kafi ye r kafirÜn sÜresİ - tdv İslam ansiklopedisi

5
r L KAFiRÜN ( ö ),..., ) Kerim'in yüz doku zuncu suresi. _j Mekke döneminde Maün süresinden sonra nazil ayet olup w' f ' harfleridir. ilk ayeti katiriere hitapla için bu Sü- reye ismi de verilir. Bu keli- me, tedavi et- me" kökünden tü- olup burada ve nifaktan Kafirün süre- sine Münabeze, Beraet, ibadet. Din ve ihlas da öte yan- dan ihlas ve Kafirün süreleri ihlaseyn (iki ihlas) de Kafirün süresinin nüzül sebebi daki rivayetlere göre önde ge- lenlerinden bir grup Hz. Peygamber'e ge- lerek "Ey Muham- med! Bir biz senin bir da sen bizim tap; böylece an- oluruz. senin bildirdiklerin bizim daha ise on- dan biz de istifade oluruz; bizim senin ise bu takdirde sen ondan olur- sun". Fakat Resülullah, "Kendisine Allah'a diyerek bu teklifi bunun üzerine süre na- zil (Va h idi , s. 343-344) Sürenin dikkate özellikle islam inanç sisteminin temelini tevhid ilkesi üzerinde durula- rak Allah'a ibadet edilmesi ve O'na ortak görülür. Hz. Peygamber'in dilinden onun ibadetinde unsurunun bulun- dikkat çekilmektedir. Sürede zamanda din ve ibadet çerçevesinde hiç kimsenin bir ibadetini engelleme bulunma- edilmektedir . Sürenin so- nunda yer alan. "Benim dinim bana. sizin dininiz size" ifadesi kesinlikle uzak vurgular. Nitekim bu hususun daha sonra nazil olan Mekkl sürelerde de 10/41, 104) . Kafirün süresi Hz . Peygamber'in na- mazlarda süreler yer Onun sabah ve namazla- sünnetlerinde, tavaf ve vitir sonra oturarak iki namazda i hlas ve Kafirün sü- relerini rivayet (Müs- lim , 98: ibn Mace, 02 , 2; Tirmizi, "I:Iac", 43; Nesal. I, 340, 447; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki, ll , 39 1; III , 33) . bir sahablye girerken sOresini de nakle- dilir (Dariml, "Feza'ilü'l-.1\ur'an", 23 ; Tir- mizi . " Da'avat ", 22). kaynaklarda yer alan. "Kim sOresini okursa dörtte birini bu süre onu aldatma- korur .. ." hadisin (Ze- I V, 293) sahih belirtil- mektedir (Muhammed et-Trablusl, I, 1058; sürenin fazileti nakledilen ve sa - hi h olmayan ri vayetler için bk. ibn Arrak, II, 84-85; Abdülhay el-Leknevl, s. 104, 107, 109, I 10, I I, 12, I 1 3, I 15 , I 16) . Kafirün sOresine dair olup ibn K·ayyim ei-Cevziyye'nin Tefsiru süveri'l-Kafiriln ve'l-Mu'avvi- Muhammed Hamid Beyrut 949), Celaleddin ed-Dewanl'nin Nesi h Kafi rün süresi KAFi YE Tefsiru silreti'l-Kafiriln'u (bk. bibl.) ve Seyid Ali Silresi Tefsiri yüksek lisans tezi (bk. bibl.) bun- lar Dewanl'nin kütüphanelerde yazma bulu- nan risalesi Cevdet Akbay Ce- laleddin ed-Devvani ve Tefsiru Kul ya eyyühe'l-kafiriln tahkik edil- (yüksek li sa ns tezi , I 987. Sos- yal Bilimler En stitü sü). : D<'irimi. 23; Müslim, 98; ibn Mace, 102, JJ2 ; Tirmizi. o, " Da"avat", 22; "l:lac", 43; Nesai, es-S ünen, Bey- rut 1411 / 1991 , I, 340 , 447 ; Ahmed b. Hüseyin ei-Beyhaki. es-Sün e' l-kübra , Haydarabad 1344, II, 391; lll , 33; Taberi, Cami'u'l-beyan (Bulak). XXX, 213-214; Vahidi. Esbabü'n-nü- Kahire 1378/ 1959, s. 343-344; ri. IV, 292-293 ; ibnü'J-Cevzi, Zadü 'l-mesir, IX, 252-254; Fahreddin er-Razi. 136-148; Dewani. Te{- siru resa'il min ne{ati'd-Deuu ani inde, Seyy id Ahmed T ey- serkan i). 1411 , s. 35-67; ibn Arrak, Ten- ll, 84 -8 5; Muhammed et-Trablusi. i-ilahi 'an ue'l- M. Mahmud Ahmed Bekkar), Mekke 1408, I, 058; Abdülhay el-Leknevi. '1- EbO H acer M. Said b. BesyOnl Zag JOI). Beyrut 1405/ 1984, s. 104,107,109,110,111,112,113, 115 , 116; Seyid Ali TopaJ, Suresi Te{siri (yüksek li- sa ns te zi. Sosyal Bilimler Enstitüsü , tür. ye r. KAMiL L Beyit veya sonlannda yer alan ve benzer sesler içeren kelimeler düzeni. _j Sözlükte kafa ve katiye kelimelerinin ilk ve boyunla arka ve son ense"dir. Bu temel mana- dan "bir sonu. bura- dan da "beytin sonu" Cahiliye. muhadram ve islami dönem Arap kafiyeyi "beyit. keli- me, beytin son kelimesi ve revl harfi" (ka- fiyede tekrarlanan son harf) gibi anlam- larda görülmektedir. Kafiye kelimesini "tabi olmak, gitmek" demek olan kafv 1 kufüvv masdanndan "izleyen, gelen " (kafiye) veya getirilen" (makfüvve) anla- türetenler de Bunlara gö- re kafiyeli kelimelerin beyitlerin da birbirini izlemesi ya da arka arkaya tekrar edilmesi sebebiyle kafiyeye bu ad s. 5; Re- el-Kayreva nl . 54 ; Ebu Ya'küb es- 149

Upload: others

Post on 19-Nov-2021

22 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KAFi YE r KAFiRÜN SÜRESİ - TDV İslam Ansiklopedisi

r

L

KAFiRÜN SÜRESİ ( ..:ı~}I.SJ1 ö ),..., )

Kur'an-ı Kerim'in yüz dokuzuncu suresi.

_j

Mekke döneminde Maün süresinden sonra nazil olmuştur. Altı ayet olup fası­lası w ' f ' ~ harfleridir. ilk ayeti katiriere hitapla başladığı için bu adı almıştır. Sü­reye Mukaşkışe ismi de verilir. Bu keli­me, "bazı bulaşıcı hastalıkları tedavi et­me" anlamındaki "kaşkaşe" kökünden tü­remiş olup burada "şirk ve nifaktan uzaklaştıran" anlamındadır. Kafirün süre­sine ayrıca Münabeze, Beraet, ibadet. Din ve ihlas adları da verilmiştir. öte yan­dan ihlas ve Kafirün süreleri ihlaseyn (iki ihlas) şeklinde de anılmaktadır.

Kafirün süresinin nüzül sebebi hakkın­daki rivayetlere göre Kureyş'in önde ge­lenlerinden bir grup Hz. Peygamber' e ge­lerek şöyle söylemişlerdir: "Ey Muham­med! Bir yıl biz senin ilahına tapalım, bir yıl da sen bizim ilahımıza tap; böylece an­laşmış oluruz. Eğer senin bildirdiklerin bizim inandığımızdan daha doğru ise on­dan biz de istifade etmiş oluruz; bizim taptığımız senin taptığından hayırlı ise bu takdirde sen ondan faydalanmış olur­sun". Fakat Resülullah, "Kendisine şirk koşmaktan Allah'a sığınırım" diyerek bu teklifi reddetmiş , bunun üzerine süre na­zil olmuştur (Va h idi, s. 343-344)

Sürenin muhtevası dikkate alındığında, özellikle islam inanç sisteminin temelini oluşturan tevhid ilkesi üzerinde durula­rak yalnızca Allah'a ibadet edilmesi ve O'na ortak koşulmamasının vurgulandığı görülür. Ayrıca Hz. Peygamber'in dilinden onun ibadetinde şirk unsurunun bulun-

madığına dikkat çekilmektedir. Sürede aynı zamanda din ve ibadet özgürlüğü çerçevesinde hiç kimsenin bir başkasının ibadetini engelleme hakkının bulunma­dığına işaret edilmektedir. Sürenin so­nunda yer alan. "Benim dinim bana. sizin dininiz size" ifadesi müşriklerin tavırla­rından kesinlikle uzak durmayı vurgular. Nitekim bu hususun daha sonra nazil olan bazı Mekkl sürelerde de tekrarlandı­ğıgörülür(meselabk.Yünus 10/41, 104).

Kafirün süresi Hz. Peygamber'in na­mazlarda sıkça okuduğu süreler a~asında yer alır . Onun sabah ve akşam namazla­rının sünnetlerinde, tavaf namazında ve vitir namazından sonra oturarak kıldığı iki rek'atlık namazda i hlas ve Kafirün sü­relerini okuduğu rivayet edilmiştir (Müs­lim , "Şalatü'l-müsafirln", 98: ibn Mace, "İl5ametü'ş-şalat", ı 02, ı ı 2; Tirmizi, "I:Iac", 43; Nesal. I, 340, 447; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki, ll , 39 1; III , 33) . Resfılullah'ın bir sahablye yatağına girerken Kafirfın

sOresini okumasını öğütlediği de nakle­dilir (Dariml, "Feza'ilü'l-.1\ur'an" , 23 ; Tir­mizi. "Da'avat", 22). Bazı kaynaklarda yer alan. "Kim Kafirfın sOresini okursa Kur'an ' ın dörtte birini okumuş sayılır; okuduğu bu süre onu şeytanın aldatma­sından korur ... " anlamındaki hadisin (Ze­mahşerl, IV, 293) sahih olmadığı belirtil­mektedir (Muhammed et-Trablusl, I, 1058; sürenin fazileti hakkında nakledilen ve sa­hi h olmayan di ğer rivayetler için bk. ibn Arrak, II, 84-85; Abdülhay el-Leknevl, s. 104, 107, 109, I 10, I ı I, ı 12, I 13, I 15, I 16) .

Kafirün sOresine dair bazı çalışmalar yapılmış olup ibn K·ayyim ei-Cevziyye'nin Tefsiru süveri'l-Kafiriln ve'l-Mu'avvi­~eteyn'i (nşr. Muhammed Hamid el-Fıki, Beyrut ı 949), Celaleddin ed-Dewanl'nin

Nesi h hattıyla

va zılm ı s

Kafirün süresi

KAFi YE

Tefsiru silreti'l-Kafiriln'u (bk. bibl.) ve Seyid Ali Topal'ın Katiri'ın Silresi Tefsiri adlı yüksek lisans tezi (bk. bibl.) bun­lar arasında sayılabilir. Dewanl'nin çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulu­nan risalesi Cevdet Akbay tarafından Ce­laleddin ed-Devvani ve Tefsiru Kul ya eyyühe'l-kafiriln adıyla tahkik edil­miştir (yüksek li sans tezi , I 987. MÜ Sos­yal Bilimler Enstitü sü).

BİBLİYOGRAFYA :

D<'irimi. " Feza'ilü 'ı-ı<:uran" , 23; Müslim, "Şa­ıatü'l-müsafirin", 98; ibn Mace, " i)5ametü 'ş-şa­ıat", 102, JJ2;Tirmizi. "Feza'ilü'ı-ı<:uran " , ı o, "Da"avat" , 22; "l:lac", 43; Nesai, es-Sünen, Bey­rut 1411 / 1991 , I, 340, 447; Ahmed b. Hüseyin ei-Beyhaki. es-Sünenü 'l-kübra, Haydarabad 1344, II, 391; lll , 33; Taberi, Cami'u'l-beyan (Bulak). XXX, 213-214; Vahidi. Esbabü'n-nü­zCıl, Kahire 1378/ 1959, s. 343-344; Zemahşe­ri. el-Keşşa{(Beyrut). IV, 292-293; ibnü'J-Cevzi, Zadü 'l-mesir, IX, 252-254; Fahreddin er-Razi. Me{aW:ıu'l-gayb,XXXII, 136-148; Dewani. Te{­siru sCıreti'I-Ka[irCın (Şelaşü resa'il min muşan­ne{ati 'd-Deuuani içinde, n şr. Seyyid Ahmed Tey­serkan i). Meşhed 1411 , s. 35-67; ibn Arrak, Ten­zihü'ş-şeri'a, ll, 84-85; Muhammed et-Trablusi. ei-Keş{ü '·i-ilahi 'an şedidi't-ta'{ue'l-meutCı' ue'l­uahf(nşr. M. Mahmud Ahmed Bekkar), Mekke 1408, I, ı 058; Abdülhay el-Leknevi. el-Aşarü '1-mer{Cı'a {i'l-al]bari'l-meutCı'a (n şr. EbO Hacer M. Said b. BesyOnl ZagJOI). Beyrut 1405/ 1984, s. 104,107,109,110,111,112,113, 115, 116; Seyid Ali TopaJ, Ka{irCın Suresi Te{siri (yüksek li­sans tezi. ı998). MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer. r.:ı

~ KAMiL YAŞAROGLU

1 ·

L

KAFİYE (~löJ1)

Beyit veya mısra sonlannda yer alan ve benzer sesler içeren

kelimeler düzeni. _j

Sözlükte kafa ve katiye kelimelerinin ilk ve asıl anlamı "başın boyunla bitişen arka ve son kısmı. ense"dir. Bu temel mana­dan "bir şeyin sonu. arkası" anlamı. bura­dan da "beytin sonu" manası türemiştir. Cahiliye. muhadram ve i slami dönem Arap şairlerinin kafiyeyi "beyit. şiir, keli­me, beytin son kelimesi ve revl harfi" (ka­fi yede tekrarlanan son harf) gibi anlam­larda kullandıkları görülmektedir. Kafiye kelimesini "tabi olmak, ardından gitmek" demek olan kafv 1 kufüvv masdanndan " izleyen, ardından gelen" (kafiye) veya "arkasından getirilen" (makfüvve) anla­mında türetenler de vardır. Bunlara gö­re kafiyeli kelimelerin beyitlerin sonların~ da birbirini izlemesi ya da arka arkaya tekrar edilmesi sebebiyle kafiyeye bu ad verilmiştir (İbnü's-Serrac, s. ı ı 5; İbn Re­şi~ el-Kayreva nl. ı . ı 54; Ebu Ya'küb es-

149

Page 2: KAFi YE r KAFiRÜN SÜRESİ - TDV İslam Ansiklopedisi

KAFiYE

Sekkak!, s. 569) . Fars edebiyatında aynı kelimeyle ifade edilen kafiyeye İslam ön­cesi Türk edebiyatında uyak. halk ede­biyatında ayak denilmiş; Fars ve klasik Türk edebiyatlarında "kafiye -gü, kafiye­sene, kafiye-endlş" kelimeleri de "şair" yerine kullanılmıştır. Kafiye, manzume­nin dış yapı özelliklerinden olup ahengi temin eden en önemli unsurudur.

Dünya şiirinde kafiyenin kullanılışı vez­nin bulunuşundan çok sonradır. İlk şiirle­rini kafiyesiz yazan milletler yanında Ja­pon edebiyatı gibi uzun dönemlerde ka­fiye geleneği oluşmamış edebiyatlar da bulunmaktadır. Kafiye bir ses, bir hece veya bir kelimeden meydana gelir. islam! edebiyatlardaki kafiyenin kaynağını teş­kil eden Arap kafiyesinde sesler kadar ha­reke de önemli olup bir kelimenin sesle­rinden bazıları yahut kelimenin tamamı. hatta bir önceki kelimenin sesleri de ka­fiyeye dahil olabilir. Kafiye usulünü ilk ortaya koyanlar Araplar'dır. Bu sebeple Arap edebiyatında aruzla kafiyenin birlik­teliği esası ll. (VIII.) yüzyılda yazıya geçi­rilmeye başlanmış ve Halil b. Ahmed. Mu­faddal ed-Dabbl, Ahfeş el-Evsat ve İbn Dürüsteveyh gibi yazarlar kafiyenin nasıl olması gerektiği üzerine görüşler öne sürmüşlerdir (ibnü'n-Ned!m. s. 690; ib­nü'l-Kıft! , ll , ı ı 3; Çetin, Eski Arap Şiiri, s. 6 ı vd.; DİA, lll , 426-427) . Bunun sonucun­da "ilm-i kavati" diye özel bir dal oluşmuş ve yüzyıllar boyunca Arap, Fars ve Türk edebiyatları başta olmak üzere Doğu ede­biyatlarında kafiyenin ayrıntıları ve bi­çimleri üzerine kitaplar yazılmıştır. Seyit sonlarındaki uyumla (tenasüp) bunu bo­zan unsurları inceleyen kafiye ilmi retorik kitaplarının en önemli bölümlerinden bi­rini meydana getirmiştir.

Arap edebiyatında kafiye düzenini oluş­turan altı harf özel isimler altında ince­lenmiştir. 1. Revl. Kafiye düzeninde dai­ma bulunması gereken. bu sebeple kasi­denin üzerine kurulduğu ve kendisine nisbetle anıldığı sahih harftir. Revi harfi harekeliyse "mutlak revi", harekesiz ise (sakin) "mukayyed rev!" adını alır. Kafiye kelimesinin sonunda yer alan illet 1 med harfleri, tesniye elifi, tekit, tenvin ve mü­ennes "nün"ları, sekt "he"si ( 4 o). önü ha­rekeli bitişik he ( 4), "4" zamiri ve hitap katı(!!), ötreyi izleyen vav zamiri (ı,) ve kesreyi izleyen ya zamiri ( ..ş) gibi harfler kavi olmamaları veya ziyade harf olmaları sebebiyle revi sayılmazlar, rev! harfi bun­lardan önceki harftir. Bir kafiye veya seci düzeninde rev! olabilecek başka harf yok­sa bu sayılan harflerden bazıları, özellik-

150

le eliffer revi kabul edilir. Maksüre türü didaktik kasidelerin kafiye düzeninde rev! harfi olarak elif-i maksüre bulunur. Z. Vasıl harfi. Harekeli (mutlak) rev! har­finin uzatılmasından (işba' 1 ıtlak) Msı! olan med harfleri ( ı.S, ı) veya rev! harfi­nin sonuna bitişen müennes harfi. zamir veya sekt 1 vakıf harfi olarak eklenen he ile ( ~ , 4.s~, ~b- gibi) hitap katıdır. 3. Hurüc.harfi. Vaslı harfinin uzatılmasından (işba') hasıl olan med harfleridir ( ı.S , ı):

(,)~~, (..ş)<ILJ, ( !)~~) kafiyelerin­de .. .s ' ı" hurüc, .. 4" vasıl harfidir. 4. Ridf harfi. Revi harfinden önceki med ve­ya lin (önü fetha olan vav ile ya) harf­leridir: (.;~)'da (u) revi (ı.S) lin ridfi , "~f, ,)~ı , Jb.ıı" kafiyeleri-nde .. ..,..,) J" revı: "ı.S, ı " med ridfleridir. s. Te'sls har­fi. Reviden önceki harekeli harfin önün­de gelen eliftir. Buna te'sls elifi de denir. Rev! harfiyle te'sis elifinin aynı kelimede olması şarttır: (,) ~LiJf'da (,) vasıl, (.:ı) revi, ( f) te 'slstir. 6. Dahil harfi. Rev! har­fiyle te'sls elifi arasındaki harekeli harf­tir:(,) .J~~ ve (,) .;..rı_,..Oı kafiyelerindeki !l , ~ dahil, ..,.. , J revidir.

Arap edebiyatında kafiye düzenini oluş­turan harf grubunun harekeleri mecra 1 m ücra, nefaz 1 nefad, hazv. işba ' , ress ve tevcih olmak üzere altı adettir. Kafiye, son iki sakin harf arasındaki harekelerin sayısı bakımından müteradif, mütevatir, mütedarik, mütekarib ve mütekavis tür­lerine; rev! harfinin harekeli veya sakin olmasına göre de mutlaka ve mukayye­de kısımlarına, bu ikisi de kendi içlerinde mücerrede, merdüfe. müessese diye üçer kısma ayrılır. Bazı Arap şiir türleri özel kafiye sistemlerine dayanır. Lüzüm-ı

ma layelzem (iltizam) türünde birden faz­la (iki, üç) revi harfi tekrar eder. Zü'l-ka­fiyeteynde (tev'em 1 teşri'). beyitlerin or­talarında ve sonlarında iki kafiye düzeni bulunur. Müşterek (mücennes 1 cinasi ı) ka­fiye aynı kelimenin değişik anlamlarda tekrarına dayanır.

Fars dilinde hareke bulunmaması ka­fiye harflerinin adedini dokuza çıkarmış ve Arap kafiye düzenine kayd, mezld ve naire isimleri altında yeni kafiye harfleri eklenmesine yol açmıştır. Buna göre Fars kafiyesinin harfleri şöyle sıralanmaktadır: 1. Revi. Kafiyenin asıl olan son harfidir, kafiyede birbirine uygun olması gereken harf budur. "Kamer" ve "şeker" kelime­lerinin sonundaki "r"ler revi harfidir. z. Te'sls. Revi ile aralarında herekeli bir harf bulunan "elif"tir. "Kasır" ve "mahir" (_t~>l., J""l.9) kelimelerindeki "elif"ler gibi.

3. Dahil. Te'sis ile rev! arasındaki harftir. "Şemayil" ve "kabayil" (J!~, J!ı....;,) keli­melerindeki ya harfi gibi. 4. Ridf. Arala­rında harekeli bir harf bulunmak üzere reviden önce yer alan elif vb. uzun vav-ı sakine veya esre ile okunan ya-yı sakine­dir. Buna göre ridf iki türlüdür: a) Ridf-i asli. Reviden önce gelen ve uzatmalı ola­rak okunan elif. vav ve ya ünlülerinin her birine denir. "Bad, büd, bid" kelimelerin-

. deki a, ü ve i harfleri gibi. Arap kafiye düzenindeki ridf de böyledir. b) Ridf-i za­id. Revi harfiyle ünlüler arasında bulunan sakin harftir. "Saht, süht, riht" kelimele­rindeki h harfleri gibi. Bu tür kafiyeye az rastlanır. Bu durumda arada bulunan sakin harfe"ridf-i zaid", elifveya "vav"a ya da "ya"ya "ridf-i asli" denir. s. Kayd. Elif. vav ve "ya"nın dışında reviden he­men önce gelen sakin harftir. "Dest. best, mest" kelimelerindeki s; "sirişt" ve "bi­hişt" kelimelerindeki ş; "guft. cuft, huft" kelimelerindeki f harfi gibi. Harf-i kayd ile yapılan kafiyeye "revi-i mukayyed" (ka­fiye-i mukayyed) denir. 6. Vasıl. Reviyi ta­kip eden harftir. Bu harf sakin durumda­ki reviyi harekeli duruma getirir. "Habi" ve "der-yabi" kelimelerindea ridf-i asli. b revi ve i vasıl harfi dir. Yine "yari" ve "dil­dar!" kelimelerindea ridf-i asli, r revi ve i vasıl harfidir. 7. Hurüc. Vaslı takip eden harftir. "Mest-end" ve "nişest-end" keli­melerinde s harf-i kayd, t harf-i revl, n harf-i vas! ve d harf-i hurücdur. 8. Mezid. Hurücu takip eden harftir. "Mi-gozarim­eş" ve "rnl-nevazim-eş" kelimelerindea harf-i ridf- i asli. z harf-i revi. i harf-i vas!, m harf-i hurüc ve ş harf-i meziddir. 9. Naire. Mezldi takip eden bir veya daha fazla harftir. "Bestim-i şan" ve "peyves­tim-i-şan" kelimelerinde s harf-i kayd, t harf-i revl. i harf-i vas!, m harf-i hurüc, ş harf-i mezld, a ve n harf-i nairedir. Fars edebiyatında yukarıda sayılanlardan baş­

ka mutlak ve mukayyed kafiyelerde kul­lanılmıştır. Mahcüb, zü'l-kafiyeteyn ve iç kafiye de buna eklenmektedir. Yine Arap kafiyesindeki kafiye harekeleri Fars kafi­yesi için de geçerlidir.

· Fars şiirinin kafiye kuralları 'üç gruba ayrılır. t. a ve ü ünlülerinin her biri tek başına kafiye yapabilir. Mesela "ma" ve "peyda" kelimelerinde ortak olan a harfi ve "cadü, ahü" kelimelerinde ortak olan ü harfi tek başına kafiye olabilir. Fakat bu tur kafiyenin kullanılışı fazla değildir. z. Her ünlü, kendinden sonra gelen bir ve­ya iki ünsüzle birlikte kafiye yapabilir. Bu da şu- şekillerde olabilir: a) Uzun ünlü (a, o. 1) + ünsüz. Mesela "hak" ve "pak" keli-

Page 3: KAFi YE r KAFiRÜN SÜRESİ - TDV İslam Ansiklopedisi

melerinde kafiye hecesi "ak", "fürüz" ve "bisüz" kelimelerinde "Qz", "şenid" ve "devid" kelimelerinde ise "id"dir. b) Uzun ünlü + ünsüz + ünsüz. Mesela "saht. ne­vaht" kelimelerinde "aht", "pOst. dust" kelimelerinde "üst", "guriht. beriht" keli­melerinde "iht" heceleri kafiye heceleri­dir. c) Kısa ünlü + ünsüz. Mesela "teb, şeb" kelimelerinde "eb", "gil, dil" kelime­lerinde "il" heceleri gibi. d) Kısa ünlü + ünsüz + ünsüz. Mesela "nühuft, guft" kelimelerinde "uft", "girift, şigift" keli­melerinde "ift" kafiye heceleridir. 3. Ek harfleri (hurQf-i ilhaki). Kafiyeli kelimelerin sonuna aynı eklerden biri veya birkaçı

gelebilir. Bu ekler şahıs ekleri, bitişik ya­zılan şahıs zamirleri, son ekler gibi ek­lerdir. Mesela "tebah-i. siyah-i" kelimele­rinde "ah" hecesi kafiye, i ek harfi. "biht­end, riht-end" fiilierinde "iht" hecesi ka­fiye, "end" ise ektir.

Türk dilinde harekeyle beraber uzun ünlünün de olmayışı , kafiyede elif. vav ve ya ünlülerinden oluşan kafiye harfleri ye­rine kafiye düzeninde daha basit ve anla­şılır bir sıralamayı gündeme getirmiştir. Böylece kafiyeyi oluşturan harfler reviye olan yakınlık sırasına göre ridf. te'sis. da­hil ve kayd olarak öne doğru; vasıl, hurüc, mezid ve naire olarak da sona doğru ad­landırılır. Bir kafiyede revi harfiyle bera­ber ridf de varsa" kafiye-i müradefe", te'sis de varsa "kafiye-i müessese", bun­lara dahil ve kayd da eklenmiş ise "kafi­ye-i mukayyede" ortaya çıkar. Rev! harfin­den sonra gelen ilk harfe vasıl, ikinciye hurüc, üçüneüye mezid ve dördüncüden . itibaren ne kadar harf varsa hepsine bir­den naire denir. Modern Türk şiirinde revi harfinden sonra gelen harflerin tamamı red if olarak kabul edilmiş ve bunda her­hangi bir uzunluk ölçüsü gözetilmemiş­tir.

Kafiye, Arap ve Fars edebiyatlarında beyit temeline dayandığı için genelde ka­fiye düzeni ve harflerin diziliş esasına gö­re adlandırılmıştır. Türk divan edebiyatı­nın i ran edebiyatı örneğinden yola çıkmış olması bu tür beyit esasına dayalı kafiye kullanımını yaygınlaştırmışsa da Türk­ler'in en eski şiirlerinden yola çıkarak kul­landıkları bir de dörtlük düzeninde kafi­yeleri vardır ki bu şiirlerde kafiyelerin şekil ve yapı bakımından farklı biçimleri ortaya çıkar. Yenisey mezar kitabeleri ve Orhun abideleri gibi nesir örneklerinde bile izleri bulunan sese dayalı kulak için kafiye Türkler'in islami edebiyat dönem­lerinde halk şiiri geleneği içinde devam etmiş ve divan edebiyatının Arap ve Fars

kafiye geleneğine ve yazıya dayalı göz için kafiye ile paralel yürümüştür. Cumhuri­yet döneminde kafiye genellikle halk şii­rine göre incelenmiş. yapı ve şekil bakı­mından ayrı tasniflere tabi tutulmuştur.

Yapı Bakımından Kafiye. Kafiyeyi mey­dana getiren seslerin azlığı veya çokluğu­na göre kafiyeyarım. tam. zengin ve ci­nasil olabilir. Yarım kafiye mısra sonların­da yalnızca bir sessiz harfi n benzeşmesiy­le olur (Ece l büke beli m izi 1 Söyletıneye dilimizi; YOn us Emre): daha çok halk şii­rinde ve redifle birlikte kullanılmıştır. Tam kafiye, mısra sonlarında iki sesin (ünlü+ ünsüz. ünsüz +ünlü: çift ünsüz veya uzun ünlü) benzeşmesiyle olur (Bir garip rüya rengiyle 1 Uyumuş gibi her şekil 1 Rüzgar­daki yaprak bile 1 Benim kadar hafif değil; Ahmet Harndi Ta npınar) . Zengin kafiye mısra sonlarında ikiden fazla sesin ben­zeşmesiyle olur (Dünya nedir, anmasak unutsak / Avareyiz aşiyana tutsak; Muallim Naci) . Zengin kafiyede üçten fazla ses­ten oluşan bir kelime diğer kafiye keli­mesi içinde tekrarlanıyorsa buna "tunç kafiye" denilir (N ' oldu sana? Yeşil pancu­run indi 1 Karanlık akşamiara döndü ikin­di; Oktay Rı fat) . Cinaslı kafiye anlamları ayrı, fakat yazılış ve söylenişleri aynı olan kelimelerin kafiye olarak kullanılmasıyla olur (Her nefeste eyledik yüz bin günah 1 Bir günaha etmedik hiçbir gün ah; Süley­man Çelebi) . Cinaslı kafiye halk şiirinde daha ziyade ayaklı man i nazım şekliyle kullanılmıştır (Gül erken 1 Bilmem ki yaz mı gelmi ş 1 Niçin açmışgül erken 1 Aklı­mı kayıp ettim 1 Nazlı yarim gülerken) .

Şekil Bakımından Kafiye. Kafiye mısra sonlarındaki dizilişine göre düz, çapraz, sarma ve karma olabilir. Buna göre beyit. bend veya dörtlüklerio bütün mısraları birbiriyle kafiyeli olursa (aa . aaaa ... gibi) düz (bk. yarım kafiye örneği}; koşma ve manilerde dörtlüklerio tek rakamlı ( ı ve 3) mısraları ile çift rakamlı ( 2 ve 4) mısra­ları birbiriyle kafiyeli olursa (xaxa. bcbc. d ed e veya d cd c ... gibi) çapraz (b k. tam ka­fiye örneğ i}; dörtlük veya bendierde ınıs­raların bir-dört, iki-üç sırasına göre kafi­yeli olursa (abba cd de veya abbba cd d de ... gibi) sarma (Cana n aramızda bir adındı 1 Şirin gibihüsnü ana un van 1 Bir sahile hem şe refti hem şan 1 Çok kerre haya l im izde ca nan 1 Bir şi'ri hatırlatan kadındı; Yahya Kemal Beyatlı); bendierin mısraları ara­sında kafiye bulunmakla beraber diziliş,­lerinde düzensizlik ve değişkenlik olursa karma kafiye ortaya çıkar (Ah şu ufkun arkasında 1 Sonsuz bahar havasında 1 işi­tiyorum ku ş ların 1 Kuşların ötüştüğünü 1

KAFiYE

işitiyorum bir nan n 1 Çatiayarak düştüğü­nü; Ziya Osman Saba).

Kafiyenin mısra içinde tekrarlanması­na göre sınıflandırılması da söz konusu­dur. Mısralarının sonunda ve ortasında kafiye yapılan musammat manzumelere "zü'l-kafiyeteyn", her mısraında alt alta ikiden fazla kafiye bulunan manzumele­re de "zü'l-kavafı" adı verilir. "Tarsiye mu­rassa" da denilen bu ikincisinde alt alta gelen kelimelerin kafiyeleri sütun tarzın­da sıralanmış olmalıdır : Münhasırdır söz­lerim evsafına 1 Muntazırdır gözlerim el­tafına (Ziya Paşa ).

Kafiye Kusurları. Kafiyeden bahseden klasik eserlerin son bölümlerinde "uyQ­bü'l-kafiye" adıyla verilen bu kusurlar Arap şiirinde daha Cahiliye devrinden iti­baren bilinmekteydi. Bişr b. Ebu Hazim el-Esedi ve Nabiga ez-Zübyani gibi şair­lerio yaptıkları i~a. sinad, ikfa ve tal)rid gibi kafiye hataları kendilerine hatırlatı­lınca bunları düzelttikleri kaydedilmek­tedir (Merzübanl, s. 38-40, 59).

Arap şiirinde kafiye kusurları rev! harfi ve harekesine. reviden ön·ceki harf ve ha­rekelere ve kafiye kelimesine ait kusurlar olmak üzere üçe ayrılır. Revi harf ve ha­rekesine ilişkin kusurlar ikfa. icaze, ikva, ısraf, gulüv ve taaddidir. ikfa, revi harfı­nin aynı veya yakın mahreçten bir harfle bir kasidede beyitten beyte değişmesidir: ..:P 1 U" , J 1 .;ı , t 1 ı: değişimleri gibi. icaze revi harfinin uzak mahreçten bir harfle değişimidir: ~~ 1 ._r-ıs kafiye düzeninde f' 1 J değişimi gibi. ikva. revinin harekesi­nin (mecra) ötre ve esreşeklinde değiş­mesidir: ~ 1 ~~·de~ 1 .:ı gibi. !sraf, re­vinin harekesiriin üstün: es re veya üs­tün -ötre olarak değişmesidir: ~1..1.! /~1.:.Y1'­de , 1 ~ gibi. Vezni bozacak şekilde sakin r'evf harfinin harekelenmesi kusuruna "gulüv". reviden sonra gelen sakin va sıl "ha"sının vezni bozacak şekilde hareke­lenmesi kusuruna da "taaddi" denir.

Reviden önceki harf ve harekelerdeki değişme kusurlarına "sinad" adı verilir. Bunlar ridf, te'sis, işba', hazv ve tevcih sinadları olarak beş nevidir. Ridf sinadı. iki beyitten birinin revisinin önünde med (ridf) harfinin bulunması, diğerinde bu­lunmamasıdır. Te'sis sinadı iki beyitten birisinde te'sis elifinin bulunması, diğe­rinde yer almaması dır. işba' sinadı bir ka­sidede dahil harfinin harekesinin farklı · gelmesidir. Hazv sinadı ridften önceki harfın değişmesi dir. Tevcih sinadı mukay­yed (sakin) reviden önceki harfin hareke­sindeki değişikliktir. Aruz alimleri Arap

151

Page 4: KAFi YE r KAFiRÜN SÜRESİ - TDV İslam Ansiklopedisi

KAFiYE

şiirinde çok görüldüğü için bu nevi sinadı hoşgörüyle karşılamışlardır.

Kafıye kelimesindeki kusurların başlı­caları ita. tazmindir. Tta. bir kasidede ka­fiye kelimesinin aynı anlamda olmak üze­re tekrar edilmesidir. Bir kasidede yedi beyit geçmeden yapılmış olan kafiye tek­rarları hoş karşılanmaz. Ancak bunu ku­sur saymayanlar da vardır. Nitekim Na­biga ez-Zübyani. bir kasidesinde dört beyit arayla ( .ş)l:.JI) kafiyesin i aynı an­lamda tekrar etmiştir. Tazmin. beytin anlam ve i'rab yönünden tamam olma­yıp arkadan gelen beyitle alakasının bu­lunmasıdır. Ayrıca bir kasidede kafiye tefi­lelerinin (darb) "mefailün = mefailün" gibi vezni bozacak şekilde farklı tef'ilede gel­mesi kusuruna "tahrid". birinci mısra sonlarındaki tef'ilelerin (aruz) farklı gel­mesi kusuruna da "iksad" denir. Kafiye­de. revi hatırına aniamca gereksiz bir ke­lime kullanma kusuruna "istid'a"', yine kafiyede revi hatırına gereksiz bir "alem" zikretme kusuruna da "ilca'" adı verilir.

Fars edebiyatında kafiye kusurları Arap edebiyatındaki gibi ayrıntılı olmayıp si­nad. ikva. ikfa ve ita ile sınırlandırılmıştır.

Reviden önceki harfi n h arekesini esas alan sinadiçin "yari" ile "dıiri", hazv ve tevcihin harekesini esas alan ikva için "şi­guft" ile "girift", telaffuzu birbirine ya­kın harflerin (b-p, g-k, t-d, e-ç) kafiye­sini esas alan ikfa için "gürg" ile "kürk" ve kafiyede ses ve kelime tekrarını esas alan ita için de "hub-ter" ile "bed-ter" örnek verilebilir.

Servet-i Fünun dönemine gelinceye ka­dar bu kusurlar Türk şairleri tarafından da kabul edilir. Arapça ve Farsça kökenli kelimelerle yapılan kafiyelerde kusur ol­maması için gayret sarfediiirdi (kadar­kader: kefe n -vatan ... gibi) . Ancak gerek Tanzimat'tan sonra Batı retoriğini be­nimseyen Türk şiirinin geldiği nokta. ge­rekse Türkçe seslerin Arapça ve Farsça kelimeler için hazırlanmış bir kafiye sis­temine aykırılığı (üç çeşit h, iki çeşit t. üç çeşit s. dört çeşi t z vb.) 1895 yılında, keli­melerin yapılışını esas alan göz için kafi­ye yerine, okunuşunu esas alan kulak için kafiyenin öne çıkmasına kapı araladı . Ha­san Asaf adlı bir şairin Ma'JUmat gaze­tesinde yayımlanan bir şiirinde "abes" ile (~) "muktebes" (~) kelimelerini ka­fiye yapması üzerine tenkit edilmesi ve daha sonra bunu Recaizade Mahmud Ek­rem'in müdafaası, o dönemin Batı yanlısı Türk şairlerinden çoğuna kafiyenin kulak için olması fikrini benimsetti ve klasik ka-

152

fiye kusurlarını önemsiz konuma getirdi. Harf inkılabından (ı 928) sonra abes- muk­tebes tartışması da kusur olmaktan çı­kıp Latin harfleriyle ve tamamen Batı re­toriğine uygun kafiyeler benimsendi. "Ga­rip akımı" ve "ikinci yeni"den itibaren serbest şiir ön plana çıkınca kafiye kıs­

men terkedildL 2000'Ii yılların başların­daki Türk edebiyatının gelişimine bakıl­dığında geleneksel anlayıştan farklı da olsa şiirde ses unsuruna değer kazandı­ran kafiyenin önemini arttıracağı söyle­nebilir.

Kafiye, İlkçağ'lardan itibaren şiirden bahseden eserlerle retorik kitaplarının başlıca konuları arasında yer almıştır. Arap belagat ve edebiyat kitaplarında bu konuda yazılanlar islami kaynaklı edebi­yatları derinden etkilemiş ve zamanla ka­fiyenin ayrıntı içinde bağulacak derece­de detaylandırılmasına yol açmıştır. Arap edebiyatında kafiye hakkında ilk müsta­kil eser Halef ei-Ahmer'in ( ö. ı 80/7961? J) Kitdbü'l-~avdti'sidir (Ebü'I-Aia ei -Ma­arrl, s. 7). Daha sonra Kutrub'un (ö. 2 ı 0/ 825 civarı) (İbnü'n-Nedlm, s. 78) ve Yah­ya b. Ziyad ei-Ferra'nın (ö. 207/822) aynı adlı eserleri görülür. Mutlak ve mukay­yed kafiye taksimini ilk yapanın Ferra ol­duğu kaydedilir. Ahfeş ei-Evsat'ın (nşr. iz­zet Hasan, Dımaşk ı 390/ı 970). Ebu ömer ei-Cermi'nin (İbnü'n-Nedlm, s. 84). Ebu Osman ei-Mazini'nin, Müberred'in (nşr.

Ramazan Abdüttevvab, Dımaşk ı 392/ ı 972). Amr b. Muhammed ei-Kufi'nin (a.g.e., s. ı 24) Kitabü'l-~avatf'leri. Zec­cac'ın Kitabü'l-~ö.fi fi esma'i'l-]favafi'si (a.g.e., s. 9ı). ibn Keysan'ın Tel]fibü'l-]fa­vafi ve tel]fibü J:ıarekatiha'sı (nşr. w. Wright, Leiden ı852: Opuscula Arabica, Leiden ı859, s. 47-74: n şr. İbrahim es­Samerraf, Mecelle tü '1-Cami'ati'l-Muştan­şıriyye, sy. 2, Bağdad ı 97 ı). Ebü'I-Kasım ez-Zeccaci'nin el-Mu}]tera' fi'l-]favdti'­si bu sahada yazılmış ilk eserlerdir. Daha sonra kaleme alınan belli başlı eserler de şunlardır: Kadi Ali b. Muhammed et-Te­nuh! Kitabü'l-~avafi (Ka hi re ı 975): İs­mail b. Hammad ei7Cevherl, Kitabü 'l­~avdti; İbn Si de, el-Vafi fi (aJ:ıkami) 'il­mi'l-~avdti; Kadi Ebu Va'la Abdülbaki et-Tenuhi. Kitabü'l-~avafi (Beyrut ı 379): İbnü'I-Katta' es-Sıkılli. eş-Şali fi ('ilmi)'l­]favafi; İbnü's-Serrac eş-Şenterint el-Ka­fi fi 'ilmi'l-]favafi (Beyrut ı400/ ı979 ):

Eminüddin Muhammed el-Mahalli. el­Cevheretü'l-teride ti ]fö.fiyeti'l-]faşide; Ali İbn Berri, el-~ö.ti ti 'ilmi'l-]favafi; Ebü'I-Abbas Ahmed ei-Endelüsi. el-Vali ti ma'rifeti'l-]favdti (yazma nüshası için

bk. Brockelmann, GAL, ll , 32); İbnü'I-Muk­ri ei-Yemeni. 'Unvanü'ş-şereti'l-vati

(Haydarabad -Dekken ı 272; Ta iz-Dımaşk ı 987); Ebü'I-Beka Muhammed el-Ah­medt ez-Zübdetü'l-~ö.fiyetü('ş-şafi.ye) fi ibrazi mekm1nati teva'idi'l-]fö.fiye; Ha­lil b. ibrahiıiı ei-Giridi, Kitabü'l-~avati; Abdülmelik eı-isferayini. el-Kdti'l-vati bi­'ilmi'l-]favafi; Ahmed ei-Muhrizi, el-Keli­metü'l-]fö.fiye ti'ilmi'l-]fö.fiye (Kahire ı 335).

Aruz ve kafiyeye dair' yazılan eserlerin bir listesini veren Gotthold Weil, bu alan­da zamanımıza ulaşan ilk eserin İbn Key­san'ın çalışması olduğunu söyler. Günü­müzde ise ibn Keysan'dan en az bir asır önce eserini yazmış olan Ahfeş ei-Ev­sat'ın Kitabü'l-~avafi'si ile Müberred'in Kitabü'l-~avati'si yayımlanmıştır. Çağ­

daş yazarlardan Ma'ruf er-Rusafi, Mus­tafa es-Sav!, Ahmed el-Haşim!, Safa Hu­IOsi. Emin Ali es-Seyyid, Avni Abdürrauf, Bedevi Mahtun, Ahmed Keşk, Abdülaziz Atik, Muhammed ei-Ömert Ali Necib Ata­vi, Abdullah Derviş tarafından kafiye ko­nusunu aruzla birlikte inceleyen çok sa­yıda eser kaleme alınmıştır. Kafiye husu­sunda Halil b. Ahmed ile Ahfeş eı-Evsat arasındaki süreçte tanım, taksim ve te­rim olarak yerleşmiş olan bilgilere daha sonraki müellifler şevahid ve misaller dı­şında yeni bir şey ekleyememişlerdir (H ü­seyin Nassar, s. 112) .

Türk edebiyatında kafiye hakkında müstakil bir eser yazıimamakla birlikte gerek aruzla birleştirilerek gerekse bela­gata dair kitapların içinde kafiyeden ge­niş biçimde bahsedilmiştir. Ali Seydi Bey ve Melkon'un hazırladıkları Seci ve Ka­liye Lugatı (İstanbul1323). Manastırlı Mehmed Rif at' ın Me cami u '1-edeb seri­sinin altıncı kitabı olan Fenn-i Katiye'si (İstanbul ı 308). Muallim Naci'nin Istıla­hfıt-ı Edebiyye'si (İstanbul ı 307, s. 65-ı 2 ı) . İsmail Habip Sevük'ün Edebiyat Bil­gileri (İstanbul ı 942, s. 89- ı 00). Tahirül­mevlevl'nin Edebiyat Lugatı (İstanbul ı 973. s. 77-83) ve Cem Dilçin'in Örnek­lerle Türk Şiir Bilgisi (Ankara ı 983, s. 59-92) bunlar arasında sayılabilir.

BİBLİYOGRAFYA :

et-Ta'rifat, "~afiye" md.; Tehanevı. Keşşaf, II, 872, 1239-1242; Zehra-yi Hanlerı [Kiya]. Fer­heng-i Edebiyyat-ı Farsi, Tahran 1348 hş., s. 393; Ahfeş ei-Evsat. Kitabü 'l-Kava{f(n ş r. izzet Hasan). Dımaşk 1390/1970; ibnü's-Serrac. el­Kafi fi 'ilmi 'l-i):aua{f ( n şr. M. Rıdvan ed-Daye). Beyrut 1400/ 1979; Ebü"I-Hasan ibn Tabataba. 'iyarü 'ş-şi'r(nşr. Ta ha ei-Hacir1- M. ZağlOI Sel­lam) . Kahire 1956, s. 102-1 ll , 127-128; İbn Abdürabbih. el-'il):dü '1-ferid, V, 496-51 O; Kuda­me b. Ca"fer. !'la~dü 'ş-şi'r (nşr. S. A. Bonebak-

Page 5: KAFi YE r KAFiRÜN SÜRESİ - TDV İslam Ansiklopedisi

ker}. Le iden ı 956, s. 2, 7-9, ı 9-23, 96-99, ı 08-ı ı ı, ı40- ı42; Sahib b. Ab bad. el-ikna' (nşr. M. Hasan Alü Yasin). Bağdad ı379/1960, s. 80-87; Merzübanı. el-Müveşşaf:ı (nşr Ali M. el-Bicavl). Kahire ı385/1465, s. 38-40; ibnü'n-Nedlm, el­Fihrist (Fiügel). s. 78, 84, 9ı, ı24, 690; Ebü Hi­lal el-Askeri. Kitabü's-Şına'ateyn (nşr M. Ebü'I­Fazl - Ali M. el-Bicav1), Kahire ı37ı/1952, s. 375-388, 445-45ı; isınail b. Hammad ei-Cev­herı. e1-~avafi(nşr. Kenan Demirayak). Erzurum ı 995, tür. yer.; ayrıca b k. neşredenin girişi, s. 1-19; Ebü'I-Aia ei-Maarrı. LüzOmü ma la yelzem, Bombay 1303, s. 2-19; ibn Reş~ ei-Kayrevanı. el-'Umde, Kahire 1353/1934, 1, 129-158, 164; ll, 3-5, 25-33, 54-57, 69-70, 292-293; Abdül­baki et-Tenüh1, e1-~avafi(nşr. Avnı Abdürraüf) . Kahire 1978; Hatlb et-Tebr1z1, el-Vafi fi'l-'arüz ve'l-kavafi (nşr. Ömer Yahya- Fahreddin Kaba­ve). Dımaşk 1399/1979, s. 213-235; a.mlf .. el­Kafi fi'l-'arüz ve'l-kavafi(nşr Hassanı Hasan Ab­dullah). Beyrut, ts., s. ı46-169; EbQ Ya'küb es­Sekkaki, Miftaf:ıu'l-'ulüm (nşr. Nalm ZerzOr), Beyrut 1403/1983, s. 568-577; Ziyaeddin ib­nü'I-Eslr, el-Meşelü 's-sa'ir, Kahire 1358/1939, 1, 242-246, 264-278; ll, 348-353, 359-361; ib­nü'I-Kıft1, inbi'J.hü'r-ruvat, ll, 113; ibn Ebü'l-is­ba'. Taf:ırfrü't- Taf:ıb1r(nşr. Hifnl M. Şeref). Kahi­re 1383, s. 116-118,224-241,2.63-267,295-308, 391-392, 517-524, 527-531; Kartacennı. Minhacü'l-bülega' ve siracü '1-üdeba' (nşr. M. Habl b ibnü'I-Hoca). Tunus 1966, s. 206-207, 27 ı -286; G. W. Freytaz. Darstellung der Ara­bischen Verskunst, Bonn 1830, s. 296-318; Manastırlı Mehmed Rifat. Mecamiu '1-edeb: Fenn-i Kafiye, istanbul 1308, s. 51-127; Mual­lim Naci, Isiılahat-ı Edebiyye, istanbul 1308, s. 65-121; Ali Seydi- Melkon. Seci ve Kafi ye Luga­tı, istanbul1323, s. 7-14; Brockelmann, GAL, ll, 32; isınail Habib [Sevük], Edebiyat Bilgileri, is­tanbul 1942, s. 89-1 00; Mustafa Nihat Özön, Edebiyat ve Tenkit Sözlüğü, istanbul ı954, s. ı47-148; Celaleddin Hümay1, Fünün-i Belagat ve Şana 'at-i Edebi, Tahran 1339 h ş.; Reşit Rah­meti Arat. Eski Türk Şiiri, Ankara 1965, s. ı 8-19; Pervız Natil Hanlerı. Vezn-i Şi'r-i Farsf, Tah­ran 1345 hş.; Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, istanbul 1971,1, 54-55, 182-185; Tahirülmevl evı. Edebiyat Lugatı, istanbul 1973, s. 77 -83; Ni had M. Çetin, Eski Arap Şiiri, istanbul 1973, s. 61 vd.; a.mlf., "Arı1z", DiA, lll, 426-427; Mustafa Sadık er-Ram. Tar11]u ada­bi'l-'Arab, Beyrut 1394/1974, lll, 362-365, 370-373, 374-376; L. P. Elweii-Sutton, The Persian Metres, Cambridge 1976; Farzaad Mas'ud, The Persian Poetic Metres, Leiden ı 977; M. Rıza Şe­fi! Kedkenı. MOsiki-i Şi'r, Tahran 1358 hş.; Cev­det Kudret. Örneklerle Edebiyat Bilgileri, istan­bul 1980, 1, ı78-201; Mehdi HamldL Fünün-i Şi'r, Tahran 1363 hş.; Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s. 59-92; Ab­dullah Dervlş. Dirasal fi'l-'arüz ve'l-kafiye, Mek­ke 1407/1987, s. 93-120; SirOs-i Şemlsa. Fer­heng-i 'Arüz, Tahran 1370 hş . ; a.mlf., Aşinay1 ba 'Arüz ve ~afiye, Tahran ı373 hş.; Mahmud Fah0r1. Sefinetü 'ş-şu'ara', Dımaşk 1410/1990, s. 151-218; M. Ali Şevabike - Enver Ebü Sü­veylim, Mu'cemü muştalaf:ıati 'l-'arüz ve'l-ka­fiye, Arnman 1411/1991; Taki Vahldiyan-ı Kam­yar, Vezn ü ~a{iye-i Şi'r-i Fars1, Tahran 1372 hş.; Haşim Salih Menna', eş-Şfl{i fi'l-'arüz ve'l­kavafi, Beyrut 1995, s. 251-298; Muhsin Macit, Dfvan Şiirinde Ahenk Unsurları, Ankara 1996, s. 83-93; Erdoğan Erbay, Eskiler ve Yeni/er,

Erzurum 1997, s. 1 ı6-135; iskender Pala, An­siklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, istanbul 1999, s. 223-225; Hüseyin Nassar. "ed-Dirasatü'1-'Arabiyye 'ani'1-kafıye" , Mecelletü '1-baf:ışi'l­'il-mf ve't-türaşi'l-islam1, sy. 1, Mekke 1398, s. 1 03-112; a.mlf., "e1-J5.3,fiye fı'1-1uga ve'1-'arüz ve ' 1-müs1~", a.e., sy. 3 ( 1400) , s. 197-206; Ali M. Hakşinas. "PerdatJ,ten be Kafi ye Bii)]. ten", Neşr-i Daniş, 11/2, Tahran 1360 hş., s. 18-35; G. Weil. "Arüz". iA, ı, 625-634; a.mlf .. "'ArOz". EJ2 (ing.}. 1, 667-677; Moh. Ben Cheneb, "Kafi­ye", iA, VI, 65-66; a.mlf.- S. A. Bonebakker, "Kafıya", EJ2 (Fr.). IV, 429-432; S. A. Bonebak­ker. "Kafıya", EJ2 (ing ).IV, 411-414; el-~amü­sü 'l-islam1, ll, 351; ıv, 401; Mirza Hadi Ali Va­mık, "Kafiye" , UDMi, XVI/1 , s. 53-58; Dihhuda, Lugatname, X, 15327-15328; "Kafıye", TDEA, V, 88-99.

İSMAİL DURMUŞ ~ MüRSEL ÖZTÜRK- İSKENDER PALA

L

eı-KAFiYE (~1.01)

İbnü'I-Hacib'in (ö. 646/1249)

Arap nahvine dair muhtasarı. ..J

Arap gramerine dair kaleme alınmış üç

temel eserin sonuncusudur. Bunların ilki

olan Sibeveyhi'nin el-Kitab'ında nahiv ve

sarf konuları zengin örneklerle geniş bir

biçimde ancak karışık olarak incelenmiş,

Zemahşeri de bu malzemeyi kısmen özet­

leyip düzene sokmak suretiyle el-Mufaş­

şal'ını meydana getirmiştir. İbnü'I-Hacib ise el-Mufaşşal'dan yararlanarak nahve

dair konuları daha öz ve yalın bir anlatım­

la el-Kafiye'sinde, sarfa dair bilgileri de

eş-Şafiye'sinde toplamıştır. Dolayısıyla

bu eserler birbirinin temel kaynağıdır.

Asıl kaynağı el-Mufaşşal olmakla bir­

likte el-Kafiye onun bir kopyası değildir.

el-Mufaşşal'da Zemahşeri ve daha ön­

ceki bazı na hiv alimlerinin görüşleriyle çe­

lişen görüş ve yorumların yer alması da

bunu teyit etmektedir. İbnü'I-Hacib, el­KMiye'de genelde Basra mektebinin

görüşlerine uymakla birlikte bazan Kufe

mektebinin fikirlerine de katılarak eklek­

tik bir yöntem izlemiştir. Eserde Ebu Amr

b. Ala. Halil b. Ahmed, Sibeveyhi, Yunus

b. Habib, Ali b. Hamza ei-Kisai, Yahya b.

Ziyad ei-Ferra. Ahfeş ei-Evsat, Ebu Os­

man ei-Mazini, Müberred, İbn Keysan ve

Zeccac gibi dilcilerin görüşlerine sık sık

atıfta bulunulmuş, zaman zaman da Arap

lehçelerine işaretler yapılmıştır. Kitapta

şahid olarakyirmi dört ayet, on üç şiir ve

sekiz atasözü yer alır.

Osmanlı medreselerinde asırlarca ders

kitabı olarak okutulanel-KMiye günü-

ei-KAFiYE

müzde Arap nahvinin öğretiminde eski yöntemi takip eden öğretim kurumların­da da önemini sürdürmektedir. Kadim usule göre Arap nahvinin öğretiminde

Birçivi'nin el-'Avamil'i ile İ:?;harü'l-es­rar'ından sonra el-Kafiye'nin okutul­

ması bir gelenekti. Bu sebeple bir arada basılan bu üç kitap medreselerde "Nahiv Cümlesi" veya "Nahiv Mecmuası" olarak

tanınagelmiştir.

el-KQfiye "isimler, fiiller ve harfler" şeklinde üç ana bölüm ve bunların her

biri de birçok alt bölüm halinde düzenlen­miştir. Eser üzerine çoğu Arapça. bir kıs­mı Türkçe ve Farsça olmak üzere 150 ka­dar şerh. bunlara haşiyeler. haşiyelere de çok sayıda ta' likyazılmıştır (ibnü'I-Hacib,

neşredenin girişi, s. 29-49). Bu şerhler­den meşhur olanları şunlardır: 1. İbnü'I ­Hacib. Şer]J.u '1-KMiye (istanbul 131 ı,

1312 [Seyyid Şerif ve Sudi Bosnevl'nin şerhiyle birlikte [) Eser, Ezher Üniversite­

si'nde Cemal Muhaymir tarafından dok­tora tezi olarak neşre hazırlanmıştır. z. Radi ei-Esterabadi, Şer]J.u'l-Kafiye (Tah­

ran 1271; Tebriz 1298; istanbul 131 O; nşr. Yusuf Hasan ömer. 1-V, Bingazi 1975;

nşr. Emil Bed!' Ya'küb, 1-V, Beyrut 1419/ 1998). el-Kafiye şerhlerinin en genişi

olup eserde yer alan 957 şahid beyti Abdülkadir ei-Bağdadi Ijizanetü 'I-ed eb adıyla geniş bir şekilde açıklamıştır (nşr. Abdüsselam Muhammed Harun, !-XIII, Kah i re 1387-1406/1967-1986 [son iki cildi

fihristtirJ ). Seyyid Şerif el-Cürcani de bu şerh e bir haşiye yazmıştır (istanbul 1275). 3. Abdurrahman-ı Cami. el-Feva'idü 'z­Ziya'iyye(Bombay 1278; istanbul1282; Kazan 1890; Tahran 1276; nşr. Üsame Ta­

ha er-Rifai, HI, Bağdad 1403/1983) Şari­

hin lakabı olan Molla Cami veya sadece Cami adıyla da tanınan şerh , Osmanlı

medreseleriyle diğer İslam dünyasındaki medreselerde eskiden ders kitabı olarak

okutulduğu gibi günümüzde de eski yön­teme göre Arapça öğreten bazı yerlerde bu gelenek sürdürülmektedir. Kitaba kırk altı kadar haşiye yazılmış. bunların onu basılmıştır (Abdurrahman-ı Cami, neşre­

denin girişi, 1, 85-90). Bu şerhi Abdurrah­man Ercan El binsoy Türkçe'ye çevirmiş­tir (istanbul 1987). 4. Bedreddin İbn Ce­maa, et-Tu]J.fe 'ale'l-Kafiye. Eseri Mu­

hammed Abdünnebi Abdülmecid Şer­

J:ıu'l-Kafiye li'bni'l-lfacib adıyla yayım­lamıştır (Kah i re 1407/1987). 5. Seyyid Şe­rif ei-Cürcani, Şer]J.u'l-Kafiye (Farsça, is­tanbul1311, 1312). 6. Sudi Bosnevi, Şerh-i Katiye (Türkçe, istanbul 1312 [ibnü'I-Ha­

cib ve Seyyid Şerif'in şerhleriyle birlikte[)

153