İstanbul - web viewyarımburgaz mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel...

49
İSTANBUL

Upload: lamduong

Post on 01-Feb-2018

223 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

İSTANBUL

Page 2: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

İSTANBUL

İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık, iktisadi ve kültürel açıdan en önemli şehridir.

Şehir, iktisadi büyüklük açısından dünyada 34. nüfus açısından belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre Avrupa'da birinci, dünyada ise Shanghai'dan sonra ikinci sırada yer almaktadır.

İstanbul Türkiye'nin kuzeybatısında, Marmara kıyısı ve Boğaziçi boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde kurulmuştur. İstanbul kıtalararası bir şehir olup, Avrupa'daki bölümüne Avrupa Yakası veya Rumeli Yakası,

Asya'daki bölümüne ise Anadolu Yakası veya Asya Yakası denir. Tarihte ilk olarak üç tarafı Marmara Denizi, Boğaziçi ve Haliç'in sardığı bir yarım ada üzerinde kurulan İstanbul'un batıdaki sınırını İstanbul Surları oluşturmaktaydı. Gelişme ve büyüme sürecinde surların her seferinde daha batıya ilerletilerek inşa edilmesiyle 4 defa genişletilen şehrin 39 ilçesi vardır. Sınırları içerisinde ise büyükşehir belediyesi ile birlikte toplam 40 belediye bulunmaktadır.

Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul, M.S. 330 - 395 yılları arasında Roma İmparatorluğu, 395 - 1204 ile 1261 - 1453 yılları arasında Doğu Roma İmparatorluğu, 1204 - 1261 arasında Latin İmparatorluğu ve son olarak 1453 - 1922 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yaptı. Ayrıca İstanbul, hilafetin Osmanlı İmparatorluğu'na geçtiği 1517'den kaldırıldığı 1924'e kadar Sünni İslam'ın da merkezi oldu.

2

Page 3: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Son yıllarda birbiri ardına ortaya çıkartılan arkeolojik bulgularla insanlık tarihine ilişkin önemli bilgiler elde edilmiştir. Yarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır. Anadolu Yakası'nda yürütülen kazı çalışmaları ve bunlara bağlı araştırmalar, şehirde tarım ve hayvancılığa dayalı ilk yerleşik insan topluluğunun İ.Ö. 5500'lere tarihlenen Fikirtepe Kültürü olduğunu göstermiştir. Bu arkeolojik bulgular yalnızca İstanbul'un değil, tüm Marmara Bölgesi'nin en eski insan izleridir. İstanbul sınırları içinde kent bazında ilk yerleşimler ise Anadolu Yakası'nda Kalkedon; Avrupa Yakası'nda Byzantion'dur. Cumhuriyet dönemi öncesinde egemenliği altında olduğu devletlere binlerce yıl başkentlik yapan İstanbul, 13 Ekim 1923 tarihinde başkentin Ankara'ya taşınmasıyla bu özelliğini yitirmiş; ancak ülkenin ticaret, sanayi, ulaşım, turizm, eğitim, kültür ve sanat merkezi olma özelliğini sürdüre gelmiştir.

Karadeniz ile Marmara Denizi'ni bağlayan ve Asya ile Avrupa'yı ayıran İstanbul Boğazı'na ev sahipliği yapması nedeniyle, İstanbul'un jeopolitik önemi oldukça yüksektir. Bugün tamamına yakını doldurulmuş olan ya da kaybolan doğal limanları vardır. Bu özellikleri yüzünden bölge toprakları üzerinde uzun süreli egemenlik anlaşmazlıkları ve savaşlar yaşanmıştır. Başlıca akarsular Riva, Kâğıthane ve Alibey dereleridir. İl toprakları az engebelidir ve en yüksek noktası Kartal ilçesindeki Aydos Dağı'dır. İldeki başlıca doğal göller Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Durusu gölleridir. İl ve yakın çevresinde, Karadeniz ile Akdeniz makro iklimleri arasında geçiş özellikleri görülür. Hava sıcaklıkları ve yağış ortalamaları düzensiz; bitki örtüsü dengesizdir.

İSTANBUL’UN ÖNEMLİ MEKÂNLARI

İstanbul Surları

3

Page 4: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

İstanbul'un etrafını çeviren surlar tarihte 7. yy.dan başlayarak inşa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçmiştir. Son yapımı M.S. 408'den sonradır. II. Theodosius (408-450) zamanında İstanbul surları Sarayburnu'ndan Haliç kıyısı boyunca Ayvansaray'a bu taraftan ve Marmara kıyısı boyunca Yedikule'ye, Yedikule'den Topkapı'ya, Topkapı'dan Ayvansaray'a uzanıyordu.[215] Surların uzunluğu 22 km.'dir . Haliç surları 5.5 km., kara 6,5 km., Marmara Surları ise 9 km.'dir.

Kara surları üç bölümden oluşur. Hendek, dış sur,iç sur. Hendekler bugün tarım alanı olmuştur. Sura bitişik ve 50 m. aralıklarla kara surları tarafında, birçoğu yıkılmış, çatlamış durumda 96 burç bulunmaktadır. Bu burçlar, boydan boya uzanan sur duvarlarından 10 metrelik çıkıntıda, çoğunlukla kare planlı ve 25 metre yüksekliğindedir.

Dolmabahçe Sarayı

4

Page 5: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Dolmabahçe Sarayı, Karaköy'den Sarıyer'e uzanan sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar'ın karşısında yer alan saray. Denizden yer alınıp doldurulmasıyla ortaya çıkan alana yapıldığı için dolmabahçe adını almıştır. Yapımı için dış devletlerden borç alınmıştır. Dolmabahçe Sarayı'nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği, Boğaziçi'nin büyük bir koy'u idi. Dolmabahçe sarayı hâlâ eski güzelliğini korumaktadır. Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık hâline geldi. 17. yüzyıl'da doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı.

Haliç

5

Page 6: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Haliç, (batılıların deyişi ile Altın Boynuz) İstanbul'un bir koyudur. Haliç'in kelime anlamı, nehir ağızındaki koy demektir. Yunan efsanesine göre; Megaralılar, kralları Beyaz'ın annesi Keroessa için Altın Boynuz ismini vermişlerdir. Bizans döneminde kolonileşme de burada başlamıştır. Aynı zamanda Bizans İmparatorluğu'nun denizcilik merkeziydi.Sahil boyunca uzanan duvarlar, şehri bir deniz filosu atağından korumak için inşa edilmiştir. Haliç'in girişinde istenmeyen gemilerin girişini engellemek için, şehirden karşıya eski Galata kulesi'nin kuzeydoğu ucuna uzanan geniş bir zincir vardı. Bu kule Latin haçlılarınca 4.Haçlı seferinde 1204 yılında geniş bir şekilde tahrip edildi. Fakat Cenevizliler yanına yeni bir kule inşa ettiler. Bu kule meşhur Galata Kulesi 1348 Christea Turris (Tower of Christ: İsa’nın Kulesi) diye adlandırılır. Osmanlı döneminde Yoğun Bektaşi nüfusun yaşadığı bir bölge idi. Karaağaç tekkesi, Karyağdı Baba tekkesi, Giresunlu Tekkesi gibi birçok Bektaşi tekkesi bu bölgede idi.

Beylerbeyi Sarayı

6

Page 7: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Beylerbeyi sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır. Yazlık bir saray olarak inşa edilen Beylerbeyi Sarayı, boğazı izleyebilecek bir yere yerleştirilmiştir. Saray, çok büyük olmamakla beraber, güzel işlemeleri ile göz kamaştırır. Sarayın mimarisi, Avrupa mimarisinden çok etkilenmiş olmakla beraber, Osmanlı'ya özgü süslemeler gayet rahat görülebilir. Sarayın içerisi rengârenk çinilerle süslenmiş olup içeride Avrupa'dan getirilen mobilyalar ve değerli eşyalar kullanılmıştır. Sarayın tavanlarında ve duvarlarında özellikle gemi resimleri dikkat çeker.

Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı, İstanbul'da yer alan ve dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir. Konumu, Haliç’i, Boğaziçi’ni ve Marmara denizi gören, İstanbul’un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km'yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir.

Bu özelliği ile saraydan çok küçük bir şehri andıran Topkapı Sarayı, 500 yılı aşkın bir süredir kullanılmıştır. Sonradan padişah, yeni yapılan Dolmabahçe Sarayı'na taşınınca saray, uzun bir süre bakımsız bırakıldı. Saray, Cumhuriyet Dönemi'nde yapılan restorasyon sayesinde eski görkemine geri kavuştu. Şu an bir müze olarak kullanılan sarayda

7

Page 8: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

padişaha ait eşyalar sergilenir. Müze koleksiyonunun en değerli parçaları arasında Muhammed'in hırkası, dişi, ayak izi ve kılıcı sayılabilir. Bu nesneler, Yavuz Sultan Selim döneminde Kahire'den getirilmiştir. Başka bir değerli parça ise dünyaca meşhur Kaşıkçı Elması'dır. Topkapı Hançeri ise müzede sergilenen başka bir değerli eşyadır.

Yıldız Sarayı

Yıldız Sarayı ilk kez Sultan III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış, özellikle Osmanlı padişahı II. Abdülhamit zamanında Osmanlı İmparatorluğunun ana sarayı olarak kullanılmış, günümüzde Beşiktaş İlçesi’nde yer alan bir saraydır. Dolmabahçe Sarayı gibi tek bir bina hâlinde değil, Marmara denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür.

Çırağan Sarayı

8

Page 9: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

İstanbul, Beşiktaş ilçesi, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan tarihi saray. Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların birçoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan da 1910 yılında yanmıştı.

Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştı. Dört yılda 4 milyon altına mâl olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekânlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekân olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe hâlinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile beş yıldızlı, güzel bir sahil oteline dönüştürülmüştür. Bahçesinde süs havuzu, bir iskele ve bir helikopter pisti bulunmaktadır. Günümüzde birçok sosyal aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır.

Galata Kulesi

9

Page 10: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

İstanbul Beyoğlu'nda Galata semtinde bulunan 528 yılında inşa edilmiş kuledir. Kuleden şehir panoramik bir şekilde izlenebilmektedir. Bizans imparatoru Anastasius tarafından inşa edilmiştir. Daha sonra 1204 yılında 4.Haçlı Seferleri ile büyük ölçüde tahrip olan kule 1348 yılında İsa Kulesi olarak Cenevizliler tarafından Galata Surlarına tekrar ek olarak yapılmıştır. Bugün çok canlı mekânlardan biri olan Galata Meydanı da kulenin yanındadır.

MEYDANLAR

Taksim Meydanı

Taksim semti ve meydanı adını, Osmanlı Devleti'nde zamanında sucuların; suyu, halka taksim ettikleri yer olduğundan verilmiştir.Meydan olmadan önce, eski evlerin sıralandığı dar bir bölge olan semt, meydan hâline getirilip genişletildikten sonra, zamanla bugünkü görünümünü almıştır.

Meydanın ortasındaki Cumhuriyet Anıtı ve çevresi bugün tören yeri olarak kullanılıyor ve buluşma yeri işlevini üstleniyor. Meydan'ın başlangıcından Tünel'e kadar Nostaljik tramvay çalışır.

10

Page 11: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Taksim Meydanı’nın simgesi hâline gelen Cumhuriyet Anıtı İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica'ya yaptırılmış, 1928 yılında yerine yerleştirilmiştir. Anıtın yapımı 2,5 yıl sürmüş, anıt taş ve bronz kullanılarak yapılmıştır. Cumhuriyet dönemi anıtlarından ilk defa figüratif bir anlatımla Atatürk'ü ve yeni düzeni anlatan bir heykeldir.

Sultanahmet Meydanı

İstanbul'un en önemli meydanlarından biri. Bizans devrinde Hipodrom olarak bilinirdi. “Hipodrom” Yunanca "hippos" (at) ve "dromos" (yol) sözcüklerinin bileşiminden oluşan ve "atyolu" anlamına gelen bir kelimedir. Osmanlı döneminde buraya At Meydanı denirdi.

Günümüze çok az kalıntıları kalan Bizans devri önemli yapıları ve abideleri Hipodrom çevresinde inşa edilmişti. “Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunurdu. Cadde Roma’ya kadar uzanan yolun başlangıcı idi ve ilk kilometre taşı da buradaydı.

Meydanda bulunan sütunlardan ilki aynı zamanda aralarından en eskisidir. Üzerinde hiyeroglifler bulunan bu taş, firavun I. Tutmosis'in mezarından taşınmıştır. 2000 yıllık tarihi ile bu taş, aslında Bizans İmparatorluğu'ndan bile daha eskidir. İkinci sütun ise "Yılanlı Sütun" ya da "Burmalı Sütun" olarak adlandırılmaktadır. Bu sütun tunçtan yapılmış olup, birbirine sarılan üç yılan şeklinde yapılmıştır. Sütun Delfi'den getirilmiş olup, kente yılan gelmesini önlediği söylenir. Şu an sütundaki yılanları başları olmayıp, sadece birinin üst çenesi İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Eskiden tepesinde altın, gümüş ve bakırdan

11

Page 12: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

yapılma bir kazanın olduğu söylense de doğruluğu ispatlanamamıştır. Üçüncü sütuna ise "Örmeli Sütun" denilir. Bu sütunun taşlarının her biri ayrı bir yerden olmak üzere Anadolu'nun çeşitli yerlerinden geldiği rivayet edilir. Eskiden üzeri altın yaldızlı levhalarla kaplı iken o levhalar kentin yağmalanmasından sonra çalınmıştır. Bu sütunun içinde bir mıknatıs bulunduğu, kenti depremden koruyacağı ve kıyamete kadar dayanacağı rıvayet edilir.

Osmanlı zamanında da Yeniçeri isyanları bu bölgede olur, kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri, şenlikler burada yapılırdı. Halide Edip'in İstanbul'un işgaline karşı konuşma yaptığı Sultanahmet mitingi de burada yapılmıştır. Meydanın orta yerinde Kayzer II. Wilhelm'in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesi bulunmaktadır. Meydanın batısında ise İstanbul Adliyesi yer almaktadır. Meydan günümüzde İstanbul'un en önemli turistik merkezidir.

Beyazıt Meydanı

Tarihî yarımada içerisinde bulunan tarihi bir meydandır. İstanbul Üniversitesi ve Tarihi Kapalı Çarşı'ya ev sahipliği yapmaktadır.Beyazıt Camiini de içinde bulunduran meydan turistlerin uğrak noktasıdır.

Özgürlük Meydanı

Bakırköy ilçesi İstanbul'un en kalabalık ilçelerinden birisidir. Bu ilçenin en popüler mekânlarından biri de Özgürlük Meydanı veya eski adıyla Cumhuriyet Meydanıdır.

PARKLAR

Gülhane Parkı

12

Page 13: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Gülhane Parkı, İstanbul'un Fatih ilçesinde yer alan bir parktır. Park, eskiden Topkapı Sarayı'nın bir bahçesi idi. Padişahın Dolmabahçe Sarayı'na taşınması ile bahçedeki ağaçlar da saraya taşınmıştır. Bu yüzden bahçe, o zamanlar harap bir hâlde idi. 2003 yılında park olarak yeniden düzenlenen bahçe, yeniden eski hâlini alır.

Ayrıca parkın Sarayburnu'na doğru olan tarafından, İstanbul'un belki de en güzel manzaralarından biri izlenebilir. Ayrıca parkın tam ortasında Gotlar Sütunu adı verilen bir sütun yer alır.

İSTANBUL’UN BİTKİLERİ

İstanbul, iklimsel ve coğrafi bakımından sahip olduğu özel konum sayesinde zengin bir doğal yaşam geliştirmiştir. İstanbul genelinde 2.500 bitki türü yaşadığı saptanmıştır. Bu sayı Türkiye genelinde rastlanan türlerin 1/4'ine denk gelmektedir. İstanbul'daki bitki türlerinin 200 kadarı çiçekli bitkiler sınıfına dâhil olup bunlardan yaklaşık 40'ı endemik türlerdir. İstanbul'un endemik bitki türleri doğal alanların kentleşmesi, ormansızlaştırma, yanlış ağaçlandırma, hava-su-toprak kirliliği, bilinçsizlik ve yasadışı alım-satım gibi nedenlerle büyük tehlike altındadır. İstanbul'da yetişen 270 bitki türü ise Türkiye'nin Tehlike Altındaki Nadir ve Endemik Bitkiler Listesi bünyesinde koruma altına alınmıştır. İstanbul'un tehlike altında olan ender endemik bitkileri arasında İstanbul çiğdemi, (Crocus olivieri) İstanbul kardeleni, (Galanthus plicatus) Çatalca peygamber çiçeği,(Centaurea hermannii) Kilyos peygamber çiçeği,(Centaurea kilaea) Pendik sarı otu (Buplerum pendikum) ve Boğaziçi

13

Page 14: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

keteni (Linum tauricum) sayılabilir. İstanbul'un ağaç ve çalı türleri arasında en yaygın görülenlerse adi gürgen, adi kızılağaç, adi fındık, doğu kayını, mor çiçekli ormangülü, akçaağaç, muşmula ve Istranca meşesidir.

Çok zengin bir bitki topluluğuna sahip olan İstanbul yöresinde şimşir, meşe, çınar, kayın, gürgen, akçaağaç, kestane, çam, ladin ve servi gibi 2500 kadar bitki türü yetişir. Bu bitkilerden bir kısmı bu yöreye endemiktir. Genellikle ormanları oluşturan ağaçlar, İstanbul'un kuzeydoğusu, Alemdağ'ın kuzeyi ve Polenezköy çevresinde görülen kayın, kestane ve saplı meşedir. Bitki örtüsüne iklimin etkisinin yanında toprağında etkisi vardır. Kayın ağaç topluluğun bulunduğu alanları kireçsiz kahverengi orman toprakları kaplarken, meşe ve kestane topluluğunda bu topraklar kireçsizdir. Yaklaşık 2500 civarında doğal bitki türüne sahip olan İstanbul, bu özelliği ile İngiltere gibi Avrupa ülkelerini tek başına geride bırakabilir durumdadır. Bu aynı zamanda Türkiye'de doğal olarak yetişen on binden fazla bitkinin, yaklaşık 1/4’ünü İstanbul’da barınması demektir ve bu bitkilerden bazıları endemiktir, yani tüm dünya üzerinde sadece İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul çiğdemi (Crocus olivieri subsp. istanbulensis) bu endemik bitkilere örnektir.

İSTANBUL’UN NADİR BİTKİLERİ

İstanbul İl sınırları içinde doğal olarak yetişen 40 tür büyük ölçüde tehdit altındadır.

Allium peroninianum - Kayışdağı Soğanı: 

Çok yıllık soğanlı bir bitkidir. Zarif, pembe çiçekli kayışdağ soğanı, Kayışdağ - Yakacık'tan toplanan örnekler ile 1897 yılında dünyaya tanıtılmıştır. Bugün şehirleşme nedeniyle ilk toplandığı alanlar tahrip edilmiş ve türün İstanbul'da yetiştiği geriye kalan 3 alanda, bilinçsizce yapılan ağaçlandırma ve kentsel gelişme nedeniyle tehdit altındadır.

14

Page 15: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Nemli fundalıkların, mevsimsel göllerin ve su basar alanların, masmavi ve yıldız şeklinde çiçekleri ile dikkati çeken nadir bir süs bitkisidir. Bahçe düzenlemelerinde yaygın olarak kullanılan çok yıllık bir türdür. Dünya üzerinde çok sınırlı bir yayılışa sahip olan bu

Amsonia orientalis - Doğu razyası:

tür, Yunanistan'ın kuzeydoğusu ile Türkiye'nin kuzey batısında doğal olarak yetişir. Türkiye'de 6 mevsimsel batak alanda yetiştiği kayıtlı olan Amsonia orientalis bugün 3'ü İstanbul'da olmak üzere 4 alanda yetişmektedir. Bu yayılışlar kentin geliştirilmesi ve ağaçlandırma, bataklıkların kurutulması nedeniyle tehdit altındadır.

Arum byzantinum - İstanbul yılanyastığı:

Koyu mor çiçeklerini saran krem renkli ve çevresi mor bir şerit ile çevrili çiçek yaprağı nedeniyle güzel görünüşlü bir türdür. Türkiye'de yalnızca Trakya'da 1 ve İstanbul çevresinde 2 yerde yetiştiği bilinmektedir. İstanbul'da yetiştiği alanlar şehirleşme nedeniyle tehdit altındadır.

Asperula littoralis - Sahil asperulası:

15

Page 16: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

İstanbul'un Karadeniz kıyılarındaki kum tepeciklerinde görülen, gelişimi yavaş çok yıllık bir kumul bitkisidir. Kum çıkarımı, ağaçlandırma, linyit çıkarımı, ikinci konut yapımı ve artan rekreasyon baskısı nedeniyle önemli bir şekilde tehlike altındadır.

Atriplex tatarica - İstanbul Unlucası:

Tek yıllık bir bitkidir ve sahilde yetişen endemik türdür. İstanbul'un Marmara denizi kıyıları kumul alanlarında az sayıda barınmaktadır. Bitkinin bugünkü durumu hakkında yeterli bilgiye sahip olunmamasına rağmen, artan konutsal ve endüstriyel gelişmelerin doğal alanları tahrip etmesi nedeniyle tehlike altında oldukları düşünülmektedir.

Aurinia uechtritziana - Kum incisi:

Sonbaharda çiçeklenen çok yıllık bir türdür. Karadeniz'in güneybatı kıyılarındaki (Türkiye ve Bulgaristan kıyıları ) kum tepeciklerinde az sayıda ve Türkiye'nin Kuzey Ege kıyılarında sadece 3 kolonisine rastlanmıştır.

16

Page 17: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Dünya populasyonları içinde

önemli çoğunluğu İstanbul ilinde görülen tür, ne yazık ki ağaçlandırma, kum çıkarımı ve ikinci konut gelişimi nedeniyle tehlike altındadır.

Bupleurum pendikum - Pendik Sarıotu:

Açık meraların zarif ve sülfür sarısı küçük çiçeklere sahip, bir yıl yaşayabilen bu bitkisine, ilin özellikle killi topraklara sahip meralarında rastlanmıştır. 1895 yılında Pendik'ten toplanan örneklerle dünyaya tanıtılan türün, ilk toplandığı ortam kentin aşırı büyümesi sonucunda tahrip edilmiştir.

Centaurea amplifolia - Aydos peygamber Çiçeği:

İstanbul'un Asya yakasındaki iki nemli fundalık alanda ve daha da sınırlı sayıda Yunanistan'da yetiştiği kaydedilmiştir. Narin yapısı, 1-2 m'ye ulaşan gövdesi, geniş yapakları ve eflatun renkli çiçekleriyle tanınan çok yıllık dekoratif bir türdür. İstanbul'da rastlanan koloniler dünya populasyonunun büyük bir çoğunluğunu barındırır. Türkiye'de bu tür, özellikle ağaçlandırma nedeniyle tehlike altındadır.

Centaurea hermannii - Çatalca peygamber Çiçeği:

Nemli fundalık ve bataklık alanlarda yetişen turuncu çiçekli, çok yıllık bir bitkidir. İstanbul'un Avrupa yakasının kuzey bölgelerinde iyi gelişmiş populasyonlarına rastlanmaktadır. Asya yakasında ise Aydos Dağı, bu türe ev sahipliği yapar. Bu gün

17

Page 18: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Asya'daki koloni dışında, tür büyük birtehlike altında olmakla beraber, arazi kullanımındaki son değişiklikler bu türü günden güne tehdit etmektedir. Asya'daki koloni ise özellikle ağaçlandırma ve geleneksel odun kömürü üretiminde gözlenen düşüşler nedeniyle yok olmaya yüz tutmuştur.

Centaurea inermis - Dikensiz peygamber Çiçeği:

İstanbul'un Asya yakasındaki fundalıklarda, kuru kayalıkların üzerinde yetişen pembe çiçekli çok yıllık bir türdür. İstanbul çevresinde birkaç bölgede yetişen ancak

bulunduğu alanlarda çok iyi populasyonları olan tür, yine de ağaçlandırma ve kentsel gelişim tehdidinden payını almaktadır.

Centaurea kilaea - Kilyos peygamber Çiçeği:

Türkiye'de Karadeniz'in güneybatı kıyılarının kumul tepelerinde görülen yapraklı çok yıllık endemik bir türüdür. Dünya populasyonunun büyük bir bölümü İstanbul'un özellikle kumul tepelerinde çok yaygındır. Ancak yinede ağaçlandırma, kentsel gelişim, kum ve

linyit çıkarımı ve rekreasyon etkinlikleri nedeniyle tehlike altındadır.

18

Page 19: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Cirsium polycephalum - Çokbaşlı köygöçüren:

İstanbul'un kuru bataklık ve fundalıkların endemik, uzun boylu ve beyaz çiçekli çok yıllık bir türdür. Endemik olmasına rağmen şaşırtıcı olarak yaygındır ve bunun için önemli bir tehlike altındadır.

İlin özellikle kayalık, yüksek tepecik ve fundalıklarında yetişen sonbaharda çiçek açan bir soğanlı bitki türüdür. Çiçekleri büyük, koyu pembe ve damalıdır. En geniş populasyonları Asya yakasında yer alır, ayrıca İkitelli civarında az sayıda örneğine rastlamak mümkündür. Populasyonları azalma eğilimindeki

Colchicum chalcedonicum - Kadıköy Acıçiğdemi:

tür kentleşme ve ağaçlandırma nedeniyle tehlike altındadır.

Colchicum micranthum - Narin acı Çiğdem:

19

Page 20: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Nemli fundalık ve mera alanlarında yetişen bir soğanlı bitkidir. Sonbaharda çiçek açan ve dünyada tek yetişme alanı İstanbul olan küçük çiçekli bir acı çiğdem türüdür. Kemerburgaz hariç ilde özellikle Asya yakasında az sayıda görülür. Büyük ölçüde kentin yayılması ve ağaçlandırma nedeniyle tehlikededir.

Convolvulus persicus - Sahil Sarmaşığı:

Kıyı kumullarında yetişen sürünücü gövdeli çok yıllık bir türdür. Yaprakları sık ve beyaz tüylü, çiçekleri beyaz büyük ve borazan şeklindedir. Avrupa'daki 6 populasyonun 4'ü İstanbul'dadır. Ancak tür, konut yapımı

ve rekreasyon aktivitelerinin tehdidi altındaki sahil şeridinde yetiştiği için aşırı tehdit altındadır. İstanbul dışında Türkiye'de Sinop sahilinde ve Türkiye dışında Bulgaristan ve Hazar Denizi'nin güneybatı sahillerinde yetiştiği kayıtlıdır.

Crocus olivieri - İstanbul Çiğdemi:

Genellikle açık fundalık alanlarda erken ilkbaharda çiçek açan, sarı çiçekli bir çiğdem türüdür. İlin Asya yakasında üç yerde sınırlı sayıda yetişmektedir ancak bu populasyonlar, ağaçlandırma ve aşırı otlatma nedeniyle tehdit

20

Page 21: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

altındadır.

Crocus pestalozzae - Ümraniye çiğdemi:

İstanbul'un nemli fundalıklarında, çayırlık ve nemli kayalıklarında yetişen, erken ilkbaharda küçük büyük çiçekler açan bir çiğdem türüdür. Bu soğanlı bitki, dünyada yalnızca Türkiye'de yetişir ve en önemli populasyonu İstanbul'dadır. Özellikle en büyük koloniler topluluğu Asya yakasının güney yarısında

toplanmıştır.Bunlar yerel olarak bol bulunmalarına rağmen, kentin doğuya ve kuzeye yayılması bu türü önemli bir şekilde tehlike altında bırakmıştır.

Erysimum degenianum - Yarımburgaz Hardalı:

İlk kez Halkalı ve Yarımburgaz'dan toplanan örneklerle dünyaya tanıtılan, kaya üzerinde yaşayan çok yıllık bir türdür. Bu türün en iyi populasyonları İstanbul'dadır. 1995 yılından beri 4 alanda yetiştiği saptanmıştır. Ancak bu alanlar aşırı tehdit altındadır. Son 3 yıl içinde bunlardan biri taş ocaklarının faaliyeti ile ortadan kalkmış, 2 alan ise plansız şehirleşme nedeni ile aşırı tehlike altında bırakılmıştır.

Heptaptera triquetra - Bahçeşehir Küresi:

Bataklık ve çayırlarda yetişmiş gövdesi üçgen şeklinde, boylu çok yıllık bir bitkidir. İstanbul ilinde 3 alanda yetişmektedir. Kentin genişlemesinden etkilenen ve en fazla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan türlerden biridir.

Hypericum aviculariifolium - İstanbul Binbirdelikotu:

21

Page 22: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

İstanbul'un çevresinde kireçtaşlı meralarda yetişen çok yıllık küçük sarı çiçekli bir türedür. Bu tür, ilk örneğinin toplandığı Halkalı çevresindeki hızlı kentleşme nedeniyle bu yörede ortadan kalmıştır.

Isatis arenaria - Kumul Çivitotu:

Küçük sarı çiçekleri ile ve dişbudak ağacının meyvesine benzeyen sarkık ve kanatlı meyveleri ile tanınan çok yıllık endemik bir türdür. Türkiye'nin Karadeniz kıyı kumullarında yetiştiği bilinen 6 alandan 4'ü İstanbul'dandır.

Bu alanlar rekreasyonel etkinlikler konut yapımı, kum çıkarımı ve ağaçlandırma nedeniyle tehlike altındadır.

Jurinea kilaea - Kilyos Moru:

Kıyı kumullarının bu ilgi çekici türü bilim dünyasına ilk kez Kilyos ve Riva’dan toplanan örneklerle tanıtıldığı için bu tür adı olarak kilaea (=Kilyos) adını almıştır. Bulgaristan'ın batı kıyılarından doğuda Kızılırmak deltasına kadar uzanan Karadeniz kıyı kumullarında özellikle de İstanbul kıyı kumullarında bol olarak

22

Page 23: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

yetişir. Geniş populasyonları olmasına karşın diğer nadir kumul bitkileri gibi kentsel ve turizm amaçlı gelişmelerin, kum çıkarımının, aşırı otlatma ve ağaçlandırmanın yok edici etkileriyle karşı karşıyadır.

Çoğunlukla tarım alanlarında yetişen çok yıllık bir türdür. Isırgan otuna benzer yapraklı, pembe veya beyaz boru şeklinde çiçeklere sahiptir. Bu bitkinin 5 alanda yetiştiği kaydedilmiş olmasına rağmen 1936 yılından sonra toplanan örneğe rastlanmamış.

Lamium purpureum - İstanbul Ballıbası:

Lathyrus undulatus - İstanbul Nazendesi:

Güzel görünüşlü çok yıllık bu yabani bezelye türü, Türkiye'nin Kuzeybatısı ve özellikle bol miktarda İstanbul'un Asya yakasında yetişen endemik bir türdür. Ormanlık alanların kenarında, yol kenarında ve fundalıklarda yetişen tür, bugün önemli bir tehlike ile karşı karşıya değildir.

Linum hirsitum - İstanbul Keteni:

23

Page 24: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Kireçtaşlı meralarda yetişen güzel ve pembe çiçekli çok yıllık bir keten türüdür. Türkiye'de özellikle İstanbul ilinin batı ucunda toplanan tür, kentsel ve tarımsal alanlardaki büyümenin etkisi ile tehlike altındadır.

Linum tauricum - Boğaziçi Keteni:

Kireçtaşlı mera alanlarında ve sabit kıyı kumullarında yetişen büyük sarı çiçekli bu keten türü, İstanbul ilinin batı sınırı boyunca yaklaşık 10 alanda ve Boğaziçi'nin girişine yakın Riva'da sınırlı yayılışa sahiptir. Bu türde İstanbul'un

nadir diğer türleri gibi kentsel büyümenin, eski meraların tarımsal kullanıma açılmasının ve kumulların ağaçlandırılmasının tehdidi altındadır.

Onosma propontica - Halkalı Emzikotu:

Açık kireçtaşlı meralarda yetişen iki yıllık bir türdür. Diken gibi batıcı tüylü yaprakları ve açık limon rengi boru şeklinde çiçekleri ile tanınır. İstanbul'un endemik türlerini barındıran kireçtaşlı mera alanlarında sınırlı sayıdaki populasyonları, kentsel büyüme ve

24

Page 25: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

meraların sulanabilir tarıma çevrilmesi gibi nedenlerle sayılarında büyük düşüşler olmaktadır. Bugün sadece iki büyük populasyonu bilinmekte ve kalan populasyonların her biri 10'dan az bitki içermektedir.

Peucedanum obtusifolium - Kıyı Kerevizi:

Kıyı kumullarında az sayıda yetişen ve sürünücü gövdesi olan tür havucun ait olduğu familyanın bir üyesidir. Türkiye'nin Karadeniz kıyılarının güneybatısı için endemik olarak kabul edilebilir. Çünkü Yunanistan'da yetiştiği hakkındaki kayıt şüphelidir. Türkiye'de 15 kadar populasyonu bilinmektedir. Kum çıkarımı, ağaçlandırma ve ikinci konut yapımından kaynaklanan tehlikelere karşı karşıyadır.

Ranunculus thracicus - Trakya Düğün Çiçeği:

Altın renkli çiçekleri olan tek yıllık bir türdür. Asidik topraklarda, fundalıklarda, sulak alanlarda ve mevsimsel su basan gölcüklerde sınırlı sayıda yetişir. İlin kuzeyinde sıklıkla rastlanan türün nadir olarak Yunanistan'da yetiştiği saptanmıştır. Ancak özgün yaşam alanı, otlatmanın terk edilmesi, ağaçlandırma ve kentsel gelişmeler nedeni ile her an tehlike altındadır.

Silene sangaria - Karadeniz Salkımı:

25

Page 26: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Kıyı kumullarının sarımsı beyaz çiçeklere sahip çok yıllık endemik bir türdür. Populasyonlarının çoğu (bilinen 14 alanın 11'i) İstanbul sınırları içinde bulunan tür, İstanbul kıyı kumullarının hızla yok olması (son 30 yılda ilin kıyı kumullarını yaklaşık %80'i yok olmuştur), geriye kalan kumul alanlarda ise

kum ve linyit çıkarımı, ağaçlandırma ve aşırı ikinci konut yapılaşması gibi nedenlerden ötürü tehdit altındadır.

Sisymbrium confertum - Kıyı Rokası:

Hardal bitkisinin ait olduğu familyanın bir üyesi olan tür, küçük sarı çiçeklidir. Yeşilköy ve Kilyos'tan toplanan örnekleri vardır. Ancak son yıllarda İstanbul’da yetiştiği hakkında bir kayıt yoktur.

Symphytum pseudobulbosum - Boğaziçi Kafesotu:

Orman ve tarla kenarlarında yetişen çok yıllık, beyaz çiçekli endemik bir türdür. Beykoz'un sırtlarına uzanan vadilerde 5 alanda yetişmektedir. Bulgaristan sınırına

26

Page 27: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

yakın Dere köy’de de bir alanda rastlanmıştır. Bu tür; yol kenarları arazi ayrımları gibi, insan yapısı alanları tercih etmekte ise de aşırı ölçüde gelişmelerden önemli ölçüde etkilenmektedir.

Taraxacum aznavourii - İstanbul Karahindibası:

Çiçekleri ve meyvesi açık sarı renkte, çok yıllık ve cüce bir türdür. Büyükdere'den toplanan örnekleri ile dünyaya tanıtılmıştır. Bugün Belgrad Ormanı, Atatürk Arboretumu ve Bahçeköy'de az sayıda örnekle temsil edilen tür, sonbaharda çiçek açar.

Taraxacum pseudobrachyglossum - Trakya Karahindibası:

Yine sarı renkli olan bu karahindiba türü, yukarıdaki türe yakındır. İstanbul ve Trakya'da bir alanda kaydedilmiştir. İlkbaharda çiçek açar.

Thymus aznavorii - İstanbul Kekiği:

Kireçtaşlı mera alanlarında yetişen, sürünücü gövdeli çok yıllık bir yabani kekik türüdür. Hoş kokulu yapraklara ve pembe çiçeklere sahiptir. İlk

27

Page 28: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

olarak 1894'te Halkalı bölgesinde mera alanlarından toplanmış örnekler ile bilim dünyasına tanıtılmıştır. Ancak bu bitkiye 1901'den beri rastlanmamıştır.

Trifolium apertum - Kilyos yoncası:

Tek yıllık pembe çiçekli bu yonca türü, kıraç sırtlarda ve sahil kayalıklarında yetişir. Karadeniz kıyılarında Kilyos'tan kayıtlı olan tür, kıyı turizmi ve kentleşmenin tehdidi altındadır.

Trifolium pachycalyx – Yonca:

Asidik topraklı kurak meralarda, kayalıklarda ve kıyı kumullarında yetişen bir yıllık bir türdür.  Bugün çok az yerde yayılışı olan tür, yakın olduğu Trifolium suffocatum'dan zor ayırt edilir. Yetişme ortamlarının İstanbul şehir yerleşmesine yakın olması nedeniyle kentsel büyümeden büyük ölçüde zarar görmektedir.

Verbascum bugulifolium - Riva sığırkuyruğu:

Zor büyüyen ve kısa ömürlü olan çok yıllık bir türdür. Salkım şeklinde çiçekleri, sarı, yeşil, kahverengi ve mor renklerin karışımıdır. Kurak fundalık ve asidik yapılı kayalıkları tercih eder. Hala nispeten yaygın olması nedeniyle, önemli bir tehlike altında değildir.

28

Page 29: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Verbascum degenii - Sahil Sığırkuyruğu:

Uzun, sarı ve bol çiçekli bir sığırkuyruğu türüdür. İlk olarak 1890 yılında Kilyos'ta toplanan örnekleri ile bilim dünyasına tanıtılmıştır. Bugün Türkiye'nin kuzeybatısında birkaç kıyı kumulu üzerinde yetişmektedir. Bu tür; ikinci konutlar, artan kıyı turizmi, ağaçlandırma, kum linyit çıkarımı gibi nedenlerle tehlike altındadır.

Kireçtaşlı meralarda ve baltalık ormanlarda sınırlı sayılarda yetişen çok yıllık bir türdür. Çiçekleri mavi gövdesi tırmanıcıdır. İstanbul'un Avrupa yakasında nispeten bol olarak bulunmasına rağmen, Bulgaristan'a kadar uzanan popülasyonu giderek çok azalır.

Veronica turilliana - Trakya Minesi:

İstanbul'un Asya yakasına ait bir kayıt yoktur.

İSTANBUL’UN AĞAÇLARI

Çınar

29

Page 30: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren çınar ağacı simgesel bir özellik taşır ve neredeyse devlet eli ve himayesinde bütün Osmanlı coğrafyasına yayılır. Çınar devasa boyutu, geniş gövdesi, yüksek dalları ve iri yapraklarıyla sanki imparatorluğun gücünü, kudretini, hâkimiyetini ve

meydan okuyuşunu anlatır. Bütün bu özellikleri dolayısıyla da devlet adına adeta resmî bir ağaç statüsünde ve bir anıt özelliğinde meydanlara kurulur. Osmanlı yerleşim bölgelerinde, en küçük köyden Payitahta kadar meydanların ağacı çınardır. İstanbul şehri de eski bir imparatorluk kenti olması dolayısıyla çok miktarda tarihî ve anıt çınara sahiptir. Topkapı Sarayı’nın birinci ve ikinci avlularında, özellikle Divan-ı Hümayun etrafında Bâb-ı Hümayun ve Bâb-ı Selam önlerinde anıt çınar ağaçları mevcuttur. Bu çınar hâkimiyeti sarayın Gülhane bahçesinde ve Alemdar Yokuşu’nda, Zeynep Sultan Camii önünde devam eder. Sultanahmet Meydanı ve Camii avlusu ile Kabataş’ta ve tramvay yolu üzerinde yer alan çınarlar da yine aynı gücü vurgular.

Saraylar ve büyük meydanlar dışında çınar ağacı İstanbul’un yeni kurulan bütün mahallelerinde küçük çınaraltılı mahalleri meydana getirir. Eyüp Sultan Camii avlusunda, Kadıköy’ün Osmanağası’nda, Üsküdar’ın Mihrimahı’nda, özellikle Atik Validesi’nde, Anadoluhisarı’nda, Göksu içlerinde, Kandilli’de, Kanlıca’da, Çubukluda, Paşabahçe’de, Beykoz’da, Kavaklarda, Emirgân’da ve yine özellikle Çengelköyü’nde diniî mimari, cami, çeşme, türbe, iskele, kahve kompozisyonunda çınar ağacı en önemli öğedir.

Çınar ağacı Boğaziçi’ndeki hâkimiyetini Büyükdere’de şu anda maalesef mevcudu olmayan ve ancak gravürlerde görebildiğimiz olağanüstü boyutlardaki bir örneği ile tarihe geçirmiştir. Bu dev çınarlardan

30

Page 31: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

sahillerde artık örnekler kalmasa da Boğaz arkalarında Büyükdere’de Orman Fakültesi’nin korularında hâlâ birkaç örnek bulunur.

Meşe

Çınar İstanbul’un, şehir içinin, meydanlarının medeni bir ağacı olarak ön plana çıkarken; korular, kırsal sahalar meşe ağacının hâkimiyetine bırakılmıştır. İstanbul’un özellikle Anadolu yakasında, Kocaeli Yarımadası boyunca meşe ağacı, önemli kısmı kesilmeler sonucunda yok edilme

noktasına gelse de, tek tük dikkati çeker. Özellikle Boğaziçi’nin korularında ve Anadoluhisarı’nda, Çubuklu Hidiv Kasrı’nın hemen önünde, Beykoz Kaymakdonduran’da ve Rumeli yakasında Yıldız Korusu’nda anıt özelliği taşıyan meşeler görmek mümkündür.

Servi

İstanbul ağaçları arasında serviye de özel bir yer ayırmak gerekir. Halk arasında “selvi” olarak telaffuz edilen bu ağaç, genellikle ve yanlış olarak “mezarlık ağacı” şeklinde algılansa da, servi, İstanbul bahçe ve koru kültüründe önemli bir peyzaj mimarisi öğesidir. Divan edebiyatında sevgililer, güzeller hep servi boyludur. Dinî-mistik anlayışta servi “Elif” harfinin karşılığı yani Allah’ı ifade eden bir semboldür. Mezar başlarına dikilir,

çünkü oradan Allah’a dönüşü ifade eder. İslamiyet dışında Uzakdoğu kültürlerinde de önemli bir yeri olan servi ağacı İstanbul’da bütün tarihî mezarlıklarda yer alır.

31

Page 32: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Topkapı sarayı başta olmak üzere, Fenerbahçe burnundaki Kanuni döneminden kalma anıt servilerin bulunduğu yazlık saray, Sünbül Efendi ve Yahya Efendi gibi tasavvuf mekânlarının bahçeleri, hep servi ağaçlarıyla doludur. İstanbul’un en yaşlı servilerinin görüldüğü bir diğer mekân da Karacaahmet Mezarlığı’dır.

Boğaziçi’nin dik yamaçlarında, korularında özel olarak dikilen serviler ise, her dem koyu yeşil olan görüntüleri, yamaçlarda ön plana çıkan dik duruşları ve etrafındaki açık yeşil renkteki bitkilerle çok güzel uyum ve görüntü sergilerler. Vaniköyü’nde Papaz Korusunda, Kandilli’de bu güzellik hâlâ görülebilir.

Fıstık Çamı

Boğaziçi’nin kıyılardan cephelere doğru uzanan yamaçlarında bir şemsiye gibi yer alan, dikkat çekici bir diğer ağaç da fıstık çamıdır. Üsküdar’da, Nakkaştepe’de, Fethipaşa Korusu sırtlarından başlayarak, özellikle Anadolu yakasında sıkça rastlanır. Anadoluhisarı’nın tepelerinde anıt özellik taşıyabilen örnekleri görülür ve bunlar Paşabahçe-Beykoz arasında Burunbahçe’ye dek uzarlar. Aralarında anıtsal özellikte olan örneklere Küçük Çamlıca Korusu’nda da rastlanır.

Erguvan

32

Page 33: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Çınar kadar uzun yaşamayan, meşe kadar korulara yayılamayan, servi gibi dik duruşu ile öne çıkamayan, daha küçük boyda, mütevazı ama çiçeklenmesi ile diğerlerini geride bırakan, İstanbul’un bir diğer ağacı da erguvandır. Nisan Mayıs aylarında Boğaz korularında, Marmara denizi kıyılarında,

Gülhane Pakı civarında, Rumelihisarı’nın içinde, hatta hemen hemen bütün İstanbul’da Erguvan, kendine has pembe renkli tonlarıyla şehirde kısa süre de olsa bir gösteri yapar.

İstanbul’da son yıllarda çınarla gizli gizli rekabet eden bir diğer ağaç da atkesta-nesidir. Sanki meydanlarda Çınarın yerini almak üzere derinden derine bir gayret sarfetmektedir. Beyazıt Meydanı’ndan Sultanahmet Meydanı’na, oradan Gül-hane Parkı’na ve birçok

Atkestanesi

okul bahçesine yavaş yavaş kurulmaya başlamıştır. Büyük beyaz salkım salkım çiçekleri ile açtığı zaman çınara görüntüsü ile nazire yapar. Beyaz çiçeklerinin bu sade güzelliğini esas kırmızı çiçekli atkestaneleri-nin frapanlı ve şaşaalı renk cümbüşü bastırır. Gülkurusundan şarabî renge kadar açmış, kırmızı tonundaki renkleri ile atkestaneleri İstanbul’a çok yakışmaktadır. Anadolu yakasında Bağdat Caddesinin etrafında yeni bir moda oluşturduğunu da söylemek mümkündür.

Çitlembik

33

Page 34: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Servi nasıl mezarlık ağacı ise çitlembik da onun hemen yanında ona eşlik eden bir “tekke-türbe ağacı”dır. Yedikule’de İmrahor İlyas Bey Anıtı’nın avlusundaki haziresinde (mezarlık) ve bahçesinde anıt özelliği taşıyan çitlembik örnekleri görülebilir.

Dişbudak

Meşeyle yan yana bulunan bir koru ağacı olarak ön plana çıkan dişbudak, İstanbul’da artık çok az rastlanan bir ağaç türüdür. Ama yine de meraklısına Boğaziçi’nde Küçüksu Kasrı bahçesinde Mihrişah Sultan Çeşmesi’nin hemen başına kurulan dişbudak ağacını görmelerini tavsiye ederiz.

34

Page 35: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

İstanbul’un görkemli sakız ağaçlarından en güzel örnekleri Kadıköy yakasında Fenerbahçe Burnu’nda Turing Bahçesi’nde görmek mümkündür.

Sakız Ağacı

Manolya

Manolya İstanbul’a sonradan gelen, daha doğrusu getirilen asri ve asil bir ağaçtır. Zaman zaman meşe ve çınar boyutuna kadar uzanır ama onlar gibi yapraklarını dökmez, her dem yeşildir, üstüne bir de gösterişli çiçekler açar. Saray ve kasır bahçelerinde başlayan gösterisi, Boğaziçi’nde, Beylerbeyi Sarayı’nda

ve Baltalimanı’nda Mustafa Reşit Paşa’nın Kasrı’nda örnek olarak görülmüş ve daha sonra diğer Boğaz yalılarında arzı endam etmeye başlamıştır.

İSTANBUL’UN FAUNASI

İstanbul, sahip olduğu yeşil alanlar ve su havzaları nedeniyle önemli bir yaban hayvan nüfusu barındırmaktadır. Karadeniz ve Ege gibi iki zengin ekosistemi birbirine bağlayan İstanbul Boğazı, göçücü pelajik balıklar için en önemli rotalardan biridir. 70'li yıllara değin İstanbul'u çevreleyen

35

Page 36: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

denizlerde 76'ın üzerinde balık türüne rastlanırken, bugün bu sayı 20'li hanelere kadar gerilemiştir. Yakın tarihli kayıtlara bakıldığında İstanbul'da Boğaz, Adalar ve Anadolu Yakası kıyılarında foklara sıkça rastlandığı görülmektedir. Ancak bugün bu canlılar İstanbul direyinden bütünüyle silinmiş durumdadır. İstanbul açıklarında ve bazen Boğaz'da rastlanan tek deniz memelisi yunuslardır.

Kuşlar için de önemli bir göç rotası üzerinde bulunan İstanbul'da, Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri, çevreleri büyük oranda kentleşmiş olmasına karşın, hâlen kuşlar için önemli birer durak konumundadır. İstanbul'a uğrayan göçücü kuşlar arasında, leylek, alaca balıkçıl, ak pelikan, aynak, boz kaz, atmaca, delice doğan ve Mısır akbabası sayılabilir. İstanbul'un yerli kuşları içinde en yaygın olanlarsa güvercinler, martılar, kargalar, serçeler ve kanaryalardır.

Bunun dışında İstanbul'un özellikle ormanlık kesimlerinde pek çok memeli türü de yaşar. Bunlar arasında yırtıcılara da rastlanır. Başlıca yırtıcılar: çakal, tilki, sansar, gelincik gibi etoburlardır. Diğer yabani hayvan türleri arasında porsuk, ağaç sansarı, kokarca, yaban domuzu, kirpi, kızıl sincap ve tavşan sayılabilir. Özellikle Ada tavşanı İstanbul'a özgü yabani hayvanlardandır. Belgrad Ormanı ve Çatalca'daki merkezlerdeyse geyik ve karacalar için koruma alanları oluşturulmuştur. Ayrıca kent içinde yaygın olarak başıboş sokak kedileri ve köpekleriyle karşılaşılabilir.

İstanbul'da, kızıl geyik, karaca, alageyik, yaban domuzu, yaban kedisi, çakal, ve tilki gibi bulunan memeli hayvanlar bulunabilir. Bununla beraber önemli bir kuş göç yolu üzerinde yer alan İstanbul'da her ilkbahar ve sonbaharda leylek, kartal, şahin ve atmaca gibi çeşitli kuş türleri gözlemlenebilir. İstanbul'da en yaygın bulunan kuşlar ise serçe, güvercin, kumru, karga ve artık kentin bir simgesi hâline gelen martıdır.

Alaca Balıkçıl

36

Page 37: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Balıkçılgiller (Ardeidae) familyasına ait bir kuş türüdür. Tıknaz görünümlü olup balıkşçıl kuşlarının en küçük türüdür. Erkek ve dişi arasında görünüş farkı yoktur,

fakat üreme formu vardır. İlkbaharda ergin bireylerin rengi parlak pembemsi-sarımsı kahverengidir ve başındaki açık renk alacalı tüyler sırtına kadar uzanır. Diğer zamanlarda rengi mat, açık kahverengi-kremdir ancak uçarken dikkat çekici beyaz kanatlarını gözler önüne serer. Gençlerinin sırtı daha koyudur ve boyunlarının ön tarafı çizgilidir. Gaga rengi sarı olup uç kısmı siyahtır. Kuluçka zamanı dışında baş ve boyunda koyu kahverengi boyuna çizgiler bulunur. Çevre ve Orman Bakanlığı 2008 - 2008 Av dönemi merkez av komisyonu karağı gereği koruma altına alınmış olan yaban hayvanlarından biridir.

Bataklık, göl ve nehir kıyılarındaki sazlık alanlarda yaşarlar. Ağaçlara yuva yapar. Ova vadiler, sulak vadiler, deltalar, sulak alanlar, tatlı sulu kanal havuz ve göller, etrafı bitkilerle çevrili hendeklerde yaşar

Karadeniz’in kuzeyi, Akdeniz’in güneyi, Doğu Anadolu’nun doğu ucu, İç Anadolu’nun güneyi, güneydoğusu, kuzeybatısı ve batısı, Marmara’nın güneyi ve Trakya’nın batı ucunda belirli noktalarda sadece üremeye gelir. Gökova Körfezindeki azmaklarda tek tek veya birkaç birey halinde görülmektedir.

Ak Pelikan

37

Page 38: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Çok büyük pembe-beyaz bir su kuşu olup ilkbaharda çoğu kez uzaktan bakıldığında su üzerinde ya da karada tamamen pembe renkte görünen sürüler halinde bulunurlar. Üreme giysisinde gövdesi pembemsi beyaz ve tepesi kalkıktır. Üreme dışında belirgin renkleri kaybolur. Kesesi ve göz derisi sarı ya da turuncu, bacakları pembe ya da kızıldır.

Göz çevresindeki deride tüy bulunmaz, gözleri belirgin derecede siyahtır. Kanat altı, leyleği anımsatacak şekilde siyah-beyazdır. Kanat telekleri siyah, kanat örtüleri beyazdır. Kalın gövdeli, oldukça kısa kuyruklu ve hantal görünüşlüdür. Ayakları perdelidir. Uçarken ayaklarını geriye uzatır ve kuyruk altından parmakları taşar. Gencinin rengi mat, sırtı daha kahverengi, kanat üstü koyu, kanat altının ortası soluk renklidir. 3-4 yılda erişkin giysisine kavuşur. Uçarken boynunu kısar ve ensesini sırtına yaslar. Uçuşu güçlüdür ve uçuşta sürü halinde düzgün sıralar ve sarmallar oluşturur.

Besinlerini küçük ve büyük balıklarla amfibiler oluşturur. Öncelikli tercihi balıklardır. Avrupa'da sazanı, Afrika'da cichlids'i (çiklit) tercih ederler. Sürü halinde avlanabilirler. 8-12 Pelikan suda bir nal biçimi oluşturur. Kanatlarını çırparak balıkları sığ sulara doğru sürerler. Sıkıştırdıkları balık sürülerinin içine gagalarını daldırıp, gaga altındaki keselerine giren balıkları bütün olarak yutarlar. Yavrular erişkinlerin kısmen sindirdikleri balıklarla beslenirler. Besin almak için gagalarını, sık sık da başlarını erişkinlerin keselerine sokarlar.

Su kenarındaki sazlıklarda; koruma alanlarında platformlar üzerine saz ve su bitkileri ile yuva kurar. Batı ve Orta Anadolu sulak alanlarında ürer. Genellikle iki, nadiren daha fazla yumurta yumurtlar. Yumurtalar

38

Page 39: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

mavimsi-beyaz kabukludur. Erkek ve dişi beraber kuluçkaya yatarlar. Yavrular 3 ay sonra yuvayı terkeder.

Aynak

Büyüklükleri 55-65 cm, kanat açıklıkları 88-105 cm'dir. Üreme dönemi erişkinlerinin, kırmızımsı-kahverengi vücutları ve parlak-yeşil kanatları vardır. Üreme dönemi tüylerine sahip olmayan erişkinlerin ve yavruların vücutları daha soluk renklidir. Bu türün, kahverengimsi bir gagası var, koyu yüz derisi ve kırmızı-kahverengi bacakları vardır. Balıkçıllardan farklı olarak aynaklar boyunları sonuna kadar gerilmiş şekilde uçarlar ve çoğunlukla sürüler halinde çizgilerde uçarlar. Çoğunlukla balıkçıllarla koloniler halinde ağaçlarda yuva yaparlar.

Balık, kurbağalar ve diğer su yaratıklarını avlarlar ara sıra böcekleri de yerler. En yaygın aynak türüdür, ılık Avrupa bölgeleri, Asya, Afrika, Avustralya'da dağınık yerlerde ve Amerika'nın Atlantik ve Karayiplerde görülürler. Göçmendirler.

39

Page 40: İSTANBUL -    Web viewYarımburgaz Mağarası'ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır

Boy 35-45 cm., ağırlığı 1-2.5 kg. arasındadır. Yabani tavşana göre daha küçük olan kulaklarının ucunda benekler vardır. Arka ayaklar daha büyük ve güçlüdür. İlk olarak Güney Fransa, İber Yarımadası ve bir olasılıkla Kuzeybatı Afrika’da yaygın olan bu tür, besin kaynağı ve eğlenmek için avlanmak amacıyla diğer bölgelere insanlar tarafından yerleştirilmiştir. Üç metre derinlikte, 45 m. uzunlukta,

Ada Tavşanı

15 cm. çapında oyuklar kazarlar. Bu denizlerde, yuva olarak kullandıkları bölgeler, 30-60 cm. yükseklikte ve otla döşelidir. Ana girişin ağzında toprak yığılıdır. Akşam ve sabah karanlığında aktiftirler. Koloni halinde yaşarlar. Koloni içinde dominant hiyerarşi vardır. Kısmen göç ederler. 9 yıl kadar yaşarlar.

Ot ve diğer bitkilerle beslenir. Bunları bulamadıklarında ise kabuk ve filizleri kemirirler. Tarlalardaki ürünleri de yerler.

Sıcak mevsimlerde çoğalırlar. Gebelik 28-33 gündür. Yavrular, 1 aylıkken sütten kesilirler ve anneden ayrılıp koloniye katılırlar. Bundan sonra anne, yeniden bir yuva kazar ve yeni yavrularını burada büyütür.

Ada tavşanları postları ve etleri için avlanırlar. Türkiye’de avı serbesttir. Kırmızı listede soyları tehlikede olmayan hayvanların yer aldığı statüsündedir. Evcil türleri denek olarak kullanılır.

40