gİrİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 michael hardt ve antonio negri,...

245
i İÇİNDEKİLER i GİRİŞ 1 Amerikan İmparatorluğu Tezleri 2 Amerikan Hegemonyası Tezleri 9 Amerikan Hegemonyası, Orta Doğu ve Kuzey Irak 22 Orta Doğu’nun ABD İçin Önemi 22 ABD’nin Orta Doğu Politikasında Kuzey Irak’ın Yeri 29 BİRİNCİ BÖLÜM: ÖRTÜLÜ OPERASYON DÖNEMİ: 1945–1989 YILLARI ARASINDA ABD’NİN KUZEY IRAK POLİTİKASI 33 A. Kürt Hareketinin Doğuşu ve Dış Güçlerle İlişkileri 33 B. 1945-1958 Yılları Arasında ABD ve Kuzey Irak 39 1. 1945-58 Arasında ABD’nin Orta Doğu Politikası ve Irak’ın Yeri 39 2. 1945–58 Döneminde ABD ve Kuzey Irak 42 C. Örtülü Operasyonlar Dönemi: 1958–1975 Yılları Arasında ABD ve Kuzey Irak 45 1. 1958-75 Arası Dönemde ABD’nin Orta Doğu Politikası ve Irak 45 2. 1958 –75 Arası Dönemde Irak’ta Kürt Sorunu 48 3. 1958–1975 Döneminde ABD’nin Kuzey Irak Politikası 51 D. “Kendi Kaderine Terk” Dönemi: 1975-1989 Yılları Arasında ABD ve Kuzey Irak 66

Upload: others

Post on 25-Dec-2019

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

i

İÇİNDEKİLER i

GİRİŞ 1

Amerikan İmparatorluğu Tezleri 2

Amerikan Hegemonyası Tezleri 9

Amerikan Hegemonyası, Orta Doğu ve Kuzey Irak 22

Orta Doğu’nun ABD İçin Önemi 22

ABD’nin Orta Doğu Politikasında Kuzey Irak’ın Yeri 29

BİRİNCİ BÖLÜM: ÖRTÜLÜ OPERASYON DÖNEMİ:

1945–1989 YILLARI ARASINDA ABD’NİN KUZEY IRAK POLİTİKASI 33

A. Kürt Hareketinin Doğuşu ve Dış Güçlerle İlişkileri 33

B. 1945-1958 Yılları Arasında ABD ve Kuzey Irak 39

1. 1945-58 Arasında ABD’nin Orta Doğu Politikası ve Irak’ın Yeri 39

2. 1945–58 Döneminde ABD ve Kuzey Irak 42

C. Örtülü Operasyonlar Dönemi:

1958–1975 Yılları Arasında ABD ve Kuzey Irak 45

1. 1958-75 Arası Dönemde ABD’nin Orta Doğu Politikası ve Irak 45

2. 1958 –75 Arası Dönemde Irak’ta Kürt Sorunu 48

3. 1958–1975 Döneminde ABD’nin Kuzey Irak Politikası 51

D. “Kendi Kaderine Terk” Dönemi:

1975-1989 Yılları Arasında ABD ve Kuzey Irak 66

Page 2: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

ii

İKİNCİ BÖLÜM: “IRAK’IN KUZEYİNDEN KUZEY IRAK’A DÖNÜŞÜM”

1991-2001 ARASI ABD’NİN KUZEY IRAK POLİTİKASI 72

A. 1991-1998 Yılları Arası ABD’nin Orta Doğu Politikası ve Irak 73

1. 1991-1998 Arası Dönemde ABD’nin Orta Doğu Politikası 76

a. Körfez Savaşı 76

b. Körfez Savaşı Sonrası ABD’nin Orta Doğu Politikası’nın

Ana Hatları 80

c. Clinton Dönemi ve Çifte Çevreleme Politikası 82

d. Çevrelemenin Araçları ve ABD’nin Irak Politikası 88

1. Iraklı Muhalif Gruplar 88

2. Irak’a Uygulanan Uluslararası Ambargo 92

3.Uçuşa Yasak Bölgeler 94

4. Silah Denetimi 97

2. İnsani Yardımdan Çevreleme Aracına Dönüşüm:

1991-1998 Arasında ABD’nin Kuzey Irak Politikası 100

a. 1991-1998 Arasında Kuzey Irak’taki Gelişmeler 100

1. De Facto Devletin İnşası 101

2. Türkiye’nin Rolü 105

3. Kürtler Arasındaki Çatışmalar 109

b. 1991-1998 Yılları Arasında ABD’nin Kuzey Irak Politikası 112

B. 1998-2001 Arasında ABD ve Kuzey Irak 118

1. Çifte Çevrelemenin Sonu ve ABD’nin Irak Politikası 118

a. Ambargo 121

b. Silah Denetimi 123

Page 3: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

iii

c. Saddam’ı Devirme ve Irak’ı Çevreleme Arasında

Muhalif Gruplar 126

2. 1998’den 2001’e Kadar ABD’nin Kuzey Irak Politikası 130

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ORTA DOĞU’DA STATÜKOCULUKTAN

REVİZYONİZME KAYIŞ: 2001’DEN GÜNÜMÜZE ABD’NİN

KUZEY IRAK POLİTİKASI 136

A. 11 Eylül Sonrası ABD’nin Orta Doğu Politikası:

Statükoculuktan Revizyonizme 136

1. 1990’ların Mirası 137

a. Bölgesel Dinamikler 137

1. İdeolojik Sorunlar 137

i. Küreselleşmenin Yarattığı Baskı 137

ii. Pan Arabizm’in İçine Düştüğü Bunalım 139

2. Siyasal Sorunlar 142

b. ABD’nin Orta Doğu Politikasındaki Hataları 145

2. Bush Yönetimi, 11 Eylül ve Orta Doğu’da Değişim 149

a. 11 Eylül’e Kadar Bush Yönetiminin Irak Politikası 149

b. 11 Eylül’den Sonra Bush Yönetimi’nin Irak Politikası 152

c. Orta Doğu’da Değişim ve Büyük Orta Doğu Projesi 155

B. 2001’den İtibaren ABD’nin Kuzey Irak Politikası 158

1. Irak’ın İşgaline Hazırlık Aşamasında ABD ve Iraklı Kürtler 158

2. Irak’ın İşgali’nden Sonra ABD ile Iraklı Kürtler Arasındaki İlişkiler 167

a. ABD Perspektifinden Iraklı Kürtler ile İlişkiler 167

Page 4: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

iv

b. Iraklı Kürtlerin Perspektifinden ABD ile İlişkiler 179

SONUÇ 189

KAYNAKLAR 203

ÖZET 238

SUMMARY 240

Page 5: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

1

GİRİŞ

1970’lerin ortalarında Amerikan üstünlüğünün sorgulandığı bir ortamda

başgösteren hegemonya tartışmaları, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte yeni bir

boyut kazanmıştır.1 İki kutupluluğun sona erdiği ve ABD’nin tek süper güç olarak

kaldığı bu dönemde, uluslararası sistemin yapısı ve bu sistem içinde ABD’nin

konumunun geleceği hakkında bir tartışma başlamıştır. Bazı yazarlar uluslararası

sistemin artık tek kutuplu olduğunu, ABD’nin tek süper güç olarak kaldığını,

kendisinden önce hiçbir devletin bu güce erişemediğini ve bundan sonra onu yıkacak

bir gücün ortaya çıkamayacağını savunmuşlardır.2 Bu görüşün karşısındakiler ise tek

kutupluluğun uzun sürmeyeceğini, Amerikan üstünlüğünü dengelemek için ittifaklar

kurulacağını ve yeni dönemin istikrarlı olmayacağını ileri sürmüşlerdir.3 Bu tartışma

1990’ların başından 11 Eylül 2001’e kadar tek kutupluluk, istikrar, dengeleme,

Amerikan üstünlüğü ve hegemonya kavramları çerçevesinde sürmüştür.4

1 Atila Eralp, “Hegemonya” içinde Devlet Ötesi: Uluslararası İlişkilerde Temel Kavramlar (der) Atila Eralp, Ankara, İletişim Yayınları, 2006, s. 158. 2 Charles Krauthammer, “The Unipolar Moment,” Foreign Affairs, Cilt. 70, Sayı. 1, Kış 1990-91, ss. 23-33; Francis Fukuyama, The End of History and the Last Man, New York, Free Press, 1992. 3 Christopher Layne, “The Unipolar Illusion: Why New Great Powers Will Rise,” International Security, Cilt. 17, Sayı. 4, Bahar 1993, ss.5-51; Kenneth Waltz, “The Emerging Structure of International Relations,” International Security, Cilt.18, Sayı. 2, Sonbahar 1994, ss. 44-79; Ayrıca bkz. Joseph Nye Jr., “American Strategy after Bipolarity,” International Affairs, Cilt 66, Sayı 3, Temmuz 1990, ss. 513-521. 4 Tartışmalar için bkz. William Wohlforth, “The Stability of a Unipolar World,” International Security, Cilt 24, Sayı 1, Yaz 1999, ss. 5-41; Charles Kupchan, “After Pax Americana: Benign Power, Regional Integration, and the Sources of a Stable Multipolarity,” International Security, Cilt 23, Sayı 2, Sonbahar 1998, ss. 40- 79; Barry Posen ve Andrew L. Ross, “Competing Visions for U.S Grand Strategy,” International Security, Cilt 21, Sayı 2, Kış 1996/97, ss.5-54; John Ikenbery, “Institutions, Strategic Restraints, and the Persistence of Postwar Order,” International Security, Cilt 23, Sayı 3, Kış 1998/99, ss. 43-78; Robert Gilpin, “ The Rise of American Hegemony,” Two Hegemonies: Britain 1846-1914 and the United States 1941-2001, (der) Patrick Karl O’Brien ve Armand Clesse, Aldershot, Ashgate Publishing, 2002, s. 165-182.; Robert Kagan, “Benevolent Empire,” Foreign Policy, Sayı 111, Yaz 1998 24-35; Samuel Huntington, “The Lonely Superpower,” Foreign Affairs, Cilt 78, Sayı 2, Mart/Nisan 1999, ss.35-49.

Page 6: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

2

11 Eylül’den sonra ise ABD’nin küresel sistemdeki konumu ve uluslararası

sistemin doğası hakkındaki tartışma, yeni muhafazakârların Amerikan siyasetindeki

etkinliği, Bush Yönetimi’nin ulusal güvenlik stratejisi ve dış politikadaki

uygulamalarıyla (Şer Ekseni’nin ilanı, Afganistan ile Irak’ın işgali ve Kyoto

Protokolü karşısındaki tutumu gibi) yeni bir döneme girmiştir. Bu dönemde yapılan

yayınların çoğunun ana tartışması ABD’nin bir imparatorluk mu yoksa hegemon bir

güç mü olduğudur. Bazı örneklerde hegemonya ve imparatorluk aynı anlama gelen

kavramlar olarak birbirinin yerine kullanılmasına rağmen literatürdeki tartışmanın

genel olarak ABD’yi bir imparatorluk olarak görenler ile ABD’yi bir hegemon güç

olarak görenler arasında gerçekleştiği söylenebilir.

Amerikan İmparatorluğu Tezleri

Küresel sistemde yeni bir emperyal düzen oluştuğu ve ABD’nin bir

imparatorluğa dönüştüğü düşüncesi temelde iki farklı akım tarafından temsil

edilmektedir. Ancak, bu akımların emperyal düzen ve imparatorluk kavramlarından

anladıkları şeyler birbirinden büyük ölçüde farklıdır.

Yeni emperyal düzen ve imparatorluğun ne olduğuna ilişkin yaklaşımlardan

birisi, ulus devlet çağının sona erdiği ve küresel sermayenin dünyanın tamamını

kapsamaya yönelik bir şebeke kurmaya çalıştığı şeklindeki Marksist görüşe

dayanmaktadır. Buna göre, küreselleşme çağında ulus devletlerin emperyal

politikaları kapitalizmin geldiği aşamayla uyuşmamaktadır. Sermaye artık ulusların

sınırlarıyla sınırlı değildir. Ulusötesi sermaye çağında kapitalist sınıfın çıkarları

dünyanın her köşesine dağılmıştır. Bu nedenle, sermaye sahipleri her hangi bir ulus

Page 7: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

3

devletin çıkarlarıyla aynı çıkarlara sahip değildir.5 Bu olgu, küresel kapitalizmin

savunucusu olan ABD için de geçerlidir. Sermaye birikiminin küresel dinamikleri

ulusal dinamiklerden ağır bastığından, devletler ulusötesi sermaye tarafından kontrol

edilmekte ve onun adına hareket etmektedirler.6

Bu görüşün en önemli temsilcileri olarak kabul edilebilecek Hardt ve Negri,

“İmparatorluk” adlı kitaplarında yaklaşımlarını açıklamışlardır.7 Hardt ve Negri'ye

göre küreselleşen sermaye hiçbir engel tanımamaktadır ve ulus-devletlerin çağı

kapanmaktadır. Bu nedenle, geçmişin kavramlarıyla üretilen emperyalizm ve ona

bağlı olarak üretilen emperyalist teoriler küresel sistemi açıklamakta yetersiz

kalmaktadır. Yazarlar bu görüşleriyle, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında

uluslararası sistemi ve ABD’nin gücünü emperyalizm teorisiyle açıklamaya

çalışanlara karşı çıkmaktadır.8 Hardt ve Negri’ye göre imparatorluk kavramı temelde

sınırların yokluğu ile tanımlanmalıdır.9 İmparatorluk merkezi olmayan, belli bir

5 William Robinson, A Theory of Global Capitalism: Production, Class and State in a Transnational World, Baltimore, John Hopkins University Pres, 2004, s. 10’dan alıntılayan Doug Stokes, “The Heart of Empire? Theorising US Empire in an era of Transnational Capitalism,” Third World Quarterly, Cilt 26, Sayı 2, 2005, s. 227. 6 Stokes, 2005, s. 228. 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ın eleştirdiği emperyalizm kavramının savunucuları olan yazarlardan ön plana çıkanlar olarak James Petras, David Harvey ve Giovanni Arrighi sayılabilir. Petras, birçok çalışmasında ABD’nin emperyalist bir devlet olduğunu ve bir imparatorluk arayışında olduğunu ileri sürmektedir. Bunlardan birisi için bkz. James Petras, İmparatorluk mu? Cumhuriyet mi? Amerikanın Küresel Gücü ve İç Çürümesi, çev. Neşenur Domaniç, İstanbul, Sarmal Yayınları, 1996. Nitekim, sol literatürde Hardt ve Negri’ye en ciddi eleştirilerden birisi yine Petras’tan gelmiştir. James Petras, Empire with imperialism: Review Essay on Michael Hardt and Antonio Negri, 29 Ekim 2001, http://www.rebelion.org/petras/english/negri010102.htm Diğer yandan, ABD’nin Avrupalı emperyalist devletlerden farklı bir yapıya sahip olmasına rağmen Amerikan emperyalizminde topraksallığın dışlanamayacağını ve coğrafi faktörün önemli olduğunu ileri süren ve bu nedenle Hardt ve Negri’den farklı olan en önemli yazarlardan birisi de David Harvey’dir. Harvey’in devletin gücü ve coğrafyanın önemini en önemli çalışması için bkz. David Harvey, New Imperialism, London, Oxford University Pres, 2005, ss. 26-27. Yazarların Arrighi’nin emperyalizm tanımlaması ve ABD’nin konumuna ilişkin eleştirilerine Arrighi de yanıtlar vermiştir. Bu yanıtlardan bazıları için bkz. Giovanni Arrighi, “Lineages of Empire,” Historical Materialism, Cilt 10, Sayı 3, 2002, ss. 3-16; Giovanni Arrighi, “Hegemony Unraveling I,” New Left Review, Cilt 32, Mart Nisan 2005, ss.23-80; Giovanni Arrighi, “Hegemony Unraveling II,” New Left Review, Cilt 33, Mayıs Haziran 2005, ss. 83-116. 9 Hardt ve Negri, 2000, ss. XII-XIII

Page 8: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

4

toprak parçasına sınırlı kalmayan, ulusüstü, ulusal ve yerel organlarından oluşan

egemenlik aygıtına denilir.

Hardt ve Negri, ABD ile geçmişteki diğer imparatorlukları karşılaştırmanın

yanlış olduğunu ne ABD’nin ne de başka bir ulus devletin bir günümüzde

emperyalist projenin merkezi olamayacağını; çünkü emperyalizm çağının sona

erdiğini ileri sürmektedir.10 Bu yazarlar, ABD’nin yeni imparatorluk düzeni içinde

ayrıcalıklı bir konumu olduğunu kabul etmekle birlikte, bu durumun kaynağının

ABD’nin özgün konumundan ve emperyal temellerinden kaynaklandığını ileri

sürmekte; ancak bu temellerin geçmişteki emperyalizmden farklı olduğunu

belirtmektedir.11

ABD’nin bir imparatorluk olduğu düşüncesini savunan ikinci görüş ise

Marksist yaklaşımdan farklı bir çıkış noktasına ve analiz biçimine sahiptir. Özellikle

11 Eylül 2001’den sonra yayınlanan pekçok çalışmada ABD’yi bir imparatorluk

olarak tanımlama veya onu geçmişteki imparatorluklarla karşılaştırma eğilimi

artmıştır.12 ABD’nin bir imparatorluk olarak tanımlanması geçmişte daha çok

Marksist yazarlar arasında yaygın olmasına rağmen 11 Eylül’den sonra Bush

Yönetimi’ne karşı olan liberal çevrelerde de bu eğilimin arttığı görülmektedir.

Yukarıda da belirtildiği gibi bunun üç nedeni olduğu söylenebilir. Birinci neden, yeni

muhafazakâr çevrenin Amerikan karar vericileri üzerindeki etkinliğidir.13 Bush

Yönetimi üzerinde etkili olduğu bilinen yeni muhafazakâr çevrenin ABD’nin

10 s. XIII 11 s. XIV 12 Bu çalışmalar arasında en bilinen ve en çok yankı uyandıranı Niall Ferguson’un kitabıdır. Bkz. Niall Ferguson, Colossus: The Price of America’s Empire, New York, Penguin Press, 2004. 13 Michael Cox, “The Empire’s Back In Town: Or America’s Imperial Temptation–Again,” www.lse.ac.uk/collections/LSEPublicLecturesAndEvents/pdf/20030602t1717z001.pdf

Page 9: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

5

izlemesi gereken yol konusunda geçmişteki büyük imparatorluklarla ABD arasında

yaptıkları karşılaştırmalar ve benzetmeler yapması literatürü etkilemiştir.14

11 Eylül’den kısa bir süre sonra ABD’de yeni muhafazakâr çevrelerin bazı

yayınları (en önemlileri Commentary, The Public Interest, The National Interest,

Weekly Standart) ABD’nin yeni küresel misyonunun ne olması gerektiği hakkında

fikirler içeriyordu. Bu yayınların en bilinenlerinden birisi Max Boot’un Weekly

Standart’da yayınladığı The Case for American Empire yazısıydı. Boot’a göre 11

Eylül olayı Amerikan emperyalizminin bir sonucu olduğu iddia edilmesine rağmen

bu doğru değildi. ABD’nin asıl sorunu emperyalist olmak değil, yeterince

olamamaktı. Bu nedenle ABD’nin daha aktif bir politika izlemesi gerektiğini

savunuyordu.15 İngiliz İmparatorluğu ile ABD’nin sorun yaşadığı bölgeler arasında

(Afrika Boynuzu, Pakistan, Irak gibi) paralellikler olduğunu iddia eden Boot bu

durumun, küresel güç olma çabasının doğal bir sonucu olduğunu ileri sürüyordu.16

Bu yaklaşımı benimseyen ve yazdıklarıyla Bush Yönetimini etkileyen bir

diğer önemli isim ise Robert Kaplan’dır. Kaplan, ABD ile diğer güçler arasındaki

ilişkileri tanımlarken ABD dışında kalan devletlerin güçsüzlüğünden ve uluslararası

politikada bir güç unsuru oluşturamadığını ileri sürmektedir. Kaplan ABD’nin dış

politikasını ve küresel stratejisini belirlerken Roma, Yunan ve İngiliz

14 Ivan Eland, “The Empire Strikes Out The “New Imperialism” and Its Fatal Flaws,” Policy Analysis, Sayı 459, 26 Kasım 2002, ss.1-27; William Pfaff, “The Question of Hegemony,” Foreign Affairs, Cilt 80, Sayı 1, Ocak/Şubat 2001, ss. 221-233; Steven Hurst, ‘Myths of Neoconservatism: George W. Bush’s “Neo-conservative” Foreign Policy Revisited’, International Politics, Cilt. 42, Sayı 1, Mart 2005, ss. 75-96; Claes G. Ryn, “The Ideology of American Empire” Orbis, Yaz 2003, ss. 383-397; Rainer Rilling “American Empire” as Will and Idea http://www.globalpolicy.org/empire/analysis/2003/03americanempireaswillandidea.pdf;Gary Dorrien, “‘Benevolent Global Hegemony’:William Kristol and the Politics of American Empire, Logos, Cilt 3, Sayı.2, Bahar 2004, http://www.logosjournal.com/issue_3.2/dorrien.htm 15 Max Boot “The Case for American Empire,” Weekly Standard, 15 Ekim 2001 http://www.weeklystandard.com/Utilities/printer_preview.asp?idArticle=318 16 Boot, a.g.e.

Page 10: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

6

imparatorluklarından ders alması gerektiğini belirtmiştir.17 ABD’nin tek süper güç

olarak dünyanın sorunlu bölgelerine barış götürmesi gerektiğini ileri süren Kaplan’ın

bu yaklaşımı özellikle 11 Eylül’den sonra ABD’de birçok çevre arasında tartışma

yaratmış ve üzerine değerlendirmeler yapılmıştır.18

Boot ve Kaplan’a ek olarak bu gruba yakın bir tarihçi olarak bilinen Niall

Ferguson’un imparatorluk hakkında çalışmaları da literatürü etkilemiştir. Ferguson’a

göre, imparatorluk sadece bir devletin başka devletlerin topraklarını doğrudan

yönetimi anlamına gelmez. İmparatorluk, daha çok dünyanın tümünü etkileyen bir

kurallar bütünüdür.19 Ferguson, ticaret serbestîsi, denizlerin açıklığı, değerlerin

yayılması gibi kurallar yoluyla bugün imparatorlukların yaşadığını ve dolaylı

yönetimin de imparatorluğun bir biçimi olduğunu ileri sürmektedir. İngiltere ile ABD

arasında karşılaştırma yapan Ferguson İngiliz imparatorluğunun ABD için bir örnek

teşkil ettiğini ve ABD’nin bir imparatorluk olarak kabul edilmesi gerektiğini

savunmaktadır.20

Aslında, ABD dış politikasının belirlenmesinde yeni muhafazakâr çevrenin

etkisi 11 Eylül’den çok daha gerilere dayanmaktadır. ABD’nin küresel bir misyonu

olduğu ve dünyayı bu misyon çerçevesinde şekillendirme gerektiği düşüncesi bazı

yazarlarca Woodrow Wilson’a kadar götürülmektedir.21 Yeni muhafazakâr çevrenin

en önemli isimleri olan Allan Bloom, James David Barber, Irving Kristol

1930’lardan beri ABD’nin bir dünya misyonu olduğunu ve bu misyonun evrensel

17 Robert Kaplan, Warrior Politics: Why Leadership Demands a Pagan Ethos, Random House 2001, ss. 152-153 18 Andrew J. Bacevich, “Robert Kaplan: Empire Without Apologies,” The Nation, 8 Eylül 2005, http://www.thenation.com/doc/20050926/bacevich 19 Niall Feguson, Empire: How Britain Made World, Londra, Allen Lane, 2003, s. 18 20 Niall Ferguson, “Hegemony or Empire,” Foreign Affairs, Cilt 82, Sayı 5, Eylül Ekim 2003, ss.154-155. 21 Ryn, 2003, s. 384; Cox, 2002, s. 11.

Page 11: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

7

değerleri tüm dünyaya yaymak olduğunu söylemektedirler.22 Bunların günümüzdeki

temsilcileri ise William Kristol ve Robert Kagan gibi isimlerdir. Bu çevrenin

1990’ların sonunda kurduğu Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (The Project for the

New American Century)23 doğrultusunda geliştirdikleri fikirleri 2001’de iktidara

gelen Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelenleri tarafından paylaşılmasıyla bu

düşüncenin ABD’nin dış politikasını belirlediği söylenebilir.

ABD’nin imparatorluk olarak adlandırılmasına neden olan ikinci faktör yeni

muhafazakâr çevrenin görüşlerinin somutlaştığı bir belge olan Bush Yönetimi’nin

Ulusal Güvenlik Stratejisi (UGS)’dir.24 ABD’nin bir imparatorluk olma arayışında

olduğunu ileri süren yazarlar, bu görüşlerini UGS’deki fikirler ve ifadelerle

desteklemeye çalışmışlardır. Bu çabaya en iyi dayanaklardan birisi UGS’de ABD’nin

sorunlu bölgelere düzen götürmesi misyonu olduğunun ileri sürülmesidir.25 UGS’de

geçen “...ulusal başarı için tek bir model vardır: özgürlük, demokrasi ve serbest

girişim...” ifadesi, 19. yüzyılda imparatorlukların kendilerine biçtiği uygarlaştırma

misyonunun bir benzerinin bugün ABD tarafından da kabul edildiğini göstermek için

kullanılmıştır.26 Buna ek olarak, UGS’de tehditlere karşı ön alıcı saldırı yapılmasına

ilişkin vurgular ABD’nin devletlerarası sistemin en önemli kurallarından birisi olan

içişlerine karışmama ilkesini tanımadığı düşüncesini yaygınlaştırmıştır.

22 Ryn, 2003, ss. 385-386. 23 Yeni muhafazakarların çeşitli konulardaki fikirlerini yayınladıkları yazıları çoğunlukla Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin web sayfasında yer almaktadır. Web sitesi için bkz. http://www.newamericancentury.org/ 24 Eland, 2002, s. 2. 25 The National Security Strategy of the United States of America, Eylül 2002, http://www.whitehouse.gov/nsc/nss/2002/nss.pdf , ss. 3-4. 26 Michael Ignatieff, “The American Empire,” New York Times Magazine, 5 Ocak 2003, s. 2.; Eland, 2002, s. 3.

Page 12: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

8

Son olarak Bush Doktrini olarak adlandırılan27 UGS’de ileri sürülen

düşüncelerin Afganistan’ın ve Irak’ın işgaliyle hayata geçmesi ABD’nin bir

imparatorluk olduğu düşüncesinin yaygınlaşmasına büyük bir katkıda bulunmuştur.

Bu nedenle, 2001’den sonra pek çok çalışma ABD’nin stratejilerini veya konumunu

değerlendirirken imparatorluk ya da yeni emperyalist olarak adlandırmıştır.

ABD’yi bir imparatorluk olarak tanımlayan yazarlar, ABD’nin kendisini bir

imparatorluk olarak görmediğini, ancak dünyada birçok kişinin onu imparatorluk ya

da imparatorluk arayışında olan bir devlet olarak gördüğünü ileri sürmektedir.28 Bu

yazarların çoğu ABD ile tarihteki büyük imparatorluklar arasında benzetmeler yapsa

da onun tarihteki gibi koloniler kuran ve fetihler yapan imparatorluk olmadığını

kabul etmektedir.29 ABD ideolojisi, askeri gücü, dünyayı değiştirme isteği, tek taraflı

yaklaşımı ve küresel ekonomideki rolü nedeniyle bir imparatorluktur. ABD’nin

dünyayı beş askeri komutanlık bölgesine bölerek küresel askeri üstünlük arayışına

girmesi, dört kıtada bir milyondan fazla asker bulundurması, her okyanusta bir uçak

gemisi filosuna sahip olması,30 küresel ticareti kontrol etme çabası ve kendi

değerleriyle tüm dünyayı yönlendirmeye çalışması onun ABD’nin bir imparatorluk

olduğunu göstermektedir.31 Ancak, bugün ABD’yi imparatorluk yapan şey asıl

27 Bush Yönetimi’nin UGS’de, Bush’un Birliğin Durumu konuşmalarında, yeni ABD güvenlik stratejisine ilişkin yaptığı diğer konuşmalarda (Ör. 2002’deki West Point konuşması) ve tektaraflı uygulamalarıyla çizdiği tablo hem Amerikan Yönetimini eleştirenler ve hem de onu destekleyenler tarafından Bush Doktrini olarak adlandırılmaktadır. Bkz. Robert Kagan ve William Kristol “Remember the Bush Doctrine” The Weekly Standard, 15 Nisan 2002, ss.11-12; Noam Chomsky, “Understanding the Bush Doctrine,” Information Clearing House, 2 Ekim 2004 http://www.chomsky.info/articles/20041002.htm 28 Dimitri Simes, “America’s Imperial Dilemma,” Foreign Affairs, Cilt 82, Sayı 6, Kasım Aralık 2003, s. 91; William Anthony Hay, “Challenges of Empire Watch on the West” A Newsletter of FPRI’s Center for the Study of America and the West, Cilt 3, Sayı 5, Mayıs 2002, http://www.fpri.org/ww/0305.200205.hay.challengesofempire.html 29 Ignatieff, 2003, s. 2. 30 Chalmers Johnson, “Sorrows of Empire,” Foreign Policy In Focus, Interhemispheric Resource Center, Kasım 2003, http://www.pcusa.org/trade/downloads/empire_sorrows.pdf 31 Ignatief, 2003, s. 1.

Page 13: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

9

ilkelerini ve gücünü diğerlerinin kabul edebileceği bir değer olarak sunmaktan ziyade

onlara zorla kabul ettirmeye çalışmasıdır.32

Bazı yazarlara göre, ABD’nin ideolojik yaklaşımı ve dünyayı değiştirme

algılaması geçmişteki büyük imparatorluklarla benzerlikler taşımaktadır. ABD’nin

savunduğu temel değerler ile Fransız Devrimi’nin ilkeleri arasında benzerlik vardır.

Ayrıca, Bush Yönetimi’nin kullandığı “şer ekseni” ve “ya bizden ya onlardansın”

söylemleri geçmişte kullanılan “iyi”ye karşı “kötü” söylemine benzemektedir.33

ABD’nin bir imparatorluk olduğunu savunanların ileri sürdüğü bir diğer

argüman imparatorlukların tek bir yönetim biçimine sahip olmadığı ve tiranlıkla

yönetilen imparatorluk olabileceği gibi cumhuriyetle yönetilen bir imparatorluk da

olabileceğidir. Bu görüşe göre imparatorluğun en ayırıcı yanı farklı etnik grupların

yaşadığı büyük bir toprak parçası üzerinde büyük bir otoriteye sahip olmasıdır. 11

Eylül’den sonra Bush Yönetimi’nin uluslararası kurallara uymama ve bazılarını tek

başına değiştirme çabalarını emperyalizm olarak tanımlayanlar; bu nedenle ABD’nin

bir imparatorluk olduğunu ileri sürmektedirler.34

Amerikan Hegemonyası Tezleri

ABD’nin uluslararası sistemdeki rolünü ve konumunu açıklamak için ortaya

atılan kavramlardan bir diğeri hegemonyadır. Ortaya çıkışı ilk kez devletlerarası

ilişkiler çerçevesinde gerçekleşse de, hegemonya kavramının modern sosyal bilimler

literatürüne dahil olması daha çok siyaset bilimi çerçevesinde olmuştur. Kavram

uluslararası ilişkiler literatürüne ise 1970’lerde girmiştir. Kavram üzerine araştırma

32 Andrew J. Bacevich, American Empire: The Realities and Consequences of U.S Diplomacy, London, Harvard University Press, 2002, s. 244. 33 Ryn, 2003, ss. 384-385. 34 Richard Falk, Amerikan Emperyal Jeopolitikası, çev. Neşenur Domaniç, Nusret Arhan, İstanbul, Metis Yayınları, 2005, s. 61.

Page 14: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

10

yapanların belirttiğine göre, hegemonyanın uluslararası ilişkiler bağlamındaki ilk

kullanımı 1975’te Encyclopedia Britannica’da görülmektedir ve o zamandan beri

yoğun bir biçimde ve farklı anlamlara gelecek şekilde kullanılmaktadır.35

Hegemonya kavramındaki içerik kayması onun başka kavramlarla eş anlamlı

olarak kullanılmasına neden olmuştur. Bu kavramların en önemlileri liderlik

(leadership), başatlık (dominance), üstünlük (supremacy) ve hâkimiyettir

(preponderance). Bu terimlerden hangisinin hegemonya yerine kullanılacağı bir

tartışma yaratmaktadır. Bazı yazarlar hegemonyayı liderliğin yerine kullandığını

belirtmektedirler.36 Ancak, bu tanımlama, hegemonya kavramının bir üstünlüğü

meşrulaştırma aracı olarak hizmet ettiği ileri sürülerek eleştirilmektedir.37 Bu görüşte

olan yazarlara göre hegemonya kavramının bu biçimde kullanılması bir devletin

diğerlerinin egemenliğine müdahale eden yüzünü gizlemek amacını taşımaktadır.38

Ancak genelde uluslararası sistemi hegemonik ve bu sistemin temel

belirleyicisinin hegemon güç olduğunu savunan beş temel (kendi içlerinde belli

ayrışmaları olsa da) ekolden sözedilebilir: Neorealizm, liberal kurumsalcı yaklaşım,

Gramsciyen yaklaşım, dünya sistemi okulu ve uzun döngüler teorisi.

Hegemonya kavramı ve Amerikan hegemonyası neorealist perspektiften

tanımlandığında ön plana çıkan olgu küresel sistem içinde devletin rolüdür. Bu

çerçevede, neorealistler açısından hegemonya, güçlü bir devletin kendi çıkarları

doğrultusunda bir dünya düzeni kurması ve diğer devletleri zorla ya da ortak çıkarlar

oluşturarak bu düzen içinde yer almaya yöneltmesi gücü olarak görülmektedir. Bu

35 Christopher Chase-Dunn, Peter Taylor, Giovanni Arrighi, et al, “Hegemony and Social Change,” Mershon International Studies Review, Cilt 38, Sayı 2, Ekim 1994, s. 373. 36 Gilpin, 2002, s. 165. 37 Chase-Dunn et al., 1994, s. 365. 38 Robert Cox, “Gramsci, Hegemony and International Relations: An Essay in Method,” Approaches to World Order, (der) Robert Cox ve Timothy Sinclair, Cambrigde, Cambridge University Press, 1996, s. 135.

Page 15: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

11

bağlamda neorealistler, hegemonik düzenin nasıl kurulduğu, nitelikleri, aktörleri ve

geleceği üzerinde durmuşlardır.

Neorealistler, hegemonik gücün bileşenleri ve hegemonyanın kalıcılığı

konularında farklı düşüncelere sahiplerdir. Bazı yazarlar hegemonyanın ana

unsurunun askeri güç39, bazıları ise ekonomik güç olduğunu ileri sürmektedir.40

Hegemonik düzenin nasıl işleyeceği ya da sona ereceği konusunda da fikir ayrılıkları

görülmektedir. Hegemonik istikrar teorisi olarak adlandırılan yaklaşıma göre

hegemonya istikrar yarattığından uzun süre kalıcı olmaktadır.41 Bir başka grup ise

hegemon güce diğer devletlerin karşı çıkacağını ve kaçınılmaz olarak bu gücün

değişeceğini savunmaktadır.42

Neorealistlerin ABD’nin nasıl bir güç olduğuna ilişkin düşünceleri yukarıdaki

ayırım çerçevesinde ele alınabilir. Hegemonik istikrar teorisini savunanlar ABD’nin

uluslararası sistemde istikrar sağlayıcı temel güç olduğunu ileri sürmektedir.43

Bunlara göre kolektif yarar oluşturan malları üreten ve küresel ekonomik sorunların

çıkmasını engelleyen bir gücün başat olduğu hegemonik düzen istikrarlı bir sistem

39 Charles F. Doran, The Politics of Assimilation: Hegemony and Its Aftermath, Baltimore, Johns Hopkins University Press, 1971, s. 70’den alıntılayan Joseph S. Nye, “The Changing Nature of World Power,” Political Science Quarterly, Cilt 105, Sayı 2, Yaz 1990, ss.186; Bary Posen, “Command of Commons: The Military Foundation of U.S Hegemony,” International Security, Cilt 28, Sayı 1, Yaz 2003, s.7 40 Robert Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, Princeton, Princeton University Pres, 1984, s. 28. 41 Charles Kindleberger, “Dominance and Leadership in the International Economy: Exploitation, Public Goods, and Free Rides,”International Studies Quarterly, Cilt 25, Sayı 2, 1981, ss.. 242-254 42 Christopher Layne, “From Preponderance to Offshore Balancing: America’s Future Grand Strategy,” International Security, Cilt 22, Sayı 1, Yaz 1997, ss. 86–124; Josef Joffe, “ ‘Bismarck’ or ‘Britain’? Toward an American Grand Strategy after Bipolarity,” International Security, Cilt 19, Sayı 4, Bahar 1995, ss. 94–117, 43 Mark Beeson ve Richard Higgott, Hegemony, Institutionalism and US Foreign Policy: Theory and Practice in Comparative Historical Perspective, Konferans Bildirisi 15-17 Aralık 2003, ss.3-4 http://eprint.uq.edu.au/archive/00001192/01/mb_rh_birm_03.pdf

Page 16: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

12

yaratır.44 Bu sistem devam ettiği ve diğer devletlerin rızasını aldığı sürece

hegemonik güce bir karşı çıkış gerçekleşmez.45 ABD, bu tür bir hegemonik güç

olduğu için uzun süre bu konumunu koruyacaktır.46

Hegemonik istikrar teorisi ortaya atıldığı ilk yıllarda taraftar bulmasına

rağmen ilerleyen yıllarda pek çok açıdan eleştirilmiştir.47 Hegemonik gücün istikrar

yaratacağı varsayımı Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte uluslararası ilişkiler

literatüründe yeniden ele alınmıştır. Daha önce belirtilen ve dünyanın tek kutuplu

hale dönüştüğünü ve bunun istikrar getireceğini ileri süren yazarlara karşı olarak48

başka bir grup neorealist bir devletin aşırı güçlenmesi durumunda diğer devletlerin

onu dengelemek için karşı bloklar oluşturacağını ve devletler arasında yeni bir güç

mücadelesi oluşacağını savunmuştur.49

Bu yazarlara göre diğer büyük güçler, gerek Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra

gerekse 11 Eylül’le birlikte ABD’nin gücünü dengeleme arayışına girmişlerdir.

Bunlara göre, tek kutuplu sistem ileri sürüldüğü gibi istikrarlı değildir.50 ABD ile

diğer devletler arasındaki güç farkı, dünyanın değişik yerlerinde çatışmalar

çıkmasına ve ABD’nin üstünlüğünü kabul ettirmek için diğer ülkeler üzerinde

baskılar uygulamasına neden olmaktadır. Bu nedenle, Rusya, Çin ve bazı AB ülkeleri

(özellikle Almanya ve Fransa) tek kutuplu dönemden sıyrılmak ve yeniden çok

44 Patrick K. O’Brien, The Pax Britannica, American Hegemony and the International Economic Order, 1846-1914 and 1941-2001, Konferans Bildirisi, 23 Temmuz 2002 ss. 3-4 http://eh.net/XIIICongress/cd/papers/7O'Brien11.pdf ; Gilpin, 2002, s. 167. 45 Benson ve Higgott, 2003, s. 5. 46 Gilpin, 2002, s. 167. 47 En önemli eleştiriler için bkz. Susan Strange, “The Persistent Myth of Lost Hegemony,” International Organization, Cilt 41, Sayı 4, Sonbahar 1987, ss. 551-574; Duncan Snidal, “The Limits of Hegemonic Stability Theory,” International Organization, Cilt 39, Sayı 4, Sonbahar 1985, ss. 579-614; Isabelle Grunberg, “Exploring the "Myth" of Hegemonic Stability,” International Organization, Cilt 44, Sayı 4, Sonbahar 1990, ss. 431-477. 48 Krauthammer, 1991; Wolfworth 1999; Posen, 2003. 49 Waltz 1994, Layne 1994. 50 Christopher Layne, “Rethinking American Grand Strategy Hegemony or Balance of Power in the Twenty-First Century?,” World Policy Journal, Cilt 15, Sayı 2, 1998, s. 13.

Page 17: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

13

kutuplu bir yapı inşa etmek için çaba sarfetmektedir.51 ABD Soğuk Savaş’tan ve 11

Eylül olaylarından sonra dünyanın tek süper gücü olsa da dünya yeniden çok

kutupluluğa doğru gitmeye başlamıştır. Ancak, yazarlar arasında ABD’ye hangi

devletin meydan okuyabileceği veya yeni bir kutup oluşturabileceği konusunda bir

fikir birliği yoktur. Bazı yazarlar AB ülkeleri yeni bir kutup yaratabilecek güçler

kategorisine koyarken52 bazıları ise Rusya ve Çin’i bu kategoriye koymaktadır.53

Hegemonya kavramını ele alan bir diğer grup liberal kurumsalcılardır.

Liberaller, hegemonun fiziki gücüne rıza boyutunu ekleyerek, askeri ve ekonomik

güç gibi kavramlardan ziyade güç ilişkisine vurgu yapmaktadırlar.54 Bu yazarlar

arasında Robert Keohane hegemonya kavramında ekonomik güce ağırlık verirken,

Joseph Nye ise yumuşak güç (bilgi çağı ve değerler) üzerinde durmaktadır.55 Bu

gruptaki yazarlar için uluslararası düzenin belli kurumlar tarafından korunması ve

sürdürülmesi önemlidir.56 Liberal kurumsalcıların en önemli isimlerinden olan John

Ikenberry, büyük devletlerin hegemonyanın zorlayıcı gücünü kullanmasını kısıtlayan

bir düzen inşa etmek istediklerini, hegemon gücün bunu kabul etmesi halinde diğer

devletlerin kendilerini daha az tehdit altında hissedeceklerini belirtir.57

51 Layne, a.g.e, s. 26. 52 Reinhard Wolf, Hegemon Without Challengers? U.S. Leadership in the 21st Century, http://www2.politik.uni-halle.de/rode//texte/Hegemo3.PDF , ss. 8-10; Christopher Layne, “America as European Hegemon,”National Interest, Yaz 2003, ss. 17-29. 53 John Owen, “Transnational Liberalism and U.S. Primacy" International Security, Cilt 26, Sayı 3, Kış 2001/02, ss. 117-152. 54 Eralp, 2006, s. 161; Ayrıca bkz. John Ikenberry ve Charles Kupchan, “Socialization and Hegemonic Power,” International Organization, Cilt 44, Sayı 3, Yaz 1990, ss. 283-315. 55 Joseph Nye, Amerikan Gücünün Paradoksu, Çev. Gürol Karaca, İstanbul, Literatür Yayıncılık, 2003, ss.75-80. 56 Alison Bailin, From Traditional to Institutionalized Hegemony, Şubat 2001, http://www.g8.utoronto.ca/scholar/bailin/bailin2000.pdf 57 John Ikenberry, After Victory: Institutions, Strategic Restraint, and the Rebuilding of Order after Major Wars, Princeton, Princeton University Press, 2001, s. 9 ; John Ikenberry, “Institutions, Strategic Restraints, and the Persistence of American Post War Order,” International Security, Cilt 23, Sayı 3, 1998-1999, s. 45.

Page 18: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

14

Ikenberry’e göre ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrasında hegemonyasını inşa

ederken daha önceki hegemon güçlerden farklı olarak uluslararası işbirliği ve

örgütlenmeye önem vermiştir.58 ABD’nin uluslararası örgütleri sadece askeri ve

güvenlik alanında değil, aynı zamanda ekonomik alanda da yerleştirmeye çalıştığını

ileri süren Ikenbery ABD’nin liberal bir düzen kurma amacında olduğunu

savunmaktadır.59

Bu gruptaki yazarlar, ABD’nin tek taraflı politikalarına eleştirel

yaklaşmaktadır. Buna göre, uluslararası kurumlar ve kurallar yoluyla hegemonik

düzenini kuran ve pekiştiren ABD’nin son yıllardaki tek taraflı politikaları,

uluslararası düzeni oluşturan kurumsal kısıtlamaları ortadan kaldıracaktır.60 Bu ekol

genel olarak, normal şartlarda ABD’nin sahip olduğu gücün büyüklüğünün diğer

devletlerin Amerikan gücünü dengeleme çabasından alıkoyacağını, fakat Amerikan

yönetimlerinin tek taraflı politikalarının ve yumuşak gücünü yitirmesinin yeni bir

çatışma ortamı doğurduğunu savunmaktadır.61 Bu yazarlar, özellikle Bush

Yönetimi’nin iktidara geldikten sonraki tektaraflı uygulamalarının Amerikan

hegemonyasına zarar verdiğini söylemektedir.62

Özellikle ABD’nin, Afganistan ve Irak savaşlarında kuvvet kullanımı,

kurduğu yeni ittifaklar, kitle imha silahları karşısındaki tavırları ve diğer devletlerin

egemenliğine karşı geliştirdiği müdahaleci söylem, diğer devletlerin ABD’ye

duyduğu tepkiyi artırmaktadır. Bu yanıyla hegemonik istikrar teorisinden ayrılan 58 John Ikenberry, “America’s Imperial Ambition,” Foreign Affairs, Cilt 81, Sayı 5, Eylül-Ekim 2005, s. 45 59 John Ikenberry, “Rethinking the Origins of American Hegemony,” Political Science Quarterly, Cilt 104, Sayı 3, Sonbahar, 1989, s. 376. 60 Ikenberry, 2005, s. 58. 61 Charles Kupchan, The End of The American Era, New York, Vintage Boks, 2003, s. 29. 62 Joseph S. Nye, “The Decline of America's Soft Power: Why Washington Should Worry,” Foreign Affairs, Cilt 83, Sayı 3, Mayıs Haziran 2004, ss. 17; John Ikenberry, “Strategic Reactions to American Preeminence: Great Power Politics in the Age of Unipolarity,” National Intelligence Council, 23 Temmuz 2003, s.1. http://www.cia.gov/nic/confreports_stratreact.html

Page 19: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

15

liberal kurumsalcılar, bu devletlerin ABD’nin tek taraflı politikalarına tepki

duymalarına rağmen ABD’ye karşı bir kutup oluşturma güçleri bulunmadığını

savunmaktadır.63 ABD’nin ekonomik ve askeri alandaki üstünlüğü ve diğer büyük

devletlerin kendi bölgelerinde yaşadıkları bölgesel güç mücadeleleri onların ABD’ye

karşı bir kutup oluşturmasının önünde engel oluşturmaktadır. Bu nedenle, ABD

üstünlüğünden rahatsız olan devletler sadece ABD’ye karşı çıkmak yolunu değil

bazen onun peşine takılma (bandwagon) bazen de yanında durarak onu frenleme

(cooptation) çabalarını tercih etmektedirler.64

Hegemonya kavramının bir başka değerlendirmesi ise Gramsciyen ekolde

görülmektedir. Bu görüş, uluslararası ilişkileri anlamak için İtalyan düşünür Antonio

Gramsci’nin hegemonya tanımından yola çıkan bir hegemonik uluslararası sistem

düşüncesi geliştirmiştir. Bu görüşün en önde gelen temsilcisi Robert Cox’tur.

Neorealistlerin aksine uluslararası ilişkilerin devletlerarası ilişkilere

indirgenemeyeceğini belirten Cox, uluslararası ilişkilerin dünya ölçeğindeki üretim

ilişkileri, siyasal ilişkiler ve sosyal ilişkiler bağlamında anlaşılabileceğini ileri

sürmektedir.65 Cox’a göre hegemonya, üretimin sosyal ilişkileri, devlet biçimleri ve

dünya düzenleri olmak üzere üç yapı içinde ortaya çıkar.66 Cox hegemonyayı

“...uluslararası ilişkilerde başat bir devletin daha az güçlü devletlerle ilişkisi ya da bir

başatlık ilişkisi içinde başat olma durumu olarak değil, devlete ve devlet dışı

63 Ikenbery, 2003, s. 7. 64 Ikenbery, 2003, s. 8. 65 Robert Cox, “Gramsci, Hegemony and International Relations: an Essay in Method,” içinde Approaches to World Order (der. Robert Cox, Timothy Sinclair) Cambridge, Cambridge University Press, 1996, s. 137. 66 Robert Cox, “Social Forces, States, and World Orders: Beyond International Relations Theory,” içinde Approaches to World Order (der. Robert Cox, Timothy Sinclair) Cambridge, Cambridge University Press, 1996, s. 100.

Page 20: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

16

varlıklara nüfuz eden bir düzenin doğası hakkındaki değerler yapısı ve anlayış

biçimi” olarak tanımlar.67

Ona göre, hegemonya başat devletlerin başat sosyal tabakalarından

türemektedir. Bir hegemonik düzenin doğuşu önemli bir sosyal veya ekonomik

devrimden sonra, çoğunlukla savaşlar yoluyla gerçekleşir. Bu açıdan bakıldığında,

hegemonik düzen başlangıçta başat sosyal sınıf tarafından kurulan bir iç

hegemonyanın dışa yayılmasıdır.68 Bunun sonucunda hegemonya evrensel normlar,

kurumlar ve mekanizmalar yoluyla kendisini gösterir. Bu normlar, kurumlar ve

mekanizmalar devletler ve devlet dışı aktörler için belirli kurallar ortaya koyarlar. Bir

hegemonik düzende bu değerler ve anlayışlar göreli olarak istikrarlıdır ve

sorgulanmazdır. Bunlar çoğu aktöre doğal bir düzen olarak görülür.69 Bu düzenin

kurulması ve yayılmasının ardındaki güç çoğunlukla devlet olmasına rağmen

devletin başatlığı bir hegemonya yaratmak için yetmez. Hegemonya, dünya

ekonomisinin bütün ülkeleri etkisi altına alan hakim üretim tarzının yarattığı bir

düzendir.70

ABD’nin sistem içindeki konumu hakkında Cox’un analizinin çıkış noktası

İngiltere’nin örneğidir. İngiltere ve ABD arasında karşılaştırmalar yapan Cox

hegemon güçlerin karşıtlarını üreteceklerini ve bunun yeni bir çatışma yaratacağını

ileri sürmektedir.71 Gramsciyen yaklaşımın hegemonya kavramına katkısı asıl olarak

ekonomik alana ve devlet dışı aktörlerin önemine vurgusu olmasına rağmen ne Cox

ne de Gramsci’de devlet önemsiz bir aktör değildir. Tersine devletler hakim olmaya

67 Robert Cox, “ Towards a Post Hegemonic Conceptualization of World Order: Reflections on the Relevancy of Ibn Haldun,” içinde Approaches to World Order (der. Robert Cox, Timothy Sinclair) Cambridge, Cambridge University Press, 1996, s. 151. 68 Cox, 1996, s. 136-137. 69 Cox, Towards a Post Hegemonic Conceptualization, s. 151. 70 Ibid. 71 Cox, 1996, s. 136.

Page 21: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

17

çalışan sınıfların mücadelelerinin asıl yürütücüsü olarak görülürler. Bu nedenle

sistem içindeki hala en önemli aktör devlettir. Ancak, bu yaklaşımın, küresel üretim

ilişkilerinin etkisine, rızaya ve norm yaratma gibi kavramlara diğerlerinden çok daha

fazla ağırlık verir.72

Hegemonya kavramını kullanan dördüncü grup dünya sistemi okuludur.

Dünya sistemi okulunun hegemonya anlayışı neorealistler ve Gramsciyenlerle bazı

ortak noktaları paylaşmakla birlikte, önemli farklılıklara sahiptir. Dünya sistemi

okulu, hegemonya kavramını merkez-çevre ilişkisi bağlamında ele alır. Ancak,

bunlara göre hegemonik mücadele asıl olarak merkez içinde devam eder.73 Dünya

sistemi okulunun en önde gelen yazarlarından Immanuel Wallersttein’e göre

merkezde asıl olarak iki tip ilişki görülmektedir: Rekabetçi ve hegemonik. Merkez

ülkeleri arasındaki ilişkilerde rekabet esas olmasına rağmen belli dönemlerde

hegemonya ortaya çıkabilmektedir.

Hegemonya kavramını hem uluslararası ekonomi hem de devletlerin rolü

çerçevesinde ele alan Wallerstein, bir ülkenin hegemon güç olabilmesi için üretim,

dünya ticareti ve mali ilişkilerde başat olması gerektiğini ileri sürmektedir. Ancak,

Wallerstein, hegemonik bir gücün bir süre sonra kendi anti tezini üreteceğini ve bir

hegemonik rekabet durumu ortaya çıkacağını savunur.74

ABD’yi bir hegemon güç olarak niteleyen Wallerstein, ABD’nin bu gücüne

20. yüzyılın ortalarında eriştiğini, ancak bu dönemin kısa sürdüğünü savunur.

72 Cox, 1996, s. 151. 73 Dünya Sistemi okulu içinde de farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu okulun önde gelen yazarlarından birisi olarak bilinmesine rağmen Andre Gunder Frank son yıllarda çalışmalarında yeni kavramlar üzerinde durmakta ve bir dünya sisteminden değil dünya sistemlerinden bahsedilmesi gerektiğini belirmektedir. Gunder Frank’ın dünya sistemi kavramlaştırması, Wallerstein’in yaklaşımından farklılıkları ve hegemonyaya yaklaşımı için bkz. Andre Gunder Frank, Barry Gills (der) Dünya Sistemi: Beş Yüzyıllık Mı, Beş Binyıllık mı?, çev. Esin Soğancılar, Ankara, İmge, 2003 74 Marco Clementi, The Missing Structure in Structural Theories of Hegemony, and the Contemporary International System, http://www.caei.com.ar/es/programas/teoria/34.pdf

Page 22: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

18

Wallerstein’e göre Soğuk Savaş sonrası ABD hegemonyası üç aşamadan geçmiştir.

Birinci aşama 1945–1970 yılları arasındaki kayıtsız şartsız üstünlük dönemidir. Bu

dönem 1970–2001 yılları arasında yerini ABD hegemonyasının düşüşüne

bırakmıştır. 2001’den bu yana ise ABD tek taraflı politikalar ile bu düşüşü tersine

çevirmeye çalışmaktadır.75 Ancak, yine Wallerstien’e göre bu çabası tersine onun

düşüşünü hızını artırmaktadır.76 Aynı okulun bir diğer önemli temsilcisi olan

Giovanni Arrighi de benzer görüşler taşımaktadır. Özellikle, Bush Yönetimi’nin Orta

Doğu politikalarının ve Irak’ı işgalinin ABD’nin küresel ekonomideki başat

konumunu sarstığını77 ve Çin’in ABD’ye karşı büyük bir güç oluşunu hızlandırdığını

ileri süren Arrighi, yeni muhafazakârların tek taraflı politikalarının ABD’nin

üstünlüğünü sağlamlaştırmak yerine onun gücünü azalttığını ileri sürmektedir.78

Hegemonya kavramını ele alan beşinci yaklaşım ise uzun döngüler teorisidir.

Bu teoriye göre, küresel sistem davranışsal modellemeler yoluyla açıklanabilir.79 Bir

hegemonik güç yükselir ve aşırı genişleme nedeniyle zayıflar. Bunun sonucunda,

ekonomik ve teknolojik olarak yükselen yeni bir güç eski güce meydan okur ve

sonuçta yaşanan bir savaşla hegemon güç değişir. Dünya tarihinin bu döngü içinde

açıklanabileceğini savunan bu yaklaşıma göre değişimi sağlayan ve sistemi etkileyen

75 Immanuel Wallerstein, “The Curve of American Power,” New Left Review, Cilt 40, Temmuz-Ağustos 2006, s. 77. 76 Wallerstein, a.g.e, s. 77. 77ABD’nin hegemon gücünün ekonomik temellerini kaybettiği Dünya Sistemi Okulu’ndaki diğer yazarlar ve birçok neomarksist yazar arasında yaygın bir görüştür. ABD’nin küresel ekonomik gücünün azaldığı ve bu nedenle hegemonyasının zayıfladığı ve çökmekte olduğu görüşü için bkz. Richard B. Du Boff, “US Hegemony Continuity Decline Enduring Danger” Monthly Review, Cilt 55, Sayı 7, Aralık 2003, http://www.monthlyreview.org/1203duboff.htm Peter Gowan, “US Hegemony Today,” Monthly Review, Cilt 55, Sayı 3, Temmuz Ağustos 2003, ss. 30-50. 78 Arrighi, 2005, s. 85. 79 George Modelski, “World System Evolution” World System History: The Social Science Of Long-Term Change adlı konferansa sunulan bildiri, University of Lund, Sweden, 25-29, Mart 1995. https://faculty.washington.edu/modelski/WSE1.html Organski modelski thompson

Page 23: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

19

savaşlar dört ana nedenle doğabilir. Ekonomik nedenler (Kondratief eğrileri),

hegemonik düşüş, nüfus artışı, eşitsizlik.80

Uzun döngüler teorisinin, en önemli ön kabullerden birisi dünya

ekonomisinde bir döngü olduğu anlayışıdır. Bu teori dünya ekonomisinin birikim

aşamalarını çeşitli evrelere ayıran Kondratief eğrilerinden yola çıkarak hegemonik

savaşları açıklamaya çalışır.81 Uzun döngüler teorisinin içinde kullanılan en önemli

kavramlardan birisi hegemonik güçlerin ise aşırı genişleme nedeniyle zayıfladığı ve

yerlerini bir başkasının aldığıdır. Bu yaklaşımın iki ayrı versiyonu vardır: Bunlardan

birincisi, hegemon gücün düşüşünü, uluslararası düzeni devam ettirebilmek için

kendi kaynaklarını tüketmesi ve ekonomik çöküntüye uğramasıyla açıklamaktadır.82

Bu görüşün diğer versiyonu ise, aşırı genişleme (overstrecth) kavramı temelinde

şekillenmektedir. Bu yaklaşımın en önemli ismi Paul Kennedy’dir. Bu grup,

hegemonyanın değişmesinin temel nedeni olarak büyük güçler arasındaki rekabeti

görürler. Bunlara göre büyük güçler, birbirleriyle rekabet ederek doğar, büyür ve

yükselirler. Bir noktaya geldiklerinde ise büyümelerini kaldırmazlar. Ekonomik ve

siyasi olarak hegemon olmanın yükünün altından kalkamayan güçler çökerler. Buna

bir meydan okuma olur ve düzen yeniden sağlanır.83

Yukarıda imparatorluk ve hegemonya kavramları üzerine yapılan kısa bir

literatür taramasından sonra niçin bu çalışmada ABD’yi bir imparatorluk değil,

hegemonik güç olarak kabul edildiğinin üzerinde durulabilir. Hegemon güç ile

80 Kondratieff Waves, http://faculty.washington.edu/modelski/IPEKWAVE.html 81 Christopher Chase-Dunn, Conflict Among Core States:World-System Cycles and Trends, 23 Ocak 1996, http://wsarch.ucr.edu/archive/papers/c-d&hall/warprop.htm 82 Isabelle Grunberg, “Exploring the ‘Myth’ of Hegemonic Stability” International Organization, Cilt. 44, Sayı. 4, Sonbahar 1990, ss. 431-477 83 Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri: 16. Yüzyıldan Günümüze Ekonomik Değişim ve Askeri Çatışmalar, Çev. Birtane Karanakçı, İstanbul, T. İş Bankası Kültür Yayınları, 2001.

Page 24: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

20

imparatorluk arasındaki farklar üç kategoride toplanabilir: Yönetme biçimi,

egemenlik ve topraksallık.

İmparatorluk, bir emperyal merkezden farklı toplulukların yönetimidir.

Hegemonya ise bir hegemonik gücün diğer devletlerin iç işlerine doğrudan müdahale

etmeyip, küresel sistemin kurallarının belirlenmesinde diğerleri üzerinde güç

uygulamasıdır.84 İmparatorluklar, emperyal merkez tarafından ikincilleştirilmiş

toplumlara hükmederler ve bu süreçte bu toplumları kendilerine bağımlı olarak

görürler. Oysa, hegemonik bir düzende bu türden bir doğrudan ikincileştirme veya

dışlama yoktur. Toplumsal kastlar bulunmaz. Bireyler arasında gündelik yaşamda

büyük farklılıklar olmasına rağmen bu farklılıkları kurumsallaştıran kanunlar yoktur.

İmparatorluk ile hegemonya arasındaki ikinci önemli fark ise egemenliktir.

İmparatorluklar diğer aktörler üzerinde doğrudan ya da dolaylı bir egemenlik kurmak

isterler.85 İmparatorluklar kendilerinin dışında kalan devletlerin imparatorluğun

kurallarını ve egemenliğini kabul etmesini isterler. Kendi toprakları dışında kalan her

alan imparatorluklar için doğal fetih alanlarıdır.86 Hegemonyayı farklı kılan ise onun

kendi dışında kalan alanları fethetme arayışında olmamasıdır. Hegemon güç diğer

devletlerden siyasi, ekonomik ve askeri olarak güçlü olmasına rağmen genellikle

hegemon güçler geride kalan tüm devletleri fethetmeye çalışmazlar. Bunun temel

nedeni, hegemonyanın belirli bir sistem içinde varlığını bulması ve

84 Mark Beeson ve Richard Higgott, Hegemony, Institutionalism and US Foreign Policy: Theory and Practices in Comparative Historical Perspective, Conference Paper at the British International Studies Association Conference, 15-17 Aralık 2003, s. 3. http://eprint.uq.edu.au/archive/00001192/01/mb_rh_birm_03.pdf 85 Daniel Nexon ve Thomas Wright, “Taking American Empire Seriously,” Paper Prepared for the 5th Annual Pan-European Conference, the Hague, Netherlands, Eylül 2004, http://www.sgir.org/conference2004/papers/Nexon%20-%20Taking%20Empire%20Seriously.pdf s. 21. 86 Ibid.

Page 25: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

21

koruyabilmesidir.87 Diğer bir deyişle, hegemonya ancak kendi doğduğu sistem

sürdüğü sürece gücünü sürdürebileceğinden diğer aktörleri fethetmeye çalışmaktansa

hegemonik gücünü koruyabileceği bir sistemi sürdürmeye çalışır.88 Özetle,

hegemonya başka devletlerin de yaşayabildiği bir devletler sistematiği içinde

geçerliyken, imparatorluk kendisinden başka devlet tanımaz ve onun egemenliğini

kabul etmez.89

Yukarıdaki ayrımlara ve tanımlara dayanılarak bu çalışmanın çıkış noktası

olarak ABD’nin hegemonik bir güç olduğu kabul edilmektedir. Ancak, yine

hegemonya kavramının farklı ele alışlarında da görüldüğü gibi hegemonya ve

hegemonik güç sabit olgular değildir. Hatta, inşa edilmiş bir olgu olduğundan

yeniden inşa edilebilir.90 Bu nedenle, ABD’nin küresel ekonomideki gelişmeler,

teknolojik değişimler ve uluslararası sistemi etkileyen büyük olaylar karşısında

(SSCB’nin yıkılması ya da 11 Eylül olayı gibi) kendisine yeni bir yön çizme

arayışında olduğu; yani hegemonyasını yeniden inşa etme arayışına girdiği

söylenebilir.91

Pek çok yazarın kabul ettiği gibi Amerikan hegemonyası kuruluş ve gelişme

sürecinde Avrupa’nın dünya ekonomisi ve uluslararası politikadaki yeri ve önemi

nedeniyle Avrupa ağılıklı olmuştur.92 Ancak, Soğuk Savaş’tan sonra küresel sistemi

etkileyen ekonomik büyüme, nüfus hareketleri, ideolojik karşı koyuşlar, sistem

karşıtı hareketler ve askerî çatışmaların önemli bir kısmı Güney ve Doğu Asya ile 87 Chase-Dunn, et al, 1994, s. 362. 88 Chase-Dunn, et al, a.g.e, s. 363. 89 Chase-Dunn, et al, a.g.e, s. 373. 90 Giovanni Arrighi, “Globalization and Historical Macrosociology,” içinde Janet Abu-Lughod, (der), Sociology for the Twenty-First Century: Continuities and Cutting Edges, Chicago, Chicago University Press 2000, s. 120. 91 Robert Jervis, “The Remaking of a Unipolar World,” The Washington Quarterly, Cilt 29, Sayı3, Yaz 2006, ss. 11. 92 Christopher Layne, “ America as A European Hegemon,” National Interest, 2003, Cilt 72, s. 19 ; Ikenberry, 1989, s. 388.

Page 26: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

22

Orta Doğu’da yaşanmıştır. Bu nedenle, bu üç bölgedeki gelişmeler Amerikan

hegemonyası açısından Avrupa kadar önemli hale gelmiştir.93 Bu bölgelerin

Amerikan hegemonyası için öneminin artması bölgelerin özgün koşullarının ve

dinamiklerinin hegemonyanın yeniden inşasındaki belirleyiciliğini artırmıştır.

Bu noktada, çalışmanın temel savı şöyle tanımlanabilir. Amerikan

hegemonyasının yeniden inşasında dünyanın önemli bölgelerinin özgün koşulları ve

iç dinamikleri 20. yüzyılın ikinci yarısına göre çok daha belirleyici hale gelmiştir. Bu

nedenle hegemonik bir güç olan ABD, hegemonyasını yeniden inşa ederken bölgesel

dinamiklerden Soğuk Savaş dönemine göre daha fazla etkilenmektedir. Bu olgu,

ABD’nin 2001’den sonra Orta Doğu ve Kuzey Irak politikasında

gözlemlenebilmektedir.

Amerikan Hegemonyası, Orta Doğu ve Kuzey Irak

Orta Doğu’nun ABD İçin Önemi

ABD’nin hegemon güç olarak tarih sahnesine çıktığı İkinci Dünya

Savaşı’ndan sonra dayandığı temel strateji Amerikan hegemonyasının kurulması,

yerleştirilmesi ve devamlılığının sağlanmasıdır.94 Bu anlayışın temelinde ABD’nin

sahip olduğu ekonomik, askerî ve siyasî üstünlüğünü tüm dünyada koruyabilmesi ve

sürdürebilmesi için bu üstünlüğe meydan okuyabilecek başka bir gücün veya

güçlerin ortaya çıkmasının engellenmesi yatmaktadır. 1946’da George Kennan’ın

yayınladığı makaleden NSC-68 olarak bilinen 1950 tarihli Ulusal Güvenlik Strateji

Belgesi’ne kadar Soğuk Savaş sürecinde ABD’nin genel stratejisini belirleyen temel 93 Gowan, 2003, s. 40. 94 Christopher Layne, “Rethinking American Grand Strategy: Hegemony or Balance of Power in the Twenty-First Century?” World Policy Journal, Yaz 1998, s. 8.

Page 27: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

23

anlayış Amerikan hegemonyasının sürdürülmesidir.95 Bu temel hedef, Soğuk

Savaş’tan sonra yayınlanan Savunma Planlama Rehberi, Dört Yıllık Savunma

Planları, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi ve Bush Doktrini’nin de temelini

oluşturmuştur. Elbette bu temel hedefe ulaşma konusunda ABD farklı dönemlerde

farklı araçlara yönelmiştir. Araçlar arasında “çevreleme”den “ön alıcı saldırı”ya

kadar değişik yöntemler göze çapmaktadır. Fakat, temel hedefleri açısından

bakıldığında 1946’dan Bush Doktrini’ne kadar uzanan bir süreklilikten

sözedilebilir.96 Orta Doğu bölgesi yukarıda bahsedilen plan, doktrin ve araçların

hepsinde dünyanın en önemli üç bölgesinden birisi (Doğu Asya, Avrupa ve Orta

Doğu) olarak kabul edilmiştir.

Orta Doğu, ABD büyük stratejisi (grand strategy) açısından şu bakımlardan

önem taşımaktadır:

a. Bölgenin coğrafi konumu ve bu konumun ABD askerî planlaması içindeki

yeri.

b. Bölgede bulunan enerji kaynakları ve bunun dünya ekonomisinin

sürdürülmesi ve büyük güç siyaseti içindeki yeri.

c. Stratejik bölgeler içinde en çok çatışma çıkan ve çatışmaların bölgeselleşme

eğilimi taşıdığı alan olması.

d. Amerikan üstünlüğüne meydan okuyan ve bunu tüm dünyada uygulamaya

çevirebilen örgütlere ve hareketlere kaynaklık etmesi.

95 Melyvn Leffler, “9/11and the Past and Future of American Foreign Policy,” International Affairs, Cilt 79, Sayı 5, 2003, s. 1052; Layne, a.g.e, s. 9. 96 Leffler, a.g.e, s. 1051.

Page 28: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

24

Orta Doğu bölgesi, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kesişme noktasında

bulunması nedeniyle önemli kara geçişleri, su ve hava yollarına sahiptir.97 Özellikle,

İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD, Orta Doğu’da sürekli ve kritik askerî tesislere

sahip olmanın kendisi açısından önemini kavramış; bu yıllardan itibaren bölgede

büyük askerî üsler elde etmeye çalışmıştır. Orta Doğu, ABD’nin küresel askerî

yapılanmasında sadece Soğuk Savaş sırasında değil, sonrasında da önemli bir yer

tutmuştur. Basra Körfezi, 1990 sonrası ABD’nin askerî yapılanma planları ve savaş

değerlendirmelerinde çatışma çıkma ihtimali en yüksek iki bölgeden birisi olarak

göze çarpmaktadır.98 Özetle, 1950’li yıllarda Sovyetler Birliği’nin çevrelenmesi ve

jeopolitik temelli dış politika stratejilerinin ihtiyaç duyduğu askerî konuşlanmadan,

2000li yıllarda askerî alanda devrimin (Revolution in Military Affairs) getirdiği

teknolojik yenilikler ile değişen tehdit değerlendirmesi çerçevesinde şekillenen yeni

küresel askerî konuşlanmaya kadar tüm ABD askerî planlamalarında Orta Doğu

bölgesi çok önemli bir yere sahip olmuştur.99

Orta Doğu bilinen dünya petrol rezervlerinin üçte ikisine, doğal gaz

rezervlerinin ise üçte birine sahiptir.100 Dünyanın en önemli petrol üreticisi

ülkelerinden birçoğu bu bölgede bulunmaktadır. Fakat daha da önemlisi, yaptıkları

yüksek üretim nedeniyle petrol rezervlerini tüketen ülkelerin piyasadan çekilmesi

veya etkinliğinin azalmasıyla 20-25 yıl içinde dünya petrolünün çok önemli bir kısmı

97 Orta Doğu’nun stratejik coğrafyası ve ABD için önemi için bkz. Geoffrey Kemp ve Robert E. Harkavy, Strategic Geography and the Changing Middle East, Washington, Brookings Institution, 1997. 98 Report of Quadrennial Defense Review, Mayıs 1997, http://stinet.dtic.mil/cgi-bin/GetTRDoc?AD=ADA326554&Location=U2&doc=GetTRDoc.pdf ; Quadrennial Defense Review Report, 30 Eylül 2001, http://www.comw.org/qdr/01qdr.html . 99 Richard Kugler, “U.S Defense Strategy and Force Planning” The United States and the Persian Gulf: Reshaping Security Strategy for the Post Containment Era, (Richard Sokolsky), Washington, National Defense University Press, 2003, s. 97. 100 “World Proved Reserves of Oil and Natural Gas, Most Recent Estimates,” Energy Information Administration Table, 9 Ocak 2007, http://www.eia.doe.gov/emeu/international/reserves.html

Page 29: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

25

bu bölgede üretilecektir. İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya ekonomisinde en önemli

stratejik mallardan birisi olan petrol, görülebilir bir gelecekte bu özelliğini

yitirmeyecektir. Bu nedenle küresel ekonomide istikrarın korunabilmesi için petrolün

dünya ekonomisine sürekli ve makul fiyatlardan akması özel bir önem taşımaktadır.

Ayrıca, ABD, bugün petrol ithalatının ancak yüzde 30’nu Orta Doğu’dan yapmasına

rağmen, ABD’ye rakip bir güç çıkaracağı düşünülen Doğu Asya bölgesi petrol

ihtiyacının yüzde 70’ni Orta Doğu’dan karşılamaktadır.101

Orta Doğu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD’nin stratejik olarak kabul

ettiği bölgeler arasında en sık ve uzun süreli istikrarsızlıkların yaşandığı yer

olmuştur. Arap-İsrail Savaşları, İran-Irak Savaşı, Irak’ın Kuveyt’i işgali, İntifada,

Irak’ın işgali ve İsrail-Hizbullah Savaşı bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu savaş

ve çatışmalar sürekli bir istikrarsızlık üretmekte ve bölgedeki Amerikan üstünlüğünü

tehdit etmektedir. Öte yandan sıklıkla çatışma çıkan Orta Doğu’nun aynı zamanda

bir nükleer silahlanmanın eşiğinde olması ABD için endişe yaratmaktadır. İran’ın

geliştirdiği nükleer proje ABD ile bu ülke arasında bir kriz yaratırken, Suudi

Arabistan da nükleer güç elde etmek için hazırlıklar yapmaktadır.102 Bu durum,

bölgede yeni bir nükleer silahlanma yarışı başlaması ihtimaline neden olmaktadır.

Nükleer silahların bu kadar sık çatışma yaşanan bir bölgede yayılması ABD’nin

küresel askerî konuşlanmasına ilişkin planları açısından son derece önemlidir.103

Orta Doğu özellikle son yıllarda Amerikan üstünlüğüne meydan okuyuşun

simgesi haline gelmiştir. Bu meydan okuyuş hem devletler hem de devlet dışı

101 Gal Luft, America’s Oil Dependence and Its Implications for U.S Middle East Policy, Testimony Before Senate Foreign Relations Subcommittee on Near Eastern and South Asian Affairs, 20 Ekim 2005. 102 Akaki Dvali, “Will Saudi Arabia Acquire Nuclear Weapons?” Center for Nonproliferation Studies (CNS) Monterey Institute of International Studies, Mart 2004, http://www.nti.org/e_research/e3_40a.html ; 103 Quadrennial Defense Review Report, 2001, s. 4.

Page 30: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

26

aktörler düzeyinde olmuştur. Soğuk Savaş’ın bitişinden sonra ABD’nin sorunlu

olduğu ve “serseri devletler” adını vererek açıktan veya üstü kapalı bir çatışmaya

girdiği ülkelerin büyük bir kısmı Orta Doğu ülkesidir. (İran, Irak, Suriye ve Libya)104

Diğer taraftan, Soğuk Savaş’tan sonra ABD’ye hem ideolojik hem de eylemsel

olarak en ciddi tepkiler Orta Doğu kaynaklı devlet dışı aktörlerden gelmiştir. (El

Kaide’nin New York, Londra ve Madrid’deki saldırıları veya Hizbullah ile İsrail

arasındaki çatışma buna örnek gösterilebilir.) Küreselleşmenin getirdiği siyasi

değerlerin en az yayılma olanağı bulabildiği yer Orta Doğu’dur.105 Amerikan

karşıtlığı tüm dünyada yükselişte olmasına rağmen hiçbir yerde Orta Doğu’da

ulaştığı boyutlara ulaşmamıştır. Ayrıca, ABD karşıtlığının şiddet eylemlerine en çok

dönüştüğü yer Orta Doğu’dur. Bölgedeki ABD temsilciliklerine ya da üslerine

yönelik saldırıların sayısı hiç de az değildir. Ayrıca, Orta Doğu kaynaklı örgütler

(başta El Kaide olmak üzere) kendi bölgesi dışında ABD ve onunla birlikte hareket

eden devletlere karşı eylemler gerçekleştirebilmektedir.106 Tüm bunlara ek olarak,

ABD’nin yanında olmak bölge ülkelerinin rejimleri açısından diğer yerlere göre daha

fazla tehdit yaratmaktadır. Birçoğu zayıf olan Amerikan yanlısı rejimler muhalif

örgütlerin tehdidi altındadır.107 Bu tehdit ABD’nin bölgede kurmuş olduğu ittifak

zincirini zora sokmaktadır.

Özetle, Orta Doğu hem ABD hegemonyasının yürütülmesinde askerî ve

ekonomik olarak çok önemli bir yer tutmakta hem de bir süper güç üretemese bile 104 John R. Bolton, Nuclear Weapons and Rogue States: Challenge and Response, Remarks to the Conference of the Institute for Foreign Policy Analysis and the Fletcher School�s International Security Studies Program, Washington DC, 2 Aralık 2003. http://www.state.gov/t/us/rm/26786.htm ; Barry Rubin, U.S. Foreign Policy And Rogue States, Middle East Review of International Affairs, Cilt 3, Sayı 3, Eylül 1999, ss. 72-77. 105 “Globalization Dilemmas Vex Arab States,” Oxford Analytica, 29 Ağustos 2001, s. 1. 106 Thomas P. M. Barnett, Pentagon’un Yeni Haritası: 21. Yüzyılda Savaş ve Barış, Çev. Cem Küçük, İstanbul, 1001 Kitap, 2005, s. 59. 107 Nora Bensahel ve Daniel Byman, The Future Security Environment in the Middle East: Conflict, Stability and Political Change, Rand Corp, 2004, s. 303.

Page 31: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

27

Amerikan karşıtı hareketlere kaynaklık etmesi ve bölgesel sorunlarını bölge dışına

ihraç edebilmesi kapasitesi nedeniyle ABD’nin küresel egemenliğine yönelik

tehditler yaratma potansiyelini taşımaktadır. Bu nedenle, ABD, İkinci Dünya

Savaşı’nın sona ermesinden itibaren Orta Doğu’da başat aktör olmaya çalışmış ve

bölgeye yakın bir ilgi göstermiştir.

Orta Doğu bölgesi ileride ele alınacak faktörler nedeniyle, ABD’nin

hegemonik düzeni yeniden inşa çabasının çıkış noktası olmuştur. ABD, önce

Afganistan’ı daha sonra da Irak’ı işgal ederek başlattığı Orta Doğu’daki değişim

projesini, Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) ile yeni bir aşamaya taşımaya çalışmıştır.

Fakat ABD’nin demokratikleşme baskısı ve Irak’ı işgali sonucunda, petrol

fiyatlarının yükselmesi, siyasal İslamcı muhalif grupların iktidara gelmesi (ör. Hamas

ve Iraklı Şiiler), El Kaide’nin yeni bir savaş sahası bulması, radikal İslamcı

hareketlerin etkisinin daha geniş bir coğrafyaya yayılması, etnik milliyetçiliğin

tırmanması, mezhepsel farklılıkların tüm Orta Doğu’da siyasal bir kutuplaşma

yaratmaya başlaması ve İran’ın güçlenmesi, ABD’nin Orta Doğu’da kurmak istediği

yeni düzenin başarısız olmasına neden olmuştur. Bölgesel dinamiklerin etkisiyle

ABD’nin Orta Doğu politikasında yaşadığı başarısızlığın yarattığı sonuçlar bu

bölgeyle sınırlı kalmamıştır. Orta Doğu kaynaklı krizler, ABD’nin maddi ve

yumuşak güç unsurlarını sadece bu bölgede değil dünya genelinde olumsuz

etkilemiştir.108

Irak’taki savaş ve işgal sırasında milyarlarca dolar harcayan ABD ekonomisi

büyük güçlüklerle karşı karşıya kalmıştır.109 Bunun yanı sıra dünyanın pekçok

108 Joseph S. Nye, “U.S. Power and Strategy After Iraq” Foreign Affairs, July 2003, Cilt 82, Sayı 4, ss. 69. 109 Lee Hudson Teslik, Iraq, Afghanistan, and the U.S. Economy, Council on Foreign Relations, http://www.cfr.org/publication/15404/#4

Page 32: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

28

yerinde yükselen ABD karşıtlığının en önemli gerekçelerinden birisi Irak’ın haksız

bir savaş sonucunda işgal edilmesi olmuştur.110 ABD’nin uluslararası hukuk

kurallarını çiğneyerek Irak’ı işgal etmesi ve bölge ülkelerinin rejimlerini baskı altına

alması Westfalyen sistemin sonu olarak algılanmaya başlamıştır.111 ABD’nin Orta

Doğu’da yaptığı gibi dünyanın geri kalanında da bazı devletlerin rejimlerini sebep

göstererek o ülkelere askeri müdahalede bulunacağı kaygısı güçlenmiştir. Bu kaygı,

sadece Orta Doğu ülkelerinde değil dünyanın geri kalanında da yaygınlaşmıştır.

Irak’ın işgalinde önce AB ülkeleri ile ABD arasında uluslararası düzenin doğası ve

kuralları üzerine ortaya çıkan tartışma Transatlantik ilişkilere zarar vermiştir.112

Savaştan sonra Irak’ın yeniden yapılanması sürecinde ABD’nin BM’yi dışarıda

tutmaya çalışması ve Irak’ın yönetimine bir Amerikalıyı ataması ABD’nin 19.

yüzyıldaki sömürgeci devletler gibi davranmakla suçlanmasına neden olmuştur.113

Ancak, yukarıda sayılan ve ABD’nin Orta Doğu’daki beklentilerine aykırı bir

durum yaratan gelişmeler nedeniyle ABD, Orta Doğu’da kökten bir değişimi

öngören stratejisini önce törpülemek daha sonra da bu stratejiden (2007 yılı

başlarından itibaren) vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bu olaylara bağlı olarak, düzen

değişimi fikrinin mimarı olan yeni muhafazakarlar büyük bir güç ve prestij kaybına

uğramışlardır. Orta Doğu’da ve dünyanın geri kalanında ABD’nin yeni bir dış

politika anlayışı geliştirmesini savunan Richard Perle, Paul Wolfowitz ve Donald

Rumsfeld gibi isimler görevlerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır. 110 James Shanahan ve Erik Nisbet, The Communication Of Anti-Americanism: Media Influence And Anti-American Sentiment, United States Institute for Peace Report, Mayıs 2007, s. 5. http://www.eriknisbet.com/pdfs/USIP_SG158045_Exec_Summ.pdf 111 Falk, 2005, s. 63. 112 Robert Kagan, “America's Crisis of Legitimacy,” Foreign Affairs, Cilt 83, Sayı 2, Mart/Nisan 2004, s. 65. 113 Charles Tripp, “Iraq: The Imperial Precedent” Le Monde Diplomatique, Ocak 2003; Daniel Vernet, “Postmodern Imperialism,” Le Monde, 24 Nisan 2003 ; Joseph Cirincione, “The New American Colonialism,” San Francisco Chronicle, 23 Şubat 2003.

Page 33: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

29

Yukarıda belirtilen çerçevede tezin örnek olayı seçilen ABD’nin Kuzey Irak

Politikası şu açıdan değerlendirildiğinde önem kazanmaktadır: Hegemonik düzenin

yeniden inşa edilmesi için başlatılan bir projede bölgesel dinamiklerin, yeniden inşa

çabasını etkileme gücü nedir? Yani, Amerikan üstünlüğünün benzersiz olduğunun

iddia edildiği bir ortamda Orta Doğu’da başlattığı ve uzun vadeli sonuçları açısından

tüm dünyayı etkiyebilecek olan bir değişim projesi Orta Doğu’nun bölgesel

dinamikleri nedeniyle nasıl başarısızlığa uğramıştır.

ABD’nin Orta Doğu Politikasında Kuzey Irak’ın Yeri

ABD’nin Orta Doğu politikasındaki yukarıda aktarılan değişim onun Iraklı

Kürtler ile ilişkilerine ve Kuzey Irak politikasına da yansımıştır. Soğuk Savaş yılları,

ABD’nin Iraklı Kürtlere ilgi göstermediği, ilişki kurmakta sınırlı bir yarar gördüğü

ve bu nedenle ilişkisini örtülü operasyonlar şeklinde yürüttüğü bir dönemdir. Soğuk

Savaş’ta SSCB’nin ve Nasrcı Arap Milliyetçiliği’nin karşısında Orta Doğu’daki

ABD yanlısı krallıkların ve diğer ülkelerin rejimlerini ve sınırlarını savunan ABD ile

özerklik ve bağımsızlık arayan Iraklı Kürtler karşı cephelerde yer almışladır. Molla

Mustafa Barzani’nin “ABD’nin 51. eyaleti olmaya hazırız”114 sözlerinden

anlaşılabileceği gibi, Iraklı Kürt hareketi ABD ile yakın bir ilişkiye sahip olmak

istemesine rağmen, Kürtlerin temel amacı olan bağımsız bir devlete ulaşması

durumunda bölgede yaşanacak olan değişim ve bu değişimin ABD’nin müttefikleri

üzerindeki olası etkileri, ABD’nin Iraklı Kürtlerin özerklik ve/veya bağımsızlık

taleplerini desteklememesine neden olmuştur. Bu nedenle, ABD, Iraklı Kürt

114 Abdullah Kıran, “Kürt-Amerikan İlişkileri I,” Serbesti, Sayı 24, Bahar 2006, s. 44.

Page 34: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

30

hareketiyle kapsamlı bir ilişkiye geçmemiştir. ABD’nin Iraklı Kürtlerle bu

dönemdeki ilişkisi, İran ve İsrail’in Irak ile mücadelelerinde Kürtlere verdiği desteğe

geçici ve sınırlı bir katkı biçimde olmuştur.

Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra ABD en önemli rakibinin ortadan

kalkmasıyla Orta Doğu’daki üstünlüğü ele geçirmiştir. Fakat, ABD, Orta Doğu’daki

mevcut bölgesel düzeni değiştirmekten ziyade onu savunma görevini üstlenmiştir.

Dolayısıyla, ancak bölgede köklü bir değişimin yaşanması halinde hedeflerine

ulaşabilecek Iraklı Kürt hareketi ile ABD arasında yakın bir ilişki kurulmamıştır.

Ancak, bu dönemin bir önceki dönemden önemli farkları bulunmaktadır. ABD’nin

Irak’ı çevreleme politikası çerçevesinde Irak’ın kuzeyinde kurduğu “güvenli bölge”,

Iraklı Kürtleri ABD’nin Orta Doğu politikasında geçmişe göre daha önemli

maddelerinden birisi haline getirmiştir. ABD, Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’ın

kuzeyinde oluşan fiili Kürt yönetimini Saddam’ın Irak’ına karşı bir taktik araç olarak

görmüş ve bu nedenle bu bölgenin bölgesel güçler tarafından kontrol edilmesinin ya

da yok edilmesinin önüne geçmek istemiştir. Ancak, bu dönemde, ABD’nin Orta

Doğu’da mevcut yapıyı korumak beklentisi ile Kürtlerin bağımsızlık talepleri

uyuşmadığından ABD’nin Kürtlere desteği “güvenli bölge”de hayatta kalmalarını

sağlamak ve gelecekte iyi ilişkiler kurulabilecek bir yerel müttefiki korumakla sınırlı

kalmıştır.

11 Eylül’den sonra ise ABD’nin Orta Doğu’da giriştiği bölgeyi yeniden

yapılandırma çabası, ilk kez Iraklı Kürtler ve ABD’nin Orta Doğu algılamalarını

paralel hale getirmiştir.115 ABD’nin 11 Eylül’den sonra Orta Doğu’da değişimin

temeli olarak ileri sürdüğü demokratikleşme, reform ve insan hakları gibi kavramlara

115 Gareth Stansfield, Robert Low ve Hashem Ahmadzadeh, The Kurdish Policy Imperative, Chatham House Papers, Aralık 2007, s. 2.

Page 35: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

31

bölge ülkelerinin hemen hemen tümü şüpheyle yaklaşırken, Iraklı Kürtler bu

sloganların en ateşli savunucusu olmuştur. Bu söylemsel yakınlık Irak’ın işgalinden

sonra özel bir boyut daha kazanmıştır. 2003’ten sonra ABD’nin Orta Doğu

politikasının en önemli sorunu haline gelen Irak meselesinde Kürtler ABD için en

yararlı aktörlerden birisi haline gelmiştir. Irak’taki direnişle mücadelede, ülkenin İran

yanlısı radikal Şii grupların denetimine geçmesinin engellenmesinde ve gevşek bir

federal yapı oluşturulmasında ABD’nin en önemli yerel müttefiki Kürt gruplar

olmuştur. Ancak bundan da önemlisi, Balkanlar’da Arnavutlarla kurmuş olduğu

ilişkinin bir benzerini Orta Doğu’da Kürtler ile kuran ABD için sadece Iraklı Kürtler

değil bölgenin geri kalanında yaşayan Kürtler de stratejik bir önem arz etmeye

başlamıştır. İran ve Suriye ile olan mücadelesinde Kürt kartını harekete geçiren

ABD,116 Kuzey Irak’taki fiili otoriteyi bu ülkelerdeki Kürtlerle ilişki kurabilmek için

stratejik bir araç olarak kullanmaya başlamıştır.

Bununla birlikte, yukarıda sayılan ve ABD’nin Orta Doğu’daki değişim

projesinden geri adım atmasına neden olan faktörler ABD’nin Kuzey Iraklı Kürtlerle

paylaştığı ortak algılamaları değiştirmiştir. ABD, Kuzey Irak’a ve Iraklı Kürtlere

Orta Doğu politikasındaki değişim çerçevesinden bakmakta ve çıkarları uyuştuğu

ölçüde Kürtleri desteklemektedir. ABD için bölgede sınırların değişimi bir tabu

olmaktan çıkmıştır.117 Fakat mevcut bölgesel denklem içinde ABD, Iraklı Kürtlerin

116 ABD’nin Irak’ın işgalinden sonra İran ve Suriye Kürtleriyle ilişkileri için bkz. Arif Keskin, “PJAK: PKK’nın Bölgedeki Yeni Misyon Arayışı,” Stratejik Analiz, Cilt 8, Sayı 92, Aralık 2007, ss. 45-51; Oytun Orhan, “Suriye Kendi PKK Sorunuyla Karşı Karşıya (mı)?” Stratejik Analiz, Cilt 8, Sayı 92, Aralık 2007, ss. 53-61. 117 Bu duruma en açık örnek ABD’de önde gelen düşünce kuruluşlarında Irak’ın yumuşak bir geçişle parçalanması veya ani bir çöküşe uğraması senaryolarının tartışılmaya başlanmasıdır. Bu tartışmalar ABD yönetiminin resmi politikasını yansıtma da, bu çevrelerde yapılan tartışmaların Amerikan yönetimlerinin etkilediği görülmektedir. Yumuşak ve sert parçalanma tartışmaları için bkz. Edward P. Joseph ve Michael E. O'Hanlon, The Case for Soft Partition in Iraq, Saban Center for Middle East Policy at the Brookings Institution, Analysispaper, Sayı 12, Haziran 2007 http://www.brookings.edu/~/media/Files/rc/papers/2007/06iraq_joseph/06iraq_joseph.pdf ; Anthony

Page 36: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

32

kısa vadede bağımsız bir devlet kurmasını çıkarları açısından doğru bulmamaktadır.

Bu nedenle, ABD, 2006 yılının sonlarından itibaren Kürtlerin ayrılıkçı çabalarını

frenlemeye ve Kürtleri yeniden Irak devletine entegre etmeye çalışmaya başlamıştır.

ABD’nin Kuzey Irak politikasındaki değişiklikler, Kerkük, petrol yasası ve PKK

bağlamında gözlenebilmektedir.

Bu noktada, tezin temel savı dikkate alınarak örnek olay incelenmeye

başlanacaktır. İlk olarak Soğuk Savaş süresince ABD’nin Kuzey Irak’a bakışı ele

alınacaktır. Çalışmanın birinci bölümünde Soğuk Savaş döneminin genel koşullarının

ve Orta Doğu’daki gelişmelerin ABD’nin Iraklı Kürtlerle stratejik bir ilişki kurmayı

sakıncalı görmesine neden olduğu savı üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde de

birinci bölümdekine benzer bir biçimde, ABD’nin Kuzey Irak politikasını bölgede

statükoyu korumak üzere inşa ettiği açıklanmaya çalışılacaktır. Her iki bölümde

üzerinde durulacak ortak nokta, ABD’nin Kuzey Irak’ı Orta Doğu’daki mevcut

düzen içinde ele aldığıdır. Üçüncü bölümde ise Amerikan hegemonyasının yeniden

inşasına paralel olarak ABD’nin Kuzey Irak politikasının değiştiği ileri sürülecektir.

ABD’nin hegemonyasını yeniden inşa sürecinin bir parçası olarak yeni bir Orta Doğu

sistemi yaratma politikası çerçevesinde ortaya çıkan bu değişimin 2003-2006 yılları

arasında ABD’nin Kuzey Iraklı Kürt gruplarla stratejik bir ilişki geliştirmesine neden

olduğu savı işlenecektir. 2007’den itibaren ise Orta Doğu’daki bölgesel dinamiklerin

ABD hegemonyasının yeniden inşasına verdiği zararın sonucu olarak, ABD’nin Orta

Doğu’da radikal bir değişim öngören politikasından vazgeçtiği; bu nedenle Kuzey

Irak politikasının yeniden değiştiği ve bölge dengelerinin gözetilmesi mantığına

oturtulduğu savunulacaktır.

Cordesman, Pandora’s Box: Iraqi Federalism, Seperatism, “Hard” Partitioning, and US Policy, CSIS, 26 Ekim 2007, http://www.csis.org/media/csis/pubs/071009_pandorasbox.pdf

Page 37: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

33

BİRİNCİ BÖLÜM: ÖRTÜLÜ OPERASYON DÖNEMİ:

1945–1989 YILLARI ARASINDA ABD’NİN KUZEY

IRAK POLİTİKASI

Soğuk Savaş boyunca ABD, özel bir Kuzey Irak politikası geliştirmemiştir.

ABD, Kuzey Irak’taki Kürt Sorunu’nu Irak ile ilişkileri ve Orta Doğu’daki genel

sorunlar çerçevesinde ele almıştır. 1945–89 arası dönemde ABD’nin Kuzey Irak’a

yaklaşımını belirleyen ana unsurlar, ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarları; Orta

Doğu’daki müttefikleriyle ilişkileri ve müttefiklerinin Kuzey Irak’a yaklaşımları ve

Kuzey Irak’taki hareketin SSCB ile ilişkileri olmuştur. Bu üç faktör, ABD’nin Kuzey

Irak’a yaklaşımında üç ayrı dönem ortaya çıkarmaktadır: 1945–1958 dönemi, 1958–

1975 dönemi ve 1975–1989 dönemi. Ancak bu dönemleri ayrıntılı olarak

incelemeden önce, Kuzey Irak’taki Kürt hareketinin uluslararası arenaya ilk kez

açıldığı yıllarda ABD ile ilişkilerine bir göz atmak ilişkinin arka planına ilişkin bazı

ipuçları sunabilir. Bu nedenle, ABD’nin Soğuk Savaş sırasındaki Kuzey Irak

yaklaşımlarını incelemeden önce Kürt hareketinin hangi koşullarda ortaya çıktığını

ve bu durumun Orta Doğu denklemi üzerindeki etkisini ele almak yararlı olabilir.

A. Kürt Hareketinin Doğuşu ve Dış Güçlerle İlişkileri

Irak Devleti’nin kuruluş sürecinde (1918-1932) ABD’nin bölgede etkinliği

yok denecek kadar azdı. Mısır ve İran bir yana bırakılacak olursa Orta Doğu’nun

büyük bir kısmı 20. yüzyılın başında en azından teorik olarak Osmanlı

Page 38: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

34

egemenliğindeydi. Orta Doğu bölgesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı

İmparatorluğu’ndan tamamen ayrılıp, uluslararası sisteme ekonomik ve siyasi

bağlamda daha sıkı bir şekilde eklemlendi. Bu dönemde, Orta Doğu’da yeni

devletlerin kurulması, bu devletlerin vesayet yönetimleri altında idare edilmesi ve

bölgenin uluslararası ekonomik sisteme entegre edilmesi gibi olgularda en önemli

aktör İngiltere’ydi. ABD, Birinci Dünya Savaşı sırasında bölgeye ilgi göstermiş

olmasına rağmen savaştan sonra izolasyonist politikaya dönmesi nedeniyle, Orta

Doğu’nun yeniden yapılanmasında önemli bir rol oynamadı. Bu nedenle, Kuzey

Irak’taki Kürt hareketinin uluslararası arenaya açıldığı ilk dönem olan I. Dünya

Savaşı sonrasında Kürt-Amerikan ilişkileri son derece sınırlıydı.

Kökleri 19. yüzyılın sonlarına dayanan Irak’taki Kürt hareketi118,

İngiltere’nin bugün Irak olarak anılan Osmanlı topraklarını (Basra Vilayeti’nden

Musul vilayetine kadar uzanan topraklar) işgal etmesiyle birlikte yeni bir dinamizm

kazandı. İngiltere, Basra Körfezi ve Hindistan arasındaki yolu güvenlik altına almak

için önce Irak’ın güneyini 1914’te işgal etti.119 Sykes Pycot Anlaşması ile Irak’ın

kendisine kalacağını planlayan İngiltere, hem Arap coğrafyasında etkinlik kurmak

hem de Hindistan yolunu güvenlik altına almak için Irak’a özel bir önem veriyordu.

1917’de Bağdat’ı ele geçiren İngiltere, 1918’de Mondros Ateşkes Anlaşması

imzalandıktan sonra Musul’u işgal edip kendi yönetimindeki Irak’a eklemek

istedi.120 Musul Vilayeti petrol zengini olması ve İran-Osmanlı ile güneydeki Arap

nüfus arasında tampon bölge yaratması nedeniyle İngiltere için son derece

118 Osmanlı İmparatorluğu döneminde bugün Kuzey Irak olarak adlandırdığımız bölgedeki Kürt hareketinin kökenleri ve özellikleri için bkz. Wadie Jwaideh, Kürt Milliyetçiliğinin Tarihi, Kökenleri ve Gelişimi, çev. İsmail Çekem, Alper Duman, Ankara, İletişim Yayınları, 1999 ss. 281-304. 119 Samira Haj, The Making of Iraq, 1900-63: Capital, Power and Ideology, New York, State University of New York Press, 1997, s. 27. 120 Ahmet Mesut, İngiliz Belgelerinde Kürdistan 1918-1958, İstanbul Doz Yayınları, 1992, s. 93.

Page 39: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

35

önemliydi.121 I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin Basra ve Bağdat’a girerken asıl

amacı bu toprakları ilhak etmekti. Fakat, Basra ve diğer Şii bölgelerdeki isyanlar,

İngiltere’nin uzun süreli bir işgali kaldıracak ekonomik ve askerî gücünü yitirmiş

olması ve Birinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası sistemde ilhaka karşı esen

rüzgarlar, İngiltere’yi Irak’ta yeni bir politika geliştirmeye itti.122

İngiltere, I. Dünya Savaşı’ndan büyük bir güç yitirerek çıkmasına rağmen,

ABD’nin izolasyonist politikayla içe kapanması ve SSCB’nin devrim sonrası

yaşadığı büyük çalkantılar nedeniyle, Orta Doğu’daki gelişmelerde en önemli aktör

haline gelmişti. İngiltere’nin o dönemdeki Orta Doğu politikasının iki temel ayağı

vardı: Birincisi, Mısır’ı kontrol altında tutmak, ikincisi ise Şerif Hüseyin ve ailesinin

desteklenmesiyle bir dizi İngiliz yanlısı Arap devleti kurmaktı. 1916-24 arasında

İngilizlerin desteği ile Hicaz bölgesini yöneten Şerif Hüseyin’in oğlu olan Faysal’ın

1921’de Irak’ta tahta oturmasıyla, İngiltere için Ürdün-Hicaz ve Irak arasındaki bağ

daha da güçlendi.

Irak devleti, İngiltere’nin üç Osmanlı Vilayeti olan Basra, Bağdat ve Musul’u

bir araya getirmesiyle doğdu. Bu üç vilayette de etnik ve mezhepsel dağılım

birbirinden farklıydı. Basra’da Şii Araplar, Bağdat’ta Sünni Araplar ve Musul’da

Kürtler çoğunluğu oluşturuyordu. Ancak, İngiltere’nin Irak’ta kurmaya çalıştığı

yönetim bölgede çoğunluğu oluşturan Şii Araplar tarafından kabul edilmemişti.

Birçok Şii Arap aşireti İngiltere’yi işgalci güç olarak gördüklerinden ve bağımsızlık

istediklerinden büyük bir direniş örgütlediler.123 Irak’ta nüfusun çoğunluğunu Şiiler

121 Ghareeb, 1981, s. 28. 122 Toby Dodge, Inventing Iraq: The Failure of Nation Building and a History Denied, London, Hurst and Company, 2003, ss. 9-14. 123 İngiliz işgaline karşı yürütülen direniş ve 1920’lerdeki isyanlar için bkz. Amal Vinogradov, “The 1920 Revolt in Iraq Reconsidered: The Role of Tribes in National Politics,” International Journal of Middle East Studies, Cilt. 3, Sayı. 2, Nisan 1972, ss. 123-139.

Page 40: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

36

oluşturmasına rağmen İngiltere, Irak’ı Sünni bir ailenin (Şerif Hüseyin’in soyundan

gelenlerin) yönetmesini istiyordu.124 Fakat, İngiltere, Sünni Arapların yanında yer

almasına rağmen, nüfus ve silahlı güç açısından üstünlük Şiilerin elindeydi. Bu

nedenle, İngiltere, kalıcı bir Sünni iktidarı yaratabilmek için Şii ve Sünni Araplar

arasında bir denge kurmaya çalıştı. Irak’ta İngiliz işgaline karşı direnen Şii Arap

çoğunluğuna karşı Faysal’ı desteklemenin en önemli aracı Iraklı Kürtlerdi.125 Fakat,

İngiltere’nin Kürtlere yaklaşımı salt Irak merkezli değildi.

İngiltere, bölgesel çapta bir Kürt politikası izliyordu. Birinci Dünya

Savaşı’ndan hemen sonra İngiltere’nin tüm bölgedeki Kürt politikasının temeli

Türkiye ile Orta Asya, Kafkasya ve İran’daki Türkler arasında bir tampon görevi

yapabilecek bir Kürt devleti kurulmasıydı.126 Böylece, bu bölgede Türk kökenli

halkların bir arada yaşayabilmesi engellenmiş olacak, hem de Irak, İran ve Türkiye

gibi ülkeler Kürt sorunlarıyla uğraşacaklarından gerçek anlamda bir bölgesel güç

haline gelemeyeceklerdi. Ancak, Türkiye’deki ulusal kurtuluş mücadelesinin başarılı

olması ve Kral Faysal’ı ayakta tutabilmek için Kürtleri Irak’ta bir denge unsuru

olarak kullanmak istemesi nedeniyle İngiltere bu politikasından vazgeçti.127

Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler Kürtleri yanlarına çekebilmek için

bağımsızlık da dahil olmak üzere birçok söz vermişti. Bu nedenle, Iraklı Kürtler

İngiltere’nin Irak politikasını başlangıçta memnuniyetle karşılamışlardı. 1918

baharında Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye kentinde yapılan bir toplantıda bölgenin

önde gelen Kürt aşiretleri, İngilizlere kendi bölgelerini yönetmelerini önerme kararı

124 Magnus Persson, Great Britain, the United States and the Security of the Middle East: The Formation of Bahgdad Pact, Lund University Pres, Malmö, 1998, s. 38. 125 Robert Olson, The Kurdish Question and Turkish Iranian Relations From World War I to 1998, California, Mazda Publishers, 1998, s. 5. 126 Olson, a.g.e, s. 4. 127 Olson, a.g.e, s. 7.

Page 41: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

37

almışlardı.128 Ancak işgalin ilk yıllarında İngiliz karar vericileri arasında Kuzey

Irak’ın geleceği konusunda bir fikir birliği yoktu. Kürtlerin bağımsız bir devlet

kurmasına destek mi verileceği yoksa Irak devletine entegre mi edileceği sorusu

ciddi bir tartışma yaratmıştı.129 Ancak, 1921’ın sonlarından itibaren İngilizler ise

Irak’ın kuzeyinde bir veya birden fazla yarı özerk Kürt bölgesi kurup bunu aşağıdaki

Arap devletine eklemleme politikasını benimsediler. Bunun için de bölgede birlikte

çalışabilecekleri bir lider aramaya girişmişlerdi.130 Bu lider arayışının sonucu olarak,

İngiltere, bölgenin önde gelen aşiretlerinden birisinin lideri olan Mahmut

Berzenci’yle ortaklık kurdu. Fakat, Berzenci İngiltere’nin kendisine biçtiği rolden

daha büyük düşünüyor, kendisini Kürt topraklarının Kral Faysal’ı olarak

görüyordu.131 Berzenci’nin bağımsızlık arayışı başka bazı Kürt aşiretleri tarafından

da destekleniyordu. Böylece, 1923 yılında Berzenci, Süleymaniye’de bir isyan

başlattı. Diğer yandan Kuzey Irak’ın bir başka bölgesinde Barzani aşireti bazı diğer

aşiretlerle sağladığı birlikle İngilizler ve Araplara karşı bir isyan çıkarmıştı. Irak’ta

kurulan rejim bununla tek başına başa çıkamadığı için isyanı İngiltere bastırdı.132

1922’den sonra Kürtlerin bağımsızlık arayışları Irak’ta İngiltere’nin istediği

gibi bir yönetim kurulmasının önündeki en önemli engellerden birisi haline geldi.

Bağdat’ta kuracağı Sünni bir Arap yönetimi altında Irak’ı dolaylı olarak yönetmeyi

planlayan İngiltere için Kürtlerin dengeleyici rolü çok önemliydi. Bu nedenle, Irak’ın

kuruluşu aşamasında Sünni ve Şii Araplar arasında bir denge kurabilmek için

128 Mesut, 1992, s. 20-21. 129 Bu tartışma için bkz. Saad Eskander, “Southern Kurdistan under Britain’s Mesopotamian Mandate: From Separation to Incorporation, 1920-23,” Middle Eastern Studies, Cilt 37, Sayı 2, Nisan 2001, ss. 153-180. 130 Cecil J. Edmonds, Kurds, Turks and Arabs: Politics, Travel and Research in North-Eastern Iraq, 1919-1925, London, 1957, s. 38. 131 Jwaideh, 1999, s. 55. 132 David McDowall, A Modern History of the Kurds, London, I.B. Taurus, 2004, ss. 151-183.

Page 42: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

38

Kürtleri Sünni Arapların tarafında dengeye sokmak istiyorlardı.133 Bu nedenle,

İngiltere bu bölgeyi Irak’a gevşek bir şekilde ekleme kararı vermişti.134

1920’ler boyunca Kürtler çeşitli zamanlarda isyan çıkarmaya devam ettiler.

Bunlar da İngiltere tarafından bastırıldı. Fakat, vesayet yönetiminin sonuna

yaklaşırken İngilizler Kürtler ile Sünni Arapların başa çıkmakta yaşayacağı sorunları

gözönüne alarak bazı haklar tanımasını sağladı. Bu durum, 1932’de Irak Devleti’nin

kuruluşu sırasında Milletler Cemiyetine sunduğu belgeye de yansıdı. Bu belgeyle

Kürtlere (aynı zamanda Türkmenlere de) bazı kültürel haklar verildi.135

20. yüzyılın ilk yarısında Kürtlerin dış güçlerle ilişkisini sağlayan son önemli

gelişme İkinci Dünya Savaşı oldu. Birinci Dünya Savaşı’nın tersine İkinci Dünya

Savaşı sırasında hiçbir devlet Kürtlere bağımsızlık umudu vermedi. Aslında konuya

Irak’taki Kürt hareketi açısından bakıldığında bir hayal kırıklığı sezilmektedir.

Çünkü, 1941 yılına kadar Bağdat İngiltere’nin safında yer aldığından Londra’nın

Kürtler üzerindeki baskıları nedeniyle Kürtler isyan çıkarmamıştı.136 1941’de

Bağdat’ta gerçekleşen Nazi yanlısı darbeyle Raşit Ali rejimi işbaşına geldi. Bu

dönemde İngilizlerin de desteğiyle Kürtler rejime karşı isyan çıkarma planları

yapmışlarsa da, Raşit Ali rejiminin kısa sürmesi bunu gereksiz kıldı. Savaşın geri

kalan yıllarında İngiltere’nin yanında yer alan Irak hükümetine karşı isyan

çıkartmayan Kürtler, bu durumun kendilerine İngilizlerin gözünde bir prestij

kazandıracağını ve bu nedenle ödüllendirileceklerini düşündüler. Fakat, Batı

ülkelerinin savaştan sonra İran ve Irak’ı SSCB’ye kaptırmak istememesi nedeniyle

133 Olson, 1998, s. 7. 134 Ghareeb, 1981, s. 29. 135 Declaration of The Kingdom of Iraq, Made At Baghdad On May 30th, 1932, On The Occasıon Of The Termination Of The Mandatory Regime in Iraq, and Containing The Guarantees Given To The Council by The Iraqi Government http://www.ringnebula.com/Oil/Iraq_1932_LeagueofNations.htm 136 Jwaideh, 1999, s. 518.

Page 43: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

39

Kürtlere uzak durması, Irak ve İran’daki Kürt hareketlerin beklentilerinin boşa

çıkmasına neden oldu. Dahası, SSCB’nin bölgedeki yükselişi ve Kürtlere yardımı bu

hareketleri SSCB’ye yakınlaştırmıştır.137

Yukarıda bahsedilen dönem Kuzey Irak’taki Kürt hareketinin 20. yüzyıldaki

ilk önemli dönemecini oluşturmuştur. Görüldüğü gibi bu dönemde Kürtleri önce

örgütleyip silahlandıran daha sonra da onları Irak devletine entegre eden

İngiltere’dir. ABD’nin bu dönemde ne genel anlamda Orta Doğu’da ne de Irak’ta

belirleyici bir aktör olduğu söylenemez. Bununla birlikte, 1914’te Wilson İlkeleri’yle

Kürtler de dahil olmak üzere kendi kaderini tayin hakkını savunmuş olması,

Kürtlerin gözünde ABD’nin kendilerine destek olabileceği algısını yaratmıştır. Fakat,

ne Irak’ta ne de bölgede Kürt nüfus barındıran diğer ülkelerde 1930 ve 40’lardaki

Kürt ayaklanmalarında ya da siyasi hareketlerinin örgütlenmesinde ABD rol

oynamamıştır.138

B. 1945–1958 YILLARI ARASINDA ABD VE KUZEY IRAK

1. 1945-58 Arasında ABD’nin Orta Doğu Politikası ve Irak’ın Yeri

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Orta Doğu’ya sınırlı bir ilgi duyan ABD’nin

bu yaklaşımı savaş sırasındaki gelişmeler nedeniyle değişmeye başladı. İki savaş

arası dönemde Orta Doğu’da gelişmekte olan petrol sanayiini daha çok ABD’nin

çokuluslu petrol şirketleri yönlendirmesine rağmen, yukarıda da belirtildiği gibi,

137 Jwaideh, a.g.e, ss. 518-519. 138 Alfred Prados, Kurdish Separatism in Iraq: Developments and Implications for The US, CRS Report for Congress, 6 Mayıs 1991, s. 3

Page 44: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

40

Arap Yarımadası’ndaki siyasi gelişmelerde temel rolü İngiltere oynuyordu.139

Ancak, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden yapılanan dünya ekonomisinde

petrolün çok önemli bir rol oynaması ve Orta Doğu’nun dünya petrollerinin yaklaşık

üçte ikisini140 barındırdığının ortaya çıkması ABD’nin bölgeye yönelik ilgisini

artırdı.141 Ayrıca, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Pasifik Savaşları’nda Arap

Yarımadası’nın askerî açıdan oynadığı rol, bu bölgeyi ABD için hayati hale

getirdi.142 Bu nedenle daha 1943 yılında ABD Suudi Arabistan’ın ABD’nin

savunmasında hayati bir rolünün olduğunu açıkladı. 1944 yılında Suudi Arabistan’a

yapılacak ABD ekonomik yardımı karşılığında, Riyad’da ABD’ye bir hava üssü

verilmesi ABD’nin Orta Doğu’ya girişindeki en önemli basamak oldu.143

Bölgenin coğrafi konumu ve yeraltı kaynakları, Orta Doğu’ya özel bir önem

katmasına rağmen, ABD’nin Orta Doğu’ya yönelmesinin en önemli nedeni ABD dış

politikasındaki strateji değişimi ve SSCB etkisidir. İkinci Dünya Savaşı’nın

bitmesinden sonra ABD’nin hegemon güç olarak ortaya çıkmasıyla birlikte dünyanın

hemen hemen tüm bölgelerine daha yakından ilgi duyduğu görülmektedir. 1946’da

Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında ABD dış politikasına temel olan George Kennan’ın

SSCB’yi çevreleme stratejisi ve Paul Nitze’nin NSC 68’deki yaklaşımı, Orta

Doğu’yu ABD’nin güvenlik sistematiğinin ayrılmaz bir parçası haline getirdi. NSC

68’e göre, SSCB’yi çevrelemenin en önemli araçları olarak ortaya çıkan güvenlik

139 William J. Bowers, Saudi Arabia and the United States’ Plan for Middle East Defense, Yayınlanmış Doktora tezi, 2006, s. 2. https://beardocs.baylor.edu/bitstream/2104/4839/1/william_bowers_masters.pdf 140 Pentagon’un 1946 yılı sonlarında yayınlanan bir raporunda Orta Doğu’daki petrol rezervlerinin ABD’nin iki katından fazla olabileceği (20.5-50.5 milyar varil arasında) belirtilmişti. Michael Cohen, Fighting World War Three from the Middle East: Allied Contingency Plans 1945-54, London, Frank Cass,1997, s.35. Bu rakam daha sonraki yıllarda yapılan yeni keşiflerle kabaca dünya petrol rezervinin üçte ikisine çıktı. 141 Paul D'Amato, “U.S. Intervention in the Middle East: Blood for Oil” International Socialist Review, Sayı 15, Aralık 2000-Ocak 2001 http://www.isreview.org/issues/15/blood_for_oil.shtml 142 Magnus, 1998, s. 71. 143 Bowers, 2006, s. 4.

Page 45: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

41

teşkilatları Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar bir bütünlük arz ediyordu.144 Bu

bağlamda, Orta Doğu, petrole sahip olması, çevreleme politikasında kritik bir yer

tutan ABD askerî üslerinin konuşlandırılmasındaki önemi, coğrafi konumu ve

SSCB’nin yayılma alanı olması nedeniyle ABD için özel bir önem kazanmıştı.145

Soğuk Savaş’ın ilk on yılı boyunca ABD’nin Orta Doğu’daki temel amaçları,

bölgede Sovyetler Birliği’nin komünist rejimler kurulması yoluyla etkinlik

kazanmasını ve Sovyetlerin petrol sahalarının kontrolünü eline geçirmesini

engellemekti. ABD’nin İngiltere öncülüğünde örgütlemeye çalıştığı Orta Doğu

Savunma Örgütü bu girişimin ilk örneğiydi.146 Ama bu girişim, o dönemde ABD ve

İngiltere ile işbirliği yapmanın halk gözünde yaratacağı etkilerden çekinen Arap

dünyası liderleri tarafından olumsuz karşılandı. İngiltere, sömürgeci güç olarak

olumsuz bir imaja sahipti. Ayrıca, ABD ve İngiltere’nin 1948 Arap-İsrail

Savaşı’ndaki tutumları Arapları rahatsız etmişti. Tüm bunlara ek olarak, bu savunma

örgütü girişiminin en kilit ülkesi olarak görülen Mısır’da 1952 yılında meydana gelen

darbeyle, milliyetçi bir rejimin iktidara gelmesi bu projeyi imkansız hale getirdi.147

Milliyetçi ve anti emperyalist bir rejimin işbaşına geldiği Mısır’ın, ABD’nin

planladığı yeni güvenlik teşkilatında yer almayacağı ortaya çıktıktan sonra ABD,

Kuzey Kuşağı kavramına yöneldi. Güney Batı Asya’da Sovyet etkisini kırmaya

dayanan Kuzey Kuşağı fikri, bölgenin iki önemli ülkesine dayanıyordu: Pakistan ve

Türkiye. ABD, bu iki ülkeye İran ve Arap ülkelerinin eklenmesiyle “Sovyet

144 NSC 68: United States Objectives and Programs for National Security (April 14, 1950) A Report to the President Pursuant to the President's Directive of January 31, 1950 http://www.mtholyoke.edu/acad/intrel/nsc-68/nsc68-3.htm 145 Magnus, 1998, s. 72. 146 Magnus, 1998, s. 80. 147 Magnus, 1998, s. 81.

Page 46: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

42

tehdidi”nin engelleneceğini düşünüyordu.148 Ancak, daha önce de belirtildiği gibi,

Arap dünyasında milliyetçiliğin, özellikle Nasrcılığın etkisinin artması, bu

devletlerin ABD ve İngiltere ile ittifak kurma fikrine uzak durmasına neden

oluyordu. Irak bu ülkeler arasında istisnaydı. Çünkü, Irak’ta monarşi, Nasrcı

milliyetçilerin, SSCB’nin desteklediği komünist partilerin ve Kürt isyancıların

tehdidi altındaydı. Bağdat Paktı’yla hem monarşiyi hem de toprak bütünlüğünü

koruyabileceğini düşünen Irak ABD ile yakın işbirliği fikrine son derece sıcak

bakıyordu. Böylece, 1955’te Bağdat Paktı’nın kurulmasıyla Irak, Orta Doğu’da ABD

için en önemli devletlerden birisi haline geldi.

Özetleyecek olursak; 1945-58 arası dönemde, petrol zengini Irak devleti,

SSCB’yi çevrelemek ve SSCB’nin Orta Doğu’ya inmesini engellemek için kurulan

ittifakın bir kilit üyesi olmuş; bölgedeki diğer Amerikancı (İran ve Suudi Arabistan

gibi) rejimlerle iyi ilişkiler kurmuş; ABD karşıtı Arap rejimleriyle (Mısır ve Suriye)

mücadeleye girişmiş; bu nedenlerle de, ABD için Orta Doğu’nun en önemli

devletlerinden birisi haline gelmişti. Bu nedenle 1945-58 arası dönemde ABD’nin

Kuzey Irak’taki Kürt hareketine hiç de sıcak yaklaşmadığı ve ilişkilerin yok denecek

kadar sınırlı olduğu görülmektedir. Yukarıda aktarılan atmosfer çerçevesinde

ABD’nin Kuzey Irak’a yaklaşımı şu şekilde ele alınabilir.

2. 1945–58 Döneminde ABD ve Kuzey Irak

İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Batı’dan beklediği desteği göremeyen

birçok Kürt örgütü biraraya gelerek Kürt Sorunu’nun uluslararası platformda

148 Magnus, 1998, s. 120.

Page 47: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

43

çözülebilmesi için yirmiden fazla girişimde bulundu. Ancak bu girişimler başta ABD

olmak üzere Batı dünyasında önemli bir etki yaratmadı ve destek bulmadı.149

Soğuk Savaş’ın başladığı yıllarda ise ABD hem Irak’taki hem de diğer

ülkelerdeki Kürt hareketine mesafeyle yaklaşıyordu. Bunun en önemli nedenleri,

Kürt hareketinin ABD’nin müttefiki olarak gördüğü İran, Türkiye ve Irak gibi

ülkelerde etkin olması ve başta Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ni kuran liderlik ve

Mustafa Barzani’yi SSCB etkisinde görmesiydi.150 İkinci Dünya Savaşı’nın hemen

sonrasında SSCB’deki ABD Büyükelçisi Harriman İran ve Irak’taki Kürtlerin,

SSCB’nin kullanmaya karar vermesi halinde ayrılıkçı karaktere bürünebileceğini ve

bu nedenle sorun yaratabileceğini yazmıştı.151 Foreign Affairs’te 1946 yılında

yayımlanan bir makalede ABD’nin Kürt hareketlerine yönelik şüphesi açıkça ortaya

konuluyordu.152

ABD, 1946’da İran’da kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ni tamamen

Sovyet yanlısı bir oluşum olarak görmekte ve SSCB’nin genişleme çabasının bir

parçası olarak algılamaktaydı. Hatta, SSCB’nin örgütlediği ve silahlandırdığı Kürt

grupların Musul’u ele geçirme planları yaptığı bile düşünülüyordu.153 İran ve

Irak’taki Kürt hareketleri arasındaki yakın ilişki ABD’nin bu konudaki algılamasının

Iraklı Kürtleri de içerecek bir şekilde genişlemesine neden oldu.154 Mahabad Kürt

Cumhuriyeti girişiminin başarısız olmasından sonra başta Mustafa Barzani olmak

üzere Kürt hareketinden önde gelen birçok kişinin SSCB’ye kaçması, bu algıyı daha

149 Jwaideh, 1999, ss. 528-534 150 Chris Kutschera, Kürt Ulusal Hareketi, çev. Fikret Başkaya, İstanbul, Avesta, 2001, s.232. 151 The Ambassador in the Soviet Union (Harriman) to the Secretary of State, Sayı 2215, 23 Ekim 1945 içinde Meho, 2004, s. 414. 152 William Linn Westermann, “Kurdish Independence and Russian Expansion,” Foreign Affairs, Cilt 24, Sayı. 4, Temmuz 1946, ss. 675-686. 153 The Charge in the Soviet Union (Kennan) to the Secretary of State, 17 Mart 1946, içinde Meho, 2004, s. 418. 154 Westermann, a.g.e. s. 676-677.

Page 48: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

44

da güçlendirdi.155 1951 yılında ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı tarafından

hazırlanan bir raporda, o dönemde Irak’taki Kürt hareketinin lideri olan Mesut

Barzani’den SSCB’nin ajanı olarak söz ediliyordu.156 Bu nedenle, ABD’nin

1950’lerde Kuzey Irak’taki sınırlı girişimleri Iraklı Kürtler ile SSCB’nin arasını

bozmaya odaklanmıştı. Kissinger’ın aktardığı kadarıyla ABD Dışişleri Bakanlığı

belgelerine göre 4 Nisan 1954’te Bağdat’taki ABD elçiliğinden bazı diplomatlar

Kuzey Irak’ı ziyaret etmiş ve bölge halkını etkilemek ve propaganda yapmak için

broşürler dağıtmıştı.157 Ayrıca, ABD tarafından yapılan radyo yayınları ve benzeri

iletişim faaliyetleri komünizm karşıtlığına ve Kürt milliyetçiliğine karşı

odaklanmıştı.158

Buna karşılık, Kürt hareketi asıl desteği SSCB’den almasına rağmen, Batı’ya

da yanaşmaya çalıştı. Kürtler açısından bunun iki nedeni vardı: Birincisi SSCB’ye

güvenmiyorlardı. Mahabad Cumhuriyeti’nin yıkılmasından sonra SSCB’ye kaçan

Kürt liderliği beklediği ilgiyi bulamamıştı. Burada birçok zorlukla karşılaşmışlar, bir

anlamda SSCB’den soğumuşlardı.159 İkincisi, Kürt hareketi kökeni itibarıyla Batı

karşıtı ve komünist değildi. Tersine, kendilerine yardım edilmesi durumunda Batı ve

ABD için iyi bir müttefik olacaklarını düşünüyorlardı.

Fakat, yukarıda da açıklandığı gibi, ABD’nin bu dönemde SSCB’ye karşı

oluşturmaya çalıştığı Orta Doğu’daki ittifakta ve Nasr’cı milliyetçiliğin yayılmasının

155 Abdullah Kıran, “Kürt-Amerikan İlişkileri I,” Serbesti, Sayı 24, Bahar 2006, s. 44. 156 Kıran, a.g.e s. 44. 157 Henry Kissinger, Years of Renewal, NewYork, Simon and Shuster, 1999, s. 578. 158 United States Embassy, Iraq Cable from Edward S. Crocker II to the Department of State. "Recent Developments in Connection with the Kurdish-Language News Bulletin," 10 Nisan 1950. ve University of Michigan. Department of Near Eastern Studies Letter from George Cameron to Edward W. Barrett. [Propaganda Activities in Iraq; Attached to Cover Memorandum], 24 Ekim 1951. Bu dökümanlar şu web sitesinden alınmıştır. Joyce Battle, U.S. Propaganda in the Middle East - The Early Cold War Version, National Security Archive Electronic Briefing Book, Sayı. 78 13 Aralık 2002, http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB78/docs.htm 159 Kıran, a.g.e., s. 44.

Page 49: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

45

engellenmesinde Irak çok önemli bir yer tutuyordu. Bu nedenle, Kürt hareketinin

taleplerine uzak durdu. Dahası, Kürt sorununun İran ve Türkiye’yi de kapsaması

ABD’yi Orta Doğu’daki Kürt hareketine karşı olmaya itiyordu. Ancak, bu denklem

1958’de Irak’ta meydana gelen darbeden sonra kısmen değişmeye başladı.

C. ÖRTÜLÜ OPERASYONLAR DÖNEMİ: 1958–1975 YILLARI

ARASINDA ABD VE KUZEY IRAK

1. 1958-75 Arası Dönemde ABD’nin Orta Doğu Politikası ve Irak

1958 Darbesi’yle Irak’ta monarşinin yıkılması ve yerine cumhuriyetin

kurulması, sadece Irak iç politikasında değişiklik yaratmadı. Yeni rejimin, Bağdat

Paktı’ndan çıkması, SSCB ile yakın ilişkiler kurmaya çalışması, İran ve İsrail ile

ilişkilerinin gerilmesi, Basra Körfezi’ndeki Arap devletleriyle arasının açılması ve

petrol politikası nedeniyle, ABD-Irak ilişkileri kötüleşti. Dönemin ABD Başkanı

Eisenhower Irak’taki devrimi Kore Savaşı’ndan beri en tehlikeli kriz olarak

nitelerken, ABD ve İngiltere, devrimin yayılmasını engellemek için Lübnan ve

Ürdün’e asker gönderdi. Dahası bazı iddialara göre, dönemin ABD Dışişleri Bakanı

olan John Dulles, Irak’ı işgal edip yeni bir rejimi işbaşına getirmeyi bile

düşünmüştü.160 Hatta, CIA o dönemde ABD karşıtı diğer ülkelerde de denediği gibi

(örneğin Küba’da) Irak’ta da bir doğrudan bir de dolaylı suikast girişiminde bulundu.

Darbeden sonra Irak Devlet Başkanı olan Abdülkerim Kasım’ı zehirli bir mendille 160 Richard Becker, “1958-1963, Iraq Revolution and the U.S. Response,” Press for Conversion, Sayı 51, Mayıs 2003, s. 20.

Page 50: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

46

öldürtmeye çalışan CIA, bu girişiminde başarısız oldu.161 1959 yılında ise Kasım’a

CIA destekli bir başka suikast girişiminde daha bulunuldu. Başarısız olan bu girişim,

Irak siyaset sahnesine Saddam Hüseyin’in çıktığı ilk olaydır.162

1958-1963 yılları arasında görev yapan Abdülkerim Kasım döneminde Irak,

Sovyetler Birliği ve milliyetçi Arap devletleriyle iyi ilişkiler kurma yoluna gitti.

1960’da OPEC’in kurulmasında önemli bir oynayan, 1961’de Kuveyt’i işgal etme

tehdidinde bulunan Kasım rejimi, petrol sanayiini millileştirmeyi de hedeflemişti. Bu

çerçevede, 1962 yılında Irak Milli Petrol Şirketi’ni kurdu. Kasım yönetimi, 1963

yılında ABD destekli bir darbeyle devrildi. Bu darbenin ABD’ye daha yakın bir Irak

yönetimi ortaya çıkarması bekleniyordu. Fakat, altı ay sonra gerçekleşen bir darbe

içinde darbeyle Baas’ın içindeki radikal kanat işbaşına geldi.163

Kasım’ın yerine işbaşına gelen Abdülselam Arif ve Abdülrahman Arif

kardeşler dönemlerinde de Irak milliyetçi çizgisini korudu. Hatta, daha çok Nasrcı

çizgiye kaydı. 1968’de Hasan El Bakr tarafından yapılan darbeyle sona eren Arif

kardeşler dönemi, ABD-Irak ilişkisini iyileştirmedi.

1967 Arap-İsrail Savaşı’nda İsrail ile Irak arasındaki çatışmanın devam

etmesi, İran-Irak ilişkilerinde gerginliğin tırmanması ve Irak’ın SSCB ile ilişkilerini

geliştirmesi ABD ile Irak arasındaki sorunların sürmesine neden oldu.

161 Michael Gunter, “Foreign Influences on the Kurdish Insurgency in Iraq,” Orient, Cilt 34, Sayı 1, Yıl 1993, s. 106. 162 Bu suikast girişiminde CIA ve Saddam Hüseyin’in rolü için bkz. Andrew Cockburn ve Patrick Cockburn, Out of the Ashes: The Resurrection of Saddam Hussein, New York, Harper&Collins Publihers, 2000, ss. 72-74. 163 ABD, Irak Baası içinde bazı gruplarla iyi ilişkiler kurabileceğini düşünüyordu. Bu nedenle, Irak Baas’ına hiçbir dönem tam olarak cephe almadı. 1963 darbesini destekledi. 1975’ten sonra da Bakr ve Saddam Hüseyin ile iyi ilişkiler kurdu. Bu yaklaşımı CIA’in eski Yakın Doğu Bölümü Şefi James Chritchfield verdiği bir mülakatta açıkça dile getirmiştir. Bkz. Interview with James Chritchfield, The Survival of Saddam, http://www.pbs.org/wgbh/pages/frontline/shows/saddam/interviews/critchfield.html

Page 51: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

47

1970’lerin başından itibaren Orta Doğu’da önemli değişimler yaşanmaya

başladı. 1970 yılında Nasr’ın ölümünden sonra Mısır’ın Arap dünyasındaki etkinliği

zayıfladı. Irak, Nasr’dan sonra Arap Milliyetçiliği’nin bayraktarlığını üstlenmeye

çalıştı. Bu durum İran ve İsrail için önemli bir tehdit anlamına geliyordu. Irak, bir

yandan Filistin Meselesi’nde radikal bir tutum izliyordu. Diğer yandan, Basra

Körfezi’ndeki emirlikleri ve Suudi Arabistan’ı tehdit ediyordu. Bu durum, Basra

Körfezi’ni kontrol altına almaya çalışan İran ile Irak arasındaki çatışmayı büyük

ölçüde tırmandırmıştı. 1971’den itibaren İngiltere’nin Basra Körfezi’ni

boşaltmasıyla, bölgede hakim güç haline gelmeyi planlayan ve bunun için ABD’nin

desteğini arkasına alan İran, ilk olarak en önemli rakibi Irak’ı zayıflatmak için askerî,

ekonomik ve siyasi girişimlerini artırdı. Bunun için Kürt kartını devreye soktu.

İran’ın ABD desteğini arkasına alması ve Irak’taki Kürt hareketini

desteklemesi, Irak’ı SSCB ile daha da yakınlaştırdı. Bu nedenle, Irak hükümeti iç

politikada Sovyet destekli komünist partilerin güçlenmesinden endişe duymasına

rağmen, SSCB ile işbirliği arayışına gitti. Bunun sonucunda SSCB ile Irak arasında

1972’de Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalandı. Irak-SSCB ilişkilerindeki

iyileşme, Irak’ın hızla silahlanması ve petrol üretimini artırması İran’ı, İsrail’i ve

dolayısıyla ABD’yi endişelendirmeye başlamıştı. Irak’ın gittikçe Sovyetler Birliği

etkisi altına girdiğini gören ABD, Irak rejimini zayıflatmak için İran aracılığıyla Kürt

hareketini desteklemeye başladı. Ancak ileride de açıklanacağı gibi, ABD, bu desteği

kapalı, temkinli ve koşullu olarak verdi.

Page 52: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

48

2. 1958 –75 Arası Dönemde Irak’ta Kürt Sorunu

1958 Devrimi başlangıçta Irak’taki Kürt hareketine bazı avantajlar getirdi.

1940’lardaki isyanlar ve Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ndeki rolünden sonra Irak’tan

kaçıp SSCB’ye sürgüne giden Mustafa Barzani, devrimden sonra Irak’a davet edildi.

Abdülkerim Kasım’ın özerklik veya benzeri haklar yoluyla Kürt sorununa çözüm

getirmek gibi bir niyeti yoktu. Ancak Kürt meselesine yaklaşımları, Krallık

zamanındaki hükümetlerden farklıydı. Irak’ta, Devrim’den bir hafta sonra Kürt

hareketinin önde gelenleri de dahil olmak üzere çok sayıda siyasi tutuklu serbest

bırakıldı. Ayrıca, 27 Temmuz 1958 tarihli geçici anayasanın 3. maddesi Arap ve

Kürtlerin işbirliğinden sözediyor ve haklarını güvence altına alıyordu. Bu durum

Kürtlerde bir bayram havası yarattı ve Kasım rejimine başlangıçta destek

vermelerine yol açtı.164 Fakat, 1958 Devrimi’ni yapan grup içinde ciddi ideolojik

farklılıklar vardı. Özellikle devrimin ikinci adamı ve içişleri bakanı olan Abdülselam

Arif ile Kasım arasında bu farklılıklar belirgindi. Kasım, Iraklılığa dayanan bir

milliyetçiliği savunurken Arif koyu bir Pan Arapçı’ydı. Irak’ın bir Arap devleti

olduğunu ve Birleşik Arap Cumhuriyeti165 ile birleşmesi gerektiğini savunuyordu.

Devrimden kısa bir süre sonra General Kasım ile Nasrcılar ve komünistler

arasında açık bir güç mücadelesi patlak verdi. Kasım, komünistler ve Nasrcılar ile

mücadele ederken Barzani’ye bağlı Kürtler Kasım’a destek verdi.166 Fakat, Kasım’ın

zayıfladığını düşünen Kürtler özerklik taleplerini artırdıkça aralarındaki 1959

yılından itibaren ilişkiler bozulmaya başladı. Bunun üzerine Kasım, Kuzey Irak’ta

164 Kutschera, 2001, s. 240. 165 Mısır ile Suriye’nin 1958 yılında bir araya gelmesiyle kurulan ve Nasr’cı fikirlerin temel alındığı bir Arap devleti. 166 Ghareeb, 1981, s. 38.

Page 53: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

49

daha önceki Irak hükümetlerinin de yaptığı gibi isyancı Kürtlere karşı hükümetin

yanında olan Kürt aşiretlerini silahlandırdı.

Kasım’ın gerçekleştirmeye çalıştığı toprak reformu167 nedeniyle hükümete

büyük tepki duyan Kürt aşiretlerinin desteğiyle Kasım’ın silahlandırdığı aşiretleri

yenen Barzani, bu tarihten sonra daha da güçlendi.168 Bunun sonucu olarak 1961’de

ise kuzeyde büyük bir Kürt isyanı başladı.169 1963’te Abdülselam Arif’in işbaşına

geldiği darbeden sonra savaş iyice kızıştı. İsyan 1966’a kadar sürdü ve bu süreç

içinde Irak ordusu büyük güç kaybetti. 1966’da yapılan ateşkesten sonra Bağdat’ta

savaşın sürdürülmesinin ülkeye zarar verdiği ve özerklik taleplerinin kabul edilmesi

havası oluştu. Aynı yıl dönemin Irak Başbakanı Abdullah Rahman El Bezzaz

Kürtlere bazı bölgelerde özerklik veren bir anlaşma planı sundu. 170 Ancak, bu plan

yürürlüğe giremeden 1968 darbesiyle ortadan kaldırıldı.

1958’deki Devrim’den sonra Irak, 1963 ve 1968 yıllarında iki darbeye sahne

oldu. 1968’de hükümeti ordu içinden bazı subayların desteğiyle darbeyle deviren

Baasçılar, aynı Kasım gibi içeriden tehditlerle karşı karşıyaydı. Bir yandan Irak

Komünist Partisi faaliyetlerini hızlandırmıştı. Diğer yandan, Baasçılar hem kendi

içlerinde çatışıyordu; hem de ordu ile iktidar mücadelesine girmişti. Bunun

sonucunda Irak, 1969 yılında bir darbe içinde darbe daha yaşadı. Devlet Başkanı

Hasan El Bakr bir grup Baasçıyı ülkeyi Kürt meselesine odaklayarak, orduyu İran ve

167 Devrim’den sonra Kasım’ın ilk hedeflerinden birisi Irak’ta geniş çaplı bir toprak reformu yapmaktı. Topraksız köylülere toprak dağıtmayı amaçlayan bu reform sadece Kuzey Irak’ta değil ülkenin geri kalanında da aşiret reislerinin tepkisiyle karşılanmıştı. Kasım, toprak reformuna büyük bir heyecanla girişmesine rağmen, bir süre güç kaybetmesi ve ülkedeki iç karışıklıklar nedeniyle bu reform hiçbir zaman tamamlanamadı. 168 Saad N. Jawad, “The Kurdish Problem in Iraq,” The Integration of Modern Iraq (Abbas Kelidar) London, Croom Helm, 1979, s. 176. 169 Martin van Bruinessen, “The Kurds between Iran and Iraq: Hidden Wars” Middle East Report, Sayı.141, Temmuz Ağustos 1986, ss. 14-27 170 Kutschera, 2004, s. 307.

Page 54: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

50

İsrail ile mücadele etmekten alıkoymak suçlarıyla tutukladı.171 Ayrıca, aralarında

Yahudilerin çoğunlukta olduğu 19 Iraklı darbe hazırlığı içinde olduğu ve Irak’ı

CENTO’ya sokma çabasında olduğu suçlamasıyla idam edildi.172 Irak hükümeti bir

yandan Bağdat’ı kontrol altına almaya çalışırken diğer yandan SSCB’den aldığı yeni

silahlarla kuzeye 60.000 kişilik bir orduyla operasyon başlatmıştı. Bu operasyonda

Irak ordusu Kürtlerin elinde bulunan bazı yerleri ele geçirdi ve Barzani’yi önemli bir

yenilgiye uğrattı. Baasçılar Kürtleri yenmelerine rağmen geçmişteki olaylardan bir

ders çıkartarak Kürtlerle zayıfken barış yapmayı düşünüyorlardı. Bu nedenle, Bakr

da 1970’de anlaşma yoluna gitmeyi seçti.

Bunun en önemli nedenlerinden birisi de Irak’ın içeride ve dışarıda köşeye

sıkışmış olmasıydı. Irak, İsrail ile 1967 savaşından sonra bir barış anlaşması

yapmamıştı ve savaş teknik olarak sürüyordu. Suriye ile ciddi bir mücadele

içindeydi. İran ile örtülü bir savaş hali içindeydi. Bu nedenle Irak hükümeti iki

boyutlu bir politika izlemeye karar verdi: Bir yandan Kürtlerle geçici bir anlaşma

yaparak onları yatıştırmayı umuyorlardı. Öte yandan da ordu içinde darbe hazırlığı

içinde olan grupları temizlemeyi planlıyorlardı.

Bu gelişmeler sonucunda 11 Mart 1970’te Baas ile Kürtler arasında bir

anlaşma imzalandı. 12 maddelik bu anlaşmaya göre Iraklı Kürtler 4 yıl içinde kendi

hükümetleri tarafından yönetilebilecekleri bir özerkliğe sahip olacaklardı. Gerçekte

bu anlaşma 4 yıllık bir ateşkes işlevi gördü. 4 yıl sonra petrol gelirleri, özerklik ve

Kerkük’ün durumu gibi konularda görüşmelerin yapılmasıyla son halini alacak olan

Anlaşmayla yeni bir anayasa yazılacaktı.173 Fakat, dört yıllık süre, her iki taraf

171 Stephen C. Pelletiere, The Kurds: Unstable Element in the Gulf, Westview Press, Boulder and London, 1984, s. 162. 172 Pelletiere, a.g.e s. 163. 173 “Iraq and Kurdish Autonomy,” Merip Reports, Sayı 27, Nisan 1974, s. 26.

Page 55: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

51

açısından da bir toparlanma dönemi olarak görülüyordu. Dönemin Irak Devlet

Başkan Yardımcısı ve anlaşmayı imzalayan kişi olan Saddam Hüseyin, Irak

ordusunun toparlanması için zamana ihtiyacı olduğunun farkındaydı. Kürtler

açısından da çatışmaya ara verilmesi gerekiyordu. Uzun süre gerilla savaşı yürüten

Kürtler bu anlaşmayı toparlanmak için bir fırsat olarak görüyordu.174

1970 Anlaşmasıyla kısa bir süre için de olsa Kuzey Irak’ta çatışma dönemi

sona erdi. 1972 yılında Irak ile SSCB arasında imzalanan Dostluk Anlaşması’ndan

sonra İran ve İsrail’in de katkısıyla ABD’den silah ve para yardımı alan Kürtler, yeni

bir savaş için hazırlık yaparken, Irak ordusu da benzer bir hazırlık içindeydi. 1973’te

Irak hükümeti Kürtlerden Arap-İsrail Savaşı’na göndermek üzere peşmerge talep etti.

Kürtlerin bunu reddetmesiyle taraflar arasında gerginlik doğdu. 1970 Anlaşması’nın

hayata geçirilmesinde beklendiği gibi 1974’te sorunlar çıktı ve Irak hükümeti ile

Kürtler arasında yeniden çatışmalar başladı. İran ve ABD’den aldıkları destekle Irak

hükümetine direnen Kürtler 1975’te ağır bir yenilgiye uğradı. Bu yenilginin nedeni, 7

Mart 1975’te İran ile Irak arasında imzalanan ve Irak’ın Şattül Arap üzerindeki

iddialarından vazgeçtiği anlaşmadan sonra İran’ın Kürt hareketinden desteğini

çekmesiydi.175 1975’teki bu gelişmelerden sonra Irak’taki Kürt hareketi 1980’lerin

ortalarına kadar toparlanamadı.

3. 1958–1975 Döneminde ABD’nin Kuzey Irak Politikası

Yukarıda belirtilen gelişmelere rağmen, ABD’nin 1958–1975 döneminde

Kuzey Irak’a yaklaşımında bir önceki döneme göre ancak kısmî bir değişim 174 Lokman I. Meho, Michael. G. Nehme, “The Legacy of U.S. Support to the Kurds,” The Kurdish Question in U.S. Forein Policy (Lokman I. Meho) Westport, Praeger, 2004, s. 20. 175 Pelletiere, a.g.e s. 170.

Page 56: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

52

yaşanmıştır. ABD ile Irak arasındaki ilişkiler bozuk olmasına rağmen, ABD, Kürt

hareketine doğrudan bir destek vermemiştir. Bunun en önemli istisnası 1972-74

arasındaki yardımlardır. Ancak bu yardımlar ABD Senatosu’ndan izin alınarak

yürütülen resmi bir yardım şeklinde değil CIA tarafından gerçekleştirilen örtülü

operasyonlar şeklinde gerçekleşmiştir.176 Bu örtülü operasyonda dahi, ABD, Kürtlere

İran ve İsrail aracılığıyla ve sınırlı olarak yardım etmiştir.

1958 Devrimi’nden sonra ABD, Irak’ta gelişmelerden endişe duymasına ve

Kasım’a karşı bir tavır takınmasına rağmen, bu dönemde hazırlanan ABD

raporlarında Irak’taki Kürt hareketinin devam etmesinin bölgede istikrarsızlık

yaratacağı; bu istikrarsızlığın Kürt nüfusunun yaşadığı diğer ülkelere de

sıçrayabileceği ve Kürt hareketini bastırmak isteyen Irak hükümetinin SSCB’ye daha

çok yakınlaşacağı değerlendirmesi yapılmaktaydı.177 Sorunun Irak hükümeti ile Kürt

gruplar arasında bir anlaşma yapılması yoluyla çözülmesi; bunun gerçekleşmemesi

halinde, Kürt isyanının başarılı olmasındansa Irak hükümetinin isyanı bastırmasının

ABD’nin çıkarına olduğu savunuluyordu.178 Bu nedenle, ABD Dışişleri Bakanlığı

yetkililerinin, Kuzey Irak’taki sorunun Irak’ın iç sorunu olarak görülmesi gerektiği

ve Kürtlere yardım edilmemesi gerektiğini önerdiği görülmekteydi.179

Aynı tavır 1960’ların başında da devam etmekte fakat, soruna barışçıl bir

çözüm getirilmesinin önemli olduğu düşüncesi vurgulanmaktaydı. 1960’ların

ortalarında da hem ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bölgedeki ABD elçiliklerine

176 Kissinger bu dönemdeki girişimlerini ve ABD’nin uyguladığı politikayı anılarında anlatmaktadır. Henry Kissinger, Years of Renewal, New York, Simon and Shuster, 1999, ss. 576-96. 177 Interim Policy Guidelines for Dealing With Iraq and With the Implications for the Middle East of the Recent Iraqi Coup, Circular Airgram From the Department of State to Certain Posts, Washington 2 Mart 1963, içinde Meho, 2004, s. 444. 178 Memorandum From Harold Saunders of the National Security Council Staff to the President’s Special Asistant for National Security Affairs, Washington, 2 Nisan 1963, içinde Meho, 2004, s. 449. 179 A.g.e.

Page 57: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

53

gönderilen gizli mesajlarda, hem de bölgedeki elçiliklerden Washington’a gelen

değerlendirme notlarında bu tavrın sürdüğü söylenebilir.180 ABD’nin Irak’taki Kürt

sorununa yaklaşımı şu şekilde özetlenebilir: Irak’taki Kürt sorunu, kesinlikle Irak’ın

iç sorunudur ve bu çerçevede kalmalıdır. ABD’nin bu sorunda doğrudan ya da

dolaylı bir rolü olmamalıdır.

ABD’nin Kürt hareketine temkinli yaklaşımının tersine Iraklı Kürtler,

SSCB’den yardım almalarına rağmen ABD’yle açık ve yakın ilişkiler kurmaya

çalıştılar. 1950’lerin sonundan itibaren, dolaylı yoldan bile olsa ABD ile ilişkiye

geçmek Kürtler için çok önemliydi. Çünkü, dolaylı bağların bir süre sonra doğrudan

bağlara dönüşeceğini düşünüyorlardı.181 Bu nedenle, Mustafa Barzani, 1962 yılında

Irak’taki ABD Büyükelçiliğine bir temsilci göndererek yardım istedi. Barzani,

ABD’nin kendilerine yardım etmesi karşılığında, Kürt hareketi içinde komünistlerle

ilişkisi olanları temizleme, Irak’taki muhafazakar gruplarla işbirliği yaparak Irak’ı

Bağdat Paktı’na geri döndürme ve Irak’taki gelişmeler hakkında istihbarat sağlama

teklifinde bulundu. Fakat, ABD bu teklife o güne kadarki yaklaşımlarının

değişmediğini söyleyerek yanıt verdi.182

Aynı yıl, Mustafa Barzani, New York Times’ta yayımlanan bir röportajında

bir Kürt özerk bölgesinin kurulması halinde ABD’nin bu bölgedeki petrol

zenginliğinden yararlanabileceğini ve ABD’nin 51. eyaleti olmaya hazır olduklarını

söylemişti.183 1960’ların ortasında Barzani’nin ABD ile yakın ilişki geliştirme

çabasının en önemli örneklerinden birisi 1965 yılında KDP’nin Tahran temsilcisi

Şemseddin Müfti ve Barzani’nin ABD’nin Tahran Elçiliğini ziyaretiydi. Bu ziyarette

180 Interim Policy Guidelines, 1963. 181 Kıran, 2006, s. 47. 182 Telegram From the Embassy in Iraq to the Department of State 20 Eylül 1962, içinde Meho, 2004, s. 442-443. 183 Kıran, a.g.e, s. 44.

Page 58: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

54

de ABD, Kürt hareketinin Irak’ın bir iç sorunu olduğunu ileri sürerek destek vermeye

yanaşmadı.184

Iraklı Kürtler ile ABD arasındaki ilişkilerin somutlaşmasında en önemli rolü

oynayan ülkeler İran ve İsrail’di. İsrail, 1950’li yıllardan itibaren Arap olmayan Orta

Doğu ülkeleriyle yakın ilişkiler kurmayı dış politikasının en önemli araçlarından

birisi olarak kabul ediyordu.185 Arap-İsrail Savaşları’na katılan, Filistin Meselesi

konusunda uzlaşmaz bir tutum sergileyen ve Arap dünyasında yükselen bir güç olan

Irak’ı kendi ulusal güvenliği açısından en önemli tehditlerden birisi olarak gören

İsrail, 1950’lerin sonundan itibaren (özellikle Abdulkerim Kasım’ın devrilmesinden

sonra) Kuzey Irak’taki Kürt hareketine destek verdi.186 Hatta, İsrail peşmergelerin

silahlanması ve eğitimi ile Kürtlerin istihbarat teşkilatı kurması konularında önemli

bir rol oynadı.187 KDP, İsrail’den yardım almasına rağmen bunun gizli kalmasını

istiyordu. Çünkü, İsrail ile Kürtler arasındaki ilişkinin ortaya çıkması durumunda,

Kürtlerin Arap dünyasında destek bulması son derece güçleşecekti.188 İsrail ile

Kürtler arasındaki ilişki, Mustafa Barzani’nin oğullarından birisinin Bağdat’a

sığınmasından sonra verdiği bilgiyle açığa çıktı. Bu kişi, KDP’nin 1964’ten beri İran

ve İsrail sayesinde Batı’dan destek aldığını açıklamıştı.189 Daha sonra yapılan

açıklamalarda da bu ilişki doğrulandı. İsrail parlamentosunun eski üyelerinden Aryeh

Eliav da Barzani’nin 1966’da bağımsız bir devlet kurma arayışında olduğunu ve

184 Kıran, a.g.e. s. 45. 185 Amatzia Baram, “İsrail ve Irak’ta Kürt Sorunu,” Avrasya Dosyası Kuzey Irak Özel, Cilt 3, Sayı1, İlkbahar 1996, s. 151. 186 Baram, 1996, s. 150 187 Ian Black, Benny Morris, Israel’s Secret War: A History of Israel’s Intelligence Services, New York, Grove Weidenfeld, 1991, ss. 184-185. 188 Telegram From Embassy in Iraq to the Department of State, 20 Eylül 1962. 189 Prados, 1991, s. 7.

Page 59: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

55

İsrail’in bunu olumlu yanıtladığını söyledi.190 Bu tarihten sonra İsrail ile KDP

arasında uzun süreli bir ilişki kuruldu. Ancak, en azından 1960-70’ler açısından

değerlendirildiğinde İsrail’in Kürt hareketi üzerindeki etkisi İran’ın etkisine göre son

derece zayıftı.

1958-75 döneminde ABD’nin Kuzey Irak konusunda net bir tavır alması için

en çok ısrar eden devlet İran’dı. Soğuk Savaş’ın ilk evrelerinde Irak ve İran arasında

önemli bir sorun yoktu. İkisi de kendi içlerinde Kürt İsyanları’yla uğraşan İran ve

Irak geçmişte birçok kez işbirliği yapmıştı. 1937 Sadabat Paktı ve 1955 Bağdat

Paktları’nda İran ve Irak’ın aynı tarafta yer almasında Kürt Sorunu’nun da rolü

vardı.191 Fakat, 1958 Devrimi’nden sonra Irak’ta Arap milliyetçiliğinin güçlenmesi,

İran-Irak ilişkilerinde değişim başlattı. Devrim’den sonra Irak’ın 1937 Anlaşmasıyla

İran’a Şattül Arap üzerinde tanıdığı haklardan vazgeçeceğine dair işaretler vermesi

ve Basra Körfezi üzerinde İran ile Irak arasında yaşanan güç mücadelesi, iki ülke

arasında gerginlik yarattı. Bunun üzerinde İran, Irak’ı meşgul etmek için iç

karışıklıklar yaratma yoluna gitti.192 Bu politikasında en önemli aracı da (İran

Devrimi’nden sonra buna Irak’taki İslamcı Şii hareketler de eklenmiştir) Iraklı Kürt

gruplardı.

Aslında, İran için Kürt hareketine destek vermek her zaman son derece riskli

bir politikaydı. Çünkü, İran’da Irak’ta olduğundan daha fazla Kürt yaşamaktadır.

Ayrıca, İran’daki Kürt siyasal hareketinin tarihi en az Irak’taki kadar eskidir. İran bu

sorunu, Irak’taki Kürt hareketiyle yaptığı bir pazarlık yoluyla çözmeye çalışmıştır.

İran, Irak’taki Kürt hareketine destek vermesi karşılığında, Irak’taki Kürtlerin kendi

190 Michael Gunter, “Foreign Influences on the Kurdish Insurgency in Iraq,” Orient, Cilt.34, Sayı 1, 1993, s. 110. 191 Olson, 1998, s. 9. 192 Gunter, 1993, s. 105.

Page 60: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

56

ülkesindeki Kürtleri kışkırtmamasını sağlamayı amaçlıyordu.193 İran’ın Kürt

hareketine desteği, Bağdat’ı Kürtlerle meşgul etmekle sınırlıydı. Kürtlerin güçlü bir

özerkliğe ya da bağımsız bir devlete sahip olmasını istemiyordu. İran, Baasçıların

Kuzey Irak’a odaklanacağını ve böylece ikili ilişkilerde Irak’a üstünlük sağlayacağını

düşünüyordu.194 Bu nedenle, 1960’lardan itibaren Kürtlerin Irak hükümetine karşı

yürüttüğü çatışmalarda silah, eğitim ve para yardımında bulundu. Bu durum ABD

tarafından biliniyor, ama desteklenmiyordu. Hatta, bazı Amerikan analizlerinde

İran’ın Kürt gruplara desteğini devam ettirmesinin Irak hükümetini SSCB’ye daha

çok yakınlaştırdığı değerlendirmesi yer alıyordu.195

1967 Arap-İsrail Savaşı’nda Irak’ın savaşa katılması ve bu tarihten sonra

SSCB ile daha iyi ilişkiler kurması ABD-Irak ilişkilerini kötüleştirdi. Hatta,

1967’den sonra ABD, Bağdat’taki büyükelçiliğini kapattı. Ancak, yine de ABD

Irak’la bağları kopartmak istemiyordu. Bunun en önemli nedenlerinden birisi,

ABD’nin Baasçıların komünist olmadığını ve Iran ve İsrail ile sorunlar yaşamasına

rağmen tam olarak Sovyet güdümüne girmemesi nedeniyle anlaşılabilir bir grup

olduğunu düşünmesiydi. Fakat, yukarıda da belirtildiği gibi 1960’ların sonu ve

70’lerin başı Basra Körfezi’nde önemli gelişmelerin olduğu yıllardı. ABD açısından

da Basra Körfezi’nin en önemli aktörü İran’dı. İşte bu tarihlerde, İran’ın yoğun

ısrarıyla ABD ile Kürtler arasında gizli görüşmeler yapıldı. Bunun sonucunda ABD

Kürt hareketine ilk doğrudan yardımını (gizli bir biçimde) 1969 Ağustos’unda yaptı.

Ancak, bu yardım ABD’nin Kürtlere danışman göndermesi şeklinde oldu.196

193 Olson, 1998, s. 12. 194 Jonathan Randal, After Such Knowledge, What Forgiveness?, Westview Pres, 1999, s. 167. 195 US Assistance for Iraq, Memorandum From the Joint Chiefs of Staff to Secretary of Defense Mcnamara, 15 Ağustos 1963, içinde Meho, 2004, s. 452-453. 196 Turan Yavuz, ABD'nin Kürt Kartı, 1.b., İstanbul: Milliyet Yayınları, Nisan 1993, s. 95.

Page 61: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

57

İran’ın Irak’a karşı Kürt grupları destekleme politikası 11 Mart 1970

anlaşmasıyla kısa bir süreliğine de olsa darbe yedi. Çünkü, Kürtlerin Irak

hükümetiyle anlaşması İran’ı Irak karşısında önemli bir kozdan yoksun bırakıyordu.

Ancak, kısa sürede anlaşmanın hayata geçirilemeyeceğinin ortaya çıkmasıyla İran,

Kürtleri daha sıkı bir şekilde desteklemeye başladı. 1970’den sonra kısa bir süre

sessizleşen Kürt Sorunu, SSCB ile Irak arasında 1972 Nisan’ında Dostluk ve İşbirliği

Anlaşması imzalanmasından sonra yeni bir boyut kazandı.

1972 yılından sonra ABD’nin Iraklı Kürtlere yaklaşımında kısa süreli bir

değişiklik ortaya çıktı. ABD, Iraklı Kürtlere, silah ve para yardımında bulunma

kararı aldı. Bu değişikliğin en önemli nedenleri şunlardı: 1. ABD, Irak ile SSCB’nin

ilişkilerinin fazlasıyla iyileştiğini düşünmeye başlamıştı. 1972 Anlaşması sonucunda

SSCB’nin Basra Limanı’na üs kurması ve Bağdat’ın tam olarak SSCB kontrolüne

girmesi şüphesi artmıştı. Irak’ın bir Sovyet uydusu olmaya doğru gittiğini

düşünüyordu.197 2. Irak, 1972’de petrolünün büyük çoğunluğunu millileştirdi ve

çokuluslu şirketleri kovdu. Uluslararası petrol piyasasında (çoğu ABD kökenli olan)

büyük petrol şirketlerinin koyduğu kuralları reddetti. Kontratları iptal etti ve petrol

konusunda SSCB’ye yakın bir tavır izlemeye başladı.198 3. İran, ABD için hiç

olmadığı kadar önem kazanmıştı. İran’ın Kürt kartını kullanma ısrarı ABD üzerinde

baskı yaratıyordu.199 4. ABD’deki karar vericiler arasında eskiden SSCB yanlısı olan

Barzani’nin değiştiği ve bölgede özellikle İran ve Araplar arasındaki çatışmada ve

197 Pelletiere, 1984, s. 167. 198 Pelletiere, a.g.e s. 166. 199 Prados, 1991,

Page 62: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

58

Sovyet etkisinin engellenmesinde rol oynayabileceği şeklindeki görüşler güçlenmeye

başlamıştı.200

Yukarıdaki nedenler çerçevesinde dönemin ABD Başkanı Nixon ve Ulusal

Güvenlik Danışmanı Kissinger, Iraklı Kürtlere yardım etmeye karar verdi. Ancak,

yapılacak yardımın gizli olması kararlaştırılmıştı. Bunun dört temel nedeni vardı: 1.

Yardım yapılması kararı, Nixon’un Moskova ve Pekin ziyaretlerinin hemen ardından

alınmıştı. Soğuk Savaş’ta yumuşama dönemine girildiğinden ABD bu faaliyeti

açıktan yürütmek istemiyordu.201 2. ABD, Irak’ı tam olarak gözden çıkartmamıştı.

Irak ile açık bir çatışmaya girmektense dolaylı ve örtülü bir operasyon daha yararlı

olabilirdi. 3. Dışişleri Bakanlığı ve CIA başta olmak üzere ABD’de birçok devlet

kuruluşu Kürtlere yapılacak bu yardımın Orta Doğu’da gerilimi artıracağını ve bu

nedenle ABD’nin çıkarlarına olmadığını düşünüyordu.202 4. ABD’nin bir Arap

devletindeki farklı etnik kökenden gelen isyancıları desteklemesi diğer Arap

devletleri tarafından hoş karşılanmayacaktı. Bu durum, Araplarla arası açık olan

ABD’yi Orta Doğu’da daha zor durumda bırakabilirdi.

Bu çerçevede, ABD ile Iraklı Kürtler arasında kısa bir süre için somut ilişkiler

başladı. 22 Haziran 1972’de ABD tarafından gönderilen bir mektubun, Mustafa

Barzani’ye ulaştırılmasıyla başlayan süreç çerçevesinde bir Kürt heyeti

Washington’a gitti. Heyet, 30 Haziran 1972’de CIA Başkanı Helms, Albay Richard

Kennedy ve (belgelerde adı belirtilmeyen) bir CIA yetkilisiyle görüştü. Bu

toplantının tutanağı 21 Haziran 2006’da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından bazı

200 The Kurds of Iraq: Renewed Insurgency?, ABD Dışişleri Bakanlığı Gizli Dokumanı, 31 May 1972. 201 Meho, 2004, s. 21. 202 Pelletiere, a.g.e s. 166

Page 63: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

59

isimler ve ifadeler üstü karalanmış bir şekilde yayınlanmış olduğu için görüşme

hakkında ayrıntılı bilgi bulunabilmiştir.203

Toplantıda Kürt Heyeti, Barzani’nin uzun uğraşlardan sonra ABD ile

doğrudan ilişki kurmaktan memnuniyet duyduklarını dile getirdi. Heyet, Kuzey

Irak’ın neden önemli olduğunu anlattıktan sonra Sovyetler Birliği’nin bölgedeki

faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Heyetin temel argümanı, Kürt hareketinin SCCB

karşısında kalan son kale olduğu ve bunun kaybedilmesi halinde Türkiye, Suudi

Arabistan, Ürdün ve İran gibi ülkeler üzerinde Sovyet etkisinin artacağıydı.204 Kürt

temsilciler Sovyetlerin kendilerine baskı yaptığını ve bu baskıların sürmesi

durumunda dış güçlerin yardımı olmaksızın ancak 6 ay daha dayanabileceklerini dile

getirdi. Bu girişten sonra heyet, ABD’ye açık bir pazarlık önermişti. Buna göre,

Kürtler bölgede ABD lehinde bir aktör olacak; gittikçe Sovyet etkisine giren Irak’ta

sürecin tersine çevrilebilmesi için rol oynayacak; Irak petrolleri (özellikle Kerkük)

üzerinde söz sahibi olması halinde Kürtler bunu ABD’nin lehinde kullanacaktı.205

Kürt heyeti, bu öneriler karşılığında ABD’den siyasî, malî, askerî ve istihbaratî

yardım istedi. Kürt heyetinin istediği somut yardımlar şunlardı:

1. Kürtlerin özerklik amacının tanınması ve Kürt hareketi ile Amerikan

hükümeti arasındaki doğrudan gizli görüşmelerin devamı

2. Baasçı hükümeti devirmek veya Sovyet kontrolünde bir rejim olarak ABD’yi

tehdit etmesini engellemek için Irak’ın askerî gücünü meşgul etmek amacıyla

Kürtlerin askerî gücünü artıracak kadar mali destek sağlamak

3. Askerî yardım sağlanması

203 Memorandum of Conversation, Washington Meetings with Kurdish Representatives, 5 Temmuz 1972, NSC Files Kissinger Office Files. 204 Memorandum of Conversation, 1972 205 Memorandum of Conversation, 1972

Page 64: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

60

4. Kürtler ve ABD arasında istihbarat irtibat ofislerinin kurulması206

CIA Başkanı Helms ise öncelikle toplantının gerçekleşmesinde İran’ın rolünü

vurguladı. Bu vurgu, ABD’nin Kürtlerle doğrudan ilişkiye geçmek istemediğini

göstermek için yapılmıştı. Nitekim, daha sonra Mustafa Barzani, Washington’a gidip

Kissinger ile görüşmek istediyse de bunu başaramadı. Helms, Kürtlerin yardıma

ihtiyaç duyduklarını kabul etmiş, istenilen silah vb şeyleri bir an önce detaylı olarak

belirtilmesini istemiş, fakat bu yardımın gizli kalması için İsrail veya İran yoluyla

yapılması gerektiğini belirtmişti.207

Aslında, bu görüşmelerde asıl rolü oynayan daha önce de belirtildiği gibi

İran’dı. İran, Kürtler ve Bağdat arasında yapılan 1970 Anlaşması’ndan yeni bir

ayaklanma çıkarmayı istiyordu. Ancak, Barzani, İran’ın kendisini yarı yolda

bırakabileceğini düşünüyor, bu nedenle ABD’yi garantör olarak görüyordu.208

ABD’nin bu yardımdaki rolü küçüktü. Bu operasyon için ABD 16 milyon dolar

ayırmıştı ve bunların çoğu da İsrail’in 1967 Savaşı’nda ele geçirdiği Rus ve Çin

yapımı hafif silahlar ve mühimmat olarak verilecekti.209 Barzani’nin ihtiyaçlarının

çoğunu İran karşılayacaktı.

1972 yılından itibaren başlayan ABD, İran ve İsrail yardımıyla birlikte,

Barzani 100.000 kadar peşmerge topladı.210 1973 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra

Bağdat, Kürtlere 1970’te yapılan anlaşmayı bazı değişikliklerle kabul etmesi için

baskı yapmaya başlayınca, Barzani aldığı desteğe güvenerek bu öneriyi kabul

206 Memorandum of Conversation, 1972. 207 Memorandum of Conversation, 1972. 208 Prados, 1991, s. 5. 209 Prados, 1991, s. 7. 210 Meho, 2004, s. 22.

Page 65: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

61

etmedi.211 Bunun üzerine, SSCB’den aldığı yeni silahlarla donanan ve hazırlıklarını

tamamlayan Irak ordusu, kuzeye yönelik büyük bir operasyon başlattı. Uzun süre iki

taraf arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalar sırasında Irak ordusu, İran,

ABD ve İsrail’in Kürtlere silah yardımı yaptığını tespit etti ve hatta ABDli yetkililere

de bunları gösterdi.212

Başlangıçta, ABD, Kuzey Irak’taki isyanın Irak ordusunun yüzde seksenini

ülkenin kuzeyinde ve İran sınırında tuttuğu, bu nedenle Irak’ın özellikle Basra

Körfezi ülkelerine ve İsrail’e yönelik saldırgan bir tavır takınmasını engellediği için

yararlı olduğunu düşünüyordu. Ayrıca, İran ve ABD’nin ortak yardımının, bölgesel

çapta bir savaşa dönüşmeyeceğini hesaplıyordu. Bu nedenle, ABD açısından

yardımın sürdürülmesinde bir sakınca yoktu.213

Fakat çatışmaların uzayıp sonuç vermediğini gören ABD, İran ile Irak

arasındaki sorunların çözülmesinden yana bir tavır koymaya başladı. ABD,

belgelerinde İran ile Irak arasındaki dolaylı çatışmanın sona ermesinin Irak’ın

SSCB’ye olan bağımlılığını azaltabileceği dile getiriliyordu. Ayrıca, Irak’ın Şattül

Arap Sorunu’nda taviz vermeye hazır olduğu, fakat, Irak gibi Sovyet yanlısı ve

agresif bir komşusunun olmasının İran Şahı’nın ABD gözündeki değerini artırdığını

ve silahlanmasını meşrulaştırdığını düşündüğünden İran’ın yumuşamaya

yanaşmadığı savunuluyordu. Irak-İran gerginliğinde yaşanılacak bir yumuşama

ABD’nin çıkarınaydı. ABD, Irak’ın petrol gelirlerinden elde ettiği parayla kalkınma

hamlesi başlatmak istediğini, yumuşamanın bu eğilimi teşvik edeceğini düşünmeye

211 Prados, 1991, s. 28. 212 Iranian Assistance To Kurds, Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review, Kasım 1974, http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB188/AAD-5.pdf 213 Foreign Involvement in Kurdistan, Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review, Mart 1974, http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB181/AAD-5.pdf

Page 66: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

62

başlamıştı.214 Irak ile İran arasındaki sorunların rafa kaldırılması, Bağdat’ın

milliyetçi tavırlarını ve bunu Basra Körfezi ülkelerine baskı yapmasını

engellemeyecekti. Fakat, içeride komünistlerle uğraşan Baasçı hükümetin Kürt

Sorunu’ndan kurtulması halinde SSCB ile Irak’ın ilişkilerinin zayıflayabileceğini ve

Irak’ın SSCB’ye siyasi bağımlılığın azalabileceği düşünülüyordu. Bu nedenle İran’ın

gizli görüşmeler yoluyla kazanımlar elde ederek yeni bir anlaşma yapmaya ikna

edilmesi gerekliliği hakim olmaya başlamıştı.215 Bunun Iraklı Kürtlere yansımasının

sonucu ise baştan belliydi: Kürtlere verilen desteğin çekilmesi. Ancak, ABD bunu

başından beri biliyordu. Nitekim 1972 yılında ABD’nin Tahran’daki

büyükelçiliğinden çekilen bir telgrafta İran’ın Irakla olan sınır sorunları konusunda

anlaşmaya vardığı anda Kürtleri desteklemeyi bırakacağı değerlendirmesi

bulunuyordu.216

ABD, İran ve İsrail desteğiyle başlayan Kürt isyanı devam ederken dönemin

Irak Devlet Başkan Yardımcısı (birçok kişiye göre Irak’ı fiilen yöneten kişi) Saddam

Hüseyin İran ile anlaşma masasına oturacaklarını açıkladı. 7 Mart 1975 tarihinde

Cezayir’de İran ve Irak arasında Şattül Arap ve sınır sorunlarını İran’ın istediği

biçimde çözen bir anlaşma imzalandı. Cezayir Anlaşması’nın sonucunda ortaya

çıkan durum, Kürtlerin aleyhineydi.

ABD, Cezayir Anlaşması sonrası Irak Kürtlerine ilişkin politikasını gözden

geçirme ihtiyacı duydu. ABD’ye göre Cezayir Anlaşması’ndan hem Irak hem de İran

avantajlı çıkmış, Kürtler büyük bir kayba uğramıştı. Anlaşmanın gizli maddelerine

214 Iraq's Relations With The West and Its Neighbors, 21 Temmuz 1973, Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47258&dt=1573&dl=823 215 Iran-Iraq Relations, Mayıs 1973, Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review, http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47258&dt=1567&dl=814 216 Pellitere, 1984, s. 170.

Page 67: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

63

göre İran, Kürtlere yaptığı yardımı sona erdireceğine söz vermiş, karşılığında Irak

sınırların belirlenmesinde Tahran’ın savunduğu formülü kabul etmişti. CIA’e göre

İran’ın desteğini çekmesiyle Kürtlerin Irak ordusu karşısında hiçbir şansı

kalmayacaktı.217 ABD’ye göre İran, Kürtleri uzun süreden beri Irak hükümetine karşı

kullanmasına rağmen Irak’ta ortaya çıkabilecek bir Kürt özerk bölgesinin kendi

ülkesi için de emsal teşkil edebileceğinden çekiniyordu. Ayrıca İran, Kürtlerle

hükümet arasındaki çatışmanın sürmesi durumunda ya güçlenen Irak ordusunun

Kürtleri yeneceğini veya Irakla topyekün bir çatışmayla karşı karşıya kalacağını

hesaplıyordu. Her iki olasılık da İran için bir kazanç yaratmıyordu.218 1975

Anlaşması’nı bu çerçevede gören, ABD, İran’ın Kürtlere destek vermeyi kesmesiyle

birlikte, aynı politikayı izledi. Bu durum üzerine Kürtler, ABD’den yardım

istemelerine rağmen bir yanıt alamadılar. Sonuçta, Mustafa Barzani, Kissinger’e

sitem dolu bir mektup yazarak ABD’yi eleştirdi. Bu ikili arasındaki mektuplaşma

Orta Doğu tarihindeki en ilginç diyaloglardan birisini ortaya çıkardı. Barzani yazdığı

mektupta “...Hareketimiz ve halkımız yokediliyor... ABD’nin halkımıza karşı ahlaki

ve siyasi bir sorumluluğu olduğunu hissettiğinizi düşünüyoruz” derken, Kissinger

onu şöyle yanıtladı: “Gizli servis operasyonları misyonerlik faaliyetleri değildir.”219

Özetle, ABD’nin 1972-1975 yılları arasında Iraklı Kürtlerle özel bir ilişki

kurduğu ancak, bu ilişkiyi kısa bir süre içinde bitirdiği görülmektedir. Bu noktada

akla gelen ilk soru İran’ın Kürtlere destek vermeyi kesmesinden sonra ABD’nin

Kürtlere destek vermeyi neden sürdürmediğidir. Bunun için 4 neden sayılabilir:

ABD ve SSCB, Güney Kafkasya ve Körfez bölgelerindeki devlet yapısını ve

sınırlarını değiştirmeyi istemiyorlardı. İki güçten birisinin ya da ikisinin de Kürtlere 217 The Implications of the Iran-Iraq Agreement, CIA Report, 1 Mayıs 1975, s. 2. 218 A.g.e, s. 3. 219 Pelletiere, 1984, s. 171.

Page 68: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

64

tam destek vermesiyle Kürtlerin bağımsızlığa kavuşması Suriye, İran, Irak ve

Türkiye’nin hatta SSCB’nin sınırlarının değişmesi anlamına gelebilirdi. Bu

devletlerden birisinde kurulacak bir Kürt devleti diğerlerine sıçrama olasılığını da

taşıyordu. Bu nedenle, anılan bölgede Kürtler üzerinden girişilecek bir çatışma

ABD’nin ya da SSCB’nin müttefiklerine zarar verecekti. Bu nedenle iki devlet de

Kürtleri kullanarak uzun süreli bir çatışmaya girmeyi göze almak istemediler.

Pike Komitesi olarak da bilinen ve ABD’nin 1975-76 istihbarat faaliyetlerini

inceleyen Senato İstihbarat Komitesi’nin yaptığı soruşturmaya dayalı olarak

yayınladığı rapor, ABD’nin Kürtlere neden yardım ettiğini açıkça yazıyordu. Rapora

göre, Tahran ve Washington için Kürtler Irak’ın potansiyel maceracılığını önlemek

için yararlı olabilecek bir karttı.220 Benzer bir şekilde, ABD-Kürt ilişkisinin

Washington’daki mimarı olan Kissinger da uyguladığı politikanın amacını şöyle

özetlemişti: “...Amacımız Iraklıların rejimlerini diğerleri üzerindeki dayatmasını

zorlaştırmak, Kürtlerin pazarlık gücünü artırmak ve böylece Bağdat’ı komşularının

güvenliğine daha saygılı hale getirmekti...”221 Yine Pike Raporu’nda belirtildiği gibi

ABD’nin para ve silah yardımı yaptığı grupların başarılı olması değil, sorun

çıkardıkları ülkelerin kaynaklarını tüketmesi ve onu zora sokması bekleniyordu.222

Bu açılardan bakıldığında, ABD’nin Kürtlere destek vermesinin arkasında, Kürt

hareketinin başarılı olması amacı yoktu. ABD’nin amacı, Irak’ı baskı altına almak,

SSCB’den uzaklaştırmak ve İran-Irak arasındaki sorunları yatıştırmaktı. Bu

amaçlarına ulaştığı için politikanın daha fazla sürdürülmesine gerek yoktu. Çünkü

sürdürülebilmesi için Sovyet sınırına yakın bir bölgede yeni bir cephe açılmasını

220 Randal, 1999, s. 155. 221 Kissinger, 1998, s. 583. 222 Sardar Aziz, The American-Kurdish (Kissinger-Barzani) Relationship: an Orientalist Reading Tuesday, March 27, 2007, http://namoy.blogspot.com/2007/03/american-kurdish-kissinger-barzani.html

Page 69: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

65

gerekiyordu. Lojistik açıdan sürdürülmesi güç ve Amerikan kamuoyuna uzak bir

savaşı desteklemek fazlasıyla emek ve para gerektiriyordu.223

1973 yılından sonra ABD, Irak’ın SSCB çizgisinden uzaklaşmaya başladığını

ve Bağdat’la anlaşabileceğini düşünmeye başlamıştı. Saddam Hüseyin 1973

Temmuz’unda verdiği bir mülakatta ABD, İngiltere, İran ve Kuveyt ile ilişkilerin

geliştirilmesi ve dış ilişkilerde Sovyetlere aşırı bağımlılığın azaltılması ve

kaynakların çeşitlendirilmesi gerekliliğini söylemişti.224 1973 yılının sonlarında

ABD’nin Orta Doğu’daki temsilciliklerinden çekilen mesajlarda SSCB ile Irak

arasındaki balayının sona erdiği yazılıyordu. Bunun nedenleri olarak, Arap-İsrail

savaşında Sovyet desteğinin başarısız olması, SSCB ile İran ilişkilerinin gelişmesi,

Sovyetlerin Kürtlerle olan ilişkisinden duyulan güvensizlik, Irak’ın COMECON’a

girmek için yaptığı girişimlere yanıt verilmemesi ve petrol satışını para ile yapmak

istemesine olumlu yanıt verilmemesinin 1972’de doruğa çıkan ilişkileri bozduğu

belirtiliyordu.225 Petrol satışı ve sanayisi konusunda umduğunu bulamayan Irak

hükümetinin petrol sanayiindeki millileştirme girişimlerine rağmen ABD’ye yeşil

ışık yaktığı da öne sürülmüştü.226 Ayrıca, Irak Komünist Partisi’nin etkinliğinin

artmasıyla, Baasçıların daha çok tehdit hissettiği ve darbe girişimi nedeniyle 21

komünistin öldürüldüğü bunun da Irak-SSCB ilişkilerine zarar verdiği belirtiliyordu.

Yani, ABD Irak’taki Baasçı rejimle işbirliği yapabileceğini bunun için de

Kürtleri desteklememesi gerektiğini düşünüyordu. Nitekim, Kürt meselesi

çözüldükten sonra Irak ile ABD arasında teknoloji ve ekonomik ilişkiler düzelmişti. 223 Gunter, 1999, s. 434 224 Iraq’s Relations With the West and Its Neighbours, Temmuz 1973, Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review, http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47258&dt=1567&dl=814 225 Soviet-Iraq Relations, Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review, 7 Haziran 1973, http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=48658&dt=1567&dl=817 226 Kurdish Proposal For Autonomy, Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review, 4 Kasım 1973, http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47978&dt=1567&dl=848

Page 70: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

66

Irak son derece pragmatik hareket ediyordu ve petrol yatırımlarında ABD ile sıkı bir

işbirliği yapmaya başlamıştı.227

1. Kürt hareketi İran’dan ve ABD’den yardım alma umudunu sürdürdükçe

Bağdat’la uzlaşmaya yanaşmayacaktı. Bunun sonucunda da çatışmalar sürecek ve

Irak’taki Sovyet etkinliğini artıracaktı. ABD, bu sürecin devam etmesini istemiyordu.

ABD, Kürt hareketinin gerçek bir özerkliğe ulaşamayacağını bunun için gerekli dış

desteğin hiçbir bölge ülkesinden gelmeyeceğini düşünüyordu. Kürt sorununun bu

haliyle sürmesi halinde istikrarsızlıktan başka bir şey getirmeyeceğini, bu nedenle de

Irak sınırları içinde kalması gerektiğini düşünüyordu..228

D. “KENDİ KADERİNE TERK DÖNEMİ” 1975-1989 YILLARI

ARASINDA ABD VE KUZEY IRAK

1975 Cezayir Anlaşması’ndan sonra, Irak’ın iç politikada ve dış politikada

yaşadığı gelişmeler, ABD ile Irak arasındaki ilişkilerde önemli bir iyileşmeye neden

oldu. Irak’ta Baas Partisi ile Komünist Parti arasındaki sorunların tırmanması, SSCB

ile Irak arasındaki sorunları artırdı. Diğer yandan, ABD’nin Kürtlere yardımının sona

ermesinden sonra, Irak ile ABD arasında petrol alanında yeniden işbirliği yapılmaya

başladı. 1975 yılının sonunda Kissinger ile Irak Dışişleri Bakanı Sadun Hammadi

arasında yapılan gizli toplantıda Kürt sorununun tartışmalarda yer almadığı

görülmektedir. Yalnızca, Hammadi’nin Kürt sorununun kendileri için çok önemli

olduğu vurgusuna, Kissinger’ın “...geçmiş hakkında bir şey yapamayız ama bundan

227 Pelletiere, 1984, s. 172. 228 Kurdish Bid for USG Support, Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review 25 Haziran 1973. http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47118&dt=1567&dl=796

Page 71: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

67

sonra benzeri bir gelişme yaşanmayacağına garanti verebilirim...” demesi dikkat

çekmektedir.229

1975 yılındaki yenilgiden sonra 1979’a kadar sessiz kalan Irak’taki Kürt

hareketi, bu tarihten itibaren bölgedeki dengelerin değişmesiyle yeniden harekete

geçme fırsatı buldu. 1979’dan sonra üç olay, Orta Doğu’daki dengeleri ve Kürt

hareketinin kaderini etkiledi: 1979 İran Devrimi, 1979 SSCB’nin Afganistan’ı işgali,

1980’de Irak-İran Savaşı’nın başlaması. Devrim’den sonra İran’da yeniden canlanan

Kürt milliyetçiliği kendi adına önemli başarılar kazandı. İran Kürdistan Demokratik

Partisi (İKDP) neredeyse, 1946’da Kürt devletinin kurulduğu Mahabad’ı ele

geçiriyordu. Bu durum, Irak’taki Kürt hareketini psikolojik olarak olumlu etkiledi.230

SSCB’nin Afganistan’ı işgali ise bölgedeki dengeleri değiştirerek İran’daki Kürt

hareketini rahatlattı. ABD’nin Afganistan’daki direnişçilere destek vermesine yanıt

olarak, SSCB de Iraklı Kürtlere yardım etti. 231 Irak-İran Savaşı’nın başlaması ise

Bağdat’ı uzun süreli ve yıpratıcı bir savaşın içine çekti. Bağdat’ın zayıflamasına ek

olarak, Irak’taki Kürt hareketi savaşla birlikte yeniden İran’dan destek almaya

başladı.232

1979 sonrası gelişen olaylar Kürt hareketinin yeniden canlanmasını

sağlamasına rağmen, ABD bu dönemde Kürt hareketine destek vermedi. Özellikle,

İran İslam Devrimi’nden sonra ABD ile İran ilişkilerinin kopması ve İran’ın

ABD’nin en önemli düşmanlarından birisi haline gelmesi, ABD-Irak ilişkilerini

tarihte hiç olmadığı kadar iyileştirdi. 1980’de Irak’ın İran’a saldırmasıyla başlayan

İran-Irak Savaşı ABD’nin bölge politikalarında önemli bir rol oynadı. Devrim’e

229 Memorandum of Conversation, Sadun Hammadi ve Henry Kissinger, 17 Aralık 1975, http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB193/HAK-12-17-75.pdf 230 Pelletiere, 1984, s. 178. 231 Pelletiere, a.g.e, s. 182. 232 Pelletiere, a.g.e, s. 185.

Page 72: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

68

kadar, Irak’a karşı İran’ı destekleyen ABD, 1980’den sonra İran’a karşı Irak’ı

destekledi.

1980 Eylül’ünde Irak saldırıyı başlattığında savaşı çabuk bir şekilde

kazanacağını düşünüyordu. Ancak, 1982’den itibaren İran savaşta üstün duruma

geçti. Bu tarihten itibaren İran’dan endişelenen ABD, Irak’a iyice yakınlaştı. 1982

şubatında Irak, uluslararası terörizme destek veren ülkeler listesinden çıkarıldı. Uzun

süren savaş Irak’ı ciddi bir ekonomik sıkıntıya soktuğundan, Bağdat, Körfez ülkeleri

ve ABD’den kredi ve borç alamaya başladı. 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra

kapanan ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği, Kasım 1984’te yeniden açıldı. 1980’lerin

ortalarına gelmeden, ABD, Irak’ın en önemli kreditörlerinden birisi haline gelmişti.

Ayrıca, Irak’a pirinç ve buğday gibi besinlerden silaha kadar birçok mal satıyordu.

Ancak gerçekte 1982’den itibaren ABD, Irak’a istihbarat ve askerî destek

sağlamaya başlamıştı233 1983 Temmuz’unda ABD Başkanı Ronald Reagan’dan

gelen Orta Doğu direktifinde ABD’nin Orta Doğu’daki bölgesel çıkarları

tanımlanmıştı. Bu metinde, İran-Irak Savaşı’nda ABD’nin Irak’ın yanında tavır

koyması gerektiği belirtiliyordu.234 Aynı yıl, İran, Irak’ın kimyasal silahlar

kullandığını ileri sürerek Birleşmiş Milletlere başvurdu. ABD’nin elinde bu iddiayı

destekleyen açık istihbarat raporları vardı. CIA raporlarında, İran ile işbirliği yapan

Kürtlere karşı Saddam Hüseyin’in kimyasal silah kullandığı belirtilmesine rağmen,

233 United States Interests Section in Iraq Cable from William L. Eagleton, Jr. to the Department of State. "Prospects for DAS [Deputy Assistant Secretary] Draper's Visit To Baghdad, 4 Nisan 1981, http://www.gwu.edu/%7Ensarchiv/NSAEBB/NSAEBB82/iraq04.pdf 234 National Security Decision Directive (NSDD 99) from Ronald W. Reagan. "United States Security Strategy for the Near East and South Asia" [Attached to Cover Memorandum 12 Temmuz 1983. http://www.gwu.edu/%7Ensarchiv/NSAEBB/NSAEBB82/iraq21.pdf

Page 73: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

69

Reagan Yönetimi İran-Irak Savaşı’nda takındığı tarafsızlık ilkesi nedeniyle bir şey

yapamayacağını söyledi.235

Bu karardan kısa bir süre sonra Reagan Yönetimi, İran-Irak Savaşı’na ilişkin

yeni bir politika geliştirdi. Buna göre, ABD’nin öncelikleri petrol tesislerini korumak

için bölgesel askerî işbirliğini artırmak, ABD’nin Basra Körfezi’ndeki askerî gücünü

artırmak ve bölgedeki gerginliği azaltmaktı. Bu politikada ABD’nin İran-Irak

Savaşı’na yönelik politikası, Basra Körfezi’nin dünya ekonomisi açısından önemine

ve petrol temeline oturtulmuştu; kimyasal silahlara ilişkin herhangi bir vurgu

yoktu.236 Reagan Yönetimi’nin bu politikası, İran-Irak Savaşı bitinceye kadar devam

etti.

Yukarıda da belirtildiği gibi, İran-Irak Savaşı Irak’taki Kürtler için tekrar

savaşma olanağı yaratmıştı. Irak, İran ile yoğun ve yıpratıcı bir savaşa girdiğinden

kaynaklarının önemli bir kısmını bu savaşa tahsis etmişti. Bunu fırsat bilen Irak’taki

Kürt gruplar, 1970’lerde elde etmeye yaklaştıkları özerkliğe ulaşmak için yeniden

ayaklandılar. Bu noktada, önemli bir hatırlatma yapılabilir. Irak’taki Kürt hareketinin

liderliğini 1940’lardan itibaren Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) yürütmüştü.

Ancak, parti içinde yaşanan sorunlardan dolayı, KDP’den ayrılan gruplar 1974’te

Celal Talabani liderliğinde Kürdistan Yurtseverler Birliği’(KYB)ni kurdu. Bu

tarihten sonra Kürtler arasında birbirine rakip iki partiden söz etmek mümkündür.

İran-Irak Savaşı’nda da Kürtler arasında bir birlik yoktu. Ancak, savaşın

başlamasından kısa bir süre sonra silaha sarılan KDP, İran’la işbirliği yaptı. 1983’te

235 “US-IRAQI RELATIONS Shaking Hands with Saddam Hussein: The U.S. Tilts toward Iraq, 1980-1984” (Joyce Battle) National Security Archive Electronic Briefing Book, No. 82 25 Şubat 2003. http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB82/ 236 National Security Decision Directive (NSDD 114) from Ronald W. Reagan. "U.S. Policy toward the Iran-Iraq War," 26 Kasım 1983, http://www.gwu.edu/%7Ensarchiv/NSAEBB/NSAEBB82/iraq26.pdf

Page 74: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

70

İran’ın Kuzey Irak’ta İran sınırına yakın ve stratejik açıdan önemli bir bölgesi olan

Hacı Ümran’a yaptığı saldırıda çok önemli rol oynadı. Bu dönemde KDP savaş

ortamından yararlanarak, Bağdat’taki rejimi devirmek ve diğer muhalif gruplarla

birlikte hareket etmeyi savunurken, KYB Bağdat’ın zayıflaması nedeniyle Kürtlerin

iyi bir anlaşma yapabileceğini savunuyordu.237 KYB ile Bağdat arasındaki

yakınlaşmanın sonucunda, KDP ve İran, KYB’ye saldırdı ve önemli bir zarar verdi.

Bunun üzerine, Bağdat ile KYB arasında ateşkes anlaşması imzalandı. Ancak,

özellikle İran’ın Irak karşısında zafer kazanmaya başlaması, KYB’ yi de İran’a

yaklaştırdı. Sonuçta, 1984 yılında KDP ve KYB biraraya gelerek Kürdistan

Cephesi’ni kurdu ve Bağdat’a karşı İran’ın yanında savaştı.

Iraklı Kürtlerin bu tavrı, ABD’nin Kuzey Irak’a ilişkin yaklaşımını doğrudan

etkiledi. Çünkü, bir yandan ABD ile Bağdat arasındaki ilişkiler iyileşirken, diğer

yandan Iraklı Kürtler o dönemde ABD’nin en önemli düşmanlarından birisi haline

gelen İran’ın, Irak’taki 5. kolu haline gelmişti. Bu nedenle, Reagan Yönetimi’ne

savaşın son iki yılında Irak’ta görev yapmış ABDli diplomatlar tarafından Kuzey

Irak’ta Kürtlere karşı kimyasal silah kullanıldığına dair raporlar yazılmasına rağmen,

ABD bunları görmezden geldi.238

Özetle, 1975-1989 arasında ABD’nin Kuzey Irak politikası, Irak’ın Orta

Doğu’da artan önemi ve ABD ile sorunlarını çözmesi nedeniyle Kürtlerin aleyhine

gelişmiştir. Irak ile ittifak kuran ABD, İran ile birlikte hareket eden Kürtlere sempati

göstermemiş, Kürt liderlerle görüşmeyi bile kabul etmemiştir. Dahası, ABD

Yönetimi elinde Saddam Hüseyin’in Kürtlere karşı kimyasal silah kullandığına dair

açık belgeler olmasına rağmen olan biteni görmezden gelmiştir. Sonuç olarak, 1945- 237 Gunter, 1993, s. 112. 238 Peter Galbraith, Irak’ın Sonu: Ulus Devletlerin Çöküşü Mü?, çev. Mehmet Murat İnceayan, İstanbul, Doğan Kitapçılık, 2007, s. 38.

Page 75: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

71

1958 döneminde olduğu gibi, ABD, Iraklı Kürtlerin durumuna ilgi göstermemiş ve

hiçbir şekilde Irak’taki Kürt hareketini desteklememiştir.

Page 76: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

72

İKİNCİ BÖLÜM: “IRAK’IN KUZEYİNDEN KUZEY

IRAK’A DÖNÜŞÜM” 1991-2001 ARASI ABD’NİN

KUZEY IRAK POLİTİKASI

Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi tüm Orta Doğu’yu derinden etkiledi. 2

Ağustos 1990’da başlayan Körfez Krizi, ABD’nin Basra Körfezi politikasını, Irak

ile ilişkilerini ve dolayısıyla Iraklı Kürtlere yönelik yaklaşımını değiştirmesine

neden oldu. 1945-89 yılları arasında Iraklı Kürtlere yönelik yaklaşımını dönemin

bölgesel şartlarına ve Soğuk Savaş politikalarına göre şekillendiren ABD, Körfez

Savaşı’ndan sonra Orta Doğu’da yaşanan dönüşüme paralel bir Kürt politikası

uygulamaya koydu. Bu politikanın temel belirleyicileri, ABD’nin Irak politikası,

Basra Körfezi’ndeki stratejik çıkarları ve Türkiye ve Irak’a komşu diğer

devletlerin beklentileriydi.

Körfez Savaşı’nın sona ermesinden 11 Eylül olaylarına kadar geçen süre

içinde ABD’nin Orta Doğu politikası, ABD’nin bölgede yeni bir güvenlik

mekanizması kurmak yoluyla müttefiklerinin rejimlerini ve sınırlarını korumak,

bölgedeki etkinliğini artırmak ve Arap-İsrail sorununu çözmek fikirleri üzerine

inşa edildi. Bu nedenle, ABD, Irak sorununu, Orta Doğu’nun genelinde çok büyük

bir değişim yaratmayacak şekilde çözmek istedi. Iraklı Kürtlerin geniş bir özerklik

veya bağımsız bir devlet kurma talepleriyse, Irak’ın parçalanması olasılığı ve

dolayısıyla bölgede büyük bir değişimi tetikleme ihtimali nedeniyle ABD’nin

genel Orta Doğu politikasıyla örtüşmüyordu. Bu nedenle, ABD, 1991-2001

arasında bütüncül ve Kürt merkezli bir Kuzey Irak politikası oluşturmadı. Kuzey

Page 77: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

73

Irak’a yönelik yaklaşımı Irak ve Basra Körfezi’ndeki gelişmeler çerçevesinde

şekillendi. Bu dönemde ABD, Kuzey Irak’ta ortaya çıkan güvenli bölgedeki

gelişmelerde başlangıçta çok önemli bir rol oynasa da 1993’te Çifte Çevreleme

politikasının kabul edilmesinden itibaren Kuzey Irak’taki gelişmelere ilgisi azaldı

1993-1998 yılları arasında ABD’nin Kuzey Irak’a yönelik yaklaşımı Çevreleme

politikasının araçları doğrultusunda şekillendi. Ancak, ABD’nin Kuzey Irak’a olan

ilgisi 1998 yılından itibaren yeniden arttı. Çevrelemenin başarısız olması ve ortaya

çıkan iç ve dış baskı nedeniyle Irak politikasında değişiklikler yapan ABD

Yönetimi için Kuzey Irak yeniden önem kazandı. Ancak, bu önem dahi ABD’nin

Orta Doğu politikasında Kuzey Irak faktörünü belirleyici bir olgu haline getirmeye

yetmedi.

Çalışmanın bu bölümü yukarıda sunulan çerçeve içinde iki ana kısımda

incelenmiştir. Birinci kısımda, Körfez Savaşı’ndan sonra Orta Doğu’da ortaya

çıkan gelişmeler ve ABD’nin bu gelişmelere yönelik politikası ele alınacaktır. Bu

çerçevede 1993’te ilan edilen Çifte Çevreleme politikasının Irak’a ve Kuzey Irak’a

yansımaları incelenecektir. Bu bölümün ikinci kısmında ise Çifte Çevreleme’nin

başarısız olmasından 11 Eylül 2001’e kadar ABD’nin Irak ve Kuzey Irak politikası

ele alınacaktır.

A. 1991-1998 Yılları Arası ABD’nin Orta Doğu Politikası ve Irak

Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle başlayan ve ABD önderliğindeki bir

çokuluslu güç tarafından Kuveyt’ten çıkarılmasıyla biten Körfez Krizi, Soğuk

Savaş’ın sona erdiği dönemde meydana geldi. Bu dönemde ABD Orta Doğu

Page 78: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

74

politikasının ana hatlarını dört madde halinde tanımlıyordu: a. ABD’nin en önemli

müttefiklerinin (İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın) güvenliğinin sağlanması. b. Orta

Doğu petrolünün uluslararası pazarlara makul bir fiyattan ve sürekli olarak

ulaşımının sağlanması c. Bölgede ABD’nin nüfuzuna karşı çıkacak devletlerin

veya ittifakların ortaya çıkmasının engellenmesi239 d. Orta Doğu’daki iç

istikrarsızlıkların bölgesel sistemi etkileyecek radikal hareketlere dönüşmesinin

engellenmesi.240

Orta Doğu’daki çıkarlarını yukarıdaki gibi tanımlayan ABD için Irak’ın

Kuveyt’i işgal etmesi, birçok açıdan sorun yaratıyordu. Irak, Kuveyt’i topraklarına

katarak dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %20’sini ele geçirmiş oluyor; Filistin

Kurtuluş Örgütü’nden aldığı destekle İsrail’in karşısına Filistin davasının

savunucusu olarak dikiliyor ve Kuveyt’i işgal ederek ispatladığı askerî gücüyle

diğer Körfez devletlerini tehdit ediyordu. Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle birlikte

bölgede sergilemeye çalıştığı lider ülke rolü, ABD’nin yukarıda sayılan

çıkarlarından ilk üçüne tamamen ters düşüyordu. Ayrıca, ABD’nin Soğuk Savaş’ı

kazandığının düşünüldüğü bir uluslararası ortamda bir bölgesel gücün ABD’ye

karşı çıkması onun “muzaffer” bir ülke olduğu düşüncesine de zarar verecekti. Bu

nedenle, ABD, Irak’ı sadece Kuveyt’i işgalinin yarattığı maddi sorunlardan değil

aynı zamanda başka bölgelerde de benzer durumların ortaya çıkmasını engellemek

için “cezalandırmak” istedi ve Körfez Krizi’nin savaş gerek kalmaksızın ara

formüllerle çözülmesine yönelik girişimleri reddetti.241

239 A National Security Strategy of Engagement and Enlargement, Şubat 1996, http://www.fas.org/spp/military/docops/national/1996stra.htm 240 Naseer Aruri, “ American’s War Aganist Iraq : 1990-1999”, Iraq Under Siege : The Deadly Impact of Sanctions and War, (Anthony Arnove), London, Pluto Press, 2000, s. 23. 241 Bu konuda daha geniş bir analiz için bkz. Shibley Telhami, “Between Theory and Fact: Explaining U.S. Behavior in the Gulf Crisis”, The Gulf War and the New World War: International

Page 79: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

75

Krizin savaşa gerek kalmadan çözülmesini sağlamaya yönelik en önemli

girişimlerden birisi, Sovyetler Birliği Genel Sekreteri Michael Gorbaçov’un barış

çabalarıydı. Gorbaçov, Irak’ın Kuveyt’i terketmesi bunun karşılığında, Irak’ı

kınayan BM Güvenlik Konseyi kararları çıkarılması, fakat Saddam Hüseyin’in

cezalandırılmaması yönünde bir diplomatik girişim başlatmıştı. Fakat ABD bu

girişimi kabul etmedi.242 ABD, Irak’ın Kuveyt’ten kuvvet kullanarak

çıkarılabileceğini düşünüyordu. Bu nedenle, BM Güvenlik Konseyi’nden Irak’ın

Kuveyt’ten çıkmaması halinde kuvvet kullanılmasına izin veren bir karar çıkarttı.

Ayrıca, ABD, askerî harekâtın ekonomik maliyetini ve meşruiyetini göz önünde

bulundurarak BM çerçevesinde geniş bir ittifak oluşturma yoluna gitti. Böylece,

savaşa Batının ve Orta Doğu ülkelerinin katkı yapmasını da sağladı.243

Sonuçta, 17 Ocak 1991’deki hava saldırısıyla başlayan Irak’ın Kuveyt’ten

çıkarılması harekâtı (Çöl Fırtınası) Irak’ın, Kuveyt’ten çekilmeyi ve BM

kararlarına uymayı taahhüt ettiği Mart ayına kadar devam etti. Ancak, Irak sorunu

asıl bu noktada yani; Irak’ın Kuveyt’ten çıkarılmasından sonra ABD’nin Orta

Doğu’yu nasıl şekillendireceği noktasında başladı.

Relations of the Middle East, (Tareq Ismael ve Jacqueline Ismael), Floria, University Press of Florida, 1994, ss. 153-183. 242 Interview with James Baker, http://www.pbs.org/wgbh/pages/frontline/gulf/oral/baker/1.html 243 ABD’nin Körfez Savaşı’nda BM’yi kullanmasına ve bu durumun BM’nin geleceği üzerindeki etkilerine ilişkin eleştirel bir yaklaşım için bkz. Phyllis Bennis, “False Consensus: George Bush’s United Nations” Beyond the Storm: A Gulf Crisis Reader, (Phyllis Bennis ve Michel Moushabeck), New York, Olive Branch Press, 1991, ss. 112-129.

Page 80: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

76

1. 1991-1998 Arası Dönemde ABD’nin Orta Doğu Politikası

a. Körfez Savaşı

180.000 Iraklının hayatına mal olan Körfez Savaşı sona erdiğinde dünyanın

beşinci büyük ordusu olarak gösterilen Irak’ın askerî gücü çok ağır kayıplara

uğramıştı. Ayrıca, savaşın sonlarında ABD Başkanı Bush’un Irak ordusu ve

halkına yaptığı bir çağrıyla Iraklıları hükümete karşı ayaklanmaya teşvik etmesi

üzerine, ülkenin kuzeyinde ve güneyinde yönetime karşı büyük ayaklanmalar

başladı.244 Irak bu kadar zayıflamışken kara harekâtı devam ettirilseydi, Saddam

Hüseyin devrilebilir ve Baas rejimi yıkılabilirdi. Ancak, ABD ve müttefikleri (hem

Avrupalı devletler hem de Arap devletleri) Saddam Hüseyin’i Körfez Krizi’nin

sorumlusu olarak görmelerine rağmen Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesi sağlandıktan

sonra harekâtı sona erdirdiler. Dahası, ateşkes anlaşmasındaki bazı boşluklardan

yararlanan Saddam’ın ayaklanmaları şiddetle bastırmasına izin verdiler. Bunun

sonucunda Saddam Hüseyin, 18 vilayetin 14’ünü kontrol eden Kürt ve Şii isyancı

hareketleri bastırabildi.

ABD’nin Irak’ı Kuveyt’ten çıkardıktan sonra savaşa devam etmemesinin

nedenleri şöyle sıralanabilir: 1. ABD, Irak’ta bir bataklığa saplanmaktan çekindi.

Amerikan ordusu hava ve kara harekatında çok az kayıp vermişti. Ancak, Irak

ordusunun özel birlikleri batı ve güney cephelerinden çekilerek Bağdat çevresinde

toplanmış, Amerikan ordusuna karşı şehirlerde gerilla savaşı vermeye

244 Bu ayaklanma çağrısı daha sonra pek çok tartışmaya konu olmuştur. Bush’un yaptığı açıklama tam olarak şöyleydi: “...But there’s another way for the bloodshed to stop, and that is for the Iraqi military and the Iraqi people to take matters into their own hand to force Saddam Hussein the dictator to step aside and to comply with the UN and then rejoin the family of peace-loving nations”. Görüldüğü gibi, bu çağrıda hem Irak ordusuna hem de Irak halkına bir mesaj vardır. Fakat, pekçok yazar, Amerikanın bu çağrıyı yaparken Irak ordusunu hedef aldığını ve Kürtlerin ve Şiilerin ayaklanacağını beklemediklerini savundu. Prados, 1991, s. 29.

Page 81: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

77

hazırlanmıştı. Vietnam’daki kötü tecrübesinin etkisi altında olan ABD aynı

durumla karşılaşmak ve büyük kayıplar vermek istemedi. 2. Irak’a karşı askerî

operasyonu yürüten koalisyon gücü, Irak’ın Kuveyt’ten çıkarılması için biraraya

gelmişti. ABD’nin Saddam Hüseyin’i devirmek için Irak’ın içlerine doğru bir

operasyon gerçekleştirmesi halinde BM’den veya diğer ülkelerden destek

bulamaması olasılığı yüksekti.245 3. İsyanların başarılı olması veya ABD’nin

Saddam Hüseyin’i devirmesi halinde Bağdat’ta meydana gelebilecek rejim

değişikliği, Irak’ta ve bölgede büyük değişiklikler yaratabilecekti. Ortaya

çıkabilecek bu değişiklikler, ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarına ters düşecekti.

ABD’nin Körfez Krizi’nin sonundaki tavrını belirleyen asıl faktör yukarıda

sayılanların sonuncusudur. Bu nedenle, üzerinde daha ayrıntılı durulması yararlı

olabilir.

O dönemde yapılan ABD’de yapılan analizlere göre, Irak’ta bir rejim

değişikliği veya ülkenin dağılması ABD açısından büyük bir tehdit potansiyeli

taşıyordu. ABD’nin Saddam rejimini devirmesi ve Irak’ta demokratik bir düzen

arayışına girmesi, başta Suudi Arabistan olmak üzere diğer Körfez devletlerinde de

aynı beklentileri gündeme getirebilirdi. Orta Doğu’da demokratikleşme sürecinin

başlaması Basra Körfezi’ndeki monarşiler için ciddi bir tehdit oluşturabilirdi.

Körfez’deki monarşilerin karşılaşacağı rejim sorunları ise bölgedeki istikrarsızlığı

artırabilir, dolayısıyla petrol fiyatları yükselebilirdi. Bu nedenle, ABD’nin

Bağdat’a girerek ve Saddam rejimini devirmesi kendi çıkarları açısından

tehlikeliydi.246

245 Daniel Byman ve Matthew Waxman, Confronting Iraq: U.S. Policy and the Use of Force Since the Gulf War, Rand Corporation Publication, 2000, online document, http://www.rand.org/publications/MR/MR1146/. , s. 24. 246 Graham Fuller, “Respecting Regional Realities,” Foreign Policy, Yaz 1991, Sayı 83, s. 41.

Page 82: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

78

ABD’nin Irak’taki isyanlara karşı tutumu da benzer bir anlayışın ürünüydü.

Irak’ın toplumsal yapısı hakkında yeterli bilgiye ve istihbarata sahip olmayan

ABD, Kürtlerin ve Şii Arapların, Bush’un çağrısına cevap vererek isyan

çıkartacaklarını beklemiyordu. Amerikan Kongresi’nin 1988’de Kuzey Irak’a

gönderdiği heyetin topladığı bilgiler, Kürtlerin yeni bir isyan çıkarmaya gücünün

yeteceği fikrini desteklemiyordu.247 Diğer yandan, Iraklı Şiilerin İran’ın etkisiyle

ayaklandığı ve başarılı olmaları halinde ülkenin parçalanacağı ve İran benzeri bir

devlet kurulacağı beklentisi ABD’de hâkim olmaya başlamıştı.248 Bu nedenle,

ABD yönetimi ülkenin kuzeyindeki ve güneyindeki isyanların başarılı olması

halinde şu gelişmelerin meydana gelmesinden dolayı korkuya kapıldı:

• Irak devletinin parçalanması ve Şii Arap, Sünni Arap ve Kürt devleti olmak

üzere üç yeni devletin doğması.

• İran çizgisinde bir Şii devletinin kurulması veya Irak’ta bir iç savaş çıkması

durumunda İran’ın Şiilere yardım gerekçesiyle Irak’a müdahale etmesi.

• Irak’ın dağılmasının, uzun vadede komşularının da (özellikle Türkiye,

Ürdün ve Suudi Arabistan) parçalanmasına neden olması olasılığı.249

• Irak’ın parçalanmasının zaten zayıf olan diğer Arap rejimlerinin de

yıkılmasına neden olması olasılığı.250

247 Ofra Bengio, Baghdad Between Shi’a And Kurds, Policy Focus, The Washington Institute For Near East Policy, Sayı 18, 1992, , s. 12. 248 O dönemde yapılan değerlendirmelerde ABD’nin Şii bir Irak devleti kuracağı korkusunun yersiz olduğuna yer verenler de bulunuyordu. Şii muhalif grupların güçsüz olduğunu ve İran askerî güçleri tarafından doldurulmadığı sürece Şiilerin Irak’ta iktidarı ele geçiremeyeceğini de buna ilave ediliyordu. Kürtlerin ise komşu devletler tarafından kolaylıkla savuşturulabilecek bir tehdit olduğu bu beklentinin devamıydı. Bengio, a.g.e, s. 15. 249 Evelyn Farkas, Fractured States and US Foreign Policy: Iraq, Ethiopia, and Bosnia in the 1990’s, USA, Palgrave Macmillan, 2003, s. 32; Bengio, a.g.e, s. 14. 250 David Wurmser, Tranyy’s Ally: America’s Failure to Defeat Saddam Hussein, Washington DC, The AEI Press, 1999, s. 10;

Page 83: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

79

Bu beklentiler ve korkular nedeniyle ABD, Irak’a ilişkin savaş sonrası

planlarını, Bağdat’ta yeni bir askerî diktatörlük kurulması üzerine yaptı. ABD’nin

bu beklentilerini, dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowcroft

“...ayaklanmanın hiç olmamasını isterdim. Savaştan sonra bir askerî hükümet

olmasını öngörüyorduk.” diyerek dile getirmişti.251

Savaş sırasında meydana gelen bir olay, ABD’nin Irak’ta bir darbe yoluyla

yönetici değişikliği beklentisini güçlendirdi. Çöl Fırtınası Harekâtı sürerken Irak’ın

Moskova’daki diplomatlardan birisi olan Minaf Hasan El Tıkriti Suudi Arabistan’a

kaçtı ve ABDli yetkililere, kardeşi El Hekim Hasan El Tıkriti’nin bir darbe

girişiminde bulunacağını söyledi. El Hekim Hasan, Saddam’ın özel kuvvetleri olan

Cumhuriyet Muhafızları’ndaki helikopter birliklerinin komutanıydı. Ayrıca,

Saddam ile aynı etnik ve siyasal tabandan (Tıkritiler) geliyordu. Tıkritiler, Irak

siyasal elitinin en önemli üyeleriydi. Darbe girişimi de bu gruptan gelecekti. Minaf

Hasan El Tıkriti, darbenin uzun süredir planlandığını ancak, ülkedeki isyanlar

nedeniyle subaylar arasında ülkenin parçalanması korkusunun oluştuğunu; bu

nedenle ertelendiği söyledi.252 ABD, Mart 1991’de ABD ile Irak arasında

Safvan’da yapılan ateşkes anlaşmasında Iraklı generallere darbeye destek

olacaklarına dair bir destek mesajı verdi. Zaten ayaklanmaların başarılı olmasını

istemeyen ABD Yönetimi ateşkes anlaşmasıyla Irak Hava Kuvvetleri’ne uçuş

yasağı getirirken, silahlı helikopterlerin uçuşu konusunda bir sınırlama

getirmedi.253 Böylece, Irak, helikopterleri ve Cumhuriyet Muhafızlarını kullanarak

isyanları kısa sürede bastırabildi. ABD, isyanların bastırılmasından sonra

Bağdat’ta bir darbe beklese de Saddam Hüseyin iktidarda kalmayı başarabildi. 251 Wurmser, a.g.e, s. 11. 252 Wurmser, a.g.e, s. 11. 253 Wurmser, a.g.e, ss. 10-11.

Page 84: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

80

Özetle, Irak’ta meydana gelebilecek bir rejim değişikliği veya ülkenin

parçalanmasının Orta Doğu’daki çıkarlarını olumsuz etkileyeceğini düşünen ABD,

Saddam Hüseyin’i bir askerî müdahale ya da ayaklanmaların desteklenmesi

yoluyla devirmeye çalışmadı. Bunun yerine, Irak’ı çevrelemeyi ve çevreleme

sırasında kullanacağı araçlarla ile içeriden gelecek bir darbe yaratmayı hedefledi.

b. Körfez Savaşı Sonrası ABD’nin Orta Doğu Politikası’nın Ana Hatları

Körfez Savaşı’ndan sonra ABD’nin Orta Doğu politikası, birbiriyle yakından

ilişkili iki ayrı düzlemde ilerledi: Basra Körfezi’nin güvenliğinin sağlanması ve

Arap-İsrail Meselesi’nde kalıcı bir barışa ulaşılması. Bu iki konu arasındaki ilişki,

hem Bush Yönetimi’ni hem de Clinton Yönetimi’ni her iki sorunu birarada

düşünmeye itti.

George Bush, Körfez Savaşı’ndan hemen sonra, 6 Mart 1991’de yaptığı bir

konuşmada ABD’nin Basra Körfezi politikasının çerçevesini çizdi. Buna göre, ABD,

Basra Körfezi’nde güvenliği sağlamak için Arap Yarımadasına asker

konuşlandıracak, ABD ve Arap orduları ortak hava ve kara tatbikatları yapacak ve

ABD önemli bir deniz gücü bulunduracaktı.254 Soğuk Savaş’ın sona ermesinden

sonra dünyanın birçok yerindeki politikalarının temeline demokratikleştirmeyi

oturtan ABD, Körfez Savaşı’ndan sonra Orta Doğu’da benzer bir yaklaşım

geliştirmedi. Ne Bush’un konuşmalarında, ne o dönemde yayınlanan bildirilerde ne

de ABD’nin Orta Doğu’daki uygulamalarında, bölgenin demokratikleşmesi

gerektiğine dair bir vurgu yoktu. Önemli olan Orta Doğu’da “bölgesel güvenliğin”

sağlanmasıydı. ABD açısıdan bölgesel güvenlik terimi üç öğeden ibaretti: “makul”

254 Hassan Hamdan Al Alkim, “The Gulf Subregion in the Twenty-First Century: US Involvement & Sources of Instability” American Studies International, Cilt. 38, Sayı. 1, Şubat 2000, s. 73.

Page 85: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

81

(aşırı silahlanmaya gitmeden ve mevcut düzeni bozmanda) bir askerî “denge”

sağlanmasıyla bölge ülkeleri arasında barışın devam etmesi; bölge devletlerinin

rejimlerinin iç ve dış tehditlere karşı korunması ve bölgenin dünyanın geri kalanıyla

ilişkilerini stratejik (diğer büyük güçlerin bölgeden uzak tutulması) ve ekonomik

(petrolün akışı) bağlamda aynen sürdürmesi.255 Orta Doğu’da bölgesel güvenliği

yukarıdaki gibi tanımlayan ABD için bu denklemde bir değişimin meydana gelmesi

yeni bir kriz yaşanması anlamına geliyordu. Bu nedenle, Körfez devletlerinin tamamı

monarşiler tarafından yönetilmesine rağmen ABD demokratikleşme çabasının

getirebileceği istikrarsızlık nedeniyle statükoyu korumaya çalıştı. Çünkü, birçok Orta

Doğu ülkesinde demokratik seçimlerin yapılması durumunda radikal İslamcı

hareketlerin seçimleri kazanacağı ve bunun da ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarına

aykırı olacağı düşünülüyordu. Özetle, Körfez Savaşı’nın sonunda Bush Yönetimi,

Orta Doğu’da kökten bir değişim getirecek bir hamleden yana değildi. Bu yüzden,

ABD, Orta Doğu’da Birinci Dünya Savaşı’ndan beri oluşan güç dengesinin

korunması ve Irak sorununun “aile içinde” çözülmesi gerektiğini düşünüyordu.256

Öte yandan, Körfez Savaşı’nın Arap-İsrail Sorunu’un çözümünde ilerleme

yaratacak bir ortama yol açtığı için Filistinliler açısından bazı olumlu etkileri yarattı.

Körfez Savaşı’ndan sonra Madrid görüşmeleriyle başlayan Orta Doğu Barış Süreci,

birçok Arap devletine İsrail ile daha ılımlı ilişkiler kurması için fırsat verdi. İsrail ile

Filistin arasında görüşmelerin başlaması bu devletlerin yöneticilerini rahatlatmasına

rağmen, İsrail ile ilişki kurmalarına uygun bir ortam yaratmadı. Çünkü, bu ülkelerde 255 Fred Halliday, “The Gulf War and its Aftermath: First Reflections” International Affairs, Cilt 67, Sayı. 2., 1991, s. 230. 256 Körfez Savaşı’ndan sonra CIA’in hazırladığı rapor, ABD’nin Irak konusundaki beklentisini açıkça yansıtıyordu. Irak’ın geleceği büyük ölçüde Saddam Hüseyin’in geleceğine bağlıydı. Saddam Hüseyin’in iktidarda kalacağı fikrini savunan raporda, Saddamlı ya da Saddamsız Irak’ın ABD’ye tehdit yaratma kapasitesini büyük ölçüde yitirdiği üzerinde durulmaktaydı. Iraq: Saddam Husayn’s Prospects for Survival Over the Next Year, Special National Intelligence Estimate, Eylül 1991, http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB167/09.pdf

Page 86: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

82

halkın büyük çoğunluğu İsrail ile ilişki kurulmasına karşıydı.257 Körfez Savaşı’ndan

sonra ABD, bir yandan Basra Körfezi’ni kontrol etmeye diğer yandan da Araplar ve

İsrail arasında arabuluculuk yapmaya çalışıyordu. Ancak, ABD’de yapılan

seçimlerde Körfez Savaşı’ndan galip çıkan Bush yönetimi, seçimlerde mağlup

olunca ABD’nin Orta Doğu politikasında önemli değişiklikler yaşandı.

c. Clinton Dönemi ve Çifte Çevreleme Politikası

1992 seçimleri sonucunda ABD’de iktidar değişikliği meydana geldi. Bu

iktidar değişikliğinin, ABD’nin Orta Doğu politikasına en önemli yansıması İran ve

Irak politikasında oldu. Geleneksel olarak, güç dengesine önem veren ve Saddam

Hüseyin’in iktidarda kalmasına bu nedenle göz yuman Cumhuriyetçi Bush

Yönetimi’nin yerine gelen Demokrat Clinton Yönetimi, ABD’nin Basra Körfezi

politikasında farklı bir yol izlemeye karar verdi.258

Clinton Yönetimi, ilk olarak, Nixon’dan beri her ABD Yönetimi’nin yaptığı

gibi, ABD’nin Körfez’de “hayati” çıkarları olduğunu açıkça belirtti. ABD’nin daha

önceki yıllarda da stratejik bir bölge olarak kabul ettiği Basra Körfezi, Clinton

döneminde özel ve yeni bir önem daha kazandı. Bu önemin kaynağı yeni ABD

savunma stratejisiydi. ABD, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeni bir

savunma stratejisi arayışına girmişti. Bunun ilk örneği, 1992 yılında Bush Yönetimi

işbaşındayken hazırlanan ve resmi olarak açıklanmasa bile basına sızdırılan Savunma

257 Alkim, a.g.e, s. 83. 258 Laurie Mylorie, “U.S Policy Toward Iraq” Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 3, Sayı 1, Ocak 2001, http://www.meib.org/articles/0101_ir1.htm

Page 87: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

83

Planlama Rehberi’ydi.259 Bu rehberde, yeni dönemde bölgesel sorunların ve bölgesel

çatışmaların en önemli askerî sorunlar haline geleceği ve ABD’nin bazı bölgelerde

askerî operasyonlara hazır olması gerektiği belirtiliyordu.260 Ancak, Cumhuriyetçiler

bu planı uygulamaya koyamadan görevden ayrılmak zorunda kaldı.

Clinton Yönetimi de benzer bir şekilde yeni bir savunma stratejisi hazırlama

yoluna gitti. Sonuç olarak, Clinton’un başkanlık yaptığı ilk dönemde (1993-1997)

Savunma Bakanı olan Les Aspin The Bottom-Up Review: Forces For A New Era adlı

bir rapor hazırladı.261 Bu rapordaki fikirler, 1993 ve 1997 yılında yayınlanan

Pentagon’un 4 Yıllık Savunma Raporları’nda (Quadrennial Defense Review) da

aynen korundu.262 Aspin’in raporuna göre, ABD, Sovyetler Birliği’nin çökmesinden

sonra yeni bir askerî stratejiye ihtiyaç duyuyordu. Soğuk Savaş’ta görülen küresel

bazdaki askerî mücadelenin yerini bölgesel çatışmalar alacaktı. 1991 Körfez Savaşı,

ABD’nin askerî stratejisinin bazı stratejik bölgelere odaklanması gerekliliğini ortaya

koymuştu. Aspin ve sonrasında Pentagon’un geliştirdiği askerî strateji raporlarına

göre, ABD yüksek teknolojiye dayalı, daha küçük bir askerî güce sahip olmalı; ama

bu güçler aynı anda dünyanın iki ayrı bölgesinde savaşabilecek kapasitede ve

büyüklükte olmalıydı. İki Cepheli Savaş Stratejisi (Two Wars Strategy) olarak

adlandırılan bu plana göre, ABD’nin aynı anda güç kullanmak zorunda kalacağı

bölgeler Basra Körfezi ve Uzak Doğu’ydu.263

259 Bu metnin orijinali yayınlanmamasına rağmen basına sızdırılan bölümlerinin bazı kısımlar The New York Times’ta yayımlandı. Daha sonra buna Washington Post’taki bazı değerlendirmeler eklendi. Sızdırılan kısımlar ve üzerine yapılan değerlendirmeler için bkz. http://www.yale.edu/stratech/92dpg.html 260 Key Sections of Pentagon Document on Post Cold War Strategy (Latest Draft) 16 Nisan 1992, http://www.yale.edu/stratech/92dpg.html 261 Les Aspin, Report on the BOTTOM-UP REVIEW, Ekim 1993, http://www.fas.org/man/docs/bur/part03.htm 262 Report of Quadrennial Defense Review, Mayıs 1997, http://stinet.dtic.mil/cgi-bin/GetTRDoc?AD=ADA326554&Location=U2&doc=GetTRDoc.pdf 263 Aspin, a.g.e, http://www.fas.org/man/docs/bur/part03.htm

Page 88: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

84

Doğal olarak, ABD’nin henüz olgunlaşmamış ve resmen açıklanmamış

olmasına rağmen ABD’nin yeni savunma stratejisi Orta Doğu politikasını etkiledi.264

Zaten, Aspin, Savunma Bakanı olmadan önce Senato Silahlı Hizmetler Komitesi

Başkanı’ydı. Bu görevi sırasında bir dizi çalışma yayınlayarak “tehdit temelli güç

planlaması” kavramını ortaya atmıştı. Burada da temel fikir, ABD’nin askerî gücünü

iki bölgesel çatışmayı aynı anda yürütecek şekilde yapılandırmasının gerekli

olduğuydu. Bu raporda da en riskli bölgelerden birisinin Basra Körfezi olduğu

belirtiliyordu.265 Bu nedenle, Basra Körfezi’nin ABD için artan önemi Clinton

döneminin Irak politikasında çok önemli bir rol oynadı.

Clinton Yönetimi, 18 Mayıs 1993’te Ulusal Güvenlik Konseyi Yakın Doğu

Bölgesi Sorumlusu Martin Indyk’ın yaptığı bir konuşmayla yeni Basra Körfezi

politikasını ilan etti. Bu politikanın adı Çifte Çevreleme’ydi. (Dual Containment)

1970’lerden beri Körfez politikasını kendisine güçlü bir müttefik bulmaya (1979’a

kadar İran, 1979’dan sonra Irak) ve bunu destekleyen bir güvenlik işbirliği

sistematiği geliştirmeye (1979’a kadar İran ve Suudi Arabistan ilişkisi, 1979’dan

sonra Irak KİK ilişkisi) ve bu sayede güç dengesi oluşturmaya dayandıran ABD, bu

sefer Basra Körfezi’nin en güçlü iki devletini (Irak ve İran) birlikte sistemin dışına

itmeyi planlıyordu. Clinton Yönetimi, Orta Doğu’daki iki temel sorunu birbirini

destekleyen iki politikayla aşmayı hedeflemişti: Arap-İsrail Barış Süreci’ni

desteklemek ve İran ile Irak’ı birlikte çevrelemek.266 ABD, İran ve Irak’ı bölgedeki

gelişmeleri etkilemekten uzak tutabilirse, Suudi Arabistan ve küçük Körfez

264 Gulf Stability and Security and Its Implications for U.S Foreign Policy, Council on Foreign Relations Independent Study Group Report, 1997, http://wwwc.cc.columbia.edu/sec/dlc/ciao/conf/cfr04/cfr04.html 265 David Isenberg, “Desert Storm Redux,” Middle East Journal, Cilt 47, Sayı 3, Yaz 1993, s. 434. 266 Zbigniew Brezinski, “Differentiated Containment: Policy Toward Iran and Iraq” Foreign Affairs, Mayıs-Haziran 1997, Cilt.76, Sayı. 3, s. 24.

Page 89: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

85

devletlerini koruyacak ve bunları İsrail ile barış yapmaya itebilecekti. Diğer yandan,

Arap-İsrail Barışı’nda yaşanan ilerlemeler, İsrail ile barış yapmayı reddeden Irak ve

İran’ı marjinalleştirecekti.

Bu politikayı formüle edenlerden birisi, o dönemde Clinton’ın Ulusal

Güvenlik Danışmanı olan Anthony Lake’di. Lake’e göre; backlash states (tepki

devletleri) olarak adlandırdığı Küba, Kuzey Kore, İran, Irak ve Libya sadece anti

demokratik olarak kalmakta diretmiyor, aynı zamanda “uluslar ailesinin temel

değerlerine” de saldırıyordu.267 Bu devletlerin ortak özellikleri diktatörlükle

yönetilmesi, komşularına karşı saldırgan bir tavır içermesi ve kitle imha silahı

geliştirmeye çalışmasıydı. Lake’e göre, nasıl Doğu Avrupa’da demokratikleşmeye

çalışan devletleri desteklemek ABD’nin göreviyse, bu “tepki devletleri”ni

çevrelemek ve etkisiz hale getirmesi de sorumluluğuydu. Bu görev için ise ABD’nin

ittifaklara ve caydırıcı bir askerî güce ihtiyacı vardı.268

Lake’e göre, ABD’nin çevrelemesi gereken devletler içinde en önemli ve

tehlikeli olanları Irak ve İran’dı. Bu devletler, dünya petrol rezervlerinin yüzde 65’ni

barındıran Orta Doğu’da olduğu için ABD’nin küresel politikalarında özel bir yere

sahipti. Bu nedenle, İran ve Irak için diğerlerinden farklı bir strateji gerekiyordu.

Lake’e göre, ABD’nin Basra Körfezi’ndeki temel çıkarları; ABD’nin müttefiklerinin

güvenliğini ve petrolün uygun bir fiyattan uluslararası pazarlara sabit bir şekilde

ulaşmasını sağlayacak bir güç dengesi kurmaktı.269 Önceki ABD yönetimleri güç

dengesi sağlamak için bölge güçlerinden birisine dayanmış ve bölge ülkelerini

birbirlerine karşı denge yaratmak için kullanmıştı. Fakat, önce İran’da rejimin

267 Anthony Lake,“Confronting Backlash States,” Foreign Affairs, Mart-Nisan 1994, Cilt. 73, Sayı. 2, s. 45. 268 Lake, a.g.e, s. 46. 269 Lake, a.g.e, s. 47.

Page 90: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

86

devrilmesi sonra da Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e saldırmasıyla bu politika

çökmüştü.270

Clinton Yönetimi’nin stratejisi Irak ve İran’ın birlikte kuşatılmasını

öngörmekteydi. Lake’e göre, Clinton Yönetimi’nin önceki ABD yönetimlerine göre

bazı avantajları vardı: Birincisi, Irak ve İran’ı destekleyecek ülke kalmamıştı.

Geçmişte, bu devletlerden birisinin ABD ile ilişkisi bozulduğunda SSCB’den yardım

alabiliyordu. Ancak, SSCB dağıldığı için ABD’nin karşısında bu devletlere destek

verebilecek başka bir güç kalmamıştı. İkincisi, çevrelemenin askerî bedeli geçmişe

göre daha düşüktü. Çünkü, İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı her iki devletin

konvansiyonel askerî gücünü büyük ölçüde zayıflatmıştı. Bu nedenle, ABD daha az

harcama yaparak, daha küçük bir askerî güçle bu devletleri çevreleyebilirdi.

Üçüncüsü, Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi KİK ülkelerini ABD’yle güvenlik anlaşması

yapmaya yönlendirmişti. Bu sayede, ABD Basra Körfezi’ne asker

konuşlandırabiliyordu. Son olarak, Arap-İsrail Barışı’ndaki olumlu gelişmeler,

ABD’nin bölge ülkeleriyle daha kolay ilişki kurmasını sağlıyordu. Özellikle,

ABD’nin Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi Arap devletleriyle iyi ilişki

kurabilmesi bu iki ülkeyi çevrelemeyi kolaylaştırıyordu.271

Lake’in yukarıda aktarılan görüşleri doğrultusunda hazırlanan Çifte

Çevreleme politikasının temel öğeleri şunlardı:

İran ve Irak’ın askerî açıdan çevrelenmesi

Ekonomik yaptırımlarla bu rejimleri baskı altında alarak davranışlarını

değiştirmek

Müttefiklerle işbirliğini artırmak

270 Lake, a.g.e, s. 47. 271 Lake, a.g.e, ss. 48-49.

Page 91: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

87

Her iki ülkenin de rejimlerini zayıflatmak.272

ABD, İran ve Irak’tan gelen tehdidin farklı özelliklere sahip olduğunu

varsaydığından her iki ülkeyle farklı araçlarla mücadele etme yolunu seçti. ABD’ye

göre Irak’ın tehdit oluşturmasının nedeni kitle imha silahları üretmesi, kendi

halkına ve bölgedeki diğer ülkelere karşı şiddet kullanmasıydı. İran’ın tehdit

oluşturmasının nedeni ise ABD karşıtı politikaları ve kitle imha silahı elde etme

girişimleriydi. Ancak, İran, Irak’a göre daha geride kalmış bir kitle imha silahı

programına sahipti. Bu nedenle, henüz yakın bir tehdit oluşturmuyordu.273

Çifte Çevreleme politikasının Irak ayağı Saddam Hüseyin’in BM

ambargosu altında, içeride denetimi kaybedeceğine ve kısa süre içinde

devrileceğine varsayımına dayanıyordu.274 Ambargo sonucunda oluşan baskı

ortamında generaller veya Saddam’ın yakın çevresinden bazı kişiler bir darbe

yapabilir ve Saddam’ı iktidardan uzaklaştırabilirlerdi. Bunun olmaması durumunda

ABD, Iraklı muhalif hareketlerin ülke içinde yaratacağı karışıklığın Saddam’ı

devrilebileceğini hesaplıyordu. Bu nedenle, ABD, Saddam Hüseyin’i ekonomik,

askerî, diplomatik ve siyasi açıdan zor durumda bırakacak bir politika uygulamaya

başladı. Bu politikanın temel araçları şunlardı:

Irak’ı uluslararası bir ekonomik ambargo altına alarak Saddam rejiminin

gelir kaynaklarını kurutmak. Böylece rejime yönelik halk desteğini

kesmek.

Iraklı muhalif grupları desteklemek ve bunların Saddam yönetimini

değiştirmesine yardımcı olmak.

272 David Walsh, “Dual Containment: Successes, Failures and Prospects for Change in Policy,” http://www.lib.utah.edu/epubs/hinckley/v1/walsh.html 273 Lake, a.g.e, s. 51. 274 Interview with Frank Anderson, http://www.pbs.org/wgbh/pages/frontline/shows/saddam/interviews/anderson.html

Page 92: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

88

Irak’ın kitle imha silahlarının denetlemek ve yeniden silahlanmasını

engellenmek.

Irak’ın kuzeyinde ve güneyinde uçuşa yasak bölgeler oluşturarak Irak

yönetiminin bu bölgedeki askerî varlığını sınırlandırmak.

Basra Körfezi’nde asker bulundurarak Irak’ın olası karşı çıkışlarını

engellemek.275

Bu politikanın temel araçlarının incelenmesi ABD’nin Iraklı Kürt gruplara

yaklaşımını da ortaya koyacaktır. Bu nedenle, bu araçlara kısaca değinilmesi

yararlı olabilir.

d. Çevrelemenin Araçları ve ABD’nin Irak Politikası

1. Iraklı Muhalif Gruplar

ABD, Körfez Savaşı sonrasında Saddam Hüseyin’i devirmek ve bunu

yaparken Irak’ın parçalanmasını engellemek için çeşitli muhalif grupları

destekledi. Saddam Hüseyin rejimine muhalif olan gruplar üçe ayrılabilir. Kürtler,

Şii Araplar ve Irak dışında yaşayan Arapların oluşturduğu diğer muhalif örgütler.

(Örneğin, Irak Ulusal Kongresi, Irak Ulusal Uzlaşması vb.) ABD’nin Kürtlerle

olan ilişkisi ileride ayrıca ele alınacağı için bu bölümde diğer muhalif gruplarla

ilişkisi incelenecektir.

Daha önce belirtildiği gibi, Körfez Savaşı sırasında Kürtler ve Şii Araplar

hemen hemen aynı günlerde ülkenin kuzeyinde ve güneyinde ayaklandılar. Ancak,

iki grubun ayaklanması arasında örgütsel bir bağ yoktu. Dahası, Kürtlerin ve

275 Byman ve Waxman, 2000, s. 26.

Page 93: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

89

Şiilerin Irak’ın geleceği konusundaki beklentileri ve politikaları her zaman farklı

olmuştu. Kürtler, Bağdat’a karşı bağımsızlıkçı ve ayrılıkçı bir mücadele

vermelerine rağmen Şii Arapların isteği ülkeyi bölmek değil rejimi

değiştirmekti.276

Şii Araplar, Irak devletinin kurulmasından bu yana devleti yöneten Sünni

Araplara karşı iktidar mücadelesi vermişti. Birinci bölümde anlatıldığı gibi, Irak

devletinin kurulması sürecinde İngiltere ve Sünni Arapların dışladığı Şiiler, her

dönemde Irak’taki muhalif partilerin tabanını oluşturdular. Krallığın Şii Arapları

dışlamasına karşı milliyetçi Baas hareketini destekleyen Şiiler, Baas Partisi’nin ve

ordunun Sünni Arapların kontrolüne geçmesiyle Irak Komünist Partisi’nde yer

aldılar.277 Şii Araplar, 1960’lardan itibaren ise İslamcı partilere kaymaya

başladılar. Kurulduğunda Orta Doğu’daki benzerlerinin aksine Sünni ve Şii din

adamlarının ortak çabasıyla ortaya çıkan İslami Dava (Davet) Partisi’nde yavaş

yavaş Şii ağırlığı görülmeye başlandı.278 Bundan sonra da Şii Araplar daha çok

Necef ve Kerbala’daki dini okulların (havza) da etkisiyle İslamcı hareketler

çerçevesinde muhalefet yaptı.

Irak’taki Şii muhalefetin İslamcı karakteri, Batı’da Şii hareketinin İran

uzantısı olduğu şeklinde bir algılama yaratmıştır. Bu algı, Irak nüfusunun yaklaşık

yüzde 60’nı oluşturan Şiilerin büyük bir kısmı, Körfez Savaşı’nda herhangi bir

örgütün planlamasından ziyade kendiliğinden ayaklanmasına279 rağmen ABD’nin

276 Bengio, 1992, s. 3. 277 Ayrıntılı bilgi için bkz. Hanna Batatu, The Old Social Classes and New Revolutionary Movements of Iraq, London, al-Saqi Books, 2000. 278 Soran Şükür, “Irak’ta Şiî Faktörü,” Stratejik Analiz, Cilt 4 Sayı 39 Temmuz 2003 279 Körfez Savaşı’ndaki Şii isyanlarının bir kısmını Irak’ta İslami Devrim Yüksek Konseyi adlı İran’ın kontrolündeki bir Şii örgütü çıkarmıştır. Ancak, ayaklanmalar genellikle kendiliğinden ortaya çıkmış, daha sonra belli kesimlerde bu parti tarafından kontrol edilmiştir. Graham Fuller ve Rend Rahim Francke, The Arab Shi’a: The Forgetten Muslims, New York, St. Martin’s Press, 1999, s. 103.

Page 94: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

90

Şii ayaklanmacıları İran’ın uzantısı olarak görmesine neden oldu. Bu nedenle,

ABD, Saddam Hüseyin’in güneydeki isyanı bastırmasına izin verdi.

ABD’nin Iraklı muhaliflerle ilişkisinin diğer bir ayağı, Irak dışında yaşayan

Iraklılardan oluşan muhalif grupların desteklenmesiydi. Bu grupların en

önemlileri, Irak Ulusal Kongresi (IUK), Irak Ulusal Uzlaşması (IUU)’ydı. 1991’de

birkaç küçük Iraklı muhalif örgütün bir araya gelmesiyle Suudi Arabistan’da

kurulan ve lideri eski bir Baasçı (Eyad Allavi) olan Irak Ulusal Uzlaşması (IUU)

(Iraqi National Accord- diğer adıyla El Vifak) kısa süre içinde bir şemsiye örgüt

olma niteliğini yitirdi. ABD, her biri kendi başına son derece küçük ve zayıf olan

Iraklı muhaliflerin birarada hareket etmesini istediğinden yeni bir şemsiye örgütü

desteklemeyi tercih etti.

ABD’nin Iraklı muhalifleri biraraya getirmek için yaptığı çeşitli

girişimlerin sonucunda “Vifak” grubu, Ahmet Çelebi’yle ittifak kurarak Viyana’da

bir toplantı yaptı. Bu toplantıya İslamcı Şii örgütler (Irak’ta İslami Devrim Yüksek

Konseyi ve İslami Dava Partisi) ile Irak Komünist Partisi katılmazken Kürtler,

bazı Türkmen örgütleri ve diğer küçük partiler katıldılar. Daha sonra, Eylül ve

Ekim 1992’de Kuzey Irak’ta yapılan toplantılarla geniş katılımlı bir muhalefet

cephesi kuruldu. Ancak, bu muhalif grupların büyük bir kısmı Irak’ta hiçbir

etkinliği olmayan küçük partilerdi.

Muhalif gruplar arasında ABD’den görünürde en büyük desteği alan

IUK280, Iraklı muhalif grupların 16-19 Haziran 1992’de Viyana’da yaptıkları

kongrede kuruldu. IUK’nin Başkanı olan Çelebi, uzun yıllar ABD’de yaşamış ve

280 Genellikle İngilizce adının kısaltmasıyla bilinen (Iraqi National Congress, INC) örgütün isminin bile CIA tarafından verildiği ileri sürülmektedir. Bu örgütün başkanı Ahmet Çelebi, örgütün adını kendisinin koyduğunu söylemesine rağmen CIA yetkilileri örgütün adını kendilerinin seçtiğini söylemektedirler. Cockburn ve Cockburn, 2000, s. 56.

Page 95: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

91

Eski ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Başkan Yardımcısı Dick Cheney

ve Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz ile yakın ilişkileri olan bir kişiydi.

Irak’ın içinde hiçbir desteği olmamasına rağmen Pentagon’daki bağlantıları

sayesinde yurtdışında yaşayan Iraklıları biraraya getirmek için Irak muhalefetinde

yer bulabilmişti.

ABD, IUK çerçevesinde görünürde muhalefeti oluşturmaya ve darbeye

hazırlık yapar görüntüsü verirken asıl darbe çalışmalarını IUU üzerinden

yürütüyordu. CIA, gizli bir operasyon çerçevesinde IUU’da yer alan ve eski bir

general olan Adnan Nuri aracılığıyla darbe gerçekleştirmeyi planlıyordu. Bu

nedenle, ilk IUK toplantısının yapıldığı 1992 tarihinden itibaren Adnan Nuri’yi

IUK’ye soktu.281 Bu tarihten itibaren CIA Irak’ta görünürdeki darbe çalışmalarını

IUK üzerinden yürütse de asıl operasyonlar IUU aracılığıyla gerçekleştirildi.

IUK, ABD’nin desteğiyle, Kuzey Irak’ta güvenli bölge kurulduktan sonra

bölgeye yerleşti. Burada Irak hükümetinden kaçan subay ve yetkilileri kendi

yanına çekmek ve bunların desteğiyle Saddam’ı devirmek için uğraş vermek

amacını güdüyordu. 1994-96 yılları arasında, CIA muhalif grupları aracı olarak

kullanarak çok sayıda darbe girişiminde bulundu. Bu muhaliflerin önemli bir kısmı

Kuzey Irak’ta barınsa da, Ürdün ve Suudi Arabistan’da faaliyet gösteren Iraklı

muhalifler de vardı. Ancak bazı darbe girişimleri Irak’ın içinde destek bulmasına

rağmen Saddam Hüseyin tarafından tespit edildi ve engellendi.282

IUK’nin başarısızlığının en büyük nedeni Irak’ın içinde herhangi bir

destekçisi bulunmamasıydı. IUK’nin Saddam’ı devirmek için gerçekleştirdiği en

önemli girişim, Mart 1995’te yapılan bir darbe girişimiydi. Darbe girişimi, Kuzey 281 Cockburn ve Cockburn, a.g.e, s. 174 282 Ralph McGehee, A Summary Review of Information on CIA and the Kurds from CIABASE Files, 9 Eylül 1996, http://www.acorn.net/jfkplace/03/Test-CIA/KURDS

Page 96: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

92

Irak’ta eğitilen Iraklı muhaliflerin Saddam’ın kontrolündeki bölgeye girmesiyle

başlayacaktı. Çelebi’ye göre buradaki Irak askerlerinin savaşmayarak (rüşvet

yoluyla) muhalefetin yanına geçecekti. Bu plan, ABD’nin son anda Saddam

Hüseyin’in bu girişimi haber aldığını ve planın yürürlüğe konması halinde yeni bir

Domuzlar Körfezi vakası yaratacağını ileri sürerek desteğini çekmesiyle yarıda

kaldı.283 IUK’nin faaliyetleri, bu olaydan sonra azalmaya başladı. 1996’da Saddam

Hüseyin’in Kuzey Irak’a girip ABD’nin desteklediği tüm muhalif hareketleri yok

etmesiyle IUK’nin Kuzey Irak’taki varlığı sona erdi.284

2. Irak’a Uygulanan Uluslararası Ambargo

Ambargo, ABD’nin dış politikasında sıklıkla başvurulan bir araçtır. ABD,

tarihi boyunca 100’den fazla ülkeye ambargo uygulamış, ancak bu ambargoların

hiçbiri Irak’a uygulanan kadar kapsamlı ve uzun süreli olmamıştır. Irak’ın

Kuveyt’i işgal etmesiyle BMGK’nin 660 sayılı kararıyla başlayan uluslararası

ambargo, 2003’te Irak işgal edilinceye kadar devam etmiştir. Ambargonun asıl

amacı, Irak’ta yaşamı zorlaştırarak, halkı yönetime karşı kışkırtmak; böylece

içeriden bir darbe gelmesini sağlayarak Saddam Hüseyin’i devirmektir.

12 yıl uluslararası ambargoya maruz kalan Irak, bunun sıkıntılarını bugün

bile çekmektedir. Ambargo nedeniyle Irak ekonomisi çöktü. Devlet birçok işlevini

yerine getiremez hale geldi. Ancak, ambargonun Irak’ın her yanını aynı ölçüde

etkilemedi. Örneğin, Saddam Hüseyin ve yakın çevresi kaçakçılık yoluyla para

283 Darbe girişiminin ayrıntıları için o dönemde CIA’in Kuzey Irak’ta görevlendirdiği Bob Baer’in anılarında aktarılmaktadır. Baer, 2004, ss. 171-213 284 Amin Tarzi, “Contradictions In U.S. Policy On Iraq And Its Consequences, ” Middle East Review of International Affairs, Cilt. 4, Sayı. 1, Mart 2000, s. 31.

Page 97: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

93

kazanmaya devam etti. Fakat, orta sınıf ve tüccarlar ülkeye mal giriş çıkışı

olmadığı için iflas etti. Saddam Hüseyin, istihbarat ve özel güvenlik birimleri

sayesinde kaçakçılık ve karaborsayı kontrol etti. Dahası, bunu kendisine siyasi ve

askerî destek veren gruplara ödül olarak dağıttı. Bu nedenle, Saddam Hüseyin’i

destekleyen aşiretler ve siyasi elit bu ambargodan çok etkilenmedi. Buna karşılık,

ambargo, güneydeki Şiileri ve kırsal alanda yaşayan kişileri etkiledi.285 Ambargo

sonucunda temel gıda maddelerinin eksikliği ve ilaç yetersizliği nedeniyle Irak’ta

çocuk ölüm oranları yükseldi, eğitim sistemi büyük ölçüde tahrip oldu.286 Irak’ta

ambargo nedeniyle sivil kayıpların artması ABD’yi baskı altına soktu. Bu nedenle

de ambargo koşullu olarak gevşetildi.

Birçok ülke, 1990 yılında başlayan ambargonun Iraklı siviller üzerinde

yarattığı etkiler nedeniyle ABD’ye baskı yapmaya başladı. Bunun sonucunda

1996’da BM’de çıkarılan 986 sayılı kararla Petrol Karşılığı Gıda Programı kabul

edildi. Buna göre, Irak temel maddeleri alabilmek için her altı ayda 2 milyar

dolarlık petrol satışı yapabilecekti. Bu satıştan elde edilecek gelirin yüzde 30’u

Körfez Savaşı kurbanlarına tazminat olarak ayrılmıştı. Irak’ın Petrol Karşılığı Gıda

Programı’yla sağlayabileceği gelir 1998 yılında 1153 sayılı BMGK kararıyla 5.256

milyar Dolara çıktı. Bu limit 1999 yılında da devam etti. Ancak petrol

fiyatlarındaki düşüşe bağlı meydana gelen gelir kayıplarının karşılanması için

Irak’ın 3 milyar dolarlık daha satış yapmasına izin verildi. 1999 yılında 1284 nolu

kararla satış sınırlaması kaldırıldı.287

285 Amatzia Baram, “Irak Yaptırımlarının Etkisi: İstatistikî Tuzaklar ve Sorumluluk,” Avrasya Dosyası, Irak Özel, Cilt. 6, Sayı. 3, Sonbahar 2000, s. 270. 286 Winad, Anand, “ Iraq Under Siege: Human Costs of Economics Warfare,” Strategic Analysis, Cilt. XXIV, Sayı: 2, Mayıs 2000, ss. 303–304. 287 UN Security Council Resolution 1284, 17 Aralık 1999, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N99/396/09/PDF/N9939609.pdf?OpenElement

Page 98: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

94

Ambargoların uygulanmasında asıl amaç, Irak’ta iktidarın devrilmesine

yardımcı olmak olmasına rağmen, ironik bir biçimde ambargo Saddam Hüseyin’in

iktidarda kalmasına yardımcı oldu.288 Özellikle Petrol Karşılığı Gıda Programı’nın

başlamasıyla birlikte, devletin tüm malları karneye bağlaması, Saddam’ın halk

üzerindeki otoritesini artırdı.289 Bu durum, hükümetin yıkılmasına değil merkezî

yönetimin güçlenmesine neden oldu.

3.Uçuşa Yasak Bölgeler

Daha önce belirtildiği gibi, Körfez Savaşı sırasında çatışmalar yalnızca Irak

ordusu ile Müttefik Kuvvetler arasında meydana gelmedi. Ülkenin kuzey ve

güneyinde çıkan ayaklanmalar sonucunda Irak’ta kısa süreli bir iç savaş da

yaşandı. Kürtler ve Şiiler ile Irak ordusu arasındaki çatışmalar başlangıçta

ayaklanmacıların lehine gitse de, Irak ordusu savaşın bitmesinden kısa süre sonra

ayaklanmaları bastırdı.

Bu ayaklanmaların bastırılmasını takiben, Saddam Hüseyin’in tekrar

kimyasal silah kullanmasından korkan milyonlarca Iraklı Kürt, Türkiye ve İran’a

göç etmeye başladı. Körfez Savaşı’nın hemen sonrasındaki bu olay, hem

Türkiye’yi hem de İran’ı zor durumda bırakıyordu. Irak ordusundan kaçan bu

insanların özellikle, Türkiye’ye kitleler halinde göç etmesi nedeniyle Türkiye,

BMGK harekete geçene kadar sınırın kapalı tutulmasını kararlaştırdı. İran ve

Türkiye’nin mültecileri kabul etmeyince geriye kalan tek seçenek, sorunun Irak

288 Ofra Bengio, “How Does Saddam Hold On” Foreign Affairs, Cilt 79, Sayı 4, Temmuz-Ağustos 2000, s. 93. 289 Abbas Al Nasrawi, “Iraq: Economic Sanctions and Consequences, 1990-2000,” Third World Quarterly, Cilt.22, Sayı.2, s. 213.

Page 99: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

95

toprakları içinde çözülmesiydi. Bu çerçevede yapılan toplantılar sonucunda

BMGK’da 688 sayılı karar alındı ve bu çerçevede insanî nedenlere dayanılarak

Irak’ın kuzeyinde ve güneyinde uçuşa yasak bölgeler oluşturuldu. Bu uçuşa yasak

bölgelerin asıl amacı, ortaya çıkan insanî sorunlara Irak toprakları içinde bir

çözüm sağlamaktı.290

688 sayılı karar, Huzur Operasyonu (HO) olarak bilinen koruma, kurtarma

ve yardım operasyonuna esas oluşturdu.291 BM Genel Sekreteri’nin inisiyatifiyle

başlayan yardım operasyonu için Irak hükümeti ile BM arasında bir memorandum

imzalandı. Bu memorandum yalnızca bir özel gruba değil, durumdan zarar gören

tüm Irak halkına yardım götürmeyi içermekteydi. Bu yardımın fonksiyonu, sadece

güvenliğin temini, insanî yardım ve kurtarmaydı. Bu insanlara yönelik olarak

kolektif bir güvenlik ya da başka bir yardım şekli öngörülmediği net bir şekilde

belirtilmişti.292

HO, ABD’nin Irak ordusunun 36. paralelin kuzeyinde kalan bölgeye

girmesini yasaklamasıyla yeni bir içerik kazandı. HO, askerî koordinasyon

merkezi çerçevesinde örgütlendi. Bu askerî koordinasyon bölgesinin bulunduğu

alana güvenli bölge adı verildi ve insanî yardımların sağlanabilmesi için operasyon

üssü haline getirildi.293

HO’nun insanî yardım kısmı, Irak ordusunun Kürtlere yönelik saldırılarının

sona ermesi ve başka ülkelere göç eden Iraklı Kürtlerin evlerine döndürülmesiyle

sona erdi. Bu nedenle, HO’yu yürüten ABD birliklerinin malzemelerinin ve

290 Bill Frelick, “ The False Promise of Operation Provide Comfort: Protecting Refugess or Protecting State Power?,” Middle East Report, s. 176, Mayıs-Haziran 1992, s. 26. 291 Sertaç H. Başeren, “Huzur Operasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuzey Irak’ta Gerçekleştirdiği Harekatın Hukuki Temelleri,” Avrasya Dosyası, İran Özel, İlkbahar 1995, Cilt 2, Sayı 1, s. 226. 292 Başeren, a.g.e, 227 293 Süreç için bkz. Baskın Oran, Kalkık Horoz: Çekiç Güç ve Kürt Devleti, Ankara, Bilgi, 1996, ss. 68-98.

Page 100: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

96

personelinin büyük bir kısmı operasyonun birinci aşaması sona erdikten sonra

ABD’ye döndü. Fakat, ABD askerlerinin bir kısmı Kuzey Irak’ta kalmaya devam

etti. HO’nun birinci aşamasının tamamlanmasından sonra ABD, bunun yalnızca

insanî değil askerî boyutları da olduğunu savunmaya başladı. Buna göre, ABD’nin

bu operasyondaki en önemli askerî amacı, Kuzey Irak’a yapılacak bir saldırının

engellenmesiydi. Huzur Operasyonu II adıyla bilinen operasyon, daha çok askerî

hedeflere odaklanmıştı ve bunda Erbil’in Irak ve KDP tarafından kuşatılmasına

kadar başarılı oldu.294

Savaştan sonra, aynı Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, güneyinde de bir uçuşa

yasak bölge oluşturuldu. Şii Arapları Bağdat’ın saldırılarından koruma gerekçesine

dayanarak çıkartılan 32. paralelin güneyinin Irak uçaklarına kapatılması kararı,

kuzeydeki uçuşa yasak bölgeden önemli bir farklılık içeriyordu. Bu fark,

güneydeki bölgenin karadan geçişe açık olmasıydı. Yani, kuzeydeki bölge Irak’ın

uçuşa ve kara (no fly ve no drive zone) birliklerine yasakken, güneydeki bölge

sadece uçuşa yasaktı (no fly zone).

Çünkü, ABD, Irak’ın güneyinde, kuzeyindekine benzer bir yapının

oluşturulması halinde bu bölgenin İran’ın kontrolüne geçeceğini düşünüyordu.

Dolayısıyla bu uygulama, Şiilere koruma sağlamaktan ziyade Irak’ta İran lehine

bir gelişmenin ortaya çıkmasını veya bölgeye İran’ın doğrudan veya dolaylı

müdahalesinin gündeme gelmesini engellemek amacıyla yapıldı. Bu nedenle,

ABD, Kuzey Irak’takinin tersine, Irak hükümetinin bu bölgede otoritesini tekrar

294 Michael A. Schiesl, The Objectives of United States Military Intervention In Northern Iraq Between Operatıon Desert Storm And Operation Iraqi Freedom, Fort Leavenworth, Kansas, 2003

Page 101: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

97

kurmasına göz yumdu. Bölgeyi İran yanlısı olduğunu düşündüğü Şiilere

bırakmadı.295

Yukarıdaki gibi gelişen uçuşa yasak bölge uygulaması ABD açısından üç

amaca hizmet ediyordu: Birincisi, Kuzey Irak’taki uçuşa yasak bölge, ABD’nin

Iraklı muhalif grupları Irak toprakları içerisinde eğitmesine ve muhaliflerin Kuzey

Irak’ı üslenmek için kullanmasına olanak sağlıyordu. İkincisi, Irak’ın hava

savunma sistemleri düzenli olarak ABD uçakları tarafından vuruluyor; böylece

Irak’ın yeni bir askerî güç inşa etme çabasının önüne geçiliyordu. Üçüncüsü ise

Baas rejimi üzerinde psikolojik bir baskı kuruyordu. Ancak, tüm bunlar içinde

uçuşa yasak bölgenin güvenli bölgeye dönüşmesi ve Iraklı muhaliflerin bu bölgede

barınması nedeniyle uçuşa yasak bölgeler oluşturma politikasının en önemli yanı

Saddam’ı devirecek gruplara yardım etmekti.

4. Silah Denetimi

Çifte Çevreleme politikasının en önemli boyutlarından birisi, Irak ve

İran’ın kitle imha silahlarının denetim altına alınmasıydı. Körfez Savaşı sırasında

konvansiyonel gücü büyük ölçüde zarar gören Irak’ın elinde hâlâ çok miktarda

kitle imha silahı vardı. Bu nedenle, BM Güvenlik Konseyi'nden çıkarılan 687

sayılı karar, ateşkes koşullarının yanı sıra balistik füzeler de dahil olmak üzere

kitle imha silahlarının denetimini ve imhasını öngörmekteydi.296 Bu silahların

imhasını ve denetim işlerini ise BM Özel Komisyonu (UNSCOM) ve Uluslararası

295 Tayyar Arı “Irak’a BM Yaptırımları: Kitlesel İmha Silahlarının Denetimi ve Ambargo”, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 3, Sonbahar 2000,. s. 250. ss. 234-55 296 UN Security Council Resolution 687, 8 Nisan 1991, http://www.fas.org/news/un/iraq/sres/sres0687.htm

Page 102: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

98

Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) yürütecekti. 6 Nisan 1991’de Irak 687 sayılı kararı

kabul ettiğini BM'ye bildirdi.

Saddam Hüseyin, Irak’taki nükleer tesislerin BM yetkililerinin denetimine

açılacağına ilişkin güvence vermiş olmasına rağmen, UNSCOM ve IAEA'nın

göreve başlamasından kısa bir süre sonra, nükleer tesisleri BM denetçilerine

açmayı reddederek ve gerekli yardımları sağlamayarak, daha sonra defalarca

tekrarlanacak krizlerden ilkini çıkardı.297

Irak ile UNSCOM arasında ilk büyük kriz 1996’nın Haziran ayında

meydana geldi. Irak’ın BM heyetine Bağdat yakınındaki bazı tesislere girmesinde

sorun çıkarması üzerine heyet Bağdat’ı terk etti. Bunun üzerine ABD uçakları

Bağdat’ın 80 km. güneyinde bulunan Hakam tesisini bombaladı. Bu harekâtın

ardından Irak hükümeti denetlemelerin tekrar başlamasına izin verdi.

Irak hükümeti ile silah denetçileri arasındaki sorunlar 1997 yılında da

devam etti. 1997 Haziran’ında Irak’ın BM heyetini bazı tesislere sokmamasıyla

Irak ve UNSCOM arasında kısa süreli bir anlaşmazlık yaşandı.298 1997 Ekim’inde

ise Irak parlamentosunun Irak'a uygulanan yaptırımların kaldırılmaması halinde

BM gözlemci heyetiyle işbirliği yapılmamasını tavsiye eden bir karar almasıyla

yeni bir kriz patlak verdi. Bu gelişme üzerine 13 Kasım 1997’de Irak, UNSCOM

heyetinin ülkeyi derhal terk etmesini istediği bir açıklama yaptı.299 Bunun üzerine

ABD, Washington uçak gemisini Basra Körfez’ine yolladı. ABD, Irak’ı yeniden

bombalamaya hazırlanırken, Rusya’nın Irak’ı denetimlere yeniden başlamaya ikna

etmesiyle kriz daha fazla büyümeden engellendi.

297 Arı, a.g.e, s. 235. 298 Richard Butler’ın Irak’taki anılarını ve silah denetimi ile ilgili konular için bkz. Richard Butler, Saddam Defiant, London, Wiedenfield&Nicholson, 2000. 299 Arı, 2000, s. 242

Page 103: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

99

Ancak, 1998 Ocak ayı başında o yılın silah denetimi açısından son derece

“hareketli” bir yıl olacağını gösteren gelişmelerin ilki meydana geldi. Heyetteki

Amerikalıların sayılarının azaltılmasını isteyen Bağdat yönetimi aynı zamanda

denetimci Scott Ritter'ı ve ekibini de casuslukla suçladı.300 Bunun üzerine

Bağdat’tan ayrılan Ritter, Irak tüm BM kararlarını ve UNSCOM'un çalışmalarını

koşulsuz olarak kabul edince geri döndü. Fakat yeni bir krizin patlak vermesi uzun

sürmedi ve Irak hükümeti 5 Ağustos 1998'de BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a ve

Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektupta UNSCOM'un görevi yeniden

tanımlanıncaya kadar heyetle işbirliği yapmaktan vazgeçtiğini bildirdi.301 Bu

olaydan kısa bir süre sonra Irak kendisinden istenilen bütün koşulları yerine

getirmesi durumunda dahi ambargonun kaldırılmayacağını ileri sürerek artık

UNSCOM'la işbirliği yapmayacağını açıkladı.302 Bunun üzerine Amerikan ve

İngiliz uçakları 16 Aralık 1998’de "Çöl Tilkisi Operasyonu"nu başlattı. Bunun

üzerine 19 Aralık'ta Bağdat'tan yapılan açıklamada, Irak hükümetinin

UNSCOM'un Irak'a dönmesine izin vermeyeceği belirtildi. Bu tarihten sonra silah

denetimi süreci sona erdi.

300 Scott Ritter, Endgame: Solving The Iraq Problem- Once and For All, NewYork, Simon & Schuster, 1999, s. 195. 301 Tayyar Arı, 2000, s. 245. 302 Washington Post, 31 Kasım 1998, s. 11.

Page 104: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

100

2. İnsani Yardımdan Çevreleme Aracına Dönüşüm: 1991-1998

Arasında ABD’nin Kuzey Irak Politikası

a. 1991-1998 Arasında Kuzey Irak’taki Gelişmeler

Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’ın kuzeyinde kurulan güvenli bölgenin hem

Kürtler açısından hem de bölge jeopolitiği açısından önemli sonuçları oldu: Güvenli

bölgenin Kürtler açısından en önemli sonuçları; merkezî hükümetin Kuzey Irak’taki

kontrolünü kaybetmesi, bunun sonucunda göreli bir özekliğe sahip oldukları özerk

bir bölgenin doğması ve Irak’taki Kürt sorununun uluslararasılaşmasıydı.303 Güvenli

bölgenin kurulmasının bölge jeopolitiği açısından yarattığı sonuçlar ise Irak’ın devre

dışı kalması, yeni durumun bölge devletlerindeki Kürt sorunlarını körüklemesi ve

bölge devletleri arasında Kuzey Irak merkezli bir güç mücadelesinin doğmasıydı.304

Bu tarihten sonra Irak’taki Kürt hareketini ve Kuzey Irak’taki gelişmeleri etkileyen

faktörler şunlardı: De facto bir devletin inşası, Kürtler arasındaki iç savaşlar, Türkiye

ve İran’ın Kuzey Irak’ta oynadığı aktif rol ve ABD’nin Irak politikasındaki değişim

ve Kürtlerin bu politika içindeki yeri.

303 Ofra Bengio, “The Challenge of to the Territorial Integrity of Iraq,” Survival, Cilt. 37, Sayı. 2, Yaz 1995 , s. 79. 304 Robert Olson, “The Kurdish Question and Geopolitic and Geostrategic Changes in the Middle East after the Gulf War,” Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, Cilt. XVII, Sayı. 4, Yaz 1994, ss. 59-60.

Page 105: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

101

1. De Facto Devletin İnşası

1991’e kadar merkezi hükümete karşı isyan çıkartarak, bir özerk bölgeye

sahip olmak isteyen Iraklı Kürtler, HO’yla bir anda bu hedeflerine ulaşmıştılar. Daha

önce, HO ile Türkiye ve İran’a kaçan Kürtlerin Irak topraklarına dönmesinin

sağlandığı belirtilmişti.305 ABD Yönetimi, bu operasyon dışında Iraklı Kürtlere

Kongre’den yardım yapılması için girişimlerde bulunsa da Irak’taki “güvenli

bölge”ye para aktarımı için uygun bir prosedür bulunamadı. Bu operasyonun

sonlarına yaklaşıldığında, ABD’den gelen yardımın sınırlı olacağını anlayan Iraklı

Kürtler Bağdat ile yeniden diyalog arayışına girdiler.306

Bu nedenle, Nisan 1991’de KDP ve KYB ile Irak hükümeti arasında özerklik

görüşmeleri başladı. 24 Nisan 1991’de Celal Talabani, Saddam Hüseyin’in ilke

olarak 1970 Anlaşması çerçevesinde Kuzey Irak’ta özerk bir Kürt bölgesini kabul

ettiğini bildiren bir açıklama yaparak, “ayrılmak değil, Irak Kürdistanı’nda yaşamak

istiyoruz” dedi.307 7 Mayıs’ta ikinci tur görüşmeler başladı. 8 Mayıs’ta Saddam

Hüseyin bizzat KDP ve KYB liderleriyle bir araya geldi. Fakat, ABD ve İngiltere’nin

karşı çıkması nedeniyle görüşmeler yarıda kaldı ve anlaşma sağlanamadı.308

ABD’nin Bağdat ile Kürtler arasındaki anlaşmayı desteklememesinin nedeni,

Saddam Hüseyin’in kısa bir süre sonra devrileceğine inanmasıydı. ABD’nin Bağdat

305 Huzur Operasyonu’nun yürütülmesi sırasında ABD’nin uygulamalarında açık bir çifte standart vardı. Türkiye’ye kaçan Iraklı Kürtler İran’a kaçanların neredeyse üçte biri kadar olmasına rağmen, ABD’nin Türkiye’deki Kürtler için aktardığı para İran’a ayrılanın iki katı kadardı. Bill Frelick, “The False Promise of Opeation Provide Comfort: Protecting Refugees or Protecting State Power,” Middle East Report, Sayı 176, Mayıs-Haziran 1992, s. 26. 306 Gunter, 1999, s. 429. 307 Kıvanç Galip Över, Vaat Edilmiş Topraklarda Ölüm Kokusu, Papirüs Yayınevi, İstanbul, s. 126-127. 308 Stephen Pelletiere, Managing Strains in the Coalition: What to do about Saddam?, U.S. Army War College, Kasım 1996, s. 6.

Page 106: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

102

üzerinde baskı uygulayabilmek için kullanacağı CIA üslerinin ve rejim

muhaliflerinin barınabileceği en iyi yer Kuzey Irak’tı.

Saddam Hüseyin, “güvenli bölge” olarak adlandırılan ve Duhok,

Süleymaniye ve Erbil vilayetlerini kapsayan Kuzey Irak’ta askerî güç kullanmadan

otorite kurmasının neredeyse imkânsız olduğunu biliyordu. Bu üç vilayetin

bulunduğu bölgede petrol yoktu. Petrol olmadığı için bu bölge merkeze bağlı

kalmaya devam etmek zorundaydı. Bu nedenle, Saddam Hüseyin, bölgeye ekonomik

ambargo uygulayarak ve devlet dairelerini kapatarak bölgede bir kaos yaratmayı

hedefledi.309 Böylece, Kürt grupların kendisiyle pazarlık etmek zorunda kalacağını

düşünüyordu. Gerçekten de Irak’ın, Kuzey Irak’tan askerleriyle birlikte tüm idarî

memurlarını da çekmesi bölgede bir anlamda idarî kaos doğdu.

Bu kaos sonucunda, ABD’nin desteğiyle Kuzey Irak’ta 17 Mayıs 1992’de bir

seçim yapıldı. Seçim yoluyla Kuzey Irak’ta bir siyasî otorite oluşması, böylece

bölgedeki siyasî ve idarî sorunların çözümlenmesi hedefleniyordu.310 Bu seçimlere

KDP, KYB, Kürdistan Sosyalist Partisi, Kürdistan Halk Partisi, Kürdistan Emekçi

Partisi, Irak Komünist Partisi’nin Kürdistan Kolu, Asuri Demokratik Hareketi ve

bazı İslamcı partiler katıldılar. (Türkmenler seçime katılmadılar.) 19 Mayıs 1992’de

yapılan seçimin sonucunda oyların % 45’ni KDP, % 44’nü KYB, % 5’ni Kürdistan

İslâmî Hareketi, % 3’nü Kürdistan Sosyalist Partisi, % 2’sini Irak Komünist Partisi

ve geri kalanını da Kürdistan Cephesi’ne bağlı diğer Kürt örgütleri aldılar. Ancak,

seçim sistemindeki % 7’lik baraj nedeniyle parlamentoda milletvekili dağlımı 50

309 Michael Gunter, “A de facto Kurdish State in Northern Iraq,” Third World Quarterly, Cilt. 14, Sayı. 2, 1993, s. 295. 310 Ümit Özdağ, Türkiye, Kuzey Irak ve PKK: Bir Gayri Nizami Savaşın Anatomisi, Ankara, ASAM Yayınları, 2000 , s. 80.

Page 107: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

103

KDP, 50 KYB ve 5 diğer partiler şeklinde gerçekleşti.311 Mecliste oluşan bu tablo

KDP ve KYB’nin ortak çalışmasını zorunlu kıldı. İki taraf arasında yapılan anlaşma

gereği, Meclis Başkanı KDP’den, yardımcısı KYB’den; Yürütme Konseyi Başkanı

KYB’den bunun yardımcısı da KDP’den seçildi. Seçim sonuçları KDP’nin Duhok’ta,

KYB’nin Süleymaniye’de üstün olduğunu gösterdi. Erbil’deki sandıklarda ise

KDP’nin az farkla üstün olduğu görüldü.312

Kuzey Irak’taki yapının yavaş yavaş oturmaya başlamasıyla birçok sivil

toplum örgütü bölgede faaliyet göstermeye başladı. Bölgeye gelen maddi

yardımlarda da artış oldu. Bu yardımların çoğu ABD, BM ve bazı sivil toplum

örgütlerinden geliyordu. Ancak, gelen yardımlar geniş bir bürokratik mekanizma

kurmak, böylece devletin altyapısını hazırlamak isteyen KDP ve KYB’nin istediği

miktarlara ulaşmıyordu. Bir süre sonra bölgede ekonomik sıkıntılar başgöstermeye

başladı. Kırsal bölgelerde yaşayan kişiler kaçakçılık ve tarımla geçimlerini

sağlıyorlardı. Fakat şehirde yaşayanlar için ekonomik imkânlar çok daraldı. Bu

nedenle istihdam olmadığı için insanların büyük bir kısmı peşmerge oldular.313

Iraklı Kürtler Kuzey Irak’ta kurulan bölgede otoritelerini sürdürebilmek için

yeterli geliri elde edebilmek için iki yola başvurdular. Bunlardan birisi, bir petrol

şirketi kurmak ve merkezi yönetimle anlaşıp kaçak petrol satmaktı. Özellikle,

Türkiye sınırından yapılan bu ticaret KDP için iyi bir gelir kaynağı oldu.314 İkinci

olarak, KDP sınır ticareti yapan Türk kamyonlarından haraç almaya başladı. Bunun

değeri günde 250.000 doları buluyordu.315 Bir süre sonra Kürtler, Kuzey Irak’taki

311 Gunter, 1993, s. 299. 312 Gunter, a.g.e, s. 299. 313 Pelletiere, 1996. 314 Kurdoil’e ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.btinternet.com/~kurd.oil/ehome.htm 315 Pelletiere, 1996.

Page 108: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

104

hizmetlerin bazılarını karşılayacak ve maaşları ödeyebilecek kadar gelir elde etmeye

başladılar.

KDP ve KYB’nin de facto devleti idare edebilmek için başvurduğu bu

yolların üç sonucu oldu. Birincisi, sınır ticaretinden elde edilen gelirin

paylaşılmasında sorun çıktı. Bu sorun, bir anlamda bölgede hangi grubun iktidar

olacağı kavgasının da bir uzantısıydı ve sonuçta Kürtler arasında bir iç savaşa

dönüştü.

İkinci sonuç, ABD’den beklediği yardımı alamayan Kürtlerin bağımsızlık

elde edecekleri yolundaki ilk andaki beklentilerinin zayıflaması oldu. Bu nedenle,

Bağdat ile Iraklı Kürtler ilişkilerini hiçbir zaman tam anlamıyla koparmadılar. Ayrıca

Iraklı Kürtlerin oluşturduğu hükümetin kendi malî, adlî, idarî organları olmasına

rağmen eğitim ve pasaport gibi konularda Bağdat’a bağlılık hem resmen hem de fiili

olarak devam etti. 1995’ten itibaren ABD’nin Saddam Hüseyin’i devirme çabalarının

başarıya ulaşmayacağını ve Bağdat’ın ilk fırsatta Kuzey Irak’a gireceğini düşünen

Kürtler Saddam’la ilişkilerini düzeltmeye çalıştılar. 1996’da KDP ile Saddam

Hüseyin arasında yapılan bir anlaşmayla Irak ordusu Kuzey Irak’a girdi. Bu

harekâtla Saddam Hüseyin Kuzey Irak’ta örgütlenen Irak muhalefetini dağıttı.

Ayrıca, Erbil, KDP’nin kontrolüne geçti. Bu olaydan sonra, Bağdat’ın Kuzey

Irak’taki etkinliği iyice arttı. Hatta o dönemlerde kullanılan bir deyim, Iraklı

Kürtlerin Bağdat’a bakışını özetliyordu: “Saddam Hüseyin, başı Bağdat’ta kuyruğu

Kürdistan’da olan bir devdir. Başı hareket edince kuyruğu da burayı vurur.”

Üçüncü olarak, Iraklı Kürtler ekonomik yetersizlikleri nedeniyle Türkiye ve

İran’a bağımlı hale geldiler. ABD’nin Kürtlere doğrudan yardım etmemesi ve

Page 109: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

105

Türkiye’nin Kuzey Irak’ta oynadığı aktif rol Kürtlerin Türkiye’ye bağımlı hale

gelmesine yol açtı.

2. Türkiye’nin Rolü

Körfez Savaşı, o döneme kadar Türk dış politikasında çok önemli bir yer

tutmayan Kuzey Irak sorununu, Türkiye’nin gündemine soktu. Irak’ın Kuveyt’i

işgalinden sonra Türkiye’nin Irak’a karşı yapılacak operasyona nasıl bir katkıda

bulunacağı Türkiye’nin izlemesi gereken politikanın ne olacağı hakkında

Türkiye’deki karar vericiler arasında fikir ayrılıkları vardı. Dönemin

Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) arasındaki fikir

ayrılığı belirgin bir şekilde hissediliyordu.316 Özal, bölgeye müdahale yoluyla

etkinlik kurulabileceğine inanırken, TSK, Kuzey Irak’taki Kürt gruplarının elde

ettiği kazanımların Türkiye’deki Kürtler için de örnek yaratacağına inanıyordu.317

Özal’ın ağırlığıyla sonunda Kürt liderlerle ilişki kurmanın doğru bir tercih olduğu

kabul edildi.318

Türkiye’yi Kürt gruplarla doğrudan ilişki kurmaya iten faktörler Kuzey

Irak’taki gelişmeler hakkında birinci elden bilgi sahibi olmak, Kürtlerin bağımsız

bir devlet kurmasını engellemek için gelişmelere katkıda bulunmak, PKK’yı diğer

Kürt gruplarından izole etmekti.319

316 Necip Torumtay, Org. Torumtay’ın Anıları, İstanbul, Milliyet Yayınları, 1994, ss.115-117. 317 Mahmut Bali Aykan, “Turkey’s Northern Iraq Policy,” Middle Eastern Studies, Cilt.32, Sayı. 4, 1996, s. 347. 318 Ertan Efegil, Körfez Krizi ve Türk Dış Politikası Karar Verme Modeli, Ankara, Gündoğan Yayınları, 2002, s. 248. 319 Aykan, a.g.e. s. 347.

Page 110: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

106

Türkiye’nin Kuzey Iraklı Kürt gruplarla ilişki kurması dönemin

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın inisiyatifiyle başladı. Özal, Kuzey Iraklı Kürt

gruplarla görüşme konusundaki ilk adımı Mart 1991’de arttı. Türkiye, KDP ve

KYB’nin Ankara’da temsilcilik açmasına izin verdi.320 Başlarda, KDP ve

KYB’nin Türkiye’ye ilişkin açıklamaları son derece olumluydu. KDP’nin önde

gelen isimlerinden Hoşyar Zibari, “Türkiye, Saddam’a karşı savaşımızda Batıya ve

dünyayla tek yaşamsal bağımız” derken, Talabani de “Türkiye Kürtlere dost bir

ülke olarak değerlendirilmelidir” demişti.321

Türkiye’nin Kuzey Iraklı Kürtleri desteklemesinin ve korumasının çeşitli

nedenleri vardı: İlk dönemde Kürtler Türkiye’ye olan bağımlılıklarını açıkça ifade

ediyorlardı. Türkiye için en önemli sorun PKK ile mücadeleydi. PKK’nın Kuzey

Irak’ta üslenmesi Türkiye’nin terörle mücadele faaliyetlerini bu bölgeye

kaydırmasını gerekli kılıyordu. Bu mücadelede ise en önemli ortakları Iraklı Kürt

gruplar olabilirdi. Başlangıçta Türkiye’den alabilecekleri ekonomik yardım

nedeniyle bu ilişkiye olumlu yaklaşan Kürt gruplar bir süre sonra kendi egemenlik

alanı olarak gördükleri bir alanda Türkiye’nin kuvvet kullanmasını tepkiyle

karşılamaya başladılar.

1991-98 yılları arasında Türkiye’nin Kuzey Irak politikasını belirleyen

temel etken PKK’dan kaynaklanan güvenlik endişeleri olduğundan, Türkiye’nin

Iraklı Kürtlerle ilişkilerindeki temel belirleyici bu grupların PKK ile ilişkileri oldu.

Bu çerçevede, Türkiye ile KDP arasında 1992 yılının Kasım ayında bir dönemin

Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis Barzani ve Talabani ile görüşerek güvenlik

320 Michael Gunter, “The Foreign Policy of Kurds,” Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, Cilt. 20, Sayı 3, Bahar 1997, s. 7. 321 Gunter, a.g.e, ss. 10-11.

Page 111: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

107

mutabakatı yaptı.322 Başlangıçta PKK ile mücadelede yararlı olan bu anlaşma

1994’teki KDP-KYB çatışmasıyla işlerliğini yitirmeye başladı.

1993 ve 94’te Türkiye ile askerî ve ekonomik işbirliği Kürt gruplar için çok

önemli olmaya devam etti. Kürt grupları (özellikle KDP) neredeyse Türkiye’ye

bağımlı hale geldiler. Çünkü, uluslararası yardım yalnızca Türkiye üzerinden

geliyordu. Buna ek olarak, Türkiye, birincisi 1993 sonbaharında (13 milyon dolar

tutarında) ikincisi de (12 milyon dolarlık) bu yardım programı bitince başlatılmak

üzere iki tane yardım paketi açıkladı.323 Ayrıca, yılda 200 milyon dolar tutarındaki

sınır ticareti, Petrol Karşılığı Gıda Programı başlatılıncaya kadar Kürt gruplar için

(özellikle KDP) candamarıydı. KDP’nin Türkiye’ye ekonomik bağımlılığı Mesut

Barzani’nin yaptığı açıklamada çok güzel özetlenmişti. ‘...Türkiye dünyaya açılan

yolumuzdur...’324

Bu ekonomik ilişki Türkiye için de önemliydi. Her ne kadar Kuzey Irakla

yapılan ticaretin Türkiye’nin dış ticareti içindeki payı çok küçük olsa bile, petrol

kaçakçılığı veya diğer malların satışı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin

ekonomisine katkıda bulunuyordu. Körfez Savaşı’ndan önce Irak ile yapılan ticaret

Güneydoğu Anadolu için çok önemliydi. Savaştan sonra sınırların kapatılmasıyla

bölge ekonomisi sıkıntıya girdi. Fakat, HO’nun başlamasından sonra bölgeye

uluslararası yardım yapan kuruluşların yardım malzemelerini Güneydoğu

Anadolu’dan temin etmeleri bölge ekonomisi açısından önemli bir gelir kaynağı

haline geldi. Ancak, esas gelir kamyonlarla yürütülen kaçak petrol ticaretinden

sağlanıyordu.

322 Özdağ, 1999, s. 95. 323 Kemal Kirişçi, “Türkiye ve Kuzey Irak’taki Güvenlik Bölgesi,” Avrasya Dosyası Kuzey Irak Özel, Cilt 3, Sayı 1, İlkbahar 1996, s. 15. 324 Kirişçi, a.g.e, s. 15.

Page 112: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

108

Turgut Özal, Saddam Hüseyin’in devrileceğine inanıyor ve bu nedenle

Bağdat ile işbirliği yapmaya yanaşmıyordu. 1993’te Turgut Özal’ın ölmesinden

sonra Türkiye’nin Saddam Hüseyin’i dışlayan politikayı terketmesi ve aynı

tarihlerde Çifte Çevreleme’nin ilan edilmesiyle ABD’nin Saddam Hüseyin’i

devirmekten çok çevrelemeye yöneleceğinin ortaya çıkmasıyla, Türkiye’nin

Kuzey Irak politikası Saddam’ın iktidarını korumaya devam edeceği gerçeği

üstüne inşa edilmeye başladı. Ayrıca, KDP ile Türkiye arasındaki sıcak ilişkiler,

Talabani ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden oldu. Hatta,

Talabani, Türkiye’nin 1995’te KDP ve KYB arasındaki çatışmalarda arabuluculuk

yapma girişimini Türkiye’nin tarafsız olmadığını ileri sürerek reddetti.325

Talabani’nin PKK politikasında da değişmeler olunca ilişkiler iyice gerildi. Çünkü,

başlangıçta PKK’yı bölgede barındırmayacağını açıklayan Talabani önce PKK’nın

faaliyetlerinin engellenmesi konusunda artık silahlı kuvvet değil diplomasi

kullanacağını açıkladı. Ardından da PKK’yı terörist bir örgüt olarak değil siyasî

bir örgüt olarak gördüğünü belirtti.326 Bu dönem Türkiye’nin KDP ile ilişkilerinin

daha iyi olduğu dönemdi. KDP, Talabani’nin Türkiye’den uzaklaşan bir görüntü

çizdiği bu dönemde ‘...PKK yalnızca Türkiye’ye değil bize de tehdittir.’ şeklinde

bir açıklama yapmıştı.327

İki Kürt grup arasındaki çatışmalarda başlangıçta arabulucu rolü oynamaya

çalışan Türkiye bir süre sonra iki grubun anlaşması konusunda pek de hevesli

davranmamaya başladı. Bunun temel nedeni, Türkiye’nin iki tarafın uzlaşmasının

325 Yeni Yüzyıl, 3 Nisan 1995. 326 Turkish Daily News, 5 Mayıs 1995 327 Turkish Daily News, 19 Eylül 1994.

Page 113: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

109

Kürt devletinin kurulmasını kolaylaştıracağını düşünmesiydi.328 Bu çerçevede,

1990’ların sonuna gelindiğinde Türkiye’nin Kuzey Irak politikasını PKK’yla

mücadeleden çok, bağımsız bir Kürt devleti kurulmasının engellenmesi fikri

şekillendirmeye başladı. Bunun sonucu olarak Türkiye, Kürtleri Bağdat ile

görüşme konusunda teşvik etmeye başladı.329

3. Kürtler Arasındaki Çatışmalar

Her ne kadar 1991 yılı ve onu takip eden dönemdeki gelişmeler, KDP-KYB

ilişkilerinde bir iyileşme dönemi gibi görülse de, iki Kürt grup arasındaki

anlaşmazlık bir seçimle engellenecek kadar basit değildi. Bu nedenle taraflar

arasında çok geçmeden çatışma patlak verdi. 1992’de seçim yapılarak hükümet

belirlenmişti. 1993 yılına gelindiğinde ise Kürdistan Bölgesel Hükümeti ikiye

bölünmüştü.

1 Mayıs 1994’te KDPliler ile KYBliler arasında başlayan küçük çaplı bir

çatışma, iki taraf arasında büyük bir çarpışmaya dönüştü. Haziran başında iki tarafın

verdiği ölü sayısı 600’ü aştı ve KYB Erbil’deki Kürt Parlamentosu binasını ele

geçirdi.330 Çatışmaları sona erdirmek için birçok ateşkes girişimi yapılmasına

rağmen bu girişimlerden bir sonuç çıkmadı. Temmuz 1994’te Paris’te yapılan

anlaşmayla çatışmalar kısa bir süre için durdu. Fakat yıl sonunda çatışmalar yeniden

başladı.

328 Kemal Kirişçi, “Turkey and the Kurdish Safe-Haven in Northern Iraq,” Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, Cilt 19, Sayı. 3, Bahar 1996, s. 33. 329 Tuncay Özkan, CIA Kürtleri: Kürt Devletinin Gizli Tarihi, İstanbul, Alfa, 2004, s. 158. 330 Michael Gunter “The KDP-PUK Conflict in Northern Iraq,” Middle East Journal, Cilt. 50, Sayı 2, Bahar 1996, s. 233.

Page 114: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

110

1995 yılının büyük bir kısmı çatışmaların durdurulması için ateşkes yapma

çabalarıyla geçti. 1996 yılı Kuzey Irak Kürtleri için çok önemli bir yıl oldu. 1996

yılının bahar aylarında İran’dan destek alan KYB, KDP’yi birçok cephede yenilgiye

uğratmıştı331. Bunun sonucunda, eş zamanlı olarak PKK ve KYB ile savaşan KDP

her iki örgütle de ateşkes yapmak zorunda kaldı. Böylece, bir yandan KYB, PKK ve

İran’ın baskısı altında kalan, diğer yandan da PKK ile ateşkes yaptığı için Türkiye

tarafından dışlanan KDP Bağdat ile işbirliğine gitti.

31 Ağustos 1996’da KDP ile anlaşarak Erbil’e (KYB-KDP savaşları sırasında

Erbil KYB’nin eline geçmişti) giren Irak ordusu KYB’yi şehirden çıkarttı ve KDP

şehri ele geçirdi.332 ABD, bu gelişmeye Irak’a bir uyarı notası yazarak ve Bağdat’a

kısa süreli bir füze saldırısı düzenleyerek yanıt verince Saddam Hüseyin ABD’den

ciddi bir yanıt gelmeyeceğini anladı ve operasyonunu sürdürdü.333 Böylece Irak

ordusu ve KDP Süleymaniye’ye girdi. Irak ordusu birkaç gün süren operasyonda

bölgeyi ABD destekli muhalif gruplardan temizledi. Bu operasyon sırasında Saddam

Hüseyin’in özel kuvvetleri olan Cumhuriyet Muhazıfları Kuzey Irak’ta üslenen ABD

destekli muhaliflerin üyelerinin bir kısmını tutukladı, bir kısmını ise öldürdü.

Bölgede bulunan CIA ajanları ise ABD’nin isteğiyle Saddam Hüseyin’in

operasyonundan 4 gün önce Türkiye üzerinden tahliye edildi.334 Ancak, ABD’nin

Kuzey Irak’ta oluşturduğu istihbrarat alt yapısı sadece Amerikalı CIA ajanları ve

askerleriyle sınırlı değildi. 1991’den itibaren doğrudan ABD için çalışan 1000 kadar

Kürt personele sahipti. Irak ordusunun müdahaelesiyle ABD bunların da tehlike

altında olduğunu düşündüğünden bu insanları aileleriyle birlikte kaçırmak istedi.

331 Pelletiere, 1996, s.11. 332 Randal, 1999, s. 298. 333 Pelletiere, 1996, s. 11. 334 Özkan, 2004, s. 210-11.

Page 115: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

111

Toplamda (aileler dahil) 2500 kişiyi bulan ilk grubun tahliyesi, aynı bir önceki grup

gibi Türkiye üzerinden yapıldı.335 Daha sonra başka tahliye operasyonlarıyla birlikte

ABD’nin Kuzey Irak’tan Guam adasına kaçırdığı Kürtlerin sayısı 7000’i buldu.

336ABD kendi ajanlarını bölgeden kaçırabilmesine rağmen Iraklı muhalifler o kada

şanslı değildi. Saddam Hüseyin’in darbesi sonucunda dağılan Irak muhalefeti uzun

süre toparlanamadı ve Irak’a geri dönemedi.337 Ayrıca, Bağdat Kuzey Irak’taki

gelişmeleri her an alt üst edebilecek kadar güçlü olduğunu gösterdi.

Bağdat’ın Kuzey Irak’a müdahalesiyle iç savaş sırasında kaybettiği yerleri

geri alan KDP, Saddam’ın desteğini kesmesiyle KYB’den ele geçirdiği bölgelerde

tutunamadı.338 Kısa süreli bir ateşkesten sonra 28 Ekim 1996’da başlattığı bir

saldırıyla KYB, İran desteğiyle yaptığı bir karşı saldırıyla kaybettiği bölgelerin

çoğunu ele geçirdi. Hatta, bazı kaynaklara göre İran ve KYB’nin, KDP’yi yok

etmesini Türkiye araya girerek engelledi. KDP’nin 8 Kasım günü başlattığı karşı

saldırıya Türk hava kuvvetleri destek verdi.339 Sonuçta, ABD’nin araya girmesiyle

taraflar arasında ateşkes sağlandı. 1997’de bölgedeki iç savaş, düşük profilli de olsa

sürdü. KDP-KYB-PKK çatışmalarıyla geçen 1997 yılı bölgedeki Kürt gruplar

arasındaki bölünmüşlüğün devam ettiği bir dönem oldu.

1998 yılı taraflar arasında çatışmaların azaldığı ve göreli olarak istikrarlı bir

yıl oldu. Bu dönemde PKK’nın KDP ve KYB’yle ilişkilerinde önemli değişiklikler

335 Bu kişilerin tahliyesine ilişkin ayrıntılı bilgi ve mutabakat metni için bkz. Özkan, 2004, 236-245. 336 Özkan, 2004, 285. 337 Över, 1999, s. 178 338 Över, 1999, s. 188 339 Özkan, 2004, s. 307.

Page 116: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

112

yaşanmadı. Ancak, bu yılın sonuna doğru, iki grup arasında Washington’da yapılan

anlaşma bir sonraki döneme damgasını vurdu.340

b. 1991-1998 Yılları Arasında ABD’nin Kuzey Irak Politikası

Körfez Savaşı’ndan sonra ABD’nin Kuzey Irak politikasını belirleyen en

önemli faktör, ABD’nin savaş sonrası Orta Doğu politikası ve olası bir Kürt

devleti arasındaki ilişki oldu. Bu dönemde, ABD, bir Kürt devleti kurulmasına

karşı çıkıyordu. Bu karşı çıkış, onun 1990’lar boyunca Kürtlere yönelik

politikasında görüldü. ABD’nin bir Kürt devleti kurulmasına karşı çıkmasının üç

temel nedeni vardı:

ABD Kongresi’ne hazırlanan rapora göre Kürt devletinin kurulması, Irak’ın

geri kalanın da parçalanmasına yol açacaktı. Irak’ın parçalanması halinde ise a.

Irak’ın güneyinde ortaya çıkacak muhtemel bir Şii Arap devleti İran’ın etki alanına

girecek b. Irak’ın geri kalanının (yani Sünni Arapların yaşadığı Orta Fırat ve

civarındaki bölgede kurulabilecek yeni bir devletin) İran karşısında zayıf

kalmasıyla Körfez’deki Arap devletleri daha büyük bir İran baskısıyla karşılaşacak

c. Irak’ın parçalanmasıyla birlikte Basra Körfezi civarında ortaya çıkan gerginlik

sonucunda petrol piyasaları olumsuz etkilenecek d. Parçalanma diğer bölge

ülkelerindeki (burada en önemli ülke Türkiye’ydi.) azınlıkların ayrılık talebinde

bulunmasına neden olabilecekti.341 Bütün bu olasılıkların gerçeklenmesi

durumunda, 1921’den beri Orta Doğu’da kurulmuş olan “düzen” büyük bir darbe

340 Hanna Yousıf Freıj “Alliance Patterns of a Secessionist Movement: The Kurdish Nationalist Movement in Iraq,” Journal of Muslim Minority Affairs, Cilt. 18, Sayı 1, Nisan 1998, s. 27. 341 Prados, 1991, s. 35., Clifton W. Flowers, The Kurds in Northern Iraq: U.S. Policy Towards Their Search for Autonomy and Independence, National Defense University, 1993, s. 24.

Page 117: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

113

alacaktı. Yani, bazı Arap devletlerinin sınırları ve rejimleri değişmek zorunda

kalacaktı.342 Bu olasılık, yukarıda da belirtildiği gibi ABD’nin Orta Doğu

politikasıyla çatışıyordu. Bu nedenle, ABD, Irak’ta kurulacak bir Kürt devletine

karşı çıkıyordu.

ABD’nin Kürt devletine karşı çıkmasının ikinci nedeni Iraklı Kürtlerin kısa

sürede bir devlet kurabileceğini düşünmemesiydi. ABD’li analizcilere göre, ABD

Iraklı Kürtleri destekleyerek bir Kürt devleti yaratmaya çalışsa bile, bu ABD

açısından yararlı bir girişim olmayacaktı. Çünkü, hem Kürt hareketinin kendi

zaafları hem de bölgesel faktörler bir Kürt devletinin oluşmasına izin

vermeyecekti.343 1990’ların başında ABD’nin bir Kürt devletinin kurulabilmesine

ve yaşayabilmesine ilişkin değerlendirmeleri şöyleydi:

Kuzey Irak’ta uluslararası koruma altında bir bölgenin yaratılması Iraklı

Kürtlerin Bağdat’tan daha bağımsız hareket etmesini sağladı. Fakat, Kuzey Irak’ta

bir devlet kurulabilmesi için gerekli altyapı yoktu. Kürt partilerinin örgütlenmeleri,

birbirleriyle ilişkileri, Kuzey Irak’taki siyasal ve ekonomik durum ve Kürtlerin

askerî kapasitesi bir devlete temel oluşturamayacak kadar zayıftı.344 Hatta, ABD,

HO’nun sona ermesi durumunda Bağdat’ın kısa sürede tekrar Kuzey Irak’ı kontrol

edebileceğini düşünüyordu. 345

Büyük ölçüde dağlık ve denize kapalı bir coğrafya olan Kuzey Irak’ta

kurulacak bir Kürt devleti, ticaret yapabilmek ve güvenli sınırlara sahip olmak için

komşularına bağımlı olacaktı.346 Kürtlerin, su ve petrol kaynaklarına sahip olması

342 Prados, 1991, s. 35. 343 National Intelligence Estimate, The Kurds: Rising Expectations Old Frustrations, Eylül 1992, Yayınlanma Tarihi 27 Kasım 2000, s. 10. 344 Bengio, 1992, s. 19. 345 National Intelligence Estimate, 1992, s. 10. 346 Flowers, 1993, s. 16.

Page 118: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

114

(Bu, Kerkük’ün Kürt devleti sınırları içinde olmasıyla mümkündü) halinde

kendine yeten bir ekonomik yapı inşa edebilme olasılığı bulunmasına rağmen347

Kürt devleti dış dünya ile bağlantısını komşuları üzerinden gerçekleştirmek

zorunda kalacağı için bağımlı bir ekonomiye sahip olacaktı. Ayrıca, gelişmiş bir

silah teknolojisi ve iyi eğitimli bir silahlı gücü olmadan sınırlarını savunması çok

zordu.

Irak’taki Kürtlerin bağımsızlık elde etmesi İran, Türkiye ve Suriye’de

yaşayan Kürtlerin de benzer taleplerde bulunmasına neden olacaktı. Bu nedenle,

İran, Türkiye ve Suriye, Kürt devletini yaşatmak istemeyecekti. ABD’ye göre bu

devletler, Kürt hareketini bastırabilme gücüne sahipti. Ayrıca, İran, Irak, Türkiye

ve Suriye’nin Kürt devletini engellemek için ortak çıkarlara sahip olmaları, bu

ülkeler arasında iyi diplomatik ilişkiler kurulmasına neden olabilecekti. 1990’ların

başında Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlar ve Irak’ta Türkiye’nin yardımına

ihtiyaç duyan ABD, Türkiye ile ilişkilerinin bozulmasını istemiyordu.

ABD, Irak’taki Kürt sorununun çözülmesinin bölge açısından yararlı

olacağını düşünmesine rağmen, bu çözümün ancak Irak sınırları içinde mümkün

olduğunu varsayıyordu.348 Yukarıda da belirtildiği gibi, bir Kürt devletinin

doğması sadece Irak’ı değil tüm bölgeyi etkileyecek bir gelişmeydi. Bu nedenle,

ABD, bölgedeki jeopolitik denklemi değiştirecek bir gelişmeden ziyade sorunun

Irak içinde Kürtlere bazı haklar verilmesiyle çözülmesi gerektiğini savunuyordu.

Ayrıca, ABD, Batı ülkelerinin de Kürt devletine karşı olduğunu düşünüyordu.

Kongre’ye sunulan analize göre, Batı ülkeleri Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana

Kürtlerin bağımsız bir devlet kurma fikrine karşı çıkmış, Kürtlerin bağımsızlık

347 Flowers, a.g.e., s. 17. 348 Prados, 1991, s. 34.

Page 119: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

115

isteklerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmışlardı. Fakat Soğuk Savaş sonrası

gelişmeler, milliyetçi hareketlere devletlerin mevcut sınırları içinde hakları

verilmesi yoluyla çözülmesinin daha iyi olduğunu göstermişti. Bu nedenle

Irak’taki Kürt sorunu, Kürtlere özerklik verilmesiyle çözülebilirdi.349 HO

sayesinde Kürtler yeni kurumlarını ve de facto özerkliklerini koruyabilirlerdi.

Saddam Hüseyin’in devrilmesi ve bunun sonucu olarak HO’nun sona ermesi

durumunda Irak’ta kısa süreli bir istikrarsızlık meydana gelme olasılığı bulunsa da,

ABD Kürtlerin kendi kurumlarını geliştirmesiyle bu zorluğu aşabileceğini

düşünüyordu. Bu süreçte, Kürtlerin özerklik taleplerine Batı ülkelerinin de destek

vermesi mümkündü.350

Yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü ABD’nin 1990’ların başında Kuzey

Irak politikası, Iraklı Kürtleri ABD’nin Irak’ı çevreleme politikasına entegre etmek

oldu. Bu durum, ABD’nin Kürt isyanına olan tepkisinde, HO’ya yaklaşımında ve

Irak Muhalefeti ile Kürtleri birbirine eklemleme çabasında görüldü. Daha önce de

belirtildiği gibi, ABD, 1991’de Irak’ta çıkan Kürt isyanının Bağdat tarafından

bastırılmasına göz yumdu ve Kuzey Irak’a isyanların bastırılmasından sonra

müdahale etti. ABD, bu müdahaleyi stratejik çıkarlarının korunmasına değil insanî

sorunların çözülmesi gerekçesine dayandırdı.351 Diğer yandan, ABD, Kuzey Irak’ı

ve Kürtleri ayrı bir politik araç olarak kullanmaktan ziyade diğer Iraklı muhalif

gruplara eklemlemeye çalıştı. Böylece, hem Iraklı muhaliflere güvenli bir alan

yaratmayı hem de en azından teorik olarak Kürtlerin Irak devletinin çatısı altında

kalmak istediklerini göstermeyi amaçlıyordu.

349 Prados, 1991, s. 34. 350 Prados, 1991, s. 35. 351 Prados, a.g.e, s. 30.

Page 120: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

116

Sonuçta, ABD’nin 1991’den itibaren Kürtlere yaklaşımı Körfez Savaşı

öncesine göre daha olumlu olmasına rağmen belli bir mesafede olmaya devam etti.

ABD, Irak politikasında Kürtleri iki amaca uygun biçimde kullandı. Bir yandan,

Kürtleri Irak’ı çevreleme politikasının bir unsuru olarak ele alırken diğer yandan

gerektiğinde Iraklı muhalif gruplara destek verecek milis desteğini Kürtlerden

sağlamayı amaçlıyordu.

1993’te Çifte Çevreleme Politikası’nın ilan edilmesi ve ABD’nin Irak’taki

iktidar değişikliği için Bağdat’ta meydana gelecek bir darbeye bel bağlaması

Kuzey Irak’ta örgütlenen muhalif grupların önemini azaltmaya başladı. Bu durum,

Kürtleri diğer muhalif gruplar için bir sigorta olarak gören ABD için Kürtlerin

öneminin de azalması anlamına geliyordu. 1994’te Kürt gruplar arasında başlayan

iç savaş, ABD’nin Kürtlerden beklentilerini iyice azalttı.

Bu durum, 1995 yılında da devam etti. Bu süreç içinde ABD’den

beklediğini bulamayan KDP ve KYB de aralarında yürüttükleri savaşta bölge

ülkelerinin desteğini aramaya başladılar. ABD’nin Kuzey Irak’taki etkinliği

azaldıkça onun yerini Türkiye, İran ve Irak doldurmaya başladı. Özellikle 1995-96

yıllarındaki KDP-KYB savaşlarında bu üç ülkenin desteği belirleyici oldu.352 İran

ile KYB arasındaki ilişkinin güçlenmesi, KDP’yi Türkiye’ye yakınlaştırdı. İran

destekli KYB karşısında büyük yenilgilere uğrayan KDP, ABD’den yardım istedi.

Fakat, ABD bunu KDP’nin daha fazla destek koparmak için bir oyun olarak

gördüğünden KDP’ye destek vermedi.353 ABD’den beklediği desteği alamayan

KDP, IUK’de örgütlenen muhalifleri teslim etme karşılığında Bağdat’la anlaştı.

Bunun sonucunda 31 Ağustos 1996’da Irak ordusu Erbil’e kadar girdi. Erbil’i çok

352 Cockburn ve Cockburn, 2000, s .235. 353 Cockburn ve Cockburn, a.g.e, s. 236.

Page 121: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

117

kısa sürede ele geçiren Irak ordusu, IUK üyelerinin büyük bir kısmını yakaladı.

Daha sonra şehri, KDP’ye teslim ederek Kuzey Irak’tan çekildi. Saddam’ın

müdahalesi sırasında bir süre Amerikan uçakları Kuzey Irak’ta uçmalarına rağmen

olaylara müdahale etmediler.354 Hatta, ABD, Saddam Hüseyin’in Kuzey Irak’a

girmesine Irak’ın güneyini bombalayarak yanıt verdi.

1996 yılından itibaren ABD, Kuzey Irak’taki gelişmeleri uzaktan izlemeye

başladı.355 Kuzey Irak’taki gelişmeleri Irak politikasında geri plana iten ABD, bu

yaklaşımını açıkça dile getirmeye başlamıştı. Örneğin, Ağustos 1996 olayından

sonra dönemin ABD Savunma Bakanı William Perry ABD’nin Irak’taki stratejik

çıkarlarının ülkenin güneyinde olduğunu, Irak’ın kuzeyindeki gelişmelerle insanî

nedenlerle ilgilendiklerini söyledi. Perry’e göre, Irak’ın hâlâ Kuveyt’i işgal etmesi

mümkündü. Bu nedenle, ABD’nin ulusal güvenliği açısından Irak’ın güneyindeki

gelişmeler daha önemliydi. Perry bir başka açıklamasında ise ABD’nin Kuzey

Irak’taki iç savaşa karışmasında herhangi bir çıkar göremediğini, Kürtler

arasındaki çatışmadan uzak kalmak istediklerini söylemişti.356

1996 yılının ortalarında CIA, Irak’ta üst üste darbe girişimlerinde bulundu.

Ancak, bu darbe girişimlerinin başarısız olması nedeniyle ABD’nin Saddam

Hüseyin’i devirebileceğine olan inancı da gittikçe azaldı. 1996’nın sonlarına doğru

dönemin CIA Başkanı John Deutsch, Saddam Hüseyin’in uzun bir süre daha

iktidarda kalabileceğini düşündüklerini açıklamıştı.357 Ayrıca, Irak’taki muhalefet

örgütünü kaybeden ABD’nin Kürtlere duyduğu ihtiyaç azaldı.

354 Cockburn ve Cockburn, a.g.e, s. 241. 355 Alan Makovsky, Amatzia Baram, Michael Eisenstadt, “Crisis In Iraq: Saddam Hussein, The Kurds And U.S.,” Policywatch, Sayı 217, 6 Eylül 1996. 356 “Evolution of U.S. Policy On Iraq, The Iraqi Opposition, and Northern Iraq: Between Humanıtarıan And Strategic Interests,” Policywatch, Sayı 219, 19 Eylül 1996. 357 Cockburn ve Cockburn, 2000, s. 244

Page 122: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

118

Özetle, ABD’nin 1991-1996 yılları Kuzey Irak politikasının ana çerçevesi

değişmemesine rağmen, 31 Ağustos 1996’dan sonra ABD’nin Kuzey Irak’taki

gelişmeleri daha uzaktan takip ettiği görülmektedir. Başta Türkiye olmak üzere

ABD’nin Kürtlerle ilişki kurmasının ABD ile bölge devletleri arasında sorun

çıkartması ve Kürtlerin iç savaşa tutuşarak güvenli bölgede ABD’nin Iraklı

muhalifler için ihtiyaç duyduğu istikrarlı ortamı bozması ABD’yi Kuzey Irak’taki

ağırlığını azaltmaya itti.358 1996-97 yılları arasında KDP ve KYB arasındaki

ateşkes görüşmelerine ABD arabuluculuk etmeye çalışmasına rağmen bunda

başarılı olamadı. Bu tablo, 1998 yılına kadar sürdü. 1998 yılında ise, ABD’nin iç

politikasındaki gelişmeler, Çifte Çevreleme politikasının işe yaramaması ve

ABD’nin Kuzey Irak’ı tekrar üs olarak kullanmaya karar vermesi bu süreci

değiştirmişti. 1998 yılından sonra ABD’nin Kuzey Irak’ta önceki döneme göre

daha aktif bir yaklaşım izlediği söylenebilir.

B. 1998-2001 ARASINDA ABD VE KUZEY IRAK

1. Çifte Çevrelemenin Sonu ve ABD’nin Irak Politikası

1998 yılı pekçok açıdan ABD’nin Irak politikası ve Iraklı Kürtler ile olan

ilişkileri bağlamında önemli bir yıldır. 1998 yılının başlarında yaşanan silah denetimi

krizinin ardından Clinton’un Irak politikasına ilişkin eleştirilerin artması ABD’deki

Irak tartışmalarını hızlandırırken, aynı dönemde ABD’nin BMGK’da ambargo

358 Alan Makovsky, “Toward a More Realistic Northern Iraq Policy,” PolicyWatch, Sayı 224, 24 Ekim 1996.

Page 123: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

119

konusunda da taviz vermek zorunda kalması dışarıdan gelen baskıların da

ağırlaştığını göstermektedir. Buna ek olarak yine aynı dönemde Iraklı muhaliflerin

yeniden örgütlenmesine yönelik Cumhuriyetçi baskının artması Clinton Yönetimi’ni

yeni bir inisiyatife zorlamıştır. Bu inisiyatifi yaratan gelişmeler şöyle açıklanabilir:

1998 yılına gelindiğinde, Çifte Çevreleme politikası, uygulamada karşılaştığı

sorunlar nedeniyle birçok eleştiri almaya başlamıştı. Aslında, ABD’de bazı çevreler

bu politikayı ilan edildikten kısa bir süre sorgulamaya girişmişti.359 Fakat, asıl

eleştiriler çevreleme politikasının açıkça başarısız olmaya başladığı 1997 yılından

itibaren yoğunlaştı. Çifte Çevreleme politikasına yöneltilen temel eleştiriler şunlardı:

• Çifte Çevreleme politikası stratejik bir vizyondan yoksun, yanlış varsayımlara

oturtulmuş ve ekonomik ve diplomatik maliyetleri yüksek bir politika olarak

görülüyordu.360

• Çifte Çevrelemeye yönelik ikinci eleştiri, bu politikanın yola çıktığı noktadan

saptığı ve sadece Irak’a odaklandığıydı. Daha önce de belirtildiği gibi, Çifte

Çevreleme’nin temel mantığı İran ve Irak’ı sistemin dışına birlikte itmekti.

Fakat, bu politika uygulamaya konduğu zamandan itibaren İran üzerinde

baskı oluşturamadı. Bu nedenle, Çifte Çevreleme, 1994 yılından itibaren

sadece İran’a göre daha zayıf bir tehdit olan Irak’ın kuşatılmasına dönüştü.

İran’a yönelik baskı oluşturma çabaları dünyada destek bulmuyordu.361

Dahası, İran ve Irak, ABD’nin baskısı nedeniyle birbirlerine yakınlaşmaya

359 Bkz. Barbara Conry, “America’s Misguided Policy of Dual Containment in the Persian Gulf,” Foreign Policy Briefing, Sayı. 33 10 Kasım 1994. http://www.cato.org/pubs/fpbriefs/fpb-033.html 360 Zbigniew Brezezinski ve Brent Scowcroft, “Diffirented Containment: U.S Policy Toward Iran and Iraq,” Foreign Affairs, Mayıs-Haziran 1997, s. 23. 361 Anthony Cordesman, Living With Saddam: Reshaping US Strategy in the Middle East, Testimony to the Senate Armed Services Committee, 25 Mart 1998, http://www.csis.org/hill/ts032598.html; David Wurmser et.al, “The Peace beyond the Peace: What Role for Iran and Iraq?,” Middle East Policy Council, Cilt VII, Sayı 3, Haziran 2000.

Page 124: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

120

başlamıştı. Bu durumun Basra Körfezi’ndeki geleneksel güç dengesini alt üst

ettiği söyleniyordu.

• Çifte Çevreleme’ye yönelik üçüncü eleştiri, bu politikanın ihtiyaç duyduğu

iki temel gereksinimden yoksun olduğuydu. Bu eleştiriyi ileri sürenler,

çevreleme stratejisinin caydırıcılığa ve müttefiklerin de desteklediği bir

ambargoya dayanması gerektiğini, oysa Çifte Çevreleme politikasında bu iki

unsurun da bulunmadığını savunuyorlardı.362

• Çifte Çevreleme politikasının İran ayağı başarısız olduğundan, ABD’nin

Basra Körfezi’ndeki politikası Irak’a odaklamıştı. Fakat, bu politikanın Irak

ayağının en önemli unsuru olan Saddam Hüseyin’in devrilmesi

başarılamadı.363 Ayrıca, çevrelemenin en önemli araçları başarısız oldu.

Özellikle uygulanabilmesi için uluslararası destek gereken ambargo ve silah

denetimine verilen uluslararası destek azalmıştı.364 Tersine, ABD’nin hem

Körfez ülkelerini korumak hem de Irak üzerinde baskı uygulamak için

bölgede asker bulundurması yeni tepkiler yaratıyordu.365

Özetle, ABD’nin Orta Doğu politikasının temel belirleyicileri olarak

görülen sorunlara Çifte Çevreleme’nin bir çözüm olarak sunulmasının büyük bir

hata olduğu, bu politikanın sorunları çözmekten ziyade artırdığı fikri her geçen

gün daha fazla ağırlık kazandı.366 Yukarıdaki eleştirilere karşı Clinton

362 Alkim, 2000, s. 85. 363 Fouad Ajami, “Dual Containment, Dual Failure,” U.S News & World Report, Cilt 124, Sayı 3, 26 Ocak 1998, s. 9. 364 Harvey Sicherman, “The Strange Death of Dual Containment,” Orbis, Cilt 41, Sayı 2, Bahar 1997, ss. 230-232. 365 Anthony Cordesman, After Desert Fox: Our Policy for the Gulf and Iraq, CSIS, 2 Mart 1999. 366 Graham Fuller Ian lesser, “Persian Gulf Myths,” Forein Affairs, Cilt 76, Sayı 3, Mayıs-Haziran 1997, ss. 45.

Page 125: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

121

Yönetimi’nin başarılı olduğunu savunanlar da vardı. Çifte Çevreleme’nin başarılı

olduğunu savunanlar Irak’ın bölge için daha büyük bir tehlike haline gelmesinin

önlendiğini ve dünyadaki birçok ülkenin İran ile ilişkilerini azalttığını ileri

sürüyordu.367 Ancak, hem amaçları ve araçları açısından Çifte Çevreleme başarısız

oldu. İran konusunda baştan beri yetersiz kalan çevreleme stratejisinin Irak boyutu

da 1998 yılında yaşanan gelişmelerle tam anlamıyla çöktü. Bu çöküşün

incelenmesi 11 Eylül 2001 tarihinden önceki durumun anlaşılabilmesi ve bu

tarihten sonraki gelişmelere ışık tutabilmesi açısından önemli olabilir.

a. Ambargo

Irak’a uygulanan BM ambargosu 1990’ların sonuna geldiğinde gevşemeye

başlamıştı. Daha önce de belirtildiği gibi, ABD Irak’a karşı bir uluslararası

ambargo uygulanmasını iki nedenle istiyordu: Birincisi, Saddam Hüseyin’in

devrilmesi için ortam hazırlamak, ikincisi ise Saddam Hüseyin iktidarda kalsa bile

Irak’ın yeniden güçlenmesini engellemek. Ancak, uygulanan katı ambargonun

sonucunda Irak’ta açlık başgöstermesi ve sivil ölümlerinin artması birçok ülkenin

kamuoyunda ambargo karşıtı bir ortam yarattı. Ayrıca, Irak’ın petrol satışı

üzerindeki limit kaldırıldıktan sonra birçok ülke Irak ile daha yakın ticari ilişki

kurma arayışına girmişti.

2000 yılında Fransa ve Rusya, Irak’a uygulanan uluslararası ambargonun

kaldırılması için bir kampanya başlattı ve bu kampanya Arap dünyasında da büyük

destek buldu. Rusya ve Fransa, Irak’taki petrol sanayiine yaptıkları yatırımlar

367 Bruce Riedel, “U.S Policy in the Gulf: Five Years of Dual Containment,” Global Beat: U.S Defense Policy, 6 Mayıs 1998, www.nyu.edu/globalbeat/usdefense/riedel050698.html

Page 126: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

122

nedeniyle ambargonun kaldırılması için çaba sarfediyordu.368 Bu iki ülkeye destek

veren Arap devletlerinin kaygısıysa daha farklıydı. 1997-2000 yılları arasında İran

ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler iyileşmeye başlamıştı. İran’da Hatemi’nin

iktidara gelmesi ve İran’ın daha ılımlı bir dış politika izlemeye başlaması Körfez

devletlerindeki İran korkusunu biraz olsun azalmıştı.369 Arap devletlerinin Irak ile

ilişkilerini iyileştirmeye çalışmasının en önemli nedeni Irak sorununun da Filistin

sorunu gibi Arap dünyasının içinde iç politik sorunlar yaratmaya başlamasıydı.

Irak halkının ABD ve batının baskısıyla acı çektiğini düşünen insanların sayısı son

derece artmıştı. Hatta, birçok kişiye göre Irak sorunu Arapların mazlumluğunu

yansıtması açısından Filistin sorunuyla karşılaştırılır bir hale gelmeye

başlamıştı.370 Ayrıca, Irak’ı çevrelemek için Kuveyt ve Suudi Arabistan’a

konuşlandırılan ABD askerlerinin bu ülkelerde (özellikle Suudi Arabistan’da) bir

iç politika sorunu haline dönüşmesi mevcut rejimleri yıpratıyordu. Bu nedenle,

Arap devletlerinin büyük bir kısmı artık Irak’ı değil, ABD’nin Irak politikasının

kendi ülkelerinde yarattığı tepkiler nedeniyle kaygılanır duruma gelmeye

başlamıştı.371 Böylece, bölge ülkelerinin çoğu ambargo karşıtı hareketleri

desteklediler.

Bunun en açık örneklerinden birisi, Eylül 2000’de Kahire’de gerçekleşen

Arap Birliği zirvesiydi. Bu zirveye devlet başkan yardımcısı seviyesinde katılan

Irak’a yönelik diğer Arap ülkelerinin tavrı Irak’ı tekrar kabul ettiklerini

368 “Russian Company Interested in Iraqi Oil”, BBC, 22 Ağustos 2000; “Russian Oil Experts in Iraq” The Associated Press, 17 Eylül 2000. 369 Byman ve Green, 2002, s. 66 370 Nabil Fahmy, “The Changing Paradigm of the Middle East: Its Elements and Challenges” Mediterranean Quarterly, Cilt 15, Sayı 2, Bahar 2004, s. 7. Leon Hadar, “Pax Americana’s Four Pillars of Folly,” Journal of Palestine Studies, Cilt 27, Sayı 3, Bahar 1998, s. 56; Doran, 2003, s. 21 371 Ed Blanche, “GCC Security: New Alliances in the Making?” The Middle East, Mayıs 2001, s. 7. Byman ve Wise, 2002, s. 8; Daniel Byman ve Jerold Green, Political Violence and Stability in the States of the Northern Gulf, RAND, 1999, ss. 1-9.

Page 127: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

123

göstermekteydi. Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Mısır ve Suriye Irak ile

daha yakın ilişkiler kurmak ve ilişkilerin normalleştirilmesi gerektiğini

kaydetmeye başlamışlardı. Hatta, 2001 Mart’ında Amman’da yapılan Arap Birliği

Zirvesi’ne Saddam Hüseyin bizzat davet edilmişti.372

Özetle, 2001 yılının sonlarına gelindiğinde, Irak’a uygulanan ambargo

başlangıcındaki amacından uzaklaşmış ve uluslararası desteğini yitirmişti. Bu

nedenle, ABD’de bazı kuruluşlar daha işe yarar bir mekanizmanın devreye

sokulması konusunda girişimler başlattı. İlk kez Nisan 2001’de ortaya atılan “akıllı

yaptırımlar” bunun en somut örneği oldu. Ticari malların ülkeye giriş çıkışına izin

verilmesine karşılık silah ve askerî malzemeler üzerindeki denetimin daha

sıkılaştırılmasına dayanan bu plan, mali ve askerî denetimin sürmesini ama gerek

Irak halkı gerekse Irak devleti üzerideki baskının hafiflemesini öngörüyordu.373 Bu

öneri 2001 başlarından itibaren tartışılmaya başlansa da Rusya’nın itirazları

nedeniyle Haziran 2001’de BMGK’ya getirilmedi.374 Ancak, 11 Eylül olaylarının

da etkisiyle 2001 yılının Kasım ayında Haziran 2002’den itibaren yürürlüğe

gireceği kabul edildi. Ancak 2002 yılının ortalarında ABD ile Irak arasında

başlayan gerginlik ve ABD’nin Irak’a yönelik operasyon hazırlıkları ambargo

meselesini bir süre sonra tamamen anlamsız kıldı.

b. Silah Denetimi

372 AP, 15 Mart 2001. 373 David Cartright, Alistair Millar, George Lopez, Smart Sanctions: Restructring UN Policy in Iraq, Joan Kroc Institute for International Peace Studies, 2001. 374 “Russia Opposes Smart Sanctions Against Iraq,” Peoples Daily, 1 Temmuz 2001.

Page 128: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

124

Silah denetimi mekanizmasında yaşanan kriz 1998 yılında ortaya

çıkmasına rağmen, krizin emareleri 1997 yılından itibaren açıkça görülebiliyordu.

1997 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)nın 8 Ekim 1997’de

BMGK’ya sunduğu raporda Irak’ta silahsızlanma konusunda daha fazla bir çaba

gösterilmesine gerek olmadığı belirtilmişti.375 IAEA’ya göre Irak’ta kitle imha

silahları konusunda hala birkaç açığa çıkarılması gereken nokta vardı. Fakat,

bunlar büyük çaplı bir araştırma gerektirmiyordu. Kısacası, IAEA, Irak’ta kitle

imha silahı olmadığını ileri sürüyordu. Buna karşılık silah denetiminden sorumlu

diğer kurum UNSCOM Irak’ta temizlenmesi gereken birçok yer olduğunu

savunuyordu. Ancak silahların bulunduğu yerler konusunda hiçbir somut kanıt

ileri sürememişti.376

Bu tartışmanın bir uzantısı ve Saddam Hüseyin’in gün geçtikçe kendisini

daha güçlü hissetmesinin sonucu olarak 1997–1998 yıllarından denetim

mekanizması ve denetimlerin uygulanması konularında çeşitli sorunlar çıktı.

UNSCOM’un Irak hakkındaki raporlarının olumsuz olması ve bazı UNSCOM

görevlilerinin ABD adına ajanlık yaptığı iddiaları sonucunda Irak UNSCOM’u

ülkeden kovdu. Bu gelişmelerin sonucunda Çöl Tilkisi Operasyonu meydana geldi

ve denetimler askıya alındı.377 Bu olaydan sonra BMGK’nın 1284 sayılı kararla

UNSCOM’un yerine yeni bir kurum kurması (UNMOVIC) ve denetim sistemini

değiştirmesi ABD için büyük bir yenilgi oldu. Çünkü, 1991’deki denetim

mekanizmasını başlatan BMGK kararı tüm silah programlarının yokedilmesi

karşılığında ambargonun sona ermesini öngörürken, 1284 sayılı karar Irak’ın tüm

375 Letter Dated 7 October 1998 From The Secretary-General Addressed To The President of The Securıty Council, http://www.iaea.org/OurWork/SV/Invo/reports/s_1998_927.pdf 376 Hans Blix, Disarming Iraq: The Search for Weapons of Mass Destruction, London, Bloomsbury, 2005, s. 29. 377 Blix, a.g.e, s. 35.

Page 129: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

125

boyutlardaki işbirliğine karşılık ambargonun askıya alınmasını içeriyordu. Bu

nedenle, ambargonun kısa bir süre sonra tamamen ortadan kalkması bile mümkün

hale gelmişti. Yani, Çifte Çevreleme politikasının uygulamadaki en çok ön plana

çıkan iki aracı olan ambargo ve silah denetimi çökme noktasına gelmişti.378

Dahası, Çöl Tilkisi Operasyonu yeni bir durum yaratmıştı. 1991’den sonra

Irak ile ABD arasındaki sorunlarda, ABD kısıtlı bir güç kullanımıyla Irak’a geri

adım attırmayı başarabilmişti. 1991-1998 yılları arasındaki dört olay iki ülke

arasındaki çatışma ilişkisinin gidişatını etkiledi. İlk olay, 1992 yılının sonlarında

Irak’ın ülkenin güneyine yerleştirdiği SAM bataryalarını, ABD’nin çekmesini

istemesiyle başladı. Bu kriz, Irak’ın bu isteği kabul etmemesi üzerine 1993’ün

başında sıcak çatışmaya dönüştü. 19 Ocak 1993’te Irak’ın tek taraflı ateşkes

ilanıyla sona eren sorunun sonucunda Saddam Hüseyin’in öğrendiği ilk şey,

ABD’nin kriz durumunda kendisine karşı hava gücü kullandığı ve siyasi ve askerî

amaçlarına ulaşmak için sınırlı bir harekat yaptığıdır. İkinci olay Irak’ın Kuveyt’i

yeniden işgal etme girişiminde bulunduğu 1994 Ekim’inde yaşandı. Ancak, ABD

çok daha hızlı bir biçimde askerî yığınak yapınca Irak hareketinden vazgeçti.

Üçüncü olay, daha önce aktarılan KDP-Irak ortak operasyonuydu. Saddam

Hüseyin’in, Kuzey Irak’taki ABD ajanlarını büyük ölçüde yok ettiği bu operasyon

karşısında ABD kısa süreli bir füze saldırısıyla yanıt vermişti. Bu durum, ABD’nin

güçlü bir askerî yanıt vereceği düşüncesini büyük ölçüde törpüledi. Dördüncü ve

son olay ise 1998’deki Çöl Tilkisi operasyonuydu. ABD, Irak’ın silah

denetimcilerini ülkeden çıkarmasına karşılık büyük bir askerî operasyon

düzenlemesine rağmen, silah denetimcilerinin geri dönmesi konusunda başarısız

378 Paul White, “Airpower and a Decade of Containment,” JFQ, Winter 2000-2001, s. 36.

Page 130: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

126

olmuş ve ABD’nin Irak konusundaki politikaları iyice inandırıcılığını yitirdi. Bu

son operasyonun yarattığı psikolojik etki, Çifte Çevreleme’nin sonu anlamına

gelmekteydi.379

c. Saddam’ı Devirme ve Irak’ı Çevreleme Arasında Muhalif Gruplar

1996’da Irak ordusunun Kuzey Irak’a girerek burada üslenen Iraklı

muhalifleri dağıtması, hem ABD’nin Iraklı muhaliflerin başarılı olacağına inancını

hem de Iraklı muhaliflerin ABD’ye duyduğu güveni azalttı. Hatta 1998 yılı başında

dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madaeline Albright Senato’da verdiği bir brifingde

Iraklı muhalifleri parçalanmış ve beklenti inşa etmek için yanlış bir oluşum olarak

nitelendirdi.380 Çifte Çevreleme’nin başarısız olduğuna dair genel kanı sonucunda

yeni bir politika arayışına girişen Amerikalı uzmanların ilk olarak ele aldıkları

konulardan birisi Saddam Hüseyin’in devrilmesine ilişkin çabaların gözden

geçirilmesi ve Irak muhalefetinin yeni bir anlayışla yeniden örgütlenmesi oldu.

1998 yılında ABD’de Irak tartışmaları kızışmaya başladığında Saddam’ın

devrilmesi ve muhaliflerin rolü konusunda Washington’da iki ayrı ekol oluşmuştu.

Bunlardan birisi, ABD’nin Irak konusunda sertleşmesi gerektiğini ve muhalifleri

destekleyerek Saddam Hüseyin’e karşı bir operasyon yapılması gerektiğini

savunuyordu.381 Bu fikrin öncülüğünü 2001’den itibaren George Bush Yönetimi’nin

dış politikasının belirlenmesinde son derece etkili bir isim olan William Kristol

379 Cordesman, 1999, s. 12. 380 Kenneth Katzman, Iraq’s Opposition Movements, Congressional Research Service Report, 26 Mart 1998, s. 1. 381 Richard Perle, “Iraq: Saddam Unbound,” Present Dangers: Crisis and Opportunity in American Foreign and Defense Policy (Robert Kagan ve William Kristol) San Francisco, Encounter Books, 2000, ss. 103-104.

Page 131: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

127

üstlenmişti. ABD’nin Irak’ı çevreleme politikasını eleştiren Kristol, Iraklı muhalif

gruplara daha büyük bir bütçe ayrılarak Irak yönetimini devirme çabasına girişmesini

savunuyordu.382 Bunun karşısındaki ekol ise Iraklı muhaliflerin son derece zayıf ve

Irak’ta destek bulamayan bir örgüte sahip olduklarını, ABD’nin bunları

destekleyerek Saddam Hüseyin’e karşı operasyon yapmaya yönlendirmesi halinde

bunun Domuzlar Körfezi gibi bir faciayla sona ereceğini ileri sürüyordu. Zayıf ve

yetersiz muhalefeti desteklemektense ambargoların daha etkin bir biçimde

uygulanmasının Irak rejimi üzerinde daha etkin bir politika olacağını savunan bu

yaklaşım muhalefetin desteklenerek rejimin devrilmesini bir fantezi olarak

nitelendiriyordu.383

Fakat ABD’nin UNSCOM çerçevesinde Irakla yaşadığı sorunlar ve

Kongre’de 1998 yılının başında başlayan Saddam’ı devirme yönündeki baskının

ağırlaştırılması sonucunda Kasım 1998’den itibaren Clinton yönetimi politikasını

rejim değişikliğini de içerecek şekilde değiştirdi.384 Bu çerçevede çıkarılan Irak’ı

Kurtarma Yasası en kritik gelişmelerden birisiydi.385 Ekim 1998’de çıkarılan yasa

Ahmet Çelebi’nin uzun süreden beri desteklediği fikir olan ABD’nin hava desteğinde

bir muhalefet ayaklanması fikrine destek olmak üzere çıkartılmıştı. Buna Amerikan

yönetimindeki uzmanların birçoğu karşı çıkmasına ve başarılı olma şansı

382 William Kristol ve Richard Haass, “Special Policy Forum U.S. Objectives in Iraq: Rollback V. Containment,” Policywatch, Sayı 306, 6 Mart 1998; Kim Holmes ve James Phillips, “The Anatomy of Clinton’s Failure in Iraq,” The Heritage Foundation Backgrounder, 27 Şubat 1998, s. 6; Stephen J. Solarz ve Paul Wolfowitz, “Letters to the Editor” Foreign Affairs, Cilt 78, Sayı 2, Mart Nisan 1999. 383 Gregory Gause, “Getting It Backward on Iraq” Foreign Affairs, Cilt 78, Sayı 3, Mayıs-Haziran 1999, s. 64. Daniel Byman, Kenneth Pollack ve Gideon Rose, “The Rollback Fantasy,” Foreign Affairs, Cilt 78, Sayı 1, Mayıs Haziran 1999, ss.24-41; David Isenberg, “Imperial Overreach: Washington’s Dubious Strategy to Owertrow Saddam Hussein,” Policy Analysis, Sayı 360, 17 Kasım 1999. 384 Kenneth Katzman, Iraq’s Opposition Movements, Congressional Research Service Report, 27 Haziran 2000, s. 4. 385 Yasasnın metni için bkz. Iraq Liberation Act of 1998, http://fl1.findlaw.com/news.findlaw.com/hdocs/docs/iraq/libact103198.pdf

Page 132: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

128

bulunmadığına ilişkin fikir belirtmelerine ve zorluklarını sıralamalarına rağmen386

Clinton baskılara dayanamayarak yasayı kabul etti. Bu yasa çerçevesinde çıkan

yasadan maddi yardım alabilecek kuruluşlar şunlardı: INC, INA, Irak Kürdistanı

İslami Hareketi, KDP, KYB, Anayasal Monarşi Hareketi, SCIRI. Bu çerçevede 1999

Mayıs’ın itibaren ILA çerçevesinde aktarılan paralarla siyasi ve idari eğitim

verilmeye başlandı. Fakat, INC başta olmak üzere bu muhalif örgütlerin başarılı

olabileceğine yönelik tartışmalar sürüyordu. Bazı Amerikalı yetkililer daha fazla para

ve yardım verilmesini savunurken birçok yetkili ise bu muhalif örgütlerin amaca

ulaşmak için işe yaramayacağını düşünüyorlardı.387

Bu yeni yaklaşımın içindeki en kritik nokta bir saray darbesi ya da içerideki

iktidar değişikliği senaryosunun gerçekçi olmadığı anlayışının güçlenmesiydi.388

Bunun yansımalarından bir tanesi ABD’nin Saddam Hüseyin rejimini devirmek

istiyorsa her ne kadar zayıf ve güvenilmez olsa da Iraklı muhalifleri tekrar

desteklemesi gerektiğiydi. Bu durumun iki sonucu oldu. Bunlardan bir tanesi Irak

içinde etkisiz olduğu bilinen ve hatta liderliğine de güven duyulmayan Irak Ulusal

Kongresi’nin tekrar devreye sokulmasıydı. Bu çerçevede ABD, IUK’ye yeni bir

yardım paketi hazırlandı ve muhaliflerin yeniden harekete geçirilmesi için 97 milyon

dolar ayrıldı. Ancak bunun 8 milyon doları IUK’ye hemen verildi. IUK’nin iç

yapısındaki çatlak ve zaaflar bilindiği için paranın hemen ve tamamen teslim

edilmesi düşünülmüyordu. Aslında bu para tamamen teslim edilse bile mevcut

386 Iraq Strategy Review, (Patrick Clawson), Washington, The Washington Institute for Near East Policy, 1998 387 Katzman, 2000, s. 5. 388 1990’ların sonunda Irak ile ilgili makalelerin çoğunda bu unsur vurgulanıyordu. Saddam Hüseyin’in nasıl bir iktidar yapısı inşa ettiği ve bu yapının içeriden bir darbeyle yıkılmasının ne kadar güç olduğunu vurgulayacak makale ve yayınların bazıları için bkz. Bengio, 2000; Amatzia Baram, Building Toward Crises: Saddam Hussein’s Strategy for Survival, Washington DC, Washington Institute for Near East Policy 1998; Regis Matlak, “Inside Saddam’s Grip,” National Security Studies Quartely, Bahar 1999, www.georgetown.edu/sfs/programs/nssp/nssq.Matlak.pdf

Page 133: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

129

rakamın gerçekçi bir darbe için yetersiz olduğu zaten biliniyordu.389 Bu noktada

muhalefeti yeniden inşa çabasının en önemli unsuru muhalifleri yeni ve işleyen bir

çatı altında yeniden bir araya getirmekti. Bunun için Irak’ta Geçiş Süreci için Özel

Koordinatör sıfatıyla Francis Ricciardone görevlendirildi.

Ricciardone’nin girişimleriyle yeni bir konferans düzenlenmesi muhalefetin

toparlanması hatta İran eksenindeki Şii muhalif partilerinin de bu çizgiye davet

edilmesi gündeme gelmişti. Muhalefetin örgütlenmesindeki en önemli sorunlardan

birisi de Kuzey Irak’taki Kürt gruplardı. Uzun süreden beri devam eden ve zaman

zaman ara verilmesine rağmen devam eden Kürt gruplar arası iç savaş, muhaliflerin

örgütlenmesi ve onlara bir güvenli alan sağlanması açısından sorun yaratıyordu. Bu

nedenle Kürt gruplar arasında anlaşmasının sağlanması önemliydi. Nitekim 1998

Eylül’ünde yapılan Washington görüşmeleri sonrasında Kürtler arasında ateşkes

sağlanmıştı. Clinton Yönetimi’nin çevreleme artı devirme (containment plus

replacement) politikasını kabul etmesinden sonra Saddam Hüseyin’in devrilmesi için

harekete geçirilmesi gerektiği öne sürülüyordu. Ancak, ABD muhalefetin buna hazır

olmadığını önce birleşme çabalarının tamamlanması gerektiğinin üzerinde

duruyordu.390

Irak Ulusal Kongresi 7-8 Nisan 1999’da İngiltere’de toplandı. Bu tarihten

itibaren taraflar arasındaki görüş ayrılıklarını gidermek amacıyla girişimler başlatıldı.

Ancak sonuç itibarıyla bu girişimlerin başarısız olduğu gözlendi. Toplantıda yeni bir

IUK yönetimi oluşturuldu. Bu yönetim (Kürtler istisna tutulursa) Irak içinde tabanı

olmayan gruplardan geliyordu. Ayrıca, 1996’dan sonra Kuzey Irak’taki varlığını bile

yitiren bu grupların gerçek bir iktidar değişikliği sağlayabilecek gücü yoktu. Bu 389 Katzman, 2000, s. 5. 390 Elizabeth Jones, U.S Policy Toward Iraq, Statement before the Senate Foreign Relations Committee, Subcommittee on Near East and South Asia Affairs, 23 Haziran 1999.

Page 134: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

130

grupların tekrar Irak’a dönebilmesi için Kürtlerin yardım ve desteği gerekiyordu. Irak

içinde örgütlenemeyen muhalefet, ABD tarafından siyasî ve askerî eğitime tabi

tutulsa da391 etkin bir askerî ve siyasi muhalefet yürütmekten her açıdan uzaktı. Ekim

ayında düzenlenen muhalefet toplantısında da Iraklı muhalifler Irak’taki rejimin

çökmek üzere olduğunu ve kendilerine verilen destekle bu çöküşü hızlandıracaklarını

ileri sürmelerine rağmen392 bu hedeflerini gerçekleştirmekten uzak oldukları

biliniyordu.

2. 1998’den 2001’e Kadar ABD’nin Kuzey Irak Politikası

ABD’nin Kuzey Irak politikası aynı 1991-1996 yılları arasında olduğu gibi

1998’den sonra da genel Irak politikasındaki gelişmeler çerçevesinde şekillendi.

Ambargonun, silah denetiminin, uçuşa yasak bölgenin ve muhalif grupların işe

yaramaması ABD’nin Kuzey Irak’a yaklaşımını yeniden tanımlamasını zorunlu kıldı.

Özellikle, çevrelemeye ek olarak Saddam’ı devirme faaliyetlerinin hızlandırılmasını

içeren yeni politika gereği muhalifleri yeniden örgütlemeye çalışan ABD Dışişleri ve

Pentagon için Kürtler yeniden önem kazanmıştı. Kürtlerin önemi, bölgede kendi

siyasi tabanı, silahlı gücü, insan potansiyeli, istihbarat aygıtı olmasından

kaynaklanıyordu. Özellikle Kürtler arasındaki iç savaşın önce azalması sonra da sona

erdirilmesi ABD açısından bir fırsat yaratıyordu.

Bu noktada ABD’nin Kuzey Irak politikası iki konu üzerine odaklanılarak

inşa edildi. Birinci konu, Iraklı muhaliflerin harekete geçirilmesinde ve Saddam

Hüseyin’i devirme sürecinde Kürtlerin oynayabileceği roldü. İkinci konu ise Irak’ın 391 Amin Tarzi, 2000, s. 32. 392 Sharif Ali bin Al Hussein, Salah Al Shaikhly ve Shaykh Mohammed Mohammed Ali, “Removing Saddam: The Iraqi Opposition’s Program,” Policywatch, 29 Ekim 1998.

Page 135: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

131

geleceğinde Kürtlerin oynayacağı rolün yeniden tanımlanmasıydı. Bu iki konu

açısından da önem taşıyan temel gelişme ise ABD’nin Kuzey Irak’ta çatışan KDP ve

KYB’yi biraraya getirerek aralarında ateşkes sağladığı 17 Eylül 1998 tarihli

Washington Mutabakatı’ydı.

Mutabakat metninde ilk göze çarpan hususlar KDP ve KYB’nin Irak’ın

toprak bütünlüğünü kabul ettiklerini vurgulamaları ve Kürtlerin kontrol ettiği iller

olan Duhok, Süleymaniye ve Erbil’in Irak devletinin parçası olduğunu

belirtmeleriydi.393 Metnin diğer bir önemli maddesi birleşik, çoğulcu ve demokratik

bir Irak içinde federatif bir temele dayanan bir reformun yapılmasıydı. (Bu maddenin

savaş sonrası Irak anayasasının en önemli özelliklerinden birisi olduğu

unutulmamalıdır.) Diğer yandan mutabakatın Kuzey Irak’taki yapı açısından en

önemli yanı, 1992 seçimlerinin sonuçlarına göre örgütlenmiş bir birleşik yönetimin

yeniden kurulmasını, tüm gelirlerin bölgesel idarenin kontrolüne bırakılmasını ve

yeni bölgesel seçimlerin düzenlenmesini içermesiydi. Bölgelerarası işbirliği ve

eşgüdümün sağlanması, bu konuda kurumların oluşturulması ve gelirlerin taraflar

arasındaki paylaşımı, siyasi ve ekonomik gelişmeleri izlemek ve koordine etmek için

kurulmuş olan YKK (Yüksek Koordinasyon Komitesi/Higher Coordination

Committee) tarafından gerçekleştirilecekti. Metinde göze çarpan hususlardan birisi de

tarafların PKK’ya yardım etmeyeceklerini ve Kuzey Irak’ın PKK’ tarafından

Türkiye’ye saldırmak için kullanılmasına karşı koyacaklarını taahhüt etmeleriydi.394

1990’lar boyunca uzun ve kanlı çatışmalar yaşayan Kürt grupların kısa bir

süre içinde anlaşmaya varması pek de beklenmiyordu. Çünkü, daha önce Paris,

393 Secretary of State Madeleine K. Albright, Jalal Talabani of the Patriotic Union of Kurdistan (PUK), and Massoud Barzani of the Kurdistan Democratic Party (KDP) Press Remarks, U.S. Department of State, 17 Eylül 1998. 394 Final Statement of the Leaders’ Meeting Washington DC. Peace Agreement, 17 Eylül 1998, http://www.kurdistanica.com/english/legal/papers/doc-0001.html

Page 136: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

132

Ankara ve Drogheda’da da benzer görüşmeler yapılmış, ancak bu görüşmeler

başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Oysa, Washington Mutabakatı geçmişte Kürtlerin kendi

aralarında yapılan anlaşmalardan daha ileri bir noktayı temsil ediyordu. Hem Kürt

gruplar arasındaki sorunları hem de Kürtlerin Irak’ın geleceğine ilişkin siyasi

hedeflerinin sınırlarını içeren bu belgenin imzalanması için ABD özel bir çaba

harcamıştı. Kürtleri bu mutabakatı imzalamaya iten nedenlerin en önemlilerinden

birisi, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın ABD’nin Saddam’ın

Kürtlere saldırması durumunda Kuzey Irak’ı Kuveyt’i korudukları gibi

koruyacaklarına söz vermesiydi. Bu durum 1996 yılında dönemin Dışişleri Bakan

Yardımcısı Robert Pelletreau'nun Kongre’deki tanıklığında söylediği Irak’taki Kürt

bölgesinin Clinton Yönetimi’nin politikası olmadığı düşüncesinden bir farklılaşma

olduğu anlamına geliyordu.395

1999 başlarında ABD’nin yeniden örgütlemeye giriştiği Iraklı muhalifler için

bir örgütlenme girişimi bağlamında önem kazanan Kürtler bunun faydasını yeni

muhalefet toplantılarında gördüler. Daha önce belirtilen muhalefet toplantısında

Saddam tehdidi altında olduklarını belirten Kürt gruplar, IUK’ye bölgede

sağlayacakları kolaylık karşılığında ABD’den, Hava Keşif Gücü’nün yanı sıra, kara

koruması da istediler. KDP ve KYB ABD’den istedikleri güvenceleri almasına

rağmen, ABD verdiği sözleri tutma konusunda pek de acele etmedi. Bunun en

önemli nedeni ise Irak’ın geleceği konusundaki ABD’nin taşıdığı endişelerdi.

395 Alan Makovsky, “Kurdish Agreement Signals New U.S. Commitment” PolicyWatch, Sayı 341, 29 Eylül 1998.

Page 137: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

133

Öncelikle, ABD yönetimi Saddam karşıtı bir girişim başlatmasına rağmen

yakın gelecekte Irak’ın Saddam tarafından yönetilmeye devam edeceğini

düşünüyordu.396

İkincisi, Washington Mutabakatı ile Kuzey Irak’taki gelişmelerden başlayan

ve Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla PKK’den ziyade Kuzey Irak’ta kurulabilecek

bir Kürt devletinden tehdit algılamaya başlayan Türkiye ABD’ye baskı yapıyordu.

Çünkü, Washington Mutabakatı’nda dolaylı da olsa PKK’ya vurgu yapılarak, bu

örgütün bölgeden çıkarılması belirtilmesine rağmen Türkiye Kuzey Irak’taki etkisini

yitirmeye başladığını hissediyordu. Bu algının en önemli nedeni, 1990’ların başından

bu yana ilk kez Türkiye’nin bulunmadığı bir ortamda Kuzey Irak’ın kaderini

etkileyen bir anlaşmanın yapılmış olmasıydı. Türkiye’nin baskıları sonucunda Kürt

grupların Türkiye’nin içinde bulunduğu başka bir platformda biraraya getirilmesi

kararlaştırıldı. Türkiye’nin baskısıyla Ankara’da yapılan toplantılardan sonra

Türkiye’nin dahil olduğu bir barış süreci başladı. Washington, Londra ve Ankara’da

aynı anda yapılan ortak deklarasyonda, Washington Bildirisi’ndeki federatif sistem

konusundaki ibareler değiştirildi.397

Aynı dönemde Kuzey Irak’a ilişkin olarak ABD’de yapılan politika

önerilerinde Türkiye’nin hassas olduğu noktalara önem verilmesi tavsiye ediliyordu.

Ayrıca, Irak’ın geleceğine ilişkin yapılan değerlendirmelerde Kuzey Irak’ta geniş nir

özerklik veya benzeri bir duruma ilişkin analizler gerçekçi bulunmuyordu. Saddam

Hüseyin’in olmadığı güçlü bir merkezi hükümet hala en çok istenilen Irak’tı.

396 Anthony Zinni, Statement of General Anthony Zinni Before the US Senate Committeee on the Armed Services, 28 Ocak 1999. 397 Sami Kohen, ‘Sözler Şimdi Açık,’ Milliyet, 11 Kasım 1998.

Page 138: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

134

Gerçekçi bir Irak politikası içinde Kürtlerin tuttuğu yer çok sınırlıydı.398 Bu

doğrultuda öngörülen temel yaklaşım Kürtlerin Saddam’dan sonra kurulacak bir Irak

rejiminde kültürel kimliklerine ve Irak ulusunun bir parçası olarak haklarına saygı

duyulacağının sağlanması fakat, bağımsızlığa ve Irak hükümetinin geçmişte vermeyi

kabul ettiği seviyenin ötesinde siyasi bir özekliğin desteklenmeyeceği açıkça

belirtilmelisiydi.399

ABD’nin bu yaklaşımı 1999 yılından sonra da devam etti. Bunun en açık

örneklerinden birisi, Iraklı muhalif grupları koordine etmekten sorumlu olan

Ricciardone’nin bir Kürt Konferansı’nda yaptığı konuşmaydı. ABD’de düzenlenen

Kuzey Irak sorununu masaya yatıran Konferans’ta birçok katılımcı Kürtlerin

Irak’taki yeri ve hakları üzerine konuşmalar yapmasına rağmen toplantıya katılan

Ricciardone’nin açıklamaları ABD’nin resmi duruşu hakkında önemli ipuçları

içeriyordu.

Ricciardone’ye göre ABD’nin Kürtlere yönelik özel bir politikası yoktu.

ABD, Kürtlerle vatandaşı oldukları devletler çerçevesinde ilişki kuruyordu. Türkiye

ve İran örneğinde bunun açıkça görüldüğünü söyleyen Ricciardone, Irak’taki

Kürtlerle ilişkiye geçilmesinin nedeninin ABD ile Irak hükümeti arasındaki sorunlar

olduğunu ileri sürüyordu.400 Bu yaklaşım bir anlamda, hem Kürtlere hem de bölge

ülkelerine yönelik gizli bir Kürt gündemimiz yok mesajını vermek için sergilenmişti.

Ayrıca, Irak’ın toprak bütünlüğüne ve Irak’ta Kürtler de dahil tüm etnik veya

mezhepsel grupların devlet ya da devletçikler kurmasına karşı olduğunu da

belirtmişti. Aynı toplantıya katılan eski bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan

398 Daniel Byman, “After the Storm: U.S Policy Toward Iraq Since 1991,” Political Science Quarterly, Cilt 115, Sayı 4, Kış 2000, ss. 493-516. 399 Cordesman, 1999, s. 10. 400 Francis Ricciardone, An American Diplomat’s Perspectives on Kurds in the Global Arena, American University-Center for Global Peace, 17 Aralık 2000, ss. 1-3.

Page 139: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

135

David Mack de benzer bir tavır sergileyerek ABD’nin bir “Kürdistan” politikasına

ihtiyaç duymadığını, pan Kürdist milliyetçiliği ve ayrı bir Kürt devletini öngören

fikirleri desteklemenin yanlış olduğunu vurgulamış; bu tür fikirleri desteklemenin

Kürtler açısından da trajik sonuçları olabileceğini belirtmişti.401

ABD’nin bu yaklaşımı, Kürtlere ilişkin iki soru konusunda nasıl bir politika

izlediğini ortaya koymaktaydı. Iraklı Kürtler ABD açısından geçmiştekine göre önem

kazanmıştı. Fakat, Clinton yönetiminin bölgedeki güç dengesini gözeten gerekse Irak

konusunda radikal bir adım atmaktan uzak duran politikası nedeniyle Kuzey Irak

politikası 1990’ların başına göre büyük bir kırılma sergilemedi. Ayrıca, Washington

Mutabakatı sonrasında Kuzey Irak’ta yaşanan gelişmelere bakıldığında Kürtlerin

ABD’nin istediği gibi tam bir uzlaşma içine girmediği de görülmekteydi.

Özellikle, Habur gelirlerinin dağıtımı konusundaki anlaşmazlık bu iki grup

arasında sorun yaratmaya devam etti.402 ABD’nin Irak politikasında büyük bir

değişim oluncaya kadar da bu iç uzlaşmazlıklarda önemli bir değişim yaşanmadı.

Hatta, 2000 yılında KDP ve KYB, Bağdat tarafından köşeye sıkıştırıldı. Cumhuriyet

Muhafızları’nın Kerkük yakınlarında askerî yığınak yapması bölgede gerilimin

artmasına neden oldu.403 2000’de Irak’ın gerçekleştirdiği küçük çaplı bir askerî

harekâttan sonra Kürtlerin kontrolünde olan bazı köyler merkezi hükümetin

kontrolüne geçti. Hatta, ABD’nin Kürtlere herhangi bir koruma sağlamaması

nedeniyle Bağdat’ın Kuzey Irak’taki etkisi artmaya başladı.

401 Remarks by David Mack, AU Conference on Kurds, 17 Nisan 2000. 402 ‘Mesut Barzani Zorda,’ Zaman, 29 Nisan 1999. 403 “Kurds Accuse Saddam's Troops of Incursion in Northern Iraq” AFP, 12 Aralık 2000.

Page 140: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

136

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ORTA DOĞU’DA

STATÜKOCULUKTAN REVİZYONİZME KAYIŞ:

2001’DEN GÜNÜMÜZE ABD’NİN KUZEY IRAK

POLİTİKASI

A. 11 EYLÜL SONRASI ABD’NİN ORTA DOĞU POLİTİKASI:

STATÜKOCULUKTAN REVİZYONİZME

İkinci bölümde ele alınan dönemde, ABD Orta Doğu’da statükocu bir politika

izlemesine rağmen, 11 Eylül 2001’de gerçekleşen olaylardan sonra ABD’nin Orta

Doğu politikasında büyük bir değişim meydana geldi. Bu değişimin iki önemli

nedeni bulunuyordu: Bu nedenlerden birincisi, ABD’nin Çifte Çevreleme

politikasının bölgesel dinamikler ve ABD’nin dış politika uygulamalarından

kaynaklanan nedenlerle başarısız olmasıydı. İkincisi ise 11 Eylül olaylarının ABD’de

iktidara gelen Bush Yönetimi’ndeki yeni muhafazakârların dış politika anlayışlarını

uygulamaya geçirebilmeleri için uygun bir ortam yaratmasıydı.

Ayrıntıları aşağıda ele alınacak olan bu süreç sonucunda Irak’ta yaşanan

savaş ve ABD’nin Orta Doğu’daki bölgesel düzeni yeniden inşa etme çabası

ABD’nin Kuzey Irak politikasını doğrudan etkiledi. Bu nedenle, ABD’nin Orta Doğu

politikasındaki genel değişimin ele alınması yararlı görülmektedir.

Page 141: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

137

1. 1990’LARIN MİRASI

a. Bölgesel Dinamikler

1990lı yıllarda Orta Doğu’da gelişen iç dinamikler ABD’nin Orta Doğu’da

üstünlüğünü yitirmesine ve 1990’ların başında ABD’nin geliştirdiği Orta Doğu

politikasının başarısız olmasına büyük bir katkıda bulundu. Bu bölgesel dinamikler,

bölgede yaşanan ideolojik sorunlar ile sosyoekonomik ve sosyo psikolojik sorunların

siyasal alana yansımalarıydı.

1. İdeolojik Sorunlar

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte tüm dünyada olduğu gibi Orta Doğu’da da

“sol” hareketler gerileme eğilimine girdi. Bu gerilemeye yönelik ilk tepki, ortaya

çıkan ideolojik boşluğun, liberal fikirlerin yayılmasını kolaylaştıracağı beklentisinin

artmasıydı. Fakat bu beklenti gerçekleşmedi. Hatta tersine “sol”un çöküşüyle ortaya

çıkan ideolojik boşluk, radikal İslamcı akımlar tarafından dolduruldu. Orta Doğu’da

geçmişte sol hareketlerin kullandığı emperyalizme karşı durmak, çokuluslu (petrol)

şirketlerle mücadele ve ABD ile işbirliği yapan monarşilerin yıkılması gibi

söylemlerin bayraktarlığını radikal İslamcı örgütler yürüttü. Ayrıca, küreselleşmeyle,

Amerikan kültürünün etkisinde kalması beklenen Orta Doğu kültürü, tersine daha da

Amerikan karşıtı hale geldi. Bu gelişmelerin nedenleri iki temel başlık altında

toplanabilir:

i. Küreselleşmenin Yarattığı Baskı

Dünyada küreselleşmenin getirdiği ideolojik değişimin belki de en çok

tepkiyle karşılandığı yer Orta Doğu’dur. Arapların çoğu küreselleşmeyi

Page 142: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

138

emperyalizmin aracı olarak görmekte ve buna ciddi bir karşı çıkış sergilemektedir.404

Batılı değerlerin yarattığı değişim baskısı karşısındaki bu tepkisel duruş, çoğunlukla

halkın dine daha fazla yaklaşmasına neden olmuştur. Rejimleri tarafından baskı

altında tutulan halklar, küreselleşmenin getirdiği ileri sürülen “özgürlük” ve

“liberalizm”e değil, kendi kültürünün temelini oluşturan İslam’a ve muhafazakârlığı

koruyan değerlere sarılmıştır. Orta Doğu’da küreselleşmenin en çok etkilediği

eğitimli sınıflar ve burjuvazinin önemli bir kısmı, dünyadaki diğer örneklerin aksine

çoğunlukla radikal akımlara yönelmiştir. Liberal değerler Arap dünyasında

bürokratik tabaka ve burjuvazinin bir kısmı içinde yayılabilmesine rağmen, asıl

yönelim daha radikal olanadır.405 Özellikle, Basra Körfezi ülkelerinde (Suudi

Arabistan ve diğer küçük Körfez emirlikleri) devletin refah harcamalarını

sürdürememesinden, mevcut rejimleri ve devletin ideolojisini değil, onun

temsilcilerini (yönetici sınıfı) sorumlu tutan bir anlayış gelişmiştir.406 Çözümün,

İslam’ın saf kurallarına daha sıkı bir biçimde bağlanarak ortaya çıkacağına inanan bu

görüş, bu nedenle İslam Şeriatıyla yönetilen monarşilerin mantığından ve doğasından

ziyade uygulayıcıların hatalarını eleştirmekte ve tepkilerini Batıyla işbirliği yapan

“yolsuz” yöneticilere yöneltmektedir.407 Kısacası, gerek sıradan halk, gerekse

404 Sonja Hegasy, “A Moment of Inclusion: Reactions in the Arab World”, MiddleEast Policy, Cilt. 9, Sayı 4 , Aralık 2002 , s. 83. 405 Bu noktada verilebilecek belki de en belirgin örnek İslami Cemaat (El-Cemaat El-İslamiye) örgütünün lideri ve El Kaide”nin ikinci adamı olan Ayman el Zavahiri”dir. Mısır”da tanınmış bir aileden gelen ve avukat olan Zavahiri”nin dedesi de Arap Birliği”nin ilk Genel Sekreteri”dir. Usame bin Ladin de burjuva kökenli olduğunu hatırlatmak gereklidir. Bölge genelinde El Kaide’ye veya onun savunduğu radikal söylemlere desteğin orta sınıflar arasında yaygın olduğu gözlemlenmektedir. Ancak bu durum sadece El Kaide ile sınırlı değildir. Bölgede çıkış yakalayan Hamas, Hizbullah ve Müslüman Kardeşler gibi örgütlerin tabanında orta sınıfın ağırlığının her geçen gün arttığı gözlemlenmektedir. 406 Judith S. Yaphe, Islamic Radicalism in the Arabian Peninsula: Growing Risks, Natinal Defense University Strategic Forum, Sayı 67, Mart 1996, http://www.911investigations.net/IMG/pdf/doc-1051.pdf 407 Joseph Kostiner, “State, Islam and Opposition in Saudi Arabia: The Post Desert-Storm Phase,” Middle East Review of International Affairs, Cilt 1, Sayı 2, Temmuz 1997, http://meria.idc.ac.il/journal/1997/issue2/jv1n2a8.html

Page 143: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

139

eğitimli Arap kesimi veya burjuvazisi ideolojik anlamda küreselleşmeye karşı

çıkmaktadır. Bu ise küreselleşmenin ve Batılı değerlerin karşıtı olarak görülen

İslam’a ve bazı yerel değerlere yönelimi artırmıştır.

ii. Pan Arabizm’in İçine Düştüğü Bunalım

Bölgede yaşanan ideolojik sorunun diğer bir parçası ise pan Arapçılığın

uğradığı başarısızlığın yarattığı ideolojik boşluktur. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyıl

başlarında gelişen, 1950’lerden itibaren Orta Doğu’da birçok rejime damgasını vuran

Arap milliyetçiliği, 1990’ların ortalarından itibaren büyük bir gerileme dönemine

girmiştir. Bu gerilemenin nedeni, Arap milliyetçiliğinin üzerine inşa edildiği üç mitin

büyük zarar görmesi ve Arap milliyetçisi rejimlerin (Mısır, Suriye, Irak ve Libya) iç

ve dış politikadaki başarısızlıklarıdır.408 Bu üç mit şöyle özetlenebilir: “Arap

Piyemontesi ve/veya Prusyası’nın” Arapları birleştireceği miti, “Yapay Sınırlar” miti

ve “Ortak Çıkarlar” miti.

Satı El Husri’nin 19. yüzyılda Avrupa’daki milliyetçi akımlardan etkilenerek

teorize ettiği, Araplara önderlik edecek büyük ve birleştirici bir Arap devletinin

ortaya çıkması ve diğerlerini tek bir devlet ve bayrak altında toplaması miti409 Körfez

Savaşı’ndan sonra büyük ölçüde etkisini yitirmiştir. Suriye ile birleşerek kurduğu

Birleşik Arap Cumhuriyeti ile Arapların Prusyası rolünü üstlenen Mısır’ın

kaybedilen Arap topraklarını geri almaya hazırlandığı bir sırada 1967 Savaşı’nda

İsrail tarafından yenilmesi Arap dünyasının yeni bir lider aramaya sürüklemiştir.

408 Michael Barnett, “What Happened to the Bigbang?” Middle East Policy, Cilt. 9, Sayı. 4 , Aralık 2002 , s. 80. 409 Mohammed Harbi, “Arap Ulusal Mitini Sorgularken,” Uluslar ve Milliyetçilik (Jean Leca) İstanbul, Metis, 1998, s. 86.

Page 144: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

140

Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasr’ın ölümünden sonra, bu misyonu Libya ve

Irak üstlenmeye çalışmıştır. İran’a karşı Arapların savunuculuğunu yaptığı iddiasını

her fırsatta belirten Irak, Arap dünyasındaki birleştirici ülke rolünü en iyi kendisinin

oynayacağını ileri sürüyordu. Körfez Savaşı sırasında bu sloganı kullanarak Arap

ülkelerinde yandaş toplamaya çalışan Saddam Hüseyin’in bu çabası başarısız

olmuştur.410 Dahası, Körfez Savaşı’nda Irak’ın uğradığı ağır yenilgi 1967

yenilgisinin Mısır’ın önderliği üzerinde yarattığı etkiye benzer bir etki yaratmış; en

azından uzun bir süre için yeni bir Arap Prusyası doğacağı fikrine büyük bir darbe

vurmuştur.

Arap dünyasında en çok ileri sürülen savlardan birisi, Orta Doğu’daki

devletlerin sınırlarının yapay olması ve emperyalist güçler tarafından belirlenmesi

nedeniyle meşru sınırlar olmadığıdır. Bu sav, aynı zamanda Irak’ın Kuveyt’i işgal

ederken dayandığı temel sloganlardan birisidir. Fakat liderleri ve yöneticileri ülke

dışına kaçmasına rağmen Kuveytlilerin gösterdiği direniş, aslında pan Arap

ulusçuluğun karşısında yerel kimliklerin güçlendiğine yönelik bir kanıt

oluşturmuştur. Arap devletleri arasında 20. yüzyıl boyunca görülen sorunların

çoğunda sınır anlaşmazlıklarının bulunması da aslında bu savın yalnızca bir mitten

ibaret olduğunu göstermektedir.411 Bunun sonucunda, tüm Arapların birliğini

savunan siyasal akım, sınırlar yapay olarak çizilmiş olsa dahi toprağa bağlı

kimliklerin zaman içinde güçlenmesi ve toprağa bağlı milliyetçiliğin ön plana

çıkması gerçeği karşısında gerilemiştir.

410 John Esposito, “Political Islam and Gulf Security,” Political Islam: Revolution, Radicalism or Reform (John Esposito), Cairo, American University in Cairo Press, 1997, ss. 57-58. 411 Cezayir-Fas, Suudi Arabistan-Katar, Bahreyn-Katar ve Irak-Kuveyt arasında yaşanan sınır anlaşmazlıkları ve aidiyeti tartışmalı topraklar ilişkin sorunlar da bu savı desteklemektedir.

Page 145: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

141

Arabizm’in geliştirilmesindeki en önemli mitlerden birisi de, Arapların ortak

çıkarlara sahip olduklarıdır. Bu mitte kırılma noktasını yaratan en önemli olaylardan

birisi 1973 Petrol Krizi olmuştur. Diğer yandan, Araplar arasındaki birliği yansıtan

en ilginç sloganlardan birisi olan “Suudi sermayesi, Mısırlı beyni ve Yemenlinin

gücü arasındaki ittifak” çökmüştür. Suudi sermayesi sloganı, zengin Arapların fakir

komşularının stratejik bölgelerinden toprak satın almasına dönüşmüş, diğer Arap

ülkelerine çalışmaya giden Arapların aşağılanması ve ikinci sınıf insan muamelesi

görmesi, Arap Birliği fikrini olumsuz etkilemiş; Arapları ortak biçimde koruyacak

bir Arap ordusu fikri ise hiçbir zaman hayata geçirilememiştir.

Son olarak, Irak’taki savaşın da gösterdiği gibi, haklı ya da haksız nedenlerle

Arap devletlerinden birine yönelik saldırıda Arap devletleri olaya ortak bir tepki

vermemiştir. Savaşı önlemeye yönelik bölgesel girişimler sonuçsuz kalmıştır. Irak’ın

toprak bütünlüğünün korunması dışında ortak karara varılamayan girişimlerde bölge

ülkeleri, ABD’ye açık destek vermemelerine rağmen herhangi ciddi karşı çıkış da

sergilememişlerdir. Dahası, Kuveyt ABD’yi açıkça desteklemiştir. Her ne kadar

resmî olarak açıklanmasa da, savaşta Ürdün ve Suudi Arabistan’daki ABD üslerinin

de kullanıldığı bilinmektedir.

Özetle, Arap solunun yaşadığı bunalım, liberalizmin bölgede yayılma olanağı

bulamaması, Arap milliyetçiliğinin çekiciliğini yitirmesi Orta Doğu’da radikal

İslamcı ideolojinin güçlenmesinin önünü açmıştır. Radikal İslamcı hareketlerin

güçlenmesi sadece bunların ABD’ye doğrudan meydan okumaları nedeniyle değil

aynı zamanda ABD’nin müttefiki olan bölge ülkelerinde (Mısır, Suudi Arabistan,

Körfez ülkeleri vb.) siyasal karışıklık yaratması açısından da ABD’yi etkilemiştir.412

412 Byman ve Green, 1999, s. 21.

Page 146: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

142

2. Siyasal Sorunlar

İdeolojik sorunların ortaya koyduğu tablo, Orta Doğu’daki monarşilerin ve

Arap milliyetçisi rejimlerin meşruiyet kaybına uğradığını göstermektedir.413 Bu

meşruiyet kaybı karşısında yükselen ideoloji siyasal İslamcılığın radikal versiyonları

olmuştur.414 Özellikle, Nasrcı Arap milliyetçiliğinin ve Arap “sol”unun içine düştüğü

durum antiemperyalist, anti-Batı ve anti-Siyonist duyguların temsilciğini radikal

İslamcıların yapmasına olanak sağlamaktadır.415 1950’lerden 1990’lara kadar, Arap

ülkelerindeki rejimlere yönelik muhalefet, milliyetçi ya da komünist partiler

çerçevesinde örgütlenmişlerdir. Fakat, 1990’lardan sonra Arap ülkelerindeki en

büyük muhalif hareketler siyasal İslamcılar olmuşlardır.416 Bölgede siyasal katılım

yollarının tıkalı olması nedeniyle, yeraltında veya camilerde örgütlenen muhalefet,

bölge ülkelerinin rejimleri açısından ciddi bir tehdit arz etmektedir.

Bu siyasal bunalıma eklenen sosyo-ekonomik sorunlar, Arap devletleri için

yukarıda bahsedilen ideolojik sorunun doğurduğu krizi ağırlaştırmaktadır. Nüfusun

hızla artması, çarpık şehirleşme, okur yazar oranın düşüklüğü, ekonomik sorunların

büyümesi gibi nedenler bölgedeki sosyo-ekonomik yapıyı bozmaktadır.417 Küçük

ama eğitimli olan bürokrasi henüz mevcut yönetimlere bir tehdit

oluşturmamaktadır.418 Bununla birlikte, dünya ekonomisine entegrasyon çabası

devlet eliyle yaratılan yarı saraylı, asil ya da yeni bir zengin sınıfın ortaya çıkmasına

neden olmuştur. Bu gruplar ülkelerindeki sosyo-ekonomik sıkıntıları iki nedene 413 Lisa Anderson, “Political Decay in Arab World,” http://www.dayan.org/mel/anderson.pdf s. 4. 414 Jacqueline Ismael, Tareq Ismael, “Globalization and the Arab World in Middle East Politics: Regional Dynamics in Historical Perspective,” Arab Studies Quarterly, Yaz 1999 415 Emmanuel Sivan, “Why Radical Muslims Aren’t Taking Over Governments” Middle East Review of International Affairs, Cilt 2, Sayı 2, 1998, s. 9. 416 Kenan Makiya, “The Arab World After Sept. 11”, Dissent, Bahar 2002, s. 7. 417 Global Trends 2015: A Dialogue About the Future With Non-Government Experts, National Intelligence Council December 2000, http://infowar.net/cia/publications/globaltrends2015/ s. 71. 418 Arab Human Development Report, United Nations Program Arab Fund for Economic and Social Development, 2002, ss. 1-3.

Page 147: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

143

bağlamaktadır: Rejimlerin yolsuzlukları ve bozuk düzen ile ABD ve diğer Batılı

devletlerin etkisi. Özellikle Körfez Savaşı sonrası bozulan ekonomik yapının

sorumlularının başında ABD ve ABD’li şirketler olduğu düşünülmektedir.419 Yani,

Amerikan karşıtlığının güçlü bir ekonomik altyapısı vardır.

Nüfus artışına bağlı olarak meydana gelen sosyal sorunlar da Arap

devletlerini olumsuz etkilemektedir. Özellikle nüfusu hızla artarken gelirlerinde buna

paralel bir artış kaydedemeyen devletlerde sıradan halkın beklentilerinin

karşılanmaması huzursuzluğu artırmaktadır.420 Küreselleşmenin Orta Doğu

ülkelerinde yarattığı ekonomik, siyasal, sosyal ve ideolojik sorunlar, bu ülkelerdeki

siyasal elitin siyasal ve ekonomik liberalizmi savunmasına yol açmamıştır. Orta

Doğu ülkelerindeki siyasal elitin büyük bir kısmı mevcut koşullar içinde

ayrıcalıklarını korumaya çalışmaktadır.421

Orta Doğu’daki siyasal sorunun son önemli parçası ise sosyopsikolojik

faktörlerle açıklanabilir. Birçok ülkede Arap kimliği ezilen/mağdur olma durumuyla

tanımlanmaktadır. Ümmetçilik, Arabizm ve teritoryal kimlikler arasındaki çatışma

büyümektedir.422 Bu nedenle, Arap milliyetçiliğinin içine zaten ithal edilmiş bir

kavram olan423 ve bir anlamda, Baasçılığın da Araplık içindeki en önemli ayrım

419 Democracy and Human Development in the Broader Middle East: A Transatlantic Strategy for Partnership, İstanbul Paper, 25-27 Haziran 2004, s. 3. 420 Daniel Byman, Jerold Green, Political Violence and Stability in the States of the Northern Gulf, RAND, 1999, p. 21. 421 Aini Linjakumpu, “Globalization and the State in Middle East,” Globalization and the State in Middle East (der). Tampere Peace Research Institute, TAPRI Net Series, Sayı 1. 2003, s. 5. http://tampub.uta.fi/Rauhantutkimus/TAPRINetSeries1.pdf 422 P R Kumaraswamy, “Who Am I?: The Identity Crisis in The Middle East,” Middle East Review of International Affairs, Cilt. 10, Sayı. 1 Mart 2006, s. 63. 423 Bazı yazarlara göre İslam filozoflarının en önemlilerinden birisi olan İmam Mutezile’nin bazı fikirleri laikliğin ilk versiyonlarından birisidir. Bu nedenle laiklik Arap ve İslam düşüncesine çok yeni değildir. Paul Salem, ‘The Rise and Fall of Secularism in the Arab World’, Middle East Policy Cilt 4, Sayı 3, Mart 1996, s. 147. Ancak, bu konuda ağır basan görüş laikliğin Arap ve İslam dünyasına asıl olarak Fransız devriminin etkisiyle gelmiş olduğudur. Azzam Tamimi, ‘The Origins of Arab Secularism’, in John L. Esposito and Azzam Tamimi (der.) Islam and Secularism in the Middle East, New York, New York University Press, 2000.

Page 148: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

144

noktasını oluşturan sekülerizm büyük oranda meşruiyetini yitirmiştir. Mısır teknik

olarak “şeriatı” benimsemiş, Suriye ise tamamen bürokrasi devletine dönüşmüştür.

Bu noktada, İslamcılık ile Araplığı yeniden bir potada eritmeye ve bu anlamda bir

reformasyona uğratmaya yönelik anlayış gelişmiştir. Ancak bu dönüşümün,

rejimlerin duyduğu korku nedeniyle yeraltına itilmiş olması, radikal yorumların güç

kazanmasına, sonuçta radikal İslamcı akımların daha güçlü bir temel bulmasına

neden olmuştur. Özellikle Arap Orta Doğusunda “öteki”yi temele koyan bu anlayış,

Filistin mazlumluğuyla her geçen gün güçlenmiş ve gerek İsrail ile olan bağlantısı ve

yukarıda belirtilen sosyo-ekonomik nedenler, gerekse 11 Eylül ile birlikte, Amerikan

karşıtlığının güçlenmesine neden olmuştur.424

Buna ek olarak Arap milliyetçiliğinin güç kaybetmesiyle, Mısır, Suriye,

Cezayir gibi devletlerin dayandığı devletçi ve milliyetçi ideolojilerin zayıflaması, bu

rejimlerin milliyetçi söyleme dini dayanaklar bulmaya çalışmasına yol açmıştır. Bu

yöndeki çabalar ve ilkokuldan başlayarak eğitimde dinin ön plana çıkarılması,

milliyetçi Arap rejimlerinin kendi ideolojilerini güçlendirmek yerine radikal

İslamcıları güçlenmesine neden olmuştur.425 Böylece bir yandan geçmişte radikal

Arap milliyetçileri tarafından kullanılan ve sahiplenilen emperyalizm karşıtlığı bu

yeni tanımlamanın içine alınırken, diğer yandan Batı’nın Hıristiyan kimliğiyle

tanımlanması bir tür Batı karşıtı İslamcı politikanın güçlenmesine neden olmuştur.426

Bu yolla, Arap modernleşmesinin ilk ürünlerine alternatif ve bölgenin sosyokültürel

özelliklerine daha uygun bir İslamcı söylem güçlenmiştir. Bu İslamcı söylem kapsam

olarak tüm ümmete seslenirken, Araplığa yaptığı vurgu, söylemi Arap milliyetçileri

424 P.W. Singer, “America and the Islamic World”, Current History, Cilt. 101, Sayı. 608, Kasım 2002, s. 360. 425 Sivan, 1998, s. 12. 426 Angela Rabasa, “The Overview,” The Muslim World after 9/11 (der. Angel Rabasa et.al) Rand Corp. 2004, s. 38.

Page 149: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

145

karşısında güçlü kılabilmiştir.427 Örgütlenmede sosyal kurumların yoğun bir şekilde

kullanılması ve ideolojinin buna uygunluğu Orta Doğu’da ciddi bir sosyal ve siyasal

örgütlenmeyi beraberinde getirmiştir.

Bu radikal İslamcı yükselişi ortaya çıkaran koşulları çoğunlukla ABD’nin

müttefiki olan Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan gibi devletler yaratmıştır. Bu devletler,

radikal İslamcı örgütlerden tehdit algılamalarına rağmen bu ülkelerde yaşayan

insanlar arasında radikal İslami söylemler destek bulmaktadır. Bu bağlamda,

ABD’nin özellikle bölgedeki Arap müttefikleriyle ilişkisi onu ciddi bir ikilemle karşı

karşıya bırakmaktadır. ABD’nin Orta Doğu’daki en büyük ikilemi, bölgede

“değişim” ile istikrar arasında tercih yapmasıdır. ABD 2003 yılına kadar tercihini

istikrardan yana kullanmıştır. Bu nedenle başta Suudi Arabistan olmak üzere ABD

karşıtlığını destekleyen bir alt yapıya olanak sağlayan ve onu yeniden üreten

rejimleri desteklemiştir. Ancak, bu politikayı sürdürmesi ABD’nin Orta Doğu’daki

üstünlüğünü her geçen gün zayıflatmaktaydı. Bu nedenle, ABD’li düşünürlerin çoğu

2000li yılların başından itibaren Orta Doğu’daki bölgesel dinamiklerin değiştirilmesi

için bir girişim başlatması gerekliliğini kabul etmişlerdir.428

b. ABD’nin Orta Doğu Politikasındaki Hataları

Bush ve Clinton yönetimleri tarafından desteklenen yeni güvenlik

stratejisiyle, ABD, Soğuk Savaş dönemindeki denge politikasının mantıksal anlamda

devamı olan ve bölgedeki kökten bir değişikliğin bölge istikrarını bozacağı

yaklaşımını temel alan bir çevreleme politikasını geliştirdi. Oysa, Körfez Savaşı’nın

427 Michael Slackman, “And Now, Islamism Trumps Arabism” The New York Times, 20 Ağustos 2006; 428 Judith S. Yaphe, “ The Middle East 2015: An Overview”, (Judith Yaphe) The Middle East in 2015, Washington, The National Defense University Press, 2002, ss. 3-15; Marina Ottoway, et. al., Democratic Mirage in the Middle East, Policy Brief, Carnegie Endowment, 20 Ekim 2002.

Page 150: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

146

hemen ertesinde bazı analizlerde Orta Doğu’da gerçek bir değişimin gerekli olduğu

vurgulanmaktaydı.429 Ancak, kalıcı ve gerçek bir değişim süreci başlatmanın riskleri

yüzünden ABD, bölgede köklü bir değişiklik sürecini desteklemedi. Bunun yerine

1993 yılından ilan edilen Çifte Çevreleme Politikası ile mevcut yapıyı koruma

niyetinde olduğunu açıkça gösterdi.430

1990’ların ikinci yarısı Çifte Çevreleme’nin başarısızlığına sahne oldu. Petrol

karşılığı gıda programı, Saddam Hüseyin’in içeride iktidarını pekiştirmesini sağladı.

ABD’nin Saddam Hüseyin üzerindeki caydırıcılığı ortadan kalktı.431 Irak’a

uygulanan ambargo 2000 yılındaki gelişmelerle ciddiyetini yitirdi.432 Diğer önemli

bir araç olan uçuşa yasak bölgelerin başarısız olduğu, bölgedeki en üst rütbeli ABD

komutanları tarafından dahi kabul ediliyordu.433 Irak’ın kitle imha silahlarının

ortadan kaldırılması konusunda, başlangıçta gösterilen başarı ise 1997 yılından

itibaren başarısızlığa dönüşmüş, 1998 yılında ise tamamen çökmüştü.434 ABD’nin

Irak konusundaki hedeflerinden birisi olan Saddam Hüseyin’in, baskı altındaki Irak

halkı tarafından bir darbe sonucunda devrilmesine yönelik politikalar da başarılı

olmamıştı. Kısacası, ABD’nin Irak politikasının en önemli araçları birer birer iflas

noktasına gelmişti.

429 Richard Herrman, “The Middle East and the New World Order: Rethinking US Political Strategy After the Gulf War”, America’s Strategy in a Changing World, (Sean Lynn Jones ve Steven Miller) Cambridge, MIT Press, 1993, s. 295-327. 430 Kenneth Katzman, Searching for Stable Peace in the Persian Gulf, Strategic Studies Institute Report, 2 Şubat 1998, s. 7. 431 Daniel Byman ve Matthew Waxman, U.S. Policy and the Use of Force Since the Gulf War http://www.rand.org/publications/MR/MR1146/, ss. 37-76. 432 Kenneth Katzman, Iraq: Compliance, Sanctions, and U.S. Policy, CRS Issue Brief for Congress, 2 Nisan 2002; “China to Cooperate With Iraq on “Oil-for-food” Program,” Peoples Daily, 11 Temmuz 2001; Edith M.. Lederer, “Iraq”s Oil Money Undermines Sanctions”, Associated Press, 5 Ağustos 2001. 433 Jamie McIntyre, “Pentagon Considers Curtailing Iraq No-fly Zone Enforcement,” CNN, 9 Mayıs 2001, http://archives.cnn.com/2001/US/05/09/iraq.usa.02/index.html 434 Tim Youngs ve Mark Oakes, Iraq: “Desert Fox” and Policy Developments, House of Commons Research Paper 99/13, 10 Şubat 1999; Kim R. Holmes and James Phillips, “The Anatomy of Clinton”s Failure in Iraq,” The Heritage Foundation Backgrounder, Sayı. 1161, 27 Şubat 1998.

Page 151: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

147

Diğer yandan, Çifte Çevreleme’nin İran ayağı da başarısız olmuştu.435

Politika ilan edildikten kısa bir süre sonra Çifte Çevreleme sadece Irak’ın

çevrelenmesine dönüştü. Bunun sonucu olarak Basra Körfezi’ndeki denge İran lehine

bozulmaya başlayınca, Arap devletleri bir anlamda Körfez Savaşı öncesi politikasına

geri dönerek bu iki devletle ilişkilerini iyileştirme ve bunlardan gelecek tehditleri, iyi

ilişkiler kurma yoluyla bertaraf etme yoluna gitmeye başlamışlardı.

ABD’nin İran ve Irak’a yönelik stratejisi başarısız oldukça diğer kazanımları

da çıkmaza sürüklendi. Körfez Savaşı sonrası ABD’nin Orta Doğu’daki güvenlik

stratejisi çerçevesinde inşa etmeye çalıştığı güvenlik yapılanması ABD’nin

müttefiklerinin ittifakın askerî boyutundan duydukları rahatsızlık ve bölgedeki

tehdidin değişmesi nedeniyle iyi işlemiyordu.436

KİK devletlerine göre, Irak ve İran artık kendi ülkelerine doğrudan büyük bir

askerî tehdit olamayacak durumdaydılar.437 Bu devletlere göre, iç tehdit dışarıdan

gelenin önüne geçmişti. ABD’nin Körfez ülkelerindeki askerî varlığı bu tehdidin ana

nedenlerinden birisiydi.438 Hatta Araplar, ABD’nin kendilerini onların istediğinden

daha fazla koruduğu ve bunun gereksiz olduğu düşüncesini savunmaya

başlamışlardı. İran Devrimi’nin yayılma potansiyelini yitirmesi, Arapların kendi

ülkelerinde İran destekli gruplardan algıladığı tehdidin azalmasına neden olmuştu.439

Bütün bunlara ek olarak Orta Doğu güvenlik denkleminin Batı yakasındaki

eğilim de Amerikan karşıtı duyguları güçlendirmekteydi. 1997 yılına kadar güçlükle

435 Holmes ve Philips, 1998. 436 Richard D. Sokolsky, Beyond Containment: Defending U.S. Interests in the Persian Gulf, Institute for National Strategic Studies, September 2002 s. 2. 437 Sokolsky, a.g.e, s. 3.; Daniel Byman ve John Wise, The Persian Gulf in the Coming Decade, Trends, Threats, and Opportunities, RAND Corporation, 2002, s. 66; Ted Gallen Carpenter, “Postwar Strategy: An Alternative View”, JFQ, Kış 2000-2001, s. 44. 438 Ed Blanche, “GCC Security: New Alliances in the Making?” The Middle East, Mayıs 2001, s. 7. Byman ve Wise, 2002, s. 8; Byman, Green, 1999, ss. 1-9. 439 Byman ve Green,a.g.e, s. 66.

Page 152: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

148

de olsa ilerleyen İsrail-Filistin Barış Süreci Anlaşması bu tarihten sonra durakladı ve

2000’de II. Camp David görüşmelerindeki başarısızlık ve El Aksa İntifadası’nın

başlamasıyla durdu. 1990’ların sonu ve 2000li yılların başında Arap ülkeleri

açısından en önemli dış politika ve hatta rejim güvenliği sorunu Filistin haline

gelmişti.440 Çünkü, Filistin’deki gelişmeler, Arapların dış politika başarısızlığı olarak

algılanmakta ve her ölen Filistinli Amerikan karşıtı duyguları güçlendirmekte ve

İsrail’in hamisi ABD’yle yakın ilişkiler içinde olan rejimleri de zor duruma

sokmaktaydı.441

Özetle, Nasrcı geleneği takip eden milliyetçi rejimlerin ve ümmetçi yarı

teokratik monarşilerin karşılaştıkları ekonomik, sosyal, ideolojik ve siyasi sorunlar

karşısında meşruiyetlerini kaybetmeleri442 ve ABD’nin 1990 sonrası Orta Doğu’da

inşa etmeye çalıştığı güvenlik stratejisinin başarısız olması ABD’nin bölgedeki

üstünlüğüne meydan okuyan siyasi hareketleri güçlendiriyordu. Özellikle, Arap

ülkelerinde 1990’larda baş gösteren sorunlardan ABD’yi ve onunla işbirliği yapan

rejimleri sorumlu tutan muhalifler güç kazanıyordu. Rejimlerini tehdit altında

hisseden Arap ülkeleri ise ABD’yle en azından görünüşte çok sıkı ilişkiler kurmak

istemiyordu. Bu nedenle, ABD’nin bölgedeki askerî ve siyasi varlığının görünür

kısımlarını ülkelerinden çıkarmak isteyen devletlerin sayısında önemli bir artış

yaşanmıştı.443 Tüm bu gelişmelerin sonucu olarak ABD kendisi açısından dünyanın

en stratejik bölgelerinden birisi olan Orta Doğu’daki üstünlüğünü kaybetmeye

440 Nabil Fahmy, “The Changing Paradigm of the Middle East: Its Elements and Challenges” Mediterranean Quarterly, Cilt 15, Sayı 2, Bahar 2004, s. 7. Hadar, 1998, s. 56. 441 Michael Scott Doran, “Palestine, Iraq and American Strategy”, Foreign Affairs, Cilt. 82, No. 1, Ocak-Şubat 2003, ss. 19-20. 442 Anderson, “Political Decay in Arab World,” http://www.dayan.org/mel/anderson.pdf s. 4 443 Byman ve Green, 1999, s. 102.

Page 153: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

149

başladığını ve sürecin devam etmesi halinde bölgedeki üstünlüğünü tamamen

yitireceğini düşünmeye başlamıştır.

2. Bush Yönetimi, 11 Eylül ve Orta Doğu’da Değişim

a. 11 Eylül’e Kadar Bush Yönetiminin Irak Politikası

2000 yılında ABD’de yapılan başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçi Parti’nin

kazanması ABD dış politikasında bazı değişiklikler olabileceğini gösteriyordu.

Değişim yaşanması beklenen dış politikada konularından birisi de Irak’tı.

Cumhuriyetçi Parti içindeki şahin kanadın (birçoğu Körfez Savaşı döneminde aktif

görevler üstlenmişti) seçimlerden sonra ABD dış politikasını etkilemesi sürpriz

olmadı.444 Bu grup başkanlık seçimi sırasında da Demokratları Irak konusundaki

başarısızlığından ötürü şiddetle eleştirmekteydi. Cumhuriyetçiler, Clinton

Yönetimi’ni seçim sırasında Irak konusunda gerekli hassasiyeti göstermemekle

suçluyordu.445 Cumhuriyetçilerin eleştirileri şu noktalarda yoğunlaşıyordu: Clinton

yönetimi Irak muhalefetinin desteklenmesi konusunda kararsız ve yetersiz

davranmaktadır.446 Clinton Yönetimi’nin politikaları sonuçta ABD’nin bölgedeki

gücünün azalmasına yol açacak bunun sonucunda ise 1990’ların sonlarında düşmüş

olan petrol fiyatları yükselecektir. Petrol fiyatlarının yükselmesiyle birlikte ABD

ekonomisinin bir enerji kriziyle karşı karşıya kalabilecektir. Bu durumdan ise

444 “The Bush Foreign Policy Team,” The NewYork Times, 16 Aralık 2000. 445 Who Lost the Gulf?,” The Washington Times, 15 Kasım 2000 446 James Phillips, “Clinton's Middle East Policy Meltdown” Heritage Foundation, http://www.heritage.org/views/2000/ed101700.html#

Page 154: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

150

Irak’ta Saddam rejiminin sürmesine izin vermesi nedeniyle Clinton-Gore ikilisi

sorumludur.447

Clinton Yönetimi’ne yöneltilen eleştiriler bununla kalmıyordu.

Cumhuriyetçiler, Irak’a uygulanan ambargonun çökmesinden Clinton Yönetimi’ni

suçluyordu. Bunlar, 2000 yılının ortalarında Fransa ve Rusya’nın başını çektiği

ambargo karşıtı grubun yürüttüğü faaliyetlerin ABD’yi giderek yalnızlığa ittiğini

ileri sürüyordu.448

Seçim sırasında Clinton Yönetimi’nin Irak politikasını sık sık eleştiren

Cumhuriyetçilerin seçimi kazandıktan sonra dış politikadaki en önemli

başlıklarından birisini Irak oluşturdu. Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın resmi olarak

göreve başladığı ilk gün yaptığı konuşmasında ağırlık noktası Irak’tı. Fakat,

2001’in başlarında Bush Yönetimi’nin Irak politikasındaki değişimden kastı Irak’ı

işgal etmek değildi. Powell’a göre ABD’nin yeni Irak politikasının en önemli

ayaklarını, ambargonun yeniden canlandırılması, müttefiklerin tekrar bir araya

getirilmesi, (muhalefete verilen maddi yardımlar yoluyla) Saddam yönetiminin

devrilme sürecinin hızlandırılması, silah denetimcilerinin geri dönmesi

oluşturuyordu.449

Irak konusunda sert bir çizgi izleyeceğini gösteren Bush Yönetimi, en ciddi

sinyali Şubat 2001’de Irak’ı bombalayarak verdi. Bu tarihten 11 Eylül’e kadar

geçen süre içinde Bush Yönetimi’nin Irak politikası daha çok üç konuda

yoğunlaşıyordu. Bu konular, ambargonun yeniden yapılanması, silah denetiminin

yeniden başlaması ve Saddam Hüseyin’in devrilmesi için muhaliflere destek

verilmesi. 447 Gerald Seib, “Iraq, Oil in US Electıons,” Wall Street Journal, 20Eylül 2000. 448 Charles Duelfer, “US going it alone on Iraq” DAWN – International, 14 Aralık 2000 449 Brian Blomquist, “POWELL: We'll Be Tough on Saddam,” NewYork Post, 17 Aralık 2000.

Page 155: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

151

Bush Yönetimi, Irak konusundaki söylemini sertleştirmesine rağmen bir

kısır döngü içine girmişti. Yönetim içinde Irak’a uygulanacak yeni politika

konusunda görüş birliği yoktu.450 Dışişleri Bakanı Powell, güçlendirilmiş bir

çevrelemeden yanayken yeni muhafazakârlar rejimin devrilmesi için bir an önce

harekete geçilmesini savunuyordu. 2001’in yaz aylarının sonuna gelindiğinde Bush

Yönetimi söylem olarak sertleşmesine rağmen pratikte bir değişiklik ortaya

koymamıştı. Hatta, Bush Yönetimi, bazı senatörlerin Irak muhalefetini

silahlandırma ve askerî eğitim verme konusundaki teklifini geri çevirmiş; Irak’la

olası bir savaş halinde savaş sonrası yapıya ilişkin hazırlık yapmaktan sorumlu

olarak Dışişleri Bakanlığı’nda oluşturulmuş olan “Irak’taki Geçiş için

Koordinatör”lük kurumunu feshetmişti.451

Bush Yönetimi’ndeki etkin isimlerin çoğu Saddam Hüseyin rejiminin

devrilmesinden yana olmasına rağmen Irak rejimini devirebilecek bir güç

olmadığından, Bush Yönetimi askeri caydırıcılığını sürdürerek Bağdat’ı baskı

altına almayı hedefliyordu.452 Şubat 2001’deki hava saldırısını da bu yüzden

gerçekleştirdi. Ancak, 11 Eylül saldırısından sonra ABD’nin hem küresel

politikalarında hem de Irak politikasında büyük değişiklikler oldu.

450 Ivo H. Daalder and James M. Lindsay The Bush Revolution: The Remaking of America’s Foreign Policy, The Brookings Institution, May 2003, s. 40 http://yaleglobal.yale.edu/about/pdfs/bush_revolution.pdf. ; Seymour Hersh, “The Debate Within” The New Yorker, 11 Mart 2002. 451 Kenneth Katzman, Iraq: U.S. Regime Change Efforts and Post-War Governance, CRS Report for Congress, 10 Ekim 2003. 452 Morton H. Halperin ve Geoffrey Kemp, A Report on U.S. Policy Options Towards Iraq, Haziran 2001

Page 156: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

152

b. 11 Eylül’den Sonra Bush Yönetimi’nin Irak Politikası

Bush Yönetimi’nin Irak politikası 11 Eylül’den kısa bir süre sonra büyük

bir değişiklik göstermeye başladı. Bu değişimin ilk önemli göstergesi George

Bush’un 29 Ocak 2002’deki Birliğin Durumu adlı konuşmasıydı. Irak’ı, Kuzey

Kore ve İran ile birlikte “şer ekseni” olarak tanımlayan Bush, bu ülkeleri ABD’nin

düşmanı ilan etti. Afganistan Operasyonu’ndaki göreli “başarı”dan sonra,

Washington’da Irak’ı çevreleme politikasının yetersiz kaldığı ve daha aktif bir

politika izlenmesi gerekliliğini savunanlar güçlendi.

ABD’nin 11 Eylül’den sonra Irak’ı hedef tahtasına oturtma çabası iki

söyleme dayanıyordu. Bunlardan birincisi, Irak’ın kitle imha silahı elde etme

çabasına son vermeyi reddetmesi; ikincisi ise Irak rejimi ile terörist gruplar

arasında olduğu iddia edilen bağlardı. Bu çerçevede, ABD, Irak’ın zenginleştirilmiş

uranyum elde etmeye çalıştığını,453 kitle imha silahı projesini devam ettirdiğini454

ve El Kaide’yle işbirliği455 yaptığını iddia ediyordu. Savaştan sonra gerçek

olmadığı anlaşılan bu iddialar ABD’nin Irak’ı işgali öncesinde son derece

popülerdi.

Ancak, ABD’nin Irak’ı işgal etmek istemesinin arkasındaki asıl neden daha

önce de belirtildiği gibi tüm Orta Doğu’yu kapsayan bir değişim projesini hayata

geçirmekti. Yeni muhafazakârlar ve onlara destek veren akademisyenler, ABD’nin

Irak’ı işgal etmesiyle başlayacak bir demokratikleşme sürecinin tüm Arap

453 President Delivers "State of the Union, 28 Ocak 2003, http://www.whitehouse.gov/news/releases/2003/01/20030128-19.html 454 Michael Rubin, “How to Free Iraq” Middle East Quarterly Cilt 10, Sayı 1, Kış 2002, http://www.meforum.org/article/109 455 Colin L. Powell, U.S. Policy Toward Iraq: Administration Views, Hearing Before The Committee On International Relations House of Representatives 107th Congress, 19 Eylül 2002.

Page 157: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

153

devletlerini etkileyeceğini ve bunun Orta Doğu’da siyaset yapma biçimini

değiştireceği ileri sürüyordu.456 Bu düşünceye göre, Orta Doğu’daki istikrarsızlığın

ve ABD karşıtlığının artmasının nedeni bölgesel düzenin kendisiydi. Çevreleme

politikası bu düzeninin devamını sağlıyordu. Bu nedenle, çevrelemenin yerini,

sorunlara kökten bir çözüm getirecek olan rejim değişikliği almalıydı. Bu

değişikliğin başlayabileceği yer Irak’tı ve ancak ABD’nin tek taraflı bir

müdahaleyle bu düzeni değiştirebilecek büyüklükte bir süreci başlatabilirdi.457

11 Eylül saldırılarından sonra ABD’nin Afganistan’a girmesi Orta Doğu ve

Güney Asya’daki temel dinamikleri etkilemişti. Ancak, ABD dış politikasında büyük

bir değişim olacağının en önemli kanıtı 1 Haziran 2002’de ilan edilen Bush Doktrini

ve ondan kısa bir süre sonra yayınlanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi oldu. Bu iki

belgenin de özünde Amerikan çıkarlarını korumak, üstünlüğünü sürdürmek ve

Amerikan ideallerini yaymak için ABD’nin sahip olduğu gücün kullanılması vardı.

Bush Doktrini’nde üç önemli unsur bulunuyordu: 1. Soğuk Savaş’ta yürütülen

caydırıcılık ve çevreleme stratejisi artık ABD’nin işine yaramamaktadır. ABD,

tehditleri ortaya çıkmadan önce yok etmelidir. 2. ABD küresel üstünlüğünü korumak

için ne gerekiyorsa yapmalıdır. Bunun için büyük bir askerî üstünlüğe sahip olması

gerekmektedir. 3. ABD, kendi ilkelerini tüm dünyaya yaymalıdır. Amerikan

değerlerinin temelini oluşturan insan hakları, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü

kadın erkek eşitliği gibi değerleri tüm dünyaya yaymak ABD’nin görevidir.458

456 Fouad Ajami, “Iraq and the Arabs’ Future,” Foreign Affairs, Cilt 82, Sayı 1, Ocak-Şubat 2003, s. 2. 457 Ajami, a.g.e, s. 10. 458 Bush Doktrini’nin ve Ulusal Güvenlik belgesinin eleştirel bir analizi için bkz. Ivo Daalder, James Lindsay ve James Steinberg, The Bush National Security Strategy: An Evalutation, Brookings Policy Brief 109, 4 Ekim 2002, http://www.brookings.edu/~/media/Files/rc/papers/2002/10defense_daalder/pb109.pdf

Page 158: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

154

Bush Yönetimi’nin 11 Eylül sonrası tek kutupluluğun sürdüğü ve Amerikan

üstünlüğünün ilerletilmesine dayanan dünya görüşü 11 Eylül’den kısa bir süre

sonra Orta Doğu politikasında da hissedilmeye başlamıştır. Yukarıda Bush

Doktrini’nin ilkeleri olarak sayılan tüm hususlar 2002’den itibaren ABD’nin Irak

ve Orta Doğu politikasına yansımıştır. Bu hususlar ABD’nin kitle imha silahları

elde etmeye çalışması, teröre destek vermesi, kendi insanlarına zulmetmesi ve

caydırıcılığın Saddam Hüseyin üzerinde bir işe etkili olmaması bahanelerine

dayanarak Irak’ı işgal etmesinde açıkça kendini göstermektedir.459

11 Eylül sonrası dönem ABD’nin sadece demokratikleşme söylemi

üzerinden bölgeyi yeniden yapılandırdığı bir dönem değildir. Bu dönemde,

ABD’nin bölgeye bakışında değişiklikler olmuştur. ABD’nin bölgedeki çıkarlarına

ve güvenlik algılamalarına yeni unsurlar eklenmiştir. ABD’nin 11 Eylül sonrasında

Orta Doğu’da temel endişeleri ve tehdit algılamaları yedi kategoride toplanabilir:

Devletler arasındaki sorunlar ve bunların savaşa dönüşmesi olasılığı; Arap-İsrail

Barış Süreci’nin başarısız olması ve bunun sonucunda yükselen şiddet dalgası; kitle

imha silahlarının yayılması; terörizm; devletlerde ve devlet dışı örgütlerde işbaşına

gelen (veya yakın vadede gelecek olan) yeni nesil liderliğin kapasitesi; toplumsal

değişimdeki eşitsizlik; iletişim teknolojisinin yayılmasının bölgede radikal akımları

güçlendirmesi.460

Tehdit algıları değişen ABD, 11 Eylül’den sonra Orta Doğu’daki çıkarlarını

da yeniden tanımlama ihtiyacı duymuştur: ABD’nin “yeni” bölgesel çıkarları ise

şöyle sıralanabilir: Terörizmle ve kitle imha silahlarının yayılmasıyla mücadele;

459 Bradley Thayer, The Pax Americana and the Middle East, U.S Grand Strategic Interests in the Region After September 11, Tel Aviv, Begin-Sadat Center for Strategic Studies, 2003, ss. 17-19. 460 Nora Bensahel ve Daniel Byman, “Introduction,” The Future Security Environment in the Middle East, (Nora Bensahel ve Daniel Byman), Rand Corp., 2004, ss. 7-9.

Page 159: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

155

petrol arzının ve fiyat istikrarının sürdürülmesi; ABD’ye dost rejimlerde

istikrarının sürdürülmesi; İsrail’in güvenliği; demokrasi ve insan haklarını teşvik

etmek.461

Yukarıdaki faktörlerde de görüldüğü gibi, 11 Eylül olayı ABD’nin Orta

Doğu politikasında değişiklikler yarattı. Bu değişikliklerin başında ABD’nin

bölgedeki önceliklerini yeniden tanımlamaya başlaması gelmektedir. Örneğin,

ABD’nin Orta Doğu’da geçmişte algıladığı askeri tehdit konvansiyonel güce

dayanıyorken, 11 Eylül’den sonra terörizm ve kitle imha silahlarına odaklanmaya

başladı. ABD’nin önceliklerinin tanımlanmasında bir başka değişim ise bölge

ülkelerindeki iç istikrarsızlığa odaklanılmasıydı. ABD, geçmişte de bölge

ülkelerinin karşı karşıya olduğu iç tehditlerin farkında olmasına rağmen bu soruna

eğilmek istemiyordu. Ancak, 11 Eylül saldırılarından sonra, ABD’nin El Kaide’nin

hedefi olmasının nedeninin Orta Doğu’daki baskıcı rejimlere destek vermesi

olduğu kanısı yaygınlaştı. Bu nedenle, bölge ülkelerinin iç politikadaki tavırları

ABD’nin ulusal güvenlik sorunu haline gelmeye başladı. Bu algılama

değişikliğinin sonucu olarak Irak Savaşı ile birlikte ABD, Orta Doğu’da büyük bir

değişim hareketi için düğmeye basmış oldu.

c. Orta Doğu’da Değişim ve Büyük Orta Doğu Projesi

Bush Yönetimi, 11 Eylül sonrası dış politika önceliklerini açıklarken en

önemli konulardan birisi Orta Doğu’ya yönelik dış politikadaki değişim olmuştur.

ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell tarafından 13 Aralık 2002’de ilan edilen ABD-

461 Bensahel ve Byman, a.g.e, ss. 2-6.

Page 160: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

156

Orta Doğu Ortaklık Girişimi bunun en önemli açık ve somut örneklerinden birisidir.

Bu girişimin ele aldığı ana sorunlar, Arap ülkelerinde girişimciliğin ve serbest

ticaretin teşvik edilmesi, kadınların eğitim düzeylerinin artırılması, siyasal

özgürlüklerin genişletilmesiydi.462 Ayrıca, daha önce başka projelerde de yer alan

bölgedeki rejimlerin iyileştirilmesi, sivil toplumun güçlendirmesi gibi konular tekrar

ele alınmıştı. İlk bakışta, bu girişim, ayrılan bütçenin niteliği ve eski sloganları

tekrarlaması nedeniyle büyük bir atılım olarak kabul edilmedi. Fakat, Bush

Yönetimi’nin girişim ile ABD’nin güvenlik çıkarları arasında doğrudan bağlantı

kurması, daha büyük bir coğrafyanın hedeflenmesi, evrimden ziyade kısa bir zaman

diliminde radikal tedbirleri önermesi, bir süre sonra girişimin önemini artırdı. Tüm

bunlara Irak’ın işgalinin eklenmesi, Büyük Orta Doğu Projesi (Greater Middle East

Project) olarak bilinen girişimi yeni bir safhaya soktu.

Tartışılmaya başlanmasıyla birlikte büyük tepki çeken girişim, ABD

tarafından ortaya atıldığı halinden farklı bir biçimde somutlaştı. 2004 Haziran’ındaki

G-8 Zirvesi’nden çıkan kararla somutlaşan projenin adı Geniş Orta Doğu ve Kuzey

Afrika Girişimi (Broader Middle East and North African Initiative) (GODKAG)

oldu.463 G-8 Zirvesi’nde güvenlik boyutu büyük ölçüde törpülenen GODKAG daha

çok bir yardım programı halini aldı.

GODKAG adı altında bir çeşit yardım programına dönüşmesine rağmen,

ABD’nin Orta Doğu’da hedeflediği değişimi iki düzlemde yürütmeye çalıştığı

söylenebilir: Bir çeşit Helsinki Süreci yaratılarak, Soğuk Savaş’ta komünizmin

hedeflenmesi gibi radikal İslamcılığı ideolojik düşman ilan etmek ve eski SSCB ve

462 Colin L. Powell, “The US-Middle East Partnership Initiative: Building Hope for the Years Ahead,” 12 Aralık 2002, http://www.state.gov/secretary/rm/2002/15920.htm 463 Partnership for Progress and a Common Future with the Region of the Broader Middle East and North Africa, Sea Island, Georgia, 9 Haziran 2004. http://www.g8usa.gov/d_060904c.htm

Page 161: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

157

Varşova Paktı ülkeleri için uygulanan Barış İçin Ortaklık Projesi’nin Orta Doğu

versiyonunu üreterek, Batı’nın güvenlik sorunlarını Orta Doğu merkezli açıklamak

ve bu bağlamda çözümler üretmek. Birinci düzlemin, yani radikal İslamcılığın hedef

alınması, Büyük Orta Doğu coğrafyasının tanımlanmasından, sosyal ve siyasal

önerilere kadar her alanda kendini hissettirmektedir. İkinci düzlem ise ABD’nin Orta

Doğu politikasındaki yeni güvenlik algılamasını yansıtmaktadır. ABD’nin güvenlik

algılamaları ve bölgede hedeflediği değişim arasındaki ilişki George Bush’un 6

Kasım 2003’te National Endowment’ta yaptığı konuşmada görülebilir “... 60 yıl

boyunca Batı uluslarının Orta Doğu’da özgürlüğün olmayışını görmezden gelmesi

veya desteklemesi bize güvenlik getirmedi, çünkü uzun vadede istikrar özgürlüğe

değişilecek bir şey değildir. Orta Doğu özgürlüğün yeşerdiği bir yer olmadıkça

istikrarsızlık ve şiddet ihraç eden bir yer olacaktır”.464 Benzer bir örneğe, eski ABD

Dışişleri Bakan Yardımcısı Romanowski’nin sözlerinde rastlanmaktadır.

Romanowski’ye göre Orta Doğu’daki değişim meselesinin, ABD’nin ulusal

güvenliği açısından ele alınması gerekmektedir. Romanowski, geçmişte ABD’nin

statükonun desteklenmesinin istikrarı getirdiğini düşündüğünü, bugünse bu durumun

insanları aşırılıkçılığa ve terörizme ittiğini gördüğünü söylemektedir.465

Özetle, ABD, Bush Yönetimi’nin iktidara gelmesinden sonra yeni

muhafazakâr anlayış çerçevesinde şekillenen dış politikası doğrultusunda Orta

Doğu’da büyük bir deprem yaratan bir fitili ateşlemiştir. Bu değişimle birlikte Irak’ın

işgal edilmesi ve ardından bölgedeki geleneksel dengelerde yaşanan değişmeler

ABD’nin Iraklı Kürtlerle ilişkisini yeni bir aşamaya sürüklemiştir.

464 “President Bush Discusses Freedom in Iraq and Middle East” http://www.whitehouse.gov/news/releases/2003/11/20031106-2.html 465 “Broader Middle East and North Africa Initiative”, 4 Haziran 2004, http://www.israelpolicyforum.org/display.cfm?rid=1209

Page 162: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

158

B. 2001’DEN İTİBAREN ABD’NİN KUZEY IRAK POLİTİKASI

1. Irak’ın İşgaline Hazırlık Aşamasında ABD ve Iraklı Kürtler

ABD’nin Irak konusundaki söylemini değiştirmesi ve Irak’ı Orta Doğu

politikasının ana gündemi haline getirmesi, Iraklı Kürtler ile ABD arasındaki ilişkide

yeni bir dönem açtı. ABD ile Iraklı Kürtler arasındaki ilişki asıl olarak Irak’ın

işgalinden sonra güçlendi. Fakat, 2002’nin başlarından Irak’ın işgaline kadar geçen

süre içinde yaşanan gelişmeler, yeni ilişki biçiminin temellerinin atılması açısından

büyük bir önem taşıyordu. Bu gelişmenin nedenleri şöyle sıralanabilir:

Bush Yönetimi’nin ilk aylarında Irak politikasının ana teması “sertlik”

olmasına rağmen, “sertlik”ten kasıt yaptırımların ve silah denetimlerinin

ağırlaştırılmasıydı. 11 Eylül’den sonra ise “sertlik” Irak rejiminin devrilmesi

anlamına gelmeye başlamıştı. Irak rejiminin devrilmesi 1990’larda da bir seçenek

olarak gündeme gelmesine rağmen daha önce ele alınan nedenlerden dolayı Clinton

Yönetimi böyle bir politikayı uygulamaya geçirmedi. Oysa, ABD’de bazı kişi ve

kuruluşlar rejim değişikliğinin zorluğu ve yaratacağı sorunlara dikkat çekmesine

rağmen466 2001’in sonlarından itibaren Washington’da Irak’ta bir rejim

değişikliğinin kaçınılmaz olduğu ve ABD’nin terörle mücadele stratejisinin en

önemli parçalarından birisi olduğu görüşü ağır basmaya başladı.467

466 Michael W. Isherwood, “U.S. Strategic Options for Iraq: Easier Said than Done,” The Washington Quarterly, Cilt 25, Sayı 2, ss.145–159. 467 Trent Lott, Joseph Lieberman, John McCain, et al., Congressional Letter on Iraq, 5 Aralık 2001, http://www.gulfinvestigations.net/document499.html

Page 163: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

159

Aslında bu çevrenin birçok üyesi rejim değişikliğinin ABD’nin Irak

politikasının temel hedefi olmasını uzun süreden beri destekliyordu.468 Bush

Yönetimi’nde önemli pozisyonlara sahip olan Paul Wolfowitz, Zalmay Khalilzad,

Richard Perle, Douglas Feith gibi isimler 1998 yılının sonunda Kongre’de kabul

edilen Irak’ı Kurtarma Yasası’na (Iraq Liberation Act) aktif destek vermişlerdi.

Çoğunluğu yeni muhafazakâr olan bu kişilere göre, Irak rejiminin devrilmesinin en

gerçekçi yolu muhalefete destek verilmesi ve ABD’nin bir operasyon

düzenlemesiydi. ABD’nin Afganistan’da kısa sürede başarıya ulaşmasıyla bu görüş

daha da ağırlık kazandı.469 Ancak, bir süre sonra muhaliflerin gücüyle Saddam

Hüseyin’in devrilmesinin neredeyse imkânsız olduğu görüşü ağır basmaya başladı.

Bunun sonucu olarak Irak’ta rejim değişikliği için mutlaka ABD’nin savaşa girmesi

ve Irak’ı işgal etmesi gerektiği, muhaliflerin ise bu süreçte yardımcı rolü oynaması

gerektiği fikri ağırlık kazandı.470 Afganistan Savaşı’ndan sonra ABD’nin Orta ve

Güney Asya’da elde ettiği stratejik kazanımların onun tek süper güç olduğunu

gösterdiği savunan bu anlayış, Irak’taki rejimin devrilmesinde de büyük bir sorunun

çıkmayacağını düşünüyordu.471

ABD’nin Irak politikasında savaş seçeneğinin ağır basmaya başlaması Iraklı

Kürtlerin ABD için önemini artırdı. Öncelikle, Kürtler, ABD’nin Saddam Hüseyin’e

karşı kullanmayı planladığı muhalif gruplardan birisiydi. Öte yandan, ABD, Kuzey

Irak’ı, Saddam karşıtlarının yerleşebilmesi ve rejime karşı mücadele edebilmesi için 468 Perle, 2000, s. 104; Solarz ve Wolfowitz, 1999. 469 Lawrence Kaplan ve William Kristol, The War over Iraq: Saddam’s Tranny and America’s Mission, San Francisco, Encounter Books, 2003, s. 97; Lott, Lieberman, McCain et. al, 2001. 470 ABD’de savaş öncesi tartışmaları etkileyen en önemli kişilerden birisi Kenneth Pollack’tır. Körfez Savaşı sırasında CIA’da Irak analizcisi olarak çalışan Pollack, 2000’lerde çok sayıda yayın yapmıştır. Bunlar arasında savaştan kısa bir süre önce yayınladığı kitabı, o dönemin tartışmalarında yönlendirici olmuş ve pek çok referans almıştır. Kenneth Pollack, The Threatening Storm: The Case for Invading Iraq, New York, Random House, 2002, ss. 335-386. 471 Seymour Hersh, “The Debate Within,” The New Yorker, 11 Mart 2002, Rowan Scarborough, “Size of Force on Ground Key in Plan for Iraq War,” The Washington Times, 26 Nisan 2002.

Page 164: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

160

bir üs olarak görüyordu. Son olarak, KDP ve KYB’nin peşmergeleri ABD’ye yakın

muhalif gruplar içindeki en etkin silahlı güçtü. ABD’nin Iraklı muhaliflere silahlı

eğitim verme politikasının başarısızlığa uğramasıyla peşmergelerin önemi iyice

arttı.472

Kürtlerin ABD için öneminin artmasının nedenlerinden birisi de Afganistan

Operasyonu sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmelerdi. Afganistan Savaşı

sırasında ABD, Kuzey İttifakı adı verilen yerel güçlerle işbirliği yapmıştı. Bu yerel

ittifaka sağladığı para, silah ve istihbarat desteğiyle Taliban’ı devirmekte fazla

zorlanmayan Bush Yönetimi benzer bir yöntemin Irak’ta da kullanılabileceğini

düşünüyordu.473 Taliban ile Saddam Hüseyin’in askeri yetenekleri arasında büyük

farklar bulunduğundan Irak’ta durum farklıydı. Bu nedenle, sadece Irak’ın önemli

tesislerinin bombalanması ve bazı muhalif gruplara destek verilmesiyle, Irak

rejiminin devrilebileceği beklenmiyordu. Ancak, ABD’nin Irak’ı işgali halinde yerel

gruplarla yapılacak işbirliğinin büyük bir yarar getireceği inancı yerleşmişti. Ayrıca,

ABD Savunma Bakanlığı ileri teknoloji ve yerel gruplarla işbirliği sayesinde

ABD’nin savaş sırasında çok daha az askere ihtiyaç duyacağına ve daha kolay bir

zafer kazanacağına inanıyordu.

Bu noktada ABD için önemli bir sorun vardı. Bush Yönetimi’ndeki karar

alıcılar dâhil olmak Washington’daki birçok kişi Iraklı muhalif grupların büyük bir

kısmına güvenmiyordu. Özellikle, IUK gibi örgütlere yönelik olumsuz bir hava

vardı.474 ABDli yetkililer arasında yurt dışında örgütlenen bu grupların Irak içinde

tabanı olmadığı düşüncesi güçlüydü. Bu nedenle 2002’nin sonuna kadar IUK’ye

472 Kenneth Katzman, Iraq: U.S. Regime Change Efforts and Post-War Governance, CRS Report for Congress, 10 Ekim 2003. 473 Pamela Hess, “Rumsfeld: Afghan Model for Post War Iraq”, UPI, 14 Şubat 2003. 474 Bu grubun başında olan Ahmet Çelebi, Rumsfeld ve Wolfovitz gibi isimlerle kurduğu yakın ilişki sayesinde işgalin başlarında üst düzey görevler alsa da kısa süre sonra tasfiye edildi.

Page 165: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

161

büyük bir destek bütçesi ayrılmadı. ABD’nin kendisine yakın muhaliflerin işlevsel

yararına inanmaması, Irak’ta gerçekten işine yarayabilecek iki gruba (Kürtler ve Şii

Araplar) yakınlaşmasına neden oldu. Bush Yönetimi, Irak sınırları içinde silahlı

faaliyet ve istihbarat toplama işlevini ancak bunların yerine getirebileceğini

düşünüyordu. Bu nedenle, ABD ve İngiltere, 2000’li yıllara kadar muhalefet

toplantılarında ihmal edilen Iraklı Şiileri, muhalefet katılmaya ikna etmek için büyük

bir çaba harcadı.

Öte yandan, Mesut Barzani, 1996’da ABD yanlısı muhalifleri Saddam

Hüseyin’e teslim etmesi nedeniyle muhalif gruplar arasında kötü bir üne sahipti.

Ayrıca Barzani, ABD’nin Saddam Hüseyin’i devirmek istediğinden kuşku

duyuyordu. Bu nedenle, Londra’da tüm muhalif grupların liderlerinin bir araya

geldiği toplantıya katılmadı. Yerine bugün Irak’ın Dışişleri Bakanı olan Hoşyar

Zebari’yi gönderdi.475 Ancak, kısa bir süre sonra KDP de muhalifler içindeki yerini

aldı.

2002’nin ortalarına kadar Kürtler, ABD’nin söylemlerine zaman zaman

destek verdiler. KDP ve KYB liderleri bazen Irak’taki savaşı desteklemediklerini

açıklarken,476 bazen de savaşın kaçınılmaz olduğunu ve ABD ile işbirliği

yapacaklarını söylüyorlardı.477 Bu çelişkili tavrın en önemli nedeni, Iraklı Kürtlerin

sahip olduğu temel bir ikilemdir. Bir yandan, Molla Mustafa Barzani’den beri büyük

güçlerin desteğini alamamaları halinde başarıya ulaşamayacaklarını düşünen Iraklı

475 Chris Kutschera, “The Kurds Secret Scenarios,” Middle East Report, Sayı 225, Kış 2002, s. 15. 476 Michael Howard, “Kurdish Leader Shuns US Move to Oust Saddam” The Guardian, 19 Haziran 2002; Kutschera, 2002, s. 15. 477 Robin Wright, “Kurdish Eyes on Iraq's Future (Barzani)” 24 Kasım 2002 http://home.cogeco.ca/~konews/25-11-02-barzani-interview.html

Page 166: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

162

Kürtler, 1960’lardan itibaren ABD’yle iyi bir ilişki kurmak istemektedir.478 Öte

yandan Kürtler, değişen şartlara göre ABD’nin kendilerini her an yalnız

bırakabileceğinden korkmaktadırlar.479 Bu nedenle, ABD’nin Irak’a saldıracağından

tam olarak emin olmadan ABD’ye tam ve açık destek vermek istemediler. Hatta,

2002’nin ilk aylarında ABD’yle görüşmelerine ve muhalefet toplantılarına

katılmalarına rağmen, Bağdat ile görüşme kapısını hep açık tuttular.480 Fakat,

Kürtler, ABD’nin bazı üsler istediği ve Irak rejiminin saldırılarına karşı güvenlik

garantisi verdiği 2002 yaz aylarından sonra ABD’ye açık destek vermeye başladılar.

Kürtlerin ABD açısından önemini artıran asıl gelişme ise TBMM’nin

ABD’nin Türkiye topraklarında asker konuşlandırma konusundaki isteğine hayır

demesi oldu.481 ABD’nin Irak’ı işgal planlarında kuzey cephesinin Türkiye üzerinde

açılması bulunmaktaydı.482 Peşmergeler ise işgalde ABD birliklerine destek işlevine

sahip olacaklardı. Türkiye’nin savaş öncesinde taşıdığı askeri önem nedeniyle ABD

yetkilileri Türkiye’nin temel korkusu olan Irak’ın parçalanmasına ve bir Kürt devleti

kurulmasına karşı olduğunu söylüyordu.483 Ancak, 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’de

kabul edilmemesi Türk Amerikan ilişkilerinde uzun vadeli bir krize ve Kürtlerin

savaş içindeki öneminin artmasına neden oldu.

478 Azadeh Moaveni, “Iraq Invasion Poses Kurdish Dilemma,” Time, 04 Ekim 2002, http://www.time.com/time/world/article/0,8599,361500,00.html 479 “Iraqi Kurds Worry About U.S. Action” The Associated Press, ; Kurdish Leaders' Letter to President Bush: The Kurdish Position and Future of Iraq, 1 Haziran 2004, http://home.cogeco.ca/~kurdistan3/5-6-04-letter-bush-from-b-and-t.htm 480 Kutschera, 2002, s. 15. 481 Türkiye’nin 1 Mart tezkeresi sırasındaki görüşmeleri ve olayların perde arkası için bkz. Deniz Bölükbaşı, 1 Mart Vakası Irak Tezkeresi ve Sonrası, Doğan Kitapçlık, Şubat 2008 482 David Rohde ve. J. Chivers, “A Nation At War: Northern Front; U.S. Opens Command in Northern Iraq,” New York Times, 25 Mart 2003, http://query.nytimes.com/gst/fullpage.html?res=9901E1DB1230F936A15750C0A9659C8B63&sec=&spon=&pagewanted=print 483 “No State for Iraqi Kurds, U.S. Aide Assures Turks” Associated Press, 17 Temmuz 2002.

Page 167: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

163

ABD, Irak’ın kuzeyinden merkeze doğru asker gönderemediği için burada

Kürtlere dayanmak zorunda kaldı.484 Bu nedenle, Kürtler savaş sırasında ABD

açısından büyük bir rol oynadılar.

Savaş öncesinde ABD ile ilişkilerini geliştirme konusunda büyük bir fırsat

yakalayan Iraklı Kürtler, bu fırsatı kaçırmamak için dört ayaklı bir strateji izlediler:

Bu strateji şu öğelere dayanıyordu: ABD’ye istediklerini vermek; Kürtlerin kendi

içindeki sorunları bir kenara koyup ortak hareket etmek; savaş sonrası düzen için

Bağdat merkezli politikalar geliştirmek; ve bölge ülkelerini kışkırtmamak.

Yukarıdaki strateji gereği Iraklı Kürtlerin stratejisinin ilk ayağını ABD ile sıkı

bir işbirliği oluşturuyordu. Bu işbirliğinin en önemli boyutlarından birisi, Kürtlerin

ABD ile söylem birliği yapmasıydı. Kürtler, Bush Yönetimi’nin Saddam Hüseyin’in

halkına zulmeden bir tiran olduğu ve tiranlığın yerini demokrasinin alması

konusundaki söylemine destek verdi.485 Ayrıca, Kürtler, Irak halkının demokrasi

istediği ve Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra Irak’ta demokrasinin inşasının

çok uzun sürmeyeceği fikrini savundu.486

Kürtlerin ABD’ye verdiği söylem desteğinin bir diğer boyutunu Irak’ın

toprak bütünlüğünün korunması ve federal bir devlet kurulması oluşturuyordu.487

Kürtler, ABD’nin Irak’ın geleceği hakkında belirlediği üç temel ilke olan demokrasi,

federalizm ve toprak bütünlüğünün korunmasını kendilerinin de desteklediklerini

söylüyorlardı.488 Kürtler, federalizmi savunurken, Irak’ta iktidarın tek elde

toplanmasının otoriter bir yapıya neden olduğunu ileri sürüyorlardı. Ancak, bu 484 Barham Salih, “Iraqi Regime Change and the Kurdistan Regional Government,” PolicyWatch Sayı 656, 17 Eylül 2002 485 Barham Salih, “We are on the Brink of Change: A Kurdish Perspective,” National Interest, 14 Mart 2003, http://www.inthenationalinterest.com/Articles/vol2issue10/vol2issue10salih.html 486 Barham Salih, “A Kurdish Model for Iraq” Washington Post, 9 Aralık 2002. 487 Carole A. O’Leary, “The Kurds of Iraq: Recent History, Future Prospects,” Middle East Review of International Affairs, Cilt 6, Sayı 4, Aralık 2002, s. 21. 488 Salih, a.g.e

Page 168: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

164

söylemin bölge ülkelerini tedirgin etmesinden çekindikleri için özerklik arayışında

olmadıklarını, asıl amaçlarının federal bir yapı kurulması olduğunu

vurguluyorlardı.489

Savaşa hazırlık aşamasında Iraklı Kürtlerin ABD’ye sunduğu asıl destek

askeri ve istihbaratî alanda olmuştur. Kürtler, Kuzey İttifakı’nın rolünü

üstlenebilecek en iyi grubun kendileri olduğunu vurgulayıp, ABD’den gelecek

savunma garantisi karşılığında peşmergelerin Saddam Hüseyin’e karşı ABD’yle

birlikte savaşacağını söylediler.490 Ayrıca, diğer muhaliflerin Kuzey Irak’a

üstlenmesine ve CIA’in Kuzey Irak’ta yeni bir operasyon üssü kurmasına yardımcı

oldular. CIA, Erbil’in doğusundaki Harir, Süleymaniye yakınlarındaki Bakrajo ve

Duhok yakınlarındaki Sirsenk’te üsler kurdu. CIA’in üsleri, ABD’nin Saddam’a

yakın aşiretleri kendi tarafına çekmek için yaptığı istihbarat operasyonlarının

merkeziydi.491 Ayrıca, ABD, Irak’ta bombalanacak yerlerin büyük bir kısmına ilişkin

bilgileri buradaki üslerden yürütülen faaliyetlerle edindi. Savaştan önceki son bir iki

ayda Kuzey Irak’ın her yerinde Amerikalılar bulunuyordu. Hatta CNN savaşı

izlemek için Erbil’e bir basın üssü kurdu.492

Kürtlerin savaş öncesi hazırlıklarının en önemli kısımlarından birisi, kendi

içlerindeki sorunları bir kenara koymaları oldu. 1996 yılında Kürtler arasındaki

çatışmayı sona erdiren Washington Mutabakatı’na rağmen KDP ve KYB arasındaki

“soğuk savaş” 2002 yılının ortalarına kadar devam etti. Ancak, ABD’nin Irak

ordusuna yönelik istihbarat faaliyetlerini yürütmek ve bu faaliyeti yürüten özel

489 “The Kurdish View,” PBS, 12 Mart 2003, http://www.pbs.org/newshour/bb/middle_east/jan-june03/kurdish_3-12.html 490 Salih, a.g.e. 491 Robin Wright, “U.S. Back On Ground In Northern Iraq,” Los Angeles Times, 12 Kasım 2002; Eli J. Lake, “CIA Sets up Stations in Northern Iraq,” UPI, 23 Ekim 2002 492 “CNN in Preparation to Report US Attack from Arbil” KurdishMedia, 4 Kasım 2002.

Page 169: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

165

operason birliklerine lojistik sağlamak için Kuzey Irak’taki havaalanlarını

kullanmaya başlamasıyla Kürtler gerçekten bir savaş çıkacağına inandılar. Bu

nedenle savaş sonrası dönemde ayrı ayrı hareket etmenin onları zayıflatacağını

düşündüklerinden aralarındaki sorunları çözme yolunda acil ve somut adımlar

atmaya başladılar.493 Bunun en açık örneği KDP ve KYB arasında 2002 Ekim’inde

başlayan birleşme sürecidir. KDP ve KYB arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi için

Mesut Barzani 1994 yılından sonra ilk kez 2002 Ekim’inde Kuzey Irak’ta KYB’nin

siyasi merkez olarak kullandığı Dokan şehrine gidip Talabani ile görüştü. Bu

görüşmenin sonucunda iki parti diğerinin kontrolündeki alanlarda ofislerin yeniden

açılması, çatışmalar sırasında müsadere edielen malların asıl sahiplerine teslim

edilmesi, esirlerin serbest bırakılması ve iki bölgedeki Kürtlerin diğer bölgeye

geçişlerinin kolaylaştırılması konusunda anlaşmaya varıldı.494

Kürtler arasındaki birleşme çabalarının iki nedeni vardı. Kendi aralarındaki

sorunlarını çözmüş olmaları, Kürtlerin ABD gözündeki değerini artırıyordu. Çünkü,

ABD, 1990’ların başından beri Kürtler arasındaki parçalanmışlığı bir dezavantaj

olarak görüyordu. Kürt gruplar arasındaki bölünmüşlük İran’ın bölgedeki etkinliğini

artırıyordu.495 Bu bölünmüşlüğün devam etmesi, ABD’nin Kürtleri etkin

kullanamayacağını düşünmesine neden olabilirdi. Kürtlerin birleşme çabalarıyla

hedefledikleri ikici husus ise savaş sonrası dönemde bölge ülkeleri ve diğer Iraklı

muhalif gruplara karşı daha güçlü bir görüntü çizmekti.496

493 “Iraqi Kurds Close Ranks,” BBC, 8 Eylül 2002 http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/2244999.stm ; “PUK: Discussions among Kurds on proposed future Iraqi constitution are in progress” Turkish Daily News, 27 Eylül, 2002 http://home.cogeco.ca/~konews/27-9-02-puk-discussion-among-kurds-constitution.html 494 “Iraqi Kurds Cement New Partnership,” BBC, 2 Ekim 2002, http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/middle_east/2294307.stm 495 Örneğin 1996 yılında KYB’nin KDP’ye karşı İranla işbirliği yapması. 496 “Iraqi Kurds Cement New Partnership,” BBC, 2 Ekim 2002, http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/middle_east/2294307.stm

Page 170: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

166

Kürtlerin stratejisinin bir diğer önemli boyutu Bağdat’ta etkin rol oynamaya

çalışmaktı. Kürtler, savaştan sonra kurulacak yeni siyasi otoritede aktif politika

izlemezlerse, hükümetin Şii Araplar ve/veya ordu tarafından ele geçirileceğini

düşünüyorlardı.497 Bu nedenle, işgal sürecinde ve sonrasında, ABD’nin kurduğu tüm

yönetimlerde çok önemli pozisyonları elde etmeye çalıştılar. Hatta, bu pazarlıklara

savaştan önce başladılar. Kendileri için cumhurbaşkanlığını hedef seçen Iraklı

Kürtler,498 2004 yılında bu konumu elde edemeyince siyasi kriz çıkarma tehdidinde

bulundular.

Ayrıca, Kürtler, Bağdat’ta yaşanacak rejim değişikliğinin askeri bir darbeyle

olmasını engellemeye çalıştılar.499 KDP ve KYB, Savaş gerçekleşmeksizin Bağdat’ta

bir darbe gerçekleşmesi ya da savaş gerçekleştikten sonra bir askeri darbe yaşanması

halinde ABD’nin bu yeni durumu kabul edeceğini düşünüyordu. Bu durumda, Kuzey

Irak’taki fiili otoritenin önemini kaybedeceğinden ve bölgenin tekrar merkezi

yönetimin kontrolü altına gireceğinden korkuyorlardı. Bu nedenle, bazı muhalif

gruplar tarafından ve Sünni Arap ülkeleri tarafından desteklenen bu fikre karşı

çıkıyorlardı. Bunun için de Irak’ın demokratikleşmesi ve tiranlığın sona ermesi

sloganını temel almışlardı.

Kürtlerin savaş öncesi stratejisinin en kritik ayaklarından birisi ise Kerkük’ü

ele geçirip, diğer sorunlara bundan sonra odaklanmaya dayanmaktaydı. KDP ve

KYB Kerkük’ü ele geçirerek, bir yandan bir fiili durum yaratmak ve Kuzey Irak’taki

fiili yönetimin sınırlarını genişletmek istiyordu. Diğer yandan da Kerkük gibi

stratejik bir vilayetin kontrolünü sağlamaları halinde, kriz çıkarma şansları olacağını

497 Kutschera, 2002, s. 16. 498 “Kurdish Leader Looks Like Washington’s Iraqi PM Candidate” DEBKA, Sayı 92, 10 Ocak 2003 499 Kutschera, 2002, s. 16.

Page 171: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

167

hesaplıyorlardı.500 Özellikle, savaştan sonra anayasa yazımı sürecinde Iraklı Kürtler,

istediklerini alamamaları durumunda Kerkük’te kriz çıkacağı tehdidini birçok kez

kullandılar.

Son olarak, Kürtler, ABD’yle yakın ilişki kurmaya başlamalarına rağmen,

İran ve Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerini kışkırtmaktan kaçındılar. Barzani

ve Talabani verdikleri demeçlerde çoğunlukla Türkiye’ye ılımlı mesajlar

gönderiyorlardı.501

2. Irak’ın İşgali’nden Sonra ABD ile Iraklı Kürtler Arasındaki İlişkiler

a. ABD Perspektifinden Iraklı Kürtler ile İlişkiler

Irak’ın işgali öncesinde ABD’yle Iraklı Kürtler arasındaki ilişkiler iyileşmeye

başlamıştı. Ancak, iki aktör arasındaki ilişkilerin aldığı yeni hâl, Irak Savaşı’nın Orta

Doğu’da yarattığı etki ve ABD’nin Irak politikasında yaşadığı sorunlar tarafından

belirlendi. Bu nedenle, Irak’ın işgalinden sonra Kuzey Irak’ın dolayısıyla Iraklı

Kürtlerin ABD açısından iki temel düzlemde önem kazandığı söylenebilir:

Kürtler, Irak Savaşı’nın Orta Doğu’da yarattığı yeni güç mücadelesi

nedeniyle ABD için önemli bir bölgesel aktör haline gelmiştir. Kürtlerin bölgesel bir

aktör ve ABD dış politikasında önemli bir araç haline gelmesi şu olgularla

açıklanabilir:

Irak Savaşı’ndan sonra Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler Kürtlerin ve

ABD’nin, Orta Doğu’daki değişim sürecine ilişkin bakışlarının paralel hale

500 Kutschera, 2002 , s. 16. 501 “Barzani ve Talabani: Bağımsızlık Peşinde Değiliz,” Radikal, 4 Ekim 2002; “Iraqi Kurdish leader assures Turkey that Kurdish Groups do not Seek Independent State,” Associated Press, 2 Eylül 2002; “Zebari: KDP does not want Tension with Turkey” Turkish Daily News, 31 Ağustos 2002.

Page 172: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

168

gelmesine neden olmuştur.502 ABD, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasını

savunmasına rağmen, bölgede bir ya da birden çok ülkenin parçalanması olasılığını

gözönünde tutarak Kürtlerle iyi ilişkiler kurmak istemektedir.

Kürtler, ABD ile İran arasındaki güç mücadelesinde kritik bir öneme sahip

olmaya başlamışlardır. ABD, İran’da yaşayan Kürtler aracılığıyla bu ülkede

istikrarsızlık yaratmanın yolunu aramaktadır. Bir anlamda, İran’ın Hamas ve

Hizbullah ile ABD’ye karşı oynadığı kozu, ABD Kürtler aracılığıyla İran’da

oynamaktadır.503 Bunun için en uygun araç olan PEJAK Kuzey Irak’ta

üstlenmektedir. 2005 yılında 120 İran askerini öldüren PEJAK504, 2006 ve 2007

yıllarında saldırılarını artırmış, İran Kürtleri arasındaki örgütlenmesini

güçlendirmiştir. Ayrıca, ABD, İran ve Irak’taki Kürtler aracılığıyla İran içinde

istihbarat toplamaya çalışmaktadır.505 ABD’nin İran ile mücadelesinde Kürtlere

verdiği önemin diğer boyutu da Kuzey Irak’ın İran’ın etki alanına girmesini

engellemektir.

Tarihsel olarak, Kuzey Irak’ta etkin bir güç olan İran bu gücünü 1960’lardan

itibaren değişik biçimlerde kullanmıştır. 1958-1991 arasında Iraklı Kürtleri merkezi

hükümete karşı destekleyen İran, 1991’de güvenli bölgenin kurulmasından sonra da

bölgede faaliyetlerini sürdürmüştür. 1990’lar boyunca KDP’ye karşı KYB’yi

destekleyen İran, aynı zamanda Kuzey Irak’ta Kürdistan İslami Hareketi adından bir

502 Stansfield, Lowe, Ahmadzadeh, 2007, s. 1. 503 PEJAK liderleri ABD ile bağlarını reddetmelerine rağmen son dönemlerde PEJAK ile ABD arasında görüşmeler yapıldığına dair çok sayıda rapor ve bilgi yayınlanmaktadır. Bu konuda en ilgi çekici hususlardan birisi de PKK ile PEJAK aynı örgütün parçaları olmasına rağmen, ABD’nin PKK’yı terörist örgüt ilan etmesine karşılık, PEJAK’ı bu kategoriye koymamasıdır. Bkz. Stansfield, Lowe, Ahmadzadeh, 2007, s. 7. 504 James Brandon, “Iran's Kurdish Threat: PJAK,” Terrosim Monitor, Cilt 4, Sayı 12, 15 Temmuz 2006 505 Seymour Hersh, “Plan B” New Yorker, 28 Haziran 2004

Page 173: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

169

örgütün kurulmasını sağlamıştır. Bu örgüt, Kuzey Irak’ta KDP ve KYB’den sonra

üçüncü büyük güç durumundadır.

İran, Irak’ın işgalinden sonra da Kuzey Irak’ta etkinlik arayışını

sürdürmüştür. KDP ve KYB, ABD’yle iyi ilişkiler kurmalarına rağmen, İran ile

köprüleri atmamışlardır. İran’ın ile Kuzey Irak arasında güçlü bir ekonomik bir bağ

vardır. Kuzey Irak’a giren malların yaklaşık yüzde 30-40’ı İran’den gelmektedir.

Kuzey Irak’ta kullanılan benzin ve gazın yarısından fazlası İran’dan alınmaktadır.506

İran, Orta Doğu ülkeleri arasında Kuzey Irak’ta bir konsolosluk açmış tek

devlettir.507 İran’ın Kuzey Irak’ta ekonomik ve siyasi açıdan etkinlik sağlama

arayışları, bu bölgede ABD ile İran arasında gerginlik doğmasına neden olmuştur. Bu

gerginlik zaman zaman pratiğe dönüşmüştür. ABD, KDP ve KYB’ye rağmen 11

Ocak 2007’de İranlı diplomatları bir gece baskınıyla tutuklamış ve uzun süre

alıkoymuştur.508 İran ise buna karşılık kendisine yakın grupların bölgede eylemler

yapmasına olanak tanımış ve Kuzey Irak’ta PEJAK’a karşı operasyonlar yürüterek

güç gösterisi yapmıştır.509

Kürtlerin yaşadığı coğrafya ABD için daha ilgi çekici hale gelmektedir.

Kürtler, Orta Doğu’nun en stratejik hatlarından birisi üzerinde yaşamaktadır. Hazar

Denizi’nin güney batısından başlayarak Basra Körfezi’nin kuzeyine kadar uzanan bir

bölgeye dağılmış olan Kürt nüfusu dünyanın en önemli petrol koridorlarından

birisinin yanıbaşında bulunmaktadır. ABD, hem sahip olduğu rezervler hem de enerji

506 Roxana Saberi, “Iraqi Kurds split between Iran and US,” BBC, 10 Mayıs 2007. 507 “Iran to open consulate in northern Iraq” AFP, 5 Kasım 2007. 508 “U.S. Forces Reportedly Raid Iranian Consulate In Iraq,” RFE/RL http://www.rferl.org/featuresarticle/2007/1/98D94516-BCCA-4C33-9289-C7550EF83A34.html ; “U.S. raid on Iranian consulate angers Kurds,” CNN, 11 Ocak 2007, http://edition.cnn.com/2007/WORLD/meast/01/11/iraq.main/index.html 509 Aram Rafaat, “U.S.-Kurdish relations in Post-Invasion Iraq,” MERIA, Cilt 11, Sayı 4, Aralık 2007, ss. 83-84.

Page 174: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

170

nakil yolları açısından kritik olan bu bölgede önem kazanan Kürtler üzerinde etki

sahibi olarak, stratejik bir avantaj kazanmak istemektedir.

ABD’ açısından Iraklı Kürtleri, ABD’nin Orta Doğu politikasında önemli

kılan hususlardan birisi de, KDP ve KYB’nin ABD’nin Orta Doğu söylemine

yaklaşımıdır. Iraklı Kürtler, yeni muhafazakarların bölgede görmek ve dünyaya

göstermek istediği Orta Doğu’lu halk rolüne soyunmuştur. Iraklı Kürt hareketi,

Kuzey Irak’ı ABD’ye dost, kültürel değerleri açısından Batı’ya yakın, laik,

uluslararası sisteme entegre olmaya istekli, ABD’ye askeri açıdan yardımcı olan,

“demokratik” ve istikrarlı bir bölge olarak göstermek istemektedir.510 ABD’nin

Irak’taki işgal sürecinde yaşadığı başarısızlık Kürtlerin propaganda değerini önemini

artırmıştır. Irak’taki iç savaş tüm dünyada konuşulurken, Bush Yönetimi, Kuzey

Irak’ı ülkenin istikrar adası olarak resmetmiştir.511 Özetle, Kuzey Irak, Bush

Yönetimi’nin hayalindeki bölge halkı örneğine en yakın örnek olarak, ABD’nin tek

somut başarısı gibi görülmektedir.

Son olarak, Kürtlerin bölgede birden çok ülkeye yayılmaları, onların bölgesel

güç mücadelesi içinde etkin bir rol oynamasına olanak tanımaktadır. ABD, Irak’ın

işgalinden sonra ilk kez açıkça İran, Irak, Türkiye ve Suriye’de yaşayan Kürtlerle

doğrudan ve birebir ilişki kurma aşamasına gelmiştir. Geçmişte, bölge ülkeleriyle

ilişkileri nedeniyle Kürtlerle doğrudan temas kurmaktan kaçınan512 ABD’nin

tavrındaki bu değişim, Kürtlerin ABD için yeni bir öneme sahip olduğunu

göstermektedir. ABD’nin Kürtlerle kurduğu ilişkide aslan payını Iraklı Kürtler

almıştır. Bunun en önemli nedeni Orta Doğu’daki Kürt hareketinin merkezinin

510 Kuzey Irak’a ilişkin resmedilmeye çalışılan tablo için bkz. The Other Iraq http://www.theotheriraq.com/ 511 “Kurdistan: The Other Iraq”, CBS, 5 Ağustos 2007, http://www.cbsnews.com/stories/2007/02/16/60minutes/printable2486679.shtml 512 Mack, 2000.

Page 175: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

171

Kuzey Irak’a kaymasıdır. Geçmişte Türkiye ve İran’daki Kürt hareketleri siyasi,

ideoloji, örgütlenme ve askerî bakımlardan en az Kuzey Irak’taki hareketler kadar

güçlü olmuştur. Fakat, Türkiye’deki Kürt milliyetçisi hareketlerin AKP karşısında

zayıflaması, geçmişte diğer merkez sağ veya İslamcı partilere oy veren Kürtlerin

bugün AKP çatısı altında toplanması ve İran’daki Kürt hareketi içinde

parçalanmaların olması, üç ülkedeki Kürt grupları arasındaki dengeyi bozmuştur.

Bunlara ek olarak, Kuzey Irak’taki grupların örgütlü ve düzenli askerî birliklere,

daha çok paraya, kontrol ettikleri bölgede pazarlamaya başladıkları stratejik yer altı

kaynaklarına, devlet yönetme tecrübesine sahip olmaları, Orta Doğu’daki Kürt

hareketinin merkezini Kuzey Irak’a kaydırmıştır.

Irak’taki gelişmeler nedeniyle ABD’nin Iraklı Kürtlere duyduğu ihtiyaç

artmıştır. ABD, Irak’ı işgal ettikten sonra büyük bir sorunla karşı karşıya kaldı. ABD

açısından Irak’taki sorun en genel haliyle, savaştan sonra Irak’ta istediği düzeni

yerleştirememesi ve Amerikan yanlısı bir rejim kuramamak olarak tanımlanabilir.

Irak’ın işgalinden önce yapılan bazı çalışmalarda ABD’nin karşılaşabileceği

sorunlara ilişkin ayrıntılı değerlendirmeler olmasına rağmen513 ABD’nin işgal

politikası beklenilenin ötesinde büyük bir kaos yarattı. ABD’nin Irak’ta karşılaştığı

idari, siyasi ve askeri sorunlar, bu ülkedeki yerel gruplara duyduğu ihtiyacın her

geçen gün artmasına neden oldu. Bu olgu, Iraklı Kürtleri şu nedenlerle ABD’nin

Irak’taki en iyi müttefiki haline getirdi:

513 Savaştan önce ABD’nin Irak’ı işgal ettikten sonra ne gibi zorluklarla karşılaşabileceği ve alması gereken tedbirler alınması konusunda önemli çalışmalar yapılmıştı. Bunlar arasında belki de en önemlisi 1997-2002 yılları arasında Ulusal İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Ellen Laipson ve Irak asıllı bir uzman olan Rend Rahim Francke tarafından yazılmıştı. Ellen Laipson ve Rend Rahim Francke, “How To Build A New Iraq After Saddam” Policywatch, Sayı 659, 19 Eylül 2002

Page 176: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

172

Daha önce de belirtildiği gibi Irak Savaşı sırasında Türkiye’nin ABD’yle

birlikte hareket etmemesi, ABD’nin savaş planlarını değiştirdi. Bu değişiklik

sonucunda Iraklı Kürtler, savaş sırasında ABD’yle tam bir işbirliği yaparak Irak

ordusuna karşı savaştı. Bu durum, savaş öncesi değerlendirmelerde “Kuzey İttifakı”

rolünü oynayabilen en iyi aktörün Iraklı Kürtler olduğunu gösterdi ve Kürtlerin ABD

nezdindeki değerinin artmasını sağladı.514

Savaştan sonra, Kürtler ABD’nin ihtiyaç duyduğu alanlarda ona tam destek

verdi. Bu alanların başında güvenlik konuları gelmekteydi. ABD özellikle direnişçi

gruplarla mücadelede zor durumda kaldığı dönemlerde peşmergeleri Irak’ın değişik

bölgelerinde yaptığı operasyonlarda kullandı. Bu çalışmanın yazıldığı dönemde

Bağdat güvenlik planı ve Musul’daki direniş karşıtı operasyonlarda peşmergeler

yoğun biçimde görev almaktaydılar.515 Ayrıca, Kürtler Irak ordusunun yaklaşık ve

yerel muhafızlara çok sayıda adam göndermişlerdir.

Tüm bu olgulara rağmen, Kürtleri ABD’nin Irak politikasında kritik bir

noktaya getiren asıl şey, ABD’nin Kürtleri Şii Araplara karşı bir denge unsuru olarak

kullanmak istemesidir. Şii Araplar ve Kürtler, Irak devletinin kuruluşundan bu yana

Irak rejimlerine (krallık ya da cumhuriyet dönemlerinde) muhalefet etmelerine

rağmen iki grubun arasında derin bir siyasi vizyon farkı bulunmaktadır. Şii Araplar

hiçbir zaman Irak’tan ayrılmayı amaçlamamışlar; rejimi kontrol altına almak ya da

dini ve siyasi dışlanmışlıklarını sona erdirecek bir rejimi işbaşına getirmek

istemişlerdir.516 Buna karşılık, Kürtler ise ayrılıkçı bir siyasi vizyona sahip

olmuşlardır. Şiiler, Irak’taki siyasi sorunları mevcut rejimlerin politikalarına

514 Soner Cagaptay, “U.S. and Kurdish Forces Keep Iraqi Northern Front Stable” Voice of America, 7 Nisan 2003. 515 Kenneth Katzman ve Alfred Prados, The Kurds in Post Saddam Iraq, Congressional Research Service, 7 Kasım 2007, s. 4. 516 Bengio, 1991.

Page 177: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

173

bağladıklarından sorunlarını ülke içinde çözmeye çalışmışlar ve dışarıdan gelen

tehditlere karşı devleti savunmuşlardır. Buna karşılık, Kürtler Irak’taki siyasi

sorunların kaynağını sadece rejimlerin kötü uygulamalarına değil devletin varlığına

bağladıklarından Irak devletine karşı diğer devletlerle işbirliği yapmışlardır.517

Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle bu iki grup arasında bir ittifak

doğmuştur. Bu ittifakın kurulmasında ABD önemli bir rol oynamıştır. İşgal sürecinde

Irak nüfusunun yaklaşık yüzde 60’nı oluşturan Şiilerin desteğini arkasına almak

isteyen ABD, değişik Şii gruplara yönetim içinde öncelik tanımasına rağmen, Şii

grupların çoğunun İran ile yakınlığı nedeniyle bunların aşırı derecede güçlenmesini

istememiştir. Bu noktada, ABD, Kürtleri Irak siyasetinde Şii Arap ağırlığına karşı bir

denge unsuru olarak kullanmak istemiştir. Bu nedenle, ABD, Irak iç politikasında

Kürtlerin nüfuslarının ötesinde bir temsil hakkına ve siyasi güce sahip olmalarını

desteklemiştir. Örneğin, işgalin hemen başında kurulan Yönetici Konsey, daha sonra

oluşturulan Geçici İdare Konseyi, Irak meclisi, anayasa komisyonları ve üstü düzey

devlet görevlerinde518 Kürtler ülkedeki nüfuslarının ötesinde temsil hakkı

kazanmışlardır.

2005-2006 yıllarında en parlak dönemini yaşayan ABD-Kürt ilişkisi, işgalden

hemen sonraki (2003 Nisan’ ve Haziran ayları arası) dönemde çok parlak değildi.

ABD’nin Irak’a gönderdiği sivil yönetici olan Jay Garner ile Kürtler arasında bir

sorun bulunmuyordu. Fakat, çok kısa bir süre içinde Jay Garner ve ekibinin ABD’nin

Irak’ta karşılaşacağı sorunları çözmek için yeterli olmayacağı anlaşılınca ABD

Irak’taki en üst düzey görevlisi olarak Paul Bremer’i görevlendirdi. Garner

döneminde iktidarın hemen Iraklılara devri planlanmış olmasına rağmen Bremer 517 Bengio, 1992, s. 3. 518 Bugün Irak’ın cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı, genelkurmay başkanı ve başbakan yardımcılarından birisi KDP ve KYB’dendir.

Page 178: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

174

iktidarın devrini erteledi.519 Bunun iki temel nedeni bulunmaktaydı. Birincisi, direniş

her geçen gün yayılıyor ve güçleniyordu. Bremer ise direnişçilerle başetmenin en iyi

yolunun Sünni Araplarla iyi ilişkiler kurmaktan geçeceğini varsayıyordu. Irak’taki

siyasi gücün, bağımsızlığı hedefleyen Kürtler ile Sünnilerden geçmişin intikamını

almayı isteyen Şiiler arasında bölünmesi Sünni Arapları sisteme daha da

yabancılaştıracaktı. İkincisi ise Iraklı grupların üzerinde anlaştığı bir siyasi vizyon

yoktu. İslamcı Şii Arap Partileri ile Kürtler ülkenin federasyon olmasını isterken

diğer gruplar (Sünni Araplar, Türkmenler ve Milliyetçiler ve bazı Şii Araplar)

federalizme karşı çıkıyordu. Bu ortamda Bremer Irak’taki 18 vilayete dayanan bir

federasyon modelinin kabul edilmesi için baskı yaptı. Hatta Irak Yönetici Konseyi 15

Kasım 2003’te federasyonun vilayetler temelinde örgütlenmesine ilişkin bir anlaşma

yapılmasını gündeme getirdi. Bu plana göre tüm vilayetler birer federasyon olacaktı.

Buna göre, Kuzey Irak’ta bulunan üç vilayet ayrı birer federasyona dönüşecekti.

Fakat, Kürtler bunu kabul etmediler.520

ABD’nin işgalin ilk döneminde Kürtleri frenleme çabaları bununla sınırlı

kalmadı. Eylül 2003 ile Kasım 2004 arasında ABD ile Kürtler arasında, ABD’nin

Kerkük’ü tamamen Kürtlerin kontrolüne bırakmaması,521 Kürtlerin

cumhurbaşkanlığı talebini reddetmesi, peşmergelerin silahsızlandırılmasını istemesi,

Geçici İdare Yasası’nda merkezi yönetime geniş yetkiler verilmesi gibi nedenlerle

önemli sorunlar çıktı.522 Bu sorunların üst üste gelmesi ABD ile Iraklı Kürtler

arasında kısa süreli bir krize bile neden oldu. Bu krizin sonucunda Barzani ve

519 Galbraight, 2007. 520 Brendan O’Leary, “Kürdistan’ın İnkarı, Dirilişi ve Kabulü,” Serbesti, Sayı 20, Mart Nisan 2005 s. 60. 521 Savaş sırasında Kerkük’e ABD askerlerinden önce peşmergeler girip bu şehri kontrol etmesine rağmen ABD savaş biter bitmez şehrin kontrolünü Kürtlerden aldı ve şehre ABD askerlerini yerleştirdi. 522 Rafaat, 2007, s. 80.

Page 179: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

175

Talabani, Bush’a yönelik açık bir mektup yazdılar. Son derece sert eleştiriler içeren

bu mektupta Kürtlerin ABD’yle sıkı ilişkiler kurmalarına rağmen istediklerini

alamadıklarından şikayet ediliyordu.523 ABD’yle Kürtler arasında bazen gerilimler

yaşanmasına rağmen 2005’teki referandum ve seçim sonrasında, iki taraf arasında bir

balayı dönemi başladı.

2005’te Sünni Arapların siyasi sürece katılmamaları nedeniyle devre dışı

kalmaları, Şii Araplara büyük bir güç verdi. ABD ise Şii Arapların aşırı güçlenmesini

Kürtleri destekleyerek dengelemeye çalıştı. Bunun sonucunda ABD, Irak Devlet

Başkanlığına Talabani’nin getirilmesini destekledi; yeni Anayasaya yerel

hükümetlerin merkezi hükümet karşısında güçlenmesini sağlayan maddeler

konulmasını sağladı; ve peşmergelerin özel bir statüyle Kuzey Irak’ta varlıklarını

korumalarına izin verdi.524 Ayrıca Bush Mesut Barzani’yi Washington’da

ağırlayarak KDP açısından büyük bir jest yaptı.525 Ancak ileride görüleceği gibi, bu

ibre 2007’nin ilk aylarından sonra tersine dönmeye başladı.

Yukarıdaki olgular doğrultusunda ABD’nin 2003’ten sonra Iraklı Kürtlere

yönelik öncelikleri hakkında şunlar söylenebilir:

ABD’nin Iraklı Kürtlere yaklaşımındaki önceliklerin birincisi Kürt hareketini

kontrol etmektir. Kürtlerin ABD’ye Irak’ta ve bölge genelinde sunduğu

(sunabileceği) olanaklar nedeniyle Iraklı Kürt hareketinin varlığını devam ettirmesi

ABD açısından çok önemlidir. Iraklı Kürt hareketinin varlığının devamı ise Kuzey

Irak’ta kurulan bölgesel yönetimin 1991’den beri elde ettiği kazanımlarını

523 Kurdish Leaders' Letter to President Bush: The Kurdish Position and Future of Iraq, 1 Haziran 2004. 524 Lionel Beehner, “The Role of Kurds in Iraqi Politics,” Council on Foreign Relations Backgrounder, 19 Ocak 2006, http://www.cfr.org/publication/9615/role_of_kurds_in_iraqi_politics.html 525 Rafaat, a.g.e, s. 83.

Page 180: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

176

korumasına bağlıdır. Bu nedenle, ABD, Iraklı Kürtlerin siyasi kazanımlarını Irak

Anayasası’na koyma çabasına destek vermiştir. Bu desteğin somut sonuçları arasında

Kürtçe’nin Irak’ın iki resmi dilinden birisi olması ve Kuzey Irak’taki yapının

Anayasa tarafından yasal ilan edilmesi ve Anayasa’da merkezi hükümetin yerel

hükümetler üzerindeki yetkilerinin zayıf olması sayılabilir.526 Kuzey Irak’ta kurulan

bölgesel idarenin kendi ayakları üzerinde durması için siyasi ve ekonomik

kurumlarını reform etmesi gerekmektedir. Çünkü, mevcut haliyle Kuzey Irak’taki

yapının yaşaması dış desteğe bağlıdır. Bu nedenle, ABD, Iraklı Kürtlerin ekonomik

ve siyasi reformlar aracılığıyla kendilerini güçlendirmesine öncelik vermektedir.

Bununla birlikte, ABD açısından Kürt hareketinin kontrolü sadece Kürtlerin

güçlenmesini sağlamak anlamına gelmemektedir. Kontrolün içerdiği diğer unsur,

Kürtlerin Irak’taki dengeleri bozacak sert hamlelerden kaçınmasını sağlamaktır.

ABD, merkezi hükümet ile Kuzey Irak’taki bölgesel hükümet arasındaki uçurumun

büyümesinden endişe duymaktadır. Bu nedenle, 2007’nin başından itibaren

federalizm, Kerkük ve petrol yasaları konularında527 ABD, Kürtlerin maksimalist

taleplerinin karşısında yer almıştır. Çünkü, bu konularda Kürtler ve Araplar arasında

yaşanabilecek siyasi krizlerin çatışmaya dönüşmesi ülkenin kısa bir süre içinde

parçalanmasına neden olabilir. Irak’ın parçalanması ise ABD için bir tabu olmaktan

çıkmasına rağmen şu aşamada istenilen bir durum değildir. ABD’nin kısa vadede

Irak’ın toprak bütünlüğünü desteklemesinin üç nedeni olduğu söylenebilir: ABD-İran

mücadelesi sürerken Irak’ın parçalanması ABD’nin Basra Körfezi devletleriyle 526 Joshua R. Itzkowitz Shifrinson, “The Kurds and Regional Security: An Evaluation of Developments since the Iraq War,” Middle East Brief, Brandeis University, Crown Center for Middle Eastern Studies, Sayı 14, Aralık 2006, s. 3 527 Steven Mufson, “Cheney and Kurds Meet About Oil: U.S. Had Insisted on Iraqi Unity,” Washington Post, 1 Aralık 2007; Page D03 “Top Iraqi in U.S.: Oil law progress a must,” UPI, 5 Şubat 2008, http://www.upi.com/International_Security/Energy/Briefing/2008/02/05/top_iraqi_in_us_oil_law_progress_a_must/1661/

Page 181: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

177

ilişkilerine büyük bir darbe vurabilir. Çünkü, Basra Körfezi ülkelerinin çoğu Irak’ın

parçalanmasıyla ortaya çıkabilecek bir Şii Arap devletinden tehdit algılamaktadır.

İkincisi bugün Irak hâlâ ABD’nin dış politika gündeminin ilk sırasını işgal

etmektedir. Irak’ın parçalanması ABD’nin Orta Doğu politikasının en büyük

başarısızlığı olarak görülecek, ABD’nin bundan sonra bölgede yeni atımlımlar

yapmasını engelleyecektir. Üçüncü neden ise ABD’nin Kuzey Irak’ta bir erken

doğum istememesidir. İç dönüşümünü tamamlamamış, kendi içinde parçalanma ve

çatışma riski bulunan ve bölge ülkelerinin müdahalelerine açık bir “erken doğmuş”

Kürt devleti ABD açısından bir yarar getirmeyecektir.

ABD’nin Iraklı Kürtlere yönelik ikinci önceliği, Kuzey Irak’ı Irak devletine

entegre etmeye çalışmasıdır. Kürtler, Irak siyasi sistemi içine girdikçe ve devlet

mekanizmasında etkin rol aldıkça, ayrılık talepleri ertelenebilir. Ayrıca, yeni Irak

rejiminde Şiilerin tek başına güç sahibi olması, Irak devletindeki İslamcı eğilimi

artıracaktır.

ABD’nin Iraklı Kürtlere yönelik üçüncü önceliği ise Kuzey Irak’ta kalıcı

askeri üsler edinmektedir. ABD, Irak’ı işgal ettikten sonra bu ülkede irili ufaklı 110

adet askeri üs kurmuştur. Bu üslerin sayısı 2006’da 75’e inmiştir. Pentagon

tarafından yapılan çalışmalardan sonra da ABD Irak’ta uzun vadeli olarak 14 adet

sürekli üs sahibi olmayı hedeflemektedir.528 Halihazırda, ABD’nin Kuzey Irak’taki

bölgesel yönetimin sınırları içinde üç önemli askeri üssü (Duhok yakınlarında ismi

bilinmeyen küçük bir havaalanı, Erbil yakınlarındaki Başur hava üssü ve

528 Christine Spolar, “14 enduring bases' set in Iraq,” Chicago Tribune, 23 Mart 2004 http://www.globalsecurity.org/org/news/2004/040323-enduring-bases.htm ; Joseph Gerson, “Enduring" U.S. Bases in Iraq: Monopolizing the Middle East Prize,” Fellowship, Kış 2007, http://www.forusa.org/fellowship/winter07/josephgerson.html

Page 182: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

178

Süleymaniye yakınlarında küçük bir havaalanı) bulunmaktadır.529 Bu askeri üsler

lojistik amaçlarla kullanılan irili ufaklı hava üsleridir. Irak’ın işgalinden önce Kuzey

Irak’ın değişik bölgelerinde küçük çaplı üsler kuran ABD işgalden sonra bu üsleri

genişletmiş ve yenilerini yapmıştır. Ancak ABD’nin Süleymaniye’nin güneyindeki

Karadağ’da, Zaho’da ve Erbil’de üç büyük askeri üs kurmayı planladığı ileri

sürülmektedir.530 ABD, Kuzey Irak’ta iki nedenle askeri üs bulundurmak

istemektedir. Kuzey Irak coğrafi açıdan stratejik bir bölgededir ve ABD’nin ani ve

isteksiz bir biçimde Irak’tan çekilmek zorunda kalması halinde (ör. Şiilerle düşeceği

büyük bir anlaşmazlığın sonucunda ortaya çıkabilecek bir çatışma nedeniyle) Irak

coğrafyasında kalıcı üs bulundurabileceği tek yer Kuzey Irak’tır. ABD’nin Kuzey

Irak’ta askeri üs sahibi olmak istemesinin ikinci nedeni ise yeni küresel askeri

konuşlanma planıdır.531 Pentagon’un 2000’li yılların ortasından itibaren geliştirmiş

olduğu yeni askeri konuşlanma planı, dünyanın stratejik bölgelerine dağılmış küçük

ve çok amaçlı üslere sahip olmaya dayanmaktadır. Bu plana göre, ABD’nin dünyanın

değişik yerlerine dağılmış büyük üslere ihtiyacı yoktur. Bunun bir nedeni Askeri

Alanda Devrim geçmişte sıkı ilişkiler kurduğu devletler bazı durumlarda ABD’ye

destek vermemekte, bu durum ABD’nin operasyonel kabiliyetini sınırlamaktadır. Bu

duruma en önemli örnekler olarak ise Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Irak Savaşı’nda

topraklarını ve üslerini kullandırmamak istemesidir. Bu nedenle ABD, kendisine

bağımlı ve itiraz etme olasılığı düşük yerlerde ileri konuşlanma imkanlarını artırmak

529 Üsler için ayrıntılı bilgi için bkz. Iraq Facilities, http://www.globalsecurity.org/military/facility/iraq.htm 530 “U.S. to Open Three Huge US Military Bases in Iraqi Kurdistan Region” Peyamner News Agency, 1 Haziran 2007, http://peyamner.com/default.aspx?l=4&id=18257 531 Jon D. Klaus, “U.S. Military Overseas Basing: Background and Oversight Issues for Congress” CRS Report for Congress, 17 Kasım 2004. http://www.fas.org/man/crs/RS21975.pdf

Page 183: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

179

istemektedir.532 Kuzey Irak bu düşünceye göre ideal bölgelerden birisidir. Iraklı

Kürtler ABD’nin kendi bölgelerindeki varlığını bir yaşam sigortası olarak

gördüklerinden, kendi bölgelerinde ABD üsleri bulunmasını istemektedirler. Ayrıca,

ABD’nin desteğine ihtiyaç duyduklarından Washington’un bu üsleri kullanma

taleplerine karşı çıkma olasılıkları yok denecek kadar azdır.

b. Iraklı Kürtlerin Perspektifinden ABD ile İlişkiler

Irak’ın işgaliyle birlikte tarihi bir fırsat yakaladığını düşünen Iraklı Kürtlerin

bu fırsatı kullanmak için altı ayaklı bir strateji izledikleri söylenebilir.

• Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin birinci ayağını işgal sayesinde elde ettikleri

ABD desteğini yitirmemek oluşturdu. Bunun için Kürtler Irak’ta ABD’nin yardıma

ihtiyaç duyduğu her konuda ABD’ye destek oldular. Iraklı askerlerin eğitiminde

Kürtler önemli bir rol oynadılar.533 Kürtlerin ABD’ye en önemli desteği daha önce

de belirtildiği gibi peşmergeleri ABD’nin istekleri çerçevesinde Irak’ın farklı

bölgelerine göndermek oldu.534

Kürtlerin, ABD’den destek almaya çalışırken kullandığı en önemli araçlardan

birisi Washington’da başlattıkları lobi faaliyetleridir. Geçmişte birçok kez

Washington’daki üst düzey yetkililerle görüşemeyen Kürtler, işgalle birlikte

532 David McKeeby, “State Dept.: U.S. Reducing Number of Overseas Military Bases,” 22 Haziran 2006, http://www.allbusiness.com/government/3723398-1.html 533 Kenneth Katzman ve Alfred Prados, The Kurds in Post Saddam Iraq, Congressional Research Service, 7 Kasım 2007, s. 4. 534 İsminin açıklanmasını istemeyen bir Iraklı ile yaptığım mülakatta ABD’nin 2004’te El Anbar vilayetindeki Felluce’de yürüttüğü ve tüm dünyada tepki toplayan büyük ABD operasyonuna peşmergelerin yoğun bir biçimde katıldığını öğrendim. Mülakat yapılan kişiye göre o dönemde Kuzey Irak’ın çeşitli kentlerinde çok sayıda cenaze töreni yapılmış. Bu kişiler ise “Felluce Şehitleri” olarak anılıyormuş. Ayrıca, Irak’ın çeşitli yerlerinden Felluce’ye insani yardımlar gönderilmiş. Bu yardımlardan Şii Arapların, Türkmenlerin, Yezidilerin gönderdikleri kabul edilirken, Kürtlerin gönderdiği yardımları taşıyan konvoylar şehre bile sokulmamıştır.

Page 184: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

180

Amerikan Yönetimini ve karar alma mekanizmalarını etkileyebilmek için lobicilik

faaliyetlerine başvurmaya başlamışlardır. Sadece 2007 yılında Washington’da lobi

faaliyetleri yürütmek için 3 milyon dolar harcayan Iraklı Kürtler, Bush’a yakın

çevreler ve Cumhuriyetçi Parti üzerinde büyük etkisi bulunan Evanjelikler arasında

taraftar toplamaya çalışmışlardır. Kendilerine İsrail ve Tayvan’ı örnek aldıklarını

belirten Kürt yetkililer Washington’da kurumsal ilişkilere sahip olmaya

çalışmaktadırlar.535 2003’ten sonra Washington’daki lobi faaliyetleri Celal

Talabani’nin oğlu olan Kubad Talabani aracılığıyla536 yürüten KDP ve KYB bu

sayede 2008 seçimlerinde aday olacak Amerikalı politikacılarla kişisel ilişkiler

geliştirebilmiştir.537 Lobi faaliyetlerinde başarı sağlayan Kürtler, ABD’nin Irak için

ayırdığı yeniden inşa fonlarından kendileri için önemli paylar elde etmişlerdir.538

• Kürtlerin izlediği stratejinin ikinci ayağı 1991’den beri Kuzey Irak’ta elde

ettikleri kazanımları korumak, yasalarla sağlamlaştırmak ve artırmak olmuştur. Iraklı

Kürtlerin yukarıdaki stratejiyi uygulamak için kullandığı araçların başında siyasal

sürecin içinde aktif rol oynamak gelmektedir. Kürtler, siyasal sürecin aktif rol

oynayarak hem geçmişte elde ettikleri kazanımları sürdürme hem de kazanımlarını

geri alacak yasaların çıkmasını engellemeye çalışmışlardır. Örneğin, 2004 yılının

Ocak ayında Geçici Yönetici Konsey ile Kerkük’ün statüsü konusunda sorun

yaşayan Kürtler, taleplerinin 1 Mart 2004’e kadar kabul edilmemesi geçici anayasayı

imzalamama tehdidinde bulunmuşlardır.539 Bu tehditleri büyük ölçüde başarılı oldu.

Kürtler Kerkük’te istediklerini tam olarak alamasalar da, vilayet meclisinde kontrol

535 Rajiv Chandrasekaran, “Kurds Cultivating Their Own Bonds With U.S.” Washington Post, 23 Nisan 2007. 536 Kubat Talabani Aralık 2007’de KYB içindeki güç mücadeleleri nedeniyle Kuzey Irak’a dönmüş ve bölgesel hükümette bakanlık görevi üstlenmiştir. 537 Örneğin Kubad Talabani’nin eşi ABD Dışişleri Bakanlığı Irak Bürosu’nda çalışmaktadır. 538 Chandrasekaran, 2007. 539 www.ntvmsnbc.com 19 Ocak 2004.

Page 185: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

181

sağlayacak ve şehirdeki demografik yapıyı değiştirecek bir düzenleme yapmayı

başardılar.540

Kürtlerin 1991’den beri elde ettikleri ve korumak istedikleri kazanımları

Kuzey Irak’ta ayrı bir otorite ve peşmergelerin varlığıdır. Kürtler, 1991’den önce

inşa etmeye başladıkları ancak olgunlaşmamış kurumlarını savaş sonrası düzene de

aktarmayı başarmıştır. Bugün Kuzey Irak’ta ayrı bir parlamento, merkez bankası,

postane hizmeti, eğitim bakanlığı, bayrak ve ulusal marş bulunmaktadır. Iraklı

Kürtler, Bağdat’ta kurulan ordu ve polis gücüne katkıda bulunmalarına rağmen541

(ör. Irak’ın genelkurmay başkanı bir Kürt’tür.) peşmergelerin büyük bir kısmını yerel

muhafızlar olarak Kuzey Irak’ta tutmuş ve ulusal ordunun dışında bırakmışlardır.

Iraklı Kürtlerin yasalarla sağlamlaştırmak istedikleri kazanımlarının başında

geçmişte “güvenli bölge” denilen Irak’ın kuzeyindeki üç vilayetten oluşan de facto

yapı gelmektedir. Bu yapı, 2005’te kabul edilen Irak Anayasası ile resmileşmiştir.542

Irak’ın federal bir yapıya sahip olduğunun anayasayla kabul edilmesi Iraklı Kürt

hareketi açısından büyük bir zaferdir. Çünkü, geçmişte silahlı mücadele sayesinde

elde etmiş oldukları hakları yasal olarak onaylatamayan Kürtler ilk Irak devletinde

kendi bölgesini ayrı bir resmi bölge olarak kabul ettirebilmiştir.

Kürtlerin kazanımlarını artırma çabasının en önemli boyutları ise coğrafi

genişleme ve petrol hakları oluşturmaktadır. Kürtler, Irak’ta etnik ve/veya mezhepsel

bir federatif düzen kurulmasını istemekte, Irak’ın mevcut idari yapılanmasının

Saddam Hüseyin döneminde zorla değiştirildiğini ileri sürmektedir. Iraklı Kürtlere

540 Bill Park, Turkey's Policy Toward Northern Iraq: Problems and Perspectives, Adelphi Paper, Sayı 374, 2005, s. 31. 541 Henri Barkey ve Ellen Laipson, “Iraqi Kurds and Iraq’s Future,” Middle East Policy, Cilt 12, Sayı 4, Kış 2005, s. 67. 542 Full Text of Iraqi Constitution, http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2005/10/12/AR2005101201450.html

Page 186: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

182

göre, Kuzey Irak’taki federal bölgenin sınırları Kerkük vilayetinin tamamını, Diyala

vilayetinin doğusunda bulunan Hanekin’e uzanan bölgeyi, Musul vilayetinin kuzey

batısındaki Sincar bölgesini ve Selahaddin vilayetinin kuzeyindeki bazı yerleşim

birimlerini kapsayacak şekilde değiştirilmelidir.543 Bu bölgeler arasında en önemlisi

kuşkusuz Kerkük’tür. Savaştan sonra Kerkük’ü en önemli hedef haline getiren

Kürtler zorunlu göçlerle şehrin demografik yapısını değiştirmiş ve şehrin idari

kontrolünü eline geçirmiştir. Ancak, Kürtlerin Kerkük üzerinde tam bir kontrolü

olduğu söylenemez. Şehirde yaşayan Türkmenler ve Araplar Kürtlerin şehri kontrol

etmesine karşı çıkmaktadır. Son iki yılda yaşanan gelişmelerle gerilen Kerkük adeta

Irak’ın turnusol kağıdı haline gelmiştir. Etnik ve mezhepsel açıdan heterojen bir

yapıya sahip olan Kerkük sahip olduğu petrol rezervleri açısından Irak’ın en önemli

birkaç kentinden birisidir. Bu nedenle Iraklı Kürtlerin bağımsızlık amaçlarına

ulaşabilmeleri için hayati bir önem taşımaktadır.544

Iraklı Kürt hareketinin nihai hedefi bağımsızlık olduğu için merkezi hükümet

tarafından kontrol edilmeyen gelirlere sahip olmak çok önemlidir. Büyük tartışmalar

sonucunda yazılan Irak Anayasası’nda merkezi hükümet ile yerel otoriteler

arasındaki yetki paylaşımını düzenleyen maddelerde bu konuyla ilgili bir belirsizlik

bulunmaktadır. Bir yandan Irak Anayasası petrol üretimini ve gelirlerin kontrolünü

merkezi hükümete bağlı petrol bakanlığına ve Irak Milli Petrol Şirketi’ne verirken

diğer yandan Anayasa’nın 109. maddesi merkezi hükümetin mevcut sahalar üzerinde

yetkili olduğunu söyleyerek bu konuda bir açık kapı bırakmaktadır. Iraklı Kürtler,

devlet bütçesinden %17 pay alırken, Anayasa gereği yeni petrol sahalarının

543 “Iraq and the Kurds: The Brewing Battle over Kirkuk,” International Crisis Group Report, Sayı 56, 18 Temmuz 2006, s. 4, http://www.crisisgroup.org/library/documents/middle_east___north_africa/iraq_iran_gulf/56_iraq_and_the_kurds___the_brewing_battle_over_kirkuk.pdf 544 A.g.e, s. 5.

Page 187: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

183

gelirlerini münhasıran elde edeceğini iddia etmektedir.545 Araplar ise Irak’ın tüm

petrolünün Irak halkının tamamına ait olduğunu ileri sürmektedir. Kürtler ve Araplar

arasındaki bu gerginlik (Şii İslamcı El Dava Hareketi’nden) Irak Petrol Bakanı

Hüseyin El Şehristani’nin Kuzey Irak’ta petrol anlaşması yapan ülkelere petrol

satışını durdurmasına kadar varmıştır.

• Iraklı Kürtlerin stratejisinin üçüncü ayağı bölge ülkelerini Irak’ın iç işlerinin

dışında tutmaktır. Kürtler, bunu İran bağlamında başaramamalarına rağmen Türkiye

boyutunda başarılı olmuşlardır. Savaşın bitmesinden kısa bir süre sonra verdiği bir

demeçte Mesut Barzani, Kürtlerin en büyük başarılarından birisinin Türkiye’yi Irakla

ilgili gelişmelerin dışında tutmak olduğunu söylemiştir.546

ABD’nin Irak’ta karşılaştığı direniş hareketleri karşısında ek askerî güce

ihtiyaç duyması, ABD’nin müttefiklerinden yardım talep etmesine neden oldu.

ABD’nin asker istediği ülkelerin başında Türkiye geliyordu. Bu nedenle, ABD

Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve Paul Wolfowitz’in girişimleriyle ABD,

Türkiye’nin Irak’a asker göndermesini istedi.547 ABD’de bazı çevreler Türkiye’nin

asker göndermesini ABD’nin direnişle mücadelesinde en önemli araçlardan birisi

olarak görüyordu.548 Fakat, Arap ülkeleri ve Irak'taki ABD yetkililerinin yanısıra

Türkiye’nin Irak’a asker göndermesine en büyük karşı çıkışı Iraklı Kürtler

sergiledi.549 Irak Savaşı sırasında ABD’ye destek vermek istemeyen Türkiye içeriden

bazı karşı çıkışlara rağmen Irak’a asker göndemreye sıcak bakıyordu. Böylece,

545 Lydia Khalil, “Strategic Implications for Northern Iraq’s Kurdish Oil Industry,” Jamestown Terrorism Monitor, Cilt 5, Sayı 22, 26 Kasım 2007, ss. 1-3 546 “Barzani: Turkey’s not Entering Southern Kurdistan is our Victory” Kurdistan Observer, 17 Nisan 2003. 547 “ABD'ye göre Irak'a Asker Gönderme İlişkiler için Fırsat,” Milliyet, 25 Temmuz 2003. 548 William Safire, “Turkey is Joining up” New York Times, 8 Ekim 2003. 549 Serpil Çevikcan, “ABD'den 'gelmeyin' Mesajı,” Milliyet, 28 Ekim 2003.

Page 188: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

184

Irak’ın yeniden yapılanmasında söz sahibi olacağını düşünüyordu.550 Ancak özellikle

Kürtlerin Türk askerine yoğun bir biçimde karşı çıkışları sonucunda ABD

Türkiye’den asker istemekten vazgeçti. Bu durum, Kürtler açısından Irak’taki en

önemli başarılarından birisi olarak görülmektedir.551

• Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin dördüncü boyutu birleşik bir liderlik

yaratmak ve kendi bölgelerinde tam kontrolü sağlamaktır. Iraklı Kürtler, tarihleri

boyunca parçalanmış siyasi hareketlere sahip olmuşlardır.552 Bu bölünmenin hemen

sona erdiğini düşünmek doğru değildir. Özellikle 1994-96 yılları arasında KDP ve

KYB arasında yaşanan savaşlar her iki tarafta derin izler bırakmıştır. Bununla

birlikte, 1998 Washington Anlaşması’ndan itibaren Kürt gruplar arasındaki

sorunların bir kenara bırakılması anlayışı yerleşmeye başlamıştır. Halen iki grup

arasında bir bütünleşme olma ihtimali çok düşüktür. Fakat, 2002 yılından itibaren

tarihsel düşmanlıklar “şimdilik” kaydıyla bir yana bırakılmıştır.

Iraklı Kürtler, işgalden kısa bir süre önce kendi bölgelerinde birleşik, ne

yapmak istediğini bilen ve amaca uygun adımlar atan birleşik bir liderlik

oluşturmuşlardır. Bu, Irak’ta diğer grupların sahip olmadığı bir özelliktir. Savaştan

sonra Iraklı Kürtlerin elde ettikleri en önemli avantajlardan birisi kontrol ettikleri

bölgelere hakim olmalarıdır. 1991 yılından bu yana Duhok, Süleymaniye ve Erbil

Bağdat’ın kontrolünde değildir. Buna ek olarak, Kürt gruplar, savaş henüz bitmeden

Kerkük’e girmiş ve bu şehri kontrol altına almışlardır. Kerkük’te il meclisini kontrol

eden Kürtler, peşmergeler sayesinde fiziki gücü de ele geçirmişlerdir. Irak’ın diğer

bölgeleri dikkate alındığında bu önemli bir avantajdır. Ülkede Sünni ve Şii Arapların

550 Fikret Bila, “Asker Gönderme Niyeti,” Milliyet, 7 Ağustos 2003. 551 Peter W. Galbraith, “Kurdistan and a Federal Iraq: How the Kurds Created Facts on the Ground” Carnegie Endowment for International Peace Arab Reform Bulletin, Cilt 1, Sayı 5, Kasım 2003. 552 Iraklı Kürtler arasındaki bölünmüşlüğün tarihsel nedenleri için bkz. Michael M. Gunter, “The Bane of Kurdish Disunity,” ORIENT, Cilt 42, Sayı 4, Aralık 2001, ss. 605-616.

Page 189: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

185

çoğunlukta olduğu bölgelerde tek bir grubun hakimiyetinden sözetmek güçtür. Sünni

Arapların çoğunlukta olduğu yerlerde (Musul, Selahaddin ve El Anbar) direniş

devam ettiği için Irak hükümeti ve ABD askerleri varlıklarını sürdürmektedir.

Ayrıca, Anbar’da aşiretler ve El Kaideciler arasında çatışma yaşanmakta, Diyala ve

Bağdat gibi yerlerde ise Şii-Sünni çatışması devam etmektedir. Irak nüfusunun

büyük çoğunluğu Şii Araplar ibaret olmasına rağmen, Şii Arapların hakim olduğu

bölgelerde de güç mücadelesi vardır. Necef, Kerbala, Hilla ve Basra gibi şehirler

IİDYK, Sadrcılar ve Fazilet arasında çekişmeye zaman zaman da kanlı çatışmalara

sahne olmaktadır.

Ayrıca, savaş sonrası Irak siyasetinde Kürtler ile Araplar arasında çok önemli

bir fark bulunmaktadır. Bu fark şöyle tanımlanabilir. Kürtler, merkezi otorite ile

ilişkilerini ve Bağdat’taki siyasi güçlerini, kendi bölgelerinde ek avantajlar sağlamak

için kullanmaya çalışmaktadırlar.553 Kürtler, merkezi hükümetteki rolleri sayesinde

elde ettikleri getirileri Kuzey Irak’a yönlendirirken, diğer gruplar Bağdat’ı güç

mücadelesinin kalbi ve beyni olarak görmektedirler. Sünni ve Şii Araplar için

Bağdat’ı kontrol etmek Irak’ı kontrol etmek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, bu

grupların Irak’ın geneline hakim olma anlayışı, onların zaten sınırlı olan güçlerini

iyice dağıtmalarına neden olmaktadır. Oysa Iraklı Kürtler, kendilerine hedef olarak,

Kerkük ile birlikte, Musul, Diyala ve Selahaddin’deki bazı küçük yerleşim yerlerini

seçmiş, coğrafi hedefi daraltmış ve bu alanlarda tam kontrolü hedeflemişlerdir.

Bunun sonucunda, merkezde elde ettikleri gücü daha dar bir alana daha yoğun bir

biçimde uygulama olanağı bulmuşlardır.

553 Kenneth Katzman ve Alfred Prados, The Kurds in Post Saddam Iraq, Congressional research Service, 7 Kasım 2007, s. 4; Galbraith, 2003.

Page 190: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

186

• Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin beşinci boyutu ise diğer grupların

zaaflarından yararlanarak Irak içinde çeşitli ad hoc ittifaklar kurmaktır.554 Şii Araplar

diğer gruplara karşı sayısal bir üstünlüğe sahip olmalarına rağmen kendi içlerinde

bölünmüşlerdir. Seçimden önce Ayetullah Ali Sistani’nin baskısıyla İslamcı Şiiler

seçim ittifakı yaptığı için bugün Irak’ta en geniş siyasi blok olmalarına rağmen

ülkenin nüfusunun yüzde 60’nı oluşturan Şiiler içinde birçok farklı grup

bulunmaktadır. Şiiler, Irak siyasetinde Irakta İslami Devrim Yüksek Konseyi

(IİDYK), Sadrcılar, El Dava Partisi, Fazilet Partisi, Arap milliyetçileri ve Komünist

Parti çerçevesinde rol almaktadırlar. Bu oluşumlar arasında en güçlüleri İslamcı Şii

partilerdir. (IİDYK, Sadr, Dava, Fazilet). Bunların gün geçtikçe birbirlerinden

koptukları ve kendi etki alanları içinde ciddi çatışmalara sürüklendikleri

görülmektedir.555 Benzeri bir durum, Sünni Araplar arasında da görülmektedir. Sünni

Araplar, Baasçılar, aşiretler, İslamcılar (Iraklı partiler ve El Kaideye yakın olanlar)

olarak ayrılmakta ve birlikte hareket etmemektedirler. Hatta, son zamanlarda El

Kaide’yi destekleyenler ile diğer aşiretler arasında önemli çatışmalar da

yaşanmaktadır. Benzer bir durum, Türkmenler için de geçerlidir. Türkmenlerin bir

kısmı Irak Türkmen Cephesi (ITC) çerçevesinde faaliyet göstermesine rağmen,

savaştan sonra birçok yeni grup oluşmuştur. Dahası, Şii Türkmenlerin büyük bir

kısmı Şii Arap partilerle birlikte hareket etmektedir.556

Tüm bunlara karşılık, Iraklı Kürt gruplar geçmişte yaşadıkları sorunları

şimdilik bir kenara bırakmışlardır. Bu durum, Kürt grupların aralarındaki sorunların

554 Joshua Partlow, “Iraqi Shiites, Kurds Announce New Political Alliance,” Washington Post 17Ağustos 2007; “New political alliance in response to Sunni-Kurdish agreement,” 14 Ocak 2008, Iraqiupdates, http://www.iraqupdates.com/p_articles.php/article/26105 555 Babak Rahimi, “A Shiite Storm Looms on the Horizon: Sadr and SIIC Relations,” Jamestown Terrorism Monitor, Cilt 5, Sayı 10, 24 Mayıs 2007, ss.1-4. 556 Sedat Ergin, “Iraklı Türkmenler buharlaştılar mı?” Hürriyet, 18 Şubat 2005,

Page 191: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

187

bittiği anlamına gelmemektedir. Ancak, geçici bir dönem için bile olsa büyük ölçüde

işbirliği içinde hareket etmeleri onlara Irak iç politikasında sayısal ve siyasal

üstünlük kazandırmaktadır. Iraklı Kürtler, diğer grupların bölünmüşlüğünü Irak

içinde politik kazanıma dönüştürmeyi başarmaktadırlar. Diğer gruplar arasındaki

ihtilaf noktalarını kullanarak duruma göre ittifaklar kuran Kürtler bu sayede pekçok

kazanım elde etmişlerdir. Örneğin, gevşek bir federal yapının oluşturulması

konusunda IİDYK ile anlaşmışlar, bu ittifakla Sünni Arapları ve Sadrcıları devre dışı

bırakmışlardır. Diğer yandan, Kürt gruplar, laiklik meselesinde Irak’ın Şii şeriatına

göre yönetilmesinden tedirgin olan Sünni Arapları yanlarına çekebilmişlerdir.

Kerkük konusunda ise Sünni-Şii çatışmasından yararlanarak hükümete baskı

yapabilmişlerdir.

• Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin altıncı ayağı bölgedeki diğer akrabalarıyla

yakın ilişkiler geliştirmeye çalışmak ve onlar üzerinde etkili olmaktır. Iraklı Kürtler

diğer bölge devletlerinde yaşayan Kürtler üzerinde ekonomik ve siyasi araçları

kullanarak söz sahibi olmaya çalışmaktadır.557 Özellikle, Türkiye ve İran’daki Kürt

hareketlerinin zayıflaması, aynı dönemde Irak’taki Kürt hareketinin güç kazanması

bu yakınlaşmayı kolaylaştırmaktadır. Bir anlamda hem söylemsel hem de ideolojik

olarak bölgedeki Kürt hareketinin merkezinin Irak’a kaymakta olduğu söylenebilir.

Bu henüz tamamlanmış bir süreç olmamasına rağmen askeri, ekonomik ve siyasi

açıdan daha güçlü hale gelen Iraklı Kürtler, Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürtler

üzerinde etki sahibi olma çabasını artırmıştır.558

Özetle, ABD ve Iraklı Kürtler, Irak’ın işgaliyle birlikte Orta Doğu’da

başlayan değişim süreci ve Irak’ın içinde yaşanan gelişmeler nedeniyle bazı önemli 557 “The Pragmatism of Iraqi Kurds” Stratfor, 4 Mayıs 2006. 558 Martin Zehr, “A Successful Nation-Building Strategy Under Construction in Kurdistan,” www.kurdishaspect.com

Page 192: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

188

durumlarda birlikte hareket etmişlerdir. ABD’nin Orta Doğu politikasında ilk kez

Kuzey Iraklı Kürtler bu kadar büyük bir önem kazanmıştır. ABD’nin Orta Doğu’da

kökten bir değişimi öngördüğü ve kuvvetli bir biçimde vurguladığı 2003-2006 yılları

arasında ABD ile Iraklı Kürtler arasındaki ilişki doruk noktasına ulaşmıştır. Bu süre

zarfında ABD, Kürtlerin Irak’ta önemli kazanımlar elde etmesine yardımcı olmuş;

Kürtler de ABD’nin hem Irak’ın içinde hem bölgenin geri kalanındaki

uygulamalarına katkı sağlamıştır. Bu dönemde gelişen Kürt-Amerikan ilişkileri bölge

ülkelerinin çoğu tarafından istikrarsızlık yaratan bir faktör olarak görülmüştür.

Ancak revizyonist ve statküocu kamplar arasında ön plana çıkan Irak’taki Sünni-Şii

çatışması veya İsrail-Hizbullah savaşı gibi olaylar, Kürt Amerikan ilişkilerini

gölgelemiştir. Bugün gelinen noktada ABD’nin Orta Doğu’da kısa sürede büyük bir

değişim istemekten vazgeçtiği dikkate alınırsa, ABD ile Iraklı Kürtler arasındaki

ilişkilerde bazı gerginlikler ve sorunlar yaşanması mümkündür. Orta Doğu’daki

değişim sürecini tetikleyen ülke olan ABD eğer revizyonist politikasını sürdürdüğü

ve bölgede sınırların değişimini de içeren uzun vadeli bir yeniden yapılanma projesi

geliştirdiği sürece Iraklı Kürtler ile ABD arasında zamana yayılan ve stratejik hale

gelen bir ilişki kurulabilecektir. Ancak, ABD’nin değişime ilişkin vizyonunun

zayıflaması, geleneksel dengeleri yeniden gözetmeye yönelmesi ve Irak’ı dış

poliikasının önemli gündem maddelerinden birisi olmaktan çıkarması halinde ABD

ile Iraklı Kürtler arasındaki ilişkilerin önemini kaybedeceği söylenebilir. Kısacası,

Iraklı Kürtlerin hedeflerine ulaşması bölgede statükocu ve revizyonist güçler

arasındaki güç mücadelesi içinde yaşanacak çatışmalara ve bu çatışmaların

sonuçlarına bağlıdır.

Page 193: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

189

SONUÇ

Tezin giriş bölümünde ileri sürülen sav çerçevesinde örnek olay üç ayrı

bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde işlenen konu ABD’nin İkinci Dünya

Savaşı’ndan sonra Kuzey Irak sorununa yaklaşımıdır. Bu bölümde konu, tezin temel

savı olan hegemonyanın yeniden inşa sürecinde ABD’nin bölgesel bir sorunu ele

alışını bir başka dönemle karşılaştırmak amacıyla incelenmiştir. Burada ortaya çıkan

tablo şöyle özetlenebilir:

ABD’nin İkinci Dünya Savaşı öncesi hem Orta Doğu’ya hem de Kürt

sorununa ilgisi (Birinci Dünya Savaşı ertesindeki kısa dönem istisna tutulursa) çok

azdır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise ABD, Irak’taki Kürt Hareketiyle

ilişkilerini, Irak devletiyle ilişkileri bağlamında değerlendirmiştir. 1945-58 arası

dönemde Irak devleti, SSCB’ye karşı ABD’nin yanında yer aldığı ve ABD’nin Orta

Doğu’daki ittifaklar zincirinde önemli halkalardan birisi olduğu için ABD’nin Kuzey

Irak’taki Kürt hareketine sıcak bakmadığı ve hatta karşı çıktığı saptanmıştır. ABD,

bu yıllarda sadece Iraklı Kürtlere değil aynı zamanda İran ve Türkiye’deki Kürtlere

de aynı perspektiften yaklaşmıştır.

1958 yılında Irak’ta meydana gelen Baasçı darbe, ABD-Irak ilişkilerinde

büyük bir değişikliğe neden olmuştur. Baasçı rejimin, Bağdat Paktı’ndan çıkması,

SSCB ile yakın ilişkiler kurmaya çalışması, İran ve İsrail ile ilişkilerinin gerilmesi,

Basra Körfezi’ndeki Arap devletleriyle arasının açılması ve petrol politikası

nedeniyle ABD-Irak ilişkileri kötüleşmiştir. 1967 Arap-İsrail Savaşı ve 1972 SSCB-

Irak Dostluk Anlaşması’nın sonucunda ABD’nin Irak rejimini zayıflatmak için İran

aracılığıyla Kürt hareketini desteklemeye başlamıştır. Ancak, ABD’nin Iraklı

Kürtlere desteği örtülü operasyonlar şeklinde gerçekleşmiş ve Irak ile SSCB’nin

Page 194: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

190

arasının açılmasıyla birlikte sona ermiştir. 1979 İran İslam Devrimi’nden sonra ise

ABD’nin Irak ile kurduğu yakın ilişkiler nedeniyle Kürtlere herhangi bir destek

vermediği gözlemlenmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümünde işlenen ana fikir ele alınan dönemde ABD’nin

hegemon bir güç olarak Kuzey Irak sorununu Orta Doğu’daki statükoyu bozmayacak

şekilde ele aldığıdır. 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesinden sonra ABD ile

Irak arasında başlayan kriz Orta Doğu’da yeni bir dönemi başlatmıştır. 1945-89

yılları arasında Iraklı Kürtlere yönelik yaklaşımını dönemin bölgesel şartlarına ve

Soğuk Savaş politikalarına göre şekillendiren ABD, Körfez Savaşı’ndan sonra Orta

Doğu’da yaşanan dönüşüme paralel bir Kürt politikası uygulamaya koymuştur. Bu

politikanın temel belirleyicileri, ABD’nin Irak politikası, Basra Körfezi’ndeki

stratejik çıkarları ve Türkiye ve Irak’a komşu diğer devletlerin beklentileri olmuştur.

1990-91 Körfez Krizi, Iraklı Kürtleri ilk kez ciddi olarak ABD’nin dış

politika gündemine sokmuştur. Bununla birlikte, ABD altı nedenle Iraklı Kürtlerin

hedefi olan bir Kürt devleti kurulması ile kendi çıkar ve beklentileri arasında

farklılıklar olduğunu düşünmüştür. Bu nedenler şöyle sıralanabilir:

• Kürt devletinin kurulması ancak Irak’ın parçalanması sonucunda mümkün

olabilirdi. Irak’ın ise parçalanması İran’ın Irak’ın güneyinde etkinlik

kazanmasına yol açabilirdi.

• Bölgedeki güç dengesinin İran lehine bozulması Basra Körfezi’ndeki

devletlerde istikrarsızlığı artırabilir; hatta bazı devletlerde (Bahreyn ve Şii

Irak devleti gibi) İran yanlısı iktidar değişiklileri yaşanabilirdi.

• Kürt devletinin kurulması ABD’nin en önemli müttefiklerinden birisi olan

Türkiye’de istikrarsızlık yaratabilirdi.

Page 195: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

191

• Irak’ın parçalanması ve Kürt devletinin kurulması bölge devletlerinin

müdahalesiyle bir bölgesel çatışmaya neden olabilirdi.

• Bir Kürt devleti kurulsa bile, kendi kendini yönetebilecek ekonomik, siyasi

ve idari bir alt yapıya sahip olmadığından bu devletin yaşaması neredeyse

imkânsızdı.

• ABD, Irak’ta ortaya çıkacak istikrarsızlıkta istemediği bir bekçilik rolü

üstlenmek zorunda kalabilirdi.

Bu nedenlere dayanarak ABD, Iraklı Kürtlerin devlet kurma isteğine destek

vermemiştir. Bununla birlikte, Irak’ın kuzeyinde bir “güvenli bölge” kurarak, bölgeyi

Irak rejimine karşı kullanmayı amaçlamış ve Kürtlerin gelecekte kurulabilecek

federal bir Irak devletinde kendi kendilerini yönetmek için ihtiyaç duyacağı tecrübeyi

edinmelerini sağlamıştır. Sonuçta, ABD 1991-1996 arasında Iraklı Kürtler ile Körfez

Savaşı öncesine göre daha yakın bir ilişki kurmasına rağmen bu bölgedeki

gelişmelere belli bir mesafede olmaya devam etmiştir.

Saddam Hüseyin’in Mesut Barzani’nin desteğiyle Kuzey Irak’ta üslenen

Iraklı muhalifleri yok ettiği Ağustos 1996’dan sonra ise ABD’nin Kuzey Irak’taki

gelişmeleri daha uzaktan takip ettiği görülmektedir. Kuzey Irak’taki “güvenli

bölge”nin ABD ile bölge devletleri arasında sorun çıkartması ve Kürtlerin iç savaşa

tutuşarak güvenli bölgede ABD’nin Iraklı muhalifler için ihtiyaç duyduğu istikrarlı

ortamı bozması ABD’yi Kuzey Irak’taki ağırlığını azaltmaya itmiştir. 1996-1998

yılları ABD’nin Kuzey Irak’a ilgisini yitirdiği yıllar olmuştur. ABD’nin Kuzey

Irak’taki gelişmelere doğrudan müdahale etmekten uzak durduğu bu dönemde

Türkiye’yi daha aktif olmaya ittiği söylenebilir.

Page 196: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

192

Bu tablo, 1998 yılına kadar sürmüştür. 1998 yılında Çifte Çevreleme’nin

başarısızlığa uğraması ve ABD’nin Saddam Hüseyin’i devirmek için Kuzey Irak’ı

tekrar üs olarak kullanmaya karar vermesi sonucunda bölgede tekrar aktif bir

yaklaşım izlediği görülmektedir. Ancak, bu durum dahi ABD’nin bağımsız bir Kürt

devleti kurulmasına sıcak bakmasına neden olmamıştır.

Tezin üçüncü ve son bölümünde ise ileri sürülen temel sav ele alınmaya

çalışılmıştır. Bu bölümde ABD’nin 11 Eylül’den sonra hangi nedenlerle Orta

Doğu’da yeni bir politika izlediği, bu politikasının Iraklı Kürtlerle ilişkilerine nasıl

yansıdığı ve yeni politikasından nasıl vazgeçmek zorunda kaldığı ele alınmıştır.

ABD 1991-2001 tarihleri arasında Orta Doğu’da statükocu bir politika

izlemesine rağmen, 11 Eylül 2001’de gerçekleşen olaylardan sonra bu tavrını

değiştirmiştir. ABD’nin Orta Doğu politikasını değiştirmesinin iki temel nedeni

olduğu söylenebilir. Birinci ve temel neden, tezin temel savı olan hegemonik bir güç

olarak ABD’nin küresel sistemde onun hegemonik gücünü azaltan unsurları ortadan

kaldırmak ve sistemi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden inşa etmek istemesidir.

İkinci neden ise Orta Doğu bölgesinin bu yeniden inşa süreci içindeki yeridir.

Tezin üçüncü bölümünde ele alındığı gibi ABD’nin Soğuk Savaş’tan sonra

uyguladığı Orta Doğu politikası bölgesel dinamikler ve ABD’nin dış politika

uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle başarısız olmuştur. 11 Eylül olayları ise

ABD’de iktidara gelen Bush Yönetimi’ndeki yeni muhafazakârların Amerikan

hegemonyasını yeniden inşa edebilmek için planladıkları stratejilerini uygulamaya

koyabilmek için uygun bir ortam yaratmıştır. Bu çerçevede, ABD’nin yeni Orta

Doğu politikasının sonucu olarak Irak’ta yaşanan savaş ve ABD’nin Orta Doğu’daki

Page 197: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

193

bölgesel düzeni yeniden inşa etme çabası ABD’nin Kuzey Irak politikasını doğrudan

etkilemiştir.

2003’te Irak’ın işgali ve sonrasında Büyük Orta Doğu Projesi ile devam eden

Orta Doğu’da yeni bir düzen inşa etme arayışı ABD’nin sadece bu bölgede değil

küresel sistemde statükocu tavrını terk ettiğini göstermiştir. ABD’nin Irak’ı

işgalinden önce küresel sistemdeki diğer önemli devletlerin (Almanya, Fransa, Rusya

ve Çin’in yanı sıra çok sayıda bölgesel gücün) karşı çıkışlarını dikkate almaması, bir

devletin içişlerini neden göstererek onun rejiminin silahlı müdahale yoluyla

yıkılmasıyla uluslararası hukukun çiğnemesi gibi olgular Irak’ın işgalini sadece

bölgesel bir sorun olmaktan çıkarmıştır. Yeni muhafazakârların bu tavırlarını gerekli

gördüklerinde dünyanın geri kalanında da (başta Suriye ve İran’da) devam

ettireceklerine dair bir beklenti yaratmaları tüm dünyada Amerikan karşıtlığını

artırmıştır.

Irak’ın işgali Orta Doğu’da ise geleneksel güç dengesini değiştirmiştir.

ABD’nin işgal sonrası Irak’ta kurmaya çalıştığı yeni düzen İngiltere’nin Osmanlı

İmparatorluğu’ndan sonra bölgede yeni bir düzen yaratmaya çalışması kadar büyük

ve kalıcı bir etki yaratmıştır. ABD, Irak’ı işgal ettikten sonra sadece ülkedeki lider

kadroyu değil559 aynı zamanda siyaset yapma biçimini (etnik-mezhepsel siyaset) ve

iktidarı elinde tutan grupları değiştirmiştir. Dahası, benzer bir politikayı Filistin ve

Lübnan’da da uygulamıştır. 2002’den itibaren Filistin’de Arafat’ı devre dışı bırakma

politikası izleyen ABD Arafat’ın ölümünden sonra ise Mahmut Abbas’a destek

çıkmasına rağmen Hamas’ın siyasal sürece dahil olması için Filistin yönetimine

559 ABD, 1991’den sonra Irak’ta darbeler planlamış ve yönetici kadroyu değiştirecek gizli ve açık örgütlere destek vermişti. Ancak 11 Eylül’e kadar Irak’taki değişim beklentisi en fazla lider kadronun değişmesiyle sınırlıydı. Bu nedenle işgal sonrası ABD’nin Irak politikası geçmişteki yaklaşımlarından önemli bir fark içeriyordu.

Page 198: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

194

baskı yapmıştır. Lübnan’da ise devletin kuruluşundan beri yerleştirilmeye çalışılan

etnik-mezhepsel yapının ötesinde bir Amerikan cephesi yaratmaya çalışarak

geleneksel dengelerle oynamıştır.

ABD’nin yeni bir Orta Doğu düzeni yaratma projesinin ikinci ayağı ise

bölgede bir demokratikleşme süreci başlatarak cumhuriyet ya da krallıkları baskı

altına almak olmuştur. Bu demokratikleşme söylemi sadece “düşman” olarak

gördüğü ülkelere (ör. İran ve Suriye) değil, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ABD’nin

yakın müttefikleri üzerinde de baskı yaratmıştır.

ABD’nin Irak’ı İşgali ve bölgede bir demokratikleşme süreci başlatma

projesi; bölgede Arap devletleri ile İran arasındaki güç dengesini değiştiren, Arap

rejimlerini demokratikleşme baskısı altına alan, devlet dışı aktörlere yeni bir rol

biçen ve devletlerin sınırlarının değişimine yol açabilecek “tektonik bir değişim”

yaratmıştır. Bu “tektonik değişim”, Irak’ın işgalinin bölgede üç önemli faktörü

harekete geçirmesinden kaynaklanmaktadır. Bu faktörler şöyle sıralanabilir:

Birinci faktör ABD’nin Irak’ı işgal ettikten sonra izlediği işgal politikasıyla

Orta Doğu’da siyasal olarak dışlanmış grupları Irak’ta iktidara taşımasıdır. Bu

dışlanmış gruplar Iraklı Şiiler ve Kürtlerdir. Geçmişte ABD’nin Şiilere yönelik

politikasını belirleyen temel algılama, İran Devrimi’nin Körfez’deki Şii Araplar (Irak

dahil) arasında yayılabileceği ve bunun sonucunda İran benzeri küçük İslam

devletleri kurulabileceği endişesiydi. Bu endişe bir anlamda Soğuk Savaş’ta

komünizm yayılmasına yönelik ortaya atılan “domino etkisi”nin İslami devrim

biçiminde Basra Körfezi’ne uyarlanmasıydı.560 Bu nedenle, ABD, Körfez Savaşı

sırasında Irak’ın kuzeyindeki ve güneyindeki isyanlara destek vermedi.

560 Graham Fuller and Rend Rahim Francke, The Arab Shi’a: The Forgotten Muslims, New York, St. Martin’s Press, 1999, s. 11

Page 199: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

195

Fakat, ABD’nin Arap Şiilerine yönelik politikası Irak’ın işgalinden önce

değişmeye başladı. Irak’ı işgal etme kararı alan ABD yönetimi, ülkenin çoğunluğunu

oluşturan Şiilerle işbirliği yapmaksızın bu ülkeyi kontrol edemeyeceğinin

farkındaydı. Bu nedenle, işgalden önceki Iraklı muhaliflerin toplantılarına tüm Şii

grupları çağırdı. İşgalden sonra da Iraklı kurumların çoğunda ağırlığı Şiiler

oluşturdu. ABD’nin Irak’ta kurduğu ilk yerel hükümet olan Koalisyon Geçici

Yönetimi’nin üyelerinin önemli bir kesiminin Şii Arap olması ve Konseyin

faaliyetlerinde Iraklı Şiilerin en üst düzey ruhani lideri olan Ayetullah Ali Sistani’nin

onayını araması ABD’nin Şiilere bakışının değiştiğini gösteriyordu. Bu değişim

Irak’ta kurulan hükümetlerin başına İbrahim El Caferi ve Nuri El Maliki gibi İslami

Dava Partisi’nin önde gelen isimlerinin seçilmesine ABD’nin destek vermesiyle iyice

pekişti. ABD’nin Orta Doğu’daki değişim projesinde en önemli ayağı oluşturan

Irak’ta Şiilerle bu kadar yakın bir işbirliğine girmesi 1980-2000 arasında Şiilerin

herhangi bir ülkede iktidara gelmesi halinde İran ile ittifak kuracağı endişesi taşıyan

ABD’nin bu düşüncesinden vazgeçtiğini göstermekteydi.

ABD’nin Irak’ta iktidara taşıdığı dışlanmış ikinci grup Iraklı Kürtlerdir.

Modern Orta Doğu tarihinde (Mahabad Kürt Cumhuriyeti hariç) hiçbir Kürt hareketi

iktidara gelemedi. Türkiye ve Irak’ta faaliyet gösteren Kürt hareketleri ise büyük

ölçüde hedeflerine ulaşamadılar. Ayrıca 1930’lardan günümüze kadar bölge ülkeleri

Kürtler konusunda ortak bir stratejik tehdit algıladıklarında birbirlerine karşı yardım

ettiler.

ABD’nin Iraklı Kürtlerle ittifak kurarak, savaş sonrası Irak’ta büyük bir siyasi

güç elde etmelerine yardımcı olması Şii grupların yükselişinin Arap devletlerinde

ortaya çıkardığı tepkinin bir benzerini İran, Suriye ve Türkiye’de yarattı. Özellikle,

Page 200: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

196

Kürtlerin 1991’den itibaren Irak’ta elde ettiği en önemli kazanım olan Irak’ın

kuzeyindeki fiili yönetimi yasalar yoluyla kalıcı hale getirmesi, Kürtlerin Körfez

Savaşı öncesinde olduğu gibi tekrar Bağdat’ın kontrolü altına geri döndürülebileceği

düşüncesini ortadan kaldırdı. Kürtlerin de Şii Araplara gibi ABD’nin Orta Doğu’daki

değişim vizyonunu desteklemesi ve Irak’ın işgalinde ABD’yle çok yakın bir işbirliği

sergilemeleri, ABD’nin Irak’taki en önemli müttefiklerin birisi haline gelmesine

neden oldu. ABD ile Iraklı Kürtler arasında kurulan özel ilişki, Kürt nüfusu

barındıran bölge ülkelerinde (İran, Türkiye ve Suriye) yeni bir ortak tehdit algılaması

yarattı. Bu tehdit algılaması ABD’nin Iraklı Kürtleri, kendi içlerindeki Kürt

hareketleri etkilemek için kullanmaya çalışacağı fikrine dayanmaktadır.

ABD’nin Irak’ı işgalinin harekete geçirdiği ikinci faktör ABD’nin iktidara

taşıdığı grupların ideolojik eğiliminin mevcut düzende hakim konumda olanlarla

çelişmesidir. Irak’ta iktidara gelen Şiilerin İslamcı, Kürtlerin ise milliyetçi olması

bölgede yükselen iki yeni faktör yaratmıştır. Orta Doğu’daki mevcut rejimlere

meydan okuyan hareketlerin büyük çoğunluğu radikal İslamcı bir karakter

taşımaktadır. Gerek Iraklı Şiiler gerekse diğer ülkelerdeki Şii hareketler, El Kaide ve

Müslüman Kardeşler geleneğinden çok farklı olmalarına rağmen, ABD’nin rejim

muhalifi İslamcı grupların önünü açması ve onlara iktidar gelme şansı yaratması,

İslamcı örgütlere bugüne kadar sahip olmadıkları bir fırsat yaratmaktadır.

Irak Şiilerinin iktidar olmasıyla başlayan süreç, ironik bir biçimde asıl olarak

Sünni İslamcı hareketlerin önünü açmıştır. Müslüman Kardeşler’in fikirsel

önderliğini yaptığı birçok Sünni İslamcı hareket Orta Doğu’da uzun süreden beri

yeraltında güçlü ve dinamik bir tabana sahiptir. ABD’nin bölge ülkelerine yaptığı

Page 201: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

197

baskılar sonucunda yapılan göreli “demokratik” seçimlere katılan muhalif İslamcı

partiler (ör. Ürdün, Mısır, Kuveyt ve Filistin’de) önemli başarılar kazanmışlardır.

Diğer yandan, Irak’ta kurulan yeni hükümet bölgede Arap, Türk ve Fars

milliyetçiliklerinden sonra yeni bir milliyetçiliğin bölgesel gelişmeleri etkileyeceğini

göstermektedir. Bu, Kürt milliyetçiliğidir. Kürt milliyetçiliği yeni bir olgu

olmamasına rağmen 2000li yıllara kadar ideolojik olarak “pan” karakterinin zayıflığı

ve Kürt örgütlerinin güçsüzlüğü Kürt milliyetçiliğini bölgedeki temel gelişmeleri

etkileyebilecek bir faktör haline getirmemiştir. Oysa, Irak’ta Saddam sonrası

hükümetlerin kurulmasıyla birlikte Iraklı kimliğine Kürtlüğün eklenmesi ve Kuzey

Irak’taki bölgesel grupların açıkça diğer ülkelerdeki Kürt hareketleri de etkilemek

üzere bir siyasi vizyon geliştirmesi bölgede Kürt milliyetçiliğini önemli bir faktör

haline getirmiştir.

ABD’nin Irak’ı işgalinin harekete geçirdiği üçüncü faktör bölgede sınırların

değişmesi olasılığının güçlenmesidir. ABD, Irak devletini yıkarak sadece dışlanan

mezheplere ve muhaliflere umut vermemiştir. Aynı zamanda, Irak devletini

“başarısız devlet”e (failed state) çevirerek Irak’tan başlayarak ve bölgeye

yayılabilecek bir parçalanma riskini tetiklemiştir. Bu parçalanma tehdidi bölge

ülkelerinin çoğunda ciddi bir güvenlik endişesi olarak görülmektedir. Irak’ın

parçalanmasının ortaya çıkaracağı sonuçlar ve parçalanmanın nerede biteceğinin

bilinmemesi neredeyse tüm bölge devletlerini endişelendirmektedir. Irak’ta

yaşanacak bir parçalanma ve sonuçta kuzeyde kurulabilecek bir Kürt devleti Türkiye,

İran ve Suriye tarafından tehdit olarak kabul edilmektedir. Güneyde oluşabilecek bir

Şii devleti ise Basra Körfezi kıyısında yaşayan Şii Arapları etkilemesi ve bölgedeki

Page 202: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

198

güç dengesinin İran lehine bozulması olasılıkları nedeniyle Arap devletleri tarafından

büyük bir tehdit olarak algılanmaktadır.

ABD’nin Irak’ı işgaliyle harekete geçirdiği bu üç faktör Orta Doğu’da kalıcı

bir değişim yaratmasına yetmemiştir. Dahası, 2003’ten sonra yaşanan ortaya çıkan

altı temel olgu ABD’nin Orta Doğu’daki düzen değiştirme çabasının beklediği

başarıya ulaşamadığını göstermektedir. Bu olgular şöyle sıralanabilir: Irak’taki

direniş nedeniyle ABD’nin Irak’ta istediği istikrarı sağlayamaması; Irak’taki

başarısızlığın Bush Yönetimi’ni siyasal başarısızlığa sürüklemesi ve Amerikan

sistemi içindeki gücünü yitirmesi; ABD’nin İran üzerindeki baskılarının sonuç

vermemesi ve İran’a karşı bir “zafer” kazanamamış olması; İran’ın etkisinin artması

nedeniyle bölgedeki müttefiklerine yönelik demokratikleşme baskısını

sürdürememesi; Filistin ve Lübnan’da ABD’nin desteklediği “demokratikleşme”

sürecinin Amerikan karşıtı grupları güçlendirmesi; değişim projesine bölge

ülkelerinin gösterdiği direnç.

Özetle, ABD’nin 2003’ten sonra Orta Doğu’da bölgesel düzeni yeniden inşa

etme girişimi kendisi açısından istenilen sonuçları üretmemiştir. 2003 sonrası

yaşanan ve yukarıda sayılan olgular doğrultusunda Orta Doğu’da iki yeni taraf

oluşmuştur: Bu kamplar statükocu ve revizyonist olarak adlandırılabilir.

Revizyonist kamp (İran, Suriye561, Hamas, Hizbullah, Iraklı Kürtler ve Iraklı

Şii Araplar) 2003’ten sonra bölgede yaşanan gelişmeleri ve ABD’nin yeni düzen

kurma arayışında ortaya çıkan sorunları kendi yararına kullanmayı hedeflemektedir. 561 Türkiye ve Suriye’nin bu kamplaşmadaki yeri tartışmalı bulunabilir. Suriye, Kürt sorunu ve demokratikleşmenin Esad rejimi üzerinde yaratacağı baskılar nedeniyle zaman zaman statükocu kamptan yana hareket etmektedir. Ancak, Lübnan, Filistin ve ABD-İran gerginliğindeki tavrı onun revizyonist kampa yerleştirilmesini daha mantıklı hale getirmektedir. Türkiye ise Kürt sorunu, Irak’taki durum ve Basra Körfezi’ndeki güç dengesi dikkate alındığında statükocu kampta olmasına rağmen İran ile ilişkilerini geliştirmesi ve Hamas –Hizbullah karşısındaki tutumu nedeniyle zaman zaman revizyonist kamptaki devletlerle ortak hareket etmektedir. Bu durum her iki ülkenin aslında tam olarak bir kampta hareket etmediğini daha pragmatik davrandığını göstermektedir.

Page 203: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

199

Statükocu kamp (Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, İsrail, Körfez ülkeleri) ise Irak

Savaşı öncesindeki bölgesel düzene dönmeyi veya en azından bölgedeki değişimin

etkilerini sınırlandırmayı hedefleyen gruptur. Değişim eğilimini başlatan ABD

olmasına rağmen revizyonist kampın başını ironik bir biçimde İran çekmektedir.

Çünkü, ABD’nin 11 Eylül’den sonra İran’ın doğusunda ve batısındaki iki önemli

rakibini ortadan kaldırmasıyla (doğuda Pakistan destekli Taliban Afganistan’ı, batıda

ise Saddam Hüseyin’in Irak’ı) İran’ı dengeleyebilecek ya da doğuya yönelik etkisine

karşı koyabilecek bölgesel bir güç kalmamıştır. Bundan da önemlisi, ABD’nin kendi

rejimini devirmek istediğine inanan İran, rejimini korumak için ABD ile yürüttüğü

mücadeleyi bölgeye yaymaya çalışmaktadır.

İran, 2003’ten sonra Irak, Filistin ve Lübnan’da işbirliği yapacak güçler

bulmakta sıkıntı çekmemektedir. HAMAS, Hizbullah, Iraklı Kürtler ve Iraklı Şii

Araplar, ABD’nin yeni Orta Doğu politikasının sonucu olarak yükselişe geçmiştir.

İran ile bu devlet dışı aktörler arasında önemli bir çıkar ortaklığı bulunmaktadır.

Hamas, Hizbullah, Kürtler ve Iraklı Şiiler kurulu düzene meydan okuyan aktörler

oldukları için bölgedeki geleneksel dengeyi savunan devletler tarafından

dışlanmaktadırlar. Orta Doğu’da 2003’ten önce hüküm süren ortamda, Iraklı

Kürtlerin devlet kurma, Iraklı Şiiler, Hizbullah ve HAMAS’ın iktidara gelme, diğer

ülkelerdeki radikal İslamcıların kendi ülkelerinin siyasal sahnelerinde bu kadar güçlü

olarak yer bulma şansları yoktu. Bu nedenle bu aktörler için kazanımlarının

korunması için değişimin sürmesi çok önemlidir. Status quo ante bellum (savaş

öncesi statüko)’a dönülmesi durumunda bugünkü elde ettikleri kazanımları kaybetme

korkusu yaşamaktadırlar. İran ise bu gruplar ile geleneksel düzenin savunucuları

arasındaki çatışmayı kullanarak kendi rejimini ABD tehdidinden korumayı

Page 204: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

200

hedeflemektedir. Çünkü, İranlı politika yapıcılara göre, ABD’ye karşı taviz

vermektense çatışmayı sürdürerek onu zayıflatmak daha iyidir.562

Statükocu grup ise bölgede ciddi bir değişimin gerçekleşmesi halinde

rejimlerine ya da sınırlarına yönelik bir tehdit oluşabileceğini düşünen devletlerden

oluşmaktadır. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri Şii hareketlerin güçlenmesi

nedeniyle rejimlerine yönelik tehdit algılarken; Mısır ve Ürdün’ü bu gruba sokan itici

güç, İran’ın güçlenmesi ve diğer İslamcı hareketlerin yükselişinin kendi içlerindeki

muhalif hareketleri etkilemesidir. İsrail ise Ürdün’ün geleceğinin belirsizliği ve

İran’ın bölgede artan etkinliği nedeniyle bu gruba yakın hareket etmektedir.

Orta Doğu’daki bu gruplaşma bazı kaynaklarda bir Sünni-Şii çatışması ya da

Şii kuşağı olarak tanımlanmaktadır.563 Oysa, saflaşmaya bakıldığında Sünni-Şii

çatışması terimi anlamsızlaşmaktadır. Her bir grupta yer alan aktörlerin çoğunun

tamamen dini ya da mezhepsel motiflerle hareket etmediği görülmektedir: İran,

Hizbullah ve Iraklı Şiiler Araplar aynı mezhepten gelmektedir. Fakat, Suriye Şiilik

temelinde örgütlenmiş ya da İslamcı karakterde bir devlet değildir. HAMAS,

Müslüman Kardeşler’in uzantısıdır ve Şiilikle ilgisi bulunmamaktadır. Iraklı Kürtler

milliyetçi ve laik bir harekete sahiptir. Ayrıca, Kürtlerin ezici bir çoğunluğu

Sünni’dir.

Diğer taraftan, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri için “Sünni” tanımlaması

doğru olsa bile, bu grupta bulunan diğer ülkeler için aynı şeyi söylemek doğru

değildir. Mısır, Ürdün ve İsrail’i bu gruba sokan olgu dini ya da mezhepsel değil

jeopolitik nedenlerdir.

562 Arif Keskin, “İran Nereye,” Stratejik Analiz, Cilt 8, Sayı 87, Temmuz 2007, s. 22. 563 Vali Nasr, Şii Yükselişi, Avrasya Dosyası, Cilt 13, Sayı 3, 2007, ss. 101-108; Ted Galen Carpenter, “Don't Let Iraq's Sunni-Shia Conflict Spread Through the Mideast” Cato Institute, 2006, http://www.cato.org/pub_display.php?pub_id=6355 ; Vali Nasr, “Regional Implications of Shi‘a Revival in Iraq” The Washington Quarterly, Cilt 27, Sayı 3, ss. 7–24.

Page 205: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

201

Sonuç itibarıyla ABD’nin başlatmış olduğu Orta Doğu’da değişim projesi

tam anlamıyla hedefine ulaşamamış ve bölgede revizyonist grup ile statükocu grup

arasında yeni bir çatışma ortamı oluşmasına neden olmuştur. Bu yeni durum

karşısında ABD bölge politikasını yeniden gözden geçirme ihtiyacı hissetmiştir. Bu

çalışmanın tamamlandığı tarihte ABD’nin 2003-2004 yıllarında Orta Doğu’da geniş

çaplı bir değişimi olmazsa olmaz gören bir anlayıştan, göreli olarak “realist” bir

yaklaşıma kaymıştır. Bu değişimi 2006 yılı sonlarında ABD’nin Irak’taki politikasını

değerlendirmek için hazırlanan ancak sonuçları itibarıyla ABD’nin tüm Orta Doğu

politikasını etkileyen bir belgeye dönüşen Baker-Hamilton Raporu’nda gözlemlemek

mümkündür. Rapor, Orta Doğu sorunlarını bir bütün olarak ele almakta ve ABD’nin

2003’ten sonra uyguladığı Orta Doğu politikasında ciddi değişiklikler yapılması

gerekliliğini vurgulamaktadır. Raporda yer alan; Arap İsrail barışının yeniden

gündeme getirilmesi, Irak’taki Şii ağırlığının törpülenmesi, Irak Kürtlerinin

bağımsızlık taleplerinin veya bağımsızlığın önünü açabilecek eylemlerinin

engellenmesi (Kerkük referandumun engellenmesi ve petrol yasası), ABD’nin İran’la

Irak çerçevesinde görüşmeler yapması ve Irak’taki Sünni Arapların desteklenerek

güçlü bir devletin yeniden inşa edilmesi gibi öneriler564 büyük ölçüde statükocu

kampın beklentilerini yansıtmaktadır.

Bush Yönetimi başlangıçta raporda belirtilen hususları gözardı eden bir tavır

takınmasına rağmen565 2007’de yaşanan İsrail-Filistin Barış Süreci’nin canlanması

için yapılan Annapolis Zirvesi, Irak’ta Sünni Araplar ile ABD işbirliğinin artması,

Kerkük referandumunun ertelenmesi, ABD’nin Irak’ta merkezi yönetimi

564 James Baker, Lee Hamilton et al., The Iraq Study Group Report: The Way Forward- A New Approach, Authorized Edition, New York, Vintage Books, 2006. 565 Michael Abramowitz and Charles Babington, “Bush Calls Iraq Report One Among Many Ideas,” Washington Post, 6 Aralık 2006; Sheryl Gay Stolberg ve Kate Zernike, “Bush Backs Away From 2 Key Ideas of Panel on Iraq,” The New York Times, 7 Aralık 2006.

Page 206: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

202

güçlendirecek bir petrol yasası çıkarılmasını desteklemesi ve bu yasayı kabul etmesi

konusunda Iraklı Kürtlere baskı yapması ve Türkiye’nin Kuzey Irak’ta hava ve kara

harekatını desteklemesi ve ABD’nin İran’a yönelik operasyon konusundaki tavrını

yumuşatması gibi gelişmeler Bush Yönetimi’nin Orta Doğu’da hızlı bir değişim

öngören politikasından vazgeçmeye başladığını göstermektedir.

Sonuç olarak, çalışma boyunca ayrıntılarıyla ele alınmaya çalışıldığı gibi,

ABD’nin Kuzey Irak politikası onun Orta Doğu politikasının ana hatları

çerçevesinde belirlenmektedir. Bu nedenle gelinen noktada Orta Doğu’daki dengeler

ve genel gelişmeler ele alındığında ABD’nin Kuzey Irak politikasının son durumu

hakkında şu çıkarımlar yapılabilir:

ABD için Irak’ın parçalanması tabu olmaktan çıkmaya başlamıştır. Bu

nedenle ABD’nin Iraklı Kürtlerin bağımsızlığına ilelebet karşı çıkması için bir neden

kalmamıştır. Ancak, şu aşamada ABD Irak’ın parçalanması yerine gevşek bir

federasyona dönüşmesini desteklemektedir. Bunun nedenleri, Irak’ın bir anda

parçalanmasının bölgesel çapta yaratabileceği istikrarsızlık, Kuzey Irak’taki Kürt

grupların hâlâ yeterli yönetim tecrübesine kavuşmaması ve bölge devletlerinden en

az birisinin koruması olmaksızın Kürt devletinin yaşayamayacağını düşünmesidir.

Ayrıca, ABD Irak’ta kalmayı planladığı sürece Irak devletinin parçalanmasını

istememektedir. Çünkü, ABD, işgalin başından bu yana Irak politikasının temel

hedeflerinden birisi olarak ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasını göstermektedir.

Irak’ın parçalanmasıyla ABD’nin Irak politikası başarısız hale gelecektir. Bunun

yanısıra parçalanmanın yarattığı istikrarsızlık, en büyük zararı ABD’nin Orta

Doğu’daki müttefiklerine verecektir. Bu nedenlerle, bağımsız bir Kürt devletinin kısa

vadede (erken doğum) ortaya çıkmasını istememekte, buna neden olabilecek

Page 207: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

203

gelişmeleri (ör.Kerkük’te referandumun yapılması, Kürtlerin merkezi yönetimden

ayrı petrol gelirlerine sahip olması gibi) engellemeye çalışmaktadır. Bununla birlikte,

Irak’ın parçalanmasının kaçınılmaz hale gelmesi ve kurulacak bir Kürt devletine

bölgesel bir koruma sağlayabilmesi durumunda Kürt devletinin kurulmasını

destekleyecektir.

Page 208: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

204

KAYNAKLAR

KİTAPLAR

1. Bacevich Andrew J., American Empire: The Realities and Consequences

of U.S Diplomacy, London, Harvard University Press, 2002

2. Baker, James, Hamilton, Lee et al., The Iraq Study Group Report: The

Way Forward- A New Approach, Authorized Edition, New York, Vintage

Books, 2006.

3. Baram Amatzia, Building Toward Crises: Saddam Hussein’s Strategy for

Survival, Washington DC, Washington Institute for Near East Policy 1998.

4. Barnett, Thomas P. M., Pentagon’un Yeni Haritası: 21. Yüzyılda Savaş ve

Barış, Çev. Cem Küçük, İstanbul, 1001 Kitap, 2005.

5. Batatu, Hanna, The Old Social Classes and New Revolutionary

Movements of Iraq, London, al-Saqi Books, 2000.

6. Black, Ian ve Morris, Benny, Israel’s Secret War: A History of Israel’s

Intelligence Services, New York, Grove Weidenfeld, 1991.

7. Blix, Hans, Disarming Iraq: The Search for Weapons of Mass

Destruction, London, Bloomsbury, 2005.

8. Butler, Richard, Saddam Defiant, London, Wiedenfield&Nicholson, 2000.

9. Byman Daniel, Green Jerold, Political Violence and Stability in the States

of the Northern Gulf, RAND Corporation, 1999.

10. Byman Daniel, Waxman Matthew, Confronting Iraq: U.S. Policy and the

Use of Force Since the Gulf War, Rand Corporation Publication, 2000,

online document, http://www.rand.org/publications/MR/MR1146/

Page 209: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

205

11. Byman, Daniel, Wise, John, The Persian Gulf in the Coming Decade,

Trends, Threats, and Opportunities, RAND Corporation, 2002.

12. Cockburn, Andrew ve Cockburn, Patrick, Out of the Ashes: The

Resurrection of Saddam Hussein, New York, Harper&Collins Publihers,

2000.

13. Cohen, Michael, Fighting World War Three from the Middle East: Allied

Contingency Plans 1945-54, London, Frank Cass,1997

14. Dodge, Toby, Inventing Iraq: The Failure of Nation Building and a

History Denied, London, Hurst and Company, 2003.

15. Edmonds, Cecil J., Kurds, Turks and Arabs: Politics, Travel and

Research in North-Eastern Iraq, 1919-1925, London, 1957.

16. Efegil, Ertan, Körfez Krizi ve Türk Dış Politikası Karar Verme Modeli,

Ankara, Gündoğan Yayınları, 2002

17. Eralp Atila (der), Devlet Ötesi: Uluslararası İlişkilerde Temel Kavramlar,

Ankara, İletişim Yayınları, 2006

18. Falk Richard, Amerikan Emperyal Jeopolitikası, çev. Neşenur Domaniç,

Nusret Arhan, İstanbul, Metis Yayınları, 2005

19. Farkas, Evelyn, Fractured States and US Foreign Policy: Iraq, Ethiopia,

and Bosnia in the 1990’s, USA, Palgrave Macmillan, 2003

20. Ferguson Niall, Colossus: The Price of America’s Empire, New York,

Penguin Press, 2004

21. Fukuyama Francis, The End of History and the Last Man, New York, Free

Pres, 1992

Page 210: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

206

22. Fuller, Graham ve Francke, Rend Rahim, The Arab Shi’a: The Forgetten

Muslims, New York, St. Martin’s Press, 1999.

23. Galbraith, Peter, Irak’ın Sonu: Ulus Devletlerin Çöküşü Mü?, çev.

Mehmet Murat İnceayan, İstanbul, Doğan Kitapçılık, 2007.

24. Ghareeb, Edmund, The Kurdish Question in Iraq, Syracuse, Syracuse

University Press, 1981.

25. Haj, Samira, The Making of Iraq, 1900-63: Capital, Power and Ideology,

New York, State University of New York Press, 1997.

26. Hardt Michael ve Negri Antonio, Empire, London, Harvard Unıversity Press,

2000

27. Harvey David, New Imperialism, London, Oxford University Pres, 2005

28. Ikenberry John, After Victory: Institutions, Strategic Restraint, and the

Rebuilding of Order after Major Wars, Princeton, Princeton University

Press, 2001

29. Iraq Strategy Review, (Patrick Clawson), Washington, The Washington

Institute for Near East Policy, 1998

30. Jwaideh, Wadie, Kürt Milliyetçiliğinin Tarihi, Kökenleri ve Gelişimi, çev.

İsmail Çekem, Alper Duman, Ankara, İletişim Yayınları, 1999.

31. Kaplan Lawrence ve Kristol William, The War over Iraq: Saddam’s

Tranny and America’s Mission, San Francisco, Encounter Books, 2003.

32. Kaplan Robert, Warrior Politics: Why Leadership Demands a Pagan

Ethos, Random House 2001

33. Kemp Geoffrey ve Harkavy Robert E., Strategic Geography and the

Changing Middle East, Washington, Brookings Institution, 1997.

Page 211: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

207

34. Kennedy Paul, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri:16. Yüzyıldan

Günümüze Ekonomik Değişim ve Askeri Çatışmalar, Çev. Birtane

Karanakçı, İstanbul, T. İş Bankası Kültür Yayınları, 2001.

35. Kissinger, Henry, Years of Renewal, NewYork, Simon and Shuster, 1999.

36. Kupchan Charles, The End of The American Era, New York, Vintage

Boks, 2003.

37. Kutschera, Chris, Kürt Ulusal Hareketi, çev. Fikret Başkaya, İstanbul,

Avesta, 2001

38. Little, Douglas, American Orientalism: The United States and the Middle

East since 1945, Chapel Hill, University of California Press, 2004.

39. McDowall, David, A Modern History of the Kurds, London, I.B. Taurus,

2004.

40. Meho, Lokman I. The Kurdish Question in U.S. Forein Policy, Westport,

Praeger, 2004.

41. Mesut Ahmet, İngiliz Belgelerinde Kürdistan 1918-1958, İstanbul Doz

Yayınları, 1992

42. Nora Bensahel ve Daniel Byman, The Future Security Environment in the

Middle East, Rand Corp., 2004

43. Nye Joseph, Amerikan Gücünün Paradoksu, Çev. Gürol Karaca, İstanbul,

Literatür Yayıncılık, 2003

44. Olson, Robert, The Kurdish Question and Turkish Iranian Relations

From World War I to 1998, California, Mazda Publishers, 1998.

45. Oran Baskın, Kalkık Horoz: Çekiç Güç ve Kürt Devleti, Ankara, Bilgi,

1996.

Page 212: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

208

46. Oran, Baskın, Kalkık Horoz: Çekiç Güç ve Kürt Devleti, Ankara, Bilgi,

1996

47. Över, Kıvanç Galip, Vaat Edilmiş Topraklarda Ölüm Kokusu, Papirüs

Yayınevi, İstanbul, 1997.

48. Özdağ, Ümit, Türkiye, Kuzey Irak ve PKK: Bir Gayri Nizami Savaşın

Anatomisi, Ankara, ASAM Yayınları, 2000.

49. Özkan Tuncay, CIA Kürtleri: Kürt Devletinin Gizli Tarihi, İstanbul, Alfa,

2004

50. Palmer, Michael, The Guardians of the Gulf: A History of America’s

Expanding Role ine the Persian Gulf 1833-1992, New York, Free Press,

1993.

51. Park, Bill, Turkey's Policy Toward Northern Iraq: Problems and

Perspectives, Adelphi Paper, Sayı 374, 2005

52. Pelletiere, Stephen C., The Kurds: Unstable Element in the Gulf,

Westview Press, Boulder and London, 1984.

53. Persson, Magnus, Great Britain, the United States and the Security of the

Middle East: The Formation of Bahgdad Pact, Lund University Pres,

Malmö, 1998

54. Petras James, İmparatorluk mu? Cumhuriyet mi? Amerikanın Küresel

Gücü ve İç Çürümesi, çev. Neşenur Domaniç, İstanbul, Sarmal Yayınları,

1996

55. Pollack Kenneth, The Threatening Storm: The Case for Invading Iraq,

New York, Random House, 2002.

56. Rabasa, Angela (der), The Muslim World after 9/11, Rand Corp. 2004

Page 213: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

209

57. Randal, Jonathan, After Such Knowledge, What Forgiveness?, Westview

Pres, 1999

58. Ritter, Scott Endgame: Solving The Iraq Problem- Once and For All,

NewYork, Simon&Schuster, 1999.

59. Sokolsky, Richard D., Beyond Containment: Defending U.S. Interests in

the Persian Gulf, Institute for National Strategic Studies, Eylül 2002.

60. Thayer Bradley, The Pax Americana and the Middle East, U.S Grand

Strategic Interests in the Region After September 11, Tel Aviv, Begin-

Sadat Center for Strategic Studies, 2003.

61. Torumtay, Necip, Org. Torumtay’ın Anıları, İstanbul, Milliyet Yayınları,

1994

62. Wurmser David, Tranyy’s Ally: America’s Failure to Defeat Saddam

Hussein, Washington DC, The AEI Press, 1999.

63. Yaphe, Judith, The Middle East in 2015, Washington, The National

Defense University Press, 2002.

MAKALELER

1. “Iraq and Kurdish Autonomy,” Merip Reports, Sayı 27, Nisan 1974

2. Ajami, Fouad, “Dual Containment, Dual Failure,” U.S News & World

Report, Cilt 124, Sayı 3, 26 Ocak 1998,

3. Ajami, Fouad, “Iraq and the Arabs’ Future,” Foreign Affairs, Cilt 82, Sayı 1,

Ocak-Şubat 2003, ss.2-18.

Page 214: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

210

4. Al Alkim, Hassan Hamdan, “The Gulf Subregion in the Twenty-First

Century: US Involvement & Sources of Instability” American Studies

International, Cilt. 38, Sayı. 1, Şubat 2000, ss. 72-95.

5. Al Nasrawi, Abbas, “Iraq: Economic Sanctions and Consequences, 1990-

2000,” Third World Quarterly, Cilt.22, Sayı.2, ss. 205-219.

6. Anand, Winod, “ Iraq Under Siege: Human Costs of Economics Warfare,”

Strategic Analysis, Cilt. XXIV, Sayı: 2 , Mayıs 2000, ss. 301-313.

7. Arı, Tayyar “Irak’a BM Yaptırımları: Kitlesel İmha Silahlarının Denetimi ve

Ambargo,” Avrasya Dosyası, Irak Özel, Cilt 6, Sayı:3, Sonbahar 2000,

ss.234-55.

8. Arrighi, Giovanni, “Globalization and Historical Macrosociology,” içinde

Janet Abu-Lughod, (der), Sociology for the Twenty-First Century:

Continuities and Cutting Edges, Chicago, Chicago University Press 2000,

ss. 117-133.

9. Arrighi, Giovanni, “Hegemony Unraveling I,” New Left Review, Cilt 32,

Mart Nisan 2005, ss.23-80

10. Arrighi, Giovanni, “Hegemony Unraveling II,” New Left Review, Cilt 33,

Mayıs Haziran 2005, ss. 83-116

11. Arrighi, Giovanni, “Lineages of Empire,” Historical Materialism, Cilt 10,

Sayı 3, 2002, ss. 3-16

12. Aruri, Naseer “ American’s War Aganist Iraq : 1990-1999”, Iraq Under

Siege : The Deadly Impact of Santions and War, (Anthony Arnove),

London, Pluto Press,2000, ss. 23-34.

Page 215: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

211

13. Aykan, Mahmut Bali, “Turkey’s Northern Iraq Policy,” Middle Eastern

Studies, ilt.32, Sayı. 4, 1996, ss. 342-366.

14. Azzam, Tamimi, ‘The Origins of Arab Secularism’, in John L. Esposito and

Azzam Tamimi (der.) Islam and Secularism in the Middle East, New York,

New York University Press, 2000.

15. Bacevich, Andrew J., “Robert Kaplan: Empire Without Apologies,” The

Nation, 8 Eylül 2005, http://www.thenation.com/doc/20050926/bacevich

16. Baram, Amatzia, “Irak Yaptırımlarının Etkisi: İstatistiki Tuzaklar ve

Sorumluluk,” Avrasya Dosyası, Irak Özel, Cilt. 6 , Sayı. 3, Sonbahar 2000,

ss. 256-288.

17. Baram, Amatzia, “İsrail ve Irak’ta Kürt Sorunu,” Avrasya Dosyası Kuzey

Irak Özel, Cilt 3, Sayı1, İlkbahar 1996, ss.149-154.

18. Barham Salih, “We are on the Brink of Change: A Kurdish Perspective,”

National Interest, 14 Mart 2003,

http://www.inthenationalinterest.com/Articles/vol2issue10/vol2issue10salih.h

tml

19. Barkey Henri ve Laipson Ellen, “Iraqi Kurds and Iraq’s Future,” Middle East

Policy, Cilt 12, Sayı 4, Kış 2005, ss.66-76.

20. Barnett, Michael, “What Happened to the Bigbang?” Middle East Policy,

Cilt. 9, Sayı.4, Aralık 2002, ss.81-82

21. Başeren, Sertaç H., “Huzur Operasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuzey

Irak’ta Gerçekleştirdiği Harekatın Hukuki Temelleri,” Avrasya Dosyası, İran

Özel, İlkbahar 1995, Cilt 2, Sayı 1, ss.224-235.

Page 216: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

212

22. Becker, Richard, “1958-1963, Iraq Revolution and the U.S. Response,” Press

for Conversion, Sayı 51, Mayıs 2003, ss. 20-21

23. Beeson, Mark ve Higgott, Richard, Hegemony, Institutionalism and US

Foreign Policy: Theory and Practice in Comparative Historical

Perspective, Konferans Bildirisi 15-17 Aralık 2003,

http://eprint.uq.edu.au/archive/00001192/01/mb_rh_birm_03.pdf

24. Bengio, Ofra “The Challenge of to the Territorial Integrity of Iraq,” Survival,

Cilt. 37, Sayı. 2, Yaz 1995, ss. 74-94.

25. Bengio, Ofra, “How Does Saddam Hold On” Foreign Affairs, Cilt 79, Sayı

4, Temmuz-Ağustos 2000, s. 90-103.

26. Bennis, Phyllis, “False Consensus: George Bush’s United Nations” Beyond

the Storm: A Gulf Crisis Reader, (Phyllis Bennis ve Michel Moushabeck),

New York, Olive Branch Press, 1991, ss. 112-129.

27. Blanche, Ed, “GCC Security: New Alliances in the Making?” The Middle

East, Mayıs 2001.

28. Boot, Max, “The Case for American Empire,” Weekly Standard, 15 Ekim

2001http://www.weeklystandard.com/Utilities/printer_preview.asp?idArticle

=318

29. Brezinski, Zbigniew ve Scowcroft, Brent, “Differentiated Containment:

Policy Toward Iran and Iraq” Foreign Affairs, Mayıs-Haziran 1997, Cilt.76,

Sayı. 3, ss. 20-31.

30. Bruinessen, Martin van, “The Kurds between Iran and Iraq: Hidden Wars”

Middle East Report, Sayı.141, Temmuz Ağustos 1986, ss. 14-27

Page 217: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

213

31. Byman, Daniel L. ve Gren, Jerrold D., “The Enigma of Political Stability in

the Persian Gulf Monarchies,” Middle East Review of International

Affairs, Cilt 3, Sayı 3, Eylül 1999, ss.20-37.

32. Byman, Daniel, “After the Storm: U.S Policy Toward Iraq Since 1991,”

Political Science Quarterly, Cilt 115, Sayı 4, Kış 2000, ss. 493-516.

33. Byman, Daniel, Pollack Kenneth ve Rose Gideon, “The Rollback Fantasy,”

Foreign Affairs, Cilt 78, Sayı 1, Mayıs Haziran 1999, ss.24-41

34. Carpenter, Ted Gallen, “Postwar Strategy: An Alternative View”, JFQ, Kış

2000-2001, ss. 40-44.

35. Chase-Dunn, Christopher, Conflict Among Core States: World-System

Cycles and Trends, 23 Ocak 1996, http://wsarch.ucr.edu/archive/papers/c-

d&hall/warprop.htm

36. Chase-Dunn, Christopher, Taylor, Peter ve Arrighi Giovanni, et al,

“Hegemony and Social Change,” Mershon International Studies Review,

Cilt 38, Sayı 2, Ekim 1994, ss. 361-376.

37. Chomsky, Noam, “Understanding the Bush Doctrine,” Information

Clearing House, 2 Ekim 2004

http://www.chomsky.info/articles/20041002.htm

38. Conry, Barbara “America’s Misguided Policy of Dual Containment in the

Persian Gulf,” Foreign Policy Briefing, Sayı. 33 10 Kasım 1994,

http://www.cato.org/pubs/fpbriefs/fpb-033.html

39. Cox, Michael, “The Empire’s Back In Town: Or America’s Imperial

TemptationAgain,”www.lse.ac.uk/collections/LSEPublicLecturesAndEvents/

pdf/20030602t1717z001.pdf

Page 218: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

214

40. Cox, Robert, “ Towards a Post Hegemonic Conceptualization of World

Order: Reflections on the Relevancy of Ibn Haldun,” içinde Approaches to

World Order (der. Robert Cox, Timothy Sinclair) Cambridge, Cambridge

University Press, 1996, ss. 144-173.

41. Cox, Robert, “Gramsci, Hegemony and International Relations: an Essay in

Method,” içinde Approaches to World Order (der. Robert Cox, Timothy

Sinclair) Cambridge, Cambridge University Press, 1996, ss. 124-143.

42. Cox, Robert, “Social Forces, States, and World Orders: Beyond International

Relations Theory,” içinde Approaches to World Order (der. Robert Cox,

Timothy Sinclair) Cambridge, Cambridge University Press, 1996, ss. 85-123.

43. Doran, Michael Scott, “Palestine, Iraq and American Strategy”, Foreign

Affairs, Cilt. 82, No. 1, Ocak-Şubat 2003, ss. 19-33.

44. Dorrien, Gary, “‘Benevolent Global Hegemony’:William Kristol and the

Politics of American Empire, Logos, Cilt 3, Sayı.2, Bahar 2004,

http://www.logosjournal.com/issue_3.2/dorrien.htm

45. Du Boff, Richard B., “US Hegemony Continuity Decline Enduring Danger”

Monthly Review, Cilt 55, Sayı 7, Aralık

2003,http://www.monthlyreview.org/1203duboff.htm

46. Eland, Ivan, “The Empire Strikes Out The “New Imperialism” and Its Fatal

Flaws,” Policy Analysis, Sayı 459, 26 Kasım 2002, ss.1-27

47. Eskander, Saad, “Southern Kurdistan under Britain’s Mesopotamian

Mandate: From Separation to Incorporation, 1920-23,” Middle Eastern

Studies, Cilt 37, Sayı 2, Nisan 2001, ss. 153-180.

Page 219: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

215

48. Esposito, John, “Political Islam and Gulf Security,” Political Islam:

Revolution, Radicalism or Reform (John Esposito), Cairo, American

University in Cairo Press, 1997, ss. 53-76.

49. Fahmy, Nabil, “The Changing Paradigm of the Middle East: Its Elements and

Challenges” Mediterranean Quarterly, Cilt 15, Sayı 2, Bahar 2004, ss. 6-

16.

50. Freıj, Hanna Yousıf, “Alliance Patterns of a Secessionist Movement: The

Kurdish Nationalist Movement in Iraq,” Journal of Muslim Minority

Affairs, Cilt. 18, Sayı 1, Nisan 1998, ss. 19-37.

51. Frelick, Bill, “The False Promise of Opeation Provide Comfort: Protecting

Refugees or Protecting State Power,” Middle East Report, Sayı 176, Mayıs-

Haziran 1992, ss.22-27.

52. Fuller, Graham ve Lesser, Ian, “Persian Gulf Myths,” Forein Affairs, Cilt 76,

Sayı 3, Mayıs-Haziran 1997, ss. 42-52.

53. Fuller, Graham, “Respecting Regional Realities,” Foreign Policy, Yaz 1991,

Sayı 83, ss. 39-46.

54. Gause, Gregory, “Getting It Backward on Iraq” Foreign Affairs, Cilt 78,

Sayı 3, Mayıs-Haziran 1999, ss. 54-65.

55. Gilpin, Robert, “ The Rise of American Hegemony,” Two Hegemonies:

Britain 1846-1914 and the United States 1941-2001, (der) Patrick Karl

O’Brien and Armand Clesse, Aldershot, Ashgate Publishing, 2002, s. 165-

182.

56. Gowan, Peter, “US Hegemony Today,” Monthly Review, Cilt 55, Sayı 3,

Temmuz Ağustos 2003, ss. 30-50

Page 220: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

216

57. Grunberg, Isabelle, “Exploring the "Myth" of Hegemonic Stability,”

International Organization, Cilt 44, Sayı 4, Sonbahar 1990, ss. 431-477.

58. Gunter, Michael M., “The Bane of Kurdish Disunity,” ORIENT, Cilt 42,

Sayı 4, Aralık 2001, ss. 605-616.

59. Gunter, Michael, “A de facto Kurdish State in Northern Iraq,” Third World

Quarterly, Cilt. 14, Sayı. 2, 1993, ss. 295-320.

60. Gunter, Michael, “Foreign Influences on the Kurdish Insurgency in Iraq,”

Orient, Cilt 34, Sayı 1, Yıl 1993, ss. 105-119.

61. Gunter, Michael, “The Foreign Policy of the Iraqi Kurds,” Journal of South

Asian and Middle Eastern Studies, Cilt. 20, Sayı 3, Bahar 1997, ss. 1-19.

62. Gunter, Michael, “The KDP-PUK Conflict in Northern Iraq,” Middle East

Journal, Cilt. 50, Sayı 2, Bahar 1996, ss. 225-241.

63. Gunter, Michael, “United States Foreign Policy Towards the Kurds,” Orient

Cilt 40, Sayı. 3, 1999, ss. 427-437.

64. Hadar, Leon, “Pax Americana’s Four Pillars of Folly,” Journal of Palestine

Studies, Cilt 27, Sayı 3, Bahar 1998, ss. 49-59.

65. Hale, William, “Turkey, the Middle East and the Gulf Crisis,” International

Affairs, Cilt. 58, Sayı.4, Ekim 1992, ss. 679-692.

66. Halliday, Fred, “The Gulf War and its Aftermath: First Reflections”

International Affairs, Cilt 67, Sayı. 2., 1991, ss. 223-235.

67. Harbi, Mohammed, “Arap Ulusal Mitini Sorgularken,” Uluslar ve

Milliyetçilik (Jean Leca) İstanbul, Metis, 1998, ss. 84-88.

68. Hay, William Anthony, “Challenges of Empire Watch on the West” A

Newsletter of FPRI’s Center for the Study of America and the West, Cilt

Page 221: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

217

3, Sayı 5, Mayıs 2002,

http://www.fpri.org/ww/0305.200205.hay.challengesofempire.html

69. Hegasy, Sonja, “A Moment of Inclusion: Reactions in the Arab World”,

Middle East Policy, Cilt. 9, Sayı.4 , Aralık 2002, ss. 83-84.

70. Herrman, Richard, “The Middle East and the New World Order: Rethinking

US Political Strategy After the Gulf War”, America’s Strategy in a

Changing World, (Sean Lynn Jones ve Steven Miller) Cambridge, MIT

Press, 1993, s. 295-327.

71. Hines, Joy, “From Desert One to Southern Watch: The Evolution of Central

Command,” JFQ, No. 27, Bahar 2000, ss. 42-48

72. Huntington, Samuel, “The Lonely Superpower,” Foreign Affairs, Cilt 78,

Sayı 2, Mart/Nisan 1999, ss.35-49

73. Hurst, Steven, ‘Myths of Neoconservatism: George W. Bush’s “Neo-

conservative” Foreign Policy Revisited’, International Politics, Cilt. 42,

Sayı 1, Mart 2005, ss. 75-96

74. Ignatieff, Michael, “The American Empire,” New York Times Magazine, 5

Ocak 2003

75. Ikenberry, John, “America’s Imperial Ambition,” Foreign Affairs, Cilt 81,

Sayı 5, Eylül-Ekim 2005, ss.44-60.

76. Ikenberry, John, “Institutions, Strategic Restraints, and the Persistence of

American Post War Order,” International Security, Cilt 23, Sayı 3, 1998-

1999, s. 45.(43-78)

77. Ikenberry, John, “Rethinking the Origins of American Hegemony,” Political

Science Quarterly, Cilt 104, Sayı 3, Sonbahar, 1989, ss. 375-400.

Page 222: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

218

78. Ikenberry, John, “Strategic Reactions to American Preeminence: Great Power

Politics in the Age of Unipolarity,” National Intelligence Council, 23

Temmuz 2003, s.1. http://www.cia.gov/nic/confreports_stratreact.html

79. Ikenbery, John, “Institutions, Strategic Restraints, and the Persistance of

Postwar Order,” International Security, Cilt 23, Sayı 3, Kış 1998/99, ss. 43-

78;

80. Isenberg David, “Desert Storm Redux,” Middle East Journal, Cilt 47, Sayı

3, 1993, ss. 429-443.

81. Isherwood, Michael W., “U.S. Strategic Options for Iraq: Easier Said than

Done,” The Washington Quarterly, Cilt 25, Sayı 2, ss.145–159.

82. Jawad, Saad N., “The Kurdish Problem in Iraq,” The Integration of Modern

Iraq (Abbas Kelidar) London, Croom Helm, 1979, ss. 171-182.

83. Jervis, Robert, “The Remaking of a Unipolar World,” The Washington

Quarterly, Cilt 29, Sayı3, Yaz 2006, ss. 7–19

84. Johnson, Chalmers, “Sorrows of Empire,” Foreign Policy In Focus,

Interhemispheric Resource Center, Kasım 2003,

http://www.pcusa.org/trade/downloads/empire_sorrows.pdf

85. Kagan, Robert ve Kristol William “Remember the Bush Doctrine” The

Weekly Standard, 15 Nisan 2002.

86. Kagan, Robert, “America's Crisis of Legitimacy,” Foreign Affairs, Cilt 83,

Sayı 2, Mart/Nisan 2004, s. 65-87.

87. Kagan, Robert, “Benevolent Empire,” Foreign Policy, Sayı 111, Yaz 1998

24-35;

Page 223: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

219

88. Keohane, Robert, After Hegemony: Cooperation and Discord in the

World Political Economy, Princeton, Princeton University Pres, 1984

89. Keskin Arif, “PJAK: PKK’nın Bölgedeki Yeni Misyon Arayışı,” Stratejik

Analiz, Cilt 8, Sayı 92, Aralık 2007, ss. 45-51

90. Keskin, Arif, “İran Nereye,” Stratejik Analiz, Cilt 8, Sayı 87, Temmuz

2007, ss.20-35.

91. Kıran, Abdullah, “Kürt-Amerikan İlişkileri I,” Serbesti, Sayı 24, Bahar

200ss. 42-54.

92. Kirişçi, Kemal, “Turkey and the Kurdish Safe-Haven in Northern Iraq,”

Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, Cilt. 19, Sayı.3,

Bahar 1996, ss. 21-39.

93. Kirişçi, Kemal, “Türkiye ve Kuzey Irak’taki Güvenlik Bölgesi,” Avrasya

Dosyası Kuzey Irak Özel, Cilt 3, Sayı 1, İlkbahar 1996 ss.7-22

94. Kostiner, Joseph, “State, Islam and Opposition in Saudi Arabia: The Post

Desert-Storm Phase,” Middle East Review of International Affairs, Cilt 1,

Sayı 2, Temmuz 1997, http://meria.idc.ac.il/journal/1997/issue2/jv1n2a8.html

95. Kostiner, Joseph, “The United States and The Gulf States: Alliance in Need,”

MERIA, Cilt. 2, Sayı. 4, Aralık 1998, ss. 54-60.

96. Krauthammer, Charles, “The Unipolar Moment,” Foreign Affairs, Cilt. 70,

Sayı. 1, Kış 1990-91, ss. 23-33

97. Kugler, Richard, “U.S Defense Strategy and Force Planning” The United

States and the Persian Gulf: Reshaping Security Strategy for the Post

Containment Era, (Richard Sokolsky), Washington, National Defense

University Press, 2003, ss. 89-116.

Page 224: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

220

98. Kumaraswamy, P R, “Who Am I ?: The Identity Crisis in The Middle

East,” Middle East Review of International Affairs, Cilt. 10, Sayı. 1 Mart

2006, ss. 63-73.

99. Kupchan, Charles, “After Pax Americana: Benign Power, Regional

Integration, and the Sources of a Stable Multipolarity,” International

Security, Cilt 23, Sayı 2, Sonbahar 1998, ss. 40- 79;

100. Kutschera, Chris, “The Kurds Secret Scenarios,” Middle East

Report, Sayı 225, Kış 2002, ss.14-21.

101. Lake, Anthony, “Confronting Backlash States,” Foreign Affairs,

Mart-Nisan 1994, Cilt. 73, Sayı. 2, ss. 45-56

102. Layne, Christopher, “America as European Hegemon,”National

Interest, Yaz 2003, ss. 17-29.

103. Layne, Christopher, “Rethinking American Grand Strategy:

Hegemony or Balance of Power in the Twenty-First Century?” World Policy

Journal, Yaz 1998, ss. 8-22.

104. Layne, Christopher, “The Unipolar Illusion: Why New Great Powers

Will Rise,” International Security, Cilt. 17, Sayı. 4, Bahar 1993, ss.5-51

105. Leffler, Melyvn, “9/11 and the Past and Future of American Foreign

Policy,” International Affairs, Cilt 79, Sayı 5, 2003, ss. 1045-63

106. Lydia, Khalil, “Strategic Implications for Northern Iraq’s Kurdish Oil

Industry,” Jamestown Terrorism Monitor, Cilt 5, Sayı 22, 26 Kasım 2007,

ss. 1-3.

107. Makiya, Kenan, “The Arab World After Sept. 11”, Dissent, Bahar 2002, ss.

5-12.

Page 225: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

221

108. Matlak, Regis, “Inside Saddam’s Grip,” National Security Studies

Quartely, Bahar 1999,

www.georgetown.edu/sfs/programs/nssp/nssq.Matlak.pdf

109. Meho, Lokman I., Nehme, Michael. G., “The Legacy of U.S. Support to the

Kurds,” The Kurdish Question in U.S. Forein Policy (Lokman I. Meho)

Westport, Praeger, 2004, ss. 13-26.

110. Modelski, George, “World System Evolution” World System History:

The Social Science Of Long-Term Change adlı konferansa sunulan bildiri,

University of Lund, Sweden, 25-29, Mart 1995.

https://faculty.washington.edu/modelski/WSE1.html

111. Mylroie, Laurie, “U.S. Policy Toward Iraq,” Middle East Intelligence

Bulletin, Cilt 3, Say1, Ocak 2001 http://www.meib.org/articles/0101_ir1.htm

112. Nasr Vali, Şii Yükselişi, Avrasya Dosyası, Cilt 13, Sayı 3, 2007, ss. 101-

108.

113. Nexon, Daniel ve Wright, Thomas, “Taking American Empire Seriously,”

5th Annual Pan-European Conference için sunulan bildiri, the Hague,

Netherlands, Eylül 2004,

http://www.sgir.org/conference2004/papers/Nexon%20-

%20Taking%20Empire%20Seriously.pdf

114. Nye, Joseph Jr., “American Strategy after Bipolarity,” International

Affairs, Cilt 66, Sayı 3, Temmuz 1990, ss. 513-521.

115. Nye, Joseph S., “The Changing Nature of World Power,” Political Science

Quarterly, Cilt 105, Sayı 2, Yaz 1990, ss. 177-192

Page 226: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

222

116. Nye, Joseph S., “U.S. Power and Strategy After Iraq” Foreign Affairs, July

2003, Cilt 82, Sayı 4, ss. 60-73.

117. Nye, Joseph, “The Decline of America's Soft Power: Why Washington

Should Worry,” Foreign Affairs, Cilt 83, Sayı 3, Mayıs Haziran 2004, ss.

16-20.

118. O’Leary, Brendan, “Kürdistan’ın İnkarı, Dirilişi ve Kabulü,” Serbesti, Sayı

20, Mart Nisan 2005, ss. 54-62.

119. O’Leary, Carole A., “The Kurds of Iraq: Recent History, Future Prospects,”

Middle East Review of International Affairs, Cilt 6, Sayı 4, Aralık 2002,

ss17-29.

120. Olson, Robert, "The Kurdish Question in the Aftermath of the Gulf War:

Geopolitical and Geo strategic Changes in Middle East", Third World

Quarterly, Cilt 13, Sayı 3, 1992, 475-499.

121. Orhan, Oytun, “Suriye Kendi PKK Sorunuyla Karşı Karşıya (mı)?”

Stratejik Analiz, Cilt 8, Sayı 92, Aralık 2007, ss. 53-61.

122. Owen, John, “Transnational Liberalism and U.S. Primacy" International

Security, Cilt 26, Sayı 3, Kış 2001/02, ss. 117-152.

123. Patrick K. O’Brien, The Pax Britannica, American Hegemony and the

International Economic Order, 1846-1914 and 1941-2001, Konferans

Bildirisi, 23 Temmuz 2002

http://eh.net/XIIICongress/cd/papers/7O'Brien11.pdf

124. Perle, Richard, “Iraq: Saddam Unbound,” Present Dangers: Crisis and

Opportunity in American Foreign and Defense Policy (Robert Kagan ve

William Kristol) San Francisco, Encounter Books, 2000, ss. 99-110.

Page 227: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

223

125. Petras James, Empire with imperialism: Review Essay on Michael

Hardt and Antonio Negri, 29 Ekim 2001,

http://www.rebelion.org/petras/english/negri010102.htm

126. Pfaff William, “The Question of Hegemony,” Foreign Affairs, Cilt 80,

Sayı 1, Ocak/Şubat 2001, ss. 221-233

127. Posen Barry ve Ross Andrew L, “Competing Visions for U.S Grand

Strategy,” International Security, Cilt 21, Sayı 2, Kış 1996/97, ss.5-54;

128. Posen Bary, “Command of Commons: The Military Foundation of U.S

Hegemony,” International Security, Cilt 28, Sayı 1, Yaz 2003, ss. 5-46.

129. Rafaat Aram, “U.S.-Kurdish relations in Post-Invasion Iraq,” MERIA, Cilt

11, Sayı 4, Aralık 2007, ss. 79-89

130. Rafaat, Aram, “U.S.-Kurdish relations in Post-Invasion Iraq,” MERIA, Cilt

11, Sayı 4, Aralık 2007, ss. 79-89.

131. Rahimi, Babak, “A Shiite Storm Looms on the Horizon: Sadr and SIIC

Relations,” Jamestown Terrorism Monitor, Cilt 5, Sayı 10, 24 Mayıs 2007,

ss.1-4.

132. Riedel Bruce, “U.S Policy in the Gulf: Five Years of Dual Containment,”

Global Beat: U.S. Defense Policy, 6 Mayıs 1998,

www.nyu.edu/globalbeat/usdefense/riedel050698.html

133. Rilling Rainer, “American Empire” as Will and Idea

http://www.globalpolicy.org/empire/analysis/2003/03americanempireaswilla

ndidea.pdf

134. Rubin Michael, “How to Free Iraq” Middle East Quarterly Cilt 10, Sayı 1,

Kış 2002, http://www.meforum.org/article/109

Page 228: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

224

135. Rubin, Barry, “U.S. Foreign Policy And Rogue States,” Middle East

Review of International Affairs, Cilt 3, Sayı 3, Eylül 1999, ss. 72-77.

136. Ryn Claes G., “The Ideology of American Empire” Orbis, Yaz 2003, ss.

383-397

137. Sicherman, Harvey, “The Strange Death of Dual Containment,” Orbis, Cilt

41, Sayı 2, Bahar 1997, ss. 223-241.

138. Simes Dimitri, “America’s Imperial Dilemma,” Foreign Affairs, Cilt 82,

Sayı 6, Kasım Aralık 2003, ss.91-102.

139. Singer, P.W., “America and the Islamic World”, Current History, Cilt.

101, Sayı. 608, Kasım 2002, ss.355-365.

140. Sivan Emmanuel, “Why Radical Muslims Aren’t Taking Over

Governments” Middle East Review of International Affairs, Cilt 2, Sayı 2,

1998, ss. 9-16.

141. Snidal Duncan, “The Limits of Hegemonic Stability Theory,”

International Organization, Cilt 39, Sayı 4, Sonbahar 1985, ss. 579-614.

142. Solarz, Stephen J. ve Wolfowitz, Paul, “Letters to the Editor” Foreign

Affairs, Cilt 78, Sayı 2, Mart Nisan 1999

143. Stokes Doug, “The Heart of Empire? Theorising US Empire in an era of

Transnational Capitalism,” Third World Quarterly, Cilt 26, Sayı 2, 2005,

ss. 217-236.

144. Strange Susan, “The Persistent Myth of Lost Hegemony,” International

Organization, Cilt 41, Sayı 4, Sonbahar 1987, ss. 551-574

Page 229: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

225

145. Tarzi, Amin, “Contradictions In U.S. Policy On Iraq And Its

Consequences,” Middle East Review of International Affairs, Cilt. 4, Sayı.

1, Mart 2000, ss.27-38.

146. Telhami, Shibley, “Between Theory and Fact: Explaining U.S. Behavior in

the Gulf Crisis”, The Gulf War and the New World War: International

Relations of the Middle East, (Tareq Ismael ve Jacqueline Ismael), Floria,

University Press of Florida, 1994, ss. 153-183.

147. Teslik, Lee Hudson, Iraq, Afghanistan, and the U.S. Economy, Council on

Foreign Relations, http://www.cfr.org/publication/15404/#4

148. Vinogradov, Amal, “The 1920 Revolt in Iraq Reconsidered: The Role of

Tribes in National Politics,” International Journal of Middle East Studies,

Cilt. 3, Sayı. 2, Nisan 1972, ss. 123-139.

149. Wallerstein, Immanuel, “The Curve of American Power,” New Left

Review, Cilt 40, Temmuz-Ağustos 2006, ss.77-94.

150. Walsh, David, “Dual Containment: Successes, Failures and Prospects for

Change in Policy,” http://www.lib.utah.edu/epubs/hinckley/v1/walsh.html

151. Waltz, Kenneth, “The Emerging Structure of International Relations,”

International Security, Cilt.18, Sayı. 2, Sonbahar 1994, ss. 44-79

152. Westermann, William Linn, “Kurdish Independence and Russian

Expansion,” Foreign Affairs, Cilt 24, Sayı. 4, Temmuz 1946, ss. 675-686.

153. White, Paul, “Airpower and a Decade of Containment,” JFQ, Winter 2000-

2001, ss. 35-39.

154. Wohlforth William, “The Stability of a Unipolar World,” International

Security, Cilt 24, Sayı 1, Yaz 1999, ss. 5-41.

Page 230: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

226

155. Wolf, Reinhard, Hegemon Without Challengers? U.S. Leadership in the

21st Century, http://www2.politik.uni-halle.de/rode//texte/Hegemo3.PDF

156. Wurmser, David et.al, “The Peace beyond the Peace: What Role for Iran

and Iraq?,” Middle East Policy Council, Cilt VII, Sayı 3, Haziran 2000

RAPORLAR

1. Al Hussein, Sharif Ali bin, Al Shaikhly, Salah ve Shaykh Mohammed

Mohammed Ali, “Removing Saddam: The Iraqi Opposition’s Program,”

Policywatch, 29 Ekim 1998

2. Arab Human Development Report, United Nations Program Arab Fund for

Economic and Social Development, 2002

3. Aspin, Les, Report on the Bottom-Up Revıew, Ekim 1993,

http://www.fas.org/man/docs/bur/part03.htm

4. Bengio, Ofra, Baghdad Between Shi’a And Kurds, Policy Focus, The

Washington Institute For Near East Policy, Sayı 18, 1992

5. Cartright, David, Millar Alistair, Lopez George, Smart Sanctions:

Restructring UN Policy in Iraq, Joan Kroc Institute for International Peace

Studies, 2001

6. Cordesman Anthony, After Desert Fox: Our Policy for the Gulf and Iraq,

CSIS, 2 Mart 1999.

7. Cordesman, Anthony, Living With Saddam: Reshaping US Strategy in the

Middle East, Testimony to the Senate Armed Services Committee, 25 Mart

1998, http://www.csis.org/hill/ts032598.html;

Page 231: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

227

8. Cordesman, Anthony, Pandora’s Box: Iraqi Federalism, Seperatism,

“Hard” Partitioning, and US Policy, CSIS, 26 Ekim 2007,

http://www.csis.org/media/csis/pubs/071009_pandorasbox.pdf

9. Daalder Ivo, Lindsay James ve Steinberg James, The Bush National

Security Strategy: An Evalutation, Brookings Policy Brief, 4 Ekim 2002,

http://www.brookings.edu/~/media/Files/rc/papers/2002/10defense_daalder/p

b109.pdf

10. Daalder, Ivo H. ve Lindsay, James M. The Bush Revolution: The

Remaking of America’s Foreign Policy, The Brookings Institution, May

2003

11. Democracy and Human Development in the Broader Middle East: A

Transatlantic Strategy for Partnership, İstanbul Paper, 25-27 Haziran

2004 http://www.tesev.org.tr/etkinlik/ist_paper1.pdf

12. Flowers, Clifton W., The Kurds in Northern Iraq: U.S. Policy Towards

Their Search for Autonomy and Independence, National Defense

University, 1993

13. Global Trends 2015: A Dialogue About the Future With Non-

Government Experts, National Intelligence Council December 2000,

http://infowar.net/cia/publications/globaltrends2015/

14. Gulf Stability and Security and Its Implications for U.S Foreign Policy,

Council on Foreign Relations Independent Study Group Report, 1997,

http://wwwc.cc.columbia.edu/sec/dlc/ciao/conf/cfr04/cfr04.html

15. Halperin, Morton H. ve Kemp Geoffrey, A Report on U.S. Policy Options

Towards Iraq, Haziran 2001

Page 232: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

228

16. Holmes Kim ve Phillips James, The Anatomy of Clinton’s Failure in Iraq,

The Heritage Foundation Backgrounder, 27 Şubat 1998

17. Iraq and the Kurds: The Brewing Battle over Kirkuk,” International Crisis

Group Report, Sayı 56, 18 Temmuz 2006, s. 4,

http://www.crisisgroup.org/library/documents/middle_east___north_africa/ira

q_iran_gulf/56_iraq_and_the_kurds___the_brewing_battle_over_kirkuk.pdf

18. Iraq: Saddam Husayn’s Prospects for Survival Over the Next Year, U.S.

Special National Intelligence Estimate, Eylül 1991

19. Isenberg, David, “Imperial Overreach: Washington’s Dubious Strategy to

Owertrow Saddam Hussein,” Policy Analysis, Sayı 360, 17 Kasım 1999.

20. Jon D. Klaus, “U.S. Military Overseas Basing: Background and Oversight

Issues for Congress” CRS Report for Congress, 17 Kasım 2004.

http://www.fas.org/man/crs/RS21975.pdf

21. Joseph, Edward P. ve O'Hanlon, Michael E., The Case for Soft Partition in

Iraq, Saban Center for Middle East Policy at the Brookings Institution,

Analysispaper, Sayı 12, Haziran 2007

http://www.brookings.edu/~/media/Files/rc/papers/2007/06iraq_joseph/06ira

q_joseph.pdf

22. Katzman Kenneth ve Prados Alfred, The Kurds in Post Saddam Iraq,

Congressional Research Service, 7 Kasım 2007.

23. Katzman Kenneth, Iraq: U.S. Regime Change Efforts and Post-War

Governance, CRS Report for Congress, 10 Ekim 2003.

24. Katzman Kenneth, Iraq’s Opposition Movements, Congressional Research

Service Report, 26 Mart 1998

Page 233: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

229

25. Katzman, Kenneth, Iraq: Compliance, Sanctions, and U.S. Policy, CRS

Issue Brief for Congress, 2 Nisan 2002.

26. Katzman, Kenneth, Searching for Stable Peace in the Persian Gulf,

Strategic Studies Institute Report, 2 Şubat 1998.

27. Laipson, Ellen ve Francke, Rend Rahim, “How To Build A New Iraq After

Saddam” Policywatch, Sayı 659, 19 Eylül 2002.

28. Makovsky, Alan, “Kurdish Agreement Signals New U.S. Commitment”

PolicyWatch, Sayı 34129 Eylül 1998

29. Makovsky, Alan, “Toward a More Realistic Northern Iraq Policy,”

PolicyWatch, Sayı 224, 24 Ekim 1996

30. Makovsky, Alan, Baram Amatzia, Eisenstadt Michael, “Crisis In Iraq:

Saddam Hussein, The Kurds And U.S.,” Policywatch, Sayı 217, 6 Eylül

1996

31. Marina, Ottoway, et. al., Democratic Mirage in the Middle East, Policy

Brief, Carnegie Endowment, 20 Ekim 2002

32. Pelletiere, Stephen Managing Strains in the Coalition: What to do about

Saddam?, U.S. Army War College, Kasım 1996

33. Phillips, James, “Clinton's Middle East Policy Meltdown” Heritage

Foundation, http://www.heritage.org/views/2000/ed101700.html#

34. Prados, Alfred, Kurdish Separatism in Iraq: Developments and

Implications for The US, CRS Report for Congress, 6 Mayıs 1991

35. Quadrennial Defense Review Report, 30 Eylül 2001,

http://www.comw.org/qdr/01qdr.html .

Page 234: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

230

36. Report of Quadrennial Defense Review, Mayıs 1997,

http://stinet.dtic.mil/cgi-

bin/GetTRDoc?AD=ADA326554&Location=U2&doc=GetTRDoc.pdf

37. Salih, Barham, “Iraqi Regime Change and the Kurdistan Regional

Government,” PolicyWatch Sayı 656, 17 Eylül 2002,

http://www.washingtoninstitute.org/templateC05.php?CID=1534

38. Schiesl, Michael A. The Objectives Of United States Military Intervention

In Northern Iraq Between Operation Desert Storm And Operation Iraqi

Freedom, Fort Leavenworth, Kansas, 2003

39. Shifrinson, Joshua R. Itzkowitz, “The Kurds and Regional Security: An

Evaluation of Developments since the Iraq War,” Middle East Brief,

Brandeis University, Crown Center for Middle Eastern Studies, Sayı 14,

Aralık 2006, www.brandeis.edu/crown/publications1/meb/MEB14.pdf

40. Stansfield, Gareth, Lowe, Robert ve Ahmadzadeh Hashem, The Kurdish

Policy Imperative, Chatam House Papers, Aralık 2007,

www.chathamhouse.org.uk/publications/papers/view/-/id/584/

41. The Commission on America’s National Interests, America’s National

Interests, Temmuz 2000,

http://www.nixoncenter.org/publications/monographs/nationalinterests.pdf

42. The Implications of the Iran-Iraq Agreement, CIA Report, 1 Mayıs 1975

DCI/NIO 1039-75,

43. Youngs, Tim ve Oakes, Mark, Iraq: “Desert Fox” and Policy

Developments, House of Commons Research Paper 99/13, 10 Şubat 1999.

Page 235: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

231

44. Zinni, Anthony, Statement of General Anthony Zinni Before the US

Senate Committeee on the Armed Services, 28 Ocak 1999 http://armed-

services.senate.gov/statemnt/1999/990128az.pdf

İNTERNET KAYNAKLARI

1. Aziz, Sardar, The American-Kurdish (Kissinger-Barzani) Relationship:

an Orientalist Reading Tuesday, March 27, 2007

2. Battle, Joyce, U.S. Propaganda in the Middle East - The Early Cold War

Version, National Security Archive Electronic Briefing Book, Sayı. 78 13

Aralık 2002, http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB78/docs.htm

3. Bowers, William J., Saudi Arabia and the United States’ Plan for Middle

East Defense, Yayınlanmış Doktora tezi, 2006,

https://beardocs.baylor.edu/bitstream/2104/4839/1/william_bowers_masters.p

df

4. Interview with Frank Anderson,

http://www.pbs.org/wgbh/pages/frontline/shows/saddam/interviews/anderson.

html

5. Interview with James Baker,

http://www.pbs.org/wgbh/pages/frontline/gulf/oral/baker/1.html

6. Ricciardone, Francis, An American Diplomat’s Perspectives on Kurds in

the Global Arena, American University-Center for Global Peace, 17 Aralık

2000,

http://www.american.edu/academic.depts/acainst/cgp/pdf/ricciardone.pdf

Page 236: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

232

7. Interview with James Chritchfield, The Survival of Saddam,

http://www.pbs.org/wgbh/pages/frontline/shows/saddam/interviews/critchfiel

d.html

8. Peschek, Joseph, The Bush Doctrine and U.S Hegemony: Continuity and

Change, Midwest Political Science Association’a sunulan bildiri, 15-18

Nisan 2004, ss.10-17, http://www.attac.de/bush/mainz/texte/bush-

doctrine.pdf

9. Key Sections of Pentagon Document on Post Cold War Strategy (Latest

Draft) 16 Nisan 1992, http://www.yale.edu/stratech/92dpg.html

10. Kurdoil,. http://www.btinternet.com/~kurd.oil/ehome.htm

11. McGehee Ralph, A Summary Review of Information on CIA and the

Kurds from CIABASE Files, 9 Eylül 1996,

http://www.acorn.net/jfkplace/03/Test-CIA/KURDS

BELGELER

1. United States Interests Section in Iraq Cable from William L. Eagleton,

Jr. to the Department of State. "Prospects for DAS [Deputy Assistant

Secretary] Draper's Visit To Baghdad, 4 Nisan 1981,

http://www.gwu.edu/%7Ensarchiv/NSAEBB/NSAEBB82/iraq04.pdf

2. NSC 68: United States Objectives and Programs for National Security

(April 14, 1950) A Report to the President Pursuant to the President's

Page 237: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

233

Directive of January 31, 1950 http://www.mtholyoke.edu/acad/intrel/nsc-

68/nsc68-3.htm

3. Iran-Iraq Relations, Mayıs 1973, Declassified/Released US Department of

State EO Systematic Review,

http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47258&dt=1567&dl=814

4. Iraq's Relations With The West and Its Neighbors, 21 Temmuz 1973,

Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review

http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47258&dt=1573&dl=823

5. Foreign Involvement in Kurdistan, Declassified/Released US Department

of State EO Systematic Review, Mart 1974,

http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB181/AAD-5.pdf

6. Iranian Assistance To Kurds, Declassified/Released US Department of

State EO Systematic Review, Kasım 1974,

http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB188/AAD-5.pdf

7. Kurdish Bid for USG Support, Declassified/Released US Department of

State EO Systematic Review 25 Haziran 1973.

http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47118&dt=1567&dl=796

8. Iraq’s Relations With the West and Its Neighbours, Temmuz 1973,

Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review,

http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47258&dt=1567&dl=814

9. Soviet-Iraq Relations, Declassified/Released US Department of State EO

Systematic Review, 7 Haziran 1973,

http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=48658&dt=1567&dl=817

Page 238: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

234

10. Kurdish Proposal For Autonomy, Declassified/Released US Department of

State EO Systematic Review, 4 Kasım 1973,

http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47978&dt=1567&dl=848

11. A National Security Strategy of Engagement and Enlargement, Şubat

1996, http://www.fas.org/spp/military/docops/national/1996stra.htm

12. Iraq: Saddam Husayn’s Prospects for Survival Over the Next Year,

Special National Intelligence Estimate, Eylül 1991,

http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB167/09.pdf

13. Final Statement of the Leaders’ Meeting Washington DC. Peace

Agreement, 17 Eylül 1998,

http://www.kurdistanica.com/english/legal/papers/doc-0001.html

14. State of the Union, 28 Ocak 2003,

http://www.whitehouse.gov/news/releases/2003/01/20030128-19.html

15. Declaration of The Kingdom of Iraq, Made At Baghdad On May 30th,

1932, On The Occasıon Of The Termination Of The Mandatory Regıme

in Iraq, and Containing The Guarantees Given To The Council by The

Iraqi Government

http://www.ringnebula.com/Oil/Iraq_1932_LeagueofNations.htm

16. “United States Security Strategy for the Near East and South Asia,” National

Security Decision Directive (NSDD 99) from Ronald W. Reagan." 12

Temmuz1983.

http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB82/iraq21.pdf

17. The National Security Strategy of the United States of America, Eylül

2002, http://www.whitehouse.gov/nsc/nss/2002/nss.pdf

Page 239: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

235

18. Hammadi Sadun, Kissinger Henry et.al Memorandum of Conversation, 17

Aralık 1975, http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB193/HAK-

12-17-75.pdf

19. Interim Policy Guidelines for Dealing With Iraq and With the

Implications for the Middle East of the Recent Iraqi Coup, Circular

Airgram From the Department of State to Certain Posts, Washington, 2 Mart

1963, içinde (Meho, Lokman) I. The Kurdish Question in U.S. Forein

Policy, Westport, Praeger, 2004.

20. Iraq Liberation Act of 1998

http://fl1.findlaw.com/news.findlaw.com/hdocs/docs/iraq/libact103198.pdf

21. Iraq's Relations With The West And Its Neighbors, 21 Temmuz 1973,

Declassified/Released US Department of State EO Systematic Review

http://aad.archives.gov/aad/createpdf?rid=47258&dt=1573&dl=823

22. Lott Trent, Lieberman Joseph, McCain John, et al., Congressional Letter on

Iraq, 5 Aralık 2001, http://www.gulfinvestigations.net/document499.html

23. Luft Gal, America’s Oil Dependence and Its Implications for U.S Middle

East Policy, Testimony Before Senate Foreign Relations Subcommittee on

Near Eastern and South Asian Affairs, 20 Ekim 2005,

http://www.senate.gov/~foreign/testimony/2005/LuftTestimony051020.pdf

24. Memorandum From Harold Saunders of the National Security Council

Staff to the President’s Special Asistant for National Security Affairs,

Washington, 2 Nisan 1963, içinde (Meho, Lokman) I. The Kurdish

Question in U.S. Forein Policy, Westport, Praeger, 2004

Page 240: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

236

25. Memorandum of Conversation, Subject: Washington Meetings with

Kurdish Representatives, 5 Temmuz 1972, NSC Files Kissinger Office

Files, http://www.state.gov/documents/organization/70906.pdf

26. National Security Decision Directive (NSDD 114) from Ronald W.

Reagan. "U.S. Policy toward the Iran-Iraq War," November 26, 1983.

http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB82/iraq26.pdf

27. Partnership for Progress and a Common Future with the Region of the

Broader Middle East and North Africa, Sea Island, Georgia, 9 Haziran

2004. http://www.g8usa.gov/d_060904c.htm

28. Secretary of State Madeleine K. Albright, Jalal Talabani of the Patriotic

Union of Kurdistan (PUK), and Massoud Barzani of the Kurdistan

Democratic Party (KDP) Press Remarks, U.S. Department of State, 17

Eylül 1998, http://www.fas.org/irp/news/1998/09/98091707_nlt.html

29. Battle, Joyce “US-IRAQI RELATIONS Shaking Hands with Saddam

Hussein: The U.S. Tilts toward Iraq,” 1980-1984 National Security Archive

Electronic Briefing Book, 25 Şubat 2003,

http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB82/

30. The Kurds of Iraq: Renewed Insurgency?, ABD Dışişleri Bakanlığı Gizli

Dokümanı 31 May 1972,

http://www.state.gov/documents/organization/70896.pdf

31. The Kurds: Rising Expectations Old Frustrations, National Intelligence

Estimate, Eylül 1992, Yayınlanma Tarihi 27 Kasım 2000,

http://www.foia.cia.gov/browse_docs.asp

Page 241: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

237

32. US Assistance for Iraq, Memorandum From the Joint Chiefs of Staff to

Secretary of Defense Mcnamara, 15 Ağustos 1963, içinde (Meho, Lokman) I.

The Kurdish Question in U.S. Forein Policy, Westport, Praeger, 2004.

Page 242: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

238

ÖZET

Bu çalışma, ABD’nin Kuzey Irak politikasını incelemek ve konuyu Amerikan hegemonyasının yeniden inşası içine oturtarak anlamak üzere hazırlanmıştır. Çünkü, araştırma süreci boyunca elde edilen verilerden ABD’nin 2003’e kadar Kuzey Irak’a yönelik özel bir politika geliştirmediği, 2003’ten sonra ise ABD’nin Kuzey Irak politikasını bölgedeki değişim çerçevesinde ele aldığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle, ABD’nin Kuzey Irak politikası, küresel sistemde ve ABD’nin Orta Doğu politikasında görülen temel değişimlere bağlı olarak üç ana bölümde incelenmiştir.

Birinci bölüm, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Irak’taki Kürt hareketinin doğuşunu ele aldıktan sonra, 1945-1989 döneminde ABD’nin Iraklı Kürtlere yaklaşımı üzerine odaklanmaktadır. 1945-1989 yılları, ABD’nin Iraklı Kürtlere ilgi göstermediği, ilişki kurmakta sınırlı bir yarar gördüğü ve bu nedenle ilişkisini örtülü operasyonlar şeklinde yürüttüğü bir dönemdir. Soğuk Savaş’ta Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin ve Nasrcı Arap Milliyetçiliği’nin karşısında Orta Doğu’da mevcut düzenin devamını savunan ABD ile özerklik ve bağımsızlık arayan (dolayısıyla statükonun karşısında yer alan) Iraklı Kürtler karşı cephelerde yer almışladır. Iraklı Kürt hareketi ABD ile yakın bir ilişkiye sahip olmak istemesine rağmen, Kürtlerin temel amacı olan bağımsız bir devlete ulaşması durumunda bölgede yaşanacak olan değişim ve bu değişimin ABD’nin müttefikleri üzerindeki olası etkileri, ABD’nin Iraklı Kürtlerin özerklik ve/veya bağımsızlık taleplerini desteklememesine neden olmuştur. Bu nedenle, ABD, Iraklı Kürt hareketiyle kapsamlı bir ilişkiye geçmemiştir. ABD’nin Iraklı Kürtlerle bu dönemdeki ilişkisi, İran ve İsrail’in Irak ile mücadelelerinde Kürtlere verdiği desteğe geçici ve sınırlı bir katkı biçimde olmuştur.

İkinci bölüm, Körfez Savaşı’ndan sonra Orta Doğu’da meydana gelen gelişmeleri, ABD’nin bu gelişmeler içindeki rolünü ve bu bağlamda ABD’nin Iraklı Kürtlere yönelik politikasını ele almaktadır. Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra dünyada tek süper güç olarak kalan ABD için en önemli bölgelerden birisi Orta Doğu olmuştur. Bu dönemde ABD en önemli rakibinin ortadan kalkmasıyla Orta Doğu’daki üstünlüğü ele geçirmiştir. Fakat, ABD, Orta Doğu’daki mevcut bölgesel düzeni değiştirmekten ziyade onu savunma görevini üstlenmiştir. Dolayısıyla, ancak bölgede köklü bir değişimin yaşanması halinde hedeflerine ulaşabilecek Iraklı Kürt hareketi ile ABD arasında yakın bir ilişki kurulmamıştır. Ancak, bu dönemin bir önceki dönemden önemli farkları bulunmaktadır. ABD’nin Irak’ı çevreleme politikası çerçevesinde Irak’ın kuzeyinde kurduğu “güvenli bölge”, Iraklı Kürtleri ABD’nin Orta Doğu politikasında geçmişe göre daha önemli maddelerinden birisi haline getirmiştir. ABD, Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’ın kuzeyinde oluşan fiili Kürt yönetimini Saddam’ın Irak’ına karşı bir taktik araç olarak görmüş ve bu nedenle bu bölgenin bölgesel güçler tarafından kontrol edilmesinin ya da yok edilmesinin önüne geçmek istemiştir. Ancak, bu dönemde, ABD’nin Orta Doğu’da mevcut yapıyı korumak beklentisi ile Kürtlerin bağımsızlık talepleri uyuşmadığından ABD’nin Kürtlere desteği “güvenli bölge”de hayatta kalmalarını sağlamak ve gelecekte iyi ilişkiler kurulabilecek bir yerel müttefiki korumakla sınırlı kalmıştır.

Üçüncü ve son bölümde ise Irak’ın işgali ve sonrasında ABD’nin Kuzey Irak politikası incelenmektedir. 11 Eylül’den sonra ABD’nin Robert Jervis’in deyimiyle uluslararası sistemi kendisi yenilemek isteyen bir hegemon güç haline gelmesinin en açık örneği Orta Doğu’da görülmektedir. ABD’nin Orta Doğu’da giriştiği bölgeyi

Page 243: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

239

yeniden yapılandırma çabası, ilk kez Iraklı Kürtler ve ABD’nin Orta Doğu algılamalarını paralel hale getirmiştir. ABD’nin 11 Eylül’den sonra Orta Doğu’da değişimin temeli olarak ileri sürdüğü demokratikleşme, reform ve insan hakları gibi kavramlara bölge ülkelerinin hemen hemen tümü şüpheyle yaklaşırken, Iraklı Kürtler bu sloganların en ateşli savunucusu olmuştur. Bu söylemsel yakınlık Irak’ın işgalinden sonra özel bir boyut daha kazanmıştır. 2003’ten sonra ABD’nin Orta Doğu politikasının en önemli sorunu haline gelen Irak meselesinde Kürtler ABD için en yararlı aktörlerden birisi haline gelmiştir. Irak’taki direnişle mücadelede, ülkenin İran yanlısı radikal Şii grupların denetimine geçmesinin engellenmesinde ve gevşek bir federal yapı oluşturulmasında ABD’nin en önemli yerel müttefiki Kürt gruplar olmuştur. Ancak bundan da önemlisi, Balkanlar’da Arnavutlarla kurmuş olduğu ilişkinin bir benzerini Orta Doğu’da Kürtler ile kuran ABD için sadece Iraklı Kürtler değil bölgenin geri kalanında yaşayan Kürtler de stratejik bir önem arz etmeye başlamıştır. İran ve Suriye ile olan mücadelesinde Kürt kartını harekete geçiren ABD, Kuzey Irak’taki fiili otoriteyi bu ülkelerdeki Kürtlerle ilişki kurabilmek için stratejik bir araç olarak kullanmaya başlamıştır.

Page 244: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

240

SUMMARY This study has been prepared to analyze and understand the US’s Northern

Iraq policy by placing the issue within the context of restructring of US hegemony. Thus, US’s Northern Iraq policy has been examined in three sections in connection with the observable changes in the global system and alterations in US Middle East policy.

The first section, after examining the emergence of the Kurdish movement in Iraq following World War I, focuses on the US approach to Iraqi Kurds during the period between 1945 to 1989. The period between 1945-1989 is one where the US sees little benefit in constructing relations with the Iraqi Kurds and thus does not pay much attention to them and pursues relations through clandestine operations. During the Cold War period, the Iraqi Kurds which were seeking autonomy and independence (therefore placed on the side opposing the status quo) were on opposing fronts with the US who was in support of maintaining the status-quo in the Middle East in opposition to the USSR and Nasserite Arab Nationalists. Although the Iraqi Kurdish movement desired to have close relations with the US, the transformation that would occur in the region if the Kurds were to accomplish their aims and the possible impact of this transformation on the allies of the US led the US to refrain from supporting the Iraqi Kurds. For this reason, the US has not moved on to develop a comprehensive relationship with the Iraqi Kurdish movement. The US assistance to Iraqi Kurds during this period has been in the form of temporary and limited assistance to the Kurds during Iran and Israel’s their struggle with Iraq.

The second section examines the developments which have taken place in the Middle East following the Gulf War, the role of the US in connection with these developments and US policy towards the Iraqi Kurds within this context. Following the end of the Cold War, as the only superpower in the world, one of the most important regions for the US has been the Middle East. As its main rival was displaced from the world scene during this period, the US gained superiority in the Middle East. Yet, the US took the role of supporting the maintenance of the current regional order in the Middle East rather than changing it. Therefore it was not on the same front with the Iraqi Kurdish movement who could only achieve its aims through a rooted transformation in the region. Yet, this period has significant differences from the one before. The “safe-haven” which the US constructed in the northern part of Iraq in accordance with its policy of encircling Iraq led the Iraqi Kurds to gain more importance in US Middle East policy in comparison to the past. Following the Gulf War, the US considered the de-facto Kurdish government which had emerged in the northern part of Iraq as a strategic tool against Saddam’s Iraq and for this reason it tried to prevent regional powers from destroying or controlling this region. Yet during this period, as the US desire to maintain the current structure in the Middle East was clashing with Kurdish independence aspirations, the US support to Kurds was limited with ensuring the survival of the Kurds within the safe haven while maintaining good relations with a local ally that may be emerged in the future.

In the third and final part, the invasion of Iraq and consequent US Northern Iraqi policy is examined. As correctly put by Robert Jervis, the clearest example of the emergence of the US as a hegemonic power desiring the re-construction the international system on its own can be seen in the Middle East. For the first time, the US efforts to re-structure the Middle East has brought about parallels in Iraqi

Page 245: GİRİŞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30682/218253.pdf · 7 Michael Hardt ve Antonio Negri, Empire, London, Harvard Unıversity Press, 2000 8 Negri ve Hadrt’ ın eleştirdiği

241

Kurdish and Us perceptions of the Middle East. While almost all regional countries were doubtful about the concepts of democratization, free market and human rights which the US portrayed as the main tenets of transformation of the Middle East after September 11, the Kurds emerged as the most fervent supporters of these slogans. This similarity in discourse has gained a special dimension following the invasion of Iraq. Following 2003, the Kurds have become one of the most useful tools in the Iraqi issue which has evolved to be the most important problem in US Middle East policy. In the dealing with the resistance in Iraq, the most important local ally of the US has been Kurdish groups in preventing Iranian affiliated radical Shia groups from overtaking the control of the country and also in preventing the construction of a loose federal structure. Yet more importantly, for the US which has similar relations with the Kurds of the Middle East as it does with the Albanians in the Balkans, not only the Iraqi Kurds but the rest of the Kurds which reside in the region have started to gain strategic significance. The US which has began to use its Kurdish card in its struggle with Iran and Syria, has began to make use of the de facto authority in Northern Iraq as a strategic tool to construct relations with Kurds residing in these countries.

At this point, the US look at Northern Iraq and Iraqi Kurds from the perspective of transformation in its Middle East policy and to the degree that mutual interests correspond, it supports the Kurds. For this reason, under the emergence of certain conditions (which will be later explained), the possibility that the US will openly support a Kurdish state to be constructed in the northern part of Iraq is extremely high. Upon evaluating US’s approach to Northern Iraq in the above-mentioned three sections, the study will examine the type of the relationship summarized above in the conclusion section.