gaiantİ, · 2020. 8. 28. · l gaiantİ, avram (1873-1961) yahudi asıllı türk ilim ve siyaset...

2
L Avram (1873 -1961) Yahudi Türk ilim ve siyaset _j 4 Ocak 1873'te Badrum'da XVI. beri ünlü hahamlar tiren bir aileye mensuptur. Os- Devleti ' ne kadar hizmet veren Galanti Efendi, annesi Ro- dos'un Kadron ailesinden Coya Yahudi uygun olarak al- iken Badrum'da ilkokula ve öncelikle Dokuz daha bir yahudi cemaatine ve daha iyi im- sahip bulunan Rodos'a gönde- rildi. 1887'de ilkokulu bitirdikten sonra Badrum ve devam etti; mezun da Türkçe, Arapça ve da 1894 sonunda idadi ola- rak Rodos'a giden Galanti burada Dün- ya Yahudi (AIIiance israelite univer- selle} ve Rodos yahudi cemaatinin des- bir okul kurdu. bu okulun Alliance ta- yahudi ile bir- likte Türkçe'ye daha fazla önem veril- mesi için mücadeleye Her ne ka- dar Alliance yönetiminin genel tutumu- nu de Rodos'taki okul- Türkçe vermesini Bu arada Devleti 'nin yeni tim düzeniyle de ilgilendi ve Hizmet ga- zetesinde ''Maarifimiz Ne Yolda Terakki Edebilir? " dikkate bir di- zisi Rodos menlik yaparken kadar da hükü- met ülkelerde ve ll. Abdülhamid'in siyasetini tiren sansür etme görevini yü- rüttü ; zamanda Maarif Nezareti'nin Cezayir-i Bahr-i SefTd (Oniki Ada) vilaye- ti Rodos'ta bulun- buraya sürgün edilen gibi birçok Türk ile kurdu ve ve Terakki Cemiyeti'nin gizli hücrelerinden birine üye oldu. An- cak ll. Abdülhamid rejiminin resmi san- sürcüsü bu cemiyetin bir süre sonra göre- vinden istifa etti. 1902 Rodos 'tan ve yine yapmaya Yahudice bk. ve 296 gazetelerde, muha- fazakar yahudi cemaatini etki- lernek için tenkit Bu durumdan duyan ll. Abdülhamid yönetimine muhalif ol- onu ihbar ettiler. Ken- disi de esasen daha önce Jön Türk.ler'i için Abdülhamid rejimiyle mücadeleye karar verdi. 1904 mir' den bulunan Jön Türkler'e ve Kahire'de La Vara gazetesini ( 1905) Ya- hudi cemaatinin ve hükümeti- nin serbestlikle o dönemin hahamba- olmak üzere cemaat yönetimini sü- rekli Bu arada lanan Progres gazetesinde de ve Terakki ideolojisi Bu Cem'iyyet-i isra- iliyyesi gizli bir dernek kurup sür- günde olan yahudilerini 1907'de Kahire'yi ziyaret eden Avrupa'daki Jön Türkler'in lideri Ahmed Bey ile ve Paris'te toplana- cak ll. Jön Türk Kongresi'ne, Kahire yahudilerinin Le comite israelite du Caire söz verdi. Bu larda Ümmet, ra- Osmanf ve Söz gazetele- rinde yazmaya devam etti. 23 Temmuz 1908'de ll. ile La Va- ra gazetesinin son verdi; bu zamanda siyasi faaliyetlerinin de sonu oldu. 14 Temmuz 1909'da rak daha önce Jewish territorial organi- zation'a teklif Sudan'da bir yahu- di merkezi önerisi- nin sonucunu almak için ve Al- manya'ya gitti. Bu arada muhalif oldu- Ha Levi'nin ölümü- ve Osmani'nin kurul- 1911 sonunda kalmak ta- 1914'te Darülfünun'un tekrar dü- zenlenmesi için Almanya'dan hoca- getirtilmesi üzerine Semitik diller ve kültürler G. Bergstrasser'e ter- cüman ve tayin edildi. za- manda flilaliahmer Cemiyeti'nde katip olarak ve üç boyun - ca Hilal -i Ahmer gazetesine Bergstrasser ile birlikte Elsine-i Samiy- ye Tarihi 1332-1 333) ese- ri Yeni Mecmua, Büyük Mec- mua, Darülfünun Edebiyat Fakültesi gibi dergilerde ve inceleme Tarih-i Os- manf Encümeni 'nda lanan belgelerinden rudan il- gilendirenleri çevircli. Fran- eserlerde Abraham Galante Galanti, Amerika'ya Sefarad yahudilerini üzere Ame- rika Devletleri'ne davet ediidiy- se de gitmedi ve 1918 Alman görevlerine son verilmesi üze- rine Bergstrasser' den kürsüye, tarm-i kadime-i akut- mak üzere önce muallim, daha sonra müderris ile üyesi tayin edildi. O Avrupa'da ve bir yahudi devleti amaçlayan Siyonist benimse- memekte, fakat Haim Na- hum'un ve yöne- timi Filistin 'de bir milli devlet oldukça Mondros Mütarekesi'nden sonra müttefik kuwetlerin isteyen yahudi- ler de görülünce gazetelerde, da "Türkiye Yahudilerin da bulunan ma- kaleler ve yahudi milletinin Devleti ' ne olan dile getirdi. Milli Mücadele yaban- dillerdeki günlük bültenleri ni Türkçe'ye çevirip Mustafa Kemal ve ar- iletti. nan Hamenora ve La Boz de Türkiye dergilerine makaleler Cumhuri- yet'ten sonra lengüistik mülaha- zalarla harf devrimine kitap ve makaleler gazetesinin Latin alfabesine ilgili anketine Ali Ekrem Necip Veled Çelebi (izbudak) . Ali Canip (Yön- tem), Alaeddin (Gövsa) , Halit Zi- ya ve Necmi (Dilmen) gibi Avram Galanti de olumsuz bildiren uzun bir makale ile cevap verdi. 1932'de toplanan Türk Tarih Kongre- si'ne Türk Tarih Kurumu'nun Türk Tarihi yön- lerden tenkit eden bir sundu. Da- rülfünun reformunda kadro 1 1933'te müderrisli- sona erdi. kanunundan sonra Bodrumlu alan Avram Galanti 1943 milletvekili se- çildi; bu Türkiye Büyük Millet Meclisi faydalanarak Anka- ra Tarihi ile (1 -11, 1950-1951) de ve Bor Tarihi 'ni 1951) ma

Upload: others

Post on 25-Jan-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • L

    GAIANTİ, Avram

    (1873 -1961)

    Yahudi asıllı Türk ilim ve siyaset adamı.

    _j

    4 Ocak 1873'te Badrum'da doğdu; XVI. yüzyıldan beri ünlü hahamlar yetiştiren bir aileye mensuptur. Babası, Os-manlı Devleti 'ne kırk yıl kadar hizmet veren Mişon Galanti Efendi, annesi Ro-dos'un Kadron ailesinden Coya Hanım'dır. Yahudi geleneğine uygun olarak al-tı yaşında iken Badrum'da ilkokula başladı ve öncelikle İbranice' nin esaslarını öğrendi. Dokuz yaşında, daha geniş bir yahudi cemaatine ve daha iyi eğitim im-kanlarına sahip bulunan Rodos'a gönde-rildi. 1887'de ilkokulu bitirdikten sonra Badrum Rüşdiyesi'ne ve ardından İzmir İdadlsi'ne devam etti; mezun olduğunda İbranice, Türkçe, Arapça ve Farsça'nın yanında Fransızca 'yı da öğrenmişti.

    1894 yılı sonunda idadi öğretmeni ola-rak Rodos'a giden Galanti burada Dün-ya Yahudi Birliği (AIIiance israelite univer-selle} ve Rodos yahudi cemaatinin des-teğiyle bir okul kurdu. Arkasından, bu okulun bağlı olduğu Alliance okullarının eğitim programında Fransızca ağırlık ta-şıdığından bazı yahudi aydınları ile bir-likte Türkçe'ye daha fazla önem veril-mesi için mücadeleye başladı. Her ne ka-dar Alliance yönetiminin genel tutumu-nu değiştiremediyse de Rodos'taki okul-ların Türkçe eğitim vermesini sağladı. Bu arada Osmanlı Devleti 'nin yeni eğitim düzeniyle de ilgilendi ve Hizmet ga-zetesinde ''Maarifimiz Ne Yolda Terakki Edebilir? " adlı dikkate değer bir yazı di-zisi yayımladı. Rodos İdadisi'nde öğretmenlik yaparken altı yıl kadar da hükü-met adına, yabancı ülkelerde çıkan ve ll. Abdülhamid'in kişiliğini , siyasetini eleştiren yayınları sansür etme görevini yü-rüttü ; aynı zamanda Maarif Nezareti'nin Cezayir-i Bahr-i SefTd (Oniki Ada) vilaye-ti müfettişliğini yaptı. Rodos'ta bulun-duğu sırada buraya sürgün edilen Şair Eşref gibi birçok Türk aydını ile yakınlık kurdu ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin gizli hücrelerinden birine üye oldu. An-cak ll. Abdülhamid rejiminin resmi san-sürcüsü olması bu cemiyetin üyeliğiyle bağdaşmadığından bir süre sonra göre-vinden istifa etti.

    1902 yılında Rodos'tan ayrılıp İzmir'e yerleşti ve yine öğretmenlik yapmaya başladı. Ayrıca İzmir'de çıkan Yahudice (Ortaçağ İ spanyolcası ; b k. ALJAMİA) ve

    296

    Fransızca bazı gazetelerde, aşırı muha-fazakar Osmanlı yahudi cemaatini etki-lernek için tenkit yazıları yayımladı. Bu durumdan rahatsızlık duyan bazı kişiler ll. Abdülhamid yönetimine muhalif ol-duğu iddiasıyla onu ihbar ettiler. Ken-disi de esasen daha önce Jön Türk.ler'i desteklediği için Abdülhamid rejimiyle mücadeleye karar verdi. 1904 yılında İzmir' den ayrılarak Mısır'da bulunan Jön Türkler'e katıldı ve Kahire'de La Vara gazetesini çıkarmaya başladı ( 1905) Ya-hudi cemaatinin ve Osmanlı hükümeti-nin baskılarından uzak.laşmanın verdiği serbestlikle başta o dönemin hahamba-şısı olmak üzere cemaat yönetimini sü-rekli eleştirdi. Bu arada Fransızca yayımlanan Progres gazetesinde de İttihat ve Terakki ideolojisi doğrultusunda yazılar yazdı. Bu yıllarda Mısır Cem'iyyet-i isra-iliyyesi adlı gizli bir dernek kurup sür-günde olan Osmanlı yahudilerini teşkilatlandırdı. 1907'de Kahire'yi ziyaret eden Avrupa'daki Jön Türkler'in lideri Ahmed Rıza Bey ile tanıştı ve Paris'te toplana-cak ll. Jön Türk Kongresi'ne, Fransızca konuşan Kahire yahudilerinin kurduğu Le comite israelite du Caire derneğinin desteğini sağlamaya söz verdi. Bu yıllarda Meşveret, Şura-yı Ümmet, Şura- yı Osmanf ve Doğru Söz gazetele-rinde yazmaya devam etti. 23 Temmuz 1908'de ll. Meşrutiyet'in ilanı ile La Va-ra gazetesinin yayımına son verdi; bu aynı zamanda siyasi faaliyetlerinin de sonu oldu.

    14 Temmuz 1909'da Mısır'dan ayrılarak daha önce Jewish territorial organi-zation'a teklif ettiği Sudan'da bir yahu-di yerleşim merkezi kurulması önerisi-nin sonucunu almak için İngiltere ve Al-manya'ya gitti. Bu arada muhalif oldu-ğu hahambaşı Moşe Ha Levi'nin ölümü-nü ve Darülfünün-ı Osmani'nin kurul-duğunu öğrenince 1911 yılı sonunda devamlı kalmak amacıyla İstanbul'a ta-şındı. 1914'te Darülfünun'un tekrar dü-zenlenmesi için Almanya'dan bazı hoca-ların getirtilmesi üzerine Semitik diller ve kültürler hacası G. Bergstrasser'e ter-cüman ve yardımcı tayin edildi. Aynı za-manda flilaliahmer Cemiyeti'nde katip olarak çalışmaya başladı ve üç yıl boyun-ca Hilal -i Ahmer gazetesine yazı yazdı. Bergstrasser ile birlikte Elsine-i Samiy-ye Tarihi (İstanbul 1332-1 333) adlı ese-ri hazırladı. Yeni Mecmua, Büyük Mec-mua, Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası gibi dergilerde araştırma ve inceleme yazıları çıktı. Ayrıca Tarih-i Os-

    manf Encümeni Mecmuası 'nda yayımlanan Osmanlı arşiv belgelerinden doğrudan doğruya Osmanlı Yahudiliği'ni il-gilendirenleri Fransızca'ya çevircli. Fran-sızca yazdığı eserlerde adını Abraham Galante şeklinde kullandı.

    Galanti, Amerika'ya yerleşen Sefarad yahudilerini teşkilatiandırmak üzere Ame-rika Birleşik Devletleri'ne davet ediidiy-se de gitmedi ve 1918 yılında Alman hocaların görevlerine son verilmesi üze-rine Bergstrasser'den boşalan kürsüye, tarm-i akvam-ı kadime-i şarkıyye akut-mak üzere önce muallim, daha sonra müderris unvanı ile öğretim üyesi tayin edildi. O yıllarda Avrupa'da başlayan ve bağımsız bir yahudi devleti kurulmasını amaçlayan Siyonist düşünceyi benimse-memekte, fakat hahambaşı Haim Na-hum'un Osmanlı hükümranlığı ve yöne-timi altında Filistin 'de bir milli devlet kurulması düşüncesine oldukça sıcak bakmaktaydı. Mondros Mütarekesi'nden sonra müttefik kuwetlerin korumasını isteyen azınlıklar arasında bazı yahudi-ler de görülünce gazetelerde, aralarında "Türkiye Kurtulmamış Yahudilerin Sığınağı" yazısı da bulunan çeşitli ma-kaleler yayımtadı ve yahudi milletinin Osmanlı Devleti 'ne olan bağlılığını dile getirdi. Milli Mücadele yıllarında yaban-cı dillerdeki günlük basın bültenlerini Türkçe'ye çevirip Mustafa Kemal ve ar-kadaşlarına iletti. İstanbul'da yayımlanan Hamenora ve La Boz de Türkiye dergilerine makaleler yazdı. Cumhuri-yet'ten sonra çeşitli lengüistik mülaha-zalarla harf devrimine karşı çıkan kitap ve makaleler yazdı. Akşam gazetesinin Latin alfabesine geçişle ilgili anketine Ali Ekrem (Bolayır), Necip Asım (Yazıksız), Veled Çelebi (izbudak). Ali Canip (Yön-tem), İbrahim Alaeddin (Gövsa), Halit Zi-ya (Uşaklıgil} ve İbrahim Necmi (Dilmen) gibi Avram Galanti de olumsuz görüş bildiren uzun bir makale ile cevap verdi. 1932'de toplanan ı. Türk Tarih Kongre-si'ne katılarak Türk Tarih Kurumu'nun çıkardığı Türk Tarihi kitabını çeşitli yön-lerden tenkit eden bir tebliğ sundu. Da-rülfünun reformunda kadro dışı bırakıldığından 1 Ağustos 1933'te müderrisli-ği sona erdi. Soyadı kanunundan sonra Bodrumlu soyadını alan Avram Galanti 1943 yılında Niğde'den milletvekili se-çildi; bu sıralarda Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivinden faydalanarak Anka-ra Tarihi ile (1 -11, İstanbul 1950-1951) Niğde ve Bor Tarihi 'ni (İstanbul 1951) yayıma hazırladı.

  • 1946 seçimlerinden sonra milletvekil-liği sona erince Ankara'dan İstanbul'a dönerek Kınalıada 'ya yerleşen Avram Galanti, uzun süren rahatsızlığı sebebiy-le son yıllarını Balat Or -Ahayim Yahu-di Hastahanesi'nde geçirdi. 8 Ağustos 1961 'de öldü. Mezarı Arnavutköy Mü-sevT Kabristanı 'ndadır.

    Ölümünden önce 2000 ciltlik kütüp-hanesiyle zengin arşivini Türkiye Haham-başılığı'na bıraktıysa da zaman içinde bu değerli belge ve yazmaların çoğu yok oldu; kurtarılabilenler de Kudüs'teki Ya-hudi Tarihi Merkez Arşivleri'ne yollandı. Öldüğünde, aralarında Osmanlı yahudi-leri, Türk -yahudi ilişkileri, Yahudilik kül-tür ve tarihiyle Türk kültürü üzerine önemli araştırmaları da bulunan altmışa yakın kitap ve risale ile değişik ülke-lerdeki dergi ve gazetelerde yayımianmış yüzlerce makale bıraktı.

    Eserleri. Avram Galanti'nin başlıca eser-leri şunlardır: A) Türkçe ve Türklük'le İlgili Olanlar: Küçük Türk Tetebbular (İstanbul 1925), Türkçe'de Arabi ve Latin Harfleri ve İmla Meseleleri (İstanbul 1925), Arabi Harfleri Terakkimize Ma-ni Değildir (İstanbul 1927). Vatandaş Türkçe Konuş Yahut Türkçe'nin Ta-mimi Meselesi (İstanbul 1928; bu eser-lerde Türk dilinin çeşitli meseleleriyle Türk tarihi, Türkçülük, yakın devir Türkiye olay-ları ele alınmış, özellikle Latin harflerinin kabulü teklifine karşı çıkarak bunun kültür mirası, ilim, politika ve ticaret açısından mahzurları anlatılmış, Arap alfabesinin ter-ki yerine Türkçe'nin bünyesine uygun işaretler konularak ıslah edilmesi gereği üze-rinde durulmuş, Japonya gibi daha karışık alfabelere sahip olan milletierin bile böy-le bir teşebbüste bulunmadığı vurgulan-mıştır. Sonuncu kitapta, Türkiye'de Türk-çe'nin dışında kullanılan diller üzerinde durulmuş, Türkçe'nin yaygınlaşması yolla-rı gösterilmiştir). B) Eski Vesikalar ve Ta-rihi Metinler: Hammurabi Kanunu (İstanbul 1925), Hitit Kanunu (İstanbul 193 I), Asur Kanunu (İstanbul 1933). C) Şehir Monografileri: Badrum Tarihi (İstanbul I 945), Badrum Tarihine Ek (İstanbul I 946), Ankara Tarihi (İstanbul ı 950). Niğde ve Bor Tarihi (İstanbul I 951). D) Türk, Müslüman ve Yahudi İlişkileri: Üç Sami Vazı-ı Kiinıln: Hamurabi, Musa, Mu-hammed (İstanbul I 927), Türkler ve Ya-hudiler (İstanbul I 927, I 995), Fatih Sul-tan Mehmed Zamanında İstanbul Ya-hudileri (İstanbul 1945), Türk Harsı ve Türk Yahudisi (İstanbul I 953), Türkler ve Yahudiler Eserlerine Ek (İstanbul

    1954 ). E) Fransızca Eserleri: Don Joseph Nassi, Duc de Naxos (İstanbul 1913), Esther Kyra (İstanbul I 926). Documents officiels turcs cancemant les juifs de Turquie (İstanbul I 931- I 954 ), Nouveau documents sur Sabbetai Sevi (İstanbul 1935), Histoire des juifs d'Anatolie (1937-1939, appendix 1948). Histoire des juifs d'Istanbul (l-ll, istanbul 1941-1942). Fran-sızca eserleri Histoire des juifs de Tur-quie adıyla tıpkıbasım olarak dokuz cilt-lik bir külliyat halinde yeniden yayımlanmıştır (İstanbul 1985- 1986).

    BİBLİYOGRAFYA : A. Eımaıeh , Les grandes figures du Juda'is·

    me. Le Pro{esseur Abraham Galante, sa vie et ses ceuvres, İstanbu l 1946-47; a . mıf. , Ha·Pro· {esor Abraham Galante, Kudüs 1954; a.mıf., "Prof. Abrahaın Galanti Hayatı ve Eserleri" (tre. Sami Beraha). Şalom, İstanbul 5 Ağustos 1964-22 Eylül 1965; A. E. Kalderon, Abraham Galante a Biography, New York 1983; a.mlf., "Abralıaın Galante Bi o- bibliyografya" (tre. Rı fat Bali), Müteferrika, sy. 5, İstanbul 1995, s. 43 -58; A. Levi, "La Vara 1905-1908 Itono Şel Avram Galante be'Mitzrayim", Peamim, sy. 23, Kudüs 1988, s. 51-68; /sis Catalogue, İstanbul 1993, s. 10-11 ; G. Nassi, "Belirlenme-miş Yönleri ile Avraın Galante", Tiryaki, sy. 10-11, İstanbul 1995, s. 14-19; H. Gerez, "34. Ölüm Yıldönümünde Prof. Abralıaın Galan-te", a.e., sy. 12-13 (1995). s. 15-18; "Galanti, Avraın", TDEA, lll, 270 -271; Naim Güleryüz, "Galante, Avram", DBist.A, lll, 347-348; M. M. Plessner, "Galante, Abralıaın", EJd., VII, 258. liJ RrFAT N . BALİ

    L

    GAIAT ( illi )

    Kasıt unsuru olmaksızın maksatla irade beyanı arasında

    ortaya çıkan uyuşmazlık anlamında İslam hukuku terimi.

    _j

    Sözlükte "yanılmak ; yanılgı, yanlışlık" gibi anlamlara gelen galat kelimesi kla-sik İslam hukuku literatüründe teknik anlamda terimleşmiş olmayıp genelde "hata" ve "cehalet" manalarında kulla-nılır (İbn Hazm, IX, 455; MerglnanT, Vlll, 20; İbn Kudame, s. 232; NevevT. I, 335; Cün-dT, ll, 49). Hatta galat kelimesinin, Batı hukuku sistematiğinin etkisiyle çağdaş İslam hukukçuları tarafından Latince kö-kenli "error"un karşılığı olarak kullanılmaya başlandığı ve modern dönemde terim anlamı kazandığı da söylenebilir.

    Çağdaş kullanımda galat teriminin muhtevasını oluşturan konular İslam hu-kukunda dağınık biçimde de olsa tanınmakta ve "vasıf muhayyerliği, ayıp mu-hayyerliği, görme muhayyerliği" gibi de-

    GALAT

    ğişik başlıklar altında incelenmektedir. Çağdaş İslam hukukçularının yaptığı şey, büyük ölçüde, fıkıh kitaplarının değişik bahislerinde dağınık olarak ele alınan konuları bir araya toplayıp sistematik biçimde sunmaktan ibaret olmuştur. Bu-nunla birlikte galat, İslam hukuku lite-ratüründe yine birer irade kusuru sayılan ikrah ve tedlTs kavramlarının gördü-ğü ilgiyi görmemiştir. Son ikisi "hıyarü'tted!Ts" ve "babü' ı- ikrah" gibi müstakil konu başlıkları altında ele alınıp incelen-diği halde galatın ancak bazı çağdaş ça-lışmalarda, özellikle de SenhürT'nin araştırmalarında müstakil olarak ele alınmaya başlandığı görülür (Meşadirü'l-f:ıak, II, 104-153)

    İslam hukukunda bütün sözlü tasar-rufların temeli rızadır, Bundan dolayı ta-sarrufun, akdi yapanlarca akdin yapılması sırasında gerçeğe uygun olarak bi-linen bir konu üzerinde cereyan etmesi gerekir. Aksi takdirde vehim söz konu-su olur ve rıza kusurlu kabul edilir. Çün-kü bu durumda, akdi yapan kişinin ak-di yaptığı sırada işin gerçeğini bilmiş olması halinde bu akdi yapmaya yönel-meyeceği düşünülür. Ancak literatürde irade ayıpları veya rızayı bozan sebepler olarak adlandırılan galat, tedlTs (veya tağrlr) ve ikrahın rızaya etkileri aynı dere-cede değildir. Bunlardan ilk ikisinin rızayı bütünüyle ortadan kaldırınayıp sa-dece sakatladığı , ikrahın ise cumhura göre genelde, Hanefller'e göre bazı du-rumlarda rızaya aykırı olup rızayı kal-dırdığı, fakat her üç durumun da ehli-yete hiçbir etkisinin bulunmadığı görü-şü hakimdir.

    İrade veya rıza ayıplarından galat (Fr. erreur) Türk hukuk dilinde "hata", tedlTs de (Fr. dol) "hile" kavramlarıyla karşıianmış olup ikrah (Fr. violence) her iki dil-de de aynı anlamı taşır.

    Klasik fıkıh literatüründe terimleşmiş olmadığı için galatın terim olarak tanımı da yapılmamıştır. Fransız hukukçu-su Sailles'in, "gerçek (iç) iradenin beyan edilen (dış) iradeye uymaması" olarak tanımladığı "erreur" kelimesinin karşılığında kullanılan galat terimini açıklamak için çağdaş İslam hukukçuları öz itiba-riyle birbirine çok yakın tanımlar yap-mışlardır. Bu terimi Zerka, "akdi yapan kişiye olmayanı varmış gibi tasawur et-tiren ve onu eğer bu tasawur olmasay-dı yapmayacak olduğu akdi yapmaya sevkeden tevehhüm"; Medkür, "akdi ya-pan kişinin akdin konusunu olduğundan başka bir vasıf veya heyet üzere ta-

    297