eĞİtİm bİlİmlerİ enstİtÜsÜ eĞİtİmde psİkolojİk...
TRANSCRIPT
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI
EĞİTİM PSİKOLOJİSİ PROGRAMI
ERGENLİK DÖNEMİNDE BENLİK KURGUSU GELİŞİMİNİN
ANABABANIN ÇOCUK YETİŞTİRME STİLLERİ AÇISINDAN
İNCELENMESİ
DOKTORA TEZİ
Yalçın Özdemir
Ankara
Nisan, 2009
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI
EĞİTİM PSİKOLOJİSİ PROGRAMI
ERGENLİK DÖNEMİNDE BENLİK KURGUSU GELİŞİMİNİN
ANABABANIN ÇOCUK YETİŞTİRME STİLLERİ AÇISINDAN
İNCELENMESİ
DOKTORA TEZİ
Yalçın Özdemir
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Figen Çok
Ankara
Nisan, 2009
iv
Teşekkür
Öncelikle, bu çalışmanın her aşamasında, büyük destek olan, yol gösterici
önerilerde ve yapıcı eleştirilerde bulunan, yardımını hiçbir zaman esirgemeyen
değerli danışmanım Prof. Dr. Figen Çok’a çok teşekkür ederim. Değerli hocamın
hem kişisel hem de akademik gelişimime çok katkıları olmuştur. Ayrıca tez izleme
komitesinde bulunan, tez konusunun şekillenmesinde ve tezin her aşamasında çok
önemli katkıları olan hocam sayın Prof. Dr. Bekir Onur’a ve olumlu yaklaşımıyla
beni güdüleyen ve bu çalışmaya katkılarından dolayı sayın Prof. Dr. Beril Tufan’a
çok teşekkür ederim. Odak grup görüşmeleri için soruların hazırlanmasında ve
görüşmelerin gerçekleştirilmesinde büyük emeği geçen, en yoğun zamanında bu iş
için zaman ayıran hocam sayın Yrd. Doç. Dr. Müge Artar’a teşekkür ederim.
İstatistik konusunda katkı ve önerileri için zamanını esirgemeyen arkadaşım
Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Şimşek’e teşekkür ederim.
Bu çalışma sürecinde sunduğu önemli desteği için sevgili eşime ve iki kızım Öykü
ve Eylül’e çok teşekkür ederim. Şimdi 6 aylık olan Eylül’ün doğduğu günden itibaren evdeki
çalışma düzenine uyarak bu çalışmaya önemli katkısı olmuştur. Ayrıca gelişimlerinin en
önemli zamanında ve belki de benim ilgi ve yakınlığıma en çok ihtiyaç duydukları bir
zamanda onlardan çaldığım zaman için özür diliyorum.
Araştırma verilerinin toplanması sırasında bana yardımlarından dolayı ölçek
uygulamalarının yapıldığı okul yöneticilerine, öğretmenlerine ve öğrencilerine
teşekkür ederim.
Bu araştırma 107K545 Numaralı proje kapsamında TUBİTAK tarafından
desteklenmiştir. Bu önemli destek nedeniyle TUBİTAK’a teşekkür ederim.
v
ÖZET
ERGENLİK DÖNEMİNDE BENLİK KURGUSU GELİŞİMİNİN KÜLTÜR VE
AİLE BAĞLAMINDA İNCELENMESİ
Özdemir, Yalçın
Doktora, Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalı
Eğitim Psikolojisi Programı
Tez Danışmanı: Prof.Dr. Figen Çok
Mart 2009,155 sayfa
Bu araştırmada anababa kabul/ilgisi ve kontrolü, bu boyutların
çaprazlamasından elde edilen çocuk yetiştirme stilleri (otoriter, açıklayıcı otoriter,
izin verici şımartan, izin verici ihmalkar), anababanın eğitim ve ailenin gelir düzeyi
ile ergenlik döneminde özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik
kurgusu gelişimi arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Çalışmada nicel ve nitel veri
toplama yöntemlerinin ve veri analizinin bir arada olduğu karışık yöntem araştırma
deseni kullanılmıştır.
Ankara’da bulunan özel lise ve devlet liselerine devam eden, yaşları 15-19
arasında değişen ve alt, orta ve üst sosyo-ekonomik düzeyden 1133 öğrenci bu
çalışmanın araştırma grubunu oluşturmuştur. Bu öğrenciler demografik bilgi
formunu, aile bağlamında benlik ölçeği ve çocuk yetiştirme stilleri ölçeğini
doldurmuşlardır. Ayrıca, bu öğrencilerin anababalarından oluşan 17 kişi araştırmanın
iki ayrı odak grubunun katılımcılarını oluşturmuştur.
Araştırmanın nicel verilerinin analizinde ANOVA, t testi, ve regresyon
analizi; nitel verilerinin analizinde ise betimsel (tematik) analiz kullanılmıştır.
Sonuçlar anababaların kabul/ilgi düzeyinin kontrol düzeyinden, annelerin de
kabul/ilgi ve kontrol düzeyinin babalarınkinden yüksek olduğunu ortaya koymuştur.
En yaygın çocuk yetiştirme stilinin anneler için otoriter stil, babalar için ise
vi
açıklayıcı otoriter stil olduğu belirlenmiştir. Annenin kabul/ilgisi eğitim düzeyine
göre bir farklılık göstermezken, eğitim düzeyi yüksek annelerin çocukları daha fazla
kontrol algılamaktadır. Babanın kontrolü eğitim düzeyine göre farklılık
göstermezken, babaların eğitim düzeyi yükseldikçe çocuklarına gösterdikleri
kabul/ilgide azalma olmaktadır. Özerk-ayrık benlik kurgusunda cinsiyet açısından
herhangi bir fark bulunmazken, kızların bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik
kurgusu puanları daha yüksek bulunmuştur. Özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-
ilişkisel benlik kurgusu ergenlerin yaşına göre farklılık göstermemektedir. Ergenlerin
bağımlı-ilişkisel benlik kurguları ailelerinin sosyo-ekonomik düzeyine göre farklılık
göstermezken, alt SED’den ailelerin çocuklarının özerk-ayrık benlik kurgusu
puanları, üst SED’den ailelerin çocuklarının özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanları
diğerlerinden yüksek bulunmuştur. Anababaları otoriter olan ergenlerin bağımlı-
ilişkisel benlik kurgusu puanları; anababaları otoriter ve açıklayıcı otoriter olan
ergenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanları anababaları izin verici şımartan ve
izin verici ihmalkar olan ergenlere göre daha yüksek bulunmuştur. Anababadan
algılanan hem kabul/ilgi hem de kontrol özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-
ilişkisel benlik kurgusu ile olumlu ilişkili ve bu bağımsız değişkenler üç benlik
kurgusunun anlamlı yordayıcıları olarak bulunmuştur. Sonuçlara göre, sosyo-
ekonomik etmenlerin ve anababanın kullandığı çocuk yetiştirme stillerinin ergenlerin
benlik kurgularının gelişiminde önemli olduğu söylenebilir.
Anahtar Kelimeler: Benlik Kurgusu, Özerk-Ayrık Benlik, Bağımlı-İlişkisel Benlik,
Özerk-İlişkisel Benlik, Çocuk Yetiştirme Stilleri, Anababa Kabul/İlgisi ve Kontrolü.
vii
ABSTRACT
THE INVESTIGATION OF SELF CONSTRUAL DEVELOPMENT IN
ADOLESCENCE IN THE CONTEXT OF CULTURE AND FAMILY
Özdemir, Yalçın
Ph.D., Pasychological Services in Education/Educational Psychology
Supervisor: Prof.Dr. Figen Çok
March 2009, 155 pages
The present study examined the relationship between parental
acceptan/involvement, control, child rearing styles (authoritarian, authoritative,
permissive neglecting, permissive indulgent) which were constructed by crossing
parental acceptance/involvement, control, education and income level of parents and
development of autonomous-seperate self, heteronomous-related self, autonomous-
related self construal among adolescents. In this research mix method research
design in which there are both quantitative and qualitative data collection and data
analysis was used.
The research group consisted of 1133 students ranging from 15 to 19 years of
age, from low, middle and high socioeconomic status in Ankara. The participants
responded to the items of Self in Family Scale, Child Rearing Scale and a personel
information sheet. In addition, focus group participants consisted of 17 parents of
these students.
The ANOVA, t-test and regression analyses were used to analyze quantitative
data and descriptive analysis was used to analyze qualitative data. Results showed
that parents’ acceptance/involment level was higher than control levels and mothers’
acceptance/involment and control level was higher than that of fathers. Authoritarian
style was found to be the most common child rearing style among mothers and
authoritative style among fathers. Mothers’ acceptance/involment did not vary with
education levels, but adolescents whose mothers received higher education perceived
higher levels of maternal control as compared to their peers whose mothers received
viii
low education. Perceived control from fathers did not vary significantly with
education levels of fathers, but as fathers education level gets higher, adolescents
perceive low level of acceptance/involvement. Results showed that autonomous self
construal scores did not vary with the gender of adolescents, but heteronomous-
relational and autonomous-relational self construal scores of girls higher than males.
Autonomous-seperate, heteronomous-relational and autonomous-relational self
construal scores of adolescents did not vary with age. While adolescents’
heteronomous-relational self construal did not vary with their parents SES levels,
autonomous-seperate self construal was found to be higher among adolescents from
low SES parents and autonomous-relational self construal was found to be higher
among adolescents from high SES parents. Authoritarian parents’ adolescent
children’s heteronomous-relational self construal scores; authoritarian and
authoritative parents’ adolescent children’s autonomous-relational self construal
scores were higher than adolescents’ scores whose parents permissive neglecting
and permissive indulgent. Both perceived parental acceptance/involment and control
were found to be significant predictor of autonomous-seperate, heteronomous-
relational and autonomous-relational self construal. According to results, it can be
said that socio-economical factors and child rearing styles are important in the
development of adolescents’ self construals.
Key Words: Self Construal, Autonomous-Seperate Self, Heteronomous-Related
Self, Autonomous-Related Self, Child Rearing Style, Parental Acceptance/Involment
and Control.
ix
İÇİNDEKİLER
JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI iii
TEŞEKKÜR iv
ÖZET v
ABSTRACT vii
ÇİZELGELER LİSTESİ xiii
ŞEKİLLER LİSTESİ xvi
BÖLÜM I
GİRİŞ
Problem 1
Amaç 4
Önem 5
Sınırlılıklar 7
Tanımlar 7
BÖLÜM II
KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 9
2.1. Benlik Kurgusu Gelişimi 10
2.1.1. Özerklik (bağımsızlık) ve İlişkisellik (karşılıklı 10
bağımlılık) Gelişimi İle İlgili Kuramsal Açıklamalar
2.1.1.1. Psikoanalitik Kuram 10
2.1.1.2. Psiko Sosyal Gelişim Kuramı 11
2.1.1.3. Bağlanma Kuramı 13
2.1.1.4. Öz Belirleme Kuramı 13
2.1.1.5. Sembolik Etkileşimci Yaklaşım 14
2.1.2. Kültür ve Kültürel Değer Yönelimleri 16
2.1.2.1. Bireycilik Toplulukçuluk 16
2.1.3. Benlik Kurgusu: Özerk (Bağımsız), İlişkisel
(Karşılıklı Bağımlı) ve Özerk-İlişkisel Benlik 18
x
2.1.4.Türk Kültüründe Benlik Kurgusu: Özerk-Ayrık,
Bağımlı-İlişkisel ve Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusu 23
2.1.5. Benlik Kurgusu İle İlgili Yapılan Araştırmalar 29
2.1.6. Benlik Kurgusu Konusunda Türkiye’de Yapılan Araştırmalar 35
2.2. Anababalık ve Çocuk Yetiştirme 37
2.2.1. Ekolojik Sistem Kuramı 37 2.2.2. Çocuk Yetiştirme Stilleri ve Boyutları 39 2.2.3. Çocuk Yetiştirme Stilleri Konusunda
Yapılan Araştırmalar 44
2.2.3. Türkiye’de Çocuk Yetiştirme Konusunda Yapılan Araştırmalar 49
BÖLÜM III
YÖNTEM 54
3.1. Araştırma modeli 54 3.2. Araştırma Grubu 55 3. 3. Veri Toplama Araçları 59
3.3.1. Kişisel Bilgi Formu 59
3.3.2. Aile Bağlamında Benlik Ölçeği 59
3.3.3. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği 66
3.3.4. Odak Grup Görüşmesi Soruları 77
3.4. Veri Analizi 77 3.4.1. Nicel Çalışma 77
3.4.2. Nitel Çalışma 78
3. 5. İşlem 79
xi
BÖLÜM IV BULGULAR ve YORUMLAR 80
4.1. Anababanın Kabul/İlgisi ve Kontrol Boyutlarına İlişkin
Betimleyici İstatistikler 80
4.2. Anababa Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Anababanın Eğitim
Düzeyi 81
4.3. Anababa Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Ailenin Gelir Düzeyi 85
4.4. Cinsiyet ve Benlik Kurgusu 87
4.5. Ergenlerin Yaşı ve Benlik Kurgusu 88 4.6. Anababanın Eğitim Düzeyi ve Benlik Kurgusu 90 4.7. Ailenin Gelir Düzeyi ve Ergenlerin Benlik Kurgusu 96 4.8. Çocuk yetiştirme Stilleri ve Ergenlerin Benlik Kurguları 98
4.8.1. Katılımcıların Anababalarının Dört Çocuk
Yetiştirme Stili İçinde Sınıflandırılması 98
4.8.2. Anne Çocuk Yetiştirme Stili ve Ergenlerin Benlik
Kurguları 99
4.8.3. Baba Çocuk Yetiştirme Stili ve Göre Ergenlerin Benlik
Kurguları 100
4.9. Regresyon Analizi Sonuçları 102
4.9.1. Anne Kabul/ilgisi ve Kontrolüne Göre Regresyon
Analizi Sonuçları 104
4.9.1.1. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun
Yordanması 104
4.9.1.2. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun
Yordanması 105
4.9.1.3. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun
Yordanması 106
4.9.2. Baba Kabul/ilgisi ve Kontrolüne Göre Regresyon Analizi Sonuçları 108
xii
4.9.2.1. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun
Yordanması 108
4.9.2.2. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun
Yordanması 109
4.9.2.3. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun
Yordanması 110
BÖLÜM V
TARTIŞM 113
5.1. Anababa Kabul/İlgisi ve Kontrolü 113
5.2. Ergenlerin Cinsiyetine Göre Benlik kurgusu 116
5.3. Ergenlerin Yaşına Göre Benlik kurgusu 118 5.4. Anababanın Eğitim Düzeyine Göre Benlik Kurgusu 118 5.5. Çocuk Yetiştirme Stiline Göre Benlik Kurgusu 120 5.7. Anababanın Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Benlik Kurgusu 121
BÖLÜM VI
SONUÇ ve ÖNERİLER 125
6.1. Sonuç 125
6.2. Öneriler 126
KAYNAKÇA 129
EKLER 148
Ek.1 Kişisel Bilgi Formu 149
Ek.2 Aile Bağlamında Benlik Ölçeği 150
Ek.3 Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği 151
Ek.4 Odak Grup Soruları 152
Ek.5 İzin Yazısı 155
xiii
ÇİZELGELER LİSTESİ
Çizelge 1. Katılımcılara İlişkin Demografik Bilgiler 56 Çizelge 2. Odak Grup Katılımcılarının Genel Tanıtıcı Özellikleri 59
Çizelge 3. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğini Oluşturan 20 Maddenin Faktörlere Dağılımı ve Faktör Yükleri 62
Çizelge 4. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğinnin Orijinal Faktör Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 64
Çizelge 5. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Formunu Oluşturan 21 Maddenin Faktörlere Dağılımı ve Faktör Yükleri 69
Çizelge 6. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Formunu Oluşturan 21 Maddenin Faktörlere Dağılımı ve Faktör Yükleri 70
Çizelge 7. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Ölçeğinnin Orijinal Faktör Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 71
Çizelge 8. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Ölçeğinnin Değişiklik Yapılmş Faktör Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 71
Çizelge 9. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Ölçeğinnin Orijinal Faktör Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 74
Çizelge 10. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Ölçeğinnin Değişiklik Yapılmş Faktör Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 74
Çizelge 11. Anababanın Kabul/İlgisi ve Kontrolü Boyutlarına İlişkin Ortalama ve Standart Sapma Değerleri 81
Çizelge 12. Annenin Kabul/ İlgisinin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 82
Çizelge 13. Anne Kontrolünün Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 82
Çizelge 14. Baba Kabul/ İlgisinin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 83
Çizelge 15. Baba Kontrolünün Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 84 Çizelge 16. Anne Kabul/ İlgisinin Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü
Varyans Analizi 85
Çizelge 17. Baba Kontrolünün Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 86
xiv
Çizelge 18. Baba Kabul/ İlgisinin Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek
Yönlü Varyans Analizi 86
Çizelge 19. Baba Kontrolünün Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 87
Çizelge 20. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi Sonuçları 87 Çizelge 21. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi
Sonuçları 88
Çizelge 22. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi Sonuçları 88
Çizelge 23. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları 89
Çizelge 24. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları 89
Çizelge 25. Özerk- İlişkisel Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları 89
Çizelge 26. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Annenin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 90
Çizelge 27. Bağımlı-İlişkisel Benliğin Annenin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 92
Çizelge 28. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Annenin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 92
Çizelge 29. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim Düzeyine
Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 93
Çizelge 30. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 93
Çizelge 31. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 94
Çizelge 32. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 97
Çizelge 33. Bağımlı-İlişkisel Benliğin Ailenin Gelir Düzeyine Göre
Tek Yönlü Varyans Analizi 97
Çizelge 34. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 98
Çizelge 35. Katılımcıların Anababalarının Dört Çocuk Yetiştirme Stili İçinde Sınıflandırılması 99
Çizelge 36. Benlik Kurgusu Puanlarının Annenin Çocuk Yetiştirme Stillerine Göre Ortalama, Standart Sapma ve ANOVA Sonuçları 100
xv
Çizelge 37. Benlik Kurgusu Puanlarının Babanın Çocuk Yetiştirme Stillerine
Göre Ortalama, Standart Sapma ve ANOVA Sonuçları 102
Çizelge 38. Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler Arası Korelasyonlar 103
Çizelge 39. Özerk-Ayrık Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 105
Çizelge 40. Bağımlı-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 106
Çizelge 41. Özerk-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 107
Çizelge 42. Özerk-Ayrık Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 109
Çizelge 43. Bağımlı-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması İçin Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 110
Çizelge 44. Özerk-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 111
xvi
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1. Etkinlik ve Kişilerarası Mesafe Boyutları 22
Şekil 2. Etkinlik, Kişilerarası Mesafe ve Benlik Türleri 26
Şekil 3. Çocuk Yetiştirme Stillerinin Sınıflandırılması 41
Şekil 4. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğinin Faktör Madde İlişkisi 65
Şekil 5. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği Anne Formu Madde Faktör İlişkisi 73
Şekil 6. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği Baba Formu Madde Faktör İlişkisi 76
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. Problem
Psikoloji tarihinde benlik, ilgilenilen en önemli konulardan biri olmuştur
(Singelis, 1994). Kültürlerarası psikolojide bağımsız ve karşılıklı bağımlı benlik
kurgusu olmak üzere temel olarak iki boyutlu benlik kurgusu ortaya atılmıştır (Markus
ve Kitiyama, 1991). Benlik kurgusu (self-construal) “kişinin başkaları ile olan ilişkileri
ve başkalarından farklı benliği ile ilgili düşüncelerin, duyguların ve eylemlerin toplamı”
olarak tanımlanmaktadır (Singelis, 1994:581). Bu ikili bakış açısına göre bir kültürde
benlik kurgusu gelişimi ya özerklik yönünde ya da ilişkisellik yönünde gelişmektedir
(Markus and Kitayama, 1991; Triandis, 1995). Bu görüşe göre genelde Batıda, özellikle
de Avrupa kökenli Amerikalılar arasında benlik kurgusu gelişimi ile ilgili kültürel
amaçlar başkalarından ayrışmayı ve bağımsız olmayı vurgulamaktadır. Böylece
Avrupalı Amerikalılar için benlik kurgusu gelişimi bağımsızlık açısından ele alınmakta;
bireyler çocukluktan itibaren, kendilerini bağımsız, kendi kendine yeten ve özerk olarak
tanımlamaktadır (Sampson, 2000). Diğer yandan, doğu toplumlarında başkalarıyla
bütünleşme, aile bağlarına önem verme ve bağlılık önemli kültürel amaçlar olarak
belirtilmektedir. Yukarıdaki açıklamaya göre, geleneksel olarak Batıda ya da genel
olarak bireyci toplumlarda doğmuş, yetişmiş ve yaşayan bireylerin daha güçlü özerk-
ayrık benliğe sahip olma eğiliminde oldukları; Doğu toplumlarında ya da toplulukçu
kültürlerde doğmuş, yetişmiş ve yaşayan bireylerin daha çok bağımlı-ilişkisel benlik
geliştirme eğiliminde oldukları belirtilmiştir (Markus ve Kitiyama, 1991).
Benlik konusunun incelendiği birçok çalışmada benlik batılı bir
kavramsallaştırmayla ele alınmış (Markus ve Kitiyama, 1991; Singelis, Bond, Sharkey
ve Lai, 1999) ve bu çalışmalarda “özerklik” ve “ilişkisellik” zıt kutuplar olarak
değerlendirilmiştir (Kağıtçıbaşı, 2005). Ancak, son zamanlardaki çalışmalar bu iki
gelişimsel yolun temel insan ihtiyacı olduğunu (Assor, Kaplan, Roth, 2002; Ryan ve
2
Deci, 2000; Baumeister ve Leary, 1999) ve özerklik ile ilişkiselliğin zıt kutuplar
olmadığını göstermektedir (Cross ve Madson, 1997; Kağıtçıbaşı, 1996, 2000, 2005).
Ayrıca, benlik ile ilgili çalışmalarda hala ikili ayrımlar yapılıyor olsa da son
zamanlardaki bazı çalışmalarda Batı psikolojisinin ileri sürdüğü bağımsız benlik modeli
sorgulanmaya başlanmıştır (Kağıtçıbaşı, 2000, 2006, 2007). İlgili kültürlerarası
çalışmalar insan gelişimi ile ilgili batılı bakış açısının dünyanın başka birçok yerindeki
insanların benlik gelişimlerine uygulanamayacağını göstermiştir (Kitayama, Markus,
Matsumoto ve Norasakkunkit, 1997; Markus ve Kitayama, 1991). Örneğin, Kitayama
ve arkadaşları (1997) Batı kültürlerinden farklı olarak birçok Asya kültüründe bireyler
arasındaki bağlılığın çok önemli olduğunu ve benliğin bu sosyal ilişkilere göre
şekillendiğini belirtmişlerdir. Kültürlerarası psikoloji alanında çalışan araştırmacılar
benlik gelişimi ile ilgili Batı modelinin evrensel bir yol olarak dayatılmasına karşı
çıkmışlardır.
Bireycilik-toplulukçuluk ayrımı açısından Türkiye genel olarak toplulukçu bir
toplum olarak sınıflandırılmış (Hofstede, 2001) ve bu sınıflamaya paralel olarak
Türkiye’deki sosyo-kültürel bağlam geleneksel olarak aile, akrabalar, komşular ve
sosyal gruplar arasında yakın bağların önemli olduğu bir kültür olarak tanımlanmıştır
(İmamoğlu, Küller, İmamoğlu, ve Küller, 1993). Ancak aynı zamanda toplumun üst
sosyo-ekonomik düzeyinde eğitim düzeyi yüksek kişiler arasında ilişkiselliğin
azalmasını gerektirmeyen bireyselleşmeye doğru güçlü bir eğilimin olduğu da
belirtilmiştir (İmamoğlu, 2002; Karadayı, 1998). Bu sonuçlar benliğin yalnızca özerk ya
da ilişkisel olarak kavramlaştırılması görüşünün sorgulanmasına neden olmaktadır.
Kağıtçıbaşı (1996, 2000, 2005, 2007) da bu eleştirileri temel alarak üç farklı aile
örüntüsü içinde ortaya çıkan üç farklı benlik kurgusunun (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel
ve özerk-ilişkisel) gelişimini ortaya koyan aile değişim modeli önermiştir. Kağıtçıbaşı,
klasik modernleşme anlayışındaki sosyo-ekonomik gelişmeyle birlikte karşılıklı
bağımlılık aile modelinden bağımsızlık aile modeline doğru bir değişme yaşanacağı
görüşünü eleştirmiş ve yakın aile bağlarının önemli olduğu kültürlerde kentleşme ve
sanayileşmeye karşın yakın bağların sürdüğünü belirtmiştir. Ona göre refah artışıyla
birlikte maddi bağımlılıkların azalmadığı halde, duygusal bağımlılıklar devam etmekte
ve bu değişimler ailelerin çocuk yetiştirme biçimlerini etkilemektedir. Maddi
bağımlılıklar azaldıkça, çocukların özerklikleri daha fazla desteklenmekte; ailenin refahı
için çocuğun maddi katkısının öneminin azalması nedeniyle artık çocuğun özerkliği bir
tehdit olarak algılanmamaktadır. Ancak, duygusal bağımlılıklara hala önem verilmesi
3
nedeni ile çocuğun ailesine yakın ve bağlı olması istenmektedir. Kağıtçıbaşı (1996,
2000), sosyo ekonomik gelişmeler sonucu ortaya çıkan aile değişimlerinin, özerklik ve
ilişkiselliği bir araya getiren “özerk-ilişkisel benlik” kavramını ortaya atarak
alanyazında var olan bağımsız ve karşılıklı bağımlı benlik boyutlarına yeni bir boyut
eklemiş ve benliğin iki uçlu kavramsallaştırılmasından farklı bir gelişim yolu ortaya
koymuştur. Kağıtçıbaşı, benlik kurgusunun gelişimini sosyo-ekonomik ve kültürel
etmenlerle, çocuk yetiştirme biçimlerine dayandırmaktadır.
Hangi benlik kurgusunun daha baskın olacağı, genel anlamda içinde yaşanılan
kültürden ve özel olarak ailenin toplumsallaştırma çabalarından etkilenmektedir
(Kağıtçıbaşı, 2000). Kültürel değer yönelimleri (bireycilik-toplulukçuluk) üzerine
yapılan araştırmalar kişinin yaşadığı kültürün yöneliminin şekillenmesi (benlik
gelişiminin özerklik ya da ilişkisellik yönünde olması) üzerindeki etkilerine
odaklanmıştır. Markus ve Kitiyama (1991) ve Yamada ve Singelis (1999) gibi
araştırmacılar kültürün benlik kavramının oluşumunu yönlendirdiğini ve
şekillendirdiğini ve kişinin başkaları ile ilişkilerinde benlik tanımını belirlediğini
vurgulamışlardır. Bu nedenle, belirli kültür ya da toplumlarda yetişen bireylerin genel
anlamda o kültürdeki bireycilik ve toplulukçuluk değer yönelimlerine paralel olarak
benlik kurgusu geliştirdikleri söylenebilir.
Benlik kurgusu gelişimi üzerine kültürün olası etkileri, araştırmalarda yaygın
olarak ele alınırken, ailenin bu süreç üzerindeki etkileri ihmal edilmiştir. Oysaki
anababanın benlik kurgusu gelişimi üzerine etkisi bazı nedenlerle önemlidir. Bunlardan
ilki, bilindiği gibi, anababalar gelişimin çeşitli boyutları açısından (sosyal, duygusal ve
bilişsel gelişim, akran ilişkileri gibi) çocuklarının toplumsallaşmalarında önemli bir
etkiye sahiptir. İkinci olarak, anababanın toplumsallaştırma çabalarının benlik kurgusu
gelişimi üzerindeki etkisi ya da anababanın değerleri ve toplumsallaştırma amaçları
kültürel olarak yaygın olan değerleri yansıtmaktadır. Çoğunlukla anababanın çocuk
üzerindeki etkisi ile kültürel etki örtüşmektedir ya da aynı yolda ilerlemektedir. Bir
başka deyişle, anababalar da o kültürde önemli olan değer ve inançları çocuklarında
geliştirmeye çalışmaktadırlar. Örneğin, Batı’da yetişmiş anababa, çocuklarının
gelişiminde de bireycilik kültüründe önemli değerler olan bağımsızlık ve girişkenliği
desteklemektedir. Aynı şekilde, Doğu’da yetişmiş anababa, çocuklarını yetiştirirken
toplulukçu kültürel değerlerle uyumlu olarak bağımlılığı ve alçakgönüllülüğü
vurgulamaktadır (Markus ve Kitiyama, 1991). Ancak, anababaların benlik kurgusunun
gelişimi üzerine etkileri henüz görgül olarak yeterince incelenmemiştir. Bu nedenle,
4
anababaların, çocuklarının toplumsallaşmaları üzerinde genel olarak etkisi bilinse bile,
benlik kurguları üzerindeki etkilerinin araştırılması gerekli görünmektedir.
Daha önce vurgulandığı gibi kültürlerarası alanda yapılan çalışmaların çoğunda
benlik, başkalarından bağımsız ya da başkalarına bağımlı olarak tanımlanmış ve bu
çalışmalarda genellikle bu benlik tiplerinin biliş, duygu ve davranışlar üzerindeki
etkileri incelenmiştir (örn. Markus ve Kitiyama, 1991). Tanımlamaya dayalı bu
çalışmalarda hangi benlik tiplerinin hangi davranışlarla ilişkili olduğu ortaya
koyulmaktadır. Ancak benlik kurgusundaki farklılıkların nasıl ortaya çıktığının
araştırılmasının gerekliliği vurgulanmaktadır (Kağıtçıbaşı, 2000, 2006). Böyle bir analiz
düzeyinde kültürün ve ailenin bağlamsal değişkenler olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu bakış açısı, farklı kültürel ve sosyo-ekonomik aile bağlamlarında, farklı benlik
kurgularının nasıl ortaya çıktığının anlaşılmasını sağlayacaktır. Burada ailenin çocuk
yetiştirme stilleri önemli kültürel değişkenler olarak ortaya çıkmaktadır.
Sonuç olarak, farklı sosyo-kültürel ortamlarda bireyin gelişiminde farklı alanlara
vurgu yapılmaktadır. Kültürlerarası çalışmalarda da farklı benlik kurguları ve bunlarla
ilişkili davranışlar çalışılmış olsa da, benlik kurgularını ortaya çıkaran sosyalleşme
süreci ele alınmamıştır. Bu kapsamda, bu çalışmanın temel amacı, ergenlik döneminde
benlik kurgusu gelişimini anababanın çocuk yetiştirme stilleri açısından incelemektir.
1.2. Amaç
Sıralı karışık yöntemin (sequential mixed method) (Creswell, 2003) kullanıldığı
iki aşamalı bu çalışmanın amacı özerk-ayrık, bağımlı- ilişkisel ve özerk-ilişkisel
(Kağıtçıbaşı, 1996, 2000, 2005, 2006) benlik kurgusunun ergenlik döneminde gelişimini
anababanın çocuk yetiştirme stilleri açısından incelemektir. Bu amaçla öncelikle
ergenlerden benlik kurgularına ve anababalarının çocuk yetiştirme stillerine ilişkin nicel
veriler, ardından odak grup görüşmesi yöntemi ile anababalardan çocuk yetiştirme
yaşantılarına ilişkin bilgi toplanmıştır. İlk aşamada, bazı sosyo-kültürel değişkenlerle
(anababanın eğitim ve gelir düzeyi) niceliksel olarak ölçülen çocuk yetiştirme stili
boyutları (kabul/ilgi, kontrol) arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Ardından özerk-ayrık,
bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik kurgusu gelişimi ve çocuk yetiştirme stili
boyutlarının (kabul/ilgi, kontrol) ve çocuk yetiştirme stilleri (otoriter, açıklayıcı otoriter,
izin verici şımartan ve izin verici ihmalkâr) arasındaki ilişkiler incelenmiştir. İkinci
aşamada, araştırmaya katılan ergenlerin anababalarının çocuklarıyla ilişkileri, çocuk
yetiştirmeye ilişkin görüş, uygulama ve beklentileri odak grup görüşmesi yoluyla
5
incelenmiş ve bu bulgular araştırmanın nicel bulguları ile ilişkilendirilmiştir. Bu
amaçlar doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:
1) Annenin gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol, annenin eğitim düzeyine göre
anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?
2) Babanın gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol, babanın eğitim düzeyine göre
anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?
3) Anababanın gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol, anne ve babanın gelir düzeyine
göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?
4) Ergenlerin benlik kurguları (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel, özerk-ilişkisel)
anababanın eğitim ve gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta
mıdır?
5) Ergenlerin benlik kurguları (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel, özerk-ilişkisel)
ergenlerin yaşına ve cinsiyetine göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?
6) Ergenlerin benlik kurguları (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel, özerk-ilişkisel)
anababanın çocuk yetiştirme stillerine (otoriter, açıklayıcı otoriter, izin verici
şımartan ve izin verici ihmalkâr) göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?
7) Ergenlerin yaşı, cinsiyeti, anababalarının eğitim ve gelir düzeyleri ve
anababa kabul/ilgisi ve kontrolü benlik kurgularını (özerk-ayrık, bağımlı-
ilişkisel, özerk-ilişkisel) anlamlı bir şekilde yordamakta mıdır?
8) Farklı eğitim düzeyinden anababalar çocuklarıyla ilişkilerini ilgi/yakınlık ve
kontrol açısından nasıl tanımlamaktadır?
9) Farklı eğitim düzeyinden anababalar çocuk yetiştirme uygulamaları (aile içi
karar alma, özerklik desteği) açısından kendilerini nasıl tanımlamaktadırlar?
1.3. Önem
Benlik kurgusu alt boyutu olan özerkliğe verilen önem ve sonuçlarının
kültürlerarası düzeyde yaygın olarak araştırılmadığı, özerkliğin farklı kültürlerde
çalışılmasının daha yeni başladığı ve batılı olmayan kültürlerden bu konuda yeterli
sonuçlar bulunmadığı belirtilmektedir (Zimmer-Gembeck ve Collins, 2003). Ancak
özerkliğin yalnızca sanayileşmiş batı toplumlarında yaşanan bir olgu olduğu,
sanayileşmemiş doğu toplumlarına uygun olmadığı ile ilgili genellemeler
sorgulanmakta ve özerkliğin gelişim sürecinin kültürler arasında ve aynı kültür içinde
farklılaşabileceği kabul edilmektedir. Sonuç olarak, kültürel farklılık tartışması
özerkliğin varlığı ya da yokluğundan çok nasıl kazanıldığı üzerine yapılmaktadır. Bu
6
çalışmada genel olarak toplulukçu bir kültür olarak nitelenen toplumumuzda nasıl bir
benlik kurgusu gelişiminin (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel, özerk-ilişkisel) olduğu
gösterilmeye çalışılmaktadır.
Özerklik ve ilişkisellik bazı kuramcıların ileri sürdüğü gibi doğuştan gelen temel
bir gereksinim olsa bile (Ryan ve Deci, 2000), özerklik ve ilişkiselliğin gelişiminin bazı
sosyo-kültürel etmenlere bağlı olduğu söylenebilir. Türkiye aile, akraba ve komşularla
yakın ilişkileri içeren kişilerarası ilişkilerin önemli olduğu bir ülke olarak
sınıflandırılmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1984). Bu geleneksel toplumsallaşma süreci aile
bütünlüğünü, ilişkilerde uyumu ve yakınlığı, sadık olmayı ve yükümlülüklerini yerine
getirmeyi vurgulamaktadır. Ancak küreselleşmenin de etkisiyle Türkiye’nin sosyo-
kültürel yapısında bazı değişimlerin yaşandığı söylenebilir. Buna paralel olarak Türk
insanının tutumlarda, değerlerde ve özellikle benlik tanımlamalarında giderek daha fazla
bireyci olduğu belirtilmektedir (Çileli, 2000; Göregenli,1995, 1997; Karakitapoğlu-
Aygün, 2002). Türkiye’de değerlerle ilgili bazı çalışmalarda da özerklik, başarı, kendini
geliştirme, bireycilik, yardımseverlik ilişkisel değer alanlarında en çok vurgulanan
değerler olarak bulunmuştur (Karakitapoğlu-Aygün ve İmamoğlu, 2002; İmamoğlu ve
Karakitapoğlu-Aygün,1999). Türkiye’nin toplumsal kültürel ortamında yaşanan bu
değişimlerin gençlerin özerklik ve ilişkisellik gelişimlerinde değişimler ortaya
çıkarması beklenebilir. Ayrıca, kültür anababalık değerlerini ve davranışlarını etkileyen
önemli bir değişken olsa da aynı kültürde farklı sosyo-ekonomik gruplar arasında
farklılıklar da bulunmaktadır (Bronfenbrenner, 1986). Bu çalışmada çocuk yetiştirme
stilleri ve benlik kurgusu gelişimi açısından kültür içindeki farklılıkların ortaya konması
beklenmektedir.
Diğer çalışmaların yanı sıra bu çalışmada da sosyo-ekonomik değişimlerle
ilişkili olarak özerkliğin ve ilişkililiğin bir arada oluşu vurgulanırsa sonraki çalışmalarda
da özerkliğin varlığı ya da yokluğundan çok nasıl kazanıldığı üzerinde durulması
yönünde bir temel elde edilmiş olacaktır. Bu çalışmada toplulukçu bir kültür olarak
nitelenen Türkiye’de daha çok benliğin nasıl kurgulandığı gösterilmeye çalışılacaktır.
Dolayısıyla çalışma toplumsal değişimler bağlamında Türkiye’de aileyi ve gençleri
anlamak ve dünya genelinde toplulukçuluk bireycilik eksenindeki tartışmalara katkıda
bulunmak açısından önemlidir.
Ergenlerin özerklik ve ilişkisellik gelişimleri ile ilgili bilgilere sahip olmak
okullarda ergenlere yönelik karar alma, hayır diyebilme, öz belirleme, girişkenlik,
7
planlama, amaç belirleme, güdülenme, sorun çözme, zorluklarla baş etme ve sorun
davranışlarla ilgili alanlarda yapılacak psikolojik yardım çalışmalarının planlanmasında
da yararlı olabilir. Ayrıca araştırma bulguları anababa-ergen iletişimi konusunda
anababalara yönelik eğitim çalışmalarında yararlı olabilir.
Türkiye’de anababalık ile ilgili çalışmalar genellikle çocukluk dönemi için
yapılmış (Kağıtçıbaşı, Sunar ve Bekman, 2001) ve ergenlik dönemi büyük ölçüde ihmal
edilmiştir. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) işbirliği ile yapılan çalışmalarda da
çocukluk döneminin ağırlıkta olduğu görülmektedir (Baydar, Gökşen, Kağıtçıbaşı ve
Küntay, 2003; Kağıtçıbaşı, Sunar, Bekman ve Cemalcılar, 2005). Bu çalışmayla
anababalık çalışmalarının ergenlik dönemini kapsayacak nitelikte olması çalışmanın
önemli yanlarından biri olarak görülebilir.
Kağıtçıbaşı (1996), ailede anababaların kendi rollerini ve bu rollere bağlı
değerlerini algılamalarında farklılıklar olabileceğini ve bu farklılıkların da kültürden
kültüre değişebileceğini belirtmiştir. Yapılan bu çalışma, kültürümüze özgü bulgular
vermesi açısından önemli ve gerekli görülmektedir.
1.4. Sınırlılıklar
Araştırma sonuçları verilerin toplandığı grupla ve veri toplama zaman dilimi ile
sınırlıdır. Ayrıca sonuçlar, araştırmada kullanılan ölçeklerin geçerlilik ve güvenirlilikleri
ile sınırlıdır. Araştırmada araştırmacıdan, örneklem grubundan ve araştırma ortamından
kaynaklanan sınırlılıklar olabilir.
1.5. Tanımlar
Benlik-Kurgusu (Self-Construal): Benlik ile ilgili bilginin yorumlanmasında
ve kurulmasında rol oynayan en önemli etmenlerden birinin kültür olduğu ileri
sürülmektedir. Benlik-kavramının içerdiği sosyo-kültürel işlevler ve değerler, “benlik-
kurgusu” (self-construal) terimiyle ifade edilmektedir (Cross ve Madson, 1997; Markus
ve Kitayama, 1991). Benlik kurgusu “kişinin başkaları ile olan ilişkileri ve
başkalarından farklı benliği ile ilgili düşüncelerin, duyguların ve eylemlerin toplamı”
olarak tanımlanmaktadır (Singelis, 1994, s. 581).
Özerk-Ayrık Benlik Kurgusu (Autonomous-Seperate Self): Kişinin
özerkliğini vurgulayan, ilişkisellik gereksiniminin doyurulmadığı özerk ancak ilişkisel
olmayan benlik algısı (Kağıtçıbaşı, 2007).
8
Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusu (Heteronomous-Related Self): Başkaları ile
yakın ilişkilerin önemli olduğu ve bu ilişkilerin benlik kavramsallaştırmasına dahil
edildiği benlik algısı (Kağıtçıbaşı, 2007). Bağımlı ilişkisel benlik kurgusunun baskın
olduğu kişi çevresindeki kişileri benliğinin bir parçası olarak değerlendirmektedir
(Markus ve Kitiyama, 1991).
Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusu (Autonomous-Related Self): Özerk davranış
için hem kişinin kapasitesine aynı zamanda da diğerleri ile ilişkiselliğin önemine vurgu
yapan benlik algısı. Bir başka deyişle, özerklik ve ilişkisellik ihtiyacının doyurulduğu
benlik kurgusu (Kağıtçıbaşı, 2007).
Çocuk Yetiştirme Stilleri (Child Rearing Styles): Anababanın çocuklarına
yönelik tutumları ve bu tutumların gösterildiği duygusal ortamı tanımlamaktadır
(Maccoby ve Martin, 1983).
Otoriter Çocuk Yetiştirme Stili (Authoriterian Child Rearing Style):
Kontrolün yüksek, kabul/ilgi ve sevginin düşük olduğu çocuk yetiştirme yöntemi
(Steinberg, Lamborn, Darling, Mounts and Dornbusch, 1994).
Açıklayıcı Otoriter Çocuk Yetiştirme Stili (Authoritative Child Rearing
Style): Hem kabul/ilgi ve sevginin hem de kontrolün yüksek olduğu çocuk yetiştirme
yöntemi (Steinberg ve diğ., 1994).
İzin Verici Şımartan Çocuk Yetiştirme Stili (Permissive Indulgent Child
Rearing Style): Kabul/ilgi ve sevginin yüksek, kontrolün düşük olduğu çocuk
yetiştirme yöntemi (Steinberg ve diğ., 1994).
İzin Verici İhmalkar Çocuk Yetiştirme Stili Permissive Neglegting Child
Rearing Style): Hem kabul/ilgi ve sevginin hem de kontrolün düşük olduğu çocuk
yetiştirme yöntemi (Steinberg ve diğ., 1994).
9
BÖLÜM II
KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
Bu bölümde araştırma değişkenleri ile ilgili kuramsal çerçeve ve ilgili
araştırmalar sunulmaktadır. Bölüm temel olarak iki başlık altında toplanabilir: 1) Benlik
Kurgusu Gelişimi, 2) Toplumsallaşma, Anababalık ve Çocuk Yetiştirme.
James ile Mead’in açıklamalarıyla psikoloji alanına giren benlik kavramı (self-
concept) çok sayıda bilimsel araştırmaya konu olmuştur (Gezici ve Güvenç, 2003).
Benlik bireyin farkında olduğu, ya da kendisi hakkında sahip olduğu fikir ve
tutumlardan oluşmaktadır. Bireyin kendisi ile ilgili farkındalığından, kendini bir varlık
olarak nasıl değerlendirdiğine ilişkin ortaya çıkan fikirlerdir (Hamachek, 1995). Genel
olarak benlik kavramı; “kişinin kendi kimliği, değeri, yetenekleri, sınırları, değer
yargıları, amaçları, vb. gibi kendisi hakkında algılayabildiği görüşlerinin, duygularının
ve tutumlarının tamamı; bireyin kendi benliğine ilişkin tanımı; kendine ilişkin zihinsel
tablosu” olarak tanımlanmaktadır (Gander ve Gardiner, 2001, s. 492).
Benlik kavramının içeriğinden hareketle, gerçekleştirilen çok sayıdaki araştırma,
benlik kavramının farklı yönlerinin olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar benlik
kavramının çok yönlü bir yapısının olduğunu belirtmektedirler (Markus ve Wurf, 1987;
Sondhaus, Kurtz ve Strube, 2001). Benlikle ilgili olarak alan yazın incelendiğinde
Benlik Algısı (Self-Perception), Benlik Saygısı (Self-Esteem), Benlik İmgesi (Self-
Image), Benlik Farkındalığı (Self-Awareness), Benlik Bilinci (Self-Consciousness),
Benlik Kurgusu (Self-Construal) gibi çeşitli kavramların kullanıldığı görülmektedir.
Görüldüğü gibi benlik ile ilgili çok sayıda alt kavram bulunmakla birlikte, çok
kullanılan kavram benlik saygısı olmuştur. Bu kavramlar, aralarındaki küçük farklardan
dolayı birbirinin yerine ya da aynı anlamda birlikte kullanılabilmektedir (Hortaçsu,
1989). Bu araştırmada sosyo-kültürel etmenleri ve değerleri içeren benlik kurgusu
kavramı incelenmektedir.
10
2.1. Benlik Kurgusu Gelişimi
2.1.1. Özerklik (bağımsızlık) ve İlişkisellik (karşılıklı bağımlılık) Gelişimi İle
İlgili Kuramsal Açıklamalar
Benlik kurgusu hem sosyal psikolojide hem de kültürlerarası psikolojide
ilgilenilen temel konulardan biri olmuştur (Smith, Bond ve Kağıtçıbaşı, 2006). Bu
alandaki kültürlerarası çalışmaların önemli bir bölümü, benliği başkalarından bağımsız
(özerk) olarak kurgulama ve başkalarına bağımlı (ilişkisel) olarak kurgulama arasındaki
farkın önemini vurgulamıştır (Markus ve Kitayama, 1991). Bu anlamda aşağıda benlik
kurgusunun iki temel boyutu olan özerklik (autonomy) ve ilişkisellik (relatedness) ya da
bağımlılık ve bağımsızlık gelişimi ile ilgili kuramsal bilgilere yer verilmiştir.
Benlik kurgusu gelişimi ile ilgili alandaki kuramsal yaklaşımlardan bazıları
aileden kopma, ayrışma ve bireyleşmeyi vurgularken, bazıları bağlılık ve özerkliğin
birlikte gittiğini vurgulamaktadır. İkinci yaklaşıma sahip kuramlara göre çocukla
anababa arasındaki sıcaklığa, yakınlığa, desteğe dayalı nitelikli ilişki çocukta hem
köklerin hem de kanatların gelişmesini sağlamakta ve bunlar birbirini desteklemektedir.
Burada gelişim ve toplumsallaşma ile ilgili beş büyük kuramdan kısaca söz
edilmektedir: (1) Psikoanalitik kuram; (2) Erikson’un kuramı; (3) Bowlby ve
Ainsworth’un bağlanma kuramı, (4) Ryan ve Deci’nin öz belirleme kuramı ve (5)
sembolik etkileşimci yaklaşım. Bu kuramlar geçmiş 50 yılda insan gelişimini
açıklamada etkili olmuş kuramlardır. Bu kuramlar psikoanalitik, etolojik, gelişimsel,
sosyal psikolojik gibi farklı gelenekleri temsil etmektedir. Aşağıda bu kuramlarla ve
bulgularıyla ilgili açıklamalar yapılmıştır.
2.1.1.1. Psikoanalitik Kuram
Psikoanalitik kuram, temel olarak insanın erken gelişim (çocukluk) dönemi ile
ilgilenmiş ve Sigmund Freud’un çocukluk dönemine bakışı ergenlik dönemini anlamaya
temel oluşturmaktadır. Kuramda ergenlikle ilgili çalışmalar daha çok Freud’un kızı
Anna Freud tarafından yapılmıştır. Özerklik ve bağlılık gelişimi ile ilgili ilk etkili bakış
açılarından biri Anna Freud’un (1958) psikoanalitik kuramıdır. A. Freud’a göre
çocukluğun yansıması olan Oedipal duygularla başetmek için anababa’dan uzaklaşma
yolunu seçerler. Bu kuramda özerklik, dürtüsel gelişimin de bir sonucu olarak ergenin
aile bağlarından ve kontrolünden uzaklaşması olarak tanımlanmaktadır. Dürtülerin,
özellikle cinsel dürtülerin, ergenlik dönemiyle birlikte artış gösterdiği ve bunun ergende
davranışsal ya da bilişsel başkaldırılara neden olduğu, aileyle ergen arasındaki
11
çatışmaları artırdığı belirtilmektedir. Ergenler ailenin boşluğunu doldurmak için aile
dışında özdeşim kurabileceği insanlar ararlar. Kuramda aileyle bağların zayıflaması
kendi duygu, düşünce ve davranışlarının sorumluluğunu alabilen özerk bireyler
olabilmek için gerekli görülmektedir.
Psikoanalitik kuramın temsilcilerinden Blos (1979) ikinci ayrışma (second
individuation) süreci olarak tanımladığı normal ergen gelişimi için anababa
bağımlılığından kopma, anababadan ayrışma deneyiminden söz etmiştir. Mahler (1963)
tarafından kavramsallaştırılan ilk bireyselleşme (first individuation) dönemi üçüncü
yaşın sonuna doğru tamamlanmaktadır (Akt., Muuss, 1988). Birinci bireyleşmenin
sonunda çocukta “nesne sürekliliği” gelişmekte, çocuk dış dünya ve kendisi ya da
kendisiyle annesi arasında ayrım yapabilmektedir. Birinci bireyleşme dönemi çocukla
anababa arasındaki farklılaşma sürecine katkıda bulunmakta ve annenin somut fiziksel
varlığından bireyselleşmeyi (bağımsızlaşmayı) sağlamaktadır. Bu sürecin sonunda anne
figürü içselleştirilmektedir. Ancak ikinci bireyselleşme döneminde çocuk
içselleştirilmiş olan anne objesinden kopmaktadır ya da bağımsızlığını kazanmaktadır
(Blos, 1979). Anababa kontrolünden ve içselleştirilmiş anababa imgesinden
bağımsızlaşmayı sağlayan bireyselleşme süreci anababanın ergen tarafından daha
gerçekçi bir biçimde değerlendirilmesini sağlamaktadır. Bu sürecin temel sonucu
ergenin benlik ve kimlik gelişimine yaptığı katkıdır. Ergenin bireyselleşme süreci de
kişisel, sosyal ve cinsel kimliğinin oluşmasına katkıda bulunmaktadır.
Psikoanalitik kuramcılardan olan Jung (1968) doğuştan geldiğine ve bireyin
kendisini gerçekleştirmeye ve mükemmelliğe ulaşma yönünde güdüleyici olan evrensel
bir benlik tanımı ortaya koymuştur. Jung bilinç ve bilinçaltı öğelerini birleştiren orta
noktayı “benlik” (self) olarak adlandırmış ve onu bireyleşmenin son noktası olarak
nitelendirmiştir (Jung, 1968). Jung’a göre bireyleşme süreci, doğal bir süreçtir ve
fiziksel gelişim ile birlikte ortaya çıkmaktadır. İnsan doğasındaki bu süreç,
kendiliğinden doğal bir şekilde ortaya çıkabileceği gibi, kalıtım, aile, çevre gibi bazı
etmenlere bağlı olarak engellenebilmektedir de.
2.1.1.2. Psiko Sosyal Gelişim Kuramı
Erik Erikson (1969) yaşam boyunca her biri bir gelişimsel görev içeren sekiz
gelişim evresi önermiştir. Bebeklik döneminde kazanılması gereken temel görev
güvendir. “Çocuğun kendine ve çevresine güvenmesi” olarak tanımlanan güven,
annenin yokluğunda çocuğun kendini rahat hissetmesi ile kendini gösterir. Bu içsel
12
güven bağlanma kuramındaki güvenli bağlanmayla benzerlik göstermektedir ve
çocuğun anneden uzaklaşma, ayrılma kaygısıyla baş etmesinde ve ikinci evrede
kazanılması gereken görev olan özerklik (Özerkliğe karşı Kuşku) gelişimine yardımcı
olmaktadır. İkinci evre yaşamın ikinci ve üçüncü yıllarını kapsar ki, bu dönem
psikoanalitik kuramdaki anal evreye karşılık gelmektedir. Erikson burada özerkliğin
ortaya çıkışını görür. Eğer bu dönemde anababa küçük çocuğun yapabildiklerini
yapabildiği kadar, istediği zamanda ve hızda yapmaya olan gereksinimini bilir, ona göre
davranırlarsa çocuk kaslarını, içtepilerini ve önemli bir ölçüde çevresini kontrol
edebileceğine ilişkin bir duygu-bir özerklik duygusu geliştirir
Özerklik de daha olgun ilişkilerin oluşmasına yardımcı olmaktadır. Erikson’a
göre, çocuk ve bakım veren arasındaki duyarlılık, tepkisellik ve orta düzeyde kontrole
dayanan ilişki çocukta güven ve özerkliğin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Bu
yaklaşımdaki güven ve özerklik Bowlby, Ainsworth, Deci ve Ryan ve Baumrind’in
özerklik ve bağlılığın gelişimine katkıda bulunduğunu belirttiği değişkenlere çok
benzemektedir. Erikson’a göre annenin bebeğin gereksinimlerine tutarlı, uygun ve
duyarlı bir şekilde tepki vermesinin çocukta anneye ve diğer insanlara karşı bir güven
oluşturmakta, bu da özerkliğin önemli bir parçası olan kendi seçimlerini yapma
konusunda kendine güvenin gelişimine katkı sağlamaktadır. Burada güvenle özerklik
arasında olumlu bir ilişki olduğu görülmektedir.
Diğer yandan, sabırsız ve çocuğun kendi yapabileceklerini onun yerine yapan
anababa çocukta utanç ve kuşku duygusunu pekiştirecektir. Sürekli fazla koruyucu
bakım sert, düşüncesiz eleştirisi, çocukta başka kişilere ilişkin aşırı bir utanç, kendini ve
dünyasını denetim altında tutmaya ilişkin aşırı bir kuşku duygusunun gelişmesine neden
olur. Eğer çocuk bu evreyi özerklik duygusundan daha ağır basan utanç ya da kuşku
duygularıyla geçerse, bu onun daha sonraki ergenlik ve yetişkinlikte özerklik
girişimlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Tersine, bu evrede utanç ve kuşku
duygularından çok özerklik duygusu kazanan çocuk yaşamın daha sonraki evreleri için
özerklik yönünden iyi hazırlanmış olmaktadır.
Çocuk ergenliğe girdiği zaman psikoanalitik kurama göre, bir erken çocukluk
problemi olan aile romantikliğinin yeniden uyanışı ile karşılaşır. Sorunu çözmede
izlediği yol kendi kuşağından romantik ilişkilere yönelir. Erikson, bu dönemde ortaya
çıkan kişiler arası ilişkiler boyutunun olumlu ucunda kimlik duygusunun, olumsuz
ucunda ise rol karışıklığı duygusunun yer aldığı ileri sürmüştür. Buna göre, ergen bu
dönemde kendiyle ilgili farklı rolleri (bir oğul, bir öğrenci, bir atlet, bir arkadaş, bir izci)
13
anlamlı bir bütün içinde örgütleme göreviyle karşı karşıyadır. Ergen bu çabasında
başarılı olduğu ölçüde psiko-sosyal bir kimlik duygusu kazanacaktır. Bu evrede anababa
çocuğun ergenliğe güven, özgürlük, girişkenlik ve beceriklilik duygusu ile geçmesini
sağlarsa ergenin de anlamlı bir kimlik duygusu geliştirmesi olasılığı artmış olacaktır.
Sonuç olarak, ergenlik döneminde bütünlenmiş bir psiko-sosyal kimlik duygusunun
kazanılmasında bebeklikten itibaren anababa çocuk arasındaki ilişkilerin önemli olduğu
söylenebilir.
2.1.1.3. Bağlanma Kuramı
Bağlanma, çocuğun yakınlık ve ilgi arayışı ve anne babanın çocuğun
gereksinimlerine duyarlılığını içeren çocuk ve anne baba davranışlarının biyolojik
temellerini içermektedir (Bowlby, 1973). Bu davranışların temel işlevi bebeğin fiziksel
güvenliğini sürdürmek ve bebeğin çevresini keşfetmesine fırsat sağlamaktır.
Bowlby ve Ainsworth’a göre 12-18. aylar arasında gelişen bağlanma ilişkisinin
temel kazanımı çocuğun keşif davranışında temel bakım veren kişiyi güven temeli
olarak kullanmasıdır. Bağlanma ve keşif sistemlerinin birbirini dengelediği
söylenmektedir. Çocuk bağlanma gereksinimi karşılandığında ve bakım veren kişi
gerektiğinde ulaşılabilir olduğunda çevreyi keşfetme arayışına girmektedir. Çocuk bir
tehlikeyle karşılaştığında keşfetme sistemi durup bağlanma sistemi devreye girmekte ve
yakınlık aramaktadır. Kısa dönemde bağlanma ve keşfetme birbirine karşıt gibi
görünebilir ancak uzun dönemde birbirini tamamlayıcıdır, bağlanma çevreyi keşfetmek
için gerekli olan güveni sağlamaktadır. Bağlanma kuramcıları keşfetme davranışını
özerkliğin ilk göstergeleri olarak görmekte ve bağlanma ve özerklik arasındaki ilişkiye
dikkat çekmektedirler (Bowlby, 1981). Allen ve arkadaşlarının (2002) çalışması bu
ilişkiyi desteklemektedir. Ayrıca bağlanma kuramı ile ilgili kültürlerarası çalışmalar
duyarlılık ve ilginin güven oluşturmadaki ve güvenli bağlanmanın özekliği de kapsayan
sosyal yetkinlik üzerindeki olumlu etkisini göstermiştir (Posada ve ark., 2002).
2.1.1.4. Öz Belirleme Kuramı (Self Determination Theory)
Bu kuram benlik ve güdülenmeyi vurgulayan bir yaklaşıma sahiptir ve özerklik
gelişimini içsel süreçlerle ilişkili görmektedir. Kurama göre özerk olmak bireyin kendi
eylemlerini kendisinin başlatması ve düzenlenmesi anlamına gelmektedir.
Öz belirleme kuramında (Deci ve Ryan, 2000) özerklik ve bağlılık temel
gereksinimlerdir ve kişi kendi eylemlerinin kaynağı olarak kendini gördüğünde bu
14
gereksinim karşılanmaktadır. Kuramda, bireyleri kendi eylemlerinin başlatıcısı olma
yönünde güdüleyen içsel bir gereksinimden söz edilse de başkaları ile olan ilişki
biçimlerinin özerkliğin ve bağlılığın gelişimini desteklediği vurgulanmaktadır. Ayrıca,
kuramda aileden ayrılma, bağımsızlaşma, aileyle çatışma özerklik gelişimi için gerekli
görülmezken; tersine sosyal ilişkilerin özerklik gelişimindeki rolü üzerine vurgu
yapılmaktadır. Ayrıca belirli eylemler için kontrol edilmenin, ve yönlendirilmenin
özerkliği sınırlandırdığı ileri sürülmektedir (Deci ve Ryan, 2000).
Yukarıdaki açıklamalara göre özerklik toplumsal bağlamdan koparak gelişemez,
tam tersine aile ile olan yakın, destekleyici sosyal ilişkiler sonucu gelişmektedir.
Aileden uzaklaşmak yerine aile arasındaki güçlü duygusal bağların, yönlendirme ve
kontrol içermeyen etkileşimlerin özerkliği desteklediği görülmektedir (Ryan ve Lynch,
1989). Öz belirleme kuramında özerk davranış için bireyin kendinin farkında olması ve
içsel güdülenmesi önemlidir. Zimmer-Gembeck ve Collins (2003) kişinin kendini
(kendi eylemlerini) yönetmesi için kendinin farkında olması gerektiğini
belirtmektedirler. Kendilik farkındalığının diğerleri ile olan etkileşimlere bağlı olduğu
ve diğerlerinin bakış açısını anlamanın sonucu geliştiği de vurgulanmaktadır. Kişiler
arası ilişkiler öz düzenleme ile ilgili eylemlerin başlatılmasında ve yönetilmesinde etkili
olmaktadır. Böylece başkaları ile olan ilişkiler ve özerklik birbiri ile ilişkilidir ve
birbirini etkilemektedir.
Ryan ve Deci (2000) bağlılık ve özerkliğin bütün kültürlerdeki insanların temel
gereksinimi olduğunu ileri sürmüştür. Toplumsallaşma mekanizmaları bu
gereksinimleri ne kadar çok desteklerse çocukların iyilik durumları o kadar artacaktır
(Chirkov ve Ryan, 2001; Chirkov, Ryan, Kim ve Kaplan, 2003). Bu çalışmalar bağlılık
ve özerklik ihtiyacının birbirini tamamlayıcı olduğunu ve sıklıkla aynı zamanda
karşılandığını göstermiştir. Öz-belirleme kuramcıları anababanın duyarlılığı ve
tepkiselliğinin çocukta bu temel gereksinimlerin doyurulmasını sağlayacağını
belirtmişlerdir (LaGuardia, Ryan, Couchman ve Deci, 2000). Öz belirleme ile ilgili
neredeyse bütün araştırmalar batı örneklemleri üzerinde yapılmıştır. Çok az çalışmada
da özerklik ve bağlılığın evrenselliği gösterilmiştir (ör., Sheldon, Elliott, Kim ve Kasser,
2001).
2.1.1.5. Sembolik Etkileşimci Yaklaşım
Benlik kavramı konusunda katkıda bulunan diğer bir yaklaşım ise, sembolik
etkileşimci yaklaşımdır. Bu kuramın öncüleri arasında bulunan Mead’a göre benlik-
15
kavramı, kişinin başkalarının kendisine nasıl tepkide bulunduğuyla ilgilenmesinin bir
sonucu olarak sosyal etkileşim içinde ortaya çıkar. Yani, sosyal-benlik yoluyla, birey ile
başkaları, karşılıklı etkileşim sonucu, birbirlerinin tepkilerini şekillendirirler. Sosyal-
benlik (social-self), Mead’ın etkileşimci kuramına göre, benlik kavramının da temeli
olarak kabul edilmektedir (Epstein, 1973; akt.: Bacanlı, 2004, s.14; Budak, 2000,
s.687). Bu bağlamda, benlik-kavramının, sosyal etkileşimin bir sonucu olarak ortaya
çıktığı ve kişinin benlik gelişiminde sosyo-kültürel çevrenin belirleyici bir rolünün
olduğu söylenebilir (Sullivan, 1953; akt. Muuss, 1988; Hortaçsu, 1989). İnsan
ilişkilerinin kişilerarası gereksinimlerin doyurulmasının daha önemli olduğunu,
insanların herşeyden çok aradıkları şeyin güven olduğunu belirtmiş ve güven istemini
“kaygıdan kurtulma gereksinimi” olarak tanımlamıştır.
Kültür ve benlik arasındaki ilişkiye vurgu yapan görüşlerin sonucu olarak, son
zamanlarda, sosyal benlik kavramının daha net ortaya koyabilmek amacıyla, benliğin
kültürlerarası bakış açısıyla incelenmesine yönelik yürütülen araştırmalarda bir artış
gözlenmektedir (Karakitapoğlu-Aygün, 2004). Bu artışın altında yatan ana fikir,
Kotre’nin (1985), “bir kimsenin sosyal konumu ne olursa olsun, kültürden bağımsız
benlik diye bir şey yoktur” sözünde ortaya çıkmaktadır (akt., Bock, 2001, s.371).
Kağıtçıbaşı (2000), benliği inceleyen bazı yeni psikolojik ve antropolojik
yaklaşımların ve özellikle de Amerikan sosyal psikolojisinde benliği ön plana çıkaran
yeni eleştirel yaklaşımların olduğunu belirtmektedir. Bu yaklaşımlar, ona göre,
bireycilik/toplulukçuluk ikilemine yönelik kültürel ve kültürlerarası yeni araştırmalarla
birleştiğinde, benlik kurgusunun kültürel farklılıklar gösterdiğine yönelik temel bir
boyutun varlığına işaret etmektedir.
Araştırmalar batılı olmayan kişilerin ilişkisel, toplulukçu ya da karşılıklı bağımlı,
batılı bireylerin de bağımsız ve bireyci benlik kurgusuna sahip olduklarını
göstermektedir (Markus ve Kitiyama, 1991; Triandis, 1995). Bu sonuçlara dayanarak
bireyci ya da toplulukçu eğilimin yüksek olduğu toplumlarda benlik yönelimleri
çalışmaları artmış ve sonuçlar bireycilik toplulukçuluk yöneliminin desteklendiğini
göstermiştir (Dhawan, Roseman, Naidu ve Rettek, 1995; Triandis, 1995). Kısaca
özetlenecek olursa, bireycilik-toplulukçuluk kültürel boyutları, benlik-kavramlarındaki
kültürlerarası farklılıklar bakımından açıklayıcı bir değişken olarak gözükmektedir
(Watkins ve ark., 1998). Bu anlamda aşağıda kısaca kültür, kültürel değer yönelimleri
16
(bireycilik-toplulukçuluk) ve benlik kurgusu ile ilişkili olan bireycilik toplulukçuluk
boyutlarına değinilecektir.
2.1.2 Kültür ve Kültürel Değer Yönelimleri
Erich Fromm çağdaş Avrupa ve Amerika tarihinin insanları bağlamış olan
siyasal, ekonomik ve tinsel kelepçelerden kurtulma çabalarını anlattığını belirtmektedir
(Fromm, 1993). Erich Fromm “Bir insansal deneyim olarak özgürlük nedir?”,
“Özgürlük isteği, insan doğasında var olan bir şey midir?”, “Kişinin içinde yaşadığı
kültür ortamı ne olursa olsun, özgürlük, bütün insanlarda benzer şekilde mi yaşanır,
yoksa belli bir toplumda ulaşılan bireyciliğin ölçüsüne göre farklılık mı gösterir? gibi
sorularla kültür ve özgürlük arsındaki ilişkiye dikkat çekmiştir.
Harry Triandis, Hazel Markus, and Shinobo Kitayama gibi sosyal psikologlar
kültürün psikoloji alanına dahil olmasında önemli katkılarda bulunmuşlar ve temel
olarak bir sosyal grupta paylaşılan değerlerin o gruptaki kişilerin bilişsel, duygusal ve
sosyal dünyası üzerinde çok önemli bir etkisinin olacağını vurgulamışlardır. Kültür çok
farklı tanımları olmakla birlikte genel anlamıyla insanların bir kuşaktan diğerine
aktardığı paylaşılan değerler, davranışlar ve inançlar; kültürel değerler de belirli bir
kültürün üyesi olan bireylerin paylaşılan tutumlarında, inançlarında, değerlerinde ve
benlik tanımlarında gözlenen kültürel öğeler olarak tanımlanmaktadır (Triandis, 1996).
Bir başka ifadeyle kültürel değerler kültürün o kültürde yaşayan kişilerin değerlerine,
tutumlarına ve davranışlarına yansımasıdır. Buna göre bir kültürün önceliklerini
yansıtan değerler o kültürde yaşayan bireylerin kişiliklerinin temelini oluşturmaktadır.
Bireylerin sahip olduğu değerlerin de bireyin inançları, güdüleri, amaçları ve
davranışları üzerinde doğrudan etkileri bulunmaktadır; örneğin anababaların değerleri
onların anababalık ile ilgili inançlarını ve çocuk yetiştirme stillerini etkilemektedir
(Chao, 1994). Genelde bireycilik ve toplulukçuluk olmak üzere iki temel kültürel değer
kategorisi ileri sürülmektedir ve bunlar toplumlararası temel farklılıklar olarak kabul
edilmektedir (Hofstede, 2001).
2.1.2.1. Bireycilik Toplulukçuluk
İnsan gelişiminde kültürün rolünün anlaşılmasına verilen önem ve evrensellik
yerine kültüre özgü psikolojik kavramlar kullanmanın önemi giderek artmaktadır.
Çeşitli araştırmacılar tarafından insanı anlamak için evrensel bir yaklaşım kullanmanın,
örneğin batı değerlerinin batılı olmayan toplumlara empoze edilmesi gibi tehlikelerine
17
dikkat çekmiştir (örn., Kağıtçıbaşı, 2000). Kişilerarası ilişkiler ve değer sistemleri
açısından kültürlerarası farklılıkları anlamada kullanılan en yaygın iki kavram bireycilik
ve toplulukçuluktur (Hofstede, 1980, Triandis, 1995). Bu kültürel yönelimlerin
bireylerin benlik kurgularını bağımlı-bağımsız benlik açısından etkilediği ileri
sürülmüştür (Markus ve Kitiyama, 1991). Bağımsız benlik kurgusunda benlik özerk,
kendi kendine yeten ve ilişkiler ve farklı durumlar açısından göreli olarak sabit kalan
benliği tanımlamaktadır. Karşılıklı bağımlı benlik ise benliği diğerleri ile ilişkiler
açısından tanımlamaktadır. Buna göre bireyin davranışlarını içinde bulunduğu bağlam
ve ondan beklenen roller yönlendirmektedir.
Triandis’in (1995) bireycilik toplulukçuluk kavramsallaştırması dört evrensel
boyut temelinde tanımlanmaktadır (Triandis ve Gelfand, 1998). Bunlardan ilki günlük
yaşamda başkaları ile olan etkileşimlerde benliğin bağımlı ya da bağımsız olarak
tanımlanması; ikincisi kişisel amaçlara mı grup amaçlarına mı öncelik verildiği;
üçüncüsü toplumsal ya da bireysel ilişkilere vurgu yapılıp yapılmadığı; dördüncüsü ise
sosyal davranışın rehberi olarak normların, tutumların ve gereksinimlerin önemi. Bir
başka ifadeyle, bireycilik benliğin bağımsız olarak tanımlandığı, kişisel amaçların grup
amaçlarından daha önemli olduğu, bireysel ilişkilerin vurgulandığı ve kişisel tutum ve
gereksinimlerin toplumsal davranışı yönlendirdiği kültürel yönelimi tanımlamaktadır.
Toplulukçuluk ise bağımlı benliğin ve toplumsal ilişkilerin vurgulandığı, grup
amaçlarının kişisel amaçlardan öncelikli olduğu ve toplumsal normların, değerlerin
davranışı yönlendirdiği kültürel yönelimi tanımlamaktadır.
Bireycilik toplulukçuluk kavramları yatay ve dikey boyutlar olarak da
kategorileştirilmiştir (Triandis, 1995; Triandis ve Gelfand, 1998). Hem toplulukçu hem
de bireyci toplumlarda yatay boyut eşitliği temsil etmektedir ve buna göre herkes az ya
da çok birbirine eşit olmalıdır. Dikey boyut ise hiyerarşiyi vurgulamaktadır. Buna göre
de insanlar az ya da çok özellikle statü ve sınıf açısından birbirinden farklı olmalıdır.
Dikey toplulukçu kültürlerde grup kendi üyelerinden bazılarını daha önemli bulurken
(otoriteye itaat), yatay toplulukçu toplumlarda grup içinde kişiler eşit görülür. Dikey
bireyci kültürlerde, birey grup içinde diğerlerinden farklı olarak algılanır. Oysa yatay
bireyci toplumlarda, grup üyeleri her biri özgün ama çok farklı olarak algılanmaz.
Kültürel değerler olarak bireycilik ve toplulukçuluğun davranışlarda bireysel
farklılıkları açıklamak için kullanılması eleştirilmektedir (Triandis, 1995). Kültürel
düzeydeki açıklamaların kültüre duyarlı, hassas olamayacağı; bireyin benlik kurgusunun
kültür ve birey arasındaki bağı sağlayabileceği belirtilmektedir (Markus ve Kitiyama,
18
1991; Singelis, 1994). Ayrıca, bu araştırmacılar benlik kurgusunun kültürel düzeydeki
bireycilik ve toplulukçuluğun bireyin davranışı üzerindeki etkisine aracılık
edebileceğini de belirtmişlerdir. Çünkü, kültürel bir gruba ait bir kişinin benlik kurgusu
genel kültürel yönelimin yansımasıdır. Bu nedenle, bireycilik ve toplulukçuluk kültürel
yönelimleri grup düzeyindeki farklılıkları açıklamak için kullanılabilirken; bireysel
düzeyde kültürel farklılıklar bireyin benlik kurgusu (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve
özerk-ilişkisel) tarafından daha iyi açıklanabilir. Bu çalışmada da bireysel düzeyde
benlik kurgusu bağımlı değişken olarak ele alınmıştır.
2.1.3 Benlik Kurgusu: Özerk (Bağımsız), İlişkisel (Karşılıklı Bağımlı) ve
Özerk-İlişkisel Benlik
Yukarıda da gösterildiği gibi bireycilik ve toplulukçuluk kültürel boyutta en
fazla araştırılan konulardan olmasına karşın, bu bilgilerin bireysel farklılıklarla da
ilişkilendirilmesi gerekliliği belirtilmiştir. Özerk ve ilişkisel benlik kurgusu bireysel
düzeyde tanımlanan kültürel diğer yönelimleridir. Benlik kurgusu “kişinin başkaları ilen
olan ilişkileri ve başkalarından ayrık benliği ile ilgili düşüncelerin, duyguların ve
eylemlerin toplamı” olarak tanımlanmaktadır (Singelis, 1994, s. 581). Daha önce de
belirtildiği gibi, Markus ve Kitiyama (1991) bireyin algılama, duygu ve güdülenmesinin
çeşitli yönlerini etkileyen iki farklı benlik kurgusu ileri sürmüşlerdir –bağımsız ve
karşılıklı bağımlı benlik. Bir bireyin kültürel benlik kavramı ya da benlik kurgusu
kısmen kişinin yaşadığı kültür tarafından yönlendirilir ve şekillendirilir, çünkü bireyin
içinde yaşadığı kültür ona nasıl davranacağı ve başkaları ile nasıl ilişki kuracağı ile ilgili
normları sunmaktadır.
Özerk ve ilişkisel benlik kurgusu arasındaki temel farklılık diğerleri ile olan
ayrışıklığın ve bağlılığın derecesidir (Markus ve Kitiyama, 1991; Singelis, 1994).
Markus ve Kitiyama (1991) bağımsız (özerk) benliği “doğuştan önemli özellikleri
barındıran ve bağlamdan kopuk bir varlık” olarak tanımlamaktadır (s. 225). Bağımsız
benliğe sahip kişiler kendilerini başkalarından ayrı hissederler ve tek olmak için güçlü
bir isteğe sahiptirler. Özerkliği ve başkalarından ayrışıklığı sürdürmek özerk benliğin
önemli bir boyutudur. Özerk benliğe sahip kişiler davranışlarını diğerlerinden çok kendi
içsel özelliklerine, düşüncelerine ve duygularına göre düzenlerler. Bu kişiler
kendilerinin ve başkalarının birbirlerinden bağımsız olduğunu ve insanların zaman ve
bağlam içinde aynı kaldıklarını düşünürler. Markus ve Kitiyama (1991) ve Singelis
(1994) gibi araştırmacıların ileri sürdüğü batılı bireyci kültürlerde yaşayan bireylerin
19
bağımsız benlik kurgusuna sahip oldukları yönündeki yaklaşım alanyazında yapılan
çalışmaların verildiği bölümde de açıklanmaktadır.
İilişkisel benlik kurgusunda özerk benlikte olduğu gibi teklik, eşsizlik
duygusundan çok bağlılık duygusu temeldir. Karşılıklı bağımlı benlik “kendini
toplumsal ilişkilerin bir parçası olarak görme ve kişinin davranışının ilişki içinde
bulunulan diğer kişiler tarafından belirlendiği, onlara bağlı olduğu ve onların düşünce,
duygu ve eylemleri tarafından düzenlendiğini kabul etme” olarak tanımlanmaktadır
(Markus ve Kitiyama, 1991, s. 227). Karşılıklı bağımlı benlik kurgusuna sahip kişiler
için başakalarına olan bağlılık temeldir ve grup amaçları ve gereksinimleri
bireyinkinden daha önemli ve ön plandadır (Markus ve Kitiyama, 1991; Singelis, 1994).
Bu nedenle, karşılıklı bağımlı benlik ilişkisel bir benliktir ve toplumsal bağlama göre
değişiklik gösterebilir. Ancak, Markus ve Kitiyama (1991) karşılıklı bağımlı benliğin
başkaları ile olan ilişkide kendi benliğini kaybetmekle eşdeğer olmadığını ve kişinin
kendi duygu düşünce ve davranışlarının yokluğu anlamına gelmediğini belirtmişlerdir.
Bu yazarların batılı olmayan kültürlerde bu benlik tipinin daha yaygın olduğu
yönündeki görüşleri sonraki çalışmalarda da gösterilmiştir (Singelis, 1994; Yamada ve
Singelis, 1999).
Karşılıklı bağımlılık kendi içinde iki ayrı kavrama da ayrılmıştır. Cross, Bacon
ve Morris (2000) bu iki boyutu ilişkisel karşılıklı bağımlılık ve toplulukçu karşılıklı
bağımlılık oarak adlandırmıştır. Kashima ve Hardie (2000) de daha önce karşılıklı
bağımlı benlik kurgusu altında toplanan bu iki yapının ilişkisel ve toplulukçu benlik
kurgusu olarak ayrılması görüşünü desteklemişlerdir. Kashima, Yamaguchi, Kim, Choi,
Gelfand ve Yuki (1995) benlik kurgusunu beş kültürde çalışmışlar ve kültür ve cinsiyet
ile ilgili olan boyutları ayrıştırmışlardır. Sonuçlar kültür ve cinsiyet farklılıklarının
örtüşmediğini göstermiştir. Benlik kurgusundaki kültürel farklılıklar özerklik
kavramındaki farklılıklarla ilişkili, cinsiyet farklılıkları ise duygusal bağlardaki
farklılıklarla ilişkili bulunmuştur.
Ayrıca bireycilik ve toplulukçuluğun yanısıra özerk ve ilişkisel benlik
kurgusunun da aynı kültür ya da toplum içinde birlikte bulunabileceği vurgulanmıştır
(Markus ve Kitiyama, 1991; Singelis, 1994; Yamada ve Singelis, 1999). Bir kültürün
bir bütün olarak daha bireyci (batı toplumları) ya da daha toplulukçu (doğu toplulukları,
özellikle Asya kültürleri) olması yönünde bir eğilim bulunmaktadır. Buna bağlı olarak
da bir kültürdeki bireylerin de daha bağımsız ya da bağımlı olmaları yönünde bir eğilim
oluşmaktadır. Bir başka deyişle, her iki benlik kurgusunun da bir arada bulunabileceği
20
kabul edilmekte ancak birinin diğerine daha baskın olduğu ileri sürülmektedir. Bu
eğilimlerin, kavramların basitleştirilmesine ve özerk benlik kurgusuna sahip kişilerin
bireyci toplumlarda (örn. Birleşik Devletlerdeki Amerikalılar) ilişkisel benlik kurgusuna
sahip kişilerin de toplulukçu kültürlerde (örn. Japonya’da Japonlar) yaşadığı gibi bir
yargının oluşmasına neden olduğu söylenebilir. Oysa ki, kültür ve benlik kurgusu
çalışmaları bireyciliğin her zaman bağımsızlıkla, toplulukçuluğun da bağımlılıkla
eşdeğer olmadığını göstermiştir (Matsumuto, 1999; Raeff, 1997). Benzer bir şekilde bir
bireyin hem bağımlı hem de bağımsız benlik kurgusuna sahip olabileceği de
belirtilmektedir (Raeff, 1997; Singelis, 1994; Yamada ve Singelis, 1999).
Alanyazında, özerklik ve ilişkisellik benlik oluşumu ile ilgili olarak ele alınan
temel kavramlar (örn. Guisinger ve Blatt, 1994; Markus ve Kitayama, 1991) olduğu
halde, bu yönelimler arasındaki ilişkiler ile ilgili farklı görüşler vardır. Bir yandan bu iki
yönelimin karşıt iki ucu (örn., bireycilik-toplulukçuluk, Triandis, 1995; ya da
bağımsızlık-karşılıklı bağımlılık, Markus ve Kitayama, 1991) temsil ettiği ileri
sürülmüştür. Diğer yandan da bu iki yönelimin iki temel insan gereksinimi olduğu kabul
edilmektedir (Guisinger ve Blatt 1994; İmamoğlu, 1998; Ryan ve Deci, 2000; Sato,
2001).
Birçok kuramcı hem özerkliğin hem de ilişkiselliğin birlikteliğinin önemini
vurgulamıştır. Örneğin, Maslow (1968) gereksinimler hiyerarşisinde sevme ve ait olma
gereksinimlerini kendini gerçekleştirme gereksiniminden önce yerleştirerek ait olmanın
önemine dikkat çekmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi, Bowlby (1981) ve Ainsworth
(1972) bağlanma ve keşfetmeyi temel gereksinimler olarak belirtmişlerdir. İmamoğlu
(1998, 2003) yetkinlik ya da bireyselleşme ve karşılıklı bağımlılık ya da ilişkiselliğin
birbirini tamamlayıcı doğasına dikkat çekmiştir. Özerklik ve ilişkiselliğin temel insan
gereksinimi (Ryan ve Deci, 2000; Guisinger and Blatt,1994) olduğu kabul edilen bazı
çalışmalarda özerklik ve bağlılık gereksiniminin birlikte karşılanmasının iyilik durumu
için olumlu sonuçlar doğurduğunu gösterilmiştir (Ryan ve Deci, 2000).
Özet olarak kültürün benlik kurgusu gelişimi süreci üzerinde temel etkisi
bulunmaktadır. İçinde yaşadığımız kültür benlik kurgusunun gelişimini etkilemektedir.
Benliği özerk, değişmez olarak gören geleneksel bakış açısı batılı bir bakış açısıdır.
Kültür anababalık değerlerini ve davranışlarını etkileyen önemli bir değişken olsa da
farklı sosyo ekonomik gruplar arasında kültür içi farklılıklar da bulunmaktadır
(Bronfenbrenner, 1986). Örneğin, bireyci değerler daha çok kentlerde yaşayan bireyler
arasında ve toplulukçu kültürlerin varlıklı kesimleri arasında görülmektedir. Ancak
21
Kağıtçıbaşı (2000) sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte gelen değerler sistemindeki
değişmenin tamamen bireyciliğe ve bağımsızlığa doğru bir geçiş yaratmayacağını, bu
geçişin bağımlılık modelinden, karşılıklı bağımlılık modeline doğru bir geçiş
yaratacağını ileri sürmüştür. Kağıtçıbaşı, böyle bir bütünleşme modelini tanımlamak
için “ilişkisellik kültürü” terimini kullanmış ve onu bireyci değerlere dayanan
“bağımsızlık kültürü” ile karşılaştırmıştır. Böyle bir ilişkisellik modelinde özerklikle
aileye bağlılık bir arada olabilmektedir. Türkiye’de de çocuk yetiştirmede anababaların
hem özerklik gelişimine hem de aileye yakın bağları sürdürmeye değer verdikleri
belirtilmiş, buradan özerkliği ve ilişkiselliği bir sentezle birleştiren özerk-ilişkisel benlik
kurgusu önerilmiştir (Kağıtçıbaşı, 1996, 2000, 2005, 2007).
Kültürel düzeyde bireycilik ve toplulukçuluk ya da kişisel düzeyde özerk benlik
ve ilişkisel benlik kategorilerinin aynı kültür içinde bir arada var olabilmesi ile ilgili
farklı kavramsallaştırmalar önerilmiştir. Bunlardan biri bireycilik ve toplulukçuluğu ya
da özerklik ve ilişkiselliği birbirini dışlayan yapılar olarak değil de, iki uçta yer alan
ideal kültürel yapılar olarak ele almaktır (Kağıtçıbaşı, 1996, 2000, 2005, 2007;
İmamoğlu, 1998, 2003). Bu bakış açısına göre bütün insanlar aynı zamanda hem
bireydirler hem de bir sosyal grubun üyesidirler. Buna dayanarak hiçbir toplumun
tamamen bireyci ya da toplulukçu olduğu söylenemez. Her toplum birey ve grup,
bağımsızlık ve bağlılık, özerklik ve ilişkisellik arasında bir denge oluşturmaktadır ve
kültüre özgü çocukluk ve anababalık tanımlamaları oluşturarak özerkliğin ve
ilişkiselliğin birlikte var olabilmesini sağlayacak toplumsallaştırma mekanizmalarını
üretmektedir.
Bireycilik ve toplulukçuluğu yukarıda aktarıldığı gibi görmenin yararlarından
biri buradan benlikle ilgili diyalektik bir senteze ulaşabilmektir. Benlikle ilgili birbirini
dışlayan geleneksel bakış açısından farklı olarak, diyalektik bir sentez özerk-ilişkisel
benlik üzerine odaklanmaktadır. Böyle bir sentez “yakın duygusal bağları ya da
karşılıklı bağımlılığı” ve “bireysel özerkliği (etkinlik)” içermektedir (Kağıtçıbaşı,1996).
Geleneksel olarak özerklik başkalarından ayrışma olarak kavramsallaştırılır ve ayrışma-
bireyleşme süreci sonunda kazanılmaktadır. Ancak özerklik tartışmalarında etkinlik
(agency) ve kişilerarası mesafe (interpersonal distance) ile ilgili iki boyutun var olduğu
kabul edilirse özerkliğin ayrışma, kopma olarak ele alınması gerekmediği gösterilebilir.
Bu “bağımsızlığın ve karşılıklı bağımlılığın” bir süreklilik üzerinde olduğunu
göstermektedir (Kağıtçıbaşı, 1996).
22
Kağıtçıbaşı (1996, 2005, 2006), benliğin kavramsallaştırılmasıyla ilgili bu
eleştirinin kişilerarası mesafe ve etkinlik (agency) gibi iki farklı boyut içeren özerklik
kavramının kurgulanmasıyla ilişkili olduğunu ileri sürmüştür. Batılı bakış açısından,
özerklik genellikle iki şekilde tanımlanmaktadır. Bunlardan biri etkin olarak hareket
etme, kendi kendini yönetme; diğeri de başkalarından ayrık olma, tek olma ile ilgilidir.
Bunların her ikisi birleştirildiğinde bazı araştırmacılar tarafında önerilen (örn., Markus
ve Kitiyama, 1991) bağımsız benlik ortaya çıkmaktadır. Ancak burada, Kağıtçıbaşı’na
(2007) göre özerklik ve ayrışıklık birbiri içine geçmektedir.
Oysa ki, Kağıtçıbaşı (2007) kendi başına yetme, kendi kararlarını alabilmeyle
ilgili yetkinlik ile başkalarından bağımsız olmanın altında iki farklı boyut olan yetkinlik
ve kişilerarası mesafe boyutlarının (Kağıtçıbaşı, 1996, 2005, 2006) yattığını ileri
sürmektedir. Ayrışmadan (separeteness) ilişkiselliğe uzanan kişilerarası mesafe boyutu
kişiyle başkaları arasındaki mesafeye ya da başkaları ile kişi arasındaki bağın derecesine
işaret etmektedir. Kutbun bir ucu kişiyle başkaları arasındaki sınırların açık bir biçimde
çizildiği ayrık benliği, diğeri ise başkaları ile kişi arasındaki sınırların daha belirsiz
olduğu ilişkisel (bağımlı) benliği göstermektedir. İkinci boyut özerk davranabilmenin
derecesine işaret etmekte ve özerklikten bağımlılığa (heteronomy) uzanmaktadır.
Özerklik kendi kendini yönetme, bağımlılık ise başkaları tarafından yönetilme durumu
olarak kavramsallaştırılmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1996, 2005). Bir başka ifadeyle, Şekil
1’de görüldüğü gibi etkinlik özerklikten bağımlılığa doğru uzanmaktadır. Kişilerarası
mesafe boyutu da ben başkaları arasındaki ilişkilerle, özellikle de kişinin başkalarına
bağlılığının derecesi ile ilişkilidir. Bu boyut da ayrışıklıktan ilişkiselliğe doğru
uzanmaktadır
Etkinlik
Özerklik Bağımlılık
Kişilerarası Mesafe
Ayrışıklık İlişkisellik
Şekil 1. Etkinlik ve Kişilerarası Mesafe Boyutları (Kağıtçıbaşı, 2007, s.182).
Kağıtçıbaşı özerklik ve ilişkisellik gibi iki temel insan ihtiyacını yansıtan
kişilerarası mesafe ve etkinlik boyutunun benliğin, kişiyle başkaları arasındaki
ilişkilerin ve sosyal davranışların temelini oluşturduğunu ileri sürmüştür. Bu ikisi farklı
temel boyutlar olarak ele alındığında, bir kişinin her ikisinde de olabileceği başka bazı
23
çalışmalarda da kabul edilmiştir (Markus ve Kitiyama, 2003; Oyserman, Coon ve
Kemmelmeimer, 2002).
Bu boyutlar hem mantıksal hem de psikolojik olarak birbirinden farklı ve
bağımsızdır (Kağıtçıbaşı,2007). Ancak, bu boyutlar özerkliğin ve ayrışıklığın önemli
olduğu orta sınıf Kuzey Amerika ya da batı Avrupa gibi sosyo-kültürel ortamlarda
birbiriyle ilişkili olabilirken ya da aynı faktörde toplanırken, bağlılığın vurgulandığı
sosyo-kültürel ortamlarda ilişkili olmayabilir ve bu özerkliğin olmadığı anlamına
gelmemektedir (Kağıtçıbaşı, 2005 a). Sonuç olarak yetkinlik ve kişilerarası mesafe
boyutları birbirinden bağımsız ise bu boyutların her birinin her bir kutbu diğer boyutun
her bir kutbuyla bir arada olabilir ve bu da dört alternatif birleşim ortaya çıkarmaktadır.
Kağıtçıbaşı’na (2007) göre buraya kadar olan tartışmanın bireyin benlik kurgusu
için önemli sonuçları bulunmaktadır; çünkü boyutların ayrışıklığı ve ilişkileri üzerine
olan tartışma bir kişinin hem özerklikte (etkinlik boyutunun bir ucu) hem de
ilişkisellikte (kişilerarası mesafe boyutunun bir ucu) yüksek olabileceği anlamına
gelmektedir. Bu da Kağıtçıbaşı’nın (1996a, 2005a) önerdiği özerk ilişkisel benliğin
nasıl ortaya çıktığını göstermektedir. Ayrıca Kağıtçıbaşı farklı benlik kurgularının
ortaya çıkmasını sağlayan sosyo ekonomik ve kültürel değişimlere bağlı aile değişim
modeli önermiştir. Aşağıda Türk kültüründe benlik gelişimi ile ilgili bilgiler
sunulmuştur.
2.1.4 Türk Kültüründe Benlik Kurgusu: Özerk-Ayrık, Bağımlı-İlişkisel
ve Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusu
Türkiye’de, geleneksel sosyo-kültürel ortam ilişkisel benliğin gelişimini
destekleyen aile, akrabalar ve komşularla kişilerarası ilişkilerin ve yakın bağların
önemli olduğu bir ortam olarak tanımlanmıştır (İmamoğlu ve İmamoğlu, 1992). Bu
geleneksel toplumsallaşma süreci aile bütünlüğünü, ilişkilerde uyumu ve aileye
yakınlığı vurgulamaktadır. Aile, grup üyeliği ve toplumsal roller kişinin benliğini ve
kişiliğini tanımlaması üzerine en etkili olan değerlerdir. Ancak, son zamanlarda yaşanan
toplumsal değişimlerin sonucu olarak, özellikle 1980 sonrası, Türkiye’de yaşayan
insanlar arasında ilişkisellik düzeylerinde bir azalma olmadan bireyci değerlerin
yaygınlaştığı belirtilmiştir (Karakitapoğlu-Aygün ve İmamoğlu, 2002; Kağıtçıbaşı,
1996).
Türkiye’de benlik üzerine gerçekleştirilen çalışmalar da geleneksel ilişkisellikle
yeni bireyci değerlerin birlikteliğini göstermiştir. Kağıtçıbaşı (1996, 2000, 2005) bu
24
yeni benlik tipini tanımlamak için “özerk-ilişkisel benlik”; İmamoğlu (1998)
“dengelenmiş ayrışama-bütünleşme: ilişkisel bireyleşme; Karadayı (1998) “ilişkili
özerklik” kavramlaştırmalarını kullanmışlardır. Bu kuramsal kavramlaştırmalara ve
görgül çalışmalara göre özerk benlik bağımsızlık, bireyleşme ve kendine güven ile;
ilişkisellik ise bütünleşme, toplumsal birlik, toplumsal destek ve yakınlıkla ilişkilidir.
İnsan gelişimi belirli bir bağlamda gerçekleşmektedir ve bunun önemli bir
bölümünü aile içindeki toplumsallaşma oluşturmaktadır. Bu toplumsallaşma bütün bir
toplumun sosyal, kültürel, tarihsel ve ekonomik özelliklerini yansıtmaktadır. Kağıtçıbaşı
(2000) üç farklı aile örüntüsü içinde ortaya çıkan üç farklı benlik kurgusu gelişiminin
analiz edilebileceği bir aile değişim modeli önermiştir. Model özerk ve ilişkisel benliğin
ortaya çıkmasını sağlayan toplumsal ve ailesel etmenleri ortaya çıkarmayı amaçlamıştır.
Modelde ayrıca, sosyo-ekonomik gelişmeler sonucu ortaya çıkan aile değişimlerinin
özerklik ve ilişkiselliği bir araya getiren ve yeni bir sentez olarak ortaya atılan “özerk-
ilişkisel benlik” (Kağıtçıbaşı, 1996, 2000) gelişimi için sonuçları incelenmektedir.
Modelde üç aile etkileşim örüntüsü ortaya konulmaktadır: (1) kuşaklar arasında
karşılıklı maddi ve duygusal bağımlılığın olduğu geleneksel aile modeli, (2)
bağımsızlığa dayanan bireyci model ve (3) her ikisinin diyalektik bir sentezi olan ve
maddi bağımsızlığı ancak duygusal bağımlılığı içeren karşılıklı duygusal bağımlılık
modeli.
Ailenin devamı için kuşaklar arası karşılıklı bağımlılığın gereklilik olduğu
karşılıklı bağımlılık aile modeli tarımla uğraşan geleneksel kırsal kesimlerde (onunla
sınırlı olmamakla birlikte) daha çok görülmektedir. Bu ailelerde çocuk yaşlılık
güvencesi olarak görülmektedir. Bu ortamlarda aileler için çocuğun ekonomik değeri ön
plandadır ve bunun yüksek doğurganlık oranı ile ilişkisi bulunmaktadır (Kağıtçıbaşı
1982, 1990). Karşılıklı bağımlılık aile modelinde çocuğun bağımsızlığı işlevsel değildir
ve aile için bir tehdit olarak algılanabilir, çünkü çocuğun kendi istek ve ilgilerinin
ailesinin isteklerinin önüne geçmesi arzu edilmemektedir. Bu nedenle çocuk
yetiştirmede itaat özerklikten daha önemlidir. Bağımlılık aile modeli içindeki
toplumsallaşma uyma ve itaate yapılan vurgu açısından Arrnet’in (1992) önerdiği
“yakın” (narrow) toplumsallaşma kavramıyla benzerlik göstermektedir.
Batılı orta sınıf çekirdek ailesinin özelliği olan bağımsızlık aile modelinde
nesiller arası bağımsızlığa daha çok önem verilmekte ve çocuk yetiştirmede özerklik
önemli bir değer olarak görülmektedir. Burada bazı sosyal kurumlar ve zenginlik
kuşaklar arası karşılıklı bağımlılığı gereksiz kılmaktadır. Bireyleşme ve ayrışma sağlıklı
25
insan gelişimi için gereklilik olarak görülmektedir. Bağımsızlık aile modeli içinde
gerçekleşen toplumsallaşma özerkliğe ve bağımsızlığa yaptığı vurgu açısından Arrnet’in
(1992) “geniş” (broad) toplumsallaşma kavramına benzetilmektedir.
Klasik modernleşme görüşünde sosyo-ekonomik gelişmenin karşılıklı bağımlılık
aile modelinden bağımsızlık aile modeline doğru bir değişime neden olduğuna
inanılmaktadır. Ancak son zamanlarda bu görüşün sorgulanmasına neden olan, yakın
aile bağlarının önemli olduğu kültürlerde kentleşme ve sanayileşmeye karşın yakın
bağların sürdüğü tartışılmaktadır (Kağıtçıbaşı, 2000). Artan varsıllıkla birlikte maddi
bağımlılıklar azaldığı halde, duygusal bağımlılıklar devam etmektedir. Bu değişimler
ailelerin çocuk yetiştirme biçimlerini etkilemektedir. Maddi bağımlılıklar azaldıkça,
çocukların özerklikleri daha fazla desteklenmektedir. Ailenin refahı için çocuğun maddi
katkısının öneminin azalması nedeniyle artık çocuğun özerkliği bir tehdit olarak
algılanmamaktadır. Ancak, duygusal bağımlılığa hala önem verilmesi nedeni ile
çocuğun ailesine yakın ve bağlı olması istenmektedir. Böylece özerkliğin önemli
olmasına ve çocuktan mutlak bir itaat beklenmemesine karşın anababa tutumlarında
kontrol önemlidir, çünkü burada çocuğun ayrışması (kopması) amaçlanmamaktadır.
Karşılıklı duygusal bağımlılık aile modelinde ailelerin çocuk yetiştirme
yaklaşımlarına özerkliğin desteklenmesinin girmesinin nedeni maddi bağımlılıkların
azalmasıdır. Ayrıca özerkliğin kent yaşamı koşulları içinde işlevsel bir önemi de
bulunmaktadır. Değişen yaşam biçimleri ile birlikte bireyin özerkliği bireysel
sorumluluk gerektiren özel işlerle baş etmede daha işlevsel hale gelmektedir. İtaat
okulda ya da kas gücü gerektirmeyen işlerde başarıyı garanti etmemektedir (Okagaki ve
Sternberg, 1993). Bağımlılık aile modelinde çocuk yetiştirme itaate yöneliktir çünkü
ailesine itaat eden bir çocuğun sadık bir aile üyesi olma olasılığı yüksektir. Bağımsızlık
aile modelinde çocuğun özerkliği ve ayrılığı desteklenir, çünkü bunlar çocuğun kendi
kendini idare etmesini ve kendine yetmesini sağlar. Karşılıklı duygusal bağımlılık aile
modelinde özerklik ve ilişkiselliğin diyalektik bir sentezle birleştirildiği çocuk
yetiştirme egemendir. Bağımlılık aile modelinde gelişen benlik ilişkisel bir benliktir ve
ilişkisellik ve dışa bağımlılık bu benliğin temel özellikleridir. Bağımsızlık aile
modelinde ortaya çıkan benlik ayrışmış benliktir ve özerkliği ve ayrışmayı içermektedir.
Duygusal bağımlılık aile modelinde gelişen benlik özerk ilişkisel benliktir ve hem
özerkliği hem de ilişkiselliği içermektedir.
Bağımlılık aile modelinde yetke ve itaat yönelimli anababa tutumları ilişkisel
benliğin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bağımsızlık aile modelinde göreli olarak
26
izin verici anababa tutumları ayrışmış benliğin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Duygusal bağımlılık aile modelinde anababalar hem çocuklarının özerkliklerini
desteklemekte hem de onları kontrol etmektedirler, bu Baumrind’in (1980) “demokratik
anababalık” kavramına benzetilebilir. Bu anababa tutumları da özerk-ilişkisel benliğin
ortaya çıkmasını sağlamaktadır (Şekil 2).
ETKİNLİK
Özerklik
Ayrışmış Benlik Özerk-İlişkisel Benlik
Bağımsızlık Psikolojik Karşılıklı
Aile Modeli Bağımlılık
Aile Modeli
Kendine güven yönelimi Kontrol ve özerklik yönelimi
KİŞİLERARASI
İlişkisellik Ayrışma
MESAFE
Bağımlı-Ayrık Benlik İlişkisel benlik
Hiyerarşik Karşılıklı Bağımlılık
İhmalkar aile Aile modeli
İhmalkar, ilgisiz yönelim Uyma yönelimi
Bağımlılık
Şekil 2. Etkinlik, Kişilerarası Mesafe ve Benlik Türleri (Kağıtçıbaşı, 2005, s.412).
İmamoğlu (1998) da bireyleşme ve ilişkisellik yönelimlerini bir araya getiren ve
“Dengelenmiş Bireyselleşme Ayrışma Modeli” olarak adlandırdığı bir model
önermiştir. Ona göre insanlar doğuştan ayrışma ve bütünleşme eğilimine sahiptir. Bir
başka deyişle, insanlar kendi potansiyellerini keşfetme ile ilgili temel bir gereksinime
sahiptir ve bu süreç kişilerin bireyselliğini kazanmasını sağlayarak onları başkalarından
farklılaştırmaktadır. İmamoğlu (1998) bu gelişimsel eğilimi “bireysel farklılaşma
yönelimi” olarak adlandırmıştır. Bu yönelimin bir ucunda bireyselleşme (kişinin kendi
potansiyeline dayanarak içsel güdülenmeyle hareket etmesi), diğer ucunda da toplumsal
beklentilere göre hareket etme ya da güdülenme kaynağı olarak dışsal kaynakları
kullanma bulunmaktadır. İmamoğlu (1998) ayrıca insanların başkalarına bağlı olmaya
yönelik bir eğilime sahip olduklarının belirtmiş ve bu yönelimi de “kişilerarası
27
bütünleşme yönelimi” olarak adlandırmıştır. Bu yönelimin de bir ucunda ilişkisellik,
diğer ucunda ayrışma yer almaktadır.
Hem kişilerarası bütünleşme gereksiniminin hem de bireysel farklılaşma
(intrapersonal differentiation) gereksiniminin doyurulmasının ilişkisel bireyleşmeye yol
açtığı ve bunun dengelenmiş bir benlik oluşumunu temsil ettiği, psikolojik işleyiş
açısından hiçbir gereksinimin karşılanmadığı ayrışmış benlikten daha iyi olduğu
belirtilmektedir (İmamoğlu, 2003).
İmamoğlu (1998) modelinde kişisel farklılaşma ve kişilerarası bütünleşmenin
farklı boyutlar olarak ele alındığında onların birleşiminden dört farklı benlik kurgusu
ortaya koymuştur: bireyleşmiş/kendileşmiş, ilişkisel, ayrık ve ilişkisel bireyselleşme
benlik kurgusu. İmamoğlu (1998) bu dört benlik kurgusunun ortaya çıkmasını sağlayan
aşağıda açıklanan dört aile bağlamı önermiştir.
Bunlardan ilki hem sınırlandırıcı kontrolün hem de aile içindeki ilişkilerin düşük
oluğu farklılaştırıcı aile bağlamlarıdır. Bu tür aile ortamlarının ayrışmış-bireyselleşmiş
benlik tipinin oluşumunu doğurduğu belirtilmiştir (İmamoğlu, 2003). Bu aile
ortamlarında kişilerin özerkliklerinin desteklendiği, ancak kişinin bütünleşme
(ilişkisellik) ihtiyacının ihmal edildiği ya da üzerinde durulmadığı ileri sürülmüştür.
Diğer bir aile bağlamı aile bütünlüğü için tehdit olarak algılanan ayrışma
(farklılaşma) yerine bütünleşmenin vurgulandığı bütünleştirici aile bağlamlarıdır. Bu
aile ortamları ilişkisel benliğin oluşumu için uygundur. Bu ailelerde bakım verme ve
fedakarlık ile katı, yönlendirici ve koruyucu kontrol bir arada bulunmaktadır. Bu
ailelerde büyüyen çocuklar diğerlerine göre hareket etmeyi öğrenmekte ve destekleyici
ailelerine karşı yükümlülüklerini yerine getirmeye hazırdırlar. Bu kişiler ailelerine karşı
olumlu duygular taşıyabilir ancak ailelerinin kendilerine karşı olan sevgi ve ilgisinin
onların beklentilerini karşılamaya dayandığını düşünürler. Bu bağlamlar ilişkisellik
gereksiniminin karşılanması için olumlu ortamlar olsa da, özerklik ve bireysellik
gereksiniminin karşılanması için uygun değildir.
Ne bütünleşme ne de ayrışma gereksiniminin giderildiği diğer bir aile bağlamı
dengelenmemiş aile bağlamlarıdır ve bu aile ortamları ayrışmış benliğin oluşumu için
uygundur. Sınırlandırıcı kontrolün yüksek, ilgi ve kabulün düşük olduğu bu ortamlarda
yetişen kişiler duygusal olarak kendilerini ayrık, ancak bilişsel olarak bağlı hissederler.
İmamoğlu (2003) bu aile tipini Baumrind’in (1991) yetkeci anababalık stiline
benzetmektedir.
28
İmamoğlu (1998) tarafından önerilen hem kişilerarası bütünleşme hem de
bireysel ayrışma gereksiniminin doyurulmasına olanak tanıyan diğer aile bağlamı
dengelenmiş aile bağlamlarıdır. Bu aile ortamlarında ilişkisel-bireyselleşmiş (özerk)
benlik oluşmaktadır. Bu ailelerde çocukların hem aileye yakın kalmaları hem de
bireysellikleri desteklenmektedir. Bu ailelerde düşük düzeyde sınırlandırıcı kontrol,
yüksek düzeyde karşılıklı sevgi, kabul ve ilgi bulunmaktadır.
İmamoğlu (2003) modelinde önerilen dört benlik tipine karşılık gelen bu dört
bağlamsal örüntünün anababalık stillerinin temel boyutları olan sevgi-kabul ve
sınırlandırıcı kontrol açısından farklılaştığını belirtmiştir. Ayrıca ilgi ve kontrol
boyutları ile ilgili kavramsallaştırma farklılıkları nedeni ile tam bir paralellik olmasa da
bu dört bağlamın anababa tutumları ile ilgilenen diğer araştırmacıların önerdikleri dörtlü
kategoriler (örn., Baumrind, 1991; Lamborn, Mounts, Steinberg, ve Dornbusch, 1991;
Maccoby ve Martin, 1983) ile benzeştiğini de ifade etmiştir.
Modelin kuramsal bakışı ilişkiselliği engel olarak değil de yaşam boyunca kişi
için güç kaynağı olarak gören bağlanma kuramıyla benzerlik göstermektedir
(Ainsworth, 1972; Bowlby, 1988). Bağlanma kuramcıları aile çocuk arasında ilk
zamanlarda yaşanan güven ilişkisinin sonraki kişilerarası ilişkiler için önemine vurgu
yapmışlardır. Çocuğa olumlu tepkilerde bulunulan ortamlar güvenli bağlanmanın
gelişimini sağlamakta, bu da çocuğun keşif davranışları için güven temelini
oluşturmaktadır. Bağlanma kuramına göre, bağlanma (ilişkisellik) keşif davranışı ile
(bireyselleşme) birbirine karşıt olmayıp, onu desteklemektedir.
Karadayı (1998) da Kağıtçıbaşı’na benzer olarak özerklik ve ilişkisellik
yönelimlerini bir araya getiren “ilişkili özerklik” kavramını kullanmıştır. İlişkili
özerklik kavramı ile, bir uçta özerkliğin, diğer uçta ise ilişkililiğin olduğu, bireysel
özerkliğin engellenmeden, duygusal ilişkilerin sürdürüldüğü bir benlik tipi
tanımlanmaktadır. Bir başka ifadeyle, modelde özerklik ve ilişkiselliğin bir sentezi
oluşturulmuştur. Karadayı’nın çalışmasında ilişkili özerklik kavramı, benlik sınırlarının
belirginliği, kendine güven, duygu, değer, tutum ve davranışlarda bağımsız olma ve
kendi kendini yönetme, aile ve diğer kişilerle olumlu ve yakın ilişkiler kurmayı ifade
etmektedir. Karadayı önerdiği ilişkili özerklik kavramının ne batı kültürlerindeki gibi
aile ve diğerlerinden kopuk bir özerkliği, ne de kültürümüzde de görüldüğü gibi aile ve
çevredekilerle sınırlı bir bağımlılık durumu olduğunu belirtmektedir. Bu kavram
Kağıtçıbaşı’nın (1996, 2000, 2005) önerdiği karşılıklı duygusal bağımlılık ve onun
sonucu ortaya çıkan “özerk-ilişkisel benlik” kavramıyla benzerlik göstermektedir.
29
Karadayı (1998) bu modelin, Türkiye’de, batılılaşma ile, kültüre özgü değerlerin
korunması arasındaki çelişkiye çözüm olabileceğini ve değişen aile yapısının
açıklanabileceğini belirtmiştir.
Bireysellik ve ilişkiselliğin zıt yönelimler olmadığını gösteren bazı görgül
bulgular da bulunmaktadır (İmamoğlu, 1998; Li, 2002; Oyserman, Coon ve
Kemmelmeier, 2002); örneğin, İmamoğlu (1998) bireyselleşme ve ilişkiselliğin farklı
yönelimler olduğunu göstermiştir. Toplumun eğitim düzeyi yüksek kesimleri arasında
yaşanan bireysellik eğiliminin aileden kopmayla birlikte yaşanmadığı, ilişkiselliğin
devam ettiği görülmektedir (Karadayı, 1998). Özellikle eğitim düzeyi yüksek kadınların
eğitim düzeyi yüksek erkeklere göre hem ilişkisellik hem de bireysellik puanları daha
yüksek bulunmuştur (İmamoğlu ve Karakitapoğlu-Aygün, 2004). Bu sonuç kadınların,
geleneksel olarak kadının toplumsal cinsiyet rolü ve toplulukçu Türk kültürü açısından
önemli bir değer olan ilişkisel yönelim ve sosyo-kültürel değişimle birlikte gelen yeni
cinsiyet rolüne uygun bireyciliği dengeleyebildiklerini göstermektedir.
2.1.5. Benlik Kurgusu İle İlgili Yapılan Araştırmalar
Bazı çalışmalar ilk ergenlik döneminde ergen anababa ilişkileri açısından
özerklik ve ilişkiselliği incelemiştir (Lamborn ve Steinberg, 1993; Ryan ve Lynch,
1989; Steinberg ve Silverberg, 1986). Genellikle bu çalışmalarda özerklikle ergenlerin
uyum ve iyilik durumları arasındaki ilişkiler incelenmiştir (Chirkov, Ryan, Kim ve
Kaplan). Örneğin Ryan ve Lynch (1989) duygusal özerklikle ergenlerin anababaları ile
ilişkilerinde hissettikleri ilişkisellikleri arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla 7. 9. ve
12. sınıf ve üniversite lisans öğrencileri üzerinde bir araştırma yapmışlardır. Sonuçlar
duygusal özerklikle anababaya bağlanmanın niteliği arasında olumsuz ilişki olduğunu
göstermiştir. Duygusal özerklik düzeyleri yüksek olan ergenlerin anababaya daha
güvensiz bağlandıkları ve anababayla bağlılıklarının daha zayıf olduğu görülmüştür. Bu
araştırmanın sonucunda Steinberg ve Silverberg’in (1986) çalışmasından farklı olarak
ilk ergenlikte duygusal özerklik daha yüksek bulunmuştur.
Frank, Pirsch ve Wright (1990) anababalarına güvensiz bağlananların duygusal
özerklik düzeylerinin de düşük, buna karşın anababasına daha yakın olan ve daha az
güvensizlik yaşayan ergenlerin özerklik düzeylerinin yüksek olduğunu bulmuşlardır. Bu
bulgu özerkliğin destekleyici aile ortamlarında gelişeceğine bir kanıt olarak
yorumlanabilir.
30
Lamborn ve Steinberg (1993) destekleyici anababa ergen ilişkileri bağlamında
duygusal özerkliği inceledikleri çalışmalarında ergenleri dört gruba ayırmışlardır:
bireyselliğini kazanmış olanlar, anababalarına bağlanma düzeyleri yüksek olanlar ve
aynı zamanda anababalarından yüksek düzeyde destek görenler; ayrışmış olanlar,
duygusal bağlanmada yüksek ancak destek boyutunda düşük olanlar; bağlı olanlar,
duygusal bağlanmaları düşük ancak anababa desteği yüksek olanlar; kararsız (arada)
olanlar, hem bağlanma hem de destek boyutunda düşük olanlar. Sonuçlar bireyselliğini
kazanmış olanların (özerklik ve ilişkisellik var) ayrışmış, bağımlı ve kaçınıcı gruba göre
psikolojik olgunluk ve akademik başarı açısından daha iyi durumda olduğunu
göstermiştir.
Ryan ve Lynch (1989) özerkliği “kendi kendini yönetme ve kendi kendini
düzenleme” olarak tanımlamakta, ancak aileden ayrışma ile aynı anlama gelmesinin
gerekmediğini vurgulamaktadır. Hatta yazarlar aileden ayrışmanın özerklik ve benlik
gelişimi ile çeliştiğini de belirtmektedirler. Allen ve arkadaşları bu görüşü daha da
genişletmiş ve en uygun düzeyde özerkliğin aileyle ilişkileri bitirerek değil, tam tersine
yakın destekleyici aile ilişkileri içinde gelişeceğini ileri sürmüşlerdir (Allen, Hauser,
Bell ve O’Connor, 1994). Bu araştırmalar yakın ve destekleyici aile içinde gelişen
özerkliğin (aynı zamanda ilişkisellikte yüksek) ergenleri olumsuz davranışlardan ve
bunun sonuçlarından koruduğunu göstermişlerdir. Ayrıca yakın aile ilişkilerini bitirerek
gelişen özerklik ya da özerklik çabalarının da olumsuz sonuçlarla ilişkili olduğunu
göstermişlerdir (Allen, Aber ve Leadbeater, 1990; Allen, Hauser, Eickholt, Bell ve
O'Connor, 1994).
Özerklik ve ilişkisellik ile ilgili ileri sürdükleri görüşleri incelemek için Allen ve
arkadaşları özerklik ve ilişkiselliğin bir arada ele alındığı çeşitli araştırmalar
gerçekleştirmişlerdir. Bu çalışmalarda ergenlerin aileleri ile ilişkilerini sürdürerek
özerklik geliştirime çabaları ve ailelerin çocuklarının özerklik ve ilişkisellik çabalarını
desteklemesinin benlik ve özsaygı gelişimi, olumsuz davranışlar gibi bir dizi değişkenle
ilişkisi incelenmiştir (Allen, Hauser, Bell ve O’Connor, 1994; Allen ve ark., 1996).
Gözlem yönteminin kullanıldığı bu çalışmalarda karşılıklı etkileşim ortamlarında hem
ergenlerin hem de anababaların (genellikle annelerin) özerkliği destekleyen ya da
engelleyen davranışları incelenmiştir. Sonuçlar, özerklik ve ilişkiselliği destekleyen
etkileşimlerin benlik ve özsaygı gelişiminde ilerleme (Allen, Hauser, Bell ve O’conner,
1994) ve düşük olumsuz duygu durumu (Allen, Hauser, Eickholt ve diğ., 1994) gibi
olumlu psikolojik sonuçlar ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Özerkliğin ve ilişkiselliğin
31
desteklenmesinin anne çocuk ilişkisinin niteliğinin gelişimi (McElhaney ve Allen,
2001) ve genç yetişkinlikteki güvenli bağlanma ile olumlu (Allen ve Hauser, 1996); 14-
16 yaşlarında ergen anababa arasındaki çatışma artışı ile olumsuz ilişkili (Allen ve diğ.,
1996) olduğu bulunmuştur. Ayrıca, özerklik ve ilişkiselliğin desteklenmesi geç
yetişkinlikte eğitimsel ve mesleki kazanımlar gibi davranışsal sonuçlar ile olumlu (Best,
Hauser ve Allen, 1997), ancak özerklik ve ilişkiselliğin engellenmesi ileri ergenlikte
dışsallaştırma davranışları (Allen, Hauser, Eickholt ve diğ., 1994), saldırgan davranışlar
gösterme (Tate, 1999) ile olumsuz ilişkili bulunmuştur. Diğer bazı çalışmalar da,
özerklik ve ilişkiselliğin birlikte gelişiminin düşük saldırganlık ve daha az sorun
davranışlarla ilişkili olduğu bulunmuştur (Allen, Kuperminc, Philliber ve Herre, 1994;
Kuperminc, Allen ve Arthur, 1996).
Lamborn ve Steinberg (1993) özerklik ve ilişkiselliğin uyum ve akademik
yeterlilik üzerindeki etkisini geniş bir örneklem (8.700 ergen) üzerinde araştırmışlardır.
Sonuçlar duygusal özerklik puanları yüksek olan ergenlerin, düşük olanlara göre daha
fazla davranış sorunu ve stres yaşadıklarını göstermiştir. Anababadan alınan ilişki
desteğinin ise daha az davranış sorunu ve yüksek akademik yeterlilik ile ilişkili olduğu
bulunmuştur. Bu çalışmada ayrıca hem duygusal özerklikte hem de ilişki desteğinde
yüksek puan alan ergenlerin akademik yeterlilikte yüksek puan alırken daha fazla
davranış sorunu yaşadıkları da gösterilmiştir. Lamborn ve Steinberg’in çalışması
özerklik ve aile ilişkilerinin dengeli bir biçimde sürdürülmesinin olumlu sonuçlarının
yanında bazı olumsuz sonuçlarının da olabileceğini göstermektedir.
Bazı araştırma bulguları da aileden duygusal olarak uzaklaşmanın (duygusal
özerkliğin yüksek olması) ergenin psikolojik ve akademik yaşantısı üzerinde olumsuz
etkisi olduğu ile ilgili araştırma bulgularından farklılık göstermektedir ve bu
araştırmalarda özerklik ve ergenler üzerindeki sonuçlarına aile bağlamının aracılık ettiği
gösterilmiştir. Örneğin, Fuhrman ve Holmbeck (1995) 10-18 yaşları arasındaki 96 ergen
grubunda duygusal özerklik, uyum (yeterlilik, not ortalaması, içselleştirme ve
dışsallaştırma sorunları) ve aile değişkenleri (anababa-ergen çatışması, aile bütünlüğü,
anababa kontrolü ve anneden alınan ilgi) arasındaki ilişkileri incelemişlerdir. Araştırma
sonunda, anababa-ergen çatışmasının daha fazla olduğu ve anne ilgisinin daha az olduğu
ailelerden gelen ergenlerin duygusal özerklikleri ile dışsallaştırma sorunları, akademik
yeterlilik ve not ortalamaları arasında olumlu ilişki bulunurken, anababasıyla daha az
çatışma yaşayan ve annesi daha ilgili olan ergenlerin duygusal özerklik düzeylerinin
yüksek oluşu ise daha fazla sorun davranışlar ilişkili bulunmuştur. Araştırmacılar bu
32
sonuçları duygusal özerkliğin yüksek olmasının sadece daha olumsuz aile ortamlarında
olumlu sonuçlarının olabileceği yönünde yorumlamışlardır.
Noom, Dekovic ve Meeus (1999) ergenlerin özerklik, bağlanma ve psikolojik
uyumları arasındaki ilişkileri inceledikleri çalışmalarında, özerkliğin anababaya
bağlanma ile ilişkili olduğunu, bunların da psikolojik uyumu yordadığını göstermişlerdir.
Yeh ve Yang (2006) anababadan kopma ve psikolojik ayrışma ile Çinli
ergenlerin benlik saygısı ve mutluluk düzeyleri arasında olumlu, aynı değişkenlerle
içselleştirme, dışsallaştırma sorunları arasında olumsuz ilişki göstermişlerdir. Bu
sonuçlar anababa ve çocuk arasındaki bağlılığın önemli olduğu Çin toplumu için
ergenin anababasından duygusal olarak kopmasının ve uzaklaşmasının psikososyal
uyum için olumsuz sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir.
Bu çalışmalar genel anlamda özerklik ve ilişkiselliği geliştiren davranışların
yüksek özsaygı, benlik gelişimi, sosyallik, düşük düzeyde çatışma ve saldırganlık, sorun
davranışların azlığı gibi olumlu sonuçlarla; özerklik ve ilişkiselliği engelleyen
davranışların olumsuz sonuçlarla ilişkili olduğunu göstermiştir.
Özerklik ve ilişkisellik açısından bireyci ve toplulukçu kültürleri karşılaştıran
çeşitli araştırmalar bulunmaktadır. Markus ve Kitiyama (1991) ve Singelis (1994) gibi
araştırmacıların ileri sürdüğü batılı bireyci kültürlerde yaşayan bireylerin özerk-ayrık
benlik kurgusuna sahip olmaları yönündeki eğilim bu alandaki önemli sayıda
araştırmada da gösterilmiştir. Bu araştırmaların çoğunluğunda benlik ikili olarak ele
alınmıştır. Avustralyalı öğrencilerin Çinlilere göre özgürlüğe daha çok önem verdikleri,
Çinlilerin de Avusturyalılara göre sosyal birliğe daha çok önem verdikleri gösterilmiştir
(Bond ve Forgas, 1984). Latin Amerikalılar arasında aile normlarına beyazlara göre
daha fazla vurgu yapıldığı da gösterilmiştir (Harwood Schoelmerich, Ventura-Cook,
Schulze ve Wilson, 2002). Araştırma sonuçları ayrıca Latin Amerikalı gençlerin Avrupa
kökenli Amerikalı gençlere göre ilişkisellik puanlarının (anababaya karşı daha olumlu
tutumlarla gösterilen) yüksek, özerklik puanlarının ise düşük olduğunu göstermektedir
(Fuligni, Tseng ve Lam, 1999).
Watkins, Mortazavi ve Trofimova (2000) Hong Kong, İran, Rusya ve Amerika
Birleşik Devletleri’nden kişilerin bağımsız ve karşılıklı bağımlı benlik gelişimlerini
değerlendirdikleri çalışmalarında, bütün ülkelerden katılımcıların karşılıklı bağımlı
benlik kurgularını bağımsız benlik kurgusuna göre daha önemli değerlendirdiklerini
göstermişlerdir.
33
Uleman, Rhee, Bardoliwalla, Semin ve Tyoma (2000) Avrupa kökenli, Asya
kökenli, ABD’li, Hollandalı, Türk ve Japon üniversite öğrencileri ile yaptıkları
çalışmalarında Türk öğrencilerin Asya kökenli Amerikalılara ve Japonlara göre
ailelerine duygusal açıdan daha yakın olduklarını bulmuşlardır.
Bresnahan, Chiu ve Levine (2004) Amerikalı ve Tayvanlı katılımcıların benlik
kurgularını bağımsız, toplulukçu karşılıklı bağımlı ve ilişkisel karşılıklı benlik kurgusu
açısından karşılaştırmışlardır. Sonuçlar, Amerikalı katılımcıların bağımsız ve toplulukçu
karşılıklı bağımlı benlik kurgusu puanlarının, her iki gruptan kızların da ilişkisel
karşılıklı benlik kurgusu puanlarının daha yüksek olduğunu göstermiştir.
Uskul, Hynie ve Lalonde (2004) Avrupalı Kanadalılarla ve Türklerle benlik ve
kişilerarası yakınlık konusunda yaptıkları karşılaştırmalı çalışmalarında Türklerin
Kanadalılara göre karşılıklı bağımlı benlik puanlarının daha yüksek olduğunu, bağımsız
benlik konusunda ise herhangi bir kültürel farklılık olmadığını göstermişlerdir. Bu
çalışmada Türklerin Kanadalılara göre aile üyelerine ve eşlere daha yakın olma istekleri
de gösterilmiştir.
Mascolo, Misra ve Rapisardi (2004) Hindistanlı ve ABD’liler arasında bireyci ve
ilişkisel benlik kurgusunu araştırdıkları çalışmalarının sonucunda gerek aynı kültür
içinde gerekse farklı kültürlerde çok boyutlu bir benlik yapısının olduğunu ileri
sürmüşlerdir. Buna göre bağımsız, karşılıklı bağımlı, ilişkisel ve kuşatıcı (encompasing)
olmak üzere dört farklı benlik kurgusu ortaya koymuşlar ve ABD’de bireyci ve ilişkisel,
Hindistan’da ise ilişkisel ve kuşatıcı benlik kurgusunun yaygın olduğunu göstermişlerdir.
Batılı bireyci kültürlerde yaşayan bireylerin toplulukçu kültürde yaşayan kişilere
göre daha fazla özerk-ayrık benlik kurgusuna sahip olduklarını gösteren çok sayıda
araştırma bulgusundan farklı bulgular da bulunmaktadır. Örneğin, Sato ve Cameron
(1999) Kanadalı ve Japon üniversite öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirdikleri
çalışmalarında Kanadalı üniversite öğrencilerinin karşılıklı bağımlı benlik kurgusu
puanlarının Japon öğrencilerininkinden daha yüksek olduğunu göstermişlerdir.
İmamoğlu ve Karakatipoğlu-Aygün (2004) farklı kültürden ergenlerin benlik
kurguları, anababa tutumları ve iyilik durumlarını inceledikleri çalışmada, Amerikalı
gençlerin ilişkisellik yönelimlerinin Türk gençlerinden daha yüksek olduğunu ve
bireyleşme yönelimi açısından iki kültür arasında bir farklılık olmadığnı göstermişlerdir.
Aynı çalışmada Amerikalı kız ergenlerin benliklerini Türkiye’deki kızlara göre daha
fazla ilişkisellik yönünde tanımladıkları, erkekler arasında ise anlamlı bir fark olmadığı
bulunmuştur.
34
Green, Deschamps ve Dario Páez (2005) 20 ülkeden 2,533 kişinin katılımıyla
bireyci ve toplulukçu özellikler açısından ülkeler arası ve ülke içi farklılıkları
incelemişlerdir. Bireycilik toplulukçuluk boyutları kendine güven (kendi ayaklarının
üzerinde durabilme), grup yönelimli karşılıklı bağımlılık ve mücadelecilik açısından
değerlendirilmiştir. Sonuçlar, gruplar açısından ülke içi ve ülkeler arası farklılıklar
olduğunu göstermiştir. Kendine güvenli mücadeleci olmayan ve karşılıklı bağımlı
mücadeleci olmayan kişilerin batı ülkelerinde daha yaygın olduğu, buna karşın kendine
güvenli mücadeleci ve karşılıklı bağımlı mücadeleci kişilerin batılı olmayan toplumlarda
daha yaygın olduğu görülmüştür.
Cinsiyet çocukların bağımsızlıklarının ve özerkliklerinin ne kadar destekleneceği
üzerinde etkisi olan diğer bir değişken durumundadır. Son zamanlarda cinsiyetin
psikolojik süreç üzerindeki etkisinin anlaşılması tekrar önem kazanmaya başlamış
(Stewart ve McDermott, 2004) ve ergen gelişimi üzerinde cinsiyet farklılıkları ortaya
çıkmıştır. Örneğin, geleneksel anne rolünün ön planda olduğu aile ortamlarında özerk
davranışlar için daha az fırsat sağlandığı (Bumpus, Crouter ve McHale, 2001), özerkliğin
kızlar için erkeklere göre daha fazla gerginlik yaratıcı bir deneyim olduğu (Beyers ve
Goossen, 1999) gösterilmiştir. Kızların özerkliklerinin katı cinsiyet rollerinin egemen
olduğu ortamlarda daha eşitlikçi ortamlara göre daha az desteklendiği bulunmuştur
(Bumpus ve ark., 2001).
Kashima ve Hardie (2000) bireyci, ilişkisel ve toplulukçu benlik kurgusu
gelişimini Avusturyalılar arasında inceledikleri çalışmalarında erkeklerin toplulukçu,
kadınların ise ilişkisel benlik kurgusu puanlarının daha yüksek olduğunu göstermişlerdir.
Bireyci benlik kurgusu açısından cinsiyetler arasında fark olmadığı gösterilmiştir.
Lin ve Church (2004) Avrupa ve Çin kökenli Amerikalıları bireyci, ilişkisel ve
toplulukçu benlik açısından karşılaştırdıkları çalışmalarında bu gruplar arasında üç benlik
kurgusu açısından fark olmadığını göstermişlerdir. Aynı çalışmada kadınların ilişkisel ve
bireyci benlik puanları, erkeklerin puanlarından daha yüksek bulunmuştur.
Steinberg ve Silverberg (1986) 10-16 yaşları arasındaki 865 ergenin katılımıyla
araştırmacıların kendileri tarafından geliştirilen “Duygusal Özerklik Ölçeği”ni
kullanarak gerçekleştirdikleri çalışmalarının sonucunda ileri ergenlik döneminde
olanların ilk ergenliktekilere göre daha özerk olduklarını, kızların da erkeklere göre
duygusal özerklik puanlarının daha yüksek olduğunu göstermiştir.
35
Yaş açısından, özellikle duygusal özerkliğin yaşla birlikte arttığı görülmektedir
(Noom, Dekovic ve Meeus 2001). Bu çalışma özerkliğin ilk ve orta ergenlikte sabit
kaldığını ancak ileri ergenlikte artmaya başladığını göstermiştir.
2.1.6. Benlik Kurgusu Konusunda Türkiye’de Yapılan Araştırmalar
Bu güne kadar benlik kurgusu ile ilgili, özellikle batıda yapılan çalışmalar
ayrışma ve kendi kendini yönetme üzerine odaklanarak benliğin ilişkisellik boyutu
ihmal edilmiştir. Aşağıdaki çalışmalar özerkliğin yanında ilişkiselliğin de ergenlerde
benlik kurgusu gelişiminin anlaşılmasında önemli bir boyut olduğunu göstermektedir.
Türkiye’de yapılmış sınırlı sayıda araştırmadan biri olan Karadayı’nın (1998)
çalışmasında Türk kültürü için ilişkili özerklik modeli önerilmiş ve bunu ölçmeye
yönelik bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmasının sonucunda ayrışma (AY), kendine
güven (KG), davranışsal özerklik (DAV), duygusal özerklik (DUY), tutum ve
davranışlarda özerklik (TUD) alt ölçeklerinden oluşan “Özerklik” olarak adlandırdığı
bir faktör, çatışmasız özerklik (ÇAT), ilişkililik (İLİŞ) alt ölçeklerinden oluşan
“Çatışmasız ilişkililik” olarak adlandırdığı ikinci bir faktör belirlemiştir. Bu faktörler
“İlişkili Özerklik” ölçeğini oluşturmuştur.
İmamoğlu (1998) üniversite öğrencilerin benlik kurgusu gelişimini incelediği
çalışmasında, katılımcıların hem bireyleşme hem de bütünleşme eğilimi gösterdiklerini
göstermiştir. Bu çalışmada bireyleşme ve bütünleşme benliğin birbirini tamamlayan
boyutları olarak bulunmuştur. İmamoğlu (2003) 274 üniversite öğrencisinin katılımıyla
gerçekleştirdiği diğer çalışmasında bireyleşme ve ilişkisellik arasında olumsuz bir
ilişkinin olmadığını ya da benliğin bu boyutlarının birbirinin karşıtı olmadığını
göstermiştir.
Karakitapoğlu-Aygün (2004) orta ve üst SED’den üniversite öğrencilerinin
benlik kurgusu, kimlik ve iyilik durumları arasındaki ilişkileri incelediği çalışmasında
katılımcıların benlik kurgularını toplulukçu ya da karşılıklı bağımlılıktan çok bağımsız
ve ilişkisel-karşılıklı bağımlı olarak tanımladıklarını göstermiştir. Bu çalışmada ayrıca
kadınların erkeklere göre kendilerini daha fazla kişisel, daha az geleneksel terimlerle
tanımladıkları bulunmuştur.
Gezici ve Güvenç (2003) kadınların benlik kurgusunun çalışma durumuna ve
yaş grubuna göre değişip değişmediğini incelemek amacıyla 217 kadının katılımıyla bir
çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada benlik kurgusunu ölçmek için “Dengeli Ayrışma
Bütünleşme Ölçeği” kullanılmıştır. Sonuçlar, kadınların çalışma durumunun ve yaş
36
grubunun benlik kurgusunda ortaya çıkan farklılıklarda rol oynadığını göstermiştir.
Buna göre, uzman işte çalışan kadınların benlik gelişiminde özerkleşme-bireyleşme
eğilimi, vasıfsız işte çalışan kadınlardan ve ev kadınlarından daha yüksektir. Çalışılan
işin niteliği (uzman iş/vasıfsız iş) özerkleşme eğiliminin artmasında rol oynamaktadır.
Araştırmanın yaşla ilgili bulgularına göre, genç yetişkin kadınların benlik gelişiminde
bireyleşme-özerkleşme eğilimi yetişkin kadınlardan daha yüksektir. Buna karşın
yetişkin kadınların duygusal bütünleşme ve ilişkisellik eğilimi genç yetişkin kadınlardan
daha yüksektir.
Tamar ve diğerleri (2006) Türk ergenlerde ayrışma-bireyleşme gelişimini
araştırdıkları çalışmalarında Türk ergenleri için ayrışma kadar bağlılığın ve kişilerarası
yakınlığın da önemli olduğunu göstermişlerdir. Aynı çalışmada kırsal kesimde yaşayan
ergenlerin kentlerde yaşayanlara göre daha fazla ayrılık kaygısı yaşadıkları ve
anababaları, öğretmenleri ve akranların ile olan ilişkilerinde daha fazla yakınlık
aradıkları gösterilmiştir.
Tuncer (2005) Kağıtçıbaşı’nın (2000) “Aile Bağlamında Benlik Ölçeğini” (özerk-
benlik, ilişkisel-benlik, özerk-ilişkisel benlik ) kullanarak benlik kurgusu ve liderlik tipi
arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmada bireylerin sahip oldukları özerklik ve ilişkililik
değerleri ile babacan liderlik tipine yönelik tutumları arasında anlamlı bir ilişki olduğunu
göstermiştir. Bu çalışmada ölçeğin üçlü faktör yapısı doğrulanmamıştır. Özerklik ve
ilişkisellik boyutundan yüksek puan alanlar özerk ilişkisel olarak sınıflandırılmıştır. Bu
çalışmada katılımcıların ilişkisel benlik puanlarının birinci, özerk-ilişkisel benlik
puanlarının ikinci ve özerklik puanlarının da üçüncü sırada olduğu gösterilmiştir.
Dost (2006) özerk-benlik, ilişkisel-benlik, özerk-ilişkisel benlik (Kağıtçıbaşı,
2000) ile önemli yaşam olayların anlatımında kullanılan duygu dili (duygu terimlerinin
sıklığı, soyutluk düzeyi) arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada, benlik kurgusunun,
duygu dili ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Buna göre katılımcıların özerklik düzeyleri
arttıkça kişilerin duygular hakkındaki konuşmaları daha soyut olmakta; buna karşın
ilişkisellikleri arttıkça kişiler duyguları hakkında daha somut ifadeler kullanarak
konuşmaktadırlar. Bu çalışmada ayrıca, kadınların özerk-ilişkisel benlik ölçeğinde
erkeklerden anlamlı bir şekilde daha yüksek puan aldıkları, yaşın ise benlik kurgusu ile
anlamlı bir ilişkisinin olmadığı gösterilmiştir.
Sonuç olarak bu çalışmalar, özerklik ve ilişkiselliğin birlikte gelişiminin olumlu
sonuçlarla ilişkili olduğunu göstermiştir. Ayrıca bu çalışmalara göre farklı kültürlerde
farklı benlik kurgularının gelişebileceği ve bunun da temelde o toplumda önemli olan
37
değerleri yansıttığı söylenebilir. Çalışmalarda benlik kurgusu gelişimi genellikle iki
boyutlu (bağımsızlık ve karşılıklı bağımlılık) olarak ele alınmakla birlikte, son
zamanlarda benlik kurgusu gelişimi açısından aynı kültür içinde ya da kültürler arasında
farklı gelişimsel yolların olabileceği ve genellikle kadınların ilişkisel benlik yönelimi
eğiliminde olduklarını görülmektedir.
Buraya kadar yapılan kavramsal tartışmalar ve ortaya konan görgül bulgular
belirli bir kültürde özerk, ilişkisel ya da özerk-ilişkisel benlik kurgusu yaygın mıdır?
sorusunun yanında bu benlik kurgularının nasıl geliştiğinin gösterilmesinin gerekliliğini
ortaya koymaktadır. Kuramsal bilgilerin aktarıldığı bölümdeki tartışmalardan, kültürel
düzeydeki bireycilik ve toplulukçuluk kültürel değer yönelimlerinin bireysel düzeydeki
yansıması olan benlik kurgularının gelişiminin genel anlamda o toplumdaki önemli
kültürel değerler tarafından, daha özelde ise o kültürel değerlerin anababanın çocuk
yetiştirme biçimleri ile çocuklara aktarılması sonucu belirlendiği anlaşılmaktadır.
2.2.Anababalık ve Çocuk Yetiştirme
Gelişim psikolojisinde, aile, en azından anababa ve çocuktan oluşan birim, en
temel birimdir (Goodnow, 1997). Anababalar, kişisel inanç sistemleri ve amaçları
çerçevesinde farklı stiller kullanarak çocuklarının toplumsallaşma sürecinde yer
almaktadırlar. Çocuk yetiştirme stilleri aile içindeki genel havayı ve duygusal ortamı
sağlamaktadır. Aşağıda öncelikle ailenin gelişim üzerinde yakın ve doğrudan etkilerini
açıklayan Bronfenbrenner’in ekolojik sistem kuramından söz edilmiştir. Arkasından
çocuk yetiştirme stilleri ile ilgili kuramsal bilgilere ve araştırma bulgularına yer
verilmiştir.
2.2.1. Ekolojik Sistem Kuramı
Psikolojide, ekolojik yaklaşım (Bronfenbrenner, 1979; Super ve Harkness, 1986)
çocuk gelişimini ve anababalığı sosyo kültürel ortama yerleştirmektedir. Buna göre
çocuk yakın (proximal) çevrenin (aile) içine, bu çevre de uzak (dış) çevrenin (toplumsal
kurumlar, ekonomi, kültürel normlar ve gelenekler) içine yerleşmiştir. Çocuğun ailedeki
ve toplumdaki yeri, anababanın değerleri ile birlikte sosyo kültürel farklılıklar benlik
gelişimindeki farklılıkların anlaşılmasında önemli ipuçları sağlamaktadır (Smith, Bond
ve Kağıtçıbaşı, 2006).
Bronfenbrenner’in (1986) ekolojik sistemler modeli temelinde ekokültürel
kuramlar insanın içinde yaşadığı çeşitli bağlamlara önem vermektedir. Ekolojik ve
38
kültürel bakış açılarının bir araya gelmesinden oluşan ekokültürel kuram aile ve insan
davranışlarının ekolojik çevrelerine uyum sağlama çabalarının bir sonucu olduğu
görüşüne dayanmaktadır. Bu bakış açısına göre çocuğun gelişimi ve toplumsallaşması
çocuğun etkileşimde olduğu kişilere ve bu etkileşimlerde çocuğa yüklenen role bağlıdır.
Urie Bronfenbrenner’e (1986, 1995) göre bir çocuğun gelişimi, onun üzerinde
farklı etkileri olan farklı bağlamlarda gerçekleşmektedir. Ona göre çevre birbirinin içine
yerleştirilmiş farklı katmanlardan oluşmaktadır. Ekololojk sistem kuramı çocuğun
üzerinde etkisi olan dört sistem tanımlamaktadır: Mikrosistem, mezosistem, ekzosistem
ve makrosistem. Çocuğu etkileyen bu dört sistem iç içe geçmiş yapılardır ve
merkezinde çocuk bulunmaktadır. En içteki katman mikrosistemdir ve çocuğun yaşadığı
mevcut ortamların her birini içermektedir (örn. aile, okul). Mikrosistemin üstündeki
ikinci katman mezosistemdir ve aile, okul gibi mikrosistemler arasındaki ilişkileri
tanımlamaktadır. Üçüncü katman olan ekzosistem çocuk üzerinde dolaylı etkisi olan
sosyal ortamlara işaret etmektedir (örn. anababanın işyeri). En dıştaki ve son katman
olan makrosistem değerleri, kuralları, gelenekleri tanımlamaktadır. Bu bağlam özel bir
bağlama değil, fakat toplumun genel özelliklerine işaret etmektedir. Makrosistem
çocuğu dolaylı bir şekilde etkilese de Bronfenbrenner bu katmanın özellikle önemli
olduğunu vurgulamıştır.
Makrosistemin önemi bir toplumda yaygın olarak bulunan değerlerin ve
amaçların her bir katman arasındaki etkileşimleri etkilemesinden gelmektedir. Ancak,
mikrosistem içindeki insanlar (çoğunlukla anababalar) ve bu insanlar arasındaki
etkileşimler çocuk üzerinde en yakın ve doğrudan etkiye sahiptir. Toplumda var olan
kültürel değerlerin ve önceliklerin anababaların çocuk yetiştirmeyle ilgili değerlerine ve
toplumsallaştırma amaçlarına nasıl yansıdığı da gösterilmiştir (Chao, 1995). Anababalar
da toplumdan aldıkları değerler ve amaçlar doğrultusunda çocuklarının toplumsallaşma
sürecinde yer almaktadırlar (Harwood, Schoelmerich, Schulze ve Gonzales, 1999).
Sonuç olarak, makrosistemi tanımlayan kültür ve o kültürdeki değerler çocuğa
Bronfenbrenner’in (1995) mikrosistem olarak adlandırdığı anababalar aracılığı ile
aktarılmaktadır. Bronfrenbrenner’in insan gelişimi ile ilgili modeli, çocuğu sistemin
merkezine yerleştirmekte ve çocuk yetiştirme stilleri de bunun dışında mikrosistemi
oluşturmaktadır. Buna göre, anababanın çocuk yetiştirme stilleri gelişim üzerinde etkili
olan farklı bağlamlar (mikrosistem ve makrosistem) ve bu bağlamlar arasındaki
bağlantıların bir sonucu olarak ergenlerin benlik kurgusu gelişimini etkilemesi açısından
önemlidir.
39
2.2.2. Çocuk Yetiştirme Stilleri ve Boyutları
Anababa çocuk arasındaki ilişkiler insan gelişiminin her alanında çok önemli
etkiye sahiptir. Çocukların gelişimine olumlu katkıda bulunan yöntemleri ve
davranışları anlamak amacıyla anne babanın çocukların gelişimi üzerindeki etkisi
önemli çalışma konularından biridir (Kağıtçıbaşı, Sunar ve Bekman, 2001).
Anababanın çocuk gelişimi üzerindeki etkisini göstermek için çeşitli modeller
geliştirilmiştir. Bunlardan en çok araştırma konusu yapılanı da çocuk yetiştirme
stilleridir (parenting styles). Darling ve Steinberg (1993) çocuk yetiştirme stilini
“çocuğa iletilen tutumların toplamı ve anababa amaçlarının ve davranışlarının
yansıtıldığı duygusal ortam” olarak tanımlamışlardır (s.488). Anababalık stilleri
anababanın çocuk yetiştirmeye ilişkin tutum, inanç, davranış ve beklentileri olarak da
tanımlanmaktadır (Darling ve Steinberg, 1993). Ayrıca, onlara göre anababalık stili
anababa çocuk etkileşiminde duygusal tonu tanımlayan genel bir kavramdır (Chao,
2001). Bir başka deyişle, anababalık stili (a) anababanın toplumsallaştırma amaçlarını
ve değerlerini, (b) ilişki biçimini ya da anababa çocuk ilişkisinin niteliğini (örn. sıcak,
tepkisel, düşmanca, reddedici gibi) tanımlamaktadır.
Darling ve Steinberg (1993) tarafından çocukların gelişiminde etkili olan
süreçlerin daha iyi anlaşılması amacıyla çocuk yetiştirme stilleri ile anababa
uygulamaları (parenting practices) ya da anababa davranışları (parenting behaviors)
arasında ayrım yapılması gerekliliği vurgulanmıştır. “Çocuk yetiştirme stilleri”
kavramının nitelikle, “anababa davranışları”nın ise uygulamaların içeriği ve sıklığı ile
ilişkili olduğu belirtilmiştir. Anababalık stilleri çocuk yetiştirmede genel bağlamı
oluşturmaktadır, anababa uygulamaları ise anababanın kullandığı belirli davranışları
içermektedir. Açıklama yapma, sıcaklık ve ilgi, güç kullanımı ve kontrol bazı anababa
uygulamalarıdır ve bunlar her bir stilde belirli bir derecede bulunmaktadır.
Farklı araştırmacılarca aynı anlama gelen farklı kavramlar kullanılsa da, çocuk
yetiştirme stilleri iki temel boyuta dayanılarak sınıflandırılmaktadır: anababa kontrolü
ve anababa kabulü. Örneğin, Maccoby ve Martin (1983) bu boyutları anababanın
gösterdiği “duyarlılık” (responsiveness) ve “talepkarlık” (demandingness); Amato ve
Fowler (2002) “anababa desteği” (parental support) ve “anababa izlemesi” (parental
monitoring) olarak tanımlamışlardır. Bu çalışmada boyutlar anababadan algılanan
kabul/ilgi ve kontrol (Sümer ve Güngör, 1999) olarak tanımlanmıştır. İlk boyut
anababalar ve çocukları arasındaki duygusal bağlara, ikincisi ise anababaların
40
çocuklarını kurallara, sosyal normlara uymasını sağlamada, sosyal uyumlarını artırmada
ve başarılı olmada üstlendikleri etkin role işaret etmektedir.
Anababa kontrolü anababanın çocuğu toplumsallaştırma isteğine (Darling ve
Steinberg, 1993) ve buna dayanarak çocuğu topluma hazırlamaya (Durbin, Darling,
Steinberg ve Brown, 1993) işaret etmektedir. Baumrind’e (1991) göre anababa kontrolü
anababanın çocuğu olgunluk beklentisi, danışmanlık etme, yaptırım kullanma gibi
yöntemlerle bütün aileye uyumunun sağlanmaya çalışılması ve kurallara uymayanları
kurallara uydurma çabalarını ifade etmektedir. Amato ve Fowler (2002) aile kontrolünü
(izleme) çocuğun davranışlarına, etkinliklerine danışmanlık etme, çocukların okulu ve
akran ilişkileri konusunda haberdar olma ve aile ve toplum kurallarına uymanın
sağlanması olarak tanımlamaktadır. Anababa kabulü ise anababanın çocuğun
bireyselliğini tanıması ve kabul etmesini tanımlamaktadır (Darling ve Steinberg, 1993).
Baumrind (1991) anababa kabülünü bireyselliği ve öz düzenlemeyi destekleyen,
çocuğun özel gereksinimlerinin farkında olma ve onları destekleme olarak
tanımlamaktadır. Ona göre anababa kabulü bakım verme, kabul, destek ve bağlanma
kavramları ile benzerlik göstermektedir.
Baumrind (1972), çocuk yetiştirme sürecinde anababaların çocuklarına karşı
olan tutum ve daranışlarını çocuk yetiştirme stili (parenting style) olarak adlandırmıştır.
Baumrind üç temel çocuk yetiştirme stili ileri sürmüştür: otoriter (authoriterian),
açıklayıcı otoriter (authoritative) ve izin verici (permissive). Bu üç çocuk yetiştirme stili
anababanın çocuğa karşı gösterdiği ilgi/yakınlığa ve çocuğun etkinliklerini ve
davranışlarını ne kadar kontrol ettiğine göre farklılık göstermektedir (Baumrind, 1991).
Otoriter ve izin verici stil iki uçta yer alırken açıklayıcı otoriter stil bu iki ucun arasında
bir yerde yer almaktadır. Otoriter anababalar çok fazla kontrol kullanarak, çocuktan
mutlak itaat beklerler ve çocuğun özerkliğini ve bağımsızlığını sınırlandırırlar;
demokratik anababalar ise çocuğa uygun kontrol düzeyi kullanarak onların
özerkliklerinin gelişmesine katkıda bulunurlar; izin verici anababalar ise kontrolü ya hiç
kullanmazlar ya da çok az kullanırlar. Gray ve Steinberg de (1999) bu kategorilerin
temelinde üç boyutun bulunduğunu ileri sürmüşlerdir: kabul (acceptance), davranışsal
kontrol (behavioral control) ya da izleme (monitoring) ve özerklik desteği (autonomy
support).
Maccoby ve Martin (1983) çocuk yetiştirme stillerinin altında “duyarlılık”
(resposiveness) ve “talepkarlık” (demandingness) olmak üzere iki boyut yattığını ileri
sürmüştür. Maccoby ve Martin bu boyutlara dayanarak otoriter, açıklayıcı otoriter, izin
41
verici şımartan (permissive indulgent) ve izin verici ihmalkar (permissive neglegting)
olmak üzere dört çocuk yetiştirme stili ortaya koymuştur. Yazarlara göre açıklayıcı
otoriter anababalar hem talep ve duyarlılık boyutunun çocuğun gereksinimlerine göre
ayarlayabilmektedirler. Bu çocuk yetiştirme stilinde hem anababa kontrolü hem de
kabulü vardır. Otoriter anababaların ise talepkarlık düzeyleri yüksek, duarlılık düzeyleri
düşüktür. Bu anababalar kontrol boyutunda yüksek kabul boyutunda düşüktürler. İzin
verici şımartan anababalar otoriter anbabaların tam tersi olarak çocuktan talepkarlık
düzeyleri düşük, duyarlılık düzeyleride yüksektir. Bir başka ifadeyle bu anababalar
kabul boyutunda yüksek, ancak kontrol boyutunda düşüktürler. İzin verici ihmalkar stil
açıklayıcı otoriter stilin tersidir ve bu stilde hem çocuktan beklenenler (talepkarlık) hem
de çocuğa gösterilen duyarlılık düşüktür. İzin verici ihmalkar anababalar hem kontrol
hem de kabul boyutlarında düşüktürler.
Kabul edici,
duyarlı
Reddedici,
duyarsız
Talep eden,
kontrol eden
Açıklayıcı otoriter Otoriter
Talep etmeyen,
kontrol etmeyen
İzin verici şımartan İzin verici ihmalkar
Şekil 3. Çocuk Yetiştirme Stillerinin Sınıflandırılması (Santrock, 1997 s.248).
Maccoby ve Martin’in (1983) önerdiği duyarlılık ve talepkarlık boyutları bu
alanda yapılan araştırmaların çoğunda kullanılmıştır (Steinberg ve diğerleri, 1991, 1994;
Darling ve Steinberg, 1993). Steinberg ve diğerlerine göre (1994) duyarlılık ve
talepkarlık boyutu anababanın ilgi/kabulü ile kontrolünün derecesini yansıtmaktadır.
Duyarlılık, talepkarlık ve kabul/ilgi, kontrol boyutlarına dayanarak sınıflandırılan dört
çocuk yetiştirme stili Şekil 3’te görülmektedir. Buna göre otoriter, açıklayıcı otoriter,
izin verici şımartan ve izin verici ihmalkar çocuk yetiştirme stilleri kabul/ilgi ve kontrol
boyutlarının kesişmesinden üretilmektedir. Steinberg ve diğerlerine göre (1994) otoriter
çocuk yetiştirme stili kabul ve ilginin düşük, kontrolün ise yüksek olduğu stildir.
Otoriter anababaların çocuklarından itaat bekledikleri çocuklardan söylenen her şeyi
sorgulamadan kabul etmelerini bekledikleri; aile içinde katı kurallar olduğu ve
kurallarla ilgili çocuklara açıklama yapılmadığı, koyulan kurallara çocuklarının
42
uymasını ve koşulsuz itaat etmesini bekledikleri belirtilmektedir (Darling ve Steinberg,
1993). Bu tür anababaların çocukların gereksinimlerine çok duyarlı olmadıkları ve
çocuklarının özerkliklerini desteklemedikleri belirtilmiştir (Baumrind, 1991; Barber,
1996; Vansteenkiste, Zhou, Lens ve Soenens, 2005). Bu ailelerde özerklikten çok itaat
ve bağımlılık ön plandadır. Otoriter çocuk yetiştirme stili daha çok Kağıtçıbaşı’nın
(2000) karşılıklı bağımlılık aile modeli içinde yer almaktadır. Bu modele göre daha
önce de belirtildiği gibi ailenin devamlılığı için çocuğun bağımlılığı önemlidir. Burada
anababanın kontrol ağırlıklı çocuk yetiştirme stili çocukta ilişkisel benlik kurgusunun
gelişmesine ortam hazırlamaktadır. Bu tür ailelerde yetişen çocuklar bağımsız, özerk
davranışlar sergileyemezler, özellikle kız çocukları daha bağımlı olmakta, erkek
çocukları ise isyankar, saldırgan ve itaatsiz olabilmektedirler (Ekşi, 1990). Bu
özelliklerin çoğunun izin verici anababaların çocuklarında da görüldüğü gösterilmiştir
(Maccoby ve Martin, 1983; Steinberg ve diğ., 1989).
Açıklayıcı otoriter çocuk yetiştirme stilinde hem kontrol hem de kabul/ilgi
vardır. Bu ailelerde bu iki boyut dengelenmektedir (Steinberg ve diğ., 1994). Açıklayıcı
otoriter çocuk yetiştirme stiline sahip anababalar ise çocuklarına karşı sıcak ve
ilgilidirler, aile içindeki kurallar çocuklara açıklanır ve gerekli olduğunda çocuklardan
bu kurallara uymaları beklenir. Bu ailelerde çocuklardan beklentiler açıktır. Aile içinde
verilen kararlarda çocukların da görüşleri alınır. Bu ailelerde kontrol vardır ancak aynı
zamanda çocukların özerklikleri desteklenmektedir (Baumrind, 1971, Darling ve
Steinberg, 1993). Bu tür anababalar çocuk yetiştirmede akılcı ve demokratik bir
yaklaşım izlerler, hem anababanın hem de çocuğun görüşleri dikkate alınır (Baumrind,
1991). Anababası açıklayıcı otoriter olan çocukların anababası izin verici ya da otoriter
olan çocuklardan akademik yetkinlik, toplumsal gelişim, benlik saygısı ve ruh sağlığı
gibi değişkenler açısından daha yüksek puan aldıkları gösterilmiştir (Maccoby ve
Martin, 1983; Steinberg ve diğ., 1989; Kurdek ve Fine, 1994; Kurdek, Fine ve Sinclair,
1995). Baumrind (1991) çocuk yetiştirme stilleri ile ilgili olarak yaptıkları
çalışmalarının sonucunda genel olarak demokratik tutumu benimseyen anababaların
çocuklarının bağımsız, kendini iyi ifade edebilen, akademik yönden başarılı çocuklar
olduğunu belirtmiştir.
Kağıtçıbaşı (2000) bağlılık kültürüne sahip gelişmiş ve kentleşmiş bölgelerde
daha yaygın olduğunu söylediği karşılıklı duygusal bağlılık aile modelinde egemen olan
çocuk yetiştirme stilinin açıklayıcı otoriter stil olduğunu belirtmiştir. Bu aile modelinde
çocuk yetiştirmede hem anababa kontrolü ve aileye bağlılık vurgulanmakta, hem de
43
çocuğun özerkliği desteklenmektedir. Böylece, bu çocuk yetiştirme biçimi çocukta
özerk-ilişkisel benlik kurgusunun gelişmesini sağlamaktadır.
İzin verici şımartan anababalar çocuklarına karşı sıcak, ilgili davranırlar ancak
bu ailelerde kontrol çok düşüktür (Steinberg ve diğ., 1994). Bu anababalar çocuklarının
bütün konularda kararlarını kendilerinin vermelerine izin verirler. İzin verici
anababaların çocukları yemek, yatma, televizyon izleme zamanı ve oyun için dışarı
çıkma gibi konularda kendi kararlarını kendileri verebilirler.
Kağıtçıbaşı (2000) refah düzeyi yüksek, kentleşmiş ve sanayileşmiş toplumlarda
görüldüğünü belirttiği bağımsızlık aile modelinde izin verici çocuk yetiştirme stilinin
görüldüğünü belirtmiştir. Bu çocuk yetiştirme stilinin temel özelliği çocuk yetiştirmede
kontrole çok az yer verilmesidir. Buna göre bu ailelerdeki sosyalleşme değerleri ve aile
etkileşimi çocuğun bağımsızlığının desteklenmesini ve bu da çocukta özerk-ayrık benlik
kurgusunun gelişimini doğurur.
İzin verici ihmalkar anababalar çocukları üzerinde ne kontrol uygularlar ne de
onlara yeterli ilgi ve yakınlığı gösterirler. Bu ailelerde çocukların temel fiziksel ve
duygusal gereksinimleri karşılanmaz. Bu tür çocuk yetiştirme stilinde anababayla
çocuklar arasındaki duygusal bağlar zayıftır (Baumrind, 1991; Darling ve Steinberg,
1993).
İzin verici anababaların çocuklarının kendilerini daha güvensiz hissettikleri, ait
olma duygusunun zayıf olduğu, benmerkezci, asi ve saldırgan davranışlara daha eğilimli
olabilecekleri; bazı durumlarda da etkin dışa dönük, yaratıcı oldukları da gözlenmiştir
(Pardeck ve Pardeck, 1988). Otoriter ve izin verici anababa tutumları birbirlerinden
farklı göründüğü halde, her iki aileden gelen çocukların benlik kontrolünün diğer
gruplardan gelenlere oranla daha düşük olduğu, ancak, hoşgörülü tutum uygulayan izin
verici anababaya sahip çocukların duygu durumu otoriter anababaya sahip çocuklardan
daha olumlu olduğu da belirtilmektedir (Maccoby ve Martin, 1983; Steinberg ve diğ.,
1989).
Chao (1994) Baumrind’in tipolojisini Çin kültürüne uygun bulmayarak
eleştirmiştir. Chao otoriter, açıklayıcı otoriter ve izin verici çocuk yetiştirme stillerinin
Batı kültürüne uygun yapılar olduğunu belirterek Çin kültürünü yansıtan bir tipoloji
önermiştir. Onun tezine göre, en uygun anababalık çocuğa yakın ilgi göstermeyi,
çocuğun iyilik durumu için kendini adamayı ve hem çocuk hem anababa tarafından
destekleyici olarak görülen bütün aileye yayılan kontrolü içermektedir. Ayrıca
Kağıtçıbaşı (2005) da Türk kültürü ve diğer kültürler üzerine yaptığı çalışmalar
44
sonucunda Baumrind’in tipolojisine eleştirel yaklaşmış ve anababa kontrolünün ve
ilgisinin birbirine zıt boyutlar olarak görülmesinin yerine birbirini tamamlayan boyutlar
olarak görülmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Örneğin, Rohner ve Pettengill (1985) de
Kore’li ergenler için algılanan anababa kontrolünün anababa kabulüyle ilişkili olduğunu
ve anababadan kontrol algılayan ergenlerin bir ihmal algılamadıklarını göstermişlerdir.
Kağıtçıbaşı (1970) Türk ve Amerika’lı ergenlerin anababalarının anababa tutumlarını
değerlendirdiği çalışmasında bu görüşü doğrulamayan sonuçlara ulaşmıştır. Türk ve
Amerikalı ergenler arasında anababaların uyguladıkları kontrol açısından fark olduğu
görülmüş, Türk ergenler daha fazla kontrol uygulandığını bildirmiş ve ilgi açısından iki
grup arasında bir fark bulunmamıştır. Buna göre Türk ergenler anababa tutumlarını hem
kontrol hem de ilgi açısından yüksek olarak bildirmiştir.
Sonuç olarak çocuğun toplumsallaşma sürecinde bireyci ve toplulukçu kültürler
çocuktan istenen bağımlılık ve bağımsızlık düzeyi açısından birbirinden
farklılaşmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1997). Bireyciliğin egemen olduğu toplumlarda çocuk
yetiştirmede bağımsızlık önemli iken, toplulukçu değerlerin önemli olduğu toplumlarda
çocuğun bağımlılığı daha ön plandadır. Çocuğun bağımlılığının önemli olduğu itaate
yönelik çocuk yetiştirme ya da kontrolün yüksek, kabul ilginin düşük olduğu otoriter
çocuk yetiştirme ilişkisel benliğin gelişimini sağlamaktadır. Çocuğun kendine
yeterliliğinin ve özerkliğinin önemli olduğu, ancak aynı zamanda aileye bağlılığının da
istendiği ailelerde hem kabul/ilgi hem de kontrol vardır. Açıklayıcı otoriter çocuk
yetiştirme stilini tanımlayan bu çocuk yetiştirme stili özerk-ilişkisel benliğin oluşmasını
sağlamaktadır. Sadece ilgi/kabul ve sevginin olduğu, çocukta özerklik ve kendine
güvenin önemli olduğu çocuk yetiştirme özerk-ayrık benliğin gelişimi için uygun ortam
yaratmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1996).
2.2.3. Çocuk Yetiştirme Stilleri Konusunda Yapılan Araştırmalar
Çocuk yetiştirme konusunda yapılan araştırmaların önemli bir bölümü kültürler
arası karşılaştırmalara dayanmaktadır. Toplulukçu kültürlerde yaşayan aileler
çoğunlukla otoriter olarak nitelenmektedir (Rudy ve Grusec, 2001). Yakın aile
bağlarının önemli olduğu sosyo-kültürel bağlamlarda anababa çocuk arasında
bağımlılığın ve anababa kontrolünün önemli olduğu belirtilmiştir (Greenfield, Keller ve
diğ., 2003). Chao (1994, 2001) Birleşik Devletlerde yaşayan Çin kökenli Amerikalıların
Avrupa kökenli Amerikalılardan daha otoriter olduklarını göstermiştir. Rudy ve Grusec
(2001) Mısır kökenli Kanadalılarla Avrupa kökenli Kanadalıları karşılaştırdığı
45
çalışmasında Mısır kökenli Kanadalıların daha otoriter olduklarını bulmuştur. Otoriter
çocuk yetiştirme stili bireyci kültürlerde daha olumsuz sonuçlarla ilişkili bulunmuştur.
Bu tartışmalardan toplulukçu yönelime sahip ailelerin çocuklarına karşı yalnızca kontrol
kullandıkları, sevgi ilgi göstermedikleri anlamının çıkartılmaması gerekmektedir. Rudy
ve Grusec (2001) Mısır kökenli Kanadalılar (bu aileler otoriterlikte yüksek olsa da) ve
Avrupa kökenli Kanadalılar arasında sıcaklık ve ilgi açısından bir fark olmadığını
göstermişlerdir. Bu sonuçlara göre araştırmacılar toplulukçu kültürlerdeki otoriter çocuk
yetiştirme stilinin çocuğa karşı olumsuz tutumlarla ve çocuk için olumsuz sonuçlarla
ilişkilendirilemeyeceğini belirtmişlerdir. Chao (2001) da Çin kökenli Amerikalı
gençlerin aile ilişkilerindeki yakınlığı ile Avrupa kökenli Amerikalı gençlerinki arasında
bir fark olmadığını göstermiştir.
Keller, Lohaus, Volker, Cappenberg ve Chasiotis (1999) bebek bakımı ile ilgili
evrimsel temelleri olan temel bakım, besleme, taşıma, yüz yüze etkileşim gibi
anababalık davranışlarında bazı ortak yönler olduğunu belirtmekle birlikte beden teması
ve beden uyarımı gibi davranışların daha çok toplulukçu geleneksel Afrika kültürlerinde
görüldüğünü, yüz yüze iletişim davranışlarının ise daha çok batı toplumlarının kentsel
kesimlerinde yaygın olduğunu göstermişlerdir. Keller ve arkadaşları beden temasının
karakterize ettiği çocuk yetiştirmenin başkaları ile ilişkiselliğin gelişimine uygun
olduğunu, çocukla yüz yüze iletişimin ise çocukta bağımsızlığın gelişimini
desteklediğini ileri sürmüşlerdir. Keller, Papaligoura, Kuensemueller ve diğerleri (2003)
da kentli orta sınıf Alman ve Yunan annelerin çocukları ile etkileşimlerini
karşılaştırdıkları çalışmalarında her iki grubun yüz yüze etkileşimi kullandıklarını ve
daha az beden temasında bulunduklarını göstermişlerdir. Bu araştırmada anababalık
stilleri açısından iki Avrupa toplumu arasında da fark olabileceği de gösterilmiştir. Buna
göre, Yunan anneler Alman annelere göre yüz yüze etkileşim esnasında bebeğe
gülümseyerek daha fazla sıcaklık ve yakınlık göstermişlerdir. Böylece hem Alman hem
de Yunan anneler bebekle yüz yüze etkileşimlerinde bağımsızlığı destekleseler de,
Yunan anneler gösterdikleri ilgide ilişkiselliği de vurgulamaktadırlar. Yazarlar Yunan
annelerin stilinin Kağıtçıbaşı’nın (1996) önerdiği özerk-ilişkisel benlik kurgusunun
gelişimine uygun olduğunu belirtmişlerdir.
Anababalık stilleri ve davranışları açısından toplumlarda zaman içinde önemli
değişimler de olmaktadır. Keller ve Lamm (2005) Almanya’da orta sınıf anneleri 25 yıl
izledikleri çalışmalarında bağımsız hareket etmeyi destekleyen yüz yüze iletişimde artış
46
olduğunu, buna karşın ilişkisellikle olumlu ilişkili olan beden temasında ve ilgide
azalma olduğunu göstermişlerdir.
Çok sayıda araştırmacı çocuk yetiştirme stillerinin çocuk ve ergen gelişimi
üzerine etkilerini incelemiştir. Özellikle çeşitli yetkinlik boyutları ve uyum değişkenleri
incelenmiştir, örneğin psikososyal yetkinlik ve sorun davranışlar gibi. Bunun dışında
itaat, değerleri içselleştirme, aile ile çatışma gibi konulardaki araştırmalara yoğun bir
şekilde rastlanmaktadır. Aşağıda bu konularla ilgili yapılan çalışmalar sunulmaktadır.
Baumrind (1971) orta sınıf ailelerden gelen 134 okul öncesi çocukla yaptığı ilk
çalışmalarından birinde çocukların psikososyal yetkinliklerini sosyal sorumluluk ve
bağımsızlık açısından değerlendirmiştir. Sonuçlar, kontrolde ve kabul/ilgide yüksek
olan açıklayıcı otoriter anababaların otoriter ya da izin verici anababalara göre sosyal
sorumluluk düzeyi daha yüksek ve daha bağımsız çocuklar yetiştirdiğini göstermiştir.
Grolnick ve Ryan (1989) çocuk yetiştirme stillerinin boyutu olan özerklik
desteği ile özerklik, yetkinlik, uyum ve okul başarıları arasındaki ilişkiyi inceledikleri
çalışmasında, anababanın özerklik desteğinin özerklik, yetkinlik, uyum ve okul notları
ile olumlu ilişkili olduğunu göstermiştir.
Lamborn, Mounts, Steinberg ve Dornbusch (1991) Baumrind’in (1971) çocuk
yetiştirme stilleri ile psikososyal yetkinlik ve uyum çalışmasını tekrar etmiştir. 14 -18
yaşları arasında 4100 ergenle yapılan bu çalışmada anababa stilleri ergenlerin yanıtları
üzerinden değerlendirilmiştir. Sonuçlar açıklayıcı otoriter ailelerden gelen ergenlerin
otoriter ya da izin verici ailelerden gelenlere göre daha olumlu uyum gösterdiklerini ve
psikososyal gelişimlerinin de daha olumlu olduğunu göstermiştir.
Steinberg, Lamborn, Darling, Mounts ve Dornbush (1994) öncekiyle aynı
örneklemden (Lamborn ve ark., 1991) 2300 kişi üzerinde bir yıllık izleme çalışması
yapmışlardır. Açıklayıcı otoriter ailelerden gelen ergenlerin psikososyal yetkinlik
alanında yüksek uyum göstermeye devam ettikleri görülmüştür. Kabul/ilgi düzeyinin ve
kontrolün yüksekliği ergenlerin zaman içindeki olumlu uyumları ile ilişkili
bulunmuştur.
Brown, Mounts, Lamborn ve Steinberg (1993) psikososyal yetkinlik ile
kabul/ilgi ve kontrol boyutlarını yansıttığı düşünülen üç anababalık uygulaması (başarı
vurgusu, anababa izlemesi, birlikte karar verme) arasındaki ilişkiyi 3800 lise öğrencisi
üzerinde araştırmışlardır. Araştırmacılar başarı vurgusu yapılan ailelerde büyüyen ve
aileleri tarafından izlenen (monitoring) ergenlerin kendilerine daha güvenli (kendi
ayakları üzerinde durabilme anlamında) olduğunu bulmuşlardır.
47
Yukarıdaki çalışmalar genel olarak hem kabul/ilgi hem de kontrol açısından
yüksek değerlendirilen aile ortamlarının psikososyal gelişim için uygun ortamlar
olduğunu göstermektedir.
Petersson, Rollins ve Thomas (1985) anababa davranışlarının ergenlerin itaat
etmesi ile ilişkisini 368 ergenin katıldığı bir çalışmada incelemişlerdir. Sonuçlar aileleri
tarafından desteklenen, kabul edilen ve değer verilen ergenlerin daha itaatkar olduğunu
göstermiştir. Ayrıca aileler beklentilerini açıklayıcı bir yolla iletirse ergenlerin itaat ve
içselleştirme davranışlarında da artma olmaktadır. Ancak, anababanın zor kullandığı
durumda itaat belirgin olabilmekteyse de içselleştirme olasılığı daha düşük
bulunmuştur.
Son 20 yıldır yapılan çalışmalar açıklayıcı otoriter çocuk yetiştirme stili ile
çocukların bilişsel ve sosyal gelişimleri arasında olumlu bir ilişki olduğunu göstermiştir.
Örneğin, demokratik anababalık (açıklayıcı otoriter) stili ile yüksek akademik başarı
(Dornbusch, Ritter, Leiderman, Roberts ve Fraleigh, 1987; Weiss ve Schwarz, 1996;
Wintre ve Yaffe, 2000); yüksek uyum puanı (örneğin, düşük düzeyde psikolojik stres,
sorun davranışların azlığı, olumlu akran ilişkileri) (Brown, Mounts, Lamborn ve
Steinberg, 1993; Fuligni ve Eccles, 1993); yüksek öz saygı, özerklik ve kendi
ayaklarının üzerinde durabilme (Baumrind, 1991; Buri, Louiselle, Misukanis ve
Mueller, 1988) arasında olumlu ilişkiler gösterilmiştir.
Daha önceki çalışmalar demokratik anababalık stilini çeşitli anababalık
davranışlarını içeren bir bütün olarak incelemiştir. Ancak, Gray ve Steinberg (1999) üç
ayrı boyutun (kabul, davranışsal kontrol ve psikolojik özerklik sağlama) katkılarının
ayrı ayrı incelenmesini önermişlerdir. Onların çalışmaları anababa kabulü ile davranış
sorunlarının azlığı, daha iyi düzeyde psikososyal uyum, düşük düzeyde stres ve yüksek
düzeyde akademik yeterlilik arasında ilişki olduğunu göstermiştir.
Steinberg, Mounts, Lamborn ve Dornbusch, (1991) Amerika Birleşik
Devletleri’nde yaklaşık 10,000 lise öğrencisinin katıldığı bir çalışma yapmışlardır.
Farklı etnik kökenden, sosyo ekonomik düzeyden ve aile yapılarından gelen ergenlerle
yapılan bu çalışmanın sonuçları demokratik anababalık stilinin olumlu sonuçlarının bu
gruplar arasında çok fark yaratmadığını göstermiştir. Bununla beraber, daha sonraki
analizler Afrika kökenli Amerikan gençleri için demokratik anababalık stilinin Avrupa
kökenli Amerikalılar kadar olumlu sonuçlarının olmayabileceğini; okul başarısı
açısından da otoriter anababalık stilinin Afrika kökenli Amerikan gençleri için olumsuz
sonuçlarının olmayabileceğini göstermiştir (Steinberg, Dornbusch ve Brown, 1992).
48
Belki de bazı ortamlarda aile kurallarına uymamanın hem kişinin kendisi hem de
başkaları için olumsuz sonuçları olabilirken, bazı ortamlarda otoriter stil diğer stiller
kadar işlevsel olabilir (Brody ve Flor, 1998).
Suchman, Rounsaville, DeCoste, B.S., ve Luthar (2007) anababa kontrolü ve
kabulünün çocukların uyumu ile ilişkisini araştırdıkları çalışmada, anababa kontrolünün
davranışsal uyum; anababa ilgi/kabulünün psikolojik uyumla ilişkili olduğunu
göstermiştir. Bu çalışmalar anababa kontrolünün, özerklik desteğinin ve aynı zamanda
kabul ilgisinin çocukların uyumları üzerinde etkisi olduğunu göstermektedir.
Chao (1994) demokratik anababalık stilini genel olumlu sonuçları açısından
eleştirmiş ve bu stilin anlamının kültürler arasında farklılık gösterebileceğini
vurgulamıştır. Buna paralel olarak Wang ve Phinney (1998) Amerika Birleşik
Devletlerine göç etmiş Çinli annelerin otoriter tutumları ile okul öncesi çocuklarının
bilişsel yeterlilikleri arasında olumlu ilişki olduğunu göstermiştir.
Sosyo-ekonomik düzey anne baba davranışlarında etkili olan etmenlerden
biridir. Genellikle üst sosyo-ekonomik düzeyden anababalar açıklama, kuralların
tartışılması, çocukların kendini ifade etmesine izin verme gibi davranışlar sergilerken,
alt sosyo-ekonomik gruptan anababalar itaat, ceza gibi davranışları daha çok
kullanmaktadır (Pinderhughes, Dodge, Bates, Pettit ve Zelli, 2000).
Bazı araştırmalarda SED’in anababa davranışları ve amaçları üzerinde etkili
olduğu gösterilmiştir (Luster, Rhoades ve Haas, 1989; Harwood, Schoelmerich,
Ventura-Cook, Schulze ve Wilson, 1996). Bu çalışmalar farklı toplumsal sınıflardan
anababaların farklı tutum ve davranışlara sahip olabileceklerini göstermektedir.
Goodnow (1988) SED değişkeni olarak anababanın eğitim düzeyinin ve mesleğinin
onların anababalık davranışlarının en önemli yordayıcıları olduğunu göstermiştir. Von
der Lippe (1999) annenin eğitim düzeyi ile çocuklarıyla etkileşimi arasındaki ilişkiyi
incelediği çalışmasında yüksek eğitimli annelerin düşük eğitimlilere göre çocuklarıyla
daha uyarıcı bir etkileşim içinde olduklarını ve daha demokratik annelik stiline sahip
olduklarını göstermiştir.
Bugüne kadar bu alanda yapılan çalışmaların önemli sınırlılıklarından biri
yalnızca annelerin çocuk yetiştirme stilleri üzerine odaklanmış olmalarıdır. Ne var ki,
çocuk yetiştirme stilleri ile ilgili alanyazında babaların da çalışmalara dahil edilmesi
gerektiği vurgulanmakta ve babaların çocuklarının gelişimindeki rolünün araştırılması
gerektiği belirtilmektedir (Cabrera, Tamis-LeMonda, Bradley, Hofferth ve Lamb,
2000). Babaların uyguladığı çocuk yetiştirme stilleri ve olası cinsiyet farklılıkları ile
49
ilgili az bilgi olsa da, özellikle disiplin stratejileri açısından annelerin daha çok
demokratik, babaların ise otoriter stile yakın olduklarını gösteren bulgular da
bulunmaktadır (Russell, Hart, Robinson ve Olsen, 2003; Tein, Roosa ve Michaels,
1994). Türkiye’de yapılan çalışmalar alt sosyo-ekonomik düzeyde hem annelerin hem
de babaların daha çok otoriter anababa olduğunu göstermektedir (Pehlivanoğlu, 1998).
2.2.4. Türkiye’de Çocuk Yetiştirme Konusunda Yapılan Araştırmalar
Haktanır ve diğerleri (1999) Türkiye’de çocuk yetiştirme stilleri ile ilgili yapılan
araştırmaları derledikleri çalışmalarında toplam 75 araştırmaya ulaşmışlar ve bu
çalışmaların 48’inin 1990-1998, 23’ünün 1980-1989 ve 4’ünün de 1970-1979 yılları
arasında yapıldığını göstermişlerdir. Bu sonuç, Türkiye’de çocuk yetiştirme üzerine
yapılan çalışmalarda 1970’li yıllardan 2000’li yıllara doğru önemli bir artış olduğunu
göstermektedir. Bu da Türkiye’de çocuk yetiştirme araştırmalarına verilen önemin
giderek arttığını göstermektedir. Haktanır ve diğerleri (1999) bu çalışmalarında çocuk
yetiştirmede yıllar içinde önemli değişimlerin olduğunu görmüşlerdir. Buna göre,
önceki yıllarda anababaların kız çocuklarına karşı daha cezalandırıcı ve kısıtlayıcı
davrandığı görülürken, 90’lı yıllarda kız çocuklarına uygulanan baskının azaldığı,
demokratik tutumların arttığı, erkek çocuklarına karşı daha baskıcı ve ilgisiz
davranıldığı görülmüştür. Bu çalışmada ayrıca sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerde
cezalandırıcı ve kısıtlayıcı anababa tutumlarının sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelere
göre daha yaygın olduğu görülmüştür. Eğitim düzeyi yüksek anababaların daha fazla
demokratik tutum sergiledikleri görülmüştür. Ancak, çalışmalar anababanın
koruyuculuğu ve otoriter tutumları açısından alt, orta ve üst sosyo-ekonomik düzey
arasında bir fark olmadığını göstermiştir.
Yukarıda sözü edilen yıllar arasında yapılan çalışmalardan ikisi Kuzgun (1972)
ve LeComte, Lecomte ve Özer’in (1978) yaptıkları çalışmalardır. Kuzgun (1972)
gençlerin algıladıkları anne baba tutumunu ölçmek için “Anne- Baba Tutum Envanteri”
ni geliştirmiştir. Kuzgun’un (1972) çalışması demokratik anne baba tutumunun kendini
gerçekleştirme için uygun ortam olduğunu, otoriter tutumun ise kendini
gerçekleştirmeyi engelleyen bir ortam yarattığını göstermiştir. Lecomte ve arkadaşları
(1978) “Aile Tutum Ölçeği” nin Türk kültürüne uyarlama çalışmasını yapmışlardır.
Karadayı (1994) Türk üniversite öğrencileri arasında yaptığı çalışmada üniversite
öğrencilerinin algıladıkları anne baba tutumları, anne babayla ilişkileri ile bazı kişilik
özellikleri arasındaki ilişkileri incelemiştir. Çalışma sonucunda anababayla iyi ve yakın
50
ilişkilerin iyimserlik, neşelilik, mücadelecilik, rahatlık, kendine güven, özsaygı ve anne
babaya bağımlılık ile ilişkili; katı anababa disiplininin ise kötümserlik, utangaçlık ve
arkadaşa bağımlık ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Daha yeni bir dönemde Sümer ve Güngör (1999) gençlerin algıladıkları
kabul/ilgi ve kontrol boyutları ve çocuk yetiştirme stilleri (otoriter, açıklayıcı otoriter,
izin verici/şımartan ve izin verici/ihmalkar) ile bazı temel benlik değişkenleri
arasındaki ilişkileri inceleyen bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada kabul/ilgi boyutu
ile benlik saygısı ve benlik kavramı belirginliği arasında olumlu, kontrol boyutu ile
benlik saygısı ve benlik kavramı belirginliği arasında ise olumsuz ilişki bulunmuştur.
Aynı çalışmada iki uç çocuk yetiştirme stili olan ototriter ve izin verici şımartan çocuk
yetiştirme stili en yaygın stiller olarak bulunmuştur.
Yılmaz (2000) anababa tutum ölçeğinin ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileri
için güvenirlik ve geçerlik çalışmasını yaptığı çalışmasında her üç grupta demokratik
anababa tutumu ile çocukların akademik başarıları arasında ilişki bulmuştur.
Anababa tutumları ve özerklik arasındaki ilişkinin araştırıldığı bir çalışmada
(Musaağaoğlu ve Güre, 2005) anababasını demokratik olarak algılayan ergenlerin hem
otoriter hem de izin verici ihmalkar olarak algılayan ergenlere göre daha fazla
davranışsal özerklik gösterdikleri bulunmuştur.
Kağıtçıbaşı (1982) “çocuğun değeri” araştırmasında Türk kültüründe itaatin
çocuklardan beklenen en önemli özellik olduğunu, bağımsızlığın ve kendine güvenin en
az önemsenen iki değer olduğunu göstermiştir. Düşük eğitim düzeyinin bu değerlerle
ilişkili olduğu belirtilmiştir (Kağıtçıbaşı, 1982). Kağıtçıbaşı ve Ataca’nın (2005)
çalışmasında da benzer sonuçlar tekrarlanmıştır.
Sosyoekonomik değişkenlere de bağlı olarak aynı kültür içinde farklı eğilimler
görülebilir (Göregenli, 1997). Türkiye’de yapılan çalışmalarda da anne babaların eğitim
düzeyinin sağlık, akademik durum ve sosyal yetkinlik gibi çocuklarla ilgili gelişimsel
sonuçlar üzerinde etkili olduğunu göstermiştir (Yağmurlu, Köymen ve Sanson, 2005).
Bazı çalışmalar anababanın eğitim ve gelir düzeyinin ve kentleşmenin anababa
tutumları ve davranışları üzerinde etkili olduğunu göstermektedir. Demiriz ve Öğretir
(2007) tarafından alt ve üst sosyo-ekonomik düzeydeki 10 yaş çocuklarının anne
tutumlarının incelenmesi amacıyla 300 çocuğun annesine “Aile Hayatı ve Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği” (PARI) uygulanmıştır. Annelerin PARI’ye verdikleri
cevaplar Aşırı Annelik Boyutu, Demokratik Tutum ve Eşitlik Tanıma Boyutu, Ev
Kadınlığını Reddetme Boyutu, Eşlerin Geçimsizliği Boyutu, Baskı ve Disiplin Boyutu
51
olmak üzere beş ayrı boyutta değerlendirilmektedir. Sonuçlar alt sosyo-ekonomik
düzeydeki annelerin daha koruyucu, annelik rolünü daha fazla reddeden, aile içinde
daha geçimsiz ve daha sıkı disiplin uygulayan anneler olduğunu göstermiştir. Annelerin
demokratik tutumunun alt ve üst sosyo-ekonomik düzeyde olmalarından etkilenmediği
görülmüştür. Annelerin öğrenim durumuna göre aşırı koruyucu, rolünü reddetmesi,
geçimsizlik ve sıkı disiplin boyutlarında anlamlı farkın olduğu bulunmuştur. İlköğrenim
düzeyinde eğitim almış annelerin orta ve yüksek öğrenim düzeyinde eğitim almış
olanlara göre daha fazla aşırı koruyucu, ev kadınlığı rolünü reddeden, geçimsizlik ve
sıkı disiplin tutum boyutuna sahip oldukları belirlenmiştir. Sonuçlara göre düşük
eğitime sahip olan annelerin daha olumsuz tutumları benimsedikleri söylenebilir.
Kağıtçıbaşı ve Ataca’nın (2005) çalışmasının sonuçları kırsal kesimde ve
kentlerde yaşayan alt SED’den ailelerin çocuklarının itaat etmesini üst SED’den ailelere
göre daha fazla önemsediklerini göstermiştir.
Benlik kurgusunun gelişimi üzerine anababa etkisi konusundaki araştırmalar
sınırlı olsa da çocuk yetiştirme stilleri ile benlik kurgusu gelişimi arasındaki ilişki
üzerine bazı çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Bağımsız ve bağımlı benlik gelişimi
üzerine temel değişken olarak kültürün etkisi incelenmiştir (Markus ve Kitiyama, 1991;
Singelis, 1994; Yamada ve Singelis, 1999). Anababalık üzerine yapılan çalışmalar
Kağıtçıbaşı’nın (1996, 2000) özerk-ilişkisel benlik kurgusunu destekleyen sonuçlar
ortaya koymaktadır. Örneğin, Wang ve Tommis-LeMonde (2003) Amerikan ve
Tayvanlı annelerin çocuk yetiştirme ile ilgili değerlerini karşılaştırdıkları çalışmalarının
sonucunda bağımsızlık ve bağımlılığın birbirine zıt olmadığını, birbirini dışlamadığını,
tam tersine her iki toplumda da annelerin bireyci ve toplulukçu değerleri taşıdığını
göstermiştir.
Karadayı anababa tutumları ile özerklik ve ilişkililik arasındaki ilişkileri
incelediği çalışmasında ilgisiz anababaları olanların en yüksek özerklik puanlarını,
Çatışmasız Özerklik (ÇAT) ve İlişkililik (İLİŞ) puanlarının en düşük olduğunu
göstermiştir. Otoriter ailelerin çocukları Davranışsal (DAV), Duygusal (DUY) ve
Tutumsal (TUD) alt ölçeklerde en düşük puanları alırlarken, demokratik ailelerden
gelen çocuklar Çatışmasız Özerklik (ÇAT) ve İlişkililik (İLİŞ) alt ölçeklerinden en
yüksek puanları almışlardır. Bu sonuçlar demokratik anababa stilinin çatışmasız
ilişkileri artırırken, ilgisiz anababa sitilinin ise özerkliği artırırken bir yandan aileyle
ilişkilerde çatışmayı da artırdığını göstermektedir.
52
Aynı çalışmada anababanın koruyuculuğunun yüksek olması Ayrışma,
Davranışsal Özerklik, Duygusal Özerklik, Tutum ve Değerlerde Özerklik puanlarında
düşük değerler alırken, Çatışmasız Özerklik ve İlişkililik puanlarında yüksek değerler
almışlardır. Bu sonuç aşırı koruyucu anababa tutumlarının özerkliğin gelişimini
sınırlandırırken ilişkililiği ve bağımlılığı da artırdığını göstermektedir.
Karadayı’nın (1998) çalışmasının sonuçları genel olarak anababasını otoriter
olarak algılayan gençlerin davranışsal, duygusal ve tutum ve değer özerkliği puanlarının
düşük; ilgisiz anababaların çocuklarının bu boyutlarda özerklik puanlarının yüksek,
çatışmasız özerklik puanlarının ise yüksek; demokratik anababaların çocuklarının ise
özerklik puanlarının orta düzeyde, çatışmasız özerkliğin ise en yüksek değerde
olduğunu göstermektedir.
Karakitapoğlu-Aygün (2002) çocuk yetiştirme stilleri, benlik kurguları ve iyilik
durumları arasındaki ilişkileri Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nden üniversite
öğrencileri arasında incelemiştir. Sonuçlar, Amerikalı gençlerin Türk gençlerine göre
daha fazla bireyleşme/kendileşme ve daha az ilişki yönelimi göstereceği yönündeki
denencenin desteklenmediğini göstermiştir. Ancak, SED farklılıkları açısından, üst
SED’den olan ergenlerin alt SED’den olanlara göre daha fazla bireyleşme/kendileşme
eğilimine sahip oldukları bulunmuştur. Sonuçlar ayrıca, her iki ülke gençleri arasında da
hem bireyleşme/kendileşme hem de ilişkili olma yönelimi olduğu göstermiştir.
Çalışmada anababalık, benlik kurgusu ve iyilik durumu temel alınarak kurulan model de
doğrulanmıştır. Türk katılımcılar için anababanın uyguladığı kontrol bireyleşmeyle ilgili
sorunların önemli bir yordayıcısı olarak bulunmuş ve bu ilişkiye bireyci benlik
kurgusunun eşlik ettiği gösterilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda anababa kontrolünün
özerklik gelişimini olumsuz etkilediği gösterilmiştir. Amerikan örneklemi için de
özellikle anne kontrolünün özerk benlik kurgusu gelişimini olumsuz etkilediği
görülmüştür. Anababa ilgisinin de ilişkisel benlik kurgusu aracılığıyla iyilik durumunu
olumlu yönde yordadığı gösterilmiştir.
İmamoğlu (2003) benlik kurgusu gelişimi ve çocuk yetiştirme arasındaki
ilişkileri incelediği çalışmasında anababa sevgisi ve kabulünün ilişkiselliği yordadığını,
buna karşın anababa kontrolünün bireyleşmeyi dolaylı olarak yordadığını göstermiştir.
Taşdemir (2006) dikey ve yatay bireycilik-toplulukçuluk ve çocuk yetiştirme
stilleri arasındaki ilişkileri incelediği çalışmada, anababanın eğitim düzeyi ve anababa
kontrolü dikey bireyciliğin; anababa kabulü yatay toplulukçuluğun; anababa kabulü ve
kontrolünün dikey toplulukçuluğun anlamlı yordayıcısı olarak bulunmuştur.
53
Sonuç olarak, bu güne kadar benlik kurgusu konusunda, özellikle batıda yapılan
çalışmalarda ayrışma ve kendi kendini yönetme üzerine odaklanılarak benliğin bağlılık
boyutu ihmal edilmiştir. Ancak, her bir ergen ya da kültürel grup için özerklik ve
ilişkisellik farklı boyutlarda ve düzeylerde gelişse de (Markus ve Kitayama, 2003;
Raeff, 2004; Kagıtçıbaşı, 2005), ya da farklı şekillerde gösterilse de (Kobayashi ve
Brown, 2003) özerkliğin ve ilişkiselliğin bir arada bulunabileceği görülmektedir.
Özerkliğin ve ilişkililiğin bir arada var olabilmesi yaşanan sosyo-ekonomik gelişmeler
sonucu değişen çocuk yetiştirme stilleri ile açıklanabilmektedir. Daha önce çocuk
yetiştirme stilleri ve benlik kurgusu konusunda yapılan çalışmalarda benlik kurgusu tek
boyutlu olarak ele alınmış, kişilerin ne kadar özerk oldukları üzerinde durulmuştur.
Ancak, ergenlerde benlik kurgusu gelişiminin kültürel açıdan ele alınabilmesi için
benlik kurgusunun farklı boyutlarının (özerk-ayrık, bağımlı- ilişkisel ve özerk-ilişkisel
benlik) çalışmaya dahil edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, hangi toplumsallaşma
uygulamaları sonucunda bu yönelimlerin ortaya çıktığının araştırılması da önemli
görülmektedir. Bu çalışmada farklı sosyo-ekonomik düzeyden anababaların çocuk
yetiştirme stilleri ve bunun ergen çocuklarının benlik kurgusu gelişimleri ile ilişkisi
gösterilmeye çalışılmaktadır.
54
BÖLÜM III
YÖNTEM
Bu bölümde araştırmanın modeli, araştırma grubu, verilerin toplanması, verilerin
analiz edilmesi ve işlem konularında açıklamalar yer almaktadır.
3.1. Araştırma Modeli
Bu araştırma, ergenlerin benlik kurgusu gelişimlerinin çocuk yetiştirme stillerine
bağlı olarak farklı sosyo-ekonomik kesimlerde yaşayan ergenler arasında nasıl
farklılaştığını görmek için tarama modeli biçimindeki betimsel nitelikli bir araştırmadır.
“Tarama modelleri, geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle
betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır. Araştırmaya konu olan olay, birey ya
da nesne, kendi koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır.” (Karasar, 2004,
s.77). Araştırmada kullanılan veriler, farklı yaş gruplarından elde edileceği için
gelişimsel farkı incelemede kesitsel araştırma düzeni kullanılmıştır.
Çalışmada nicel ve nitel veri toplama yöntemlerinin ve veri analizinin bir arada
olduğu karışık yöntemler deseni (mixed methods designs) (Crasswel, 2003)
kullanılmıştır. Karışık araştırma yöntemlerinden sıralı açıklamalı desen kullanılmıştır
(sequential explanatory design). Bu desende öncelikle nicel veri toplama ve veri analizi
gerçekleştirilmekte, ardından nitel veri toplama ve veri analizi gerçekleştirilmektedir.
Öncelik nicel veriye verilmektedir ve iki yöntem bulgular ve yorum bölümünde
bütünleştirilmektedir (Creswell, 2003).
Ergenlerin yaşı ve cinsiyeti, anababanın eğitim ve gelir düzeyi, anababanın
gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol, otoriter, açıklayıcı otoriter, izin verici şımartan ve izin
verici ihmalkar çocuk yetiştirme stilleri araştırmanın bağımsız değişkenlerini
oluşturmaktadır. Benlik kurgusu boyutları olan özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk
ilişkisel benlik ise araştırmanın bağımlı değişkenlerini oluşturmaktadır. Anababanın
gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol sürekli; çocuk yetiştirme stilleri olan otoriter, açıklayıcı
otoriter, izin verici şımartan ve izin verici ihmalkar değişkenleri ise kategorik
değişkenlerdir. Benlik kurgusu boyutları olan özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk
55
ilişkisel benlik değişkenleri sürekli değişkenlerdir ve bir bireyin her üç benlik
kurgusuna ait puanı bulunmaktadır. Katılımcılar benlik kurguları açısından sadece özerk
olanlar, ilişkisel olanlar ve özerk ilişkisel olanlar olarak sınıflandırılmamaktadır.
3.2. Araştırma Grubu
Bu araştırmada, araştırma grubu 15-18 yaşlarında, Ankara merkezde farklı
SED’den lise 1. 2. ve 3. sınıflarda öğrenim gören 1176 öğrenciden oluşmuştur. Ölçme
araçlarının uygulanacağı okullar bu okullara devam eden öğrencilerin sosyo ekonomik
durumları dikkate alınarak amaçsal (purposive) örnekleme yoluyla belirlenmiştir.
Amaçsal örneklemde araştırmacı evrenle ilgili daha önceki bilgilerine ve araştırmanın
özel amacına dayanarak bir örneklem belirlemektedir (Fraenkel ve Wallen, 1993, s. 87).
Araştırma grubunun belirlenmesinde, amaçsal örnekleme çeşitlerinden, “maksimum
çeşitlilik” yöntemi benimsenmiş, bu bağlamda evrenin temsil yeteneği göz önünde
bulundurularak okulların seçilmesinde üst, orta ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip
öğrencilerin devam ettiği okullar seçilmiş ve ölçme araçları bu okullarda uygulanmıştır.
Bu tür örnekleme yönteminde, problemle ilgili farklı durumların örnekleme alınması
nedeniyle, evren değerleri hakkında önemli ipuçları vereceği söylenebilir (Büyüköztürk,
Kılıç Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2008, s.79).
Veri girişi yapılmadan önce ergenlerden toplanan anket incelenmiş ve anketleri
eksik ya da hatalı dolduran 43 katılımcının verileri veri dosyasına girilmemiştir.
Sonuçta 1133 öğrenci temel araştırma grubunu oluşturmuştur. Bu öğrencilerin 610’ unu
(% 54) kadınlar, 523’ünü (% 46) erkekler oluşturmuştur. Ergenlerin yaş ortalaması
16.37 (SS=1.10) ve yaş aralığı 15-18’dir. Katılımcılar kendileri dahil kardeş sayılarını
2.45 (SS=1.00) olarak belirtmişlerdir. Katılımcılara ilişkin demografik bilgiler çizelge
2.1’de sunulmuştur.
56
Çizelge 1. Katılımcılara İlişkin Demografik Bilgiler
Değişkenler f/% Anne Baba (f/%) (f/%) Cinsiyet Kadın 610 (54)
Erkek 523 (46) Sınıf 9. Sınıf 332 (29.3) 10. Sınıf 338 (29.8) 11. Sınıf 463 (40.9) Anababa Eğitim Düzeyi Hiç okula gitmemiş 35 (3.1) 8 ( 0.7)
İlkokul mezunu 374 (33) 213 (18.8) Ortaokul 141 (12.4) 192 (16.9) Lise mezunu 313 (27.6) 304 (26.8) Üniversite 232 (20.5) 3553 (31.3) Lisansüstü 38 (3.4) 61 (5.4)
Aile Geliri 500 TL’den az 60 (5.3) 501- 700 TL 140 (12.4) 701- 1000 TL 209 (18.4) 1001- 1500 TL 304 (26.8) 1501- 3000 TL 236 (20,8) 3000 TL ve üstü 184 (16.2)
Çizelge 1’de görüldüğü gibi öğrencilerin % 29.’unun (332) 9. sınıf, % 30’unun
(338) 10. sınıf ve en büyük bölümü oluşturan % 41’inin (463) ise 11. sınıfa devam eden
öğrenciler olduğu görülmektedir.
Katılımcılar, anne ve babalarının eğitim düzeyini 6 basamaklı bir ölçek üzerinde
değerlendirmişler (1=Hiç okula gitmemiş, 2=İlkokul mezunu, 3=Ortaokul mezunu, 4=
Lise mezunu, 5= Üniversite mezunu, 6= Lisansüstü). Annelerin ortalama eğitim düzeyi
3.39 (SS=1.30), babaların ise 3.85 (SS=1.22) olarak ortaya çıkmıştır. Hiç okula
gitmemiş annelerin oranı % 3.1, ilkokul mezunu annelerin oranı % 33, ortaokul
mezunu annelerin oranı % 12.4, lise mezunu annelerin oranı % 27.6, üniversite mezunu
annelerin oranı % 20.5 ve lisans üstü eğitim almış annelerin oranı % 3.4’tür. Hiç okula
gitmemiş babalarınn oranı % .7, ilkokul mezunu babalarınn oranı % 18.8, ortaokul
mezunu babalarınn oranı % 16.9, lise mezunu babalarınn oranı % 26.8, üniversite
mezunu babalarınn oranı % 31.3 ve lisans üstü eğitimi almış babalarınn oranı % 5.4’tür.
genel olarak babaların eğitim düzeyi daha yüksek olmakla birlikte her eğitim
düzeyinden anababaların çocuklarının araştırma grubunda yer aldığı görülmektedir.
57
Katılımcılar, ailelerinin gelir düzeyini de 6 basamaklı bir ölçek üzerinde
değerlendirmişlerdir (1=500 TL’den az, 2=501- 700 TL, 3=701- 1000 TL, 4=1001-
1500 TL, 5=1501- 3000 TL, 6=3000 TL üstü). Sonuçlar ortalama aile gelirinin 3.94
(SS=1.41) olduğunu göstermiştir. Aile geliri 500 TL’den az olanların oranı % 5.3, 501-
700 TL arası olanların oranı % 12.4, 701- 1000 TL arası olanların oranı % 18.4, 1001-
1500 TL arası olanların oranı % 26.8, 1501- 3000 TL arası olanların oranı % 20.8 ve
3000 TL ve üstü olanların oranı % 16.2’dir.
Katılımcılar, yaşamlarının büyük bölümünü geçirdikleri yer açısından
değerlendirildiğinde 24 (% 2.1) kişinin köy, 9 (% 0.8) kişinin kasaba, 124 (% 11)
kişinin şehir ve 976 (% 86) kişinin de yaşamlarının büyük bölümünü metropolde
geçirdikleri anlaşılmaktadır. Ergenlerin büyük çoğunluğu (938, % 83) ailelerinin
çekirdek aileden oluştuğunu (anne baba ve kardeşler), % 17’si (195) ise evlerinde anne
baba ve kardeşler dışında başka aile büyüklerinin de olduğunu belirtmişlerdir.
Katılımcıların anne babalarının birlikteliğine bakıldığında büyük bölümünün (1011, %
89) anababalarının birlikte yaşadığı görülmüştür. Kısaca araştırma grubu metropolde
büyüyen, çekirdek ailelerde ve anababaları ile birlikte yaşayan ergenlerden
oluşmaktadır.
Odak grup için katılımcıların belirlenmesinde nitel araştırmalarda kullanılan
amaçlı örnekleme yöntemi ve amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme
kullanılmıştır. Amaçlı örnekleme, zengin bilgiye sahip olduğu düşünülen durumların
derinlemesine çalışılmasına olanak vermektedir (Kemper, Strinfield ve Teddie, 2003).
Ölçüt örnekleme yöntemindeki temel anlayış ise, önceden belirlenmiş bir dizi ölçütü
karşılayan durumların çalışılmasıdır. Odak grup görüşmelerde de amaç demografik,
eğitim düzeyi ya da mesleki olarak benzer kişilerden bilgi toplamak olduğu için, bu
özellikler ölçüt alınarak gruplar oluşturulur. Sözü edilen ölçüt ya da ölçütler araştırmacı
tarafından oluşturulabileceği ya da daha önceden hazırlanmış bir ölçüt listesinin
kullanılabileceği belirtilmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2005).
Birinci odak grupta yer alan anneler Cebeci Kız Teknik, Anadolu Meslek ve Kız
Meslek Lisesine devam eden ve araştırma kapsamında önceden anket uygulamasına
katılmış öğrencilerin annelerinden oluşmuştur. Araştırmacı tarafından, anket uygulanan
sınıflarda öğrencilere daha önce katıldıkları çalışma kapsamında anababaları ile bir
görüşme yapılacağı duyurulmuştur. Anababası bu çalışmaya katılabilecek durumda
olanların en yakın tarihte okul rehberlik servisine bildirmeleri istenmiştir. Katılabileceği
58
bildirilen anneler çocuklarından alınan bilgiler doğrultusunda uygunluk açısından
değerlendirilmiştir. Bu uygunlukta temel ölçüt, kişilerin benzer sosyo-ekonomik
özelliklere sahip olması (eğitim düzeyi düşük anneler) olması durumudur. Yalnızca
annelerin yer almasının düşünülmesinin nedeni babaların çalışıyor olmaları nedeni ile
çalışmaya katılamayacak olmalarıdır. Uygun üyelere ulaşıldıkça kişilere telefon
aracılığı ile araştırma hakkında bilgi verilmiş ve katılıp katılmayacaklarını sorulmuştur.
Bu görüşmelere araştırmaya uygun özellikleri taşıyan ve araştırmaya katılmayı kabul
eden 12 anneye ulaşılıncaya kadar devam edilmiştir. Araştırmaya katılmayı kabul eden
annelere görüşme günüden 2 gün önce telefon görüşmeleri ile ulaşılmış ve tekrar
onayları alınmıştır. Bu görüşmelerde 4 anne sağlık sorunu gibi mazeretler nedeniyle
katılamayacaklarını bildirmişlerdir. Sonuç olarak 1. Odak grup görüşmesi 8 anneyle
gerçekleştirilmiştir. İkinci odak grup görüşmesi ise eğitim düzeyi yüksek anne ve
babalardan oluşmuştur. İkinci gruba babaların da dahil edilmesinin nedeni gruba
katılabilecek babalara ulaşılabilmesi ve onların da görüşlerinin alınmak istenmesidir. Bu
grupta yer alacak kişilerin belirlenmesinde eğitim düzeyinin yüksek olması ve
çocuklarının anket uygulamasına katılmış olması dikkate alınmıştır. Buna göre ölçütlere
uyan Cebeci Kız Teknik, Anadolu Meslek ve Kız meslek Lisesinde öğretmenlik yapan 9
kişiye ulaşılmıştır. Bu kişilere araştırma hakkında bilgi verilmiş ve katılıp
katılmayacakları sorulmuştur. Bu dokuz kişi araştırmaya katılabileceklerini bildirmişler
ve 2. odak grup görüşmeleri bu kişilerle gerçekleştirilmiştir.
Anababaların çocuk yetiştirme biçimleri onların çalışma durumları, eğitim
düzeyleri gibi çeşitli bağlamsal faktörlerle ilişkili olabilir. Ancak, eğitim düzeyinin
anababaların çocukları ile ilgili düşünceleri, çocuklarının sahip olmasını istedikleri
özellikler ve bu özellikleri çocuklarına kazandırmak için uyguladıkları yöntemler ya da
sergiledikleri davranışlar üzerinde etkili olan en önemli etken olduğu belirtilmiştir
(Goodnow, 1988). Bu nedenle, anababaların eğitim düzeyinin çocukların gelişimi
üzerine etkilerinin incelenmesi gerekliliğine dayanarak bu çalışmada odak gruplar
anababaların eğitim düzeyine göre oluşturulmuştur.
Çizelge 1’de de görüldüğü gibi, göreli olarak eğitim düzeyi düşük gurupta yer
alan kişilerin 38-48 yaş aralığında olduğu ve yaş ortalamasının 42.11 olduğu
görülmektedir. Eğitim düzeyi yüksek grupta yer alan üyelerinin yaş aralığı ise 40-52 ve
yaş ortalaması ise 44.77’dir. Grup üyelerinin eğitim durumları incelendiğinde ise,
eğitim düzeyi daha düşük guruptaki 8 kişinin 6’sı ilkokul, 2’si ortaokul mezunudur.
Eğitim düzeyi daha yüksek guruptaki kişilerin hepsi üniversite mezunudur. Kişilerin
59
çalışma durumlarına bakıldığında, eğitim düzeyi düşük gruptaki kadınlardan
çoğunluğunun dışarıda bir işte çalışmadıkları (ev hanımı), 2’sinin emekli olduğu, sadece
bir kişinin çalıştığı görülmektedir. Üst eğitim gurubundaki herkes öğretmenlik
yapmaktadır. Eğitim düzeyi yüksek grupta yer alan erkeklerin eşleri dışarıda bir işte
çalışmamaktadır. Ayrıca her iki grupta da yer alan kişiler evlerinde anababa ve çocuklar
olarak yaşamaktadırlar.
Çizelge 2. Odak Grup Katılımcılarının Genel Tanıtıcı Özellikleri
Eğitim Düzeyi Düşük Yüksek
Grup sayısı 1 1 Toplam birey sayısı 8 9 Yaş 38-48 arası 40-52 arası Cinsiyet 8 kadın 6 kadın 3 erkek Eğitim düzeyi 6 ilkokul 9 üniversite 2 ortaokul
3.3. Veri Toplma Araçları
3.3.1. Kişisel Bilgi Formu
Araştırmada nicel verilerin toplanmasında ergenlerin yaş, cinsiyet, ailedeki
çocuk sayısı, anne babanın evlilik durumu, anababanın eğitim durumu ve ailenin geliri
gibi soruların bulunduğu sosyo-demografik bilgi formu araştırmacı tarafından
oluşturulmuştur (Ek 1). Anababanın eğitim düzeyi okula gitme yılları sorularak
ölçülmüş ve bu ailenin sosyo-kültürel düzeyinin; anababanın gelir düzeyi de sosyo-
ekonomik düzeyinin göstergesi olarak kullanılmıştır.
3.3.2. Aile Bağlamında Benlik Ölçeği
Katılımcıların benlik kurgusunu ölçmek için Kağıtçıbaşı (2005a) tarafından
geliştirilen “Aile Bağlamında Benlik Ölçeği” kullanılmıştır (Ek 2). Ölçek ilişkisellik,
özerklik ve özerk- ilişkisellik olmak üzere üç boyuttan oluşmaktadır. Katılımcılardan
ölçekteki 22 maddenin her birine ne ölçüde katıldıklarını “kesinlikle katılmıyorum”,
“katılmıyorum”, “kararsızım”, “katılıyorum” ve “kesinlikle katılmıyorum”
seçeneklerinden oluşan beşli dereceleme ölçeğinde işaretleyerek belirtmeleri
istenmektedir.
Ölçeğin ilişkisellik boyutu bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunu ölçmeyi
amaçlamaktadır. Bu alt ölçekteki 9 madde psikolojik ve maddi açıdan kişinin ailesiyle
olan yakın ilişkisini ölçmektedir. Örnek olarak “Kendimi aileme gönülden bağlı
60
hissederim” maddesi verilebilir. Yine 9 maddeden oluşan özerklik boyutu özerk-ayrık
benlik kurgusunu ölçmeyi amaçlamaktadır. Buradaki maddeler kişinin ailesiyle olan
ilişkisinde özerklik düzeyini ölçmektedir. Örnek olarak “Kendimi ailemden bağımsız
hissederim” ve “Ailemin düşündüğü gibi düşünmek zorunda değilim” maddeleri
verilebilir. Özerk-ilişkisellik boyutu olan son boyut özerk-ilişkisel benlik kurgusunu
ölçmeyi amaçlamaktadır. Bu alt ölçekteki 4 madde kişinin ailesine olan bağlılığını ve
özerklik düzeyini bir arada ölçmektedir. Örnek olarak “Bir kimse kendisini ailesine hem
duygusal olarak bağlı, hem de özgür hissedebilir” maddesi verilebilir. Her alt boyuttan
alınan toplam puanın yüksekliği, o boyutun ifade ettiği tutumun yüksekliğini ortaya
koymaktadır.
Özgün ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışması üniversite öğrencileri ile
yapılmıştır. Kağıtçıbaşı (2005a) üniversite öğrencileri ile yaptığı güvenirlik
çalışmasında iç tutarlılık katsayısını ilişkisellik, özerklik ve özerk-ilişkisellik boyutları
için sırasıyla .84, .88 ve .85 olarak bulmuştur.
Bu çalışmada ölçeğin yapı geçerliliğini lise öğrencileri üzerinde sınamak için
açımlayıcı 8explanatory) ve doğrulayıcı (confirmatory) faktör analizi yapılmıştır. Faktör
analizi, ölçme aracının yapısını aynı yapıyı ya da niteliği ölçen değişkenleri bir araya
toplayarak ölçmeyi, az sayıda faktör ile açıklamayı amaçlayan bir istatistiksel tekniktir
(Büyüköztürk, 2002). Yeni bir yaş grubunda ölçme aracının aynı yapıyı gösterip
göstermediğini bu analiz sağlamaktadır. Ancak faktör analizi, tüm veri yapıları için
uygun olmayabilir. Verilerin, faktör analizi için uygunluğu Kaiser-Meyer-Olkin (KMO)
katsayısı ile bulunur. Bartlett küresellik testinin aldığı değer ve onun anlamlılığı ise;
değişkenlerin birbirleri ile ilişki gösterip göstermediklerini test eder. KMO'nun .60'dan
yüksek, Bartlett testinin anlamlı bulunması verilerin faktör analizi için uygun olduğunu
gösterir (Büyüköztürk, 2002). Sonuçlar (KMO=0.89; X2 = 6019.54; p= 0.00), veri
grubunun faktör analizine uygun olduğunu göstermiştir. Aile Bağlamında Benlik
Ölçeğinden elde edilen veriler daha sonra açımlayıcı faktör analizine (exploratory factor
analysis) tabi tutulmuştur. Temel bileşenler (principal components) analizi ve varimax
döndürme yöntemi ile elde edilen faktör yapısı çizelge 3’de gösterilmiştir.
Faktör analizinin en önemli aşamalarından biri de faktör sayısına karar
vermektir. Faktör sayısına karar vermede farklı yöntemler olmakla beraber sıklıkla
kullanılan Kaisers' ölçütü ve özdeğer grafiği (Scree plot) yöntemleridir. Kaisers'
ölçütüne göre özdeğeri (eigenvalue) 1.00'a eşit veya daha büyük olan faktörler analizde
61
kalır (Howard. Tinsley ve Tinsley, 1987). Varimaks dönüştürmeli temel bileşenler
faktör analizi sonucuna göre, puanlardaki değişimin % 48’ini açıklayan ve öz değeri
1’in üzerinde olan 4 faktör belirlenmiştir. Özdeğer grafiği, analiz sonucunda ortaya
çıkan gerçek ve hata faktörlerini gösteren bir grafiktir. Her iki faktör sayısına karar
verme kuralının güçlü ve zayıf yanlarının olduğu gerçeğinden hareketle, faktör analizi
çalışmalarında çoklu ölçüt kullanılması önerilmektedir (Kahn, 2006). Veri grubuna
uygulanan öz değer grafiği sonuçları maddelerin üç boyutlu bir özelliği ölçtüğünü
desteklemektedir. Çizelge 3’den de görüldüğü üzere özdeğeri 1.00'den büyük üç faktör
çıkmıştır. Faktör analizi üç faktörle sınırlandırılarak tekrarlandığında üç faktör, toplam
varyansın % 43’ünü açıklamaktadır.
62
Çizelge 3. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğini Oluşturan 20 Maddenin Faktörlere
Dağılımı ve Faktör Yükleri
Maddeler
3.Faktör İlişkisel Benlik
2.Faktör Özerk-İlişkisel Benlik
3.Faktör Özerk Benlik
M15.
-.727
.028
-.053
M16. .697 .188 .192
M18. .695 .217 .166
M17. .685 .280 .201
M14. .594 .276 .190
M12. .592 .092 .053
M11. .551 .235 .067
M13. .521 .336 .118
M10. -.519 -.026 .078
M1. -.436 .118 -.215
M20. .211 .781 -.061
M22. .119 .751 .039
M21. .244 .750 -.001
M19. .041 .544 -.089
M9. .008 -.024 .702
M6. .027 -.068 .700
M8. .018 -.152 .645
M7. .242 -.001 .570
M4. .127 .050 .552
M5. .267 .171 .491
Özdeğer 5.22 2.42 1.35
Açıklanan varyans % 20 13 12
Toplam açıklanan varyans % 20 33 45
63
En düşük faktör yükü .35 alınmıştır ve ölçekteki bir maddenin bir faktördeki
yükü 35’in üstünde ve bu maddenin diğer faktörlerdeki yükünden .10 veya daha yüksek
ise madde o faktörde sayılmıştır (Tavşancıl, 2005). Buna göre 2. madde hem 1. hem de
2. faktörde, 3. madde hem 2. hem de 3. faktörde birbirine yakın yük değerleri aldığı için
ölçekten çıkarılmıştır. Bu maddeler çıkarıldıktan sonra analiz tekrarlandığında açıklanan
varyans toplam varyansın % 45’i olmuştur. 1. faktörün açıkladığı toplam varyansın %
20, özdeğerinin 5.22; 2. faktörün açıkladığı toplam varyansın % 13, özdeğerinin 2.42;
3. faktörün açıkladığı toplam varyansın da % 12 ve özdeğerinin de 1.35 olduğu
görülmüştür.
Çizelge 3’de görüldüğü gibi, maddelerin önemli bir bölümü ayrı birer faktör
oluşturmuştur. Orijinal ölçekte özerk-ayrık benlik boyutu altında olan 9 maddenin 6’sı
bu boyutta; asıl ölçekte özerk-ilişkisellik faktöründe bulunan 4 madde de aynı boyut
altında; yine asıl ölçekte bağımlı-ilişkisel benlik boyutunda bulunan toplam 9 madde
aynı boyut altında yer almış, buna ek olarak asıl ölçekte özerk-ayrık benlik boyutunda
bulunan 1. madde bağımlı-ilişkisel benlik boyutu altında yer almıştır. Bu madde
kavramsal olarak ilişkiselliği ifade ettiği için bu faktörde çıkmış olabilir. Ölçeğin faktör
yapısının Kağıtçıbaşı’nın (2005a) ileri sürdüğü üç faktörlü yapıyla büyük ölçüde
örtüştüğü belirlenmiştir. Maddelerin % 85'ine yakın bölümü özgün yapıya uygun
dağılmışlardır.
Ölçeğin yapı geçerliliğini incelemek için gerçekleştirilen açımlayıcı faktör
analizine ek olarak, gözlenen verinin üç boyutlu modele ne oranda uyum sağladığını
belirlemek amacıyla LISREL kullanılarak doğrulayıcı (confirmatory) faktör analizi
(DFA) yapılmıştır. Doğrulayıcı faktör analizi, gözlenebilir faktörlerden oluşan (gizil
değişkenler) faktöriyel bir modelin gerçek verilerle ne derece uyum gösterdiğini
değerlendirmeyi amaçlar (Şimşek, 2007).
Yapısal Eşitlik Modelleri (YEM) alanında kullanılan çok sayıda uyum indeksi
bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Ki Kare (X2) testidir. Modelin
veriye uyumunu tanımlamada kullanılan diğer bir yol da Ki Kare’nin serbestlik
derecesine oranının hesaplanmasıdır. Bu oranın 5 ve altında olması kabul edilebilir bir
değer olarak belirtilmektedir (Klem, 2000). En çok kullanılan uyum indeksleri ise İyilik
Uyum İndeksi (Goodness of Fit Index, GFI), Düzeltilmiş İyilik Uyum İndeksi (Adjusted
Goodness of Fit Index, AGFI), Ortalama Hataların Karekökü (Root Mean Square
Residual, RMR), Yaklaşık Hataların Ortalama Karekökü (Root Mean Square Error of
64
Approximation (RMSEA) ve Karşılaştırmalı Uyum İndeksi’dir (Comparative Fit Index,
CFI). Bu çalışmada da kriter olarak sayılan uyum indeksleri kullanılmıştır. GFI, AGFI
ve CFI’nın değerinin .90 ve üzerinde olması iyi uyum olarak; RMR ve RMSEA
değerinin ise .05 ve altında olması mükemmel uyumu, .08 ve altında olması ise kabul
edilebilir uyum olarak kabul edilmektedir (Schermelleh-Engel, Moosbrugger ve Müler,
2003; Sümer, 2000).
Aile Bağlamında Benlik Ölçeğinin açımlayıcı faktör analizi ile ortaya konan üç
faktörlü yapısını sınamak için doğrulayıcı faktör analizi (DFA) uygulanmıştır. LISREL
kullanılarak yapılan DFA uygulamasında 20 maddeden elde edilen korelasyon matrisi
veri olarak kullanılmıştır. Çizelge 4’te sunulan uyum indeksleri gözlenen verinin üç
boyutlu önerilen modele iyi uyum gösterdiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca doğrulayıcı
faktör analizi ile hesaplanan madde-faktör ilişkilerine ait katsayılar Şekil 3’de
gösterilmiştir.
Çizelge 4. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğinnin Orijinal Faktör Yapısı İçin İyilik
Uyum İstatistikleri
İyilik Uyum İndeksi Değer X/sd 764.39 (167) 4.57 GFI .94 AGFI .92 CFI .91 RMR .063 RMSEA .056
Doğrulayıcı faktör analizi ile hesaplanan (x/sd) oranı 4.57’dir ve bu değer
Sümer’in (2000) değerlendirmesine göre, modelin gerçek verilerle uyumlu olduğunu
göstermektedir. GFI değerinin .94, AGFI değerinin .92 ve CFI değerinin .91; RMR
değerinin .06 ve RMSEA değerinin de .05 olması doğrulayıcı faktör analizi sonucunda
modele göre hazırlanmış üç faktörlü ölçeğin yapısının kabul edilebilir ve geçerli
sonuçlar verdiğini göstermektedir.
Ölçeğin Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı özerk-ayrık benlik boyutu için .69,
ilişkisel-bağımlı benlik boyutu için .77, özerk-ilişkisellik boyutu için ise .73 olarak
bulunmuştur.
Bu sonuçlar ölçme aracının lise grubu için geçerli ve güvenilir olduğunu
göstermiştir.
65
Şekil 4. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğinin Faktör Madde İlişkisi
66
3.3.3. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği
Çocuk yetiştirme stillerini ölçmek için Maccoby ve Martin’in (1983) önerdiği
boyutlar ile Lamborn ve arkadaşlarının (1991) çalışmaları örnek alınarak Sümer ve
Güngör (1999) tarafından yeni maddeler eklenerek geliştirilmiş olan “Çocuk Yetiştirme
Stilleri Ölçeği” kullanılmıştır.
Anne ve baba için ayrı ayrı uygulanan ölçekte çocuk yetiştirme stillerinin altında
yatan kabul/ilgi boyutunu ölçmek için 11 ve kontrol boyutunu ölçmek için 11 madde
yer almaktadır. Kabul/ilgi boyutu anne babanın çocuğu kabul etmesini, anlamasını ve
çocuğuna gösterdiği sevgiyi ve ilgiyi değerlendirmektedir. Kontrol boyutu, anababanın
çocuğun davranışlarını sınırlandırmasını, izlemesini ve çocukların disipline edilmesini
içermektedir (Sümer ve Güngör, 1999). Her alt boyuttan alınan toplam puanın
yüksekliği, o boyutun ifade ettiği tutumun yüksekliğini ortaya koymaktadır.
Ölçeğin orijinali 24 madde içermekte ve maddeler beşli derecelendirme
üzerinden değerlendirilmektedir. Daha sonra Güngör (2000) bu ölçeğin hem anababa
hem de çocuk formunu kullanmıştır. Bu çalışmada Güngör’ün yaptığı geçerlilik analizi
sonucu oluşan 22 maddelik ölçek kullanılmıştır (Ek 3). Ölçek geliştirme çalışması
üniversite öğrencileri üzerinde yapılmış ve öğrencilerden, çocukluk dönemlerinde
anababalarıyla olan ilişkilerini düşünerek geçmiş zamanda verilen ifadelere ne derecede
katıldıklarını değerlendirmeleri istenmiştir (örneğin, “her davranışımı sıkı sıkıya kontrol
etmek isterdi”) (Sümer ve Güngör, 1999). Bu araştırmada, Güngör’ün de (2000)
çalışmasında olduğu gibi ifadeler geçmiş zamanda değil geniş zamanda verilmiştir
(Örneğin, “her davranışımı sıkı sıkıya kontrol etmek ister”). Anababalık sitillerinin
zamanla görece değişmez olması bu değişikliği getirmiştir (Holden ve Miller, 1999).
Ayrıca araştırmada yer alan grup lise dönemindedir ve henüz çocukluktan çok
uzaklaşmamış olmaları nedeni ile geçmiş anababalık stillerini hatırlamaları
beklenmiştir.
Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği’nden boyutlar ve kategorik olmak üzere iki
düzeyde bilgi alınabilmektedir. Boyutlar temelinde kabul/ilgi ve kontrol; kategorik
olarak ise her iki boyutta medyan değerin üstünde puan alanlar açıklayıcı otoriter,
altında puan alanlar ise izin verici/ihmalkar anababalar olarak sınıflandırılmaktadır.
Kabul/ilgi boyutunda medyanın üstünde, kontrol boyutunda medyanın altında puan
alanlar izin verici/şımartıcı; kabul/ilgi boyutunda medyanın altında, kontrol boyutunda
67
medyanın üstünde puan alanlar ise otoriter anababalar olarak sınıflandırılmaktadır
(Sümer ve Güngör, 1999).
Alanyazında bu dörtlü sınıflamanın çeşitli araştırmalarda kullanıldığı
görülmektedir (Lamborn ve ark., 1991; Steinberg ve ark., 1994). Yalnızca boyutların
kullanıldığı araştırmalar da bulunmaktadır (örneğin, Güngör, 2000). Bu araştırmada,
hem kategorik düzeyde hem de Sümer ve Güngör’ün de (1999) önerdiği gibi boyutlar
temelinde ölçüm yapılmıştır.
Güngör (2000) çalışmasında Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeğinin iç tutarlılık
sayılarını annenin gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol boyutu için sırasıyla .81 ve .79;
babanın gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol boyutu için sırasıyla .91 ve .90 olarak
bulmuştur.
Bu araştırmada ölçeğin yapı geçerliğini sınamak için elde edilen veriler faktör
analizine tabi tutulmuştur. Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı ile Bartlett küresellik
testinin sonuçlarının Çocuk Yetiştirme Stili Anne ölçeği için (KMO=0.91; X2 =
6942.58; p= 0.00) ve Çocuk Yetiştirme Stili Baba ölçeği için de (KMO=0.92; X2 =
7239.55; p= 0.00) olarak bulunması verilerin faktör analizi için uygun olduğunu
göstermektedir (Büyüköztürk, 2002). Çocuk Yetiştirme Stilleri anne ve baba
formlarından elde edilen veriler daha sonra açımlayıcı faktör analizine (exploratory
factor analysis) tabi tutulmuştur. Temel bileşenler (principal components) analizi ve
varimax döndürme yöntemi ile elde edilen faktör yapısı anne formu için çizelge 5’de,
baba formu için çizelge 6’da gösterilmiştir.
Temel bileşenler analizi sonucunda özdeğeri 1’in üzerinde olan, anne formu için
toplam varyansın % 46’sını, baba formu için ise % 48’ini açıklayan üç faktör ortaya
çıkmıştır. Ancak faktör yük değerleri incelendiğinde maddelerin, ağırlıklı olarak
özdeğerleri 3’ün üzerinde olan iki faktörde toplandığı görülmüştür. Analize dik
döndürme yöntemlerinden varimaks ile devam edilmesi sonucunda hem anne, hem de
baba formu için iki faktörlü bir yapı elde edilmiştir, ancak açıklanan toplam varyans
anne formu için % 40’a, baba formu için % 42’ye düşmüştür. Ölçekteki bütün maddeler
özgün ölçekteki alt boyutlarında toplanmışlardır, ancak anne formunda 10. madde, baba
formunda 8. madde her iki alt ölçekte de benzer yük değerlerini (anne formu için
kabul/ilgi boyutunda .33, kontrol boyutunda .36; baba formu için kabul/ilgi boyutunda
.43, kontrol boyutunda .45) aldığı için ölçekten çıkarılmış ve analizler tekrarlanmıştır.
Anne formundan 10. maddenin çıkarılmasından sonra açıklanan toplam varyans % 41’e
68
çıkmıştır. Kabul ilgi boyutunu yansıtan birinci faktörün açıkladığı varyansın % 25,
özdeğerinin ise 5.45; kontrol boyutunu yansıtan ikinci faktörün açıkladığı varyansın ise
% 16, öz değerinin ise 3.13 olduğu görülmüştür (Çizelge 5). Baba formundan 8.
maddenin çıkarılması sonucu açıklanan toplam varyans % 43’e çıkmıştır. Kabul ilgi
boyutunu yansıtan birinci faktörün açıkladığı varyans % 27, özdeğeri ise 5.61; kontrol
boyutunu yansıtan ikinci faktörün açıkladığı varyans % 16, öz değeri ise 3.28’dir
(Çizelge 6).
69
Çizelge 5. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Formunu Oluşturan 21 Maddenin
Faktörlere Dağılımı ve Faktör Yükleri
Maddeler
1.Faktör
Kabul/İlgi
2.Faktör Kontrol
M14. .743 -.014
M1. .740 -.053
M4. .738 -.044
M7. .720 -.041
M11. -.703 .165
M13. -.692 .211
M9. .651 -.058
M16. .650 .107
M3. .645 .108
M12. .621 -.219
M17. -.221 .630
M2. .135 .619
M22. -.185 .579
M5. .104 .571
M19. .069 .562
M21. -.078 .550
M18. -.016 .524
M8. -.366 .516
M15. -.208 .510
M20. .268 .471
M6. -.149 .416
Özdeğer 5.45 3.13
Açıklanan varyans % 25 16
Toplam açıklanan varyans % 25 41
70
Çizelge 6. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Formunu Oluşturan 21 Maddenin
Faktörlere Dağılımı ve Faktör Yükleri
Maddeler 1.Faktör
Kabul/İlgi
2.Faktör
Kontrol
M14. .776 -.008
M4. .761 .033
M1. .756 -.036
M7. .750 .016
M11. -.726 .137
M13. -.709 .150
M3. .698 .200
M9. .693 -8.75E-005
M16. .641 .082
M12. -.624 .205
M10. .457 -.333
M2. .176 .650
M17. -.128 .619
M5. .156 .600
M19. .033 .571
M22. -.183 .562
M18. -.049 .558
M21. -.018 .548
M20. .264 .519
M15. -.202 .462
M6. -.185 .427
Özdeğer 5.61 3.28
Açıklanan varyans % 27 16
Toplam açıklanan varyans % 27 43
71
Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Ölçeğine uygulanan açımlayıcı faktör analizi
sonucu ortaya çıkan 21 maddelik ölçeğin iki faktörlü yapısının geçerliliğini
değerlendirmek amacıyla doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır. Çizelge 7’de
görüldüğü gibi uyum inekslerinin çoğu modelin yetersiz olduğunu göstermiştir.
Çizelge 7. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Ölçeğinnin Orijinal Faktör Yapısı İçin
İyilik Uyum İstatistikleri
İyilik Uyum İndeksi Değer X2/sd 1447.12 (188) 7.69 GFI .89 AGFI .87 CFI .84 RMR .086 RMSEA .077
Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Ölçeğinin yapı geçerliliğini artırmak amacıyla
örtük değişkenleri en iyi açıklayan maddeler belirlenerek model üzerinde gerekli
görülen değişiklikler DFA’ya uygun olarak yapılmıştır. Bu süreçte, LISREL 8’in
sunduğu değişiklik belirteçleri özellikle dikkate alınmıştır. Buna göre modifikasyon
indekslerinin incelenmesi sonucunda 8. maddenin modelden çıkarılmasının ki kare
değerinde en fazla düşüşe neden olacağı tespit edilmiştir. Buna dayanarak bu maddeler
ölçekten çıkarılmış ve analiz tekrarlanmıştır.
Çizelge 8. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Ölçeğinnin Değişiklik Yapılmş Faktör
Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri
İyilik Uyum İndeksi Değer Χ2/sd 999.62 (151) 6.61 GFI .92 AGFI .89 CFI .87 RMR .070 RMSEA .070
Çizelge 7 ve çizelge 8’deki uyum değerleri incelendiğinde, ölçekten iki madde
çıkarıldıktan sonraki ölçüm modelinin değerlerinin, ilk modele göre daha yüksek ve
kabul edilebilir sınırlar içinde olduğu görülmektedir. Ayrıca, X2 fark istatistikleri
72
sonuçları da incelenmiştir. Bu iki modeli karşılaştırmak için iki modelin X2 değerlerinin
farkı ve serbestlik derecelerinin farkına bakılmıştır. Buna göre iki model arasında X2
farkının 148 ve serbestlik derecesi farkının 37 olduğu görülmektedir. Ki kare farklılık
testi 148, 37; p<.01 olduğu için ölçme modelinde yapılan bu değişikliğin istatistiksel
olarak daha iyi bir model ürettiği görülmektedir. Ayrıca doğrulayıcı faktör analizi ile
hesaplanan madde-faktör ilişkilerine ait katsayılar şekil 4’de gösterilmiştir.
73
Şekil 5. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği Anne Formu Madde Faktör İlişkisi
74
Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Ölçeğine uygulanan açımlayıcı faktör analizi
sonucu ortaya çıkan 21 maddelik ölçeğin iki faktörlü yapısının geçerliliğini
değerlendirmek amacıyla doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır. Çizelge 9’da
görüldüğü gibi uyum inekslerinin çoğu modelin yetersiz olduğunu göstermiştir.
Çizelge 9. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Ölçeğinnin Orijinal Faktör Yapısı İçin
İyilik Uyum İstatistikleri
İyilik Uyum İndeksi Değer X2/sd 1267.64 (188) 6.74 GFI .90 AGFI .88 CFI .86 RMR .085 RMSEA .072
Modifikasyon indekslerinin incelenmesi sonucunda 3., 5. ve 22. maddelerin
modelden çıkarılmasının ki kare değerinde en fazla düşüşe neden olacağı tespit
edilmiştir. Buna dayanarak bu maddeler ölçekten çıkarılarak analiz tekrarlanmıştır.
Çizelge 10. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Ölçeğinnin Değişiklik Yapılmş Faktör
Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri
İyilik Uyum İndeksi Değer X2/sd 841.79 (134) 6.28 GFI .92 AGFI .90 CFI .89 RMR .079 RMSEA .069
Çizelge 9 ve çizelge 10’daki uyum değerleri incelendiğinde, ölçekten iki madde
çıkarıldıktan sonraki ölçüm modelinin değerlerinin, ilk modele göre daha yüksek ve
kabul edilebilir sınırlar içinde olduğu görülmektedir. Ayrıca, X2 fark istatistikleri
sonuçlarına da bakılmıştır. Bu iki modeli karşılaştırmak için iki modelin X2 değerlerinin
farkı ve serbestlik derecelerinin farkına bakılmıştır. Buna göre iki model arasında X2
farkının 426 ve serbestlik derecesi farkının 54 olduğu görülmektedir. Ki kare farklılık
75
testi 426, 54; p<.01 olduğu için ölçme modelinde yapılan bu değişikliğin istatistiksel
olarak daha iyi bir model ürettiği görülmektedir.
Bu araştırmada, Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği’nin iç tutarlılık sayıları
anneden alınan kabul/ilgi ve kontrol boyutu için sırasıyla .74 ve .79; babadan alınan
kabul/ilgi ve kontrol boyutu için sırasıyla .88 ve .78 olarak bulunmuştur.
Sonuçlar çocuk yetiştirme stilleri ölçeğinin lise öğrencileri için geçerli ve
güvenilir olduğu ve bu grup üzerinde kullanılabileceğini göstermiştir.
76
Şekil 6. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği Baba Formu Madde Faktör İlişkisi
77
3.3.4. Odak Grup Görüşmesi Soruları
Nicel ve nitel yöntemin birlikte ele alındığı bu araştırmada anababaların
çocukları ile ilişkileri ve çocuk yetiştirme stilleri hakkında ayrıntılı bilgi alabilmek
amacıyla veri toplama yöntemi olarak odak grup görüşmesi yöntemi kullanılmıştır.
Sıralı karışık yöntemin (sequential mixed methods) araştırmaların nicel yöntemle
toplanan verilerin daha iyi anlaşılması ve yorumlanabilmesi için odak grup görüşmeleri
ile veri toplanabileceği belirtilmektedir (Johnson ve Turner, 2003).
Odak grup görüşmeleri için araştırmacı tarafından odak grup toplantısının akışını
belirleyen bir taslak hazırlanmış ve bu taslakta yer alan sorular ayrıntılı konuşmaya yön
verecek şekilde açık uçlu sorulardan oluşmuştur (Ek 4).
Odak grup sorularının hazırlanması süreci bazı aşamalardan oluşmaktadır. İlk
olarak, hazırlanan sorulardan anlaşılmayan ya da eksik kalan bölümlerin gözden
geçirilmesi amacıyla 10 kişilik bir anne grubuyla odak grup görüşmesi
gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmede soruların açık ve anlaşılır olup olmadığı, verilen
yanıtların sorulan soruların yanıtlarını yansıtıp yansıtmadığının belirlenmesi
amaçlanmıştır. Daha sonra bu görüşmenin bilgisayar ortamında dökümü yapılmıştır. Bu
görüşme sonucunca göre değiştirilen sorular için Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi’nden 3 uzmanın görüşleri alınmıştır. Sorulardan 2’sinin gerekli olmadığına
karar verilmiş ve formdan çıkarılmıştır. Bu form da bir anneyle bireysel görüşme
yapılarak değerlendirilmiş nitel çalışmalar konusunda yetkin bir uzmanla sorulara son
hali verilmiştir. Yukarıda belirtilen çalışmalara dayanarak, soru maddelerinin geçerliği
belirlenmiştir. İç geçerlik, araştırmacının ölçmek istediği veriyi, kullandığı araç ya da
yöntemle gerçekten ölçüp ölçemeyeceğini tanımlamaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 2005).
Yapılan çalışmalara göre odak grup toplantısının akışını belirleyecek soruların istenilen
verileri sağladığı düşünülerek odak grupların gerçekleştirilmesi sürecine geçilmiştir.
Görüşmede katılımcıların, sorulara rahat, dürüst ve doğru bir biçimde tepkide
bulunmasını sağlamak amacıyla odak grup toplantılarında sorular günlük konuşma
diliyle sorulmuştur.
3.4. Veri Analizi
3.4.1. Nicel Çalışma
Veriler SPSS 15.0 programı kullanılarak girilmiş ve verilere t testi, varyans
analizi, çok değişkenli varyans analizi ve regresyon analizi gibi analizler uygulanmıştır.
78
Demografik ve sosyo ekonomik değişkenlere göre, anababanın kabul/ilgisi, kontrolü ve
ergenlerin benlik kurgularında anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için t-test ve
tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Anababanın çocuk yetiştirme stillerine göre
ergenlerin benlik kurgularında bir fark olup olmadığını belirlemek için çok değişkenli
varyans analizi (MANOVA) kullanılmıştır. Bağımsız değişken olan anababanın eğitim
düzeyi, ailenin sosyo ekonomik düzeyi, anababadan algılanan kabul/ilgi, kontrol,
bağımlı değişken olan benlik kurgusunu yordamadaki gücünü anlamak için çoklu
regresyon analizi gerçekleştirilmiştir.
3.4.2. Nitel Çalışma
Araştırmada toplanan nitel verilerin değerlendirilmesi; araştırmacı tarafından
odak grup görüşmeleri aracılığıyla toplanmış verilerin dökümünün yapılması ve
betimsel analiz olarak iki aşamada gerçekleştirilmiştir.
Değerlendirmenin ilk aşamasında odak grup görüşmeleri sonucunda elde edilmiş
verilerin yazılı dökümü gerçekleştirilmiştir. Bu bölümde verilerin kayıt cihazından
dökümü gerçekleştirilmiştir. Bu aşamada her bir katılımcıya oturma sırasına göre bir
numara verilmiş ve her üyenin katılımı yazılı hale getirilmiştir.
Araştırmacı tarafından verilerin dökümü gerçekleştirildikten sonra elde edilmiş
olan verilerin yorumlanması için niteliksel araştırma yöntemlerinde kullanılan betimsel
analizden yararlanılmıştır. Bu yaklaşımda verilerin daha önceden belirlenmiş temalara
göre özetlenip ve yorumlanabileceği; verilerin görüşme sürecinde kullanılan soruların
dikkate alınarak sunulabileceği belirtilmektedir. Betimsel analizde, araştırmaya katılan
kişilerin görüşlerinin derinlemesine yansıtılabilmesi için sık sık alıntılara da yer
verilebileceği belirtilmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2005). Bu çalışmada da, öncelikle
veriler görüşmede kullanılan sorular tema olarak kullanılarak ve sık sık alıntılar
yapılarak betimlenmiştir. Bu yaklaşım pek çok araştırmada da kullanılmıştır (örneğin,
Hendry, Mayer ve Kloep, 2007; Kloep ve Hendry, 2006). Ardından oluşturulan tematik
çerçeveye göre elde edilen veriler düzenlenmiştir. Bu aşamada, sonuçlar yazılırken
kullanılacak olan doğrudan alıntılar da seçilmiştir. Son aşamada düzenlenen veriler
tanımlanmış ve gerekli yerlerde doğrudan alıntılarla desteklenmiştir. Tanımlanan
bulgular, nicel verilerle birlikte ilişkilendirilmiş, gerekli yerlerde nicel verilerin
desteklenmesinde kullanılmış ve bazen de farklı bulgular arasında karşılaştırma
yapılmıştır.
79
3.5. İşlem
Kişisel Bilgi Formu, “Aile Bağlamında Benlik Ölçeği” ve “Çocuk Yetiştirme
Stilleri Ölçeği” katılımcılara okullarda grup uygulamaları şeklinde uygulanmıştır.
Katılımcılara öncelikle araştırmanın amacına yönelik kısa bir bilgi verilmiş ve ardından
uygulamaya geçilmiştir. Ayrıca gerekli durumlarda açıklamalar yapılmıştır.
Katılımcılardan kimlik bilgileri istenmemiştir. Ölçeklerin uygulanması 20-25 dakika
arasında değişmiştir. Araştırma verileri Şubat 2008- Haziran 2008 tarihleri arasında
toplanmıştır.
İlgili alanyazında odak grup görüşmesine katılacak kişilerin sayısı 8 ile 12 kişi
arasında olabileceği bildirilmektedir (Morgan, 1997). Bu araştırmada iki odak grup
görüşmesinde de 9’ar kişi yer almıştır. Odak grup görüşmelerinde görüşme süresi 90 ile
120 dakika arasında değişmiştir. Görüşmeler grup üyelerinin birbiriyle rahat iletişim
kurabilmeleri için yuvarlak masa düzeninde gerçekleştirilmiştir. Birinci odak grup
görüşmesi 24.11.2008 tarihinde 11:00-13:00 saatleri arasında, ikinci görüşme
22.12.2008 tarihinde saat 15:15-17:00 arasında gerçekleştirilmiştir. Oturumlarda kayıt
cihazı kullanılmıştır.
80
BÖLÜM IV
BULGULAR ve YORUMLAR
Bu bölümde araştırmanın amacı doğrultusunda elde edilen verilere uygulanan
istatistiksel analiz sonuçlarına yer verilmektedir. Bulguların sunumu sırasında öncelikle
anababanın kabul/ilgisi ve kontrol boyutlarına ilişkin betimleyici istatistikler verilmiştir.
Ardından anababanın gösterdiği kabul/ilgi ve kontrolün anababanın eğitim ve gelir
düzeyine göre sonuçları sunulmaktadır. Daha sonra anababanın gösterdiği kabul/ilgi ve
kontrole, ergenlerin cinsiyetine, yaşına göre benlik kurgusu ölçeklerinden alınan
puanların karşılaştırılmasına ilişkin bulgular sunulmuştur. Son olarak, benlik kurgusunu
yordayan değişkenlere ilişkin bulgular aktarılmıştır. Regresyon analizi sonuçları anne
ve babanın kabul/ilgisi ve kontrolü için ayrı ayrı gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın odak
grup görüşmesi yöntemiyle elde edilen nitel bulguları da nicel bulgularla konu
uzmanlarınca da önerildiği gibi (örneğin, Crasswel, 2003) bu bölümde
ilişkilendirilmiştir.
4.1. Anababanın Kabul/İlgisi ve Kontrol Boyutlarına İlişkin Betimleyici
İstatistikler
Çizelge 11’de ergenlerin anababanın çocuk yetiştirme stili boyutları olan
kabul/ilgi ve kontrol boyutlarına ilişkin değerler verilmiştir. Ergenlerin anababalarının
kabul/ilgi ortalaması kontrol ortalamasından anlamlı düzeyde yüksektir. Anneler için
kabul/ilgi ortalaması =28.27, ss=2.87 iken, kontrol puan ortalaması =25.12,
ss=4.12’dir [t(1129)=25.95, p<.001]. Babalar için ise kabul/ilgi ortalaması =25.00,
ss=3.26 iken, kontrol puan ortalaması =22.37, ss=3.96’dir [t(1102)=-22.49, p<.001].
Bağımlı gruplar için t testi sonuçları anne baba formu ortalamaları arasındaki farkın
anlamlı olduğunu göstermiştir. Sonuçlara göre, ergenler annelerini daha kabul edici/ilgi
gösterici [anne kabul/ilgi için =28.26, ss=2.86, baba için kabul/ilgi =25.00, ss=3.26,
t[1102)=28.93, p<.001]; ancak aynı zamanda daha kontrol edici algılamaktadırlar [anne
kontrol için =25.11, ss=4.10, baba kontrol için =22.37, ss=3.96, t[1102)=23.26,
p<.001].
81
Çizelge 11. Anababanın Kabul/İlgisi ve Kontrol Boyutlarına İlişkin Ortalama ve
Standart Sapma Değerleri
ss Anne Kabul/İlgi 28.27 2.87 Anne Kontrol 25.12 4.12 Baba Kabul/İlgi 25.00 3.26 Baba Kontrol 22.37 3.96
Anababalarla yapılan odak grup görüşmelerinde de anababaların çocuklarına
karşı genelde ilgili oldukları, onları dinledikleri, sorunlarını paylaşmaya çalıştıkları
görülmüştür. Bu görüşmelerde anababaların çoğunluğu çocuklarının günlük yaşam
olaylarını kendilerine anlattıklarını ve kendilerinin de bunu dinlemeye çaba
harcadıklarını ifade etmişlerdir. Ancak kime anlatıldığı konusunda bazı farklılıklar
bulunmaktadır. Her iki grupta da anababalar çocuklarının yaşadıklarını paylaşmak için
daha çok anneyi seçtiklerini ifade etmişlerdir. Bu bulgu nicel bulgularda da ortaya çıkan
annenin daha kabul edici ve ilgili bulunmasıyla benzerlik göstermektedir. Aşağıda
bunlara ilişkin bazı ifadeler bulunmaktadır.
“Muhakkak anlatır. Günlük yaşadıklarını hemen anlatır. Bulaşık toplarken bile
gelir ne yaptığını anlatır. Erkek arkadaşını anlatır. Mutluluklarını, üzüntülerini
anlatır”. (Anne: 39 yaş, orta okul mezunu, çalışıyor, evli, 2 çocuk).
“Bazen anlatır. Sevinçli olduğu zaman neler yaptığını, neler olduğunu anlatır.
Ara sıra anlatır ama. Ben sorarım da neler olduğunu. Sıkıntısını çok paylaşmaz.
Arkadaşı olduğu zaman anlatır. Erkek arkadaşı olduğu zaman bana söyler, başkasına
söylemez…” (Anne: 44 yaş, ilkokul mezunu, çalışmıyor, evli, 3 çocuk).
“Her şeyi anlatır, paylaşır. Daha çok annesine anlatır, annesinin bana
söyleyeceğini düşünerek…”. (Baba: 45 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 2 çocuk).
“Anneyle paylaşır, annesiyle ilişkileri iyidir, benden daha çok ona anlatır.
Büyük bir sorun yaşarsa öncelikle ona anlatır, annesi bana aktarır, sonra birlikte
çözeriz...”. (Baba: 43 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 4 çocuk).
4.2. Anababa Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Anababanın Eğitim Düzeyi
Anababanın kabul/ilgi ve kontrolünün anababanın eğitim düzeyine göre
farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek için tek yönlü varyans analizi ve çoklu
karşılaştırma testi (post-hoc test) uygulanmıştır.
82
Annenin kabul/ilgi ve kontrolünün annenin eğitim düzeyine göre tek yönlü
varyans analizi sonuçları çizelge 12 ve çizelge 13’de gösterilmiştir.
Çizelge 12. Anne Kabul/İlgisinin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 10.070 3 3.357 .407 .748 Gruplar içi 9284.607 1126 8.246 Toplam 9294.677 1129
Çizelge 12’deki analiz sonuçlarına göre annelerin gösterdiği kabul/ilgi eğitim
düzeylerine göre anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir [F (5-1126)= .407, p>
.05].
Annenin algılanan kontrolünün eğitim düzeyine göre tek yönlü varyans analizi
sonuçları çizelge 13’de gösterilmiştir.
Çizelge 13. Anne Kontrolünün Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 163.216 3 54.405 3.216 .022 Gruplar içi 19050.939 1126 16.919 Toplam 19214.156 1129
Çizelge 13’deki analiz sonuçlarına göre, annelerin gösterdiği kontrol eğitim
düzeylerine göre anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (3-1126)= 3.216, p< .05]. Farkın
hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla yapılan Schefee testinin sonuçları,
üniversite mezunu annelerin kontrol puan ortalamalarının ( = 25.59), ilkokul mezunu
annelerin kontrol puan ortalamalarından ( =24.62) daha yüksek olduğunu
göstermektedir.
Annenin uyguladığı kontrolün eğitim düzeyine göre farklılaştığı odak grup
görüşmelerinde elde edilen bulgularda da görülmektedir. Buna göre eğitim düzeyi
düşük kişilerin bulunduğu grupta kurallardan ve kuralcı olmaktan söz edilmezken,
eğitim düzeyi yüksek kişilerin bulunduğu grupta, özellikle annelerin çoğunluğu (6
annenin 5’i) kontrolden söz etmişler ve kendilerini kuralcı olarak tanımlamışlardır.
Aşağıda bununla ilgili ifadeler bulunmaktadır.
83
“Katı, kuralcıyım, her şey düzenli olsun isterim, eksik olmasın, ben önceden onu
uyarırım, anlatırım…” (Anne: 43 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 2 çocuk).
“Ben de öyleyim, ben de her söylediğini eleştiririm, her yanlışına muhakkak
müdahale ederim. Şöylesi doğru olur, böylesi doğru olur diye…” (Anne: 42 yaş,
üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 2 çocuk).
“… Ama en büyük sorunumuz otorite altına girmemesi, ders çalışması
gerektiğini söylediğimizde sana ne demesi…”. (Anne: 44 yaş, üniversite mezunu,
çalışıyor, evli, 3 çocuk).
“Benim de kurallarım var, biraz sonuca odaklı hareket ediyorum galiba, ders
çalışmadığında sonuç ne olur, şu işi yapmadığında sonucu ne olur diye düşünerek bazı
şeyleri yapmaya çalışıyorum…” (Anne: 49 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 2
çocuk).
Babanın kabul/ilgi ve kontrolünün babanın eğitim düzeyine göre tek yönlü
varyans analizi sonuçları çizelge 14 ve çizelge 15’de gösterilmiştir.
Çizelge 14. Baba Kabul/ İlgisinin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans
Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 193.640 3 64.547 6.150 .000 Gruplar içi 11534.269 1099 10.495 Toplam 11727.909 1102
Çizelge 14’deki analiz sonuçlarına göre babaların gösterdiği kabul/ilgi eğitim
düzeylerine göre anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (3-1099)= 6.150, p< .001].
Farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla yapılan Schefee testinin
sonuçlarına göre, üniversite mezunu babaların kabul/ilgi puanı ortalamaları ( =24.52)
ilkokul ( =25.54) ve ortaokul ( = 25.44) mezunu babaların kabul/ilgi puanı
ortalamalarından daha düşüktür.
Babanın kontrolünün eğitim düzeyine göre tek yönlü varyans analizi sonuçları
çizelge 15’de gösterilmiştir.
84
Çizelge 15. Baba kontrolün Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 65,716 3 21.905 1.397 .242 Gruplar içi 17278.549 1102 15.679 Toplam 17344.265 1105
Çizelge 15’de görülüğü gibi, babaların gösterdiği kontrol eğitim düzeylerine
göre anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir [F (3-1102)= 1.397, p> .05].
Eğitim düzeyi düşük grupta baba olmadığı için bu konuda doğrudan bir
karşılaştırma olanaklı değildir, ancak eğitim düzeyi yüksek guruptaki üç babadan ikisi
kurallardan söz etmemişler, çocuklarını özgür bıraktıklarını, sorumluluğu çocuklarına
bıraktıklarını ifade etmişlerdir.
“… Çocuklara sınırsız tolerans tanıyan, onları sınırsız dinlemeye çalışan
biriyim… Onlara sınırsız davranış serbestisi verebileceğimin güvenini verirler bana…”.
(Baba: 45 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 2 çocuk).
“… Çok fazla kuralcı olmayı sevmiyorum. Kendi hayatımda da böyle.
Çocuklarım bazı şeyleri kendileri düşünsün, kendileri yapsın istiyorum. Bizim illa
onların önünde giden bir durumda olmamızı istemiyorum… Çok zorlamıyorum yani.
Bazı şeyleri kendi düşünebildiği için yapsın istiyorum. Onun da yaptığı şeyler oluyor,
yapamadığı şeyler oluyor, kızamıyorum…”. (Baba: 52 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor,
evli, 3 çocuk).
Eğitim düzeyi düşük gruptan bazı anneler ise eşlerinin katı kontrol ve denetleme
kullandıklarını ifade etmişlerdir.
“Bazen bir şeyler anlatırken baba hemen susturur. Önce sen askeri okulu
kazansaydın der, sonra konuş. Okulda ya da dışarıda olan bir olayı anlatırken baba
hemen susturur, kestirir atar. O zaman ağlar… Zaman zaman da dinlenmediği için
anlatacağı şeyleri anlatmıyor olabilir… Ben kendimi hep arada kalmış bir anne olarak
görüyorum. Babayla çocuklar arasında. Doğrudan diyalog kuramıyorlar. Büyük oğlum
21 yaşında, o bile doğrudan babaya söyleyemiyor. Hep bana söylüyorlar, ben babaya
söylerim. O nedenle arada kalmış anneyim”.”. (Anne: 43, ilkokul, çalışmıyor, evli, 2
çocuk).
85
“... Eşim pek anlayışlı değil. Kızım bir yere gitmek istiyor, eşim gidemezsin
diyor. Onların arasında kalıyorum...”. (Anne: 39 yaş, Ortaokul mezunu, çalışmıyor,
evli, 5 çocuk).
Gençlerin bildirimlerine göre babaların gösterdiği kontrol eğitim düzeylerine
göre anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir. Ancak yukarıda üniversite mezunu
babalardan yapılan alıntılarla, eğitim düzeyi düşük gruptaki annelerin eşleri için
yaptıkları betimlemeler incelendiğinde düşük eğitim düzeyine sahip babaların eğitim
düzeyi yüksek olanlara göre daha denetleyici oldukları görülmektedir.
Sonuçlar genel olarak anababaların çocuklarına karşı ilgili/ sevgi gösterici
olduklarını göstermektedir. Ancak görüşme sonuçları özellikle eğitim düzeyi yüksek
annelerin çocuklarını denetleme davranışlarının oldukça yaygın olduğunu
göstermektedir. Türk toplumunda çocuk sevgisi ve çocuğu kontrol altında tutma aynı
anda var olabilen yaklaşımlardır. Onur (2007) seyhatname ve anı yazarlarının
gözlemlerine dayanarak Türk toplumunda çocuk sevgisinin ve dayağın tarih boyunca
sürüp geldiğini ve günümüzde de var olan yaygın özellikler olduğunu belirtmektedir.
Türk toplumu her ne kadar “çocuksever” bir toplum olsa da, dayak bir çocuk yetiştirme
yöntemi olarak tarih boyunca varlığını sürdürmüştür. Türk toplumunda çocuk ne kadar
sevilirse sevilsin kontrol altında tutulmak istenmektedir.
4.3. Anababa Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Ailenin Gelir Düzeyi
Anababanın kabul/ilgi ve kontrolünün ailenin gelir düzeyine göre ((1=500
TL’den az, 2=501- 700 TL, 3=701- 1000 TL, 4=1001- 1500 TL, 5=1501- 3000 TL,
6=3000 TL üstü) farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek için tek yönlü varyans analizi
uygulanmıştır.
Annenin kabul/ilgi ve kontrolünün ailenin gelir düzeyine göre tek yönlü varyans
analizi sonuçları çizelge 16 ve çizelge 17’de gösterilmiştir.
Çizelge 16. Anne Kabul/ İlgisinin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 69.596 3 13.919 1.696 .133 Gruplar içi 9225.081 1124 8.207 Toplam 9294.677 1129
86
Çizelge 16’daki analiz sonuçlarına göre annelerin gösterdiği kabul/ilgi ailenin
gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir [F (3-1124)= 1.696, p>
.05].
Annenin kontrolünün ailenin gelir düzeyine göre tek yönlü varyans analizi
sonuçları Çizelge 17’de gösterilmiştir.
Çizelge 17. Anne Kontrolünün Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F
Gruplar arası 110.492 5 22.098 1.300 .261 Gruplar içi 19103.664 1124 16.996 Toplam 19214.156 1129
Çizelge 17’deki analiz sonuçlarına göre, annelerin gösterdiği kontrol ailenin
gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmamaktadır [F (5-1124)= 1.300, p>.05].
Babanın gösterdiği kabul/ilginin ailenin gelir düzeyine göre tek yönlü varyans
analizi sonuçları çizelge 18 gösterilmiştir.
Çizelge 18. Baba Kabul/ İlgisinin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 77.659 5 15.532 1.462 .199 Gruplar içi 11650.250 1097 10.620 Toplam 11727.909 1102
Çizelge 18’deki analiz sonuçlarına göre babaların gösterdiği kabul/ilgi ailenin
gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir [F (5-1124)= 1.462, p>
.05].
Babanın kontrolünün ailenin gelir düzeyine göre tek yönlü varyans analizi
sonuçları çizelge 19’da gösterilmiştir.
87
Çizelge 19. Baba Kontrolün Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 36.098 5 7.220 .459 .807 Gruplar içi 17308.167 1100 15.735 Toplam 17344.2656 1105
Çizelge 19’daki analiz sonuçlarına göre, babaların kontrolü ailenin gelir
düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmamaktadır [F (5-1100)= .459, p>.05].
Yukarıdaki analiz sonuçları ailenin gelir düzeyinin anababanın kabul/ilgi ve
kontrolünde farklılık yaratmadığı görülmektedir.
4.4. Cinsiyet ve Benlik Kurgusu
Katılımcıların benlik kurgusu puanlarının cinsiyete göre farklılaşıp
farklılaşmadığını belirlemek amacı ile t testi yapılmıştır. t testi sonuçları her benlik
kurgusu için ayrı ayrı aşağıda verilmiştir.
Özerk-ayrık benlik kurgusunun cinsiyete göre t testi sonuçları Çizelge 20’de
gösterilmiştir.
Çizelge 20. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi Sonuçları
Cinsiyet N SS sd t p
Kız 610 17.10 4.08 1131 1,124 .261 Erkek 523 16.82 4.16
Çizelge 20’ye göre özerk-ayrık benlik kurgusu puanları cinsiyete göre anlamlı
bir farklılık göstermemektedir [t(1131)= 1.124, p> .05].
Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunun cinsiyete göre t testi sonuçları çizelge 21’de
gösterilmiştir.
88
Çizelge 21. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi Sonuçları
Cinsiyet N SS sd t p
Kız 610 34.69 3.79 1131 2.793 .005 Erkek 523 33.99 4.55
Çizelge 21’de görüldüğü gibi bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puanları cinsiyete
göre anlamlı bir farklılık göstermektedir [t(1131)= 2.79, p< .01]. Buna göre kızların
bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puanları ( =34.69) erkeklerin puanlarından ( =33.99)
daha yüksektir. Bu sonuç bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunun kızlar arasında
erkeklerden daha yaygın olduğunu göstermektedir.
Özerk-ilişkisel benlik kurgusunun cinsiyete göre t testi sonuçları çizelge 22’de
gösterilmiştir.
Çizelge 22. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi Sonuçları
Cinsiyet N S sd t p
Kız 610 17.62 2.46 1131 6.134 .000 Erkek 523 16.63 2.96
Çizelge 22’ye göre özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanları cinsiyete göre anlamlı
bir farklılık göstermektedir [t(1131)= 6.134, p< .001]. Buna göre kızların özerk-ilişkisel
benlik kurgusu puanları ( =17.62) erkeklerin puanlarından ( =16.63) daha yüksektir.
Bu sonuç özerk-ilişkisel benlik kurgusunun kızlar arasında erkeklerden daha yaygın
olduğunu göstermektedir.
Katılımcıların benlik kurgusu puanlarının cinsiyete göre farklılaşıp
farklılaşmadığını belirlemek amacı ile yapılan t testi sonuçları kızların ilişkisel ve
özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanlarının erkeklere göre daha yüksek olduğunu
göstermektedir.
4.5. Ergenlerin Yaşı ve Benlik Kurgusu
Katılımcıların benlik kurgusu puanlarının yaşa (15-16, 17-19) göre farklılaşıp
farklılaşmadığını belirlemek amacı ile de t testi yapılmıştır. t testi sonuçları her benlik
kurgusu için ayrı ayrı aşağıda verilmiştir.
89
Özerk-ayrık benlik kurgusunun cinsiyete göre t testi sonuçları çizelge 23’te
gösterilmiştir.
Çizelge 23. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları
Cinsiyet N SS sd t p
Kız 610 16.81 3.78 1131 -1.364 .173 Erkek 523 17.15 4.48
Çizelge 23’e göre özerk-ayrık benlik puanları yaşa göre anlamlı bir farklılık
göstermemektedir [t(1131)= -1.364, p> .05].
Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunun yaşa göre t testi sonuçları çizelge 24’te
gösterilmiştir.
Çizelge 24. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları
Cinsiyet N SS sd t p
Kız 612 34.19 4.10 1131 -1.512 .131 Erkek 523 34.57 4.24
Çizelge 24’te görüldüğü gibi bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puanları yaşa göre
anlamlı bir farklılık göstermemektedir [t(1131)= -1.512, p< .01].
Özerk- ilişkisel benlik kurgusunun yaşa göre t testi sonuçları çizelge 25’te
gösterilmiştir.
Çizelge 25. Özerk- İlişkisel Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları
Cinsiyet N SS sd t p
Kız 610 17.09 2.69 1131 -.874 .382 E 523 17.23 2.81
Çizelge 25’e göre özerk-ilişkisel puanları yaşa göre anlamlı bir farklılık
göstermemektedir [t(1131)= -.874, p> .05].
90
Bu sonuçlara göre bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puanları alınan yaş grupları
15-19 arasıda benzer çıkmaktadır.
4.6. Anababanın Eğitim Düzeyi ve Ergenlerin Benlik Kurgusu
Katılımcıların benlik kurgusu puanlarının anababalarının eğitim düzeyine göre
farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek amacı ile tek yönlü varyans analizi (ANOVA)
testi yapılmıştır. ANOVA testi sonuçları her benlik kurgusu için ayrı ayrı aşağıda
verilmiştir.
Özerk-ayrık benlik kurgusunun annenin eğitim düzeyine göre tek yönlü varyans
analizi sonuçları çizelge 26’da gösterilmiştir.
Çizelge 26. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Annenin Eğitim Düzeyine Göre Tek
Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 567.786 3 189.262 11.462 .000 Gruplar içi 18642.365 1129 16.512 Toplam 19210.152 1132
Çizelge 26’daki analiz sonuçlarına göre, ergenlerin özerk-ayrık benlik
kurgusunun annelerinin eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı
görülmektedir [F (3-1129)= 11.462, p< .001]. Farkın hangi gruplar arasında olduğunu
belirlemek amacıyla yapılan Schefee testinin sonuçlarına göre, ilkokul mezunu olan
annelerin çocuklarının özerklik puan ortalamalarının ( =17.88) ortaokul ( =16.58), lise
( =16.64) ve üniversite mezunu ( =16.17) annelerin çocuklarının özerklik puan
ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmektedir.
Eğitim düzeyi düşük gruptan annelerin çocuklarının özerklik düzeylerinin daha
yüksek olduğu odak grup görüşmesi yoluyla elde edilen bulgularda da görülmektedir.
Buna göre, çocukların eğitimi, geleceği, arkadaş seçimi, günlük yaşamı, giyinme tarzı
gibi konularda kararların nasıl verildiği konusunda görece eğitim düzeyi düşük gruptaki
annelerin çoğunluğu çocukların kararlarını kendisinin verdiğini ifade etmişlerdir.
Anababalar özellikle giyinme ve saç tarzı ile ilgili kararları çocuklarının kendilerinin
verdiğini, anababayı hiç karıştırmak istemediklerini, anababa müdahale etse bile
çocuklarının yine kendi istedikleri gibi giyindiklerini belirtmektedirler. Bu grupta
91
eğitimle ilgili konularda da daha çok çocukların kendi kararlarını kendilerinin verdiği
görülmektedir. Aşağıda bunlarla ilgili bazı ifadeler bulunmaktadır.
“…kendiyle ilgili kararları kesinlikle kendisi verir. Hayatını etkileyecek
konularda, eğitim gibi, tabi ki sorar eder ama, giyimdir, saçtır, kararlarını kimse
etkilemez, zaten karıştırmaz”. (Anne: 39 yaş, orta okul mezunu, çalışıyor, evli, 2
çocuk).
“… kendi kararını kendi verir. Saçını nasıl yapmak istiyorsa öyle yapar. Ben
saçının önündeki kakülü kaldır derim kaldırmaz” (Anne: 40 yaş, ortaokul mezunu,
çalışmıyor, evli, 2 çocuk)
“Bizde oğlan her şeye kendi karar verir…”. (Anne: 48 yaş, orta okul,
çalışmıyor, evli, 2 çocuk).
“… Okul, eğitimle ilgili kararları kendi alır. Örneğin ben başka bir bölümü
seçmesini isterdim, o kuaförlüğü seçti. Ben de seçim senin, yaşayacak sensin diyorum”.
(Anne: 44 yaş, ilkokul mezunu, çalışmıyor, evli, 3 çocuk).
“Bu okula gelmek kendi kararıydı. Düz liseyi yapamam diye düşündü. Genelde
kendisi karar verir. Kılık kıyafeti kendi seçer …”. (Anne: 38 yaş, ortaokul mezunu,
çalışmıyor, evli, 2 çocuk).
Eğitim düzeyi yüksek grupta ise özerklik gelişimini sınırlandırdığı düşünülen
çocuğun yerine onun sorumluluklarını yapma ya da müdahaleci yaklaşımların yaygın
olduğu görülmektedir. Üniversite mezunu bazı annelerin ifadeleri buna örnek
oluşturmaktadır:
“… her söylediğini eleştiririm, her yanlışına muhakkak müdahale ederim.
Şöylesi doğru olur, böylesi doğru olur diye…” (Anne: 42 yaş, üniversite mezunu,
çalışıyor, evli, 2 çocuk).
“Sürekli arkasını topladığımız, yapması gereken işleri biz yaptığımız için böyle
oluyor. Belki de elimizden gelse onların ödevlerini biz yapacaktık, yerlerine biz sınava
gireceğiz, hata bizde”. (Anne: 40 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 2 çocuk).
Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunun annenin eğitim düzeyine göre tek yönlü
varyans analizi sonuçları çizelge 27’de gösterilmiştir.
92
Çizelge 27. Bağımlı-İlişkisel Benliğin Annenin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü
Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 27.497 3 9.166 .526 .664 Gruplar içi 19674.289 1129 17.426 Toplam 19701.786 1132
Çizelge 27’de görüldüğü gibi ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik kurguları
annelerinin eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmamaktadır [F (3-1129)=
.526, p> .05].
Özerk-ilişkisel benlik kurgusunun annenin eğitim düzeyine göre tek yönlü
varyans analizi sonuçları çizelge 28’de gösterilmiştir.
Çizelge 28. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Annenin Eğitim Düzeyine Göre
Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 210.476 3 70.159 9.462 .000 Gruplar içi 8371.642 1129 7.415 Toplam 8582.118 1132
Çizelge 28’deki analiz sonuçlarına göre, ergenlerin özerk-ilişkisel benlik
kurgusunun annelerinin eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı
görülmektedir [F (3-1129)= 9.462, p< .001]. Farkın hangi gruplar arasında olduğunu
belirlemek amacıyla yapılan Schefee testinin sonuçlarına göre, üniversite mezunu olan
annelerin çocuklarının özerk-ilişkisel benlik kurgusu puan ortalamalarının ( =17.16),
ilkokul mezunu annelerin çocuklarının özerk-ilişkisel benlik kurgusu puan
ortalamalarından ( =16.69) daha yüksek olduğu görülmektedir.
Benlik kurgusu gelişiminin babanın eğitim düzeyine göre tek yönlü varyans
analizi sonuçları aşağıda gösterilmiştir.
Özerk-ayrık benlik kurgusunun babanın eğitim düzeyine göre tek yönlü varyans
analizi sonuçları Çizelge 29’da gösterilmiştir.
93
Çizelge 29. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim Düzeyine Göre Tek
Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 393.273 3 131.091 7.865 .000 Gruplar içi 18816.879 1129 16.667 Toplam 19210.152 1132
Çizelge 29’da görüldüğü gibi, ergenlerin özerk-ayrık benlik kurgusunun
babaların eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir [F (3-
1129)= 7.865, p< .001]. Farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla
yapılan Schefee testinin sonuçlarına göre, ilkokul mezunu olan babaların çocuklarının
özerklik puan ortalamalarının ( =18.03), lise ( =16.75) üniversite mezunu babaların
çocuklarının özerklik puan ortalamalarından ( =16.44) daha yüksek olduğu
görülmektedir.
Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunun babanın eğitim düzeyine göre tek yönlü
varyans analizi sonuçları Çizelge 30’da gösterilmiştir.
Çizelge 30. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim Düzeyine Göre
Tek Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 65.068 3 21.689 1.247 .291 Gruplar içi 19636.718 1129 17.393 Toplam 19701.786 1132
Çizelge 30’da görüldüğü gibi ergenlerin bağımlı ilişkisel benlik kurguları
babalarının eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmamaktadır [F (3-1129)=
1.247, p> .05].
Özerk-ilişkisel benlik kurgusunun babanın eğitim düzeyine göre tek yönlü
varyans analizi sonuçları Çizelge 31’de gösterilmiştir.
94
Çizelge 31. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim Düzeyine Göre Tek
Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 122.637 3 40.879 5.456 .001 Gruplar içi 8459.482 1129 7.493 Toplam 8582.118 1132
Çizelge 31’deki analiz sonuçlarında babanın eğitim düzeyine göre ergenlerin
özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanlarının anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir
[F (3-1129)= 5.456, p< .01]. Farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek
amacıyla yapılan Schefee testinin sonuçlarına göre, ilkokul mezunu olan babaların
çocuklarının özerk-ilişkisellik puan ortalamalarının ( =16.55) üniversite mezunu
babaların çocuklarının özerk-ilişkisel benlik puan ortalamalarından ( =17.16) daha
düşük olduğu görülmektedir.
Anababanın eğitim düzeyi ve ergenlerin benlik kurguları arasındaki ilişkilere
genel olarak bakıldığında ilkokul mezunu anababaların çocuklarının özerk-ayrık benlik
kurgusu puanları diğer gruptakilere göre daha yüksek çıkarken; üniversite mezunu anne
babaların çocuklarının özerk-ilişkisel benlik puan ortalamaların ilkokul mezunu
anababaların çocuklarınınkine göre daha yüksek çıkmaktadır.
Eğitim düzeyleri açısından odak grup verileri karşılaştırıldığında da benzer bir
bulgu ortaya çıkmaktadır. Buna göre çocuklarında istedikleri özellikler açısından düşük
ve yüksek eğitim düzeylerinden anne babalar karşılaştırıldığında görece eğitim düzeyi
daha düşük gurupta iş ve meslek sahibi olmaya ve kendi ayaklarının üzerinde
durabilmeye, bir başka deyişle ekonomik özerkliğe diğer gruba göre daha fazla vurgu
yapılmaktadır. Aşağıda bazı ifadeler bulunmaktadır.
“Dürüst, kimseye muhtaç olmayan, kendi istediği bir konumda olsun isterim. Bu
ortamda kaybolmadan, kendi ayaklarının üzerinde durabilmesini isterim”. (Anne: 43,
ilkokul, çalışmıyor, evli, 2 çocuk).
“Kendi kendine yetebilen biri olması en çok istediğim şey. Kendi parasını
kazansın, öğretmen olabilse”. (Anne: 43 yaş, ilkokul mezunu, çalışmıyor, evli, 3 çocuk)
“Öğretmen olmasını isterim. Benim çektiğim sıkıntıları çekmesini istemem.
Kendi ayaklarının üzerinde durmasını isterim”. (Anne: 39 yaş, ortaokul mezunu,
çalışmıyor, evli, 5 çocuk)
95
Göreli olarak eğitim düzeyi daha yüksek grupta ise kendi ayaklarının üzerinde
durmaya, ekonomik özerkliğe yapılan vurgunun yanında aile ile ilişkilere, bağlılığa ve
sosyalliğe de vurgu yapılmıştır. Aşağıda bununla ilgili bazı ifadeler bulunmaktadır.
“İyi bir meslek sahibi olsun, mutlu olsun, eviyle falan da ilgili olsun isterim.
İnsanlardan kopuk biri olmasın, sosyal bir insan olsun. Sadece kendi başına mutlu olan
bir insan olmasının anlamı yok, içine kapalı mutlu olmanın bir anlamı yok”. (Anne: 42
yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 2 çocuk)
“Benden asla uzakta olmasın, sürekli onların varlıklarını hissedebileyim.
Oğlumla yapmayı en çok sevdiğim şey, kanepeye birlikte uzanıp film izlemektir. Bu
zevkimizin hep sürmesini isterim. Kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmesini isterim.
Çalarak çırparak değil de çalışarak bir yere gelmesini isterim. İyi bir evlat olsun,
vatana millete hayırlı bir evlat olmasını isterim”. (Anne: 40 yaş, üniversite mezunu,
çalışıyor, evli, 2 çocuk)
“Sağlıklı olsun, kendi yaşamını devam ettirebilecek kadar bir işi olsun.
Başkalarına faydalı olduğunu görmek isterim. Evlendikten sonra falan sağlıklı bir
ilişkimiz olsun isterim. Mecbur olduğumuz için değil de sevdiğimiz için birbirimizi
görmek isteyelim”. (Anne: 49 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 2 çocuk)
“…Çevresinde başka insanlar olduğunu, tek başımıza yaşamadığımızı bilsin
isterim. Kafasını kuma gömmesin, kulaklarını tıkamasın, gözlerini kapamasın”. (Baba:
52 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 3 çocuk)
Ayrıca görece eğitim düzeyi yüksek gruptaki anababalar çocuklarıyla ilgili
kararların genelde anne baba ve çocuk tarafından birlikte alındığını ifade etmişlerdir. Bu
bulgu da üniversite mezunu anababaların çocuklarının özerk-ilişkisel benlik kurgusu
puanlarının yüksek olmasına destek olarak düşünülebilir. Daha önce de tartışıldığı gibi
ailede alınan kararlarda çocukların da görüşlerinin alınması açıklayıcı otoriter çocuk
yetiştirme stilinin tanımlayıcı özelliklerinden biridir ve bu stilin özerk-ilişkisel benlik ile
ilişkili olduğu belirtilmiştir.
“…Onunla ilgili kararları tabi sonucu da düşünerek birlikte vermeye çalışırız”.
(Baba: 43 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 4 çocuk).
“Eğitim hayatıyla ilgili kararları birlikte veririz. Biz bunun böyle uygun
olduğunu düşünüyoruz, sen ne dersin diyoruz. Ondan farklı bir öneri gelirse onu da
dikkate alıyoruz. Mesela TM seçimi ciddi bir karardı. Ben MF olmasını istedim.
Babasına ben TM okumak istiyorum demiş, babası da TM istedi, bana sen ne dersin
dediler, ben zaten ikiye bir kaybettim dedim. Bu tür onun hayatını ilgilendiren kararları
96
birlikte vermeye çalışıyoruz…”. (Anne: 44 yaş, üniversite mezunu, çalışıyor, evli, 3
çocuk).
Bu bulgularda ön plana çıkan bulgu alt sosyo-ekonomik düzeyde özerkliğin daha
yaygın bir olgu olmasıdır. Özerklik gelişimi ile ilgili genel durum kentlerde yaşayan
eğitim düzeyi yüksek kişilerin daha özerk oldukları yönündedir. Ancak yukarıda
gösterildiği gibi anababasının eğitim düzeyi düşük gruptan gelen ergenlerin özerklik
düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Bu sonuç kentlerde yaşayan eğitim düzeyi yüksek
anababaların çocukları üzerindeki uyguladıkları kontrol ile ilişkili olabilir. Araştırmanın
odak grup bulguları eğitim düzeyi yüksek annelerin çocukların yaşamları üzerinde çok
sıkı bir kontrol uyguladıklarını göstermektedir. Bununla ilişkili olarak bu ailelerden
gelen çocukların kendilerinin daha az özerk algılamaları sürpriz bir sonuç olarak
görünmemektedir. Buna karşın, daha dezavantajlı koşullardan gelen ergenlerin erken
yaşlardan itibaren kendi başlarının çaresine bakma durumuyla karşı karşıya gelme
olasılıkları daha yüksek görünmektedir. Bu grupta özerk olmak, kendi kararlarını
alabilmek işlevsel olmaktadır. Onur (2007) aınılarda rastlanan yılmazlık örneklerinde
bağımsız ve özerk kişilik özelliğine (küçük yaşta aileden ayrılabilmek, kendi kararlarını
verebilmek) sahip olmanın dikkati çeken bazı ortak özelliklerden olduğunu belirtmiştir.
Onur, köyden kente okumaya gelen çocukların kentte ayakta kalabilmeleri için
özerkliğin önemli bir etmen olduğunu Cumhuriyetin ilk yıllarından alınmış anı
örneklerinde göstermektedir.
4.7. Ailenin Gelir Düzeyi ve Ergenlerin Benlik Kurgusu
Katılımcıların benlik kurgusu puanlarının ailenin gelir düzeyine göre (1=500
TL’den az, 2=501- 700 TL, 3=701- 1000 TL, 4=1001- 1500 TL, 5=1501- 3000 TL,
6=3000 TL üstü) farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek amacı ile tek yönlü varyans
analizi (ANOVA) testi yapılmıştır. ANOVA testi sonuçları her benlik kurgusu için ayrı
ayrı aşağıda verilmiştir.
Özerk-ayrık benlik kurgusunun ailenin gelir düzeyine göre tek yönlü varyans
analizi sonuçları Çizelge 32’de gösterilmiştir.
97
Çizelge 32. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek
Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 287.123 5 57.425 3.420 .005 Gruplar içi 18923.029 1127 16.791 Toplam 19210.152 1132
Çizelge 32’de görüldüğü gibi, ergenlerin özerk-ayrık benlik kurgusunun ailenin
gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir [F (5-1125)= 3.420, p<
.01]. Farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla yapılan Schefee
testinin sonuçlarına göre, temel farkın ailelerinin gelirini 500 YTL’den az olarak
bildiren ergenlerin özerklik puan ortalamalarıyla ( =18.20) ailelerinin gelirini 1501 ve
3000 YTL arası ( =16.45) ve 3000 YTL ve üzeri ( =16.35) olarak bildiren
çocuklarının özerklik puan ortalamaları arasında olduğu görülmektedir. Bir başka
ifadeyle, gelir düzeyi düşük aileden gelen ergenlerin özerk-ayrık benlik kurgusu gelir
düzeyi yüksek olanlara göre daha yüksek bulunmuştur.
Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunun ailenin gelir düzeyine göre tek yönlü
varyans analizi sonuçları Çizelge 33’de gösterilmiştir.
Çizelge 33. Bağımlı-İlişkisel Benliğin Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü
Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 61.078 5 12.216 .701 .623 Gruplar içi 19640.708 1127 17.427 Toplam 19701.786 1132
Çizelge 33’de görüldüğü gibi ergenlerin bağımlı ilişkisel benlik kurguları ailenin
gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmamaktadır [F (5-1127)= .701, p> .05].
Özerk-ilişkisel benlik kurgusunun ailenin gelir düzeyine göre tek yönlü varyans
analizi sonuçları Çizelge 34’te gösterilmiştir.
98
Çizelge 34. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek
Yönlü Varyans Analizi
Kaynak KT sd KO F p
Gruplar arası 141.326 5 28.265 3.774 .002 Gruplar içi 8440.792 1127 7.490 Toplam 8582.118 1132
Çizelge 34’teki analiz sonuçlarına göre, ergenlerin özerk-ilişkisel benlik
kurgusunun ailenin gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir [F
(5-1127)= 3.774, p< .01]. Farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla
yapılan Schefee testinin sonuçlarına göre, temel farkın ailelerinin gelirini 500 YTL’den
az olarak bildirenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusu puan ortalamalarıyla ( =16.16)
ailelerinin gelirini 1501 ve 3000 YTL arası ( =17.55) ve 3000 YTL ve üzeri ( =17.53)
olarak bildirenlerin özerk-ilişkisellik puan ortalamaları arasında olduğu görülmektedir.
Bir başka ifadeyle, gelir düzeyi yükseldikçe özerk-ilişkisel benlik puanları da
yükselmektedir.
Anababanın gelir düzeyi ve benlik kurgusu arasındaki ilişki anababanın eğitim
düzeyi ve benlik kurgusu arasındaki ilişki ile benzerlik göstermektedir. Buna göre,
anababasının gelir düzeyi düşük grupta özerk-ayrık benlik kurgusu puanları yüksek
çıkarken, anababasının gelir düzeyi yüksek grupta özerk-ilişkisel benlik kurgusu
puanları yüksek çıkmaktadır.
4.8. Çocuk yetiştirme Stilleri ve Ergenlerin Benlik Kurguları
4.8.1. Katılımcıların Anababalarının Dört Çocuk Yetiştirme Stili İçinde
Sınıflandırılması
Anababalık Stilleri Ölçeğinin kabul/ilgi ve kontrol boyutlarının
çaprazlanmasından 4 çocuk yetiştirme stili oluşturulmuştur. Buna göre, her iki boyutta
medyan değerin üstünde puan alanlar açıklayıcı otoriter, altında puan alanlar ise izin
verici ihmalkar anababalar olarak sınıflandırılmıştır. Kabul/ilgi boyutunda medyanın
üstünde, kontrol boyutunda medyanın altında puan alanlar izin verici şımartıcı;
kabul/ilgi boyutunda medyanın altında, kontrol boyutunda medyanın üstünde puan
alanlar ise otoriter anababalar olarak sınıflandırılmıştır. Çizelge 35’te görüldüğü gibi,
annelerin % 32.5’i, babaların da % 26’sı otoriter olarak sınıflandırılırken; annelerin %
99
25.5’i, babaların ise % 32’si açıklayıcı otoriter olarak sınıflandırılmıştır. Annelerin %
21’i, babaların % 24.7’si izin verici şımartan; annelerin % 21’i, babaların da % 17.3’ü
izin verici ihmalkar olarak sınıflandırılmıştır. Bu sonuçlara göre annelerin babalara göre
daha otoriter, babaların da annelere göre daha açıklayıcı otoriter algılandıkları
görülmektedir.
Çizelge 35. Katılımcıların Anababalarının Dört Çocuk Yetiştirme Stili İçinde
Sınıflandırılması
Çocuk Yetiştirme Stilleri Otoriter Açıklayıcı/ İzin verici/ İzin verici/ Otoriter şımartan ihmalkar Anne f 359 282 232 232 % 32.5 25.5 21 21 Baba f 287 354 274 192
% 26 32 24.7 17.3
Ergenlerin benlik kurgusunun anababalarının çocuk yetiştirme stillerine göre
farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek için Aile Bağlamında Benlik Ölçeği ve Çocuk
Yetiştirme Stilleri Ölçeğinden elde edilen puanlara çok değişkenli varyans analizi
(MANOVA) uygulanmıştır.
4.8.2. Anne Çocuk Yetiştirme Stili ve Ergenlerin Benlik Kurguları
Ergenlerin benlik kurgularının annenin çocuk yetiştirme stiline göre farklılaşıp
farklılaşmadığını görmek amacıyla yapılan MANOVA sonuçları, annenin çocuk
yetiştirme stiline göre ergenlerin benlik kurgularının anlamlı farklılık gösterdiğini
ortaya koymaktadır [Wilks' Lambda=0.945, F= (9, 2735)=7.128, p< .01].
Benlik kurgularının annenin çocuk yetiştirme stiline ilişkin ortalama ve standart
sapma değerleri ile annenin çocuk yetiştirme stiline göre tek yönlü ANOVA sonuçları
çizelge 36’da gösterilmiştir. Buna göre ergenlerin özerk-ayrık benlik kurguları annenin
çocuk yetiştirme stiline göre anlamlı farklılık göstermemektedir [F(3-1126)= 2.25,
p>.05]. Ancak, ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puanları arasında annenin
çocuk yetiştirme stiline göre anlamlı farklılık olduğu görülmektedir [F(3-1126)= 4.47,
p< .01]. Farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla yapılan Scheffe
testinin sonuçları, anneleri otoriter ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puan
100
ortalamalarının ( =34.93) anneleri izin verici şımartan ( =33.82) ve izin verici
ihmalkar ( =33.93) olanlara göre daha yüksek olduğunu göstermiştir. Sonuçlar, ayrıca
ergenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanlarının da annenin çocuk yetiştirme stiline
göre anlamlı düzeyde farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır [F(3-1126)= 18.89,
p<.01]. Farklılığın hangi çocuk yetiştirme stilinden kaynaklandığını belirlemek üzere
yapılan Scheffe testi sonuçlarına göre de anneleri açıklayıcı otoriter ( =17.39) ve
otoriter ( =17.76) olan ergenlerin özerk-ilişkisellik puan ortalamalarının anneleri izin
verici şımartan ( =16.12) ve izin verici ihmalkar ( =16.47) olanlara göre daha yüksek
olduğu görülmektedir.
Çizelge 36. Benlik Kurgusu Puanlarının Annenin Çocuk Yetiştirme Stillerine Göre
Ortalama, Standart Sapma ve ANOVA Sonuçları
Benlik Kurgusu
Analık Stilleri
n
SS
sd
F
p
Özerk-ayrık benlik
Açıklayıcı otoriter
282 17.18 4.18 3-1126
2.25
.080
Otoriter 359 17.10 4.09 İzin verici şımartan
232 17.14 3.78
İzin verici ihmalkar
232 16.36 4.34
Bağımlı-ilişkisel benlik
Açıklayıcı otoriter
282 34.42 3.86 3-1126
4.47
.004
Otoriter 359 34.93 3.86 İzin verici şımartan
232 33.82 4,68
İzin verici ihmalkar
232 33.93 4.36
Özerk-ilişkisel benlik
Açıklayıcı otoriter
282 17.39 2.58 3-1126
18.89
.000
Otoriter 359 17.76 2.39 İzin verici şımartan
232 16.12 3.05
İzin verici ihmalkar
232 16.47 2.85
4.8.3. Baba Çocuk Yetiştirme Stili ve Ergenlerin Benlik Kurguları
Ergenlerin benlik kurgularının babanın çocuk yetiştirme stiline göre farklılaşıp
farklılaşmadığını görmek amacıyla yapılan MANOVA sonuçları, babanın çocuk
101
yetiştirme stiline göre ergenlerin benlik kurgularının anlamlı farklılık gösterdiğini
ortaya koymaktadır [Wilks' Lambda=0. 955, F= (9, 2682)=5.68, p< . 01].
Ergenlerin benlik kurgularının babanın çocuk yetiştirme stiline ilişkin ortalama
ve standart sapma değerleri ile babanın çocuk yetiştirme stiline göre tek yönlü ANOVA
sonuçları çizelge 37’de gösterilmiştir. Buna göre ergenlerin özerk-ayrık benlik kurguları
babanın çocuk yetiştirme stiline göre anlamlı farklılık göstermemektedir [F(3-
1104)=1.91, p> .05]. Ancak, bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puanları arasında babanın
çocuk yetiştirme stiline göre anlamlı farklılık olduğu görülmektedir [F(3-1104)=3.96,
p< .01]. Farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla yapılan Scheffe
testinin sonuçları, babaları otoriter olan ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puan
ortalamalarının ( =34.97) babaları izin verici şımartan ( =33.99) ve izin verici
ihmalkar ( =33.87) olanlara göre daha yüksek olduğunu göstermiştir. Sonuçlar, ayrıca,
özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanlarının da babanın çocuk yetiştirme stiline göre
anlamlı düzeyde farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır [F(3-1104)=14.69, p< .01].
Farklılığın hangi babalık stillerinden kaynaklandığını belirlemek üzere yapılan Scheffe
testi sonuçlarına göre babaları açıklayıcı otoriter ( =17.53) ve otoriter ( =17.70) olan
ergenlerin özerk-ilişkisellik puan ortalamalarının babaları izin verici şımartan ( =16.41)
ve izin verici ihmalkar ( =16.75) olanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
102
Çizelge 37. Benlik Kurgusu Puanlarının Babanın Çocuk Yetiştirme Stillerine Göre
Ortalama, Standart Sapma ve ANOVA Sonuçları
Benlik Kurgusu
Analık Stilleri
n
SS
sd
F
p
Özerk-ayrık benlik
Açıklayıcı otoriter
354 17.23 4.01 3-1104
1.91
.126
Otoriter 287 17.09 4.22 İzin verici şımartan
273 17.05 3.87
İzin verici ihmalkar
191 16.38 4.35
Bağımlı-ilişkisel benlik
Açıklayıcı otoriter
354 34.55 3.66 3-1104
3.96
.008
Otoriter 287 34.97 3.95 İzin verici şımartan
273 33.99 4.49
İzin verici ihmalkar
191 33.87 4.50
Özerk-ilişkisel benlik
Açıklayıcı otoriter
354 17.53 2.54 3-1104
14.69
.000
Otoriter 287 17.70 2.38 İzin verici şımartan
273 16.41 3.03
İzin verici ihmalkar
191 16.75 2.90
4.9. Regresyon Analizi Sonuçları
Katılımcıların üç benlik kurgusunu -özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-
ilişkisel benlik- yordayan değişkenleri saptamak amacıyla aşamalı (stepwise) hiyerarşik
regresyon analizleri yapılmıştır. Aşağıda üç benlik kurgusunu en uygun yordayan
değişkenleri saptamak için anababanın kabul/ilgi ve kontrolü için ayrı ayrı aile
bağlamında benlik alt ölçeklerine yapılan çoklu regresyon analizlerinin sonuçları
verilmektedir.
Regresyon analizlerinden önce yordayıcı değişkenlerle yordanan değişkenler
arasındaki ilişkiler verilmiştir (Çizelge 38). Ergenlerin özerk-ayrık benlik puanları hem
anneden hem de babadan algıladıkları kabul/ilgi ve kontrol puanlarıyla anlamlı ve
olumlu bir ilişki göstermektedir (anne kabul/ilgi r= .21, p<.001, kontrol r= 22, p<.001;
baba kabul/ilgi r=.20, p<.001, kontrol r=.27, p<.001). Bağımlı-ilişkisel benlik puanları
anneden algılanan kabul/ilgi ve kontrol puanlarıyla anlamlı ve olumlu bir ilişki
göstermektedir (r=.14, p<.001). Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puanları babadan
103
algılanan kabul/ilgi ile olumlu ve zayıf bir ilişki gösterirken (r=.07, p<.001) kontrol
puanlarıyla ise olumlu ve orta düzeyde bir ilişki göstermektedir (r= .28, p<.001). Özerk-
ilişkisel benlik kurgusu puanları ise anneden algılanan kabul/ilgi ile anlamlı ve olumlu
bir ilişki gösterirken (r=.18, p<.001), özerk-ilişkisel benlik kurgusu ile kontrol puanı
arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (r= .04, p>.05). Özerk-ilişkisel benlik kurgusu
puanları ile babanın kabul/ilgisi arasında herhangi anlamlı bir ilişki çıkmazken (r=-.05,
p>.05), kontrol puanlarıyla olumlu ancak düşük bir ilişki bulunmuştur (r= .09, p<.001).
Görüldüğü gibi hem kabul/ilgi hem de kontrol üç benlik tipiyle de (özerklik, ilişkisellik,
özerk-ilişkisellik) olumlu ilişkili bulunmuştur.
Çizelge 38. Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler Arası Korelasyonlar
Özerk-Ayrık
Benlik Bağımlı-İlişkisel Benlik
Özerk-İlişkisel Benlik
Özerk-Ayrık Benlik
Bağımlı-İlişkisel Benlik
.31**
Özerk-İlişkisel Benlik
.00 .42**
Yaş .03 .04 .01 Aile Geliri -.12 .01 .11** Anne Eğitim -.16 -.02 .15** Anne İlgi .21** .30** .18** Anne Kontrol .22** .14** .04 Baba Eğitim -.14** -.05 .12** Baba İlgi .20** .07* -.05 Baba Kontrol .27** .28** .09** **p< .01, *p< .05
Analiz aşamasında demografik değişkenler, SED değişkenleri ve çocuk
yetiştirme stili ölçeğinin alt boyutları (kabul/ilgi, kontrol), bloklar halinde analize
alınmıştır. Çoklu hiyerarşik regresyon analizi ile hangi değişkenlerin yordayıcı gücü
olduğu saptanmaya çalışılmıştır. Analiz sonucunda regresyon denklemine giren
değişkenlerin katsayıları çizelgelerde verilmiştir.
104
4.9.1. Anne Kabul/ilgisi ve Kontrolüne Göre Regresyon Analizi Sonuçları
4.9.1.1. Özerk-Ayrık benlik Kurgusunun Yordanması
Özerk-ayrık benliği yordayan değişkenleri saptamak için yaş, cinsiyet, anne
eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi ve annenin kabul/ilgi ve kontrol değişkenleri temel
alınarak hiyerarşik regresyon uygulanmıştır. Sonuçlar, bütün bağımsız değişkenlerin
özerk-ayrık benlik kurgusu puanlarını yordadığını göstermiştir R=. 35, F(6-
1123)=18.56, p< .001. Yaş, cinsiyet, annenin eğitim düzeyi, aile geliri, annenin
kabul/ilgi ve kontrolü birlikte ergenlerin özerk-ayrık benlik kurgusu puanlarında
gözlenen varyansın yaklaşık % 12’sini açıklamıştır. Çizelge 39’da görüldüğü gibi
toplam 3 blok olarak gerçekleştirilen analizde 1. bloğa bağımsız değişken olarak
öğrencilerin yaş ve cinsiyet değişkenleri dahil edilmiştir. Analiz sonucu yaş ve cinsiyet
değişkeninin özerk-ayrık benlik puanlarındaki farklılaşmaya anlamlı bir katkıda
bulunmadığı görülmektedir (R=.07, R²=. 004, p> 0,05).
Özerk-ayrık benliği yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla modele önceki
değişkenlerin yanına sosyo-ekonomik değişkenler (anne eğitim düzeyi ve aile geliri)
dahil edilmiştir. Sosyo-ekonomik değişkenler ergenlerin özerk-ayrık benlik
puanlarındaki farklılaşmaya anlamlı bir katkıda bulunmaktadır (R=.21, R²=.043, p<
0,01). Sosyo-ekonomik değişkenler önceki değişkenlerle birlikte ergenlerin özerk-ayrık
benlik puanlarındaki farklılaşmanın yaklaşık % 4’ünü açıklamaktadır.
Modele diğer değişkenlerin yanına üçüncü blok olarak annenin kabul/ilgi ve
kontrolü eklendiğinde, kabul/ilgi ve kontrol alt boyutlarının ergenlerin özerk-ayrık
benlik puanlarındaki farklılaşmaya anlamlı katkıda bulunduğu görülmektedir (R=.35,
R²=.12, p< 0,01). Annenin kabul/ilgi ve kontrolü önceki değişkenlerle birlikte
ergenlerin özerk-ayrık benlik puanlarındaki farklılaşmanın yaklaşık % 12’sini
açıklamaktadır. Önceki değişkenlerin tümü ergenlerin özerk-ayrık benlik puanlarındaki
tüm varyansın % 4’ünü açıklayabilirken, ergenlerin annelerinin kabul/ilgi ve kontrolü
boyutları ile bu oran % 12’ye ulaşmıştır. Annenin kabul/ilgi ve kontrol puanları
açıklanan varyansa tek başına % 8’lik bir katkıdas bulunmaktadır. Buna göre annenin
kabul/ilgi ve kontrol puanlarının özerk-ayrık benliği yordamada en önemli değişken
olduğu söylenebilir.
105
Çizelge 39. Özerk-Ayrık Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması için
Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları
Değişkenler ß t R²’deki Değişme F’deki Değişme 1.Adım .004 1.68 Yaş -.115 -2.207 Cinsiyet -.005 -.183 2. Adım .038*** 7.47 Anne Eğitim -.150 .030*** Aile Geliri .042 1.396 3.Adım .081*** 51.87 Kabul/ilgi -.247 -8.557*** Kontrol -.191 -6.615*** R=.35 R2=. 12
*p< .05, **p< .01, ***p< .001
Çizelge 39’daki regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t testi sonuçları
ergenlerin özerk-ayrık benlik kurgusunu yordamada cinsiyet ve yaş değişkeninin
anlamlı olmadığını; sosyo-ekonomik değişkenlerden ise annenin eğitim düzeyi
değişkeninin anlamlı olduğunu, ailenin geliri değişkeninin ise anlamlı olmadığını;
kabul/ilgi ve kontrol değişkenlerinin de anlamlı olduğunu göstermektedir.
4.9.1.2. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Yordanması
Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunu yordayan değişkenleri belirleyebilmek
amacıyla yaş, cinsiyet, anne eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi ve annenin kabul/ilgi ve
kontrolü değişkenleri temel alınarak hiyerarşik regresyon uygulanmıştır. Sonuçlar,
bütün bağımsız değişkenlerin özerk-ayrık benlik kurgusu puanlarını yordadığını
göstermiştir R=. 57, F(5-1124)=24.06, p< .001. Yaş, cinsiyet, annenin eğitim düzeyi,
aile geliri, annenin kabul/ilgi ve kontrolü birlikte ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik
puanlarında gözlenen varyansın yaklaşık % 33’ünü açıklamıştır. Çizelge 40’ta
görüldüğü gibi, bağımlı-ilişkisel benliği yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla
denkleme ilk blokta yaş, cinsiyet değişkenleri dahil edilmiş, cinsiyet değişkeninin
anlamlı olduğu görülmüştür. Bu değişken bağımlı-ilişkisel benlik puanlarında gözlenen
varyansın % 2’ sini açıklamıştır. Varyanstaki değişme anlamlıdır ancak varyansa katkısı
oldukça düşüktür.
106
İkinci bloğa sosyo-ekonomik değişkenler (anne eğitim düzeyi ve aile geliri)
dahil edilmiştir. Sosyo-ekonomik değişkenlerin bağımlı-ilişkisel benlik puanlarının
anlamlı bir yordayıcısı olmadığı görülmektedir.
Daha sonra modele üçüncü blok olarak annenin kabul/ilgi ve kontrolü
değişkenleri eklendiğinde, kabul/ilgi ve kontrol değişkenlerinin yordayıcı gücü olduğu
bulunmuştur. Kabul/ilgi ve kontrol puanlarının regresyon denklemine eklenmesiyle, ilk
iki bloktaki ve bu değişkenlerin bağımlı-ilişkisel benliği yordamadaki katkıları yaklaşık
% 32’ye yükselmiştir. Kabul/ilgi ve kontrol boyutları tek başına bağımlı-ilişkisel benlik
toplam puanlarındaki varyansın yaklaşık % 30’unu açıklamaktadır. Bu bulgu annenin
kabul/ilgi ve kontrolü değişkenlerinin bağımlı-ilişkisel benliğin önemli bir yordayıcısı
olduğunu göstermektedir.
Çizelge 40. Bağımlı-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması
için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları
Değişkenler ß t R²’deki Değişme F’deki Değişme 1.Adım ,021*** 7,98 Yaş ,065 1,257 Cinsiyet ,142 4,803*** 2. Adım ,010 1,96 Anne Eğitim -,098 -2,304 Aile Geliri ,044 1,100 3.Adım ,295*** 244,16 Kabul/ilgi ,541 21,365*** Kontrol ,070 -2,755** R=.57 Düzeltilmiş R2=. 33
*p< .05, **p< .01, ***p< .001
Çizelge 40’taki regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t testi sonuçları
ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunu yordamada cinsiyetin anlamlı bir
yordayıcı olduğunu, yaş değişkeninin ise anlamlı bir yordayıcı olmadığını; sosyo-
ekonomik değişkenlerden ikisinin de anlamlı olmadığını; annenin kabul/ilgi ve kontrolü
değişkenlerinin de anlamlı olduğunu göstermektedir.
4.9.1.3. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Yordanması
Özerk-ilişkisel benlik kurgusunu yordayan değişkenleri belirleyebilmek
amacıyla yaş, cinsiyet, anne eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi ve annenin kabul/ilgi ve
107
kontrolü değişkenleri temel alınarak hiyerarşik regresyon uygulanmıştır. Sonuçlar,
bütün bağımsız değişkenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanlarını anlamlı düzeyde
yordadığını göstermiştir, R=.36, F(5-1124)=22.55, p< .001. Yaş, cinsiyet, annenin
eğitim düzeyi, aile geliri, annenin kabul/ilgi ve kontrolü birlikte ergenlerin bağımlı-
ilişkisel benlik puanlarında gözlenen varyansın yaklaşık % 13’ünü açıklamıştır. Çizelge
41’de görüldüğü gibi, özerk-ilişkisel benliği yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla
denkleme ilk blokta yaş ve cinsiyet değişkenleri dahil edilmiştir ve bu değişkenlerin
özerk-ilişkisel benlik puanlarını yardamada anlamlı olduğu görülmektedir. Cinsiyet
değişkeni özerk-ilişkisel benlik puanlarında gözlenen varyansın % 4’ ünü açıklamıştır.
İkinci bloğa sosyo-ekonomik değişkenler (anne eğitim düzeyi ve aile geliri)
dahil edilmiştir. Annenin eğitim düzeyinin özerk-ilişkisel benlik puanlarını yordamada
anlamlı olduğu görülmektedir.
Daha sonra modele üçüncü blok olarak annenin kabul/ilgi ve kontrolü
eklendiğinde, kabul/ilgi değişkeninin yordayıcı gücü olduğu bulunmuştur. Kabul/ilgi
değişkeni tek başına bağımlı-ilişkisel benlik toplam puanlarındaki varyansın yaklaşık %
4’ünü açıklamaktadır.
Sonuçlar özerk-ilişkisel benlik üzerinde en fazla etkisi olan değişkenin sosyo-
ekonomik değişkenler, ardından ergenlerin cinsiyeti ve annenin kabul/ilgisi olduğunu
göstermiştir.
Çizelge 41. Özerk-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması
için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları
Değişkenler ß t R²’deki Değişme F’deki Değiş 1.Adım ,042*** 16,32 Yaş -,025 -,490 Cinsiyet ,006 6,704*** 2. Adım ,052*** 10,74 Anne Eğitim ,129 ,3,134** Aile Geliri ,017 ,430 3.Adım ,035*** 22,23 Kabul/ilgi ,145 5,498*** Kontrol -,032 -1,183 R=.36 R2=. 13
*p< .05, **p< .01, ***p< .001
108
Çizelge 41’deki regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t testi sonuçları
ergenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusunu yordamada cinsiyet değişkeninin anlamlı bir
yordayıcı olduğunu, yaş değişkeninin ise anlamlı olmadığını; sosyo-ekonomik
değişkenlerden ise annenin eğitim düzeyinin anlamlı olduğunu; annenin kabul/ilgisi
değişkeninin anlamlı olduğunu ancak kontrolü değişkeninin anlamlı olmadığını
göstermektedir.
4.9.2. Baba Kabul/ilgisi ve Kontrolüne Göre Regresyon Analizi Sonuçları
4.9.2.1. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Yordanması
Özerk-ayrık benlik kurgusunu yordayan değişkenleri saptamak için yaş,
cinsiyet, baba eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi ve babanın kabul/ilgi ve kontrolü
değişkenleri temel alınarak hiyerarşik regresyon uygulanmıştır. Sonuçlar, bütün
bağımsız değişkenlerin özerk-ayrık benlik kurgusu puanlarını anlamlı düzeyde
yordadığını göstermiştir, R=.32, F(6-1096)=20.02, p< .001. Yaş, cinsiyet, babanın
eğitim düzeyi, aile geliri, babanın kabul/ilgi ve kontrolü birlikte ergenlerin bağımlı-
ilişkisel benlik puanlarında gözlenen varyansın yaklaşık % 10’nunu açıklamıştır.
Çizelge 42’de görüldüğü gibi toplam 3 blok olarak gerçekleştirilen analizde 1. bloğa
bağımsız değişken olarak yaş ve cinsiyet değişkenleri dahil edilmiştir. Analiz sonucu
yaş, sınıf düzeyi ve cinsiyet değişkeninin özerk-ayrık benlik puanlarındaki
farklılaşmaya anlamlı bir katkısının olmadığı görülmektedir.
Özerk-ayrık benliği yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla modele önceki
değişkenlerin yanına sosyo-ekonomik değişkenler (aile geliri, baba eğitim düzeyi) dahil
edilmiştir. Sosyo-ekonomik değişkenler ergenlerin özerk–ayrık benlik puanlarındaki
farklılaşmaya anlamlı bir katkı yapmaktadır. Sosyo-ekonomik değişkenlerden babanın
eğitim düzeyi özerk-ayrık benlik puanlarındaki farklılaşmanın yaklaşık % 3’ünü
açıklamaktadır.
Modele diğer değişkenlerin yanına üçüncü blok olarak babanın kabul/ilgi ve
kontrolü eklendiğinde, kabul/ilgi ve kontrol alt ölçeklerinin ergenlerin özerk-ayrık
benlik puanlarındaki farklılaşmaya anlamlı bir katkı yaptığı görülmektedir. Babanın
kabul/ilgi ve kontrolü puanları açıklanan varyansa tek başına % 6’lık bir katkıda
bulunmaktadır. Buna göre babanın kabul/ilgi ve kontrolünün özerk-ayrık benliği
yordamada en önemli değişken olduğu söylenebilir.
109
Çizelge 42. Özerk-Ayrık Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması için
Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları
Değişkenler ß t R²’deki Değişme F’deki Değişme 1.Adım .004 1.42 Yaş -.106 -2.019 Cinsiyet -.005 -.193 2. Adım .033*** 6.30 Baba Eğitim .100 2.486* Aile Geliri .058 1.503 3.Adım .065*** 39.60 Kabul/ilgi -.181 -6.256*** Kontrol -.170 -5.826*** R=.32 R2=. 10
*p< .05, **p< .01, ***p< .001
Çizelge 42’deki regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t testi sonuçları
ergenlerin özerk-ayrık benlik kurgusunu yordamada yaş ve cinsiyet değişkeninin
anlamlı bir yordayıcı olmadığını; sosyo-ekonomik değişkenlerden babanın eğitim
düzeyi ile babanın kabul/ilgi ve kontrolü değişkenlerinin de anlamlı olduğunu
göstermektedir.
4.9.2.2. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Yordanması
Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunu yordayan değişkenleri belirleyebilmek
amacıyla yaş, cinsiyet, baba eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi ve babanın kabul/ilgi ve
kontrolü değişkenleri temel alınarak hiyerarşik regresyon uygulanmıştır. Sonuçlar,
bütün bağımsız değişkenlerin özerk-ayrık benlik kurgusu puanlarını anlamlı düzeyde
yordadığını göstermiştir, R=.41, F(6-1096)=18.60, p< .001. Yaş, cinsiyet, babanın
eğitim düzeyi, aile geliri, babanın kabul/ilgi ve kontrolü birlikte ergenlerin bağımlı-
ilişkisel benlik puanlarında gözlenen varyansın yaklaşık % 17’sini açıklamıştır. Çizelge
43’de görüldüğü gibi, toplam 3 blok olarak gerçekleştirilen analizde 1. bloğa bağımsız
değişken olarak yaş ve cinsiyet değişkenleri dahil edilmiştir. Cinsiyet bağımlı-ilişkisel
benlik puanlarında gözlenen varyansın % 2’ sini açıklamıştır. Varyanstaki değişme
anlamlıdır ancak varyansa katkısı oldukça düşüktür.
İkinci bloğa sosyo-ekonomik değişkenler (baba eğitim düzeyi ve aile geliri)
dahil edilmiştir. Sosyo-ekonomik değişkenlerin anlamlı bir yordayıcı gücü olmadığı
görülmektedir.
110
Daha sonra modele üçüncü blok olarak babanın kabul/ilgi ve kontrolü
eklendiğinde, kabul/ilgi ve kontrol değişkenlerinin yordayıcı gücü olduğu bulunmuştur.
Kabul/ilgi ve kontrol puanlarının regresyon denklemine eklenmesiyle, ilk iki bloktaki ve
bu değişkenlerin bağımlı-ilişkisel benliği yordamadaki katkıları yaklaşık % 17’ye
yükselmiştir. Kabul/ilgi ve kontrol boyutları tek başına bağımlı-ilişkisel benlik toplam
puanlarındaki varyansın yaklaşık % 15’ini açıklamaktadır. Bu bulgu babanın kabul/ilgi
ve kontrolünün bağımlı-ilişkisel benliğin önemli bir yordayıcısı olduğunu
göstermektedir.
Çizelge 43. Bağımlı-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması
İçin Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları
Değişkenler ß t R²’deki Değişme F’deki Değişme
1.Adım .020*** 7.45 Yaş .042 .813 Cinsiyet .141 4.706*** 2. Adım .003 .498 Baba Eğitim -.038 -.931 Aile Geliri .019 .475 3.Adım .148*** 97.28 Kabul/ilgi .384 13.765*** Kontrol -.093 -3.320** R=.41 R2=. 17
*p< .05, **p< .01, ***p< .001
Çizelge 43’deki regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t testi sonuçları
ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik kurgusunu yordamada cinsiyetin anlamlı bir
yordayıcı olduğunu; sosyo-ekonomik değişkenlerden hiçbirinin anlamlı olmadığını;
babanın kabul/ilgi ve kontrolü değişkenlerinin her ikisinin de anlamlı olduğunu
göstermektedir.
4.9.2.3. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Yordanması
Özerk-ilişkisel benlik kurgusunu yordayan değişkenleri belirleyebilmek
amacıyla yaş, cinsiyet, baba eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi ve babanın kabul/ilgi ve
kontrolü değişkenleri temel alınarak hiyerarşik regresyon uygulanmıştır. Sonuçlar,
bütün bağımsız değişkenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanlarını anlamlı düzeyde
yordadığını göstermiştir, R=.33, F(6-1096)=12.81, p< .001. Yaş, cinsiyet, babanın
111
eğitim düzeyi, aile geliri, babanın kabul/ilgi ve kontrolü birlikte ergenlerin bağımlı-
ilişkisel benlik puanlarında gözlenen varyansın yaklaşık % 11’ini açıklamıştır. Çizelge
44’de görüldüğü gibi, toplam 3 blok olarak gerçekleştirilen analizde 1. bloğa bağımsız
değişken olarak yaş ve cinsiyet değişkenleri dahil edilmiştir. Cinsiyet özerk-ilişkisel
benlik puanlarında gözlenen varyansın yaklaşık % 4’ ünü açıklamıştır.
İkinci bloğa sosyo-ekonomik değişkenler (baba eğitim düzeyi ve aile geliri)
dahil edilmiştir. Babanın eğitim düzeyinin anlamlı bir yordayıcı olduğu görülmektedir.
Daha sonra modele üçüncü blok olarak babanın kabul/ilgi ve kontrol
değişkenleri eklendiğinde, kabul/ilgi ve kontrol alt ölçeklerinin yordayıcı gücü olduğu
bulunmuştur. Kabul/ilgi ve kontrol puanlarının regresyon denklemine eklenmesiyle, ilk
iki bloktaki ve bu değişkenlerin bağımlı-ilişkisel benliği yordamadaki katkıları yaklaşık
% 11’e yükselmiştir. Kabul/ilgi ve kontrol boyutları tek başına bağımlı-ilişkisel benlik
toplam puanlarındaki varyansın yaklaşık % 2’sini açıklamaktadır ve bu görece düşük bir
değerdir.
Sonuçlar özerk-ilişkisel benlik üzerinde en fazla etkisi olan değişkenin babanın
eğitim düzeyi ve ergenin cinsiyeti olduğunu göstermiştir.
Çizelge 44. Özerk-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların Yordanması
için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları
Değişkenler ß t R²’deki Değişme F’deki Değişme 1.Adım .044*** 16.73 Yaş -.043 -.843 Cinsiyet .198 6.696*** 2. Adım .044*** 8.71 Baba Eğitim .072 1.825* Aile Geliri .053 1.394 3.Adım .020*** 12.55 Kabul/ilgi .134 4.621*** Kontrol -.067 -2.292* R=.33 R2=. 11
*p< .05, **p< .01, ***p< .001
Çizelge 44’teki regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t testi sonuçları
ergenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusunu yordamada cinsiyet değişkeninin anlamlı bir
yordayıcı olduğunu, yaş değişkeninin ise anlamlı olmadığını; sosyo-ekonomik
112
değişkenlerden ise babanın eğitim düzeyinin anlamlı olduğu; babanın kabul/ilgi ve
kontrolü değişkenlerinin de anlamlı olduğu göstermektedir.
Regresyon analizi sonuçları kabul/ilgi boyutlarının benlik kurgusu üzerindeki
etkisinin kontrolden daha fazla olduğunu ve bağımsız değişkenlerin bağımlı-ilişkisel
benlik kurgusu üzerindeki etkisinin daha fazla olduğunu göstermiştir. Anne çocuk
yetiştirme stili boyutlarının yordayıcı gücü babanınkilerden daha yüksek olmasına
karşın bütün değişkenlerde baba tutumları da yordayıcıdır. Ayrıca sonuçlar çocuk
yetiştirme stili boyutlarının yordayıcı gücünün deomografik ve SED değişkenlerinden
daha güçlü olduğunu göstermiştir.
113
BÖLÜM V
TARTIŞMA
Bu çalışmanın genel amacı özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel
benlik kurgusunun ergenlik döneminde gelişimini aile ve kültür bağlamında
incelemektir. Bazı sosyo ekonomik ve demografik değişkenlerle (anababanın eğitim ve
gelir düzeyi, çocuğun cinsiyeti ve yaşı) niceliksel olarak ölçülen çocuk yetiştirme stili
boyutları (kabul/ilgi, kontrol) ve bu boyutların çaprazlamasından elde edilen çocuk
yetiştirme stilleri (otoriter, açıklayıcı otoriter, izin verici şımartan ve izin verici
ihmalkar) ile özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik kurgusu arasındaki
ilişkilerin incelenmesi araştırmanın amaçlarından birini oluşturmaktadır. Araştırmanın
amaçlarından bir başkası ise araştırmaya katılan ergenlerin anne ve babalarının
çocuklarıyla ilişkileri, çocuk yetiştirmeye ilişkin görüş, uygulama ve beklentilerinin
odak grup görüşmesi yoluyla belirlenmesidir.
Bu çerçevede, aşağıda öncelikle anababanın kabul/ilgisi ve kontrol boyutlarına
ilişkin betimleyici sonuçlar tartışılmıştır. Ardından, çocuk yetiştirme stili boyutlarının
(kabul/ilgi, kontrol) ve çocuk yetiştirme stillerinin (otoriter, açıklayıcı otoriter, izin
verici şımartan ve izin verici ihmalkar) özerk-ayrık, bağımlı- ilişkisel ve özerk-ilişkisel
benlik kurgusu ile ilişkileri tartışılacaktır. Bu bölümde yapılan tartışmalarda odak grup
görüşmesi yöntemi ile toplanan bulgulardan da yararlanılmıştır.
5.1. Anababadan Kabul/İlgisi ve Kontrolü
Bu çalışmada, ergenlerin anababalarının kabul/ilgi puan ortalamaları kontrol
puan ortalamalarından yüksek bulunmuştur. Ayrıca, annelerin kabul/ ilgisi ve kontrolü
babaların kabul/ilgisinden ve kontrolünden daha yüksek bulunmuştur. Bir başka
ifadeyle, bu çalışmanın sonuçlarına göre ergenler anababalarını kontrol edici olmaktan
çok, kabul edici ve annelerini de babalarına göre daha fazla kabul edici/ilgi gösterici ve
kontrol edici olarak görmektedir. Bu bulgular anababalık açısından temel cinsiyet
farklılığı olan annelerin daha kabul edici olduğunu gösteren bazı çalışmaların
sonuçlarıyla da paralellik göstermektedir (Berndt, Cheung, Lau, Hau and Lew, 1993;
Block, 1983). Bu çalışmalar ayrıca annelerin babalara göre daha az kontrol edici
olduklarını göstermiştir. Ancak, bu çalışmada tam tersi olarak anneler babalara göre
114
daha çok kontrol edici olarak bulunmuştur. Bu bulgu annelerin çocukların bakımında
daha çok yer almasıyla ilişkili olabilir. Türk toplumunda annelerin babalara göre
çocuklarının günlük yaşam olaylarıyla (yediği içtiği, giyimi gibi) daha fazla
ilgilenmeleri yaygın bir durumdur. Annelerin bu davranışları çocukları tarafından
kontrol olarak değerlendiriliyor olabilir.
Çalışmalar ayrıca ergenlerin annelerine açılma oranının babalara açılmalarından
daha yüksek olduğunu (Kağıtçıbaşı, 1982; Selçuk, 1989), annelerin çocukları tarafından
daha sevecen ve daha az reddeden olarak nitelendirildiklerini (Marsh ve Franko, 1997)
de göstermektedir. Geleneksel anababalık rollerinin bir göstergesi olan annelerin
çocuklarına karşı daha yakın ve ilgili olması ile ilgili bu bulgu yukarıda verilen geçmiş
çalışmalarla ve daha yakın zamanlarda gerçekleştirilen çalışmalarla (Sümer ve Güngör,
1999; Yılmaz, 2000) benzerlik göstermektedir.
Anababanın gösterdiği kabul/ilginin kontrolden yüksek çıkması Türkiye’de
yapılan bazı araştırma sonuçları (Taylor ve Oskay, 1995) ve genelde kültür ve aile
üzerine yapılan çalışmalarla farklılık göstermektedir (Triandis, 1995). Kültür ve aile
üzerine yapılan çalışmalara göre toplulukçu kültürlerde çocuk yetiştirme uygulamaları
bireyci kültürlere göre daha fazla kontrol odaklıdır. Ancak, kültürlerarası
karşılaştırmaya dayanan çalışmalardan farklı sonuçlar elde edilen ve kabul/ilgi
boyutunun kontrol boyutundan yüksek olduğunu gösteren bu çalışmanın bulguları
çalışmanın aynı kültür içinde yapılmış olması dikkate alınarak yorumlanmalıdır.
Ergenlerin algılamalarına dayanan ve anababaların genelde kabul/ilgi düzeyinin
yüksek olduğunu ve annelerin de kabul/ilgi düzeyinin babalardan yüksek olduğunu
ortaya koyan bu bulgu anababalardan görüşme yoluyla elde edilen bulgularla da
desteklenmektedir. Bu çalışmada her iki grupta da çocuklarını dinleme, onları anlamaya
çalışma temel anababa ergen ilişki örüntüsü olarak ortaya çıkmıştır. Buna göre,
anababaların çoğunluğu çocuklarının günlük yaşadıkları olayları kendilerine
anlattıklarını ve kendilerinin de bunu dinlemeye çaba harcadıklarını ifade etmişlerdir.
Anne ve babaların çocuklarının duygu ve düşüncelerini paylaşmak istedikleri, onlarla
ilgilendikleri söylenebilir. Ancak ergenlerin yaşadıklarını kiminle paylaştığı konusunda
bazı farklılıklar bulunmaktadır. Her iki grupta da anababalar çocuklarının yaşadıklarını
paylaşmak için daha çok anneyi seçtiklerini ifade etmişlerdir. Bu da annelerin babalara
göre çocuklarına daha yakın ya da ilgi gösterici olduğunu ortaya koymaktadır.
Annenin kabul/ilgisinin annenin eğitim düzeyine göre farklılaşıp
farklılaşmadığına ilişkin sonuçlar, annelerin gösterdiği kabul/ilginin eğitim düzeylerine
115
göre anlamlı düzeyde farklılık göstermediğini ortaya koymuştur. Ancak annenin
kontrolü annenin eğitim düzeyine göre farklılık göstermiştir. Buna göre, üniversite
mezunu annelerin çocukları ilkokul mezunu annelerin çocuklarına göre annelerini daha
fazla kontrol edici olarak algılamaktadır. Bir başka ifadeyle, annelerin eğitim düzeyi
yükseldikçe çocuklarını denetleme ve kontrol davranışlarında çocuklarının algısına göre
artış görülmektedir.
Annenin kabul/ilgisinin eğitim düzeylerine göre anlamlı düzeyde farklılık
göstermediği, kontrolünün ise farklılık gösterdiği bulgusu anababa kontrolünün sosyo
kültürel bağlamla ilşkili ancak anababanın gösterdiği ilgi/sevginin ilişkisiz olduğunu
belirten görüşlerle paralellik göstermektedir (Kağıtçıbaşı, 2000, 2007). Bu çalışmada
annelerin eğitim düzeyi yükseldikçe ergen çocuklarının bildirdikleri kontrolde artış
olduğu bulgusu Kağıtçıbaşı’nın hem maddi hem de duygusal karşılıklı bağımlılıkların
olduğu alt sosyo-ekonomik düzey ailelerde anababa kontrolünün daha fazla yaşandığı
yönündeki görüşlerle farklılık göstermektedir (Kağıtçıbaşı, 2000, 2007). Kağıtçıbaşı’na
göre, maddi karşılıklı bağımlılıkların azalması nedeni ile üst sosyo-ekonomik düzeyden
ailelerde anababa kontrolü daha az yaşanmaktadır. Türkiye’de yapılan başka
çalışmalarda da hem alt hem de üst SED’den annelerin çocukların psikolojik değerine
(sevgi) vurguda bulunurken, alt SED’den anneler üst SED’den annelere göre anababa
kontrolüne daha fazla vurguda bulundukları gösterilmiştir (Kağıtçıbaşı ve Ataca, 2005).
Annenin eğitim düzeyindeki artış ile ergenlerin kontrol bildirimindeki artış
bulgusu kentlerde yaşayan eğitim düzeyi yüksek ailelerin çocuklarından beklentilerinin
yüksek olmasıyla açıklanabilir. Bu çalışmada elde edilen nitel bulgular incelendiğinde
eğitim düzeyi yüksek gruptan anne ve babaların çocuklarının ders çalışmalarına ve
akademik başarılarına eğitim düzeyi düşük gruba göre daha fazla vurgu yaptıkları
görülmektedir. Ayrıca, eğitim düzeyi düşük kişilerin bulunduğu grupta kurallardan ve
kuralcı olmaktan söz edilmezken, eğitim düzeyi yüksek kişilerin bulunduğu grupta,
özellikle annelerin çoğunluğu (6 annenin 5’i) kendilerini kuralcı olarak tanımlamışlar;
çocuklarının ders çalışma ve akademik başarıları ile ilgili olarak kaygılarından
(çocuklarına bu alanlarda söz dinletememe) çok fazla söz etmişlerdir. Anababaların bu
süreçte çocuklarından beklentileri çocuk tarafından kontrol olarak algılanıyor olabilir.
Çocuklarının ders çalışmalarına ve akademik başarılarına yapılan vurgu da
modernleşme sürecinde olan toplulukçu kültürlerde ailelerin eğitimin değerini fark
etmesi ve akademik amaçlara daha fazla önem verdiğini gösteren görüşle ve
Almanya’da yaşayan eğitim düzeyi yüksek göçmenlerin düşük olanlara göre akademik
116
ve mesleki başarıyı daha değerli bulmaları ile ilgili araştırma bulgusu ile benzerlik
göstermektedir (Phalet ve Schönpflug, 2001). Anababaların eğitim düzeyi arttıkça
çocuklarının iyi eğitim almasının ve iyi bir işe sahip olmasının önemi de artmaktadır.
Ergenlerin babaları için bildirdiği kabul/ilgi ve kontrol anneleri için
bildirdiklerinin tam tersidir. Ergenlerin babaları için bildirdikleri kontrol babaların
eğitim düzeylerine göre farklılık göstermezken, kabul/ilgi babaların eğitim düzeylerine
göre farklılık göstermektedir. Eğitim düzeyi düşük babalar eğitim düzeyi yüksek
olanlara göre daha ilgi gösterici ve kabul edici olarak algılanmaktadırlar. Bu bulgu
ilgi/kabul boyutunun sosyo kültürel bağlam açısında çok farklılaşmadığını gösteren
araştırma bulgularından farklılık göstermektedir (Kağıtçıbaşı, 1970, 2000). Ayrıca
çocuk yetiştirme stilleri açısından açıklayıcı otoriter anababalık stilini tanımlayan
kabul/ilgi boyutunun yüksek, kontrol boyutunun ise düşük olması Türkiye’de yapılan ve
artan eğitim düzeyi ile çocuk yetiştirme stillerindeki değişimi gösteren araştırma
bulguları ile farklılık göstermektedir (LeComte, LeComte ve Özer, 1978; Taylo ve
Oskay, 1995). Diğer kültürlerde yapılan bazı çalışmalar da sosyo ekonomik düzeyin
çocuk yetiştirme stilleri üzerinde etkili olduğunu göstermektedir (Bluestone ve Tamis-
LeMonda,1999). Yukarıda belirtilen araştrıma sonuçlarına göre alt SED’den ailelerde
çocuğa gösterilen kontrolün yüksek, kabul/ilgini daha düşük olması beklenmektedir.
Ancak bu çalışmada alt eğitim düzeyinden babaların daha fazla kabul edici/ilgi gösterici
olarak algılandıkları ortaya çıkmıştır.
Gençlerin bildirimlerine göre babaların gösterdiği kontrol eğitim düzeylerine
göre anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir. Ancak odak grup görüşmeleri ile elde
edilen bulgularda üniversite mezunu babaların kendilerini kuralcı olmak, kontrol
etmekten çok izin verici olarak; eğitim düzeyi düşük gruptaki annelerin ise eşlerini daha
denetleyici ve kontrol edici olarak tanımladıkları görülmektedir. Bu bulgu araştırmanın
nicel bulguları ile paralellik göstermezken, Türk toplumunda özellikle alt SED’den
babaların daha kontrol edici olduğunu gösteren bulgularla (Pehlivanoğlu, 1998)
benzerdir.
5.2. Ergenlerin Cinsiyetine Göre Benlik kurgusu
Ergenlerin benlik kurgusu gelişimlerinin cinsiyete göre farklılaşıp
farklılaşmadığına bakıldığında ergenlerin özerk-ayrık benlik kurgularının cinsiyete göre
anlamlı bir farklılık göstermediği anlaşılmıştır. Bu bulgu daha önceki araştırma
bulgularıyla (Çelen, Çok, Bosma ve Zijsling, 2006) da benzerlik göstermektedir.
117
Cinsiyet ve benlik kurgusu arasındaki ilişki açısından erkeklerin kadınlara göre özerk
benlik kurgusu düzeylerinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir (Cross ve Madson,
1997). Bu çalışmada özerklik açısından cinsiyetler arasında fark çıkmaması Türkiye’de
yaşayan kadınların sosyal rollerindeki değişimin bir sonucu olabilir. Türkiye’de
kadınların eğitim düzeyi ve genel sosyo-ekonomik düzeyi yükseldikçe tutumlarında ve
değerlerinde daha fazla özerk ve bağımsız oldukları gösterilmiştir (Çileli, 2000;
Göregenli, 1995;1997; İmamoğlu ve Karakitapoğlu-Aygün, 1999; Karakitapoğlu-
Aygün, 2002; Karakitapoğlu-Aygün ve İmamoğu, 2002).
Ergenlerin kendilerini özerk olarak algılamalarının cinsiyete göre bir farklılık
göstermemesi bulgusu araştırmanın nitel verileri tarafından da desteklenmektedir.
Anababalar çocuklarında görmek istedikleri özellikleri sıralarken çocuklarının
cinsiyetinden bağımsız olarak onların kendi ayaklarının üzerinde durabilmelerine,
ekonomik özerkliklerine vurguda bulunmuşlardır. Bu beklentilerinin çocuk yetiştirme
stillerine yansıdığı ve çocuklarının cinsiyetinden bağımsız olarak özerkliklerini
destekledikleri söylenebilir.
Bu çalışmanın bulguları bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik kurgusunun
kızlar arasında erkeklerden daha yaygın olduğunu göstermektedir. Kızların ilişkisel ve
özerk-ilişkisel benlik kurgularının yüksek çıkması kadınların sosyo duygusal ve
kişilerarası yönelim açısından geleneksel cinsiyet rolü toplumsallaştırma
uygulamalarının bir sonucu olabilir (Gilligan, 1982). Bu bulgu kadınların aileleri ve
başkaları ile ilişkiselliklerinin ve bağlılıklarının yüksek olduğunu gösteren birçok
araştırma bulgusu ile benzerlik gösterirken (Rastogi ve Wampler, 1999), Karakatipoğlu-
Aygün’ün (2004) kadınların kendilerini geleneksel terimlerden çok kişisel terimlerle
ifade ettiklerini gösteren araştırma bulgusuyla farklılık göstermektedir. Kadın ve
erkekler arasındaki bu fark kadınların geleneksel Türk kültüründe önemli olan değerleri
ve rolleri içselleştirmeleri ile açıklanabilir.
Kadınların ilişkisellik boyutunda yüksek çıkmaları ile ilgili bir başka açıklama
da bireycilik toplulukçuluk boyutu açısından getirilebilir. Bireycilik toplulukçuluk yatay
ve dikey boyutları dahil edilerek dörtlü bir kategoride incelenmiştir (Singelis, Triandis,
Bhawuk ve Gelfand, 1995). Buna göre dikey toplulukçuluk grup yönelimini
tanımlarken ve daha çok kültürlerarası ayrımları yansıtırken, yatay toplulukçuluk ilişki
yönelimli toplulukçuluğu tanımlamakta ve cinsiyetler arası farklılıkları yansıtmaktadır.
Çeşitli araştırmalarda yatay toplulukçuluk açısından kadınlar erkeklere göre daha fazla
ilişki yönelimli bulunmaktadır (Kashima ve ark., 1995; Kashima ve Hardie, 2000).
118
Böylece kızların bağımlı ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik kurgularının yüksek çıkması
bu görüşe bir destek olarak yorumlanabilir.
5.3. Ergenlerin Yaşına Göre Benlik kurgusu
Bu çalışmaya katılan ergenler 15-17 ve 18-19 olmak üzere iki yaş grubunda
sınıflandırılmış ve benlik kurgusu gelişimlerinin bu yaş dönemlerine göre değişip
değişmediği incelendiğinde bu yaş dönemleri açısından ergenlerin benlik kurguları
arasında fark olmadığı görülmüştür. Bunun nedeni bu dönemde ergenlerin gelişim
özellikleri açısından benzer özellikleri göstermesi olabilir. Alanyazında yaşla ilgili
olarak farklı bulgulara rastlanmaktadır. Yapılan çalışmalar genellikle bireycilik
toplulukçuluk eğilimleri üzerine olmakla birlikte, bunların bazılarında yaş farkı
bulunmuştur. Örneğin, Çelen, Çok, Bosma ve Zijsling (2006) ergenlerin karar
özerkliklerinde yaşla birlikte artış olduğunu bulmuşlardır. Matsumuto, Kudoh ve
Tekeuchi (1996) hem Amerika Birleşik Devletlerinde hem de Japonya’da üniversitede
okuyan öğrencilerin mezun olanlara göre daha fazla bireyci eğilimler gösterdiğini
bulmuşlardır. Japonya’da yaş ve bireycilik toplulukçuluk arasındaki ilişki ile ilgili
olarak farklı sonuçlar olduğu da görülmektedir (Smith, Dugan ve Trompenaars, 1996)
ve diğer kültürlerde de bu konuda yeterince çalışma olmadığı ileri sürülmektedir (Realo
ve Allik, 1999). Watkins, Mortazavi ve Trofimova (2000) İran, Hong Kong ve Amerika
Birleşik Devletlerinden kişilerin katılımıyla yaptıkları çalışmalarında İran ve Hong
Kong örnekleminde küçük yaş grubunda bağımsız benlik kurgusunun daha yaygın
olduğunu, buna karşın Amerikan katılımcılarında tam tersi bir durum olduğunu
bulmuşlardır. Triandis (1995) genç nesillerin daha bireyci olacaklarını ileri sürmüştür.
Genellikle yaşla birlikte, özellikle anababalık, eş gibi aile rollerini üstlenmeye
başladıktan sonra kişilerin daha az bireyci oldukları ileri sürülmektedir (Cameron ve
Lalonde, 1994). Pinquart ve Silbereisen (2002) anneye bağlılıkta ilk ergenlikte azalma
olduğunu, orta ergenlikte artış olduğunu bulmuşlardır. Bu yaş grubunda ilişkiselliğin
yüksek çıkması Pinquart ve Silbereisen’in araştırma bulgusuyla paralellik
göstermektedir.
5.4. Anababanın Eğitim Düzeyine Göre Benlik Kurgusu
Sosyo-ekonomik düzeyin bireycilik-toplulukçuluk açısından kültür içi
farklılıkları etkileyen temel etmen olduğu bazı araştırmacılar tarafından ileri
sürülmüştür (Kağıtçıbaşı, 1997; Triandis, 1989). Ergenlerin özerk-ayrık ve özerk-
119
ilişkisel benlik kurgularının anababanın eğitim düzeyine göre farklılaştığı
görülmektedir. Buna göre, eğitim düzeyi düşük anababaların çocukları kendilerini daha
özerk olarak algılamaktadırlar. Triandis (1995) alt sosyo-ekonomik düzeyden kişilerin
üst SED’den olanlara göre daha fazla karşılıklı bağımlı benlik yönelimine sahip
olduklarını belirtmiştir. Ancak bu çalışmanın bulgularıyla da paralel olarak, bazı
araştırmalarda da alt SED’den ailelerin çocuklarının üst SED’den ailelerin çocuklarına
göre daha özerk oldukları gösterilmiştir (Fasick, 1984). Bunun nedeni de alt SED’den
ailelerde yaşayan çocukların okulu erken bırakma ve çalışma yaşamına erken girme
olasılıklarının olarak açıklanmaktadır. Bir başka ifadeyle bu çocuklar erken yaşlarda
kendi başlarının çaresine bakma ya da kendi ayaklarının üzerinde durmalarını gerektiren
durumlarla karşılaşabilmektedirler.
Eğitim düzeyi düşük anababaların çocuklarının kendilerini daha özerk olarak
algıladıkları bulgusu anababalardan görüşme yolu ile elde edilen bulgularca da
desteklenmektedir. Buna göre eğitim düzeyi düşük grupta anneler çocuklarının kendi
yaşamları ile ilgili kararları çoğunlukla kendilerinin aldıklarını belirtmişlerdir.
Üniversite mezunu anababaların çocuklarının özerk-ilişkisel benlik kurguları
daha yüksek bulunmuştur. Anababanın eğitim düzeyi arttıkça bu ailelerin çocukları
benliklerini daha fazla özerk ilişkisel olarak kurgulamaktadırlar. Bu sonuç, sosyo-
ekonomik gelişmeyle birlikte Türkiye’de bireyci eğilimlere yapılan vurgudaki artış,
yakın ilişkilere ve karşılıklı bağımlılığa verilen önemi azaltmadığı ve hatta bu iki
eğilimin birlikte var olabileceğini göstermektedir. Bu da daha önce de sözü edilen
Kağıtçıbaşı’nın (1996, 2000, 2005, 2007) Aile Değişim Modeline ve onun sonucu
ortaya çıkan özerk-ilişkisel benlik kurgusuna ve İmamoğlu (1998, 2003) tarafından
önerilen “Dengelenmiş-Ayrışmış Benlik” modeline görgül destek sunmaktadır.
Amerika’da yapılan çalışmalarda da farklı eğitim düzeylerinden Avrupa kökenli
Amerikalı anababaların çocuklarında hem özerkliği hem de bağlılığı desteklediği
gösterilmiştir (Raeff, 2000).
Üniversite mezunu anababaların çocukların özerk-ilişkisel benlik kurgularının
daha yüksek olduğunu gösteren bulgu araştırmanın nitel verilerince de
desteklenmektedir. Anababalar çocuklarının sahip olmasını istedikleri özellikler
açısından karşılaştırıldıklarında eğitim düzeyi görece daha düşük gurupta iş ve meslek
sahibi olmaya ve kendi ayaklarının üzerinde durabilmeye, bir başka deyişle ekonomik
özerkliğe diğer gruba göre daha fazla vurgu yapılmaktadır. Ancak göreli olarak eğitim
düzeyi daha yüksek grupta benzer özelliklere vurgu yapılmasının yanında aile ile
120
ilişkilere, bağlılığa, sosyalliğe de vurgu yapılmıştır. Ayrıca çocukların evde alınan
kararlara katılmasını içeren demokratik çocuk yetiştirme stilinin (Baumrind, 1991)
özerk-ilişkisel benliğin gelişmesine neden olacağı (Kağıtçıbaşı, 2000) daha önce
belirtilmişti. Görüşme yolu ile elde edilen bulgularda da görece eğitim düzeyi yüksek
gruptaki anababalar çocuklarıyla ilgili kararların genelde anne baba ve çocuk tarafından
birlikte alındığını ifade etmişlerdir. Bu da üniversite mezunu anne babaların
çocuklarının özerk-ilişkisel benlik boyutunda daha yüksek çıkmalarına bir destek
sunmaktadır.
5.5. Çocuk Yetiştirme Stiline Göre Benlik Kurgusu
Ergenlerin benlik kurgularının annenin çocuk yetiştirme stiline göre
karşılaştırılması anlamlı sonuçlar ortaya koymuştur. Ergenlerin özerk-ayrık benlik
kurguları anababanın çocuk yetiştirme stiline göre farklılık göstermezken, bağımlı-
ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik kurguları farklılık göstermektedir. Buna göre,
anababaları otoriter olan ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu puanları anababaları
izin verici olanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Aslında bu sonuç Türkiye’de
geleneksel olarak itaate yönelik çocuk yetiştirme biçimleri dikkate alınarak
değerlendirildiğinde sürpriz değildir. Bu sonuca göre, toplulukçu değerlerin egemen
olduğu toplumsallaştırma uygulamalarının Türk ergenlerin benlik kurgularını daha
ilişkisel olarak tanımlamalarına neden olduğu söylenebilir.
Anababaları açıklayıcı otoriter ve otoriter olan ergenlerin özerk-ilişkisel benlik
kurgusu puanları izin verici stile göre daha yüksek bulunmuştur. Anababaları açıklayıcı
otoriter ve otoriter olan ergenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanlarının yüksek
çıkması Kağıtçıbaşı’nın (1996, 2000) önerdiği “özerk-ilişkisel benlik” kavramını
desteklemektedir. Yaşanan sosyo-ekonomik gelişmeler sonucu ortaya çıkan karşılıklı
bağımlılık aile modeli ve onun tanımlayıcı özelliği olan açıklayıcı otoriter çocuk
yetiştirme stili (hem özerklik desteğini hem de kontrolü içeren stil) özerklik ve
ilişkililiği bir araya getirmektedir. Yakın aile bağlarının önemli olduğu kültürlerde
kentleşme ve sanayileşmeye karşın yakın bağlar sürmekte, artan zenginlikle birlikte
maddi bağımlılıklar azaldığı halde duygusal bağımlılıklar devam etmekte ve bu
değişimler ailelerin çocuk yetiştirme stillerini etkilemektedir. Maddi bağımlılıklar
azaldıkça, çocukların özerklikleri daha fazla desteklenmekte; ailenin refahı için çocuğun
maddi katkısının öneminin azalması nedeniyle artık çocuğun özerkliği bir tehdit olarak
algılanmamaktadır. Ancak, duygusal bağımlılıklara hala önem verilmesi nedeni ile
121
çocuğun ailesine yakın ve bağlı olması istenmektedir. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan
karşılıklı duygusal bağımlılık aile modeli (hem özerklik desteği var hem de bağlılık
önemli) “özerk-ilişkisel” benliğin gelişmesine ortam hazırlamaktadır. Ayrıca,
Kağıtçıbaşı (2000) çocuk yetiştirme stilleri açısından hem ilgi/yakınlık hem de kontrol
içeren açıklayıcı otoriter çocuk yetiştirme stilinin özerk-ilişkisel benliğin ortaya
çıkmasına uygun ortam sağlayacağını belirtmiştir.
İlgi/yakınlığın düşük, kontrolün ise yüksek olduğu çocuk yetiştirme stilini
tanımlayan otoriter çocuk yetiştirme stili açısından ise özellikle batıda yapılan
çalışmalarda anababanın uyguladığı kontrolün özerkliğin gelişimini sınırlandıracağı,
anababaya bağlılığı artıracağı vurgulanmıştır (Maccoby ve Martin, 1983; Steinberg,
Elmen ve Monts, 1989). Bu çalışmada anababası otoriter olarak gruplanan ergenlerin
özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanının yüksek çıkması, özerklik boyutu için
toplumumuzda anababadan algılanan kontrolün çok olumsuz algılanmaması ile ilişkili
olabilir. Daha önceki çalışmalarda da anababa kontrolü açısından kültürlerarası
farklılıklar olduğu, doğu toplumlarında anababa kontrolünün batı kültürlerindeki gibi
olumsuz sonuçlarının olmayabileceği gösterilmiştir (Kağıtçıbaşı, 2007). Kısaca
söylenecek olursa, kontrol içeren otoriter anababalığın özerkliği de içeren özerk-ilişkisel
benlik gelişimi ile ilişkili bulunması Türk toplumunda kontrolün de ilgi olarak
algılanması ile ilişkili olabilir. Türk kültüründe anababanın kontrolü, ergenler tarafından
yakınlık, ilgi gibi olumlu bir anababa uygulaması olarak algılanmaktadır (Kağıtçıbaşı,
1970; Kındap ve Sayıl, 2007; Sümer ve Güngör, 1999; Yılmaz, 2001). Kapçı ve
Küçüker (2006) Anababaya Bağlanma Ölçeği’nin (Parental Bonding Instrument)
geçerlik ve güvenilirliğini inceledikleri çalışmalarında özgün ölçekte aşırı koruma/kontrol
boyutundaki kontrol maddelerinin ilgi boyutunda yer aldığını bulmuşlardır. Yazarlara
göre anababanın kontrol davranışları batı kültüründe aşırı koruyucu anababalık örüntüsünün bir
parçası iken, Türk kültüründe ise ilgili anababalık davranış örüntüsünün bir parçasıdır.
Bu sonuç aile bütünlüğünü sürdürmek için bütünleştirici aile ortamlarının bakım
verme, ilgi gösterme, fedakarlık etmenin yanında koruyucu bir kontrolü de içermesi
gerektiği görüşüne (İmamoğlu, 2003) destek sunmaktadır.
5.6. Anababanın Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Benlik Kurgusu
Katılımcıların üç benlik kurgusu, özerk-ayrık benlik, bağımlı-ilişkisel benlik ve
özerk-ilişkisel benlik, eğilimini yordayan değişkenleri saptamak amacıyla
gerçekleştirilen aşamalı hiyerarşik regresyon analizi sonuçları, anababanın eğitim
122
düzeyinin ve anababanın kabul/ilgi ve kontrolünün özerk-ayrık benlik kurgusunu;
cinsiyetin ve anababanın kabul/ilgi ve kontrolünün bağımlı ilişkisel benlik kurgusunu;
cinsiyetin, anababanın eğitim düzeyinin ve annenin kabul/ ilgisinin ve babanın
kontrolünün özerk-ilişkisel benlik kurgusunu anlamlı düzeyde yordayan değişkenler
olduğunu göstermektedir.
Özerk-ayrık benlik kurgusu açısından, anababanın eğitim düzeyi ile özerk-ayrık
benlik kurgusu arasındaki olumsuz ve anababanın kabul/ilgi ve kontrolü ile özerk-ayrık
benlik kurgusu arasındaki olumlu ilişki dikkate alındığında; anababasının eğitim düzeyi
düşük olan ve anababaları daha fazla kabul edici/ilgi gösterici ve aynı zamanda daha
kontrol edici olan ergenlerin özerk-ayrık benlik kurgularının yüksek olduğu
söylenebilir.
Anababanın kabul/ilgi ve kontrolü özerk-ayrık benliği olumlu yönde
yordamaktadır. Çocuğun özerkliğinin ve bağımsızlığının desteklenmesi, kendi
kararlarını almasının desteklenmesi, bireyselliğine saygı duyulması çocukta özerk-ayrık
benlik kurgusu gelişimini desteklediği görüşü yaygın olarak kabul edilmektedir
(Kağıtçıbaşı, 1996, 2000; İmamoğlu, 2001; Karadayı, 1998; Ryan ve Deci, 2000). Bu
çalışmada özerk-ayrık benlik kurgusu ile kontrol boyutu arasında olumlu ilişki
bulunmuştur. Bu bulgu otoriterlikle bireyselleşme arasında olumsuz ilişki olduğunu
gösteren başka araştırma bulguları (İmamoğlu, 2002) ile farklılık göstermektedir. Daha
önceki çalışmalarda da anababanın kontrolünün ergenin özerkliğini sınırlandıran bir
etkiye sahip olduğu gösterilmiştir (Maccoby ve Martin, 1983; Steinberg, Elmen ve
Monts, 1989). Buna göre anababa çocuk yetiştirmede itaati, bağımlılığı ve kontrolü ön
plana çıkarmışsa, çocukta özerk benlik kurgusunun gelişimi engellenmektedir. Ancak
bu çalışmada anababanın kontrolünün özerk-ayrık benliği olumlu şekilde yordadığı
bulunmuştur. Bu sonuç daha önce de belirtildiği gibi, Türk toplumunda kontrolün batıda
algılandığı gibi olumsuz algılanmadığı görüşüyle (Kağıtçıbaşı, 2007) ilişkili olabilir.
Ayrıca anababadan algılanan ilgi yakınlık ve kontrol arasında olumlu bir ilişki
bulunmuştur. Açıklayıcı otoriter ailelerde kabul/ilgi ve kontrolün bir arada olmasının
ayrı ayrı olmasından farklı bir anlama gelebileceği, kontrol ve kabulün bir arada
olmasının olumsuzdan çok olumlu anlama gelebileceği başka çalışmalarda da
gösterilmiştir (Lau, Lew, Hau, Cheung ve Berndt, 1990). İmamoğlu da (2003)
sınırlandırıcı olmayan kontrol ile bireyselleşme arasında olumlu ilişki bulmuştur.
Bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu açısından, anababanın kabul/ilgisi ve kontrolü
ile bağımlı-ilişkisel benlik kurgusu arasındaki olumlu ilişki ve cinsiyete göre bağımlı-
123
ilişkisel benlik kurgusu puanları dikkate alındığında; anababaları daha fazla kabul
edici/ilgi gösterici ve aynı zamanda daha kontrol edici olan ergenlerin bağımlı ilişkisel
benlik kurgusu eğilimlerinin yüksek olduğu ve bu durumun da daha çok kızlar için
geçerli olduğu söylenebilir.
Bu sonuçlara göre ergenlerin anababa için bildirdikleri hem kabul/ilgi hem de
kontrol ilişkisel benliği olumlu yönde yordamaktadır. Bu sonuç anababaları hem kabul
edici/ilgi gösterici hem de kontrol edici olan ergenlerin aileyle ilişkilerine ve
bağlılıklarına önem verdiklerini göstermektedir. Anababanın kabul/ ilgisinin bağımlı-
ilişkisel benlik kurgusu üzerindeki olumlu etkisi sevginin, yakınlığın, ilginin ve çocuğa
duygusal destek sağlamanın ilişkisel benlikle sonuçlanmasıyla açıklanabilir (Baumrind,
1989; İmamoğlu, 2003; Steinberg ve Silverberg, 1986). Çocuklara duygusal destek
sağlandığında ve onlara ilgi gösterildiğinde bu onların aitlik ve ilişkisellik duygularını
güçlendirmektedir. Bunun sonucu olarak da bu kişilerin yaşamlarında aile ve çevresi
büyük önem taşımakta ve benliklerini çevresindekilerle ilişkili olarak
kurgulamaktadırlar.
İmamoğlu da (2003) yaptığı çalışmada ilişkisel benlik kurgusunun önemli
yordayıcısının kişinin aile ortamını kabul edici ve sevgi gösterici olarak algılaması
olduğunu bulmuştur. Bu sonuç bağlanma kuramıyla da açıklanabilir. Buna göre, sevgi
gösteren ve kabul edici bir aile ortamında gelişen güvenli bağlanma ya da kişinin
kendine ya da başkalarına yönelik olumlu çalışan modelleri (Bowlby, 1988) ilişkisel
benlik yöneliminin gelişiminde ve güçlenmesinde önemli bir rol oynayabilir.
Özerk-ilişkisel benlik kurgusu açısından, anababanın eğitim düzeyi ve annenin
kabul/ilgisi ve babanın kontrolü ile özerk-ilişkisel benlik kurgusu arasındaki olumlu
ilişki ve cinsiyete göre özerk-ilişkisel benlik kurgusu puan ortalamaları dikkate
alındığında; anababasının eğitim düzeyi yüksek olan ve anababaları daha fazla kabul
edici/ilgi gösterici ve babaları daha kontrol edici olan ergenlerin özerk-ilişkisel benlik
kurgularının yüksek olduğu bu durumun da daha çok kızlar için geçerli olduğu
söylenebilir.
İmamoğlu (2003) sevgi-kabul ve özerklik desteği gibi anababalık boyutlarının
hem ilişkisel hem de bireyselleşme ihtiyaçlarının doyurulmasında birbirini
tamamladığını göstermiştir. İlişkisel-bireyselleşmiş katılımcılar diğer benlik tiplerine
göre ailelerini hem sevgi gösteren/kabul eden, hem daha az kontrol edici olarak
bildirmişlerdir. İmamoğlu bu durumu bu aile ortamlarının hem güvenli bağlanma hem
de keşfetme davranışının gelişimi için uygun olmasıyla açıklamaktadır. Bu çalışmanın
124
sonuçları annenin kabul/ilgisinin ergenlerde özerk-ilişkisel benlik gelişiminin olumlu
yordayıcısı olduğu sonucu İmamoğlu’nun (2003) bulgusu ile benzerlik gösterirken,
babanın kontrolünün de özerk ilişkisel benliği olumlu yordaması ise onun ilişkisel-
bireyselleşmiş katılımcıların ailelerini daha az kontrol edici olarak algıladıkları bulgusu
ile farklılık göstermektedir.
125
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
6.1. Sonuç
Bu çalışmada benlik kurgusunun Kağıtçıbaşı’nın önediği gibi üçlü yapısı
desteklenmiştir. Ona göre gelişmekte olan toplumlarda yaşanan sosyo-ekonomik
değişimlerle birlikte karşılıklı bağımlı-ilişkisel benlikten özerk-ayrık benliğe bir geçiş
olmayacak, hem ilişkiselliğin hem de özerkliğin bir sentezi olan “özerk-ilişkisel benlik”
gelişecektir. Bu çalışmada “Aile Bağlamında Benlik Ölçeği” için gerçekleştirilen
açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi sonuçları üçlü benlik yapısını ya da özerk-ayrık
ve bağımlı-ilişkisel benliğin yanında özerk ilişkisel benliğin varlığını da desteklemiştir.
Araştırmanın nitel verileri, kendi ayaklarının üzerinde durabilme, başarı ve
meslek sahibi olmanın her iki grup (alt-orta) tarafından çocukta istendik özellik olarak
tanımlandığını göstermektedir. Her iki gruptaki katılımcılar çocuklarının özerkliğine
vurguda bulunurken eğitim düzeyi yüksek grupta kendi başına yetme, özerk olmanın
yanında, aile ilişkilerinin sürmesinin de önemine vurguda bulunulmuştur. Bu durum
karşılıklı duygusal bağımlılık modeline ve onun sonucu ortaya çıkması beklenen özerk-
ilişkisel benlik kurgusuna destek niteliğindedir.
Bu çalışmada, alanyazında da güçlü bir şekilde dile getirilen kadınların daha
ilişkisel olduğu görüşü desteklenmiştir. Buna göre, kadınlar daha fazla aileye yönelme
eğilimindedir. Bu çalışmanın sonuçları toplumsal cinsiyet ve toplumsallaşmada cinsiyet
farklılıkları üzerine var olan çalışmalara bir katkı sunmaktadır.
Bu çalışmada benlik ölçümünde referans grup olarak aile alınmıştır. Kişinin
başkalarına bağlılığı ya da başkalarıyla ilişkiselliğinin durumdan duruma (evde
anababayla, okulda arkadaşlarla) değişebileceği belirtilmiştir (Markus ve Kitiyama,
1991). Örneğin Li (2002) Kanadalı ve Çinli katılımcılarla yaptığı çalışmada
Kanadalıların da en az Çinli katılımcılar kadar arkadaşlarına bağlı olduğunu, ancak
ailelerine bağlılıklarının daha düşük olduğunu göstermiştir. Bu sonuca göre kişilerin
ilişkiselliği referans alınan gruba göre değişebilir. Katılımcıların benlik ölçeği sorularını
yanıtlarken aynı referans grubu dikkate alması bu anlamda önemlidir. Bu nedenle bu
çalışmada “Aile Bağlamında Benlik Ölçeği” kullanılmıştır. Bu çalışma insan
126
ilişkilerinin farklı boyutlarının olduğunu ve bunun ölçülebileceğini göstermesi açısından
çalışmanın güçlü yönlerinden birini oluşturmaktadır.
Bu alandaki çalışmaların çoğunluğu bireycilik ve toplulukçuluk ile ilgili olarak
genel eğilimler, tutumlar ve değerler üzerine odaklanmış, ancak bireysel düzeyde
kişilerin benliklerini nasıl kurguladıkları ele alınmamıştır. Bireysel düzeyde benlik
kurgusu gelişiminin güncel kültürel yaklaşımlar kullanılarak görgül çalışmalarda
sistematik bir şekilde ele alınması gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu çalışmada kültürel
düzeydeki bireycilik-toplulukçuluğun yansıması olduğu düşünülen benlik kurgusu
gelişimi bireysel düzeyde ele alınmıştır ve bu var olan çalışmalara bir katkı olarak
değerlendirilebilir.
Bu çalışmada nicel ve nitel verilerin birlikte ele alındığı karışık yöntem
kullanılmıştır. Bugün sosyal bilimlerde sadece nicel ya da sadece nitel veri toplayarak
sosyal bir olgunun anlaşılamayacağı, araştırılan durumun daha iyi anlaşılabilmesi için
her iki yönteminde birlikte kullanılmasının önemi vurgulanmaktadır. Bu çalışmada da
her iki veri toplama yöntemi birlikte kullanılarak Türk kültüründe çocuk yetiştirmeyle
ilgili daha derinlemesine bilgi toplanmaya çalışılmıştır.
6.2. Öneriler
Bu çalışmanın sonuçlarına dayanarak gelecek araştırmalar ve uygulama için bazı
önerilerde bulunabilir. Yurt dışında yapılan çalışmalarda kişilerin benlik kurgularının
sosyo-duygusal gelişimleri üzerinde etkili olduğu gösterilmiştir (Markus ve Kitiyama,
1991; Lam, 2006). Bu çalışmanın sonuçları farklı benlik tiplerinin kişinin düşünce,
duygu ve davranışları üzerinde nasıl bir etkisinin olduğu üzerine yeni araştırmalar
yapılmasına ışık tutabilir.
Bu çalışmada, özerkliğin ve ilişkiselliğin bir arada var olabileceği sentezi
desteklemiştir. Buna göre alanyazında uzun süredir ikili olarak ele alınan (Markus ve
Kitiyama, 1991) benlik kurgusunun çok boyutluluğu gösterilmiştir. Böylece de
Kağıtçıbaşı (1996, 2000, 2005. 2007) tarafında önerilen üç boyutlu benlik modeline
önemli bir destek sunulmaktadır. Ancak özerkliğin ve ilişkiselliğin birlikteliğinin
yanında bu kavramların da kendi içinde çok boyutlu bir yapısı olabileceği
belirtilmektedir. Örneğin, Raeff (2004) özerklik açısından kendini ayrık hissetme,
fiziksel olarak ayrık olma, kendi davranışlarının kaynağı olarak kendini görme, kendine
güven, kendi başına hareket etme; ilişkisel benlik için genel sosyallik, sosyal olaylara,
konulara ilgi duyma, sosyal etkinliklere katılmayı sevme ve özel ilişkileri önemseme
127
(aile, arkadaşlık ilişkisi gibi) gibi farklı boyutların olabileceğini önermektedir. Buna
dayanarak gelecek çalışmalarda özerklik ve ilişkisellik kavramının bu çok boyutlu
yapısı da dikkate alınmalıdır.
Sonuçlar, anababanın kabul/ilgisi ve kontrolünün benlik kurgusunun anlamlı bir
yordaycısı olduğunu ancak benlik kurgusundaki farklılaşmayı açıklama oranlarının
düşük olduğunu göstermektedir (% 10- % 17). Bu sonuç ergenlerin benlik kurgularını
açıklayabilecek başka etmenlerin olduğunu göstermektedir. Gelecek çalışmalarda
yalnızca anababadan algılanan kabul ve kontrolün yanında genel aile ilişkileri, aile içi
karşılıklı ilişkiler gibi değişkenler de araştırmaya dahil edilebilir. Ayrıca, çocuk
yetiştirme boyutlarının benlik kurgusunu yordamadaki görece düşük etkisine dayanarak
gelecek çalışmalarda çocuk yetiştirme boyutları ile benlik kurgusu arasındaki ilişkiye
aracılık edebilecek kişilik değişkenleri de dikkate alınmalıdır.
Bu araştırmada aile bağlamında benlik ölçeği ve çocuk yetiştirme stilleri
yalnızca ergenlerin algıları üzerinden değerlendirilmiştir. Çocuk yetiştirme ile ilgili
küçük bir anababa grubundan odak grup görüşmesi ile bilgi alınmasına karşın, nitel veri
toplama hem grubun küçüklüğü hem de doğrudan çocuk yetiştirme stillerine yönelik bir
çalışma olmadığı için bu veriler sınırlı kalmıştır. Ayrıca alanyazında anababanın kendi
bildirdiği çocuk yetiştirme stilleri ile çocukların algıladığı arasında düşük ilişki
olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır (örn., Simons, Chao ve Conger, 2001).
Buna dayanarak çocuk yetiştirme ile ilgili gelecek çalışmalarda anababadan da bildirim
alınması yararlı olabilir.
Bu çalışmada sadece kentte yaşayan ergenler araştırmanın katılımcılarını
oluşturmuştur. Daha önceki bazı çalışmalarda kırsal kesimde yaşayanların şehirde
yaşayanlara göre daha geleneksel olduğu gösterilmiştir (Georgas, 1989; Freeman, 1997)
ve benlik kurgusu üzerine yapılacak çalışmalarda bölgesel farklılıkların dikkate
alınması gerektiği önerilmektedir. Bu nedenle gelecek çalışmalarda farklı yerleşim
yerlerinden, örneğin kırsal kesim gençliği de araştırmalara dahil edilmelidir. Ayrıca, bu
araştırmada yaş grubu olarak da sadece 15-19 yaş grubu ergenler alınmıştır (liseye
devam eden ve aileleri ile yaşayan ergenler). Bu, özellikle benlik kurgusunun dağılımı
açısından bir sınırlılık oluşturmuş olabilir. Farklı gruplarda, örneğin ailesinden ayrı
yaşayan üniversite gençliğinde, çalışan gençler arasında bu sonuçlar farklılık
gösterebilir. Daha sonra yapılacak çalışmalarda bu kesimlerin de araştırmaya dahil
edilmesi yararlı olacaktır.
128
Bu çalışmanın bir sınırlılığı da kesitsel bir çalışma olmasıdır. Anababanın çocuk
yetiştirme stilleri, aile ilişkileri, aile bütünlüğü gibi çeşitli etmenlerin boylamsal bir
çalışmada benlik kurgusu üzerine etkilerinin incelenmesi daha ayrıntılı bilgi
sağlayabilir.
Son olarak bu çalışmanın sonuçları genellenirken, bu araştırmanın
katılımcılarının sadece liseye devam eden ve anababaları ile birlikte yaşayan
öğrencilerden oluştuğu ve diğer yaş gruplarını temsil etmeyebileceği dikkate
alınmalıdır. Çünkü daha önceki çalışmalarda kişilerin benlik kurgularının yaşam
boyunca değişebileceği gösterilmiştir (Berzonsky, 1990; Pipp, Shaver, Jennings,
Lamborn ve Fischer 1985).
129
KAYNAKÇA
Ainsworth, M. D. S. (1972). Attachment and dependency: A comparison. In J. L. Gewirtz
(Ed.), Attachment and dependency (pp. 97–137). Washington, DC: Winston
& Sons.
Allen, J. P., and Hauser, S. T. (1996). Autonomy and relatedness in adolescent-family
interactions as predictors of young adults' states of mind regarding attachment.
Development and Psychopathology, 8, 793-809.
Allen, J. P., Aber, J., and Leadbeater, B. J. (1990). Adolescent problem behaviors: the
influence of attachment and autonomy. Adolescence: Psychopathology,
Normality, and Creativity, 13(3), 455–467.
Allen, J. P., Hauser, S. T., Bell, K. L., and O’Connor, T. G. (1994). Longitudinal
assessment of autonomy and relatedness in adolescent-family interactions as
predictors of adolescent ego development and self-esteem. Child
Development, 65, 179–194.
Allen, J. P., Kuperminc, G. P., Philliber, S., and Herre, K. (1994). Programmatic
prevention of adolescent problem behaviors: The role of autonomy,
relatedness, and volunteer service in the teen Outreach Program. American
Journal of Community Psychology, 22, 617-638.
Allen, J. P., Hauser, S. T., Eickholt, C., Bell, K. L., and O'Connor, T. G. (1994).
Autonomy and relatedness in family interactions as predictors of negative
adolescent affect. Journal of Research on Adolescence, 4, 535-552.
Allen, J. P., Hauser, S. T., O'Connor, T. G., Bell, K. L., and Eickholt, C. (1996). The
connection of observed hostile family conflict to adolescents' developing
autonomy and relatedness with parents. Development and Psychopathology,
8, 425-442.
Allen, J. P., Marsh, P., Mcfarland, C. McElhaney, K. B., and Land, D. J. (2002).
Attachment and autonomy as predictors of the development of social skills and
delinquency during midadolescence. Journal of Consulting and Clinical
Psychology, 70, 56-66.
Amato, P.R., and Fowler, F. (2002). Parenting practices, child adjustment, and family
diversity. Journal of Marriage and Family, 64 (3), 703-716.
130
Arnett, J. (1992). Socialization and adolescent reckless behavior: A reply to Jessor.
Developmental Review, 12, 391-409.
Arnet, J., and Taber, S. (1994). Adolescence terminable and interminable: When does
adolescence end?. Journal of Youth and Adolescence, 23, 517-537.
Assor, A., Kaplan, H., and Roth, G. (2002). Choice is good but relevance is excellent:
Autonomy affecting teacher behaviors that predict students’ engagement in
learning. British Journal of Educational Psychology, 72, 261-278.
Bacanlı, H. (2004). Sosyal İlişkilerde Benlik (Kendini Ayarlama Psikolojisi). (2.
Baskı). İstanbul.: M.E.B. Yayınları.
Barber, B. K. (1996). Parental psychological control: Revisiting neglected construct.
Child Development, 67, 3296–3319.
Baumeister, R., and Leary, M. R. (1995). The need to belong: Desire for interpersonal
attachments as a fundamental human motivation. Psychological Bulletin, 117,
497-529.
Baumrind, D. (1980). New directions in socialization research. American Psychologist,
35, 639-652.
Baumrind, D. (1971). Current patterns of parental authority. Developmental Psychology,
4, 1–103.
Baumrind, D. (1991).The influence of parenting style on adolescent competence and
substance use. Journal of Early Adolescence, 11, 56–95.
Baydar, N., Gökşen, F., Kağıtçıbaşı, Ç. ve Küntay, A. (2003). "Benimle oynar mısın?"
programı etkinlik araştırması raporu. Koç Üniversitesi.
Berndt, T.J., Cheung, P.C., Lau, S., Hau, K.T., and Lew, W.J.F. (1993) Perceptions of
parenting in Mainland China, Taiwan, and Hong Kong: sex differences and
societal differences. Developmental Psychology, 29(1), pp 156–164.
Berzonsky, M. D. (1990). Self-construction over the life span: A process perspective on
identity formation. In G. J. Neimeyer and R. A. Neimeyer (Eds.), Advances in
personal construct psychology (Vol. 1, pp. 155-186). Greenwich, CT: JAI.
Best, K. M., Hauser, S. T., and Allen, J. P. (1997). Predicting young adult competencies:
Adolescent era parent and individual influences. Journal of Adolescent
Research, 12, 90-112.
Blos, P. (1979). The Adolescent Passage. Madison, WI: International University Press.
131
Bluestone, C., and Tamis-LeMonda, C. S. (1990). Correlates of parenting styles in
predominantlyworking- and middle- class african american mothers. Journal
of Marriage and Family, 61, 881-893
Bock, P.K. (2001). İnsan Davranışının Kültürel Temelleri: Psikolojik Antropoloji.
Çev.: N.S. Altuntek, Ankara: İmge Kitabevi.
Bond, M.H. and Forgas, J.P. (1984) Linking person perception to behavior intention
acrosscultures: the role of cultural collectivism. Journal of Cross Cultural
Psychology,15(3), pp. 337–352.
Bowlby, J. (1973). Attachment and loss. Vol 2: Separation: Anxiety and anger. New
York: Basic Books (reissued in 1999).
Bowlby, J. (1981). Attachment and loss: Vol. 1. Attachment (2nd ed.). New York:
Basic Books.
Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent–child attachment and healthy human
development. New York: Basic Books.
Bresnahan, M. J., Chiu, H. C., and Levine, T. R. (2004) Self-construal as a predictor of
communal and exchange orientation in Taiwan and the United States. Asian
Journal of Social Psychology, 7, 187-203.
Bronfenbrenner, U. (1986). Ecology of the family as a context for human development:
Research perspectives. Developmental Psychology, 22, 723–742.
Bronfenbrenner U. (1995). The bioecological model from a tire course perspective:
reflections of a participant observer. In Examining lives in context.
Perspectives on the Ecology of Human Development. P. Moen, H. Elder
and J. Kk Luscher (Eds). pp. 599-619. Washington, DC: American
Psychological Association.
Brown, B. B., Mounts, N., Lamborn, S. D., and Steinberg, L. (1993). Parenting practices
and peer group affiliation in adolescence. Child Development, 64, 467–482.
Budak, S. (2000). Psikoloji Sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat.
Bumpus, M. F., Crouter, A. C., and McHale, S. M. (2001). Parental autonomy granting
during adolescence: exploring gender differences in context. Developmental
Psychology, 37(2), 163-173.
132
Buri, J. R., Lauiselle, P A., Misukanis, T. M., and Mueller, R. A. (1988). Effects of
parental authoritarianism and authoritativeness on self-esteem. Personality
and Social Psychology Bulletin, 14, 271-282.
Büyüköztürk, Ş. (2002). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı. Ankara: Pegem
Yayıncılık.
Büyüköztürk, S., Kılıç Çakmak, E., Akgün, Ö. E., Karadeniz, S. ve Demirel, F. (2008).
Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Beyers,W., and Goossens, L. (1999). Emotional autonomy, psychosocial adjustment, and
parenting: Interactions, moderating, and mediating effects. Journal of
Adolescence, 22, 753–769.
Cabrera, N. J., Tamis-LeMonda, C. S., Bradley, R. H., Hofferth, S., and Lamb, M. E.
(2000). Fatherhood in the twenty-first century. Child Development, 71, 127–
136.
Chao, R.K. (1994). Beyond parental control and authoritarian parenting style:
Understanding Chinese parenting through the cultural notion of training. Child
Development, 65, 1111–1119.
Chao, R.K. (1995). Chinese and European-American cultural models of the self reflected
in mothers’ child-rearing beliefs. Ethos, 23, 328–354.
Chao, R.K. (2001). Extending research on the consequences of parenting style for
Chinese Americans and European Americans. Child Development, 72, 1832–
1843.
Chirkov, V. I., and Ryan, R. M. (2001). Parent and teacher autonomy-support in Russian
and U.S. Adolescents: Common effects on well-being and academic
motivation. Journal of Cross- Cultural Psychology, 32, 618-635.
Chirkov, V. I., Ryan, R. M., Kim, Y., and Kaplan, U. (2003). Differentiating autonomy
from individualism and independence: A self-determination theory perspective
on internalization of cultural orientations and well-being. Journal of
Personality and Social Psychology, 84, 97-109.
Creswell, J.W. (2003). Research Design: Qualitative, Quantitative and Mixed
Methods Approaches (2nd ed.). Thousand Oaks, CA:Sage.
Cross, S. E., and Madson, L. (1997). Models of the self: Self-construal theory and gender.
Psychological Bulletin, 122, 5-37.
133
Cross, S. E., Bacon, P. L., and Morris, M. L. (2000). The relational-interdependent self-
construal and relationships. Journal of Personality and Social Psychology,
78, 191-208.
Çelen, N., Çok, F., Bosma, H. A.,and Zijsling, D. H. (2006). Perceptions of decisional
autonomy of Turkish adolescents and their parents. Paideia, 16(35), 349-364.
Çileli, M. (2000). Change in value orientations of Turkish youth from 1989 to 1995. The
Journal of Psychology, 134, 297-305.
Darling, N., and Steinberg, L. (1993). Parenting style as context: An integrative model.
Psychological Bulletin, 113, 487-496.
Deci, E. L., and Ryan, R. M. (2000). The “what” and “why” of goal pursuits: Human
needs and the determination of behavior. Psychological Inquiry, 11, 227–268.
Demiriz, S. ve Öğretir, A. D. (2007). Alt ve üst sosyo-ekonomik düzeydeki 10 yaş
çocuklarının anne tutumlarının incelenmesi. Kastamonu Eğitim Dergisi, 15
(1), 105-122.
Dhawan, N., Roseman, I.J., Naidu, R.K., and Rettek, S.I. (1995). Self-concepts across two
cultures: India and the United States. Journal of Cross-Cultural Psychology,
26, 606-621.
Diener, E., Emmons, R. A., Larsen, R., & Griffin, S. (1985). The satisfaction with life
scale. Journal of Personality Assessment, 49, 71-75.
Dost, A. (2006). The Relationship between Self Construals and Language for
Emotions in Personal Narratives of Turkish Males and Females.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Koç Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul.
Ekşi, A. (1990). Çocuk, Genç, Anababalar. İstanbul: Bilgi Yayınevi.
Erelçin, F.G. (1988). Collectivistic norms in Turkey: Tendency to givi and receive
support. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Boğaziçi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Erikson, E. (1969). Identity , Youth and Crisis. New York:Norton.
Fasick, F. A. (1984). Parents, peers, youth culture and autonomy in adolescence.
Adolescence, 19, 143–157.
Fraenkel, J. R. & Wallen, N. E. (1993). How to design and evaluate research in
education. New York: Mcgraw-Hill.
134
Franks, S. J., Pirsch, L. A. and Wright, V. C. (1990). Late adolescents' perceptions of their
relationships with their parents: relationships among deidealization, autonomy,
relatedness, and insecurity and implications for adolescent adjustment and ego
identity status. Journal of Youth Adolescence, 19, 571-588.
Freeman, M. A. (1997).Demographic correlates of individualism and collectivism: A
study of social values in Sri Lanka. Journal of Cross- Cultural Psychology,
28, 321-341.
Freud, A. (1958). Adolescence. In Freud, A. (ed.), The Writings of Anna Freud:
Research at the Hampstead Child-Therapy Clinic and Other Papers
(1956–1965) (Vol. 5) pp. 136–166. New York: International Universities
Press.
Fromm, E. (1993). Özgürlükten Kaçış (çev. Şemsa Yeğin). İstanbul: Payel yayınevi.
Fuhrman, T., and Holmbeck, G. (1995). A contextual-moderator analysis of emotional
autonomy and adjustment in adolescence. Child Development, 66, 793-8 11.
Fuligni, A. J., and Eccles, J. S. (1993). Perceived parent-child relationships and early
adolescents’ orientation towards peers. Developmental Psychology, 29, 622–
632.
Fuligni, A.J., Tseng, V., and Lam, M. (1999). Attitudes toward family obligations among
American adolescents with Asian, Latin American, and European
backgrounds. Child Development, 70, 1030-1044.
Gander, M.J. ve Gardiner, H.W. (2001). Çocuk ve Ergen Gelişimi. (4. baskı), (Yayıma
Haz.: B.Onur). Ankara: İmge Kitabevi.
Georgas, J. (1989). Changing family values in Greece. Journal of Cross-Cultural
Psychology, 20, 80-91.
Gezici, M. ve Güvenç, G. (2003). Çalışan kadınların ve ev kadınlarının benlik-algısı ve
benlik-kurgusu açısından karşılaştırılması. Türk Psikoloji Dergisi, 18 (51), 1-
14.
Gilligan, C. (1982). In a different voice: Psychological theory and women's
development. Cambridge, MA: Harvard University Press.
Goodnow, J. J. (1988). Parents' ideas, actions, and feelings: Models and methods from
developmental and social psychology. Child Development, 59, 286-320.
Goodnow, J. J. (1997). Parenting and the transmission and internalization of values: From
social-cultural perspectives to within-family analyses. In J. E. Grusec and L.
135
Kuczynski (Eds.), Parenting and children’s internalization of values: A
handbook of contemporary theory (pp. 333–361). New York: Wiley.
Göregenli, M. (1995). Kültürümüz açısından bireycilik-toplulukçuluk eğilimleri: Bir
başlangıç çalışması. Türk Psikoloji Dergisi, 10, 1-14.
Göregenli, M. (1997). Individualist and collectivist tendencies in a Turkish sample.
Journal of Cross-Cultural Psychology, 28, 787-793.
Gray, M. R., and Steinberg, L. (1999). Unpacking authoritative parenting: Reassessing a
multidimensional construct. Journal of Marriage and the Family, 61, 574-
587.
Green, E., Deschamps, J. C., and Páez, D. 2005. Variation of Individualism and
Collectivism whithin and between 20 countries: A typological analysis.
Journal of Cross Cultural Psychology, 36, 321-339.
Greenfield1, P.M., Keller, H., Fuligni, A., and Maynard, A. (2003). Cultural pathways
through unıversal development. Annual Review of Psychology, 54, 461–90.
Grolnick, W. S., and Ryan, R. M. (1989). Parent styles associated with children's school-
related self- regulation and competence. Journal of Educational Psychology,
81, 143-154.
Guisinger, S., and Blatt, S. J. (1994). Individuality and relatedness: Evolution of a
fundamental dialectic. AmericanPsychologist, 49, 104-111.
Güngör, D. (2000). Bağlanma Stillerinin ve Zihinsel modellerin Kuşaklararası
Aktarımında Anababalık Stillerinin Rolü. Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Haktanır, G., Aral, N., Alisinanoğlu, F., Baran, G., Başar, F., Köksal, A. ve Bulut, Ş.
(1999). Türkiye’de anne-baba tutumu araştırmalarına genel bakış. II. Ulusal
Çocuk Kültürü Kongresi Bildirileri 4-6 Kasım 1998. Ankara Üniversitesi
Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları No:2, 331-344.
Hamachek, D.E. (1995). Ergen benliğinin psikolojisi ve gelişimi. J.F. Adams’ın (Eds.)
Ergenliği Anlamak adlı eserinin içinde, ss.111-152, yayına haz.: B. Onur,
Çev.: Ö.H. Ersever, Ankara: İmge Kitabevi.
Harter, S. (1999). The construction of the self: A developmental perspective. New
York: Guilford.
Harwood, R. L., Schoelmerich, A., Ventura-Cook, E., Schulze, P. A., and Wilson, S. P.
(1996). Culture and class influences on Anglo and Puerto Rican mothers’
136
beliefs regarding long-term socialization goals and child behavior. Child
Development, 67, 2446-2461.
Harwood, R. L., Schoelmerich, A., Schulze, P. A., and Gonzalez, Z. (1999). Cultural
differences in maternal beliefs and behaviors: A study of middle-class Anglo
and Puerto Rican mother-infant pairs in four everyday situations. Child
Development, 70, 1005-1016.
Hendry, L. B., Mayer, P., and Kloep, M. (2007). Belonging or opposing? A grounded
theory approach to young peoples’ cultural ıdentity in a majority/minority
societal context. Identıty: An Internatıonal Journal of Theory And
Research, 7(3), 1–24.
Hofstede, G. (1980). Culture’s consequences. Beverly Hills, CA: Sage.
Hofstede, G. (2001). Culture's consequences: comparing values, behaviors,
institutions, and organizations across nations. Thousand Oaks, Calif: Sage
Holden, G., and Miller, P. (1999). Enduring and different: A meta-analysis of the
similarity in parent’s child rearing. Psychological Bulletin, 125, 223-254.
Hortaçsu, N. (1989). Turkish students’ self-concepts and reflected appraisals of
significant others. International Journal of Psychology, 24, 451-463.
İmamoğlu, E. O. (1995). Değişim surecinde aile: Evlilik ilişkileri, bireysel gelişim ve
demokratik değerler. 1994 Aile kurultayi (s. 33–51). Ankara, Türkiye: Aile
Araştırma Kurumu.
İmamoğlu, E. O. (1998). Individualism and collectivism in a model and scale of balanced
differentiation and Integration. Journal of Psychology, 132, 95–105.
İmamoğlu, E. O. (2002). Doğu-Batı kavşağında benlik: Dengeli ayrışma-bütünleşme
modeli. 12. Psikoloji Kongresinde Sunulan Bildiri, Ankara, Türkiye.
İmamoğlu, E.O. (2003). Individuation and relatedness: Not opposing but distinct and
complementary. Genetic, Social, and General Psychology Monographs,
129(4), 367 402.
İmamoğlu, E. O., and İmamoğlu, V. (1992). Life situations and attitudes of the Turkish
elderly toward institutional living within a cross-cultural perspective. Journal
of Gerontology: Psychological Sciences, 47, 102-108.
İmamoğlu, E. O., and Karakitapoğlu-Aygun, Z. (1999). 1970’lerden 1990’1ara değerler:
Üniversite düzeyinde gözlenen zaman, kuşak ve cinsiyet farklılıkları. Türk
Psikoloji Dergisi, 14(44), 1-22.
137
İmamoğlu, O. and Karakitapoğlu-Aygün, Z. (2004). Self-construals and values in
different cultural and socioeconomic contexts. Genetic, Social, and General
Psychology Monographs, 130(4), 277-306.
İmamoğlu, E. O., Küller, R., İmamoğlu, V., and Küller, M. (1993). The social
psychological worlds of Swedes and Turks in and around retirement. Journal
of Cross-Cultural Psychology, 24, 26–41.
Jambunathan, S., Burts, D., and Pierce, S. (2000). Comparisons of parenting attitudes
among five ethnic groups in the United States. Journal of Comparative
Family Studies, 31(4), 395-406.
Johnson, B., and Turner, L.A. (2003). Data Collection Strategies in Mixed method
research. In A. Tashakkori and C. Teddue (Eds), Handbook of Mixed
Methods In Social and Behavioral Research (pp.297-319)Thousand Oaks,
CA: Sage.
Jung, C. G. (1997). Analitik Psikoloji (çev.Ender Gürol). İstanbul: Payel Yayınevi.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1970). Social norms and authoritarianism: A Turkish-American
comparison. Journal of Personality and Social Psychology, 16, 444-451.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1982). Old-age security value of children: Cross-national socio-economic
evidence. Journal of Cross-Cultural Psychology, 13, 29-42.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1984). Socialization in traditional society: A challenge to psychology.
International Journal of Psychology, 19, 145-157.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1996). Özerk-ilişkisel benlik: Yeni bir sentez. Türk Psikoloji Dergisi,
11, 36-44.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1997). Individualism and collectivism. In J.F. Berry, M.H. Segall, C.
Kagitcibasi. (Eds.), Handbook of cross-cultural psychology (pp.1-49).
London: Allyn and Bacon.
Kağıtçıbaşı, Ç. (2000). Kültürel psikoloji: Kültür bağlamında insan ve aile. İstanbul:
Evrim Yayınevi.
Kağıtçıbaşı, Ç. (2005). Autonomy and relatedness ın cultural context Implications for self
and family. Journal of Cross-Cultural Psychology, 36, 4, 403-422.
Kağıtçıbaşı, Ç. (2007). Family, Self, and Human Development Across Cultures,
Theory and Applications (2nd ed.). London: Lawrence Erlbaum Associates.
Kağıtçıbaşı, Ç., and Ataca, B. (2005). Value of children and family change: A three-
138
decade portrait of from Turkey. Applied Psychology: An International
Review, 54(3), 317-137.
Kağıtçıbaşı, Ç., Sunar, D. ve Bekman, S. (2001). Long-term effects of early
intervention:Turkish low-income mothers and children. Journal of Applied
Developmental Psychology, 22, 333-361.
Kağıtçıbaşı, Ç., Sunar, D. ve Bekman, S. ve Cemalcılar, Z. (2005). Erken müdahalenin
erişkinlikte süren etkileri: Erken destek projesinin ikinci takip aşamasının ön
bulguları. AÇEV, Nisan 2005.
Kahni J.H. (2006) Factor analysis in counseling psychology research, training and
practice: Principles, advances and application. Counseling Psychology, 34(5),
684-718.
Kapçı, E. G. ve Küçüker, S. (2006). Ana babaya bağlanma ölçeği: Türk üniversite
öğrencilerinde psikometrik özelliklerinin değerlendirilmesi. Türk Psikiyatri
Dergisi, 17(4):286-295.
Karadayı, F. (1994). Üniversite gençlerinin algılanan anababa tutumları, anababayla
ilişkileri ve bunların bazı kişilik özellikleri ile bağlantısı. Türk Psikoloji
Dergisi, 9, 15-26.
Karadayı, F. (1998). İliskili özerklik: Kavramı, ölçülmesi, gelişimi ve toplumsal
önemi, gençlere ve kültüre özgü değerlendirmeler. Adana: Çukurova
Üniversitesi Basimevi.
Karakitapoğlu-Aygün, Z. (2002). Self-construals, perceived parenting styles and well-
being in different cultural and socio-economic contexts. Unpublished
doctoral dissertation. Middle East Technical University, Ankara, Turkey.
Karakitapoğlu-Aygün, Z. (2004). Self, identity, and emotional well-being among Turkish
university students. The Journal of Psychology, 138(5) 457-478.
Karakitapoğlu-Aygün, Z., and İmamoğlu, E. O. (2002). Value domains of Turkish adults
and university students. The Journal of Social Psychology, 142, 333-351.
Karasar, N. (2004). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel Yayın Dagıtım.
Kashima, E. S. and Hardie, E. A. (2000). The development and validation of the
Relational, Individual and Collective Self-Aspects (RIC) Scale. Asian Journal
of Social Psychology, 3, 19-48.
139
Kashima, Y., Yamaguchi, S., Kim, U., Choi, S. C., Gelfand, J. H., and Yuki, M. (1995).
Culture, gender, and self: Aperspective from individualism-collectivism
research. Journal of Personality and Social Psychology, 69, 925-937.
Kemper, E. A., Stringfield, S., and Teddlie, C. (2003). Mixed methods sampling strategies
in social science research. In A. Tashakkori and C. Teddlie (Eds.), Handbook
of mixed methods in social and behavioral science (pp. 273-296). Thousand
Oaks, CA: Sage.
Keller, H., and Lamm, B. (1999). Parenting as the expression ofsocio-historical time: The
case of German individualization. International Journal of Behavioral
Development, 29, 238-246.
Keller, H., Lohaus, A., Völker, S., Cappenberg, M., and Chasiotis, A. (1999).Temporal
contingency as an independent component of parenting behaviour. Child
Development, 70, 474-485.
Keller, H., Papapaliguara, Z., Kunsemueller, P., Voelker, S., Papaeliou, C., Lohaus, A.,
Lamm, B., Kokkinaki, N., Chrysikou, E.G., and Mousouli, V. (2003).
Conceptsof mather- infant interaction in Greece and Germany. Journal of
Cross-Cultural Psychology, 34, 677-689.
Kındap, Y., ve Sayıl, M. (2007). Ergenlerde arkadaş niteliği ile ebeveyn akran yönetimi
arasındaki ilişkide anneden algılanan kontrolün aracı rolünün incelenmesi.
Serbest Bildiri. 1. Psikoloji Lisasüstü Öğrencileri Kongresi, İzmir, Türkiye
(2007, Haziran).
Kitayama, S., Markus, H.R., Matsumoto, H., and Norasakkunkit, V. (1997). Individual
and collective processes in the construction of the self: Self-enhancement in
the United States and self-criticism in Japan. Journal of Personality and
Social Psychology, 72,1245-1267.
Kloep, M. and Hendry, L. B. (2006). Pathways into retirement: Entry or exit?. Journal of
Occupational and Organizational Psychology, 79, 569–593.
Kuperminc, G. P., Allen, J. P., and Arthur, M. W. (1996). Autonomy, relatedness, and
male adolescent deliquency: Toward a multidimensional view of social
competence. Journal of Adolescent Research, 11, 397-420.
Kurdek, L. A., and Fine, M. A. (1994). Family acceptance and family control as
predictors of adjustment problems in young adolescents: Linear, curvilinear, or
interactive effects?. Child Development, 65, 1137-1146.
140
Kurdek, L. A., and Fine, M. A., and Sinclair, R. J. (1995). School adjustment in sixth
graders: Parenting transitions, family climate, and peer norm effects. Child
Development, 66, 430-445.
Kuzgun, Y. (1972). Anababa tutumlarının kendini gerçekleştirme düzeyine etkisi.
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
La Guardia, J. G., Ryan, R. M., Couchman, C. E., and Deci, E. L. (2000). Within-person
variation in security of attachment: A self-determination theory perspective on
attachment, need fulfillment, and well-being. Journal of Personality and
Social Psychology, 79, 367-384.
Lam, B. T. (2006). Self-construal and socio-emotional development among Vietnamese-
American adolescents: An examination of different types of self-construal.
International Journal of Behavioral Development, 30(1), 67–75.
Lamborn, S. D. and Steinberg, L. (1993). Emotional autonomy redux: revisiting Ryan and
Lynch. Child Development, 64, 483-499.
Lamborn, S. D., Mounts, N. S., Steinberg, L., and Dornbusch, S. M. (1991). Patterns of
competence and adjustment among adolescents from authoritative,
authoritarian, indulgent, and neglectful families. Child Development, 62,
1049–1065.
Lau, S., Lew, W. J., Hau, K. T., Cheung, P. C., and Berndt, T. J. (1990). Relations among
perceived parental control, warmth, indulgence, and family harmony of
Chinese in Mainland China. Developmental Psychology, 26(4), 674-677.
LeCompte, G., LeCompte, A. ve Özer, S.A. (1978). Üç sosyo-ekonomik düzeyde,
Ankara’lı annelerin çocuk yetiştirme tutumları: Bir ölçek uyarlaması.
Psikoloji Dergisi, 1(1), 5-9.
Li, H. Z. (2002). Culture, gender and self-close-other(s) connectedness in Canadian and
Chinese samples. European Journal of Social Psychology, 32, 93-104.
Lin, E.J. and Church, A.T. (2004). Are indigenous Chinese personality dimensions culture
specific. Journal of Cross-Cultural Psychology, 35(5), 586-605.
Luster, T., Rhoades, K., and Haas, B. (1989). The relation between parental values and
parenting behavior: A test of the Kohn’s hypothesis. Journal of Marriage and
the Family, 51, 139-147.
Maccoby, E. E., and Martin, J. A. (1983). Socialization in the context of the family:
Parent–child interaction. In P. H. Mussen (Ed.) & E. M. Hetherington (Vol.
141
Ed.), Handbook of child psychology: Vol. 4. Socialization, personality, and
social development (4th ed., pp. 1-101). New York: Wiley.
Markus, H. R., and Kitayama, S. (1991). Culture and the self: Implications for cognition,
emotion, and motivation. Psychological Review, 98, 224–253.
Markus, H.R., and Kitayama, S. (2003). Culture, self, and the reality of the social.
Psychological Inquiry, 14, 277-283.
Markus, H.R. and Wurf, E. (1987). The dynamic self-concept: A social psychological
perspective. Annual Review of Psychology, 38, 299-337.
Marsh. V., and Franko, D.L. (1997). Retrospective perceptions of parent s child-rearing
conduct. Journal of Psychology Interdisciplinary and Applied, 131, 187-
197.
Mascolo, F.M., Misra, G. and Raisardi, C. (2004). Individual and relational conceptions
of self in India and the United States. New Directions for Child and
Adolescent Development, 104, 9-26.
Maslow, A. H. (1968). Toward A Psychology of Being. Princeton, NJ: Van Nostrand.
Matsumoto, D. (1999). Culture and self: An empirical assessment of Markus and
Kitayama’s theory of independent and interdependent self-construal. Asian
Journal of Social Psychology, 2(3), 289-310.
Matsumuto, D., Kudoh, T. and Takeuchi, S. (1996). Changing patterns of individualism
and collectivism in the United States and Japan. Culture and Psychology, 2,
77-107.
Morgan, D. L. (1997). Focus Groups as Qualitative Research. Thousand Oaks, Calif:
Sage.
Musaağaoğlu, C. ve Güre, A. (2005). Ergenlerde davranışsal özerklik ile algılanan ana-
baba tutumları arasındaki ilişkiler. Türk Psikoloji Dergisi, 20 (55), 79-94.
Muuss, R. E. (1988). Theories of Adolescence (fifth edition). New York: McGraw-Hill.
Noom, M. J., Deković, M., and Meeus, W. H. J. (1999). Autonomy, attachment and
psychosocial adjustment during adolescence: A double-edged sword? Journal
of Adolescence, 22, 771-783.
Noom, M. J., Dekovic, M., and Meeus, W. (2001). Conceptual analysis and measurement
of adolescent autonomy. Journal of Youth and Adolescence, 30, 577–595.
Okagaki, L., and Sternberg, R.J. (1993). Parental beliefs and children's school
performance. Child Development, 64, 36-56.
Onur, B. (2007). Çocuk Tarih ve Toplum. Ankara: İmge kitabevi
142
Oyserman, D., Coon, H.M. and Kemmelmeir, M. (2002). Retinking individualism and
collectivism: Evaluation of theoretical assumptions and meta-analysis.
Psychological Bulletin, 128 (1), 3-72.
Pardeck, T. J. and Pardeck, A.J. (1989). Biblio therapy: A tool for helping preschool
children deal with developmental change related to family relationship. Early
Child Developmental and Care, 47, 107-129.
Pehlivanoğlu P. (1998). Difference in turkish parenting practices due to socieconomic
status and sex of the child. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bogaziçi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Peterson, G.W., Rollins, B.C., and Thomas, D.L. (1985). Parental influence and
adolescent conformity: Compliance and internalization. Youth and Society,
16, 297-420.
Phalet, K. and Schönpflug, U. (2001). Intergenerational transmission in Turkish
immigrant families. Journal of Comparative Family Studies, 32(4), 489-
504.
Pinderhughes, E.E., Dodge, K.A., Bates, J.E., Pettit, G.S., and Zelli, A.
(2000). Discipline responses: Influences of parents' SES, ethnicity, beliefs
about parenting, stress, and cognitive-emotional processes. Journal of Family
Psychology, 14(3), 380-400.
Pinquart, M. and Silbereisen, R. K. (2002). Changes in adolescents’ and mothers’
autonomy and connectedness in conflict discussions: an observation study.
Journal of Adolescence, 25, 509–522.
Pipp, S., Shaver, P., Jennings, S., Lamborn, S., and Fischer, K. W. (1985). Adolescents'
theories about the development of their relationships with parents. Journal of
Personality and Social Psychology, 48(4), 991-1001.
Posada, G., Jacobs, A., Richmond, M., Carbonell, O. A., Alzate, G., Bustamante, M. R.,
and Quiceno, J. (2002). Maternal caregiving and infant security in two
cultures. Developmental Psychology, 38(1), 67-78.
Raeff, C. (1997). Maintaining cultural coherence in the midst of cultural diversity.
Developmental Review, 17, 250–261.
Raeff, C. (2000). European-american parents’ ideas about their toddlers’ independence
and interdependence. Journal of Applied Developmental Psychology, 21,
183–205.
143
Raeff, C. (2004). Within-culture complexities: Multifaceted and interrelated autonomy
and connectedness characteristics in late adolescent selves. New Directions
For Child And Adolescent Development, 104, 61-78.
Rastogi, M., and Wampler, K. S. (1999). Adult daughters’ perceptions of the mother-
daughter relationship: A cross-cultural comparison. Family Relations, 48,
327-336
Realo, A., and Allik, J. (1999). A cross-cultural study of collectivism: A comparison of
American, Estonian, and Russian students. Journal of Social Psychology,
139, 133−142.
Rohner, R.P. and Pettengil, S.M. (1985). Perceived parental acceptance-rejection and
parental control among Korean adolescents. Child Development, 56, 524-528.
Rudy, D., and Grusec, J. E. (2001). Correlates of authoritarian parenting in individualist
and collectivist cultures and implications for understanding the transmission of
values. Journal of Cross-Cultural Psychology, 32, 202–212.
Russell, A., Hart, C. H., Robinson, C. C., and Olsen, S. F. (2003). Children’s sociable and
aggressive behavior with peers: A comparison of the U.S. and Australia and
contributions of temperament and parenting styles. International Journal of
Behavioral Development, 23, 74–86.
Ryan, R. M. and Lynch, J. H. (1989). Emotional autonomy versus detachment: Revisiting
the he vicissitudes of adolescence and young adulthood. Child Development,
60, 340–356.
Ryan, R. M. and Deci, E. L. (2000). Self-determination theory and the facilitation of
intrinsic motivation, social development, and well-being. American
Psychologist, 55, 68–78.
Sampson, E. E. (2000). Reinterpreting individualism and collectivism. American
Psychologist, 55, 1425–1432.
Santrock, J. W. (1997). Life-Span Development. Medison, WI: Brown and Benchmark.
Sato, T. (2001). Autonomy and relatedness in psychopathology and treatment: A cross-
cultural formulation. Genetic, Social, and General Psychology Monographs,
127, 89–127.
Sato, T. and Cameron, J.E. (1999). The relationship between collective self-esteem and
self-construal in Japan and Canada. The Journal of Social Psychology, 139
(4), 426-435.
144
Schermelleh-Engel, K., Moosbrugger, H., and Müller, H. (2003). Evaluating the fit of
structural equation models: Tests of significance and descriptive goodness-of-
fit measures. Method of Psychological Research, 8(2), 23–74.
Selçuk, Z. (1989). Üniverstite öğrencilerinin kendini açma davranışları.
Yayınlanmamış doktora tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Sheldon, K.M., Elliot, A.J., Kim, Y., and Kasser, T. (2001). What is satisfying about
satisfying events? Testing 10 candidate psychological needs. Journal of
Personality and Social Psychology, 80, 325-33.
Simons, R. L. Chao, W. and Conger R. D. (2001). Quality of parenting as mediator of the
effect of childhood defiance on adolescent friendship choices and delinquency:
A growth curve analysis. Journal of Marriage and Family, 63, 63-79
Singelis, T.M. (1994). The measurement of interdependent and independent self-
construal. Personality and Social Psychology Bulletin, 20, 580–591.
Singelis, T.M., Triandis, H.C., Bhawuk, D.P.S., and Gelfand, M.J. (1995). Horizontal and
vertical dimensions of individualism and collectivism: A theoretical and
measurement refinement. Cross-Cultural Research, 29(3), 240-275.
Singelis, T.M., Bond, M.H., Sharkey, W.F., and Lai, C. (1999). Unpacking culture’s
influence on self-esteem and embarrassability. Journal of Cross Cultural
Psychology, 30(3), 315–341.
Smith, P.B., Dugan, S., and Trompenaars, F. (1996). National culture and the values of
organizational employees: A dimensional analysis across 43 nations. Journal
of Cross- Cultural Psychology, 27, 231-264.
Smith, P.B., Bond, M.H. and Kağıtçıbaşı, Ç. (2006). Understanding Social Psychology
Across Cultures: Living and Working in a Changing World. London:Sage.
Sondhaus, E.L., Kurtz, R.M. and Strube, M.J. (2001). Body attitude, gender, and self-
concept: A 30-year perspective. The Journal of Psychology, 135 (4), 413-
429.
Steinberg, L., and Silverberg, S. B. (1986). The vicissitudes of autonomy in early
adolescence. Child Development, 57, 841-851.
Steinberg, L., Elmen, J., and Mounts, N. (1989). Authoritative parenting, psychosocial
maturity, and academic success among adolescents. Child Development, 60,
1424-1436.
Steinberg, L., Dornbusch, S. M., and Brown, B. (1992). Ethnic differences in academic
achievement. American Psychologist, 47, 723-729.
145
Steinberg, L., Mounts, N. S., Lamborn, S. D., and Dornbusch, S. M. (1991). Authoritative
parenting and adolescent adjustment across varied ecological niches. Journal
of Research on Adolescence, 1, 19–36.
Steinberg, L., S.D. Lamborn, N. Darling, N. Mounts, and S.M. Dornbusch. (1994). Over-
time in adjustment and competence among adolescents from Authoritative,
Authoritarian, Indulgent, and Neglectful families. Child Development, 65,
754-770.
Stewart, A. J., and McDermott, C. (2004). Gender in Psychology. Annual Review of
Psychology, 55, 519-544.
Suchman, N. E. Rounsaville, B., DeCoste, C. ve Luthar, S. (2007). Parental control,
parental warmth, and psychosocial adjustment in a sample of substance-
abusing mothers and their school-aged and adolescent children. Journal of
Substance Abuse Treatment, 32(1), 1-10.
Super, C.M. and Harkness, S. (1986). The developmental niche: A conceptualization at
the interface of child and culture. International Journal of Behavioral
Development, 9, 545-570.
Sümer, N. (2000). Yapısal Eşitlik Modelleri: Temel kavramlar ve örnek uygulamalar.
Türk Psikoloji Yazıları, 3(6):74-79.
Sümer, N., ve Güngör D. (1999). Çocuk yetiştirme stillerinin baglanma stilleri, benlik
degerlendirmeleri ve yakın ilişkiler üzerindeki etkisi. Türk Psikoloji Dergisi,
14, 35-58.
Şimşek, Ö.F. (2007). Yapısal eşitlik modellemesine giriş: Temel ilkeler ve LISREL
uygulamaları. Ankara: Ekinoks Yayınları.
Tamar, M., Bildik, T., Kosem, F. Ş., Kesikçi, H., Tatar, A., Yaman, B., Erermiş, S., and
Özbaran, B. (2005). The characteristics of separation-individuation in Turkish
high school students. Adolescence, 41, 161, 177-184.
Taşdemir, N. (2006). The relationship between vertical and horizontal individualism-
collectivism, religiosity, and parenting styles from perspective of parents
and children. Yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi. Orta Doğu Teknik
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Tate, D. C. (1999). A longitudinal study of violent behavior in mid to late
adolescence: Familial factors and the development of internal controls.
146
Dissertation Abstracts International: Section B: The Sciences and Engineering,
60 (1-B), 0393.
Tavşancıl, E. (2005). Tutumların Ölçülmesi ve SPSS İle Veri Analizi. Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Taylor, R. D., and Oskay, G. (1995). Identity formation in Turkish and American late
adolescents. Journal of Cross-Cultural Psychology, 26(1), 8-22.
Tein, J. Y., Roosa, M. W., and Michaels, M. (1994). Agreement between parent and child
reports on parental behaviors. Journal of Marriage and the Family, 56, 341–
355.
Triandis HC. (1989). The self and social behavior in different cultural contexts.
Psychological Review, 96, 269–89
Triandis, H. C. (1995). Individualism and Collectivism. Boulder, Colo.: Westview
Press.
Triandis, H.C. (1996). The psychological measurement of cultural syndromes. American
Psychologist, 5 (1), 407-15.
Triandis, H.C., and Gelfand, M. (1998). Converging measurement of horizontal and
vertical individualism and collectivism. Journal of Personality and Social
Psychology, 74, 118-128.
Tuncer, G. (2005). The self in family context and traditional family values on
attitudes toward paternalistic leadership style. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Koç Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Uleman, J.S., Rhee, E., Bardowilla, N., Semin, G. and Tyoma, M. (2000). The relational
self: Closeness to ingroups depends on who they are, culture, and the type of
closeness. Asian Journal of Social Psychology, 3, 1-17.
Uskul, A., K., Hynie, M., and Lalonde, R. N. (2004). Interdependence as a mediator
between culture and interpersonal closeness for Euro-Canadians and Turks.
Journal of Cross-Cultural Psychology, 35(2), 174-191.
Vansteenkiste, M., Zhou, M., Lens, W., and Soenens, B. (2005). Experiences of
autonomy and control among Chinese learners. Vitalizing or immobilizing?.
Journal of Educational Psychology, 97, 468-483.
Von der Lippe, A. L. (1999). The impact of maternal schooling and occupation and child-
rearing attitudes and behaviours in low income neighbourhoods in Cairo,
Egypt. International Journal of Behavioral Development, 23(3), 703-729.
147
Wang, C. H. C., and Phinney, J. S. (1998). Differences in child rearing attitudes between
immigrant Chinese mothers and Anglo-American mothers. Early
Development and Parenting, 7(4), 181-189.
Wang, Q., and Tamis-LeMonda, C.S. (2003). Do child-rearing values in Taiwan and the
United States reflect cultural values of collectivism and individualism?.
Journal of Cross-Cultural Research, 34, 629-642.
Watkins,D., Mortazavi, S. and Trofimova, I. (2000). Independent and ınterdependent
conceptions of self: an ınvestigation of age, gender, and culture differences in
ımportance and satisfaction ratings. Cross-Cultural Research, 34(2), 113-
134.
Weiss, L. H., and Schwarz, J. C. (1996). The relationship between parenting types and
older adolescents’ personality, academic achievement, adjustment, and
substance use. Child Development, 67(5), 2101-2114.
Wintre, M. G., and Yaffe, M. (2000). First-year students' adjustment to university life as a
function of relationships with parents. Journal of Adolescent Research, 15,
9-37.
Yağmurlu, B., Köymen, S. B., ve Sanson, A. (2005). Ebeveynlerin ve çocuk mizacının
olumlu sosyal davranış gelişimine etkileri: Zihin kuramının belirleyici rolü.
Türk Psikoloji Dergisi, 20, 1-20.
Yamada, A-M., and Singelis, T. (1999). Biculturalism and self-construal. International
Journal of Intercultural Relations, 23(5), 697–709.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2005). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri.
Ankara: Seçkin Yayınları.
Yılmaz, A. (1999). Çocuk yetiştirme tutumları: Kuramsal yaklaşımlar ve görgül
çalışmalar. Türk Psikoloji Yazıları, 3, 99-118.
Yımaz, A. (2000). Anne-baba tutum ölçeğinin güvenirlik ve geçerlik çalışması. Çocuk ve
Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 7(3), 160-172.
Zimmer-Gembeck, M. J., and Collins, W. A. (2003). Autonomy development during
adolescence. In G. R. Adams and M. Berzonsky (Eds.), Handbook of
Adolescence (pp. 175-204). Oxford: Blackwell.
148
EKLER
149
Ek .1 Değerli Genç, Bu araştırmada gençlerin aileleri ile olan ilişkileri incelenmektedir. Bu amaçla
size ekte bir bilgi formu ve beş adet ölçek verilmiştir. Bilgi formunda ve ölçeklerde yer alan sorulara vereceğiniz içten cevaplarınız çalışmanın amacına ulaşması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Ölçeklere adınızı lütfen yazmayınız. Ölçeklerde yer alan sorulara vereceğiniz yanıtlar yalnızca araştırmanın amacına yönelik olarak kullanılacaktır. Çalışmaya istekli katılımınız ve yardımlarınız için çok teşekkür ederim.
Yalçın ÖZDEMİR Ankara Üniversitesi Eğitim Psikolojisi Programı
Kişisel Bilgi Formu 1- Cinsiyetiniz: Kadın □ Erkek □ 2- Doğum yılınız: ..………………… 3- Sınıfınız: 9. sınıf □ 10. sınıf □ 11. sınıf □ 4- Okulunuz: …………………………. 5- Anne- babanızın öğrenim düzeyi nedir? Anneniz Babanız 1) Hiç okula gitmemiş ( ) ( ) 2) İlkokul mezunu ( ) ( )
3) Ortaokul mezunu ( ) ( )
4) Lise mezunu ( ) ( )
5) Üniversite mezunu ( ) ( )
6) Lisans üstü ( ) ( )
6- Anne ve babanız birlikte mi yaşıyorlar? ( ) Evet ( ) Ayrı yaşıyorlar ( ) Boşandılar ( )Annem ölü ( ) Babam ölü 7- Kaç kardeşsiniz? (kendinizi de sayın) ( ) Tek çocuğum ( ) 2 kardeşiz ( ) 3 kardeşiz ( ) 4 kardeşiz ( ) 5 ya da daha fazla 8- Siz büyürken, evinizde anne baba ve kardeşler dışında yaşayanlar var mıydı? ( ) Evet ( ) Hayır Evet ise kim/kimler? ……………………….. 9- Ailenizin aylık ortalama geliri (lütfen tüm gelir kaynaklarınızı birlikte değerlendiriniz): ( ) 500 YTL’den az ( ) 501- 700 YTL ( ) 701- 1000 YTL ( ) 1001- 1500 YTL ( ) 1501- 3000 YTL ( ) 3000 YTL üstü 10- Yaşamınızın çoğunu geçirdiğiniz yer? (aşağıdakilerden birini işaretleyiniz)? ( ) Köy ( ) Kasaba ( ) Şehir ( ) Metropol (İstanbul, Ankara, İzmir)
150
Ek.2
AİLE BAĞLAMINDA BENLİK ÖLÇEĞİ
Lütfen aşağıdaki ifadeleri okuyunuz ve ailenizle olan ilişkinizi göz önüne alarak
her bir ifadeye ne kadar katıldığınızı aşağıda yer alan ölçeği kullanarak belirtiniz.
Kesinlikle
katılmıyorum
Katılmıyorum
Ortadayım (Biraz
katılıyorum/biraz katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
katılıyorum
1 2 3 4 5 ___ 1. Kendimi ailemden bağımsız hissederim.
___ 2. Genellikle ailemin isteklerine uymaya çalışırım.
___ 3. Ailemin düşündüğü gibi düşünmek zorunda değilim.
___ 4. İnsanlar geleceğe yönelik planları için ailelerinden izin almalıdırlar.
___ 5. Ailemin onaylamayacağı kararlar almaktan kaçınırım.
___ 6. Benimle ilgili bir konuda ailemin aldığı kararlar geçerlidir.
___ 7. Ailemin istemediği bir kişiyle yakın olmazdım.
___ 8. Ailemden bağımsız olarak kendi kararlarımı veremem.
___ 9. Kararlarımı ailemin isteklerine göre kolayca değiştiririm.
___ 10. Ailemle olan ilişkimde mesafeli olmak isterim.
___ 11. Zor zamanlarımda ailemin yanımda olacağını bilmek isterim.
___ 12. Ailemle geçirdiğim zaman benim için çok önemli değildir.
___ 13. Bir kimsenin ailesine çok yakın hissetmesi iyi bir şeydir.
___ 14. Ailem hayatımda en ön sıradadır.
___ 15. Ailemle fazla vakit geçirmekten hoşlanmam.
___ 16. Kendimi aileme gönülden bağlı hissederim.
___ 17. Ailemle aramdaki bağ, kendimi güven ve huzur içinde hissetmemi sağlıyor.
___ 18. Ailemle iç içeyim.
___ 19. Bir kimse ailesine değer verse de, kişisel fikrini söylemekten çekinmemelidir.
___ 20. Bir kimse hem ailesine çok yakın olup, hem kararlarını kendisi alabilir.
___ 21. Bir kimse kendisini ailesine hem duygusal olarak bağlı, hem de özgür
hissedebilir.
___ 22. Bir kimse hem ailesine çok yakın olabilir, hem de fikirleri ayrı olduğunda,
fikrine saygı duyulmasını isteyebilir.
151
Ek.3 Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği
Aşağıda anneniz babanızla ile ilgili cümleler bulunmaktadır. Sizden istenen, genel olarak anne babanızla olan ilişkinizi düşünerek her bir cümlenin anne ve babanızla tutum ve davranışını ne derece yansıttığını anne ve babanız için ayrı ayrı olmak üzere dört ifadeden birini seçerek (uygun rakamı yuvarlak içine alarak) belirtmenizdir. Doğru ya da yanlış cevap yoktur, önemli olan her cümle ile ilgili olarak kendi durumunuzu doğru şekilde yansıtmanızdır. Anne ve/ya da babanızı kaybetmişseniz yetişmenizde en çok katkısı olan kişiyi düşünerek işaretleme yapınız.
ANNEM BABAM
Hiç doğru değil
Doğru değil
Kısmen Doğru
Doğru Çok doğru
Hiç doğru değil
Doğru değil
Kısmen Doğru
Doğru Çok doğru
1. Benimle sık sık rahatlatıcı bir şekilde konuşur. 1 2 3 4 1 2 3 4 2. Her davranışımı sıkı sıkıya kontrol etmek ister. 1 2 3 4 1 2 3 4 3. Nasıl davranacağım ya da ne yapacağım konusunda bana hep yararlı fikirler verir. 1 2 3 4 1 2 3 4 4. Sorunlarım olduğunda onları daha açık görmemde hep yardımcı olur. 1 2 3 4 1 2 3 4 5. Ne zaman, ne yapmam konusunda talimat verir. 1 2 3 4 1 2 3 4 6. Kurallarına aykırı davrandığımda beni kolaylıkla affetmez. 1 2 3 4 1 2 3 4 7. Sorunlarımı çözmemde destek olur. 1 2 3 4 1 2 3 4 8. Onunkinden farklı bir görüşe sahip olmama genellikle tahammül edemez. 1 2 3 4 1 2 3 4 9. Sevgi ve yakınlığına her zaman güvenirim. 1 2 3 4 1 2 3 4 10. Onun düşüncelerine ters gelen bir şey yaptığımda suçlamaz. 1 2 3 4 1 2 3 4 11. Fazla yakın bir ilişkimiz yoktur 1 2 3 4 1 2 3 4 12. Bir problemim olduğunda ona anlatmaktansa, kendime saklamayı tercih ederim. 1 2 3 4 1 2 3 4 13. Benim ne hissettiğimle ya da ne düşündüğümle gerçekten ilgilenmez 1 2 3 4 1 2 3 4 14. Onunla birbirimize çok bağlıyız. 1 2 3 4 1 2 3 4 15. Onun istediği hayatı yaşamam konusunda hep ısrarlı olur. 1 2 3 4 1 2 3 4 16. Bir sorunum olduğunda bunu hemen anlar. 1 2 3 4 1 2 3 4 17. Arkadaşlarımla ilişkilerime çok karışır. 1 2 3 4 1 2 3 4 18. Geç saatlere kadar oturmama izin vermez. 1 2 3 4 1 2 3 4 19. Arkadaşlarımla geç saate kadar dışarıda kalmama izin vermez. 1 2 3 4 1 2 3 4 20. Hangi saatte hangi arkadaşımla buluşacağımı bilmek ister. 1 2 3 4 1 2 3 4 21. Boş zamanlarımı nasıl değerlendireceğime karışır. 1 2 3 4 1 2 3 4 22. Arkadaşlarımla dışarı çıkmama nadiren izin verir. 1 2 3 4 1 2 3 4
152
Ek.4
ODAK GRUP SORULARI
Bu çalışmada anne babaların ergen çocukları ile ilişkileri araştırılmaktadır.
Bunun için sizlere bazı sorular yöneltilecektir. Çalışmamız yaklaşık 1,5 saat sürecektir.
Birbirimizi daha iyi anlayabilmemiz için ben sizlere soruları yönelteceğim ve sizlerin
görüşlerini almak istiyorum. Soruları, ergenlik döneminde olan çocuğunuzu düşünerek
cevaplandırmanızı rica ediyorum. Sizin için bir sorun olmayacaksa, konuştuklarımızı
yazılı hale getirebilmem için kayıt yapmak istiyorum. Toplanan bilgiler araştırma amacı
için kullanılacaktır. Katkılarınız için şimdiden teşekkürler.
1) Önce sizleri tanımak istiyorum? Biraz kendinizden söz edermisiniz? (en son
hangi okuldan mezun oldunuz, evlimisiniz, çalışıyor musunuz, kaç çocuğunuz
var, evde sizinle birlikte yaşayan başkaları var mı?)
2) Şimdi sizin ergen çocuğunuzla ilgili biraz konuşmak istiyorum. O nasıl biri?
Onu birine anlatsanız nasıl anlatırsınız? Onu diğerlerinden ayıran ne tür
özellikleri vardır?
3) Nasıl bir ilişkiniz var biraz anlatırmısınız? Neleri paylaşırsınız?
A) Günlük olayları anlatır mı?
B) Mutluluğunu paylaşır mı?
C) Sıkıntılarını paylaşır mı?
4) Bu ilişki içinde kendinizi nasıl bir anne olarak tanımlarsınız? (genel olarak nasıl
bir anne olduğunuza ilişkin aklınıza ilk gelen şeyler nelerdir?)
5) Anababalar, çocuklarının davranışlarını bazen çeşitli disiplin stratejileri
kullanarak, sınırlar, yasaklar koyarak, denetleyerek, bazen de suçlayarak,
sevgisini geri çekerek, sözel iletişimi sınırlandırarak kontrol etmeye çalışırlar.
Siz çocuğunuzun hangi davranışlarını kontrol edersiniz?
A) Ergen çocuğunuz sizden izin ister mi?
Örnek olarak son yaşadığınız bir olayı anlatır mısınız?
Olay neydi?
153
O ne dedi?
Siz ne dediniz?
Nasıl sonuçlandı?
Sizce nasıl hissetti?
Siz ne hissettiniz?
B) Hangi konularda izin almasını istersiniz?
Örnek olarak son yaşadığınız bir olayı anlatır mısınız?
Olay neydi?
O ne dedi?
Siz ne dediniz?
Nasıl sonuçlandı?
Sizce nasıl hissetti?
Siz ne hissettiniz?
C) Hangi konularda kurallarınız vardır?
Örnek olarak son yaşadığınız bir olayı anlatır mısınız?
Olay neydi?
O ne dedi?
Siz ne dediniz?
Nasıl sonuçlandı?
Sizce nasıl hissetti?
Siz ne hissettiniz?
6) Gelelim kararlara. Sizin evde kararları kim verir? Hangi kararları siz verirsiniz,
hangilerini çocuğunuz vermek ister? (örneğin, kendi eğitimi ile ilgili, geleceği
ile ilgili, arkadaş seçimiyle ilgili, günlük yaşamla ilgili, giyinme tarzı, eve gelme
zamanı gibi konularda)
Örnek olarak son yaşadığınız bir olayı anlatır mısınız?
Olay neydi?
Kim karar verdi?
Sizce nasıl hissetti?
Siz ne hissettiniz?
154
7) Çocuğunuz sizce kendiyle ilgili konularda karar vermede ne kadar başarılı?
Sizce kendisi almak istediği kararlarda ne kadar yapabilir?
Sizce bugün başka şehirde olsa kendi başına yaşayabilir mi?
Bu sonuçta rolünüz var mı? Ne dersiniz?
Neler yaptınız da böyle oldu?
En son yaşanan bir örnek verir misiniz?
Olay neydi?
Nasıl sonuçlandı?
Sizce nasıl hissetti?
Siz ne hissettiniz?
8) Gelelim babasıyla ilişkilerine. Ergen çocuğunuzun babasıyla ilişkileri nasıldır?
Ona neler anlatır? Babasıyla olan ilişlkisi sizinle olandan farklı mı?
A) Ona günlük olayları anlatır mı?
B) Onunla mutluluğunu paylaşır mı?
C) Onunla sıkıntılarını paylaşır mı?
9) Bütün bu konuştuklarımızdan sonra şimdi sizden ergen çocuğunuzu tanımlayan
beş özelliği ve gelecte çocuğunuza görmek istediğiniz beş özelliği söylemenizi
rica ediyorum.
Katıldığınız ve bana zaman ayrıdığınız için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Başka söylemek istediğiniz bir şey yoksa toplantımızı burada bitirmek
istiyorum?
155
Ek. 5