gÜnÜmÜz tÜrkÇesİyle - turuz · gÜnÜmÜz tÜrkÇesİyle evlİya Çelebİ seyahatnamesİ:...
TRANSCRIPT
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ:
Gümülcine, Kavala, Selanik, Tırhala, Atina, Mora, Navarin, Girit Adası, Hanya, Kandiye, Elbasan, Ohri, Tekirdağı.
8. Kitap
2. Cilt
Evliya Çelebi 'nin YKY 'deki kitapları:
Çeviri yazı: fa>liyii Çelebi S1'1jahat11dmcsi: (1. Kitap),
haz.: R. Dankoff- S. A. Kahraman - Y. Dağlı (2006) Evliya Çelebi Seyal111t11iimcsi: (2. Kitap),
haz.: Z. Kurşun - S. A. Kahraman - Y. Dağlı (1999) Evliya Çelebi Scyahatnı'imcsi: (3. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (1999) Evliya Çelebi Si'1j11hatnı'imcsi: (4. Kitap),
haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2001) Evliya Çelebi Si'1jl1hatnı'imcsi: (5. Kitap),
haz.: Y. Dağlı - S. A. Kahraman - İ. Sezgin (2001) Evliya Çelebi Seyahatnfimcsi: (6. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (2002) Evliya Çelebi Scyahatnı'imcsi: (7. Kitap),
haz.: Y. Dağlı - S. A. Kahraman - R. Dankoff (2003) Evliya Çelebi Si'1J!1lıntnı'imcsi: (8. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman - Y. Dağlı-R. Dankoff (2003) Evliya Çelebi Si'1J11hatnı'imcsi: (9. Kitap),
haz.: Y. Dağlı S. A. Kahraman - R. Dankoff (2005) Evliya Çelebi Scynlıatnfimcsi: (10. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman - Y. Dağlı - R. Dankoff (2007) Günümüz Türkçesiyle
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyalıatnı'inıcsi: Tstanhul (1. Kitap: 2 Cilt) haz.: S. A. Kahraman - Y. Dağlı (2003)
Giiniimüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnfimcsi: Bursa-Bolu-Trabzon-Erzurum- Azerbaycan-Kafkasya-Kırım-Girit (2. Kitap: 2 Cilt)
haz.: Y. Dağlı - S. A. Kahraman (2005) Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Scyahatnfimcsi:
Konya-Kayseri-Antakya-Şam-Urfa-Maraş-Sivas-Gazze-Sojya-Edirne (3. Kitap: 2 Cilt) haz.: S. A. Kahraman - Y. Dağlı (2006)
Giiniimiiz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnı'imcsi: Bağdad-Basra-Bitlis-Diynrbakır-Tsfahım-M11lahp-,\1arrli11-Musul-Tcbriz-Va11 (4. Kitap: 2 Cilt)
haz.: S. A. Kahraman - Y. Dağlı (2010) Günümiiz Türkçesiyle Evliyı'i Çelebi Seı;ahatnı'imesi: Akkirma11-Am11sy11-Belgrad-Gelibolu
l\1111111ôf1r-Özü-Sarnyhos11a-Sl0Prııyn-fokat-Osküp (5. Kitap: 2 Cilt) haz.: Seyit Ali Kahraman (2010)
Giiniimüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Scı;alıntnfimrni: I'orlgoriçe, İştib, Vidin, Peçoy, Budin, Üstürgon [Estergon], Ciğcrrlelcn, Mamristmı, Öziçe, Taşlıca, Dobra-Venedik,
Mosiar, Kanije (6. Kitap: 2 Cilt) haz.: Seyit Ali Kahraman (2010)
Günümüz Türkçesiyle Viyana, Eflak-Bağdan, Bükreş, Ukrayna, Kırım, B11hçes11my, '.od·0�·•c,,m Kalmukistım, Saray, Maskava (7. Kitap: 2 Cilt)
haz.: Seyit Ali Kahraman (2011) Giiniimüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyal111t11fimcsi: Giimülcinc, Kavala, Seliinik, Tırhala, Atina,
Mora, Navarin, Girit Adası, Hanya, Kanrliyc, Elhasan, Ohri, Tekirdağı (8. Kitap: 2 Cilt) haz.: Seyit Ali Kahraman (2011)
EVLİYA ÇELEBİ
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Gümülcine, Kavala, Selanik, Tırhala,
Atina, Mora, Navarin, Girit Adası, Hanya, Kandiye, Elbasan, Ohri,
Tekirdağı
8. Kitap
2. Cilt
Hazırlayan:
Seyit Ali Kahraman
omo Yapı Kredi Yayınları
Yapı Kredi Yayınları 3305 Edebiyat - 964
Günümüz Türkçesiyle Ediyfi Çelebi Scyalıatııamr;;i: Gümü/cine, Kamla, Sclaııik, Tırlıala, Atiııa, Afora, Navariıı,
Girit Adası, Haııya. Knndiyc, Elhasaıı, Ohri, Tekirdağı Evliya Çelebi
8. Kitap - 2. Cilt
Hazırlayan: Seyit Ali Kahraman
Dizin: Ruşen Deniz Düzelti: Alev Özgüner
Kapaktaki "Selanik" gravürünün kaynağı: Carnet d'uıı PNcriıı, L'Orirııt a T>nl d'Oisenu (1902)
Kapak tas3r;rnı: Nahide Dikel Ofset hazırlık: Arzu Yaraş
Baskı: Acar Basım ve Cilt SaIL Tic. A.Ş. Beysan Sanayi Sitesi, Birlik Caddesi, No: 26, Acar Binası
34524, Haramidere - Beylikdüzü / Tstanbul Tel: (O 212) 422 18 34 Faks: (O 212) 422 18 04
vvw\v.ararhasi m .corn
1. baskı: İstanbul, Mart 2011 ISBN 978-975-08-1978-0
Takım TSBN 978-975-08-1976-6
©Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticoret ve Sanayi A.Ş. 2010 Sertifika No: 12334
Bütün yayın hakları saklıdır. Kaynak gösterik·rek tnn1t1m için yapllacak kısa :ıhntıJar dışında
yay1nnn1n yaz1lı izni olmaksız1n hiçbir yolla çoğzıltılamaz.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. Yapı Kredi Kültür Merkezi
İstiklal Caddesi No. 161 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: (O 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (O 212) 293 07 23
http://www.ykykultur.com.tr . e-posta: ykyku [email protected] Internet satış adresi: http://alisveris.yapikredi.com.tr
İçindekiler
Ayın [Rebiülevvel] onuncu günü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 399 Allah'ın büyük hikmeti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 403 Kandiye Kalesi büyük savaşının tahkiki . . . . . . . . . . . . . . . . . 405 Kandiye Kalesi'ndeki büyük savaşı bildirir . . . . . . . . . . . . . . . 421 Melami, İşraki, Samudi Ali Dede menkıbesi . . . . . . . . . . . . . 428 Kandiye Kalesi sulhu hakkında İbrahim Paşa'nın sözleri . . . 440 Hilekar kafirlerin sözleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 440 Ebülhayr İbrahim Paşa'nın cevabı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 441 Kandiye Kalesi'nin büyük cebehanesini bildirir . . . . . . . . . . 453 Tersane cebehanesi mühimmatının defteri . . . . . . . . . . . . . . . 455 Tophane levazımatı mühimmatını bildirir . . . . . . . . . . . . . . . 456 Kale döven topların adedi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 457 Kandiye Kalesi'nin temizlenmesi, tamiri ve
bakımını biidirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 459 Kandiye Kalesi savaşının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 463 Osmanlı askerleri şehitlerinin sayısını bildirir . . . . . . . . . . . . 467 Kandiye Kalesi'nin isimlerini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 469 Su Kulesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 470 Kandiye Limanı'nın anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 470 Kandiye Kalesi kapılarının sayısı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 471 Karakolhanenin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 473 Bütün tabyaların şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 474 Yüksek Tabya yapısının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 475 Ak Tabya Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 477
v
Osmanlı sultanları, vezirleri, beylerbeyileri, ileri gelenleri ve diğer hayır sahiplerinin camileri ve yapılarını bildirir . . 481
Gazi Sultan Mehmed Han Camii . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 481 Sultan Mehmed Han Validesi Camii'nin anlatılması . . . . . . . 484 Sultan İbrahim Han Camii . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 485 Kandiye Fatihi Veziriazam Fazıl Ahmed Paşa Camii . . . . . . 485 Sadrazamın Mahmud Kethüdası Camii . . . . . . . . . . . . . . . . . 486 Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa nurlu
camiinin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 486 Defterdar Ahmed Paşa Camii . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 487 Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa Camii . . . . . . . . . . . . . . . . . . 488 Ankebut Ahmed Paşa Camii . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 488 Eski Defterdar Melek İbrahim Paşa Camii . . . . . . . . . . . . . . . 488 Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Camii . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 488 Kaptan Kaplan Mustafa Paşa Camii'nin anlatılması . . . . . . . 490 Kandiye Kalesi mescitleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 493 Hamamları . . . . . . . - . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 493 Akarsu çeşmeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 494 Tarikat erbabı derviş tekkeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 495 Çarşı pazar bedesteni . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 496 Tüccar hanları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 497 İleri gelenlerin sarayları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 497 Kandiye Limanı'nın şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 499 Eski kale, İçhisar'ın özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 499 Girit Adası'nın çepçevre anlatılması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 504 Ikrit, yani Girit Adası'nm imareti sebebini bildirir . . . . . . . . 505 İsfakiye kavminin çoğalmasının başlangıcını bildirir . . . . . . 509 İsfakiye dağları kavminin lehçeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 510 Küçük Kale'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 512 Çanak Kalesi Limanı'nm özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 512 Fodula Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 513 Seline Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 513 Suda Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 514 Kisoma Kalesi'nin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 516 Karambusa Adası'nm özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 518 Salina Limanı menzili [322a] . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 519
VI
İsfakiye Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 520 Kav Doloz Burnu menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 520 Amison Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 521 Misalo Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 521 Palokasrı Burnu Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 522 Aya Anpon Manastırı menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 523 İstiye Kalesi'nin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 523 Yalıpetre Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 524 İspirlonka Kalesi, yani Misalonka Adası'nın övülmesi . . . . . 524 Kirmati Kalesi'nin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 525 İrem Bağı gibi Arhonoz'un cennet bağlarının ve
gülistanının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 527 Girit Adası külliyatı övgüsünün tamamlanması . . . . . . . . . . 531 Girit Adası'nın madenlerini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 532 İsfakiye dağları boğazlarındaki kaleleri bildirir . . . . . . . . . . . 533 Yaşlı, genç insanlarının yüz renkleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 535 Sadrazam fermanıyla yazılan Kandiye fetihnamesidir ki buraya
yazıldı. Seyyah-ı alem Evliya'nın müsveddesidir . . . . . . . 538 Istandiye Adası'nın özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 550 İbretlik Santoron adalarının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . 551 Yaratıcı'nın ibretlik eserini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 552 Manya savaşının başlaması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 554 İşbu 1081 [1670] tarihinde Manya Vilayeti gazasına
gittiğimiz menzilleri ve adaları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . 556 Yüksek kaleli Değirmenlik Adası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 556 Liminoz Adası'mn anlatılması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 557 Sürsat zahiresi için Gördüs kazasına gittiğimiz
yolları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 559 Gördüs Kalesi'nden (---) tarihinde Manya gazasına
gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 559 Mizistre'den kalkıp Manya içinden Manya gazasına
gittiğimiz yol üzere olan ibretlikleri bildirir . . . . . . . . . . . 563 Kalamata Kalesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 564 Zarnata Limanı'nın şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 566 Manya'mn kilit kalesi, yani Zarnata Hisarı'nın
kuşatılmasını bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 567
VII
Kanbosi Köyü varoşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 571 Gaçiça Köyü varoşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 571 Piğa Köyü varoşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 572 Pırastoz Adası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 573 Ardovişta Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 573 Kastaniya Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 574 Pılaça Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 574 Demirhisar Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 575 Kıryopoli Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 576 Kırya Nero Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 576 Büyük Vitiloz Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 576 Amansız ve imansız İç Manya Vilayeti'ni bildirir . . . . . . . . . 579 İç Manyata kafirlerinin dilleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 581 İbret verici Göllü Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 582 Kaya Paşa Limanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 582 Manya' dan Arnavutluk sancaklarına ve Asitane tarafına
gittiğimiz menzilleri bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 586 Salona kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 587 Kerbeneş kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 587 Benzersiz kale, krallar tahtı, yani sağlam Eynebahtı Hisarı . 588 Rumeli Kasteli'nin özelikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 593 Acayip ve garip maceramızın anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . 594 İnebahtı Kalesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 595 Zeban kasabasının anlatılması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 597 Voniçse Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 598 Gayri sancaklara gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . . . . 599 Mamur Bihor kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 600 Mamur Miselonka kasabası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 600 Anatolkoz Adası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 601 Angili Kasrı Kalesi'nin tarifi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 602 Virahor kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 604 Derviş Hüseyin Ağa Tekkesi menzili . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 607 Güzel Aya Mavra Kalesi'nin fetihnamesinin sebebi . . . . . . . 608 Lefkada Adası'nın övgüsü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 612 Sağlam setd, güvenli yer Preveze Kalesi'nin özellikleri . . . . 613 Eski Preveze Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 615
VIII
Allah'm hikmeti, seyirlik macera . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 615 Roğoz Kalesi'nin fethi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 618 Eski kale, sağlam Narda Hisarı'nın özellikleri . . . . . . . . . . . . 619 Aman yurdu, yani büyük şehir Yanya Kalesi'nin
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 622 Büyük Hisar camileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 624 Yanya şehrinin büyük varoşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 627 Yanya şehrinin çepçevre boyu ve enini bildirir . . . . . . . . . . . 631 Yanya şehrinin enini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 631 Çarşı pazar panayır meydanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 632 Kafir Adası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 634 Şirin Aydonat Kalesi'nin şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . 635 Aydonat varoşunun şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 636 Sağlam Margılıç Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 639 Uğursuz yurt Parga Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 640 Sayada İskelesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 641 Dalyan Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 641 Körfös Kalesi Adası'nın özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 642 Delvinye Kalesi'nin şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 643 Delvinye varoşunun özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 644 Galata Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 646 Arnavut kavminin aslını bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 646 Süslü Julad Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 648 Güzel Kardik Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 649 Sağlam sur Ergiri Kasrı Kalesi'nin övgüsü . . . . . . . . . . . . . . . 649 Müslüman camilerinin sayısı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 652 Şeyh Ali Dost Dede menkıbesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 654 Acayip ve garip mesire yeri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 654 Ergiri kavminin diğer acayip seyirlik alışkanlığı . . . . . . . . . . 655 Pogonya kazasında Jaravina Köyü'nden kız almaya
gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 657 Piskopi kasabasını bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 657 Delvinak kasabasının şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 658 Libohova Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 658 Sığınak yeri, yani sağlam sur Tepedelen Kalesi . . . . . . . . . . . 660 Tepedelen Varoşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 661
IX
İbretlik Iskırapar Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 662 Piremedi Kalesi'nin anlatılması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 662 Cihad yurdu, büyük belde Belgrad Kalesi'nin anlatılması . . 663 Belgrad dış büyük hisarının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . 665 Aşağı hisarın şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 666 Osmanlı padişahları ve ehl-i iman camilerini bildirir . . . . . . 668 Avlonya Vilayeti'ne gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . . 675 Güvenli yurt, yani sağlam Kanye Kalesi'nin özellikleri . . . . 676 Güvenli sığınak liman, yani Süleyman yapısı Avlonya
Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 678 Avlonya şehri varoşunun özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 680 Büyük Avlonya Limanı'nın anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . 682 Elbasan Vilayeti sınırı, yani Baştova Kalesi'nin
şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 683 Eski yapı büyük Dıraç Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . 684 Pazar şehri, yani sağlam Kavaye kasabasının özellikleri . . . 685 Sağlam sur, yani mamur Pekin Kalesi'nin özellikleri . . . . . . 686 Cihan gelincik bezeği şehri, yani büyük ve eski belde Elbasan
Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 690 Elbasan Kalesi'nin çepçevre büyüklüğü . . . . . . . . . . . . . . . . . 692 Dış varoştaki ağa ve ileri gelenlerin haneleri . . . . . . . . . . . . . 693 Osmanlı sultanları ve hayrat sahiplerinin camileri . . . . . . . . 694 Elbasan şehrinin övgüsünün tamamlanması . . . . . . . . . . . . . 702 Elbasan şehrinin büyük velilerinin nur dolu
kabirlerinin ziyaretleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 702 Arnavut kavminin atası, yani Cebel-i Elheme'nin kabri . . . . 703 Ohri Sancağı'na gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . . . . . 705 Üstürka balık bendi kalesinin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . 706 Ohri Gölü'nün şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 707 Balık yurdu, yani Ohri Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . 709 Ohri Kalesi'nin çepçevre şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 711 Büyük kaledeki selatin camileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 712 Sikke kesilen eski darphane . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 717 Büyük Uştuk Yaylası'nm anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 718 Mamur Resna kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 719 Hakir Ohri'den İstanbul'a gittiğimiz konakları bildirir . . . . 719
x
Şirin Poğradas kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 720 Mamur Istarova kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . 720 Büyük Perespe Köyü'nün özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 722 Büyük şehir1 eski belde Manastn nıenzili . . . . . . . . . . . . . . . . 722 Ardovişta kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 723 Mamur Tikveş kasabasının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . 723 Süslü Vılandiva kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . 724 Allah'ın hikmeti ibretlik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 725 Eski belde Aya Nataca şehri, yani büyük yapı
Usturumça Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 726 Aşağı Usturumça şehrinin özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 729 Usturumça şehrinin ziyaret yerleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 731 Büyük kalabalık yeri Dolyan panayırı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 731 Süslü Petriç kasabasının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 734 Menlik kasabasının özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 735 Şirin ve gönül açan Vetirne kasabasının özellikleri . . . . . . . . 736 Bekasız şehir, yani ibretlik Istanimaka Kalesi'nin
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 738 Kuyumcu şapı madeni . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 739 Al-i Aba menzilgahı, yani Hazret-i Osman Baba fukaraları
tekkesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 741 Büyük şehir, ikinci taht merkezi, eski belde Edirne'nin
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 748 Edirne şehri övgüsünün tamamlanması . . . . . . . . . . . . . . . . . 750 Edirne'den İstanbul'a yollandığımız menzilleri bildirir . . . . 750 Gazi Orhan Kulu Kalesi, yani mamur kasaba
şirin Hayrabolu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 750 Hayrabolu övgüsünün tamamlanması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 753 Hayrabolu şehitleri ziyaretgahı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 753 Süslü cihan bağı, yani İrem cenneti gibi Tekirdağı
şehrinin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 753 Büyük liman ve eski Ereğli Kalesi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 760
XI
Ayın [Rebiülevvel] onuncu günü Yere gelesi cehennemlik kafirin 50 pare kalyonlarıyla yardı
mı gelip gece vakti pervasızca liman kapısından içeri nice yüz kayık, sandal, firkate ve balkarmata adlı gemileriyle kaleye yardımını sokardı, zira deniz kendinin hükmündedir.
Sabahleyin kalenin tüm tabyaları ve duvarları üzere haçlı ve San Markolu sancakları, orsa bayrakları ve filandralarını çektiler. Yüksek tabya üzerine 3 kat gemi direğini birbirine mıhlayıp göklere yükselmiş uzun direkler üzerine bir zer-ender-zer filandra bayrağı uzun direğin tepesine makaralar ile çekip bir ucu hendek içinde zeminde olup bir filandıra göstermiştir ki diller ile anlatılmaz.
Bu minval üzere kalenin tüm burçlarını donatıp sabahleyin imdadın geldiğini göstermek için bir top, tüfenk ve kumbara şenlikleri etmiştir ki kafirlerin sesi cehennemde velvele saldı. Kale içinde bütün kiliselerin çanlıklarında o kadar çan, erganun dankiyo, dühüC trompete ve luturyani boruları çalıp şenlikler etti ki sanki sapık Deccal çıktı.
Sonra ertesi gün seher vakti yere gelesi kafirler, gelen yardımlarına güvenip 1078 yılı Rebiülahirinin ilk [20 Eylül 1667] günü Göllük tarafında İbrahim Paşa üzere baskın etti.
Allah'ın hikmeti İslam ordusu gafil değiller idi. Hemen bir anda bütün Müslüman gaziler kafirin 4 tarafını çevirip ortaya alıp kafiri kıra kıra kafirlerden asla bir can kurtulmadı. Bütün gaziler kefereleri öyle kırdılar ki Kassab Cömerd esnafı gibi beyaz kolları küffarın kızıl kanlarına batıp Sadrazam huzuruna 2.060 kelle getirdiler. Bütün gazilere sınırsız ihsanlar olup tüm gazilere ellişer guruş verildi ve nicelerinin başlarına çelenk sokuldu. İbrahim Paşa'ya bir samur postin hil'at-i fühire, diğer vezir ve beylerbeyilere zerduz hil'atler ihsan olunup herkes merkezlerine sevinçli ve şenlikle gittiler. Kafirler bu kırgını ve kelle alayların kaleden görüp köse sakallarını yoldular. Ölüleri de cehennemi boyladılar.
Sonra Cemaziyelevvelde tekrar bir Mısır beyi 3 bin Cezayir, Tunus ve Trablus askeri ve kalyonlarıyla İstiye Limanı adlı yere demir atıp yetişip 3. günde İslam ordusuna dahil oldu. Öyle büyük bir alay ile gelmişlerdir ki diller ile anlatılıp kalemlerle ya-
399
zılmaz. Bunlar da Göllük tarafında konup Mısırlı metrise girip Cezayir asker kalyonlanna gidip Girit Adası çevresini muhafaza etmeye gittiler.
Sonra "Yetmiş sekizde tüm İslam ordusuna ne kadar tayinat verilir?" diye ordu ağası, sürsat ağası, ambar nazırı, ambar katipleri ve menkufat [mevkufat] efendilerine sadrazam fermanı çıkıp tüm verilen tayinatlar hesap olundu, mevkufat defterine göre toplam 96 bin adet Tanrı mahlukuna tayinat verilen seçkin asker sayıldı.
Orducu başı defteriyle İslam ordusu içinde, miri has fırınlar ile 170 adet fırında ne kadar ekmek işlendiği ve ne kadar ekmek satıldığı her gün hesap edildi. Askeri taifesinden başka bütün esnaflar, haşerat, lağımcı, beldar, çerehor ve gayri bakkal çakkal, uşak, hizmetçi, esir ve diğerleri toplam 54 bin adet insandır.
87 bin adet at, katır ve eşek yazılıp sadrazama arz olundu. Bu 150 bin adet kavmin ve bu kadar canlı kısmı hayvanların defterlerini veziriazam görünce hayretler içinde kalıp "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah 'a ait olmasın . . . " [Kur 'an, Hud, 6] ayetini okuyup rahatladı. Günden güne İslam ordusu çoğalıp her taraftan gelmede, ama bir tarafta cenk ederek İslam ordusundan da şehit olmada.
Ama yine Müslüman askerleri içinde sevinç ve şenlik olup kaleye yakın varılıp sahrada olan şarampav direklerini yakıp domuz damlarını kafirlerin başlarına yıkıp İslam ordusu içinde nice bin adet sağlam tabyalar [292a] yapılmada.
Gece gündüz nice bin mezar kazılıp her gün biner, ikişer biner şehit olup metrislerden taşra şehit naaşlarını çıkarıp İslam ordusu içinde defnettiklerinden ordu içinde mezarlıktan geçilmez oldu.
Sözün özü, Kandiye Kalesi toprağı kan ile yoğrulup insan kanı değil insan canı ırmak gibi aktı. Gerçekten Kandiye imiş ki Kanlı Tabya' dan sabah akşam iki taraftan insan kanları akardı.
Eğer bu ibretlik kale altında her gün gördüğümüz bütün olayları, değişimleri, çalışnıaları, çarpışmaları, ayan, eşraf, vezir, bey ve beylerbeyilerin şehitlerini, tekrar tekrar azl ve nasblarını birer birer yazsam Tanrı hakkı için bir Kamus-ı Ahteri lügati
400
kadar büyük kitap olur, ama sözü uzatmaya ne hacet. Ancak hemen ufak tefek yazmaya başlayalım.
Evvela 1078 Cemaziyelahirinin sonunda kafir tarafından birkaç adet püskürme adında lağımlar atılmaya başladı. "Hay lağımdır" diye İslam ordusuna bir dehşet hasıl oldu. Bu hal üzere tam bir ay geçti. Bu senenin Şaban ayında Defterdar Ahmed Paşa, eski Defterdar İbrahim Paşa kollarıyla Rumeli Kolu Paşası Abaza Sarı Hüseyin Paşa kolu aralarında cehennemlik kafirler öyle öldürücü bir lağım attı ki yer ve gök tir tir titreyip İslam ordusundan bir saatlik uzak olan İnadiye Kalesi'nin Kahkaha Seddi gibi sağlam duvarları lağım darbelerinden çatladı. 1.800 adım uzak olan sıçan yolları etrafında nice yüz adet kışlalar ve siperler yıkılıp nice yüz evlerde ve dükkanlarda çıkan çıkanın oldu. Bu kafir lağımının altında 2 binden fazla İslam askeri, 3 adet sancak beyi ve 3 adet beylerbeyi şehit oldular. Toprak altında kalan mücahid gazilerin hesabını Allah bilir.
Bu öldürücü lağım serpintisinden 2 bin kilim yaralanmış yiğitleri taşra orduya çıkardılar ve hepsine cerrahlar tayin ettiler.
Bütün gaziler bildiler ki "Kafirlerin önce attıkları püskürme lağımlar imiş, şimdi bu atılan büyük lağım imiş" diye uyanıp bütün gazilerin iş erleri ve işbaşında olan yiğit serverleri bir yere gelip Sadrazam huzurunda müşavereler ettiler. 17 koldan yeraltına 10 bin adet lağımcılar tayin olunup yer sıçanları gibi yeraltından kaleye doğru gidip henüz bir buçuk yıldan sonra İslam ordusu lağım kazmaya başladılar.
1078 sonuna dek Kandiye Kalesi'nin dışında, ovada Çufut Tabyası, Haçlı Tabya, Vere Tabyası, Kuşaklı Tabya ve Atlı Tabyası'nı bir buçuk yılda at ayağı altında yerle bir ettiler, ama nice bin gaziyi şehit ettiler.
Zalim Kanlı Tabya ve Taşlı Tabya peyderpey bir yıl dayanıp 4 tarafında bizden ve onlardan 1.060 adet büyük lağımlar atılıp bir vecih ile asla yanlarına varmak mümkün olmadı.
Yine böyle iken melun kafir yıkılan bu tabyaların altında pusu yerlerine girip nice kere yüz bin hile ve şeytanlıklar ile savaşır, bir gece içinde nice bin şarampav direkleri dikip yine cenge başlayıp kalenin yine bir kapısını bile kapamazlardı.
Gece gündüz kafir kale içinden ve İslam ordusu dışarıdan
401
içeri attıkları 80'er okka gelir kazan kumbaralar kale içini ve İslam ordusu içini berbat edip harap eder, nice adamları kumbara ateşleri kebap ederdi.
Bu mahalde bizim İslam ordusu henüz kafire tunçtan ve sırçadan el kumbaraları atmaya başladılar. Zira kafirler askere pek yakın gelmeye başladı. İslam askeri de henüz bir buçuk yılda kale hendeği kenarına varıp kale duvarını görmeye başladılar. Ama hala bütün gaziler semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde cenk etmeye başladılar.
1078 Ramazanının ilk günü [14 Şubat 1668] Kaptan Kaplan Paşa yine İzmir'de kapuya çıkan 3 bin yeniçeri gazileri, 10 bin kadar Anadolu askeri, nice bin kantar siyah barut ve nice bin çeşit silah, nice yüz bin kantar peksimet, diğer cebehane, mühimmat ve levazımat eşyaları Çanak Limanı'na getirip bir gecede döküp yine İslam askeri taze can bulup ordu öyle ganimet oldu ki anlatılmaz. [292b] Bu yeni gelen yardımları da Sadrazam yerli yerlerine ve kollu kollarına koyup çarpışmalar ve vuruşmalar fazlaca olmaya başladı.
Kafirler de lağımları, kumbaraları ve havan taşlarını havadan fazlaca yağdırmaya başladı. Gece gündüz çanları, trompete ve luturyan boruları, çan ve erganunları çalarlardı. Her gece kalenin tüm tabyaları ve burçlarını nice kere yüz bin meşale, neft ve katran ile aydınlatıp hendeklerinin içlerini asma zincirli meşalelerle karanlık geceyi aydınlık gündüz edip kalenin duvarlarını ve hendeklerinin içlerini ziyadesiyle kollamaya korumaya başladı.
Ama bizim tarafımızdan asla ceng-i harbller, davul, kudüm ve kös-i hakaniler çalınmayıp hemen sus pus olup gönülden savaşılırdı. Lağımlar ve metris yürüyüşleri günlerinde kılıç vurarak Allah Allah sesleri ile gülbang-ı Ahmedi çekilip küffarı kırarak kızgın savaş olurdu.
Hakir bu büyük savaşları göre göre bir cüret hasıl edip diğer Müslüman gazilerden bir ayak ayrılmayıp gece gündüz etek etek toplayıp gülbang-ı Muhammedi çekilip cenk edilen yerlerde eli kan, kılıcı kan, ciğeri büryan , sinesi üryfin ve dillerinde Hazret-i Kur 'an okuyan gazilerden bir an bir ayak geride kalmadım. Allah' a hamd olsun nice yüz lağımlardan, taş ve kumbaralardan, top, tüfenk ve muşkatlardan Koruyucu Allah'ın korumasında
402
olup sabah akşam abdestli hazır olup nice yüz adet şehitleri ve nice beylerbeyileri defnedip nice yüz adet yaralıları cerrahlara getirip tedavi ettirirdim, riya olmaya.
Hatta bu hakir bazı zaman yaralılara çorba ve ekmek taşıyıp bazı garip olanların esvaplarını hizmetçilerimle haşlayıp tertemiz edip yine elbiselerini giydirip yüreklerinin bağırları başına merhem vurup gözlerinin yaşlarına merhamet ederdim.
Hatta nicesinin sakallarına, bıyıklarına ve kulakları deliklerine kehle [tahta kurusu] üşüşüp saçlarını, sakallarını ve bıyıklarını makasla kırkıp çar-darb bir tıraşlı cavallaki abdal kıyafet edip nice hastaları bu şekilde kehleden kurtarırdım.
Hatta bazı zaman bu mahşer günlerinde, baba oğula ve oğul babaya bakmadığı günlerde hakirin bir küçük garip tulumu var idi, onu abıhayat ile doldurup eski metrisler içinde kimsesiz ve dermansız kalmış hastalar ve yaralılara su dağıtıp Deşt-i Kerbela Şehitleri ruhlarını yad ve yaralıların gamlı gönüllerini şad ederdim. Cenab-ı Allah riyaya yazmayıp dergahında kabul ede, amin ve ya Mu 'in.
Allah'rn büyük hikmeti 1079 senesi Berat gecesi gece yarısında Veziriazam kolunda
deniz kıyısında karakol bekler iken 10 mil kadar uzak deniz yüzünde bir alevli ateş zahir olup tüm metrislerde olan gaziler bu ateşi görüp,
"Hay medet, küffarın metrisleri basmaya bir hilesi var. Bre gaziler o ateşe aldırış etmeyin. Hemen metrislerinizde sabitkadem olup gafil olmayın" dediler.
Yine bütün serdengeçtileri, salıcıları, varıcıları ve tüm tüfenklileri deniz kıyısına koyup "Küffarın hile ile deryadan gelen ateşlerine mukayyet olun, gafil olmayın" diye tembihler oldu. Ve nice bin gazi deniz kıyısında hazır durdular.
Allah'ın hikmeti o ateş deniz dalgasıyla kabara kabara, gele gele bu ateş kıyıya yakın geldiği gibi nice kere yüz bin tüfenk, top ve muşkat bu ateşe vurduklarında denizde kurşun bulgur suda kaynar gibi kaynadı. O ateş de fazlalaşıp alev alev ışığı göklere yükseldi. O karanlık gecede sanki gündüz aydınlığı olup bu ateş kenara daha fazla yaklaştıkça savaşçı gaziler bu ateş üzerine daha fazla kurşun atıp şıpır şıpır vururlardı.
Sonunda dalga bu ateşi kenara getirince bütün gaziler gör-
403
düler ki bir adam leşi deniz kenarına çıktı. Adam leşi çıplak ama ayıp yerleri kese gibi kalın bir torba içinde, örtülü, ancak vücudunun diğer yerleri açık.
Birkaç cüret sahibi yiğitler o leşin elinden alev alev ateşe bakmayıp avret yerindeki torba bezi yırtıp avret yerine baktılar, gördüler ki Resulullah sünneti üzere sünnetli. Bildiler ki ümmet-i Muhammed şehididir.
Nice adamlar bu ölünün avret yerine baktıklarında sol eliyle avret yerini örtünce insanlar hayretler içinde kalıp Sübhanallah dediler.
Kimisi dedi ki "Kafir bir Müslüman ölüsüne sihir etmiştir, sakının ateş hilesinden" diye her kafadan bir ses çıktı. Sonunda bu cesedi deniz kıyısına çıkarıp gördüler ki sağ kolu yemyeşil, bir kol ki avcunun tam ortasında bir delik var, yeşil, mavi, kırmızı alev alev ateşler o avcundaki delikten çıkar.
Deniz içinde bu vücut kenara gelene kadar nice kere yüz bin kurşunun [293a] ve top güllelerinin darbeleri asla vücuduna tesir etmeyip henüz cesedi billur gibi pak ve taze olup cesedinden nur doğup avcundaki delikten çıkan ateş meğer nur imiş ki göğe yükseldiğini nice bin gazi görüp bildiler ki gerçek şehittir.
Sadrazamın kethüdası Mahmud Ağa ve nice hal sahibi gaziler görüp ordu şeyhülislamı ve mollasından fetvalar alıp vezir emri ile bu hakire haber ettiler. Bu kemter kul da mübarek dolunay cemalini görüp benim hırkamı mübarek yüzüne burka edip pak vücudunu bir ihramla örtüp sabaha dek durdu. Seher vakti olunca kolundaki elvan nur renkleri gidip ancak avcundaki delikte biraz ateş gibi nur dururdu.
Sabah namazını kılıp başıma nice yüz dervişleri toplayıp tevhid ve zikirle mübarek naaşını deniz kıyısından bir kilimle kaldırıp götürürken 13 yerden zemzemli kefenler geldi. Kara Şehitlik yakınında hakir yıkayıp orada nice yüz bin İslam ordusu ile namazım kılıp o şehitliğe defnedip "Yeşil Kollu Sultan" diye ad koydum. Ve çevresine hendek kazdırıp etrafını kargir yapı ile imar ederdim. Mezar taşı üzerine tahtadan yeşil boyalı bayrak ile şehit alameti ettim. Hala insanların ziyaretgahıdır. Allah rahmet eylesin.
404
Bundan sonra bu hakirin 7 krallık yerde ve 3 adet İslam padişahlığı vilayetlerinde sadık yoldaşım olan Hind! Baba Mansur'u, Karabaş Yunus Dede'yi, Tofu adlı bir dedeyi ve nice fukaraları, hakirin 2 adet şehit kölemi ve 3 adet paşalardan Kara Mustafa Paşa'yı, Katırcızade Mehmed Paşa'yı, Vanlı Mehmed Paşa'yı, nice sancak beylerini, ayanı kibar şehitleri ve diğer ölüleri Allah rızası için yıkayıp defnederdim.
Bütün Kerbela Çölü şehitleri, Sıffin Cengi şehitleri ve Kandiye Gazası şehitleri ruhları için Allah rızası için el-Fatiha.
Ve daha nice çeşit çalışmalarım ve faaliyetlerim vardır, Allah riya yazmaya. 3 bin'den fazla ok attım, iki buçuk yıl kurşun attım, nice yüz torba toprak taşıdım. Ve iki buçuk yılda her Cuma gecesi birer hatm-i şerif indirmeyi kesmeyip gece gündüz devam ederdim. Ve her ne yerde bir top güllesi bulsam yabandan taşıyıp toplar dibine getirirdim. Hak Taala kabul ede.
Kandiye Kalesi büyük savaşının tahkiki Vefalı, safalı kardeşlere şöyle malum ola ki Al-i Osman'ın
Azak gazasından beri bir gazasından kalmadım. Hatta Erzurum Eyaleti'nde Şuşik Kalesi'ni Kızılbaş elinden kurtardığımız cenginde,
Karadeniz kıyısında Çoruh Nehri kenarında Gönye Kalesi'ni Kazak'tan kurtardığımız cenginde,
Ve (---) tarihinde Köprülü Mehmed Paşa ile Yanova gazasımda,
(---) tarihinde Köse Serdar Ali Paşa ile Varat Kalesi savaşı-
Ve (---) de Melek Ahmed Paşa ile Bosna'da iken Venedik kafirinin Şibenik Kalesi yakınında Ribniçse, Kamin ve Kamingrad kaleleri savaşlarıında,
1067 [1657] tarihinde Özü Kalelerini Kazak'tan kurtardığımız vuruşlarında,
Yine bu yılda Tatar Han askeri ve Yalı askeriyle Mehmed Giray Han ile Leh Vilayeti'nde İlvov şehri yakınında Erdel kralı olan Rakofçi Kral taburunu bozup kırdığımız cenkte,
Ve 7 sene İslam Giray ve Mehmed Giray Han asırlarında Leh memleketinde ettiğimiz gazalarda.
Ve (---) tarihinde Boğdan Beyi Burunsuz Kostantin isyan
405
edip Tatar Han askeriyle Yaş şehri altında kafiri kırdığımız cenkte,
1069 [1659] tarihinde Erdel diyarında Gazi Seyd1 Ahmed Paşa ile Rakofçi Kral'ı iki kere kırdığımızın biri Demirkapı'nın iç yüzünde Haçek Ovası'nda ve biri Kolojvar cengi gibi ulu gazalarda bulunduk.
1073 [1663] tarihinde Köprülüzade yine Serdar Ahmed Paşa ile Uyvar gazasında,
Ve 1074 tarihinde Kanije Kalemiz yakınındaki Yeni Kale cenginde,
Ve yine bu senede Raba Nehri cengindeki bozgunda bulunup nice savaşlar ettik.
Ama o gazalar bu Kandiye cenginin yanında Meram ve Aspuzu bağları gezintisi imiş. Ve bu Kandiye altında olan türlü türlü cenkler Adem'in yeryüzüne inmesinden beri 1.700 adet melik devletlerinde böyle bir büyük gaza olmamıştır ve olmaz da. Beyt:
Niçe bin adem oğlanı helak olmak gerek ta ki Yalancı fani dünyada ola bir gerçek er peyda.
Sözü uyarınca nice yüz yıl geçmek gerek ki böyle bir tedbirli, ileri görüşlü ve akıllı veziriazam gele ki böyle bir büyük savaşın hazırlığını göre. Mısra:
İşitmek nasıl görmek gibi olabilir? demişler, ta ki bu cenkte bulunup gözle görmeyince bu Kan
diye cenginin ne olduğu, nasil olduğu anlaşılamaz. Zira bu cenkte Müslüman gaziler ebabil kuşu gibi lağım
ateşleri içinde uçup kimi kurtulup kimi bin parça, kimi ateşte yanıp kebap ve kiminin yeri toprak olup sofra gibi bazıları [293b] gökten yere inerdi.
Bu kale 17 koldan 197 pare kırkar okka balyemez topların . gülleleriyle ve 120 pare kohımburuna toplar ile ve 100 pare havan toplarıyla bu kalenin kin dolu sinesi top darbelerinden yaralandığından başka kalenin hendeği haricinde olan tabyaların yıkılan yerlerine henüz İslam askeri yerleşip günden güne insan canı ve kam ırmak gibi akıp şehit naaşları günden güne artarak dışarı taşınmada idi.
406
İçeri kalede de küffar toptan, kumbaradan, taştan ve havadan inen oklardan kırılıp içlerine korku düştüğünü içeriden dışarı kaçıp veziriazama gelen kafirler haberler verirlerdi. Ve gayet kıtlık olup kafir içine feryat düştüğünü kaçan kefereler haber verince Sadrazam bu kafirleri giydirip bol ihsanlar edip ordu içinde kara şapkalarıyla gezerler idi.
Birkaç günde birkaçının karınları doyup yine içeri kaleye kaçıp derya gibi askerimizin çokluğunu ve bolluk içinde olduğunu söylediklerinde hemen ertesi gün kale içinden taşra İslam ordusuna kaçıp gelirlerdi. Ve bir kaçı kaçarken kafir bunları tutup kale duvarı üzerinde kazığa vurdu.
1079 Muharreminin 1. [11 Haziran 1668] günü Hanya Kalesi'ne yine Kaptan Kaplan Paşa 150 pare şayka, kalyon ve kadırgalar ile 20 bin adet taze asker getirip ve yine nice kere yüz bin kantar siyah barut, un, buğday, peksimet, pastırma, hesapsız cebehaneler, diğer mühimmat ve levazımatlar o kadar geldi ki hesabını Allah bilir.
Kısacası Hanya'dan bu gelen mühimmat zahireler İslam ordusuna tam 3 ay taşınıp tamam olmadı, ama bu gelen yardımlar İslam ordusuna gelince bütün gaziler taze can bulup yüzleri güldü. Bu imdatların hepsi daha deftere kaydolmadan tamamı 3 ayda şehit oldu.
Yine Hanya Kalesi muhafazasında olan Konakçı Kara Ali Paşa, Seydizade Mehmed Paşa ve (---) Paşa, bunlar yine İslam ordusuna gelmeye memur olup 10 bin adet seçkin askerle bir büy ük alay edip bu paşalar orduya gelince bütün gaziler can üstüne can bulup çadır ve çergeler içinde başka revnak oldu. Bu derya gibi askeri Kuşaklı Manastır tarafına kondurup Seydizade Mehmed Paşa Göllük tarafında Çorum (---) Paşa tarafına konmaya memur oldu.
Allah'ın hikmeti Veziriazam Girit Adası'na geçtiği mahalde Kandiye Kalesi içinde bir arhonda yani bir Urum beyzadesi katle müstahak olup bütün kaptanlar rica edince ölümden kurtulur. "Ülkesinden ebedi sürgün" diye bu arhondayı Kandiye'den Venedik'e sürerler, oradan Moran şehrine gönderirler.
Ama Kul tedbir alır, Allah takdir eder. Cenab-ı Feyyaz-ı Mutlak'ın hikmeti var ki Allah bir nesneyi yaratmak isterse sebebini de
407
yaratır. mazmunu üzere hikmet sahibi Mevla bir şeyi murad edinse onun ilk başta sebebini yaratır, zira ayet, " . . . her şeyden bir sebep verdik. O da bir yol tuttu" [Kur 'an , Kehf, 84-85] buyurmuştur. Çünkü arhonda adlı Urum beyzadesini Kandiye'den Moran Vilayeti'ne sürdüler, o da fırsat bulup bir gece Moran'dan kaçıp Bosna paşasına gelip o da bunu Der-i Devlet'te Edirne'ye gönderir. Bu arhonda saadetli padişahla buluşup,
"Padişahım, eğer Kandiye Kalesi'ni istersen beni Kandiye Kalesi altında veziriazamına gönder, İnşaallahu Taala ihtimaldir Kandiye Kalesi fethine sebep olanı" diye nice türlü sözler edip padişahtan ferman alıp Kaptan Paşa ile Hanya'ya ve Seyd.izade ile Kandiye'ye gelip o an Sadrazama varıp:
"Devletli vezir, bu İslam ordusunu iki yıldır bu Çufut Tabya� sı, Taşlı Tabya, Haçlı Tabya ve Kanlı Tabya önlerinde bu ümmet-i Muhammed'i ne kırdırırsın. Bu mahaller ve bu ovalarda tüm altlarınız lO'ar ve 12'şer kat lağımlardır. Bir yerden 10 lağım atar tüm lağımlar benim işlerimdir ve benim tedbirimle yapılmışlardır. Eğer benim sözümü tutarsanız bu mahallerden bu kaleyi dövmekten vazgeçin, zira toprağında lağımları çoktur. Ama Kızıl Tabya'dan ta deniz kıyısına kadar bütün taşlık olup o tarafta asla lağım yoktur. Hemen deniz kenarına varın, eğer bu kaleyi oradan fethetmezseniz beni kebap edin. Ve Göllük tarafında deniz kenarında kum içinde metris edip ta kale dibine varsınlar, eğer [294a] orada da lağım var ise beni lağım ile ateşe yakın" diye sevinçli haberler verince Sadrazam ayet " ... (Yapacağın) işler hakkında onlara dımış , bir kere de azm ettin mi, artık Allah 'a dayan" [Kur'an, Al-i İmran, 159]
Emri üzere bütün devlet erkanı ile danışmada bu görüşü doğru bulup hadis, "Müminlerin güzel gördüğü, Allah katında da güzeldir" sözü üzere bu görüşü makul görüp bir buçuk yıldan beri sıkıntı ve belalar çekilmiş bütün lağımları, tüm sıçan yolla-. rı, metrisleri, kamu tabyaları ve siperleri bırakıp kalenin kuzey tarafında deniz kıyısında yalçın taşlar üzerinde bir karanlık gecede alem dışarıdan habersiz iken tüm İslam ordusu oraya geçip ta sabaha dek tabyalar üzere siperlendi. Kafirler taraflara nazır toplar koyunca bütün gaziler siperlenip yerli yerlerine yerleşip siperler peyda ettiler ki evvelkinden iyi ve sağlam tabyalar icat
408
ettiler. Bu sırada Zağarcıbaşı Zülfikar Ağa yavaş yavaş bir sıçan yolları kazdı ki iki araba yan yana ve tüm divan erbabı at ile divana gidip gelmede, asla at üzerinde bir adam görünmeyip eğri büğrü ve kaçamak yollu sıçan yolları olmuştur ki Azak Kalesi ve Hanya Kalesi altında böyle geniş metris yolları olmamıştır.
Bu sıçan yolunun boyu 1.800 adım olup iki tarafı tüm bakkal, çakkal, zeytinyağcı, kasap, kahvehane, bozahaneler ve sebilhaneler var ki hemen 13 yerde Ebülhayr İbrahim Kethüda Paşa'nın onar adet husrevani küplü sebilhaneleri var, Kerbela Çölü Şehitleri ruhları için mısra:
Ma, Hasan ile Hüseyin aşkına su.
deyip susamış gazilere hayat suları dağıtılır sebiller var. Bağlı bahçeli, pek çok odalı, hamam ve şadırvanlı saraylar
yapılıp önceki ordudan muazzam, süslü, sağlam ve mamur metrisler oldu. Bütün İslam askeri Kızıl Tabya ile deniz kıyısı arasına, yer üstünde 700 yerden metrisleri kazıp Ferhad gibi dağ delicilik edip çeşit çeşit sıçan yolları icat etti. 46 yere siperler yapıp büyük balyemez toplar koydu. 1079 (---) da Kızıl Tabya adlı Elburz Dağı'na yapışmaya başlanıp büyük siperler yapıldı. 11 adedi sanki Elburz Dağı, Demavend Dağı ve İskender Seddi idi, Kızıl Tabya'ya havale olup her birinin üstlerine kırkar ve yirmişer adet balyemez toplar kondu. Sabah akşam Kızıl Tabya'yı döve döve nice balyemez topların falyaları aşındı. Daha önce özelliği yazılan tophaneye kırık topları getirip yine yerlerine daha gelişmiş yeni balyemez toplar dökülüp her gün yine Kandiye Kalesi'ni döverlerdi.
Bir buçuk sene önce böyle yüksek tabya yok idi. Hatta bu tabyalar yapıldıktan sonra kale içindeki saraylar, kilise, manastır ve çanlıklar top darbeleriyle yıkılıp şehir içinde mamur ve ayakta bir yer kalmamaya başlayıp yere gelesi kafirler kale içinde serbestçe gezemez oldu. İnatçı melun general bu perişan hali görüp şaştı, ama ne çare, Osmanlı kaleye lağımsız yerlerinden yapıştı. Ve bütün İslam ordusu taşlıklı yerde ve deniz kıyısında konmuş, lağımsız yerlerde olmakla güvende. Kafirler,
"Hay gidi Türk! Kalenin ne acayip boş ve lağımsız yerlerine
409
konup safalar edip bizim kalemiz içinde bizim rahatımız gidip tüm mabetlerimiz ve evlerimiz yıkılıp berbat oldu" deyip üzülüp günden güne içerden dışarıya daha fazla kaçmaya başladılar.
Sonra hilekar kafirler, var kuvvetlerini kırık kollarına getirip İslam askeri tarafında olan kayaları kezzap sularıyla taşlara ateşler yakıp ve sarp sirkeler döküp parça parça ettiler. Birer kat ocak lağımlar Defterdar İbrahim Paşa kolundan ve Siyavuş Paşa kardeşi Sarı Hüseyin Paşa kolundan birkaç adet püskürme lağımlar attı. Ancak taşlık yerde olmakla halka o kadar zararı isabet etmedi. Halk da "Lağım tamam oldu" diye herkes yerli yerlerinde iken Yetmiş Dokuzuncu Yeniçeri Odası'nın altından ansızın öldürücü bir lağım etti ki yer gök tir tir titreyip zelzeleden İslam ordusu içinde nice yüz adet kışlalar yıkıldı.
Lağım altında kalan şehitlerden başka 1.015 adet kilimler içinde şehitleri dışarı defnettiler. Ve 700 adet yaralılar çıkıp taşrada cerrahlara verdiler. Ve 1.060 adet elbise Beytülmal Ağası Süleyman Ağa'ya teslim olundu. Bu lağımda hemen 12 adet serdengeçti ağaları neferleriyle gitti. Rumeli beylerbeyisi (---) Paşa şehit olup yeri (---) [294b] ihsan olundu.
Sözün kısası bu kış da metriste kışlayıp her gün büyük çarpışmalar oldu. Günden güne Kızıl Tabya hendeğinden hariç kafirin şarampav metrislerine doğru bir ok menzili küffar yerinde iken o kış kafiri geriye süre süre, çeşit çeşit hileli ve şeytanlıklı lağımlarını ve püskürmelerini bizim lağımcılar bulup barutlarıyla ve nice yüz kafirleriyle ele geçirdiler. Nice kere yeraltında bizim lağım ile kafirin lağımları birbirlerine rast gelip yeraltında bile savaştılar. O kış da hem yer üstünde ve hem yeraltında cenk ederek kafirden nice kelleler ve nice diller alındı. Türlü türlü şarampavlar ve domuz tuzakları tamamen yakıldı. Nice kere yüz bin şarampav kerestelerini mücahid gaziler yerlerinden söküp o keresteleri satıp İslam ordusu içinde 10 binden fazla kışlalar yapıldı. Tanrı hakkı için İslam ordusu daha fazla mamur ve bakımlı oldu.
Ama yine her gün bizden ve kafirden kırkar ellişer adet lağımlar böyle taşlık içinde atılmaya başladı.
Hemen Sadrazam öfkelenip daha önce bu taşlı yerde lağım bu kadar diyen arhonda kafiri huzuruna çağırıp,
410
"Bre melun, derya kenarı taşlık olmakla orada lağım yoktur, oradan kaleye sarılın diye sen demedin mi" deyince hemen hazır cevap kafir,
"Dedimse sultanım, kafir taş içine lağımlar yapınca orada kuluçka tavuk yumurta üstünde oturur gibi oturup gönül huzuruyla saraylar yapıp bir kış daha kışlayıp oturun demedim. İşte kalenin nice yerlerinde top ile yıkılmış yerlerinden yürüyüş edip bir kere tecrübe edin. Ümittir ki Cenab-ı Allah size kaleyi ihsan ede. Ama siz asla iki yılda bir yürüyüş etmeyip saraylar ve bağ bahçeler yapıp hemen bu kadar yüz bin ümmet-i Muhammed şehit oldu, diye kırdırırsız" dedi. Kafirin bu sözü Sadrazama çok ağır gelip bütün iş erleri ve serdengeçti hünerlileri,
"Vallahi sultanım! Gidi kafir iyi dedi. Bir yıldan beri bu taşlık içinde rahatça otururduk. Bir yıldan sonra kafir fırsat bulup taşlık içine lağımlar atmaya başladı ve her gün nice yüz kilimler ile Rumeli zaimleri ve timar sahipleri kırılıp dışarı taşıyıp her zeamet ve timarları ve alaybeyleri kırkar ellişer kere değişti. Hemen sultanım, bir gün kaleye Allah Allah ile yürüyüş edelim" dediklerinde Sadrazam:
"Bir uğurdan askerin gözünü korkutmayalım. Hadis 'Acele şeytandandır, teenn'i ise Allah 'tan' demişler. Bir kere şu Kızıl Tabya'yı berbat edebilsek, olmaya illa hayr" deyip "Her iş, zıakti zamanı gelince olur" sözünü anıp yine her taraftan gayretle cenge sürüp bütün serdengeçti gazilere hesapsız ihsanlar dağıttı.
Sözün kısası, bu hal üzere bütün gaziler yavaş yavaş yürüye yürüye ta Kızıl Tabya dibine hamd olsun iki yılda varıp 1079 Ramazanının 1 'inde [02 Şubat 1669] padişah tarafından Hassa Hazinedarı Habeşi Musahib Yusuf Ağa, Sadrazama kılıç, kaftan, sorguç ve samur postin hil'at-i padişahı getirdi. Diğer vezirlere samur kürkler, beylerbeyilere, diğer beylere, bütün işbaşında olanlara ve tüm ocak halkına yine hil'at-i fühireler gelip diğer İslam ordusuna duanamelerde hayr dualar edip,
"Gayret benim değildir, gayret sizindir ki Muhammed Mustafa'nın mucizatı berekatıyla çahşıp gayret edip bana kaleyi fethedesiz, yoksa evvelbaharda donanma-i hümayünum ile Kandiye altına varıp çadır kurup cenge başlarım, vesselam" diye hatt-ı şerif okundu.
4 1 1
"Hak padişahımıza ömür versin" deyip dua ve övgüden sonra Sadrazam divanında herkese mertebelerine göre hil'at-i fühireler giydirilip Musahib Yusuf Ağa'yı yeniçeri efendisi beyefendi hanesinde konuk ettiler.
Ertesi gün Musahib-i Şehriyari' Yusuf Ağa'yı Veziriazamın İskender Seddi gibi tabyasına kale temaşasına çıkarıp Kandiye Kalesi'ni gizli bir köşeden seyretti. Meğer bizim bir büyük lağımımız Kızıl Tabya altında 3 kollu ve 3 hazineli hazır imiş.
Vakti saati gelince Kızıl Tabya'nın beri bizden tarafı üstünde olan balyemez toplarıyla ve 5 bin adet kafirleriyle Kızıl Tabya'nın yüz kulaç duvarı göklere çıkıp tüm kafirleri havada cehennem kuşu gibi uçarak kimi bizim metrisler içine, nice bini denize ve kimi kale içine düştü. Bunu yere gelesi kafirler görüp Kızıl Tabya üzerinde kararları kaçmaya dönüp cümle küffar o tarafları bırakıp hepsi ta limana kadar kaçıp orada limana yakın yeniden yaptığı kalesine kapanıp denizde yatan kalyonlarına fişekler atıp,
"El-aman, bizi gelip alın" diye bir bağırıp çağırıp feryat ettiler ki anlatılmaz.
Beri tarafta ise düşman düşmanın halinden haberdar olmayıp bütün Müslüman gaziler [295a] dal kılıç olup "Fırsat ganimettir" diye yürüyüş ettiler.
Hemen tüm kollardan çavuşlar ve ağalar atlarda dal satır olup "Dönün gaziler! Yürüyüş zamanı değildir. İlerisinde hile ve şeytanlıklar çoktur ve vezir fermanı yoktur, yerli yerinizde oturun" diye tüm askeri geriye döndürüp herkes yerli yerlerinde oturdu.
Ama bazı kollardan yetmişer seksener ve ikişer yüzer adet kelleler ve diller gelip Sadrazamdan ihsanlar, teller ve paralar alınırdı.
Musahib Yusuf Ağa bu çarpışma ve vuruşmaları görüp (---) günden sonra nice yüz kese tüm vezirlerden ihsanlar alıp saa-detli padişaha bu müjde ile gitti.
.
Ama öte tarafta cehennemlik kafir bu Kızıl Tabya'nın bir tarafının yıkık olduğunu görüp Kızıl Tabya'nın iç yüzünde 700 adım içeri büyük bir meydanda, ta deniz kenarında olan Avrat Tabyası burnundan ta Pamgrad Kapısı Tabyası'nın iç yüzüne kadar bir hafta içinde sağlam bir kale duvarı yapmış ki diller ile an-
4 1 2
!atılmaz. Ardına 50 adım enli Ye'cüc Seddi gibi kalın toprak yığmış, daha ilerisini tamamen lağımlar etmiş ve tüm mühimmatlarını yerli yerlerine koyup durmuş. Meğer gazileri yürüyüşten men edip geriye döndürdüklerinin aslı bu duvar imiş.
Bu yeni kale duvarının hendek olacak yerleri safi taşlık olmakla kırkar ellişer kat şarampav kazıklar ile domuz tuzakları, nice kere yüz bin adet paçarız direkleri ve nice hile ve şeytanlıklar edip artlarını çeşit çeşit metris etmişler ki bunun anlatılması da mümkün değildir.
Bu kış bu yeni duvar kalesi önüne ve Kızıl Tabya ardına iki kat kalın duvarlar daha çekip her katı onar arşın enli şeddadi bina duvarlar etmişler, bunların önlerine ve artlarına nice kere yüz bin kese barutlar koyup nice bin kazan kumbaraları yere gömüp lağım gibi atmaya hazır etmişler. Zira bu mahal taşlık yer olmakla lağım olmayıp kumbara lağımları hazırlamışlar. Ama yine Kızıl Tabya'da gece gündüz savaş olurdu. O kış bu Kızıl Tabya'nın 4 tarafında, iki taraftan 1.070 adet lağımlar ve 2.100 adet püskürme lağımlar atılıp 7 bin can din uğuruna kurban şehit olup elbiseleri beytülmale teslim olundu. Yine İslam ordusu bu perişan hale asla bakmayıp Nemrud ateşi içinde her an semender kuşu gibi yüzüp hüner gösterip can ve başla Kızıl Tabya üstünde cengaverlik ederek Kızıl Tabya'da kızıl kana gömülüp Kızıl Tabya'yı elden bırakmadılar.
1079 [1669] senesi büyük tabur cengi: Bu yılın kurban bayramının 3. günü yere gelesi kafirler kale içinde toplanıp derler ki,
"Türk'ün tüm hücumu bu Kızıl Tabya tarafına olup öte Güllük taraflarının Türkleri gafil olup o tarafta Türk az görünmeye başladı. Hemen bu gece Güllük tarafın basalım" diye askerlerini toplar. Öğle vakti olup günün aydınlığında bütün gaziler, bayramın üçüncü günüdür, diye taraf taraf sohbetlerde idiler. Hemen kale içinden 10 bin adet yaya ve 2 bin atlı kafir davul, kudüm, erganun ve trompetelerini çalarak kaleden çıkıp domuz sürüsü gibi sürü sürü kafirler birbirlerine yapışıp "Yajuj, Yajuj" diye feryatları göğe yükselip gelmede.
Meğer bir bölük cünüp askerleri Kanlı Mağaralar derelerinden ansızın orduyu basıp metrisleri zapt etmek üzere iken hemen bütün Müslüman gaziler kafirleri bu halde gördüklerinde,
413
"Bre gaziler! İşte kurbanımız bayram1dır, ne durursuz, gün bugünkü gündür" diye alay çavuşları kol kol çağırınca nice bin ınücahid gaziler, Dirilme Günü'nde İsrafil Suru'na üflendiği gün nasıl kabirden bütün ölüler dirilip baş gösterirlerse metris mezarlarından baş gösterip elleri kan ve kılıçlan üryan hepsi gönülden can havliyle Allah Allah seslerine yol buldurup küffarın kaleden tarafa ardını keserler. Bütün kafirler yeniçeri ocağı, Mısırlı askeri ve sipahi askerleri içinde kalıp iki asker birbirlerine girip öyle şiddetli bir savaş oldu ki felekte melekler kıskandı. Bütün gaziler kafirler öyle satır vurdular ki meğer Haccac-ı Zalim Yusuf o kadar insan kırmış ola.
Ayet, " . . . [Allah 'a] ortak koşanları nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın . . . " [Kur 'an, Tevbe, 5] emri üzere Rahmani askerlerin harekat-ı cümbüşleri berekatıyla dinsiz düşmanın bozuk şeytani fikirleri perişan olup her biri birer hal ile yiğit gazilerin ellerine girip kimini kılıç yemi ve nice binini zincire bağlı esir ettiler.
Bu yiğitlik meydanı savaşında Manisa Sancağı alaybeyi [295b] ve tüm timarlılan, Bursa alaybeyi ve tüm timar ve zeamet tamamen onlardan can kurtulmayıp şehitlik şerbetini Kevser sakisinin elinden içip sarhoş oldular.
Katırcızade Mehmed Paşa da 300 adet yiğidiyle elest sarhoşu oldu.
Vanlı Mehmed Paşa da 500 yiğidiyle şehitlik rütbesine erdiler.
Köse Topçubaşı 60 adet neferleriyle top yoluyla şehit oldular. Haleb valisi efendimiz Kethüda Boşnak İbrahim Paşa yara
lanıp taşra ordusuna çıkıp kendi askerinden 76 adet cesur yiğitlerinden şahbaz askerleri şehit oldu.
Bu bayram gününde öyle büyük bir savaş olmuştur ki bir şekilde anlatılması mümkün değildir, 2 seneden beri böyle büyük savaş olmamıştır.
·
Melun kafiri savaşçı yiğitler kıra kıra dermansız kalıp yemek yiyip yine kırmaya başladılar. Zira kafirin gidecek yeri olmayıp orta yerde topa tutulmuş maymuna dönüp katırcı, seyis ve ergin olmamış oğlanlar bile kafir kırmaktan mecalsiz kaldılar.
414
Toplam 7.700 kelle ve bin adet esir olup 11 adet kaptan ve nice yüz adet iş erleri eli kolu bağlandı. Tüm erganun, çan ve hakçı sancaklarıyla bütün kafirler zincirlerle alay alay çekilerek sürülüp kale altından baş aşağı bayraklarını açarak davul trompetelerini çalarak bütün gaziler alay ile geçtiler. Kafirlerden alınan bütün atlan yedeğe alıp veziriazam huzurundan geçtiklerinde kafirler bu perişan hali kaleden görüp niceleri üzüntülerinden kendilerini kale duvarlarının üstünden hendeğe atıp parça parça oldular.
Sadrazamın nice yüz esirlerin boyunlarını vurduğunu gören gaziler kendilerindeki esirleri sakladılar ve 5 kaptanlarının kellelerini kestiler.
Bütün gazilere ihsanlar ve çelenkler dağıtılıp tüm yaralılara paralar verilip nice iş erlerine şehit olan beylerbeyilerin eyaletleri verildi. İslam ordusu içinde yer yer şenlikler yapılırdı. Kılıç artığı olan hilekar kafirler yaralı olarak kaleye yönelip "Medet, bizi tut ey İsa" diye rica ettiklerinde ricalarını Hazret-i İsa tutup nice yüzünü Seydizade Mehmed Paşa'ya verdi, nice yüzünü tutup Konakçı Kara Ali Paşa koluna verdi ve nice yüzünü Yanyalı Bebr Paşa koluna verdi. Onlar da bütün kafirleri bağlayıp bütün gazileriyle büyük bir alay ile bu 3 beylerbeyi Sadrazama geldiler. Bütün askerine ihsan olup paşalarına hil'at-i fühireler giydirilip herkes merkezlerine gitti. Mücahid gaziler içinde bir sevinç ve şenlik daha yaşandı.
Bu cengin üçüncü gününde kuşluk vaktinde kale içindeki tüm kafirler Yüksek Tabya, Yarımca Tabya ve Bıyıklı Mustafa Paşa'nın tabyaları üzerinde açığa çıkıp kara şapkalarıyla kale duvarı üstlerini bezeyip durdular. Bu tabyalar tarafında İslam ordusunun hiç metrisleri olmadığından kale kapıları hep açık dururdu. Hemen o kapılardan taşra nice bin yaya kafir ellerinde ve bellerinde asla silahları olmayıp başları kabak, ellerinde birer beyaz bayrakları olup,
"Aman, aman ey Al-i Osman askeri, içerde generalimiz öldü, şimden gerü vere verelim ve sizinle barışalım. Girit Adası'ndaki fethettiğiniz yerler sizin olsun, Kandiye bizde kalsın" diye aman dediler. Veziriazam bunu duyunca bütün kafirleri kaleye kovdular, nicelerini vurdular ve nicelerini de kırdılar. Niceleri içeri
4 1 5
girmeyip İslam ile şereflendiler ve olmayanlar da İsfakiye dağlarında reaya oldular.
1079 senesi ortasında [1668/9] Veziriazam kolundan Kızıl Tabya'ya genel saldırı için hazırlıklar tamamlanıp bütün gazilere ihsanlar ve hediyeler verildi. Kızıl Tabya'nın kana bulanmış kızıl toprağını İslam askerleri karınca toprak taşır gibi nice kere yüz bin torbalar ile taşıyıp denize döküp on gün on gecede, "Büyüklerin himmeti dağları yerinden atar" sözü üzere Kızıl Tabya dağını devirdiler. İki yıldan beri Kızıl Tabya etrafında iki taraftan atılan 1.700 adet lağımları meydana çıkıp Cebecibaşı Yusuf Ağa ve Cebeciler Kethüdası Fazlı Kethüda tüm askeriyle Kızıl Tabya'nın 17 yerde ortaya çıkan lağımlarının siyah barutlarını taşıyıp el koydular. Osmanlı askeri saklanmış bir barut hazinesine sahip oldu. Hamd olsun Kızıl Tabya'nın etrafını kesip lağımlardan ve kötü nam h kafirden bir şey kalmayıp fethedildi. Üzerine İslam ordusu çıkıp Resulullah'ın sancağını dikip üstüne balyemez toplar koyup [296a] kale içi henüz dövülmeye başlandı.
7 adet tabya daha yapılıp Veziriazam Tabyası, Yeniçeri Ağası ve Defterdar Paşa tabyaları tamamen geride atıl olup Kızıl Tabya'dan ileri 3 adet büyük tabya yapıldı. Kale içinde olan kiliseler ve sarayları, 12 koldan yeni duvarı da dövmeye başlanıp bütün metrisler kale içine, yeni duvara doğru gitmeye başladı.
Ancak yeni kale duvarı Kahkaha Seddi gibi bir alçak sağlam duvardır. Kızıl Tabya'nın fethedildiğini inatçı kafirler görüp bu yeni kale duvarı üzere 70 pare balyemez toplar koyup ve Avrat Tabyası üzerine de 70 pare toplar koyarak birbirlerini korutup henüz yeni bir cenge başlandı.
Bu yeni kale duvarından içeri Kum Kapısı yakınında bir Ye'cüc Seddi gibi kargir büyük bir yapı sarayı tamamen toprak ile doldurup büyük bir tabya edip üstüne 40-50 pare balyemezler koyup bizim yeniden yaptığımız tabyaları işlemez hale koydular. Her gün durmadan çarpışmalar olup bizim İslam askeri her gün ancak birer adım ileri gidebilip kafir kaleyi bize gıdım gıdım verirdi.
Allah'ın hikmeti Der-i Devlet tarafından bir salahor-ı şehriyari musahib fermanla ile gelip Yeniçeri Ağası İbrahim Paşa'yı Asitane-i Saadet'e kaymakam etmeye davet etti.
4 1 6
Meğer İstanbul'da şehzadeler bahanesi ile bir büyük karışıklık, dedikodu olup bütün esnaf ve çarşı halkı Atmeydanı'nda toplanıp,
"Biz şehzadeleri katlettirmeyip Valide Sultan'a Allah emaneti veririz" deyip ayaklanmıştı. Esnafı güçlükle dağıttılar. İstanbul'u zapt u rapt için yeniçeri ağasını kaymakamlığa davet edip 1079 [1668/9] senesinin (---) günü İbrahim Paşa Der-i Devlet'e gitti. Yerine Kulkethüdası Abdurrahman Ağa 3 tuğ ile müstakil yeniçeri ağası olup Zağarcıbaşı Zülfikar Ağa kulkethüdası, Burunsuz Ahmed Ağa zağarcıbaşı oldu. Kısacası bütün yeniçeri ocağı içinde bir sıralı yükselme olup her yüksek mansıplar erbabına verildi. Yeniçeri Ağası Abdi Paşa hemen o anda 6 bin adet seçkin güçlü yiğitleri serdengeçti yazıp herkes kollu kollarınca birleşip kafire bir an rahat vermeyip sabah akşam Abdurrahman Paşa kolundan büyük savaşlar olurdu. Hilekar kafirlerin biri bile yeni kale duvarlarından baş göstermeye kadir olmazlardı.
Bu mahalde sekbanbaşı da metristen çıkıp Asitane-i Saadet'te sekbanbaşı olması ferman olununca İbrahim Paşa'nın ardınca Hanya'ya gittiği sırada Benli Ahmed Ağa, başçavuş ve küçük çavuş şehit oldular.
Bugünkü günde Kızıl Tabya'nın iç yüzünde kafirler bir oklu lağım atıp Defterdar Ahmed Paşa'nın tüm ağalarını silip süpürdü.
Öte Göllük tarafında Ebülhayr İbrahim Kethüda Paşa Haleb Eyaleti askeri, 7 eyalet beylerbeyileri askerleriyle ve yeniçeri askeriyle göz karartıp Mısır askeri sağ tarafta, Anadolu askeri sol tarafta, sipahi, silahdar ve 6 bölük gazilerle ile Göllük'ün Kum Tabyası'nı döve döve 6 ayda kumla beraber edip Göllük Tabyası'nı da göle beraber edip külünü göğe savurup 7 yerden Zeyrek yokuşları gibi yollar oldu. Derhal tedbirli İbrahim Paşa bütün gazilere bolca mal dağıtıp Kum Tabyası ve Göllük Tabyası üzerinde duran balyemez topları kafirlerin gözleri önünde serdengeçtiler serdengeçti zircire bağlayıp çekerken 6 bin kafir topların ardı sıra saldırdılar. Nice bini bizim top gülleleri darbından, nicesi kurşun darbından helak olup nice yüz adet kafir de topları kurtaralım diye toplar ile birlikte bizim metrisler içlerine dökülüp bizim metrislerimizi bastılar.
4 1 7
Mücahid gaziler bu kafirlere öyle satır çektiler ki kollarını kanatlarını kırdılar. Bir anda metrislerin içinde kafirlerin pis leşleri tepe tepe yığılıp kılıç artıkları ise zincire bağlı esir oldular.
Toplam 2.070 kelle ve 1.500 adet kafir dil tutulup topları, davul, çan ve erganunları, haçlı sancakları ile büyük alayla kafirleri elleri enselerinde bağlı kale altından geçirip Sadrazama getirdiler, bol bol ihsanlar aldılar.
Allah'ın hikmeti bu Göllük tarafında bizim asker tabyalar üzerinde kafirin toplarını zincirlerle çekerlerken hemen kale içinde olan ümmet-i Muhammed esirlerinden 511 adam ayaklarında demirleriyle Allah Allah deyip taşra bizim askere doğru [296b] çıkıp kurtuldular. Onların sebebiyle yere gelesi kafir yenilip Göllük Tabyası da ele geçirildi.
Bu Göllük tarafına İslam ordusu çok saldırdıklarını kafir görüp çifte çifte lağımlar atıp 180 adet balyemez toplarını kirpi tüyü gibi dizip sabah akşam bir an durmayıp top, tüfenk, fişenk, kumbaralar ve taşlar atmadan geri durmadılar. Bu Göllük tarafındaki metrislerimizi 1079 senesi içinde 19 kere basıp her çıktıkça kırılıp yenilerek kılıç artıkları kaleye kaçtılar. Ama melun Su Kulesi iki buçuk yılda 40-50 bin adet balyemez top gülleleri yedi ama asla aldırmayıp Göllük tarafında insan ve hayvan gezdirmezdi.
Allah'ın hikmeti bu Kandiye Kalesi'nin iki tarafında İslam ordusu kuşatmada ateşli savaşta iken 1079 senesinde Kaptan Kaplan Paşa 80 pare kadırga ve 40 pare kalyon ile Hanya'ya 20 bin asker döktü. Ve hesapsız siyah barut, nice yüz bin çuval peksimet, nice bin çeşit cebehane, mühimmat ve diğer levazımat, yiyecek içecek, top ve kumbaralar getirdi ki hesabını kitabını Allah bilir.
Bu sırada bu rahatlatıcı haberler Sadrazama gelip Hanya'da Kaptan Paşa'ya padişah emri varıp,
"Sen ki Kaptan Paşa' sın! Emr-i şerifim ulaştığında tüm eyaletin askerinin zeamet ve timar erbabı, azeb, kürekçi ve bütün ayağı prangalı forsa keferelerini, bütün getirdiğin sipahi, yeniçeri; cebeci, topçu ve kumbaracı askerlerini, tüm mevcut olan İslam ordu lan ve tüm mühimmat ve levazımat] arı alıp bir büyük
4 1 8
alay ile şenlikler ederek ordu-yı hümayuna gelesin ve ferman-ı şehriyari üzere Hanya Kalesi limanına yetecek kadar asker ile tüm donanma-i hümayun gemilerini koyup Ankebut Ahmed Paşa'yı yerine kaymakam eyleyip Hanya'nın muhafızı Ahmed Paşa ola. Ve Hanya'dan acele ile İslam ordusuna girerken bir büyük alay edip top ve tüfengler atıp gülbang-ı Muhamrnedller çekerek Göllük tarafında İbrahim Paşa yanında konaklayasın" diye Kaplan Paşa'ya padişah fermanı varınca bir haftanın içinde İslam ordusu içinden bir alay ile davul ve nakkarelerini döverek 20 bin adet silahlı, tertipli ve süslü askeriyle ve 10 bin adet ayağı demir prangalı esirlerin ellerinde birer kırmızı bayrakları ve bellerinde çapaları ve kazmaları ile geçtiler.
Ondan sonra pür-silah kırmızı fesli Cezayir askeri, Tersane-i Amire askeri, tüm derya beylerinin askerleri ve Kaptan Paşa ağalarıyla Kazdağı leventleri top ve tüfenklerini atıp gülbang-ı Muhammedi çekerek 40 adet derya paşaları tüm esbab-ı ihtişamlarıyla geçtiler. Sonra Serdar Kaptan Kaplan Paşa gök demire gömülüp Rüstem-i Sam gibi küheylan at üzerine binip 20 bin adet askeriyle ta Kandiye Kalesi altından gülbang çekerek geçtiler. Bu sırada nice bin küffar kale tabyaları üzerine yığılıp bu yardıma gelen İslam ordusunu ve 10 bin adet ayakları zincirli esirleri görüp hayretler içinde kalıp kaleden bir top, bir tüfenk atmadılar.
Ama Kaplan Paşa tarafından nice bin adet tüfengler atılıp şenlikler ederek saf saf geçip Kanlı Mağaralar yakınından ta Nazarete adlı liman kenarına kadar kale karşısında Kaplan Paşa askeriyle kondu. Göz açıp kapayıncaya kadar bütün askerine ve tüm forsa esirlerine Hanya Kalesi büyüklüğünde büyük bir tabur hendekleri kazdırıp içinde 300 adet çadır ve çergeler ve 50 adet kadırga tenteleri kurulduğunu kafir kaleden görüp "Aya bu ne türden asker imdadıdır" diye Kaplan Paşa ordusuna liman kulesinden ve Göllük taraflarından o kadar balyemez top gülleleri vurdu ki anlatılmaz, ama hamd olsun muzaffer askere hiçbir zarar isabet etmedi.
Ertesi gün Kaplan Paşa tüm askeriyle Göllük tarafında kat kat metrise girip hemen deniz kıyısında bir gece içinde İskender Seddi gibi bir tabya yaptı ki Kandiye Kalesi bu tabya altında
4 1 9
kalıp kale içinde gezen kaz, tavuk ve ördekler belli idi. Murdar kafir sabahleyin bu yeni tabyayı görüp,
"Bu dağ bir yılda tamam olacak değilken aya bu ne himmettir ki bir gecede böyle bir yüksek dağı Türk askeri yaptı" deyip bu tabyaya gece gündüz durmayıp ikişer bin adet balyemez top gülleleri vurdu ama tabyanın ruhu bile duymadı.
Kaptan Paşa da bu yeni tabyadan 40 pare balyemez ile kalenin duvarlarını ve Hünkar Camii olacak manastırın etrafında olan saraylarını yerle bir edip kale içinde insan değil bir tavuk gezemez oldu. Liman kulesinin de tüm topları battal olup [297a] onda da kafir baş göstermeyip limanına bir gemisi girip çıkamaz oldu.
Sonra Veziriazam tarafında da küffar 4 kere çıkıp ateşli vuruşlar ederdi, ama hamd olsun her çıktığında metrislerimizden savaşçı gazilerimiz dal satır olup tavuk kırar gibi kafiri kırardı. Kafir her an bozguna uğrayıp sonra her gün açlıktan ve korkularından kaleden dışarı çıkmaya ve taraf taraf kaçmaya başladılar.
Bizden ise günden güne ikişer yüz adet kazan kumbara ve yüzer adet orta kumbara ve ikişer bin adet serçe ve tunç el kumbaraları atılır oldu.
Bütün İslam ordusu 12 koldan Kızıl Tabya'dan içeri yeni kale duvarına kadar 700 adım bir sıçan yolu metrisler yürüyüp İslam ordusu artık lağım derdinden kurtuldular, ama yine püskürme adlı lağımlar ve 10-15 kazan kumbaraları bir yere gömüp kumbara lağımı yapıp kayalar üzere böyle hileli lağımlar yapıp nice bin adet adamları helak edip bir ayak boş yer bulunmaz oldu. Lakin havada kumbaraları az atar olunup içerden dışarı kaçan kafirler,
"Sizin kumbaralarınız, lağımlarınız ve oklarınız bizi çok kırar oldu" diye haber verip"Kıtlıktan birbirlerimizin leşlerini yemeye başladık ve eşeklerimizi tamamen yedik" diye haber verirlerdi.
Allah'ın hikmeti 1080 Muharrerninde [Haziran 1669] derya yüzü 126 parça yelken ile süslenip Venedik donanması Duka, Papa, Malta, Alakorna ve Fransa kalyonları deniz yüzünü papatya çiçeği gibi bezeyip Kandiye Kalesi önüne gelip pervasızca demir atıp tam 3 buçuk saat top ve tüfeng şenlikleri ettiler. De-
420
nizin yüzü neft ve katran gibi tutuşup o kadar gemilerden erganun ve trompeteler, çan ve mizmarlar, luturyani ve talyani borularını rehavi makamlarında çalıp öyle şenlikler ettiler ki sanki deccal faslı oldu. Bütün gemilerini orsa bayraklar, haçlı sancaklar ve filandralar ile süsleyip kaleden de onlara safa geldiniz topları atıldı. Kısacası o gün siyah barut dumanından mavi gökyüzü siyah olup alemi aydınlatan güneşin yüzü karardı. 3 gün daha bu şekilde Kandiye Kalesi şenlikler edip o gün 7 kere bu tertiple ateş açıp sonra sustular.
Denizde olan gemilerden gece gece kayıklar ve filikalar ile limana yardım korlardı. Göllük tarafında Haleb Valisi İbrahim Kethüda Paşa ve Kaptan Kaplan Paşa kafirin kaleye gece yardım koydukları haberini alıp anladıklarında liman ağzına karşılık suya beraber 70'er 80'er pare uzun balyemez toplar koydular. Ertesi gece yine kafirin 100 parça sandal ve filikalar ile limana yardımları girecek sırada tüm uzun toplara ateşler edip bütün kayıkları adamlarıyla boğuldu. Bir vaveyla koptu ki insan inilti ve bağırışları göklere yükseldi, artık limana yardım giremeyip liman ağzında kuş uçmaz oldu.
Sapık kafirlerin hali: Bir gecenin içinde limanın kuzey tarafında liman duvarını yıkıp bir kadırga geçecek kadar bir kapı yeri açıp tüm yardım getiren firkateler, kayıklar ve filikalar oradan limana girip çıkmaya başladılar. Veziriazam kolundan bu yardım getiren kayıklara bu kadar bin adet toplar atılıp asla mani olmayıp yine kafirin imdat kayıkları gelip giderdi. Zira Sadrazam kolundan bir top menzili uzak yer idi. Ancak bir gece bir kadırgası batıp limana girecek yeri kapatıp bir hafta yardımı kaleye gelmez olup sonra batan kadırgayı diğer gemilere bağlayıp karşı Istandiye Adası'na götürdü.
Kısacası, gönlüne göre her gece kaleye yardımlarını alıp Göllük tarafında ve Sadrazam kolunda o kadar cenk eder oldu ki İslam ordusunda son derece korku, endişe ve dehşet hasıl olup "Aya küffar ne gün taşraya çıkıp metrisleri basar" diye İslam askerleri beklerler iken,
Kandiye Kalesi'ndeki büyük savaşı bildirir (---) yılının (---) günü gecesi bu kemter kul Göllük tarafında
İbrahim Paşa efendimizde misafirlikte idim. Sabahleyin Sadra-
42 1
zam kolunda bütün herkese ulüfeleri çıkacak idi. Hakir mevacip almak için Şafii vaktinde atıma binip sipahiler ordusu içinden geçip Seydizade askeri içinden geçtim. Kanlı Mağaralar ile Kuşaklı Manastır arasında lağım ve metrisler yok iken çemenzar üzerinde kırmızı fesli [297b] pür-silah askerler dizilip insan deryası birbirlerine tirkeşip çemenzar üzerinde sessizce yatarlar. Hakir de at üzerinde bunlara selam verip,
"Gaziler, sabahlarınız hayrolup avlarmız kanlı olup Allahu Taala muradınız üzere fırsatlar vere" dedim, kimi selam aldı ve kimi "Geçe geçe dahi sabah uzaktır" dedi. Ancak dilleri başka türlü, bir hoşça düzgün Türkçe konuşamadılar.
Hakir de ileri gidem dedim, daha fazla adam deryası yatar. Sabah karanlığı olmak ile bunlar ne şekilde adamlardır ve ne vilayet gazileridir bilmeyip bunlara da selam verip geçeyim derken hemen bunların içinden 3 tane yiğit kalkıp bana doğru yöneldiklerinde yatanlardan biri "Senta baş" deyince "Bono" deyip üçü de bana gelmeyip geriye dönüp yine yattılar. Oğlanım hakire der ki,
"Ağa, bu asker Allah bilir kaleye yürüyüş etmeye sabah vaktini beklerler" deyince hemen Rabbani ilhamı ile kalbime bir şey doğup ileri gitmeyip geriye Seydizade ordusuna döndüm.
Meğer bu hakirin rast gelip selam verdiği yatan asker Fransa kafirleri imiş ki kahramanlık yapmak için İslam ordusunu basmaya gelmiş.
Daha önce konusu geçen 120 pare gemi ki Kandiye imdadına gelmişlerdi, onların serdarı olan dinsiz melun Kandiye generaline der ki,
"Siz böyle iki yıldan beri Türk elinde kuvvetle kale içinde çaresiz ne yatırsız? Hani Hıristiyan milletinin gayreti? Niçin bu kadar zamandan beri dışarı çıkıp Türk'ü kırıp kaleyi Türk'ten kurtarmazsınız?" deyince Kandiye generali,
"Her ne kadar birkaç kere taşra çıkıp Türk ile cenk ettikse Türk bizi kırdı, onlar galip, bizler mağlup olup kaleye güçlükle girip can kurtaranlarımız az kalırdı" dedi. Fransa generali ve kralzade serdarı,
"Biz Türk askerini Alman Vilayeti'nde Raba Suyu cenginde kırıp hepsini Raba Suyu'na döktük. Böylece Nemse çasarı im-
422
paratoruna yardım edip Hıristiyan kavmiyle Türk'e galip olduk. Eğer bize Kandiye Kalesi'nin nısfın verip bu kale içinde bizim de bir vezirimiz oturup Kandiye Kalesi'nde yönetime katılırsa kaleden dışarı çıkalım, bütün Türkleri kıralım, Kandiye Kalesi'ni Türk elinden kurtaralım" dediklerinde Kandiye generali,
"Siz kaleden dışarı çıkıp Türk'ü kıralım derken Türk askeri sizi kırarsa siz de kaça kaça elbette kaleye girmeye gelse gerek. Türk askeri de sizi kova kova ardınızca kalemize girse gerek. Bu kere sizin sebebinizle bizim Kandiye Kalemiz elimizden gitse gerek" deyince hemen Fransa generali ve serdar olan şehzadesi,
"Bize hemen şimdi Kandiye Kalesi'nin yarısını verin. Biz hepimiz dışarı çıkıp Türk'ü kıralım. Eğer onlar bizi bozarlar da bizim asker kaçıp Kandiye altına gelirlerse kale kapılarını asla açmayın, köprüleri kesin ve biz Türk'ü kırarken asla bir top tüfeng atıp bize yardım etmeyin. Hemen siz kale duvarları üzerinde seyrediniz ki bizler Türk'ü nasıl kırarız" diye şarabın verdiği hoşluk ve gevşeklik ile nice bin boş laflar edip yiğitlik havası atardı. Sonunu düşünen ve ileri görüşlü Kandiye generali,
"İmdi siz Türk'ü kırıp bozulmayacağınıza ve kale kapısını üzerimize kapayıp bozulursak bizi kaleye koymayın, dediğinize dair bizim elimize bir İsa senedi verin, sonra dışarı Türk'ü kırmaya çıkın" dediğinde bütün Fransa kaptanları, generali ve Fransa kralzadesi Venedikli eline batıl senetlerini verip Venedikli de Kandiye'nin yarısını Türklerden kurtulduktan sonra verecek olacağına dair senetlerini verdi. Hemen o gece kaleden (---) bin adet Fransa kafiri piyadesi pür-silah ve (---) bin adet atlı Fransız gece yarısında çıkınca Venedikli kale kapılarını kapatıp alem dışardan habersiz olup her biri birer köşede Fransa'nın ahvalleri neye varır ola diye bekleyip dururlar.
Çünkü bu hakir Şafü vakti karanlığında bu kafir askerleri içlerinden geçtim, hamd olsun bir zararlarını görmeyip geri Seydizade ordusuna gelip paşayı uykudan uyandırıp,
"Sultanım, kale önünde Kuşaklı Manastır tarafında ta Kanlı Mağaralar'a kadar kırmızı fesli pür-silah asker çemenzar üzerine bu gece karanlığında yatmışlar. Onlara selam verdim, selamım aldılar ama dilleri düzgün Türk gibi değil. Kaleye yürüyüş edecek bizim asker midir, yoksa kafir askeri midir? Ama kafir as-
423
keri olsa kara şapkaları olurdu. Karanlıkta bir hoşça seçemedim, bilmem ne çeşit askerdir" deyince hemen bütün Seydizade Mehmed Paşa askeri silahlanıp hazır oldular.
Allah'm hikmeti Göllük tarafında gündüz tüm İslam ordusu kafirlerle savaşıp Şafü vaktinde bütün gaziler yorgun, argın ve atları durgun [298a] hepsi uyku borularını çalıp yastıkları üzerine rahat başlarını koyup yatarlarken Kanlı Mağaralar tarafından 10 bin adet silahlı cengaver piyade Fransız kafirlerin seçkinleri kaptanlarıyla o karanlık gecede yavaş yavaş gelerek sipahiler kolunda Yüksek Tabya altına girip her tarafına yetişip ellerine geçirdiler. Bütün balyemez topları çivilerle çivileyip dururlar ve Göllük Deresi içinde de 4 bin adet kafir gece giysileriyle pusu yerlerinde baskın yapmak için yatarlar.
Çünkü hikmet-i Bari yari olacaktır, gece yarısında sipahiler içinde Yüksek Tabya'yı karanlıkta zapt edip topları çivileyen kafirlerin arasında bir topçu yiğidi uyku sersemi bir top kundağı altından kalkıp gözlerini açıp görse ki bu topların etrafında kafir askerleri yatar. Hemen o yiğit yanında yanıp duran top fitilini eline alıp topa ateş edeyim der. Görse ki toplar çivilenmiş. Bre hay medet deyip aklı başından gider.
O sırada tam olarak Şafii vakti, elindeki fitili saklayıp barut ambarım zapt edip üstünde oturan kafirlerin arasına girip baruta ateş edince barut üzerinde oturup zapt eden kafirlerin hepsi havaya uçunca,
"Bre İslam ordusunun ta ortasında kafirler lağım attı, bre yok kafirler orduyu bastı" deyince Osmanlı'nın derya gibi ordusu uykudan uyanıp bir Allah Aliah sesleri koptu ki tamamen uykuya dalmış cansız insanlar canlanıp gördüler ki içlerinde kafir askeri gecelemiş.
Hemen bütün ehl-i iman dal satır olup kafirlere giriştiler. Kafirler de İslam askerine karıştılar, katıştılar ve göğüs göğse çatıştılar, sabah vakti de yakın olup birbirleriyle görüştüler. Yere gelesi kafirler davul, çan, trompete ve luturyani borularını çalmaya henüz başlayıp hepsi bir yere gelip domuz sürüsü gibi sürü sürü gelince İslam askeri içinde,
"Bre yere gelesi kafirler İslam ordusunu bastı" diye bir bağ-
424
rışma olunca aman Allah hemen mağaralar içinde gaflet uykusunda yatan kızgın ve kükremiş arslan gibi 7 başlı adam ejderhaları mağaralarından yalınayak başı kabak herkes dal kılıçları ve kendileri çıplak kışlalarından, çadırları tabya ve siperlerinden çıkınca tam sabahın gerçek Şafii vakti olup taraf taraf karakollar da haberdar oldu. Mısır, Şam, Haleb, Anadolu1 Maraş ve Karaman ve sipahi askerleri toplanınca kafirler hayli İslam ordusunu şehit ettiler, ama geceden Yüksek Tabya metrisini basan kafirlerden can kurtulmadı.
Sonra Haleb Valisi Kethüda İbrahim Paşa, Kaptan Kaplan Paşa, Çorum (---) Paşa, Seydizade Mehmed Paşa, Kara Ali Paşa, Bebr Paşa, (---) (---) (---) bu kadar vezirler, beylerbeyiler ve bu kadar hünerli yiğit gaziler yere gelesi kafirlerin kaleden tarafa artlarını aldı. Şafii vakti geçip Hanefi vakti sabit olunca bütün İslam askerleri sabit-kadem olup göz gözü görüp hemen tüm mücahid gaziler kafirlerin içlerine dalıp küffarı Kassab Cömerd köçekleri gibi kırmaya başladılar.
Ama Venedik kafirleri sözünde durup kaleden ne bir top, ne bir tüfeng ve ne bir kumbara atmayıp bizden de onlara bir şey atılmadı. Bütün Venedik kafirleri kale tabyaları üzerinde kat kat olup korkmadan çekinmeden erlik meydanında olan kızgın savaşı seyretmekle meşguller idi.
Ama yüzlerce aferin ilk başta sipahi askerlerinin silahdarları içine kafirler girdiğinden önce onlardan kelleler ve esirler aldılar. Ve kışlalarından da esirlerini bağlayıp yine savaşa girdiler. Sonra Dergah-ı ali yeniçerilerinin cesur yiğitleri kelle aldılar. Ondan sonra cebeciler ve topçular esirler aldılar.
Sözün kısası, kale ile kafirlerin arası İslam askeri ile dopdolu olup kafirlere bir an aman ve zaman vermeyip kafirleri deste deste kırarlarken hemen hüsrana uğramış kafirler (---) " . . . kalplerine korku düşürdü . . . " [Kur an, Ahzab, 26] ayeti üzere yeri cehennem olan kafirlerin Muhammedi satır yemekten kararlan kesilip kararları kaçmaya dönüp mecburen kaleye kaçayım derken atlı ve yaya İslam ordumuzun içinden kurtulmayıp atlı kafirleri atlara binmiş olan sipahi silahdarları kırmaya başladılar.
Yaya kafirleri yeniçeri ve cebecilerin yaya gazi serdengeçtileri ecel kasabı gibi kırmaya başlayıp kelleler yuvarlanıp kan seli
425
akınca hemen kılıç artığı olan kafirler yokuş aşağı kaleye firara yüz tutup,
"Medet senden ey İsa, tut bizi" dediklerinde Hazret-i İsa Nebi'nin mübarek ruhaniyetleri bu kafirleri Hak emri ile tutup ayakları bağlı, gönülleri hasta kırık dökük İslam askeri eline verip tam 3 saat usta kasap köçekleri [298b] bu Fransa askerlerini öyle kırdılar ki Allah hakkı için Kanlı Mağaralar'ın kayaları üzerine insan kanı sel gibi akıp Kandiye kan ile kıpkırmızı olup Kandiye altında Kanlı Mağaralar kan ile Kanije gibi dolup yeryüzü kafir cesetleri ile Şecer-i Vakvak dibi gibi döşendi. Ayet " ... umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok eder onların yerine sizi hakim kılar .. . " [Kur'an, A'raf, 129] emrinden ayet "Allah size elde edeceğiniz birçok ganimetler vaadetti" [Kur 'an, Fetih, 20] mübarek hükmü üzere binlerce Müslüman gaziler ganimet malları alıp yaklaşık 14 bin kafirden 4 kafir kurtulmayıp hepsi helak oldu. 3.800 kelle ve 1.700 adet dipdiri esir alındı. Sadrazamın kıracaklarını bilip bütün mücahid gaziler aldıkları esirleri göstermeyip çadırlarında ve siper tabyalarında bütün kafirleri sakladılar. Daha sonra sattılar. Sadrazam haberdar oldu ama yine göz yumdu.
Meğer bu yardıma gelen Fransa kalyonlarıyla İspanya papazı, Malta, Duka ve Manya kafirleri de birlikte yardıma gelmişler imiş. Hemen bu kutlu gazada toplam 19 Fransız beyzadesi, 70 adet kalyon kaptanı, 70 adet Rimpapa papazı, Malta kaptanı, Duka kaptanı, Manya kaptanı ve 127 adet yüzbaşıları adında kaptanları tamamen zincire bağlı esir olduklarından başka bizzat Fransa kralının büyük oğlu bu büyük savaşta kaybolup,
"Nice yüz milyon guruş verelim, bize kralzademizin leşini verin. Eğer sağ ise size �v1isine Adasını 300 pare kalesiyle verelim, bize verin" dediler ve nice bin çeşit ricalar ettiler. Mühim sayıp bulup vermediler. Bir haber alınmayıp leşler içinde kayboldu. Zira nice gazinin taze yiğitleri, kafir leşlerinin avret yerlerindeki kıllarına ve koltuk kıllarına ateş edip nice bin kafir leşleri cayır cayır dünya ateşine yandL
Sonunda bu kralzade için Fransa, Venedik ile can düşmanı oldu. Fransa kafirleri bu satırı yerken kaybolan Fransa kralzadesi gerçekte büyük kral idi ki Dış Fransa hakimi idi.
Hatta bu hakir 1074 [1664] tarihinde Raba Suyu bozgunun-
426
dan sonra Nemse kralına varıp ondan pasaport adında hatlar alıp Bahr-i Muhit kenarında Lonçat şehrine, Donkarkız ve Danimarka vilayetlerine ve Alman Denizi kenarında Filemen k kralının payitahtı olan Amsterdam vilayetlerine, nice yüz pare şehirlerine ve 7 krallık vilayetlerine gidip seyahat ederken o sene bu cenkte kaybolan Fransa kralı şehzadesine hakir rast gelmiştim. Elimde olan Nemse çasarın hattını görüp çok hoşlanıp 70 gün kendi ile ve banları, hatmanları ve hersekleriyle kaynaşıp görüştüğümüz sıralarda 50 bin adet asker ile Dış Fransa Vilayeti'ne giderdi. Sayısız, derya gibi kalabalık askere sahip olup bir kralzade ve güneş parçası bir gençti. Meğer eceli acımasız ova, kızıl kan yeri Kandiye Osmanlı elinde kana boğulup kayboldu.
Ondan başka yere gelesi kafirler de ateş saçan kılıçla tanışıp kılıç artıkları ayakları bağlı, gönülleri yaralı zincirlenmiş olup hepsini sürüyerek ve yine kendilerine davul, kudüm, boru, luturyaniler çaldırarak alay alay ikişer ikişer zincirlerde bağlı ve ciğerleri dağlı olup her birini kim esir etti ise yine zincirin uçları o gazilerin ellerinde idi. Toplam 3.800 adet kelle sipahilerin mızrakları ve lalezar bayrakları ucunda takılı idi. Kara saçlı ve kara şapkalı kelleler ile alay alay geçerlerdi, bütün esirleri sürükleyerek götürürlerdi.
Bütün gaziler kuyruksuz atlarını ters eyerleyip haçlı filamalarını atları üzerine başaşağı bağlayıp kale altından geçirirken Fransa kafiri esirleri kale üzerinde olan seyirci Venedik kafirlerine bakıp,
"Bre kanalya ve bağasa ve bumarko" diye göğüs geçirip ağlayarak sızlayarak geçerlerdi.
Ama Venedikli bu mahalde kaleden İslam askerine bir top ve tüfeng atmayıp Fransızların esir olduklarına bakıp gülüşüp,
"Kandiye Kalesi'nin yarısını ister misiz" diye Venedikli Fransa'nın esirlerine çağrışıp serzeniş ederlerdi. Ve,
"Aferin gidi Türk, Fransa'yı iyi kırdınız" derler idi. Bazı sonu düşünen Venedikli Fransa'nın böyle kırılıp esir olduklarını görüp,
"Bugün bunlara ise yarın bizedir" diye sakallarını yolarlardı. Bu hal [299a} üzere cümle gaziler kale altından geçerek Sad
razam huzuruna gelip Göllük tarafında olan vezirler, beylerbe-
427
yiler, sancak beyleri, tüm ocak ağaları, bütün iş erleri ve gayri alaybeylerine hil'at-i fahireler giydirilip kelle getirenlere yüzer guruş, dil getirenlere yüz ellişer guruş ve başlarına bir turna teli çelenk takılıp yine esirleri kendilerine bağışlandı. Belli başlı kaptanları ve generaller padişah için alınıp sahiplerine birer kese guruş ihsan olunup kafirlerin bütün kuyruksuz atlarını, silahlarını, cebehanelerini tamamen miriye alınıp getirenlere bol bol ihsanlar olup İbrahim Paşa ve Kaplan Paşa'ya birer samur postin kürkler verildi. Allah'a hamd olsun "Ve galip gelecek olanlar, mutlaka bizim ordumuzdur" [Kur'an, Saffat, 173] ayeti uyarınca bütün Müslüman askerler zafer kazandılar.
Kafirler kale içinden bu içler acısı perişan hali görünce kurtulmaktan ümidini kesip kaleden el yumak fikrinde oldular, ama "Her inatçı zorbanın işine uydular" [Kur'an, Hud, 59] ayeti mazmunu üzere inatlarında direnip serdengeçtiler, salıcılar, varıcılar ve delikçi gazileri kafirlerin parmaklıklarından içeri girip domuz damları içinden koca domuzları tepeleyip nice binini esir edip İslam ordusu içinde itibar kazanırlardı. (---) (---) (---).
Melami, İşraki, Samudi Ali Dede menkıbesi Bazılar Summi Ali Dede, bazıları Söylemez Ali Dede derler
di. İslam ordusunun güney tarafında Çamaşır Deresi kenarında bir mağara içinde timar erbabından bir kimse dünyayı terk edip halktan el etek çekmiş, bir yalnızlık köşesinde oturup asla dünya sözü söylemezdi. İşraki, Melami fukaralığını kabul edip daima suskun durup gündüz oruçlu ve gece uyanık ibadetle meşgul olup timar erbabından bir dostu her gece birer çanak buğday çorbası getirip onunla geçinirdi. Bir gün 32 dişini çıkarıp dişsiz kalıp yine oturduğu mağarada ibadet ederek kimseden hiçbir yiyecek kabul etmezdi. Sabah akşam 40 okka gelir bir top güllesini mağaranın bir köşesinde döve döve mağaranın kayasını un gibi etmeyi iş edinmiş.
Nice bin adet İslam ordusu halkı buna varıp selam verdiklerinde işaret ile selam alıp ne selam ve ne aleyk dünya kelamından bir harf bile konuşmadığını hakir duyup,
"Elbette ben onu söyletirim" diye nice ahbap yanında yiğitlik iddiası edip kafirlerin Göllük tarafında bozguna uğrayan Fransa kafiri arbedesinden 3 gün sonra Dilsiz Ali Dede'ye doğ-
428
ru yola çıkıp 7 adet şakacı zarif dostlar ile yaya olarak giderken bir yağmur inip 5 adet dostumuz geri dönüp miri fırınlara esvaplarını kurutmaya gittiler.
3 kişi yolumuzdan dönmeyip "O azizi elbette ziyaret ederiz" deyip gittik. Belimize dek çamura batıp dedenin mağarası yakınma vardığımızda 2 dostumuz ileri varıp Ali Dede'ye selam verdiler. Asla selam almayıp bunlar da dönüp geldiler.
Hemen hakir de ileri varıp Ali Dede mağara kapısının iç yüzünde oturduğunu görünce bir ya hu narası atıp hemen Dede'nin gözü önünde çamurun içine yüzükoyun yatıp yüzüm üzerinde çamur içinde sürüne sürüne dirseklerimle yürüyerek, bütün kürk ve esvap çamaşırım çamurda kirlenerek mağaranın kapısı önüne varınca ayak üzere kalkıp,
"Aşk ola canlar canı" dediğimde hemen Ali Dede ayak üzere kalkıp:
"Aşkına meşk, ma'şuk Rab ola. Gerçek ki iyi serdengeçti dilencisin ki 3 yıldan beri beni sen söylettin. Huda sırrı sende kalsın ki parmağındaki yüzüğün sec'ine, 'Tanrı sırlarının mahzeni Evliya' diye bu mührü yaz" diye söylediler. Ve,
"Buyurun hüzün kulübesi mağaramıza " dediler. Hemen hakir "Destur" deyip mağaradan içeri "Ya aşk" diye
girip üstümün başımın çamuruyla oturdum. "Ellerini öpeyim" dedim, dedem razı olmayıp bir el arkası
yerde temenna ettim ve dizlerimin üzerine oturdum. "Safa geldin Evliyam, ayak kırdın. Bize nazik vücudun ile
hediye getirdiğin Kur 'an-ı azimi okuyup dinleyip mahzun kalbimiz şad ve viran gözümüz abad ola", dediklerinde hemen "Biz Davud 'a Süleyman 'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah 'a yönelirdi" [Kur'an, Sad, 30] ayetini okuyup el-Fatiha deyip Fatihayı okuduktan sonra "Ömr-i azizim bu kemter kul bir hayır duanızı rica eder" dediğimde,
"Vallahi birader sana [299b] bebeklik zamanından beri hayır duası büyük vakfını, iksir kimyasını etmişler. Sen kimsenin duasına muhtaç değilsin, zira Kur 'an-ı azim ve Furkan-ı mecid hafızısın ki senin hakkında Cenab-ı Hak " . . . Allah 'ın (yasak) sınırlarını koruyan .. . " [Kur'an, Tevbe, 204] buyurmuştur. Hemen Kandiye fethi gibi nice fetihlerde bulunup nice hacc-ı ekberler edip iki
429
dünya saadetine nail olasın. Bu niyete el-aşk,, deyip sustu. Hemen hakir,
"Sultanım, küstahlıktır ama, Kandiye fethinde bulunasın buyurdunuz ama ne zaman fethi görebiliriz" dediğimde,
"Evliyam, Hak sırrıdır. Söz bunda sözüm gibi sende kalsın. Bizim Kandiye Kalesi içinde bir büdelaca Yoro adlı bir papazımız vardır. Onunla 3 yıldır ki yarışımız vardır. O Cenab-ı Kibriya'ya rica edip Hazret-i Musa, Hazret-i İsa ve Hazret-i Muhammed'i şefaatçi tutup,
'Kandiye Kalesi'ni bu zalim askerle;re verme' diye rica edince ricası kabul oldu . Bu pislik madeni de gördüm ki Kandiye altında her gün insan kanı değil, insan canı akarsu gibi akıp nice kere yüz bin Tanrı kulu telef oluyor.
Hemen gönül yarasından dünya pisliği olan timar ve zeametimi terk edip bu mağaraya girip nice er çileleri çekip dualar edip,
'Kandiye Kalesi fethini İslama nasip eyle' diye rica ettiğimde bana bir Rabbani ilham gelip,
'Ya Ali! Benim bir Yoro adlı dostum, Musa, İsa ve Muhammed Habibimi şefaatçi tuttu, yoksa sen benim Veys el-Karanı gibi aşıkım mısın ki onların ricasını bozup bu kaleyi onların himayesinden alıp müslim ve gayri müslim şekilli kullarıma vereyim' diye böyle bir ses gelince hemen bu zayıf hasta Ali,
'İlahi, o sana Musa'yı ve İsa'yı şefaatçi tuttu ise ben senin İzzet, Celal, Kibriya-yı Ceberfü'unu, 124 bin peygamberlerini, 77 bin gavs-ı azamlarını ve Veys el-Karanı aşıkın Habibin Muhammedü'l-Mustafa aşkına 32 dişin çıkardı ve yere kendi kanını döktü, onları dahi şefaatçi tutarım. Onların yüzleri suyuna ve İzzet-i Ceberilt'un hakkıyçün olsun ve 32 dişlerimi Veys el-Karan! aşıkının dişleri gibi senin yoluna o an çıkardım, işte dişlerim' diye bir bez içinde 32 adet dişlerini gösterip mübarek ağzını açıp,
'Bak ağzıma' deyince onu gördüm. 4 adet dili var, ta ciğerine ve kalbine kadar gördüm. Hemen sağ eliyle ağzıma elini sürüp,
'Sus konuşma' dedi. 'İşte Evliyam 32 dişimi feda edip bütün peygamberlerin ve
430
velilerin ruhlarını şefaatçi tutup 32 dişlerim adedince bu kale 32 ayda fetholur. Var git, sende bu haber Allah emaneti olsun, ama fetihten sonra Kandiye Kalesi'nde cenazeme gelip hazır olup Yeşil El Sultan şehidimizi defnettiğin gibi beni de onun yanına defnedip dua hırmeni mahsulü için mezar taşıma bir fatiha yaz, vesselam, söz tamam oldu" deyip el öptüğümde üzerime bir kere nasıl "üf "dedi ise bütün çamurlar esvaplarını üzerinden kuru toz gibi dökülüp o kirlenmiş giysilerim henüz terzi elinden çıkmış gibi tertemiz olup misk ve amber kokup bu kokulardan dimağım kokulandı. Demir gülleyi kendinin abdest makraması içine koyup,
"Evliyam, bu gülle ile artık Kandiye Kalesi'ni dövmem. Şimden geri kale sizindir, ama gelecek kafir gemilerine bu gülleyi vurun. Var bu gülleyi Köprülüoğlu Serdar'a ver. Allah emaneti olsun. Hemen gelecek kafir gemilerine vursun. Ve kaleyi otuz ikinci ay tamamında 32 dişlerim gibi fethetsin. Var imdi selametle. Fetihten sonra gel benim ölümü yu, helal eyle" deyip hakiri bağrına basıp alnımı öpüp mübarek diline şahadet parmağını sürüp "Aç ağzını" deyip parmağını dilime sürüp,
"Var sağlıkla yaşayasın" dedi. Hakir, "Allah'a ısmarladım" deyip yola çıkıp orduya gelirken me
ğer benimle giden 3 nefer yaranlarını Ali Dede mağarasının sağ tarafında gizlenip bütün konuştuklarımızı dinlerlermiş.
"Adam bizim selamımızı almadı, ama seninle bu kadar sözler etti. Ve senin üstün başın çamur rezil rüsvay iken sanki yeni pak esvap geymişsin, ama yine esvabın odur. Bu ne acayip temaşadır" diye onlar dahi şaşırıp kalıp 3 kişi nöbet ile bir top güllesini götürüp Sadrazama getirip,
"Söylemez Ali Dede'nin sultanıma emanet hediyesidir. Gelecek kafir gemilerine bu topu vursun. Gemileri fethedip şimden gerü kaleyi çok dövmeyip fethetsin, vakti tamam oldu, buyurdular" dediğimde orada bulunanları, [300a]
"Bre Evliya Çelebi, o Ali Dede hiçbir zaman kimse ile konuşmamıştır" dedikte,
"Biz onunla başka bir lisan-ı hal ıstılah ve ibareler ile konuşmuşuzdur" diye şaka yollu nice çeşit sözler oldu. Sadrazam o gülleye siyah mürekkep sürdürüp Defterdar Ahmed Paşa'ya
43 1
gönderdi. O da Kulkethüdası Zülfikar Kethüda'ya emanet gönderip mahallinde topa koyup atsınlar dedi. Kethüda da o gülleyi devamlı yanmda bulundururdu.
Tanrı'mn hikmeti, büyük deniz savaşı: Daha önce Göllük tarafında Fransa kafirlerinin ölüm saçan kılıçtan geçtiği (---) gününde Şafii vaktinde deniz üstünde 120 pare kalyon, kadırga ve mavnalarla Duka, Malta, Papa ve Manya gemileri yelkenlerini bezeyip Haneffvakti olduğunda bütün kafir gemileri Veziriazamın koluna yakın yanaşıp sabahtan ta öğle vaktine dek metris içinde olan İslam ordusu üzerine top, kumbara, muşkat ve havan taşlarını lanet yağmuru gibi yağdırıp metrislerde ve sıçan yollarında, tabyalar ve siperlerde bir adam bile baş göstermeye asla güçleri yetmedi, zira metrislerin deniz taraflarında artları açık olup siperleri olmayıp tüm İslam ordusu meydanda idiler, ama kale tarafları sağlam siperli idi.
Venedik mavnalarının kırkar vukıyye kovuş topu atar gülleleri, Fransa paturuna, riyale ve kapudana adlı galyonları patırdamayan topları ile ateş toplarını atıp kalyonları bir yanına dahi tıramola edip Müslüman askerlere öyle top gülleleri vurdu ki dokunmadık bir adım yer kalmayıp harap edilip yıkılmadık tabya, siper, poyata ve kulübe kalmadı. Ama hamd olsun bir yiğidin ayağı yaralanıp başka kimseye asla bir zarar isabet etmedi. Ve bir taraftan melun kale, o kadar lağımlar, kumbaralar ve havan taşları attı ki yer ve gök tir tir titredi.
Ama beri tarafta Müslüman gaziler "Alçak hilekar kafirler kaleden orduyu basmaya çıkarlar" diye beklemekte idiler. Ama kafir kalyonlarının topları korkusundan kafirlerin Göllük tarafında bozguna uğradıkları günden beri "Elbette kafirler gemilerle bir gün İslam ordusu metrislerini topa tutarlar" düşüncesiyle Sadrazam kolunda korkuya düşülüp 160 pare topların 60-70 adedini denize çevirip hazır etmişlerdi. Çünkü kafirler bildiler ki Türk'ün bütün topları karada kaleye dönüktür.
Hemen bütün kafir gemileri kuh kuh ederek çekinmeden topların aitına mavna ve kalyonları yakın gelip denizden bizim metrisleri topa tutup dururlarken hemen bir kere bizim karada olan topların siperlerini açıp adı geçen Ali Dede'nin sadrazama gönderdiği top güllesini, Karakatır adlı top içine Zülfikar Ket-
432
hüda Ağa bismillah ile koyup bir fitilden bütün toplara ateş edince el-azametullah bütün kafir kalyonları, kadırgaları ve mavnalannm direkleri, serenleri, kürekleri, kıçları, başları, iremizeleri, aşdakları, karinaları, palavraları, dümenleri, kayalıkları, fenerleri, trinketaları ve babafinkoları, kısacası bütün kafir gemilerinin çarmıhları, ıstacaları, çanakları ve orsa haçlı San Marka adlı resimli bayrakları tamamen havaya uçup hemen kadırga ve mavnaları içinden bir Allah Allah sesi kopup,
"Medet, atman, ümmet-i Muhammed. Biz ümmet-i Muhammed esirleriyiz. Sizin top gülleleriniz bizi de kırıyor" diye feryat ettiklerince asla feryatlarına ve figanlarına bakılmadı. Hatta daha fazla suya beraber vurulup kafir kalyonlarının kıçları, başlan, palavraları, kayalıkları, direkleri, serenleri, babafinkoları ve civadiraları güllelerimizin darbelerinden havada uçarlardı.
Ve sokak sokak olup gemilerde kapılar gibi delikler pencere gibi açılıp içinde olan kafirler cehenneme giderlerdi. Kafirler gemilerle denizden, İslam ordusu karadan hiç durmadan tam 4 saat cenk ettiler. Allah'ın hikmeti kudret sahibi Allah ihsan edip Kulkethüdası Zülfikar Ağa topçubaşıyla konuşup daha önce Söylemez Derviş Ali'nin gönderdiği gülleyi Karakatır adlı topa Zülfikar Kethüda bir kere nasıl bismillah i le ateş edince tüm kafir kalyonlarının serdarı olan paturuna adlı kaptan kalyonuna Ali Dede'nin gönderdiği gülle isabet edip Allah'ın emriyle çak barut hazinesine gülle değip Akdeniz bir kere coşup ta beri kara tarafında büyük bir zelzele olup derhal denizde olan dağ paresi gibi kapudana kalyonda o isabet eden Ali Baba güllesinden bir ateş çıkıp gemi içinde olan bütün kafirler ebabil kuşu gibi havaya uçup doğancı pefteresi gibi havaya savrulup çoğunun kıçı, başı, kayalığı ve içinde olan 2 bin adet bütün soltat mortat askerleri arşa asılıp Nemrud ateşi ile kebap olup kimi karaya ve kimi denize düşüp deniz yaratıklarına balık yemi [300b] oldular.
Hatta kiminin orta direği 3 kat tabakalı idi, bütün çarmıh, ıstaca ve çanaklarıyla ve orsa haçlı bayraklarıyla hepsi ok gibi o ulu direkler gökyüzüne uçup Allah'm emriyle o direk kafirlerin denizde olan baştardası üzerine düşüp geminin beli kırılıp iki bin kadar kafiriyle o gemi de sulara gömüldü.
Yanan geminin içinde olan 150 pare batırdama tunç toplar,
433
150 pare batırdama saçma toplar, bütün cebehaneleri ve diğer mühimmatları tamamen havaya uçup kimi denize ve kimi karaya düşerdi. Ve kiminin kıçındaki ve direk tepesindeki altın fenerlerinin 4 5 tanesi de bizim kara tarafına düştü.
Bu içler acısı hali diğer kafir kalyonları görüp içlerinde top darbelerinden askerleri de kalmayıp hepsi yaralı ve bitkin birbirlerini ısparçına adlı ipler ile çekip bizim toplar önünden kurtulup ümitsiz ve bozulmuş olarak karşı taraf ta Istandina adındaki adaya kadar 2 adet kadırga, 1 adet kaptana kalyon ve 1 adet riyale kalyonları suya gömüldüler.
Bu yanan büyük paturuna kalyon için tüm esir olan kafirler dediler ki,
"Bu deniz, deniz diye yaratıldığından beri böyle bir büyük paturuna kalyon, böyle sağlam bir yapı, böyle cebehaneli, 4 kat ambarlı, 4 fenerli, 2 kayalıklı, kıçı bahçeli, içi 40 adet dükkanlı, abıhayat su sarnıçlı ve çarklarla un değirmenli kalyon bu deniz üzerinde olmamıştır. İçinde 3 bin kese asker hazinesi vardı ve 2 bin adet askerli gemi idi. Hatta yandığında görüşüp danışmak için kalyonda 26 adet müşavere sahibi kaptanlarımız vardı, bunların her biri Fransa diyarının birer büyük rüknü idi. Karada böyle kılıç yedik, denizde Türk'ten intikam alalım derken orada da böyle yaralar aldık" diye ağlaşıp feryat ederlerdi.
Ama Allah'a hamd olsun " . . . (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın dedi" [Kur'an, Kehf, 71] ayet-i şerifi mazmunu üzere gemileri ateşlerde yanıp bütün kafirleri suya gömülüp gemilerinde bir feryat ve çığlık kopup kararları kaçmaya dönüp bütün kafir gemileri deniz kıyısından açılınca hemen bizim muzaffer askerler tarafından bir Allah Allah sesleri koptu. Taraf taraf ve kol kol bütün Müslüman gazilerin gözleri kan tasına dönüp kalenin yıkılan yerlerinden kement atarak, okçuluk edip kılıç sallayarak, cesaret gösterip yiğitlik ederek kale içinden ve yeni duvar kalesinin domuz hanelerinden koca kırçıl domuzların kellelerini yuvarlayıp asker arasında büyük yüz aklıkları oldu. 200 kelle ve 70 nefer yüzbaşı adlı kafirleri başbuğuyla sadrazam huzuruna getirdi. Bütün serdengeçtilere bol bol kese ve ihsanlar verildi. "Kafir toplumuna karşı bize yardım edin" [Kur 'an, Bakara, 286]
434
ayetinin anlamınca yere gelesi ve yeri cehennem olan kafirlerin güvendikleri kalelerinden ümitlerini tam olarak henüz kesip kafirlerin dilber kaptanzadeleri güruh güruh içeriden dışarı çıkmaya başladılar.
Hatta Yeniçeri Ağası Abdi Paşa'ya bir güneş parçası, ay yüzlü bir Fransa mahbubu kaleden çıkıp İslam ile şereflenip ismine Ömer dediler. Gerçekten de öyle Ömer'i ömründe bir insan görmüş değildir.
Bu içler acısı halleri kafirler kaleden görünce bildi ki Türk askeriyle ister karada ve eğer denizde söyleşmek imkansızdır. Ve günden güne nice bin kafir açlıktan dışarı çıkıp kılıç korkusundan durmayıp dışarıda, İslam ordusu içinde ekmek dilenip mutfaklarda hizmet ederler ve kimisi de Müslüman olurlardı.
Ve metrislerinde duran kafirler bizim gazilere "Memet Beşe, Amet Beşe ekmek var mı" diye ekmek isterler, bizimkiler de has ve beyaz ekmek ve pişmiş kebap verirlerdi. Kafirler ta bu derece perişan halde idiler.
Ve dahi öte Göllük tarafında ise günden güne bizim askerlerimiz zaferler kazanıp kale duvarının altlarına girip 700 kadar lağım atıp ve türlü yürüyüşler edip limandan içeri gemileri koymaz oldular. Ama inatçı kafirler inatlarında direnip bir ay daha canla başla boş gayretler sarf edip cenk ederdi. Ama yine her şeyde tenezzül üzere hareket ederdi. Lakin bizim İslam ordusu zapt u rapt olmadan kaldılardı. Askerin zapttan kalmaları bu idi ki,
"Hemen bu kaleye yürüyüş edelim. Emir Tanrı'nın, başa yazılan gelir. 3 yıl metriste [301a] durup bu kadar kere yüz bin Müslüman gazilerin kırıldığın kim görmüştür. Hemen dal kılıç olup kale içine girip fethedip bütün Tanrı kulları sıkıntıdan ve azaptan kurtulsunlar. Birkaç kere yürüyüşler edip kale içine girip bu kadar bin baş ve esirler alınca ağalarımız ve çavuşlarımız ağızlarımızdan kılıç ile bizi vurup yürüyüş etmeye koymayıp bütün gazilerimizi geriye dönderdiler" diye çeşitli dedikodular çıkarmaktan geri durmazlardı. Bir gün yine 3 bin adet sipahi serdengeçtileri ayaklanıp,
"Ne vakte kadar biz bu sıkıntıları çekeceğiz? Bize ibtidalarımızı veriniz, yine cenge duralım" diye büyük bir kalabalık olun-
435
ca hemen tedbirli vezir yeniçeri ocağına haber gönderip bütün yeniçeri gazileri silahlanıp sipahi serdengeçtilerinin birkaç ileri gelen eşkıyacalarını kelle paça ettiklerinde diğerleri firari lakabını alıp fesat başı Sipahiler Kethüdası Sarı Kethüda olduğu kesinleşip "Ebedi sürgün" diye Hanya'ya sürüldü, ardınca adam gidip katledildi.
Tekeli Paşa Kethüdası Nüzül Emini Hasan Kethüda da katledilip, nice kimseler de bu arada katledilip asker içinde dedikodu, isyan, ayrılık ve fitne kesilip yine savaşlar olmada idi ki anlatılması mümkün değildir.
Daha önce attığımız top, tüfeng, kumbara, taş ve lağımlardan üçer dörder kat fazla atıp gece ve gündüz kafirlere asla göz açtırılmaz oldu.
1080 başında [Haziran 1669] "Aşağıdaki İslam ordusu kale altına göç etsinler" diye Sadrazam fermanı çıkınca bu kadar bin dükkan ve bu kadar bin haneler tamamen göçüp kale altında konaklaymca melun kafirler 7 gün 7 gece tekrar kudurup İslam askerine göz açtırmayıp öyle toplar, muşkat ve kumbaralar vurdu ki bir şekilde yazılması mümkün değildir. Ama lağımları atılmadığından bütün İslam ordusunun, bütün sanat ehli esnafın ve bütün hanedan sahiplerinin kafirlerin bu mertebe top ve kumbara attıkları gözlerine gelmeyip evlerinin ve dükkanlarının önlerine Yecüc Seddi gibi siperler yapıp çeşit çeşit odalar, havuz ve şadırvanlar, hamamlar, mutfak ve çeşit çeşit imaretler inşa olunup Tanrı hakkı için bir anda yeni bir büyük şehir yapıldı ki anlatılmaz.
Bütün İslam ordusu dağılmış ve perişan iken hepimiz bir yere gelip sevinç ve şenlikler olup her an durmadan savaş olmakta idi. Ama daha önce İslam ordusu kafirlerin lağımı, kumbara ve taşları korkusundan her bir kol askerleri kaleden birer saat uzak yerlerde konmuşlardı, ama kafirler her şeyde zayıfladığından bütün gaziler bir yere gelip insan deryası toplandı. Bu hal üzere yine kafirlerle her gün büyük savaşlar yapılmaktaydı.
Cenab-ı Hakk'a sonsuz hamd olsun 1080 Saferinin l 'inde [1 Temmuz 1669] yeni duvar kalesi de fetholup 12 adet koldan sıçan yolları Yeni Kale'nin duvarı şarampavlarının önüne varıp duruldu.
436
Yeni duvara karşılık deniz kıyısında Demavend Dağı gibi eşsiz büyük bir tabyayı Sadrazam Kethüdası Mahmud Ağa yaptı. Üstüne 12 pare balyemez toplar koydu, ama daha mazgal delikleri açmayıp hazır durup bütün Veziriazam adamları ve bütün sekbanları pür-silah olup o tabya çevresinde metrise girdiler.
Bu sıralar serdarın fermanı yayınlanıp 7 vezir, 70 beylerbeyi ve 120 adet sancak beylerinin hepsi 5 vakitte davul, nakkare, boru, zurna, zil ve bem ile çeşit çeşit cengi harbiler her an henüz çalınmaya başladı. Bu kolda daha önce asla davullar çalınmazdı, ama içeride kafirlerin her an trompeteler, erganun ve çanları çalınıp şenlikler edip sesinden durulmazdı. Kafirler bu sıralarda o kadar luturyan boruları çalmayıp şenlikler etmez oldu. Bizim cengi harbiler çalınmaya başlayınca İslam askerleri bildiler ki,
"Şimden gerü küffara hücum ile yürüyüşler etmek mukarrerdir" diye Müslüman askerleri içinde bir sevinç ve şenlik olup kahredici kuvvetleri daha da arttı. Ve bu günlerde tüm İslam ordusu içinde tellallar çağırıp,
"Her kim ekmek, timar, zeamet ve sipahilik isterse din-i mübin uğuruna gelsin yürüyüştür, malumunuz olsun" deyince Müslüman gaziler bildiler ki,
"Diğer yıllar gibi yürüyüş değildir" diye bütün gaziler büyük hazırlıklar görüp İslam askeri içini sevinç ve heyecan kaplayıp kimsede bir hizmetkar, oğul, kardeş ve akraba kalmayıp hepsi serdengeçti yazılmaya gittiler.
Göllük tarafında bir haftada 12 bin adet pür-silah garip yiğitler hazır olup [301b] yazıldılar.
Ve dahi Veziriazam kolundan 20 bin adet şehbaz ve bahadır mücahid gaziler, namlı yiğitler yazıldı, onlar da pür-silah hazır olup Cebecibaşı Yusuf Ağa'ya ve Fazlı Kethüda'ya,
"Bu mezkur 32 bin adet serdengeçti yiğitlere kollu kollarınca padişah defterine göre bütün mühimmat ve levazımat, zırhlarını ve silahlarını veresin" diye ferman verilince bütün garip yiğitler silahlı ve hazır olup yürüyüş "Bugün, yarın" diye beklerlerken kale içinde olan kafirler Osmanlı askerinin bu şekilde olan velvele ve tantanasından işkillenip can başlarına sıçrayıp hepsi bir yere gelip danışıp derler ki,
"İşte Türk askeri bize aman ve zaman vermeyip gece gün-
437
düz göz açtırmayıp cenk ederek Kızıl Tabyamızı alıp ondan içeri bin adam girip bir kat yeni duvarımızı da alıp ondan içeri 700 adam öbür yeni duvar dibinde metrise girip dağlar gibi şehrimiz içinde şehre havale tabyalar yapıp henüz cengi harbiler çalmaya başlayıp elbette bir gün yürüyüş edip hepimizi çoluk çocuğumuzla kırıp elbette kaleyi alır, buna ne çare, ne ilaç, ne hile ve ne tedarik edelim" diye bütün kaptanları, generalleri ve diğer işbaşında olan melunları görüşüp danışırlarken Allah'ın hikmeti Sadrazam kolunda Karakatır adlı çok iri bir topumuza ateş edince bu anılan kafirlerin toplandıkları büyük binanın Kisra Kemerine top güllesi isabet edince o büyük kubbe yıkılıp toplantıda olan melunların 73 adet belli başlıları yamyassı pastırma gibi taşlar altında bastırıldı. Birkaç yüzü yaralanıp kale içinde çok büyük gürültü ve çağrışmalar, bağrışmalar oldu. Başpapazları bütün rahiplerini derhal başına toplayıp,
"Bre medet, kaleyi hemen Türk'e vere ile verelim. Sonra her birimiz diyarlarımıza gidelim. Hemen bedenler üzerine aman ey Osmanoğlu diyelim, yoksa İsa devleti bizden ne kadar zamandır yüz çevirip Meryem Anamız incinmiştir" dedi. Hemen o an bir kayığa birkaç yaşlı keferelerin ileri gelenlerini koyup deniz kıyısında olan metrislerimizin önlerinden bir top menzili alarka yerde bir kafir kayığı geçip beyaz bayraklar dikip Acısu başına varıp yanaştılar.
Ama bizim İslam ordusu tarafından onlara bir kimse rağbet etmeyip yanlarına varmayıp göz açtırmayıp çarpışmalar olmada.
Hemen kayıktan birkaç kafir beyaz bayraklarıyla silahsız ve çıplak olarak deniz kıyısında olan bostancı lara çıkıp,
"Aman ile biz barışsak gerek, var bize bir haber getir" dediklerinde bağbanlar,
"Biz barışmak istesek dahi geçen yıl barışırdık, ama yarın öbür gün yürüyüş edip bu kaleyi kılıç ile kıra kıra alırız" dediklerinde bostancılara nice mallar verirler. Meğer bostancılar Yeniçeri Ağası Abdi Ağa'nın kethüdası Semiz Mehmed Ağa'nın bostancıları imiş, onlar yeniçeri ağasına gelip ağa da Sadrazama varıp durumu bildirirler. Sadrazam çavuşbaşı, subaşı ve Karakulak Ahmed Ağa'yı,
438
"Varın görün, şu kafirler ne derler?lf diye kafirlere gönderir. Bunlar kafirlerin ne istediklerini öğrenerek devletliye kafirlerin barış istediklerinin haberini verince,
"Tiz şu kafirleri vurun, kırın, kovun. İnşaallahu Taala biz kaleyi bir gün yürüyüşle alırız" der. Bu haber yine kafirlere gelir, onlar da güçsüz, mecalsiz, ümitsiz, üzüntülü şekilde geri kalelerine gittiler.
Sabahleyin yine o kayık, beyaz bayraklarıyla gelirken ardı sıra bir kayık daha belirip ta küçük kale altına vardı. Onun muhafızı olan Veli Paşa yanında bir kayık kalıp birisi yine dünkü yerde Acısu kenarına yanaştı ama yine kovdular.
Kısacası, kafirler tam 3 gün bu hal üzere üzgün ve bozgun gelip giderlerdi. Dördüncü gün olunca onu gördük, sabahleyin kalenin yıkılmayan Kızıl Tabya burnunda Sadrazam kolu tarafında bir büyük beyaz bayrak diktiler, yeniçeri ocağına kale içinden 10 adet belli başlı ve kara şapkalı muhteşem kaptanlar çıktı, Veziriazama haber verildi, onlar da Tercümanbaşı Panayot adlı kefereyi bir nefer kapucubaşısı ile Kaptan Paşa'ya gönderdiler.
Kaplan Paşa ve Haleb Valisi Ebülhayr İbrahim Paşa Göllük'ten Sadrazam koluna gelip Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa ile Kulkethüdası Zülfikar Ağa sarayları ortasındaki meydanda kefereler için bir çadır kurup orada kondurup her gün ellişer adet mertebani miskli yemekler ve şekerlemeler taşıyıp aç köpekler gibi yerlerdi. Hatta açlıktan çıkmış kafirler böyle miskli ve amberli yemekleri yiyince [302a] birkaçı ishal olup mide bozukluğu ile hasta olup kaleye gittiler. Bu keferelere 3 gün ziyafet verildi.
Ebülhayr İbrahim Paşa, Kaplan Paşa, Abdurrahman Paşa, Yeniçeri Kulkethüdası Zülfikar Ağa, Zağarcıbaşı Ahmed Ağa, bütün sipahi ağaları ve her ocak ağalarından birer ağa tayin olunup nice gün görmüş, işbilir yaşlı insanlar ve nice fetihlerde bulunmuş adamlar "Meşveret etsinler" deyip tembih olundu. Bütün adamları ve bütün sulha çıkan kefereler Haleb Valisi Ebülhayr İbrahim Paşa'ya teslim olunup "Onun görüşü ve rızası dışında bir iş görülmeye" diye ferman olundu.
İbrahim Paşa da kale karşısında Kuşaklı Manastır yakınında bir toptan korunan yerde bir danışma çadırı kurdu ki tama-
439
men altın işlemeli atlas, diba, şlb ve zerbaf ile bir bukalemun nakışlı çadır, sanki Süleyman otağı idi.
Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa, Defterdar İbrahim Paşa ve Kulkethüdası Zülfikar Ağa da çeşit çeşit çadırlar, barınaklar ve otağlar kurdular. Diğer ağalar da işlemeli türlü türlü çadırlar kurup kafirler ile görüşmelere başlandığında önce Ebülhayr İbrahim Paşa 100 adet gümüş sahan, 100 adet fağfilri ve mertebaniler ile büyük bir ziyafet etmiştir ki Kandiye altında böyle kand-ı nebatlı miskli yemek yenmeyip belki İstanbul' da bile yenilmemiştir.
Yemekten sonra tüm kafirlere birer aman makramalarmı boyunlarına bağlayıp "Amammız amandır, safa geldiniz ve hoş geldiniz."
Kandiye Kalesi sulhu hakkında İbrahim Paşa'mn sözleri "Şimden gerü sizden bir işe yarar haber isteriz. Bu bir haf
tadan beri siz bu kayıklar ile Acısu kenarına neye gelip giderdiniz? Ve bu kale üzerine ne için beyaz aman bayrağı diktiniz?" deyince kafirler,
"Barışmaya geldik" dediler. İbrahim Paşa, "Ne şekilde barışmaya geldiniz, bize hemen bir yararca
doğru haber verin" deyince onlar da, Hilekar kafirlerin sözleri
"Vallahi daha önce size bir elçimiz gönderip, Tamaş Dağı'ndan ötesi, Hanya tarafları sizin olsun, Tamaş Dağı'ndan beri Kandiye tarafları bizim olsun, demiştik. Geçen sene elçimizi kovup hala Hanya Kaleniz içinde elçimiz mahpustur. Ama şimdi Kandiye'yi size verelim, ama sizden rica ve temennimiz odur ki Şibenik'te, İspilet'te, Zarda, Marina, Ribniçse, Mandalina ve Kamin adlı kalelerimizde sizin Bosna veziri tarafından birer gümrük eminleriniz oturup gümrük malı tahsil ederler. Ve sizin de bütün iskelelerinizde, mesela Mısır İskenderiyesi'nde; Akka, Sayda, Beyrut, Şam-ı Trablus, Haleb, İskenderun, Alanya ve İzmir, kısacası tüm iskelelerinizde dostluk için bizim birer balyoz; konsoloz ve beyzadelerimiz otururlar. Bizim de bu Kandiye Kalesi içinde bir beyimiz otursun ve liman yakınında bir yerde beyimizin adamları otursunlar. Ve bir ricamız da odur ki bizim Suda Kalemiz bir cezire taşlık yerdedir, asla bir ziraat ede-
440
cek yeri yoktur. Ve İspirlonka adamız, Karambusa adamızda da öyle ziraat edecek yerler yoktur, üçü de verimsiz yerlerdir. Sizden ricamız odur ki bu zikrettiğimiz 3 adet adamıza Girit Adası'ndan onlara karşı yerlerde altışar mil uzunluğunda ve genişliğinde topraklar verin, ziraat etsinler, sizin dostluğunuzdan kesilmesinler. İşte bir rica ve temennimiz budur" deyip sustular.
Ebülhayr İbrahim Paşa'nm cevabı "İmdi malum oldu ki yine siz kaleyi vermeyip savsaklama
ya ve geciktirmeye çıkmışsız. İnşaallah biz kaleyi bilek zoruyla alırız.
Sonra o Suda, İspirlonka ve Karambusa adalarında sizin ne alakanız kalır. Ve İstendiler, Körfüz, Zakilse, Kefalonya, Kotur, İspilet, Şibenik ve Zadra kalelerini de Allah'ın emri ile fethettiğimizi yakın zamanda görürsüz.
Ve sizin payitahtınız olan Venedik şehrini de alıp İslam vilayetlerine ekleriz. Sizin, bizim toprağımızdaki Suda Kalesi'nde ve limanında alakanız yoktur. Nezaketle önceki tarih edip bizim diye Suda'ya ziraat için toprak isteyip rica ederiz, derler. Kalkın şuradan, yıkılın gidin bu yerden, yohsa inşaallah sabahın sizin gözlerinize bir görünecek vardır" diye bu kafirleri İbrahim Paşa kovunca hemen bütün küffar, "Aman sultanım" deyip yüzlerini yerlere sürüp,
"Sulh salahı nasıl isterseniz öyle olsun" diye yalvarıp tekrar rica ettiklerinde Defterdar Melek İbrahim Paşa, Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa ve Kulkethüdası Zülfikar Ağa yüklerini yukarı koyup son derece tok gözlü davranıp, [302b]
"Bu melun kafirler ile böyle sulh etmek imkansızdır. Tez çadırları bozsunlar ve hemen yürüyüşler olsun" dediklerinde göstermelik olarak birkaç çadırı bozup paşalar kalkıp gider şekillerinde olduklarında hemen kafirlerin akıllan başlarından gidip bütün vezirlerin ayaklarına düşüp yüz bin şekilde ricalar eylediler, yine çadırları kurdular, müşavereye durdular ve müdaralıca sözlere başladılar.
"Medet sultanım, kaleyle asla alakamız kalmasın. Tüm cebehane ve hazinesi ile padişaha teslim edelim. Ve adı geçen 3 adet adamıza Girit Adası'ndan altışar mil toprak istemeyelim. Ve o 3 adet adanın limanlarında bile alakamız olmasın. Hatta Suda Li-
44 1
manı'na sizin ve bizim gemilerimiz yanaşıp demir bırakıp sizin olsun. Ve limanda avladığımız balıkların öşrü bile sizin olsun ki Hanya Kaleniz kullarının aklamları malı olsun. Ama lütfedip Osmanoğlu bir Cem haşmetli, iktidar sahibi, Haremeyn ve Irakeyn padişahıdır, bu adı geçen 3 pare adacıklar bizim olsun, ondan gayrısı sizin olsun" deyince hemen Abdurrahman:
"Bre melunlar! Şu Kıbrıs Adası'nı sizin elinizden Sultan II. Selim aldığında etrafında bir ilişik ada komadı. Şu bir Suda'yı, Karambusa'yı ve İspirlonka adalarını sizde komak ihtimalimiz yoktur" dedi. Defterdar Melek İbrahim Paşa,
"Bre! İnşaallahu Taala biz Çuka adalarının ikisini de fethederiz" deyip kalkınca Ebülhayrsız İbrahim Kethüda Paşa,
"Öyle olsun. Suda, İspirlonka ve Karanbusa adaları sizin olsun" deyince Yeniçeri Ağası Abdurrahman Ağa ile Kulkethüdası Zülfikar Ağa,
"Ya bu ne çeşit sulh olur ki bu 3 pare ada kafirde kala ve Suda Kalesi, Girit Adası'nın karnında iken kafir elinde kala. Bu Girit Adası nasıl kafir elinden alınmış ola, sözle alındı ve manen alınmamış ola" dediklerinde Ebülhayr İbrahim Paşa,
"Sahib-i devletin sözü bendedir. O 3 pare adalar kafirde kalsınn deyince bütün kafirler şapkalarını hemen havaya atıp şenlik ettiler. Bütün danışma halkı çaresiz kalıp şaşırdılar. Bu sözden sonra kafirler çok sevindiklerinden,
"Sizin de ne ricanız var ise kabul-i makbulümüz olsun" dediklerinde Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa,
"Mısır yolu deryası içinde bizim hacı gemileri bütün Akdeniz 'de emniyette olsunlar" deyince bütün kafirler,
"Bizim boynumuza olsun. Onlar Mısır'a, Şam'a, Şam Trablusu'na ve Mağrib Trablusu'na varıp gelmeleri bizim uhdemizde olsun" dediler. Hemen Melek İbrahim Paşa,
"Manya Vilayeti'nden, Aya Mavra ve Kotur kıyılarından1 Akdeniz içinde olan adalarımızdan tamamen el çekip Müslüman beytülmaline gümrük vermeye karşı çıkmayın" deyince kafirler,
"İşittik ve itaat ettik" dediler. 20 madde onların ricası ve 56 madde bizim ricalarımız iki taraftan kabul edilerek fatiha okunup 1080 tarihinin Rebiülahir ayının 5. [2 Eylül 1669] günü,
442
"Barış hayırlıdır" deyip sulh u salah ile kalenin 4 tarafında vere beyaz bayrakları dikilip İslam ordusu içinde bir sevinç ve şenlik oldu, ama melun kafir böyle rica etti ki,
"Ya biz kaleden çıkınca yine cengimiz cengdir" dediler. Bunu üzerine bizim işbaşında olanlarımız da aşağı kalmayıp,
"Öyle olsun" deyip kafire izin verdiler. Yine her gün büyük çarpışmalar olup bir yanda kale tabyaları üzerinde beyaz vere bayrakları, bir yanda kafirler ve Müslümanlar içeriye ve dışarıya girip çıkmada, yine ateşli çatışmalar olup bu kadar insan şehit olmada. Bütün alem halkı hayretler içinde kalıp,
"Bu ne çeşit sulh u salahtır" diye Kethüda İbrahim Paşa'ya ağır küfürler ederler, Melek İbrahim Paşa'ya, Abdurrahman Paşa'ya ve Zülfikar Kethüda'ya hayr dualar ederlerdi. Hatta bu sulh esnasında Sadrazamın çalıcı mehterbaşılığından çıkıp serdengeçti ağası olan Yusuf Ağa ve nice bin adet seçkin gaziler bu sulh arasında tamamen şehit olup az kaldı ki büyük bir karışıklık ola.
Yine böyle iken iki taraftan yüzlerce lağım atılıp, nice bin kanlar saçılıp yine her gün çadırlarda kafirlerle çeşit çeşit görüşmeleri İbrahim Paşa yapıp yine savaşlar, çarpışmalar ve vuruşmalar olurdu. Kah İbrahim Paşa kafirlerin sözlerine kail ve kah kefereler İbrahim Paşa'nın sözüne kail olmayıp bu şekilde devefare muamelelerine asla kimsenin aklı ermeyip ve yüz sene yaşamış adamlar böyle sulh görmeyip hayretler içinde kalmışlardı.
Sözün kısası [303a] bu hal üzere tam bir hafta çekişe çekişe iki taraf görüşmelerde iken türlü türlü çarpışmalar olup kafirler bir gün yine müşaverelerinde bir ricada bulundular ki,
"Sizin İstanbul Galatası içinde bizim bir erganun kilisemiz var idi. Yandığından hala muattal durur. Onu evvelkisinden daha iyi tamir edelim ve sizin zindanlarınızda olan bizim Venedikli Hıristiyan esirlerimizin hepsini bize verin" dediklerinde hemen Abdurrahman Paşa,
"Ya bizim 27 yıldan beri sizde olan esirlerimizi siz de bize verin'' deyince kafirlerin konuşmaya dermanları kalmayıp,
"N'ola biz de size Müslüman esirlerinin 20 yıldan berisini verelim. Ama sizin bütün iskelelerinizde bizim balyozlarımız, konsolos ve koncolozlarımız evvelki gibi otursun ve bizim bal-
443
yozumuz İslam padişahı divanında Fransa balyozunun üst yanında iskemlede otursun. Bütün iskelelerinizde, karada olan Haleb'de, Kudüs'te, Şam'da ve bütün yollarınızda papazlarımıza ve bezirganlarımıza asla el uzatılmasın. Sizin sizde ve bizim bizde Sultan Süleyman kanunu üzere olsun" dediklerinde hemen hakirin kararı kalmayıp,
"İmdi öyle ise Süleyman Han'ın Kilis Kalesi'ni bize yine teslim edin" dediğimde herkes,
"Aferin Evliya Çelebi, öyle olsun" dediklerinde İbrahim Kethüda Paşa,
"Hele o bir gelirsiz ve faydasız kaleciktir" dedi. Yine tekrar Fatiha okunup kafirlerin bütün istekleri kabul olundu. İbrahim Kethüda Paşa,
"Sizin her ricanız kabul edildi, ama bizim de sulhumuz böyle olsun ki Abdurrahman Paşa karındaşımız demin buyurduğu gibi Akdeniz'de güvenlik olsun ve sizin bir geminiz Akdeniz'in batı yakasında gezmesin.
Sizin Zarda, Şibenik, İspilet ve Korubağa adlı körfeziniz iskelelerinde yine bizim eminlerimiz otursun.
Sizin Zadra Kaleniz taraflarında bizim Nadin, Sadvurya, Pakriçse, Zemonik, Sedd-i İslam, Poliçnik, Virene, Oburça, Tin, Karım, Sibin, Kinin, Usturumça, Kırka, İsgıradin, Kamin, Kaminkrad, Velim, Rakıbnice, Korlad, Dirniş, Verlika, Odvina, Lika, Bihke, Korpa, Kosdanice, Vahak, Cite, Porolok, Hilevne, Gılamuc, Karaorman Kalesi, bizim Kilis Sancağı'nda, Rabçina Sancağı'nda, Kırka Sancağı'nda ve Hersek Sancağı'nda olan 76 pare kalelerimizde, kısacası Bosna Vilayeti Defterdarlığı defterinde 194 adet kalelerimizle ve sınırındaki Hırvatistan'la asla alakanız olmasın, biz onları tamamen imar ederiz.
Ve Hersek Sancağı'nda Nova, Kombor, Kulobuk, Risna, Pive, Nikşik, Zatarnak, Durobnak, Banyan kalelerimizden ta sizin Katur Kalenize kadar ve sizin Risna Kaleniz bağlarına kadar alakanız olmasın" denilince bütün kafirler,
"Baş üstüne öyle olsun" dediler. Bu hal üzere yine Fatiha okunup iki taraftan 366 madde üzerinde tam iki hafta büyük çekişmeler, görüşmeler, tartışmalar olup bütün maddeler sicillere yazılıp Veziriazama arz olundu.
444
Onlar da bu sulhu tamah olarak kabul ettiklerinde tedbirli Sadrazam buyurdu ki,
"Tez sulh görüşmesine çıkan kafirlerin hepsini göz hapsine koyun, rehin dursunlar" dedi.
"Bizim rehinimiz de içeri" diye Sadrazam buyruğu çıkınca Yanyalı Arslan Paşazade Beylerbeyi Bebr Paşa, sipahi ocağından 6 bölük ağaları ve yeniçeriler zümresinden Ellidokuz Mehmed Ağa, kısacası bütün ocaklardan birer ağa kale içine rehin girdiler. Hepsine yetecek konaklar verildi, ama tayinat vermeye güçleri olmayıp bu ağalar içeri girerken bu kemter kul Göllük tarafındaki Yassı Tabya üzerinde dal kılıç olup ilk defa Kandiye'nin fetih ezanını okumak kısmet oldu. Allah 'a hamd olsun, bu Rabbimin bir fazlıdır.
Bütün rehin ağalar ve paşalar ile hakir içeri kaleye girince yine elhamdülillah iki taraftan çatışma ve vuruşmalar yasaklanıp ortalık sakin ve huzurlu olup top, tüfeng ve kumbaraların sesleri kesildi. Büt4n insanlar rahat ve huzurda olup tekrar kale duvarlarının tabyalarına ve bütün burçlarına tekrar beyaz bayraklar dikilip bütün Müslüman gaziler Arasat Meydanı'nda insanlar İsrafil Suru günü nice yerden çıkarsa bütün gaziler de 3 yıldan sonra nasıl yerlerinden baş gösterip çıktıklarında hepsi Rablerine secde edip Müslüman gazilerin ölü gönülleri hayat buldu. [303b] Ama,
Allah'm hikmeti: Bir gün limanlık olup bütün kafir gemileri kale altına giremediler, ama yine var kuvvetlerini pazuya getirip 40 parça kalyonu kale altına canhıraşı çekerek yanaşıp sandal ve kayıklar ile esvaplarını taşımaya çalıştılar, ama pek çok kafir suda boğuldular.
Kısacası Sadrazamdan bir ay mehil istediler. Devlet sahibi ister istemez 25 gün mehil verince gaziler,
"Devletli vezir! Kanun-ı sultani 3 gündür. Bunlar 25 günde kalede top, tüfeng ve cebehane komayıp hepsini gemilere taşırlar" diye feryat ettiklerinde çığlıkları duyulmayıp 25 günde kalenin bütün değerli eşyalarını ve para eder silahlarını, cebehanelerini, güzel ve nakışlı uzun toplarını ve nice kere yüz bin güllelerini gülle gülle taşıdılar. Ve bütün küçük büyük avrat ve oğlanları gemilerle karşı Istandiye Adası'na taşırken meğer kalyon-
445
lara topları korken kurnal nam iplerden toplar gemilerinin içine uçup karşı tarafa giderken 3 pare gemileri bu kadar bin avrat ve oğlanlarıyla döne döne suya gömüldüler. Öyle bozulup parçalanmış gemileri var idi ki içinde asla cenkçisi olmayıp kürekçileri kalmayıp iki gemileri de avrat ve oğlanları ile suya battılar. Bütün ıvır zıvır yükleriyle dopdolu iken karaya vurdular.
Ve bazı asker gemileri doldurup ambar ağızlarına dek yükletip bu neferatsız gemileri donanmış gemilerinin ortasına alıp yelken açıp üçer üçer gemiler bu hal üzre karşı Istandiye Adası'na geçerlerdi.
Bu hal üzere 25 gün tamam olup 26. gün 10 pare mükemmel donanmış kadırgalar ile limana girip demir attıklarında İslam askeri içinde bir dedikodu olup,
"Kaledeki kafirlere Rimpapa'dan bayrak ile 10 bin adet imdat gelmiş" dediler. Kale içindeki rehin olan paşalara,
"Bunun aslı nedir?" diye adam gönderdiklerinde rehin paşalardan ve ağalardan asla iz bulunmadı. Meğer karşı adaya tüm rehinleri götürmüşler.
"Bre aslı nedir?" derken ve kafirler, "Şimdi kadırgalarımıza generalimiz ve beyzadelerimiz ile
binip gideriz" derken hemen ansızın Kızıltabya üzerine bir küçücük kırmızı Kızılelma papazı bayrağı dikilip kale içinde bir Yajuj ve feryat sesleri içinde bir yaylım top ve tüfeng sesi şenliği olup beden dişleri üzerinde bir küffar görünmez oldu.
Meğer o gece bizim kale içinde olan esir ümmet-i Muhammedlerimizle rehin paşaları ve ağaları karşı adaya geçirmişler. Bu hale ve bu papa bayrağı ahvaline İslam ordusu vakıf olunca tüm ocak ağaları ve bütün ocak çavuşları bağrışıp,
"Bre gaziler, sulh bozuldu. Herkes metrisli metrislerine girsinler" diye tembih olununca bütün mücahid gaziler,
"Ya Rabbi, bu ne büyük bela olur?" diye herkes kabir azabından kurtulmuşken yine metris kabirlerine diri dirliklerinde girip hazır durdular, ama görünürde bir kafir yok.
Derhal Sadrazam rehin olan kafirlerden1 "Bu ne haldir ve bu ne biçim kırmızı papa bayrağıdır?" diye
sordurduğunda onlar da, "Bir şey yoktur. Eğer sulha aykırı bir şeyimiz var ise bizi
446
parça parça eyleyin. Ancak kaleden bugün çıkıp size teslim ettiğimiz sırada bizim San Marko Sancağı ile kaleyi teslim etmekten utanıp bize Kızılelma papazı bu kadar zaman yardım etmeyip şimdi biz size kaleyi verecek sırada bu 10 adet kadırga ile papa bayrağını göndermiş. Papaya rağmen biz de onun bayrağını size karşı dikip top şenlikleri ettik. Onun bayrağıyla size kaleyi vere diye bayrak diktik.
Ve sizin kale içinde rehin paşa ve ağalarınızı karşı adaya gönderdiğimizin aslı odur ki bizim bütün mallarımız ve erzakımız şimdi karşı adada dağlar gibi yığılmıştır. Bu yardıma gelen 10 adet papa kadırgaları, sizin Cezayirli, Tunuslu ve Trabluslu 100 pare kalyonlarla, size yardıma gelirken karşılaşmışlar, bunlar kaça kaça Istandiye Adası'nda duramayıp bu Kandiye Limanı'na dar düşmüşlerdir. Biz de Berberiye Cezayirliden korkup karşıdaki malımızı Cezayirli vurmasın diye rehin paşaları ve tüm ağaları yasakçı gibi alelacele karşı adaya gönderdik. Yoksa kaleyi size Allah mübarek eyleyeVe bu tüfeng şenliği nedir? derseniz, hepimiz mezarlarımıza varıp veda ziyaretleri [304a} edip şenlik ettiğimizdir" diye İsa ve Meryem'e yeminler ettiler. Gerçek de öyle imiş.
Haberin aslı öğrenilip bütün gaziler yine metrislerde o gece kalıp ertesi gün 1080 yılı Cemaziyelevvelinin 1. [27 Eylül 1669] Cuma günü kuşluk vaktinde toplam 6.666 adet kale, diğer cebehaneler, hazineler ve mühimmat ambarlarının bütün anahtarlarını padişah vekili olan Kandiye Fatihi Fazıl Ahmed Paşa'ya teslim edip generali ve kaptanları tümü ileri gelenlerle vedalaşıp gideceklerinde karşı adaya gönderdikleri rehinlerimiz olan paşa ve ağaların yerlerine 40 adet kaptanlarını da kalede rehin alıkoyup bütün kafirler kırık dökük, beli kırık, gönlü yaralı, boyunları bükük olup köse sakallarını yolarak ve bazıları parmaklarını gözlerine sokarak nicesi,
"Bu günü görmeyeydim" diye gözlerini çıkararak çığlıklar atıp bağırarak ağlayarak kalenin kuzeyi karşısındaki 12 mil Istandiye Adası'na gidip orada demir attıkları an Sadrazam ferman edip tüm yeniçeri ocağı ve bütün cebeci, topçu ve diğer sipahi ocakları kale içine girip bütün sokak başlarını tutup, ele geçirip bütün anahtarları teslim olunan kapıları, cebehaneleri, bü-
447
tün hazineleri, maden ambarlarını, mühimmat ve levazımatlannı kol kol ele geçirip zapt ettiler.
Eğer bu bildiğimiz durumları tek tek yazsak bir kitap olur. Ancak bu seyahatte yazmaya asla yeteneğim olmayıp bu kadarca ile yetinildi, zira tüm olayları tek tek yazmak insanın gücü yeteceği şey değildir.
Allah'a hamd olsun 1077 senesi Zilhiccesinin 2. [26 Mayıs 1667] günü Kandiye Kalesi altında metrise girilip bu ana dek tam 31 ay olup gece ve gündüz, yaz ve kışta çarpışmalar, vuruşmalar ve savaşlar olup sonunda 1080 tarihinin Rebiülahirinin 5. [2 Eylül 1669] günü kaleyi vere ile verdiler. İçerde 25 gün durup yine aynı senenin Cemaziyelevvel'inin birinde Cuma gün kaleyi teslim edip köpek gibi gittiler, vesselam.
Tann'nm hikmeti: Kale fethinden önce B:i-zeban [Söylemez, Dilsiz] Ali Dede ile müşerref olduğumuzda hakir,
"Sultanım, inşaallah kale ne zaman feth olur?" dediğimde, "32 dişimi çıkardığım 32 aya delildir. Fetihten sonra benim
cenazemde bulunup beni yıkayıp Yeşil Kol Sultan yanında defneyle" diye söyledikleri günün 32. ayında fethedildi. Fetihten sonra ruhunu teslim edip tüm Müslüman gaziler cenazesinde hazır oldular. Hakir mağarası içinde mübarek cesedini yıkarken ud, amber, safran, menekşe ve kudret gülsuyu kokularından dimağım kokulanıp tüm mücahid fukaralar zikre başladıklarında hemen merhum Ali Dede'nin mübarek cesedini yıkarken göğsü üzerinde bir kırmızı hat ile "Mağsul, merhum, mağfür" lafızları gözüküp bütün gazi aşıklar bu hattı görüp "Sübhanallah" deyip hayretler içinde kaldılar.
Hakir de alelacele yıkayıp kefenledim. 70 yerden zemzem sulu kefenler gelip hepsine Ali Dede'nin vücudunu sarıp sarmalayıp bir tabut içine koyup 100 bin Müslüman gazi namazında hazır oldu. Namaz kılınınca hemen bir can Ali Dede'nin mağarası içinde yıkanan kirli suyundan kana kana içip o da Ali Dede gibi b1-zeban [dilsiz] olup mağaraya girip kaldı.
Bu da garip seyirdir, deyip Ali Dede'nin tabutunu bu kadar bin gazi parmaklar üzerinde götürüp Kara Şehitlik adlı yerde daha önce defnettiğimiz Yeşil Kol Sultan ile bizim şehit olan Hindi Baba Mansur'un yanında defnettik. Mübarek kabri üze-
448
rine nice bin fukaralar Yasin-i Şerif okuyup nice yüz fukaralar kabri yanında 40 gün 40 gece kalıp hatm-i şerifler okurlardı Allah rahmet eylesin, ruhları için el-Fatiha.
Hala Yeşil Kol Sultan, bu Söylemez Ali Dede ve hakirin refiki Hindi Baba Mansur Dede hala bütün insanların ziyaretgahıdır, Allah sırrını aziz eylesin.
Allah'a hamd olsun böyle aziz sultanların hizmetlerinde bulunup ve Kandiye gazası gibi bir büyük gazada bulunup ilk defa vere günü Göllük tarafında Cennet Kapısı adını verdikleri yerde fetih ezanı okumak hakire kısmet oldu. Alemlerin yaratıcısı Allah daha nice savaşlarda ezanlar ve bang-ı Muhammediler çekmek hakire nasip ede, amin ya Mu 'zn.
Yüce Allah hakkı için Hanya fatihi gazi ve şehit [304b] Yusuf Paşa yılı bu ezanı okuduğumu rüyamda gördüm idi ki Kandiye fetholmuş, hakir elimde kılıcımla ezan okumuş idim. Allah'a hamd olsun 25 yıldan sonra doğru rüyam gelip çıkıp Kandiye duvarı üzerinde ezan okumak ilk defa bu hakire nasip oldu.
Daha sonra bütün Müslüman gaziler kale içine taşra ordudan taşınıp bölük bölük kaleye girip bir haftada Hünkar Camii olan büyük kiliseyi alem padişahı için büyük bir cami edip bu hakir yine beyaz buyurdu ile ilk defa bu camide Cuma ezanını okuyup bütün müezzinlere müezzinler reisi olup hayır dualar ile bütün şehitleri, hukukunu kazandığımız efendilerimizi, bütün Müslüman hacıları, Müslüman gazileri, İslam dini padişahını, büyük serdar Köprülü Mehmed Paşa oğlu Fazıl Ahmed Paşa'yı ve diğer mücahid gazilerden hazır olanları hayır ile yad edip 70-80 bin civarındaki büyük küçük Müslüman gazilerden hazır olanlar amin deyip bir ruhanice dua harmanı ettim ki Allah bilir ağlayarak, inleyerek, figan ederek amin deyip feryat etmedik adam kalmayıp Allah 'a hamd olsun yine hamd olsun ki 27 yıldan beri bu meliklerin hasreti olan Kandiye fethinde sağ bulunup ilk defa Cuma namazında böyle hayır dua harmanında bulunduk, diye bütün gaziler hamd edip yüzlerini gözlerini yere sürüp şenlikler ettiler. Duaları Hayy ve Vedud olan Allah'ın dergahında kabul ola.
Tanrı'mn hikmeti: Bir hafta içinde bu Hünkar Camii'nin mihrabı, minberi ve müezzin mahfili tamam olup yer altların-
449
da gömülü olan kafir leşlerinden temizlendi. Bütün kiliseler de müşriklerin pisliklerinden temizlenince donanma-i hümayun ile Hanya'dan 80 pare kadırga ile altın alemli, altın fenerli ve altınlara gömülmüş baştarda-i hümayun ile ilk defa Cuma günü Kaptan Kaplan Paşa vekili Hanya Veziri Ankebut Ahmed Paşa gelip Kandiye Limanı'nda demirleyecek sırada Kandiye Kalesi'nden ve liman kulesinden donanma-i hümayuna safa geldin diye bir fitilden 1.060 pare top atıp donanmaya şenlikler ettiler ki yer ve gök tir tir titredi.
Padişah donanması gemileri de "Gazanız kutlu olsun" diye bütün kadırgalar ve baştardadan bir yaylım tüfeng ve bir yaylım top şenlikleri edip mavi renkli gökler gök gürültüsü gibi güm güm gürleyip siyah barut ile mavi bulut siyah renkli olup kale döven topların ateşinden sanki Akdeniz tutuşup Nemrud ateşi içinde kaldı. Öyle top ve tüfeng şenlikleri oldu ki diller ile anlatılıp kalemlerle yazılmaz.
Bu hal üzere kaleden ve donanma gemilerinden 7 kere birbiri ardınca şenlikler olup Akdeniz ve Kandiye Kalesi semender gibi Siyavuş ateşi içinde kaldı.
Ama karşı Istandiye Adası'nda cehennem ateşinde yatan kafirler bu şenlikleri görüp gönül yaralarından cehennem azabı içinde kaldı.
Hemen beri yakada Sadrazam tarafından tüm İslam ordusuna alaylar ferman olundu ki hepsi pür-silah oldu. Sadrazam büyük alay ile ilk Cuma' da kale içine girip öyle alay oldu ki İslam ordusu içinde Veziriazam otağından Kandiye Kalesi'ne kadar bir saatlik yerde yer götürmez derya gibi asker ile zemin dopdolu olup yollar üzerinde iki tarafta kurbanlar kesilip sağda ve solda selama duran mücahid gazilere sadakalar dağıtılarak kat kat İslam ordusu içinde Tanrı eri gibi yiğit vezir oğlu vezir Fazıl Ahmed Paşa iki tarafına güler yüz ile selam vererek geçip Hünkar Camii kapısında atından inince sağda ve solda selama ·
duran fakir gazilere 21 kese bağışladı. Cuma namazını kıldıkta yine hakir ser-müezzinlik edip ilk defa hutbeyi Şam Müftüsü (---) Efendi okuyup hakir yine bir dua etmişimdir ki anlatmakta dil kısa kalır.
Cuma namazından sonra Sadrazam kale içinde limana
4 5 0
nazır büyük bir sarayı altın ve sırmalı eşyalar ile donatıp orada konduğunda tembih olunduğu üzere Kandiye Kalesi'nin duvarları üzerine 100 bin adet tüfenkli İslam askeri pür-silah hazır olup ilk başta limanda baştarda-i hümayun ki denizde demir bırakıp bütün kadırgaları filandıralar, sancak, bayrak ve alemlerle süsleyip çarmıhlarda cambazlar oyunlar edip tüm kadırgaların forsalarını kırmızı fesler ve beyaz gömlekler ile giydirip bütün gemici ve denizci gaziler de çeşit çeşit elbiselerini giyip ilk başta kadırgalardan bir yaylım tüfeng ve bir yaylım top atılıp gülbang-ı Muhammedi çekmeye başladılar. Kandiye Kalesi'nin bütün duvarları üzerinde pür-silah hazır olan 100 bin İslam ordusu bir kere bir ağızdan gülbang-ı Muhammedi'ye 3 nöbet [305a] yol buldurup Allah Allah sesleri göklere ulaştı. Tüm gaziler küçük kol tüfenglerine ve büyük tüfenglerine ateş edince 300 bin tüfengin sesleri de susmadan bütün tabyalar ve siperler üzerinde olan 1.100 adet topa bir fitilden ateş edince yer ve gök tir tir titremeden kurtulmadı. Bütün gaziler tekbir getirip cihan sallanıp gökler yırtıldı sanılıp bütün topların gülleleri deniz üzerinde martı kuşu gibi sekip uçarak, karpuz gibi yuvarlanarak ve keklik gibi gülleler deniz üzerinde ve karada sekerek kafirlerin karşı adada yatan gemilerine yakın top gülleleri dalgıç gibi dalardı.
Bu hal üzere 7 kere birbiri ardı sıra denizde ve karada top şenlikleri ve tüfeng sevinçleri oldu ki Tanrı hakkı top ve tüfeng sesinden ve dumanından sanki göklerde mavi bulut parça parça olup yere düştü.
Bu şenliklerden vazgeçilip yine "Akşama hazır olup şenlikler olunsun" diye kol kol alay çavuşları tembih edip çağırıcılar ilan etti ki,
"Hak Taala padişahımıza ömürler versin, sadrazam fermanı ile sadır olmuştur ki 7 gün 7 gece ister denizde ve ister karada donanmadır. Herkes var kuvvetlerini pazuya getirip çadırlarını, evlerini, dükkanlarını ve damlarını bayraklar, kandiller ve çeşit çeşit seyirlikler ile ve renk renk sim ve sırmalar ile şehri bezeyip herkes saz, söz, oyun, eğlence, içip eğlenip şenlikler edeler. Bildim bilmedim ve işittim işitmedim demeyeler" diye tekrar tekrar tembihler olununca aman Allah herkes Kandiye'nin lağım,
45 1
metris, kumbara ve taş belalarından kurtulduklarının şükranesine bütün Müslüman gaziler kale içinde çarşı pazarı, bütün duvarları ve baştan başa sarayları öyle süslediler ki Tanrı hakkı gidi Kandiye İrem Bağı olup cihan süsü oldu.
O gece kalenin bütün duvarları üzeri İslam ordusunda ne kadar yüz bin meşale, fener ve cebehanede ne kadar neft, katran, zift, yağ ve yel mumları, balmumları ve nice kere yüz bin adet kandiller var ise kale duvarı üzerinde asla ateşsiz yer kalmayıp öyle aydınlandı ki Kandiye Kalesi nur üstüne nur oldu. Akşamdan ta sabaha dek top ve tüfeng kırkar kere yaylım yaylım atıldı. Meğer Sadrazam, Defterdar Ahmed Paşa, Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa, eski defterdar Şam Veziri Melek İbrahim Paşa, Kethüda İbrahim Paşa, Kulkethüdası Zülfikar Ağa, diğer vezir ve beylerbeyiler ile diğer ileri gelenlerin kollarında nice kere yüz bin adet göklere tırmanan tarakalı havai fişengler ve badaluçka adlı muşkat ve tüfengler atıp ta sabah vaktine dek fişeng ve kumbaralar havada uçup bir çeşit ateş şenliği oldu ki göklerde kanat çırpan kuşların kolları kanatları yanıp kanatsız yere düşüp nice bin kuşlar zemini tozu toprağı üzerinde purputur gezerlerdi. Ta o mertebe havada yakıcı ateş fişenglerden dökülürdü.
Bütün evlerin damları çatıları yüz binlerce mumlar, fenerler ve kandiller ile aydınlatılıp karanlık gece sanki aydınlık gündüz oldu.
Ve sabahısı kalenin bütün tabyaları üzeri filandıra, bayraklar, sancaklar ve alemlerle süslenip (---) yüz koldan tüm vezirlerin, beylerbeyilerin ve sancak beylerinin taraf taraf mehterhaneleri çalınıp 5 vakit eda olunduktan sonra dua ve sena olunup üçer nöbet gülbang-ı Muhammedi çekilirdi. Sonra birer yaylım tüfeng ve birer yaylım toplar atılıp 7 gün 7 gece bu yazılan tertip üzere türlü türlü şenlikler olup gecemiz Kadir, gündüzümüz kurban bayramı ve Harzemşah nevruzu idi. Ama karşı tarafta olan kafirlerin gündüzleri cehennem günü ve zevkleri yakıcı azap olup bizim ettiğimiz sevinç ve şenlikleri onlar sanki cehennem pencerelerinden seyredip köse sakallarını yolup sanki filozof saparnasından kalkmış çufuta dönrnüşler idi.
Hala bu şenlik içinde Hanya'da bu kadar zaman hapsolan Venedik elçisi melun donanma gemileri ile gelip bu şenlikleri
452
görüp onlar da sakallarını yolup "Yazık, gidi Kandiye elimizden gitti" diye üzülürlerdi. Hatta bu elçilerin konakları Kumkapı limanının iç yüzünde bir yüksek sarayda olup onlara rağmen birkaç oda topçuları onlara yakın kondurup öyle top ve tüfeng şenlikleri ederlerdi ki sanki Mısır'da Nil gemisi ve Seyyid Ahmed el-Bedevi şenlikleri olurdu.
Ve dahi denizde yanan Fransa'nın paturuna kalyonunun bütün toplarını denizden çıkarıp elçi kafirinin konakları önüne sırasıyla dizip gece gündüz şenliklerde atarlardı. Ama gerçekten de acayip ve tuhaf [305b] ibretlik bukalemun nakışlı uzun toplar idi. Hepsi altın gibi sarı olup öyle büyülü savunma toplarıdır ki Frengistan'da öyle bir sanatlı toplar dökülmemiştir.
Sonra 7 gün donanma şenliğinden kurtulunca Sadrazam ferman edip,
"Girit Adası etrafında her ne kadar iskele var ise zapt ediniz ki asla bir tarafından Der-i Devlet'e Kandiye'nin müjde haberleri gitmesin. Ta ki kalenin içinde olan cebehaneler, mühimmat, levazımat, zahire, hazine ve diğer silahlar yazılıncaya kadar bir gemi bir tarafa gitmesin" diye iskeleleri zapt edip bir adamın bir kayıkla Girit'ten bir tarafa gitmesi imkansız oldu. Daha sonra padişah hazretlerine her kolun divan katiplerine fermanlar çıkıp fetihnameler, müjde mektupları ve nice bin çeşit haberler yazılmaya başlandı. Bu hakir de elimden geldiği kadar kırık dökük görebildiğimiz ve öğrenebildiğimiz kadarıyla bir fetihname şekilli bir müsveddeye başladık. İnşaallah yerinde yazılır.
Kandiye Kalesi'nin büyük cebehanesini bildirir Önce bütün padişah divanı katipleri bir yere gelip bütün
Osmanlı'nın ocak ağaları, şeyhülislam, ordu mollası, defterdar paşa, cebecibaşı, topçubaşı ve diğer işbaşında olanlar ile J\1elek Defterdar Ahmed Paşa kale cebehanesinin bismillnh ile kapılarını açıp kafirlerin cebehane emini ve nazırlar nazırı olan kefereler bile mevcut olup melun generalin sulh sırasında verdiği defter üzere bütün mevcutları sicil defterlerine kaydetmek için ordu mollası naibleri sicillatlarını ellerine alıp 7 koldan sicillata kaydetmeye başladılar.
Evvela bismillah ile taşra büyük cebehane içinde 4 kere 100 bin adet sanatlı, cilalı ve nakışlı tüfeng.
453
Ve 2 kere 100 bin adet kılıç. Ve 100 bin adet talyani meç şiş. Ve 5 bin kantar siyah barut. Ve 3 bin çuval güherçile. Ve 7 bin kantar kükürt. Ve 3 bin kantar sebüke kurşun. Ve bin fıçı dolu dökülmüş kurşun. Ve bin fıçı eşek sidiği ile zağlanmış telli kurşun. Ve 3 kere yüz 100 adet demir kürek. Ve 2 kere yüz 100 adet demir çapa. Ve 200 bin kazma. Ve 37 bin adet balta. Ve 100 bin adet ferhadi külünk. Ve 200 bin mızrak, tamamı sindiyan ve yenidünya ağaçla-
rından idi. Ve 247 bin adet harbe. Ve 70 bin adet kanca. Ve 9 bin demir harbe şiş. Ama ok ve yay ancak 50 tane çıktı, zira tüm kafiristanda
bu Resulullah sünneti olan ok yay yoktur. Ancak Kalmık kafirlerinde ve İsveç Tatarında vardır. Ama bizim İslam ordusunun taşradan kale içine attıkları 3 yılda mı yoksa 27 yıldan beri Deli Hüseyin Paşa zamanından beri mi bütün okları iki duvar arasına dağlar gibi yığmışlar. O kadar nazik ve temrenli kaza okları yığılmış ki hesabını Allah bilir. Hamd olsun yine bu oklar bizim İslam ordusuna kısmet oldu.
Ve 700 bin kantar kara demir. Ve 150 bin kantar tam bizim Samakov Vilayeti'nin demir
çubukları. Ve 7 mahzen içinde Mısır keteni fitili. Ve 10 mahzen kömür. Ve 1 mahzen bakır. Ve 1 mahzen kırık toplar. Ve 1 mahzen çeşitli çiviler. Ve 70 mahzen keten ve yapağılar. Ve cebehanenin yukarı katmda 70 bin adet demirden geyim
katlavi zırhlar.
454
Ve 7 bin adet kerevke zırh. Ve 42 bin Talfüi tuğulka. Ve 100 fıçı zehirli kurşun. Ve bin adet davul, torompete, luturyani ve talyani borular. Ve 7 bin adet demir pranka. Ve 2 bin adet boğaz zinciri. Ve 40 bin adet bilekcek. Ve nice kere yüz bin adet burgu. Ve 40 bin adet testere. Ve 3 bin adet keser. Kısacası, bu yazıyı ne uzatalım. Eğer bu cebehane içindekini
tek tek olduğu gibi yazsak büyük bir mevküfat defteri olur. Ancak bu yeryüzünde ne kadar varlık türü varsa bu cebehanede mevcuttur. Hatta kadınların hırızması ve eşek beyni vardır. Zira bazı zaman yeraltında bizim lağım ile kafirlerin lağımcıları birbirlerine karıştığında savaşırken kadınların hırızması ile eşek sidiğini ve eşek beynini ateşe bırakıp birkaç kere bizim lağımcılarımız eşek beyni ve hırızma kokusundan kırılmışlardır ve nice bini tütünden boğulmuşlardır.
Tersane cebehanesi mühimmatının defteri Bu da 7 günde yazıldı. O kadar gemi mühimmatları var idi
ki hesabım Allah bilir. Evvela bunlardan biri 4 kere 100 bin adet çam tahtası. Ve 5 kere 100 bin meşe tahtası. Ve 100 bin adet şarampav direkleri. Ve 180 bin küçük büyük kadırga direkleri ve serenleri. Ve 600 bin adet kadırga ve mavunaların kürekleri. Ve 7 mahzen ağzına kadar dolu yelken bezleri. Ve 3 mahzen mum yağı. Ve 2 mahzen sığır gönleri. Ve 1 mahzen koyun derisi, meşini ve [306a] sahtiyan. Ve 20 bin adet tahta kurşun. Ve büyük bir mahzende her çeşidinden civadira, piraçolya ve
kanıya eyerlerini kantara vurmak imkansız oldu. Ve 1 mahzen 8 bin kantar zift ve bin tulum iricina. Ve 700 fıçı katran. Ve 77 tulum Acem neft yağı.
4 5 5
Ve 40 mahzen gemi palamarları, komanaları, cankurtaran halatları, ısparçınaları, ısdınka ipleri, palamar telleri ve diğer alat halat hesaplarını Allah bilir.
Tophane levazımatı mühimmatını bildirir Evvela Hünkar Camii yakınında olan Kisra Kemerine ben
zer kemerlerin altlarında olan yer altlarındaki tophane mühimmatından hemen demir çemberli 7 bin adet top tekerlekleri var.
Ve 3 bin adet demir dingiller. Ve 20 bin adet ağaç dingiller. Ve 9 bin adet karaağaç top tahtası. Ve 3 bin adet küçük büyük top dingili maymuncuğu var,
hepsi demirdendir. Ve bir köşede 260 bin de top sırıkları. Ve küçük büyük top gülleleri. Ve 300 bin 500 adet demir gülle. Ve 6 bin adet taş gülle. Ve 70 bin adet domuzayağı, tamamı demirden. Ve 100 bin adet demirden top makasları. Ve 40 bin adet bölme gülle. Ve 40 bin adet prankalı gülle. Ve 150 bin adet zincirli gülle. Ve 100 bin adet neftli gülle. Ve 40 bin adet neft ve katranlı tulumba. Ve 70 bin adet zincirli meşale. Ve 1 mahzen yel mumları. Ve yassı tabya altında ağzına kadar, neftli ve katranlı eski
yorganlar, paçavralar ve bezler. Ve bir mahzen ağzına kadar, sayısını Aliah bilir yürüyüş
günleri İslam askerinin ayakları altına dökecek dörder çatal demirden eşek sidiği ile zağlanmış ve öldürücü zehir ile yağlanmış demir paçarızlar var.
Ve kaleden aşağı İslam askeri üzerine yuvarlayacak çarpalı gemi direkleri.
Ve nice kere yüz bin adet çeşitli hile ve şeytanlıkları var ama kumbarası az kalmış.
Toplam 3 bin adet kazan kumbarası çıktı. Ve 10 bin adet sırçadan el kumbarası.
456
Ve 11 bin adet tunç el kumbarası çıktı. Ve bunun benzeri tophane mühimmatlarının adedi sayısız-
dı. Ve bize teslim eylediği 6.666 adet anahtarların mahzenleri
içinde olup yazılan cebehane ve mühimmatları tek tek gördüm desem yalandır, ancak bu yazılanları görüp sicil defterinden suretlerini alıp nicesini mevkufat defterinden çıkardım ve nicesini cebecibaşı kaimesinden beyaza geçirdim. Eğer gayri mahzenler içindeki mevcutları cihan katipleri bir yere gelip nice tarihçiler toplanıp bu cebehanelerin özellikleri ve sayılarını yazalım deseler denizde damla, güneşte zerre ve kırıntı kadar yazmaları mümkün değildir. Hemen bir Tanrı ihsanıdır ki Allah'a hamd olsun ki Osmanlı'ya nasip oldu.
Kale döven topların adedi Topçubaşı defteriyle kafirlerden 1.100 adet nakışlı küçük
şahi top ve toplam 480 adet kırık top kalmıştır. Bizim balyemez toplarımız bu kafir toplarının ağzını, burnunu, bellerini, kollarını ve kuyruklarını öyle kırmış ki asla sağlam bir topu yok idi.
Ama bu kırık toplardan başka sağ ve salim küçük büyük toplam 355 adet topları kalıp 105 adedi balyemez idi.
Ve toplam 85 adet havan toplan, Ve yine 17 adet şayka topları. Ve hepsi 2 bin adet maymuncuklu saçma topları kalmış, ge
risini kafir gemilerle götürmüş. Ama kale hendeğinin dışında olan 12 adet tabyanın hepsin
de 200 adet de küçük büyük topları kalmıştı, onlar da kale duvarları üzerine kondu.
Ve dahi Osmanlı'nın Kandiye fatihi olan (---) adet 7 başlı ej-derha gibi topları.
Ve toplam (---) adet havan topu. Ve toplam (---) adet şayka topu. Toplam 500 adet Osmanlı'nın tüm şahi alay toplarını, deniz
kıyısındaki duvar üzerine, Su Kulesi'nin denizle beraber mazgal deliklerine ve (---) adet kale tabyalarının üstlerine bütün mühimmat ve levazımatlarıyla bezediler. Henüz Kandiye Kalesi 7 başlı ejdere dönüp sağlam bir sur ve dayanıklı bir kale oldu ki Akdeniz' de değil 7 denizde böyle benzersiz bir kale olmamıştır.
457
Kale hendeğinin dışında olan Göllük Tabyası, Kumsuz Tabyası, Yüksek Tabya, Ak Tabya, Kuşaklı Tabya, Bıyıklı Tabyası, Karanlık Tabya, Panıgrad Tabyası, Kanlı Tabya, Taşlı Tabya, Haçlı Tabya, Atlı Tabyası, Çufut Tabyası, Kızıl Tabya ve diğer hendek dışında olan [306b] l2 adet Fıçılı Tabya, Yarımca Tabya, Hindi Tabyası ve (---) (---) (---) (---) (---) (---) adındaki tabyacıkların 12'sinin de altlarında ve bizim İslam ordumuzun metrisleri altlarında lağımlar dolu imiş. Hamd olsun asla atılmayıp hazır dururlar imiş. Bu lağımların hepsini elçi kafirleri gösterip bütün barutlarını da aldık, ama ne kantara gelir ve ne keseleriyle hesaba gelir. İslam ordusu tam bir hafta lağımlardan barutları kale içine taşıyıp ambara doldurdu.
Hepsi atılmaya hazır 3.219 adet lağım olup 30 adedi bizim İslam ordusu atlarında saklanmış olup bağlanmış barutlarıyla hazır imiş ki yürüyüş sırasında ateş edip bütün gazileri yok ede. Hamd olsun kısmet olmayıp kaleyi teslim edip barutlarını sakladılar.
Ama bu Kandiye Kalesi'nin barut hazinesi bir yerde değildir. İleri görüşlü kafirler öyle düşünmüşler ki belki barut hazinesine bir yıldırım zararı isabet ede diye 17 yerde barut hazinesi etmişler. Ve kale büyük olduğundan bir yerden uzak bir yere barut taşımak çok zor olduğundan 17 yerde gerekli yerlere barut hazinesi yapmışlar.
Evvela Ak Tabya altında 40 adet lağım yollarında 700 adet çatal lağımlar yazılıp barutları alındı. Meger cehennem olası hileci kafirler "Ah neyleyeyim, Osmanlı'ya Ak Tabya lağımlarını atıp seyrettiremedim. Ak Tabya'ya sarılmayıp Türk'e ateşbazlık ustalıklarını gösteremedim ah" diye üzülür ah çekerlerdi. Hamd olsun İslam gazilerini Allah Ak Tabya şerrinden koruyup esirgeyip bütün lağımlarıyla tabyaları bozulmadan kaldı.
Bu yazılan cebehaneler ve nice bin adet büyük maddeler deftere yazılıp tüm kollardan münşi katipleri güzel yazı ile fetihnameleri bütün maarif erbabı ve divan erbabı Sadrazama arz ettiklerinde tam bir hafta Sadrazam herkesin fetihnamelerini inceleyip bunlardan Kitapçı Ahmed Çelebi'nin yazdığını beğendi. O katibin fetihnamesi de çok anlamlı pür-me'al olup mahalle uygun ayet-i şerifler ile hava vermiş, ama "Bizimle inşa-
458
allahu Taala padişahımızın murad u meram-ı şerifleri üzre olmuştur" diye bizzat Sadrazam kendi inşası ve kendi el yazısıyla yazılan fetihnameyi reisülküttab olan (---) Efendi'ye verip tüm divan erbabmm hattat kalfalarına Sadrazamın fetihnamesi verilip bütün Osmanlı ülkesine yazıldı. Sadrazam hattıyla olan fetihnameyi, kale ve hazine anahtarlarını Çavuşbaşı Köse İbrahim Ağa saadetli padişaha ve telhis ile götürmek için hazır oldu.
Teslim edilen toplam 666 adet kale ve hazine anahtarları altın ile yaldızlanıp diba, şib ve zerbaf zerduz keselere kondu.
Diğer sadrazam ağaları kol kol birer Osmanlı eyaletine gitmeye hazırlandılar. Kapucular Kethüdası Siyavuş Ağa İstanbul' da valide sultana ve sadrazam validesine hazırlandı. Bütün ağalar Mekke, Medine, Bağdad, Basra, Lahsa, Mısır, Şam, Haleb, Şam-ı Trablus, Kudüs, Şehrezol, Musul, Mardin, Diyarbakır, Van, Ahıska, Kars, Erzurum, Maraş, Sivas, Karaman, Anadolu, Kıbrıs, Trabzon, Kefe, Tatar Han, Eflak, Bağdan, Rumeli, Tımışvar, Eğre, Budin, Kanije, Bosna, Mora ve diğer Osmanlı memleketlerinin fetihnamelerini sadrazam ağalarına verip tüm müjdeciler kale fethinden 47 gün sonra hepsi bir yerden kadırgalara binip yola çıktılar. Allah mübarek eyleye. Kandiye Kalesi'nin temizlenmesi, tamiri ve bakımını bildirir
Tüm Osmanlı ülkesindeki binlerce mimar, mühendis, marangoz, yapı ustaları ve ameleler, ayakları prangalı esirler Kandiye Kalesi'nin yıkılan yerlerini tamiretmek için bütün vezirler, beylerbeyileri ve sancak beylerinin eyaletleri askerleriyle görevlendiler. Göllük tarafına Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa'yı ve Kaplan Paşa memur olup,
"Bu kaleyi nasıl top ile harap ettiniz ise yine eskisi gibi imar edin" denildi. Onlar da derya gibi İslam askeri ile karmca yılana üşüşür gibi üşüşüp nice yüz yerde horasani ve kireç madenleri definesi bulundu. Koca İbrahim Paşa Göllük tarafında gece ve gündüz çalışarak İskender Seddi gibi bir tabyaya başladı.
Sadrazam tarafında Anadolu Veziri (---) Paşa ve Rumeli Eyaleti Veziri Siyavuş Paşa kardeşi Abaza Sarı Hüseyin Paşa Kızıl Tabya'yı imar etmeye insan deryasıyla başladı. Kızıl Tabya'nın temelinden asla bir iz bile kalmayıp tamamen yerle bir olup Kan-
459
lı Tabya ve Kızıl Tabya yerine yeniden 2 adet Kahkaha Seddi gibi tabyalar yapıldı ki yeryüzünde [307a] öyle İskender Seddi gibi sağlam temel yapılmamıştır.
İslam ordusu nice kere yüz bin ocak kireçleri taşıyıp sonunda taş fazlasıyla lazım olup Sultan İbrahim Han asrında yapılan İnadiye Kalesi'ni yere beraber yıkıp topları, cebehane ve mühimmatlarını Kandiye'ye getirip bir kırat taşlarını dahi komayıp tüm İslam ordusu ve Girit reayaları taşlarını taşıyıp kale dibinde kireç yaktılar ve yontma taşlarını kaleye kullandılar.
Bütün Müslüman gaziler içinde çağrıcılar çağırıp her eyaletin beylerbeyileri, orduları, bütün ordu-yı pazarcılar ve tüm hazır olan insanlara "Her eyalet askeri kazdıkları metrisleri doldursunlar" diye tembih olununca Allah'ın büyüklüğü bu da kıyametteki dirilmeden bir gün oldu. Nice kere yüz bin insan, reaya ve berayalar kazma ve kürekleriyle bu Kandiye Ovası üzerine çapa kazma çalıp toz toprak göklere yükseldi. Daha önce kafirin top ve kumbarası korkusundan rahatlıkla kazamazlardı. Şimdi güvenli olmakla ve ölümden kurtulduklarının şükranesine canla başla Ferhad gibi çalışıp 3 yılda güçlükle kazılan nice yüz bin adet derin hendekleri candan gönülden çalışarak kazıp Hallac-ı Mansur gibi tüm toprakları yaydan geçirip Kandiye Ovası metrislerini vadi-i hamüna dönderdiler. Her tarafta vezirler ve beylerbeyiler ceng-i harbi davulları çalıp nice bin kazan yemekler pişip yiye içe bir hizmet etmişlerdir ki anlatılmaz. Bir haftada bütün metrisleri doldurup Deşt-i Kıpçak eylediler.
Ama nice kere yüz bin şehit metrisler altında isimsiz, belirtisiz kalıp ancak 40-50 yerde büyük mezarlıklar kalıp her birinin çevresine büyük hendekler kazdılar ki hayvanlar çiğnemeye.
76 adet şehit esvaplarıyla defnolunmuş bulunup vücutları taptaze pamuk gibi olup kurşun yaraları yerlerinden kırmızı kanları akıp daha esvaplarının çürümediğini binlerce Müslüman askeri görüp isimleriyle bu şehitler bilinip birkaçı,
.
"20 yıl evvel Deli Hüseyin Paşa yürüyüşlerinde şehit oldu" diye tanıklık ettiler. Diğerlerinin bu Sadrazam kuşatmasında şehit olduklarını bilip bu şehitlerin hepsini yerlerinden kilimlerle nakledip bu hakirin yıkadığı Yeşil Kol Sultan, arkadaşım Hindi Baba Mansur Dede ve Söylemez Ali Dede yanlarında kara meza-
460
ristanda bu şehitlerin taptaze cesetlerini şehit olan 2 adet kölemin yanlarına defnedip başları uçlarına yeşil boyalı tahtadan şehit bayrakları diktik.
Bunlardan başka şehitler metrisler altında kaybolup dümdüz sahra oldular, hemen yerlerine tahıl ektiler. Kırk elli günde bir çeşit buğday yetişti ki her tanesi inci tanesi gibi olup deve dişi gibi iri buğday oldu.
Bu metrisleri gaziler doldururlarken tüm küçük büyük 4 kere yüz bin [400 bin] kefere gülleleri çıkıp nice yerlere dağlar gibi yığıp oradan tophaneye taşıdılar.
Sonra tedbirli Defterdar Ahmed Paşa tellal çağırtıp "Her kim gülle getirirse birer Mısır parası ihsan olunur" deyince bütün gaziler, çocuklar, reaya ve berayalar o kadar top güllelerini dereler, tepeler, dağlarda ve bağlarda yakın ve ıraklarda bulup gülleleri, güle güle getirip 20 yerde gülleler dağlar gibi yığıldı. Bu da bir hazine oldu.
Müslüman gaziler tarafından 3 yıldan beri kaleye atılan kurşunları kale hendeği içinden tüm gaziler devşirip Defterdar Ahmed Paşa'ya getirip bin kantar kurşun miriye alınıp parası verildi.
Sonra bu kurşun avını Yeniçeri Ağası Abdi Paşa, İbrahim Kethüda Paşa ve Sadrazam Kethüdası Mahmud Ağa tutup, tüm kurşunları onlar alıp levha kurşunlar döküp camilerinin üzerlerini mavi renkli kurşunla örtüp kurşun pahalanıp tüm gaziler derelerde, tepelerde ve hendeklerde kurşun aramaya başladılar.
Sonra bütün gaziler bu metrisleri süsleyip ve kaleyi beyaz inci gibi tamir edip hizmetlerini yerine getirdikten sonra deniz üzeri güvenli hale geldi. Sadrazam bütün Müslüman askerlere, vezirlere, beylerbeyilere ve sancak beylerine mertebelerine göre ihsanlar edip kol kol, sancak sancak herkese izin verildi. Herkes asıl vatanlarına gitmeye can atıp kalyonlar, firkateler ve donanma-i hümayun gemileriyle doğum yerleri olan vatanlı vatanlarına sevinç ve şenliklerle hamd ü senalar ederek her biri bir tarafa yollandı. Ancak Sadrazam tüm kapukulları, gedikli zeamet sahipleri ve tüm divan erbabı ile kalıp kale dışında ordudan bir iz ve eser [307b] kalmayıp tüm gaziler kale içine yerleşti. Bütün divan erbabına kışlalar verildi. Herkese konaklarını tamir
46 1
etmek ve temizlemek ferman olunup Hanefi şeyhülislamı molla artık mukim namazı kılmaya izin verdi.
Bütün kiliseleri kafirlerin pisliklerinden temizlemeye başlayıp kilise, manastır mabetlerinin yeraltlarında olan pis leşleri tamamen denize döküp tertemiz ettiler. Sonra bütün camileri üd, amber, kafüri ve aselbend kokularıyla kokulayıp Mesih mabedi iken Muhammedi cami ve mescit oldu, kütür kütür ezan-ı Muhammediler ve Kur'anlar okunup Cuma namazları ve 5 vakit namazlar kılındı, İslam memleketi sayılıp içinde şeri'at-i Muhammedi icra olunmaya başlandı. İlk defa şer'-i Resul mahkemesi dergahı kuruldu. Sonra İsfakiye dağları reayalarını Mekke ve Medine vakfı yazımına Sadrazam fermanı çıktı. İlk şer'i hakim 500 akçe mevleviyet payesiyle Hanya'dan azledilmiş (---) Efendiye Kandiye mollalığı verilip şeriat hükümleri uygulanmaya başlandı. Allah 'a hamd olsun.
Bu defada olan büyük gaza, Hazret-i Risalet-penah hazretlerinin kutlu zamanlarından beri, sahabe-i kiram ve Çaryar-ı güzinden sonra Emeviler devletinde, Abbasiler devletinde, Fatımiler, Keyanfler, Sasaniler, Ukayl oğulları, Danişmendliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Haşimiler, Al-i Şah, Al-i Derbend, Zülkadirli, Ramazanoğulları, Cengizliler, Hulagu Moğol, Al-i İnculiyan, Muzafferoğuiiarı, Çobanoğulları, Serabdarlar, Timurlular, Mekke Şerifleri, Tebaia, Ekasire, Beni Resul, İdrisoğulları, Endülüs'te Hamudoğulları, Mülettemin, Muvahhidin, Beni Hazin, Fas'ta Beni Tas, Mağrib Şerifleri, Afrika hakimi Al-i Ağleb, Sakalaba Adası hakiıni Beni Kelb, Beni Hafz ve Abbasilerden sonra Mısır'a ve bu Girit Adası'na malik olanlardan Tahiriler, Beni Leys Safariler, Samaniler, Beni Ziyad, Al-i Bilye, Sebükteginliler, Gürlular, Harezmşahlar, İran Selçukluları, Anadolu Selçukluları, Tacüddevle oğulları, Şam Atabegleri, Kuhistan hakimi Melahide devleti, Eyyubiler, Karahıtaniler, Haleb ve Diyarbakır' da Artuklular, Diyarbakır hakimi Mervaniler, Ardalan-ı Süran ve Ha1eb hakimi Al-i Beni Firdasi'l-Kilabi, nefer 7, Hılle hakimi Beni Esed 7 nefer, Eski Musul hakimi Beni Hemedan 6 nefer ve Bektuniler (---) (---) (---),
Sözün kısası Muhammedi devlet olalıdan beri İslam padişahlarından 770 adet sultanlık devletler gelip her birinin devle-
462
tine beşer, onar, yirmişer ve otuzar nefer padişahlar gelip hepsi 2 bin adet padişah olup bir padişahın saltanatı günlerinde böyle ceng, savaş, çatışma, vuruşma, peyderpey 27 yıl böyle şiddetli savaş olmamıştır. Bir Hıristiyan kralında bile böyle büyük savaş olmayıp Allah'a hamd olsun hiçbir vakarlı padişaha bu kalenin fethi nasip olmayıp Osmanoğulları devletinin seçkini sultan oğlu sultan, Sultan İbrahim Han oğlu Sultan Mehmed Han'a Kandiye'nin fethi nasip olup dünyanın sonuna kadar Osmanlıların elinde devamlı kala, amin.
Kandiye Kalesi savaşının anlatılması Bu sağlam, dayanıklı ve yeryüzünde bir benzeri olmayan
Kandiye Kalesi 27 yıldan beri fethedilememiş idi. Nice büyük kumandanlar ile nice kere yüz bin İslam orduları gelip bu kale dibinde hepsi şehitlik şerbetini içip suskunlak vadisi sarhoşu olup nice kere yüz bin Müslüman bu kalenin fethedilmesi için zincire bağlı esir olup, nice bin adet gemi parça parça olup nice kere yüz bin adet reaya ve berayalar perişan olup nice bin köyler ve kasabalar viran, alan, talan, harap, insanları kebap, yapıları türab [toprak] olup nice kere yüz bin türden zulümler ve işkenceler olduğu alemin malumudur ve insanların bilgisi vardır. Ancak çok geniş olan Akdeniz'in ortasında bulunan 770 mil Girit Adası'nın kuzeye bakan tarafında bir sağlam sur, dayanıklı hisar tüm Frengistan'ın demirden kilidi olduğundan ve küfür diyarının sağlam direği ve dayanıklılıkta güçlü seddi olup içi ve dışı [308a] her türlü savaş alet ve hileleriyle dolu idi. Derin hendeği yeraltında olup Moton ve Koron dağları gibi, Yecüc Seddi ve Kahkaha Kalesi gibi demirden sağlam ve dayanıklı bir kale olmuş idi. Ve içi ehrimen kafir ile Kaf Dağı gibi dolmuş idi.
Bu kutlu seneye kadar nice nice büyük kumandanlar, çok büyük ordular ile bu kalenin fethedilmesi sevdasına düşüp şehitlik şerbeti ile yüz binlerce mücahid gaziler tanışıp asla kaleyi zorlayamadı ve bir kere elleri duvarına ermedi. Sonunda buranın fethine rağbet gösterilip Osmanlı Devleti'nde 700 pare gemi inşa olunup deniz yüzünü beyaz yelkenler ile candan baştan geçmiş gemicilerle ve kalabalık askerlerle bütün gemileri doldurup büyük bir donanma olup deniz yüzüne çıktı. Osmanlı Devleti'nde meğer öyle donanma 1060 [1650] tarihinde Melek Ahmed Paşa
463
efendimiz sadrazam iken çıkmış. Bu kadar İslam ordusuna Deli Hüseyin Paşa'yı serdar-ı muazzam eyleyip esenlikle Hanya Kalesi Limanı'na ulaştı. Kandiye Kalesi ve Retime [Resmo] Kalesi taraflarına İslam ordusu ile serdar çıkıp Suda Limanı yakınında konaklandı. Beri tarafta yere gelesi kafirler de 76 bin askeriyle Hüseyin Paşa Taburları adlı yerde İslam ordusunu karşılayıp 7 saat çok şiddetli çarpışmalar olup sekizinci saatte Allah'a hamd olsun cehenemlik kafirler bozguna uğrayıp 23 bin kafir kılıçtan geçip kılıç artıkları elleri ayakları bağlı, gönülleri yaralı ve zincirlere bağlı esir olup bizzat serdarları olan Pirinc-pirimoğlu adlı inatçı serdar zincire bağlanıp Der-i Devlet'te Yedikule adlı amansız kalede Marko Ravil ve Pirinc-pirimoğlu ile 70 adet kaptanları hapsoldular.
Ve yine bu gibi 20 kere daha savaşlar edip her an yenilirlerken "Her inatçı zorbanın emrine uydu gittiler" [Kur 'an, Hud, 59] nassı üzre tüm inatçı kafirler inatçılıklarını sürdürüp Osmanlı'ya asla boyun eğmeyip yine Kandiye Kalesi'ni İskender Seddi gibi sağlamlaştırıp günden güne mamur edip meliklerin hasreti olup hali üzre kalırdı. Ve nice kere yüz bin Müslüman gazi bağırlarına taş basıp kavuşma ümidi ile kalenin gülünü deremeyip na-murad kalırlardı. Beyt:
Guyiya bu Kandiyeye atılan top taşları, Cem' olup bir yere çarh ecram-ı encüm verdi nam,
Seyl veş ya anın etrafında aksın kanların, Gösterir adın şafak koyup bu devran sııbh u şam.
Sözü uyarınca insan kanı ve canı ile Kandiye Ovası'nın taşı ve toprağı yoğuruldu.
Hamd olsun her iş, vakti zamanı gelince olur sözü üzere Kandiye Kalesi'nin fethi 1080 [1669] tarihinde Sultan IV. Mehmed Han'a vezir oğlu vezir Veziriazam Fazıl Ahmed Paşa'ya nasip olup bu hakir de 3 yıl cenginde sanki rasat gözler gibi fethini gözleyip ilk defa Göllük tarafında Kum Tabyası üzerinde dal kılıç olup ezan-ı Muhammedi okumak bu kemter kula nasip oldu.
Ama böyle bir Kahkaha Kalesi dengi, tam peyderpey 36 se-
464
nedir ki alem seyyahı olup 7 iklimi 7 gezegen gibi gezip dolaştığım İslam padişahları ve gayri müslim krallarının 17 padişahlık yerlerini seyredip küçük büyük toplam 3.760 adet kalelerini insaf gözüyle bakıp gördüm, ama bu Kandiye Kalesi gibi benzersiz bir sağlam kale görmedim. Meğer bu kaleye denk Alman diyarında Nemse çasarının hükmünde Tuna Nehri kenarında ciğer yakan Yanık Kalesi ve çasarın tahtı olan Beç Kalesi ola. Cenab-ı Hak Yanık ile Beç kalelerinin de fetihlerini nasip ede.
Ama onda da çok analar ve çok babalar ağlayıp çok serdar-ı muazzamlar helak olalar. Onların da fethinde bu hakire ezan-ı Muhammedi okumak nasip ola. Ancak bu Kandiye, Yanık'tan ve Beç'ten büyük olup bunda olan hile ve şeytanlıklar bir kalede yoktur. Bu kalenin durumunu ibret ve insafla inceleyen kimselere gizli değildir, ama herkes gerçeği üzere vakıf olamaz. Zira bazı insanların " ... durumu kitablar taşıyan eşeğin durumu gibidir . . . " [Kur 'an, Cum'a, 5] manasına uygundur.
Ey imdi ey vefalı kardeşler ve safalı dostlar, bu Girit Adası Akdeniz içinde 777 mil olup doğudan batıya badem şeklinde uzunlamasına, verimli bir adadır. Sanki tüm Frengistan'm Mısır'ıdır. Bunun 4 tarafında daha önce, geçmişin padişahları ve kralları zamanında bu kale çevresinde 77 adet sağlam kaleler vardı. [308b]
Ama bu Kandiye Kalesi bu adanın kuzeyi tarafında bir yapma limanlı bir küçük kale idi. Ancak Süleyman Han 928 "Fetahtüma" tarihinde Malta kafiri elinden Rodos Kalesi'ni aldıktan sonra tüm deniz kıyısında olan kafirler korkuya ve dehşete kapıldılar. Venedik kafiri korkusundan bu Girit Adası'nda Hanya'yı, Retime'yi ve bu Kandiye'yi dışından bir kat kale daha çevirip genişlettiği malumdur.
Ama daha önce Hazret-i Yahya aleyhisselam asrında ilk defa Su Kulesi yapılmıştır. Sonra Hazret-i Ömer'in halifeliğinde Afrika padişahlarından Fes ve Merankuş askeriyle Sultan Mansur 1.700 adet yelkenler ile gelip bu Girit Adası'nı ve Mora'yı fethedip bu Kandiye Kalesi'ni de fetheder, ama o zaman kale ancak Su Kulesi olup Hazret-i İsa havarilerinden içinde bir Mesih halifesi sakin olduğu Rum tarihlerinde yazılıdır.
O zamanda ilk Kandiye o Su Kulesi olup ilk yapıcısı İspanya
465
kralıdır. Sonra Venedik eline girip daha geniş olarak yapıp taşra varoşu da kale içine almışlardı. Sonra 70 sene Sultan Mansur'un elinde kalıp dışında Afrika kavmi sakin olması için büyük bir varoş yapmışlardır. Hala Defterdar Ahmed Paşa ve Mehmed Kethüda Camii olan kiliselerin mihrapları doğru kıbleye yönelik olmasına sebep Sultan Mansur yapılarıdır.
Sonra Arap elinden 77 yıldan sonra bir hile ile yine İspanya alıp onlarda da 77 sene durur. Daha sonra bir oyunla Mora Adası sahibi Ayanta Kral eline girip 177 yıl da onlar hükmeder. Sonra bir hile ile yine Venedik eline girip 777 yıl ellerinde olup yine 1077 [1666] senesinde Osmanlı fethine teşebbüs edip yine Bakara suresinde bu ayet-i şerife tarihidir: "(Namazda) yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir" [Kur'an, Bakara 144]
Kesin ayeti ile Allah tarafından ilk kuşatmasına başlanma tarihidir.
Bu sağlam ip tarihte nice sır vardır ki ne kadar zaman İslam elinde dura, sonra durumu neye vara, tamamen Muhyiddin elArabi sözlerinden çıkarılma nice değerli sözler vardır ki yine 77 senesi tamamında işaretleri var. Celal sahibi Allah koruya. Zira bu kale üçgen şekilli yapılıp üçeı� yedişer ve yetmiş yedişerde talii uğursuzdur. Tanrı koruya ve güvende ede. Yazdığım tarihi:
Evliya fethin görüp dedi bu hısnın tarihin, Hak Te'ala eyleye bu hısnz a 'dadan emin.
Sene 1080 [1669].
Diğer tarih:
Ede İslam ellerin Hakk mekr-i a 'dadan emin. Sene 1080 [1669].
Diğer tarih:
Alemin şevkin görüp Hayli dedi tarihini, Müslimine oldu feth-i Kan diye ıyd-ı cedid.
Sene 1080 [1669].
466
Ve nice yüz tarihler düşürmüşlerdir. Aşağıda yeri geldiğinde yazılır. İnşaallah nice zaman düşman şerrinden emindir, zira nice kere yüz bin şehitlerin kanları yere düşmüştür ki ruhaniyetleri hazır ve nazır ola.
Osmanlı askerleri şehitlerinin sayısını bildirir 27 yıldan beri bu Girit Adası'nda 9 kere yüz bin adet İslam
ordusu şehit olduğu tevatür üzere sabittir. Ama ancak 1077 Zilhiccesinin 2. [26 Mayıs 1667) günü Kandiye altında metrise girilip 1080 Cemaziyelevvelinin 1. Cuma [27 Eylül 1669) gününe kadar bu 31 ayda olan büyük savaşta her gün şehit olanların isimleri ve elbiseleri Beytülmalcı Süleyman Ağa defteriyle Sadrazama arz olunduğu tahkiki üzere hakir defter suretinden çıkarıp buraya yazmaya cesaret ettim. Ve her kolda her gün olan olayları mümkün olduğu mertebe yazmışım. Ve tüm Osmanlı masraflarını bir bir dilli defterler ile gerçek olmak üzre Veziriazama verilen defterlerden kopyalayıp hakir Evliya yazmıştır.
Evvela bütün yeniçeri şehitleri, teslim edilen elbiseler 12.311 adet.
Ve her koldan ihsan alan yaralılar toplam 48.812 adettir. Ve bizden atılan büyük kazan kumbaralar toplam 55.222
adettir. Ve bizden atılan küçük kumbaralar cümle 2 milyon adettir. Ve siyah barut 111.312 kantardır. Ve bizden atılan küçük büyük top gülleleri 146.475 adettir. Ve kale çevresinde 3 yılda attığımız lağımlar 2.660 adettir. Ve 3 yılda şehit olan beylerbeyiler 18 ve sancak beyleri 155
adettir. Ve yeniçeri çavuşları şehitleri 164 adettir. Ve yeniçeri çorbacıları şehitleri 774 adettir. Ve yeniçeri odabaşıları 9 bin adettir. Ve 6 bölük sipahilerinin şehitleri sipahi serdergeçtileri şehit-
leriyle birlikte toplam 19.045 adettir. Ve cebeci şehitleri 10.060 adettir. Ve topçu şehitleri [309a] 7 bin adettir. Ve kumbaracı şehitleri 345 adettir. Ve gedikli zaimler şehitleri 1.360 adettir. Ve Dergah-ı ali divan çavuşları şehitleri 705 adettir.
467
Ve Rumeli timar erbabı şehitleri 200.760 adettir. Genellikle bazı timarların kayıtları yüzer ikişer yüzer kere
mahlul olup kayıtları bozulup başkasına verilip ertesi yine mahlul olmuştur.
Ve Anadolu timar ehli şehitleri 280 neferdir. Ve diğer eyaletler şehitleri toplam 37 sancakta her timarla
rı kırkar ellişer kere mahlul olup başkasına verilip tezkireler almışlardır. Mesela Tire, Manisa, Bursa, Menteşe, Hamid, İzmit, Engürü, Kankırı, Kastamonu, Bolu, Karahisar-ı Sahib ve gayri zeytin sipahileri tüm bu zikredilen sancakların beylerbeyileri, sancak beyleri, alaybeyileri ve çeribaşıları ile ikişer üçer beşer kere lağım atıp havaya fırlayıp asılı kaldı dedikleri gibi bu kadar bin can ebabil kuşu gibi havaya fırlayıp yine mahluldan yerlerine adamlar doldu. Ve yeniçeri ocağında bazı odaların yedişer sekizer yüz neferleri hepsi bir anda şehit olup dünkü gün kapıya çıkan en aşağıdaki dümenci adlı yoldaşları bir günde odabaşı olmuşlardır. Nice kere böyle olup onlar da şehit olmuşlardır.
Ve Mısır askeri şehitleri 6 bin adettir. Ve Şam askeri şehitleri 2 bin adettir. Ve Haleb askeri şehitleri 1.060 adettir. Ve Kaptan Paşa askeri şehitleri 7 bin adettir. Ve lağımcı şehitleri 8.009 adettir. Allah nsazı için şehit olanlar 9.080 adettir. Ve serdengeçtiler, salıcılar ve tüm vancılar, bu taifenin bey
tülmallarını kendileri kabzettiklerinden başka büyük bir topluluk olup tamamı 18.700 adet şehittir.
Ve orducuların şehitleri 10.900 adet adamlardır. Ve Girit keferesi reayasmın ölüleri 3 bin adettir. Ve ayağı bağlı forsa esirlerinin toplamı 2.040 adettir. Ve Hıristiyan orducu esnafı ölüleri 1.040 adettir. Ve azeb kürekçi şehitleri 1.100 adettir. Ve diğer garip gureba, deftersiz, tedbirsiz ve sahipsiz fakir
lerin ve hizmetkar takımının hesabını kitabını Allah bilir. Kısacası, insan canı ırmak gibi aktı, başka savaşlarda kan
akardı, ama bu Kandiye altında kan üzere can akardı. Kale içinde bizim ümmet-i Muhammed' den esirler vardı. Onlardan 1.200 adet kimseleri kurtuldu.
468
Fetihten sonra kafirlerin anlattıklarına kale içinden bizim tarafa kaçıp Müslüman olanlar ve gayri askerler, beyzadeler ve diğerlerinden "1.920 adet kafir dışarı kaçıp size çıkmışlardır" diye Sadrazama böyle defter verdiler.
Sulh sırasında general, kendi ustalıklarını gösterrnek için birkaç tane lağımcı kafiri bizim lağımcıbaşıya gönderip 10 gün yeraltında bizim lağımcıbaşı gezip tüm lağımları gördü, o gün hakir de birlikte gezip gördüm. Yeraltında o lağımları görmeyen dünyada bir şey görmeyip adem oğlanının neye gücü yettiğini bilemez.
Kale içinde bizim top darbelerinden, kumbara ve lağımlarımızdan, kaza oku gibi ok temrenlerinden ve tüfenk kurşunlarından 3 yılda 88 bin kafir ölmüştü. Sulh sırasında kale içinde yeraltlarında gizlenip fetihten sonra ortaya çıkan Karay Yahudilerinden 300 nefer İsrailliler idi.
Kılıç artığı 1 bin adet kafir yaralı, bereli, aç, susuz, bir habbe ve cübbeye muhtaç iskelet gibi kurtuldular.
General doğruluk gösterip Kandiye Kalesi'nin tüm mahalleleri, çarşı pazarları, köşkleri, sarayları ve kiliselerinin tamamının isim yerleri ile, artakalan yiyecek ve içecekleri ile ve kalenin çepçevre hendese üzere büyüklük ve sınırları ile, kısacası tüm yapılarının ve bütün varlıklarının tek tek dilli defterlerini sadrazama gönderip zapt olundu.
Hakir de Sırkatibi Ahmed Çelebi' den [309b] o general defterini alıp ondan çıkarıp bu mahalle yazdım. Kandiye Kalesi'nin her haline vakıf olup tahkik üzere bu şekilde yazılır.
Kandiye Kalesi'nin isimlerini bildirir Evvela Frenk Talyan dilinde Kanye demek köpekhane de
mektir, zira Venedik Frengi San Marka nam iki kanatlı köpeğe tapıp bu kaleyi San Marka köpeğe vakfettiklerinden Kanye derler.
Ve Yunan-ı Rum dilinde Kasra derler. Ve Latincede (---) derler. Ve (---) dilinde (---) (---) (---) (---). Müslümanlar henüz ismine Canriz Kalesi dediler, ama Girit
Rumları bu kaleye Kanı Kastel derler. Gerçekten de tüm arhondaları ve (---) (---) adlı kafirlerinin defterlerinde Kanlı Kastel nahiyesinde Kanı Kasro derler.
469
Ve (---) (---) adlı deresine yakındır. Göllük tarafında (---) (---) isimli deresi akar. Bu 2 adet derenin arasında bir kayalı ve topraklı burunda Akdeniz'in kıyısında kuzeye bakan tarafında üçgen şekillidir. 12 adet tabyasıyla 12 köşe görünür, ama aslı 3 köşedir. Bir köşesi doğu tarafına bakan Su Kulesi'dir. Ve bir köşesi batı tarafına Kızıl Tabya' dır. Ve bir tarafı köşesi güneye bakar yüksek tabya görünür, ama üçüncü köşesi Göllük burnu tarafıdır.
Çepçevre şeddadi yontma taş, Yecüc ve Mecüc Seddi ve İskender Suru'dur. Semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde kalmış sağlam ve dayanıklı, amansız bir kaledir. Fırdolayı büyüklüğü, bedenler duvarları üzre Göllük tarafından liman burnu duvarları üzerinden kah kıbleye, kah güneye ve kah lodos tarafına gidip ta yüksek tabya üstüne kadar tam 5 tabya, makasları ve bedenleri üzre tam 5 bin adımdır.
Ve bu yüksek tabya üstünden batı tarafına tüm makasların aralarından yine bedenler üzere dosdoğru ta deniz kıyısında Kızıl Tabya burnunda Fethiye Tabyası'na kadar tam 4 bin adımdır.
Bu Kızıl Tabya burnunda İslam ordusu ile sadrazamın kafirlerle savaştığı köşeye Rum tarihçileri Fethiye Tabyası derler, oradan deniz kenarında olan kale duvarları, makasları ve bedenler üzerinde gidip küçük liman kapısı ki, ona Kum Kapısı derler, zira tamamen kumsaldır, bu mahalle kadar tam 1.200 adımdır.
Oradan yine deniz kenarında olan kale duvarı tabyaları ve makaslarının bedenleri üzere doğu yönüne gidip büyük liman kapısı üzerine kadar tam bin adımdır. Bu büyük liman kapısından dışarı çıkıp liman kenarınca kaldırım üzere doğu tarafına Su Kulesi'ne kadar 400 adımdır.
Su Kulesi'nin özellikleri Başka bir kaledir ki Hazret-i Nuh zamanında ilk olarak ya
pılan Kanı Kasro Kalesi budur. Denizi doldurup üzerine bu kale yapılıp liman ağzında Ye'cüc Seddi olmuştur. Bedenler üzere fırdolayı büyüklüğü tam 400 adımdır. Suya beraber demir kapıli top deliklerinde 20 adet uzun balyemez topları var ve bir kat toplar da yukarı kuleler üzerinde var ki deryada kuş kondurmaz.
Kandiye Limanı'nın anlatılması Bu Su Kulesi'nin iç yüzünde, Kandiye Kalesi'nin içinde son
radan yapılma bir limancıktır. Ancak 100 parça gemi alıp bir ta-
470
rafında tam 14 göz kargir yapı tershane gözleri var. Üstleri tamamen toloz kemer yapı olup baştan başa horasani kireç ile örtülü olup tershane gözleri üzerinde asker gezer.
Bu yapılma limanın kenarınca doğuya, batıya ve kuzeye tam bin adımdır. Bu hesap üzere Kandiye Kalesi yukarıda yazıldığı üzere çepçevre 12 bin adımdır.
Ama deniz kıyısından başka kara tarafında büyük hendeğin dışında bulunan 12 adet tabyanın başka hendekleri vardır. Ellişer adım enli hendekler kenarınca bu Kandiye'nin ancak kara tarafları 6.500 adımdır, zira bu tabyalar hendek kenarınca makas makas eğri büğrü dolaşmaz, hemen doğru doğruya olduğundan 6.500 adımdır. Hakir defalarca etek toplayıp adımlamışımdır.
Fethiye Burnu'ndan kale içindeki mahalleler içinden ta Göllük Burnu'na kadar bu kalenin uzunluğu 6 bin adımdır. Ve Yüksek Tabya Burnu'ndan yine mahalleler içinde ta Su Kulesi'ne kadar bu Kandiye'nin genişliği 4 bin adımdır.
Büyük kalenin asıl duvarında toplam 9 adet büyük tabya vardır. Bunlar, Göllük tarafı burnunda tershane gözleri ardında [310a] Sarnıç Tabyası, Göllük Tabyası, Kemer Kapısı Tabyası'na Kum Tabyası da derler, Bıyıklı Mustafa Paşa Tabyası, Hüseyin Paşa Tabyası, Yüksek Tabya, Karanlık Kapı Tabyası, Panıgrad Kapısı Tabyası, Kızıl Tabya ve deniz kenarında Sadrazamın Canriz adlı Fethiye Tabyası. Bu 9 adet tabyanın isimleri tamam oldu.
Kale duvarının iç yüzünde kaleden açıkta 3 adet büyük dağ gibi tabyalar vardır. Biri Göllük tarafının iç yüzünde büyük Kum Tabyası, biri Kemer Kapısı'nın iç yüzünde Tophane meydanında Yassı Tabya, biri de cihannüma Yüksek Tabya, bu iki tabyadır. Biri ana duvarın dış yüzündedir, biri iç yüzdedir, ama yine birbirlerine gidecek yolları vardır. Bu anılan 3 adet tabya da bütün şehre, tüm denize ve tamamen görünen Kandiye Ovası'na kadar havalelerdir.
Kandiye Kalesi kapılarının sayısı Bu sağlam surun 3 tarafında olan uğrun kapılar ki tamamı
80 adet küçük büyük kale kapılarıdır, ama açıkça işler ana kapıları 10 adettir.
Evvela biri tershane gözlerinin ardında Sarnıç Tabyası'nın
47 1
altında kıbleye bakar küçük kapıdır ki ona şimdi Kaptan Kaplan Paşa Kapısı derler, zira bu kapıyı onlar yeniden açıp yaptılar.
Ona yakın 130 adımda Göllük Kapısı. Bunu Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa yeniden yaptığı için İbrahim Paşa Kapısı derler ki kuzey tarafa bakar gayet çetin ve sağlam kapıdır.
Sonra Ak Tabya Kapısı'na şimdi Top Kapısı derler, zira tophane o taraftadır ve 4 kat kapılardır ki bu kapılara yokuş yukarıya çıkılır, bir geniş yolları var, kıbleye bakar sağlam kapılar olup kalabalıktır.
Sonra Kemer Suyu Kapısı da büyük kapıdır ki kıbleye bakıp kemer suları şehre bu kapıdan girdiği için Kemer Suyu Kapısı namıyla bilinir.
Sonra Karanlık Kapı'ya kadar 3 bin adım yerde olan kapılar tamamen kapalıdır, işlemeyip gerektiğinde açılır. Ama Karanlık Kapı batı yönüne bakar olup 3 kat sağlam kapıdır. Lakin tabyaların kemerleri altından gidilip gayet karanlık yer olmakla Karanlık Kapı derler, gayet karanlık yolları vardır. Hatta fetihten sonra bütün halk bu karanlık yolların kalabalığında nice adamlar birbirlerinin başlarına vurup "Geri dur, ileri gel, sağa var, sakın yoldan" diye giderlerken bu Karanlık Kapı yollarında bazı levent sınıfı gaziler bazı dilberin ardı sıra gözetip o karanlık yere geldiğinde o mahbubların buselerini aldıkları için aşıklar arasında bu kapıya "Şeftali Kapısı" dediler. Gerçekten de karanlık kapıdır.
Bu kapıdan batı yönüne 500 adım gidip Panıgrad Kapısı; büyük bir kapı olup batı yönüne bakar gayet geniştir.
Sonra batıya 800 adım gidip Kızıl Tabya makası arasında Veziriazamın yaptığı Han Kapısı da batıya açıktır. Karada olan 6 adet kapılar burada tamam oldu.
Deniz kıyısında nice kapılar vardır, ama çoğu kapalı olan kapıları 1.200 adımda geçip küçük liman kapısıdır, yani Kum Kapı'dır. Bu geniş kapı yıldız rüzgarı tarafına açık olup iskelesi� ne bazı gemiler yanaşırlar. İki kat büyük kapıdır.
Sonra batı tarafına deniz kıyısında olan kale duvarı bedenleri üzerinde gidilir. Zira kale duvarlarını deniz dövüp gayet derin olduğundan kale duvarı üzerindeki anayolları tamamen dolma duvardır. Bu mahalde bin adım gidip büyük liman kapı-
472
sına varılır. Doğu yönüne bakar bir kat kapıdır ama gayet geniş, işlek kapıdır.
Sonra 100 adım yakın gidip liman kenarında taş merdivenlerle ini lir Gümrük Kapısı' dır ki bir kat kalabalık kapı olup bu da doğu tarafa bakar.
Su Kulesi Kapısı ile bu Kandiye'nin karadan ve denizden 11 adet kapıları vardır. Bu Su Kulesi Kapısı lodos tarafına bakmaktadır, ama gayet sağlam ve dayanıklı kapılar olup girmesi ve çıkması çok zor kapıdır.
Ancak bu anılan deniz kıyısında olan ister kapalı ve ister açık olsun, bütün kapılar dişbudak ağacı tahtasından sağlam kapılar olup hepsinin yüzlerine iri başlı çiviler kakılmıştır.
Bu kapıların hepsi ağaçtan demirsiz kapılardır. Bunun sebebi odur ki bir taraftan leb-i deryadır ve bir taraftan makas tabyaları aralarında bulunan gizli kapılardır. Hiçbir şekilde düşmandan korkusu olmayıp top ile dövülmek imkansız olduğundan ağaç kanatlı deniz kenarı kapılardır. Ancak kara tarafındaki bütün kapıları üçer, dörder, beşer kat yeni, sağlam ve dayanıklı demir kapılardır.
Ve kara tarafındaki kale duvarı öyle sağlam yapılmıştır ki duvar yüzleri fil cüssesi kadar iri taşlarla yapılmış, hepsi yirmişer ayak enli şeddadi rıhtım küfeke taşlı duvardır. [310b] Ama dolma şeddadi rıhtım toprağı ile bazı duvarının yerleri 150 ve bazı yeri 160, 170 ve 180 ayak enli horasani yapı rıhtım duvarlardır.
Fırdolayı kale üstü duvarı Haleb Meydanı gibi sahralardır. Hatta fetihten sonra Veziriazam Yüksek Tabya üstünde İslam ordusu ile türlü türlü cirit oynatıp mehterhaneler çalınırdı. Ta bu mertebe sahra gibi kale duvarıdır.
Bu kara tarafı duvarı 9 bin adımdır ki bazı yeri 40 arşın, 50 arşın, 60 ve 70 arşın yüksek yerleri var, Kahkaha Kalesi gibi büyük duvarlardır.
Bu duvarlardan yüksek onar on beşer mimar arşını topraklar yığılıdı r ki bu toprakların altlarında toplam 1.700 adet sade lağımlar vardır ki hepsi hazır idi.
Karakolhanenin anlatılması Yukarıda yazılan 9 adet kale duvarında olan tabyalar, ma
kaslar ve dirsekler üzerinde, çok gerekli olan köşe başlarında,
47 3
toplam 150 adet yerde kargir yapı küçücük kulecikler var ki onlara karakolhaneler derler. Her birinin birer değişik isimleri vardır. Hepsi kargir kubbeler ile süslenmiş şirin, yüksek ve sanatlı kuleciklerdir. Her birine beşer altışar adam sığıp akşamdan ta sabaha dek 3 bin adet bekçiler bu karakolhanelerde "Allah yektir yek" deyip bağırarak gülbang-ı Muhammedi çekip nöbet beklerler. Hatta fetihten sonra Sadrazam hazretleri bu Kandiye Kalesi duvarları üzerine yeniden 12.770 adet beden dişleri, mazgallar ve top delikleri yaptırıp kalenin bütün duvar yüzlerini beyaz kuğu gibi ağartmıştır. Hamd olsun henüz Kandiye Kalesi beyaz inci gibi olup gevher dengi oldu. Münasip tarih:
Evliyaya ism ü resmin sordular tarih içün, İsmine dedi bu ;;eydfi kal 'a-i gevher-nigfn.
Sene 1080 [1669].
Bütün tabyaların şeklini bildirir Evvela kalenin bütün hendekleri ve bütün duvarları şehir
üzerine, deniz ve Kandiye Ovası üzerine havale olduğundan başka anılan Göllük tarafında Kum Tabyası göklere doğru yükselip üstünde tam mükemmel 80 pare balyemez topları ve 20 adet havan toplan olup 3 [bin] adet İslam askeri alır bir Kahkaha Seddi'dir ki sanki Elburz Dağı' dır.
Top Meydanı yakınında Ak Tabya'ya havale Yassı Tabya; ta Kanlı Mağaralar ve Taşlıklar'a kadar bu tabya asla kuş kondurmaz. Erciyes Dağı'na denk şan vermiş yüksek bir dağdır. Üstü geniş bir alan olup çeşitli asker odaları olup toplam 17 pare balyemez topları ve 5 pare havan topları var.
Bunun karşısında Kemer Suyu Kapısı üzerinde Arhonda Tabyası derler ki Sadrazama gelip Kızıl Tabya tarafından Kandiye'yi kuşattırıp fethine sebep olan arhonda, yani Rum beyzadesi demektir, bu tabyayı o yaptığı için Arhonda Tabyası derler. Fetihten sonra yine Arhonda'nın öğretmesiyle bu tabyayı ve diğer yerleri sağlamca imar ettirilip "Kerem sahipleri sözlerinde dururlar" sözü üzere bu tabya sahibi Arhonda'ya Sadrazam bütün mülklerini ve zeamet köylerini bağışlayıp yine kaleye nazır ve mutemet arhondalık verildi. Ama bu Arhonda Tabyası yüksek
474
değildir, ama aslında zemini yüksek olduğundan bütün tabyaları korntur ve toplarıyla çevresini korutur. Sanki bir Ağrı Dağı' dır ki sağlam settir. Üstünde 6 pare yüksek balyemez topları var ki onlara menzil topları derler, ta İnadiye Kalesi'ni ve Arhonoz dağlarını geçer.
Yüksek Tabya yapısının anlatılması Göklere doğru baş uzatmış dörtgen şekilli kalenin sağlam
bir rüknü olmuş 80 arşın yüksek kalenin ana duvarının iç yüzünde 80 arşın daha kaleden yukarıda Yüksek Tabya namıyla bilinen cihannüma bir Tfh Sahrası gibi, bir amansız Alman Dağı gibi cihan seddi ve Ye'cüc Seddi gibi Blsütun Dağı' dır ki üstünde 5 bin adam savaşsa yerimiz dar demezler.
İçinde 200'den fazla asker odaları olduğundan başka 20 adım enli bu tabya üzerinde derin hendeği var. İçerisi nice kere yüz bin hileler ve şeytanlıklar ile dolu olup hendeğin iki tarafı kenarlarında nice kere yüz bin şarampav direkleri ve domuz damları, bunlardan başka yerleri büyük meydanlar olup Acem vilayeti tarzı çevgan oynayacak nice boş yerleri var.
İlk defa bu kaleyi kuşattığımızda bu Yüksek Tabya üzerinde 2 adet uzun mavna direklerini birbirlerine mıhlayıp dikmişler� en tepesine iki [311a] adam sığacak kadar ağaçtan bir küçük karakolhane yapmışlardı. Kafirler gemi direğine ipten merdivenler ile çıkılır gibi merdivenlerden bu direk üzerinden karakolhaneye çıkıp göklere uzanmış direkler üzerinde dürbünler ile Akdeniz'i, İsfakiye dağlarını ve bütün gözüken yerleri gözetleyip bir taraftan düşman belli olursa haber verip gözcülük ederlerdi.
Sadrazam geldiğinde nice bin mücahid gaziler uzun dalyan dirhemli tüfengler ile bu direk başında olan karakolhane içinde olan kafirlere o kadar kurşun attılar ki asla yetişmedi. Zira göklere baş uzatmış uzun direk olduğundan başka Yüksek Tabya da göklere baş uzatmış yüksek bir binadır.
Hemen Sadrazam topçubaşıya ferman edip Sarı Esed adlı uzun ünlü bir topa ateş edince Allah'ın emriyle gülle o direğe isabet edip yeniden iki parça edip üzerindeki kafirleriyle hendek zeminine uçup kafirleri parça parça oldular. Ancak yine bu Yüksek Tabya'nın bir tarafında 3 adet direk birbirlerine mıhlı olup bu da göklere baş uzatıp durur. Kafirlerin bir sevinç ve eğlen-
47 5
celeri veya önemli bayram günleri olunca o uzun direk üzerine yaldızlı ve sırmalı büyük bir filandıra San Marko resimli bayrağı makaralar ile çekip filandıra açıp ta hendek içine inip kahice rüzgar ile filandıra bayrağı göklere doğru yükselirdi. Fetihten sonra onu da Sadrazam kırıp indirtti.
Ve bu Yüksek Tabya gerçekten de öyle yüksektir ki şehir içinde, bütün ovalarda ve ta Tamas dağlarma kadar gezen, deryada yüzen ve sahralarda tozan tozlar, kuşlar, yabani hayvanlar, insanlar ve hayvanlardan ne gezerse bu Yüksek Tabya'dan bellidir.
Bu tabya üstünde 150 pare üçer kat topları var ki ister karada ve ister denizde önlerinden bir can kurtulamaz. Meğer göklerde melekler kurtula. Hatta Deli Hüseyin Paşa birkaç kere bu Kandiye'yi kuşattığında bu Yüksek Tabya tarafından sarıldığından fethi nasip olmamıştır. Defter ile 70 bin insan helak olup şehit oldukları herkesçe bilinen bir şeydir.
Bu Yüksek Tabya'nın altı boş büyük caddelerin kemerlerdir ki Kisra kemerlerinden belirti verir. Uzunluğu 250 adım geniş yoldur.
Bu anılan kemer önünde kalenin içi tarafına tabya altında büyük bir saf su kuyusu vardır ki bu su kuyusunun çevresindeki büyük meydanda esvap yıkayacak taş tekneler var. Meğer kuşatma sırasında bütün kafirler suyu bu kuyudan alırlarmış.
Bundan başka kale içinde 6.070 adet saf su kuyuları, 7 adet kaynak suları ve 40 adet ayazma pınarları var. İslam askeri ise "Dışarıdan kafirlerin sularını keselim" diye çalışıp "Küffar susuz bunalsın" diye o sevdaya yelerlerdi. Meğer kalenin bir damla suya ihtiyacı yok imiş.
Bu kalenin duvarlarının üstünde nice gerekli yerde yirmişer adım enli ve yirmişer zira derin tuzaklı ve sığınaklı hendekleri var ki nice bin çeşit hile ve fitneler ile dolu hendeklerdir. Özellikle bu anılan Yüksek Tabya'nın üstündeki hendekler yüz bin çeşit çark-ı felekler, paçarızlar, hileler ve tuzaklarla dolmuştur.
Ama kalenin fırdolayı hendeği 80 mimar arşını derin ve 80 arşın enlidir. Lakin bu Yüksek Tabya ve Ak Tabya hendeklerinin genişlikleri tam birer okçu oku menzili enli geniş hendeklerdir.
476
Tam seksener kulaç derin olup insan aşağı bakmaya cüret etmeyip gözleri kararıp kamaşıp insanın başı dönüp midesi bulanır, gayet korkulu ve tehlikeli derin hendekleri vardır.
Hendekler içinde nice bin adet bostanlar, kuyular, abıhayata benzer su kaynakları, kafir mezarlıkları ve Müslüman esir mezarlıkları var.
Bu hendek içinde kalenin temeli duvarı dibinde çepçevre kara tarafını kuşatmış bir kat yığılı topraklar vardır. Onlar da yerle bir onar arşın yüksek tabyacıklardır, ama bölük bölük değildir. Hemen kale dibini çepçevre kuşatmış yığılı topraktır ki tam 20 adım geniştir.
Bu yığın toprakların altları da baştan başa sıçan yollu lağımlardır ki anlatılır gibi değil. Ama melun kafirler bu yığılmış toprak siperleri kale temeli önüne o düşünce ile yığmışlar ki eğer Türkler hendeğin dışındaki tabyaları 3 yıla dek alıp hendek içine gelip kale [311b] temeline gelip lağım ederse Türk'ün lağımları bulunsun düşüncesiyle yapmışlardır. Altlarına tam bin adet sokak sokak lağımlar etmişler. Ve beri İslam askeri tarafından bir yolla kale temeli diplerine lağımların varması imkansızdı. Ve lağımlar varsa da kalenin tüm temelleri yalçın kanara kayalara kadar kazıp kale temellerim atmışlar.
Bu ulu hendekten taşra olan 12 adet büyük tabyaların altlarında toplam 3.200 adet çatal çatal yollu lağımlardır ki yollarına nice dostlar ile meşaleler, fenerler ve yel mumları yakıp geze geze kaybolacaktık. Korkumuzdan geriye döndük. Bütün kafirlerin lağım malzemelerini kat kat bağlı hazır durur görüp parmaklarımızı ısırıp hayretler içinde kaldık. Melun küffar yer altlarında köstebek sıçanı gibi yüzgeçlik edermiş.
Ak Tabya Kalesi'nin şekli Hakir yine bir gün birkaç nefer dostlar ile pür-silah olup el
çinin ahval bilen bir keferesini kılavuz alıp cebehaneden meşaleler ve yel mumları yakıp giderek 40-50 kişi olup Ak Tabya altındaki ulu lağım yoluna girdik.
Tam 700 adım bir geniş ulu yol ile güney tarafına gidip yine yeraltında bir ulu meydana çıktık. O meydanın nice yerlerinde yine topraktan 50 adet payanda direkler var. Her bir direk önünde birer adet geniş sokaklar var ki kimi doğuya, kimi batıya, ku-
477
zeye ve güneye gitmiş sokaklar vardır. Biz de bir sokak başına bir belirti ve işaret koyup bir tarafa gittik, Allah bilir ki ne tarafa gittik Tam bu sokak içinde de 700 adım gidip yine bir küçük meydana vardık, ama bu meydandan ileri sokaklar yok idi. Lakin toprak üzerine yol işaretleri etmişler.
Bu meydanın çevresinde yol yol, o kadar kat kat lağımlar var ki ne bir şekilde anlatılır ve ne bir yolla tanımlanır değildir. Bu mahalden de ileri gitmeye korkup geriye dönerken yollarda abıhayat su kuyuları var. Ve yollar üzerinde yine su kuyuları gibi topraktan kesme merdivenler ile inilir kuyular var. Meğer onlar da aşağı yeraltında birer kat lağım yollarına gidermiş. Ondan aşağı bir kat daha lağım yolları var.
Kısacası bu Ak Tabya altında ta dünyanın göbeğine ve yerin altına kadar on ikişer kat kat lağımlar var. Hatta daha önce Kızıl Tabya önünde attığı lağımların bir attığı lağım deliğinden on ikişer on üçer kere lağımlar atmasının asılları bu imiş ki yeraltında bulunan kat kat lağımlar imiş. Bir lağımı atıp işte lağımı kalmadı diye yürüyüş ederken o yerden bir lağım daha atıp nice bin can daha helak ederdi. Kısacası münasip mısra:
İşitmek nasıl görmek gibi olur? sözü üzerine bu lağımları görmeye ihtiyaç vardır. Yoksa bu
kelimelerle anlatılmaz. İşin sonunda bu Ak Tabya altından geriye dönerken sağda
ve solda olan lağımları birer birer saydık Sağ tarafta yüz adet büyük lağım yollan var ki her biri biner ve ikişer bin kese barut alır hazineli lağımlar ve aralarında toplam 300 adet küçük püskürme lağımlar var. Bunların altlarında da o kadar lağımlar var, ta yeraltına ininceye kadar böyle lağmılar vardır.
Sol tarafımızda ise 80 adet büyük lağım yolları içinde birer harman meydanı kadar direkli lağımlar var, bunların arasında da 300 adet küçücük püskürme lağımları var. Bunlann da altlarında yeraltında dokuzar kat tehlikeli lağımlar var.
Bu iki taraftaki lağımları ve yolları sayıp bu yolların her birinden sağa sola dağılmış çeşit çeşit lağım yolları içinde geze geze dermansız mec;ılsiz kalıp "Medet, bildiğimiz yolları kaybetmeyelim" deyip geriye döndük, nice lağım kuyularına ve nice bağlı lağım yollarına uğradık Meğer daha barutları içinde
478
imiş. Ve nice barut hazinelerini ve nice kere yüz bin lağım yollarını kapatmaya kereste direkleri, taşları ve diğer lağım aleti mühimmatlarını seyrederek selametle sersem dışarı çıkıp biraz güneş görüp hava alıp rahatladık.
Bu hendeğin dışında olan tabyaların hepsinden büyük bu Göllük tarafındaki Ak Tabya Kalesi'dir. Tamamı 13 adet köşe olup fırdolayı büyüklüğü tam 3 bin adımdır. Hemen Erdel Vilayeti'nde olan Varat Kalesi büyüklüğünde başka bir kaledir, ama bu Varat'tan daha sarptır.
Ve 5 adet kapıları [312a] vardır, ama büyük kapısı ana hendeği içinde olup yokuş yukarı taş döşeli merdiven ile çıkılır yılma yokuştur ki yeri geldiğinde top çekmek ve top indirmek kolay olup çamur olmaya diye kaldırım döşelidir. 500 adımda inilir ve batı tarafına açılır 5 kat birbiri içinde sarp kapılardır.
Bu kalenin çepçevre temelleri şeddadi taş yapılardır, ama başka tabyaların temelleri topraktan kesmedir, ama bu Ak Tabya'nın 10 arşın yükseklikteki taş temelinden sonra yukarısı kesme kayalı ve topraklı duvarlardır. Ve çevresinde 6 adet tabyaları var ki her biri Varat ve Uyvar kaleleri kadar tabyalardır. Her tabyası üzerinde yine dağlar gibi toprak yığılıdır.
Bu Ak Tabya içinde büyük bir meydan var. 2-3 bin adet asker odaları, yeraltı sığınakları ve mağaralar var. Ve su kuyuları ve su sarnıçları vardır. Ve altındaki lağım yolları ta Kuşaklı Manastır'a dek, Çamaşır Deresi'ne ve Çınarlı Deresi'ne varır yolları var.
Bu Ak Tabya'nın kat kat kırkar arşın enli ve kırkar arşın derin hendekleri var. Yine böyle iken hendekleri içinde yerle beraber domuz damları var ki hendek içinden kalenin yanına insanın varması imkansızdır.
Hendek içi ve dışı kenarlarında kat kat şarampavlar [parmaklıklar] var ki sanki ağaç deryasıdır. Türlü türlü hile ve şeytanlıklar kurmuşlar ki yanına kuşlar varsa tuzaklarına yakalanır. Bu gibi oyunlar ve hileler yapmışlar ki gören insanın aklı gider.
Bir insan bu kaleye her gün yüzer kere dikkatle baksa her görüşünde de bir çeşit şekli ve tavrı belli olur.
Hamd olsun kafirlerin tedbir olsun diye inşa ettikleri şeytanlıklar tamamen kötü tedbir olup tüm düşündükleri kötülük-
479
ler yok olup Allah'ın ilhamı ile İslam ordusu bu Ak Tabya, Yüksek Tabya ve Bıyıklı Tabya taraflarından sarılmayıp kafirlerin 27 yıldan beri çalıştıklarının hepsi boşa gidip her hileli çalışmaları bozulmadan kalıp Osmanlı askeri bozup kolaylıkla ele geçirildi. Allah 'a hamd olsun.
Eğer bu Ak Tabya taraflarından kuşatılsaydı nice kere 100 bin İslam askeri telef olup nice Moton ve Koron geçip bir taşı alınmaya idi. Onun için kafirler sulh günleri çadırlar içinde derlerdi ki,
"Kaleyi size verdiğimize ağlamazız, ama ah size Ak Tabyamızın ve Yüksek Tabyamızın cengini ve ettiğimiz hile ve ateşbazlık lağım yollarını gösteremedik, ah sizi orada gönlümüzce kıramadık" diye domuz kılı gibi saçlarını, sakalların yolarlardı.
Bu Ak Tabya dibindeki ana hendeğin içinde ta Küllük tarafından derya suyu gelip liman gibi kayıklar yanaşır imiş. Hala İbrahim Kethüda Paşa şarampavlar ile kapatıp gemi değil bir çırnık girmez oldu.
Bu Ak Tabya'nın sağında ve solunda 2 adet tabya daha vardır, ama Ak Tabya' dan alçaktır ki Ak Tabya'ya siper olmuşlardır. Göllük tarafındaki tabyaya Bölme Tabya derler ve sağ tarafındakine Öksüz Tabya derler. Zira bu iki yeni tabya Ak Tabya'nın koltuğu altında bulunmuşlardır, sanki Ak Tabya'nın oğullarıdır ki her biri Nemrud ateşi içinde kalmışlardır. Ama nice anayı ve babayı ağlatıp öksüz koydukları için Öksüz Tabya derler.
Sonra, lodos tarafında Yarımca Tabya, yine lodos tarafında Çatal Tabya ve yine lodosa bakan Koltuk Tabyası, ardından yine lodosa bakan Yüksek Tabya'nın hendeği aşırı karşısında Fıçılı Tabya vardır. Bu tabyanın bir köşesinde büyük iri şarap fıçıları içinde toprak dolu olduğundan Fıçılı Tabya derler. Fıçılardan sarp metrisleri olup Yanyalı Bebr Paşa'nın çetecilerini bizar etmişti. Zira bir tabyaya bağlı olmayıp başka sağlam bir tabya idi. Bunun da 3 köşesinde 3 adet tabyası vardır ki toplam büyüklüğü tam 2 bin adımdır ve başka 50 adım enli hendeği içinde yerle bir domuz damları ve kat kat şarampavları vardır.
Sonra, yine batı tarafında Karanlık Kapı hendeği önünde Hüseyin Paşa Tabyası, yine Karanlık Kapı'nın batısında Rume-
480
li Kolu Tabyası, Panıgrad Kapısı önünde yine hendek aşırı Çufud Tabyası, iki yılda güçlükle berbat olup yine imar oldu.
Kanlı Tabya, bu da tahrip edildi. Ardından [312b] Haçlı Tabya da berbat oldu. Sonra Dere Tabyası da yerle bir oldu. Kızıl Tabya önünde Taşlı Tabya, tam 3 sene Nemrud seddi gibi dayanıp sağlam durup nice bin adem oğlanını helak edip semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde kalıp Osmanlı'dan kurtuldu.
Ve ondan aşağı Atlı Tabyası da tahrip olup yine Taşlı Tabya'dan bu Atlı Tabyası temeline kafir girip cenk ederlerdi. Zira Taşlı Tabya ile Atlı Tabyası'nın yeraltından birbirlerine bağlantı yolları var imiş. Bu Taşlı Tabya bir sarp kayalı ve sert taşlı yerde bulunduğundan tam 3 sene Osmanlı'ya karşı durmaya tahammül ettiğinden 4 tarafından nice yüz lağımlar atılıp yine o meydanda pervasızca göğüs gerip yüzlerce insanın şehit olmasına sebep oldu. Sonunda fethedilemediğinden Kızıl Tabya'ya sarılmaya başlanıp ondan vazgeçildi.
Kızıl Tabya da bir yılda güçlükle yıkılıp 770 insan Kızıl Tabya' dan içeri girerek kalenin yeni duvarları fetholup üçüncü yılda kale de güçlükle fetholdu.
Bu ulu hedekten dışarıda olan tabyaların başka başka kırkar ellişer adım enli ve derin hendekleri içinde ve kenarlarında olan nice kere yüz bin adet şarampav direklerini fethedinceye kadar nice yüz bin adam şehit oldu. Bu hendeklerden taşra Kuşaklı Manastır ovaları taraflarında nice bin çeşit metrisler ve lağımlar açmıştı ki tam 3 yıl o taraflara bizim İslam askeri uğrayamayıp kale kapıları açık durup kafirlerin atları, sığırları, koyunları, keçileri ve domuzları sürü sürü otlayıp gezerlerdi, ama yine bizden cebeciler işleyip kafirden kelle ve esirler alırlardı. Osmanlı sultanları, vezirleri, beylerbeyileri, ileri gelenleri ve
diğer hayır sahiplerinin camileri ve yapılarını bildirir Bu Kandiye Kalesi içinde olan bütün yapıları olduğu gibi ge
neral, arhonda ve milota adlı kefere defterdarları ve fetihten sonra yazıcı defterleri üzere bildirir. Evvela,
Gazi Sultan Mehmed Han Camii Rumca ismine (---) derler. Ve Frenk Talyan dilinde (---) (---)
derler. Hazret-i İsa asrında yapıcısı · (---) (---). Hicretten sonra (---)
48 1
hilafetinde fütımllerden Afrika padişahı Sultan Mansur Mağrib ülkesinden gelip bu Girit Adası'nı fethedip bu büyük kiliseyi cami etmişti. Daha sonra İspanya eline girip daha genişleterek yeniden kilise yapmışlardı.
Sonra Bundukani Venediği eline girip daha fazla imar edip erganunhane etmişlerdi. Hamd olsun bu kutlu ve uğurlu yılda Osmanlı eline girip Müslüman ibadet yeri olup gece gündüz İslam dini ibadetleri edilir. Bu da Rabbimin bir ikramıdır.
Bu nur dolu camiin uzunluğu, zergerdan denen pabuçlu ayak ile kıble kapısından mihraba kadar 2.150 ayaktır, genişliği 100 ayaktır, 40 arşın yüksektir.
Tamamen servi ağacı çatıları ve kirişleri üzre kırmızı kiremit örtülüdür.
İçerisi ve dışarısı ibretlik bukalemun nakışlı olup bezenmiş-tir.
20 adet pencereleri necef, moran ve billur camlar ile süslenmiştir.
Öyle bir havalı, geniş, iç açıcı camidir ki benzeri meğer İstanbul 'da Süleymaniye Camii ola.
Ve türlü türlü nakışlı ipek İsfahan halıları ile sergiler döşeyip bezenmiştir.
Ve nice bin adet türlü türlü sanath kandiller, necef avize askılar ile süslenip sanki gelin camii olmuştur.
Bir mihrap ve minber olmuştur ki mermer yontucusu usta bu minber ve mihraba denk İstanbul' da Sultan Ahmed Han Camii'nde etmemiştir.
Ve Bilali müezzinler mahfili ve vaiz kürsüsü öyle sanatlı olmuştur ki sanki Havarnak Köşkü' dür.
Mihrabı pencerelerinin önünde uzunluğu ve genişliği bir zira bir İrem Bağı gibi Rıdvan Cenneti bahçesine benzer bir bahçesi var ki Cenab-ı Hak yeryüzünde ne kadar meyve ağaçları yarattıysa bu Meram Bağı'nda mevcuttur. Bunlardan kokulu incir meyvesi Nazilli incirine denktir.
Bu gül bahçesinin solunda 40 adet sütun üzerinde kargir toloz kemerlerle mamur bir kat medrese odaları tamamen kurşun ile örtülü ve mamur halvethanelerdir.
Avlusunun uzunluğu ve genişliği satranç şeklinde bin mi-
482
mar arşınıdır. Bu avlunun ortasında henüz yeni yap1lmış [313a] sanatlı bir Haneff havuzu var, suyu tatlı kemer suyundandır. Çevresinde Hanefi lülelerinden saf sular selse bil gibi çağlayıp kalabalık cemaat abdest yenileyip Tanrı'ya ibadet ederler. Ve havuzun fıskiyeleri havuz üzerinde olan kubbenin tepesine kadar çıkar. Bu mavi renkli kubbe 8 adet uzun sütunlar üzerinde olup tamamen altınla yaldızlanmış bir alemi var ki insan gözü kamaşır.
Bu camiin 3 kapısı vardır. İkisi yan kapılardır, biri kıble kapısıdır. Bu yüksek kapıların üstlerinde kurşun ile örtülü ağaçtan yapılmış süslü ( ... ) vardır. Kıble kapısı üzerindeki kurşun örtülü kubbenin altında cami kapısının mermer kemerlerinde olan zıhlar, girihler, islimiler ve kat kat, küçük küçük ve sanatlı Frenk işi mermer işçiliklerinin benzeri yeryüzünde yoktur. Benzeri meğer Atina Vilayeti'nde yahut meğer Sivas şehrinde Gökmedrese Kapısı'nda ola. Ama bu Girit'teki Hünkar Camii kapısına dikkatle bakıp inceleyen maarif erbabı bilir ki benzersiz sanatlı ve ibretlik bukalemun nakışlı kapıdır.
Bu camiin solunda olan avlunun 4 tarafında somaki ve yeşim harekan1 sütunlar üzerinde çeşitli medrese odaları var. Tek katlı ve iki katlı bir çeşit kafir yapısı sanatlı odalardır ki her biri cihannüma ders evleridir. Ve dahi kafirler zamanında da yemekhane imiş, ama şimdi henüz öyle bir mamur ziyafet evi olup Müslüman gazilerin tüm zenginine, yoksuluna ve diğer gelen giden yolculara ve p1r-i muğana nefis nimetleri minnetsizce dağıtılır.
Bu camiin minaresi, sol tarafında bir kat şerefeli, uzun, yeni yapı sanatlı bir minaredir ki 140 ayak yüksekliktedir. Daha önce 4 köşe çanhane olan kulesini minare etmek istediklerinde Göllük tarafından Kaplan Paşa ve Kethüda İbrahim Paşa bu çanhane kulesini top darbeleriyle tahrip ettiklerinden uzun minareyi 40 günde yeniden yaptılar.
Sözün özü öyle bir hoş yapı, güzel üslup ve tarzda olan cihanın beğendiği bir cami bir serhadde ve bir diyarda yoktur. İçindeki tüm kirişleri ikişer adam kucaklar servi ağacıdır. Bütün zerkari ve halkad tavan levhaları yine servi tahtaları olduğundan güzel kokusundan cami içinde olan kalabalık cemaatin beyinleri kokulanır.
483
Hatta 1077 tarihinde Sadrazam bu Kandiye altına ılgar ile salt gelip metris yerlerini gezdiğinde bu Hünkar Manastın'nı görüp,
"İnşaallah fetihten sonra bu kutlu yılda bu büyük kiliseyi saadetli padişahımız için cami ederiz" buyurduklarında hakir, cami etmeye niyyet ettikleri bu kutlu yılın tarihini ayetle düşürmüştür ki Bakara suresinde yazılıdır:
Fevelli vecheke şatra 'l-Mescidi 'l-Hariim, Sene 1077.
"(Namazda) yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir" [Kur'an, Bakara 144].
Hatta bu ayet-i şerif eyi mihrap duvarının solunda Karahisar1 tarzı celi hat ile duvar yüzüne yazıp Sadrazamdan 100 altın ihsan aldık. Himmet sahibi vezir,
"Bu ayet-i şerife bu kalenin fethine başladığımıza ve bu camii kiliseden Muhammedi mihraba çevireceğimiz niyetine tarih olmuştur" buyurdular. Gerçekten de herkesin beğeneceği güzellikte nur dolu bir cami olmuştur. Beyt:
Dünyadaki bütün camileri gördük Ancak bunun benzerini görmedik.
Sultan Mehmed Han Validesi Camii'nin anlatılması Bu adıgeçen Hünkar Camii'nin güneyi tarafında bir yüksek
zemin üzerinde süslü camidir, ama Hünkar Camii'nden biraz küçüktür ki uzunluğu 200 ayaktır, genişliği 80 ayaktır.
Solunda bir aşevi imareti var. Nimeti gelenlere gidenlere bol olup bir tefsir okutulan medresesi vardır.
Bu camiin de kubbesi servi ağaçlarından çatmaları ve tüm kirişleri üzerinde baştan başa ibretli sanatlı kırmızı kiremit örtülüdür.
1 çini mihrabı, 1 sanatlı minberi, bir murassa gibi mahfili ve bir sedefli kürsüsü var ki anlatmak mümkün değildir. Minaresi yine eski yapı, İsa minaresidir, ama içine bir kat Muhammedi minaresi yaptılar.
484
Sultan İbrahim Han Camii "Bu kale henüz yapıldı, burada Sultan İbrahim Camii'nin
ilgisi nedir?" diye sorulur. Sultan İbrahim Han asrında bu kalenin nice kere fethedilmesi için gidilir, ancak fethi nasip olmaz. Sonunda yine fethine çalışmak ve gayret göstermek için Sultan İbrahim Han bu Kandiye'ye eğimli İnadiye Kalesi'ni yapar. Hisar içinde İbrahim Han için büyük bir cami yapılır. Bu kale fethedilince İnadiye Kalesi ve İbrahim Han Camii 'ni tamamen yıkmak gerekip Kandiye Kalesi içine Sultan İbrahim Camii'ni yaptılar. Tüm imamları, hatipleri, diğer görevlileri ve hizmetçileri hizmetlerinde oldular. İşte bu camiin yapılış sebebi öyle olmuştur. Sanatlı ve süslü eski bir cami olup bütün kirişleri ve çatıları baştan başa [313b] servi ağaçlarından ve levhalarındandır ve bu da kiremit ile örtülü mamur bir camidir.
Kandiye Fatihi Veziriazam Fazıl Ahmed Paşa Camii Çarşı pazar yakınında olmakla kalabalık cemaate sahip
olup genişliği ve uzunluğu seksener ayaktır. Ve mihrabı tarafı 4 adet ameli sütun üzerinde yeni yapı toloz kemerlerdir. Başka yerleri daha önceden olageldiği üzere servi kirişler üzerinde kurşun örtülü camidir. Bunun da mihrabı, minberi ve tüm billur, necef ve moran camları gayet sanatlı olup nur üzerine nur, nur dolu bir camidir ve mihrabının önü ana caddedir.
Doğu tarafı İrem Bağı gibi bir cennet bahçesidir. 2 kapısı var, küçük kapı ve orta kapısı gayet büyüktür ki 3 adet kapılardır. Üçü de doğuya bakan kapılardır.
Sol tarafındaki bir kapı sol taraftaki avludaki havuz ve şadırvan musluklarına bakar. Ve bir sanatlı, kurşun örtülü, yüksek kubbeli şadırvanı vardır ki mimar mühendis ustası henüz yeni yapı süslü bir kubbe icat etmiştir. 6 adet ince ve zarif mermer sütunlar üzerine kondurulmuştur. Camiin solunda olan cemaat dehlizi sofası yapma direkler üzerindeki kirişlerin nakışlı tavanları üzeri baştan başa kurşun örtülüdür.
Camiin sağ tarafında yapı ustası henüz güzel bir minare yapmıştır ki Hünkar Camii minaresinden sanatlı ve uzun minaredir.
485
Sadrazamın Mahmud Kethüdası Camii Bu Sadrazam Camii'nden küçüktür, ama başka bir tarz ga
rip ve acayip sevim li camidir. Tarihi:
"Hey bina-yı Ağa" sözleridir. Sene 1080 [1669].
Bu mesire yeri Tekke Camii'nin mihrabı önünde olan Meram Bağı'nı uzun uzun anlatsak ciltli bir bağ bahçe kitabı olur. Ancak satranç tahtası şekli gibi düzenlenmiş, 1 .067 Mekk1 zira bir bahçe olup bütün çiçekler, otlar ve meyve ağaçlarının her türlüsünün bulunduğu güzel bir yerdir. Çeşit çeşit köşkçükler, pek çok misafirhane odaları, fıskiye, havuz ve şadırvanlarındaki fevvareleri ibret verici olup büyük mutfağı ve kiler odalarında binden fazla bakır kap kacak olup büyük bir vakıf, dinlenme ve gezinti yeri tekke olmuştur. Bütün maksurelerinde maarif erbabı toplanıp nice ileri gelenler gelip gezip dolaşıp hava alıp dinlenirler.
Cami mihrabının 2 adet penceresi bu anılan İrem Bağı'na bakar. Bu pencereler üzerinde 2 adet cam var ki her biri birer Rum haracı değer, gayet sanatlı küçük bukalemun nakışlı camlardır.
Bu camiin de servi ağaçlarından kirişleri ve nakışlı tavan zerkari ve halkarlleri tamamen servi levhalarıdır. Ama bu camiin sol tarafı yeni yapı kargir talaz kemerler ile yapılmış olup geniş ve sağlam cami olmuştur. Ve bir yeni yapı uzun bir güzel minaresi var ki sanki uzun boylu servidir.
Camiin solundaki avlu içinde bir abıhayat su sarnıcı var. Temmuz ayında suyu buz parçasıdır. Bu avlunun çevresinde medrese odaları vardır. İmaretinde nimeti sabah akşam bol bol dağıtıhr.
Bu camiin mihrabı, minberi, çeşit çeşit sanatlı avizeleri, ibrişim halıları, imam ve hatiplerinin özelliklerinin anlatılmasında diller kısa ve kalemler kırıktır.
Sözün kısası öyle bir aydınlık camidir ki benzeri yoktur. Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa nurlu camiinin özellikleri
Kıble kapısı üzerinde tarihi budur:
486
Bu cami tam olunca (---) tarihini dedi, Salat ehline yapıldı yine bir cami-i zfba.
Sene 1080 [1669].
Bu da çatma servi kirişli ve servi nakışlı tahtalar üzeri kırmızı kiremitlidir, ama iki yanlarında dehliz sofaları üzeri baştan başa kurşun örtülüdür.
Bir mihrap ve minbere sahiptir ki böyle bir ham mermerden güzel minber bir diyarda yoktur. Meğer Karadeniz kıyısında Sinop Camii minberi ola. Camiin içinin iki tarafında üst katta cemaat mahfilleri vardır.
Bu cami içinde olan mücevher ve murassa gibi avizeler bir camide yoktur. Meğer İstanbul'da Sultan Ahmed'in Yeni Camii'nde ola. Daha nice bin çeşit güzellikleri vardır, ama avlusu dardır, zira şehrin gayet makbul kalabalık yeridir. Ve gayet kalabalık cemaate sahiptir.
Evkafı gayet çoktur. İmamları, hatipleri ve müezzinlerinin benzeri yoktur.
Avlusu sol tarafında bulunup yuvarlak bir havuzu ve çevresinde Hanefi muslukları üzerinde 8 adet ince sütunların kemerlerinde bir yuvarlak ve sanatlı kurşun örtülü kubbesi var ki bu da sanki mavi gök kubbesidir. Pak havuzunun çevresi sanatlı Fahri oyması gibi şebekeli [örgü] oyma mermer kafeslerdir.
Sözün kısası, bu da İrem Cenneti köşklerine benzer bir uzun minareli, sanatlı, geniş ve iç açıcı süslü bir camidir ki içine bir kez girenin çıkacağı gelmeyip gece gündüz ibadetle meşgul olur. Çevresinde nice nice ulema ve sulehaların odaları vardır. [314a]
Defterdar Ahmed Paşa Camii Çarşı içinde havuz meydanı önünde cemaatle dolu bir cami
dir ki ta Hazret-i Ömer hilafetinde Mağrip ülkesi Sultanı Mansur Afriki yapısıdır. Onun için kıblesi doğrudur. Bunun da içerisi tamamen servi çatma kirişlerdir. Ancak bunun içinde 8 adet uzun sütunlar var ki her biri birer Mısır hazinesi değer. Bunun da mihrabı ve minberi gayet sanatlı hatlar ile süslenmiştir. Ve dışında, sağ ve solunda yan sofaları tamamen kurşun örtülüdür. Ve sol tarafındaki avluda, duvarda abdest muslukları ve sağındaki avluda cenaze musallası taşı vardır. Ve bir düzgün şeşha-
487
ne sürahi minaresi var. Yol üzerinde kıble kapısı bulunup demir pencerelidir. Kısacası, oldukça kalabalık cemaate sahip eski bir mabettir.
Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa Camii Büyük liman kapısının iç yüzünde yüksek bir zeminde tüm
kirişleri ve tavanları servi ağaçlı, kiremitli ve bir uzun minareli küçük camidir, ama sabah akşam cemaati vardır. Sol tarafında denize bakan, uzunlamasına yapılmış yan sofası var. Bütün tüccarlar ve gezginler orada ibadet edip itikaf niyetiyle istirahat edip yatarlar.
Bu cami, liman ağzında ve iskele başında bulunmakla cemaati çok olup cami altındaki tüm dükkanları camiin gelir hayratlarıdır. Babayane olarak yapılıp şöhret ve süsü yoktur. Hemen sade güzeli, inci tanesi gibi bir camidir. Ancak avlusu yoktur, zira şehrin değerli ve dar yerinde yapılmıştır.
Ankebut Ahmed Paşa Camii Kalenin güney tarafında Yüksek Tabya yakınında kiremit
li ve çanlık minareli bir babayane sade güzeli, Meram Bağı gibi bir ağaçlı, gülistan bahçeli, bir imaret ve medreseli, bir ok menzili kadar büyük bahçe içinde Cennet Bahçesi gibi benzersiz bir camidir. Sol tarafındaki medrese içinde bir abıhayat su sarnıcı var. Çevresinde tefsir ve hadis dersi veren alimler kalmaktadır ki gece gündüz hadis ilmi okunur.
Eski Defterdar Melek İbrahim Paşa Camii Bu cami daha önce İnadiye Kalesi içinde Eski Defterdar
Efendi Camii idi. İnadiye yıkılmakla o camie bedel bu camii İbrahim Paşa imar ettiği için İbrahim Paşa Camii derler. Tamamen kargir yapılı ve 6 adet kargir kubbeli sağlam ve sanatlı camidir, ama cemaati azdır, zira şehrin bir kenarında bağlar içinde bulunmaktadır. Çevresinde Halveti fakir dervişleri sakin olup gece gündüz ibadet edilip zikir çekilir.
Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Camii Kıble kapısı üzerinde a]tm ve lacivert ile yazılı olan tarihi
budur:
Hezdrdn sad-pesend edip dedi tarihini hatif, İbddetgdh olıcak böyle gerek cami-i zibd.
Sene 1080 [1669].
488
Diğer tarih [Evliya'nın]:
Evliya bu Camii gördükde tarihin dedi, Bu binaya da 'im Allah ola Settarı Mu 'fn.
Sene 1080.
İmdi ey vefa dostları, bu Kandiye içinde değil, belki İslam ülkelerinde böyle bir cami yoktur. Safi kargir toloz kubbeli bir Rum kilisesi idi. İçinde hala ağaçtan bir eser olmayıp tüm duvarları altın ile halkari bukalemun nakşı iken şimdi bin kat daha fazla ibretlik bukalemun nakışlı olup baştan başa duvarı yüzü altın hal ile kaplanmış olup nur üstüne nur oldu.
Mihrabı, sünnet üzere sade güzelidir, ama bir beyaz ham mermerden Fahri şebekesi oyması gibi bir mukarnaslı minbere sahiptir ki tüm İslam diyarlarında benzeri olmayıp bir yere yapılmamıştır. Hemen meydanda camiin sağ tarafında yüksek bir kürsüdür ki sanki camiin ruhudur. Ve bir işlemeli şebekeli mermerden müezzin mahfili var ki bu da benzeri olmayan cinsinden olup bir şekilde anlatılması mümkün değildir.
Bu camiin sol tarafında yine camie tetimme bir sanatlı kubbesi var. Toplam 3 adet kapısı olup biri kıble kapısıdır ve büyüktür, biri tetimme kapısı, solundadır. Sağ tarafında avlu kapısı vardır.
Ama kıble kapısı önündeki avluda beyaz mermerden hoş bir havuzlu şadırvanı var, bütün cemaat ondan abdest tazeler. Maksure gibi küçük kubbeli ve kurşun örtülü bir şadırvandır. Tamamen altınlı bukalemun nakışlıdır.
Sağ tarafında bir abıhayat su sarnıcı var. Ve cami içinde müezzin mahfili altında bir abıhayat kuyusu var. Ve minaresi yine eski çanlıktır, ama en tepe kısmının ortasında minare külahı yapılıp bir şerefe eklenmiş, gayet sanatlıdır. [314b]
Bu süslü cami 300 adım uzunluk ve genişlikte bir Meram Bağı gül-i gülistan ve sümbül ve reyhanistan içinde bulunup sanki bir Havernak Köşkü' dür.
Bu camiin kubbelerinin üstü baştan başa kırmızı horasani kireç ile sıvalıdır. Kısacası 4 tarafı talebe odalı, mektep ve medreseli süslü, sevimli ve hoşa gider bir camidir ki Kandiye Kale-
489
si'nde değil, belki başka yerde benzeri yoktur. Yüce Allah dünyanın sonuna kadar koruya.
Kaptan Kaplan Mustafa Paşa Camii'nin anlatılması Kandiye Kalesi'nin limanı ağzında Su Kulesi içinde küçük
süslü bir camidir ki sanki cihannüma bir İrem Bağı köşküdür. Tamamen kargir yapı olup baştan başa kurşun örtülü ve bir kargir minareli, ariflerin toplantı yeri, mesire yeri, gezinti yeri ve şirin mabettir.
Bu cami yapılırken Su Kulesi'nin de tamir edildiğine tarih olmuştur:
Evliya 'ya biri kalkıp sordu fethi tarihin, İsmine dedi boş idi kal 'a-i gevher-nigin.
Sene 1080 [1669].
Diğer süslü tarih:
Bir veli çıktı dedi böylece yaz ta[r]fhin Müjde Kandiye 'yi fetheyledi Ahmed Paşa.
Sene 1080 [1669].
Diğer tarih:
Tamam olunca fethi tarih içün, Okuduk siire-i İnıi Fetahna.
Sene 1080 [1669].
Diğer tarih, Koca Vezirzade Süleyman Bey sözleriyle:
İftihar edip anınla dedi fatih tarih, Kıldı Allah bana Kandiye fethin ihsan.
Sene 1080 [1669].
Süleyman Bey'in diğer tarihi:
Hısn-ı Kandiye 'de çun mehl ile a 'dii kalıcak, Fikr ederdim ki ne yüzden ola ihrac aya,
Bir seher guşuma erdi çü sada-yı tekbir, Sıdk-ı pak ile hemen ettim o dem hamd ü sena,
490
Çıkıcak mehl ile a 'da dedim ana tarih, Kandiye hısnını fetheyledi Ahmed Paşa.
Sene 1080 [1669].
Diğer tarih [Evliya'nın]:
Bang-z Muhammed okuyup dedi tarih Evliya, Feth olundu Kandiye el-hamdü lillah sulh ile.
Sene 1080 [1669].
Fakirin diğer tarihi:
Eyledik biz Evliya lafzen ve ma 'nen tarihin, Oldu bin 80 'de feth-i Kandiye sulh-ı cihtid.
Sene 1080 [1669].
Padişahın tarihi:
Dedi çun Sultan Mehmed guş edip tarihini, Aldı düşmandan vezirim yümnile Kandiye 'yi.
Sene 1080 [1669].
Başka bir tarih:
Evliya ettik dua-i tarihin, Kandiye alındı hamden bi 'l-kesir.
Sene 1080 [1669].
Diğer tarih, Hayll'nin sözleriyle:
Kahraman mertebe serdar-ı gaza endişe, Sell-i samsam-ı cihtid etti Girit 'e geldi,
Dediler Hayli pesend eyleyip ashtib-ı süyuf Seyfi Ahmed Paşa Kandiye hisarın aldı.
Sene 1080 [1669].
Başka süslü tarih:
491
Zor-ı bdzu ile çün yıkdı der ü duvarın, Dest-i Hayber-şiken-i Hayder-i Karrdr-dsa,
Hamd edip halk-ı cihan Hayll dediler tarih, Fatih-i Kan diye oldu yed-i Ahmed Paşa.
Sene 1080 [1669].
Yine başka bir tarih, Hayli'nin:
Dedi Hayli bu fethe tarihdir, Minallah feth-i bi-nasrin aziz.
Sene 1080 [1669].
Başka bir tarih, Mora diyarında Mizistre Müftüsü Hamdi Efendi güftesidir:
Kalenin Hamdiya metaneti ger, Dasitan olmuş idi efzıahdan,
Fethi tarihi Kasranın bdrz, İndi halka alimallahdan.
Diğer tarih:
Sene 1080 [1669].
Bi-selamet ise de müjde ile tarih dedim, Kan diye 'yi şahım aldı vezir ibn vezirin.
Sene 1080 [1669].
Diğer tarih:
İşbu fethin saline müş 'ir ola bir mısra\ İstevüz mir 'at-i dilden gustere hem ola hoş,
Müddet-i feth görünür bu yazılan tarihden, Kandiye 'nin na-paki çıktı kale ise oldu boş.
Sene 1080 [1669].
492
Başka tarih:
Mand ez-ma ta kıyamet tarih, Frenk heme merdud şüd illa melik.
Sene 1080 [1669].
Başka tarz bir tarih: . . . . . . . .. . . . . . . . . . (8 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . [315a]
Eğer bu Kandiye'nin bütün cami, mescit, han, hamam ve çeşmelerinin tarihlerini yazsak başka bir ciltli manzum tarih kitabı olur. Ancak bu kadar ile yetindik. Lakin bu tarihleri yazılan 18 adet selatin ve vezir camilerinden başka,
Kandiye Kalesi mescitleri Toplam 71 adet mahalle mescidi vardır, ama bunlardan ka
labalık cemaate sahip Acemzade Reis (---) Efendi Mescidi: Çarşı içinde yer kat bir mescit olduğundan gece gündüz cemaatten boş değildir. Cami olmaya müsait olup vakfı çoktur. Diğerleri,
Karabaş Dede Mescidi, Hindi Cafer Baba Mescidi, Panıgrad Kapısı'nın iç yüzünde Ali Baba Mescidi, Sadrazamın vekilharcı Receb Ağa Mescidi, Çavuşbaşı Mescidi, Topçubaşı Mescidi ve Yüzbir Mehmed Ağa Mescidi, Yerli Yeniçerileri Meydanı Mescidi, Balta Ağa Mescidi, Gümrük Kapısı Mescidi ve (---) (---) (---).
Bundan sonra inşaallah daha çok cami ve mescit yapılır. Hamamları
Toplam (---) adet hamam vardır, bunlardan ilk yapılan Veziriazam Kethüdası Mahmud Ağa Hamamı: Bir kilise iken ağanın mimariden anlaması dolayısıyla 10 günde; 10 kurnalı, 2 halvetli, 1 meydan sofalı, 1 hoş camekanlı, suyu ve havası güzel aydınlık hamam edip camiine vakfeylemiştir, camiine de yakındır.
Karanlık Kapı yakınında Bostan Hamamı, 3 kurnalı, ufak tefek, acele ile yapılmış küçük bir hamamdır.
Panıgrad Kapısı yolu üzerinde Rumeli Hamamı. Hünkar Camii yakınında Camcı Hamamı, Yeniçeri Hama
mı, Yerlikulu Hamamı, Topçular Hamamı, Çufud Mahallesi Hamamı ve Ağa Hamamı. Bu hamamların hepsi acele ile yapılmış küçücük hamamlardır.
Bunlardan Defterdar Ahmed Paşa Hamamı, gayet büyük,
493
pak ve sanatlı büyük bir hamam olmuştur ki başka adalarda benzeri yoktur. Çevresinde 4 adet halveti, meydan sofası ve dört köşesinde 4 adet yan sofalarında üçer adet kurnalı, geniş, hoş havalı ve hoş yapılı güzel bir hamamdır ki tüm gereçleri ve sevimli tellakları tertemiz hamamdır. Bütün kubbelerinde billur, necef ve moran camlar olduğundan aydınlık ve gönül açan bir hamamdır. Bir camekanı var ki bin adam alır. Ortasında büyük bir havuzu var. Fıskiyeleri camekanın kubbesine kadar fışkırır. Kısacası, yeni yapılmış, bukalemun nakışlı, ibret verici bir hamamdır.
Bu hamamın, Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa Hamamı'nın ve Mahmud Kethüda Hamamı'nın suları abıhayat Kemer sularındandır, ama diğer hamamların su kuyularındandır.
Akarsu çeşmeleri Tamamı 70 adet hayat pınarı çeşmelerdir. Bunlardan çarşı
ortasında Defterdar Ahmed Paşa Camii'nin önündeki meydanda Kral Çeşmesi, büyük bir havuzun ortasında alçak bir direk üzerinde yine mermerden bir kefere heykeli yapıp zekerinden akan sudan tüm kafirler içip susuzluklarını giderirlermiş. Ama fetihten sonra mücahid bir gazi tam cerrah imiş, kafir heykelinin zekerini balta ile sünnet etmiştir. Sonra Defterdar Ahmed Paşa büyük bir havuz içinde ibretlik bir çeşme etmiştir. Görülmeye değer abıhayat bir çeşmedir. Bu pak havuzun 4 tarafına demirci ustası demir kafesler yapıp Nakkaş Bihzad bu demir kafeslere kırmızı boyalar ile nakışlar yapıp süslemiştir.
Sonra, Hünkar çeşmeleri 7 yerdedir. Sonra, Veziriazam Çeşmesi, iki lüleli Valide Sultan Çeşmesi, Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa Çeşmesi, Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Çeşmesi, Defterdar Ahmed Paşa Çeşmesi, Melek İbrahim Paşa Çeşmesi, Sultan İbrahim Çeşmesi, Ankebut Ahmed Paşa Çeşmesi, Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa'nın liman kapısının dışında liman kenarında iki lüleli çeşmesinin kırık dökük tarihidir:
Üç eksiğiyle Evliya dedi, Tarihi hayrı fi-sebililiah.
494
Sene 1080 [1669].
Sonra Vezir Kethüdası Mahmud Ağa Çeşmesi, Reisülküttab Acemzade (---) Efendi Çeşmesi, Kaptan Kaplan Mustafa Paşa'nın Su Kulesi dibinde liman kenarındaki çeşmesinin altınlı yazı ile yazılmış tarihidir:
Mustafa Paşa vezir-i pak zat, Eyledi bir ayn-ı carı o sıfat,
Teşne diller dediler tarihini, Suyu safi çeşme iç abıhayat.
Sene 1080 [1669].
Sonra, Canriz Kapısı yakınında Abaza Sarı Hüseyin Paşa Çeşmesi, Peygamber Çeşmesi yapılıp mübarek ruhuna [315b] hibe olundu. Nice çeşmeler vardır, ama saf sularını içip öğrendiğimiz çeşmeler bunlardır ki burada tamam oldu.
Medreseleri: Tamamı 9 adet medresedir. Elbette yazılan camilerin çoğunda birer medrese vardır, ama 9 adedinde müstakil ders hocaları vardır.
Ebced okuyan çoçuklann mektepleri: Hepsi 9 adet henüz yeni yapı ciğer köşesi çocukların ders gördüğü mekteplerdir. Evvela Hünkar Mektebi, Valide Sultan Mektebi, Sadrazam Mektebi, Abdurrahman Paşa Mektebi, Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Mektebi, Defterdar Mektebi, Kethüda İbrahim Paşa Mektebi ve Melek İbrahim Paşa Mektebi. Dahi nice mektepler yeni yapılıp bu Kandiye şehri imar olmadadır.
Tarikat erbabı derviş tekkeleri Tamamı 17 adet Al-i Aba fukaraları tekkesi vardır. Evvela
bunlardan ilk yapılan kale dışında Deli Hüseyin Paşa'nın Horasanoğlu mesiregah tekkesidir. Bektaşi Al-i Aba tekkesidir ki yukarıda yazılıdır.
Fetihten sonra yapılan, kale içinde Yüksek Tabya'nın iç yüzünde Çavuşbaşı Köse İbrahim Ağa Tekkesi, Bektaşi tekkesidir ki gazilerin fakirleri kalmaktadır. Abdülkadir Gllani tarikatinde bir misafir aziz gelip fukaralarıyla büyük bir zikir töreni yapılıp her gün büyük topluluk olup can sohbetleri olur. Zira yüksek bir yerde bulunup tüm sadık aşıklar gezintiye gelip dinlenip hava alırlar.
495
Sonra, Yassı Tabya'nın iç yüzünde Karabaş Tekkesi, ulu tekkedir. Sonra Su Kemeri yakınında Hünkar Camii yolu üzerinde Hindi Baba Cafer Tekkesi, Şeyh İbrahim Gülşen! Tekkesi, Üsküdar! Mahmud Efendi halifesi Celveti Ali Efendi Tekkesi, Göllük Tabyası'nın iç yüzünde Bayramı tarikatinde Şeyh Vahidi Tekkesi, Ankebut Ahmed Paşa Camii yakınında Uşşaki tarikatinde Şeyh Esedüddin Tekkesi ve Panıgrad Kapısı'nda Cebehane Tekkesi Fenayi tarikatindendir.
Sonra Karanlık Kapı'nın iç yüzünde Bektaşi Ali Dede Tekkesi, (---) (---) (---).
Kale içinde nice tekkeler dahi vardır ve niceleri de yapılmadadır, ama bildiklerim bunlardır.
Ama kalenin dışında Kuşaklı Manastır yakınında Tlrendazan Tekkesi yani Okatıcılar Tekkesi, henüz Sadrazamın (---) ağası imar (. .. ) mahallinde ok meydanı olmuştur ki anlatılmaz.
Sonra, Sadrazamın otağı yeri bir mamur çiftlik olup dinlenme ve gezinti yeri bir tekkedir.
Sadrazam Vekilharcı Receb Ağa Tekkesi, Halveti fukaralarıdır.
Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa Sarayı, bir Bektaşi tekkesi oluyordu.
Kuşaklı Manastır yakınında Medineli Derviş Salih Tekkesi'nin asla hayrat ve gelirleri yok, Kadiri tarikatinde Kadir, Kayyum, Rezzak Allah'a el açan bir alay kanaatkar, gönlü tok, köşesine çekilmiş, fakr u faka sahipleri kalenderf fukaraları var, ama (---) IJŞüphesiz rızık z1eren, sağlam kuzıuet sahibi olan ancak Allah 'dır" [Kur 'an, Zariyat, 58] ayeti üzere gece gündüz her taraftan sadaka ve adak kurbanları gelip bütün gelen giden yolcularla yiyip içen, ibadetle meşgul bir alay yalınayak başı kabak sabreden, şükreden ve zikreden fakirlerdir.
Çarşı pazar bedesteni Daha önce kefere zamanı Milota adlı defterdar aşkarvan ya
zısıyla toplam 1.700 adet dükkan var idi. Şimdi yine henüz hepsine zengin bezirganlar girip mallarım arz edip her dükkan Çin düğünevi oldu.
Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Camii yanında fetihten sonra
496
bir ayda büyük bir caddenin sağında ve solunda kargir yapı 150 adet dükkanları düzenli bir şekilde inşa edip öyle bir güzellik çarşısı oldu ki tüm değerli kumaşlar ve az bulunur mallar orada satılır.
Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa da camii yanında caddenin sağında ve solunda bir bezekistan, kar yeri, güzel bir çarşı yapmıştır. Tüm 7 kilimin değerli malları orada mevcut olup iki yolun başına bir kahvehane yapmıştır. Bütün candan geçmiş, mücahid, meddah, maarif erbabı ve şair gaziler, bu arifler toplantı yeri olan kahvehanede mevcuttur.
Defterdar Ahmed Paşa Pazarı, toplam 50 adet dükkandır. Mahmud Kethüda Çarşısı da 50 adet işyeridir. Reisülküttab Acemzade Efendi 50 adet dükkan yaptı. Topçubaşı 30 [316a] adet ve ondan aşağı Sadrazam 70 adet
dükkanı baştan başa yeniden inşa edip camiine vakfetti. Ebülhayr İbrahim Paşa 50 adet dükkan yaptı. Kısacası bütün vezirler ve vekiller nice bin hayrat ve hase
natlar inşa edip Kandiye şehri gül gibi olup güldü. Kafir zamanında bu şehir içre asla kehriz olmamak ile Sadrazam ferman edip ta Valide Camii önünden yokuş aşağı caddeyi derince yarıp kehriz yollarını ta liman kapısı dışına kadar kargir yapı ile edip henüz tertemiz bir pak şehir oldu.
Tamamı 68 adet kargir mahzen, 10 adet kahvehane ve 20 adet bozahane vardır ki leventlerin mekanıdır. Bunlara biraz izin verdiler ki askeri taifesine dinlenme yeri ola, ama meyhanelere izin verilmedi.
Tüccar hanları 17 adet kara ve deniz tüccarları hanları vardır ki her değerli
eşya bol bol bulunur, ama henüz daha yeni hanlar yapılmaktadır. İleri gelenlerin sarayları
Tamamı 4 bin adet şeddadi yapılı kat kat haneler ki her biri kale benzeri olup beşer altışar kat şahnişinli, demir kafesli, nicesi demir kapılı, mazgal delikli ve dirsekli sarp evlerin bütün dam ve çatılarının üstleri kırmızı kiremitli ve çoğu kırmızı horasani ile örtülü mamur evlerdir.
Bunlardan General Sarayı, büyük seyirlik hanedir ki Sadrazam Sarayı oldu.
497
Defterdar Paşa Sarayı, Kaptan Paşa Sarayı, Serasker Sarayı, Yeniçeri Ağası Sarayı, Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa Sarayı, Şam Veziri Melek İbrahim Paşa Sarayı, Sarı Hüseyin Paşa Sarayı. Bütün vezir ve beylerbeyilere birer saray konak verip Kul Kethüdası Zülfikar Ağa kendi camii sarayında konuk oldu.
ZağarGbaşı Sarayı, Samsoncubaşı Sarayı, Hasekiler Sarayı, Başçavuş Sarayı, Sipahi Ağaları Sarayı, Cebecibaşı Sarayı ve Topçubaşı Sarayı.
Kısacası, bütün ocak ağalarına ve bütün divan erbabı efendilerine birer saray ve diğer iş erlerine birer kışla konaklar verip herkes konakların imar etsin diye sadrazam fermanı olunca bir ayda bütün haneler inci gibi beyaz oldu.
Her hanede birer, ikişer ve üçer adet su kuyuları olup toplam 9.060 adet su kuyusu yazılmıştır. Bütün evlerde 7 bin adet abıhayat su sarnıçları vardır ki bütün dam ve çatılarından akan yağmur suları evler içindeki su sarnıçlarına akıp ağzına kadar tatlı su olduğundan kafirler asla suya zorluk ve hasret çekmezler imiş.
Bütün Yahudilerin bir mahallesi var, ama 7 adet cemaattir. Karayi Yahudileri, İsraili Yahudilerinden ayrı başka bir mahalde oturmaktadırlar ki hepsi küçük büyük 300 adet haneleri vardır. Bu Yahudiler bütün savaş boyunda tam 7 ay tüm çoluk çocuklarıyla kale içinde kaybolup fetihten sonra meydana çıkıp hepsi yeraltmda sanki hareket eden ölü olmuşlardır. Ümmet-i Muhammed'i görüp yüzlerini yerlere sürüp şükür secdesi edip mahalleleri askerden masun olması için bir yeniçeri çorbacısı gözcü tayin olundu.
Toplam 300 adet şebekeli bostanlar var ki her birinde birer ikişer adet abıhayat su kuyuları vardır. Ve 18 adet yerde baruthane hazinesi kuleleri vardır ki her tabyanın iç yüzlerinde birer adet büyük kubbelerin yeraltları bile baruthanelerdir. Hala her birine birer adet cebeci çorbacılan tayin olunup neferleriyle muhafaza edip barut lazım olduğunda yakın olan tabyalara barut taşırlar,
Rahip kiliseleri: Küçük büyük toplam 172 adet kiliseleri vardır, ama kimisi hamam, kimi mahzen, kimi cami, mescit ve medreseler oldu.
498
İrem bağlan: Hisar içinde toplam 170 adet Meram bahçeleri vardır. Hala daha fazla imar olmadadır. Ve hala nice bin adet bağ bahçe ve bostanlar olacak boş yerleri vardır.
Mahallelerin sayısı: Kale Defterdarı Milota adlı zımmi defteriyle Kandiye içinde 41 adet mahalle ve papazlık vardır. 20 mahallesi Frenktir, 21 mahallesi Rum kefereleri idi. General bütün kefereleri gemilere koyup Venedik'e götürdü, ama Frenk mahallelerinin sarayları mamur olup bütün dam ve çatıları kireç ve horasani olup yağmur suyundan akan suları evler içindeki su sarnıçlarına toplanıp, bütün kiliselerinde [316b] damlarından akan yağmur suları kiremitlerinden inip sarnıçlara toplanır.
Kandiye Limanı'nın şeklini bildirir Bu yapma limanın fırdolayı çevresi bin adımdır. Toplam 14
göz kargir yapı tersahane kemerleri var, hepsinin üstleri baştan başa horasani kireç örtülüdür. Onlardan da akan yağmur suları su sarnıçlarına akar. Ama 4 adet tershane gözlerine ikişer ve üçer adet kadırgalar sığar, tershane gözleri var gayet uzundur. Ve bir tershane gözünde bir kefere Frenk karısının hayratı olan bir acayip şarap çeşmesi vardır. Bir mermer dev kellesinden kızıl şarap akıp tam 6 ay tam üzüm şırası zamanı her pazar günleri bütün kafir leventlerine şarap dağıtılırmış. Hala bir büyük şıra sarnıcı vardır, ama şarabı değil suyu kalmamış, tershanenin orta gözlerinde boş durur.
Bu limanın büyük kapısının iç yüzünde yeniçeri ocağından Haseki Payzen Hasan Ağa tüm odası neferleriyle kolluk bekler. Küçük kapıda gümrük gözcüleri bekleyip gümrük kapısında gümrük emini bac ve pazar öşr-i sultani bekler.
Liman kapısının iç yüzünde Veziriazam Çarşısı içinde yine Sadrazam, kurşun örtülü büyük bir han yapmıştır ki sanki İskender Seddi'dir.
Tamamı tek katlı ve iki katlı 60 adet oda olup altlan tamamen mahzendir. Bu mahalden baş yukarı ta Valide Sultan Camii'ne kadar tam 1.200 adım yolu 1 saatlik yerdir ki bu caddenin iki tarafı baştan başa dükkanlardır.
Eski kale, İçhisar'ın özellikleri Bu kale eskidir ama dışarıdaki kale, Panıgrad ve Karanlık
Kapıları, Yüksek Tabya, Kızıl Tabya, Yassı Tabya, Kum Tabyası
499
ve Göllük Tabyası'nın duvarları Süleyman Han Rodos'u fethettikten sonra yapılmıştır. Sultan İbrahim'in tahta çıkışından sonra daha sağlam olarak inşa olunmuştur.
Bu iç kale kapısı önü 4 çatal yoldur. Sağ tarafı iç kale hendeği kenarınca baş aşağı küçük liman ki Kum Kapı yoludur, ona gider büyük caddedir, ama dış kale yapılalı bu iç kale duvarları ve hendekleri o kadar mamur değildir.
Yine iç kale kapısının solundaki yol iç kale duvarıdır ki hendeği dolup büyük yol olmuştur. Yeniçeri odaları tüm bu iç kale duvarı önündeki yoldadır ki tam 60 arşın enli yoldur. Hala bu cadde üzerinde her pazar günleri hafta pazarı durmak ferman olunup büyük kalabalık olup bir tarafında at pazarı, bir tarafında koyun pazarı, bir semtinde sığır pazarı ve bir köşesinde avret pazarı durur, ama oğlan pazarı hepsinden işlek, açık midehetan-ı muğlimandır [lüti]. Bu yolun bir tarafı tophaneye ve bir tarafı Hünkar Camii'ne gider.
Buradaki yeniçeri odaları kafir zamanı soltat mortat [asker] odaları imiş. Hala yeniçeri odalarıdır. Tamamı iki kat kargir yapılı güzel hanelerdir. 100 adet odaları baştan başa kargir yapılı kemer ve toloz kubbeli, kemerli pak odalar olup Üzerleri baştan başa horasani ve kireç sıval ı olup yağmur suları tüm sarnıçlara gidip bütün odaların önlerinde sokağa bakan dehlizleri tamamen demir parmaklıklar yapılıp bu odaların iki başlarında büyük kargir yapı taş merdivenler ile çıkılır.
Bu evlerin artlarında bir incecik, dar ve daracık yoldur ki ta Topçubaşı Çarşısı'na çıkar. Bir tarafı yine Tophane meydanına çıkıp o meydanda tüm kapukulu topçularının kışla odaları vardır.
Bu yeniçeri odalarının sağındaki anayol Ağa Camii mihrabı önünden ta Kemer Suyu Kapısı'na dek tam 9 bin adım olup bazı yerleri enli ve dar olan yolun sağı ve solu tamamen bağlı bahçeli mamur ve süslü hanelerdir. 3 yıldan beri süren kuşatmada asla bu hanelere top gülleleri dokunmamıştır.
Bu yolun solunda Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa Camii yolu ta Valide Camii'ne kadar 600 adım bir büyük ve enli yoldur. Bu caddenin sağındaki yol, Reisülküttab Acemzade Efendi Mescidi önünden Mahmud Kethüda Camii ve hamamı önü-
5 0 0
ne kadar 500 adım uzunlukta olup 20 arşın enlidir. İki tarafı evler ve dükkanlardır.
Bu yolun sağında bulunan yol, Reis Efendi Kapısı önünden Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Çarşısı yoludur. Ta Panıgrad Kapısı'na kadar uzanır, bin adım boyunda ve 20 arşın enlidir. İki tarafı bakımlı ve süslü dükkanlar ve evlerdir. Sonra Kızıl Tabya yakınında,
Kızlar Manastırı: Bir kale gibi büyük bina imiş. Kale döven top ile yıkılan yerlerini onarıp yerli yeniçerilerine bağışlanıp bir büyük odalar oldu. Ortasında [317a] üst katlı bir cami olup altında büyük bir havuz ortasında fıskiyeleri ta camiin altına yetişip etrafında abdest muslukları akar. Bir köşesinde hoş bir hamam olup büyük bir tekke oldu ki kat kat odalarında yerli yeniçeri kulları sakinlerdir.
Karanlık Kapı'nın iç yüzünde kapukulu cebecilerinin cebehane odaları, 80 adet altlı ve üstlü kargir yapı bağlı, bahçeli ve medd-i basarlı [görüşü açık] odalar vardır. Bütün üstleri baştan başa kireç ve horasani ile örtülü tertip üzere yapılmış mamur haneler olup çevresinde kale gibi duvarları ve iki başlarında kemer kapılar ile süslenmiş bir cebeciler işliğidir.
Yerli cebeci odaları: Kemer Suyu Kapısı'nın iç yüzünde Sofi Mehmed Paşa Camii yakınında bağlı, bahçeli ve sıra ile yapılmıştır. Daha önce bu da kafir askerleri haneleri imiş, şimdi daha fazla mamur olup yerli cebeci odaları oldu.
Yerli topçu odaları: Yassı Tabya adlı yerin iç yüzünde sıralı yapılmış 50 adet altlı üstlü kargir yapı, bağlı bahçeli mamur odalardır.
Yerli azebistan odaları: Miri ambarlar yakınında yine sıralı yapılmış altlı ve üstlü kargir yapılı 150 adet odalardır. Ancak bağları, bahçeleri ve çevrelerinde avluları yoktur. Zira bu odalar şehrin ortasında ve iç kale duvarı üstünde bulunup bazı pencereleri iç kale hendeğine bakmaktadır.
Bu odalara yakın ibretlik ve dörder kat büyük buğday ambarları var ki bütün un, arpa, buğday, pirinç, mercimek, fül ve diğer tahıllar, yiyecekler ve yüz binlerce kantar peksimet dağlar gibi yığılıdır ama kafir zamanından kalmış bir hardal tanesi bulmadık.
5 0 1
Bu ambarları yapı ustası öyle hendese üzere yapmış ki göklere doğru baş uzatıp içinde olan un, buğday ve diğer tahıllar havalansın diye bu ibret verici yapının 4 tarafında 366 adet pencere yapmışlar.
Bu ambarlar da eski iç kale duvarları üzerinde bulunup bazı pencereleri iç kale hendeğine bakmaktadır. Bu mahzenlerin altları baştan başa 100 adet kargir yapı dükkanlardır. Ve her dükkanın iç yüzlerinde birer adet yine kargir yapı mahzenler vardır. Onların da üstlerinde yine birer kat kargir odalar vardır. Onlar da mahzen odalarıdır.
Yine iç kale kapısının kemeri üzerinde ileri gelenlerin borçlu larınm hapishanesi vardır. Kat kat demir pencereler ve demir kaplı duvarlardır. Allah saklasın.
Bu iç kale kapısı kemeri üzerinde beyaz mermer üzere bir San Marko köpeği şekli var, kanatlarım açıp durur. Sanki canlı sanılır. Ve yine bu kapının iç yüzünün sol tarafında çorbacı neferleriyle muhtesib ağası sakindir.
Sonra, büyük yapı Defterdar Ahmed Paşa Camii'ne bitişik bir kale gibi büyük saray, ibretlik cebehane var ki bu yapının duvarlarında, dam ve çatısının çevresinde, cebehane kapısı çevresinde, kemerlerinde ve kapısı üstünde olan görülmeye değer mermer işçilikleri diyarda yoktur. Meğer Atina şehrinde Fatih Sultan Mehmed Camii'ndeki garip şekiller ola. Ama bu yeni yapı olmakla bunda olan acayip ve garip işlemeler, şekiller ve ibretlik bukalemun nakışlı mermercilik işleri Atina'dan üstündür. Zira bütün yaratıkların resimleri ve şekilleri bu cebehane sarayının duvarları yüzünde yazılı ve çizili olup bir acayip ve garip ibretliklerdir.
Bu cebehanede olan mühimmat ve levazımatların hesabını Tanrı bilir. Gerçi yukarıda cebehane özelliklerini yazdık ama denizde damla, güneşte zerre ve zerrede koklama kadarı bile yazılıp çizilmedi.
Bu iç kale kapısının iç yüzünde muhtesibhaneye bitişik derin cehennem deresine benzer Harilt-Marilt Babil kuyusu vardır yahut Mısır'daki Sicn-i Yusuf Zindanı'na benzer bir hapishanedir ki görenin aklı gidip insanoğlu vücudu parça parça olur. İçinde zincire vurulmuş olanların anlattıklarına göre yüzlerce ümmet-i Muhammed ah edip inleyip,
502
"Bu cehennem çukuru hapishane, 5 kat sert taştan kesme, derin büyük kuyular olup 3 katı yeraltında ve 3 katı yer üstünde olup bütün duvarları demir levha kaplıdır. Bazı küçük pencereleri beşer altışar kat kol kalınlığı demir pencereler olup bütün ümmet-i Muhammed esirleri her gece bu zindana zincirler ile bağlı yeraltına indirip yine sabah çıkarırlar." ta bu derece karanlık ve tehlikeli hapishanedir.
Yel değirmenlerinin özellikleri: Karanlık [317b] Kapı'nın iç yüzünde 10 adet kule gibi yel değirmenleri vardır. Kefere zamanı bunlarda siyah barut işlenir imiş. Bunların da bir garip ve acayip seyirlik çarkları vardır. Hala un değirmenleri olmuştur .
.................. (9 satır boş) ................... . İmdi vefa dostları, eğer bu kalenin fethinde bulunup her
şeyi gördüğümüz üzere özelliklerini bir sene boyunca yazsak yine tamam olmaz. Hemen Allah, düşman şerrinden koruyup İslam elinde kıyamete kadar bıraka.
Sözün kısası, Sultan IV. Mehmed Han ki Kandiye fatihidir, onların fermanları üzre ve Serdar vezir oğlu vezir Fazıl Ahmed Paşa yazımı üzere Kandiye Adası vezirlik ile serdar-ı muazzam tahtı olup vezirlik ile ilk defa (---) (---) Paşa'ya bağışlandı. Paşasının padişah tarafından hass-ı hümayunu Rumeli veziri payesiyle 12 yük 70 bin akçe has kaydolunmuştur. Eyaletinde 4 adet sancak yere tasarruf eder.
Evvela Hanya Sancağı, Retime Sancağı, Kisoma Sancağı ve (---) Sancağı. 500 akçe mevleviyet olup ilk defa Hanya kazasından azledilmiş olan (---) Efendi'ye Kandiye mevleviyeti bağışlandı. Bütün eyaletinde 24 adet kastel [kale] kazaları vardır.
İnşaallah tüm kazalar yerleriyle yazılır. Ancak Kandiye mevleviyeti köyleri, toplam 300 pare köyler nahiye olmak üzere işaret olundu, ama daha yazılmayıp adalet üzere paşaya ve mollaya ne tahsil olacağı belli değildir. Ve üçüncü ağa yeniçeri ağasıdır. Toplam 26 oda yeniçeri çorbacısı konduydu ki hepsi (---) adet kapukulu yeniçerileridir.
Cebecibaşı, topçubaşı, kumbaracıbaşı, yerli yeniçeri ağası, yerli cebeciler ağası, yerli topçular ağası, 12 bölük yerli azebistan ağası, yerli kumbaracıbaşı, yerli lağımcılar ağası, 12 adet taşra tabyaların ağaları, toplam 3 adet kale dizdarları, şeyhülislamı, nakibüleşrafı, muhtesib naibi, kassam-ı askeri naibi, muhtesib
503
ağası, mimar ağası, haraç ağası, şehir kethüdası, marankoz ağası, meremmatçıbaşı, barutcubaşı, çerahorbaşı, 3 yerde çalıcı mehterbaşı, liman ağası, gümrük emini, bacdarbaşı, tellalbaşı, liman reisi, tershane emini, mal defterdarı, çavuşlar kethüdası, çavuşlar emini, çavuşlar katibi, defter emini, muhasebeci efendi, mukataacı, kale tezkirecisi, ruznameci, Ak Tabya'nın 12 adet sancak ağaları, Su Kulesi Dizdarı Bekir Ağa, 12 adet tuğ sahibi Su Kulesi ağaları ve liman kaptanı 10 pare firkateye maliktir.
Kızıl Tabya dizdarı, 8 adet sancak sahibi bölük ağaları, alaybeyi, çeribaşı, 50 adet zeamet sahibi, 1.300 adet timar sahibi, ambar emini, ambar katibi, ambar nazırı, şehir subaşısı, cebehane emini, cebehane katibi, timar defterdarı, defter emini, erzak katibi, Haremeyn muhasebecisi, evkaf katibi, şehir emini ve (---) (---) (---) [318a]
Sözün kısası Kandiye'nin toplam 40 adet ağalıkları ve kapukulları ağasıdır. Geri kalan 70 adet ağalıkları yerli kulu ağalarıdır. 40 adet kapukulları, odaları çorbacıları ve odabaşıları ile mevcut olup toplam 12 bin adet yeniçeri, cebeci ve topçu kapukulları mevcuttur.
Toplam 5 bin adet sağ kol, 5 bin adet sol kol, 5 bin adet yerli yeniçeriler, 2 bin adet kapukulu cebecileri, 1.500 adet kapukulu topçuları, bin adet yerli cebecileri, bin adet yerli topçuları, bin adet azebistan kulları, 3 bin adet gönüllü askeri, 2 bin azebistan askeri, bin adet beşli askeri, bin adet karakol askeri, 5 bin adet Rumeli sipahisi askeri ve 5 bin adet Anadolu sipahisi, üçer yıl oturmak şartıyla kaldılar.
Ve 2 bin adet gönüllü garip yiğitler üçer yıl bekleyip sipahilik rüuslarını almak şartıyla kaldılar. Ve bin adet kumbaracılar ve bin adet lağımcılar, (---) (---) (---).
Sözün sonu, yukarıda yazılıp Kandiye' de kalan askerin toplamı (---) adettir, ama 50 bin asker daha kalsa yeri vardır ve yerimiz dardır diyecek halleri yoktur. Yukarıda isimleri yazılan mal defterdarı, timar defterdarı, defter kethüdası, defter emini, muhasebeci ve ruznameci, bunların hepsinin köyleri ve kentlerinden hass-ı hümayunları vardır.
Girit Adası'nın çepçevre anlatılması Evvela veziriazam fermanı ile yeniçeri efendisi olan Sarı Ali
5 04
Efendizade (---) Bey efendimizle Girit Adası'nı fırdolayı yazıp seyahat ettiğimiz köy, kasaba, kale ve kastelleri, 20 adet kazalarda olan 900 adet köylerin 200 bin adet reaya ve berayaları ve bütün imaretlerini bildirir:
Bizzat Girit Adası çepçevre Papamonta, Atlas, Minor, Coğraf ve gayri coğrafya kitaplarının yazdıklarına göre 660 ve bazıları 770 mil kuşatır bir adadır, derler. Ama "Fütiheta" sözü tarihinde Yenidünya'yı bulan Padre ve Kolon [Kolomb] adındaki eskinin bilginleri ve kaşifleri ki Papamonta kitabından çıkarıp kendileri de seyahat edip bu Girit Adası'nı yazdıklarına göre, heyet ilmi, usturlap ilmi ve felek ilmi üzere bu Girit Adası doğudan batıya 220 mildir ve genişliği 60 mildir. Bazı yeri kuzey tarafından güney tarafına yerleri ki Arabistan tarafına bakan Akdeniz'in deniz kıyısı taraflarına 3 saatte bir denizden bir denize varılır yerleri vardır, yani ta bu mertebede ensiz yerleri vardır.
Ikrit, yani Girit Adası'mn imareti sebebini bildirir Dünya tarihçisi Ayanta tarihinde Yunan-ı Rum diliyle öyle
yazar ki Hazret-i İsa aleyhisselam zamanında bu Girit Adası'nı cinler zapt edip nice bin bakımlı ve şenlikli köy, kasaba, kale ve şehirleri varmış. Allah'ın hikmeti o zamanda kesintisiz olarak 40 gün 40 gece lodos rüzgarı esip bütün cinler kavmini kırıp tüm imaretlerini yıkar ve bu Girit Adası nice yıllar boş kalır.
İspanya krallarından bir kralın ismi Ikrit imiş, 2 bin pare yelken gemi ile Endülüs ve Afrika Arabı padişahları üzerine sefere giderken Allah'ın hikmeti zorlu rüzgar ters esip bu Girit Adası'nda Suda Limanı'na girip demir atıp yatarlar. Görürler ki nice bin adet abıhayat nehirleri akıp tüm dağlarında olan bağları verimli bir ülke olup asla dengi olmayıp suyu ve havası hoş, meyveleri sulu, güllük, gülistanlık, güzel sesli kuşlu yerleri ve dağlarında karları bol, bütün ot çeşitleri bol bol var. Ama şehirleri ve kaleleri yıkık, yerlere serilmiş olup toz toprak içinde yatar. Hemen Ikrit Kral bütün bilginleri, tabipleri, ileri görüşlü yaşlı adamlarıyla görüşüp konuşur. Bütün hekimleri,
"Kralım! Bu mahalle rüzgarın bizi getirmesi Tanrı'nın hikmetidir. Arabistan fethindense bu adayı fethedip imar etmek dahi iyidir" dediklerinde hemen Ikrit Kral,
"Tez bu ada imar olsun" diye Ormanol adlı vezirini çağırıp,
sos
"Bu adayı benim için imar eyle" diye buyurur. Ormanol [318b] Vezir de hikmet ilminde, astronomi ilmin
de, hendese ilminde, hesap ilminde, yıldızlar ilminde kısacası her ilimde çok tecrübe kazanmış, bilgili ve tedbirli bir vezir idi ki sanki Fisagores-i Tevhidf idi.
Hemen Ikrit Kral'ın emrine "Emrin baş üstüne" deyip bu Girit Adası'nın güney tarafına yönelip deniz kıyısında ve bazı kara mahallerinde suyu ve havası hoş olan yüksek yerlere 300 parça şehir ve kale ile 3 bin adet köy ve kasaba inşa etmeye başlayıp 500 bin adet reaya ile bu adayı 3 yılda öyle bakımlı ve şenlikli etti ki o zamanda yeryüzünde böyle İrem Bağı gibi bir ada yok idi. Her bir köyü biner ve ikişer biner haneli idi.
Sonra yüz yıla dek öyle mamur oldu ki dağında, tepesinde, bağ ve bahçelerinden başka yerlerinde insanoğlu yerleşip çoğalıp insan kalabalığından ekin ekecek bir karış boş yer kalmayıp insanların çokluğundan kıtlık oldu.
Yüz yıldan sonra bu Ikrit adlı kral ölünce bu adaya Ikrit dediler. İsimlenme sebebi Ikrit'ten Kirit dediler. Sözü hafifletip insanların dilinde Girit adıyla meşhur olmuş görülmeye değer bir adadır.
Sonra Ikrit Kral'ın yerine oğlu Sinyor Ban adlı bir veledi tam 40 yıl padişah olup sikkesiz akçe kestirip kullandı.
O da 40 yıldan sonra ölünce küçük kardeşi Martin adlı kişi kral olup İsa dininden dönüp Mecusf mezhepli bir putperest kefere oldu. 2 adet put yaptırdı, biri babası ve biri kendisi görünümünde olup tüm Mesih milletini zorla putperest etti. Ancak zengin ve şanlı bir kral olup bütün deniz kıyısında olan kralları kendine bir yolla bağladı. Ama Rumeli kıyılarında Karlıeli Vilayeti kralı sarp yerlerde sakin olmak ile Martin krala itaat etmeyip isyan etti.
Sonunda bu Girit kralı Martin adh putperest bin parça gemi asker ile Karlıili kralının üzerine varıp İnebahtı, Aya Mavra, Narda ve Preveze dağlarında büyük savaşlar ettiler. Karlı kralı kaçıp ta Yanya Vilayeti'ne kovup Yanya şehrinde yetişip Karlıili kralı Markonton Kral'ın başını kesip elini vilayetini yakıp yıkıp yağmalayıp nice bin askerlerini de kılıçtan geçirdi. Kılıç artıklarını zincire bağlı esir edip doyum olmuş ve esenlikle Martin Kral Girit Adası'na ulaştı.
5 06
Sonra katlolunan Karlıili kralının bir kardeşi, daha önce dünya devletini i stemeyip seyahat ile Donkarkız ve Danimarka Vilayeti krallarına, Daniska, Leh, Çek, Koral ve Felemenk krallarına gitmiş idi. Kardeşi Markonton Kral'ı Girit kralı Martin adlı putperestin öldürdüğünü duyunca hemen bu seyyah prens papaz, seyahatte görüşüp tanıştığı krallardan yardım isteyip 2 kere 100 bin askerle Karlıili Vilayeti'ne gelip görür ki yakılıp yıkılmış bir harap diyar olmuş.
Hemen var kuvveti pazuya getirip küçük büyük 2 bin pare gemi toplayıp bir uygun rüzgarla ile Girit Adası'nın Suda Limanı'na girerek demir atıp göz açıp kapayıncaya kadar karaya asker döker. Adı geçen putperest Martin Kral'dan yüz çevirmiş olup İsa dininde olanları başına toplayıp kalabalık bir ordu ile Girit kralı putperest Martin üzere varır. Martin de yer götürmez askerleriyle Karlıili prensine karşı çıkıp Retime ve Apokoron ovalarında 7 gün 7 gece savaşıp sonunda Hıristiyanlar galip gelir. Putperest Martin yenilip kaçarken Karlıeli prensinin askeri Girit kralına yetişip başını kesip Karlıeli kralının kanını alır. Girit Adası'ndaki imaretleri de Karheli prensi yerle bir edip zaferle yine Karlıili Vilayeti'ne gelip kardeşi ve babasının tahtına oturup bağımsız kral olup papazlıktan ve seyahatten vazgeçer.
Tanrı'nın hikmeti yine Girit Adası öte tarafta boş kalıp yine cinler kavmi Girit'i zapt eder. Tam yüz yıl yine boş kalıp yatarken İstanbul tekfuru İspanya kralından bir kızını ister. Derhal İspanya kralı "Emrin başüstüne" deyip bir güneş parçası, yıldız gibi parlak bakire kızını çeyizleyip ve kızına cariyelik için bin adet kız oğlan kızları altınlara boğup nice bin milyon altınlar ve cevahirler ile kızını süsleyip ve 100 adet karavana kalyonları tüm askeri ve mühimmatlarıyla bezeyip [319a} yiyecek ve içecek gereksinimleriyle nice bin askerini de pür-silah 100 pare barça kalyonlara kızıyla yükleyip İstanbul kralına mahabbetnameler ve güvenilir elçiler ile nice kere yüz bin adet çok değerli mallar gönderip İspanya' dan tüm gemiler çıkıp Kostantiniyye'ye doğru giderken Allah'ın hikmeti rüzgar ters esip tüm İspanya gemilerini Girit Adası'na, Suda Limanı'na düşürür. Orada tam 3 ay demir atıp yata yata tüm halkı bizar olurlar. Sonunda tüm kızlar gemiler içinde feryat edip,
"Bizi bir kere dışarı çıkarın, hava alalım" dediklerinde kap-
5 07
tan, elçi ve diğer iş erleri kızların ricalarını kabul eyleyip hava alsınlar, deyip bütün kızları İspanya kralının kızıyla dışarı çıkarıp üzerlerine süslü çadırlar ve gölgeiikler kurup birkaç gün deniz kıyısında içip eğlendiler. Bir gün bütün güzel kızlar hava alıp gezmek için dağ, tepe ve bağları gezip dolaşarak bir hayli uzak mesafe yerlere giderler.
Allah'ın hikmeti çok yağmur yağıp yaya yürümeye alışmamış kızlar çamurda güçsüz dermansız kalıp mecburen o gece dağlarda kalırlar. Orada yatarlarken gece yarısı tüm bu güneş parçası kızlarla İspanya kralının kızını da cinler kavmi alıp kaybolurlar, ta sabaha dek cinler bütün kızları if'al babına çekip tüm bakire kızların bekaretlerin giderip kirletirler.
Sabahleyin bütün kafirler bu hali görürler. Bakarlar ki bütün açılmamış bakire kızların sinirlerinden kanları akar. Tüm kafirler bir yere toplanıp kızlardan bu kötü halin sebebini sorarlar. Kızlar da o gece butları arasından geçen olayları ve akan bozuk kanın sebebini bir bir anlattıklarında tüm kaptanlar, elçiler ve diğer kafirler üzülüp,
"Aya, bundan sonra halimiz neye varıp İspanya kralımıza ve Kostantin kralına ne yüz ile varıp ne şekilde cevap verelim" deyip derin üzüntülere gömülürler. Bütün kızları gemilere korlar. Kendileri hayretler içinde kalıp o gece tüm kafirler gemilerde yatmayıp karada kızlar için kurulan çadırlara çıkıp İspanya kralının kızını istemeye gelen Kostantin kralının elçisi, tüm tabileri ve adamlarıyla çadırlarda görüşüp,
"Biz padişahlarımıza ne cevap verelim" diye görüşüp tartışıp çadırlar içinde içmeye başlayıp o gece onlar da çadırlarda rahat uykusuna yatarlar.
Gece yarısı olunca bir kütürtü kopup nice kere yüz bin cin kavmi bu kafirlerin küçüklerine büyüklerine ta sabaha dek öyle kfr-i dırazbaz çekerler ki bütün kafirlerin, kıçları üzere oturmaya güçleri kalmayıp bitkin düşerler.
Sabah olunca kafirler edepte kıçlarının acısından gemilere can atıp kızların ferclerinin başına gelen çirkin hal kafirlerin kıçlarına gelip bütün kafirler gemilerde yüzükoyun yatıp kıçları üzere oturamazlar.
Bu hal üzre Suda Limanı'nda firançile çöreği yiye yiye ken-
5 08
dilere perhiz edip ve bütün kızlara saçıkıbrıs ile, şap ve mazı ile ve yarasa kuşu kanıyla kızların ferclerine ilaçlar edip tembih ederler ki,
"Sakının fercinizin başından geçen bu durumu Kostantin tekfuruna demeyin" diye sıkı sıkı tembih edip Suda Limanı'ndan salpa demir edip uygun rüzgar ile yol alıp Kostantin'e gelirler. Sarayburnu adlı yerde top ve tüfeng şenliklerinden sonra İspanya kralının kızını Kostantin'e teslim ettiklerinde mecburen tekfur elçisi, İspanya elçisi ve kaptanları Girit Adasında kızların fercinden ve kendilerinin kıçlarından geçen maceraları olduğu gibi tekfura bir bir anlattıklarında tekfur gülmekten hayran olup hemen o an İspanya'dan gelen elçi ile adamlarını ve kendi elçisiyle adamlarını tamamen ateş saçan kılıçtan geçirip yine o an tüm İspanya kızlarım geceletmeyip kral kızının eline bir mektup verip,
"Bunu babana ver" diye İspanya gemilerine bütün kızları doldurup tüm gemileri İspanya kıyılarına bıraktırır.
Beri tarafta İspanya kralı, kızlarının perişan halinden haberdar olup tüm kızların felakete uğradıklarını duyunca bu kızların hepsini yanına getirip kızının elindeki Kostantin mektubunu okuyup feryat edip saçını sakalını yolup İspanya kralına bir namus lekesi olup kendi kızını ve diğer bin adet kızları asla kabul etmeyip tüm yiyecek ve içecekleriyle kalyonlara doldurup kızlıkları bozulan yere götürün, diye buyurur. Bütün kızları Girit Adası'na, Suda Limanı'na bırakıp tüm gemiler dönüp İspanya'ya gelirler. Beri tarafta bütün kızları yine cinler alıp İsfakiye dağlarına götürürler.
İsfakiye kavminin çoğalmasının başlangıcını bildirir Bu İspanya kızları yine [319b] bu Girit Adası'na ayak basıp
İsfakiye dağlarında cinlerle otururlar. Daha önce bekaretlerini cinlerin giderdiklerinde bütün kızlar hamile kalıp bir yıl sonra bütün kızlar birer oğlan ve kız doğururlar. İnsanoğlu ve cin evladı çoğalarak ilk defa Girit Adası'nda cin soyundan İsfakiye Dağı'nın kavmi meydana gelmiştir. Orta boylu, kara yüzlü, küçük yuvarlak gözlü, kara kaşlı, küçük başlı, kıvırcık saçlı, iri kulaklı, yassı burunlu, iri dişli, kısa boyunlu, bedenleri post gibi tüylü, ayakları kısa ve iç yüzüne eğri, tabanları yassı, ellerinin
5 09
ayaları geniş, parmakları kalın, yassı tırnaklı, belleri kalın ve gayet güçlü kuvvetli adamlardır ki hepsi 25 bin kavimdir.
Arapçaya yakın başka bir dilleri vardır, ama Rumca da bilirler. Ve nice sözleri ve kelimeleri cin sözleridir. Sesleri, bal arısı vızırtısı gibidir ama gayet heybetli ve korkutucu sesleri vardır. Bir dağ başında biri otursa öbür dağdaki adamla rahatlıkla konuşurlar.
İsfakiye dağlan kavminin lehçeleri .................. (1,5 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . .
Bazı çocukları 8 ayda ve 7 ayda dünyaya gelir, ama kızları tam bir yılda doğar. Kızları 8-9 yaşında büluğa erip 10 yaşında doğururlar. Oğlanları onunda, on birinde, on ikisinde baliğ olur.
Genellikle Girit Adası'nın suyu ve havasının etkisiyle tüm halkının çoluk çocukları böyle yaratllışta olup gayet olgun çocukları vardır. Gerçekten de İsfakiye kafirlerinin cinlere benzerlikleri vardır. Bir tuhaf ve gülünç görüntüleri var ki görenler hayran olup gülerler. Ve kendileri de daima pişmiş koyun kellesi gibi sırıtıp güler şeklinde gezer bir alay güçlü kuvvetli, ifrit görünüşlü kavimdirler. Hatta tüm kafiristanda ok, yay yok iken bunların silahları ok, yay, mızrak, harbe, sapan ve tüfenktir. Ve gayet cesur, güçlü ve korkusuz kafirleri vardır. Beri taraftan,
Daha sonra İspanya kralı, kızlarının sevgisinden nice bin adet gemi ile Girit Adası'na gelip kızlarının oğullarını bulup Girit Adası'na bütün askerini bırakıp öyle mamur etti ki sanki önceden hiç harap olmamış gibi oldu. Ta Hazret-i Ömer radıyallahu anh zamanına dek Girit Adası İspanya elinde 400 yıl durur. O zamanda Endülüs ve Afrika Padişahı Sultan Mansur Mora Hazret-i Ömer el-Faruk fermanıyla Mora Vilayeti'ni ve bu Girit Adası vilayetini bin pare yelken ile gelip o adaları İspanya elinden fethedip 77 sene Müslümanların elinde durur.
Sonra İmam Hüseyin'in Kufe hadisesi olduğu zamanda, o karışıklık sırasında İspanya fırsat bulup bu Girit Adası'nı işgal eder. O da 77 yıl Girit'e mutasarrıf olmuşken Allah'ın emri büyük bir lodos esip tüm köyleri, kasabaları ve kalelerini berbat edip yine Girit Adası harap oldu.
İki kere böyle lodos felaketinden ve iki kere asker darbesinden bu ada berbat olur. Sonunda sert lodos rüzgarının şiddetin-
5 10
den bu adanın lodos güney taraflarını insanlar bırakıp beri ktızey tarafı ki Hanya, Retime ve Kandiye tarafları, Küçük Kale, Apokoron ve Kisoma taraflannda 77 adet irili ufaklı kaleler yapıp mamur olmaya başlayıp öncekisinden fazla bakımh ve süslü ederler. Gerçekte hakir bu adayı gezerken lodos rüzgarı tarafında ibretlik harap kalmış kale temelleri var. Bunların her biri birer sağlam, dayanıklı ve metin surların kalmtılandır. Hala lodostan durulmak imkansızdır, ama yıldız tarafı daha fazla mamurdur.
Sonra İspanya elinden bir hile ile Venedik Frengi alıp 777 yıl ellerinde durup hamd olsun 1077 [1666/7] tarihinde Sultan İbrahim Han zamanında fethine başlanıp Silahdar Gazi Yusuf Paşa'nın Hanya Kalesi'ni fethettiğine tarihtir:
G-� G-� G-� G-� G-� G-� G-� Kuvvet-i bdzu-yı sultan ile alındı Girit.
[Sene] (---).
Daha sonra bütün ada 27 yılda ele geçirildi, sadece Suda Limanı içinde Suda Kalesi ile Kandiye Kalesi kaldı. Sonra 1077 [1666/7] tarihinde SuHan İbrahim Han oğlu Sultan IV. Mehmed Han zamanında vezir oğlu vezir Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa fethine başlayıp günden güne savaş [320a] kızışıp 3 yıllık şiddetli savaştan sonra hamd olsun 1080 [1669] tarihinde sulh ile fethinde bu hakir hazır olduk.
Eğer bu Girit Adası'nın hallerine vakıf olduğumuz kadar olayları yazsak bir cilt tarih olur, ama kastımız tarih olsun diye ıstılahlarla yazmayıp ancak bir müsvedde olsun için böyle karalayıp ancak seyahat ile gördüğümüz yapıları mümkün olduğu kadar yazmaya cüret edelim.
Evvela Kandiye Kalesi yakınında lodos tarafında ilk olarak Sadrazam ile İslam ordusunun konduğu yerde (---) Nehri üzerinde bir göz Kral Köprüsü asla yıkılmayıp sağlamca durur. İlk defa ondan geçip yarım saat gidip Mersin Nehri üzerinde bir göz köprüyü daha geçtik.
Bu adı geçen 2 adet nehircikler Kurşuniçse adlı karlı dağlardan gelip Kandiye yakınında Küçük Kale yakınında Akdeniz'e karışır.
5 1 1
Oradan yine batı yönüne deniz kıyısı ile büyük Acısu Nehri'ni atlar ile geçtik. Nice yerde kaynaklardan doğar, ama Katırcızade Mehmed Paşa Çiftliği dibinde bir kayadan ve İsfakiye dağları eteklerinde Kolina dağlarından çıkıp yarım saat gidip hemen o mahalde yine denize karışır. Ama Mersin Nehri gibi abıhayat su olmadığından Acısu derler. Bunda çıkan alabalıklar ve kefal balıkları 3 yıl Osmanlı askerini doyurdu, ama yine her balığın tanesi birer guruşa satılırdı.
Bu Acısu çıktığı kayalar dibinde 20 göz un değirmenleri var ki gece gündüz dönüp Osmanlı askerlerine un yetişti. Oradan yine batı tarafa 1 saat gidip,
Küçük Kale'nin özellikleri Yunancada Vasil Potamo Kalesi derler. İspanya yapısıdır,
ancak dışını Venedik yapmıştır. Sultan İbrahim zamanında (---) tarihinde Voynuk Ahmed Paşa fethetti. Göklere doğru baş çekmiş bir yalçın kaya üzerinde deniz kıyısında, Potamo dağları eteğinde sağlam bir kale olup içinde Deli Hüseyin Paşa Kethüdası Veli Paşa muhafazada iken Kandiye fethinden sonra Kaptan Kaplan Paşa 100 pare gemi ile bu kale altına gelip kazan kumbaralar ile bu kaleyi yerle bir edip yıktı.
Oradan yine batı yönüne 1 saat gidip Firişkiye Burnu'na varılır. Kandiye Burnu ile bu Firişkiye Burnu karşı karşıyadır ki Acısu tarafı körfez gibidir. Firişkiye Burnu'ndan lodos yönüne 1 saat gidip,
Çanak Kalesi Limanı'nın özellikleri 1077 [1666/7] tarihinde Fazıl Ahmed Paşa "Kandiye'ye yar
dım gelsin" diye bu limanın bir ucunda Ye'cüc Seddi gibi topraktan yığma ufak tefek bir kale yaptı. Gayet yerinde sağlam ve dayanıklı olduğundan her an Kaptan Paşa bu limana yardım ve zahire döküp İslam ordusuna rahmet olurdu. Bu toprak kalenin fırdolayı büyüklüğü 400 adımdır. Ve toplam 43 pare balyemez topları olup Yırtlas İbrahim Paşa askeriyle ve 1 oda yeniçeri, 1 oda cebeci, 1 oda topçu ve bin adet Girit'in zeytin sipahileri muhafazacılan hazır olup yardım gemileri askere zahire getirdiklerinde hizmet ederler. Birkaç kere kafirin donanması gemileri gelip bu kaleyi dôverlerdi. İkişer üçer gemiyi kaleden toplar ile vurup yaraladıklarında gemileri batıp diğer kafir gemileri hüsrana uğrayıp giderlerdi.
5 1 2
Kaptan paşa her an buraya gece ile gelip bir gecenin içinde yardım, cebehane ve zahireleri döküp yine geriye giderdi, zira gayet dar yer olup gemilere rahat yetecek yatak limanı değildir.
Gerçekte çanak gibi yuvarlakça bir limancık olduğundan Çanak Limanı derler. 200 pare gemi alır, ama ağzı poyraza karşı olup kenarları kumsaldır. Bütün gemiler baştan karaya yatarlar.
Oradan yine batı tarafına sarp kayalı yerleri 5 saatte aşıp, Fodula Kalesi'nin özellikleri
(---) tarihinde Deli Hüseyin Paşa yapmıştı. Ancak zaman geçince biraz viran oldu. 1077 [1666/7] tarihinde bunu da Sadrazam Serdar Fazıl Ahmed Paşa yapıp Kayserili Dilaver Paşazade Murad Paşa askeriyle bir oda yeniçeri, topçu, cebeci ve bir sancak beyi zeytin sipahileri muhafaza beklerler. Bunun da kalesi ve limanı kenarında topraktan siper yığma bir kale olup 27 adet balyemez topları olup çepçevre büyüklüğü 300 adımdır. Bunun da içinde abıhayat suları vardır.
Bunu da birkaç kere kafir gemileri döverken 7 pare [320b] gemileri kale döven top darbelerinden suya gömülmüştü. Nice kere bizim gemileri kafir kovarak selametle bizim gemiler bu limana girip canlarım kurtarıp top şenlikleri oldu. Ve tüm yardım askeri, zahire ve cebehaneleri burada döküp bir gecede limandan dışarı çıkıp giderlerdi. Bunun da limanı 100 pare gemi alır.
Oradan batı tarafa (---) saat deniz kıyısı ile kah taşlık ve kahice çemenistan yerlerde mamur köyler geçerek,
Seline Kalesi'nin özellikleri 1061 [1651] tarihinde efendimiz Melek Ahmed Paşa veziri
azam iken Zileli Çavuşzade Mehmed Paşa kapdan-ı derya iken padişah fermanı ile bu kaleyi Mehmed Paşa Sultan IV. Mehmed Han zamanında fethedip aman ve zaman verip cinayet etmedi ve mühlet verip yağmalatmadı. Onun için sulhla fethedildi. Hala Resmo Sancağı toprağında 150 akçe payesiyle kazadır. Nahiyesi 47 pare köylerdir.
Kalesi deniz kıyısında beşgen şekilli bir şeddadi taş yapı güzel bir kale olup büyüklüğü fırdolayı bin adımdır. O kadar büyük değildir, ama şirin ve süslü bir kaledir. Hala dizdarı, içinde 1.700 adet kulu, Yanyalı Kaplan Paşa askeri, 1 oda yeniçeri, 1 oda cebeci, 1 oda topçu ve 1 sancak timar erbabı muhafazacı askerleri hazırdırlar.
5 1 3
2 kapısı var, biri batıya ve biri karaya bakar kapılardır. Ama limanı gayet küçüktür. Gemiler amansız yatarlar. Ancak 4 tarafı gayet verimli köylerdir.
Hisar içinde Sultan Mehmed Han Camii, 1 hanı, 1 hamamı ve 60 adet dükkanı vardır, ama bağları bahçeleri boldur. Oradan 4 saat batıya deniz kıyısı ile gidip,
Büyük Resime Kalesi menzili: Retime de derler. Girit Adası'nda böyle suyu ve havası hoş şehir yoktur. Yukarıda 77 tarihinde Kandiye altına giderken bu kalenin özellikleri ayrıntılı olarak yazılmıştır, tekrara gerek yoktur. Oradan yine batı tarafa 5 saatte sarp sengistan dağları ve belleri aşıp,
Apokoron Kalesi menzili: Bunun da özellikleri 1077'de [1666/7] yazılmıştır. Oradan yine batı yönüne Suda Limanı kenarından dolaşarak 100 mil limanını seyrettik. Ağzı yıldız tarafına bakan büyük bir liman olduğunu ve Suda Kalesi bu limanın bitiminde Hanya tarafı toprağına yakın olup taş atsan Suda Kalesi'ne erişir olduğunu daha önce yukarıda yazdığımızda içine girmedik idi. Zira o zaman savaş bölgesi idi. Şimdi barış yeri, bir imansız kefere kalesi olup atlarımızdan inip bir kayığa pür-silah binip Suda Kalesi'ne geçtik.
Suda Kalesi'nin özellikleri Su içinde bulunduğundan "Suda" derler. Gerçi Kandiye ile
Girit Adası söz olarak fetholdu, ama gerçekte tamamen fetholmayıp bu Suda Kalesi ta Girit Adası'nın göbeğinde kafir elinde kalıp küffar donanması Girit Adası'na bu Suda Kalesi bahanesiyle gelip gitmededir.
Kafir donanmasına rast gelsen "Nereye gidersin?" diye kaptanlarına sorsan, "Giritime giderim" der, ama Kıbrısıma ve Rodosuma giderim, diyemez, zira onlarla ilgileri yoktur, ama Girit'te Suda, İspirlonka ve Karambusa adalarıyla ilgileri vardır.
Kısacası Kandiye fetholdu, ama bu Suda kafirde kalmakla fena sulh oldu. Onun için böyle sulh ettirene Hak bela verdi.
Hala bu Suda Kalesi Venedik elinde kalıp general canavarıyla buluşup konuşulduğunda hakire çok çok izzet ikramlar ve hürmetler edip hoş geldiniz, diye iskemleler üzere yer gösterip çok konuşmalar ettik. Melun başına bir sorguç sokup hamd edip,
"Yine sorgucumuz başımızdadır, ne gam Kandiye elimiz-
5 14
den gitti ise, Suda gibi sağlam bir kalemiz Girit Adası'nın ta ortasında hala elimizdedir ve Suda Limanı gibi 5 bin pare gemi alır limanımız elimizdedir" diye övünüp,
"Böyle sulhtan hoşlanıp yine sizinle dost olduk" diye çok çok sevinç gösteriieri yapardı. Yanımıza adamlar koşup kalenin duvarları, burçları ve bedenlerini gezip dolaştık. Hemen Kandiye Kalesi'nin Su Kulesi gibi bucak bucak, kemer kemer odalar ve mazgalların hepsi suya bakar olup bunda olan büyük toplar Kandiye'de değil belki Rodos Kalesi'nde yoktur. Hepsi küçük büyük 300 adet balyemez toplardır. Nicesi kırmızı çukalar ile örtülüdür. Kısacası öyle sağlam ve dayanıklıdır ki bu kale sanki tek parçadır.
İçinde 40-50 kadar evleri var. Tamamen kireç örtülüdür ki tüm duvarlarından akan [321a] yağmur suyundan bir damla boşa gitmeyip hepsi su sarnıçlarına akar ki 40 yıllık suyun birikmesi mümkündür. Bütün duvarları, dam ve çatıları öyle temizdir ki anlatılmaz.
Hakir bu kaleyi gezerken nezaketle bedenler üzerinde adımladım. Çepçevre tamamı 770 adımdır, ama şimdi bin adım kadar tüccar limanından tarafa boş kayalar var idi, onların da üstlerine 300 adım kadar büyüklükte sağlam kale yapıp eski kaleye eklediğinde Suda Kalesi daha geniş oldu.
Doğu tarafına 6 kat birbiri içinde karanlık yerlerde sağlam demir kapıları var. Ve bir kapı da yeni kattığı yere yapıyordu.
Kale içinde 2 adet küçücük kiliseleri ve 2 bin adet soltat mortat askerisi var, ama hepsi çaresiz, bir tane ve bir kuruşa muhtaç susuz ve bağ bahçesiz acımasız adadır.
Kayaların mağaraları içinde ve birkaç kemer yapı altlarında birkaç adet küçücük balıkçı ve ekmekçi dükkanları var, ama leventler sakin olsunlar diye fahişeleri çoktur.
Ama eğer Venedik kafirleri isyan etse Hanya Kalemiz tarafından 10 bin adım taş yetişen denizi çer çöple doldurup yürüyüş etmek mümkündür ve Hanya tarafından bu kaleyi döve döve berbat etmek mümkündür. Ama tüm kafirleri mağaralara girip suya beraber toplarını atmaktan geri durmazlar. Yüce Yaratıcı bir daha bu Venedik kafirlerinin isyan edip ayaklandığını göstermeye.
5 1 5
Bu seyirleri edip yine melun generale gelip bol bol nimetlerini yiyip yemekten sonra hediyelerini alıp yine bir kayığa binip atlarımıza bindik. Oradan kuzeye 1 saat gidip Suda Burnu ki ona Frenk taifesi Kavceke Burnu derler. Denizciler Mora'da Benefşe Kalesi'nin Kaya Burnu'ndan Hanya'ya yakın Kapospata Burnu'nu yahut bu Kavcelce Burnu ki Suda Limanı Burnu'dur, 1 adet burunları özlerler. Bu iki burnun aralarında Hanya Kalesi' dir.
Oradan güney tarafına Hanya Körfezi içinde 2 saat gidip, Sağlam Hanya Kalesi menzili: Bunun da ilk defa (---) tari
hindeki fethinde bulunduğumuz ve hala 1077 [1666/7] tarihinde geldiğimizde özellikleri tekrar tekrar yazılmıştır.
Oradan batı yönüne gidip Nazarete kenarından batı tarafa yarım saatte kayalı ve taşlı yerler ile gidip,
Küçük Kale'nin fethinin anlatılması: Bunun da 1077 [1666/7] tarihinde kafir donanmasını buraya kaçırdığımız sırada, bu kale özellikleri ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Oradan yine batı tarafa deniz kıyısı ile gidip yarım saatte, Todoriler Kalesi: Kale gibi 1 adet mamur kilisedir ki Han
ya Fatihi Yusuf Paşa merhum efendimiz ile büyük savaş ederek bu kaleleri fethedip tüm donanmayı bunun limanına koyup göz açıp kapayıncaya kadar İslam askerlerini gemilerden dışarı döküp sonra Hanya Kalesi'ne sarıldığımız sırada bu Todoriler Kalesi'nin özellikleri yazılmıştır.
Oradan 1 saat kuzeye gidip taşlık yerleri geçip, Kapospata Burnu menzili: Bu burun tüm Akdeniz'de bili
nen bir yelken menzil başı bir sivri burundur. Oradan güney tarafa birkaç limanlı yerleri geçip 3 saatte
taşlık, sarp ve ormanlık yerleri, uçurum dere ve tepeleri sıkıntı çekerek geçip,
Kisoma Kalesi'nin anlatılması (---) tarihinde Deli Hüseyin Paşa fethidir. Ancak fetihten
sonra boş bıraktılardı, ama şimdi veziriazam tüm Girit Adası'nı gezip dolaşırken 1080 tarihinde gözleri bu kaleye takılıp gördüler ki suyu, havası ve yapısı hoş. Buyurdular ki,
"Ey vay yazık, böyle bir kale viran ola ve böyle bir verimli güllük yeşillik toprak boş yata" deyip İslam askeri ile kale içi-
5 1 6
ne girip ezan-ı Muhammediler okuyup mamur olmasını ferman eyleyip bizzat kendileri el açıp,
"İlahi yardım ve lütfunla bu kaleyi ve bu lalezar ovayı imar eyle" diye hayır dua edip tüm gaziler amin dediler. Karaca Paşa'yı Kisoma beyi edip bin adet askeriyle sancak, davul ve alem verilip Hanya eyaleti olup imarına başlandı.
Beyine 247 bin akçe hass-ı hümayun ihsan olunup 150 akçe payesiyle müstakil kaza olup nahiyesi 84 pare köyler yazıldı ki her biri birer çeşit İrem Bağı gibi köylerdir.
Kale dizdarı ve 300 adet hisar eri konulup cebehane ve diğer mühimmat ve levazımatlarından başka 40 pare güzel uzun toplar konuldu. Kalesinin bazı yerlerinin bakım ve onarımına 70 pare köylerin reayaları kireç, taş ve kereste taşımaya memur oldular.
Kalesi, deniz kıyısında, kuzeyi sahilinde, alçak bir tepe [321b] üzerinde beşgen şekilli bir şeddadi taş bina güzel bir kaledir ki çepçevre büyüklüğü 2.700 adımdır. Ve (---) kattır. Ve (---) adet kapıları vardır.
Hisar içinde asla ev yok idi, ama 7 adet kargir yapı manastırları vardır. Biri Hünkar Camii ve biri Veziriazam Camii olmak için başlandı, Allah imar ede.
4 tarafı o kadar bakımlı ve şenlikli köylerdir ki sanki Erdel Macaristanının Saz Vilayeti'dir.
Bağ ve bahçeleri öyle çoktur ki o Kisoma Ovası limon, turunç, kebbat, zeytin, nar ve incir ve servi ağaçları, lalezar kırları nice bin çeşit meyve ağaçları ile süslü olup Cenab-ı Bari yeryüzünde ne kadar taş ve ağaçlar varsa bu ovalarda mevcut edip turunç ve limon çiçekleri kokusundan insanın beyni kokulanır. Ve nice bin akarsuları bölük bölük, ark ark akıp bütün cennet bahçelerini akarsuları sular. Bütün şebekeli bostanları Meram Bağı gibi büyük bir memlekettir.
Kısacası, ne sözü uzatalım. Buralar Girit Adası'nm cennet benzeri Şam'ıdır. Hatta bir rahip, Sadrazama 12 çanak ·
bal hediye getirdi. Bir çanağı gayet beyaz idi. Hatta Tezkireci Efendi İshak Çelebi'nin sarığının ucunu çıkarıp bala batırdılar. Kabe'nin Rabbi'nin hakkı için o balın yanında şeker renk idi, yani bu mertebe beyaz saf bal olup bu balların güzel ko-
5 1 7
kulan misk ve ham amber gibi idi ki yiyenlerin beyinleri kokulandı.
Bütün sevimli oğlan ve kızların ellerinde nice kere yüz bin adet deste deste güller, gülden iri karanfiller, fuller ve çeşit çeşit çiçekler vardı. Bunları oğlanlar İslam ordusuna dağıtıp ihsanlar alıp mutlu olup sevindiler.
Girit'in bu kazasında olan meyveler, çiçekler, yiyecek ve içeceklerin bolluğu ve hayat suyu nehirlerin çokluğu bir başka nahiyede yoktur.
Suyu ve havasının hoşluğu, sevimli ve güzel Rum kızlarının temizliği meğer Alman diyarında Beç'te, Prag'da, Donkarkız ve Amsterdam şehirlerinde ola. Sözün kısası, Girit'in kalacak yeri bu Kisoma Sancağı'dır. Ve ona yakın yine güney tarafa yarım saat gidip,
Pondiko Limanı menzili: Rum dilinde Sıçan Limanı demektir. Ağzı kuzeye bakan 10 pare gemi alır abıhayat sulan vardır.
Oradan batıya 1 saat taşlık ile deniz kıyısında gidip, Aya Nikola Manastırı menzili: Yüzden fazla ruhbanla
rı vardır. Gelenlere gidenlere nimetleri ve hizmetleri bol olup Hanya'da Hünkar Camii evkafıdır.
Ve onun karşısında lodos tarafına bakar 1 mil açıkta, Karambusa Adası'nrn özellikleri
Eskiden beri Venedik'in elinde olup yine sulh içinde Venedik'te kaldı. Hoş bir limanı var. Bir kayıkla bu adaya varıp kalesinde kaptanıyla buluşup kalesini gezip dolaştık. 4 mil bir küçük adadır ki doğu tarafıyla kıble arasında bir yalçın kayacık üzre bir şeddadi yapı, bir küçük kaleciktir ki büyüklüğü 200 adımdır. İçinde 7 adet küçücük kilisecikleri ve 80 adet evcikleri vardır. Tüm damlarını üstleri kireç sıvalı olup yağmur suyundan inen bütün rahmet suları 40 adet su sarnıçlarına toplanır.
Kale içinde 500 adet soltat adlı askerleri var. Limanı kud- ·
rettendir, sonradan yapılma değildir. 100 adet gemi alır. Limanı kenarlarında suları yoktur, gemileri kaledeki sarnıçlara muhtaçlardır. Ama sulhtan sonra hala kaleyi o kadar mamur etmededirler ki anlatılmaz.
Kaptanından hediyesini alıp kayık ile yine Girit Adası'na
5 1 8
geçip atlarımıza binip Girit'in bu tarafları batı yönüne bakan Çuka adaları bellidir. Girit Adası'nın batı tarafındaki bir ucu bu mahaldir ki doğudan batıya uzunlamasına bulunan bir adadır. Ve bu köşesinden artık Girit Adası'nın güney tarafında Arabistan'ın Hilal Vilayeti'ne bakar semtleridir ki araları 240 mildir.
Ve bu köşeden güney tarafa 3 saat gidip bakımlı ve süslü köyler geçip,
Livadiye Limanı menzili: 100 pare gemi alır, suyu çoktur. Ve bu liman karşısında 1 mil uzak,
Turli Adası: Hala sulh içinde bizim olmuştur. Ama bir küçük ensiz adacıktır ki çevresi 10 mildir, ama gayet yeşillik ve verimli adadır. Beri tarafta bizim köylerin keçileri ve koyunları otlayıp gezerler. Ve bazı mahallerinde su sarnıçları var imiş ki bütün hayvanları sularlar. Bir küçük manastırı gözükür idi. Bu adaya geçip seyretmedim.
Oradan yine güneye 6 saatte gidip, Kavpalo Burnu menzili: Mağrip ülkesi Hilal Vilayeti'nden
çıkan yağ gemileri bu burnu özleyip dümenlerini yıldız rüzgarı üzere koyup 300 milden Girit Adası'na gelirler. Bu Kavpalo Burnu her tarafta 300 mil yerden gözükür.
Oradan yine güneye deniz kıyısı ile (---) saat bakımlı ve şenlikli yerlerde asker ayağı basmamış köyleri geçip,
Salina Limanı menzili [322a] 100 adet gemi alır, ağzı batı tarafına bakar limandır. Ancak
içinde tatlı suları yoktur. Taşrasında bir manastırı olup içinde 200 adet rahipleri var. Deli Hüseyin Paşa evkafı idi1 kaldırılıp Kisoma beyine hass-ı hümayun yazıldı. Kisoma sınırı bu mahalde tamam oldu. O mahalden bir abıhayat dere akar, ismine Rum kefereleri Kıryo Nero derler, yani soğuk su demektir, ta İsfakiye dağlarından gelir.
Oradan (---) saatte Salina Nehri'ni geçip doğu tarafa yönelindi. Zira Girit Adası 'nın bir köşesi de bu Salina Suyu burnudur. Bu burun dibinde İsfakiye Nehri denize karışır. Tatlı, duru, billur gibi turnagözü sudur. Zira ta Girit Adası'nın orta göbeğinde bulunan İsfakiye Dağı'nın karlı ve tatlı sulu yerlerinden gelip akar.
Bu saf suyu atlar ile güçlükle geçip 1 saat daha gidip,
5 19
İsfakiye Kalesi (---) tarihinde Melek Ahmed Paşa sadrazam iken onun fer
manıyla Deli Hüseyin Paşa fethidir, Veli Kethüda eliyle. Fetihten sonra berbat olmuştur. Kul koyup mamur edecek kaledir. Zira bir güzel limanı var, batı yakasından amansız düşen gemilere bir iyi yataklı dinlenilecek limandır ki abıhayat sulan vardır. Ama yine harap kalesi içinde yüzden fazla keferelerin haneleri vardır. Kalesi, dörtgen şekilli bir şeddadi yapı imiş. Hala 2 adet kapısının kanatlan yoktur, ama bu kale azıcık bir şey ile imar olmak mümkündür. Oradan yine doğu yönüne 9 saat gidip,
Kav Doloz Burnu menzili Bir yüksek burundur. Limandan daha iyi sığınacak burun
dur ki limanına 100 pare gemi girip yatar. Her tarafında abıhayat suları var. Girit Adası'nm bu tarafı ılıman olduğundan hurması, inciri, nan, zeytini, narenciyesi, limonu ve şeker kamışı yetişir. Karşısı Arabistan olmakla sanki buralar Mısır gibi verimli köylerle donanmıştır.
Bu burun karşısında, güneye bakar yerlerde deniz içinde ufacık adacıkları var ki Lotrak adaları derler, yabani keçileri gayet çoktur, zira insansız ıssız adacıklardır.
Yine o burundan doğuya 6 saatte gidip (---) nehrini atlar ile geçtik Bu nehir ta İsfakiye dağlarından doğan bir abıhayatdır.
Oradan yine doğu yönüne deniz kıyısı ile 5 saatte taşlık yerlerde gidip,
Kale Limanı menzili: Yüz pare gemi alır kudret limanıdır ki (---) nehri limanda denize karışır. Bu da İsfakiye Dağı'ndan gelir.
Oradan 3 saat yine doğu tarafa gidip (---) nehrini atlar ile geçtik Bu da İsfakiye Dağı'ndan gelip 3 Keçi adaları önünde denize karışır. Keçi adaları bu kıyıdan bir mil uzak küçük adalardır.
Bu limanın öte kuzey tarafı Hanya Kalesi'ne beraberdir ki İsfakiye Dağı'nı aşıp bir günde erken Hanya'ya varılır. Oradan yine doğu tarafa deniz kıyısı ile 7 saatte gidip,
Kireko Limanı: Kudret eliyle yapılmış geniş bir limandır ki 200 pare gemi alır. Ama lodos rüzgarından emin değildir, gayet pek dokunur. Değme gemiler beşer altışar adet lenkoreta demirler ile yatamazlar.
5 20
Oradan yine doğu yönüne 5 saatte, Kavko Burnu menzili ve ona yakın Kaleyoroz Manastırı
Burnu: Retime Kalesi'nde Valide Sultan Camii'nin evkafıdır. Oradan 1 saat deniz kenarından alarka karada,
Amison Kalesi'nin özellikleri Ikrit adlı kralın yapısıdır. Bazı yerlerini Sultan Mansur viran
etmiştir. Eğer bu kalenin özelliklerini olduğu gibi yazsak sözü uzatmış oluruz. Kısacası, bu kalenin büyüklüğü 6 bin adımdır. İçinde 4 adet tepe vardır ve nice kiliseleri, sarayları ve hanları görünür.
Bunda olan yüksek direkler, ibretlik sütunlar, havuzlar, şadırvanlar, selsebiller ve nice yüz eskiden kalma tılsımlar var ki bir diyarda asla benzerleri yoktur. Meğer Bahr-i Muhit kenarında Yenidünya iskelesi olan Lonçat şehrinde böyle büyük eserler ola. Ve o kadar geniş kaledir ki içinde iki parça, bağ, bahçe, nice bin ev, nice kere yüz bin dönüm tarla ve şebekeli bostanlar vardır. Meğer Ikrit Kral'ın lodos rüzgarından harap olan eski taht merkezi bu büyük şehir imiş.
Bu Amison'a yakın (---) saat yıldız tarafına İrem bağları içinde gidip, bakımlı ve şenlikli köyler geçip,
Misalo Kalesi'nin özellikleri Ikrit Kral'ın oğlu Misalo Kral yaptığından onun ismiyle
isimlenmiş güzel bir kaledir. Bu kale yakınında (---) nehrini geçtik. Bu da İsfakiye Dağı'ndan gelip bu mahalde Akdeniz'e karışır.
Bu nehirden sonra yine doğu yönüne (---) saat gidip Aya Matranda Nehri'ni geçtik. Bu da İsfakiye Dağı'ndan gelir.
Ona yakın büyük bir kilise vardır. Hanya Kalesi'nde Musa Paşa Camii evkafıdır, ama o kadar mamur kilise değildir.
Bu [322b] kenarların karşısında 3 mil uzak Gaydoronşi, sonra Kristiyani adlı adacıklar birbirlerine yakın olup sulh sırasında bizim oldu. Bir kayalı ve topraklı adalardır, ama köylerinin suları tamamen yağmur suyu sarnıçlarıdır ki akarsuları yoktur.
Oraya yakın yıldız tarafına 1 saat içeri karada, Platyalı Kalesi'nin özellikleri: Hala mamur değildir, ama
henüz yapı ustası elinden çıkmış gibi beyaz inciye benzer, 4 tarafı Meram Bağı gibi sağlam kaledir. Eski zamanda Ikrit Kral'ın
5 2 1
karısı yapmıştır. Doğu tarafındaki kapısı üzerinde bu kaleyi yapan kadının heykeli yapılmıştır. Bir kayalı yerde olup büyüklüğü 3 bin adım kuşatır boş bir hisardır.
Oradan (---) saat doğuya gidip nice yüz köyler geçip Küçük İsfakiye Nehri'ni, ismi bilinmeyen bir kaleyi ve Kuvalı Nehri'ni geçtik. Buradan 7 saat doğuya gidip Kava Salamon Burnu'nu geçip oradan büyük bir körfez derya kenarınca (---) saat yıldız rüzgarı tarafma gittik ve verimsiz yerleri sıkıntı çekerek geçip,
Kav Fener Burnu menzili: Bunun karşısında yarım mil, Losi Adası: Bir küçücük adacıktır ama ağaçlı ve verimli
adacıktır. Ancak gemiyle geçip seyretmedim. Oradan yine o kenar ile büyük bir körfez derya kıyısınca
batı yönüne 1 saat ve doğu tarafa 3 saat bakımlı ve şenlikli yerlerden geçip nice kayalıklar taşlar geçip,
Palokasrı Burnu Kalesi'nin özellikleri Girit Adası'nın bir köşesinde bulunup doğuya bakar yük
sek bir tepe burundur ki Mısır yolunda bir büyük kaledir. Bunu Deli Hüseyin Paşa asrında kafirler bırakıp Kandiye'ye kaçmışlardı. Hala tüm duvarları yerde yatar. Ama bu kalenin olduğu burundaki liman 8 zorlu rüzgardan korunmuş limandır. Bu liman yakınında 3 adet liman daha vardır, ama isimlerini bilmiyorum. Gayet hoş ve abıhayat suları vardır.
Oradan yine yıldız tarafına 7 saat gidip, Kav Sidir Burnu menzili, oradan 3 saat gidip Ayanduro
Burnu, onu da geçip batı yönüne gidip 3 saatte Kirması Limanı çevresinde tam 1 saatlik yerleri tamamen bağ bahçe ve gül-i gülistanlı verimli yerlerdir ki hoş kapılı l imanlar olup abıhayat suları boldur.
Bu limanlarm ağızları güney tarafa bakar dolamaç kapılı ağızları var, eski zamanda bu liman ağızlarına zincirler çekerlermiş. Hala yerleri açık seçik bellidir. Hala Girit Adası'nda bu 2 adet l iman limanların hamamıdır. Bin pare gemiler demir atmadan yatmak mümkündür, ta bu derece güvenli ve rahat limandır.
Oradan 1 saatte (---) nehrini geçip 1 saat daha gidip,
5 22
Aya Anpon Manastırı menzili Girit Adası'nın içinde 40 adet seçkin yüksek yapı manastı
rın biri de budur. Gayet verimli yer olup balı ve sulu meyveleri meşhur olup tüm kefereleri Rumdur, zira bütün Girit'in reayaları Rumdur. Lasman Frenkleri kalelerde otururlardı ve kalelerin içinde yine Rum reayalar ve arhondalar var idi. Ama bu manastırın içinde binden fazla rahip ve rahip çırakları var ki her biri peri yüzlü ve melek görünüşlüdürler, misafirlere hizmet ederler. Gece gündüz bütün gelen giden yolculara minnetsiz nimetleri bol bol dağıtılıp bin can ve başla ev sahipliği ederler. Sabah akşam Keykavus mutfaklarında 100 adetten fazla, onar on beşer koyun alır ve beşer altışar adet sığır alır kazanları var ki ayin ve tören günlerinde nice bin kafirler toplanıp sabah akşam konuklara ziyafet ederler. Bu sanatlı kilisede itikafa çekilmiş olan papaz ve rahiplerin kendi inançlarınca Hazret-i İsa halifesi bir havari burada gömülüdür, derler.
Oradan yine doğu tarafa 10 saat bakımlı ve şenlikli köyleri seyredip geçerek,
İstiye Kalesi'nin anlatılması (----) tarihinde Serdar Deli Hüseyin Paşa fethidir, ama fetih
ten sonra yıkmıştır. Daha sonra, 1077 [1666/7] tarihinde Kandiye Fatihi Fazıl Ahmed Paşa fermanıyla Ankebut Ahmed Paşa bu kaleyi ve Girit Adası'nda bulunan 260 adet kaleleri imar etmiştir. Her kulede reayalar varda [nöbet] bekleyip bir taraftan düşman gemileri görülse kastellerde [kalelerde] ateş yakıp birbirlerine ateş ile haber edip bir anda tüm Girit Adası halkı düşman geldiğinden haberdar olup cenge hazır olurlardı.
O sırada bu İstiye Limanı ağzına kale gibi bir büyük tabya yapıp 40 adet kale döven top koydu. 1.500 adet asker ile Tırhala Beyi (---) Paşa'yı 1 oda yeniçeri, 1 oda cebeci, 1 oda topçu ve 1 sancak zeytin sipahisi koyup Mısır' dan, Cezayir, Tunus, Trablus ve Hilal vilayetlerinden gelip giden gemilere sığınak yeri oldu.
Bu İstiye Limanı'ndan Kandiye'ye iki günde varılır, ama yolları Allah saklasın sanki [323a] cehennem kuyusu yokuşlarıdır ki nice bin at, katır ve eşek dağlardan uçup helak olurlardı.
Oradan yine batı tarafa (---) saat dağlık, taşlık ve ormanlık yerleri aşarak,
5 2 3
Yalıpetre Kalesi (---) tarihinde Tavukçu Mustafa Paşa fethidir. Fetihten son
ra kalesini yıkmıştır. Kalesi bir sarp yerde, dörtgen şekilli şeddadi yapı bir kaledir ki büyüklüğü 700 adımdır. İçinde bin kadar zeytin sipahileri ve 1 oda Mısır yeniçerisi evleri var, orada muhafaza edip Mısır'dan gelen gemileri gözetirler, ama topları yoktur.
Daha sonra 2 bin asker ile Bozok beyi tayin olundu. Bir hayli geniş l imanı vardır. Bu da Mısır ve Hilal Vilayeti, Cebre, Ucille ve Trablus vilayetlerinin iskelesidir. Limanının ağzı doğu yönüne bakar. 3 kulaç suda gemiler demir bırakır. O kadar iri karavana galyonlar yatamazlar, zira bu limanın içecek suyu yoktur.
Oradan artık batı tarafına yönelip yine köy, kasaba ve arazileri mesaha yazarak nice bin timar ve zeamet köyleri kaydederek bu adayı gezip dolaşırdık. Eğer muharrir bey efendimiz bu ada yazımının derdestinde tamaha kapılıp mal alaydı Karun malı alırdı, ama hemen tüm köyleri olduğu gibi yazıp geçerdi.
Oradan batı tarafa (---) saat uzak (---) (---) adlı mahalle karşı 1 mil açıkta,
İspirlonka Kalesi, yani Misalonka Adası'nın övülmesi Bir mamur adadır ki büyüklüğü 6 mildir. Doğudan batıya
uzunlamasına incecik bir adacık olmakla Frenk dilinde Lonka derler, yani uzun demektir. Hakir bu adanın karşısında birkaç kafa dengi arkadaşla bir kayığa binip karşıya geçip generaliyle buluşup kalesini gezdik, ama o kadar sağlam ve dayanıklı değildir. Hala bin adet cengaver soltat koyup gayet mamur etmektedir. Suda Limanı'ndan sonra bu İspirlonka Limanı gayet hoş limandır ki 500 pare barça gemi karavana ve karaka alır bir değişik kudret eliyle oluşmuş limanıdır. Ama adası taşlık olduğundan verimsizdir. Yine bizim Girit Adası'na muhtaç bir küçük adadır.
Kalesi,. bir kayalı yerde dikdörtgen iki kapılı bir kaledir. Bir kapısı doğuya bakar liman kapısıdır, biri batı yönüne, Kandiye tarafına açılır kapıdır. İçinde 100 kadar küçük avlusuz evi, 3 adet manastırı ve bazı meyve ağaçları var. Suları tamamen yağmur suyundan toplanma sarnıçlardır. Ama ne yazık ki 27 sene bu Gi-
5 24
rit Adası'na emek çekilip böyle bir sulhta böyle bir ada Girit'e bitişik kafir elinde kala. Yazıklar olsun!
Bu kaleyi de gezip dolaşıp generalin ziyafetini yiyip hediye� lerini alıp yine kayık ile karşıya geçtik. Batı yönüne 3 saat gidip araları birer saat uzak isimleri bilinmeyen 3 adet nehri atlar ile geçtik. Bunlar da ta İsfakiye dağlarından doğup bu mahalde Akdeniz' e karışır. Bu nehirlere yakın,
Kirmati Kalesi'nin anlatılması (---) tarihinde Küçük Hasan Paşa fethedip yıkmıştır, ama az
bir şeyle tamir etmek mümkündür, ancak lüzumlu yer de değildir. Deniz kıyısında üçgen şekilli yontma taşla yapılmış bir şeddadi kale imiş, viran olup içinde bir taş kalmamış. Onun için ne büyüklükte olduğunu hesap etmedim. Bir güzel limanı var, içinde bir abıhayat dere limana karışır. ismini bilmediğimden yazmadım. Limanı 100 parça gemi alıp 8 zorlu rüzgardan gemiler emin olup bu limanın 4 tarafı bakımlı ve süslü köylerle süslenmiştir. Zira bu taraflar Girit Adası'nın batı tarafları olmakla suyu ve havası güzel olup mamur olmuştur.
Oradan yine batı yönüne 2 saat gidip, Kulakise Burnu menzili: Bu burundan başka artık yıldız
rüzgarı tarafına bakan yerlerdir. Oradan 5 saat deniz kıyısı ile gidip Palonda Burnu, oradan
yine batı tarafa 7 saatte, Tuzla Limanı: Girit Adası'nda Mısır'dan buraya bir menzil
başı yerdir. Nice kere yüz bin yük tuz çıkar. Gayet lezzetli tuzu olup hala mukataa yazıldı. Miri tarafında başka eminlik oldu.
Oradan yine batı tarafa 9 saat taşlık yerler aşıp, Aya Yani Burnu menzili: Bu mahalde bir manastır var. Tüm
ruhbaneleri [rahibeleri] güzel kızlardır. Orada olan güneş parçası kızlar meğer ki Kisoma şehrinde ola. Bütün kızlar tor uçkur ve muhattem ipek işleyip gizlice metaların satarlar. Gerçi uçkur işlerler ama kendileri uçkursuz ve donsuz gezerler. Bu sanatlı kilisenin nice kere yüz bin guruş evkafı olup ta Dip Frengistan' dan bu kiliseye adaklar ve zeytinyağları gelir.
Oradan yine batı tarafa 6 saat yeşillik yerlerde gezip, bağ ve bostanlı yerlerden geçip,
Tifali Limanı menzili: Kendiliğinden oluşmuş bir küçük li-
5 2 5
mancıktır. Ancak içine 20-30 adet gemi sığar, ama abıhayat suları vardır.
Oradan yine batıya yönelip 4 saatte, Aya Kudin Limanı menzili: Bunda da bir kilise [323b]
vardır. Kudin adında, Hazret-i İsa'nın Şem'ün-ı Safa adındaki havari halifenin halifesi Kudin bu kiliseyi yapmıştır ve orada gömülüdür, diye Yunanlı Rumlar bu kiliseye gayet itibar ederler. Kudin halifenin kabri altınlı ve sırmalı işlemelere gömülmüş olup bütün Hıristiyanların ziyaret yeridir. Öyle süslü ve sanatlı kilisedir ki içine adam girse hayretler içinde kalır. 500'den fazla rahipleri vardır. Osmanlı askerlerinin açları ve atları o tarafa varsa nimet yedirmeden ve şeker şerbetleri içirmeden koyvermezler idi. Hala şifahanesinde ümmet-i Muhammed'den yaralı ve bereli insanlar o kadar var ki anlatılmaz. Bütün rahipler cerrahlarıyla Müslüman gazilere İsa Nebi aşkına hizmet edip şir-i hurma ve katr-ı nebat yedirirler. Bazı gaziler şifa bulup yine Kandiye metrislerine gelirler idi. Bir acayip gezinti ve dinlenme yeri kilisedir. Tanrı, daima imar ede, zira hala Kandiyeli Hünkar Camii'ne vakıf yazıldı.
Hatta bu kilisenin başpapazı savaş sırasında Kandiye içinde olan Rumlara gizliden haber gönderirmiş ki,
"Ne zaman ki kaleden Türk üstüne lağımlar atılacağını duyup bir hal ile Türk'e haber verin ki lağımdan kurtulalar" diye gizlice kale içindeki Rumlara haber gönderirmiş.
Gerçekten de bazı lağımlarda içeriden dışarıya Rumlar gizlice haber edip "Lağımlar var" diye havaya mendiller veyahut birkaç kara şapkaları Rumlar havaya atarlardı. İslam askerleri de anlayıp gaziler oradan uzaklaşırlar1 kafirlerin lağımları da boşa atılırdı. Nice yüz lağımları da bulunup tüm barutları alınıp işleri iptal olurdu.
Bu anılan kiiiseden yine batı yönüne 3 saat gidip deniz kıyısında nice çeşit gezintiler ve seyirler ettik. 1 saat deniz kıyısının solunda dağlara çıkıp,
Arhonoz Dağı menzili: Eğer bu benzersiz yüksek dağı ve bunda yetişen nice bin renk ve çeşit bitkileri, şifalı otları övüp anlatsak müsveddemiz ispeçer ve fehhamin mecmuası olur.
5 26
İrem Bağı gibi Arhonoz'un cennet bağlarının ve gülistanının anlatılması
Bu anılan dağın eteğinde bir düz vadi içinde Arhonoz adında Ikrit Kral'ınm bir İrem Bağı Acem hıyabanı var ki bu atlas feleğinde öyle bir koyah Meram bağı ne vardır, ne olacaktır. Sanki Konya'nın Meram Bağı, Malatya'nın Aspuzu Bağı, Sivas Vilayeti'nin Derende Bağı, Tebriz Vilayeti'nin cennet bahçeleri Çar-bağ'ı, Kırım Adası'nda Kefe şehrinin Sudak Bağı ve Budin yakınında Peçuy'un Baruthane bağlarından ileri bu Girit'in Arhonoz Bağı'dır ki bütün kara ve denizlerin övücüleri bu Arhonoz Bağı'nı övmekte aciz kalırlar. Acayip uçsuz bucaksız bir bağdır ki Şeddad'ın İremezat Bağı bunun yanında bir dönümlük kır gölgeliğidir.
Bu Arhonoz Bağı hala Rıdvan Cenneti bahçesi gibi bir bağ, bahçe, bostan, gülistan ve çiçekliktir. Yukarıda özellikleri yazılan Ikrit adlı kralın yapısıdır ki bütün eski hekimlerini bir araya toplayıp buranın suyu ve havası hoş olduğu için bu bağı hikmet üzere hekimler başka bir tarzda yaparlar. Tanrı hakkı için böyle cennet gibi hoş bir cihan bağını 31 yıl seyahat edip "Allah 'ın rahmetinin eserlerine bakın . . . " [Kur 'an, Rum, 50] ayeti uyarınca 7 iklimi 7 gezegen gibi gezip dolaşıp dikkatle bakıp incelediğim yeryüzünün yerleşik memleketlerinde, 18 padişahlık yeri gezip dolaştığım yerlerde bu Arhonoz Bağı gibi gönül açan yer, Seba şehri bağı gibi Meram Bağı görmedim. Meğer yine bu Arhonoz Bağı'nı görmüşüm.
Kısacası, sözü uzatmaya ne hacet, bu Meram Bağı'nın tarhı, tarzi, tavrı şundan belli ola ki Cenab-ı Hak bu bağda olan ağaçlara öyle güzellik verip sanatını göstermiştir ki sanki her dallı ağaç canlı gibi ayakta durup henüz kudret elinden çıkmış gibi sıra üzere dizilip dururlar.
Yedi iklimde olan bitkiler, ağaçlar, çalılar, otlar ve çiçeklerden ne kadar yaratılmışsa hepsi burada mevcuttur. Hatta Yenidünya ağaçlarından binden fazla göz görmemiş uzun ağaçların çeşitlerinden palasanta, sindiyan, yenidünya, sandal, kırmız, çimşir, abanoz, zakkum, tarfı, sariye, hurma, sanavber, fıstık, aselbend, habeş kakulesi, hıyarşember, cümmeyz, muz, Şam fıstığı, sakız ağacı ve sığala ağaçları, 50 çeşit 7 kere incir verir incir ağaçları ve 70 tür üzüm verir üzüm ağaçları var.
52 7
Hatta bir salkımda 70 çeşit tane verir üzüm ağaçları, bir söğüt ağacında elma ve şeftali verir ağaçlar, yüz binlerce dut ağaçlarının her birinde her çeşidinden dut meyvesi yetişir dut ağaçları, her salkımı kırkar ellişer okka gelir üzümü, 80 çeşit armut ağaçları, 40 tür elması, çeşit çeşit sulu kirazları, vişne ve kaysısı, sulu erikleri, Buhara, Mardin ve bereketli erikleri, ceviz ve kestanesi, kızılcık ve [324a] bademi, kısacası tüm Eskidünya ve Yenidünya meyve ağaçları mevcuttur. Bundan başka Yenidünya'nın nice kere yüz bin çeşit çiçekleri, Rum, Arap, Acem, Hint, Sind, Frengistan, Hoten, Hıta, Çin, Fağfur ve Maçin vilayetlerinin çiçekleri ile bu Arhonoz Bağı süslenmiştir. Bunlardan biri, 120 haneli mavi, beyaz ve yeşil sümbülleri olur ki bu dünyada görülmemiştir.
Kırmızı menekşesi, sarı ve mor menekşesi gül kadar katmer katmer olup kokusu insanın beynini kokulandınr. Hatta ibret için bir menekşe başım koparıp tarttık, yarım dirhem geldi. Ve gül tabakası 10 dank geldi. Ve bir tane karanfil başı 3 dirhem geldi. Diğer türden çiçekleri buna göre kıyaslamalı.
Kahve ağacı, kiliser ağacı ve mürekkep ağacı ömrümde işitmemiştim, burada gördüm. Mürekkep ağacı asma gibi olup yılda bir kere asma gibi budanıp dalını kestikleri yerden nice yüz fıçı siyah, berrak ve parlak kudret mürekkebi akar. Frengistan'a götürüp onunla basma kitaplar basarlar.
Muz ağaçları, cümmeyz ağaçları, şeker kamışları ve 12 çeşit rengarenk pamuk ağaçları olur. Her biri çınara benzer yeşil, pembe, kırmızı, sarı, mavi, nefü ve nar çiçeği gibi ve beyaz pamukları yetişir. Ve dahi zencefil kökü var ama ağaç değildir. Sinameki, çöpçini, ravend-i çini ve dar-ı çini [tarçın] ağaçları var, meyvesi sanki Rumeli'nin çilek meyvesine biraz benzer. Nilüfer, karanfil otu, Mısır'ın habbu'l-lezzeti, habbu's-selatin, cevz-i hindi, cevz-i gülbeser, ravend-i Ikriti ve efürnun-ı Ikriti'nin 40 çeşit cinsi, ladeni ve türlü türlü şahteresi olur. Hatta kara ud ağacı, bakam ağacı ve kalembek ağacı var, ama bu anılan ud, bakam ve kalembek ağaçları zamanın geçmesiyle kurumuşlar. Hala ağaç gövdeleri durup çürümem iş.
Limon, turunç, kebbat, yasemen, ful, nergis, leylak, erguvan, reyhan ve gül-i gülistanının güzel kokusu bir fersah yerde insanın beynini kokulandırır.
52 8
Kısacası bu bağı yapan Ikrit Kral'ın oğlu Senmartin Kral 4 bin adet çeşit çeşit büyük ağaçlar dikmiştir ki bu dünyada benzerleri yok idi. Hala o kadar değil ise de az eksiktir. Hala eski zaman ağaçlanndan 4 bin adet servi ağaçları durmaktadır. Hepsi satranç nakşı tarh olunup sıra sıra çırpı ile bir sıralı dikilmişlerdir.
Bu ibret verici bahçenin uzunluğu kuzeyden güneye 12 bin adımdır. Hemen bir küçük sahrayı tutmuştur. Ve genişliği tam 4 bin germe adımdır.
Her servi ağacı göklere doğru boy uzatıp "Aya Osmanlı askeri bizi gelip ne zaman seyrederler" diye yeşil giysilere bürünüp ayak üzere dururlar idi. Hamd olsun seyredilmeleri nasip olup nice Tanrı eseri yüksek ağaçların gölgelerinde ibadetler edip zevk edip eğlendik.
Ama her bir büyük ağaçların ve her bir servi ağaçlarının kalınlıkları ikişer üçer adam kucaklar yeşil ağaçlardır. Zira bu servilerin hepsi biner yıl yaşamış uzun ağaçlardır ki asla birisinin dalları dağılmış değildir. Hemen yemyeşil zümrüt gibi uzun servilerdir. Hepsi bir sırada edep üzere Hak huzuruna el kavuşturup Hak kulluğuna bel bağlayıp dururlar.
Bunun suyu, havası ve yapısı o kadar beğenilir ki eskinin mühendis ustaları var gücünü harcayıp o yapıcı ustası bunda öyle tasarruflar etmiştir ki felek atlasında öyle bir işçiliği bir eski mimar etmemiştir.
Nice adet eski işli ve nice yüz adet İrem Bağı gibi köşkler ve Havarnak kasırlarından başka nice yüz yerde cihannüma Frenk işi dinlenme yerleri köşkler ve odalar ile süslenmiş ve nice yüz adet sanatlı fıskiye, şadırvan ve ona on havuzlar ile bezenmiş olup yüzlerce selsebiller ve çeşit çeşit fıskiyeler göklere doğru fışkırıp nice yüz yerde yol yol nehirler çağlayarak akıp türlü türlü Keykavus mutfaklarında akan akarsuları kenarında çeşit çeşit sanatlı çarklı kebap aletleri var. Pek çok bağcı odaları olup 4 tarafı kale gibi duvarları sağlamca yapılmıştır. Bunda olan hesapsız güzel görünüşlü ötücü kuşların ve yanık sesle feryat eden bülbüllerin hoş sesleri insanlara gönül açıcı zevkler bağışlar. Aşıklar yüksek sesle uşak makamında aşık sözleri okuyup nevalar, beyatiler, şüriler ve arazbar makamları icra ederler. Ta bu mertebe
5 29
gam giderecek ve üzüntü def edecek safa yeri bir lalezar ve gülizar Arhonoz Bağı'dır.
Kısacası, bu İrem Bağı'nı olduğu gibi anlatacak olsak güzel bir kitap olur. Ancak bu bağı gören arifler "Bu insan işidir ki o zayıf yaratığın kısa ömründe zorlu çalışmalarla böyle bir İrem Bağı yapa. Ya o bizi ve [324b] bunu kün/ol lafzı ile yaratan alemlerin Yaratıcısı ve bizi bir damla kirli meniden yaratan Cenab-ı Bari'nin Me'va Cenneti, Illiyyin Cenneti, Firdevs Cenneti ve uçmak bağları içinde neler yaratmıştır" deyip geçici dünyanın bu bağlarına rağbet etmeyip kalıcı dünyanın meram içre karar etmeyi isteyip terk ü tecridlik isteriz. Allah kolaylık versin.
Beri taraftan yine bu Meram Bağı'ndan batı tarafına 3 saat gidip,
Ovacık Sahrası menzili: Bu da Girit Adası'nda belli başlı bir geniş verimli ovadır. Bazı yerlerinde iri pirinci hasıl olur ki Mısır'ın Menzile, Fereskür ve Birimbal pirincinden güzel ve berrak pirinci yetişir. Kandiye vezirlerine hass-ı hümayun kaydolunup haraçları Kandiye neferlerinin aklamı yazılmıştır. Bu ovadan yine batı yönüne 7 saatte,
Çmarhdere menzili: Bu da bir abıhayat deredir. Kenarında suyu ve havası hoş Müslüman köyleri olup hamam, cami ve mescitleri yeni yapıldı. Hatta bu akarsuyun kenari.nda hesapsız su değirmenleri var ki Osmanlı askerini bu değirmenler doyururdu. Bağları, bahçeleri ve şebekeli bostanları cihanı tutmuştur.
Bu akarsu ta Arhonoz dağlarından gelip Eski Kandiye dibinde denize karışır. Eski Kandiye'yi Mağrip ülkesi padişahı Sultan Mansur fethedip yerle bir edip yıkmıştır. Hala nice bin yerlerde yapı kalıntıları bellidir.
Oradan yine deniz kıyısı ile batı yönüne 1 saat gidip, Nazarete Limanı: Kandiye Kalesi'nden 5 bin adım uzak de
niz kıyısında bir taşlık yerde kale gibi büyük bir handır. Deli Hüseyin Paşa Kandiye'yi kuşattığında birazcık berbat etmiş, ama şimdi sadrazam fermanıyla bir derviş bu hanı bir derviş tekkesi etmek için izin almıştır. Bu Nazarete kafir zamanında yapılmış olup tüm bezirganlar Rum, Arap, Acem ve Dip Frengistan'dan mallarıyla gelip bu handa konuk olup tam 40 gün
5 3 0
oturup eğer vebaları var ise temizlenmeyince kaleye komayıp 40 günden sonra korlar. Kafiristanın geleneği tamamen böyledir. Onun için her şehirlerinin taşralarında böyle bezirgan misafir nazareteleri vardır.
Oradan yine batıya 5 bin adım gidip, Sağlam ve dayanıklı Kandiye Kalesi'ne dahil olduk. Bu
mahalde 660 mil Girit Adası seyahati tam 3 ayda tamam oldu. Hamd olsun tüm Girit Adası'nda 861 adet köy, toplam 25 adet kale ve 200 adet kasabaları muharrir bey efendimizle yazıp bütün imaretlerini 10 türde yazdık.
İlk başta İsfakiye dağlarını ve tüm mahsul veren arazilerini, 25 bin adet reaya ve berayaların haraçları da tamamen Mekke ve Medine surresi olmak için yazıldı.
İkinci tür yazımı, tüm vezirler ve beylerbeyilere hass-ı hümayunlar yazıldı.
Üçüncü tür yazımı, tüm timar erbabına toplam 11.060 adet timar ve hisse yazıldı.
Dördüncü tür yazımı, bütün selatin, vezir ve vekillerin ca-mileri evkafları yazıldı.
Beşinci tür yazım, 150 adet zeamet serbest köyleri yazıldı. Altıncı tür yazımı, padişah hassı köyleri yazıldı. Yedinci tür yazımı, muaf ve müsellem arhonda ve milota
adlı Rum defterdarlarının köyleri yazıldı. Sekizinci tür yazımı, katipler, mal defterdarları, defter ket
hüdaları, çavuşlar kethüdası ve yeniçeri ağaları hasları yazıldı. Dokuzuncu tür yazımı, tüm ocak ağalarının ve bütün çorba
cıların serbest köyleri yazıldı. Onuncu tür yazımı, (---) (---) (---) (---) (---) (---) yazıldı.
Girit Adası külliyatı övgüsünün tamamlanması İmdi ey vefa kardeşleri, Osmanlı eline henüz bir Mısır gibi
vilayet daha girdi, zira yeryüzünde her ne çeşit şey yetişirse bu Girit Adası'nda 5 kat ziyade fazla bitkiler, otlar ve meyveler yetişir.
Evvela çiftçiler zemine bir kile buğday ekip bazı yerlerinde 1 kile buğdaydan 100 kile has ve iri buğday elde ederler. Bunun kilesine mahsara derler, Mısır'da erdeb derler, Diyarbakır ve Erzurum'da somar derler, Bağdad'da tağar derler. Rum' da kile der-
5 3 1
ler. Ama bu Girit'in mahsarası (---) okka gelir. Ancak arpası ve diğer hububat bakliyatları az olur. Ama balı çok beğenilir ki Atina Vilayeti'nin balı gibi misk ve ham amber gibi güzel kokuları olup 40 çeşit saf balı olur.
Ve 40 çeşit zeytini olur ki daha salamura olup olgunlaşmadan taze iken hurma gibi lezzetli yenilir. Ve bu zeytinyağı bir diyarda yoktur. Ancak Mağrip ülkesinde susam yağı meşhurdur. Ve tereyağı, pamuğu, kebbatı, inciri, üzümü, narı, şeftalisi, kaysısı, zerdalisi, diğer erik çeşitleri, diğer yiyecek ve içeceklerinin çeşitlerinin hesaplarını Cenab-ı Bari bilir.
Gerçi ılıman vilayettir ama İsfakiye Dağı'yla ta Girit Adası'nın ortasında bulunup Elburz Dağı'na benzer bir yüksek dağdır ki yaz ve kış karı ve ab-ı zülali eksik değildir. Kestanesi, kızılcığı, yayla kirazı, ahlat armudu, muşmulası, üvezi ve 7 veren üzümü [325a] yaz ve kış eksik değildir. Ve narı, zeytini, çimşiri, kızılcığı ve servi ağaçları cihanı tutup bu vilayetin tüm keresteleri tamamen servi ağaçlarındandır. Başka iklimde olmayan otların çeşitli çiçekleri burada mevcuttur.
Özellikle bir salkım üzümü 17, 20 ve 25 okka gelir. Bir ayva 1 okka, bir şeftali 100 dirhem, kayısı 60 dirhem, inciri 50 dirhem ve şeker inciri 20 dirhem gelip 40 tür zeytini olur.
Girit Adası'nm madenlerini bildirir Evvela 3 yerde bakır, 1 yerde altın, 2 yerde gümüş, kurşun,
demir, 7 yerde tuz, 40 yerde güherçile, 3 yerde şap ve 7 yerde alçı taşı madenleri var, bütün taşları kireç madenleridir. Ve zernih madeni, katran, zift, kara neft, kükürt, kitre, iricna, şap, kil, kilarmeni, laden, balmumu ve nice bunun gibi toplam 170 çeşit madenleri çıkıp hepsi miri kaydolunup her biri hala iltizamdır.
Ve İsfakiye dağları 300 mil alarka denizden görülür ki bu yüksek dağ üzerinde 87 adet şehir gibi köyler Mekke ve Medine'ye yazılmıştır. Ve Sultan Mansur bu Girit Adası'nı fethettiğinde 77 sene ellerinde iken Arap taifesi bu İsfakiye kafirlerinden kızlar alıp içlerine Arap karıştıklarından hem Arapça ve hem Yunan Rumu dili konuşurlar. Silahları ok, yay, tüfeng ve sapandır.
Bu İsfakiye dağları gayet sarp ve halkı gayet cesur olduğundan hiçbir zaman Venedik kralına evet demeyip fetihten son-
5 3 2
ra Osmanlı'ya da harbe ucuyla itaat edip asla metris hizmetine gelmemişlerken bilek zoruyla metrislere girip zorba kafirleri tüm metrislerde ve lağımlarda ölüp geri kalanları tamamen itaat ettiler.
İsfakiye dağlan boğazlarındaki kaleleri bildirir Evvela, Amiyorı Kalesi'nin özellikleri: Gayet sağlam kaledir. İsfa
kiye keferesini itaat ettirmek için (---) tarihinde gazi ve şehit Deli Hüseyin Paşa, içinden kafirlerini çıkarıp kalenin bazı yerlerini yıkmıştır. İsfakiye'nin doğu tarafı boğazında bir sarp yerde yapılmıştır. Oradan,
Ayolonya Kalesi'nin özellikleri: Anılan senede Küçük Hasan Paşa 20 bin yiğit ile gidip bilek kuvveti ile fethedip içindeki kafirlerini esir edip zincire bağlamıştır. Nice bin kafiri de kılıçtan geçirip kaleyi yer yer yıkmıştır. Ama acayip sevimli, sanatlı ve şirin kale imiş.
Oradan Semane dağlarında 5 saat gidip, Semane Kalesi'nin özellikleri: Arap yapısıdır. 8 kulesi ol
makla ile Sultan Mansur ismine Semane Kalesi demişler. Sonra İsfakiye kafirleri istila edip yine Sultan Mansur fethedip bazı yerlerini yıkmıştır, ama gayet süslü ve şirin kaledir.
Oradan yine İsfakiye Dağı'nın doğu tarafına 5 saat gidip, Amiyaroz Kalesi'nin özellikleri: Bunu da (---) tarihinde
Mendf Efendi reyiyle Hüseyin Paşa fethedip yıkmıştır, ama bir küçük kaleciktir.
Bu İsfakiye'nin 4 tarafında 4 adet boğazlardan girilir yerlerindeki bu 4 adet kaleden başka yerlerden İsfakiye dağlarına insanların girmesi imkansızdır. Bu 4 adet boğazdaki bu 4 adet sağlam kaleler fethedilmeyince İsfakiye kafirleri itaat etmemişlerdi.
Bu doğu, batı ve güney taraflarında akan küçük büyük 360 adet nehir vardır. Hepsinin menbaları bu İsfakiye dağlarından çıkıp Girit Adası topraklarına yayılır. Bunlardan başka akan 300 adet derecikler, bazı kayalardan çıkıp büyük sulara karışır. Kısacası, bütün adalarından akarsuları 666 adet küçük büyük sulardır, ama altısı acı su adıyla bilinir. Mesela Acısu Kalesi dibinden akar 6 adet acı sudur, diğerleri abıhayattır.
Toplam 860 adet mamur kasaba gibi köyleri vardır ve 24
5 3 3
adet kale vardır. Hala 24 kadılık yerdir ki daha kadıları görev yapmaya başlamadılar.
Toplam 97 bin adet reaya kalıp gerisi Kandiye altında savaşta öldüler. Ama arhonda keferelerinin defterleri üzere bu ada kafir elinde iken 600 bin insan ile bu ada dolu imiş. Hala toplam 70 bin kadın yazılmıştır. Ve 152 bin ümmet-i Muhammed askeri yazılmıştır. Ve 7 bin adet Rum' dan Müslüman olma bozma taifesi ka 1mıştır, yani Girit kefereliğinden Müslüman olmuşlardır.
Ve 17 adet mamur askerli kaleler kalmıştır. Ve 2.800 adet küheylan atlar kalmıştır. Ve 70 bin katır vardır. Ve 263 bin adet camız ve sığır kalmıştır. Ve hala miri 40 katar develer kalmıştır. Ve toplam altmış kere yüz bin [6 milyon] koyun ve keçi vardır. Ve yine 4 kere yüz bin [400 bin] adet [325b] eşek yazılmıştır.
Ve bütün dağ, tepe ve bağlarında 900 bin adet bağ bahçe ve şebekeli bostanlar yazılmıştır.
Sonra, toplam 41 bin koyun ağılı sayılmıştır. Toplam 7 bin adet yerde bal kovanları sayılmıştır. Ve toplam 2 bin adet zeytinyağı değirmenleri var ve 6 bin su
değirmenleri var. Ve 176 bin adet mezralar yazılıp öşr-i sultani verir. Ve 9 yerde sazlı ve kamışlı göller yazılıp seraskerlere hass-ı
hümayun kaydolunup Kandiye serdarına 100 bin akçe sade has yazıldı. Bad-ı hevadan başka, sözün kısası gökte uçan, yerde gezen ve deryada yüzen tüm varlıklar yazılıp aklanı kaydolunmuştur.
Osmanlı'nın tüm reaya ve berayaya salınan 44 adet vergilerinden ancak dördü Girit reayasına salındı. Hazret-i Ömer radıyallahu anh yazımı üzere kovan hakkı, senede bir buğday öşrü, bağ dönüm hakkı, bostan hakkı ve yetişkinlerin baş vergisinden başka diğer vergilerden Girit reayası muaf olalar diye saadetli padişahtan hatt-ı şerifler gelip mahkeme sicillerine kaydolundu.
Girit Adası'nda olan 23 bin adet zeamet ve timar sahiplerini de ellerine "Mezkur 4 adet öşrü Ömer adaleti üzere alasız" diye fermanlar verildi. "Düşmanlık etmeden ihtiraz üzre olasız" diye onların da ellerine fermanlar verilip sicillata kaydolunup tellallar ilan ettiler.
Bu Girit Adası öyle bir vilayettir ki suyu ve havasının tatlı-
534
lığından yaz kış kuzusu eksik olmayıp yılda iki kere ikişer ikişer kuzusu olur.
Yazda ve kışta çeşit çeşit çiçekleri, sulu meyveleri ve nice çeşit bitkileri ve otları eksik değildir, ama hurması az ürün verir.
Pamuğu ve ipeği cihanı tutup gayet hoş ipeği olur. Lodos rüzgarından başka 7 adet rüzgarları gayet hoştur,
ama lodosu sanki sam yeli gibi esip tabiat sahibi olan kimseleri lodosta dışarı çıkmazlar. Zira birkaç kere bu Girit Adası lodosundan harap olmuştur. Hala bu diyarda yine lodos sam yeli gibi gayet sert esip nice yerlerde tarlaları ve bağları harap edip nice bin ağaçları kökünden söküp ekilen ekinlerini havaya uçurup insanları sersem eder.
Müneccimlere göre usturlab ilmi üzere bu Girit üçüncü iklimde bulunup arz-ı beledi (---) ve uzun günü (---).
Yaşlı, genç insanlarının yüz renkleri Bütün halkının yüz renkleri 4 çeşit üzeredir. Evvela Kiso
ma tarafları Girit'in batı tarafıdır, halkı gayet beyaz ve düzgün uzuvlu mahbub ve mahbubeleri olup gayet garip dostlarıdır.
Hanya taraflarının halkı gayet rençber olup genellikle işleri bağ, bahçe ve balık avlamak, bostancı, çiftçi ve çayırcı, bağcı ve zeytinyağcılıktır. Hanya'yı doyurup daima çalıştıklarından yüz renkleri buğday enlilerdir, ama gayet doğru ve zengin adamlardır.
Retime'den ta Kandiye'ye kadar, oradan Kanlı Kastel'e, Yalıpetre'ye ve güney tarafında Amiso Kalesi'ne kadar başka hava olup halkı gayet çoktur. Zira Kanlı Kastel nahiyeleridir, gayet rençper kavimdirler. Her tür işi yapıp her şey mevcut olup satarlar. Mahbubu ve mahbube Rum keratsaları çoktur ama öfkelidirler. Ve kadınları o kadar beğenilir cinsten değillerdir, ama bunların da yüz renkleri kırmızımsıdır.
Halkının dördüncüsü, İsfakiye kavmidir ki suyu ve havası yaylak olup kışları fazla olduğundan limon turuncu, narı, inciri, zeytini ve hurması olmaz. Ancak yer yer bahçelerinde üzümleri, türlü türlü meyveleri, başka yiyecek ve içecekleri nadir olur. Lakin kestanesi, kızılcığı ve kış elması çok olup bazı kuytu yerlerinde bağları vardır. Ama üzümü lezzetli olmayıp hoş-horca olur. Diğer yerlerin ürünleri gibi çok ürün elde edilmez. Genel-
5 3 5
likle işleri ve kazançları serviden kereste ağaçları kesip servi odunu, servi tahtaları ve diğer ağaçlardan keresteler kesip çevredeki kale ve şehirlere götürüp satmaktır.
Bu Girit Adası'nın bütün direkleri ve tahtaları baştan başa servi ağacından olup alemlerin rabbi olan Allah bu adayı servi ağacıyla süslemiştir ki tüm dağları, dereleri ve tepeleri servi kokusuyla kokulanır. Tüm dünyada öyle servi ağaçlı bir diyar yoktur. Hatta bütün Osmanlı askeri 27 yıl servisini kıra kıra tüketemediler. Bütün İsfakiye keferelerinin evleri, damları, kapıları ve tüm sandukaları servi levhası ve kerestelerinden olduğundan evleri misk ve ham amber gibi kokup insanın beyni kokulanır.
Hiçbir zaman bu hanelerde yılan, çıyan, akrep, bö ve güve olmaz, zira ateşte yaktıkları odunları bile servi ağaçlarıdır. [326a] Bütün giysileri de servi kokar. Bunların yüz renkleri şiddetli kıştan dolayı esmer ve kızılımsıdır.
Kısacası bu Girit Adası böyle 4 hava üzere yaratılıp halkının da yüz renkleri 4 çeşit yaratılmıştır.
Ve tüm Rum kefereleri siyah tarturlu şapka giyerler, ama Venedik şapkası gibi büyük Eflatuniye değildir ve şapkalarının iki yanlarında kulaklarını örter abadan siyah şapkalardır. Bütün giysileri de siyah aba ve siyah şalvar olup ayaklarına da siyah Frenk pabuçları giyerler.
Kadınları başlarına beyaz bezler örterler. Mora Vilayeti'nde Çakana keferesi kadınları gibi beyaz katip sarıklı kefere avretleri vardır, ama başka bir şekilde saçlarını örüp başka bağ bağlarlar. Yine fistanları renkli çukalardan ve diğer ipeklerdendir. Varlıklı olan kafir kadınları fistanlarını rengarenk kadifeden yaparlar. Ancak koltukları altında, önlerinde ve artlarında hamal semerleri gibi yumru fistanları olup kadınlarını kambur şekilli gösterir. Birleşme sırasında beli altında yumru fistan durur. Kadınların çirkin ferderi yükseğe kalkıp cimanın kolay olması için eski filozoflar öyle yumru fistanlar bulmuşlardır.
Yine kadınları diğer kafir kadınları gibi don giymeyip ayaklarına siyah pabuç giyerler. Kısacası, gayet ibretlik kadınları olup gayet aşık-perestlerdir.
Tüm halkı gayet zeki olarak yaratılmıştır ki 10 yıl içinde olgun ve yetkin çocukları tefsirci ve hadisçi olurlar. Ancak adam-
5 3 6
lan Bosna ve Mora diyarı halkı gibi iri, güçlü ve boy pos sahibi değillerdir, genellikle 2 endaze boylu adamlardır.
Ama acayip hikmettir ki yukarıda birazcık yazıldığı üzere genellikle kadınları 12 yaşında bulüğuna yetişip hamile kalıp 13'ünde çocuk sahibi olur. Bazısı 7,5 ayda ve 8 ayda doğurur.
Ve oğlanları da ll 'inde ve 12'sinde genellikle erginliğe erip baliğ olur.
Koyunları senede iki kere ikiz ikiz kuzular, garip ü acayip hikmettir.
. ................. (2 satır boş) ................... . Kısacası bu Girit Adası'nın 3 yılda bu kadarca durumlarını
görüp öğrenip bildiğimiz kadar özelliklerini yazsak büyük bir kitap olur.
Sözün kısası, 1080 yılı Ramazanında [Şubat 1670] Sadrazam tüm İslam ordusuna izin verip bütün Rumeli ve Anadolu askerleri bölük bölük ve dalga dalga herkes asıl vatanlarına gitti. Bundan sonra padişah fermanı yayınlanıp 1 okka Tophane somunu 1 Mısır parasına olup Mısır parası da 3 akçeye rayiç olup 1 okka et 2 timine ve her yiyecek ve içecek türünden şeyler bu şekilde rayiç olup her tarafta büyük bolluk oldu.
Yine garip seyirlik, sevinç ve şenlikler olup Kandiye Kalesi de, 4 tarafında yıkılan yerlerden iz belirti kalmayıp (---) senesi Zilhicce ayında bütün kale tamiri tamam olup görenler "Allah sana yardımcı olsun ey Kandiye, koruyucun ve destekçin Cenab-ı Kibriya ola" diye dua ve senalar ettiler. Daha sonra sadrazam da bu kutlu ayda Hanya, Retime ve Kisoma taraflarının İrem bağları taraflarının seyahatini tamam edip saadetle yine Kandiye'ye geldi. 1080 senesinin kurban bayramında Asitane-i Saadet'e gitmek ferman olunup Kandiye'de vezir kalan muhafız paşa, Ankebut Ahmed Paşa, diğer beylerbeyiler ve beyler ile Kandiye'de kalacak tüm İslam ordusuna, bütün timar ve zeamet sahiplerine ve diğer iş erlerine derece ve makamlarına göre samur lipaçeler ve değerli elbiseler giydirildi. Kaptan Kaplan Mustafa Paşa da 40 parça kadırga ve 40 parça kalyon ile hazırlandı. Daha önce İslam ordusu içinde ne kadar ulema, katip ve divan erbabı halifelerinin kalem sahibi yazar varsa, onlara "Kandiye'nin fetihnameleri yazılsın" diye vezir fermanı çıkmıştır.
5 37
Reisülküttab Acernzade Efendi eliyle Sadrazam 40 yerden maarif erbabı çeşit çeşit fetihnameler getirdiler. İçlerinde nicelerini beğenip saadetli padişaha götürmeye niyetlendiklerinde bu kemter kulun da müsveddesini "Fena olmamış" diye beğenip 200 altın ihsan edip padişah huzuruna götürmek için bu hakirin müsveddesini de mühürleyip sakladılar.
Sadrazam fermanıyla yazılan Kandiye fetihnamesidir ki buraya yazıldı. Seyyah-ı alem Evliya'nrn müsveddesidir
Evvela hamd o Yüce Yaratıcı'ya ki bu kutlu senede Kandiye Kalesi'nin fethi nasip olup Der-i Devlet'e bu yüzden küstahça fetihname yazıldı ki haliya Girit Adası'nın hali sorulur ise zir-i nilgun tak-ı lem-yekün misliihti fi 'l-tiftik olan Kandiye Kalesi'nin ilk kuşatmasından [326b] kemend-i feth-i teshire kadar vaki' olan cidal ü harb ü kıtal ve darb ma'lum-ı cümle-i alem ve mefhum-ı kaffe-i ümem olup lakin o kal'a-i metine Derya-yı Sefid'in sedd-i sedidi ve umumen Frengistan'ın ahenin kilid-i mekini olmağla vaki' olan gaza-yı kebireyn ve cihad-ı azimeyn nakl-i takdir-i bedide gelip muvahhid1n tahsil-i sürür-ı la-yuhsa ve cünud-ı zafer-karin tekmil-i hubur-ı gayr-i ihsa etmek muhakkak olmağla bir ay ceng-aşubdan mıkatta-ı husümet ü adavete değin süret-pezir olan harb ü darbdan mümkinü't-takrir olan vech üzre ihtisar-ı ahbar olunup kısacası kal'a-i mezblire bin 77 senesinde vaki' olan mah-ı Zilhicce'nin gurresinde cevanib-i erba'asında muhasara ve ma'rüf olan Yüksek Tabya'dan batı tarafmda leb-i deryada vaki' olan metanet ile iştihar bulan Kızıl Tabya'ya varınca metrislere mübaşeret ve mevazı' adi(?) 8 yerden mütecaviz kal'a-küb ra'd-aşüb balyemez toplar tabya duvarlarına havale olup yevmen fe-yevmen metrisler hendeklere doğru sürülüp ejder-dem ve ateş-fem top-ı seramedler ile leylen ve nehar kale duvarı ve tabyaları döğülüp lakin kal'a-i üstüvarın canib-i berrisi husüsan metrisler önünde nakş-ı duvar-ı kalenin esas-ı ibret-nüması ekseriyya kemerler üzre mebni olunup alat-ı harb ile müştemil sanayi'-i garipeler ile rnemIU olduğundan ma'ada hendeği 200 zira'-ı Mekki'den mütecaviz ariz ve kemal mertebe amik olup ale'l-ittisal parmaklık cengleri vefret üzre olup kaleden munfasıl ve handak-ı kebirden haric tabya-i
5 38
azimeler dahi birbirlerine mukarin olup her birisi birer kal 'a-i metin ve kuh-ı Demavend-var temkin manendi olup ceharesin ve ka'r-ı zeminlerin feth u teshire her dirsek tabyaları mani' olup ale'l-husüs saadetli sadr-ı ali-mikdar hazretlerinin kolunda vaki' metanet ve istihkam ile meşhur u müte'arif olan Kanlı Tabya'nın etraf u cevanibi kat-ender-kat parmaklıklar ve şaranpavlar ve domuz damları ve zir-i hakde cengci tabyaları ve ka'r-ı zeminde beşer altışar kat lağımları ateş-i harbile memlu ve ma-fevki top ve kumbaralar ile meşhün olup vech-i meşruh üzre mevani'-i garibelerin ta'til ü teshir ve zir-i hakde olan düşmen-i dinin lağımları ibtal ve manend-i kal'a-i metin olan Kanlı Tabya lağımlarıyla ma'dumu'l-eser ve zemini zapt u rabta girip hendeklerine duhul müyesser olunca vaki' olan ceng ü cidal ve tarafeynden atılan lağım ve kazan kumbaraların tahrir ü tavsifi kalem-i seri'u'l-beyan kendi lal ve kema yenbaği takriri emr-i muhal olup bu esnada vakt-i şita ve şiddet-i serma erişmeğile ala tarikı'l-muhafaza kalmak müşavere olunup metrisler hendek kenarlarında karar-dade olup cemi'i metrislerde i'tidal-i heva olunca meks ü aram ve ikdam u ihtimam ile metrislerde kıyam olunup cünüd-ı muvahhidin hiddet-i sermada ve şiddet-i bürudetde bila-ha'il nazil olan berf ü baran leyl ü nehar metrisler içre revan-ı seyl-i bi-payan meşakkatlerin uğur-ı din-i mübinde mahz-ı rahmet bilmeğe ale'd-devam peykar olup bu hal-i pürmelal üzre mürür-ı serma geçip sürür-ı i'tidal-i heva mukarin olmağile asakir-i derya-mevc fevc fevc ikdam-ı cenge kıyam ve ahz-ı intikam ve kalenin feth ü teshlrine bezl-i ikdam olunup canib-i bahrden leb-i derya ile iki koldan metrislere girilmesin savab-did-i cumhllr-ı asakir-i zafer-mezahir olmağla Kızıl Tabya mukabelesinde kadimi metrislerden leb-i deryaya varınca metrisler ve medd ü tertib olunup ve doğu canibinde Aktabya kurbunda Göllük ta'bfr olunduğu mahalde leb-i derya ile tershaneye doğru ve ma'rüf olan Kumlu Tabya'ya varılmak üzre metrisler rnübaşeret olunup lakin Kızıl Tabya caniblerinde vaki' olup saadetli sadrazam hazretlerinin kolunda vaki' olan metrisler önünde leb-i derya ile Taşlık ve Göllük tarafında kumluk olmağile iki koldan gayri dahi leb-i derya ile metrisler mübaşereti emr-i muhal iken mücahidan-ı gaziyan-ı din-i
5 3 9
mübin ve mübarizan-ı zafer-karin uğur-ı din-i mübinde gayret ü hamiyyeti devlet-i uzma ve meşakkat ü zahmeti saadet-i ukba müşahedesiyle cümle huzur-ı rahatı vücildlarına haram mesabesinde edip cümle guzat hab u rahat-ı istirahati terk ü biaram edip iki koldan metrisler için mesafe-i ba'idelerden zahrlıklarıyla toprak nakliyle metrisler i'mal olunup mavazi'-i gayriden ra'd-gerdan-ı su'ban-demar balyemez top-ı kal'a-kilblar getirip tabya siperlerine vaz' edip kal'anın ril-yı divarlarma ve cümle tabyalarına topları havale edip kalenin duvar-ı tabyaları günden güne viran ve ser-nigun olup limana gemilerinin hurfıc u duhulüne toplar mani' olup lakin a'day-ı din-i dilzahkarin dahi zikr olunan iki koldan asıl duvardan gayri hendeklerden haric ve leb-i deryada vaki' olan zfr-i hakde cenk tabyaların püskürme lağımlar ile memlil ve mükemmel edip ba-husils Kızıl Tabya'yı sanayi'-i ebniye ile metanet üzre edip sedd-i rah olacak hiyel-i harbi müştemil mevani'-i adbeler ile müretteb etmeğile canibeyn-i mezkfıreynde bir mertebe sanayi'-i acibe ve garibeler ihdas ve bir derece mevani'-i takribe [327a] 1cad eylemiştir ki zu'm-ı füsid ve hayal-i kasidleri üzre humare din ve kumare nusret-i karin olup guzat-ı din yanına varmak ve karlb yanaşmak değil ejder-dehan ateş-feşan topların kesretinden ve lağım ve kumbaraların vefretinden nerre-i div-i Süleyman! yanma varmak değil bir hayli mesafe-i ba'ideden mürilr etmek ernr-i muhal olup zi-dehşet-nişan lağımlar ve kumbaralar vefretinden anka-yı la-mekan evc-i a'lada tayeran-ı adem muhal tasavvur ile kasd-ı guzat-ı İslamiden bi-bak ve aheng-i kümat-ı Rahmaniyye'den bi-perva olup lakin cünfıd-ı müslimin-i sahibkıran ve asakir-i giti-sitan; "Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir" [Kur'an, Saffat, 173] mefhilm-ı şerifi üzre hulils-ı bal,
"(Sadece şöyle diyorlardı) Rabbimiz! (Bizim günahlarımızı ve işimizde taşkınlığımızı bağışla) sebatımızı artır, inkarcı topluluğa karşı bize yardım et" [Kur'an, Al-i İmran, 147]
makal-i hakikat-me'al ile küffar-1 haksarm ve füccar-ı sakarkararın i'timad eyledikleri metanet ve istihkamı ademden ma'dild edip yevmen fe-yevmen nakl-i toprak ile metrisler yürütüp handaka karib a'da-yı dinin sedd-i rah için ihdas eyledüğü zir-i hakde iri iri ağaçlardan çatma şaranpav tabyalarına
540
karib varıldıkda düşman cevanib-i erba'ada manend-i katarat-ı baran top ve kumbara ve havan taşları yağdırup z1r-i hakde olan tabyalardan la-yenkatı' tüfengler ve el kumbaraları atup ve lağım püskürmeleri ve alat-ı hiyel Ü şeytanat-ı garibeler ile ateşler saçup bu minval üzre İslam ordusun şeş cihetleri ateş-i Nemrud iken uğur-ı d!n-i müb.inde bezl-i vücud-ı nazen.in-i can-ı aziz edip semender-var-ı na'ire-i cenk ü peykarda sarf-ı miknet ve ikdam-ı iktidar ile handakdan haric olan tabyalarının bazıların nakl-i toprak ile basdırup ve bazıların lağımlar ile hedm edip v� bazıların top-ı küp kazan kumbaralar ile nabud edip ve niçelerin ş.iran-ı diliran-ı meydan-ı veğalar yürüyüş ile ahz ü kabz edip hendeği ve leb-i deryada Kızıl Tabya'ya mülahık olan mevani'leri balyemez toplar ile hedm edip asıl duvar-ı kalede olan Kızıl Tabya'ya dest-res edip altına niçe yerden üçer dörder haz.ineli lağımlar olunup burc-ı barusun ejder-sıfat toplar ile beraber turab edip ve esas-ı bünyadın lağımlar ile harab u yebab edip kezalik Göllük canibinde olan metrisler dahi vech-i meşruh üzre nakl-i toprak ile İslam ordusu yürüdüp da'ire-i tasavvurdan haric mukatele ve muharebeler ile kaleden munfasıl z!r-i hakde tabyaların ve sedd-i rah olan parmaklıkların ve cümle mevani' olan şaranpav nam hıyel ü şeytanatların ahz ü kabz u hedm edip ma'rüf olan Kum[lu] Tabya kurbunda asıl kale duvarına lağımlar olunup tersahanenin duvarın yıkan demir toplar ile hak ile beraber kılup kısacası iki koldan kaleye gedikler ve güna-gun rahneler olup arus-ı feth ü zafer-me'ser zuhura cilve-ger olmak müşahedesinde iken levayih-i aliyye ve sevanih-i lariye halatı mukarenetiyle olan zafer ve vusul-ı ayn-ı(?) hülul ve ebvab-ı feth u duhul meşruh olduğu nümayan-ı ulu'l-ebsar ve mefhumu kerimi, "Allah 'ın yardımı şüphesiz yakındır" [Kur 'an, Bakara, 214] be-didar olmağile vech-i sabık üzre mürür-ı şita edip i'tidal-i heva olunca zapt olunan gediklerinde meks ü karar olunup bu hal-i nusret-me'al üzre mela'in ü hasir.in kalenin metanet ve istihkamına kemal mertebe i'timad ettikleri yerlerden gedikler açılıp neheng aheng toplar ile limana gemileri huruc ve duhulde men' u mesdud olmak ile kal'a-i metineleri ellerinden çıkacağın mukarrer bilüp lakin temerrüd-i şeytanileri üzre inad-ı vesvası ve hile ve hannası ellerinden fürunihade etmeyip mürur-ı şid-
541
detli kış edince hedm-i hakile yeksan olan duvarların ba-husus Kızıl Tabya verasında am.ik hendekler hafr edip ve lağım kuyuları açıp müceddeden bir duvar-ı azim medd-i sedd edip Kızıl Tabya altına mülasık ve leb-i derya ile vaki' olan sengistanı süfte ve zemin-i hake lağımlar ettirüp zir-i sengistanda 4 tarafa lağımlar hazırlayup kalenin Kızıl Tabya caniblerinin iç tarafında kalenin rub' hissesine varınca muttasıl parmaklıklar ve şaranpavlar ve zir-i zeminde cengci tabyaları edip iç tarafta dahi 4 tarafa kol kol mühlik lağımlar edip intihasında dahi bir cedid mil-i hadid kale duvarı çekip üzerine 50 adedden ziyade balyemez toplar vaz' edip dahi ilerisine metrisler ve sıçan yolları edip niçe bin şeytanatlar ile her şeylerin hazır ve amade edü[p] i'tidal-i heva olunca düşman-ı din açılan gediklerin verasında dürlü dürlü hiyel ü şeytanatlar ve enva'-ı istihkamlar ve metanet üzre her tedariklerin görüp hazır-baş oldular. Ve Göllük canibinde olan zemin alçak ve [ba]ran seyli ve emvac-ı deryanın karargahı ve mahalli dahi teng olduğundan gayri 4 koldan a'dayı dinin topları metrislere havale olmağile Su kulesinde ve tersahaneden ve Kumlu Tabya'dan ve Aktabya'dan elliden mütecaviz zencir ile balyemez topların ve kumbaralar ve taş atar havan topların metrislere havale edip [327b] leyl ü nehar layenkatı' topların atup müluk-ı nasaradan dahi imdadları gelip ba-husus vakt-i şita ve şiddet-i serma ve kesret-i emtar olmağile seyl-i bi-giran cümle metrisleri cümle su basup emvac-ı deryadan zir ü zeber olup pay-ı guzat paydar olmayıp gece gündüz usretler çekilip her canib metrislerinin hıfz u hırasetleri müşkil iken yine cünud-ı muvahhidin ve kümat-i zafer-karin bu mahalde emvac-ı deryanın karargahında uğur-ı din-i müb.inde mebrak-ı mek.inde ve meşakkat ü zahmetin ihtiyar eden a'da-yı din ile leyl ü nehar kar-ı zardan bir an hall olmayıp lakin metrisler böyle teng mahalde olmağın küffar ikide birde taşra metrisleri basmak fikrinde olup birkaç kere taşra çıkıp metrisleri zapt etmeden hali olmayıp hususan Fransa la'.inden kalyonlar ile imdadı gelmekle Göllük'de olan rnetrisleri basmaya kasdı tedariklerinden guzat-ı müslim1n haberdar olup Göllük kolunda serdar-ı mu'azzam olan Haleb Valisi Ebülhayr İbrahim Paşayı hfı.rşid-i münir hazretleri Göllük koluna me'mfır olan mir-i
542
miran-ı zevi'l-ihtiramlara ve Zağarcıbaşı Zülfikar Ağa'ya ve diğer bölük ağalarına ve cümle serdengeçti ağalarına ve Mısır ve Şam kullarına tembih ü te'kldler gidip herkes gediklerinde hazır ve mevcud bulunmaya ferman olundukda küffar-ı şekavetşi'arın hurucuna cümle guzat müterakkıblar iken sene (---) mah-ı (---) gününde vakt-i Şafi'.ide derun-ı kalede mahsür olan a'da-yı makar-sa'ir-i bed-tedbir-i hezi'met-g.irleri üzre kaleden tulu' edip 3 koldan huruc ve metrisler üzre hücum-ı mehcfım eyledikde dahi Şafi'i vaktinde göz gözü görmez iken İslam ordusu manend-i süreyya-nizam tekb.ir ü gülbang-ı Muhammedi getirip metrislerden bi'l-müvacehe küffara karşı varılup tüfeng ü tir ü selle seyf-i ateş-tesir ile küffar a'da ve na'ire-i ceng-aşub germiyyet ile 3 saat mikdarı harb ü darb olup inayet-i Bari yari kılup nesim-i feth u zafer taraf-ı cünfıd-ı nusret-karinden vezan ve kesr ü hezimet-eser asker-i müşrikinde nümayan olmağile a'dayı bed-girdar füccar-ı murdar kaleye firar ve kırkdan mütecaviz beğzade ve kaptanları ve (---) den ziyade kefereleri ateş-i harb ile ittisal-i niran kılınup cümle (---) binden mütecaviz küffarları esir-i bend-i zencir olunduklarından ma'ada bizzat serdarları olan Fransa şehzadesi savaş-ı perhaşta kaybolup lillahi 'l-hamd ve 'l-minnc böyle sa'b yerde ve böyle teng mahall-i şafi'ide böyle gaza-yı ekber asakir-i nusret-me'sere naslb olup böyle yüz aklık ve a'da-yı dine böyle rfı-siyahlık tafsili emr-i muhal olup bu ma'reke-i nusret-encamdan sonra mela'in-i hasirfn bir dahi kaleden baş göstermeğe kadir olmayıp vera-yı cidarda püskürme nam lağımlar atmaya cidd Ü ihtimama başlayıp alat-ı ateşbazlıklar ile cenk ederek şiddet-i serma da mürür ve i'tidal-i heva hulul etmeğile İslam ordusu-ı nusret-encam pay-ı ikdama hareket ve Kızıl tabyanın hedm olunmasına rağbet edip niçe yerlerden kaleye duhul olmak üzre metrislere mübaşeret ve niçe cenk ü harb ile ve i'mal-i lağımlar ile Kızıl Tabya'nın ta balasına urfıc etmek üzre iken a'da-yı dinin mukaddema Kızıl Tabya'ya mülasık ve leb-i deryada metrisler yolunda vaki' olup süfte eyledüğü yerlü kayalarda lağımlara ateşler eyledikde umümen kale ve metrisler mütezelzil ve şiddet-i lağımlardan manend-i kule-i kfıh yerlü kayalar mevzı'larından mübeddel ve küffarın altlarında olan lağımat ve metrisleri zelzeleden zir ü zeber olup bu mer-
543
tebede lağımlara efürit-i Süleymani takat getirmek emr-i muhal iken inayet-i Bari yari kılup mu'cizat-ı Resül-i Kibriya aleyhi efdalü 's-salavat ve 't-tahiyytit ile asakir-i zafer-me'sere asla fütür gelmeyip ve asla bir şey arız olmayıp derkar oldukları üzre Kızıl Tabya'nın münhedim olmuş yokuşlarından metrisler yürüdüp tavsif ü ta'rifden haric harb ü cenk ü cidaller ile Kızıl Tabya'nın üzerinden mürur edip verasmda a'da-yı dinin müceddeden medd eyledüğü duvara henüz mukarin oldukda zapt u rabtı müyesser olan Kızıl Tabya'nın üzerinde ve leb-i deryada toplar için müte'addid ali tabyalar bina olunup Üzerlerine 40 adedden mütecaviz balyemez seramed toplar koyup her biri birer ra'd-girdar balyemez toplar vaz'-ı mücedded olunup küffarın nev bina etdüği duvarına ve kalenin içerisine havale olup zaman-ı kalilde düşmen-i dinin müceddeden hafr eyledüğü hendekleri cümle guzat memlü edip ihdas eyledüğü içerdeki yeni duvarı münhedim edip üzerinde vaz' eyledüğü topları cümle münkesir edip kısacası İslam ordusu-ı nusret-encamın topları heybetinden ve kazgan kumbara ve havan taşları vefretinden ve isal-i merk eden tüfenklilerin tegerg-misal kesretinden ve Rüstem-var dilaverlerin ve serdengeçtilerin ve salıcı ve varıcı nama[n] bahadır yiğitlerin hareket ve hamlelerinden a'dayı din vera-yı cidardan ve zfr-i hakde [328a] olan tabyalardan baş göstermeğe iktidarları olmayıp manend-i haffaş muhtefi olup dürlü dürlü hiyel ü ateş ile muharebeler edip bu minval üzre ceng-aşublar ile yeni duvarları ki küffara sakar-karar olmuştu, anı dahi hedm edip derun-ı kaleye duhul müyesser olunca Kızıl Tabya' da vaki' olan cenk ü neberd feramüş olup bu yeni kale duvarı savaşları öyle oldu ki cemi'i gaziyan-ı mücahidan ateş-i Nemrud içinde olup dilaveran-ı fetayan gazanfer-var cünbüş ü merdan edip cümle aldıkları diller ve başlar ve eyledikleri yüz aklıkları ve din-i mübin uğuruna bezl-i vücud-ı can edip vücuda getirdikleri hünerverliklerinden binde biri takrir olunmak muhaldir.
Bu esnada tarafeynden atılan lağımların ta'dad u ta'rifi de emr-i muhaldir.
Bu eyyam-ı nusret-encamda saadetli Kaptan Kaplan Mustafa Paşa hazretleri donanma-i hümayun ile Hanya'dan ordu-
544
yı hümayuna dahil olup Göllük'de müşarun-ileyh Haleb Valisi Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa koluna bir büyük alay ile gidip anda meks ettikde Su kulesine göz açdırmayıp bir gecede niçe yerlerin rahnedar edip sene (---) mah-ı Muharremü'l-Haram'ın yirmi ikinci gün bu kolda dahi cebehane ve müstevfa ıhzar olunmağile metrislere mübaşeret olunup iki koldan serdengeçti yeniçeriler ve bir koldan serdengeçti sipahiler tersahaneye doğru metrisler alıp 3 kol dahi metrisler günden güne ileri kaleye yür[üy]üp Haleb Valisi İbrahim Paşa ve Anadolu askerleri top ile münhedim olmuş yerlerden Kumlu Tabya'ya doğru kaleye duhul olmak üzre yürüdülüp içerüde mahslir olan düşmen-i bidin dahi ziyade zebun ve bi-derman olmuş iken küffarın istinsar ve dervize eyledüğü müluk-i nasaradan Efrence ve Duka ve Papa ve Malta küffarlarmdan 80'den mütecaviz paturuna nam kalyonlar ile 20 binden ziyade küffar-ı duzah-karar imdad erişüp a'da-yı müşrikin takviyet ve germiyyet bulup ateş-i cengi füruzan olup bu hal üzre na'ire-i kıtal iştigalde iken imdaddan gelen kilab-ı Françelenin asker-i hezimet-eseri sene (---) mah-ı Muharremü'l-haramın yirmi altıncı gün ala hfni gafletin Şafi'i vaktinde derya tarafından cümle küffar gemileri cümle metrisleri toplayup germa-germ cenk ü cidal ve harb ü kıtalde iken hikmet-i Bari yari kılup Sadrazam kolunda Karakatır nam bir topa Kulkethüdası Zülfika[r] Ağa nice ateş ettiyse bi-emri Hayy u Kadir top güllesi kalyonun barut anbarına isabet edip an-ı saatte kalyonun kıçı ve başı ve güverte ve palavraları ve cümle direkleri ve serenleri hevaya perran uçup nass-ı katı' üzre, 11 • • • (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçeklen sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın dedi" [Kur 'an, Kehf, 711 ayeti üzre o karavana gemi ihrak bi'n-nar olup cümle küffarlarıyla 17 adet kaptanlarıyla niçe yüz adet beğzadeleri cümle gark-ı ab olup o bednam ve yüz karalıklarıyla yine gemileri karşı Istandiye Adası'na menkub u ma'kus ve ha'ib ü hasir firar ettiler. Haza miıı-frızlı Rabbi.
Eğer Göllük tarafında ve eğer derya tarafında geldikde böyle münhezim olduklarında meydan-ı karzarın dilaverleri ve ma'reke-i heyecanın ş!r-i nerleri cümle Sadrazamdan hil'at-i fahireler ve guna-gun ihsan u in'amlar alıp beyne'l-akran irtifa' -ı
545
kadr, bu defa içerde mahslir olan ve bakıyyetü's-süyuf kalan a'da-yı bed-fercam zebun ve bi-derman ve niçe bini mecruh-ı sergerdan olup İslam ordu-yı nusret-ihtitam iki koldan ziyade ihtimam edip Kızıl Tabya canibinden kaleye duhUl eden 15 kol metrislerden kal' anın rub' hissesinde düşmen-i dinin müceddeden medd eyledüğü duvara mukarin olup yeniçerilerinin serdengeçtileri ve Rumeli kolu askeri kaleye mülasık olup Göllük tarafında olan metrislerde 3 kol vech-i muharrer üzre tersaneye karib varıp önlerine müsadif olan zir-i hakdeki tabyalar alınup ve kaleni n duvar[ı] müceddeden birkaç defa atılup 3 kol dahi Kumlu Tabya'ya doğru kaleye duhul olmak üzre hedm olmuş duvarlardan uruc olunup a'da-yı din metrislere havale eyledüğü Kumlu Tabya kurbunda toplarına karib varılmağile bir şeb-i tarikde guzat-ı zafer-şi'ar cünud-ı nusret-karin toplara hücum edip önlerine düşmen-i din el kumbaraları ve ateş darblar atup askeri gerüye püskürüp 15 vukıyye dane atar e[j]der-fem ve evren-dehen balyemez topun an-ı vahidde guzat-ı mücahidin cidd ü cehd ile küffarın kalesi üzre kurtarıp bizim metrislerimize getirilüp kendi topların kaleleri duvarına havale edip kaleyi döğmeğe başladılar. Bu def'a melun küffar-ı haksar " .. . kalplerine korku düşürdü . . . " [Kur'an, Ahzab, 26] nassı medlulünce ziyade havf ü haşyete düşüp İslam ordusudan heybet ve dehşet alıp bu hal üzre iki canibden ziyade ikdam ve yürüyüşler ( ... ) vech-i tam ile zahir ve nümayan olup matla'-ı [328b] "Onların topraklarını, evlerini ve mallarını size miras etti" [Kur 'an, Ahzab, 27] ayetinden afitab-ı "Biz sana apaçık bir fetih verdik" [Kur'an, Fetih, 1] nassı tulu' u sütu' ve " . . . umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok eder onların yerine sizi hakim kılar . . . " [Kur 'an, A'raf, 129] den nesim-i "Allah size elde edeceğiniz birçok ganimetler l'i7 'detti" [Kur'an, Fetih, 20]
talattum ve tenessüm etmeğile iki koldan yürüyüşler ahvaline ağazeler olunup metrislerde ve diğer gediklerde mevcud ve me'mür olan asakir-i zafer-me'serden gayri serdengeçti namıyla Kızıl Tabya canibinden yürümek üzre 20 binden ziyade din-i mübin uğuruna bezl-i vücud-ı can ve tahsil-i rızayı Halık-ı kevn ü mekan ve tekmil-i hoşnudi-i Habib-i Razık-ı ins ü can merd-i şiran, şemşirgir, hünerveran, dargir hazır u amade olup kezalik Göllük canibinde dahi bahadır u dilaver
5 46
ü şüca'an u namdaran yiğitlerden on bin adedden ziyade gaziler tiğ-i ateş-tesirleriyle küffarların vücudların sahlfe-i alemden hakk etmek arzusuyla arzil-yı didar-ı el-Melikü'l-Mennan ve sevda-zede-i civar-ı Hablbü'r-Rahrnan ümmfdiyle sakl-i kevser-i aliden cam-ı şehadeti nuş etmeye müterakkıblar iken ferman-ı hazret-i sipehsalar-ı celllü'ş-şan olduklarında derun-ı kalede mahsur olan müşrikin ve küşte-i sergerdan olan düşmen-i din ale'l-vechi'l-yakln habir ü agah olup " . . . (Allah 'a) ortak koşanları nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın . . . " [Kur 'an, Tevbe, 5] mefhum-ı şerifi üzre cünud-ı Rahmaniyye'nin harekat ü cünbüşlerinden düşmen-i bed-klşinin efkar-ı şeytaniyyeleri perişan ve hal-i diyer-gunları tebah ve kal'a-i mezbüre ellerinden gideceğinden gayri diğer vilayetleri dahi harab ve meskenleri büm-ı gurab olacağın muhakkak bilüp dahi can u mallarına eman ve el vilayetlerine tecavüz olacak sahib-kıran-ı kişver-küşa ve kahraman-ı kıti-sita[n] hazretlerinin asitane-i muhalledü'l-erkan alemü'ş-şanlarından taleb Ü afv-ı eman ve ızhar-ı ubüdiyyet ve inkıyaddan gayri çare ve derman bulmayıp el-mücahidü fisebilillah el-gazi li-vechillah el-alimi'l-amili'l-valii'l-tam veziriazam ve serdar-ı ekrem vezir ibn vezir Fazıl Ahmed Paşa hazretlerinin pişan-ı saadet destgah-ı nusret-iktiranlarına elçiler irsal ve rica-yı afv u eman taleb eylediklerinde eda-yı kelam-ı zerrfn ve fikr-i isabet-i karin-Asafları üzre zamir-i mün1r-i hurşid nazirlerinden ''affetmek zaferin şükrüdür" mefhümu cilveger ü leme'an edip buyurdular kim,
"Efendinin kapısına geri dönmek baldan daha tatlıdır" deyip es'ad-i evkatda ve eşref-i sa'füda elçilerin ricaların kabul edip,
"Kul kaçsa bile kuldur ve affetmek mevla için en doğru ve güzeldir." teranesiyle hamd-i Huda yine kapuma gelip,
"Kaçan dindar kulu dışlamak mürüvvet değildir. Mazereti olan birini kötülemek mertlik değildir, hükmünce makbeli kabul-i haslet-i zevi'l-ukul olmağın sulhları kabulümüz oldu, ama bir dahi sulha muğayir bir iş ederseniz Venedik tahtınız dahi Kandiye gibi hake beraber iderim." buyurduklarında elçi ve kaptanlar ve diğer iş erleri küffürlar,
"Haşa sümmc haşa, bizler bir dahi isyan edelim" dediklerinde sadrazam ve müşir-i mufahham,
547
"Sulh hayırlıdır." medlul-i hutlir-nümayan olmağile diğer dahi vüzera-yı ızam ve vükela-yı kiram ve cumhlir-ı İslam ordusu ve nusret-ihtitamın sulh u salah makbul u savab-d!dleri olrnağile elçilerin murad u meramları üzre ricaları hayyiz-i kabulde vaki' olup sulh u salah hususları mevzi' -i husule makrun olup uhud-ı kadime ve şurfıt-ı müstakime üzre kat'-ı uruk-ı mevadd-ı husumet-inad ve bezl ü rabt-ı sulh u felah-ı sedad olup müşarun ileyh Haleb valisi vezir-i mükerem saadetli İbrahim Paşa hazretlerinin kemal-i feraset ve kiyasetine i'timad ve her umur-ı sulhu sadrazam onlara tevfiz ve her işin itmamın onlara ferman edip buyurdular ki,
"Eğer küffar-ı bedgirdar, iblls-i bed-cellsin iğvasına aldanup bir dahi sulha muğayir tenakuz-ı ahd-i misak ederlerse bi-Rabb-i Ka'be cümle Frengistan'a let ve darba-i avdet ve ibret birle cümlesin esir-i nikbet edip vadi-i hayretde mahpus ve çengal-i haybetde menkuş ederim ki, "Allah ve elçisiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, (ya) öldiiriilmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin, ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir" [Kur'an, Maide, 33] nikatına mazhar ederim. Hemen ba'de'l-yevm Kandiye Kalesi'nde bir an durmayıp, "Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır" [Kur'an, Hicr, 34-35] la'netine siper olduğun bileler. Ta ki bu kaziyye onlara mucib-i ibret ve merkez-i hikayet olup bir dahi bu küffür-ı haksar-ı gul-i telbis mahzul tüccar-ı ahiret karban sefinelerine Akdeniz üzre rehzenlik etmeyeler. Ve min ba'd hudud-ı İslamiyyede olan kıla' u kura vü kasabatlara vaz'-ı yed etmeyeler. Eğer ta'annüd edip "Isıran köpeğin dönüşü, sivrisineğin ısırmasından daha onurludur" hükmünce yine "Venedik küffarlarının haklarından gelmek emr-i seheldir" diye sadrazam elçileri ve iş içine me'mlir olan vezirlere bu yüzden niçe güne tembih ü te'kidler edip ferman-ı kaza cereyanı üzre [329a] din ü devlete enseb ve evla ve namüs-ı saltanata elyak enfa' olan şurfıt u kuyüd üzre tarafeynden sulh u salah mün'akid ve berde ve bahrde rişte-i husumet münkatı' olundukdan sonra selatin-i rub'-ı meskunda metanetli kanunnameler yazılup ve havakin-i zir-i çarh-ı bukalemunda ahidnameler düzülüp hasretü'l-mülük olan Kandiye Ka-
548
lesi'n umumen cümle hanesi ve cemi'i mühimmat u levazımatlarıyla ceneral-i dall iş bu sene 1080 mah-ı Cemaziye'l-ahir'inin gurresinde mübarek Cuma günü kuşluk vaktinde bi'l-külli kaleyi teslim edip memalik-i İslamiyye-i mahruseden add olunup içinde vaki' olan ma'bedgah-ı kenise-i Mesihiyyeler telvis-i müşrikinden tathir olup cevami' ü mesacidler olunup içlerinde evkat-ı hamse kılınup her bar gülbang-ı Muhammedi tilavet olunup eda-yı şer!'at icra olunmuştur. Lillahi 'l-hamd ve'l-minne bu def'a olan gaza ve cihad-ı ekber sahabe-i güzin rıdvanullahi te'ala aleyhim ecma'inden sonra bir padişah-ı zişan kiti sitan ahdinde böyle savaş-ı perhaş olmayıp bir padişah-ı Cem-cenab dahi böyle bir kaleye malik olmamıştır. Hak celle ve ala hazretleri bu kaleyi dest-i İslamda inkırazu'd-devran mü'ebbed edip hemişe İslam ordusu mansur u muzaffer edip padişah-ı alem-penah Sultan Mehmed Han hazretlerinin ömrün efzun edip niçe bunun emsali feth u nusretlerde bulunup a'da-yı dini hor ve hakir ve müdemmer ola, amin ya Mu'zn, bi-hurmeti men nataka bi's-sazıab, sene 1080."
Bu güzel olmayan hattımızla yazılmış müsveddemizden Sadrazam hoşlanıp 200 altın bağışlayıp,
"İnşaallahu Taala Evliya, yakında seni bir padişah hizmetine dahi tayin ederiz" deyip Kaptan Kaplan Paşa'ya bu hakiri gözetesin, diye tembih etti. Bu hakir Moralı Zekeriya Efendi ile Eğribozlu Kaptan Köse Ali Paşa kadırgasına 8 adet hizmetçilerimle girip hazır olduk.
Kandiye fethinden sonra 1080 senesinin Kurban Bayramı'nda [22-25 Nisan 1670] Sadrazam Kandiye'den Asitane-i Saadet'e gitmek ferman olununca Kaptan Kaplan Paşa 40 parça kadırga ve 40 parça kalyon hazırlayıp 1081 senesi Muharreminin 7. [27 Mayıs 1670] günü pazartesi sabah vakti bütün Müslüman gaziler ile Sadrazam bir büyük alay ile donanma-i hümayun gemilerine binip dua, övgü ve gülbang-ı Muhammedi ile Kandiye'nin limanından alarka olup Kandiyc limanı önünde bütün gemiier görünme edip ta Venedik elçisi adlı melun Kumkapısı Limanı'ndan 3 pare kadırgalarma binip donanma-yı hümayun gemilerine katılınca ilk defa baştarda-i hümayundan salpa demir silistireleri çalınıp bütün kalyon ve kadırgalardan bir yaylım tüfenk ve toplar atılıp deniz yüzünü dalga dalga edip coşup ka-
549
dırga ve kalyonların top ve tüfenk sesleri kesilince hemen Kandiye Kalesi içinde kalan 47 bin İslam askeri de bir ağızdan Allah Allah seslerine yol buldurup her taraftan kol kol gülbang-ı Muhammediler çekilip onun da velvelesi tamam olmadan 47 bin İslam ordusunun 50-60 bin adet küçük büyük bellerinde ve ellerinde çakmaklı kol tüfenkleri ve dalyan tüfenklerinin 100 bin kadar muşkat tüfenklerine bir yaylım ateş edip onun da gök gürültüsü gibi gürültüleri sesi tamam olmadan Kandiye Kalesi'nin duvarları, burçları ve tüm tabyaları üzere hazır durup 846 adet kale döven toplara bir fitilden ateş edip yer ve gök tir tir titreyip Kandiye Kalesi semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde kaldı.
Kısacası, bu hal üzere donanma-yı hümayun gemilerinden ve kaleden bu şekilde 3 yaylım top, tüfenk, kumbara ve gülbang-ı Muhammedi sesi şenlikleri, padişah baştardası bismillah ile avanta ettikte kalede kalan Müslüman gazilere "Allah'a ısmarladım sizi" işareti olmak üzere baştardadan bir kovuş topu atıp Daru's-saltanat yoluna çıktılar. Bir top menzili alarka olduklarında hemen Kandiye'nin Su Kulesi de "Varın esenlikle" işareti olmak üzere bir yaylım top ve tüfenk şenlikleri ettiler. Bizler derya içinde gemilerle dururken kale döven top gürültüsünden tir tir titredik. Bu hali Venedik elçisi görüp içlerinde bir melun kaptan o an,
"Bu kalenin Türk elinde böyle kaldığını görmekten ise kör olmak yeğdir" deyip pis parmağını sağ gözüne sokup gözünü çıkarıp denize atar. Bütün kafirler böyle üzüntülü, bezgin ve gamlı oldular. Her zaman, yeri cehennem olası kafirler böyle mağlup ve perişan olalar, amin.
Sözün kısası bu hal üzere donanma-yı hümayun zafer kazanmış olarak Girit Adası'ndan kalkıp [329b] uygun hava ile yıldız tarafına 18 mil gidip,
Istandiye Adası'nın özellikleri Kandiye Kalesi'nden gözükür, doğudan batıya uzunlama
sına, çepçevre 18 mil kuşatır, tamamen alçak taşlık bir adacıktır, ama 4 adet limanı vardır. Bütün limanlarının ağızları kıbleye bakmaktadır, ama iki limanı doğal olup büyük limanlardır ki içlerine beşer altışar yüz adet gemi alır.
İki yerde acı suları vardır ama zorda kalındığında içilir.
5 5 0
Nice yerlerinde kayadan oyma su sarnıçları var ki yağmur suları tamamen onlarda toplanır, bazen abıhayat suları da bulunur, ama limanlarında gayet hoş tekir balıkları olur.
O gece konuk olup akşam yemeğinden sonra mehtapta Sadrazam altın alemli baştarda-i hümayununun 4 Seçkin Dost [4 halife] aşkına 4 adet fenerlerini yaktırıp 3 nöbet göç boruları ve göç kösleri çalındı. Bu adadan da salpa demir ve avanta kürek deyip uygun hava ile murat yelkenlerini açıp dümeni Anadolu'ya çevirip demirsiz,
Allahümme ya Hadi, asan eyle yolumuz
ilahilerini Davudi yüksek seslerle söyleyip 60 mil karayel rüzgarı üzere orsa orsa giderken gece yansında Allah'ın hikmeti bir karayel fırtınası çıktı. Büyük fırtınalar çekip tüm kadırgaların bir adım ileri gitmeye güçleri olmayıp gemiler içinde el-aman sesleri yayıldı, zira tüm gemiler ıskarça yüklü olup İslam askeri ile dolu idiler.
Gemilerin kayalıkları, çaştaklan ve zavraklan parça parça olup bazı gemiler deniz dalgalarından su eylediklerinden dolayı mecburen yine tekrar zorlu rüzgarın önüne düşüp 80 mil gittiğimiz yeri 3 saatte geri dönüp sabahleyin yine tekrar,
Istandiye Adası sahilinde demir atıp yattık, ama canım kalyonlar bu aykırı zorlu rüzgara asla bakmayıp feleğin rüzgarına karşı koyup İstanbul'a yöneldiler. Yine Sadrazam bu Istandiye Adası'nda 1 gün 1 gece konup kıyıca aykırı giden kadırgalar gelip yine kalabalık olup karşı Kandiye vezirinden ve ileri gelenlerinden Sadrazama kayıklar ile bol bol hediyeler, kirazlar, vişneler, türlü türlü sulu meyveler ve kemer suları geldi. Sonra yine ertesi günü göç boruları çalınıp 80 mil uygun gün ile gidip,
İbretlik Santoron adalarının özellikleri Üç adet adacıktır, ama büyüğü 20 mil kuşatır adadır. Ka
lesini (---) tarihinde Süleyman Han asrında Piyale Paşa fethetmiştir. Daha önce Venedik elinde olup Ceneviz yapısıdır. Bir hoş sarp kaya üzerinde bir şeddadi taş yapı, güzel ve küçük bir kalesi vardır ki fırdolayı büyüklüğü 700 adımdır. Bi r kapısı var. İçinde 50 kadar evleri, dizdarı, neferleri ve naibi olup Kaptan Paşa
5 5 1
hükmünde idi yine kaptanlara has kaydolunup mamur olmak ferman olundu.
Bütün halkı Rum kefereleridir. Kandiye Kalesi ilk defa fethedilince bu reayaların hediyeleriyle 10 gemi kireçleri yardım gelmiştir. 2 pare İrem Bağı gibi köyleri vardır, ama limanı yoktur. Herhangi rüzgar eserse gemiler bu adaların bir tarafında demir bırakıp yatarlar. 8 adet rüzgardan sığınılır doğal limanları vardır.
Ama Küçük Santoron ile Büyük Santoron adaları aralarında Tanrı'nın hikmeti bir adacık oluşup bir yılda büyüyüp üstünde ziraat olundu. Gayet güzel toprağı olup bu ada halkı onda bağ bahçeler inşa ettiler.
Yarahcı'nın ibretlik eserini bildirir Bu Santoron adalarına yakın yine Santoron Adası derler ya
rarsız bir ada var idi. Fırdolayı 7 mil kuşatırdı. Tanrı'nın hikmeti (---) tarihinde günlerden bir gün o ada yanıp gece ve gündüz Nemrud ateşi içinde kalıp kara dumanı göklere yükseldi. Yeryüzü, deniz yüzeyi ve kısacası bütün dünya aydınlık olup geceli ve gündüzlü sayısız toplar atılırdı. Ne türden toplardır ki her bir top atıldıkça tüm ada büsbütün titreyip bütün dünya halkı dehşet ve korku çekip kıyamet belirtisidir, derlerdi. Hatta her top, Tanrı hakkı için öyle gürültü çıkarıp ses verirdi ki gürültüsünden yeryüzü tir tir titrerdi. İnsan yapısı topun sesinin 3 saatlik yerden öte yahut bir merhale yerden fazla yerde işitilmek ihtimali yoktur. Gökyüzünde gök gürlese bir günlük yoldan öte işitilmesi imkansızdır.
Ancak Tanrı'nınhikıneti bu adanınHak eseri toplarının sesleri 7 iklim ve 4 köşenin Irak-ı Isfahanında, Belh, Buhara, İran, Turan, Çin, Maçin, Fağfur, Hıta ve Hoten, [330a] Elburz Dağı, Demavend Dağı ve Alınan Dağı'nda işitilip tüm dünya halkı "Eşrat-ı saat alametleridir" diye korkuya düşüp dualar edip nice kere yüz bin kul her çeşit haramlardan tövbe ederek temizlenip vasiyetler ettiler.
Hatta 1 gün 1 gece bu Santoron Adası'nda öyle toplar atıldı ki Leh Vilayeti'nde bir şehir yere geçti. Moskov diyarında Heyhat Sahrası'nın bir mahalli yere geçmiş. Bu hakir Dağıstan padişahı Şemhal Sultan Mahmud Han'dan izin alıp Moskov
5 5 2
Vilayeti'ne giderken yere geçen zemini görmek nasip oldu. Öyle büyük bir çukur idi ki cehenem çukuru gibi dibi görünmez büyük bir çukur idi. Sonunda bu çukurun 7 konak çevresini dolaştık, sanki cehennem derelerinden büyük bir çukur idi.
Kısacası bu Santoron Adası Tanrı ateşi ile yanıp kudret topları atılıp gürültüleri ta Donkarkız Vilayeti, Danimarka Vilayeti, İsveç ve Korol'da, Yenidünya'da, Lonçat'ta, İngiltere'de, Ungurus'ta, İslovin, Macar ve Erdel'de, Eflak, Bağdan ve Kırım' da, Dağıstan, Türkistan, Abaza ve Çerkezistan'da, Lazistan, Gürcistan, Kürdistan, Acemistan, Hindistan ve Irak-ı Arap'ta, Irak-ı Acem' de ve Irak-ı Dadyan'da, Bağdad, Basra, Lahsa, Yemen, Aden ve Habeş'te, Tübbet, Funcistan, Sudan, Kırmanika, Bağaniski, Daco ve Rümeyletü'l-hımal'de, Bornu Arapları, Berberistan, Afno, Fes, Meranküş, Telemsan, Tanca, Cezayir, Tunus, Trablus, Mısır, Kudüs, Şam, Anadolu, Rumeli, Kızılelma ve Dip Frengistan'larda, kısacası bütün iklimlerin büyük şehirlerinde, bütün Akdeniz kıyıları, Bahr-i Umman, Hazar Denizi, Kızıldeniz, Hürmüz Denizi, Bahr-i Okyunus, Bahr-i Magaylan ve Karanlık Deniz kenarlarında olan şehirlerde Santoron Adası'nın kudret toplan atıldığı duyulup Rum Vilayeti'nde kıyamet kopuyor derlermiş.
Bu Santoron Adası'nın yanan taşları, hamam kubbeleri ve cami kubbeleri gibi taşları Kandiye lağımı gibi havaya fırlayıp bütün taşları deryaya düşüp cemi'i dünya denizlerine yayıldı.
Allah'ın hikmeti ne çeşit yanmış taş idi ki hamam kubbesi kadar taşı ufacık bir çocuk taşıyabilirdi. Beyaz pamuk gibi göz göz taşlar denizin yüzünde yüzüp suya asla batmayıp ta Kat Dağı'na ve Karanlık Deniz'e varmış kav gibi taşları nice yıl deniz yüzünde sekiz rüzgarda parça parça yüzüp gezerlerdi.
Hatta Septe Boğazı'nın dışında deniz üstünde yüze yüze bu taşlar Bahr-i Muhit'e çıkıp ta Bahr-i Malgayan'dan Yenidünya'ya ve doğu tarafında Bahr-i Umman içinde ta Çin ve Maçin Denizi'ne ve bir keskin lodos rüzgarlarıyla taşlar İstanbul'a, oradan Karadeniz ile ta Azak Kalesi'nde Ten Suyu'yla ta Moskov Vilayeti'ne ve Kili Kalesi boğazından Tuna Nehri ile ta Alman diyarlarına bu Santoron taşları akarsularla gitti. Cenab-ı Bari tüm dünya halkına sanatını göstermek için yanmış taşları gönderip herkes hayret edip parmaklarını ağızlarına götürürlerdi.
5 5 3
Hatta İstanbul Liman ı 'na nice bin hamam kubbesi kadar taş deniz üstünde yüzerek gelip nice yüz bin taşları parça parça edip hamamlarda ayak taşı ederlerdi. Sünger gibi göz göz bir çeşit suya batmaz hafif taşlar idi ki sanki kav idi. Gerçekte bir değirmen taşı kadar bir taş parçasını 5 yaşında bir oğlan kaldırırdı. Bir garip Tanrı işi idi ki bu adanın ateşi şiddetinden gemiler 10 mil yakınma varsa yelkenleri yanardı. Sorumluluk anlatamndır.
O zaman top seslerini işitirdim. Hamd olsun bu 1081 senesinde adasını ve göl gibi olan zemindeki çukurları hakir görüp hayretler içinde kaldım. "Allah her şeye kadirdir" [Kur'an, Bakara, 20].
Bu ada kudret ateşi ile yanalı (---) sene olup hala bizler gördüğümüze yine zemininin sıcaklığı vardı. Sadrazam da bir filikaya binip tamamen görüp hayretler içinde kaldı.
Sonra bu adada tüm Mora Vilayeti'nin ileri gelenleri, alimleri, salihleri ve nice yüz reayaları Manya Vilayeti kafirinden şikayet ettiklerinde tedbirli Sadrazam "İstişare hayırlıdır" [hadis] deyip bütün vezir ve devlet adamlarıyla istişare edip Manya Vilayeti'nin fetholunmasını emredip,
Manya savaşının başlaması Evvela Eğribozlu Köse Semiz Ali Paşa'ya Sadrazam padişah
divanında bir samur kürk giydirip, "Saadetli padişah seni Manya savaşma serdar etti" deyip
tembihler edip 12 adet kadırga ile derya paşalarından Mahmud Paşa, Maryoloğullarmdan Mustafa Paşa, Abdi Paşa, [330b] Hasan Paşa, Cağaloğlu ve diğer derya beyleri hazır olup bir oda yeniçeri ağası, 1 oda topçular ağası, 1 oda cebeciler ağası ve 5 adet sancak beyleri tayin olundu. Evvela Mora Paşası Hasan Paşa, Mizistre Sancağı, Eğriboz Sancağı, İnebahtı Sancağı, Karlıeli Sancağı, Yanya Sancağı ve Tırhala Sancağı paşaları askeriyle, tüm timar ve zeamet sahipleri bütün cebelü askerleriyle ve bu 6 sancakta olan 110 adet kalelerin yarı askerleriyle ve bu 6 sancağın 150 adet kadılık yerde binden yüz bine kadar eli beratlı tekallf-i örfiyye müslim ve müsellem olan küçük ve büyük yeniçeri, topçu, cebeci, kuloğlu ve diğer kullar ki o kazalarda sakinlerdir, tüm ata, dona ve silaha malik olup asker geçinen 6 sancak yerde 12 bin asker de Manya savaşına memur olup bu 6 san-
5 54
cakta 12 bin adet reaya, beraya, ırgat, marangoz, duvarcı ve çerahorlar Manya'ya gelip taş, kireç ve kereste taşımaları için Serdar Ali Paşa'ya fermanlar verildi. Yine kendinin 2 adet kadırgalarıyla ve oğlunun 2 adet kadırgasıyla Ali Paşa'ya Mora eyaleti seraskerlik ile verildi. Moralı Zekeriya Efendi, ordu kadısı tayin olunup padişah fermanıyla mal defterdarı, ordu emini, nüzül emini ve sürsat ağaları tayin olundu. Bu hakiri de Sadrazam huzuruna çağırıp Kandiye altında fetihname yazılıp,
"Yakın zamanda seni bir işe mübaşir ederiz, dediğim işte bu gündür ki bütün Müslüman gazilere Manya gazasında hizmet edip nüzülat sürsat katipliğini yapıp bütün gazilerin tayınlarını doğruluk üzere verip inşaallah fetihten sonra kale yapılınca tarihlerini kalelere mermerler üzere kazıp ve kalelerin resimlerini oldukları gibi bütün burçlarını, kapılarını ve tabyalarını, ne şekilde yapıldığının resimlerini tezhipli bir şekilde yazıp padişahımız için ve inşaallah bizim için camiler yapıldığında m!kfü ilmi üzere düzgünce kıblelerini doğrultup tarihler edesin" dedi. Ve nice bunun gibi lüzumsuz işler teklif ettiğinde korkumdan "Yok" diyemeyip "Emrin emirdir" dedim. Hakire bir kese harcırah verilip bol bol tayinatlar da verildi. Sadrazam, hakiri Serdar Ali Paşa'ya "Evliya'yı gözet" diye emanet ettiler.
Bu hakirin Mora'da esvapları, hizmetçileri ve atları olduğundan Mora'ya gitmekten ve bir kese guruş ihsandan hoşlandım, ama 3 yıl Kandiye savaşını ve seferini gece gündüz çekip can kuşumu güçlükle kurtarmışken tekrar soluk almadan bir daha Manya gazası cengine gitmeyi müşahede edip,
"İlahi, kuvvet ve kudret havli sendendir, kolaylıkla şu Manya Vilayeti'ni fethetmeyi nasip eyle" diye gönülden yönelip Hakk'a tevekkül ettiğimde Sadrazam hakire bir değerli elbise giydirip bütün ileri gelenlerden harcırah bağışlar alıp bütün velinimet efendilerimizle vedalaştım. Özellikle Sadrazam kethüdalığından çıkma Haleb Valisi İbrahim Paşa ve Karakaş Ali Paşa, Konya'dan Mısır sadaka olunmuştu. Onların da ihsanını alıp,
"Evliyam, elbette bana Mısır'a gelesin seni Kabe'ye göndereyim" diye buyurdular.
5 5 5
İşbu 1081 [1670] tarihinde Manya Vilayeti gazasına gittiğimiz menzilleri ve adaları bildirir
Evvela bic.millah ile Santoron Adası'ndan Muharrem ayının 10. Çarşamba günü Sadrazamdan 12 pare kadırgalarla ve 30 pare balkarmata adlı firkatelerle ayrılıp başka bir top ve tüfeng şenlikleri edip Santoron Adası'ndan batı yönüne 20 mil gidip,
Hırıstiyan adalan menzili: Donanmamızla burada demir atıp seyrettik. 2 adet adacıktır, oradan gece ile büyük fırtınalar çektik hamd olsun kurtulduk. Bu adacıklar mamur değillerdir. Birisi 7 mildir, birisi 5 mildir ve verimsiz, faydasız, kayalı ve susuz adacıklardır, ama iyi yatak yerleridir.
Oradan 3 mil yıldız tarafına gidip, İnyoz Adası: 9 mil kuşatır bir şirin adadır. Ve bağlı, bahçe
li ve mamur köyü vardır, suyu ve havası gayet hoştur. Kalesi olmayıp sekiz rüzgardan emin bir geniş limanı var ki 100 adet gemiler alır.
Oradan lodos tarafına yönelip 8 mil gidip, Yüksek kaleli Değirmenlik Adası
(---) tarihinde Süleyman Han asrında Sakız Adası'nı fetheden Koca Piyale Paşa bu adayı Venedik elinden fethetti. Hala Süleyman Han'ın yazımı üzere Kaptan Paşa eyaleti olup hassıdır ki başka hakimi vardır ve 150 akçe kazadır. Daha önce Müslümanları var imiş, barışın bozulmasından sonra kadısı, Müslümanları ve ağası haraççısı kaçıp kafiristan olmuştu.
Kandiye fethedildiği anda bütün [331a] Müslümanları, kadı ve ağaları gelip makamlarına ve herkes evlerine mutasarrıf olmuşlar. Malta ve Manya keferelerinden daha sert reaya Rumları kefereleri vardır, ama şimdi kefereleri bizi karşılamaya çıkıp bol bol hediyeler getirip itaat ettiler. Manya fethine ırgat, marangoz, duvar ustası ve mühimmat getirmeleri emredildi. Bir gece orada konuk olup adayı gezip dolaştık. Bu Değirmenlik 3 adet adadır. Birine,
Liminoz Adası derler, doğu tarafına 1 mil uzak adacıktu. Batı tarafına 1 mil mesafe,
Küçük Değirmenlik Adası; ama bu mamur değildir. Ancak diğer adaların koyunları ve keçileri otlayıp acayip ve garip siyah değirmen taşı ve mavi taşları çıkar. Bir tuhaf madendir ki tüm diyara değirmen taşları buradan gider. Ama,
5 5 6
Büyük Değirmenlik Adası: Çepçevre 80 mil kuşatır. Birkaç parça Rum köyleri var, gayet mamur köylerdir. Hepsi Frenk şapkası gibi siyah Eflatuniyye giyer zengin Rum reayaları, bezirgan kefereleri vardır. Kalesi göklere doğru Samanyolu gibi baş uzatmış bir yalçın kaya üzerinde bir sarp küçük kaleciktir. Bütün nefer kulları keferelerdir, ama top, tüfeng ve cebehaneleri yoktur. Kuzeye bakan bir doğal limanı, abıhayat suları, lezzetli kuyuları ve 200 adet gemi alır limanı vardır. Her zaman yaz ve kış bu limanda Venedik donanması yatıp çevre adaları vurup harap edip haraç alırdı. Gayet verimli güzel adadır ki lodos tarafları beyaz yarlı yerlerdir. Dağları tamamen kırmızı yalçın kayalardır ve kafirleri gayet melundan daha melunlardır. Oradan ona bitişik,
Liminoz Adası'nın anlatılması Liminoz Adası'nda sulanıp seyrettik. Burada da denizden
bir ok menzili uzak bir bayır üzerinde bir köhne kalesi var. Çepçevre büyüklüğü 500 adımdır. Hepsi kargir yapılı haneleri var. Bunun da içinde kulu ve cebehanesi yoktur. Bu ada kafirleri Venedik kafirleri donanması korkusundan kale içine girip saklanırlarmış. Kalenin ağaçlardan kapıları olup hendeksiz bir kaleciktir. Dışında bir mamur taş yapılı köyü vardır. Bunun da Büyük Değirmenlik gibi yel değirmenleri çok olduğundan Değirmenlik Adası derler. Kule gibi yel değirmenleridir. Bunda da abıhayat sular, kuyular ve hepsi kale gibi evlerde su sarnıçları vardır.
Bu Liminoz Adası Kalesi'ni de gezip dolaşıp sulanıp gitmek hazırlığında iken 3 adet paturuna adlı kafir kalyonları önümüzü alıp kovdular. Hemen donanmamız gemilerinde Serdar Ali Paşa üzerlerine avanta edince hamd olsun kafirler bir tarafa sıvışıp bizler hazır bulunup günümüz de uygun olup bir tarafa gittik. Rüzgar kafirlere uygun olmayıp yelkenlerin ısdınkalarına vurup serdemend yattılar.
Hamd olsun ne onların bize ve ne bizim onlara bir zararımız dokunmadı. Biz de bre medet Allah deyip giderken hemen Liminoz Adası değirmenlerinin burnundan önümüze bir kafir firkatesi çıka gelince derhal küffar donanmamızı görüp bir tarafa yönelip kaçmaya yüz tutunca hemen o an Zekeriya Efendi serdara,
5 5 7
"Bre medet sultanım! Şu kafirlerin üstlerine varıp şu firkateyi alalım" dedi. Serdar,
"Şimdi biz onu kovsak o firkate gerideki kafir kalyonları üzerine düşüp büyük bir savaş çıkarmak gerekir" deyip yine orsa orsa kafir firkatesi üzerine varırken gerçekten firkate bir yelken daha açıp bir anda kuş gibi uçup daha önce görünen kafir kalyonlarının yanlarına doğru gitti. Tüm kafir cengaverleri küreğe girip kalyonlara can attı. Bu mahalde bizim gemilerde olan Müslüman gaziler toplanıp görüşüp,
"Bunu kovmak makul değildir. Belki deminki kalyonların firkatesidir ve belki sulh için dolaşıp araştırır firkate ve kalyonlardır" dediklerinde taraf taraf,
"Makuldür, yolumuzdan kalmayalım. Hemen erken bir limana girelim" deyip pupa lodos rüzgarıyla 21 mil gidip,
Şifnoz Adası'nın şeklini bildirir: (---) tarihinde Süleyman Han asrında Palak Mustafa Paşa kaptan iken fethetmiştir. Hala Kaptan Paşa Eyaleti'dir. Hakimi, kadısı ve naibi olup mamur adadır. İyi yataklı limanı, sağlam bir kalesi, bağları, bahçeleri, abıhayat suları ve dağlarında keçileri (---) (---) (---).
Bu Şifnoz Adası çepçevre 20 mildir. 20 mile yakın yıldız üzere gidip,
Serfoz Adası'mn anlatılması: (---) (---) . . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . [331b]
Oradan yine lodos ile gidip tam 30 milde uygun rüzgar ile, Ermiye Adası'mn özelliği: (---) tarihinde Süleyman Han
asrında Kasım Paşa Anapoli ve Benefşe Kalesi'ni fethettiği sene bunu da Venedik elinden fethetmişti. Kaptan Paşa hükmünde 150 akçe payesiyle kazadır .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Oradan yine lodos üzere gidip, Kargacık Adası'nın görünüşü: Bir viran ıssız adadır, ama
daha önce mamur imiş. Mora Adası'nın Benefşe Kalesi'nden bu ada 80 mildir ki görünür. Oradan yine lodos i le 50 mil Mora kıyılan görünüp,
Çamlıca Adası: Daha önce 1077'de anlatılmıştır. Sonra Doluca adaları arasından geçip Anapoli Körfezi için
de Tolom adaları önünden geçip 8 mil daha yıldıza gidip 1081
5 5 8
senesi Muharrem'inin 12. Cuma günü hamd olsun toplar ve tüfengler atıp şenlikler ederek,
Anapoli Kalesi Limanı'na girip demir atıp hepimiz konaklara girip selamete kavuştuk, elhamdülillah.
Daha önce 1077'de Girit Adası'na geçerken bu Anapoli anlatılmıştı. Hamd olsun 3 yıldan beri 5 adet atımızı, 3 adet kölemizi ve bütün eşyalarımızı eksiksiz ve sapa sağlam bulup Ali Paşa efendimiz tellala çağırtıp her memur olan sancaklara ve kalelere kapucubaşılarını gönderip Manya seferi mühimmat ve levazımatlarını görüp diğer kadırgaları limana bağlayıp,
"İnşaallahu Taala fetihten sonra Manya Limanı'na dolaşıp fermanım üzere gelesiz" deyip tembihler edip diğer mühimmatları hazır etmeye başlayınca hakir Zekeriyya Efendi ile,
Sürsat zahiresi için Gördüs kazasına gittiğimiz yollan bildirir
Evvela Anapoli'den yarım saat kuzeye gidip, Kuçiya Köyü menzili, oradan batı tarafa Arhoz Kalesi ova
sı içinde bakımlı ve şenlikli çiftlikleri ve köyleri geçip, Aya Yorgi Boğazı'nı ve Yaylağmı 6 saatte aşıp,
Kurita Köyü menzili: Zekeriya Efendi çiftliğidir. Oradan kuzey tarafa (---) saat daha gidip, Koritoz Kalesi yani sağlam Gördüs Hisarı menzili: Bu da
daha önce 1077'de anlatılmıştır, ama şimdi bağlarında ve nice yerlerinde Zekeriya Efendi ile acayip eğlenceler edip ve Vaha Çiftliği'ni seyredip deniz kıyısında,
Çel.nez Limanı: Mora Adası'nın Atina Körfezi boğazı iskelesidir. Orada Allah'ın hikmeti bir iki yıldan beri kaçak olan kölemizi bulup aldık, Tanrı yine bağışladı. Sonra Gördüs'ten atlarımıza binip Serdar Ali Paşa'nın fermanları üzere Safer ayının ilk günü kalkıp o anda, Gördüs Kalesi'nden (---) tarihinde Manya gazasına gittiğimiz
konakları bildirir Evvela Gördüs'e 2 saat yakın, Ayyori Kalesi'nin özellikleri: Yani Aya Yorgi Kalesi de
mektir. (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed fethedip viran etmiştir. Kalesi bir sivri kaya üzerinde havaleli küçük, kargir yapı bir kaleciktir, ama içinde herhangi bir yapı yoktur. Ancak dibin-
5 5 9
de 100 evli bir kefere köyü vardır. Gördüs Kalesi kullarının timarlarıdır.
Oradan yine kıbleye 3 saatte Aya Yorgi Boğazı'nı aşıp yine Kuçiya Köyü'ne gelip oradan batıya yarım saatte,
Arhoz Kalesi menzili: Bu da daha önce 1077'de anlatılmıştır, onu geçip 5 saatte abıhayat,
İskafiza Kaynağı: Bir abıhayat sudur ki Arhoz sınırları toprağında akar.
Oradan 5 saatte Gördüs tarafına gidip Partani Derbendi'ni ve Moholi Köyü'nü geçip 1 saat daha gidip,
Mamur Tarapoliçse kasabası: Bu da 1077'de ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Burada bütün askeri serdarlar Tarapoliçse'de bir yere toplanıp büyük alay ile Ali Paşa ordusuna serdar fermanı üzere kondular.
Yine o gün Anapoli, Arhoz ve Gördüs kalelerinin askerleri alay gösterip İslam ordusunda konakladılar. Oradan ertesi gün kalkıp lodos üzere gidip 2 saatte,
Ahırlar Köyü Ovası menzili: Timar köyüdür. 1 camii ve 100 adet kiremitli haneleri vardır.
Oradan yine güneye 6 saatte bir dağıstan içinde dereler ve tepeler aşıp ve Sovukçeşme adlı mahalli geçip 3 saat yine güneye gidip,
Rahova Köyü menzili: Kafir köyüdür ve serbest [332a] zeamettir.
Oradan yine 2 saat güneye gidip Vorilya Dağı Boğazı'nda, Vorilya Köyü: Serbest zeamet kafir köyüdür. Bir yüksek
dağ, ibretlik bir mesire yerinde olmakla 5 saatlik yerde Mizistre şehri gözükür.
Oradan 5 saatte yokuş aşağı lodos tarafına inip İri Nehri'ni atlar ile geçtik. Bu büyük nehir Londar dağlarından gelip Mizistre Ovası'ndan geçip Eloz Köyü yanında denize karışır. Bu nehri geçip güney tarafına 1 saat gidip,
Büyük Mizistre Kalesi menzili: l\1izistre de derler. Sancak paşası tahtı olduğu daha önce 1077 tarihinde ayrıntılı olarak anlatılmıştır, ama şimdi,
Gerçek Er Sultan Türbesi'ni ziyaret edip sefer ehliyiz, diye ruhaniyetlerinden yardım istedik, zira "İşlerinizde dara düştüğünüzde kabir ehlinden yardım isteyiniz" hadisi mazmunu üzere ziya-
560
ret edip yardım istedik. Hatta bu kulun hatırına bu beytler gelip mübarek kabirlerinin üzerine bu beytleri yazdık, beyt:
Olam dersen garip aşık cihanda aşzk-ı server, Gelip bunda ziyaret öyle budur kabr-i Gerçek Er.
Bu şehrin ovasında bütün çadırlarla Serdar-ı Ekrem Ali Paşa konup bütün İslam ordusunun toplanmasını bekledi. Nice günler eğlenceler eyleyip nice bin çeşit hazırlıklar görülüp günden güne İslam ordusu denizler gibi toplandı. Bir ay Mizistre çadırlar, gölgelikler, yüklükler ve ağırlıklarla lale bahçesi gibi süslendi. İslam ordusu yerinde subaşılar bir pazar yerleri düzenlediler ki anlatılmasında diller kısa ve kalemler kırıktır.
Sonra bizimle birlikte gelen Manya keferesi elçilerinden Lemberaki Kaptan ve Mihalaki Kaptan adlı adamlara, bizim kadırgalarımızda esir olan Manya keferesi esirlerini serbest bırakıp teslim ettik. Der-i Devlet tarafından Zekeriya Efendi Kethüdası Ahmed Çelebi'yi de Manya'ya elçi tayin edip adı geçen Manya elçileriyle ve ahidnamelerle gönderildiler. Elçiler bir günde Manya'ya ulaştılar. Tüm kaptanların ve papazların önünde mektuplar okunduğunda inatçı ve melun kafirler,
"Osmanlı bildiğinden kalmasın, nice kere yetmişer seksener bin Türk askeri bu dağlarımıza girip hepsini kırmışız. Hala kemikleri ovada ve Zarnata altında yığılıp yatar. Bu gelecek askeri de İsa aşkına kırarız" diye kendi elçilerini ve serbest bırakılan esirlerini alıp bizim elçilerimizi kovup bir köşeye kondurup tüm kafirler bir araya gelip 3 gün 3 gece görüşmeden sonra dördüncü gün bizim elçileri getirip büyük bir divan edip yine mektupları önceki gibi okutturdular. Kafirler başlarından şapkalarını çıkarıp,
"Allah Kandiye padişahına ve veziri Ahmed Paşa'ya ömürler versin. İtaat etmemeye ne haddimiz vardır" diye Manya'nın 77 adet köylerinden 120 adet yaşlı kafirleri tüm yağlıklarını boyunlarına takıp (---) senesi Safer'inin (---) gününde Mizistre Ovası'nda Serdar-ı Mu'azzam Ali Paşa'nın ayak tozuna yüzler sürdüler. Büyük kalabalıklı bir padişah divanı kurulup ziyafetten sonra savaş davullarına turralar vuruldu. Bütün kafirler,
"El-aman ey Osmanoğlu'nun Ali Paşa'sı" diye aman dile-
5 6 1
diler. Hepsinin boynuna padişah tarafından birer çuka ve birer aman makramaları bağlanıp 50 adet seçkin yaşlı kafirleri Ali Paşa yanında emanet rehin ve kılavuz alıkonup yine hazırlıklar görülmeye devam edildi.
Allah'ın hikmeti Ali Paşa'nın askeriyle kethüdası ve Eğriboz sancağının 7 bin adet pak, silahlı ve tertipli seçkin levent askeri o gün yardım gelip huzur davulları çalarak otağ önünde alay ile geçtiklerinde Manya kafirlerinin elçileri bu kadar silahlı askeri, bu kadar Osmanlı ordusu karargahını görüp parmaklarını ağızlarına götürüp hayretler içinde kaldılar.
Bu İslam askeri, ordu-yı hümayun içinde kondukları an bir kere gülbang-ı Muhammedi çekip ve bir yaylım tüfengler atıp Mizistre Kalesi de İslam askerine "Safa geldiniz" diye bir yaylım top ve tüfengler şenlikleri ettiler. Manya' dan elçilik ile gelen kafirler bu Osmanlı velvele ve gulgulesi ihtişamını görüp saçlarını başlarını yoldular.
Bu askerin ardı sıra Bardunya Kalesi askeri, onların ardı sıra Pasova Kalesi askeri, sonra Benefşe Kalesi askeri, ardından Anapoli Kalesi askeri, sonra Arhoz Kalesi askeri, ardından Gördüs Kalesi gazileri hepsi saf saf, dalga dalga, bölük bölük mehterhaneleriyle, kaptanları ve serdarları, tuğ, sancak ve bayraklarıyla gülbang-ı Muhammedi çekerek serdarın otağı önünden alay alay geçip İslam ordusu içinde kondular.
Kısacası, bu kadar bin seçkin İslam askerleri, birbiri artları sıra gelip çok gülbanglar çekip ve birer yaylım tüfeng şenlikleri ettiler. Eski Mizistre dizdar ve ordu subaşısı kanun üzere bu kadar İslam ordusunu Mizistre Ovası'nda her askeri yerli yerlerine ve kollu kollarına kondurup herkes Manya savaşına gitmeye hazır oldular. Müslüman askerleri günden güne Mizistre Ovası'nı doldurdu. Daha sonra nahiyeler, kaza ve sancaklardan salahorlar, çerahorlar� ırgat ve ameleler gelmeye başlayıp ellerinde külünkler, kazmalar, çapalar, eğeler ve küsküler alay alay gelip bir yol temizlemek için Koçova dağlan temizliğine başladılar. Anapoli, J''v1izistre [332b] ve Ağnboz kalelerinin askerleriyle bu ırgatlar ve çerahorlar1 Serdar Ali Paşa kethüdasıyla hepsi silahlı 10 bin seçkin asker Manya'nın Koçova yollarını temizleyip top yollan açmaya gittiler.
5 62
Bir koldan da Londar ve Şehbaz köyleri yollarını temizlemeye Mizistre beyi askeriyle, Gördüs, Bardunya ve Pasova askeriyle, Atina Kalesi Dizdarı Yusuf Ağa Atina kuluyla Mizistre beyine memur olup bu Londar yollarını 10 bin İslam askeri ile temizlemeye gittiler.
Sonra (---) günü yollar temiz olduğu haberi gelince Mizistre Sancağı alaybeyisi 3 bin adet güzide-i pür-silah erbab-ı timar askeriyle, Mizistre'nin yeniçeri serdarı tüm neferleriyle ve dizdarı kale neferleriyle alaybeyinin bayrağı altında kendi bayraklarını açıp toplam 6 bin adet asker ile Mizistre alaybeyisi çarkacı olup konakçı ağa ile Ali Paşa'nın tuğuyla Londar yoluna dua ve sena ile yollandılar.
Ardı sıra paşanın tuğu Konakçı Sarıkabak Hüseyin Ağa bin adet pür-silah askeriyle alay gösterip Londar kasabasında kondu, ertesi gün Ali Paşa derya gibi askeriyle 80 adet şahi darbzen topları ve cebehaneleriyle büyük alay edip bismillah ile tevekkülen alallah deyip,
Londar kasabasında konup oradan kalkıp Kalamata menzili ovasında muzaffer asker ile konup tüm İslam askerinin toplanmasını beklediler.
Ama bu hakir İslam askerinin bazı işleri için Mizistre şehrinde kalıp işlerimiz tamam görüp,
Mizistre'den kalkıp Manya içinden Manya gazasına gittiğimiz yol üzere olan ibretlikleri bildirir
Evvela Mizistre şehrinden batı yönüne kale içinden baş yukarı Lankada yolu ile 3 saat İrem bağları içinde abıhayat sular içerek gidip,
Kervansaray menzili: Bir mesiregah yerdir ki türlü türlü havuzlar, pek çok odalar ile bezenmiş ağaçlık bir yer, herkesin gezinti yaptığı bir mekan ve gam keder dağıtacak açıklık bir alandır.
Ardından Lankada Boğazı içine girip Allah korusun şahin ve zağanos yuvalı kayalı dağlar ve yaban keçisi yollu korkunç ve tehlikeli uçurum yerleri geçerken bir Mizistrelinin atı ayağı kayıp kayalardan aşağı karakuş gibi uçup parça parça oldu. Ta bu mertebe dar ve tenha yollardır ki Allah saklasın böyle yerlerde kah gökyüzüne ve kah yerin altına yaya olup yürüyerek ve
5 63
nice yerlerini emekleyerek geçerek nice abıhayat sularını içerek,
Manya Vilayeti sınırına girdik, ama bu köyler biraz harbe ucuyla itaat etmiş kafir köyleridir. Bazı zaman öşr-i sultani verirler, bazı zaman vermezler. Bu yerleri 7 saatte sarp yaylaları yüz bin sıkıntı ile geçip,
Koçava Köyü menzili: Bu köyün çevresinde kuzeye 1 saat yakın Secova köylerine Şehbaz köyleri derler. Secova Köyü'nün kıpkırmızı kirazı beğenilir.
Bu köye yakın Zerniça Köyü ve buna yakın 2 adet köyler daha var, Anastasova Köyü.
Bu yazılan 5 adet köy ki dereli ve tepeli yerlerde bağlı bahçeli beşer altışar yüz kargir yapı, kiremit örtülü evli köylerdir. Bütün kafirlerinin işleri güçleri bağlardır ve ipekçiliktir.
Hepsi Mizistre Sancağı'na tabi şekilli zeamet köylerdir, ama her zaman harbe ucuyla söyleşir kafirlerdir. Biraz baskı yapıp sıkıştırsan hepsi iç Manya Vilayeti'ne gidip köyleri harap kalır. O yüzden bunlara müdara ederler, kah itaat edip kah isyan şeklini gösterirler. Ama yine bütün keferelerinin isyanları ve taşkınlıkları yine bunlardan çıkar. Zira bu 6 adet köyden 2 binden fazla tüfenkli kefere çıkar, gayet zengin, inatçı kafirlerdir.
Bu köylerin kuzeyindeki dağların ardında 20 adet Şehbaz köyleri var. Londar kazasına tabi şekilli zeamet köylerdir ki her biri beşer altışar yüz adet kale gibi evli köylerdir. Evvela,
Duralı Köyü: Acemzade Reis Efendi köyüdür. Avavoz Köyü: Bu da zeamettir. Yulanoz Köyü: Bu da zeamettir. Voromoriş Köyü: Bu da zeamettir. Bu köyler tamamen Manya Vilayeti'nin eteğinde kuzey ta
rafında bulunup beşer altışar yüz evli mamur köylerdir. Bunların kafirleri de Manya kafirlerine biraz arkalanıp geçinirlerdi.
Bu köylerin hepsinden salahor reayalarını alıp yine güney tarafına 5 saatte taşlık ve kayalık uçurum yollar üzerinde baş aşağı (---) saat daha gidip,
Kalamata Kalesi menzili Yani kala matyam demektir. Daha önce 1077'de özellikleri
ayrıntılı olarak anlatılmıştır ki tekrara gerek yoktur.
5 64
Ama şimdi Tanrı'nın hikmeti hakir vardığımda Serdar Ali Paşa Kalamata Ovası'nda konaklamaya gelirken Kalamata Kalesi'nin dizdarı, Kaptan Paşa has ağası, kadısı, bütün şehir ayanı ve bütün kale neferleri serdarı karşılamaya büyük alay ile çıktıklarında hakir de bile varıp kaleden büyük top şenlikleri oldu. Ali Paşa kale dibinde konduğunda hakir bulunup tüm topladığımız salahor ve çerahor reayaları defter ile çeribaşılara ve yüzbaşılara teslim edip çadırımızda konakladık.
O gün Manya ve Zarnata kafirlerinin önderleri gelip peşkeş ve hediyelerini seraskere verip ihsanlar aldılar ve yakınlık gördüler. Onların bizim kadırgalarımızda bulunan esirlerini iş gereği verip Kalamata şehri içinde her bir gelen kafire birer kefere hanelerini konak verip içki ve eğlenceyle meşgul olup [333a] her an iltifat olunup ihsanlar olurdu.
O gün Koron askeri ve 4 adet kalyon ve 6 adet balkarmata adlı firkatelerini süsleyip Kalamata Kalesi limanında büyük top ve tüfeng şenlikleri edip bütün askerleri köylere çıkıp yine büyük alay ile Kalamata altında seraskerin otağı önünden büyük alay ile pür-silah geçtiler. 20 adet Koron ağaları serdarla buluşup İslam ordusu içinde konup bir gülbang-ı Muhammedi çekip bir yaylım tüfeng şenlikleri edip dinlenmeye başladılar. Elçiliğe gelen tüm Manya kafirleri bu uçsuz bucaksız askeri görüp akılları başlarından gidip perişan oldular. Ve o gün yine Mora' dan azledilmiş olan Abdullah Paşa' dan haber geldi ki,
"Biz dahi 5 bin asker ile varmak üzreyüz" diye mektupları geldi. Ertesi gün 1081 senesi Saferinin [Haziran/Temmuz 1670] (---) günü tüm Manya kafirlerinin iş eri ihtiyarları gelip paşayla buluşup,
"Sultanım, sen safa ve hoş geldin. Bütün çoluk çocuk ve akrabalarımız ile sultanımın saadetle gelmesini beklemekte idik. Çok zamandan beri bu Manya Vilayeti'ne 200 yıldır ki bir İslam ayağı basmamış ve yollarından geçmemiş. Sarp yerleri, balyemez toplar geçer yolları sultanım saadetle geçip gelmeniz için temizlemişiz. Lütfedin yarın konakçı ağalar gelip temiz yollarımızdan geçip ertesi gün sultanım da Zarnata Kalemiz altına saadetle gelip teşrif buyurun" deyip yer öptüler.
Paşa da bunlara hediyeler verip bu gelen yaşlı kafirleri de in-
5 6 5
celikle rehin alıkoydu. Konakçı Ahmed Ağa ile 10 bayrak asker ve 5 bin adet pür-silah tertipleyip bazı koca Manya keferelerini bile alarak padişah tuğu ile konakçı ileri gitmede.
Ertesi gün sonunu düşünen paşa tüm Manya kocalarını göz hapsine aldırıp kendisi bismillah gaza niyetine deyip saba yeli gibi esen atına binip 20 bin asker ile kendileri hareket edince yine Mizistre Sancağı beyi ve alaybeyisi ileriye 5 bin adet pür-silah seçkin yaya asker ile çarkacı gitti. Paşa da tüm askeriyle sağ ve sol askeri pür-silah fitilleri ve elinde iki kanatlı gibi sağında ve solunda Müslüman askerleri dağı ve taşı bezeyip karınca yılana koşar gibi kayalardan asker tırmaşıp hazır olarak yavaş yavaş giderek 7 yerden sancak beyleri davul ve kudüm ceng-i harbilerini döverek dağlar ve yollar inil inil inleyerek çatal fitillerin kokuları cihanı tutarak deniz kıyısı ile dosdoğru kıble tarafına 5 saat gidip,
Beş Göz Manya değirmenleri: Hemen deniz kenarında bir yalçın kayadan büyük bir nehir çıkıp 500 değirmen döndürür abıhayat sular çevirip o mahalde denize karışır.
Bu değirmenlerin bir büyük kulesi var, içinde 200 adet adam sığar 4 tarafı mazgal delikleridir. Bu değirmenlerin 4 tarafı baştan başa Zarnata Kalesi'nin süslü ve güzel bağlarıdır.
Oradan yine deniz kıyısı ile kıbleye doğru tamamen bağ ve bostanlar içinden geçip 1 saatte,
Zarnata Limani'nm şeklini bildirir Acayip ve garip bir limandır ki ağzı batı tarafında Koron
Kalesi tarafına bakıp 200 adet gemi alır. İçecek abıhayat suları kayalardan kaynayıp çıkar. 7 rüzgardan emin limandır ama yıldız rüzgarı gayet muhalif dokunur. Ve bir abıhayat suyu da yukarı bağlarından gelir azıcık kaynaktır.
Ve limanın kuzeyi tarafındaki kayalardan bir su çıkar, biraz tuzludur. Yılda bir kere kiraz mevsiminde tüm Frengistan'dan firkateler ve kalyonlar ile müptela ve özürlü kafirler gelip o sudan içip 15-20 kere altından gidip insan vücudunda olan çeşitli hastalıklardan safra, sevda, balgam ve gayri karışımları sürüp insanın içini tertemiz eder. Lakin Moton ve Koron askeri firkatelerinden kefereler bu suyu huzur ile içemeyip nice bin fıçılar ile bu sudan tüm Frengistan'a su götürüp orada içerler. Gayet
5 66
meşhur yararlı müshil sudur ki hekim şerbetinden iyidir, zira Haklm-i Mutlak'ın kudret eli şerbetidir.
Paşa bu limanda tüm askeriyle konaklamışken daha önce Anapoli'de kalan donanmamız tüm askeriyle ve bütün Moton, Koron, Holumiç, Gastun, Avarin, Ballıbadra, İnebahtı, Aya Mavra ve Preveze firkateleri tüm askerleriyle pür-silah yardıma gelip 3 kere üçer yaylım top ve tüfeng şenlikleri edip Zarnata Limanı'nda demir atıp yattıklarında İslam ordusunda bolluk oldu.
Bu limandan yokuş yukarı 1 saat gidip, Mandina Köyü: Zarnata Kalesi'nin bir mahallesidir ki 4 ta
rafı İrem Bağı gibi 100 adet kiremit ve kayağan örtülü kargir ve sağlam kefere evleridir. 3 adet manastırları ve 3 bin tüfenkli kefereleri vardır. Tüm işbaşında olan iş erleri ve bütün papazları paşaya gelip yer öpüp itaat edip büyük ziyafetler edip paşaya nice yüz donluk çeşitli renklerde çukalar, kumaşlar ve onun gibi hediyeler verip tüm koca kefereler yaya İslam ordusunun önlerine düşüp gitmede, ama İslam ordusu kafirlerin bu şekildeki bağlılıklarına güvenmeyip,
"Aya bunun sonu neye varır?" deyip tüm İslam ordusu pürsilah ve hazır olup yavaş yürüyüş ile yarım saat yokuş yukarı [333b] yürüyüş edip safi zeytinli İrem Bağı yerler içinden geçerek,
Doloz Köyü: Bu da Zarnata Kalesi'nin bir mahallesidir. Bir sarp sırt tepe üzerinde 300 adet kiremit ve kayağan örtülü ve mazgal delikli kale gibi evleri var. 1.800 adet tüfenkli kefereleri var. Bütün bunlar da itaat edip paşaya ve tüm askere büyük ziyafetler edip bol bol hediyeler verip ve İslam ordusuna tüm kafirler rehber olup oradan yine doğu yönüne yokuş yukarı yarım saat bağlar, zeytinler ve pamuk tarlaları içinde gidip, Manya'nın kilit kalesi, yani Zarnata Hisan'nın kuşatılmasını
bildirir (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed Han bizzat saadetle
Mora Adası'nda Gördüs Kalesi, Mizistre Kalesi ve nice sağlam kaleleri de fethettiklerinde Koca Mahmud Paşa'yı serdar edip bu Zarnata Kalesi'ni fethettiğinde bazı yerlerini yıkıp tüm Manya kafirleri itaat ederler.
Ama daha sonra bu Manya sarp, taşlık ve Frengistan iskele-
5 67
si olmak ile kafirleri ayaklanıp Zarnata Kalesi'ni de onarıp karada ve denizde bu ana gelinceye kadar nice yüz bin ümmet-i Muhammedleri zincire bağlı esir ve nice bin parça gemiyi ele geçirip binlerce köy, kasaba ve kaleleri ateşlere yakmışlardı. Nice kere Üzerlerine serdar-ı muazzamlar varıp tüm İslam ordusu bu sarplık kayalar aralarında yenilip ümmet-i Muhammed'i kırarlardı. Özellikle bir kere (---) tarihinde Yanyalı Arslan Paşa burada yenilip bir can kurtulmamıştır.
Ama hamd olsun bu 1081 yılı seferinde İbrahim Han oğlu Sultan IV. Mehmed Han devletinde bu ikinci seferde Serdar Ali Paşa eliyle bu kaleyi bir anda İslam ordusu ile kuşattı. Kale içinden kafirlerin "aman" diye feryatlarına figanlarına bakmayıp her taraftan yere gelesi kafirlere göz açtırmadılar. Kafirlerin beri taraftan sularını kestiklerinde cehennemlik kafirler savaşmadan beden dişleri üzere "Aman el-aman ey Osmanoğlu askerlerinin seçkini " deyip beyaz aman bayrakları dikip kale fethedilince hamd olsun bu günahkar kul ilk defa dalkılıç olup kale kapısı üzerinde ilk defa ezan-ı Muhammedi' okumak bu kula nasip oldu. Bütün gaziler kaleye dolup tüm kafirler aman ile dışarıdaki mahalle köylerine gidip kale fethedildiğine bu beyt taritdir.
Evliya bu feth içinde bulunup etti dua, Ah edip Manyalı dedi tarihi vay Zarnata.
Sene 1081 .
Hamd olsun zorlanmadan ve kırılmadan böyle bir sarp hisar fethedilip İslam memleketlerine katıldı. Mizistre Sancağı'na yazılıp 300 akçe payesiyle mansıbı kazası Moralı Zekeriya Efendi'ye bağışlandı.
Ama Sultan III. Murad Han zamanında (---) tarihinde Kaptan Kılıç Ali Paşa korkusundan bu Manya kafirleri bu Zarnata'ya bir kat ufak tefek kale duvarını taşradan çevirip daha genişletmişler, ama zamanla bazı yerleri yıkıldığından hemen akıllı Serdar Ali Paşa derya gibi askeri bu kaleye üşürüp tamamen yıktı. 12 bin ırgat ve toplam 2 bin adet marangoz, yapı ustası ve hamal ile bu kaleyi yeniden yapmaya başladığında bu hakir uğurlu saati ve imaretin talihini gözetip uğurlu vakitte bütün işçiler elle-
568
rindeki taş ve kireçler ile hazır oldular. Tam uğurlu saat olduğunda "Hayy-ı Hafız Allah" deyip elimdeki taş ve kireçleri kale temeline koyduğumda bütün ustalar ve ameleler de ellerinde taşları, kireçleri ve tuğlaları temellere bıraktılar. Hakir bir kere gülbang-ı Muhammedi getirip Allah Allah sesleri göklere yükselip bir yaylım tüfeng ve bir yaylım top atılıp 7 yerden ceng-i harbi davullarına turralar vuruldu. Kalenin temeli atılmasının tarihi,
"Hayy-ı Hafiz Allah" lafzı oldu. Sene 1081.
İki ayın içinde bu kale yeniden bakımlı, şirin, sağlam ve dayanıklı sanki gevher gibi bir kale oldu. Tarih-i diğer:
Evliyfi'ya biri kalkıp sordu ismi tarihin, İsmine dedi bu seydi (?) kal 'a-i gevher-nigfn.
Sene 1081.
Gerçekten yüksek bir dağın üzerinde bulunduğundan yüzük denilse yeri vardır. Badem şekilli olup kıbleden kuzeye uzunlamasına yapılmıştır ki bir şeddadi sağlam duvar olup temeli 4 mimar arşını geniştir. Duvar yüksekliği 12 mimar arşını olup çepçevre büyüklüğü tam 1.070 adımdır, ama hendeği yoktur, zira 4 tarafı yalçın uçurum kayalardır.
Toplam iki kat kapıları var, biri kuzey tarafına bakıp hakirin ilk ezan-i Muhammedi okuduğum kapıdır ki hala ezan kapısı diye ad koymuşlardır. İlk defa Müslüman gaziler bu kaleye bu kapıdan girdiklerinden Fetih Kapısı da derler. Bu kapının üzerinde hakirin mermere kazıp altın ve lacivert ile yazdığım tarih budur:
Avn-i Hakk ile Ali Paşa yapup bu kaleyi, Manya mülkü bf-aman iken olup emn-i emin,
Evliya hayr dua ile dedi tarihini1 Hak Te 1fila eyleye bu hısnı a 'dadan emin.
Sene 1081.
569
Bu kale içinde kat kat 500 adet kiremitli ve kayağan örtülü evler var. Yer yer büyük ağaçlar var. Bu evleri Ali Paşa bazı kafirlerden kendi mahyla alıp bütün kafirleri bu kaleden dışarı kovup kiliselerde olan [334a] pis leşlerini de dışarı çıkartıp şehri müşriklerin pisliklerinden temizletti. Toplam 7 adet kiliselerinden kale ortasındakini saadetli padişah için cami yaptırıp kubbeleri ve minareleri üzerini altın ile kaplanmış alemler ile bezettirdi. Birini sadrazam camii edip birini de Ali Paşa kendi adına cami etti. Zekeriya Efendi bir mescit inşa edip hakir bir Halveti dergahı yaptı. Valide sultan için 1 medrese, 2 mektep, 1 Ali Paşa tekkesi, 1 hamam, 1 han, 1 Ali Paşa Sarayı, Hacı Ahmed Sarayı ve Zekeriya Efendi Sarayı, 10 adet odası olup altlarında bir sıra 50 adet dükkan vardır, hepsi Zekeriya Efendi Çarşısı Mescidi'ne vakfedildi.
Hakir de 3 adet dükkan yaptırıp tekkeme vakfedip kale dizdarlarını nazır ettim. Ve dahi nice çeşit imaretler inşa olundu. Miri su sarnıçlarından başka yine her evde birer su sarnıçları vardır. Ve daha nice şeyler yapılmaktadır.
Bu kale çepçevre 9 adet sağlam ve dayanıklı tabyalardır, ama kıble tarafındaki Kireçhane Tabyası taşlığa havale olmakla o tarafa 4 adet tabya yapıldı ki her biri sanki birer çeşit Kahkaha Seddi'dir.
Bu kalenin bir kapısı da kuzey tarafa açık olup küçük kapıdır. 4 tarafında kaleden dışarıda İrem Bağı gibi 4 adet büyük
varoşu var ki her biri birer kasaba gibi mamur mahallelerdir. Her birinde beşer altışar adet manastırları ve kırkar ellişer adet dükkanları olup bütün dağları ve bayırları Meram bağlarıdır.
Bütün ekinleri, el çapasıyla ekin ekilip yalçın kayalar üzerine ümmet-i Muhammed esirleri toprak taşıyıp bağlar ve bahçeler içine büyük setler yapıp bağları ve tarlalarına pamuk ve kalım bok ekip yerler.
Hamd olsun bu diyar fethedilip ümmet-i Muhammed zindanları bu hakirin görüşüyle tamamen su sarnıçları olup bütün kafirler ümmet-i Muhammedlere toprak taşıdıklarına göre bir daha onlara taş ve toprak taşıtıp kale, bağ ve bahçeler yapıp tüm kiliseleri içinde olan pis leşlerini kendilere taşra taşıtıp kaledeki camileri temizleyip Müslüman mabedi ettik.
570
Bizim esir olan ümmet-i Muhammed'i defnettikleri yeri Müslüman mezarlığı edip çevresine duvar çekip sınır tayin olundu.
Kaleye inip çıkacak yolları tüm reaya ve çerahorlara külünklerle kayaları kestirip arabalar ve balyemez toplar çıkacak anayollar oldu. Kale içinde (---) adet balyemez toplar, hesapsız cebehaneler, silahlar, diğer mühimmat ve levazımatlar koydular. Hakir yolların temizlenmesine ve cebehaneler konmaya görevli idim.
Bu kalenin aşağısında 5 adet daha büyük varoş var ki her biri birer çeşit bağlı, bostanlı, hurmalık ve gülistanlı, suyu, havası ve yapıları güzel, kızları ve erkekleri sevimli olup diller ile anlatılıp kalemlerle yazılmaz.
Bu kaleden aşağı bir ok menzili uzak yerde, Kanbosi Köyü varoşu
300 adet kiremitli, İrem bağlı, şebekeli bostanlı, kale gibi kargir yapılı, altlı üstlü evleri var. İki manastırı, 7 adet kilisesi ve 70 adet abıhayat su kuyuları var. İslam ordusunun yarısı burada konaklayıp büyük çarşı pazar olunmuştu. Bu mahalden kaleye nice bin eşek yükü abıhayat sular taşınırdı.
Bu varoşun bin adet tüfenkli keferesi çıkar. Bu kefereler kendi papazlarını katleylediler ve
"Sizin görüşünüz ile 'Kaleyi Türk'e verip yine ellerinden alırız' dediniz, şimdi Türk işte kaleyi Kahkaha Kalesi edip içine 10 bin asker koyup bir daha bu kaleyi Türk elinden almak imkansız oğlu i mkansızdır ve hala kale altında 50 bin Türk askeri getirdiler" dediler. Daha nice söz sahibi kafir ihtiyarlarını bu kafirler katleylediler ki acayip melun ve dinsiz kavimdirler. Kale tamam olunca tam 4 ay İslam ordusu bu varoşta evler, çarşı pazarlar ve çadırlardan pazar yerleri kurup bir büyük İslam ordusu oldu ki bütün değerli şeyler bol bol bulunurdu.
Bu varoştan yokuş aşağı 1,5 saatte sarp yerler ile gidip, Gaçiça Köyü varoşu
Bir sarp dağ eteğinde bir abıhayat kaynak sulu ve havası hoş Meram Bağı gibi 100 adet kargir yapılı ve kiremit örtülü kale gibi evlerdir. Manya Vilayeti'nde Gaçiça güzeli ve zeytini beğenilir ve meşhurdur ve gayet aşık-perest keratsa kadınları olur.
5 7 1
Bu Gaçiça'nın 500 adet tüfenkli şahbaz kefereleri çıkar, gayet bakımlı ve şenlikli şirin köydür. 1 manastırı var, gelen geçen yolculara nimetleri boldur.
Oradan doğu tarafına (---) saat taşlık ve ormanlık dağlar aşıp, Piğa Köyü varoşu
Bir çukur yerde olmakla Rumca piğadya demek kuyu demektir. Haddizatında abıhayat su kuyuları, tatlı sulu çeşmeleri, hadsiz hesapsız bağ ve [334b] bahçeleri, sayısız mahbub ve mahbubeleri vardır. Ve toplam 200 adet kiremitli kale gibi evlerdir. Ve hepsi 500 adet tüfenkli kefereleri vardır. Ve 7 adet küçük kilisecikleri vardır.
Oradan yine doğuya 1 saat taşlıklı dereler içinde gidip, Pandalonya Köyü varoşu adlı bir acayip ünlü yaylak köy
dür ki yüksek bir dağın yaylasında bulunup yüzlerce abıhayat suları akıp yaylasında 100 binden fazla koyun ve keçileri otlayıp gezer bir dinlenecek ve gezilecek yayladır.
Oradan 1 saat kuzeye Lankada Boğazı'nı aşıp meğer benzeri Arabistan' da Nakura yahut Rebve Boğazı gibi sarp boğaz ola. İşte Manya kafirlerinin isyan ettikleri bu boğazlara dayanıp Osmanlı 'ya karşı korlar.
Bu Lankada Boğazı'nı yüz bin sıkıntı ve zorluklarla geçip 2,5 saat doğuya gidip Mizistre Kalesi, ona varmayıp oradan yine batı yönüne 10 saat geriye dönüp tekrar Zarnata Kalesi'ne gelip bu arada Zarnata etrafındaki varoşları tamamen yazıp kolaylıkla geldik.
Oradan yine kıbleye doğru (---) saat yalçın kayalı dağları aşıp,
Mila Limanı'mn özellikleri: 50 adet gemi alır, kenarları siyah yalçın kayalardır, yanaşmak zordur, ama ufak firkatelerin yanaşması mümkündür, ancak suyu yoktur.
Oradan 1 saat kayalı dağları aşıp, Lesin Ova: Bir bağlı ve bahçeli bir küçük ovacıktır. Bu vadi
nin sol tarafı ki, doğu tarafıdır, bir yüksek dağın üzerinde, Leftini Köyü: Tamamen bağ bahçeli köydür, ama suları
tüm evlerde ve taşra kayalarda sarnıçlardır. 100 adet kargir kiremit örtülü evleri vardır, ama 300 adet tüfenkli kefereleri çıkar.
Oradan yine doğu yönüne yarım saat deniz kenarıyla gidip,
57 2
Pırastoz Adası 5 mil kuşatır bir küçük adacıktır. Tamamen taşlıklı verim
siz ada olup yıldız tarafı ucunda bir küçücük kaleciği var, i çinde ancak 3 adet viran kiliseleri kalmış, diğer haneleri yeri bellidir. Ama sarnıçları çoktur, zira o taraf köylerinin koyunları ve keçileri bu adada gezip sularlar.
Viran olmasının sebebi odur ki daha önce karşısında olan Koron Kalesi gazileri firkateler ile bu adayı yaka yıka harap edip halkı bir saat dağlara kaçıp bir yalçın dağ üzerinde Pırastoz Köyü'nü i mar edip yerleşirler. Hala bir abıhayat sulu ve sayısız çeşmeli, cihan bağı gibi bakımlı bir köy olup çeşmelerin ayakları aşağısında baştan başa bağlar, bahçeler ve şebekeli bostanları hesapsızdır, suyu ve havası güzel açıklık ve geniş bir yerdir.
300 adet kiremitli kale gibi evleri vardır ki her hane birbirlerine bakar olup tüfeng mazgalları var. Tüm sokakları kesme kaya kaldırımdır ki kudretten yekpare döşenmiştir.
Ve halkı diğer köylerin kefereleriyle daima savaşta ve çatışmada olup yarar melunlardır ki ne Malta'ya ve ne Venedik'e evet demez melun ve domuzdan şiddetli kavimdir. Zira karada ve denizde bütün Müslümanlara zarar verip zincire bağlı esir eden bu dinsizlerdir. Nice bin ümmet-i Muhammed'in ailelerini, körpe kuzularını ve mahbube kızlarını tasarruf ederlerdi. Hala yine tasarruflarında nice ümmet-i Muhammed'in kızları var ama bizden saklarlardı. Bu köyün 1.500 adet namlı firkate sahibi tüfenkli kefereleri vardır.
Oradan doğu yönüne bir ok menzili, Pırastoz Manastırı: Gayet meşhur büyük sanatlı kilisedir.
100 kadar papazları var ki gelen giden yolculara yemekleri boldur.
Bu Pırastoz altında bir kayalı yerde bir küçük limanı var, 20 adet firkate sığar küçük limandır.
Oradan doğu tarafına 3 çeyrek saat gidip göklere doğru çıkıp ve kah inip,
Ardovişta Köyü 5 adet mahalle köylerdir. Toplamı bin adet kale gibi kargir
yapı kiremit örtülü evlerdir. Ve küçük büyük 40 adet kiliseleri, 3
5 7 3
adet manastırları, bütün evlerinin su sarnıçları, bütün sokaklara bakar kile gibi mazgal delikleri ve bağ bahçeleri vardır.
Ve 2.500 adet namlı tüfenkli kefereleri çıkar. Hepsinden fazla, ileri gelenleri Yarakari, Mihalaki, Lefteraki, Kiryaki ve Lemberaki adlı kaptan kafirleri var idi ki Akdeniz'i bunlar firkateleriyle korutmuşlardı ve Manya Vilayeti'ni herkesten korutmuşlardı. Sonunda firkatelerini Malta'ya satıp daha önce esir olan Müslümanları Dip Frengistanlara satmışlar. Ama Müslüman kadınları hala cariyeleri olup dahi çoktur ancak dışarı çıkarmazlar. Yüce Tanrı onları da büyüklüğüyle kurtara.
Bu melunlardan tüm Manya kafirleri korkarlar, zira hepsi cesur, korkusuz ve çete kavimdir. Aralarında [335a] gayet soylu geçinir keferelerdir.
Oradan yine doğu tarafına 1 saat gidip, Kastaniya Köyü
Bir dere içinde bulunup 4 tarafı yalçın kayalı ve şahin yuvalı köydür. 300 kadar cennet bahçeli, zeytinli, incirli ve tamamen kiremit örtülü mamur köydür, ama bir acayip abıhayat kaynak sulu pınarlı şirin, mahbüb ve mahbubesi çok köydür. Ve 400 adet tüfenkli kefereleri çıkar. Bunlar da Pırastoz keferelerinin elleri altlarındadırlar.
Oradan lodos tarafına 1,5 saat kah dağların tepesine ve kah çukurlara inip,
Pılaça Köyü Deniz kıyısında bir ok menzili yakın bir hoş limanı var, 100
adet gemi alır. Ve limanının kayaları dibinde bir abıhayat su çıkar. Limanın ağzı lodosa dönüktür. 11 mil lodosa karşı Koron Kalesi'dir. Ve bu Pılaça Köyü 40-50 kadar kiremitli evlerdir, ama Venedik kafiri ile alışveriş edip ticaret etmekle kefereleri gayet zengindir. Ve hepsi firkateciler idi. Hamd olsun bütün firkatelerini satıp İspanya, Fulya ve Ceneviz Frengistanlarına varıp gelirler. Ancak 500 kadar tüfenkliye maliklerdir. Bu Pılaça'ya bir tüfeng menzili uzak gidip,
Kutufari Köyü ve onun doğusunda bir ok menzili yerde Lankada Köyü, buna da bir ok menzili uzak kuzey tarafına sarplıklar ile gidip Nomçin Köyü.
Bu anılan 4 parça köy denize yakın olmakla bizim Moton,
574
Koron ve Avarin kalelerinin firkateci gazileri korkusundan birbirlerine yakın konup mamur köyler etmişlerdir. Her biri yüzer yüz ellişer adet kiremitli evlerdir ki her biri kale gibi mazgallı ve yüksek kuleli evlerdir.
Bu 4 adet köylerin bağları bahçeleri cihanı tutmuştur ve birbirlerine komşudur ki asla aralarında aralıkları yoktur. Hesapsız zeytin ve incirleri dağları taşları süslemiştir. Hepsinin abıhayat kuyuları vardır. Ve dçığlarında yetişen palamudu ve pelidi tüm Frenk gemilerine satıp kar ederler.
Bu 4 adet köylerden 2 bin adet tüfenkli kafirleri çıkar. Köyleri itaat etti, ama bir oyunla bu kafirlerin ellerinden bütün tüfenglerini de almak kısmet ola. Amin.
Sonra bu köylerin 1 saat kıble tarafına yakın, Ayo Varvara Köyü: Bir yalçın kayalı dağ eteğinde 100 evli
ve 100 tüfenkli kafirleri var. Bağları, bahçeleri ve abıhayat suları yayladan gelir suyu ve havası hoş küçük köydür.
Bunun batı tarafına 1,5 saat gidip, Mila Köyü: 200 adet kargir kiremitli kale gibi evli, 2 manas
tırlı, bağlı, bostanlı, abıhayat çeşmeli ve 300 adet tüfenklisi olan köydür.
Oradan yine kıbleye doğru 1 saat sarpta gidip, Demirhisar Köyü
Rumcada Şidrokasro derler. 100 adet kiremitli süslü, bakımlı ve kuleli evlerdir. Bu Manya kefereleri birbirlerine köy köy düşmanlardır ki gece gündüz savaşırlar. Onun için evlerinde birer adet kulelerinde mazgal delikleri vardır. Gayetle sarp yerde bulunduğundan Demirhisar derler.
Dağlarında demir madenleri de vardır ama demirini çıkarmayı bilmezler. O maden dağında eski zamandan kalma bir kale yeri var, Mağrip padişahı Sultan Mansur, Ayanta Kral elinden alıp yıkmıştır. Hala temelleri bellidir.
Sonra kafirler bu kaleyi imar edip nice seneler mutasarrıf olmuşlardır. (---) tarihinde Kilıç Ali Paşa kaptan iken bir gece gemilerden karaya er döküp Manya kafirlerinden 10 bin adet kafiri esir edip kalesini yer yer yıkmıştır.
Hala mamur köyünde 500 adet tüfenkli kefereyi yazdık, evleri yazılmadı, zira gayet asi kefereleri vardır. Hatta 1037
5 7 5
[1628] tarihinde Sultan IV. Murad Han zamanında Mankortonya, Kalavra, Pulya, Anapolya, Tementis, Çiçilya ve İspanya vilayetlerini vurup yağmalayıp esenlikle ve ganimet almış olarak bu Manya'yı vurmaya gelen Kaptan Koca Halil Paşa'yı bu Manya kafirleri bozguna uğratıp binlerce İslam askerini kılıçtan geçirmişlerdir. Bu gazilerin kemikleri yığın yığın kayalar üzerinde Demirhisar Köyü yakmmda toz toprak içinde yatar. Müslümanlardan o zaman çok i nsan kırmışlar. Yani bu derece korkusuz ve yiğit kafirleri vardır.
Oradan yine kıble tarafına yarım saat uzak, Kıryopoli Köyü
Ne kadar ev itliğini öğrenemedim. Bunlar da yazılmaya izin vermeyip az kaldı barışa aykırı iş olacaktı. Allah bilir 200 kadar kale gibi kiremit örtülü, bağlı bahçeli evler ola. Dağı ve taşı safi zeytin, incir ve dut ağaçları ile süslenmiştir.
Bunun kıble tarafına yarım saat gidip, Kırya Nero Köyü
Rumcada [335b] soğuk su demektir. Gerçekten sularının soğukluğundan Temmuz ayında huzur ile bir yudum içmek ve insanın bir an elini su içinde tutmak imkansızdır.
Hepsi kale gibi kargir yapı kiremit ve kayağan taşı örtülü, 150 adet kuleli ve 200 adet yiğit tüfenkli kafirleri çıkar. 4 tarafı İrem bağlarıdır ve bahçeleridir. Suyu, havası ve yapısı hoş olduğundan mahbub ve mahbubeleri gayet şirin ve aşık-perest olurlar, ama halkı buğday enli, esmer benizlidirler.
Oradan batı tarafına taşlık, dereli ve tepeli yerleri 3 saatte aşıp,
Büyük Vitiloz Köyü Deniz kıyısında bulunan, bin adet kale gibi sarp ve kargir
kuleli, mazgallı, hepsi şeddadi yapılı ve baştan başa kiremit örtülü evlerdir. Bu bin adet hanelerden toplam 3 bin adet namlı firkateci kafirleri çıkar. Halkı gayet bezirganlardır ki hepsi Frenk gibi saçlı olup çoğu siyah Frenk şapkası gibi Eflatuniyye tartur şapka giyerler. Zira gece gündüz görüşmeleri, alışverişleri tamamen Frengler iledir. Geri kalanları kırmızı fes giyip kırmızı parankona çuka göğüslük ve kırmızı çukadan gümüş düğmeli bağır yeleği giyip Cezayir levendi gibi gezerler.
5 7 6
Ve avretleri diğer Manya avretleri gibi değildir. Başka türde elbiseleri ve fistanları var. Tamamen mücevhere, altın ve süslere gömülüp diba, şlb, zerbaf, kamha, darayı Frenk fistanları ve Frenk pabuçları giyip başları mücevher taşlı takkeli olup bazı kadınları gümüş ve altın taştan takkeler giyerler.
Bağ ve bahçeleri, dut ağaçları ve zeytinleri hesapsız olup ipeği gayet meşhurdur.
Ve abıhayat suları, tatlı su kuyuları, havası ve suyu gayet hoş olup büyük bir manastırı var. İçinde 150 papazı olup haraca yazmadığımızdan dünyalar kadar sevinip hakire çok çok saygı gösterip hizmet ettiler,
"Hristos hakkı için Müslümanlar iyi adamlardır" diye kendi inançlarınca yemin ederlerdi.
Bu sanatlı kilisenin papazlarına ta Dip Frengistan'dan her sene nice kere yüz bin milyon guruş mal gelip gelen giden yolculara yedirip içirip kondurup göçürürler. Hatta Kudüs-i Şerif'te olan Nasara Kumamesi'nden de hediye gelir, zira bu Manya Osmanlı Vilayeti içinde olup Osmanlı ile savaş edip baş eğmediklerinden ve her sene binlerce Müslüman'ı esir ettiklerinden bu kilise rahiplerine hediyeler gelir. Gerçekten de acayip melun kefereleri vardır.
Bunlar asla bir mezhebe bağlı değillerdir. Freng'i tutup bize satarlar, bizi tutup Freng'e satarlar. Ne Hıristiyan, ne Yahudi, bir alay Mecusi kefere şekilli melunlardır.
Bu Manya kafirleri hep birbirleriyle cenk edip birbirlerini esir edip kendi oğullarını ve kızlarını da bizim reayamız olan Rumlara ve Frenglere satıp kar edinirler. Kızlarını Müslümanlara rica edip nikah ile verirler. Ve birbirlerini kırıp esir edip birbirlerinin çocuklarını çalıp satarak kar etmek ile geçinir keferelerdir.
Bu Vitiloz keferelerinin çoğu firkatecidir. 12 adet firkatelerini, Ali Paşa korkusundan biz yazıma varmazdan bir gün önce karşı kıbleleri tarafında deniz içinde 40 mil uzak olan Çuka Adası'na firkateleriyle Müslüman esirlerini gönderip orada saklamışlar. Onlar da,
"Biz şimdi Osmanlı ile barıştık" diye Çuka adalılar firkatelerini kabul etmeyip Zakilse Adası'na göndermişler, ama onlar-
57 7
dan da hayır gelmemişti. Ama Vitiloz'un bir büyük limanı var, 4 mil kuşatır bir körfezdir ki bin pare gemi alır. Ve daima Venedik donanması bu limanda yatıp sulanıp bu keferelerden yardım alırlar. Girit kafirlerinin kalp kuvvetleri daima bu Manya kafirleri ve Arnavutluk'ta Kilimente, Karadağlar, Dukat dağları ve Kuryeleş dağlarının Arnavut kefereleri Venedik cenkçileri idi.
Bu Vitiloz büyük iskeledir. Limanının ağzı lodos rüzgarına, bizim Koron Kalesi kenarında Deve Burnu'na bakar, araları 12 mil olup bir menzilgah limanı vardır. Bu hakir bu liman ağzına bir kale yapılmasını uygun ve doğru görüp Serdar Ali Paşa'ya arz ettim:
"İnşaallahu Taala bir kale yapalım. Ne büyüklükte, ne şekilde olacağını, ne kadar asker gerekeceğini ve ne yerden kul maaşları toplanacağım, her çeşit mühimmat ve levazımatlarıyla ayrıntılı olarak yazıp bize bildirin. İnşaallah biz de bütün İslam ordusu ve tüm donanma-i hümayun ile Vitiloz Limanı'na demir atmamız mukarrerdir" diye yazıp mektupları geldiğinde ne yazdığı bilinip bütün Vitiloz kafirlerinin yaşlıları ve papazlarıyla konuşup görüştük. Kafirler bu mahalde kale ne lazımdır dediklerinde bizimle memur olan Moton ve Koron gazileri,
"Eğer burada bir sağlam Zarnata Kalesi gibi kale yapılırsa henüz Manya fetholup Akdeniz kafirlerden temizlenir. Tunus, Trablus, Cezayir ve Girit'e gidip gelen yardım gemilerimize Girit'e karşı bir dinlenme limanı [336a] olup bizim kalelerimizin gemilerinin de bu Manya'ya gidip gelmesi kolay olur" dediler. Hakir yine bütün iş erlerinin görüşleri ile bu mahalle kale yapılmasının uygun görüldüğünü, bütün kalenin m ühimmat ve levazımatlarmı tek tek yazıp Serdar Ali Paşa efendimize bildirdim.
Sonra bu Vitiloz Limanı'nın gündoğusu tarafında bir ok menzili uzak yerde,
Büyük Kelafa Kalesi: Bir düz yerde ve bir küçük ovacık başında yüz adet mamur kuleli ve tamamen kiremit örtülü evlerdir. Ve 300 adet hanesi haraptır. Ve hala bağ ve bahçeleri virandır. 2 manastırı ve 1 çeşmesi var.
Oradan bir ok menzili yakın,
578
Kırya Deresi: Vitiloz ile Kelafa köyleri arasında akar bir soğuk sudur ve gayet sarp deredir. Yakın görünür ama aşağı tarafına 1 saatte inilir gayet korkunç derin çukurdur.
Bu Kelafa'dan şarka 1 saat gidip, Kaliya Köyü: 50 kadar kiremitli evlerdir, ama sanki her biri
birer çeşit domuz hanelerdir. Bağları bahçeleri yoktur. Ancak bir abıhayat suyu kaynaktan çıkıp dere aşağı iner, oradan Vitiloz ve Kelafa Deresi'nden geçip Koron Körfezi denizine karışır.
Kelafa'nın lodos tarafına yarım saatte, Cibova Köyü: Deniz kıyısında bir top menzili uzak bir taşlı
kayalı yerde 80 adet kiremitli evlerdir. Ancak o kadar mamur değillerdir. Taşlık yer olmakla bağları bahçeleri yoktur. Ve ekin ve biçin de nadir olur. Yemeklerini sığır, keçi ve katır tezeğiyle pişirirler. Genellikle yemekleri deniz haşaratlarından yengeç, kerevit, teke, pagurya, ahtapot, midye, istiridye, sülügen, tarak, deniz kestanesi ve sancı buncu gibi deniz canavarlarını yiyip kalımbok ekmeğini yiyip şaraplarını içip domuz gibi yatarlar.
Bu Cibova'dan içerisi artık kıble tarafına 4 konak yer bir burunda gidip Çuka adaları karşısında Manya Burnu'nda Kaya Paşa Limanı'na kadar,
Amansız ve imansız İç Manya Vilayeti'ni bildirir Gerçekten de amansız bir yerdir ki asla bağ bahçe, ağaç, çalı,
ot ve ekin cinsinden bir şey bulunmaz, ama cihanı taşlar tutmuştur ki bir parmak yerde asla toprak yoktur.
Bu Kaliya Köyü'nün ve anılan Cibova Köyü'nün doğu tarafında yarım saat bir cehennem deresi aşırı,
Voha Köyü: Bu mahal artık İç Manya sınırı sayılır. 100 haneli bağsız bahçesiz yerdir. 300 tüfenkli kefereleri var ki hepsi torbalarla diğer topraklı olan köylerden toprak yürütüp Üzerlerine kalımbok ekip kalımbok ekmeği yerler. Hepsi toprak hırsızlarıdır.
Tuhaf şekilleri: Siyah çehreli, kısa boylu, büyük başlı, yuvarlak ve siyah gözlü1 samson köpeği sözlü, iri kulaklı, başları saçlı, kara kaşlı, boyunları kısa, omuzları enli, belleri ince, baldırları da ince ve tabanları yassı gayet geniş tabanlı olup kayadan kayaya pire ve ceylan gibi sıçrar gayet çabuk keferelerdir.
Bunlar da Hıristiyan geçinirler ama asla din, mezhep, ha-
579
şir neşir (öldükten sonra dirilme) nedir bilmezler. Taşra Manya kefereleri ve evlatları bunların çehresini görseler korkarlar. Domuzları, katırları ve eşekleri asla yoktur ama keçileri gayet çoktur.
Giysileri keçi yününden mutaf gibi dokunmuş ince siyah sof gibi esvap giyip başlarına siyah manlifke, ayaklarına sığn� keçi derisinden çarık giyerler. Silahları pinyal şiş, harbe ve tüfenktir. Barutları karşı Çuka adaları Frenginden gelip keçi ile değişirler.
Yemekleri, dünyada her ne kadar gökte uçan, yerde gezen ve denizde yüzen ne kadar yaratık var ise, kanı olup canı çıkan ve çıkmayan canlı kısmından her ne bulurlarsa elbette onu yerler. Ancak dağlarında yılan, çıyan ve akrep olmadığından onu bulup yiyemezler. Hatta denizde yüzer gezer denizanasını da yerler ki onda asla kandan bir damla eser yoktur. Bütün koyun, keçi ve diğer hayvanları kanlarını abıhayat gibi sıcak sıcak içerler. Ve taşra Manyalı kafirlerinin de, bulsalar kanlarını içerler.
Ama bunlar asla denizde firkateciler değillerdir. İşleri kazançları deniz yaratıklarını avlayıp yiyip keçilerini güdüp nice bini taş kesip taşra Manyalıyla kalımbok ekmeğiyle değişip kahice onlar ile dövüşüp geçinirler. Ancak mahbüb kadınları olup bütün suları sarnıçlardır.
Bunlarda asla Müslüman esirleri yoktur, zira kendilerinin de yiyecekleri olmayıp esirlere ne yedirsinler. Tüm Frengistan kefereleri de bunlardan korkarlar. Ama Allah'ın hikmeti bunlar da Tanrı'nın yarattığı olduğundan, [336b] bunların dağlarında bir parça ve bir tane yetişmez. O Yaratıcı Allah bu kavme yılda bir kere Temmuz ayında bıldırcın gönderir. Bu kuşlar deniz üzerinde kanadını koyup bir kanadını yelken gibi edip gelirler. Bunların sayısını ve hesabını Cenab-ı Rab bilir. Bu bıldırcın kuşları bu İç Manya dağlarına gelirler. Dağ taş bıldırcın kuşundan görünmez olur. 10 bin adet İç Manya keferesi kadınlarıyla oğlan� !arıyla bu dağlara düşüp tüm bıldırcınları ağ kepçelerle avlarlar. Başlarını koparıp tüyleri ve içleriyle kayalardaki sarnıç çukurları içine tuzlayıp bırakırlar ve üstlerine iri iri taşlar koyup kaparlar. Tam 5-6 ay tuz içinde salamura olup kış mevsiminde 5-6 ay kuş turşusu ile Rabbü'l-ibad bu kullarını doyurur. Başka
5 80
vilayete kuş turşusu satarlar. Gayet etli, lezzetli ve hoş kuş turşusu olur ki 40 gün 40 gece denizden bu kavme böyle maide [sofra] gibi sanki selva kuşları gelir. ''Allah her şeye kadirdir" [Kur'an, Bakara, 20].
Bu kuş turşularını yiyip gayet zinde olup güçleri kuvvetleri yerinde, sağlam yapılı olduklarından daima bizim Pasova Kalemizin gazileriyle cenk ederler, ama suç bizim kale halkındadır. Bunların çoluk çocuklarını çalıp kendilerini de esir ettiklerinden bunlar da Pasova askeriyle daima savaşırlar.
Bu İç Manya halkı derbeder, beceriksiz ve gelirsiz olduğundan burada atlarımızın ve kendimizin açlıktan halimiz perişan olup bir ayak evvel Dış Manya'ya çıkmaya gayret edip bütün kafirlerin haraçlarını kolaylıkla yazdık. Oradan yine doğu yönüne (---) saat sarp yollar ile bizim Osmanlı kalelerinden,
Pasova Kalesi'ne vardık. Daha önce 1077'de özellikleri yazılmıştır. Ertesi gün buradan 5 katır yükü buğday ekmeği ve atlarımıza yemler alıp yine İç Manya'ya girip bir top menzili Pasova' dan batıya gidip,
Kalokitolar Köyü: Sarp bayırlar ve taşlıklar içinde tamamı 6 mahalle olan büyük köyler bir yere toplanmışlardır. Hepsi 2.200 adet tüfenkli kefereleri vardır. Ara sıra bizim vilayet toprağından uğurlayarak küçücük bağları vardır. Bunun da kıble tarafı ta Vatiye Köyü'ne varınca İç Manya sayılır.
Bu İç Manya kavminin başka özel dilleri ve lehçeleri vardır. İç Manyata kafirlerinin dilleri
Evvela akçe saymaları böyledir.
do kon 10
avgom yumurta
kalımbok ekmek
naldirfe bidem sevdiğim
gıgayinke gohatuna benim ömrüm kadıncığım
ıksilo odun
mazırom ıııatyamu canım
puliya samura salaıııor bıldırcın kuşu turşusu
Nice bin çeşit sözleri var ama yanık sesle okudukları rehavi makamında İngiliz borusu ve trompetesi gibi ses verir murabbaları bu çeşittir.
5 8 1
Manya Rumu diliyle murabba Fesanesa lesa lesa ke firitye setu karavi, Le le le le le le le le leha, Lefkada kemu peda kemu maro matyemu yuvuravi, Le le le le le le le le leha, Tun zarifun tanbiçar yotomor fonda palikarvuy, Le le le le le le le le leha, İhayinke gohatunaki hapayis tohama merravi, Diğer le le. Nice çeşit terennümleri var. Beşi onu bir yere gelip rehavi
makamında yanık sesle gayet sanatlı okurlar, onlara mahsus şarkılardır.
Sonra bu Vatiye Köyü'nden kalkıp taşlık yerler içinden ta Yarakari Köyü'ne kadar 8 saatte yaya taban çekip atlarımızın nalları kalmayıp çizmelerimizin altları da parça parça olup yüz bin dert, bela ve sıkıntılar çekerek 9 saatte,
İbret verici Göllü Kalesi'nin özellikleri Ayanta Kral yapısıdır. Sonra (---) tarihinde Macar Ali Paşa,
Sultan II. Bayezid zamanında Venedik elinden fethetti. Hala duvarları sağlamdır, ama kulunu Sultan Ahmed Han asrında Manya keferesi kırıp o zamandan beri boş kalmıştır.
Bu kaleye bir top menzili yakın, Kaya Paşa Limanı
500 adet gemi alıp ağzı doğu yönüne bir büyük liman olup tüm Arabistan ve Frengistan' dan kopan gemilerin geçiş yeridir. Manya'nın ta burnunda bulunup Akdeniz içinde 300 mil yerden görünür, göklere baş uzatmış bir kayalı burundur.
Bu menzilbaşı liman içinde abıhayat sular da vardır. Her ne kadar çok iri kalyonlar girse birer demir üzere rahatlıkla sekiz rüzgardan emin yatılır, bir güvenlik limandır. Kısacası gayet tamir ve ilgi gösterilecek kale ve limandır.
Bu kaleye er konsa bir daha kafirlerin donanması gelip duramaz. İç Manya kafirinin burunları kırılıp bizim Girit'e gidip gelen gemilerimize de bir güvenli yer olurdu, zira bu limanın kıblesinde Girit Adası'nın dağları [337a] ve Çuka adaları apaçık görülür, ama hala bu mahaller İç Manya kafirleri korkusundan ıssız, bomboş, verimsiz taşlık yerler kalıp kafirleri de daima isyan halindedir.
5 82
Yine bizi bu mahallere getiren Pırastoz kefereleri ile geri kuzey tarafa dönüp 3 saatte,
Kolorya Köyü: Bin haneli verimsiz kafir köyüdür ki 5 bin adet tüfenkli kefereleri çıkar.
Garip seyir: Bu köyü yazıp atlar ile gezerken bir zeytin ağacı altında, başında yeşil bez örtülü ve kucağında da yeşil bez örtülü bir çocuğu olan bir güneş parçası kadın gördük. O kadın ayağa kalkıp kucağındaki çocuğu yere bırakıp Rumca "Ah canım Evliya Çelebi" deyip feryat ederek hakirin atı üzengisine yapışıp gözlerinden sicim gibi kanlı yaşlar döküp ağlayıp yalvarınca ciğerim parça parça olup aklım başımdan gitti. Hemen hakir,
"Bre kadın! Sen benim Evliya Çelebi olduğumu bu kafiristanda nerden bildin?" deyince kadın,
"Ben Bardunya Kaptanı Emir Hasan Ağa'nın kızı Saime değil miyim? Sen bizim evimize hizmetkarlarınla konup babamın ne kadar zaman tuzunu ekmeğini yedin, bilmez misin, işte şimdi 7 yıldır bunda esirim" deyip kan ağlayıp yine oğlunu kucağına alınca hakir,
"Bre kız, tez şu bizim oğlanın bir atına binip seni alıp kaçıp bugün seni babana ve anana kavuşturayım" deyince hemen yalancı melune kadın,
"Yoh canım Çelebiciğim, benim kucağımda evlatcığım benim Lemberaki Kaptan'ımdandır, her zaman kiliseye kocamla gidip gelirim, ben emirlik istemem" dedi. Bizden hayli uzakta durup gülerek,
;/Varın sağlıcaklar ile" deyince hemen aklıma şu meluneyi öldürüp geçip gideyim diye geldi. Yine dedim,
"Bre kız, gel seni baban Hasan Ağa kardaşıma götüreyim" diye at ile yanına yakın varınca dahi evine yakın varıp hemen firar edip kapısından içeri girip kapısını kapattı.
İşte böyle Manya diyarında nice bin adet Müslüman kadın ve kızları esir edilmiştir. Burası böyle amansız bir vilayettir.
Hamd olsun bu kul, 170 adet Müslümanı bu seyahatimizde esirlikten kurtarıp nice binini kafiristanlara gönderdik. Nice yüzünü köylerindeki zindanlarında hapsettiklerini öğrenmiş idik. Ama ellerinden almak imkansızdır. Hemen Cenab-ı Bari yüceliğiyle onları da esirlikten kurtara.
Daha sonra bu Kolorya Köyü'nden kalkıp yine Manya köy-
5 8 3
leri içinde, daha önce yazılan köyler içinde 3 gün geriye gidip, Zarnata Kalesi'ne gelip Ali Paşa efendimizle buluşup kur
tardığımız Müslüman esirlerinin 179 adedini de selametle Ali Paşa'ya teslim ettik. Hatem-i Tay yapılı Ali Paşa bütün Müslüman esirlere birer kat elbiseler ile onar altın bağışladı. Her biri birer tarafa asıl vatanlarına giderken hakire hayır dualar edip yola çıktılar.
Sonra Ali Paşa Zarnata Kalesi'ne 2 bin adet yarar ve namlı kul koyup tüm cebehane, mühimmat ve levazımatlarını bol bol görüp lo81 senesi Rebiülahirinin ilk Cuması [22 Ağustos 1670] Hünkar Camii'nde eda olunup hakir sevabına müezzinlikler ettik. Manya Vilayeti'nin 77 pare köylerini olduğu gibi kefere başına haraçlar ve köylerinin cümle evlerini yazdığım defterleri Ali Paşa'ya verdim. Hakire bir değerli elbise giydirip 1 Manya kölesi, 2 adet Manya kızı, 1 küheylan at, 300 Frengi altın ve 300 guruş da hizmetçilerime birer çuka ve birer kumaşlar ile ihsanlar edip buyurdular ki:
"Evliya Efendi, bu kalenin fethi ve imareti müjdesiyle seni Der-i Devlet'e kale anahtarlarıyla gönderirim. Tez bu kalenin şeklini, resmini, tüm duvarları, kapıları, tabyaları ve içinde mamur olan hanelerinden cami, mescit, tekke, han, medrese ve mektepleri ile 4 tabaka İstanbul kağıdına kalenin resmini yap" dedi. Hakir bir hafta içinde tüm bu anlatılan şekilde renkli boyalarla bir Frenk usulüyle kale resmi yaptığım Hünkar Camii'ni gören ve diğer güzel binaları gören parmaklarını ağızlarına götürdüler.
Hünkar Camii'nin mihrabı üzerinde mermerde Karahisari tarzı tezhipli hat ile, "Küllerna dahale aleyha Zekeriyya'l-mihrab / Zekeriya onun yanına, mabede her girdiğinde [yanında bir rızık bulurdu]" [Kur'an, Al-i İmran, 37] ayetini, minber üzerinde,
La ilahe illallah Muhammedün Resulullah
mübarek isimlerini ve yukarıda yazılan kırık dökük tarihleri mermerler üzerine hakir yazdım. Gerçekte sikkeyi mermerde kazıp kale kapıları üzerine koyup nice yüz çeşit acayip eserler
5 84
edip hakirin inşa ettirdiği tekkeme dükkanları vakfedip tekkeyi sanki nur ettim. Cenab-ı Allah dergahında kabul ede.
Kale resminin yapılmasında yazılan Manyata Vilayeti'nde Zarnata Kalesi'nin fethini tarih: [337b]
Hamdü lillah Han Melıemmcd Rahi 'in devrinde kim, Kandiye feth oldu feth ola İlahi Malta,
Mir-i miranı Ali Paşa 'yı serdar eyleyip, Emr edip dedikde feth ola bilad-ı Manyata,
Asker-i derya-misal ile gelip meks eyledi, Çıkdı istikbale ehl-i Manya ve Kalavrata,
Bir Ali 'lik eyleyip fethetti Manya mülkünü, Barekallah dedi kavm-i Yanya ve Kalavrata,
faıliya bu fetlı içinde bulunup etti dua, Ah edip Manyalı dedi tarihin vay Zarnata.
Diğer tarih:
Evliya göricek esasın anın, Dedi tarihi Hay Hafiz Allah.
Diğer tarih:
Evliya vaz ' edince esasın amn, Dedi tarihi bu bina-yı azım.
Sene 1081.
Sene 1081.
Sene 1081.
Nice çeşit tarihler daha yazıldı. Paşa da Zarnata Kalesi'nin gereği gibi tüm mühimmat ve levazımatlarını gördü. Daha önce hakirin arz ettiği "Kelafa limanına kale lazımdır" dediğim mahalle serdar karadan tüm İslam askeri ile Manya içinden gemiy-
585
le hazır olup denizden de donanma-i hümayun ile bütün Moton, Koron, Ballıbadra, İnebahtı, Aya Mavra ve Preveze firkateleri de hazır palpa olduklarında Ali Paşa hakire Der-i Devlet'e gidecek Zarnata fetihnamesini anahtarlarıyla ve niçe yüz mektuplar verip Arnavutluk içinde yolumuz üzerinde olan 5 sancak yerde olan sancak beylerinin ve tüm kale neferatlarının yarısı, bütün serdarların elleri altında olan yeniçeri, topçu, cebecileri, kuloğluları, ne kadar eli beratlı padişah kulu geçinenleri, sancak paşası askerleri, her sancakta ne kadar ırgat, marangoz, duvarcı, çerahor reaya, kireççi ve taşçılar var ise kadılar ile tüm Manya Vilayeti'ne gelip muhafaza edip Kelafa Kalesi'nin yeniden yapılması için bu hakire anılan askerlerin tahsili fermanıyla adı geçen sancaklara gönderip yine hakire 300 altın ve bir at daha bağışladı. Bu hakir,
Manya' dan Arnavutluk sancaklarına ve Asitane tarafına gittiğimiz menzilleri bildirir
Evvela bu kul Manya'dan Ali Paşa efendimizle ve bütün dostlarla vedalaşıp onlar Manya Vilayeti'nde Kelafa Kalesi'ni yapmaya gittiler. Hakir bismillah ile Manya'dan kalkıp memur olduğumuz Arnavutluk sancakları bunlardır ki zikrolunur.
Evvela Kaptan Paşa hükmünde İnebahtı Sancağı, yine Kaptan Paşa elinde Karheli Sancağı, yine elinde Aya Mavra Sancağı, Rumeli Eyaleti'nde Yanya Sancağı, Delvine Sancağı, Avlonya Sancağı, Elbasan Sancağı ve Ohri Sancağı.
Bu adı geçen 8 adet sancakların emirlerini alıp Manya'dan çıkıp bu sancakların seyahatlerini sağlıkla tamamlamayı Yüce Yaratıcı kolay edip İslam ordusunu da tahsil etmek nasip ola.
Evvela Manya'dan 6 saatte canib-i şimale Şehbaz köyleri içre yokuş aşağı gidip,
Kalamata Kalesi: Daha önce anlatılmıştır. Oradan 4 saat doğuya gidip,
Koçova Köyü: Oradan 10 saatte Allah saklasın o aykırı yayla yoluyla çok büyük yol zahmetleri çekerek gidip,
Mizistre Kalesi menzili: Bu şehir daha önce anlatılmıştır, ama şimdi ağustos günlerinde büyük bir panayıra rast gelip seyrettik. 70-80 bin insan toplanıp bir kalabalık ve hareketli çarşı pazardır ki eğer özelliklerin i yazsak sözü uzatmış oluruz.
5 86
Ancak şundan belli ola ki 10 günde her çeşidinden 40 bin kantar ipek alınıp satılır. Diğer eşyaların alım satımları buna göre kıyaslanıp 10 gün 10 gece insan deryası büyük bir kalabalık olur.
Bu şehirde hakim Molla Zekeriyya Efendi hakire, işlenmemiş inci tanesi güzel bir bakire Manya kızı, 100 altın, 5 donluk çuka ve hizmetçilerime de bir şeyler bağışladı. Oradan yine doğu tarafına 8 saat gidip,
Taraboliçse kasabası menzili, oradan 9 saatte Arhoz Kalesi, oradan 8 saatte Gördüs Kalesi. Bunlar yukarıda anlatılmışlardır.
Oradan bir gemiye binip kıble rüzgarıyla İnebahtı Körfezi içinde 8 saatte uygun rüzgarla bağ bozumu mevsiminde pupa eyyam ile gidip,
Salona İskelesi menzili: Ağnboz Sancağı toprağında bu iskelede 1 han ve birkaç mahzen var, başka yapı yoktur.
Bu iskeleden kuzeye 4 saatte dağlar içinde gidip, Salona kasabasının özellikleri
Ağrıboz Sancağı toprağında Ayşe Sultan hassıdır. Ve 150 akçe kadılıktır. Nahiyesi (---) adet mamur köylerdir. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı vardır ve ayanından Katib Hacı İbrahim Çelebi' dir.
Bu Salona'nın 4 tarafı safi dağlar ve dağlarında hep bağlar vardır.
Tamamı 8 mahalle ve toplam kiremit örtülü (---) adet mamur altlı ve üstlü evlerdir.
Ve ( ---) adet mihraptır. Evvela çarşı içre (---) Camii (---) (---) (---) Camii (---) (---) (---). Gerisi mescittir.
Ve bir adet Durak Bey Medresesi, vakıf büyük hayrattır. Ve 3 mektep, 2 tekke, (---) adet hamam, (---) adet han ve
(---) adet dükkanları var, ama [338a] bedesteni ve kurşun örtülü imaretleri yoktur, ama suyu ve havası gayet hoştur.
Oradan batıya 4 saat gidip meşelik ve büyük ağaçlı ormanları gezip dolaşıp,
Kerbeneş kasabasının özellikleri İnebahtı toprağı hükmündedir. İsimlenme sebebi (---)
(---) (---) (---). Ve 150 akçe kadılıktır. Nahiyesi (---) adet köylerdir. Hakimi sancak beyi voyvodasıdır. Kethüdayeri, yeniçeri serda-
587
rı, muhtesibi, haraç ağası vardır, ayan ve eşrafından Kadı Kerbeneşzadelerdir. Ulema, salih ve şeyhleri çoktur.
Şehrin yerleşim yeri bir (---) (---) (---) bulunup sanki Meram Bağı'dır. (---) adet mahalle ve (---) adet kiremit örtülü abıhayat sulu mamur ve süslü kargir yapılı altlı ve üstlü evlerdir. Bunlardan (---) sarayı (---) (---) (---) (---).
Ve tamamı (---) adet mihraptır. Evvela çarşı içinde (---) Camii'dir. Ve (---) Camii (---) (---) (---). Gerisi (---) adet mahalle mescitleridir.
Ve (---) adet medresedir. Ve 3 adet sıbyan mektebidir. Ve 2 adet derviş hankahıdır. Ve 2 adet hamamdır. Ve (---) adet tüccar hanıdır. Ve 45 adet esnaf dükkanıdır. Bedesteni yoktur, ama her mal bulunur.
Suyu ve havası gayet hoş olup bağlarında bahçelerinde üzümü ve ayvası beğenilir. Halkı biraz Urumşadır, ama nimetleri bol, fakir dostu, ticaret ile geçinir halkı vardır. İskeleleri Salona ve İnebahtı limanlarıdır .
.... . . . . .......... (1,5 satır boş) .. . .. . . . ........... . (---) (---) (---) (---) ziyareti.
Oradan kalkıp batı tarafına Allah saklasın öyle bir amansız dağları (---) saatte aşıp,
Durak Bey Çiftliği Köyü: Orada sabah yemeğini yiyip oradan (---) saat yine batı yönüne gidip 1 saat daha deniz kıyısı ile İnebahtı'nın zeytin bağları, bağ ve bostanlarında zevk ü safalar edip seyirler ederek,
Benzersiz kale, krallar tahtı, yani sağlam Eynebahtı Hisarı Tarihçi Rum Yanvan'a göre bu kalenin ilk yapıcısı Kava
la Kalesi sahibi Feylekos olup sonra Rum elinden Venedik bir hile ile alıp daha fazla mamur etti. Sonra 905 [1499/1500] tarihinde bizzat Sultan Bayezid-i Veli Venedik elinden fethetmiştir ki daha önce Venedik Pirine-pirimi tahtı idi.
Rumeli toprağında İnebahtı Körfezi kenarında Kaptan Paşa Eyaleti'nde sancak beyi tahtıdır ki beyi kanun üzere deryada 5 pare kadırga iie sefere gider. Beyi gazi ve şehit Durak Bey idi. Girit'in Hanya yakınında denizde Venedik donanmasıyla savaşıp şehit olunca sancağı oğluna bağışlanmıştır. Halen mutasarrıftır.
Süleyman Han kanunu üzere beyinin hass-ı hümayünu pa-
5 88
dişah tarafından 300 bin yük akçedir. Ve zeameti 13 ve timarı 287 adettir. Alaybeyi, çeribaşı ve yüzbaşısı olup sefer sırasında beyinin askerleriyle tüm tinıarın sahiplerinin cebelü askeriyle 6 bin asker olup 6 parça kadırga ile deryada sefere gider seçkin askerlerdir.
Şehrin hakimleri bey seferde iken kaymakamdır. Ve 300 akçe payesiyle şerif kazadır ki nahiyeleri (---) adet köylerdir. Kadıya senelik 3 bin guruş ve beyine adaletle 17 bin bin guruş gelir. Nakibüleşrafı, şeyhülislamı, şehir naibi, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, (---) adet kale neferi, şehir subaşısı, şehir kethüdası, mimar ağası, nıuhtesib ağası, kaptan ağası, haraç ağası, 12 adet kale ağaları, nıutemed başı ve liman ağası vardır.
Kalesinin şekli: Rumeli tarafında deniz kıyısında (---) dağı burnunda bir topraklı ve kayalı bir tepe üzerinde üçgen şekilli bir şeddadi yontma taş, savaşa hazır sağlam ve dayanıklı kale ve büyük bir surdur ki yüksek yapı ve halkı şanlı kimselerdir.
Büyüklüğü çepçevre tam 3 bin adımdır, bin adını da deniz tarafıdır. Ve iki tarafı karası tanı 3.500 adımdır. Bu hesap üzere tamamı fırdolayı 4.500 adımdır. Bu adımlar kale duvarları üzerindedir, yoksa hendek kenarınca adımlansa daha geniştir. Ama taşlık yerde bulunmakla hendeği o kadar derin değildir, ama geniştir. Ve iç kalesinin semtinde biraz havalesi olmakla bu taraflarının hendekleri cehennem çukuru gibi derbenddir. Ve kara tarafları dereli ve tepeli yerlerdir. Ama tamamı yalın kat duvardır, ancak iç kale tarafları onar arşın enli duvarlardır. Ve gayet sağlam ve dayanıklı dirsekleri, burçları var ki tamamı 77 adet kuledir.
Batı tarafı eğri büğrü yapı olunup çevresinde toplam 5 adet kale kapıları var. İkisi batı tarafa bakmaktadır, biri aşağı kalededir ki kastele gider. Ve biri orta kalede olup o da kastel tarafına bakar. [338b] Bir kapı da iskele kapısıdır ki Salona Kapısı derler, Salona kasabasına gider. Ve bir kapı da iç kale kapısıdır. Bu kale gerçi üçgen şekillidir, ama sanki papuççu muştası gibi beli incedir. Mesela bu şekildedir.
5 89
Ve 7 kat bölme bölme hisardır. Her bölmelerin duvarlarında bir kapıları vardır. Ve dahi ta dağ başında dağlara havale iç kaledir ama gayet sağlamdır. Ve iç hisardan aşağı ta Yalı Kapısı'na gelince 6 kat hisar duvarını geçince tam bin adımdır. Limanı hisar içinde bina ile yapılmış bir küçük limandır ki ığrıb kayıkları ve firkateleri burada yatarlar. Kadırgalar taşra büyük liman içinde demir bırakıp yatarlar, ama büyük barça kalyonları limana karşı körfez denizinde yatarlar. Ve limanının kenarında bir yerli kaya içinde bir abıhayat su akar. Ama liman tarafında kale duvarları alçaktır, ancak enlidir. Ve burçları çoktur. Bu cirmde olan kalenin içinde,
Osmanlı sultanları ve müminlerin diğer ibadet yerlerinin sayısı: Tamamı 8 adet camidir. Bunlardan kalabalık cemaate sahip eski hisarda liman yakınında Sultan Bayezid-i Veli'nin Fethiye Camii, bir minareli, eski yapı büyük bir mabettir. Sonra Durak Bey Sarayı yakınında olmakla bir camii tamir ettiğinden Durak Paşa Camii derler, ama Mehmed Efendi Tekkesi Camii'dir. Sonra Yenikapı'da Büyükkapı Camii, Küçükkapı Camii, Pigadya Camii, orta hisarda Mehmed Efendi Camii, yukarı hisarda Baba Çavuş Camii, yukarı hisarda yine cebehaneye bitişik Bayezid-i Veli Han Camii ve büyük kapıdan dışarı Ömer Efendi Camii.
Medreseleri: 3 adet medrese vardır. (---) (---) (---) Sıbyan mektepleri: (---) adet çocukların öğrenim gördüğü
sıbyan mektebi vardır. Bunlardan Müftü Mesud Efendi Mektebi, büyük vakıf olup her sene başında çocuklara giysi dağıtılır.
Derviş hankahları: Tamamı 6 adet fukara tekkesi vardır. Bunlardan cami sahibi Mehmed Efendi Tekkesi bakımlı ve süslüdür ki liman yakınında Karabaş Mehmed Efendi Tekkesi adıyla bilinen bir Halveti hankahıdır. Ve bölme hisarda Aziz Mehmed Efendi Tekkesi, sırrı aziz olsun, büyük tekkedir. Yüzden fazla fakr ü faka sahibi hırkalı erenleri var. Salina Kapısı'nın dışında Şeyh Ömer Efendi Tekkesi ve Şeyh Küçük Mehmed Efendi Tekkesi.
MahaUe mescitlerinin adedi: Tamamı 11 adet mahalle mescitleridir. Bunlardan donanımlı, cami olmaya müsait kalede Parmaksız Hacı Mescidi, Ebusssuud Efendi Mescidi (---) (---) (---) (---) (---).
5 90
İhtiyaç sahipleri için hamamlar: 3 adet hamamları vardır. Biri çarşı içinde (---) hamamı, çiftedir. Birine daima kadınlar girerler. Ve biri liman yakınında (---) hamamı, gayet hoş ve geniştir. Ve biri yukarı Pigadya Hamamı, hoştur. Ama 200'den fazla saray hamamları vardır.
Meslek sahibi tüccar hanları: Hepsi aşağı kalede 2 adet sağlam kargir yapı hanlardır. (---) (---) (---)
Kazanç ehli dükkanlarının adedi: Tamamı 200 adet dükkandır, ama bedesteni yoktur. Lakin Salona Kapısı'nın dışında, çaylar başında deniz kenarında bir tabakhanesi var ki bir diyarda benzeri yoktur. İki başlan başka kapılı bir büyük kale gibi tabakhanedir ki içinde bir tuhaf mescidi, havuzları, pek çok misafir odaları ve tekkeleri var ki bir diyarda böyle Ah-i Evran ocağı yoktur. Kanlı olan kimseler bu tekkeye girse ustalar onu hakime vermezler ve dışarı çıkarmazlar. Onu debbağlık ile pak edip tövbe ettirip temizleyip tam usta ederler. Bu işyerinin bağ bahçeleri ve nice abıhayat arkları akıp denize karışır, pak büyük bir debbağhanedir. Ama Salona Kapısı'nın dışında bu tabakhane yakınındaki varoşta da mükellef dükkanlar vardır ama saymadım. Gayet bakımlı ve süslü büyük evler var ki hepsi bağlı bahçeli ve akarsulu güzel hanelerdir.
Ağa ve ileri gelenlerin saraylarının sayısı: Bu hisar içinde ve dışında 3 bin adet altlı ve üstlü, kargir yapı, donanımlı, mükemmel, bakımlı, süslü, şirin şeddadi yapılı ve baştan başa kiremitler ile örtülü, genellikle kafirden kalma haneler vardır. Tüm evleri körfez içine birbiri üzere kat kat kıbleye bakar, aşağı deniz kıyısından ta yukarı ve iç kaleye kadar tabaka tabaka evleri çeşit çeşit pencereler ile süslenmiş ve renk renk maksure, şahnişin ve kameriyeler ile bezenmiş olup meliklerin hasret çektiği şirin bir şehirdir. Bütün sokakları iniş ve yokuş pak taş kaldırım döşelidir.
Abıhayat çeşmelerinin sayısı: 45 adet çeşmelerden başka her hanede birer abıhayat çeşmeler akmaktadır. Zira bütün bu şehrin içinde ve dışında 245 adet hayat pınarı gibi kayalardan kaynayıp çıkar kaynak suları var ki Temmuz ayında bir insan rahatlıkla 3 yudum tatlı suyundan huzur ile içemez ve bir adam suya ellerini bir an sokamaz. Ta bu derece soğuk, duru ve berrak
5 9 1
temiz sulardır ki sanki turnagözüdür. Bu akarsular bütün evlerden akar. [339a] Ama yukarı kale hanelerinde bu sular yoktur, zira sarp yerler olmakla kalenin kastel tarafının iç yüzlerinde bazı boş yerler vardır. Gayet taşlık mahaller olup inip çıkması zor olduğundan evleri yoktur, zira büyük geniş kaledir. Ve iç kale tarafında (---) (---) dağı iç kaleye havale olmakla gayet sarp yapı olup evleri de sarptır.
Şehir halkının konuşmaları: Tüm halkı fasih ve beliğ Türkçe konuştuklarından başka Rumca ve Arnavutça konuşurlar. Halkı gayet cesur, yiğit, uzun boylu ve hünerli firkateci gazileri vardır ve gayet garip dostlarıdır.
Meydan erlerinin giysileri: İleri gelenler muhteşemane samur lipaçeler, kamha, atlas ve haralar giyerler. Ve alimleri, salihleri çukalar ve helali giysiler giyerler. Taze gençleri tamamen Cezayirli esvapları giyip kırmızı fes, bağır yelekleri, göğüslükler ve siyah fillarlar giyerler. Bellerinde üçü bir yerde pala bıçak ve muhattem kuşak kuşanıp arkalannda birer Cezayir ihramları giyip gezerler. Kadınlarının dışarıda ne giydiklerini görmedim.
Bağlarının sayısı: Suyu ve havasının hoşluğundan kastel tarafında ve Salina tarafında toplam 27 bin bağ dönüm hakkı verirler diye muhtesib ve bacdar naklettiler, ama zeytiniyle dut ağacı ve servi ağaçları cihanı süslemiştir.
Ay yüzlü gençleri: Gayet mahbube, pak levendane taze yiğit civanları olur, zira bu vilayet Cezayir gibi yiğit ocağıdır.
Yiyecek ve içeceklerinin beğenilenlerinden beyaz ekmeği, çöreği, keklik ve bıldırcın böreği, sulu yemesi hoş üzümü ve haram şarabı meşhurdur. Ve limarnnda kefal ve levrek balıkları beğenilir. (---) (---) (---)
Mesire yerleri: Toplam 40 yerde dinlenme ve gezinti yerleri vardır, ama Salona Kapısı'ndan dışarı deniz kıyısında geniş bir alanda nice yüz adet çınar ve salkımsöğüt ağaçları sıralı olarak geçmişin kralları zamanında dikilmiştir. Halen günümüzde göklere doğru baş uzatmış olup her bir ağacın yapraklarının ve dallarının gölgesinde onar bin koyun gölgelenip asla zemine dünyayı aydınlatan güneşin ışığı düşmez. İşte böyle Acem hıyabanı gibi bir mesiregah yerdir ki Osmanlı, Arap ve Acem gezginleri içinde İnebahtı'nın Subaşı dinlenme yeri meşhurdur. Bu
5 92
mahalle 300 adım yakınlıkta su değirmenleri var ki bu da bir geniş dinlenme ve gezinti yeridir. Şehrin bütün abıhayat suları bu mahalde kayalardan çıkıp nice yüz değirmenlere dağıldıktan sonra şehrin imaretlerine gider, gayet hazmı kolay tatlı sulardır.
Her bir gölgeli ağacın gölgelerinde nice küçük köşkler ve nice oturacak sofalar var imiş ama zamanın geçmesiyle bunlar harap olmuştur. Ancak kargir yapı havuzları, Keykavus mutfakları ve ara ara mastabaları kalmış. Hala şehir halkının ikindiden sonra gezinti yeridir. Kısacası görülmeye değer bir mesire yeridir.
1077 tarihinde bu şehre gelip bir gün oturup bu mesiregahda zevk ü safalar ettiğimiz bir ziyade tarih düşmüştür:
İnebahtı. Sene 1077.
Oradan Liman mesire yeri, sonra Debbağhane mesire yeri, sonra Kastel Bağları gezinti yeri, sonra (---) (---) (---).
İleri gelenlerin isimleri: Müftü Ali Efendi, Ebussuudzade Mehmed Ağa ve (---) (---) (---).
İbretlik seyirde başımızdan geçenler: Bu kemter kul, Gördüs Kalesi'nde iken Zekeriya Efendi'nin ihsanıyla 50 altına Mağriplilerden bir siyah yüzlü Arap kölesi aldım. Tam bir hafta yanımda hizmet edip ne yedi, ne içti, ne yattı, ne uyudu, ne dünya kelamından bir söz söyledi ve ne tebessüm etti, ama her ne çeşit işaret etsen ve bir hizmet buyursan can havliyle çalışıp hizmet ederdi.
Allah'ın hikmeti bu İnebahtı'da zevk ü safüya dalıp seyishaneleri yükleyip gidecek sırada Arap öldü. Ebussuudzade, hane sahibimize rica edip "Şu Arabı defnettirin" dedi. Biz Zeban kasabasına gitmek için yola koyulduk. İnebahtı'dan kalkıp deniz kıyısı ile güney tarafa 1 saat gidip,
Rumeli Kasteli'nin özelikleri Bu da İnebahtı'nm Rumeli tarafında bir boğaz ağzında dört
gen şekilli bir küçük kaleciktir. Bu diyarda böyle küçük kalelere kastel derler. 905 [1499/1500] tarihinde Sultan Bayezid-i Veli Moton Kalesi kuşatmasında iken donanma-yı hümayun bu İne-
593
bahtı Körfezi'nde kışlamak için İnebahtı Körfezi ağzında, İnebahtı'dan 5 mil lodos tarafına uzak bu kaleyi yaptırdı. Bir kale de bunun karşısında Mora Adası'nda yaptırıp karşı [339b] karşıya iki kale olup tamam olunca körfez emin olup donanma-yı hümayun tehlikeden uzak korkusuzca kışlamıştır. Bayezid Han himmetiyle bu Kastel Kalesi Rumeli askeri üşüntüsü ile burçları bedenleri ve küçük hisarlarıyla 18 günde tamam olduğuna alamet olarak bu kalede 18 adet burç vardır ve büyük toplar konulmuştur.
Daha sonra, 943 [1536/7] tarihinde Sultan Süleyman körfez savaşı sırasında bu kaleyi daha genişlettirip fazla asker ve balyemez toplar koymuş ve o da donanmayı burada kışlatmıştır. Hala bu boğaz ağzında bu iki adet kastel kalelerinin arasından ve bu 2 kule arasında kafir gemisi değil kuş bile uçup içeri İnebahtı ve Gördüs Kalesi'ne varamaz. Bu kale İnebahtı toprağında beyinin subaşılığı ve naipliğidir.
Kalesi, deniz kıyısında bir kumsal yerde dörtgen şekilliden köşe köşe 18 dirsekli bir şeddadi sağlam yapı dayanıklı kaledir. Büyüklüğü tam 700 germe adımdır. Kıbleye bakar bir kapısı var. Dizdar ağası, subaşısı, bacdarı ve 300 adet kale neferleri var. Ve küçük büyük toplam 70 pare topları var ki ta Ballıbadra dağlarım döver uzun toplardır.
Kale içinde 80 adet kiremit örtülü bağsız, bahçesiz ve avlusuz küçük evleri, Bayezid Han'ın 1 camii, Süleyman Han'ın 1 mescidi ve 1 hamamı var, ama dükkanları ve hanları yoktur, lakin bağları bahçeleri çoktur.
Biz bu kaleyi gezip dolaşıp dizdar ile sohbet ederken ertesi gün sabahleyin birkaç adam İnebahtı'dan mektuplar getirdi. Mektupta öyle yazmışlar ki dünkü gün bizim İnebahtı'da ölen dilsiz Arap kölemizi kefenleyip musallada namazını kılıp defnederler.
Acayip ve garip maceramızın anlatılması Ertesi sabah vilayet halkı mezarlık yanından geçerlerken
görseler ki bizim dünkü gün gömülen Arap kölemiz kefeniyle kabrin dışında yatıp durur, ama kefenin bir tarafı yırtılıp bir siyah keçi ayakları kefenden dışarıda yemenileriyle açıkta durur. Bu perişan hali vilayet halkı duyup kadın erkek küçük büyük
5 94
herkes derya gibi toplanıp hayretler içinde kalıp nice bin dedikodular ve nice bin saçma sapan sözler söylerler.
"Hay Evliya Çelebi, bir alem seyyahı, beniadem nedimi ve marifet ehli bir adamdır. Bu keçiyi simya ilmi ile adam şekline koyup hizmet ettirirdi. Allah bilir öbür hizmetkarları da simya ilmi kuvvetiyle beniadem sıfatında hizmetinde olup Allah bilir onlar da ne çeşit mahluktur?" diye nice bin çeşit saçmalıklar ederler. Sonunda Ebussuudzade Mehmed Ağamız,
"Bre hey adamlar! Hala Evliya Çelebi şu bizim yakınımızda Kastel Kalesi'ndedir. Mektup gönderelim gelsin, bu temaşayı kendi gözüyle görsün" diye bir mektup yazıp,
"Elbette benim biraderim, saadetle yine saadethanemiz her ne kadar zahmet ise rahmet bilip gelesin" diye mektup yazdıklarında Kastel halkı ve Zeban halkı yanında mektubu getiren adamlar da, kefenli keçinin mezardan taşra çıktığını bu sabah gördük, diye yemin billah ile tanıklık edip,
"Hala bizi Cenabınıza gönderdiler" diye 3 adet mektubu getiren adamlar ile yine atlarımıza binip, bu ne garip iştir, diye düşünerek 1 saatte yine,
İnebahtı Kalesi menzili Doğru mezarlığa vardık. Nice bin adam toplanıp kefenli si
yah keçi ölüsünü seyrederler. Hakir de ileri varıp attan indim, "Bre safa geldin Evliya Çelebi, bre hoş geldin Evliya Efen
di. Bu ne haldir, bak dünkü gün defnettiğimiz senin Arap bu gece mezardan dışarı kefeniyle bir keçi olarak çıktı" dediklerinde gördüm ki gerçekten bir siyah keçi. Sübhanallah deyip hayretler içinde kaldım. Hakir,
"Vallahi ümmet-i Muhammed, ben bu Arabı Gördüs'te Mağripli Araplardan 50 altına aldım. Tam bir haftadır ki ne yedi, ne içti, ne yattı uyudu, ne güldü ve ne ağladı. Bu İnebahtı'ya gelip bu Arabı bu halde keçi gördüm, ama bunu kabirden kim çıkarmıştır."
Kimi dedi kurtlar mezar açıp ölü çıkarır, kimi dedi ademcil ayılar çıkarır, kimi dedi yer kabul etmeyip dışarı çıkmış diye çeşit çeşit sözler ettiler. Hakir,
"Dünkü gün bu Arabı teneşir üzerinde meydanda kim yıkadı?" diye sorunca,
5 95
"Kapucu Ali Dede dindar, temiz bir adamdır, o yıkadı" dediklerinde,
"Tez o adamı bana getirsinler" dedim. Meğer o adam da orada hazır imiş. Gelip selam verdi, selamını alıp hakir,
"Bak-a kişi! Bu Arabı [340a] dünkü gün teneşir üzerinde ne şekilde sünnet üzere yıkadın?" deyince,
"Vallahi sünnet üzere şartlar ve kaidesiyle yıkadım. Sonra yıkarken avret yerleri tüylü idi, koltukları altları ve başı tamamen tüylü idi. 'Diyar-ı gurbettir, öyle olur, avret yerini tıraş etmemiş' deyip yıkadıktan sonra kefenleyip musallada namazını kılıp tevhid ve zikirlerle mezarlığa götürüp defnedip telkin edip dönüp geldik. Sabahleyin bütün halk öyle gördük, benim sardığım kefen içinde işte bu keçiyi gördük" diye bu şekilde anlattığında Müftü Ali Efendi fetva verip yine kefeniyle açık olan kabrine kefenli keçiyi defnettik, bütün halk dağıldı.
Ama hakir öyle bildim ki bana bu Arabı satan Mağriplilerin simya ilmi marifetleri idi. Gerçekten de garip ve acayip seyirlik idi.
Oradan yine tüm ayan ile vedalaşıp 6 mil deniz kıyısı ile batı ve karayel tarafına gidip,
Kakiskala dağları kenarında korkunç ve tehlikeli yerleri (--) saatte geçtik. Bir deniz kulağı körfez gibi girip o suyun içi bölük bölük olup sığlar olmuş, orada bir küçük adacık vardır, Mariyecik derler. Ve o sığlarda ve çevresinde kazıklar üzerinde balık avlayacak dalyanlar vardır. Acayip hoş tatlı balığı çıkar. Anatolkoz hakimi zapt eder. Veziriazamların hassıdır ki 70 kese iltizam yönetimdir.
Bu göle İnebahtı tarafından gelir bir abıhayat nehir akıp bu göle karışır, ismine Aksu derler. Gerçekten de bir ak turna gözü gibi bir ak sudur. Bütün o bölgenin halkı sularını bu Aksu'dan alırlar.
Hakir bunları gezip dolaşıp dağlar ve taşlar aşıp Bahklağa adlı mahalli geçtik. Bu da bir gölde büyük balık dalyanları olup Anatolkoz'un veziriazam hassıdır.
Bu mahallin denizinde sol tarafımızda, 1 mil uzak mesafede Bektemur Adası görünür, ıssız adadır, keçiler kışlar, onu geçip 3 saatte,
5 96
Zeban kasabasının anlatılması Dağlar içinde boşlukta mamur, şirin ve süslü bir kasabadır.
Dağlarında harap kaleleri vardır. Deniz kıyısında değildir. Kaptan Paşa Eyaleti'nde Karlıeli Sancağı toprağında hass-ı hümayun olup voyvodalıktır ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) adet köydür ve Lahor kazasına bağlı naipliktir. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, bacdarı ve haraç emini vardır.
Ve 4 adet mihraptır. Çarşı Camii kalabalık cemaatli olup minaresi kırık tuğla yapıdır ve avlusu tamamen uzun servi ağaçlarıyla süslenmiştir. Ve Küçük Çarşı Camii. Başka 11 adet mahalle mescitleri vardır.
Ve 2 adet medrese, 3 adet mektep, 3 adet tekke vardır ve 3 adet tüccar hanı vardır.
Ve 2 adet hamamı vardır, biri Küçük Çarşı Hamamı ve biri Büyük Çarşı Hamamı' dır ki bu hamamlar birbirlerinden tam bin adım uzak yere yapılmışlardır.
Ve toplam 57 adet dükkanlardır. Büyük Çarşı 50 dükkanlardır ve Küçük Çarşı 7 adet dükkancıklardır, ama daha önce bu da mamur pazar imiş. Haftada bir büyük pazarı durup nice bin adamlar toplanıp her meta bol bol bulunur. Bu pazarın bac u pazarı, ilk bu şehri Fatih zamanında yapan Musahib-i şehriyar! Bizeban Musa Ağa Camii evkafıdır. füzeban bir dilsiz ağa yaptığı için bu şehre Zeban şehri derler ki b!zebandan bozulup kalmıştır.
Bu şehir 300 adet kiremitli, toprak ve kerpiç duvarlı ufak tefek, o kadar da mamur olmayan, bağı bahçesi çok şehirdir. Hala insanı azdır, zira 4 sene bu şehirden veba çıkmamıştır. Hatta bu hakirin bu şehre gelmesine engel olup,
"Eğer varırsanız gayri şehre vardığınızda Zeban şehrine vardık demen, gayri şehir halkı 'Bunlar vebalı şehirden gelmişlerdir' diye sizlerden nefret edip aç susuz kalırsız" dediler.
Hamd olsun gelip bir zarar görmedik, ama gerçekten bir adam bulamayıp şehir dışında bir bağ içinde Karlıeli Sancağı müsellimine padişah emirlerini ve Serdar Ali Paşa mektuplarını verip padişah fermanı üzere Manya Vilayeti muhafazasına asker ve reaya talep edip 300 guruş ihsan ile bir atını aldık. Bir gece konuk olduk, ama suyu ve havası ağırdır. Pirinç yetişir, Zeban tü-
597
tünü cihanı tutup bütün diyara Zeban tütünü buradan gider, iri yapraklı ve kötü kokulu tütünü olur.
Bu şehrin akarsuyu olmadığından herkes kuyu suları içerler, ama gayet verimli yerlerdir. Burada ademoğlu az kaldığından bir kadın veya bir bakire kız bir adama 5-6 kese ergenlik verip bir Müslümana varır. Genellikle kadınları ve kızları Müslümanın avratlarıdır ki bu diyarın adetleri böyledir. [340b] Onun için bütün çoluk çocukları ve kendileri de Rumca ve Türkçe konuşurlar, ama Rumşa kavimdir.
Bütün giyecekleri çuka esvaplardır. İhtiyarlarının başlarında beyaz sarıkları olur, taze yiğitleri kırmızı fes giyip Cezayirli elbisesiyle gezerler. (---) (---) (---)
Sonra bu şehirden kalkıp batı tarafına gidip, Aspir Nehri'ni atlar ile geçip deniz kenarınca ufacık ada
cıkları seyrederek geçip ve Rumeli tarafında Venedik Körfezi deryası içindeki sığ denizlerde balık dalyanların geçtik. Bunlar dahi Anatolkoz hükmünde veziriazamlar hassıdır. Bu dalyanları seyredip çeşit çeşit balıklar yiyip,
Yılanlı Nehri'ni geçtik. Bu da Karlıeli dağlarından gelip Körfez Denizi'ne karışır.
Oradan batı tarafına deniz kıyısı ile gittik. Kenara yakın bir ıssız ada var, sol tarafımızda deniz içinde Lurva Adası'nın ortasında bir harap kilise binası var ki Bağdad'da Kisra Kemeri gibi göklere doğru çıkmış, o binayı uzaktan görüp 5 saatte,
Aksu Nehri'ni de atlar ile geçtik. Bu da Karheli dağlarından gelip burada Körfez Denizi'ne kahhr ki bu mahallere artık Aya Mavra Sancağı toprağı derler. Bu seyirleri ederek gidip,
Miloz Köyü: Karlıeli köylerinden bir zeamet kefere köyü olup Aksu Nehri kenarındadır. Oradan yine 5 saatte batı yönüne gidip,
Emerke Köyü: Bir zeamet kefere köyüdür, ama Aya Mavra köylerindendir.
Oradan deniz byısı ile ıssız ve korkulu yerleri ve deryası sığlık denizleri ve balık dalyanlarını görüp 7 saat gidip,
Voniçse Kalesi Yapıcısı Rum krallarıdır. Sonra Venedik elinden 905 tarihin
de Sultan Bayezid-i Vell zamanında Faik Paşa fethidir. Karlıe-
598
li Sancağı toprağında voyvodası hakimdir ve 150 akçe kazadır, ama Aya Mavra naibi oturup Aya Mavra'ya henüz katılmıştır.
Kethüdayeri, serdarı, kale dizdarı ve 60 adet neferi vardır. Kalesi deniz kıyısında bir bayır üzerinde beşgen şekilli taş yapı güzel bir bina olup büyüklüğü tam bin adım bir küçük kaleciktir. Doğu yönüne açılır bir kapısı var. İçinde ancak 10 adet kiremitli evleri, cebehanesi, tahıl ambarları, su sarnıçları ve Sultan Bayezid'in bir küçük camii var, ama hanı, hamamı ve çarşı pazarı yoktur. Ancak etrafında bağları çoktur. Kethüdayeri ve yeniçeri serdarı kahfce Aya Mavra Kalesi'nde olur.
Oradan kalkıp yine batı tarafına kumsal yerler ile deniz kenarınca gittik. Bir göl gibi sığ denizler içinde balık dalyanları gayet çoktur.
Kara tarafı, solumuzda Aya Mavra Vilayeti deniz içinde sığlıklarda kalıp biz yine doğu yönüne dolaşıp İnebahtı beyinin devre çıktığını duyduk. Tekrar İnebahtı yakınında Kakiskala Dağı'na bir günde gelip yaylada İnebahtı beyini bulup padişah emrini ve Serdar Ali Paşa mektuplarını verdik. "Emir emirdir" deyip askeriyle ve tüm reayasıyla Manya muhafazasına hazır olup hakire 1 kese, 1 at ve 1 Manya kölesi ihsan edip oradan,
Gayri sancaklara gittiğimiz konaklan bildirir Evvela Kakiskala Dağı'ndan yokuş aşağı batı yönüne iner
ken Allah saklasın insan aşağı bakmaya cüret edemez. Allah rahmet eyleye şehit gazi Durak Paşa İnebahtı beyi iken bu Kakiskala Dağı'na nice bin reaya ve berayaları üşürüp ve kendi kaduga forsa esirlerini bu dağa döküp öyle temizlemiş ki iki araba yan yana gider. Ve deniz taraflarına korkuluk duvarlarını, kargir yapılar ile yaptırıp 2 saatlik sarp dağları safi kaldırım döşeyip bir büyük hayrat etmiş ki anlatılmaz. Onu kolaylıkla geçip (---) saatte,
Yılan Çayı: Bir büyük çay, bir ulu nehirdir ki ta Kerbeneş dağlarından doğup bu mahalden geçip Galata ile Bihor kasabası arasında Körfez Deryası'na karışır. Ama bu nehir tam 3 ay gemilerle geçilir, diğer zaman atlar ile geçilmek mümkündür.
Bu anılan nehir kenarınca 4 saat batıya Küçük Kakiskala Dağı'nın iç yüzünde gidip 2 saatte,
Galata Köyü: İnebahtı köylerindendir, ama İnebahtı sınırı
5 99
Yılan Çayı'nda tamam oldu. Ve bu Galata adlı köy, 100 evli bir mamur bağlı bahçeli zeamet kerefe köyüdür.
Oradan Yılan Çayı'nı atlar ile baş ağrıları ve sıkıntılar çekerek geçip karşı kenarında bir düz yerde,
Mamur Bihor kasabasının özellikleri Karlıeli Sancağı sınırında ve Yılan Çayı kenarında 200 adet
kiremitli ve bağlı bahçeli bir şirin kasabadır. Kiremit örtülü 1 camii ve 10 adet dükkancıkları var, başka han, hamam ve imaretleri yoktur. Veziriazam hassı olup Anatolkoz hakimi zapt eder. Bihor 150 akçe payesiyle kazadır. Kahlce İnebahtı kazasına katılır.
Halkı tümden balıkçılar ve bağbanlardır [341a] ki ıstafilya dedikleri çekirdeksiz küçük ve siyah kuş üzümü burada yetişip kurusunu gemilerle Dip Frengistan'a götürürler.
Ve kefal balığı yumurtası olur ki sanki Yemen akiki olup sarı balmumuna batırıp bunu da Frengistan'a götürürler, 40-50 dirhem gelir bir yumurtayı 1 a Itına verirler. Misk gibi kokusu olup gayet kuvvetlendiricidir.
Çok hoş zeytini olur. Dağlarında dut ağaçları çok olduğundan ipeği Acem diyarının Lahican ipeğinden yumuşak ve hoş ibrişimi olur. Bütün halkı Mora halkı gibi ipekçilerdir, zira ipek büyük mahsuldür ki Frengistan'a götürürler. Bu kasabanın şimalinde bir ok menzili uzak,
(---) Tekkesi: Bir İrem Bağı gibi mesire yeri Bektaşi tekkesidir. Avlusu ve çevresindeki bağları uzun servi ağaçlarıyla süslü olup gelen geçenlere nimeti boldur. Ama halen padişah fermanı ile bir Halveti şeyhi gelip mutasarrıf olup oturur.
Buradan batı yönüne Durak Paşa oğlu (---) Paşa, Ali Efendi ve Ebussuud Ağa çiftliklerini (---) saatte verimli mamur yerler ile geçip,
Mamur Miselonka kasabası Rum dilinde (---) (---) demektir. Karlıeli Sancağı'nda Angili
Kasrı kazası nahiyesidir. Deniz kıyısında bir kumsal yerde sanki bir ada gibi bir yerdir. Veziriazamların Anatolkoz hassına hükumeti ilhaktır ki emin zapt eder.
Tamamı 300 adet kiremitli Müslüman ve kefere evleridir. 1 camii, 1 mektebi, 1 medresesi, 10 dükkanı, 1 tekkesi, 1 hanı ve
600
1 küçük hamamı var, başka imaretleri yoktur, ama bağı bahçesi gayet çoktur. Bunun da halkı ıstafilya üzümü, balık yumurtası ve ipek hasıl edip ticaret edip geçinirler, gayet mahsullü yerdir.
Bunun güney tarafı ada ada sığ yerlerdir. Nice yüz adet balık dalyanları var ki hepsi miridir. Bir adam bir karış balık avlasa ceza verirler, ama taze oğlanları her gece kefal balığı avlarlar, cezalandırmayıp avladığı kefal balığının ücretini verirler. Ve bu mahalde deniz içinde,
(---) Adası: 10 mil yakında gözükür. Onun da 4 tarafı balık dalyanları dır.
Bu kasabanın yine batısında kumsal düz yerler ile deniz kıyısında gidip, asla taş yoktur, mamur köyler seyrederek 5 saatte,
Anatolkoz Adası Anadolkoz da derler. Karheli Sancağı'nda, Angili Kasrı ka
zası naipliğinde ve veziriazamlar hassı olup her şeyden istisna kılınmış büyük bir hastır ki (---) yük akçe iltizamdır. Hakimi sadrazam ağalarıdır ki 100 nefer adamlarıyla yönetir. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, bacdarı ve balık eminleri vardır.
Kasabası, karadan bir kurşun menzili açıkta, deniz içinde 2 mil kuşatır bir adacık içinde 1 camili, 1 hanlı, 1 medrese ve 1 mektepli, bakımlı ve süslü, 100 Müslüman evli, 100 kefere evli ve tamamen kiremit örtülü küçük büyük toplam 500 adet evlerdir. Bütün halkı balıkçılar ve ıstafilya üzümcüleridir.
Bunun da balık yumurtası beğenilir. Bunda olan ter ü taze, safran gibi sarı, lezzetli ve ham amber kokulu balık yumurtaları bir diyarda yoktur ki padişahlar ve krallara hediye gider, gayet güçlendirici hoş mezedir, yani utanmaz şarap mezesidir. Bunun da balık yumurtasını sarı balmumuna sokup tüm Frengistan'da miskalini birer altına satarlar. Her bir yumurtası ellişer dirhem ancak gelir.
Bu şehrin bağları; adalarının doğu tarafındaki Rumeli toprağında nice kere yüz bin dönüm kişmiş üzümü bağları vardır. Buranın tüm Müslüman halkı Rumca konuşup Müslüman dilini az bilirler. Ve çoğunun karıları Urum karılarıdır.
Oradan yıldız tarafına Anatolkoz Körfezi gayet sığlıktır. Uzunluğu tam 25 mildir ve iki tarafları mamur çiftliklerdir.
601
Oradan kalkıp Körfez Deryası'nı solumuza bırakıp düz yerlerde ve sarp ormanlarda yıldız tarafına (---) saatte çiftliklerde zevk edip giderken nice şehit mezarlıkları gördük. Meğer 979 (1571) tarihinde Kıbrıs Adası fethi sırasında Pertev Paşa, Kılıç Ali Paşa ve Müezzinzade Kaptan Paşa 300 pare donanmamız gemileriyle Venedik donanmasına rast gelip bu mahallerde savaşırlarken Müezzinzade Kaptan Paşa şehit olup tüm donanmamız gemileri yenilip karaya döküldüklerinde kafirlerin binlerce gazimizi şehit ettiklerinin kabr-i şerifleri imiş ki donanma sıngını dedikleri büyük hadise bu Anatolkoz ve Angili Kasrı yakınında olmuştur.
Angili Kasrı Kalesi'nin tarifi Ereğli Kasrı da derler. Yani Rum dilinde melek kalesidir.
Gerçekten de mahbubu ve mahbubeleri melek yüzlüdür. Yapıcısı Rum krallarıdır. Daha sonra Venedik elinden (---) tarihinde Sultan Bayezid-i Veli İnebahtı'yı döverken Faik Paşa İnebahtı imdadına giderken yolu üzerinde bu kaleden nice bin kafir çıkıp adı geçen paşa ile büyük cenk ederler. Allah'ın yardımıyla Faik Paşa muzaffer olup kafirler yenilip kahrolurlar. Nice bini kılıçtan geçip nice bini zincire bağlı esir olur. Daha sonra Faik [341b] Paşa bu kaleyi kuşatıp 10 gün 10 gece döver. Sonunda Faik'in pazu kuvvetiyle ayık ve uyanık gaziler Venedik kralının kızı Angel adlı kraliçenin elinden alıp kızı da esir ederler. Kale içine her zaman olduğu gibi yeteri kadar asker koyup kale anahtarları ile İnebahtı altında Bayezid Han'a gelirler. İslam askeri içinde büyük bir top ve tüfenk şenlikleri ettiklerinde kafirler Angili Kasrı'nın fetholduğunu duyup onlar da İnebahtı'yı aman ile verip iç kalesi kalır. Sonra onları da Müslüman gaziler kırarlar. "İnebahtı'nın fethedilmesine gerçek sebep Faik Paşa oldu" diye tarihçiler yazmışlar.
Sonra Bayezid Han 20 bin askeriyle Faik Paşa'ya ilk İnebahtı Sancağı'm iki tuğla ihsan edip nice şenliklerden sonra İslam ordusu kale içinde iken 3. gün İnebahtı Kalesi'nin kuyu tarafında yeraltı mağaralardan bir gece kafirler askere baskın edip bir Ali savaşı ederler ki ta sabah olunca kafirlere bir Muhammedi satır vurup Bayezid-i Veli pazusu kuvveti ile İnebahtı fetholur.
Ve bu Angili Kasrı hala Süleyman Han yazımı üzere Ceza-
602
yir Eyaleti'nde Karlıeli Sancağı beyi tahtıdır. Beyinin padişah tarafından hassı 4 milyon akçedir. Ve zeameti 11 ve timan 119'dur. Alaybeyi, çeribaşı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere sefer sırasında tüm cebelüleri ile 4 bin asker olup beyi kaptan paşa ile 3 pare kadırga ile memur olduğu sefere gider. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, dizdarı ve kale neferleri, toplam 70 adet timarlı hisar erleri vardır.
Ve 150 akçe kazadır ki hala İnebahtı Müftüsü Ali Efendi'ye ebedi surette arpalık ihsan olunmuştur. Nahiyesi 45 pare mamur köylerdir.
Sancağı toprağında 6 adet kaza vardır. Evvela Oksoromeroz kazası, Valtoz kazası, Lahor kazası, Voliçe kazası ve Aya Mavra kazası. Tüm bu kazalarda Karlıeli'nin 645 adet köyleri var. 110 adet de has ve evkaf köyleri var, ama gayet sarp ve mahsullü vilayettir.
Kalesi bir dereli, tepeli, havaleli ve Angiliyoz Gölü kenarında bir yüksek sivri tepe üzerinde dörtgenden doğudan batıya uzunlamasına kurulmuş yontma taş güzel bir kaledir. Yukarı kalesi fırdolayı doğudan batıya uzunluğu 200 adımdır. Ve 100 adım enli bir kaledir. Ve taşra kalesinin çepçevre genişliği bedenler üzre tam bin adım hoş bir kaledir ki tamamı 3 kat yüksek bir hisardır. Gerçi havalesi vardır ama iç kalesi havalesine havale olup havalesi olan dağda top ve tüfenk ile kuş kondurmaz. 4 tarafı yalçın kayalar olmak ile asla bir tarafında hendeği yoktur. Ancak güney tarafa bakar bir kapısı var, iki kat demir kapılardır.
Bu kalenin orta hisarında Sultan Bayezid-i Veli Camii var, kiremitli ve kargir minareli eski camidir ki bundan başka mamurattan bir eser olmadığından başka insan da yoktur. Ancak kale içinde bağ bahçeler olup kapısı daima kapalı durur. Tüm neferleri aşağı dere içindeki varoşta olurlar.
Varoş toplam 300 adet kiremitli bağlı ve bostanlı geniş evlerdir. Mahkeme yanında kiremitli, kargir minareli 1 mescidi var. Cumayı ve bayram namazlarını yukarı kalede Bayezid Han Camii'nde kıiarlar.
Ve varoşta 12 dükkan vardır. Bu pazar içre 1 mükellef mescidi de vardır. Ve 1 medresesi, 1 mektebi, 2 tekkesi, 1 küçük hanı ve 1 küçük hamamı var, kahice battal olur.
603
Ve bu kasaba içinde bir dere akmaktadır. Ve bir göz taştan yapılma bir köprü dibinden bir abıhayat su kaynayıp çıkar, tüm şehir halkı berrak sudan içip susuzluklarını giderirler. Bütün halkı Rumca konuşurlar ederler, ama mahbübelerine angili (melek) desen angililerdir.
Kale dibinde akan Angiliyoz Gölü'nün yılan balığı hesapsız olup vilayet vilayet tuzlayıp götürürler. Ve acayip balık dalyanları vardır. Meğer böyle yılan balıkları Arnavut İskenderiyesi'nin Boyana Gölü'nde ola. Gayet lezzetli ve taze ilik gibi yılan balıkları olur. Onu yiyen ömründe ağrı hastalığını görmez, gayet faydalı ve güçlendiricidir. Bu gölün mahsulü de veziriazam hassı olup Anatolkoz'a tabidir.
Sonra bu gölün dalyanları dibindeki 7 göz taş köprüden geçip Angili Kalesi'nin kuzeyinde olan büyük sahra içinde doğu yönüne 2 saat gidip avlanıp bakımlı ve şenlikli köyler geçip,
Virahor kasabasının özellikleri İsimlenme sebebi, [342a] (---) Rum dilinde (---) (---) demek
tir. Bu da Karlıeli Sancağı toprağında ve Lahor kazası nahiyesidir. Ve öksüz (?) kimsenin serbest zeametidir.
Tamamı 300 adet kiremitli, geniş, bağlı bahçeli, kargir yapı saraylardır ki asla sıradan, engin fukara evleri yoktur, tamamı paşa ve paşazade, bey ve beyzade hanedanlarıdır. Bir bayır dibine kurulup 4 tarafı tamamen İrem Bağı gibi bahçelerdir.
Ve 3 adet kiremitli ve kargir minareli camileri var. Ve 11 adet mahalle mescitleri var. Ve 2 adet medresesi var. Ve 3 adet sıbyan mektebi var. Ve 2 adet derviş tekkesi var. Ve 1 adet geniş, hoş havalı hamamı var. Ve 40 adet dükkanları var, ama kargir yapı bedesteni yok
tur. Ancak tüm kıymetli kumaşlar, değerli eşyalar bol bol ve kolaylıkla bulunur. Çarşı pazarı geniş mesirelik bir meydanda kurulmuştur. Onda olan yüksek çınarlar Rum, Arap ve Acem'de yoktur. Garip ve acayip mesiregahtır ki tüm bu yüksek ağaçların gölgelerinden zemine asla güneş tesir etmez. O meydanda bir abıhayat kuyusu var, Temmuz ayında suyu buz parçasıdır.
Bir göz taş köprü başında bir geniş kahvehanesi var ki san-
604
ki Çin nigarhanesi nakşı olup tüm seyyahların maarif sahipleri orada toplanır irfan toplantı yeridir. Ve kahvehane önündeki meydanda yüksek çınarların altlarındaki sofaların kenarları parmaklıklı mastabalar olup bütün gelen geçen yolcular oraya gelip minnetsiz hane gibi konup dinlenip zevk ü safa edip eğlenip içki ve kahve içerler. Her ağaç üzerinde nice yüz bin güzel sesli kuşların yuvaları olup her bir hazin sesli kuş nağmeye başladıklarında dinleyen dostların canlarına can katılır.
Kısacası böyle yüksek çınarların benzeri meğer Akdeniz adalarından İstanköy Adası'nın kale kapısı önündeki 77 direkli büyük çınar ola.
Bu kasaba gerçi küçüktür ama gayet mamur, süslü, şirin ve devlet erbabı yurdudur. Özellikle ileri gelenlerden Burnazoğulları Abdi Paşa beylerbeyidir. Ve 7 adet kardeşi de beylerbeyilerdir.
Alaybeyileri ve nice yüz samur kürklü ayanı kibarları var. Bu sarayların her biri avlularında yüzer atlı adamlar atlar koşturup tablhaneler ile ciritler oynarlar. Ta bu mertebe geniş saraylardır.
Bütün ayanları birbirleriyle akrabalardır ki içlerinde yabancıları var ise yine kendi yetiştirmeleridir. Her bir ayanları ikişer üçer yüz adet bahadır yiğitler ile inip binerler. Bunlara da padişah fermanı gösterip Manya muhafazasına gitmeye "Emir sizindir" deyip hazır olup hakire nice ihsanlar ettiler.
Ama bunlar da tamamen Urumca konuşurlar. Taze yiğitleri tamamen Cezayirli esvabı giyip başlarına fes ve arkalarında birer Cezayir ihramıyla gezinirler, ama ayanı kibarları mutalla sarık, samur lipaçe ve başka çeşit değerli elbiseler giyip gezerler.
Suları tamamen su kuyuları sularıdır ama abıhayatlardır. Karları ve mahsulleri kenevir, pirinç, limon, turunç ve zeytindir, zira havası gayet ılımandır.
Oradan kalkıp bir bayır kenarınca yarım saat bağlar içinde gidip tekrar,
Zeban kasabası menzili: Daha önce, yukarıda anlatılmıştır, tekrar anlatmaya gerek yoktur. Oradan yine o lalezar sahra üzere batı yönüne (---) saatte,
Kaliva Köyü: Karlıeli beyinin hassıdır. İrem Bağı gibi ser-
605
vi ağaçları içinde hoş bir camii var ki anlatılmaz. Allah'm hikmeti eski zamanda bu uzun boylu servileri hendese ile sıralıca dikmişler, 20 adet servilerdir, ama bu atlas feleğinde öyle uzun boylu serviler bir vilayette yoktur. Ancak Girit'te Kandiye Kalesi yakınında Arhanos Bağı servileri ola. Ama Allah'ın hikmeti bu servilerin hepsi bir boyda olup gölgelerinde camiin kalabalık cemaati oturup şer'i ilim konularını görüşürler.
Orada yine bu köy kenarında, Aspir Nehri: Derya gibi akar. Yüz bin zorlukla geçelim
derken geçemeyip sonunda daha yukarı geçitten geçip Kasrı Ovası içinde batı yönüne 4 saat gidip ve Angili Kasrı Gölü'nü sol tarafımıza aldık. Bu gölün ayağı Aspir Nehri'ne karışır. Ve Aspir Nehri de Zeban dağlarından gelip ve Narda şehri dağlarından akıp Kasrı nahiyesinde Kefelonya adlı Venedik kafiri [342b] adasının karşısında Venedik Körfezi denizine karışır.
Beri taraftan bu Angili Gölü'nü geçip (---) saat daha gidip tekrar Emerke Gölü menzili kenarında konduk. Yemekten sonra 1 saat gidip yine,
Eınerke Köyü menzili: Kefere köyüdür, ama Abdi Paşa kardeşinin zeametidir.
Oradan kalkıp yine batı tarafa 2 saatte Emerke Yaylası'nı aşıp ormanlı meşelikler içinden geçip,
(---) Köyü menzili: Karakaş Ali Paşazade'nin serbest kefere köyü zeametidir.
Oradan yine batı tarafa 1 saat gidip İksiri Köyü, oradan yine bir saatte,
Vasil Köyü: Bu da zeamettir ama subaşısmı o gece köleleri katledip kaçtıklarında artlarından hakir de reayalar ile dağlara düşüp seher vaktinde dördünü de bir su geçidi kenarında tutup ellerini kafalarına bağlayıp oradan batı yönüne (---) saatte dağlar içinde gidip bir köyde biraz yemek yiyip oradan tekrar,
Voliçse Kalesi menzili: Daha önce yukarıda ayrıntılı ola� rak anlatılmıştır. Burada kanlı köleleri şeriat mahkemesine götürüp bunları birer birer söylettik, dördünün de sözleri birbirlerine uygun olup,
"Ağamız daima sarhoş olup her gece bizi if'al babı siğasma çekip bed-mest olduğundan canımızdan ve başımızdan geçip
606
sonunda gece katledip kaçtık, bu Evliya Ağa bizi tutup bu mahalle getirdi. Emir şer'in" deyip şer'i izin ile hakirin köleleri Kassab Cömerd köçekleri gibi bu katillerin dördünü de kılıç ile kıyma kıyma edip katlettiler.
Ve mahkeme tarafından ve vilayet subaşısından, maktulü keşfedip mal mülkünü zapt etmeye adamlar gidince bu hakir de oradan kalkıp batı tarafına 1 saat düz topraklı ormanlar içinde gidip bir göl gibi yerleri geçtik. Bu sığlar içinde nice yüz balık dalyanları var ki hesapsızdır.
Kara tarafları baştan başa Aya Mavralıların bağ bahçeleridir. Ve çiftlikleri, bakımlı ve süslü, verimli köyleri var, onları seyrederek yarım saat daha deniz kıyısı ile kaldırımlı ve iki tarafları kocayemiş ağaçları ve defne ağaçlarının misk ve ham amber gibi güzel kokularını koklayarak sol tarafımızda bir alçak tepecik üzerinde,
Derviş Hüseyin Ağa Tekkesi menzili Aya Mavra Kalesi'nin doğusunda ağaç köprüler aşırı 400
adım uzak bir yalçın kayacık kale gibi kuleli, meydanlı, 70 adet Celvetiye fukarası odalı, konukevli, Keykavus mutfaklı, kilerli, cihannüma maksureli, 1 mescitli ve aşağıda bir İrem Bağı gibi bahçeli bir mesiregah yerdir ki Aya Mavra'nın tüm safalı dostları, maarif erbabı burada can sohbetleri edip tevhid zikrullah ederler. Bu tekkeden aşağı inip denize yakın küçük adacıklar ve Foçılar adalarını seyrederek bu anılan tekke bağından 100 adım batı yönüne gidip Aya Mavra'nın ağaç köprüleri başına varınca köprüleri sağ kola alıp tüm atlarımızla Allah'a sığınıp köprülerden 500 adım alarka Aya Mavra'nın Acıderya Gölü içinde kah atların dizine dek, kah at göğsüne ve üzengilere dek, kah1ce nalına dek gitmek gerek, korku çekilmez ama sağ taraftaki ağaç köprülere yakın varılırsa kumsal bataklı yerlerdir, insanlar batıp atıyla kurtulamaz.
Sonra bu sığ deniz içinde kumsalda Aya Mavra Kalesi'ni gözeterek deniz içinde atla çeyrek saat gidip selametle köprü başında kenara çıkıp Aya Mavra mezaristanına vardık. Orada,
Şehitlik varoşu: 40-50 adet kiremit örtülü evlerdir ki hepsi tahta avluludur, asla taş duvarlı evler yoktur. Buna Şehitlik varoşu derler, Rum ve Müslümanlar sakin olurlar. Oradan,
607
Güzel Aya Mavra Kalesi'nin fetihnamesinin sebebi Rumca "Aya mavra" gözüm canım evliya demektir. Yapıcı
sı Bundukani Venedik Frengi'dir. Sonunda Venedik İnebahtı ve Mora Vilayeti'nin Moton ve Koron kalelerinin levendlerinin ellerinden ve bizim kara tarafında olup Nardalı, Yanyah ve Prevezeli gazilerinin dertlerinden Frenkler aciz kalıp (---) tarihinde Sultan II. Selim Han zamanında Venedik kafiri Der-i Devlet'e elçiler gönderip,
"Sizin askeriniz dertlerinden bizim Aya Mavra kalemizi kurtaramıyoruz. Sizin topraklarda Aya Mavra Kalesi'ni size verelim. Siz bizim deryamız içinde sizin iki tane küçücük adalardan Zakilse Adası ve Kefalonyoz Adası'nı bize verip değiştirelim" diye rica ettiklerinde ricaları kabul görüp onlar bize Aya Mavra'yı tüm cebehanesi ve mühimmatlarıyla teslim edip asker kondu.
Sonra bizden de onlara, Venedik'e adı geçen [343a] iki adayı teslim etmişler, ama kötü tedbir etmişler, zira hala Zakilse ve Kefalonya adalarını Venedik öyle mamur edip kaleler yapıp bu kadar bin reayalar koyup birer Mısır hazinesi mal hasıl olduğundan başka meğer o adalarda ihram, fes ve ipek boyaları kökü elde edilirmiş, hala ellişer bin guruş boya kökünden mal hasıl olur. Ama Aya Mavra'dan bir Girit mangırı hasıl olmayıp senevi bütün kullarına Rumi 380 kese ulufeler verilip 300 keselik de timar ve zeametleri vardır. Lakin o kadar faydası var ki Yanya, Narda, Anatolkoz ve Angili Kasrı nahiyeleri güvenlik altındadır.
Sonra bu kale Sultan II. Selim'in eline girdikte Kılıç Ali Paşa'yı donanma-yı hümayun ile gönderip bir yılda tüm gaziler ile Ali Paşa Aya Mavra'nın taşrasından bir kat daha kale yapmıştır ki sanki Kahkaha Seddi olmuştur. Eski kalesi iç kale kalınca bu kere Aya Mavra Kalesi'nin gazileri Venedik kıyılarını yakıp yıkmaya başladıklarında bu kaleyi İslam eline gönüllü olarak verdiklerine pişman olup nice kere Aya Mavra üzerine gelip büyük savaşlar edip her seferinde yenilip kırılıp mağlup ve kahrolmuş olarak uğursuz yurtlarına giderler. Hala ilm-i nücum ile öyle derler ki,
"Biz bu kaleyi İbrahim Han oğlu Mehmed zamanında ganime mahallinde Aya Mavra'yı ganime ederiz" diye yiğitlik davası ederler. Allah nasip etmeyip o günleri göstermeye.
608
Hala bu Aya Mavra Kalesi II. Selim Han yazımında Kaptan Paşa Eyaleti'nde Aya Mavra beyinin tahtıdır. Beyinin hass-ı hümayunu padişah tarafından 4 milyon akçedir. Ve 15 zeamet ve 354 adet timardır. Alaybeyi ve çeribaşısı vardır. Sefer sırasında beyi 4 pare ka 1yeta ile toplam 2 bin askerle sefer eşerdi. Şimdi kaldırıldı, 10 pare firkateleri vardır.
Kaptan paşalara hass-ı hümayun kaydolmuştur. Ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) adet köylerdir. Kadıya her sene 3 kese, kaptan paşaya 47 kese hasıl olur.
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayanı, eşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 1.085 adet kale neferleri, muhtesibi, bacdarı, mimar ağası, mutemed ağası, haraç ağası, kaptan ağası, şehir subaşısı ve 12 adet tuğ sahibi kale ağaları vardır.
Kalesi Rumeli kenarı ile Lefkada adlı bir ada denizinin arasında bir sığ ve kumsal deryada ada gibi karadan ağaç ve taş köprülerle geçilir kaledir, kaya üzere değildir, kendisi ve duvarları alçak yapılmıştır. (---) tarihinde Süleyman Han oğlu ll. Selim Han bu kalenin taşrasına yeniden bir kat İskender Seddi gibi bir kale daha inşa edince beşgen şekilli yontma taş bir savaş kalesi yapmıştır ki sanki Kahkaha Seddi'dir, şeddadi rıhtım tuğla ve horasani sağlam ve dayanıklı kaledir. Çepçevre büyüklüğü tam 1.500 adımdır. Duvarının boyu 20 arşındır ve 7 arşın geniştir ki ellişer ayak enli kalın duvardır.
Toplam 3 adet kapıları vardır. Evvela kalenin doğusunda göl tarafında Şehitlik varoşundan kaleye girerken hendek üzere asma makaralı köprüden içeri iç kaledir, ta Frenk yapısından kalmış bir kapıdır ki kuzeye bakar, iki kat sağlam üçer kat demir kapılardır. Taşra kale duvarı IL Selim Han'ın yapısı olup iki kat sağlam duvarlı kaledir. Bunun da bir kapısı kıbleye doğru açılır, dörder kat sağlam kapılar olup aralarındaki duvarlarda tamamen savaş aletleri dolu olup bütün bekçiler ve kapıcılar pür-silah bu kapıların aralarında gözcülük ederler. Ve bir kapı da küçük uğrun kapıdır, ama herkesin kapısı değildir. Bununla 3 adet kapısı var; ama ikisi açık caddedir.
Bu kale gövdesinin çevresinde 9 adet büyük tabyaları vardır ki her biri birer çeşit Yecüc Seddi'dir.
Ve fırdolayı 1.060 adet beden dişleridir. Nice yerde burçlar üzerinde karakolhaneleri ve bir yüksek mehterhane kulesi vardır.
609
Kale içinde toplam 200 adet kiremit ile örtülü beşer altışar kat kargir yapı kefere zamanından kalmış mamur evler vardır. Zira bu kale kuşatma ile alınıp berbat olmadan vere ile verildiğinden evleri gayet mamurdur. Ancak avlusuz, daracık, sokakları ensiz ve dar ve karanlık yolları var ama tamamı baştan başa beyaz taşlar ile döşeli pak kaldırımlı yollardır ki asla bahçeli evler yoktur.
3 adet mahalle vardır. İçkale Mahallesi ve Paşa Mahallesi ve Hünkar Mahallesi var.
Ve tüm sokak başlarında caddeye bakan evlerde mazgal delikleri olup kuşatma sırasında her evden düşmanlara tüfenk [343b] ururlar, gayet cebehaneli evlerdir.
Ve semender kaledir ki küçük büyük toplam 196 pare şahane ve uzun topları var. Cebehanesi, tahıl ambarları ve her evde su sarnıçları vardır.
Ve toplam 5 adet Cuma namazı kılınır kargir minareli camileri var. Evvela Hünkar Camii, kiliseden bozmadır. Ve çarşı içinde Eski Cami ve İçkale Camii var.
Geri kalanları 7 adet zaviyelerdir. Evvela hisarpiçe arasında 2 kat asma ağaçtan 2 . kat köprülerden geçilip Lonca adlı mahal yerinde iki kapı arasında cami gibi bir yeni mescit yapılmış, gayet hoş mabetgahtır ama tahtadan yapılmıştır. Bu mescit kapısından taşra büyük varoş tarafına gidilir.
Kaleye Rumeli tarafından bir taş yapı köprü ile ve bir ağaç köprü ile girilir 3 yerden boğazlardır.
Ve kale içinde 1 adet medrese vardır. Ve 2 adet sıbyan mektebi vardır. Ve 1 adet derviş tekkesi vardır. Ve 1 adet basık ve kirli hamamı vardır. Ve 1 adet hancağızdır ama tertip üzere dükkanları yoktur. Ve hisar içinde 6 adet çeşmeleri vardır. Bunlardan Ahmed
Ağa Çeşmesi mükellef ve her dem akmaktadır. Tüm suları Lefkada Adası'ndan deniz içinden su kemerleriyle kaleye gelir.
Bu Ahmed Ağa Çeşmesi'nin tarihi böyledir:
Ol sehfi kanı Ahmedi hem-kam, Etti bir çeşme hayli hoş-endam,
6 1 0
Stiline dedi Server! tarih, Cennetin aynı selsebil fi 'n-nam.
Sene 1028.
Taşra varoşun anlatılması: Büyük varoş kapısından taşra Lefkada Adası tarafındaki büyük varoşa ilk defa giderken kale kapısının batı tarafındaki hendek üzre 50 adım asına ağaç köprüyü geçip çepçevre tüm hendekleri deniz suyuyla ağzına kadar dolar, köprüden taşra büyük varoş bir düz kumsal pak yerde 300 adet kiremitli, avlulu ve yer yer bahçeli tamamı geniş evlerdir. 10 adet hanesi Müslümandır. Geri kalanları kafir evleridir. Ama hepsi tahta binalı olup asla kargir yapı evler yoktur. Serhad boyu olmakla kale halkı bu varoşta kargir yapı evler yapmaya engel olurlar, zira ihtimaldir, düşman gelip bu varoşu alırsa "Kargir yapılı evlerin içine düşman girip kaleyi metrise alıp zebun etıneyeler" diye düşünüp bu varoşta kargir yapı evler yaptırmazlar. Ancak çarşı içinde bir tahtadan yapılma cami vardır. Minaresi de tahtadır.
Ve toplam 100 adet dükkanlardır. Genellikle attar ve pabuççu dükkanları çoktur ki siyah Frenk pabucu dikerler. Mahkeme ve Kaptan Paşa kaymakamının sarayı buradadır.
1 tekke, 1 mektep, 1 mescit ve 2 adet hanları var, başka yapı cinsinden şeyler yoktur. Hatta bu varoşun iki tarafı, doğusu ve batısı sığ denizdir.
Bu varoş hemen bir ince dil gibi bir kumsal yerde 250 adım uzun bir burunda kurulmuş varoştur ki 4 adet çeşmeleri, 7 adet kilisecikleri ve 7 adet Rum portoyorozları, yani şehir kethüdaları vardır. Meyhaneleri gayet çoktur ki bütün kale levendleri gece gündüz davul ve zurna ile meyhanelerde içerler, bir saz söz ve hay huy hengamedir ki sanki Cezayir Vilayeti'dir.
Gerçekte yine bir amansız ada olduğundan gazilerinin her ettiklerine bakmayıp daima hoşgörülü davranırlar, zira bir alay mücahid gazi firkateci yiğitleridir ki tüm küçük büyüklerinin tavırları, davranışları ve bütün giysileri Cezayirli gibi başlarında kırmızı fes, parankona kırmızı göğüslükler, bağır yelekleri, muhattem ipek kuşaklar, bellerinde çatal bıçaklar, ellerinde balta ve nacaklar ve beyaz diıniler giyip baldırları çıplak gezip ayakları-
6 1 1
na siyah fillar ve arkalarında nişaburnus, çeşit çeşit kaputlar ve kırmızı ihramlar ile gezip içip eğlenirler.
Ama bu Aya Mavra yol uğrağı yer olmamakla halkının garipleri diğer diyar halkıyla karışıp görüşmeleri yoktur, ama gayet cesur, yiğit ve yarar dilaver erlerdir ki bunlar Frengistan'ın gözlerine diken olmuşlardır. Bunların da dilleri Urumşaya çalıp düzgün Rum dili ve Frenk dili konuşurlar. Havası ağırdır, ada yerdir, her an gazileri firkatelere binip Dip Frengistan'ı vurup ganimet mallarıyla zaferle Aya Mavra'ya gelip gaza mallarını aralarında eşit olarak bölüşüp beş parasız kalıncaya kadar içip eğlenip yine sefere giderler. İşleri kazançları budur ama gayet musalli yiğitleri vardır.
Lefkada Adası'nm övgüsü Lefkeda da derler. Rumcada Lefkada (---) (---) demektir. Bu
Aya Mavra varoşunun kıblesinde bulunup dağlı, bağlı ve bahçeli, abıhayat sulu, suyu ve havası hoş adadır.
Ama bu Lefkada, Aya Mavra'nın [344a] kıblesi ve lodos tarafında bulunup 2 mil Aya Mavra'dan açıktadır. Ancak bir adam ayaklarını sıvayıp 2 mil sığ geçmesi mümkündür. Bütün halk Aya Mavra'dan Lefkada Adası'na yaya olarak 366 adet alçak gözlü su kemerleri köprüleri üzre yürüyüp Lefkada'ya varıp gelirler. Bu adanın büyüklüğü (---) mildir. Bunda da bağ bahçe hesapsızdır. Tüm Aya Mavra ayanlarının bağları buradadır, zira gayet verimli yerdir.
Lefkada varoşu: 700 adet kiremitli mamur hanelerdir ve tümü Rum keferesi evleridir. Yer yer dükkanları, 20 adet kiliseleri ve
.................. (1 satır boş) ................... . vardır. Ve gayet güzel ve dinlenecek yerleri çoktur.
Bu adada 20 pare mamur kefere köyleri var ki hepsi kaptan paşa hükmünde olup Aya Mavra kadılığı nahiyesidir ki tamamı Sudak bağı gibi mamur köylerdir.
Bu Lefkada'nın keşişleme tarafında bir tabii limanı var Portofigo derler. Rumcada incir limanı demektir. Gerçekten inciri cihanı tutmuştur.
Ve ağaçları arasından bir abıhayat su kaynayıp çıkar. Yaz ve kış suyu bulunur. Aya Mavra'nın suyu bu mahalden bir ince top menzili sığlık deniz içinden şeddadi kemer yapılar ile şeh-
6 1 2
re su gider, Lefkada'dan beri 4 saatlik yerden gelir. Seyirlik büyük bir hayrattır. Kafir zamanından kalmış derler ama II. Selim Han kardeşi Sultan Cihangir'in malıyla bu kemerleri yapmıştır ki görmeye muhtaçtır.
Ve Lefkada ile kale arası sığ deniz içinde Pelama derler bir yerli kaya vardır ve adadan kaleye 3 yerden boğazlar vardır. Bunlardan da ağaç köprüler ile geçilir. Gerçi 3 adet ahşap köprülerdir ama asıl büyük boğaz kale dibindeki köprü altındadır. Diğer köprülerin altları ve başka yerleri sığacık denizdir ki kazıklar üzere sandukalar çatıp içlerini toprak doldurup kenardan Lefkada'ya gitmeye yol eylemişler.
Kale dibindeki boğazın asma makaralı ağaç köprüsü var. Kaçan gemiler geçerken köprüyü makaralar ile asarlar, gemiler, firkateler ve kayıklar beri öte geçip yine köprüleri ipler ile yerine indirirler. Ama bu köprü altından gemiler geçtikten sonra o göl gibi sığlar içinde eğri büğrü giderken sırıklar ile sığları yoklaya yoklaya gitmek gerek.
Ve dahi kalenin yıldız tarafında tabii bir liman daha vardır, Dimata derler. Büyük gemilerin varması mümkün yerdir. Bu limandan Preveze'nin kalesi yıldız rüzgarı üzere 9 mildir.
Daha sonra tüm gaziler ile vedalaşıp gazileri firkatelerine bindirip padişah fermanı getirdiğimiz üzere Manya imdadına gittiler. Bu hakire kale dizdarı bir mükemmel firkate donatıp tüm atlarımız ve hizmetçilerimizle Allah 'a tevekkül deyip uygun günle 9 mil yeri göz açıp kapayıncaya kadar gidip,
Sağlam setd, güvenli yer Preveze Kalesi'nin özellikleri İsimlenme sebebi (---) (---) (---). 960 [1553] tarihinde Süley
man Han yapısıdır. Rumeli Eyaleti toprağında Yanya beyinin hassıdır ki subaşısı hakimdir. Ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) adet köylerdir. Kethüdayeri, serdarı ve başka hakimleri yoktur, ama kale dizdarı, 250 adet kale neferleri, 7 adet kale ağaları ve Preveze kaptanı var. 3 pare firkatesi ile deryada yüzüp av arar. Tüm levendieri Cezayirli esvabı giyerler.
Kalesi, Narda Vilayeti'nin körfezi ağzında bir kumsal burunda yuvarlak şekilli 7 adet tabyalı bir şeddadi yapı, büyüklüğü tam 1.100 adım güzel kaledir. İçinde 100 adet kiremitli, altlı ve üstlü bahçesiz daracık evlerdir.
6 1 3
Sokakları karanlık ve dar yollardır. Bir camii var, Süleyman Han'ındır.
Ve 1 kapısı var, doğu yönüne bakar, kapının üzerinde tarihi budur:
Kad bena haze'l-kıla ' fi zaman eyyami devleti 's-sultan Süleyman ibn Selim Han hallede 'llahu mülkehıı ve ebbede saltanatahu li-sene sitte tis 'a-mi'e fi hicreti 'l-Nebeviyye [906-1500/1]
Bu kale kapısından içeri girecek mahalde kapının sağ tarafında taştan oyulmuş bir sığır ve koyun başı heykeli var ki sanki canlıdır.
Bu kapının önündeki hendek üzere 2 kat ağaç köprüden kaleye girilir. Kale içinde cebehane mahzenleri, tahıl ambarları, su yolları, 40 adet küçük büyük topları, mehterhane kulesi ve bir tam üstad musıki-şinas zurnazen mehteri vardır.
Preveze varoşunun özellikleri: Bu kalenin yıldız tarafında 300 adet hanedanlı, bağlı bahçeli altlı ve üstlü evlerdir. Ancak 1 camii, 3 mahalle mescidi, 1 medresesi, [344b] l mektebi, 1 tekkesi, 1 hamamı var, battal idi; 1 hanı, 100 adet dükkanları ve hesapsız bahçeleri var.
Bunun da tüm halkı Cezayir esvabı giyerler, zira bütün halkı firkatecilerdir ki Venedik körfezi içini, Pulya, Kalavra ve Tementis yakalarını korutmuşlardır. Ama bunlar da Urumca konuşur gayet gazi ve bahadır yiğitleri var ki her biri uzun boylu server hünerli yiğitlerdir. Hatta 979 tarihinde II. Selim Han zamanında yukarıda söz edilen sıngın yılı donanmamızdan kaçan gemilerimiz küffar ile cenk ede ede bu Preveze Limanı'na gelip gemileri baştan karaya edip canlarını kurtarmışlarken bu Preveze askeri yenilen gazilere cüret verip kendi firkateleriyle kafir gemilerine çatıp 50 pare kafir gemilerini fethedip karaya dökülen kafirleri tamamen zincire bağlı esir ettiklerini de bilir adamlar vardır. Yani ta bu derece cesur ve güçlü yiğitleri vardır ki gece gündüz halen Preveze Limanı'nda aleste durur firkateleri var.
Limanı kaleye yarım saat uzak kuzey tarafında bir küçük limandır, ama sekiz rüzgardan emindir ki 200 pare gemi alır.
614
Preveze Körfezi içinde körfezin nihayetindedir ki denizden bir kulak körfez girmiştir, gemiler orada yatıp körfezin iki tarafları bağlar ve bahçelerdir. Bu liman nihayetinde,
Preveze Küçük Kalesi'nin özelliği: Virandır. İçinde insan ve insanoğlundan iz belirti yoktur. Ancak bu harap kale altında tüm Preveze gemileri asla demir bırakmadan yatarlar, 8 adet rüzgardan emindirler.
Oradan kuzey tarafına 1 saat gidip bir bayırı aşıp Preveze Körfezi'nin bir büyük kulağına, yani bir körfezine daha vardık. O kenarca 1 saat daha gidip balık dalyanlarını geçip,
Eski Preveze Kalesi'nin özellikleri İmdi vefa kardeşleri bu cihanda böyle büyük kale yapılma
mıştır. Hala virandır ama içinde büyük mamur ve şenlikli çiftlikler vardır.
Kalesinin benzeri, yeryüzünde meğer İstanbul Kalesi yahut Irak-ı Dadyan şehrinin harabeleri ola. Belki İstanbul' dan Antakya ve Kavala Kalesi'nden büyük ola. Kısacası, büyüklüğü 2 günde dolaşılmaz.
Bu büyük şehre 2 konak yerden nice bin kemerler ile abıhayat sular getirmişler. Bu harabe şehri seyredip gezilmesinde insan hayretler içinde kalıp parmağını ağzına götürür. Harap olmasının sebebi, eski zamanda Ikrit Kral'ın yani Girit'i imar eden Ikrit Kral'ın oğlu Rum padişahı olan putperest Martin adlı sapık kral Karlıeli kralı üzere bin pare gemilerle gelir. Bu şehir Karlıeli Kralı Markonton adlı kralın tahtı iken Karlıeli kralını Girit Kralı Martin putperest katledip 7 ayda bu büyük Preveze şehrini yakıp yıkıp nice bin İsevi Rumlarını esir ve hanelerini toprak eder, hala böyle kalmıştır.
Eğer bunda olan ibret verici tılsımlı heykeller, tumturaklı revaklar, kemerler, nice bin kubbeler ve nice bin uzun somaki direkleri yazsak kitabımız harabatname olur.
Oradan yine doğu tarafına yarım saat gidip sonra bir saat Preveze Denizi'ni dolaşarak ve balık dalyanların seyrederek giderken,
Allah'ın hikmeti, seyirlik macera Deniz kenarında kum üzerinde rahat rahat giderken önü
müz sıra henüz gitmiş bir pare basılmış at ayağı izi var, ama o iz
6 1 5
gide gide daha büyük iz oldu, kısacası 3 karış enli iz oldu. Hakir kölelerime,
"Bre oğlancıklar, o izi gördünüz mü?" dediğimde Ferhad ve Husrev,
"Valla sultanım, acayip büyük adam izi" diye yolun sol tarafına bakarlar.
"Bre oğlanlar, bu sağ tarafa bakın, nice adam izidir, işte bu at izidir" dediğimde oğlanlar at izini görüp,
"İşte sultanım, bu tarafta bir adam izi de var" dediler. Meğer at izinin solunda beraber atlıyla gider bir yayan izi var.
Hemen hakir attan inip bismillah deyip adam izini karışladırn. Kabe hakkıyçün adam izi tam 4 karış gelip daha yeri çok şiddetli sıcacık idi. Aklımız başımızdan gidip,
"Aya bu ne hal ve ne hikmettir, ne çare edelim ki" diye düşündüm. O izler önümüz sıra deniz kıyısında kumluk üzerinde gidiyor. Allah'a sığınıp köleler ve yoldaşlarla Ayete'l-kürsi ve Muavvezeteyn'i okumaya başladık.
Yol üzerinde göklere doğru uzanmış çınar, kavak ve meşe ağaçlarının adam beli kalınlığındaki dallarını sanki ustura ile kesip yere bırakmışlar.
Hakire de fazlaca dehşet gelip telaş el verdi, ama ne çare, yolumuz odur, geri dönmek mümkün değil. Kısacası, bu hal üzre dağlar ve ormanlar içinde 3 saat gidip Preveze Denizi kenarını geçtik. Sonra büyük çengelistan ormanlara girdikte [345a] can başımıza sıçrayıp giderken hemen 10 adet pür-silah haydut harami kefereleri bizi gördüklerinde,
"El-aman medet, bu ne sultanım" deyip tüfenglerini ve kılıçlarını ormanlar içine atıp ağlaşarak atlarımızın ayaklarına sarıldılar. Hakir bunlardan yine alarka durup,
"Bre nedir melunlar?" diye hallerini sordum. "Biz bir alay yolcu kefereleriz, lütfeylen sizin ileride giden
büyük atlı ve bir büyük yayan adam yoldaşlarınız başları ağaçlara bir olup o yayan adamın elinde bir sopa değneği ve bir elinde kılıcı var ve atlının elinde bir kılıcı var, yollar üzerinde ağaçları kese kese giderler. Biz sizin o yoldaşlarınızı görüp aklımız başımızdan bir kenarda kaldık. Ve o yayan elindeki sopa ile birimizin başına nasıl vurdu ise hurda haş, işte leşi" diye leşini gösterdiler.
6 1 6
Gerçekten kefereye öyle nobut vurmuş ki insan vücududur diyecek yeri kalmayıp tamamen ezilmiş. Ancak keferenin leşi abası içinde tiftik tiftik olmuş. Biz de bu kefereyi bu hal ile görünce dibelik aklımız başımızdan gitti. Bu kefereler haramiler imiş, ölen ise başları im iş.
Bu keferelerden de korkup ormanlar içre attıkları silahlarını tamamen alıp,
"İşte melunlar, onlar bizim ileride yoldaşlarımızdır. Tez bir daha silah ile yola çıkman ve haramiliğe tövbe eylen" diye cüret edip bir hayli konuştum ama Allah bilir ki cansız olayazdım.
Kölelerim 9 adet silahlarını alıp 9 nefer kafir ormanda hayret içinde kalıp orada bıraktık, ama hakir de ileri gitmeye asla dermanım kalmayıp yine "Yaratıcı'ya sığındık" diyerek yola devam edip (---) saatte yine Preveze Denizi kenarınca giderken yine izlerine rast gelirdik, ama izleri küçülmeye başlayıp Yanyalı Arslan Paşa oğlu Kaplan Paşa Çiftliği yanında izlerini kaybettik, ama yüzlerini görmedik.
Ve bu mahallerde yolculara karşı rast geldikte sorduk, zerre kadar haberleri yok idi.
Hemen bu kemter kul, onu düşündüm ki bütün zamanlarda ata bindiğimde Hazret-i Kur'an-ı azimi ezberden okumaya devam edip giderdim. Bu yolda o harami keferelere rast gelsek gerek idik. Bir büyük kavgamız olup belki birkaçımız ölürdü, ama Hazret-i Kur 'an hürmetine Cenab-ı Allah bizleri korumak için önümüz sıra muhafazacı yoldaşlar görünüp haramibaşıyı nobut ile katledip kefereler de bizi onlardan zann edip aman deyip tövbe edip silahlarına malik olup Kur'an-ı azim hürmetine haramilerden kurtulduk. Ayet: '1Allah 'ın (yasak) sınırlarını koruyan insanlardır, o mü 'minlcri miijdclc" [Kur 'an, Tevbe, 112] nassı vardır. Bunun benzeri nice kere Kur 'an'ın havassı faydasını müşahede etmişimdir. Bu Rabbimin bir fazlıdır.
Oradan yarım saat kuzey tarafa gidip, Loroz Çiftliği: Yanyalı Bebr Paşa'nındır. Orada mecalsiz ko
nuk olduğumuzda bizim önümüz sıra katlolunan keferenin katli haberi gelip keşfine şeriat tarafından adamlar gitti.
O gece çiftlik kethüdası Hasan Ağa da vefat edip hakir yıkayıp defnettik. Sabahleyin Loroz'dan kılavuzlar alıp doğu yönüne Loroz değirmenlerini ve bir viran kaleyi geçip ve Şahin
6 1 7
Bey'in Karna (?) adlı çiftliğini geçip (---) saatte kayalı dağlar dibinden geçip ormanları geçip,
Roğoz Kalesi'nin fethi Rum kralları yapısıdır. (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed
Han zamanında Gazi Evrenos eliyle Venedik küffarından fethedilmiştir ki hali üzere bırakmışlardır. Kalesi, Preveze Denizi kenarında bir topraklı bayır üzre beşgen şekilli, şeddadi yapı güzel bir kale olup çepçevre büyüklüğü bin adımdır ama taşrası virandır. İç kalesi mamurdur, ama dizdarı ve neferleri yoktur. Ancak içinde birkaç mamur çiftlikleri vardır ki bu çiftliklerde azatlı siyah Zenci Araplar sakin olurlar. Bu kale de Yanya Sancağı sının olup bu kalenin doğu tarafına 2 bin adım yakın,
Roğoz Köprüsü: Bir göz güzel bir köprüdür ama Hersek [345b] Sancağı'nda Mastar Köprüsü'nden sehel alçaktır. Boyu tam 50 arşındır ve gayet ensiz köprüdür ki üzerinden adam geçmeye korkar, zira 1 kulaç enlidir. İnsan aşağı bakmaya cüret edemez. Altından Revani Nehri akar, ta Yanya şehri ve Aydonat şehri dağlarından gelip Preveze Denizi'ne karışır, ama 40 arşın derin olup gayet deli akar.
Oradan 1 saat doğuya gidip Hilkadis Köyü, onu geçip safi ovalar içinde mamur köyler geçip oradan yarım saat yine doğu tarafa gidip,
İmaret Köyü: 40 haneli ve bağ bahçeli Faik Paşa vakfı olup Müslüman köyüdür. Han, cami, imaret ve medrese hepsi Faik Paşa hayratıdır ki gayet mesiregah İrem Bağı gibi yerdir. Camii ve diğer yapıları tamamen kiremitlidir. Ve ziyafet evi mutfağında tüm gelen geçen yolculara nimeti sabah akşam dağıtılır.
Oradan büyük Narda Nehri'ni geçmeyip nehir kenarınca daha aşağı dolaşıp 1 saatte, Faik Paşa'nın 13 göz şeddadi ibret verici göklere uzanmış büyük köprüsünden geçtik. Ortadaki gözü gayet yüksektir. Çon geniş ve uzun olan bu sanatlı köprü bir başından bir başına 800 adımdır. 4 adet gözleri yüzer adım enlidir. Bu köprünün üstünden iki araba yan yana geçmek mümkündür. Altından Narda Nehri akar, ta Tırhala ve Kalabakkaya dağlarından gelip bu köprüden geçip Preveze Körfezi'ne karışır.
Bu köprüden geçip iki başında birer saatlik yol kaldırım var-
6 1 8
dır ve iki tarafı baştan başa bağlardır ki limon ve turuncu olur. Bu köprüden bin adım kuzeye kaldırım üzere gidip İrem
bağları, mamur köyleri ve çiftlikleri geçip, Eski kale, sağlam Narda Hisarı'mn özellikleri
İsim verilmesi sebebi (---) (---) (---). Tırhala sahibi (---) (---) kralın yapısıdır. (---) tarihinde Venedik elinden Sultan Bayezid-i Veli asrında büyük Gazi Evrenos fethidir. Yanya Sancağı toprağında hass-ı hümayun hükumetidir. Ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) adet köylerdir.
Kalesi, deniz kıyısından 1 saat kuzey tarafına bir kayalı ve alçak dağ dibinde dörtgen şekilli, şeddadi yontma taş bir savaş kalesidir. Kıbleye bakar bir kapısının kemerinin iç yüzünde bir iri balık kemiği asılı alameti var büyük demir kapıdır.
İç kalesi kapının solunda şehre nazır olup içinde 40 adet kiremitli haneleri ve Bayezid-i Veli Camii var. Fırdolayı büyüklüğü 2.060 adımdır. Bu kalenin kuzey ve yıldız taraflarını Narda Nehri kuşatmıştır. Doğu, kıble ve güney tarafları büyük varoştur. Kalede kargir minareli ve baştan başa kiremitli Bayezid Han Camii ve avlusunda medresesi var.
Bu iç kale kara tarafında şehre nazır kat kat kral sarayı var. İçinde ancak dizdar sakin olur. Bir harap mescidi var ama asla kale içinde dükkanları yoktur.
Sokakları tamamen beyaz yalçın kaya kaldırımdır. Duvarının temeli de sert kaya üzerinde olup sokak aşırı bir
namazgahı var, asla dikili ağaç yoktur, hemen bir çemenzar ve lalezar geniş ve ferah musalladır.
Bu kale çepçevre 2 kat olup hendekleri ancak batı tarafındadır. Başka taraflarında hendek yoktur.
Ve toplam 18 adet kuleleri var. Kıblesi tarafındaki varoşunun aşırısında havale dağları var.
Narda taşra varoşu: Tam 2 bin adet kiremitli bağlı ve bahçeli ve abıhayat sulu, havuz ve şadırvanlı ve tamamen üst katlı mamur u mükellef evlerdir.
17 adet mahalledir, ama ancak 3 adedi Müslüman mahallesidir, 4'ü Yahudilerdir, 10 adedi Rum kefereleridir. Ermeni ve Frenk asla yoktur ama Latin kefereleri çoktur.
6 adet camii vardır. 2 camii kale içindedir, ama çarşı başında
6 1 9
kiremitli ve kargir minareli Sultan Bayezid-i Vell Camii iki katlı olup gayet kalabalık cemaate sahiptir. Musallası avlusundadır.
Şehrin güney tarafı ucunda Tekke Camii geniştir. Ve (---) (---) Camii eski yapıdır.
9 adet mümin mescitleridir. Bunlardan Yusuf Bey Sarayı yakınında Baba Mescidi ve Dizdar Mescidi vardır. Bu şehir içinde asla kurşun örtülü yapılar yoktur.
3 adet medresesi vardır. Bunlardan Bayezid Han Medresesi mamurdur. Ve 5 adet sıbyan mektebi vardır.
3 adet derviş hankahı var. Bunlardan Tekke Camii [346a] hankahı mamurdur.
Ve 1 adet tüccar ham var. Bayezid Han Camii'nin yol aşırısına yapılmış büyük bir handır. Bu hanın kapısı önünde,
İbretlik saat kulesi: Hanın yol aşırısında bir yüksek saat kulesidir ki çanı gayet büyüktür. Tam bir saat yerden sesi duyulur. Bir çarklı olup 24 saat devreder. Gayet sanatlıdır ki böyle bir çarklı saat bir diyarda yoktur.
Ve (---) adet hamamdır. 400 adet dükkandır. Bıçakçısı ve pabuççusu çoktur. Kargir yapı bedesteni yoktur, ancak yine her meta bol bol bulunur. Kahvehaneleri kale dibindedir.
Bazı sokakları kaldırımlıdır ve bu şehir kumsal yer olmak ile çok yerleri kaldırımsızdır.
Bu şehir kayalı ve kumsal yerler olmakla asla çeşme yoktur, 1.100 adet abıhayat lezzetli kuyulardan içerler. Şehir içinde akan Narda Nehri abıhayattu, ama vilayet halkı "Ağır sudur" diye ondan içmeyip kuyu suyu içerler, zira havası ağırdır.
Tabiat sahibi olanları yaylağa çıkarlar, zira şehrin kıblesi ve doğusu alçak ve beyaz yalçın kayalar arasına kurulmuş şehirdir. Onun için halkının yüz renkleri biraz sarıya meyillidir. Genellikle içki kuvvetiyle zindedirler.
Ve 11 adet kiliseleri vardır, ama bunlardan şehrin güney tarafı dışında, bahçeler içinde Mihal Kral Kilisesi gayet büyük kubbeli sanatlı yapıdır ki içinde 50 adet ruhbanları ve odaları vardır. Yusuf Ağa Sarayı yakınında Patrik Kilisesi de garip yapıdır. Gayet mamur ve süslü olup şehir içinde nice yüz evkafları vardır. Bütün Frengistan' dan adakları gelip 200 kadar papazları tüm gelen gidenlere hizmet edip nimet yedirirler.
620
Şehir müftüsü, nakibüleşrafı, 150 akçe paye ile kadısı, şehir hassının ağası, kale dizdarı, 70 adet kale neferleri, muhtesib ağası ve diğer şehir hakimleri tüm bu kilisenin evkafından himaye ulüfesi alırlar.
Bu Narda şehri Feylekos zamanında büyük şehir imiş. Nice kere yüz bin adet büyük yapılar ve nice bin yerde eski eserleri var.
Yiyecek, içecek ve meyve nimetleri: Hepsinden seçkini ve beğenileni bir okka gelir feyz narı ve lüffan narı olur ki Acem diyarında ve Ferecik şehrinde böyle taneli, iri ve sulu nar ancak olup dağı ve taşı nar ağaçları süslediğinden isimlenmesi sebebi Narda olmuştur. Limonu, narenci, inciri, zeytini ve bağı bahçesi boldur, birer konak yer cihanı tutmuştur. Rumeli diyarına nar, limon ve turunç tamamen bundan gider.
İşleri ve kazançları: Halkının genellikle işleri ve kazançları ticarettir. Bağlarının mahsulü olan şaraplarını vilayet vilayet götürüp satarlar. Ve beyaz bakır kavunu da alemce beğenilir.
Beldenin iklimi: Usturlab ilmi hükmüne göre bu şehir 3. İklimin ortasında bulunup arz-ı beledi harfeyn-i letadır ve tül-ı neharı harfeyn-i nehdir. Kıblesi güney tarafına olan hatt-ı nısf nehardan güney tarafına olan doğu tarafına 39 derecedir .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2 satır boş) ................... . İbretli Narda Dağı'nı bildirir: Narda şehrinden kuzey tara
fa yarım merhale gidince bir köprü vardır. Narda Nehri üzerinde, cehennem deresi gibi bir derenin iki tarafındaki göklere yükselmiş bir kayadan bir kayaya iki kat yan yana çekilmiş adam uyluğu kalınlığı demir zincirlerden bir köprü yapmışlar. Zincirlerin üzerini yaban asmasından çitlerle örüp bir sanatlı köprü olmuş. Üstünden her zaman insan geçer ama o adamlara aşk olsun ki ödleri çatlayıp helak olmazlar, zira insan aşağı baksa gözü kararır. Sanki gayya kuyusu veya cehennem çukurudur. Bu diyarın halkı alışıp bir köyden bir köye gitmek için aşağı dereleri bir günde dolanmaz, bir anda bu zincir köprüden geçip Kalabakkaya'ya ve Tırhala şehrine giderler. Ama rüzgar vurdukça bu zincir köprü salıncak gibi salınır, ancak insanlar hemen geçerler. At, katır, sığır ve camız geçemezler, ama bu hakir gördüm ki bir sürü koyun geçtiler.
62 1
Bu köprünün boyu 2.050 adımdır. [346b] Zincirlerin iki başları iki taraf kayalarında mermerden uzun direklere bağlıdır. Bu köprünün tamiri ve korunmasına daima bu köy halkı görevlidirler.
Bu benzersiz köprüyü seyredip oradan yine Narda şehrine geldik. Defterdar Ahmed Paşa Ağası Durmuş Ağa ile ve şehir ayanı Yusuf Ağa ile vedalaşıp oradan kalkıp İmaret Köyü'nü geçip ve Narda sahrasının dağ eteğinden, kaldırımlı ve kumsallı yerler geçerek kuzey tarafa 4 saatte mamur köyler geçerek yol üzere bir ulu öz dere içinde,
Kapuağası Hanı: Eskiden Mısır veziri olan Hadım Abdurrahman Paşa'nın 50 ocak kiremitli hasbi bir büyük hanıdır ki kapısı üzere tarihi budur:
Kapu ağası Abdurrahman Ağa, Temelinden bu hanı etti bina,
İki el kaldırup [deldim tarih, Cennetde ecrini vere Mevla.
Sene 1058 [1648].
Bu handan yine kuzeye 3 saatte, Derbend Köyü: Bir tehlikeli ve korkulu yerlerdir. Oradan Beşkuyu'yu geçip ve büyük bir yaylağı aşıp (---) sa
atte iki tarafı bağlı bahçeli yerleri geçip yüzü aşağı gidip Yanya Ovası ucunda,
Bebr Paşa Çiftliği: Kale gibi bir hanı ve birkaç dükkanları var.
Sonra çemenzar ova içinde (---) saat batıya mahsullü çiftlikler geçerek, Aman yurdu, yani büyük şehir Yarıya Kalesi'nin özellikleri
Rumca Yanya demek (---) (---) dernektir. Yapıcısı Rum krallarından (---) (---) kraldır. (---) tarihinde Fatih Gazi asrında Gazi Evrenos Bey Rum keferesi elinden fethedip Rumeli Eyaleti'nde sancak beyi tahtıdır. Beyinin hassı 460.260 akçedir. Zeameti 62 ve timarı 345. Alaybeyi, çeribaşı ve yüzbaşısı vardır.
Tüm timar erbabı kanun üzre cebelüleriyle beyinin askeriyle toplam 4 bin adet seçkin pür-silah asker olur.
622
Ve 300 akçe payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi (---) adet köydür. Her sene adaletle kadıya 6 bin guruş, beyine 20 kese hasıl olur. Sancağında 22 adet kaza vardır, niceleri yazıldı ve bundan böyle rast geldikçe yazılır.
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayanı eşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, (---) adet kale neferleri, muhtesib ağası, bacdarı, şehir kethüdası, haraç ağası, gümrük ağası, şehir subaşısı ve mimar ağası vardır. Ve Rum kefereleri üzre 12 adet portoyorozları, yani kefere kethüdaları vardır.
Kalesi, Yanya Gölü kenarında samanyolu gibi göklere baş uzatmış yüksek bir tepe üzerinde sağlam ve dayanıklı, halkı şanlı, kendisi beşgen bir şeddadi, taş yapı yüksek bir kaledir. Bir taraftan asla havalesi olmayıp göl kıyısında yalçın kayalar üzerindedir. Çepçevre toplam 3 bin adım kuşatır gösterişli bir hisardır.
Ve 2 adet büyük kale kapıları vardır. Büyük kapı güneyde olan varoşa açılır bir alçak kemerli kapıdır. Yaya adamlar girer çıkar, ama bu kapılardan arabalar, eğerli atlar ve katırlar geçemezler. Meğer at üzerindeki adamlar iyi binici olup eyer boşaltarak at ile büyük varoş kapısından geçeler. Eski zamanda öyle yapılmış.
Bir kapı da küçük uğrun kapıdır, bu da güney tarafa bakar. Varoşa açılan büyük kapının solunda bulunup bu uğrun kapıcıktan aşağı göle, kayadan kesme 100 ayak merdiven ile inilip gölden su alınır. Bu 2 adet kapılardan başka 8 adet küçücük su kapıcıkları var ki onlardan göle merdivenler ile inilip su alınır.
Ama iç kaleden başka bu kalenin göl tarafında asla büyük kale duvarları yoktur. Zira gökyüzüne kadar boy uzatmış kayalar olduğundan duvarları yoktur ve lazım da değildir. Aşağı varoş tarafında ikişer kat sağlam kale duvarları vardır, 40 arşın yüksek ve 5 arşın geniştir. Ancak eski yapı olduğundan bazı yerleri biraz yıkılmış olup çirkin yüz gibi siyah duvarlardır. Serhat sonu olmayıp Rumeli diyarının ortasında iç elde kalmış faydasız kale olduğundan iltifattan mahrumdur.
Bu büyüklük ve bu şekilde olan kale içinde 4 adet Müslüman mahallesi vardır, asla kefere yoktur. Aşağı Mahalle, Yukarı Mahalle, Orta Mahalle ve Paşa Mahallesi var.
623
Ve [347a] 800 adet altlı ve üstlü, kargir yapılı, bahçesiz, baştan başa kiremit ile örtülü mamur evler vardır. Tamamı elbette kargir kemer kapılı hoş hanelerdir. Bu kalenin 3 tarafında göklere doğru baş uzatmış kayalar üzerinde cihannüma göle nazır saray gibi büyük haneler vardır ki her biri birer tarz ve şekilde yapılmış mesiregah evlerdir. Bunlardan Koca Mustafa Paşa Sarayı, Ako Sarayı ve Paşo Sarayı geniştir. Yer yer bunlarda uzun ağaçlar vardır. Mustafa Paşa Sarayı'ndan iç kale burnuna kadar 200 adımdır.
İç hisar: İç kalenin şehir varoşu tarafı köşesinden iç kaleye kadar 500 adımdır. Kale içinde dizdar, kethüda, imam, müezzin ve çalıcı mehterbaşı sakin olup başka bina yoktur, ancak göle iner kesme kayadan su yolu, ambarları ve cebehane mahzenleri olup kale camiinde ve bazı ambarlarda Kotur Kalesi mühimmatı için peksimet ve diğer levazımatlar dolu olup bütün kapıları kapalı durur.
Büyük Hisar camileri Tamamı 4 adet Müslüman ibadetgahıdır. Evvela bunlardan
mükellef, mükemmel, selatin camii gibi kalabalık cemaate sahip, görülmeye değer, ibretlik, kale içinde,
Koca Kaplan Paşa Camii: Hepsinden süslü, şirin ve aydınlık sanatlı bir camidir ki Rumeli diyarında dengi meğer Hersek diyarında Taşlıca şehrinde Bulehnikli Hasan Paşa Camii ola. O alçaktır, ama bu göklere yükselmiş bir yalçın kaya üzerinde Havarnak Köşkü gibi Çin nigarhanesine benzer cihannüma bir camidir ki tüm göl ve bütün ovalar ayaklar altında görünür. Bütün kubbeleri has mavi kurşun ile örtülü bir yüksek havadar yerde Arslan Paşa Camii'dir. Bu kalenin kuzey tarafında Bisütun Dağı gibi bir kaya üzerinde tüm şehre ve bütün nahiyelere havale aydınlık, iç açıcı bir camidir ki bundan üstün bir şe�irde böyle bir mabetgah yoktur. 4 duvar üzerinde kubbesi göklere baş uzatmıştır. Bu camiin uzunluğu ve genişliği yüzer ayaktır. Ve 4 tarafındaki pencereleri cam, billur, necef ve morandır.
Tüm döşenmiş olan halılar nakışlı ibrişim olup bir sanatlı minberi var. Bir kemer üzre üstad mühendis yapmış ki sanki o sanatlı minber asılı durur. Altında birkaç adam sığınıp ibadet ederler. Minaresi bir uzun şeşhane güzel ezan mahallidir ki aşa-
624
ğı kapısından ta yukarı şerefe tabakasına kadar 85 ayaktır. Hakir buna çıkıp şehrin şeklini olduğu gibi bir tabak kağıda çizdim. Bu minare şerefesinden yukarı külaha kadar 15 kademe daha vardır. Kısacası gayet sanatlı minare ve camidir.
Kıble kapısı üzere iri yazı ile yazılan tarihi budur:
Hoş saadet ana ki oldu mücahid hayrete, Ede ta anı Huda devlet-i dareyne seza,
Göricek itmamını hatif dedi tarihini, Paydar ola bu bünyad-ı şerifi a 'la.
Sene 1027 [1618].
Taşra kubbelerinin 3 tarafı çepçevre mermer sütunlar üzere selatin camii gibi küçük kubbeleri üzerinde tamamen altın ile kaplı uzun alemlerdir. Avlusunun ortası mermer döşeli olmayıp yeşil kadife gibi çemenzardır. Ve avlunun kuzey ve yıldız taraflarında göle nazır sofalar var ki aşağısı 100 arşından fazla göldür. Bu sofalar da cihannüma mesiregah olup bütün ahbap, sadık dostlar ve maarif erbabı bu sofalarda toplanıp acayip ve garip ilimleri müzakere ederler.
Bu avluda Şahin Bey, Pehlivan Paşa ehli, Bebr Paşa ehli ve nice Arslan Paşa evlat ve akrabaları kıble önündeki 5 adet yüksek kubbelerde, bizzat hayrat sahibi Arslan Paşa da bu kubbelerde yatmaktadır.
Büyük avludan aşağı küçük avluda Arslan Paşa Medresesi, 40 adet baştan başa kiremit örtülü odaları ve dershane kubbesi vardır.
Bu odaların batı tarafında kayalar üzere göle nazır Bebr Paşa'yı Girit'e memur etmeye gelen Defterdarzade Kapucubaşı Mustafa Beyefendimiz bir cihannüma yüksek köşk yaptığında hakirin o nüzhetgah köşke kırık dökük tarihidir:
Kasr-ı Havarnak dediler ihvan, Evliya dedi el-kasru hubtin.
Diğer tarih:
625
Sene 1081.
Evliya gördükde tarihin dedi, Ey beğim kasr-ı bülend oldu tamam.
Sene 1081.
Gerçekten de cihannüma yüksek köşklerdir ki [347b] aşağı göl içinde yüzen nice kere yüz bin çeşit balıklar rahatlıkla seyredilir.
Sonra bu avlunun yine göle nazır bir köşesinde koca Gazi Arslan Paşa bir aşevi ziyafet yurdu yapmış ki bütün yaşlı, muğan, Hıristiyan ve putpereste, zengin ve yoksula, uYeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah 'a ait olmasın,, [Kur'an, Hud, 6] nassı üzere bütün gelen geçenlere nimeti bolca dağıtılır. Her Cuma gecesi 40-50 yere nefis yemeklerle Muhammedi sofra serilip açlıklarını giderenler yedikten sonra Arslan Paşa'ya hayr dua ile Fatiha okurlar, zira büyük evkaftır.
Bu camiden kıble tarafına mahalleler içine 500 adım gidip Sultan Bayezid'in Fethiye Camii, harpüşte tavanlı, baştan başa kiremitli ve kargir minareli eski mabetgahtır ki daha önce kilise imiş. Bu da yalçın kaya üzerinde, kalenin bir köşesinde aydınlık bir camidir ki boyu 100 ayak, genişliği 60 ayaktır. Bu camilerden başka bu kale içinde,
Mümin mescitleri: Tamamı 7 adet mahalle zaviyeleridir. Evvela kale kapısının iç yüzünde Ali Paşa Mescidi, kalabalık cemaatli cami olmaya uygun zaviyedir. Ve Mehmed Kethüda Mescidi.
Bu kemter kulun bu kalede 4 adet mihrap malumudur, ama bu kalede asla dükkan, hamam, çeşme ve han yoktur.
Bu eski kale Yanya Ovası'nın yıldız tarafındaki ucunda 30 mil kuşatır büyük bir göl kenarında minare boyu yalçın kaya üzerinde eski bir kale olup 4 tarafını göl kuşatıp kaleye köprü ile geçilirmiş. Hala köprü yerleri açık seçik bellidir. Ve hala güney tarafında olan varoşa giden kapısı tarafı hendekleri 400 adım göl suyu kesilip toz toprak ile dolup bu kale karada kalmıştır, ama kefere zamanı göl içinde ada imiş. Yine öyle olsa sağlam kale olurdu. Bu bir tarafı karadan başka 3 tarafını göl kuşatmış kayalar üzere eğimsiz bir kaledir.
626
Yanya şehrinin büyük varoşu Bu süslü varoş kalenin güneyi ve batısı tarafına kurulmuş
büyük bir beldedir. Tamamı 18 adet Müslüman mahallesidir. Ve 14 adet kefere mahallesidir. Ve 4 adet Yahudi cemaatleridir. Ve Kanlıçeşme yanında bir Çingene mahallesi vardır. Bu hesap üzere Yanya şehri toplam 37 mahalledir.
Mahalle isimleri: Saray Mahallesi, Namazgah Mahallesi, Loça Mahallesi, Şabşadan Mahallesi, Lisariça Mahallesi. Bu mahalle şehrin ortasında olmak ile saat bunda olduğundan Saat Mahallesi de derler, ama gayet sahih ibretlik saattir. Domuz Mahallesi tamamen keferelerdir. Pelbokobur Mahallesi, Turko Paliko Mahallesi, Kanlıçeşme Mahallesi (---) (---) (---).
Meşhur mahalleler bunlardır. Ağa ve ayan sarayları: Bu şehir içinde küçük büyük toplam
4 bin adet tek katlı ve iki katlı kargir yapılı, baştan başa kırmızı kiremit örtülü bağlı, bahçeli ve geniş avlulu büyük saraylar vardır. Genellikle sert taşlı duvarlı evlerdir. Bazı hanelerin duvarlarının aşağı temellerinden yarısına dek taş yapı duvardır, yarısından yukarısı kireç duvarlardır. Binden fazla kemer kapılı gösterişli paşa sarayı kapıları vardır.
Bunlardan mükellef ve mükemmel büyük ve eski saray Arslan Paşa merhumun sarayıdır ki sanki bir sağlam hisardır. Hala şimdi Arslan Paşazade Bebr Paşa hükmündedir, ama kendileri Girit Adası'na sürülmüşlerdir ki iki adamıyla Kandiye Kalesi içinde muhafazacı şeklinde mahpustur.
Bu gönül açan sarayın dış avlusu çevresinde 300 adetten fazla tabi odaları var. Altlarında 3 bin at alır at ahırları, Keykavus mutfakları ve kilerleri var. Bunda olan divanhane, pek çok has köleler odaları, pek çok hamamları, haremi ve gül-i gülistanlı bağı bahçesi diller ile anlatılmaz.
Sonra Kaplan Paşa Sarayı, Pehlivan Paşa Sarayı, Murad Paşa Sarayı, Mustafa Paşa Sarayı, Şahin Paşa Sarayı, Ali Paşa Sarayı ve sancak beylerine mahsus saraylar, bu anılan sarayların avluları ve haneleri öyle geniştir ki meydanlarında silahşorlar iki yanından mehterhaneler ile küt-a-küt cirit oynarlar.
Nice büyük saraylar daha vardır, ama bunlar kale gibi ulu hanedanlardır. Bir adam 10 baş atıyla bir [348a] yıl otursa şir-i
627
hurma ve katr-ı nebat yiyip tayinatların verip "Ne zaman gidersin" demek ihtimalleri yoktur. Her gece ferraşlar ve hadım hizmetçiler bütün konuklara sündüs ü istebrak gibi yataklar getirip hizmet ederler.
Her sabah her misafirhanelere birer sini kahvaltı gelir ama öğle vakti yemeğini bütün konuklar bir yerde divanhanede Muhammedi sofrada yerler.
Ve bütün zamanda bu sarayların kapılarını kapıcılar ta gece yarısına kadar kapamayıp belki bir misafir gele diye kapıları açık tutarlar ki tüm kapıları açıktır. Beyt:
Sabahuke makrunun bi'izzin ve devletin Ve bıibüke meftUhun li-ehli 'l-hevayici
Sözü üzere ihtiyaç sahiplerine ve yolculara kapıları açıktır. Ve her ne zaman bir iki konuk gelse o an elini yüzünü yıka
yıp önüne elbette hazır bir yemek getirirler. Kapıları kapatmak, konuklara riayet etmemek ve çarşı pazarda kadın gezmek bu şehirde gayet ayıptır. Kadını dışarıda görseler hemen aman ve zaman vermeden katlederler, ama Urum karıları yüzleri açık sokaklarda gezip türlü türlü kar ederler, ayıp değildir.
İman ehlinin camileri: Bu Yanya şehri varoşu içinde kamusu 18 adet mihraptır. Bunlardan kalabalık cemaate sahip çarşı ortasında Hünkar Camii, kargir minareli, baştan başa kiremitli ve avlusu küçük eski yapı camidir. Avlusunda Bebr Paşa'nın atası Gazi Zülfikar Bey bir kubbe içinde medfundur.
Ve Mustafa Efendi Camii avlusunun sol tarafında namazgahı 45 adet servi ağaçlarıyia süslü olup gayet yeşillik ve çiçekli mesiregah, arifler toplantı yeri, ta şehir üzerine havale bir cihannüma yerdir.
Ve Behram Paşa Camii iç açıcıdır. Ve Ali Ağa Camii eski yapıdır. Ve İskopya Mahallesi'nde Balı Bey Camii geniştir. Ve Şabşadan Mahallesi'nde İlyas Efendi Camii, süslü
mabetgahtır ki helal-i zülid mal ile yapıldığından ruhaniyet vardır. Ve hayrat sahibi İlyas Efendi, camiin solunda kendi odaları içinde gömülüdür.
628
Ve camiin kıble kapısının kapısı üzerinde tarihi budur: Kad bena haze'l-cami fi sebilillahi Yusuf bin Kılıç Arslan ff sene
tis 'zn ve tis 'a mi 'e [990/1582]. Ve Yusuf Ağa Camii gayet geniş ve gönül açıcıdır. Meşhur ve
mamur camiler bunlardır. Mümin mescitleri: 12 adet mahalle mescitleri vardır. Bun
lardan (---) mescidi, .................. (1 satır boş) ................... .
Medreseleri: Tamamı 6 adet muhaddis medresesi vardır. Bunlardan Bebr Paşa babası Ali Paşa Medresesi bir 18 adet kargir yapı odalı ve her oda önleri kargir kemerler ve mermer direkler ile süslü mamur medresedir ki her odaya beşer akçe maaş, üçer adet mum, ikişer adet ekmek ve birer tas çorbaları vardır. Bunda olan imareti gayet mamur olup gelen geçenlere nimeti boldur. Ve müderrisine (---).
Hafız darulkurraları: Hepsi 3 adet darülkurra vardır. Bunlardan Koca Arslan Paşa Camii Kurrası, Hünkar Camii Kurrası, İlyas Efendi Kurrası var. Ama Kur'an hafızları azdır, Seb'a, Aşere ve Takrib kıraatı okutur kurra şeyhleri yoktur. Ancak Hafs Kıraatı üzere Kur'an okurlar.
Darulhadisleri: Tamamı 2 yerde hadis ilmi okunup Müslim, Buharı, Camiu 's-sağfr, Meşarık ve Mesabih kitapları okunur, muhaddis kimseleri vardır.
Ciğer köşesi çocuk mektepleri: Hepsi 11 adet ebced okuyan çocuk mektepleri vardır. Bunlardan Arslan Paşa Mektebi, Bebr Paşa, Ali Paşa ve Hünkar Camii mektepleri mamur olup her sene başında bütün çocuklara çanta, hediye ve güzel giyecekler verilir.
Meczup derviş tekkeleri: Toplamı 7 adet fakir derviş tekkeleridir. Bunlardan İlyas Efendi Tekkesi, (---) (---) (---).
Tüccar hanları: Bunlar da 3 adet kargir yapılı büyük hanlardır. Bunlardan Hünkar Camii önündeki han büyüktür. Ve hala Kanlıpmar Çeşmesi dibinde Bebr Paşa bir çeşme ve bir büyük han yapmış ki kale gibi olup 63 adet altlı ve üstlü odaları vardır. Kapısı üzerinde pek çok vezir konuk sarayları vardır. Ve (---) (---).
Can rahatı hamamları: Olandası 2 adet genel ve özel hamamı var. Biri Hünkar Camii'ne yakın olup suyu o kadar [348b]
629
güzel değildir. Ama namazgah yakınında Paşalar Hamamı eski yapı, suyu, havası ve yapısı hoş ve duru suyu lezzetli aydınlık hamamdır. Ama,
İleri gelenlerin özel hamamları: Şehrin ileri gelenlerinin söylediklerine göre bu şehir içinde 845 adet sarayların ve evlerin hamamları vardır, zira hatunları asla çarşıya çıkmayıp saray hamamlarında yıkanıp pak olurlar.
Çarşı pazar bedesteni: Tamamı 1.900 adet ehl-i hıref dükkanlarıdır, lakin bedesteni yoktur, ama Venedik Körfezi Adası İskelesi, Parga İskelesi, Saya Ada İskelesi ve Dalyan iskelesi yakın olduğundan tüm Frengistan'dan diba, şlb, zerbaf ve türlü türlü değerli kumaşlar ve giyecekler gelip satılır. Gerçi tertip üzere kargir yapı değildir, ama insanoğlu deryası şehir olmakla bakımlı ve süslü dükkanlardır.
Genellikle terzileri ve kuyumcuları gayet çoktur. Ve çarşı ortasında bir nakışlı kahvehanesi var ki 5 bin adam alıp 40 yerde tabi namlı hizmetçileri olup bir irfan yuvası, zarif dostlar, maarif erbabı ve şanlı dervişler meskenidir. Bu kahvehanenin 4 mahfilinde kıssahan, mutrıban [çalıcı], hanendegan [okuyucu] ve sazendeganlar [çalgıcılar] kar-ı nakş ile Hüseyin Baykara fasılları ederler.
Bu kahvehane karşısında yol aşırı Muhtesib Ağa Kubbesi var. Bu da bir dinlenme ve mesire yeridir. Bu şehirde gece gündüz her pazar günleri insan deryası olup büyük pazar durup herkes mallarını satıp çeşit çeşit mallar alıp giderler.
Abıhayat çeşmeleri: Hepsi 2 adet çeşmeleri var. Büyük şehirdir, ama zalim şehrin akarsuları yoktur, ancak bu iki çeşmedir. Kale halkının tamamı abıhayat gölden içerler. Taşra varoş halkı tamamen kuyu suları içerler, ama abıhayat, sindirilmesi kolay kuyuları vardır.
Can bağışlayan abıhayat su kuyuları: Hepsi 4 bin adet evlerde birer ve ikişer adet kuyulardan başka bütün insanlar için cadde ve mahalleler içinde 4.400 adet abıhayat kuyuları vardır. Ancak Allah'ın hikmeti, bu hakir bu şehirde iken Akozade İbrahim Çelebi'nin hanesinde bir abıhayat pınar çıkıp bir çeşme yapıldığında bu hakir-i fakir küstahane birden bu tarihi yazdık:
630
Evliya bu ayna tarihin dedi, Ab-ı kevser Hak için oldu sebil.
Sene 1081 [1670].
Yanya şehrinin çepçevre boyu ve enini bildirir Evvela bu büyük varoş içinde her evde birer ikişer adet Me
ram Bağı bahçeler ve 40-50 adet ev aralarında birer mezaristan olup toplam 43 yerde şehir içinde mezarlıkları olup her mezarın mezar taşları, başı ve ayakları ucunda dikili durup ikişer adam boyu kadar sert taşlarında çeşit çeşit hatlar yazılmıştır. Böyle yüksek boylu mezar taşları bir diyarda yoktur. Ancak Kırkkilise şehrinin mezarlığında da böyle uzun kabir taşları vardır.
Bu Yanya şehrinin mezarlığı böyle şehir içinde kumsal yerlerde toplam 43 adet yerlerde olup her evde bağ bahçeler yapıldığından bu Yanya şehri büyük ve geniş bir şehir gibi görünür.
Ama bu şehir toplam 260 adet anayol sokaklardır ki tamamen kumsaldır. Yaz ve kış asla çamuru olmaz. Evvela Saray Mahallesi ucundan ta Hünkar Camii önüne kadar o ulu yol tam bin adımdır ve baştan başa iri taşlı kaldırımdır. Ve Hünkar Camii önünden ta Demir Mahallesi içinden Kanlı çeşme Maha 11esi'ne kadar tam 1.500 adımdır. Bu da tamamen taş yapı kaldırımdır, zira anayol araba yollarıdır. Bu hesap üzere bu şehrin boyu 2.500 adımdır.
Yanya şehrinin enini bildirir Evvela iç kalede Arslan Paşa Camii'nin kayası burnundan
güney tarafına ta Yusuf Ağa Camii yakınında Bayır Mahallesi ucuna kadar bu şehrin enliliği 2.200 adımdır. Bunun da yolları tamamen kumsaldır. Ve bu caddelerin bazı yerleri geniş olup çarşı pazarlar içinde yüksek ağaçlar, çınar, kavak, salkımsöğüt ve asma ağaçları dikilip gölgeleri sanki Acem hıyabanı olup seher vaktinde ve ikindi vaktinde bütün aşıklar el ele verip salınarak bu ağaçlıkların gölgeliklerinde gezinerek gidip istekleri olan yerlerin bir yeşillik ve gölgelik yerlerinde oturup ayan, eşraC ulema, tefsirci ve hadis bilginleri ve bizzat şeyhülislamı [349a] bile bu mesiregahlarda ikindiden sonra toplanıp fıkıh, farzlar ve diğer dini bilgiler görüp cilvelenirler, zira bu şehrin maarif erbabı çoktur. Genellikle halkı Farisi-hanlardır. Onun için şairleri
63 1
boldur. Kısacası bakımlı ve şenlikli şehirdir ki halkı garip dostlarıdır, ama Muaviye'yi sevmezler derler ama görmedim ve onlardan Muaviye isimli bir kimse işitmedim.
Çarşı pazar panayır meydanı Bu şehrin kıblesi tarafında Çingene Mahallesi'nde geniş bir
alanda kale gibi 4 köşe büyük bir han yapılmıştır ki güz günleri mevsiminde burada yılda bir kere büyük pazar durmak için Narda şehri yolu üzere merhum Gazi Ali Paşa bir pazar yeri yapmıştır, çepçevre büyüklüğü tam 3 bin adımdır.
Ve 4 köşesinde 4 kapısı vardır. Ve toplam 4 adet ulu sokakları vardır. Ve 20 adet ensiz sokakları vardır.
Ve 366 adet dükkanları var, hepsi kiremit örtülü dükkanlardır. Ve nice tek katlı ve iki katlı pek çok bezirgan odaları vardır. Her sene nice bin insanlar Rum, Arap ve Acem'den mallarıyla gelip 10 gün 10 gece nice bin adet hazine parelenip tazelenip ateşli pazar kurulup mallar alınıp çeşit çeşit mallar satılıp nice bir çadır ve çergelerde gece gündüz içip eğlenilip zevk ü safalar olup sanki Maşkolor, Dolyan [Doyran], Alasonya ve Ösek pazarları olur.
Yanya külliyatı övgüsünün tamamlanması: Evvela bu şehir bir kumsal ve susuz yer olmak ile bahçeleri çoktur, ama verimsizdir. Ancak 4-5 yerde bağları var. Onlar da beşer ve altışar adet dönüm bağlardır. Ancak 4 tarafında yakınındaki köylerinde bağları bahçeleri çok olup tüm sulu meyveleri çevre köylerinden ve Narda şehrinden narları beygirler ile gelir, zira Yanya şehri yaylak olduğundan meyvesi kıttır. Havası hoştur, ama suyu hoş değildir.
Yemekleri ve yiyecek nimetleri: Evvela semiz ve semin kuzu kebapları, kuzu kapamaları, beyaz ekmekleri, simit adlı çörekleri, tavuk börekleri ve Belgrad1 güllaç baklavaları meşhur ve beğenilir.
Ay yüzlü mahbub ve mahbubeleri: Arnavutluk Belgradı toprağında olmak ile havasının hoşluğundan mahbubelerini görmedim ama mahbub ay parçalı civanlarma aşk olsun. Her biri güzel yüzlü ve endamlı olup kelimeleri düzgün ve dişleri inci gibi, hepsi sim beden, nazik endam1 gönüller sevgilisi ırz sahibi gençleri var. Konuştuklarında çok düzgün konuşurlar, ama
632
dilleri Rum lehçesine yakın olup öyle konuşurlar. Çok iyi Rumca bilip okuyup yazarlar, zira Rumeli Vilayeti'nin seçkin yeridir.
Sözün kısası böyle mahbüb kadir bilir dilberleri meğer Mora Adası'nda Koron Kalesi'nde ola.
Meydan erlerinin giyecekleri: Bütün ayanı kibarları başlarına mutalla sarıklar sarınıp hepsi samur kürk ve ipek elbiseler giyerler ama taze yiğitleri sıkma çuka ve kadifeden elbiseler ve başlarına kırmızı çukalı samur kalpakların kenarları siyah darayi dikme kalpaklar giyip bellerinde teybend ipek kuşaklar ve pala adlı kortela bıçaklar taşıyıp sıkma kopçalı çakşır giyip ayaklarında kubadi Rumeli tarzı sarı pabuçlar giyerler. Çeşit çeşit değerli kumaşlar ve renkli çukadan serhadli kontoşlar giyip İrem Bağı tavusu gibi güzellik pazarında salınıp güzelliklerini sergilerler. Gayet aşık-perest dilberleri olur ama edeplilerdir, zira yiğit vilayetidir.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Kadınlarının giysileri: Tüm reaya karıları başlarına beyaz
astardan ( ... ) sarığı sarıp saçlarım sarkıtıp bütün yüzleri gözleri açık olup çuka dolamalar ve çeşit çeşit elbiseler giyerler. Başka diyarın kefere karıları gibi fistan giymezler. Ama şehrin kefere karıları başlarına kırmızı yedekçi beratası parankona çukadan giyip gezerler. Ama Kanlıçeşme yanında bir mahalle Çingeneleri var, onların karıları da kefere karıları gibi kırmızı çukadan yedekçi berataları giyip kocalarına çekiç çalıp körük çekip demircilik ederler ama gayet uğursuz çehrelerdir.
Reaya ve berayaların acayip şekilli giysileri: Bütün reayası Rum ve Arnavut kefereleri olup başlarında bir sivri [349b] siyah takke giyerler. Onun sivri ucuna bir karış yüksek Arnavut kalabağı giyerler, ama başlarına asla faydaları olmayıp hemen giymemiş gibi durur. O kalabağı bir pirinçli sanatlı zincirlerle başlarına boğazlarından bağlarlar. Başları Adana kabağı kadar büyük olup Üzerlerinde kalabakları küçük olup tepelerinde durduğu için sanki eşek aletine kelebek kuşu konmuş gibi durur. Kısacası bir tuhaf ve acayip görünüşlü keferelerdir. Giyecekleri tamamen koyun yapağısından şallardır, ama gayet dev, iri elli, rençber, Ferhat gibi çalışır reayaları vardır ve gayet zenginlerdir. Ve (---) adet kiliseleri vardır. (---) (---).
633
Yanya büyük gölünün görünüşü: Yanya Ovası'nın yıldız tarafındaki ucunda çepçevre 36 mil kuşatır bir abıhayat göldür ki güney tarafında Yanya Kalesi 3 minare boyu yalçın kaya üzerinde şahin yuvalı yüksek kaledir. Bu yüksek kalenin kuzey tarafında, göl içinde, karşı küffara bir taş menzili yakın,
Kafir Adası Kayık ile 5-10 adet dostlar varıp temaşalar ettik. 4 mil ku
şatır bir mamur adadır. İçinde asla Müslüman olmadığından Kafir Adası derler. Gayet mükellef kefere evleri var. Cümle kefereleri balık avcılarıdır. Ellerinde Fatih'ten beri hatt-ı şerifleri olup nice kere yüz bin guruşluk balıklar avlayıp satarlar. Başka kimseler bir karış bir balık avlasalar hakime götürüp cezalandırırlar.
Bir kiliseleri, 200 haneleri ve yer yer bağları vardır. Ve bu gölde yüz pare kayık vardır. Gölün kenarındaki köylerden şehrin pazarlarına adamlar götürüp getirip balık avlarlar ve kayıklar ile dağlardan odun ve kömür taşıyıp kar ederler.
Bu gölün çeşit çeşit balıklarından en beğenileni yılan balığı, sazan balığı, turna balıkları, (---) (---) (---) balıkları gayet semiz ve lezzetli olur. Gerçi Ohri Gölü'nde, Gölikesri Gölü'nde ve İskenderiye Gölü'nde de acayip yılan balıklan olur, ama bunun yılan balığı yalan dünyada gayet lezzetli, faydalı ve kuvvet vericidir.
Ve dahi bu gölün kuzeyinde olan mamur köylerden evvela Üstüroni Köyü, Yuvama Köyü, Valişa Köyü ve Becanis Köyü: Bu anılan köyler göl kenarında yüzer ve ikişer yüzer haneli, kiliseli ve bağlı bahçeli, kasaba gibi kefere köyleridir, kimisi vakıf ve kimisi zeametlerdir.
Oradan yine Yanya şehrine gelip Yanya'nın kıblesi ve güneyi tarafındaki köylere beyler ve paşalar ile avlanmaya gittik.
Evvela Yanya'nm güney tarafındaki uzunluğu 3 saat olan yeşillik ovanın dağları eteklerinde olan bakımlı ve şenlikli çiftlikler ve köylerden,
Kaçka Köyü: 200 haneli bağ bahçeli mamur köydür. Bunun benzeri bu Yanya Sancağı'nda 71 adet bakımlı ve
şenlikli çiftlikler vardır. Her birinden en azından biner guruştan beşer onar bin guruş mahsul verir Yanya paşalarının, bey-
634
leri ve ayanlarının çiftlikleridir. Hemen yılda bir kere paşaların mutfaklarına yirmişer otuzar bin adet tavuk, beşer onar bin kaz ve güvercin, nice bin araba odun, 100 kantar Venedik şekeri, başka yiyecek ve içecekler tüm bu köy ve çiftliklerden Yanya şehrine gidip şehri doyurur.
Tüm çiftliklerde bütün mühimmat ve levazımatlardan bakır kap kacaklar ve diğer aletlerin tamamı hazır olup bir köyden bir çiftliğe göç eyleseler asla bir yerden bir yere bir şey götürmezler. Hatta her çiftlikte yüzer ikişer yüzer çift misafir yorganları ve döşekleri hazırdır. Kısacası, Rumeli Eyaleti'nde böyle büyük hanedan çiftlikler yoktur ki övgüsünde diller kısa ve kalemler kırıktır. Bu diyarın gezinti ve dinlenme yerleri bu köyler ve çiftliklerdir ki bütün zengin ve yoksul, gelen geçen yolculara minnetsiz hanelerdir .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Nice gün bu şehrin ayanı eşraflarıyla zevk ü safalar edip
sonra Serdar Ali Paşa'nın hakir ile gönderdiği padişah emirlerini Yanya Paşası Diyarbakırlı Samancızade (---) Paşa'nın divanında okutturup bütün ileri gelenler "Ferman padişahındır" deyip Manya Vilayeti muhafazasına hepsi hazır olup hakire 1 kese kadem ücreti, 3 at, 10 donluk çuka ve atlas ile nice hediye eşyaları beylerbeyilerden peyda edip sonra 1081 senesi Kasım gününü bu şehirde sicil edip o gün Yanya'dan batı [350a] tarafına Yanya Gölü kenarınca 2 saat gidip oradan keşişleme tarafına öyle bakımlı, şenlikli ve süslü köyleri ve çiftlikler var ki her biri birer çeşit bağ bahçeli, çayır ve çimenli, ekinlikleri güzel, pak toprakları halk arasında beğenilir, tarlaları bol ve yeşillikleri geniş, birbirlerine bitişik, asla boş yer olmayıp bu mamur yerleri seyredip geçerek 6 saatte Saranda Potamo Deresi'ni geçip,
Delvine Sancağı toprağına dahil olup orada nice mamur köyler geçip 6 saatte,
Zeravuç Köyü: Memo Paşa'nın zeamet köyüdür ki tüm reayaları Rum kefereleridir.
Oradan batıya yine (---) saatte mahsullü bağlı ve bahçeli Delvine Sancağı köylerini geçip nice çiftliklerde yemekler yiyip,
Şirin Aydonat Kalesi'nin şeklini bildirir Latin tarihçilerine göre bu kaleyi Eflatun-ı İlahi telkiniyle
635
Rum krallarından Aydonya adlı namlı kral yaptığından onun ismiyle isimlenip Aydonat derler. Rumcada (---) (---) demektir. Nice devletten devletin eline girip sonunda (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed Han asrında (---) Paşa Rum elinden fethedip Rumeli Eyaleti'nde Delvine Sancağı hududunda hass-ı hümayundur ki Der-i Devlet tarafında kilar-ı hassa tarafından her sene bir kilar ağası gelip hükumetini zapt u rapt edip saadetli padişah için nice yüz tulum yükü Aydonat zeytini tahsil eder, yahşi hizmettir ve subaşılıktır.
Ve 150 akçe payesiyle kazadır. Nahiyesi (---) köylerdir. Kethüdayeri ve yeniçeri serdarı yoktur. Ancak dizdarı ve 70 adet kale neferi vardır. Ayanı eşrafı merhum Beğko Paşa idi. Hala Hınkoğlu (---) Paşa, Molla Çelebi ve Beğko Paşa annesi hala bin atlıya malik melike gibi bir cesur hanedan sahibi hatundur.
Kalesinin şekli: Bir sivri yalçın sarımtırak yüksek tepe üzerinde Yanya Venedik küffarı imar etmiş bir küçük taş yapı, güzel bir sur, beşgen şekilli bir kaleciktir. İki kattır, ancak hendeği yoktur. İçinde mühimmat cebehaneleri çoktur. Ve 40 kadar kiremitli evleri vardır. İç hisar büyüklüğü tam 1.060 adet adımdır. Hisar içinde Sultan Bayezid-i Veli Camii, kiremitli ve kargir minareli bir küçük camidir. Kalenin bazı evlerinde yağmur suyundan toplanma su sarmçları var, zira suya pek muhtaçlardır. Kale içinde yer yer ağaçlar vardır, ama hamam, han ve çarşı pazarlar yoktur. İki katında birer demir kapıları var, şahrahtır. Biri doğuya ve biri batıya bakar sağlam kapılardır. Ama doğuya bakan kapı, kalenin altındaki varoşuna açılır.
Aydonat varoşunun şekli Tamamı 800 adet kat kat kargir yapılı, kiremitli ve baştan
başa kafiri yapılı mükellef, mükemmel, bakımlı, şenlikli ve süslü saraylardır. Her evde birer İrem bahçesi vardır. Bunlardan Beğko Paşa Sarayı, kale gibi sağlam kuleli, yeni yapı güzel saraydır. Hınkoğlu Sarayı ve (---) sarayı. Bunlar içli, dışlı ve hamamlı saraylardır.
Toplam (---) adet camidir. Bunlardan kalabalık cemaate sahip çarşı (---) Camii kiremitli ve kargir minarelidir. Ve Beğko Paşa'nın kız kardeşinin camii, gayri camiler gibi değildir, sanki bir berin cenneti köşküdür. Kargir yapı kubbeli, baştan başa
636
kiremitli ve kargir uzun minareli, yeni yapı, gayet hoş, süslü ve güzel geniş bir camidir. Büyük Mahalle'de Mustafa Çavuş Camii gayet sanatlıdır. Sıdala Mahallesi'nde (---) Camii aydınlıktır. Bunlar meşhur mamur camilerdir.
11 adet mahalle mescitleri vardır. Evvela Büyük Mahalle Mescidi, Sıdala Mahallesi Mescidi, Aya Nikola Mahallesi Mescidi (---) (---) (---).
Ve 3 adet medrese vardır. Ve 6 adet sıbyan mektebi vardır. Evvela Hacı Ali Mektebi ve Hüseyin Paşa Mektebi. Ve 3 adet Al-i Aba hankahları tekkeleri var. (---) (---) (---)
Ve 1 adet hoş havalı hamamı var, o da Hüseyin Şah'ın hayratıdır. Gayetle suyu ve havası hoş, ferah bir hamamdır. Bir hamam da, Beğko Paşa Sarayı hamamı var, ona da maslahat gereği şehir ayanları girerler. Gayet şirin, süslü ve beyaz [350b] ham mermer döşeli güzel, aydınlık yapı bir hoş havalı hamamdır ki altın lüleli, havuz fıskiye ve şadırvanlı, pek çok halvetli, billur, necef ve moran camlı, suyu abıhayatlı hoş hamamdır.
Ve bu mamur saray içinde hoş ve temiz abıhayat çeşmeler vardır. İçeride ve dışarıda büyük kuleleri tamamen demir kapılıdır. Kısacası, sanki bu saray bir kaledir.
Toplam 17 adet can besleyen çeşmeler vardır ki sularını küpler ile Venedik şehrine götürürler. Ama bunlardan Gümüşsuyu çeşmeleri gayet lezzetli ve akan ab-ı zülallerdir. Hakir orada iken Gümüşsuyu'ndan yeni güzel bir çeşme yapıldığında bu tarihi demişim:
Evliya içip dedi tarih, Lüle-i zer gerek Gümüşsuyu 'na.
Sene 1080.
Aya Nikola Mahallesi'nde bir abıhayat çeşme vardır. Hekimlere göre bütün sulardan hafif tartılıp bunun da şişelerle ve tutya küpler ile Dip Frengistan'a suyunu götürürler.
Ve 250 adet dükkanlardır, ama bedesteni yoktur. Ancak Venedik Körfezi deryası kenarında Saya Ada İskelesi ve Körfez Adası 6 saatlik yer olmakla tüm Frengistan malları iskelelerden gelip bu şehirde bulunur.
637
Ve 2 adet hanları var. Bazı zaman Venedik Frengi'nin elçileri ve konsolosları gelip bu hanlara konup alışveriş edip nice çeşit mallar getirirler.
Mahalle sayısı ve isimleri: Evvela Gureba Mahallesi gayet mamurdur. Kalivya Mahallesi bir zamanlar boş arazi imiş. Onun için Kalivya Mahallesi derler, ama şimdi gayet mamur ve süslü evler vardır. Galata Mahallesi, bir yüksek yerde bulunmakla namazgah ve mezarlıklar hep oradadır.
Şeyhler ziyaretgahı da bu mahaldedir ki hala bütün halkın ziyaret yeridir.
Can bağışlayan güzel havası: Havasının hoşluğundan limonu, turuncu, narı, inciri ve zeytini cihanı tutmuştur. Özellikle bu şehirde olan zeytin meğer Koron'da, Şam'da ve Karaburun' da ola, ama bunun zeytini çok olup semiz, iri, lezzetli ve sindirimi kolay olduğundan bütün zeytin ağaçları hass-ı hümayun olup her sene padişah kilarından onar adet beyaz külahlı kilarcılar gelip bütün ağaçlardan zeytinleri toplayıp adalet edip sahiplerine bahaların verip Asitane'ye tulumlarla götürüp bütün vezirler, vekiller, alim ve salihlere mertebelerine göre zeytin dağıtırlar.
Agriyomasa incirinin övgüsü: Evvela şehrin doğu tarafındaki bağlarda bahçelerde hasıl olan Agriyomasa incirinin dördü, beşi ve altısı bir okka gelir incirdir ki cihanda benzeri yoktur. Sanki bir tulum katr-ı nebat-ı Hamav1 cüllaptır. Asla derisi yoktur, ancak üstünde bir duman gibi zar içinde durur. Bazı zaman şiddetli sıcaktan balı akıp kendisi kuru kalır. Sepetlerle çarşı pazara güçlükle gelir. Başka diyarın incirleri gibi kurutup vilayet vilayet gitmez. Ve içinde haşhaş tanesinden küçük tohumları var. Bir adam 3-4 okkasını yese asla doymayıp insanı şişirmez, sindirimi gayet hızlıdır. Misk ve ham amber gibi güzel kokusu olduğundan başka gayet besleyicidir. Kısacası övgüsünde dil kısa olup Rumeli'nin Aydonat şehrinde Agriyomasa inciri gayet meşhurdur.
Bu şehrin 4 tarafında olan çiftlikler tamamen servi ve çınar ağaçları ile süslüdür. Hoyanayoluna yakın Hamamlı Çiftliği Hüseyin Paşa'nındır, gayet mesiregah, teferrücgah geniş ve iç açıcı yerdir. Ve kalenin doğu tarafında olan lalezar ova safi İrem Bağı olduğundan başka iri beyaz pirinci yetişir.
638
Belde halkının dilleri: Tüm halkı Rumca ve Arnavutça konuşurlar ama başka bir çeşit özel lehçeleriyle başka kelimeleri ve ıstılahları vardır.
İnsanlarının giysileri: Ayanı kibarı mutalla Muhammedi sarıkla samur kürklü elvan çukalar, kontoş, serhaddi ve feraceler giyerler. Taze yiğitleri başlarına kırmızı saya çukalı samur kenarlı Rumeli kalpağı, bazıları kürksüz Arnavut takkesi giyip bellerinde ipek teybend kuşak ve kortela adlı varsak bıçak taşıyıp levendane baldırı çıplak kubadi pabuç giyip gezerler. Çoğu tüccardır. Bir sınıfı ehl-i hıreftir. Bir fırkası ulemalardır. Bir zümresi halktır ki kırık çuka dolama ve kopçalı Arnavut çakşırı giyip hizmetlere giderler.
Mahbfıbeleri ehl-i perde olup her biri Rabia-i Adeviye gibidir. [351a] Vilayet halkı gayet garip dostu, neşeli, şen şakrak, yarandan kerem ve merhamet ehli, sofra sahibi adanılan vardır.
Bu şehirden de kalkıp bütün dostlarla vedalaşıp kıblenin sağ tarafına 3 saatte kayalık dağlar, beller ve taşlar aşıp,
Sağlam Margıhç Kalesi (---) tarihinde bizzat Sultan Bayezid-i Veli fethidir, Gedik
Ahmed Paşa eliyle. Hala Delvine Sancağı toprağında voyvodalıktır ve 80 akçe payesiyle kazacıktır. Nahiyesi 40 pare köydür. Reayaları gayet itaatkarlardır, ama kale halkı asi olduklarından Elbasanlı Küçük Mehmed Paşa (---) tarihinde padişah fermanıyla tüm şehri yağmalayıp adamlarını tamamen kılıçtan geçirip kılıç artıkları itaatkar oldular.
Kalesi, bir mahsullü ovada olup ensesi bir top menzili uzak havaleli dağlar olup beşgen şekilli şeddadi yapı güzel bir kaledir. Büyüklüğü 860 adet adım bir yontma taş hazır baş bir kaledir. Daha önce Venedik elinden fetholunup Margılıç adlı ünlü bir balıkçı kafir yapısıdır. Kale içinde 100 adet kiremitli haneciklerdir. Dizdarı ve 200 adet kale neferleri vardır. Müftüsü ve nakibi yoktur, ama yeniçeri serdarı vardır. Ancak bir Hünkar Camii var, çarşı pazar, hamam ve hanları yoktur. Kalenin doğu tarafına bakan bir kapısı var, sarp dağ başında olmak ile hendeği yoktur.
Margıhç varoşunun özelliği: Kalenin batı tarafında bir düz yerde süslü ve büyük bir varoş olup toplam 1.200 adet kiremitli,
639
bağlı bahçeli, mamur ve mükellef taş duvarlı evlerdir. 6 adet mahalle vardır. Ve 2 adet kargir minareli ve baştan başa kiremitli camileri var, biri çarşı içinde (---) Camii, (---) (---) Camii (---) (---).
Toplam 7 adet mahalle mescitleri ve 1 adet medresesi vardır. Ve 2 adet sıbyan mektebi ve 2 adet Al-i Aba dervişi tekke-
si vardır. Ve 1 adet hamamı var, ara sıra kapalı olur. Ve 2 adet hanları ve 17 adet ufak tefek dükkancıkları var. Ve 1 adet çeşmesi var ki Kilise Çeşmesi derler, abıhayattır.
Bütün şehir halkının tabiat ehli olanları suyu ondan alırlar. Bunun da bağları bahçeleri hesapsızdır, zira suyu ve havası gayet hoştur.
Sonra bu kaleden kalkıp kıblenin sağ tarafına gidip 3 saatte dağlar ardına geçip oradan körfez kıyısı ile 2 saat gidip nice seyirler edip oradan,
Uğursuz yurt Parga Kalesi Önce ve sonra Bundukan1 Venedik keferesinin hükmünde
olup bizim Delvine toprağındadır. Zerre denli hendekten dışarı alakası yoktur. Kalesi bir sivri dağ eteğinde bir küçük taş yapı güzel kaleciktir. Kaleden dışarıda atlarımızı bırakıp,
"İçeri girelim" deyince kapıcılar, "Nazaretede beklemeyince kaleye girmek adet değildir,
belki sizde yumurcak vardır" dediklerinde hakir, "Bre hey melunlar, ben kendim size yetişir büyük taunum"
diye nice mücadeleden sonra bellerimizden silahlarımızı alıp bizi içeri kaleye koyup generalle buluşup kaleyi temaşa ettik. 500 adım kadar büyüklüğünde bir kapısı karaya doğuya bakmaktadır. Bir kapısı deryaya güney tarafında iskele ve limana açıktır. İçinde 60-70 kadar menhus haneleri vardır.
Ve 7-8 kadar dükkanları var, başka şeyleri yoktur. Ama hendeği gayet mamur olup ağzına kadar deniz suyu ile doludur. Limana ve karaya bakan dirsek tabyaları üzerinde uzun topları var.
Kaptan general hakire bazı hediyeler verdi, oradan çıkıp yine atlarımıza binip limanı kenarınca gidip seyrettik. Bir hayli limandır ki 100 pare gemiler alır.
Oradan yine deniz kıyısı ile 8 saat kah taşlık, kah toprak ve verimsiz çorak yerleri ve balık dalyanlarını geçip,
640
Lopis Köyü: Delvine toprağında Müslüman köyüdür, ama melun adamları vardır. 100 kadar evleri vardır. Bu mahaller Arnavutluk Vilayeti anılır.
Oradan yine batı yönüne 3 saat karada gidip, Sayada Köyü: Delvine Sancağı toprağında bir yüksek sırtta
160 adet kefere haneli, hanlı ve kiliseli gayet mamur köydür ki Delvine beyinin hassıdır. Bu Sayada Köyü'nden aşağı deniz kıyısına yokuşlu sarp yol ile inip güneye yarım saat gidip,
Sayada İskelesi Körfez [351b] kıyısında meşhur bir Sayada iskelesidir ki
Rum'da, Arap, Acem ve Frengistan gemicileri içinde bilinen iskeledir, ama çarşı pazarı, hamamı, imareti ve camiden bir eser yoktur. Ancak bezirganlar için yapılmış kervansaraylar ve deniz kıyısında nice mahzenler tamamen taştan kargir yapılı hanlardır. Bütün 7 iklimin gezginleri ve tüccarları bu hanlarda ve yukarı Sayada Köyü'nde kefere evlerinde konup bütün eşyalarını gümrük hanına koyup padişah gümrüğü verirler. Padişah tarafından başka gümrük emini oturup 40 yük akçe iltizam tahsil eder. Venedik kralı tarafından da bir konsolos kafir oturup keferelerin mallarını yazıp o da vergisini alır, zira pek işler büyük iskeledir. Yanya'nın, Tırhala'nın, Yenişehir'in, Selanik'in, Serez'in ve nice kale şehirlerin iskelesidir. Ama yolları sarptır, asla ve kata yollarında araba işlemez. Hemen tamamen kira katırları işleyip ta Sofya ve Edirne'ye gidip gelir.
Bu Sayada İskelesi'nden Venedik Körfezi'nin bağları bahçeleri ve liman kaleleri tamamen gözükür ki güney tarafında derya içinde 2 mil açıkta şenlikli bir adadır.
Sonra bu Sayada'dan atlarımıza binip (---) saat deniz kıyısı ile taşlık sarp yollar ile gidip,
Dalyan Kalesi'nin şekli (---) tarihinde Beğko Paşa fetheyleyip devlet tarafından yine
Venedik keferesine verdiler. Deniz kıyısında bir küçücük kaleciktir. Venedik küffarının balık dalyanlarını korumak için yaptılar ama sağlam ve dayanıklı yaptılar. Hala Venedik Körfezi Adası'nm iskelesidir. Karşı tarafı 1 milden fazla Körfez Adası'dır, ama araları sığdır, engin derya değildir.
Kalesi, deniz kıyısında alçak bir tepe üzerinde dörtgen şekilli taş yapı bir kaleciktir. bin kadar cengaver kefereleri, cebeha-
64 1
neleri ve uzun topları var. Deniz kıyısında, kale kapısı, kara tarafında Delvine kapısı var.
Bu kale Süleyman Han asrında yapılmıştır. Hatta 943 [1536/7] tarihinin Zilhicce'sinin yedisinde bizzat Süleyman Han derya gibi asker ile Körfös [Körfez] gazasına geldikte bu Dalyan Kalesi yerinden deryayı doldurmaya başlayıp Körfös'e yarım mil kalıp üzerine balyemez toplar koyup kaleyi dövmeye başlayıp hemen o gün donanma-i hümayun ile Hayreddin Paşa ve Kaptan Pılak Mustafa Paşa adaya asker döküp çok şiddetli savaş ederler. Karadan da muzaffer Serdar Lütfi Paşa 80 bin askerle Hayreddin Paşa'ya imdat yetişip şiddetli savaş ederler. Artlarınca Süleyman Han 100 bin asker ile ve Şehzadeleri Sultan Mehmed ve Şehzade Su ]tan Selim ile birlikte bu Körfez Kalesi gazasına gelip ada içinde bir mamur köy koymayıp ateşlere vurup sayısız esir ve ganimet malları alıp tam bir ay kaleyi dövüp hava değişip İslam ordusunun cenge güçleri kalmayıp saadetli padişaha Budin tarafından adamlar gelip Ungurus kralının ayaklandığı haberleri gelince hemen saadetli padişah Sadrazam Ayas Paşa'ya haber gönderip,
"Körfös Kalesi kuşatmasından el çekip İslam askerini boş yere kırdırmayıp metristen çıksınlar" diye Müslüman gazilere haber varıp bütün İslam askeri metrislerden çıkıp, her iş, vakti zamanı gelince olur deyip karşı Dalyan Kalesi ovasında İslam ordusuna geçip Körfös Kalesi'nden vazgeçildi. Süleyman Han fetihsiz atının yularını Alman'a çevirip gittikte Venedik kafiri o asırda bu Dalyan Kalesi'ni inşa etmişlerdir.
Bu hakir de bu kaleden bir kayığa binip uygun günle 1 milden fazla denizi göz açıp kapayıncaya kadar karşıya geçip,
Körfös Kalesi Adası'nm özellikleri Körfez de derler. Önce ve sonra Venedik krallarının bir sı
ğınak tahtgahı gibi sağlam bir kaledir, ama 943 tarihinde Süleyman Han elinden ceylan kurtulur gibi bu kale kurtulalıdan beri öyle sağlam ve dayanıklı bir kale etmişler ki rüyasında bu kaleyi görenlerin dudakları uçuklar. O zamandan beri Venedik küffarı Ungurus kralına dua ederler ki,
"Eğer Ungurus Kralı Ferdinand Kral Budin'e sanlmasa bu kaleyi elimizden Osmanlı alırdı, hele elhamdülillah Ungurus kra-
642
lının isyanı sebebiyle Iğrando Süleyman bu kaleyi bırakıp gitti" diye hamd ederler.
Bu Körfez Adası Rumeli tarafında Delvine toprağında Sayada ve Dalyan Kalesi karşısında Venedik [352a] Körfezi denizi içinde Rumeli kıyısına 2 mil yakın doğudan batıya uzunlamasına bulunup tam 90 mil kuşatır bir mamur ve süslü benzersiz bir adadır. Kayıktan çıkıp generaliyle buluşup bizimle bol sohbetler etti. Zira Kandiye generali iken Kandiye fethinden sonra Kumkapu Limanı'nda her an sarayına varıp yakınlık kurmuştuk. Şimdi yine bu Körfös'te generali bulup bize bir mesiregah konak verip kaleyi birkaç gün seyrettik.
Evvela limanı ikidir. Biri kalenin sağında ve biri solunda olup ikisi sekiz rüzgardan eminlerdir. Ve her birine beşer yüz pare gemiler ve barça kalyonlar sığar.
Kalesi, bir yalçın kaya üzerinde Körfez Denizi'ne ve Akdeniz'e bakan iki kat İskender Seddi gibi 11 adet tabyalı Kahkaha Kalesi gibi kaledir ki içi ve dışı hala nice bin çeşit hile ve şeytanlıklarla bezenmiş ve 700 adet balyemez toplar ile süslenmiş Yecuc Seddi gibi kaledir.
Hala nice bin küffar reayalan üşüşüp nice yapılar yapıp daha fazla imar etmededirler. Hala Venedik kafirlerinin deniz kilidi bu güzel kaledir ki bin mil uzunluğunda bir Körfez Deryası'nın ağzında bulunmuş can kurtaranlarıdır.
Girit Adası'ndan ve Kandiye Kalesi'nden ne kadar reaya çıkardı ise bu ada içinde iskan ettirip adam deryası olmuş .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (4.5 satır boş) ................... . Bu hakire general bol bol ihsanlar ile gece gündüz büyük zi
yafetler edip bir kutsal günlerinde bir top şenlikleri etti ki yer ve gök tir tir titreyip üçüncü gün bu hakiri bir kayığa koyup bizimle general vedalaşıp yine karşı Dalyan Kalesi'ne geldik. Oradan yine yoldaşlar alıp tam 10 saat kuzeye gidip bazı taşlık ve bazı ovalarda süslü köyler içinden geçip,
Delvinye Kalesi'nin şeklini bildirir Arnavutça (---) (---) demektir. İlk yapıcısı İspanya'dır. Son
ra Bundukan1 Venedik bir şeytanlık ile istila edip (---) tarihinde Sultan Bayezid-i Veli Venedik elinden fethedip yine küffar istila etti. (---) tarihinde Sultan Süleyman Han Körfez gazasına gel-
643
dikte Arnavut asıllı Ayas Paşa Delvinye Kalesi üzre serdar tayin olundu. Veziriazam Ayas Paşa eliyle Delvinye Kalesi fetholunup Delvinye sancakbeyi taht merkezi oldu. Hala yine Rumeli Eyaleti'nde başka sancaktır.
Beyinin hassı padişah tarafından 157.132 akçedir. Zeametleri 24 adettir ve timar erbabı 155 adettir. Alaybeyisi ve çeribaşısı var. Savaş sırasında kanun ü zere bu sancağın askeri cebelüleriyle ve beyinin askeriyle toplam 2.200 asker olur. 180 akçe payesiyle asuman! kazadır. Ve nahiyesi cümle (---) adet köylerdir.
Tüm sancağında (---) adet kazalardır. Evvela (---) kazası (---) kazası (---) (---) kazası (---) (---) kazası (---) (---) kazası (---) (---). Bunlar meşhurdur.
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, (---) adet kale neferleri ve şehrin subaşısı, bacdarı, şehir kethüdası, muhtesib ağası, haraç ağası vardır. Kalesi bir sivri kayanın en tepesinde beşgen şekilli bir şeddadi taş yapı güzel, sanatlı bir kaledir, benzersiz cinsindendir ama küçüktür. Çepçevre büyüklüğü 600 adımdır. Asla bir tarafta hendeği yoktur.
Doğu yönüne bir demir kapısı var. Kale içinde 3 adet kiremitli hanecikleri var. Biri dizdar, biri kethüda ve biri imam hanesi olup bir mescidi, 1 tahıl ambarı, 1 cebehane mahzeni ve 1 su sarnıcı var. Bunlardan başka çarşı pazar, han, hamam ve cami yoktur ki gayet küçük kaleciktir.
Kaleden çıkarken sağ tarafında Hünkar Camii, kiremitli ve kargir minareli çarşışı bir ufak tefek yapılı [352b] camidir. Ve cami dibinde bir uçurum yerde çarşısı gayet daracık basit sokaklı toplam 80 adet dükkanlardır, ama bedesteni yoktur.
Delvinye varoşunun özelliği Kalenin doğu tarafmda yokuş aşağı bu varoş toplam 100
adet kiremitli hanelerdir, ama bir düz geniş yerde kurulmakla her evleri birbirlerinden birer ok menzilleri uzaktır. Bir haneyi eşkıya haydutlar bassa diğer evlerin adamları haberdar olmaz. O eciiden her bir evin birer tane demir kapılı kuleleri vardır.
Ve bütün duvarları gayet sağlam olarak yapılmıştır. Varoşu (---) adet mahalledir.
644
Ve toplam (---) adet mihraplardır. Bunlardan çarşı içinde (---) Camii, (---) Camii, (---) Camii, geri kalanları (---) adet mahalle mescitleridir. Evvela Laka Mahallesi Mescidi, Kinaleksi Mahallesi Mescidi ve Tabahane Mahallesi Mescidi. Bunlar meşhur mescitlerdir.
Ve 3 adet medresesi vardır, ama eşkıya yiğit suhteleri olur. 3 adet ebced okuyan çocuk mektepleri ve 3 adet fakir derviş tekkeleri vardır.
Ve 1 adet hamamdır. Ve 3 adet hanlardır, bunlardan Memo Paşa Hanı mükelleftir. Ve 10 adet çeşmeleri vardır.
Bu şehir denize (---) saat yakındır. Suyu, havası ve binası gayet hoştur.
Laka Mahallesi bir çukur yerde kurulmuştur, ama gayet mamurdur. Oradan da aşağı gidip Kinaleksi Mahallesi safi bağ bahçedir. Mahkemesi de gayet havalı yerdir.
Memo Paşa Sarayı, evlatlarının haneleri ve kethüdasının sarayı gayet mamurdur. Limonu, turuncu, inciri, zeytini, narı ve servi ağaçları hesapsızdır ki şehrin dağ ve bağlarını süslemiştir.
Halkı hep Arnavutça konuşup asla Rumca bilmezler. Gayet cesur ve bahadır kavmi vardır, ama vebadan gayet korkup hastalarını evlerde bırakıp dağlara kaçarlar. Vebası yok ise de o adam açlıktan çaresiz elbette ölüp şişip kalır.
Bu halkın geçinişleri rahattır. Genellikle işleri ve kazançları zeytin ve zeytinyağı çıkarıp vilayet vilayet götürüp satıp kar etmektir.
Küçük, büyük, genç, yaşlı, zengin, yoksul bütün halkın yüzleri kızılımsıdır. Zira hepsi eğlenceye ve içkiye düşkün bir alay mücahid gazilerdir. Ama taze yiğitleriyle su hte ulemaları gayet eşkıyalardır. Hatta suhtevatlarınm başlarında bir çeşit perişan! serçe yuvalı sarıkları var ki gören adamlar gülmeden hayran olurlar.
Yiyecek ve içeceklerinden beyaz Arnavut simidi, beyaz poğaçası ve kızıl lale şarabı beğenilir.
Bu şehrin batı tarafındaki yüksek Delvine Dağı'ndan adı geçen Venedik Körfezi Adası açıkça görünür.
... . . . . . . . . .. . ... . (1,5 satır boş) . . ... ........... . .. . Bu şehrin tüm safalı dostlarıyla vedalaşıp batı tarafına gi-
645
dip 7 saatte dağlı ve taşlı yollar üzere bakımlı ve şenlikli köyler geçerek,
Galata Kalesi'nin özellikleri Daha önce Venedik hükmünde iken (---) tarihinde Bayezid-i
Veli asrında Serdar-ı muazzam Gedik Ahmed Paşa fethidir. Delvinye beyinin hassıdır ki voyvodası hakimdir. Ama şimdi beyini burada bulup Manya Vilayeti'nde Serdar Ali Paşa' dan getirdiğim padişah emirlerini okutturup ne yazdığı belli olunca "Ferman padişahın" deyip Manya muhafazasına gitmeye tüm sancağı askeriyle hazır olup hakire 300 guruş, 1 at, 5 donluk çuka, kumaşlar ve hizmetçilerime de 100 guruş, birer çuka verip şehri gezip dolaşmaya başladık.
Bu kale Kuryeleş kazası binasıdır. Kalesi Kuryeleş Dağı eteğinde bir düz yerde beşgen şekilli bir şeddadi küçük taş yapı kaleciktir. Çepçevre büyüklüğü 600 adımdır. İçinde ancak 7 adet evleri var.
Bir mescidi var ve 1 tahıl ambarı var, başka çarşı pazar yoktur, ama doğu yönüne bakar bir demir kapısı var. Kale ensesinde [353a] bir sivri havale dağı var.
Dizdarı ve 100 adet neferleri maaşlarını Sayada emininden alırlar.
Bu kale dibinden akan (---) deresi Kuryeleş Vilayeti dağları içinden gelip adı geçen havale dağın eteğinden dolaşıp sonra bu Galata Kalesi'nin batı tarafına gidip deniz kıyısı ile ta Avlonya yakınında denize girer.
Sonra bu kaleden kalkıp batı tarafına deniz kıyısı ile ta Avionya Körfezi 'ne kadar bir insana rast gelmeyip bu geçitten bir insan geçmesi imkansızdır, zira sarp dağlar, amansız beller, taşlık yollar ve bütün asi kavimler olup 70 pare köylerdir ki 20 bin adet fitilli tüfenkli Arnavutları Allah affetsin Müslümanız derler ama asla din, diyanet, haşr ü neşr nedir bilmezler.
Arnavut kavminin aslını bildirir Bunlar 10 kavimdir ki Mekke-i Mükereme'de sakinlerden
Kureyş kabilesi Arapları idi. Tanrı'nm hikmeti bunların Cebel-i Elheme adlı bir Urban şeyhi vardı ki oymak sahibi bir Arap kavmi büyüğü idi. Hata ile bir Arap beyinin gözünü bu Cebel-i Elheme çıkarır. Gözü çıkan bey de Hazret-i Ömer huzuruna ge-
646
lip, "Onda (Tevrat 'ta) onlara: Cana can, göze göz [. .. kısas] yazdık" [Kur 'an, Maide, 45] kesin emri üzere Cebel-i Elheme'nin şer' ile gözünü çıkarmayı isteyince Hazret-i Ömer Kitabullah emrince Cebel-i Elheme'nin gözünü çıkarmaya hükmedince hemen o gece Cebel-i Elheme gözü çıkmasının korkusundan 3 bin kişilik kabilesini alıp doğru Antakya'da Hırkil Kral'a gelip sığınınca o da Cebel-i Elheme'ye Cebeliye dağlarını verip Cebel orada sakin olduğu için Cebeliye dağları ondan kalmıştır.
Bu Cebel-i Elheme'nin bir kardeşi Keysü Ane Selme çöllerinde sakin olup Keys Urbam ondan kalmıştır. Sonra Hulagu Abbasilerden el-Mustansır Billah'ı şehit edip Bağdad'ı harap ettikten sonra Keys Urbanını sürüp Heyhat Sahrası düzlüklerinde meşeyistanlar içinde iskan ettirip Çerakis Urbam türeyerek başka bir dil oluşturup Çerakis, yani Çerkez kavmi oldular. Onun için Çerkez kavminin asılları Kureyş kavminden Keys Arabı olup ondan Çerkez oldular.
Sonra bu Cebel-i Elheme'nin bir oymağı Mekke'den kaçıp Gazze'de Hazret-i Resul'ün amcası Arabü'l-Haşim'in yanına gelip Haşimi kavmi olurlar. Sonra Hazret-i Ömer, Cebel-i Elheme'nin Hırkil Kral yanına kaçıp dinden döndüğünü duyunca Ömer ibn Abdülaziz'i, Halid ibn Velid'i ve Esved ibn Mikdad'ı 40 bin İslam ordusuna serdar edip savaştıklarında Cebel-i Elheme Cebeliye' de yaptığı kalede karar edemeyip kararı firara döner, bütün tabileriyle Akdeniz adalarına kaçarlar.
3 nefer evlatlarından Abaza, Lazka ve Mikral adlı evlatları uygun günle Makedona, yani İstanbul'da Galata'da sakin Ceneviz kralına gelip o da bunlara Karadeniz sahilinde yurtlar verip Abaza, Abaza dağlarında kalıp başka bir dil uydurup Abaza olur.
Lazka, Trabzon semtinde yerleşip başka Çico dilini uydurup Laz kavmi olurlar.
Mikral adlı oğlu Gönye Kalesi dibinde akan Çoruh Nehri kenarlarında ta Batum Sancağı topraklarında yerleşip Mikral kavmi olurlar.
Ama bu adı geçen Cebel-i Elheme, Hazret-i Ömer korkusundan bir yerde duramayıp sonunda gemileriyle İspanya kralına varıp sığındıklarında,
647
"Biz Kureyş kavmindeniz" dedikte bunlara boş topraklar olan adı geçen Delvinye dağları verilip orada çoğalarak o ulu sarp dağları imar edip başka dil uydurup göz çıkarmamak için bunlar Arnabud dediler. Lakin bunlar Kureyş kavminden oldukları için hala sakin olduğu dağlara Kuryeleş, yani Kureyş! dağları derler, amansız kavimdir.
Bunlar daima Venedik'e günde birer altına hizmet ederler. Kandiye'de bizimle cenk eden tüm bunlar idi. Yine böyle iken Müslümanız derler, yarar, güçlü, cesur ve bahadır yiğitlerdir. İşte inatçı Arnavut kavminin asılları ve türemeleri böyle olmuştur. Cebel-i Elheme Elbasan şehrinde İslam ile ölmüştür.
Bu kara kavmin durumları ayrıntılı olarak Tevarih-i Tuhfe 'de yazılıdır. Ve bu Kureyş taifesi gerçekten Arap çehrelidir. Tüm silahlarından başka okları ve yayları vardır.
Beri taraftan, Galata Kalesi'nden [353b] yarar yoldaşlar alıp 7 saat kuzeye taşlık yollar ve çemenzar beller ile gidip,
Süslü Julad Kalesi'nin özellikleri Arnavutça, Julad (---) demektir. Daha önce İspanya kralı ya
pısı olup sonra bir hile ile Bundukan1 Venedik eline girip daha sonra (---) tarihinde Bayezid-i Veli asrında bunu da Gedik Ahmed Paşa fetheder. Hala Süleyman Han yazımı üzere Delvinye Sancağı hükmünde voyvodalıktır.
Kalesi, göklere yükselmiş Kahkaha gibi yüksek bir kaledir ki Rumeli'nde öyle benzersiz bir kale yoktur. Meğer Mora Adası'nda Gördüs Kalesi ola, yahut Benefşe Kalesi ola. Ama bunun büyüklüğü çepçevre 400 adımdır ve gayet sağlam şeddadi taş binadır. Doğu ile batı arasına bakar bir kapısı var, içinde dizdar evi var, başka şey yoktur. Dizdarı ve 150 neferi Sayada İskelesi emininden ulufelerini alırlar. Ve bu kulların haneleri kaleden 2 bin adım aşağı Yenice Nehri ve Kuryeleş Nehri, ikisinin birbirine karıştığı yerdedir.
Julad varoşunu bildirir: 200 adet saman çöpü örtülü fukara evleridir. Bu nehirlerin ikisi da Kuryeleş köylerinden gelip bu kale ile varoş arasından geçip 2 saat doğuya gidip Kardik Kalesi yakınından geçip Ergiri Kalesi ovasından akarak Ergiri Nehri'ne karışır.
Bu Julad Kalesi kulunun çoğu Kuryeleş Dağı'nın Arnavut
648
kefereleridir. Sonra Küçük Mehmed Paşa "Kafire kale kulu olmak yasaktır" diye tüm kefere kullarını Müslüman etti.
Bu varoşta 1 cami var. Yukarı kalede de 1 viran cami var. Bu şehirde asla çarşı pazar, han, hamam, tekke ve mektep yoktur, ama yer yer bağları vardır.
Oradan Avlonya Beyi Memo Bey oğlu Osman Paşa'yı bulup Manya seferine onları da memur edip padişah emirleri divanda okunup herkes "İşittik ve itaat ettik" deyip tüm sancağı askeriyle Manya muhafazasına gitmeye gayret eyleyip hakire 1 at, 1 köle ve 300 guruş ihsan etti. Oradan doğuya Yenice Nehri kenarında (---) saat çemenzar yerleri, mamur ve şenlikli köyleri geçip,
Güzel Kardik Kalesi'nin şekli Arnavutça bu kaleye (---) (---) derler. (---) tarihinde bunu da
Bayezid-i VeLi asrında Serdar Gedik Ahmed Paşa fetheylemiştir. Bu da Delvinye Sancağı toprağında ve Ergiri kazası hükmünde bir sivri tepecik üzere yuvarlak şekilli, taş yapı bir küçücük kaledir, ama büyüklüğü malumum değildir, saymadık. Ancak dizdarı ve 100 adet neferleri maaşlarını Sayada emininden alırlar. Gayet bahadır, güçlü ve cesur Arnavut yiğitleri vardır.
Kardik varoşu: Kalenin aşağısında Yenice Nehri kenarında 150 adet kiremitli ve bazıları kayağan ve saman örtülü fukara evleri, yer yer şebekeli bostanları ve bahçecikleri, bir küçük minareli ve kiremit örtülü camii var, çarşı pazarı, han ve hamamı yoktur, tamamen Ergiri Kalesi'ne muhtaçlardır.
Oradan Yenice Nehri kenarmca doğu tarafına 2 saat gidip Ergiri önünden akan Dirağopola Nehri Yenice Nehri'ne karışır. O mahalle hakir varıp oradan geri güney tarafına 3 saat şenlikli yerlerde gidip,
Tirbük Köyü, Labova Köyü, sonra Kakos Köyü: Bunlar Delvinye Beyi Memo Bey çiftlikleridir. Bunların önlerinden seyrederek geçip ardından Ergiri bağları içinden geçip nice bağlarda zevk ü safalar ederek,
Sağlam sur Ergiri Kasrı Kalesi'nin övgüsü Rumcada (---) kale demektir. İlk yapıcısı Rum kralların
dan Feylekos oğludur. Sonra nice devletten devlete intikal edip sonunda (---) tarihinde bizzat Bayezid-i Veli Arnavut eşkıyaları elinden fethetmiştir, ama nice yerlerinin yapıları Vene-
649
dik kafiri eseridir, zira San Marko tasvirleri vardır ki Venedik alametidir.
Süleyman Han yazımı üzere hala Delvinye paşasının hassı voyvodalığıdır ve 180 akçe şerif kazadır. Nahiyesi (---) adet köylerdir.
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayanı kibar eşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesib ağası, bacdarı, şehir kethüdası, [354a] haraç ağası, mimar ağası, şehir subaşısı, kale dizdarı ve 200 adet kale neferleri vardır.
Kalesi, balık sırtı gibi bir sırt kayalı yüksek tepe üzerinde şeddadi kargir, taş yapı, eski bir kaledir. Çepçevre büyüklüğü 1.400 adımdır. Doğudan batıya uzunlamasına benzersiz bir kaledir ki uzunluğu 600 adet germe adımdır ve genişliği 100 adım ensiz kaledir. Sanki hemen kadırga gibi bir uzun sağlam surdur.
Kale içi doğudan batıya ancak bir ulu şahrah sokaktır. Ve bu yolun iki tarafında 200 kadar baştan başa kayağan örtülü iki katlı kargir sanatlı yapı evler var.
Burada Bayezid Han-ı Veli Camii, eski yapı, kargir minareli ve kayağan taşı örtülü ruhaniyetli bir büyük camidir ki boyu 80 ayaktır ve 40 ayak enlidir. İçinde 4 adet yapma sütunlar üzere çatma tahta yapılı çatıdır, ama tavanı gayet sanatlı ve nakışlıdır.
Bu kale göklere uzanmış kaya üzerinde olmakla camiin minaresi dibinde yol aşırı büyük bir su sarnıcı var. Kale içindeki evlerin bütün halkı o rahmet suyundan akıp toplanan duru sudan içip susuzluklarını giderirler, deniz gibi büyük bir sarnıçtır. Bundan başka elbette her hanede birer su sarnıçları bulunur.
Bu kalenin iki yerden sağlam ve dayanıklı demir kapıları var, hepsi üçer kat kapılardır. Bir kapısı doğu tarafına açılmaktadır ki 3 kat kapıdır. Bu kapıya taş merdivenler ile çıkıldığından atlı adamlar güçlükle girip çıkarlar. Üçüncü iç kat kapının dışında cihannüma bir lonca köşkü var ki bütün şehrin zarif dostları, ileri gelenleri orada oturup ovalardaki cennet bah� çelerini gezip dinlenirler.
Bu kapıdan da batı tarafına Namazgah Kapısı var. Bu da 3 kat yeni demir kapılardır. Bu tarafta Namazgah meydanıyla kale arasında 100 adım boyu ve 20 adım eni olan bir alçak kale hendeği var.
650
Bu kalenin 3 tarafında, cehennem çukuruna benzediğinden, asla hendekleri yoktur. Hepsi kayağan örtülü 200 adet haneleri tamamen kale bedenleri üzere yapılıp maksureleri ve tüm şahnişinleri kalenin sağı ve solundaki cehennem çukurunda yapılan varoşa ve lalezar ovaya bakar evlerdir.
Ergiri Kasrı varoşu: Bu kalenin doğuya bakan kap1sı önünden yokuş aşağı gidince bir mahalle kefere mahallesi var, küçük varoş derler, 200 adet geniş evlerdir.
Kalenin kuzeyinde kale kayaları altında eski çarşıya Kale Çarşısı derler, toplam 40 adet dükkancıklardır. İki başında bedesten gibi ağaç kapıları vardır. Her gece bekçileri bu kapıları kapatırlar. Ancak kapılar kapandıktan sonra aşağı varoştan kaleye yol işlemez olur, Namazgah kapısından işleyip kaleye girip çıkarlar. Daha aşağı büyük varoşunda Memi Bey Çarşısı yeni yapıdır ki bu mahaldeki varoşa Memi Bey Varoşu derler. 150 adet kayağan örtülü sanatlı yeni yapı, bağlı ve bahçeli güzel varoş evlerdir ve mükellef saraylardır. Ve mahkeme de bunda olup o da Memi Bey'in hayratıdır.
Eski Büyük Varoş: Kalenin 4 tarafında 8 adet dere ve tepeler üzerinde dopdolu kat kat fevkani kargir yapılı tamamen kayağan taş örtülü, bağlı ve bahçeli, her hanesi kuleli mamur ve süslü evlerdir ki bu evlerin avlularının duvarları bir çeşit sert beyaz taştan yapılmadır. Sanki tüm taşları Engürü kerpici gibi bir kalıptan taşçı ustası kesip düzgün duvar etmişler, bütün zengin ve yoksulun duvarları böyledir. Bir diyarda böyle 4 köşe kesilmiş taşlar yoktur. Ancak Anadolu' da Tire ve Manisa şehirlerinde bu kalıpta duvar taşları vardır.
Ergiri mahallelerinin sayısı ve isimleri: 8 adet varoş mahallesi vardır. Evvela Palor Mahallesi, Vutoş Mahallesi, Manalat Mahallesi ve Hacı Bey Mahallesi hepsinden büyüktür. Dündar Mahallesi ve yukarıda Memi Bey Mahallesi. Bunlar gayet mamur mahallelerdir.
Ağa sarayının özelliği: Adı geçen 8 adet mahalle içinde 2 bin adet kayağan taşı örtülü evlerdir. Bunlardan Memo Paşa Sarayı mükellef ve yeni yapı güzel saraydır. Ve oğlu Osman Bey Sarayı, Alaybey Sarayı ve Zaim Beko Sarayı, daha nice saraylar vardır.
65 1
Müslüman camilerinin sayısı Tamamı 8 mihraptır. Yukarı kalede Bayezid-i Veli Camii'nin
bir ameli sütunu üzere iri yazı ile öyle yazmış [354b] ki, "Bu şehirden Kandiye gazasında 700 adet hanedan sahiple
ri şehit olup haneleri kapalı kalmıştır ve 7 bin adet hizmetçiler bu şehirden Kandiye'de şehitlik şerbetini içmişlerdir" diye yazmışlar. Gerçekten de bu şehirde çok hanedanlar kapalı kalmıştır. Ehillerini hizmetçileri alm1ştır.
Namazgah'ın sağında bir yalçın kaya üzre bir burun ucunda cihannüma Hızır Ağa Camii kargir minareli cami-i ibretnümadır.
Aşağıda hamam dibinde Hacı Murad Camii, taş merdiven ile çıkılır bir yüksek kargir sanatlı minareli, bir abıhayat çeşmeli ve cami içinin münakkaş tavanı gayet ibretlik bukalemun nakışlı camidir.
Tekke Camii, kalabalık cemaate sahiptir ama minaresi yoktur ve camie 6 basamak taş merdiven ile çıkılır bir eski yapı babayane mabetgahtır. Bu camiin avlusu çeşit çeşit yüksek ağaçlar ile bezenmiş olup asla güneş tesir etmez. Bir abıhayat su kuyusu var, gayet lezzetli abıhayattır. Avlusunun etrafında Halveti tarikatı tekkesi hücreleri var.
Avlunun bir tarafında nice bin büyük veliler ve ileri gelenler gömülüdür. Hatta bu hakirin bir ergen olmamış kölesi ölünce kendim yıkayıp bu avluda defnettim. Hatta bütün Arnavut halkı,
"Sen ölü yıkadın" diye hakirden nefret ettiler. "Bre vallahi vebalı değil idi, ishalden öldü" diye nice bin
ağır yeminler edip halkı güçlükle inandırdım. Yeni Çarşı'da Memi Paşa Camii, içine ancak 100 adam sığar
dar bir yerde, küçük yeni yapı güzel bir camidir ki bir kargir sanatlı düzgün minaresi var, ama bir an cemaatten hali değillerdir. Arnavutluk'un bu mahalleri gayet musallilerdir.
Palor Camii, hoş yapıdır. Vutoş Camii, eski geniş yapıdır. Meşhur camiler bu adı ge
çenlerdir. Mümin mescitleri: Tamamı 7 adet mahalle mescitleri var
dır. Evvela Berki Efendi Mescidi, Vatoş Mescidi, Memi Bey Mescidi ve Alaybey Mescidi, bunlar meşhur mescitlerdir.
6 5 2
Darülhadisleri, medreseleri: Hepsi 3 adet medreseleri vardır. Bayezid Han Medresesi ve Memi Paşa Medresesi.
Ciğer köşesi çocukların mektepleri: Tamamı 5 adet ebced okuyan çocuk mektepleri vardır. Evvela kalede Bayezid Han Camii dibinde Büyük Mektep, Pa lor Mektebi ve Çarşı Mektebi var.
Tarikat erbabı derviş tekkeleri: Hepsi 3 adet fakir şanlı derviş tekkeleri vardır. Bunlardan adı geçen Tekke Camii Hankahı meşhurdur. Şeyhi Abdullah Efendi ümmetin salihlerinden büyük adamdır.
Sultan çarşısı esnafı: 200 adet güzel ve süslü dükkanları vardır. Yeni Çarşı başka yeni yapı olup 80 adet dükkan yapıldı. İki kattır ve iki başında iki adet sağlam kapılı güzellik çarşısıdır ki sanki şehrin bedestenidir.
Susamışların çeşmeleri: 5 adet cana can katan çeşmeleri var. Tüccar kervansarayları: 5 adet tüccar hanı var, ama bunlar
dan Memi Paşa Hanı sağlamdır. Güzel havası: Bu şehrin havası hoş olduğundan halkı sağ
lıklı ve zinde olup mahbfıb ve mahbubesi beğenilir, ama suyu şehrine göre gayet azdır. Ta aşağı ovada akan bağlar içinde Dirağopol Nehri suyuna muhtaçlardır. Oradan atlarla ve eşeklerle daima su taşırlar. Kısacası bu şehre 5 çeşme gayet azdır.
Can rahatı hamamları: Ancak 1 hamamı şiddetli kışta işler, Temmuz ayında kapalı durur. Bir hamam da daima kapalıdır, ama ev hamamları çoktur. Kahfce onlara belde halkı da girip yıkanırlar.
Rahip kiliseleri: Kefere mahalleleri içinde 3 adet ufak tefek kiliseleri vardır.
Bu Ergiri Ovası'ndan akan Dirağopol Nehri kıble tarafındaki ovanın öte ucundan Zavaraho Köyü'nden çıkıp Ergiri Ovası'ndan yıldıza gidip oradan Yenice Nehri'ne karışıp Tepedelen Kalesi karşısında hemen o mahalde biraz gidip Viyo Nehri'ne karışır, 3 nehir bir olup kuzey tarafa akarak Avlonya Körfezi'ne yakın Kuruçay Nehri'ne karışır, yine o mahalde Avlonya Körfezi denizine karışırlar, vesselam.
Ergiri Kasrı ziyaret yerleri: Şehir içinde Tekke Camii avlusunda Berki Efendi ziyareti, Popo Baba Sultan, Baba Hasan Dede Sultan ve yine Tekke Camii'nde Ali Dost Dede ziyareti, meşhur veliler bunlardır.
653
Şeyh Ali Dost Dede menkıbesi Bu Ali Dost Dede vefat edince bütün Ergiri Kasrı halkı bu
"Ali Dost Dede vebadan öldü" diye dağlara ve başka köylere kaçarlar. Merhum azizin temiz cesetleri 40 gün 40 gece tekkesinde kalır. Daha sonra köylerden nice adamlar şehre gelip cüret edip tekkesinin kapısını açıp görseler ki Ali Dede cesedi hücre içinde kıbleye yönelmiş olup mübarek vücutları henüz ter ü taze ve sıcak olup yatar.
Tüm vilayet halkı [355a] hayretler içinde kalıp adı geçen azizi yıkamak ve kefenlemek için hazırlayıp teneşir üstünde yıkarlarken azizin nurlu göğüslerine kudret kalemiyle, kırmızı bir et parçasından Ali Dost lafzı yazılmış. Tüm halk hayrette kalıp tevhid ve zikirlerle yıkayıp bu Tekke Camii avlusuna defnederler. Hala bütün insanların ziyaretgahıdır. Sırrı aziz olsun.
Acayip ve garip mesire yeri Hala bu Ergiri Kasrı şehrinde bir adam vebadan değil ancak
bir sivrice çıban çıkarsa vebadır diye tüm halk o adamdan nefret eder, o adam artık bir yere varamaz. Ona yakın olan komşuları kaçarlar. Eğer başka hastalık olsa, o adamın yanma varıp halini hatırını sorarlar. Ve vebalı eve bir iki yıla dek girmezler. Eğer girerlerse o evi sirke ile yıkayıp çeşit çeşit buhurlar tütsü verip nice yerleri yıkıp tamir edip beyaz kireçler ile her odayı ağartıp ondan sonra girerler.
Ama Allah'ın hikmeti halkı vebadan ölmezler. Genellikle ishal, zehir, ateşli humma ve ağrı hastalığından yollanırlar. Genellikle halkı çok uzun yaşayıp beli bükülmüş, kuvveti gitmiş, heyeti yitmiş ve ömrü 170'e yetmiş kimseler olup 70-80 sene sakallarını tıraş ederler.
En yaşlı, işi bitmiş dediğin adamları yine silahlarını kuşanıp ya at ile yahut yaya olup Kuryeleş Dağı'nın asi Arnavutlarıyla yahut Venedik kafirleriyle cenge gider bir alay mücahid gazilerdir.
Bunların hakkında da Muaviye'yi ve Yezid'i sevmez ve söver derler ama görmedim. Aydonat halkı gibi bunlar da asla mavi çuka giymezler ve '1Muaviye icat etti" diye zerde aşını yemez, "Muaviye boza yapıp, içti" diye boza da içmezler, ama İstanbul' da genellikle boza yapanlar Arnavutlardır.
654
Ergiri kavminin diğer acayip seyirlik alışkanlığı 40-50 ve 80 yıldan beri ölmüş adamların isimlerini akrabala
rı yad edip elbette her pazar günü o merhumun ruhu için adamları ücretler ile nice adamlar tutup ansızın bir evde bir ağıt, feryat, bağırışlar kopup bu kafile ağlaya ağlaya sağular sağlayıp feryat ederler ki o şehirde pazar günleri bu feryat, ağıt, bağırış ve iniltilerden insan bu şehirde duramaz. Onun için bu şehre hakir inilti şehri dedim. Ama gariplik onda ki ücret ile tutulan kadınlar ve adamların alakaları yok iken yüz yıllık ölü için akrabalarından fazla nasıl ağlayıp gözyaşları dökebilir.
Sonra bunlar ağlaya ağlaya açlıktan dermansız kalıp ağladıktan sonra çeşit çeşit pişiler, çamukalar ve komoştovar adlı börek gibi şeyler ve miskli safranlı helvaları bu şehir içinde evden eve birbirlerine gönderip her pazar günü şehir içinde ölülerin ruhları şad ola diye nefis nimetler zengin ve yoksula, yolculara ve komşulara verilir. Hele bu iyi haslettir ama yüz yıllık nafile ağlamak manasızdır. Ancak elbette her diyar halkının birer çeşit eski törenleri vardır.
Hatta yine kendileri anlatırlar ki bir adam kendi hatunuyla cima ederken uygunsuz bir anda herif,
"Canım hatun, yarın pazar günüdür" deyince hemen zarif herifin altında kadının 1043 senesinde Cafer Paşa kaptan iken Akdeniz'de İngiliz kalyonlarıyla savaşırken bu kadının 17. kocası hatırına gelip o herifin altında yatıp zevk ederken hemen avrat saçını yolup,
"Hay benim gazada şehit olan 17. 40 yıllık kocacığımla ben böyle mi cima ederdim? Hay s ... .ine doyamadığım şehit kocacığım" diye öyle ağlayıp feryat eder ki yatağında gözyaşları ceyhun gibi akınca fakir herifin aklı başından gidip vaveyla vü vaveleda s ... .i canına geçip erliği feryad ü figan ile kopup fakir herif pazar gününü andığına pişman olur.
O yüzden hakir vakıf oldum ki bu Ergiri halkı hep ağlamış çehreli adamlar olup halk ile ülfetleri ve görüşmeleri yoktur, ama cesur ve gazi şehbazları çoktur.
Genellikle halkı maarif erbabı ve şairdirler. Özellikle Bükayi, Figani, Nalişi, Sükfüi ve Fezai adlı şairler hala bu şehirde mevcutlardır ki her biri birer fende becerilerini göster-
6 5 5
mişlerdir, ama Nalişi penç-beytte ve kaside söylemekte benzersizdir.
Ve genellikle halkı Hanedan muhibbi olup "ya Ali" der oturur, "ya Ali" der kalkar. Farisi-han olup Hanedan muhibbi olduklarından bir fırkası gizlice Muaviye'ye sövüp Yezid'e açıkça lanet ederlermiş, ama duymadım.
Halkı gayet zevk ehli, içki ve eğlenceye düşkün [355b] olup utanmaz içkiyi ve reyhaniye adlı güçlendirici şeyleri içip sarhoş olurlar.
Ergiri halkının diğer kötü gelenekleri: Bunlar düğünlerde, Hızır Günü'nde, Nevruz-ı Harezmşahi'de, Kasım günlerinde, Sarı Saltık günlerinde ve iki bayramda tamamen altınlı giyeceklere gömülüp kırmızı içkileri içip bütün güneş parçası dilberler ile aşıkları el ele verip kafir töresi gibi kuç kucağ olup horoz tepip kuşak kuşağa yapışıp hora tepme semaı ederler. Bu da bir kötü şeydir ki çirkin törendir, ama böyle göregelmişler1 bunu da ayıplamazız.
Erkeklerinin giysileri: Yaşlıları Muhammedi sarık sarıp maviden başka renkli çukalar giyip ayaklarında kopçalı çakşır olup cesurca gezerler. Tüm taze civanları kısa yenli, kısacık etekli ve negendeli kırmızı ipek atlas zıbınlar giyip kolları ve uylukları açıktır. Bütün tenasüp azaları meydandadır. Ancak ipekten ak kenarlı gömlekleri kasıklarına dek örter. Diğer namahrem yerleri incecik dondan ve gömlekten bellidir. Donları ise dizlerini ancak örter bol paçalı seravillerdir, don derler ama değildir, hemen bir beyaz çarşafı beline bağlamış, edepte işeme ve dışkı atma sırasında asla uçkur çözmeden donunun paçalarından işlerini görürler. Kısacası acayip ve garip tuhaf giysili yiğitleri var, ama gayet pak eteklilerdir. Onlarda oğlan ve kadın kısımlarında çirkin fiil olmazdır, zira yiğit vilayetidir.
Kadınları öldüğünde "(Tek olan) Allah 'ın ortağı yoktur" [Kur'an, En'am, 163] ile kapıdan dışarı çıkar. Bir daha ana rahminden dışarı çıkıp dünyaya ayak basar, lakin her pazar günleri yazıldığı gibi feryatları çığlıkları dünyayı tuttuklarına beis yoktur. Yılda bir kere kadınbrı ana babalarının evlerine gidemez, ta bu derece Rabia-i Adeviye mertebesinde hatunları vardır.
6 5 6
Yapılarının, yiyecek ve içeceklerinin beğenilenlerinden: Evvela içkisi, reyhaniyesi, poloniyesi, beyaz Arnavut simidi, külde pişmiş gül gibi beyaz poğaçası ve saralı adlı kokulu üzümü beğenilir.
Bütün evlerinin taş duvarları tarzı yeryüzünde yoktur. Tamamen kırmızı zımpara taşından 4 köşeden uzunlamasına taş duvarlardır ki asla çamur, kireç ve alçı yok, ancak taş taş üzere bir kuru yapı, boyları 20 arşın yüksek duvar ki yukarıda biraz anlatılmıştır. Ta kafir zamanından kalmış nice yüz yıllık duvarlar ve haneler vardır. Ve öyle yüksek, uzun ve düzgün duvarlardır ki serçe tırnak iliştirecek yeri yoktur.
Suyu, havası ve yapısı hoş, yaylak olduğundan limonu, turuncu, narı ve zeytini olmaz.
Bu seyirleri ettiğimizden sonra halkıyla hüsn-i ülfet etmeye gayret edip mecburen bu hakir onlar ile aşüftelik ederek sırdaş olup Zeynel Paşa oğlu bey efendimizin düğününe bin yaya ve bin atlı pür-silah adamlar ile atlanıp,
Pogonya kazasında Jaravina Köyü'nden kız almaya gittiğimiz konaklan bildirir
Evvela Ergiri Kasrı'dan güneye doğru o öz içinde Dirağopol Nehri kenarınca o sahranın iki tarafı dağlar eteğinde toplam 68 pare bakımlı, şenlikli, bağlı bahçeli, hep kale gibi kuleli ve tüm evleri baştan başa kayağan taşı örtülü süslü köylerdir. Hikmet bu ki doğu tarafında olan Liboh Ovası'ndaki sıradaki köyler, 50 pare mamur köylerdir ki birbirlerine birer ok menzili yakındır. Ve abıhayat suları hesapsızdır, ama Ergiri Kasrı tarafında olan 40 pare köyler dağlar eteğindedir, asla suları yoktur, acep hikmettir.
Bu seyirleri adı geçen ovalar içinde ederek 6 saatte güney tarafa giderek,
Piskopi kasabasını bildirir Ergiri kazası nahiyesinde bir dağ eteğinde bağlı, bahçeli ve
bir kayalı yüksek dağ dibinde toplam 300 adet kayağan örtülü evlerdir. Ve kayalar dibinde nice yüz adet su değirmenleri yürütür abıhayat sular kaynayıp çıkar.
Dağlar üstünde birbiri üzere yapılmış mamur ve şirin kargir yapı evler vardır. Aşağıda, değirmenler yanında Memi Paşa ye-
657
niden güzel bir cami ve kargir minareli hoş bir mabetgah inşa etmiş ki sanki Cami-i Aksa olmuş. Tüm köy halkı bu camie muhtaçlardır ki tam yerinde yapılmış. Ve 20 adet dükkanı bulunan bir çarşı yapmış. Bu köyden doğu tarafına dağlar içinde 2 saat gidip,
Eksiri Valtoz Köyü: 50 adet [356a] haneleri, bir büyük çiftliği ve yılda bir kere durur büyük panayır cemiyeti olur, yerinde bir büyük hanı ve 50 kadar panayır dükkanları var. Panayır cemiyeti zamanı bin adet derme çatma, hüzün kulübesi gibi dükkanlar yapılıp nice kere yüz bin çadır ve çergeler kurulup büyük kalabalık yeri geniş çemenzar lalezar ovadır.
Oradan yine doğu yönüne 3 saat gidip mamur köyler geçerek,
Zarovina Köyü: 100 evli bir mamur köydür ve bir kuleli çiftliği var. Bu köy Pogonya kazası sınırıdır. Bundan öteye kıble tarafına artık Yanya Sancağı kazasıdır ve bu köyden Yanya şehri 9 saatlik yerdir. Bu Zarovina Köyü bağlı ve bahçeli bir göl kenarında kurulmuş mamur zeamettir. Orada büyük ziyafetler olup top ve tüfenk şenlikleri oldu. Bu köyden kızı alıp alay ile yollarda nice yüz kere tüfeng şenlikleri edip bütün yiğitler Allah Allah gülbangı çektiler, ama yine kefere gibi horoz teperek gidip başka yolla geriye dönüp mamur köyler geçip 4 saatte batı yönüne gidip,
Delvinak kasabasının şekli Bu kasaba Pogonya kazası sınırında 400 adet kefere evli ve
6 bin adet bağlı bakımlı ve şenlikli büyük kasabadır. Toplam 40-50 kadar dükkanları, 10 adet kiliseleri ve 3 adet hanları var. Tüm kefereleri Arnavut'tur. Kaptan Paşa hassı olup voyvodası hakimdir, her şeyden muaf hasdır.
Oradan 6 saat yine batı tarafa, Libohova Köyü
Ergiri kazası sınırında İrem Bağı gibi abıhayatları akar, bir dağ eteğinde 200 adet kayağan örtülü Arnavut evleridir, ama halkı Müslümanlardır. 1 camii, 1 mescidi, 1 hanı ve 1 küçük hamamı var. Zeynel Paşa oğlu burada çiftliği içinde sakindir. Gayet büyük hanedandır ki anlatmakta dil aciz kalır. Gelini buraya yüz bin çeşit şenliklerle getirip Cuma gecesi beye teslim et-
658
tik. O gece sabaha dek öyle bir içki, eğlence, saz söz, zevk ü safa, hay huy ve Hüseyin Baykara meclisleri oldu ki sabahı "70 adet şarap fıçısı boş kaldı ve 2 bin koyun kebabı yenildi" diye övündüler.
Sözün kısası bu zayıf ve hakir kul bu büyük toplantıyı bir hafta seyredip bir Arnavut tarzı düğün seyrettim ki övgüsünde diller kısa ve kalemler kırıktır. Eğer bir hafta içinde olan acayip ve ibret verici törenleri olduğu gibi yazsam büyük bir evlilik töreni kitabı olur.
Sözün özü, düğün töreninin bitmesinden sonra beyden 1 at, 1 köle, 100 altın, 10 parça çuka ve kumaşlar ve 1 mikatlı sanatlı saat ihsan alıp bütün dostlarla vedalaşıp batı yönüne 2 saatte tekrar Ergiri Kalesi'ne geldik. Orada da tüm dostlarla vedalaşıp Ergiri Kalesi'nin kıblesi tarafındaki göklere yükselmiş yaylanın ta zirvesinden Delvinye şehri 4 saatlik yerdir ve gün doğduğunda hava hoşluğunda Bundukanf Venediği körfezi denizi içinde Körfez Kalesi Adası gözükür.
Sonra Ergiri yanından geçip kuzey tarafına bağlar içinde gidip Dirağopol Nehri kenarınca gidip sağ tarafımızda,
Kakos Köyü: Memi Paşa oğlu Ali Bey Çiftliği'dir, sanki sağlam bir kaledir. Oradan yine batı tarafa,
Karyan Köyü, oradan Labova Köyü, oradan Tirbük Köyü karşısında Yenice Nehri'nin Ergiri Nehri'ne karıştığı yerden 1 saat aşağı,
Horomova Köyü: Memi Paşa zeametidir. Oradan, Lekel Köyü önünde Ergiri Suyu üzere Mehmed Subaşı Köp
rüsü, bir göz taştan köprü olup iki başında birer adet küçük gözleri de var.
Bu köprüyü geçip Allah saklasın asi Porgonat içidir, bu menzilde giderken bir günde yolumuza iki kere Porgonat haramileri inip yarar yoldaşlarımız olduğundan büyük kavgalar ettik. Sonunda yol arkadaşımız Derviş Rahi Hak yoluna şehitlikle gitti. Benim altımda Hamis adlı bir atım ve bir kölem yaralamp onlardan iki melun ölünce silahlarını aldık. Allah'a hamd olsun can kuşumuz kurtulup Derviş Rahi'yi yol üzere defneyleyip iki kelle ile zaferle Tepedelen şehrine yollandık.
Bu Porgonat Arnavutu asileri 50 pare köylerdir ve yerleri
659
gayet sarp, dağlık ve ormanlık yerlerdir. Avlonya [356b] Sancağı sınırı başlangıcıdır ve Tepedelen kazası nahiyesidir. Bu asiler içinden selametle 2 saatte geçip,
Közat Köyü: Bu da Tepedelen hudududur. Bu köyün karşısında Viyo Nehri, Ergiri Nehri'ne karışır. Bu Viyo Nehri ta Görice ve Tırhala dağlarından ve Semerine yaylasından gelir. Oradan 2 bin adım batı yönüne sarp dereleri, tepeleri ve dere kenarların sıkıntı çekerek gidip.
Sığınak yeri, yani sağlam sur Tepedelen Kalesi Budin serhaddinde Tuna Nehri kenarında Üstürgon Kale
si karşısında bir daha Tepedelen Kalesi var, ancak o Tepedelen palanka çit kaledir, ama bu taş yapı güzel bir kaledir. 897 [1492] tarihinde Sultan Bayezid-i Vell asrında Gedik Ahmed Paşa fethidir.
Ası Arnavut Venedik Frengi'yle bir olup bu kale içine kapanıp Müslüman gaziler de kaleye havale tabyalar yapıp kale içindeki kafirlerin tepelerini deldikleri için bu kaleye fetihten sonra "Depedelen" diye isim verdiler. Hala Avlonya Sancağı toprağında voyvodalıktır ve 150 akçe kazadır.
Nahiyesi toplam 80 pare köylerdir, ama çoğu Pogonya dağlarında as.ilerdir. Başka hakimleri asla yoktur, ama kale dizdarı ve 100 adet kale neferleri vardır.
Kalesi, Ergiri Nehri'nin kenarında göklere yükselmiş bir yalçın kaya üzerinde bir bayırlı düz yerdedir. Kuşatma sırasında kale döven toplar ile kalesi yıkıldığından tamir edilmeye imkan olmayıp omm taşları ile ona yakın yine o bayırlar üzerinde, anılan senede Gedik Ahmed Paşa yeniden dörtgen şekilli şeddadi yapı güzel bir kale yapıp sanki Adn Seddi yapmış. Çepçevre büyüklüğü 600 adım bir küçük kaleciktir. Hendeği yoktur, ama duvar gayet kalın ve 40 arşın yüksektir.
Ve 2 adet kapıları vardır, biri doğuya ve biri yıldız tarafına bakarlar.
Ve kale içinde 40 adet avlusuz kırmızı kiremit örtülü küçük nefer evleridir.
Ancak Bayezid-i .Vel.i'nin bir küçük camii var ve bir alçak minareciği var. Su sarnıçları, cebehanesi ve darı ile dolu ambarı var. Kale neferleri gece gündüz asi Porgonatlı Arnavutu'yla
660
cenk edip savaşırlar. Zira bu kaleyi Gedik Ahmed Paşa büyük cenkle fethedip hala nice bin şehitlerimiz Eski Tepedelen yakınında yatmaktadırlar.
Bizim kelleler ile geldiğimizi kale neferleri işitip alay ile hakiri karşılamaya çıkıp tüfeng şenlikleriyle kaleye girip dizdar ağa hanesinde sakin olduk. Garip ve fakir adamlardır. Maaşlarını Avlonya zifti madeni emininden alırlar. Atlarımızı ve bazı yoldaşlarımızı kaleden taşra varoşa kondurdular.
Tepedelen Varoşu Toplam 200 adet avlulu geniş evlerin hepsi kayağan ve saz
örtülü, bazısı bahçeli evlerdir. Ve yıldız tarafındaki kapı önünde bir lonca cemiyeti köşkü var.
Ve 6 adet ufak tefek dükkanları ve 1 camii var. Han, hamam, medrese, mektep ve diğer yapılardan bir eser
yoktur, keçileri, koyunları ve sığırları çoktur. Taşra varoş evleri kiremitlidir.
Aşağı su kenarında bağ ve bahçelerinde narı ve inciri vardır, ama batı tarafında bu kaleye bir top menzili yerde havaleli dağları vardır.
Bu Tepedelen'den başka yarar yoldaşlar alıp sabahleyin kalkıp gidecek mahalde konağımızın kapısı önünde kale kulundan 200 adet bahadır çatal fitilli gaziler bizim ile yola çıkmak için hazırlandılar. Hakir,
"Gaziler, nedir aslı, silahlanmışsız-a!" dedim. Onlar, "Vallahi sultanım, dünkü gün siz cenk edip birkaç kafirin
başlarını alıp nicesini de yaralamışsınız, melunlarm akrabaları bu gece şehre gelip sizi bassalar gerek idi. Kale içinde dizdar hanesinde yattığınızdan bir çare edemediler. Sonra atlarınızı çalmaya çalıştılar, bizler farkında olup sabaha dek sizi ve atlarınızı muhafaza ettik ve zatınızın huzurunuzu kaçırmayalım diye size ve dizdara haber etmedik. Şimdi ise bu başlar ile sizi bu kafirler bu yoldan Avlonya paşasına selamet götürmezler, ileride bir dar boğaz vardır, orada sizi elbette beklerler. Biz bugün sizlerden ayrılmayıp yoldaş oluruz" diye [357a] 200 adet pak silahlı ve mükemmel yiğitler önümüze düştüler.
Hakir de çok hoşlanıp kaleden yokuş aşağı yola çıkıp hemen büyük Ergiri Nehri'ni gemilerle karşı geçtik, o boğaz dedikle-
661
ri mahal Ergiri Nehri'nin öte tarafında kalıp karşı tarafta sarp dağlara 3 saatte çıkıp,
Damiz Köyü: Bir derbent köyü zeamettir. Oradan, Kaşist Köyü: Bu köyler Ergiri Nehri'nin solunda kalıp yıl
dız tarafına giden yoldur, ama biz beri tarafta emniyetli olan Iskırapar kazası sınırına girip oradan,
Marican Köyü, oradan Kılçoklar Köyü: Bu 3 parça köy muaf müsellemler ve müse11 imlerdir. Reayaları Arnavut kefereleridir. Bu mahallerde büyük çiftlikler de vardır.
Oradan 3 saatte doğuya gidip, İbretlik Iskırapar Kalesi'nin şekli
Eski zamanda Rum keferesi yapısıdır. (---) (---) (---) demektir. (---) tarihinde Arnavut eşkıyası elinden Sultan Bayezid-i Veli asrında Gedik Ahmed Paşa fethedip Avlonya Sancağı sınırında 150 akçe kazadır ve nahiyesi 47 adet köydür. Yeniçeri ağalığından Kandiye'den çıkıp İstanbul'da kaymakam olan İbrahim Paşa'nın şehridir. Kale dizdarı ve 50 adet neferi var. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı ve başka hakimleri yoktur. Kalesi bir tepe üzerinde havaleli, bir kapılı ve büyüklüğü bin adım bir küçük şeddadi yapı hoş bir kaleciktir. İçinde 45 adet kiremitli haneleri ve 1 Bayezid Han Camii vardır.
Varoşu: Aşağıda 100 adet kiremitli, bağlı bahçeli evlerdir. Suyu ve havası hoş olup bahçelerinde zeytini ve inciri cihanı tutmuştur.
Oradan 2 saatte Vijkar Köyü, oradan 1 saatte batı yönüne, Tırpan Köyü: Yeniçeri Hasan Ağa'nın burada, içli ve dış
lı mükellef haremli büyük bir çiftliği var. Gelen geçen yolculara nimeti boldur.
Oradan batı yönüne meyilli (---) saatte gidip, Piremedi Kalesi'nin anlatılması
(---) dilinde (---) demektir. Rum yapısıdır ve (---) tarihinde Gedik Ahmed Paşa fethidir. Dizdarı ve 40 adet hisar eri var, ama kale içinde dizdar hanesinden başka bir şey yoktur. Büyüklüğü 200 adımdır. Kale içinde bir kaya üzerinde bir havuzu var, içinde çeşit çeşit balıklan var. Gariplik onda ki bu yalçın kaya üzere bu havuza su nereden gelir kimse bilmez. Ve hiçbir zaman asla suyu eksilmez.
662
Aşağı varoşu: 150 adet bağlı, bahçeli, baştan başa kiremitli ve bazısı saz örtülü evlerdir. 1 küçük camii, 1 mescidi, 1 suhte medresesi, 1 mektebi, 1 tekkesi, 1 hanı var, ama hamamı ve imareti yoktur. Ancak 6 adet dükkancıkları vardır. Ve birkaç ev hamamları var, yakında olanlar girerler.
Bu şehrin suyu ve havası gayet hoştur. Bu Piremedi kazasının kıblesi tarafında Pogonya kazasıdır.
Oradan batı yönüne yokuş aşağı (---) saatte gidip, Jotom Köyü: Arnavutçada (---) (---) demektir. Bağlı ve bah
çeli mamur köydür. Raba Nehri cenginde suda boğulan Yeniçeri Ağası Mustafa Paşa merhumun köyüdür ki sarayında kale gibi büyük bir kule yapmış.
Bu köyün karşısında yarım saat yer dere aşırı Sultan Murad ve Sultan: İbrahim Han veziri katledilen Kara Mustafa Paşa'nın köyü olan Lavdani Köyü sağımızda kalıp ona yakın,
Roşinik Köyü: Köprülü Vezir Mehmed Paşa'nın kasaba gibi baştan başa kiremit örtülü altlı ve üstlü, kargir yapılı, bağlı ve bahçeli toplam (---) adet haneli güzel köydür. 1 mamur camii, 1
mescidi, 1 suhte medresesi, 1 irfan mektebi, 1 derviş tekkesi, 1
yeni yapı güzel hamamı ve yeteri kadar dükkanları var. Suyu ve havası gayet hoştur .
........ .. .. ...... (1,5 satır boş) ................... . Oradan yine Jotom Köyü'ne gelip oradan 1 saat yokuş aşa
ğı yıldız tarafına gidip, Dobrona Köyü: 150 adet evli İrem Bağı gibi kefere köyüdür.
Bundan Belgrad şehri ayak altında batı tarafında gözükür. Oradan batıya yokuş aşağı bağlar içinde 1 saat gidip,
Cihad yurdu, büyük belde Belgrad Kalesi'nin anlatılması Latin tarihçilerine göre bu kaleyi ilk defa (---) (---) yapmıştır.
Nice devletten devlete geçip sonunda (---) tarihinde bizzat Bayezid Han zamanında Serdar Gedik Ahmed Paşa Arnavut ile Rum ve Bundukan.i Frengi elinden fethetmiştir.
Osmanlı Devleti'nde hala (---) adet Belgrad Kalesi adında ünlü surlar var. Evvela biri Tuna Nehri kenarında Tuna Belgradı, biri Budin serhaddinde Budin'e bir merhaleden fazlaca uzak Üstolni-Belgradı, biri Osmanlı hükmünde Erdel Belgradı ve biri de bu dördüncü Arnavut Belgradı'dır ki hala Süleyman Han ya-
663
zımı üzere Rumeli Eyaleti'nde Avlonya sancak beyinin tahtıdır. Padişah tarafından beyinin hassı 229 bin akçedir, zeamet erbabı 28 ve timar erbabı 489'dur.
Alaybeyi ve çeribaşısı vardır. Paşası sefer sırasında kanun üzere kendi cebelüleriyle ve tüm timar cebelüleriyle 4 bin seçkin asker olup memur oldukları sefere sancak beyleriyle giderler, ancak gayet yiğit [357b] ve cesur askeri vardır.
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, 300 akçe payesiyle şerif kazası ve 120 parça köyü olup adalet üzere bu köylerden kadıya her sene 6 kese ve paşasına 30 kese hasıl olur. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, (---) adet kale neferi, şehir voyvodası, muhtesibi, bacdarı, kale kethüdası, mehterbaşısı, şehir kethüdası, mimar ağası ve harac ağası vardır.
Avlonya Sancağı toplam 9 kaza yerdir. Kaza merkezi bu Belgrad'dır. Kuzey tarafında Müzakiye kazasıdır ki 30 adet köydür. Doğu tarafında Tomoriliçse kazasıdır. Buna yakın kıble ile doğu arasında Iskırapar kazasıdır. Ve ona bitişik kıble tarafında Pirernedi kazasıdır. Bu kazaya bitişik kıblesi tarafında Pogonya kazasıdır. Bu kazanın batısında Ergiri kazası ile komşudur, ama bu Ergiri kazası Delvinye Sancağı toprağıdır. Bu kazanın kuzeyinde Tepedelen kazası vardır. Onun güneyinde Avlonya kazasıdır. Bu yazılan 9 adet kazalar gayet mahsullü yerlerdir, ama bazı reayaları asllerdir ki Allah'a sığınırım.
Bu Belgrad Kalesi, Rum Kostantin ile Arnavut elinden feth olmuştur.
Kalenin şekli: Kıbleden yıldız rüzgarı tarafına uzunlamasına bulunan bir yalçın boz kaya üzerinde şamdan şekline benzer yontma cilalı taş, bir savaş suru, sağlam bir kaledir. Ancak iç elde olmak ile gözden düşüp bazı yerleri zamanın geçmesiyle yıkılmaya yüz tutmuştur.
Çepçevre büyüklüğü: Toplam 2.600 germe adım kuşatır yüksek kaledir ve 4 adet sağlam ve dayanıklı kapısı var. Evvela yıldız tarafına çarşıya inecek büyük kapıdan çarşı yokuş aşağı tam bin adımdır ve bu kapı 3 kattır. Her katı arası yüzer adım birbirlerinden uzak büyük kapılardır. Bu kapıların 2 adet kapısı yıldız tarafına bakmaktadır. Bir katı içeri kapıdır ki doğu tarafına açıktır. Ve bu kapının iki tarafında temel taşları fil göv-
664
desi kadar sert taşlardır. Meğer bu çeşit taşların benzeri Kudüs-i Şerif yakınında Halilü'r-Rahman'da yahut Turla Nehri kenarında Bender Kalesi'nde ola. Bir kapısı da eski manastır dibinde batı yönüne bakar kapıdır ki aşağı Hüseyin Paşa'nın yeni yaptığı Murad Çelipa Mahallesi'ndeki cami önüne iner kapı yoludur. Ve bir kapı da mahalleler arasında doğuya bakar bir küçük uğrun kapıdır ama o kadar işlek yol değildir.
İç hisarın şekli: Batıya bakan büyük kale duvarının bir köşesine bitişik bir şeddadi taş yapı küçük bir surdur ki büyüklüğü 800 adımdır. Ve 2 adet kapısı var, biri doğu tarafına açılıp kale içine bakar, biri batı tarafına açılıp taşra aşağı Çelipa Mahallesi'ne yokuş aşağı iner iç kale kapısıdır ki güney tarafına meyilli kapıdır. Bu yazılan 7 adet kapıların hepsi karaağaç tahtasından kapılardır ki demir kapılar değildir, zira her bir kapı düşmandan gizli kuleler aralarında saklanmıştır. Hatta bir iki kapının tahta kanatları yerde yatar, zira iç elde iç kaledir, düşmandan asla korkuları yoktur.
Bu iç kale içinde 40-50 adet kiremit örtülü hane vardır. Ve 1
adet Bayezid Han Camii vardır. Ve cebehanesi azdır, 6 pare topları vardır. Ve eski yapı ambarları, su sarnıçları ve dizdar hanesi var, başka yapı yoktur.
Belgrad dış büyük hisarının anlatılması Hepsi 200 adet kiremitli viran şekilli evlerdir. Genellikle
Rum keferesi haneleridir. Bahçeleri harap hayli geniş meydanları vardır. Ve 1 adet kiremitli ve kargir minareli eski yapı bir geniş Bayezid Han Camii vardır, eski yapı cemaatsiz acayip garip bir camidir. 8 adet kefere kiliseleri vardır, ama biri gayet mamur, süslü ve büyüktür. Bütün sokakları kudretten taşlı kaldırımlıdır.
Bu kalenin 4 tarafındaki kale duvarına bitişik evler vardır. Çevresinde asla hendekleri yoktur, zira çepçevre yalçın uçurum kanara kayalardır. Güney tarafındaki Çekebeni Kayası adlı semti göklere doğru baş uzatmış şahin, zağanos, karakuş, devlingeç ve çaylak yuvalı yüksek ve heybetli kayalardır ki insan aşağı bakmaya cüret edemez.
Bu mahalle Çekebeni Kayası demeden maksat odur ki fetihten sonra bu kaleden hiçbir yolla padişaha feryatçı gönderemezler. Sonunda bu kayalardan bir serdengeçti şahbaz yiğidi ip ile
665
sarkıtırlar. O da kayaların dibinden [358a] akan (---) Nehri'nde yüzerek çıkıp yolları kat ederek Edirne'ye varıp kuşatmadaki perişan hali padişaha bir bir anlatıp ihsanlar alıp yine 3 günde karanlık bir gecede bu Çekebeni Kayası dibine gelip "Çeke beni" diye bağırır. Bilirler ki kaleden padişaha feryada giden Gazi Koskı'dir, gelip daha önce sözleştikleri üzere "Çeke beni" dedi. Derhal Gazi Koskı'yı ipler ile kaleye çekip,
"Bre hoş geldin, ne haber" deyince, "Padişah, vezirler, vekiller alimler, salihler ve şeyhülislam
sizlere selam ettiler. 'Benim gazilerim, inşaallah 10 güne dek 50 bin adet İslam ordusu ile varıp yetişirim. Din-i mübin gayreti onlarındır. Hemen gayret, cidd ü ihtimam etsinler, neylerse eylesinler, zinhar be-zinhar kaleyi küffara vermesinler' dediler. İşte bütün işbaşında olanların mektupları" deyip bütün kuşatma altında olan gazilere teselli verdi. Onlar da var güçlerini sarf edip gece gündüz savaşlar ederken gerçekten 10 günde 70-80 bin asker kaza ve kader gibi gelip kale altında hemen tüm kafirlere girişip bir Bayezid satırı çekerler ki hala Müzakiye Ovası'nda kaçan kafirlerin kemikleri yığın yığın ve tepe tepe yığılıp yattığı bellidir.
Daha sonra bütün gaziler Cem haşmetli padişahtan ihsanlar alıp o çeke beni diyen şahbaza da büyük bir zeamet ihsan olunur. Hala oğullarına "Çekebenizadeler" denir, mülkiyet üzere zeamet köyüne mutasarrıflardır. Onun için bu kayaya Çekebeni Kayası derler. Meşhur bir kemer gibi berrak ak kayadır. Bu Çekebeni Kayası'nın bazı yerinde kule, kiliseler ve mesiregah köşkler vardır.
Aşağı hisarın şekli Bu kayalar altında su kenarında aşağıda bir kat kale duvar
ları daha var, gayet sağlam set duvardır. Aşağı büyük köprü başındaki kale kapısından ta Kazancılar Çarşısı kapısına dek 800 adım uzun çarşıdır ki (---) Nehri kenarına kurulmuş sultan çarşısıdır.
Bu kale içinde yaklaşık 70-80 kadar kiremit örtülü birazcık mamur evlerdir. Gerisi hemen bir cadde üzerinde 80 adet geniş dükkanlardır ki bir yoldur, gayri yol yoktur. Zira bir tarafı kalenin Çekebeni Kayası'dır ve bir tarafı kale altından akan (---)
666
Nehri'dir. Bir minare boyu kale duvarı su kenarı olmak ile kale temelini su döver. Dağ delicisi usta Ferhad bu aşağı kaleden ve yukarı kalenin Çekebeni Kayalarından oyup kesme kaya merdivenler ile bazı yerlerinden 70-80 ayak taş merdivenler ile inilir. Kazancılar Çarşısı kapısı dibinde bir büyük su kulesi var, ta suyun içinde yapılmıştır. Çekebeni Kayaları içinden oyma yolları var ki yukarı kaleden aşağı su kulesine kadar 1.060 ayak kesme taş merdivenlerdir. Kuşatma sırasında bu kayalar içindeki yollardan su taşıyıp kuşatma altında olanlar asla suya zaruret çekmezler. Bu yolları düşmanlar da görmezler, ama Kazancılar Çarşısı kayalarından aşağı suyolları alçaktır, ama bu yolları da düşmanlar göremezler. Bu aşağı kalede kazancılar ve yer yer mutaf dükkanlar vardır.
Bu Kazancılar Kapısı'ndan taşra merhüm Uzkurlu (---) büyük bir çarşı yapıp bu mahallin bir varoş olmasına sebep olmuştur, hala Uzkurlu varoşu derler, Kazancılar Çarşısı'ndan doğuya ta Mutaflar başına kadar tam 2 bin adımdır ve 2 kat anayoldur. Sağı ve solu baştan başa her esnaftan pak dükkanlardır. Dükkanların çoğunluğu Uzkurluoğlu evkaflarıdır ki tamamı 700 adet dükkanlardır. Bedestenleri yoktur, ancak yine bütün değerli ve nadir kumaşlar, diba, şib ve zerbaf mevcuttur. Genellikle bohçacısı gayet çoktur.
Arnavut Belgradı şehrinin büyük varoşu: Gerçi büyük bir varoştur ama kale duvarı içinde değildir. Yukarı kalenin kıblesi ve doğusu tarafında bir geniş alanda ve (---) Nehri kenarında baştan başa bağlı, gülistanlı ve şebekeli bostanlı büyük varoştur. Tamamen kırmızı kiremit örtülü 5 bin adet bakımlı ve süslü, cennet bahçeli, geniş, altlı ve üstlü, baştan başa kargir yapılı, 7 adet dere ve tepeli verimli zeminde gayet sanatlı evler olup yüzden fazla kaşane saraylar ile süslenmiş ve her bir hanedanları havuz ve şadırvanlar ile bezenmiş süslü şehirdir ki havası ve yapısında ruh vardır. [358b]
Ağa ve ayan sarayının özelliği: Bunlardan Hüseyin Paşa Sarayı Meram Bağı'dır. Ve paşalara mahsus sarayda vilayet valisi, Çatalbaş Paşa kardeşi Osman Paşa sarayında oturur. Getirdiğimiz padişah emirleri ve Serdar Ali Paşa mektuplarını verip padişah divanında Tepedelen'den getirdiğimiz Porgonatlı hara-
667
milerinin kellelerini yuvarlayıp padişah fermanları okundu. Ne yazdığı Osman Paşa'nın malumu olup "Ferman padişahın" deyip Manya muhafazasına tüm Avlonya Sancağı askeriyle hazır olmak için tella llar çağırttı. Getirdiğimiz kelleler için hakirin başına bir şahi çelenk takıp ve bir hil 'at-i fahire giydirdi. Serdar fermam getirdiğimiz için 1 kese guruş, 1 at, 1 köle ve hizmetçilerime onar altın ve birer çuka kumaş bağışladı. Konağımızda bir hafta safalar edip nice saraylarda da zevkler ettik.
Sonra, Mehmed Efendizadeler Sarayı, Serdar Ağa Sarayı ve Uzkurlu Sarayı, bunlar meşhur mamur saraylardır.
Mahalle sayısı ve isimleri: 30 adet mahalle vardır. Evvela kalenin güneyinde Murad Çelipa Mahallesi, Uzkurlu Mahallesi, Hünkar Mahallesi, Vakıf Mahallesi, Baba Kadı Mahallesi, Paşmakçılar Mahallesi, Akmescid Mahallesi, Eskipazar Mahallesi, Güngörmez Mahallesi, (---) (---) (---).
30 adet mahallenin meşhur ve mamurları bu yazılan mahallelerdir. 10 mahallesi keferelerdir, 1 mahallesi Yahudilerdir, ama Ermeni, Frenk ve Çingene mahalleleri yoktur. Latin kefereleri çoktur ki gelip bezirganlık edip yine giderler.
Osmanlı padişahları ve ehl-i iman camilerini bildirir Toplam 30 adet mümin mihrabı vardır. Bunlardan kalaba
lık cemaate sahip şehrin ortasında Sultan Bayezid-i Vell Camii, boyu 60 ayak ve eni 50 ayaktır, bir düzgün, sanatlı ve uzun minaresi vardır. Ve 3 adet kapıları olup 2 yan kapısı ve 1 kıble kapısı önünde bir cami kadar daha büyük sofası var, ama avlusu dardır. Eski tarz yapılmış, baştan başa kiremit örtülü eski camidir. Mihrabı önünde (---) Efendi Tekkesi, 8 köşe altlı ve üstlü Halveti tekkesidir.
Uzkurlu Camii, yüksek kargir kubbeli ve baştan başa mavi has kurşun ile örtülü nur üstüne nur bir camidir. Uzun ve düzgün bir minaresi var, benzeri meğer Sivas Eyaleti'nde Niksar şehrinde Melik Gazi Camii'nin minaresi ola. Bu camiin dış avlusu etrafındaki yan sofaları üstünde, beyaz ve parlak uzun mermer sütunlar üzerinde 7 adet kurşun örtülü yüksek kubbe vardır. Ve bütün medrese, mektep, tekke ve imaretleri baştan başa kurşun örtülüdür.
Sonra Gazi Murad Paşa Camii, sade yapı güzel bir mabettir.
668
Yukarı kalede Hünkar Camii, ona Fethiye Camii derler. Sonra Murad Çelipa Mahallesi'nde Kara Murad Paşa yeğeni
Çelebi Hüseyin Paşa Camii, yeni yapı güzel bir camidir. Bu hakirin ona tarihi budur ki kıble kapısının üzerine yazılmıştır. Tarih:
Evliya penç ism-i a 'zam ile dedi tarihi, Hayy Azız u ya Basir u ya Kavı u ya Metin .
Sene 1081.
Bir nazik, sanatlı, yüksek, şeşhane kargir minare ve bir gökkubbe gibi yuvarlak kubbesi üzeri kırmızı kiremit ile örtülü mamur bir camidir. Zariflik, hoşluk ve mimarlıkta dengi yok benzersiz, ferah ve gönül açan bir güzel camidir.
Sonra mahkeme yakınında Muşka Camii, sanki cennettir. Bu yazılan camiler meşhur süslü mabetlerdir. Mümin, muvahhidlerin mescitleri: Tamamı (---) adet ma
halle mescitleri ve zaviyeleridir. Evvela Vakıf Mahallesi Mescidi. Murad Çelipa Mahallesi'nde 3 adet mescit var. Baba Kadı Mescidi, Paşmakçılar Mescidi, Akmahalle Mescidi, Eskipazar Mescidi, Güngörmez Mahallesi Mescidi. Ve 8 adet mescitleri daha var ama meşhur mamurları bunlardır.
Medreselerin anlatılması: Hepsi 5 adet alim medresesidir. Bunlardan Sultan Bayezid-i Velf Medresesi, Uzkurlu Medresesi (---) (---) (----). Bunlar meşhurdur, ama başka darülhadisi ve hafız darülkurrası yoktur, ancak yine her camide hasbi müderrisler vardır ki bütün gerekli fenler okunur, zira talebeleri çoktur. [359a]
Ciğer köşesi çocukların mektepleri: (---) adet ebced okuyan çocuk mektebi vardır. Evvela Bayezid Han Mektebi, Uzkurlu Mektebi, Şeyh Aziz Mektebi, Murad Çelipa Mektebi ve Tekke Mektebi (---) (---) (----). Bunlar meşhurdur.
Tarikat mensubu şanlı derviş tekkeleri: Hepsi 3 adet meczup Al-i Aba hankahı vardır. Evvela Hünkar Camii'nin mihrabı önünde Hazret-i Şeyh (---) Efendi hankahıdır. 8 köşe altlı ve üstlü bir Halveti tekkesidir ki bir diyarda bu tarz ve tarh üzere bir tevhidgah, hankah görülmemiştir. Hatta camiin sağ tarafında derviş hücreleri var ki mecmer-i tevhid ile pişmiş fakr u faka
669
sahiplerinin savmaaları tevhid nuru ile aydınlanıp tevhid-i erre kokusuyla insanın dimağları kokulanır ki tamamı 40 adet hücrelerdir. Uzkurlu Tekkesi ve (---) (---) (---). Bunlar bilinenlerdir.
Hamamlarının övgüsü: Hepsi 2 adet yıkananların hamamıdır. Evvela biri Uzkurlu Camii önünde Uzkurlu Hamamı gayet hoş yapı, suyu ve havası temizdir. Ve biri Tabahane Çarşısı içinde şahlar yapısına benzer aydınlık hamamdır ve hizmetçileri paktır.
İleri gelenlerin özel hamamları: Şehrin ileri gelenlerinin sözlerine göre bu şehir içinde 170 adet saraylarda birer adet hamamlar vardır.
Abıhayat çeşmelerinin adedi: (---) adet susamışlara çeşmedir. Evvela bunlardan Uzkurlu Hamamı'nın kapısı önünde yol aşırı İstanbul'da mimar-ı sultan Kasım Ağa Çeşmesi'nin tarihidir:
Kasım Ağa re 'fs-i mimaran, Yapdı bir hayr ki gören ede reşk,
Hak kabul eyleye çiin oldu tamam, Bin elli 4 içinde ga(?) bu çeşme-i seng.
Sene 1054 [1644].
Bu tarih çeşme üzerine bir kıta laciverdi çini üzere beyaz celi hat ile yazılmıştır.
Saraçhane başındaki çeşme de yine Kasım Ağa'nın olup yine bu yazılan tarih çini üzere yazılmıştır. Başka 9 yerde Uzkurlu çeşmeleri akmaktadır.
Kapan, bedesten ve çarşı adedi: Tamamı (---) adet güzellik pazarı, sultan çarşısıdır, ama bunlardan saraçhanesi, kavafhanesi, debbağhanesi ve kazancılar çarşısı gayet mamur, şirin, süslü ve tertipli yapılmış dükkanlardır. Nehir kenarında henüz yeni yapılan güzel çarşıyı Hüseyin Paşa yapmış, bir kaide bir tertip bir pazar yeridir. 100 adet yeni dükkanlardır ki çeşitli esnaf orada mevcuttur. Ortası büyük bir meydan olup çeşit çeşit gölgeli ağaçlar ile bezenip gölgelerindeki sofalarda tüm sanat ve maarif erbabı birer çeşit sanat icra ederler. Bu meydanda,
670
Acayip ibretlik yapı: O çarşı içinde bir saat kulesi var, göklere yükselip onda Erdel diyarından gelme bir saati var. Çanı içinde 10 adam oturur. Öğle vakti olunca 12 kere çalar. Sesi bir konak yerde duyulur. Anlatılması mümkün değildir, ta ki görmeye muhtaç ibretlik bir saattir.
Bu çarşı yakınında 6 adet kahvehaneleri var, hepsi birer çeşit ibretlik bukalemun nakışlı kahvelerdir ki her biri birer Çin nigarhanesi nakşıdır. Birkaçı şehir içinde akan (---) Nehri kenarındadır. Bazı dostlar suda yüzerler, bazıları çeşit çeşit balık avlarlar, bazılar nice sadık dostları ve maarif erbabı ile görüşüp bilişip şer'i ilimler ve şiir sanatı konuşurlar, zira şairleri, güzel konuşanları, edebiyatçıları, yazarları, mana ummanı kimseleri gayet çoktur. Mezhep kaydında değillerdir, ancak meşrep kaydındadırlar. Zarif, asil, olgun ve zeki adamları vardır.
Debbağhane Çarşısı, büyük nehir kıyısında bulunduğundan yüksek çınarlar, salkımsöğütler ve çeşit çeşit üzüm asmaları ile süslenmiş olup bir gölgelik Ahi Evran işliğidir ki gayet pak ve temiz mesiregah yerdir.
Kazancılar Çarşısı'nda gerçi örs ve çekiçlerin bir "taka tır tak taka tak" sesi var, ama o da ahenk ile saf bakırı ustalar dövdükçe o da bir çeşit ahenkli ses olur. Bu çarşı da gayet süslü ve gölgeli dükkanlardır ki bir tertip üzere yapılmıştır.
Gazzazlar Çarşısı da öyle pak, hoş ve temiz güzellik pazarıdır. Burada olan güzel, güneş parçası gazzaz civanlarının parmaklarında ilikleri seyrolunup güzellikleri müşahede olunur. Bütün çarşı pazarından sular aktığından o kadar pak pazarları var ki insan yollar üzere oturup [359b] güzellik temaşa etmek ister, zira bütün dükkanlar içinde olan dilberleri asla güneş yakmayıp her biri sanki gün görmez padişahlarının evlatlarıdır. Bu iki taraf dükkanlarının genellikle sokakları üzeri tahta örtülüdür. Bütün arif dostlar ve sadık aşıklar bu dükkanlarda dilberler ile sohbet ederler, ayıp değildir, zira ustaları, babaları ve anaları övünürler.
Tüccar hanları: 5 adet kiremit örtülü tüccar hanı var, sanki kaledir.
Bekar garip hanları: 6 adet bekar odalarıdır ki içinde sanat ehli diyarından uzak kimseler kalırlar.
671
Darüzziyafe, aşevi imaretleri: 3 adet imareti vardır. Bunlardan Bayezid Han, Uzkurlu ve Aziz Efendi imareti meşhurdur.
Hayat suyu, tatlı sulu nehirleri: Bu şehir içinde akan Osum Nehri, güney tarafında Iskırapar, Osum Dağı ve yüksek Tomor Dağı'ndan gelir, bu şehir içinden akarak batı tarafında Morava Ovası içinde gidip Kara Osman Beyoğlu Çiftliği dibinden geçip Elbasan Suyu'na karışıp deniz gibi ikisi bir yerden akarak Müzakiye Ovası'ndan geçip yine Baştova Kalesi dibinde Venedik Körfezi'ne karışır. Bu Osum Nehri'nden Müzakiye Ovası'nda yaz kış gemilerle geçilir.
Koru Varoş imareti: Bu Belgrad şehrinin bu Osum Nehri karşısında güney tarafında su aşırı süslü bir varoş vardır, ismine Koru Varoş derler. 200 adet evli, bağlı bahçeli ve hepsi kiremitli geniş evlerdir. Genellikle Rumlar ve Arnavut kefereleri sakinlerdir. Bu varoşun ensesindeki dağa Koru Dağ dediklerinden bu kasaba onun ismiyle isimlenip Koru Varoş derler. Büyük bir dağdır ki yüksek ağaçlarla süslü olup Osum Nehri üzerinde olan köprünün tamirine ağaçlarının kerestelerini kullanırlar. Her kim bu dağdan bir çubuk kesse hakim cezalandırıp hakkından gelir. Ve şehirde bir adam kan akıtıp bu Koru Dağ'a kaçıp sığınsa hakim elinden kurtulup artık hakim ona el vuramaz, ama o katil de şehre gelemez. Gelse o an katlederler. Kısacası kurtulursa, vatanı terk eyler. (---) (---) (---).
Meram erbabının mesiregahı: Bu Belgrad şehri çevresinde 77 yerde dinlenme ve mesire yerleri vardır. Evvela yukarı kalede Çekebeni Mesiregahı kayalarının maksureleri, aşağı Debbağhane sofaları, Yeniçarşı Meydanı ağaçları ve Tomor Dağı yiğitlerin avlaklarıdır. Bu Koru Dağ mesiregahı bir çemenzar, lalezar ve Acem hıyabanıdır ki sanki Konya'nm Meram'ı ve Malatya şehrinin Aspuzu'sudur. Nice yerlerinden abıhayat akarsuları akıp her yüksek ağacın gölgesinde sofa ve sekilere yüzer adam sığar. Hatta şehrin eşkıyaca ve maryolca olan levent cinsi canları bu dağın kuytusunda toplanıp bir hafta içip eğlenirler. Kısacası acayip eğlence ve içki yeridir.
Bu Koru Varoş'ta han, hamam ve çarşı pazar yoktur. Ancak 2 adet kefere kilisesi vardır. Hemen Belgrad şehrinin su aşı-
672
rı bir mahallesidir. Ve evleri su kenarlarında balık dalyanları ile mamurdur. Ancak şehir içinde akan Osum Nehri taşkın gelse bu Koru Varoş'un evlerini, karşı tarafta Belgrad'ın su kenarında olan mesiregah debbağ dükkanlarını, nice evlerin şahnişin, maksure, kahvehaneler ve terzi dükkanlarını su basar. Belgrad şehrinin gayet mamur hanelerinin pencereleri tamamen suya nazır olup bazı zaman imaretlerini su basıp geçer, ama zarar vermez, zira sağlam yapılmış büyük yapılardır. (---) (---) (---)
İnsanların geçiş yeri acayip köprüler: Evvela Belgrad şehrinin aşağıca Kazancılar Çarşısı başında Osum Nehri üzere karşı Koru Varoş'a geçecek 9 göz ağaç büyük köprüdür. Bu köprünün tüm payeleri su içinde kargir yapı ibretlik taşlardır. Ancak üstleri Koru Dağ' dan kesme iri meşe ve pelit ağacı direkleri döşelidir. Bir acayip ve garip köprüdür ki sanki Hersek Vilayeti'nde Foça şehrinde Dirin Nehri üzere Sultan Süleyman'ın bir göz ağaç köprüsüdür. Ama bu Belgrad Köprüsü 9 gözdür. Allah koruya, amin. Bu büyük köprünün altından akan Osum Nehri, Belgrad şehrinin karşı tarafındaki ovadan akar. Nice bin pirinç tarlası ve nice bin şebekeli bostanları var. Genellikle bu Belgrad şehri halkı bu sudan kullanırlar, gayet hoş ve temiz abıhayattır. Ve gayet lezzetli pirinci yetişip tüm Arnavutluk'a gider.
Tomor Dağı'nm görünüşü: Bu Belgrad şehrinin kıble tarafında 2 saat uzak olan Tomor Dağı [360a] öyle yüksek dağdır ki 5-6 konak yerden belli heybetli bir dağdır. Onda yetişen otlar, bitkiler ve tüm Frengistan ve Latinistan'dan hekimler gelip bu dağa çıkıp bu şifalı otları toplarlar.
Bunda olan abıhayatlar çevrede olan 11 kaza yerlere akıp kıble tarafındaki akarsular tamamen Ohri Gölü 'ne akar. Ve bu yüksek dağda olan hayvan ve haşerat cinsleri meğer Bisütun Dağı'nda, Sübhan Dağı'nda, Demavend Dağı'nda, Sehend Dağı'nda, Ağrı Dağı'nda, Bingöl Dağı'nda ve Elburz Dağı'nda ola. Kısacası gayet mesiregah ve avgah yüksek dağdır. Bu Belgrad'm yıldız tarafında olan ova yoluyla Elbasan şehri 5 saat yerdir.
Bu Belgrad şehri yayla eli olmakla suyu ve havası hoş olduğundan mahbüb ve mahbubesi gayet bol olup hepsi aşık huylulardır, ama gayet edeplilerdir. Ve tüm tazeleri pür-silah gezer-
673
ler, zira Allah saklasın laftan anlamaz Arnavutluk'tur. Hemen ışmata hakkıyçün, yani kılıcım hakkı için deyip gezerler. Ama asker! ve levent taifesi olmayıp reaya oğlu olanlar genellikle bu şehirden İstanbul'a gidip hamamlarda tam usta olup tellaklık ederler.
Yiyecek ve içeceklerinin övgüsü: Evvela beyaz Arnavut simidi, nohutlu çöreği, tavuk böreği, çamuka ve komoştovar adlı peynir ve yumurtalı tava böreği, kaymak baklavası ve bademli samsası gayet beğenilir.
İçeceklerinden üzüm şırasının bir çeşit kaynamış kırmızı şırası olur, ona reyhaniye derler, ondan bir kase içen sarhoş ve sermest olup tam bir hafta dimağından reyhan ve amber kokusu gitmez. Kısacası bu şehre mahsus reyhaniye şerbetidir. Darı bozası beyaz ilik gibi olup ondan içenin susuzluğu gider, sanki Mısır'ın pirinç subye bozasıdır.
Meyvelerinden, insan kellesi kadar ekşi narı, zeytini, inciri ve nice bin bağ ve cennet bahçeleri cihanı süslemiştir, ama limonu ve turuncu olmaz.
Sanatları ve karları: Bütün esnaf ve sanat ehli mevcuttur. Ama genellikle halkı "Kazanç sahibi Allah 'ın sevgilisidir" deyip işleri ve karları ticarettir ki vilayet vilayet mal götürüp getirirler. Bir sınıfı halktır, bir zümresi alimlerdir, bir bölüğü esnaftır ki çoğu şehir içinde gazzaz, saraç, kuyumcu, kavaf, kazancı ve debbağdır.
İklimi: Usturlab ilmine göre bu şehir 4. iklimin ortasında bulunup arz-ı beledi (---) (---) ve uzun gündüzü (---) (---) bir şirin şehirdir. (---) (---) (---).
Belgrad imaretinin talihi: Müneccim, üstad kahin Padre ve Kolon'a göre bu şehrin imareti talihi başak burcu, Merkür evi ve toprakta bulunup şehrinin mahsulatı ziyade olup halkı toprakla bir yumuşak huylu, halim ve selim adamlardır. Ancak bu şehirden çok vilayet ayanı, vezir, vekil, alim ve salih kimseler çıkmıştır.
Külliyatı övgüsünün tamamlanması: Evvela akran arasında gayet gayretli, yarar, cesur ve yiğit gazilerdir. Ve gayet tedbirli, ileri görüşlü ve çabuk hakimlerdir. Ve her şeyde ve 6 cihette paklardır. Ve Arnavutluk'un bu kavmi soylu Kureyş çelebileri-
674
dir. Ehl-i sünnet ve'l-cemaat Hanefi mezhebindeniz, derler ama bir alay eğlenceli ve maarif erbabı adamları çoktur .
.................. (2 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arnavut Belgradı ziyaret yerleri: Evvela Vaız Mehmed
Efendi ziyareti, Cimcim Hoca, Bayezid-i Veli Camii'nin avlusunda Emirler Sultan ve Uzkurlu Camii'nin güneyi tarafı yakınında Pir Mehmed Efendi ve mezarlık meydanında köprü yakınında Şeyh Ali Dede ziyareti, (---) (---) (---) Allah hepsine rahmet eylesin.
Bu şehrin kuzeyi tarafında, Pendihondi Köyü, Düşmenik Köyü ve Lapirda Köyü, bu
köyler gayet mahsullü beşer altışar yüz evli mamur köylerdir. Bunları dolaşmadan paşa ganimet malıyla şehre bir büyük alay ile girip bir padişah divanı edip Manya muhafazasına padişah fermanı üzere çadırıyla tuğlarını çıkardı. Hakir ile vedalaştığında yine hakire "veda mahallidir" diye 200 guruş, 1 siyah Arap kölesi, 1 asi Arnavut kızı, 1 kat esvap, 1 at ve hizmetçilerime de tekrar birer çuka, birer kumaş ve onar guruş bağışlayıp 100 adet pür-silah tüfenkli şahbaz yiğitleri yoldaş verip paşa ile öpüşüp vedalaşıp [360b] onlar Manya Vilayeti'ne, bizler,
Avlonya Vilayeti'ne gittiğimiz konaklan bildirir Evvela Belgrad içinde ağaç köprüden geçip güney tarafa
mamur köyler geçip yüksek dağlar üzerinde 3 saat gidip, Sineya Köyü, oradan Bobrat Köyü oradan 4 saatte gidip, Firakul Köyü: Muhtar Bey Çiftliği'dir. Oradan mamur köyler geçip (---) saat lodosa gidip Ergiri
Nehri'ni Mikat Köyü altında gemiler ile karşı tarafa geçip, Siyah zift madenini bildirir: Avlonya Sancağı toprağında
acayip Tanrı işi madendir ki bir dağdan çıkar. O dağı, dağ deliciler Ferhad! külünkler ile delip nice yüz mağaradan yastık gibi ve sandık gibi parçaları çıkarırlar. Tüm Frengistan' dan bezirganları gelip zift emini satar, 70 yük akçe padişah malı iltizamdır ki gayet çok padişah malı hasıl olur.
Bu hizmete memur 20 parça muaf ve müsellem köyleri var. Ve ne kadar suçluları varsa öldürmeyip burada zincirleyip ebedi esir olup zift madeninde hizmet ederler. Ve nice bin adamlar bu madenlerden kar edip beslenirler. Hala bir büyük dağ daha var idi, meğer Halık-ı Kevneyn emri ile meğer onda da zift madeni
675
var imiş. O da bu mahalde çıkıp onu da Der-i Devlet'e Avlonya beyi arz edip o da 10 yük akçe başka iltizam oldu.
Sözün kısası Cenab-ı Hak sanatını göstermek için tüm bu dağların üstlerini yeşillik ve otluk yaratıp içlerini tamamen siyah zift yaratmış. Ayet "Allah ne dilerse yapar" [Kur 'an, İbrahim, 27].
Bu ibretlik seyirleri edip hemen bu mahalle yakın, Aksu Nehri: Bunu atlar ile geçtik. Hemen yine o mahalde
Ergiri'den gelen Ergiri Nehri'ne karışır, o da oraya yakın Avlonya Körfezi denizine karışır.
Bu Aksu' dan çeyrek saat yeşillik ova ile gidip, Mikat Köyü: Bir bayır dibinde bağlı, bahçeli, bir camili ve
bir açıklık, düzlük lalezarlı köydür. Mamur büyük saraylı çiftliği var ki Sinan Paşazade Yusuf Bey efendimizle tam bir hafta bu güzel köyde gönlümüzce can sohbetleri ettik. 70 sene önce babamız merhum bizim gibi seyahatle o da bu köye gelip bu hanede konuk olup nice sene sakin olduğu odasında biz de kalıp babamızın ruhu için bir hatm-i şerif okuduk. Duvar yüzüne yazdığı yazıları, nice eserlerini ve Yusuf Bey'de olan yazdığı kitapları hep gördük. Hatm-i şerifin sevabını babamızın ve Gazi Sinan Paşa'nın ruhlarına bağışlayıp bey ile vedalaşıp oradan kıble tarafına bir öz içinde gidip,
Cevherina Köyü, oradan yine ona yakın Akçakilise Köyü. Bu köyleri (---) saatte geçip yine kıbleye mamur köyler geçip,
Güvenli yurt, yani sağlam Kanye Kalesi'nin özellikleri Bu benzersiz kaleyi ilk defa İspanya kralı yapmıştır. Tal
yanca ismi Pokrondar'dır. (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed Han zamanında Vezir Koca Mahmud Paşa fethidir. Sonra Venedik Bundukani Frengi bu kaleyi istila edip (---) tarihinde Sultan Bayezid-i Vell asrında Venedik elinden Gazi Küçük Evrenos Bey kuşatıp bu kaleyi döve döve içinde olan küffarlar vere verip "Aman ne yiyelim?" diye sorduklarında Gazi Küçük Evrenos Bey "Kan yeyin" buyurduklarından fetihten sonra bu kaleye Kanye derler. Onun için ismi Kanye kalmıştır. Hala Avlonya Sancağı sınırında bulunup bu kaleden aşağı deniz kıyısında batı tarafında Avlonya Kalesi'nin içindeki kazları ve tavukları tamamen görünür.
676
Bu Kanye Kalesi göklere baş uzatmış yüksek bir kaledir. Topraklı ve küfeği taşlı benzersiz bir tepe üzerinde üçgen şekilli şeddadi yapı yüksek bir kaledir. Büyüklüğü tam 3 bin adımdır. Ve asla bir tarafında bir adım kadar bir hendeği yoktur, zira çevresi taşlık uçurum kayalardır. İçinde 300 hane kiremitli kargir yapılar vardır.
Ve bir Sultan Mehmed Han Camii vardır. Kiremit ile örtülü bir düzgün minareli mamur camii var, ona yakın Gazi Sinan Paşa Sarayı var, gayet cihannümadır ki tüm Avlonya Ovası, Körfez Denizi, 150 mil uzak Körfez Denizi içinde Körfez Adası; Avlonya Körfezi içi, Dukat ve Porgonat Körfezi içi ve kenarlarında (---) (---) Kalesi, (---) (----) (---) Kalesi tamamen bu Kanye Kalesi'nden gözükür, ta bu derece yüksekte yapılmış kaledir ki cihan ayak altında gözükür. [361a]
Bu kalenin 3 kat kapıları var, biri kıble tarafına bakar ki o tarafta olan varoşa açılır. Ve bir kapısı poyraz tarafına açıktır ki aşağı Avlonya Kalesi'ne gider yoldur. Ve biri de güney tarafındaki Küçük Varoş'a açılır. Bu kapının yanında iç kale vardır ki onun bir kapısı doğuya nazır olup yine kale içine açılır. Bu iç kale içinde ancak 20 adet kiremit örtülü eski yapı haneleri, tahıl ambarları, cebehaneleri ve su sarnıçları var.
Bu iç kale duvarının dışında, duvar dibinde aşağı Avlonya Kalesi limanına bakar 4 adet top var ki bir padişah malik olmamıştır. Ve bir sağlam serhadde benzerleri yoktur. Bu topun birinde bir adam içinde yaz kış kalır, yorganı, döşeği, tenceresi ve kebesi hep bir top içindedir. Hatta bir hayır sahibi topun ağzına bir kapı yaptırıp zarif herif topun ağzını hanesi gibi açıp kapayıp oturur, kısacası bir odadır, topta yatıp kalkar.
Bu poyraz tarafındaki kale kapısı üzere bir beyaz 4 köşe mermer üzerinde iri yazı ile Sultan Süleyman'ın bu kaleyi tamir ettiğinin tarihi yazılmıştır.
Bu kalenin tüm sokakları iniş yokuştur. Bunda asla çarşı pazar, han, hamam ve imaret yoktur, ama kalenin güney tarafındaki varoşta 300 adet bağlı, bahçeli, kiremitli, birbiri üzere havaleli kat kat kargir yapılı evler vardır.
Bunda da çarşı pazardan bir eser yoktur. Ancak Gazi Sinan Paşa'nın bir geniş camii, bir yüksek minaresi ve 1 adet Hacı
677
Bektaş Vell Tekkesi var ki o da Gazi Sinan Paşa hayratıdır, ama Rum, Arap ve Acem' de meşhur bir Hacı Bektaş Vell tekkesidir. Maarif erbabı, arif-i billahdan fakr u faka sahibi canları çoktur ve mahbub köçekleri vardır ki kalplerin sevgilisidirler. Ve Keykavus mutfağında nimetleri gelen geçenlere boldur, zira evkafı büyüktür, dağlar, bağlar ve bahçeler tamamen onundur. Tekke civarında hayrat sahibi Gazi Sinan Paşa bir kubbede tüm aile ve yakınlarıyla yatmaktadır. Allah hepsine rahmet eylesin. Kısacası cihannüma güzel bir hankahtır ki övgüsünde dil kısadır.
Bu Kanye Kalesi'nin 400 adet kulları ve dizdarı Avlonya emininden maaşlarını alırlar. Bu kale kulunun da yarısını Manya muhafazasına memur edip ondan aşağı poyraz tarafındaki kapıdan dışarı çıkıp yokuş aşağı 2 saatte inip cihanı seyrederek kah atlı ve kah yayan gidip,
Güvenli sığınak liman, yani Süleyman yapısı Avlonya Kalesi'nin özellikleri
(---) tarihinde Avlonya Körfezi'ni Bundukani Venediği'nden kurtarmak için Süleyman Han "Deniz kıyısında avlu gibi bir kalecik çevirin'' diye ferman ettiklerinden kaleyi yapıp Süleyman Han'ın sözleri üzere tamamladıktan sonra kalenin ismine "Avluya" derler, isim sebebi odur ki Defter-i Hakani'de Avlonya Sancağı derler.
Eski kamına göre sancak merkezi budur, ama Belgrad Vilayeti'nin ortası olmakla taht merkezi Belgrad olmuştur. Bu Avlonya Kalesi, Avlonya Körfezi ve Dukat Körfezi ağzında bir kumsal alçacık burunda 8 köşeli ve şeddadi gibi yapılı sağlam bir kaledir ki gerçekten de Süleyman Han seddidir.
Osmanlı kale yapamaz derler. Eğre serhaddinde Segedin Kalesi, Özü serhaddinde Turla Nehri kenarında Bender Kalesi ve bu Avlonya Kalesi'ni görmeyenler Osmanlı'nın nice kale yaptıklarını bilmezler.
Bu Avlonya'nın duvarı tam 20 arşın yüksektir. Ve duvarının her tarafının kalınlığı onar arşın enlidir. Ve 8 adet köşelerinde 8 adet büyük tabyaları var ki her biri birer Ye'cüc ve Me'cüc Seddi olup her birinde yedişer adet uzun balyemez topları var. Bu toplardan başka aşağı yere beraber demir kapılar içinde 7 başlı ejderler gibi arabalar üzere körfez ağzına bakan denize bera-
678
ber 47 pare uzun şeşhane, burmalı ve kırmızı çuka örtülü balyemez topları var ki her birine adam sığar toplardır. Tüm zamanda tıkalı ve ağızlı olup tüm görevlileri gece gündüz topların yanında yatarlar.
Bu kalenin 8 adet köşesinin [361b] bir köşesinden bir köşesine kadar 120'şer adımdır. Bu hesap üzere Avlonya Kalesi çepçevre 900 adımdır. Ve içinde Sultan Süleyman Han Camii var. Ve ortasında Süleyman Şah Kulesi var. 7 kat yüksek, gayet sanatlı kulelerdir ki safi yontma taş yapılı olup üstü kurşun örtülü külah kubbedir, en tepesinde altınlı alemi vardır. Bu kule Avlonya Kalesi'nin iç kalesi olsa gerektir. Gayet sağlam yüksek kuledir ki sanki Selanik'te Kelemerye Kulesi'dir, zira onu ve bunu Süleyman Han'ın Koca Mimar Sinan'ı yapmıştır. Bu kulede dizdardan başka kimse kalmayıp tüm cebehane, diğer mühimmat ve levazımatlar ile tabaka doludur.
Bu dış kale içre 300 adet kiremitli bağsız, bahçesiz ve avlusuz dar evler vardır ama caddeleri geniştir, hepsi alçacık eski tarz yer evleridir. Bunda da çarşı pazardan bir şey yoktur. Ve han, hamam ve imaret de yoktur.
Ve 2 adet kapısı var, bu kapıların araları çeşitli cebehane ile doludur. Ve gece gündüz gözcü ve bekçileri mevcuttur. Bir kapısı doğuya ve bir kapısı batıya bakar. Çepçevre dış hendeği ellişer adım enli olup içi ağzına kadar denizdir ve bataklıktır. Ve kapıların önlerinde köprüleri makaralı köprüler olup her gece kaldırıp kale kapılarına zincirlerle bağlayıp kapıya siper ederler.
Ve kiiçük büyük toplam 500 adet topları var. Ve dizdarı, 12 adet ağaları ve 400 adet kulları var. Yarısını Manya Vilayeti muhafazasına padişah emriyle memur ettik. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı ve 300 akçe payesiyle şerif kazası olup toplam 105 adet mamur köydür. Muhtesibi, bacdarı, gümrük emini, harac emini, mimar ağası, kaptan ağası, liman kethüdası ve şehir kethüdası vardır.
Bu kalenin doğu tarafında zeytinli bir bayır havalesi vardır. Bütün dağı, bağı, ırağı ve yakını safi bağ bahçe ve zeytinliktir. Bu havale burun üzere,
(---) Baba Sultan Ziyareti: Birkaç nefer fakr u faka sahibi Bektaşlleri var.
679
Hacet erbabının musallası: Bu kale ile varoş kasabası arasında bir yeşillik yerde geniş bir namazgahı var ki 2 bin adam alır. Ve kaleden taşra varoşa kadar tam bin adım çemenzar yerdir.
Avlonya şehri varoşunun özellikleri Bu şehir asla kale içinde değildir. Hemen bir düz geniş yeşil
lik yerde bağ bahçeli ve gül-i gülistanlı, limon, turunç, zeytin, nar ve incirli İrem bağları içinde bin adet kiremit örtülü altlı ve üstlü kargir yapılı mükellef; mükemmel, süslü ve mamur evlerdir.
Ve (---) adet mahalle vardır. Evvela Hünkar Camii Mahallesi, Mumcuzade Mahallesi, Tabaklar Mahallesi, Hüseyin Ağa Mahallesi, Mahkeme Mahallesi ve Çarşı Mahallesi, bunlar meşhurdur.
Ve (---) adet mihraptır. Bunlardan Sultan Süleyman Camii, kurşunlu, kargir kubbeli ve bir yıkılmış minareli sevimli camidir. Kıble kapısı üzere tarihi böyle yazılmıştır:
İbtida Ya 'kub şeyhü 's-salikln, Etti mescid fi-sebilillah evin,
Saniyen Sultan Süleymanu 'z-zaman, Kıldı Cuma bdrekallah aferin,
Dedi Hasbi bu makamın tarihin, Nur-ı Hak bu camiu 'l-mukarrebfn.
Sene 949.
Bu cami gayet ruhaniyetli, nurlu camidir. Sonra, çarşı içinde kalabalık cemaate malik Mumcuzade Ca
mii, kiremitli ve kargir minareli hoş camidir. Sonra Tabaklar başında Hüseyin Ağa Camii, yeni yapı, kire
mitli, kargir düzgün minareli ve sanatlı camidir. Sonra Kale Camii anlatılmıştır. Ve 5 adet mahalle mescitleri vardır ki mahalleleri yukarıda
yazılıdır. Ve 3 adet suhte medresesi vardır. Evvela Yakub Efendi Med
resesi, Mumcuzade Dersliği ve Hüseyin Ağa Dershanesi var.
680
Ve 5 adet sıbyan mektebi var. Ve 3 adet ehl-i tevhid tekkesi var. Bunlardan Yakub Efendi
Tekkesi, Halveti tekkesidir ki nice yüz adet yalınayak başı kabak sof hırka sahibi abdalları var. Sonra kaleye havale olan dağda bağlar içinde Kuzgun Baba Tekkesi, İrem Bağı gibi bir tekke olduğu yukarıda yazılıdır.
Ve 1 adet hamamcığı var. Karşısında şer'! mahkemesi var ki Acem Mehmed Efendi hakim iken yapmış, bir acayip yapıdır.
Ve [362a] 417 adet güzellik çarşı pazarı var. Bütün sanat ehli ve her türlü nadir mallar mevcuttur. Bedesteni yoktur, ancak her türlü değerli kumaşlar bol bol bulunur, zira Venedik iskelesidir.
Ve 4 adet hanları vardır. Ve 8 adet çeşmeleri var, bunlardan Yakub Efendi Tekkesi yakınında İlyas Paşa Çeşmesi'nin tarihidir:
Buldum İlyas Paşa 'nın tarihini yevmü 't-tenad, Çünki dedim tarihini vehüve hayru 'l-ibad.
Sene (---)
Ama diğer çeşmeler battaldır. Bu şehir halkı çok fazla suya muhtaçlardır. Zamanın geçmesiyle su yolları harap olmuş ama abıhayat suları var. Bir hayrat sahibi azıcık şey ile imar etse Kerbela Çölü Şehitleri ruhlarını şad ve Oniki İmamların ruhlarını yad ederdi. Zira bir içim ağız suyu için yarım saat doğu tarafında bağlar içre küçük büyük fakirler zorluk çekerek gidip su getirirler. Başka eşyanın her türlüsü mevcuttur. Özellikle bağ bahçelerinde türlü türlü sulu meyveleri cihanı tutmuştur.
Yiyecek ve içeceklerinin beğenilenlerinden: Evvela limanında sazan, alakerda, kolyoz, kefal, levrek balıkları ve balık yumurtaları olur ki Rum' da olmazdır.
Ve reyhaniye adlı içkisi, limonu, turuncu, zeytini, inciri ve üzümü cihanı tutmuştur.
Dukat köylerinde kırmızı çuka boyası kökleri ve ravend-i Rumi yetişip hekimler toplayıp Frengistan'a götürürler.
Avlonya zifti gibi bir lezzetli pak zift bir diyarda yoktur. Özellikle bir yeni bardak içinde zifti kaynatıp bardak içine koyup çalkalayıp, artanını yine taşra döktükten sonra o bardaktan
681
su içenin vücudunda asla safra, sevda, balgam ve sovulcandan bir hastalık kalmayıp pak-vücut olur.
Yukarı Kanye Kalesi altındaki kayalarda değirmen taşları madeni var. Göz göz sünger gibi bir taştır ki onun değirmen taşları Dip Frengistan'a gider. Akdeniz içinde Değirmenlik Adası taşından iyi, sert değirmen taşları olur.
Bağlar yolu üzerinde alçı taşı madeni, demir madeni ve nice çeşit madenler de vardır. Kısacası, bu Avlonya maden yatağıdır.
Deniz kıyısında o kadar hesapsız balık dalyanları vardır ki misli meğer Anatolkoz Denizi'nde ola. Sözün özü bu Avlonya Sancağı mahsul yönünden bir gizlice Mısır mansıbıdır.
Burada elde edilen misk ve ham amber kokulu saf beyaz ve berrak bal Atina'da ve Girit Adası'nda olmazdır. Bir fincan balı 20 fincan su götürüp yine lezzetli şerbeti ve lezzetli peltesi olur.
Büyük Avlonya Limanı'nın anlatılması Avlonya Kalesi ile Yengeç Kalesi arası tamamen limandır
ki bin parça gemi alır. Hatta Sultan Süleyman bu Avlonya Kalesi'ni bu limanda yatan gemileri muhafaza etmek için yapıp sonra donanma-i hümayunu burada koyup oradan Venedik'in Körfez Adası kalesine sarıldı, ama iri barça kalyonlar Avlonya altına gelemeyip yarım mil açıkta demir atıp yatarlar. Bu Avlonya şehri ile deniz arasında,
İzvoriç Köyü: 150 adet kefere haneli köydür. Bir büyük ve mamur kilisesi vardır. Bütün kafirleri balıkçılar ve tuzculardır. Burada olan tuz madeni başka emanettir. Tüm kefereleri vergilerden muaf olup tuz çıkarma hizmetine memurlardır. Tuzu gayet lezzetli ve beyaz olup nice yüz gemi yükü tuz Frengistan'a götürürler.
Bu köyün batısında denizden bin adım uzak bir burunda, Yengeç Köyü: Bir viran surdur, ama gayet büyük limanı
var. Liman ağzındaki kuleleri ve kalesini Gedik Ahmed Paşa fethedip yer yer yıkmıştır. Süleyman Han asrında taşıyla Avlonya Kalesi yapılmıştır. Bu Yengeç Kalesi limanının 4 tarafı tamamen balık dalvanlarıdır.
J
Bu limanın batı tarafında 18 mil açıkta, Sazan Adası: Her sene bütün Venedik kafiri donanması bu
adada kışlayıp bağlayıp ne tarafa isterse bu adadan gider. Av-
682
lonya Kalesi'nin lodos tarafında Karaburun demek ile bilinen bir menzilgah yelken yeri vardır. Ve lodos ile kıble tarafında asi Dukat Arnavutluğu, 100 parça asi kara başlı ve kara şapkalı kara [362b] keferelerdir. Kefere desen adamı katlederler, ancak yine her an Girit kafirine bunlar imdada giderler. Bunlar gayet cesur Arnavut adamlarıdır.
Bu Avlonya'nın da tüm halkı cesur ve gazi dilaver, server, hünerli yiğitlerdir ki 10 pare firkateleriyle tüm Frengistan kafirlerini korkutmuşlardır. Kalelerini o firkateler ile korutmuşlar. Hatta şimdiki halde kale neferlerinin yarısı Manya muhafazasına firkateleriyle yollandılar.
Bu Avlonya'nm havası gayet hoştur, ama suyu güzel değildir, zira kuyu suyu içerler. Mahbubu ve mahbubeleri Tanrı hakkı için gayet hoşlardır. Ancak taze yiğitleri gayet eşkıya olurlar. Ve esvapları Cezayirli gibi kısa ve daracık esvap giyip baldırı çıplak, başı fesli, ayakları siyah fillar pabuçlu, arkaları beyaz ih-ramlı Allah yolunda gazi mücahidlerdir. Genellikle başları dağlı ve çıplak sineleri bağlı olup sineleri dilim dilim, şerha şerha olup gömleksiz, yalınayak başı kabak abdal kalenderi görünüşlü gazileri var ki daima dillerinde vird-i zebanları otursa dursa ve kalksa "Ya Muhammed, ya Ali" diye hareket edip oturur bir alay Hanedan muhibbi canlardır ki hepsi Farisi-hanlardır.
Yüz renkleri kızıl olup sağlıklı ve dinç bir alay yiğitlerdir. Allah hepsinden razı ola, iyi canlardır.
Sonra tüm ahbap ve dostlar ile vedalaşıp ve yarar kılavuz yiğitler ahp oradan batı tarafına 2 saat gidip,
Çirkona Köyü: Hünkar hassı olup büyük mamur köydür. Onu geçip Ergiri Nehri'nin Venedik Körfezi denizine karıştığı mahalde atlarımızla bir gemiye binip Ergiri Nehri'ni karşı tarafa geçip Müzakiye Ovası'na girdik. O ova içinde bakımlı ve şenlikli köylerde zevk ü safalar edip 5 saat daha batı tarafta köylerde gidip,
Elbasan Vilayeti sınırı, yani Baştova Kalesi'nin şeklini bildirir
Arnavutça (---) (---) dernektir. Bundukani Venediği Pirincpirirn kralı yapısıdır. Sonra (---) tarihinde bizzat Fatih Sultan Mehrned Han Arnavut İskenderiyesi gazasına giderken bu ka-
683
leyi Gazi Mahmud Paşa ve Gazi Semendireli Balı Bey fethetmişlerdir. Elbasan Sancağı toprağında deniz kıyısında Venedik körfezinden doğu tarafa girmiş bir körfez daha vardır. O küçük körfezin ağzında Elbasan şehri içinden akar Vaiz Nehri ve Uşkumbi Nehri bu Baştova Kalesi dibinde derya gibi olup denize, derya gibi karıştığı yerde kalenin bir duvarını bu büyük nehir yıkıp Venedik Körfezi denizine karıştığı mahallin bir kumsal yerinde dörtgen şekilli bir küçük kaleciktir. Çepçevre büyüklüğü 700 adımdır. Dizdarı ve 70 adet neferleri vardır. Dıraç Kalesi emini hükmünde olup tüm dalyanları ve diğer mahsulatları tamamen miridir. Büyük iskeledir ki karşı İspanya, Kalavra, Fulya, Körfös ve Venedik şehirlerinin işlek iskelesidir.
Kale içinde 1 kiremitli camii ve 40-50 kadar neferat evceğizleri vardır. Birkaç kere Malta kafiri firkateleri bu kaleye yıkıklarından girip yakıp gitmişlerdir. Çarşı pazarı, han ve hamamı yoktur, ama yer yer bağları vardır.
Halkı gayet garip ve garip dostu Arnavutlardır. Balık avlayıp geçinirler ve Frenk ile alışveriş ederler, zira Elbasan'ın bir iskelesi de budur, ama sığ ve kumsal deniz olmakla iri kalyonlar limanına gelemez, ama ufak gemilere iyi yatak yeri limandır.
Oradan kuzeye (---) saatte yine şenlikli Müzakiye Ovası içinde kale gibi kuleli çiftliklerde zevk ü safalar ederek,
Eski yapı büyük Dıraç Kalesi'nin özellikleri Eski zamanda aydınlatan dolunay gibi şaşaa verir parlak
bir kale imiş. Latin tarihçilerine göre bu kale Yunan Rumu yapısı olup sonra İspanya eline girmiştir. Daha sonra bir hile ile Bundukan1 Venedik eline girip ondan (---) tarihinde Gazi Fatih Mehmed Han İskenderiye, Ülgün, Bar ve Leş kalelerini fethettiğinde Mahmud Paşa bu Dıraç Kalesi'ni da zorla Bundukani Venedik elinden fethetmiştir. Daha sonra Frenk kafirleri yine bu kaleyi istila etti. Sonra Bayezid Han tahta çıkınca (---) tarihinde yine bu kale fethohıp hala Süleyman Han yazımı üzere Elbasan toprağında voyvodalıktır. Ve 150 akçe payesiyle şerif [363a] kazadır.
Nahiyesi (---) adet köy olup hala hass-ı hümayun yönetimidir ki 30 yük akçe iltizam ile başka emini var, 200 adamıyla yö-
684
netir, zira Elbasan'ın ve başka vilayetlerin büyük iskelesidir. Venedik Körfezi içidir ve Elbasan'ın şahrah güvenli yoludur. Daima araba işlediğinden tüm bezirganların gemileri buraya yanaşırlar. Ve büyük tuz madeni vardır ki başka mukataadır. Bütün Rumeli'ye ve tüm Frengistan'a arabalar ve gemilerle tuz bundan gider. Gayet lezzetli tuzlası vardır ki iskele başında dağlar gibi tuzlar yığılıdır.
Dıraç Kalesi'nin özelliği: Bir düz tuz ovasının deniz kıyısında Venedik Körfezi'nden küçük bir körfezcik daha 70-80 mil içeridir, onun kenarında 4 köye büyük bir kale imiş. Zamanla nice devletten devlete geçip korunması mümkün olmadığından gözden düşüp viran olmuştur. Ama çepçevre büyüklüğü 5 bin adımdır. Zaman geçmesiyle içinde adam az kalıp kefere isyanından onların da kalmaya güçleri olmadığından (---) tarihinde Bayezid Han-ı Veli asrında bu kalenin kıble yönünde bir köşesini bölüp 4 köşe bir küçük kale yapmışlar ki büyüklüğü 800 adımdır.
Ve 2 kapısı var. Biri doğu yönüne bakar Elbasan Kapısı'dır, biri batı yönüne açık, deniz kıyısında emin İskele Kapısı'dır. İçinde 150 adet alçacık yapılı ve kiremitli evler vardır.
Çarşı pazarı, han ve hamamları yoktur. Ancak 1 camii, kiremitli ve kargir minareli Bayezid-i Veli Camii'dir. Bağları bahçeleri o kadar yoktur, zira alçak, tuzlu, çorak yerlerdir. Dizdarı ve 150 kadar neferleri ulfıfelerini eminden alırlar. 150 akçe kazadır. Bazen Elbasan kazasına katarlar. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdarı tamamen Elbasan'dadır. Ve 11 adet küçük topları var .
..... . . . . . . . . . . . .. (1,5 satır boş) ................... . Kısacası acayip eminliktir ama o kadar mamur şehir değil
dir. Oradan kalkıp doğu yönüne (---) saat yeşillik düz yerlerde
bakımlı ve şenlikli köyleri, denizden bir körfez girmiş1 onun kenarınca sağda ve solda olan köyleri ve kuleli şenlikli çiftlikleri seyrederek,
Pazar şehri, yani sağlam Kavaye kasabasının özellikleri (---) tarihinde (---) (---) yapısıdır. Elbasan hududunda bu da
Dıraç emini hükmünde başka voyvodalıktır. Dıraç Kalesi deniz kıyısında verimsiz bir kuru yerde olmakla Dıraç kadısı burada
685
sakin olup emini Dıraç'ta oturur, 150 akçe kazadır. Nahiyesi 73 parça köydür.
Şehri, düz geniş verimli bir yerde ve bir körfez nihayetinde bağ bahçeli, gönül açıcı, şirin bir kasabadır. 400 adet altlı ve üstlü, bahçeli, kargir yapılı, havuz ve şadırvanlı, baştan başa kiremit ile örtülü şahnişin ve maksureler ile süslü ve mükemmel sarayları vardır.
Ayanı kibarı ve eşrafı çoktur. Evvela Hariszade, Paşazade ve (---) (---) (---).
4 adet mahalle vardır. Evvela (---) Mahallesi ve (---) (---) (---). Ve 4 adet mihraptır. Evvela çarşı içinde (---) Camii (---) ve (-
-) Camii (---) (---) (---), meşhurlardır. 4 adet mahalle mescitleridir, ama kargir yapı minareleri yoktur, hep alçak minareciklerdir.
Ve 2 adet medreselerdir, ama suhteleri ilim talibi değillerdir. Ve 3 adet sıbyan dershanesi vardır. Ve 2 adet derviş tekkesi vardır.
Ve 200 adet bakımlı, canlı ve süslü çarşı pazar dükkanları var ki her caddesi çeşit çeşit dut meyvesi ağaçları ile süslü olup gölgeli bir sultan çarşısıdır. Bütün ehl-i hıref mevcut olup tüm kıymetli mallar bol bol bulunur, zira Baştova Kalesi halkı ve Dıraç Kalesi halkı bu şehrin çarşı pazarlarına muhtaçlardır. Onun için pazarı mamur ve süslüdür.
Ve 2 adet tüccar hanı vardır. Bunlar da kargir yapı olup sanki bedesten gibi her kumaş ve değerli eşya bulunur. Çarşı hamamı yoktur, ancak "Saray hamamları kırktan fazladır" diye söylediler. Hariszade Ağa [363b] bir çarşı hamamı inşa etmeyi üstlenip çarşı içinde zeminini de görüp hazırlık yaptı. Allah tamamlanmasını nasip ede. Ancak bu şehrin ayanı kibar hamamlarına akraba ve taallukatlar girip çarşı hamamına ihtiyaçları olmadığından çarşı hamamı yapmaya bir kimse gayret etmemiştir. Zengin, bezirgan ve cömert hanedan sahibi adamları vardır. Suyu ve havası gayet hoş olup halkı gayet garip dostlarıdır.
Oradan yine doğu tarafına düz yoilar ile Elbasan Nehri kenarınca 3 saat gidip,
Sağlam sur, yani mamur Pekin Kalesi'nin özellikleri (---) tarihinde Dıraç, Kavaye, Elbasan ve Baştova yolları Ar
navut eşkıyası elinden emniyette olması için Sultan (---) (---) za-
686
manında o yollar beklensin diye bu kaleyi yapıp ismine Beklin Kalesi derler. Daha sonra Beklin'den bozma Pekin Kalesi derler. İsimlenme sebebi böyledir. Hala Süleyman Han yazımı üzere Elbasan beyinin hassı voyvodalığı hükmünde olup Elbasan Kalesi nahiyesidir.
Kalesi bir bayır altında bir geniş düz yerde ve Elbasan Nehri kenarında dörtgen şekilli bir küçük kaledir. Büyüklüğü çepçevre tam 500 adımdır. Hendeği yoktur, ama 4 köşesinde Çaryar aşkına 4 adet sarp kuleleri var. Ve kıble tarafına bu kale biraz yokuştur. Bütün temelleri kayalar üzerine yapılmıştır. Ancak bir kapısı kuzey tarafında taşra varoşa açılır. Duvarının boyu 12 arşındır. Dizdarı, 70 adet neferleri ve 5 adet şahi topları var. Hala iç eldir ki gayet güvenliklidir. Kale içinde 30 adet ufak daracık kiremit örtülü evleri vardır. Kapısı üzerinde bir küçük camii var, ama minaresi yoktur. Kalenin solunda duvara bitişik bir çemenzar yerde namazgahı var.
Süslü taşra varoşu: Kalenin kuzeyi, doğusu ve batısında 400 adet kiremitli mükellef ve mükemmel saray gibi bağlı, bahçeli, havuz ve şadırvanlı, tamamı altlı ve üstlü kargir yapı evlerdir. Hepsi 7 adet mahalledir.
Ve 4 adet kiremitli camilerdir. Üçü kargir, sanatlı ve yüksek minarelidir, ama biri alçak minareli camidir. Bunlardan çarşı içinde Kandiye fethine sebep olan Yeniçeri Ağası yiğit Vezir Abdurrahman Paşa Camii, gerçi kiremitlidir, ama gayetle kalabalık cemaate malik ferah camidir. Kıble kapısının kemeri üstünde tezhipli iri yazıyla yazılan tarihi budur:
Hamdü lillah çün bu cami-i cedid oldu tamam, Her nazar edenlere oldu makamı dilküşa,
Nev baharın evsatında çün tamam oldu bu cay, Barekallah oldu ra 'na tarihi hey ağniya.
Sene 1077.
Sonra çarşının öte başında Hariszade Camii'nin kapısı üzere lacivert ve tezhipli tarihidir:
687
Hazret-i Hak'dan olupdur işbu cami bi-gümıin, Kasaba-i Beklin içre oldu bir ıili nişan,
Her gören hayr dua ile dedi tarihini, Hamdü lillah çCm yine lütfeyleyip o Müste 'ıin.
Sene 1076.
Meşhur camiler bunlardır. Ve 7 adet mahallede 7 adet mescit vardır. Ve 3 adet yerde
suhte medresesi vardır, ama ehl-i ırz hal sahibi edepli adamlardır, zira bu diyarın suhteleri tümden eşkıyalardır. Onların işlediği kötülükleri halk etmezlerdir.
Ve 5 adet sıbyan mektebi vardır, zira gayet zeki, olgun ve yetkin çocukları vardır. Genellikle manzum kitapları ezberden okurlar. Ve 2 adet Al-i Aba dervişleri tekkesi var.
Ve 7 yerde abıhayat çeşmeleri var. Hepsi Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa hayratıdır. Ve gayet lezzetli abıhayat hoş içimli sulardır. Bu şehri akarsular ile sulayıp imar etmiştir. Zira bu Abdurrahman Paşa'nın aslında bu şehir doğum yeri olduğundan imar edip daha nice çeşit hayrat ve hasenatlara başlamıştır.
Daha önce (---) tarihinde Sultan İbrahim Han cülusunda ve Sultan IV. Mehmed Ha:n'ın tahta çıkışında kulkethüdası bulunan Çelebi Mustafa Kethüda bu şehirli olup Abdurrahman Paşa, Çelebi Kethüda'nın kız kardeşi oğlu olup yeğenidir. Mustafa Kethüda, Abdurrahman Paşa'nın dayısıdır ki Buruşukoğulları namıyla meşhur idi. O merhum şehit yerde yathkça Abdurrahman [364a] Paşa gibi tedbirli, ileri görüşlü gazi vezire Cenab-ı Kibriya uzun ömürler vere, zira Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa ile gönül ve görüş birliği edip onun görüşüyle Kandiye 3 yılda fethedildi, yoksa 40 yılda fethi mümkün olacak kale değil idi.
Ve 1 adet hoş hamamı var. Bu da Abdurrahman Paşa Hamamı' dır. Suyu, havası ve yapısı gayet hoş aydınlık bir hamamdır.
Ve 2 adet hancağızlardır. Ve 200 adet Kaleönü Meydanı'nda dükkanlardır. Genellikle mutafları ve pabuççuları çoktur. Ve güzellik çarşısı içinde türlü türlü gölgeli uzun ağaçlardan başka sulu ve lezzetli dut ağaçları ve üzüm asmaları ile bu güzellik
688
çarşısı gölgelenmiştir ki bütün ağaçlar sıralı olarak dikilip sultan çarşısını süslemiştir.
Bu şehrin suyu, havası ve yapısı gayet hoş olduğundan mahbubu ve mahbubesi gayet çoktur. Ve bütün halkı garip dostudurlar ki gelen geçenlere nimetleri boldur. Gayet ehl-i sünnet ve'l-cemaat iyi hal ile meşhur adamları vardır.
Bağ bahçeleri cihanı tutup zeytini, narı inciri, yer yer limon ve turuncu bulunur. Genellikle bağlarının hendeklerinde salkımsöğütler ve kavak ağaçları dikilidir. Kısacası gayet şirin, süslü kasaba ve hoş kaledir ki her şey bu kasabada mevcuttur.
Sonra burada bütün dostlar ile vedalaşıp ve Abdurrahman Paşa efendimize vilayet ayanından mektuplar alıp oradan yarım saat doğuya gider (---) deresi üzere Abdurrahman Paşa'nın bir göz sanatlı taş köprüsünden geçip, sonra bayırlar dibinden gidip,
Çiçol Köyü menzili: Abdurrahman Paşa efendimizin baba dede asıl vatanı olan köyüdür ki hanedanında kardeşi Mahmud Ağa'da sakin olup zevk ü safalar ettik. Bir tepe başında bir yüksek cihannüma havadar zeminde mamur bir çiftliktir. Burada bir şahnişinde sakin olup tam bir hafta has sohbetler edip Pekin şehrinden bölük bölük gelip Hüseyin Baykara cemiyetleri ederdik.
Sonra Mahmud Ağa ile vedalaşıp oradan yine doğu tarafa Elbasan Nehri kenarınca giderken gemiler üzere yapılmış un değirmenlerini seyrettik ki bu da bir diyara mahsus değil bir sanatlı tarz değirmenlerdir ki görenin aklı gider. Gayetle süratli işler değirmenlerdir.
Oradan yine nehir kenarınca mamur köyler ve bağ bahçeler geçip,
Lolat Köyü, oradan Payova Köyü, oradan Peşkim Köyü, oradan Kures Köyü, oradan Berdaşiş Köyü: Bunların hepsi Elbasan nahiyesi köyleridir. Kimi timar, kimi zeamet ve kimi muaftır. Berdaşiş Köyü, Elbasan Nehri üzerinde olan ağaç köprünün tamiri için muaf ve müsellem bir mamur köydür.
Bu adı geçen köyleri 4 saatte geçip Elbasan şehri dışında Hısım Mehmed Paşa'nın çiftliğinde atlardan biraz inip şehirde Rumeli Eyaleti'ne mutasarrıf olan Çorum Mustafa Paşa kaymaka-
689
mına Manya muhafazası için padişah emirleri ile geldiğimizin haberini gönderdik. Kaymakam da bütün ileri gelenler, timar ve zeamet sahipleri ve kalabalık askerle hakiri karşılamaya çıkıp büyük alay ile şehirde beylere mahsus büyük saraya indik. Orada padişah divanı olup padişah emirleri okunup ne yazdığı tüm ayanı kibarca bilinince "Emir padişahın" dediler. Dua ve övgüden sonra şehir içinde tellallar ilan etti. Herkes Manya muhafazasına gitmeye hazır olup hakirden 10 gün mehil rica ettiklerinde hakir,
"Öyle olsun, ama 11. gün elbette bu şehirden çıkmak gereksiz" dediğimde hepsi birden "Ferman padişahındır" diye herkes işlerine meşgul oldu.
Merhum Mustafa Paşa'nın müsellimi olan kimse Cemallzade namıyla bilinen bir söz ustası, şen şakrak ve çelebi adam meğer Elbasan şehrinden imiş. Hemen hakiri paşalara mahsus saraydan kaldırıp kendinin sarayına kondurup büyük hanedanda bütün hizmetçileriyle hücreler tayin etti. Gece gündüz 3 öğün miskli bol yemekler, nefis nimetler yiyip Elbasan şehrinin şen ve cana yakın insanlarıyla dostluklar ederek şehrin büyük velilerini ziyaret edip nice bin çeşit ibretlik seyirler etmeye gayret ettik.
Cihan gelincik bezeği şehri, yani büyük ve eski belde Elbasan Kalesi'nin özellikleri
Gerçekten de Anadolu'da Arabistan'ın gelincik bezeği Antep şehridir, ama Rumeli'nde Arnavutluk'un gelincik şehri bu Elbasan beldesidir.
Latin tarihçilerine göre bu eski şehrin ilk yapıcısı Büyük İskender zamanında Kavala Kalesi sahibi Feylekos-ı Yunan'dır. [364b] Nice bin eski hekim, kahin ve bilginler bu şehri vatan edinip imar etmişler.
Sözün özü, nice yüz melikten meliğe ve melikeden melikelerin ellerine geçmiş, sonra da Rumeli diyarları küçük beylikler şekline gelmiştir. Bu büyük şehir Sırp Kralı Destpot adlı sapık kralın Banya adlı bir oğlu ve Basanya adlı bir oğlu ellerinde olup bu şehre ortaklaşa mutasarrıflar iken 2 nefer inatçı kardeş iyi geçinemeyip birbirleriyle savaşmışlar. Sonunda Basanya adlı prens savaştan kurtulup doğru Fatih Sultan Mehmed Han
690
Gazi'ye gelip şahadet parmağını kaldırıp Zevalsiz Tann'yı birleyip kelime-i tevhid getirip padişah huzurunda Akşemseddin hazretlerinin öğretim ve telkiniyle İslam şerefi ile şereflendi. Bizzat Fatih Sultan Mehmed Üsküp şehrinden Arnavut İskenderiyesi fethine diye yola çıkmışken atının yularını bu Elbasan üzere çevirdi. 40 bin asker ile Koca Mahmud Paşa asker öncüsü oldu. Basanya nam Müslüman olan Mehmed Bey'in delaletiyle bir gece şehri basıp Basanya Mehmed Bey kardeşi Banya adlı kralı yatağında canlı yakalayıp katletti. Osmanlı'nın yardımıyla İslam'a geldiğinden babasının şehrini Mahmud Paşa ile birlikte fethederler ve içinde olan Rum ve Freng kafirlerini tamamen kırarlar.
Onun için bu şehir el vilayet halkıyla basıldığından ve Basanya Mehmed Bey fethinde bulunduğundan Elbasan şehri derler. Yoksa Rumcada ismi (---), Frenkçede ismi (---) Arnavutçada (---) (---)dır. Tarih-i Latin'de ayrıntılı hikayeleri vardır, ama biz kısaltarak yazdık.
Sonra bu kale fethi müjdesiyle Basanya Mehmed Bey, Fatih Sultan Mehmed Han huzuruna ılgar ile varıp müjde edince Fatih Gazi,
"Aferin elini basan Mehmed Bey sana bastığın babanın tahtını ihsan ettim. Orada benim namıma gümüş madeninden sikke kestirip dahi etraf vilayetlerini ele geçir" buyurduklarında Akşemseddin, Emir Buhari ve Molla Gürani hazretleri o memleketlerin hemen fethedilip ele geçirilebilmesi için el-fatiha dediler. Gerçekten bütün Arnavutluk ve Hersekistan Fatih Sultan Mehmed ve Sultan Bayezid-i Veli zamanlarında fethedilmiştir.
Sonra bu Elbasan, Süleyman Han yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde başka sancak beyi tahtıdır. Padişah tarafından beyinin hass-ı hümayunu 201.963 akçedir. Ve zeameti 18'dir ve timarı 138 adettir.
Alaybeyi ve çeribaşı vardır. Sefer sırasında kanun üzere bütün timar erbabı 4.600 pür-silah seçkin asker olur. Rumeli veziri hangi sefere giderse bunun da sancakbeyi memur olduğu sefere giderler. Ve 300 akçe payesiyle tahtabaşı mansıbıdır.
Nahiyesi (---) adet mamur köylerdir. Her sene kadıya adalet üzere 10 kese hasıl olur. Beyine 30 kese hasıl olur.
69 1
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayanı eşrafı, şehir naibi, muhtesib naibi, muhtesib ağası, bacdar ağası, haraç ağası, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, (---) adet kale neferleri, 5 adet kale ağası; mimar ağası, şehir kethüdası ve muaf kale hizmetçisi keferesi var.
Reayalar üzere portoyoroz kefereleri vardır ki toplam 20 adet hakimlerdir. Gayet mamur ve mazbut hükumet yeridir ki tüm reaya ve berayaları itaatkarlardır.
Sancağı hududu içinde (---) adet kazadır. Evvela güneyde Baştova kazası, Müzakiye kazası, batı tarafta Dıraç kazası ve
.................. (1 satır boş) ................... . meşhur kazalar bunlardır. Ve sancağı hükmünde 526 adet köylerdir, ama çoğu muaf,
müsellem ve çoğu miri köylerdir, beyler müdahale edemezler. Elbasan Kalesi'nin çepçevre büyüklüğü
Kalesi bir düz verimli zeminde, kuzeyi çeyrek saat ve kıblesi çeyrek saat uzak bayırları ve dağları tümden bağlı bir geniş öz içinde, Uşkumbi Nehri kenarında 4 köşe, şeddadi bir eski yapı kaledir ki boyu 15 arşındır.
Beden dişleri gayet sanatlı ve etrafında 50 adet burçları var. Ve 4 tarafında hendeği 2 adam boyu kadar derindir, 50 arşın geniştir. Ve hendeği içre tamamen bağ bahçelerdir. Kalenin çepçevre büyüklüğü 2.400 [365a] adımdır.
Ve 3 adet demir kapıları vardır. Biri doğuya, biri batıya ve biri çarşı tarafında kahveler önünde kıbleye bakar işlek büyük kapıdır. Bu kapı iki kattır, öbürleri de ikişer kattır, zira kale de çepçevre 2 kat hisar duvarlıdır. Onun için kapıları ikişer kattır. Bu kıbleye bakan çarşı kapısının kemeri üzerinde Fatih Sultan Mehmed'in ta Osmancık'a kadar ataları bir beyaz mermer üzere celi hat ile yazılmıştır ve Elbasan tarihi yazılmıştır, sene 859.
Bu kapı üzerinde 3 adet 4 köşe beyaz has mermer üzerinde ok ve kurşun darpları vurulmuş alametleri zincir ile asmışlar. Bütün gelen geçen yolcular seyrederler.
Bu kapı üzerinde üst katlı bir Hünkar Camii var, kiremitli eski bir camidir. Bu camie yakın yüksek bir saat kulesi var. Gayet sanatlı ve dürüst saati var ki asla dakika ve saniye şaşmaz. Bütün camilerin müezzinleri ona bakarlar.
692
Bu kale içinde 460 adet kiremitli bağsız ve bahçesiz biraz genişçe, altlı ve üstlü eski yapı haneleri var. Dizdar hanesi bundadır, ama iç el olmak ile neferlerinin kendileri ve evleri de yoktur. Ancak kaleye muaf ve müsellem kefereler hizmet ederler.
Dış varoştaki ağa ve ileri gelenlerin haneleri Evvela bu Elbasan Kalesi'nin 4 tarafında bayırlar dibine bi
rer saat mesafe yerlere dek tüm bakımlı, şenlikli, süslü, bostanlı, bağlı, cennet bahçeli cihan saraylarıyla süslenmiş, türlü türlü Havarnak köşkleri ve şahnişinler ile bezenmiş baştan başa kırmızı, sanatlı ve düzgün kiremit örtülü güzel haneler vardır. Hepsi kargir yapı ikişer üçer kat şahane şahnişinli mamur hoş evlerdir. Elbette her güzel hanede birer akarsular akıp havuz, şadırvan ve selsebil fıskiyelerinden fışkırır Rıdvan Cenneti bahçesi gibi kaşanelerdir. Camilerin minare külahlarından gayri kurşun örtülü binalar yoktur, hemen hepsi kırmızı kiremitler ile örtülü mamur evlerdir.
Evvela ayanı kibardan sarayların biri Hısım Mehmed Paşa Vezir Sarayı, paşalara mahsus saray, Mustafa Ağa Sarayı, Memi Ağa Sarayı, Cemalizade Sarayı ve Kara Osman Ağa Sarayı ve Hısım Mehmed Ağa Sarayı, Hısım Hasan Ağa kaşanesi, Bıçakçızade hanedanı, Paşazade Evi ve Sipah Ağası Hanesi, nice yüz güzel saraylar vardır. Sözün kısası, şehir kethüdası defteriyle toplam 1.150 adet saray, hanedan ve güzel evler vardır. Gerisi yine bahçeli orta halli kimselerin güzel evleridir.
Bütün hanedanların kapıları sabah akşam açıktır. Hatta nice kapılar üzerine bu Arapça beyt iri yazı ile yazılmıştır.
Sabahuke makrunün bi-izzin ve devletin Ve babüke meftUhün li-ehli 'l-hevayici.
Nice sarayın divanhanelerinde bu beyt yazılmıştır:
Şerefü 'l-beyti bi-ehlih, Ve şerefü ehlihi bi-sehii'ih.
Nice bin bunun benzeri beytler yazılmıştır. Bu beytlerin anlamı üzere bu şehirde kapılarını kapamak ve hanedan sahi-
693
bi yalnız başına misafirsiz hizmetçileriyle yemek yemek gayet ayıptır. Onun için elbette her hanede gelen geçen misafir eksik değildir.
Her dergahta bu kadar misafir atıyla ve hizmetçileriyle bir ay yatıp kalksa yüksünmezler. Yıl başında bulunursa haline münasip elbette bayramlık bir kisve verirler. Bu güzel halleri 40 yıldan beri bir diyarda görmedim. Ancak Şam Trablusu'nda Yeniçeri Ağası Hızır Ağa'da gördüm, bir de bu Elbasan'da gördüm.
Mahalle sayısı ve isimleri: Bu İrem varoş toplam 18 adet Müslüman mahallesidir. Ve 10 adet Rum mahallesi, Arnavut ve Latin keferesi mahalleleri vardır. Ama asla Yahudi, Frenk, Ermeni, Sırp, Bulgar ve Voynuk kefereleri yoktur. Ancak ticaret yoluyla gelip hanlarda kalıp yine giderler. Yoksa "Yerleşelim" diye kalırlar ise o an aman ve zaman vermeyip katlederler, ta eskiden böyle göregelmişlerdir. Evvela (---) Mahallesi ve
.................. (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . meşhuru bunlardır.
Osmanlı sultanları ve hayrat sahiplerinin camileri Tamamı 46 adet mihraptır. Bunlardan eskisi Fatih Sultan
Mehmed Han Camii'dir ki kale kapısı üzere fevkani olup kalabalık cemaate sahip eski camidir.
Kale ortasında [365b] Gazi Sinan Paşa Camii tahtanidir, ama büyük ve eski yapıdır. Ve 4 köşe duvarlarının dış yüzünde bir nokta konacak kadar boş yer yoktur, tamamen şiir, kaside, hadis ve müfredler yazılmış. Rum, Arap ve Acem seyyahlarının birer kıta güzel yazıları var ki yüz ciltlik kitap olur, zira nice bin şairin bu eski cami menzilidir. Onun için herkes teberrüken birer çeşit kalem ile marifet gösterip nice kere yüz bin eser yazmışlardır. Zira gayet parlak, cilalı ve şaşaalı duvardır. Hatta hakirin her vardığım köy ve kasabalarda ve bir büyük toplantı olacak yerde birer eser yazmak eski alışkanlığım olduğundan burada da hakir küstahane bir beyt yazıp,
Ketebehu seyyah-ı alem Eviiya. Sene 1081.
694
diye yazdık. Her şehre bütün tarihçiler isim dağıtırken birlikte bir isim koymuşlar. Bu Elbasan şehrine "Dar-ı Şuara' diye isim koymuşlar.
Bu kale içinde bu Sinan Paşa Camii cemaati çok ruhani mabettir, ama içinde ağzına kadar Venedik'in Katur Kalesi'ne gitmek için İslam askeri peksimeti doludur. Hatta Manya muhafazasına giden İslam askerine bundan bin kantar peksimet Dıraç'a arabalar ile gidip oradan gemilerle Manya'ya gittiler.
Sonra, Uzun Çarşı içinde Hasan Balızade Camii kapısı üzere tarihi budur. Tarih:
Yapup Hasan Balızade Hudayçün, Bu beytullah çun manende cennet,
Bi-hamdillah tamam etti bu hayrı, Kabul ede bi-hakk-ı Zat-ı Vahdet,
Ne devlettir bu ki ta ruz-ı mahşer, Diyeler ruz u şeb ruhuna rahmet,
Manastırı Leal! dedi tarih, Zehf oldu ibtıdetgah-ı ümmet.
Sene 1017.
Sonra, Tahıl Pazarı'nda Bıçakçızade (---) Ağa Camii, çok düzgün minareli, yeni güzel bir camidir.
Tavşan Camii, sevimli, sanatlı, nurlu bir camidir. Mahkeme yakınında Sinan Bey Camii, kalabalık cemaate
sahiptir. Meşhur, mamur bildiğimiz camiler bunlardır. Mahalle mescitleri: 20 adet mahalle mescitleri vardır.
Evvela (---) Mescidi (---) (---) (---). Bunlar meşhurdur.
(---). Medreseleri: (---) adet medrese vardır. Bunlardan (---) (---)
Darülhadisleri: Hepsi (---) (---) (---). Hafız darülkurraları: Tamamı (---) (---) (---). Sıbyan mektepleri: Tamamı (---) (---) (---). Al-i Aba dervişleri tekkesi: Tamamı 11 adet fakir hankahıdır.
695
Bunlardan kale içinde Sinan Paşa'nın Halveti Tekkesi bir şehirde yoktur. Fukarası ve evkafı çoktur. Hünkar Camii Tekkesi, fakr u faka sahibi çille-i merdan sahibi arif-i billah terk ü tecrid canları var. Hacı Hasan Tekkesi, bir fukara tekkesidir ki nice riyazet çeken, halktan uzak, köşesinde yaşayan canları var. Kendi dertleriyle ciğerleri kan ile tevhid-i erreye meşgullerdir. Sonra,
.................. (1 satır boş) ..... . . . . . ......... . bilinen tekkeler bunlardır. Aşevi imaretleri: 3 adet konuk aşevidir ki sabah akşam,
zengin yoksul, yaşlı genç, müslim kafir herkese nimetleri boldur. Evvela Hünkar İmareti, Sinan Paşa İmareti ve Tekke İmareti var. Bunlar meşhur imaretlerdir.
Tüccar hanları: Hepsi 11 adet handır. Evvela (---) hanı, .................. (1,5 satır boş) .... . . . . . . . . . . . . . . . .
Çarşı bedesteni: Hepsi 900 adet sultan çarşısı dükkanlarıdır. Gerçi anayol üzere değildir, ama her cadde üzerinde olan dükkanları tertip üzere yapılmış mamur, süslü, tertemiz ve üzerleri örtülü, gölgeli, güzellik çarşısı pazarıdır. Saraçhanesi, gazzazhanesi ve zergerler çarşısı şirindir.
Ve 7 adet kahvehaneleri var ki sanki her biri birer çeşit işlemeli Çin gelinciğidir. Bütün maarif erbabı, ehl-i dil şairleri orada mevcuttur. Eğer bu kahvelerin her birini olduğu gibi yazsak sözü uzatmış oluruz.
Bu şehrin imarına göre kargir yapılı bedesteni yoktur, ama bütün dünyada olan değerli eşyalar [366a] la'l, yakut, elmas, zümrüt, diba, şib, zerbaf, kamha-yı daray ve nice bin çeşit değerli kumaşlar mevcuttur.
İşleri güçleri, kazançları: Her türlü sanayi ve sanat ehli mevcuttur, ama gazzazları, Arnavut kalkancıları, okçuları ve yaycıları gayet çoktur. Ve gayet iyi silah aletleri işlerler.
Usta tabipleri: 40 adet nabızcı tabibi vardır, ama bunlardan Frankol Latin nabız ilminde zamanın seçkinidir. Ve Hekim M h A ç l b. k. M Ah .
T' !:> - ' -' · ·- � T� { ) ( ) ( ) u yı e e ı, san ı esı -ı nnuı.:-; uır. ve ,--- --- --- . Nazar sahibi göz hekimleri: Toplam 3 adet kehhallardır
(göz hekimleri), ama (---) (---) (---). Usta cerrahları: Gerçi cerrahlık ilminde çok kimseler var
dır, ama bunlardan (---) (---) (---) tam üstaddır.
696
Pazar günü ve insan topluluğu: Bu Elbasan şehri içinde her pazar günü çok kalabalık bir pazar olur ki bu şehrin 4 tarafındaki köylerden, kasaba, kale ve şehirlerden nice bin adet küçük büyük, avrat oğlan gelip bu şehir içi insan deryasıyla dopdolu olup omuz omuzu sökmez. Bütün mahbub ve mahbubeler güzellik sergileyip sakınmadan, çekinmeden, korkmadan seyir ve temaşalar olunup gizli gizli mallarını alıp satarlar. Taşra köylerden o kadar parlak dolunay gibi Arnavut kızları gelir ki sanki her biri bir peri yüzlü, melek görünüşlü yıldız gibi parlak kızlardır.
Sözün kısası her pazar günleri bu Elbasan şehri insanlarla dolup tüm değerli mallar ile bu şehir bezenip bütün Rumeli diyarının ve tüm Arnavutluk'un gelincik çarşısı olur.
Bütün çarşı pazar sokakları baştan başa kaldırım döşeli olup iki tarafındaki yaya kaldırımlarının kenarlarından birer çeşit lezzetli abıhayat sular akıp bütün caddeleri sular pak eder.
Özellikle Çukacılar Çarşısı'nda, Okçular, Yaycılar, Bıçakçılar ve Kılıççılar çarşıları içinde yollar üzere sıra sıra dikilmiş dut ağaçları, uzun ve büyük çınarlar, salkımsöğütler ve nice çeşit üzüm asmaları sıralı olarak yollarda dikilip şehir içi gölgeli ağaçlarla süslenmiştir. Bütün pazar halkı o gölgeli ağaçların gölgelerinde oturup değerli mallarını satarlar.
Başka çarşılarda da çeşit çeşit ağaçlar dikilmiştir, bütün dükkan ahalilerine bu ağaçlar gölgelik olup güzellik çarşısına asla güneş tesir etmez. Sanki bu şehir Macaristan'ın Kurs Vilayeti'nde hemen Kaşa şehri gibi İrem Bağı'dır.
Can rahatı hamamları: 3 adet gönül alan hamamı var. Biri kale içinde doğu tarafındaki kale kapısının iç yüzünde Sinan Paşa Hamamı, eski yapıdır, suyu, havası ve yapısı gayet hoştur. Suyu hendek üzere köprü ile taşradan gelir. Taşra varoşta Çarşı Hamamı, geniş, hoş yapı, tertemiz sevimli hizmetçileri ve hamam takımları var. Sonra,
.................. (1 satır boş) ................... .
İleri gelenlerin özel hamamları: Şehir kethüdası "Bu şehir içinde 360 adet saray hamamları vardır" diye övünür.
Hayat suyu tatlı nehirleri: Bu şehir içinde akan Uşkumbi Nehri ta Görice ve Lankaza dağlarından gelip nice bin adet bağ-
697
lan ve şebekeli bostanları sulayıp nice bin değirmenler çevirir, yukarıda yazılı olduğu üzere Bundukani Körfezi içine (---) yakınında karışır. Şehrin etrafında olan dağlardan nice yüz adet akarsular akıp şehrin etrafında olan nice bin adet cennet bahçelerini suladıktan başka her hanedanda birer ikişer adet akarsular çağlar. Bundan başka,
Abıhayat çeşmeleri: Bu şehir içinde 430 adet akar çeşme vardır. Bunlardan, hendek kenarında İstanbul' da Sultan Ahmed Han'ın Atmeydanı'ndaki yeni camiini yapan mimarbaşının bu şehir içinde 40 adet abıhayat çeşmesi vardır. Bütün çeşmelerin kemerleri üzerine çinide yazılan tarih budur:
Hazret-i mimarbaşı oldurur bir ruy-i pak, Deh düşüp tarihini dedi Hüseyni hakir, Aşkına geldi Muhammed Mustafa 'nın ma-i pak.
Sene (---).
Diğer tarih: Bir çeşmesinin tarihi "Nab-ı pak" düşmüştür. Bıçakçızade Çeşmesi, Cemali Çeşmesi ve Vaiz Çeşmesi var
dır. [366b] Garip bekar hanları: 9 adet bekarhane odaları var ki içinde
sanat ehli garip kimseler kar edip işlerler. Genç yaşlı halkının yüz renkleri: Havasının güzelliğin
den çok yaşlıları zinde olup 100 yaşında iken yüzleri kızılımsı olup tazeleri de hep öyledir.
Mahbub ve mahbubeleri: Mahbubu ve mahbübeleri öyledir ki her biri güzel yüzlü ve endamlı olup benlerinin her tanesi Haşimi beni gibidir.
Eşraf, kibar, ayan isimleri: Bunlardan velinimetimiz Cemallzade, Hısım Mehmed Paşazade, Bıçakçızade, Çavuşzade ve Dizdar Ağa, bunlar meşhur ayandır.
Şeyhlerinin hikayeleri: .................. (2/3 satır boş) ..... . . . . . . . . . . . . . . .
Seçkin şairleri: . . . . . . . .. . . . . . . . . . (2/3 satır boş) .. .. . . . . .... . . . . . . . . .
Hoş-sohbet dost ve yaranlar: . . .. . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) . . . . . .. . . . . . ... . . . . .
698
Tarikat ehli, hal sahibi meczuplar: . . . . .............. (2/3 satır boş) ................... .
Meydan eri erkeklerin giyecekleri: Bütün halkı çuka ferace ve dolamalar giyip sarık sararlar. Tazeleri kırmızı ara kiye, bağır yeleği, kopçalı çakşır ve kubadi pabuç giyerler.
Dilleri, ıstılahları: Hepsi Arnavutça konuşur. Çoğunluğu düzgün Türkçe bilip alimleri Farsça bilirler. Tüccarları Rumca ve Frenkçe de bilirler.
Cesur yiğitlerinin isimleri: Genellikle isimleri Cemalizade ve Kasımzade'dir, ama halk tabakası Çelo, Meto, Paşo, Afo, Hamza ve Koçı namlılardır.
Kulağı halkalı hizmetçilerinin isimleri: Genellikle kölelerinin isimleri (---) (---) (---).
Kadın ve kızlarının giysileri: Genellikle kadınları çuka feraceler ve yassı başlı takkeler üzre beyaz tülbent örtüp gezerler.
Kadın kısmının isimleri: Genellikle hatunlarının isimleri Selime ve Salime (---) (---) (---).
Cariyelerinin isimleri: Çoğunlukla karavaş cariyelerinin isimleri Camsı ve Hanifi (---) (---) (---) (---) (---).
İbretlik yapılan: Evvela Elbasan Kalesi gayet sanatlıdır. Camileri, yeraltında su yolları, uzun minare ve hanları sağlam yapılardır.
Cana can katan güzel havası: Suyu, havası ve yapısı herkesçe beğenilir olup yaz kış daima ılıman olup halkı sağlıklıdır.
Evlerdeki hazmı kolay su kuyularının sayısı: Bütün şehir içinde şehir kethüdasına göre 2.060 adet abıhayat su kuyuları vardır ki kullanırlar.
Beldenin iklimi: Usturlab ilmine göre bu şehir 4. iklimde bulunup arz-ı beledi (---)dir. Uzun günü (---) (---).
Müneccimlere göre imarının talihi: Bu şehrin eski kahinlere göre imareti tali terazi burcu, Zühre evi ve havayide bulunup halkı mesrurdur.
Rahip kiliseleri: Bu şehir içinde (---) adet kilise vardır. � • - ' ' ( \ ( ) ( ) ( ' bvvela (---) ---J --- --- ---).
Hububat, sebzevat, mahsulat: Her çeşit mahsulatları olur, ama buğdayı, darısı, arpası ve mercimeği (---) bol olur.
Büyük nimet, yiyecek çeşitleri: Evvela beyaz çöreği, bahar-
699
lı, şekerli fırançile çöreği, nohutlu simidi ve 40 çeşit yemeği beğenilir.
Tanrı ikramı meyveleri: Evvela 1 okka gelir armudu, elması, sulu kirazı, ayvası, kızılcığı ve kestanesi meşhurdur.
Can besleyen içecekleri: Evvela kırmızı şarabı, hardaliye ve reyhaniye müsellesi, vişnabı, bal suyu ve bozası beğenilir.
İnsan ve hayvanların geçiş yeri, köprüleri: Şehir içinde akan Uşkumbi Nehri üzerinde ahşap köprüsü gayet sanatlı, büyük vakıftır.
Bağ, bahçe, bostanlarının sayısı: Bacdar "Bu şehir etrafında 2 bin bağ bahçe dönüm hakkı verir" diye söyledi, ama çoğu muaftır.
Hacet sahiplerinin musallası: Bir iç açıcı namazgahtır ki duhav1 yeşil kadife gibi çemenzarda 57 adet uzun boylu serviler ile süslü ibadetgahtır.
Mesiregahları: Bu Elbasan şehrinin içi ve dışı tamamen gezinti ve dinlenme yerleridir, ama herkese mahsus olmuş çemenzar ve lalezar 70 yerde mesiregahları var. Bunlardan şehir dışında Lonca Köşkü adlı olan yerde her gün ikindiden sonra şehrin tüm ahbap, dost, aşık maşukları bu çemenzar gölgelik, ağaçlık alanında köşe köşe herkes tanıdıkları ile türlü türlü cilveler ederler. Gayet hoş toplantı yeridir.
Aynülhayat mesire yeri: Şehrin kuzeyindeki bağlı bayırlar eteğinde bir berrak su kaynağı kenarında havuz, sdsebil ve şadırvanlı maksureli ve çemenzar sofalı yerdir.
Büzürgseng [Ulukaya] mesire yeri: Şehrin kıble tarafı dışında Uşkumbi Suyu aşırısında bir ağaçlık, gül-i [367a] gülistan gölgelik içinde bir geniş yeşillik alanda Büzürgseng [Ulukaya] adıyla meşhur aşıklar nazargahıdır. Ama Arnavut kavmi lehçesiyle bu mesiregaha Bozeşek derler. Bozulmuş şekli yaygınlaşıp böyle kalmıştır, ama aslı Büzürg Seng'tir. Bu yeşillik mesiregahm ta ortasında bir ulu kaya vardır. Onun için Büzürg Seng diye meşhur olmuş bir seyir yeridir ki Rum, Arap ve Acem' de benzeri yok bir Tanrı nazargahıdır. Göklere doğru baş uzatmış nice yüz adet bir sıra ve düzenli dikilmiş yüksek ağaçlardan çınar, kavak, meşe, pelit, servi ve salkımsöğütlerle süslenmiş, 4 tarafı gül-i gülistan, bağ bostan ve cennet bahçeli bir
700
mesiregahtır ki çeşit çeşit maksureler, sofalar ve nice fıskiye, havuz ve şadırvanlar fışkırıp akmadadır.
Ve nice Keykavus mutfaklar, çeşitli kiler ve odalarla bezenmiş, türlü türlü kameriye ve sofalar ile bezenmiş meramdır. Ve her fıskiyeleri çınarların dallarına erer abıhayattan haber verir akarsulardır.
Nice bin adet güneş parçası mahbub, gül-fem ve kırmızı kiraz dudaklı, melek sıfatlı dilberler için düşkün aşıklar binlerce figan edip bülbülleri nağme etmekten vazgeçirip her aşık bülbül gibi şakıyıp hanendelikler ile hoş ses ve yanık nağmeler çıkardıklarında çemenistanın bülbülleri susup hayran olurlar.
Her tarafta köşe köşe tüm aşıklar maşuklarıyla cilveler edip bir hay huy tarab ve eğlenceler olur ki sanki gündüzleri Harzemşah Nevruzu olup gece gündüz Hüseyin Baykara meclisleri olur. Her tarafta çeşit çeşit okuyucular, sazcılar, çalıcılar ve meddahların gösterilerinden bütün bülbüller susup dem çekmezler.
Bu mesiregah meydanında olan büzürg seng yani ulu kayanın altından bir abıhayat su kaynayıp fışkırıp çıkar ki sanki turna gözü gibi billur gibi parıldar. Bütün zamanda öyle hayat suyu gibi akmaktadır.
Temmuz ayında değme aşık bu berrak suyun içinden 3 taş çıkarmaya cüret edemez, meğer bir aşıkın maşukası "Gir şu suda yıkan" diye ferman ede, o zaman mecburen suya girer. Yani ta bu derece soğuk yaratılmış ab-ı zülalden nişan verir temiz içecektir.
Bu mesiregaha şehirden ve çevre köy ve kasablarından nice bin ayanı kibarlar çadırlarıyla gelip nice bin adet kulübeler yapılıp yılda bir kere öyle bir kalabalık insan deryası pazarı olur ki bunun da anlatılmasında diller susar. Hemen Dolyan, Maşkolor, Alasonya ve Mizistre panayırları gibi büyük pazar olur. O kadar alışveriş olur ki 10 gün 10 gecede 5 Mısır hazinesi mal toplanıp nice hazine mal harcanıp Elbasan halkı bundan zevk ü safalar edip felekten birazca kam alıp geceleri Kadir, gündüzleri Kurban Bayramı günü olup has sohbetler olur. Oradan mesiregahı
.................. (1,5 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . Nice mesire yerleri var, ama bunlar meşhurdur.
701
Elbasan şehrinin övgüsünün tamamlanması Bu şehrin 4 tarafındaki yollar ile gelirken bu Elbasan şeh
rinin imaretleri ta şehir içre girmeyince bir alamet görünmez. Hemen göklere baş çekmiş yüksek ağaçlar içinde, bağ bahçeler içinde gizlenmiş İrem Bağı gibi büyük bir şehirdir. Kısacası, bu eski mamur şehir ulema yeri, şairler meskeni acayip ve garip iklimdir. Alim ve zarifleri pek çok ilme maliklerdir .
. . . ......... .... . . (6,5 satır boş) .. . . . . . . . . . . .. ...... [367b] Elbasan şehrinin büyük velilerinin nur dolu kabirlerinin
ziyaretleri Evvela kale hendeği karşısında Çelebi Efendi merhum kab
rinin mezar taşında tezhipli iri yazı ile yazılan sanatlı tarihidir:
Devr-i alemden eğer şükr sana eğer ah, Hiç mümkin mi ki tağy'ir oluna hükm-i İlah,
Dediler hal-i flrakında ahibbii tarih, Göçdü ah kevn-i fenadan Çelebi tabe serah.
Sene 1027.
Vukıyyezade türbesinin tarihi:
Dirfğ eyledi tfirac-ı mülk-i marifeti, Hemfşe böyle sitemhlz olur felek dada,
Efendiler bu dua ile diyelim tarih, Vukıyyezade'ye Hak rahmet eylesün cbcdii.
Sene 1074.
Yahya Beyzade mezarı tarihi:
Yahya Beğzadc ubudiyyct ile salih idi, Ruhuna rahmetini öyle ata ya lvfa 'bud,
Bu dua ile İlahii dedi Rumi tarih, Cennet-i Adn ola lütfunla makam-ı Mahmud.
Sene 1073.
702
/
Veba tarihi:
Dedi Zevkl b'i-saffi tarih, Kıldı v'lrfin şehri tfi'un fih. Sene (---).
Bu tarih Sinan Paşa Camii duvarında yazılıdır. Hasan Şah mezarı tarihi, bahr-i müstezad:
Ger evc-i semfiye eresin ka 'r-ı semekden, Hiç umma emfini
Kim arz u semfivfita gelen ins ü melekden, Hep olmada fani
Guş eyleyecek dedi Hilali bu beyti, Hem ola bu tarih
Cam-ı eceli içdi Hasan dest-i felekden, Suy-i du cihanı.
Sene 1 072.
Nice bin böyle sanatlı tarihleri han, cami, mescit ve medreselerde görmüşüzdür, ama yazmakta aczimiz olup seyahatimize engel olup söz uzamasın diye bu kadarla yetindik.
Emir Sultanlar kabri, kale içinde Sinan Paşa Tekkesi'nde yatmaktadırlar ki gönül erbabının ziyaret yeridir.
Şeyh İlham Sultan ziyareti, Şeyh Dede Maksud, hala mübarek vücutları Fatih zamanından beri nurlu kabri içinde bir seccade hırkasıyla ellerinde tespihiyle vücudu taptaze diye anlattılar. Allah hepsine rahmet eylesin.
Arnavut kavminin atası, yani Cebel-i Elheme'nin kabri Elbasan şehri dışında (---) (---) adlı yerde (---) (---) bir
mesiregah yerde gömülüdür ki tüm Arnavut kavimleri "büyük atamızdır" diye ziyaret ederler. Kabri üzerine iri taşlar koymuşlardır. Nice kere durumu yazılmıştır, ama şimdi burada gömülü olduğu için bir miktar kaçış hikayesini anlatalım.
Bu Cebel-i Elheme bizzat Kureyş kavminden Hazret-i Risalet-penah'ın sahabe-i kiramından olup Tebük, Uhud, Hay-
703
ber ve Bedr-i Huneyn gazalarında bile olup nice gazalar edip Resul-i Kibriya huzuruna nice kere baş ve diller getirir bir gazi, cesur ve yiğit Arap beyi imiş.
Sonra Hazret-i Ömer hilafetinde bir Arap şeyhinin ya yanlışlıkla veya kasten gözünü çıkarır. Arap şeyhi de çıkmış gözünü eline alıp Hazret-i Ömer huzuruna gelip,
"Ya Ömer, emir Resul-i mübin şeriatınındır. Gözüm yerine Cebel-i Elheme'nin gözünü isterim" der. Cebel'i Hazret-i Ömer huzuruna davet edip sorunca Cebel,
"Ya Ömer, kendi kabilemden bir Arab'ımın gözüdür, ben çıkardım" deyince itirafı sicille yazılıp, "Onda (Tevrat 'ta) onlara: Cana can, göze göz .. . yazdık" [Kur'an, Maide 45] kesin emir uyarınca Cebel-i Elheme'nin gözü çıkması ferman olunca Elheme razı olmayıp tüm oymağıyla kaçıp doğru Rum Kayseri Hırkil'e gelir.
Cebeliye dağlarını imar ettiğinden Cebeliye derler. Hazret-i Ömer, Kudüs'ü fethedince orada da duramayıp gemilere binip İspanya kralına sığınır. İspanya da hükmü altında olan, Arnavutluk olan Avlonya ve Delvine topraklarında Dukat, Podgorad ve Ferengis dağlarını Cebel-i Elheme'ye mülk olarak verip boş topraklar iken az zamanda mesken edip Frenk ile karışarak Arap dilinden Arnavut dilini meydana getirir. İlk başta vatan edindikleri yere Kuryeleş Dağı derler, zira bunların aslı Arap kabilelerinden Kureyşllerdir. Onun için Arnavut taifeleri,
"Biz ashab-ı güzin evlatlarından Kureyşlleriz" diye övünürler.
Ancak Cebel-i Elheme muhakkak İslam üzere öldükten sonra vasiyeti üzere bu gölgelikte gömüldü. Çocukları ve torunları Frenk ile kız verip kız aldıklarından bir fırkası Frenk olup Kilimente, Karadağlar, Kuryeleş, Porgonat ve (---) dağlarının tüm Arnavutları kitapsız kefereler oldular. Yine akrabaları olan Müslüman Arnavutlarla gece gündüz cenk ederler. [368a] Ta Fatih Gazi'ye gelinceye kadar çok Arnavutluk kavmi kafirler idi.
Sonra İskenderiye, Leş, Ülgün, Bar, Dıraç, Arnavut Belgradı, bu Elbasan, Avlonya ve Delvine kaleleri tamamen Osmanlı eline girip Arnavutluk tamamen İslam ile şereflendi. Ancak Kilimente, Karadağlar, Kuryeleş ve nice dağların kefereleri isyan üzere geçinirler, "Cebel-i Elherne haşa bizim mezhebimiz üzere
7 04
mürted oldu" derler, ama Tevari'h-i Tuhfe de İslam ile gittiği kanaatindedir. Gözünü çıkarmaya utanıp kaçmıştır. Kayser Hırkil yanında iken kayser üzere cenge gelen sahabe kayser keferelerinden baş kesse gizlice ihsanlar edip kendi kaysere yardım etmeyip cenge girmezmiş.
Ondan sonra Kostantin'e gelip onunla da Antakya üzere Arap cengine gidip yine kefereye yardım etmeyip savaşmaz imiş, o yüzden Arnavutlar "Atamız Cebel-i Elheme ashab-ı güzinden olup İslam ile öldü" derler.
Sözün kısası Arnavut kavminin aslı Kureyş kavminden Cebel-i Elheme olup Hazret-i Ömer hilafetinde Arnavutluk'u imar etmiş. Nev-peyda keferesi kitapsız Müslümanları pür-savab bir alay mücahid gazi hazır-cevap cesur yiğitlerdir, vesselam. (---) (---) (---).
Bu süslü şehri de gezip dolaşıp tüm dostlarla vedalaşıp yarar yoldaşlar alıp,
Ohri Sancağı'na gittiğimiz konakları bildirir Evvela bismillah ile Elbasan'dan çıkıp doğu yönüne (---) saat
te Babya adlı yaylağı aştık, ama ne acayip yol olmuş. Meğer merhum Beğko Paşa Rumeli Eyaleti'ne mutasarrıf iken Kotur Venediği kafiri üzere sefere memur olunca bu yollardan balyemez toplar ve İslam orduları rahatlıkla geçsinler diye bu yolları temizleyip bütün ağaçlarını ve ormanlık dağların meşelerini kırıp tamamen ateşe verip kayalara keskin sirkeler döküp anayollar etmiş ki atlar ile cirit oynayarak geçtik.
Asla haydut keferelerine bir gezlenecek tuzak yerleri kalmayıp emniyetle Allah'a hamd olsun esenlikle 4 saatte,
Babya Köyü menzili: Hala bu tehlikeli derbendi padişah fermanıyla güvenli hale getirip temizlenmesine memur olmuşlar. Bir mamur Arnavut, Rum ve Bulgar keferesi köyüdür.
Oradan yine doğu tarafına büyük ağaçlar ve füsütun Dağı gibi göklere doğru uzanmış kayalar üzere akan abıhayatlar içerek ve temizlenmiş yollar ile geçerek 4 saat gidip,
Çura Köyü: Bu da derbent için muaf ve müsellem olmuş kefere köyüdür.
Oradan yine doğu yönüne 8 saat gidip Elbasan Suyu'nu bir daha geçip oradan Domuz Ovası'nı da geçip,
705
Ohri Sancağı sının: Hemen Babya Dağı'nın batı tarafı Elbasan toprağıdır. Bu doğu tarafı teper aşağı Ohri Sancağı hudududur.
Sonra bu mahalde Koca Yaylası'nı baş aşağı doğu tarafına 5 saat inip Ohri Gölü'nü doğu tarafımıza alıp Ohri Gölü kenarınca yeşillik mamur ovaları geçip,
Üstürka balık bendi kalesinin özellikleri Eski zamanda Ohrin adlı kralın avlağı olmak için Üstürka
adlı bir veziri kale yaptığı için onun adıyla adlanıp Üstürka derler. (---) dilinde (---) demektir.
Ohri Gölü'nün boğazı üzere şehir içinde 4 köşe şeddadi yapı güzel bir kale imiş. Gazi Evrenos (---) tarihinde Destpot kralı oğlu elinden fethedip bu kaleyi yıkmış ki "Bir dahi küffar istila etmeye tamah etmesin" diye harap etmiş.
Sonra Gazi Evrenos bu kale boğazından Ohri Gölü'nü karşı geçip Poğradas şehrini ve Istarova şehrini harap eder. Küffar yine askerin ardını almak için bu göl kenarında Üstürka Kalesi'ne gelip görse ki kale harap olup sığınacak güvenli bir yer yok. Hemen kafirler hüsranla geri dönüp Gazi Evrenos selametle yine Ohri boğazını geçip Üstürka Kalesi'nde karar eder.
Gerçekten de göl boğazında güzel bir kale imiş, eğer imar olsa göl boğazından karşı bir Tanrı yaratığı geçemezdi ve yine bir fert geçemez, gece ile kapıları kapanır.
Bu Üstürka kasabası ve kalesi Ohri Sancağı toprağındadır, ama hükumetinin salb u siyaseti ve cürm ü cinayeti Ohri Gölü emini hükmünde olup her türlü vergilerden muaf 40 yük akçe hass-ı hümayun padişah malı eminliktir. Gökte uçan, yerde gezen ve gölde yüzen bütün canlılar eminin iltizamında olup tüm kaçkın köleler, bütün yavalar [368b] ve bac u pazar, aded-i ağnam, ispençe, kışla hakkı, tütün hakkı, dönüm hakkı, beytülmal, hass u harac, hane-i avarız, kısacası bütün örfi vergiler tamamen Ohri Gölü emininin hükmünde olup Ohri beyinin asla alakası yoktur. Büyük eminliktir ki 200 adet neferleriyle bu hükumeti padişah fermanıyla zapt ve tasarruf edip gece gündüz gölün çevresini askeriyle dolaşıp koruyup kollayıp gölün çevresinde avlanan balıkların öşr-i sultanllerini alıp onun izniyle ba-
706
lıkçılar balık avlarlar. Eğer emininden izinsiz bir kimse gizlice bir küçük balık avlasa cezalandırırlar.
Bütün Üstürka kasabasının reayaları ve 7 adet köy reayaları bu eminin tasarrufu altında olup muaf ve müsellemlerdir ki miri balık avlamaya memurlardır. Her gece tüm reayalar 10-15 tane kayıklara binip kayıklara meşaleler yakıp balık şebekeleri ve ığrıplarını çekip avladıkları balıkları kayık kayık emine teslim ederler. O da tüm Rumeli'nden gelen bezirganlara balıkları satarlar, onlar da tuz ile salamura edip vilayet vilayet Ohri balığını götürürler.
Ohri Gölü'nün şekli Bazıları Ohri yazarlar. İsimlenme sebebi (---) (---) (---)dir. Bu
gölün çepçevre büyüklüğü tam 15 mildir. Uzunlamasına üçgen şekillidir ki tam 24 saatte devrolunur bir abıhayat şirin göldür. Bir kere Tırhalalı Faik Paşa'nın şatırbaşısı iddia ile dolaşmıştır, ama o gün gelemeyip akşamdan sonra güçlükle gelip bir günde hızlıca dolaşmıştır. Etrafında 4 pare kalesi vardır.
Evvela biri bu Üstürka Kalesi'dir, biri Poğradas Kalesi'dir. Hepsinden büyüğü göl kenarında göklere uzanmış kaya üzerinde Ohri Kalesi'dir ki gölün kuzey tarafına yapılmıştır. Gölün çevresi gayet mamur çiftlikler ile bezenmiştir.
Bu gölde olan türlü türlü balıklar bir diyar gölünde olmazdır. Özellikle yılan balığının misk ve ham amber gibi güzel kokusu vardır. Gayet semin ve ter ü tazesini defne yaprağıyla kebap edip yiyenin bedenine o kadar güç kuvvet verip o kadar besleyicidir ki ehli ile pehlivan gibi güreş etse, ehlini 5-6 kere yenip altına alıp galebeler ede, ta bu derece kara sakankuru gibi yılan balıkları olur. Ve ağrı hastalığına iyi gelir, yiyip başını tuzlayıp balık başını kendi başında götürse Allah'ın emriyle o adam ağrı hastalığından kurtulur.
Uştuk balığı, misarya balığı, sazan balığı ve alabalığı, bunlar da lezzetli balıklardır, ama nice bin çeşit balıkları olur, ama bu 5 adet balıklarda Aliah'ın emriyle asla balık kokusu yoktur.
Üstürka kasabasının tam ortasında bir boğazda 12 adet göz ağaç köprü vardır. 150 adım boyunda büyük bir köprüdür, o uzun köprü üzerinde emin ağanın büyük sarayı, büyük kazık direkler üzerine yapılmış büyük hanedir.
707
Bu saray ortasında köprü üzerinde bir ağaç kapı vardır. Her gece bu köprü kapısını kapıcılar kapatıp öteden beriye ve beriden öteye bir adam geçemez. Zira her gece bu köprü kapısı üzerinde ta sabaha dek 40-50 adet silahlı olarak gözcülük, casusluk edip keşik yani nöbet beklerler. Kaçkın köleler, haramiler, kanlılar ve balık hırsızları geçmesin diye bu köprü üzerine bu saray kapısı yapılmıştır.
Bu gölün ayağı ta 10 konak Arnavutluk içinde İskenderiye Sancağı'nda Leş Kalesi dibinde Körfez Denizi'ne Sincivan Limanı içinde karışır. Bir taraftan asla geçit vermez. Ohri Gölü bu vilayet ortasında çevrilmiş büyük bir göldür. Ve iki yerden de ayağında köprüleri vardır. Orada da eminin adamları bekleyip gelen geçen yolculardan pazar bacı ve balık öşrü alıp kuş uçurmazlar. İnsanların geçtiği anayol bu Üstürka Köprüsü'dür. Bu köprünün alt yanında nice yüz adet balık dalyanları var ki anlatılmaz, görmeye muhtaçtır.
Bu köprünün altındaki gölün ayağı o mertebe akar ki göz görmez. Yaz kış Dırava Nehri gibi 4 koldan akar, asla eksilmez. Hikmet o ki bu gölün içine büyük nehirler karışmaz. Yine böyle iken yaz kış bu gölün ayağı Ceyhun Nehri gibi akar. Ve batı tarafına akıp (---) kasabasına uğrar. [369a] Sonra (---) uğrar, ardından (---) uğrayıp Leş Kalesi dibinde Sincivan Limanı'nda Bundukani Körfezi'ne karışır bir abıhayat göldür. Yaz günleri gayet sıcaktır, ama biraz bardakta durup havalansa buz parçası olur. Bu göl suyu ne zaman ısınsa o zaman balıklar fazla avlanır.
Bu Üstürka kasabası, Ohri kazası niyabetidir. Ve göl kenarında bir kumsal yerde ve yeşillik vadilerin düz yerinde toplam 300 adet kiremit örtülü, kargir yapılı altlı ve üstlü, bağlı bahçeli, suyu ve havası hoş kasabacıktır.
Tamamı 3 mahalledir, ama Bulgar ve Rum kafirleri çoktur. Ve 4 adet mihraptır. Evvela çarşı içinde Ohrizade Camii, kurşun örtülü yüksek kubbe ve uzun minareli camidir.
1 hanı, 1 imareti, 1 medresesi ve 1 hamamı var, hepsi Ohrizade hayratıdır. Ve 3 adet mescidi vardır. Ve 5 adet küçük büyük kervansaray hanları vardır. Ve 40 adet dükkanları var, ama bedesteni yoktur. Hemen yetecek kadar dükkanlardır.
Bu çarşı içinde gölden bir kol su daha akar, onun üstünde
708
bir ağaç köprü daha var. İmaret ve medresesinin pencereleri o suya nazır olup imaretin yemeğini yiyenler pencerelerde oturup hava alırlar.
Bütün şehrin ve gölün balıkçıları, kayıklarını bu şehir içinde olan suda limana bağlarlar.
Bu şehir içinde yılda bir kere büyük panayır, yani pazar durup 40-50 bin adam toplanıp 10 gün 10 gece bir hay huy öyle büyük kalabalık olur ki anlatmakta dil kısa kalır. Şehir dışında 300 adet panayır dükkanları vardır. Ve nice bin adet de pazar mahallinde çalaş malaş palaştan dükkanlar yapılıp kar kazanç edip giderler.
Burada ayanı kibardan hanedan sahibi Halil Ağa, Ömer Ağa ve İmam Efendi sofra sahibi kimselerdir. Burada da bütün dostlarla vedalaşıp yarar yoldaşlar alıp Üstürka'dan kıbleye doğru göl kenarınca bağlar ve bahçeler geçip Uştuk Yaylağı'ndan inen abıhayat suyun Ohri Gölü'ne karıştığı yerde Ohrizade'nin balık avlayacak dalyanını geçip, buradan ta Ohri'ye kadar göl kenarınca 8 bin adım kargir yapı beyaz taşlı geniş kaldırımdır, onu geçip 3 saatte,
Balık yurdu, yani Ohri Kalesi'nin özellikleri İsim sebebi (---) (---) (---)dir. Latin tarihçilerine göre Rum pa
dişahlarından Melik Rac'im ibn Hazret-i Süleyman asrında Melik Rac'im'in Ohri adlı bir hakimi hikmet ilmi ile bu kaleyi yapmıştır. Nice devletten devlete geçtiğini ve kalenin özelliklerini İstanbul'u yapan Yanko ibn Madyan'ın kardeşi Yanvan ve Latin tarihçisi Ban gayet ayrıntılı yazmışlardır. Ama biz kısaltarak geçelim. Çünkü bu şehir bu Ohri Gölü kenarında Medayin; Bağdad, Mısır, Pozanta, Makedonya, Kavala ve Kostantiniyye kadar mamur, işlek büyük şehir olup balığının mahsulatından nice yüz adet hazine elde edildiğini 7 kral duyduklarında hepsi birer yüzden ham tamahlara düşüp bu şehri nice kere her biri istila ettiklerinden şehir harap olmuştur. Bu duruma acıyıp sonunda 7 kral eşit ortak olarak bu Ohri şehrini zapt etmeye sözleşip 7 kralın vezirleri otururdu.
Evvela biri Rum tekfuru, biri Frenk Bundukani, biri Sırp Destpot, biri Bulgar; biri Hersek Latin, biri İspanya tarafından Arnavut ve biri Voynık Ban.
709
Bu anılan 7 adet kral bu şehri eşit ortak olarak yönetirlerken (---) tarihinde Koca Sultan II. Murad Han 7 kral ellerinden fetheder. Edirne'de kul ayaklanıp,
"Murad Han kocadır" diye padişahlıktan düşürüp Fatih'i padişah ettikleri sırada 7 kral fırsat bulup bu kaleyi İslam elinden alıp bu kale kafir elinde kalınca yine kul ayaklanıp,
"Fatih küçüktür, iş görmemiş oğlandır, yine Murad Han koca kurnazdır, düşmandan intikam alır" diye yine (---) tarihinde tekrar padişah olunca ilk gazası yine bu Ohri Kalesi olup bütün 7 kral banlarının askerlerini ateş saçan kılıçtan geçirir. Ardından ikinci fethi Kaydefa tahtı İzmir Kalesi'ni fetheder. Allah'ın hikmeti [369b] ikinci defa yine Murad Han'ı tahttan indirip yine Fatih tekrar müstakil padişah olunca o aralıkta kafirler Ohri Kalesi'ni istila edip bizzat Mehmed Han Serez, Zihne ve Manastır semtlerine gelip atının yularını Ohri Kalesi'ne çevirir. (---) tarihinde tekrar İslam eline girip halen İslam tasarrufundadır.
Hala Süleyman Han yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde sancak beyi tahtıdır ki başka hükumettir. Beyinin eski kanun üzere hassı 235.299 akçedir. Ve zeameti 60 ve timarı 342 adettir. Alaybeyi ve çeribaşısı vardır.
Padişah kanunu üzere bütün erbab-ı timarları cebelüleri ile 7 bin seçkin pür-silah asker olup Rumeli Eyaleti veziri sancağı altında memur oldukları sefere giderler.
Hakimlerinden sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 70 adet kale neferleri var, ama bazı neferleri kanun üzere kaleyi vere ile veren Rum kefereleri neferleridir ki bütün vergilerden muaflardır.
Kalenin tamir ve bakımına memur olduklarından her yükten muaf ve müsellemlerdir, ama gayrimüslimlerdir.
Şer'i hakimi şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayanı eşrafı, 300 akçe paye ile şerif kazası ve 3 adet nahiyesi vardır. Biri Üştürka'dır, biri Resna'dır ve biri Ohri'dir. Başka nahiyeleri yoktur.
Bütün sancağı 140 adet bakımlı ve şenlikli köylerdir ki Rumeli'nde Yanya Sancağı'ndan sonra bu Ohri Sancağı gayet mamur ve süslüdür.
Örfi hakimleri; muhtesib ağası, şehir voyvodası, bacdar
7 1 0
ağası, balık emini ağası, haraç ağası, pandur ağası, martolos ağası, 7 adet kale ağaları, şehir kethüdası, mimar ağası ve kefereler üzere portoyorozları vardır.
Ohri Kalesi'nin çepçevre şekli Evvela Ohri Gölü'nün kuzeyi kenarında bir yalçın kırmızı
kaya yüksek tepe üzerinde 5 köşeli bir şeddadi, eski yapı, yontma, savaş kalesi ve bir sağlam sur büyük kasabadır. Çepçevre büyüklüğü 4.400 adımdır. Ve bir bayır üzere taşra kalesi içinde kuzeye bakan bir köşedeki büyük kale duvarına bitişik bin adım büyüklüğünde bir sarp iç hisarı vardır. Duvarının boyu tam 40 arşındır. Ve şirinkarlık ile mühendis çeşit çeşit sanatlı burçlar ve türlü türlü sağlam bedenler tertip eylemiş ki benzeri bir kalede yoktur. Kısacası sağlam sur iç kaledir.
2 adet kapısı var, biri kıbleye bakan büyük kapıdır ki Hünkar Camii'ne nazırdır. Bu kapı üzerinde kulede bir tahta örtülü yüksek köşkü vardır. Gece gündüz mehterhane orada çalınır. Bu kapının dışında da bir lonca kasrı var, cihannümadır. Bir kapısı da kuzey tarafında aşağı varoşa açılır.
Kale içinde 1 mescit, dizdarhanesi ve tahıl ambarı var, başka şey yoktur, diğer yerleri bahçelerdir.
Taşra büyük kale duvarı 10 arşın yüksektir. Ve toplam 40 adet kule ve dirseklerdir, ama beden dişlerini saymadım. Duvarı 15 ayak enli, sağlam ve dayanıklı şeddadi duvardır.
Ve 3 adet kapıları vardır, biri iç kale altında kuzeye bakan göl tarafındaki varoşa açılır büyük kapıdır. Ve biri doğu tarafına bakar Tabaklar Kapısı' dır ve biri büyük göl kapısıdır.
Bu dış kalenin doğudan kuzeye ve yıldız tarafında ve batısında sarp ve sağlam kale duvarları vardır. Ve o taraflar tamamen bayırlardır, ama göl tarafı ki kalenin kıble ve güney taraflarıdır ki o semtler yalçın kanara yüksek kayalar olmakla korkunç ve tehlikeli uçurum, amansız cehennem çukurlu yerler olup bu taraflarda asla kale duvarları yoktur ve lazım da değildir. Ara sıra hayvanlar düşüp parça parça olurlar, ta bu mertebe göklere yükselmiş kayalardır. Eski zamanda bu uçurum taraflarına korkuluk şekilli duvarlar yapmışlar, ama zamanla bazı yerleri yıkılmıştır.
Bu büyük kale içinde 160 adet kırmızı sanatlı kiremit örtülü
7 1 1
cihannüma kefere haneleri vardır. Hepsinin seki ve pencereleri güney tarafında göle nazır şirin işli mamur ve hepsi birbiri üzere yükselmiş evlerdir.
Aşağı göl kenarında Paşa Sarayı yahşi saraydır. 300'den fazla içli, dışlı, hamamlı, geniş meydanlı, pek çok odalı ve baştan başa kiremit örtülü büyük saraydır. Kale içinde bundan mamur büyük saray yoktur. Ancak halk hanesidir ki harabe olmaktadır. Ve 3 adet mihraplardır.
Büyük kaledeki selatin camileri Evvela Paşa Sarayı dibinde göl [370a] kenarında Ayasofya
Camii, gayet ulu camidir ki benzeri meğer Selanik'te, Karadeniz sahilinde Trabzon'da ve İstanbul'da Küçük Ayasofya camileri ola. Ama bu Ayasofya Camii, Hazret-i Süleyman oğlu Melik Rac'im zamanında Yanvan kardeşi Ohri adlı kralın yapısıdır, o yapmakla onun ismiyle isimlenip bu şehrin ismi Ohri Ban' dır. Rumcada ismi (---) dır. Ve Latincede (---) filandır. Frenkçede (---) dir. O zamanlar keferelerin Kudüsleri imiş.
Hamd olsun şimdi Müslüman mabedidir. Lakin bazı zaman kefereler kapıcılara gizlice birkaç akçe verip camie girip teberrüken İsa ayini edip dışarı çıkarlar. Toplam küçük büyük 17 adet kubbedir, hepsi kırmızı kiremit ile ve horasani kireç ile örtülü nurlu camidir.
Burada olan eski eserleri ve yüksek sütunları birer birer anlatsam zaman kaybı olup övgü sün de dil kısa ve kalemler kırıktır, ama garip cami virana yüz tutmuştur. Nice sanatlı pirinç kapıları ve sadefkari pencere kanatları bozulmuştur, zira asla cemaati yoktur. Tamamen kefere içinde kalmıştır. Eğer müstakil olarak kefere elinde kalsa bu camii cennet gibi ederlerdi. Ancak haftada bir kere Cuma günü kapıları açılıp hizmetçileri silip süpürüp 5-10 adet bekçiler Cuma namazını kılıp yine kapılarını kapatıp giderler. Ve fetih suasında Fethiye Camii bu idi, Allah imar eyleye.
Ondan yukarı iç kale önünde yüksek bir yerde Ohrizade Camii, bunlar soylu hanedan sahibi kralzadeler imiş. Hala bu şehir onların hükmündedir. Bir kurşunlu, tahta kubbe örtülü ve bir kargir minareli geniş cami yaparken Allah bilir Sultan Bayezid-i Veli bir gazaya giderken bu camii görüp,
7 1 2
"Poh barekallah ne güzel cami olmuş" deyince hemen ileri görüşlü Ohrfzade yer öpüp,
"Allah kabul eyleye. Sevabı ve yapısı padişahıma hibe olsun" der. Padişah bundan hoşlanıp,
"Tez sağ tarafına yüksek bir minare daha yapsınlar" diye buyurunca yaparlar. Hala iki minareli olup Hünkar Camii derler. Vakıfları gayet sağlam cihannüma camidir. Bütün göl güney tarafında gözüküp tüm gemilerin ve bütün balıkçı kayıklarının yüzdükleri bellidir.
Kıblesi önünde pencerelerinden göl ve uçsuz bucaksız ova içindeki bütün yapılar gözükür. Avlusunda Samanyolu gibi göklere baş uzatmış yüksek ağaçlar var ki her birinin gölgesindeki yeşillik yerlerde bütün dostlar ve safalı maarif erbabı ahbaplar oturup dinlenip şer'i ilimler konuşurlar. Bir tarafta da leventler ve taze civanlar çeşit çeşit oyunculuk ve silahşorluk talimi yapmaktadırlar.
Bu nurlu camiin kıble kapısının üzerinde iri yazı ile "Ui ilahe illallah Muhammedün Resulullah" yazılmıştır.
Bu kalede bunlardan başka 2 adet mahalle mescidi vardır. Onlar da cemaatten gariplerdir. Ama 6 adet kefere manastırları var, öyle mamurdur, öyle süslü ve şenliklidir ki her birinde kırkar ellişer adet ruhban bıtrikleri vardır. Bunlardan Patirgah Kilisesi ve Latin Kilisesi gayet mamurdur ki sabah akşam Mesih mutfağından papazlara nimetleri çıktıkça Müslümanlara da bolca nimet dağıtırlar.
Bu kalede asla han, hamam ve çarşı pazar yoktur. Geri boş yerleri tamamen bağ bahçedir ve nice dönüm boş yerleri vardır, zira büyük kaledir.
Aşağı büyük şehri: Gayet mamur ve süslüdür ki sanki cennet kokulu Şam'dır. Övgüsünde dil kısa kalır. Uştuk Yaylası'ndan inerken bu şehri gören adamlar Edirne ve Bursa kadar vardır derler.
Ohri mahalleleri sayısı ve isimleri: 17 adet mahalle vardır. Onu Müslüman mahallesidir. Yedisi Rum, Bulgar ve Latin mahalleleridir. Evvela bütün mahallelerden bakımlı ve süslü Ohrizade Mahallesi, Tekke Mahallesi, Kuloğlu Mahallesi, Haydar Paşa Mahallesi, Koca Siyavuş Paşa Medresesi Mahallesi,
7 1 3
Zulmiye Mahallesi, Hacı Hamza Mahallesi, İskender Bey Mescidi Mahallesi ve Yunus Voyvoda Mahallesi, Küçi Bey Mahallesi, Emir Mahmud Mahallesi ve Kara Hoca Mahallesi. Sözün kısası 17 adet mahallenin seçkinleri ve bakımlıları.
Sultan, vezir, ayan ve kibar camileri: Cümle 17 adet kıble erbabı mihrabıdır.
Evvela bunlardan kalabalık cemaate sahip göl kenarında Hacı Kasım Camii, mavi has kurşun örtülü, dört köşe [370b] tahta kubbe örtülü, bir değişik eski tarz minareli güzel camidir.
Tekke Camii, Sultan Süleyman Han'ındır. Bir acayip geniş, nur dolu camidir.
Kuloğlu Camii, eski tarzdır. Haydar Paşa Camii, eski mabettir. Zulmiyye Camii derler ama aydınlık camidir. Ancak ihti
maldir zulüm ile yapılmış ola. Sonra, Hacı Hamza Camii, yukarı kalede çifte minareli
Hünkar Camii, kalede Ayasofya-i Kebir Camii. Bu yazılan camiler meşhur olan camilerdir. Mümin mescitleri: Toplam 17 adet mahalle mescidi vardır.
Evvela bunlardan İskender Bey Mescidi, Yunus Voyvoda Mescidi, Küçi Bey Mescidi, Emir Mahmud Mescidi, Çarşı Mescidi, Çınarlı Mescit ve Kara Hoca Mescidi. Kısacası 17 adet cami olmaya müsait mescitler vardır. Her birinin evkafları sağlam olup hizmetçileri mevcuttur.
Ayan sarayları ve diğer mümin evleri: Hepsi sicill-i şer'de yazıldığı üzere 400 adet kiremitli, kargir yapılı, altlı ve üstlü, Rıdvan Cenneti gibi bağlı, geniş haneli büyük şehirdir. Bağ bahçesiyle Ohri Ovası'nı süslemiştir. Gören bu şehri 10-15 bin evdir, der.
Bu büyük şehrin çevresinde asla kale yoktur. Hemen kuzeyi, batısı, güneyi ve kıblesi tarafı Ohri Gölü olup doğu tarafı ta Uştuk Yaylası eteklerine kadar baştan başa ağaçbk ve gül-i gülistan içinde güzel bir şehirdir. Etrafında kale olmak imkansızdır, zira bahçeleri ve şebekeli bostanları cihanı donatmıştır. Bunlardan mükellef ve mükemmel büyük saray Ohrizade Sarayı, kale gibidir. Pek çok divanhaneleri, ahırları, göl kenarında maksureleri olup kardeşinin sarayı da ibrettir. Bunlar meşhurdur.
7 14
Tefsirci alimlerin medreseleri 2 adet alim ders evi vardır. Evvela göl kenarında Hacı Kasım Camii'nin solunda yol aşırısında Eski Siyavuş Paşa Medresesi, sanki Sudak Bağı'dır. Avlusunun çevresinde pek çok odaları, dersiamları ve öğrencileri mevcut olup her odanın talebelerine vakıf tarafından et bahası ve mum bahası verilir. Sonra Süleyman Han'ın Tekke Medresesi, bu da mamurdur ve nice zaviye medreseleri daha vardır.
Darülhadisleri: 1 yerde hadis ilmi ve tecvid ilmi okunur, ama muhaddisi ve Kur 'an hafızı meşhur değildir. Tecvid ilminde ancak Hafs Kıraatı okunup hadis ilminde Buhar! Kitabı okunur.
Ciğer köşesi çocukların mektepleri: 7 adet sıbyan mektebi vardır. Evvela Ohrizade Mektebi ve Ağa Mektebi var.
Tüccar hanları: 3 adet güzel han vardır, ama hayır sahiplerini sormadım.
Can rahatı hamamları: 2 adet umumi hamamları vardır. Evvela biri Ohrizade Hamamı, eski tarzdır, ama hoş havalıdır. Ve biri Gazi Hüseyin Paşa Hamamı' dır. Havası ve yapısı hoş, aydınlık hamamdır.
İleri gelenlerin özel hamamları: Vilayet alüfteleri 77 adet saray hamamlarımız vardır, diye övünürler. Gerçekten de vardır. Evvela Ohrizade Beyceğizin sarayında 2 hamamı ve kardeşi (---) Efendi Sarayı hamamı var. Ve (---) (---) (---).
Çarşısı, bedesteni: Toplam 150 adet dükkandır. Ve 7 adet mükellef ve süslü arifler toplantı yeri kahvehaneleri vardır. Bozahanesi ve meyhaneleri açıkça yoktur, ancak kalede kefere mahallelerinde şarabı gayet çoktur. Bedesteni yoktur, yine her çeşit metalar boldur. Çarşısı 4 yerde perakende ve dağınıktır. Ve ana çarşısı sokakları içi yüksek gölgeli büyük çınarlarla süslenmiştir. Genellikle çeşmeleri muattaldır ve suya da ihtiyacı yoktur, zira göl suyu gibi abıhayatı var iken akar çeşmeler lazım değildir. Onun için bütün akarsuları battaldır. Büyük haneleri genellikle göl kenarına yapılmıştır. (---) (---) (---).
Güzel suyu ve havasının övülmesi: Suyu ve havasının güzelliğinden mahbubu ve mahbubeleri gayet çoktur. Hepsi simten ve nazik beden [371a] ehline ram olmuş, kalplerin sevgilisi civanları olur ki güzel yüzleri ile cihan süsü olmuşlardır. Nice canlar burada kalmışlardır.
7 1 5
Tanrı ikramı güzel meyveleri: Beğenilenlerinden, 9 çeşit ayvası, baba ayvası, ekmek ayvası, 24 özellikle kıpkırmızı eriği, 24 çeşit armudu sicillatta yazılıdır. Öyle sulu, yemesi hoş armutlar var ki Malatya şehrinde, Bitlis şehrinde, Tebriz Vilayeti'nde, Tesü ve Ordubar şehirlerinde böyle sulu armutlar görmedim. Bunlardan bey armudu o kadar lezzetli ve suludur ki sanki bir tulum katr-ı nebattır. Ancak zalim şehrin meyveleri bir yerden bir yere hediye gidemez, zira gayet tazedir, ama elması kutularla her diyara gider. Henüz tazeliği ve özelliği baki kalıp uzun zamanda elmasının rengine ve hoş kokusuna asla zarar gelmez, ama başka meyveleri bir fersah yere gitmez. Bu hakir ayvasından ta Usturumça şehrine dek pamuk içinde getirdim.
Büyük nimet, yiyecekleri: Bu şehir ayanına mahsustur ki kış geceleri bütün küçük büyük birbirlerine ziyafetler çeker. Bir sohbette yenilen nefis yemek bir başka sohbetlerde yenmeyip her bir ziyafette başka tarz miskli yemekler yemek bu şehre mahsustur. Tatlıları ve türlü türlü hoşafları yine bir sohbetteki hoşaflara ve tatlılara benzemez. Ohrizade ziyafetinde 26 çeşit hoşaf yenip hakir hoşaftan şehit olayazdım. Rum diyarında Ohri ziyafeti ve hoşafları meşhurdur.
Aşevi imaretleri: 3 yerde fakir darüzziyafeti vardır. Evvela yukarı kale önünde Ohrizade'nin padişaha hediye ettiği gönül açan camiin imareti sabah akşam zengin fakir, yaşlı genç, mümin kafir herkese birer sahan çorbası ve birer ekmek parçası dağıtılır. Ve biri Tekke Camii imareti var.
Kervansarayları: 3 adet hasbi konukevleridir. Bunlardan Küçükpazar'da çınar ağaçları gölgesinde 40 ocaklı kervansaray mamurdur. Ohrizade konukevi sağlam yapıdır.
İbretlik yapıları: Bunlardan Ayasofya-i Kebir Camii görülmeye değerdir. Ama yukarı kale önünde Ohrizade'nin padişaha hibe ettiği cami önünde bir abıhayat su kuyusu var ki usta kazıcı bu su kuyusuna öyle Ferhad! külünkler vurup bir ibretlik bir kuyu kazmıştır. Derinliği tam 80 kulaçtır. Gariplik onda ki dağ delici usta kayaları lağım ile delip ta Ohri Gölü'nden hendese ilmi ile su getirip su dolaplarıyla suyu çekilip imarette, caı::niin havuzu ve Hanefi çeşmelerinde ve diğer yerlerde kullanılır, görülmeye değer bir seyirliktir.
7 1 6
Mesire yerleri: Bu şehrin 4 tarafında 12 adet yerde meram erbabı gezinti yerleri var ki bir diyara mahsus değildir, ancak Ohri'dedir. Evvela kayıklar ile göl içinde uygun günle yelkenlerini açip çiftliklere gidip türlü türlü balıklar avlayıp deniz üstünde içip eğlenmek bu şehre mahsustur. Biri de kalenin kıble tarafında yol aşırı bir sazlı gölü vardır, 5 harman büyüklüğünde vardır, ama gayet derindir, derler. Onda olan çeşitli kaz ve ördeklerin avlanması acayiptir. Sonra balık dalyanları zevki, sonra Uştuk Yaylası mesireleri acayiptirler.
Bölge halkının özel lehçeleri: Bütün halkı Bulgarca ve Rumca konuşurlar, ama Arnavutça bilmezler, zira Rumeli'dir, Arnavutluk değildir. Ancak çok düzgün Türkçe bilirler. Gayet şehirli, zarif, nüktedan, maarif erbabı adamları vardır .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yiğit gençlerinin giysileri: Bütün taze yiğitleri kırmızı saya
çukalı samur, zerdeva kalpaklar, türlü türlü çuka dolamalar ve kopçalı daracık sıkma çakşırlar giyip ayaklarına sarı kubadi pabuç giyip bellerine pala bıçaklar takıp gezerler. İhtiyarları başlarına çeşit çeşit yaldızlı Muhammedi sarıklar sarıp, renk renk çukadan [371b] serhaddi, kontoşlar ve feraceler giyerler. Kadınları türlü türlü bol yenli feraceler giyip ve yassı bağları üzere tülbent çemberler bağlayıp çarşı pazardan başka sultan çarşısında edeplice gezerler. (---) (---) (---).
Ohri şehrinin övgüsünün tamamlanması: Burada da Manya Vilayeti muhafazası için getirdiğimiz padişah emri divanda Ohri Beyi Ali Bey huzurunda okunup "Emirleri baş üstüne" deyip bütün İslam ordusu Manya Vilayeti'ne gitmeye hazır oldular. Bey bu hakire 200 guruş, 1 at, 1 asi Arnavut oğlanı ve 1 kılıç ihsan etti. Hizmetçilerime de onar altın bağışladı. Biz yine zevk u şevkimize bakıp onlar da asker toplamaya gayret ettiler. (---) (---) (---)
Sikke kesilen eski darphane Bu büyük şehir Fatih' in eski taht merkezi olup burada tüm
İslam ordusu ile Bayezid Han-ı Veli bir sene kışladığından Osmanlı taht merkezi olup ta Sultan IV. Murad Han asrına kadar bu şehirde sikke kesilirdi. Hala darphanesi aşağı kalede Paşa Sarayı yakınında büyük bir işliktir ki hala kapısı kapalı durur. Tüm aletleri, bütün kalıntıları ve sikkeleri mevcut durur. Hatta
7 1 7
hakir saf ayar akçesini görmek nasip olup "Sultan Ahmed bin Mehmed Han ızze nasruhu duribe Ohri" diye sikkesi var idi .
.................. (2 satır boş) ................... . Ohri ziyaretgahı: Evvela Ohrizade merkadi ve Gazi Bey,
yukarı kalede Hünkar Camii mihrabı önünde yatmaktadırlar. Şehit Hazinedar, Paşa Sarayının yanında Ayasofya Camii sağında göl kenarında bir kaya üzere kiremitli bir kubbede yatar. Ve (---) (----) (---).
Sonra Ohrizadeler ile nice yüz adamlar atlarımıza binip Uştuk Yaylası mesiresine yollandık. Evvela Ohri'den,
Çeribaşı Köyü: Ohri Ovası'nda Bulgar reayalı mamur bahçeli ve 200 haneli süslü köydür.
Ondan baş yukarı doğu yönüne 5 saatte göklere doğru çıkıp, Büyük Uştuk Yaylası'nın anlatılması
Bu yaylak Arap ve Acem'de meşhur bir yaylaktır ki her tarafta 7 kaza yerlerin dağ ve taşları tamamen gözükür. Hatta bu yaylaktan batı yönüne Ohri şehri güney tarafa meyilli 8 saatlik yerdir. Gölüyle ve bütün geniş ekinlikleriyle ayaklar altında gözükmektedir.
Bu yaylada velinimet Ohrizade Beyceğiz efendinin tam 300 adet eğrek koyunları otlayıp yaylalanır ki toplam 70 bin adet koyundur. Rumeli' de Alman Yaylası'ndan sonra, Rila, Destpot, Serez ve Vitoş yaylalarından sonra bu Uştuk Yaylası meşhurdur.
Bunda çadırlar ile koyun sayalarında ve eğreklerinde konup göçüp kaymak, yoğurt, teleme peynirleri, ağız ve anızlar, gölemezler ve hoşmerimler, ballı kaymak ve ballı kayganalar ve taze peynirler yedik, sarı keçilerin sütünden yapılan surutka adlı ciğer tazeler [peynir] sularını içtik. Toklu kuzu kebapları ve alabalıkları yiyip çeşit çeşit buz parçası abıhayat sularını içip nice bin çeşit sebze ve otlardan ribas, ışgın, çilek ve yer vişneleri yiyip türlü türlü saf bal şerbetleri içip zevk ü safalar ettik.
Bu yaylada olan sümbül, misk-i Rumi, lale, zerrin ve nergis meğer Erzurum diyarında Bingöl Yaylası'nda Bisütun Dağı'nda, Demavend Dağı'nda ve Erciyes Dağı'nda ola.
Bu yaylada bir hafta zevk ü safalar edip oradan doğu yönüne kah yokuş aşağı yaya ve kah atlı 5 saatte Paz Köyü'nü geçip yine doğu yönüne 2 saat gidip,
7 1 8
Mamur Resna kasabasının özellikleri Ohri toprağında naipliktir ve serbest zeamettir. Kasabası bir
geniş öz içinde (---) deresi akar. Geniş bir yerde 180 adet kiremitli mamur bahçeli evlerdir.
Hepsi 2 mahalledir, yarısı Müslüman ve yarısı kafirlerdir. Tamamı 2 mihraptır. Biri çarşı içinde Manastır şehirli Rama
zan Bey Camii, kiremitli, kargir minareli ve avlusunda bir mektepli hoş camidir. Ve biri Hacı Murad Camii'dir.
Ve 1 medresesi, 1 derviş tekkesi ve 1 hamamı var, Savurzade hayratıdır. Ve 1 hanı var.
20 adet ufak tefek dükkanları var, ama haftada bir gün tüm [372a] çevre köylerinden nice bin insan toplanıp büyük kalabalıklı pazar durup hararetli alışveriş olur. Hakir bu pazarda,
"Manya muhafazasına memur olanlar bir an durmayalar" diye tellallar çağırttım. Bu şehir ayanlarından Koçı Bey ve Murtaza Bey acayip hanedan sahipleridir. Onlar hakire ve Ohrizadelere büyük ziyafetler edip ertesi gün Manya seferine memur oldular.
Bu Resna kasabasının beğenilenlerinden, kestanesi, kış armudu; dağlarında kırmızı ihram boyası kökleri ve çuka boyası eğirler, acayip meşhur temaşa boyalardır. Bütün halkının işleri güçleri kazançları bu boya kökleridir ki Frengistan'a götürürler, acayip pazardır. Tüm vilayetlerden bezirganları gelip nice bin kök boya köklerini bağlayıp vilayet vilayet boya kökü götürürler.
Bu mahalden Perespe kazası solumuzda gayet yakın kalıp oradan yine geriye dönüp tekrar,
Uştuk Yaylası menzili: Bir gün bir gece daha orada zevk edip oradan batı yönüne yokuş aşağı yayladan inip 5 saatte yine Çeribaşı Köyü 'nü geçip tekrar,
Ohri şehri menzili: Bunda bir gece daha konuk olup ertesi gün tüm dostlarla vedalaşıp Ohri beyi mehterhanesini çalarak tüm askeriyle Manya muhafazasına yollanıp,
Hakir Ohri'den İstanbul'a gittiğimiz konakları bildirir Evvela ulu yolumuz yine Uştuk Yaylası iken orada gitmeyip
Ohri Sancağı'nda Manya gazasına memur olan zeamet ve timar sahiplerini sefere sürmek için bazı köy ve kasabaları dolaşmak
7 1 9
için Ohri'den yine kuzeye gidip Üstürka kasabasını geçip Ohri Gölü kenarını dolaşarak güneye 5 saat gidip,
Şirin Poğradas kasabasının özellikleri Bu da Ohri beyinin hassı voyvodalığı hükmünde Istarova
kazası niyabetidir. Bu şehrin karşı göl aşırı Üstürka kasabası ve Ohri Kalesi gözükür, aralarında sadece göl vardır.
Bu kasaba 4 adet mahalle ve 4 adet mihraptır. Evvela çarşı içinde (---) Camii, kiremitli ve kargir minareli süslü camidir. Ve (---) Camii, kalabalık cemaate sahiptir.
2 adet mamur mahalle mescitleri, 1 adet medresesi ve 2 adet sıbyan mektebi vardu.
Ve 1 adet abdal derviş tekkesi ve 3 adet hanları vardır. Ve 1 adet küçük hamamı vardır. Ve 600 adet bağ bahçeli ve
baştan başa kiremit örtülü evlerde 20 adet ev hamamları daha vardır.
Ve 150 adet dükkanları vardır, ama kargir yapılı bedesteni yoktur, göl kenarında pak debbağ dükkanları çoktur.
Bu şehir göl kenarında bulunmakla bazı büyük hanelerin şahnişin ve maksureleri göl kenarında olup bütün pencereleri suya nazırdır. Bazı dostlar pencerelerde oturup gölden nazik balık avlarlar, ama her gece kadın taifesi evlerinde balık avlanıp her an lezzetli balık yerler.
Suyu ve havası hoş olduğundan bağ bahçelerinin çeşit çeşit sulu meyvelerinden armudu gayet lezzetli ve terdir. Ve şehri de meyvesi gibi şirin kasaba olup başka bir ruh vardır.
Bu kasabanın kıblesinde Görice şehri 8 saatlik yerdir. Daha önce (---) tarihinde Görice'yi, Horpuşta'yı ve Bilhişte'yi ve Gölikesri şehrini görmekle o taraflara yönelmeyip yine Ohri Gölü kenarınca kuzeye 2 saat düz, geniş, verimli köyler, bağ bahçe ve çiftlikli yerlerde sağı solu güvenli yerlerde safa ile gidip,
Mamur !starova kasabasının özellikleri Bu kasabadan Poğradas kasabası rahat görünür. Bu kasa
ba da Ohri Sancağı toprağmda bulunup beyinin hassı voyvodası hakimdir. 150 akçe payesiyle kazadır. Nahiyesi 70 parça köylerdir. Tüm reaya ve berayaları Bulgardır.
Süleyman Han kanunu üzere saray-ı hassaya saadetli padişah için bu şehre yeniçeri ocağından bir çorbacı devşirme ağa-
720
sı gelip bundan nice yüz adet seçkin Bulgar ve Rum oğlanlarını devşirip başlarına kırmızı şebkülahlar ve eğinlerine kırmızı aba hil'atler giydirip Der-i Devlet'e devşirme oğlanları götürür. Gayetle sevimli olup [372b] asilzade olanları gılman-ı hassa edip daha yiğitlerini bostan ocaklarına, yeniçeri ocaklarına ve daha iri ve güçlülerini tophane ve cebehane ocaklarına verirler. Ama başka kazaların devşirme oğlanlarını her ocağa ve ayanı kibarlara defterler ile verip ilim ve marifet öğrendiklerinden sonra acemi oğlanı ulufesine geçirip oradan yeniçeri kapısına, oradan sipahi kapısına çıkarırlar. Eğer Allah takdir ederse niceleri veziriazam, müftü ve molla olmuşlardır.
Yani bu Istarova şehri genç yiğitler ocağı, devşirme yeri bir mübarek süslü kasabadır ki Ohri Gölü'nden 4 bin adım içeri karada açıktadır.
Ve 400 adet kiremitli mamur ve bakımlı hanelerdir. Bazıları fukara evleri olmak ile saz örtülüdür, ama her evde bağ bahçeler vardır. Ve 4 adet mahalledir. Yarısı müslim ve yarısı gayrimüslim mahalleleridir.
Ve 4 adet mihraptır. İkisi camidir, çarşı içinde (---) (---) Camii, kiremitli ve bir minarelidir. Ve (---) Camii süslüdür.
Ve 2 mahalle mescidi vardır. Ve 1 adet medresesi, 1 adet sıbyan mektebi ve 1 adet tekkesi var.
Ve 100 adet dükkanları var, ama bedesteni yoktur, ancak mutafları çoktur ve yine her şey mevcuttur.
Ve 3 adet hanları var. Ve 1 adet hamamı var, ama bunun da ev hamamları vardır. Ve bağ bahçeleri boldur. Kısacası cihan bağı şirin kasabadır. Bunda hanedan sahipleri zaimlerden (---) Ağa'yı, (---) Ağa'yı ve diğerlerini padişah buyruğu üzere Manya muhafazasına memur edip onlar o tarafa bizler Der-i Devlet tarafına bu şehirden kalkıp Ohri şehrine gitmedik. Kıble tarafına Ohri şehri ensesinden Uştuk Yaylağı eteğinde yine Çeribaşı Köyü 'nü geçip Bulgar reayalarmdan birkaç reaya kılavuzlar alıp yine Uştuk Yaylağı'nın bir başka yollarından yaylağı seyrederek aşıp yokuş aşağı 5 saat inip,
Paz Köyü: Tamamen Bulgar keferesi köyüdür ve Ohri toprağıdır, onu geçip kıbleye (---) saat yokuş aşağı gidip,
7 2 1
Büyük Perespe Köyü'nün özellikleri Bu da Ohri Sancağı toprağında voyvodalıktır ki paşanın
hassıdır. Ve 150 akçe payesiyle kazadır. Kasabası yoktur, ancak nahiyesi 40 pare mamur köylerdir ki her biri kasaba gibidir. Bazı köyleri Perespe Gölü'nün kenarına bulunup bakımlı, şenlikli ve verimli köylerdir.
Perespe Gölü'nün özelliği: Ohri Gölü'nden küçük dörtgen bir gölcüktür ki çepçevre 9 mildir, ama balıkları gayet çok çıkar. Bu da başka eminliktir, ama bazı zamanda bunu da Ohri emini zapt eder.
Sonra bu Perespe kazası içinden geçerken Resna kasabası sol tarafımızda kalıp bu hakir bir meşelik dağ içinde giderek Derbend Köyü'nü geçip yine doğuya 4 saat gidip,
Güvat Köyü: Kefere köyüdür, Manastır şehri toprağıdır. Oradan yine doğuya 4 saat gidip Manastır şehri içinden
akan (---) Nehri kenarında mesiregahta biraz dinlenip nice bin ötücü bülbülün yanık seslerini dinledik. Bu Meram Bağı (---) tarihinde yazılıp anlatılmıştır. Yeryüzünde benzersiz, bedelsiz Tanrı eseri ağaçlıklı Meram Bağı' dır ki Rumeli diyarında benzeri var ise yine bu Manastır şehri meramıdır. Oradan,
Büyük şehir, eski belde Manastır menzili Bu şehre tam 7 kere gelip kalmakla özellikleri çok yazılmış
tır ki yukarıda (---) cildimize bakıla. Ne mertebe bakımlı ve mamur şehir olduğu ondan biline.
Burada Ömer Ağa Zaim kardeşimiz hanesinde yine konuk olup nice dostlarla görüşüp yine sabahleyin bütün dostlarla vedalaşıp Manastır şehrinin doğusundaki ovayı (---) saatte geçip,
Beslü Köyü: Ömer Ağa zeametidir. Reayası tamamen Bulgardır. Oradan yine Manastır Ovası içinde akan,
(---) Nehri: Ta Dukagin Vilayeti ve Pirizren Sancağı dağlarından gelip Vardar Nehri'ne karışır.
Bu nehri geçip yine doğu tarafa 7 saatte bakımlı ve şenlikli köyler geçip İştib şehri kazası nahiyeleri içinde,
Varya Köyü menzili: Safi Müslüman köyüdür ve serbest zeamettir.
Oradan (---) saatte yine doğuya düz ovalar içinde gidip, İştib Kalesi menzili: [373a] 1067 tarihlerinde birkaç kere
bu şehre uğrayıp özellikleri ayrıntılı olarak yazılmıştır.
722
Oradan yine doğu tarafına 6 saatte mamur ve bakımlı köyler geçtik. Bu köy kentlerin hepsine Ofçapoli Ovaları derler. Bütün köyleri İstanbul' da Yeniodalar içinde Orta Cami evkafı köyleridir ki gayet mamur köylerdir, onları geçip,
Ardovişta kasabasının özellikleri Radul adlı bir kralın mesiregahı ve avlağı olmakla o kral adıy
la Ardul'dan bozma Ardovişta derler. Köstendil Sancağı toprağında paşanın hassı olup voyvodası hakimdir. Ve bazı zaman hass-ı hümayuna kaydedip miri tarafından zapt olunur, ama çoğu zaman Üsküb Sancağı paşası zapt eder 150 akçe kazadır. İştib nahiyelerinden ayrılmıştır. 60 pare mamur köylerinın tüm reayaları Bulgardır. Kethüdayeri ve yeniçeri serdarı İştib şehrindedir.
Bu mamur kasabanın zemini bir derenin iki tarafında 400 adet kiremitli, genellikle tek katlı bahçeli evlerdir.
5 mahalledir ve 5 adet mihraptır. Evvela çarşı içinde (---) Camii, (---) Camii mamurdur. Ve 2 adet mescidi vardır.
Ve 1 adet suhte hücreleri, 1 adet sıbyan mektebi, 1 adet sufi tekkesi, 1 basık hamamcığı, 3 adet küçük hanları ve 2 adet kahvehanesi var, o kadar süslü değildir.
150 kadar ufak tefek dükkancıkları var, ama kargir yapılı bedesteni yoktur. Ancak bağ bahçesi çoktur. Suyu ve havası hoş kasabacıktır.
Oradan 6 saat kıble tarafına bakımlı ve şenlikli köyler geçtik. Her birinin özelliklerini yazsak alem tarihçisi olmak gerekir, ancak konuk olduğumuz köyleri yazıp 6 saatte,
Mamur Tikveş kasabasının anlatılması Bu da Köstendil Sancağı toprağında paşanın ha.ssı olup voy
vodalığıdır. Ve 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Ve nahiyesi 70 pare mamur köylerdir. Ve bağlı ve bahçeli tüm reayaları Bulgar köyleridir. Kethüdayeri ve yeniçeri serdarı yoktur, ama ayanı kibarı gayet çoktur.
Şehri, bir bayır dibinde bir geniş verimli ovada suyu ve havası hoş, toplam 300 adet kiremit örtülü evlerdir, ama yazım sırasında 70 adet hane avanza kaydolunmuştur. Hepsi 4 adet Müslüman mahallesi ve 2 adet kafir mahallesidir.
Ve 5 adet mihraptır, üçü camilerdir. Evvela çarşı içinde (---) Camii, kiremitli ve kargir minarelidir. Ve (---) Camii, kalabalık cemaati vardır.
723
Ve 2 adet mahalle mescidi ve 1 adet suhte savmaası vardır. Ve 1 adet mektebi var, ama çocukları azdır. Ve 1 adet ehl-i
tevhid tekkesi ve 1 adet hoş havalı hamamı var, gayet şirin yapıdır.
Ve 2 adet tüccar hanı var. Ve toplam 70 kadar dükkanları var ama saymadım. Bu şehir halkı her sene yakınlarında olan Dolyan adlı panayırlarına gidip bütün ihtiyaçlarını o kalabalık pazardan alıp helal işleri ve karları olan beyaz beyaz abalarını satıp şehirlerine gelirler. Zira bu Tikveş kasabasının beyaz abası Rum, Arap ve Acem' de meşhurdur ki sanki saya çukadır.
Bu kasabayı da gezip dolaşıp oradan kıbleye doğru 8 saat bir ova içinde mamur köyler geçerek ve abıhayat sular içerek,
Çeribaşı Köyü menzili: Köstendil çeribaşıların köyü olmakla Çeribaşı derler. Oradan,
Radoş Köyü: Bu köyleri ve nice verimli ovaları da geçip, Süslü Vılandiva kasabasının özellikleri
Aslı Vılandova'dır. Bulgarcada "büyük papaz" demektir. Bu da Köstendil toprağında voyvodalıktır. Müslümanları azdır, Bulgar kafirleri çoktur. Hatta bu şehri ilk yapan Vılandiva Papaz'ın soyundan bu keferelere portoyoroz denir, yani köy kethüdası demektir. O papazın ismiyle isimlenip bu kasabaya Vılandiva derler. Hala o papazın burada büyük bir manastırı var, ta Erdel diyarında, Alman kafiristanında ve İsveç Vilayeti'nde özelliklerini işitmiştim. Daha önce görmeyip henüz gördüm ve içine girip gezip dolaştım. Hala bir dağ içinde kale gibi demir kapılı ve baştan başa kubbeleri kurşun örtülü sanatlı bir kilisedir. Mimari ilminden haberdar [373b] olanlar bu ruhban kilisesine insaf gözüyle bakarlarsa parmaklarım ağızlarına götürüp hayretler içinde kalırlar.
Bunda olan tuhaf kap kacaklar, bunda olan sanatlı avizeler, ve bundaki çeşit çeşit sütunlar, füsuskari ve halkari mermer duvar kaplamalarının bir diyar kiliselerinde asla dengi benzeri yoktur. Bundaki güneş parçası muğ-piçe mahbub oğlanlar bir patrikhanede yoktur. Kısacası övgüsünde sıkıntı vardır. Bu kiliseyi yapan Vılandiva Papaz'ın ismiyle isimlenip Vılandiva Manastırı derler.
724
Allah'm hikmeti ibretlik Daha önce Hazret-i İsa havarilerinden Şem'fm-ı Safa'ya is
nat ederler. Bir taşa mübarek parmağıyla işaret edince bir delik ortaya çıkar. Allah'ın hikmeti o delikten bir su akar. Hikmet bu ki hayızlı kadın ve hain sarhoş kafir o taşa varıp su almaya kalkışsa hemen o an o su kan revan olup akar, ama eğer temiz adam alsa biraz tuzluca şekilli su akar.
Allah'ın hikmeti bütün zamanda Cenab-ı Hak abıhayattan ve ab-ı zülalden başka sularda güzel koku yaratmamıştır. Ancak Mekke-i Mükereme'de Zemzem Suyu'nda biraz koku vardır. Kudüs-i Şerif'te Ayn-ı Selvan'da yine koku vardır. Ama bu Vılandiva Kilisesi'ndeki Şem'fm Suyu'ndan bir adam içerken üzerindeki esvabına su dökülse misk, ham amber ve zımran kokusu gelip elbisesinden kokusu asla çıkmaz ve içenin dimağı 2-3 gün kazı suyu içmiş gibi kokar.
O yüzden orada olan papazlar her an varıp başka sularda yıkanıp gelip bu sudan alıp içerler. Eğer pis ve hain alayım derse kan akar. Garip ve acayip sırdır. Ama bazı zaman papazlar hile edip kendileri yıkanmadan, ergin olmamış küçük oğlanlara bu sudan getirtip içerler.
Ama tabiatı müshildir. Bir okka içene 10 kere hekim şerbeti kadar amel ettiğinden tüm kafiristana bu kokulu Şem'fm Suyu'ndan küplerle papazlar götürüp kar ederler. Kısacası garip mesiregahtır.
Bu Vılandiva kasabası 80 akçe kazadır. Ve nahiyesi 40 pare köydür. Bazen Tikveş Kadılığı'na katılır. Bu şehir bir dağlı, bağlı ve ormanlı bir dağlık yerde bulunup baştan başa dağları ve ormanları pırnarlık ağaçları olmak ile keçisi ve koyunu çok olup gayet semin olurlar. Ve bazı dağları taşlıcadır. Dağlar eteğinde 150 evli, kiremitli, tahta ve saz örtülü fukara evleridir, o kadar ayanı ve eşrafı yoktur. Bütün reaya ve berayası beyaz çuka gibi abalar giyerler, kara elbise giymek ayıptır ve uğursuzdur derler.
Ve bütün büyüğü küçüğü beyaz aba işleyip yılda bir kere Dolyan panayırında mallarını satarlar. Ve 16 arşın abayı 60-70 akçeye verirler, gayet ucuzdur.
Ve 1 adet camii ve 1 adet mescidi vardır, ama mektebi, medrese ve tekkesi olduğu hatırımda yoktur. Ve 1 hamamı ve 2 adet
7 2 5
hanları vardır. Ve 50 kadar dükkancıkları vardır, ama bağ bahçesi gayet çoktur.
Suyu ve havası hoş olduğundan mahbube Bulgar kızları gayet çoktur. Ve bütün kafiristanda bu kadar zaman seyahat ettim, hiç Bulgar ve Macar keferelerinin evleri ve yemekleri gibi pak kefere kavmi görmedim. Aslında temiz değillerdir, ancak görünüşte her kap kacakları temizdir. Burada bütün mahbube kızlarının başları, siyah saçları üzeri tamamen altın, guruş, babka (sikke), para ve Dobra-Venedik Frengi dinarı ile süslüdür. Boyunlarında göğüsleri üzere birer ikişer okka halhal, bilezik, pazıbentler ve nice çeşit gümüş alet tılsımlar ile tüysüz sineleri süslüdür.
Bu ibretlik kasabayı dahi seyredip oradan 5 saatte poyraz tarafına meşelik ve yeşillik verimli ovalar içinde nice bağ bahçeli bakımlı ve şenlikli köyleri geçip,
Eski belde Aya Nataca şehri, yani büyük yapı Usturumça Kalesi'nin özellikleri
Üstü Rumca, Üsti Urumca, Usturumça, Üsturumca ve Üstürümçe derler, ama Yunancada Aya Nataca Kasrı derler. Latincede (---) derler. Ve Frenkçede (---) (---).
Alem tarihçisi Yanvan ve Tarih-i Latin Ban yazarına göre bu Usturumça şehrini ilk defa Kavala Kalesi sahibi Feylekos Hakim'in oğlu [374a] Yunanlı İskender'in üstadı Aya Nataca adlı ünlü hakim yaptığından ismi Yunanca'da Aya Nataca Kasrı' dır.
Sonra bu vilayet Yunanlı İskender'in emriyle üstadı olan Aya Nataca'ya has tayin olunup kendi şehri ve yapısı olduğundan o kadar bakımlı ve mamur bir şehir eder ki anlatılmaz. Hala yapı kalıntıları dağları ve taşları tutmuştur.
Bu Aya Nataca öyle Aristo akıllı hakim idi ki bütün bilimlerde ustalığını ve bilgisini gösterip ilmi kuvvetiyle Yunanlı İskender ta Belh, Buhara, İran ve Turan ükesine ve ta Maveraünnehir'e varıp Türkistan vilayetlerine Yunanlılar malik olur. Hatta Acem diyarında Dara Şah, Cem haşmetli bir ulu padişah iken Yunanlılar ona galip gelip tüm ailesi ve adamlarıyla Dara Şah'ı esir edip vilayeti halkını haraca kesip Dara Şah'ı ailesiyle Rodos Adası karşısında Menteşe kıyılarında Darahiye adlı bir mahalle korlar, o yüzden hala o diyara Darahiye kazası derler.
726
Bu işler tamamen bu Usturumça sahibi Aya Nataca Hakim'in görüşüyle idi ki çeşitli ilimlere sahip, zamanın seçkini, dehrf mezhep hezarfen bir fert imiş, hatta yıldız ilmi kuvveti ile,
"Benim bu Aya Nacata şehrimi 709 [1309/10] tarihinde Muhammedller alalar ve Murad Bey adında Osmanoğlu hükmünde olacaktır, ama o da bizim elimizde şehit olacaktır" diye Usturumça Kalesi'nin doğu tarafı kapısı üzerine 4 köşe mermer üzere yazmış, sanki sikkeyi mermerde kazıp bilgisini konuşturduğu için altı 3 satır Türkçe ve üstü 2 satır Rumca yazılar yazıp Üstü �umca olmuş olur. Bütün yıldız ilmi kuvvetiyle bu yazıları yazıp kale kapısı üzere bu hatlar baki kalırlar.
Hikmet, gariplik bunda ki İskender üstadı Aya Nataca adlı hakim Usturumça'da sakin kale kapısı üzere 6 satır Türkçe dille yazı yazdığı Tarih-i Yunan sahibi tam üstad Yanvan sözü üzere 2 bin yıl geçmiş yazılardır. Meğer o zamanda Türkçe var imiş.
Gerçekte bu kemter kul Kırım'dan, Deşt-i Kıpçak'tan ve Heyhat Sahrası'ndan Dağıstan padişahına giderken Elburz Dağı eteğinde Irak-ı Dadyan derler viran bir şehir vardır. Hala içinde Lezgi kavmi, Legzi kavmi, Şemhal kavmi, Kaytak kavmi, Moğol kavmi, Boğol kavmi, Kumuk kavmi, Kamık kavmi ve Kalmık kavmi adlı kimseler Elburz Yaylası'ndan inip bu harap olan Irak-ı Dadyan'ın mamur yerlerinde sakin olurlar.
Bu viranelerin mezarlıklarının taşlarında Türk dili ile tarihler yazılmıştır. Hazret-i Kaffah gibi, Hazret-i Üzeyir ve Hazret-i Yunus gibi tarihleridir ki o asırlarda Türkçe hatlar ve Türk dilleri var imiş.
Onun için bu Usturumça Kalesi kapısı üzere Yunanlı İskender zamanı Türkçe hatlar kazılmıştır. Gerçek Türk dili eski lehçedir. Hatta Türk-i Türkan semtleri, Türk kavmi, Dağıstan kavmi, Lezgi kavmi ve yukarıda yazılan kavimlerin hepsi Hazret-i Risalet-penah'ın mektubuyla İslamı kabul ettiler ki nice yüz yıl evvel Türkçe konuşurlardı.
Ve "Elif, lam, mim. Rum(lar) yenildi" [Kur 'an, Rum, 1-2] ayet-i şerifinin tefsirinde tefsirciler öyle yazmışlar ki Hazret-i Nuh Neci ile gemiye giren Hüşeng Şah ve (---) (---) (---) ve torunları gemi içinde tamamen Türkçe konuşurlarmış, Mısır kavminden Kahin Kalimun ve Mısrayim adlı kimseler,
727
"Ya Nuh, bu ne dildir?" diye sorduklarında, "Bu dil sahibi onlardır ki bu cihanın tamamını onlar ele geçireceklerdir" diye işaret buyurmuşlardır.
İmdi ondan malum oldu ki Nuh Neci'nin zamanında, gemi içinde Türkçe konuşulduktan sonra Yunanlı İskender asrında haydi haydi Usturumça Kalesi kapısı üzere Türkçe ve Rumca kelime rumuzlarının yazılması muhakkaktır.
Sonra zamanın geçmesiyle bu Usturumça Kalesi nice devletten devlete geçip Rum Kostantin tekfuru elinde iken bu şehrin mamurluğunu Gazi Hudavendigar duyup bizzat kendileri [374b] (---) tarihinde Usturumça Kalesi üzere sefer edip Gazi Evrenos eliyle kale fethedilip Gazi Hudavendigar'a anahtarlarıyla müjdesi gider ve ardından kendileri de gelip fetihte bulunurlar.
Fetihten sonra kale kapısı üzere o rumuz yazıları Etrak taifesi kapı üstünden kazıyıp o üstü Rumca yazılar olduğundan bu kalenin de ismini Üstü Rumca Kalesi diye korlar. Hala Üstü Rumca'dan bozma Usturumça ve Üstürumca derler. Sonra bir münasebetle o taşı Gazi Sultan Murad'a gösterip,
"Bir zaman Muhammedilerden Murad Bey adlı bir Osmanoğlu bu kaleyi fethede. Kendisi de bizim elimizde şehit ola" diye bu yazıları okuyunca buyururlar ki,
"Elhamdüliilah kalenin fethi yazdığı tarih üzere bu hakir Murad'a nasip oldu, ama elhamdülillah hala sıhhatteyim, şehit olmadım. "Bütün müneccimler yalancıdır" ve "Allah'tan başka kimse gaybı bilmez" [Kur'an, Neml, 65] deyip o rumuzlu yazılmış işlemeli taşı bir köşeye bırakırlar.
Hala o taş zamanla Aynaroz ruhbanlarının ellerine Sidirkapsi Kalesi'nde girip "Mühimdir" diye saklamışlar.
Gerçekten Usturumça fatihi Gazi Hudavendigar Sultan I. Murad (---) tarihinde Kosova'da Seleşdi Kral ile cenk edip 700 bin adet küffarı kılıçtan geçirip kendileri kafirlerin pis leşlerini gezip dolaşıp,
"İlahi, havl ü kuvvet, kudret ve nusret senindir. Bu gazada hikmetin vardır" diye hamd ederken hemen leşler içinden Miloş Koblaki adlı bir kefere kalkıp Sultan Murad'ın yakasına yapışıp hançeriyle Murad Han'ı vura vura şehit eder. Bir rivayette bu melun elçilikle gelip Murad Han'ın elini öperken bıçağıyla taht
728
üzerinde Murad Han'ı vurup şehit eder. Miloş Koblaki kafiri de parça parça edip Murad Han'ın kalbini Kosova'da Piriştine şehri yakınında Klab Nehri kenarında bir kubbe içine gömüp Murad Han vücudunu Bursa'ya götürüp Eski Kaplıca Camii'nde nurlu türbesine defnederler.
O zamandan beri onun için elçilerin iki tarafından kapucular kethüdası ve (---) yapışıp yer öptürüp ondan sonra tahttan aşağı inmiş uzun bir yeni elçilere öptürmek kanun olmuştur.
Sözün kısası Aya Nataca Hakim'in Usturumça Kalesi kapısı üzerine kazıp yazdığı rumuzlu tarih tamamen çıktı.
Beri taraftan, bu Usturumça Kalesi, Rumeli Eyaleti'nde (---) sancağı toprağında (---) hükumettir. Ve 150 akçe payesiyle şerif kazadır.
Ve nahiyesi (---) adet köylerdir. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayanı, eşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir voyvodası, muhtesibi ve bacdan vardır, ama iç el olmak ile kalesi haraba yüz tutup dizdarı ve neferleri yoktur. Ancak Bulgar martolos kefere neferleri vardır.
Kalesinin şekli: Yüksek bir tepenin altında bir geniş dereli alan arasında beşgen şekilliden uzunlamasına taş yapı şeddadi bir kaledir ki Yunanlı İskender'den beri köhne yapı olup nice yerleri yıkılmıştır. İçinde asla bir yapı olmayıp ancak kış günleri koyunlar ve keçiler ile kefere çobanlar sakin olurlar. Eski zamanda sarp, sağlam ve dayanıklı kale imiş. Büyüklüğü 2.300 adımdır. Ve 3 kapısı vardır .
. .. . . . .. . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) .......... . . . . . . . . . . Bu şehir hala Serez şehrine 2 konaktan biraz eksikçe varılıp
Serez şehrinin kuzeyinde ve Serez onun güneyinde bulunmuştur, ama Zihne ve Dırama daha yakınlardır. Bu 2 mamur şehir Usturumça'nın kıblesinde birer merhale yerdedir.
Aşağı Usturumça şehrinin özelliği Gayet bakımlı ve şenlikli şehir olup bir bayırlı, dereli ve te
peli yere kurulmuştur. Tamamen bağ bahçe ve cennet bahçesi gibi büyük kasabadır, ama etrafında kalesi yoktur. Tamamı 2.040 adet altlı ve üstlü, baştan başa kargir yapılı kat kat hepsi kırmızı kiremit örtülü bakımlı ve güzel evlerdir.
Ağa sarayı: Bunlardan (---) Sarayı, (---) (---) (---). [375a]
729
Kamusu 14 adet mahalledir, ama müslim mahalleleridir. Ve 3 adet kefere mahalleleri ve Yahudi mahallesi vardır, ama Ermeni kefereleri yoktur, gelip giderler. Evvela (---) Mahallesi ve (---) Mahallesi (---) (---) .
.................. (1 satır boş) .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . Hepsi (---) adet mihraptır. Evvela (---) Camii,
.................. (1,5 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bildiklerim bunlardır. Ve hepsi (---) adet mahalle mescitleridir. Evvela (---) Mescidi,
.................. (1,5 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . Tamamı (---) adet medresedir. Evvela (---) Medresesi
.................. (1,5 satır boş) . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . Olancası 6 adet sıbyan mektebidir .
. . ................ (1,5 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . Hepsi (---) adet Al-i Aba abdalları tekkesidir .
. . . ............... (1,5 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . Ve Nogay dili ile bardası (tamamı) (---) adet gönül açan ha
mamdır. Evvela (---) Hamamı, aydınlık yapıdır . . . ................ (1 satır boş) .. . . . . . . . . .. ... . . . . .
Ve olandası 500 adet sultan çarşı pazarıdır, ama bedesteni yoktur.
. ................. (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ve hepsi 7 adet tüccar hanları vardır. Evvela,
.................. (1,5 satır boş) . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . Ve tamamı 12 adet çeşmeleri vardır. (---) (---) (---). Suyu, havası, mahbubu ve mahbubesi gayet hoş, güzel, sağ
lıklı, düzgün endamlı ve güneş parçası güzelleri olur. Bağı bahçesi (---) adet cennet bahçesi gibi şebekeli bostanlar
dır ki (---) (---) (---). Ve kilisesi (---) adet rahip kilisesidir. (---) (---). Ve konukevleri, 3 adet gelen gidenlerin kalması için hasbi
kervansarayı vardır. Bunlardan (---) (---) (---). Ve garip bekarlar hanı, 6 adet bekar odaları var ki içinde
yurdundan uzak sanat ve maarif erbabı bekar adamlar olur. Halkının hepsi bir alay oğuz taifedir. Ümmetin salihi ehl-i
sünnet ve'l-cemaat hal sahibi Yörük adamları vardır. Bütün halkının işleri ve kazançları beyaz aba dokuyup Dol-
7 30
yan pazarına götürüp satarlar, ama hoş aba ve ihramlar işlerler. Kadınlarının ve erlerinin çoğu beyaz süt gibi aba ferace ve
aba dolamalar giyip tertemiz olup ibadet ederler. Bütün evlerinin yüzleri güneye ve batıya dönük olup tüm
sokakları temizdir. Bazı yerlerinde büyük ağaçlar dikilidir. Ve 2 adet aşevi imareti vardır. Evvela (---) (---) (---). Mahsulatından buğday, arpa, pamuk ve (---) (---) (---). Usturumça şehri övgüsünün tamamlanması: (---) (---) (---).
[375b] Usturumça şehrinin ziyaret yerleri
Evvela Tekke Camii'nde Şeyh Vildan Efendi ziyareti. Ve Kı1h1 Efendi; Kuhistan ulemasından olup Kuhistan kitabını ezberden tamamladığından Kuhl Efendi derlermiş. Nice yüz cilt değerli telif kitapları vardır. Ve İmam Aziz Efendi. Ve Sofyavi Balı Efendi halifesi Nuri Efendi .
.................. (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ve aziz zatlardan daha nice yüz şeyh ziyaretgahları vardır,
ama ziyaret ettiğimiz bu meşhur evliyalardır. Allah sırlarım aziz etsin.
Sonra bu şehir ayanlarıyla vedalaşıp ve yarar yoldaş kılavuzlar alıp bu şehirden (---) tarafa (---) saat gidip (---) (---) (---) oradan,
Büyük kalabalık yeri Dolyan panayırı (---) Sancağı'nda Usturumça kazası sınırında bir mesiregah
ormanlık ve yeşillik alanda ve bir düz geniş verimli kuşluk zeminde kale gibi 4 tarafı porta kapılı büyük han gibi altlı ve üstlü pek çok kargir yapılı odaları ve satranç nakşı tarh olmuş caddelerinin sağında ve solunda binden fazla dükkanlı, baştan başa kiremitli bakımlı ve şenlikli bir panayır yeridir ki (---) yapısı olup (---) vakıftır.
Kapıları üzere saraylar olup pazar günleri hakimler, kadılar ve serdarlar bu saraylarda askerleriyle sakin olup hükumet ederler. Ve eminlerin pazardan hasıl olan öşrün konacak emin odaları ve mahzenleri vardır.
Yılda bir kere kiraz mevsiminde bu ovaya 100 bin insan Rum, Arap, Acem, Hint, Sind, Sernerkand, Belh u Buhara, Mısır, Şam ve Irak'tan ve bütün Dip Frengistan'dan, kısacası 7 ik-
7 3 1
limden kara ve deniz tüccarlarının hepsi bol bol mallarıyla bu panayıra toplanıp çarşı pazara getirenlerden başka taşra vadilerde nice bin çadırlar, çergeler ve kulübeler çerden çöpten kurulup bir ordu-yı pazar tüccarı kurulur ki sanki Büyük İskender yahut Keyhusrev-i Dara ordusu olup bu vadi insan deryasıyla dolar. Nice kere yüz bin yük mallar elbette meydana çıkıp satılıp nice yüz bin yük mallar alınır, kuş sütü, insan sütü ve arslan sütü de bulunur. Kuş sütü yumurtadır, insan sütü kadın sütüdür, arslan sütü şaraptır, onlar da bulunur. Hatta yumurta çeşidinden deve kuşu yumurtası, insan yavrusu, körpe insan kuzusu ve ciğerköşeleri bulunur.
O pazar günleri bütün köy, kasaba ve şehirlerden bütün yiyecek ve içecek esnafı, ekmekçiler, aşçılar ve debbağlar gelip çadırlarıyla nice bin dükkanlar kurup sanki Cemapur askeri ordusu olur. İnsan kalabalığından omuz omzu sökmez olup 40 gün 40 gece ateşli pazar durup her eşya ve meta satılır.
Hatta avratlar bile gizli metalarını açıktan satarlar. Nice bin insan Karun malına malik olup ve nice bin adamlar içki ve eğlence düşkünlüğüyle bir akçeye, bir cübbeye ve habbeye muhtaç olurlar. Hatta bu büyük kalabalıkta koyun pazarı başka olup nice kere yüz bin adet koyun ve keçi satılır.
At meydanı pazarında nice bin at ve katır satılır. Ancak Rumeli'nde deve olmamakla deve pazarı yoktur. Sığır ve camız pazarı vardır.
İnsan pazarı olup nice bin güneş ve ay parçası sevimli oğlan ve kızlar alınıp satılır.
Kara Zenci Araplar pazarı başka durup hemen 40-50 bin adam gelip kara Arap alırlar� zira bu diyarda karalar ve karılar gayet makbul kölelerdir.
Bütün esnafların birer mahalde sakin oldukları çarşıları vardır. Ve nice yüz bin guruşa malik ağır bezirganlar adı geçen kale gibi olan yerdeki dükkanlarda ve çeşitli kiremitli kargir yapılı evlerde sakin olup diba, şlb, zerbaf, darayı, kemha, atlas, kadife1 sereng, la'l, yakut, zümrüt, elmas, Seylan, zebercet, firuze, inci, akik�i Yemeni, aynü'l-hır, kedigözü, balıkgözü ve nice bin çeşit değerli mücevherlerini bu pazar meydanına korlar. Her dükkançenin yüzü gelincik çarşısı, Çin nigarhanesi
732
nakşı gibi olup her nadir meta, pahalı mallar satılır. Zira bu kale gibi han pazarı korunaklı yer olmak ile herkes değerli metalarını dükkan önüne çıkarır. [376a] Ama bu ağır bezirganlardan başkası taşra panayır çarşısındaki dükkanlarda ve çadırlarında alışveriş ederler.
Bu Tih Ovası içinde nice bin dükkanlar ve nice bin çadırlar yapılıp 20 30 bin koliva (kulübe), çadırlar, kilimden ve ihramlardan köşe köşe gölgelikler sıra sıra koyulup bu yeşillik ova çadırlarla lalezar gibi olup alışveriş ederler.
Keykavus mutfaklarından başka belki bin yerde koyun ve kuzular, bütün bütün kebaplar çevrilmektedir.
Binden fazla kahvehane, bozahane ve meyhaneler vardır, ama kimin ne haddidir ki fazlaca sarhoş olup kavga ve cidal ede. Hemen Serez şehri mollası, yeniçeri kolluğu çorbacısı emin voyvodası ve mütevellisi hepsi hazır olup kavga edenlerin hakkından gelip cezalandırırlar, gayet güvenli yerdir.
Bütün yeryüzünde ne kadar oyuncu, taklitçi ve göstericiler varsa meydanlar ve çadırlarda hokkabaz, sürahibaz, canbaz, kumarbaz, suretbaz, kasebaz, gürzbaz, kuzebaz, zorbaz, resenbaz, şulebaz, kuklabaz, şebbaz, hayalbaz, hilebaz, perendebaz, sinibaz, kadehbaz, şişebaz, ateşbaz, tasbaz, kadehbaz, taşbaz, çemberbaz, şemşirbaz, ayıbaz, maymunbaz, keçibaz, hımarbaz, matrakbaz, kementbaz, yılanbaz, kuşbaz, kayışbaz, kağıtbaz, ayinebaz, çanakbaz, kellebaz, kısacası bütün dünyanın marifet sahibi göstericileri ve simya ilmine sahip tüm veled-i zinaları bu büyük toplantıda bulunurlar. Bütün çadırlarda ve çarşı pazarlarda her diyarın okuyucusu, çalgıcısı, şarkıcısı, oyuncusu, güldürücüsü, taklitçisi ve gazelhanları gelir. Güreşçiler, okçular, cesur savaşçılar, mahbublar, sadık aşıklar ve kadın kızları tüm bu güzellik pazarında mevcut olup büyük kalabalık olur. Bunu görmeyen, Mısır'da Nil Kesimi'ni görmeyen, Mısır yakınında Şeyh Seyyid Ahmed el-Bedevi ve Şeyh İbrahim Dessukl mevlitlerini görmeyen bu cihanda ömür tüketip çok şey gördüm demesin. Bu büyük cemiyetin geceleri Kadir ve gündüzleri Harezmşah Nevruzu gündüzüdür.
Kısacası bu pazarda herkese ne takdir olundu ise onu kazanıp kimisi yollarda maldan ve baştan ayrılıp geri kalanlar bu
7 3 3
kurban bayramı şenliğinden sonra herkes vatanlı vatanlarına gidip bu cemiyet yerinde tek bir kimse kalmayıp suyu çekilmiş değirmene döner "Aya bu meydanda hiç kimse var mıydı?" diye insan ibret alacaktır. Sanki hemen bu dünya bir rüya işliğidir. Hemen arif-i billah olan geçici dünyanın halini bu mahalde de anlayıp dünya gösterişinden el çeker. Bir garip temaşa ve acayip cihan seyranıdır ki imaristanı da böyledir.
Buradan sonra 5 saat kıble tarafına ormanlı ve ağaçlı yerleri geçip,
Maçko Köyü: Kafir köyüdür ve Selanikli Ramazan Ağa'nın zeametidir. Hepsi 100 adet hanelerdir.
Oradan yine kıbleye 6 saat bir yayla yukarı gidip, Süslü Petriç kasabasının anlatılması
Sırpçada (---) demektir. Rumeli Eyaleti vezirinin hassı voyvodalığıdır. 150 akçe kaza ve nahiyesi 80 adet köydür. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi ve bacdarı vardır. 240 adet bahçeli, o kadar mamur değil kiremitli, tahta ve saz örtülü evleri var.
Hepsi 2 mahalledir. Bir mahallesi paşa hassıdır ve bir mahallesi Sofyalı Şeyhzade Mustafa Ağa'nm serbest zeametidir. 1 camii, 1 mescidi, 1 suhte hücreleri, 1 mektebi, 1 adet fukara tekkesi, 2 adet hanı, 1 adet basık hamamı ve 50 kadar dükkanı var. O kadar mamur kasaba değildir, zira taşlık ve dağlık içinde bulunmakla 4 tarafında dağlar göklere baş uzatmıştır.
Çınar, kavak, meşe, pelit, gürgen, karaağaçlık ve kestaneliği cihanı tutup Bursa kestanesi kadar meyvesi nice vilayetlere ve Sofya'ya gelir.
Bu dağlarda haydut harami kefereleri çokluğundan bu kasabada ehl-i ırz adamlar sakin olamadıklarından bu kasaba o kadar mamur değildir.
Özellikle 1062 [1652] tarihinde Melek Ahmed Paşa efendimizle, Sofya valisi iken Kemall Halil Ağa ile o dağlarda 10 bin adet reayalar ile pür-silah olup haydut kafirleri avlarken [376b] günde 40-50 adet sığır kadar sığınlar, karacalar, tablalı ve yağmurcalar ve bu kadar tavşanlar avlayıp kanlı kebaplar yiyerek her gün 40-50 kadar haydut kafirleri de davulları ve zurnaları ile avlayıp bu Petriç kasabasında, Köstendil şehrinde, Dobniçse
734
kasabasında, Samakov ve Sofya şehrinde avlanan kafirleri köşe köşe asıp gazalar ettik.
Kısacası bu Petriç dağları yaman ibretlik yüksek dağlardır ki bir ucu ta Alman dağlarından, Bosna, Hersek, Destpot dağlarından, Koca Dağları, Çemerne, Banya, Yanya, Yaylası'ndan, Uştuk Yaylası ve Rila'nın dağlarından, bu Petriç dağlarından, Siroz Yaylası ve Ferecik ensesinde dağlar tamam olup derya aşırı Bursa ensesinde Cebel-i Ruhban, yani Keşiş Dağı'na varır.
O da Sivas, Maraş ve Erzurum'da Bingöl Yaylası'na, oradan Ağrı Dağı'na, Demavend Dağı'na, füsütun Dağı'na, Nihavend Dağı'na ve oradan ta Hindistan'a kadar 7 koldan yeryüzüne yayılmış toplam 148 adet büyük dağlardır.
Bunların hakkında Hazret-i Allah Nebe suresinde "Dağları birer kazık" [Kur 'an, Nebe, 7] buyurmuştur.
Ve "Göklerin ve yerin anahtarları O 'nundur" [Kur'an, Zümer, 63] buyurmuştur ki tefsirciler, "Mekalidden kasıt ulu dağlardır ki yeryüzüne kilit olmuşlardır" diye yorumlamışlardır.
Gerçekten de dikkatle bakılsa bu Petriç dağlarını ve diğer dağları gördükte insan hayretler içinde kalıp hakir Evliya gibi hayran ve serseri olur.
Sonra Petriç kasabası sınırından doğuya koruları, yüce dağların eteklerini ve mamur köyleri geçerek konup göçerek ve yiyip içerek 6 saat gidip,
Menlik kasabasının özelliği İsimlenme sebebi (---) (---) (---)dir. Bu da Köstendil toprağı
hükmünde voyvodalıktır ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, bacdar ve şehir kethüdası vardır. Ama Arapça mennik demek kabaca ve çirkince ayıp bir isimdir. Lakin şehrinin mamur yeri bir dereli ve tepeli yerde tamamen bağ bahçeli bir şirin, bakımlı ve süslü büyük şehir gibi şenlikli kasabadır. Toplam (---) adet kiremitli, altlı ve üstlü, kargir yapılı geniş hane vardır.
Ve (---) adet mahalledir. Ve (---) adet mihraptır, ama çarşı içinde (---) Camii, kiremitli, yüksek minareli ve kalabalık cemaate sahip nur dolu bir camidir. Ve
.................. (1 satır boş) .. . ................ . meşhur camilerdir.
7 3 5
Hepsi (---) adet mahalle mescitleri vardır. Evvela (---) Mesci-di, (---) (---) (---).
Ve (---) adet medresesi vardır. Evvela, (---) (---) (---). Ve 3 adet sıbyan mektebi vardır. Evvela, (---) (---) (---). Ve (---) adet meczup fukara tekkesi vardır. Evvela, (---) (---)
(---). Ve (---) adet hamamı vardır, ama ev hamamları çoktur.
Evvela çarşı içinde, (---) (---) (---). Ve (---) adet tüccar hanları vardır. Evvela (---) (---) (---). Ve (---) adet dükkandır, ama kargir yapı bedesteni yoktur.
(---) (---) (---) .................. (3 satır boş) .. . . . . . . . . . . . .. . . . . .
Menlik kasabası övgüsünün tamamlanması: Bu süslü kasaba içinde haftada bir büyük kalabalıklı pazar kurulup bütün değerli mallar bol bol ve rahatlıkla bulunur. Genellikle halkı hizmet ehli ve avamdır, ama Yörük taifesinden hal sahibi salih adamları vardır. [377a]
Oradan kalkıp doğu yönüne 12 saat gidip Allah saklasın sarp ve tehlikeli yollar ve beller ile Sırbin Yaylası'nı aşarken kah yaya ve kah atlı olup nice türlü sıkıntılar çekerek,
Sırbin Köyü menzili: Bir yaylalı ve balkanlık içinde mamur Bulgar keferesi köyüdür ve serbest zeamettir.
Oradan yine doğu tarafına (---) saat gidip mamur köyler geçerek ve ibretlik temaşalar ederek geçip,
Şirin ve gönül açan Vetirne kasabasının özellikleri İsim sebebi (---) (---) (---)dir. (---) Sancağı hükmünde olup va
lisi, kadısı, voyvodası, muhtesibi; bacdarı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, harac ağası, şehir kethüdası ve 48 pare nahiye köyü vardır, ama müftüsü ve şürefa efendisi yoktur.
Ve (---) adet kiremit örtülü tek katlı ve iki katlı, kargir yapılı mamur ve mükellef, gül-i gülistan, bağ bostanlı, porta kapılı, şahnişinli, pencereli ve yüksek bacalı süslü güzel evlerdir.
Hepsi (---) adet Müslüman mahallesidir. 5 adet Bulgar, Rum ve Sırp keferesi mahallesi vardır.
(---) adet ayan ve hayır sahibi camileri vardır. Evvela çarşı içinde (---) Camii, kalabalık cemaate malik bir uzun minareli süslü camidir.
736
.................. (1 satır boş) ................... . meşhur mabetgahlar bunlardır. (---) adet mahalle mescitleridir. Bunlardan (---) (---) (---). (---) adet medresesi vardır. (---) (---) (---). (---) adet sıbyan mektebi vardır. (---) (---) (---). (---) adet tarikat erbabı hankahı vardır. (---) (---) (---). (---) adet hamamı vardır. (---) (---) (---). (---) adet bezirgan hanı vardır. (---) (---) (---). (---) adet sanat ehli sultan çarşısı vardır, ama kargir bedeste-
ni yoktur. (---) (---) (---). (---) adet hayat suyu çeşmesi vardır. (---) (---) (---). (---) adet sebilhanedir. (---) (---) (---). Suyu ve havası güzel olduğundan gayet mahbubu ve
mahbubesi beğenilip dilberi ve edepli kızları vardır. (---) adet etrafında İrem Bağı gibi şebekeli bostanları var ki
her birinin övgüsünde dil kısa kalır. Beğenilenlerinden, Vetirne tütünü misk ve ham amber ko
kuludur. Yenice tütününden hoş misk kokulu tütünü olur. Hepsinden meşhur Vetirne'nin kırba adlı küçücük Kirmas
tı şehri kedisi gibi köpekçikleri, 100-150 dirhem gelir tennur zağarcıkları ve seyishane köpekçikleri olur ki yeryüzünde öyle gülünç, maskara, gözü pek ve kızgın ev bekçisi eğitimli köpekçikleri bir diyarda olmaz. Ve elması ve ayvası da beğenilir .
............... ... (1 satır boş) ................... . Vetirne şehri övgüsünün tamamlanması: Bu Vetirne şeh
ri, Demirhisar'ın batısı tarafında bulunup araları iki menzilden yakın olup aralarından Orfan Nehri akar, ama Vetirne'ye biraz yakın akar.
. ................. (2 satır boş) ................... . Bu mahalden hakir aşağı Gümülcine yollarına gitmedim.
Zira o yollarda olan köy ve kasabaları hep gördüğümüz için bir başka yoldan Edirne'ye gitmek için Filibe yollarını arzulayıp Vetirne'den kalkıp kuzey tarafındaki sarp dağları aşıp [377b] 9 saatte mamur köyler geçip,
Avcı Yurdu Köyü menzili: Müslüman köyüdür. Bütüne halkı ehl-i tevhid Yörükandır. Karları aba, kebe ve ihram işleyip ziraat edip geçinirler. Bir mescidi ve 40-50 adet haneleri var.
737
Oradan yine kuzeye 12 saat büyük bir yaylağı aşıp Istanimaka kasabası içinden akan (---) Nehri kenarında köyleri geçip,
Kiliseli Köyü menzili: 80 evli kefere köyüdür ve Istanimaka hududunda zeamettir.
Oradan sabahleyin yine adı geçen nehir kenarınca sarp taşlar içinde atların nalları dökülerek 8 saatte, Bekasız şehir, yani ibretlik Istanimaka Kalesi'nin özellikleri
İsim sebebi (---) (---) (---)dir. Tarihçi Yanvan'a göre Filibe-i Makedon Kalesi'ni yapan Makedon Kral'ın yapısı olup yayla sarayı imiş. Hala yapı kalıntıları nice yerlerde görülmektedir.
Sonra (---) tarihinde Gazi Hüdavendigar Sultan L Murad, İdrivne şehrini fethedip oradan büyük Makedonya şehri Filibe'yi de fethedince bu Istanimaka kefereleri İslam ordusu gücüne takat getiremeyeceklerini görüp aman ile bu Istanimaka Kalesi'ni Gazi Evrenos'a teslim ederler. Hala Süleyman Han yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde Süleyman Han vakfı olup Filibe nazırı tarafından mütevelli hakimdir. 150 akçe payesiyle kazadır. Ama Filibe mollasına katılmıştır.
Nahiyesi 40 adet mamur köylerdir. Kethüdayeri ve yeniçeri serdarı hükmündedirler, zira Filibe 1 saatlik yerdir ki kuzeyinde Filibe Kalesi ve minareleri görünür. Bu Istanimaka Kalesi bir bayır dibinde bir viran harap kaledir. Ancak bayır başında bir kule ile kilisesi kalmış bir kiremitli küçük kilisedir. Ve papazları ahmak ve sağırdır.
Bu şehir 2 adet varoştur. Biri akan nehrin kale tarafında viran kale dibine dek varmıştır. 300 adet bağlı bahçeli ve baştan başa kiremit örtülü geniş avlulu evler olup baştan başa kefereler sakin olur, asla Müslüman yok bir büyük güzel kasabadır. Toplam 100 kadar dükkanları var, her çeşit esnaf bulunur. Ve bazı berber, nalbant ve terzi gibi müslim sanat ehli vardır, ama bu varoşta sakin olmayıp kuyunun karşı tarafında olurlar.
Ve 2 hanı var ki yolcular için hasbi kervansaraydır. Ve hanlar önündeki meydanda ta kafir zamanından kalmış abıhayattan işaret verir bir kuyusu var ki çıknğında zincirler ile suyu çekilip tüm vilayet halkı ondan içip susuzluklarını giderirler. Zira kış günleri bu şehir içinde akan Istanimaka Nehri donar, bu kuyu o zaman sıcak olup ondan içerler.
7 3 8
Bu varoşta 3 adet kefere kilisesi vardır, ama biri mükellef-tir.
Sonra bu kuyu önünden doğu tarafına çarşı içine gidip adı geçen nehir üzerinde 3 yerden yüzer adım ağaç köprülerden geçilip karşı tarafta,
Müslüman varoşu: Toplam 100 adet kiremitli ve tamamen bağlı bahçeli, tek katlı ve iki katlı, kargir yapılı geniş avlulu saray gibi pak ve geniş hanedanlardır. Karşı kefere varoşu gibi dar ve karanlık değildir. Hepsi 1 mahalle ve 1 cami vardır, kargir minareli ve baştan başa kiremit örtülü mabettir. 2 adet mahalle mescidi, 1 adet suhte odası, 1 adet mektebi, 1 adet tekkesi, 1 adet hamamcığı ve 17 adet dükkanları var, başka şey yok bir küçücük şirin kasabadır, ama halkı zengindir. (---) (---) (---).
Oradan kalkıp doğu tarafına gidip, Arnavut Köyü, oradan Çervina Köyü, oradan Yukarı Tahtalı Köyü, oradan Aşağı Tahtalı Köyü, oradan,
Büyük Arnavutlu Köyü: Koca Mevlevi Veziriazam Mehmed Paşazade Süleyman Bey'in serbest zeametidir ki bir değirmenli ve bağ bahçeli mamur köydür. Bu köyleri geçerken Filibe şehri kuzey tarafında dağların ardında kalıp hakir oradan yine doğuya nice bakımlı ve şenlikli köyler geçerek,
Papaz Köyü: Bu da kefere köyü ve zeamettir. Oradan kuzeye doğru giderken Muştalı Yaylası'nı (---) sa
atte göklere doğru çıkmış nice kere yüz bin ağaçları seyrederek yokuş aşağı inip bir hayli yer gidip,
Bardakçılar Köyü, oradan Yenice Köyü: Bu 2 adet köy Rumeli Eyaleti'nde [378a] Çirmen Sancağı hududundadır ve bu köyler Muştalı Suyu kenarında ama Maden Deresi derler, nice yüz adet su değirmenleri vardır.
Kuyumcu şapı madeni Bu dere içinde 8 yerde kırmızı kuyumcular şapı çıkar ki bir
büyük seyirliktir. Bu derede olan kefere köyleri cümle şap çıkarmaya memur olup diğer bütün vergilerden muaf ve müsellemlerdir, ama Müslim değillerdir. Tamamı mir1 maldır, defterdar tarafından başka eminliktir ki 7 yük akçe iltizamdır. Her kim şap çalarsa ceza verip ebedi hapsedip madende elleri ayakları zincirle bağlı olup esir gibi hizmet eder.
739
Bu şaptan kuyumcular alıp gümüş ağartırlar. Ve kadınlar edebde ferclerine sürerler, gayet yararlıdır. İshali kesmeye yarar, aç karnına 2 nohut tanesi kadar bu
şaptan yiyenin ishal kanı Allah'ın emriyle kesilir, ama çok kullanmaya, yüreği bozar, ama yürekteki bütün kurdu kırar.
Bu dere içinde tepe tepe nice yerde şap kümeleri tepe tepe olup yığılı durur.
Bu derede şap madeni olduğundan bütün otları kırmızı olup bütün suları da kızıl şarap gibi kırmızı akar, ondan bir mahluk içmez. İnsan biraz içse ağzını buruşturur. Onun için başka sular ile akıp gelen balıklar bu şap suyuna girince sarhoş olup taşra kenara gelir, bütün köy halkı da avlayıp yerler, lezzetli balıkları olur.
Bu Maden Deresi ve Muştalı Suyu ikisi bir olup Edirne yolunda Meriç Nehri'ne Harmanlık Hanı yakınında karışır.
Bu maden sularından yukarıdaki diğer balıklar aşağı akmaya Maden Suyu'ndan korkarlar. Muştalı Suyu'nda balık gayet çoktur, zira yayladan iner bir abıhayattır ki, Muştalı Suyu derler. Madenden aşağısına Maden Suyu derler, iki tarafı mamur köylerdir.
Bu dere ta Muştalı Yaylası'ndan ta Harmanlık Hanı yakınında Meriç Nehri'ne karışıncaya kadar 420 kere 20 saatlik yerde büyük azaplar çekerek geçilir, başka yol yoktur. İki tarafı şahin yuvalı kayalardır ki saadetli padişahın şahincibaşısı hükmünde olup bu kayalarda başka gözcü avcıları vardır. Kementlerle kayalardan adamlar inip şahinleri yuvalarından avlarlar, tam bir seyirliktir.
Sarp dere olduğundan insan bu dereyi geçe geçe bıkar, usanır, ama bolluk ve mamur derelerdir. Oradan gidip,
Kınıklı Köyü menzili: 40 adet saz örtülü Müslüman köyüdür. Bir camii var, kiremitli ve kargir minareli zeamet köyüdür. Ve 4 tarafı Acem hıyabanı gibi gölgelik kuyahtır.
Oradan yine Maden Nehri kenarınca 2 saat gidip, İlyas Köyü: Bir mamur Müslüman köyü ve zeamettir. Bu köyden görünür yarım saat yine o Maden Deresi için
de gidip,
740
Al-i Aba menzilgahı, yani Hazret-i Osman Baba fukaraları tekkesi
Al-i Aba tariki önderi ve mürşid Hazret-i Osman Baba hazretleri sırrı aziz olsun: Bizzat Hazret-i Hacı Bektaş-ı Veli halifesi fukaralarındandır. (---) (---) asrında bu mesiregah yeri mesken edinip yerleşmiştir. Himmetleri hazır ve nazır ola. Hala bu dergah-ı mualla adı geçen Maden Deresi kenarında Edirne şehrine giderken yolun sağ tarafında, bir bayır başında, mahsullü düz bir zemin üzerinde, bir ağaçlık gün görmez koruluk içinde bir mesiregah, 4 tarafı duhav! kadife gibi yeşillik, bir kale gibi kargir yapıdır.
Duvarlı, padişahane büyük saray gibi çeşit çeşit köşklü, şahnişin ve eyvanlı, Keykavus mutfaklı, kilerli, türlü türlü süslü meydanlı, misafir odalı, pek çok ahırlı, öküz, camız, katır ve eşek ahırlı, saman, arpa ve diğer levazımat mahzenleri ile bezenmiş yapılardır.
Ve eski sultanlardan kalma camii, mescidi, dershane ve mektebi, bir hamamı, gelen giden dervişler için konuk odaları ve çeşitli eşyalar ile süslenmiş buyük bir şehir gibi İrem Bağı'na benzer şanlı derviş tekkesidir ki, bağ bahçesi, [378b] nice havuz, fıskiye, şadırvan ve fevvaresi fışkırıp nice su kuyuları, abıhayat çeşmeleri ve cirit meydanlı avluları ile donanmış büyük hankahtır.
Bunlardan biri o muhabbet meydanında Sultan Bayezid-i Vell veliler, deliler ve fukaralar muhabbeti olmak ile bu yeşil vadi içinde 7 köşe bozdoğan külahı kispeti gibi 7 terk bir yüksek Havarnak kasrı yaptırmış ki 7 iklimden nişan verir. Diller ile anlatılıp kalemlerle yazılmaz.
Kısacası, bu güzel köşkün 4 tarafında 40 adet kapıları var ki kırklara makam olması işaretidir. Bu köşkün içi safi yeşim harekan1, somaki mermer ve çeşit çeşit işlenmiş, nakışlı ibretli mermerlerle süslenmiştir ki sanki Hind sadefkar!si gibi döşenmiştir. Yüksek kubbesinin çevresinde olan revak kemerler, camlar, beyaz, siyah, kırmızı ve başka türlü türlü değerli taşlarla her yanı süslenmiştir. Servi ağacı tavan kubbesi ibretlik bukalemun nakışlıdır ki Frenk Mani, Acem Bihzad ve Şahkulu adlı ünlü nakkaşlar bir kıl kalemini çekmede acizlerdir. Çeşit çeşit mermer ve somaki direklerle bezenmiş tezhipli ve sanatlı bir köşktür.
741
Muhabbet meydanında bir şadırvan fıskiyesi fışkırır ki, ta kubbeye ulaşır. 4 tarafında çeşit çeşit pencerelerinden çevresindeki dağlar, ormanlar ve gül-i gülistanlar içindeki bülbüllerin yanık ve hoş nağmeleri duyulup iremistanları temaşa olunur.
Bu nüzhet-abad kasrın üstü servi gibi yüksek kurşun örtülü mavi kubbe üzerinde altın yaldızlı bir uzun alemi var ki bir konak yerden parıltısı insanın gözünü kamaştırır. Eskinin bütün padişahları, hayır sahibi vezirler, vekiller ve vilayet ayanı bu Osman Baba Sultan ruhaniyetinin hazır olması için bu tekkeye birer eser bırakıp mamur etmişlerdir. Bütün yapıları mavi has kurşun ile örtülü ve cümle altın alemlerle mamur olup bu anılan Bayezid-i Veli Kasrı'mn benzeri Rum diyarı tekkelerinde yoktur. Meğer İran ülkesinde benzeri İmam Rıza'nın ulu meşhedinde ola.
Fukara meydanının özelliği: Bu anılan Bayezid-i Vell Kasrı'nın karşı tarafında eski yapı, ibretlik bir fukara meydanı var ki içine 500-600 kadar fukara alır. Buna kış meydanı derler. Bir acayip mihmanhane derviş sarayıdır ki etrafında nice yüz dolaplar vardır. Her dolabın birer dervişi olup postu üzere oturup ibadetle meşgullerdir. Kapısı bir büyük saray kapısı gibi geniş olup bu meydan içine arabalar ile odunlar gelip ocakta ateşler yanıp etrafında bütün fukaralar toplanıp "Herkes kıssadan hisse" diye başlarından geçen hikayelerini anlatır, çeşit çeşit şer'! ilim sohbetleri olur ve nice çeşit tarih kitapları okunup can sohbetleri ederler. Ve nice kurbanları kebaplar edip miskli helvalar pişip gece yarısı bütün dostlar yemek yiyip hayrat sahibine hayır dualar ederler. Daha sonra 3 kere gülbang-ı Muhammedi çekip herkes postlarında merkezlerine ve nice canlar hücrelerine yollanırlar. Halen bu kış meydanında 6 ay bu tertip üzere ibadet edip has sohbetler ederler.
Yaz bahar meydanının anlatılması: Adı geçen kış meydanına bitişik hayrat sahibi Yahya Paşa oğlu Mehmed Bey Üsküp şehrinden gelip Osman Baba himmeti için bir yaz bahar meydanı yapmış ki hemen Karadeniz sahilinde Varna şehri ile Balçık adlı kasaba arasındaki Batova Deresi'nde Akyazılı Sultan Tekkesi'ne benzer.
Bu da onun gibi İstanbul'da Galata Kulesi gibi göklere baş
742
çekmiştir. Fırdolayı 7 köşe kalın, sağlam ve kargir yüksek yapıdır. Bir sivri külah gibi tahta kubbe üzere kurşun örtülü ve 2 adam boyu yüksek altın yaldızlı alemli yüksek kubbeli bahar meydanıdır, ama o kadar geniştir ki seher vaktinde bir tarafta olan canlar öte tarafta olan insanları güçlükle fark eder.
Mimarlar ve eski ustalar var güçlerini sarf edip marifet arz edip ustalığım göstermek için bu meydanın nakışlı yüksek kubbesini sütunsuz durdurmuştur. Böyle geniş ve büyük meydan içinde asla direk yoktur. Hemen bir tavanlı büyük meydandır.
Bu meydan ortasında ibretlik mermer döşeme üzerinde nice yüz adet altın yaldızlı çerağlar, çerağdan, buhurdan, şamdan, gülabdan ve mecmereler var ki her biri ikişer adam boyu kadar çerağlardır.
Herkes yine birer dolaba malik olup postları üzere yoldaşlarıyla oturup Kur'an okuyup iman bahisleri edip ve bazı marifetler icra [379a] ederler. 100 pareli sadefkari sanatlı kaşıklar, zerdeste, kaseler, keşküller, karaçalı, zeytin ve çimşir köklerinden kaşıklar, arka kaşağıları ve nice bin çeşit derviş marifetlerinden şeyler icat edip gelen gidenlerin ayan ve eşraflarına marifetlerinden hediyeler verip herkesten ihsanlar alıp karınlarını doyurup hırka parası edinirler.
Bu meydanın içi safi beyaz ham mermer döşelidir. Öyle geniş meydandır ki 2 bin adam alıp gece gündüz 300 adet postnişin seccade sahibi fukaraları sakindir. Tarikat önderi Şeyh Ali Baba ocak başında vakar ile oturup bu tekkeyi zapt u rapt edip evrad ve ezkarla meşguldür. Diğer fukaralar da her biri birer işe memurlardır. Bu meydanın kapısının üzerinde yazılan tarihi budur:
Yahya Paşa oğlu Mehmed Beğ ruhunu yad eyleye, el-fatiha. Sene (---)
Hazret-i Osman Baba sırrı aziz olsun, nurlu mezarı ziyareti: Evvela zübdetü 'l-ahbtib, kıdvetü 'l-ashab, kutb-ı mülk-i vilayet, mehbıt-ı nokta-i icabet, amil-i ôJi-maye hasıl-ı ömr-i giranmaye, zübde-i evliya, umde-i asfiyd yani eş-Şeyh tarfk-i Al-i Abd Hazret-i Gazi Osman Baba: Bizzat Hazret-i Türk-i Türkan Hoca Ahmed Yesevi haz-
743
retleri bunların künyelerini Gazi Osman Balı buyurmuşlar idi. Onun için uzun süren hayatı gaza ile geçip alem seyyahı idiler.
Merhum azizin menkıbesinin anlatılması: Bizzat bu Osman Baba Sultan, temiz Ehl-i Aba soyundandır. Musa Kazım hazretlerinin 7. oğlunun oğullarından Seyyid Ali'dir, onun oğlu Seyyid Hüsameddin'dir, onun oğlu bu Hazret-i Osman Baba' dır ki hasip nesip soylu temiz kandan olup seyyid olduğuna şek ve şüphe yoktur. İlk başta Belh u Buhara'dan kendileri Hazret-i Hacı Bektaş-ı Veli ile Hoca Ahmed Yesevi'den izin alıp Osmanoğlu'na yardıma gelip Orhan Gazi ile Bursa fethinde bulunur. Daha sonra onun zamanında Orhan Gazi oğlu Süleyman Beşe ile meşveret edip Süleyman Beşe'den önce 300 nefer fukaralarıyla ilk defa bu Osman Baba Rumeli'ye ayak basıp def ve kudümünü döverek, gülbang-ı Muhammedi çekerek alem, sancak ve bayraklarını açarak doğru Edirne kralıyla buluşup Rumeli' de seyahat ederdi. Ve ayak bastığı yerler hep İslam diyarı ola, diye dua ederdi.
Ve Rumeli kafiristanında İspanya, Nemse, Donkarkız, Danimarka, Rimpapa ve Paris vilayetlerini dolaşırken "İlahı İslam diyarı olup kiliseler Müslüman mabedi ola, bin yüzden sonra" diye nefes etmişlerdir.
Kısacası ulu sultandır ve hayli uzun yaşayıp yine seyahat ile Rum'a gelir. (---) tarihinde Gazi Hudavendigar'a gelip İdrivne şehri fethine teşvik edip Murad Gazi, Osman Baba çabasıyla Edirne Kalesi'ni fethettiğinde birlikte olur. Osman Baba daha önce seyahatte bu nazargahı beğenip bir tekke inşa etmeyi isteyince Gazi Murad Han Osman Baba eline bir yarlık verip,
"Var fethettiğin yerlerin bir hoş yerinde ta gözün erdiği yerlere dek senin vakfın olsun" buyururlar. Osman Baba da bütün fukaralarıyla def ve kudümlerini çalarak bu mahallere gelip kafir elinden fetheder. Gözünün erdiği, nazarının yetiştiği yerlere kadar hudut kesip bu dağlık, yeşillik içinde kulübeler yapıp 300 fukarasıyla bu korulukta nice bin has sohbetler eyler. Daha sonra I. Murad Han yardımı ile ilk başta bir ufak tef ek Al-i Aba tekkesi yapar. Sonra kendileri de gaza mallarıyla nice büyük eserler yaparlar. Sonunda (---) tarihinde "Rabbine dön" [Kur'an, Fecr, 28] emrine uyup geçici cihandan baki sarayında karar edince mübarek cesedini bundaki tekkede defnederler.
744
Nur dolu türbesinin özelliği: Bir kurşun örtülü yüksek kubbe; kargir büyük yapı içinde yatmakta olup misk ve ham amber ile kokulandırılmış nurlu bir kabirdir ki bütün ziyaretçilerin dimağları kokulanır. Bütün geçmiş padişahlar, tüm Osmanlı vezirler, Kırım hanları ve Kırım sultanları birer altınlı, cevahirli ve gümüşlü murassa kandiller ve türlü türlü avizeleri bu tekkeye hediye gönderip bu mübarek kabri öyle süslemişlerdir ki diller ile anlatılmaz.
Bizzat kendilerinin mübarek pabuçları, mübarek abadan hırka-i peşm:ineleri; seccade, alem, tuğ, sancak, bayrak, davul, kudüm, nefir, nakkare ve zilleri, tespih ve asası, nalını, misvakı ve bozdoğanı 7 terk keçe külahı mübarek başları ucunda bir yüksek taht üzerinde durur.
4 tarafında çeşit çeşit değerli yadigar yaldızlı sanatlı çerağlar, gümüş ve altın şamdan, buhurdan ve gülabdanlar [379b] ile süslenmiştir. Ve türlü türlü değerli güzel hatlı Kelam-ı şerifler etrafında rahleler üzere düzgünce dizilip bütün ziyaretçiler Kur'an okurlar.
Ve nice bin kıymetli kalay metalar var ki bir tekkede öyle yadigarlar yoktur, meğer Bağdad içinde Hazret-i Abdülkadir Gllani'de, Bağdad dışında Hazret-i İmam-ı Azam'da 2 merhale uzak İmam Hüseyin'de ve ondan 3 merhale uzak İmam Ali türbelerinde öyle ziynet ola. Ama "Bu Osman Baba kabri onlardan süslüdür" desem yalan değildir, zira bunda olan hüsn-i hatt Kelam-ı İzzetleri bir türbede görmedim.
Ve bu nur dolu Osman Baba türbesinin dış kapısının önünde yüksek kemerler üzere bir küçük kubbeciği daha vardır, insanların toplantı yeridir. O kubbenin 4 köşe duvarının yüzüne her gelen seyyahların birer çeşit yadigar hatları ve kemter canların zerdesteleri, kabakları, keşkülleri, Davud sapanları, Musa palhengleri ve nice asılı şeyleri var. Hakir de küstahane iri yazı ile duvar yüzüne,
Merhum Melek Ahmed Paşalı seyyah-ı alem Evliya ruhiyçün Allah rızasıyçün el-fatiha,
sene 1081, diye yazdım.
Rumeli, Arap ve Acem'de ve Belh u Buhara'da elbette her
745
cami, han, imaret ve tekkelerde, kısacası bu 51 yıl seyahat içinde 18 padişahlık yerlerde elbette ve elbette üstüme vazife edip kötü yazımızla birer Fatiha rica edip yazmışızdır. Gören aşıklara gizli değildir.
Bu Osman Baba azizin mübarek mezarlarının kapı kemeri üzerinde bir 4 köşe beyaz ham mermer üzere altın ve lacivert ile yazılmış, güzel yazıyla yazılan tarihi böyledir:
Büniye haze'l-imaret merkad-i Sultan-ı Fukara Hazret-i Osman Baba ve Gazi Mihal Bey rulıiyçün ve oğlu İkiyürekli Ali Bey ruhiyçün el-fatiha.
Sene 912.
Kısacası bu meydanlar bir padişah diyarında yoktur. Meğer Anadolu'da Kırşehri'nde Sultan Hacı Bektaş-ı Veli tekkesinde ola. Kıyamete kadar mamur ve şenlikli ola, Hazret-i Rahman hakkına.
Bu tekkede her gece gelen geçen yolculardan gece gündüz 100, 200 ve 300 atlı ve nice yüz yaya eksik olmayıp, yalınayak başı kabak abdalan köçekleriyle bütün misafirlere can baş üzere hizmet edip çut torba kahve ibriği ve tencere çıkartmadan Keykavus mutfağından nice türlü nefis nimetler yedirip içirip kondurup göçürürler.
Ama eskinin padişahları bu tekkeye himmet nazarıyla bakıp dağlık ve ormanlık koruları içinde ve yaylalarında 12 bin adet sağmal koyunları, bu kadar sığın, camız, at, katır ve taylakları vardır. Diğer vakıf eşyaları ona göre kıyas oluna.
Sözün kısası bu dergahın suyu, havası ve maarif erbabı canlarından hazzedip bir hafta konup merhum azizin mübarek ruhları için bir hatm-i şerif okuyup bütün Rumeli erenleri canlarından birer hediyelerini alıp sonra bütün dostlarla vedalaşıp doğu tarafına yine Maden Nehri kenarınca gidip 1 saatte,
Konukçu Köyü, oradan Tatarlı Köyü, oradan, Paşa Köyü: Bir kuleli ve bir camili Müslüman köyüdür. Os
man Baba Tekkesi'nin nazırı olan (---) Paşazadeler Paşa Köyü'nde oturduğundan Paşa Köyü derler. Oradan,
Hisarlı Köyü, oradan,
746
Anabacı Köyü: Eski zamanda Anabacı adında bir musahibe hatunun tekkesi imiş. Zamanın geçmesiyle biraz haraba yüz tutmuş olup birkaç odası ve birkaç evleri kalmış. Oradan,
İğdebükü Köyü: Gerçekten iğde ağaçları cihanı süslemiştir. Ve,
Kütüklü Köyü: Edirne şehrine kütük ve kömür tamamen buradan gider. Osman Baba'dan bu mahalle kadar (---) saat tam acayip yağmurlar ve çamurlar çekerek oradan yine doğu yönüne gidip,
Ali Baba Tekkesi Köyü: Bu merhum aziz de Osman Baba Sultan'ın halifesidir. 20-30 kadar abdalları var. Evkafları olmayıp hemen kanaat tekkesi olduğundan sabah akşam Cenab-ı Bari fukaraların nafakalarını verir. "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah 'a ait olmasın . . . " [Kur 'an, Hud, 6] kesin emri üzere fukaralarını kulların Rabbi yedirip içirip giydirip kuşatıp besler, büyütür. Bu abdallar da 7 terk keçe külah, bozdoğanı kispet ve tac-ı revac giyerler. Ve daima "Şey 'en lillah-sadaka" ile geçinirler. Osman Baba'dan beri bunlara öyle nefes olunmuş ama yine tüm fukaraları "Ya Gani" ismine mazharlardır. Elbette her gün bu tekke fukaralarına birer koyun kurban gelir. Ve yine her taraftan sadaka, adak ve bağışlar eksik değildir. Ve yine gelen geçenlere nimetleri boldur. Onu geçip nice yerler de geçip,
Kuruşlu Köyü, oradan Fındıklı Köyü, oradan Dingli Köyü: Bu köyleri 7 saatte geçip yine yağmur zahmeti çekerek gidip, [380a]
Derbend Köyü: Bulgar ve Rum keferesi köyü ve hassdır. Oradan 1 saat gidip Edirne'nin ulu yoluna çıkıp,
Mustafa Paşa Köprüsü kasabası: Daha önce (---) tarihinde nice kere (---) cildimizde ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Oradan 2 saat doğuya giderken çamur derdinden ulu yoldan sağ tarafa, o dereden düz yollara sapıp Meriç Nehri'ni geçip büyük köprü ardımızda kalıp bizler baş yukarı güneye 1 saat gidip,
Çirmen kasabası menzili: Bu da (---) yılında yukarıda sancak beyi tahtı olduğu bütün imaretleriyle anlatılmıştır.
Oradan kalkıp 4 saat doğuya gidip yine Meriç Nehri'ni köprüden geçip Hamza Baba Sultan Tekkesi'ni geçip düz sahralar ile 3 saat gidip,
747
Büyük şehir, ikinci taht merkezi, eski belde Edirne'nin özellikleri
Bu büyük şehir de 1062 [1652] tarihinde bütün yapıları, yapıcıları, hakimi ve tüm eserleriyle yukarıda 3. cildimizde ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Ne kadar büyük şehir olduğu bilinmek istenirse o cilde bakılabilir.
Nice kere bu büyük şehre uğrayıp zevk ü safalar edip temaşalar etmiştik, ama şimdi seyretmeden ilk cenkte Edirne şehrinde Manya seferinde serdarımız olan Kaptan Köse Ali Paşa'nın kapu kethüdasına doğru varıp mektuplarımızı verip hemen o an hakiri sadrazama götürdü. Buluştuğumuzda Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa'nın dizlerini öpünce,
"Bre safa geldin, Evliya' dedi. Yine el öpüp Ali Paşa'nın, Zekeriya Efendi'nin ve diğer vilayet ayanının bütün mektupları ve arz-ı mahzarların verdiğimde,
"Şimdi paşa ne mahaldedir?" dedi, "Hala sultanım, Manya'da Zarnata Kalesi'ni tamam edip
2 kale daha yapmak için o tarafları muhafaza etmektedir. Hakir Arnavutluk içinde 5 adet sancak askerlerini padişah fermanı üzere Manya muhafazasına sürüp şimdi hakir huzur-ı şerife geldim" dediğimde,
"Hele Manya gazanız mübarek ola" dedi, "Sultanımın yüce himmetiyle Kandiye Kalesi fethedildi
ğinden Manya küffarı sultanımın kılıç sıyırması korkusundan aman deyip Zarnata Kalesi'ni verdiler, yoksa seçkin Manya Vilayeti kanda kan içinde görünürdü."
"Ya kaleyi nasıl yeniden yaptınız?" deyince, daha önce Manya Kalesi'ni ve 77 pare köylerini şekilleri ve isimleriyle yazmıştım, hemen koynumdan çıkarıp meydana koydum. Bu güzel şekilli kaleyi, bütün duvar tabyaları, cami, mescit, medrese ve tekkelerinin şekillerini ve isimlerini görünce,
"İlahi berhordar-ı ömr ol" dedi. Yer öpüp kalenin anahtarlarını zerduz kese ile eline verip,
"Gazanız mübarek ola ki bir gaza yılında hem Kandiye fatihi oldun ve hem Manya Vilayeti gibi bir mülke Osmanlı padişahını malik ettin" dediğimde sevincinden at deyip telhisçi ileri gitti. Kendileri de saadetli padişaha yollanıp hakiri birlikte pa-
748
dişah huzuruna götürürken bahçe-i hasda hakire meclis adabını biraz anlattı, ardından Yıldırım Han kasrında padişaha varıp anahtarları ve Manya Kalesi resimlerini padişah huzuruna koyup padişah hazretleri anahtarın sevincinden ve kalenin şeklinden hoşlanıp,
"Bre ne güzel mehabetli kale imişler" dedi. Sadrazam, "Kale fethi müjdesiyle anahtarları getiren ve bu kaleyi ya
zan Melek Ahmed Paşalı Evliya kulunuz Kandiye gazasında bizimle bile idi. Fetihten sonra Manya'ya gönderdim. Şimdi buradadır" deyince saadetli padişah,
"İşte hikmet-i Lokman' dan haber alıp söyletelim" dedi. Hemen Silahdar (---) Ağa gelip,
"Gel beri Evliya Çelebi" dedi. 3 kere sıçrayıp yer öpüp,
Afakı şehd ma 'deletin nur pür etsin Hurşzd gibi encümen-i dehre çerağ ol,
Dadar-ı cihan eylemesin alemi sensiz Her kande isen padişahım dünyada sağ ol
diye çekinmeden bu beytleri tamamen okudum ve nice nice dua ve senalar edip,
"Padişahım cihan durdukça sağ olup elhamdülillah padişahımın devletinin devamında Kandiye Kalesi gibi Ye'cüc Seddi, İskender Seddi ve Kahkaha Kalesi gibi sağlam ve dayanıklı kale fethinde bulunup fethinde ilk ezan-ı Muhammedi okumak bu hakir kula nasip oldu. Sonra Manya gibi bir amansız tehlikeli derbent vilayeti fethedip bu şekilde büyük bir kale yapıp böyle bir resmini yazdım. Kıyamete kadar İslam elinde kala" deyip sustum.
Kısacası, günbatımına [380b] kadar tam 3 saat laübali konuşmalar edip her sorusuna cevaplar verdim. Hakire 300 altın ihsan edip sadrazam ile sarayına gelip o gece sarayda yattım. Sabahleyin 1 samur hil'at-i fahire ve bir kat nadir elbise giydirip Edirne şehrinde bir haftada tam 3 kere padişah huzuruna varıp her gece sadrazam ile has sohbetler edip Manya'dan sonra seyahat ettiğim yerleri sorardı.
749
Sonra nice ayanı kibar efendilerimizle görüşüp can sohbetleri edip yine Edirne şehrini gezip dolaşmaya meşgul olduk.
Edirne şehri övgüsünün tamamlanması Daha önce bu şehri görüp yazdığımızdan ziyade şimdi Sul
tan IV. Mehmed Han Edirne'de sakin olalıdan beri 4 adet viran hamam, 8 adet cami, 40 kadar mahalle mescidi, 7 adet büyük saraylar, evler ve nice yüz dükkanlar yapılmış. Ali Paşa Çarşısı'nda zift, k_atran, araba aletleri ve araba tekerlekleri satılıp orada onar akçeye bir dükkanında kimse oturmazken şimdi çarşı içinde omuz omuzu sökmeyip bütün la'l, yakut ve cevahir bu Ali Paşa Çarşısı'nda satılmaktadır. Bir dükkanında her gün birer ikişer guruşa kirada oturulup Edirne şehri öyle mamur olmuş ki diller ile anlatılıp yazılmaz.
Bütün ahalisi ayanı kibar olup hepsi samur kürkler giyip her esnafında adamları mertebe sahibi olup zengin olmuşlar.
Bu şehirde 12 günden sonra devletli ve mürüvvetli efendimizden Girit'teki sözleşmemiz üzere Hacc-ı şerife Mısır' da İbrahim Paşa efendimize gitmek için mektuplar, menzil emirleri, bir kese harcırah ve siyah bir küheylan ihsanlar aldık. Diğer vezirler ve ileri gelenlerden de ihsanlar aldık. Özellikle Yeniçeri Ağası Abdurrahman Paşa efendimizden 70 adet serdarın mukarrernamelerini ve 100 altın harcırahını alıp bütün dostlarla vedalaştık. Dünya kadar mallar, nice donluk değerli kumaşlar ve nadir şeyler bend edip,
Edirne' den İstanbul'a yollandığımız menzilleri bildirir Evvela Edirne' den çıkıp kıble tarafına yönelip Solak Çeşme
si'ni geçip İstanbul'un ulu yolunu solumuzda koyup Elbeği Boğazı Kalesi sağımızda gözüküp 7 saatte bakımlı ve şenlikli köyler ve çiftlikler içinden geçip,
Hündi Köyü: Edirne'de Kadı Hancızade'nin çiftliğidir. 80 evli ve 1 camili Müslüman köyüdür.
Oradan yine kıbleye doğru (---) saatte şenlikli köyleri ve güzel ovalar içinde bakımlı, süslü ve mahsullü köyleri ve çiftlikleri geçip,
Gazi Orhan Kulu Kalesi, yani mamur kasaba şirin Hayrabolu
Rum Yanvan'a göre Dimodoka Kalesi sahibi Dimodoka adlı
7 5 0
kardeşler ortak olarak yapmışlardır. Nice devletten devlete düşmüştür. Sonunda Peygamber Efendimizin mucizesi bereketiyle 759 [1358] tarihinde Orhan Gazi zamanında Sultan Orhan oğlu Süleyman Beşe, Kara Ece Yakub, Sarı Hoca, Kara Koca, Kara Mürsel, Kocaeli Bey, Kara Foça, Kara Sığal ve Kara Tazkır adlı 70 adet Karalar ile ilk defa Kapudağı'ndan gemiler ile bismillah ile Rumeli toprağına geçmiştir. İlk başta İpsala'yı fethedip ilk salayı [namazı] orada kıldıklarından İbtida Sala kalmıştır.
Oradan seğirtip 70 nefer kara kocalar bu Hayrabolu Kalesi'ni kuşatıp fethinde zorluk çektiklerinde "Nice olur vakit dar olup kale fetholmadı" dediklerinde Gazi Süleyman Beşe, "Fetih hayrı boludur" derler. Allah'ın emriyle kale aman ile fethedilip ismine "Hayrı bolu" dan galat Hayrabolu derler. İsimlenme sebebi budur.
Bu kaleden Müslüman gaziler o kadar Karun malına gömülüp o kadar değerli kumaşlar ve ganimet malları alıp bu şehirde yerleşip çok hayırlar ettiklerinden de Hayrı Bolu diye isim vermişlerdir. Hala Rumeli Eyaleti 'nde Edirne bostancıbaşısı hükmünde iken hala bu şehirde Osmanlı'nın nice bin katar develeri kışlağı olup bu kadar kervansaray deve ahırları olduğundan hala Dergah-ı Ali mirahur ağalarının hükmünde olup hass-ı hümayun tarafından sarban şütürban başı hükumet eder.
150 akçe payesiyle şerif eski kazadır. Nahiyesi (---) köydür. Fetihten sonra kalesini yer yer yıkmışlar ki bir daha kafirler
gelip yerleşmeye kalkışmasınlar. Hatta [381a] İstanbul çevresini ilk fethettiklerinde böyle yıkarlarmış. Zira o zaman Osmanlı'da kuvvet ve kudret yok idi ki fethettikleri kalelere kul ve mühimmat koyup zapt ede. Zapt edemediklerinden Osmanlı Tatar gibi kaleleri sevmeyip berbat edip geçerlermiş.
Hala Hayrabolu'nun sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şeyhülislamı ve nakibüleşrafı yoktur, zira Edirne şehri gayet yakındır. Onun için hakimleri yoktur ama ayanı eşrafı gayet çoktur.
Hayrabolu zemininin şekli: Şehri bir geniş düz ovada bağlı bahçeli ve abıhayat suları akan, bakımlı ve şenlikli yerdir ki sanki küçük Edirne'dir.
7 5 1
Cümle (---) adet kiremitli, baştan başa iki katlı, hepsi kargir yapılı mamur ve süslü, eski yapı büyük hanelerdir. Bunlardan güzel yapı (---) hanesidir. Ve
.................. (2/3 satır boş) .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . Ve (---) adet mahalle vardır. Evvela
.................. (2/3 satır boş) .... . . . . . . . . ....... . Ve (---) adet mamur cami vardır. Evvela çarşı içinde (---) (---)
(---) Camii, .................. (1,5 satır boş) .... . . . . . . . . . . . . . . . .
Ve (---) adet mahalle mescitleridir. Evvela, .................. (2/3 satır boş) .... . . . . . . .. ....... .
Ve (---) adet medresesi vardır . ......... ......... (2/3 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . .
Ve 3 adet sıbyan mektebi vardır . .................. (2/3 satır boş) ... . . . . . . . . ........ .
Ve (---) adet ehl-i tevhid tekkesi vardır . .................. (2/3 satır boş) .... . . . . . . . . . . . . . . . .
Ve (---) adet tüccar hanı vardır . .................. (2/3 satır boş) .... . . . . . . . .. . . . . . . .
Ve (---) adet deveciler kervansarayı vardır . .................. (2/3 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Ve (---) adet bekar hanlan vardır . .................. (2/3 satır boş) ... . . . . . ........... .
Ve (---) adet hamamı vardır . .................. (2/3 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . .
Ve (---) adet sultan çarşısı dükkanları vardır, ama bedesteni yoktur. Ancak her nadir mal bol bol bulunur. (---) (---) (---).
Ve (---) adet susayanlara çeşmeleri vardır . .................. (2/3 satır boş) .. . . . . . . . . . . .. . . ... .
Ve (---) adet cennet bağ bahçesi vardır . .................. (2/3 satır boş) ... . . . . .. . . . . . . . . . . .
Beğenilenlerinden, ovalarında olan bitki ve otlardan yoncası, tirfili, kara ayrığı, lihası, dürüğ otu, gök çemeni ve diğer otlan bir diyarda yoktur. Meğer Erdel Vilayeti'nde olan yonca ve sabuç otu ola. Onun için Osmanlı'nın 2 bin devesi bu lalezar ve çemenzar ovada başıboş olup otlayıp gezer. (---) (---) (---).
Suyu ve havası o kadar hoştur ki mahbub ve mahbubesi ku-
7 5 2
lak memesi gibi gayet pembe tenli olurlar. Havası avradıyla develere pek yararlıdır.
Hayrabolu övgüsünün tamamlanması .................. (3,5 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hayrabolu şehitleri ziyaretgahı
Evvela Şeyh Sarban Ali Dede ziyareti: Sofyalı Pir Ali Dede'nin halifesidir .
.................. (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Sonra bütün dostlarla vedalaşıp oradan yine doğu tarafa gi
derken Eynecik kasabası sağ tarafımızda kalıp 7 saat gidip, Süslü cihan bağı, yani İrem cenneti gibi Tekirdağı şehrinin
özellikleri Rum tarihçilerinin yazdıklarına göre İstanbul tekfurlarının
bağları imiş. Her an tekfur kral gemilere [381b] binip bu gönül açan ferah yerde biraz zaman hava alıp, dinlenip bağ bahçelerinin fasıllarım edip yine İstanbul olan Pozanta şehrine gidermiş. Bir iki kere Emeviler; Şam-ı Trablus, Sayda, Beyrut, Akka, Filistin ve Yafa iskelelerinden nice bin pare gemilere Arap askeri doldurup uygun hava ile İstanbul fethine geldiklerinde ilk başta bu Tekfurdağı Kalesi'ni fethedip limanına donanmasını koyup İstanbul'un yarısını ve Galata'sını bu anlatılan şekilde Emeviler 2 kere fethetmişlerdir, ama önce Tekirdağı'nı fethedip gitmişlerdir.
Daha sonra 759 [1358] tarihinde Orhan Gazi asrında, Gazi Süleyman Beşe Kara Koca, Kara Foça ve Kara Mürsel adlı 70 adet erlerin yardımı ile bu Tekirdağı Kalesi'ni fethetmiştir. Eski alışkanlıkları üzere sağlam kalesini yerle bir edip zapt edip Silivri'den ve İstanbul'dan dışarı bir keferenin çıkmaya güçleri olmayıp hemen her an baskınlar edip av alıp yine Tekirdağı'na girip saklanırlarmış. Bu Tekirdağı şehrinin ilk fethi bu yüzden olmuştur.
Hala Süleyman Han yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde topkeşan Yörük beylerinin merkezidir ki beyinin padişah tarafından hassı 600 bin akçedir. Ve 150 akçe kadılıktır ki hala saadetli padişahın hekimbaşıları arpalığıdır.
Nahiyesi (---) adet köylerdir. Şeyhülislamı, nakibüleşraf kaymakamı ve padişah tarafından gümrük emini oturup 70 yük akçe iltizam eminliktir. Bacdarları, gözcü simsarları, muhtesibi,
7 5 3
harac ağası, şehir subaşısı, şehir kethüdası ve kapan emini vardır, ama kalesi yoktur.
Deniz kıyısında büyük bir limanı olup Mısır'ın, bütün Karadeniz sahillerinin ve Akdeniz'in iskelesidir. Bütün işlek şehirlerden barça kalyonlar ile bol bol mallar burada çıkıp nice bin arabalar ile bütün mallar iki günde Edirne şehrine varır. Edirne'nin gayet yakın işlek iskelesidir. Şehrinin zemini Bahr-i Rum'un kenarında safi bağ bahçe ve gülistanlı bayırlar eteğinde güneyden kuzeye uzunlamasına deniz kıyısında kurulmuş bakımlı, şenlikli ve günden güne mamur olmada bir iskele şehirdir.
Mahalle isimleri ve sayısı: .................. (1,5 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
İleri gelenlerin evleri ve sarayları: Toplam 70 adet ayan ve kibar sarayı vardır. Bunlardan Hamamcı Paşa Sarayı, Muhzır Mustafa Ağa Sarayı, Yeniçeri Serdarı Sarayı, Kethüdayeri Sarayı, Mahkeme Sarayı ve Çeribaşı Sarayı (---) (---) (---).
Camileri: (---) adet hayır sahiplerinin yaptığı cami vardır. Bunlardan çarşı içinde kalabalık cemaate sahip Rüstem Paşa Camii, yüksek, sanatlı ve şirin bir minaresi var. Kıble kapısı üzerindeki tarihi budur:
Rüstem-i düstur-ı a 'zam Hak rızô.sın kasd edip, Bu makamı eyledi mô.nend-i gülzar-ı na 'im,
Safha-i mô.ha Uttar[id] yazdı tarihini, Ecrini adn eylesün bu camiin Lütfi Kadim.
Sene 960.
Ve (---) Camii, .................. (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Ve henüz yapılan Defterdar Ağası Salih Ağa Camii, bunlar meşhurlardır.
Mescitleri: Toplam (---) .................. (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Bunların nicesi cami olmaya uygundur, mescitlerin meşhuru bunlardır.
754
Medreseleri: Toplam, .................. (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . .... . . . . . .
Darülhadisleri: 3 yerde hadis ilminden Müslim, Buharı ve Camiu 's-sağfr kitapları okunur, hasbf dersiamları vardır ama özel kubbeli kargir yapılı darülhadisleri yoktur. Bunlardan zamanın fazılı Rüstem Paşa Camii dersiamıdır.
Darulkurraları: 3 yerde tecvid ilmi şeyh-i kurraları vardır, ama vücuhat okur istidatlı talebeleri yoktur. Ancak Hafs Kıraati üzere Kur'an hafızı, yetişkin, akıllı çocukları var. (---) (---) (---).
Sıbyan mektepleri: 42 yerde sıbyan mektepleri vardır. [382a]
Tekkeleri: (---) adet dünyadan el etek çekmiş tarikat erbabı tekkeleri vardır ki 5 vakitte zikirle meşgul olup halktan uzaklaşmış fakr u faka sahibi derviş dergahlarıdır. Bunlardan (---) (---) (---).
Hamamları: (---) adet gönül açan hamamlardır, ama bunlardan (---) (---) (---) ve (---) Hamamı.
.................. (1 satır boş) .. . . . . . . ........... . Hanları: Evvela Rüstem Paşa Hanı hepsinden büyük han
dır. Ve (---) Hanı .................. (1 satır boş) ..... . . . . . . . . . . . . . . .
Misafir kervansarayları: (---) adet gelen geçen yolculara hasbi konuk saraylarıdır ki konup göçene sıladır. Bunlardan mükellef,
.................. (1 satır boş) ................... . Garip bekar hanları: 21 adet bekar, garip sanat ehli odaları
var. Başka kapıcıları ve başka odabaşılar var. Kefilli olan adamları koyup akşamdan sonra kapılarını kapatırlar. İçinde olan memleketinden uzak bekar adamlar işlerinde güçlerinde olup mallarını pazarda satarlar.
Hayat suyu çeşmeleri: 47 adet şarab-ı tahur gibi susamışlara çeşmeleri var. Bunlardan Rüstem Paşa çeşmeleri sabah akşam akar. Ve
.................. (1 satır boş) ..... . . . . . . . . . . . . . . . Sebilhaneleri: 70 adet köşe başlarında ve çarşı içre Kerbela
Çölü Şehitleri ruhları için sebilhaneleri vardır . .................. (1 satır boş) .... . . . . . . . . . . . . . . . .
7 5 5
Çarşı pazar kapanı: (---) adet dükkanları üstü tamamen örtülü, gölgeli çarşı pazarları vardır. Cümle sanat ve sanayi ehli mevcuttur, ama saraçhanesi, gazazhanesi ve bezzazhanesi gayet süslüdür. Ve aşağı büyük çarşı sanki Mısır Çarşısı'dır. Mısır'ın bütün malları orada bulunur. Mahalleler içinde bezir yağı işlikleri gayet çoktur .
.................. (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İbretlik yapıları: Cami ve hanları büyük yapılardır. Güm
rükhanesi, yağ kapanı, un kapanı ve ipek kapanı gayet mamurdur.
. ................. (1 satır boş) ........ . ... . . . . . . . . Navluncu mahzenleri: İskele başında ve şehir içinde 300
adet mahzenleri var ki tüm Edirne ve İstanbul'a gidecek çeşit çeşit metalar ve zahirelerle doludur. Zira İstanbul' da un kapanı navluncularmın birer ortakları ve birer ikişer mahzenleri vardır.
Ziyaret yeri aşevleri: Bu şehir içinde 3 yerde ziyafethane imaretleri var ki ay ve yıl, sabah akşam zengin yoksul, yaşlı genç ve gelen geçen yolculara nimetleri boldur. Bunlardan Rüstem Paşa İmareti ve (---) (---) .
Güzel havası: Havası o kadar hoş ve mutedildir ki seher vaktinde saba ve nesim yeli esip insanoğlu yeniden can bulur. Ancak güney tarafından lodos rüzgarı estikçe halkı pelte gibi olup çokluk hareket etmezler.
Rahip kiliseleri: 7 adet kefere kiliseleri vardır, ama Ermeni keferelerinin kiliseleri mamur ve süslü olup adakları çok gelir. Rum kiliseleri azdır ama onlar da uzdur ve süslü kiliselerdir.
İklimi: Eski hakim Restalis'e göre bu şehir de İstanbul gibi 4. iklimin ortasında bulunup arz-ı beledi (---) dir. Ve uzun günü (---) saat (---) derece (---) ve dakikadır. (---) (---) (---).
Müneccimlere göre imareti talihi: Eski kahinlere göre bu şehrin imareti talihi terazi burcunda bulunup zühre evi ve havai olmakla halkı ölçülü orta halli geçinip Zühre gibi zevk, şevk, içki ve eğlenceye düşkünlerdir ve genellikle havailerdir.
Hububat mahsulleri: Sicillerde yazılı olduğu üzere burada yetişen deve dişi buğday Şam Havranı'nda olmaz. [382b]
Tanrı hediyeli meyveleri: İrem bağlarında her tür sulu meyve olur. Ama ayvası, armudu ve kırmızı vişnesi yeryüzün-
7 5 6
de yoktur. Üçü dördü 1 esedi guruş ile denk gelip yemesi gayet hoş vişnesi olur.
Büyük nimetin övgüsü: Evvela beyaz ekmeği, sanki Sapanca şehri ekmeğidir. Ve gerdan ile pişmiş herisesi [keşkek] meşhurdur ki hakkında hadis var. "Yemeklerin efendisi keşkektir" denmiştir. Bademli baklavası ve karanfilli vişne hoşafı beğenilir.
Meşrubat ve müskiratı: Evvela bütün meşrubatlarmdan hoş kokulu bal şerbeti, hardaliye şerbeti ve 7 günlük taze sıkılmış üzüm şırası ciğer tazeler. Ve müskir vişne suyu vardır, bu da cihanda yoktur, ama sarhoşluk vermez.
Bağlarının sayısı: Bu şehir muhtesibi ve bacdarlarınm sözlerine göre şehrin ensesindeki dağlar baştan başa 2 bin adet bağlar olup her biri İrem Bağı'na benzeyip öşür ve dönüm hakkı verirler. Her bir bağda birer köşk bulunur.
Gezinti ve dinlenme yerleri: Bu şehrin çevresinde 11 yerde hava alma ve gezinti yeri vardır, ama bunlardan Hamamcı Paşa bağı seyirliktir. Ve
.... . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . İşleri, güçleri karları: Genellikle halkının beğenilen işleri
çoktur, ama saraçhane işleri, seccade ve döşeme yan keçeleri yapıp nazik kilimler dokurlar. Ve
.................. (3/4 satır boş) ................... . Meslekleri: Vilayet halkı genellikle avam zümresinden ye
niçeri taifesi geçinirler ama yine çoğu navluncu tüccarıdır. Hepsi Medan Şan Etrakidir ki gayet zengin bezirganlardır. Bir bölüğü sanat ehli, bir zümresi de bağbanlardır.
Hacet sahiplerinin musallası: Bu şehirde ve taşra köylerde yağmur yağmasa yahut veba olsa veya yerden gökten büyük bir afet olsa bütün vilayet halkı bu musallaya istiska [yağmur] duasına çıkıp sabah namazından sonra dua ederler.
Otları ve sebzeleri: Bu şehrin suyu ve havasının hoşluğundan yaz kış sebze ve yeşillik cinsinden nanesi, maydanozu, kerevizi, soğanı, sarımsağı, pırasası ve salatası eksik değildir. Ve atlara çayırı gayet iyidir.
Can besleyen abıhayat suları: Suları, ensesindeki kuzey tarafındaki dağların bağları içinden eskinin hayır sahipleri getirip şehrin bütün imaretlerine dağıtmışlar, ama Rüstem Paşa merhumun suyu hepsinden berrak, hazmı kolay ve tatlı sudur.
7 5 7
İnsanların geçiş yeri, köprüleri: Şehrin içinde ve dışında toplam 7 yerde taş yapı sanatlı köprüler vardır, ama öyle büyük yapı değillerdir. Evvela şehir içinde Ermeni Mahallesi'nden aşa-ğı, (---) (---) (---).
Genç yaşlı halkının yüz renkleri: Havasının fazla hoş ve ılıman olmasından erkekleri çok fazla yaşayıp ihtiyar olurlar, yine at binip kılıç kuşanıp ava, işe güce gider. Taze yiğitleri çok fazla zinde ve güçlü olup sanki dolunaydırlar.
Mahbubeleri: Bütün mahbubu ve mahbube kadın ve kızları kemal cemal sahibi olup konuşmaları düzgün ve dişleri inci gibi olup saç beliklerinin her beliği şeb-tardır. Ve benlerinin her tanesi Haşimi' beni gibi zamane mahbubeleri vardır.
Müşerref olduğumuz kibar ve ayan: Evvela bunlardan velinimet hanemiz sahibi Hamamcı Paşa büyük hanedan sahibidir. Ancak köşesine çekilmiştir. Ve bir kardeşi sadrazam yanında Muhzır Mustafa Ağa' dır. Ve (---) (---) (---).
Usta tabipleri: Nice usta tabipleri vardır, bunlardan, . . . . . ............. (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Usta cerrahları: Bunlardan aşağı çarşı içinde .. ................ (1,5 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Salih şeyhlerinin hikayeleri: Nice hal sahibi halktan uzak adamlar var, bunlardan (---) Şeyh (---) Efendi kendi bağı mahsulüyle geçinip daima kendisi el değirmeni çekip arpa ekmeği yiyip devamlı Davud Orucu ile geçinir. [383a]
Seçkin şairleri: Nice maarif erbabı çelebileri şairliğe taliplerdir, ama bunlardan Na'ti' Çelebi pak dilli ve kaside söyleyen çelebidir, ama zalim gayet gaddar hicivcidir. Hevesi hiciv tarafına düşüp gayet dili uzundur. Bundan başka leventler içinde çöğür şairleri vardır.
Meczup, mazınne, ehl-i hal kimseleri: Nice büdela, ümena, evtad, nukeba, melami' meczup kimseler vardır. Bunlardan keşf ü keramet sahibi (---) Dede,
Kandiye şimdi feth oldu, Çala gidiniz zurnayı, Ürkütmeniz turnayı.
deyip kale fethini halka müjdeleyip gezermiş.
7 5 8
Hoş sulu ev kuyuları: (---) adet hanelerde birer abıhayat kuyuları var ki bütün evlerde o kuyu sularından kullanırlar. Gerçi bu şehrin suya ihtiyacı yoktur, ama fazlaca mamur olduğunda elbette her hanede ve hanlarda kuyu bulunur.
Saray ve ileri gelenlerin özel hamamları: Bu şehrin haberci zarif dostlarından ve şehir kethüdasından duyduğumuza göre bu şehir içinde 147 adet saray ve evlerin özel hamamları vardır, dediler ve doğrudur, zira halkı ehl-i ırz olup ev hamamlarına girerler.
Halkın dili ve konuşmaları: Halkı genellikle her diyardan gelip toplanmış çeşit çeşit insanlardır. Ama şehrin yerli halkı ta ezelden Yörükan kavmi olduğundan çok açık ve düzgün Türkçe konuşurlar. Etrakleri yine özel lehçeleriyle konuşurlar.
Meydan erlerinin giyecekleri: Genellikle ayanı kibarı samur postin renkli çukalı kürkler, ipek hil'at-i fahireler, yaldızlı sarıklar giyerler. Orta hallileri londura çuka, elvan boğası kapamalar, sade sarıklar ve kırmızı çakşırlar giyip kar ederler.
Erkeklerinin isimleri: Genellikle her cinsten insanlarının isimleri Eli Beşe, Veli Beşe, Salih Beşe, Dursunoğlu, Yırık Veli, Kulıoğlu, İrceb Beşe, Deli Nasıf ve Karamanlıoğlu, bunun gibi isimli bezirganları vardır.
Kadınlarının giysileri: Genellikle kendi alüfte yaranlarının sözlerine göre ehl-i perde olan hatunlarının elbiseleri altın ve cevahirli murassalara boğulmuş olup bütün giysileri diba, şib ve zerbaf imiş ama gördüğümüz hatunlar çuka ferace ve yassı başlı gezerler.
Kadınlarının isimleri: Yine kendilerinin söylediklerine göre kadınlarının isimleri Saliha, Saime, Raziye, Mazriye, Çiğdem, Fahri, Ümhan, Cangülü, Meryem Kadın, Esmi Kadın ve Hayme Kadın, bunun gibi isimleri vardır.
Kulağı halkalı kölelerinin isimleri: Genellikle kölelerinin isimleri Siyavuş, Buvan, Sinan, Ferhat, Perviz, Kademli, Zülfikar, Uğurlu, Mübeşşir, Kenan, Canbaş, Mirze, Abdilhay ve Tezgeldi, bunun gibi kul karavaş isimleri var.
Cariyelerinin isimleri: Genellikle cariyeleri beyaz aba ferace giyip yassı başlı gezerler. İsimleri Hund:i, Döndi, Cenane, Tabende, İftede, Rabişe, Canfida, Süglün, Selviboy ve Selvinaz gibi cariye isimleri var.
7 5 9
Tekirdağı şehri övgüsünün tamamlanması: Acayip garip temaşadır ki bu hakir alem seyyahı olayım, böyle bir büyük şehir İstanbul'un bir mahallesinden ola da, bu kadar zamandan beri böyle bir mamur ve süslü şehri görmemiş olayım.
Vilayet halkı "Şehrimiz Girit Adası'na ilk sefer açılalı mamur olmaya başlayıp emniyetli vilayet olmakla Anadolu' dan, Tokat, Sivas, Kayseri, Karaman, Kafiryat ve Ermenek şehirlerinden 20 bin adam geçip bu diyara göçüp yerleştiklerinden şehrimiz mamur oldu" diye anlattılar.
Gerçekte Karaman ve Medan Şan Türkleri tüm navluncu olup deve dişi buğday satıp muhtekirlik ederler. Ve "Ermeni taifesi 10 bin kefereden fazladır" diye anlattılar ve doğru sözdür. Zira şehrin kuzeyi ve batısı ensesindeki dağları ve bağları Ferhad gibi kesip mamur kefere mahalleleri yapmışlar .
.................. (3,5 satır boş) .... . . . . . . ......... . Evliya ziyaretleri: (---) (---) (---). [383b] Bu Tekirdağı şehrini de gezip dolaşıp bütün tanıdıklarla ve- .
dalaşıp oradan yine doğu yönü ile kuzeye meyilli (---) saatte bakımlı ve şenlikli köyleri deniz kıyısında görüp,
Büyük liman ve eski Ereğli Kalesi Eski zamanda Rum Kostantin yapısıdır. Bunu da Emeviler,
Şam'dan gemilerle gelip fethedip limanına gemilerin bağlayıp Kostantin Kalesi1ni kuşatıp yarısını fethetmişlerdir. Fetihten sonra bu kaleyi yıkmışlardır. Bütün Emevi askerleri Şam'a gitmişlerdir. (---) tarihinden sonra Osmanlılardan Orhan Gazi oğlu Süleyman Beşe 70 nefer Kara Koca, Kara Foça yaman bahadır yiğitler ile bu kaleyi kuşattıklarında Eli Eğri adlı bir ünlü yiğit kimse kaleye Allah Allah diye yürüyüp beden dişleri üzere bayrak dikip ezan okuyunca,
"Bre Eli Eğri kaleyi fethetti" deyip bütün gaziler kaleye girip fethettiklerinde o fetheden gazinin ismiyle isimlenip Eli Eğri' den bozma Ereğli Kalesi adı kalmıştır. Rumcada ismine Piga Kasro derler, büyük şehir imiş. Hala kalesi deniz kıyısında bir alçak kayalı burun üzerinde beşgen şekilli taş yapı harap bir kaledir. İçinde,
.................. (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Limanı bin pare gemi alır 4 zorlu rüzgardan emin güven-
760
li limandır, ama lodostan gündoğusu ve kıble rüzgarlarına ağzı açıktır, dikkatli yatılır. Kasabası mamurdur. (---) adet altlı ve üstlü haneleri vardır. Genellikle halkı Rum kefereleridir, Müslümanları gayet azdır.
Ve (---) adet mahalledir. Ve (---) adet camidir. .................. (2/3 satır boş) ................... .
Ve (---) adet mescitlerdir . .................. (6,5 satır boş) ................ ... .
Osmanlı Devleti'nde 3 adet Eleğri şehri var, bazılar Ereğli derler. Evvela biri Karaman Ereğlisi'dir ki cihan bağıdır. Birisi Karadeniz Ereğlisi'dir ki Kastamonu iskelelerindendir. Üçüncüsü bu Tekirdağı Ereğlisi'dir. Hakimleri,
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Bunu da Tekirdağı niyabeti yönetir. Kethüdayeri ve yeniçeri
serdarı Tekirdağı'ndadır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... .
Oradan kalkıp yine doğu yönüne meyilli 5 saat gidip, Umurca Köyü: Silivri kazası nahiyesinde 300 haneli, 1 cami-
li, 1 büyük mamur hanlı ve hesapsız bağ bahçeli mamur köydür. Oradan yine deniz kıyısı ile 6 saatte geçip, Silivri Kalesi menzili: Bu da yukarıda (---) ciltte yazılıdır. Oradan (---) saatte (---) kasabasını geçip oradan (---) saatte (--
-) kasabasını geçip oradan (---) kasabasını geçip oradan Büyükçekmece'yi, sonra Küçükçekmece'yi geriye atıp 12 saatte sağlık ve esenlikle 1081 Şabanının 15. [28 Aralık 1670] günü 5 atımızla, 3 kölemizle ve 6 adet yoldaş hizmetçilerimizle o Yüce Allah'a hamd olsun ki bu kemter kulu esenlikle Belde-i tayyibe yani İstanbul' a dahil eyledi.
- Sekizinci Kitabın Sonu -
761
Dizin
A Abaza (Cebel-i Elheme'nin oğlu): 647 Abaza dağları: 647 Abaza Sarı Hüseyin Paşa Çeşmesi
(Kandiye): 495 Abdullah Paşa: 565 Abdurrahman Ağa, Kulkethüdası: 417 Abdurrahman Paşa, Yeniçeri Ağası:
417, 435, 439, 440, 441, 442, 443, 452, 461, 486, 494, 495, 496, 497, 554, 687, 688, 689, 750
acayip seyirlik: 596 Acemzade Reis Efendi: 493, 497, 538 Acıderya Gölü: 607 Acısu: 440, 512 Acısu Kalesi: 533 Ağa Hamamı (Kandiye): 493 Ağa Mektebi (Ohri): 715 Agriyomasa inciri: 638 Ağrıboz Sancağı: 587 ağrı hastalığı: 707 Ah-i Evran ocağı: 591 Ahırlar Köyü Ovası: 560 Ahmed Ağa, Burunsuz, Zağarcıbaşı:
417, 439 Alimed Ağa Çeşmesi (Aya Mavra): 610 Ahmed Ağa, Karakulak: 438 Ahmed Ağa, Konakçı: 566 Ahmed Çelebi, Kitapçı: 458 Ahmed Çelebi, Sırkatibi: 469 Ahmed Çelebi, Zekeriya Efendi Kethü
dası: 561 Ahmed Paşa, Ankebut: 419 Ahmed Paşa (Defterdar): 401, 406, 417,
431, 452, 453, 461, 494 Akçakilise Köyü: 676
763
Akmahalle Mescidi (Belgrad): 669 Akşemseddin: 691 Aksu Nehri: 5961 598, 676 Ak Tabya Kalesi: 477, 479 Akyazılı Sultan Tekkesi: 742 alabalık: 707 alakerda: 681 Alakorna kalyonları: 420 Alaybeyi: 589, 603, 609, 622, 644, 664,
691, 710 Alaybey Mescidi (Ergiri Kasrı): 652 alçı taşı madeni: 532, 682 Al-i Aba dervişleri: 688, 730 Al-i Aba tekkesi: 640, 637, 669, 741, 744 Ali Ağa Camii (Yanya): 628 Ali Baba Mescidi (Kandiye Kalesi): 493 Ali Baba, şeyh: 743 Ali Baba Tekkesi Köyü: 747 Ali Bey (Ohri Beyi): 717 Ali Dost Dede ziyareti: 653 Ali Efendi (İnebahtı Müftüsü): 603 Ali Paşa Çarşısı (Edirne): 750 Ali Paşa, Eğribozlu, Köse, Semiz: 405,
549, 554, 748 Ali Paşa, Gazi: 632 Ali Paşa, Karakaş: 555 Ali Paşa kethüdası: 562 Ali Paşa, Kılıç: 608 Ali Paşa, Konakçı, Kara: 407, 425 Ali Paşa, Macar: 582 Ali Paşa Medresesi (Yanya): 629 Ali Paşa Mescidi (Yanya): 626 Ali Paşa ordusu: 560 Ali Paşa, Serdar: 555, 557, 559, 561, 565,
568, 578, 584, 586, 597, 599 Ali Paşa Tekkesi: 570
Alman Yaylası: 718 altın madeni: 532 aman: 568, 602, 738, 751 Amiso Kalesi: 521, 535 Amiyaroz Kalesi: 533 Anadolu askeri: 417, 537 Anadolu Veziri: 459 Anapoli: 558, 559, 560, 562 Anastasova Köyü: 564 Anatolkoz Adası: 596, 600, 601, 602 Angili Kalesi: 604 Angili Kasrı Gölü: 606 Angili Kasrı Kalesi: 601, 602 Angiliyoz Gölü: 603, 604 Ankebut Ahmed Paşa Camii (Kandi
ye): 488 Ankebut Ahmed Paşa Çeşmesi (Kan
diye): 494 Ankebut Ahmed Paşa, Hanya Veziri:
450, 523, 537 Antakya: 705 Antep: 690 Apokoron: 511, 514 arakiye: 699 Arap: 533 Arap cengi: 705 Ardovişta Kasabası: 573, 723 Arhonoz Bağı (Girit): 527, 530 Arhonoz Dağı: 526 Arhoz Kalesi: 559, 560, 562, 587 armut: 700, 716, 720, 756 Arnabüd: 648 Arnavut: 578, 633, 646, 648, 649, 654,
658, 660, 662, 663, 664, 672, 694, 697, 700, 703, 704, 705, 709
Arnavut Belgradı: 663, 667, 675 Arnavut çakşırı: 639 Arnavut eşkıyaları: 649, 686 Arnavut İskenderiyesi: 683, 691 Arnavut kalkancıları: 696 Arnavut Köyü: 739 Arnavutluk: 691, 704 Arnavutluk sancakları: 586 Arnavut takkesi: 639 Arnavut tarzı düğün: 659
764
arpalık: 603 Arslan Paşa, Yanyalı 568: 625, 626 Arslan Paşa Camii (Yanya): 624, 631 Arslan Paşa Mektebi (Yanya): 629 arslan sütü: 732 Aşağı Tahtalı Köyü: 739 Aşağı Usturumça şehri: 729 aşevi: 626, 672, 756 Aspir Nehri: 598, 606 Atina: 682 Atlas: 505 Avavoz Köyü: 564 Avcı Yurdu Köyü: 737 Avlonya: 586, 661, 664, 675, 676, 678,
682, 680 Avlonya zifti: 661, 681 avret pazarı: 500 Aya Anpon Manastırı: 523 Aya Kudin Limanı: 526 Aya Matranda Nehri: 521 Aya Mavra: 586, 598, 599, 603, 607, 608,
609, 612 Aya Nataca (Feylekos Hakim'in oğlu):
726, 727, 729 Ayanduro Burnu: 522 Aya Nikola Mahallesi Mescidi (Aydo-
nat): 637 Aya Nikola Manastırı: 518 Ayanta Kral: 466, 575, 582 Ayanta tarihi: 505 Ayasofya Camii (Ohri): 712, 714, 716 Ayasofya camileri: 712 Ayas Paşa (Sadrazam): 642 644 Aya Yani Burnu: 525 Aya Yorgi Boğazı: 559, 560 ayazma pınarları: 476 Aydonat Kalesi: 635 Aydonat zeytini: 636 Aydonya (Rum krallarından): 636 Aynaroz ruhbanları: 728 Ayn-ı Selvan: 725 Ayolonya Kalesi: 533 Ayo Varvara Köyü: 575 Ayşe Sultan hassı: 587 ayva: 532, 700, 716, 737, 756
Ayyori Kalesi: 559 Aziz Efendi İmareti (Belgrad): 672 Aziz Mehmed Efendi Tekkesi (İnebah
tı): 590
B baba ayvası: 716 Baba Çavuş Camii (İnebahtı): 590 Baba Hasan Dede Sultan: 653 Baba Kadı Mescidi (Belgrad): 669 Baba Mescidi (Narda Hisarı): 620 Baba Sultan Ziyareti: 679 Babya Dağı: 706 Babya Yaylağı: 705 bacdar: 594, 597, 601, 609, 623, 644, 650,
664, 679, 692, 711, 729, 734, 735, 736, 753
Bademli baklava: 757 bademli samsa: 674 bağ dönüm hakkı: 534 bağır yeleği: 576, 699 bakır: 454, 532 bakır kavunu: 621 bal: 523, 532, 534, 682 Balı Bey Camii (Yanya): 628 balık dalyanları: 601, 604, 607, 615, 682,
708, 717 balık emini: 601,: 711 balık kemiği: 619 Balıklağa: 596 balık öşrü: 708 balık yumurtası: 601, 681 bal şerbeti: 700, 757 balta: 454 Balta Ağa Mescidi (Kandiye Kalesi): 493 balyemez top: 406, 409, 412, 416, 417, 418,
419, 420, 421, 424, 437, 457, 470, 474, 475, 512, 513, 515, 540, 541, 542, 544, 546, 565, 571, 594, 642, 643, 678, 679, 705
Ban (Latin tarihçisi): 709 Banya (Despot Kral'ın oğlu): 690 Barbariye Cezayirli: 447 Bardakçılar Köyü: 739 Bardunya Kalesi askeri: 562
barut: 454 baruthaneler: 458, 498 Basanya (Despot Kral'ın oğlu): 690 Basanya Mehmed Bey: 691 Baştova Kalesi: 683, 684, 686, 692 baş vergisi: 534 Bayezid Han-ı Vell: 588, 593, 594, 598,
602, 684, 619, 639, 643, 649, 691, 712, 717
Bayezid Han-ı Veli Camii (Angili Kasrı): 603
Bayezid Han-ı Veli Camii (Aydonat): 636 Bayezid Han-ı Vell Camii (Belgrad): 665,
668, 675 Bayezid Han-ı Veli Camii (Dıraç): 685 Bayezid Han-ı Veli Camii (Ergiri Kasrı):
650, 652 Bayezid Han-ı Veli Camii (Iskırapar):
662 Bayezid Han-ı Veli Camii (Narda Hisa
rı): 619, 620 Bayezid Han-ı Vell Han Camii (İnebah
tı): 590 Bayezid Han-ı Veli İmareti (Belgrad):
672 Bayezid Han-ı Veli Kasrı: 742 Bayezid Han-ı Veli Medresesi (Ergiri
Kasrı): 653 Bayezid Han-ı Veli Medresesi (Narda):
620 Bayezid Han-ı Veli Mektebi (Belgrad):
669 Bayrami tarikati: 496 Bebr Paşa, Yanyalı, Arslan Paşazade:
425, 445, 480, 617, 625, 627 Bebr Paşa Çiftliği: 622 Bebr Paşa Mektebi (Yanya): 629 Becanis Köyü: 634 Beç Kalesi: 465 Beğko Paşa: 636, 641, 705 Beğko Paşa Sarayı hamamı (Aydonat):
637 Behram Paşa Camii (Yanya): 628 bekar hanları, odaları: 698, 671, 730, 752,
755
765
Beklin Kalesi: 687 Bektaşi Ali Dede Tekkesi (Kandiye):
496 Bektaşiler: 679 Bektaşi tekkesi: 495, 496, 600 Bektemur Adası: 596 Belgradi güllaç baklavaları: 632 Belgrad Kalesi: 663, 664, 665 Belgrad Köprüsü: 673 Bender Kalesi: 678 Benefşe Kalesi: 558, 562 Benli Ahmed Ağa: 417 Berdaşiş Köyü: 689 Berki Efendi Mescidi (Ergiri Kasrı):
652 Berki Efendi ziyareti: 653 Beşkuyu: 622 Beslü Köyü: 722 bey armudu: 716 beyaz aba: 724, 725, 730, 759 beyaz Arnavut simidi: 645, 657, 674 beyaz buyurdu: 449 beyaz çörek: 699 beyaz ekmek: 592, 632, 757 beyaz poğaça: 645, 657 bey hassı: 622, 664 bezirgan hanı: 737 bezir yağı işlikleri: 756 bezzazhane: 756 Bihor Kasabası: 600 bilekcek: 455 Bi-zeban [Söylemez, Dilsiz] Ali Dede:
448 Bıçakçı: 620 Bıçakçılar Çarsısı (Elbasan Kalesi): 697 Bıçakçızade (---) Ağa Camii (Elbasan
Kalesi): 695 Bobrat Köyü: 675 boğası kapama: 759 boğaz zinciri: 455 bölme gülle: 456 Bosna veziri: 440 Bosna Vilayeti Defterdarlığı: 444 bostan hakkı: 534 Bostan Hamamı (Kandiye Kalesi): 493
766
boya kökü: 608, 719 Boyana Gölü: 604 boza: 654, 700 bozahane: 497, 715, 733 Bozeşek mesiregahı: 700 bozma taifesi: 534 Bozok beyi: 524 buğday: 531 buğday ambarları: 501 buğday öşrü: 534 Buhari Kitabı: 629, 715, 755 Bükayi: 655 Bulehnikli Hasan Paşa Camii: 624 Bulgar: 705, 708, 709, 713, 718, 720, 721,
722, 723, 736, 747 Bulgar kızları: 726 Bulgar martolosları: 729 Bundukani Frengi: 663 Bundukani Körfezi: 698 Bundukani Venedik: 482, 608, 640, 643,
648, 678, 683, 684 burgu: 455 burmalı: 679 Burnazoğulları: 605 Bursa alaybeyi: 414 Bursa kestanesi: 734 Buruşukoğulları: 688 Büyük Arnavudlu Köyü: 739 Büyük Çarşı Hamamı (Zeban kasaba-
sı): 597 Büyükçekmece: 761 Büyük Değirmenlik Adası: 557 Büyükkapı Camii (İnebahtı): 590 Büyük Kelafa Kalesi: 578 Büyük Mahalle Mescidi (Aydonat): 637 Büyük Mektep (Ergiri Kasrı): 653 Büyük Mizistre Kalesi: 560 Büyük Resime Kalesi: 514 Büyük Santoron Adası: 552 büyük tüfenkler: 451 Büyük Uştuk Yaylası: 718 Büyük Vitiloz Köyü: 576 Büzürgseng [Ulukaya] mesire yeri (El
basan): 700
c, ç Cağaloğlu: 554 Camcı Hamamı (Kandiye Kalesi): 493 camız: 534 Camiu's-sağir: 629, 755 Can-riz Kalesi: 469 cebeci çorbacıları: 498 cebecibaşı kaimesi: 457 Cebehane Tekkesi (Kandiye): 496 Cebel-i Elheme: 646, 647, 648, 703, 704,
705 Cebeliye dağları: 647, 704 Celveti Ali Efendi Tekkesi (Kandiye): 496 Celvetiye fukarası: 607 Ceneviz: 551, 647 cerrah: 526, 696, 758 Cevherina Köyü: 676 Cezayir askeri: 419 Cezayir esvabı: 605, 613, 614 Cezayir ihramı: 592, 605 Cezayir levendi: 576 Cibova Köyü: 579 Cimcim Hoca ziyareti: 675 Coğraf: 505 çakşır: 633 Çamaşır Deresi: 428 Çamlıca Adası: 558 çamuka: 655, 674 Çanak Kalesi Limanı: 512, 513 çarık: 580 çarkacı: 566 Çarşı Camii (Zeban kasabası): 597 Çarşı Hamamı (Elbasan): 697 Çarşı Mektebi (Ergiri Kasrı): 653 Çarşı Mescidi (Ohri): 714 Çavuşbaşı Köse İbrahim Ağa Tekkesi
(Kandiye): 495 Çavuşbaşı Mescidi (Kandiye): 493 Çehrez Limanı: 559 Çekebeni Kayası (Belgrad): 665 Çekebeni Mesiregahı (Belgrad): 672 Çelebi Efendi ziyareti: 702 Çelebi Hüseyin Paşa Camii (Belgrad):
669 Çerakis yani Çerkez kavmi: 647
Çeribaşı Köyü: 718, 719, 721, 724 çeribaşı: 589, 603, 609, 622, 644, 664, 691,
710, 724 Çervina Köyü: 739 Çınar: 734 Çınarlı Mescit: 714 Çınarlıdere: 530 Çico dili: 647 Çiçol Köyü: 689 Çin nigarhanesi: 605 Çingene: 627, 633 Çirkona Köyü: 683 Çirmen Kasabası: 747 Çoruh Nehri: 647 Çorum Mustafa Paşa kaymakamı: 690 çöğür şairleri: 758 çörek: 592 Çufud Mahallesi Hamamı (Kandiye):
493 Çuka adaları: 442, 577, 580, 582 çuka boyası kökleri: 681, 719 çuka dolama: 592, 633, 639, 699, 717, 759 Çukacılar Çarşısı (Elbasan): 697 çukalı samur kalpak: 633 Çura Köyü: 705
D Dalyan Kalesi: 641, 642, 643 dalyan tüfenkleri: 550 Damiz Köyü: 662 Darahiye Kazası: 726 Dara Şah: 726 Darı bozası: 674 Dar-ı şuara: 695 darphane: 717 darülhadis: 629, 695, 715, 755 darülkurra: 629, 695, 755 darüzziyafe: 672, 716 debbağhane: 591, 670 Debbağhane Çarşısı (Belgrad): 671, 672 Debbağhane mesire yeri (İnebahtı): 593 Defterdar Ağası Salih Ağa Camii (Tekir-
dağı): 754 Defterdar Ahmed Paşa Camii (Kandi
ye): 466, 487, 502
767
Defterdar Ahmed Paşa Çeşmesi (Kandiye): 494
Defterdar Ahmed Paşa Hamamı (Kandiye): 493
Defterdar Ahmed Paşa Pazarı (Kandi-ye): 497
Defterdar İbrahim Paşa kolu: 410 Defterdar Mektebi (Kandiye): 495 Defterdar Melek İbrahim Paşa Camii
(Kandiye): 488 Değirmenlik Adası: 556, 682 Deli Hüseyin Paşa: 513, 519 Delvinak Kasabası: 658 Delvinye Sancağı: 586, 635, 639, 641,
643, 644, 646, 648, 650 demir çapa: 454 demirden geyim katlavi zırh: 454 demirden top makasları: 456 demir harbe şiş: 454 Demirhisar Köyü: 575, 576 demir madeni: 532, 575, 682 demir pranka: 455 Derbend Köyü: 622, 722, 747 Dergah-ı Ali mirahur ağaları: 751 Derviş Hüseyin Ağa Tekkesi: 607 Destpot (Sırp Kralı): 690 Destpot Yaylası: 718 deve: 534 deveciler kervansarayı: 752 deve dişi buğday: 756, 760 deve kuşu yumurtası: 732 devşirme oğlanları: 721 Dıraç Kalesi: 684, 685, 686, 692 Dırağopol Nehri: 649, 653, 657, 659 Dış Fransa hakimi: 426 Dilsiz Ali Dede: 428 Dimata Limanı: 613 Dimodoka Kalesi: 750 Dingli Köyü: 747 Dip Frengistan: 577, 600, 637, 682 Dizdar ağa: 594 Dizdar Mescidi (Narda Hisarı): 620 dizdar: 513, 551, 603, 639, 646, 662, 679,
684, 685, 687 Dobrona Köyü: 663
768
dökülmüş kurşun: 454 dolama: 699 Doloz Köyü: 567 Doluca adaları: 558 Dolyan panayırı: 724, 725, 731 domuzayağı: 456 Domuz Ovası: 705 donanma-yı hümayun: 419, 450, 461,
544, 549, 550, 578, 586, 608, 642, 682 donanma sıngını: 602 Duka kalyonları, kaptanı: 420, 426 Dukat Arnavutluğu: 683 Dukat köyleri: 681 Durah Köyü: 564 Durak Bey Çiftliği Köyü: 588 Durak Bey Medresesi (Salona Kasaba-
sı): 587 Durak Paşa: 599 Durak Paşa Camii (İnebahtı): 590 Durmuş Ağa (Defterdar Ahmed Paşa
Ağası): 622 Düşmenik Köyü: 675 dut ağacı: 592, 686
E Ebülhayr İbrahim Kethüda Paşa (Ha
leb Valisi): 409, 417, 439, 440, 441, 442, 459, 472, 497
Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa: Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa Ca
mii (Kandiye): 488 Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa Çeş
mesi (Kandiye): 494 Ebülhayr Kethüda İbrahim Paşa kolu:
545 Ebusssuud Efendi Mescidi (İnebah-
tı): 590 Edirne: 748, 749, 750, 751 Eflatuniye tartur şapka: 576 Eflatun-ı İlahi: 635 Ehl-i Aba: 744 ekmek ayvası: 716 Eksiri Valtoz Köyü: 658 Elbasan: 586, 687, 689, 690, 691, 692, 693,
695, 697, 700, 702
Elbasan Nehri: 687 Elbasan tarihi: 692 Elbeği Boğazı Kalesi: 750 Eleğri şehri: 761 el kumbaraları: 402, 420 Ellidokuz Mehmed Ağa: 445 elma: 700, 716, 737 el-Mustansır Billah: 647 Eloz Köyü: 560 Emerke Köyü: 598, 606 Emeviler: 753, 760 Emir Buhari: 691 Emirler Sultan ziyareti: 675 Emir Mahmud Mescidi (Ohri): 714 Emir Sultanlar kabri (Elbasan): 703 Erde! Belgradı: 663 Erdel kralı: 405 Ereğli: 760, 761 Ereğli Kasrı: 602 Ergiri halkı: 656 Ergiri Kasrı Kalesi: 649, 651, 653, 655,
664 Ergiri Nehri: 675, 683 Ermeni: 756, 760 Ermiye Adası: 558 Eski Cami (Aya Mavra Kalesi): 610 Eski Defterdar Efendi Camii (İnadi-
ye): 488 Eski Kandiye: 530 Eski Kaplıca Camii (Bursa): 729 Eskipazar Mescidi (Belgrad): 669 Eski Pireveze Kalesi: 615 Eski Siyavuş Paşa Medresesi (Ohri Ka-
lesi): 715 Etrakler: 759 Etrak taifesi: 728 Eynebahtı Hisarı: 588 Eynecik Kasabası: 753
F Faik Paşa: 598, 602, 618 Fatih Sultan Mehmed Han: 559, 567,
618, 683, 684, 691 Fatih Sultan Mehmed Camii (Atina):
502
769
Fatih Sultan Mehmed Han Camii (Elbasan): 694
Fazıl Ahmed Paşa, Köpürlüzade: 406, 431, 447, 449, 450, 464, 503, 511, 512, 513, 523, 547, 688, 748
Fazıl Ahmed Paşa Camii (Kandiye Kalesi): 485
Fazlı Kethüda (Cebeciler Kethüdası): 416, 437
Fenayi tarikati: 496 ferace: 639, 717 Ferdinand Kral: 642 Fethiye Camii: 590, 626, 669, 712 fetihname: 458, 459 Feylekos: 588, 621, 649, 690 feyz narı: 621 Fezai: 655 Figani: 655 Filibe Kalesi: 738 fillar pabuç: 683 Firakul Köyü: 675 firançile çöreği: 508, 700 Firişkiye Burnu: 512 fistan: 536 Fındıklı Köyü: 747 Fodula Kalesi: 513 Frankol Latin: 696 Fransa askerleri: 426 Fransa balyozu: 444 Fransa generali: 422 Fransa kafiri: 428, 432 Fransa kalyonları: 420, 426, 453 Fransa kralının büyük oğlu: 426, 543 Fransız: 424, 427 Frenk: 684, 691 Frenk Bundukani: 709 Frengistan: 682 Frenk Talyan dili: 469
G Gaçiça Köyü: 571 Galata Kalesi: 646, 648 Galata Köyü: 599 Gaydoronşi Adası: 521 Gazi Balı Bey, Semendireli: 684
Gazi Evrenos Bey: 618, 619, 622, 676, 706, 718, 728, 738
Gazi Hudavendigar: 728, 744 Gazi Hüseyin Paşa Hamamı (Ohri Ka-
lesi): 715 Gazi Mahmud Paşa: 684 Gazi Murad Han: 744 Gazi Murad Paşa Camii (Belgrad): 668 Gazi Orhan Kulu Kalesi: 750 Gazi Osman Baba: 743, 744 Gazi Sinan Paşa: 677 Gazi Sin.an Paşa Camii (Elbasan Kale
si): 694 Gazi Süleyman Beşe: 753 Gazi Sultan Mehmed Han Camii (Kan-
diye): 481 Gazi Zülfikar Bey: 628 gazzazhane: 696, 756 Gazzazlar Çarşısı (Belgrad): 671 Gedik Ahmed Paşa: 639, 646, 648, 649,
660, 661, 662, 663, 682 Gerçek Er Sultan türbesi: 560 Girit Adası: 400, 407, 415, 441, 442, 453,
463, 465, 467, 469, 482, 504, 505, 506, 507, 509, 510, 511, 514, 515, 516, 517, 518, 519, 520, 522, 523, 524, 525, 530, 531, 532, 533, 534, 535, 536, 537, 538, 550, 559, 582, 627, 643, 682, 760
Göllük: 399, 400, 407, 408, 417, 418, 419, 421, 424, 427, 428, 432, 435, 437, 439, 445, 449, 459, 464, 470, 539, 541, 545, 546, 582
Gönye Kalesi: 405, 647 Gördüs Kalesi: 559, 560, 562, 587, 593 gözcü simsarlar: 753 göz hekimleri: 696 güherçile: 454, 532 gümrük ağası: 623 gümrük emini: 440, 641, 679, 753 Gümrükhane: 756 Gümrük Kapısı Mescidi (Kandiye): 493 gümüş: 740 gümüş madeni: 532 Gümüşsuyu çeşmeleri (Aydonat): 637 gürgen: 734 Güvat Köyü: 722
770
H Hacı Ali Mektebi (Aydonat): 637 Hacı Bektaş-ı Veli: 741, 744 Hacı Bektaş-ı Veli Tekkesi: 678, 746 Hacı Hamza Camii (Ohri): 714 Hacı Hasan Tekkesi (Elbasan): 696 Hacı Kasım Camii (Ohri): 714, 715 Hacı Murad Camii: 652, 719 Hadım Abdurrahman Paşa: 622 Halep Eyaleti askeri: 417 Halil Paşa, Koca (Kaptan): 576 Halveti: 488, 496, 600 Halveti dergahı: 570, 590, 652, 668, 669,
681, 696 Hamamcı Paşa bağı (Tekirdağı): 757 Hamamlı Çiftliği (Aydonat): 638 Hamdi Efendi, Mizistre Müftüsü: 492 Hamza Baba Sultan Tekkesi: 747 hankah: 588, 590, 620, 737 Hanya: 408, 418, 503, 511, 535 Hanya Kalesi: 407, 419, 464, 511, 515,
516 haraç ağası: 588, 589, 609, 623, 644, 650,
664, 692, 711, 736, 754 haraç emini: 597, 679 harbe: 454 hardaliye: 700, 757 Hariszade Camii (Pekin Kalesi): 687 Harmanlık Hanı: 740 Hasan Ağa, Haseki Payzen: 499 Hasan Balızade Camii (Elbasan): 695 Hasan Kethüda, Tekeli Paşa Kethüda-
sı: 436 Hasan Paşa, Küçük, Mora Paşası: 525,
533, 554 Hasan Şah mezarı (Elbasan): 703 Haşimi kavmi: 647 hass-ı hümayun: 504, 517, 519, 531, 588,
597, 609, 619, 636, 638, 644, 684, 691, 706, 710, 723, 747, 751
hatt-ı şerif: 534, 634 havan topları: 406, 457, 474 Haydar Paşa Camii (Ohri): 714 Hayli: 491, 492 Hayrabolu: 750, 751 Hayrabolu şehitleri ziyaretgahı: 753
Hayreddin Paşa: 642 Hazret-i Abdülkadir Gilani Türbesi:
745 Hazret-i İmam-ı A'zam Türbesi: 745 Hazret-i Nuh Neci: 727 Hazret-i Ömer: 510, 534, 704 Hazret-i Yahya: 465 helali giysiler: 592 herise: 757 Hersek Sancağı: 444, 691, 709 Heyhat Sahrası: 552, 647 heykel: 494, 522 hikmet ilmi: 709 Hilal Vilayeti: 519 Hilkadis Köyü: 618 Hindi Baba Mansur Dede: 449, 448, 460 Hindi Cafer Baba Mescidi (Kandiye):
493 Hindi Cafer Baba Tekkesi (Kandiye):
496 Hisarlı Köyü: 746 Hırkil Kral: 647, 704, 705 Hırvatistan: 444 Hısım Mehmed Paşa Çiftliği: 689 Hızır Ağa Camii (Ergiri Kasrı): 652 Hızır Ağa (Yeniçeri Ağası): 694 Hoca Ahmed Yesevi: 743, 744 Horasanoğlu Tekkesi (Kandiye): 495 Horomova Köyü: 659 Hulagu: 647 Hündi Köyü: 750 Hunkar hassı: 683 Hünkar Camii (Aya Mavra): 610 Hünkar Camii (Belgrad): 669 Hünkar Camii (Delvinye): 644 Hünkar Camii (Elbasan): 692 Hünkar Camii (Kandiye): 449, 450, 456 Hünkar Camii (Kisoma): 517 Hünkar Camii (Margılıç): 639 Hünkar Camii (Ohri): 711, 713, 714 Hünkar Camii (Yanya): 628, 629 Hünkar Camii (Zarnata): 584 Hünkar Camii evkafı: 518 Hünkar Camii Mektebi (Yanya): 629 Hünkar Camii Tekkesi (Elbasan): 696 Hünkar çeşmeleri (Kandiye): 494
7 7 1
Hünkar İmareti (Elbasan): 696 Hünkar Manastırı: 484 Hünkar Mektebi (Kandiye): 495 Hı'.'ışeng şah: 727 Hüseyin Ağa Camii (Avlonya): 680 Hüseyin Ağa Dershanesi (Avlonya):
680 Hüseyin Ağa, Sarıkabak (Konakçı): 563 Hüseyin Paşa: 533, 638, 670 Hüseyin Paşa, Abaza Sarı: 401, 459 Hüseyin Paşa, Deli: 464, 476, 516, 520,
523, 530, 533 Hüseyin Paşa Mektebi (Aydonat): 637
I, İ L Murad Han: 728, 738, 744 II. Selim Han yazımı: 609 II. Selim Han: 442, 608, 609, 614 HL Murad Han: 568, 710 Ikrit (İspanya Kralı): 505, 521, 527, 615 Ikrit Kral'ın karısı: 522 Ikrit, yani Girit Adası: 505 Irak-ı Dadyan: 727 Iskırapar Kalesi: 662, 664 ıstafilya (Kuş üzümü): 600, 601 Istandiye Adası: 421, 445, 446, 447, 450,
550, 551 Istanimaka Kalesi: 738 Istanimaka Nehri: 738 Istarova şehri: 706, 720, 721 IV. Mehmed Han: 464, 503, 511, 513,
568, 750 İbrahim Ağa, Köse, Çavuşbaşı: 459 İbrahim Paşa, Defterdar: 401, 440 İbrahim Paşa, Halep Valisi, Kethüda,
Boşnak: 399, 414, 417, 421, 425, 428, 440, 441, 443, 444, 452, 461, 480, 483, 542, 548, 555, 662, 750,
İbrahim Paşa, Yeniçeri Ağası: 416 İbtida Sala: 751 İç Manya Vilayeti: 579,581, 582 İçkale Camii (Aya Mavra): 610 İdrivne şehri: 738, 744 İğdebükü Köyü: 747 ihram boyası kökleri: 719 İksiri Köyü: 606
iltizam: 532, 684, 753 İlyas Efendi Camii (Yanya): 628, 629 İlyas Köyü: 740 İlyas Paşa Çeşmesi: 681 İmam Ali Türbesi: 745 İmam Aziz Efendi: 731 İmam Hüseyin Türbesi: 745 İmam Rıza meşhedi: 742 İmaret Köyü: 618, 622 imaret: 484, 486, 672, 696, 702, 708, 716,
731, 756 İnadiye Kalesi: 460, 485 incir: 482, 532, 612, 638, 662, 674, 681 İnebahtı Körfezi: 587, 594 İnebahtı: 586, 592, 595, 599, 602 İnsan pazarı: 732 insan sütü: 732 İnyoz Adası: 556 ipek elbise: 633,: 759 ipek kapanı: 756 ipek: 535, 577, 600, 601 İpsala: 751 İri Nehri: 560 İsfakiye Dağı: 509 İsfakiye Kalesi: 520 İsfakiye kavmi: 509, 510, 462, 535, 536 İsfakiye Nehri: 519 İshak Çelebi (Tezkireci Efendi): 517 İskafiza Kaynağı: 560 İskender Bey Mescidi (Ohri Kalesi):
714 İskender: 726, 727, 729 İslam Giray: 405 İspanya gemileri: 507 İspanya kızları: 509 İspanya kralı: 466, 507, 508, 509, 510,
647, 648, 676, 704 İspanya papazı: 426 İspanya: 510, 511, 643, 684, 709 İspirlonka Kalesi, yani Misalonka
Adası: 524 İspirlonka: 441, 442 İsraili Yahudileri: 498 İsrailliler: 469 İstanbul fethi: 753
772
İstanbul Limanı: 554 İstanbul tekfurları: 753 İstanköy Adası: 605 İstiye Limanı: 523 İsveç Tatarı: 454 İştib Kalesi: 722 İtsiye Kalesi: 523 İzmir Kalesi: 710 İzvoriç Köyü: 682
J Jaravina Köyü: 657 Jotom Köyü: 663 Julad Kalesi: 648
K Kaçka Köyü: 634 Kadiri tarikati: 496 kadı: 736 Kadı Hancızade: 750 Kafir Adası: 634 Kahin Kalimun: 727 Kahve ağacı: 528 kahvehane: 497, 604, 620, 630, 671, 715,
723, 733 Kakiskala Dağı: 596, 599 Kakos Köyü: 649, 659 Kalabakkaya: 621 Kalamata Kalesi: 563, 564, 565, 586 Kale Camii (Avlonya): 680 Kale Çarşısı (Ergiri Kasrı): 651 kale dizdarı: 517, 589, 599, 609, 613, 621,
623, 644, 650, 660, 662, 664, 692, 710 kale döven top: 450, 457, 501, 513, 523,
550, 660 Kale Limanı: 520 Kaleyoroz Manastırı Burnu: 521 kalımbok ekmeği: 579 Kalmık kafirleri: 454 kalpak: 717 Kamingrad Kalesi: 405 Kamin Kalesi: 405 kanca: 454 Kandiye: 406, 408, 511, 514, 652, 748 Kandiye fetihnamesi: 538
Kandiye Burnu: 512 Kandiye generali: 422, 423 Kandiye Kalesi: 405, 407, 412, 418, 419,
420, 421, 423, 430, 431, 440, 448, 450, 451, 453, 458, 459, 463, 464, 465, 469, 471, 474, 481, 493, 495, 503, 511, 515, 526, 531, 537, 538, 548, 550, 552, 749
Kandiye Limanı: 447, 450, 470, 499 Kandiye Ovası: 464 Kandiye serdarı: 530, 534, 551 Kanije Kalesi: 406 Kanlıçeşme (Yanya): 627 Kanlı Kastel: 469, 470, 535 Kanlı Mağaralar: 424, 426 Kanye Kalesi: 676, 677, 678, 682 kapan emini: 754 Kaplan Mustafa Paşa: 537 Kaplan Paşa: 402, 407, 418, 419, 421, 425,
428, 439, 459, 472, 483, 512, 549 Kaplan Paşa çiftliği: 617 Kapospata Burnu: 516 Kaptan Kaplan Mustafa Paşa Camii
(Kandiye): 490 Kaptan Kaplan Mustafa Paşa Çeşmesi
(Kandiye): 495 Kaptan Paşa: 408, 418 Kaptan Paşa eyaleti: 556, 558, 609 kaptan paşa hassı: 565, 658 Kapudağı: 751 kara ayrık: 752 Karabaş Dede Mescidi (Kandiye): 493 Karabaş Mehmed Efendi Tekkesi (İne-
bahtı): 590 Karabaş Tekkesi (Kandiye): 496 Karaca Paşa: 517 Karadağlar: 704 Karadeniz Ereğlisi: 761 Kara Ece Yakub: 751 Kara Foça: 751, 753 Kara Hoca Mescidi (Ohri): 714 Karakaş Ali Paşazade: 606 Kara Koca: 751, 753 Karaman Ereğlisi: 761 Karaman ve Medan Şan Türkleri: 760 Karambusa Adası: 441, 442, 518
7 7 3
Kara Mürsel: 751, 753 Kara Mustafa Paşa: 663 kara neft: 532 karanfilli vişne hoşafı: 757 Kara Osman Beyoğlu Çiftliği (Belg-
rad): 672 Kara Şehitlik: 448 Kara Sığa!(?): 751 Kara Tazkır: 751 Karay Yahudileri: 469, 498 Kara Zenci Araplar pazarı: 732 Kardik Kalesi: 648, 649 Kargacık Adası: 558 Karlıeli: 507, 603, 605, 615 Karyan Köyü: 659 Kaşist Köyü: 662 Kasım Ağa Çeşmesi (Belgrad): 670 Kasım Paşa: 558 Kasrı Ovası: 606 Kastaniya Köyü: 574 Kastel Bağları gezinti yeri (İnebahtı):
593 Kastel Kalesi: 594 Katırcızade Mehmed Paşa Çiftliği (Gi-
rit): 512 katran: 532 katr-ı nebat: 526, 628 kavafhane: 670 Kava Salamon Burnu: 522 Kavaye Kasabası: 685 Kavcelce Burnu: 516 Kav Doloz Burnu: 520 Kav Fener Burnu: 522 Kavko Burnu: 521 Kavpalo Burnu: 519 Kav Sidir Burnu: 522 Kaya Burnu: 516 Kaya Paşa Limanı: 579, 582 kaymak baklavası: 674 Kazak: 405 kazancılar çarşısı: 670 Kazancılar Çarşısı (Belgrad): 666, 671 kazan kumbara: 402, 420, 456 Kazdağı leventleri: 419 kazi suyu: 725
Keçi adaları: 520 kefal balığı: 592, 600, 601, 681 Kefelonyoz Adası: 608 kehhal: 696 keklik ve bıldırcın böreği: 592 Kelafa Kalesi: 586 Kerbeneş Kasabası: 587 kerevke zırh: 455 kervansaray: 563, 716, 730, 755 kestane: 700, 719, 734 keten: 454 Kethüda İbrahim Paşa Mektebi (Kan-
diye): 495 Kethüdayeri: 587, 599, 735, 738 Keys Arabı: 647 kilar ağası: 636 kilar-ı hassa: 636 kilarmeni: 532 Kilimente: 704 Kilise Çeşmesi (Margılıç): 640 Kiliseli Köyü: 738 kiliser ağacı: 528 Kilis Kalesi: 444 Kinaleksi Mahallesi Mescidi (Delvin-
ye): 645 kiraz: 564, 700 kiraz mevsimi: 731 Kireko Limanı: 520 Kirması Limanı: 522 Kirmastı şehri kedisi: 737 Kirmati Kalesi: 525 kişmiş üzümü: 601 Kisoma: 503, 511, 516, 517, 518, 519, 525,
535 Kisoma Ovası: 517 kitre: 532 Kıbrıs Adası: 442 Kılıç Ali Paşa (Kaptan): 568, 575, 602 Kılıççılar Çarsısı (Elbasan): 697 Kınıklı Köyü: 740 kırbo köpekçikleri: 737 kırık top: 454 Kırkkilise şehri mezarlığı: 631 kırmızı çakşır: 759 kırmızı fes: 576
774
kırmızı kuyumcular şapı: 739 Kırmızı menekşe: 528 kırmızı parankona çuka göğüslük: 576 kırmızı şarap: 700 kırmızı vişne: 756 Kırya Deresi: 579 Kıryo Nero: 519, 576 Kıryopoli Köyü: 576 kış armudu: 719 kıssahan: 630 Kızılbaş: 405 kızılcık: 700 Kızılelma papazı bayrağı: 446 kızıl lale şarabı: 645 Kızlar Manastırı (Kandiye): 501 Klab Nehri: 729 Koca Arslan Paşa Camii Kurrası (Yan-
ya): 629 Koca Kaplan Paşa Camii (Yanya): 624 Koca Mahmud Paşa: 567, 676 Koca Yaylası: 706 Kocaeli Bey: 751 Koçava Köyü: 564 Koçova dağları: 562 Koçova Köyü: 586 kol tüfenkleri: 451, 550 Kolojvar cengi: 406 Kolon (Müneccim, kaşif): 674 Kolorya Köyü: 583 kolumburuna top: 406 kolyoz: 681 komoştovar adlı börek: 655, 674 Konakçı Kara Ali Paşa kolu: 415 kontoş: 639, 717 Konukçu Köyü: 746 kopçalı çakşır: 656, 699 Koritoz Kalesi: 559 Koron askeri: 565, 566, 573 Koron Kalesi: 566, 574 kortela: 639 Koru Varoş (Belgrad): 672, 673 Kostantin Kalesi: 760 Kostantin kralı: 508, 509, 728 Kostantin, Burunsuz, Boğdan Beyi:
405
Kostantin: 664, 705, 760 Katur Kalesi mühimmatı: 624 Katur Venediği: 705 kovan hakkı: 534 koyun ağıiı: 534 koyun pazarı: 500 koyun yapağısından şal: 633 koyun: 534 kömür: 454, 747 Köprülü Mehmed Paşa: 405, 663 Körfez Adası: 641, 642, 643, 682 Köse Topçubaşı: 414 Köstendil çeribaşıları: 724 Kral Çeşmesi (Kandiye): 494 Kral Köprüsü (Girit): 511 Kristiyani Adası: 521 kubadi pabuç: 639, 699 Kuçiya Köyü: 559, 560 Kudin (Şem'un-ı Safa halifesi): 526 kudret topları: 553 Kı'.lfe hadisesi: 510 Kuhi Efendi: 731 Kuhistan (Kitap): 731 Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Camii
(Kandiye): 488 Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Çeşmesi
(Kandiye): 494 Kul Kethüdası Zülfikar Ağa Mektebi
(Kandiye): 495 Kulakise Burnu: 525 Kuloğlu Camii (Ohri): 714 Kumkapısı Limanı: 549 Kures Köyü: 689 Kureyş kavmi: 646, 648, 675, 703, 705 Kurita Köyü: 559 kurşun madeni: 532 Kurşuniçse dağları (Girit): 5ll Kuruşlu Köyü: 747 Kuryeleş Dağı: 646, 648, 704 Kuryeleş: 704 Kuş sütü: 732 kuş turşusu: 580, 581 kuş üzümü: 600 Kuşaklı Manastır (Kandiye): 496 Kuşaklı Manastır: 407, 439
7 7 5
Kuvalı Nehri: 522 kuyu suları: 598, 620 Kuyumcu şapı madeni: 739 kuyumcular: 740 Kuzgun Baba Tekkesi (Avlonya): 681 kuzu kebapları: 632 Küçi Bey Mescidi (Ohri): 714 Küçük Çarşı Camii, Hamamı (Zeban):
597 Küçük Değirmenlik Adası: 556 Küçük İsfakiye Nehri: 522 Küçük Kakiskala Dağı: 599 Küçük Kale (Girit): 5ll, 512, 516 Küçük Santoron Adası: 552 Küçükçekmece: 761 Küçükkapı Camii (İnebahtı): 590 küheylan atlar: 534 kükürt: 454, 532
L Labova Köyü: 649, 659 Lahor Kazası: 603 Laka Mahallesi Mescidi (Delvinye):
645 Lankada Boğazı: 563, 572 Lankada Köyü: 574 Lasman Frenkleri: 523 Latin: 619, 668, 694, 713 Latin Kilisesi (Ohri Kalesi): 713 Latin tarihçileri: 635, 663, 684, 690, 709 Lavdani Köyü: 663 Lazka (Cebel-i Elheme'nin oğlu): 647 Laz kavmi: 647 Lefkada Adası: 610, 612 Leh Vilayeti: 552 Lemberaki Kaptan: 561 Lesin Ova: 572 Leş Kalesi: 708 levrek: 592, 681 liman ağası: 589, 679 Liman mesire yeri (İnebahtı): 593 Liminoz Adası: 556, 557 limon: 621, 638, 681 Livadiye Limanı: 519 Lolat Köyü: 689
Lonca Köşkü (Elbasan Kalesi): 700 Lonçat şehri: 521 Londar dağları: 560 Londar kasabası: 563, 564 londura çuka: 759 Loroz Çiftliği: 617 Losi Adası: 522 Lotrak adaları: 520 lüffan narı: 621 Lurva Adası: 598 Lütfi Paşa, Serdar: 642
M Maçko Köyü: 734 Maden Deresi: 739, 740, 741 Maden Nehri: 740, 746 Maden Suyu: 740 Mahmud Ağa1 Kethüda: 404, 437, 461 Mahmud Kethüda Camii (Kandiye):
486 Mahmud Kethüda Çarşısı (Kandiye):
497 Mahmud Kethüda Çeşmesi (Kandiye):
495 Mahmud Kethüda Hamamı (Kandiye):
493, 494 Mahmud Paşa: 554, 684, 691 Makedon Kral: 738 mal defterdarı: 555 Malta kafiri: 426, 465 Malta kalyonları: 420, 684 Malta kaptanı: 426 Manastır şehri: 722 Mandina Köyü: 567 Manisa Sancağı alaybeyi: 414 Manya değirmenleri: 566 Manya kafirleri: 426, 561, 565, 567, 568,
575, 576, 577, 582 Manya savaşı: 554, 555, 556, 562, 559,
563, 649 Manya Vilayeti: 426, 554, 564, 574, 646,
668, 675, 678, 679, 683, 690, 695, 717, 719, 721, 748, 749
Margılıç Kalesi: 639 Marican Köyü: 662
Mariyecik Adası: 596 Markonton (Karlıeli Kralı): 506, 507, 615 Marko Ravil: 464 Martin Kral: 506, 507, 615 martolos ağası: 711 mavi çuka: 654 Mecusi: 506, 577 Medan Şan Etraki: 757 Medineli Derviş Salih Tekkesi (Kandi
ye): 496 medrese: 484, 486, 489, 495, 570, 588,
590, 597, 600, 603, 604, 610, 614, 620, 629, 637, 640, 645, 653, 663, 680, 686, 708, 715, 719, 720, 721, 730, 736, 737, 752, 755
Mehmed Ağa, Semiz (Kethüda): 438 Mehmed Bey, Yahya Paşa oğlu: 742 Mehmed Efendi Tekkesi Camii (İne-
bahtı): 590 Mehmed Giray Han: 405 Mehmed Kethüda Camii (Kandiye):
466 Mehmed Kethüda Mescidi (Yanya): 626 Mehmed Paşa, Elbasanlı, Küçük: 639,
649 Mehmed Paşa, Katırcızade: 405, 414 Mehmed Paşa, Seydizade: 407, 415, 425 Mehmed Paşa, Vanlı: 405, 414 Mehmed Paşa, Zileli Çavuşzade: 513 Mehmed Subaşı Köprüsü: 659 mehterbaşı: 664 Mekke ve Medine surresi: 531 Mekke ve :Medine vakfı: 462 mektep: 489, 495, 570, 597, 600, 603, 611,
614, 629, 645, 653, 663, 669, 724, 734, 739, 741
Melek Ahmed Paşa: 463, 513, 520 Melek İbrahim Paşa: 442, 443 Melek İbrahim Paşa Çeşmesi (Kandi
ye): 494 Melek İbrahim Paşa, Defterdar, Şam
Veziri: 452, 441, 442 Melek İbrahim Paşa Mektebi (Kandi
ye): 495 Melik Gazi Camii (Niksar): 668
776
Melik Rac'im: 709, 712 Memi Bey Çarşısı (Ergiri Kasrı): 651 Memi Bey Mescidi (Ergiri Kasrı): 652 Memi Paşa: 657, 659 Memi Paşa Hanı (Ergiri Kasrı): 653 Memo Bey çiftlikleri: 649 Memo Paşa Hanı (Delvinye): 645 Memo Paşa'nın zeamet köyü: 635 Menlik Kasabası: 735, 736 menzil topları: 475 Meriç Nehri: 740, 747 mermer işçilikleri: 502 Mersin Nehri (Girit): 511 Mesabih (Kitap): 629 Meşarık (Kitap): 629 mevkufat defteri: 457 meyhane: 611, 715, 733 Mısır askeri: 417 Mısır beyi: 399 Mısır keteni fitili: 454 Mısrayim: 727 Mihal Kral Kilisesi (Narda Hisarı): 620 Mihalaki Kaptan: 561 Mikat Köyü: 675, 676 Mikral (Cebel-i Elheme'nin oğlu): 647 Mila Limanı: 572, 575 Miloş Koblaki: 728, 729 Milota (Defterdar): 496, 499 Miloz Köyü: 598 mimar ağa: 589, 609, 623, 650, 664, 679,
692, 711 Mimar Sinan: 679 Minor: 505 Misalo Kalesi: 521 Misalo Kral (Ikrit Kral'ın oğlu): 521 misarya balığı: 707 Miselonka kasabası: 600 Misine Adası: 426 miskli safranlı helvalar: 655 Mizistre Ovası: 561 Mizistre: 560, 562, 563, 566, 568, 572,
586 Moholi Köyü: 560 Molla Gürani: 691 Mora: 465, 510, 554, 555, 594
777
Moran şehri: 407 Moton askeri: 566 Moton Kalesi: 593 Moton ve Koron gazileri: 578 Muhammedi sarık: 639, 656, 717 Muhtesib Ağa Kubbesi (Yanya): 630 muhtesib ağa: 589, 621, 623, 644, 650,
692, 710 muhtesib: 588, 597, 601, 609, 664, 679,
729, 734, 735, 736, 753 Muhyi Çelebi (Hekim): 696 Muhyiddin el-Arabi: 466 mukarrername: 750 Mumcuzade Camii (Avlonya): 680 Murad Çelipa Mektebi (Belgrad): 669 Murad Han: 728 Murad Paşa, Kayserili Dilaver
Paşazade: 513 Musa Paşa Camii evkafı: 521 musahibe hatun: 747 Musahib-i şehriyari Bizeban Musa
Ağa Camii evkafı: 597 Mustafa Ağa (Muhzır): 758 Mustafa Beyefendi, Defterdarzade Ka-
pucubaşı: 625 Mustafa Çavuş Camii (Aydonat): 637 Mustafa Efendi Camii (Yanya): 628 Mustafa Kethüda, Çelebi: 688 Mustafa Paşa Köprüsü Kasabası: 747 Mustafa Paşa, Kaplan, Kaptan, Pılak:
544, 558, 642 Mustafa Paşa, Kara: 405 Mustafa Paşa, Maryoloğullanndan: 554 Mustafa Paşa, Tavukçu: 524 Muşka Camii (Belgrad): 669 mtışkat tüfenkleri: 550 Muştalı Suyu: 739, 740 Muştalı Yaylası: 739, 740 mutaf: 688 mutalla sarık: 633 mutemed ağa: 609 Müezzinzade Kaptan Paşa: 602 Müftü Mesud Efendi Mektebi (İnebah
tı): 590 Müneccimler: 535, 699, 756
münşi katipleri: 458 mürekkep ağacı: 528 Müslim: 629, 755 Müzakiye kazası: 664, 692 Müzakiye Ovası: 666, 683, 684
N nabızcı tabib: 696 nakibüleşraf: 589, 609, 621, 623, 644,
650, 664, 692, 710, 729 nakibüleşraf kaymakamı: 753 Nalişi: 655 nar: 621, 632, 638, 674 Narda Dağı: 621 Narda Nehri: 619, 620 Narda şehri: 622, 632 Nasara Kumamesi: 577 Na' ti Çelebi: 758 Navluncu mahzenleri (Tekirdağı): 756 navluncu tüccarı: 757, 760 Nazarete Limanı: 530 neftli gülle: 456 neft ve katranlı tulumba: 456 Nemse kralı: 427 Nil kesimi: 733 nohutlu çörek: 674 nohutlu simit: 700 Nomçin Köyü: 574 Nuh Ned: 728 Nuri Efendi (Sofyavi Balı Efendi hali
fesi): 731 nüzülat sürsat katipliği: 555
O, Ö Hazret-i Osman Baba Tekkesi: 741, 743 Ofçapoli Ovaları: 723 oğlan pazarı: 500 Ohri (Melik Rac'im'in hakimi): 709 Ohri Ban: 712 Ohri beyi: 706, 720, 722 Ohri Gölü: 706, 707, 708, 716 Ohri Kral: 712 Ohri Ovası: 714, 718 Ohri: 586, 705, 706, 707, 708, 709, 710,
711, 719
Ohrin Kral: 706 Ohrizade Camii, hamamı, mektebi
(Ohri): 708, 712, 715, 716, 718 Ohrizade: 708, 716, 718 Okatıcılar Tekkesi (Kandiye): 496 Okçular Çarsısı (Elbasan Kalesi): 697 okçular: 696 Oksoromeroz Kazası: 603 ordu emini: 555 orducu başı defteri: 400 Orfan Nehri: 737 Orhan Gazi: 744 Ormanol (Vezir): 505 Orta Cami evkafı: 723 orta kumbara: 420 Osman Baba Sultan: 742, 744, 745, 746 Osman Paşa: 649, 667 Osmanlı askerleri şehitleri: 467 Osum Nehri: 672, 673 Ovacık Sahrası: 530 Ömer Efendi Camii (İnebahtı): 590 örfi vergiler: 706 öşr-i sultani: 534, 564 Özü Kaleleri: 405
p pabuççu: 620, 688 padişah baştardası: 550 padişah divanı katipleri: 453 padişah gümrüğü: 641 padişah hassı köyleri: 531 padişahın hekimbaşıları arpalığı: 753 Padre (Müneccim): 674 pala adlı kortela bıçak: 633, 717 Palokasrı Burnu Kalesi: 522 Palonda Burnu: 525 Palor Camii (Ergiri Kasrı): 652 Palor Mektebi (Ergiri Kasrı): 653 Pamuk: 535 panayır dükkanları: 709 Panayot (Tercümanbaşı): 439 pandur ağası: 711 Papa kalyonları: 420 Papamonta kitabı: 505 Papaz Köyü: 739
778
Parga Kalesi: 640 Parmaksız Hacı Mescidi (İnebahtı): 590 Partani Derbendi: 560 paşa hassı: 722, 723, 734 Paşa Köyü: 746 Paşalar Hamamı (Yanya): 630 Paşmakçılar Mescidi (Belgrad): 669 Pasova Kalesi: 562, 581 Payova Köyü: 689 pazar bacı: 708 pazar yeri (Yanya): 632 Faz Köyü: 718, 721 Pehlivan Paşa ehli: 625 Pekin Kalesi: 686, 687 peksimet: 695 Pendihondi Köyü: 675 Perespe Gölü: 722 Pertev Paşa: 602 Peşkim Köyü: 689 Petriç dağları: 735 Petriç Kasabası: 734, 735 Peygamber Çeşmesi (Kandiye): 495 Pigadya Camii (İnebahtı): 590 Pigadya Hamamı (İnebahtı): 591 Piga Kasro: 572, 760 pinyal şiş: 580 Pir Ali Dede, Sofyalı: 753 Piremedi Kalesi: 662,664 Pireveze Denizi: 616 Pireveze Kalesi: 613, 615 Pireveze Limanı: 614 Pireveze varoşu: 614 Pirine-pirim: 464, 683 pirinç: 530, 638, 673 pirinç subye bozası: 674 Pfr Mehmed Efendi ziyareti: 675 Piyale Paşa: 551, 556 Pılaça Köyü: 574 Pırastoz Adası: 573, 574, 583 Pıskopi kasabası: 657 Platyalı Kalesi: 521 Pogonya Kazası: 657, 663, 664 Poğradas Kalesi: 707 Poğradas şehri: 706, 720 Pokrondar: 676
7 7 9
poloniye: 657 Pondiko Limanı: 518 Popo Baba Sultan: 653 Porgonat: 704 Porgonat haramileri: 659, 660 Portofigo Limanı: 612 portoyoroz: 623, 692, 711, 724 Potamo dağları: 512 Pozanta şehri: 753 prankalı gülle: 456
R Raba Suyu bozgunu: 426 Raba Suyu cengi: 406, 422 Radoş Köyü: 724 Radul Kral: 723 Rahip kiliseleri: 498 Rahova Köyü: 560 Rakofçi Kral: 405, 406 Ramazan Bey Camii (Resna kasaba-
sı): 719 ravend-i Rumi: 681 Rebve Boğazı: 572 Receb Ağa Mescidi: 493 Receb Ağa Tekkesi (Kandiye): 496 Reisülküttab Acemzade Efendi Çeş-
mesi (Kandiye): 495 Resna: 710, 719 Retime [Resmo] Kalesi: 464, 503, 511,
514, 535 Revani Nehri: 618 reyhaniye (içecek): 656, 657, 674, 681 700 Ribniçse Kalesi: 405 Rila Yaylası: 718 Rimpapa papazı: 426 Rodos Kalesi: 465 Roğoz Kalesi: 618 Roğoz Köprüsü: 618 Roşinik Köyü: 663 Rum: 552, 557, 612, 633, 635, 636, 662,
663, 665, 672, 691, 694, 705, 708, 710, 713, 721, 736, 747, 761
Rum defterdarlarının köyleri: 531 Rumeli askerleri: 537 Rumeli beylerbeyisi: 410, 691
Rumeli Eyaleti vezirinin hassı: 734 Rumeli Hamamı (Kandiye): 493 Rumeli kalpağı: 639 Rumeli Kasteli: 593 Rumeli tarzı sarı pabuç: 633 Rumeli veziri payesi: 503 Rum keferesi: 619, 622 Rum kiliseleri: 756 Rum köyleri: 557 Rum kralları: 598, 602, 618 Rumlar: 526, 556 Rum portoyorozları: 611 Rum tarihleri: 465, 470, 753 Rum tekfuru: 709 Rüstem Paşa: 757 Rüstem Paşa Camii (Tekirdağı): 754 Rüstem Paşa Hanı (Tekirdağı): 755 Rüstem Paşa İmareti (Tekirdağı): 756
s saat kulesi: 620, 671, 692 saat: 627, 659 saçıkıbrıs: 509 saçma topları: 457 Sadrazam Mektebi (Kandiye): 495 safra: 682 Salina Limanı: 519 Salina Nehri: 519 Salona İskelesi: 587 Samancızade (---) Paşa, Diyarbakırlı,
Yanya Paşası: 635 Samudi Ali Dede: 428 samur kürk: 633, 750 samur kürklü elvan çuka: 639 samur lipaçe: 592 samur postin: 759 San Marko adlı resimli bayraklar: 433,
447 San Marko köpeği şekli: 469, 502, 650 sancakbeyi tahtı: 560, 587, 588, 622,
691, 747 Santoron Adası: 551, 552, 553, 556 Sapanca şehri ekmeği: 757 saraçhane: 670, 696, 756, 757 saralı adlı kokulu üzüm: 657 Saranda Potamo Deresi: 635
780
Sarı Ali Efendizade: 505 Sarı Esed (Top adı): 475 Sarı Hoca: 751 Sarı Hüseyin Paşa kolu: 410 Sarı Kethüda, Sipahiler Kethüdası:
436 sarı kubadi pabuç: 717 sarı ve mor menekşe: 528 sarık: 699 Sayada İskelesi: 641, 646, 648, 649 Sazan Adası: 682 sazan balığı: 634, 681, 707 sebilhane: 737, 755 sebüke kurşun: 454 Secova köyleri: 564 Segedin Kalesi: 678 Seleşdi Kral: 728 Seline Kalesi: 513 Semane dağları: 533 Semane Kalesi: 533 Senmartin Kral: 529 serasker otağı: 565 seraskerlere hass-ı hümayun: 534 serbest köyler: 531 serbest zeamet: 560, 604, 719, 734, 736,
739 Serez Yaylası: 718 Serfoz Adası: 558 serhaddi: 639 servi ağacı: 536, 592, 606 sevda: 682 Seydf Ahmed Paşa: 406 Seydizade: 408, 422, 423 seyirlik macera: 615 seyishane köpekçikleri: 737 sıbyan mektebi: 588, 590, 604, 610,
620, 637, 640, 681, 686, 688, 695, 715, 720, 721, 723, 730, 736, 737, 752, 755
Sıçan Limanı: 518 Sığır ve camız pazarı: 500, 732 sığır ve koyun başı heykel: 614 sığır: 534 sıkma çakşır: 717 sıkma çuka: 633 Sırbin Yaylası: 736
sırçadan el kumbarası: 456 Sırp Destpot: 709 Sırp: 736 sicil defteri: 453, 457 Sidirkapsi Kalesi: 728 sikke: 718 Silivri: 753, 761 simit: 632 Sinan Paşa Camii (Elbasan): 695, 703 Sinan Paşa Hamamı (Elbasan): 697 Sinan Paşa İmareti (Elbasan): 696 Sineya Köyü: 675 Sinop Camii: 487 Sinyor Ban (Ikrit Kral'ın oğlu): 506 sipah kethüdayeri: 589, 597, 601, 603,
609, 623, 644, 650, 664, 679, 692, 710, 729, 734, 736
sipahilik rüusları: 504 siyah aba: 536 siyah barut: 503 siyah Frenk pabuçları: 536, 611 siyah Frenk şapkası: 576 siyah manlifke: 580 siyah pabuç: 536 siyah şalvar: 536 siyah takke: 633 siyah tarturlu şapka: 536 Siyah zift madeni: 675 Siyavuş Ağa, Kapucular Kethüdası: 459 Sovukçeşme: 560 Söylemez Derviş Ali Dede: 428, 431,
433, 449, 460 su değirmenleri: 530, 534, 657, 739 su dolapları: 716 Su Kulesi (Kandiye): 470 su kuyusu: 476, 498, 630, 699, 716, 741 su sarnıçları: 486, 488, 498, 499, 515, 518,
551, 557, 570, 574, 599, 610, 636, 644, 650, 660, 665, 677
Subaşı dinlenme yeri (İnebahtı): 592 subaşı: 594, 636, 644 Suda Kalesi: 440, 441, 442, 511, 514, 515 Suda Limanı: 505, 507, 511, 514, 515, 516 suhte savmaası: 724 Sultan Bayezid-i Veli Medresesi (Belg
rad): 669
7 8 1
sultan çarşısı: 737 Sultan İbrahim Çeşmesi (Kandiye Ka
lesi): 494 Sultan İbrahim Han Camii (Kandiye):
485 Sultan İbrahim Han: 511 Sultan Mansur Afriki: 465, 466, 482,
487, 510, 521, 530, 532, 533, 575 Sultan Mehmed Han Camii: 514, 677 Sultan Mehmed Han Validesi Camii
(Kandiye): 484 Sultan Mehmed, şehzade: 642 Sultan Murad: 728 Sultan Selim, şehzade: 642 Sultan Süleyman Han Camii (Avlonya):
679, 680 Sultan Süleyman Han kanunu: 444,
588, 720 Sultan Süleyman Han Kulesi (Avlon
ya): 679 Sultan Süleyman Han vakfı: 738 Sultan Süleyman Han yazımı: 556, 602,
648, 650, 664, 684, 687, 691, 710, 738, 753
Sultan Süleyman Han: 465, 594, 613, 642, 643, 714
Summi Ali Dede: 428 susa yağı: 532 Sükfüi: 655 Süleyman Ağa (Beytülmal Ağası): 410,
467 Süleyman Beşe, Orhan Gazi oğlu: 744,
751, 760 Süleyman Bey (Veziriazam Mehmed
Paşazade): 739 Süleyman Bey, Kova Vezirzade: 490 sürsat ağaları: 555 Sürsat zahiresi: 559
ş şahi top: 457, 563, 687 Şahin Bey: 625 şahincibaşı: 740 şap madeni: 532, 739, 740 şarap çeşmesi: 499 şarap mezesi: 601
şayka topu: 457 şeftali: 532 Şehbaz Köyü: 563, 564, 586 şehir kethüdası: 589, 623, 644, 650, 664,
679, 692, 711, 735, 736, 754 şehir müftüsü: 621 şehir naibi: 589, 692 şehir subaşısı: 589, 609, 623, 650, 754 şehir voyvodası: 664, 710, 729 Şehit Hazinedar: 718 şehitlik varoşu: 607 şeker inciri: 532 Şem'fın Suyu: 725 Şemhal Sultan Mahmud Han: 552 şerif kaza: 589, 623, 650, 664, 679, 684,
710, 723, 729, 751 şeşhane: 679 Şeyh Ali Dost Dede: 654, 675 Şeyh Aziz Mektebi (Belgrad): 669 Şeyh Dede Maksud: 703 Şeyh Esedüddin Tekkesi (Kandiye): 496 Şeyh İbrahim Dessuki mevlidi: 733 Şeyh İbrahim Gülşeni Tekkesi (Kandi-
ye): 496 Şeyh İlham Sultan ziyareti: 703 Şeyh Küçük Mehmed Efendi Tekkesi
(İnebahtı): 590 Şeyh Ömer Efendi Tekkesi (İnebahtı):
590 Şeyh Sarban Ali Dede ziyareti: 753 Şeyh Seyyid Ahmed el-Bedevi mevli-
di: 733 Şeyh Vahidi Tekkesi (Kandiye): 496 Şeyh Vildan Efendi ziyareti: 731 Şeyhler ziyaretgahı (Aydonat): 638 şeyhülislam: 589, 609, 623, 644, 650, 664,
692, 710, 729, 753 şıra sarnıcı: 499 şifahane: 526 şifalı otlar: 673 Şifnoz Adası: 558 şir-i hurma: 526, 628 Şuşik Kalesi: 405
782
T Tabahane Mahallesi Mescidi (Deivin
ye): 645 tabakhane: 591 tahıl ambarı: 599, 610, 614, 644, 646, 677,
711 Tahıl Pazarı (Elbasan): 695 tahtabaşı mansıbı: 691 taklitçi: 733 Talfıti tuğulka: 455 tal yani meç şiş: 454 Tamaş Dağı: 440 Tarapoliçse kasabası: 560, 587 taş gülle: 456 Tatar Han askeri: 405, 406 Tatarlı Köyü: 746 Tavşan Camii (Elbasan): 695 tavuk böreği: 632, 674 Tekfurdağı Kalesi: 753 tekir balıkları: 551 Tekirdağı Ereğlisi: 761 Tekirdağı niyabeti: 761 Tekirdağı şehri: 753, 760 tekke: 495, 587, 597, 600, 604, 610, 611, 614,
629, 637, 645, 653, 663, 668, 669, 681, 686, 688, 695, 719, 720, 721, 723, 724, 730, 734, 736, 739, 741, 747, 752, 755
Tekke Camii (Ergiri Kasrı): 652, 654 Tekke Camii Hankahı (Ergiri Kasrı):
653 Tekke Camii Hankahı (Narda): 620 Tekke Camii imareti (Ohri): 716 Tekke Camii (Ohri): 714 Tekke Camii (Usturumça): 731 Tekke İmareti (Elbasan): 696 Tekke Medresesi (Ohri): 715 Tekke Mektebi (Belgrad): 669 tellil.klık: 674 telli kurşun: 454 Tepedelen: 660, 661, 664 Tersane cebehanesi mühimmatı defte-
ri: 455 Tersane-i Amire askeri: 419 Tevarfü-i Latin: 691 Tevarih-i Latin Ban: 726
Tevarih-i Tuhfe: 648, 705 Tifali Limanı: 525 Tikveş: 723, 725 timar: 531, 589, 603, 609, 622, 644, 664,
691, 710 Tirbük Köyü: 649, 659 Tirendazan Tekkesi (Kandiye): 496 tirfil: 752 tılsım: 726 tılsımlı heykeller: 615 Tırhala Beyi: 523 Tırhalalı Faik Paşa'nın şatırbaşısı: 707 Tırhala şehri: 621 Tırpan Köyü: 662 Todoriler Kalesi: 516 Tolom adaları: 558 Tomor Dağı: 672, 673 Tomoriliçse kazası: 664 Topçubaşı defteri: 457 Topçubaşı Mescidi (Kandiye): 493 top gülleleri: 456 Topkeşan Yörük beyleri: 753 Tophane levazımatı mühimmatı: 456 Trabzon: 647 tüccar hanı: 497, 588, 591, 597, 620, 629,
653, 671, 686, 715, 724, 730, 736, 752 tunç el kumbarası: 457 tüfenk: 453 Tuna Belgradı: 663 Türkçe: 727, 728 Turli Adası: 519 turna balıkları: 634 turunç: 621, 638, 681 tütün: 598, 737 tuz: 525, 532, 682, 685 tuzla: 685 Tuzla Limanı: 525 tuz ovası: 685
u Umurca Köyü: 761 un değirmenleri: 503, 512, 689 un kapanı navluncuları: 756 Ungurus kralı: 642, 643 Urum beyzadesi: 407
783
usturlab ilmi: 699 Usturumça Kalesi: 726, 727, 728, 729,
731 Uşkumbi Nehri: 684, 692, 697, 700 Uşkumbi Suyu: 700 Uşşaki tarikati: 496 Uştuk balığı: 707 Uştuk Yaylağı: 709, 713, 714, 717, 718,
719 Uyvar gazası: 406 Uzkurlu Camii (Belgrad): 668, 675 Uzkurlu Hamamı (Belgrad): 670 Uzkurlu İmareti (Belgrad): 672 Uzkurlu Medresesi (Belgrad): 669 Uzkurluoğlu evkafları: 667 uzun top: 517
Ü Üsküp Sancağı paşası: 723 Üstolni-Belgradı: 663 Üstü Rumca Kalesi: 728 Üstürka (Vezir): 706 Üstürka Kalesi: 706, 707, 720 Üstürka Köprüsü: 708 Üstüroni Köyü: 634 Üsürka Kasabası: 707 Üştürka kasabası: 708, 710 üzüm şırası: 674, 757 üzüm: 532, 592, 681
v Vaiz Nehri: 684 Vaız Mehmed Efendi ziyareti: 675 Vakıf Mahallesi Mescidi (Belgrad): 669 Valide Sultan Camii'nin evkafı: 521 Valide Sultan Çeşmesi (Kandiye): 494 Valide Sultan Mektebi (Kandiye): 495 Valtoz kazası: 603 Yarat Kalesi: 479 Vasi! Potama Kalesi: 512 Vatoş Mescidi (Ergiri Kasrı): 652 veba: 531, 597, 703 Veli Kethüda: 520 Veli Paşa, Deli Hüseyin Paşa Kethüda
sı: 512
Venedik: 518, 556, 558, 582, 588, 639 Venedik Bundukani Frengi: 676 Venedik cenkçileri: 578 Venedik donanması: 420, 557, 578, 602,
682 Venedik elçisi: 549 Venedik Frengi: 469, 5ll, 638, 660 Venedik kafiri: 425, 515, 608, 618, 636,
641, 642, 643, 650, 654 Venedik kralı: 641, 642 Venedikli: 423, 427 Venedik Pirine-pirimi tahtı: 588 Venedik şehri: 441 Venedik şekeri: 635 vere: 438, 443, 448, 610, 676, 710 Vetirne kasabası: 736 Vetirne şehri: 737 Vetirne tütünü: 737 Veziriazam Camii (Kisoma): 517 Veziriazam Çarşısı (Kandiye): 499 Veziriazam Çeşmesi (Kandiye): 494 veziriazam hassı: 596, 598, 600, 601, 604 vezirlik: 503 Virahor kasabası: 604 vişnab: 700 vişne: 757 Vitiloz Limanı: 578 Vitoş Yaylası: 718 Viyo Nehri: 660 Vılandiva kasabası: 724, 725 Voha Çiftliği: 559, 579 Voliçe kazası: 603 Voliçse Kalesi: 606 Voniçse Kalesi: 598 Vorilya Dağı Boğazı: 560 Voromoriş Köyü: 564 Voynuk Ban: 709 Voynuk Ahmed Paşa: 512 voyvoda: 736 voyvodalık: 597, 639, 648, 684, 685, 722,
724, 735 Vukıyyezade Türbesi (Elbasan): 702 Vutoş Camii (Ergiri Kasrı): 652
7 84
y yağ gemileri: 519 yağ kapanı: 756 yağmur suyu sarnıçları: 521 Yahudi cemaatleri: 627 Yahudiler: 498, 619, 668 Yahudi mahallesi: 730 Yahya Beyzade mezarı (Elbasan): 702 Yakub Efendi Medresesi (Avlonya):
680 Yakub Efendi Tekkesi (Avlonya): 681 yaldızlı sarık: 759 Yalı askeri: 405 Yalıpetre Kalesi: 524, 535 Yanık Kalesi: 465 Yanova gazası: 405 Yanvan (Tarihçi): 588, 709, 726, 727, 738,
750 Yanya: 634 Yanya beyinin hassı: 613 Yanya Gölü: 623, 634 Yanya Kalesi: 622 Yanyah Bebr [Kaplan] Paşa: 415 Yanyalı Kaplan Paşa askeri: 513 Yanya Ovası: 634 Yanya şehri: 586, 627, 631, 658 Yanya şehri mezarlığı: 631 yapağı: 454 Yarakari Köyü: 582 Yaş şehri: 406 yaycılar: 696 Yaycılar Çarsısı (Elbasan Kalesi): 697 yedekçi berataları: 633 Yedikule: 464 yel değirmenleri: 503, 557 Yengeç Kalesi limanı: 682 Yeniçarşı Meydanı (Belgrad): 672 Yenice Köyü: 739 Yenice Nehri: 649 yeniçeri çorbacısı: 498 Yeniçeri Hamamı (Kandiye Kalesi):
493 yeniçeri serdarı: 587, 588, 589, 597, 601,
603, 609, 623, 639, 644, 650, 664, 679, 692, 710, 729, 734, 735, 736, 738
Yenice tütünü: 737 Yenidünya ağaçları: 527 Yeni Kale cengi: 406 Yerli azebistan odaları: 501 Yerli cebeci odaları: 501 Yerlikulu Hamamı (Kandiye): 493 Yerli topçu odaları: 501 Yerli Yeniçerileri Meydanı Mescidi
(Kandiye): 493 Yeşil El Sultan: 431 Yeşil Kol Sultan: 448, 449, 460 yılan balığı: 604, 634, 707 Yılan Çayı: 599, 600 Yılanlı Nehri: 598 Yıldırım Han: 749 yıldız ilmi: 727 Yırtlas İbrahim Paşa: 512 yonca: 752 Yörükan: 737, 759 Yukarı Tahtalı Köyü: 739 Yulanoz Köyü: 564 yumurcak: 640 Yunan-ı Rum dili: 469 Yunanlılar: 726 Yunan Rumu: 684 Yunus Voyvoda Mescidi (Ohri): 714 Yusuf Ağa (Atina Kalesi Dizdarı): 563 Yusuf Ağa Camii (Yanya): 629, 631 Yusuf Ağa (Cebecibaşı): 416, 437 Yusuf Ağa, Hassa Hazinedarı, Habeşi
Musahib: 411, 412 Yusuf Ağa (Serdengeçti Ağası): 443 Yusuf Paşa (Hanya Fatihi): 516 Yusuf Paşa, Silahdar Gazi: 511 Yuvama Köyü: 634 yüzbaşı: 589, 603, 622 Yüzbir Mehmed Ağa Mescidi (Kandi
ye): 493
z Zakiise Adası: 577, 608 Zarnata fetihnamesi: 586 Zarnata Hisarı'nın kuşatılması: 567 Zarnata kafirleri: 565 Zarnata Kalesi: 566, 567, 568, 572, 584,
585, 748
785
Zarnata Limanı: 566 Zarovina Köyü: 658 zeamet: 531, 564, 589, 600, 603, 606, 609,
622, 644, 662, 664, 691, 710, 722, 734, 738, 739, 740
Zeban kasabası: 593, 597, 605 Zeban tütünü: 598 zehirli kurşun: 455 Zekeriya Efendi Çarşısı Mescidi: 570 Zekeriya Efendi çiftliği: 559 Zekeriya Efendi, Moralı: 555, 568 Zemzem Suyu: 725 Zeravuç Köyü: 635 zerde aşı: 654 zergeran çarşısı: 696 Zerniça Köyü: 564 zernih (zırnık) madeni: 532 zeytin: 532, 571, 592, 600, 638, 645, 662,
674, 681 zeytin sipahisi: 468, 523 zeytinyağı: 645 zeytinyağı değirmenleri: 534 zift: 532 zift emini: 675 zincirli gülle: 456 zincirli meşale: 456 ziyafet evi: 483 zıbın: 656 zımpara taşı: 657 Zülfikar Ağa, Kulkethüdası: 432, 433,
439, 440, 441, 442, 443, 452 Zülfikar Ağa, Zağarcıbaşı: 417, 543 Zulmiyye Camii (Ohri): 714