanımamakta, Bulgarlar, Sırplar, Arnavutlar arasında dini ve etnik sorunlar bulunmakta, Sırpla-rın kilise üzerindeki etkisi sürmek-tedir. Arnavutlar Makedonya’da elde ettikleri bütün haklara rağmen hala üçüncü sınıf vatandaş muame-lesi görebilmektedirler.)

Balkanlardaki Müslüman Türk azınlıkların varlığı da Balkan ülke-leri adına bir başka önemli sorunu

Türkiye, Arnavutluk ve Makedonya’nın Dünü Bugünü ve Geleceği

Sempozyumda ağırlıklı olarak Türk, Makedon ve Arnavut milletlerinin tarihi ilişkilerinin geçmişi ve bugünü irdelenmiş, bu ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin bugünü ve geleceği üzerinde durulmuştur. Balkan halkları arasındaki edebi, kültürel ve sanatsal ilişkiler konusundaki tebliğlerden ziyade bu konferansta gelecekte ekonomik ilişkilerin daha çok geliştirebilmesi ve bölgesel ekonomik ve ticari entegrasyonun sağlanması konusunda tarihsel birikim ve tecrübelerin önemine vurgu yapılmıştır.

Üsküp Vardar Köprüsü

Page 47: KEPENK 34

KEPENK 47 MAYIS-HAZİRAN 2011

teşkil etmektedir. Türkiye’nin Bal-kanlarda yaşayan Müslüman azın-lıklara sahip çıkması zaman zaman bölgede rahatsızlıklar yaratmış ve gereksiz korkulara sebep olmuştur. Arnavutluk’ta genç nesiller üze-rinde yoğun bir Osmanlı ve Türk korkusu yaratılma çabası gözlen-mektedir.

İsak Bey Camii - Makedonya

Türkiye’nin bölgeyle siyasal ilişkileri son dönemlerde önemli gelişmeler gösterdiği halde ekonomik ilişki-ler aynı oranda gelişmemektedir. Örneğin Makedonya’nın varlığını dahi kabul etmeyen Yunanistan, Makedonya’da en fazla ticari iş yapan ülkeler arasında yer almakta ve eko-nomik ağırlığı giderek artmaktadır.

Balkanlar Türkiye’nin en yakın akraba toplulukları ve ülkelerinden oluşmaktadır. Türkiye’nin Balkan-lardaki siyasi, kültürel ve ekonomik anlamdaki işbirliğine daha etkin bir şekilde katılımı bölgedeki halkın en önemli beklentisidir. Siyaset kurumları arasındaki iyi ilişkilerin geliştirilmesinin önemi açık olmak-la birlikte, sivil toplum kuruluşları, ticari ve ekonomik kurumlar yanın-da  bilim yuvaları üniversitelerin de bölgenin sahip olduğu enerjinin sinerjiye dönüşmesinde önemli bir rol oy üstlenebileceği açıktır.

IV. Uluslararası Türkiye Arna-vutluk ve Makedonya’nın Dünü Bugünü ve Geleceği Sempozyumu ile daha güzel bir gelecek için böl-gesel düzeydeki iyi siyasi ilişkilerin geliştirilmesi kadar ilmi, kültürel ve ekonomik işbirliğinin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. (Kaynak: http://adam.org.tr)

Kosova Kosova

Page 48: KEPENK 34