hazretİ muhammed (sav)
DESCRIPTION
Günümüzde insanlar, özellikle de gençler, birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu insanların büyük bir çoğunluğu doğru yolda olmadığı gibi, tavır ve ahlak güzelliğine de sahip değildirler.TRANSCRIPT
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956
y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'da ta-
mamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sa-
natlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde
ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi
konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra, yazar›n evrim-
cilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçersizli¤ini ve Darwi-
nizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortaya ko-
yan çok önemli eserleri bulunmaktad›r.
Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤› top-
lam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 57 farkl› dile çev-
rilmifltir.
Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden
iki peygamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için
Harun ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan ki-
taplar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›n
sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Ku-
ran-› Kerim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberimiz
(sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n› remzetmektedir. Yazar da, ya-
y›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini
kendine rehber edinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemleri-
nin tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen
itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemekte-
dir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'›n müh-
rü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r.
Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini
dünyaya ulaflt›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, bir-
li¤i ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düflünme-
ye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük temellerini
ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir.
Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindis-
tan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den Endonez-
ya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹span-
ya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹tal-
ya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve
Rusya'ya kadar dünyan›n daha
pek çok ülkesinde be¤eniyle
okunmaktad›r. ‹ngilizce,
Frans›zca, Almanca,
‹talyanca, ‹span-
Yazar Hakk›nda
yolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnakça, Uygurca, Endonezyaca,
Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullan›l›yor), Hausa
(Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Danimarkaca
ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt d›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi tara-
f›ndan takip edilmektedir.
Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insan›n
iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitaplar›
okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslu-
bun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin ne-
tice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri oku-
yan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve
di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün de-
¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklard›r, çünkü fik-
ri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya külliyat›
karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.
Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklanmak-
tad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zca Allah'›n
hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›n-
da herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir.
Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmeleri-
ni sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çok
önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.
Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmafla
meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve keskin
bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve zaman kay-
b›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgu-
lamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu
olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ah-
lak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü
okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektikleri
eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yolu ise,
dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran ah-
lak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden
güne daha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›n-
d›¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›k-
t›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya külliyat›, Allah'›n izniy-
le, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk ve
adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.
Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›
"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.
3. Bask›: Nisan 2004 / 4. Bask›: Ekim 2004 / 5. Bask›: Ekim 20056. Bask›: Nisan 2006 / 7. Bask›: Haziran 2006 / 8. Bask›: Ekim 2006 / 9. Bask›: Aral›k 2007
10. Bask›: May›s 2008 / 11. Bask›: Haziran 2008 / 12. Bask›: A¤ustos 2008 / 13ask›: Ekim 200814. Bask›: Ocak 2009 / 15. Bask›:fiubat 2009
ARAfiTIRMA YAYINCILIKTalatpafla Mah. Emirgazi Caddesi ‹brahim Elmas ‹flmerkezi A Blok Kat 4
Okmeydan› - ‹stanbul Tel: (0 212) 222 00 88Bask›: Ertem Matbaas› / Nasuh Akar Mahallesi 25. Sokak No: 19 / Balgat - Ankara / Tel: (0 312) 284 18 14
www.harunyahya.org - www.harunyahya.netwww.harunyahya.org - www.harunyahya.netwww.harunyahya.org - www.harunyahya.net
OKUYUCUYA● Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n nedeni, bu te-
orinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›-n› inkar eden Darwinizm, 140 y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesineneden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu¤unu gözler önüne sermek çok önemli birimani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucu-lar›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu konuya özet deolsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.
● Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitaplar›nda imani ko-nular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve yaflamayadavet edilmektedirler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüphe veya soruiflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.
● Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmifle herkes tara-f›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar "bir soluktaokunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›r sergileyeninsanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkaredememektedirler.
● Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, karfl›l›kl› bir sohbetortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitaplar› bi-rarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan ya-rarl› olacakt›r.
● Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na ve okunmas›na katk›-da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edici yön sonderece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insanlartaraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.
● Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli sebepleri vard›r. Busayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› um-du¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konular-da yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.
● Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kaynaklara dayal› izahla-ra, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat edilmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz,flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.
‹‹ççiinnddeekkii lleerrGirifl 8
Peygamberimizin Güzel Ahlak› 12
Peygamberimizin Tebli¤i 92
Peygamberimizin fiemail-i fierifi 138
Peygamberimizin Güzel Hayat› 180
Peygamberimizin Gelece¤e Dair
Verdi¤i Haberler 204
Sonuç 258
Evrim Yan›lg›s› 260
8
eygamber Efendimiz, Allah'›n "… ancak o,
Allah'›n Resûlü ve peygamberlerin sonuncusu-
dur." (Ahzab Suresi, 40) ayetiyle bildirdi¤i gibi in-
sanlar için son peygamber olarak gönderilen,
Allah'›n en son hak kitab›n› vahyetti¤i, güzel ahla-
k›, takvas›, Allah'a olan yak›nl›¤› ile insanlara örnek
k›ld›¤›, Allah'›n dostu, Rabbimiz'in Kat›nda üstünlü¤ü olan,
müminlerin de dostu, en yak›n› ve velisidir.
Allah, "Gerçek flu ki, Biz senin üzerine 'oldukça a¤›r' bir söz
(vahy) b›rakaca¤›z" (Müzzemmil Suresi, 5) ayetiyle de bildirdi¤i gibi
son peygamber olan Hz. Muhammed (sav)'e önemli bir sorumluluk
vermifltir. Peygamberimiz (sav) ise, Allah'a olan güçlü iman› ile,
Allah'›n kendisine verdi¤i sorumlulu¤u en güzeliyle yerine getirmifl,
insanlar› Allah'›n yoluna, hidayete davet etmifl ve tüm inananlar›n yol
göstericisi ve ayd›nlat›c›s› olmufltur.
Peygamberimiz (sav)'i görmemifl olsak bile, Kuran ayetlerinden
ve hadis-i fleriflerden, güzel tav›rlar›n›, konuflmalar›n›, gösterdi¤i gü-
zel ahlak› tan›yabilir, ona benzemek, ahirette onunla yak›n bir dost
olabilmek için elimizden gelen çabay› en fazlas›yla gösterebiliriz. Gü-
nümüzde insanlar, özellikle de gençler birçok insan› kendilerine
örnek almakta, onlar›n tav›r ve konuflmalar›na, üsluplar›na,
giyim tarzlar›na özenmekte, onlar gibi olmaya çal›flmak-
9
GGiirriiflfl
Hazreti Muhammed (sav)
tad›rlar. Ancak bu insanlar›n büyük bir ço¤unlu¤u do¤ru yolda ol-
mad›¤› gibi, tav›r ve ahlak güzelli¤ine de sahip de¤ildirler. Bu ne-
denle insanlar› do¤ru olana, en güzel ahlak ve tav›ra özendirmek
önemli bir sorumluluktur. Bir Müslüman›n, tavr›na ve ahlak›na
özenmesi, benzemek için çaba göstermesi gereken kifli, Hz. Muham-
med (sav)'dir. Allah bu gerçe¤i bir ayetinde flöyle bildirmektedir:
AAnnddoollssuunn,, ssiizziinn iiççiinn,, AAllllaahh''›› vvee aahhiirreett ggüünnüünnüü uummaannllaarr vvee AAllllaahh''››
ççookkççaa zziikkrreeddeennlleerr iiççiinn AAllllaahh''››nn RReessûûllüü''nnddee ggüüzzeell bbiirr öörrnneekk vvaarrdd››rr..
((AAhhzzaabb SSuurreessii,, 2211))
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) gibi di¤er peygamberler
de, Allah'›n müminler için örnek k›ld›¤›, Allah'›n raz› oldu¤u kifliler-
dir. Allah, Yusuf Suresi'nde flöyle bildirmektedir:
AAnnddoollssuunn,, oonnllaarr››nn kk››ssssaallaarr››nnddaa tteemmiizz aakk››ll ssaahhiippllee--
rrii iiççiinn iibbrreettlleerr vvaarrdd››rr.. ((BBuu KKuurr''aann)) ddüüzzüüpp uuyydduurruullaa--
ccaakk bbiirr ssöözz ddee¤¤iillddiirr,, aannccaakk kkeennddiinnddeenn öönncceekkiilleerriinn
ddoo¤¤rruullaayy››cc››ss››,, hheerrflfleeyyiinn ''ççeeflfliittllii bbiiççiimmlleerrddee aaçç››kkllaammaa--
ss››'' vvee iimmaann eeddeecceekk bbiirr ttoopplluulluukk iiççiinn bbiirr hhiiddaayyeett vvee
rraahhmmeettttiirr.. ((YYuussuuff SSuurreessii,, 111111))
Bu kitab›n haz›rlan›fl amac› da Peygamberimiz
(sav)'i birçok yönüyle tan›tmak, onun ahlak›n› örnek alan insanlar-
dan oluflan bir toplulu¤un ne kadar üstün özelliklere ve güzelliklere
sahip olaca¤›n› göstererek, insanlar› Peygamberimiz (sav)'in ahlak›na
özendirmektir. Peygamberimiz (sav)'in "Size iki fley b›rak›yorum. Bun-lara uydu¤unuz müddetçe asla sap›tmayacaks›n›z: Allah'›n Kitab› ve Resu-lü'nün sünneti"1 hadis-i fleriflerinde de bildirdi¤i gibi, Müslümanlar›n
en önemli iki yol göstericisi Kuran ve Peygamber Efendimizin sünne-
tidir. Peygamber Efendimiz hem güzel ahlak› ile insanlara örnek ol-
mufl, hem de insanlar› güzel ahlakl› olmaya ça¤›rm›flt›r. "Mümininmizan›nda en a¤›r basacak fley güzel ahlakt›r. Muhakkak ki, Allah Teala iflive sözü çirkin olan ve hayas›zca konuflan kimseye bu¤z eder"2 buyuran
Peygamberimiz (sav), bir sözünde de "Ruhumu kudret alt›nda tutanAllah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer"3 demifl-
tir.
Peygamberimiz (sav)'in izinden giden Müslümanlar›n da, hem
tüm insanl›¤a güzel ahlaklar› ve iyi huylar› ile örnek olmalar›,
hem de sözlü ve yaz›l› olarak onlar› güzel ahlaka davet et-
meleri gerekir.
10
11
12
eygamberimiz (sav)'in çok güzel bir ahlaka sahip ol-
du¤unu Allah Kuran'da bildirmifl ve flöyle buyur-
mufltur:
NNuunn.. KKaalleemmee vvee ssaatt››rr ssaatt››rr yyaazzdd››kkllaarr››nnaa aannddoollssuunn..
SSeenn,, RRaabbbbiinniinn nniimmeettiiyyllee bbiirr mmeeccnnuunn ddee¤¤iillssiinn.. GGeerrççeekk--
tteenn sseenniinn iiççiinn kkeessiinnttiissii oollmmaayyaann bbiirr eecciirr vvaarrdd››rr.. VVee flflüüpp--
hheessiizz sseenn,, ppeekk bbüüyyüükk bbiirr aahhllaakk üüzzeerriinnddeessiinn.. AArrtt››kk yyaakk››nnddaa
ggöörreecceekkssiinn vvee oonnllaarr ddaa ggöörreecceekklleerr.. SSiizzddeenn,, hhaannggiinniizziinn ''ffiittnnee--
yyee ttuuttuulluupp--çç››lldd››rrdd››¤¤››nn››''.. EEllbbeettttee sseenniinn RRaabbbbiinn,, kkiimmiinn KKeennddii yyoolluunn--
ddaann flflaaflfl››rr››pp--ssaapptt››¤¤››nn›› ddaahhaa iiyyii bbiilleennddiirr;; vvee kkiimmiinn hhiiddaayyeettee eerrddii¤¤iinnii
ddee ddaahhaa iiyyii bbiilleennddiirr.. ((KKaalleemm SSuurreessii,, 11--77))
Allah bu ayette ayr›ca Peygamberimiz (sav) için kesintisi ol-
mayan bir ecir oldu¤unu bildirmifltir. Bu, Hz. Muhammed (sav)'in
daima güzel ahlak gösterdi¤ini, takvadan hiçbir zaman ayr›lmad›-
¤›n› gösteren bir bilgidir.
Peygamberimiz (sav)'in de "‹man›n kemali, güzel ahlaklad›r"4
sözleriyle belirtti¤i gibi, iman›n en önemli alametlerinden biri gü-
zel ahlakt›r. Bu nedenle güzel ahlak›n en güzel örneklerini ö¤ren-
mek ve uygulamak önemli bir ibadettir.
Bu bölümde, Peygamber Efendimizin Kuran'da zikredilen gü-
zel ahlak özelliklerinden baz›lar›na yer verilecektir.
13
KKuurraann''ddaa PPeeyyggaammbbeerrEEffeennddiimmiizziinn GGüüzzeell AAhhllaakk››
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) ssaaddeeccee kkeennddiissiinnee vvaahhyyoolluunnaannaa uuyymmuuflflttuurr
Peygamberimiz (sav)'in Kuran'da da çok kereler zikredi-
len en önemli özelliklerinden biri, sadece Allah'›n indirdi¤ine
uymas›, insanlar›n r›zas›n› gözetmeden, insanlardan çekinme-
den sadece Allah'›n bildirdiklerini yapmas›d›r. Hatta, ça¤dafl›
olan müflrikler ve di¤er dinlerin mensuplar› Peygamberimiz
(sav)'den kendi ç›karlar›na uygun hükümler getirmesini iste-
mifllerdir. Bu kifliler say›ca ve kuvvetçe daha üstün konumda
olmalar›na ra¤men, Peygamberimiz (sav) Kuran'› ve Allah'›n
hükümlerini daima büyük bir titizlik ve kararl›l›kla korumufl-
tur. Bir ayette Allah, Peygamberimiz (sav)'in bu insanlar›n ›s-
rarlar›na nas›l karfl›l›k verdi¤ini bizlere flöyle haber vermekte-
dir:
OOnnllaarraa aayyeettlleerriimmiizz aappaaçç››kk bbeellggeelleerr oollaarraakk ookkuunndduu¤¤uunnddaa,, BBii--
zziimmllee kkaarrflfl››llaaflflmmaayy›› uummmmaayyaannllaarr,, ddeerrlleerr kkii:: ""BBuunnddaann bbaaflflkkaa
bbiirr KKuurr''aann ggeettiirr vveeyyaa oonnuu ddee¤¤iiflflttiirr.."" DDee kkii:: ""BBeenniimm oonnuu kkeennddii
nneeffssiimmiinn bbiirr öönnggöörrmmeessii oollaarraakk ddee¤¤iiflflttiirrmmeemm bbeenniimm iiççiinn oollaaccaakk
flfleeyy ddee¤¤iillddiirr.. BBeenn,, yyaallnn››zzccaa bbaannaa vvaahhyyoolluunnaannaa uuyyaarr››mm.. EE¤¤eerr
14
RRaabbbbiimmee iissyyaann eeddeerrsseemm,, ggeerrççeekktteenn bbeenn,, bbüüyyüükk ggüünnüünn aazzaabb››nn--
ddaann kkoorrkkaarr››mm.."" DDee kkii:: ""EE¤¤eerr AAllllaahh ddiilleesseeyyddii,, oonnuu ssiizzee ookkuummaazz--
dd››mm vvee oonnuu ssiizzee bbiillddiirrmmeezzddii.. BBeenn oonnddaann öönnccee ssiizziinn iiççiinniizzddee bbiirr
öömmüürr ssüürrddüümm.. SSiizz yyiinnee ddee aakk››ll eerrddiirrmmeeyyeecceekk mmiissiinniizz??"" ((YYuunnuuss
SSuurreessii,, 1155--1166))
Allah, kavminin bu tav›rlar›na karfl›l›k Peygamberimiz
(sav)'i birçok ayetiyle uyarm›flt›r. Örne¤in Maide Suresi'nde
flöyle buyrulur:
SSaannaa ddaa ((EEyy MMuuhhaammmmeedd,,)) öönnüünnddeekkii kkiittaapp((llaarr))›› ddoo¤¤rruullaayy››cc›› vvee
oonnaa ''bbiirr flflaahhiidd--ggöözzeettlleeyyiiccii'' oollaarraakk KKiittaabb''›› ((KKuurr''aann''››)) iinnddiirrddiikk..
ÖÖyylleeyyssee aarraallaarr››nnddaa AAllllaahh''››nn iinnddiirrddii¤¤iiyyllee hhüükkmmeett vvee ssaannaa ggee--
lleenn hhaakkttaann ssaapp››pp oonnllaarr››nn hheevvaa ((iisstteekk vvee ttuuttkkuu))llaarr››nnaa uuyymmaa..
SSiizzddeenn hheerr bbiirriinniizz iiççiinn bbiirr flfleerriiaatt vvee bbiirr yyooll--yyöönntteemm kk››lldd››kk.. EE¤¤eerr
AAllllaahh ddiilleesseeyyddii,, ssiizzii bbiirr tteekk üümmmmeett kk››llaarrdd››;; aannccaakk ((bbuu,,)) vveerrddiikkllee--
rriiyyllee ssiizzii ddeenneemmeessii iiççiinnddiirr.. AArrtt››kk hhaayy››rrllaarrddaa yyaarr››flfl››nn››zz.. TTüümmüünnüü--
zzüünn ddöönnüüflflüü AAllllaahh''aadd››rr.. HHaakkkk››nnddaa aannllaaflflmmaazzll››¤¤aa ddüüflflttüü¤¤üünnüüzz
flfleeyylleerrii ssiizzee hhaabbeerr vveerreecceekkttiirr.. AArraallaarr››nnddaa AAllllaahh''››nn iinnddiirrddii¤¤iiyyllee
hhüükkmmeett vvee oonnllaarr››nn hheevvaallaarr››nnaa uuyymmaa.. AAllllaahh''››nn ssaannaa iinnddiirrddiikkllee--
rriinniinn bbiirr kk››ssmm››nnddaann sseennii flflaaflfl››rrttmmaammaallaarr›› iiççiinn ddiiyyee oonnllaarrddaann ssaa--
kk››nn.. fifiaayyeett yyüüzz ççeevviirriirrlleerrssee,, bbiill kkii,, AAllllaahh bbiirr kk››ss››mm ggüünnaahhllaarr›› nnee--
ddeenniiyyllee oonnllaarraa bbiirr mmuussiibbeettii ttaatttt››rrmmaakk iisstteemmeekktteeddiirr.. fifiüüpphheessiizz,,
iinnssaannllaarr››nn ççoo¤¤uu ffaass››kkllaarrdd››rr.. ((MMaaiiddee SSuurreessii,, 4488--4499))
Harun Yahya (Adnan Oktar)
15
Hamid Aytaç. Celi Sülüs Levha. Hadis-i flerifte; "Hz. Peygamber, in-sanlar›n en hay›rl›s›, insanlar›n faydal› olan›d›r" buyurmufltur.
Hazreti Muhammed (sav)
Peygamberimiz (sav) de Allah'›n kendisine indirdi¤inden bafl-
kas›na uymayaca¤›n› büyük bir kararl›l›kla kavmine tekrarlam›flt›r.
Peygamberimiz (sav)'in bu üstün ahlak›n› haber veren bir ayet flöy-
ledir:
DDee kkii:: ""SSiizzee AAllllaahh''››nn hhaazziinneelleerrii yyaann››mmddaadd››rr ddeemmiiyyoorruumm,, ggaayybb›› ddaa
bbiillmmiiyyoorruumm vvee bbeenn ssiizzee bbiirr mmeellee¤¤iimm ddee ddeemmiiyyoorruumm.. BBeenn,, bbaannaa vvaahhyyee--
ddiilleennddeenn bbaaflflkkaass››nnaa uuyymmaamm.."" DDee kkii:: ""KKöörr oollaannllaa,, ggöörreenn bbiirr oolluurr
mmuu?? YYiinnee ddee ddüüflflüünnmmeeyyeecceekk mmiissiinniizz??"" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 5500))
Peygamberimiz (sav)'in, Allah yolunda kararl› ve sebatl› ol-
mas› ile hak din, en güzel ve en do¤ru flekliyle insanlara bildiril-
mifltir. ‹nsanlar›n büyük bir bölümü ile k›yas yapmak Peygamberi-
miz (sav)'in bu üstünlü¤ünün daha da iyi anlafl›lmas›na vesile ola-
cakt›r. Günümüzde de geçmiflte de insanlar›n büyük bir bölümü
zaaflara, h›rslara, tutku dolu isteklere sahiptirler. Büyük bir ço¤un-
lu¤u ise dini kabul etmelerine ra¤men bu zay›fl›klar›na yenilirler.
Zaaf ve tutkular›n› terk etmek yerine dinin hükümlerinden taviz-
ler verirler. Örne¤in dostlar›n›n, efllerinin, akrabalar›n›n ne diyece-
¤inden çekinerek dinin baz› hükümlerini yerine getirmezler. Veya
dine uymayan baz› al›flkanl›klar›n› terk edemezler. Bu nedenle, di-
ni kendi ç›karlar›na göre yorumlar, kendilerine uyan hükümlerini
kabul eder, di¤erlerini görmezden gelirler.
Peygamberimiz (sav) ise, bu tür insanlar›n isteklerine hiçbir
zaman taviz vermemifl, Allah'›n indirdi¤ini hiçbir de¤iflikli¤e u¤-
ratmadan, hiç kimsenin ç›kar›n› hesap etmeden, sadece Allah'tan
korkup sak›narak Kuran'› insanlara tebli¤ etmifltir. Allah, Peygam-
ber Efendimizin bu takva özelli¤ini Kuran'da flöyle bildirmektedir:
BBaatttt››¤¤›› zzaammaann yy››lldd››zzaa aannddoollssuunn;; SSaahhiibbiinniizz ((aarrkkaaddaaflfl››nn››zz oollaann ppeeyy--
ggaammbbeerr)) ssaappmmaadd›› vvee aazzmmaadd››.. OO,, hheevvaaddaann ((kkeennddii iisstteekk,, ddüüflflüünnccee vvee
ttuuttkkuullaarr››nnaa ggöörree)) kkoonnuuflflmmaazz.. OO ((ssööyylleeddiikklleerrii)),, yyaallnn››zzccaa vvaahhyyoolluunn--
mmaakkttaa oollaann bbiirr vvaahhiiyyddiirr.. OOnnaa ((bbuu KKuurraann''››)) üüssttüünn ((oolldduukkççaa ççeettiinn))
bbiirr ggüüçç ssaahhiibbii ((CCeebbrraaiill)) öö¤¤rreettmmiiflflttiirr.. ((NNeeccmm SSuurreessii,, 11--55))
VVee bbiilliinn kkii AAllllaahh''››nn RReessûûllüü iiççiinniizzddeeddiirr.. EE¤¤eerr oo,, ssiizzee bbiirrççookk iiflfllleerrddee
uuyyssaayydd››,, eellbbeettttee ss››kk››nntt››yyaa ddüüflfleerrddiinniizz.. AAnnccaakk AAllllaahh ssiizzee iimmaann›› sseevv--
ddiirrddii,, oonnuu kkaallpplleerriinniizzddee ssüüsslleeyyiipp--ççeekkiiccii kk››lldd›› vvee ssiizzee iinnkkaarr››,, ff››sskk›› vvee iiss--
yyaann›› ççiirrkkiinn ggöösstteerrddii.. ‹‹flflttee oonnllaarr,, ddoo¤¤rruu yyoolluu bbuullmmuuflfl ((iirrflflaadd)) oollaannllaarr--
dd››rr.. ((HHuuccuurraatt SSuurreessii,, 77))
16
17
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn ttüümm aalleemmlleerree öörrnneekk oollaann tteevveekkkküüllüü
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'le ilgili olarak anlat›lan olay-
larda onun tevekkülü ve Allah'a teslimiyeti aç›kça görülmektedir.
Örne¤in Peygamberimiz (sav)'in, Mekke'den ç›kt›ktan sonra arka-
dafl› ile birlikte gizlendi¤i bir ma¤aradaki sözleri tevekkülünün en
güzel örneklerinden biridir. Ayette flöyle bildirilmektedir:
SSiizz OO''nnaa ((ppeeyyggaammbbeerree)) yyaarrdd››mm eettmmeezzsseenniizz,, AAllllaahh OO''nnaa yyaarrdd››mm eett--
mmiiflflttiirr.. HHaannii kkaaffiirrlleerr iikkiiddeenn bbiirrii oollaarraakk OO''nnuu ((MMeekkkkee''ddeenn)) çç››kkaarr--
mm››flflllaarrdd››;; iikkiissii mmaa¤¤aarraaddaa oolldduukkllaarr››nnddaa aarrkkaaddaaflfl››nnaa flflööyyllee ddiiyyoorrdduu::
""HHüüzznnee kkaapp››llmmaa,, eellbbeettttee AAllllaahh bbiizziimmllee bbeerraabbeerrddiirr.."" BBööyylleeccee AAllllaahh
OO''nnaa ''hhuuzzuurr vvee ggüüvveennlliikk dduuyygguussuunnuu'' iinnddiirrmmiiflflttii,, OO''nnuu ssiizziinn ggöörrmmee--
ddii¤¤iinniizz oorrdduullaarrllaa ddeesstteekklleemmiiflfl,, iinnkkaarr eeddeennlleerriinn ddee kkeelliimmeessiinnii ((iinnkkaarr
ççaa¤¤rr››llaarr››nn››)) aallççaallttmm››flfltt››.. OOyyssaa AAllllaahh''››nn kkeelliimmeessii,, YYüüccee oollaanndd››rr..
AAllllaahh üüssttüünn vvee ggüüççllüüddüürr,, hhüükküümm vvee hhiikkmmeett ssaahhiibbiiddiirr.. ((TTeevvbbee SSuurreessii,,
4400))
Peygamberimiz (sav) hangi koflullarda olursa olsun, daima
Allah'a teslim olmufl, O'nun yaratt›¤› herfleyde bir hay›r ve güzel-
lik oldu¤unu bilmifltir. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kavmine
söylemesi bildirilen flu sözler de bu tevekkülün bir göstergesidir:
SSaannaa iiyyiilliikk ddookkuunnuurrssaa,, bbuu oonnllaarr›› ffeennaallaaflfltt››rr››rr,, bbiirr mmuussiibbeett iissaabbeett
eeddiinnccee iissee:: ""BBiizz öönncceeddeenn tteeddbbiirriimmiizzii aallmm››flfltt››kk"" ddeerrlleerr vvee sseevviinnçç iiççiinn--
ddee ddöönnüüpp ggiiddeerrlleerr.. DDee kkii:: ""AAllllaahh''››nn bbiizziimm iiççiinn yyaazzdd››kkllaarr›› dd››flfl››nnddaa,,
bbiizzee kkeessiinnlliikkllee hhiiççbbiirr flfleeyy iissaabbeett eettmmeezz.. OO bbiizziimm MMeevvllaamm››zzdd››rr.. VVee
mmüümmiinnlleerr yyaallnn››zzccaa AAllllaahh''aa tteevveekkkküüll eettmmeelliiddiirrlleerr.."" ((TTeevvbbee SSuurreessii,,
5500--5511))
18
Peygamberimiz (sav), tevekkülü ile tüm Müslümanlara örnek
olmufl ve insan›n Allah'tan gelecek bir fleyi de¤ifltirmeye asla güç
yetiremeyece¤ini flöyle hat›rlatm›flt›r:
"Bir nefse takdir edilmifl fley mutlaka olur."5
"... Bir fley isteyince Allah'tan iste. Yard›m talep edeceksenAllah'tan yard›m dile. Zira kullar, Allah'›n yazmad›¤› bir husustasana faydal› olmak için biraraya gelseler, bu fayday› yapmaya muk-tedir olamazlar. Allah'›n yazmad›¤› bir zarar› sana vermek için bi-raraya gelseler, buna da muktedir olamazlar."6
Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyan her müminin de, mu-
sibet gibi görünen olaylar› onun gibi tevekküllü karfl›lamas›, her-
fleyde bir hay›r ve güzellik oldu¤una iman etmesi gerekir. fiunu da
unutmamak gerekir ki, Allah'›n en takva kullar›ndan biri olan Pey-
gamberimiz Hz. Muhammed (sav), çok büyük zorluklarla ve fledid
olaylarla denenmifltir.
Herfleyden önce tebli¤ yapt›¤› kavimde her türlü zorlu¤u ç›-
karmaya haz›r olan insanlar bulunmaktad›r: ‹ki yüzlü davranarak
Peygamberimiz (sav)'e tuzak kurmaya çal›flanlar, atalar›n›n dinini
de¤ifltirmeyi kabul etmeyen müflrikler, peygamberden nefislerine
uygun ayet getirmesini isteyenler, Peygamberimiz (sav)'i öldür-
mek, sürmek veya tutuklamak isteyenler ve daha birçoklar› sürek-
li olarak Peygamberimiz (sav)'e zorluk ç›karmaya çal›flm›fllard›r.
Peygamberimiz (sav) inkarc›lar›n bu tav›rlar›na daima sabret-
mifl, büyük bir kararl›l›kla Allah'›n dinini tebli¤ etmifl ve Müslü-
manlar› tehlikelerden koruyarak onlar› Kuran ile e¤itmifltir. Onun
19
Hazreti Muhammed (sav)
bu azminin, baflar›s›n›n ve cesaretinin temelinde Allah'a olan güç-
lü iman›, tevekkülü ve teslimiyeti yatmaktad›r. Peygamberimiz
(sav), ma¤arada oldu¤u gibi her durumda Allah'›n kendisi ile bir-
likte oldu¤unu bilmifl, her olay› Allah'›n yaratt›¤›na ve Rabbimiz'in
herfleyi en güzel ve en hay›rl› flekli ile sonuçland›raca¤›na iman et-
mifltir. Peygamberimiz (sav)'in flu hadis-i flerifi onun herfleyde ha-
y›r gören tevekkülüne bir örnektir:
"Mümin kiflinin durumu ne kadar flafl›rt›c›d›r. Zira her ifli onuniçin bir hay›rd›r. Bu durum, sadece mümine hast›r, baflkas›na de¤il:Ona memnun olaca¤› bir fley gelse flükreder, bu ise hay›rd›r; bir za-rar gelse sabreder, bu da hay›rd›r."7
Peygamber Efendimiz bu inanc› ile olaylar karfl›s›nda elinden
gelen tüm çabay› göstermifl ancak sonucun Allah'a ait oldu¤unu
her zaman bilerek, O'na dayan›p güvenmifltir. Allah, onun bu gü-
zel tevekkülü karfl›s›nda onu daima güçlü ve baflar›l› k›lm›flt›r.
Allah, zorluk ç›karanlara karfl› Peygamberimiz (sav)'e tevek-
kül etmesini bildirmifltir ve Peygamberimiz (sav) de hayat› boyun-
ca Rabbimiz'in bu emrine uygun olarak davranm›flt›r. Ayette flöyle
buyrulur:
""TTaammaamm--kkaabbuull"" ddeerrlleerr.. AAmmaa yyaann››nnddaann çç››kktt››kkllaarr›› zzaammaann,, oonnllaarr--
ddaann bbiirr ggrruupp,, kkaarraannll››kkllaarrddaa sseenniinn ssööyylleeddii¤¤iinniinn tteerrssiinnii kkuurraarrllaarr..
AAllllaahh,, kkaarraannll››kkllaarrddaa kkuurrdduukkllaarr››nn›› yyaazz››yyoorr.. SSeenn ddee oonnllaarrddaann yyüüzz
ççeevviirr vvee AAllllaahh''aa tteevveekkkküüll eett.. VVeekkiill oollaarraakk AAllllaahh yyeetteerr.. ((NNiissaa SSuurree--
ssii,, 8811))
Konu ile ilgili baflka bir ayette de flöyle buyrulmakt›r.
EE¤¤eerr sseenniinnllee ççeekkiiflfliipp--ttaarrtt››flfl››rrllaarrssaa,, ddee kkii:: ""BBeenn,, bbaannaa uuyyaannllaarrllaa bbiirr--
lliikkttee,, kkeennddiimmii AAllllaahh''aa tteesslliimm eettttiimm.."" VVee kkiittaapp vveerriilleennlleerrllee üümmmmiilleerree
ddee kkii:: ""SSiizz ddee tteesslliimm oolldduunnuuzz mmuu??"" EE¤¤eerr tteesslliimm oolldduullaarrssaa,, ggeerrççeekktteenn
hhiiddaayyeettee eerrmmiiflfllleerrddiirr.. FFaakkaatt yyüüzz ççeevviirrddiilleerrssee,, aarrtt››kk ssaannaa ddüüflfleenn yyaall--
20
nn››zzccaa tteebbllii¤¤((eettmmeekk))ddiirr.. AAllllaahh,, kkuullllaarr›› hhaakkkk››yyllaa ggöörreennddiirr.. ((AAll--ii ‹‹mm--
rraann SSuurreessii,, 2200))
Peygamberimiz (sav) bir sözünde ise tevekkül edenlerin gö-
recekleri karfl›l›¤› flöyle bir örnekle aç›klam›flt›r:
"Siz Allah'a hakk› ile tevekkül etseniz kufllar gibi r›z›klan›rd›n›z.Onlar aç gider, tok dönerler."8
Müminler için en güzel örnek Peygamberimiz (sav)'in sözleri
ve tav›rlar›d›r. Bu nedenle, herhangi bir zorlukla, nefsinin hofllan-
mad›¤› bir durumla karfl›laflan her mümin, Kuran ayetlerini, herfle-
yi yaratan›n Allah oldu¤unu düflünerek, Peygamber Efendimizin
tevekkülünü örnek almal›, her olayda Allah'›n yaratt›¤› kadere tes-
lim oldu¤unu zikretmelidir.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
21
Hac› Nazif Bey. Kuran'dan bir ayet yaz›l›; "Sak›n Allah'› zalim-lerin yapt›klar›ndan habersiz sanma..." (‹brahim Suresi, 42)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) iinnssaannllaarrddaann hhiiççbbiirr kkaarrflfl››ll››kk bbeekklleemmeeddeenn,, ssaaddeeccee Allllaahh''››nn hhooflflnnuuttlluu¤¤uunnuu aarraamm››flfltt››rr‹slam dininin en temel özelliklerinden biri, insan›n tüm
yaflam›n› Allah korkusu üzerine bina etmesi ve tüm ibadetle-
rini de yaln›zca Allah'›n r›zas›n›, rahmetini ve cennetini ka-
zanmak için yapmas›d›r. Allah bir ayetinde müminlere "De
ki: "fiüphesiz benim namaz›m, ibadetlerim, hayat›m ve ölü-
müm alemlerin Rabbi olan Allah'›nd›r" (Enam Suresi, 162)
fleklinde buyurmaktad›r.
Kuran'da, "Ancak tevbe edenler, ›slah edenler, Allah'a
s›ms›k› sar›lanlar ve dinlerini kat›ks›z olarak Allah için
(halis) k›lanlar baflka; iflte onlar mü'minlerle beraberdirler.
Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir" (Nisa Suresi,
146) ayetiyle de müminlere, dini sadece Allah için, baflka hiç-
bir amaç katmaks›z›n yaflamalar› emredilmifltir. Bir
kimsenin Allah'a s›ms›k› sar›lmas›, Allah'tan baflka
bir ilah olmad›¤›n› bilerek, hayat›n› yaln›zca O'nu
raz› etmeye adamas› ve her ne olursa olsun Allah'a
olan sadakatinden vazgeçmemesi o kiflinin ihlas sa-
hibi oldu¤unu gösterir.
‹hlas sahibi bir mümin, yapt›¤› hay›r ifllerinde veya oruç
tutmak, befl vakit namaz k›lmak, zekat vermek gibi farz olan
ibadetlerinde Allah'›n d›fl›nda bir baflkas›n›n sevgisini, hofl-
nutlu¤unu, takdirini, ilgi ve be¤enisini elde etmeye çal›flmaz.
‹hlas sahibi müminlere en güzel örnek Hz. Muhammed (sav)
ve di¤er peygamberlerdir.
Peygamber Efendimiz, sadece Allah'›n hoflnutlu¤unu
aram›fl, hiçbir ç›kar veya dünyevi bir kazanç düflünmeden,
hayat› boyunca Allah'›n r›zas›n›, rahmetini ve cennetini ka-
zanmak için çaba göstermifltir.
DDee kkii:: ""BBeenn,, bbuunnaa kkaarrflfl›› ssiizzddeenn bbiirr üüccrreett iisstteemmiiyyoorruumm vvee ((kkeenn--
ddiillii¤¤iinnddeenn)) bbiirr yyüükküümmllüüllüükk ggeettiirreennlleerrddeenn ddee ddee¤¤iilliimm.."" ((SSaadd
SSuurreessii,, 8866))
DDee kkii:: ""BBeenn ssiizzddeenn bbiirr üüccrreett iisstteemmiiflflsseemm,, aarrtt››kk oo ssiizziinn oollssuunn..
BBeenniimm eeccrriimm ((üüccrreettiimm)),, yyaallnn››zzccaa AAllllaahh''aa aaiittttiirr.. OO,, hheerrflfleeyyee
flflaahhiidd oollaanndd››rr.."" ((SSeebbee SSuurreessii,, 4477))
22
23
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn zzoorrlluukkllaarr kkaarrflfl››ss››nnddaakkii ggüüzzeell ssaabbrr››
Hz. Muhammed (sav), peygamberli¤i boyunca daha önce de
belirtildi¤i gibi, türlü zorluklarla karfl›laflm›flt›r. Kavminden inkar
edenler ve müflrikler ona karfl› son derece incitici sözler söylemifl-
ler, hatta büyücü veya delidir demifller, baz›lar› da Peygamberimiz
(sav)'i öldürmek dahi istemifl ve bunun için planlar kurmufltur. Bu-
na ra¤men, Peygamberimiz (sav) her kültürden ve karakterden in-
san› e¤itmeye, onlara Kuran'›, dolay›s›yla güzel ahlak›, güzel tavr›
ö¤retmeye çal›flm›flt›r.
Kuran ayetlerinde bildirildi¤i gibi, baz› kifliler en temel görgü
kurallar›ndan dahi habersiz olduklar› için Peygamberimiz (sav) gi-
bi ince düflünceli, üstün ahlakl› bir insana s›k›nt› verebileceklerini
düflünmemifllerdir. Peygamberimiz (sav) ise tüm bunlara karfl› bü-
yük bir sab›r göstermifl, her durumda Allah'a yönelerek Allah'›n
yard›m›n› istemifl ve müminlere de sabr› ve tevekkülü tavsiye et-
mifltir.
Allah, Kuran'da Peygamber Efendimize birçok ayeti ile, inkar
edenlerin söylediklerine karfl› sab›rl› olmas›n› flöyle tavsiye etmek-
tedir:
24
ÖÖyylleeyyssee sseenn,, oonnllaarr››nn ddeeddiikklleerriinnee kkaarrflfl››ll››kk ssaabbrreett vvee RRaabbbbiinnii ggüünnee--
flfliinn ddoo¤¤uuflfluunnddaann öönnccee vvee bbaatt››flfl››nnddaann öönnccee hhaammdd iillee tteessbbiihh eett.. ((KKaaff
SSuurreessii,, 3399))
OOnnllaarr››nn ssöözzlleerrii sseennii üüzzmmeessiinn.. fifiüüpphheessiizz ''iizzzzeett vvee ggüüccüünn'' ttüümmüü
AAllllaahh''››nndd››rr.. OO,, iiflfliitteennddiirr,, bbiilleennddiirr.. ((YYuunnuuss SSuurreessii,, 6655))
AAnnddoollssuunn,, oonnllaarr››nn ssööyylleemmeekkttee oolldduukkllaarr››nnaa kkaarrflfl›› sseenniinn ggöö¤¤ssüünnüünn
ddaarraalldd››¤¤››nn›› bbiilliiyyoorruuzz.. ((HHiiccrr SSuurreessii,, 9977))
fifiiimmddii oonnllaarr››nn:: ""OOnnaa bbiirr hhaazziinnee iinnddiirriillmmeellii vveeyyaa oonnuunnllaa bbiirrlliikkttee bbiirr
mmeelleekk ggeellmmeellii ddee¤¤iill mmiiyyddii??"" ddeemmeelleerrii ddoollaayy››ss››yyllaa ggöö¤¤ssüünn ddaarraall››pp
ssaannaa vvaahhyyoolluunnaannllaarrddaann bbiirr kk››ssmm››nn›› tteerrkk mmii eeddeecceekkssiinn?? SSeenn yyaallnn››zz--
ccaa bbiirr uuyyaarr››cc››ss››nn.. AAllllaahh hheerrflfleeyyee vveekkiillddiirr.. ((HHuudd SSuurreessii,, 1122))
Peygamberimiz (sav)'in nelere sab›r göstererek üstün bir ah-
lak sergiledi¤ini düflünen müminlerin karfl›laflt›klar› olaylarda ken-
dilerine onu örnek almalar› gerekir. Nefislerine ters düflen en kü-
çük bir olayda ümitsizli¤e kap›lanlar, en küçük bir itirazda taham-
mülsüzlük gösterenler, Allah'›n dinini anlatmaktan vazgeçenler ya
da yapt›klar› ticarette baflar›s›z olunca mutsuz olanlar, bu tav›rlar›-
n›n Allah'›n Kitab›'na ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uygun
olmad›¤›n› bilmelidirler. ‹man edenler, her olayda sab›r gösterip,
Allah'› vekil tutup O'na hamd ederek, Peygamberimiz (sav) gibi
üstün bir ahlak göstermeli ve Rabbimiz'in r›zas›n›, rahmetini ve
cennetini ummal›d›rlar.
25
26
Charles Robertson, MathafGalerisi, Londra
27
Hazreti Muhammed (sav)
28
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) yyaann››nnddaakkiilleerree ddaaiimmaa hhooflflggöörrüüllüü ddaavvrraannmm››flfltt››rr
Daha önce de belirtildi¤i gibi Peygamberimiz (sav)'in yan›nda
her karakterden, her düflünceden insan vard›. Ancak Peygamberi-
miz (sav) hayat› boyunca her biri ile tek tek ilgilenmifl, her birinin
eksiklerini ve hatalar›n› düzeltmek için onlar› uyarm›fl, temizlikle-
rinden imanlar›na kadar onlar› her türlü konuda e¤itmeye çal›fl-
m›flt›r. Onun bu flefkatli, hoflgörülü, anlay›fll› ve sab›rl› tavr›, birçok
insan›n kalbinin dine ›s›nmas›na ve Peygamberimiz (sav)'e büyük
bir içtenlik ve sevgi ile ba¤lanmalar›na vesile olmufltur. Allah, Pey-
gamber Efendimizin çevresindekilere gösterdi¤i bu güzel tavr›n›
Kuran'da flöyle bildirmektedir:
AAllllaahh''ttaann bbiirr rraahhmmeett ddoollaayy››ss››yyllaa,, oonnllaarraa yyuummuuflflaakk ddaavvrraanndd››nn..
EE¤¤eerr kkaabbaa,, kkaatt›› yyüürreekkllii oollssaayydd››nn oonnllaarr ççeevvrreennddeenn ddaa¤¤››ll››rr ggiiddeerrlleerr--
ddii.. ÖÖyylleeyyssee oonnllaarr›› bbaa¤¤››flflllaa,, oonnllaarr iiççiinn bbaa¤¤››flflllaannmmaa ddiillee…… ((AAll--ii ‹‹mm--
rraann SSuurreessii,, 115599))
Allah bir baflka ayetinde ise Peygamberimiz (sav)'e çevresin-
dekilere karfl› nas›l davranmas› gerekti¤ini flöyle bildirmifltir:
BBiizz oonnllaarr››nn nneelleerr ssööyylleeddiikklleerriinnii ddaahhaa iiyyii bbiilliirriizz.. SSeenn oonnllaarr››nn üüzzeerriinn--
ddee bbiirr zzoorrbbaa ddee¤¤iillssiinn;; flfluu hhaallddee,, BBeenniimm kkeessiinn tteehhddiiddiimmddeenn kkoorrkkaannllaa--
rraa KKuurr''aann iillee öö¤¤üütt vveerr.. ((KKaaff SSuurreessii,, 4455))
Peygamberimiz (sav), çevresindekilere dini zor kullanarak ve-
ya flart koflarak kabul ettirmeye çal›flmam›fl her türlü durumda gü-
zellikle anlatm›flt›r.
Peygamberimiz (sav) güçlü vicdan› ile ümmetini her yönüyle
sahiplenmifl, onlara her konuda bir velinimet olmufltur. Bu özellik-
lerinden dolay› Peygamberimiz (sav) Kuran'›n birçok ayetinde
"sahibiniz" (arkadafl, s›k› dost, sahip) olarak zikredilir. (Sebe Sure-
si, 46/Necm Suresi, 2/ Tekvir Suresi, 22)
Peygamberimiz (sav)'in bu vicdanl› tavr›n› takdir edip anla-
yabilen müminler de, onu kendilerine herkesten çok daha yak›n
görmüfller ve onu kendi nefislerinden çok daha üstün tutmufllar-
d›r. Bir ayette Allah bunu flöyle bildirir:
PPeeyyggaammbbeerr,, mmüü''mmiinnlleerr iiççiinn kkeennddii nneeffiisslleerriinnddeenn ddaahhaa eevvllaadd››rr vvee
oonnuunn zzeevvcceelleerrii ddee oonnllaarr››nn aannnneelleerriiddiirr…… ((AAhhzzaapp SSuurreessii,, 66))
29
G. Mesara Koleksiyonu, Hat, Esma-i Nebi, Kuran'dan birayet; "Biz seni alemler için yaln›zca bir rahmet olarak gön-
derdik." (Enbiya Suresi, 107)
Hazreti Muhammed (sav)
Büyük ‹slam alimi ‹mam Gazali, hadis alimlerinden der-
ledi¤i bilgiler ile Peygamber Efendimizin çevresindekilere
karfl› tutumunu flöyle özetlemifltir:
"... Huzurunda oturan herkese mübarek yüzünden nasibiniverir, iltifat buyururdu. Bu yüzden huzurundaki herkesonun nezdinde kendisinden daha de¤erlisi olmad›¤› düflün-cesine kap›l›rd›. Evet onun oturuflu, dinleyifli, sözleri, güzellatifeleri ve teveccühü hep nezdinde oturanlar içindi. Bu-nunla birlikte onun meclisi haya, tevazu ve emniyet mecli-siydi.
... Kendilerine ikram ve gönüllerini hofl tutmak için sahabe-lerini künyeleri ile ça¤›r›r, künyesi olmayanlara künye bula-rak onunla hitap ederdi.
Öfkelenmekten son derece uzak ve bir fleye çabucak r›za gös-terendi. ‹nsanlara karfl› insanlar›n en flefkatlisiydi. Öyle ya,insanlar›n en hay›rl›s› insanlara hayr› dokunan, insanlar›nen yararl›s› da insanlara faydal› oland›r."9
Peygamberimiz (sav)'in çevresindekileri dine ba¤layan
ve kalplerini imana ›s›nd›ran insan sevgisi, ince düflüncesi ve
flefkati, tüm Müslümanlar›n önemle üzerinde durmalar› gere-
ken bir ahlak üstünlü¤üdür.
30
31
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn ttüümm iinnssaannll››¤¤aa öörrnneekk aaddaalleettii
Allah Kuran'da müminlere "Allah için flahidler olarak
adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir ol-
sun; çünkü Allah onlara daha yak›nd›r. Öyleyse adaletten dö-
nüp heva (tutkular›)n›za uymay›n" (Nisa Suresi, 135) fleklinde
buyurmaktad›r. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), hem
Müslümanlar aras›nda verdi¤i hükümler, hem di¤er din, dil, ›rk
ve kavimlerden olan kiflilere karfl› adil ve hoflgörülü tutumu,
hem de Allah'›n ayetinde bildirdi¤i gibi zengin, fakir ay›rmaks›-
z›n herkese eflit davranmas›yla tüm insanlar için çok büyük bir
örnektir.
Allah bir ayetinde Resulüne flöyle buyurmaktad›r:
OOnnllaarr,, yyaallaannaa kkuullaakk ttuuttaannllaarrdd››rr,, hhaarraamm yyiiyyiicciilleerrddiirr.. SSaannaa ggee--
lliirrlleerrssee aarraallaarr››nnddaa hhüükkmmeett vveeyyaa oonnllaarrddaann yyüüzz ççeevviirr.. EE¤¤eerr oonnllaarr--
ddaann yyüüzz ççeevviirreecceekk oolluurrssaann,, ssaannaa hhiiççbbiirr flfleeyyllee kkeessiinn oollaarraakk zzaarraarr
vveerreemmeezzlleerr.. AArraallaarr››nnddaa hhüükkmmeeddeerrsseenn aaddaalleettllee hhüükkmmeett.. fifiüüpphhee--
ssiizz,, AAllllaahh,, aaddaalleettllee hhüükküümm yyüürrüütteennlleerrii sseevveerr.. ((MMaaiiddee SSuurreessii,, 4422))
Peygamberimiz (sav) böylesine zorlu bir kavmin içinde da-
hi, Allah'›n emrine uymufl ve hiçbir zaman adaletten taviz ver-
memifltir. Daima "Rabbim adaletle davranmay› emretti…"
(Araf Suresi, 29) diyerek her devirde tüm insanlara örnek olmufl-
tur.
Hz. Muhammed (sav)'in peygamberli¤i süresince adil tutu-
muna örnek teflkil eden birçok olay yaflanm›flt›r. Peygamberimiz
(sav)'in yaflad›¤› co¤rafyada çok çeflitli din, dil, ›rk ve kabileden
insan birarada yafl›yordu. Bu topluluklar›n birarada huzur ve
güven içinde yaflamalar›, aralar›na nifak sokmaya çal›flanlar›n
32
etkisiz b›rak›lmalar› çok zordu. En küçük bir sözden veya tav›r-
dan hemen bir grup di¤erine karfl› öfkelenip sald›rabiliyordu.
Ancak Peygamberimiz (sav)'in adaleti, Müslümanlar için oldu-
¤u kadar bu topluluklar için de bir huzur ve güvence kayna¤›
olmufltur. Asr-› Saadet döneminde Arabistan Yar›madas›nda H›-
ristiyan, Musevi, putperest, ay›rt etmeksizin herkese adil davra-
n›lm›flt›r. Peygamberimiz (sav) Allah'›n "Dinde zorlama (ve
bask›) yoktur…" (Bakara Suresi, 256) ayetine uyarak, herkese
hak dini anlatm›fl ancak seçimlerini yapmak konusunda serbest
b›rakm›flt›r.
Allah, Peygamberimiz (sav)'e bir baflka ayetinde de, farkl›
dinlerden insanlara karfl› nas›l bir adalet ve uzlaflma içinde ol-
mas› gerekti¤ini flöyle bildirmifltir:
fifiuu hhaallddee,, sseenn bbuunnddaann ddoollaayy›› ddaavveett eett vvee eemmrroolluunndduu¤¤uunn ggiibbii
ddoo¤¤rruu bbiirr iissttiikkaammeett ttuuttttuurr.. OOnnllaarr››nn hheevvaa ((iisstteekk vvee ttuuttkkuu))llaarr››nnaa
uuyymmaa.. VVee ddee kkii:: AAllllaahh''››nn iinnddiirrddii¤¤ii hheerr kkiittaabbaa iinnaanndd››mm.. AArraann››zz--
ddaa aaddaalleettllii ddaavvrraannmmaakkllaa eemmrroolluunndduumm.. AAllllaahh,, bbiizziimm ddee RRaabbbbii--
mmiizz,, ssiizziinn ddee RRaabbbbiinniizz''ddiirr.. BBiizziimm aammeelllleerriimmiizz bbiizziimm,, ssiizziinn aammeell--
lleerriinniizz ssiizziinnddiirr.. BBiizziimmllee aarraann››zzddaa ''ddeelliilllleerr ggeettiirreerreekk ttaarrtt››flflmmaa
((yyaa,, hhuucccceettee ggeerreekk))'' yyookkttuurr.. AAllllaahh bbiizzii bbiirraarraayyaa ggeettiirriipp--ttooppllaa--
yyaaccaakktt››rr.. DDöönnüüflfl OO''nnaadd››rr.."" ((fifiuurraa SSuurreessii,, 1155))
Peygamberimiz (sav)'in Kuran ahlak›na uyarak gösterdi¤i
bu güzel tavr›, bugün farkl› dinlerden insanlar›n birbirlerine
karfl› tutumlar› konusunda örnek olmal›d›r.
Peygamberimiz (sav)'in adaleti, farkl› ›rklardan insanlar
aras›nda da uzlaflma sa¤lam›flt›r. Peygamberimiz (sav) birçok
konuflmas›nda, hatta Veda Hutbesi'nde de ›rklara göre bir üs-
tünlük olamayaca¤›n›, Allah'›n ayetinde haber verdi¤i gibi "üs-
33
34
tünlü¤ün takvaya göre olaca¤›n›" bildirmifltir. Ayette flöyle
buyrulmaktad›r:
EEyy iinnssaannllaarr,, ggeerrççeekktteenn,, BBiizz ssiizzii bbiirr eerrkkeekk vvee bbiirr ddiiflfliiddeenn yyaa--
rraatttt››kk vvee bbiirrbbiirriinniizzllee ttaann››flflmmaann››zz iiççiinn ssiizzii hhaallkkllaarr vvee kkaabbiillee--
lleerr ((flfleekklliinnddee)) kk››lldd››kk.. fifiüüpphheessiizz,, AAllllaahh KKaatt››nnddaa ssiizziinn eenn üüssttüünn
((kkeerriimm)) oollaann››nn››zz,, ((››rrkk yyaa ddaa ssooyyccaa ddee¤¤iill)) ttaakkvvaaccaa eenn iilleerriiddee
oollaann››nn››zzdd››rr.. fifiüüpphheessiizz AAllllaahh,, bbiilleennddiirr,, hhaabbeerr aallaanndd››rr.. ((HHuuccuu--
rraatt SSuurreessii,, 1133))
Peygamberimiz (sav) ise iki ayr› hadisinde flöyle buyur-
mufltur:
"Ey insanlar! Hepiniz Adem'in çocuklar›s›n›z. Adem isetopraktan yarat›lm›flt›r. ‹nsanlar muhakkak ve muhakkak›rklar›yla övünmeyi b›rakmal›lar."10
"Sizin flu soyunuz-sopunuz kimseye üstünlük ve kibir tasla-maya vesile olacak fley de¤ildir. (Ey insanlar)! HepinizAdem'in çocuklar›s›n›z. Hepiniz bir ölçek içindeki birbirinemüsavi bu¤day taneleri gibisiniz… Halbuki, hiç kimseninkimseye din ve takva müstesna üstünlü¤ü yoktur. Kifliye kö-tü olmas› için; baflkalar›n› yermesi, küçük görmesi, cimri,kötü huylu, had ve hududu aflm›fl olmas› yeter."11
Peygamberimiz (sav) Veda Hutbesi'nde de Müslümanla-
ra flöyle seslenmiflti:
"Soylarla övünülmez. Araplar, Arap olduklar›ndan Acem-lerden; Acemler de, Acemi olduklar›ndan Araplardan üstünsay›lamazlar. Çünkü Allah Kat›nda en yüce olan›n›z, onakarfl› gelmekten en fazla kaç›nan›n›z (en takval›n›z)d›r."12
Arap Yar›madas›n›n güney k›sm›ndaki H›ristiyan Necran
Halk› ile yap›lan bir antlaflma da Peygamber Efendimizin ada-
35
letine çok güzel bir örnek teflkil etmektedir. Bu antlaflman›n
maddelerinden biri flöyledir:
"Necranl›lar›n ve maiyetindekilerin canlar›, mallar›, dinlerivarlar› ve yoklar›, aileleri, kiliseleri ve sahip oldular› herfleyAllah'›n ve Allah'›n Peygamberinin güvencesi (himayesi)alt›na al›nacakt›r."13
Peygamberimiz (sav)'in H›ristiyan, Yahudi ve müflrik
topluluklarla imzalad›¤› Medine Vesikas› da önemli bir ada-
let örne¤idir. Farkl› inançlara sahip topluluklar aras›nda ada-
letin sa¤lanmas› ve her toplulu¤un ç›karlar›n›n gözetilmesi
için haz›rlanan bu vesika sayesinde y›llarca düflmanl›k içinde
yaflayan topluluklara bar›fl getirilmifltir. Medine Vesikas›'n›n
en belirgin özelliklerinden biri inanç özgürlü¤ü sa¤lamas›d›r.
Bu konu ile ilgili madde flöyledir:
"Ben-i Avf Yahudileri, müminlerle beraber ayn› ümmettir-ler, Yahudilerin dinleri kendilerine, Müslümanlar›n dinleride kendilerinedir."14
Medine Vesikas›'n›n 16. maddesinde ise, "Bize tabi olanYahudiler, hiçbir haks›zl›¤a u¤ramaks›z›n ve düflmanlar›yla da yar-d›mlaflmaks›z›n, yard›m ve deste¤imize hak kazanacaklard›r"15 diye
bildirilmifltir. Peygamberimiz (sav)'den sonra da sahabeleri
Peygamberimiz (sav)'in antlaflmaya koydurdu¤u bu hükme
sad›k kalm›fllar ve ayn› hükmü, Berberi, Budist, Brahman ve
benzeri inançlara sahip kifliler için de uygulam›fllard›r.16
Asr-› Saadet döneminin bar›fl, huzur ve güvenlik içinde
geçmesinin en önemli nedenlerinden biri, Kuran ahlak›na
uyan Peygamberimiz (sav)'in adaletli tutumudur.
36
Peygamberimiz (sav)'in adaleti, Müslüman olmayan ki-
flilerde de bir güven duygusu uyand›rm›flt›r ve müflriklerden
dahi Peygamberimiz (sav)'in himayesi alt›na girmek isteyen-
ler olmufltur. Allah Kuran'da müflriklerin bu taleplerini bildir-
mifl ve ayn› zamanda Peygamberimiz (sav)'e bu kiflilere karfl›
nas›l davranmas› gerekti¤ini de vahyetmifltir:
EE¤¤eerr mmüüflflrriikklleerrddeenn bbiirrii,, sseennddeenn ''eemmaann ((hhiimmaayyee)) iisstteerrssee'',, oonnaa
eemmaann vveerr;; ööyyllee kkii AAllllaahh''››nn ssöözzüünnüü ddiinnlleemmiiflfl oollssuunn,, ssoonnrraa oonnuu
''ggüüvveennlliikk iiççiinnddee oollaaccaa¤¤›› yyeerree uullaaflfltt››rr''…… ((TTeevvbbee SSuurreessii,, 66))
...... fifiuu hhaallddee oo ((aannllaaflflmmaall›› oollaannllaarr)),, ssiizzee kkaarrflfl›› ((ddoo¤¤rruu)) bbiirr ttuu--
ttuumm ttaakk››nndd››kkççaa,, ssiizz ddee oonnllaarraa kkaarrflfl›› ddoo¤¤rruu bbiirr ttuuttuumm ttaakk››nn››nn..
fifiüüpphheessiizz AAllllaahh,, mmuuttttaakkii oollaannllaarr›› sseevveerr.. ((TTeevvbbee SSuurreessii,, 77))
Günümüzde de, dünyan›n dört bir yan›nda meydana
gelen çat›flmalar›n, kavgalar›n, huzursuzluklar›n tek çözümü
Kuran ahlak›na uymak ve Peygamberimiz (sav) gibi din, dil
veya ›rk ayr›m› gözetmeksizin, adaletten hiçbir zaman ayr›l-
mamakt›r.
37
Hac› Nazif Bey. Kuran'dan bir ayet yaz›l›; "... ‹nsanlar aras›nda hük-metti¤iniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." (Nisa Suresi, 58)
38
39
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''ee iittaaaatt eeddeenn Allllaahh''aa iittaaaatt eettmmiiflfl oolluurr
Allah, tüm insanlar› gönderdi¤i elçilere uymakla ve
onlara itaat etmekle sorumlu tutmufltur. Elçiler, Allah'›n
emirlerini yerine getiren, insanlara Allah'›n vahyini ileten
ve hal ve tav›rlar›yla, konuflmalar›yla, k›sacas› tüm ha-
yatlar›yla insanlara Allah'›n en hoflnut olaca¤› insan mo-
delini ve hayat›n nas›l yaflanmas› gerekti¤ini gösteren
mübarek insanlard›r. Allah Kuran'da elçilerine uyanlar›n
kurtulufla ereceklerini bildirmifltir. Bu nedenle Peygam-
berimiz (sav)'e itaat, önemli bir ibadettir. Allah itaat ko-
nusunun önemini Kuran'da flöyle haber verir:
BBiizz eellççiilleerrddeenn hhiiçç kkiimmsseeyyii aannccaakk AAllllaahh''››nn iizznniiyyllee kkeennddii--
ssiinnee iittaaaatt eeddiillmmeessiinnddeenn bbaaflflkkaa bbiirr flfleeyyllee ggöönnddeerrmmeeddiikk..
OOnnllaarr kkeennddii nneeffiisslleerriinnee zzuullmmeettttiikklleerriinnddee flflaayyeett ssaannaa ggee--
lliipp AAllllaahh''ttaann bbaa¤¤››flflllaammaa ddiilleesseelleerrddii vvee eellççii ddee oonnllaarr
iiççiinn bbaa¤¤››flflllaammaa ddiilleesseeyyddii,, eellbbeettttee AAllllaahh''›› tteevvbbeelleerrii kkaabbuull
eeddeenn,, eessiirrggeeyyeenn oollaarraakk bbuulluurrllaarrdd››.. ((NNiissaa SSuurreessii,, 6644))
KKiimm AAllllaahh''aa vvee RReessuull''ee iittaaaatt eeddeerrssee,, iiflflttee oonnllaarr
AAllllaahh''››nn kkeennddiilleerriinnee nniimmeett vveerrddii¤¤ii ppeeyyggaammbbeerrlleerr,, ddoo¤¤rruu--
llaarr ((vvee ddoo¤¤rruullaayyaannllaarr)),, flfleehhiiddlleerr vvee ssaalliihhlleerrllee bbeerraabbeerrddiirr..
NNee iiyyii aarrkkaaddaaflfltt››rr oonnllaarr?? ((NNiissaa SSuurreessii,, 6699))
Kuran'›n birçok ayetinde ise, peygamberlere itaat
edenlerin asl›nda Allah'a itaat etmifl olduklar› bildirilir.
Elçilere baflkald›ranlar ise, gerçekte Allah'a karfl› gelmifl-
lerdir. Bu ayetlerden baz›lar› flöyledir:
KKiimm RReessuull''ee iittaaaatt eeddeerrssee,, ggeerrççeekkttee AAllllaahh''aa iittaaaatt eettmmiiflfl
oolluurr.. KKiimm ddee yyüüzz ççeevviirriirrssee,, BBiizz sseennii oonnllaarr››nn üüzzeerriinnee kkoorruu--
yyuuccuu ggöönnddeerrmmeeddiikk.. ((NNiissaa SSuurreessii,, 8800))
fifiüüpphheessiizz ssaannaa bbiiaatt eeddeennlleerr,, aannccaakk AAllllaahh''aa bbii--
aatt eettmmiiflfllleerrddiirr.. AAllllaahh''››nn eellii,, oonnllaarr››nn eelllleerriinniinn
40
üüzzeerriinnddeeddiirr.. fifiuu hhaallddee,, kkiimm aahhddiinnii bboozzaarrssaa,, aarr--
tt››kk oo,, aannccaakk kkeennddii aalleeyyhhiinnee aahhddiinnii bboozzmmuuflfl oolluurr.. KKiimm
ddee AAllllaahh''aa vveerrddii¤¤ii aahhddiinnee vveeffaa ggöösstteerriirrssee,, aarrtt››kk OO
ddaa,, oonnaa bbüüyyüükk bbiirr eecciirr vveerreecceekkttiirr.. ((FFeettiihh SSuurreessii,, 1100))
Peygamberimiz (sav) de, hadis-i fleriflerinde ita-
atin önemini hat›rlatm›fl ve flöyle buyurmufltur:
"Kim bana itaat ederse, muhakkak ki Allah'a itaat et-mifltir. Kim de bana isyan ederse muhakkak kiAllah'a isyan etmifltir."17
Allah, Kuran'da Peygamberimiz (sav)'in mümin-
ler için bir koruyucu ve yönetici oldu¤unu bildirmek-
tedir. Bu nedenle Müslümanlar her konuda Peygambe-
rimiz (sav)'e dan›fl›r, onun fikrini ve r›zas›n› alarak bir
ifle bafllarlard›. Ayr›ca aralar›nda anlaflmazl›¤a düfltük-
leri konularda, çözüm bulamad›klar›nda veya ümme-
tin güvenli¤ine, sa¤l›¤›na, ekonomik durumuna yöne-
lik bir haber ö¤rendiklerinde bunlar› da hemen Pey-
gamberimiz (sav)'e iletir ve ondan en hay›rl› ve güven-
li çözüm veya yöntemi ö¤renerek uygularlard›.
Bu, Allah'›n Kuran'da müminlere emretti¤i çok
önemli bir ahlakt›r. Örne¤in Allah bir ayetinde, tüm
haberlerin peygambere veya onun kendisine vekil k›l-
d›¤› kiflilere iletilmesini emretmektedir. Ayette flöyle
buyrulur:
KKeennddiilleerriinnee ggüüvveenn vveeyyaa kkoorrkkuu hhaabbeerrii ggeellddii¤¤iinnddee,, oonnuu
yyaayygg››nnllaaflfltt››rr››vveerriirrlleerr.. OOyyssaa bbuunnuu ppeeyyggaammbbeerree vvee kkeenn--
ddiilleerriinnddeenn oollaann eemmiirr ssaahhiipplleerriinnee ggööttüürrmmüüflfl oollssaallaarrdd››,,
oonnllaarrddaann ''ssoonnuuçç--çç››kkaarraabbiilleennlleerr'' oonnuu bbiilliirrlleerrddii..
AAllllaahh''››nn üüzzeerriinniizzddeekkii ffaazzll›› vvee rraahhmmeettii oollmmaassaayydd››,,
aazz››nn››zz hhaarriiçç hheerrhhaallddee flfleeyyttaannaa uuyymmuuflflttuunnuuzz.. ((NNiissaa
SSuurreessii,, 8833))
41
Bu elbette ki birçok hayr› ve hikmeti
olan bir emirdir. Herfleyden önce Peygambe-
rimiz (sav)'in her emri ve hükmü Allah'›n korumas›
alt›ndad›r. Dolay›s›yla verdi¤i kararlar daima hay›r olur. Ayr›-
ca Peygamberimiz (sav) ümmetin en ak›ll› ve hikmetli kiflisi-
dir. ‹nsan her iflinde do¤al olarak en ehil, en yüksek akla ve
vicdana sahip olan, en çok güvendi¤i ve emin oldu¤u kifliye
dan›flmak, bir haberi sonuç ç›karmas› için ona götürmek ister.
Peygamberimiz (sav)'in tüm bu özelliklerinin yan›nda,
bütün haberlerin tek bir kiflide toplanmas›n›n bir hikmeti de,
bu haberlerin bütününden daha ak›lc› ve sa¤l›kl› yorumlar
yap›labilecek olmas›d›r. Allah bir baflka ayetinde ise, mümin-
lerin aralar›ndaki anlaflmazl›klarda Peygamberimiz (sav)'i ha-
kem tutmalar›n› bildirmifltir. Bu tür çözümsüzlüklerin hemen
Peygamberimiz (sav)'e iletilmesi Allah'›n emridir ve bu ne-
denle de akla, vicdana ve adaba uygun oland›r. Ayr›ca, Pey-
gamberimiz (sav)'in verdi¤i hükme gönülden ve hiçbir kuflku-
ya kap›lmadan itaat etmek son derece önemlidir. Onun verdi-
¤i karar o insan›n ç›karlar› ile çeliflse de, gerçekten iman eden-
ler bu durumdan hiçbir burukluk duymaz ve hemen raz› ola-
rak peygamberin hükmüne itaat ederler. Allah bu önemli ita-
at özelli¤ini Kuran'da flöyle bildirmifltir:
HHaayy››rr ööyyllee ddee¤¤iill;; RRaabbbbiinnee aannddoollssuunn,, aarraallaarr››nnddaa ççeekkiiflflttiikklleerrii
flfleeyylleerrddee sseennii hhaakkeemm kk››ll››pp ssoonnrraa sseenniinn vveerrddii¤¤iinn hhüükkmmee,, iiççlleerriinn--
ddee hhiiççbbiirr ss››kk››nntt›› dduuyymmaakkss››zz››nn,, ttaamm bbiirr tteesslliimmiiyyeettllee tteesslliimm ooll--
mmaadd››kkççaa,, iimmaann eettmmiiflfl oollmmaazzllaarr.. ((NNiissaa SSuurreessii,, 6655))
Peygamberimiz (sav)'in tüm kararlar›n›n
daima Allah'›n korumas› alt›nda oldu¤unu
fark edemeyen baz› zay›f imanl› ya da iki-
42
43
yüzlü kifliler, Peygamberimiz (sav)'in her konu-
dan haberdar olarak bilgilendirilmesine karfl› ç›k-
m›fl ve bu konuda fitne ç›karmaya çal›flm›fllard›r. Bu
durumun bildirildi¤i ayet flöyledir:
‹‹ççlleerriinnddeenn PPeeyyggaammbbeerrii iinncciitteennlleerr vvee:: ""OO ((hheerr ssöözzüü ddiinnllee--
yyeenn)) bbiirr kkuullaakktt››rr"" ddiiyyeennlleerr vvaarrdd››rr.. DDee kkii:: ""OO ssiizziinn iiççiinn bbiirr
hhaayy››rr kkuullaa¤¤››dd››rr.. AAllllaahh''aa iimmaann eeddeerr,, mmüü''mmiinnlleerree iinnaann››pp--ggüü--
vveenniirr vvee ssiizzddeenn iimmaann eeddeennlleerr iiççiinn bbiirr rraahhmmeettttiirr.. AAllllaahh''››nn eell--
ççiissiinnee eezziiyyeett eeddeennlleerr...... OOnnllaarr iiççiinn aacc›› bbiirr aazzaabb vvaarrdd››rr..""
((TTeevvbbee SSuurreessii,, 6611))
Bu kifliler iman›n özünü kavrayamad›klar› ve Peygam-
berimiz (sav)'i takdir edip tan›yamad›klar› için onun her-
fleyden haberdar olmas›n› cahiliye zihniyeti ile de¤erlendir-
mifllerdir. Çünkü cahiliye insanlar› sahip olduklar› bilgileri
hay›r, güzellik, insanlar›n iyili¤i ve güvenli¤i için kullan-
mazlar. Onlar bunu ancak dedikodu ve fitne için kullan›r,
insanlar› birbirine düflürmeye, tuzaklar kurmaya çal›fl›rlar.
Oysa, Peygamberimiz (sav) kendisine gelen her haberle
hem Müslümanlar›n hem de korumas› alt›ndaki di¤er in-
sanlar›n güvenli¤ini, sa¤l›¤›n›, huzurunu sa¤lam›fl, olas›
tehlikeleri bertaraf ederek, müminlere kurulan tuzaklar›
bozmufl, iman zaafiyeti içinde olanlar› tespit ederek onlar›n
imanlar›n› güçlendirecek önlemler alm›fl, müminleri zay›f-
latacak, flevklerini k›racak tüm ihtimallerin önünü kesmifl,
müminlere güzellik ve hay›r getirecek türlü yöntemler belir-
lemifltir. Bu nedenle Allah ayetlerde onun, "bir hay›r kula-
¤›" oldu¤unu bildirmifltir. Peygamberimiz (sav)'in
her sözü, her karar›, her önlemi müminlere
ve asl›nda tüm insanlara hay›r ve güzellik
getirmifltir.
44
45
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) iinnssaannllaarr›› vviiccddaannllaarr››nn›› eettkkiilleeyyeecceekk flfleekkiillddee hhiikkmmeettllee uuyyaarr››pp kkoorrkkuuttmmuuflflttuurr
Peygamber Efendimiz, kendisine Kuran vahyedildikten
itibaren hayat› boyunca insanlar› Allah'›n dinine ça¤›rm›fl,
onlara do¤ru yolu göstererek rehberlik etmifltir. Kuran'›n bir
ayetinde Peygamberimiz (sav)'in flöyle hitap etmesi bildirilir:
DDee kkii:: ""BBuu,, bbeenniimm yyoolluummdduurr.. BBiirr bbaassiirreett üüzzeerree AAllllaahh''aa ddaavveett
eeddeerriimm;; bbeenn vvee bbaannaa uuyyaannllaarr ddaa.. VVee AAllllaahh''›› tteennzziihh eeddeerriimm,,
bbeenn mmüüflflrriikklleerrddeenn ddee¤¤iilliimm.."" ((YYuussuuff SSuurreessii,, 110088))
Kuran ayetlerinden anlafl›ld›¤› üzere Peygamberimiz
(sav) insanlar› uyar›p korkuturken ve onlara Kuran'›, güzel
ahlak› ö¤retirken birçok zorluklarla karfl›laflm›flt›r. Herkes hi-
dayet ehli olmad›¤› için, k›skançl›¤›ndan, kininden, öfkesin-
den dolay› Peygamberimiz (sav)'e zorluk ç›karanlar, söyledi-
¤i sözü kavrayamayanlar, anlad›¤› halde a¤›rdan alanlar,
Peygamberimiz (sav)'in söylediklerine inand›m dedi¤i halde
gerçekte inanmay›p iki yüzlü davrananlar ve benzeri kötü
ahlak gösterenler olmufltur. Peygamberimiz (sav) bunlara
ra¤men hiçbir zaman y›lmadan dini anlatmaya büyük bir ka-
rarl›l›kla devam etmifltir. Bu kiflilerin tav›rlar› bir ayette flöyle
aç›klan›r:
…… SSiizz KKiittaabb››nn ttüümmüünnee iinnaann››rrss››nn››zz,, oonnllaarr ssiizziinnllee kkaarrflfl››llaaflfltt››kk--
46
llaarr››nnddaa ""iinnaanndd››kk"" ddeerrlleerr,, kkeennddii bbaaflflllaarr››nnaa kkaalldd››kkllaarr››nnddaa iissee,,
ssiizzee oollaann kkiinn vvee ööffkkeelleerriinnddeenn ddoollaayy›› ppaarrmmaakk uuççllaarr››nn›› ››ss››rr››rr--
llaarr.. DDee kkii:: ""KKiinn vvee ööffkkeenniizzllee ööllüünn.."" fifiüüpphheessiizz AAllllaahh,, ssiinneellee--
rriinn öözzüünnddee ssaakkll›› dduurraann›› bbiilleennddiirr.. ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 111199))
Peygamberimiz (sav)'in, münaf›klara karfl› tavr› ve ka-
rarl›l›¤› ise ayette flöyle bildirilir:
KKeennddiilleerriinnee kkiittaapp vveerrddiikklleerriimmiizz,, ssaannaa iinnddiirriilleenn ddoollaayy››ss››yyllaa
sseevviinniirrlleerr;; ffaakkaatt ((MMüüssllüümmaannllaarr››nn aalleeyyhhiinnddee bbiirrlleeflfleenn)) ggrruupp--
llaarrddaann,, oonnuunn bbaazz››ss››nn›› iinnkkaarr eeddeennlleerr vvaarrdd››rr.. DDee kkii:: ""BBeenn,, yyaall--
nn››zzccaa AAllllaahh''aa kkuulllluukk eettmmeekk vvee OO''nnaa oorrttaakk kkooflflmmaammaakkllaa eemm--
rroolluunndduumm.. BBeenn aannccaakk OO''nnaa ddaavveett eeddeerriimm vvee ssoonn ddöönnüüflflüümm
OO''nnaadd››rr.."" ((RRaadd SSuurreessii,, 3366))
Peygamberimiz (sav) münaf›klar› uyarmaya devam et-
mifl, dine ve kendisine karfl› düflmanl›k beslemelerine ra¤men
belki vazgeçerler ve hidayet bulurlar diye onlara dini en etki-
li flekilde anlatm›flt›r. Münaf›klar›n Peygamberimiz (sav)'in
anlatt›klar›na karfl› gösterdikleri tav›r ise Nisa Suresi'nde flöy-
le haber verilir:
SSaannaa iinnddiirriilleennee vvee sseennddeenn öönnccee iinnddiirriilleennee ggeerrççeekktteenn iinnaanndd››kk--
llaarr››nn›› öönnee ssüürreennlleerrii ggöörrmmeeddiinn mmii?? BBuunnllaarr,, ttaa¤¤uutt''uunn öönnüünnddee
mmuuhhaakkeemmee oollmmaayy›› iisstteemmeekktteeddiirrlleerr;; ooyyssaa oonnllaarr oonnuu rreeddddeett--
mmeekkllee eemmrroolluunnmmuuflflllaarrdd››rr.. fifieeyyttaann ddaa oonnllaarr›› uuzzaakk bbiirr ssaapp››kkll››kk--
llaa ssaapp››ttmmaakk iisstteerr.. OOnnllaarraa:: ""AAllllaahh''››nn iinnddiirrddii¤¤iinnee vvee eellççiiyyee
Harun Yahya (Adnan Oktar)
47
48
Harun Yahya (Adnan Oktar)
49
ggeelliinn"" ddeenniillddii¤¤iinnddee,, oo mmüünnaaff››kkllaarr››nn sseennddeenn kkaaççaabbiillddiikklleerriinn--
ccee kkaaççtt››kkllaarr››nn›› ggöörrüürrssüünn.. ((NNiissaa SSuurreessii,, 6600--6611))
Münaf›klar›n bu iki yüzlü tav›rlar›na ra¤men Peygam-
berimiz (sav) onlara ö¤üt vermifl, onlar›n vicdanlar›n› etkile-
yerek, do¤ruyu görmelerini sa¤layacak flekilde onlarla ko-
nuflmufltur. Bir ayette flöyle buyrulur:
‹‹flflttee bbuunnllaarr››nn,, AAllllaahh kkaallpplleerriinnddee oollaann›› bbiillmmeekktteeddiirr.. OO hhaallddee
sseenn,, oonnllaarrddaann yyüüzz ççeevviirr,, oonnllaarraa öö¤¤üütt vveerr vvee oonnllaarraa nneeffiisslleerrii--
nnee iilliiflflkkiinn aaçç››kk vvee eettkkiilleeyyiiccii ssöözz ssööyyllee.. ((NNiissaa SSuurreessii,, 6633))
Kendisine düflman olan insanlara ö¤üt vermek, hatalar›-
n› aç›kça söyleyerek onlar› do¤ru yola ça¤›rmak elbette ki güç
bir sorumluluktur. Ancak, Peygamberimiz (sav) gibi Allah'a
dayan›p güvenen, hidayeti verenin Allah oldu¤unu bilen, in-
sanlardan de¤il sadece Allah'tan korkup sak›nan bir insan
için, her iflte oldu¤u gibi bunda da Allah'›n yard›m› ve kolay-
l›klar vard›r.
Allah Kuran'da birçok ayetinde sap›kl›k içinde olan in-
sanlar› do¤ru yola iletmek, onlar› ar›nd›rmak ve onlara ayet-
lerini ö¤retmek için elçilerini gönderdi¤ini bildirmektedir.
Yukar›da da belirtildi¤i gibi Peygamberimiz (sav) Allah'›n
kendisine verdi¤i bu sorumlulu¤u büyük bir sab›r, flevk ve
kararl›l›kla hayat› boyunca sürdürmüfltür. Vefat›na çok yak›n
bir zaman kala yapt›¤› Veda Hutbesi'nde dahi Müslümanlar›
e¤itmeye ve onlara ö¤üt vermeye devam etmifltir.
Allah'›n Peygamberimiz (sav)'e verdi¤i bu güzel sorum-
luluklar ayetlerde flöyle bildirilir:
ÖÖyyllee kkii ssiizzee,, kkeennddiinniizzddeenn,, ssiizzee aayyeettlleerriimmiizzii ookkuuyyaaccaakk,, ssiizzii
aarr››nndd››rraaccaakk,, ssiizzee KKiittaapp vvee hhiikkmmeettii öö¤¤rreetteecceekk vvee bbiillmmeeddiikkllee--
rriinniizzii bbiillddiirreecceekk bbiirr eellççii ggöönnddeerrddiikk.. ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 115511))
AAnnddoollssuunn kkii AAllllaahh,, mmüümmiinnlleerree,, iiççlleerriinnddee kkeennddiilleerriinnddeenn oonnllaa--
rraa bbiirr ppeeyyggaammbbeerr ggöönnddeerrmmeekkllee llüüttuuffttaa bbuulluunnmmuuflflttuurr.. ((KKii OO))
OOnnllaarraa aayyeettlleerriinnii ookkuuyyoorr,, oonnllaarr›› aarr››nndd››rr››yyoorr vvee oonnllaarraa KKii--
ttaabb›› vvee hhiikkmmeettii öö¤¤rreettiiyyoorr.. OOnnddaann öönnccee iissee oonnllaarr aappaaçç››kk bbiirr
ssaapp››kkll››kk iiççiinnddeeyyddiilleerr.. ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 116644))
OO,, üümmmmîîlleerr iiççiinnddee,, kkeennddiilleerriinnddeenn oollaann vvee oonnllaarraa aayyeettlleerriinnii
ookkuuyyaann,, oonnllaarr›› aarr››nndd››rr››pp--tteemmiizzlleeyyeenn vvee oonnllaarraa kkiittaapp vvee hhiikk--
mmeettii öö¤¤rreetteenn bbiirr eellççii ggöönnddeerreennddiirr.. OOyyssaa oonnllaarr,, bbuunnddaann öönnccee
ggeerrççeekktteenn aaçç››kkççaa bbiirr ssaapp››kkll››kk iiççiinnddee iiddiilleerr.. ((CCuummaa SSuurreessii,, 22))
Hazreti Muhammed (sav)
Allah bir ayetinde, Peygamberimiz (sav)'in ö¤ütlerinin,
hat›rlatma ve uyar›lar›n›n inananlar için "hayat verecek fley-
ler" oldu¤unu bildirmektedir. Ayette flöyle buyrulmaktad›r:
EEyy iimmaann eeddeennlleerr,, ssiizzee hhaayyaatt vveerreecceekk flfleeyylleerree ssiizzii ççaa¤¤››rrdd››¤¤›› zzaa--
mmaann,, AAllllaahh''aa vvee RReessûûllüü''nnee iiccaabbeett eeddiinn.. VVee bbiilliinn kkii mmuuhhaakkkkaakk
AAllllaahh,, kkiiflflii iillee kkaallbbii aarraass››nnaa ggiirreerr vvee ssiizz ggeerrççeekktteenn OO''nnaa ggööttüü--
rrüüllüüpp ttooppllaannaaccaakkss››nn››zz.. ((EEnnffaall SSuurreessii,, 2244))
Bu nedenle Peygamberimiz (sav)'in ça¤r› ve ö¤ütleri
herhangi bir insan›n ça¤r›s› gibi de¤ildir. Bu ça¤r›lara uymak,
insan›n dünyada ve ahirette kurtuluflu demektir. Peygambe-
rimiz (sav)'in her ça¤r›s›nda insan› kötülüklerden, zulümden,
karamsarl›ktan, azaptan kurtaracak hikmetler vard›r. Pey-
gamberimiz (sav)'in her ö¤üdünde Allah'›n ilham› ve koru-
mas› oldu¤u için, samimi bir Müslüman bu ö¤ütlere gönül-
den teslim olarak, hidayet bulur.
Peygamberimiz (sav)'in günümüze ulaflan sözlerinde
onun müminlere verdi¤i güzel ö¤ütler de bulunmaktad›r.
Bunlardan bir tanesi sahabesi Muaz (r.a)'a verdi¤i ö¤üt-
50
Sami Efendi (1838-1912). Cel'i talik levha. Kelam-› kibar;"Hikmetin bafl› Allah korkusudur."
tür. Ona flöyle söyledi¤i aktar›l›r:
"Muaz! Sana Allah'tan korkman›, sözün do¤rusunu söyle-meni, sözünde durman›, emaneti yerine getirmeni, h›yanet-ten uzak kalman›, komflu hakk›n› koruman›, yetime ac›man›,tatl› sözlülü¤ü, bol bol selam vermeni, iflin iyisini yapman›,az tamahkarl›¤›, imana sar›lman›, Kuran'› derinli¤ine anla-man›, ahiret sevgisini, hesaptan korkman›, tevazu kanatlar›-n› indirmeni tavsiye ederim.
Muaz! Seni hikmet sahiplerine sövmekten, do¤ru söyleyeneyalan söylemekten, günahkara boyun e¤mekten, adaletli birhükümdara bafl kald›rmaktan, yeryüzünde fesat ç›karmaktanmen ederim. Muaz! Sana her tafl›n, a¤ac›n ve duvar›n yan›nda neredeolursan ol Allah'tan korkman› iflledi¤in her günah›n ard›ndangizlisine gizli, aleni olan›na da aleni tevbe etmeni tavsiye ede-rim."18
Peygamber Efendimiz, yak›nlar›n› ve Müslümanlar›
böyle e¤itmifl ve onlar› her zaman güzel huylu olmaya ça¤›r-
m›flt›r.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
51
52
53
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) kkoonnuuflflmmaallaarr››nnddaa ddaaiimmaa Allllaahh''›› tteessbbiihh eeddeerrddii
Peygamberimiz (sav), Allah'›n "… Ve O'nu tekbir ede-
bildikçe tekbir et" (‹sra Suresi, 111) ayetiyle bildirdi¤i emri-
ne uygun olarak bir konuyu anlat›rken, müminlere ö¤üt ve-
rirken, insanlara seslenirken veya dua ederken, hep Rabbi-
miz'i en yüce ve en güzel isimleri ile anar, O'nun gücünü, üs-
tünlü¤ünü ve büyüklü¤ünü zikrederdi. Allah, Peygamberi-
miz (sav)'e, insanlara nas›l hitap etmesi gerekti¤ini flu ayet-
lerle bildirmifltir:
DDee kkii:: ""EEyy mmüüllkküünn ssaahhiibbii AAllllaahh''››mm,, ddiilleeddii¤¤iinnee mmüüllkküü vveerriirr--
ssiinn vvee ddiilleeddii¤¤iinnddeenn mmüüllkküü ççeekkiipp--aall››rrss››nn,, ddiilleeddii¤¤iinnii aazziizz kk››--
llaarr,, ddiilleeddii¤¤iinnii aallççaalltt››rrss››nn;; hhaayy››rr SSeenniinn eelliinnddeeddiirr.. GGeerrççeekktteenn
SSeenn,, hheerrflfleeyyee ggüüçç yyeettiirreennssiinn.. GGeecceeyyii ggüünnddüüzzee bbaa¤¤llaayy››pp--kkaa--
ttaarrss››nn,, ggüünnddüüzzüü ddee ggeecceeyyee bbaa¤¤llaayy››pp--kkaattaarrss››nn;; ddiirriiyyii ööllüüddeenn
çç››kkaarr››rrss››nn,, ööllüüyyüü ddee ddiirriiddeenn çç››kkaarr››rrss››nn.. SSeenn,, ddiilleeddii¤¤iinnee hhee--
ssaappss››zz rr››zz››kk vveerriirrssiinn.."" ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 2266--2277))
DDee kkii:: ""SSiinneelleerriinniizzddee oollaann›› --ggiizzlleesseenniizz ddee,, aaçç››¤¤aa vvuurrssaann››zz
ddaa-- AAllllaahh bbiilliirr.. VVee ggöökklleerrddee oollaann›› ddaa,, yyeerrddee oollaann›› ddaa bbiilliirr..
AAllllaahh,, hheerrflfleeyyee ggüüçç yyeettiirreennddiirr.."" ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 2299))
54
DDee kkii:: ""…… HHüükküümm yyaallnn››zzccaa AAllllaahh''››nndd››rr.. OO,, ddoo¤¤rruu hhaabbeerrii vvee--
rriirr vvee OO,, aayy››rrtt eeddeennlleerriinn eenn hhaayy››rrll››ss››dd››rr.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 5577))
DDee kkii:: ""EEyy iinnssaannllaarr,, bbeenn AAllllaahh''››nn ssiizziinn hheeppiinniizzee ggöönnddeerrddii¤¤ii
bbiirr eellççiissii ((ppeeyyggaammbbeerrii))yyiimm.. KKii ggöökklleerriinn vvee yyeerriinn mmüüllkküü yyaall--
nn››zz OO''nnuunndduurr.. OO''nnddaann bbaaflflkkaa iillaahh yyookkttuurr,, OO ddiirriillttiirr vvee ööllddüü--
rrüürr.. ÖÖyylleeyyssee AAllllaahh''aa vvee üümmmmii ppeeyyggaammbbeerr oollaann eellççiissiinnee iimmaann
eeddiinn.. OO ddaa AAllllaahh''aa vvee OO''nnuunn ssöözzlleerriinnee iinnaannmmaakkttaadd››rr.. OOnnaa
iimmaann eeddiinn kkii hhiiddaayyeettee eerrmmiiflfl oolluurrssuunnuuzz.. ((AArraaff SSuurreessii,, 115588))
DDee kkii:: ""RRaabbbbiimmiinn ssöözzlleerrii((nnii yyaazzmmaakk)) iiççiinn ddeenniizz mmüürreekkkkeepp
oollssaa vvee yyaarrdd››mm iiççiinn bbiirr bbeennzzeerriinnii ((bbiirr oo kkaaddaarr››nn››)) ddaahhii ggeettiirr--
sseekk,, RRaabbbbiimmiinn ssöözzlleerrii ttüükkeennmmeeddeenn öönnccee,, eellbbeettttee ddeenniizz ttüükkee--
nniivveerriirrddii.. ((KKeehhff SSuurreessii,, 110099))
DDee kkii:: OO AAllllaahh,, bbiirrddiirr.. AAllllaahh,, SSaammeedd''ddiirr ((hheerrflfleeyy OO''nnaa mmuuhh--
ttaaççtt››rr,, ddaaiimmddiirr,, hhiiççbbiirr flfleeyyee iihhttiiyyaacc›› oollmmaayyaanndd››rr)).. OO,, ddoo¤¤uurr--
mmaamm››flfltt››rr vvee ddoo¤¤uurruullmmaamm››flfltt››rr.. VVee hhiiççbbiirr flfleeyy OO''nnuunn ddeennggii ddee--
¤¤iillddiirr.. ((‹‹hhllaass SSuurreessii,, 11--44))
Peygamberimiz (sav), bir Müslümana ö¤üt verirken de
ona önce Allah'›n Yüceli¤ini hat›rlatm›fl ve flöyle demifltir:
"Allah'tan baflka ilah yoktur, o tektir, fleriksizdir. Arz ve se-man›n mülkü O'na aittir. Bütün hamdler O'nad›r, O herfle-ye kadirdir." de... Tafllanm›fl fleytandan Allah'a s›¤›n."19
Harun Yahya (Adnan Oktar)
55
Hazreti Muhammed (sav)
Peygamber Efendimizin her halini, ahlak›n› ve takvas›n›
kendisine örnek edinen, Kuran'a ve Peygamberimiz (sav)'in
sünnetine uyan her müminin konuflmas› da, insanlara Allah'›,
O'nun gücünü ve büyüklü¤ünü hat›rlatan, daima Allah'a ça-
¤›ran, insanlara Allah'› sevdiren ve O'ndan korkup sak›nma-
lar›na vesile olan bir üslupta olmal›d›r. Müminin her konufl-
mas›nda Allah'› unutmad›¤›, her zaman Rabbimiz'e yöneldi-
¤i belli olmal›d›r.
Peygamberimiz (sav), müminlere her zaman Allah'› sev-
melerini ve kendisini de Allah'› sevdikleri için sevmelerini
ö¤ütlemifltir. Bir hadiste flöyle bildirilmektedir:
"Size vermekte oldu¤u nimetlerinden ötürü Allah'› sevin,beni de Allah beni sevdi¤i için seviniz."20
56
Hüseyin Kutlu,"MaflaAllah"yaz›l› hat.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
57
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) bbiirr ""MMüüjjddeelleeyyiiccii"" iiddii
Allah "Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir flahid, bir
müjde verici ve bir uyar›c› olarak gönderdik" (Ahzab Sure-
si, 45) ayetinde Peygamberimiz (sav)'in bir müjde verici ve
uyar›c› oldu¤unu bildirmektedir. Peygamberimiz (sav), in-
sanlar› hem cehennem azab›na karfl› uyar›p korkutmufl, hem
de onlar› dünyada iyilerin daima üstün gelece¤i, ahirette ise
sonsuz cennet hayat› ile müjdelemifltir. Peygamberimiz
(sav)'in bu özelli¤i Kuran ayetlerinde flöyle bildirilir:
fifiüüpphheessiizz BBiizz sseennii bbiirr mmüüjjddeeccii vvee bbiirr uuyyaarr››cc›› oollaarraakk,, hhaakk ((KKuu--
rraann)) iillee ggöönnddeerrddiikk.. SSeenn cceehheennnneemmiinn hhaallkk››nnddaann ssoorruummlluu ttuu--
ttuullmmaayyaaccaakkss››nn.. ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 111199))
BBiizz oonnuu ((KKuurraann''››)) hhaakk oollaarraakk iinnddiirrddiikk vvee oo hhaakk iillee iinnddii;; ssee--
nnii ddee yyaallnn››zzccaa bbiirr mmüüjjddee vveerriiccii vvee uuyyaarr››pp--kkoorrkkuuttuuccuu oollaarraakk
ggöönnddeerrddiikk.. ((‹‹ssrraa SSuurreessii,, 110055))
GGeerrççeekktteenn oo ((KKuurraann)),, aalleemmlleerriinn RRaabbbbiinniinn ((bbiirr)) iinnddiirrmmeessii--
ddiirr.. OOnnuu RRuuhhuu''ll--eemmiinn iinnddiirrddii.. UUyyaarr››cc››llaarrddaann oollmmaann iiççiinn,, ssee--
nniinn kkaallbbiinniinn üüzzeerriinnee ((iinnddiirrmmiiflflttiirr)).. ((fifiuuaarraa SSuurreessii,, 119922--119944))
BBiizz sseennii aannccaakk bbüüttüünn iinnssaannllaarraa bbiirr mmüüjjddee vveerriiccii vvee uuyyaarr››cc››
oollaarraakk ggöönnddeerrddiikk.. AAnnccaakk iinnssaannllaarr››nn ççoo¤¤uu bbiillmmiiyyoorrllaarr.. ((SSee--
bbee SSuurreessii,, 2288))
Peygamberimiz (sav)'i örnek alarak onun sünnetine
uyanlar da onun gibi insanlar› uyaran ve onlara müjdeler ve-
ren kifliler olmal›d›rlar. Nitekim Peygamberimiz (sav) de üm-
metine müjde verenlerden olmalar›n› flöyle buyurmufltur:
"Kolaylaflt›r›n, güçlefltirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirme-yin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa düflmeyin."21
Müjde vermek, müminlerin flevk ve heyecanlar›n› art›r›r,
yapt›klar› salih amellerde daha gayretli ve baflar›l› olmalar›na
vesile olur. Yapt›¤› ifli, karfl›l›¤›n› cennette bir güzellik olarak
alaca¤›n› umarak yapan kifli, elbette ki iflini monotonluk için-
de, bir al›flkanl›kla veya mecburiyetten yapan kifliden çok da-
ha farkl› bir ruh hali ve tav›r içinde olacakt›r. Allah, bu neden-
le Peygamberimiz (sav)'e "Müminleri haz›rlay›p-teflvik et"
(Nisa Suresi, 84) fleklinde buyurmufltur.
Allah bir baflka ayetinde ise, "Müminlere müjde ver;
Hazreti Muhammed (sav)
58
gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vard›r" (Ahzap
Suresi, 47) fleklinde bildirir. Allah'›n emrine ve Peygamberi-
miz (sav)'in ahlak›na uyan her mümin, tüm Müslümanlar›
müjdelemek ve onlar› teflvik ederek flevklendirmekle sorum-
ludur. Olumsuz konuflmalar yapmak, kolay olan iflleri zor gi-
bi gösterip müminleri y›ld›rmaya çal›flmak, güzellikleri,
Allah'›n Kuran'da verdi¤i müjdeleri unutturarak Müslüman-
lar› gaflete sürüklemek Müslümanca bir tav›r de¤ildir. Kuran
ahlak›na uygun olan, Peygamberimiz (sav) gibi, Allah'›n
Müslümanlara vaat etti¤i güzellikleri s›k s›k hat›rlatmak ve
onlar› hep canl› ve flevkli tutmakt›r.
Peygamberimiz (sav)'e müjdelemesi emredilen konular-
dan biri Allah'›n günahlar› ba¤›fllayan olmas›d›r:
...... DDee kkii:: ""EEyy kkeennddii aalleeyyhhlleerriinnddee oollmmaakk üüzzeerree ööllççüüyyüü ttaaflfl››rraann
kkuullllaarr››mm.. AAllllaahh''››nn rraahhmmeettiinnddeenn uummuutt kkeessmmeeyyiinn.. fifiüüpphheessiizz
AAllllaahh,, bbüüttüünn ggüünnaahhllaarr›› bbaa¤¤››flflllaarr.. ÇÇüünnkküü OO,, bbaa¤¤››flflllaayyaanndd››rr,,
eessiirrggeeyyeennddiirr.."" ((ZZüümmeerr SSuurreessii,, 5533))
BBiizziimm aayyeettlleerriimmiizzee iimmaann eeddeennlleerr ssaannaa ggeellddiikklleerriinnddee,, oonnllaarraa
ddee kkii:: ""SSeellaamm oollssuunn ssiizzee.. RRaabbbbiinniizz rraahhmmeettii KKeennddii üüzzeerriinnee
yyaazzdd›› kkii,, iiççiinniizzddeenn kkiimm bbiirr cceehhaalleett ssoonnuuccuu bbiirr kkööttüüllüükk iiflfllleerr
ssoonnrraa tteevvbbee eeddeerr vvee ((kkeennddiinnii)) ››ssllaahh eeddeerrssee flflüüpphheessiizz,, OO,, bbaa¤¤››flfl--
llaayyaanndd››rr,, eessiirrggeeyyeennddiirr.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 5544))
Di¤er bir müjde konusu ise cennettir:
DDee kkii:: ""SSiizzee bbuunnddaann ddaahhaa hhaayy››rrll››ss››nn›› bbiillddiirreeyyiimm mmii?? KKoorrkkuupp
ssaakk››nnaannllaarr iiççiinn RRaabblleerriinniinn KKaatt››nnddaa,, iiççiinnddee tteemmeellllii kkaallaa--
ccaakkllaarr››,, aalltt››nnddaann ››rrmmaakkllaarr aakkaann cceennnneettlleerr,, tteerrtteemmiizz eeflfllleerr vvee
AAllllaahh''››nn rr››zzaass›› vvaarrdd››rr.. AAllllaahh,, kkuullllaarr›› hhaakkkk››yyllaa ggöörreennddiirr..""
((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 1155))
59
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)),, kkaavvmmiinnee kkeennddiissiinniinn ddee bbiirr iinnssaann oolldduu¤¤uunnuu hhaatt››rrllaattmm››flfltt››rr
‹nkar edenlerin temel özelliklerinden biri, kibirleridir. Bu
kibirleri nedeniyle Allah'›n elçilerine itaat etmeyi reddetmifller
ve itaat etmemek için türlü bahaneler öne sürmüfllerdir. Bu
bahanelerinden biri ise, elçilere ancak insanüstü bir varl›k
olurlarsa itaat edeceklerini söylemeleridir. Alemlere rahmet
olarak gönderilmifl Peygamberimiz (sav) ise kavmine, kendi-
sinin Allah'a kul olan bir insan oldu¤unu, onlar›n bu beklenti-
lerinin yersiz oldu¤unu ve kurtulufla ermek için Allah'a yönel-
melerini söylemifltir. Bu konudaki Kuran ayetlerinde Allah,
Peygamber Efendimize flunlar› söylemesini emretmifltir:
DDee kkii:: ""fifiüüpphheessiizz bbeenn,, aannccaakk ssiizziinn bbeennzzeerriinniizz oollaann bbiirr bbeeflfleerriimm;;
yyaallnn››zzccaa bbaannaa ssiizziinn iillaahh››nn››zz››nn tteekk bbiirr iillaahh oolldduu¤¤uu vvaahhyyoolluunnuu--
yyoorr.. KKiimm RRaabbbbiinnee kkaavvuuflflmmaayy›› uummuuyyoorrssaa,, aarrtt››kk ssaalliihh bbiirr aammeell--
ddee bbuulluunnssuunn vvee RRaabbbbiinnee iibbaaddeettttee hhiiçç kkiimmsseeyyii oorrttaakk ttuuttmmaa--
ss››nn.."" ((KKeehhff SSuurreessii,, 111100))
DDee kkii:: ""EE¤¤eerr yyeerryyüüzzüünnddee ((iinnssaann ddee¤¤iill ddee)) ttaattmmiinn bbuullmmuuflfl yyüürrüü--
yyeenn mmeelleekklleerr oollssaayydd››,, BBiizz ddee oonnllaarraa ggöökktteenn eellççii oollaarraakk eellbbeett--
ttee mmeelleekk ggöönnddeerriirrddiikk.."" DDee kkii:: ""BBeenniimmllee aarraann››zzddaa flflaahhiidd oollaa--
rraakk AAllllaahh yyeetteerr;; kkuuflflkkuussuuzz OO,, kkuullllaarr››nnddaann ggeerrççee¤¤iiyyllee hhaabbeerr--
ddaarrdd››rr,, ggöörreennddiirr.."" ((‹‹ssrraa SSuurreessii,, 9955--9966))
Peygamberimiz (sav), kavmine kendisinin de Müslüman
olmakla ve Allah'a itaat etmekle emrolundu¤unu ve kendisi-
nin sadece uyarmakla sorumlu oldu¤unu, inkar edenlerin ta-
v›rlar›ndan sorumlu tutulmayaca¤›n› da bildirmifltir. Bunu
haber veren ayetler flöyledir:
((DDee kkii::)) ""BBeenn,, aannccaakk bbuu flfleehhrriinn RRaabbbbiinnee iibbaaddeett eettmmeekkllee eemmrroo--
lluunndduumm kkii,, OO,, bbuurraass››nn›› kkuuttlluu vvee ssaayygg››ddee¤¤eerr kk››lldd››.. hheerrflfleeyy
OO''nnuunndduurr.. VVee MMüüssllüümmaannllaarrddaann oollmmaakkllaa eemmrroolluunndduumm.."" ""VVee
KKuurraann''›› ookkuummaakkllaa ddaa ((eemmrroolluunndduumm)).. AArrtt››kk kkiimm hhiiddaayyeettee ggee--
lliirrssee,, kkeennddii nneeffssii iiççiinn hhiiddaayyeettee ggeellmmiiflflttiirr;; kkiimm ssaappaaccaakk oolluurrssaa,,
ddee kkii:: ""BBeenn yyaallnn››zzccaa uuyyaarr››cc››llaarrddaann››mm.."" VVee ddee kkii:: ""AAllllaahh''aa
hhaammddoollssuunn,, OO ssiizzee aayyeettlleerriinnii ggöösstteerreecceekkttiirr,, ssiizz ddee oonnllaarr›› bbiilliipp
ttaann››yyaaccaakkss››nn››zz.."" SSeenniinn RRaabbbbiinn,, yyaapptt››kkllaarr››nn››zzddaann ggaaffiill ddee--
¤¤iillddiirr.. ((NNeemmll SSuurreessii,, 9911--9933))
60
61
62
63
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) MMüüssllüümmaannllaarr››nn üüzzeerrlleerriinnddeekkii zzoorrlluukkllaarr›› kkaalldd››rrmm››flfltt››rr
Peygamberimiz (sav) yukar›da say›lan özellikleri ile,
müminlerin üzerlerinden yük alm›fl, onlar›n ak›l erdireme-
yecekleri veya zorlukla yapacaklar› ifllerde onlara yol gös-
termifltir. Bunun yan›nda, insanlar›n bir k›sm› kendi kendi-
lerine zulmetmeye, kendilerine zorluk ç›karmaya, kendi
ak›llar›ndan kurallar ç›kar›p, bu kurallara uyduklar›nda
kurtulufl bulacaklar›na inanmaya çok yatk›nd›r. Tarih bo-
yunca dinlerin tahrif edilmesinin alt›nda yatan nedenler-
den biri de insanlar›n bu özelli¤idir. Birçok topluluk, din-
de olmayan kurallar uydurmufl, bunlara uyuldu¤unda da
takva olacaklar›na kendilerini ve insanlar› inand›rm›fllar-
d›r. Peygamberimiz (sav)'in en önemli vas›flar›ndan biri
ise, insanlar üzerindeki bu kendi elleriyle oluflturduklar›
zorluklar› kald›rmakt›r. Allah bir ayetinde Peygamberimiz
(sav)'in bu özelli¤ini flöyle bildirir:
OOnnllaarr kkii,, yyaannllaarr››nnddaakkii TTeevvrraatt''ttaa vvee ‹‹nncciill''ddee ((ggeelleeccee¤¤ii))
yyaazz››ll›› bbuullaaccaakkllaarr›› üümmmmii hhaabbeerr ggeettiirriiccii ((NNeebbii)) oollaann eellççiiyyee
((RReessuull)) uuyyaarrllaarr;; oo,, oonnllaarraa mmaarruuffuu ((iiyyiillii¤¤ii)) eemmrreeddiiyyoorr,,
mmüünnkkeerrii ((kkööttüüllüü¤¤üü)) yyaassaakkll››yyoorr,, tteemmiizz flfleeyylleerrii hheellaall,, mmuurrddaarr
flfleeyylleerrii hhaarraamm kk››ll››yyoorr vvee oonnllaarr››nn aa¤¤››rr yyüükklleerriinnii,, üüzzeerrlleerriinn--
ddeekkii zziinncciirrlleerrii iinnddiirriiyyoorr.. OOnnaa iinnaannaannllaarr,, ddeesstteekk oolluupp ssaa--
vvuunnaannllaarr,, yyaarrdd››mm eeddeennlleerr vvee oonnuunnllaa bbiirrlliikkttee iinnddiirriilleenn nnuu--
rruu iizzlleeyyeennlleerr;; iiflflttee kkuurrttuulluuflflaa eerreennlleerr bbuunnllaarrdd››rr.. ((AArraaff SSuu--
rreessii,, 115577))
Ayette bildirilen "a¤›r yük" ve "zincirler" insanlar›n
üzerlerindeki zorluklard›r. Peygamberimiz (sav) ise hem
hayat› ile onlara örnek olup, hem de ayette bildirildi¤i gibi
onlar› iyili¤e davet edip, kötülüklerden sak›nd›rarak, in-
sanlar›n üzerlerinden zorluklar› kald›rm›flt›r.
Peygamberimiz (sav)'in en güzel örnek oldu¤u konu-
lardan biri de takvas› yani sadece Allah'›n r›zas›n› gözeten
64
tavr›d›r. Peygamberimiz (sav) sadece Allah'tan korkup sak›n-
d›¤› ve hiçbir zaman insanlar›n hevalar›na uymad›¤› için da-
ima en do¤ru yolda olmufltur. Kuran ahlak›n›n bu özelli¤i in-
san için büyük bir kolayl›k ve güzelliktir. ‹nsanlar› memnun
etmeye, kendini onlara be¤endirmeye çal›flan, hem Allah'›n
hem de insanlar›n r›zas›n› arayarak, takdir ve övgü peflinde
koflan kifliler için her yapt›klar› ifl büyük bir a¤›rl›kt›r. Böyle
insanlar hem içlerinden geldi¤i gibi, samimi, özgür düflünüp
davranamazlar, hem de her insan› ayn› anda memnun ede-
meyecekleri için arad›klar› övgü ve takdiri de bulamazlar. En
küçük bir hatalar›nda bile pani¤e kap›l›r, gözüne girmeye ça-
l›flt›klar› kiflilerin hoflnutsuz olduklar›n› gördüklerinde onla-
r›n sayg› ve güvenini kaybetme korkusunu tafl›rlar.
Oysa, sadece Allah'›n r›zas›n› gözeten, sadece Allah'tan
korkup sak›nan Müslümanlar hiçbir zaman baflaramayacak-
lar› ve onlara dünyada ve ahirette s›k›nt› ve kay›p getirecek
bir yükün alt›na girmezler. Hiçbir zaman insanlar›n hoflnutlu-
¤u, ne düflündükleri, ay›play›p k›namalar› gibi konularda he-
sap yapmazlar. Bu nedenle her zaman rahat ve huzurludur-
lar. Bir hatalar› oldu¤unda da bunun hesab›n› sadece Allah'a
vereceklerini, sadece Allah'tan ba¤›fllanma dilemeleri gerekti-
¤ini bildikleri için yine bir s›k›nt› ve endifle içinde olmazlar.
‹flte Peygamber Efendimiz hem sözleri hem de hali ile
müminlere ihlasla yaflamay› ö¤retmifl ve bütün insanl›k için
a¤›r bir yük olan "insanlar›n r›zas›n› gözetmeyi" onlar›n s›r-
t›ndan alm›flt›r. Elbette bu, Peygamberimiz (sav)'in inananla-
r›n üzerinden kald›rd›¤› zorluklardan yaln›zca biridir. Hz.
Muhammed (sav), bu flekilde dünyada ve ahirette hay›r ve
güzellik getirecek pek çok konuda tüm Müslümanlara örnek
olmufltur.
Allah, ihlasl› bir insanla, Allah'a efl ve ortaklar koflan
kimsenin bir olmayaca¤›n› ayette flöyle bildirmektedir:
AAllllaahh ((oorrttaakk kkooflflaannllaarr iiççiinn)) bbiirr öörrnneekk vveerrddii:: KKeennddiissii hhaakkkk››nn--
ddaa uuyyuummssuuzz vvee ggeeççiimmssiizz bbuulluunnaann,, ssaahhiipplleerrii ddee ççookk oorrttaakkll››
65
Hazreti Muhammed (sav)
oollaann ((kkööllee)) bbiirr aaddaamm iillee yyaallnn››zzccaa bbiirr kkiiflfliiyyee tteesslliimm oollmmuuflfl bbiirr aaddaamm..
BBuu iikkiissiinniinn dduurruummuu bbiirr oolluurr mmuu?? HHaammdd,, AAllllaahh''››nndd››rr.. HHaayy››rr oonnllaarr››nn
ççoo¤¤uu bbiillmmiiyyoorrllaarr.. ((ZZüümmeerr SSuurreessii,, 2299))
Peygamberimiz (sav)'in, müminlerin üzerlerinden kald›rd›¤›
tek zorluk flirk de¤ildir. Peygamberimiz (sav), insanlara güç gelen,
onlara s›k›nt› veren her türlü zorlu¤u kald›rm›fl, onlar› en kolay ve
en güzel olana ça¤›rm›fl ve herfleyin çözümünü göstermifltir. Bu ne-
denle Peygamber Efendimizin sünnetine uyanlar, huzurlu ve kolay
bir hayat yaflarlar. Peygamberimiz (sav)'in bu konudaki hadis-i fle-
riflerinden baz›lar› flöyledir:
"... Sen, yakini bir imanla, tam bir r›za ile Allah için çal›flmayamuktedir olabilirsen çal›fl; flayet buna muktedir olamazsan, hoflunagitmeyen fleyde sab›rda çok hay›r var. fiunu da bil ki nusret sab›r-la birlikte gelir, kurtulufl da s›k›nt›yla gelir, zorlukta da kolayl›kvard›r, bir zorluk iki kolayl›¤a asla galebe çalamayacakt›r."22
"Zorluk gelip flu kayan›n içine girse mutlaka kolayl›k peflinden ge-lip içeri girer ve oradan zorlu¤u ç›kar›r."23
66
67
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizz mmüümmiinnlleerree ççookk ddüüflflkküünn vvee flfleeffkkaattlliiyyddii
Peygamber Efendimiz çok içli, flefkatli, anlay›fll›, sevgi
dolu bir insand›. Dostlar›n›n, yak›nlar›n›n, kendisine tabi
olan tüm müminlerin maddi ve manevi her türlü sorunu ile
ilgilenir, sa¤l›klar›, güvenlikleri, nefleleri için tüm tedbirleri
al›r, onlara koruyucu kanatlar›n› gerer, imanlar›n› ve takvala-
r›n› sürekli takviye ederek ahiret hayatlar›n› düflünürdü. Pey-
gamberimiz (sav)'in bu tüm insanl›¤a örnek olan güzel özel-
likleri ayetlerde flöyle bildirilmektedir:
AAnnddoollssuunn ssiizzee,, iiççiinniizzddeenn ss››kk››nntt››yyaa ddüüflflmmeenniizz OO''nnuunn ggüüccüünnee
ggiiddeenn,, ssiizzee ppeekk ddüüflflkküünn,, mmüümmiinnlleerree flfleeffkkaattllii vvee eessiirrggeeyyiiccii oollaann
bbiirr eellççii ggeellmmiiflflttiirr.. ((TTeevvbbee SSuurreessii,, 112288))
""VVee mmüümmiinnlleerrddeenn,, ssaannaa ttaabbii oollaannllaarraa ((kkoorruuyyuuccuu)) kkaannaattllaarr››--
nn›› ggeerr.."" ((fifiuuaarraa SSuurreessii,, 221155))
Peygamberimiz (sav)'in e¤itti¤i müminler de onun güzel
özelliklerini kendilerine örnek ald›klar› için, Kuran'da da zik-
redilerek tüm insanl›¤a duyurulan fedakarl›klarda, flefkatli
ve merhametli tav›rlarda bulunmufllard›r. Bir ayette mümin-
lerin birbirleri için yapt›klar› fedakarl›k flöyle anlat›l›r:
KKeennddiilleerriinnddeenn öönnccee oo yyuurrdduu ((MMeeddiinnee''yyii)) hhaazz››rrllaayy››pp iimmaann››
((ggöönnüülllleerriinnee)) yyeerrlleeflflttiirreennlleerr iissee,, hhiiccrreett eeddeennlleerrii sseevveerrlleerr vvee oonn--
68
llaarraa vveerriilleenn flfleeyylleerrddeenn ddoollaayy›› iiççlleerriinnddee bbiirr iihhttiiyyaaçç ((aarrzzuussuu))
dduuyymmaazzllaarr.. KKeennddiilleerriinnddee bbiirr aaçç››kkll››kk ((iihhttiiyyaaçç)) oollssaa bbiillee ((kkaarr--
ddeeflfllleerriinnii)) öözz nneeffiisslleerriinnee tteerrcciihh eeddeerrlleerr.. KKiimm nneeffssiinniinn ''cciimmrrii vvee
bbeenncciill ttuuttkkuullaarr››nnddaann'' kkoorruunnmmuuflflssaa,, iiflflttee oonnllaarr,, ffeellaahh ((kkuurrttuu--
lluuflfl)) bbuullaannllaarrdd››rr.. ((HHaaflflrr SSuurreessii,, 99))
Peygamberimiz (sav)'in e¤itti¤i ve Kuran ayetlerine gö-
nülden ba¤l› müminler, esirlere karfl› dahi koruyucu tav›rlar
göstermifllerdir. Onlar›n bu örnek ahlaklar› ayetlerde flöyle
bildirilir:
KKeennddiilleerrii,, oonnaa dduuyydduukkllaarr›› sseevvggiiyyee rraa¤¤mmeenn yyeemmee¤¤ii,, yyookkssuullaa,,
yyeettiimmee vvee eessiirree yyeeddiirriirrlleerr.. ""BBiizz ssiizzee,, aannccaakk AAllllaahh''››nn yyüüzzüü ((rr››--
zzaass››)) iiççiinn yyeeddiirriiyyoorruuzz;; ssiizzddeenn nnee bbiirr kkaarrflfl››ll››kk iissttiiyyoorruuzz,, nnee bbiirr
tteeflfleekkkküürr.. ÇÇüünnkküü bbiizz,, aass››kk ssuurraattll››,, zzoorrlluu bbiirr ggüünn nneeddeenniiyyllee
RRaabbbbiimmiizz''ddeenn kkoorrkkuuyyoorruuzz.."" ((‹‹nnssaann SSuurreessii,, 88--1100))
Peygamber Efendimiz ashab›na da merhametli olmalar›-
n› hat›rlatm›fl ve onlara en güzel örnek olmufltur:
"Merhamet edin, merhamet olunas›n›z. Af edin, af olunas›n›z.Yaz›k, laf ebesi olanlara. Yaz›k günahlar›na bilerek devam edip,isti¤far etmeyenlere."24
"Merhamet etmeyene merhamet edilmez."25
"Allah refikdir (merhametli ve flefkatli), r›fk› sever ve r›fkamükabil verdi¤ini baflka hiçbir fleyle vermez."26
Harun Yahya (Adnan Oktar)
69
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn mmüümmiinnlleerr iiççiinn bbaa¤¤››flflllaannmmaa ddiilleemmeessii vvee dduuaa eettmmeessii
Peygamberimiz (sav)'in müminlere olan sevgisinin ve düfl-
künlü¤ünün bir sonucu olarak, onlar›n hatalar› için Allah'tan ba-
¤›fllanma dilemifltir. Allah'›n kutlu Peygamber Efendimize bu ko-
nudaki emirleri ise flu flekildedir:
EEyy PPeeyyggaammbbeerr,, mmüümmiinn kkaadd››nnllaarr,, AAllllaahh''aa hhiiççbbiirr flfleeyyii oorrttaakk kkooflflmmaa--
mmaakk,, hh››rrss››zzll››kk yyaappmmaammaakk,, zziinnaa eettmmeemmeekk,, ççooccuukkllaarr››nn›› ööllddüürrmmeemmeekk,,
eelllleerrii vvee aayyaakkllaarr›› aarraass››nnddaa bbiirr iiffttiirraa ddüüzzüüpp--uuyydduurrmmaammaakk ((ggaayyrrii
mmeeflflrruu oollaann bbiirr ççooccuu¤¤uu kkooccaallaarr››nnaa ddaayyaanndd››rrmmaammaakk)),, mmaa''rruuff ((iiyyii,,
ggüüzzeell vvee yyaarraarrll›› bbiirr iiflfl)) kkoonnuussuunnddaa iissyyaann eettmmeemmeekk üüzzeerree,, ssaannaa bbiiaatt
eettmmeekk aammaacc››yyllaa ggeellddiikklleerrii zzaammaann,, oonnllaarr››nn bbiiaattllaarr››nn›› kkaabbuull eett vvee
oonnllaarr iiççiinn AAllllaahh''ttaann mmaa¤¤ffiirreett iissttee.. fifiüüpphheessiizz AAllllaahh,, ççookk bbaa¤¤››flflllaa--
yyaanndd››rr,, ççookk eessiirrggeeyyeennddiirr.. ((MMüümmtteehhiinnee SSuurreessii,, 1122))
fifiuu hhaallddee bbiill;; ggeerrççeekktteenn,, AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaa iillaahh yyookkttuurr.. HHeemm kkeennddii
ggüünnaahh››nn,, hheemm mmüü''mmiinn eerrkkeekklleerr vvee mmüü''mmiinn kkaadd››nnllaarr iiççiinn mmaa¤¤ffiirreett ddii--
llee.. AAllllaahh,, ssiizziinn ddöönnüüpp--ddoollaaflflaaccaa¤¤››nn››zz yyeerrii bbiilliirr,, kkoonnaakkllaammaa yyeerriinniizzii
ddee.. ((MMuuhhaammmmeedd SSuurreessii,, 1199))
""…… BBööyylleelliikkllee,, sseennddeenn kkeennddii bbaazz›› iiflfllleerrii iiççiinn iizziinn iisstteeddiikklleerrii zzaammaann,, ddii--
lleeddiikklleerriinnee iizziinn vveerr vvee oonnllaarr iiççiinn AAllllaahh''ttaann bbaa¤¤››flflllaannmmaa ddiillee.. fifiüüpphhee--
ssiizz AAllllaahh,, bbaa¤¤››flflllaayyaanndd››rr,, eessiirrggeeyyeennddiirr.."" ((NNuurr SSuurreessii,, 6622))
Allah Tevbe Suresi'nde ise, Peygamberimiz (sav)'e müminler
için dua etmesini flöyle bildirmektedir:
…… OOnnllaarraa dduuaa eett.. DDoo¤¤rruussuu,, sseenniinn dduuaann,, oonnllaarr iiççiinn ''bbiirr ssüükkûûnneett vvee
hhuuzzuurrdduurr..'' AAllllaahh iiflfliitteennddiirr,, bbiilleennddiirr.. ((TTeevvbbee SSuurreessii,, 110033))
Ayette bildirildi¤i gibi Peygamberimiz (sav)'in duas› mümin-
ler için bir sukunete ve huzura vesile olmaktad›r. fiunu hiç unutma-
mak gerekir ki, kalbe huzur ve sukunet veren sadece Allah't›r.
Allah, müminlerin velisi, koruyucusu olarak vekil k›ld›¤› peygam-
berinin duas›n› müminlerin rahatl›¤›, huzuru için vesile etmektedir.
Rabbimiz'in flefkati, merhameti, müminleri esirgeyen ve koruyan
olmas› Peygamberimiz (sav)'in ahlak›nda en fazlas›yla tecelli et-
mektedir.
Peygamber Efendimiz bir sözlerinde müminlere dua hakk›nda
önemli bir konuyu flöyle hat›rlatm›fllard›r:
"‹cabetten emin olarak Allah'a dua edin."27
70
71
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn,, MMüüssllüümmaannllaarr››nn mmeennffaaaattii iiççiinn aalldd››¤¤›› ssaaddaakkaallaarr oonnllaarr››nn tteemmiizzlleennmmeessiinnee vveessiillee oollmmuuflflttuurr
Allah, Tevbe Suresi'nin 103. ayetinin bafl›nda, "Onlar›n malla-
r›ndan sadaka al, bununla onlar› temizlemifl, ar›nd›rm›fl olur-
sun…" fleklinde buyurmaktad›r. Yani Allah çok sevgili kulu olan
Peygamberimiz (sav)'in, Müslümanlar›n menfaati için ald›¤› sada-
kalar› vesile ederek, müminleri temizleyip ar›nd›raca¤›n› bildir-
mektedir. Peygamber Efendimiz Allah'›n elçisidir ve her sözünde
ve her tavr›nda Rabbimiz'in emirlerine ve gösterdi¤i yola uymak-
tad›r. Peygamberimiz (sav)'in güzel ahlak›n›n ve üstün tavr›n›n
kayna¤›, onun flirk koflmadan, baflka bir yol gösterici ve ilah ara-
madan, her zaman Allah'a yönelmesidir. Allah'›n kendisine buyur-
du¤u her emri yerine getirdi¤i için, tüm alemlere örnek, eflsiz gü-
zellikte bir ahlak ve tav›r kazanmaktad›r.
Bu gerçek, bütün Müslümanlar için yol gösterici olmal› ve
inananlar, sadece Allah'›n vahyi olan Kuran'a uyarak ve Peygam-
berimiz (sav)'in ö¤retti¤i güzel ahlak› yaflayarak, tüm alemlere ör-
nek bir tav›r ve ahlak göstermelidirler.
72
73
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) mmüümmiinnlleerrllee iissttiiflflaarree eeddeerrddii
Peygamberimiz (sav) Allah'›n emrine uyarak, müminlerle istiflare
eder, onlar›n fikirlerini al›rd›. Bu konunun emredildi¤i ayet flöyledir:
…… ÖÖyylleeyyssee oonnllaarr›› bbaa¤¤››flflllaa,, oonnllaarr iiççiinn bbaa¤¤››flflllaannmmaa ddiillee vvee iiflfl kkoonnuussuunnddaa oonn--
llaarrllaa mmüüflflaavveerree eett.. EE¤¤eerr aazzmmeeddeerrsseenn aarrtt››kk AAllllaahh''aa tteevveekkkküüll eett.. fifiüüpphheessiizz
AAllllaahh,, tteevveekkkküüll eeddeennlleerrii sseevveerr.. ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 115599))
Peygamberimiz (sav), müminlerin de fikirlerini ald›ktan sonra, ka-
rar›n› verir ve sonucu için Allah'a tevekkül ederdi. Unutulmamas› ge-
reken çok önemli bir gerçek, al›nan kararlar›n hepsinin Allah Kat›nda
önceden belli oldu¤udur. Allah kaderde her karar›, her karar›n sonucu-
nu belirlemifltir. Bir konu hakk›ndaki istiflare ve sonra konuyu bir hük-
me veya sonuca ba¤lamak ise müminler için bir ibadettir. Peygamberi-
miz (sav) bu gerçe¤i bilerek, müminlere dan›flm›fl, karar›n› vermifl an-
cak karar›n sonucu için Allah'a güvenerek, Allah'›n en hay›rl› sonucu
yarataca¤›n› bilmifltir.
‹stiflare etmek müminler için de güzel ve hay›rl› sonuçlar getirebi-
lecek bir tav›rd›r. Herfleyden önce, istiflare eden kifli tevazulu davrana-
rak güzel ahlak göstermektedir. Örne¤in Peygamberimiz (sav) ümme-
tinin içinde en fazla akla sahip, en basiretli ve en ferasetli olan kiflidir.
Buna ra¤men çevresindekilere dan›flmas›, onlar›n fikirlerini ö¤renmesi,
onlar›n bir konuya getirecekleri çözümlerin neler olaca¤›n› sormas›,
74
75
onun ne kadar alçakgönüllü bir insan oldu¤unun göstergesidir.
Müminler de, her konuda tevazu gösterip, "bunu benden iyi zaten
kimse bilemez" demeden, di¤er kiflilere dan›flt›klar›nda bunun hay›r ve
güzelliklerini pek çok aç›dan göreceklerdir. Böylelikle Peygamber Efen-
dimizin bir tavr›n› uygulay›p ona benzeyecekler, müminlere gösterdik-
leri tevazu ve sayg› nedeniyle de Allah'›n ve müminlerin sevgisini kaza-
nacaklard›r. Bütün bunlar›n yan›s›ra ak›llar›n› be¤enmek gibi bir bela-
dan uzak durmufl olacaklard›r. Ayr›ca Allah Kuran'da, "… Ve her bilgi
sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vard›r" (Yusuf Suresi, 76) fleklin-
de bildirmektedir. Dolay›s›yla insan sadece kendi akl›na güvenmeyip,
baflkalar›n›n ak›l, düflünce ve bilgi birikimlerinden faydaland›¤›nda,
çok daha iyi sonuçlar elde edebilir. Tek ak›l yerine, dan›flt›¤› kifli say›s›n-
ca, örne¤in 10 akla sahip olur. Peygamberimiz (sav), müminlere birbir-
leriyle istiflare etmelerini flöyle hat›rlatm›flt›r:
"Kim bir ifle giriflmek ister de o hususta Müslüman biri ile müflavereederse Allah onu ifllerin en do¤rusunda muvaffak k›lar."28
Allah'›n Kuran'da insanlar için gösterdi¤i her yol ve Peygamberi-
miz (sav)'in üzerinde gördü¤ümüz her tav›r bizim için en hay›rl›s› ve en
güzelidir. ‹stiflare etmek bunlardan biridir. Bu nedenle Allah'›n emirleri-
ni çok iyi bilmek ve Peygamber Efendimizi çok iyi tan›mak, ibadetleri-
mizi en güzeliyle yerine getirmek ve en güzel ahlaka sahip olmak için
çok önemlidir.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
76
77
78
Hazreti Muhammed (sav)
Allllaahh,, PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''eeüünn vvee flfleerreeff vveerrmmiiflflttiirr
SSeenniinn zziikkrriinnii ((flflaann››nn››)) yyüücceellttmmeeddiikk mmii?? ((‹‹nnflfliirraahh SSuurreessii,, 44))
Yukar›daki ayette de belirtildi¤i gibi, Peygamberimiz
(sav), Allah'›n izniyle hem yaflad›¤› dönemde hem de vefa-
t›ndan sonra bütün insanlarca tan›nm›flt›r. Vefat›ndan 1400
y›l sonra dahi tüm dünyaca tan›nmakta ve bilinmektedir.
1400 y›ld›r, milyarlarca insan Peygamberimiz (sav)'e sevgi
ve sayg› ile ba¤lanm›fl, onu görmedi¤i halde ona çok yak›n
olmufl, cennette onunla sonsuza kadar birlikte olmak için
dua etmifltir ve etmektedir.
Allah Kuran'da Peygamberimiz (sav) ile ilgili olarak
flöyle buyurmaktad›r:
""HHiiçç flflüüpphheessiizz oo ((KKuurraann)),, flfleerreeffllii bbiirr eellççiinniinn kkeessiinn
ssöözzüüddüürr.."" ((HHaakkkkaa SSuurreessii,, 4400))
Allah Kuran'da Hz. Nuh, Hz. ‹lyas, Hz. Musa ve Hz.
Harun gibi birçok peygamberin de hay›rl› ve flerefli isimle-
ri oldu¤unu bildirmektedir. ‹nsanlar›n büyük bir bölümü
hayatlar› boyunca ün ve fleref peflinde koflarlar. Bunun için
h›rs yapar, geçici olan dünya nimetlerine kendilerini kapt›-
r›rlar. Ya da kibirlenerek fl›mar›rlar. fieref peflinde koflarken,
fleref ve onurlar›n› kaybetmifl olurlar.
Oysa ün ve fleref bir insana ancak Allah Kat›ndan ve-
rilir. Ve Allah bir insana flerefin Kuran ahlak›n›n yaflanmas›
ile geldi¤ini bildirmektedir. Bir ayette flöyle buyrulmakta-
d›r:
EE¤¤eerr hhaakk,, oonnllaarr››nn hheevvaa ((iisstteekk vvee ttuuttkkuu))llaarr››nnaa uuyyaaccaakk ooll--
ssaayydd›› hhiiçç ttaarrtt››flflmmaass››zz,, ggöökklleerr,, yyeerr vvee bbuunnllaarr››nn iiççiinnddee oollaann
hheerrkkeess ((vvee hheerrflfleeyy)) bboozzuullmmaayyaa uu¤¤rraarrdd››.. HHaayy››rr,, BBiizz oonnllaarraa
kkeennddii flflaann vvee flfleerreeff ((zziikkiirr))lleerriinnii ggeettiirrmmiiflfl bbuulluunnuuyyoorruuzz,, ffaa--
kkaatt oonnllaarr kkeennddii zziikkiirrlleerriinnddeenn yyüüzz ççeevviirriiyyoorrllaarr.. ((MMüümmiinnuunn
SSuurreessii,, 7711))
Bir insan›n dünya hayat›nda onurlu ve flerefli
bir yaflam sürmesinin tek yolu Allah'›n
79
vahyi olan Kuran'a ve Peygamberimiz (sav)'in üs-
tün ahlak›na uymas›d›r. Bunlar›n d›fl›ndaki yolla-
r›n insanlara dünyada da ahirette de kay›ptan baflka
bir fley getirmeyece¤i aç›k ve kesin bir gerçektir.
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn iinnccee ddüüflflüünncceellii vvee nneezzaakkeettllii oollmmaass››
Peygamberimiz (sav)'in döneminde çevresinde bulunan
insanlar›n baz›lar›n›n görgü ve kültür seviyeleri düflüktü. Bu
kiflilerin ince düflünceli olmad›klar›, rahats›zl›k verebilecek ta-
v›rlar› hesaplayamad›klar› baz› ayetlerden anlafl›lmaktad›r.
Örne¤in evlere ön kap›lar›ndan de¤il de arka kap›lar›ndan gir-
dikleri, Peygamberimiz (sav)'in evine yemek saatinde geldikle-
ri ya da uzun uzun konuflup Peygamber Efendimizin vaktini
ald›klar› ayetlerde bildirilmektedir. Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed (sav) ise, son derece ince düflünceli, nezaketli, sab›rl›,
bu kiflilere hoflgörü ile yaklaflan, içli ve çok medeni bir insan-
d›r. Çevresindeki kiflilerin rahats›zl›k verici tav›rlar›n› her za-
man güzellikle uyarm›fl, onlar›n gönüllerini alm›fl ve büyük bir
sab›r ve emekle onlar› e¤itmifltir. Ve bu ahlak›yla da tüm mü-
minlere çok güzel bir örnek olmufltur.
Sonsuz merhamet ve flefkat sahibi olan Rabbimiz, Pey-
gamberimiz (sav)'e bu konuda da yard›mc› olmufl, onu ayetle-
ri ile desteklemifltir. Bu konudaki ayetlerden biri flöyledir:
EEyy iimmaann eeddeennlleerr ((rraassttggeellee)) PPeeyyggaammbbeerriinn eevvlleerriinnee ggiirrmmeeyyiinn,,
((BBiirr bbaaflflkkaa iiflfl iiççiinn ggiirrmmiiflflsseenniizz iillllee ddee)) yyeemmeekk vvaakkttiinnii bbeekklleemmee--
yyiinn.. ((AAmmaa yyeemmee¤¤ee)) ççaa¤¤rr››lldd››¤¤››nn››zz zzaammaann ggiirriinn,, yyeemmee¤¤ii yyiiyyiinnccee
ddaa¤¤››ll››nn vvee ((uuzzuunn)) ssöözzee ddaallmmaayy››nn.. GGeerrççeekktteenn bbuu,, ppeeyyggaammbbeerree
eezziiyyeett vveerrmmeekkttee vvee oo ddaa ssiizzddeenn uuttaannmmaakkttaadd››rr;; ooyyssaa AAllllaahh,,
hhaakk ((kk›› aaçç››kkllaammaakk))ttaann uuttaannmmaazz.. ((AAhhzzaapp SSuurreessii,, 5533))
Sahabelerin birçok rivayetinde de Peygamber Efendimi-
zin nezaketli, ince düflünceli tav›rlar›na örnek veril-
mektedir. Peygamber Efendimiz, hem bir
Harun Yahya (Adnan Oktar)
80
Hazreti Muhammed (sav)
peygamber olmas›, hem de bir devlet baflkan› ol-
mas› itibariyle, her kesimden insanla sürekli irti-
bat halinde olmufl; devlet ve kabile reislerinden zengin
kimselere, fakir, zay›f, kimsesiz yetimlerden kad›n ve ço-
cuklara kadar herkesle görüflmüfltür. Tüm bu sosyal yap›-
lar›, yaflay›fl tarzlar›, huylar›, al›flkanl›klar› birbirinden ta-
mamen farkl› olan insanlarla, her alanda iyi bir diyalog
kurmufl, hepsinin gönlünü hofl tutmufl, her birine karfl› ne-
zaketli, anlay›fll›, sab›rl› ve güzel bir tav›r göstermifltir.
Peygamber Efendimizin çevresinde bulunan yak›n sa-
habelerinin aktard›klar› olaylardan da anlafl›ld›¤› gibi Pey-
gamber Efendimiz, "son derece nazik, nezih, zarif, latif ve
ince düflünceli" idi. Edep, terbiye ve görgü kurallar›n› ha-
yat›nda en güzel ve en ideal flekliyle uyguluyordu.
Hz. Ayfle (ra), "Resulullahtan daha güzel ahlâka sahip hiçkimse yoktur. Ashab›ndan ve ailesinden birisi kendisine seslenin-ce, 'Buyurun' diye karfl›l›k verirdi. Bu sebeple Allah, ona, 'Senyüksek bir ahlâk üzeresin' buyurmufltur"29 diyerek Peygamber
Efendimizde gördü¤ü güzel ahlak› anlatm›flt›r.
Peygamber Efendimizin evinde yetiflen ve y›llarca ona
hizmet eden Hz. Enes (ra), Peygamberimiz (sav)'in eflsiz
nezaketini flöyle anlatm›flt›r:
"Kendisine bir fley soran› can kula¤›yla dinler, soruyu so-ran yan›ndan ayr›lmad›kça, onu terk etmezdi. Resulullahile bir kimse tokalafl›rsa veya bir kimse tokalaflmak içinelini uzatt›¤›nda, karfl›s›ndaki kifli elini çekmeden Resu-lullah elini çekmezdi. Biriyle yüz yüze gelince de, karfl›-s›ndaki, yüzünü çevirip ayr›lmad›kça Resulullah o kimse-den yüzünü çevirmezdi. Önüne oturan kimseye hiçbir za-man ayaklar›n› uzatmazd›. Karfl›laflt›¤› kimseye önce ken-disi selâm verirdi. Ashab›yla tokalaflmaya önce kendisibafllard›." "Sahabîlerine güzel unvanlar verirdi. Hz. Ali'ye 'EbûTurab', bir baflka Sahabîsine 'Ebû Hüreyre' gibi lâkaplar
vermiflti. Onlara fleref kazand›rmak için, hofllar›nagiden isimle ça¤›r›rd›."
"Kimsenin sözünü kesmezdi. Konuflmas›n›
81
yar›da b›rakmazd›. Konufltu¤u kifli sözünü bitirmedenyahut gitmek üzere aya¤a kalkmadan sohbetine devam
ederdi.
"Resul-i Ekrem'e on sene hizmet ettim. Vallahi, bana 'Öf' bi-le demedi. Yapmakta gecikti¤im veya yapmad›¤›m bir emrin-den dolay› beni azarlamad›¤› gibi, ailesinden azarlayan olur-sa, onlara da, 'Ona dokunmay›n. Bu ifli yapmas› takdir edil-mifl olsayd› yapard›' buyururdu."
"Bir gün bir ifl için bir yere gitmemi emir buyurdu. Huzurla-r›ndan ç›kt›ktan sonra sokakta birkaç çocu¤un oynad›¤›n›gördüm ve onlar› seyretmeye dald›m. Derken arkadan birisiiki eliyle bafl›m› tuttu. Döndü¤ümde bakt›m ki, kendisi. Gülü-yor. Bana: 'Enesçi¤im sana söyledi¤im yere gittin mi?' dedi.
'Hay›r, daha gitmedim, gidece¤im' dedim. 'Ben ona senelerce hizmet ettim. Vallahi bir defa olsun yapt›-¤›m bir ifl için 'Niçin yapt›n?', yapmad›¤›m bir ifl için 'Niçinyapmad›n?' dedi¤ini hat›rlam›yorum."30
Peygamberimiz (sav) hayat› boyunca binlerce insan› e¤it-
mifl, dini, güzel ahlak› bilmeyen insanlar›n güzel tav›rl›, ince
düflünceli, fedakar, üstün ahlakl› insanlar olmalar›na vesile ol-
mufltur. Kendisinden sonra da sözleri, tavr› ve ahlak› ile mil-
yonlarca insan›n e¤itimine vesile olan Peygamberimiz (sav),
çok hay›rl› bir yol gösterici ve e¤iticidir.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Mahmud Celaleddin. Celi sülüs levha. Arapça beyit;"Muhammed insand›r ama, her insan gibi de¤ildir.Tafllar aras›nda yakut ne ise öyledir."
82
83
Allllaahh PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''ii hheerr zzaammaann kkoorruummuuflflttuurr
Allah, Peygamberimiz (sav)'in ve tüm müminlerin
yard›mc›s› ve koruyucusudur. Allah, Peygamberimiz
(sav)'e her zaman yard›m etmifl, onun için zorluklar› ko-
layl›klara çevirmifl, yolunu açm›fl, onu maddi ve manevi
olarak güçlendirmifl, salih müminlerle desteklemifl, düfl-
manlar›n›n ise basiretlerini kapatarak, güçlerini alarak, tu-
zaklar›n› bozarak Peygamberimiz (sav)'e zarar vermeleri-
ni engellemifltir. Allah Tevbe Suresi'nde, Peygamberimiz
(sav)'in yard›mc›s› oldu¤unu flöyle bildirir:
SSiizz OO''nnaa ((ppeeyyggaammbbeerree)) yyaarrdd››mm eettmmeezzsseenniizz,, AAllllaahh OO''nnaa
yyaarrdd››mm eettmmiiflflttiirr…… ((TTeevvbbee SSuurreessii,, 4400))
Ayette bildirildi¤i gibi, Peygamberimiz (sav) hiçbir
zaman baflkalar›na muhtaç olmam›fl, Allah ona her zaman
yard›m etmifltir. Bu nedenle Peygamberimiz (sav)'in ya-
n›nda bulunan hiç kimse yapt›¤› hizmet veya yard›mlar-
dan dolay› Peygamber Efendimizi minnet alt›nda b›raka-
maz. Çünkü gerçekte Peygamberimiz (sav)'e yard›m eden
Allah't›r ve o kifli olmasa da Allah baflka bir insan›, melek-
lerini veya cinleri vesile edip Peygamberimiz Hz. Muham-
med (sav)'e yard›m eder.
Allah bir baflka ayetinde ise, Peygamberimiz (sav)'e
insanlardan korkmadan büyük bir cesaretle, hak olarak
bildi¤i dini, insanlara tebli¤ etmesini bildirmifl ve onu ko-
ruyaca¤›n› vaad etmifltir. Ayette flöyle buyrulur:
EEyy ppeeyyggaammbbeerr,, RRaabbbbiinnddeenn ssaannaa iinnddiirriilleennii tteebbllii¤¤ eett..
EE¤¤eerr ((bbuu ggöörreevviinnii)) yyaappmmaayyaaccaakk oolluurrssaann,, OO''nnuunn eellççiillii--
¤¤iinnii tteebbllii¤¤ eettmmeemmiiflfl oolluurrssuunn.. AAllllaahh sseennii iinnssaannllaarr--
ddaann kkoorruuyyaaccaakktt››rr.. fifiüüpphheessiizz,, AAllllaahh,, kkaaffiirr oollaann
84
bbiirr ttoopplluulluu¤¤uu hhiiddaayyeettee eerrddiirrmmeezz.. ((MMaaiiddee
SSuurreessii,, 6677))
Allah'›n gücünü, olaylar›n iç yüzünü kavrayama-
yan s›¤ ve dar görüfllü inkarc›lar, Peygamberimiz (sav)'e
karfl› üstün gelebileceklerini, onu korkutabileceklerini veya
etkisiz b›rakabileceklerini sanm›fllar ve bu nedenle sürekli
tuzaklar kurmufllard›r. Bu insanlar, Allah'›n Peygamberimiz
(sav)'in üzerindeki korumas›n›n fark›nda de¤ildirler ve bu-
nu kavrayamamaktad›rlar. Kendilerini Peygamberimiz
(sav)'den çok daha üstün ve güçlü zannetmifllerdir. Ancak
Allah, hepsinin biraraya gelerek kurduklar› çok detayl› tu-
zaklar› bozmufl, hatta bir mucize olarak kurduklar› tuzakla-
r› kendi aleyhlerine döndürmüfltür. Hiçbir tuzaklar› ifle ya-
ramam›flt›r. Biraraya gelip tuzaklar›n› planlarken, Allah'›n
onlar› gördü¤ünü, iflitti¤ini, içlerinden geçenleri okudu¤u-
nu anlayamayan, Peygamberimiz (sav)'den gizleseler bile
Allah'tan gizleyemeyeceklerini kavrayamayan, Peygambe-
rimiz (sav)'in tüm gücün sahibi olan Allah'›n sevgili kulu ve
dostu oldu¤unu düflünmeyen bu insanlar için Allah Ku-
ran'da flöyle bildirmektedir:
HHaannii oo iinnkkaarr eeddeennlleerr,, sseennii ttuuttuukkllaammaakk yyaa ddaa ööllddüürrmmeekk vvee--
yyaa ssüürrggüünn eettmmeekk aammaacc››yyllaa,, ttuuzzaakk kkuurruuyyoorrllaarrdd››.. OOnnllaarr bbuu
ttuuzzaa¤¤›› ttaassaarrll››yyoorrllaarrkkeenn,, AAllllaahh ddaa bbiirr ddüüzzeenn ((bbiirr kkaarrflfl››ll››kk))
kkuurruuyyoorrdduu.. AAllllaahh,, ddüüzzeenn kkuurruuccuullaarr››nn ((ttuuzzaakkllaarr››nnaa kkaarrflfl››ll››kk
vveerreennlleerriinn)) hhaayy››rrll››ss››dd››rr.. ((EEnnffaall SSuurreessii,, 3300))
Allah bir baflka ayetinde ise, Peygamberimiz (sav)'e
kimsenin zarar veremeyece¤ini, Allah'›n, Cibril'in ve salih
müminlerin onun dostu, yard›mc›s›, destekçisi ol-
du¤unu flöyle haber vermektedir:
EE¤¤eerr ssiizzlleerr ((PPeeyyggaammbbeerriinn iikkii eeflflii)) AAllllaahh''aa tteevvbbee
eeddeerrsseenniizz ((nnee ggüüzzeell));; ççüünnkküü kkaallbblleerriinniizz ee¤¤rriilliikk
85
ggöösstteerrddii.. YYookk ee¤¤eerr oonnaa kkaarrflfl›› bbiirrbbiirriinniizzee ddeesstteekkççii ooll--
mmaayyaa kkaallkk››flfl››rrssaann››zz,, aarrtt››kk AAllllaahh,, oonnuunn mmeevvllaass››dd››rr;;
CCiibbrriill vvee mmüü''mmiinnlleerriinn ssaalliihh oollaann((llaarr))›› ddaa.. BBuunnllaarr››nn aarr--
kkaass››nnddaann mmeelleekklleerr ddee oonnuunn ddeesstteekkççiissiiddiirrlleerr.. ((TTaahhrriimm
SSuurreessii,, 44))
Allah, Duha Suresi'nde ise Peygamberimiz (sav)'in
üzerindeki yard›m ve nimetlerini flöyle bildirmifltir:
RRaabbbbiinn sseennii tteerrkk eettmmeeddii vvee ddaarr››llmmaadd››.. fifiüüpphheessiizz sseenniinn
iiççiinn ssoonn oollaann,, iillkk oollaannddaann ((aahhiirreett ddüünnyyaaddaann)) ddaahhaa
hhaayy››rrll››dd››rr.. EEllbbeettttee RRaabbbbiinn ssaannaa vveerreecceekk,, bbööyylleeccee sseenn
hhooflflnnuutt kkaallaaccaakkss››nn.. BBiirr yyeettiimm iikkeenn,, sseennii bbuulluupp ddaa bbaarr››nn--
dd››rrmmaadd›› mm››?? VVee sseennii yyooll bbiillmmeezz iikkeenn,, ''ddoo¤¤rruu yyoollaa yyöönneell--
ttiipp iilleettmmeeddii mmii?? BBiirr yyookkssuull iikkeenn sseennii bbuulluupp zzeennggiinn eettmmee--
ddii mmii?? ((DDuuhhaa SSuurreessii,, 33--88))
Peygamberimiz (sav), her iflinde, en zor anlar›nda
dahi Allah'›n kendisine yard›m edece¤ini bilerek, tevek-
kül etmifl, korku ve endifleye kap›lmam›flt›r. Yan›ndaki
müminlere de Allah'›n kendileri ile birlikte oldu¤unu,
herfleyi görüp iflitti¤ini söylemifl, onlar›n da sukunet
içinde olmalar›na vesile olmufltur.
Peygamber Efendimizi örnek alarak onun yolunu
izleyenler de, Allah'›n rahmetinden ve yard›m›ndan hiç-
bir zaman umut kesmemeli, Allah'›n r›zas›n›, rahmetini
ve cennetini umarak hay›rlarda yar›flt›klar› sürece
Allah'›n daima onlar›n yan›nda oldu¤unu bilmelidirler.
Allah bir ayetinde müminlere flöyle bir vaadde bulunur:
…… AAllllaahh KKeennddii ((ddiinnii))nnee yyaarrdd››mm eeddeennlleerree kkeessiinn oollaarraakk
yyaarrdd››mm eeddeerr.. fifiüüpphheessiizz AAllllaahh,, ggüüççllüü oollaanndd››rr,, AAzziizz
oollaanndd››rr.. ((HHaacc SSuurreessii,, 4400))
86
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn tteemmiizzllii¤¤ee vveerrddii¤¤ii öönneemm
Kalp ve ahlak temizli¤i kadar beden, giysi, mekan ve
yedi¤i yiyeceklerin temizli¤i de Müslümanlar›n en belirgin
özelliklerindendir. Bir Müslüman›n saçlar›, eli, yüzü, bede-
ninin her yeri daima tertemiz olur. K›yafetleri de her za-
man temiz, bak›ml› ve düzgündür. Çal›flt›¤› veya yaflad›¤›
mekanlar da her zaman derli toplu, temiz, hofl kokulu, ha-
vadar ve ferahl›k verici olur. Müminlerin bu özelliklerine
en güzel örnek yine Peygamberimiz (sav)'dir. Allah, bir su-
rede Peygamberimiz (sav)'e flöyle buyurmufltur:
EEyy bbüürrüünnüüpp öörrttüünneenn,, KKaallkk ((vvee)) bbuunnddaann bbööyyllee uuyyaarr.. RRaabb--
bbiinnii tteekkbbiirr eett ((yyüücceelltt)) EEllbbiisseennii tteemmiizzllee.. PPiisslliikktteenn kkaaçç››nn››pp--
uuzzaakkllaaflfl.. ((MMüüddddeessssiirr SSuurreessii,, 11--55))
Allah Kuran'da müminlere temiz olan fleylerden ye-
melerini bildirmifl, Peygamberimiz (sav)'e de, temiz olan
fleylerin helal oldu¤unu müminlere bildirmesini söylemifl-
tir:
""EEyy eellççiilleerr,, ggüüzzeell vvee tteemmiizz oollaann flfleeyylleerrddeenn yyiiyyiinn……"" ((MMüümmii--
nnuunn SSuurreessii,, 5511))
""SSaannaa,, kkeennddiilleerriinnee nneeyyiinn hheellaall kk››ll››nndd››¤¤››nn›› ssoorraarrllaarr.. DDee
kkii:: ""BBüüttüünn tteemmiizz flfleeyylleerr ssiizzee hheellaall kk››ll››nndd››.."" AAllllaahh''››nn ssiizzee
öö¤¤rreettttii¤¤ii ggiibbii öö¤¤rreettiipp yyeettiiflflttiirrddii¤¤iinniizz aavvcc›› hhaayyvvaannllaarr››nn››nn
yyaakkaallaayy››vveerrddiikklleerriinnddeenn ddee --üüzzeerriinnee AAllllaahh''››nn aadd››nn›› aannaa--
rraakk-- yyiiyyiinn.. AAllllaahh''ttaann kkoorrkkuupp--ssaakk››nn››nn.. fifiüüpphheessiizz AAllllaahh,, hhee--
ssaabb›› ççaabbuukk ggöörreennddiirr.."" ((MMaaiiddee SSuurreessii,, 44))
Peygamberimiz (sav) bir hadis-i fleriflerinde de
müminlere temiz olmay› flöyle ö¤ütlemifltir:
"Müslümanl›k temizdir, kirsizdir. Siz de temiz ol-un, temizlenin, Zira cennete temizler girer."31
87
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn dduuaallaarr››
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'in gece dua için kalkt›¤›
bildirilir.
fifiuu bbiirr ggeerrççeekk kkii,, AAllllaahh''››nn kkuulluu ((oollaann MMuuhhaammmmeedd,,)) OO''nnaa dduuaa
((iibbaaddeett vvee kkuulllluukk)) iiççiinn kkaallkktt››¤¤››nnddaa,, oonnllaarr ((mmüüflflrriikklleerr,,)) nneerree--
ddeeyyssee ççeevvrreessiinnddee kkeeççeelleeflfleecceekklleerrddii.. DDee kkii:: ""BBeenn ggeerrççeekktteenn,, yyaall--
nn››zzccaa RRaabbbbiimmee dduuaa eeddiiyyoorruumm vvee OO''nnaa hhiiçç kkiimmsseeyyii ((vvee hhiiççbbiirr
flfleeyyii)) oorrttaakk kkooflflmmuuyyoorruumm.."" ((CCiinn SSuurreessii,, 1199--2200))
Kuran'da birçok ayette Peygamberimiz (sav)'in duala-
r›ndan bahsedilmektedir. Peygamberimiz (sav) dualar›nda
Allah'› s›fatlar› ile anarak O'nu yüceltmifltir. Peygamberimiz
(sav)'in Kuran'da bildirilen dualar›ndan biri flöyledir:
DDee kkii:: ""EEyy mmüüllkküünn ssaahhiibbii AAllllaahh''››mm,, ddiilleeddii¤¤iinnee mmüüllkküü vveerriirrssiinn
vvee ddiilleeddii¤¤iinnddeenn mmüüllkküü ççeekkiipp--aall››rrss››nn,, ddiilleeddii¤¤iinnii aazziizz kk››llaarr,, ddii--
lleeddii¤¤iinnii aallççaalltt››rrss››nn;; hhaayy››rr SSeenniinn eelliinnddeeddiirr.. GGeerrççeekktteenn SSeenn,,
hheerrflfleeyyee ggüüçç yyeettiirreennssiinn.."" ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 2266))
Peygamberimiz (sav) de, tüm di¤er peygamberlerde ol-
du¤u gibi ins ve cin düflmanlar›n›n tehditi ve bask›lar› ile kar-
fl› karfl›ya kalm›flt›r. Onlar›n bu bask›lar›na karfl› sab›r ve da-
yan›kl›l›k gösteren Peygamber Efendimiz'e, fleytan›n olum-
suz telkinlerine ve manevi sald›r›lar›na karfl› Allah'tan flöyle
yard›m istemesi emredilmifltir:
VVee ddee kkii:: ""RRaabbbbiimm flfleeyyttaann››nn kk››flflkk››rrttmmaallaarr››nnddaann SSaannaa ss››¤¤››nn››--
rr››mm.. VVee oonnllaarr››nn bbeenniimm yyaann››mmddaa bbuulluunnmmaallaarr››nnddaann ddaa SSaannaa
ss››¤¤››nn››rr››mm RRaabbbbiimm.."" ((MMüümmiinnuunn SSuurreessii,, 9977--9988))
Peygamberimiz (sav)'e, dualar›nda Allah'tan ba¤›fllan-
ma dilemesi ve Rabbimiz'in merhametini zikretmesi flöyle
emredilmifltir:
VVee ddee kkii:: ""RRaabbbbiimm bbaa¤¤››flflllaa vvee mmeerrhhaammeett eett,, SSeenn mmeerrhhaammeett
eeddeennlleerriinn eenn hhaayy››rrll››ss››ss››nn.."" ((MMüümmiinnuunn SSuurreessii,, 111188))
88
(Yan sayfa) Haf›z Halil Efendi. Tezhip. Fatiha Suresi1-7. ayetler: "Rahman Rahim olan Allah'›n ad›yla,Hamd Alemlerin Rabbinedir. Rahman ve Rahimdir.Din gününün Malikidir. Biz yaln›zca Sana ibadet ederve yaln›zca Senden yard›m dileriz. Bizi do¤ru yolailet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna. Gazabau¤rayanlar›n ve sapm›fllar›nkine de¤il."
89
Hazreti Muhammed (sav)
Rivayetlerde ise, Peygamber Efendimizin Allah'a kendi-
sine güzel bir ahlak ve iyi bir huy vermesi için dua etti¤i ve
dualar›nda Allah'a flöyle yalvard›¤› belirtilir:
"Allah'›m! Yarat›l›fl›m› ve ahlak›m› güzellefltir. ‹lahi! Beniahlak›n kötülerinden uzaklaflt›r."32
Allah'›n, "De ki: "Sizin duan›z olmasayd› Rabbim size
de¤er verir miydi?…" (Furkan Su-
resi, 77) ayetiyle de bildirdi¤i gi-
bi dua müminler için çok
önemli bir ibadettir. ‹nsan,
acz içinde, Allah dileme-
dikçe hiçbir fleye güç yeti-
remeyece¤ini bilerek,
umarak ve korkup sak›-
narak, her konuda
Allah'a yönelmeli, her-
fley için O'na dua etmeli-
dir. Peygamber Efendi-
mizin ve Kuran'da du-
alar› zikredilen di¤er
peygamberlerimizin du-
alar› müminler için en
güzel örneklerdir. Onlar
dualar›nda hem Allah'a
nas›l teslim olduklar›n›,
Allah'› tek dost ve yar-
d›mc› olarak gördükle-
rini göstermifller, hem
de Rabbimiz'i en güzel
isimleri ile yüceltmifl-
lerdir. Peygamberleri-
mizin dualar›nda ayr›ca hiç vakit gözetmeden, her an dua et-
tikleri ve ihtiyaç içinde kald›klar›nda hemen Rabbimiz'e yö-
neldikleri görülmektedir.
90
David Roberts, Muayyad Camii
91
Louis-ClaudeMouchot, Kaid BeyCami, Kahire
92
93
z. Muhammed (sav), Allah'›n "fiu halde, sen
bundan dolay› davet et ve emrolundu¤un gibi
do¤ru bir istikamet tuttur..." (fiura Suresi, 15)
ayetiyle de bildirdi¤i gibi insanlar› uyarmakla
görevlendirdi¤i son peygamberidir. Peygambe-
rimiz (sav), tüm di¤er elçiler gibi insanlar› do¤-
ru yola, Allah'a iman etmeye, ahiret için yaflama-
ya ve güzel ahlaka ça¤›rm›flt›r. Bu daveti s›ras›nda
kulland›¤› yöntemler, konular› anlat›fl flekli, üslubu her Müs-
lümana örnek olmal›, her Müslüman insanlar› dine davet
ederken Peygamber Efendimiz gibi konuflmal› ve davranma-
l›d›r.
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kendisinin insanlar›
uyarmakla görevli oldu¤unu belirtmesi flöyle emredilmifltir:
DDee kkii:: ""BBuu,, bbeenniimm yyoolluummdduurr.. BBiirr bbaassiirreett üüzzeerree AAllllaahh''aa ddaavveett
eeddeerriimm;; bbeenn vvee bbaannaa uuyyaannllaarr ddaa.. VVee AAllllaahh''›› tteennzziihh eeddeerriimm,,
bbeenn mmüüflflrriikklleerrddeenn ddee¤¤iilliimm.."" ((YYuussuuff SSuurreessii,, 110088))
Peygamber Efendimiz insanlar› uyarmak için elinden
geleni en fazlas›yla yapm›fl, mümkün olan en fazla say›da in-
san› uyarmak için çaba göstermifltir. Bir ayette flöyle bildirilir:
DDee kkii:: ""fifiaahhiiddlliikk bbaakk››mm››nnddaann hhaannggii flfleeyy ddaahhaa bbüüyyüükkttüürr??"" DDee
kkii:: ""AAllllaahh bbeenniimmllee ssiizziinn aarraann››zzddaa flflaahhiiddddiirr.. SSiizzii --vvee kkiimmee
uullaaflfl››rrssaa-- kkeennddiissiiyyllee uuyyaarrmmaamm iiççiinn bbaannaa flfluu KKuurraann vvaahhyyeeddiill--
PPeeyyggaammbbeerriimmiizziinnTTeebbllii¤¤ii
Hazreti Muhammed (sav)
ddii.. GGeerrççeekktteenn AAllllaahh''llaa bbeerraabbeerr bbaaflflkkaa iillaahhllaarr››nn ddaa bbuulluunndduu¤¤uunnaa
ssiizz mmii flflaahhiiddlliikk eeddiiyyoorrssuunnuuzz??"" DDee kkii:: ""BBeenn flfleehhaaddeett eettmmeemm.."" DDee kkii::
OO,, aannccaakk bbiirr tteekk oollaann iillaahhtt››rr vvee ggeerrççeekktteenn bbeenn,, ssiizziinn flfliirrkk kkooflflmmaakkttaa
oolldduukkllaarr››nn››zzddaann uuzzaa¤¤››mm.. ((EEnnaamm SSuurreessii,, 1199))
Peygamberimiz (sav) Kuran'› tebli¤ ederken, müflriklerin ata-
lar›ndan kendilerine miras kalan sapk›n dinlerini tamamen de¤ifl-
tirmifl ve bu nedenle onlar›n bask› ve karfl› koymalar› ile karfl›lafl-
m›flt›r. Ancak o Allah'›n emrine uyarak, onlar›n bask› ve alaylar›na
hiçbir zaman ald›r›fl etmemifltir. Allah, Peygamberimiz (sav)'e ayet-
lerde flöyle buyurmaktad›r:
ÖÖyylleeyyssee sseenn eemmrroolluunndduu¤¤uunn flfleeyyii aaçç››kkççaa ssööyyllee vvee mmüüflflrriikklleerree aalldd››rr››flfl
eettmmee.. fifiüüpphheessiizz oo aallaayy eeddeennlleerree ((kkaarrflfl››)) BBiizz ssaannaa yyeetteerriizz.. ((HHiiccrr SSuu--
rreessii,, 9944--9955))
Günümüzde de Müslümanlar›n, insanlar›n r›zalar›n› gözet-
meden, kim ne der diyerek düflünmeden Kuran ahlak›n› insanlara
anlatmalar›, Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyarak "k›nayan›n
k›namas›ndan korkmamalar›" gerekir. Bu, Allah'›n raz› olaca¤› ve
cenneti ile müjdeledi¤i bir ahlak ve takva alametidir. Peygamber
Efendimiz, Müslümanlara bu sünnetine uymalar›n› flöyle bildir-
mifltir:
"Benim tebli¤ ettiklerimi, beni görenler (flahid olanlar) görmeyen-lere tebli¤ etsin, duyursun."33
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) iinnssaannllaarraa Allllaahh''››nn ssoonnssuuzz ggüüçç ssaahhiibbii oolldduu¤¤uunnuu aannllaattmm››flfltt››rr
‹nsanlar›n Allah'›n gücünü gere¤i gibi takdir edip, O'ndan
korkup sak›narak güzel ahlak göstermeleri için Peygamberimiz
(sav) insanlara Allah'›n gücünün ve yarat›fl›ndaki ihtiflam›n delille-
rini anlatm›fl, onlar›n Allah'› severek O'ndan korkup sak›nmalar›na
vesile olmufltur. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Rabbimiz'in ya-
rat›fl›n›n delillerini ve gücünü flu ayetlerle anlatmas› bildirilmifltir:
DDee kkii:: ""GGöörrddüünnüüzz mmüü ssööyylleeyyiinn;; AAllllaahh,, kk››yyaammeett ggüünnüünnee kkaaddaarr ggeeccee--
yyii ssiizziinn üüzzeerriinniizzddee kkeessiinnttiissiizzccee ssüürrddüürreecceekk oollssaa,, AAllllaahh''››nn dd››flfl››nnddaa
ssiizzee aayydd››nnll››kk vveerreecceekk iillaahh kkiimmddiirr?? YYiinnee ddee ddiinnlleemmeeyyeecceekk mmiissiinniizz??""
DDee kkii:: ""GGöörrddüünnüüzz mmüü ssööyylleeyyiinn,, AAllllaahh kk››yyaammeett ggüünnüünnee kkaaddaarr ggüünn--
ddüüzzüü ssiizziinn üüzzeerriinniizzddee kkeessiinnttiissiizzccee ssüürrddüürreecceekk oollssaa AAllllaahh''››nn dd››flfl››nn--
94
ddaa ssiizzee iiççiinnddee ddiinnlleenneeccee¤¤iinniizz ggeecceeyyii ggeettiirreecceekk iillaahh kkiimmddiirr?? YYiinnee ddee
ggöörrmmeeyyeecceekk mmiissiinniizz?? ((KKaassaass SSuurreessii,, 7711--7722))
Hz. Muhammed (sav) ahirete inanmayanlara da Allah'›n dün-
yadaki yarat›l›fl delillerini anlatm›fl ve tüm bunlar› yaratmaya kadir
olan Allah'›n elbette ahirette bunlar›n benzerlerini de yaratmaya güç
yetirdi¤ini aç›klam›flt›r. Peygamberimiz (sav) bu önemli gerçe¤i kav-
mine flöyle bildirmifltir:
DDee kkii:: ""YYeerryyüüzzüünnddee ggeezziipp ddoollaaflfl››nn ddaa,, bbööyylleelliikkllee yyaarraattmmaayyaa nnaass››ll
bbaaflflllaadd››¤¤››nnaa bbiirr bbaakk››nn,, ssoonnrraa AAllllaahh aahhiirreett yyaarraattmmaass››nn›› ((vveeyyaa ssoonn
yyaarraattmmaayy››)) ddaa iinnflflaa eeddiipp yyaarraattaaccaakktt››rr.. fifiüüpphheessiizz AAllllaahh,, hheerrflfleeyyee
ggüüçç yyeettiirreennddiirr.."" ((AAnnkkeebbuutt SSuurreessii,, 2200))
Peygamberimiz (sav), Allah'›n her türlü eksiklikten münezzeh
oldu¤unu, hiçbir fleye ihtiyaç duymad›¤›n› insanlara tebli¤ etti¤i
ayetlerden baz›lar› flöyledir:
DDee kkii:: ""OO,, ggöökklleerrii vvee yyeerrii yyaarraatt››rrkkeenn vvee OO,, ((hheepp)) bbeesslleeyyeenn ((hhiiçç)) bbeess--
lleennmmeezzkkeenn,, bbeenn AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaass››nn›› mm›› vveellii eeddiinneeccee¤¤iimm??"" DDee kkii::
""BBaannaa ggeerrççeekktteenn MMüüssllüümmaann oollaannllaarr››nn iillkkii oollmmaamm eemmrreeddiillddii vvee:: SSaa--
kk››nn mmüüflflrriikklleerrddeenn oollmmaa.."" ((ddeenniillddii..)) DDee kkii:: ""fifiüüpphheessiizz bbeenn,, RRaabbbbiimmee
iissyyaann eeddeerrsseemm oo bbüüyyüükk ggüünnüünn aazzaabb››nnddaann kkoorrkkaarr››mm.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,,
1144--1155))
Allah'›n efli, benzeri olamayaca¤›n› ve Rabbimiz'in
herfleyin tek sahibi oldu¤u Kuran'da flöyle bildirilmifltir:
Harun Yahya (Adnan Oktar)
95
‹smail Hakk› Altunbezer. Celi sülüs levha. Kuran'dan bir ayet; "... Do¤rusu Allah herfleye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 20)
Hazreti Muhammed (sav)
DDee kkii:: ""GGöökklleerriinn vvee yyeerriinn RRaabbbbii kkiimmddiirr??"" DDee kkii:: ""AAllllaahh''tt››rr.."" DDee
kkii:: ""ÖÖyylleeyyssee,, OO''nnuu bb››rraakk››pp kkeennddiilleerriinnee bbiillee yyaarraarr ddaa,, zzaarraarr ddaa ssaa¤¤--
llaammaayyaa ggüüçç yyeettiirreemmeeyyeenn bbiirrttaakk››mm vveelliilleerr mmii ((ttaannrr››llaarr)) eeddiinnddiinniizz??""
DDee kkii:: ""HHiiçç ggöörrmmeeyyeenn ((aa''mmaa)) iillee ggöörreenn ((bbaassiirreett ssaahhiibbii)) eeflfliitt oollaabbii--
lliirr mmii?? VVeeyyaa kkaarraannll››kkllaarrllaa nnuurr eeflfliitt oollaabbiilliirr mmii??"" YYookkssaa AAllllaahh''aa,,
OO''nnuunn yyaarraattmmaass›› ggiibbii yyaarraattaann oorrttaakkllaarr bbuulldduullaarr ddaa,, bbuu yyaarraattmmaa,,
kkeennddiilleerriinnccee bbiirrbbiirriinnee mmii bbeennzzeeflflttii?? DDee kkii:: ""AAllllaahh,, hheerrflfleeyyiinn yyaarraatt››--
cc››ss››dd››rr vvee OO,, tteekkttiirr,, kkaahhrreeddiiccii oollaanndd››rr.."" ((RRaadd SSuurreessii,, 1166))
Hz. Muhammed (sav), Allah'›n varl›¤›n› bildikleri halde
O'nun üstün kudretini düflünmeyen, bundan dolay› O'nun büyük-
lü¤ünü takdir edemeyen kavmine, Allah'›n varl›¤›n› ve büyüklü¤ü-
nü ikrar ettirmifltir. Ve bunun ard›ndan, onlar› ö¤üt almaya ve kor-
kup sak›nmaya davet etmifltir. Ayetlerde flöyle buyrulmaktad›r:
DDee kkii:: ""EE¤¤eerr bbiilliiyyoorrssaann››zz ((ssööyylleeyyiinn::)) YYeerryyüüzzüü vvee oonnuunn iiççiinnddee oollaann--
llaarr kkiimmiinnddiirr??"" ""AAllllaahh''››nndd››rr"" ddiiyyeecceekklleerr.. DDee kkii:: ""YYiinnee ddee öö¤¤üütt aall››pp--
ddüüflflüünnmmeeyyeecceekk mmiissiinniizz??"" DDee kkii:: ""YYeeddii ggöö¤¤üünn RRaabbbbii vvee bbüüyyüükk
AArrflfl''››nn RRaabbbbii kkiimmddiirr??"" ""AAllllaahh''››nndd››rr"" ddiiyyeecceekklleerr.. DDee kkii:: ""YYiinnee ddee
ssaakk››nnmmaayyaaccaakk mm››ss››nn››zz??"" DDee kkii:: ""EE¤¤eerr bbiilliiyyoorrssaann››zz ((ssööyylleeyyiinn::)) HHeerr--
flfleeyyiinn mmeelleekkuuttuu ((mmüüllkk vvee yyöönneettiimmii)) kkiimmiinn eelliinnddeeddiirr?? KKii OO,, kkoorruuyyuupp
kkoolllluuyyoorrkkeenn kkeennddiissii kkoorruunnmmuuyyoorr.."" ""AAllllaahh''››nndd››rr"" ddiiyyeecceekklleerr.. DDee kkii::
""ÖÖyylleeyyssee nnaass››ll oolluuyyoorr ddaa bbööyyllee bbüüyyüülleenniiyyoorrssuunnuuzz??"" ((MMüümmiinnuunn SSuu--
rreessii,, 8844--8899))
96
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) iinnssaannllaarraa tteekk ddoo¤¤rruu yyoolluunn Allllaahh''››nn yyoolluu oolldduu¤¤uunnuu bbiillddiirrmmiiflflttiirr
‹nsanlar›n bir k›sm› kendilerine yol olarak sapk›n, yanl›fll›k-
larla, bat›l inançlarla ve zararl› fikir ve yöntemlerle dolu yollar›
seçerler. Bunlar›n her biri insanlara dünyada ve ahirette kay›ptan
baflka bir fley getirmez. Peygamberimiz (sav) ise, insanlar› en fle-
refli ve güzel olan yola, Allah'›n yoluna ça¤›rm›fl, insanlar›n dün-
yada ve ahirette kurtulufllar›na vesile olmak için gayret etmifltir.
DDee kkii:: ""BBiizzee yyaarraarr›› vvee zzaarraarr›› oollmmaayyaann AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaa flfleeyylleerree
mmii ttaappaall››mm?? AAllllaahh bbiizzii hhiiddaayyeettee eerrddiirrddiikktteenn ssoonnrraa,, flfleeyyttaannllaarr››nn
aayyaarrttaarraakk yyeerrddee flflaaflflkk››nnccaa bb››rraakktt››kkllaarr››,, aarrkkaaddaaflflllaarr››nn››nn ddaa::
""DDoo¤¤rruu yyoollaa,, bbiizzee ggeell"" ddiiyyee kkeennddiissiinnii ççaa¤¤››rrdd››¤¤›› kkiimmssee ggiibbii ttooppuukk--
llaarr››mm››zz üüzzeerriinnddee ggeerriissiinn ggeerrii mmii ddöönnddüürrüülleelliimm??"" DDee kkii:: ""HHiiçç flflüüpp--
hheessiizz AAllllaahh''››nn yyoolluu,, aass››ll yyoolldduurr.. VVee bbiizz aalleemmlleerriinn RRaabbbbiinnee ((kkeenn--
ddiimmiizzii)) tteesslliimm eettmmeekkllee eemmrroolluunndduukk.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 7711))
Peygamber Efendimiz, hadis-i fleriflerinde de en do¤ru yo-
lun Allah'›n ve Resulünün yolu oldu¤unu belirtmifllerdir:
"Muhakkak ki, en güzel söz Allah'›n kitab›d›r. En güzel yol daMuhammed'in yoludur."34
Harun Yahya (Adnan Oktar)
97
98
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) iinnssaannllaarr›› flfliirrkktteenn ssaakk››nndd››rrmm››flfltt››rr
Peygamberimiz (sav)'in insanlar› sak›nd›rd›¤› en önemli
konulardan biri flirktir. Kuran ayetlerinde de görüldü¤ü gibi
Hz. Muhammed (sav), insanlara daima Allah'›n tek ilah oldu-
¤unu, O'nun d›fl›nda hiçbir varl›¤›n hiçbir güce sahip olmad›-
¤›n› söylemifl ve müflrikli¤e karfl› onlar› uyarm›flt›r. Pek çok
ayette Peygamberimiz (sav)'e insanlar› flirke karfl› uyarmas›
haber verilmifltir. Bu ayetlerden baz›lar› flöyledir:
DDee kkii:: ""BBuu,, bbeenniimm yyoolluummdduurr.. BBiirr bbaassiirreett üüzzeerree AAllllaahh''aa ddaavveett
eeddeerriimm;; bbeenn vvee bbaannaa uuyyaannllaarr ddaa.. VVee AAllllaahh''›› tteennzziihh eeddeerriimm,,
bbeenn mmüüflflrriikklleerrddeenn ddee¤¤iilliimm.."" ((YYuussuuff SSuurreessii,, 110088))
DDee kkii:: ""BBeenn ggeerrççeekktteenn,, yyaallnn››zzccaa RRaabbbbiimmee dduuaa eeddiiyyoorruumm vvee
OO''nnaa hhiiçç kkiimmsseeyyii ((vvee hhiiççbbiirr flfleeyyii)) oorrttaakk kkooflflmmuuyyoorruumm.."" DDee kkii::
""DDoo¤¤rruussuu bbeenn,, ssiizziinn iiççiinn nnee bbiirr zzaarraarr,, nnee ddee bbiirr yyaarraarr ((iirrflflaadd))
ssaa¤¤llaayyaabbiilliirriimm.."" DDee kkii:: ""MMuuhhaakkkkaakk bbeennii AAllllaahh''ttaann ((ggeelleebbii--
99
Harun Yahya (Adnan Oktar)
lleecceekk bbiirr aazzaabbaa kkaarrflfl››)) hhiiçç kkiimmssee aassllaa kkuurrttaarraammaazz vvee OO''nnuunn dd››flfl››nn--
ddaa aassllaa bbiirr ss››¤¤››nnaakk ddaa bbuullaammaamm.."" ((CCiinn SSuurreessii,, 2200--2222))
DDee kkii:: ""BBeenn,, ddiinnii yyaallnn››zzccaa OO''nnaa hhaalliiss kk››llaarraakk AAllllaahh''aa iibbaaddeett eett--
mmeekkllee eemmrroolluunndduumm.."" ""VVee bbeenn,, MMüüssllüümmaannllaarr››nn iillkkii oollmmaakkllaa ddaa eemm--
rroolluunndduumm.."" DDee kkii:: ""BBeenn,, RRaabbbbiimmee iissyyaann eettttii¤¤iimm ttaakkddiirrddee,, bbüüyyüükk
bbiirr ggüünnüünn aazzaabb››nnddaann kkoorrkkaarr››mm.."" DDee kkii:: ""BBeenn ddiinniimmii yyaallnn››zzccaa
OO''nnaa hhaalliiss kk››llaarraakk AAllllaahh''aa iibbaaddeett eeddeerriimm.."" ""SSiizz,, OO''nnuunn dd››flfl››nnddaa
ddiilleeddiikklleerriinniizzee iibbaaddeett eeddiinn.."" DDee kkii:: ""GGeerrççeekktteenn hhüüssrraannaa uu¤¤rraayyaann--
llaarr,, kk››yyaammeett ggüünnüü hheemm kkeennddiilleerriinnii hheemm yyaakk››nnllaarr››nn›› hhüüssrraannaa uu¤¤rraa--
ttaannllaarrdd››rr.. HHaabbeerriinniizz oollssuunn;; bbuu aappaaçç››kk oollaann hhüüssrraann››nn kkeennddiissiiddiirr..""
((ZZüümmeerr SSuurreessii,, 1111--1155))
YYaa ddaa hhaallkk›› ssüürreekkllii yyaarraattmmaakkttaa oollaann,, ssoonnrraa oonnuu iiaaddee eeddeecceekk oollaann
vvee ssiizzii ggöökktteenn vvee yyeerrddeenn rr››zz››kkllaanndd››rraann mm››?? AAllllaahh iillee bbeerraabbeerr bbaaflfl--
kkaa bbiirr iillaahh mm››?? DDee kkii:: ""EE¤¤eerr ddoo¤¤rruu ssööyyllüüyyoorr iisseenniizz,, kkeessiinn--kkaann››tt
((bbuurrhhaann))››nn››zz›› ggeettiirriinniizz.."" ((NNeemmll SSuurreessii,, 6644))
Kavmine Allah'›n tek ilah oldu¤unu hat›rlatan Hz. Muham-
med (sav), ayn› zamanda Allah'a efl kofltuklar›n›n hiçbir fleyi yara-
tamayacaklar›n›, kimseye zarar vermeye veya fayda sa¤lamaya
güçleri yetmeyece¤ini de çeflitli flekillerde tebli¤ etmifltir. Bu konu-
daki ayetlerden baz›lar› flöyledir:
DDee kkii:: ""OO''nnuunn dd››flfl››nnddaa ((iillaahh oollaarraakk)) öönnee ssüürrddüükklleerriinniizzii ççaa¤¤››rr››nn,,
oonnllaarr ssiizzddeenn nnee zzaarraarr›› uuzzaakkllaaflfltt››rraabbiilliirrlleerr,, nnee ddee ((oonnuu yyaarraarr››nn››zzaa))
ddöönnüüflflttüürreebbiilliirrlleerr.."" ((‹‹ssrraa SSuurreessii,, 5566))
DDee kkii:: ""GGöörrddüünnüüzz mmüü hhaabbeerr vveerriinn;; AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaa ttaapptt››kkllaarr››nn››zz,,
yyeerrddeenn nneeyyii yyaarraattmm››flflllaarr,, bbaannaa ggöösstteerriinn?? YYookkssaa oonnllaarr››nn ggöökklleerrddee
bbiirr oorrttaakkll››¤¤›› mm›› vvaarr?? EE¤¤eerr ddoo¤¤rruu ssöözzllüülleerr iisseenniizz,, bbuunnddaann öönnccee bbiirr
kkiittaapp yyaa ddaa bbiirr iilliimm kkaall››nntt››ss›› ((vveeyyaa bbiirr eesseerr)) vvaarrssaa,, bbaannaa ggeettiirriinn..""
((AAhhkkaaff SSuurreessii,, 44))
DDee kkii:: ""AAllllaahh''››nn dd››flfl››nnddaa ((TTaannrr›› ddiiyyee)) öönnee ssüürrddüükklleerriinniizzii ççaa¤¤››rr››nn..
OOnnllaarr››nn ggöökklleerrddee vvee yyeerrddee bbiirr zzeerrrree aa¤¤››rrll››¤¤››nnccaa bbiillee ((hhiiççbbiirr flfleeyyee))
ggüüççlleerrii yyeettmmeezz;; oonnllaarr››nn bbuu iikkiissiinnddee hhiiççbbiirr oorrttaakkll››¤¤›› oollmmaadd››¤¤›› ggiibbii,,
OO''nnuunn bbuunnllaarrddaann hhiiççbbiirr ddeesstteekkççii oollaann›› ddaa yyookkttuurr.."" ((SSeebbee SSuurreessii,, 2222))
DDee kkii:: ""SSiizz,, AAllllaahh''››nn dd››flfl››nnddaa ttaapptt››¤¤››nn››zz oorrttaakkllaarr››nn››zz›› ggöörrddüünnüüzz
mmüü?? BBaannaa hhaabbeerr vveerriinn;; yyeerrddeenn nneeyyii yyaarraattmm››flflllaarrdd››rr?? YYaa ddaa oonnllaarr››nn
ggöökklleerrddee bbiirr oorrttaakkll››¤¤›› mm›› vvaarr?? YYookkssaa BBiizz oonnllaarraa bbiirr kkiittaapp vveerrmmii--
flfliizz ddee oonnllaarr bbuunnddaann ((ddoollaayy››)) aappaaçç››kk bbiirr bbeellggee üüzzeerriinnddee mmiiddiirrlleerr??
HHaayy››rr,, zzuullmmeeddeennlleerr,, bbiirrbbiirrlleerriinnee aallddaattmmaaddaann bbaaflflkkaass››nn›› vvaaddeettmmii--
yyoorrllaarr.."" ((FFaatt››rr SSuurreessii,, 4400))
Hazreti Muhammed (sav)
‹nsanlar›n birço¤u Allah'›n varl›¤›n› kabul eder ancak
Allah'›n gücünü ve büyüklü¤ünü takdir edemez, Allah'tan baflka
varl›klar›n kendisine yarar getirebilece¤ini zanneder, tek dost ve
yard›mc›n›n Allah oldu¤unu kavrayamaz. Peygamberimiz (sav)
ise, kavmine bu gerçekleri anlatm›fl ve onlar› flirkten ar›nd›rmaya
çal›flm›flt›r. Ayetlerde flöyle buyrulmaktad›r:
AAnnddoollssuunn,, oonnllaarraa:: ""GGöökklleerrii vvee yyeerrii kkiimm yyaarraatttt››??"" ddiiyyee ssoorraaccaakk ooll--
ssaann,, eellbbeettttee ""AAllllaahh"" ddiiyyeecceekklleerr.. DDee kkii:: ""GGöörrddüü--
nnüüzz mmüü hhaabbeerr vveerriinn;; AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaa ttaapp--
tt››kkllaarr››nn››zz,, ee¤¤eerr AAllllaahh bbaannaa bbiirr zzaarraarr
ddiilleeyyeecceekk oollssaa,, OO''nnuunn zzaarraarr››nn›› kkaalldd››--
rraabbiilliirrlleerr mmii?? YYaa ddaa bbaannaa bbiirr rraahh--
mmeett vveerrmmeeyyii iisstteessee,, OO''nnuunn rraahhmmee--
ttiinnii ttuuttuupp--öönnlleeyyeebbiilleecceekklleerr mmii""
DDee kkii:: ""AAllllaahh,, bbaannaa yyeetteerr.. TTee--
vveekkkküüll eeddeecceekk oollaannllaarr,, OO''nnaa
tteevveekkkküüll eettssiinnlleerr.."" ((ZZüümmeerr SSuu--
rreessii,, 3388))
DDee kkii:: ""SSiizzee bbiirr kkööttüüllüükk iisstteeyyee--
cceekk oollssaa ssiizzii AAllllaahh''ttaann kkoorruu--
yyaaccaakk,, vveeyyaa ssiizzee bbiirr rraahhmmeett iiss--
tteeyyeecceekk oollssaa ((bbuunnaa eennggeell oollaa--
ccaakk)) kkiimmddiirr??"" OOnnllaarr,, kkeennddiilleerrii
iiççiinn AAllllaahh''››nn dd››flfl››nnddaa nnee bbiirr vvee--
llii,, nnee bbiirr yyaarrdd››mmcc›› bbuullaammaazzllaarr..
((AAhhzzaabb SSuurreessii,, 1177))
‹nsan›n tek dostu ve koruyu-
cusu kendisini yaratan Allah't›r. Ne
var ki Allah'tan korkmayan insanlar
bunu kabul etmek istemezler. Ancak zor-
luk anlar›nda, çaresiz olduklar›n› aç›kça gö-
rebildikleri baz› olaylarda bu insanlar, kendile-
rine Allah'tan baflka hiç kimsenin yard›m edeme-
yece¤ini anlarlar. Peygamberimiz (sav) de insanlara bu gerçe¤i ha-
t›rlatm›flt›r. Bir s›k›nt›ya, bir zarara u¤rad›¤› zaman, insan›n
Allah'tan baflka hiçbir yard›mc›s›n›n olmad›¤›n› söylemifltir. Bu ko-
nu ile ilgili olarak Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kavmine
flu hat›rlatmay› yapmas› bildirilmifltir:
100
Mustafa Rak›m Efendi. 1797."Allah'› tenzih ederim ve
O'na hamd ederim. O'ndanbaflka ilah yoktur. Andolsun
en büyüktür ve Allah'tanbaflka kuvvet yoktur."
DDee kkii:: ""DDüüflflüünnddüünnüüzz mmüü hhiiçç;; ee¤¤eerr ssiizzee AAllllaahh''››nn aazzaabb›› ggeelliirrssee yyaa ddaa
ssaaaatt ((kk››yyaammeett)) ggeelliipp ççaattaarrssaa,, AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaass››nn›› mm›› ççaa¤¤››rraaccaakkss››--
nn››zz?? EE¤¤eerr ddoo¤¤rruu ssöözzllüülleerr iisseenniizz ((ççaa¤¤››rr››nn bbaakkaall››mm..))"" HHaayy››rr,, yyaallnn››zz--
ccaa OO''nnuu ççaa¤¤››rr››rrss››nn››zz,, ddiilleerrssee kkeennddiissiinnii ççaa¤¤››rrdd››¤¤››nn››zz flfleeyyii aaççaarr ((ggiiddee--
rriirr)) vvee flfliirrkk kkooflflmmaakkttaa oolldduukkllaarr››nn››zz›› uunnuuttuurrssuunnuuzz.. ((EEnnaamm SSuurreessii,, 4400--
4411))
Peygamberimiz (sav)'in de hat›rlatt›¤› bu gerçe¤i unutmayan
müminler, bir zorlukla karfl›laflmadan da, kendilerine tek yard›m
edebilecek, onlardan s›k›nt› ve zorluklar› tek kald›rabilecek gücün
Allah oldu¤unu bilirler. Kuran'da flöyle buyrulmaktad›r:
DDee kkii:: ""SSiizzii kkaarraann››nn vvee ddeenniizziinn kkaarraannll››kkllaarr››nnddaann kkiimm kkuurrttaarrmmaakk--
ttaadd››rr kkii,, ssiizz ((aaçç››kkttaann vvee)) ggiizzlliiddeenn ggiizzlliiyyee oonnaa yyaallvvaarraarraakk dduuaa eett--
mmeekktteessiinniizz:: --AAnnddoollssuunn,, bbiizzii bbuunnddaann kkuurrttaarr››rrssaann,, ggeerrççeekktteenn flflüükkrree--
ddeennlleerrddeenn oolluurruuzz.."" DDee kkii:: ""OOnnddaann vvee hheerr ttüürrllüü ss››kk››nntt››ddaann ssiizzii
AAllllaahh kkuurrttaarrmmaakkttaadd››rr.. SSoonnrraa ssiizz yyiinnee flfliirrkk kkooflflmmaakkttaass››nn››zz.."" ((EEnnaamm
SSuurreessii,, 6633--6644))
Resulullah Efendimiz hadis-i fleriflerinde de tüm Müslüman-
lar› flirke karfl› uyarm›flt›r:
"(En büyük günah) Allah seni yaratm›fl iken, O'na ortak koflman-d›r."35
Peygamber Efendimiz, bir baflka sözünde ise, Allah'›n flirk d›-
fl›ndaki bütün günahlar› affedece¤ini flöyle bildirmifltir:
Allah (z.c.hz.)leri buyurur: "Bir adam bilse ki Ben kudret sahibi-yim, günahlar› affederim. O flirk etmedikçe, Ben onu affederim."36
Peygamberimiz (sav), özellikle gizli flirkin, insanlar için ne ka-
dar önemli bir tehlike oldu¤unu ise flu sözleriyle aç›klam›flt›r:
"Bana göre, sizin için deccalden daha ziyade korktu¤um fleyi habervereyim mi? O, gizli flirktir ki, kiflinin kalk›p adam›n makam›nagösterifl için amel etmesidir."37
"fiirk ümmetimde düz taflta karanl›k gecede kar›ncalar›n geziniflin-den daha gizlidir. Alameti, adaletsizlikten dolay› muhabbet, ve ada-letten dolay› da bu¤z etmektir. Ve Din, Allah için sevgi ve Allahiçin bu¤zdan baflka nedir? Allah Teala buyurdu ki:"E¤er siz Allah'›seviyorsan›z Bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin."38
Harun Yahya (Adnan Oktar)
101
102
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) ggaayybb››nn bbiillggiissiinniinn ssaaddeeccee Allllaahh''aa aaiitt oolldduu¤¤uunnuu aaçç››kkllaamm››flfltt››rr
Kuran'da "gayb" kelimesi, insanlar›n bilmedikleri, görme-
dikleri gizli olan fleyleri ifade etmek için kullan›lm›flt›r. Örne¤in
gelecekte olacak olan olaylar bizim için gayba ait bilgilerdir. Ancak
gelece¤e dair tüm bilgiler, her insan›n, her ülkenin, her binan›n, her
eflyan›n gelece¤i, her an›yla Allah Kat›nda bilinmektedir. Peygam-
berimiz (sav)'e, gayb bilgisinin sadece Allah'a ait oldu¤unu insan-
lara aç›klamas› flöyle bildirilmifltir:
DDee kkii:: ""NNee kkaaddaarr kkaalldd››kkllaarr››nn›› AAllllaahh ddaahhaa iiyyii bbiilliirr.. GGöökklleerriinn vvee yyee--
rriinn ggaayybb›› OO''nnuunndduurr.. OO,, nnee ggüüzzeell ggöörrmmeekkttee vvee nnee ggüüzzeell iiflfliittmmeekktteeddiirr..
OO''nnuunn dd››flfl››nnddaa oonnllaarr››nn bbiirr vveelliissii yyookkttuurr.. KKeennddii hhüükkmmüünnddee hhiiçç kkiimm--
sseeyyii oorrttaakk kk››llmmaazz.."" ((KKeehhff SSuurreessii,, 2266))
DDee kkii:: ""GGöökklleerrddee vvee yyeerrddee ggaayybb›› AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaa kkiimmssee bbiillmmeezz.. OOnn--
llaarr nnee zzaammaann ddiirriilleecceekklleerriinniinn flfluuuurruunnaa vvaarrmm››yyoorrllaarr.."" ((NNeemmll SSuurreessii,,
6655))
DDee kkii:: ""fifiüüpphheessiizz RRaabbbbiimm hhaakkkk›› ((bbaatt››ll››nn yyeerriinnee vveeyyaa ddiilleeddii¤¤ii kkiimm--
sseenniinn kkaallbbiinnee)) kkooyyaarr.. OO,, ggaayybblleerrii bbiilleennddiirr.. ((SSeebbee SSuurreessii,, 4488))
Resulullah Efendimize zaman zaman gaybtan baz› fleyler so-
ruldu¤unda kendisi onlara flu cevab› verirdi:
"Bilmiyorum. Ben bir kulum; Mevlâm neyi bildirirse onu bilirim.Onun bildirmedi¤ini bilemem..."39
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) iinnssaannllaarraa,, Allllaahh''››nn eenn ggiizzllii kkoonnuuflflmmaallaarr›› ddaahhii bbiillddii¤¤iinnii hhaatt››rrllaattmm››flfltt››rr
Baz› insanlar bir kötülük düflündüklerinde ya da taraftarlar›
olan kiflilerle bir kötülük planlad›klar›nda, dedikodu yapt›klar›nda,
düzenler kurduklar›nda bunlar› insanlardan gizlediklerini zanne-
derler. Oysa Allah her insan›n bütün düflündüklerini, akl›ndan ge-
çirdiklerini, iki kifli aras›ndaki f›s›ldaflmalar›, göklerde ve yerde olan
herfleyi bilir. ‹nsan›n an an yapt›¤› herfleye flahittir. Ve her insan, giz-
li gizli yapt›¤›n› veya konufltu¤unu sand›¤› herfleyin
hesab›n› ahirette verecektir. Belki o kifli
Harun Yahya (Adnan Oktar)
103
104
Hazreti Muhammed (sav)
yapt›¤› o kötülük dolu konuflmay› unu-
tacakt›r, ancak Allah insanlar›n unuttuk-
lar› herfleyi hesap gününde önlerine getire-
cektir.
Peygamberimiz (sav) de bu konuya dikkat çekerek, in-
sanlar› verecekleri hesap için uyarm›flt›r. Bu konudaki ayet-
lerden baz›lar› flöyledir:
DDee kkii:: ""SSiinneelleerriinniizzddee oollaann›› --ggiizzlleesseenniizz ddee,, aaçç››¤¤aa vvuurrssaann››zz
ddaa-- AAllllaahh bbiilliirr.. VVee ggöökklleerrddee oollaann›› ddaa,, yyeerrddee oollaann›› ddaa bbiilliirr..
AAllllaahh,, hheerrflfleeyyee ggüüçç yyeettiirreennddiirr.."" ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 2299))
DDee kkii:: ""BBeenniimmllee aarraann››zzddaa flflaahhiidd oollaarraakk AAllllaahh yyeetteerr;; kkuuflflkkuu--
ssuuzz OO,, kkuullllaarr››nnddaann ggeerrççee¤¤iiyyllee hhaabbeerrddaarrdd››rr,, ggöörreennddiirr.."" ((‹‹ssrraa
SSuurreessii,, 9966))
BBuunnaa rraa¤¤mmeenn yyüüzz ççeevviirreecceekk oolluurrllaarrssaa,, ddee kkii:: ""SSiizzee eeflfliittlliikk üüzzee--
rree aaçç››kkllaammaaddaa bbuulluunndduumm.. TTeehhddiitt eeddiillddii¤¤iinniizz ((ssoorrgguu vvee aazzaabb
ggüünnüü)) yyaakk››nn mm››,, uuzzaakk mm››,, bbiilleemmeemm.. fifiüüpphheessiizz OO,, ssöözzüünn aaçç››kkttaa
ssööyylleenneenniinnii ddee bbiillmmeekkttee,, ssaakkllaammaakkttaa oolldduukkllaarr››nn››zz›› ddaa bbiill--
mmeekktteeddiirr.."" ((EEnnbbiiyyaa SSuurreessii,, 110099--111100))
DDee kkii:: ""SSiizz AAllllaahh''aa ddiinniinniizzii mmii öö¤¤rreetteecceekkssiinniizz?? OOyyssaa AAllllaahh,,
ggöökklleerrddee vvee yyeerrddee oollaannllaarr›› bbiilliirr.. AAllllaahh,, hheerrflfleeyyii bbiilleennddiirr..""
((HHuuccuurraatt SSuurreessii,, 1166))
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) iinnssaannllaarraa KKuurraann''››nn Allllaahh KKaatt››nnddaann iinnddiirriillddii¤¤iinnii aaçç››kkllaamm››flfltt››rr
Peygamberimiz (sav)'in döneminde ve sonraki dönem-
lerde de Kuran'›n hak kitap oldu¤unu inkar edenler olmufltur
ve bu kifliler Kuran'› Peygamberimiz (sav)'in yazd›¤›n› iddia
edecek kadar ileri gitmifllerdir. Oysa Kuran'›n insan eliyle ya-
z›lmad›¤› çok aç›kt›r. Allah'›n sözü olan Kuran, içinde birçok
mucizeye, insanlar›n eriflmeyece¤i eflsiz bir hikmete sahiptir.
Peygamberimiz (sav) de insanlara bu gerçe¤i hat›rlatm›fl ve
Kuran'› Allah'›n gönderdi¤ini bildirmifltir. Bu konudaki ayet-
lerden baz›lar› flöyledir:
DDee kkii:: ""OOnnuu,, ggöökklleerrddee vvee yyeerrddee ggiizzllii oollaann››
bbiilleenn ((AAllllaahh)) iinnddiirrmmiiflflttiirr.. DDoo¤¤rruussuu OO,,
105
Harun Yahya (Adnan Oktar)
ççookk bbaa¤¤››flflllaayyaanndd››rr,, ççookk eessiirrggeeyyeennddiirr.."" ((FFuurrkkaann SSuurreessii,, 66))
DDee kkii:: ""GGöörrddüünnüüzz mmüü hhaabbeerr vveerriinn;; ee¤¤eerr oo ((KKuurraann)) AAllllaahh
KKaatt››nnddaann iissee,, ssoonnrraa ssiizz oonnuu iinnkkaarr eettmmiiflflsseenniizz ((bbuu dduurruummddaa))
uuzzaakk bbiirr aayyrr››ll››kk iiççiinnddee oollaannddaann ddaahhaa ssaapp››kk kkiimmddiirr??"" ((FFuussssii--
lleett SSuurreessii,, 5522))
Kuran'›n bir insan taraf›ndan yaz›ld›¤›n› iddia edenler,
onun sahip oldu¤u mucizelerden, Allah'›n sonsuz hikmet içe-
ren sözlerinden habersizdirler. Oysa Kuran de¤il bir insan›n,
bütün insanlar›n ve cinlerin dahi biraraya gelerek yazamaya-
caklar› bir kitapt›r. Ve Hz. Mu-
hammed (sav)'e bu konu ile il-
Kuran-› Kerim'in ilk orjiinal nüshas› (Kadir Suresi) Topkap›Saray›'n›n sergilenmeyen arfliv bölümünde bulunmaktad›r.
106
107
gili olarak kavmine flunlar› bildirmesi emredilmifltir:
DDee kkii:: ""EE¤¤eerr bbüüttüünn iinnss vvee cciinn ((ttoopplluulluukkllaarr››)),, bbuu KKuurraann''››nn bbiirr
bbeennzzeerriinnii ggeettiirrmmeekk üüzzeerree ttooppllaannssaa,, --oonnllaarr››nn bbiirr kk››ssmm›› bbiirr kk››ss--
mm››nnaa ddeesstteekkççii oollssaa bbiillee-- oonnuunn bbiirr bbeennzzeerriinnii ggeettiirreemmeezzlleerr.."" ((‹‹ss--
rraa SSuurreessii,, 8888))
YYookkssaa:: ""BBuunnuu kkeennddiissii yyaallaann oollaarraakk uuyydduurrdduu"" mmuu ddiiyyoorrllaarr??
DDee kkii:: ""BBuunnuunn bbeennzzeerrii oollaann bbiirr ssûûrree ggeettiirriinn vvee ee¤¤eerr ggeerrççeekktteenn
ddoo¤¤rruu ssöözzllüüyysseenniizz AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaa ççaa¤¤››rraabbiillddiikklleerriinniizzii ççaa--
¤¤››rr››nn.."" ((YYuunnuuss SSuurreessii,, 3388))
Peygamber Efendimiz bir di¤er hadis-i fleriflerinde ise
Kuran'›n Allah'›n sözü oldu¤unu flöyle belirtmifltir:
"Kuran, Allah Azze ve Celle'nin kelam›d›r. Öyle ise Kuransahibi, Rabbinin, yasak ettiklerini yapmamak sureti ile onatazim (hürmet) etsin."40
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) KKuurraann''››nn MMüüssllüümmaannllaarr iiççiinn bbiirr mmüüjjddee vvee hhiiddaayyeett rreehhbbeerrii oolldduu¤¤uunnuu bbiillddiirrmmiiflflttiirr
Peygamberimiz (sav) Kuran'›n insanlar› hidayete erifltir-
di¤ini söylemifl ve onlara Kuran'› rehber edinmelerini ö¤ütle-
mifltir. Bu konudaki ayetlerden baz›lar› flöyledir:
DDee kkii:: ""‹‹mmaann eeddeennlleerrii ssaa¤¤llaammllaaflfltt››rrmmaakk,, MMüüssllüümmaannllaarraa bbiirr
mmüüjjddee vvee hhiiddaayyeett oollmmaakk üüzzeerree,, oonnuu ((KKuurraann''››)) hhaakk oollaarraakk
RRaabbbbiinnddeenn RRuuhhuu''ll--KKuuddüüss iinnddiirrmmiiflflttiirr.."" ((NNaahhll SSuurreessii,, 110022))
DDee kkii:: ""EE¤¤eerr bbeenn ssaappaaccaakk oollssaamm,, aarrtt››kk kkeennddii nneeffssiimm aalleeyyhhii--
nnee ssaappmm››flfl oolluurruumm;; ee¤¤eerr hhiiddaayyeettii bbuullaaccaakk oollssaamm,, bbuu ddaa RRaabb--
bbiimmiinn bbaannaa vvaahhyyeettmmeekkttee oolldduu¤¤uu ((KKuurraann)) ssaayyeessiinnddeeddiirr.. fifiüüpp--
hheessiizz OO,, iiflfliitteennddiirr,, yyaakk››nn oollaanndd››rr.."" ((SSeebbee SSuurreessii,, 5500))
Peygamberimiz (sav)'in bir hadis-i fleriflerinde Kuran'›n
kurtulufla götüren bir rehber oldu¤u flöyle aç›klan›r:
"Kim ki Kuran'› öne al›rsa, Kuran onu cennete götürür. Kimde arkas›na b›rak›rsa onu da cehenneme sürer."41
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)),, hheessaapp ggüünnüü kkiimmsseenniinn bbaaflflkkaass››nn››nn ggüünnaahh››nn›› yyüükklleenneemmeeyyeeccee¤¤iinnii bbiillddiirrmmiiflflttiirr
Cahiliye toplumlar›nda yayg›n olan sapk›n inan›fllardan biri,
bir kimsenin di¤erinin günah›n› yüklenebilece¤ini sanmalar›d›r.
Örne¤in, arkadafllar›n›n bir ibadeti yapmas›n› engellemeye çal›fl›r
ve onlara "ben senin günah›n› yüklenirim" derler. Bu kifli elbette ki
bir ibadeti engellemenin günah›n› al›r, ancak karfl›s›ndaki kifli de
bu ibadeti yerine getirmemenin günah›n› alacakt›r. Yani hiç kimse
ondan bu günah› al›p yüklenemez. Hesap gününde herkes yaln›z-
ca kendi yapt›¤›ndan sorumlu tutulacakt›r. Kimseye baflkalar›n›n
günahlar› sorulmayacak, kimse de kimsenin günah›n› yüklenme-
yecektir. Allah, Hz. Muhammed (sav)'e bu konuyu flöyle aç›klama-
s›n› bildirmifltir:
DDee kkii:: ""OO,, hheerrflfleeyyiinn RRaabbbbii iikkeenn,, bbeenn AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaa bbiirr RRaabb mmii
aarraayyaayy››mm?? HHiiççbbiirr nneeffiiss,, kkeennddiissiinnddeenn bbaaflflkkaass››nn››nn aalleeyyhhiinnee ((ggüünnaahh))
kkaazzaannmmaazz.. GGüünnaahhkkaarr oollaann bbiirr bbaaflflkkaass››nn››nn ggüünnaahh yyüükküünnüü ttaaflfl››mmaazz..
SSoonnuunnddaa ddöönnüüflflüünnüüzz RRaabbbbiinniizzeeddiirr.. OO,, ssiizzee hhaakkkk››nnddaa aannllaaflflmmaazzll››--
¤¤aa ddüüflflttüü¤¤üünnüüzz flfleeyylleerrii hhaabbeerr vveerreecceekkttiirr.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 116644))
Peygamber Efendimiz "Kimse kimsenin günah›n› çekmez"42 söz-
leriyle de, halk aras›ndaki bu bat›l inanca bir aç›klama getirmifltir.
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)),, kkaavvmmiinnee kkeennddiilleerriinnddeenn öönncceekkiilleerriinn bbaaflflllaarr››nnaa ggeelleennlleerrii aannllaattaarraakkiibbrreett aallmmaallaarr››nn›› öö¤¤üüttlleemmiiflflttiirr
Tarih boyunca Allah'a, dine ve Allah'›n elçilerine karfl› gelen
topluluklar hep bir helakla yok olmufllar, hatta arkalar›nda tek bir
iz kalmayacak flekilde kaybolmufllard›r. Bu topluluklar›n u¤rad›k-
lar› son, tüm insanlara bir ibret olmal›, Allah'›n gazaplanmas›ndan
korkup sak›narak Allah'a yönelmelidirler.
DDee kkii:: ""YYeerryyüüzzüünnddee ggeezziipp ddoollaaflfl››nn ddaa,, ssuuççlluu--ggüünnaahhkkaarrllaarr››nn nnaass››ll
bbiirr ssoonnaa uu¤¤rraadd››kkllaarr››nn›› ggöörrüünn.."" ((NNeemmll SSuurreessii,, 6699))
Hazreti Muhammed (sav)
108
109
110
DDee kkii:: ""YYeerryyüüzzüünnddee ggeezziipp ddoollaaflfl››nn,, ssoonnrraa yyaallaannllaayyaannllaarr››nn
ssoonnuu nnaass››ll oolldduu,, bbiirr ggöörrüünn.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 1111))
DDee kkii:: ""YYeerryyüüzzüünnddee ggeezziipp ddoollaaflfl››nn,, bbööyylleeccee ddaahhaa öönncceekkiilleerriinn
nnaass››ll bbiirr ssoonnaa uu¤¤rraadd››kkllaarr››nn›› ggöörrüünn.. OOnnllaarr››nn ççoo¤¤uu mmüüflflrriikk
kkiimmsseelleerrddii.."" ((RRuumm SSuurreessii,, 4422))
Peygamber Efendimiz yukar›daki ayetler do¤rultusun-
daki bir sözlerinde ise, "Ey kavmim, a¤›r olunuz. Sizden evvel-ki ümmetler, bu yapt›¤›n›z fleyle helak oldu. Peygamberlerine karfl›ihtilaflar› sebebi ile ve kitaplar›n›n baz›s›n› baz›s›na kar›flt›rmalar›sebebi ile."43 diyerek, çevresindekileri, geçmifltekilerin bafllar›-
na gelenlerle uyarm›flt›r.
‹‹nnssaannllaarraa ööllüümmüü hhaatt››rrllaattmm››flfltt››rr
Ahiretin varl›¤›na inanmayan veya flüphe du-
yan insanlar›n en büyük korkular›ndan biri ölüm
korkusudur. Ölümle birlikte herfleylerini kaybe-
deceklerini düflündükleri ve dünyaya büyük bir
h›rsla ba¤l› olduklar› için ölümü kesinlikle dü-
flünmezler. Oysa her insan Allah'›n kendisi için
kaderinde takdir etti¤i bir vakitte ölecektir ve
bundan asla bir kaç›fl yolu bulamayacakt›r. Pey-
gamberimiz (sav) de bu insanlara ölümden kaç›-
fl›n kendilerine bir fayda sa¤lamayaca¤›n›
Hazreti Muhammed (sav)
111
Harun Yahya (Adnan Oktar)
aç›klam›fl ve onlar›n ölümden sonraki gerçek hayatlar›n› dü-
flünmelerini sa¤lamaya çal›flm›flt›r.
DDee kkii:: ""EE¤¤eerr ööllüümmddeenn vveeyyaa ööllddüürrüüllmmeekktteenn kkaaçç››yyoorrssaann››zz,, kkaa--
çç››flfl ssiizzee kkeessiinn oollaarraakk bbiirr yyaarraarr ssaa¤¤llaammaazz;; bbööyyllee oollssaa bbiillee,, ppeekk
aazz ((bbiirr zzaammaann)) dd››flfl››nnddaa mmeettaallaann››pp--yyaarraarrllaanndd››rr››llmmaazzss››nn››zz..""
((AAhhzzaapp SSuurreessii,, 1166))
DDee kkii:: ""SSiizziinn iiççiinn bbeelliirrlleennmmiiflfl bbiirr ggüünn vvaarrdd››rr kkii,, oonnddaann nnee bbiirr
aann eerrtteelleenneebbiilliirrssiinniizz,, nnee ddee ((bbiirr aann)) öönnee aall››nnaabbiilliirrssiinniizz.."" ((SSee--
bbee SSuurreessii,, 3300))
Peygamber Efendimiz ölümün düflünülmesini de tavsi-
ye etmifl ve flöyle demifltir:
"Ölümü en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onuniçin en iyi haz›rl›¤› yapanlard›r. ‹flte ak›ll›lar bunlard›r."44
112
Hazreti Muhammed (sav)
KK››yyaammeettiinn ssaaaattiinniinn bbiillggiissiinniinn ssaaddeeccee Allllaahh''aa aaiitt oolldduu¤¤uunnuu aaçç››kkllaamm››flfltt››rr
‹nsanlar›n merak ettikleri konulardan biri k›yamet saati-
nin ne zaman gelece¤idir. Oysa Allah k›yametin saatini Ken-
disi'nden baflka kimsenin bilemeyece¤ini bildirmifl ve Hz.
Muhammed'e (sav) bu konuda kendisine sorulan sorulara
flöyle cevap vermesini emretmifltir:
‹‹nnssaannllaarr,, ssaannaa kk››yyaammeett ssaaaattiinnii ssoorraarrllaarr;; ddee kkii:: ""OOnnuunn bbiillggii--
ssii yyaallnn››zzccaa AAllllaahh''››nn KKaatt››nnddaadd››rr.."" NNee bbiilliirrssiinn;; bbeellkkii kk››yyaa--
mmeett--ssaaaattii ppeekk yyaakk››nn ddaa oollaabbiilliirr.. ((AAhhzzaapp SSuurreessii 6633))
DDee kkii:: ""BBiillmmiiyyoorruumm,, ssiizzee vvaaddeeddiilleenn ((kk››yyaammeett vvee aazzaabb)) yyaakk››nn
mm››,, yyookkssaa RRaabbbbiimm oonnuunn iiççiinn uuzzuunn bbiirr ssüürree mmii kkooyymmuuflflttuurr??""
((CCiinn SSuurreessii,, 2255))
BBuunnaa rraa¤¤mmeenn yyüüzz ççeevviirreecceekk oolluurrllaarrssaa,, ddee kkii:: ""SSiizzee eeflfliittlliikk üüzzee--
rree aaçç››kkllaammaaddaa bbuulluunndduumm.. TTeehhddiitt eeddiillddii¤¤iinniizz ((ssoorrgguu vvee aazzaabb
ggüünnüü)) yyaakk››nn mm››,, uuzzaakk mm››,, bbiilleemmeemm.."" ((EEnnbbiiyyaa SSuurreessii,, 110099))
CCeehheennnneemmddee bbaazz›› kkiimmsseelleerriinn ssoonnssuuzzaa kkaaddaarr kkaallaaccaa¤¤››nn›› bbiillddiirrmmiiflflttiirr
Cahiliye toplumlar›nda yayg›n olan bat›l inançlardan bi-
ri cehennemde belli bir süre kal›n›p ç›k›laca¤›d›r. Oysa Allah
cehennem azab›n›n baz› kimseler için sonsuza kadar sürece-
¤ini bildirmifltir. Peygamberimiz (sav) de Allah'›n emrine
uyarak, bir süre cehennemde kal›naca¤›n› iddia edenlere,
Allah'›n dilemesi d›fl›nda insanlar›n baz›lar›n›n cehennemde
sonsuza kadar kalacaklar›n› haber vermifltir:
DDeeddiilleerr kkii:: ""SSaayy››ll›› ggüünnlleerriinn dd››flfl››nnddaa,, aatteeflfl aassllaa bbiizzee ddee¤¤mmeeyyee--
cceekkttiirr.."" DDee kkii:: ""AAllllaahh KKaatt››nnddaann bbiirr aahhiidd mmii aalldd››nn››zz?? --kkii
AAllllaahh aassllaa aahhddiinnddeenn ddöönnmmeezz-- YYookkssaa AAllllaahh''aa kkaarrflfl›› bbiillmmeeddii--
¤¤iinniizz bbiirr flfleeyyii mmii ssööyyllüüyyoorrssuunnuuzz??"" HHaayy››rr;; kkiimm bbiirr kkööttüüllüükk iiflfllleerr
ddee ggüünnaahh›› kkeennddiissiinnii kkuuflflaatt››rrssaa,, ((aarrtt››kk)) oonnllaarr,, aatteeflfliinn hhaallkk››dd››rr--
llaarr,, oorraaddaa ssüürreessiizz kkaallaaccaakkllaarrdd››rr.. ‹‹mmaann eeddiipp ssaalliihh aammeelllleerrddee
bbuulluunnaannllaarr iissee cceennnneett hhaallkk››dd››rrllaarr,, oorraaddaa ssüürreessiizz kkaallaaccaakkllaarr--
dd››rr.. ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 8800--8822))
113
114
Peygamber Efendimiz bir sözün-
de cennet ve cehennemdeki hayat ile ilgili
olarak flunlar› aç›klam›flt›r:
"Cennetlikler cennette, cehennemlikler de cehennemde ol-duklar› zaman ölüm getirilir. Cennetle cehennemin aras›nakonup orada kesilir. Sonra bir münadi nida eder: 'Ey ehl-icennet! Art›k ebediyet var, ölüm yok! Ey ehl-i nar! Art›kebediyet var ölüm yok. Cennetliklerin süruru bununla dahada artar. Cehennemliklerin de hüznü artar.'45
Allllaahh''›› eenn ggüüzzeell iissiimmlleerrii iillee aannmmaamm››zz›› ssööyylleemmiiflflttiirr
Daha önce de belirtildi¤i gibi, Peygamberimiz (sav) teb-
li¤ yaparken, bir fleyi aç›klarken, dua ederken Allah'› tesbih
eder, O'nu en güzel isimleri ile yüceltirdi. Peygamberimiz
(sav)'in insanlar› da bu güzel tavra davet etmesi flu flekilde
emredilmifltir:
DDee kkii:: ""AAllllaahh,, ddiiyyee ççaa¤¤››rr››nn,, ''RRaahhmmaann'' ddiiyyee ççaa¤¤››rr››nn,, nnee iillee
ççaa¤¤››rr››rrssaann››zz;; ssoonnuunnddaa eenn ggüüzzeell iissiimmlleerr OO''nnuunndduurr.."" NNaammaa--
zz››nnddaa sseessiinnii ççookk yyüükksseellttmmee,, ççookk ddaa kk››ssmmaa,, bbuu iikkiissii aarraass››nnddaa
((oorrttaa)) bbiirr yyooll bbeenniimmssee.. VVee ddee kkii:: ""ÖÖvvggüü ((hhaammdd)),, ççooccuukk eeddiinn--
mmeeyyeenn,, mmüüllkkttee oorrttaa¤¤›› oollmmaayyaann vvee ddüüflflkküünnllüükktteenn ddoollaayy›› yyaarr--
dd››mmcc››yyaa ddaa ((iihhttiiyyaacc››)) bbuulluunnmmaayyaann AAllllaahh''aadd››rr.."" VVee OO''nnuu tteekk--
bbiirr eeddeebbiillddiikkççee tteekkbbiirr eett.. ((‹‹ssrraa SSuurreessii,, 111100--111111))
PPeeyyggaammbbeerrlleerr aarraass››nnddaa aayyrr››mm yyaappmmaammaayy›› hhaatt››rrllaattmm››flfltt››rr
Peygamberimiz (sav) Allah'›n emrine uygun olarak,
Allah'›n gönderdi¤i peygamberler aras›nda hiçbir ayr›m yap-
mamam›z› bildirmifl ve bir hadis-i fleriflerinde "Peygamberleribirbirine tafdil (birini di¤erinden üstün görmek) etmeyin"46 diye
buyurmufltur. Peygamberlerimizin hepsi Allah'›n sevdi¤i,
dost edindi¤i, güvendi¤i, cenneti ile müjdeledi-
¤i mübarek, kutlu, takva sahibi kimselerdir.
115
116
Bütün peygamberler Allah'›n dinini insanlara tebli¤ etmifller,
ulaflabildikleri herkesi Hz. Muhammed (sav) gibi Allah'›n yo-
luna ça¤›rm›fllard›r. Bu, Peygamber Efendimizin bize bildir-
di¤i çok önemli bir tutum ve inançt›r. Kuran'da ise bu konu
flöyle yer almaktad›r:
DDee kkii:: ""BBiizz AAllllaahh''aa,, bbiizzee iinnddiirriilleennee,, ‹‹bbrraahhiimm,, ‹‹ssmmaaiill,, ‹‹sshhaakk,,
YYaakkuupp vvee ttoorruunnllaarr››nnaa iinnddiirriilleennee,, MMuussaa''yyaa,, ‹‹ssaa''yyaa vvee ppeeyy--
ggaammbbeerrlleerree RRaabblleerriinnddeenn vveerriilleennlleerree iimmaann eettttiikk.. OOnnllaarrddaann
hhiiççbbiirrii aarraass››nnddaa aayyrr››ll››kk ggöözzeettmmeeyyiizz.. VVee bbiizz OO''nnaa tteesslliimm ooll--
mmuuflflllaarr››zz.."" ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 8844))
DDeeyyiinn kkii:: ""BBiizz AAllllaahh''aa;; bbiizzee iinnddiirriilleennee,, ‹‹bbrraahhiimm,, ‹‹ssmmaaiill,, ‹‹ss--
hhaakk,, YYaakkuubb vvee ttoorruunnllaarr››nnaa iinnddiirriilleennee,, MMuussaa vvee ‹‹ssaa''yyaa vveerrii--
lleenn iillee ppeeyyggaammbbeerrlleerree RRaabbbbiinnddeenn vveerriilleennee iimmaann eettttiikk.. OOnnllaarr--
ddaann hhiiççbbiirriinnii ddii¤¤eerriinnddeenn aayy››rrtt eettmmeeyyiizz vvee bbiizz OO''nnaa tteesslliimm ooll--
mmuuflflllaarr››zz.."" ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 113366))
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) iinnssaannllaarr›› ggüüzzeell aahhllaakkaa ççaa¤¤››rrmm››flfltt››rr
Kitap boyunca da anlat›ld›¤› gibi Peygamberimiz (sav)
tüm alemlere örnek bir ahlaka sahipti ve insanlar› da güzel
ahlakl› olmaya ça¤›rm›fl, onlara Allah'›n raz› olaca¤› ahlak›n
ve davran›fllar›n nas›l olmas› gerekti¤ini aç›klam›flt›r. Ku-
ran'da Peygamberimiz (sav)'e güzel ahlakla ilgili insanlara
hat›rlatmas› emredilen baz› ayetler flöyledir:
DDee kkii:: ""GGeelliinn ssiizzee RRaabbbbiinniizz''iinn nneelleerrii hhaarraamm kk››lldd››¤¤››nn›› ookkuuyyaa--
yy››mm:: OO''nnaa hhiiççbbiirr flfleeyyii oorrttaakk kkooflflmmaayy››nn,, aannnnee--bbaabbaayyaa iiyyiilliikk
eeddiinn,, yyookkssuulllluukk--eennddiiflfleessiiyyllee ççooccuukkllaarr››nn››zz›› ööllddüürrmmeeyyiinn.. --SSiizziinn
ddee,, oonnllaarr››nn ddaa rr››zz››kkllaarr››nn›› BBiizz vveerrmmeekktteeyyiizz-- ÇÇiirrkkiinn--kkööttüüllüükkllee--
rriinn aaçç››¤¤››nnaa vvee ggiizzllii oollaann››nnaa yyaakkllaaflflmmaayy››nn.. HHaakkkkaa ddaayyaall›› ooll--
mmaa dd››flfl››nnddaa,, AAllllaahh''››nn ((ööllddüürrüüllmmeessiinnii)) hhaarraamm kk››lldd››¤¤›› kkiimmsseeyyii
117
ööllddüürrmmeeyyiinn.. ‹‹flflttee bbuunnllaarrllaa ssiizzee ttaavvssiiyyee ((eemmrr)) eettttii;; uummuulluurr kkii
aakk››ll eerrddiirriirrssiinniizz.. YYeettiimmiinn mmaall››nnaa,, oo eerrggiinnlliikk ççaa¤¤››nnaa eerriiflfliinnccee--
yyee kkaaddaarr --oo eenn ggüüzzeell ((flfleekklliinn)) dd››flfl››nnddaa-- yyaakkllaaflflmmaayy››nn.. ÖÖllççüüyyüü
vvee ttaarrtt››yy›› ddoo¤¤rruu oollaarraakk yyaapp››nn.. HHiiççbbiirr nneeffssee,, ggüüccüünnüünn kkaalldd››--
rraabbiilleeccee¤¤ii dd››flfl››nnddaa bbiirr flfleeyy yyüükklleemmeeyyiizz.. SSööyylleeddii¤¤iinniizz zzaammaann --
yyaakk››nn››nn››zz ddaahhii oollssaa-- aaddiill oolluunn.. AAllllaahh''››nn aahhddiinnee vveeffaa ggöössttee--
rriinn.. ‹‹flflttee bbuunnllaarrllaa ssiizzee ttaavvssiiyyee ((eemmrr)) eettttii;; uummuulluurr kkii öö¤¤üütt aall››pp--
ddüüflflüünnüürrssüünnüüzz.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 115511--115522))
DDee kkii:: ""RRaabbbbiimm yyaallnn››zzccaa ççiirrkkiinn hhaayyaass››zzll››kkllaarr›› --oonnllaarrddaann
aaçç››kkttaa oollaannllaarr››nn›› vvee ggiizzllii oollaannllaarr››nn››,,-- ggüünnaahh iiflfllleemmeeyyii,, hhaakkll››
nneeddeennii oollmmaayyaann ''iissyyaann vvee ssaalldd››rr››yy››'' kkeennddiissii hhaakkkk››nnddaa iissppaatt--
llaayy››cc›› bbiirr ddeelliill iinnddiirrmmeeddii¤¤ii flfleeyyii AAllllaahh''aa flfliirrkk kkooflflmmaann››zz›› vvee
AAllllaahh''aa kkaarrflfl›› bbiillmmeeddii¤¤iinniizz flfleeyylleerrii ssööyylleemmeenniizzii hhaarraamm kk››llmm››flfl--
tt››rr.."" ((AArraaff SSuurreessii,, 3333))
Peygamber Efendimizin güzel ahlak› tavsiye etti¤i ha-
dis-i fleriflerinden baz›lar› ise flöyledir:
"Rabbim bana dokuz fley emretti: Gizli halde de aleni haldede Allah'tan korkmam›, öfke ve r›za halinde de adaletli sözsöylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmam›, ben-den kopana da s›la-› rahim (dostluk) yapmam›, beni mahrumedene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma hali-min tefekkür olmas›n›, konuflma halimin zikir olmas›n›, ba-k›fl›m›n ibret olmas›n›, marufu (do¤ru ve güzel olan›) emret-memi."47
"Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapa-na iyilik yap. Aleyhine de olsa hakk› söyle."48
"Her nerede olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülü¤ün ar-kas›ndan iyilik yap, bu onu yok eder. ‹nsanlara iyi ahlaklamuamele et."49
"‹nsanlara güzel ahlakla muamelede bulun."50
Peygamberimiz (sav), Yemen'e gönderdi¤i elçilerine flun-
lar› tavsiye etmifltir:"Sirke bal› bozdu¤u gibi, kötü huy da ameli ifsad eder."51
"Müminin flerefi dini, asaleti güzel ahlak›, mürüvveti de akl›-d›r."52
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)),, iinnssaannllaarr›› kkiibbiirrlleennmmeeyyee kkaarrflfl›› uuyyaarrmm››flfltt››rr
Peygamber Efendimiz, kibrin ve büyüklenmenin kötü bir
ahlak özelli¤i oldu¤unu ve kibirli insanlar›n cehennemle karfl›-
l›k bulabileceklerini bildirmifltir. Onlar› bu büyük tehlikeye
karfl› da uyarm›flt›r. Peygamberimiz (sav), her durumda teva-
zusu, alçak gönüllü, sevecen, flefkatli tavr› ile insanlara en gü-
zel örnek olmufltur. Peygamberimiz (sav)'in kibir hakk›ndaki
uyar›lar›ndan baz›lar› flöyledir:
"Allah Teala Hazretleri güzeldir, güzelli¤i sever. Kibir ise hak-k›n ibtali (hükümsüz b›rak›lmas›), insanlar›n tahkiri (hor gö-rülmesi)dir."53
"Kifli kendisini halktan büyük görüp uzak tuta tuta cebbarlararas›na kaydedilir de, onlar›n bafl›na gelen musibete duçarolur."54
Peygamberimiz (sav), atalar› ve aileleri ile övünen ve bun-
dan dolay› kibirlenen insanlar› da uyarm›fl ve flöyle demifltir:
"‹nsanlar ya cehennem kömüründen baflka bir fley olmayan öl-müfl ecdadlar›yla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah Ka-t›nda, burnuyla pislik yuvarlayan May›s böce¤inden daha adibir dereceye düflerler. Allah Teala Hazretleri sizden cahiliye ki-birini temizledi. Art›k o, muttaki bir mümin veya bedbaht birfacirdir. ‹nsanlar›n hepsi Hz. Adem'in evlatlar›d›r. Adem isetopraktan yarat›lm›flt›r."55
Peygamberimiz (sav), ashab›na her zaman güzel giyinme-
lerini, bak›ml› ve hofl görünmelerini tavsiye etmifltir. Ancak ay-
n› zamanda, onlara giydiklerinden veya güzelliklerinden dola-
y› kibirlenen insan›n dünyada ve ahirette küçük düflüce¤ini de
hat›rlatm›fl, her koflulda tevazulu olmalar›n› söylemifltir. Bu
sözlerinden biri flöyledir:
Hazreti Muhammed (sav)
118
119
"Bir adam nefsinin hofluna giden birtak›m elbise içinde saçlar› dayap›lm›fl olarak giderken yürüme s›ras›nda kibire düflmüfltü ki, bir-den yere batt›. K›yamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmayadevam edecek."56
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn iinnffaakk kkoonnuussuunnddaakkii aaçç››kkllaammaallaarr››
‹nfak etmek, bir insan›n mal›n› ve can›n› Allah'›n yolunda,
Allah'›n raz› olaca¤› flekilde harcamas›d›r. Çevresindekiler, infak ile
ilgili Peygamberimiz (sav)'e baz› sorular sormufllar ve o da onlara
infak›n nas›l olaca¤›n› aç›klam›fl, onlar› infak etmek için flevklen-
dirmifltir. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e infak konusunda söyle-
mesi bildirilen ayetler flöyledir:
SSaannaa nneeyyii iinnffaakk eeddeecceekklleerriinnii ssoorraarrllaarr.. DDee kkii:: ""HHaayy››rr oollaarraakk iinnffaakk
eeddeeccee¤¤iinniizz flfleeyy,, aannnnee--bbaabbaayyaa,, yyaakk››nnllaarraa,, yyeettiimmlleerree,, yyookkssuullllaarraa vvee
yyoollddaa kkaallmm››flflaadd››rr.. HHaayy››rr oollaarraakk hheerr nnee yyaappaarrssaann››zz,, AAllllaahh oonnuu flflüüpp--
hheessiizz bbiilliirr.."" ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 221155))
…… VVee ssaannaa nneeyyii iinnffaakk eeddeecceekklleerriinnii ssoorraarrllaarr.. DDee kkii:: ""‹‹hhttiiyyaaççttaann aarr--
ttaakkaallaann››.."" BBööyylleeccee AAllllaahh,, ssiizzee aayyeettlleerriinnii aaçç››kkllaarr;; uummuulluurr kkii ddüüflflüü--
nnüürrssüünnüüzz;; ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 221199))
DDee kkii:: ""fifiüüpphheessiizz bbeenniimm RRaabbbbiimm,, kkuullllaarr››nnddaann rr››zzkk›› ddiilleeddii¤¤iinnee ggee--
nniiflfllleettiipp--yyaayyaarr vvee oonnaa kk››ssaarr ddaa.. HHeerr nneeyyii iinnffaakk eeddeerrsseenniizz,, OO
((AAllllaahh)),, yyeerriinnee bbiirr bbaaflflkkaass››nn›› vveerriirr;; OO,, rr››zz››kk vveerreennlleerriinn eenn hhaayy››rrll››ss››--
dd››rr.."" ((SSeebbee SSuurreessii,, 3399))
Peygamber Efendimizin Müslümanlar› cimrilikten sak›nd›-
ran, onlara cömertlikle infak etmelerini hat›rlatan sözlerinden ba-
z›lar› flöyledir:
"Zulümden kaç›n›n. Zira zulüm, k›yamet günü karanl›klar olacak-t›r. Cimrilikten de kaç›n›n, zira cimrilik, sizden öncekileri helak et-mifl, onlar› birbirlerinin kanlar›n› dökmeye, haramlar›n› helal ad-detmeye sevk etmifltir."57
"Fakirleri seviniz ve onlara yak›n olunuz. Siz onlar› severseniz,Allah da sizi sever. Siz onlara yak›n olursan›z, Allah da size yak›nolur. Siz onlar› giydirirseniz, Allah da sizi giydirir. Siz onlar› ye-dirirseniz, Allah da sizi yedirir. Siz cömert olunuz ki, Allah Tealada size karfl› cömert olsun."58
Hazreti Muhammed (sav)
120
121
HHzz.. MMuuhhaammmmeedd ((ssaavv)) cciinnlleerriinn ddee ppeeyyggaammbbeerriiyyddii
Kuran'›n 72. suresi olan Cin Suresi'nde, Allah cinlerin de
Hz. Muhammed (sav)'in tebli¤ini ve Kuran'› dinlediklerini ve
baz›lar›n›n Müslüman olarak Peygamberimiz (sav)'e tabi ol-
duklar›n› bildirir. Bu konuyla ilgili ayetlerden baz›lar› flöyle-
dir:
DDee kkii:: ""BBaannaa ggeerrççeekktteenn flfluu vvaahhyyoolluunndduu:: CCiinnlleerrddeenn bbiirr ggrruupp
ddiinnlleeyyiipp ddee flflööyyllee ddeemmiiflfllleerr:: DDoo¤¤rruussuu bbiizz,, ((bbüüyyüükk)) hhaayyrraannll››kk
uuyyaanndd››rraann bbiirr KKuurraann ddiinnlleeddiikk.. OO ((KKuurraann)),, ''ggeerrççee¤¤ee vvee ddoo¤¤--
rruuyyaa'' yyöönneellttiipp--iilleettiiyyoorr.. BBuu yyüüzzddeenn oonnaa iimmaann eettttiikk.. BBuunnddaann
bbööyyllee RRaabbbbiimmiizz''ee hhiiçç kkiimmsseeyyii oorrttaakk kkooflflmmaayyaaccaa¤¤››zz.."" ((CCiinn SSuu--
rreessii,, 11--22))
Allah, yine Cin Suresi'nde, Müslüman olan cinlerin flöy-
le dediklerini bildirmektedir:
""EEllbbeettttee bbiizz,, oo yyooll ggöösstteerriiccii ((KKuurraann''››)) iiflfliittiinnccee,, oonnaa iimmaann eett--
ttiikk.. AArrtt››kk kkiimm RRaabbbbiinnee iimmaann eeddeerrssee,, oo nnee ((eeccrriinniinn)) eekkssiilleeccee--
¤¤iinnddeenn kkoorrkkaarr vvee nnee ddee hhaakkss››zzll››¤¤aa uu¤¤rraayyaaccaa¤¤››nnddaann.. VVee eell--
bbeettttee bbiizzddeenn MMüüssllüümmaann oollaannllaarr ddaa vvaarr,, zzuullmmeeddeennlleerr ddee.. ‹‹flfl--
ttee ((AAllllaahh''aa)) tteesslliimm oollaannllaarr,, aarrtt››kk oonnllaarr ''ggeerrççee¤¤ii vvee ddoo¤¤rruuyyuu''
aarraaflfltt››rr››pp--bbuullaannllaarrdd››rr.."" ((CCiinn SSuurreessii-- 1133--1144))
Bu cinler, içlerinden bir k›sm›n›n Allah'a karfl› yalan söy-
leyerek, bat›l inançlar uydurduklar›n› belirtmektedirler. Cin-
lerin daha önce inand›klar› bu bat›l dinin özelli¤i Cin Sure-
si'nde flöyle aç›klan›r:
""EEllbbeettttee,, RRaabbbbiimmiizz''iinn flflaann›› YYüücceeddiirr.. OO,, nnee bbiirr eeflfl eeddiinnmmiiflflttiirr,,
nnee ddee bbiirr ççooccuukk.. DDoo¤¤rruussuu flfluu:: BBiizziimm bbeeyyiinnssiizzlleerriimmiizz,, AAllllaahh''aa
kkaarrflfl›› ''bbiirr ssüürrüü ssaaççmmaa flfleeyylleerr'' ssööyylleemmiiflfllleerr.. OOyyssaa bbiizz,, iinnssaannllaa--
rr››nn vvee cciinnlleerriinn AAllllaahh''aa kkaarrflfl›› aassllaa yyaallaann ssööyylleemmeeyyeecceekklleerriinnii
ssaannmm››flfltt››kk.."" ((CCiinn SSuurreessii,, 33--55))
Bir baflka ayette ise, Peygamber Efendimiz ibadet için
kalkt›¤›nda, cinlerin çevresinde kalabal›klafl›p keçelefltikleri
bildirilir.
fifiuu bbiirr ggeerrççeekk kkii,, AAllllaahh''››nn kkuulluu ((oollaann MMuuhhaammmmeedd,,)) OO''nnaa dduuaa
((iibbaaddeett vvee kkuulllluukk)) iiççiinn kkaallkktt››¤¤››nnddaa,, oonnllaarr ((mmüüflflrriikklleerr,,)) nneerree--
ddeeyyssee ççeevvrreessiinnddee kkeeççeelleeflfleecceekklleerrddii.. ((CCiinn SSuurreessii,, 1199))
122
123
124
125
Ayetlerde de görüldü¤ü gibi Hz. Muhammed (sav), tüm
insanlara ve tüm cinlere peygamber olarak gönderilmifltir.
Kuran-› Kerim de hem insanlar hem de cinler için bir yol gös-
tericidir.
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn iinnkkaarr eeddeennlleerree uuyyaarr››llaarr››
Kuran'› ve Hz. Muhammed (sav)'in peygamberli¤ini in-
kar edenler, Peygamberimiz (sav)'e birçok zorluk ç›karm›fllar,
onun tebli¤ faaliyetlerini engellemeye, hatta onu öldürmeye,
tutuklamaya, sürmeye çal›flm›fllard›r. Ancak Peygamberimiz
(sav) her defas›nda onlara Allah'›n gücünü, varl›¤›n›, kendisi-
nin hak bir elçi ve Kuran'›n da hak kitap oldu¤unu anlatm›fl,
onlar› ahiret azab›yla uyar›p korkutmufltur. Ancak, Peygam-
berimiz (sav) fetihten sonra bile, inkarc›lar üzerinde bir bask›
kurmam›fl, hiç kimseyi zorla dine döndürmeye çal›flmam›fl,
herkese kendi inanc›nda özgür oldu¤unu aç›klam›flt›r.
Bu konudaki baz› Kuran ayetleri flöyledir:
EE¤¤eerr sseennii yyaallaannllaarrllaarrssaa,, oonnllaarraa ddee kkii:: ""BBeenniimm yyaapptt››kkllaarr››mm
bbeenniimm,, ssiizziinn yyaapptt››kkllaarr››nn››zz ssiizziinnddiirr.. SSiizz bbeenniimm yyaapptt››kkllaarr››mm--
ddaann uuzzaakkss››nn››zz vvee bbeenn ddee ssiizziinn yyaapptt››kkllaarr››nn››zzddaann uuzzaa¤¤››mm..""
((YYuunnuuss SSuurreessii,, 4411))
DDee kkii:: ""GGeerrççeekktteenn bbaannaa:: --SSiizziinn iillaahh››nn››zz yyaallnn››zzccaa bbiirr tteekk iillaahh--
tt››rr"" ddiiyyee vvaahhyyoolluunnuuyyoorr;; aarrtt››kk ssiizz MMüüssllüümmaann oollaaccaakk mm››ss››--
nn››zz??"" BBuunnaa rraa¤¤mmeenn yyüüzz ççeevviirreecceekk oolluurrllaarrssaa,, ddee kkii:: ""SSiizzee eeflfliitt--
lliikk üüzzeerree aaçç››kkllaammaaddaa bbuulluunndduumm.. TTeehhddiitt eeddiillddii¤¤iinniizz ((ssoorrgguu
vvee aazzaabb ggüünnüü)) yyaakk››nn mm››,, uuzzaakk mm››,, bbiilleemmeemm.. fifiüüpphheessiizz OO,, ssöözzüünn
aaçç››kkttaa ssööyylleenneenniinnii ddee bbiillmmeekkttee,, ssaakkllaammaakkttaa oolldduukkllaarr››nn››zz›› ddaa
bbiillmmeekktteeddiirr.. BBiilleemmeemm;; bbeellkkii bbuu ((ssüürreenniinn aaçç››kkllaannmmaammaass››)),, ssii--
zziinn iiççiinn bbiirr ((ffiittnnee)) ddeenneemmeeddiirr,, ((bbeellkkii ddee)) bbeellllii bbiirr vvaakkttee kkaaddaarr
yyaarraarrllaannmmaa ((mmeettaa))dd››rr.."" ((RReessuulluullllaahh)) DDeeddii kkii:: ""RRaabbbbiimm,,
hhaakk iillee hhüükkmmeett.. BBiizziimm RRaabbbbiimmiizz,, ssiizziinn hheerr ttüürrllüü nniitteelleennddiirrmmee--
lleerriinniizzee kkaarrflfl›› yyaarrdd››mm››nnaa ss››¤¤››nn››llaann RRaahhmmaann ((oollaann
AAllllaahh))dd››rr.."" ((EEnnbbiiyyaa SSuurreessii,, 110088--111122))
DDee kkii:: ""EEyy kkaavvmmiimm,, bbüüttüünn yyaappaabbiilleeccee¤¤iinniizzii yyaapp››nn;; flflüüpphheessiizz
bbeenn ddee yyaapp››yyoorruumm.. BBuu yyuurrdduunn ((ddüünnyyaann››nn)) ssoonnuu,, kkiimmiinnddiirr,, bbii--
lliipp--öö¤¤rreenneecceekkssiinniizz.. GGeerrççeekktteenn zzaalliimmlleerr kkuurrttuulluuflflaa eerrmmeeyyeecceekk--
lleerrddiirr.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 113355))
Hazreti Muhammed (sav)
126
127
‹‹nnkkaarrcc››llaarrllaa ggeerreekkssiizz ttaarrtt››flflmmaallaarraa ggiirrmmeemmiiflflttiirr
Peygamber Efendimiz, Allah'›n varl›¤›n›, Kuran'› ve
kendisinin peygamberli¤ini inkar edenlere karfl› çok sab›rl›
ve anlay›fll› bir tutum izlemifl, hiçbir zaman zor ve bask› kul-
lanmam›flt›r. Hatta, onlar›n aras›nda adaletli bir tutum izleye-
ce¤ini ve kendileri ile gereksiz tart›flmalara girilmeyece¤ini
belirtmifltir. Peygamber Efendimizin Allah'›n emrine uyarak
söyledi¤i bu ayetler Kuran'da flöyle bildirilir:
fifiuu hhaallddee,, sseenn bbuunnddaann ddoollaayy›› ddaavveett eett vvee eemmrroolluunndduu¤¤uunn ggiibbii
ddoo¤¤rruu bbiirr iissttiikkaammeett ttuuttttuurr.. OOnnllaarr››nn hheevvaa ((iisstteekk vvee ttuuttkkuu))llaarr››--
nnaa uuyymmaa.. VVee ddee kkii:: AAllllaahh''››nn iinnddiirrddii¤¤ii hheerr kkiittaabbaa iinnaanndd››mm..
AArraann››zzddaa aaddaalleettllii ddaavvrraannmmaakkllaa eemmrroolluunndduumm.. AAllllaahh,, bbiizziimm
ddee RRaabbbbiimmiizz,, ssiizziinn ddee RRaabbbbiinniizz''ddiirr.. BBiizziimm aammeelllleerriimmiizz bbiizziimm,,
ssiizziinn aammeelllleerriinniizz ssiizziinnddiirr.. BBiizziimmllee aarraann››zzddaa ''ddeelliilllleerr ggeettiirreerreekk
ttaarrtt››flflmmaa ((yyaa,, hhuucccceettee ggeerreekk))'' yyookkttuurr.. AAllllaahh bbiizzii bbiirraarraayyaa ggeettii--
rriipp--ttooppllaayyaaccaakktt››rr.. DDöönnüüflfl OO''nnaadd››rr.."" ((fifiuurraa SSuurreessii,, 1155))
‹‹nnkkaarrcc››llaarr›› tteevvbbee eettmmeeyyee ççaa¤¤››rrmm››flfltt››rr
Allah, sonsuz merhametli, flefkatli ve ba¤›fllay›c› oland›r.
Allah, Kuran'da her kulunun tevbesini kabul edece¤ini, bir
Hazreti Muhammed (sav)
128
129
insan vazgeçti¤i takdirde günahlar›n› ba¤›fllayaca¤›n› müjde-
lemektedir. Peygamberimiz (sav) de, inkar edenlere Allah'›n
bu müjdesini iletmifltir:
OO iinnkkaarr eeddeennlleerree ddee kkii:: ""EE¤¤eerr vvaazzggeeççeerrlleerrssee ggeeççmmiiflflttee ((yyaapp--
tt››kkllaarr››)) flfleeyylleerr bbaa¤¤››flflllaannaaccaakktt››rr.. AAmmaa yyiinnee ddöönneecceekk oolluurrllaarr--
ssaa,, öönncceekkii ((ttoopplluummllaarraa uuyygguullaannaann)) ssüünnnneett,, mmuuhhaakkkkaakk ((oonnllaa--
rr››nn bbaaflfl››nnddaann ddaa)) ggeeççmmiiflfl oollaaccaakktt››rr.. ((EEnnffaall SSuurreessii,, 3388))
Peygamber Efendimiz hadis-i fleriflerinde de, insanlara
her zaman tevbe edebileceklerini flöyle hat›rlatm›flt›r:
"Tevbe kap›s› aç›kt›r, Günefl garpten do¤uncaya kadar ka-panmaz."59
‹‹nnkkaarr eeddeennlleerree mmuuttllaakkaa yyeenniillggiiyyee uu¤¤rraayyaaccaakkllaarr››nn››bbiillddiirrmmiiflflttiirr
Peygamberimiz (sav)'in her sözünde ve her tavr›nda
Allah'a olan güvenini, teslimiyet ve ba¤l›l›¤›n› görmek müm-
kündür. Peygamber Efendimiz en zorlu zamanlarda dahi
Allah'›n mutlaka yard›m edece¤inden, müminlerin galip ge-
lece¤inden ve inkar edenlerin hüsrana u¤rayacaklar›ndan
emin olmufltur. Ona, Kuran'da söylemesi emredilen flu ayet-
ler de bunun bir örne¤idir:
Harun Yahya (Adnan Oktar)
‹‹nnkkaarr eeddeennlleerree ddee kkii:: ""YYaakk››nnddaa yyeenniillggiiyyee uu¤¤rraatt››llaaccaakkss››nn››zz
vvee ttooppllaann››pp cceehheennnneemmee ssüürrüülleecceekkssiinniizz.."" NNee kkööttüü yyaattaakktt››rr oo..
((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 1122))
Peygamber Efendimiz bir hadis-i fleriflerinde ise flöyle
buyurmufllard›r:
"Size vadedilen mutlaka yerine gelecektir. Siz Allah'› acizb›rakamazs›n›z."60
‹‹nnkkaarr eeddeennlleerree aahhiirreettiinn vvaarrll››¤¤››nn›› hhaatt››rrllaattaarraakk oonnllaarr›› uuyyaarrmm››flfltt››rr
‹nkar edenlerin en belirgin özelliklerinden biri ahiretin
varl›¤›na inanmamalar›d›r. Peygamberimiz (sav)'in dönemin-
de de inkar eden kifliler, ahirette insanlar›n tekrar diriltilecekle-
rine inanmam›fllard›r. Peygamberimiz (sav) ise onlar›n iddiala-
r›na en hikmetli ve özlü flekilde cevap vermifltir. Kuran'da Pey-
gamber Efendimize flu hikmetli ayetleri söylemesi emredilmifl-
tir:
DDeeddiilleerr kkii:: ""BBiizz kkeemmiikklleerr hhaalliinnee ggeellddiikktteenn,, ttoopprraakk oolluupp uuffaa--
llaanndd››kkttaann ssoonnrraa mm››,, ggeerrççeekktteenn bbiizz mmii yyeennii bbiirr yyaarraatt››ll››flflllaa ddii--
rriillttiilleeccee¤¤iizz??"" DDee kkii:: ""‹‹sstteerr ttaaflfl oolluunn,, iisstteerr ddeemmiirr.."" ""YYaa ddaa ggöö--
¤¤üüsslleerriinniizzddee bbüüyyüümmeekkttee oollaann ((vveeyyaa bbüüyyüüttttüü¤¤üünnüüzz)) bbiirr yyaarraatt››kk
Hazreti Muhammed (sav)
130
131
((oolluunn)).."" BBiizzii kkiimm ((hhaayyaattaa)) ggeerrii ççeevviirreebbiilliirr"" ddiiyyeecceekklleerr.. DDee kkii::
""SSiizzii iillkk ddeeffaa yyaarraattaann.."" BBuu dduurruummddaa ssaannaa bbaaflflllaarr››nn›› aallaayyll››--
ccaa ssaallllaayyaaccaakkllaarr vvee ddiiyyeecceekklleerr kkii:: ""NNee zzaammaannmm››flfl oo??"" DDee kkii::
""UUmmuulluurr kkii ppeekk yyaakk››nnddaa.."" ((‹‹ssrraa SSuurreessii,, 4499--5511))
""BBiizz ööllddüü¤¤üümmüüzz,, ttoopprraakk vvee kkeemmiikk oolldduu¤¤uummuuzzddaa mm››,, ggeerrççeekktteenn
bbiizz mmii ddiirriillttiilleecceekkmmiiflfliizz??"" ""VVeeyyaa öönncceekkii aattaallaarr››mm››zz ddaa mm››??""
DDee kkii:: ""EEvveett,, üüsstteelliikk bbooyyuunn bbüükkmmüüflfl kkiimmsseelleerr oollaarraakk ((ddiirriillttiillee--
cceekkssiinniizz)).."" ((SSaaffffaatt SSuurreessii,, 1166--1188))
Peygamber Efendimiz, belki bu insanlar inkarlar›ndan
döner ve iman ederler diye, onlara ahiretin dünya hayat›n-
dan daha hay›rl› ve üstün oldu¤unu hat›rlatm›flt›r. Onun bu
sözlerinden baz›lar› flöyledir:
"Ey insanlar! Dünya peflin verilen bir meta›d›r. ‹yi de kötüde ondan nasibini al›r. Ahiret ise sad›k bir vaaddir. OradaKadir olan Melik hükmeder. Hak yerini bulur. Bat›l ise zailolur. Ey insanlar, ahiret evlad› olun, dünya ufla¤› olmay›n.Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya çocu¤u olursan›z,dünya gibi mahvolmaya lay›k olursunuz.) Allah'dan korkuüzerine amel ediniz. Biliniz ki amelleriniz sizinle yüzlefle-cektir. Ve yine sizler mutlaka Allah'a mülaki olacaks›n›z (ka-vuflacaks›n›z). Kim zerre miktar› hay›r yaparsa onu görecekve kim de zerre miktar› fler yaparsa onu görecek."61
Harun Yahya (Adnan Oktar)
‹‹nnkkaarr eeddeennlleerrii cceehheennnneemmllee uuyyaarrmm››flfltt››rr
Allah'›n elçilerinin en önemli görevlerinden biri, insanla-
r› uyarmak ve onlar› Allah'›n azab› ve cehennem ile korkut-
makt›r. Resuller, böylece insanlar›n korkup sak›nmalar›na, gü-
zel ahlak göstermelerine ve baz›lar›n›n ahirette cennette yafla-
malar›na vesile olurlar. Peygamber Efendimiz de, insanlar› ce-
hennem azab› ile uyarm›fl ve onlar› kötülüklerden, inkardan
ve dinsizlikten korumaya çal›flm›flt›r. Peygamberimiz (sav)'in
cehennem ile uyar›p korkutmas› baz› ayetlerde flöyle bildirilir:
OOnnllaarraa kkaarrflfl›› aappaaçç››kk oollaann aayyeettlleerriimmiizz ookkuunndduu¤¤uu zzaammaann,, sseenn
oo iinnkkaarr eeddeennlleerriinn yyüüzzlleerriinnddeekkii ''rreedd vvee iinnkkaarr››'' ttaann››yyaabbiilliirrssiinn..
NNeerreeddeeyyssee,, kkeennddiilleerriinnee kkaarrflfl›› aayyeettlleerriimmiizzii ookkuuyyaann››nn üüzzeerriinnee
ççuullllaann››vveerreecceekklleerr.. DDee kkii:: ""SSiizzee,, bbuunnddaann ddaahhaa kkööttüü oollaann››nn›› hhaa--
bbeerr vveerreeyyiimm mmii?? AAtteeflfl...... AAllllaahh,, oonnuu iinnkkaarr eeddeennlleerree vvaa''ddeettmmiiflfl
bbuulluunnmmaakkttaadd››rr;; nnee kkööttüü bbiirr dduurraakktt››rr.."" ((HHaacc SSuurreessii,, 7722))
((BBeenniimm ggöörreevviimm,,)) YYaallnn››zzccaa AAllllaahh''ttaann oollaann›› vvee OO''nnuunn ggöönnddeerr--
ddiikklleerriinnii tteebbllii¤¤ eettmmeekkttiirr.. KKiimm AAllllaahh''aa vvee OO''nnuunn eellççiissiinnee iissyyaann
eeddeerrssee,, iiççiinnddee eebbeeddii kkaall››cc››llaarr oollmmaakk üüzzeerree oonnuunn iiççiinn cceehheennnneemm
aatteeflflii vvaarrdd››rr.. ((CCiinn SSuurreessii,, 2233))
Peygamber Efendimiz, cehennemi uzak görenlere, cehen-
nemdeki azab› detaylar› ile tarif etmifl, Kuran'da bildirildi¤i
üzere, inkar edenlerin cehennemdeki durumlar›n›, azaptan
kurtulmak için nas›l yalvaracaklar›n› anlatm›fl ve insanlar›n
cehennemden korkup sak›nmalar›na vesile olmak için çaba
göstermifltir.
‹‹nnkkaarr eeddeennlleerree kkaarrflfl›› kkeessiinn vvee eemmiinn bbiirr üüsslluupp kkuullllaannmm››flfl vvee oonnllaarraa uuyymmaayyaaccaa¤¤››nn›› bbiillddiirrmmiiflflttiirr
Peygamberimiz (sav), o dönemdeki inkarc›lar, say› ve
güç olarak daha üstün gibi görünmelerine ra¤men, onlar›n ta-
v›rlar›na ve tehditlerine ald›r›fl etmemifl, Kuran'› büyük bir ka-
rarl›l›kla insanlara anlatm›fl ve do¤ru yoldan asla dönmeyece-
¤ini aç›kça ve kesin olarak belirtmifltir. Kararl›l›k ve sab›r, mü-
minlere ait önemli bir özelliktir ve her Müslüman, Peygamber
Efendimizin kararl›l›¤›n› ve azmini örnek almal›d›r. Bu ko-
nuyla ilgili baz› ayetler flöyledir:
Hazreti Muhammed (sav)
132
133
DDee kkii:: ""BBeenn,, ssiizziinn AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaa ttaappmmaakkttaa oolldduukkllaarr››nn››zzaa
ttaappmmaakkttaann nneehhyyeeddiillddiimm.."" DDee kkii:: ""BBeenn ssiizziinn hheevvaa ((iisstteekk vvee
ttuuttkkuu))llaarr››nn››zzaa uuyymmaamm;; yyookkssaa bbuu dduurruummddaa bbeenn flflaaflfl››rr››pp ssaapp--
mm››flfl vvee ddoo¤¤rruu yyoolluu bbuullmmaamm››flflllaarrddaann oolluurruumm.."" DDee kkii:: ""BBeenn,, ggeerr--
ççeekktteenn RRaabbbbiimmddeenn kkeessiinn bbiirr bbeellggee üüzzeerriinnddeeyyiimm,, ssiizz iissee oonnuu
yyaallaannllaadd››nn››zz.. SSiizziinn kkeennddiissiinnee aacceellee eettttii¤¤iinniizz ((aazzaabb)) yyaann››mm--
ddaa ddee¤¤iillddiirr.. HHüükküümm yyaallnn››zzccaa AAllllaahh''››nndd››rr.. OO,, ddoo¤¤rruu hhaabbeerrii
vveerriirr vvee OO,, aayy››rrtt eeddeennlleerriinn eenn hhaayy››rrll››ss››dd››rr.."" ((EEnnaamm SSuurreessii,, 5566--
5577))
DDee kkii:: ""EEyy kkaaffiirrlleerr.. BBeenn ssiizziinn ttaapptt››kkllaarr››nn››zzaa ttaappmmaamm.. BBeenniimm
ttaapptt››¤¤››mmaa ssiizz ttaappaaccaakk ddee¤¤iillssiinniizz.. BBeenn ddee ssiizziinn ttaapptt››kkllaarr››nn››--
zzaa ttaappaaccaakk ddee¤¤iilliimm.. SSiizz ddee bbeenniimm ttaapptt››¤¤››mmaa ttaappaaccaakk ddee¤¤iill--
ssiinniizz.. SSiizziinn ddiinniinniizz ssiizzee,, bbeenniimm ddiinniimm bbaannaa.."" ((KKaaffiirruunn SSuurree--
ssii,, 11--66))
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn KKiittaapp EEhhlliinnee yyaapptt››¤¤›› hhaatt››rrllaattmmaallaarr
Peygamberimiz (sav) Kitap Ehlini de en güzel flekilde
uyarm›fl, onlar›n tahrif edilmifl, flirk içinde bir dine de¤il,
Allah'›n son vahyine inanmalar›n› tebli¤ etmifltir. Peygambe-
rimiz (sav), inkarc›lar konusunda oldu¤u gibi Kitap Ehline de
hiçbir bask› uygulamam›fl, onlara sadece ö¤üt vermifltir.
Kitap Ehlinin en belirgin özelliklerinden biri, özellikle
Yahudilerin kendilerini Allah'›n sevgili kullar› olarak görme-
leri ve kendilerinden baflka hiç kimsenin cennete gidemeye-
ce¤ini iddia etmeleridir. Yahudilerin bu iddialar›na Kuran'da
pek çok ayette yer verilmifltir. Peygamberimiz (sav)'in ise, on-
lar›n bu as›ls›z, hiçbir delile dayanmayan iddialar›na verdi¤i
karfl›l›k Kuran'da flöyle bildirilir:
OOnnllaarraa:: ""AAllllaahh''››nn iinnddiirrddiikklleerriinnee iimmaann eeddiinn"" ddeenniillddii¤¤iinnddee::
""BBiizz,, bbiizzee iinnddiirriilleennee iimmaann eeddeerriizz"" ddeerrlleerr vvee oonnddaann ssoonnrraa
oollaann ((KKuurraann))›› iinnkkaarr eeddeerrlleerr.. OOyyssaa oo ((KKuurraann)),, yyaannllaarr››nnddaakkii--
nnii ((KKiittaabb››)) ddoo¤¤rruullaayyaann bbiirr ggeerrççeekkttiirr.. ((OOnnllaarraa)) DDee kkii:: ""EE¤¤eerr
iinnaann››yyoorr iiddiiyysseenniizz,, ddaahhaa öönnccee nnee ddiiyyee AAllllaahh''››nn ppeeyyggaammbbeerrllee--
rriinnii ööllddüürrüüyyoorrdduunnuuzz??"" ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 9911))
DDee kkii:: ""EE¤¤eerr AAllllaahh KKaatt››nnddaa aahhiirreett yyuurrdduu,, bbaaflflkkaa iinnssaannllaarr››nn
ddee¤¤iill ddee,, yyaallnn››zzccaa ssiizziinn iissee,, ((vvee)) ddoo¤¤rruu ssöözzllüüyysseenniizz,, ööyylleeyyssee
Hazreti Muhammed (sav)
134
hheemmeenn ööllüümmüü ddiilleeyyiinn.."" OOyyssaa oonnllaarr,, öönncceeddeenn eelllleerriinniinn ttaakkddiimm eett--
ttiikklleerriinnddeenn ddoollaayy›› oonnuu ((ööllüümmüü)) hhiiççbbiirr zzaammaann kkeessiinn oollaarraakk ddiilleemmii--
yyeecceekklleerrddiirr.. AAllllaahh,, zzaalliimmlleerrii bbiilleennddiirr.. ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 9944--9955))
DDeeddiilleerr kkii:: ""YYaahhuuddii vveeyyaa HH››rriissttiiyyaann oollmmaayyaann hhiiçç kkiimmssee kkeessiinn
oollaarraakk cceennnneettee ggiirreemmeezz.."" BBuu,, oonnllaarr››nn kkeennddii kkuurruunnttuullaarr››dd››rr.. DDee
kkii:: ""EE¤¤eerr ddoo¤¤rruu ssöözzllüüyysseenniizz,, kkeessiinn--kkaann››tt››nn››zz›› ((bbuurrhhaann)) ggeettiirriinn..""
((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 111111))
YYaahhuuddii vvee HH››rriissttiiyyaannllaarr:: ""BBiizz AAllllaahh''››nn ççooccuukkllaarr››yy››zz vvee sseevvddiikkllee--
rriiyyiizz"" ddeeddii.. DDee kkii:: ""PPeekkii,, nnee ddiiyyee ssiizzii ggüünnaahhllaarr››nn››zzddaann ddoollaayy››
aazzaabbllaanndd››rr››yyoorr?? HHaayy››rr,, ssiizz OO''nnuunn yyaarraatttt››¤¤››nnddaann bbiirreerr bbeeflfleerrssii--
nniizz.. OO,, ddiilleeddii¤¤iinnii bbaa¤¤››flflllaarr,, ddiilleeddii¤¤iinnii aazzaappllaanndd››rr››rr.. GGöökklleerriinn,, yyee--
rriinn vvee bbuunnllaarr››nn aarraass››nnddaakkiilleerriinn ttüümmüünnüünn mmüüllkküü AAllllaahh''››nndd››rr.. SSoonn
vvaarr››flfl OO''nnaadd››rr.."" ((MMaaiiddee SSuurreessii,, 1188))
DDeeddiilleerr kkii:: ""YYaahhuuddii vveeyyaa HH››rriissttiiyyaann oolluunn kkii,, hhiiddaayyeettee eerreessiinniizz..""
DDee kkii:: ""HHaayy››rr,, ((ddoo¤¤rruu yyooll)) HHaanniiff ((mmuuvvaahhhhiidd)) oollaann ‹‹bbrraahhiimm''iinn
ddiinnii((ddiirr));; OO mmüüflflrriikklleerrddeenn ddee¤¤iillddii.."" ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 113355))
Harun Yahya (Adnan Oktar)
135
Hazreti Muhammed (sav)
136
Peygamberimiz (sav) müminlere de, Kitap Ehli ile ko-
nufltuklar›nda "Biz Allah'a, meleklerine, kitaplar›na ve peygam-berlerine inand›k deyiniz."62 diye buyurmufltur.
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) KKiittaapp EEhhllii iillee ttaarrtt››flflmmaamm››flfl vvee oonnllaarraa iimmaann eettmmeelleerrii iiççiinn bbiirr bbaasskk›› uuyygguullaammaamm››flfltt››rr
Peygamberimiz (sav) Kitap Ehlini Allah'a flirk koflmadan
iman etmeye ve Kuran ahlak›n› yaflamaya ça¤›rm›fl, ancak on-
lardan kendisine itaat etmeyenlere karfl› da çok yumuflak ve
adaletli davranm›flt›r. Kitap Ehlini ibadetlerinde serbest b›rak-
m›fl, her türlü adetlerini uygulamalar›na izin vermifl, kendi
ehline de onlara adaletle davranmalar›n› buyurmufltur. Bu ko-
nuda Peygamberimiz (sav)'in flöyle dedi¤i rivayet edilmifltir:
"Kim bir zimmiye eziyet ederse, ben onun davac›s›y›m. Benkime (bu dünyada) davac› olursam, k›yamet gününde de da-vac› olurum."63 (Zimmi: ‹slam devleti tabiyetinde olan gayr-› müslimlere denir.)
Hz. Peygamber (sav)'in ve onu izleyenlerin çeflitli H›ris-
tiyan, Yahudi ve di¤er dini gruplarla yapt›¤› anlaflma metin-
leri bugün birer belge olarak korunmaktad›r. Örne¤in, Pey-
gamberimiz (sav), H›ristiyan olan ‹bn Harris b. Ka'b ve din-
dafllar› için haz›rlatt›¤› anlaflma metninde: "fiarkta ve Garptayaflayan tüm H›ristiyanlar›n dinleri, kiliseleri, canlar›, ›rzlar› ve
mallar› Allah'›n, Peygamberin ve tüm müminlerin hima-yesindedir. Nasraniyet dini üzere yaflayanlar-
Harun Yahya (Adnan Oktar)
137
dan hiç kimse kerhen ‹slam'a icbar edilmeyecektir. H›ristiyanlardanbirisi herhangi bir cinayete veya haks›zl›¤a maruz kal›rsa Müslü-manlar ona yard›m etmek zorundad›rlar"64 maddelerini yazd›r-
d›ktan sonra: "Ehl-i Kitap ile ancak en güzel yöntemlerle
mücadele edin..." (Ankebut Suresi, 46) ayetini okumufltur.
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Ehl-i Kitaba karfl› gös-
terilmesi gereken tutumu, kavmine flöyle aç›klamas› bildiril-
mektedir:
DDee kkii:: ""OO bbiizziimm ddee RRaabbbbiimmiizz,, ssiizziinn ddee RRaabbbbiinniizz iikkeenn,, bbiizziimm--
llee AAllllaahh hhaakkkk››nnddaa ((ssöözzddee kkaann››ttllaarrllaa)) ttaarrtt››flflmmaallaarraa mm›› ggiirrii--
yyoorrssuunnuuzz?? BBiizziimm aammeelllleerriimmiizz bbiizziimm,, ssiizziinn ddee aammeelllleerriinniizz ssii--
zziinnddiirr.. BBiizz,, OO''nnaa ggöönnüüllddeenn bbaa¤¤llaannmm››flfl ((mmuuhhlliiss)) oollaannllaarr››zz..""
((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 113399))
KKiittaapp EEhhlliinnii ddee Allllaahh''aa flfliirrkk kkooflflmmaaddaann iimmaann eettmmeeyyee ççaa¤¤››rrmm››flfltt››rr
Peygamberimiz (sav), Kitap Ehlini dine ça¤›r›rken, onla-
ra Allah'a flirk koflmamalar›n› söylemifl ve onlar› Müslüman-
larla ortak bir noktada buluflmaya davet etmifltir:
DDee kkii:: ""EEyy KKiittaapp EEhhllii,, bbiizziimmllee ssiizziinn aarraann››zzddaa mmüüflfltteerreekk
((oollaann)) bbiirr kkeelliimmeeyyee ((tteevvhhiiddee)) ggeelliinn.. AAllllaahh''ttaann bbaaflflkkaass››nnaa kkuull--
lluukk eettmmeeyyeelliimm,, OO''nnaa hhiiççbbiirr flfleeyyii oorrttaakk kkooflflmmaayyaall››mm vvee AAllllaahh''››
bb››rraakk››pp bbiirr kk››ssmm››mm››zz ((ddii¤¤eerr)) bbiirr kk››ssmm››mm››zz›› RRaabblleerr eeddiinnmmeeyyee--
lliimm.."" EE¤¤eerr yyiinnee yyüüzz ççeevviirriirrlleerrssee,, ddeeyyiinn kkii:: ""fifiaahhiidd oolluunn,, bbiizz
ggeerrççeekktteenn MMüüssllüümmaannllaarr››zz.."" ((AAll--ii ‹‹mmrraann SSuurreessii,, 6644))
DDee kkii:: ""EEyy kkiittaapp EEhhllii,, hhaakkss››zz yyeerree ddiinniinniizz kkoonnuussuunnddaa aaflfl››rr››
ggiittmmeeyyiinn vvee ddaahhaa öönnccee ssaappmm››flfl,, bbiirrççoo¤¤uunnuu ssaapptt››rrmm››flfl vvee ddüümm--
ddüüzz yyoollddaann kkaayymm››flfl bbiirr ttoopplluulluu¤¤uunn hheevvaa ((iisstteekk vvee ttuuttkkuu))llaarr››--
nnaa uuyymmaayy››nn.."" ((MMaaiiddee SSuurreessii,, 7777))
Hz. Muhammed (sav), Hz. Muaz (r.a.)'y› Yemen'e gön-
dermifl ve giderken ona Kitap Ehlini öncelikle sadece Allah'a
ibadet etmeye ça¤›rmas›n› söylemifltir:
"Sen Ehl-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onlar› davet edece-¤in ilk fley Allah'a ibadet olsun…"65
138
139
itab›n önceki bölümlerinde Peygamber Efen-
dimizin Kuran ayetlerinde bildirilen ve tüm
insanlar için örnek olan güzel ahlak özellik-
lerinden bahsedildi. Onun adaletli, flefkatli,
merhametli, bar›flç›, uzlaflmac›, itidalli, sab›r-
l›, tevekküllü, cesur, tevazulu ve kararl› ka-
rakteri çeflitli örneklerle incelendi.
Kuran ayetlerinin yan› s›ra sahabelerden ak-
tar›lan aç›klamalarda da Peygamberimiz (sav)'le ilgili pek çok bil-
gi verilmektedir. Peygamberimiz (sav)'in ailesiyle ve çevresindeki
müminlerle olan iliflkisi, günlük hayat›ndan detaylar, d›fl görünü-
mü, görenleri hayran b›rakan heybeti (hürmetle beraber fliddetli heye-can hissini veren hali, azameti), sevdi¤i yiyecekler, giyimi ve gülüflü
gibi pek çok detay ‹slam alimleri taraf›ndan "flemail" kelimesiyle
ifade edilir. fiemail kelimesi "flimal"den türemifltir. Bu kelime "ka-
rakter, huy, hal, hareket, davran›fl ve tav›r" gibi anlamlar tafl›r. fie-
mail kelimesi ilk bafllarda daha genifl anlamlar içerse de, zaman
içinde özelleflmifl ve Peygamber Efendimizin nas›l bir yaflam sür-
dü¤ü ile ilgili detaylar› ve kiflisel özelliklerini ifade eden bir terime
dönüflmüfltür.
Rabbimiz'in alemlere üstün k›ld›¤› bu seçkin kulunun ka-
rakterine ve görünüflüne dair aktar›lan her bir detay, ayn›
zamanda onun üstün ahlak›n›n da bir yans›mas›d›r. Pey-
PPeeyyggaammbbeerriimmiizziinnfifieemmaaiill--ii fifieerriiffii
gamber Efendimizin flemailinin anlat›ld›¤› bu bölümün haz›rlan-
mas›ndaki amaç ise, onun çeflitli kaynaklarda aktar›lan güzel özel-
liklerini inceleyip, yaflam›ndan günümüze ö¤ütler ç›karmakt›r.
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn YYaarraatt››ll››flfl GGüüzzeelllliikklleerrii
Peygamber Efendimizin Ashab›, bu kutlu insan›n d›fl görünü-
münün güzelli¤i, görenleri hayran b›rakan heybetinden nuruna ve
duruflundan gülüflüne kadar Allah'›n onda tecelli ettirdi¤i çeflitli
güzellikler hakk›nda pek çok detay aktarm›fllard›r. Say›ca oldukça
kalabal›k olan sahabeler, bu güzellikler hakk›nda birçok farkl› de-
tay vermifl, Peygamber Efendimizle ayn› dönemde yaflamam›fl
olan Müslümanlara Allah'›n Resulünü birçok yönüyle tan›tm›fllar-
d›r. Baz› sahabeler onu genel özellikleriyle tarif ederken, di¤erleri
uzun ve detayl› anlat›mlarda bulunmufllard›r. Bu anlat›mlardan
baz›lar› flu flekildedir:
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn dd››flfl ggöörrüünnüümmüü vvee ggüüzzeellllii¤¤ii
Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelli¤ini flöyle anlat›yor-
lard›:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yak›fl›kl› ve al›ml› idi.Mübarek yüzü ay›n on dördündeki dolunay gibi parlard›... Burnugayet güzel idi... Gür sakall›, iri gözlü, düz yanakl› idi. A¤z› genifl,diflleri inci gibi parlakt›... Boynu sanki bir gümüfl hüzmesi idi... ‹kiomuzu aras› genifl, omuz kemik bafllar› kal›n idi..."66
Enes b. Malik (ra) anlat›yor:
"Resulullah Efendimizin boyu; ne çok uzun, ne de fazla k›sa idi.Teni de ne duru beyaz, ne de koyu esmerdi. Saçlar› ise ne düz, nede k›v›rc›k idi. K›rk yafl›na geldi¤inde, Allah Teala O'nu peygam-ber olarak gönderdi. Peygamber olduktan sonra, Mekke'de 10 sene,Medine'de de 10 y›l kald› ve 60 yafllar›nda vefat etti. Bu fani haya-ta veda ettiklerinde, saç›nda ve sakal›nda 20 tel ak saç yoktu."67
"Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavafl ve mülayim, iti-dalli) idiler."68
Enes b. Malik (ra) anlat›yor:
"Peygamber Efendimiz orta boylu idi; uzun da de¤ildi, k›sa da de¤il-di; hofl bir görünüflü vard›. Saç› ise ne k›v›rc›k, ne de düzdü.
Hazreti Muhammed (sav)
140
141
Hz. Ali (ra)'nin, Peygamber Efendimizin beden ve ahlak güzelli¤ini,davran›fl mükemmelli¤ini, insanlar›n ona duydu¤u sevgi ve hürmeti
anlatt›¤› hilye-i flerif.
142
143
144
Hazreti Muhammed (sav)
Mübarek (‹lahi hayr›n bulundu¤u fley, bereketlenmifl, ço¤alm›fl,hay›rl›, u¤urlu) yüzlerinin rengi ise nurani beyazd›."69
Bera b. Azib (ra) anlat›yor:
"… Resullullah Efendimizden daha güzel birini görmedim.Omuzlar›n› dö¤en saçlar› vard›. ‹ki omuz aras› geniflçe idi.Boyu ise ne k›sa idi, ne de uzundu."70
Hz. Ali'nin torunlar›ndan ‹brahim b. Muhammed (ra) ri-
vayet ediyor:
"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimizi anlat›rken Onuflöyle tavsif (vas›fland›r›rd›) ederdi:"Peygamber Efendimiz, ne afl›r› derecede uzun, ne de k›sa idi;O bulundu¤u toplulu¤un orta boylusu idi. Saçlar›, ne k›v›r-c›k ne de dümdüzdü; hafifçe dalgal› idi. Mübarek yüzlerininrengi k›rm›z›ya çalar flekilde beyaz; gözleri siyah; kirpikleri s›kve uzun; omuz bafllar› iri yap›l› idi… O, insanlar›n en cömertgönüllüsü, en do¤ru sözlüsü, en yumuflak tabiatl›s› ve en ar-kadafl canl›s› idi. Kendilerini ans›z›n görenler, O'nun heybetikarfl›s›nda çok fliddetli heyecanlan›rlar; üstün vas›flar›n› bile-rek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu herfleyden çok severlerdi.O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tan›tmaya çal›flankimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibibirisini görmedim, demek suretiyle, O'nu tan›tma hususun-daki aczini ve yetersizli¤ini itiraf ederdi. Allah'›n salat (dua,Peygamberimize (sav) yap›lan dua, isti¤far, rahmet, namaz)ve selam› O'nun üzerine olsun."71
Hz. Hasan (ra) naklediyor:
"Resulullah Efendimiz, yarad›l›fltan heybetli ve muhteflemdi.Mübarek yüzü, dolunay halindeki ay›n parlakl›¤› gibi nur sa-çard›. Orta boyludan uzun, ince uzundan k›sa idi. Saçlar› k›-v›rc›k ile düz aras› idi; flayet kendili¤inden ikiye ayr›lm›fllarsaonlar› bafl›n›n iki yan›na salar, de¤ilse ay›rmazlard›. Uzatt›k-lar› takdirde saçlar› kulak yumuflaklar›n› geçerdi. PeygamberEfendimizin rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz ve parlak renk)idi, yani nurani beyazd›. Aln› aç›kt›. Kafllar›; hilal gibi, gür vebirbirine yak›nd›.Boynu, saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu gi-bi gümüfl berrakl›¤›nda idi. Vücudunun bütün azalar› birbi-ri ile uyumlu olup yak›fl›kl› bir yap›ya sahipti..."72
145
146
Ebu Hüreyre (ra) anlat›yor:
"Hazreti Peygamber, gümüflten yarat›lm›fl gibi nurlu beyazd›; saç-lar› da hafif dalgal› idi."73
"Efendimiz (sav) beyaza pembe kar›fl›k renkte idi. Gözleri siyah,kirpikleri s›k ve uzun idi."74
"Allah Resulünün aln› genifl olup hilal kafll›yd›, kafllar› gürdü. Iki ka-fl› aras› aç›k olup, halis bir gümüfl gibiydi. Gözleri pek güzel, bebekle-ri simsiyaht›. Kirpikleri birbirine geçecek flekilde gürdü… Güldü¤ün-de diflleri çakan flimflek gibi par›ldard›. Iki duda¤› da emsalsiz flekildegüzeldi… Sakal› gürdü. Boynu pek güzeldi, ne uzun ne k›sayd›. Boy-nunun günefl ve rüzgar gören k›sm› alt›n alafl›ml› gümüfl ibrik gibigümüflün beyazl›¤› ve alt›n›n da k›rm›z›l›¤›n› yans›t›r flekilde par›l-dard›… Gö¤sü geniflti, gö¤sünün düzlü¤ü aynay›, beyazl›¤› da ay›and›r›rd›… Omuzlar› geniflti… Kol ve pazular› irice idi. Avuçlar›ipekten daha yumuflakt›."75
Peygamber Efendimizin hicret yolculu¤u s›ras›nda çad›r›n› zi-
yaret etti¤i Ümmü Mabed isimli cömertli¤i, iffeti ve cesareti ile ta-
n›nan biri, Peygamber Efendimizi tan›mam›flt›r. Ancak Peygambe-
rimiz (sav)'i anlat›lanlardan tan›yan kocas›na, onu flöyle tarif et-
mifltir:
"Ayd›n yüzlü ve güzel yarad›l›fll› idi; zay›f ve ince de de¤ildi. Göz-lerinin siyah› ve beyaz› birbirinden iyice ayr›lm›flt›. Saç› ile kirpikve b›y›klar› gümraht› (bol, gür). Sesi kal›nd›. Sustu¤u zaman va-karl› (a¤›rbafll›l›k, halim ve heybetli olufl), konufltu¤u zaman daheybetli idi. Uzaktan bak›ld›¤›nda insanlar›n en güzeli ve en se-vimlisi görünümündeydi; yak›ndan bak›ld›¤›nda da tatl› ve hofl birgörünüflü vard›. Çok tatl› konufluyordu. Orta boylu idi; bakan kim-se ne k›sa ne de uzun oldu¤unu hissederdi. Üç kiflinin aras›nda engüzel görüneni ve nur yüzlü olan›yd›. Arkadafllar›, ortalar›na al-m›fl durumda hep onu dinlerler; buyurdu¤u zaman da hemen buy-ru¤unu yerine getirirlerdi. Konuflmas› tok ve kararl› idi."76
Kendisini görenlerin anlatt›klar›nda da görüldü¤ü gibi, Pey-
gamber Efendimiz ola¤anüstü yak›fl›kl›, görenlerin nefesini kese-
cek kadar güzel yüzlü ve güzel endaml› idi. Ayr›ca atletik ve son
derece etkili bir yap›s› vard› ve çok kuvvetli idi.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
147
148
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn fifieemmaaiillii
Osmanl› döneminin önemli alimlerinden olan
Ahmet Cevdet Pafla Peygamber Efendimizin anlat›-
lan özelliklerini bir özet haline getiren bir çal›flma yap-
m›flt›r. Bu çal›flmas› K›sas-› Enbiya adl› eserinin IV. cüzün-
de, "Baz› Evsaf-› Seniyye-i Muhammediyye" bafll›¤› alt›n-
da gerçekleflmifltir:
"… Mübarek cismi güzel, hep azas› mütenasip (uygun, ara-lar›nda muntazam bir nisbet bulunan), endam› gayet matbu,aln› ve gö¤sü ve iki omuzlar›n›n aras› ve avuçlar› genifl, boy-nu uzun ve mevzun (yak›fl›kl›, her bir vasf› ölçülü) ve gü-müfl gibi saf, omuzlar› ve pazular› ve bald›rlar› iri ve kal›n,bilekleri uzun, parmaklar› uzunca, elleri ve parmaklar› ka-l›nca idi. Mubarek cildi ise ipekten yumuflak idi. Kemal-i itidal üzere büyük bafll›, hilal kafll›, çekme burunlu,oval yüzlü idi.
Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kafl›n›naras› aç›k, fakat kafllar› birbirine yak›n idi,
O Nebiyy-i Mücteba (seçilmifl, k›ymetli peygamber), ezhe-rüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; yani ne ak, ne de kara es-mer, belki ikisi ortas› ve gül gibi k›rm›z›ya mail (benzer) be-yaz ve, nurani ve berrak olup, mübarek yüzünde nur lemean(parlard›) ederdi. Diflleri, inci gibi abdar (parlak, sa¤lam vü-cutlu) ve tabdar (›fl›kl›, parlak, büklümlü, k›vr›ml›) olup,söylerken ön difllerinden nur saç›l›r; gülerken, fem-i saadeti(saadetli a¤z›), bir latif (mülayim, yumuflak, nazik, güzel)flimflek gibi ziyalar (›fl›klar) saçarak aç›l›r idi…
Alem-i bekaya (geride kalanlar›n dünyas›n›) rihlet (göç-
149
mek, ölmek) buyurduklar›nda saç›, sakal› henüz a¤armayabafllam›fl bafl›nda biraz ve sakal›nda yirmi kadar beyaz varidi.
Havass› (duyular) fevkalade kavi (sa¤lam, kuvvetli) idi. Pekuzaktan iflitir ve kimsenin göremeyece¤i mesafeden görür idi.Elhas›l (sözün özü), en mükemmel ve müstesna surette yara-t›lm›fl bir vücud-› mes'ud (mutlu vücudu) ve mübarek idi…Onu ans›z›n gören kimseyi sevgi al›rd› ve Onunla ülfet vemusahabet (sohbetler, konuflup görüflmeler) eyleyen kimse,Ona can ü gönülden afl›k ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (ke-rem, ilim sahibi), derecelerine göre ihtiram (hürmet, sayg›)eylerdi. Akrabas›na dahi pek ziyade (çok bol, fazladan) ikrameylerdi. Lakin (ancak) onlar›, kendilerinden efdal (daha fazi-letli, daha lay›k, daha iyi) olanlar›n üzerine takdim etmezdi.
Hizmetkarlar›n› pek hofl tutard›. Kendisi ne yer ve ne giyer-se, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi.
Sahi (cömert, eliaç›k, herkese iyilik etmek isteyen) ve kerim(herfleyin iyisi, faydal›s›), flefik (flefkatli, esirgeyen, merha-metli) ve rahim (rahmet edici, ba¤›fllayan), fleci (kahraman,yi¤it) ve halim (yumuflak huylu, hofl muamele yapan) idi.Ahd ü va'dinde (söz vermede) sabit, kavlinde (sözünde) sad›kidi. Elhas›l (neticesi)- hüsn-i ahlakça (ahlak güzelli¤i) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlay›fl› olan ak›l) cümle(bütün, tam) na-sa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü se-naya (övgüye) lay›k idi. Yemede, giymede kadar-› zaruret (yoksulluk derecesinde) ile ikti-fa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlas›ndan) iba eylerdi (çekinir-di)."77
150
Hz. Ali (ra)'nin, Peygamber Efendimizin üstün ahlak›n›, insanlar›hayran b›rakan güzelli¤ini, davran›fllar›ndaki kusursuzlu¤u an-
latt›¤› hikmetli sözlere yer veren bir baflka hilye-i flerif.
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn nnüübbüüvvvveett ((ppeeyyggaammbbeerrlliikk)) mmüühhrrüü
Allah, Hz. Muhammed (sav)'i alemler üzerine seçmifl ve
onun "peygamberlerin sonuncusu" (Ahzab Suresi, 40) oldu-
¤unu bildirmifltir. Ondan sonra hiçbir peygamber gönderil-
meyecektir ve Kuran insanlara hidayet rehberi olarak gönde-
rilen en son kitapt›r. Allah, Peygamber Efendimizin bu eflsiz
özelli¤ini onun mübarek vücudunda bir izle tecelli ettirmifltir.
‹slami kaynaklarda ve rivayetlerde Peygamber Efendi-
mizin kürek kemikleri aras›nda bulunan bu iflarete "nübüvvet
mührü" ismi verilir. Peygamberimiz (sav)'in mührüne benzer
peygamberlik iflaretlerinin di¤er peygamberlerde de oldu¤u,
ancak Peygamberimiz (sav)'inkinin daha farkl› oldu¤u el-
Müstedrek taraf›ndan Vehb b. Münebbih (ra)'den flöyle nak-
letmifltir:
"… Allah hiçbir peygamber göndermemifltir ki, onun sa¤elinde Peygamberlik beni (flamet'ün-nübüvve) olmam›fl ol-sun. Ancak bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselambunun istisnas›n› teflkil etmektedir. Zira Onun peygamber-lik beni, (sa¤ elinde de¤il) kürek kemikleri aras›ndad›r. Pey-gamberimiz bu durum sorulunca: "Kürek kemiklerim ara-s›nda bulunan bu ben, benden önceki Peygamberlerin benigibidir…"78 demifltir."
Cabir b. Semüre (ra) anlat›yor:
"Ben Resulullah Efendimizin kürek kemikleri aras›nda bulu-nan nübüvvet mührünü gördüm. O, güvercin yumurtas›büyüklü¤ünde k›rm›z›mt›rak bir yumru idi."79
Hz. Ali'nin torunlar›ndan ‹brahim b. Muhammed (ra)
naklediyor:
"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimizin vas›flar›n› anlat›r-ken, Resulullah'›n Hilyesi (güzel s›fatlar, süs, zinet, cevher,güzel yüz, suret, görünüfl) hakk›ndaki hadisi bütün uzunlu-¤u ile zikreder ve:"Kürek kemikleri aras›nda nübüvvet mührü vard›. Ve O,peygamberlerin sonuncusudur" derdi.80
Harun Yahya (Adnan Oktar)
151
Ebu Nadre (ra) anlat›yor:
"Ashabdan Ebu Said el-Hudri'ye Resulullah Efendimizinpeygamberlik mührünün nas›l bir fley oldu¤unu sordum. Mü-barek s›rtlar›nda gül tomurcu¤u gibi bir et parças› oldu¤unusöyledi."81
"‹ki küre¤i aras›nda peygamberlik mührü yer al›yordu. Bumühür sa¤ omzuna daha yak›nd›."82
Muhammed b. Müsenna, Muhammed b. Hazm, fiu'be Si-
mak (ra)'dan: "Cabir ‹bn-i Semure'nin flöyle dedi¤ini duydum: Resulullah(sav)'in s›rt›nda mühür gördüm: güvercin yumurtas› gibiidi."83
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn ssaaçç››
Peygamber Efendimizin saç›n›n uzunlu¤u ile ilgili farkl›
tarifler vard›r. Tarifler aras›nda böyle bir farkl›l›k olmas› ise
do¤ald›r, çünkü bu bilgileri aktaranlar Peygamber Efendimizi
farkl› zamanlarda gördükleri için, saç›n›n uzunlu¤u da farkl›
olmufl olabilir. Ancak bu tariflerden anlafl›lan Peygamberimiz
(sav) saç›n› en k›sa kula¤› hizas›nda, en fazla ise omuzlar›na
kadar uzatm›flt›r.
Enes b. Malik (ra) anlat›yor:
"Hazreti Peygamberin saçlar›, kulaklar›n›n orta hizas›na ka-dar uzam›flt›."84
Hazreti Aifle (ra) validemiz anlat›yor:
"Resulullah'›n mübarek saçlar›, kulaklar› ile omuzlar› aras›n-dayd›. Allah'›n selat ve selam› üzerine olsun."85
Bera b. Azib (ra) anlat›yor:
"Peygamber Efendimiz orta boylu idi. Omuzlar› da geniflçey-di. Saçlar› ise, kulak yumuflaklar›na de¤erdi."86
Ebu Talib'in k›z› ümmü Hani (ra) anlat›yor:
"Resulullah Efendimiz Mekke'ye geldiklerinde evimizi teflrifetmifllerdi. Bu s›rada mübarek bafllar› dört belikli (örgülü)idi." 87
Hazreti Muhammed (sav)
152
153
154
155
156
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn ssaaçç vvee ssaakkaall bbaakk››mm››
Peygamber Efendimiz temizli¤e çok önem verdi¤i için,
saç ve sakal bak›m›na da önem vermifllerdir. Baz› kaynaklar-
da onun yan›nda daima tarak, ayna, misvak, kürdan, makas,
sürmedan gibi eflyalar bulundurdu¤u bildirilmektedir.88 Pey-
gamberimiz (sav) ashab›na da ayn› tavsiyelerde bulunmufl ve
"Kim saç b›rakm›flsa, onun bak›m›na dikkat etsin"89 fleklinde bu-
yurmufllard›r. Peygamberimiz (sav)'in saç ve sakal› ile ilgili
di¤er aktar›lanlar flu flekildedir:
Hz. Adda ‹bn Halid'den (ra):
"Mübarek sakal› gayet güzeldi."90
Hz. Aifle (ra) validemiz anlat›yor:
"Resul-i Ekrem (sas)… saçlar›n› taray›p ya¤lad›¤›nda…"91
Simak b. Harb (ra) aktar›yor:
"Cabir b. Semüre'den iflittim. Ona, Hazreti Peygamberinsaçlar›n›n a¤arma durumu sorulmufltu. O da: Mübarek bafl-lar›n› ya¤lad›klar› zaman saçlar›n›n ak› gözle farkedilmez;fakat bafllar›na ya¤ sürmedikleri anlarda beyazlar› görünür-dü"92 dedi.
Peygamberimiz (sav), d›fl görünümüne ve temizli¤ine
verdi¤i önemle, müminlere güzel bir örnek olmufltur. Bir ri-
vayette Peygamber Efendimizin bu konudaki tavr› flöyle be-
lirtilir:
"Bir gün Peygamber (sav) sahabelerinin yan›na ç›kaca¤› zamanküpteki suya bakarak sar›¤›n› ve sakal›n› düzeltti ve flöyle dedi:'Allah kardefllerinin yanlar›na ç›karken kulunun kardeflleri içinsüslenmesini sever.'93
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn ggiiyyiimm ttaarrzz››
Peygamberimiz (sav)'in giyimi hakk›nda da sahabeler pek
çok detay aktarm›fllard›r. Bunun yan› s›ra Peygamber Efendimi-
zin müminlere nas›l giyinmeleri gerekti¤iyle ilgili olarak
tavsiyeleri de onun bu konuya verdi¤i önemi
ortaya koymaktad›r. Örne¤in Peygamber
Efendimiz hadis-i fleriflerinde flöyle buyur-
mufltur:
"Allah güzeldir, güzelli¤i sever, güzel gi-yinmek kibir de¤ildir, kibir (mazhar oldu-¤un nimeti kendinden bilip) hakk› reddet-mek, halk› hakir görmektir."94
"Allah güzeldir, güzeli sever ve kulunaverdi¤i nimetin eserini üzerinde görmektenhofllan›r."95
Peygamber Efendimizin torunu Hz.
Hasan, onun giyim konusu hakk›ndaki
görüflünü flöyle ifade etmifltir:
"Peygamber Efendimiz bize elde etti¤imi-zin en iyisini giymemizi ve bulabildi¤i-miz en hofl kokular› sürmemizi emreder-di."96
Bu konudaki Peygamberimiz
(sav)'in bir baflka hadisi de flu flekilde-
dir:
"Ey müminler! Gönlünüzce yiyiniz,içiniz, giyininiz ve Allah yolunda sarfediniz. Ancak, israfa veya kibir ve gu-rura kaçmay›n›z."97
Peygamber Efendimiz ashab›n-
dan biri d›fl görünümüne önem ver-
Harun Yahya (Adnan Oktar)
157
medi¤inde veya bak›ms›z oldu¤unda onu da hemen uyar›rd›.
Bu konuya ait bir rivayeti Ebu'l Havas (ra), babas›ndan flöyle
nakletmektedir:
Üzerimde adi bir elbise oldu¤u halde Resulullah aleyhissala-tu vesselam'›n yan›na gelmifltim. Bana:"Senin mal›n yok mu?" diye sordu.
"Evet var" cevab›ma:
"Hangi çeflit maldan?" sorusunu yöneltti.
"Her çeflit maldan Allah bana vermifltir" demem üzerine:
"Öyle ise Allah Teala Hazretleri sana bir mal verdi¤i vakitAllah'›n verdi¤i bu nimetin eseri ve fazileti senin üze-rinde görülmelidir" buyurdular.98
Buna benzer bir baflka olay› ise
Hz. Cabir (ra) flöyle aktarm›flt›r:
Resulullah aleyhissalatu vesselam, bi-nek hayvanlar›m›z› güden bir ada-m›m›z› gördü. Üzerinde eskimifl ikiparçal› giysi vard›."Onun bu eskilerden baflka giyece-¤i yok mu?" diye buyurdular."Evet var" dedim. "Çamafl›r torba-s›nda iki giysisi daha var. Ben onlar›giydirmifltim."
"Öyleyse ça¤›r onu da, bunlar› giy-sin" diye emrettiler. (ça¤›rd›m,emr-i Nebeviyi söyledim.), o da on-lar› giyindi. Geri gitmek üzere dö-nünce, Resulullah aleyhissalatuvesselam:"Nesi var da bu yenileri giymi-yor? Bu daha hofl de¤il mi?" diyebuyurdular.99
Peygamberimiz (sav)'in gi-
yim tarz› ile ilgili sahabelerin
aktard›¤› bilgilerden baz›lar›
ise flunlard›r:
Hazreti Muhammed (sav)
158
‹bnu Abbas (ra) anlat›yor:
Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam üzerinde mümkün olanen güzel elbiseyi gördüm."100
Ümmü Seleme (ra) anlat›yor:
"Peygamber Efendimizin en çok sevdikleri elbise çeflidi, göm-lek (kamis) idi."101
Ashabdan Kurre (ra) anlat›yor:
"Ben, biat eylemek üzere, Müzeyne kabilesinden bir grup in-sanla birlikte Resulullah Efendimizin huzurlar›na ç›kt›m.
Peygamber Efendimizin gömleklerinin yakas› dü¤me-siz oldu¤undan…"102
Enes b. Malik (ra) anlat›yor:
"Peygamber Efendimiz, giydikleri elbise-ler içerisinde, Hibere-i Yemani'yi çok
severlerdi"103 (Hibere, Yemen'de do-kunan pamuktan yap›lan, k›rm›z›
çubuklu yeflil bir kumaflt›r. Eski-lerin "alaca" dedikleri desenlikumafllar için kullan›lan bir ta-birdir. Bu da kumafl›n düz de¤il
desenli oldu¤unu ve birkaçrenkten olufltu¤unu gösterir.)
El-Bera b. Azib (ra) anlat›yor:
"K›rm›z› desenli elbisenin, PeygamberEfendimiz kadar bir baflkas›na yak›flt›-¤›n› görmedim. Bu k›yafetle Resulul-lah (sav)'› gördü¤ümde, mübarek saç-lar›, omuzlar›na de¤ecek kadar sark-m›flt›."104
Semüre b. Cündüb (ra) rivayet edi-
yor:
"Hazreti Peygamber: "Beyaz elbi-se giyiniz. Zira o, son derece te-miz ve hofltur" buyurmufllar-d›r"105.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
159
Hz. Aifle (ra) anlat›yor:
"Resulullah Efendimiz, bir sabah vakti, üstlerinde siyahyünden dokunmufl bir izar (pefltemal, futa, gö¤üsten afla¤›örtülen elbiseler) oldu¤u halde, evlerinden d›flar› ç›km›fllar-d›."106
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn dd››flfl kk››yyaaffeettlleerrii
Efla's b. Süleyn (ra) anlat›yor:
"Bana halam anlatt›. Ona da amcas› anlatm›fl. Halam›n am-cas› demiflti ki: Bir gün Medine sokaklar›nda izar›m› sürü-yerek yürüyordum. Bu s›rada arkamdan bir ses iflittim: "‹za-r›n› yukar› kald›r. Zira izar›n yerde sürünmemesi, onun da-ha temiz kalmas›n› ve uzun müddet dayanmas›n› sa¤lar" di-yordu. Arkama dönüp bakt›¤›mda bu sözleri söyleyenin Re-sulullah Efendimiz oldu¤unu gördüm."107
Seleme b. El-Ekva'dan (ra):
"Hz. Osman, uzunlu¤u bacaklar›n›n yar›s›na kadar ula-flan bir izar giyer ve "Arkadafl›m›n (sahibi), yani Resu-lullah (sav)'›n izarlar› da aynen böyleydi" derdi.108
Hazreti Muhammed (sav)
160
161
Harun Yahya (Adnan Oktar)
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn yyüüzzüü¤¤üü vvee mmüühhrrüü
Enes b. Malik (ra) anlat›yor:
"Peygamber Efendimizin Mühr-i fierif-leri (flerefli, mübarek mühür) gü-
müflten yap›lm›flt›. Kafl› ise Habefltafl›ndand›.
Resulullah Efendimiz ya-
banc› devlet reislerine mektup
yazmak isteyince, bir mühür
yüzük yap›lmas›n› buyurdu.
"Peygamber Efendimizin par-ma¤›ndaki yüzü¤ün par›lt›s› hala
gözümün önünde duruyor". "Peygamber Efendimizin Mühr-i fierifle-
rinin kafl›na, üç sat›r halinde, "Muhammed Re-sulullah" ibaresi kaz›nm›flt›. Birinci sat›rda "Muham-med", ikinci sat›rda "Resul", üçüncü sat›rda da"Allah" kelimeleri yer al›yordu."109
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn yyüürrüüyyüüflfl flfleekkllii
Ebu Hüreyre (ra) anlat›yor:
"Ben Resulullah Efendimizden daha güzel birisini görmedim;sanki günefl, onun mübarek yüzünde devrediyor gibiydi. Pey-gamber Efendimizden daha h›zl› yürüyen birisini de görme-dim; yürürken adeta yeryüzü ayaklar› alt›nda dürülürdü.Bizler, arkalar›ndan giderken, geri kalmamak için büyük çabaharcard›k."110
Hz. Ali'nin torunlar›ndan ‹brahim b. Muhammed (ra),
"Dedem Hz. Ali, Resulullah Efendimizi tan›t›rken flöyle derdi: "Re-sulullah Efendimiz, yürürken, adeta yokufl afla¤› inercesine, ayakla-r›n› sertçe kald›r›rlard›"111 diyerek, Peygamberimiz (sav)'in ra-
hat bir yürüyüflü oldu¤unu belirtmifltir.
Hz. Yezid ‹bni Mirsad (ra) ise flöyle demifltir:
"Yürüdü¤ü zaman vakarl› fakat h›zl› giderdi. Yan›ndakilerona yetiflemezdi."112
Peygamberimiz(sav)'in mührü,Topkap› Sara-y›'nda bulun-maktad›r.
162
Hazreti Muhammed (sav)
Hz. Ebu Atabe (ra)'den:
"Yürürken kuvvetli ad›mlarla yürürdü."113
"… Yürürken, ayaklar›n› yerden biraz kald›r›p önlerine ha-fif e¤ilerek yürürlerdi. Ayaklar›n› ses ç›kar›p toz kald›racakflekilde yere sert vurmazlar; ad›mlar›n› uzun ve seri atmaklabirlikte sukunet ve vekar üzere yürürlerdi. Yürürken, sankimeyilli ve engebeli bir yerden iniyor görünümünü arzederdi.Bir tarafa dönüp bakt›klar›nda, bütün vücudlar› ile birliktedönerlerdi. Rastgele sa¤a sola bakmazlard›. Yere bak›fllar›,gö¤e bak›fllar›ndan daha çoktu. Ço¤unlukla göz ucu ile ba-karlard›. Ashab› ile birlikte yürürken, onlar› öne geçirir ken-dileri arkada yürürlerdi. Yolda karfl›laflt›¤› kimselere, onlar-dan önce hemen selam verirdi."114
"Hep harekat› mutedil idi. Bir yere azimetinde (Yola ç›kmak,gitmek) acele ve sa¤ ve sola meyletmeyip, kemal-i vekar
1871 yap›m›, Lilium Auratum adl› eser.
163
Harun Yahya (Adnan Oktar)
(a¤›rbafll›l›¤›n olgunlu¤u) ile do¤ru yoluna gider ve fakat
sür'at (h›zl›) ve sühulet (kolayl›kla) ile yürür idi. fiöyle ki;
adeta yürür gibi görünür, lakin yan›nda gidenler, sür'at ile
yürüdükleri halde geri kal›rlar idi."115
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn oottuurruuflfl ttaarrzz››
Kayle binti Mahreme (ra) anlat›yor:
"Resulullah (sav)'i sonsuz bir mahviyet (alçak gönüllülük,
tevazu) ve tevazu içinde otururken görünce, heybetinden
vücudum titremeye bafllad›."116
Cabir b. Semüre (ra):
"Ben Peygamber Efendimizi, sol taraf›na konmufl bir yast›-
¤a dayanm›fl vaziyette gördüm."117
Gérome'nin Fayoum fiehri adl› eseri.
164
165
Harun Yahya (Adnan Oktar)
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn kkoonnuuflflmmaa flfleekkllii
Peygamber Efendimiz etkileyici üslubu, hikmetli ve kes-
kin hitab›yla tan›nan bir insand›. Onun tebli¤i insanlar üzerin-
de çok büyük bir etki oluflturur, sohbetinden herkes çok büyük
bir zevk al›rd›. Sahabelerden bizlere aktar›lan çeflitli rivayetler
de onun bu özelli¤ini ortaya koyar. Bu konuda baz› aktar›mlar
flu flekildedir:
Allah Resulü insanlar›n en beli¤ (belagatli kimse, meram›n›tamamen, noksans›z ve güzel sözlerle anlatmaya muktedirolan. Kafi derecede olan. Yeter olan), en düzgün konuflan› veen tatl› sözlü olan›yd› (a¤z›ndan ballar ak›yordu)! O, flöyle di-yordu: "Ben Arab›n en fasihiyim (Hatas›z olarak söyleyen.Aç›k ve güzel konuflan)."118
Hz. Aifle (ra), Resulullah (sav)'in sözlerini flöyle tarif eder:
"O, sizlerin konufltu¤unuz gibi laflar› çabuk çabuk ve pefl pe-
David Roberts'in, Nübya ve M›s›r adl› eseri (solda) ve Sultan Hasan Medresesi adl› eseri (altta).
fle s›ralamazd›, sözleri az ve özdü. Halbuki sizler cümleleribirbirine ekleyip duruyorsunuz."119
"Allah Resülü çok veciz (k›sa, öz, az sözle çok mana ifadesi)konuflurdu. Böyle konuflmas›n› kendisine Allah Kat›ndanCebrail getirmiflti. K›sa cümleler içinde bütün maksad›n›yans›t›rd›. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde ne faz-lal›k ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir ahenk içinde
birbirini izler, sözcükleri aras›nda duraklar veböylece dinleyenleri sözlerini belleyip ez-
berlerlerdi. Sesi gürdü ve tatl›yd›. Ge-rekti¤inde konuflurdu, kötü laflar et-
mezdi. Hiddetli ve hiddetsiz anla-r›nda (nefsi için de¤il, Allah'›n
r›zas› için) hep hakk› söyler-di."120
"Güzel olmayan laflar eden-lerden yüz çevirirdi. Hofl-
Hazreti Muhammed (sav)
166
167
lanmad›¤›, çirkin sayd›¤› bir sözü konuflmak zorunda kald›-
¤›nda onu kinaye yoluyla ifade buyururdu.121
Kendisi sustu¤unda huzurdakiler konuflurdu. Kat›nda tar-
t›flma yap›lmazd›.122
Sahabelerinin yüzlerine karfl› son derece güler ve gülümser-
di, onlar›n konufltuklar›n› be¤enir, dikkatle dinler, kendisini
onlardan biri sayard›.123
Hz. Aifle (ra) anlat›yor:
"Mübarek kelamlar› seçkindi. Her ifliten onu anlard›."124
Hz. Ebu Umame (ra)'den:
"‹nsanlar›n en güleç yüzlüsü ve hoflcanl›s› idiler."125
Hz. Enes (ra) flunu bildirmifltir:
"Efendimiz (sav) halk›n en latifecisi(hofl söz, flaka, mizah,
söz ile iltifat) idi."126
Harun Yahya (Adnan Oktar)
168
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn ggüüzzeell kkookkuussuu
Peygamber Efendimiz temizli¤e çok önem verirdi.
Kendisi sürekli mis gibi, tertemiz, hofl ve güzel kokar,
Müslümanlara da temizli¤i tavsiye ederdi. Sahabelerden
rivayet edilen bilgilerde Peygamberimiz (sav)'in bu güzel
özelli¤i hakk›nda detaylar aktar›lmaktad›r. Bunlardan ba-
z›lar› flu flekildedir:
Enes b. Malik (ra) flöyle ifade etmektedir:
"Resulullah Efendimiz Medine sokaklar›n›n birinden geçti-¤inde O'nun misk gibi kokusu hemen sezildi¤inden, halk oyoldan Hazreti Peygamberin geçti¤ini söylerlerdi. Bizler,Peygamber Efendimizin geliflini, kokusunun güzelli¤indenanlard›k."127
‹bn-i Ebi Adi, Humeyd, Enes (ra)'den:
Resulullah (sav)›n elinden daha yumuflak ne bir yün kuma-
169
fl›, ne de bir ipe¤e (hayat›mda) dokunmad›m. Resu-lullah (sav)'in kokusundan daha güzel (kokan) bir koku-yu da koklamad›m.128
Muaz b. Hiflam (ra), babas›ndan, Katade, Enes'den
flöyle rivayet etmifltir:
"Resulullah (sav) güzel kokusu ile tan›n›rd›. Resulullah (sav)güzel idi. Kokusu da hofl idi. Bununla beraber kokuyu sever-di." 129
"Cismi nazif (temiz), kokusu latif (hofl) idi. Koku sürünsünsürünmesin, teni en güzel kokulardan ala kokard›. Bir kimseonunla musafaha (el s›k›flmak, tokalaflmak, muhabbetini, ar-kadafll›¤›n›, sevgisini izhar etmek) etse, bütün gün onun ra-yiha-i tayyibesini (temiz kokusunu) duyard› ve mübarek eliy-le bir çocu¤un bafl›n› meshetse, rahiya-i tayyibesiyle (temizkokusuyla) o çocuk, sair (di¤er) çocuklar aras›nda malum (bi-linirdi) olur idi."130
170
Medine, Peygamber Camii
171
172
173
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn sseevvddii¤¤ii yyeemmeekklleerr"Çok s›cak yeme¤i sevmezdi."131
"En çok hoflland›¤› yiyecek etti."132
"Kaba¤› çok severdi."133
"Avlanan kufl etlerini yerdi."134
"Hurmalardan Acve hurmas›n› severdi."135
Hz. Aifle (ra) Peygamberimiz (sav)'in sevdi¤i yiyeceklerle
ilgili flunlar› söylemifltir:
"Tatl› ve bal› severlerdi."136
"Hazreti Peygamberin kat›k olarak yedi¤i yemeklerin bir k›sm›flöyle s›ralanabilir: Koyunun ön kolu ve s›rt eti, pirzola, kebap,tavuk, toy kuflu, et çorbas›, tirit, kabak, zeytinya¤›, çökelek, ka-vun, helva, bal, hurma, paz›, anber bal›¤›…"137
Hz. Aifle (ra) ek olarak flunlar› bildirmifltir:
"Kavun, karpuzu yafl hurma ile yerlerdi."138
Hz. Cabir (ra)'den:
"Taze hurma ve kavun çok yerlerdi ve 'bunlargüzel meyvedir' derlerdi."139
"Hiçbir zaman bir yeme¤i yermemifltir. Hofluna giderseyer gitmezse yemezdi. Hofllanmad›¤›nda da bir baflkas›nakötülemezdi." 140
Peygamber Efendimizin sevdi¤i baz› yiyecekler için
söyledi¤i sözlerden bir k›sm› ise flöyledir:
"Etin en güzel yeri s›rt etidir."141
"Sirke ne güzel kat›kt›r"142
"Mantar kudret helvas›d›r."143
"Sinameki ve sennut (tereya¤ tulumuna konulan bal) ye-meye devam ediniz. Çünkü bu iki fleyde samdan (ölüm-den) baflka her hastal›ktan flüphesiz flifa vard›r."144
"Zeytinya¤›n› yiyiniz ve kullan›n›z. Çünkü bu ya¤ mü-barektir."145
Hazreti Muhammed (sav)
174
175
Pieter GyselsAntwerp, (1621-1690)Bahçe isimli tablo.
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn sseevvddii¤¤ii iiççeecceekklleerr
Hz. Aifle (ra) bildiriyor:
"fierbetlerin içinde tatl› ve so¤uk olan›n› severlerdi.146
Peygamber Efendimiz bal flerbeti, hurma ve kuru üzüm fl›ra-s› gibi içecekleri severlerdi.147
Peygamber Efendimizin en çok sevdi¤i içecek, so¤uk tatl›flerbetlerdi."148
fierbetlerin içinde en çok bal flerbetini severdi.149
‹çilecek fleylerde en çok sütü severlerdi.150
Peygamberimiz (sav) süt için flöyle buyurmufllard›r:"Allah bir kimseye yemek yedirdi¤i zaman o kimse,'Allah'›m bize bu yeme¤i bereketli k›l ve bize bundan hay›r-l› r›z›k ver' diye dua etsin. Allah bir kimseye bir miktar sütiçirdi¤i zaman da o kimse, 'Allah'›m bize bu sütü bereketli
Hazreti Muhammed (sav)
176
‹brahim Safi. Natürmort tablo.
k›l ve bize daha çok süt ver' diye dua etsin. Çünkü yiyece¤inve içece¤in yerini tutan sütten baflka bir fleyi bilmiyorum."151
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn ssuu iiççiinn ssööyylleeddiikklleerrii
Peygamberimiz (sav) özellikle yolculuklar s›ras›nda as-
hab›na su da¤›tt›r›rd›. Örne¤in bir yolculu¤u s›ras›nda, bir
yerde durmufl ve yan›ndakilerden su istemifltir. Elini ve yü-
zünü y›kad›ktan sonra, sudan içmifl ve yan›ndaki sahabeleri-
ne de "Siz de yüzünüze, boynunuza bir miktar›n› dökün"152 de-
mifltir.
Resulullah (sav) su içtikten sonra flöyle dua etmifltir:"Rahmetiyle suyu tatl› olarak yaratan, ac› ve tuzlu yaratma-yan Allah'a hamd olsun."153
Resulullah (sav) bir baflka sözünde ise su için flöyle bu-
yurmufltur: "Allah suyu temizleyici olarak yaratt›. Tad›n› veya renginiveya kokusunu de¤ifltiren maddeler d›fl›nda hiçbir nesne onupislemez."154
Harun Yahya (Adnan Oktar)
177
178
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn GGüüzzeell HHuuyyllaarr››nnddaann BBaazz››llaarr››
Hüccet-ul ‹slam olarak bilinen ‹mam Gazali; Tirmi-
zi, Taberani, Buhari, Müslim, ‹mam Ahmed, Ebu Davud,
‹bni Mace gibi büyük ‹slam alimlerinden derleyerek, Pey-
gamber Efendimizin güzel huylar›ndan baz›lar›n› flöyle özet-
lemifltir:
"Resulullah insanlar›n en yumuflak huylusu, en yi¤idi, enadili ve en namuslusu idi. O, insanlar›n en cömerti idi.Allah'›n kendisine verdiklerinden hurma, arpa ne olursa ol-sun yaln›z senelik yiyece¤ini ay›r›rd›, geri kalan›n› Allahyolunda harcard›. Kendisinde bulunan bir fley istendi¤indeverirdi. O haya olarak da insanlar›n en mükemmeliydi. Rabbi için k›-zar, flahs› için öfkelenmezdi.
Kendisi veya sahabeleri zarar görse bile hakk› uygulard›.
Allah Rasulü insanlar›n en alçak gönüllüsü, laf› uzatmadanen beli¤ konuflan›, en güler yüzlüsüydü. Dünya ifllerinden
179
hiçbir fley kendisini endifleye düflürmezdi.
Medine'nin öbür ucundaki hastalar› ziyarete gider, güzel ko-kudan hofllan›r, pis kokulardan tiksinirdi. Fakirlerle oturur,yoksullarla yerdi. Kimseye kaba davranmazd›, kendisineözür beyan edenin özrünü kabul ederdi. Latife yapar idi amahakk› söylerdi.
Mübah oyunlar› gördü¤ünde men etmezdi, han›mlar›yla ya-r›fl yapard›. Zavall›lar› yoksulluklar›ndan dolay› horlamaz,zengine de varl›¤›ndan dolay› sayg› göstermezdi, onu da bu-nu da Allah'a eflit olarak ça¤›r›rd›. Allah Teala üstün huyuve mükemmel siyaseti onda birlefltirmiflti...
Allah Teala ahlak›n bütün güzelliklerini, iyi yollar›, önceki-lerin ve sonrakilerin bafllar›ndan geçmifl ve geçecek hadisele-rin haberlerini, ahirette kurtulufla ve saadete erdirecek hu-suslar›, dünyada g›pta edilip peflinden gidilecek ve gidilme-yecek herfleyi ona ö¤retmiflti.
Allah Teala, onun buyruklar›na itaat ve hareketlerinde ken-disinin izinden gitmeye bizleri muvaffak k›ls›n."155
180
181
PPeeyyggaammbbeerriimmiizziinnGGüüzzeell HHaayyaatt››
eygamber Efendimizin hayat›n›n her
an›nda, müminlere çok güzel örnekler
bulunmaktad›r. Hz. Muhammed
(sav)'in sahabeleriyle olan sohbetleri,
onlara hitaplar›, flakalar›, çocuklara olan
sevgi ve ilgisi, han›mlar›na karfl› adalet-
li, sevecen ve ilgili tavr›, hem ailesi hem
de tüm Müslümanlar için örnek bir koru-
yucu olmas›, güler yüzü, neflesi, canl›l›¤›,
müminlere olan düflkünlü¤ü ve flefkati, güzel ahlak›n ve ide-
al insan modelinin önemli bir örne¤idir. Bu bölümde Pey-
gamber Efendimizin Allah'›n hoflnut oldu¤u güzel hayat›n-
dan örnekler verilecektir.
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) ggüülleerr yyüüzzllüüyyddüü vvee ggüülleerr yyüüzzllüü oollmmaayy›› ttaavvssiiyyee eeddeerrddii::
Peygamber Efendimiz, üzerindeki a¤›r sorumlulu¤a ve
karfl›laflt›¤› türlü zorluklara ra¤men, son derece tevekküllü,
teslimiyetli ve huzurlu bir insand›. Hayat›n›n her an›nda ima-
n›n neflesi ve flevki içindeydi. Hem bu imani neflesi, hem de
güzel ahlak› nedeniyle daima güler yüzlü ve candan bir tavr›
vard›. Sahabeler, Peygamberimiz (sav)'in bu halini flöyle an-
latmaktad›rlar:
182
Hz. Ali (ra): "Onun güler yüzlü oluflu ve herkese nazik dav-ran›fl› adeta onu halka bir baba yapm›flt›. Herkes onun kat›n-da ve nazar›nda eflit idi."156
Allah Resulü daima güler yüzlü, yumuflak huylu idi...157
"Allah Resulü... halk›n en çok gülümseyeni ve en neflelisiidi."158
Peygamberimiz (sav) ashab›na da güler yüzlü olmalar›n›
tavsiye etmifl ve flöyle demifltir:
"Sizler insanlar› mallar›n›zla memnun edemezsiniz, onlar›güzel yüz ve güzel huyla hoflnut edersiniz."159
"Allah Teala kolayl›k gösteren ve güler yüzlü kifliyi sever."160
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn ssaahhaabbeelleerrii iillee oollaann iilliiflflkkiissii vvee ssoohhbbeettlleerrii
Peygamberimiz (sav), çevresindeki Müslümanlarla çok
yak›ndan ilgilenirdi. Onlar›n her birinin iman›n›, tavr›n›, te-
mizli¤ini, neflesini, sa¤l›¤›n› yak›ndan takip ederdi. Her biri-
nin eksiklerini, ihtiyaçlar›n› gözetir, temin edilmesini sa¤lard›.
Onlarla olan sohbetlerinde ise, onlar› çok hofl tutar, gönülleri-
ni al›rd›. Sahabeler yan›ndan nefle ve huzur içinde ayr›l›rlard›.
En yak›nlar›ndan biri olan Hz. Ali (ra), Peygamberimiz
(sav)'in sohbetlerindeki ortam› ve sahabeleriyle olan iliflkisini
flöyle aç›klam›flt›r:
"Resulullah insanlar›n eli en aç›k, gönlü en genifl ve flivesi endüzgün olan›, yüklendi¤i ifli en iyi flekilde ifa edeni, en yumu-flak huylular› ve sohbeti en güzel olan›yd›. Onu tan›y›p soh-betinde bulunanlar ona severek sokulurdu. Onu niteleyen:'Ondan önce de ondan sonra da onun gibisini görmedim' der-di. Ne zaman kendisinden bir fley istense onu mutlaka verir-di."161
"(Birlikte) oturdu¤u kimselerin her biriyle ilgilenir, farkl›muamele etti¤i izlenimi vermezdi. ‹htiyac›n› gidermesi içinonunla oturan veya onu ayakta tutan kimseye karfl› sab›rl›olur, o kifli ayr›lmad›kça kendisi onu terk edip ayr›lmazd›."162
"Ashab›n› özler, (göremedi¤i zaman) sorard›. ‹nsanlar›n du-rumlar›n›n nas›l oldu¤unu, ifllerinin ne alemde oldu¤unu dasorard›. Güzele güzel, çirkine çirkin derdi."163
Harun Yahya (Adnan Oktar)
183
184
Hazreti Muhammed (sav)
"Daima do¤rular›n yan›ndayd›, baflkas›n› kabul etmezdi. Yan›nageçici olarak girerlerdi, ç›kt›klar›nda mutmain olarak ç›karlard›.Yan›ndan birer delil ve k›lavuz olarak ç›karlard›."164
Gelen yabanc›lar›n afl›r› ve mant›k d›fl› davran›fllar›n› sab›rla kar-fl›lard›. Ashab bazen buna k›zarlard› da o onlar› teskin eder, flöylederdi: "böyle kimseleri gördü¤ünüzde onu irflad edin!"165
"Kimsenin sözünü kesmez, bitirinceye kadar beklerdi."166
"... ‹nsanlar› birbirine sevdirecek, birbirlerine kaynaflt›racak fleyle-ri konuflurdu. Onlar› ürkütmez, kaç›rmazd›. Her kavmin liderineönem atfederdi; ikram ederdi..."167
Torunu Hz. Hasan (ra) ise Peygamberimiz (sav) için flunlar›
söylemifltir:
"Bak›fllar› son derece anlaml› idi... Mani kelimelerle (az sözle çokmana ifade edecek flekilde) gayet güzel ve veciz konuflurdu. Sözle-rinde ne fazlal›k olurdu ve ne de eksiklik."168
‹leri gelen kimselerle de sade vatandafllarla da eflit flekilde konuflur-du. Onlardan hiçbir fleyi saklamazd›."169
Ebu Zer (ra,) Peygamberimiz (sav)'in sahabelerine karfl› sevgi
dolu tavr›n› flöyle anlatm›flt›r:
"Bir gün Peygamberimizin yan›na gittim. Bir divanda oturuyor-du. Kalkt› beni kucaklad›. Bu kucaklamas› gerçekten pek içtendi."170
Ebu Hüreyre (ra) ise Hz. Muhammed (sav)'in insanlara karfl›
son derece ince düflünceli ve insaniyetli olan güzel tavr›n› flöyle ta-
rif etmifltir:
"Allah Resulü'nün elini birisi tuttu¤unda o kifli elini b›rakmad›k-ça, Resulullah elini çekmezdi. Kendisiyle konuflan herkese karfl› yü-zünü döndürür, konuflan laf›n› bitirmeden çehresini çevirmezdi."171
Peygamberimiz (sav), sahabelerinin rahats›zl›klar› ile de ya-
k›ndan ilgilenirdi. Zay›f olanlar›n kilo almalar›, kilosu fazla olanla-
r›n diyet yapmalar›n›, yiyeceklerin faydal› olanlar›n› seçmelerini
tavsiye ederdi.172 Örne¤in baz› hastal›klar›nda, sahabelerine bal fler-
beti içmelerini tavsiye etmifltir.173
Hz. Ebu Hüreyre (ra)'nin anlatt›¤›na göre, bir gün Ebu Hürey-
re (ra) bay›ld›¤›nda, Peygamberimiz (sav) onu kendisi aya¤a kal-
d›rm›fl, evine getirmifl ve aç oldu¤unu anlayarak ona ilk önce süt
içirmifltir.174
185
Mekke, Kabe, Kral Fahd kap›s›
186
187
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv)) ssaahhaabbeelleerriinnee flflaakkaallaarr yyaappaarr,, oonnllaarrllaa bbiirrlliikkttee ggüülleerrddii
Sahabelerin aktard›klar› olaylardan anlafl›l-
d›¤› gibi, Peygamber Efendimiz hem ailesi
hem de sahabeleri ile s›k s›k flakalafl›r, onlar›n
yapt›klar› esprilere güler ve onlara güzel isimler
veya lakaplar takard›. Ancak, her konuda oldu-
¤u gibi flakalaflma konusunda da Peygamberimiz (sav)
çok ince düflünceli, vicdanl› ve anlay›fll› davran›rd›. Peygamberi-
miz (sav)'in flakalar konusunda ashab›na verdi¤i tavsiyeler flöyle
özetlenebilir:
■ "Ben flaka yapar›m ama sadece do¤ru olan› söylerim"
■ "Bir Müslüman›n kardeflini korkutmas› helal de¤ildir"
■ "Kardeflinle münakafla etme, alaya alarak onunla flakalaflma."
■ "Baflkalar›n› güldürmek için yalan söyleyene yaz›klar olsun."
■ "Kul, flaka da olsa yalan söylemeyi, do¤ru da olsa münakafla et-meyi b›rakmad›kça iyi bir mümin olamaz."
■ "fiaka da olsa yalan söylemeyin."175
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn sseevvggii kkoonnuussuunnddaakkii ttaavvssiiyyeelleerrii
Peygamber Efendimizin özellikle üzerinde durdu¤u en önem-
li konulardan biri, müminlerin birbirlerini hiçbir ç›kar gözetme-
den, içten bir sevgi ile sevmeleri ve birbirlerine karfl› kin, öfke ve
k›skançl›k gibi kötü hisler beslememeleriydi. Peygamberimiz
(sav) hem bu konuda müminlere en güzel örnek olmufl,
hem de onlara s›k s›k bu konularda tavsiyelerde bulun-
mufltur.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Topkap› Saray› KutsalEmanetler Bölümü'nde bulu-
nan Kabe kilidi.
188
Hazreti Muhammed (sav)
Allah bu konu hakk›nda Kuran’da flöyle buyurmakta-
d›r:
‹‹flflttee AAllllaahh,, iimmaann eeddiipp ssaalliihh aammeelllleerrddee bbuulluunnaann kkuullllaarr››nnaa
bbööyyllee mmüüjjddee vveerrmmeekktteeddiirr.. DDee kkii:: ""BBeenn bbuunnaa kkaarrflfl›› yyaakk››nnll››kkttaa
sseevvggii dd››flfl››nnddaa ssiizzddeenn hhiiççbbiirr üüccrreett iisstteemmiiyyoorruumm.."" KKiimm bbiirr iiyyii--
lliikk kkaazzaann››rrssaa,, BBiizz oonnddaakkii iiyyiillii¤¤ii aarrtttt››rr››rr››zz.. GGeerrççeekktteenn
AAllllaahh,, bbaa¤¤››flflllaayyaanndd››rr,, flflüükkrreeddeennee kkaarrflfl››ll››¤¤››nn›› vveerreennddiirr.. ((fifiuurraa
SSuurreessii,, 2233))
Peygamber Efendimizin sevgi, dostluk ve kardefllik
hakk›ndaki hadis-i fleriflerinden baz›lar› ise flöyledir:
"Mümin kendisi için sevdi¤ini kardefli için de arzular."176
"Hediyeleflin, birbirinizi sevin. Birbirinize yiyecek hediyeedin. Bu, r›zk›n›zda genifllik has›l eder."177
"Ziyaretleflin, hediyeleflin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler,hediye de kalpteki kötü duygular› söker atar."178
"Birbirinizi k›skanmay›n›z, birbirinize kin tutmay›n›z, bir-birinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize s›rtlar›n›z›dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkas›ndan çekifltirmesin.Allah'›n kullar› kardefller olunuz."179
"Sizden önceki toplumlar›n derdi size de bulaflt›: Haset vekin. Kin beslemek kökten kaz›yan fleydir. Allah'a yemin ede-rim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sev-medikçe iman etmifl olamazs›n›z. Size birbirinizi sevece¤inizbir fleyi haber vereyim mi? Aran›zda selam› yay›n."180
189
190
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn ççooccuukkllaarraa oollaann iillggiissii vvee flfleeffkkaattii
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in tüm insanl›¤a örnek
olan flefkati, merhameti ve müminlere olan düflkünlü¤ü, çocuklara
olan tavr›nda da çok yo¤un olarak görülmektedir. Peygamberimiz
(sav) hem kendi çocuklar› ve torunlar› hem de ashab›n›n çocuklar›
ile çok yak›ndan ilgilenmifl, do¤umlar›ndan isimlerinin konmas›-
na, sa¤l›klar›ndan ilimlerinin artmas›na, giyimlerinden oynad›kla-
r› oyunlara kadar onlar için tavsiyelerde bulunmufl, hatta bizzat
yol göstermifl, ilgilenmifltir.
Örne¤in, Peygamber Efendimiz, k›z› Hz. Fat›ma (ra)'ya, her
iki torununun do¤umundan hemen önce "Do¤um olunca bana habervermeden çocu¤a hiçbir fley yapmay›n"181 diye tembihlemifltir. Bebekle-
rin do¤umundan sonra ise onlar›n beslenmelerini, bak›mlar›n› ve
nas›l korunacaklar›n› bizzat göstererek anlatm›flt›r.
Peygamberimiz (sav) ayr›ca, yeni do¤an bebeklere, çocuklar›-
na, torunlar›na ve ashab›n›n çocuklar›na hep dua etmifltir. Onlar›
severken ya da onlar›n oyunlar›n› izlerken, onlar için
Allah'tan hay›rl› ve uzun bir ömür, ilim, hikmet ve
iman istemifltir. Örne¤in torunlar›
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e her
vesilede dua etmifl ve bu duas›n›n,
191
Hz. ‹brahim'in Hz. ‹shak ve Hz. ‹smail için etti¤i
dua oldu¤unu belirtmifltir.182
Ashab›ndan ‹bn-i Abbas (ra) çocukken
Peygamberimiz (sav)'in kendisine
"Allah'›m buna hikmeti ö¤ret" diye dua
etti¤ini aktar›r. Ashab›ndan Enes
(ra)'e ise çocukluk döneminde,
Allah'›n mal ve evlad›n› çok ve
ömrünü uzun k›lmas› ve verdik-
lerinin Enes (ra) hakk›nda hay›rl› ve
mübarek olmas› için dua etmifltir.183
Peygamber Efendimiz çocuk-
lar›n oyununa da çok önem ver-
mifl, hatta zaman zaman onlarla
oyun oynayarak ilgilenmifltir. Hz.
Peygamber (sav), "Çocu¤u olan onunlaçocuklafls›n"184 diyerek, anne babalara ço-
cuklar›n› bizzat e¤lendirmelerini tavsiye
etmifltir. Peygamberimiz (sav)
çocuklar›n yüzme, koflu, gürefl
gibi oyun ve sporlarla meflgul
edilmelerini de tavsiye etmifl,
hatta torunlar›n› ve çevresindeki
çocuklar› buna teflvik etmifltir.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Birçok sahabe, Peygamber Efendimizin çocuklar› nas›l sevdi-
¤ini, onlarla nas›l ilgilendi¤ini ve oyunlar oynad›¤›n› aktarm›flt›r.
Bunlardan baz›lar› flöyledir:
Hz. Enes (ra):
"Resulullah aleyhissalatu vesselam çocuklarla flakalaflmada insan-lar›n en önde olan›yd›."185
El Bera (ra):
"Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellemi Hasan omuzunda ikengördüm…"186
"Peygamberimiz (sav) k›z› Hz. Fat›ma (ra)'ya flöyle derdi: 'Haydiflu o¤ullar›m› (Hasan ve Hüseyin) ça¤›r bana!' Ondan sonra o iki-sini gö¤süne basar, koklard›."187
Ya'la ‹bnu Mürre (ra) Peygamberimiz (sav)'in çocuklara olan
sevgisine, onlarla nas›l flakalaflt›¤›na dair flunlar› anlatm›flt›r:
"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'›ndavet edildi¤i bir yeme¤e gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastlad›-lar, çocuklarla oynuyordu."Resulullah (sav) çocu¤u görünce ilerleyip cemaatin önüne geçiponu tutmak için ellerini açt›. Çocuk ise sa¤a sola kaçmaya bafllad›.Resulullah da onu takliden sa¤a sola koflarak, tutuncaya kadar pe-flinde kofltu. Yakalay›nca ellerinden birini çenesinin alt›na di¤erinide ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyinde-nim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin s›btlar-dan bir s›btt›r (torun)' buyurdu."188
Hz. Enes (ra)'in bildirdi¤ine göre Resulullah (sav), "dünyada-
ki iki reyhan›m" dedi¤i torunlar› Hasan ve Hüseyin'i s›k s›k yan›na
ça¤›rt›p onlar› koklar ve ba¤r›na basard›.189
‹bnu Rebi'ati'ibni'l Haris (ra) diyor ki:
"Babam beni, Abbas (ra)'da o¤lu el-Fadl (ra)'› Resulullah'a gön-derdi. Huzurlar›na girdi¤imiz zaman bizi sa¤l› sollu oturttu ve bi-zi öylesine s›k› kucaklad› ki daha kuvvetlisini görmedik."190
Resulullah (sav) çocuklara olan sevgisini gösterirken s›kça on-
lar›n bafllar›n› okflard› ve onlara hay›r dualar› ederdi. Örne¤in Yu-
suf ‹bni Abdillah ‹bni Selam (ra), "Hz. Peygamber (sav) beni Yusuf di-ye isimlendirdi, bafl›m› okflad›" der. Amr ‹bnu Hureys (ra) ise anne-
sinin kendisini Hz. Peygamber (sav)'in huzuruna götürdü-
Hazreti Muhammed (sav)
192
¤ünü, Resulullah (sav)'›n bafl›n› okflay›p bol r›zka kavuflmas› için
dua etti¤ini, Abdullah ‹bnu Utbe (ra) de befl-alt› yafllar›ndayken
Peygamberimiz Efendimizin bafl›n› okflayarak, zürriyeti ve bereke-
ti için dua etti¤ini hat›rlayabildi¤ini anlat›r.191
Hz. Muhammed (sav)'in çocuklara gösterdi¤i ilgili ve sevgi
dolu tavr›, Ebu Hüreyre (ra) de flu örneklerle anlatm›flt›r:
"Meyvenin ilk ç›kan› getirildi¤i zaman Resulullah (sav) flöyle der-di: 'Allah'›m bize, Medinemize, meyvelerimize, müdd ve sa›m›za(yani ölçeklerimize) kat kat bereket ver' diye dua ederdi. Sonrameyveyi orada bulunan en küçük yafltakine verirdi."192
"Çocu¤a karfl› yumuflak davranmak Allah Resulü'nün adetlerin-dendi. Allah Resulü bir seferden döndüklerinde çocuklar kendileri-ni karfl›larlard›. Allah Resulü de durur sahabelerine çocuklar› kal-d›rmalar›n› emrederdi. Onlar da çocuklar›n kimini Allah Resu-lü'nün önüne kimisini terkisine bindirir ve baz›lar›n› da kendileribineklerine al›rlard›."193
"Resulullah (sav) Hz. Fat›ma'n›n evinin avlusuna geldi ve oturdu.'Burada çocuk var m›d›r?' diye sordu. Hz. Fat›ma'n›n çocu¤u (Re-sulullah'›n torunu), süratle koflarak geldi ve Resulullah'›n boynu-na sar›ld›. Resulullah çocu¤u öptü."194
"Çocuklarla o kadar içiçe olmufltu ki, bir defas›nda yar›fl yapan ço-cuklar› görmüfltü de, onlar›n neflesine kat›lmak için birlikte kofl-mufltu."195
Cabir ‹bnu Semüre (ra) de ayn› konuda flunlar› anlatm›flt›r:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte ilk namaz› k›ld›m.Sonra aleyhissalatu vesselam ehline gitti. Onunla ben de ç›kt›m.Onu bir k›s›m çocuklar karfl›lad›. Derken onlar›n yanaklar›n› birbir okflamaya bafllad›. Benim yana¤›m› da okflad›. Elinde bir serin-lik ve hofl bir koku hissettim."196
K›z çocuklar›n›n do¤ar do¤maz öldürüldükleri bir dönemde
peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed (sav), k›z ço-
cuklar›n› da erkek çocuklardan ay›rmamak gerekti¤ini, k›z çocuk-
lar›n› öldürmenin günah oldu¤unu bildirmifl, ve hepsine eflit sevgi
ve ilgi göstererek, topluma da güzel bir örnek olmufltur. Peygam-
berimiz (sav)'in k›z çocuklar›ndaki güzel özellikleri vurgulad›¤›
sözlerinden biri fludur:
Harun Yahya (Adnan Oktar)
193
"K›z ne güzel evlatt›r. fiefkatli, yard›msever, munis, kutlu veanal›k duygular› ile doludur."197
Peygamberimiz (sav) sevgisini hem sözleriyle hem de
davran›fllar›yla gösterirdi. Çocuklara onlar› sevdi¤ini söyler-
di.198
Peygamber Efendimiz, çocuklara olan flefkatinde hiçbir
ay›r›m gözetmezdi. Kendi çocuklar›na ve torunlar›na göster-
di¤i sevgi ve merhametin ayn›s›n› di¤er Sahabî çocuklar›na
da gösterirdi. Halid bin Said (ra), Peygamberimiz (sav)'i ziya-
rete geldi¤inde yan›nda küçük k›z› da vard›. Habeflistan'da
do¤du¤u için, Peygamberimiz (sav) ona ayr› bir yak›nl›k gös-
terirdi. Bir seferinde Peygamberimiz (sav)'in eline ifllemeli bir
kumafl parças› geçmiflti. Hz. Halid'in k›z›n› ça¤›rtt› ve ona
verdi, sevindirdi.
Cemre o s›ralar küçük bir çocuktu. Babas› al›r, onu Pey-
gamberimiz (sav)'in huzuruna götürür ve derdi ki: "YâResulullah, flu k›z›m için Allah'a bereketle dua eder misiniz?" Pey-
gamber Efendimiz Cemre'yi kuca¤›na oturttu, elini bafl›na
koydu ve bereketle dua buyurdu.
Peygamberimiz (sav)'in yard›mc›s› Hz. Zeyd (ra)'in o¤lu
Üsame (ra) Peygamber Efendimiz ile ilgili flunlar› anlatm›flt›r:
"Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'›oturtur; sonra ikimizi birden ba¤r›na basar ve 'Ya Rabbi,bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karfl› merhametliyim'diye dua ederdi."199
Baz› kimseler, Peygamberimiz (sav)'in çocuklarla oyun
oynamas›n›, onlarla ilgilenmesini anlam›yorlard›. Bir defas›n-
da Akra bin Habis (ra), Peygamberimiz (sav)'i, Hz. Hasan'›
öperken gördü ve flöyle dedi:
"Benim on çocu¤um var. fiimdiye kadar hiçbirini öpmedim."Bunun üzerine Peygamberimiz, "Merhamet etmeyene mer-hamet olunmaz" buyurdu."200
Peygamber Efendimiz mübarek evlad› Hz. ‹brahim'i de,
süt annesinin evinde s›k s›k ziyarete gider, flefkat ve merha-
metini göstererek, bafl›n› okflar, ba¤r›na basard›. Peygamber
Hazreti Muhammed (sav)
194
Efendimizin hizmetkar› Hz. Enes (ra), ilgili bir hat›ras›n› flöy-
le anlat›r:
"Ben ev halk›na Resul-i Ekremden (sav) daha flefkatli, dahamerhametli davranan bir kimse hayat›mda görmedim. ‹bra-him, Medine'nin Avali k›sm›nda sütannesinin yan›nda bu-lunurken, Peygamberimiz (sav) onu görmeye gider, biz deberaberinde bulunurduk... Peygamberimiz (sav) içeri girer,o¤lunu al›r, öper, sonra dönerdi... Yine bir gün gitti¤imizdeResulullah çocu¤unu getirtti, ba¤r›na bast›. Ona baz› sözlersöyledi, onunla konufltu."201
Hazret-i Ali anlat›yor:
"Peygamber Efendimiz bize ziyarete gelmiflti. O gece bizdekald›. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlard›. Bir ara Hasan suistedi. Peygamberimiz hemen kalkt› ve su k›rbas›ndan birbardak su ald›, çocu¤a verdi…"202
Peygamberimiz (sav), ayr›ca müminlere çocuklar› ara-
s›nda adaletle davranmalar›n› hat›rlatm›fl ve flöyle demifltir:
"Allah'tan korkun. Çocuklar›n›z›n size itaatli olmalar›n› is-tedi¤iniz gibi siz de onlar›n aralar›nda adaletle davran›-n›z."203
"Allah öpücü¤e var›ncaya kadar her hususta çocuklar ara-s›nda adaletli davranman›z› sever"204
Peygamberimiz (sav)'in çocuklar›n e¤itilmeleri ve güzel
ahlak ile terbiye edilmeleri üzerinde de durmufl ve bu konu-
da birçok tavsiyede bulunarak yol göstermifltir. Peygamberi-
miz (sav)'in bu konudaki sözlerinden baz›lar› flöyledir:
"Bir baba çocu¤una güzel ahlaktan daha üstün bir miras b›-rakamaz."205
"Çocu¤un, babas› üzerindeki haklar›ndan biri ismini ve ede-bini güzel yapmas›d›r."206
"Çocuklar›n›za ikram edin ve terbiyelerini güzel yap›n..."207
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), her konuda ol-
du¤u gibi, çocuklarla ilgilenmesi, onlara gösterdi¤i sevgi ve
flefkat ile müminlere en güzel örnektir. Peygamberimiz (sav)
"Küçüklerimize flefkat etmeyen... bizden de¤ildir"208 diyerek, ço-
cuklara gösterilen flefkatin önemini belirtmifltir.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
195
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn eeflfllleerrii mmüümmiinnlleerriinn aannnneelleerriiddiirr::
Peygamber Efendimizin eflleri, tüm müminlerin anneleri,
tüm Müslüman kad›nlara örnek, takva sahibi müminlerdir.
Kuran'da, hadis-i fleriflerde ve Peygamber Efendimizin hayat›
hakk›ndaki rivayetlerde Hz. Muhammed (sav)'in efllerinin
huylar›, imanlar›, Peygamberimiz (sav)'e nas›l yard›mc› olduk-
lar›, yapt›klar› tebli¤ ve güzel ahlaklar› hakk›nda birçok bilgi
verilmektedir.
Kuran'da Peygamber Efendimizin eflleri hakk›nda verilen
bilgilerden biri, onlar›n tüm müminlerin annesi oldu¤udur:
PPeeyyggaammbbeerr,, mmüümmiinnlleerr iiççiinn kkeennddii nneeffiisslleerriinnddeenn ddaahhaa eevvllaadd››rr vvee
oonnuunn zzeevvcceelleerrii ddee oonnllaarr››nn aannnneelleerriiddiirr…… ((AAhhzzaabb SSuurreessii,, 66))
Bir baflka ayette ise, Allah müminlere, Peygamberimiz
(sav)'den sonra onun efllerini nikahlamalar›n› yasaklam›flt›r. Bu
ayet flöyledir:
…… AAllllaahh''››nn RReessûûllüünnee eezziiyyeett vveerrmmeenniizz vvee oonnddaann ssoonnrraa eeflfllleerriinnii
nniikkaahhllaammaann››zz ssiizzee eebbeeddii oollaarraakk ((hheellaall)) oollmmaazz.. ÇÇüünnkküü bbööyyllee
yyaappmmaann››zz,, AAllllaahh KKaatt››nnddaa ççookk bbüüyyüükk ((bbiirr ggüünnaahh))tt››rr.. ((AAhhzzaabb
SSuurreessii,, 5533))
Kuran'›n baz› ayetlerinde ise, Peygamberimiz (sav)'in ha-
n›mlar›n›n di¤er kad›nlar gibi olmad›klar› belirtilmifl ve onla-
r›n nas›l bir tav›r içinde olmalar› gerekti¤i haber verilmifltir.
Ayetlerde flöyle buyrulur:
EEyy ppeeyyggaammbbeerriinn kkaadd››nnllaarr››,, ssiizz kkaadd››nnllaarrddaann hheerrhhaannggii bbiirrii ((ggii--
bbii)) ddee¤¤iillssiinniizz;; ee¤¤eerr ssaakk››nn››yyoorrssaann››zz,, aarrtt››kk ssöözzüü ççeekkiicciilliikkllee ssööyyllee--
mmeeyyiinn kkii,, ssoonnrraa kkaallbbiinnddee hhaassttaall››kk bbuulluunnaann kkiimmssee ttaammaahh eeddeerr..
SSöözzüü mmaarruuff bbiirr ttaarrzzddaa ssööyylleeyyiinn.. EEvvlleerriinniizzddee vvaakkaarrllaa--oottuurruunn
((eevvlleerriinniizzii kkaarraarrggaahh eeddiinniinn)),, iillkk ccaahhiilliiyyee ((kkaadd››nnllaarr››))nn››nn ssüüssllee--
rriinnii aaçç››¤¤aa vvuurrmmaass›› ggiibbii,, ssiizz ddee ssüüsslleerriinniizzii aaçç››¤¤aa vvuurrmmaayy››nn;; nnaa--
mmaazz›› ddoossddoo¤¤rruu kk››ll››nn,, zzeekkaatt›› vveerriinn,, AAllllaahh''aa vvee eellççiissiinnee iittaaaatt
eeddiinn.. EEyy EEhhll--ii BBeeyytt,, ggeerrççeekktteenn AAllllaahh,, ssiizzddeenn kkiirrii ((ggüünnaahh vvee ççiirr--
kkiinnllii¤¤ii)) ggiiddeerrmmeekk vvee ssiizzii tteerrtteemmiizz kk››llmmaakk iisstteerr.. EEvvlleerriinniizzddee
ookkuunnmmaakkttaa oollaann AAllllaahh''››nn aayyeettlleerriinnii vvee hhiikkmmeettii hhaatt››rrllaayy››nn..
fifiüüpphheessiizz AAllllaahh,, llaattiiffttiirr,, hhaabbeerrddaarr oollaanndd››rr.. ((AAhhzzaabb SSuurreessii,, 3322--
3344))
Hazreti Muhammed (sav)
196
197
198
199
200
Kutlu Peygamberimiz (sav)'in takva sahibi efllerinin ayetlerde bil-
dirilen tutumlar›, yani sözü maruf, akla ve vicdana uygun bir flekilde
söylemeleri, vakarl› tav›rlar›, sak›nmalar›, ibadetlerde ve Peygamber
Efendimize itaatteki titizlikleri, Kuran'› ve Peygamberimiz (sav)'in sün-
netini çok iyi biliyor olmalar› tüm mümin kad›nlara örnektir.
Allah, ayetlerinde Peygamberimiz (sav)'in han›mlar›n›n ecirlerinin
iki kat verilece¤ini flöyle bildirmifltir:
EEyy ppeeyyggaammbbeerriinn kkaadd››nnllaarr››,, ssiizzddeenn kkiimm aaçç››kk bbiirr ççiirrkkiinn--uuttaannmmaazzll››kkttaa bbuulluu--
nnuurrssaa,, oonnuunn aazzaabb›› iikkii kkaatt oollaarraakk aarrtttt››rr››ll››rr.. BBuu ddaa AAllllaahh''aa ggöörree ppeekk kkoo--
llaayydd››rr.. AAmmaa ssiizzddeenn kkiimm AAllllaahh''aa vvee RReessûûllüü''nnee ggöönnüüllddeenn --iittaaaatt eeddeerr vvee
Hazreti Muhammed (sav)
201
ssaalliihh bbiirr aammeellddee bbuulluunnuurrssaa,, oonnaa eeccrriinnii iikkii kkaatt vveerriirriizz.. VVee BBiizz oonnaa üüssttüünn bbiirr
rr››zz››kk ddaa hhaazz››rrllaamm››flfl››zzdd››rr.. ((AAhhzzaabb SSuurreessii,, 3300--3311))
Peygamber Efendimizin mübarek efllerinden ilki, Hz. Hatice (ra)'dir.
Hz. Hatice ayn› zamanda ilk Müslümanlardand›r. Peygamberimiz (sav),
ilk vahyi ald›¤›nda hemen kendisine söylemifltir. Akl›, feraseti, basireti ve
hikmeti ile tan›nan Hz. Hatice, hemen iman etmifl ve o günden sonra Pey-
gamberimiz (sav)'e büyük destek olmufl, Kuran ahlak›n›n yay›lmas›nda
maddi ve manevi olarak büyük bir çaba göstermifltir.
Peygamberimiz (sav)'in Hazreti Sûde, Hazreti Aifle, Hazreti Hafsa,
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Hazreti Zeyneb, Hazreti Ümmü Seleme, Hazreti Cuveyriye, Hazre-
ti Ümmü Habibe, Hazreti Safiye, Hazreti Meymune gibi isimleri
zikredilen di¤er han›mlar› da fedakarl›klar›, sab›rlar› ve Peygam-
ber Efendimize olan ba¤l›l›klar› ile sahabelere örnek olmufllard›r.
Peygamberimiz (sav), hem han›mlar› hem de çocuklar› ile çok
yak›ndan ilgilenmifl, onlar›n imanlar›n›, sa¤l›klar›n›, neflelerini ve
ilimlerini art›rmalar›na vesile olmufltur. Rivayetlerde Peygamberi-
miz (sav)'in han›mlar› ile oyunlar oynad›¤›, koflu yar›fllar› yapt›¤›
da belirtilir. Sahabeler "Peygamber (sav) han›mlar›yla en fazla flakala-flan kifliydi"209 diyerek, Peygamber Efendimizin efllerine olan ilgisini
belirtmifltir.
Ayr›ca Hz. Aifle (ra)'den rivayet edildi¤ine göre, Peygamber
Efendimiz,"Han›mlar›na karfl› insanlar›n en yumufla¤›, en kerimi, güleryüzlüsü ve mütebessim olan› idi."210
Peygamber Efendimizin bilinen bir baflka özelli¤i ise, han›m-
lar› aras›nda son derece adaletli olmas›d›r. Hatta rivayetlerde. eflle-
rini ziyaretlerini eflit olarak taksim etti¤i belirtilir. Bu konuda Hz.
Aifle (ra) flöyle der:
"Resulullah (sav) gece taksiminde adalete riayet eder ve derdi ki:"Ey Allah'›m. Bu taksim benim iktidar›mda olanda yapt›¤›m birtaksimdir. Senin muktedir olup benim muktedir olmad›¤›m fleydendolay› beni levmetme."211
Hz. Enes (ra) anlat›yor:
"Resulullah (sav)'›n yan›nda dokuz han›m› vard›. Han›mlara u¤-rama iflini s›raya koyuyordu. Birinci han›m›na ikinci u¤ray›fl› do-kuz gün sonra oluyordu. Han›mlar› her akflam Resullulah'›n o güngelece¤i odada toplan›yordu."212
Peygamber Efendimiz birçok sözünde de mümin kad›nlar›n
ne kadar de¤erli varl›klar olduklar›n› belirtmifltir. Örne¤in bir sö-
zünde "Dünya bir meta›d›r. Dünya meta›n›n en hay›rl›s› saliha kad›n-d›r"213 dedi¤i belirtilir.
Peygamber Efendimiz ashab›na da efllerine karfl› nas›l bir tu-
tum içinde olmalar› gerekti¤ini anlatm›flt›r:
"En olgun imana sahip mümin huyu en güzel ve ailesine karfl› ennazik, lütufkar olan›d›r."214
"En hay›rl›n›z, han›mlar›na en hay›rl› olan›n›zd›r. Ben han›mla-r›na karfl› sizlerin en iyisiyim."215
Hazreti Muhammed (sav)
202
203
204
205
er insan›n, her toplumun ve her ülkenin bir ka-
deri vard›r. Dünya üzerinde henüz hiçbir insan
yarat›lmam›flken, her insan›n gelecekte neler
yaflayaca¤›, bir ülkenin hangi olaylara flahit
olaca¤›, bir toplumun geçirece¤i evreler ve bu
gibi her olay Allah Kat›nda tüm detaylar› ile be-
lirlenmifltir. Ancak insanlar, önceden belirlenmifl,
Allah'›n Kat›nda yaflanm›fl ve hatta bitmifl olan bu olaylar›n
hiçbirinden haberdar olmazlar. Bunlar›, ancak yaflad›kça görür ve
bilirler. Dolay›s›yla gelecek insanlar için gaybt›r, yani bilinmezdir.
Ancak Allah, baz› kullar›na gayba dair baz› bilgiler verdi¤ini
Kuran'da bildirmifltir. Bu kiflilerden biri de Hz. Yusuf'tur. Hz. Yu-
suf, zindanda iken, Allah'›n varl›¤›n›n delillerini anlatt›¤› iki arka-
dafl›na flöyle demifltir:
DDeeddii kkii:: ""SSiizzee rr››zz››kkllaannaaccaa¤¤››nn››zz bbiirr yyeemmeekk ggeelleecceekk oollssaa,, bbeenn mmuuttllaa--
kkaa ssiizzee ddaahhaa ggeellmmeeddeenn öönnccee oonnuunn nnee oolldduu¤¤uunnuu hhaabbeerr vveerriirriimm.. BBuu,,
RRaabbbbiimmiinn bbaannaa öö¤¤rreettttiikklleerriinnddeennddiirr.. DDoo¤¤rruussuu bbeenn,, AAllllaahh''aa iimmaann
eettmmeeyyeenn,, aahhiirreettii ddee ttaann››mmaayyaannllaarr››nn ttaa kkeennddiilleerrii oollaann bbiirr ttoopplluulluu--
¤¤uunn ddiinniinnii tteerrkk eettttiimm.."" ((YYuussuuff SSuurreessii,, 3377))
Ayette de bildirildi¤i gibi, Hz. Yusuf gayb olan bir haberi
bildi¤ini söylemektedir. Bu, Allah'›n Hz. Yusuf'a verdi¤i
PPeeyyggaammbbeerriimmiizziinn GGeelleeccee¤¤eeDDaaiirr VVeerrddii¤¤ii HHaabbeerrlleerr
Hazreti Muhammed (sav)
bir ilim ve mucizedir. Allah, Hz. Yu-
suf'a ayr›ca rüyalar› yorumlama ilmini
de vermifltir. Hz. Yusuf -Allah'›n dilemesi ile- gelecekte ola-
cak baz› olaylar› görebilmektedir.
Hz. Yusuf'a verilen ilmin bir benzeri baflka peygamber-
lere de verilmifltir. Allah ayetlerde, elçilerinden seçti¤i kim-
selere gayb haberlerini aç›klayaca¤›n› flöyle bildirmifltir:
OO,, ggaayybb›› bbiilleennddiirr.. KKeennddii ggaayybb››nn›› ((ggöörrüüllmmeezz bbiillggii hhaazziinneessii--
nnii)) kkiimmsseeyyee aaçç››kk ttuuttmmaazz ((oonnaa mmuuttttaallii kk››llmmaazz..)) AAnnccaakk eellççii--
lleerrii ((ppeeyyggaammbbeerrlleerrii)) iiççiinnddee rraazz›› oolldduu¤¤uu ((sseeççttiikklleerrii kkiimmsseelleerr))
bbaaflflkkaa.. ÇÇüünnkküü OO,, bbuunnuunn öönnüünnee vvee aarrkkaass››nnaa iizzlleeyyiiccii ((ggöözzeettllee--
yyiiccii))lleerr ddiizzeerr.. ((CCiinn SSuurreessii,, 2266--2277))
Elbette Rabbimiz Peygamber Efendimize de gayba dair
pek çok haber vermifltir. Peygamberimiz (sav) hem geçmiflte
meydana gelen ve kimsenin bilmedi¤i olaylar›, hem de gele-
cekte gerçekleflecek olan birçok olay› Allah'›n bildirmesiyle
ö¤renmifltir. Bir ayette Allah bu gerçe¤i flöyle haber verir:
BBuu,, ssaannaa ((eeyy MMuuhhaammmmeedd)) vvaahhyyeettttii¤¤iimmiizz ggaayybb hhaabbeerrlleerriinn--
ddeennddiirr.. YYookkssaa oonnllaarr,, ((YYuussuuff''uunn kkaarrddeeflfllleerrii)) oo hhiilleellii--ddüüzzeennii
kkuurraarrllaarrkkeenn,, yyaappaaccaakkllaarr›› iiflflee ttoopplluuccaa kkaarraarr vveerrddiikklleerrii zzaa--
mmaann sseenn yyaannllaarr››nnddaa ddee¤¤iillddiinn.. ((YYuussuuff SSuurreessii,, 110022))
Bu bölümde, Allah'›n, Peygamber Efendimize hem Ku-
ran arac›l›¤› ile, hem de kendisine özel olarak bildirdi¤i ve
Peygamberimiz (sav)'in hadisleri arac›l›¤› ile bize ulaflan bu
gayb haberlerinden birkaç›na yer verilecektir. (Detayl› bilgi
için bkz. Kuran Mucizeleri, Harun Yahya)
Bu haberlerin pek ço¤u gerçekleflmifltir ve insanlar da
bu mucizeye flahit olmufllard›r. Bu, hem Peygamber Efendi-
mizin Allah'›n elçisi oldu¤unun hem de Kuran'›n Allah'›n sö-
zü oldu¤unun delillerinden biridir.
206
207
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''ee KKuurraann iillee vveerriilleenn ggaayybbhhaabbeerrlleerriinnddeenn bbaazz››llaarr››
Peygamber Efendimize Kuran arac›l›¤› ile gelecek hakk›nda ve-
rilen haberlerden biri, Rum Suresi'nin hemen bafl›ndaki ayetlerde yer
al›r. Bu ayetlerde Bizans ‹mparatorlu¤u'nun bir yenilgiye u¤rad›¤›,
ama çok k›sa bir zaman sonra tekrar galip gelece¤i bildirilmifltir.
Bu ayetler, H›ristiyan olan Bizansl›lar›n, putperest bir toplum
olan Persler karfl›s›nda çok a¤›r bir yenilgiye u¤ramas›ndan yaklafl›k
7 sene sonra, M.S. 620 civar›nda indirilmiflti. Ve ayetlerde Bizans'›n
çok yak›nda galip gelece¤i haber veriliyordu. Oysa o s›rada Bizans o
kadar büyük kay›plara u¤ram›flt› ki, de¤il tekrar galip gelmesi, ayak-
ta kalmas› bile imkans›z görülüyordu. Yaln›z Persler de¤il Avarlar,
Slavlar ve Lombardlar da Bizans devletine karfl› büyük tehdit olufl-
turmaktayd›. Avarlar ‹stanbul önlerine kadar gelmifllerdi. Bizans
Kral› Heraklius, ordunun masraflar›n› karfl›layabilmek için kiliseler-
deki alt›n ve gümüfl süs eflyalar›n›n eritilip paraya çevrilmesini em-
retmiflti. Hatta bunlar da yetmeyince bronzdan heykeller bile para
yap›m› için eritilmeye bafllanm›flt›. Pek çok vali, Kral Heraklius'a is-
yan etmifl, imparatorluk parçalanma noktas›na gelmiflti. Önceden Bi-
zans topra¤› olan Mezopotamya, Kilikya, Suriye, Filistin, M›s›r ve Er-
menistan, putperest Perslerin iflgali alt›na girmiflti.216
K›sacas›, herkes Bizans'›n yok olmas›n› bekliyordu.
Ama tam bu dönemde, Rum Suresi'nin ilk ayetleri vah-
208
EElliiff,, LLaamm,, MMiimm.. RRuumm ((oorrdduullaarr››)) yyeenniillggiiyyee uu¤¤rraa--
dd››.. ""DDüünnyyaann››nn eenn aallççaakk yyeerriinnddee"".. AAmmaa oonnllaarr,, yyee--
nniillggiilleerriinnddeenn ssoonnrraa yyeenneecceekklleerrddiirr.. ÜÜçç iillee ddookkuuzz
yy››ll iiççiinnddee.. BBuunnddaann öönnccee ddee,, ssoonnrraa ddaa eemmiirr
AAllllaahh''››nndd››rr.. VVee oo ggüünn mmüümmiinnlleerr sseevviinneecceekklleerrddiirr..
((RRuumm SSuurreessii,, 11--44))
yedildi ve Bizans'›n dokuz y›l geçmeden yeniden galip gelece¤i ha-
ber verildi. Bu galibiyet öylesine imkans›z gözüküyordu ki, Arap
müflrikleri Kuran'da haber verilen bu zaferin, asla gerçekleflmeyece-
¤ini düflünüyorlard›.
Fakat Kuran'›n tüm haberleri gibi bu da hiç kuflkusuz gerçekti.
Rum Suresi'nin ilk ayetlerinin indirilmesinden yaklafl›k 7 y›l sonra,
M.S. 627 y›l›n›n Aral›k ay›nda, Bizans ve Pers ‹mparatorluklar› ara-
s›nda Ninova harabeleri yak›n›nda büyük bir savafl daha oldu. Ve bu
kez Bizans ordusu, Persleri yenilgiye u¤ratt›. Birkaç ay sonra da
Persler iflgal ettikleri yerleri Bizans'a geri veren bir anlaflma imzala-
mak zorunda kald›lar.217 Böylece Allah'›n Kuran ile Peygamber Efen-
dimize bildirdi¤i "Rum'un zaferi", mucizevi bir flekilde gerçek oldu.
Bu ayetlerde yer alan bir baflka mucize de, o dönemde kimsenin
tespit etmesinin mümkün olmad›¤› co¤rafi bir gerçe¤in haber veril-
mesidir.
Rum Suresi'nin 3. ayetinde, Rumlar›n "Dünyan›n en alçak ye-
rinde" yenildikleri belirtilir. Arapças› "Edna el ard" olan bu ifade, ba-
z› meallerde "yak›n bir yer" olarak da tercüme edilir. Ancak bu ter-
cüme, orijinal ifadenin tam karfl›l›¤› de¤il, mecazi bir yorumudur.
"Edna" kelimesi Arapçada "alçak" demek olan "deni" kelimesinden
türemifltir ve "en alçak" anlam›na gelir. "Ard" ise yeryüzü demektir.
Dolay›s›yla "Edna el ard" ifadesi de "yeryüzünün en alçak yeri" ma-
nas›na gelmektedir.
Bizans ‹mparatorlu¤u ile Persler aras›ndaki savafl, yeryüzünün
gerçekten en alçak noktas›nda gerçekleflmifltir. Söz konusu savafl›n
yeri, Suriye, Filistin ve flimdiki Ürdün topraklar›n›n kesiflti¤i bölge-
de yer alan Lut Gölü havzas›d›r. Ve bilindi¤i gibi deniz seviyesinden
395 metre afla¤›da olan Lut Gölü çevresi, yeryüzünün "en alçak" böl-
gesidir. Yani Rumlar, tam ayette belirtildi¤i gibi, "yeryüzünün en al-
çak yeri"nde yenilmifllerdir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Lut Gölü'nün rak›m›n›n,
ancak modern ça¤daki ölçümlerle tespit edilebilmifl olmas›d›r. Daha
önce hiç kimsenin Lut Gölü'nün dünyan›n en alçak bölgesi oldu¤u-
nu bilmesi mümkün de¤ildir. Ama bu bölge Kuran'da "yeryüzünün
en alçak yeri" olarak tan›mlanm›flt›r. Bu, Kuran'›n ‹lahi bir söz
oldu¤unun ve Peygamberimiz (sav)'in Allah'›n Resulü ol-
du¤unun delillerinden birini oluflturmaktad›r.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
209
210
Lut Gölü
Bu ayette Allah, Peygamber Efendimizi bir gece Mescid-i Ak-
sa'ya götürdü¤ünü ve oray› gösterdi¤ini bildirmektedir. Bu, çok
büyük bir mucizedir. Bilindi¤i gibi, Mescid-i Haram Mekke'de,
Mescid-i Aksa ise Kudüs'tedir. Ve Peygamber Efendimiz, bu olay
gerçekleflti¤inde Mekke'de bulunmaktad›r. O dönemin koflullar›n-
da ise, bir gece içinde Mekke'den Kudüs'e gitmek imkans›zd›r. Ay-
r›ca flunu da belirtmeliyiz ki, Peygamber Efendimiz, Kudüs'ü ve
Mescid'i Aksa'y› daha önce hiç görmemifltir.
Ertesi gün, bu büyük mucizeyi çevresindekilere anlatt›¤›nda,
Mekke'li müflriklerin ona inanmad›klar› ve delil göstermesini iste-
dikleri rivayet edilir. Kureyfllilerin içinde Mescid-i Aksa'y› görmüfl
olanlar vard›r ve Peygamber Efendimiz Mescid-i Aksa'y› tarif et-
mesini istemifller, kendisine bununla ilgili sorular sormufllard›r.
Peygamber Efendimiz, Mescid-i Aksa'y› do¤ru olarak anlat›n-
ca, müflrikler Peygamberimiz (sav)'in Mescid-i Aksa'y› tan›mlama-
da isabet buyurdu¤unu söylemifller, sonra da, o yoldan gelmekte
olan kervanlar ile karfl›lafl›p karfl›laflmad›¤›n› sormufllard›r. Pey-
gamberimiz (sav) bu soru üzerine, "Evet, onun kervanlar›yla karfl›lafl-t›m, Revhâ'da idi. Bir deve kaybetmifller ar›yorlard›. Yüklerinde bir su ka-dehi vard›. Susad›m onu al›p su içtim ve yine eskiden oldu¤u gibi yerinekoydum. Geldiklerinde sorun bakal›m kadehte suyu bulmufllar m›?" bu-
yurdu. Kureyflliler, "Bu da di¤er bir alâmettir" dedikten sonra,
Peygamber Efendimize kervanla ilgili detaylar sormaya
Harun Yahya (Adnan Oktar)
211
BBiirr kk››ss››mm aayyeettlleerriimmiizzii kkeennddiissiinnee ggöösstteerrmmeekk
iiççiinn,, kkuulluunnuu bbiirr ggeeccee MMeesscciidd--ii HHaarraamm''ddaann,,
ççeevvrreessiinnii bbeerreekkeettlleennddiirrddii¤¤iimmiizz MMeesscciidd--ii AAkk--
ssaa''yyaa ggööttüürreenn OO ((AAllllaahh)) YYüücceeddiirr.. GGeerrççeekktteenn
OO,, iiflfliitteennddiirr,, ggöörreennddiirr.. ((‹‹ssrraa SSuurreessii,, 11))
212
Kubbet-üs Sahra ve El Aksa Cami,1890
devam etmifllerdir. Peygamberimiz (sav) ise, sorduklar›n›n hepsine
cevap vermifl ve flöyle demifltir: "‹çlerinde flu kifli önde, boz renkte birdeve üzerinde dikilmifl iki harar oldu¤u halde flu gün güneflin do¤mas› ileberaber gelirler". Bunun üzerine: "Bu da di¤er bir âyettir" diyerek o
gün h›zla Seniyye'ye do¤ru yola ç›karak güneflin do¤uflunu bekle-
dikleri rivayet edilmektedir. Gerçekten de güneflin do¤mas› ile söz
konusu kervan da görünmüfltür. Kervan›n önünde ise ayn› Peygam-
ber Efendimizin tarif etti¤i gibi bir boz deve de bulunmaktad›r.218
Allah'›n, Peygamberimiz (sav)'e, hayat› boyunca hiç görmedi-
¤i bir mekan›, oraya gitmeden göstermesi çok önemli bir mucize-
dir. O dönemde, Mekke'den Kudüs'e, bir gecede ulaflman›n imkan-
s›z olmas› ise bu mucizeyi daha aç›k ve görülür hale getirmektedir.
Peygamber Efendimiz, Medine'de iken rüyas›nda, müminle-
rin güven içinde Mescid-i Haram'a girdiklerini ve Kabe'yi tavaf et-
tiklerini görmüfl ve müminleri bu haberle müjdelemifltir. Çünkü,
Mekke'den Medine'ye hicret eden müminler, o zamandan beri
Mekke'ye girememektedirler. Peygamber Efendimiz (sav)'in bu rü-
yas›n› aç›klamas› üzerine, rivayetlere göre, müminler Mekke'ye
umre niyetiyle gitmifller, ancak müflrikler onlar›n Mekke'ye girme-
lerine izin vermemifllerdir. Münaf›klar ise fitne ç›karmak için bunu
f›rsat bilmifller, ne Kabe'ye gidebildiklerini, ne de saçlar›n› t›-
rafl edebildiklerini söyleyerek, Peygamberimiz (sav)'in
gördü¤ü rüyay› yalanlamaya çal›flm›fllard›r.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
213
AAnnddoollssuunn AAllllaahh,, eellççiissiinniinn ggöörrddüü¤¤üü rrüüyyaann››nn hhaakk
oolldduu¤¤uunnuu ddoo¤¤rruullaadd››.. EE¤¤eerr AAllllaahh ddiilleerrssee,, mmuuttllaa--
kkaa ssiizz MMeesscciidd--ii HHaarraamm''aa ggüüvveenn iiççiinnddee,, ssaaççllaarr››--
nn››zz›› tt››rraaflfl eettmmiiflfl,, ((kkiimmiinniizz ddee)) kk››ssaallttmm››flfl oollaarraakk
((vvee)) kkoorrkkuussuuzzccaa ggiirreecceekkssiinniizz.. FFaakkaatt AAllllaahh,, ssiizziinn
bbiillmmeeddii¤¤iinniizzii bbiillddii,, bbööyylleeccee bbuunnddaann öönnccee ssiizzee yyaa--
kk››nn bbiirr ffeettiihh ((nnaassiibb)) kk››lldd››.. ((FFeettiihh SSuurreessii,, 2277))
Hazreti Muhammed (sav)
Allah, Peygamberimiz (sav)'e Kat›ndan bir yard›m ve destek
olarak Fetih Suresi'nin 27. ayetini vahyetmifl ve rüyas›n›n do¤ru ol-
du¤unu, Allah e¤er dilerse müminlerin Mekke'ye girebileceklerini
bildirmifltir. Gerçekten de, bir süre sonra, önce Hudeybiye bar›fl› ve
ard›ndan gelen Mekke'nin fethi ile, Müslümanlar, ayn› ayette bildi-
rildi¤i gibi güven içinde Mescid-i Haram'a girmifllerdir. Böylece
Allah, Peygamber Efendimizin önceden haber verdi¤i müjdenin
gerçek oldu¤unu göstermifltir.219
Burada önemli olan bir baflka nokta ise fludur: Peygamber Efen-
dimiz müminlere bu müjdeyi verdi¤inde, ortada hiç böyle bir durum
bulunmamaktad›r. Hatta, koflullar tam aksini göstermekte, müflrikler
müminleri kesinlikle Mekke'ye sokmamakta kararl› görünmektedir-
ler. Bu ise, kalbinde hastal›k olanlar›n, Peygamber Efendimizin söy-
lediklerine flüphe ile bakmalar›na neden olmaktad›r. Ancak Peygam-
berimiz (sav) Allah'a güvenerek, insanlar›n ne diyeceklerini hiç
önemsemeden, Allah'›n kendisine bildirdi¤ine iman etmifl ve bunu
insanlara aç›klam›flt›r. Söylediklerinin Kuran ayetleri ile teyid edil-
mesi ve yak›n bir gelecekte, söylediklerinin gerçekleflmesi ise Pey-
gamberimiz (sav)'in ve Kuran'›n önemli bir mucizesidir.
214
‹sra Suresi'ndeki bu ayetlerde bildirildi¤i gibi, ‹srailo¤ullar›
yeryüzünde iki kez bozgunculuk ç›karacaklard›r. Bunlardan ilk
"bozgun ve kibirli yükselifl"lerinin ard›ndan, Allah onlar›n üzerine
güçlü bir ordu gönderdi¤ini bildirmektedir. Gerçekten de, ‹srailo-
¤ullar›, Hz. Yahya'y› öldürdükleri ve Hz. ‹sa'y› öldürmek için tu-
zak kurduklar› dönemin, yani kibirli yükselifllerinin ve bozguncu-
luklar›n›n hemen ard›ndan, M.S. 70 y›l›nda, Romal›lar taraf›ndan
Kudüs'ten sürülmüfllerdir. Kudüs'teki Hz. Süleyman tap›na¤› ise
darmada¤›n edilmifltir.
M.S. 70 y›l›nda Filistin'den sürülmelerinin ard›ndan Yahudiler
tüm dünyaya yay›lm›fllard›r. Hz. ‹sa'n›n katilleri olarak görüldük-
leri için de, Avrupa'da bulunduklar› ülkelerde genellikle küçük gö-
rülmüfl, zor koflullar alt›nda yaflam›fllar, hatta ço¤u zaman dinleri-
ni gizlemek zorunda kalm›fllard›r. Peygamber Efendimize bu ayet
vahyedildi¤i zaman da, Yahudiler bu zor koflullar alt›nda yafla-
maktayd›lar ve bir devletleri dahi bulunmamaktayd›. Ancak Allah
ayetlerde ‹srailo¤ullar›na tekrar güç verece¤ini haber vermifltir.
Peygamber Efendimizin hayatta oldu¤u dönemde ol-
dukça uzak ve zor bir ihtimal olarak görünen bu olay, da-
Harun Yahya (Adnan Oktar)
215
KKiittaappttaa ‹‹ssrraaiilloo¤¤uullllaarr››''nnaa flfluu hhüükkmmüü vveerrddiikk:: ""MMuu--
hhaakkkkaakk ssiizz yyeerr((yyüüzzüünn)) ddee iikkii ddeeffaa bboozzgguunnccuulluukk çç››--
kkaarraaccaakkss››nn››zz vvee mmuuhhaakkkkaakk bbüüyyüükk bbiirr kkiibbiirrlleenniiflfl--yyüükk--
sseelliiflflllee kkiibbiirrlleenneecceekk--yyüükksseelleecceekkssiinniizz.. NNiitteekkiimm oo iikkii--
ddeenn iillkk--vvaaiidd ggeellddii¤¤ii zzaammaann,, oolldduukkççaa zzoorrlluu oollaann
kkuullllaarr››mm››zz›› üüzzeerriinniizzee ggöönnddeerrddiikk ddee ((ssiizzii)) eevvlleerriinn
aarraallaarr››nnaa kkaaddaarr ggiirriipp aarraaflfltt››rrdd››llaarr.. BBuu yyeerriinnee ggeettii--
rriillmmeessii ggeerreekkeenn bbiirr ssöözzddüü.. SSoonnrraa oonnllaarraa kkaarrflfl›› ssiizzee
tteekkrraarr ''ggüüçç vvee kkuuvvvveett vveerrddiikk'',, ssiizzee mmaallllaarr vvee ççooccuukk--
llaarrllaa yyaarrdd››mm eettttiikk vvee ttoopplluulluukk oollaarraakk ssiizzii ssaayy››ccaa
ççookk kk››lldd››kk.. ((‹‹ssrraa SSuurreessii,, 44--66))
Hazreti Muhammed (sav)
ha sonra tam olarak gerçekleflti. Yahudiler, Filistin'e geri dön-
düler ve 1948 y›l›nda ‹srail Devleti'ni kurdular. ‹srail'in günü-
müzdeki siyasi ve askeri gücü ve etkisi ise bilinen bir gerçek-
tir.
216
Peygamber Efendimize ‹srailo¤ullar›'n›ntekrar güç kazanacaklar›n› bildiren aye-tin vahyedildi¤i dönemde Yahudiler çokzor koflullar alt›nda yafl›yorlard› ve birdevletleri yoktu. Ancak y›llar sonra Ku-ran'›n bir mucizesi gerçekleflti ve1948'de David Ben-Gurion (solda) ‹srailDevleti'nin kuruluflunu ilan etti.
217
Harun Yahya (Adnan Oktar)
‹srailo¤ullar› ile ilgili olan bu ayette ve di¤er ayetlerde
önemli olan noktalardan biri, o dönemde imkans›z görünen
ve olmas›na dair hiçbir geliflme veya ipucu bulunmayan olay-
lar›n, ileride gerçekleflece¤inin haber verilmesidir. Elbette
tüm bunlar Kuran'›n bir mucizesidir.
Bu ayette bildirildi¤i üzere, Peygamber Efendimiz ha-
n›mlar›ndan baz›lar›na bir s›r vermifltir. Ancak onlar bu s›rr›
tutmayarak, birbirlerine aktarm›fllard›r. Allah, Peygamber
Efendimize, onlar›n bu tavr›n› bildirmifl ve aralar›ndaki gizli
konuflmalar› onlara haber vermifltir. Bunun üzerine Peygam-
ber Efendimiz han›mlar›na, aralar›ndaki gizli konuflmay› bil-
di¤ini söylemifltir.
HHaannii PPeeyyggaammbbeerr,, eeflfllleerriinnddeenn bbaazz››llaarr››nnaa ggiizzllii bbiirr
ssöözz ssööyylleemmiiflflttii.. DDeerrkkeenn oo ((eeflfllleerriinnddeenn bbiirrii)),, bbuunnuu hhaa--
bbeerr vveerriipp AAllllaahh ddaa oonnaa bbuunnuu aaçç››¤¤aa vvuurruunnccaa,, oo ddaa
((PPeeyyggaammbbeerr)) bbiirr kk››ssmm››nn›› aaçç››kkllaamm››flfl bbiirr kk››ssmm››nn›› ((ssööyy--
lleemmeekktteenn)) vvaazzggeeççmmiiflflttii.. SSoonnuunnddaa hhaabbeerrii vveerriinnccee
((eeflflii)) ddeemmiiflflttii kkii:: ""BBuunnuu ssaannaa kkiimm hhaabbeerr vveerrddii??"" OO ddaa::
""BBaannaa bbiilleenn,, ((hheerrflfleeyyddeenn)) hhaabbeerrddaarr oollaann ((AAllllaahh)) hhaa--
bbeerr vveerrddii"" ddeemmiiflflttii.. ((TTaahhrriimm SSuurreessii,, 33))
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerr EEffeennddiimmiizziinn hhaaddiisslleerriinnddee bbiillddiirrddii¤¤iiggaayybb hhaabbeerrlleerriinnddeenn bbaazz››llaarr››
Peygamber Efendimiz hadis-i fleriflerinde M›s›r'›n fethedile-
ce¤ini müjdelemektedir. Peygamberimiz (sav) bu müjdeyi verdi¤i
s›rada M›s›r, Romal›lar›n hakimiyeti alt›ndayd›. Ayr›ca, Müslü-
manlar›n henüz çok büyük bir gücü bulunmamaktayd›. Ancak,
Peygamber Efendimizin, bu sözleri gerçek olmufl, kendisinin vefa-
t›ndan çok zaman geçmeden, Hz. Ömer (ra)'in halifeli¤i s›ras›nda,
M.S. 641 y›l›nda, Amr bin As komutas›ndaki Müslümanlar taraf›n-
dan M›s›r fethedilmifltir.221 Bu olay, Peygamber Efendimizin gerçek-
leflen gayb haberlerinden biridir.
Bu hadis-i flerifte geçen "Kisra" kelimesi, geçmiflte ‹ran kral-
lar› için kullan›lan bir isimdir. Kayser (Sezar) s›fat› ise, Ro-
ma ‹mparatoru için kullan›lmaktayd›. Peygamber Efen-
dimiz, bu her iki kral›n sahip oldu¤u hazinenin Müslü-
218
"Sizler M›s›r'› fethedeceksiniz. Oras› (pa-raya) "kirat" denilen yerdir. Oran›n hal-k›na hay›r tavsiye edin. Onlar›n bir zim-met, bir de rahim (hakk›) vard›r."220
"Kisra ölünce, ondan baflka Kisra yoktur. Kay-ser de öldü mü ondan sonra bir Kayser yoktur.Nefsimi kudret alt›nda tutan Zat-› Zülcelal'eyemin olsun, siz her ikisinin de hazineleriniAllah yolunda harcayacaks›n›z."222
manlara kalaca¤›n› müjdelemifltir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Peygamberimiz
(sav)'in bu haberi müjdeledi¤i dönemde Müslümanlar›n askeri,
ekonomik ve siyasi aç›dan, henüz böyle büyük bir fetih yapmaya
güçlerinin bulunmamas›d›r. Ayr›ca, bu dönemde, ‹ran ve Bizans
‹mparatorluklar› da, tüm Ortado¤u'ya hakim en güçlü iki devletti.
Dolay›s›yla, Peygamber Efendimiz, bu iki fethi haber verdi¤inde
böyle bir siyasi durum söz konusu bile de¤ildi. Ancak, Peygamber
Efendimizin haber verdi¤i bu olaylar da gerçekleflmifltir. Hz. Ömer
zaman›nda ‹ran fethedilmifl ve ganimetlerine el konulmufltur. Ve
bu fetihle birlikte Kisralar›n saltanat› son bulmufltur.223
Kayser'in ölümü ve hazinelerinin Müslümanlara kalmas› ise,
öncelikle Müslümanlar›n Halifeler döneminde, Roma ‹mparatorlu-
¤u'na ait çok önemli merkezleri fethetmeleri ile gerçekleflmifltir.
Hz. Ebubekir döneminden bafllayarak, Kayser'in yönetimi alt›nda-
ki Ürdün, Filistin, fiam, Kudüs, Suriye, M›s›r gibi önemli merkezle-
rin tamam› fethedilmifltir. ‹stanbul'un, 1453 y›l›nda Osmanl› Padi-
flah› Fatih Sultan Mehmet taraf›ndan fethedilmesi ve Roma ‹mpa-
Harun Yahya (Adnan Oktar)
219
Fatih Sultan Mehmet'in ‹stanbul'u fet-hetmesi ve Roma ‹mparatorlu¤ununy›k›lmas›, Kayser ünvan›n›n son bul-mas› demekti.
Hazreti Muhammed (sav)
ratorlu¤unun y›k›lmas›n› müteakiben Kayser ünvan› da tarihe gö-
mülmüfltür.224
Amerikal› araflt›rmac› yazar M.G.S. Hodgson, ‹slam'›n Serüve-ni isimli kitab›nda, Müslümanlar›n Bizans ve ‹ran ‹mparatorlu-
¤u'na ait yerlerin fethini flöyle aç›klar:
"Hz. Muhammed Mekkeli bir Arap olarak, Medine'de dini esasla-ra göre teflkilatlanm›fl bir toplum kurar ve Sasani (‹ran) ve Roma‹mparatorluklar› üzerine yürüyecek ve hatta yerel düzeyde onlar›nyerine geçecek olan bu toplumu, Arap yar›madas›n›n ço¤u kesimi-ne yayar."225
Böylece, Peygamberimiz (sav)'in döneminde siyasi ve ekono-
mik aç›dan imkans›z gibi görünen bu önemli fetihler, Allah'›n Hz.
Muhammed'e verdi¤i birer mucize olarak gerçekleflmifltir.
Peygamber Efendimiz, hükümdarlar› ‹slam'a davet karar› al-
m›fl ve ashab›ndan Abdullah bin Huzayfe (ra)'yi ‹ran Kisras› Perviz
‹bni Hürmüz'e elçi olarak göndermifltir. ‹ran Kisras› ise, kibirinden
hiddetlenmifl ve Peygamber Efendimizin davetine uymam›flt›r.
Hatta, Peygamber Efendimize iki elçi gönderip, Müslümanlar›n
kendisine teslim olmalar›n› söylemifltir. Peygamber Efendimiz ise
bu iki elçiyi önce ‹slamiyet'e davet etmifltir. Daha sonra ise, iki elçi-
yi ertesi gün kendilerine karar›n› bildirmek üzere huzurundan ç›-
karm›flt›r.228
Ertesi gün Peygamber Efendimiz elçilere, Allah'›n
kendisine bildirdi¤i flu haberi iletmifltir:
220
"Yüce Allah Kisra'ya o¤lu fiireveyh"i musallatk›ld›. fiireveyh, onu flu ayda, flu gecede ve gece-nin de flu saatinde öldürdü!"226
"Benim dinim ve hakimiyetim, Kisra'n›n mülkve sanat›n›n ulaflt›¤› yere kadar ulaflacakt›r."227
"Yüce Allah Kisra'ya o¤lu fiireveyh"i musallat k›ld›. fiireveyh,onu flu ayda, flu gecede ve gecenin de flu saatinde öldürdü!"229
Peygamber Efendimiz ayr›ca onlara hitaben flöyle demifltir:
"Bazan'a (Kisran›n arac› olarak elçi göndermesini emretti¤i vali)deyiniz ki: Benim dinim ve hakimiyetim, Kisra'n›n mülk ve sanat›-n›n ulaflt›¤› yere kadar ulaflacakt›r. Yine ona deyiniz ki: E¤er senMüslüman olursan, flu anda idare etmekte oldu¤un yerleri sana ve-rece¤im, seni Ebnalardan (Güney Arabistan'a yerleflen ‹ranl›lar)meydana gelen kavme hükümdar yapaca¤›m."230
Bunun üzerine elçiler Yemen'e dönerek olup bitenleri anlatt›-
lar ve duyduklar›ndan son derece etkilenen Bazan bunu "Vallahi buhükümdar sözü de¤ildir. Öyle san›yorum ki, bu zat dedi¤i gibi bir pey-gamberdir"231 sözleriyle ifade etti.
Sonra da adamlar›na "Onu nas›l buldunuz?" diye sordu. Pey-
gamberimiz (sav)'in heybetinden son derece etkilenen elçiler, "Biz,ondan daha heybetli hiçbir fleyden korkmayan ve muhaf›zs›z bulunan birhükümdar görmedik. Mütevazi ve yaya olarak halk aras›nda yürüyordu"dediler.
Bazan, bir süre bekleyip Peygamber Efendimizin Kisra hak-
k›nda söylediklerinin do¤ru ç›k›p ç›kmayaca¤›n› görmek istedi.
Böylece Peygamber Efendimizin Allah'›n elçisi oldu¤una emin ola-
ca¤›n› belirtti. Aradan k›sa bir süre geçtikten sonra Kisra'n›n o¤lu
fiivereyh'ten Bazan'a flu mealde bir mektup geldi:
"Ben Kisra'y› öldürdüm. Bu mektubum sana gelince, benim nam›-ma, halk›n biat›n› al, Kisra'n›n sana yazm›fl oldu¤u zat hakk›ndada, yeni bir emrim gelinceye kadar bekle ve hiçbir teflebbüse geç-me."232
Bazan ve adamlar› hesap edince, bu olay›n tam Peygamberi-
miz (sav)'in belirtti¤i zamanda meydana geldi¤ini gördüler.233 Ba-
zan bu büyük mucizeyi gördükten sonra iman etti ve Müslüman
oldu. Onu, Yemen'de oturan Ebnalar›n Müslüman olmas› izledi.234
Bazen, Peygamber Efendimizin tayin etti¤i ilk vali idi ve ‹ran vali-
lerinden imana gelen ilk kifli idi.235
Peygamber Efendimizin, 628 y›l›nda ‹ran Kisras› Perviz'i ‹s-
lam'a davet eden bir mektup gönderdi¤i ve ‹ran Kisras›'n›n,
o¤lu taraf›ndan 628 y›l›nda öldürüldü¤ü tarihi kaynaklar-
da da belirtilen gerçek bir olayd›r.236
Harun Yahya (Adnan Oktar)
221
Hazreti Muhammed (sav)
PPeeyyggaammbbeerriimmiizz ((ssaavv))''iinn aahhiirr zzaammaann aallaammeettlleerrii hhaakkkk››nnddaa bbiillddiirrddiikklleerrii
Ahir zaman, k›yamet öncesinde dünya üzerinde yaflanacak
olan bir dönemdir. Peygamberimiz (sav)'in, ahir zamanda gerçek-
leflecek olan olaylarla ilgili pek çok haberi bize ulaflm›flt›r. Bu olay-
lar›n, içinde bulundu¤umuz dönemde birer birer gerçeklefliyor ol-
mas› Peygamberimiz (sav)'in mucizelerinden biridir. (Detayl› bilgi
için bkz. K›yamet Alametleri, Hz. Süleyman, Ahir Zaman Alametleri veDabbetü'l Arz, Harun Yahya, Kültür Yay›nc›l›k) Hz. Muhammed
(sav) kendi yaflad›¤› dönemden 1400 y›l sonras›nda meydana gele-
cek olaylar›, sanki o dönemi izlemifl gibi detayl› olarak anlatm›flt›r.
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bildirilen çok say›da
ahir zaman ve k›yamet alametlerinden flunlar› sayabiliriz:
222
"K›yametin hemen yak›n›nda anarfli vekargafla günleri vard›r.”237
223
Ahir zaman ala-metlerinden olanterör ve fliddetolaylar› bugüntüm dünya ülkele-rinde fliddetlene-rek devam etmek-tedir.
Peygamber Efen-dimizin geçmifl-ten verdi¤i haber-ler ve günümüzdeyaflanan olaylararas›ndaki para-lellik, bu kutlu in-san›n say›s›z mu-cizelerinden birinibize gösterir.
224
Hazreti Muhammed (sav)
"Dünya hercü merc içinde kald›¤›nda, fit-neler zuhur etti¤inde, yollar kesildi¤inde,baz›lar› baz›lar›na hücum etti¤inde…”238
Bugün dünyan›n birçok ül-kesinde yaflanan ve se-bepsiz yere masum insan-lar›n katledildi¤i savafllarda Peygamberimiz (sav)'inhaber verdi¤i k›yamet ala-metlerindendir.
225
"Allah apaç›k inkar edilir hale gelme-dikçe k›yamet kopmaz.”239
Çok yayg›n olan ateistsitelere örnekler
226
Hazreti Muhammed (sav)
"Büyük flehirler dün sanki yokmuflgibi helak olur.”240
Hadislerde rivayet edilen k›yametalametlerinden biri de flehirlerin yokolmas›d›r. Yak›n dönemlerde Meksi-ka (sa¤da) ve Tokyo'da (altta) ger-çekleflen depremler hadislerin tecel-lilerindendir.
227
Harun Yahya (Adnan Oktar)
"Açl›k ve hayat pahal›l›¤› alabildi¤ineyay›lacak.”241
Dünyadaki zengin kaynaklara ra¤men dünya-n›n birçok ülkesinde fliddetli açl›k yaflanmak-tad›r. Bu durum, tüm insanlar›n üzerinde dü-flünmesi gereken alametlerdendir.
Milli Gazete, 14 Mart 2001
Milli Gazete, 30 Aral›k 2000
Cumhuriyet Gazetesi, 16 Ekim 1999
228
Hazreti Muhammed (sav)
"Erkekler erkeklerle, kad›nlar kad›nlarla yetin-diklerinde… k›yamet yaklaflm›fl olacakt›r."242
"K›yamet yaklafl›nca… kad›nla yolun or-tas›nda cinsel münasebette bulunacak
kadar haya ortadan kalkar."243
Peygamberimiz(sav)'in 1400 seneönce haber verdi¤ieflcinsel sapk›nl›k-lar bugün dünya-n›n birçok yerindegörülmektedir.R
adik
al G
azet
esi,
2 A
¤u
sto
s 20
01
Hü
rriy
et G
azet
esi,
2 A
¤u
sto
s 20
01
Star Gazetesi, 3 A¤ustos 2001
229
Harun Yahya (Adnan Oktar)
"Cinayetler artmad›kça… k›yamet kopmaz."244
Günefl Gazetesi, 23 A¤ustos 2000
Sabah Gazetesi, 13 Ocak 2002
Günefl Gazetesi, 4 Eylül 2001
Milliyet Gazetesi, 28 Eylül 2001
Milliyet Gazetesi, 18 Ocak 2002
Vakit Gazetesi, 19 Ocak 2002
230
Hazreti Muhammed (sav)
Talikan'a (Afganistan'a) yaz›k oldu. fiüphesizAllah Teala'n›n orada alt›n ve gümüfl olmayanhazineleri vard›r. Orada Allah'› hakk›yla bileninsanlar vard›r.245
Hadiste Afganistan'›n ahir zamanda iflgal edilece¤ine iflaret
vard›r. Ruslar›n Afganistan'› iflgali olan 1979 y›l› Hicri 1400 y›l›na,
di¤er bir ifadeyle Hicri 14. yüzy›l›n bafllang›c›na denk gelmektedir.
TTAL‹KANAL‹KAN
231
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Resimlerde, 1979 y›l›nda Rus ordusunun ifl-galindeki Afganistan halk›n›n u¤rad›¤› zul-mün örnekleri görülmektedir.
Türkiye Gazetesi, 15 A¤ustos 1979
Hazreti Muhammed (sav)
232
Yap›lan baraj sayesinde; elektri¤in üretil-mesi, toplanan suyun arazide kullan›la-rak topra¤›n veriminin artmas› ve ulafl›mkolayl›¤›n›n sa¤lanmas› gibi sebeplerle,buradaki topraklar "alt›n" gibi k›ymetlihale gelmifltir.
Resulullah: F›rat Nehri alt›n bir da¤ üze-rinden aç›lmad›kça k›yamet kopmayacak-t›r...246
F›rat Nehri'nin suyu çekilerek alt›n hazine-sini aç›klamas› zaman› yaklafl›yor. Her kim,o zaman orada bulunursa o hazineden birfley almas›n.247
Suyuti'nin kitab›nda bu hadis "suyun durdurulmas›" olarak
geçmektedir. Gerçekten de resimde görülen Keban Baraj›, F›rat
Nehri'nin suyunu durdurarak kesmifltir.
Afla¤›daki flematik çizimde de görüldü¤ügibi baraj, betondan dev bir da¤› and›r-maktad›r. Bu barajdan (hadis-i fleriftekibenzetmeye göre da¤dan) alt›n de¤erindeservet dökülmektedir. Dolay›s›yla baraj"alt›n bir da¤" hususiyetini kazanmakta-d›r. (En do¤rusunu Allah bilir.)
233
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Dünyan›n harap olmufl yerlerinin imar›, imaredilmifl yerlerinin tahribi k›yametin flart ve ala-metlerindendir.248
Alman Meclisi'nin (Re-ichstag) y›k›k hali
(1945 y›l›). Alttaki re-simde ise ayn› binan›n
1999 y›l›nda yenideninfla edilmifl hali görül-mektedir. Benzer flekil-de pek çok bina resto-
re edilmekte ve eskihaline yeniden kavufl-
turulmaktad›r.
Hazreti Muhammed (sav)
Yukar›daki hadislerin toplam›ndan ç›kan ortak sonuçlar flunlard›r:
1. Ramazan Ay›'nda Ay ve Günefl tutulmalar› olacakt›r.
2. Bu tutulmalar ortalama 14-15 gün arayla olacakt›r.
3. Tutulmalar iki kere tekrarlanacakt›r.
Bu tespitlere uygun olarak, 1981 y›l›nda (Hicri-1401'de) Ramazan
Ay›'n›n 15. günü Ay, 29. günü de Günefl tutulmufltur. Yine "ikinci ola-
rak", 1982 y›l›nda (Hicri-1402'de) Ramazan Ay›'n›n 14. günü Ay, 28. gü-
nü de Günefl tutulmufltur.
Ayr›ca bu hadisede "Ay"›n Ramazan'›n tam ortas›nda DOLUNAY
halinde tutulmas› ve dikkatleri çekecek bir alamet olarak belirmesi de
son derece anlaml›d›r.
234
Mehdi için 2 alamet vard›r ki... Bunun birincisi,Ramazan'›n birinci gecesi Ay'›n ikincisi de orta-s›nda Günefl'in tutulmas›d›r.249
Mehdi'nin ç›kmas›ndan önce bir Ramazan içindeGünefl iki defa tutulacakt›r.250
Ramazan'da iki defa Ay tutulmas› olacakt›r.251
235
(Yukar›da) 31 Temmuz 1981tarihinde gerçekleflen Gü-nefl tutulmas›n›n resmi.(En üstte) 1981 y›l›nda ya-flanan Ay tutulmas›n›n SkyTelescope dergisinin Tem-muz 1999 tarihli say›s›ndayay›nlanan resmi.Soldaki takvim yapraklar›n-da ise 1981 ve 1982 y›llar›n-da gerçekleflen Ay ve Gü-nefl tutulmalar›n›n tarihlerigörülüyor.
Sky Telescopedergisi, Temmuz1999
236
O gelmeden önce, do¤udan ›fl›k veren bir kuyruk-lu y›ld›z görünecektir.252
O y›ld›z›n do¤mas›, Günefl ve Ay tutulmas›ndansonra olacakt›r.253
fiark taraf›ndan bir kuyruklu y›ld›z do¤up ayd›n-l›k verecektir. Onun her günkü irtifi (geçifl yönü)meflr›ktan ma¤ribedir (do¤udan bat›ya do¤ru-dur).254
- 1986 y›l›nda (Hicri 1406'da) yani 14. yüzy›l bafllar›nda
"Halley" kuyruklu y›ld›z› Dünyam›z›n yak›n›ndan geçmifltir.
Bu kuyruklu y›ld›z parlak, ›fl›kl› bir y›ld›zd›r.
- Hareket yönü do¤udan bat›ya do¤rudur.
- 1981 ve 1982 (1401-1402) y›llar›nda meydana gelen Ay
ve Günefl tutulmalar› olay›ndan sonra ortaya ç›km›flt›r.
Cro
nic
le 2
0th(3
/198
6) s
. 127
8
Uzay arac› kuyruklu y›ld›z›n resimle-rini gönderiyor6 Mart, Sovyet Vega 1 uzay arac› bu-gün Halley kuyruklu y›ld›z›n›n 5.500mil yak›n›ndan uçtu ve kuyruklu y›l-d›z›n buzlu çekirde¤inin ilk foto¤raf-lar›n› gönderdi...
237
Harun Yahya (Adnan Oktar)
‹nsanlar bafllar›nda bir imam bulunmaks›z›n hacederler. Mina'ya indiklerinde etraflar›, köpekle-rin sar›fl› gibi sar›l›p, kabilelerin birbirine girme-si ile büyük savafllar olur. Öyle ki ayaklar kan gö-lü içinde kal›r.255
1979 y›l›nda, Hac s›ras›nda gerçekleflen Kabe bask›n›nda, aynen ha-diste bildirildi¤i flekilde bir katliam yaflanm›flt›r. Bu kanl› Kabe bask›n›da ahir zaman alametlerinin ard› ard›na ç›kt›¤› dönemin tam bafl›ndayani Hicri 1400 y›l›n›n ilk gününde, 1 Muharrem 1400 (21 Kas›m 1979)tarihinde meydana gelmifltir.
Türkiye Gazetesi, 22 Kas›m 1979
Türkiye Gazetesi, 21 Kas›m 1979
Hazreti Muhammed (sav)
1979 (Hicri 1400)'da gerçekleflen bu Kabe bask›n›n ard›ndan 7 sene sonra Hicri 1407y›l›nda, Hac s›ras›nda çok daha büyük kanl› bir olay meydana gelmifltir. Bu olayda cad-delerde gösteri yapan hac›lara sald›r›larak 402 kifli katledilmifl, çok fazla kan ak›t›lm›fl-t›r. Beyt-ül Muazzama'n›n yan›nda, Müslümanlar›n (Suudi Arabistan askerleri ile ‹ranl›hac›lar›n) birbirlerini öldürmeleri ile büyük günahlar ifllenmifltir. Bu kanl› olaylar, ilgilihadislerde tarif edilen ortamla çok büyük benzerlikler tafl›maktad›r.
238
Türkiye Gazetesi, 12 A¤ustos 1987
Türkiye Gazetesi, 2 A¤ustos 1987
Harun Yahya (Adnan Oktar)
239
1991 y›l›n›n Temmuz ay›nda Irak'›n, Kuveyt'i iflgal etmesi ve
Kuveyt'e ait petrol kuyular›n› atefle vermesi sonucunda Kuveyt ve
Basra Körfezi'ni çok büyük bir atefl sarm›flt›r.
Do¤udan üç veya yedi gün ard› ard›na büyük biratefl zuhur edecek, gökte karanl›k görülecek, gök-te al›fl›lm›fl olan k›rm›z›l›¤›n aksine bambaflka birk›z›ll›k yay›lacak.256
Bir atefl sizi saracakt›r. O atefl bugün Berehut de-nilen vadide sönük vaziyettedir. O atefl içindemüthifl azap oldu¤u halde insanlar› kaplar. Oatefl insanlar›, mallar› yak›p bitirir. Sekiz güniçinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyan›n hertaraf›na yay›l›r. Geceki s›ca¤› gündüzki harare-tinden daha fliddetlidir. O atefl insanlar›n bafl›n›nüzerinden arfl›n alt›na kadar yaklaflarak yeryüzüile gökyüzü aras›nda gökgürültüsü gibi korkunçgürültüsü olur, buyurdu.257
Hazreti Muhammed (sav)
240
- Kuveyt'de yanan petrol, insan ve hayvanlar aras›nda ölüme
sebep olmaktad›r. Uzmanlara göre günde yar›m milyon ton petrol
duman olarak atmosfere kar›flmaktad›r. Her gün 10 bin tondan faz-
la is, kükürt, karbondioksit ve büyük miktarda, kanser yap›c› özel-
li¤i olan hidrokarbonlar bulut gibi körfez üzerinde as›l› durmakta-
d›rlar... Yaln›z Körfez de¤il, onun flahs›nda dünya yanmaktad›r.258
- Atefle verilen iki kuyu, Türkiye'nin bir günde ç›karabildi¤i
kadar petrol veriyor ve dumanlar 55 km. uzakl›ktaki Suudi Arabis-
tan'dan bile görülebiliyor.259
- Körfez'de sönmeyen felaket haberleri: Kuveyt'te atefle veri-
len yüzlerce petrol kuyusu alev alev yan›yor. Uzmanlar›n "söndür-
mek son derece zor" dedikleri petrol kuyular›ndaki yang›n›n Tür-
kiye'den Hindistan'a kadar olan genifl bir bölgeyi en az 10 y›l sü-
reyle etkileyece¤i bildiriliyor.
Atefle verilen petrol kuyular›ndan ç›kan alev ve dumanlar at-
mosferi devaml› kirletmektedir. Kuveyt gündüzleri gece manzara-
s› arz etmektedir. Alevlerle birlikte yükselen füme rengi duman,
Kuveyt semalar›nda sonbahardan k›fl mevsimine geçifli hat›rlat›-
yor... Kuveyt'in tamam›n›n yaflan›l›r hale gelmesi için en az bir se-
nelik bir zamana ihtiyaç vard›r. Kilometrelerce uzaktan görülen
alevlerle birlikte yükselen dumanlar, Kuveyt semalar›n› tamamen
kaplayarak ülkeyi yaflanmaz hale getirmekte ve varl›kl› olanlar
Kuveyt'i terk etmektedirler.260
Saddam'›n emriyle askerler Kuveyt'tekipetrol kuyular›n› atefle verdi.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
241
O, (Mehdi), Günefl'ten bir alamet belirinceyekadar gelmeyecektir.261
Günefl'te belirecekolan bu alamet, 20.
yüzy›lda görülen bü-yük patlama olabilir.
Yandaki resimdesolda görülen, Gü-
nefl'in 1996 'da çeki-len resmidir. Sa¤dagörülen ise, 2000 y›-
l›nda çekilen, Gü-nefl'in patlamalar
sonucu ald›¤› sonhalinin görüntü-
südür.
11 A¤ustos 1999 y›l›nda gerçekleflen Günefl tutulmas› yüzy›l›-
m›z›n son tam Günefl tutulmas›d›r. ‹lk kez bu kadar çok insan Günefl
tutulmas›n›, bu kadar uzun bir süre izleyebilmifl, inceleme f›rsat› el-
de etmifltir. Afla¤›da, 1999 y›l›ndaki Günefl tutulmas› ile ilgili ç›kan
baz› gazete haberleri görülmektedir. Bu olay da, hadiste dikkat çeki-
len "Günefl'ten bir
alamet" olarak
de¤erlendirilebi-
lir. (En do¤rusu-
nu Allah bilir.)
Türkiye Gazetesi, 11 A¤ustos 1999
Türkiye Gazetesi, 12 A¤ustos 1999
Hazreti Muhammed (sav)
Tozlu dumanl›, karanl›k bir fitne görülecek, bunudi¤erleri takip edecek...262
242
243
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Fitne, "insan›n ak›l ve kalbini do¤rudan do¤ruya hak ve
hakikatten sapt›racak fley, savafl, azd›rma, kar›fl›kl›k, ihtilaf,
kavga" gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Hadiste bu fitnenin
ard›nda toz ve duman b›rakaca¤› belirtilir.
Ayr›ca bu fitnenin
"karanl›k" olarak nitelen-
dirilmesi, nereden geldi¤i
belli olmayan, umulma-
d›k bir olay oldu¤una ifla-
ret kabul edilebilir. Bu
aç›lardan bak›ld›¤›nda
söz konusu hadisin, 11
Eylül 2001 tarihinde
Amerika Birleflik Devlet-
leri'nin New York ve
Washington flehirlerinde
meydana gelen, dünya
tarihinin en büyük terör
olay› olarak nitelendiri-
len sald›r›ya iflaret etmesi
muhtemeldir.
Hazreti Muhammed (sav)
Ondan önce fiam ve M›s›r melikleri
öldürülecektir...263
1970 y›l›nda M›-s›r'›n bafl›na geçenve 11 y›l iktidardakalan Enver Sedat,1981 y›l›nda birresmi geçit s›ra-s›nda muhalifleritaraf›ndan düzen-lenen bir suikast sonucunda hayat›n› yitirmifltir. M›s›r tari-hinde öldürülen yöneticilerden di¤erleri, 1910 y›l›nda su-ikaste u¤rayan Baflbakan Boutros Ghali, 1945 y›l›nda öldü-rülen M›s›r Baflbakan› Ahmed Maher Pafla ve 1948'de yine bir suikast sonucu öl-dürülen M›s›r Baflbakan› Mahmoud Nukrashy Pafla'd›r.
fiam kelimesi, yaln›zca Suriye'deki fiam flehri için kullan›lmaz. fiam, Arapçada kelime anlam› ola-rak "sol" anlam›na gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine flehirlerinin bulun-du¤u bölge) sol taraf›nda kalan ülkeleri ifade eder. fiam bölgesi yöneticilerinden de suikaste u¤-
rayan çok say›da kifli olmufltur. Bunlardan birkaç örnek flöyledir; 1920'de öldürülen Suriye'nineski Cumhurbaflkan› Salah Al-Deen Beetar (alt sol), 1921'de öldürülen Suriye Baflbakan› Dro-ubi Pafla, 1949'da suikaste u¤rayan Suriye Baflbakan› Muhsin al-Barazi, 1951'de öldürülenÜrdün Kral› Abdullah (alt sa¤) , 1982'de bombal› suikaste u¤rayan, Lübnan'›n Falanjist lide-ri Beflir Cemayel, Irak eski Devlet Baflkan› Abdül Kerim Kas›m ise 1963 y›l›nda Irak HavaKuvvetleri taraf›ndan yap›lan devrim s›ras›nda öldürülmüfltür.
244
Türkiye Gazetesi, 7 Ekim 1981
Abdül Kerim Kas›m
Lübnan'›n eskiFalanjist lideriBeflir Cemayel
"fiam ehli, M›s›rl› kabileleri esir alacaklard›r."264
Harun Yahya (Adnan Oktar)
245
Bugün söz konusu bölgede yer alan devletler aras›nda ‹srail de
bulunmaktad›r. Dolay›s›yla bu hadisle ‹srail Devleti'nin M›s›r ile olan
savafllar›na ve M›s›r topraklar›n› iflgaline iflaret ediliyor olabilir.
26 Ekim 1956 y›l›nda ‹srail M›s›r'a sald›rd› ve Sina Yar›madas›n› iflgal etmeye bafllad›. BM'ninaraya girmesiyle s›cak çat›flmalar bir süre sona erdi ve ‹srail s›n›r›na BM Bar›fl Gücü yerleflti.
1967 y›l›ndaki 6 Gün Savafl› ise ‹srail-M›s›r aras›ndaki baflka birsavaflt›. Bu savafl›n sonunda ‹srail, Gazze fieridi ile Sina Yar›-madas›n›n tümünü, fieria akarsuyunun bat› yakas›n›, Kudüskentini ve Golan tepelerini ele geçirdi.
Hazreti Muhammed (sav)
246
fiu hadiseler meydana gelmedikçe k›yamet kop-mayacakt›r… depremler ço¤alacak…265
K›yametten önce iki büyük hadise vard›r… vesonra da zelzeleli y›llar.266
Türkiye Gazetesi, 4 Mart 1997
Sabah Gazetesi, 17 Mart 1999
Milliyet Gazetesi, 10 Temmuz 1994
Yeni fiafak Gazetesi, 9 Haziran 2000
Harun Yahya (Adnan Oktar)
247
AAhhiirr zzaammaann aallaammeettlleerrii ggüünnüümmüüzzddee bbiirrbbiirrii aarrdd››nnaa ggeerrççeekklleeflflmmeekktteeddiirr
Peygamber Efendimizden rivayet edilen hadislerde ahir za-
man›n ve Alt›nça¤'›n alametleri haber verilmifltir. Günümüzde ger-
çekleflen olaylar› bu alametler ile k›yaslad›¤›m›zda ise, ahir zama-
n›n, içinde yaflad›¤›m›z dönem oldu¤unu gösteren ve ayn› zaman-
da Alt›nça¤'›n geliflini müjdeleyen pek çok iflaret görmekteyiz.
fiunu belirtmeliyiz ki, bu bölümde yer verdi¤imiz hadislerde
bildirilen iflaretlerin bir k›sm› 1400 y›ll›k ‹slam tarihinin herhangi
bir döneminde, dünyan›n belirli bir bölgesinde, belirli bir oranda
görülmüfl olabilir. Böyle bir durum o dönemin ahir zaman oldu¤u-
nu göstermez. Zira bir devrin ahir zaman olarak nitelendirilmesi
için k›yamet alametlerinin tümünün ayn› ça¤da, birbirlerini izleye-
rek gerçekleflmesi gerekmektedir. Bu durum bir hadiste flöyle ifade
edilmifltir:
“K›yamet alametleri birbirini takiben meydana gelir. Bir dizidekiboncuklar›n art arda kopmas› gibi.”267
Ahir zaman›n bafllang›c›, hadislerde, fitnelerin ço¤ald›¤›, sa-
vafl ve çat›flmalar›n artt›¤›, dünya üzerinde çok büyük bir ahlaki
yozlaflman›n bafl gösterdi¤i din ahlak›ndan uzaklafl›ld›¤› bir kaos
ortam› olarak tan›mlanm›flt›r. Söz konusu dönemde, dünyan›n
dört bir yan›nda do¤al felaketler olacak, fakirlik hiçbir dönemde
olmad›¤› kadar artacak, suç oranlar›nda çok büyük bir t›rmanma
görülecek, cinayetler ve katliamlar birbirini takip edecektir. Ancak
bu, ahir zaman›n sadece ilk aflamas›d›r; ikinci aflamada Allah in-
sanl›¤› bu kaos ortam›ndan kurtaracak, bolluk, bereket, huzur, ba-
r›fl ve güvenlik dolu bir yaflam ile kullar›n› nimetlendirecektir.
248
“Yüksek yüksek binalar infla edilmedikçe… k›ya-met kopmaz.”268
“fiu hadiseler meydana gelmedikçe k›yamet kop-mayacakt›r… Yüksek binalar yapmada insanlarbirbirleriyle yar›flacak.”269
249
fiu hadiseler meydana gelmedikçe k›yamet kopma-yacakt›r… Zaman k›salacak ve vas›talarla mesafe-ler k›salacak.270
Zaman k›sal›p sene ay, ay hafta, hafta gün, günsaat, saat de atefl tutuflturacak kadar az bir zamanolmad›kça k›yamet kopmaz.271
Hazreti Muhammed (sav)
Yaflad›¤›m›z yüzy›l›n sesten h›zl› uçaklar›, trenleri ve di¤er gelifl-
mifl ulafl›m araçlar›yla, eski dönemlerde aylar süren yolculuklar flimdi
birkaç saat içinde, üstelik çok daha güvenli, rahat ve konforlu bir biçim-
de yap›labilmektedir. Hadisin iflareti de bu flekilde gerçekleflmektedir.
As›rlar önce k›talar aras›nda haftalar alan haberleflme flu anda in-
ternet ve iletiflim teknolojileriyle saniyeler içerisinde tamamlanmakta-
d›r. Geçmiflin kervanlar› ile aylar süren seyahatler sonucu ulafl›labilen
eflyalar›, günümüzde an›nda temin etmek mümkündür. Çok de¤il, da-
ha birkaç yüzy›l önce tek bir kitab›n yaz›lmas› için geçen sürede bugün
milyarlarca kitap bas›labilmektedir. Bütün bunlar›n yan›s›ra temizlik,
yemek piflirme, çocuk bak›m› gibi gündelik ifller, "teknoloji
harikas›" aletlerin yard›m›yla vakit almaktan ç›km›flt›r.
Bu örnekler rahatl›kla ço¤alt›labi-
lir. Elbette burada üzerinde durulmas›
gereken Peygamberimiz (sav)'in 7.
yüzy›lda haber verdi¤i k›yamet iflaret-
lerinin günümüzde aynen gerçeklefl-
mesidir.
Türkiye Gazetesi, 1 fiubat 2002
250
Hürriyet Gazetesi, 19 Mart 2000
Kamç› bilindi¤i gibi, eski ça¤larda özellikle at, deve gibi binek
hayvanlar›n› sürerken yayg›n olarak kullan›lm›fl bir araçt›r; hadis
incelendi¤inde Peygamberimiz (sav)'in bir benzetme yapt›¤› ortaya
ç›kmaktad›r. Günümüzde yaflayan insanlara yönelik flöyle bir soru
haz›rlayal›m: "Kamç›n›n flekline benzetebilece¤imiz ve konu-
flan nesne nedir?"
Bu sorunun en mant›kl› cevab›, antenleri ile dikkat çeken
telsiz, cep telefonu veya benzeri iletiflim araçlar› olacakt›r. Cep
telefonu veya uydu telefonu gibi kablosuz iletiflim araçlar›n›n
çok k›sa bir geçmifli oldu¤unu göz önünde bulundurursak,
Peygamberimiz (sav)'in 1400 y›l önce yapt›¤› tasvirin
de ne kadar hikmetli oldu¤u anlafl›lacakt›r.
K›yamet öncesi zaman diliminin
içinde bulundu¤umuza dair bir
haber daha böylece tecelli
etmifltir.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
251
Kifliye kamç›s›n›n ucu konuflmad›kça…
k›yamet kopmaz.272
Hazreti Muhammed (sav)
Hadisteki mesaj oldukça aç›kt›r: Kiflinin kendi sesini duy-
mas›n›n ahir zaman›n bir özelli¤i oldu¤u belirtilmektedir. fiüp-
hesiz insan›n kendi sesini iflitebilmesi için öncelikle sesini kay›t
etmesi ve sonra da dinlemesi gerekmektedir. Ses kay›t ve rep-
rodüksiyon teknolojisi de 20. yüzy›l›n bir ürünüdür; bu gelifl-
me bilimsel bir dönüm noktas› olmufl, haberleflme ve medya
sektörlerinin do¤mas›na yol açm›flt›r. Ses kayd› özellikle bil-
gisayar ve lazer teknolojilerindeki son geliflmelerle mükem-
mele ulaflm›fl durumdad›r.
K›sacas›, günümüzün elektronik aletleri, mik-
rofonlar› ve hoparlörleri sesin kaydedilmesi ve
dinlenmesine imkan sa¤lamakta ve bizlere
yukar›daki hadisin verdi¤i haberin tecelli
etti¤ini göstermektedir.
252
Kifliye (kendi) sesi konuflmad›kça… k›yametkopmaz.273
Yukar›daki hadislerde belirtilen "el" kelimesinin Arapças›
"yed"dir. Bu kelimenin sözlük anlamlar› "el"in yan›s›ra "kuvvet, kud-
ret, güç, vas›ta"d›r. Bu hadiste de bu manalarda kullan›lm›fl olmas›
muhtemeldir.
‹nsanlar›n bakt›klar›nda görebilecekleri bir "kuvvet, kudret, güç,
vas›ta" geçmifl dönemler için fazla bir anlam tafl›mamaktad›r. Ancak
bugünün dünyas›n›n vazgeçilmez bir parças› olan televizyon, kamera
ve bilgisayar gibi cihazlar hadislerde tarif edilen olaya tam olarak
aç›kl›k getirmektedir. Yani bu hadiste geçen "el" ifadesi, güç anla-
m›nda kullan›lm›flt›r. Ve gökten dalgalar halinde gelen görüntü-
lere, yani televizyon yay›n›na iflaret etti¤i anlafl›lmaktad›r.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
253
O günün alameti: Semadan (gökyüzünden) bir eluzanacak ve insanlar ona bakacak ve görecekler-dir.274
O günün alameti semada (gökyüzünde) uzat›lm›flve insanlar›n kendisine bak›p durdu¤u bir el'dir.275
Hazreti Muhammed (sav)
254
“‹nsanlar bir ölçek bu¤day ektiklerinde karfl›-l›¤›nda yedi yüz ölçek bulacak... ‹nsan birkaçavuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecek-tir... Çok ya¤mur ya¤mas›na ra¤men bir dam-las› bile bofla gitmeyecek.”276
Peygamber Efendimiz ahir zamanda yaflanacak teknolojik gelifl-
melerle ilgili daha pek çok bilgi vermifltir. Hadislerde modern tar›ma
geçilmesi, yeni üretim tekniklerinin gelifltirilmesi, tohum ›slah› çal›fl-
malar› ve ya¤mur sular›n›n yeni barajlar, göletler yap›larak de¤erlen-
dirilmesi sonucunda oluflacak üretim art›fl›na dikkat çekilmektedir. Yandaki www.worldbank.org/html/cgiar/press/wheat3.html
internet sitesinde bu¤day üretimindeki art›flflöyle konu edilmifltir: "YÜZYILIN MUC‹ZE TAHI-LI BU⁄DAY" Dünya Bankas› Çevre Gelifltirme-den Sorumlu Baflkan Yard›mc›s› ve CGIAR’›nbaflkan› Ismail Serageldin, "Bu¤day bu yüzy›l›nmucize tah›l›" dedi. "Bu¤day üretimindeki art›floldukça yayg›n olan k›tl›¤›n önüne geçiyor veAsya, Latin Amerika ve hatta k›smen Afrika’dayiyecek güvenli¤ini dengelemifl oluyor."
www.economic.idsc.gov.eg/book/
agricul.htm isimli sitede bu¤-day üretimindeki verimin 1981-1982 ile 1999-2000 y›l-lar› aras›nda %90 l›k bir ar-t›fla ulaflt›¤› belirtilmektedir.
255
Zaman Gazetesi, 7 Ekim 1996
Günümüzde teknoloji çok büyük bir h›zla geliflmek-te, ürünlerin hem kalitesinde hem de üretim mikta-r›nda çok fazla art›r›ma gidilebilmektedir. Özellikle
de genetik biliminde yaflanan çok h›zl› geliflme, tek-nolojinin her türünde oldu¤u gibi tar›m teknolojisin-
de de büyük bir devrim yaflatmaktad›r.
Hazreti Muhammed (sav)
256
Onun zaman›nda… ömürler uzayacakt›r.277
Peygamberimiz (sav)'in verdi¤i bu haberin üzerin-
den on dört as›r geçmifltir. Kay›tlar geçen bu zaman
aral›¤›nda, ortalama yaflam süresinin içinde bulun-
du¤umuz ça¤da di¤er tüm dönemlerden daha fazla
oldu¤unu aç›kça ortaya koymaktad›r. Hatta 20. yüz-
y›l›n bafllar› ile sonlar› aras›nda dahi büyük bir fark
vard›r. Örne¤in 1995 y›l›nda do¤mufl olan bir çocu-
¤un 1900'lerde do¤mufl birisine göre ortalama 35 y›l
daha uzun yaflayaca¤› tahmin edilmektedir.278 Bu
konudaki çarp›c› bir baflka örnek de, geçmiflte 100
seneden fazla yaflayan insanlar›n oldukça nadir,
günümüzde ise çok say›da olmas›d›r.Gözcü Gazetesi, 29 Aral›k 2001
‹nsan ömrünün uzamas› ile ilgili geliflmelerin yar›-s›ndan fazlas› 20. yüzy›lda gerçekleflmifltir. Afla¤›dayer verdi¤imiz www.hsph.harvard.edu/review/speci-al.html ait internet sayfas›nda da bu konu ile ilgilibilgiler verilmektedir. Bu sayfan›n verdi¤i bilgileregöre; "Amerika’da insan ömrü 1900’de ortalama 48y›l iken, 1995’de ortalama 78 y›la uzad›. ...Öncelikleinsanlar fakirken daha genç ölüyorlard›, kifli bafl›nadüflen gelir artt›kça insan ömrü de uzad›. ‹kincisi,1900’lerde çok zengin bir insan da olsan›z, ömrü-nüzü uzatabilmek için alabilece¤iniz bir fley yoktu,1990’larda ise orta gelirli bile olsan›z alabilece¤inizbirfleyler var."
Afla¤›da yer verdi¤imiz www.viewzo-ne.com/aging.html internet sayfas›nda ise çeflitliistatistiklere yer verilmektedir. Buna göre, yeni do-¤an bir bebe¤in ortalama 76 y›l ömrü oldu¤u söy-lenmekte, ancak bu ortalaman›n hep ayn› kalmaya-ca¤› belirtilmifltir. Çünkü "1796’da insan ömrü 24y›ld›. 100 y›l sonra bu, ikiye katland› ve 48 y›l oldu.fiimdi ise, 76 y›l." Sayfada verilen bilgiye göre;Amerikan Akademisi Anti-Yafllanma Bölümü'ndenDr. Ronald Klatz, "Bugün Amerika’da do¤an be-beklerin yar›s› 100. yaflgünlerini görebilecekler, üs-telik oldukça sa¤l›kl› olarak" diyor.
SSoonnuuçç
Allah Kuran'da peygamberlerinden birço¤unu mucizelerle
gönderdi¤ini bildirir. Örne¤in Hz. Musa, asas›n› att›¤›nda asas› y›-
lan flekline bürünmüfltü, elini koynuna soktu¤unda eli beyaz olarak
ç›km›flt›, asas›n› denize vurdu¤unda ise deniz ikiye ayr›larak ina-
nanlara kuru bir yol açm›flt›. Hz. ‹sa ise babas›z olarak dünyaya gel-
miflti ve daha beflikte iken konuflmufltu, baflka bir mucize olarak da
hastalar› iyilefltirebiliyordu…
Tüm bu mucizeler, peygamberlerin insanlar› ikna etmeleri, on-
lar›n kendilerine inanmalar›n› sa¤lamalar› için Allah Kat›ndan onla-
ra verilmifl büyük birer destek ve yard›md›rlar.
Allah, Hz. Muhammed (sav)'i de, hem Kuran'›n içinde yer alan
mucizelerle, hem de kendisine bildirdi¤i gayb haberleri ile destekle-
mifltir. Peygamber Efendimiz, yak›n ve uzak gelecekte gerçekleflecek
olan olaylar›, baz› detaylar› ile haber vermifltir. Bunlar›n gerçekleflti-
¤ini görmek ise, hem müminlerin flevklerinin artmas›na vesile ol-
makta, hem de iman etmeyenlerin kalplerinin ‹slam'a ›s›narak iman
etmelerine bir vesile olmaktad›r.
Yaflad›¤› dönemde gerçekleflmesi imkans›z gibi görünen, hatta
nas›l gerçekleflece¤i tahayyül dahi edilemeyen olaylar›n ard› ard›na
gerçekleflmesi, Allah'›n Peygamberimiz (sav)'e özel bir ilim verdi¤i-
nin aç›k bir delilidir.
fiunu da belirtmek gerekir ki, hidayet bulmayacak olanlar, Pey-
gamberimiz (sav)'in ve Kuran'›n aç›k delil ve mucizelerine ra¤men
iman etmeyeceklerdir. Allah bu gerçe¤i Kuran'da flöyle bildirir:
OOllaannccaa yyeemmiinnlleerriiyyllee,, ee¤¤eerr kkeennddiilleerriinnee bbiirr aayyeett ggeellssee,, kkeessiinn oollaarraakk
oonnaa iinnaannaaccaakkllaarr››nnaa ddaaiirr AAllllaahh''aa yyeemmiinn eettttiilleerr.. DDee kkii:: ""AAyyeettlleerr,, aann--
ccaakk AAllllaahh KKaatt››nnddaadd››rr;; oonnllaarraa ((mmuucciizzeelleerr)) ggeellssee ddee kkuuflflkkuussuuzz iinnaann--
mmaayyaaccaakkllaarr››nn››nn flfluuuurruunnddaa ddee¤¤iill mmiissiinniizz?? ((EEnnaamm SSuurreessii,, 110099))
Harun Yahya (Adnan Oktar)
257
258
eygamber Efendimizin ahlak›n›, onun hangi
koflullarda nas›l bir tav›r gösterdi¤ini ö¤ren-
menin en önemli nedeni ona benzemeye ça-
l›flmak, takvada, tav›rda, ihlasda, tevazuda,
temizlikte, iman flevkinde onu örnek almak-
t›r. Günümüzde insanlar›n pek ço¤u kendile-
rine birçok insan› örnek almakta, onlar›n ta-
v›rlar›na özenmekte, onlar gibi konuflup, onlar
gibi davranmaya çal›flmaktad›r. Oysa, özenilme-
si, benzemeye çal›fl›lmas› gereken kifliler, Peygamberimiz (sav) ve
onun ahlakça ve takvaca benzeri olan di¤er peygamberlerdir.
Allah, ayetlerinde Allah'a ve Resulüne iman etmenin, pey-
gamberi savunup desteklemenin ve onu izlemenin önemine dikkat
çekmekte ve bu kiflilerin kurtulufla ereceklerini flöyle müjdelemek-
tedir:
KKii AAllllaahh''aa vvee RReessûûllüü''nnee iimmaann eettmmeenniizz,, OO''nnuu ssaavvuunnuupp--ddeesstteekklleemmee--
nniizz,, OO''nnuu eenn iiççtteenn bbiirr ssaayygg››yyllaa--yyüücceellttmmeenniizz vvee ssaabbaahh aakkflflaamm OO''nnuu
((AAllllaahh''››)) tteessbbiihh eettmmeenniizz iiççiinn.. ((FFeettiihh SSuurreessii,, 99))
…… OOnnaa iinnaannaannllaarr,, ddeesstteekk oolluupp ssaavvuunnaannllaarr,, yyaarrdd››mm eeddeennlleerr vvee
oonnuunnllaa bbiirrlliikkttee iinnddiirriilleenn nnuurruu iizzlleeyyeennlleerr;; iiflflttee kkuurrttuulluuflflaa eerreennlleerr bbuunn--
llaarrdd››rr.. ((AArraaff SSuurreessii,, 115577))
SSoonnuuçç::PPeeyyggaammbbeerriimmiizzee UUyyaannllaarr
KKuurrttuulluuflflaa EErreennlleerrddiirr
Harun Yahya (Adnan Oktar)
259
Bu dönemde Peygamberimiz (sav)'i desteklemek ise ancak
Kuran'a tam tabi olmakla ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uy-
makla, Kuran ahlak›n› onun gösterdi¤i çaban›n bir benzeri ile tüm
dünyaya yaymaya çal›flmakla, ahlakça ve tav›rca gücünün yetti¤i-
nin en fazlas›yla ona benzemek için gayret etmekle olacakt›r. Böy-
le bir tav›r gösterildi¤i takdirde Allah Peygamberimiz (sav)'e nas›l
yard›m ettiyse, ona destek olanlara da yard›m edecek ve yollar›n›
açarak, onlara umulmad›k baflar›lar verecektir. Ancak en önemlisi
Peygamber Efendimize benzeyerek, Rabbimiz'in r›zas›n›, rahmeti-
ni ve cennetini kazanabilmektir.
260
261
arwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl gerçe¤ini
reddetmek amac›yla ortaya at›lm›fl, ancak bafla-
r›l› olamam›fl bilim d›fl› bir safsatadan baflka
bir fley de¤ildir. Canl›l›¤›n, cans›z maddeler-
den tesadüfen olufltu¤unu iddia eden bu te-
ori, evrende ve canl›larda çok mucizevi bir dü-
zen bulundu¤unun bilim taraf›ndan ispat edil-
mesiyle çürümüfltür. Böylece Allah'›n tüm evreni
ve canl›lar› yaratm›fl oldu¤u gerçe¤i, bilim taraf›ndan
da kan›tlanm›flt›r. Bugün evrim teorisini ayakta tutmak için dünya ça-
p›nda yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin çarp›t›lma-
s›na, tarafl› yorumlanmas›na, bilim görüntüsü alt›nda söylenen ya-
lanlara ve yap›lan sahtekarl›klara dayal›d›r.
Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim teorisi-
nin bilim tarihindeki en büyük yan›lg› oldu¤u, son 20-30 y›ld›r bilim
dünyas›nda giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle
1980'lerden sonra yap›lan araflt›rmalar, Darwinist iddialar›n tamamen
yanl›fl oldu¤unu ortaya koymufl ve bu gerçek pek çok bilim adam› ta-
raf›ndan dile getirilmifltir. Özellikle ABD'de, biyoloji, biyokimya, pale-
ontoloji gibi farkl› alanlardan gelen çok say›da bilim adam›, Darwi-
nizm'in geçersizli¤ini görmekte, canl›lar›n kökenini art›k yarat›l›fl
gerçe¤iyle aç›klamaktad›rlar. Bugün bilimsel geliflmeler, evre-
EEvvrriimm YYaann››llgg››ss››
ni ve tüm canl›lar› Allah’›n yaratm›fl oldu¤u gerçe¤ini gözler önüne ser-
mektedir.
Evrim teorisinin çöküflünü ve yarat›l›fl›n delillerini di¤er pek çok
çal›flmam›zda bütün bilimsel detaylar›yla ele ald›k ve almaya devam
ediyoruz. Ancak konuyu, tafl›d›¤› büyük önem nedeniyle, burada da
özetlemekte yarar vard›r.
DDaarrwwiinn''ii YY››kkaann ZZoorrlluukkllaarrEvrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti olma-
s›na karfl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teoriyi bilim
dünyas›n›n gündemine sokan en önemli geliflme, Charles Darwin'in
1859 y›l›nda yay›nlanan Türlerin Kökeni adl› kitab›yd›. Darwin bu ki-
tapta dünya üzerindeki farkl› canl› türlerini Allah'›n ayr› ayr› yaratt›-
¤› gerçe¤ine karfl› ç›k›yordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak bir ata-
dan geliyorlard› ve zaman içinde küçük de¤iflimlerle farkl›laflm›fllar-
d›.
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanm›yordu;
kendisinin de kabul etti¤i gibi sadece bir "mant›k yürütme" idi. Hatta
Darwin'in kitab›ndaki "Teorinin Zorluklar›" bafll›kl› uzun bölümde
itiraf etti¤i gibi, teori pek çok önemli soru karfl›s›nda aç›k veriyordu.
Darwin, teorisinin
önündeki zorluklar›n geliflen
bilim taraf›ndan afl›laca¤›n›,
yeni bilimsel bulgular›n te-
orisini güçlendirece¤ini
umuyordu. Bunu kitab›nda
s›k s›k belirtmiflti. Ancak ge-
liflen bilim, Darwin'in umut-
lar›n›n tam aksine, teorinin
temel iddialar›n› birer birer
dayanaks›z b›rakm›flt›r.
Darwinizm'in bilim kar-
fl›s›ndaki yenilgisi, üç temel
bafll›kta incelenebilir:
Hazreti Muhammed (sav)
262
Charles Darwin
1) Teori, hayat›n yeryüzünde ilk kez nas›l ortaya ç›kt›¤›n› asla
aç›klayamamaktad›r.
2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim mekanizmalar›"n›n, gerçekte ev-
rimlefltirici bir etkiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir bilimsel bulgu
yoktur.
3) Fosil kay›tlar›, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir
tablo ortaya koymaktad›r.
Bu bölümde, bu üç temel bafll›¤› ana hatlar› ile inceleyece¤iz.
AAflfl››llaammaayyaann ‹‹llkk BBaassaammaakk:: HHaayyaatt››nn KKöökkeennii Evrim teorisi, tüm canl› türlerinin, bundan yaklafl›k 3.8 milyar
y›l önce ilkel dünyada ortaya ç›kan tek bir canl› hücreden geldikleri-
ni iddia etmektedir. Tek bir hücrenin nas›l olup da milyonlarca komp-
leks canl› türünü oluflturdu¤u ve e¤er gerçekten bu tür bir evrim ger-
çekleflmiflse neden bunun izlerinin fosil kay›tlar›nda bulunamad›¤›,
teorinin aç›klayamad›¤› sorulardand›r. Ancak tüm bunlardan önce,
iddia edilen evrim sürecinin ilk basama¤› üzerinde durmak gerekir.
Sözü edilen o "ilk hücre" nas›l ortaya ç›km›flt›r?
Evrim teorisi, yarat›l›fl› reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdahaleyi
kabul etmedi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasar›m, plan ve düzenle-
me olmadan, do¤a kanunlar› içinde rastlant›sal olarak meydana geldi-
¤ini iddia eder. Yani teoriye göre, cans›z madde tesadüfler sonucunda
ortaya canl› bir hücre ç›karm›fl olmal›d›r. Ancak bu, bilinen en temel
biyoloji kanunlar›na ayk›r› bir iddiad›r.
""HHaayyaatt HHaayyaattttaann GGeelliirr""Darwin, kitab›nda hayat›n kökeni konusundan hiç söz etmemifl-
ti. Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlay›fl›, canl›lar›n çok basit
bir yap›ya sahip olduklar›n› varsay›yordu. Ortaça¤'dan beri inan›lan
"spontane jenerasyon" adl› teoriye göre, cans›z maddelerin tesadüfen
biraraya gelip, canl› bir varl›k oluflturabileceklerine inan›l›yordu. Bu
dönemde böceklerin yemek art›klar›ndan, farelerin de bu¤daydan
olufltu¤u yayg›n bir düflünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç de-
neyler yap›lm›flt›. Kirli bir paçavran›n üzerine biraz bu¤day konmufl
ve biraz beklendi¤inde bu kar›fl›mdan farelerin oluflaca¤› san›l-
m›flt›.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
263
Etlerin kurtlanmas› da hayat›n cans›z
maddelerden türeyebildi¤ine bir delil say›-
l›yordu. Oysa daha sonra anlafl›lacakt› ki,
etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerin-
den oluflmuyorlar, sineklerin getirip b›-
rakt›klar› gözle görülmeyen larvalar-
dan ç›k›yorlard›.
Darwin'in Türlerin Kökeni adl› ki-
tab›n› yazd›¤› dönemde ise, bakterile-
rin cans›z maddeden oluflabildikleri
inanc›, bilim dünyas›nda yayg›n bir
kabul görüyordu.
Oysa Darwin'in kitab›n›n yay›nlan-
mas›ndan befl y›l sonra, ünlü Frans›z biyo-
log Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu
inanc› kesin olarak çürüttü. Pasteur yapt›¤› uzun
çal›flma ve deneyler sonucunda vard›¤› sonucu flöyle özetlemiflti:
"Cans›z maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddias› art›k kesin olarak
tarihe gömülmüfltür."279
Evrim teorisinin savunucular›, Pasteur'ün bulgular›na karfl›
uzun süre direndiler. Ancak geliflen bilim, canl› hücresinin karmafl›k
yap›s›n› ortaya ç›kard›kça, hayat›n kendili¤inden oluflabilece¤i iddi-
as›n›n geçersizli¤i daha da aç›k hale geldi.
2200.. YYüüzzyy››llddaakkii SSoonnuuççssuuzz ÇÇaabbaallaarr20. yüzy›lda hayat›n kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü
Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu y›llarda ortaya
att›¤› birtak›m tezlerle, canl› hücresinin tesadüfen meydana gelebile-
ce¤ini ispat etmeye çal›flt›. Ancak bu çal›flmalar baflar›s›zl›kla sonuçla-
nacak ve Oparin flu itiraf› yapmak zorunda kalacakt›: "Maalesef hüc-
renin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanl›k nok-
tay› oluflturmaktad›r.".280
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayat›n kökeni konusunu
çözüme kavuflturacak deneyler yapmaya çal›flt›lar. Bu deneylerin en
ünlüsü, Amerikal› kimyac› Stanley Miller taraf›ndan 1953 y›l›nda
düzenlendi. Miller, ilkel dünya atmosferinde oldu¤unu iddia
etti¤i gazlar› bir deney düzene¤inde birlefltirerek ve bu ka-
Hazreti Muhammed (sav)
264
Frans›z biyolog Louis Pasteur
r›fl›ma enerji ekleyerek, proteinlerin yap›s›nda kullan›lan birkaç orga-
nik molekül (aminoasit) sentezledi.
O y›llarda evrim ad›na önemli bir aflama gibi tan›t›lan bu dene-
yin geçerli olmad›¤› ve deneyde kullan›lan atmosferin gerçek dünya
koflullar›ndan çok farkl› oldu¤u, ilerleyen y›llarda ortaya ç›kacakt›. 281
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kulland›¤›
atmosfer ortam›n›n gerçekçi olmad›¤›n› itiraf etti. 282
Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20. yüzy›l boyunca yü-
rütülen tüm evrimci çabalar hep baflar›s›zl›kla sonuçland›. San Diego
Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyac› Jeffrey Bada, evrimci
Earth dergisinde 1998 y›l›nda yay›nlanan bir makalede bu
gerçe¤i flöyle kabul eder:
265
Evrimcilerin en büyük yan›lg›lar›ndan bir tanesi de yukar›da temsili resmi görülen veilkel dünya olarak nitelendirdikleri ortamda canl›l›¤›n kendili¤inden oluflabilece¤inidüflünmeleridir. Miller deneyi gibi çal›flmalarla bu iddialar›n› kan›tlamaya çal›flm›fllar-d›r. Ancak bilimsel bulgular karfl›s›nda yine yenilgiye u¤ram›fllard›r. Çünkü 1970'liy›llarda elde edilen sonuçlar, ilkel dünya olarak nitelendirilen dönemdeki atmosferinyaflam›n oluflmas› için hiçbir flekilde uygun olmad›¤›n› kan›tlam›flt›r.
Hazreti Muhammed (sav)
266
Bugün, 20. yüzy›l› geride b›rak›rken, hala, 20. yüzy›la girdi¤imizde sahip oldu-
¤umuz en büyük çözülmemifl problemle karfl› karfl›yay›z: Hayat yeryüzünde
nas›l bafllad›? 283
HHaayyaatt››nn KKoommpplleekkss YYaapp››ss›› Evrim teorisinin hayat›n kökeni konusunda bu denli büyük bir
açmaza girmesinin bafll›ca nedeni, en basit san›lan canl› yap›lar›n bi-
le inan›lmaz derecede karmafl›k yap›lara sahip olmas›d›r. Canl› hüc-
resi, insano¤lunun yapt›¤› bütün teknolojik ürünlerden daha karma-
fl›kt›r. Öyle ki bugün dünyan›n en geliflmifl laboratuvarlar›nda bile
cans›z maddeler biraraya getirilerek canl› bir hücre üretilememekte-
dir.
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rastlant›-
larla aç›klanamayacak kadar fazlad›r. Hücrenin en temel yap› tafl› olan
proteinlerin rastlant›sal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik
ortalama bir protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den
küçük olas›l›klar pratik olarak "imkans›z" say›l›r. Hücrenin çekirde-
¤inde yer alan ve genetik bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inan›l-
maz bir bilgi bankas›d›r. ‹nsan DNA's›n›n içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤›-
da dökülmeye kalk›lsa, 500'er sayfadan oluflan 900 ciltlik bir kütüpha-
ne oluflturaca¤› hesaplanmaktad›r.
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vard›r: DNA, yaln›z birta-
k›m özelleflmifl proteinlerin (enzimlerin) yard›m› ile efllenebilir. Ama
bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler do¤rultusunda ger-
çekleflir. Birbirine ba¤›ml› olduklar›ndan, efllemenin meydana gelebil-
mesi için ikisinin de ayn› anda var olmalar› gerekir. Bu ise, hayat›n
kendili¤inden olufltu¤u senaryosunu ç›kmaza sokmaktad›r. San Di-
ego California Üniversitesi'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, Sci-entific American dergisinin Ekim 1994 tarihli say›s›nda bu gerçe¤i flöy-
le itiraf eder:
Son derece kompleks yap›lara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin
(RNA ve DNA) ayn› yerde ve ayn› zamanda rastlant›sal olarak oluflmalar› afl›-
r› derecede ihtimal d›fl›d›r. Ama bunlar›n birisi olmadan di¤erini elde etmek
de mümkün de¤ildir. Dolay›s›yla insan, yaflam›n kimyasal yollarla ortaya ç›k-
mas›n›n asla mümkün olmad›¤› sonucuna varmak zorunda kalmaktad›r. 284
Kuflkusuz e¤er hayat›n do¤al etkenlerle ortaya ç›kmas›
267
imkans›z ise, bu durumda hayat›n do¤aüstü bir biçimde "ya-
rat›ld›¤›n›" kabul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amac› yarat›l›fl›
reddetmek olan evrim teorisini aç›kça geçersiz k›lmaktad›r.
EEvvrriimmiinn HHaayyaallii MMeekkaanniizzmmaallaarr››Darwin'in teorisini geçersiz k›lan ikinci büyük nokta, teorinin
"evrim mekanizmalar›" olarak öne sürdü¤ü iki kavram›n da gerçekte
hiçbir evrimlefltirici güce sahip olmad›¤›n›n anlafl›lm›fl olmas›d›r.
Darwin, ortaya att›¤› evrim iddias›n› tamamen "do¤al seleksi-
yon" mekanizmas›na ba¤lam›flt›. Bu mekanizmaya verdi¤i önem, kita-
b›n›n isminden de aç›kça anlafl›l›yordu: Türlerin Kökeni, Do¤al Seleksi-yon Yoluyla...
Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam mü-
cadelesi içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canl›lar›n hayatta kala-
ca¤› düflüncesine dayan›r. Örne¤in y›rt›c› hayvanlar taraf›ndan tehdit
edilen bir geyik sürüsünde, daha h›zl› koflabilen geyikler hayatta ka-
lacakt›r. Böylece geyik sürüsü, h›zl› ve güçlü bireylerden oluflacakt›r.
Ama elbette bu mekanizma, geyikleri evrimlefltirmez, onlar› baflka bir
canl› türüne, örne¤in atlara dönüfltürmez.
Dolay›s›yla do¤al seleksiyon mekanizmas› hiçbir evrimlefltirici
güce sahip de¤ildir. Darwin de bu gerçe¤in fark›ndayd› ve TürlerinKökeni adl› kitab›nda "Faydal› de¤ifliklikler oluflmad›¤› sürece
do¤al seleksiyon hiçbir fley yapamaz" demek zorunda kal-
m›flt›. 285
Evrim teorisini geçersiz k›langerçeklerden bir tanesi, canl›l›¤›n
inan›lmaz derecedeki kompleks ya-p›s›d›r. Canl› hücrelerinin çekirde¤in-
de yer alan DNA molekülü, bunun birörne¤idir. DNA, dört ayr› molekülün farkl›
diziliminden oluflan bir tür bilgi bankas›d›r.Bu bilgi bankas›nda canl›yla ilgili bütün fiziksel
özelliklerin flifreleri yer al›r. ‹nsan DNA's› ka¤›dadöküldü¤ünde, ortaya yaklafl›k 900 ciltlik bir ansiklo-
pedi ç›kaca¤› hesaplanmaktad›r. Elbette böylesine ola¤a-nüstü bir bilgi, tesadüf kavram›n› kesin biçimde geçersizk›lmaktad›r.
LLaammaarrcckk''››nn EEttkkiissiiPeki bu "faydal› de¤ifliklikler" nas›l oluflabilirdi? Darwin, kendi
döneminin ilkel bilim anlay›fl› içinde, bu soruyu Lamarck'a dayanarak
cevaplamaya çal›flm›flt›. Darwin'den önce yaflam›fl olan Frans›z biyolog
Lamarck'a göre, canl›lar yaflamlar› s›ras›nda geçirdikleri fiziksel de¤i-
fliklikleri sonraki nesle aktar›yorlar, nesilden nesile biriken bu özellikler
sonucunda yeni türler ortaya ç›k›yordu. Örne¤in Lamarck'a göre züra-
falar ceylanlardan türemifllerdi, yüksek a¤açlar›n yapraklar›n› yemek
için çabalarken nesilden nesile boyunlar› uzam›flt›.
Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kökeni adl›
kitab›nda, yiyecek bulmak için suya giren baz› ay›lar›n zamanla bali-
nalara dönüfltü¤ünü iddia etmiflti. 286
Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20.yüzy›lda geliflen genetik bilimiy-
le kesinleflen kal›t›m kanunlar›, kazan›lm›fl özelliklerin sonraki nesil-
lere aktar›lmas› efsanesini kesin olarak y›kt›. Böylece do¤al seleksiyon
"tek bafl›na" ve dolay›s›yla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kal-
m›fl oluyordu.
NNeeoo--DDaarrwwiinniizzmm vvee MMuuttaassyyoonnllaarrDarwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'lar›n
sonlar›nda, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yayg›n ismiyle neo-
Darwinizm'i ortaya att›lar. Neo-Darwinizm, do¤al seleksiyonun yan›-
na "faydal› de¤ifliklik sebebi" olarak mutasyonlar›, yani canl›lar›n
genlerinde radyasyon gibi d›fl etkiler ya da kopyalama hatalar› sonu-
cunda oluflan bozulmalar› ekledi.
Bugün de hala dünyada evrim ad›na geçerlili¤ini koruyan mo-
del neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canl›
türünün, bu canl›lar›n, kulak, göz, akci¤er, kanat gibi say›s›z komp-
leks organlar›n›n "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayal›
bir süreç sonucunda olufltu¤unu iddia etmektedir. Ama teoriyi çare-
siz b›rakan aç›k bir bilimsel gerçek vard›r: Mutasyonlar canl›lar› ge-
lifltirmezler, aksine her zaman için canl›lara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahip-
tir. Bu molekül üzerinde oluflan herhangi rastgele bir etki ancak zarar
verir. Amerikal› genetikçi B. G. Ranganathan bunu flöyle aç›klar:
Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararl›d›rlar. Çok ender olarak meydana
Hazreti Muhammed (sav)
268
gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonlar›n evrimsel
bir geliflme meydana getiremeyece¤ini gösterir. Zaten yüksek derecede özellefl-
mifl bir organizmada meydana gelebilecek rastlant›sal bir de¤iflim, ya etkisiz
olacakt›r ya da zararl›. Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir de¤iflim kol
saatini gelifltirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihti-
malle etkisiz olacakt›r. Bir deprem bir flehri gelifltirmez, ona y›k›m getirir. 287
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararl›, yani genetik bilgiyi geliflti-
ren mutasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutasyonlar›n zararl› ol-
du¤u görüldü. Anlafl›ld› ki, evrim teorisinin "evrim mekanizmas›"
olarak gösterdi¤i mutasyonlar, gerçekte canl›lar› sadece tahrip eden,
sakat b›rakan genetik olaylard›r. (‹nsanlarda mutasyonun en s›k görü-
len etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim
mekanizmas›" olamaz. Do¤al seleksiyon ise, Darwin'in de kabul etti-
¤i gibi, "tek bafl›na hiçbir fley yapamaz." Bu gerçek bizlere do¤ada hiç-
bir "evrim mekanizmas›" olmad›¤›n› göstermektedir. Evrim mekaniz-
mas› olmad›¤›na göre de, evrim denen hayali süreç yaflanm›fl olamaz.
FFoossiill KKaayy››ttllaarr››:: AArraa FFoorrmmllaarrddaann EEsseerr YYookkEvrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmam›fl oldu¤u-
nun en aç›k göstergesi ise fosil kay›tlar›d›r.
Evrim teorisine göre bütün canl›lar birbirlerinden türemifllerdir.
Önceden var olan bir canl› türü, zamanla bir di¤erine dönüflmüfl ve
bütün türler bu flekilde ortaya ç›km›fllard›r. Teoriye göre bu dönüflüm
yüz milyonlarca y›l süren uzun bir zaman dilimini kapsam›fl ve kade-
me kademe ilerlemifltir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde say›s›z
"ara türler"in oluflmufl ve yaflam›fl olmalar› gerekir.
Örne¤in geçmiflte, bal›k özelliklerini tafl›malar›na ra¤men, bir
yandan da baz› sürüngen özellikleri kazanm›fl olan yar› bal›k-yar› sü-
rüngen canl›lar yaflam›fl olmal›d›r. Ya da sürüngen özelliklerini tafl›r-
ken, bir yandan da baz› kufl özellikleri kazanm›fl sürüngen-kufllar or-
taya ç›km›fl olmal›d›r. Bunlar, bir geçifl sürecinde olduklar› için de, sa-
kat, eksik, kusurlu canl›lar olmal›d›r. Evrimciler geçmiflte yaflam›fl ol-
duklar›na inand›klar› bu teorik yarat›klara "ara-geçifl formu" ad›n›
verirler.
E¤er gerçekten bu tür canl›lar geçmiflte yaflam›fllarsa bun-
lar›n say›lar›n›n ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlar-
Harun Yahya (Adnan Oktar)
269
270
100-150 milyony›ll›k karidesfosili (L.Creta-ceous dönem)
YAfiAYAN FOS‹LLER EVR‹M‹ ÇÜRÜTÜYOR
Ordovikyen devrineait 450 milyon y›ll›k"at t›rna¤› yengeci"fosili
150-200 milyony›ll›k yusufçuk fo-sili (Jurassic-Re-cent dönem)
Resimlerde de görüldü¤ü gibi, ekolojik kaz›lar sonucu bulunan tüm fosil örnekleri,günümüzde yaflayan örneklerinden farks›zd›r.
ca olmas› gerekir. Ve bu ucube canl›lar›n kal›nt›lar›na mutlaka fosil
kay›tlar›nda rastlanmas› gerekir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde bunu
flöyle aç›klam›flt›r:
E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan say›s›z ara-geçifl çeflitleri
mutlaka yaflam›fl olmal›d›r... Bunlar›n yaflam›fl olduklar›n›n kan›tlar› da sade-
ce fosil kal›nt›lar› aras›nda bulunabilir.288
DDaarrwwiinn''iinn YY››kk››llaann UUmmuuttllaarr››Ancak 19. yüzy›l›n ortas›ndan bu yana dünyan›n dört bir yan›n-
da hummal› fosil araflt›rmalar› yap›ld›¤› halde bu ara geçifl formlar›-
na rastlanamam›flt›r. Yap›lan kaz›larda ve araflt›rmalarda elde edilen
bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canl›lar›n yeryü-
zünde birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya ç›kt›klar›-
n› göstermifltir.
Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrim-
ci olmas›na karfl›n bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Sorunumuz fludur: Fosil kay›tlar›n› detayl› olarak inceledi¤imizde, türler ya
da s›n›flar seviyesinde olsun, sürekli olarak ayn› gerçekle karfl›lafl›r›z; kade-
meli evrimle geliflen de¤il, aniden yeryüzünde oluflan gruplar görürüz.289
Yani fosil kay›tlar›nda, tüm canl› türleri, aralar›nda hiçbir geçifl
formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya ç›kmaktad›rlar.
Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Dahas›, bu canl› türlerinin
yarat›ld›klar›n› gösteren çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canl› türü-
nün, kendisinden evrimleflti¤i hiçbir atas› olmadan, bir anda ve ku-
sursuz olarak ortaya ç›kmas›n›n tek aç›klamas›, o türün yarat›lm›fl ol-
mas›d›r. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog Douglas Futuyma taraf›n-
dan da kabul edilir:
Yarat›l›fl ve evrim, yaflayan canl›lar›n kökeni hakk›nda yap›labilecek yegane iki
aç›klamad›r. Canl›lar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksiksiz bir
biçimde ortaya ç›km›fllard›r ya da böyle olmam›flt›r. E¤er böyle olmad›ysa, bir
de¤iflim süreci sayesinde kendilerinden önce var olan baz› canl› türlerinden ev-
rimleflerek meydana gelmifl olmal›d›rlar. Ama e¤er eksiksiz ve mükemmel bir
biçimde ortaya ç›km›fllarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir ak›l taraf›ndan yara-
t›lm›fl olmalar› gerekir.290
Fosiller ise, canl›lar›n yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir
biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göstermektedir. Yani "türlerin kö-
keni", Darwin'in sand›¤›n›n aksine, evrim de¤il yarat›l›fl-
t›r.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
271
‹‹nnssaann››nn EEvvrriimmii MMaassaall››Evrim teorisini savunanlar›n en çok gündeme getirdikleri
konu, insan›n kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia,
bugün yaflayan modern insan›n maymunsu birtak›m yarat›klar-
dan geldi¤ini varsayar. 4-5 milyon y›l önce bafllad›¤› varsay›lan
bu süreçte, modern insan ile atalar› aras›nda baz› "ara form"la-
r›n yaflad›¤› iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senar-
yoda dört temel "kategori" say›l›r:
1— Australopithecus2— Homo habilis
3— Homo erectus4— Homo sapiens
Hazreti Muhammed (sav)
272
Kambriyen kayal›k-lar›nda bulunan fo-siller, salyangozlar,trilobitler, sünger-ler, solucanlar, de-nizanalar›, deniz y›l-d›zlar›, yüzücü ka-buklular, denizzambaklar› gibikompleks omurga-s›z türlerine aittir.‹lginç olan, birbirin-den çok farkl› olanbu türlerin hepsininbir anda ortaya ç›k-malar›d›r. Bu yüz-den jeolojikliteratürde bu mu-cizevi olay, "Kamb-riyen Patlamas›"olarak an›l›r.
Evrimciler, insanlar›n sözde ilk maymunsu atalar›na "güney may-
munu" anlam›na gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canl›lar
gerçekte soyu tükenmifl bir maymun türünden baflka bir fley de¤ildir.
Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi ‹ngiltere ve
ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistin Australopithecus örnekleri
üzerinde yapt›klar› çok genifl kapsaml› çal›flmalar, bu canl›lar›n sadece
soyu tükenmifl bir maymun türüne ait olduklar›n› ve insanlarla hiçbir
benzerlik tafl›mad›klar›n› göstermifltir.291
Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhas›n› da, "homo" yani
insan olarak s›n›fland›r›rlar. ‹ddiaya göre homo serisindeki canl›lar,
Australopithecuslar'dan daha geliflmifllerdir. Evrimciler, bu farkl›
canl›lara ait fosilleri ard› ard›na dizerek hayali bir evrim flemas› olufl-
tururlar. Bu flema hayalidir, çünkü gerçekte bu farkl› s›n›flar›n aras›n-
da evrimsel bir iliflki oldu¤u asla ispatlanamam›flt›r. Evrim teorisinin
20. yüzy›ldaki en önemli savunucular›ndan biri olan Ernst Mayr, "Ho-mo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kay›pt›r" diyerek bunu kabul ed-
er.292
Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Ho-mo sapiens" s›ralamas›n› yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonraki-
nin atas› oldu¤u izlenimini verirler. Oysa paleoantropologlar›n son
bulgular›, Australopithecus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'n›n
farkl› bölgelerinde ayn› dönemlerde yaflad›klar›n› göstermektedir.293
Dahas› Homo erectus s›n›flamas›na ait insanlar›n bir bölümü
çok modern zamanlara kadar yaflam›fllar, Homo sapiens neanderta-
lensis ve Homo sapiens sapiens (modern insan) ile ayn› ortamda yan
yana bulunmufllard›r.294
Bu ise elbette bu s›n›flar›n birbirlerinin atalar› olduklar› iddias›-
n›n geçersizli¤ini aç›kça ortaya koymaktad›r. Harvard Üniversitesi
paleontologlar›ndan Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olma-
s›na karfl›n, Darwinist teorinin içine girdi¤i bu ç›kmaz› flöyle aç›klar:
E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farkl› hominid (insan›ms›) çiz-
gisi varsa, o halde bizim soy a¤ac›m›za ne oldu? Aç›kt›r ki, bunlar›n biri di¤e-
rinden gelmifl olamaz. Dahas›, biri di¤eriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda evrimsel bir
geliflme trendi göstermemektedirler.295
K›sacas›, medyada ya da ders kitaplar›nda yer alan hayali birta-
k›m "yar› maymun, yar› insan" canl›lar›n çizimleriyle, yani s›rf
propaganda yoluyla ayakta tutulmaya çal›fl›lan insan›n evri-
Harun Yahya (Adnan Oktar)
273
mi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.
Bu konuyu uzun y›llar inceleyen, özellikle Australopithecus
fosilleri üzerinde 15 y›l araflt›rma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve
sayg›n bilim adamlar›ndan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci ol-
mas›na ra¤men, ortada maymunsu canl›lardan insana uzanan ger-
çek bir soy a¤ac› olmad›¤› sonucuna varm›flt›r.
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalas›" yapm›flt›r. Bilimsel
olarak kabul etti¤i bilgi dallar›ndan, bilim d›fl› olarak kabul etti¤i
bilgi dallar›na kadar bir yelpaze oluflturmufltur. Zuckerman'›n bu
tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi
dallar› kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlardan sonra biyoloji bilim-
leri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en ucunda, yani en
"bilim d›fl›" say›lan k›s›mda ise, Zuckerman'a göre, telepati, alt›nc›
his gibi "duyum ötesi alg›lama" kavramlar› ve bir de "insan›n evri-
mi" vard›r! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu flöyle aç›klar:
Objektif gerçekli¤in alan›ndan ç›k›p da, biyolojik bilim olarak varsay›lan bu
alanlara -yani duyum ötesi alg›lamaya ve insan›n fosil tarihinin yorumlan-
mas›na- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herfleyin müm-
kün oldu¤unu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin
çeliflkili baz› yarg›lar› ayn› anda kabul etmeleri bile mümkündür.296
‹flte insan›n evrimi masal› da, teorilerine körü körüne inanan
birtak›m insanlar›n bulduklar› baz› fosilleri ön yarg›l› bir biçimde
yorumlamalar›ndan ibarettir.
Hazreti Muhammed (sav)
274
Evrimcilerin medya yo-luyla yürüttükleri propa-gandan›n en önemli un-suru, kahramanlar›n ha-yal ürünü maymunsucanl›lar olarak tasviredilmeleridir. Hiçbir bi-limsel bulguya dayan-mayan bu hayali tasvir-lerin amac› halk› yanl›flbilgilendirmek ve evri-min oldu¤una inand›r-makt›r.
DDaarrwwiinn FFoorrmmüüllüü!!fiimdiye kadar ele ald›¤›m›z tüm teknik delillerin yan›nda,
isterseniz evrimcilerin nas›l saçma bir inan›fla sahip olduklar›n›
bir de çocuklar›n bile anlayabilece¤i kadar aç›k bir örnekle özet-
leyelim.
Evrim teorisi canl›l›¤›n tesadüfen olufltu¤unu iddia eder.
Dolay›s›yla bu iddiaya göre cans›z ve fluursuz atomlar biraraya
gelerek önce hücreyi oluflturmufllard›r ve sonras›nda ayn› atom-
lar bir flekilde di¤er canl›lar› ve insan› meydana getirmifllerdir.
fiimdi düflünelim; canl›l›¤›n yap›tafl› olan karbon, fosfor, azot,
potasyum gibi elementleri biraraya getirdi¤imizde bir y›¤›n olu-
flur. Bu atom y›¤›n›, hangi ifllemden geçirilirse geçirilsin, tek bir
canl› oluflturamaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" tasarlaya-
l›m ve evrimcilerin asl›nda savunduklar›, ama yüksek sesle dile
getiremedikleri iddiay› onlar ad›na "Darwin Formülü" ad›yla
inceleyelim:
Evrimciler, çok say›da büyük varilin içine canl›l›¤›n yap›-
s›nda bulunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum
gibi elementlerden bol miktarda koysunlar. Hatta normal flartlar-
da bulunmayan ancak bu kar›fl›m›n içinde bulunmas›n› gerekli
gördükleri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Kar›fl›mlar›n
içine, istedikleri kadar (do¤al flartlarda oluflumu mümkün olma-
yan) amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin bile rastlant›sal
oluflma ihtimali 10-950 olan) protein doldursunlar. Bu kar›fl›mlara
istedikleri oranda ›s› ve nem versinler. Bunlar› istedikleri gelifl-
mifl cihazlarla kar›flt›rs›nlar. Varillerin bafl›na da dünyan›n önde
gelen bilim adamlar›n› koysunlar. Bu uzmanlar babadan o¤ula,
kuflaktan kufla¤a aktararak nöbetlefle milyarlarca, hatta trilyon-
larca sene sürekli varillerin bafl›nda beklesinler. Bir canl›n›n olufl-
mas› için hangi flartlar›n var olmas› gerekti¤ine inan›l›yorsa hep-
sini kullanmak serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yaps›nlar o
varillerden kesinlikle bir canl› ç›kartamazlar. Zürafalar›, aslanla-
r›, ar›lar›, kanaryalar›, bülbülleri, papa¤anlar›, atlar›, yunuslar›,
gülleri, orkideleri, zambaklar›, karanfilleri, muzlar›, portakallar›,
elmalar›, hurmalar›, domatesleri, kavunlar›, karpuzlar›, incirleri,
zeytinleri, üzümleri, fleftalileri, tavus kufllar›n›, sülünleri, renk
Harun Yahya (Adnan Oktar)
275
renk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlarca canl› türünden hiçbirini
oluflturamazlar. De¤il burada birkaç›n› sayd›¤›m›z bu canl› varl›klar›,
bunlar›n tek bir hücresini bile elde edemezler.
K›sacas›, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi olufltura-
mazlar. Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bölüp, sonra art
arda baflka kararlar al›p, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi
hücre yap›s›n› bu mikroskop alt›nda izleyen profesörleri olufltura-
mazlar. Madde, ancak Allah'›n üstün yaratmas›yla hayat bulur.
Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen ayk›r›
bir safsatad›r. Evrimcilerin ortaya att›¤› iddialar üzerinde biraz bile
düflünmek, üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i aç›kça gösterir.
GGöözz vvee KKuullaakkttaakkii TTeekknnoolloojjiiEvrim teorisinin kesinlikle aç›klama getiremeyece¤i bir di¤er ko-
nu ise göz ve kulaktaki üstün alg›lama kalitesidir.
Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nas›l görürüz?" sorusuna
k›saca cevap verelim. Bir cisimden gelen ›fl›nlar, gözde retinaya ters
olarak düfler. Bu ›fl›nlar, buradaki hücreler taraf›ndan elektrik sinyal-
lerine dönüfltürülür ve beynin arka k›sm›ndaki görme merkezi deni-
len küçücük bir noktaya ulafl›r. Bu elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden
sonra beyindeki bu merkezde görüntü olarak alg›lan›r. Bu bilgiden
sonra flimdi düflünelim:
Beyin ›fl›¤a kapal›d›r. Yani beynin içi kapkaranl›kt›r, ›fl›k beynin
bulundu¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapka-
ranl›k, ›fl›¤›n asla ulaflmad›¤›, belki de hiç karfl›laflmad›¤›n›z kadar ka-
ranl›k bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanl›kta ›fl›kl›, p›r›l p›r›l bir dün-
yay› seyretmektesiniz.
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzy›l
teknolojisi bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤layamam›flt›r.
Örne¤in flu anda okudu¤unuz kitaba, kitab› tutan ellerinize bak›n,
sonra bafl›n›z› kald›r›n ve çevrenize bak›n. fiu anda gördü¤ünüz net-
lik ve kalitedeki bu görüntüyü baflka bir yerde gördünüz mü? Bu ka-
dar net bir görüntüyü size dünyan›n bir numaral› televizyon flirketi-
nin üretti¤i en geliflmifl televizyon ekran› dahi veremez. 100 y›ld›r
binlerce mühendis bu netli¤e ulaflmaya çal›flmaktad›r. Bunun için
fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, araflt›rmalar yap›lmakta,
planlar ve tasar›mlar gelifltirilmektedir. Yine bir TV ekran›-
Hazreti Muhammed (sav)
276
na bak›n, bir de flu anda elinizde tuttu¤unuz bu kitaba. Arada büyük
bir netlik ve kalite fark› oldu¤unu göreceksiniz. Üstelik, TV ekran› si-
ze iki boyutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir
perspektifi izlemektesiniz.
Uzun y›llard›r on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya,
gözün görme kalitesine ulaflmaya çal›flmaktad›rlar. Evet, üç boyutlu
bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç
boyutlu görmek mümkün de¤il, kald› ki bu suni bir üç boyuttur. Ar-
ka taraf daha bulan›k, ön taraf ise ka¤›ttan dekor gibi durur. Hiçbir
zaman gözün gördü¤ü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluflmaz. Ka-
merada da, televizyonda da mutlaka görüntü kayb› meydana gelir.
‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan mekaniz-
man›n tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. fiimdi biri size, oda-
n›zda duran televizyon tesadüfler sonucunda olufltu, atomlar biraraya
geldi ve bu görüntü oluflturan aleti meydana getirdi dese ne düflünür-
sünüz? Binlerce kiflinin biraraya gelip yapamad›¤›n› fluursuz atomlar
nas›l yaps›n?
Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluflturan
alet tesadüfen oluflam›yorsa, gözün ve gözün gördü¤ü görüntünün
de tesadüfen oluflamayaca¤› çok aç›kt›r. Ayn› durum kulak için de ge-
çerlidir. D›fl kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vas›tas›yla
toplay›p orta kula¤a iletir; orta kulak ald›¤› ses titreflimleri-
Harun Yahya (Adnan Oktar)
277
Gözü ve kula¤›, kamera veses kay›t cihazlar› ile k›yas-lad›¤›m›zda, bu organlar›m›-z›n söz konusu teknolojiürünlerinden çok dahakompleks, çok daha baflar›-l›, çok daha kusursuz tasa-r›mlar oldu¤unu görürüz.
ni güçlendirerek iç kula¤a aktar›r; iç kulak da bu titreflimleri elektrik
sinyallerine dönüfltürerek beyne gönderir. Aynen görmede oldu¤u gi-
bi duyma ifllemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleflir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ›fl›k gibi se-
se de kapal›d›r, ses geçirmez. Dolay›s›yla d›flar›s› ne kadar gürültülü
de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna ra¤men en net sesler be-
yinde alg›lan›r. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestran›n senfonile-
rini dinlersiniz, kalabal›k bir ortam›n tüm gürültüsünü duyars›n›z.
Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse,
burada keskin bir sessizli¤in hakim oldu¤u görülecektir.
Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nas›l kullan›-
l›yorsa, ses için de ayn› çabalar onlarca y›ld›r sürdürülmektedir. Ses
kay›t cihazlar›, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi alg›layan mü-
zik sistemleri bu çal›flmalardan baz›lar›d›r. Ancak, tüm teknolojiye,
bu teknolojide çal›flan binlerce mühendise ve uzmana ra¤men kula-
¤›n oluflturdu¤u netlik ve kalitede bir sese ulafl›lamam›flt›r. En büyük
müzik sistemi flirketinin üretti¤i en kaliteli müzik setini düflünün. Se-
si kaydetti¤inde mutlaka sesin bir k›sm› kaybolur veya az da olsa
mutlaka parazit oluflur veya müzik setini açt›¤›n›zda daha müzik bafl-
lamadan bir c›z›rt› mutlaka duyars›n›z. Ancak insan vücudundaki
teknolojinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir in-
san kula¤›, hiçbir zaman müzik setinde oldu¤u gibi c›z›rt›l› veya pa-
razitli alg›lamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu alg›lar. Bu du-
rum, insan yarat›ld›¤› günden bu yana böyledir.
fiimdiye kadar insano¤lunun yapt›¤› hiçbir görüntü ve ses ciha-
z›, göz ve kulak kadar hassas ve baflar›l› birer alg›lay›c› olamam›flt›r.
Ancak görme ve iflitme olay›nda, tüm bunlar›n ötesinde, çok bü-
yük bir gerçek daha vard›r.
BBeeyynniinn ‹‹ççiinnddee GGöörreenn vvee DDuuyyaann fifiuuuurr KKiimmee AAiittttiirr??Beynin içinde, ›fl›l ›fl›l renkli bir dünyay› seyreden, senfonileri,
kufllar›n c›v›lt›lar›n› dinleyen, gülü koklayan kimdir? ‹nsan›n gözle-
rinden, kulaklar›ndan, burnundan gelen uyar›lar, elektrik sinyali ola-
rak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitaplar›nda bu
görüntünün beyinde nas›l olufltu¤una dair birçok detay okursu-
nuz. Ancak, bu konu hakk›ndaki en önemli gerçe¤e hiçbir yer-
Hazreti Muhammed (sav)
278
de rastlayamazs›n›z: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses,
koku ve his olarak alg›layan kimdir? Beynin içinde göze, kula¤a, bur-
na ihtiyaç duymadan tüm bunlar› alg›layan bir fluur bulunmaktad›r.
Bu fluur kime aittir?
Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakas› ve sinir
hücrelerine ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden ibaret ol-
du¤unu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap
verememektedirler. Çünkü bu fluur, Allah'›n yaratm›fl oldu¤u ruhtur.
Ruh, görüntüyü seyretmek için göze, sesi duymak için kula¤a ihtiyaç
duymaz. Bunlar›n da ötesinde düflünmek için beyne ihtiyaç duymaz.
Bu aç›k ve ilmi gerçe¤i okuyan her insan›n, beynin içindeki bir-
kaç santimetreküplük, kapkaranl›k mekana tüm kainat› üç bo-
yutlu, renkli, gölgeli ve ›fl›kl› olarak s›¤d›ran Yüce Allah'›
düflünüp, O'ndan korkup, O'na s›¤›nmas› gerekir.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
279
Bir fok bal›¤›na bakan insan, bu canl›y› beyninde görür. Beyninde gördü¤übu canl›n›n özelliklerini yine beyninin içinde araflt›r›r ve inceler. Ö¤rendikle-ri ise, ona Allah'›n yarat›fl›ndaki kusursuzlu¤u, O'nun ilminin üstünlü¤ünügösterir.
MMaatteerryyaalliisstt BBiirr ‹‹nnaannççBuraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgu-
larla aç›kça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teorinin haya-
t›n kökeni hakk›ndaki iddias› bilime ayk›r›d›r, öne sürdü¤ü evrim
mekanizmalar›n›n hiçbir evrimlefltirici etkisi yoktur ve fosiller teori-
nin gerektirdi¤i ara formlar›n yaflamad›klar›n› göstermektedir. Bu du-
rumda, elbette, evrim teorisinin bilime ayk›r› bir düflünce olarak bir
kenara at›lmas› gerekir. Nitekim tarih boyunca dünya merkezli evren
modeli gibi pek çok düflünce, bilimin gündeminden ç›kar›lm›flt›r.
Ama evrim teorisi ›srarla bilimin gündeminde tutulmaktad›r. Hatta
baz› insanlar teorinin elefltirilmesini "bilime sald›r›" olarak gösterme-
ye bile çal›flmaktad›rlar. Peki neden?..
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin baz› çevreler için, kendi-
sinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inan›fl olufludur. Bu çev-
reler, materyalist felsefeye körü körüne ba¤l›d›rlar ve Darwinizm'i de
do¤aya getirilebilecek yegane materyalist aç›klama oldu¤u için be-
nimsemektedirler.
Bazen bunu aç›kça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden
ünlü bir genetikçi ve ayn› zamanda önde gelen bir evrimci olan Ric-
hard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim adam›" oldu¤unu flöy-
le itiraf etmektedir:
Bizim materyalizme bir inanc›m›z var, 'a priori' (önceden kabul edilmifl, do¤-
ru varsay›lm›fl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir aç›klama getirmeye
zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve kurallar› de¤il. Aksine, materyalizme olan
'a priori' ba¤l›l›¤›m›z nedeniyle, dünyaya materyalist bir aç›klama getiren
araflt›rma yöntemlerini ve kavramlar› kurguluyoruz. Materyalizm mutlak
do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girmesine izin vere-
meyiz.297
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤l›l›k u¤runa ya-
flat›lan bir dogma oldu¤unun aç›k ifadeleridir. Bu dogma, maddeden
baflka hiçbir varl›k olmad›¤›n› varsayar. Bu nedenle de cans›z, bilinç-
siz maddenin, hayat› yaratt›¤›na inan›r. Milyonlarca farkl› canl› türü-
nün; örne¤in kufllar›n, bal›klar›n, zürafalar›n, kaplanlar›n, böceklerin,
a¤açlar›n, çiçeklerin, balinalar›n ve insanlar›n maddenin kendi içinde-
ki etkileflimlerle, yani ya¤an ya¤murla, çakan flimflekle, cans›z madde-
nin içinden olufltu¤unu kabul eder. Gerçekte ise bu, hem akla
hem bilime ayk›r› bir kabuldür. Ama Darwinistler kendi de-
yimleriyle "‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girmemesi" için,
Hazreti Muhammed (sav)
280
bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.
Canl›lar›n kökenine materyalist bir ön yarg› ile bakmayan insan-
lar ise, flu aç›k gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canl›lar, üstün bir güç, bil-
gi ve akla sahip olan bir Yarat›c›n›n eseridirler. Yarat›c›, tüm evreni
yoktan var eden, en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm canl›lar›
yarat›p flekillendiren Allah't›r.
EEvvrriimm TTeeoorriissii DDüünnyyaa TTaarriihhiinniinnEEnn EEttkkiillii BBüüyyüüssüüddüürrBurada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yarg›s›z, hiçbir ideoloji-
nin etkisi alt›nda kalmadan, sadece akl›n› ve mant›¤›n› kullanan her
insan, bilim ve medeniyetten uzak toplumlar›n hurafelerini and›ran
evrim teorisinin inan›lmas› imkans›z bir iddia oldu¤unu kolayl›kla
anlayacakt›r.
Yukar›da da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, büyük
bir varilin içine birçok atomu, molekülü, cans›z maddeyi dolduran ve
bunlar›n kar›fl›m›ndan zaman içinde düflünen, akleden, bulufllar ya-
pan profesörlerin, üniversite ö¤rencilerinin, Einstein, Hubble gibi bi-
lim adamlar›n›n, Frank Sinatra, Charlton Heston gibi sanatç›lar›n, bu-
nun yan› s›ra ceylanlar›n, limon a¤açlar›n›n, karanfillerin ç›kaca¤›na
inanmaktad›rlar. Üstelik, bu saçma iddiaya inananlar bilim adamlar›,
profesörler, kültürlü, e¤itimli insanlard›r. Bu nedenle evrim teorisi
için "dünya tarihinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifadesini kullan-
mak yerinde olacakt›r. Çünkü, dünya tarihinde insanlar›n bu derece
akl›n› bafl›ndan alan, ak›l ve mant›kla düflünmelerine imkan tan›ma-
yan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip çok aç›k olan gerçekleri
görmelerine engel olan bir baflka inanç veya iddia daha yoktur. Bu,
Afrikal› baz› kabilelerin totemlere, Sebe halk›n›n Günefl'e tapmas›n-
dan, Hz. ‹brahim'in kavminin elleri ile yapt›klar› putlara, Hz. Mu-
sa'n›n kavminin alt›ndan yapt›klar› buza¤›ya tapmalar›ndan çok da-
ha vahim ve ak›l almaz bir körlüktür. Gerçekte bu durum, Allah'›n
Kuran'da iflaret etti¤i bir ak›ls›zl›kt›r. Allah, baz› insanlar›n anlay›fl-
lar›n›n kapanaca¤›n› ve gerçekleri görmekten aciz duruma düflecekle-
rini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayetlerden baz›lar› flöyledir:
fifiüüpphheessiizz,, iinnkkaarr eeddeennlleerrii uuyyaarrssaann ddaa,, uuyyaarrmmaassaann ddaa,, oonnllaarr iiççiinn
ffaarrkk eettmmeezz;; iinnaannmmaazzllaarr.. AAllllaahh,, oonnllaarr››nn kkaallpplleerriinnii vvee kkuullaakkllaarr››nn››
Harun Yahya (Adnan Oktar)
281
mmüühhüürrlleemmiiflflttiirr;; ggöözzlleerriinniinn üüzzeerriinnddee ppeerrddeelleerr vvaarrdd››rr.. VVee bbüüyyüükk aazzaapp
oonnllaarraadd››rr.. ((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 66--77))
…… KKaallpplleerrii vvaarrdd››rr bbuunnuunnllaa kkaavvrraayy››pp--aannllaammaazzllaarr,, ggöözzlleerrii vvaarrdd››rr bbuu--
nnuunnllaa ggöörrmmeezzlleerr,, kkuullaakkllaarr›› vvaarrdd››rr bbuunnuunnllaa iiflfliittmmeezzlleerr.. BBuunnllaarr hhaayy--
vvaannllaarr ggiibbiiddiirr,, hhaattttaa ddaahhaa aaflflaa¤¤››ll››kktt››rrllaarr.. ‹‹flflttee bbuunnllaarr ggaaffiill oollaannllaarr--
dd››rr.. ((AArraaff SSuurreessii,, 117799))
Allah Hicr Suresi'nde ise, bu insanlar›n mucizeler görseler bile
inanmayacak kadar büyülendiklerini flöyle bildirmektedir:
OOnnllaarr››nn üüzzeerrlleerriinnee ggöökkyyüüzzüünnddeenn bbiirr kkaapp›› aaççssaakk,, oorrddaann yyuukkaarr›› yyüükksseell--
sseelleerr ddee,, mmuuttllaakkaa:: ""GGöözzlleerriimmiizz ddöönnddüürrüüllddüü,, bbeellkkii bbiizz bbüüyyüülleennmmiiflfl bbiirr
ttoopplluulluu¤¤uuzz"" ddiiyyeecceekklleerrddiirr.. ((HHiiccrr SSuurreessii,, 1144--1155))
Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olmas›, in-
sanlar›n gerçeklerden bu kadar uzak tutulmalar› ve 150 y›ld›r bu büyü-
nün bozulmamas› ise, kelimelerle anlat›lamayacak kadar hayret verici
bir durumdur. Çünkü, bir veya birkaç insan›n imkans›z senaryolara, saç-
mal›k ve mant›ks›zl›klarla dolu iddialara inanmalar› anlafl›labilir. Ancak
dünyan›n dört bir yan›ndaki insanlar›n, fluursuz ve cans›z atomlar›n ani
bir kararla biraraya gelip; ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, ak›l ve
fluur gösterip kusursuz bir sistemle iflleyen evreni, canl›l›k için uygun
olan her türlü özelli¤e sahip olan Dünya gezegenini ve say›s›z kompleks
sistemle donat›lm›fl canl›lar› meydana getirdi¤ine inanmas›n›n, "bü-
yü"den baflka bir aç›klamas› yoktur.
Nitekim, Allah Kuran'da, inkarc› felsefenin savunucusu olan baz›
kimselerin, yapt›klar› büyülerle insanlar› etkilediklerini Hz. Musa ve Fi-
ravun aras›nda geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Fira-
vun'a hak dini anlatt›¤›nda, Firavun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyü-
cüleri" ile insanlar›n topland›¤› bir yerde karfl›laflmas›n› söyler. Hz. Mu-
sa, büyücülerle karfl›laflt›¤›nda, büyücülere önce onlar›n marifetlerini
sergilemelerini emreder. Bu olay›n anlat›ld›¤› ayet flöyledir:
((MMuussaa::)) ""SSiizz aatt››nn"" ddeeddii.. ((AAssaallaarr››nn››)) aatt››vveerriinnccee,, iinnssaannllaarr››nn ggöözzlleerriinnii
bbüüyyüülleeyyiivveerrddiilleerr,, oonnllaarr›› ddeehhflfleettee ddüüflflüürrddüülleerr vvee ((oorrttaayyaa)) bbüüyyüükk bbiirr ssiihhiirr
ggeettiirrmmiiflfl oolldduullaarr.. ((AArraaff SSuurreessii,, 111166))
Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yapt›klar› "aldatmacalar"la -
Hz. Musa ve ona inananlar d›fl›nda- insanlar›n hepsini büyüleyebilmifller-
dir. Ancak, onlar›n att›klar›na karfl›l›k Hz. Musa'n›n ortaya koydu¤u de-
lil, onlar›n bu büyüsünü, Kuran’daki ifadeyle "uydurduklar›n› yut-
mufl" yani etkisiz k›lm›flt›r:
BBiizz ddee MMuussaa''yyaa:: ""AAssaann›› ff››rrllaatt››vveerr"" ddiiyyee vvaahhyyeettttiikk.. ((OO ddaa ff››rrllaatt››vvee--
rriinnccee)) bbiirr ddee bbaakktt››llaarr kkii,, oo bbüüttüünn uuyydduurrdduukkllaarr››nn›› ddeerrlleeyyiipp--ttooppaarrllaa--
Hazreti Muhammed (sav)
282
yy››pp yyuuttuuyyoorr.. BBööyylleeccee hhaakk yyeerriinnii bbuulldduu,, oonnllaarr››nn bbüüttüünn yyaappmmaakkttaa ooll--
dduukkllaarr›› ggeeççeerrssiizz kkaalldd››.. OOrraaddaa yyeenniillmmiiflfl oolldduullaarr vvee kküüççüükk ddüüflflmmüüflfllleerr
oollaarraakk tteerrssyyüüzz ççeevvrriillddiilleerr.. ((AArraaff SSuurreessii,, 111177--111199))
Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanlar› büyüleyerek
etkileyen bu kiflilerin yapt›klar›n›n bir sahtekarl›k oldu¤unun anlafl›l-
mas› ile, söz konusu insanlar küçük düflmüfllerdir. Günümüzde de bir
büyünün etkisiyle, bilimsellik k›l›f› alt›nda son derece saçma iddiala-
ra inanan ve bunlar› savunmaya hayatlar›n› adayanlar, e¤er bu iddi-
alardan vazgeçmezlerse gerçekler tam anlam›yla a盤a ç›kt›¤›nda ve
"büyü bozuldu¤unda" küçük duruma düfleceklerdir. Nitekim, yak-
lafl›k 60 yafl›na kadar evrimi savunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak
daha sonra gerçekleri gören Malcolm Muggeridge evrim teorisinin
yak›n gelecekte düflece¤i durumu flöyle aç›klamaktad›r:
Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uyguland›¤› alanlarda, gelece¤in tarih kitapla-
r›ndaki en büyük espri malzemelerinden biri olaca¤›na ikna oldum. Gelecek kuflak, bu
kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inan›lmaz bir safl›kla kabul edilmesini hayretle
karfl›layacakt›r.298
Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yak›n bir gelecekte insan-
lar "tesadüfler"in ilah olamayacaklar›n› anlayacaklar ve evrim teorisi
dünya tarihinin en büyük aldatmacas› ve en fliddetli büyüsü olarak
tan›mlanacakt›r. Bu fliddetli büyü, büyük bir h›zla dünyan›n dört bir
yan›nda insanlar›n üzerinden kalkmaya bafllam›flt›r. Art›k evrim al-
datmacas›n›n s›rr›n› ö¤renen birçok insan, bu aldatmacaya nas›l kan-
d›¤›n› hayret ve flaflk›nl›kla düflünmektedir.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
283
Hazreti Muhammed (sav)
284
1- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahimCanan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 3282- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 15/93- Tirmizi; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din,2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998,s.7924- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 344/45- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahimCanan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, 1992, s. 4996- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahimCanan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, 1992, s. 3147- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahimCanan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, 1992, s. 2088- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 357/19- Tirmizi, Taberani; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'uUlum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi,‹stanbul 1998, s. 79810- Sünen-i Ebu Davud, 4/33111- Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 4/158, ‹bnu Kesir, 4/12812- www.enfal.de/veda.htm13- Majid Khoduri, ‹slamda Savafl ve Bar›fl, Fener Yay›nlar›,‹stanbul, 1998, s . 209-21014- Muhammed Hamidulllah, ‹slam Müesseselerine Girifl,Düflünce Yay›nlar›, ‹stanbul, 1981, s.12815- ‹bn Kesir, El-Bidaye, III/224-225; Hamidullah, El-Vesaik,No:1, s.39-44; Yrd. Doç. Dr. Orhan Atalay, Do¤u-Bat›Kaynaklar›nda Birlikte Yaflama, Gazeteciler ve Yazarlar Vakf›Yay›nlar›, ‹stanbul, 1999, s.4016- Muhammed Hamidulllah, ‹slam Müesseselerine Girifl,Düflünce Yay›nlar›, ‹stanbul, 1981, s.162-16317- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 48218- Ebu Nuyam el-Ilye, Beyhaki, ez-Zühd'de aç›klam›fllard›r;Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s.79319- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 31120- Tirmizi; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din,4. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998,s.59421- Hz. Said ‹bni Ebu Berde; G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz ElHadis, 2. cilt, Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1997, 510/522- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 31523- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 31524- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 70/1025- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 446/1126- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 7. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 29327- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 32728- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 13629- http://www.sevde.de/Pey-ornek/18.htm30- Konyal› Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt,Üçdal Neflriyat, ‹stanbul 1993, s.340
31- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 96/2
32- T›rmizi, ‹mam Ahmed ve Hakim'den; Huccetü'l‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,
Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stan-bul 1998, s. 789
33- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 39834- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte, Muhtasar›Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤Yay›nlar›, Ankara, s.33835- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 13036- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 329/137- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 163/638- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 215/1639- Molla Cami, Nefahatü'l-Üns, çev. Abdulkadir Akçiçek,‹stanbul 1981, s. 325;http://www.aitco.com/~islam/islam/islam-164/trk/nefahat-ul_uns.htm40- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 227/1041- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 227/942- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 364/743- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 450/1044- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.33045- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 14. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.41746- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 470/547- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 31748- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 31749- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 32850- ‹bni Kesir, Sire, 4:194-195; Salih Suruç, Kainat›n EfendisiPeygamberimizin Hayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.50751- ‹bn H›bban; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul1998, s. 11152- ‹bn H›bban, Hakim; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'uUlum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi,‹stanbul 1998, s. 111-11253- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 2454- Tirmizi, Birr 61, (2001); Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercümeve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤ Yay›nlar›,Ankara, s.2855- Ebu davud, Edeb 120, (5116); Tirmizi, Menak›b (3950,3951); Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.2956- Buhari, Libas 5; Müslim, Libas 49, (2088); Kütüb-i Sitte,Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan, 15. cilt,Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 3257- Muslim, Birr 56; Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi,Prof. Dr. ‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.35758- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 17/1559- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 242/260- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte,Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahimCanan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.338
NNoottllaarr
Harun Yahya (Adnan Oktar)
285
61- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 184/462- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 42/463- Acluni, Keflfu'l-Hafa' II, 21864- ‹bn Hiflam, Ebu Muhammed Abdulmelik, (v.218/834),es-Siretü'n-Nebeviyye, Daru't-Turasi'l-Arabiyye, Beyrut,1396/1971, IV/241-242; Hamidullah, el-Vesaik, s.154-155,No.96-97; Yrd. Doç. Dr. Orhan Atalay, Do¤u-Bat›Kaynaklar›nda Birlikte Yaflama, Gazeteciler ve Yazarlar Vakf›Yay›nlar›, ‹stanbul, 1999, s.9565- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 7. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.32766-Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul veMecma'iz-zevaid, ‹mam Muhammed Bin Muhammed binSüleyman er-Rudani, 5. cilt, ‹z Yay›nc›l›k, s. 3167- Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman ZekiMollamehmeto¤lu, Yunus Emre Yay›nevi, ‹stanbul, 4.cilt,s.20168- Hz. Ebu Tufeyl (ra),G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz ElHadis, 1. cilt, Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1997, 519/169- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 2.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s. 7-870- Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman ZekiMollamehmeto¤lu, Yunus Emre Yay›nevi, ‹stanbul, IV.cilt, s.21071- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 18-1972- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 18-22-2373- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 28-2974- Hz. Ali (ra), G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1997, s. 519/475- Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 82076- ‹bni Sa'd, Tabakat, I, 230-231; Taberani, el-Mu'cem'ül-Kebir, IV, 49, nu:3605, VII, 105, nu:6510; Hakim, el-Müstedrek, III, 9-10; Beyhaki, Delail'ün-Nübüvve, I, 276-284;‹bn'Asakir, Tarihu Medineti Dumeflk, III, 314-336, Prof. Dr.Ali Yard›m, Peygamberimizin fiemaili, Damla Yay›nevi, 3Bask›, ‹stanbul, 1998, s.4877- Ahmed Cevdet Pafla, K›sas-› Enbiya, IV. Cüz, KanaatMatbaas›, ‹stanbul 1331, s. 364-36578- Tirmiz›'nin fiemail isimli kitab›n›n tercümesinden, Prof.Dr. Ali Yard›m, Peygamberimizin fiemaili, Damla Yay›nevi, 3Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 7379- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 3680- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 3881- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976,, s. 4282- Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 82083- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 3684- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 4985- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 5086- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 5087- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara,1976, s. 5188- Ali el-Kari, Cem'ul-Vesail fi fierh'ifl- fiemail, ‹stanbul, s. 96-97
89- Ebu Davud, Sünen, IV, 74, nu:4062 90- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1997, 519/1691- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed,
fiemail-i fierife, 1. cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s. 5892- ‹bn Adiyye el-Kamil; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali,‹hya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, HuzurYay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 67993- ‹bn Adiyye el-Kamil; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali,‹hya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, HuzurYay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 67994- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 7. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 20895- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 7. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 20896- Buhari, et-Tarih'ul-Kebir, I, 382, nu:122297- Buhari, el-Cami'us-Sahih, VII, 33; ‹bn Mace, Sünen, II,1192, nu:360598- Nesai, Zinet 83, (8, 196), Prof. Dr. Ali Yard›m,Peygamberimizin fiemaili, Damla Yay›nevi, 3 Bask›, ‹stanbul,1998, s. 11999- Muvatta, Libas 1, (2, 910); Kütüb-i Sitte, Muhtasar›Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤Yay›nlar›, Ankara, s. 64-65100- Ebu Davud., Libas 8, (4037); Kütüb-i Sitte, Muhtasar›Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤Yay›nlar›, Ankara, s.69101- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s. 85102- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s. 88103- Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman ZekiMollamehmeto¤lu, Yunus Emre Yay›nevi, ‹stanbul, 3.cilt, s.283104- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s. 94105- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.98106- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.99107- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.154108- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.155109- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.114-117110- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.157111- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.158112- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 541/1113- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 541/2114- Tirmiz›'nin fiemail isimli kitab›n›n tercümesinden; Prof.Dr. Ali Yard›m, Peygamberimizin fiemaili, Damla Yay›nevi, 3Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 66-67115- Ahmed Cevdet Pafla, K›sas-› Enbiya, IV. Cüz, KanaatMatbaas›, ‹stanbul 1331, s. 364-365; Prof. Dr. Ali Yard›m,Peygamberimizin fiemaili, Damla Yay›nevi, 3. Bask›, ‹stanbul,1998, s. 51 116- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s. 160117- Et-Tirmizi ‹mam Ebu ‹'sa Muhammed, fiemail-i fierife, 1.cilt, Hilal Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.163118- Taberani, Hakim; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'uUlum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi,‹stanbul 1998, s. 800, 119- El Fevaid, Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'uUlum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, HuzurYay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 800 120- Ebu Davud, Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali,‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk›Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 800121- Buhari, Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali,
Hazreti Muhammed (sav)
286
‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, HuzurYay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 800 122- T›rmizi; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul1998, s. 800123- T›rmizi; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul1998, s. 800124- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 521/4125- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 545/4126- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 545/5127- ‹bn Sa'd Tabakat, I, 398-399; Mecme'uz Zevaid, VIII, 282;el-Metalib'ül-Aliye, IV , 25; Behcet'ül Mehafil, II, 254; Prof.Dr. Ali Yard›m, Peygamberimizin fiemaili, Damla Yay›nevi, 3.Bask›, ‹stanbul, 1998, s.280128- Buhari, 1/503; Müslim, 2/257; ‹bn-i Kesir,Peygamberimizin fiemaili, Mucizeleri, Çelik Yay›nevi, s. 46129- ‹bn-i Kesir, Prof. Dr. Ali Yard›m, Peygamberimizin fiemaili,Damla Yay›nevi, 3 Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 51130- Ahmed Cevdet Pafla, K›sas-› Enbiya, IV. Cüz, KanaatMatbaas›, ‹stanbul 1331, s.364-365131- Beyhaki, Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul1998, s. 802 132- Ebbufleyh, Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'uUlum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi,‹stanbul 1998, s. 803133- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 552/7134- Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 803135- Ebuflfleyh, Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'uUlum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi,‹stanbul 1998, s. 803 136- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 552/11137- Ebu Davud, III, 496-497, nu: 3840; Nesai, VII, 207-209;Prof. Dr. Ali Yard›m, Peygamberimizin fiemaili, DamlaYay›nevi, 3 Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 219138- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 552/5139- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 549/1140- Buhari ve Müslimde ayn› anlamda rivayetler yer al›r.Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 804 141- Haydar Hatipo¤lu, Sünen-i ‹bni Mace Tercemesi ve fierhi,Kahraman Yay›nlar›, 9. cilt, ‹stanbul 1983, s. 62 142- Haydar Hatipo¤lu, Sünen-i ‹bni Mace Tercemesi ve fierhi ,Kahraman Yay›nlar›, 9. cilt, ‹stanbul 1983, s. 70143- Haydar Hatipo¤lu, Sünen-i ‹bni Mace Tercemesi ve fierhi,Kahraman Yay›nlar›, 9. cilt, ‹stanbul 1983, s. 209144- Haydar Hatipo¤lu, Sünen-i ‹bni Mace Tercemesi ve fierhi,Kahraman Yay›nlar›, 9. cilt, ‹stanbul 1983, s. 213145- Haydar Hatipo¤lu,Sünen-i ‹bni Mace Tercemesi ve fierhi,Kahraman Yay›nlar›, 9. cilt, ‹stanbul 1983, s. 73146- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 521/15147- Ar›zat'ül Ahzevi fierhu Sünen'it Tirmizi, VIII, 89-90,Prof. Dr. Ali Yard›m, Peygamberimizin fiemaili, DamlaYay›nevi, 3 Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 255, 148- Prof. Dr. Ali Yard›m, Peygamberimizin fiemaili, DamlaYay›nevi, 3 Bask›, ‹stanbul, 1998, s.261
149- G. Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 521/17
150- G. Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1997, 521/18
151- Haydar Hatipo¤lu, Sünen-i ‹bni MaceTercemesi ve fierhi, Kahraman Yay›nlar›, 9.
cilt, ‹stanbul 1983, s. 75152- Konyal› Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt,Üçdal Neflriyat, ‹stanbul 1993, s.64-65153- ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt, HuzurYay›nevi, ‹stanbul 1998, s.16154- ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 1. cilt, HuzurYay›nevi, ‹stanbul 1998, s.295155- Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 795-796156- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s. 33157- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s.34158- Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s.801159- Bezzar, Ebu Yala, Taberani; Huccetü'l ‹slam ‹mamGazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle,Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s. 111160- Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998,, s.444161- Tirmizi; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul1998, s.814162- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s. 33163- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s. 33164- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s.33165- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s.34166- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s.34167- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s.33168- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s.32169- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s. 32170- Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s.459171- Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt,Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s.443172- Tirmizi, ibni-mace; ‹mam Gazali, Huccetü'l ‹slam ‹mamGazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 4. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle,Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998, s.570173- Konyal› Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt,Üçdal Neflriyat, ‹stanbul 1993, s.304174- Konyal› Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt,Üçdal Neflriyat, ‹stanbul 1993, s.260175- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 209176- Buhari ve Müslim; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'uUlum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi,‹stanbul 1998, s. 152177- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof.Dr. ‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›,Ankara, s.239178- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi,Prof. Dr. ‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤Yay›nlar›, Ankara, s.239
Harun Yahya (Adnan Oktar)
287
179- Buhari ve Müslim; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'uUlum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi,‹stanbul 1998, s. 315180- Tirmizi; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul1998, s. 425181- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.448182- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.450183- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.450-51184- http://www.diyanetvakfi.dk/cocuk/hikaye/cocuk-sevgisi/cocuksevgisi.htm185- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.209186- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usulve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s.135187- ‹mam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, Büyük Hadis Külliyat›, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usulve Mecma'iz-zevaid, cilt 5, ‹z Yay›nc›l›k, s.136188- Kütüb-i Sitte Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahimCanan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.519189- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 508190- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 508191- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 509192- Haydar Hatipo¤lu, Sünen-i ‹bni Mace Tercemesi ve fierhi,Kahraman Yay›nlar›, 9. cilt, ‹stanbul 1983, s. 82193- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 510194- Konyal› Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 2. cilt,Üçdal Neflriyat, ‹stanbul 1993, s.411195- http://www.sevde.de/Pey-ornek/peygamberimizin-ahlaki.htm196- Müslim, Fezail 80, (2329); Kütüb-i Sitte, Muhtasar›Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤Yay›nlar›, Ankara, s.369197- Vesail, Ebvab-› Ahkam-ül-Evlad, 4.bab, 4.haber-Meflkiniden naklen; Hüseyin Hatemi, ‹lahi Hikmette Kad›n,Birleflik Yay›nc›l›k, 4. bask›, ‹stanbul, 1999, s. 72198- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.511199- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.508200- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.507201- Müsned, 4:194; Müslim, 4:1807, Kütüb-i Sitte, Muhtasar›Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤Yay›nlar›, Ankara, s. 506-507202- http://www.sevde.de/Pey-ornek/peygamberimizin-ahlaki.htm203- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997,13/10204- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.498205- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.512206- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.512207- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.515208- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.
‹brahim Canan, 2. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s.506209- Hasan B. Süfyan Müsnedi'nde aktar›lm›flt›r;
Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2.cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stan-
bul 1998, s.105
210- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 531/7211- Ebu Davud., nikah 39, (21347); Tirmizi. Nikah 42, (11407);Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahimCanan, 16. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 66212- Müslim, Rada 46, (1462); Kütüb-i Sitte, Muhtasar›Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan, 16. cilt, Akça¤Yay›nlar›, Ankara, s. 68213- Müslim, Rada 64, (1467); Nesai, Nikah 15, (6,69); Kütüb-iSitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr. ‹brahim Canan,15. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 514214- Nesai, Tirmizi ve Hakim'in de yaklafl›k anlamda rivayet-leri vard›r.; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din,2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul 1998,s.105215- Tirmizi; Huccetü'l ‹slam ‹mam Gazali, ‹hya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. S›tk› Gülle, Huzur Yay›nevi, ‹stanbul1998, s.10216- Warren Treadgold, A History of the Byzantine State andSociety, Stanford University Press, 1997, s. 287-299217- Warren Treadgold, A History of the Byzantine State andSociety, Stanford University Press, 1997, s. 287-299218- Elmal›l› Hamdi Muhammed Yaz›r, Kuran-› Kerim Tefsiri,http://www.kuranikerim.com/telmalili/isra.htm219- ‹mam Taberi, Taberi Tefsiri, 5. cilt, Ümit Yay›nc›l›k, ‹stan-bul, s. 2276,220- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 420221- H.U. Rahman, ‹slam Tarihi Kronolojisi, Birleflik Yay›nc›l›k,‹stanbul 1995, s. 70-71222- Kütüb-i Sitte, Muhtasar› Tercüme ve fierhi, Prof. Dr.‹brahim Canan, 15. cilt, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara, s. 416223- http://www.mustakiim.de/Islam/Islam%20Tarihi/bil-gi5.htm224- http://www.mustakiim.de/Islam/Islam%20Tarihi/bil-gi5.htm225- M.G.S. Hodgson, ‹slam'›n Serüveni, 1. cilt, ‹z Yay›nc›l›k,‹stanbul, 1993, s.61226- Taberi, 1:260; Taberi, 3:91, ‹nsanü'l-Uyun, 3:292, SalihSuruç, Kainat›n Efendisi Peygamberimizin Hayat›, Yeni AsyaYay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s.223227- Taberi, 3/91, Salih Suruç, Kainat›n EfendisiPeygamberimizin Hayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.223228- ‹bn'i Sad, Tabakat, 1:260, Salih Suruç, Kainat›n EfendisiPeygamberimizin Hayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.223229- Taberi, 1:260; Taberi, 3:91, ‹nsanü'l-Uyun, 3:292, SalihSuruç, Kainat›n Efendisi Peygamberimizin Hayat›, Yeni AsyaYay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s.223230- Taberi, 3/91, Salih Suruç, Kainat›n EfendisiPeygamberimizin Hayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.223-224231- Taberi, 3/91, Salih Suruç, Kainat›n EfendisiPeygamberimizin Hayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.224232- Taberi, 3/91, Salih Suruç, Kainat›n EfendisiPeygamberimizin Hayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.224233- ‹bni Sa'd, Tabakat, 1:260, Salih Suruç, Kainat›n EfendisiPeygamberimizin Hayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.225234- Taberi, 3/91, Salih Suruç, Kainat›n EfendisiPeygamberimizin Hayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.225235- Cevdet Pafla, K›sas-› Enbiya ve Tevanih-i Hülefa, 1:182,Salih Suruç, Kainat›n Efendisi PeygamberimizinHayat›, Yeni Asya Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998,s.225236- H.G. Wells, A Short History of theWorld,http://www.bartleby.com/86/41.html;http://www.encyclopedia.com/printable-
Hazreti Muhammed (sav)
288
new/25555.html237- Suyuti, Cami'üs Sagir, 3/211; Ahmed bin Hanbel,Müsned, 2/492238- ‹mam fiarani, Ölüm-K›yamet- Ahiret ve Ahir ZamanAlametleri, Bedir Yay›nevi, ‹stanbul, s.454239- H. Akda¤ – M. Sevgili, Son Zamanlarla ‹lgili Hadisler,Tekin Kitabevi, 1986, s. 85; Kitabül Burhan Fi AlametilMehdiyyil Ahir Zaman (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri),Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1986, s. 27240- Ali bin Hüsamüddin, Kitabül Burhan Fi AlametilMehdiyyil Ahir Zaman (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri),Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1986, s. 38241- ‹mam fiarani, Ölüm-K›yamet- Ahiret ve Ahir ZamanAlametleri, Bedir Yay›nevi, ‹stanbul, s. 440242- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 448/8; ‹mam-› fia'rani, ÖlümK›yamet ve Dirilifl, Pamuk Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s. 480243- H. Akda¤ – M. Sevgili, Son Zamanlarla ‹lgili Hadisler,Tekin Kitabevi, 1986, s. 97244- ‹mam-› fia'rani, Ölüm K›yamet ve Dirilifl, PamukYay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s. 468245- Ali bin Hüsamüddin, Kitabül Burhan Fi AlametilMehdiyyil Ahir Zaman (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri),Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1986, s.59246-Sahih-i Müslim, 11/320247- Riyazü's Salihin, 3/332248- ‹smail Mutlu, K›yamet Alametleri, Mutlu Yay›nc›l›k,‹stanbul, 1999, s.138249- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El KavlulMuhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s.47250- ‹mam fiarani, Ölüm-K›yamet- Ahiret ve Ahir ZamanAlametleri, Bedir Yay›nevi, ‹stanbul, s.440251- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El KavlulMuhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s. 54252- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El KavlulMuhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s. 54253- Ali bin Hüsamüddin, Kitabül Burhan Fi AlametilMehdiyyil Ahir Zaman (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri),Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1986, s.32254- ‹mam Rabani, Mektubat-› Rabbani, Çev. AbdulkadirAkçiçek, ‹stanbul Da¤›t›m A.fi., ‹stanbul, 2/1170255- Ali bin Hüsamüddin, Kitabül Burhan Fi AlametilMehdiyyil Ahir Zaman (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri),Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1986, s.35256- ‹smail Mutlu, K›yamet Alametleri, Mutlu Yay›nc›l›k,‹stanbul, 1999, s.166257- ‹mam fiarani, Ölüm-K›yamet- Ahiret ve Ahir ZamanAlametleri, Bedir Yay›nevi, ‹stanbul, s.461258- Necati Özfatura, Kurtlar Sofras›nda Ortado¤u, Ad›mYay›nc›l›k, 1983, s.175259- Hürriyet, 23 Ocak 1991260- Necati Özfatura, Kurtlar Sofras›nda Ortado¤u, Ad›mYay›nc›l›k, 1983, s.175261- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El KavlulMuhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s. 47262- Ali bin Hüsamüddin, Kitabül Burhan Fi AlametilMehdiyyil Ahir Zaman (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri),Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1986, s.26263- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El KavlulMuhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s. 49264- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El Kavlul
Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s.
49265- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1997, 476/11266- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1.
cilt, Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1997, 187/2267- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, GoncaYay›nevi, ‹stanbul, 1997, 277/6268- ‹mam-› fia'rani, Ölüm K›yamet ve Dirilifl, PamukYay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s. 468269- Buhari, Fiten, 25; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/313270- Buhari, Fiten, 25; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/313271- H. Akda¤ – M. Sevgili, Son Zamanlarla ‹lgili Hadisler,Tekin Kitabevi, 1986, s. 95272- ‹mam-› fia'rani, Ölüm K›yamet ve Dirilifl, PamukYay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s.471273- ‹mam-› fia'rani, Ölüm K›yamet ve Dirilifl, PamukYay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s.471274- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El KavlulMuhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s.53275- Ali bin Hüsamüddin, Kitabül Burhan Fi AlametilMehdiyyil Ahir Zaman (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri),Gonca Yay›nevi, ‹stanbul, 1986, s.69276- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El KavlulMuhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s. 43277- Heytemi Ahmet ‹bn-i Hacer-i Mekki, El KavlulMuhtasar Fi Alamatil Mehdiyyil Muntazar (BeklenenMehdi'nin Alametleri), fiafak Yay›nevi, Manisa, 1985, s. 43278- M. Encarta Encyclopedia 2000, “Aging”279 - Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution and TheOrigin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s. 2280- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936) New York,Dover Publications, 1953 (Reprint), s.196281- “New Evidence on Evolution of Early Atmosphere andLife”, Bulletin of the American Meteorological Society, c. 63,Kas›m 1982, s. 1328-1330282- Stanley Miller, Molecular Evolution of Life: Current Statusof the Prebiotic Synthesis of Small Molecules, 1986, s. 7283- Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998, s. 40284- Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth, ScientificAmerican, c. 271, Ekim 1994, s. 78285- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile ofthe First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 189286- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile ofthe First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 184287- B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The BannerOf Truth Trust, 1988.288- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile ofthe First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 179289- Derek A. Ager, “The Nature of the Fossil Record”,Proceedings of the British Geological Association, c. 87,1976, s. 133290- Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New York:Pantheon Books, 1983. s. 197291- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York:Toplinger Publications, 1970, s. 75-94; Charles E. Oxnard,“The Place of Australopithecines in Human Evolution:Grounds for Doubt”, Nature, c. 258, s. 389292- J. Rennie, “Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr”,Scientific American, Aral›k 1992293- Alan Walker, Science, c. 207, 1980, s. 1103; A. J. Kelso,Physical Antropology, 1. bask›, New York: J. B. Lipincott Co.,1970, s. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, c. 3, Cambridge:Cambridge University Press, 1971, s. 272294- Time, Kas›m 1996295- S. J. Gould, Natural History, c. 85, 1976, s. 30296- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York:Toplinger Publications, 1970, s. 19297- Richard Lewontin, “The Demon-Haunted World”, TheNew York Review of Books, 9 Ocak 1997, s. 28298- Malcolm Muggeridge, The End ofChristendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980,s.43