i3 gİrİŞ makâm-ı pîrde mürşide niyâz idüp elin tutdum İçüp de câm-ı tevhîdi bu...
TRANSCRIPT
© Revak Kitabevi, 2012
Tüm hakları Revak Kitabevi’ne âittir.
Revak Kitabevi: 10
Rifâîlik Serisi: 3
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
Yayına Hazırlayan: Selami Şimşek
ISBN: 978-605-62635-9-0
Sertifika No: 23108
1. Baskı: Haziran, 2012
Kitap Editörü: Kahraman Özkök
Kapak Tasarımı: Togay Kazım Ataç
Sayfa Düzeni: Mustafa Yiğit
Baskı & Cilt: Step Ajans Matbaacılık Ltd. Şti.
Göztepe Mah. Bosna Cd. No:11
Mahmutbey-Bağcılar, İstanbul
Tel: 0212 446 88 46 E-mail: [email protected]
Matbaa Sertifika No: 12266
Kapaktaki Levha: “Yâ Hazret-i Pîr Seyyid Ahmed er-Rifâî”
Besmele: “Bismillâhirrahmânirrahîm”
Seri Levhası: “Yâ Hazret-i Ebu’l-Alemeyn
eş-Şeyh es-Seyyid es-Sultân Ahmed er-Rifâî”
http://www.revakkitabevi.com
Adres: Aziz Mahmut Hüdayi Mahallesi
Tepsi Fırın Sokak. Şifa Apt. 12/3
Üsküdar, İstanbul
Tel: 0216 342 47 97 Fax: 0216 342 95 92
E-mail: [email protected]
ŞEYH HAYRULLAH
TÂCEDDİN ER-RİFÂÎ
KÜLLİYÂTI
Yayına Hazırlayan
Selami ŞİMŞEK
Revak Kitabevi
İstanbul, 2012
İÇİNDEKİLER
Önsöz...............................................................................................i
Kısaltmalar...................................................................................iii
Giriş................................................................................................1
A) Seyyid Ahmed er-Rifâî.......................................................1
B) İstanbul’da Rifâîlik..............................................................5
C) Rifâîlik ve Mûsikî..............................................................16
D) Hayrullah Tâceddin Efendi.............................................21
E) K. Nasûh Tekkesi ve Tâceddin Efendi’nin Silsilesi......38
F) Tâceddin Efendi’nin Eserleri..........................................40
I. Bölüm: Güldeste-i Dervîşân.....................................................61
II. Bölüm: Gülgonca-i Âşıkân....................................................147
III. Bölüm: Mecmû‘a-i İlâhiyyât...............................................245
IV. Bölüm: Mersiye-i Cenâb-ı Seyyidü’ş-Şühedâ......................342
V. Bölüm: Zübdetü’l-Ahlâk.......................................................371
Bibliyografya............................................................................391
Lügatçe.......................................................................................439
Ekler............................................................................................467
Ek 1. Kurban Nasûh Baba Câmii..............................
Ek 2. Hayrullah Tâceddin Efendi’nin kendi el yazısı ile
Meclis-i Meşâyıh’a sunduğu otobiyografisi-1..........
Ek 3. Hayrullah Tâceddin Efendi’nin kendi el yazısı ile
Meclis-i Meşâyıh’a sunduğu otobiyografisi-2.....................
Ek 4. Hayrullah Tâceddin Efendi’ye ait Sicil Karnesi.............
Ek 5. Hayrullah Tâceddin Efendi’nin gençlik fotoğrafı........
Ek 6. Hayrullah Tâceddin Efendi’nin fotoğrafı.....................
Ek 7. Hayrullah Tâceddin Efendi’nin fotoğrafı...................
Ek 8-9. Hayrullah Taceddin Efendi ve oğlu Ahmed
Kutbeddin Bey’in yeni harflerle yazılmış kabir taşları.......
Ek 10-11. Hayrullah Tâceddin Efendi ve oğlu Ahmed
Kutbeddin Bey’in kabirlerinden görünümler..............
Ek 12. Üsküdarlı Osmân Şems Efendi’nin kabri..................
Ek 13. Kurban Nasuh Baba veya Çarşamba Rifâî
Tekkesi’nin dıştan görünümü..........................................
Ek 14. Kurban Nasuh Baba hazretlerinin kabr-i şerîfi.
Hayrullah Efendi’nin dedesi Seyyid Mehmed Nûri er-
Rifâî, babası Seyyid Tevfik er-Rifâî hazerâtının ve
halasının sandukaları.......................................................
Ek 15. Dergâhın ilk bânîsi Hamzaviye ricâlinden Kurban
Nasuh Baba hazretlerinin kabr-i şerîfi.......................
Ek 16. Seyyid el-Hâc Muhammed Hulûsi Efendi ve Seyyid
İbrahim Surûrî Efendi hazerâtının kabr-i şerîfleri...........
Ek 17. Seyyid Mehmed Nûri er-Rifâî ve Seyyid Tevfik er-
Rifâî hazerâtının sandukaları..................................................
Ek 18. On iki dilimli, siyah destarlı Rifâî tâcı...........................
Notalar
Nota 1. Câm-ı muhabbet içdik.................................................................
Nota 2. Gerçek âşıklara salâ denildi.....................................................
Nota 3. Uyan behey gâfil hâb-ı gafletden..............................................
Nota 4. Ey güzellerden güzel rûhum Resûl-i Kibriyâ...............................
Nota 5. Ey güzellerden güzel rûhum Resûl-i Kibriyâ..............................
Nota 6. Ud an kıta tab gına (Sümer İlahisi).......................................
Nota 7. On sekiz bin âlemin şâhı Muhammed Mustafâ............................
Nota 8. Vak‘a-yı Şâh-ı Şehîd-i Kerbelâ’yı gûş edip..................................
Nota 9. Muhtefî zannile her levha-i dilberde seni.................................
Nota 10. Derd-i hecrinle bütün âvâreler.................................
Nota 11. Vâdî-i vuslatdan haber çıkmaz neden I..........................
Nota 12. Vâdî-i vuslatdan haber çıkmaz neden II...........................
Güldeste-i Dervîşân Nutuk İndeksi...........................................
Gülgonca-i Âşıkân Nutuk İndeksi.....................................................
Mecmû‘a-i İlâhiyyât İndeksi.............................................................
Karma İndeks................................................................................
i
ÖNSÖZ
Tarîkatlar, müntesiplerine nefis terbiyesi ve tezkiyesi
dışında çeşitli sanat dallarında kendilerini geliştirme imkânı
da vermiştir. Tekke, zâviye ve dergâhlardaki ulvî duygu ve
düşünce ikliminde pek çok ilim, irfân ve sanat erbâbı
kendisine yer bulmuş, şiir, hitabet, hat, resim, tiyatro,
minyatür, mûsikî, ebrû gibi sanat dallarında kendilerini
yetiştirmiştir.
Söz konusu kültürel faaliyetler 19. asırda ve 20. asrın
başlarında yoğun olarak devam etmiş, kendisini daha çok
edebiyat, özellikle şiir alanında kaleme alınan eserlerle
göstermiştir. Dergâhlarda yetişen bir çok şaire, mürşidi veya
tarîkat pîrleri ilham kaynağı olmuş, şairler eserlerinde
mürşid ve pîrlerini tavsif eden şiirler, beyitler kaleme
almışlardır. Elinizdeki çalışmada sözünü ettiğimiz tasavvuf
edebiyatının ve son dönem tasavvuf mûsikîsinin
temsilcilerinden biri olarak gösterebileceğimiz Üsküdar
Çarşamba (Kurban Nasûh) Rifâî Tekkesi’nin son şeyhi
Hayrullah Tâceddin Efendi’nin hayatı ve eserleri hakkında
bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyât başlığı altında
hazırladığımız çalışmamız giriş ve beş bölümden meydana
gelmektedir. Giriş kısmında Seyyid Ahmed er-Rifâî, Rifâî
tarîkatinin İstanbul’da yayılışı, Rifâîlik’te mûsikî ve son
asırda İstanbul’da yetişmiş Rifâî mûsikîşinâslar, Hayrullah
Tâceddin Efendi’nin hayatını ve eserleri hakkında bilgi
verilmiştir. Diğer beş bölümde ise sırasıyla Güldeste-i
Dervîşân, Gülgonca-i Âşıkân, Mecmûa-i İlâhiyyât, Mersiye-i
Cenâb-ı Seyyidü’ş-Şühedâ ve Zübdetü’l-Ahlâk adlı eserlerin
yeni harfli orijinal metinleri yer almaktadır. Çalışmanın
sonunda Hayrullah Tâceddin Efendi’nin şahsı, âilesi, tekkesi
ve tarîkatı ile ilgili belge, fotoğraf ve dokümanların yanı sıra,
ii
eserlerinin bazı bölümlerinden örneklere, güftesi ve bestesi
Hayrullah Tâceddin Efendi’ye âit veya güftesi kendisine
bestesi başka mûsikîşinâslara ait ilâhi ve şarkıların
notalarına yer verilmiştir.
Çalışmam sırasında kıymetli bilgi ve görüşlerinden
yararlandığım Doç. Dr. Mustafa Tatcı Bey’e, çalışmayı
gözden geçirerek katkıda bulunan Abdullah Akın Bey’e,
manzum kısımları okuyarak oldukça önemli tashihler yapan
Prof. Dr. M. Muhsin Kalkışım Bey’e, Hayrullah Tâceddin
Efendi’nin eserlerini temin hususunda kolaylık sağlayan
Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi Seyfettin Özege Bağış
Kitapları Bölümü sorumlu şefi Ethem Makas Bey’e,
çalışmanın basılmasını altı yıla yakın bir süredir ısrarla
isteyen ve bu hususta maddî ve manevî yardımlarını hiçbir
zaman esirgemeyen Kahraman Özkök Beyefendi’ye ve
Revak Kitabevi çalışanlarına, bilhassa Dr. Arzu Meral
Hanım’a burada teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Gayret
bizden yardım ve inâyet Cenâb-ı Hakk’tandır.
Selami Şimşek
3
GİRİŞ
Makâm-ı pîrde mürşide niyâz idüp elin tutdum
İçüp de câm-ı tevhîdi bu erkânda kemâl gördüm
Şeb-i vuslatda Tâcî şâh-ı aşkdan ben nasîb aldım
Bana mihrâb olup Gavs-ı Rifâ‘î ben cemâl gördüm
A) Seyyid Ahmed er-Rifâî
Ahmed er-Rifâî Hazretlerinin tam adı, Ahmed b. Ali b.
Yahyâ el-Hüseynî er-Rifâî1 el-Ensârî’dir. 1118 (512)’de
Bağdat ile Basra arasında kalan Vâsıt bölgesinde Batâih
mıntıkasına bağlı Ümmü Abîde köyünde dünyaya gelmiştir.
Hayrullah Tâceddin Efendi, Gülgonca’da Ahmed er-Rifâî’nin
aynı yılın Receb ayının 27. Çarşamba günü Vâsıt karyesinde
dünyaya geldiğini kaydetmektedir.2 Seyyid olan ve nesebi,
babası Seyyid Ali vasıtasıyla Hazret-i Ali’ye ulaşan, anne
tarafından Hasenî, baba tarafından Hüseynî olan Ahmed er-
Rifâî, yedi yaşında Kur’ân-ı Kerim’i hıfzetmiş ve yine aynı
yaşta babasını kaybetmiştir. Bu yaştan sonra maddî ve
manevî terbiyesini dayısı Şeyh Mansûr Batâihî üstlenmiş ve
Ahmed er-Rifâî ile annesi ve kardeşlerini Vâsıt,
Nehrdakla’ya yanına almıştır. Dayısı vasıtasıyla tasavvuf
1 Rifâî nisbeti, ceddi Ebu’l-Mekârim Rifâa Hasan dolayısıyladır.
Bazı kitaplarda yazıldığı üzere Rifâa, Araplardan bir kabile
değildir. Bkz. Kenân er-Rifâî, Ebu’l-Alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî,
haz. M. Tahralı, sad. M. Cunbur, Cenan Eğitim, Kültür ve Sağlık
Vakfı Neşriyatı, İstanbul 2008, s. 225. 2 Hayrullah Tâceddin Efendi, Gülgonca-i Âşıkân, Şirket-i
Mürettibiyye Matbaası, İstanbul 1341/1339, s. 6.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
4
yoluna sülûk eden Ahmed er-Rifâî’nin asıl mürşidi ise, Ali
el-Vâsitî el-Kureşî (v. 539/1144)’dir.3
Yirmi yaşına geldiğinde fıkıh başta olmak üzere, hadis,
kırâat ilimlerini tahsil eden Ahmed er-Rifâî, Şâfiî
ulemâsından Ebû Bekr el-Vâsitî’den fıkıh ilminden, Şeyhi
Ali el-Vâsitî’den tasavvuf ilminden icazet almış ve tarîkat
hırkası giymiştir. Şeyhi Ali el-Vâsitî kendisine Hasenî ve
Hüseynî olmasının yanında, zâhir ve bâtına mutasarrıf
bulunmasına binaen, Ebû’l-Alemeyn4 yani iki âlemin babası,
3 Ahmed er-Rifâî hakkında geniş bilgi için bkz.: M. Tahralı,
“Ahmed Rifâî”, DİA, c. II, s. 127-128; a.mlf., “Seyyid Ahmed er-
Rifâî”, Tercüman Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, s. 182-184;
a.mlf., “Ahmed er-Rifâî”, SGAD, c. VII, s. 70-77; D. S.
Margoliouth, “Ahmed er-Rifâî”, İA, c. I, s. 203-204; Hocazâde
Ahmed Hilmi, Hadîkatü'l-Evliya (Evliya Menkıbeleri), Osmanlı
Yayınevi, İstanbul 1996, s. 263-278; Kenân Rifâî, Ahmed Rifâî,
Matbaa-i Âmire, İstanbul 1326 (Taşbasma), s. 13-14; Y. eş-Şeyh
İbrahim Samarrâî, Es-Seyyid Ahmed Er-Rifâî, Hayatı-Eserleri, çev.
M. Atalar, Ehl-i Beyt Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Yay.,
Ankara 1995, 2. Bsk., s. 9-13; Ebu Bekir b. Abdullah el-Aydorûs el-
Adenî, en-Necmu’s-Sâ’î fî Menâkıbi’l-Kutb’i-Kebîri’r-Rufaî (Veliler
Sultanı Seyyid Ahmed er-Rufaî), çev. H. Kaplan, haz. Ömer b.
Ebubekir er-Rufaî, Ehl-i Beyt Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma
Vakfı Yay., Ankara 1996, s. 17-19, 85-92, 110-114; Hafız Nûri,
Mir’ât-ı Seyyid Ahmed er-Rifâî, Hurşid Matbaası, İstanbul 1316;
Mehmet Ali Okhan, Büyük Mutasavvıf Seyyid Ahmet Rufai, Gayret
Kitabevi, İstanbul 1954; A. Akçiçek, “Ahmed el-Rüfaî
Hazretlerinin Hayatı”, Ahmed er-Rufâî, Hâletü Ehli’l-Hakîkati
Maallah (İçinde), Beyda Yay., İstanbul 1996, s. 39-63; H. Küçük,
Osmanlı Devletini Tarih Sahnesine Çıkaran Kuvvetlerden Biri
Tarîkatlar ve Türkler Üzerindeki Müsbet Tesirleri, TÜRDAV Yay.,
İstanbul 1976, s. 78-80; S. Ateş, İslâm Tasavvufu, Yeni Ufuklar
Neşriyat, İstanbul 2004, 4. Bsk., s. 163-167. 4 Kenân er-Rifâî, Ahmed er-Rifâî’ye “Ebu’l-Alemeyn” denilmesinin
sebebini şu şekilde açıklar: “Seyyidimiz Abdülkâdir el-Geylânî
(r.a.) hazretlerinin bu dünyadan göçüşlerinden sonra gavsiyyet
de kendilerine verilmiş ve bu sûretle kutupluk ile gavslığı
5
lâkabını vermiştir. Seyyid Ahmed er-Rifâî, Şeyh Ali el-
Vâsitî’nin vefatı üzerine, memleketine dönerek, babasının
dergâhında şeyhlik postuna oturmuştur. Yirmi sekiz yaşında
iken dayısı Şeyh Mansûr Batâihî’nin emri ile anne tarafından
dedesi Şeyh Yahyâ en-Neccârî’nin Ümmü Abîde’deki
tekkesine gelen Ahmed er-Rifâî, Hazret-i Mansûr Batâihî’nin
540 (1145) yılında vefatı üzerine yerine geçerek postnişîn
olmuştur. Tasavvuf geleneğinde Aktâb-ı Erbaa (Dört
Kutup)’dan biri olduğu belirtilen Ahmed er-Rifâî aynı
zamanda, Kutbu’l-Evhad (Biricik Kutup), Üstâdu’l-Ulemâ
(Âlimlerin Hocası), İmâmü’l-Evliyâ (Velîlerin Önderi),
Bahru'ş-Şerîâ (Şeriatin Denizi) şeklinde de anılmaktadır.
Yakalandığı şiddetli bir ishâl hastalığı sebebiyle 1182
(578)’de vefat eden Ahmed er-Rifâî’nin türbesi, Bağdat’ın
güneyinde bulunan Vâsıt yakınlarındadır.5 Hayrullah
Tâceddin Efendi, Ahmed er-Rifâî’nin 24 Eylül 1182 (22
Cemâziye’l-evvel 578) tarihinde Perşembe günü 66 yaşında
olduğu hâlde Ümmü Abîde’de bekâ yurduna göçtüğünü
kaydetmektedir.6
Üç kez evlenen Seyyid Ahmed er-Rifâî’nin soyu kız
çocuklarıyla devam etmiştir. Oğulları ise kendisinden önce
bekâ âlemine göçmüştür. Kendisinden sonra tarîkat şeyhliği
kız kardeşinin oğlu Ali b. Osman’a intikal etmiştir.7 Seyyid
Ahmed er-Rifâî kaynaklarda, muâşereti güzel, maîşeti kolay
ve sade, gönlü zengin, ilmi çok, sözünde duran, kusurları
kendisinde toplamış, zâhir ve bâtın ilimlerinde yüzyıllarının
eşsizi olmalarından dolayı kendilerine Ebu’l-Alemeyn
denilmiştir.” Bkz. Kenân er-Rifâî, Ebu’l-Alemeyn Seyyid Ahmed er-
Rifâî, s. 225. 5 Margoliouth, a.g.m., c. I, s. 204; Tahralı, a.g.m., DİA, c. II, s. 128. 6 Hayrullah Tâceddin Efendi, Gülgonca, s. 6. Ahmed er-Rifâî, esasen
12 Cemâziye’l-evvel’de bekâ âlemine göçmüştür. (Bu bilgiyi bize
veren Kahraman Özkök Beyefendi’ye teşekkür ederiz.) 7 Abdülhay İbn İmad, Şezeretü’z-Zeheb, c. IV, s. 261’den naklen,
Ateş, İslâm Tasavvufu, s. 166.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
6
örten, fukara ile oturan, ezaya, cefaya sabır gösteren,
düşmana bile nasihat eden, kanâatkâr, asla kötü söz
söylemeyen, insanların her işlerine koşan, onlara faydalı
olmaya çalışan, hastaları ziyaret etmeyi, açları doyurmayı,
çıplakları giydirmeyi seven bir zât olarak tanıtılır.8
Yirmiye yakın eseri olduğu kaydedilen Ahmed er-
Rifâî’nin, eserlerinden pek çoğu günümüze ulaşmış olup,
Türkçe’ye de tercüme edilmiştir. Bu eserlerden Kırk Hadis, el-
Hikemü'r-Rıfâî ve en-Nizâmu’l-Hâs, Yaman Arıkan tarafından
Hak Yolcusunun Düsturları adıyla yayımlanmışken (Erkam
Yay., İstanbul 1985), el-Burhânü'l-Müeyyed H. Kâmil Yılmaz
tarafından Delilleriyle Mârifet Yolu (Erkam Yay., İstanbul
1995), Kırk Hadis’in şerhi mahiyetindeki Hâletü Ehli'l-Hakîka
Ma‘allah ise Onların Âlemi adıyla Abdülkadir Akçiçek
tarafından (Beyda Yay., İstanbul 1996), el-Mecâlisu's-Seniyye,
Sohbet Meclisleri adıyla Ali Can Tatlı tarafından (Erkam Yay.,
İstanbul 1996) neşredilmiştir. Eş‘âr (Şiirler) ile el-Ahzâb ve’l-
Evrâd ise, Kenân er-Rifâî tarafından Ahmed er-Rifâî adlı
eserinde Arap harfleri ile yayımlanmıştır (Matbaa-i Âmire,
İstanbul 1326). Sözünü ettiğimiz bu eserleri dışında Seyyid
Ahmed er-Rifâî’nin Şerhu’t-Tenbîh9 adında fıkha dâir bir
eseri olduğundan da bahsedilir.10
8 Tahralı, a.g.m., DİA, c. II, 128-129; M. İz, Tasavvuf, Kitabevi Yay.,
İstanbul 1995, 4. Bsk., s. 189-190; Y. N. Öztürk, Tasavvufun Rûhu
ve Tarîkatlar, Yeni Boyut, İstanbul 1992, 3. Bsk., s. 291-292;
Akçiçek, “Ahmed el-Rüfaî Hazretlerinin Hayatı”, s. 49-54. 9 Şeyh İbrâhim Samarrâî, bu eserin, altı ciltlik Ebû İshak Şirâzî’nin,
Şâfiî fıkhına dair kitabının, Ahmed er-Rifâî tarafından kaleme
alınmış altı ciltten oluşan şerhi olduğunu kaydetmektedir. Bkz.
Samarrâî, a.g.e., s. 48. 10 Ahmed er-Rifâî’nin eserleri hakkında geniş bilgi için bkz.:
Samarrâî, a.g.e., s. 47-48; Ö. R. Kehhâle, Mu‘cemü’l-Müellifîn
Terâcimü Musannifi’l-Kütübi’l-Arabiyye, Müessesetü’r-Risâle,
Beyrut 1993, c. I, s. 213.
7
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
8
I. BÖLÜM
GÜLDESTE-İ DERVÎŞÂN11
Muhteviyyâtı: E‘âzım ve ricâl-i dîn-i mübîn, Âl ü
Evlâd-ı Resûlu’s-Sakaleyn ve bi’l-cümle pîrân-ı
mükerremîn hazerâtının hakk-ı vâlâlarında yazılmış
münakkah manzûm parçalar ve müntahab kıt‘alardır.12
Muharriri: Şeyh Hayrullâh Tâceddin
İstanbul, Şirket-i Mürettibiyye Matba‘ası 1341-1338
11 Dervişlerin gül demeti. 12 İçeriği: Büyük zâtlar, Efendimizin âilesi, evlâtları ve pîrân
hakkında yazılmış manzumlardan seçmeler.
9
Bismillâhirrahmânirrahîm
{1}
Münâcât13
Mef‘ûlü / Mefâ‘îlü / Mefâ‘îlü / Fe‘ûlün
Ey âlemi yokdan yaratup vâr eden Allâh
Kullarına tevhîdini14 envâr15 eden Allâh
Tâcî-i günâhkârı amân mazhar-ı afv et
Âşıkları müstağrak-ı esrâr16 eden Allâh
13 Münâcât: Allah’a dua etme, yalvarma. 14 Tevhîd: Birlik. 15 Envâr: Ziyâlar, nurlar. 16 Müstağrak-ı esrâr: Sırlara gark olmuş.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
10
{2}
Na‘t-ı Nebî aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm17
Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün
Cemâlin hüsnüne18 cânlar fedâdır Yâ Resûlallâh
Kelâmın kalb ü rûha hoş gıdâdır Yâ Resûlallâh
Yolunda cân verenlere beni sultânım ilhâk et19
Bu Tâcî’nin niyâzı bir ricâdır Yâ Resûlallâh
17 Efendimizi metheden şiir, naat. 18 Hüsn: Güzellik. 19 İlhâk etmek: Katmak.
11
{3}
Kıt‘a-i Mi‘râciyye
(Der hakk-ı Cenâb-ı Risâlet-penâh
Sallallâhu Te‘âlâ aleyhi ve sellem)20
Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün
Vücûdun taht-ı levlâkın21 muazzam bir şehenşâhı22
Zuhûrun nûr-i tevhîdin dil-i âşıkdaki mâhı23
Geçüb de kâbe kavseyni24 makâmın lâ-mekân25 oldu
Cenâb-ı Fahr-i Âlem26 cân gözüyle gördün Allâh’ı
20 Hazret-i Muhammed’in mîracı hakkında dörtlük. 21 Levlâk: “Levlâke levlâk le-mâ halaktu’l-eflâk: Sen olmasaydın, sen
olmasaydın felekleri yaratmazdım.” hadîs-i kudsîsine işâret
edilmektedir. 22 Şehenşâh: Şahların şâhı. 23 Mâh: Ay. 24 Kâbe kavseyn: “İki yay aralığı kadar.” Necm sûresinin 9. âyetine
işâret edilmektedir. 25 Lâ-mekân: Belli bir yeri olmayan, mekânsız. 26 Cenâb-ı Fahr-i Âlem: Âlemin övüncü. Hazret-i Muhammed.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
12
13
II. BÖLÜM
GÜLGONCA-İ ÂŞIKÂN27
Mündericâtı: Çâr-deh-i Ma‘sûmân-ı Pâk ve ba‘zı
evliyâullâh-ı kirâm hazerâtının hakk-ı vâlâlarında
yazılmış kıt‘alar ile ba‘zı müntahab gazeliyyât ve âsâr-ı
manzûmeyi hâvîdir.28
Muharrir ve Nâzımı29
Şeyh Hayrullah Tâceddin
İstanbul, Şirket-i Mürettibiyye Matba‘ası 1339-1341
27 Âşıkların henüz açılmamış gülü. 28 İçeriği: On dört mâsum ve bazı evliya hakkında yazılmış
dörtlükler, seçilmiş gazeller ve manzum eserler içerir. 29 Yazan ve düzenleyen.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
14
{1}
Gazel
Cenâb-ı Şâh-ı Velâyet
İmâm Ali ibn Ebî Tâlib (k.v; r.a)30
Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilün
Gözlerin nûr-i muhabbet hel etânın31 mazharı
Kâbe kavseyn oldu kaşın zülfün ev ednâ32 Ali
Sözlerin âşıklarına nefha-i Rûhu’l-Kuds
Leblerin33 câm-ı hakîkat34 alleme’l-esmâ35 Ali
Vechin üzre yazdı Hakk innâ fetahnâ36 sûresin
Kâf ve’l-Kur’ân cemâlin Yâsîn ü Tâ-hâ Ali
30 Hazret-i İmâm Ali efendimiz için yazılmış gazel. 31 Hel etâ: İnsan sûresine işâret edilmektedir. 32 Ev ednâ: “Veya daha yakın.” Necm sûresinin 9. âyetine işâret
edilmektedir. 33 Leb: Dudak. 34 Câm-ı hakîkat: Hakikat kadehi. 35 Alleme’l-esmâ: “Ve alleme Âdeme’l-esmâe küllehâ: Allah Âdem’e
bütün isimleri öğretti.” Bakara sûresinin 31. âyetine işâret
edilmektedir. 36 İnnâ fetahnâ: Fetih sûresine işâret edilmektedir.
15
Hâver-i ilm-i me‘ârif dâr-ı irfânındadır
Kıble-i fazl u kemâlât Ka‘be-i ulyâ37 Ali
Bâb-ı Hayder’dir hulâsa gâye-i cümle turuk38
Ser-firâzısın39 cihânın şâh-ı evliyâ Ali
Aşkına bel bağlamışdır ser-be-ser40 sâliklerin
Kıl nigâh-ı lûtfun ile anları ihyâ Ali
İktibâs-ı feyz ederler âşık u sâdıkların
Sırr-ı pâk-i Mustafâ’sın hem yed-i beyzâ41 Ali
Tâc-ı ehlullâhsın sırr-ı vesâyet sendedir
Hâmil-i râz-ı emânet42 kenz-i lâ-yefnâ43 Ali
Bâb-ı ihsânın senin kıtmîridir Tâcî kulun
Zâhir u bâtında şâhsın cümleye mevlâ Ali
37 Ulyâ: En yüce. 38 Turuk: Yollar, tarîkatler. 39 Ser-firâz (ser-efrâz): Benzerlerinden üstün. 40 Ser-be-ser: Büsbütün. 41 Yed-i beyzâ: Beyaz, nûranî el. 42 Hâmil-i râz-ı emânet: Emanet sırrın taşıyıcısı. 43 Kenz-i lâ-yefnâ: Bitmez, tükenmez hazine.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
16
{2}
Kasîde Der Hakk-ı
Cenâb-ı Aliyyü’l-Murtazâ (k.v; r.a)44
Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilün
Nûr-i tâc-ı evliyâ vü etkıyâsın45 Yâ Ali
Sen emîr-i mü’minîn şîr-i Hudâ’sın Yâ Ali
Demmüke demmî46 dedi hakkında şâh-ı enbiyâ
Ayn-i Fahr-i Kâinât sâhib-i atâsın47 Yâ Ali
Cismüke cismî dedi şânında mahbûb-i Hudâ
Nûr-i pâk-i Mustafâ hayrü’l-verâsın Yâ Ali
Rûhüke rûhî buyurdu pîşvâ-yı ârifîn
Rûh-i âlem melce-i şâh u gedâsın48 Yâ Ali
44 Hazret-i İmâm Ali efendimiz hakkında kaside. 45 Etkıyâ: Allah korkusu ile günah işlemekten çekinenler. 46 Demmüke demmî: Hazret-i Peygamber’in Hazret-i Ali efendimize
buyurdukları “Rûhun rûhumdur, etin etimdir, cismin cismimdir,
kanın kanımdır.” meâlindeki hadîs-i şerîfe işâret edilmektedir. 47 Sâhib-i atâ: İhsân, bağış sahibi. 48 Melce-i şâh u gedâ: Hükümdarların, yoksulların sığınağı.
17
Lahmüke lahmî buyurdu reh-nümâ-yı âşıkîn
Teşnegân-ı49 Kevser’e sen mültecâsın Yâ Ali
Âfitâb-ı âşıkânsın50 mâh-tâb-ı sâlikân51
Şu‘le-i nûr-i Muhammed’den ziyâsın Yâ Ali
Kesret-i cûdun52 içün şânında nâzil Hel etâ
Evvel ü âhirde53 şâh-ı eshıyâsın54 Yâ Ali
Bende-i hâssın olanlar gayre etmez ser-fürû
İlticâgâh-ı cihân Âl-i Abâ’sın Yâ Ali
Seyyid-i âlem ledün esrârını verdi sana
Hâmil-i râz-ı butûn55 vahy-âşinâsın Yâ Ali
Zâhir u bâtın tasarruf dest-i ihsânındadır
On sekiz bin âleme sen muktedâsın56 Yâ Ali
Âsitân-ı lûtfunun bir efkarı57 Tâcî kulun
Vâkıf-ı sırr-ı Muhammed Mustafâ’sın Yâ Ali
49 Teşnegân: Susamışlar. 50 Âfitâb-ı âşıkân: Âşıkların güneşi. 51 Mâh-tâb-ı sâlikân: Sâliklerin, dervişlerin ay ışığı. 52 Kesret-i cûd: Cömertliğin çokluğu. 53 Evvel ü âhir: İlk ve son. 54 Eshıyâ: Cömertler. 55 Hâmil-i râz-ı butûn: Soyların sırrını taşıyan. 56 Muktedâ: İktida edilen, uyulan, örnek alınan. 57 Efkar: En fakir, en muhtaç kimse.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
18
Çârdeh-i Ma‘sûmân-ı Pâk rıdvânullâhi Te‘âlâ
aleyhim hazerâtının hakk-ı vâlâlarında yazılmışdır.58
{3}
Der hakk-ı Cenâb-ı Ma‘sûm
Seyyid Muhammed Ekber İbn Cenâb-ı Şâh-ı Velâyet
İmâm Ali (k. v. ve r.a.)59
Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilün
Çârdeh-i ma‘sûm-ı pâkın60 bir perî-peykeri61
Hem Hasen şâhım Hüseyin tâcdârın dâderi62
Tıfl63 iken bir zâlim-i bî-dâd64 kıydı ana âh
Korkmadan Hakk’dan şehîd etdi Muhammed Ekber’i
58 Hazerât-ı müşârun ileyhim ma‘sûm ve sabî oldukları hâlde
rahîk-i şehâdet ile mütena‘im olmalarına ve on dört dürdâne-i
giran-bahâ bulunmalarına binâen ehlullâh-ı kirâm hazerâtı çâr-
deh-i ma‘sûmân-ı pâk tesmiyesiyle yâd u tezkâr buyurmuşlardır. 59 Hazret-i İmâm Ali’nin oğlu Muhammed Ekber hazretleri. 60 Çârdeh-i ma‘sûm-ı pâk: On dört mâsum. 61 Perî-peyker: Peri yüzlü. 62 Dâder: Kardeş. 63 Tıfl: Küçük çocuk. 64 Bî-dâd: Zâlim, zulüm, işkence.
19
{4}
Der hakk-ı Cenâb-ı Ma‘sûm
Seyyid Abdullâh İbn İmâm Hasen-i Müctebâ (r. a)65
(Medîne-i Tâhire’de Bakî’de medfûndur.)
Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilün
Kurretü’l-ayn-i66 Hasen ferzendi Abdullâh dahi
Yedi yaşında şehîd oldu gönül mahzûndur
Âl-i evlâd-ı Resûlullâh’a eyle hürmeti
Cennetü’l-Bakî‘de bu pâk neseb medfûndur67
65 Hazret-i İmâm Hasan efendimizin oğlu Hz. Abdullah hakkında. 66 Kurretü’l-ayn: Göz nuru. 67 Medfûn: Defnedilmiş.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
20
{5}
Der hakk-ı Cenâb-ı Seyyid Ma‘sûm Abdullah ve
Seyyid Kâsım İbn İmâm Hüseyn İbn Murtazâ (r. a)68
(Vâlid-i zî-şânları İmâm Hüseyn (r. a) Efendimizin
Kerbelâ’da nezd-i âlîlerinde medfûndur.)
Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilâtün / Fâ‘ilün
Ol Hüseyn-i Kerbelâ’nın muhterem mazlûmları
İsmi Abdullâh birinin birisi Kâsım’dır
Sad hezâr la‘net Yezîd’e bunları etdi şehîd
Ol adüvv-i bî-hayâ69 kim şübhesiz âsimdir70
68 Hazret-i İmâm Hüseyin efendimizin oğulları Hz. Abdullah ve
Hz. Kâsım hakkında. 69 Adüvv-i bî-hayâ: Arsız, utanmaz düşman. 70 Âsim: Günahkâr, kabahatli.
21
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
22
III. BÖLÜM
MECMÛ‘A-İ İLÂHİYYÂT71
Muhteviyâtı: Tekâyâ ve sâire içün Ramazân-ı
Şerîf’e mahsûs birinci def‘a olarak otuz geceye
müretteb ve müntahab ilâhiyyâtı makâmları ve
usûllerini hâvî ve câmi‘dir.72
Muharrir ve Câmi‘î: Üsküdar’da kâin
tarîkat-i âliyye-i Rifâ‘iyye’den
Çehârşenbe Dergâh-ı şerîfi seccâde-nişîni
Şeyh Hayrullah Tâceddin.73
İstanbul, Asr Matba‘ası, Bâb-ı Âlî Caddesinde
Numara 4, 44
1326
71 İlâhiler derlemesi. 72 İçeriği: Ramazan ayında tekke ve sâir yerlerde okunmak üzere
makâm ve usûlleriyle birlikte seçilmiş ilâhiler. 73 Düzenleyip yayına hazırlayan: Üsküdar’da ikamet eden Rifâî
şeyhi ve Çarşamba Dergâhı seccadenişîni Hayrullah Tâceddin
Efendi.
23
Birinci Gece Tertîbi
1. Uşşâk/Düyek
Ey enbiyâlar serveri ey evliyâlar rehberi
Ey ins ü cân74 peygamberi ehlen ve sehlen75 merhabâ
Yâ merhabâ dost merhabâ şehr-i Ramazân merhabâ76
2. Bestenigâr/Düyek
Yâ İlâhî cümle sensin cümle sen
Sen dururken diyemezim bana ben
Zât-ı Hakk’a vâsıl olmaz ol kişi
Geçmeyince cümle kendü kendüden77
74 İns ü cân: İnsan ve cinler. 75 Ehlen ve sehlen: Hoş geldin, merhaba. 76 TRT repertuarında 16313 numara ile kayıtlı olan ilâhinin güftesi
Yûnus Emre’ye, bestesi Muhammed Sıddık’a âittir. 77 TRT repertuarında 14647 numara ile kayıtlı olan ilâhinin güftesi
Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah’a, bestesi Dede Efendi (v.
1262/1846)’ye âittir. İlâhi için bkz. Seyyid Nizâmoğlu, Külliyât,
Matbaa-i Ahmed Kâmil, İstanbul 1326, s. 55.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
24
3. Hüzzâm/Evsat
Menba‘-ı ilm-i Hudâ’sın Yâ Muhammed Mustafâ
Dem-be-dem vahy-âşinâsın78 Yâ Muhammed Mustafâ
Şerbet-i vaslınla dermân eyle Hakkî hasteye
Sen kabûl eyle ricâsın Yâ Resûlallâh79
78 Burası bir hayli zamândan beru feyz diye okunduğu duyulmuş
ise de fikr-i dervîşâneme kalırsa vahy okunması daha muvâfıkdır.
(H.T.E.) 79 TRT repertuarında 14288 ve 14316 numarada kayıtlı olan ilâhinin
güftesi İsmâil Hakkı Bursevî’ye, besteleri Hacı Fâik Bey (v.
1308/1891) ile Selâhattin Demirtaş’a âittir. Türk Musikisi Vakfı
repertuarında bir bestesinin de Rıfat Bey (v. 1305/1888) tarafından
yapıldığı kaydedilmektedir.
25
4. Evc
Gönül yüz sürmek ister hâk-i pâye Yâ Resûlallâh
Ere tâ rütbesi fevka’l-ulâya Yâ Resûlallâh
Hayâl-i ravza-i pâkin velî reşk-i cinân etdi80
Mahâl olsa n’ola zevk ü safâya Yâ Resûlallâh81
5. Acem
Merhabâ ey şehr-i rahmet merhabâ
Oldu bugün yevm-i vuslat merhabâ
Kalmadı dillerde hasret merhabâ
Merhabâ ey şehr-i rahmet merhabâ
80 Reşk-i cinân etmek: Cennetleri kıskandırmak. 81 TRT repertuarında 16319 numara ile kayıtlı olan ilâhinin güftesi
Vahyî’ye, bestesi Mutafzâde Ahmed Efendi’ye âittir. S. Nüzhet
Ergun da aynı şekilde bu ilâhinin Vahyî’ye âit olduğunu
belirterek tamamını yayımlamıştır. Bkz. Ergun, TMA, c. I, s. 286.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
26
İkinci Gece Tertîbi
1. Uşşâk/Evsat
Müştâk olup özlediğim
Şehr-i Ramazân merhabâ mâh-ı mübârek merhabâ
Bakıp yolun gözlediğim
Şehr-i Ramazân merhabâ mâh-ı mübârek merhabâ82
2. Hicâz/Devr-i Revân
Esmâ-i ilâhiyyede bî-had hünerim var
Her demde semâvât-ı hurûfa seferim var
Bununla bir oldu dem-i Îsâ ile Mısrî
Gönlümce dahi ne gelür ne giderim var83
82 TRT repertuarında 14304 ve 18728 numaralarda kayıtlı olan
ilâhinin güftesi Yûnus Emre’ye, bestesi Rıfat Bey ve Hasan
Şanlıtürk’e âittir. Türk Musikisi Vakfı repertuarında eserin Erdinç
Çelikkol tarafından yapılan bir bestesinin de olduğu
kaydedilmektedir. Ancak eser Yûnus Emre Dîvân’ında değil, Âşık
Yûnus Dîvân’ında kayıtlıdır. Dolayısıyla ilâhi, Yûnus Emre’ye
değil, Âşık Yûnus’a âittir. İlâhi için bkz. Tatcı, Âşık Yûnus-IV, s.
25. 83 TRT repertuarında 14481 numara ile kayıtlı olan ilâhinin
güftesinin Niyâzî-i Mısrî’ye âit olduğu, bestekârının ise
bilinmediği kaydedilmektedir. İlâhi için bkz. Erdoğan, Niyâzî-i
Mısrî Dîvânı, s. 64.
27
3. Hüzzâm/Düyek
Merhabâ ey fahr-i mâh (ım) merhabâ
Merhabâ ey mihr-i a‘zam merhabâ
Zat-ı pâkin eylemiş Rabbü’l-A‘lâ
Bâ‘is-i îcâd-ı eşyâ mutlakâ
Eyzan84
4. Evc/Evsat
Mefhar-i cümle cihânsın ey şefâ‘at ma‘deni
Mekke’de doğdun Medîne içre kıldın meskeni
Vaslın ile biz fakîri eyle mesrûr Yâ Ganî
Düşdü gönlüm Yâ Muhammed canım arzûlar seni85
5. Acem-Aşîrân
Merhabâ ey pertev-i zât-ı Hudâ
Merhabâ ey nûr-i çeşm-i enbiyâ
Eylesin ümmetlerin canlar fedâ
Merhabâ ey nûr-i çeşm-i evliyâ
84 Eyzan: Tekrar. 85 Kibâr-ı evliyâullâhdan Şeyh Vefâ hazretlerinin nutk-i
pâkîzeleridir. (H.T.E.)
TRT repertuarında 14313 numarada kayıtlıdır. Güftesi Şeyh Vefâ
Efendi (v. 896/1490)’ye, bestesi Hacı Fâik Bey’e âittir. Türk
Musikisi Vakfı repertuarında eserin Hâfız Zeki Altun, Tevfik
Soyata, Kemal Tezergil tarafından da bestelendiği
belirtilmektedir.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
28
Üçüncü Gece Tertîbi
1. Uşşâk/Düyek
Ey beni aşk âteşine yandıran
Aşk senin âşık senin ma‘şûk senin
Hem seven hem sevilen hem sevdiren
Aşk senin âşık senin ma‘şûk senin86
2. Hicâz/Düyek
Dil hânesi pür-nûr olur envâr-ı zikrullâh ile
İklîm-i dil ma‘mûr olur mi‘mâr-ı zikrullâh ile
Ahmed seni ikrâr eder hem zikrini tekrâr eder
İhlâsını iş‘âr eder esrâr-ı zikrullâh ile87
86 TRT repertuarında 16098 ve 16233 numarada kayıtlı olan ilâhinin
güftesi Şeyh Abdulahad Nûrî-i Sivâsî’ye, bestesi Şeyh Çâlâk
Ahmed Efendi (v. 1122/1711) ile Muhibbî mahlaslı Sefer Dal (v. 21
Şubat 1999)’a âittir. Ergun da aynı bilgileri kaydetmiş, ancak
dipnotunda Müstakîmzâde’nin eseri, oğlu Şeyh Mustafa nâmına
tesbit ettiğini söylemiştir. Bkz. Ergun, TMA, c. I, s. 173-174. 87 Ricâl-i evliyâullâhdan Ahmed Sarbânî hazretlerinindir. (H.T.E.)
Türk Musikisi Vakfı repertuarında bu eserin Sultân I. Ahmed
(Bahtî)’e âit olduğu, Tanburî Hâfız Kemal Batanay, Mustafa Cahit
Atasoy, Osman, Tolga Bektaş, Yakup Gören tarafından
bestelendiği belirtilmektedir.
29
3. Şevk ü Tarab/Evsat
Bir mu‘azzam pâdişâhsın ki kulundur cümle şâh
Kurb-i ev ednâda va‘z oldu senin-çün tahtgâh
Nüh felek heft ü zemîn ancak sana bir bârgâh
Emrine mahkûmdur âlem her sözün vahy-i İlâh88
4. Acem/Düyek
Feyz-i Hudâ Nûr-i safâ Ahmed Muhammed Mustafâ
Nûru’l-Hüdâ Bedrü’d-dücâ Ahmed Muhammed Mustafâ89
5. Acem-Aşîrân/Evsat
Nûr ile doldu yine kevn ü mekân
Geldi lûtf ile mübârek Ramazân
Zeyn olub açıldı ebvâb-ı cinân
Geldi lûtf ile mübârek Ramazân90
88 Türk Musikisi Vakfı repertuarında kayıtlı olan ilâhinin,
güftesinin Nakşî şeyhlerinden Mustafa Selâmi Efendi’ye,
bestesinin Zekâi Dede (v. 1314/1897)’ye âit olduğu
belirtilmektedir. İlâhi için bkz. M. Selâmi, Dîvân, Yahyâ Efendi
Matbaası, İstanbul 1287, s. 45. 89 TRT repertuarında 14192 numara ile kayıtlı olan ilâhinin güfte ve
bestesinin kime âit olduğu belirtilmemiştir. Türk Musikisi Vakfı
repertuarında güftesinin Kemânî Üsküdarlı Rızâ Efendi’ye,
bestesinin ise M. Kâmil Dürüst’e âit olduğu kaydedilmektedir. 90 TRT repertuarında 14329-30 numaralarda kayıtlı olan ilâhinin
güftesinin Azîz Mahmûd Hüdâyî’ye âit olduğu, bestekârının
bilinmediği kaydedilmektedir. Türk Musikisi Vakfı repertuarında
bir bestesinin de Hakan Alvan-ve Neyzen Mustafa tarafından
yapıldığı belirtilmektedir. İlâhi için bkz. Azîz Mahmûd Hüdâyî,
Dîvân-ı İlâhiyât, s. 65.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
30
31
IV. BÖLÜM
MERSİYE-İ CENÂB-I SEYYİDÜ’Ş-ŞÜHEDÂ
Nâzımı: E‘âzım-ı ricâl-i Kâdiriyye’den Üsküdârî
merhûm Osmân Şems Efendi hazretleridir.91
Müellifi: Üsküdar’da kâin tarîkat-i aliyye-i
Rifâ‘iyye’den Çehârşenbe Dergâh-ı şerîfi seccâde-nişîni
Şeyh Hayrullah Tâceddin92
İstanbul
Uhuvvet Matba‘ası, Bâb-ı Âlî Cadddesi, Numara: 20
1327
Bu mersiye, daha önce tarafımızdan “Bir Gönül Tekkesi Şeyhi
Seyyid Osman Nureddin Şems (v. 1300/1883) ve Mersiye-i Cenâb-
ı Seyyidü’ş-Şühedâ’sı” adıyla Atatürk Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi’nde (Yıl: 11/2004, Sayı: 26, s. 119-
148) yayımlanmıştır. Ancak gerek ilk yaptığımız çalışmalardan
biri olması, gerek imkânlarımız sebebiyle metnin transkribinde
bazı kusurlarımız olduğu tespit edilmiştir. Bu hususları bize
söyleyerek gözden geçirme zahmetinde bulunan Prof. Dr.
Muhammet Muhsin Kalkışım Bey’e teşekkürü bir borç bilirim.
Biz burada eserin orijinal metnine bağlı kalarak tashih edilmiş
şeklini vereceğiz. 91 Yazan: Kâdiriyye tarîkatinden Üsküdarlı Osman Şemsî Efendi
hazretleridir. 92 Yayınlayan: Üsküdar’da oturan Çarşamba Dergâhı seccâde-nişîni
Şeyh Hayrullah Tâceddin Efendi.
32
33
Bismillâhirrahmânirrahîm
Mersiye-i Cenâb-ı Seyyidü’ş-Şühedâ
Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün
Bugün mâh-ı Muharrem vakt-i mâtemdir safâ olmaz
Fürûg-i dîde-i giryân93 gamdan rûşenâ94 olmaz
Gönül âyînesinde gerd-i95 mâtemden cilâ olmaz
Derûn içre hüzünden gayri sûret rû-nümâ96 olmaz
Muhibb-i Âl’e97 bu mâtem gibi derd ü belâ olmaz
Gözüm kan ağla mâh-ı mâtem-i Âl-i Abâ98 geldi
Zamân-ı kürbet-i99 Şâh-ı Hüseyn-i Kerbelâ geldi
Girân-bâr-ı100 belâlarla zamân-ı pür-cefâ geldi
Bu mâtemle dil-i nâlân101 ezelden mübtelâ geldi
Muhibb-i Âl ü Evlâd olmayanlar mübtelâ102 olmaz
93 Fürûg-i dîde-i giryân: Ağlayan gözün nûru. 94 Rûşenâ: Parlak. 95 Gerd: Toz, toprak, gam, keder. 96 Rû-nümâ: Yüz gösteren, meydana çıkan. 97 Muhibb-i Âl: Efendimizin âilesini sevenler. 98 Âl-i Abâ: Ehlibeyt. 99 Kürbet: Gam, tasa, kaygı. 100 Girân-bâr: Yüklü. 101 Dil-i nâlân: İnleyen gönül. 102 Mübtelâ: Tutkun, tutulmuş.
34
Bil ey dil vakt-i ser-mestân-ı103 bezm-i Kerbelâ’dır bu
Şeb-i sür-hâb-ı çeşm104 nûr-i çeşm-i enbiyâdır bu
Sehergâh-ı humâr-ı105 teşne-i Şîr-i Hudâ’dır106 bu
Dem-i subh-i sabûh-âşâm-ı107 vasl-ı Kibriyâ’dır bu
Bu meyden108 içmeyenler Ehlibeyt-i Mustafâ olmaz
Bu râzı109 duymak istersen eger sen ey dil-i dânâ110
Edersin cür‘a-i câm-ı Hüseynî’den111 nevâ112 peydâ113
Bulub bezm-i şehâdetde mezâk-ı114 teşne-i Yahyâ115
Muhakkak olmayanlar mazhar-ı esrâr-ı mâ evhâ116
Dem-i râz-ı Hüseyn-i Müctebâ’ya117 âşinâ olmaz
103 Ser-mestân: Sarhoşlar. 104 Şeb-i sür-hâb-ı çeşm: Kanlı ve kederli gözün gecesi. 105 Sehergâh-ı humâr: Sarhoşluk sonrası sersemliğin erken saati. 106 Teşne-i şîr-i Hudâ: Allah’ın arslanına susamış. 107 Subh-i sabûh-âşâm: Mahmurluk bozmak için sabah içilen içkiyi
içenin sabahı. 108 Mey: Şarap. 109 Râz: Sır. 110 Dil-i dânâ: Gönlüyle anlayan. 111 Cür‘a-i câm-ı Hüseynî: Hüseynî kadehten yudum. 112 Nevâ: Ses, sada, âhenk. 113 Peydâ: Meydanda, açıkta. 114 Mezâk: Zevk, tad. 115 Teşne-i Yahyâ: Hazret-i Yahya (a.s.) gibi şehadete susamış. 116 Mâ evhâ: “Kuluna, vahyettiğini vahyetti.” Necm sûresinin 10.
âyetine işâret edilmektedir. 117 Müctebâ: Seçilmiş, seçkin.
35
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
36
V. BÖLÜM
ZÜBDETÜ’L-AHLÂK
Muharriri: Rüsûmât Emânet-i Celîlesi
Muhâsebe-i Tahrîrât Kalemi’nden
Muhammed Hayrullâh
Nâşiri: Tefeyyüz Kütübhânesi sâhibi
Ma‘ârif Nezâret-i Celîlesi’nin
fî 16 Cemâziye’l-Âhir sene 1321
fî 27 Ağustos 1319 târîhli ve
666 numaralı ruhsat-nâmesiyle tab‘ olunmuşdur.
İstanbul, A. Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası
Bâb-ı Âlî Caddesi’nde Numara: 52, 1320
37
Bismillâhirrahmânirrahîm
ZÜBDETÜ’L-AHLÂK
I) Ahlâk, insanın gerçek mesleğini ta‘yîn eden ve diğer bir
ta‘bîrle nefs-i nâtıkanın kuvvetini ihtiyârî fiil i‘tibâriyle güzel
fiillere sevk eyleyen kâidelerden bahsedici bir ilimdir.
Mahlûkât ve mevcûdâtın hiçbiri yaratılış gâyesinden
haberdâr değildir. Lâkin insân Cenâb-ı Hakk tarafından
kendisine ihsân buyurulan akıl ve ferâset sayesinde yaratılış
gâyesinden haberdârdır.
Kavâid-i ahlâka teba‘iyyet eden kişi gâye-i hilkati tanır.
Fıtratın muktezâ ve gâyesini hâsıl iden bir vücûd-i kemâl-i
bahtiyâriyyeye ermiş olur. Binâen-aleyh ilm-i ahlâk birdir
ya‘nî kavânîn ve kavâidden bütün benî beşere şâmil olup,
mezheb ve milliyetle tagayyür etmez. Ahlâk ile mahâreti
yek-ser yek-sere karıştırmamalıdır. Bunlar başka başka
şeylerdir. Akvâmın biri birine uymayan bir kavimce makbul
dîgerince makbul olmayan emre âdet denir. Âdetin ilm-i
ahlâka dahli yokdur. Anın içün yukarıda kavâid-i ahlâkiyye
kâffe-i benî beşere şâmildir didik.
“Ben mekârim-i ahlâkı tetmîm etmek içün ba‘s olundum.”
meâlini mukîr olan “Bu‘istu li-ütemmime mekârime’l-ahlâk.”118
hadîs-i şerîfiyle, “Leyse li’l-mü’mini min şey’in ahsene min
hüsni’l-hulki. (Bir mümine güzel ahlâktan daha güzel bir şey
verilmemiştir.)”119 hadîs-i şerîfleri bu ilmin fazlı şerefi
hakkında vâki‘ olan işârâtdan addolunur.
118 Mâlik b. Enes, el-Muvatta, thk. M. Fuad Abdülbâki, c. I-II, Dâru’l-
Hadîs, Kahire tsz., Hüsnü’l-Hulk, 8. 119 Benzer hadîs için bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. IV, s. 278.
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
38
II) Güzel Hûy-Çirkin Hûy: İnsan iki şeyden mürekkebdir.
Biri cesed, diğeri nefisdir. Cesed göz ile mahsûmâtı görüp
idrâk ider. Nefis basîret ile ma‘kûlâtı idrâk eyler. Bu nefse
rûh dahi dinilir. Gerek cesed, gerek nefsin, birer hey’et ve
sûreti vardır ki bunlar ya güzel veya çirkin olurlar. Cesedin
hey’et ü sûreti ma‘lûmdur. Her zaman göz ile görülebilir.
Nefsin hey’et ve sûreti Arapça “hulk”, Türkçe “huy” denilen
şeydir. Huy, nefisde birleşip fikr yormaya muhtâc
olmaksızın kendisinden ef‘âl ve a‘mâl kolaylıkla husûle
gelen bir melekedir. İşte bu meleke kendinden ef‘âl-i hüsne
sudûr idici bir haysiyetde bulunursa güzellikle tavsîf olunup
“güzel huy” ve eger ef‘âl-i kabîhe sâdır olursa çirkinlikle
tavsîf olunup “çirkin huy” dinilir. Cesede nisbetle nefsin
ya‘nî rûhun kadir ve kıymeti daha âlîdir. Bunların güzelliği
ile mukâyese idilecek olursa nefs cesedden nasıl a‘lâ ise hûy
güzelligi cesed endâm güzelliğinden ulu cihetle a‘lâ olup
herkesçe daha makbûl ve mu‘teberdir. Huyu fenâ olan güzel
kimseler hakkında “Yüzü güzel ama, ne fâide ki ahlâkı fenâ.” ve
“Yüz güzelliği pâre etmez huy güzel olmalı.” sözleri darb-ı
mesel hükmünde söylenmekdedir. Hükemâ-yı meşhûreden
Eflâtun, fenâ huydan sakınmak herkese lâzım olduğunu
beyân etdiği zaman, “Bir adam aynaya bakıp yüzünü görmeli
kendisini güzel bulup beğenirse işbu güzelligine fi‘l-i kabîh
ilâvesiyle halel getirmemeli ve egerçi çirkin görünüp beğenmezse o
hâlde ef‘âl-i kabîhe irtikâbıyla, eski çirkinliğine bir çirkinlik daha
ilâve etmemeli.” nasîhatını îrâd etmişdir.
II) Terbiye: Pedagoji ya‘nî “fenn-i terbiyye-i etfâl”de dahi
şöyle ta‘rîf edilmişdir: Terbiye, selâmet-i dîniyye ve sa‘âdet-i
dünyeviyye ve mehâsin-i ahlâkıyyeyi iktisâb içün etfâle
meslek-i âtîsini ta‘yîn ve ta‘lîm etmekdir. Binâen-aleyh
mürebbî tabîbe benzer. Tabîb hastanın ârıza-i vücûdiyyesini
tedâvî eyler. Mürebbî ise cehâlet hastalığına çâre-sâz olur.
39
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
40
EKLER
41
Ek 1. İçinde Rifâî Tekkesi kurulan Kurban Nasûh Baba Câmii
(Haskan, Üsküdar Tarihi, I, 499)
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
42
Ek 5. Hayrullah Tâceddin Efendi’nin gençlik fotoğrafı.
(C. Server Revnakoğlu Arşivi’nden)
43
Ek 18. On iki dilimli, siyah destarlı Rifâî tâcı.
(Kahraman Özkök Arşivi)
Şeyh Hayrullah Tâceddin er-Rifâî Külliyâtı
44
Nota 4. “Ey güzellerden güzel rûhum Resûl-i Kibriyâ” adlı güftesi
Hayrullah Tâceddin Efendi, bestesi Hüseyin Sebilci’ye ait ilâhinin
Cüneyt Kosal tarafından yapılmış notaları.
http://www.sanatmuziginotalari.com/arama.asp.png (09.01.2012)
45