international congress of islamic …...firmalarında olduğu gibi bankacılık sektöründe de...
TRANSCRIPT
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
1
INTERNATIONAL CONGRESS OF
ISLAMIC ECONOMY, FINANCE
AND ETHICS
PROCEEDİNGS BOOK
April 29, 2017 / Istanbul-TURKEY
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
2
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
3
INTERNATIONAL CONGRESS OF ISLAMIC ECONOMY, FINANCE AND ETHICS
PROCEEDİNGS BOOK
April 29, 2017 / Istanbul- Turkey
Editors:
Seyfettin ERDOĞAN
Durmuş Çağrı YILDIRIM
Ayfer GEDİKLİ
Assistant Editors:
Hande Çalışkan
Uğur Mirasedoğlu
Uluslararası İslam Ekonomisi, Finans ve
Etik Kongresi
TAM METİN BİLDİRİLER KİTABI
29 Nisan 2017 / İstanbul – Türkiye
Editörler:
Seyfettin ERDOĞAN
Durmuş Çağrı YILDIRIM
Ayfer GEDİKLİ
Editör Yardımcıları
Hande Çalışkan
Uğur Mirasedoğlu
Bildirilerin her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir.
İsefe.org
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
4
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
5
Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Erişah Arıcan – Marmara Üniversitesi
Dr. Cemil Ertem – Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
Prof. Dr. Süleyman Özdemir – Bandirma 17 Eylul Universitesi (Rektör)
Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl – Yıldırım Beyazıd Üniversitesi
Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz – İstanbul Üniversitesi (Rektör Yrd)
Prof. Dr. Selahattin Dibooglu – University of Missouri–St. Louis
Prof. Dr. Murat Çizakça – Konya Karatay Üniversitesi
Prof. Dr. Mikail Erol – Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Prof. Dr. Yakup Bulut – Hatay Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa Paksoy – Kilis Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Hüseyin Bilgin – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Hamza Ateş – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Anne Winkler – University of Missouri–St. Louis
Prof. Dr. David Rose – University of Missouri–St. Louis
Prof. Dr. Doğan Uysal – Celal Bayar Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu – Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet Nohutçu – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Adem Korkmaz – Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (Rektör)
Prof. Dr. Zekai Özdemir – İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Tuncay Yılmaz – Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Targan Ünal – Okan Üniversitesi
Prof. Dr. Şaban Kayhan – Hasan Kalyoncu Üniversitesi
Prof. Dr. Soner Çelikkol – Kocaeli Üniversitesi
Prof. Dr. Sami Karacan – Kocaeli Üniversitesi
Prof. Dr. Salih Öztürk – Namık Kemal Üniversitesi
Prof. Dr. Rasim Yılmaz – Namık Kemal Üniversitesi
Prof. Dr. Ramazan Sarı – Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Osman Altuğ – Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Nuray Altuğ – Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Nilgün Çil Yavuz – İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa Aykaç – Kırklareli Üniversitesi (Rektör)
Prof. Dr. Murat Yülek – İstanbul Ticaret Üniversitesi
Prof. Dr. Muhsin Kar – Yıldırım Beyazıd Üniversitesi
Prof. Dr. Muhittin Kaplan – İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Melike Bildirici – Yıldız Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Yüce – Uludağ Üniversitesi (Dekan)
Prof. Dr. Mehmet Duman – Artvin Çoruh Üniversitesi (Rektör)
Prof. Dr. Mehmet Bulut – Sabahattin Zaim Üniversitesi (Rektör)
Prof. Dr. Mehmet Barca – Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (Rektör)
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
6
Prof. Dr. Ekrem Erdem – Erciyes Üniversitesi
Prof. Dr. Kazım Sarıkavak – Gazi Üniversitesi (Dekan)
Prof. Dr. Kerem Alkin – Nişantaşı Üniversitesi
Prof. Dr. Kenan Dağcı – Yalova Üniversitesi
Prof. Dr. Kahraman Çatı – Düzce Üniversitesi
Prof. Dr. İlyas Doğan – Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak – Sabahattin Zaim Üniversitesi (Dekan)
Prof. Dr. Hatice Neşe Erim – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Hasan Vergil – İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Haluk Alkan – İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Habip Yıldız – Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Gülden Ülgen – İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Feridun Yılmaz – Uludağ Üniversitesi
Prof. Dr. Faik Budak – Kocaeli Üniversitesi
Prof. Dr. Erdal Demirhan – Osmangazi Üniversitesi
Prof. Dr. Mahmoud Sabra – Al Azhar University, Filistin
Prof. Dr. Ensar Nişancı – Namık Kemal Üniversitesi
Prof. Dr. Emin Ertürk – Uludağ Üniversitesi
Prof. Dr. Elif Çepni – Bahçeşehir Üniversitesi
Prof. Dr. Coşkun Can Aktan – Dokuz Eylül Üniversitesi
Prof. Dr. Cevat Gerni – Doğuş Üniversitesi
Prof. Dr. Jean-Pierre Allegret – Paris Ouest Nanterre, Fransa
Prof. Dr. Bülent Güloğlu – İstanbul Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Bülent Aybar – Southern New Hampshire University-ABD
Prof. Dr. Bogna Kazmierska Jozwiak – University of Lodz-Polonya
Prof. Dr. Ayşe Buğra – Boğaziçi Üniversitesi
Prof. Dr. Olexandr Pidchosa – Taras Shevchenko University, Ukrayna
Prof. Dr. Sudi Apak – Esenyurt Üniversitesi
Prof. Dr. Ali Kutan – Southern Illinois University
Prof. Dr. Aysun Fıçıcı – Southern New Hampshirw University-ABD
Prof. Dr. Ali Kemal Gürbüz – Balıkesir Üniversitesi
Prof. Dr. Konstantin Tsvetkov – University of Agribusiness and Rural Development,
Bulgaristan
Prof. Dr. Nazıf Mohib Shahrani – Indiana University, ABD
Prof. Dr. Aysıt Tansel – Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Max Gillman – University of Missouri–St. Louis, ABD
Prof. Dr. Ali Çelikyay – Osman Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet İncekara – İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Mahmut Bilen – Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Abdülmecit Türüt – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. David Weir – Northumbria University / Cambridge Scholars
Prof. Dr. Farid Shuaib – International Islamic University of Malaysia
Prof. Dr. Andrzej Bistyga – Katowice School of Economics, Polonya
Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu – Ankara Üniversitesi
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
7
Prof. Dr. Abdulvahap Baydaş – Bingöl Üniversitesi
Prof. Dr. Vahit Göktaş – Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Abbas Mirakhor – The Global University of Islamic Finance, INCEIF
Prof. Dr. Obiyathulla Ismat Bacha – The Global University of Islamic Finance, INCEIF
Doç. Dr. Rosmah Mat Isa – Kebangsaan University, Malezya
Doç. Dr. Hüseyin Altay – Mustafa Kemal Üniversitesi
Doç. Dr. Zafer Kanberoğlu – Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Doç. Dr. Vedat Cengiz – Kocaeli Üniversitesi
Doç. Dr. TolgaUlusoy – Kastamonu Üniversitesi
Doç. Dr. Şevket Alper Koç – Kocaeli Üniversitesi
Doç. Dr. Şahap Kavcıoğlu – Bayburt Milletvekili
Doç. Dr. Sibel Aykın – Akdeniz Üniversitesi
Doç. Dr. Selman Yılmaz – İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Rengin Ak – Kırklareli Üniversitesi
Doç. Dr. Özlem Durgun – İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Murat Pıçak – Dicle Üniversitesi
Doç. Dr. İdris Demir – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Doç. Dr. İbrahim Turhan – İzmir Milletvekili
Doç. Dr. Hasan Gül – Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Doç. Dr. Haluk Zülfikar – İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu – Dokuz Eylül Üniversitesi
Doç. Dr. Gülçin Tapşin – İstanbul Ticaret Üniversitesi
Doç. Dr. Emrah İsmail Çevik – Namık Kemal Üniversitesi
Doç. Dr. Emel İslamoğlu – Sakarya Üniversitesi
Doç. Dr. Elif Hobikoğlu – İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Durmuş Çağrı Yıldırım – Namık Kemal Üniversitesi
Doç. Dr. Bahar Burtan Doğan – Dicle Üniversitesi
Doç. Dr. Ayfer Gedikli – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Doç. Dr. Ali Arı – Kırklareli Üniversitesi
Doç. Dr. Kenan Aydın – Kocaeli Üniversitesi
Doç. Dr. İshak Torun – Bolu İzzet Baysal Üniversitesi
Doç. Dr. İlhan Eroğlu – Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Doç. Dr. İbrahim Subaşı – Marmara Üniversitesi
Doç. Dr. Başak Tanınmış Yücememiş – Marmara Üniversitesi
Doç. Dr. Hatice Karahan – Medipol Üniversitesi
Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu – Dokuz Eylül Üniversitesi
Doç. Dr. Burcu Özcan – Fırat Üniversitesi
Doç. Dr. Ahmet Faruk Aysan – Boğaziçi Üniversitesi
Doç. Dr. Yücel Ayrıçay – Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Doç. Dr. Özlen Hiç – İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Aysen Hiç Gencer – İstanbul Aydın Üniversitesi
Doç. Dr. Cüneyt Kılıç – Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Doç. Dr. Levent Çinko – Marmara Üniversitesi
Doç. Dr. Ferda Yerdelen Tatoğlu – İstanbul Üniversitesi
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
8
Doç. Dr. Selami Özcan – Yalova Üniversitesi
Doç. Dr. Osman Şimşek – Gazi Üniversitesi
Doç. Dr. Mehmet Saraç – İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Rosham Mat Isa – University of Kebangsaan, Malezya
Doç. Dr. Gonca Atıcı – İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Hakan Sarıbaş – Zonguldak Üniversitesi
Doç. Dr. Muzaffer Koç – Marmara Üniversitesi
Doç. Dr. Atilla Doğan – Karadeniz Teknik Üniversitesi
Doç. Dr. Seyfettin Arslan – Dicle Üniversitesi
Dr. İbrahim Murat Bozkurt – Marmara Üniversitesi
Dr. Meltem Taylan – Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
Dr. Mohd Iqbal bin Abdul Wahab – International Islamic University, Malezya
Dr. Ayşegül Durukan – Nişantaşı Üniversitesi
Dr. Barış Alparslan – Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Dr. Mehmet Naci Efe – Üsküdar Üniversitesi
Dr. Berna Ak Bingül – Kırklareli Üniversitesi
Dr. Kaushik Chattopadhyay – Prof. S.N.H. College, University of Kalyani
Dr. Yıldız Aksoy – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Dr. Murat Tümay – İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Dr. İsmail Cem Ay – Gelişim Üniversitesi
Dr. Veli Sırım – Namık Kemal Üniversitesi
Dr. Niyazi Gümüş – Kastamonu Üniversitesi
Dr. Korhan Arun – Namık Kemal Üniversitesi
Dr. Cengiz Ceylan – Kırklareli Üniversitesi
Dr. Aslıhan Nakiboğlu – Niğde Üniversitesi
Dr. Ahu Ergen – Bahçeşehir Üniversitesi
Dr. Ömer Esen – Muş Alpaslan Üniversitesi
Dr. Abdilahi Ali – Aberystwyth University / Ingiltere
Dr. Malik Babar Hussain – University of Sargodha / Pakistan
Dr. Zeeshan Atiq – University of Karachi / Pakistan
Dr. Büşra Karataşer – Namık Kemal Üniversitesi
Dr. Sema Yılmaz Genç – Kocaeli Üniversitesi
Dr. Yener Coşkun – Semaye Piyasası Kurumu Başuzman
Dr. Daniel Kapp – European Central Bank
Dr. Zişan Kılıçkan – Kocaeli Üniversitesi
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
9
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
10
TÜRKİYE KATILIM BANKACILIĞI SEKTÖRÜNÜN
KARLILIĞI ÜZERİNDE PARA POLİTİKASININ ETKİSİ
Doç. Dr. Seymur Ağazade
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü.
ÖZET:Bu çalışmada parasal büyüklüklerindeki değişimlerin Türkiye katılım bankacılığı sektörünün karlılık
göstergeleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu amaçla, TCMB’nin dar ve geniş tanımlı para arzına ait artış
oranları ile katılım bankacılığı sektörünün karlılığına ilişkin üç farklı gösterge kullanılmıştır. Karlılık oranına
ilişkin göstergelerden ilk ikisi aktif karlılık oranı ve özsermaye karlılık oranıdır. Üçüncü gösterge ise, çalışmada
net getiri marjı şeklinde ifade edilen kredi gelirleri ile kar payı ödemeleri farkının toplam aktiflere oranıdır. Ocak
2006 – Aralık 2016 dönemi için yapılan analizler Granger nedensellik testine dayanmaktadır. Nedensellik
analizine ait bulgular, dar tanımlı para arzındaki artışların karlılık göstergelerinden net getiri marjını negatif
yönde etkilediğini destekleyici niteliktedir. Bu bulgu, parasal sıkılaştırma dönemlerinde katılım bankacılığı
sektörünün kredilerden elde ettikleri gelirleri artırabildiklerini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: para arzı, katılım bankacılığı sektörü karlılık oranları, Granger nedensellik testi
THE EFFECT OF MONETARY POLICY ON PROFITABILITY OF TURKISH PARTICIPATION
BANKING SECTOR
ABSTRACT: This study investigates the effects of changes in monetary aggregates on the profitability
indicators of the Turkish participation banking sector. For this purpose, growth rates of narrow and broad
definition of money supply and three different ratios related to the profitability of the participation banking
sector were used. Two of the profitability indicators are the ratios of return on assets and return on equity. The
third indicator which in this study expressed as the net yield margin is the ratio of difference between credit
income and dividend payments to the total assets. Analyses are based on the Granger causality tests and covers
the period from 2006 January to 2016 December. Results of causality analysis support that increases in narrow
money supply affect negatively the net yield margin profitability ratio. This finding indicates that the
participation banking sector can increase their revenues earned from credits in monetary tightening periods.
Key Words: Money supply, profitability rates of participation banking sector, Granger causality test
GİRİŞ
Farklı ülkelerde para politikasının yürütülmesinden sorumlu olan birçok merkez bankasının
temel politika aracı, politika faizi olarak ifade edilen kısa vadeli faiz oranıdır. Bununla
birlikte, bu bankalar koridor faiz sistemini kullanırlar ve likidite yönetimi ile piyasa faiz
oranlarının belirlenen politika faizi ile uyumlu olmasını sağlanmaya çalışmaktalar. Bu
sistemde merkez bankaları para arzını kontrol etmek için açık piyasa işlemleri, zorunlu
karşılık oranları ve reeskont oranı olmak üzere üç temel enstrümana sahipler. Bu enstrümanlar
vasıtasıyla yüksek güçlü para olarak ifade edilen parasal tabanı doğrudan etkileyebilmekteler.
Bunun yanı sıra, merkez bankaları para çoğaltanları üzerinden de para arzını
etkileyebilmekteler. Para çoğaltanlarının etkilenmesi iletişim politikası aracılığı ile de
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
11
sağlanabilmektedir. Bütün bu para politika araçları likidite arzının yanı sıra bankacılık
sisteminin likidite talebini de etkileyebilmektedir. Likidite düzeyi kontrol edilmekle
bankacılık sisteminin sağlayabileceği kredi miktarı ve ayrıca fon maliyetleri
değiştirilebilmektedir. Dolayısıyla, ülkemiz örneğinde ifade edilir ise temel amacı fiyat
istikrarını sağlama ve bunun yanı sıra bu amaçla çelişmeyecek şekilde büyümeyi destekleme
ve finansal istikrarı sağlama gibi ikincil amaçları da olan para politikasının, finansal sistemin
bir parçası olan bankaların karlılıkları üzerinde de etkisinin olması beklenir.
Bu çalışmada, TCMB’nin M1 ve M2 para arzı artış oranları kullanılarak para politikasının
katılım bankacılığı sektörünün karlılık göstergeleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Reel sektör
firmalarında olduğu gibi bankacılık sektöründe de yüksek kar elde etmek ve bunu uzun
dönemde de sürdürmek firmaların öncelikli amacıdır. Fakat reel sektörden farklı olarak
finansal sektör ciddi şekilde regülasyonlara tabidir ve yukarıda da ifade edildiği gibi para
politikası, likidite hacmini değiştirmekle bankaların krediye dönüştürerek kar elde
edebilecekleri kaynakların miktarını kontrol edebilmekte ve bunların bankalara olan
maliyetini etkileyebilmektedir. Bu nedenle, farklılık gösterebilecek makroekonomik hedefler
doğrultusunda yürütülen para politikası bankacılık sektörünün karlılığına ilişkin performans
göstergelerini de etkileyecektir.
TCMB temel politika aracı haftalık vadede repo ihalesi borç verme faiz oranı olmakla birlikte,
bankacılık kesimine farklı şekillerde fon sağlayabilmektedir. Bu nedenle, ağırlıklandırılmış
ortalama fonlama maliyetinin para politikasının bankalar arası piyasaya nasıl yön vermek
istediğine ilişkin daha iyi bir gösterge olabilir. Fakat katılım bankalarının fon toplama
yöntemleri cari hesap, katılım hesabı ve özel fon havuzları şeklinde gerçekleşmektedir.
Özsermaye dışındaki bu yabancı kaynaklar faiz taahhüdü ile gerçekleşmemektedir. Bu
nedenle, bu çalışmada para politikasının katılım bankacılığı sektörünün karlılık oranları
üzerindeki etkisi araştırılırken M1 ve M2 para arzı göstergelerindeki artışlar dikkate
alınmıştır. Diğer yandan yukarıda da ifade edildiği gibi merkez bankaları fiyatlar genel
düzeyine ya da toplam talebe ilişkin hedefleri doğrultusunda bir para piyasası faiz oranı
belirleseler ve bunu bir enstrüman olarak kullanmış olsalar dahi para arzını da bu doğrultuda
ayarlarlar.
TCMB para arzı tanımlarından M1, en dar para arzı tanımını ifade etmektedir. Bu parasal
gösterge dolaşımdaki para ve vadesiz mevduatların toplamından oluşmaktadır. M2 ise,
dolaşımdaki para ile vadesiz ve vadeli mevduatların toplamından oluşmaktadır.
Bankaların karlılıklarının ölçülmesinde ise, farklı performans ölçütleri kullanılmaktadır. Bu
çalışmada katılım bankacılığı sektörünün karlılığına ilişkin üç gösterge dikkate alınmıştır.
Bunlardan ilki aktif karlılık oranı ya da varlık getirisidir (ROA). Bankaların karlılığına ilişkin
temel ölçütlerden biri ROA, bankanın toplam aktiflerinin nasıl bir karlılıkla yönetildiğini
göstermektedir. Toplam aktiflerin her bir lirası başına düşen vergi sonrası net karı ifade eden
bu oran aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır (Mishkin, 2011: 232):
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
12
ROA =Vergi sonrası net kar
Toplam aktifler
Varlık getirisi, varlık başına ortalama ne kadar kar elde edildiğini gösterdiği için bankanın ne
derecede etkin çalıştığı hakkında bilgi sağlamaktadır. Buna karşın banka sahipleri, daha çok
bankanın kendilerinin sahip olduğu yatırımlarından ne kadar kar elde ettikleri ya da banka
sermayesinin hangi karlılıkla yönetildiği ile ilgili olmaları beklenir. Bu bilgi, banka
karlılığının bir diğer temel ölçüsü olan özsermaye karlılık oranıdır (ROE). ROE, banka
sermayesinin her lirası başına düşen vergi sonrası net karı ifade etmektedir (Mishkin, 2011:
232):
ROE =Vergi sonrası net kar
Özsermaye
Mevduat bankalarının karlılığını ölçmekte kullanılan diğer bir performans ölçütü net faiz
marjıdır. Bu gösterge, faiz gelirleri ve faiz harcamaları arasındaki farkın yani net faiz
gelirlerinin toplam aktiflere bölümü şeklinde hesaplanmaktadır (Yay, 2012: 347). Bu
çalışmada, katılım bankacılığı sektörünün karlılık oranına ilişkin kullanılan üçüncü gösterge
olan net getiri marjı (NYM), benzer bir şekilde katılım bankacılığı sektörünün kredi ve diğer
faiz gelir tahakkuk ve reeskontları ile kar payı ve gider reeskontlarına ait değerlerden
yararlanılarak aşağıdaki gibi hesaplanmıştır:
NYM
=Kredi ve diğer faiz gelir tahakkuk ve reeskontları − Kar payı ve gider reeskontları
Toplam aktifler
Bu çalışmanın devamı şu şekilde düzenlenmiştir. Takip eden bölümde Türkiye katılım
bankacılığı sektörüne ait yukarıda ifade edilen karlılık göstergelerinin seyirleri incelenmiş ve
veri seti tanıtılmıştır. Ardından parasal büyüklüklerdeki değişimlerin katılım bankacılığı
sektörü karlılık göstergesine etkisini incelemek için kullanılan yöntem kısaca tanıtılmış ve
bulgular sunulmuştur. Son bölümde ise bulgular doğrultusunda değerlendirme yapılmıştır.
1. KATILIM BANKACILIĞI SEKTÖRÜNÜN KARLILIK GÖSTERGELERİ VE
VERİ SETİ
Katılım bankacılığı sektörüne ait ROA, ROE ve NYM karlılık göstergelerinin seyri Şekil 1’de
verilmiştir. Aylık verilerden hesaplanan değerlere göre araştırma dönemde katılım bankacılığı
sektörünün aktifleri özkaynaklarına nispeten yaklaşık olarak 6 ile 11 kat arasında değişmek
üzere ortalamada 9 kat daha yüksektir ve bu fark aşırı derecede değişkenlik
göstermemektedir. Bunun bir sonucu olarak, ROA da yaklaşık olarak ROE ile benzer bir
eğime ve ortalama olarak 9 kat daha düşük değerlere sahiptir. Bunun yanı sıra, çalışma
döneminin tamamı dikkate alındığında, her iki oran negatif eğime sahiptir, yani zamanla
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
13
azalan seyir izlemektedir. NYM göstergesi ise, ortalama olarak daha yüksek değerlere sahiptir
ve bu oranın periyodik olmayan dalgalanmalar gösterdiği görülmektedir. Bu dalgalanma,
katılım bankacılığının kar payı ve gider reeskontlarının artış ve azalışlarından değil, kredi ve
diğer faiz gelir tahakkuk ve reeskontlarından kaynaklanmıştır. NYM’de en yüksek artışın
yaşandığı 2008 yılı sonu ile 2009 yılı başlangıcı küresel finansal krize tekabül etmektedir. Bu
dönemde, NYM yaklaşık olarak %6’ya kadar yükselmiştir. Bu göstergede artışların olduğu
diğer dönemlerden ikisi Haziran 2011 ve Kasım 2015 genel seçimleri ile aynı döneme denk
gelmektedir. Bu dönemlerden ilkinde, merkez bankasının faiz koridorunun üst bandını ve
ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini artırmıştır. İkincisi ise, ağırlıklı ortalama fonlama
maliyetinin artış eğiliminde olduğu bir dönemdir. Benzer şekilde, 2013 yılının sonu ile 2014
yılının ilk aylarında da NYM’nin yüksek olduğu görülmektedir. Bu dönem ise TCMB, önce
ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini koridor dahilinde yükseltmiş ve Ocak 2014’te ise
politika faiz oranını %4,5’ten %10 çıkarmıştır.
Şekil 1: Katılım Bankacılığı Sektörüne Ait Farklı Karlılık Oranları
Çalışmada, para arzı artış oranlarının katılım bankacılığı sektörünün karlılık oranlar
üzerindeki etkisi TCMB’nin M1 ve M2 para arzı göstergelerine ait hem nominal, hem de reel
değerler dikkate alınarak incelenmiştir. Parasal göstergelerin reel değerleri, ilgili göstergenin
tüketici fiyatları endeksine bölümü şeklinde hesaplanmıştır. Para arzı artış oranları ise,
örneğin (𝑚𝑡 − 𝑚𝑡−1)/𝑚𝑡−1 şeklinde olmak üzere bir önceki aya nispeten değişimler şeklinde hesaplanmıştır. Çalışmada kullanılan tüm değişkenlere ait veriler TCMB elektronik veri
dağıtım sisteminden alınmıştır.
Ocak 2006 – Aralık 2016 dönemini kapsayan veri setine ait temel istatistiksel özellikler Tablo
1’de verilmiştir. Tablodan da görüldüğü gibi ROA, ROE ve NYM aylık karlılık oranlarına ait
ortalama değerler sırasıyla %0,15, %1,26 ve %2,32’dir. Bunlara ait medyan, maksimum ve
standart hata değerleri karşılaştırıldığında da ortalama değerlere benzer bir farklılık olduğu
görülmektedir. Minimum değerlerden de anlaşıldığı gibi NYM negatif olmamıştır. Tabloda
nominal para arzı artış oranına ait göstergeler dar ve geniş tanımlı para arzı için sırasıyla M1
ve M2, reel para arzı için ise M1R ve M2R ile ifade edilmiştir. M1 ve M1R’ye ait ortalama
değerlerden anlaşıldığı gibi, dar tanımlı para arzı nispeten daha yüksek bir artış trendine sahip
olmuştur. Bu değişkenlere ait standart hatalar da dar para arzı artış oranlarının daha yüksek bir
değişkenliğe sahip olduğunu göstermektedir.
-0,06
-0,04
-0,02
0
0,02
0,04
0,06
0,08
20
06
M0
1
20
06
M0
6
20
06
M1
1
20
07
M0
4
20
07
M0
9
20
08
M0
2
20
08
M0
7
20
08
M1
2
20
09
M0
5
20
09
M1
0
20
10
M0
3
20
10
M0
8
20
11
M0
1
20
11
M0
6
20
11
M1
1
20
12
M0
4
20
12
M0
9
20
13
M0
2
20
13
M0
7
20
13
M1
2
20
14
M0
5
20
14
M1
0
20
15
M0
3
20
15
M0
8
20
16
M0
1
20
16
M0
6
20
16
M1
1ROA ROE NYM
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
14
Tablo 1: Değişkenlere Ait Temel İstatistiksel Özellikler
ROA ROE NYM M1 M2 M1R M2R
Ortalama 0,0015 0,0126 0,0232 0,0146 0,0137 0,0080 0,0071
Medyan 0,0015 0,0125 0,0222 0,0145 0,0131 0,0114 0,0079
Maksimum 0,0044 0,0387 0,0602 0,1750 0,0912 0,1705 0,0711
Minimum -0,0046 -0,0501 0,0054 -0,1048 -0,0286 -0,1137 -0,0388
Standart hata 0,0011 0,0102 0,0115 0,0391 0,0156 0,0408 0,0179
2. ÇALIŞMA YÖNTEMİ VE BULGULAR
Para arzı artış oranlarının katılım bankacılığı sektörünün karlılık oranları üzerindeki etkisinin
incelenebilmesi için öncelikle değişkenlere ait serilerin durağanlık özelliği incelenmiştir.
Zaman serilerinin önemli özelliklerinden olan durağanlık, seri ortalama ve varyansının zaman
içinde değişmemesini ve iki dönem arasındaki kovaryansın yalnızca iki dönem arasındaki
uzaklığa bağlı olmasını ifade eder. Granger ve Newbold’un (1974) da ifade ettiği gibi durağan
olmayan süreçler regresyonlarda sahte sonuçlara neden olabilir. Katılım bankacılığı
sektörünün karlılık ve para arzı artış oranına ait serilerin durağanlık incelemesi literatürde
yaygın şekilde kullanılan Genişletilmiş Dickey-Fuller (1979, ADF) ve Phillips-Perron (1988,
PP) birim kök testleri yardımıyla yapılmıştır. ADF testinde, hata terimleri arasında
otokorelasyon sorununun olmaması için modele bağımlı değişkenin gecikmeleri
eklenmektedir. PP testinde ise, parametrik olmayan yöntemler kullanılmaktadır. Her iki testte
sıfır hipotezi, ilgili serinin birim kök içerdiğini, alternatif hipotez ise serinin durağan
olduğunu ifade eder.
Katılım bankacılığı sektörüne ait karlılık göstergeleri olan ROA, ROE ve NYM ile nominal
ve reel para arzı artış oranlarını ifade eden M1, M2, M1R ve M2R serilerine ait ADF ve PP
birim kök testlerinin sonuçlarıTablo 2’de verilmiştir. Birim kök testlerine ait istatistikler tüm
değişkenler için serilerin seviyelerinde durağan olduğunu destekleyici niteliktedir.
Tablo 2: ADF ve PP Birim Kök Testlerine Ait Sonuçlar
Değişkenler
ADF PP
Sabit Trend Sabit Trend
ROA -1,9579(3) -10,1857(0)* -6,6795(8)* -10,3050(5)*
ROE -2,8521(2)*** -10,0960(0)* -7,8756(8)* -10,3732(6)*
NYM -3,9141(1)* -3,9397(1)** -3,4319(2)** -3,4662(2)**
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
15
M1 -11,2810(1)* -11,3146(1)* -17,3519(3)* -17,4890(4)*
M2 -12,4579(0)* -12,5054(0)* -12,5045(4)* -12,6300(5)*
M1R -16,3643(0)* -16,3605(0) -16,9248(2)* -16,7567(3)*
M2R -6,7100(3)* -6,7388(3)* -12,8554(7)* -12,9364(8)*
Not: Parantez içindeki rakamlar ADF testlerinde Schwarz bilgi kriterine göre gecikme uzunluklarını, PP
testlerinde ise Newey-Weste göre bant genişliğini gösterir. *, ** ve *** işaretleri ilgili istatistiğin sırasıyla %1,
%5 ve %10 düzeyinde anlamlı olduğunu ifade eder.
Para arzı artış oranının katılım bankacılığı sektörünün karlılığına etkisini araştırmada
durağanlık analizinin, tüm değişkenlerin seviyelerinde durağan olduğuna ilişkin bulguları
dikkate alınmıştır. Serilerin seviye değerleri kullanılarak Granger (1969) nedensellik testi
çerçevesinde para arzı artış oranlarının karlılık oranları etkileyip etkilemediği araştırılmıştır.
Granger (1969) nedensellik testinde, nedensellik ilişkisinin sınanması için, aşağıda ROA ve
M1 örneğinde verildiği gibi regresyon denklemleri tahmin edilmektedir:
𝑅𝑂𝐴𝑡 = 𝛼0 + ∑ 𝛽𝑖𝑛𝑖=1 𝑅𝑂𝐴𝑡−𝑖 + ∑ 𝛾𝑖
𝑛𝑖=1 𝑀1𝑡−𝑖 + 𝜀𝑡 (1)
Nedensellik ilişkisinin sınanmasında 𝛾𝑖 katsayılarının toplu olarak anlamlı olup olmdığına F
istatistiği yardımı ile bakılmaktadır. Tahmin edilen bu katsayıların istatistiksel olarak sıfırdan
farklı olması M1 değişkeninden ROA değişkenine doğru nedensellik ilişkisinin olduğunu
ifade etmektedir. Dolayısıyla, bu testte sıfır hipotezi 𝛾𝑖 katsayılarının sıfırdan farksız
olduğunu, alternatif hipotez ise istatistiksel olarak sıfırdan farklı olduğunu ifade eder.
Modelde optimal gecikme uzunluğunun belirlenmesinde VAR modeli üzerinden farklı
gecikme bilgi kriterleri incelendiğinde optimal gecikme uzunluğu farklılık göstermektedir. Bu
nedenle nedensellik analizi 2, 3 ve 4 gecikme dikkate alınarak yapılmıştır.
Para arzı artış oranlarının katılım bankacılığı sektörü karlılık oranını etkileyip etkilemediğini
belirlemeye yönelik Granger nedensellik testi sonuçları Tablo 3’de verilmiştir. Granger
nedensellik testi F istatistiklerine göre para arzı artış oranı değişkenlerinden ROA ve ROE’ye
doğru herhangi bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır. ROA ve ROE’nin bağımlı değişken
olduğu tüm modellerde para arzı artış oranı gecikmelerine ait katsayılar küme olarak
istatistiksel bakımdan anlamsız çıkmıştır. Benzer bir şekilde NYM’nin bağımlı değişken ve
M2 ya da M2R para arzı artış oranlarının bağımlı değişken olduğu modellerde de sıfır
hipotezi reddedilememiştir. Fakat M1 ya da M1R para arzı gecikmelerinin yer aldığı ve NYM
karlılık göstergesi için oluşturulan modellerde para arzı artış oranlarının gecikmelerine ait
katsayıların istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Buna göre M1 Granger neden
değildir NYM ya da M1R Granger neden değildir NYM şeklinde ifade edilen sıfır hipotezleri
farklı gecikme uzunluklarına göre oluşturulmuş tüm modellerde reddedilmiştir.
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
16
Bu bulgu M1 para arzı büyümesinden NYM karlılık göstergesine doğru nedensellik ilişkisini
desteklemektedir. NYM için oluşturulan ve anlamlı istatistiksel ilişkinin bulunduğu
modellerde M1 ve M1R gecikmelerine ait katsayılar incelendiğinde ise anlamlı katsayıların ve
çoğunlukla katsayılar toplamının negatif olduğu belirlenmiştir. Bu bulgu nominal veya reel
dar tanımlı para arzındaki artışın katılım bankacılığı sektörüne ait kredi getirisi kar payı
farkının toplam aktiflere oranı şeklinde ölçülen karlılık göstergesini olumsuz yönde
etkilediğini gösterir. Daha önce de NYM dalgalanmalarının kredi getirilerinden kaynaklandığı
ifade edilmişti. Dolayısıyla, negatif katsayılar merkez bankasının parasal sıkılaştırmaya gittiği
dönemlerde katılım bankalarının kredi getirilerini artırabildiğini yansıtmaktadır.
Tablo 3. Granger Nedensellik Testi Sonuçları
Sıfır Hipotezi:
2 gecikme 3 gecikme 4 gecikme
F istatistiği Olasılık F istatistiği Olasılık F istatistiği Olasılık
M1 Granger neden değildir ROA 0,4244 0,6551 0,3957 0,7563 0,3081 0,8721
M2 Granger neden değildir ROA 1,2199 0,2988 0,7476 0,5258 0,8257 0,5113
M1 Granger neden değildir ROE 0,5094 0,6021 0,5389 0,6565 0,3729 0,8276
M2 Granger neden değildir ROE 1,4205 0,2455 0,8304 0,4796 0,8499 0,4964
M1 Granger neden değildir NYM 3,7667 0,0258 2,6369 0,0527 2,3778 0,0557
M2 Granger neden değildir NYM 1,0327 0,3591 1,1818 0,3196 0,5747 0,6815
M1R Granger neden değildir ROA 0,2119 0,8094 0,3836 0,7650 0,2140 0,9302
M2R Granger neden değildir ROA 0,8426 0,4330 0,5624 0,6409 0,7852 0,5370
M1R Granger neden değildir ROE 0,2914 0,7477 0,5586 0,6433 0,3274 0,8591
M2R Granger neden değildir ROE 1,0699 0,3462 0,6726 0,5704 0,8085 0,5221
M1R Granger neden değildir NYM 2,7649 0,0668 2,2723 0,0836 2,1542 0,0783
M2R Granger neden değildir NYM 0,2941 0,7457 1,4020 0,2455 0,8891 0,4728
4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Bu çalışmada TCMB dar ve geniş tanımlı para arzı göstergelerine ve bunların tüketici fiyatları
endeksi ile reelleştirilmiş değerlerine ait artış oranları ve Türkiye katılım bankacılığı sektörü
için hesaplanan karlılık göstergeleri kullanılarak para politikasının katılım bankacılığı
performansına etkisi araştırılmıştır. Burada, karlılık göstergesine ilişkin üç farklı oran dikkate
alınmıştır. Bunlardan ikisi aktif karlılık oranı ve özsermaye karlılık oranıdır. Üçüncü karlılık
göstergesi ise katılım bankacılığı sektörünün kredi ve diğer faiz gelir tahakkuk ve reeskontları
ile kar payı ve gider reeskontları arasındaki farkın toplam aktiflere bölümü şeklinde
hesaplanan net getiri marjıdır. Veri seti aylık olup Ocak 2006 – Aralık 2016 dönemini
kapsamaktadır. Çalışmada değişkenlere ait zaman serisi özelliklerinin incelenmesi için ADF
ve PP birim kök testleri ve para arzı artış oranlarının karlılık oranları üzerindeki etkisinin
incelenmesi için Granger nedensellik testi uygulanmıştır.
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
17
Elde edilen bulgular, TCMB’nin dar para arzındaki artış oranından katılım bankacılığı
sektörüne ait karlılık göstergelerinden net getiri marjına doğru nedensellik ilişkisi olduğunu
göstermektedir. Bu parasal göstergeye ilişkin reel değerin dikkate alınması durumunda da
sonuçlar benzerlik göstermektedir. Granger nedenselliğinin sınanması için oluşturulan
modellerde aynı zamanda, nominal veya reel para arzı artış oranlarının gecikmeli değerleri
için tahmin edilen katsayılar, para arzı artışının net getiri marjını negatif yönde etkilediğini
göstermektedir. Katılım bankacılığı sektörünün kredilerden sağladıkları gelirler ve kar payı
ödemeleri incelendiğinde, kredi gelirlerinin para politikasındaki değişmelerle birlikte kar payı
ödemelerine nispeten önemli ölçüde fazla dalgalanma gösterdiği görülmektedir. Bu durum
dikkate alındığında nedenselliğe ilişkin elde edilen sonuçlar, merkez bankasının parasal
sıkılaştırmaya gittiği dönemlerde katılım bankalarının kredi getirilerini artırabildiğini, parasal
genişlemeye gittiğinde ise kredi getirilerini azalttıklarını yansıtmaktadır.
KAYNAKÇA
Dickey, D. A. ve Fuller, W. A. (1979). Distribution of the estimators for autoregressive time series
with a unit root. Journal of the American Statistical Association, 74(366): 427-431.
Granger, J. (1969). Investigating causal relations by econometric models and cross-spectral methods.
Econometrica, 37(3): 424-438.
Granger, C. V. J. ve Newbold, P. (1974). Spurious regressions in econometrics. Journal of
Econometrics, 2(2): 111-120.
Gujarati, D. ve Porter D. (2012). Temel ekonometri. Beşinci Basımdan Çeviri, Literatür Yayınları,
İstanbul.
Mishkin, Frederic S. (2011). Para bankacılık ve finansal piyasalar iktisadı, Akademi Yayıncılık,
Ankara.
Phillips, P. ve Perron, P. (1988). Testing for a unit root in time series regression. Biometrika, 75(2):
335–346.
Yay, G. G. (2012). Para ve finans, teori - politika, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
18
TEMEL FAALİYETLER AÇISINDAN TÜRKİYE KATILIM
VE MEVDUAT BANKACILIĞI SEKTÖRLERİNİN
KARŞILAŞTIRMALI OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ
Doç. Dr. Seymur Ağazade
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü
ÖZET: Bu çalışmada, Türkiye katılım bankacılığı ve mevduat bankacılığı sektörlerine ait toplam kredi/toplam
aktif, toplam kredi/toplam mevduat ve tasfiye olunacak alacaklar/toplam kredi oranlarının Aralık 2005 – Aralık
2016 dönemine ait değerleri kullanılarak iki kesimin karşılaştırmalı olarak performans incelemesi yapılmıştır. Bu
üç göstergenin iki bankacılık sektörüne ait serileri arasında korelasyon ilişkisi ve göstergelerin iki sektör
arasındaki fark serisinin durağanlık özellikleri incelenmiştir. Yapılan analizler veri setinin tamamının yanı sıra
Aralık 2005 – Aralık 2013 dönemi için de yapılmıştır. Çalışma bulguları ilk iki gösterge bakımından katılım ve
mevduat bankacılığının benzeşmediğini destekleyici niteliktedir. Bu durum, farklı fon bulma ve kaynak sağlama
yöntemleri olan bu bankacılık sektörlerinin farklı müşteri profili ya da kredi ve mevduat talep yapısıyla karşı
karşıya olduğunu göstermektedir. Batık kredi oranına ilişkin elde edilen sonuçlar ise her iki sektöre ait kredi
müşterilerinin ekonomik koşullardan benzer şekilde etkilendiklerini ve benzer kaynaklı ekonomik sorunlardan
dolayı ödeme sorunu ile karşı karşıya kaldıklarını gösterir.
Anahtar Kelimeler: Katılım bankacılığı ve mevduat bankacılığı sektörlerinin performansı, korelasyon analizi,
durağanlık testi
A COMPARATIVE ASSESSMENT OF TURKISH PARTICIPATION AND DEPOSIT BANKING
SECTORS IN TERMS OF BASIC ACTIVITIES
ABSTRACT: This study investigates comparatively the performance Turkish participation banking and deposit
banking sectors using total loan/total assets, total loan/total deposits and liquidation receivables/total loan ratios
of two sectors for the period from 2005 December to 2016 December. The correlation relationship between the
two banking sectors in terms of three variables and stationary characteristics of the difference series that formed
for each indicator between two sectors are examined. The analyses were made for the full data set and as well as
for the period from 2005 December to 2013 December. Findings of the study support the fact that participation
and deposit banking sectors are not similar in terms of the first two indicators. This supports the fact that these
banking sectors have different methods of finding and providing funds and face different customer profiles or
have different loans and deposits demand structure. But the results related to the sunk credit ratio show that
credit customers from two sectors are similarly affected by the economic climate and they face the problem of
repayment due to similar economic problems.
Key Words: Performance of participation banking and deposit banking sectors, correlation analysis, stationary
test
GİRİŞ
Bankalar, kredi mekanizmasındaki faaliyetleriyle ekonominin etkin bir şekilde çalışmasına
önemli derecede katkı sağlayan kurumlardır. Parasal ödeme mekanizmasının işlemesindeki
rolleriyle ekonomik faaliyetlerin kesintisiz bir şekilde gerçekleşmesine ve ekonominin düzgün
bir şekilde işlemesine katkıda bulunurlar. Daha yüksek verimli yatırımlara fon temin etmek ya
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
19
da bunları finanse etmekle ekonominin daha etkin bir şekilde çalışmasına ve üretim
kapasitesinin artmasına neden olurlar. Nihai amaçları kar elde etmek olmakla birlikte bankalar
reel sektörden farklı olarak temelde faaliyetlerini fon toplayarak yani yükümlülük ihraç
ederek ve bu fonları kredilere ya da diğer çeşitli varlıklara dönüştürerek gerçekleştirirler.
Bundan dolayıdır ki bankalar reel sektör firmalarından önemli derecede farklılık gösterirler.
Şöyle ki, diğer sektörlerde faaliyet gösteren firmalarla karşılaştırıldığında bankalar yüksek
kaldıraçlı kurumlardır ve bu nedenle faaliyetlerine ilişkin daha yüksek risk taşırlar. Bunun
dışında, bu sektörde faaliyet gösteren bir bankanın bireysel bilanço sorununun olmaması
durumunda da sektörün genelinden kaynaklanan sorunlardan dolayı riskle karşı karşıya kalma
olasılığı vardır. Bu sorunlar finansal kurumlar arasındaki ilişkilerin ya da finansal kesimle reel
kesim arasındaki ilişkilerin aşırı ve karmaşık olmasından kaynaklanabilir.
Çağdaş bankacılık teorisi, bankaların mevduat kabul etme, likidite sağlama, paranın
değişimini sağlama, etkin ve güvenli bir ödeme sistemi sağlama gibi geleneksel bankacılık
faaliyetlerinin yanı sıra diğer bazı fonksiyonlarına da vurgu yapmaktadır. Burada aracılık
yaklaşımı ve üretim yaklaşımı olmak üzere iki yaklaşım vardır. Aracılık yaklaşımı, bankanın
tasarruf sahipleri ile krediye ihtiyacı olan ödünç alanlar arasında fonların akışkanlığını
sağlayan bir aracı kurum olduğuna vurgu yapar. Üretim yaklaşımına göre ise banka, ödünç
verenlerin mevduat portföyünü, ödünç alanların kredi portföyüne dönüştüren ve tasarruf
sahiplerine çok sayıda finansal hizmet sağlayan bir finans kurumudur (Yay, 2012: 336). Her
iki yaklaşımda da nihayetinde ve temelde bankalar, kar elde etmek amacıyla varlık dönüşümü
gerçekleştirirler. Burada dönüşüm süreci farklı niteliklere sahip yükümlülüklerini likidite,
risk, vade, hacim ve getiri bileşimi açısından belirli nitelikteki varlıklara dönüştürme şeklinde
gerçekleştirilmektedir.
Bankalar temelde mevduat şeklinde topladıkları fonları daha az likit varlıklara örneğin
kredilere dönüştürürler. Fakat banka yönetimi ya da bankacılık faaliyetlerinin başarılı bir
şekilde yürütülmesi temelde banka varlık ve yükümlülüklerinin yönetilmesine ilişkindir.
Banka yönetimi açısından önem taşıyan dört konu vardır. Bunlardan ilki, likidite yönetimidir.
Mevduat çıkışlarında mevduat sahiplerine ödeme yapabilmek için bankanın yeterli miktarda
nakde sahip olması gerekir. Likidite yönetimi, öncelikli olarak bankanın mevduat çıkışına
hazırlıksız yakalanmaması şeklinde olması, böyle bir durumda banka yükümlülüklerinin
karşılanması için yeterli miktarda likit varlık bulundurmasını gerektirir. İkinci konu aktif
yönetimi olarak bilinmektedir. Banka ödememe riski düşük olan varlıkları temin ederek ve
tuttuğu varlıklarında farklılaşmaya giderek kabul edilebilir düzeyde düşük bir risk
sağlamalıdır. Pasif yönetimi olarak bilinen üçüncü konu bankanın düşük maliyetli fon
toplamasıdır. Son konu ise, sermaye yeterlilik yönetimidir. Bankanın başarılı bir şekilde
yönetimi, gerekli sermaye miktarının belirlenmesi ve bunun temin edilmesini
gerektirmektedir (Mishkin, 2011: 226).
Banka yönetiminin yanı sıra banka faaliyetlerine ilişkin göstergeler doğal olarak bankacılık
sektörünün yapısından da etkilenebilir. Örneğin Yapı Yönetim Performans Hipotezi,
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
20
bankacılık piyasasında yoğunlaşma derecesinin, rekabet eden firma ve müşteri sayısının ve
piyasaya giriş engelinin (yani topluca piyasa yapısının), bankanın yönetimini belirlediğini,
bunun da sırasıyla kredi ve mevduat miktarlarını, kalitesini, kredi ve mevduat oranlarını,
kısaca tüketici refahını belirleyen tüm piyasa sonuçlarını/performansını etkilediğini
önermektedir. Bu hipoteze göre, bankacılıkta yüksek bir yoğunlaşma, bankalara daha fazla bir
piyasa gücü sağlamakta, bu durumda kredi ve mevduat miktarları azalmakta, kredi faiz
oranları artıp mevduat faiz oranları düşmektedir (Yay, 2012: 359-360).
Diğer yandan Etkin Yapı Teorisi ise, bankaların maliyet koşullarının avantajlı hale
gelmesinde, bankacılığın optimal ölçeğinin yanı sıra, bankaların uygun faaliyet alanlarının da
temel bir rol oynadığını ileri sürmektedir. Ölçek ve kapsam ekonomilerinin varlığı, bankanın
yapı, yönetim ve performansı üzerinde önemli sonuçlara sahiptir. Yönetim yapı performans
paradigmasının tersine, etkin yapı teorisi, bankanın ölçeğinin ve alanının genişlemesinden
kaynaklanan yüksek maliyet etkinliği nedeniyle piyasa yoğunlaşması ile kredi ve mevduat
faiz oranları arasında açık bir ilişki olduğunu kabul etmemektedir (Yay, 2012: 360-361).
Bu çalışmada, Türkiye katılım bankacılığı ve mevduat bankacılığı sektörlerinin aktif
büyüklüğüne göre kredi sağlayabilme ile mevduatları krediye dönüştürebilme kabiliyetleri ve
batık kredi oranları açısından karşılaştırmalı bir inceleme yapılmıştır. Bunun için katılım
bankacılık sektörü için mevcut veri dikkate alınarak Aralık 2005 – Aralık 2016 dönemi için
katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin toplam kredi/toplam aktif, toplam kredi/toplam
mevduat ve tasfiye olunacak alacakların/toplam kredilere oranları için hesaplanmış
göstergeler karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiş. İki bankacılık sektörünün ilgili
değişkenleri arasında korelasyon ilişkisi incelenerek bankacılık faaliyetleri ya da bunların
başarısı açısından benzeşip benzeşmedikleri irdelenmiştir. Bunun yanı sıra, iki bankacılık
sektörüne ait aynı göstergeler arasındaki fark serisinin durağanlık özellikleri incelenmiştir.
Burada, fark serisinin birim kök özelliklerinin incelendiği Bernard ve Durlauf (1995) ve Quah
(1992) tarafından önerilmiş ve yakınsama hipotezinin geçerliliğine yönelik çalışmalarda
kullanılan yöntem dikkate alınmıştır. Fark serilerinin birim kök incelemesi ise, durağanlık
analizlerinde yaygın şekilde kullanılan Genişletilmiş Dickey-Fuller (1979, bundan sonra
ADF) ve Phillips-Perron (1988, bundan sonra PP) testleri ile yapılmıştır.
1. KATILIM VE MEVDUAT BANKACILIK SEKTÖRLERİNDE TOPLAM KREDİ /
TOPLAM AKTİF ORANLARI
Katılım ve mevduat bankacılığı sektörlerinde toplam kredilerin toplam aktiflere oranı
serilerinin seyri Şekil 1’de sunulmuştur. Katılım bankaları için veri Aralık 2005’den itibaren
mevcut olduğundan araştırma dönemi bununla sınırlı tutulmuştur. Kredilerin toplam aktiflere
oranı bankacılık sektörünün temel göstergelerinden biridir. Daha önce de ifade edildiği
bankacılık faaliyeti temelde mevduat toplamak ve bunları krediye dönüştürmek şeklinde ifade
edilebilir. Kredilerin toplam aktiflere oranı, bankaların aktif büyüklüğüne göre en temel
faaliyetlerinden biri olan kredi sağlayabilme kabiliyeti için standart bir gösterge sağlar. Bu
oran aynı zamanda bankacılığın plasman yapısına yani kaynakların gelir sağlama amacıyla
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
21
varlıklara dönüştürme şekline ilişkin de bilgi vermektedir. Şekilde de ifade edildiği gibi bu
oran, Haziran 2014’e kadar katılım bankacılığı sektöründe mevduat bankacılığı sektörüne
nispeten hayli yüksektir. Belirtilen dönemde oranın mevduat bankalarında düşük olma nedeni,
geçmişten gelen alışkanlıkla bankacılık kesiminin ağırlıklı olarak hazine kâğıtlarını satın
almakla kamu açıklarını finanse eden kurumlar olmalarından kaynaklanmaktadır. Mevduat
bankacılığına ait göstergenin bir artış trendine sahip olması, kredilerin menkul kıymetler
karşısında ağırlığının arttığını göstermektedir. İfade edilen dönemde katılım bankacılığı
sektörüne ait göstergenin örneğin, uluslararası finansal kriz döneminde bir miktar azalma
gösterse de 2013 yılına kadar %70 düzeylerinde bir seyir izlediği görülmektedir. Mevduat
bankacılığına ait bu oranın ise, veri setinin başlangıcında %40’ın altında olmakla birlikte 2008
krizi dönemi hariç pozitif bir trende sahip olduğu görülmektedir. 2013 yılı ortalarından
itibaren kredilerin aktiflere oranı %60’ın üzerindedir. Şekilde ifade edilen iki eğrinin seyrinde,
uluslararası finansal krizin olduğu dönemdeki azalma ve kriz sonrasındaki toparlanma
haricinde ortak bir eğilim olmadığı görülmektedir.
Şekil 1: Katılım ve Mevduat Bankacılık Sektörlerinde Toplam Kredi/Toplam Aktif Oranları
Tablo 1’de katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinde kredi aktif oranları için korelasyon
analizi sonuçları verilmiştir. Tüm dönem dikkate alındığında iki gösterge arasında negatif
korelasyon olduğu görülmektedir. Fakat araştırma dönemi Aralık 2013’e kadar olan dönemle
sınırlandırıldığında korelasyon katsayısının pozitif fakat istatistiksel olarak anlamlı olmadığı
görülmektedir. Bu sonuç, iki bankacılık sektörüne ait toplam kredi toplam aktif oranlarının
birlikte hareket etmediğini desteklemektedir.
Tablo 1: Toplam Kredi/Toplam Aktif Oranları Arasında Korelasyon
Aralık 2005- Aralık 2016 Aralık 2005- Aralık 2013
Korelasyon Katsayısı -0,5866 0,0135
0,3
0,4
0,5
0,6
0,7
0,8
20
05
-12
20
06
-05
20
06
-10
20
07
-03
20
07
-08
20
08
-01
20
08
-06
20
08
-11
20
09
-04
20
09
-09
20
10
-02
20
10
-07
20
10
-12
20
11
-05
20
11
-10
20
12
-03
20
12
-08
20
13
-01
20
13
-06
20
13
-11
20
14
-04
20
14
-09
20
15
-02
20
15
-07
20
15
-12
20
16
-05
20
16
-10
Katılım Bankaları Mevduat Bankaları
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
22
t-İstatistiği -8,2903 0,1311
Olasılık Değeri 0,0000 0,8960
Katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin toplam kredi/toplam aktif oranları arasındaki fark
serisinin durağanlık analizine ilişkin test sonuçları Tablo 2’de sunulmuştur. Test sonuçları
fark serisi için tahmin edilen modellerde serinin birim kök içerdiğini ifade eden sıfır
hipotezini %5 anlamlılık düzeyinde reddedememektedir. Bu bulgu da korelasyon analizinin
sonuçlarını destekleyici niteliktedir ve iki sektörün bu açıdan benzeşmediğini
desteklemektedir.
Tablo 2: Toplam Kredi / Toplam Aktif Oranları Farkı Serisi İçin Durağanlık Testi Sonuçları
Aralık 2005 – Aralık 2016 Aralık 2005 – Aralık 2013
ADF -1,3448
(0,1649)
-1,4380
(0,1395)
PP -1,8357
(0,0634)
-1,6331
(0,0964)
2. KATILIM VE MEVDUAT BANKACILIK SEKTÖRLERİNDE TOPLAM
KREDİ/TOPLAM MEVDUAT ORANLARI
Bankacılığın temel faaliyetlerine ilişkin bir diğer performans göstergesi olan kredilerin
mevduatlara oranının katılım ve mevduat bankacılık sektörleri için seyri Şekil 2’de ifade
edilmiştir. Mevduatlar genellikle bankalar açısından krediye dönüştürülebilecek en düşük
maliyetli fonlardır. Dolayısıyla bu oran bankaların temel fonksiyonlarına ilişkin bir
performans göstergesi olmakla birlikte maliyetlerine ilişkinde de bilgi vermektedir. Kredi
mevduat oranı, bankaların mevduatlarını ne derecede krediye dönüştürebildiklerini
gösterdiğinden bir etkinlik unsuru olarak da dikkate alınabilir. Aynı zamanda bu oran örneğin
1 liralık kredinin ne kadarının mevduatlara dayandığını da ifade etmektedir. Fakat bunların
yanı sıra kredi mevduat oranı bankanın ya da bütünlükte finansal kesimin risk düzeyi ile de
ilişkilendirilebilir. Şekilde ifade edildiği gibi 2007 yılı öncesinde ve küresel finansal krizin
etkilerinin hissedildiği dönem hariç katılım bankacılığı sektörü için bu gösterge genellikle 1
yani %100 düzeyinde seyretmiştir. Mevduat bankacılığı kesimi için ise araştırma dönemi
başlangıcında kredilerin mevduatlara oranı %52 düzeyinde iken, 2013 yılının ortalarından
itibaren %100’ün üzerinde ve 2014 yılının başlangıcından itibaren %110 düzeyinde
seyretmiştir. Mevduat bankalarının özellikle yurtdışından sendikasyon kredileri şeklinde
sağladıkları fonlar kredi mevduat oranının bu şekilde yüksek olmasını sağlayabilmiştir. Fakat
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
23
katılım bankaları için aynı durum söz konusu değildir. İki bankacılık sektörü için kredilerin
toplam aktiflere oranında olduğu gibi kredi mevduat oranlarında da küresel finansal kriz
döneminde düşüşler olmuştur. Bu düşüşler risk algısından dolayı bankaların kredi
tayınlamasının bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Şekilde kredi mevduat oranlarının ifade
edilen seyirleri zaman zaman iki eğrinin benzer eğimlere sahip olduğunu göstermektedir.
Şekil 2: Katılım ve Mevduat Bankacılık Sektörlerinde Toplam Kredi / Toplam Mevduat Oranları
Tablo 3’te katılım ve mevduat bankacılık sektörlerine ait toplam kredi toplam mevduat
oranları arasında korelasyon katsayıları ve anlamlılıkları verilmiştir. Buna göre tüm dönem
dikkate alındığında, iki bankacılık sektörüne ait oranlar yaklaşık olarak %67 oranında pozitif
bir korelasyona sahipler. Aralık 2013’e kadar olan dönemde ise bu oran yaklaşık olarak %76
ile daha yüksektir.
Tablo 3: Toplam Kredi/Toplam Mevduat Oranları Arasında Korelasyon
Aralık 2005- Aralık 2016 Aralık 2005- Aralık 2013
Korelasyon Katsayısı 0,6770 0,7584
t-İstatistiği 10,5282 11,3423
Olasılık Değeri 0,0000 0,0000
Korelasyon analizi kredi ve mevduat oranlarının nispeten yüksek pozitif bir korelasyona sahip
olduklarını göstermekle Tablo 4’te bu oranın iki bankacılık sektörü arasındaki farkına ait
serinin durağanlık analizi sonuçları katılım ve mevduat bankalarının bu gösterge bakımından
da benzeşmediğini gösterir. Şöyle ki ADF ve PP testlerinde fark serisine ait istatistikler her iki
dönem için de anlamlı değildir.
0,4
0,5
0,6
0,7
0,8
0,9
1
1,1
1,2
20
05
-12
20
06
-05
20
06
-10
20
07
-03
20
07
-08
20
08
-01
20
08
-06
20
08
-11
20
09
-04
20
09
-09
20
10
-02
20
10
-07
20
10
-12
20
11
-05
20
11
-10
20
12
-03
20
12
-08
20
13
-01
20
13
-06
20
13
-11
20
14
-04
20
14
-09
20
15
-02
20
15
-07
20
15
-12
20
16
-05
20
16
-10
Katılım Bankaları Mevduat Bankaları
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
24
Tablo 4: Toplam Kredi/Toplam Mevduat Oranları Farkı Serisi İçin Durağanlık Testi Sonuçları
Aralık 2005 – Aralık 2016 Aralık 2005 – Aralık 2013
ADF -0,9558
(0,3014)
-0,9841
(0,2890)
PP -0,9575
(0,3006)
-1,1136
(0,2395)
3. KATILIM VE MEVDUAT BANKACILIK SEKTÖRLERİNDE TASFİYE
OLUNACAK ALACAKLAR/TOPLAM KREDİ ORANLARI
Şekil 3’te ise katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinde tasfiye olunacak alacakların
kredilere oranları verilmiştir. Bankaların tahsil edemedikleri ve zarar yazılacak olan alacakları
tasfiye olunacak alacaklar hesabında izlenir. Tasfiye olunacak alacakların kredilere oranı,
bankaların kredi kalitesine ilişkin bir göstergedir. Bu oran kredilerin yüzde kaçının batık
krediler olduğunu göstermektedir. Şekilde de görüldüğü gibi 2013 yılı öncesi için katılım
bankacılığı sektörü için bu oran mevduat bankacılığı sektörüne nispeten genellikle daha
düşüktür ve iki bankacılık kesimi için bu gösterge benzer bir seyir izlemektedir. Dolayısıyla
geri dönmeyen krediler açısından katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin ekonomik
koşullardan benzer şekilde etkilendikleri ifade edilebilir. Özellikle küresel finansal kriz
döneminde tasfiye olunacak alacakların kredilere oranı her iki bankacılık kesiminde önemli
derecede artmıştır. Belirtilen dönemde bu oran katılım bankacılığında yaklaşık olarak %6,3
düzeyine ve mevduat bankacılığında %7 düzeyine çıkmıştır.
Şekil 3: Katılım ve Mevduat Bankacılık Sektörlerinde Tasfiye Olunacak Alacaklar/Toplam Kredi
Oranları
0,02
0,03
0,04
0,05
0,06
0,07
0,08
20
05
-12
20
06
-05
20
06
-10
20
07
-03
20
07
-08
20
08
-01
20
08
-06
20
08
-11
20
09
-04
20
09
-09
20
10
-02
20
10
-07
20
10
-12
20
11
-05
20
11
-10
20
12
-03
20
12
-08
20
13
-01
20
13
-06
20
13
-11
20
14
-04
20
14
-09
20
15
-02
20
15
-07
20
15
-12
20
16
-05
20
16
-10
Katılım Bankaları Mevduat Bankaları
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
25
Tablo 5: Tasfiye Olunacak Alacaklar/Toplam Kredi Oranları Arasında Korelasyon
Aralık 2005- Aralık 2016 Aralık 2005- Aralık 2013
Korelasyon Katsayısı 0,2899 0,8842
t-İstatistiği 3,4668 18,4535
Olasılık Değeri 0,0007 0,0000
Tablo 5’de katılım ve mevduat bankacılığının batık kredi oranları arasındaki korelasyon
katsayısı ve bunlara ait istatistik Şekil 3’ü destekleyici niteliktedir. Buna göre tüm araştırma
dönemi dikkate alındığında iki seri arasında düşük düzeyde yaklaşık olarak %29 oranında
pozitif korelasyon olduğu görülmektedir. Fakat veri Aralık 2013 ile sınırlandırıldığında
katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin batık kredi oranları arasında %88 oranında pozitif
korelasyon olduğu görülmektedir.
Tablo 6’da batık kredi oranları arasındaki fark serisi için birim kök testlerine ait sonuçlar
sunulmuştur. Tüm dönem dikkate alındığında ADF test istatistiği, serinin durağan olduğunu
%5 anlamlılık düzeyinde desteklemektedir. Fakat PP testine ait istatistik ise bu düzeyde
anlamlı değildir. Aralık 2005 – Aralık 2013 dönemi için ise her iki teste ait istatistikler %5
düzeyinde anlamlı çıkmıştır. Makul bir değerlendirme yapmak gerekir ise bu sonuç ilgili
gösterge bakımından iki bankacılık sektörünün benzeştiğini destekleyici niteliktedir.
Tablo 6: Tasfiye Olunacak Alacaklar / Toplam Kredi Oranları Farkı Serisi İçin Durağanlık
Testi Sonuçları
Aralık 2005 – Aralık 2016 Aralık 2005 – Aralık 2013
ADF -1,9719
(0,0469)
-2,5050
0,0126
PP -1,7332
0,0788
-2,1304
0,0325
4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Bu çalışmada Aralık 2005 – Aralık 2016 dönemine ait veri seti kullanılarak Türkiye katılım
bankacılığı ve mevduat bankacılığı sektörlerinin aktiflerine ve mevduatlarına göre kredi
sağlayabilme kabiliyetleri ve batık kredi oranları bakımından karşılaştırılması yapılmış ve bu
göstergeler bakımından iki bankacılık sektörünün birbirine benzeşip benzeşmediği ortaya
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
26
konulmaya çalışılmıştır. Bunun için her iki sektöre ait toplam kredi/toplam aktif, toplam
kredi/toplam mevduat ve tasfiye olunacak alacaklar/toplam kredi oranlarının seyirleri
incelenmiş, her bir değişken için iki sektör arasında korelasyon ilişkisi incelenmiş ve her bir
değişkenin iki sektör arasındaki farkına ait seri için birim kök analizi yapılmıştır. Çalışmada,
korelasyon ve durağanlık testleri tüm dönemin yanı sıra Aralık 2005 – Aralık 2013 dönemi
için de yapılmıştır.
Katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin toplam aktiflerine göre kredi sağlayabilme
kabiliyetleri Aralık 2013 öncesi dönem için karşılaştırıldığında, katılım bankacılığı için bu
oranın yüksek olduğu görülmektedir. Belirtilen dönemde katılım bankacılığı için toplam
kredilerin toplam aktiflere oranı dalgalanmalar göstermekle birlikte %70 düzeyinde bir seyre
sahiptir. Fakat mevduat bankacılığı için bu oran çalışma dönemi başlangıcından itibaren bir
artış eğilimine sahiptir ve Temmuz 2014’e kadar katılım bankacılığına nispeten düşük
olmuştur. Korelasyon analizi ve birim kök testlerine ait sonuçlar da aktif büyüklüğüne göre
kredi yaratabilme kabiliyetleri açısından katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin birbirine
benzeşmediğini destekleyici niteliktedir.
İki bankacılık sektörü, mevduatları krediye dönüştürebilme kabiliyetleri ya da sağlanan
kredilerin hangi oranda mevduata dayandığı bakımından da birbirinden farklılık
göstermekteler. Çalışma döneminin başlangıcı ve uluslararası finansal kriz dönemi hariç
katılım bankacılığı için bu oranın genellikle %100 civarında seyrettiği söylenebilir. Mevduat
bankacılığında ise başlangıçta %50’ler düzeyindedir. Bu düşük düzey, geçmişten gelen bir
alışkanlık olarak mevduat bankalarının daha çok kamu açıklarını finanse eden kurumlar
olmasından kaynaklanmış olduğu düşünülmektedir. Fakat 2013 yılı ikinci yarısından itibaren
toplam kredi/toplam mevduat oranı mevduat bankalarında %100’ün üzerinde, 2015 yılının
başlangıcından itibaren ise %110 düzeyinde seyretmiştir. Bu durumun, katılım bankacılığının
başvurmadığı bir fon bulma şekli olan yurtdışı sendikasyon kredilerden kaynaklanmış olduğu
düşünülmektedir. Risk açısından da değerlendirildiğinde mevduat bankaları bu açıdan daha
yüksek risk taşımaktalar. Katılım ve mevduat bankacılığına ait kredi mevduat oranlarına ait
seriler arasında korelasyon katsayısı tüm dönem için ve Aralık 2013 öncesi için yüksek ve
anlamlı bulunmuştur. Fakat bu göstergenin iki sektör arasındaki farkına ait seriye uygulanan
durağanlık testleri katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin bu açıdan da benzeşmediğini
göstermektedir.
Katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin batık kredi oranlarına ilişkin göstergeler ise
Aralık 2013 öncesi dönem dikkate alındığında birbirine çok yakın değerlere ve benzer bir
seyre sahipler. Korelasyon analizi ve fark serisine uygulanan durağanlık testleri bu gösterge
bakımından katılım bankacılığı ve mevduat bankacılığının benzeştiğini ya da benzer
koşullardan aynı şekilde etkilendiğini ortaya koymaktadır.
Katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin toplam aktif ve toplam mevduata göre kredi
sağlayabilme kabiliyetleri birbirinden farklılık göstermektedir ve benzeşmemektedir. Bu
açıdan bakıldığında farklı vadedeki finansal varlık getirilerinin birbirinden farklı olmasını
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
27
açıklamaya yönelik hipotezlerden biri olan bölünmüş piyasalar hipotezine benzer bir sonuç
söz konusudur. Şöyle ki bulgular, ayni kredi sağlayan ve fonlarını ağırlıklı olarak katılım
hesapları aracılığı ile toplayan katılım bankacılığı sektörü ile nakdi kredi sağlayan ve mevduat
hesapları ile fon toplayan mevduat bankacılığı sektörünün farklı müşteri kesimlerine hitap
ettiği görüşünü desteklenmektedir. Fakat iki bankacılık sektörüne ait batık kredi oranları iki
sektörün ekonomik koşullardan benzer şekilde etkilendiğini ya da kredi müşterilerinin ödeme
sorununa neden olan ekonomik koşulların farklılaşmadığını göstermektedir.
KAYNAKÇA
Bernard, A. B.ve Durlauf, S. N. (1991). Convergence of international output movements. NBER
Working Paper No: 3717.
Dickey, D. A. ve Fuller, W. A. (1979). Distribution of the estimators for autoregressive time series
with a unit root. Journal of the American Statistical Association, 74(366): 427-431.
Mishkin, F. S. (2011). Para bankacılık ve finansal piyasalar iktisadı. Akademi Yayıncılık, Ankara.
Quah, D. (1992). International Patterns of Growth: I. Persistence in Cross-country Disparities. London
School of Economics Working Paper.
Phillips, P. C. B. ve Perron, P. (1988). Testing for a unit root in time series regression. Biometrika. 75 (2): 335–346.
Yay, G. G. (2012). Para ve Finans Teori – Politika. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
28
TÜRKİYE’DEKİ KATILIM BANKALARININ AHS VE TOPSIS
YÖNTEMLERİ İLE FİNANSAL PERFORMANSI: CAMELS
ORANLARI
Y. Doç. Dr. Aykut KARAKAYA
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, İİBF-İşletme Bölümü
ÖZET: Dünyadaki katılım bankaları küresel finansal krizden klasik bankalarla kıyaslandığında daha az
etkilenmiştir. Bunun nedeni, faizsiz finans ilkeleridir. Benzer durum Türkiye’deki katılım bankaları içinde
geçerlidir. Finansal sistem içindeki artan ağırlığı Katılım bankalarının performanslarını önemli kılmaktadır. Bu
çalışmada, Türkiye’deki katılım bankalarının CAMELS sistemine göre performans sıralaması amaçlanmıştır.
Çalışma Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye Finans Katılım ve Ziraat Katılım’ın 2015 yılı finansal verilerini
kapsamaktadır. Çalışmada öncelikle, CAMELS bileşenlerini oluşturan finansal oranların ağırlıkları AHS
(Analitik Hiyerarşi Süreci) ile hesaplanmıştır. Ardından, TOPSIS’le katılım bankaları finansal performans
açısından sıralanmıştır. CAMELS sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, yönetim kalitesi, karlılık, likidite ve risk
olmak üzere altı bileşenden oluşur. Çalışmada CAMELS çerçevesinde toplam 16 finansal oran kullanılmıştır.
AHS’de CAMELS bileşenleri kriter, finansal oranlar alt kriterdir. AHS ile kriterlerin ağırlıklarına göre sırası
karlılık, sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, likidite, yönetim kalitesi ve riske duyarlılık biçimindedir. Ağırlığı en
yüksek alt kriterler öz sermaye karlılığı, risk ayarlı sermaye yeterliliği oranı ve takipteki krediler oranıdır.
Katılım bankalarının performans sıralaması Kuveyt Türk, Albaraka Türk Ziraat Katılım ve Türkiye Finans
Katılım olarak bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Katılım Bankaları, Performans Analizi, CAMELS, AHS, TOPSIS.
FİNANCİAL PERFORMANCE OF PARTİCİPATİON BANKS İN TURKEY WİTH AHP AND TOPSIS
METHODS: CAMELS RATİOS
ABSTRACT: The participation banks were less affected by the global financial crisis compared with the
conventional banks. The reason for this is interest-free finance principles. The same applies to the participation
banks in Turkey. Increased weight within the financial system makes the performance of Participation banks
important. In this study, it is aimed that the performance ranking of participation banks in Turkey according to
CAMELS system. The study covers the financial data for 2015 of Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye Finans
Katılım and Ziraat Katılım. In the study, the weights of the financial ratios forming the CAMELS components
are calculated by AHP (Analytic Hierarchy Process). Then,using the TOPSIS, the participation banks are ranked
according to their financial performances. CAMELS consists of six components; capital adequacy, asset quality,
management quality, profitability, liquidity and sensitive to risk. In the study, a total of 16 financial ratios were
used in the CAMELS framework. In AHP, CAMELS components are criteria, financial ratios are sub-criteria.
According to the weight of criteria with AHP, profitability, capital adequacy, asset quality, liquidity,
management quality, and sensitivity to risk are in the form. The sub-criteria that have the highest weight are
return on equity, risk-adjusted capital adequacy ratio, and non-performing loans ratio. Performance rankings of
participating banks were found as Kuveyt Türk, Albaraka Türk Ziraat Participation and Türkiye Finans
Participation.
Keywords: Participation Banks, Performance Analysis, CAMELS, AHP, TOPSIS.
GİRİŞ
1970’li yılların başından itibaren gelişme gösteren İslami finans sisteminin, 2000’li yıllarla
birlikte uluslararası finansla da bütünleşerek günümüzün gereği olarak farklı istek ve
ihtiyaçlara cevap verebilecek ürün, yöntem ve hizmet sağladığı görülmektedir. Küresel
mailto:[email protected]
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
29
finansal krizin ortaya çıktığından beri, gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisi içerisindeki
artan ağırlığı ile beraber faizsiz finans sisteminin geliştiği gözlenmiştir. Faizsiz finans
uygulamalarının bankacılık alanında sunduğu gelişmeler geleneksel bankacılık faaliyetlerine
tamamlayıcı nitelik oluşturmakta ve önemli bir yenilik olarak değerlendirilmektedir. Başlarda
daha ziyade gelişmekte olan ülkelerde var olan faizsiz finans sistemi, uluslararası bankaların
faizsiz bankacılık faaliyetlerine dâhil olmalarının ardından birçok gelişmiş ülkede de
uygulanmaya başlamıştır.
Türkiye’de ilk katılım bankaları 1983 yılında “ Özel Finans Kurumları” adıyla kurulmuş olup,
5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile özel finans kurumları 2006 yılında “katılım bankası” adını
almıştır (Bulut ve Er, 2012: 25).Dolayısıyla, kar ve zarara katılma esasına dayalı olarak
çalışan ve risk paylaşımını öngören İslami bankacılık sistemi, dünyada daha çok İslami
bankacılık ya da faizsiz bankacılık olarak bilinmesine rağmen Türkiye’de katılım bankacılığı
kavramı ile tanımlanmaktadır (Parlakkaya ve Çürük, 2011: 397).
Küresel finansal krizin olumsuz etkilerine rağmen Türkiye katılım bankacılığı sektörünün
toplam aktif büyüklüğü, 2015 yılında %15,27 büyümüş ve bankacılık sektörü aktifleri
içerisinde yaklaşık %5,1’lik paya ulaşmıştır. Benzer biçimde katılım bankalarının şube ve
istihdam edilen personel sayıları açısından 2015 yılında bankacılık sektörü içerisindeki
payında artış gözlenmiştir. Böylece, Türk finans sistemi içindeki ağırlığını artırmakta olan
katılım bankaları, son dönemde bankacılık sektör ortalamalarının üzerinde büyüme
sergilemişlerdir.Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyümesine yaptıkları sürekli katkı bir
bütün olarak değerlendirildiğinde, katılım bankacılığı sektörünün, 2015 yılsonu itibarıyla
ülkemiz finans sisteminin temel taşlarından biri konumunda olduğu görülmüştür (TKBB,
2016: 42-43).
Türkiye’nin ekonomisi ve bankacılık sistemi içerisinde önemli rol oynayan Türkiye’deki
katılım bankalarının finansal performans açısından analiz ve sıralaması bu çalışmanın amacını
oluşturmaktadır. Çalışma da katılım bankalarının finansal performansı Çok Kriterli Karar
Verme Yöntemleri olan AHS (Analitik Hiyerarşi Analizi) ve TOPSIS’le (Technique for Order
Preference by Similarity to Ideal Solution-İdeal Çözümle Benzerlik Yoluyla Sıralama
Tekniği)ölçülmüştür. Performans analizinde kullanılan ölçütler ise, bankacılık otoriterlerinin
bankaların uzaktan gözetim ve kontrolünde yararlandıkları sistemlerinden katılım
bankalarının CAMELS finansal oranlarıdır. Türkiye’dekiAlbaraka Türk, Kuveyt Türk,
Türkiye Finans Katılım ve Ziraat Katılım’ın 2015 yılı finansal performansları hesaplanıp,
katılım bankaları finansal performanslarına göre sıralanmıştır. Böylece, çalışmayla
Türkiye’deki katılım bankalarının finansal performansında hangi finansal oranların daha
önemli olduğunun yanı sıra hangi katılım bankasının finansal performansının daha iyi olduğu
ortaya konmuştur.
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
30
1. CAMELS SİSTEMİ
Bankacılık denetim ve gözetim sistemleri ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte,
uygulanmakta olan iki temel sistemden söz etmek mümkündür. Bunlar yerinde denetim ve
uzaktan gözetim sistemleridir. Özellikle uzaktan gözetim sistemleri bankacılık sektörünün
sürekli olarak kontrol altında tutulabilmesi ve bankaların finansal yapılarının sağlam olmasını
garanti altına alınabilmesi veya ekonomiyi etkileyebilecek bankacılık kökenli olumsuzlukların
önceden tahmin edilip önlem alınabilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Bu sistemler genellikle
bankalardan alınan finansal raporların, çeşitli yöntemlerle incelenmesi ve yorumlanmasına
dayanmaktadır (Çinko ve Avcı, 2008: 26-27).
Yerinde denetim yoluyla, bankanın mali performansı, kredilerinin sınıflandırılması, donuk
kredilerin yapısı, kredi kayıpları, sermayenin yeterliliği, yöneticilerin yetenek ve uzmanlıkları
hakkında veri toplanır. Bu denetimler bankaların başarısızlıklarının tahmininde önemli bir yer
tutmaktadır (Curry vd., 2003: 2-3). Yerinde denetim ile bankanın performansı daha ayrıntılı
değerlendirilir. Ancak, bankaların güvenilirliklerinin yerinde denetimi yüksek maliyet ve
yoğun emek gerektirmektedir. Bu sebepten dolayı bankaların uzaktan kontrolleri ve
denetimleri daha uygun görülmektedir (Gilbert vd., 2000: 5-6).
ABD denetim otoriteleri bankaların yerinde denetimi için, CAMEL dereceleme sistemi
kullanımıyla, dereceleme kavramını geliştiren ilk denetim kurulu olmuşlardır. Ardından
CAMEL diğer ülkeler tarafından kendi sistemlerine uyarlanmaya çalışılmıştır. Bu sistemde
yerinde denetime tabi kuruluşlar faaliyet ve performanslarına ilişkin açıklayıcı faktörler
olarak adlandırılan beş bileşene göre değerlendirilmektedir. Bunlar; sermaye, aktif kalitesi,
yönetim, gelirler ve likiditedir. Bu beş bileşenin, bankaların düzenlemelere uyumunu ve
faaliyet gücünü yansıttıkları kabul edilmektedir. (Gilbert vd., 2000: 6). 1996 yıllında,
derecelendirme sistemini daha riske odaklı hale getirme amacıyla, piyasa riskine duyarlılığı
yansıtan altıncı bileşen dâhil edilerek CAMEL derecesi CAMELS’e dönüştürülmüştür.
Dolayısıyla uzaktan gözetim için kullanılan sistemler arasında, en öne çıkanı CAMELS’dir
(King, vd., 2006).
a) Sermaye Yeterliliği: Sermaye yeterliliği bileşeni, ödeme gücü riski ile doğrudan ilişkilidir.
Bu riskin yönetimi bankanın uzun dönemli varlığını devam ettirebilmesi bakımından
önemlidir. Ödeme gücü riski, bankanın karşılaştığı risklerden kaynaklanan kayıplarını,
sermayesiyle karşılayabilme yeteneğinin olmaması biçiminde ifade edilebilir (Canbaş ve
Doğukanlı, 2012: 159). Bu bileşen vasıtasıyla bankanın sermaye yeterliliği miktar ve kalite
bakımından değerlendirilmektedir.
b) Varlık Kalitesi: Bilanço dışı işlemlerin yanı sıra, bilançodaki varlıkların kalitesini yani
mevcut ve potansiyel kredi riskini göstermektedir. Yönetimin kredi riskini tanımlaması,
ölçmesi, takip etmesi ve kontrolü bu bileşen içerisinde değerlendirilmektedir.
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
31
c) Yönetim Kalitesi: Burada yönetim kurulu ve yönetimin, kendi görev ve sorumlulukları ile
ilgili olarak, mevcut kurumun faaliyetleri ile ilgili riskleri belirleme, ölçme, takip ve kontrol
etme, aynı zamanda kurumun yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere uygun olarak güvenli ve
etkili iletişimini sağlama kabiliyeti tespit edilmektedir.
c) Karlılık: Bu bileşende elde edilen kazançların miktar, eğilim ve kalitesini etkileyen
faktörler belirlenmektedir. Bu bileşende mevcut durumun devamı yanında kazançların tarihsel
ve kalite olarak değerlendirilmesi üzerinde durulmaktadır. Burada bankanın verimli ve karlı
bir şekilde çalmasına ilaveten maliyetlerini düşük tutabilmesi de irdelenmektedir.
d) Likidite: Bankalar yükümlülüklerini karşılama ile kredi talep edenlere borç sağlama
endişesi taşırlar. Bu, likidite riskidir (Korkmaz ve Ceylan, 2012: 33-34). Likidite riski banka
karlılığına etkiler. Bu bileşenle fon taleplerini normal maliyetle karşılayabilme yeteneği olan
likidite riskini ortaya konmaktadır. Likidite riski, bankanın likidite açığı olduğunda
varlıklarını kayba uğramadan nakde dönüştürebilmesi veya likidite açığını kapatacak normal
düzeyde maliyetli fon bulabilmesi yeteneği ile ilgilidir. Böylece, bankaların kısa vadeli
yükümlülükleri ve aniden ortaya çıkan nakit çıkışlarını karşılayabilme yeteneği ele
alınmaktadır.
e) Piyasa Riskine Duyarlılık: Piyasa riski finansal piyasalarda oluşan oynaklığa bağlı olarak,
faiz oranları, döviz kurları ve hisse senedi fiyatlarında meydana gelen değişmeler sonucunda,
bankanın zarar etme veya sermaye kaybetme riskini göstermektedir (Canbaş ve Doğukanlı,
2012: 157). Bu bileşen yoluyla, söz konusu değişimlerin bankaların kazançlarını veya
sermayesini etkileme derecesi ortaya konur. Piyasa riskinin kontrolü için özellikle faiz oranı
riskinin ve kur riskinin tanımlanması ve yönetilmesi gerekir. Gözetim ve denetim
otoritelerinin piyasa riskinin ölçüm ve yönetimini belirli kurallara bağlanmaya çalıştıkları
gözlenmektedir.
2. VERİ SETİ VE DEĞİŞKENLER
Çalışma verileri Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) internet sitesinde yayınlanan
katılım bankalarına ait finansal bilgilerden oluşturulmuştur. Söz konusu bu finansal bilgiler
Tasarruf Sigorta Fonu’na devrolunan Bank Asya dışındaki Albaraka Türk, Kuveyt Türk,
Türkiye Finans Katılım ve Ziraat Katılım’ın CAMELS sisteminin içerdiği 2015 yılı finansal
oranlarıdır. CAMELS’e göre katılım bankalarının incelenen finansal oranları aşağıdaki Tablo
1’de sunulmuştur.
Çalışmada yukarıdaki Tablo 1’de yer alan CAMELS’in 6 boyutu için toplam 16 finansal oran
kullanılmıştır. Çalışmada CAMELS boyutları (kriter) ve finansal oranları (alt kriterler) ile
ilgili 6 uzmanının görüşlerine başvurulmuştur. Alınan 6 uzmanın görüşleri çerçevesinde AHS
yöntemi uygulanmış ve 16 CAMELS finansal oranının ağırlıkları hesaplanmıştır. Sonrasında,
ağırlıklandırılmış CAMELS finansal oranlarına göre Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
32
Finans Katılım ve Ziraat Katılım’ın finansal performansları hesaplanmış ve finansal
performans sıralamaları yapılmıştır.
Tablo 1: CAMELS Bileşenleri ve Finansal Oranlar
Bileşenler Finansal Oranlar
SERMAYE (C) Özkaynaklar/(Kredi+Piyasa+ Operasyonel Riske Esas Tutar)
Özkaynaklar/Aktifler
AKTİF KALİTESİ (A)
Takipteki Krediler (brüt)/Toplam Krediler ve Alacaklar
Toplam Krediler ve Alacaklar/Aktifler
Özel Karşılıklar/Takipteki Krediler
YÖNETİM KALİTESİ (M)
Personel Giderleri/Diğer Faaliyet Giderleri
Özel Karşılıklar Sonrası Net karpayı Geliri/Toplam Faaliyet Giderleri
Karpayı Dışı Gelirler (net)/Aktifler
KARLILIK (E)
Karpayı Dışı Gelirler (net)/Diğer Faaliyet Giderleri
Net Dönem Karı (Zararı)/Aktifler
Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar
LİKİDİTE (L)
Likit Aktifler/Aktifler
Likit Aktifler/Kısa Vadeli Yükümlülükler
TP Likit Aktifler/Aktifler
DUYARLILIK (S) YP Aktifler/YP Pasifler
Net Bilanço Pozisyonu/Özkaynaklar
Katılım bankalarının performanslarının belirlenmesinde kullanılan AHS (Analitik Hiyerarşi
Analizi) ve TOPSIS yöntemleri hakkında metodolojik bilgiler çalışmanın devam eden
aşağıdaki yöntem başlığında verilmiştir.
3. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ
Örneklem büyük ve normal dağılım özelliği gösteriyorsa finansal performansın
belirlenmesinde istatistiksel ve ekonometrik analiz yöntemlerinden faydalanılabilmektedir.
Buna karşın, örneklem küçük ve dağılımı da bilinmiyorsa finansal performansın ölçümünde
istatistiksel ve ekonometrik yöntemlerin uygulanmasında güçlüklerle karşılaşılabilmektedir.
Söz konusu bu kısıtları içermeyen AHS ve TOPSIS yöntemi gibi Çok Kriterli Karar Verme
-
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book
33
Yöntemleri finansal performansın hesaplamasında kolay biçimde uygulanabilmektedir.
Dolayısıyla bu çalışmada katılım bankalrı ile ilgili verilerin analizinde matematiksel olarak
hem nitel hem de nicel kriterleri dikkate alan AHS ve TOPSIS yöntemleri kullanılmıştır.
Çalışmada, AHS ile finansal performans kriterleri olan CAMELS finansal oranların ağırlıkları
belirlenmiştir. Ardından, TOPSIS yöntemi ile ise, CAMELS finansal oranları yardımıyla,
katılım bankalar