kastamonu ÜnĠversĠtesĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d263833/2017/2017_sevgilih.pdf ·...
TRANSCRIPT
KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ
IV. ULUSLARARASI
ġEYH ġA‟BÂN-I VELÎ SEMPOZYUMU
-HANEFÎLĠK-MÂTURÎDÎLĠK-
05-07MAYIS 2017
CĠLT 2
III
Kastamonu Üniversitesi
IV. Uluslararası
ġeyh ġa‘bân-ı Velî Sempozyumu
-Hanefîlik-Mâturîdîlik-
EDĠTÖRLER
Yrd. Doç. Dr. Cengiz ÇUHADAR
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AYKAÇ
ArĢ. Gör. Yusuf KOÇAK
(Kastamonu Üniversitesi, Türkiye)
ISBN: 978-605-4697-06-9 (Tk)
978-605-4697-08-3 (2.c)
Aralık 2017, Kastamonu
Baskı: Kastamonu Üniversitesi Matbaası
Eserde yayımlanan bildiri metinlerinde ileri sürülen görüĢlerin
ilmî ve hukuki sorumluluğu bildiri sahiplerine aittir.
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Her hakkı saklıdır.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
17
BUHÂRÎ'NĠN "ĠKRÂH" KONUSUNDA HANEFÎ
FUKAHÂSINA YÖNELĠK ELEġTĠRĠLERĠ
The Criticisms of Bukhari towards Hanafi Jurist about
―Compulsion‖
Hamit SEVGĠLĠ1
Özet
Buhârî'nin "El-Câmi'u's-Sahîh" adlı eserinde Hanefi fukahâsına yönelik eleĢtiri
konularından birini "ikrâh" meselesi oluĢturmaktadır. "Ġkrâh" meselesi, aynı zamanda hadis
ekolünün Hanefî fukahâsına yönelik temel eleĢtiri konularından biridir. Bu eleĢtiriler,
"ikrâh" meselesinin Hanefî fıkıh kaynaklarında müstakil bir baĢlık altında ve ayrıntılı bir
Ģekilde yazılmasında etkili olmuĢtur.
Bu çalıĢmada, öncelikle Hanefilerin ve Buhârî'nin ikrâh konusundaki temel
yaklaĢımlarına kısaca değinildikten sonra Buhârî'nin eleĢtirilerine ve Hanefîlerin bu
eleĢtirilere yönelik cevaplarına yer verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Buhârî, Ebû Hanîfe, Ġkrâh.
Abstract
In Bukhari‘s ―El-Cami‘u‘s-Sahih‖ book, ―the compulsion‖ issue compose one of the
criticism topic towards Hanafi jurist. These criticisms have been effective in writing ―the
compulsion‖ issue under special title and carefully in the Hanafi fıqh sources. ―The
compulsion‖ issue compose one of the main criticism towards Hanafi jurist that is at the
same time hadith ecole.
In this study, There are answers to Bukhari's criticism and Hanafi's criticism are
given, espeerally after briefly addressing basic approaches to keeping Hanafi and Bukhari
under suppression.
Keywords: Bukhari, Hanafi, compulsion.
GiriĢ
Ġkrâh, güç sahibi kimse tarafından kiĢinin istemediği bir fiile veya söz söylemeye
zorlanmasıdır.2 Kur'ân-ı Kerîm'de, ikrâh altında küfür lafızlarını kullanmak zorunda kalan
kimse hakkında, itikâdî açıdan bir sorumluluğun olmadığını bildiren açık âyet
bulunmaktadır. Ancak bunun hukuki tasarruflar için de bir kıstas oluĢturup oluĢturmayacağı
ihtilaflıdır. Keza Ümmetten, zorlandıkları Ģeyler kaldırıldığını bildiren hadislerde
sorumluluğun sadece diyaneten mi yoksa hem hukuken hem de diyaneten mi kaldırıldığı
hususu, bu ihtilafın ikinci dayanağını oluĢturmaktadır. Buhârî'nin de aralarında bulunduğu
fakihlerin çoğu, ikinci görüĢü benimserken Hanefi fakihler birinci görüĢü savunmuĢlardır.3
Bu farklı yaklaĢım, Hanefilerin sert eleĢtiriler almasına neden olmuĢ, ilk dönemden itibaren
klasik Hanefi literatüründe ikrah konusuna müstakil bir bölüm ayrılmasında etkili olmuĢtur.
Buhârî'nin, her bir fıkıh mezhebi ile ihtilaf ettiği pek çok konu olmakla birlikte rey
ehline olan muhalefeti daha belirgindir. Buhârî'nin kimi zaman "kâle ba'du'n-nâs" ifadesini
kullanarak eleĢtiriye tabi tuttuğu kesimin Hanefî fukahâsı olduğu yönünde yaygın bir kanaat
bulunmaktadır. Bu algı, zikredilen ifadenin geçtiği konular hakkında pek çok çalıĢmanın
yapılmasında etkili olmuĢtur. Buhârî'nin kitabına dâhil ettiği bu tartıĢmalardan biri de ikrâh
1 Yrd. Doç. Dr., Siirt Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. ([email protected])
2 Muhammed Ebû Zehre, el-Cerîme ve'l-Ukûbe fi'l-Fıkhi'l-Ġslâmî, , Dâru'l-Fikri'l-Arabî, Kahire, 1988, s. 370;
Usûlu'l-Fıkh, Dâru'l-Fikri'l-'Arabî, y.y., ts., s.355. 3 Bkz. Alâuddîn Ebûbekr b. Mes'ûd el-Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi' fî Tertîbi'Ģ-ġerâi', Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye,
Beyrut 1423/2003, X, 118.
Kastamonu Üniversitesi
18
meselesidir. Ġlkesel olarak ikrâhın hukuki tasarruflarda doğrudan etkili olduğu kanaatine
sahip olan Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh adlı eserinde gerek Kitâbu'l-Ġkrâh bölümünde gerekse
müteferrik bölümlerde oluĢturduğu bâb baĢlıklarında konuyla ilgili görüĢlerine yer vermiĢ,
ayrıca farklı görüĢteki Hanefi fukahasına yönelik eleĢtirilerini ortaya koymuĢtur. Buhârî'nin
ikrâh konusundaki yaklaĢımı genel anlamda Hanefilerin yaklaĢımından büyük ölçüde
farklılık arz etmekle birlikte, temel eleĢtirisini üç hususa hasretmek mümkündür. Buhârî'nin
eleĢtirilerinin mantığını daha iyi kavramak için öncelikle Hanefîlerin ve Buhârî'nin ikrâh
konusundaki temel yaklaĢımı hakkında bilgi vermek faydalı olacaktır.
I. Hanefî Fukahâsının Ġkrâh Konusundaki Genel YaklaĢımı
Ġkrâh, kuvvet ve etkisine göre mülci ve gayr-ı mülci olarak iki kısma ayrılır. Mülci
ikrâh, bir kimseyi yahut bir yakınını öldürme veya bir uzvunu yahut malının tamamını yok
etmekle yapılan tehdittir. Gayr-ı mülci ikrâh ise, ölüm yahut uzvu yok etmeye varmayacak
ölçüde dövme veya kısa süreli hapis ile yapılan tehdittir. Mülci ikrâh, ihtiyarı bozup rızayı
ortadan kaldırmakta, gayr-ı mülci ikrâh ise ihtiyarı bozmaz ancak rızayı ortadan
kaldırmaktadır. Rıza ile ihtiyar birbirinden farklıdır. Rıza, gönül hoĢnutluğu ile yapılan
tasarrufu ifade ederken ihtiyar ise bir Ģeyi yapıp yapmama arasında tercihte bulunmaktır.
Ġkrâh, ister mülci ister gayr-ı mülci olsun ilâhî hitâbı düĢürmez, ehliyeti ortadan kaldırmaz.
Zira ehliyetin Ģartı akıl ve buluğdur. Ġkrâh halinde de bu iki durum varlığını korumaktadır.4
Hanefi fukahası, sahîh olmayan akitleri fasid-bâtıl Ģeklinde ikili taksime tabi
tutmaktadır. Bozukluk akdin rükunlarında olması halinde akit bâtıl sayılırken, vasıflarında
olması halinde ise fâsid sayılmaktadır. Ġbn Abidin "Aslen meĢru, vasfen gayri meĢru olan
akidler fâsid; aslen devasfen de gayri meĢru olan akidler bâtıldır."5 diyerek fesât ile butlân
arasındaki farkı açıklamıĢtır. Bâtıl akitler hiçbir hukuki değer taĢımazken, fâsid akidler
bağlayıcı olmamakla birlikte hukuki değer taĢımaktadır.
Hanefi fukahâsı, ikrâh halinde gerçekleĢen tasarrufları fâsid kapsamında
değerlendirmiĢlerdir. Zira her iki ikrâh türünde de ihtiyar değil, rıza ortadan kalkmaktadır.
Rıza ise sözleĢmelerin ne rüknünden ne de inikâd Ģartından olmayıp sadece sıhhat Ģartını
oluĢturmaktadır. Dolayısıyla ikrâh altında gerçekleĢen akitlerin butlânına değil fesâdına
hükmedilir. Buna göre ikrâh halinde gerçekleĢen tasarruflar, bağlayıcı olmaksızın hukuki bir
değer taĢımaktadır. Bu durumda ikrâh sonrası mükrehin akdi onaylama yahut feshetme hakkı
mahfuzdur. Hanefi fukahâsı nikâh, talâk gibi feshedilemeyen bazı sözlü tasarrufları bu genel
kuraldan istisna etmiĢlerdir. Bu tür tasarruflar, mülci ikrâh ile gerçekleĢmiĢ olsa bile
sıhhatine hükmedilir.
Hanefi fukahası, mükrehin sözlü tasarruflarını, mükrehin mükrihin elinde alet kabul
edilebilen ve mükrihe nispeti mümkün olan tasarruflar ile mükrihe nispet edilemeyip
hükmün mükreh hakkında sabit olduğu tasarruflar Ģeklinde iki kısımda incelemiĢlerdir.
Birinci kısım hakkında, mükrehin bilahare fesih hakkı bâki iken, ikinci kısım için bu hak söz
konusu olmayıp mükreh hakkında hüküm geçerli kabul edilmektedir. Buna göre, alım-satım
vb. tasarruflar, birinci kısma dâhil iken mükrihe nispeti mümkün olmayan nikâh, talak vb.
ikinci kısma dâhil olmaktadır.
II.Buhârî‟nin Ġkrâh Konusundaki Genel YaklaĢımı
Buhârî, mükrehi âyette geçen mustaz'af6 kavramıyla iliĢkilendirerek kendisine
yönelik baskılara direnemeyen, zorlandığı Ģeyi yapmaktan imtina edemeyen zayıf kimseler
4 ġemsuddîn es-Serahsî, el-Mebsût, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1409/1989, XXIV, 38; Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X,
103. 5 Ġbn Âbidîn, Muhammed Emin b. Ömer ed-DımaĢkî, Reddü'l-Muhtâr, 'ale'd- Dürri'l-Muhtâr, Dâr Âlemi‘l-
Kütub, Riyad, 2003, VII, 233. 6 Nisâ 4/75, 97.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
19
olarak tanımlamaktadır.7 Buhârî'ye göre ikrâh, itikâdî açıdan mükreh hakkında herhangi bir
sorumluluk gerektirmediği gibi hukuki açıdan da mükreh hakkında herhangi bir sonuç
doğurmamaktadır. Zira tüm bu tasarruflarda niyet esas olup mükreh hakkında niyetin
varlığından bahsedilemez. Ancak itikâdî meselelerde azîmetin de hükmünü koruduğu, küfre
zorlanan kimsenin baskıya karĢı sebât göstermesinin daha faziletli olduğunu belirtmektedir.8
Buhârî, Hanefîlerde olduğu gibi hukuki tasarruflarda fâsid-bâtıl ayırımına gitmediği
gibi nikâh, talâk gibi mükrihe nispeti mümkün olmayan sözlü tasarrufların da hukuki açıdan
farklı değerlendirilemeyeceği kanaatindedir. Buhârî, karĢılıklı rıza esasından hareketle bu
tasarrufların tamamının yok hükmünde olup bunlara herhangi bir sonuç bağlanamayacağı
görüĢündedir.9 Ancak Ģahısların mali haklarının korunmasına yönelik haklı ikrâh çeĢidini
bundan istisnâ etmektedir.10
Buhârî'nin EleĢtirileri
Birinci EleĢtiri:
Hanefi fukahâsı, ikrâhın gerçekleĢmiĢ sayılabilmesi için tehdidin kiĢinin Ģahsına
yönelik olması genel kuralından hareketle, baĢka birini öldürmek yahut mal veya canına
zarar vermekle tehdit edilen kimsenin kıyâs açısından mükreh sayılamayacağı görüĢündedir.
Zira kiĢinin baĢkasını koruma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak, bu hususta istihsâna
binaen yakın akrabayı bu genel kuraldan istisna etmiĢlerdir. Buna göre yakın akrabayı
korumak adına mükrehin gerçekleĢtirdiği tasarrufları, tehdidin kendisine yönelik olması
halinde gerçekleĢtirdiği tasarrufları ile aynı hükmü taĢımaktadır. Yabancı Müslüman için ise
aynı değerlendirme söz konusu değildir. Hanefîler, yakın akrabasını kurtarmak adına kiĢinin
yaptığı tasarrufu fâsid kapsamında değerlendirirken, bunların dıĢındaki herhangi bir
Müslümanı kurtarmak adına yaptığı tasarrufları ise geçerli ve bağlayıcı saymaktadır.11
Buhârî ise, akraba ve yabancı ayırımının Ġslâmın ruhu ve nassın genel ilkeleri ile
bağdaĢmadığı kanaatindedir. Buhârî'ye göre, tehdidin kiĢinin akrabasına yahut herhangi bir
Müslümana yönelik olması arasında bir ayırım bulunmamaktadır. Buhârî, herhangi bir
Müslümana zarar verme tehdidi ile alım-satım vb. tasarruflara zorlanan kimsenin, Müslüman
kardeĢini koruması gerektiği ve bu refleksle yaptığı tasarrufların da herhangi bir hukuki
sonuç doğuramayacağı kanaatindedir. Buhârî, konuyla ilgili görüĢ ve eleĢtirilerini bir takım
delile dayandırmaktadır.12
Buhârî'nin Delilleri:
1. KiĢinin mükreh sayılması için tehdidin kendisine yönelik olması genel
kabulünden sonra, istihsâna binaen yakın akrabanın istisnâ edilmesi Hanefi fukahâsı için bir
tenâkuz oluĢturmaktadır.
2. Hanefîlerin ikrâh konusunda savundukları akraba ve yabancı ayırımı
Ģeklindeki görüĢleri herhangi bir delile dayanmamaktadır.
3. Hz. Ġbrâhîm (a.s.), (eĢi Sâre'yi zalim yöneticinin gasbından korumak için),
"Bu benim kardeĢimdir." demekle Allah yolunda din kardeĢliğini kastetmiĢtir.
4. Hz. Peygamber (s.a.s.), islâm kardeĢliğinin esas olduğunu ve bu kardeĢlik
hukukunun Müslüman kardeĢine yardım etmeyi, onu korumayı ve kendisinden zulmü
7 Muhammed b. Ġsmâîl el-Buhârî, el-Câmi'u'l-Müsnedü's-Sahîhu'l-Muhtasar min Umûr Resûlillâh (s.a.s.) ve
Sünenih ve Eyyâmihi's-Sahîh, Dâr Tavki'n-Necât, Beyrut 1422, Kitâbu'l-Ġkrâh , IX, 19. 8 Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 1, IX, 19.
9 Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 1-7, IX, 19-21.
10 Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 2, IX, 20.
11 Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 103; Abdurrahmân b. Muhammed b. Süleymân eĢ-ġeyhîzâde, Mecme'u'l-Enhur fî
ġerh Mülteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997, IV, 40; Muhammed Zekeriyyâ b. Yahyâ el-
Kandehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim li Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-BeĢâiri'l-Ġslâmiyye, Beyrut 1433/2012, VI, 209. 12
Bkz. Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 7, IX, 21.
Kastamonu Üniversitesi
20
bertaraf etmeyi gerekli kıldığını bildirmiĢtir. Buhârî'nin bu hususta zikrettiği nasslar
Ģunlardır:
a. "Müslüman Müslümanın kardeĢidir. Ona zulmetmez. Onu (zalime) teslim
etmez. Kim Müslüman kardeĢinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir."13
b. "Müslüman kardeĢine yardım et. Ġster zalim ister mazlum olsun. (Sahâbî):
Zâlim ise nasıl yardım ederim? (Resûlullâh): Onu zulmetmekten alıkoyarsın. Zira bu
alıkoyma ona yapılacak yardımdır."14
Buhâri'nin bu yaklaĢımı, aynı zamanda hadisçilerin meselelere dini karakterle
yaklaĢımlarının bariz bir örneğini oluĢturmaktadır. Zira hadisçiler, Müslümanlar arasındaki
esas rabıtayı akrabalığın değil Ġslâm kardeĢliğinin oluĢturduğu Ģuurundan hareketle
Müslümanın herhangi bir Müslüman kardeĢini zorluktan kurtarmasının vâcib olduğunu
savunmaktadır.15
Hanefilerin bu itirazlara yönelik cevapları:
1. Buhârî'nin tenâkuz iddiası yerinde değildir. Zira müctehidin istihsâna binaen
kıyâsa muhâlif hükümde bulunması câizdir. Ġstihsân ise Hanefilere göre hüccettir.16
2. Hanefîlerin yakın akraba ve diğer Müslümanlar arasında ayırım yapmaları
yine istihsâna dayanmaktadır. Ġstihsân ise Buhârî'nin iddia ettiği gibi kitâb ve sünnetin
dıĢında bir delil değildir. "Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar …."17
âyeti ile
"Müminlerin güzel gördükleri Allah katında da güzeldir."18
hadisi istihsânın hücciyetini
göstermektedir.19
3. Hz. Ġbrâhîm'in (a.s.) ifadesi gereğince din kardeĢini himaye etmek vâcib ise
istihsânen yakın akrabayı himaye etmek evlâ ile vâcibtir.20
4. Yakın akraba ve yabancı Müslüman arasında eĢitlik iddiası doğru değildir.
Zira kitâb ve sünnette yakın akraba ve yabancı Müslüman arasında ayırımın gözetildiği
konular az değildir. Örneğin yakın akrabaya miras ve nafaka gerekirken, yabancı Müslüman
için bu söz konusu değildir.21
5. "El-akrab fe'l-akrab22
" (en yakından uzağa doğru) hadisi Hanefîlerin yakın
akraba ve yabancı Müslüman ayırımını desteklemektedir.23
6. Buhârî'nin zikrettiği "Müslüman Müslümanın kardeĢidir…" hadisi iyice
incelendiğinde bizim görüĢümüzü desteklediği görülecektir. Zira mükreh, malını satarak
kardeĢini öldürülmekten kurtarırsa Müslüman kardeĢine yardım etmiĢ olur. Zira kendi
zararına rıza göstererek bu zararını Müslüman kardeĢinin zararına tercih etmiĢtir.24
7. Hz. Ġbrâhîm (a.s.) hadisinde geçen uht (اخذ) kelimesi mecaz anlamda
kullanılmıĢtır.25
13
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 7/6951, IX, 22; Kitâbu'l-Mezâlim 3/2442, III, 128. 14
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 7/6952, IX, 22. 15
Abdülmecîd Mahmûd Abdülmecîd, Dirâse Mütkane li'l-Mesâili'l-Fıhiyye el-Hams ve'l-'IĢrîn Elletî Ġntekadehâ
el-Buhârî fî Sahîhih bi Kavlih fîhâ: "Kâle Ba'du'n-Nâs", Mektebetü'l-Matbû'ati'l-Ġslâmiyye, Haleb 1414/1993, s.
30; Abdülmecîd Mahmûd Abdülmecîd, el-Ġtticâhâtü'l-Fıkhîyye 'Ġnde Ashâbi'l-Hadîs fi'l-Karni's-Sâlisi'l-Hicrî,
Mektebetü'l-Hâncî, Kahire 1399/1979, s.612. 16
Bedruddîn Ebû Muhammed b. Ahmed el-Aynî, Umdetü'l-Kârî ġerh Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-
Ġlmiyye,Beyrut, 1421/2001, XXIV, 160. 17
Zümer 39/18. 18
Ahmed b. Hanbel, Müsned, Müessetü'r-Risâle, Beyrut 1996/1416, VI, 84 (3600). 19
Aynî, Umde, XXIV, 160. 20
Aynî, Umde, XXIV, 161. 21
Muhammed Enver el-KeĢmîrî, Feydu'l-Bârî 'alâ Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1426/2005,
VI, 416. 22
Muhammed b. Ġsâ et-Tirmizî, Sünen, Mektebetü'l-Me'ârif, Riyad ts., Kitâbu'l-Birr 1/1897, s. 434; Ebû Dâvud
Süleymân b. el-EĢ'as es-Sicistânî, Sünen, Mektebetü'l-Me'ârif, Riyad 1424, Kitâbu'l-Edeb 131/5139, s. 929. 23
Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 623. 24
KeĢmîrî, Feydu'l-Bârî, VI, 416. 25
Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 623.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
21
Değerlendirme:
Zikrettiğimiz ilk iki madde Buhârî'nin istihsâna karĢı olduğu ve eleĢtirisinin
Hanefilerin istihsân anlayıĢına yönelik olduğu ön kabulünden hareketle verilen cevaplar
olduğu görülmektedir. Bu ifade, Buhârî'nin Hanefilerin istihsân anlayıĢları konusunda pozitif
bir algıya sahip olmadığı düĢüncesini desteklemekle birlikte, buradaki eleĢtirisinin doğrudan
istihsâna yönelik olmadığını belirtmek gerekir. Ayrıca el-Câmi'u's-Sahîh incelendiğinde
Buhârî'nin istihsân kapsamında değerlendirilebilecek pratiklerinin var olduğu görülecektir.26
Kanaatimizce Hanefi Ģârihlerin mezhep bağlılığı refleksinden hareketle ortaya
koyduğu bu cevaplar kendi içerisinde tutarlı gözükmekle birlikte bazı zorlama yorumlardan
mahfuz değildir. Örneğin, Buhârî'nin zikrettiği "Müslüman, Müslümanın kardeĢidir…"
hadisine getirilen yorum ikna edici olmadığı gibi maslahata da ters düĢmektedir. Zira
mükrehin kardeĢini koruyabilmesinin ancak kiĢisel zararını göze almakla mümkün
olabileceği yaklaĢımının, Müslümanların dayanıĢma ve birbirlerinin sıkıntılarını yüklenme
duygusunu zayıflatabileceği endiĢesi unutulmamalıdır. Ayrıca, Buhârî'nin zikrettiği hadisleri
doğrudan mükreh ile iliĢkilendirmek mümkün iken Hanefî fukahâsının zikrettiği hadisleri
doğrudan ikrâh ile iliĢkilendirilmek mümkün değildir.
Ġkinci EleĢtiri:
Ġslâm âlimlerinin çoğu, karĢılıklı rıza esasından hareketle mükrehin nikâh, talâk vb.
sözlü tasarruflarının hukuki açıdan geçersiz olduğu kanaatindedir.27
Hanefi fukahası ise
konuya farklı yaklaĢmıĢlardır. Onlara göre fesih ihtimali olmayan bu tür tasarruflarda ikrâhın
herhangi bir etkisi yoktur. Bu tür tasarrufların ciddiyet veya Ģaka, ikrâh yahut rıza ile
yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Bu tasarruflar, ikrâh altında yapılmıĢ olsa dahi
hukuki açıdan geçerli ve bağlayıcı Ģekilde mükreh hakkında hukuki sonuç doğurmaktadır.
Hanefiler nikâh, talâk (boĢama), itâk (köle azat etme), yemin, nezir (adak), zihâr, îlâ (eĢine
dört ay yaklaĢmamaya yemin etmek), fey (yeminden dönmek), ric'at (ric'î takâkla boĢanan
kadına dönüĢ) ve kısâs cezasını affetme Ģeklindeki sözlü tasarrufları bu sınıfa dâhil
etmektedir.28
Buhârî, konuyla ilgili gerek ikrâh bölümünde gerekse diğer bazı bölümlerde
oluĢturduğu bâb baĢlıklarında Hanefî fukahâsından farklı bir yaklaĢıma sahip olduğunu
ortaya koymaktadır. Buhârî'nin konuyla bağlantılı oluĢturduğu bazı bâb baĢlıkları Ģu
Ģekildedir:
"Baba, ister bakire ister dul olsun ancak rızalarını alarak kızlarını evlendirebilir."29
"Kızı istemediği halde onu nikâhlayan babanın bu nikâhı geçersizdir."30
"Mükrehin nikâhı geçerli değildir."31
"Bir kimse, ikrâh halinde karısına: 'Bu kardeĢimdir.' derse bir Ģey (sorumluluk)
gerekmez."32
26
Buhârî'nin istihsân konusundaki yaklaĢımı için bkz. Hamit Sevgili, Buhârî'nin Fıkıh AnlayıĢı,
(YayımlanmamıĢ Doktora Tezi), Diyarbakır 2015, s. 134. 27
Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 615. 28
Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 117; ġeyhîzâde, Mecme'u'l-Enhur, IV, 46; Bedruddîn Ebû Muhammed b. Ahmed
el-Aynî, el-Binâye fî ġerhi'l-Hidâye, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1400/1980, X, 71, 75; Ebu'l-Fadl Ahmed b. Alî b.
Hacer, Fethu'l-Bârî ġerh Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1379, XII, 319; Ġbn Battâl, ġerh Sahîhi'l-
Buhârî, VIII, 299. 29
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'n-Nikâh 41, VII, 17. 30
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'n-Nikâh 42, VII, 18. 31
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 3, IX, 20. 32
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu't-Talâk 10, VII, 45.
Kastamonu Üniversitesi
22
Buhârî'nin Delilleri:
1. "Cariyelerinizi zinaya zorlamayınız."33
Âyette zinaya zorlamanın câiz olmadığı bildirilmektedir. Buhârî'ye göre, bu âyet
mefhûm-u muhâlifinden hareketle mükrehin nikâhının câiz olmadığına delâlet etmektedir.
Sahîh Ģârihlerinden Ġbnü'l-Mülakkın, âyetin bâb baĢlığı ile iliĢkisini bilmediğini, ancak zina
gibi haram bir fiile zorlanmanın câiz olmadığı gibi nikâh gibi helal olan bir fiile zorlanmanın
da câiz olamayacağı Ģeklinde bir değerlendirmenin yapılabileceğini ifade etmektedir.34
Diğer
Sahîh Ģarihleri de benzer değerlendirmede bulunmaktadır.35
2. Hz. Peygamber, evlendirilecek bâkire yahut dul kadınların rızasını gerekli
kılmıĢ, babası tarafından zorla evlendirilen kadınların nikâhını geçersiz saymıĢtır. Buhârî, bu
hususta Ģu hadislere yer vermektedir:
a. "Ensâr'dan Hansâ b. Hizâm, Resûlullâha (s.a.s.) dul bir kadın olduğunu ve
rızası olmaksızın babası tarafından evlendirildiğini Ģikâyet etti. Resûlullâh, nikâhı geri
çevirdi."36
Buhârî, Hansâ hadisini ikrâh ile iliĢkilendirerek ikrâh halinde yapılan nikâhın geçerli
olamayacağını savunmaktadır.37
Bu hadis, cumhûr tarafından da mükrehin nikâhının geçerli
olamayacağı görüĢüne delil olarak zikredilmiĢtir.38
b. "Hz. AiĢe: Resûlullâha (s.a.s.) 'Kadınlar, nikâhları konusunda izinleri alınırlar
mı?' diye sordum. 'Evet' dedi. Bâkire olanların izinleri alındığında utanıp sustuklarını
söyledim. Resulullâh: 'Suskunlukları, izinleri sayılır.' cevabını verdi."39
3. Hz. Peygamber, "Ameller niyetlere göredir." buyurmaktadır. Mükrehin
niyetinden söz edilemez.40
4. Âyetin41
muktezasınca ikrâh halinde sarf edilen küfür ve Ģirk lafızları, mükreh
hakkında küfrü ve Ģirki gerektirmediği gibi bundan daha hafif olan talâk da ikrâh halinde
verildiğinde hukuki bir sonuç doğurmamaktadır.42
5. Sahâbe ve tâbiîn uygulamaları bu görüĢ doğrultusunda cereyan etmiĢtir.43
6. Mükrehin talâkının geçerli olduğu yönündeki rivâyet münker hadislerden olup
delil olmaya elveriĢli değildir.44
Hanefilerin Cevabı:
1. Buhârî'nin zikrettiği âyetin bâb baĢlığı ile doğrudan iliĢkilendirilmesinin kolay
olmadığı düĢüncesinden hareketle bu delile karĢı ne Bedruddîn Aynî ne de KeĢmîrî herhangi
bir cevap verme ihtiyacı hissetmemiĢlerdir.
2. Nikâh, talâk vb. sözlü tasarruflarda, Ģakası ve ciddiyeti arasında ayırım
bulunmayıp kasıt aranmaksızın belirli lafızların kullanılması hüküm için geçerli sayılmıĢtır.
Ġkrâh da Ģaka hükmünde olup bu tür tasarruflarda da kasıt aranmaz.45
33
Nur 24/33. 34
Ebû Hafs 'Umer b. Ahmed b. el-Mülakkın, et-Tavdîh li ġerhi'l-Câmi'i's-Sahîh, Vezâretü'l-Evkâf ve'Ģ-ġuûnu'l-
Ġslâmiyye, Katar 1429/2008, XXXII, 34. 35
Bkz. ġihâbuddîn Ahmed b. Muhammed el-Hatîb el-Kastallânî, ĠrĢâdu's-Sârî ilâ ġerh Sahîhi'l-Buhârî,
Matba'atü'l-Kubrâ el-Emîriyye, Mısır 1323, X, 98; Ġbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 334 36
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 3/6945, IX, 20. 37
Kastallânî, ĠrĢâdü's-Sârî, X, 98. 38
Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 615. 39
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 3/6946, IX, 20. 40
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 1, IX, 19. 41
Nahl 26/106. 42
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu't-Talâk 11, VII, 45 43
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu't-Talâk 11, VII, 45. 44
Buhârî, et-Târîhu'l-Kebîr, Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye, Beyrut 1379/1960, VII, 114. 45
Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 39; Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 117.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
23
3. Mükrehin talâkının geçerli olduğu hususunda rivâyet bulunmaktadır.46
Rivâyet Ģu Ģekildedir: Adamın biri uykuya yatmıĢ, uyandığında hanımını elinde bir bıçakla
göğsüne oturmuĢ halde buldu. Hanımı bıçağı boynuna dayayarak kendisini boĢamasını, aksi
halde boğazını kesmekle tehdit etti. Adam yalvardı ise de kadın tehdidinden vazgeçmedi.
Kadının ısrarı üzerine adam eĢini üç talâkla boĢadı. Mesele Hz. Peygambere (s.a.s.) arz
edildi. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Talâktan dönüĢ yoktur." buyurdu.47
4. Ġkrâh nedeniyle kasıtsız sarfedilen küfür lafızlarının mükreh hakkında
herhangi bir sorumluluk doğurmayacağı hususundaki âyet, itikâd ile alakalı olup hukuki
meselelere teĢmil edilemez. Zira ciddiyetsiz Ģekilde eĢini boĢayan kimse için kasıt söz
konusu olmamakla birlikte bu tasarrufu geçerli sayılmıĢtır.48
5. Hansa hadisi, velâyetü'l-icbâr ile alakalıdır. Velâyetü'l-Ġcbâr ise ikrâhtan farklı
bir mevzudur. Zira ikrâhta mükrehin tasarrufu söz konusu iken, zikredilen hadiste ise kızı
adına velisinin tasarrufu söz konusudur. Dolayısıyla bu hadis, ne Buhârî'nin ne de cumhûrun
görüĢünü desteklememektedir.49
Değerlendirme:
Mesele hakkında cumhûr ile aynı kanaate sahip olan Buhârî ile Hanefi fukahası
arasındaki bu tartıĢma, esas itibariyle zikredilen Hansa hadisinde düğümlenmektedir. Hansa
hadisi ise icbâr kapsamında değerlendirilmesi daha kuvvetli gözükmekle birlikte, mükrehi eĢ
hayatına zorlamaya sürüklemesi itibariyle ikrâh kapsamında da mülahaza edilmesi
mümkündür. Dolayısıyla taraflar arasındaki görüĢ ayrılığının delilden ziyade yaklaĢım
farkından kaynaklandığını söylemek mümkündür.
Mükrehin talâkının geçerli olduğu yönündeki rivâyete gelince, Buhârî, hadisin
senedinde bulunan el-Ğâz/el-Ğâzî b. Cebele'nin hadisinin münker olduğu görüĢündedir.50
Ġbn Hazm da rivâyetin son derece zayıf olup istidlale elveriĢli olmadığını belirtmektedir.51
Hanefilerin bu konudaki görüĢlerinin bireysel haklar ve kamu güvenliği açısından bir
takım riskler taĢıdığı mülahaza edildiğinde ise, Buhârî'nin konuyla ilgili görüĢlerinin
maslahat prensibi ile daha uyumlu olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim 1917 tarihli
Osmanlı Aile Hukuku Kararnamesinin 57. Maddesinde ikrâh ile vuku bulan nikâhın fâsid,
105. Maddesinde de böyle bir talâkın muteber olmadığı karara bağlanmıĢtır.
Üçüncü EleĢtiri:
Buhârî‘ye göre mali hakların korunmasına yönelik haklı ikrâh çeĢitleri dıĢında
mükrehin yapacağı sözlü tasarrufların hiçbir hukuki değeri yoktur. Hukuki sözleĢmelerde
fâsid-bâtıl ayırımını esas alan Hanefi fukahasına göre ise bu tür tasarruflar, hukuki değer
taĢımakta ancak fâsid kapsamında değerlendirildiğinden akdin geçerlilik ve bağlayıcılık
kazanması, ikrâh sonrasında mükrehin onayına bağlıdır. Buna göre ikrâh ile elde edilen mal,
mükrehin bilahare onayına dek bekletilir. Ancak müĢterinin ikrâh ile elde ettiği malı
nezretmesi yahut mal köle olup bu köleyle tedbir akdinin gerçekleĢtirilmesi halinde ise ikrâh
altında gerçekleĢen bu tasarruf geçerli ve bağlayıcı hale gelmektedir. Zira bu tür tasarruflar
fesih gerektirmeyen türdendir. Bu durumda mükrehin malın aynısını geri alım hakkı ortadan
kalkmakta, kendisine malın kıymeti düĢmektedir.52
46
Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 41. 47
Cemâluddîn Abdullâh b. Yûsuf ez-Zeyla'î, Nasbu'r-Râye li Ehâdisi'r-Rivâye, Müessesetü'r-Reyyân, Cidde
1418/1997, III, 222. 48
Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 41.; Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 105. 49
KeĢmîrî, Feydu'l-Bârî, VI, 412; Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 615. 50
Buhârî, et-Târîhu'l-Kebîr, VII, 114. 51
Ebû Muhammed Alî b. Sa'îd b. Hazm, el-Muhalla, Ġdâretü't-Tibâ'eti'l-Muniriyye, Kahire 1352, X, 203. 52
Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 120; Aynî, Umde, XXIV, 154.
Kastamonu Üniversitesi
24
Buhârî'ye göre ise ikrâh halinde yapılan tasarruflar hukuki hiçbir sonuç doğurmaz.
Buhârî, ikrâh bölümünde konuyla ilgili oluĢturduğu bâb baĢlığında Ģu ifadelere yer
vermektedir:
"Bir kimse ikrah altında kölesini hibe eder yahut satarsa bu geçerli değildir. Bazı
insanlar (ba'du'n-nâs) da buna kâildir. Ancak onlara göre, müĢteri bu köleyi nezreder yahut
onunla tedbir akdini gerçekleĢtirirse bu câizdir."53
Sahîh Ģârihlerinin çoğuna göre ba'du'n-nâs ifadesi ile genel anlamda Hanefi fukahâsı
özelde ise Ebu Hanife kastedilmektedir.54
Fâsid-bâtıl ayırımını kabul etmeyen Buhârî,
prensip olarak Hanefilerden farklı düĢünmekle beraber, buradaki asıl eleĢtirisi bu ayırıma
yönelik değildir. Buhârî'nin esas eleĢtirisi, Hanefilerin fesih gerektiren ve gerektirmeyen
ayırımına yöneliktir.
Buhârî'nin Delilleri:
1. Fesih gerektiren ve gerektirmeyen Ģeklindeki ayırım Hanefiler için bir tenâkuz
arz etmektedir. Zira ikrâh halinde gerçekleĢen sözleĢmelerde mülkiyet intikalinden
bahsedilemez. Mülkiyet intikalinin gerçekleĢmiĢ sayılması halinde ise akdin geçerliliğinin
sadece adak ve tedbir sözleĢmesine inhisâr edilmesi sağlıklı bir yaklaĢım değildir. Zira bu
yaklaĢım delilsiz bir iddia ve muhassisi olmayan bir tahsistir.55
2. MüĢterinin, ikrâh ile elde edilmiĢ bir mal olduğunu bile bile malı satın alması
halinde gâsıb sayılır. Bu durumda efendinin kölesini geri alım hakkının olduğu hususunda
görüĢ birliği vardır.56
3. "Ensar'dan biri, kölesi ile tedbir akdi gerçekleĢtirdi. Bu köle dıĢında bir mala
sahip değildi. Durum Hz. Peygambere (s.a.s.) arz edildi. Hz. Peygamber: (sözleĢmeyi geri
çevirerek) "(bu köleyi) kim benden alır." dedi. Nuaym b. en-Nahhâm sekiz yüz dirhem
karĢılığında köleyi satın aldı."57
hadisinde, kölesi ile tedbir akdini gerçekleĢtiren Sahâbî, bu
köle dıĢında bir mala sahip olmadığından bu tasarrufu sefihin tasarrufu hükmünde
sayılmıĢtır. Bu nedenle de mülkiyeti sahih olmasına rağmen Hz. Peygamber (s.a.s.)
tarafından tasarrufu geçersiz sayılmıĢtır. Köle üzerinde mülkiyeti sahih olmayan mükrihin
yapacağı tedbir akdi de kıyâs-ı evlâ ile geçersiz sayılmalıdır.58
4. Hadiste müdebberin satımının câiz olduğu görülmektedir. Dolayısıyla
Hanefilerin tedbir akdinin bozulamayacağı görüĢüne karĢı bir delil oluĢturmaktadır.
5. Ebû Hanîfe, bu tür tasarrufları fasid bey'e kıyâs etmektedir. Hâlbuki mükrehin
satımı ve fâsid bey' arasında açık bir farkın olduğunu unutmamak gerekir. Zira fâsid bey' ile
satımı gerçekleĢtiren kimse buna razı olup gönül hoĢnutluğu ile satımı gerçekleĢtirmektedir.
MüĢteri ise helal yol ve karĢılıklı rıza ile malı almıĢtır. Ancak satıcı, satımı sünnete muhalif
Ģekilde gerçekleĢtirdiğinden akid fâsid hükmünde olup satıcıya kıymet düĢmektedir. Hibe ve
satıma zorlanan mükrehte ise gönül hoĢnutluğu söz konusu değildir.59
Hanefilerin Cevabı:
1. Buhârî'nin bu itirazı, Hanefi fukahâsının ikrâh konusundaki görüĢlerini
bilmediğini göstermektedir. Zira Hanefilere nispet edilen bu görüĢ kendi görüĢlerini
yansıtmamaktadır. Hanefiler, bu tür tasarrufları sahîh değil fâsid kapsamında saymaktadır.60
53
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 4, IX, 21. 54
Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII/37; Ebû Abdillâh Muhammed b. Alî el-Kirmânî, el-Kevâkibü'd-Derârî
ġerh Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye, Beyrut 1401/1981, XXIV, 66. 55
Kastallânî, ĠrĢâdu's-Sârî, XIV, 432; Ġbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 335; Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII, 38. 56
Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII, 38. 57
Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 4/6947, IX, 21. 58
Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII, 38; Kastallânî, ĠrĢâdü's-Sârî, X, 99; Kirmânî, el-Kevâkibu'd-Derârî,
XXIV, 66; Ġbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 335; Ġbn Battâl, ġerh Sahîhi'l-Buhârî, VIII, 301. 59
Ġbn Battâl, ġerh Sahîhi'l-Buhârî, VIII, 300; Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII, 37. 60
Bedruddîn Aynî, Umde, XXIV, 154, 155; el-Binâye, X, 49.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
25
2. Ġkrâh altında olsa dahi satıĢ ve mal tesliminin gerçekleĢmesi halinde fâsid
mülkiyet intikali de gerçekleĢmiĢ sayılır. Zira akid, ehlinden yani âkil bâliğ mal sahibi kimse
tarafından mahallinde yani malda gerçekleĢmiĢtir. Alım-satım akdinin fesâdı ise mülkiyetten
değil, rıza Ģartından kaynaklanmaktadır. Bu durumda ikrâh fâsid Ģartlar hükmündedir. Yani
fâsid Ģartlardan yoksun olma, akdin sıhhat Ģartlarından olduğu gibi ikrâhtan yoksun olma da
akdin sıhhat Ģartlarındandır. Bu durumda rıza Ģartı gerçekleĢmediğinden sâir fâsid Ģartlarda
olduğu gibi ikrâh sonrasında da mükrehin akdi onaylama yahut cayma hakkı bulunmaktadır.
Köle azadı veya tedbir akdi gibi nakzedilemeyen tasarruflar ise ikrâh ile yapılan alım-satımı
bağlayıcı kılmaktadır. Bu durumda mükrehin malı geri alım hakkı ortadan kalkmakta
mükrehe malın kıymeti düĢmektedir. Fâsid alım-satımda ise durum farklıdır. Zira fesâd
akdin Ģartlarından değil Ģer'î haktan kaynaklanmaktadır.61
Bu görüĢ Ebu Hanife ve imâmeyne aittir. Züfere göre ise akdin bağlayıcılığı ikrah
sonrası onaya bağlı olduğundan mülkiyet intikali gerçekleĢmiĢ sayılmaz.62
3. Fesih gerektirmeyen meselelerde, ikrâh ile elde edilen maldaki tasarruf ikrâh
halindeki tasarrufu geçerli kılmaktadır. Zira bu durumda mal üzerinde hem mükrehin hem de
müĢterinin hakları sabit olur. Böyle bir teâruz durumunda ise müĢterinin hakkının
gözetilmesi zorunludur. Zira böyle bir durumda mükrehin hakkının, malın gerçek kıymeti
ödenerek giderilmesi mümkün iken müĢterinin hakkının giderilmesi mümkün
olmamaktadır.63
4. Hadiste geçen köle dıĢında baĢka bir mala sahip olmamak alım-satımın cevâzı
için illet teĢkil etmemektedir. Zira zararın önlenmesi için kölenin kıymetini talep etme
Ģeklinde ikinci bir yol da bulunmaktadır.64
5. Zikredilen hadis, mukayyed müdebberin satıĢına örnektir. Zira hadiste kölenin
boynu değil hizmeti ve menfaatinin satıĢı söz konusudur. Mutlak müdebberin satıĢı ise
Hanefilere göre de câiz değilken mukayyed müdebberin satıĢı câizdir.Dolayısıyla bu hadis,
Hanefilerin görüĢlerine karĢı bir delil oluĢturmamaktadır.65
Değerlendirme:
Buhârî'nin "bazı insanlar da buna kâildir." ġeklindeki öz ifadesi ile Hanefîlerin de
Buhârî ile aynı görüĢe sahip oldukları algısından hareketle Buhârî'nin, Hanefilerin ikrâh
konusundaki görüĢlerini bilmediği iddiası Aynî ve KeĢmîrî tarafından ileri sürülmüĢtür.
Ancak gerek rey ehlinin ilmine vâkıf olduğu yönündeki ifadelerini66
gerekse ilmi konumunu
hesaba kattığımızda, Buhârî'nin Hanefîlerin fâsid-bâtıl ayırımından haberdar olmadığı
iddiasının makul olmadığı gözükmemektedir. Kanaatimizce Buhârî, meselenin Hanefîlerce
de münakid sayıldığına dikkat çekmektedir. Hanefîlere göre fâsid bey' de münakid olarak
nitelendirilmektedir.
TartıĢmanın düğümlendiği hadise gelince, kanaatimizce bu hadis ne doğrudan
Buhârî'nin iddia ettiği gibi ikrâh ile iliĢkilendirilebilir. Ne de Hanefilerin iddia ettiği gibi
mukayyed müdebbere örnek teĢkil edebilir. Her iki cenahtaki yorumlar da, meseleye
yaklaĢımın tutarlığını ispat etmeye matuftur.
61
Bedruddîn Aynî, Umde, XXIV, 154, 155; el-Binâye, X, 49. 62
Bedruddîn Aynî, el-Binâye, X, 48. 63
Muhammed b. Abdülhâdî es-Sindî, HâĢiyetü's-Sindî 'alâ Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Fikr, Beyrut ts., IV/201;
Abdülmecîd Mahmûd, el-Ġtticâhâtü'l-Fıkhiyye, s.30. 64
Ayni, Umde, XXIV, 155. 65
Ayni, Umde, XXIV, 155. 66
Bkz. Ebû Abdilâh Muhammed b. Ahmed ez-Zehebî, Siyer A'lâmi'n-Nübelâ, Beytü'l-Efkâri'd-Düveliyye,
Lübnan 2004, III, 3325; Tâcuddîn Ebû Nasr Abdüvehhâh b. Abdülkâfî es-Sübkî, Tabakâtü'Ģ-ġâfi'iyyeti'l-Kübrâ,
Dâr Ġhyâi'l-Kutubi'l-'Arabiyye, Beyrut 1976, II, 216.
Kastamonu Üniversitesi
26
Sonuç
Hanefîlerin ikrâh konusundaki görüĢleri doktrinde Buhârî'nin de dâhil olduğu
cumhûrun görüĢüyle büyük ölçüde farklılık arz etmektedir. Hanefî fakihler, ikrâh halinde
ehliyetin ortadan kalkmıĢ sayılamayacağı, dolayısıyla teklifin varlığını koruyacağı
düĢüncesinden hareketle ikrâhın, sözlü ve fiili tasarruflar üzerinde doğrudan etkili olmadığı
görüĢündedir. Buhârî ise tasarruflarda niyet ve rıza prensibinden hareketle mükrehin
tasarruflarının hiçbir hukuki değerinin olamayacağı görüĢünü savunmaktadır.
Deliller açısından incelendiğinde Buhârî'nin istidlâlde bulunduğu hadislerin
Hanefîlerin istidlâlde bulunduğu hadislere nazaran ikrâh konusuyla daha doğrudan iliĢkili
olduğu, zorlama yorumlardan daha uzak olduğu görülmektedir.
Metodolojik açıdan her bir yaklaĢım kendi içerisinde tutarlılık arz etmekle birlikte,
uygulamada doğuracağı olumsuz sonuçlar göz önüne alındığında Buhârî'nin görüĢlerinin
genel anlamda maslahata daha uygun olduğu görülmektedir. Zira hür iradesi esir alınarak
mükrehe yaptırılan tasarrufların meĢruiyeti halinde, kudret sahibi kiĢi veya gruplar için pek
çok suiistimallerin yolunun açılacağını gözden kaçırmamak gerekir. Böyle bir durum,
Ġslâmın temel prensipleri ile bağdaĢmadığı gibi kamu güvenliği açısından da bir tehdit
oluĢturmaktadır.
Kaynakça
Abdülmecîd, Mahmûd Abdülmecîd, Dirâse Mütkane li'l-Mesâili'l-Fıhiyye el-Hams
ve'l-'IĢrîn Elletî Ġntekadehâ el-Buhârî fî Sahîhih bi Kavlih fîhâ: "Kâle Ba'du'n-Nâs",
Mektebetü'l-Matbû'ati'l-Ġslâmiyye, Haleb 1414/1993.
_______, el-Ġtticâhâtü'l-Fıkhiyye 'Ġnde Ashâbi'l-Hadîs fi'l-Karnî's-Sâlisi'l-Hicrî,
Mektebetü'l-Hâncî, Kahire 1399/1989.
Ahmed b. Hanbel, Müsned, Müessesetü'r-Risâle, Beyrut 1996/1416.
el-Aynî, Bedruddîn Ebû Muhammed b. Ahmed, Umdetü'l-Kârî ġerh Sahîhi'l-Buhârî,
Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye,Beyrut, 1421/2001.
_______, el-Binâye fî ġerhi'l-Hidâye, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1400/1980.
el-Buhârî, Muhammed b. Ġsmâîl, el-Câmi'u'l-Müsnedü's-Sahîhu'l-Muhtasar min
Umûr Resûlillâh (s.a.s.) ve Sünenih ve Eyyâmihi's-Sahîh, Dâr Tavki'n-Necât, Beyrut 1422.
_______, et-Târîhu'l-Kebîr, Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye, Beyrut 1379/1960
Ebû Zehre, Muhammed, (Ö.1974), el-Cerîme ve'l-Ukûbe fi'l-Fıkhi'l-Ġslâmî, Dâru'l-
Fikri'l-Arabî, Kahire, 1988.
_______, Usûlü'l-Fıkh, (Usûl), Dâru'l-Fikri'l-Arabî, y.y., ts.
Ġbn Âbidîn, Muhammed Emin b. Ömer ed-DımaĢkî, Reddü'l-Muhtâr, Ale'd- Dürri'l-
Muhtâr, Dâr Alemi‘l-Kütub, Riyad, 2003
Ġbn Hacer, Ebu'l-Fadl Ahmed b. Alî, Fethu'l-Bârî, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1379.
Ġbn Hazm\ Ebû Muhammed Alî b. Sa'îd, el-Muhalla, Ġdâretü't-Tibâ'eti'l-Muniriyye,
Kahire 1352
Ġbnü'l-Mülakkın, Ebû Hafs 'Umer b. Ahmed, et-Tavdîh li ġerhi'l-Câmi'i's-Sahîh,
Vezâretü'l-Evkâf ve'Ģ-ġuûnu'l-Ġslâmiyye, Katar 1429/2008.
el-Kândehlevî, Muhammed Zekeriyyâ b. Yahyâ, el-Ebvâb ve't-Terâcim li Sahîhi'l-
Buhârî, Dâru'l-BeĢâiri'l-Ġslâmiyye, Beyrut 1433/2012.
el-Kâsânî, Alâuddîn Ebûbekr b. Mes'ûd, Bedâi'u's-Sanâi' fî Tertîbi'Ģ-ġerâi', Dâru'l-
Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1423/2003.
el-Kastallânî, ġihâbuddîn Ahmed b. Muhammed el-Hatîb, ĠrĢâdu's-Sârî ilâ ġerh
Sahîhi'l-Buhârî, Matba'atü'l-Kubrâ el-Emîriyye, Mısır 1323.
el-KeĢmîrî, Muhammed Enver, Feydu'l-Bârî 'alâ Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-
'Ġlmiyye, Beyrut 1426/2005.
et-Tirmizî, Muhammed b. Ġsâ, Sünen, Mektebetü'l-Me'ârif, Riyad ts.
IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)
27
el-Kirmânî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Alî, el-Kevâkibü'd-Derârî ġerh Sahîhi'l-
Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye, Beyrut 1401/1981.
es-Serahsî, ġemsuddîn, el-Mebsût, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1409/1989.
Sevgili, Hamit, Buhârî'nin Fıkıh AnlayıĢı, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Diyarbakır
2015.
es-Sicistânî, Ebû Dâvud Süleymân b. el-EĢ'as, Sünen, Mektebetü'l-Me'ârif, Riyad
1424.
es-Sindî, Muhammed b. Abdülhâdî, HâĢiyetü's-Sindî 'alâ Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Fikr,
Beyrut ts.
es-Sübkî, Tâcuddîn Ebû Nasr Abdüvehhâh b. Abdülkâfî, Tabakâtü'Ģ-ġâfi'iyyeti'l-
Kübrâ, Dâr Ġhyâi'l-Kutubi'l-'Arabiyye, Beyrut 1976.
eĢ-ġeyhîzâde, Abdurrahmân b. Muhammed b. Süleymân, Mecme'u'l-Enhur fî ġerh
Mülteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997.
ez-Zehebî, Ebû Abdilâh Muhammed b. Ahmed, Siyer A'lâmi'n-Nübelâ, Beytü'l-
Efkâri'd-Düveliyye, Lübnan 2004.
ez-Zeyla'î, Cemâluddîn Abdullâh b. Yûsuf, Nasbu'r-Râye li Ehâdisi'r-Rivâye,
Müessesetü'r-Reyyân, Cidde 1418/1997