imam malik'in hadis metinlerini kriterleri...
TRANSCRIPT
imam Malik'in Hadis Metinlerini Değerlendirme Kriterleri Üzerine
On Cıiteria of Malik in Evaluating the-Haditlı Texts
Or.Aii DERE
A.Ü. ilahiyat Fakültesi
Hadis ilmi etrafında yürütülen çabanın tümünü, ilgili ibarenin, geldiği iddia edilen kaynağa izafesinin subutunu tesbit etmek şeklinde tarif etmek mümkündür. Söz konusu olan, belli bir i çeriğin -burada rivayete eş anlamlı kullan ım ıyla sahabe ve tablin sözü de dahil edilereksadır olduğu ifade edilen şahıstan 'otantik olarak gelip gelmediğinin tesbiti ve bu içeriğin nasıl an laşı lacağı
tarzında iki yönlü bir gayretdir. Bu iki yönlü gayrette neticede önemli olan, içeriğin ya da ıstılahiakl tabiriyle metnin muhtevasının anlaşılmasıd ır. Ancak bu hususta ileri sürülen bir takım itirazların yanında,1 sahanın · klasikleşmiş literatüründeki şeki lle ilgili isimledirmelerden, klasik manadaki Hadis Usulü'nün rivayet metninin s ıhha
tini tesbitte büyük ölçüde isnadtan ve buna bağlı değerlendirmelerden hareket ettiği il)tibaını edinmek mümkündür.
Hadis konusuna değinen müşteşriklerin büyük bir kısmının Hadis metinlerinin muhtevasına dair ileri sürdükleri şüpheci kanaatler yanında,2 müslümanların ku llandığ ı Hadis Usulü'nde ası l olanın isnad tenkidi olduğu, isoadların ise ya tamamen uydurma3 veya subjektif değerlendirmeye tabi tutulduğu4 ilirazıarı yapılmaktadı r. s Batı oryantalist çalışmal~rında modern Islam-Bilim Araştırmalarının müessisi olduğu kadar, dönemine kadar ihmal edilmiş olan Hadis' e dair çalışmaların da başlatıcısı kabuL edilen lgnaz Goldziher, belki de sahada ilk oluşuna aifedilebilecek sathilikteki Muhammedanische Studien adlı eseri ve bazı makalelerinde, kendi değerlendirme l e-.
rine doğrudan metinden başlamakla ve isnaddan tali bir unsur olarak bahsetmektedir. Batıda Hadis'le uğraşan az sayıdaki araştırmacılardan biri olan Joseph Schacht, kaynak tankidinde bir unsur olarak isnadı da devreye sokacak yöntemler bulmayı denemiş, onun bu girişimi
sonradan van Ess ve Juynboll tarafından gel iştiritip tatbik edilmişti r. Batıdaki bu tür kaynak tenkidi veya Hadis'e dair araştırmalar Islam Hadis Usulü terminolojisi kullanı lmadan metin-isnad- bağlam bütünlüğü kapsamında
sürdürülmektedir.6 Burada vurgulanması gereken husus, bir ilim dalında mevcut olan oldukça kabarık terminolojinin, her zaman için amacın gerçekleştirilmesinde kaçınılmaz öğeler olmakdıklarıdır. Zaten bu metodolojinin mevcut haliyle muahhar bir dönemde şekillenmiş
olduğunu da unutmamak gerekmektedir. Belirgin leşmemiş bir usulün prensiplerinden hareketle, bu usulün son
JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH VOL: 10, NO: 1-2-3, 1997
haliyle henüz gelişmemiş olduğu bir dönemi değer
lendirmek: Islam dünyasında sürdürülen çalışmalarda bir gelenek gibidir. Takip edilmesi gereken isabetli yöntem bu mudur? Birinci veya ikinci asırda Hadislerin nası l
değerlendirildiğine dair yapılacak bir araştırmanın metod olarak ipuçları nın usul kitap l arında aranması ne denli isa-
1schaht, J.: The Origins, 3 dv.; · Paret, Rudi: Das Verhaltnis von Offenbarung und Tradition im Islam, 54, "Giauben an einen Gott" içerisinde, neşr Falaturi, A.C.; Kırbaşo{jtu, M.H.: Islam Düşüncesinde Sünnet, 20, Ankara. 1993 ... "Hadis ilmi bugOn neredeyse Hadis Usulü ile özdeş hale gelmiştir. Hadis Usulü'nün neredeyse hadislerin sadece isnadını kendine konu alıp hadis metinlerini ikinci plana itmiş olması, geçmişte· olduiju gibi günümüzde dr;: birtakım olumsuzlukları beraberinde getirmiştir." (Kırbaşo~lu; M.H.: HadisiSOnnet /Iminin yeniden Inşası, "Hadis'in DOnO-Bugünü ve Geleceği Sempozyumu, Samsun 1993). Ayrıca bk. ·Nagel, Tılman: Hadit-oder: Die Vemichtung der Geschichte, 118 "ZDMG, Supplementa 10, 1994. Gröf ise, Goldziher, S. Hurgronje ve Schachfın çalışmalarının Islami rivayelin verilerine olan naiv itimadı tamamen ortadan kaldırdı~ı görüşünü savunur (E. Graf: Jagdbeute, 1·2). Schacht'ın "A Reva/ustion of lslamic Traditions• isimli makalesinde Ileri sürdüğü fı.kirlerin nasıl hemen kabullenildiijini F. Meier'in'1950'de kaleme aldığı "Die Well der Urbilder"· makalesinde görüyoruz; o burada Hadis malzemesine dair: "Hadis literatürünün karakteri ne yazıkki bu haberleri doğrudan Peygamber'in · davranış ·tarzı na ilişkin gerçek haberler olarak · değerlendirmeye el vermiyor; sadece ikinci ası rdan üçüncü asra kadar olan davranış tarzı ve kaldelerinin ona aifedilmesini gösteriyor." geneliernesine gidebilmektedir (Meier. a.g.m. 120·21).
%emer'den beri bu haberterin muhtevasında tarihi olayların yansımasını okumaya çalışma eğilimi hakimdir. Van Ess'in ifadesiyle: '"Tartışılan konularla ilgili o ana. kadar telsirlerde kullanıları veya tartışıla· bilir bir surette tefsirden islidial edilen anonim ahb3r ve ke~mr sloganlar saha be· ve nihayet Peygamber' e izafe edilmiştir." (Van Es s: a:g.e. 156~ ayrı ca 149, 186). Bu konuda Crone:nin lfadesini iktibas etmek mümkündür: "Oral transmission in the formaliv period of a new religion in short, does not mean faithful preservation, but rapid transformation of tradition" (P. Crone: S/aves on Horses; 4; 7, Cambridge 1980; bununla birlikte bazı tarihi hakikatları da muhtevi oldu~u. 7-8).
30rneğin P. Crone: a.g.e. 3. 4Van Ess. yerli hadis tenkitinin her zaman doijru noktadan işe başlamamış olduğunu ve objektif olamadığını vurgular; bk . . J . van Ess: Zwischen Hadit und Theologie, 179-180.
5oryantalistlerin Hadise dair bazı çalışmalarının tenkidi için bk. Motzki, Harald: Qou vadis, Hadit·Forschung? Eine krilische Untersuchung von G.H.A. Juynbo/1: "Nafi the mawla of lbn 'U mar, and his position in Muslim Hadit Literature·. Der Islam, 40-43, cilt 73, 1996; bk. Ateş; Ali Osman: "Günümüzde Hadislerin değerlendirilmesinde gözönüne alınması
gereken bazı hususlar ve Hadisin geleceiji ile ilgili bazı düşünceler", ve devamı, 117-118, "Hadis'in Dünü-Bugünü ve Geleceği Sempozyumu, Samsun 1993.
6Bununla umulan "muhteva tahlilinde ortaya çıkan 'izafı kronoloji'nin isna1 ve isnadla yer alan şahıslar hakkındaki mOtalaalarla 'mutlak bir kro· noloji'ye dönüştürülebilmesidir." (J. van Ess: a.g.e. VI). ·
69
IMAM MALiK'IN HADIS METINLERiNi DE~ERLENDiRME KRiTERLERI ÜZERINE
bellidir? Zira o dönemlerde bugünün müdevven usulü olmadan değerlendirmelerin yapıldığını, ıstılahta yer edinen Hadis tasnifine ilişkin tabirlerin olmadığı, bunlarla ilgil i serdedilan şartl arın henüz ortadan olmadığını görebiliyoruz. Bugün müdevven usul, belli bir dönemden sonra mevcut rivayet malzemesine yaklaşmanın, ayıklama ve tasnif etmenin mümkün bir yolu olarak telakki edilmiş olmalıdır. Ancak bu malzeme erken dönemde nasıl ele alınmıştır? Hadis usulü yok iken yapı lan bu iş l er keyfi olarak mı yapılmıştır? Yoksa onlarda da bir prensip tesbit etmek mümkün müdür? Mümkünse bu nasıl yapıl
malıdır? ilk dönem sünnet anlayışı ve uygulamasının özellikle buradaki sünnetin dinamikliği açısından nasıllığı ve Hadislerin bu noktada oynadığı rolün tesbitinin önemi açıktır. Bunun tesbiti için elle tutulur daha başka çalışmalardan hareket etmek uygun görünmektedir. Bununla kastedi len, önce usulden değil , furudan hareketle tesbitlerde bulunmakl ve neticede bu tesbitleri bir usul çerçevesinde ifade edebilmektedir. örneğin bir şahsın usulden hareketle ele alıması, o şahsın özgün metot ve düşüncesi ni kavramayı engelleyebilmektedir. O yüzden, fertlerin tavırlarını ve konuya yaklaşımlarını mustakil olarak ortaya koyma zarureti vardır.
Bu yazıda, yukarıda ifade edilmeye çalışılan problematik, müslümanların metin tenkidi yapmadığı yolundaki ilirazın erken dönemler için ne denli geçerli olduğu sorusu da göz önünde bulundurularak imam Malik bağlamında tasvire çalışılacaktır.
Bilindiği gibi Malik Hadis ekolünün ve Medine'nin imamı olma şöhretini taşımaktadır.s Kendisine böyle bir sıfat atfedilen şahs ı n, Hadis metinlerini anlama ve hukuka tatbik etmedeki tavrını tesbit edebilmek, aynı zamanda söz konusu dönemin takip edilen fiili usulüne ışık tutacak mahiyettedir. Biz bu makalede "Hadis metinlerinin değerlendirilmesi" tabirinin altını çizmek isterken, Malik'in, ilmini -kendi ifadesiyle- 'güvenilir' kimselerden almış olmasını9 ve eseri ei-Muvatta'da isnad sistemi kullanmış olmasını da göz önünde bulunduruyoruz. O, eiMuvatta'da yer alan isnadlarda sadece güvenilir kimselerin bu lunacağını söylemektedir. ıD Onun bu itirafından Muvatta'daki rivayetlerin sonradan tekrar bir rical tankidine tabi tutulmadıkları neticesini çıkarmak mümkündür. Bu çerçevede imam Şeybani, Şafi'i ve ibn Hazm'ın, bizzat Malik' in Muvatta'daki pekçok Hadise muhalif davrand ı ğı idd i aları 1 1 -ve bur. l arın doğrudan muhtevaya yönelik olması- Malik' in metin değerlendirmedeki metodunun farklılığına ima olarak yorumlanabilir. Malik'i sıkça Hadis rivayet ederken duyan Bişr b. Ömer'in, rivayetten sonra Malik'e bu Hadis hakında ne düşündüğünOn sorulur olduğunu ifade etmesi Malik'in rivayet metnini anlamada takınmış olduğu bu tavrın ne kadar malum olduğunu göstermeye kafıdir.12 Bu yüzden birçok hususta onun rivayetleri şahsi anlama çabası rivayelin ihmali olarak itharn edilmiştir.13 Oysa ona göre metni anlama ve değerlendirme rivayette asıl amil olması gereken noktadır. O Medine'de bazı kimseleri idrak ettiğini, onların bir kısmının bütün rivayetlerini, bir kısmının bazı rivayetlerini aktardığın ı, bir kısmının ise hiçbir rivayetini aktarmadığını söylerken ve bu tutumunun onların güven ilir olmayışlarıyla değil, ama anlamadıkları şeyi rivayet etmiş
70
olmalarıyla izah ederken bunun önemini vurgulamaktadır.14 Malik'in bir şart olarak ileri sürdüğü anlama yeterliliğinin, bir metni sadece dil olarak değil, öncelikle mana bağlamında aniayabilme olduğunu belirtelim.15
Onun kullandığ ı bu kriterler metni anlamaya ve döneminde mevcut zengin rivayet malzemesi içerisinde bir değerlendirme yapmaya yönel ik olduğundan dolayı bunlar için "dahili kriterler• tabirini kullanmak istiyor;16 bu kriterlerin de "rivayetin müsaade ettiği ölçüde" "kausalhukuki düşünce" başlığı altında toplanabileceğini
düşünüyorum. 17 Konuyu mü şahhas hale getirecek bazı örnekleri sunmak istiyorum.
Malik ei-Muvatta'da Peygamber'in muhayyerliğin
belirlendiği "bey'u'l-hıyar" dışındaki satış aklinde iki taraftan her biri, birbirlerinden ayrılıncaya kadar diğerine karşı muhayyerdir" dediğini nakleder.18 Konuyla ilgili fukaha arasındaki ihtilafın nedeni "birbirinden ayrılıncaya kadar (tefarraqa) muhayerdirler" ibaresinde yoğunlaş.
maktadır. Tirmizi buradaki mananın bedenen birbirinden uzaklaşmak olduğunu tercih ederken, Hadis'in ravisi ibn ömer'in satış aklini bağlayıcı kılmak için diğer akit taraftarından bir miktar uzak laşmayı adet edinmiş
olduğunu haber verir.19 Malik'e göre ise bu durumda akit taratıarın birbirinden bedenen ayrılmalarıyla değil, sözle (bi'l-kelam) tamamlanır. Malik'i bu Hadisi terkle itharn eden imam Şafi'iye göre bu metin, Malik'in Hadisi terkinin metindeki bir kapalı lık nedeniyle olduğu düşüncesiyle bile mazur göstermeyecek kadar açıktır. Burada Malik'in hareket noktasını hukukun temel prensiplerinin oluşturduğu farkedilmektedir. Satış akti, isminden de anlaşılacağı gibi diğer akitler gibi bir akittir; kira v.b. gibi. Sütün akitlerde tarafların birbirinden bedenen ayrılması önemli değildir.20
leurada furu yalnızca islam Hukukunun bir terimi olarak değll,lslami disiplinlerin her birinde ele alınan müstakil konular manasında kullan ılmıştır. 8Her ne kadar lbn en-Nedim Fihrist'te mlllikili!ji ve ashabu'l-hadis'i ayrı Bruplar olarak saysa da (s. 198 dv.). Zehebi: Siyer a'lam en-nubelfl, 8n1; Tarih u Fesevi, 3/11, 3/33.
10su fenomeni Humeyd et-TaVil'de de görebiliyoruz. O da kitabında ri_vayet etti!')i ravilerin sika oldu~u. onları n d ı şındakilerden rivayelin terkedilmesi genellemesinde bulunabilmektedir (Tarih Fesevi: 3/31). 11sk. Dere, Ali: Die Haditanwendurıg bellmflm Malik b. Anas 36, 90, Aachen 1995; lbn Hazm'ın Malik'in Muvatta'da yetmiş kusur Hadisi zikredip bunlarla arneli terketti~ i iddiası bk. SuyOti: Tenvfru'l-havalik, 1/9. 12sk. et-Temlıid, 8/411; krş. lbn Teymiyye: Fetavfl, 20/375; 'Abdurrezzaq: Musannaf, 10/37-38; Schacht: Origins, 22. 13rarihu Fesevi, 1/686; krş. Tehzib. 9/306. 14ibn 'Abdilberr: et-Temhid, 1/67. 15oere: a.g.e. 139. 16A.g.e. 140. 17 A.g.e 144. Hadisle gelen herşey hüküm koyucu değildir (Bk. el-lstizklir, 21275, et-Qarafi: Şerh tenqihi'l-fusOI, 126. örneğin ei-Batha 'da iki rekat namaz kılmayanı kınayan Malik'e bunun nedeni soruldu!junda "bununla sadece Peygamber'in anısının devam ettirilmesini arzuladı!jını" itiraf eder. (ei-Munteqa, 3/44). O, Peygamber'in yaptığ ı ict ihadın ille de süreklilik manası içermediği lmasında bulunmaktadır; bk. Muvatta', 455, no:19. Bu yönOyle Malik Hadisi amaç olarak de~il araç otarak kullanmaktadır (krş. Goldzıher: M. Sfudien, 2/214-5 ). 18Muvatta': 671 . Bey' aklinde muhayyerlik şart koşulabilir. "Bayi veya mOşteri veya her ikisi birden malum bir müddet içinde beyi feshetmek veya icazet vererek infaz eylemek hususunda muhayyer olmalarını şart edebilirler· (Bilmen, Ömer Nasuhl: Islilafıalt Ftkhıye Kamusu, 6/55'6). 19nrmizi: 5/254. ' · 20ibn Hazm: ei-Mulıalla, 9/309.
ISLAMT ARAŞTIRMALAR ClLT: 10, SAYI: 1-2-3, 1997
ALi DERE
'Umra bir nevi hibedir. Kişinin bir araziyi, evi veya eşyayı "yaşadığın süre için sana veriyorum" demesiyle gerçekleşir.21 Eski arap örtünde temellenmiş görünen bu hediye türü Malik döneminde Medine'de de hukuki olarak geçerli kabul ediliyordu.22 Bunun yanısıra, bu tür bir uygulamadaki zamanla tahdid edici şartı meneden ve muvakkat mal sahibinin varisierin 'umra'ye konu olan nesneyi kendi mülkleri olarak telakki etme hakkı veren, Malik'in de bildiği rivayetler bulunmaktadır. Peygamberden ''Kim olursa olsun, herhangi bir kimse ve onun nesIine 'umre'ye konu olan birşey verildiğinde, bu nesne kendine hediye edilene ait olur ve verene asla geri dönmez" dediği rivayet olunur.23 Malik bu meselede 'umra'ye konu olan nesnenin geri döneceği kanaatındad ır. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, Malik'e göre, biri bir başkas ına bir evi hayatı süresince kullanmak üzere ona hediye etse, bu ev kendisine hediye edilen kişinin öldüğü anda ilk sahibine, o da ölmüşse onun mirasçılarına geri döner.24 Malik burada da hukuki kavramların tahlilinden hareket etmektedir. Bu tahlile göre kişinin kendi mülkü üzerine tasarruf hakkı vardır. 'Umra'ya konu olan şey de onun mülküdür. Bu öncüle dayanarak kişi kendi mülkünün kullanımını zaman tahdidi ile bir başkasının tasarrufuna sunabilir.25
Muvatta'da Irtifak babında Malik Peygamber'den iki Hadis ve Halife ömer'in uygulamasına dair iki anlatımı kaydetmektedir. Ilk Hadiste Peygamber "kendi menfaatı olsun veya olmasın, başkasına zarar vermek yoktur" derken, ikinci Hadis konuyu daha müşahhas hale getirmektedir. Bu Hadiste EbO Hureyre Peygamberin : "Sizden kimse duvarına komşusunun kalaslarını dayamasına mani olmasın" dediğini aktarırken, hemen daha o dönemde uygulamanın farklılaştığına işaret eder mahiyette devamla:" nas ı l oluyor da ben sizleri rivayete rağmen bunu meneder görüyorum?! Yemin olsun ki, ben bu kalasları sizin omuzlarınıza bile dayarım" diyebilmektedir.26
Ad-DahMk b. Halife ile Muhammed b. Mesleme arasındaki ihtilaf karşısında Hz. Ömer'in sergilediği tavrın da benzer sertlikte olması dikkat çekicidir. Dahhak b. Halife, arazisine 'Uvaid nehrinden bir sukanalı açmış ve bunu Muhammed b. Mesleme'nin toprağından geçirmek istemişti. Ancak Muhammed buna karşı çıkmıştı. Durum halife ömer'e arzedildiğinde o Muhammed'in buna izin vermesini istemiş, yine hayır cevabını alınca: "Kardeşini
ona fayda temin edecek bir şeyden neden menediyorsun? Hem bu, aynı kanaldan sulama yapabilmenden dolayı senin de menfaatınadır" karşılığını verir. Ancak bütün bunlara rağmen ikna olmayan ve cevabı hala "hayır'' olan Muhammed'e karşı Ömer: "Yemin olsun ki, o bu sukanalını değil senin arazinden, gerekirse karnının üzerinden geçirecek" cevabını vermişti.27 Bütün bu haberleri zikreden Malik'e göre ise komşu böyle bir irtifaktan, izin verilmeditil müddetçe menedilir. Zira Peygamber'in ifadesi bir emir değil, bir tavsiyedir. Başka bir rivayette haberin baş tarafındaki "bir kimseden komşusu kalasların ı duvarına dayayabilme mOsadesi isterse onu menetmesin" ibaresi yer almaktadır.28
JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH VOL: '10, NO: ·1-2-3, 1997
Komşusunun bu izin isteme zarureti, onun doğrudan böyle bir irtifak hakkı olmadığını göstermektedir. Ömer'in uygulamasına karşı kendini daha açık ifade eden Malik amel'in bu Hadise göre olmadığını söylerl<en29 Şafı'i burada amel ile neyin kastedildiğini anlayamadığını
söyler.30 Ebü'I-Velid ei-Baci'nin yapmış olduğu açıklama, burada amel'den kasdın hukuki bir prensibin dönemin zamansal ve toplumsal şartlarına uygun tarzda tatbik edilmesi olduğunu bildirmektedir. Zira ömer' in dönemi ile Malik'in yaşadığı dönemin insan l arının şartl arı farklıdır. ömer dönemi insanlar arasında, helal olmayandan kendilerini geri çekerken, Malik'in yaşadığı dönemde insanların helal olmayan ı helal addetme ve başkaların ın
mal ın ı gayri hukuki yollarla kendi mülklerine geçirme alışkaniiğ ı yaygınlaşm ı ştı.31 Bu şartları yeniden değerlendiren Malik bizzat kendinin naklettiği haber ve uygulamalara zahiren ters de düşse, komşunun irtifak hakkı olmadığı hükmünü beyan etmiştir.
Zamanla toplumsal yapıdaki değiŞim gerçeğini göz önünde bulundurmaya dair diğer bir örneği de buluntu mal (luqata) teşkil eder. Muvatta'da yer alan bir rivayete göre Peygamber buluntu eşyanın bir sene ilan edilmesini, bu süre içerisinde sahibi çıkarsa geri verilmesini, ancak sahibinin bu sürede ortaya çıkmaması durumunda, bulan kişinin bu buluntuyu kullanacağını belirtmektedir. Malik bu Hadisten buluntunun ilanının bir sene olacağı hükmünü çıkarırsa da, bu sürenin geçmesi durumunda ne olacağı noktasında diğer hukukçuklardan ayrılmaktadır. O bunu "Bulan kişi buluntuyu bir sene ilan eder, bu süre içerisinde sahibi ortaya çıkarsa ona geri verir, şayet sahibi ortaya çıkmazsa onun bu buluntuyu yemesini emredemem" cümleleriyle ifade etmektedir.32 Onun tavsiye-
21A.g.e. 10/154. 22Goldziher: Muhammedenische Studien, 2/80. 23Muvatta': 756. 24sahn0n: MOdevvena, 6/92. 25eı-Baci: ei-MOntaqfJ, 6/133. 26"GörOid000 gibi Hz. Peygamber'In komşulara gereken yardımın ve kolaylıOın gösterilmesini teşvik ettiOi bu sözü, EbO Hureyre nezdinde bağlayıcı bir hOkümdOr" (Erul, Bünyamin: Sahabenin Sünnet Anlayışı, 235-6, Doktora tezi, Ankara 1996). 27Muvatta': 746. 28Malik'ten rivayet edilen bu ibarenin yer aldığı diğer varyanUar için bk. Tarih Fesevi, 3/182: el-Tamhid, 10/2.20-1. 29Müdewene: 6/192; MOnteqfJ, 6147. Bu düşünce tarzını sergileyen miseller çoğaltılabilir. Bir rivayette Peygamber'in ·ınsanlar suda, ateşte ve çayırda ortaklardır" dediği nakledilir. Malik ise bunun ıssız yer ve özel mülkiyelin bulunmadığı çayırlarda söz konusu olduğu, yoksa kişinin arazisinin otunun eweliyeUe kendine ait olduğu ve bundan başkaların ı
menedebilecel)ı yorumunda bulunur. (et-Temhid, 19/1). Yine ·Kuyunun su fazlalığından menedilmez" hadisine ilişkin olarak Malik bu durumu: •Kişinin kendi kuyusu yıkılır ve suyu azalırsa, komşusu onun kuyusu tamir olana kadar arazisini kendi kuyusundan sulamasına mani olmaz" diyerek moşahhaslaştırarak kendi tefsirinin bu olduğunu belirtip, kanaatının lafzi anlamaya del)il, kriterlerden hareketle arka planı kavramaya istinad etti~ ini vurgulamaktadır (bk. et-Temhid, 19/3). 30şafı'i: ci-Umm, 7/214.
31ei-BAci: ei-MOntaq6, 6/46. "Islamın genel mülkiyet anlayışına göre malın hürmet! esas olup, mOik sahibi mülkü üzerine söz sahibidir ve bu tür yardımlaşmalar onun iznine, rızasına bağlıdır" (Erul, Bunyamin: A.g. tez, 236). 32Mudevvene: 6/173.
71
iMAM MALiK'iN HADIS METiNLERINI DE~ERLENDIRME KRiTERLERi ÜZERINE
si bu durumda buluntunun sadaka olarak verilmesidir.33 Osman dönemine kadar Peygamber'in belirttiği gibi sürdürülen bu uygulama, ondan sonra başka bir şekil alır. "Buna sebep de zamanın değişmesi, emanete riayetin azalması ve ahiakın bozulmaya yüz tutmasıdır." Bu durumu yakından takip eden Halife Osman bu nevi yilikierin toplanıp ilan edilerek sahiplerine ulaştırılmasını, bu mümkün olmadığı takdirde bunların satılarak parasının sahibi bulununca kendisine verilmesini emretmiştir.34 Malik'i de mevcut Peygamber sözüne muhalif gibi görünen hükme götüren husus, değişen toplumsal şartl arı
gözönünde bu lundurmasıd ı r.35
Günlük hayatı ilgilendiren ve hukuki muhteva taş ı yabilen bu rivayetlerde olduğu gibi Malik'in teabbudr bir konu içeren rivayetler karşıs ında da hedefi, takip ettiği kriterlerle bunları bire indirgeyip değerlend i rmektir. 36 örneğin o, Muvatta'da salatu'l-havf'a dair farklı muhtevalı üç rivayeti serdeder. Ebü Davüd bu namazın nasıl kılınacağına dair sekiz farklı rivayet zikrederken, ibn Hıbban aynı namazın kılınışına dair dokuz ve ibn ei-'Arabr yirmidört farklı tarif zikredebilmektedir.37 Ancak Peygamberin (salatu'l-havfı ömründe iki defa kılmış olması gerçeği Peygamberin} bu namazı muhtemelen her sefer farklı bir şekilde eda ettiği ve bu farklı rivayetlere bunun neden olabileceği ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.38 Aynı konudaki farklı rivayetler arasında bir anda bir tercih yapmak zor olmuş olmalı ki, Malik bu namazın Yezid b. Ruman'ın rivayetinde olduğu gibi kılınacağını söylerken, daha sonra kanatını Sehl b. Hasme'nin rivayetindeki tarife göre kılınacağı şeklinde belirtmiştir.39 Bu rivayete göre imam önce bir grupla namaza başlayıp
ilk rekatı kılar, ikinci rekata kalkıp ayakta bekler. Bu arada cemaat namazlarının ikinci rakatını kendileri tamaml ayıp geri çekilir. Daha sonra henüz namaz kılmamış ikinci grup gelir ve i marnın arkasında namaza baş l ar. Imam yeni cemaatla ikinci rakatını tamamlayıp namazını bitirir. Ikinci cemaat da namazlarının .ikinci re katını kendileri tamamlar.40 Baci'ye göre Malik'in bu rivayeti tercih etmesinin sebebi, Kur'an ayetine (Nisa suresi 102) olan mutabakattır.41 Ayrıca ibn Ömer'in rivayetine göre iki grup imarnın arkasında birer rekat kıldıktan sonra bekler ve aynı anda namazın kalanını tamamlarlar. Ne var ki bu durumda salatu'l-havf'daki bir grubun muhtemel düşman saldırısına karşı gözcülük edebilmesi espirisi de gerçekleşememektedir.
Havanın bulutlu olması gibi bir nedenden ötürü Ramazan ayının son günü diye başlanan günün daha sonra Şevval ayının ilk günü olduğu öğrenilse hemen iftar edilir; ancak zamanı geçirilen bayram namazı ne yapılır? Peygamberin zevalden sonra böyle bir haberin alınması durumunda ertesi sabah bayram namazı için toplanılacağını bildirdiğini aktaran rivayetler mevcuttur.42 Malik'in -bildiği anlaşılan bu rivayetlere rağmen- hükmü, bu andan sonra bayram namazın ı n k ı l ınmayacağı yönündedlr. Zira onun oluşturduğu genel kavram ve prensipiere göre bayram namazı mutlak olarak hemen Ramazan'ın akabinde kı l ını r. Hangi nedenden olursa olsun bu vaktin kaç ı rı l mas:. durumunda artık bayram namazı da kılınamaz.43
72
Malik'in teabbudr konularda birtakım prensipleri Hadis değerlendirmesinde kriter olarak kullandığını "bir başkasının yerine haccetme• örneğinde de görmek mümkündür. Muvatta'nın Yahya b. Yahya nüshasındaki bir rivayete göre, Veda Haccı esnasında Has'am kabilesinden bir hanım Peygamber'e gelerek hacc emrinin babasının yaşlanmış ve artık binek üzerinde duramayacağı bir anda geldiğini belirtip onun yerine haccedip edemiyeceğini sormuş, Hz. Peygamber de "evet" cevabın ı vermiştir.44 Şeybani nüshasında konuyla ilgili Malik'den aktarı lan iki rivayet daha bulunmaktadır. Bütün bu haberlerden ilk bakışta çıkarı labilecek netice bedeni zayıflı ktan dolay ı haccademeyen kişinin veya ölmüş birinin yerine haccedilebileceğid i r. Malik ise bir başkası yerine haccedebilmeyi reddeder. Öncelikle Al-i lmran suresi 97. ayetteki istita'a kavramından hareket eden Malik, gerek bedeni gerekse maddi zaaftan dolayı haccedemeyen birinin bununla yükümlü olmadığ ı kanaatın
dadır.45 Onun hareket ettiği bu konudaki destekleyici prensip ise ibadetlerin ferdiliğidir. Bu yüzden bir kez ona ölmüş birinin yerine haceelrnek sorulduğu za[Tlan o, "Biz başkasının yerine namaz kılınamayacağı , oruç tutulamayacağı ve haccedilemeyeceği kanaatindeyiz. Ancak ölmüş bir kimsenin akrabaları onun için bir iyilik yapmak istiyorlarsa, onun adına tasadduk etmeleri veya köle azat etmeleri bana daha sevimlidir" cevabını vermiştir.46
Malik Muvatta'da Peygamber' in Kaba'nin içerisinde namaz kılmış olduğuna dair 'Abdullah b. Ömer'den bir rivayet kaydetmektedir. Onun kendi görüşü ise Kabe'nin içinde farz namazının kılınamayacağı şeklindedir. Ona göre Kabe'de -daha önce bunu da reddetfiğini biliyoruzyalnızca nafile namaz kılınabilir.47 Zira Peygamber'in Kabe içerisindeki davranışını haber veren rivayetlerden biri onun içeride namaz kı l dığın ı söylerken bir diğeri sadece dua ettiğ i ni aktarmaktadır. Bakara suresi 144.
33seyhaqi: 6/189; Mudevvene: 6/173. 34şener, Mehmet: "Ahkamm Değişmest', Dokuz Eylül 1. Fak. Der. 199<4, s.19; ayrıca Serahsi: MebsCıt, 11/10·11. 35eu yönOyle onun eseri Muvatta' döneminin ictimai durumunu en iyi sergileyen bir kaynak olarak telakki edilebilir. Krş. Ziadeh, Ferhat J: "al· Muvatta' asa source for the social and ekonomic history of Hijaz", lslamic Studies, vol. XVIII, no: 4, 1979; Lohlker, Rüdiger: der Handel im ma/iki· lisehen Recht. Am Beispiel des k. al-buyO'im Kitab ai-Muvatta' des Malik b. Anas und des sa/am aus der Mudawana al-kubra"von Sahnün, özel· likle s.151-168, Berlin 1991. 36çünk0 lbn 'Abdelberr'in de formüle ettiği gibi, ibadetin (o burada namazı kastederek birr kelimesini kullanır) ancak çelişkisiz bir delile dayanması asıldır (el-lstizk4r, 1/149). 371bn H ıbban: Sahlh, 4/231-240; ez-Zurqani: 11331-2; Tecrid·i sarih: 31131. 38ek. Musannaf 'Abdarrezzaq, 1/503. 39Mudewene, 1/162. 40Muvatta', 183-4.
41 Munteqfı, 323. 42ek. Musned Ahmed: 3/279; 5/58; Beyhaqr: 4/249; 4/250. 43BK. Munteqa, 2140. ·
44Muvatta', 359. 45Munteq8, 21269. . 46A.g.e. 2/271 ; krş. Mudevvene, 1/491. 47recrid·i Sarih, 6/113.
ISLAMT ARAŞTIRMALAR ClLT: 10, SAYI: 1-2-3, 1997
ALi DERE
ayet namazda yüzü Mescid-i Haram tarafına çevirmeyi emretmektedir. Malik'e göre Kabe içerisinde kıl ınan namaz k ı b lesiz kı lanan namaz g ibidir.48 Böylece o, peygamber'in Kabe içerisinde namazı kıl ıp k ılmadığ ı yolundaki bu ihtilaflı rivayetleri değerlendirmede Kur'an ayetinden istifade etmektedir.
Hatta Malik'in konumu çarpıtı lan bir ibadetin karşıs ı
na çıkmakta olduğunu da görmekteyiz. Bazı rivayetlerde Peygamber'in Ramazan'dan sonra Şevva l ayında a l tı gün oruç tutmay ı tavsiye ettiğ i bildiri lmektedir.49 Ancak Malik bunun aksine fikir beyan eder. Ulema cahil halk kitlesinin bu altı günü Ramazan'dan addedebi leceğ i
endişesi i le altı günlük bu oruçtan menetmiştir.so Hala
böyle bir tehlikenin mevcudiyeti, onu bi ldiği Hadisiere muhalif görünen bu kanaata sevketm iş olmalıd ı r.51
Buraya kadar kısaca atıfta bulunduğumuz örnekleri daha detaylı olarak çağaltmak mümkündür. Ancak serdedilen kıs ım bile bazı genel kanaatleri_ pekiştirmeye yetecek mahiyette görünmektedir.
Rivayet faaliyetinin daha sahabe döneminde başlamas ı ve yaygınlaşması neticesinde, H. 1. asrın sonundan itibaren zengin pir rivayet malzemesi ortaya çıkmıştı r.
Çeşitli nedenlerle kendi içerisinde farkl ılık arzeden bu malzemeden· nası l istifade edileceği konusunda daha erken dönemlerde bir takım kriterler geliştiri l miş; bunlar içinde, rivayet edilen metinleri konu bütünlüğü içerisinde değerlendirmeye ağırlık veren iç kritik d iyebileceğim iz bir usul takip edilmi şti r.52 Malik'in de zamanının bu zengin Hadis malzemesi içerisinde bir yol bulma gayreti içerisinde olduğu farkedilmektedir. Eseri Muvatta' bu gerçeği sergileyen en güzel örnektir. Bu ve benzeri eserler o dönemin farklı malzeme ve kanaatl arının ne olduğunu bize aktaran ihtilaf kitabı hüviyetini taş ıyan
kıymetli derlemelerdir.s3 'Abdurrezzaq' ın hacimli eseri eiMusannafda hemen hemen bir babta ardarda sı ralanan rivayetlerden, mevcut malzemenin ne kadar farklılık arzettiğini tesbit edebilmek hiçte zor görünmemektedir. Geniş ri vayet malzemesi içerisinden seçim yapmak, aynı zamanda seçilen Hadisi uygulamak ve onu daha iyi anlamak manalarını ihtiva etmektedir. Bunu fı khu' I-Hadis
olarak vas ı flamak da mümkündür. Diğer önemli bir nokta "rivayetin terk' ' kavramının Malik'in kendisi tarafından ifade edilmem iş olduğudur. Bu yüzden, günlük dilde
. taş ı dığı menfi manayı çağrıştırmamak gayesiyle, Hadis Tenkidiyerine, bütün safhaları kuşatan ve nötr bir kavram
JOURNAL OF ISt.AMIC RESEARCHVOL: 10, NO: 1 ~2-3, 1997
o lan "Hadisleri değerlendirme" tabirini kullanmak daha . isabetli görünmektedir.
Bu noktadan hareketle, imam Malik'in Hadisleri değerlend irmede daha ziyade metinden hareket ettiği
ni, 54 bu metinleri değerlenq irtnede hukuki titiz prensip ve ince tasavvurunun ne denli belirleyici olduğunu tesbit etmek mümkün olmaktadır. imam Malik'i.n takip ettiği metodun Hadis Usulü'nün yeniden değerlendiri lmesi açısın dan önemi bugün için de büyük olmakla birlikte, orada da eksik kalan bir nokta dikkati çekmektedit: Bu zengin rivayet malzemesinin neden farklılık arzettiği üzerinde durmamak. Metod olarak bugüne değin Hadis edebiyatı
içerisindeki aynı olmas ı beklenen farklı rivayetlerin neden ve nasıl ortaya çı kt ı ğı sorusunun peşine ciddi olarak düşülmemiştir. Ancak bütün bu rivayetlerin işgal ettiği bir tarih ve şartl ar zemini bulunmaktadır. Hadis Usulü'nün ise bu noktada yaptığı sadece söz konusu rivayetler içerisinden birini seçebilme ameliyesidir. Bütün bir Hadis literatürünü bir anda tamamen ihata etmek çok zor olmakla birlikte, baş langıç olarak belli konular etrafında ilgil i rivayetlerin serg i lediğ i tarihi ortaya çıkış ve gelişim süreci tahlil edi l ebildiğinde hem rivayetler arasındaki tercih daha haklı bir zemine dayanacak, hem. de bir literatürün bütün parçal arı değerlend i rilmiş olacaktır. Erken dönem Hadis anlayışı üzeri nde böyle bir yaklaşımla
yoğun laşan çal ışma larla tesbit edilebilecek prensip ve el- · de edilen veri ler ı şığında Hadis edebiyatını bu manada bütün gen i şliğ i ile değerlendirme çabasının Hadis disiplininin bugün üzerine düşen görevi olsa gerektir.
48Mudevvene, 1/91. 49seyhaqi, 4/292; Tirmizi, 3/290. SOMuvatta, 311. 51ömer de ikindi namazı ndan sonra iki rekat namaz kılan Zeyd b. Halid'i kırbaçlatı r. Zeyd Peygamber'i bu namazı kı tarken gördüğünü söyleyince, ömer insanların bu namaza sarılmalarından korkmasından dolayı öyle davrandığını belirtmiştir. (lbn 'Abdelberr: el-istizkar, 1/147). Demek ki
· Ömer'in de namaz gibi Peygamber'i bir uygulamada bile in sanların durumuna göre karar vermesi söz konusu olabiliyordu. 5211k dönemde isnad tenkidine gerek duyulmadığı bk. Hatiboğlu, M. Said: Islami Tenkit Zihniyeti, 29. 53Muvatta hakkında geniş bilgi için bk. Dere: a.g.e. 26-34. Malik'in bildiği ve kullandığı rivayet malzemesi Goldziher'in zannetliği gibi sadece Muvatıa'nı n içeriğine münhasır değild ir. Goldziher Muvatta'nın hacminden hareketle Malik'in o dönemde daha fazla rivayet malzemesi bulamadığı sonucuna varmıştı (M. Studien, 2172). Yalnızca MOdevvene'nin gözden geçirilmesi bunun ne denli tutarsız olduğunu göstermeye kafidir. (Ayrıca bk. Klaus, Lech: das Ramadan Fasten, 99) .
.S4zira önemli olan Hadis'in manasını n doğruluğudur, isnadm yerini icma da tutabilmektedir. (el-lstizkar, 11202).
73