global krize karşı politika Önlemleri ve türkiye

16
H.SOYLU Maliye Dergisi y Sayı 157 y Temmuz-Aralık 2009 251 Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye Hülya SOYLU * Özet Küresel ekonomi, öncelikle gelişmiş ekonomilerde başgösteren finansal krizin etkisiyle büyük bir sıkıntı yaşamaktadır. Sistemi düzeltmeye ve güveni tekrar inşa etmeye yönelik başta gelişmiş ülkelerde olmak üzere tüm dünyada önlemler alınmaktadır. Bunlardan biri olan politika faiz oranları indirimi, yetersiz kalmış ve merkez bankaları, sadece “tek enstrüman (kısa vadeli politika faiz oranı) ve tek hedef (fiyat istikrarı)” politikalarından dolayı eleştirilmiştir. Diğer taraftan, tamamlayıcı nitelikte mali önlemler uygulamaya konmuştur. Ancak, mali paketler de mali sürdürülebilirlik ve borç dinamikleri üzerinde bir risk oluşturmaktadır. Bu çalışma da, küresel finansal krizin ekonomiye etkilerini makroekonomik göstergelerle ortaya koyacak ve küresel küçülmeye karşı politika önlemlerine değinecektir. Anahtar kelimeler: Küresel Ekonomi, Para Politikası, Maliye Politikası. JEL Kodları: G01, G18. Policy Responses to Global Crisis and Turkey Abstract Global economy is showing strains on a large scale with the impact of the current financial crisis that firstly broke out in developed economies. Measures to repair the system and restore confidence are taken all over the world notably in developed countries. In terms of monetary policy, rapid policy interest cut has been inadequate for rapid response and central banks have been criticized for only “single measure (short-term policy interest rate) and single target (price stability)” policy. On the other hand, complementary fiscal measures have entered into practice. However, fiscal packages pose risk on fiscal sustainability and debt dynamics. This paper analyses the impact of global financial crisis on the economy with macroeconomic indicators and policy to give response to global contracts. * AB Uzmanı, Maliye Bakanlığı, AB ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı. [email protected]

Upload: vungoc

Post on 30-Jan-2017

243 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

H.SOYLU

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 251

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Hülya SOYLU*

Özet Küresel ekonomi, öncelikle gelişmiş ekonomilerde başgösteren finansal krizin

etkisiyle büyük bir sıkıntı yaşamaktadır. Sistemi düzeltmeye ve güveni tekrar inşa etmeye yönelik başta gelişmiş ülkelerde olmak üzere tüm dünyada önlemler alınmaktadır. Bunlardan biri olan politika faiz oranları indirimi, yetersiz kalmış ve merkez bankaları, sadece “tek enstrüman (kısa vadeli politika faiz oranı) ve tek hedef (fiyat istikrarı)” politikalarından dolayı eleştirilmiştir. Diğer taraftan, tamamlayıcı nitelikte mali önlemler uygulamaya konmuştur. Ancak, mali paketler de mali sürdürülebilirlik ve borç dinamikleri üzerinde bir risk oluşturmaktadır. Bu çalışma da, küresel finansal krizin ekonomiye etkilerini makroekonomik göstergelerle ortaya koyacak ve küresel küçülmeye karşı politika önlemlerine değinecektir.

Anahtar kelimeler: Küresel Ekonomi, Para Politikası, Maliye Politikası. JEL Kodları: G01, G18.

Policy Responses to Global Crisis and Turkey

Abstract Global economy is showing strains on a large scale with the impact of the

current financial crisis that firstly broke out in developed economies. Measures to repair the system and restore confidence are taken all over the world notably in developed countries. In terms of monetary policy, rapid policy interest cut has been inadequate for rapid response and central banks have been criticized for only “single measure (short-term policy interest rate) and single target (price stability)” policy. On the other hand, complementary fiscal measures have entered into practice. However, fiscal packages pose risk on fiscal sustainability and debt dynamics. This paper analyses the impact of global financial crisis on the economy with macroeconomic indicators and policy to give response to global contracts.

* AB Uzmanı, Maliye Bakanlığı, AB ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı. [email protected]

Page 2: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 252

Key Words: Global Economy, Monetary Policy, Fiscal Policy JEL Classification: G01, G18. Giriş ABD finans piyasalarında başlayan dalgalanma, küresel ekonomide de fırtına

etkisi yaratmaya devam etmektedir. Küresel ekonominin II. Dünya Savaşından sonra belki de en derin resesyon sürecinde olabileceği bir durum söz konusudur. Reel ekonomide arz düzeyi bir taraftan düşerken; talep tarafında da bir azalma söz konusudur. Bu durum, üretim düzeyinin daha fazla düşmesine neden olmaktadır.

Öte yandan, krizin derinleşmesine karşı uygulamaya konulacak önlemler açısından para ve maliye politikası alanında tartışmalar başlamıştır. Özellikle, merkez bankalarının sadece enstrümanlarını değil, hedeflerini de gözden geçirmeleri gereği ifade edilmektedir. Nitekim, hızlı faiz indirimleri ekonominin tekrar canlanmasına yetmemiştir. Özellikle, faiz oranlarının negatif olduğu ülkelerde para politikasının etkili olmadığı görülmüştür. Dikkatler, bu kez mali araçlara çevrilmiştir. Bu durum, bütçe dengelerini etkilemiş olup; resesyonun maliyeti açıklanan mali önlemlerle artmaya başlamıştır.

Bu makalede de küresel ekonomide yaşanan gelişmeler makroekonomik göstergelerle ele alınacak ve yaşanan krize karşılık izlenen makroekonomik politikalar çerçevesinde resesyonun maliyeti ortaya konulacaktır. Son bölümde de spesifik olarak AB ve Türkiye’deki durum ele alınacak olup; genel değerlendirme ile makale sonlandırılacaktır.

1. Başlıca Makroekonomik Göstergeler IMF (Uluslararası Para Fonu) tahminlerine göre 2008 yılında %3,1 olan dünya

büyüme hızının 2009 yılında %1,4’e düşmesi beklenmektedir. Çin gibi bir büyüme motoru ülke için bile, 2008 yılında %9 olan büyüme rakamının 2009 yılında %7,5 seviyesine inmesi beklenmektedir. AB için ise 2009 yılında %2,5 düzeyinde küçülme öngörülmektedir. Söz konusu oranlar, Nisan ayında yayımlanan 2009 Dünya Ekonomik Görünüm raporu verilerinin Temmuz ayında revize edilmiş halini yansıtmaktadır.

Büyüme Oranı (% değişim)

-10

-5

0

5

10

1991-2000

2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

Dünya büyüme hızı Gelişmiş ülkeler Yükselen ve gelişmekte olan Avrupa Birliği

Şekil 1: Büyüme Oranı Kaynak: IMF World Economic Outlook (WEO) (2009), IMF WEO Update.

Page 3: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

H.SOYLU

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 253

Üretim seviyesinin potansiyelin altında kalması ve gıda ve petrol fiyatlarının düşme eğilimi göstermesi ile enflasyonist baskılar, hızlı bir şekilde azalmaktadır. Yıllık enflasyon beklentileri, başlıca gelişmiş ekonomilerde merkez bankası hedeflerinin altına düşmüştür.

Kaynak: IMF (2009), World Economic Outlook: Crisis a 2009

Şekil 2: Enflasyon Oranı Kaynak: IMF World Economic Outlook (WEO) (2009).

Buna ilaveten, Merkez Bankası faiz oranlarının sıfır seviyesine gelmesiyle

birlikte, kredi yaratma yöntemlerine doğrudan destek olan adımlar artmaktadır; bu da bilançolarının hızlı bir şekilde genişlemesine neden olmaktadır. Bu bağlamda, finansal sektöre sermaye desteğinin krizin baş gösterdiği ülkelerde yüksek seviyede olduğu görülmektedir.

Finansal Sektöre Sermaye Desteği (2008 GSYH payı, %)

4,6

3,22,6

0,10

1

2

3

4

5

ABD Gelişmiş ekonomiler AB ülkeleri Yükselmekte olanekonomiler

Şekil 3: Finansal Sektöre Sermaye Desteği Kaynak: IMF Staff Position Paper, 2009: 16.

Tüketici Fiyatları (% değişim, yıllık)

-2

-1

0

1

2

3

4

5

1991-2000

2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

Gelişmiş ülkelerAvro BölgesiJaponya

Page 4: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 254

Finansal sistemler gibi, kamu finansmanının da önümüzdeki beş yıl için zor bir dönem geçirmesi beklenmektedir. Mali açıklar 2009 yılında ani bir yükseliş gösterecek olup; 2010 yılında da devam etmesi beklenmektedir. Öte yandan, gelişmiş ülkeler için ekonomik göstergeler iyileşse bile özellikle nüfus yaşlanması dolayısıyla ortaya çıkacak baskı, açıkların 2014 yılına kadar yeniden %4 seviyesine gelmesine neden olacaktır.

Genel Yönetim Mali Denge

-16

-14

-12

-10

-8

-6

-4

-2

01993-2002

2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2014

Başlıca gelişmiş ülkelerAvro BölgesiABD

Şekil 4: Genel Yönetim Mali Denge Kaynak: IMF (2009),Crisis and Recovery. IMF Dünya Ekonomik Görünüm projeksiyonlarına gore küresel dengesizlikler,

orta vadede istikrar kazanacaktır. ABD cari işlemler açığının, 2010-2011 dönemi boyunca Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) %3,25 seviyesinde istikrar kazanması beklenmektedir. Bu oran, krizi atlatmaya yönelik uygulamaya konulan mali teşvik paketlerinin bir sonucudur. Krizin etkisinin azalmasıyla birlikte düşüş trendi başlayacaktır ve 2014’e kadar GSYH’nin %2,25 düzeyine ulaşması beklenmektedir.

Öte yandan Asya’da oluşan fazlanın orta vadede derece derece artmaya devam etmesi öngörülmektedir. Buna ilaveten, petrol ihraç edenlerin fazlalarında kriz etkisiyle olan düşüş, kısmi olarak ortadan kalkacaktır. Cari işlemler açığının finansmanı, özellikle ABD’de gelecek yıllarda da problemli olmaya devam edebilir. ABD varlıklarının cazibesinin ortadan kalkması durumunda yabancı yatırımcıların ABD portföyünü azaltmaları ve Doların aniden değer kaybetmesi söz konusu olabilir. Bir diğer olasılık ise, finansal krizin sınır ötesi sermaye akımlarının düşmesine neden olabileceğidir. Bu durumda içerde sermaye artışı görülebilecektir. Bu da, pek çok yükselen ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin yanı sıra ABD cari açığının finansını sıkıntıya sokacaktır.

Page 5: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

H.SOYLU

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 255

-800

-600

-400

-200

0

200

400

600

800

2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2014

Cari İşlemler Dengesi (Milyar Dolar)

Gelişmiş ülkeler AB ABD Yükselen ve gelişmekte olan ekonomiler

Şekil 5: Cari İşlemler Dengesi Kaynak: IMF (2009), Crisis and Recovery. 2. Finansal Kriz ve Makroekonomik Politikalar Finansal piyasalarda krizin ilk belirtileri daha önce görülmüş olsa da, ilk kez

Lehman Brothers 15 Eylül 2008 tarihinde iflas edince, piyasalar ani bir güven kaybıyla sarsılmıştır. Krizi tetikleyen etmenlerden biri, menkul kıymet piyasası, ticari bankacılık ve yatırım bankacılığına getirilen kısıtlamaların kaldırılması ve bunun sonucunda karmaşıklık derecesi yüksek türev araçlar ile aşırı meblağlarda işlem yapma durumudur.

Yönetilemez duruma gelen menkul kıymet piyasaları çökmüş ve bankalar birbirlerine borç vermeyi durdurmuşlardır. Finansal piyasalara güven sarsılmıştır. Finansal sistemin istikrara kavuşması ve küresel ekonominin tekrar canlanması için güvenin tekrar inşa edilmesi şarttır.

Bu noktada güven üzerinde hassasiyetle durmak gerekir. Zira, piyasalara güven kaybedildiğinde geri getirmek çok zordur. Ancak, güveni tekrar sağlamak için öncelikle güvenin piyasadaki rolüne bakmak gerekir (Earle, 2009: 2-3).

Güvenin piyasadaki rolünde iyi bir ün ve güven, rakip piyasalarla karşılaştırıldığında gerekli temel özellikler olarak görülmektedir. En iyi durumda yasalar bile, o piyasadaki günlük faaliyetlerin sadece küçük bir kesiti olabilir. Güven kaybolduğu zaman, bir ulusun iş yapma kabiliyeti de doğrudan zarar görür. Geçmiş yıllar boyunca, banka ve diğer finansal kuruluşların sermaye işlemlerine yönelik güven eksikliği, büyük bir kesimde tereddüde neden olmuştur. Sonuç kredileri dondurma şeklinde kendisini göstermiştir.

Amerikan Merkez Bankasının eski başkanı Greenspan, güven problemini kendi kendini onaran bir olgu olarak görmektedir. Yatırımcılar bu şekilde aşama aşama korkularını yendikçe problem çözülecektir.

Page 6: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 256

Amerikan Merkez Bankasının yeni başkanı Bernanke ise, piyasa başarısında anahtar rol oynayan olgunun güven (trust) değil; güvenirlilik (confidence) olduğunu ileri sürmektedir. Burada, güven ile güvenirlilik arasında bir ayırım yapma gereği vardır. Güven, daha çok sosyal nitelikte ve ilişkilere bağlıdır. Güvenirlilik ise, daha çok enstrümantal ve hesaplanabilir niteliktedir. Güven, amaç veya değerlerin benzerliği yargısı temelinde kendini bir diğerine meyilli kılma isteği olarak tanımlanabilmektedir. Bu istek, sonucun istenen düzeyde olacağı beklentisine dayalıdır. Güvenirlilik ise, deneyim veya kanıtlara (geçmiş performanslar) dayalıdır.

Kriz çıktıktan sonra güvenin tekrar inşa edilmesinde ulusal ve uluslararası seviyede pek çok politika önleminin devreye girmesi gereklidir. Krizin ilk olarak finansal piyasada çıkması nedeniyle para politikası araçları kullanılmaya başlamıştır.

2.1. Para Politikası Para politikası 3 farklı kanaldan işlemektedir: Politika faiz oranı kanalı,

kredi/miktar önlemleri kanalı ve döviz kuru kanalı. Her bir enstrümanın bankaların borç verme oranları, reel ekonominin gelişimi ve enflasyon üzerinde etkisi bulunmaktadır (Ghosh, vd. 2009: 16).

2.1.1. Politika Faiz Oranı Sıfıra yakın olma durumunda etkili bir enstrüman niteliği tartışılsa dahi, pek çok

yükselmekte olan piyasa ekonomisinin ekonomiyi canlandırmak için başvurduğu bir yöntemdir. Sabit döviz kurunu savunan ülkeler için faiz oranı enstrümanı, benimsenen politikayı sürdürmeye yardımcı olan bir enstrümandır.

2.1.2. Kredi Kanalı/ Miktar Önlemleri Kredi piyasalarının, daha düşük faiz oranlarına cevap vermemesi veya merkez

bankasının bankacılık krizinde “son kredi mercii” faaliyetlerine girmeye ihtiyaç duyması halinde başvurulan yöntemlerden biridir. Bu tür bir durumda, garantilerin çeşidini arttırma, kredilerin kolaylaştırılması veya merkez bankasının bilançolarını daha uzun vadeli devlet tahvilleri alarak genişletmesi araçları kullanılmaktadır.

2.1.3. Döviz Kuru Müdahalesi Diğer araçların yetersiz kaldığı durumlarda döviz kurunu istikrarlaştırmaya

yönelik olarak merkez bankasının rezervlerinin döviz piyasasında doğrudan satılması, para piyasası politika araçlarından biridir.

Finansal kriz çıkmadan önce, merkez bankalarının görevlerine ilişkin entelektüel çevrelerin bir yaklaşımları bulunmaktaydı: “Tek enstrüman (kısa vadeli faiz oranı) ve tek hedef (fiyat istikrarı)”. Finansal piyasalar, riski fiyatlandırabilmekte ve krediyi etkili bir şekilde tahsis edebilmektedir. Merkez Bankaları ise, sadece faiz oranı enstrümanlarını ayarlamak zorunda ve diğer tüm piyasalar, otomatik olarak kendilerini düzeltmektedir (The Economist, 2009: 1).

Bu bağlamda, Merkez Bankaları hala finansal istikrar ve tam istihdam durumunu önemsemektedir. Ancak; bu durumun siyasilerin müdahalesi olmaksızın fiyatlarda istikrar yaratılmasıyla sağlanabileceği ileri sürülmektedir.

Bu nedenle, krizden önce hemen hemen tüm önde gelen merkez bankaları, kısa vadeli (genellikle gecelik) para piyasası oranları aracılığıyla faaliyet göstermektedir. Söz konusu resmi oranlar ile ekonomik faaliyet açısından 12 aylık şirket borç oranları veya 30 yıllık mortgage oranları arasında tutarlılığın olması gerekir. Nitekim, bu ilişki bir süre istikrarlı gitmiştir. Ancak, küresel tasarruf fazlası uzun ve kısa vadeli oranların iki katına çıkmasına neden olunca ilişki, deformasyona uğramıştır. Kriz boyunca da, kredi verenin tereddütlü davranışı sonucu bu oranlar,

Page 7: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

H.SOYLU

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 257

birbirinden farklılaşmaya başlamıştır. Merkez Bankaları bu duruma karşılık, borç verme faaliyetlerini daha fazla kredi çeşidi ve uzun vadeli benzer araçlarla genişletmeye başlamıştır. Amerikan Merkez Bankası, yatırım bankalarına borç vermeye başlamıştır. Avrupa Merkez Bankası ise, fonları bir hafta yerine 6 aya kadar garanti altına almıştır. Japonya Bankası, iştiraklerde bulunmuş ve İsveç Ulusal Bankası, döviz piyasasına müdahale etmiştir (The Economist, 2009: 2).

Kriz, merkez bankalarının sadece enstrümanlarını değil hedeflerini de gözden geçirmelerini sağlaması yönünde tartışmalar başlatmıştır. Bugün yaşanan sorunlar karşısında para politikasının yetersiz kaldığı gözlenmektedir.

Krizle birlikte, merkez bankacılığının enstrüman ve hedef temelinde teknik bir iş olduğu da tartışılır duruma gelmiştir. Merkez bankalarının bağımsızlığı, siyasilerin enflasyon hedefini gevşetici eylemlerinden uzak tutulması açısından önemlidir. Ancak yaşanan krizde, merkez bankacılığı ve siyaset arasındaki çizgiler, daha az kesin görünmektedir.

2.2. Mali Politikalar Mevcut global finansal kriz ile mali politika, kamu politikaları tartışmasının

odak noktası olmuştur. Örneğin ABD tüketim harcamalarını arttırmaya yönelik vergi iadeleri ile krizin ilk zamanlarına mali politikayla cevap vermiştir. Bu ardı ardına gelen adımlar, 700 milyar dolarlık finansal sistemi kurtarma ve benzer büyüklükteki ekonomik paket ile hükümet harcamalarını ciddi bir düzeye getirmiştir. Benzer önlemler, diğer OECD ülkelerinde de benimsenmiştir. Çin’in en son ilan ettiği 500 milyon dolarlık ek paket, mali politikanın yükselen ekonomilerde tekrar itici güç olma rolünü ortaya çıkarmıştır. Kamu harcamaları, vergiler ve borç yönetimi kanallarıyla işletilen mali politika, OECD ülkelerinde daha iyi sıçrama yaratacak ekonomik performansa yönelik popüler bir araç haline gelmiştir (Dayton-Johnson, 2009: 1-3).

Geçmişe bakıldığında ise bunun her zaman bu şekilde olmadığı görülmüştür. Her ne kadar mali teşvik, 1930’lardaki Büyük Buhrana karşı Keynes reçetelerinde sunulan çözüm –ve 1970’lerdeki petrol krizi sonrasında tekrar ortaya çıkmış- olsa da 1980’lerden bugüne ekonomistler arasında popülerliğini yitirmiştir. Özellikle, makroekonomik politikanın ikiz hedefleri (bir yandan ekonomik büyüme ve diğer yandan enflasyon ve işsizlikle mücadele) söz konusu olduğunda mali politika, para politikası gibi diğer araçlara göre prestij kaybetmiştir.

Vergiler, devlet faaliyetlerini ve kamu hizmetlerini finanse etmek için gerekli bir araç olarak görülmekle birlikte; pek çok ekonomist caydırıcı, yatırımları azaltıcı ve işgücü arzını daraltıcı ve büyümeyi düşürücü etkide bulunduğunu söylemektedir. Kısa dönemde istikrarı sağlama konusunda ise eleştirmenler, hükümetin tasarrufu altında bulunan mali harcamanın, siyasi müdahaleye çok fazla açık olduğunu ifade etmektedir.

Halbuki, Japonya’da 1990’larda deflasyonun yerleştiği ve faiz oranlarının negatif olduğu zamanlarda para politikasının etkili olmadığı görülmüştür. Bu durum son zamanlarda ABD’de de ortaya çıkmıştır. Burada hızlı faiz indirimleri ekonominin tekrar canlanmasına yetmemiştir. Dikkatler, mali araçlara tekrar çevrilmiştir. Mali araçların dönüşü, yükselmekte ve gelişmekte olan ekonomileri daha fazla ilgilendirmektedir. Örneğin, Latin Amerika’da yönetime gelenler, mali yapıyı düzene sokmak için önemli reformlar yapmaktadır. 1980’lerdeki borç krizinden bugüne hükümetler, kemer sıkma politikasını benimsemişlerdir. Mali açık, 1970 ve

Page 8: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 258

1980’lerde kamu gelirlerinin %11’i düzeyinden 2000 sonrasında %8’i düzeyine gerilemiştir. Vergilerin, harcamaların ve açıkların bir önceki yıla göre değişkenliği- bölgedeki mali politikanın süregelen bir özelliği olup, ekonomik performansa olumsuz etki etmektedir- benzer bir şekilde azalmıştır (Dayton-Johnson, 2009: 3).

Yaşanan finansal krizde mali politika, doğrudan derin resesyon durumundan kaçınma amacına odaklanmıştır. Ancak bu odak noktasının, mali politikanın diğer amaçlarını göz ardı etmemesi gereği de vurgulanmaktadır. Mali sistemler, büyümeyi tetikleyen yatırımları ve yapısal dönüşümü sağlamaya yönelik kaynakları ortaya koyabilir. Bu, özellikle gelişmekte ve yükselmekte olan ekonomiler için uzun dönem büyüme oranı açısından son derece önemlidir. Hatta, vergi ve kamu harcamaları doğrudan yoksulluk ve eşitsizlik problemlerine odaklanabilir. Zira, mali politika kalkınmayı sağlamaya yönelik çok güçlü bir potansiyele sahiptir. Mali politikanın bölgede gelir dengesizliğini azaltma yönünde kullanılmadığı ileri sürülmektedir. Gini puanı verilerine bakıldığında Avrupa’da vergi ve transferlerin gelir eşitsizliğini azalttığı görülürken; Latin Amerika’da bu etki çok sınırlı kalmıştır (Dayton-Johnson, 2009: 3).

3. Krizin Maliyeti Resesyon ve etkilerini hafifletmeye yönelik eylemlerin mali etkileri 3 şekilde

ortaya çıkarmaktadır (IMF Staff Position Paper, 2009: 11-15). - Otomatik denkleştirme mekanizmaları: Burada etki kısa süreli olacaktır.

Ekonomik koşulların tekrar iyileşmesiyle birlikte olumsuz etki ortadan kalkacaktır. - Konjonktürel etkinin ötesinde ortaya çıkan devletin kontrolünün olmadığı

diğer durumlar (varlık fiyatları, finansal sektör kazançları ve menkul mal fiyatlarının düşmesi nedeniyle ortaya çıkan etkileri de içermektedir) Örneğin ev fiyatlarında %10’luk bir düşüşün, gelir yoluyla G-20 ülkelerinin GSYH’nin %0,2’si düzeyinde bir azalma yaratması beklenmektedir. Keza, finansal sektör kazançları için de aynı durum söz konusudur. Özellikle ABD ve Birleşik Krallık’ta 2000-2007 dönemi için kurumlar vergisi kazançlarının 1/3’ü, finansal sektörden sağlanmıştır. Söz konusu ülkelerde finansal sektör kazançlarında meydana gelen düşüşün GSYH’de %0,2 düzeyinde olumsuz bir etki yaratması beklenmektedir.

- Devletin takdir yetkisine bağlı mali teşvikler: G-20 ülkeleri, 2009 yılında GSYH’nin %2 ve 2010 yılında ise %1,5’i tutarında mali teşvik önlemleri kabul etmişlerdir. Söz konusu teşvik paketlerinin bütçe açıklarına ve borç seviyelerine etkisi, önlemin niteliğine göre değişiklik arz etmektedir.

Page 9: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

H.SOYLU

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 259

Şekil 6: Mali Önlemlerin Tahmini Maliyeti Kaynak: IMF Staff Position Paper, 2009: 15. Önlemlerin niteliğine bakıldığında ise 3 özellik karşımıza çıkmaktadır (IMF

Staff Position Paper, 2009: 15): Geçici nitelikte olanlar: Takdir yetkisine bağlı teşviklerde belirli bir süre

öngörülebilir. Bu tür bir önlemin bütçe açığına geçici bir nitelikte etkisi olsa da; borç seviyesine sürekli bir etkide bulunacaktır. Bazı harcama programlarında da tekrarlanması gereken maliyetler söz konusudur. Örneğin, yeni altyapı yatırımlarında ileride bakım maliyetleri ortaya çıkacaktır.

Sürekli nitelikte olanlar: Bu tür önlemler, bütçe açığına sürekli ve borç seviyesine kümülatif nitelikte bir etkide bulunmaktadır. Bugüne kadar açıklanan gelir önlemleri sürekli niteliktedir.

Otomatik denkleştirici nitelikte olanlar: Bu tür önlemler (örn, bazı yatırım harcamalarının öne alınması) gerek bütçe açığı gerekse borç seviyesine geçici nitelikte etkide bulunmaktadır. Ancak, bazı önlem paketleri bütünüyle uzun vadede etki yaratmayabilir. Örneğin, Birleşik Krallık’ta uygulamaya başlanan KDV indirimleri, 2010 yılından itibaren gelir arttırıcı önlemlerle telafi edilecektir.

Bugüne kadar benimsenen mali teşvik paketlerinin 2/3’ü, özellikle artan altyapı yatırımları başta omak üzere harcama önlemlerinden oluşmaktadır (IMF Staff Position Paper, 2009: 16).

G-20 ülkelerinden 17’si, altyapı ve bu bağlamda çoğu kez ulaşım ağı alanında (Avustralya, Kanada, Fransa, Almanya, Kore, Suudi Arabistan başta olmak üzere) harcamalarını arttırmayı planlamaktadır.

Bazı ülkeler ise, toplumda güç durumda bulunanları korumak amacına yönelik planlar açıklamıştır. Sözgelimi Türkiye de dahil Kanada, Rusya, Birleşik Krallık, ABD işsizlik tazminatı, Kore yoksullara nakit transferi, Avustralya ve Almanya çocuklara ve Avustralya ile Kanada ise emeklilere yardım desteği vermektedir.

Öte yandan KOBİ’leri (örn, Kore) ve orman ve inşaat (Kanada ve Almanya’da enerji tasarruflu inşaat, bakım ve onarıma yönelik) ile savunma ve tarım (Rusya)

Mali Önlemlerin Tahmini Maliyeti (%, GSYH)

0

0,5

1

1,5

2

2,5

3

3,5

4

4,5

2008 2009 2010

G-20ABDRusyaG. KoreÇinTürkiye

Page 10: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 260

gibi stratejik veya korunmaya muhtaç sektörleri desteklemeye yönelik adımlar da atılmıştır.

Son olarak da, sağlık ve eğitimin kalitesini arttırma (Avustralya, Çin, Suudi Arabistan) veya çevre dostu teknolojileri kullanma (Çin, Almanya ve Birleşik Krallık) gibi daha uzun vadeli politika taleplerine yönelik teşvik önlemleri benimsemişlerdir.

Gelir önlemleri ise daha çok gelir vergisi ve dolaylı vergilerde indirim yoluyla hanehalkını hedef almaktadır.

Bu çerçevede, gelir vergisinde (Brezilya, Kanada, Almanya, Endonezya, Japonya, İspanya, Birleşik Krallık ve ABD) ve dolaylı vergilerde indirimlere gidilmiştir.

Kurumlar Vergisinde indirimler ise, bu derece büyük olmasa da yaygın niteliktedir. Bu tür indirimler, ani indirimler (Kanada, Kore ve Rusya) şeklinde olabileceği gibi yatırım teşvikleri (Fransa ve Kore) veya koşulları daha uygun amortisman takvimi (Almanya, Rusya ve Birleşik Krallık) şeklinde de yapılabilmektedir.

G-20 Harcama Önlemleri (2008-2010, % GSYH oranı)

0,88%

0,03%0,47%

0,12%

0,08%

0,55%

Altyapı KOBİ Güvenlik ağları Konut Stratejik Sektörler Diğer

Şekil 7: G-20 Harcama Önlemleri Bileşimi Kaynak: IMF Staff Position Paper, 2009: 17.

Page 11: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

H.SOYLU

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 261

Şekil 8: G-20 Gelir Önlemleri Bileşimi Kaynak: IMF Staff Position Paper, 2009: 17. Küresel krizin küresel çözüm gerektirdiği yaklaşımından hareketle 2 Nisan 2009

tarihinde toplanan G-20 zirvesinden de 3 önemli karar ortaya çıkmıştır (G20 Leaders Statement, 2009):

- Mali genişleme ile uzun vadeli mali sürdürülebilirlik arasında denge olacak şekilde ekonomik teşvik önlemlerinin gecikmeksizin uygulanması,

- Küresel finansal piyasaların düzenlenmesi ve denetimini güçlendirmeye yönelik somut adımların atılması,

- IMF’nin gündeminin ve kaynakların güçlendirilmesi. AB’de ise, Avrupa entegrasyonunun elli yılı aşan geçmişinden elde edilen

kazanımlar, kriz ile yeniden teste tabi olmaktadır. Kazanımlardan önemli bir tanesi de AB’de ticaret ve refah için önemli bir katalizör niteliğinde olan Avrupa Tek Pazarı’dır. Onuncu yılını kutlayan Ekonomik ve Parasal Birlik (EPB) ise AB’de makroekonomik istikrar için bir çıpa niteliğindedir.

Kriz ile birlikte “Tek Pazar, Tek Fiyat” olgusunun getireceği birtakım maliyetler de ortaya çıkmaktadır:

1) Ekonomik şoklara karşı ayarlamaların yapılması: Para ve döviz kuru politikasının ulusal seviyedeki ekonomik ayarlamalar için artık bir araç olarak kullanılamaması söz konusudur.

2) Zaman ve aralıklarla yaşanan etkiler: Geçiş maliyetleri, bölgeler üzerindeki etkiler ve yakınsama durumu.

AB’de ortak para politikasının yanısıra bütçe politikaları ve makroekonomik politikalar ortak kaygı konusudur. Bu bağlamda, derin resesyon durumundan kaçınma amacına odaklanan teşvik paketleri, arka arkaya açıklanmaktadır. AB tarafından açıklanan ekonomik paketlerde önlem olarak 4 kategori dikkati çekmektedir:

Sürekli/geçici vergi indirimleri ve transferler, Kamu yatırımları, İşgücü piyasası önlemleri, Sektöre özel önlemler.

Aralık 2008 döneminde Avrupa Konseyinin AB genelinde yaklaşık 200 milyar

G-20 Gelir Önlemleri (2008-2010, %, GSYH oranı)

0,64%

0,15%

0,45%

Gelir Vergisi Dolaylı Vergiler Kurumlar Vergisi

Page 12: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 262

Avro ekonomi paketi üzerinde anlaşmaya vardığı görülmektedir. Miktarın 30 milyar Avro kısmı AB tarafından karşılanacak olup; kalan kısmın AB ülkeleri tarafından hangi oranda karşılanacağı belirsizdir. Paketin 2009 yılında AB GSYH’nin %1’i düzeyinde (126.6 milyar Avro) kullanılması beklenmektedir (Saha, Weızsäcker, 2009: 2-4).

4. Türkiye’de Durum Türkiye’nin küresel kriz sürecinde pozisyonu, edindiği tecrübeler nedeniyle

farklı olmuştur. Mali sektörde başgösteren krizin etkileri, ülkemizin 1994 ve 2001 kriz tecrübeleri sonrasında uyguladığı reformlar sayesinde sadece reel sektörle sınırlı kalmıştır.

Bununla birlikte, bankacılık sektörünün yurtdışından fonlama imkanlarının da azaldığını belirtmek gerekir. Kredi arzının azalması, diğer yandan yavaşlayan ekonomik aktiviteye bağlı olarak kredi talebindeki düşüş, 2008 yılı son çeyreğinden itibaren kredi hacminde azalışa neden olmuştur.1 Bu durumu temel ekonomik göstergelerle de ortaya koymak mümkündür.

Ülke GSYH büyüme hızı, 2008 yılı geneli için düşüş göstermiştir. 2009 yılında ise ekonominin daralma göstereceği beklenmektedir.

Şekil 9: Türkiye’de Büyüme Oranları Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Haber Bültenleri, Katılım Öncesi Ekonomik

Program (KEP) 2008. Enflasyon oranlarına bakıldığında ise 2008 yılının ikinci yarısından itibaren

küresel düzeyde talep ve maliyette ortaya çıkan düşüş eğilimi, enflasyon oranlarına da yansımıştır. 2009 yılı ikinci 3 aylık döneminde tüketici fiyatları yüzde 0,77 oranında artmış, yıllık tüketici enflasyonu ilk çeyreğe kıyasla 2,16 puan azalarak yüzde 5,73 seviyesine gerilemiştir. Bu dönemde, büyümede yavaşlama ve mali tedbirler kapsamında yapılan geçici vergi indirimlerinin etkileri görülmeye 1 TCMB, Finansal İstikrar Raporu, Mayıs 2009, Sayı 8.

Büyüme Oranı (GSYH, %)

-3,4

6,8

-5,7

5,3

1,1

-13,8

4,53,3

-3,6

6,24,5

6,98,49,4

-15

-10

-5

0

5

10

15

1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009-I.çeyrek

2009Hedef

2010Hedef

2011Hedef

Page 13: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

H.SOYLU

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 263

başlamıştır. Ayrıca, enerji fiyatlarında düşüş eğilimi gecikmeli olsa da etkilerini göstermektedir.

Şekil 10: Türkiye’de Enflasyon Oranı Ortalamaları Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, 2009: 37. Öte yandan, ekonomik aktivitedeki daralmaya bağlı olarak vergi gelirlerinde

azalma olurken, diğer taraftan iç talebi canlandırmak için alınan mali önlemler giderleri artırmaktadır. Bu nedenle bütçe açığı belirgin bir artış eğilimine girmiştir.

Şekil 11: Bütçe Açığı Kaynak: TCMB Enflasyon Raporu (2009-III). * Tahmin Öte yandan, küresel krizin kamu borcu üzerinde de etkili olması beklenmektedir.

IMF tahminlerine göre, Türkiye’de brüt kamu borcu stokunun GSYH’ye oranının 2009 yılında %47,2; 2010 yılında ise %50,4 düzeyinde olması öngörülmektedir.

Ülkemizde, enerji fiyatlarındaki düşüş ile iç ve dış talepteki yavaşlamaya bağlı olarak ithalatın ihracattan daha hızlı azalması sonucu cari açık belirgin ölçüde

Ortalama Enflasyon Oranları

62,7

13,35,73

71,6

0

20

40

60

80

1983-1994 1995-2001 2002-2008 2009- II.çeyrek

Bütçe Açığı (GSYH'ye oran)

-5,1

-2,1-2,7

-5,9

-7

-6

-5

-4

-3

-2

-1

0

2007 2008 2009* 2010*

Page 14: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 264

daralmıştır. Cari açığın kısa vadede aşağıyönlü eğilimini sürdürmesi beklenmektedir.

Şekil 12: Cari İşlemler Açığı Kaynak: TCMB Enflasyon Raporu (2009-III). Bununla birlikte, son dönemde küresel risk algılamalarında gözlenen olumlu

gelişmeler bulunmaktadır. Para politikası faiz oranlarındaki indirimlerin yurt içi piyasa faizlerine yansıması sonucunda kredilerde de toparlanma olması beklenmektedir.

Krizin ülkemize yansımalarını sınırlandırma ve iç talebi canlandırma amacıyla para politikası ve maliye politikası devreye girmiştir. Uygulamaya konan tedbirler 4 başlıkta toplanabilir (Hazine Müsteşarlığı, 2009: 4-19):

1. Likidite destekleri, 2. Vergi ve prim destekleri, 3. Üretim ve ihracata yönelik kredi ve garanti destekleri, 4. Finansman destekleri. Ayrıca, Haziran 2009 döneminde yeni teşvik sistemi açıklanmıştır. Yeni sistem,

3 unsurdan oluşmaktadır: -Büyük proje yatırımları, -Bölgesel ve sektörel teşvik sistemi, -Genel teşvik sistemi. Büyük proje yatırımları için 12 sektör (başta kara taşıtı, tekstil, konfeksiyon,

madencilik, ilaç, kimya, makine, elektronik, taşımacılık sektörü olmak üzere) belirlenmiştir. Bölgesel ve sektörel teşvik sisteminde ise, ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu bölgeleri olmak üzere, 81 ilin tamamının yeni teşvik sisteminden yararlanması öngörülmektedir.

Yeni teşviklerin 2010 sonuna kadarki 1.5 yıllık maliyetinin 1.8 milyar TL olması beklenmektedir.

Buna ilaveten, yeni teşvik sistemiyle birlikte açıklanan istihdama yönelik paketle de yaklaşık 500 bin kişiye mesleki uygulamalı ve girişimcilik eğitimi veya doğrudan

Cari İşlemler Açığı (GSYH'ye oran)

0,3

2,5

3,7

4,6

6,1 5,9 5,6

0

1

2

3

4

5

6

7

2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008

Page 15: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

H.SOYLU

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 265

istihdam imkanının sağlanması hedeflenmektedir. İstihdam paketinin 1.5 yıllık maliyetinin ise 1.3 milyar TL olması öngörülmektedir.

Sonuç Finansal piyasalarda yaşanan krizin etkisiyle küresel ekonominin resesyon

sürecine girmesi, gerek ulusal gerekse uluslararası ölçekte makroekonomik politikaların devreye girmesini sağlamıştır. Krizin ilk olarak finans piyasalarında başlaması, para politikasını gündeme getirmiş; ancak hızlı faiz indirimleri ekonominin tekrar canlanmasına yetmemiştir. Böylece para politikasının yanısıra maliye politikası da gündeme gelmiştir.

Finansal kriz çıkmadan önce mali teşvikler ekonomistler arasında popülerliğini yitirmiş durumdaydı. Özellikle, makroekonomik politikanın ikiz hedefleri (bir yandan ekonomik büyüme ve diğer yandan enflasyon ve işsizlikle mücadele) söz konusu olduğunda mali politika, para politikası gibi diğer araçlara göre prestij kaybetmişti. Benimsenen yaklaşım, finansal piyasaların riski fiyatlandırabileceği ve krediyi etkili bir şekilde tahsis edebileceği yönündeydi. Merkez Bankaları ise, sadece faiz oranı enstrümanlarını ayarlamak zorunda ve diğer tüm piyasalar, otomatik olarak kendilerini düzeltmekteydi. Kriz, merkez bankalarını sadece enstrümanlarını değil; hedeflerini de gözden geçirmelerini sağlaması için tartışmalar başlatmıştır. Bugün para politikasının tekrar toparlanma için diğer politikalarla desteklenmesi gereği ortaya çıkmıştır.

Öte yandan, ardı ardına gelen mali önlemler, finansal sistemi kurtarma ve benzer büyüklükteki ekonomik paket ile hükümet harcamalarını ciddi bir düzeye getirmiştir. Mali genişleme ile uzun vadeli mali sürdürülebilirlik arasında dengenin sağlanmasına dikkat edilmesi gereği vurgulanmaktadır. Bu nedenle, mali teşvik paketlerinin gecikmeksizin uygulanması istenmektedir.

Bu bağlamda G-20 ülkelerinde bugüne kadar benimsenen mali teşvik paketlerine bakıldığında büyük bir bölüm, özellikle artan altyapı yatırımları başta olmak üzere harcama önlemlerinden oluşmaktadır. Önlemlerin niteliğine bakıldığında da geçici, sürekli ve otomatik denkleştirici nitelikte önlemlerin olduğu görülmektedir.

AB’ye bakıldığında ise konjonktürel koşulları dikkate alındığı gözlenmektedir. Açıklanan ekonomik paketlerde, sürekli/geçici vergi indirimleri ve transferleri, kamu yatırımları, işgücü piyasası önlemleri ve sektöre özel önlemler önemli pay almaktadır.

Türkiye’de de krizin etkilerini hafifletmeye yönelik gerek para politikası gerekse maliye politikası önlemleri devreye girmiştir. Getirilen yeni teşvik sistemi ile büyük proje yatırımları, bölgesel ve sektörel teşvik ile genel teşvik önlemleri uygulamaya konmuştur.

Konu, G-20 Zirvesi gibi pek çok uluslararası platformda da ele alınmaya devam etmektedir. Alınan önlemlerle küresel ekonominin yeniden toparlanma süreci pek çok kesim tarafından dikkatle izlenmektedir. Kaynakça Congdon, T. (2009), “On the Effectiveness of Fiscal Policy as an Instrument of

Macroeconomic Policy”, Institute of Economic Affairs, 29-1(03), 77-79. Dayton-Johnson J. (2009), “Is fiscal policy back? An Emerging Markets

Perspective”, OECD Observer, 270/271.

Page 16: Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye

Maliye Dergisi Sayı 157 Temmuz-Aralık 2009 266

http://www.oecdobserver.org/news/fullstory.php/aid/2781/ Earle, T.C. (2009), “Trust, Confidence, and the 2008 Global Financial Crisis”, Risk

Analysis, 29(6), 785-792. Ghosh, Atish R., Marcos Chamon, Christopher Crowe, Jun I. Kim, ve Jonathan D.

Ostry (2009), Coping with the Crisis: Policy Options for Emerging Market Countries, IMF Staff Position Note SPN/09/08.

G20, Leaders Statement (2009), The Global Plan for Recovery and Reform, 2 April, London

http://www.g20.org/Documents/Fin_Deps_Fin_Reg_Annex_020409_1615_final.pdf Hazine Müsteşarlığı (2009), Küresel Mali Krize Karşı Politika Tedbirleri, Basın

Duyurusu, 22 Mayıs, Ankara. http://www.hazine.gov.tr/doc/Guncel/Politika_Tedbirleri.pdf Hazine Müsteşarlığı (2009), Türkiye Ekonomisi, Basın Duyurusu, 7 Temmuz.

http://www.hazine.gov.tr/irj/go/km/docs/documents/Treasury%20Web/Statistics/Economic%20Indicators/egosterge/Sunumlar/Ekonomi_Sunumu_TR.pdf

IMF Staff Position Paper (2009), Fiscal Implications of the Global Economic and Financial Crisis, the Fiscal Affairs Department, SPN/09/13.

IMF (2009), World Economic Outlook: Crisis and Recovery, Washington DC. Ingves, S. (2009), “The monetary policy landscape in a financial crisis” Speech at

the Swedish Economics Association, Stockholm. Kose, A. (2009), Global Financial Crisis and Emerging Markets, International

Monetary Fund Presentation at the TUSİAD High Advisory Council Research Department Meeting.

Lipsky, J. (2008), The Global Economy and Financial Crisis, Speech at the UCLA Economic Forecasting Conference.

Marco, B. (2006), “Will the New Stability and Growth Pact Succeed? An Economic and Political Perspective”, European Commission (EC) Economic Papers.

http://ec.europa.eu/economy_finance/publications/economic_papers/2006/ecp241en.pdf

Roach, S., (2009), Whither Capitalism?, Journal of Applied Corporate Finance, 21 (1), pp 24-27.

Sadeh, Tal, Jones, Erik and Verdun, Amy (2007) 'Legitimacy and efficiency: Revitalizing EMU ahead of enlargement', Review of International Political Economy, 14(5), 739 – 745

Saha, D. ve Weızsäcker, JV (2009), “EU Stimulus Packages: Estimating the size of the European stimulus packages for 2009: an update”, Bruegel Policy Contribution.

Srinivasan, K. (2009), Lessons From the Crisis, Global Economic Prospects, and Policy Challenges, Presentation at IFMR.

The Economist (2009), “The monetary-policy Maze”, Washington DC. (http://www.economist.com/displayStory.cfm?story_id=13527329) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (2009), Finansal İstikrar Raporu, Basın

Duyurusu, Mayıs, Ankara (http://www.tcmb.gov.tr/) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (2009), Enflasyon Raporu, Basın Duyurusu,

Mayıs, Ankara. (http://www.tcmb.gov.tr/)