international congress of islamic …...firmalarında olduğu gibi bankacılık sektöründe de...

572
ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book 1 INTERNATIONAL CONGRESS OF ISLAMIC ECONOMY, FINANCE AND ETHICS PROCEEDİNGS BOOK April 29, 2017 / Istanbul-TURKEY

Upload: others

Post on 15-Mar-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    1

    INTERNATIONAL CONGRESS OF

    ISLAMIC ECONOMY, FINANCE

    AND ETHICS

    PROCEEDİNGS BOOK

    April 29, 2017 / Istanbul-TURKEY

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    2

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    3

    INTERNATIONAL CONGRESS OF ISLAMIC ECONOMY, FINANCE AND ETHICS

    PROCEEDİNGS BOOK

    April 29, 2017 / Istanbul- Turkey

    Editors:

    Seyfettin ERDOĞAN

    Durmuş Çağrı YILDIRIM

    Ayfer GEDİKLİ

    Assistant Editors:

    Hande Çalışkan

    Uğur Mirasedoğlu

    Uluslararası İslam Ekonomisi, Finans ve

    Etik Kongresi

    TAM METİN BİLDİRİLER KİTABI

    29 Nisan 2017 / İstanbul – Türkiye

    Editörler:

    Seyfettin ERDOĞAN

    Durmuş Çağrı YILDIRIM

    Ayfer GEDİKLİ

    Editör Yardımcıları

    Hande Çalışkan

    Uğur Mirasedoğlu

    Bildirilerin her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir.

    İsefe.org

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    4

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    5

    Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Erişah Arıcan – Marmara Üniversitesi

    Dr. Cemil Ertem – Cumhurbaşkanı Başdanışmanı

    Prof. Dr. Süleyman Özdemir – Bandirma 17 Eylul Universitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl – Yıldırım Beyazıd Üniversitesi

    Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz – İstanbul Üniversitesi (Rektör Yrd)

    Prof. Dr. Selahattin Dibooglu – University of Missouri–St. Louis

    Prof. Dr. Murat Çizakça – Konya Karatay Üniversitesi

    Prof. Dr. Mikail Erol – Çanakkale 18 Mart Üniversitesi

    Prof. Dr. Yakup Bulut – Hatay Üniversitesi

    Prof. Dr. Mustafa Paksoy – Kilis Üniversitesi

    Prof. Dr. Mehmet Hüseyin Bilgin – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Hamza Ateş – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Anne Winkler – University of Missouri–St. Louis

    Prof. Dr. David Rose – University of Missouri–St. Louis

    Prof. Dr. Doğan Uysal – Celal Bayar Üniversitesi

    Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu – Marmara Üniversitesi

    Prof. Dr. Ahmet Nohutçu – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Adem Korkmaz – Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Zekai Özdemir – İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Tuncay Yılmaz – Sakarya Üniversitesi

    Prof. Dr. Targan Ünal – Okan Üniversitesi

    Prof. Dr. Şaban Kayhan – Hasan Kalyoncu Üniversitesi

    Prof. Dr. Soner Çelikkol – Kocaeli Üniversitesi

    Prof. Dr. Sami Karacan – Kocaeli Üniversitesi

    Prof. Dr. Salih Öztürk – Namık Kemal Üniversitesi

    Prof. Dr. Rasim Yılmaz – Namık Kemal Üniversitesi

    Prof. Dr. Ramazan Sarı – Orta Doğu Teknik Üniversitesi

    Prof. Dr. Osman Altuğ – Marmara Üniversitesi

    Prof. Dr. Nuray Altuğ – Marmara Üniversitesi

    Prof. Dr. Nilgün Çil Yavuz – İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Mustafa Aykaç – Kırklareli Üniversitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Murat Yülek – İstanbul Ticaret Üniversitesi

    Prof. Dr. Muhsin Kar – Yıldırım Beyazıd Üniversitesi

    Prof. Dr. Muhittin Kaplan – İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Melike Bildirici – Yıldız Teknik Üniversitesi

    Prof. Dr. Mehmet Yüce – Uludağ Üniversitesi (Dekan)

    Prof. Dr. Mehmet Duman – Artvin Çoruh Üniversitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Mehmet Bulut – Sabahattin Zaim Üniversitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Mehmet Barca – Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (Rektör)

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    6

    Prof. Dr. Ekrem Erdem – Erciyes Üniversitesi

    Prof. Dr. Kazım Sarıkavak – Gazi Üniversitesi (Dekan)

    Prof. Dr. Kerem Alkin – Nişantaşı Üniversitesi

    Prof. Dr. Kenan Dağcı – Yalova Üniversitesi

    Prof. Dr. Kahraman Çatı – Düzce Üniversitesi

    Prof. Dr. İlyas Doğan – Gazi Üniversitesi

    Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak – Sabahattin Zaim Üniversitesi (Dekan)

    Prof. Dr. Hatice Neşe Erim – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Hasan Vergil – İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Haluk Alkan – İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Habip Yıldız – Sakarya Üniversitesi

    Prof. Dr. Gülden Ülgen – İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Feridun Yılmaz – Uludağ Üniversitesi

    Prof. Dr. Faik Budak – Kocaeli Üniversitesi

    Prof. Dr. Erdal Demirhan – Osmangazi Üniversitesi

    Prof. Dr. Mahmoud Sabra – Al Azhar University, Filistin

    Prof. Dr. Ensar Nişancı – Namık Kemal Üniversitesi

    Prof. Dr. Emin Ertürk – Uludağ Üniversitesi

    Prof. Dr. Elif Çepni – Bahçeşehir Üniversitesi

    Prof. Dr. Coşkun Can Aktan – Dokuz Eylül Üniversitesi

    Prof. Dr. Cevat Gerni – Doğuş Üniversitesi

    Prof. Dr. Jean-Pierre Allegret – Paris Ouest Nanterre, Fransa

    Prof. Dr. Bülent Güloğlu – İstanbul Teknik Üniversitesi

    Prof. Dr. Bülent Aybar – Southern New Hampshire University-ABD

    Prof. Dr. Bogna Kazmierska Jozwiak – University of Lodz-Polonya

    Prof. Dr. Ayşe Buğra – Boğaziçi Üniversitesi

    Prof. Dr. Olexandr Pidchosa – Taras Shevchenko University, Ukrayna

    Prof. Dr. Sudi Apak – Esenyurt Üniversitesi

    Prof. Dr. Ali Kutan – Southern Illinois University

    Prof. Dr. Aysun Fıçıcı – Southern New Hampshirw University-ABD

    Prof. Dr. Ali Kemal Gürbüz – Balıkesir Üniversitesi

    Prof. Dr. Konstantin Tsvetkov – University of Agribusiness and Rural Development,

    Bulgaristan

    Prof. Dr. Nazıf Mohib Shahrani – Indiana University, ABD

    Prof. Dr. Aysıt Tansel – Orta Doğu Teknik Üniversitesi

    Prof. Dr. Max Gillman – University of Missouri–St. Louis, ABD

    Prof. Dr. Ali Çelikyay – Osman Gazi Üniversitesi

    Prof. Dr. Ahmet İncekara – İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Mahmut Bilen – Sakarya Üniversitesi

    Prof. Dr. Abdülmecit Türüt – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. David Weir – Northumbria University / Cambridge Scholars

    Prof. Dr. Farid Shuaib – International Islamic University of Malaysia

    Prof. Dr. Andrzej Bistyga – Katowice School of Economics, Polonya

    Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu – Ankara Üniversitesi

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    7

    Prof. Dr. Abdulvahap Baydaş – Bingöl Üniversitesi

    Prof. Dr. Vahit Göktaş – Ankara Üniversitesi

    Prof. Dr. Abbas Mirakhor – The Global University of Islamic Finance, INCEIF

    Prof. Dr. Obiyathulla Ismat Bacha – The Global University of Islamic Finance, INCEIF

    Doç. Dr. Rosmah Mat Isa – Kebangsaan University, Malezya

    Doç. Dr. Hüseyin Altay – Mustafa Kemal Üniversitesi

    Doç. Dr. Zafer Kanberoğlu – Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Doç. Dr. Vedat Cengiz – Kocaeli Üniversitesi

    Doç. Dr. TolgaUlusoy – Kastamonu Üniversitesi

    Doç. Dr. Şevket Alper Koç – Kocaeli Üniversitesi

    Doç. Dr. Şahap Kavcıoğlu – Bayburt Milletvekili

    Doç. Dr. Sibel Aykın – Akdeniz Üniversitesi

    Doç. Dr. Selman Yılmaz – İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Rengin Ak – Kırklareli Üniversitesi

    Doç. Dr. Özlem Durgun – İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Murat Pıçak – Dicle Üniversitesi

    Doç. Dr. İdris Demir – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Doç. Dr. İbrahim Turhan – İzmir Milletvekili

    Doç. Dr. Hasan Gül – Ondokuz Mayıs Üniversitesi

    Doç. Dr. Haluk Zülfikar – İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu – Dokuz Eylül Üniversitesi

    Doç. Dr. Gülçin Tapşin – İstanbul Ticaret Üniversitesi

    Doç. Dr. Emrah İsmail Çevik – Namık Kemal Üniversitesi

    Doç. Dr. Emel İslamoğlu – Sakarya Üniversitesi

    Doç. Dr. Elif Hobikoğlu – İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Durmuş Çağrı Yıldırım – Namık Kemal Üniversitesi

    Doç. Dr. Bahar Burtan Doğan – Dicle Üniversitesi

    Doç. Dr. Ayfer Gedikli – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Doç. Dr. Ali Arı – Kırklareli Üniversitesi

    Doç. Dr. Kenan Aydın – Kocaeli Üniversitesi

    Doç. Dr. İshak Torun – Bolu İzzet Baysal Üniversitesi

    Doç. Dr. İlhan Eroğlu – Gaziosmanpaşa Üniversitesi

    Doç. Dr. İbrahim Subaşı – Marmara Üniversitesi

    Doç. Dr. Başak Tanınmış Yücememiş – Marmara Üniversitesi

    Doç. Dr. Hatice Karahan – Medipol Üniversitesi

    Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu – Dokuz Eylül Üniversitesi

    Doç. Dr. Burcu Özcan – Fırat Üniversitesi

    Doç. Dr. Ahmet Faruk Aysan – Boğaziçi Üniversitesi

    Doç. Dr. Yücel Ayrıçay – Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

    Doç. Dr. Özlen Hiç – İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Aysen Hiç Gencer – İstanbul Aydın Üniversitesi

    Doç. Dr. Cüneyt Kılıç – Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

    Doç. Dr. Levent Çinko – Marmara Üniversitesi

    Doç. Dr. Ferda Yerdelen Tatoğlu – İstanbul Üniversitesi

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    8

    Doç. Dr. Selami Özcan – Yalova Üniversitesi

    Doç. Dr. Osman Şimşek – Gazi Üniversitesi

    Doç. Dr. Mehmet Saraç – İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Rosham Mat Isa – University of Kebangsaan, Malezya

    Doç. Dr. Gonca Atıcı – İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Hakan Sarıbaş – Zonguldak Üniversitesi

    Doç. Dr. Muzaffer Koç – Marmara Üniversitesi

    Doç. Dr. Atilla Doğan – Karadeniz Teknik Üniversitesi

    Doç. Dr. Seyfettin Arslan – Dicle Üniversitesi

    Dr. İbrahim Murat Bozkurt – Marmara Üniversitesi

    Dr. Meltem Taylan – Cumhurbaşkanı Başdanışmanı

    Dr. Mohd Iqbal bin Abdul Wahab – International Islamic University, Malezya

    Dr. Ayşegül Durukan – Nişantaşı Üniversitesi

    Dr. Barış Alparslan – Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

    Dr. Mehmet Naci Efe – Üsküdar Üniversitesi

    Dr. Berna Ak Bingül – Kırklareli Üniversitesi

    Dr. Kaushik Chattopadhyay – Prof. S.N.H. College, University of Kalyani

    Dr. Yıldız Aksoy – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Dr. Murat Tümay – İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Dr. İsmail Cem Ay – Gelişim Üniversitesi

    Dr. Veli Sırım – Namık Kemal Üniversitesi

    Dr. Niyazi Gümüş – Kastamonu Üniversitesi

    Dr. Korhan Arun – Namık Kemal Üniversitesi

    Dr. Cengiz Ceylan – Kırklareli Üniversitesi

    Dr. Aslıhan Nakiboğlu – Niğde Üniversitesi

    Dr. Ahu Ergen – Bahçeşehir Üniversitesi

    Dr. Ömer Esen – Muş Alpaslan Üniversitesi

    Dr. Abdilahi Ali – Aberystwyth University / Ingiltere

    Dr. Malik Babar Hussain – University of Sargodha / Pakistan

    Dr. Zeeshan Atiq – University of Karachi / Pakistan

    Dr. Büşra Karataşer – Namık Kemal Üniversitesi

    Dr. Sema Yılmaz Genç – Kocaeli Üniversitesi

    Dr. Yener Coşkun – Semaye Piyasası Kurumu Başuzman

    Dr. Daniel Kapp – European Central Bank

    Dr. Zişan Kılıçkan – Kocaeli Üniversitesi

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    9

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    10

    TÜRKİYE KATILIM BANKACILIĞI SEKTÖRÜNÜN

    KARLILIĞI ÜZERİNDE PARA POLİTİKASININ ETKİSİ

    Doç. Dr. Seymur Ağazade

    Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü.

    [email protected]

    ÖZET:Bu çalışmada parasal büyüklüklerindeki değişimlerin Türkiye katılım bankacılığı sektörünün karlılık

    göstergeleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu amaçla, TCMB’nin dar ve geniş tanımlı para arzına ait artış

    oranları ile katılım bankacılığı sektörünün karlılığına ilişkin üç farklı gösterge kullanılmıştır. Karlılık oranına

    ilişkin göstergelerden ilk ikisi aktif karlılık oranı ve özsermaye karlılık oranıdır. Üçüncü gösterge ise, çalışmada

    net getiri marjı şeklinde ifade edilen kredi gelirleri ile kar payı ödemeleri farkının toplam aktiflere oranıdır. Ocak

    2006 – Aralık 2016 dönemi için yapılan analizler Granger nedensellik testine dayanmaktadır. Nedensellik

    analizine ait bulgular, dar tanımlı para arzındaki artışların karlılık göstergelerinden net getiri marjını negatif

    yönde etkilediğini destekleyici niteliktedir. Bu bulgu, parasal sıkılaştırma dönemlerinde katılım bankacılığı

    sektörünün kredilerden elde ettikleri gelirleri artırabildiklerini göstermektedir.

    Anahtar Kelimeler: para arzı, katılım bankacılığı sektörü karlılık oranları, Granger nedensellik testi

    THE EFFECT OF MONETARY POLICY ON PROFITABILITY OF TURKISH PARTICIPATION

    BANKING SECTOR

    ABSTRACT: This study investigates the effects of changes in monetary aggregates on the profitability

    indicators of the Turkish participation banking sector. For this purpose, growth rates of narrow and broad

    definition of money supply and three different ratios related to the profitability of the participation banking

    sector were used. Two of the profitability indicators are the ratios of return on assets and return on equity. The

    third indicator which in this study expressed as the net yield margin is the ratio of difference between credit

    income and dividend payments to the total assets. Analyses are based on the Granger causality tests and covers

    the period from 2006 January to 2016 December. Results of causality analysis support that increases in narrow

    money supply affect negatively the net yield margin profitability ratio. This finding indicates that the

    participation banking sector can increase their revenues earned from credits in monetary tightening periods.

    Key Words: Money supply, profitability rates of participation banking sector, Granger causality test

    GİRİŞ

    Farklı ülkelerde para politikasının yürütülmesinden sorumlu olan birçok merkez bankasının

    temel politika aracı, politika faizi olarak ifade edilen kısa vadeli faiz oranıdır. Bununla

    birlikte, bu bankalar koridor faiz sistemini kullanırlar ve likidite yönetimi ile piyasa faiz

    oranlarının belirlenen politika faizi ile uyumlu olmasını sağlanmaya çalışmaktalar. Bu

    sistemde merkez bankaları para arzını kontrol etmek için açık piyasa işlemleri, zorunlu

    karşılık oranları ve reeskont oranı olmak üzere üç temel enstrümana sahipler. Bu enstrümanlar

    vasıtasıyla yüksek güçlü para olarak ifade edilen parasal tabanı doğrudan etkileyebilmekteler.

    Bunun yanı sıra, merkez bankaları para çoğaltanları üzerinden de para arzını

    etkileyebilmekteler. Para çoğaltanlarının etkilenmesi iletişim politikası aracılığı ile de

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    11

    sağlanabilmektedir. Bütün bu para politika araçları likidite arzının yanı sıra bankacılık

    sisteminin likidite talebini de etkileyebilmektedir. Likidite düzeyi kontrol edilmekle

    bankacılık sisteminin sağlayabileceği kredi miktarı ve ayrıca fon maliyetleri

    değiştirilebilmektedir. Dolayısıyla, ülkemiz örneğinde ifade edilir ise temel amacı fiyat

    istikrarını sağlama ve bunun yanı sıra bu amaçla çelişmeyecek şekilde büyümeyi destekleme

    ve finansal istikrarı sağlama gibi ikincil amaçları da olan para politikasının, finansal sistemin

    bir parçası olan bankaların karlılıkları üzerinde de etkisinin olması beklenir.

    Bu çalışmada, TCMB’nin M1 ve M2 para arzı artış oranları kullanılarak para politikasının

    katılım bankacılığı sektörünün karlılık göstergeleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Reel sektör

    firmalarında olduğu gibi bankacılık sektöründe de yüksek kar elde etmek ve bunu uzun

    dönemde de sürdürmek firmaların öncelikli amacıdır. Fakat reel sektörden farklı olarak

    finansal sektör ciddi şekilde regülasyonlara tabidir ve yukarıda da ifade edildiği gibi para

    politikası, likidite hacmini değiştirmekle bankaların krediye dönüştürerek kar elde

    edebilecekleri kaynakların miktarını kontrol edebilmekte ve bunların bankalara olan

    maliyetini etkileyebilmektedir. Bu nedenle, farklılık gösterebilecek makroekonomik hedefler

    doğrultusunda yürütülen para politikası bankacılık sektörünün karlılığına ilişkin performans

    göstergelerini de etkileyecektir.

    TCMB temel politika aracı haftalık vadede repo ihalesi borç verme faiz oranı olmakla birlikte,

    bankacılık kesimine farklı şekillerde fon sağlayabilmektedir. Bu nedenle, ağırlıklandırılmış

    ortalama fonlama maliyetinin para politikasının bankalar arası piyasaya nasıl yön vermek

    istediğine ilişkin daha iyi bir gösterge olabilir. Fakat katılım bankalarının fon toplama

    yöntemleri cari hesap, katılım hesabı ve özel fon havuzları şeklinde gerçekleşmektedir.

    Özsermaye dışındaki bu yabancı kaynaklar faiz taahhüdü ile gerçekleşmemektedir. Bu

    nedenle, bu çalışmada para politikasının katılım bankacılığı sektörünün karlılık oranları

    üzerindeki etkisi araştırılırken M1 ve M2 para arzı göstergelerindeki artışlar dikkate

    alınmıştır. Diğer yandan yukarıda da ifade edildiği gibi merkez bankaları fiyatlar genel

    düzeyine ya da toplam talebe ilişkin hedefleri doğrultusunda bir para piyasası faiz oranı

    belirleseler ve bunu bir enstrüman olarak kullanmış olsalar dahi para arzını da bu doğrultuda

    ayarlarlar.

    TCMB para arzı tanımlarından M1, en dar para arzı tanımını ifade etmektedir. Bu parasal

    gösterge dolaşımdaki para ve vadesiz mevduatların toplamından oluşmaktadır. M2 ise,

    dolaşımdaki para ile vadesiz ve vadeli mevduatların toplamından oluşmaktadır.

    Bankaların karlılıklarının ölçülmesinde ise, farklı performans ölçütleri kullanılmaktadır. Bu

    çalışmada katılım bankacılığı sektörünün karlılığına ilişkin üç gösterge dikkate alınmıştır.

    Bunlardan ilki aktif karlılık oranı ya da varlık getirisidir (ROA). Bankaların karlılığına ilişkin

    temel ölçütlerden biri ROA, bankanın toplam aktiflerinin nasıl bir karlılıkla yönetildiğini

    göstermektedir. Toplam aktiflerin her bir lirası başına düşen vergi sonrası net karı ifade eden

    bu oran aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır (Mishkin, 2011: 232):

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    12

    ROA =Vergi sonrası net kar

    Toplam aktifler

    Varlık getirisi, varlık başına ortalama ne kadar kar elde edildiğini gösterdiği için bankanın ne

    derecede etkin çalıştığı hakkında bilgi sağlamaktadır. Buna karşın banka sahipleri, daha çok

    bankanın kendilerinin sahip olduğu yatırımlarından ne kadar kar elde ettikleri ya da banka

    sermayesinin hangi karlılıkla yönetildiği ile ilgili olmaları beklenir. Bu bilgi, banka

    karlılığının bir diğer temel ölçüsü olan özsermaye karlılık oranıdır (ROE). ROE, banka

    sermayesinin her lirası başına düşen vergi sonrası net karı ifade etmektedir (Mishkin, 2011:

    232):

    ROE =Vergi sonrası net kar

    Özsermaye

    Mevduat bankalarının karlılığını ölçmekte kullanılan diğer bir performans ölçütü net faiz

    marjıdır. Bu gösterge, faiz gelirleri ve faiz harcamaları arasındaki farkın yani net faiz

    gelirlerinin toplam aktiflere bölümü şeklinde hesaplanmaktadır (Yay, 2012: 347). Bu

    çalışmada, katılım bankacılığı sektörünün karlılık oranına ilişkin kullanılan üçüncü gösterge

    olan net getiri marjı (NYM), benzer bir şekilde katılım bankacılığı sektörünün kredi ve diğer

    faiz gelir tahakkuk ve reeskontları ile kar payı ve gider reeskontlarına ait değerlerden

    yararlanılarak aşağıdaki gibi hesaplanmıştır:

    NYM

    =Kredi ve diğer faiz gelir tahakkuk ve reeskontları − Kar payı ve gider reeskontları

    Toplam aktifler

    Bu çalışmanın devamı şu şekilde düzenlenmiştir. Takip eden bölümde Türkiye katılım

    bankacılığı sektörüne ait yukarıda ifade edilen karlılık göstergelerinin seyirleri incelenmiş ve

    veri seti tanıtılmıştır. Ardından parasal büyüklüklerdeki değişimlerin katılım bankacılığı

    sektörü karlılık göstergesine etkisini incelemek için kullanılan yöntem kısaca tanıtılmış ve

    bulgular sunulmuştur. Son bölümde ise bulgular doğrultusunda değerlendirme yapılmıştır.

    1. KATILIM BANKACILIĞI SEKTÖRÜNÜN KARLILIK GÖSTERGELERİ VE

    VERİ SETİ

    Katılım bankacılığı sektörüne ait ROA, ROE ve NYM karlılık göstergelerinin seyri Şekil 1’de

    verilmiştir. Aylık verilerden hesaplanan değerlere göre araştırma dönemde katılım bankacılığı

    sektörünün aktifleri özkaynaklarına nispeten yaklaşık olarak 6 ile 11 kat arasında değişmek

    üzere ortalamada 9 kat daha yüksektir ve bu fark aşırı derecede değişkenlik

    göstermemektedir. Bunun bir sonucu olarak, ROA da yaklaşık olarak ROE ile benzer bir

    eğime ve ortalama olarak 9 kat daha düşük değerlere sahiptir. Bunun yanı sıra, çalışma

    döneminin tamamı dikkate alındığında, her iki oran negatif eğime sahiptir, yani zamanla

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    13

    azalan seyir izlemektedir. NYM göstergesi ise, ortalama olarak daha yüksek değerlere sahiptir

    ve bu oranın periyodik olmayan dalgalanmalar gösterdiği görülmektedir. Bu dalgalanma,

    katılım bankacılığının kar payı ve gider reeskontlarının artış ve azalışlarından değil, kredi ve

    diğer faiz gelir tahakkuk ve reeskontlarından kaynaklanmıştır. NYM’de en yüksek artışın

    yaşandığı 2008 yılı sonu ile 2009 yılı başlangıcı küresel finansal krize tekabül etmektedir. Bu

    dönemde, NYM yaklaşık olarak %6’ya kadar yükselmiştir. Bu göstergede artışların olduğu

    diğer dönemlerden ikisi Haziran 2011 ve Kasım 2015 genel seçimleri ile aynı döneme denk

    gelmektedir. Bu dönemlerden ilkinde, merkez bankasının faiz koridorunun üst bandını ve

    ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini artırmıştır. İkincisi ise, ağırlıklı ortalama fonlama

    maliyetinin artış eğiliminde olduğu bir dönemdir. Benzer şekilde, 2013 yılının sonu ile 2014

    yılının ilk aylarında da NYM’nin yüksek olduğu görülmektedir. Bu dönem ise TCMB, önce

    ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini koridor dahilinde yükseltmiş ve Ocak 2014’te ise

    politika faiz oranını %4,5’ten %10 çıkarmıştır.

    Şekil 1: Katılım Bankacılığı Sektörüne Ait Farklı Karlılık Oranları

    Çalışmada, para arzı artış oranlarının katılım bankacılığı sektörünün karlılık oranlar

    üzerindeki etkisi TCMB’nin M1 ve M2 para arzı göstergelerine ait hem nominal, hem de reel

    değerler dikkate alınarak incelenmiştir. Parasal göstergelerin reel değerleri, ilgili göstergenin

    tüketici fiyatları endeksine bölümü şeklinde hesaplanmıştır. Para arzı artış oranları ise,

    örneğin (𝑚𝑡 − 𝑚𝑡−1)/𝑚𝑡−1 şeklinde olmak üzere bir önceki aya nispeten değişimler şeklinde hesaplanmıştır. Çalışmada kullanılan tüm değişkenlere ait veriler TCMB elektronik veri

    dağıtım sisteminden alınmıştır.

    Ocak 2006 – Aralık 2016 dönemini kapsayan veri setine ait temel istatistiksel özellikler Tablo

    1’de verilmiştir. Tablodan da görüldüğü gibi ROA, ROE ve NYM aylık karlılık oranlarına ait

    ortalama değerler sırasıyla %0,15, %1,26 ve %2,32’dir. Bunlara ait medyan, maksimum ve

    standart hata değerleri karşılaştırıldığında da ortalama değerlere benzer bir farklılık olduğu

    görülmektedir. Minimum değerlerden de anlaşıldığı gibi NYM negatif olmamıştır. Tabloda

    nominal para arzı artış oranına ait göstergeler dar ve geniş tanımlı para arzı için sırasıyla M1

    ve M2, reel para arzı için ise M1R ve M2R ile ifade edilmiştir. M1 ve M1R’ye ait ortalama

    değerlerden anlaşıldığı gibi, dar tanımlı para arzı nispeten daha yüksek bir artış trendine sahip

    olmuştur. Bu değişkenlere ait standart hatalar da dar para arzı artış oranlarının daha yüksek bir

    değişkenliğe sahip olduğunu göstermektedir.

    -0,06

    -0,04

    -0,02

    0

    0,02

    0,04

    0,06

    0,08

    20

    06

    M0

    1

    20

    06

    M0

    6

    20

    06

    M1

    1

    20

    07

    M0

    4

    20

    07

    M0

    9

    20

    08

    M0

    2

    20

    08

    M0

    7

    20

    08

    M1

    2

    20

    09

    M0

    5

    20

    09

    M1

    0

    20

    10

    M0

    3

    20

    10

    M0

    8

    20

    11

    M0

    1

    20

    11

    M0

    6

    20

    11

    M1

    1

    20

    12

    M0

    4

    20

    12

    M0

    9

    20

    13

    M0

    2

    20

    13

    M0

    7

    20

    13

    M1

    2

    20

    14

    M0

    5

    20

    14

    M1

    0

    20

    15

    M0

    3

    20

    15

    M0

    8

    20

    16

    M0

    1

    20

    16

    M0

    6

    20

    16

    M1

    1ROA ROE NYM

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    14

    Tablo 1: Değişkenlere Ait Temel İstatistiksel Özellikler

    ROA ROE NYM M1 M2 M1R M2R

    Ortalama 0,0015 0,0126 0,0232 0,0146 0,0137 0,0080 0,0071

    Medyan 0,0015 0,0125 0,0222 0,0145 0,0131 0,0114 0,0079

    Maksimum 0,0044 0,0387 0,0602 0,1750 0,0912 0,1705 0,0711

    Minimum -0,0046 -0,0501 0,0054 -0,1048 -0,0286 -0,1137 -0,0388

    Standart hata 0,0011 0,0102 0,0115 0,0391 0,0156 0,0408 0,0179

    2. ÇALIŞMA YÖNTEMİ VE BULGULAR

    Para arzı artış oranlarının katılım bankacılığı sektörünün karlılık oranları üzerindeki etkisinin

    incelenebilmesi için öncelikle değişkenlere ait serilerin durağanlık özelliği incelenmiştir.

    Zaman serilerinin önemli özelliklerinden olan durağanlık, seri ortalama ve varyansının zaman

    içinde değişmemesini ve iki dönem arasındaki kovaryansın yalnızca iki dönem arasındaki

    uzaklığa bağlı olmasını ifade eder. Granger ve Newbold’un (1974) da ifade ettiği gibi durağan

    olmayan süreçler regresyonlarda sahte sonuçlara neden olabilir. Katılım bankacılığı

    sektörünün karlılık ve para arzı artış oranına ait serilerin durağanlık incelemesi literatürde

    yaygın şekilde kullanılan Genişletilmiş Dickey-Fuller (1979, ADF) ve Phillips-Perron (1988,

    PP) birim kök testleri yardımıyla yapılmıştır. ADF testinde, hata terimleri arasında

    otokorelasyon sorununun olmaması için modele bağımlı değişkenin gecikmeleri

    eklenmektedir. PP testinde ise, parametrik olmayan yöntemler kullanılmaktadır. Her iki testte

    sıfır hipotezi, ilgili serinin birim kök içerdiğini, alternatif hipotez ise serinin durağan

    olduğunu ifade eder.

    Katılım bankacılığı sektörüne ait karlılık göstergeleri olan ROA, ROE ve NYM ile nominal

    ve reel para arzı artış oranlarını ifade eden M1, M2, M1R ve M2R serilerine ait ADF ve PP

    birim kök testlerinin sonuçlarıTablo 2’de verilmiştir. Birim kök testlerine ait istatistikler tüm

    değişkenler için serilerin seviyelerinde durağan olduğunu destekleyici niteliktedir.

    Tablo 2: ADF ve PP Birim Kök Testlerine Ait Sonuçlar

    Değişkenler

    ADF PP

    Sabit Trend Sabit Trend

    ROA -1,9579(3) -10,1857(0)* -6,6795(8)* -10,3050(5)*

    ROE -2,8521(2)*** -10,0960(0)* -7,8756(8)* -10,3732(6)*

    NYM -3,9141(1)* -3,9397(1)** -3,4319(2)** -3,4662(2)**

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    15

    M1 -11,2810(1)* -11,3146(1)* -17,3519(3)* -17,4890(4)*

    M2 -12,4579(0)* -12,5054(0)* -12,5045(4)* -12,6300(5)*

    M1R -16,3643(0)* -16,3605(0) -16,9248(2)* -16,7567(3)*

    M2R -6,7100(3)* -6,7388(3)* -12,8554(7)* -12,9364(8)*

    Not: Parantez içindeki rakamlar ADF testlerinde Schwarz bilgi kriterine göre gecikme uzunluklarını, PP

    testlerinde ise Newey-Weste göre bant genişliğini gösterir. *, ** ve *** işaretleri ilgili istatistiğin sırasıyla %1,

    %5 ve %10 düzeyinde anlamlı olduğunu ifade eder.

    Para arzı artış oranının katılım bankacılığı sektörünün karlılığına etkisini araştırmada

    durağanlık analizinin, tüm değişkenlerin seviyelerinde durağan olduğuna ilişkin bulguları

    dikkate alınmıştır. Serilerin seviye değerleri kullanılarak Granger (1969) nedensellik testi

    çerçevesinde para arzı artış oranlarının karlılık oranları etkileyip etkilemediği araştırılmıştır.

    Granger (1969) nedensellik testinde, nedensellik ilişkisinin sınanması için, aşağıda ROA ve

    M1 örneğinde verildiği gibi regresyon denklemleri tahmin edilmektedir:

    𝑅𝑂𝐴𝑡 = 𝛼0 + ∑ 𝛽𝑖𝑛𝑖=1 𝑅𝑂𝐴𝑡−𝑖 + ∑ 𝛾𝑖

    𝑛𝑖=1 𝑀1𝑡−𝑖 + 𝜀𝑡 (1)

    Nedensellik ilişkisinin sınanmasında 𝛾𝑖 katsayılarının toplu olarak anlamlı olup olmdığına F

    istatistiği yardımı ile bakılmaktadır. Tahmin edilen bu katsayıların istatistiksel olarak sıfırdan

    farklı olması M1 değişkeninden ROA değişkenine doğru nedensellik ilişkisinin olduğunu

    ifade etmektedir. Dolayısıyla, bu testte sıfır hipotezi 𝛾𝑖 katsayılarının sıfırdan farksız

    olduğunu, alternatif hipotez ise istatistiksel olarak sıfırdan farklı olduğunu ifade eder.

    Modelde optimal gecikme uzunluğunun belirlenmesinde VAR modeli üzerinden farklı

    gecikme bilgi kriterleri incelendiğinde optimal gecikme uzunluğu farklılık göstermektedir. Bu

    nedenle nedensellik analizi 2, 3 ve 4 gecikme dikkate alınarak yapılmıştır.

    Para arzı artış oranlarının katılım bankacılığı sektörü karlılık oranını etkileyip etkilemediğini

    belirlemeye yönelik Granger nedensellik testi sonuçları Tablo 3’de verilmiştir. Granger

    nedensellik testi F istatistiklerine göre para arzı artış oranı değişkenlerinden ROA ve ROE’ye

    doğru herhangi bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır. ROA ve ROE’nin bağımlı değişken

    olduğu tüm modellerde para arzı artış oranı gecikmelerine ait katsayılar küme olarak

    istatistiksel bakımdan anlamsız çıkmıştır. Benzer bir şekilde NYM’nin bağımlı değişken ve

    M2 ya da M2R para arzı artış oranlarının bağımlı değişken olduğu modellerde de sıfır

    hipotezi reddedilememiştir. Fakat M1 ya da M1R para arzı gecikmelerinin yer aldığı ve NYM

    karlılık göstergesi için oluşturulan modellerde para arzı artış oranlarının gecikmelerine ait

    katsayıların istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Buna göre M1 Granger neden

    değildir NYM ya da M1R Granger neden değildir NYM şeklinde ifade edilen sıfır hipotezleri

    farklı gecikme uzunluklarına göre oluşturulmuş tüm modellerde reddedilmiştir.

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    16

    Bu bulgu M1 para arzı büyümesinden NYM karlılık göstergesine doğru nedensellik ilişkisini

    desteklemektedir. NYM için oluşturulan ve anlamlı istatistiksel ilişkinin bulunduğu

    modellerde M1 ve M1R gecikmelerine ait katsayılar incelendiğinde ise anlamlı katsayıların ve

    çoğunlukla katsayılar toplamının negatif olduğu belirlenmiştir. Bu bulgu nominal veya reel

    dar tanımlı para arzındaki artışın katılım bankacılığı sektörüne ait kredi getirisi kar payı

    farkının toplam aktiflere oranı şeklinde ölçülen karlılık göstergesini olumsuz yönde

    etkilediğini gösterir. Daha önce de NYM dalgalanmalarının kredi getirilerinden kaynaklandığı

    ifade edilmişti. Dolayısıyla, negatif katsayılar merkez bankasının parasal sıkılaştırmaya gittiği

    dönemlerde katılım bankalarının kredi getirilerini artırabildiğini yansıtmaktadır.

    Tablo 3. Granger Nedensellik Testi Sonuçları

    Sıfır Hipotezi:

    2 gecikme 3 gecikme 4 gecikme

    F istatistiği Olasılık F istatistiği Olasılık F istatistiği Olasılık

    M1 Granger neden değildir ROA 0,4244 0,6551 0,3957 0,7563 0,3081 0,8721

    M2 Granger neden değildir ROA 1,2199 0,2988 0,7476 0,5258 0,8257 0,5113

    M1 Granger neden değildir ROE 0,5094 0,6021 0,5389 0,6565 0,3729 0,8276

    M2 Granger neden değildir ROE 1,4205 0,2455 0,8304 0,4796 0,8499 0,4964

    M1 Granger neden değildir NYM 3,7667 0,0258 2,6369 0,0527 2,3778 0,0557

    M2 Granger neden değildir NYM 1,0327 0,3591 1,1818 0,3196 0,5747 0,6815

    M1R Granger neden değildir ROA 0,2119 0,8094 0,3836 0,7650 0,2140 0,9302

    M2R Granger neden değildir ROA 0,8426 0,4330 0,5624 0,6409 0,7852 0,5370

    M1R Granger neden değildir ROE 0,2914 0,7477 0,5586 0,6433 0,3274 0,8591

    M2R Granger neden değildir ROE 1,0699 0,3462 0,6726 0,5704 0,8085 0,5221

    M1R Granger neden değildir NYM 2,7649 0,0668 2,2723 0,0836 2,1542 0,0783

    M2R Granger neden değildir NYM 0,2941 0,7457 1,4020 0,2455 0,8891 0,4728

    4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

    Bu çalışmada TCMB dar ve geniş tanımlı para arzı göstergelerine ve bunların tüketici fiyatları

    endeksi ile reelleştirilmiş değerlerine ait artış oranları ve Türkiye katılım bankacılığı sektörü

    için hesaplanan karlılık göstergeleri kullanılarak para politikasının katılım bankacılığı

    performansına etkisi araştırılmıştır. Burada, karlılık göstergesine ilişkin üç farklı oran dikkate

    alınmıştır. Bunlardan ikisi aktif karlılık oranı ve özsermaye karlılık oranıdır. Üçüncü karlılık

    göstergesi ise katılım bankacılığı sektörünün kredi ve diğer faiz gelir tahakkuk ve reeskontları

    ile kar payı ve gider reeskontları arasındaki farkın toplam aktiflere bölümü şeklinde

    hesaplanan net getiri marjıdır. Veri seti aylık olup Ocak 2006 – Aralık 2016 dönemini

    kapsamaktadır. Çalışmada değişkenlere ait zaman serisi özelliklerinin incelenmesi için ADF

    ve PP birim kök testleri ve para arzı artış oranlarının karlılık oranları üzerindeki etkisinin

    incelenmesi için Granger nedensellik testi uygulanmıştır.

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    17

    Elde edilen bulgular, TCMB’nin dar para arzındaki artış oranından katılım bankacılığı

    sektörüne ait karlılık göstergelerinden net getiri marjına doğru nedensellik ilişkisi olduğunu

    göstermektedir. Bu parasal göstergeye ilişkin reel değerin dikkate alınması durumunda da

    sonuçlar benzerlik göstermektedir. Granger nedenselliğinin sınanması için oluşturulan

    modellerde aynı zamanda, nominal veya reel para arzı artış oranlarının gecikmeli değerleri

    için tahmin edilen katsayılar, para arzı artışının net getiri marjını negatif yönde etkilediğini

    göstermektedir. Katılım bankacılığı sektörünün kredilerden sağladıkları gelirler ve kar payı

    ödemeleri incelendiğinde, kredi gelirlerinin para politikasındaki değişmelerle birlikte kar payı

    ödemelerine nispeten önemli ölçüde fazla dalgalanma gösterdiği görülmektedir. Bu durum

    dikkate alındığında nedenselliğe ilişkin elde edilen sonuçlar, merkez bankasının parasal

    sıkılaştırmaya gittiği dönemlerde katılım bankalarının kredi getirilerini artırabildiğini, parasal

    genişlemeye gittiğinde ise kredi getirilerini azalttıklarını yansıtmaktadır.

    KAYNAKÇA

    Dickey, D. A. ve Fuller, W. A. (1979). Distribution of the estimators for autoregressive time series

    with a unit root. Journal of the American Statistical Association, 74(366): 427-431.

    Granger, J. (1969). Investigating causal relations by econometric models and cross-spectral methods.

    Econometrica, 37(3): 424-438.

    Granger, C. V. J. ve Newbold, P. (1974). Spurious regressions in econometrics. Journal of

    Econometrics, 2(2): 111-120.

    Gujarati, D. ve Porter D. (2012). Temel ekonometri. Beşinci Basımdan Çeviri, Literatür Yayınları,

    İstanbul.

    Mishkin, Frederic S. (2011). Para bankacılık ve finansal piyasalar iktisadı, Akademi Yayıncılık,

    Ankara.

    Phillips, P. ve Perron, P. (1988). Testing for a unit root in time series regression. Biometrika, 75(2):

    335–346.

    Yay, G. G. (2012). Para ve finans, teori - politika, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    18

    TEMEL FAALİYETLER AÇISINDAN TÜRKİYE KATILIM

    VE MEVDUAT BANKACILIĞI SEKTÖRLERİNİN

    KARŞILAŞTIRMALI OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

    Doç. Dr. Seymur Ağazade

    Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü

    [email protected]

    ÖZET: Bu çalışmada, Türkiye katılım bankacılığı ve mevduat bankacılığı sektörlerine ait toplam kredi/toplam

    aktif, toplam kredi/toplam mevduat ve tasfiye olunacak alacaklar/toplam kredi oranlarının Aralık 2005 – Aralık

    2016 dönemine ait değerleri kullanılarak iki kesimin karşılaştırmalı olarak performans incelemesi yapılmıştır. Bu

    üç göstergenin iki bankacılık sektörüne ait serileri arasında korelasyon ilişkisi ve göstergelerin iki sektör

    arasındaki fark serisinin durağanlık özellikleri incelenmiştir. Yapılan analizler veri setinin tamamının yanı sıra

    Aralık 2005 – Aralık 2013 dönemi için de yapılmıştır. Çalışma bulguları ilk iki gösterge bakımından katılım ve

    mevduat bankacılığının benzeşmediğini destekleyici niteliktedir. Bu durum, farklı fon bulma ve kaynak sağlama

    yöntemleri olan bu bankacılık sektörlerinin farklı müşteri profili ya da kredi ve mevduat talep yapısıyla karşı

    karşıya olduğunu göstermektedir. Batık kredi oranına ilişkin elde edilen sonuçlar ise her iki sektöre ait kredi

    müşterilerinin ekonomik koşullardan benzer şekilde etkilendiklerini ve benzer kaynaklı ekonomik sorunlardan

    dolayı ödeme sorunu ile karşı karşıya kaldıklarını gösterir.

    Anahtar Kelimeler: Katılım bankacılığı ve mevduat bankacılığı sektörlerinin performansı, korelasyon analizi,

    durağanlık testi

    A COMPARATIVE ASSESSMENT OF TURKISH PARTICIPATION AND DEPOSIT BANKING

    SECTORS IN TERMS OF BASIC ACTIVITIES

    ABSTRACT: This study investigates comparatively the performance Turkish participation banking and deposit

    banking sectors using total loan/total assets, total loan/total deposits and liquidation receivables/total loan ratios

    of two sectors for the period from 2005 December to 2016 December. The correlation relationship between the

    two banking sectors in terms of three variables and stationary characteristics of the difference series that formed

    for each indicator between two sectors are examined. The analyses were made for the full data set and as well as

    for the period from 2005 December to 2013 December. Findings of the study support the fact that participation

    and deposit banking sectors are not similar in terms of the first two indicators. This supports the fact that these

    banking sectors have different methods of finding and providing funds and face different customer profiles or

    have different loans and deposits demand structure. But the results related to the sunk credit ratio show that

    credit customers from two sectors are similarly affected by the economic climate and they face the problem of

    repayment due to similar economic problems.

    Key Words: Performance of participation banking and deposit banking sectors, correlation analysis, stationary

    test

    GİRİŞ

    Bankalar, kredi mekanizmasındaki faaliyetleriyle ekonominin etkin bir şekilde çalışmasına

    önemli derecede katkı sağlayan kurumlardır. Parasal ödeme mekanizmasının işlemesindeki

    rolleriyle ekonomik faaliyetlerin kesintisiz bir şekilde gerçekleşmesine ve ekonominin düzgün

    bir şekilde işlemesine katkıda bulunurlar. Daha yüksek verimli yatırımlara fon temin etmek ya

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    19

    da bunları finanse etmekle ekonominin daha etkin bir şekilde çalışmasına ve üretim

    kapasitesinin artmasına neden olurlar. Nihai amaçları kar elde etmek olmakla birlikte bankalar

    reel sektörden farklı olarak temelde faaliyetlerini fon toplayarak yani yükümlülük ihraç

    ederek ve bu fonları kredilere ya da diğer çeşitli varlıklara dönüştürerek gerçekleştirirler.

    Bundan dolayıdır ki bankalar reel sektör firmalarından önemli derecede farklılık gösterirler.

    Şöyle ki, diğer sektörlerde faaliyet gösteren firmalarla karşılaştırıldığında bankalar yüksek

    kaldıraçlı kurumlardır ve bu nedenle faaliyetlerine ilişkin daha yüksek risk taşırlar. Bunun

    dışında, bu sektörde faaliyet gösteren bir bankanın bireysel bilanço sorununun olmaması

    durumunda da sektörün genelinden kaynaklanan sorunlardan dolayı riskle karşı karşıya kalma

    olasılığı vardır. Bu sorunlar finansal kurumlar arasındaki ilişkilerin ya da finansal kesimle reel

    kesim arasındaki ilişkilerin aşırı ve karmaşık olmasından kaynaklanabilir.

    Çağdaş bankacılık teorisi, bankaların mevduat kabul etme, likidite sağlama, paranın

    değişimini sağlama, etkin ve güvenli bir ödeme sistemi sağlama gibi geleneksel bankacılık

    faaliyetlerinin yanı sıra diğer bazı fonksiyonlarına da vurgu yapmaktadır. Burada aracılık

    yaklaşımı ve üretim yaklaşımı olmak üzere iki yaklaşım vardır. Aracılık yaklaşımı, bankanın

    tasarruf sahipleri ile krediye ihtiyacı olan ödünç alanlar arasında fonların akışkanlığını

    sağlayan bir aracı kurum olduğuna vurgu yapar. Üretim yaklaşımına göre ise banka, ödünç

    verenlerin mevduat portföyünü, ödünç alanların kredi portföyüne dönüştüren ve tasarruf

    sahiplerine çok sayıda finansal hizmet sağlayan bir finans kurumudur (Yay, 2012: 336). Her

    iki yaklaşımda da nihayetinde ve temelde bankalar, kar elde etmek amacıyla varlık dönüşümü

    gerçekleştirirler. Burada dönüşüm süreci farklı niteliklere sahip yükümlülüklerini likidite,

    risk, vade, hacim ve getiri bileşimi açısından belirli nitelikteki varlıklara dönüştürme şeklinde

    gerçekleştirilmektedir.

    Bankalar temelde mevduat şeklinde topladıkları fonları daha az likit varlıklara örneğin

    kredilere dönüştürürler. Fakat banka yönetimi ya da bankacılık faaliyetlerinin başarılı bir

    şekilde yürütülmesi temelde banka varlık ve yükümlülüklerinin yönetilmesine ilişkindir.

    Banka yönetimi açısından önem taşıyan dört konu vardır. Bunlardan ilki, likidite yönetimidir.

    Mevduat çıkışlarında mevduat sahiplerine ödeme yapabilmek için bankanın yeterli miktarda

    nakde sahip olması gerekir. Likidite yönetimi, öncelikli olarak bankanın mevduat çıkışına

    hazırlıksız yakalanmaması şeklinde olması, böyle bir durumda banka yükümlülüklerinin

    karşılanması için yeterli miktarda likit varlık bulundurmasını gerektirir. İkinci konu aktif

    yönetimi olarak bilinmektedir. Banka ödememe riski düşük olan varlıkları temin ederek ve

    tuttuğu varlıklarında farklılaşmaya giderek kabul edilebilir düzeyde düşük bir risk

    sağlamalıdır. Pasif yönetimi olarak bilinen üçüncü konu bankanın düşük maliyetli fon

    toplamasıdır. Son konu ise, sermaye yeterlilik yönetimidir. Bankanın başarılı bir şekilde

    yönetimi, gerekli sermaye miktarının belirlenmesi ve bunun temin edilmesini

    gerektirmektedir (Mishkin, 2011: 226).

    Banka yönetiminin yanı sıra banka faaliyetlerine ilişkin göstergeler doğal olarak bankacılık

    sektörünün yapısından da etkilenebilir. Örneğin Yapı Yönetim Performans Hipotezi,

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    20

    bankacılık piyasasında yoğunlaşma derecesinin, rekabet eden firma ve müşteri sayısının ve

    piyasaya giriş engelinin (yani topluca piyasa yapısının), bankanın yönetimini belirlediğini,

    bunun da sırasıyla kredi ve mevduat miktarlarını, kalitesini, kredi ve mevduat oranlarını,

    kısaca tüketici refahını belirleyen tüm piyasa sonuçlarını/performansını etkilediğini

    önermektedir. Bu hipoteze göre, bankacılıkta yüksek bir yoğunlaşma, bankalara daha fazla bir

    piyasa gücü sağlamakta, bu durumda kredi ve mevduat miktarları azalmakta, kredi faiz

    oranları artıp mevduat faiz oranları düşmektedir (Yay, 2012: 359-360).

    Diğer yandan Etkin Yapı Teorisi ise, bankaların maliyet koşullarının avantajlı hale

    gelmesinde, bankacılığın optimal ölçeğinin yanı sıra, bankaların uygun faaliyet alanlarının da

    temel bir rol oynadığını ileri sürmektedir. Ölçek ve kapsam ekonomilerinin varlığı, bankanın

    yapı, yönetim ve performansı üzerinde önemli sonuçlara sahiptir. Yönetim yapı performans

    paradigmasının tersine, etkin yapı teorisi, bankanın ölçeğinin ve alanının genişlemesinden

    kaynaklanan yüksek maliyet etkinliği nedeniyle piyasa yoğunlaşması ile kredi ve mevduat

    faiz oranları arasında açık bir ilişki olduğunu kabul etmemektedir (Yay, 2012: 360-361).

    Bu çalışmada, Türkiye katılım bankacılığı ve mevduat bankacılığı sektörlerinin aktif

    büyüklüğüne göre kredi sağlayabilme ile mevduatları krediye dönüştürebilme kabiliyetleri ve

    batık kredi oranları açısından karşılaştırmalı bir inceleme yapılmıştır. Bunun için katılım

    bankacılık sektörü için mevcut veri dikkate alınarak Aralık 2005 – Aralık 2016 dönemi için

    katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin toplam kredi/toplam aktif, toplam kredi/toplam

    mevduat ve tasfiye olunacak alacakların/toplam kredilere oranları için hesaplanmış

    göstergeler karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiş. İki bankacılık sektörünün ilgili

    değişkenleri arasında korelasyon ilişkisi incelenerek bankacılık faaliyetleri ya da bunların

    başarısı açısından benzeşip benzeşmedikleri irdelenmiştir. Bunun yanı sıra, iki bankacılık

    sektörüne ait aynı göstergeler arasındaki fark serisinin durağanlık özellikleri incelenmiştir.

    Burada, fark serisinin birim kök özelliklerinin incelendiği Bernard ve Durlauf (1995) ve Quah

    (1992) tarafından önerilmiş ve yakınsama hipotezinin geçerliliğine yönelik çalışmalarda

    kullanılan yöntem dikkate alınmıştır. Fark serilerinin birim kök incelemesi ise, durağanlık

    analizlerinde yaygın şekilde kullanılan Genişletilmiş Dickey-Fuller (1979, bundan sonra

    ADF) ve Phillips-Perron (1988, bundan sonra PP) testleri ile yapılmıştır.

    1. KATILIM VE MEVDUAT BANKACILIK SEKTÖRLERİNDE TOPLAM KREDİ /

    TOPLAM AKTİF ORANLARI

    Katılım ve mevduat bankacılığı sektörlerinde toplam kredilerin toplam aktiflere oranı

    serilerinin seyri Şekil 1’de sunulmuştur. Katılım bankaları için veri Aralık 2005’den itibaren

    mevcut olduğundan araştırma dönemi bununla sınırlı tutulmuştur. Kredilerin toplam aktiflere

    oranı bankacılık sektörünün temel göstergelerinden biridir. Daha önce de ifade edildiği

    bankacılık faaliyeti temelde mevduat toplamak ve bunları krediye dönüştürmek şeklinde ifade

    edilebilir. Kredilerin toplam aktiflere oranı, bankaların aktif büyüklüğüne göre en temel

    faaliyetlerinden biri olan kredi sağlayabilme kabiliyeti için standart bir gösterge sağlar. Bu

    oran aynı zamanda bankacılığın plasman yapısına yani kaynakların gelir sağlama amacıyla

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    21

    varlıklara dönüştürme şekline ilişkin de bilgi vermektedir. Şekilde de ifade edildiği gibi bu

    oran, Haziran 2014’e kadar katılım bankacılığı sektöründe mevduat bankacılığı sektörüne

    nispeten hayli yüksektir. Belirtilen dönemde oranın mevduat bankalarında düşük olma nedeni,

    geçmişten gelen alışkanlıkla bankacılık kesiminin ağırlıklı olarak hazine kâğıtlarını satın

    almakla kamu açıklarını finanse eden kurumlar olmalarından kaynaklanmaktadır. Mevduat

    bankacılığına ait göstergenin bir artış trendine sahip olması, kredilerin menkul kıymetler

    karşısında ağırlığının arttığını göstermektedir. İfade edilen dönemde katılım bankacılığı

    sektörüne ait göstergenin örneğin, uluslararası finansal kriz döneminde bir miktar azalma

    gösterse de 2013 yılına kadar %70 düzeylerinde bir seyir izlediği görülmektedir. Mevduat

    bankacılığına ait bu oranın ise, veri setinin başlangıcında %40’ın altında olmakla birlikte 2008

    krizi dönemi hariç pozitif bir trende sahip olduğu görülmektedir. 2013 yılı ortalarından

    itibaren kredilerin aktiflere oranı %60’ın üzerindedir. Şekilde ifade edilen iki eğrinin seyrinde,

    uluslararası finansal krizin olduğu dönemdeki azalma ve kriz sonrasındaki toparlanma

    haricinde ortak bir eğilim olmadığı görülmektedir.

    Şekil 1: Katılım ve Mevduat Bankacılık Sektörlerinde Toplam Kredi/Toplam Aktif Oranları

    Tablo 1’de katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinde kredi aktif oranları için korelasyon

    analizi sonuçları verilmiştir. Tüm dönem dikkate alındığında iki gösterge arasında negatif

    korelasyon olduğu görülmektedir. Fakat araştırma dönemi Aralık 2013’e kadar olan dönemle

    sınırlandırıldığında korelasyon katsayısının pozitif fakat istatistiksel olarak anlamlı olmadığı

    görülmektedir. Bu sonuç, iki bankacılık sektörüne ait toplam kredi toplam aktif oranlarının

    birlikte hareket etmediğini desteklemektedir.

    Tablo 1: Toplam Kredi/Toplam Aktif Oranları Arasında Korelasyon

    Aralık 2005- Aralık 2016 Aralık 2005- Aralık 2013

    Korelasyon Katsayısı -0,5866 0,0135

    0,3

    0,4

    0,5

    0,6

    0,7

    0,8

    20

    05

    -12

    20

    06

    -05

    20

    06

    -10

    20

    07

    -03

    20

    07

    -08

    20

    08

    -01

    20

    08

    -06

    20

    08

    -11

    20

    09

    -04

    20

    09

    -09

    20

    10

    -02

    20

    10

    -07

    20

    10

    -12

    20

    11

    -05

    20

    11

    -10

    20

    12

    -03

    20

    12

    -08

    20

    13

    -01

    20

    13

    -06

    20

    13

    -11

    20

    14

    -04

    20

    14

    -09

    20

    15

    -02

    20

    15

    -07

    20

    15

    -12

    20

    16

    -05

    20

    16

    -10

    Katılım Bankaları Mevduat Bankaları

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    22

    t-İstatistiği -8,2903 0,1311

    Olasılık Değeri 0,0000 0,8960

    Katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin toplam kredi/toplam aktif oranları arasındaki fark

    serisinin durağanlık analizine ilişkin test sonuçları Tablo 2’de sunulmuştur. Test sonuçları

    fark serisi için tahmin edilen modellerde serinin birim kök içerdiğini ifade eden sıfır

    hipotezini %5 anlamlılık düzeyinde reddedememektedir. Bu bulgu da korelasyon analizinin

    sonuçlarını destekleyici niteliktedir ve iki sektörün bu açıdan benzeşmediğini

    desteklemektedir.

    Tablo 2: Toplam Kredi / Toplam Aktif Oranları Farkı Serisi İçin Durağanlık Testi Sonuçları

    Aralık 2005 – Aralık 2016 Aralık 2005 – Aralık 2013

    ADF -1,3448

    (0,1649)

    -1,4380

    (0,1395)

    PP -1,8357

    (0,0634)

    -1,6331

    (0,0964)

    2. KATILIM VE MEVDUAT BANKACILIK SEKTÖRLERİNDE TOPLAM

    KREDİ/TOPLAM MEVDUAT ORANLARI

    Bankacılığın temel faaliyetlerine ilişkin bir diğer performans göstergesi olan kredilerin

    mevduatlara oranının katılım ve mevduat bankacılık sektörleri için seyri Şekil 2’de ifade

    edilmiştir. Mevduatlar genellikle bankalar açısından krediye dönüştürülebilecek en düşük

    maliyetli fonlardır. Dolayısıyla bu oran bankaların temel fonksiyonlarına ilişkin bir

    performans göstergesi olmakla birlikte maliyetlerine ilişkinde de bilgi vermektedir. Kredi

    mevduat oranı, bankaların mevduatlarını ne derecede krediye dönüştürebildiklerini

    gösterdiğinden bir etkinlik unsuru olarak da dikkate alınabilir. Aynı zamanda bu oran örneğin

    1 liralık kredinin ne kadarının mevduatlara dayandığını da ifade etmektedir. Fakat bunların

    yanı sıra kredi mevduat oranı bankanın ya da bütünlükte finansal kesimin risk düzeyi ile de

    ilişkilendirilebilir. Şekilde ifade edildiği gibi 2007 yılı öncesinde ve küresel finansal krizin

    etkilerinin hissedildiği dönem hariç katılım bankacılığı sektörü için bu gösterge genellikle 1

    yani %100 düzeyinde seyretmiştir. Mevduat bankacılığı kesimi için ise araştırma dönemi

    başlangıcında kredilerin mevduatlara oranı %52 düzeyinde iken, 2013 yılının ortalarından

    itibaren %100’ün üzerinde ve 2014 yılının başlangıcından itibaren %110 düzeyinde

    seyretmiştir. Mevduat bankalarının özellikle yurtdışından sendikasyon kredileri şeklinde

    sağladıkları fonlar kredi mevduat oranının bu şekilde yüksek olmasını sağlayabilmiştir. Fakat

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    23

    katılım bankaları için aynı durum söz konusu değildir. İki bankacılık sektörü için kredilerin

    toplam aktiflere oranında olduğu gibi kredi mevduat oranlarında da küresel finansal kriz

    döneminde düşüşler olmuştur. Bu düşüşler risk algısından dolayı bankaların kredi

    tayınlamasının bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Şekilde kredi mevduat oranlarının ifade

    edilen seyirleri zaman zaman iki eğrinin benzer eğimlere sahip olduğunu göstermektedir.

    Şekil 2: Katılım ve Mevduat Bankacılık Sektörlerinde Toplam Kredi / Toplam Mevduat Oranları

    Tablo 3’te katılım ve mevduat bankacılık sektörlerine ait toplam kredi toplam mevduat

    oranları arasında korelasyon katsayıları ve anlamlılıkları verilmiştir. Buna göre tüm dönem

    dikkate alındığında, iki bankacılık sektörüne ait oranlar yaklaşık olarak %67 oranında pozitif

    bir korelasyona sahipler. Aralık 2013’e kadar olan dönemde ise bu oran yaklaşık olarak %76

    ile daha yüksektir.

    Tablo 3: Toplam Kredi/Toplam Mevduat Oranları Arasında Korelasyon

    Aralık 2005- Aralık 2016 Aralık 2005- Aralık 2013

    Korelasyon Katsayısı 0,6770 0,7584

    t-İstatistiği 10,5282 11,3423

    Olasılık Değeri 0,0000 0,0000

    Korelasyon analizi kredi ve mevduat oranlarının nispeten yüksek pozitif bir korelasyona sahip

    olduklarını göstermekle Tablo 4’te bu oranın iki bankacılık sektörü arasındaki farkına ait

    serinin durağanlık analizi sonuçları katılım ve mevduat bankalarının bu gösterge bakımından

    da benzeşmediğini gösterir. Şöyle ki ADF ve PP testlerinde fark serisine ait istatistikler her iki

    dönem için de anlamlı değildir.

    0,4

    0,5

    0,6

    0,7

    0,8

    0,9

    1

    1,1

    1,2

    20

    05

    -12

    20

    06

    -05

    20

    06

    -10

    20

    07

    -03

    20

    07

    -08

    20

    08

    -01

    20

    08

    -06

    20

    08

    -11

    20

    09

    -04

    20

    09

    -09

    20

    10

    -02

    20

    10

    -07

    20

    10

    -12

    20

    11

    -05

    20

    11

    -10

    20

    12

    -03

    20

    12

    -08

    20

    13

    -01

    20

    13

    -06

    20

    13

    -11

    20

    14

    -04

    20

    14

    -09

    20

    15

    -02

    20

    15

    -07

    20

    15

    -12

    20

    16

    -05

    20

    16

    -10

    Katılım Bankaları Mevduat Bankaları

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    24

    Tablo 4: Toplam Kredi/Toplam Mevduat Oranları Farkı Serisi İçin Durağanlık Testi Sonuçları

    Aralık 2005 – Aralık 2016 Aralık 2005 – Aralık 2013

    ADF -0,9558

    (0,3014)

    -0,9841

    (0,2890)

    PP -0,9575

    (0,3006)

    -1,1136

    (0,2395)

    3. KATILIM VE MEVDUAT BANKACILIK SEKTÖRLERİNDE TASFİYE

    OLUNACAK ALACAKLAR/TOPLAM KREDİ ORANLARI

    Şekil 3’te ise katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinde tasfiye olunacak alacakların

    kredilere oranları verilmiştir. Bankaların tahsil edemedikleri ve zarar yazılacak olan alacakları

    tasfiye olunacak alacaklar hesabında izlenir. Tasfiye olunacak alacakların kredilere oranı,

    bankaların kredi kalitesine ilişkin bir göstergedir. Bu oran kredilerin yüzde kaçının batık

    krediler olduğunu göstermektedir. Şekilde de görüldüğü gibi 2013 yılı öncesi için katılım

    bankacılığı sektörü için bu oran mevduat bankacılığı sektörüne nispeten genellikle daha

    düşüktür ve iki bankacılık kesimi için bu gösterge benzer bir seyir izlemektedir. Dolayısıyla

    geri dönmeyen krediler açısından katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin ekonomik

    koşullardan benzer şekilde etkilendikleri ifade edilebilir. Özellikle küresel finansal kriz

    döneminde tasfiye olunacak alacakların kredilere oranı her iki bankacılık kesiminde önemli

    derecede artmıştır. Belirtilen dönemde bu oran katılım bankacılığında yaklaşık olarak %6,3

    düzeyine ve mevduat bankacılığında %7 düzeyine çıkmıştır.

    Şekil 3: Katılım ve Mevduat Bankacılık Sektörlerinde Tasfiye Olunacak Alacaklar/Toplam Kredi

    Oranları

    0,02

    0,03

    0,04

    0,05

    0,06

    0,07

    0,08

    20

    05

    -12

    20

    06

    -05

    20

    06

    -10

    20

    07

    -03

    20

    07

    -08

    20

    08

    -01

    20

    08

    -06

    20

    08

    -11

    20

    09

    -04

    20

    09

    -09

    20

    10

    -02

    20

    10

    -07

    20

    10

    -12

    20

    11

    -05

    20

    11

    -10

    20

    12

    -03

    20

    12

    -08

    20

    13

    -01

    20

    13

    -06

    20

    13

    -11

    20

    14

    -04

    20

    14

    -09

    20

    15

    -02

    20

    15

    -07

    20

    15

    -12

    20

    16

    -05

    20

    16

    -10

    Katılım Bankaları Mevduat Bankaları

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    25

    Tablo 5: Tasfiye Olunacak Alacaklar/Toplam Kredi Oranları Arasında Korelasyon

    Aralık 2005- Aralık 2016 Aralık 2005- Aralık 2013

    Korelasyon Katsayısı 0,2899 0,8842

    t-İstatistiği 3,4668 18,4535

    Olasılık Değeri 0,0007 0,0000

    Tablo 5’de katılım ve mevduat bankacılığının batık kredi oranları arasındaki korelasyon

    katsayısı ve bunlara ait istatistik Şekil 3’ü destekleyici niteliktedir. Buna göre tüm araştırma

    dönemi dikkate alındığında iki seri arasında düşük düzeyde yaklaşık olarak %29 oranında

    pozitif korelasyon olduğu görülmektedir. Fakat veri Aralık 2013 ile sınırlandırıldığında

    katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin batık kredi oranları arasında %88 oranında pozitif

    korelasyon olduğu görülmektedir.

    Tablo 6’da batık kredi oranları arasındaki fark serisi için birim kök testlerine ait sonuçlar

    sunulmuştur. Tüm dönem dikkate alındığında ADF test istatistiği, serinin durağan olduğunu

    %5 anlamlılık düzeyinde desteklemektedir. Fakat PP testine ait istatistik ise bu düzeyde

    anlamlı değildir. Aralık 2005 – Aralık 2013 dönemi için ise her iki teste ait istatistikler %5

    düzeyinde anlamlı çıkmıştır. Makul bir değerlendirme yapmak gerekir ise bu sonuç ilgili

    gösterge bakımından iki bankacılık sektörünün benzeştiğini destekleyici niteliktedir.

    Tablo 6: Tasfiye Olunacak Alacaklar / Toplam Kredi Oranları Farkı Serisi İçin Durağanlık

    Testi Sonuçları

    Aralık 2005 – Aralık 2016 Aralık 2005 – Aralık 2013

    ADF -1,9719

    (0,0469)

    -2,5050

    0,0126

    PP -1,7332

    0,0788

    -2,1304

    0,0325

    4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

    Bu çalışmada Aralık 2005 – Aralık 2016 dönemine ait veri seti kullanılarak Türkiye katılım

    bankacılığı ve mevduat bankacılığı sektörlerinin aktiflerine ve mevduatlarına göre kredi

    sağlayabilme kabiliyetleri ve batık kredi oranları bakımından karşılaştırılması yapılmış ve bu

    göstergeler bakımından iki bankacılık sektörünün birbirine benzeşip benzeşmediği ortaya

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    26

    konulmaya çalışılmıştır. Bunun için her iki sektöre ait toplam kredi/toplam aktif, toplam

    kredi/toplam mevduat ve tasfiye olunacak alacaklar/toplam kredi oranlarının seyirleri

    incelenmiş, her bir değişken için iki sektör arasında korelasyon ilişkisi incelenmiş ve her bir

    değişkenin iki sektör arasındaki farkına ait seri için birim kök analizi yapılmıştır. Çalışmada,

    korelasyon ve durağanlık testleri tüm dönemin yanı sıra Aralık 2005 – Aralık 2013 dönemi

    için de yapılmıştır.

    Katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin toplam aktiflerine göre kredi sağlayabilme

    kabiliyetleri Aralık 2013 öncesi dönem için karşılaştırıldığında, katılım bankacılığı için bu

    oranın yüksek olduğu görülmektedir. Belirtilen dönemde katılım bankacılığı için toplam

    kredilerin toplam aktiflere oranı dalgalanmalar göstermekle birlikte %70 düzeyinde bir seyre

    sahiptir. Fakat mevduat bankacılığı için bu oran çalışma dönemi başlangıcından itibaren bir

    artış eğilimine sahiptir ve Temmuz 2014’e kadar katılım bankacılığına nispeten düşük

    olmuştur. Korelasyon analizi ve birim kök testlerine ait sonuçlar da aktif büyüklüğüne göre

    kredi yaratabilme kabiliyetleri açısından katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin birbirine

    benzeşmediğini destekleyici niteliktedir.

    İki bankacılık sektörü, mevduatları krediye dönüştürebilme kabiliyetleri ya da sağlanan

    kredilerin hangi oranda mevduata dayandığı bakımından da birbirinden farklılık

    göstermekteler. Çalışma döneminin başlangıcı ve uluslararası finansal kriz dönemi hariç

    katılım bankacılığı için bu oranın genellikle %100 civarında seyrettiği söylenebilir. Mevduat

    bankacılığında ise başlangıçta %50’ler düzeyindedir. Bu düşük düzey, geçmişten gelen bir

    alışkanlık olarak mevduat bankalarının daha çok kamu açıklarını finanse eden kurumlar

    olmasından kaynaklanmış olduğu düşünülmektedir. Fakat 2013 yılı ikinci yarısından itibaren

    toplam kredi/toplam mevduat oranı mevduat bankalarında %100’ün üzerinde, 2015 yılının

    başlangıcından itibaren ise %110 düzeyinde seyretmiştir. Bu durumun, katılım bankacılığının

    başvurmadığı bir fon bulma şekli olan yurtdışı sendikasyon kredilerden kaynaklanmış olduğu

    düşünülmektedir. Risk açısından da değerlendirildiğinde mevduat bankaları bu açıdan daha

    yüksek risk taşımaktalar. Katılım ve mevduat bankacılığına ait kredi mevduat oranlarına ait

    seriler arasında korelasyon katsayısı tüm dönem için ve Aralık 2013 öncesi için yüksek ve

    anlamlı bulunmuştur. Fakat bu göstergenin iki sektör arasındaki farkına ait seriye uygulanan

    durağanlık testleri katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin bu açıdan da benzeşmediğini

    göstermektedir.

    Katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin batık kredi oranlarına ilişkin göstergeler ise

    Aralık 2013 öncesi dönem dikkate alındığında birbirine çok yakın değerlere ve benzer bir

    seyre sahipler. Korelasyon analizi ve fark serisine uygulanan durağanlık testleri bu gösterge

    bakımından katılım bankacılığı ve mevduat bankacılığının benzeştiğini ya da benzer

    koşullardan aynı şekilde etkilendiğini ortaya koymaktadır.

    Katılım ve mevduat bankacılık sektörlerinin toplam aktif ve toplam mevduata göre kredi

    sağlayabilme kabiliyetleri birbirinden farklılık göstermektedir ve benzeşmemektedir. Bu

    açıdan bakıldığında farklı vadedeki finansal varlık getirilerinin birbirinden farklı olmasını

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    27

    açıklamaya yönelik hipotezlerden biri olan bölünmüş piyasalar hipotezine benzer bir sonuç

    söz konusudur. Şöyle ki bulgular, ayni kredi sağlayan ve fonlarını ağırlıklı olarak katılım

    hesapları aracılığı ile toplayan katılım bankacılığı sektörü ile nakdi kredi sağlayan ve mevduat

    hesapları ile fon toplayan mevduat bankacılığı sektörünün farklı müşteri kesimlerine hitap

    ettiği görüşünü desteklenmektedir. Fakat iki bankacılık sektörüne ait batık kredi oranları iki

    sektörün ekonomik koşullardan benzer şekilde etkilendiğini ya da kredi müşterilerinin ödeme

    sorununa neden olan ekonomik koşulların farklılaşmadığını göstermektedir.

    KAYNAKÇA

    Bernard, A. B.ve Durlauf, S. N. (1991). Convergence of international output movements. NBER

    Working Paper No: 3717.

    Dickey, D. A. ve Fuller, W. A. (1979). Distribution of the estimators for autoregressive time series

    with a unit root. Journal of the American Statistical Association, 74(366): 427-431.

    Mishkin, F. S. (2011). Para bankacılık ve finansal piyasalar iktisadı. Akademi Yayıncılık, Ankara.

    Quah, D. (1992). International Patterns of Growth: I. Persistence in Cross-country Disparities. London

    School of Economics Working Paper.

    Phillips, P. C. B. ve Perron, P. (1988). Testing for a unit root in time series regression. Biometrika. 75 (2): 335–346.

    Yay, G. G. (2012). Para ve Finans Teori – Politika. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    28

    TÜRKİYE’DEKİ KATILIM BANKALARININ AHS VE TOPSIS

    YÖNTEMLERİ İLE FİNANSAL PERFORMANSI: CAMELS

    ORANLARI

    Y. Doç. Dr. Aykut KARAKAYA

    Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, İİBF-İşletme Bölümü

    [email protected]

    ÖZET: Dünyadaki katılım bankaları küresel finansal krizden klasik bankalarla kıyaslandığında daha az

    etkilenmiştir. Bunun nedeni, faizsiz finans ilkeleridir. Benzer durum Türkiye’deki katılım bankaları içinde

    geçerlidir. Finansal sistem içindeki artan ağırlığı Katılım bankalarının performanslarını önemli kılmaktadır. Bu

    çalışmada, Türkiye’deki katılım bankalarının CAMELS sistemine göre performans sıralaması amaçlanmıştır.

    Çalışma Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye Finans Katılım ve Ziraat Katılım’ın 2015 yılı finansal verilerini

    kapsamaktadır. Çalışmada öncelikle, CAMELS bileşenlerini oluşturan finansal oranların ağırlıkları AHS

    (Analitik Hiyerarşi Süreci) ile hesaplanmıştır. Ardından, TOPSIS’le katılım bankaları finansal performans

    açısından sıralanmıştır. CAMELS sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, yönetim kalitesi, karlılık, likidite ve risk

    olmak üzere altı bileşenden oluşur. Çalışmada CAMELS çerçevesinde toplam 16 finansal oran kullanılmıştır.

    AHS’de CAMELS bileşenleri kriter, finansal oranlar alt kriterdir. AHS ile kriterlerin ağırlıklarına göre sırası

    karlılık, sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, likidite, yönetim kalitesi ve riske duyarlılık biçimindedir. Ağırlığı en

    yüksek alt kriterler öz sermaye karlılığı, risk ayarlı sermaye yeterliliği oranı ve takipteki krediler oranıdır.

    Katılım bankalarının performans sıralaması Kuveyt Türk, Albaraka Türk Ziraat Katılım ve Türkiye Finans

    Katılım olarak bulunmuştur.

    Anahtar Kelimeler: Katılım Bankaları, Performans Analizi, CAMELS, AHS, TOPSIS.

    FİNANCİAL PERFORMANCE OF PARTİCİPATİON BANKS İN TURKEY WİTH AHP AND TOPSIS

    METHODS: CAMELS RATİOS

    ABSTRACT: The participation banks were less affected by the global financial crisis compared with the

    conventional banks. The reason for this is interest-free finance principles. The same applies to the participation

    banks in Turkey. Increased weight within the financial system makes the performance of Participation banks

    important. In this study, it is aimed that the performance ranking of participation banks in Turkey according to

    CAMELS system. The study covers the financial data for 2015 of Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye Finans

    Katılım and Ziraat Katılım. In the study, the weights of the financial ratios forming the CAMELS components

    are calculated by AHP (Analytic Hierarchy Process). Then,using the TOPSIS, the participation banks are ranked

    according to their financial performances. CAMELS consists of six components; capital adequacy, asset quality,

    management quality, profitability, liquidity and sensitive to risk. In the study, a total of 16 financial ratios were

    used in the CAMELS framework. In AHP, CAMELS components are criteria, financial ratios are sub-criteria.

    According to the weight of criteria with AHP, profitability, capital adequacy, asset quality, liquidity,

    management quality, and sensitivity to risk are in the form. The sub-criteria that have the highest weight are

    return on equity, risk-adjusted capital adequacy ratio, and non-performing loans ratio. Performance rankings of

    participating banks were found as Kuveyt Türk, Albaraka Türk Ziraat Participation and Türkiye Finans

    Participation.

    Keywords: Participation Banks, Performance Analysis, CAMELS, AHP, TOPSIS.

    GİRİŞ

    1970’li yılların başından itibaren gelişme gösteren İslami finans sisteminin, 2000’li yıllarla

    birlikte uluslararası finansla da bütünleşerek günümüzün gereği olarak farklı istek ve

    ihtiyaçlara cevap verebilecek ürün, yöntem ve hizmet sağladığı görülmektedir. Küresel

    mailto:[email protected]

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    29

    finansal krizin ortaya çıktığından beri, gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisi içerisindeki

    artan ağırlığı ile beraber faizsiz finans sisteminin geliştiği gözlenmiştir. Faizsiz finans

    uygulamalarının bankacılık alanında sunduğu gelişmeler geleneksel bankacılık faaliyetlerine

    tamamlayıcı nitelik oluşturmakta ve önemli bir yenilik olarak değerlendirilmektedir. Başlarda

    daha ziyade gelişmekte olan ülkelerde var olan faizsiz finans sistemi, uluslararası bankaların

    faizsiz bankacılık faaliyetlerine dâhil olmalarının ardından birçok gelişmiş ülkede de

    uygulanmaya başlamıştır.

    Türkiye’de ilk katılım bankaları 1983 yılında “ Özel Finans Kurumları” adıyla kurulmuş olup,

    5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile özel finans kurumları 2006 yılında “katılım bankası” adını

    almıştır (Bulut ve Er, 2012: 25).Dolayısıyla, kar ve zarara katılma esasına dayalı olarak

    çalışan ve risk paylaşımını öngören İslami bankacılık sistemi, dünyada daha çok İslami

    bankacılık ya da faizsiz bankacılık olarak bilinmesine rağmen Türkiye’de katılım bankacılığı

    kavramı ile tanımlanmaktadır (Parlakkaya ve Çürük, 2011: 397).

    Küresel finansal krizin olumsuz etkilerine rağmen Türkiye katılım bankacılığı sektörünün

    toplam aktif büyüklüğü, 2015 yılında %15,27 büyümüş ve bankacılık sektörü aktifleri

    içerisinde yaklaşık %5,1’lik paya ulaşmıştır. Benzer biçimde katılım bankalarının şube ve

    istihdam edilen personel sayıları açısından 2015 yılında bankacılık sektörü içerisindeki

    payında artış gözlenmiştir. Böylece, Türk finans sistemi içindeki ağırlığını artırmakta olan

    katılım bankaları, son dönemde bankacılık sektör ortalamalarının üzerinde büyüme

    sergilemişlerdir.Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyümesine yaptıkları sürekli katkı bir

    bütün olarak değerlendirildiğinde, katılım bankacılığı sektörünün, 2015 yılsonu itibarıyla

    ülkemiz finans sisteminin temel taşlarından biri konumunda olduğu görülmüştür (TKBB,

    2016: 42-43).

    Türkiye’nin ekonomisi ve bankacılık sistemi içerisinde önemli rol oynayan Türkiye’deki

    katılım bankalarının finansal performans açısından analiz ve sıralaması bu çalışmanın amacını

    oluşturmaktadır. Çalışma da katılım bankalarının finansal performansı Çok Kriterli Karar

    Verme Yöntemleri olan AHS (Analitik Hiyerarşi Analizi) ve TOPSIS’le (Technique for Order

    Preference by Similarity to Ideal Solution-İdeal Çözümle Benzerlik Yoluyla Sıralama

    Tekniği)ölçülmüştür. Performans analizinde kullanılan ölçütler ise, bankacılık otoriterlerinin

    bankaların uzaktan gözetim ve kontrolünde yararlandıkları sistemlerinden katılım

    bankalarının CAMELS finansal oranlarıdır. Türkiye’dekiAlbaraka Türk, Kuveyt Türk,

    Türkiye Finans Katılım ve Ziraat Katılım’ın 2015 yılı finansal performansları hesaplanıp,

    katılım bankaları finansal performanslarına göre sıralanmıştır. Böylece, çalışmayla

    Türkiye’deki katılım bankalarının finansal performansında hangi finansal oranların daha

    önemli olduğunun yanı sıra hangi katılım bankasının finansal performansının daha iyi olduğu

    ortaya konmuştur.

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    30

    1. CAMELS SİSTEMİ

    Bankacılık denetim ve gözetim sistemleri ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte,

    uygulanmakta olan iki temel sistemden söz etmek mümkündür. Bunlar yerinde denetim ve

    uzaktan gözetim sistemleridir. Özellikle uzaktan gözetim sistemleri bankacılık sektörünün

    sürekli olarak kontrol altında tutulabilmesi ve bankaların finansal yapılarının sağlam olmasını

    garanti altına alınabilmesi veya ekonomiyi etkileyebilecek bankacılık kökenli olumsuzlukların

    önceden tahmin edilip önlem alınabilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Bu sistemler genellikle

    bankalardan alınan finansal raporların, çeşitli yöntemlerle incelenmesi ve yorumlanmasına

    dayanmaktadır (Çinko ve Avcı, 2008: 26-27).

    Yerinde denetim yoluyla, bankanın mali performansı, kredilerinin sınıflandırılması, donuk

    kredilerin yapısı, kredi kayıpları, sermayenin yeterliliği, yöneticilerin yetenek ve uzmanlıkları

    hakkında veri toplanır. Bu denetimler bankaların başarısızlıklarının tahmininde önemli bir yer

    tutmaktadır (Curry vd., 2003: 2-3). Yerinde denetim ile bankanın performansı daha ayrıntılı

    değerlendirilir. Ancak, bankaların güvenilirliklerinin yerinde denetimi yüksek maliyet ve

    yoğun emek gerektirmektedir. Bu sebepten dolayı bankaların uzaktan kontrolleri ve

    denetimleri daha uygun görülmektedir (Gilbert vd., 2000: 5-6).

    ABD denetim otoriteleri bankaların yerinde denetimi için, CAMEL dereceleme sistemi

    kullanımıyla, dereceleme kavramını geliştiren ilk denetim kurulu olmuşlardır. Ardından

    CAMEL diğer ülkeler tarafından kendi sistemlerine uyarlanmaya çalışılmıştır. Bu sistemde

    yerinde denetime tabi kuruluşlar faaliyet ve performanslarına ilişkin açıklayıcı faktörler

    olarak adlandırılan beş bileşene göre değerlendirilmektedir. Bunlar; sermaye, aktif kalitesi,

    yönetim, gelirler ve likiditedir. Bu beş bileşenin, bankaların düzenlemelere uyumunu ve

    faaliyet gücünü yansıttıkları kabul edilmektedir. (Gilbert vd., 2000: 6). 1996 yıllında,

    derecelendirme sistemini daha riske odaklı hale getirme amacıyla, piyasa riskine duyarlılığı

    yansıtan altıncı bileşen dâhil edilerek CAMEL derecesi CAMELS’e dönüştürülmüştür.

    Dolayısıyla uzaktan gözetim için kullanılan sistemler arasında, en öne çıkanı CAMELS’dir

    (King, vd., 2006).

    a) Sermaye Yeterliliği: Sermaye yeterliliği bileşeni, ödeme gücü riski ile doğrudan ilişkilidir.

    Bu riskin yönetimi bankanın uzun dönemli varlığını devam ettirebilmesi bakımından

    önemlidir. Ödeme gücü riski, bankanın karşılaştığı risklerden kaynaklanan kayıplarını,

    sermayesiyle karşılayabilme yeteneğinin olmaması biçiminde ifade edilebilir (Canbaş ve

    Doğukanlı, 2012: 159). Bu bileşen vasıtasıyla bankanın sermaye yeterliliği miktar ve kalite

    bakımından değerlendirilmektedir.

    b) Varlık Kalitesi: Bilanço dışı işlemlerin yanı sıra, bilançodaki varlıkların kalitesini yani

    mevcut ve potansiyel kredi riskini göstermektedir. Yönetimin kredi riskini tanımlaması,

    ölçmesi, takip etmesi ve kontrolü bu bileşen içerisinde değerlendirilmektedir.

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    31

    c) Yönetim Kalitesi: Burada yönetim kurulu ve yönetimin, kendi görev ve sorumlulukları ile

    ilgili olarak, mevcut kurumun faaliyetleri ile ilgili riskleri belirleme, ölçme, takip ve kontrol

    etme, aynı zamanda kurumun yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere uygun olarak güvenli ve

    etkili iletişimini sağlama kabiliyeti tespit edilmektedir.

    c) Karlılık: Bu bileşende elde edilen kazançların miktar, eğilim ve kalitesini etkileyen

    faktörler belirlenmektedir. Bu bileşende mevcut durumun devamı yanında kazançların tarihsel

    ve kalite olarak değerlendirilmesi üzerinde durulmaktadır. Burada bankanın verimli ve karlı

    bir şekilde çalmasına ilaveten maliyetlerini düşük tutabilmesi de irdelenmektedir.

    d) Likidite: Bankalar yükümlülüklerini karşılama ile kredi talep edenlere borç sağlama

    endişesi taşırlar. Bu, likidite riskidir (Korkmaz ve Ceylan, 2012: 33-34). Likidite riski banka

    karlılığına etkiler. Bu bileşenle fon taleplerini normal maliyetle karşılayabilme yeteneği olan

    likidite riskini ortaya konmaktadır. Likidite riski, bankanın likidite açığı olduğunda

    varlıklarını kayba uğramadan nakde dönüştürebilmesi veya likidite açığını kapatacak normal

    düzeyde maliyetli fon bulabilmesi yeteneği ile ilgilidir. Böylece, bankaların kısa vadeli

    yükümlülükleri ve aniden ortaya çıkan nakit çıkışlarını karşılayabilme yeteneği ele

    alınmaktadır.

    e) Piyasa Riskine Duyarlılık: Piyasa riski finansal piyasalarda oluşan oynaklığa bağlı olarak,

    faiz oranları, döviz kurları ve hisse senedi fiyatlarında meydana gelen değişmeler sonucunda,

    bankanın zarar etme veya sermaye kaybetme riskini göstermektedir (Canbaş ve Doğukanlı,

    2012: 157). Bu bileşen yoluyla, söz konusu değişimlerin bankaların kazançlarını veya

    sermayesini etkileme derecesi ortaya konur. Piyasa riskinin kontrolü için özellikle faiz oranı

    riskinin ve kur riskinin tanımlanması ve yönetilmesi gerekir. Gözetim ve denetim

    otoritelerinin piyasa riskinin ölçüm ve yönetimini belirli kurallara bağlanmaya çalıştıkları

    gözlenmektedir.

    2. VERİ SETİ VE DEĞİŞKENLER

    Çalışma verileri Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) internet sitesinde yayınlanan

    katılım bankalarına ait finansal bilgilerden oluşturulmuştur. Söz konusu bu finansal bilgiler

    Tasarruf Sigorta Fonu’na devrolunan Bank Asya dışındaki Albaraka Türk, Kuveyt Türk,

    Türkiye Finans Katılım ve Ziraat Katılım’ın CAMELS sisteminin içerdiği 2015 yılı finansal

    oranlarıdır. CAMELS’e göre katılım bankalarının incelenen finansal oranları aşağıdaki Tablo

    1’de sunulmuştur.

    Çalışmada yukarıdaki Tablo 1’de yer alan CAMELS’in 6 boyutu için toplam 16 finansal oran

    kullanılmıştır. Çalışmada CAMELS boyutları (kriter) ve finansal oranları (alt kriterler) ile

    ilgili 6 uzmanının görüşlerine başvurulmuştur. Alınan 6 uzmanın görüşleri çerçevesinde AHS

    yöntemi uygulanmış ve 16 CAMELS finansal oranının ağırlıkları hesaplanmıştır. Sonrasında,

    ağırlıklandırılmış CAMELS finansal oranlarına göre Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    32

    Finans Katılım ve Ziraat Katılım’ın finansal performansları hesaplanmış ve finansal

    performans sıralamaları yapılmıştır.

    Tablo 1: CAMELS Bileşenleri ve Finansal Oranlar

    Bileşenler Finansal Oranlar

    SERMAYE (C) Özkaynaklar/(Kredi+Piyasa+ Operasyonel Riske Esas Tutar)

    Özkaynaklar/Aktifler

    AKTİF KALİTESİ (A)

    Takipteki Krediler (brüt)/Toplam Krediler ve Alacaklar

    Toplam Krediler ve Alacaklar/Aktifler

    Özel Karşılıklar/Takipteki Krediler

    YÖNETİM KALİTESİ (M)

    Personel Giderleri/Diğer Faaliyet Giderleri

    Özel Karşılıklar Sonrası Net karpayı Geliri/Toplam Faaliyet Giderleri

    Karpayı Dışı Gelirler (net)/Aktifler

    KARLILIK (E)

    Karpayı Dışı Gelirler (net)/Diğer Faaliyet Giderleri

    Net Dönem Karı (Zararı)/Aktifler

    Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar

    LİKİDİTE (L)

    Likit Aktifler/Aktifler

    Likit Aktifler/Kısa Vadeli Yükümlülükler

    TP Likit Aktifler/Aktifler

    DUYARLILIK (S) YP Aktifler/YP Pasifler

    Net Bilanço Pozisyonu/Özkaynaklar

    Katılım bankalarının performanslarının belirlenmesinde kullanılan AHS (Analitik Hiyerarşi

    Analizi) ve TOPSIS yöntemleri hakkında metodolojik bilgiler çalışmanın devam eden

    aşağıdaki yöntem başlığında verilmiştir.

    3. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ

    Örneklem büyük ve normal dağılım özelliği gösteriyorsa finansal performansın

    belirlenmesinde istatistiksel ve ekonometrik analiz yöntemlerinden faydalanılabilmektedir.

    Buna karşın, örneklem küçük ve dağılımı da bilinmiyorsa finansal performansın ölçümünde

    istatistiksel ve ekonometrik yöntemlerin uygulanmasında güçlüklerle karşılaşılabilmektedir.

    Söz konusu bu kısıtları içermeyen AHS ve TOPSIS yöntemi gibi Çok Kriterli Karar Verme

  • ISEFE 2017 | International Congress of Islamic Economy, Finance and Ethics | Proceedings Book

    33

    Yöntemleri finansal performansın hesaplamasında kolay biçimde uygulanabilmektedir.

    Dolayısıyla bu çalışmada katılım bankalrı ile ilgili verilerin analizinde matematiksel olarak

    hem nitel hem de nicel kriterleri dikkate alan AHS ve TOPSIS yöntemleri kullanılmıştır.

    Çalışmada, AHS ile finansal performans kriterleri olan CAMELS finansal oranların ağırlıkları

    belirlenmiştir. Ardından, TOPSIS yöntemi ile ise, CAMELS finansal oranları yardımıyla,

    katılım bankalar