Çelebİ dÜnyasinda neler · ve daha neler neler... ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin...

76

Upload: others

Post on 21-Sep-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,
Page 2: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

4 söyleşi

28 söyleşi

16-23 haber

8 ellinci yıl

6 söyleşi

13 haber

“Başarı, ekip olarak iyi çalışmamızla geldi”

RAMAZAN ÖZEL

24 projelerimizÇelebi kalitesine onay

Türkiye’nin ‘Çelebi’li 50 yılından

kesitler

Çelebilerin renklidünyası

Çelebi denizleri sevdi

BANDIRMA LİMANIİHALESİNİ ÇELEBİ KAZANDI

“Cavit Bey çok cesurdu, çocukları onu da geçti”

NECMİ YERGÖK

14 sosyal sorumlulukÇelebi’den yüksekö¤renime büyük katk›

ÇELEBİ HOLDİNG, ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ’NDE SİVİL HAVACILIK YÜKSEK OKULU AÇIYOR.

Çelebice haberler

ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER OLUP BİTİYOR?

26 tarih

“Üç ayaklı kazan”dan altın

madalyayaolimpiyatlar…

32 spor

“Komedi genlerinde var”

ŞAFAK SEZER

34 aktüelİnsanın kitapla bitmeyen imtihanı:

SAHAFLIK

38 söyleşi

Türkiye’nin kıpır kıpır sanat elçisi: DEMET TUNCER

44 söyleşi

ÇELEBİ HOLDİNG A.Ş.Adına Sahibi:Can Çelebioğlu

Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Canan Abdullahoğlu

Yönetim Yeri: ÇELEBİ HOLDİNG A.Ş.

Nispetiye Cad. Akmerkez B3 BlokKat: 12 Etiler, Beşiktaş - İstanbul

Tel: (0212) 339 40 39Faks: (0212) 282 13 83

www.celebice.com.tr

Baskı:Ohan Matbaacılık

Hadımköy Yolu Çakmaklı Mah. San Bir Bulvarı 4. Bölge 9. Cadde No:143 Çakmaklı,

Büyükçekmece - İstanbul

Basım Yeri ve Tarihi:İstanbul, Mayıs 2008

Yayın Türü: 4 aylık, süreli, yaygın

Dört ayda bir yayımlanan ÇelebiHolding iç yayın organıdır.

Yapım:UMAR İletişim Hizmetleri Ltd. Şti.

Harman Sok. No: 31/1 34153 Florya - İstanbulTel: (0212) 573 15 65 Faks: (0212) 573 89 [email protected] www.umariletisim.com

Gökteki konforun yerdeki gözcüleriHava trafik kontrolörleri

AYHAN KARTAL

40 geziBir doğa-tarih buluşması

SELANİK

içindekiler

Page 3: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

50-51kutlamaAnneler Günü & Babalar Günü

56 çalışanlarımızÇelebi çalışanlarının iş dışındaki buluşmaları...

Bir futbol efsanesi:

FERENÇ PUŞKAŞ

52 mimari

54 spor

Türk-Macar dostluğunun, tarihi abideleri Macaristan’da Türk hamamları

59 uykuUykusuz her gece!

Merhaba...

Çelebi’nin 50. yaşını kutladığımız 2008 yılı içerisinde,Çelebice Yayın Kurulu olarak bu sizlerle 2. buluşmamız. Tekrar merhaba...İlerleyen sayfalarda karşınıza 50. yıl etkinlikleri, istasyonpersonel yemekleri ve daha birçok konu çıkacak. Bunun öncesinde, yayınımızla ilgili bir değişikliği paylaş-mak istiyoruz. Derginin yeni görünümünden ve farklısoluğundan da tahmin edeceğiniz üzere, Çelebice ekibiyeni bir yayınevi ile çalışmaya başladı. Eski yayınevimiziniş hayatına farklı bir kulvarda yürüyerek devam etmeyekarar vermesi sonucunda bu değişikliği yapmamız ge-rekli oldu. Bu sayımızdan itibaren Çelebice’yi, sektörelyayınlar konusunda büyük tecrübeye sahip olan Umarİletişim ile birlikte hazırlıyor olacağız. İlk çalışma bizim gözümüzü ve gönlümüzü doldurdu. Sizlerin de beğeneceğinizi ümit ve temenni ediyoruz. İçeriğimiz her zaman olduğu gibi rengarenk ve dopdo-lu. Çelebi Hava Servisi’nin kuruluşunda ve bugünlere gel-mesinde çok önemli bir yere sahip olan Necmi Yergökve Ramazan Özel ile Çelebimizin dününü, bugününü,yarınını konuştuk. Başarılı hizmetlerimizi, aldığımız ödül-leri ve şirketlerimizden gelişmeleri haber sayfalarımızakonu ettik. Macaristan’daki Türk hamamlarını gezdik,Selanik’in sokaklarında dolaştık. Bir yandan Dalaman’da-ki Çelebi Ormanı’mızı büyütürken, diğer yandan ŞafakSezer’den sahne geçmişini, gelecek projelerini ve Çelebipersonel yemeklerini dinledik. “Nasıl daha ‘kaliteli’ uyu-nur?” ve “Verimli toplantı yapmanın yolları nelerdir?” ko-nularını sizler için araştırdık. Hava trafik kontrolörlerininsektördeki konumunu ve gelecek planlarını TATCA Baş-kanı Ayhan Kartal’dan öğrendik. Olimpiyat meşalesininateşine, sahafların gizemine, dondurmanın inceliklerine,çizgi filmlerin derinliklerine daldık. Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba-larımızın günlerini de unutmadık. Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle...Saygı ve sevgilerimizle…

ÇELEBİCE YAYIN KURULU

60 Çizgi Filmler 62 Aktivitelerimiz 64 Ajanda 66 Lezzet 68 Riport 69 Riport 70 Tanulmàny 72 Hireink 75 Tanulmàny

Page 4: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

NECM‹ YERGÖK ÇELEB‹’N‹N ÖNEML‹ ‹S‹MLER‹NDEN B‹R‹... 50 YAfiINDAK‹ ÇELEB‹’N‹NSON 28 YILININ TANI⁄I.ANCAK KURUCUMUZ AL‹CAV‹T ÇELEB‹O⁄LU ‹LEDOSTLU⁄U ÇOCUKLUK YILLARINA UZANIYOR. BU TANIfiIKLIK, ÇELEB‹ÇATISI ALTINDA GEÇEN YILLARIN DABAfiLANGIÇ NOKTASI...

“Cavit Bey çok cesurdu, çocukları onu da geçti”

ecmi Yergök, Çelebi’ye 28yıldır emek veren bir isim.Ancak Çelebi’nin kurucusuAli Cavit Çelebioğlu iledostlukları çok daha eskile-re, çocukluk yıllarına kadar

uzanıyor. O, yaşlanmayan hafızasını ara-layıp hayatını anlattığında hem Çelebi-oğlu ailesinin hem de Çelebi’nin bütüntarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının, dünden yarına Çelebiiçin söyledikleri…

Havacılıkla tanışmanızı anlatır mısınız?Benim, eğitim için çok fazla seçeneğimyoktu. Fakir bir ailenin çocuğuydum.Adapazarı’nda o zamanlar bir tek ortao-kul vardı. İzmit’e gidip okumak için depara gerekliydi. Bir de ben Adapazarıdepreminde bir sene okula gidemedimve bir sene ortaokulda sınıfta kaldım. İl-kokuldan da bir sene kaybım vardı. Buyüzden yaş itibariyle yatılı okullar da be-ni kabul etmiyordu. İşte böyle bir ortamda Türk Hava Kuru-mu, astsubaylığı teşvik etmek için ilanlaryayınlıyordu. Kurumun Adapazarı ŞubeMüdürü Ömer Bey’e gittim, “Hava Kuv-vetleri’nde astsubay olmak istiyorum”dedim. Onun yönlendirmesiyle 1947’deEskişehir Astsubay Okulu’na girdim. İlk

önce İnönü Kampı’nda toplandık. Oradabize uçuş tulumu gibi tulumlar verdiler,birer de başlık taktık ve havacılığa adımı-mızı attık. Rahmetli Sabiha Gökçen dehocamızdı. Sonra Eskişehir Hava Oku-lu’na geldik. Devre arkadaşlarımızdan30-40 kişi pilot oldu ama ben yaşımilerlediği için pilot olamadım. Uçak tek-nisyenliği sınıfında iki sene okudum.

Sizin Cavit Çelebioğlu iletanışıklığınız çocukluk yılları-nıza kadar uzanıyor, değil mi?Ben, 1927 doğumluyum. Rahmetli Ca-vit Bey benden iki yaş büyüktü. Babası,Adapazarı’nda jandarma astsubayıydı.Eğitim dönemimde ben o üç seneyikaybederken bir gün Adapazarı İstas-yon Caddesi’nde Cavit Bey’i gördüm.Göğsünde pilot brövesiyle karşıdan ge-liyordu. Selamlaştık, konuştuk. Sonra ai-lesi Hendek’e, ardından Akyazı’ya gitti.İlişkimiz de bir süre koptu. Ben mezunolduktan sonra Ankara’da göreve baş-ladım. Cavit Bey ile tanışıklığımız oradatazelendi. Göreve başlamamdan önce,bizim okulun üst dönem mezunların-dan Namık isimli bir arkadaşımıza sor-muş Cavit Bey, “Yeni gelecekler arasın-da Adapazarlı var mı?” diye. Kendisi pi-lotluktan ayrılmış, idari astsubay olarakgörev yapıyormuş o sıralarda. Namık,

adımı söylediğinde hemen hatırlamış.Göreve başladığımda görüştük. CavitBey İzmir’de hocalık yapıyor, aynı za-manda dışarıdan hukuk öğrenimine de-vam ediyordu. Her gittiğimde ziyaretediyordum. Sonunda ben dokuz senelikzorunlu hizmetimi, uçuş makinisti ola-rak tamamladım. Ve Türk Hava Yolla-rı’na girerek Esenboğa’da başmakinistyardımcılığına başladım. Cavit Bey’le osırada Kızılay’da rastlaştık. Ben durumu-mu anlatınca, bir yer hizmetleri firmasıkurduğunu söyledi ve beni de çağırdı.“Şimdilik bana müsaade et, mademEsenboğa’da firman var, yine birbirimizigörürüz” dedim. Hakikaten uçakları ol-duğu her zaman gelip beni gördü.Esenboğa’nın ardından İstanbul’a gittimbaşmakinist olarak. Uçaklar çok mo-dern değildi ama çok şükür o seneleri-mi kazasız geçirdim. 1980’de de emek-liye ayrıldım.

Çelebi’de çalışmayanasıl başladınız?Emekli olduktan sonra, bir gün CavitBey hangara gelmiş, “Necmi abiniz ne-rede?” diye sormuş. “Emekli oldu, haya-tını yaşıyor” demişler. “Emeklinin hayatımı olur, siz bana onu bulun” demiş.Oğlum Ercan da o zaman hava trafikteçalışıyordu, onu kuleden telefonla arı-

söyleşi

N

Page 5: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

04 - 05

yorlar. Ercan da diyor ki, “Vallahi CavitAmca babam Boğaz’a gidiyor, balık tu-tuyor!” Cavit Bey, “Sen söyle ona, yarınsaat üçte bekliyoruz” demiş. Ercan ha-beri getirince hemen gittim. Sitem ettiönce tabii, “İnsan emekli olduktan son-ra aramaz mı!” dedi. Sonra da, “Çocuk-luk arkadaşımsın, benim yanımda ol-manı isterim” diyerek iş teklif etti. Çele-bi’nin çalışmalarını gayet iyi biliyordum.“Çalışırım” dedim. 1980’in 10. veya 11.ayıydı. İşte böylece Çelebi’de başladık.

Hayatınızın her dönemindeyollarınız Cavit Bey’le bir şe-kilde kesişmiş. Peki kendisinibiraz anlatabilir misiniz?Nasıl bir insandı? Bir kere çok cömertti, ama bir o kadarda disiplinliydi. Bazen takılırdım ona,“Çok disiplin istiyorsun ama sen de di-siplinli miydin?” diye. Şakayla karışık,“Disiplinli olsaydım pilotluktan ayrıl-mazdım” derdi. Öyle hoş sohbet biriy-di. Çalışanlarla konuşmayı çok severdi.Dostluğa büyük değer verirdi. Fener-bahçe Yat Kulübü’nde bir teknesi vardı.Ben onunla birlikte sabahtan teknecioluyordum, öğleden sonra tayyareci.Her konuda, çalışanlara yapılacak zamiçin bile bizimle konuşur, fikir alırdı.Hem yurtiçinde, hem yurtdışında çev-resi çok iyiydi. Değerli arkadaşım EnginHanım da bu sırada hep bizimle birlik-teydi, tüm bunların tanığıdır. Fakat ma-alesef rahatsızlığı Cavit Bey’i bizden er-ken ayırdı.

Cavit Bey’in vefatından son-ra, elbette yeni ve kaçınılmazolarak sıkıntılı bir dönembaşladı. Bu sürecin üstesin-den nasıl geldiniz?Zorluklar oldu şüphesiz. Ancak biz iyianlaşan ve iyi çalışan bir ekiptik. TürkHava Yolları’nda genel müdürlük yap-mış olan Ertuğrul Alper, uçak atölyesin-de şeflik yapmış olan Mustafa Özkeçe-ci vardı bu ekipte. Cavit Bey’i kaybet-memizden sonra biz, ailesine babaları-nın yokluğunu hissettirmemek için uğ-raştık hep. Bazı kararlarda itirazlarıolurdu. Biz, “Bu işte tecrübeliyiz amaşirket sizin” derdik. Can Bey ve CananHanım da, abi-kardeş oturur konuşur,“Tamam efendim sizin dediğiniz gibiolsun” derlerdi.

O dönem Canan Hanım veCan Bey’in işi çok erkenyaşta devralmak zorundakalmaları, havacılık tecrübesiolan biri olarak sizi hiçendişelendirdi mi?Yok, hayır. Biz hep, “Onlar da bizimaramızda yetişirler” dedik. Çünkü hava-cılık zaten baba meslekleriydi. Çocuk-luklarından beri işin içindeydiler. CanBey’i 5-6 yaşlarındayken, 19 Mayıs Sta-dı’nda babasının yanında maç izlerkentanıdım. Unutmadığım bir başka hatırada Can Bey’le ilgilidir. Kendisinin Ame-rika’daki tahsilinde mutemedi bendim.Biz o zaman sadece tarifeli uçuşlarabakıyorduk. Kendisi charter uçuşla Tür-kiye’ye geldiği zamanlarda bavulu geçgelirdi. “Siz Çelebi’nin baktığı uçaklagelmiyorsunuz ki, bavullarınızı hemenalasınız” diye takılırdım ona. Bugün ar-tık şunu açıkça söyleyebilirim: Can Beyde Canan Hanım da, babalarından ce-sur çıktı. Elbette Engin Hanım da hepyanımızdaydı ve şirkette de önemli birrol üstlendi. Zaten, gönlü çok zenginbir anne. Köy okullarına çok yardımdabulunmuş, oralardaki çocuklara da an-

nelik etmiştir. Biz de olabildiğince onunyükünü azaltmaya çalıştık. Ve tabii ço-cukları da hiçbir şekilde annelerine hür-mette kusur etmediler.

Bir ferdi olduğunuz Çelebiailesinin, 50 yılda geldiğinoktayı nasıl anlatırsınız?Bırakın uçağa bakmayı, terminal yapıyo-ruz artık. Tabii, işin temelleri sağlam atıl-dı. Cavit Bey, ‘yok’u ‘var’ edip sırasıyla birjeneratör aldı, bir uçak traktörü aldı. Bubüyüme biçimi her zaman hepimizin ak-lındaydı. Gelirlerimizin artması, bizimsektörümüzle ilgili düzenlemelerin çağauygun hale getirilmesi de hep önümüzüaçmıştır. İşte bugün Macaristan’da da yerhizmeti veriyoruz. Bunlar cesaretsiz kim-selerin yapacağı işler değil.

Çok teşekkür ederiz. Çok gü-zel anılar paylaştınız bizimle.Son olarak neler söylersiniz?Bundan sonra da Çelebi’nin yapacakla-rında, teşebbüslerinde başarılar diliyo-rum. Ama takip de ediyoruz. Herhangibir şeye üzüldükleri zaman, biz yine buişin içindeyiz.

Hem havacı hem inşaatçı…Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin tahsis ettiği yere, prefabrik birhangar yapmıştık. Araçlar çoğalınca, ön tarafına bir park sahası yapmakgerekti. Bir mimar ile görüşüp işe başladık. Dökülmüş be-tona bir de demir döktük. Bu sefer herkes takılmayabaşladı bize, “Apartman mı çıkacaksınız, demiri ne-den döküyorsunuz” diye. Can Bey’e dedik ki, “Baş-kasına söylemeyin, bu işi biz yapalım.” Onay verin-ce ben gittim, betoncuyla görüştüm. Kerestecileregittik, işçiler tuttuk… Nihayet temmuz ayında be-ton dökmeye başladık. Havacı olduğumuz haldebetonun da ilmini öğrendik biz okulda. Havacılık işle-rine baktığımız kadar inşaat işlerine de baktıkzaten. İşte orada, inşaat teknisyeni gibibetonun içinde çalışıyorum. O sıradaCanan Hanım Avrupa’dan gelmiş. Benelimle betonu kontrol ediyorum, ba-şımda da hasır şapka. Canan Hanımgeçti gitti yanımdan, bana hiçbir şeydemeden. Arkasından seslendim,“Canan Hanım, hoş geldiniz” diye.Döndü geldi gülerek, “VallahiNecmi Bey, ben sizi inşaat kal-fası zannettim” dedi.

Page 6: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

ÇELEB‹ HOLD‹NG’‹N ÖZELL‹KLE 80’L‹YILLARDAN ‹T‹BAREN GÖSTERD‹⁄‹ GEL‹fi‹M‹N ARDINDA, fi‹RKET‹N SAH‹PLER‹ ÇELEB‹O⁄LU A‹LES‹ ‹LEB‹RL‹KTE UYUMLU B‹R ÇALIfiMAGERÇEKLEfiT‹REN EK‹B‹N KATKISIÇOK BÜYÜK. ‹fiTE RAMAZAN ÖZELDE O EK‹B‹N ÖNEML‹ ÜYELER‹NDEN B‹R‹. ÖZEL, 1982’DE BAfiLAYAN ÇELEB‹ GEÇM‹fi‹N‹ TÜM AYRINTILARIYLA HATIRLIYOR VE DERSLERLE DOLU ANILARINIANLATIYOR....

“Başarı, ekip olarakiyi çalışmamızla geldi”

elebi’nin 1980’li yıllarınbaşından itibaren oluşan vebugünlere gelinmesindebüyük emeği geçen kadro-sunda yer alan önemli isim-lerden biri Ramazan Özel.Ramazan Bey’in, NecmiYergök’le 1958’de başlayan

bir dostluğu var. 1982’den itibaren Çe-lebi’de çalışma arkadaşlığı ile devameden dostluklarını Necmi Bey, “Bu ka-dar sene Çelebi’de çalıştık ama birbiri-mizi hiç kırmadık. Omuz omuza verdi-ğimiz zaman daha rahat ediyoruz. Gö-zümüz arkada kalmıyor” sözleriyle açık-lıyor. Ramazan Özel’le hem hayatını,hem de o hayatı eşine, “Sen benimle miyoksa Çelebi’yle mi evlisin?” dedirtecekkadar dolduran Çelebi’yi konuştuk.

Havacılık sektöründe çalışmaya nasıl başladınız?1948–1949 senelerinde Eskişehir Er-kek Sanat Enstitüsü’nden mezun ol-dum. Bir ay kadar sonra Eskişehir Tayya-re Fabrikası’nda imtihana girdim ve ka-zandım. Aşağı yukarı 1949’un Eylülayında aynı fabrikada çalışmaya başla-dım. Bir buçuk seneye yakın çalıştıktansonra Kütahya’ya, Hava Kuvvetleri’ndeaskerlik yapmaya gittim. 3-3,5 ay eği-

tim görüp, 1950’de imtihanla İzmirGaziemir’de makinist okuluna gittim.10,5 ay okuduktan sonra mezun ol-dum. Merzifon 141. Filo’ya teknisyenolarak gittim ve terhisime kadar uçaküzerinde makinist olarak çalıştım. Sonratekrar Eskişehir Tayyare Fabrikası’ndaişe girdim. 2,5 sene daha çalıştıktansonra Türk Hava Yolları sınavını kazana-rak 1954’de burada işe başladım. TürkHava Yolları’nın aşağı yukarı bütün ka-demelerinde çalışıp 1981’de kendi iste-ğimle emekli oldum. 1982’nin Ekimayına kadar da çalışmadım. O yıl TürkHava Yolları’nda genel müdürlüğümüyapan Ertuğrul Alper ve bakım atölye-sinde şefim olan Mustafa Özkeçeci, Çe-lebi’de beraber çalışmak istediklerinisöylediler. İlk görüşmede anlaşamadık.Rahmetli Cavit Bey o zaman hastaydı.“Cavit Bey’e gidelim. Bir de o görsün,tanışın” dediler. Hastanede kendisini zi-yaret ettik.

Cavit Bey ilehastanede mi tanıştınız?Öyle sayılır. Daha evvelden de tanıyor-dum ama samimiyetim yoktu. Hastayatağında bana dedi ki, “Ramazan Bey,bak arkadaşların burada: Necmi Bey,Mustafa Bey, Ertuğrul Bey… Sizi de yan-

larında görmek istiyorlar, niçin kabul et-miyorsunuz?” Bir hafta sonra tekrar gö-rüştük ve anlaştık. 1982’de, Çelebi’deteknik müdür yardımcısı olarak işe baş-ladım. Necmi Bey, Ertuğrul Bey, Musta-fa Bey ve ben bir ekip oluşturduk. Hepberaber elimizden geldiği kadar, ne la-zımsa yapmaya başladık. Yaklaşık birbuçuk sene sonra teknik müdürlüğüdevraldım. O zamanlar ufak bir şirkettik.Doğru düzgün ekipmanımız yoktu.Gerçi biz gelmeden önce Cavit Bey veErtuğrul Bey merdiven, traktör, jenera-tör almışlar. Ama onlar da öyle çok iyiekipmanlar değildi. Bir süre idare ettik.O zamanlar Çelebi sadece tarifeli uçak-lara hizmet verebiliyordu. Elimizde detarifeli çok şirket yoktu. Bir AvusturyaHava Yolları bir de Swiss Air vardı. Hat-ta Swiss Air’in bazı ekipmanlarını, onla-ra hizmet verirken biz kullanıyorduk. Özellikle charter seferlerinin özel sek-töre açılmasından sonra, ki bunda rah-metli Ertuğrul Bey’in çok büyük katkıla-rı olmuştur, şirkette gelişme başladı.Her taraftan ekipman almak icap edi-yordu. Can Bey gerekli tüm malzeme-nin alınması talimatını verdi. Biz de itha-lini sağladık. Hatta içeride imal ettirdiği-miz bir sürü malzeme de oldu. Bizzatbaşında bulunarak işi sonuna kadar ta-

söyleşi

Ç

Page 7: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

06 - 07

kip ediyorduk. Takip etmek gerekliydiçünkü dışarıda çalışan insan havacılığıbilmez. Çelebi sayesinde, onlar da bazıekipmanları yapmaya başladılar. Hattaresimlerini, ölçülerini bizden alıp yapı-yorlardı. Çalışma saatlerimizin hiç belliolmadığı bir zamandı. Bazen gece03.00’te eve giderdik, sabah 06.00’datekrar gelirdik. Zaten işin başında olan3-4 kişiydik. Her tarafa koşmamız la-zımdı. Devlet Planlama’dan teşvik çıka-rılması için Ankara’ya giderdim. Haya-tımda daha teşvik nasıl çıkartılır bilmez-dim ama o zaman öğrendim. CavitBey, çok ileri görüşlüydü. Demek dahaevvelden Ertuğrul Bey’in ne kadar genişbir çevresi olduğunu düşünmüş. Hepi-mizi tanıyan Ertuğrul Bey’di. Böylece debu ekip bir araya gelmiş oldu.

Cavit Bey’in ardındanEngin Hanım, şirkette belirlibir rol üstlenmişti. Onunla çalışmanız nasıldı?Engin Hanım şirketin en te-mel direğiydi. İşleri her taraf-tan gayet güzel organize ede-rek, herkesle yakın irtibat ku-rarak yönetti. O zamanlar CanBey de, Canan Hanım da ço-cuk daha. Ben girdiğim za-man Canan Hanım 16–17yaşlarındaydı. Can Bey deAmerika’da okuyordu. YaniEngin Hanım’ın bu gelişimdeçok büyük rolü oldu. Onunkendine özgü bir ağırlığı var.Gayet hanımefendi, insanlaraçok candan yaklaşan bir kim-se. Bu şekilde olduğu zaman,insanların da ona karşı hare-keti başka oluyor. Elinizden ne gelirseyapmak istiyorsunuz. Fevkalade bir in-san.

Şirketin kurucusu Cavit Bey,sizin Çelebi’ye katılımızdankısa süre sonra vefat ediyor. Onun ardından yaşanan zorlukların üstesinden nasıl geldiniz?Zorluklar oldu tabii ama Cavit Bey debu işi iyi bilen bir kişi olduğu için, çok iyibir miras bırakmış arkasında. Böyle birişi, nasıl yapılacağını iyi bilen bir kimse-

den devralmak yeni gelenler için de ko-laylıklar sağlıyor. Çünkü çizilmiş bir isti-kamet var, bu istikamete doğru götür-mek artık gelenlerin başarılarına bağlı.Bu nedenle aslında öyle kargaşa veyauyumsuzluk olmadı. Çünkü Engin Ha-nım hemen işin üzerine eğildi. İşi bilenkimseler de var olduğu için zorluklarhissettirilmedi. Can Bey ve Canan Ha-nım’ın genç yaşlarında cesurca her işeatılması da şirketin yükselmesini sağla-dı. Korkmadan, hiç çekinmeden ilerisinigörerek dünya kadar ekipman siparişiverdik. Hatta Canan Hanım takılırdı,“Can Bey’le siz batıracaksınız bizim şir-keti. İkiniz bir araya geliyorsunuz, önü-nüze geleni sipariş veriyorsunuz” diye.Tabii o ekipmanlar, bu zamana kadarşirketi götürdü. Almanya’da, Ameri-ka’da kursa gittik Necmi Bey’le bera-ber, eğitimini gördük o araçların. CanBey de Canan Hanım da babalarındangördükleri iş ahlakıyla iyi bir atılım yap-tı ve o atılım onları buralara getirdi.

Yine de Can Bey ve CananHanım’ın çok genç yaşta şirketin yönetimini devralmasıÇelebi’nin geleceği adına sizihiç ürküttü mü? Çok gençlerdi tabii. Bu işte babaların-dan o yaşlarına dek ne öğrendilerse, okadarını biliyorlardı. Ama ekibimizdeErtuğrul Bey, havacılıkta son seviyeyegelmişti. Mustafa Bey, Necmi Bey veben de öyleydik. Tüm bu bilgi ve tecrü-belerle, Çelebi’de kendimizi kanıtlama-ya çalıştık. Kanıtladık diye de tahminediyorum. İşte Can Bey ve Canan Ha-

nım, hepimizin bu birikimlerini aldılar.Hiç unutmam Can Bey’le Devlet Plan-lama Teşkilatı’na gidiyoruz. Oradakimemurlar da Çelebi’nin sahibinin benolduğumu sanıyormuş. Teşkilat başka-nının odasına gireceğiz. Can Bey’e, “Sizbuyurun” dedim. Ben de arkasından,içeriye girdik. Adamlar şaşırdı, “Çele-bi’nin sahibi Can Bey” diye tanıştırıncada şöyle bir baktılar. Tabii çok genç, ogenç yaşta böyle bir şirketin başındabulunması bambaşka bir durumdu. Ben, daha çok Can Bey’le çalıştım. Ken-disiyle gün oldu Bursa’ya gittik, arabala-ra karoser yaptırıp getirdik. Günü birli-ğine gidip birer simit yiyip döndüğü-müz bile oldu. Ama Can Bey olsun Ca-nan Hanım olsun, her ikisi de işe, per-sonele çok dikkat ederler. CavitBey’den almışlar derslerini. Baba neyse,çocuklar da öyle olmuş. Bugünkü du-ruma gelineceğini tahmin ederdim de-sem yalan olur. Çünkü çok büyük aşa-malar kaydedildi. Gün geldi maaş ala-

madığımız, kapanma durumunageldiğimiz de oldu. En çok da şir-ket yalnız tarifeli uçaklara bakabil-diği için zor durumlarda kaldık.Ama her şeyi beraberce bertarafettik. Bundan sonrasında da Çe-lebi’nin istikbalini çok iyi görüyo-rum.

Çok vardır mutlaka ama,unutamadığınız anıları-nızdan birini anlatır mısı-nız?Ben dokuz sene ne cumartesi, nepazar, ne bayram, ne yılbaşı, netatil, hiçbirini bilmeden çalıştımÇelebi’de. Ama hiçbir zaman da,

“Ya ben neden bu kadar çalışıyorum”demedim. İsteyerek, severek çalıştım.Hatta küçük kızımın nikahında, törenneredeyse başlayacak ben hâlâ şirket-teydim! Çünkü gidemiyordum! Niha-yet, “Can Bey kızımın nikahı var. Ben ar-tık gideyim” deyip son anda yetiştim.Düğünde de aynısı oldu. Bunlar işte, in-sanın ömründe bir defa yaşayacağı şey-ler. Hatta hanım, “Sen Çelebi’yle mi ev-lisin, benimle mi?” derdi. Hâlâ da diyorya... Bundan sonra da daha güzel gün-lere gitmesi için dualarımız hep Çele-bi’yle olacak.

Page 8: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

ünyanın ve ülkemizin de-ğişimi, gelişimi her yıl, hergün biraz daha hızlanıyor.Haberleşme olanakları da,bu hızın en üst seviyeye ulaş-tığı alanların başında geliyor.Bazen kötüleri üst üste ya-

şansa bile, pek çok olumlu gelişmeyede tanık oluyoruz. Geçmişe dönüp ba-kınca, seneleri simgeleyen bazı olaylarvar. Unutulmaz. Yıllar sonra bile o sene-ler, o olayla anımsanır. Bizleri eskiye, osenelere kolaylıkla götüren olayların ba-şında ise savaşlar, ülke açısından çokönemli politik gelişmeler, ailevi ve kişiselyaşanmışlıklar vb. yer alır. Biz bunlardanbahsetmek istemiyoruz. Geçen 50 yılın,Türkiye için “kilometre taşları”nı da sıra-lamak istemiyoruz. Türkiye’mizin “Çelebi’li 50 yılından bazıkesitleri”; 1958-2008 yılları arasında sa-nattan spora, iletişimden toplumsalyaşama çeşitli alanlarda bazen yüzümü-zü güldüren, bazen düşündüren, bazenbüyük acı veren ancak birbirimizekenetleyen kimi olayları hatırlatmak is-tedik. Bunları da kronolojik bir sıra ilesizlere anımsatmayı hedefledik. Zatenburada aktarılan olayların tümünüanımsayabilmek için, 50 yaşın üzerindeolmak şart. Yaşı daha küçük olanlar ise,o senelerin belirli konulardaki gelişme-lerini okumuş olacaklar. Kim bilir belki bir gün, bunları yenidenanımsamak gerekebilir...

Türkiye’nin ‘Çelebi’li 50 yılındankesitler SANATTAN TOPLUMSAL YAfiAMA TÜRK‹YE’N‹N ÇELE-

B‹’L‹ 50 YILINDA PEK ÇOK OLAY YAfiADIK. K‹M‹ KAHKA-LAR ATTIRAN, K‹M‹ ACI ACI GÜLÜMSETEN... K‹M‹ YILLA-RA ‹SE HEP‹M‹Z‹ ÜZÜNTÜYE BO⁄AN OLAYLAR DAMGAVURDU. ‹fiTE ONLARDAN BAZILARI.

50. yıl

D1958: Türkiye’nin yer hizmetleriveren ilk özel şirketi olanÇelebi Hava Servisi A.Ş., 1 Şubat tarihinde Ali Cavit Çelebioğlu tarafından Ankara’da kuruldu.

1959: Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili olarak ölü-münün ardından yapılan ilk belgesel, 15 Şu-bat’ta Amerikan CBS televizyonu tarafındanyayınlandı. Atatürk’ün vefatının ardındandünya basınında yayınlanan manşetlerlebaşlayan belgesel, “Türkiye öksüz kaldı!” sö-züyle sona eriyordu.

1960: 3 Nisan günüBolşoy'da sah-neye çıkanopera sanatçı-sı Leyla Gen-cer, Verdi'nin“La Traviata”eserindeki performansı ile büyükbaşarı kazandı. Gencer, sonrakiyıllarda başarılarıyla ülkemiziuluslararası platformda en çoktanıtan sanatçılardan oldu. Gen-cer’i 9 Mayıs 2008 tarihindeebediyete uğurladık...

1961: Türk ve Alman iş ve işçi bulma kurumlarıarasında 17 Şubat tarihinde yapılan anlaşmaile; çeşitli sektörlerde çalıştırılmak üzere Al-manya'ya her yıl 2 ila 3 bin arasında Türk iş-çisi gönderilmesi kararlaştırıldı. Bugün Türki-ye kökenliler, 3 milyon civarındaki nüfuslarıile Almanya’nın önemli bileşenlerinden biri.

1962: Ünlü dolandırıcı “Sülün Osman” 20 Nisan günü, tu-tulduğu cezaevinde “Alınteri ile yaşamak” başlıklı birkonferans verdi! Tramvay hatları, kent meydanların-daki saatler, şehir hatları vapurları ve hatta Galata Ku-lesi gibi kamu mallarını ‘satarak’ ya da ‘kiralayarak’ünlenen Sülün Osman, hâlâ “hayal dünyasının zen-ginliği” ile hatırlanıyor.

Page 9: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

08 - 09

1969:Klasik Türk Müziği’ne “Endü-lüs’te Raks”, “Aziz İstanbul”,“Sessiz Gemi” gibi pek çok unu-tulmaz eser kazandıran bestecive müzisyen Münir Nurettin Sel-çuk’un, 1 Nisan günü Ameri-ka'da verdiği konser 525 televiz-yon kanalı tarafından naklen ya-yınlandı. Selçuk’un eserleri, son-raki yıllarda dabaşta oğlu Ti-mur Selçukolmak üzereçok sayıda sa-natçının farklıyorumlarıylaseslendirildi.

1963: 11 Ağustos’ta yapılan bir açıklama ile Ço-rum yakınlarındaki Çatalhöyük'te, M.Ö. 8binli yıllara ait buluntulara rastlandığı duyu-ruldu. Çatalhöyük bugün, insanlığın gelişi-mindeki en önemli uğrak noktalarından biriolarak kabul ediliyor ve tarih turizmininönemli merkezleri arasında yer alıyor.

1964: Metin Erksan'ın yönettiği “Susuz Yaz”filmi, 7 Temmuz 1964’te 14. Uluslara-rası Berlin Film Festivali'nde Altın Ayıödülünü kazandı. Türk sinemasının birfilminin uluslararası alandaki bu ilk bü-yük başarısı, sinemamıza ilham verme-ye devam ediyor.

1965:Sadun Boro, eşi Oda Boro’yla birlikte8 Ağustos günü 10.5 metrelik “Kıs-met” adlı yelkenlisi ile dünya turunabaşladı. Türkiye için bir ilk olan vegazeteler aracılığıyla gün gün takipedilen yelkenle dünya turu, yaklaşıküç yıl sonra başladığı yerde, yani İs-tanbul’da bitti. Ancak Kısmet yolcu-larının sayısı üçe çıkmıştı. Çünkü Bo-ro çiftinin yolculuk sırasında bir kızla-rı olmuştu. İsmi, elbette ‘Deniz’di.

1966:Ülkemizin en önemli petrol üretim merkezi Batman’ı, en önemli limanlarımızdan biri olan İskenderun’a bağlayan petrol boru hattı 4 Ocak’ta hizmete girdi.

1968: Geleneksel Türk tiyatrosunun ana kollarından birini oluşturan orta-oyununun son büyük ustası İsmail Dümbüllü, 14 Temmuz günü birjübile etkinliğiyle sahnelere veda etti. Dümbüllü’nün Kel Hasan’danaldığı ve jübilesinde Münir Özkul’a verdiği kavuk, Özkul’dan FerhanŞensoy’a geçecek ve ülkemizdeki tiyatro geleneğinin önemli sem-bollerinden biri haline gelecekti. Bu yıl ayrıca Türkiye Ordu Milli Fut-bol Takımı dünya şampiyonu oldu.

1970: Büyükşehirlerde 1950’li yıllarla birlikte giderek artanapartmanlar, yeni bir meslek grubunu hayatımıza kattı:Kapıcılar. Ancak sayıları çok hızla artsa da bu işi yapan-larla ilgili yasal düzenlemeler büyük oranda eksikti. İşte,kapıcılar 12 Aralık tarihinde İstanbul'da düzenledikleriyürüyüşle, özellikle sigortalı olmak için seslerini duyur-maya çalıştılar.

1971: 6. Akdeniz Oyunları 6 Ekim’deİzmir'de, açılış töreniyle başla-dı. Türkiye, o güne kadar dü-zenlediği bu en büyük ulusla-rarası spor etkinliğini toplamda45 madalya ile dördüncü sıra-da tamamladı.

1972: 1968’de başlayan ve ulusal televizyon ya-yıncılığımızın gelişiminde en önemli olaylar-dan birisi olan yurtdışından ilk naklen yayın,26 Temmuz günü Münih Olimpiyat Oyun-ları’ndan TRT tarafından gerçekleştirildi.

1967: Anadol marka otomobiller 1 Ocak tari-hinde piyasaya sürüldü. Yıllarca, geliş-mekte olan Türkiye’nin zorlu yollarını ar-şınlayan ve halkın sempatisini kazanan‘Anadol’lar, bugün artık üretilmiyor olsada büyük bir meraklı kitlesine sahip.Özellikle Anadolu yollarında halen çalışırvaziyette örneklerini görmekteyiz.

Page 10: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

50. yıl

1973: İstanbul’un iki yakasını karayoluyla bağlayanBoğaziçi Köprüsü 30 Eylül günü açıldı. Köp-rü, büyüklüğüyle yapıldığı dönemde dünyada4. sırada yer alıyordu. İstanbul bugün iki yaka-yı birbirine bağlayacak 3. köprüyü tartışıyor.

1974: Türkiye mühendislik tarihine “ilk dev baraj”olarak yazılan Elazığ Keban Barajı, 9 Eylülgünü enerji üretimine başladı. Baraj bugünhalen ülkemiz elektrik tüketiminin yüzde8’ini karşılıyor.

1975: Eurovision Şarkı Yarışması’nda Tür-kiye ilk kez temsil edildi. SemihaYankı’nın seslendirdiği “Seninle BirDakika”, 22 Mart’ta gerçekleştirilenyarışmayı 5 puanla, son sırada ta-mamlasa da sonraki yıllarda, Türki-ye elemelerinde kurayla geçtiği CiciKızlar'ın “Delisin” şarkısıyla birliktepopüler müzik tarihimizin unutul-mazları arasına girecekti. Türki-ye’nin Eurovision macerası ise 28yıl sonra “zirve” noktasına ulaştı.Sertab Erener, “Everyway That ICan” şarkısı ile 24 Mayıs 2003’teLetonya’nın başkenti Riga’da dü-zenlenen 48. Eurovision Şarkı Ya-rışması’nın birincisi oldu.1976:

Trabzonspor, 1975–1976 sezonunu birincisırada tamamlayarak Türkiye Birinci FutbolLigi tarihinde Beşiktaş, Galatasaray ve Fe-nerbahçe dışında şampiyon olan ilk takımoldu. O zamandan itibaren “Karadeniz Fırtı-nası” olarak anılan Trabzonspor, bu başarıyıdaha sonra beş kez tekrarlayacaktı. 2007-2008 sezonunda ise Sivasspor’u konuştuk.

1977: Ekonomik ve politik alanlarda zorlugünler geçiren Türkiye’nin geleceğiyleilgili büyük önem taşıyan, “Ağır Sana-yi Toplantısı”, 19 Ağustos günü baş-kent Ankara’daki elektrik kesintisi yü-zünden mum ışığı altında başladı.

1978: Önemli sağlık merkezlerimizden HacettepeÜniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde, 20Aralık’ta Türkiye'deki ilk ilik nakli gerçekleş-tirildi.

1979: Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Kayse-ri İkmal Bakım Merkezi’nde, yüzde 85’i yerlimalzeme ile üretilen ilk uçak “Mavi Işık 79-XA” deneme uçuşunu başarıyla tamamladı.Türkiye’de askeri uçak üretimindeki sonrakien büyük adım, 1987’de başlayan F-16uçaklarının imal edilmesi olacaktı.

1980: Türkiye vatandaşları, parlamentodaki görüş-meleri televizyonda ilk kez canlı olarak izle-yebildi. 16 Şubat günü TBMM'den yapılannaklen yayın 5 saat sürdü. Bugün TRT’yebağlı olarak yayın yapan Meclis TV, açık olantüm Meclis görüşmelerini yayınlıyor.

1981: Türk Milli Basketbol Takımı, 5 Aralık’ta Sof-ya'da, Yunanistan'la yaptığı final maçını 93-80 kazanarak Balkan Şampiyonu oldu. Son-raki 20 yılda çok fazla uluslararası başarı ka-zanılamasa da, 2001’de İstanbul’da düzen-lenen Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda fi-nal oynanacak ve Türkiye basketbolda,NBA’e yıldız gönderecek aşamaya gelecekti.

1982: Çelebi Hava Ser-visi A.Ş.’nin kuru-cusu Ali Cavit Çe-lebioğlu vefat etti. Eşi Engin Çelebi-oğlu, ağır bir yü-kü omuzladı. Çe-lebi’nin başarılarıileriki senelerdede artarak devamedecekti.

1983: Nail Çakırhan, Uluslararası Ağa Han Mimar-lık Ödülü'nü Gökova’da inşa ettiği “Çakır-han Evi” ile kazandı. Çakırhan, halen mimar-lık eğitimi almadan dünyanın bu en ünlümimarlık ödülünü kazanan tek kişidir. Bubaşarıyı, aynı ödülü 2001 yılında kazananmimar Cengiz Bektaş tekrarlayacaktı.

1984: Türkiye’nin 2007 yılına kadar sürecek “fiş”ve “fatura” toplama serüveni 8 Şubat günübaşladı. Katma Değer Vergisi (KDV) uygula-ması ile, yapılan her alışveriş belgeleniyordu.Televizyon tanıtım filmlerinde Özay Gön-lüm’ün seslendirdiği “Fişini de al MustafaAli” şarkısı kısa sürede günlük dile yerleşti.

1985: Almanya’daki Türkiyeli işçile-rin zorlu yaşam koşulları, 24yıl sonra ilk kez Almanlar’dan

bir karşılık buldu. Uzun bir süre Türk işçisikılığında yaşayan yazar Günter Wallraff’ıngözlemlerini ve yaşadıklarını aktardığı kitabı,'En Alttakiler' 1 milyon sattı. Wallraff, kitabı-nın tüm gelirini Türklere bıraktığını açıkladı.

Page 11: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

10 - 11

1986: Birleşmiş Milletler’e bağlı UNICEF, kurulu-şunun 40. yıldönümü nedeniyle yaptığıaraştırmada tüm dünyada çocuk hastalıkla-rına karşı mücadelede, Türkiye’yi örnek ülkeolarak gösterdi. 1987:

Bugün halen Türkiye’nin en önemli gündemmaddeleri arasında yer alan AB’ye tam üye-lik sürecinin ilk adımı bu yıl atıldı. 14 Aralık1987'de yapılan tam üyelik müracaatına,AB Komisyonu dört gün sonra verdiği yanıt-ta ‘katılım müzakerelerinin başlatılmasınınhenüz uygun olmayacağını’ belirtti. AB üye-liği yolunda Türkiye’nin daha sonraki en

önemli hamlesi, 1995’te Gümrük BirliğiAnlaşması’nın imzalanması olacaktı.Bundan dört yıl sonra, 1999’da ger-

çekleştirilen AB Zirvesi ile Türkiye'ninaday üyeliği kesinleşti.

1988: Naim Süley-manoğlu, 27Nisan günüTürk Milli Takı-mı forması al-tında ilk başarı-sını, AvrupaHalter Şampi-yonası’nda 3dünya rekorukırarak aldığı 3altın madalya ile kazandı. Aynı yıl Seul Olim-piyat Oyunları’nda olimpiyat rekoru kırarakaltın madalya aldı. Süleymanoğlu sonraki yıl-larda Atina'daki Dünya Halter Şampiyona-sı'nda, Barcelona Olimpiyatları'nda ve İstan-bul'daki Dünya Halter Şampiyonası'nda yenirekorlara imza atacaktı.

1989: Türkiye’den Avrupa ülkelerineyönelik ilk televizyon yayı-nı, TRT INT ile başla-dı. O zamanadek Türkçe ga-zetelerden veKöln Radyosu’ndanmemleketleri ile ilgili ha-berleri almaya çalışan Türkiyeliaileler, bu yayına büyük ilgi gös-terecekti. 1992’de yapılan biraraştırmaya göre TRT INT yayı-nında en çok izlenen program,yüzde 82 ile “Haberler”di…

1990: Organ nakli konusunda önemli adımlardanbiri Bursa Uludağ Üniversitesi’nde atıldı. 13Aralık günü yapılan operasyonla, Türkiye’deilk beyin dokusu nakli gerçekleştirildi.

1991: Nüfusu hızla artan İstanbul’da kentiçi ulaşımı rahatlatmaya yönelik enönemli proje olan metro inşaatına29 Eylül’de başlandı. İstanbul Met-rosu’nun ikinci aşaması olan Şişli-4. Levent hattının temeli ise, bun-dan bir yıl sonra atılacaktı. Aynı yılİstanbul Çavuşoğlu Lisesi Dünya Lise-lerarası Basketbol Şampiyonu oldu.

1992: Yılın ilk günündenitibaren araçlar-da, sürücülere veön koltukta otu-ran yolcularaemniyet kemeritakma zorunlulu-ğu getirildi.

1993: Hülya Avşar, yönetmenliğini Sinan Çetin’inyaptığı “Berlin in Berlin” filmindeki rolüyleMoskova Film Şenliği'nde En İyi KadınOyuncu Ödülü’nü kazandı. Berlin in Berlin,bugün artık başka bir kadın oyuncumuzla il-gili de özel bir önemesahip: Sinemamızın unu-tulmaz oyuncusu AliyeRona’nın son filmi... Buyıl ayrıca özel radyolarınyayını serbest bırakıldı.

1994: Fransız Guyanası'ndan 24 Ocak günüuzaya fırlatılan roket, Türkiye’nin ilk uy-dusu olacak Türksat 1A’yı uzaya taşı-yordu. Ancak fırlatmadan 12 dakikasonra meydana gelen bir arıza, uydu-nun havada imha edilmesine neden ol-du. Aynı yıl 10 Ağustos’ta gerçekleştiri-len ikinci fırlatma ile Türksat 1B, ilk uy-dumuz olarak yörüngeye oturtuldu.Her iki fırlatma da TRT yayınından heye-canla takip edildi.

1995: Türkiye’nin en büyük yatırım hamlelerindenbiri olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)kapsamında, Fırat Nehri’nin suyu HarranOvası'na verilmeye başlandı.

1996: İstanbul’un ev sahipliği yaptığı 2. Habitatİnsan Yerleşimleri Konferansı 3 Hazirangünü başladı. 14 Haziran’a kadar sürenkonferansta, dünyanın her yerinden 20binden fazla katılımcı, kentleşen dünyadainsan yerleşimlerinin geleceğini görüştü.

Page 12: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

50. yıl

2007: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi yaşama geçirildi. Sayım sonuçlarına göre Türkiye'nin nüfusu70 milyon 586 bin 256 olarak belirlendi. 35 milyon 376 bin 533'ü erkeklerden, 35 milyon 209bin 723'ü kadınlardan oluşan nüfusumuzun yarısının 28 yaşından küçük olduğu açıklandı.

1997: Dünyanın en büyük ve prestijli kitap fuarıolan Frankfurt Kitap Fuarı kapsamındakiAlmanya Kitap Yayıncıları Birliği Barış Ödü-lü, ünlü yazar Yaşar Kemal’e verildi. Ödüldaha önce Vaclav Havel, Jorge Semprun veSusan Sontag gibi yazarlara verilmişti.

1998: Cumhuriyet’in 75. yılı kutlamaları, AnkaraEsenboğa Havalimanı’na tarihi bir gün ya-şattı. 28 Ekim günü, kutlamalara katılmakiçin başkente gelen tam 13 cumhurbaşkanıhavaalanına indi. Bu sayı Esenboğa için birrekordu. Diğer ülkeleri temsil eden, farklıdüzeylerden yetkililerin de gelişiyle Esenbo-ğa gün boyu adeta ‘dünya liderleri buluşma-sı’na sahne oldu.

1999: Yakın tarihimizde tüm Türkiye’yi acıya bo-ğan en önemli olay, 1999’da yaşandı. 17Ağustos günü 03.02’de yaşanan 7.4 şidde-tindeki deprem Marmara Bölgesi’ni vurdu.18 binden fazla vatandaşımızı kaybettiğimizbu felaketin ardından, hem yurtiçinden hemde yurtdışından gelen yardımlar ve dayanış-ma konusundaki çok sayıda örnek hafızala-ra kazındı.

2000: Galatasaray, Avrupa’da bir kupaya uzanan ilkfutbol takımımız oldu. 17 Mayıs günü oyna-nan UEFA Kupası Finali’ni penaltı atışları so-nucunda kazanan Galatasaray, aynı yıl Şam-piyonlar Ligi Şampiyonu Real Madrid’i yene-rek Süper Kupa’yı da alacaktı.

2001: İstanbullular 1 Ekim tarihinde, Boğaz’dangeçen bir “dev”i izledi. Çin'in Ukrayna'dansatın aldığı yüzer platfom Varyag’ın geçişiiçin şehrin bütün deniz trafiği durduruldu.Pek çok gemi tarafından çekilerek ilerleyenVaryag, 2 Kasım’da Çanakkale Boğazı'ndanEge Denizi’ne çıkacaktı.

2002: Teknik Direktör Şenol Güneş’in yönetimin-de Dünya Kupası yarı finaline kadar çıkanTürkiye A Milli Futbol Takımı, Brezilya’ya 1-0’lık skorla yenilerek elendi. Milli Takım, 29Haziran’da, Güney Kore ile oynadığı maçı 3-2 kazanarak ‘Dünya Üçüncüsü’ olurken bumaç Hakan Şükür’ün 11. saniyede ağlarayolladığı “Dünya Kupası’nın en hızlı golü” veiki takım oyuncularının dostluk gösterileri ilehafızalara kazındı.

2003: Bilardoda ülkemizin altın yılı yaşandı. Yurtdı-şında eşsiz başarıları nedeniyle “Türk Prens”lakabıyla anılan Semih Saygıner, ABD-LasVegas’ta Dünya Kupası Şampiyonu, İspan-ya-Valladolid’de Dünya Şampiyonu oldu.“Prens”, aynı yıl Almanya’da düzenlenenşampiyonada da bir başka bilardocumuzTayfun Taşdemir ile birlikte Milli TakımlarDünya Şampiyonluğu’nu kazandı. Ekip, bubaşarıyı bir yıl sonra da tekrarlayacaktı.

2004: Fatih Akın’ın yönetti-ği, başrollerini SibelKekili ve BülentÜner’in oynadığı“Duvara Karşı”, Berlin Film Festivali'nde AltınAyı ödülünü kazandı. Bu yıl ayrıca TL'den 6 sı-fır atılması ve T.C. para biriminin "Yeni TürkLirası" olmasını öngören yasa, Resmi Gaze-te'de yayımlandı. 2004’ün bir diğer gelişmeside Avrupa’nın birçok ülkesinde, 1977’de uy-gulamaya konan “Hayvanları Koruma Kanu-nu”nun TBMM’de kabul edilmesi oldu.

2005: Türkiye Formula 1 Dünya Şampiyonası'nailk kez ev sahipliği yaptı. Kimi Raikkonen’inkazandığı Grand Prix, ülkemizdeki motorsporları tutkunlarının dünyanın bu en ünlüyarışını canlı olarak izlemesini sağladı.

2008: Çelebi Holding, faaliyet yürüttüğüsektörlerde kazandığı başarıları ileiş dünyamızdaki önemli aktörler-den biri olarak 50. yaşını kutluyor.Bugün, Engin Çelebioğlu YönetimKurulu Onursal Başkanı, Ali CavitBey’in vefat ettiği 1982 yılında 19yaşında olan Can Çelebioğlu Yö-netim Kurulu Başkanı, aynı yılın16 yaşındaki genç kızı Canan Çe-lebioğlu Tokgöz ise Yönetim Ku-rulu Başkan Vekili. Çelebi çalışan-ları ile el ele yürüyorlar.

2006: 1979’da “Cevdet Bey ve Oğulları” ilebaşlayan romancılığını sonraki yıllardadünyanın pek çok dilinde okunan bir ya-zar olarak devam ettiren Orhan Pamuk,Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı.

Page 13: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

12 - 13

andırma Limanı ihalesini ÇelebiHolding kazandı. Çelebi Holdingşirketlerinden oluşan Çelebi OrtakGirişim Grubu (Çelebi OGG),Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ta-rafından gerçekleştirilen ihale so-nucunda, 12 kuruluş arasında en

yüksek teklifi vererek, TCDD İşletmesi GenelMüdürlüğü’ne ait Bandırma Limanı’nın 36 yılsüreyle işletme hakkını aldı. İhale resmi olarakRekabet Kurulu’nun oluru, Özelleştirme Yük-sek Kurulu’nun onayı ve Danıştay’ın görüşün-den sonra sonuçlanmış olacak.

20 milyon dolarlık yatırımHavalimanı işletmeciliği, havalimanı yer hizmet-leri, gıda, turizm, liman işletmeciliği gibi sektör-lerde faaliyet gösteren ve Türkiye’nin en köklükuruluşlarından biri olan Çelebi Holding, 175,5milyon dolar bedelle işletme hakkını aldığı Ban-dırma Limanı’nda 5 yıl içerisinde 20 milyondolarlık yatırım yapacak. Çelebi Holding, Mar-mara Bölgesi’nin verimlilik açısından önde ge-len limanı haline getirerek en kısa zamandabölge sanayicisi ve Türkiye’nin hizmetine sun-mayı hedefliyor.

Kapasitesi yüzde 50 artırılacakHoldingden yapılan açıklamada; ihale bedelinin,özkaynak ve proje finansmanı kredisiyle karşıla-narak, peşin ödeneceği bildirildi. Yatırım kapsa-mında öncelikle; 7.5 milyon ton/yıl olan dökmeyük kapasitesi, 4 yıl içerisinde yıllık 11 milyontona yükseltilecek. Limanın mevcut halinin ge-liştirilmesi yanında araç ve konteynır elleçleme-sinin de yapılabileceği bir liman haline dönüştü-rülecek. Çelebi, tüm faaliyetlerinde olduğu gibiliman faaliyetlerinde de kaliteden ödün verme-den en yüksek verimliliğe sahip işletmeyi oluş-turmayı hedefliyor. Bunun için, limanda gereklitüm yatırımlar gerçekleştirilecek.

Yönetim ve ortaklık yapısıÇelebi Holding tarafından yapılan açıklamada,holdingin 50 yıllık geçmişinin verdiği tecrübe

ve 2006 yılından bu yana Antalya Limanı’ndagösterilen başarılı performansa dikkat çekile-rek grubun liman için öngördüğü hedefleringerçekleşmesine katkı sağlayabileceğine inan-

dığı yerli ve yabancı yatırımcılarla görüştüğübelirtildi. Ancak, henüz Çelebi grubu dışındabir firmayla ortaklık yapılıp yapılmayacağı ko-nusunda bir karara varılmadığı da açıklandı.

Bandırma LimanıMarmara Denizi’nin güney kıyısında bulunan, 268 bin metrekarelik bir alana vetoplam 2 bin 974 metre rıhtım uzunluğuna sahip olan Bandırma Limanı, hinter-landında yoğun sanayi kuruluşları olan Bursa ile önemli tarım ve madencilik alan-larını barındırıyor. Karayolunun yanı sıra demiryolu bağlantısı da bulunan liman,bölgenin önemli dökme yük ithalat ve ihracat kapılarından biri konumunda.Modern bir altyapıya sahip olan limanda, 225 metre açıklığa sahip 500 ve binmetre uzunluğunda iki mendirek bulunuyor. Bir kılavuz botu, 3 römorkör ve 1palamur botunun mevcut olduğu limanın elleçleme ekipmanları arasında, 25-42tonluk 3 adet dolu ve 8 tonluk bir adet de boş konteynır fork-lifti, kapasiteleri 3ile 35 ton arasında değişen 15 adet rıhtım vinci, yine kapasiteleri 5 ile 25 ton ara-sında değişen 6 adet mobil vinç, 5 standart ve 14 kısa mastlı fork-lift, 3 paletlivinç ve 3 adet de loder yer alıyor. Ağırlıklı olarak dökme yük trafiğine hizmet verilen limanda, rıhtımdaki yükleme-boşaltma hizmetleri rıhtım vinçleri ile gerçekleştiriliyor. TMO’ya ait 34 bin ton ka-pasiteli bir hububat silosuna sahip olan limanın, konveyör sistemi de mevcut.

Çelebi denizleri sevdiÇELEB‹ HOLD‹NG, ORTADO⁄U ANTALYA L‹MAN‹fiLETMELER‹ VE ÇELEB‹ MAR‹NA ANTALYA’NIN ARDINDAN BANDIRMA L‹MANI’NIN DA ‹fiLETMEHAKKINI KAZANDI. ‹HALERESM‹ ONAYLARIN ARDINDAN KES‹NLEfiECEK.

B

Page 14: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

uruluşunun 50. yılında sos-yal sorumluluk projelerine im-za atan Çelebi Holding, sonolarak eğitim alanına bir katkısağlama kararı aldı. Bu çerçe-vede yapılan değerlendirmelersonunda Erzincan Üniversite-

si’nde bir “Sivil Havacılık Yüksek Okulu”açılması konusunda görüş birliğine varıldı.Erzincan Üniversitesi bünyesinde açılacakSivil Havacılık Yüksekokulu için hazırlananprotokol, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,Rektör Prof. Dr. Erdoğan Büyükkasap veÇelebi Holding Yönetim Kurulu Başkan Ve-kili Canan Çelebioğlu Tokgöz tarafından 10Mayıs 2008 günü Erzincan’da imzalandı.

Bakan Yıldırım: Gençler içinönemli bir olanakBakan Binali Yıldırım, Türkiye’de sivil havacı-lığın büyük atılım içerisinde olduğunu ifadeederek Erzincan Sivil Havacılık Yüksekoku-

sosyal sorumluluk

Çelebi’den yüksekö¤renime

büyük katk›ÇELEB‹ HOLD‹NG, ERZ‹NCAN ÜN‹VERS‹TES‹’NDE S‹V‹L HAVACILIK YÜKSEK OKULU AÇIYOR.

K

Page 15: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

14 - 15

lu’ndan mezun olanların iş sıkıntısı çekme-yeceklerini söyledi. Özellikle İngilizce ağır-lıklı eğitim yapılacak olan yüksekokuldagençlerin iyi bir eğitim alacaklarını kayde-den Yıldırım, “Bu yatırımları Erzincan'a ka-zandırmanın mutluluğu içerisindeyim.Gençlerimiz Çelebi Holding başta olmaküzere gelişmekte olan sivil havacılık sektö-ründe, gerek yurt içinde, gerekse yurt dı-şında iş sahibi olabilecekler” diye konuştu.

Tüm ihtiyaçları Çelebi karşılayacakÇelebi Holding Yönetim Kurulu BaşkanVekili Canan Çelebioğlu Tokgöz, imza tö-reninde yaptığı konuşmada Türkiye'de vedünyada son yıllarda sivil havacılık alanındabüyük gelişmeler yaşandığını belirterekUlaştırma Bakanlığı’nın yönlendirmesi ile

Erzincan'a Sivil Havacılık Yüksekokulu kur-maya karar verdiklerini ifade etti. CananÇelebioğlu Tokgöz söz konusu yüksekoku-lun tüm ihtiyaç ve gereksinimlerinin Çelebitarafından karşılanacağını dile getirdi. Erzincan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Er-doğan Büyükkasap ise, 01.03.2006 Tarihve 5467 Sayılı Kanun’la kurulan ErzincanÜniversitesi'nin aynı dönemde kurulan di-ğer üniversitelerden önde olduğunu, yapıl-ması planlanan Sivil Havacılık Yüksekokuluile de aradaki farkın iyice artacağını ifadeetti. İmza töreninin sonunda Erzincan’da dü-zenlenen cirit müsabakası büyük bir beğe-ni ile izlendi.

Kaliteli istihdam kaynağı olacakKonu ile ilgili olarak Çelebice’ye bir değer-

lendirme yapan Canan Çelebioğlu Tokgöz,Çelebi’nin üst seviyedeki sosyal sorumlulukanlayışı ile ülkemizin ve havacılık sektörü-nün hayati gereksinimlerinin karşılanmasıiçin yatırım yapmaktan kaçınmayacağını ifa-de ederek, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldı-rım’ın himayelerinde Erzincan Üniversitesiile yapılan bu işbirliğinin ülkemiz gençlerineçalışma imkanı sağlayacağı gibi, sektörünihtiyaç duyduğu kaliteli istihdamın teminiaçısından da büyük fayda sağlayacağını be-lirtti. Canan Çelebioğlu Tokgöz, Çelebi’ninbu işbirliğinden gurur duyduğunu ifade etti.2007 yılında kuruluşunun 50. yılı nedeni ilesosyal sorumluluk projeleri uygulamalarınabaşlayan Çelebi Holding, daha önce de Da-laman’da 50 hektarlık bir orman arazisininyeniden yapılandırılmasına öncü olmuş vebu çalışma 2008 yılı başında bitirilmişti.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Canan Çelebioğlu Tokgöz imza töreninin ardından, cirit müsabakalarını izlediler (Üstte). Kurulacak okula ilişkinyapılacaklar, sohbetlerin ana konusuydu (Altta solda). Canan Çelebioğlu Tokgöz okulun arazisi ve inşası hakkında da bilgi aldı. (Altta sağda)

Page 16: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Türk Hava Yolları’nın bu yıl ihaleye çıkarılan11 istasyonunda hizmet vermeyi Çelebi üst-lendi. 14 Şubat 2008 tarihinde gerçekleştiri-len ihalede eklenen yeni istasyonlarla birlikteTHY’nin toplam 17 istasyonunda hizmetleriÇelebi üstlenmiş oldu.THY bu ihale sonucunda Trabzon, Van, Di-yarbakır, Erzurum, Malatya, Samsun, Mardin,Erzincan, Hatay, Kahramanmaraş ve Denizlihavalimanlarındaki ramp, harekat ve trafikhizmetlerinin Çelebi tarafından verilmesinekarar verdi. Türk Hava Yolları’nın planlaması-na göre belirtilen istasyonlardan 2008 yılındatoplam 11 bin 78 uçuş gerçekleştirilmesi ön-görülüyor.

4 istasyon 2008 sonunda hazırÇelebi Hava Servisi şu anda teşkilatlanmamışbulunduğu Erzincan, Hatay, Kahramanmaraşve Denizli havalimanlarında THY uçuşlarınahizmet vermek için gerekli sistemi 2008 yılı

THY Çelebi’den memnun haber

Çelebi Ground Handling Hungary,Nisan ayında Orta Avrupa’nın önde ge-len eğitim şirketlerinden biri olan Ce-gos işbirliği ile çalışanlarına ‘Müşteri İliş-kileri Temel Eğitimi’ verdi. Yolcu hiz-metleri ve kargo departmanından 138personelin katılımıyla gerçekleşen eği-timde, deneyimler paylaşılarak daha üstdüzey müşteri memnuniyetine ulaş-mak için yapılması gerekenler ele alındı.Eğitmenlerle birlikte departman lider-

Çelebi Hava Servisi, KurumlarVergisi ödemelerindeki başarısınedeniyle İstanbul Ticaret Odası(İTO) tarafından ödüllendirildi. İTOYönetim Kurulu’nun 20 Eylül2007 tarihinde aldığı kararla,“2006 Kazançları Üzerinden Yük-sek Düzeyde Kurumlar VergisiMükellefi” ilan edilen Çelebi HavaServisi’ne başarısından dolayı “İs-tanbul Ticaret Odası-Takdir Beratı”ve “Kurumlar Vergisi Altın Madal-yası” verildi. Çelebi ve diğer başa-rılı kurumların ödülleri, 9 Mayıs’tagerçekleştirilen “2006 Yılı BaşarılıVergi Mükellefleri ve İhracatçılarıÖdül Töreni”yle takdim edildi.

Vergi ödemelerine teşvik İTO, vergi gelirlerinin Türkiye’ninekonomik kalkınmasındaki hayatiöneminin bilinciyle, 1977 yılındanberi yüksek düzeyde vergi verenüyelerini ödüllendiriyor. Amacı biryandan vergi tahsilatının artırılma-sı çalışmalarına katkıda bulunmak,diğer yandan da özverili ve giri-şimci performanslarıyla yüksekdüzeyde vergi ödeme başarısınıgösteren üyelerini takdir ve teşviketmek olan bu değerlendirme,her yıl Mart ayında başlayıp birsonraki yılın Mart ayına kadar de-vam ediyor.

leri de eğitim programı öncesinde, karşılaşıl-ması olası güçlükler hakkında ‘alan çalışma-sı’nda bulundu. Yoğun bir tempoda çalışanÇelebi Ground Handling Hungary persone-li, bu eğitimle birbirlerini daha yakından ta-nıma, yardımlaşma ve tecrübelerini paylaş-ma fırsatı elde etmiş oldu. ÇGHH yönetimi,eğitime katılan tüm personele teşekkürederek, sağlanan müşteri memnuniyetiniberaberce daha üst noktalara taşıma yolun-da ilerlediklerini dile getirdi.

Macaristan’da müflteri iliflkileri temel e¤itimi

Çelebi Hava Servisi’ne‹TO’dan alt›n madalya

sonuna kadar kurmuş ve hizmet sunumunabaşlamış olacak. Bu konudaki sözleşmeler ise Türk Hava Yol-ları ile Çelebi Hava Servisi yetkilileri tarafından12 Mayıs günü imzalandı. Konuya ilişkin birdeğerlendirme yapan Çelebi Hava Servisi Ge-nel Müdürü Samim Aydın, THY ile sürdürü-len işbirliğinin daha da geliştirilmesinin yolu-nu açacak bu yeni hizmet sunumunun öne-mine dikkat çekerek, Çelebi’nin milli havayo-lumuza sunacağı üst seviyedeki hizmet iletercih edilen kurum olma özelliğini perçinle-yeceğini ifade etti. Çelebi Hava Servisi; 2007 yılında Türk HavaYolları’nın Esenboğa, Antalya, İzmir, Adana,Trabzon, Bursa, Kayseri, Diyarbakır, Erzurum,Samsun, Gaziantep, Malatya ve Van havali-manlarında 3 bin 674’ü dış hat, 41 bin 120’siiç hat olmak üzere toplam 44 bin 794 uçu-şuna ramp hizmeti verdi. Bu istasyonlardakihizmet sunumu 2008 yılında da sürüyor.

Türk Hava Yolları’na 2005’ten bugüne kadar yalnız ramp hizmetisunan Çelebi Hava Servisi, 2008 yılından itibaren milli havayolumuzaramp hizmetinin yanı sıra harekat ve trafik hizmeti de sunmayabaşlayacak. 14 Şubat 2008 tarihinde yapılan ihale sonucunda, THY’ninTrabzon, Van, Diyarbakır, Erzurum, Malatya, Samsun, Mardin,Erzincan, Hatay, Kahramanmaraş ve Denizli istasyonlarındaki ramp,harekat ve trafik hizmetleri Çelebi’ye verildi. Böylelikle 2008 yılındatoplam 17 THY İstasyonu Çelebi’nin usta ellerine teslim edilmiş oldu.

Page 17: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

16 - 17

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, çıktı-ğı bölge turu çerçevesinde çeşitli temaslar-da bulunmak üzere 24 Mart’ta AnkaraEsenboğa Havalimanı’na indi.Cheney’nin yanı sıra aralarında eşi LynneCheney ile ABD Dışişleri Bakanlığı’nda müs-teşar yardımcısı olan kızı Elizabeth Che-ney’nin de bulunduğu kalabalık heyet, Esen-boğa Havaalanı’nda Dışişleri Bakanlığı Müs-teşarı Büyükelçi Ertuğrul Apakan, ABD'ninAnkara Büyükelçisi Ross Wilson, Ankara Va-lisi Kemal Önal ve Merkez Komutanı Tuğge-neral Naci Özdemir tarafından karşılandı.Dick Cheney, Esenboğa Havalimanı’na in-dikten sonra VIP salonuna geçmeden, ap-ronda kendisini bekleyen araçlarla havalima-nından ayrıldı.Ankara'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genel-kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıtile bir araya gelerek temaslarda bulunanCheney, görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sı-

ra terörle mücadele, Irak, İran, Afganistan'aasker yardımı, ABD'nin füze savunma kal-kanı projesi ve Ortadoğu sorunu gibi konu-ları da ele aldı.Cheney’nin uçağına yer hizmetlerini Çelebi

SunExpress kaptan›ndan,ÇHS operatörüne teflekkür mektubuSunExpress Havayolları’nın kaptanların-dan Mehmet Afyonlu, Çelebi Hava Servisiİzmir İstasyonu çalışanlarından operatörSülük Uslu’ya, görev anlayışı ve sorumlulukduygusu için teşekkürlerini içeren bir mek-tup iletti. Mehmet Afyonlu, gerçekleştirdiğibir HAJ uçuşu için boarding esnasında in-terfondan, kanat altında bir mayi kaçağınırapor eden ÇHS ADB push back araç ope-ratörü Sülük Uslu’ya gönderdiği mektupta,“Bunun üzerine benim ve takiben teknikekibin kontrolleri ile teyit edilen hidrolik ka-çağı ile ilgili tedbirler alınarak uçuşa devamedilmiştir. Bu şekilde, Sülük Uslu, kendi so-rumluluk sahası olmamasına rağmen gör-düğü bir problemi ilgililere bildirerek olasıbir aksaklığın soruna dönüşmeden önlen-mesini sağlamıştır. Personelin görev anlayışıve sorumluluk duygusu takdire değerdir”ifadesine yer verdi.

SunExpress Havayolları yeni başlayan Sam-sun uçuşlarıyla birlikte, Çelebi Hava Servi-si’yle sürdürmekte olduğu başarılı birlikteliği-ni perçinledi. Burada da yer hizmetlerini Çe-lebi’nin tecrübeli Samsun İstasyonu persone-linden almayı tercih eden SunExpress Hava-yolları’nın Genel Müdür Yardımcısı Hacı Sayve beraberindeki 63 kişilik ekip, bu yeni hat-tın açılışı için Samsun’a geldi. SunExpress’esunulan ilk hizmetin heyecanını ve mutlulu-ğunu yaşayan ÇHS Samsun ekibi, kalabalıkekibi ellerinde çiçeklerle karşılarken, tatlı baş-layan işbirliklerinin de hep tatlı devam etme-si adına çikolata ikramında bulundu.

ÇHS, SunExpress’le iflbirli¤ini Samsun’da da sürdürüyor

ABD Baflkan Yard›mc›s› Cheney’nin uça¤›nayer hizmetleri Çelebi taraf›ndan verildi

Çelebi Hava Servisi Macaristan’ın en büyük düşük maliyetli havayolu müşterilerindenolan EasyJet Havayolları, 14-16 Nisan 2008 tarihleri arasında Budapeşte’de Jar Ops de-netimini gerçekleştirdi. Başarıyla tamamlanan dene-timler sonrasında hiçbir uy-gunsuzluğa rastlamayanEasyJet yetkilileri, son yıllardakatedilen gelişmeler ve yapı-lan düzeltmeler dolayısıylaÇHS Macaristan yönetimineteşekkürlerini iletti. ÇelebiMacaristan’da hizmet kalitesi-nin çıktığı seviyenin bir gös-tergesi olan bu denetim ilebaşarıda katkısı olan tüm per-sonele ayrıca teşekkür edildi.

Hava Servisi Ankara İstasyonu verdi. Ameri-kalı yetkililer, sunulan mükemmel hizmetnedeniyle ÇHS Ankara İstasyonu personeli-ne teşekkürlerini iletti.

İstanbul’da da ÇHSAnkara’daki temaslarını tamamladıktan son-ra İstanbul’a geçen Başkan Yardımcısı, bura-da da ÇHS’nin deneyimli İstanbul İstasyonupersoneli tarafından karşılandı. Atatürk Ha-valimanı’nda verilen başarılı yer hizmetleridolayısıyla İstanbul İstasyonu’na bir teşekkürmektubu gönderen Başkonsolos Sharon A.Wiener mektubunda, “Başkan Yardımcısı veheyetinin sorunsuz geliş-gidişini sağlayarak,ziyaretindeki operasyonu destekleyecekkapsamlı personel ve ekipman ihtiyacını kar-şılamak, sizin ekibinizin sunduğu uzmanoperasyonla mümkün olmuştur. Ziyaretinen iyi şekilde geçmesi için gösterdiğiniz ça-badan ötürü minnettarız. Tekrar beraber ça-lışabilmek dileğiyle” ifadesine yer verdi.

Çelebi Macaristan’da baflar›l› EasyJet denetimi

Page 18: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

haber

Çelebi Güvenlik AntalyaHavaliman›’nda C GrubuUçak Özel GüvenlikHizmeti ve DenetimiÇal›flma Ruhsat› ald›Çelebi Güvenlik Sistemleri ve DanışmanlıkA.Ş., İstanbul’da edindiği havacılık güvenliği(uçak özel güvenliği) tecrübesini Antalya Ha-valimanı’na da taşıyor. Bu yöndeki çalışmalarkapsamında son olarak, II. Dış Hatlar Termi-nali’nde sürdürülen Terminal Güvenlik Hiz-metleri’ne ilaveten, C Grubu Uçak Özel Gü-venlik Hizmeti ve Denetimi Çalışma Ruhsatıalındı. Çelebi Güvenlik doküman kontrolü,uçak koruma, silah ve benzeri teslimat, uçakarama, kontuar saha güvenliği hizmetleri vb.alanlarda yerli ve yabancı havayolu şirketleri-ne uzman kadro ile güvenlik hizmeti sunumuiçin büyük bir adım atarak, 26 Nisan’da ilkhizmetini gerçekleştirdi.

ÇHS Trabzon İstasyonu, 15 Nisan 2008 ta-rihinde gerçekleşen Azerbaycan Havayol-ları’nın ilk Trabzon uçuşuna başa-rıyla hizmet verdi.ATR-42500 tipi 50 kişilikuçakla Trabzon’a inen Azer-baycan Havayolları, yer hiz-metlerini Çelebi Hava Ser-visi’nden almayı tercih etti.Hem Türk hem de Azeribasınının yoğun ilgi göster-diği ilk uçuş sonrasında, kü-çük bir kokteyl düzenlendi. Ba-

World Focus Havayollar› veÇelebi Güvenlik’ten iflbirli¤iWorld Focus Havayolları, haftada üç uçuş-la başladığı İstanbul-Erbil-İstanbul seferleri-nin güvenlik hizmetini Çelebi Güvenlik’tenalacak. Irak’ın muhtelif kentlerinden İstanbulAtatürk Havalimanı’na gelen tüm havayolla-rına başarıyla hizmet sunan Çelebi GüvenlikSistemleri ve Danışmanlık A.Ş., World FocusHavayolları ile imzalanan hizmet sözleşme-siyle bu alanda tercih edilen bir servis sağla-yıcısı olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Çelebi Grubu yöneticilerine özel ekonomi konferans›Çe-Tur Çelebi Turizm, Çelebi Grubuyöneticilerine özel, “Türk ve Dünya Eko-nomisindeki Trendler ve Beklentiler” ko-nulu bir konferans düzenledi. 10 NisanPerşembe günü, WOW ConventionCenter’da gerçekleştirilen konferans, Çe-lebili yöneticilerden büyük ilgi gördü. İki bölümden oluşan konferansın konuş-macısı Prof. Dr. Kerem Alkin’di. Alkin’in,yurtiçinde ve yurtdışında yayınlanmış çoksayıda araştırma, rapor ve makalesi bulu-nuyor. Prof. Dr. Alkin, konferansta dünya-daki ekonomik trendleri, bu trendlerinTürkiye ekonomisine etkilerini, gelecek

muhtemel ekonomik gelişmeleri ve eko-nominin siyasetle bağını anlattı. Alkin,konferans sonrasında Çelebili yöneticiler-den büyük alkış aldı.

Trabzon ‹stasyonu, Azerbaycan Havayollar›’n› müflteri portföyüne katt›

sının sorularını yanıtlayan ÇHS Trabzon İs-tasyonu Başmüdürü Hakan Demiray,

başlayan bu yeni ve güzel işbirli-ğinden duydukları memnu-

niyeti dile getirdi.AHY 048 BAKÜ seferiolarak geçen ve bundansonra her hafta salı günü,saat 12.00’de gerçekle-şecek olan Trabzon-Baküuçuşlarının, yakın zaman-

da haftada iki sefere çık-ması bekleniyor.

Avrupa Birliği tarafından destekle-nen, özellikle yeni mezun üniversiteöğrencilerinin iş eğitimlerini uluslara-rası mecrada almalarını sağlayarakprofesyonel çalışma yaşamlarına kat-kıda bulunmak amacıyla geliştirilen“Leonardo Da Vinci Programı”, 12hafta olarak planlanan bir sosyal so-rumluluk projesi.

Çelebi’den, Leonardo Da Vinci Program›’na destek Çelebi'nin ilk yurt dışı deneyimi olanÇelebi Ground Handling Hungary, ha-vacılık sektörüne yeni ve deneyimli ki-şiler kazandırmak amacıyla, EskişehirSivil Havacılık Yüksek Okulu'na(SHYO) bu projede sponsor olarakdestek verdi. Çelebi Hava Servisi'ninde desteğiyle titiz bir seçim sürecigerçekleşirken sonuçta 5 başarılıSHYO öğrencisi belirlendi.Türkiye’de takviye eğitimler alan öğ-renciler, ÇGHH'de üç ay süren eğitim-lerde, kendilerine verilen işbaşı eği-timleriyle yer hizmetleri operasyonla-rında görev alarak, başarılı bir akade-mik dönem geçirdi. Dönem sonunda başarılı öğrenciler-den Murat Sümer, Çelebi Hava Servi-si İzmir İstasyonu’nda harekat memu-ru olarak göreve başladı.

Page 19: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

18 - 19

EDUPLUS tarafından bu yıl üçüncüsü dü-zenlenen “Kişisel Gelişim Zirvesi”, 13 Mart’taMaslak Sheraton Otel’de gerçekleştirildi. Ka-muoyunun yakından tanıdığı ve Türk iş dün-yasına yön veren yöneticileri, ünlü kişisel ge-lişim uzmanlarını, eğitmenleri ve akademikçevrelerden önemli konuşmacıları bir arayagetiren zirveye, Çelebi Holding Yönetim Ku-rulu Başkan Vekili Canan Çelebioğlu Tokgözpanelist olarak katıldı.Katılımcıların, interaktif bir ortamda kişiselgelişimlerine katkıda bulunacak birçok konu-da bilgi edinip başarıyı yakalamış önemliisimlerin hikayelerini dinleme, Türkiye’ninönde gelen firmalarının yöneticilerine ve ko-nularında uzman konuşmacılara soru sora-bilme fırsatını yakaladıkları organizasyonda,

ABD Savunma Bakanı Robert Gates,şubat ayı sonunda resmi bir ziyaret içinVIP uçağıyla Ankara’ya geldi. Türk veAmerikan savunma bakanlarının bir ara-ya gelerek 'Sınırötesi Kara Harekatı'nıgörüştüğü bu ziyaret sırasında, Milli Sa-vunma Bakanı Vecdi Gönül, Robert Ga-tes’i makamında ağırlayarak Irak'ın kuze-yine yönelik harekat konusunda karşılıklıfikir alışverişinde bulundu. Bu resmi ziyaret için ABD Savunma Ba-kanı Robert Gates’i Ankara EsenboğaHavalimanı’na getiren VIP uçağa yer hiz-metleri, Çelebi Hava Servisi Ankara İstas-yonu’nun deneyimli kadrosu tarafındansunuldu. Çelebi’nin devlet adamlarınahizmette hayli tecrübeli Ankara ekibi,ABD Savunma Bakanı’nın uçağına sun-duğu başarılı hizmetlerle de yine takdirtopladı. Operasyonu tam bir başarıylagerçekleştiren ÇHS Ankara İstasyo-nu’ndan hizmette görev alan harekatmemurları Adnan Ahmetgil ile NihanAndaç’a, Amerikalı yetkililer tarafındanoperasyondaki önemli destekleri dolayı-sıyla teşekkür belgeleri sunuldu.

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu(MYO) Turizm Otelcilik Bölüm Başkanı Tahsin Özbekin, ÇHSSamsun İstasyon Müdürü Haluk Demir’i, THY İstasyon Mü-dürü Ayşegül Özdemiz’le birlikte sektör hakkında bilgi ver-mek üzere ders vermeye davet etti. Bu davet üzerine MYObirinci sınıfların dersine katılan Demir ve Özdemiz, havacılıkve yer hizmetleri sektörleri hakkında öğrencilere çeşitli açık-lamalarda bulundu. Yoğun ilgi gören derste Haluk Demir,öğrencilerden gelen soruları yanıtlarken Çelebi Hava Servisive Çelebi Holding’e ilişkin olarak tanıtıcı bilgiler de verdi.

Canan Çelebio¤lu Tokgöz, Kiflisel Geliflim Zirvesi’nin konu¤uyduCanan Çelebioğlu Tokgöz, ‘İş HayatındaYükselmek İçin Tavsiyeler: Ekip ÇalışmasınıTeşvik Edin, Motivasyon ve Yüksek Perfor-mans Sağlayın’ panelinin katılımcıları arasın-da yer aldı. Başkanlığını Unilever Türkiye İK Başkan Yar-dımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Cem TarıkYüksel’in yaptığı panelin diğer konuşmacıla-rı, Kurtsan Şirketler Grubu Yönetim KuruluBaşkanı Meltem Kurtsan ve Orka Grup Yö-netim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğ-lu’ydu. Canan Çelebioğlu Tokgöz paneldeyaptığı konuşmada, Çelebi Grubu’nun geç-mişinden ve geleceğe yönelik planlarındanbahsederken, ‘başarı’yı nasıl tanımladığına vebaşarının nasıl elde edilebileceğini dair gö-rüşlerini de katılımcılarla paylaştı.

Eşsiz tatlarıyla kısa sürede kendi fanatiklerini yara-tan ve kalitesinden ödün vermeden müşterilerinehizmet sunan Çelebi Gıda Grubu markalarındanArby’s, lezzetiyle damak tadına, kampanyalarıyla dasevenlerinin gönüllerine hitap ediyor.Yeni başlayan, “Arby’s’de Pepsi ile futbol keyfi!”kampanyasıyla, Arby’s’ten Pepsi’li büyük seçim me-nü alanlar, Play Station3 kazanma fırsatını elde edi-yor. Bardaklardaki şifreleri her hafta Turkcell’e ençok mesaj atan ilk 3 kişi Play Station3’ün sahibiolurken, şifreyi gönderen herkes 10 kontör ya da 4dakika hediye kazanıyor.

2007 yılında dünyanın en iyi havayolu seçilen SingapurHavayolları İstanbul İstasyon Müdürlüğü, 3 Şubat 2008ve 7 Mart 2008 tarihlerinde gerçekleştirdiği VIP uçuşla-rında gösterdiği başarılı performansından ötürü ÇelebiGüvenlik Havacılık Güvenlik Hizmetleri Departmanı’nateşekkür yazısı gönderdi. VIP uçuşa yönelik güvenlik hiz-metlerinde kontuar, gate, uçak altı ve chute bölgelerin-deki toplam 16 güvenlik görevlisi ile hizmet verilenuçuşlarda yolculardan gelen olumlu tepkiler sonrasındaSingapur Havayolları İstasyon Müdürlüğü, her iki hizmetiçin Çelebi Güvenlik’e teşekkürlerini iletti.

Arby’s lezzetleri kazand›rmaya devam ediyor

ABD Savunma Bakan›’ndanÇHS Ankara ‹stasyonu’na teflekkür Singapur Havayollar›’ndan Çelebi Güvenlik’e teflekkür yaz›s›

ÇHS Samsun ‹stasyonu’ndan yer hizmetleri dersi

Page 20: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

ÇHS Ankara ‹stasyonu, ‹fl Sa¤l›¤› ve Güvenli¤ietkinliklerindeydiAnkara'da Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Mü-dürlüğü tarafından düzenlenen 22. İş Sağlı-ğı ve Güvenliği Haftası etkinliklerine ÇelebiHava Servisi Ankara İstasyonu personeli dekatıldı. 7-8 Mayıs tarihleri arasında, Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in ka-tılımıyla gerçekleştirilen etkinlikler çerçeve-sinde tartışılan panel ve toplantı konuları, “İşyerinde Psiko-Sosyal Etkenler”, “ÇalışmaHayatı ve Sigara” ile “Koruyucu MalzemeKullanımı” olarak belirlenirken çeşitli kamukurumlarının ve özel kuruluşların yetkilileriile yapılan fikir alışverişleri de etkinliklerefarklı bir boyut kattı. ÇHS, etkinliklerden işsağlığı ve güvenliği üzerine edindiği kap-samlı bilgilerle dönerken, İş Sağlığı ve Gü-venliği Genel Müdürü Kasım Özer de ayrıcakatılımcılara birer teşekkür sertifikası sundu.

haber

Çelebi Hava Servisi Diyarbakır İstasyonu,kuruluşunun 163. yıldönümünü kutlayanpolis teşkilatı için, 10 Nisan 2008 tarihindebir kokteyl düzenledi. Polis haftasında dü-zenlenen kokteyle, Diyarbakır Havaalanı’ndaçalışan Havaalanı Emniyet Şube Müdürlüğüpersoneli davet edilerek polis bayramlarıkutlandı. Havaalanı DHMİ Meydan Müdürü,DHMİ Özel Güvenlik Teşkilatı personeli, Ha-vaalanı Emniyet Şube Müdürü ve personeli-nin de aralarında bulunduğu kalabalık birtopluluğa verilen kokteyle Onur Air, Pega-sus Havayolları, SunExpress ve Türk Hava

Little Caesars, Türkiye genelinde 29 restorana ulaflt›Dünyanın üç büyük pizza zincirin-den biri olan ve Türkiye’de de kısa sü-rede pizza severlerin favorisi halinegelen Little Caesars Pizza, yeni resto-ran açılışlarında hız kesmiyor.Çelebi Gıda Grubu’nun hızla büyüyenmarkası LC Pizza, yeni açtığı 5’i franc-hise olmak üzere toplam sekiz mer-kezle, 29 restoran sayısına ulaştı. Litt-le Caesars, bundan böyle Ümraniye,Bahçeşehir, Maltepe, Çengelköy veGöktürk Kemerburgaz’daki franchiserestoranları ile Kuyubaşı, Altunizadeve Ankara Çankaya’daki Çelebi restoranlarında da LC fanatikleriyle buluşuyor. Restoran ağını kısa zamanda daha da büyütmek hedefiyle ilerlediklerini belirten Çele-bi Gıda Grubu Genel Müdürü Hüseyin Genç, Little Caesars’ın kısa zamanda gördüğübüyük ilgiden çok memnun olduklarını ifade etti.

2006’dan itibaren sürdürülen “Gü-lümseyen Hizmet Projesi” meyvelerinivermeye başladı. Her ay, ayın Gülüm-seyen Personeli’nin seçimiyle tüm çalı-şanlar arasında heyecanlı bir bekleyişesahne olan ve olumlu gelişmeler sağ-layan proje kapsamında, ödüllendirmebölümüne ilişkin yılsonu değerlendir-mesi ÇHS İnsan Kaynakları Direktörlü-ğü’nce gerçekleştirildi. İnsan Kaynak-ları, 2007 yılı boyunca tüm istasyon-larda seçilen ‘Gülümseyen Personel’le-

“Gülümseyen Hizmet” birincileri, ödüllerine kavufluyor

Hüseyin Kara Melek Oyanık Nilhan Atasoy Serkan Kurter

rin ortalama puanlarını aldı ve en yük-sek değerlendirme puanını toplayan2007 Yılı Gülümseyen Hizmet birinci-lerini ilan etti. Ortalama 70.00’er pu-an alarak, birinci olmaya hak kazanan-lar Antalya İstasyonu’ndan NilhanAtasoy ile İstanbul İstasyonu’ndanHüseyin Kara, Melek Oyanık ve Ser-kan Kurter oldu. Birinciler ödül olarakbir yakınları ile Onur Air’e ait, yurti-çinde istedikleri bir parkurda iki kişilik,gidiş-dönüş uçak bileti alacak.

ÇHS Diyarbak›r’da polis teflkilat›na anlaml› tören Yolları personelinden de katılım gerçekleşti. Böyle özel bir günde düzenlediği etkinlikle,toplumda huzur ve güveni sağlayan polisler-le birlikte olan Çelebi Diyarbakır İstasyonuçalışanları, beraber çalışan kurumlar arasın-daki ikili ilişkilerin sürekliliğinin sağlanması-nın ve ortak bağların güçlendirilerek iş ve-rimliliğinin artırılmasının önemini bir kez da-ha vurgulamış oldu. Oldukça keyifli geçen vepolisler için de bir mola fırsatı veren kokteylsonrasında katılımcılar, bu davetten duyduk-ları memnuniyeti dile getirerek Çelebi’ye te-şekkürlerini iletti.

Page 21: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

20 - 21

Çelebi G›da Grubu ve Çe-Tur Çelebi Turizm’e

tiyatral e¤itim2008 itibariyle yeniden yapılanan Çelebi GıdaGrubu Eğitim Müdürlüğü, 26 Şubat ve 11Mart tarihlerinde bir ‘tiyatral eğitim’ düzenledi.Prof. Dr. Mahmut Paksoy tarafından Çevre Ti-yatrosu’nda verilen eğitime iki gün boyuncayaklaşık 250 kişi katıldı. Eğitimin amacı, katılım-cıları günlük iş hayatından uzaklaştırmak, yaşa-dıkları olumsuz durumları görmeleri ve anlatı-lan çözüm yolları hakkında fikir sahibi olmaları-nı sağlamaktı. Eğitimde aktif rol üstlenen Çe-Tur VIP Hizmetler Memuru Ozan Kadıoğlusahnedeki performansıyla göz doldurdu.

Çelebili çocuklar, Memo’nun Önlenemez Yükselifli’ni izlediÇelebi Holding İnsan Kaynakları Direktör-lüğü, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve ÇocukBayramı etkinlikleri çerçevesinde, İstan-bul’daki tüm Çelebi Grup Şirketleri’nde çalı-şan personelin çocuklarını tiyatroya götür-dü. Personelin çocukları 3 Mayıs’ta Koca-mustafapaşa’daki Çevre Tiyatrosu’nda bu-luştu. Ernst Wenström'ün ‘Benim KüçükÜçkağıtçım’ öyküsünden uyarlanan ve IşılKasapoğlu’nun yönettiği ‘Memo'nun Önle-nemez Yükselişi’ adlı oyundan büyük keyifalan Çelebili minikler, gelecek tiyatro keyfin-de tekrar görüşmek üzere vedalaştılar.

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talaba-ni’nin Ankara ziyaretinde, yer hizmet-leri Çelebi Hava Servisi tarafından sağ-landı. Esenboğa Havalimanı’na inenIrak Cumhurbaşkanı’nın uçağına, Çe-lebi hizmet sundu. ÇHS Ankara per-sonelinin başarıyla yürüttüğü operas-yonlar sonucunda, hassas bir konukolan Talabani ziyaretlerini tamamla-dıktan sonra, hiçbir sorun yaşanma-dan ülkesine uğurlandı. ÇHS persone-linin yer hizmetlerindeki tecrübesi vegöz dolduran başarısı bir kez dahaherkesten tebrik aldı.

Talabani’nin uça¤›na,ÇHS’den yer hizmetleri

“Celebi in focus” (Odaktaki Çelebi), Luft-hansa Havayolları İstanbul İstasyonu’nun‘Geleceği şekillendiren’ üç önemli projesin-den biri. Lufthansa’nın bu projesi, Çelebi’ninözellikle check-in ve operasyon şefleri içintasarlanmış çeşitli kriterleri içeriyor: Personeltoplantıları, Türkçe bültenler, hizmette mü-kemmeliyet workshopları, geri bildirim saat-

Lufthansa Havayollar›’ndan, ‘Çelebi Projesi’ gezisileri vb. Bu faaliyetler sonucunda hedeflenennokta, Çelebi’de daha yüksek bir Lufthansatanınırlığı sağlamak.Proje kapsamında, Lufthansa Havayolları İs-tanbul İstasyonu’ndan İnci Beceren ve Tobi-as Schulte’nin de eşlik ettiği bir grup Çelebiçalışanı, Lufthansa’nın Frankfurt’taki merke-zine gerçekleştirilen geziye katıldı. “Lufthansa Dünyası’nın kapıları açıldı” diyetanımladığı geziyi anlatan Tobias Schulte,programda Uçuş Eğitim Merkezi ve LH Tek-nik’in bakım hangarlarının yanı sıra BaşkanYardımcısı Mr. Lauer’in ofisinin de yer aldığı-nı belirtti. Nigar İlhan bu paylaşım sonrasın-daki düşüncelerini, “Check-in’de geçirdiği-miz bölüm, İstanbul’daki günlük işim adınabana çok yardımcı oldu. Üstelik şimdi,Frankfurt’tan gelen İstanbul aktarmalı yol-cularımızın nerede hizmet aldığını da gör-müş oldum” şeklinde dile getirdi.

ÇHS Kars ‹stasyonu, SunExpress Havayollar›’n›n hizmetinde

SunExpress Havayolları, İzmir’denKars seferlerini başlattı. 108 yolcusuy-la İzmir’den ilk uçuşunu gerçekleştirenSun Express, dönüşünde de 140 yol-cuyla Kars Havaalanı’ndan havalandı. B737-800 tipi uçakla uçuşlarını ger-çekleştiren SunExpress, 14 Aralık2007 ile 23 Şubat 2008 tarihleri ara-sında, haftanın üç günü gerçekleşenİzmir-Kars-İzmir uçuşlarına, 27 Şu-bat’tan itibaren haftada iki gün olarakdevam ediyor. Diğer yandan, 31 Martitibariyle haftanın üç günü İstanbul Sa-biha Gökçen ile Kars arasındaki sefer-lerine başlayan SunExpress Havayolla-rı’nın 130 kişilik ilk uçuşuna hizmetvermenin gururunu yaşayan ÇHS Kars

İstasyonu, yeni başlayan bu işbirliği içingüzel temennilerde bulundu. ÇelebiKars personeli, gerçekleştirilen başarılıhizmet sonrasında, SunExpress’i müş-teri portföyüne katmaktan duyduklarımutluluğu dile getirdi.

Page 22: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Çelebi Marina’da güvenlik personeli de da-hil olmak üzere tüm çalışanların katılımı ileteorik ve pratik yangın eğitimi gerçekleştiril-di. 27-29 Mart tarihleri arasında düzenlenenİtfaiye Güvenlik Önlemleri Eğitimi’ni İtfaiyeDaire Başkanı Şaban Kibar verdi. Eğitim kapsamında Çelebi personeli “yangınönleyici tedbirler”, “yangın ihbarı ve sahaemniyetinin sağlanması”, “yangın anında acilmüdahale” ve “yangın sonrası oluşabileceksağlık sorunlarına ilk müdahale” konularındabilgilendirildi. Uygulama aşamasında ise de-niz itfaiye botu ve üzerindeki ekipmanlar de-nenerek fiili tatbikatlar gerçekleştirildi. Tatbi-katlar esnasında ekipmanların tanıtımı yapıl-dı ve kullanımları konusunda tüm personel

bilgilendirilerek uygulama yapmaları sağlan-dı. Dört gün süren ve ön büro, deniz, sahapersoneli ile müdürlerin katıldığı eğitim so-nunda personele katılım sertifikaları verildi.

haber

Çelebi Ground HandlingHungary’de yeni ISO Sertifikas›Çelebi Ground Handling Hungary, 15 Şubat2008 tarihinde Bureau Veritas Macaristan ta-rafından gerçekleştirilen denetim sonucuAircraft Ground Handling ISO 9001:2000Kalite Yönetim Sistemi sertifikasını almaya hakkazandı. Toplamda üç gün süren denetim so-nucunda hiçbir uygunsuzlukla karşılaşılmaz-ken, bu başarıyla birlikte ÇGHH yeniden 3 yıl-lık bir sertifikasyon dönemine başladı.

Çelebi Marina’da yang›n e¤itimi

Çe-Tur Çelebi Turizm VIP Hizmetler De-partmanı, markası Platinum Service’in tanı-tımını yapmak ve yeni işbirlikleri oluştur-mak amacıyla Tüyap Kongre ve Sergi Sara-yı’nda gerçekleştirilen Emit Doğu AkdenizUluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’ndayerini aldı. Turizm Bakanlığı’nın yanı sırayerli yabancı pek çok tur operatörü ve tu-rizm firmasının katıldığı fuar, toplam dörtgün sürdü. Çe-Tur’un Platinum Service içinkurduğu stant, fuar boyunca yoğun ilgi gö-ren ve dikkat çeken alanlardan biri oldu.

Çe-Tur, Platinum Service’› tan›tt›

SunExpress’ten Antalya, Bodrum ve ‹zmir istasyonlar›na teflekkürSunExpress Havayolları, ÇelebiHava Servisi Antalya, Bodrum veİzmir istasyonlarına 2007 yılı içeri-sinde vermiş oldukları başarılı hiz-metlerinden dolayı teşekkür etti. SunExpress Yer İşletme Grup Mü-dürü Mustafa Minareci ve GenelMüdürü Paul Schwaiger havayo-lundaki memnuniyetin bir ifadesiolarak, SunExpress iç hat uçuşların-da kullanılmak üzere, ÇHS Antalya,Bodrum ve İzmir istasyon müdür-lüklerince belirlenecek altı başarılıpersonele gidiş-dönüş uçak biletihediye ederek Çelebi ile sürdür-mekte oldukları başarılı işbirliğinindevamını temenni ettiler.

Çelebi G›da Grubu, LittleCaesars ile Suadiye flenliklerindeydiÇelebi Gıda Grubu’nun enfes lezzetlerin-den Little Caesars Pizza, 4 Mayıs’ta gerçek-leştirilen Suadiye 2. Geleneksel Bahar Şenli-ği’nin destekçileri arasındaydı.Bağdat Caddesi’nde düzenlenen ve ‘En iyibalkon’, ‘En iyi bahçe’ ile ‘En iyi peyzaj’ın se-çildiği keyifli şenliklerde stant kurarak LCPizza lezzetini paylaşan Çelebi Gıda Grubu,hem gördüğü ilgiden hem de pizzasını ta-danlardan aldığı övgülerden dolayı şenlikalanından memnun bir şekilde ayrıldı.

Page 23: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

22 - 23

Kuveyt Emiri El Sabah, gerçekleştirdiği İs-tanbul ziyareti sonrasında, 3 Nisan’daA300-600 tipi özel uçağıyla Milas-BodrumHavalimanı’na iniş yaptı. Uçaktan inen El Sa-bah ve beraberindeki 35 kişiyi başta MilasKaymakamı, DHMİ Başmüdürü, EmniyetMüdürü ve DHMİ yetkilileri olmak üzere ka-labalık bir heyet karşıladı. Öğrencilerdenoluşan bir folklor ekibinin gösterileriyle kar-şılanan Kuveyt Emiri, burada iki gün kaldık-tan sonra 5 Nisan’da Riyad’a gitmek üzereyine Milas-Bodrum Havalimanı’na geldi.Kuveyt Emiri El Sabah’ın uçağına en iyi şekil-de hizmet veren Çelebi Hava Servisi Bod-rum İstasyonu personeli, gerçekleştirdikleribaşarılı operasyon sonrasında yetkililer tara-fından tebrik edildi.

Çe-Tur’dan sinerji toplant›s›Çe-Tur Çelebi Turizm, genel müdürlük veistasyonlardaki tüm yönetici, uzman ve me-mur personelin katılımıyla, WOW Conven-tion Center’da bir durum analizi ve bilgilen-dirme toplantısı gerçekleştirdi. Çe-Tur’unmisyonu ve vizyonunun değerlendirildiği,genel müdürlük departmanlarının 2008 yılıhedeflerinin ve gelecek projelerinin tartışıla-rak ortak bir sinerjinin yaratılması amaçla-nan bu yoğun ve hayli keyifli toplantı sonra-sında, kapanış konuşmasını yapan ÇelebiHolding İnsan Kaynakları Direktörü DeryaTekin Yusuf ve Çe-Tur Çelebi Turizm GenelMüdürü Suat Sarı, 2007 yılında üstün başa-rı gösteren personele plaketlerini verdi.

Lokman Hekim Sağlık Vakfı BaşkanıAyhan Tokgöz ve Başkan Yardımcısı Mu-kadder Doğanay, vakfın tanıtımını yap-mak ve çalışmaları hakkında kısaca bilgivermek amacıyla Çelebi Evkur ofisi çalı-şanlarına bir sunum gerçekleştirdi.Tüm ofis çalışanlarının katıldığı ve ilgigösterdiği sunum sonrasında, Tokgöz veDoğanay, bugüne kadar vakfın çalışmala-rına destek vererek çeşitli şekillerde kat-kıda bulunan Çe-Tur Çelebi Turizm Ge-nel Müdürü Suat Sarı, Çelebi Gıda GrubuGenel Müdürü Hüseyin Genç ve Çelebi

Holding İnsan Kaynakları Direktörü Der-ya Tekin Yusuf’a teşekkür plaketlerinisundu.

ÇHS Bodrum’dan, Kuveyt Emiri’nin uça¤›na baflar›l› yer hizmeti

Çelebi Hava Servisi’nin yer hizmetlerindeki başarısını, 50 yıllık bilgi birikiminive kalitesini, müşterilerine en iyi şekilde yansıtan istasyonlarından biri olanÇHS Dalaman İstasyonu, 1 Mayıs 2008 tarihi itibariyle İngiliz Havayolu şirke-ti Firstchoice’a yer hizmetleri sunmaya başladı. Firstchoice’u müşteri portföyü-ne katmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren ÇHS, bu havayolunun Da-laman’a gerçekleştirilen ilk seferini aralarında Operasyon Genel Müdür Yar-dımcısı Talha Göksel’in de bulunduğu kalabalık bir ekiple karşıladı. Çelebi’denilk kez hizmet alan Firstchoice uçağının ekibi, çiçeklerle karşılanırken her iki şir-ket için de iyi ve başarılı geçecek bir sezon olması ve yeni başlayan bu güzelişbirliğinin uzun soluklu bir birlikteliğe dönüşmesi dileklerinde bulunuldu.

ÇHS Dalaman, Firstchoice’u müflteri portföyüne katt›

Lokman Hekim Vakf›’ndan Çelebi Evkur çal›flanlar›na tan›t›m

Çelebi Macaristan, üstün baflar› gösteren personelini ödüllendirdi

2007 yılı ve 2008 yılı kış döneminde performansları ile öne çıkan ÇelebiGround Handling Hungary çalışanları, departman yöneticilerinin katıldığı bir se-remoniyle ödüllendirildi. Çeşitli havayollarından uçak biletleri ve farklı ödüllerinhediye edildiği törende, ÇGHH üst yönetimi bu başarılı çalışanlarını tebrik ede-rek, gayretlerini gelecek dönemlerde de tekrarlamaları dileğinde bulundu.

Page 24: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

projelerimiz

elebi Hava Servisi geçen yılboyunca yaptığı çalışmalar so-nucunda, Bureau Veritas bel-gelendirme kurumu tarafın-dan yapılan tetkik sonrasında,ISO 9001, ISO 14001 ve OH-SAS 18001’den oluşan “En-tegre Kalite Yönetim Sistemi”sertifikasının sahibi oldu.

Çelebi Hava Servisi 2003’ten günümüze,“müşteri” odaklı sürdürdüğü kalite çalışma-larına, 2007 sonu itibariyle “çalışan” ve“çevre” odaklı olmayı da eklemişti. Bu çalış-malar kapsamında, mevcut “Kalite Politika-sı”na, “İş Sağlığı ve Güvenliği Politikası” ile“Çevre Politikası”nı da ekleyen Çelebi, yöne-tim olarak bu sistemlerin oluşturulması vesürekli iyileştirilmesi konusundaki gayretleri-ni aralıksız sürdürüyor.

Operasyonel yapıda değişimYeni uygulamaların Çelebi Hava Servisi’nde

yürürlüğe girmesiyle birlikte, operasyonelyapıda da kaçınılmaz olarak değişikliklergündeme geliyor. Bu çerçevede Çelebi Kalite Müdürlüğü tara-fından yılda iki kez Genel Müdürlük ve istas-yonlarda gerçekleştirilen, “Kalite İç Dene-timleri”nde kullanılan Kontrol Listesi, “çevre”ve “iş sağlığı” yükümlülükleri de eklenerekgeliştirildi. Dolayısıyla artık her Çelebi çalışanı, yaptığıişte, müşteri memnuniyetini etkileyecek ko-nuları dikkate aldığı kadar, çevre ve iş sağlığıkonusundaki yükümlülüklerini de gözetecekve bu yükümlülükleri yerine getirerek, hiz-met verdiği havacılık sektöründe artı değeryaratacak.

Yeni eğitim uygulamalarıEntegre Kalite Yönetim Sistemi’nin hayatageçmesiyle birlikte, Çelebi Hava Servisi’ndeher çalışanın işe başlamasını takiben aldığı“Kalite Eğitimleri” de form değiştirdi ve “Yö-

netim Sistemleri Eğitimi” adını aldı. KaliteMüdürlüğü çalışanları, yaptıkları iç denetim-lere ek olarak, ziyaret edilen istasyonlardatüm çalışanların katıldığı yeni eğitim uygula-masını gerçekleştirdi. Bu eğitimlerde, çalı-şanların “müşteri memnuniyeti”, “çevre” ve“iş sağlığı” anlayışlarının daha da geliştiril-mesi amaçlandı.

Yer hizmetleri sektöründe bir ilkÇelebi Hava Servisi, sektöründe pek çok ko-nuda olduğu gibi, kalite yönetiminde de“Entegre Kalite Yönetim Sistemi” belgelen-dirmesine hak kazanarak bir ilki gerçekleş-tirmiş oldu. Elbette uygulanan tüm bu sis-temlerin kurum kültürü haline gelmesi üstyönetimin yönlendirmesi ile birlikte çalışan-ların desteği ve katılımıyla sağlanacak. Böy-lece müşteri memnuniyetinin kurum kültü-rü olarak yerleştiği Çelebi’de, çevre bilinci vegüvenli çalışma da en üst düzeyde hayatageçmiş olacak.

ÇELEB‹ HAVA SERV‹S‹ “MÜfiTER‹”, “ÇALIfiAN” VE “ÇEV-RE” ODAKLI SÜRDÜRDÜ⁄Ü KAL‹TE ÇALIfiMALARININSONUÇLARINI ALIYOR. BU ALANDA YÜRÜTÜLEN ÇALIfi-MALARLA “ENTEGRE KAL‹TE YÖNET‹M S‹STEM‹” SERT‹-F‹KASINI ALAN ÇELEB‹ HAVA SERV‹S‹, SEKTÖRÜNDEB‹RÇOK KONUDA OLDU⁄U G‹B‹ KAL‹TE YÖNET‹M‹NDEDE ÖNCÜ B‹R ROL ÜSTLEND‹.

Ç

Çelebi kalitesine onay

Page 25: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

24 - 25

ızla büyüyen ve gelişen ÇelebiGıda Grubu’nu doğru temellerüzerinde yapılandırmak ama-cıyla, 1 Ocak 2008 itibariyleyenilenen Eğitim Müdürlüğü,işe mevcut durumu değerlen-dirmekle başladı.

Başta Little Caesars olmak üzere, Çelebi Gı-da’nın her iki markasına olan talebin güngeçtikçe çoğalması, ve sektörün son hızlagelişiyor olmasından hareketle, sistemin ar-tan çalışan ve eğitim ihtiyacını karşılamak ilkamaç olarak belirlendi.Oldukça bilgilendirici ve bir o kadar da ke-yifli geçen eğitim ziyaretleri, Gıda Gru-bu’nun yeni yapılanmasından önceki eğitimmüdürü Hikmet Toksöz’den başlayarak, eği-tim restoranlarındaki restoran müdürleriyleberaber diğer restoran müdürlerine ve tabiiişletmecilere kadar uzanan geniş bir yelpa-zede gerçekleşti. Yapılacak bu çalışmanın, Eğitim Müdürlü-ğü’nün yeni yol haritasını belirleyecek olma-sı adına büyük önem taşıdığının bilinciylegerçekleştirilen ziyaretler sonrasında çalış-malar hızla başlatıldı. Bu aşamada, takip edi-lecek yolu daha çok aydınlatması adına,uzun uğraşlar ve incelemeler sonucu EğitimMüdürlüğü için yeni misyon ve vizyon oluş-turuldu:Misyonumuz: Sektörde kusursuz hizmetanlayışına sahip, mesleki bilgi ve deneyimiy-le “fark” yaratabilecek çalışanlar yetiştiren,

öğrenmenin ve öğretmenin keyfini payla-şan, sürekli gelişen bir organizasyon oluş-turmak.Vizyonumuz: Sektöründe öncü eğitimuygulamalarıyla hayat boyu gelişim fanatik-leri yaratmak!Bu misyon ve vizyon doğrultusunda önce-likle, yeniden yapılanmış olan Eğitim Mü-dürlüğü’nü ve hedeflenen değerleri Gıda

Grubu’ndaki diğer tüm birimlere anlatıp ak-tarabilmek için, 22 kişinin katılımıyla yılın ilk‘Ekip Eğitimcisi’ kursu verildi.Hizmet sektöründe yaşanan hızlı büyümeyigözeterek ve sektör içindeki diğer rakiplerinyapılanmalarına da örnek olabileceğine ina-narak, Çelebi Gıda Grubu Eğitim Müdürlü-ğü 2008 yılı programının yeni uygulamala-rına azimle ve büyük umutlarla başladı.

H

Çelebi Gıda Grubu eğitimde yeni bir dönem başlattı

Page 26: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

n heyecanlı ve coşkulu günle-rinden birini yaşıyordu İstan-bul. Topkapı Sarayı’ndan Sa-rayburnu’na kadar geniş biralanda toplanan şehir halkı, IV.Murad Han’ın yeni doğan kızıKaya Sultan için yapılan kur-

ban töreninin coşkusu içindeydi. Padi-şah’ın baba olması nedeniyle zatenönemli olan bu günü daha ilginç kılan iseLağari Hasan Çelebi’nin yapacağı söyle-nen “roketle uçma” denemesiydi.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nin birincicildini ayırdığı İstanbul’u anlatırken bize,şehrin o yıllardaki tüm mesleklerindenöne çıkan kişilikler ve bunların hünerle-ri, yapıp ettikleri hakkında uzun uzunbilgi verir. Evliya Çelebi’nin aktardıkları-nın önemli bir bölümü kendi gözlemle-rine dayanan olaylar, tanıştığı kişilerdir.Ancak dilini renklendirmek için mi, yok-sa yazarken eğlenmek için mi bilinmez,bazen “fantastik” anlatımlarına rastlanır.Ona kalsa, söylediği her şey “gerçektir”.Ancak bunu her söylediğinde de oku-yucusunun zekasına güvenen bir ironiyeteneğini hissettirir. Seyahatname’ninböylesi bölümlerinden biri de, “İstan-bul’da bulunan, hezârfen (bin hünerli),çemşid işli, çok becerikli, Aristo akıllı üs-tadlar”ın anlatıldığı bölümdür.

luk”, “bilgelik”, “ermişlik” gibianlamlar yüklenmesiydi. HattaBektaşi ve Mevlevi tekkelerindeki eği-timlerinde en üst aşamaya ulaşan kişile-re de bu nedenden “Çelebi” unvanı ve-rilirdi. Evliya Çelebi’nin anlattıkları da butipte, kendine özgü yetenekleri ve uğra-şıları olan renkli kişiliklerdi.Bunlardan en kısa ancak en ilginç şekil-de bahsedileni Fenni Çelebi’dir. “Mel’uniblise ders verip pireyi kafese koyup fa-kir kehleyi arabaya koşan hezarfenliğin-den başka, inci gibi pak şiirleri vardır”der Evliya Çelebi onun için. Evliya Çele-bi’nin söz ettiğimiz “abartma kabiliyeti-ne” güzel bir örnek! Dünyadaki bütünkötülüklerin kaynağı ve yaratıcısı olarakbilinen şeytanın hakkından gelebilen, pi-re gibi gözle görülmesi bile zor bir var-lığı kafes demirleri arasına kapatabilen,“fakir kehle” yani bitap düşmüş bir bitearaba çektirebilen bir adam… Bütünbunlar yetmezmiş gibi üstüne bir de in-ci gibi temiz şiirler diziyor! Evliya Çele-bi’nin “hezarfen” vurgusundan, FenniÇelebi’nin çok sayıda farklı alanda bilgi-li ve yetenekli bir kişi olduğu anlaşılıyor.

ÇELEBİ’lerin ÇELEBİ’lerin

OSMANLI’NIN PARLAK GÜNLER‹NDE B‹LGEK‹fi‹L‹KLER‹YLE ÖN PLANA ÇIKAN “ÇELEB‹”LERBAfiKENT ‹STANBUL’DA HAYATA RENK GET‹RM‹fiLERD‹.

tarih

E

renkli dünyasırenkli dünyası

İşte, Lağari Hasan Çelebi, Fenni Çelebi,Şadi Çelebi ve elbette Hezarfen AhmedÇelebi ile bu bölümde tanıştırır okuyu-cuyu. Bütün bu şahsiyetlerin “Çe-lebi” olarak anılmalarının nedeni“çelebilik” kavramına “olgun-

Evliya Çelebi renkli kalemiyle devrinin ünlüçelebilerinin hikayelerini anlatır...

Page 27: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

26 - 27

Lağari, üzerinde toplanan ilginin tadınıçıkararak kendinden emin bir şekilde ge-lir, 50 okka barut kullanarak yaptığı “7kollu fişeğin” üstüne kurulur! Heyecanson haddine ulaşmıştır. Lağari’nin yar-dımcıları fişeği ateşler ve o garip meka-nizmanın üzerinde göğe doğru yüksel-meye başlar. Bu sırada en önemli izleyici-sine seslenir, “Padişahım seni Allah’a ıs-marladım. İsa Peygamber ile konuşmayagidiyorum!” Bu iddialı sözler, işin sonununnereye varacağını görmek için sabırsızla-nanları iyice meraklandırır. Bu adem ne-yin peşinde ola?!

Evliya Çelebi’nin anlattığı en ilginç olay-lardan birinin kahramanı Şadi Çelebi’dir.Tıpkı Lağari Hasan Çelebi’nin uçuş de-nemesinde olduğu gibi, Şadi Çelebi debir gün hünerini göstermek için meyda-na çıkar. Padişah IV. Murad’ın da bulun-duğu meraklı bir kalabalığın bakışlarıarasında elleri ve ayakları güçlü kuvvetlikişiler tarafından bağlanıp bir meşin çu-val içine koyularak Sarayburnu’ndan de-nize atılır. Ve yine Evliya Çelebi’nin ifa-desi ile “çok vakit geçirmeden” sağ sa-lim denizden çıkıp padişahın önündediz çöker. Buna karşılık bir kese altın veçavuşluk rütbesiyle ödüllendirilir.Böylesi becerilere sahip ‘çelebilerin’ enünlülerinden biri ise, hemen akla gele-

ceği üzere Hezarfen Ahmed Çelebi’dir.Evliya Çelebi, O’nun ünlü uçuşundanönce Okmeydanı’nda ‘kartal kanatla-rı’yla sekiz, dokuz kez deneme yaptığı-nı söyler. Ve nihayet, Padişah IV. Mu-rad’ın gözleri önünde Galata Kule-si’nden Üsküdar’a kadar uçtuğunu bil-dirir. Bugün önemi iyice anlaşılan bubüyük başarı, ilk önce bir kese altınlaödüllendirilir. Ancak sonradan Ceza-yir’e sürülen Hezarfen Ahmed Çelebi,yaşamının sonuna kadar sürgünde kalır.

Göğe yükselişi süren Lağari Hasan Çele-bi, yanındaki barutları da ateşleyip gökkubbeyi apaydınlık eder… Ancak yükselişibarutunun tükenmesiyle sona erer. He-men o ilginç aygıtın üzerinde bulunan ka-

natlara yapışıp uçmaya çalışır fakat sonhızla denize düşer! Sudan çıkarılıp IV. Mu-rad’ın karşısına getirildiğinde sırılsıklam veperişan halini umursamadan, yine ken-dinden emin konuşur, “Padişahım, İsaPeygamber padişahıma selam eyledi”…Bu şakası üzerine, zaten keyfi yerindeolan hükümdarı iyice neşelendirdiği içinbir kese altın ve 70 akçe ile ödüllendirilir.

Evliya Çelebi’nin anlattığı bu ilginç kişi-liklere Osmanlı’ya dair başka kaynaklar-da da rastlanır. Ancak tüm bu “Çele-bi”lerin araştırıcı, yaratıcı, ve geleceknesillere ilham veren kişiliklerini, zenginhayal güçlerini bu denli güzel anlatabil-me yeteneği de yine bu sınıftan birine,Evliya Çelebi’ye mahsustur!

Lağari Hasan Çelebi ve Hezarfen AhmetÇelebi’nin uçuşları İstanbul halkı tarafındanheyecan ve ilgiyle izlenmişti. Her ikisi de şehrintarihindeki unutulmaz kişilikler oldular.

Page 28: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

elebi’nin İzmir Ege PalasOteli’nde gerçekleştirdiği per-sonel gecesi, hayli coşkulu veeğlenceli geçti. Gecenin sunu-munu üstlenen Şafak Sezer’leertesi sabah tekrar buluştuk.Güneşin bir türlü yüzünü gös-termediği, hafif yağmurlu bir İz-mir gününe rastlamıştık. Ancak

Alsancak sokaklarını adımlarken, komedi,oyunculuk, gelecek projeler ve hayat üzeri-ne konuştuğumuz Şafak Sezer, o yüksekpozitif enerjisiyle günümüzü renklendirdi.

Oyunculuk nasıl başladı? 1989’da Ankara’da işportacılık yapıyordum,Sıhhiye Köprüsü’nün altında. Tiyatrocu birgrup geldi. Haldun Taner’in “Eşeğin Gölge-si” adlı oyununu sahneye koyacaklardı. As-lında bilindik bir mahkeme hikayesidir. Eşe-ğin gölgesinde oturan bir adamın, mahke-meye kadar, hatta sonunda meclise kadargiden komik hikayesidir. “Tiyatro kurtaranoyun” derler. İşte ben o oyunda “eşek” ro-lüyle başladım. Sadece bir tane lafım vardı.Eşek rolünden çıkıp başka bir kılığa giriyor-dum. Sonra oradaki yapımcılar, “Sen çok iyibir oyuncu olacaksın” dediler. “Adam olacak

eşek, rolünden belli olur” misali! Hikayemizböyle başladı.

Tiyatro eğitimi aldınız mı? Tiyatronun okulunu okuyamadım. Öyle birdurumum yoktu. Babam işçi emeklisiydi. Altıkardeşiz. Babama, “Minder Komiği” derlerdi.Bir fıkrayı, bir buçuk saatte şov yaparak anlatır-dı. Aslında ondan geliyor benim genler. Beni,sözünü ettiğim tiyatrocu arkadaşlarla tanıştı-ran, yani mesleğe başlatan da babamdı. “Eşe-ğin Gölgesi” bittikten sonra başka bir tiyatrogrubuyla, “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” oyu-nuna başladık. O da çok keyifli bir oyundu.Ben böyle yavaş yavaş görünen bir oyuncu ol-dum. İstanbul’dan ünlü abilerimiz geliyordu;Aykut Oray, Ercan Yazgan, Cihat Tamer... Otek kanallı dönemde, Bizimkiler dizisinin enpopüler oyuncularıydı hepsi. Onları gördüğü-müz zaman heyecanlanırdık. Beraber tiyatro yaptığımız Şener Kökkayaabimiz vardı. Çok eski bir tiyatrocudur. Müj-dat Gezen’i aradı, “Benim bir deli oğlan var,çok yetenekli. Gelsin bir gör” dedi. İstanbul’agidip Müjdat Gezen’i ilk gördüğümde elimayağım titriyordu. O da korktu, “İyi misinoğlum?” dedi. Beni biraz rahatlattıktan son-ra, “Dabrükatör Baryam’ı çekiyoruz. Ud ça-

labiliyor musun?” diye sordu. Ben, “Darbu-kayı güzel çalarım” dedim. O da, “Zaten bençalıyorum darbukayı. Dabrükatör Baryambenim” dedi! Dabrükatör Baryam’lığı kapa-madık ama Müjdat Gezen Çocuk Merke-zi’nde palyaçoluk yapmaya başladık! Sonra askere gittim ve İstanbul’a düştüm te-sadüfen. Hafta sonları çarşı iznine çıkıp pal-yaçoluk yapıyordum paramı kazanmak için.Aynı günlerde “İner Misin, Çıkar Mısın?” ad-lı bir yarışma programı başladı. Taklit yaptı-ğımı bildikleri için asker arkadaşlarım zorla-dılar beni. İzinli olduğum bir gün gittim, ele-melere katıldım. Birinci oldum. Askerliğimbitmek üzereyken ikinci elemeye katıldım veyine birinci oldum. En son asıl yarışmada dabirinci seçildim. ATV’den Ali Sağıroğlu, “Buçocuklar buradan çıktı, burada şov yapsın-lar” dedi. Biz de “İner misin, Çıkar mısın?”içinde şov yapmaya başladık. Sonra OkanBayülgen’in “Televizyon Çocuğu” progra-mında skeçler yaptık. Nihayet “Sıdıka” dizi-sinde Sıdıka’nın belalısını oynadım.

Oyunculukta bir çıkışyakaladıysanız ve özel biriyseniz,gerisi geliyor galiba? Evet. Bizim camiada bir tek yerde oynarsın,

“Komedi genlerinde var”

ÇELEB‹’N‹N ÖNEML‹ GECELER‹NDESIK SIK ARAMIZDA BULUNANfiAFAK SEZER ‹LE SANAT YAfiAMIÜZER‹NE SÖYLEfiT‹K. BAfiTANSÖYLEYEL‹M; SEZER, GÜNLÜKYAfiAMINDA DA SAHNEDEOLDU⁄U G‹B‹ ESPR‹L‹...

söyleşi

ŞAFAKSEZER

Ç

Page 29: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

28 - 29

hemen duyulur. Nitekim bu arada ilk kez si-nema geldi gündemime. Cem Yılmaz, o dö-nem çekilecek “Kahpe Bizans”ta oynamamıçok istiyordu. Filmin yönetmeni Gani Müjdeile görüşmeye gittik. Fakat Gani Müjde,“Baskül Ailesi diye bir dizi var. Çok güzel biriş. Gel orada kapıcıyı oyna” dedi. Yani filmediye gidip diziye başladık. Baskül Ailesi’densonra Birol Güven’le “Şafak Vakti” diye birdizi çektik. Ardından sinemaya adım attımve Yılmaz Erdoğan’ın “Vizontele”sinde rolaldım. Arada “Şen Makas” oyunuyla tiyatroyaptım. Bu oyunla Avni Dilligil Ödülleri’nde,“En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ve “En İyiKomedide Çıkış Yapan Oyuncu” ödüllerinialdım. Ama Vizontele’den sonra, sinemanıntadı beni bambaşka bağladı. “Oyunbozan” filmiyle birlikte Ferdi Eğil-mez’le maceramız ve de Hababam Sı-nıfı serisi başladı. G.O.R.A.’yı yaptık.Bu arada evlendim ve kızım Sudemdoğdu. İsminin anlamı “Cennet ka-pısının anahtarı.” Ve iddia ediyorumgeleceğin en büyük komedyenidirkızım. Daha bu yaşında beni çok gül-dürüyor. Sinemaya dönersek, epeycebir seri film yaptık. Aslına bakarsanızseri işleri çok sevmiyorum. Fakat kolay

kolay da kimseye “hayır” diyemiyorum. Me-sela bazı oyuncular senaryoyu görür, ondansonra imza atar. Ben ‘sadece dostum’dur di-ye, bana bir hikaye anlatınca “Tamam” der,sözleşmeyi imzalarım. Sonra senaryo gelir,istediğim gibi değil! Ama oyunculuğumlakendimi göstermek için çalışırım. Sinemakariyerim şimdiye kadar böyle oldu.

YENİ BİR AŞAMA: KUTSAL DAMACANA

Bu kadar sevdiğiniz sinemada,Kutsal Damacana sizin için ayrıbir yer edindi herhalde?Doğru. Kutsal Damacana’nın bir farkı var.Bu filmle, sanki yeniden “Merhaba” dedim.Çünkü çok komik, çok eğlenceli bir film.800 bin kişi sinema salonlarında izledi. 450bin tane kopyası indirildi internetten. ŞimdiDVD’si çıktı. RTÜK kuralları gereği televiz-yonda oynarken bu kadar komik olur mubilemiyorum. Ama bundan sonra yapaca-ğım işlerde Kutsal Damacana’daki oyunumbenim tarzım olacak. Çünkü bu filmde şunuanladım: Seyircinin bana ilgisi ve sevgisi art-tı. Daha önce de övgüler aldım elbette.Ama bu filmle bazı şeyleri ilk kez yaşadım.

Kutsal Damacana’dan hemensonra Recep İvedik geldi ve oldukça iyi gişe yaptı. Siz ne düşünüyorsunuz?Ben Şahan’ı çok beğenirim. Onda baş-ka bir kumaş var. ‘Recep İvedik’ banagöre yerli ‘Shrek’tir. Kendi kültüründebulunan bir adamı izlettiriyorsun. Mese-

la G.O.R.A. başka türlü bir komik; riskli.Çünkü bilmediğin bir yerde, uzayda mizah

yapıyorsun. Yılmaz Erdoğan, Vizontele hika-

Page 30: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

yesinde kendi yöresini anlattığı zaman komik.Her arkadaşın kendi dünyası ve anlatacaklarıvar. Bu da güzel bir çeşitlilik yaratıyor.

Beraber çalışmak istediğiniz biryönetmen, bir oyuncu var mı? Efsaneleriyle büyüdüğümüz Yavuz Turgulvar. Yönetmen, oyuncunun gözündeki ifa-deyi izleyiciye verebilendir. Oyuncuya düşende yanındaki diğer oyuncuya yardım etmek-tir. Sahne çalmak vardır hani, “Ben öne çıka-yım” gibi... Eğer mizah yapıyorsan, yanında-ki adamın da çok iyi olmasına dikkat ede-ceksin. Yani gördüğünü söyleyeceksin.Ben öyle bir oyuncu olduğumu düşü-nüyorum. Sette herkese “Şöyle ol,böyle ol” derim. Oyuncu olarak da Şener Şen var ta-bii. Ben onu babam ilan ettim, o herne kadar bilmese de. Allah uzunömür versin Şener Abi’ye.

Canlandırdığınız karakterleriçinde kendinize en yakın hissettiğiniz hangisiydi?Kutsal Damacana’daki sahte papaz Fikret.

En çok hangi oyunda ya dafilm setinde eğlendiniz?G.O.R.A.’nın seti çok komikti. Çok eğlenceligeçmişti. Erdal Tosun ‘Rendroy’ diye bir tipoynuyor, masmavi makyaj yapılıp boynuz ta-kılıyor. Onun da şekeri biraz yüksektir. Buarada kaldığım otelde, Erzincanlı olduğumubilen bir ustabaşı var, ondan tatlı istedik. Er-

dal Tosun şekerpareyi yedi. Bu arada mas-mavi ve takılan lens yüzünden gözleri dekıpkırmızı. Yirmi dakika sonra geldi, “Banabir bakın yüzümde bir şey var mı çocuklar,fenalaştım” dedi. “Neyine bakalım, İpragazgibisin!” dedik. O halde yoğun bakıma gö-türdük. İlk gördüğünde doktor da korktu!

Yakın zamanda izleyiciyi hangiŞafak Sezer filmleri bekliyor? Kutsal Damacana’nın yazarı Ahmet Yıl-maz’la güzel projelerimiz olacak. Kutsal Da-macana’nın dört katı komik bir iş olacak.

Ayrıca bir televizyon kanalı için, ‘Yaşar NeYaşar Ne Yaşamaz’ projemiz var. Yurt

dışında geçecek başka bir film projeside var. O da sürpriz olsun.

Stand-up yapmayı hiçdüşündünüz mü?Hayır. Müzikal düşünüyorum. Hattabir projem de var. Hakan Aysev’in de

olduğu bir kadroyla, Atatürk KültürMerkezi’de opera yapmak. Bıyıklı ope-

racı! “Ne var laaaaaan!” diye gelecek.Öyle bir hikayem var.

söyleşi

Sezer’e Çelebi Holding hakkında ne düşündüğünü de sorduk:“İşin sırrı çalışma ortamında bence. Sahiplerini görüyorum, çalışanlarına ‘Şirket sizin!’ diyor.”

Page 31: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

30 - 31

“ÇELEBİNİN ÖYKÜSÜFİLM YAPILABİLİR”

Çelebi’nin etkinliklerinde sahnealıyorsunuz. Tanışıklığınıznasıl başladı?Ses sistemleri üzerine çalışan arkadaşım Er-can, Çelebi Kurumsal İletişim’den CananAbdullahoğlu ile tanıştırdı. Çelebi’ye kadar,bu şekilde sahneye çıkıp komedi yapmayıdenememiştim. “Ben oyuncuyum. Çıkıporada doğaçlama bir şey anlatamam” diyedüşünürdüm. Fakat gördüm ki iş, ortak fre-kansı tutturabilmeye bakıyor. Çelebi etkinliklerinde çok farklı insanlarlakarşılaşıyorsunuz. Antalya’daki geceye yediyüz kişi gelmişti örneğin. O frekansı tutturu-yoruz Çelebi ile... Engin Hanım’dan başlaya-rak herkes dört dörtlük. Herkes çok müte-vazı ve patron-çalışan, yönetici-çalışan ayrı-mı havası almıyorsunuz. Herkes birbiriylecandan bir şekilde ilişki kuruyor ve samimi.Bizim camiamızda da patronculuk, ast-üstilişkisi gibi durumlar olmaz. Bu benzerlik deçok hoşuma gidiyor. Kardeşlik çerçevesi içinde çalışan bir şirketve böyle 50 yılı devirmiş. Benim için burada-ki en önemli şey, ‘Bir Merdiven Beş İşçi’ ör-neğidir. Hatta bu konu bir gün, tiyatro oyu-

nu ya da sinema filmi bile yapılabilir. Bir deÇelebi’nin kadrosunda dans konusunda çokyetenekli arkadaşlar var. Onları da tespit et-tim. Bir gün denk gelirse bir filmde, biroyunda vallahi kullanacağım. Hatta Antal-ya’da bir arkadaş var, aynen Gülse Birsel! Alonu, Gülse Birsel’in kardeşi diye oynat. Onumuhakkak Sinan Çetin’e ispiyon edeceğim.

Çelebi Holding çalışanlarınabir mesajınız var mı?Nice 50 yıllara diyorum onlara. Çünkü öyle

görünüyor ki bu şirketin ömrü sonsuz ola-cak. Birçok hükümet görmüş, bürokrasi ileilgili sıkıntıları olmuş, bir sürü başka badire-ler atlatmış. Bunların hepsini aşmış. Çünkübüyük ve güçlü bir şirket. Ben bir tek kişi-yim, bazen benim hakkımda bile bir sürüşey söyleniyor piyasada, üzülüyorum. Böylebir şirket için kim bilir kimler neler demiştir.Tüm bunlara rağmen, yıkılmadan ayaktakalmak büyük başarı. İşin sırrı çalışma orta-mında bence. Sahiplerini görüyorum, “Şir-ket sizin!” diyor çalışanlarına…

İzmir sokaklarındaki röportaj ve fotoğraf çekimleri sırasında, çevredeki pek çok kişinin ilgi gös-terdiği ünlü oyuncu kimseyi geri çevirmedi. Fotoğraflar çektirdi, sohbet etti… Bu arada, anidenyağmur bastırınca İzmirli hanımefendilerin şemsilerinin altına sığındık.

Page 32: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

008, dünyanın en çok ilgi görenspor dalı futbol için ‘talihli’ yıllar-dan... Çünkü Avusturya ve İsviç-re’nin ortak ev sahipliğinde yapı-lacak olan Avrupa Futbol Şampi-yonası, Haziran ayı boyunca birheyecan fırtınası estirecek. Ancak

bu turnuva ile, 2008 yazındaki ‘spor ziyafe-ti’nin sadece ilk ayağı geçilecek. Çünkü 8Ağustos-24 Ağustos tarihleri arasında, bukez dünyanın en büyük organizasyonu olan“Olimpiyat Oyunları” var. Pekin’de yapılacak olan 2008 OlimpiyatOyunları, modern olimpiyatların 29.’su ola-cak. 28 dalda 302 karşılaşmanın yapılacağıoyunlara katılacak sporcu sayısı ise yaklaşık10 bin 500… Olimpiyat gündemini sıcaklaş-tıran ise; 2004’teki Atina Olimpiyatları iletekrar başlatılan “Olimpiyat Meşalesi’nindünya turu atması” geleneği oldu. Meşalenintaşınması sırasında, Çin’in Nepal ve Uygurözerk bölgesi ile ilgili sorunları nedeniyle ya-şanan protestolar, olimpiyatlara bir kez dahasiyasi boyut kazandırdı. Bir kez daha diyoruzçünkü modern olimpiyatların tarihinde boy-kot edilen, saldırıya uğrayan, politik gösterile-re sahne olan çok sayıda örnek var. Ancaknasıl farklı ülkelerden, pek çok spor dalındayarışmaların yapılması ve bu yarışmaların birbüyük gösteriye dönüştürülmesi AntikÇağ’dan miras ise, sözünü ettiğimiz türdekigerilimler de aslında bu mirasın bir parçası.

Kazanan, ‘kazan’ını aldı!“Tarihin babası” Halikarnassoslu Herodot,bu konudaki örneklerden birini bugüne ak-tarmış: Antik Çağ’da, bugünkü Yunanis-tan’ın yanı sıra Batı Anadolu’yu da kapsayan

Yunan coğrafyasında yer alan Lindos (Ro-dos), Ialysos (Rodos), Kameiros (Rodos),Kos (İstanköy), Knidos (Datça) ve Halikar-nassos (Bodrum) şehirlerinin, sanat, müzikve şiir tanrısı Apollon için düzenledikleri ‘tö-renler’de koşu, uzun atlama, disk atma, ciritatma, güreş, boks, ve pentatlon gibi branş-larda spor karşılaşmaları yapılır. Başarılı olan-ların ödülü ise; bronzdan yapılma, üç ayakla-rı olan kazanlardır. Ancak kazananlar, buağır yükü sırtlayıp da dışarı taşıyamaz veödülün verildiği tapınakta, kazanı adak ola-rak bırakır. Bu zaten bir geleneğe dönüş-müştür. Ta ki Herodot’un hemşerisi Halikar-nassoslu Agasikles’e kadar! Saydığımız altışehrin sporcuları arasında, oldukça başarılıolan ve ödüle hak kazanan Agasikles, gele-neği ya da kazanın ağırlığı umursamaz.

Bronz ayaklı kazanı kaptığı gibi götürür, evi-nin duvarına asar! İşte belki de olimpiyatla-rın tarihindeki en büyük siyasi gerilimlerdenbiri böyle patlar. Diğer beş şehir, Agasikles’inbu davranışını hoşgörmez ve onun adınaşehrini cezalandırmaya karar verir. Tapınağınkapıları Halikarnassos’a kapatılır!Antik Çağ’da olimpiyatların başlangıcına iliş-kin kesin bir bilgi yok. Ancak ilk olarak Yu-nanistan’ın Oliympia bölgesinde, İ.Ö. 776 yı-lında yapılmaya başlandığı belirtiliyor. Olim-piyatlar başlangıçta dini anlamı ağır basan,ve zaten Yunan mitolojisinde tanrıların bir-birleriyle yaptıkları kabul edilen yarışmalaraöykünen törenlerdi. Bu yarışmaların, dahaönce doğudaki toplumlar tarafından düzen-lenen yarışmalardan farkı ise sürekli antren-manlarla hazırlanılması, belirli periyotlarla ve

“Üç ayaklı kazan”dan altın madalyayaolimpiyatlar…A⁄USTOS AYINDA TÜM DÜN-YANIN GÖZÜ PEK‹N’DEK‹OL‹MP‹YATLARDA OLACAK.ON B‹N‹N ÜZER‹NDE YARIfi-MACININ U⁄RUNA TER DÖ-KECE⁄‹ OL‹MP‹YAT MADAL-YASININ ÖYKÜSÜ, ANT‹KÇA⁄’DA YAfiANAN ‹LG‹NÇB‹R ‘‹NATLAfiMAYA’ DAYA-NIYOR.

spor

2

Knossos Sarayı’nın duvarlarından, dövüşen boksörler figürü

Page 33: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

32 - 33

farklı memleketlerden sporcuları kapsayacakşekilde düzenlenmesiydi. Zamanla oyunların kuralları, ritüelleri, uygu-lamaları değişti ve gelişti. Antik olimpiyatlar,Hristiyanlığın Roma’nın resmi dini olarak ka-bul edilmesi döneminde bir süre kesintiyeuğrasa da hemen hemen bin yıl boyunca,yani Roma’nın doğu ve batı olarak ikiye ay-rılmasına kadar devam etti. Bugün bizim dilimizde de bulunan, modernspor terminolojisine girmiş pek çok kavramda bu süreçte ortaya çıktı: İlk kez Home-ros’un kullandığı ve “yarışma” anlamına ge-len “athlos” sözcüğünden üretilen “atlet”,“külçe” anlamına gelen “disk”, koşu yapılanyer anlamına gelen “stadium”dan “stad-yum”, Yunanca beş demek olan “penta”dantüretilen ve koşu, uzun atlama, disk atma, ci-rit atma, güreş branşlarından oluşan “pen-tatlon”…

Antakya’da olimpiyat oyunlarıAntik Çağ olimpiyatlarından söz ederken,

bu oyunların, bugün ülkemiz topraklarındabulunan önemli bir merkezini de atlama-mak gerekir: Antakya. Köklü bir tarihin ta-nığı olan Antakya’daki ilk olimpiyatların, Ro-ma döneminde denk gelen İ.Ö. 167 yılında,bugünkü “Harbiye” bölgesinde yapıldığı bi-liniyor. 30 gün süren bu ilk yarışmaların açı-lışında düzenlenen zengin ve gösterişli kor-tejde bulunan Romalı, Misyalı, Kilikyalı, Trak-yalı, Galatlı ve Makedonyalı on binlerce kişi,ucu görünmeyen bir geçit töreni gerçekleş-tirmişti. Böylesine görkemli başlayan Antak-ya olimpiyatları, önce dört, sonra beş yıldabir olmak üzere 520 yılına kadar gerçekleş-tirilecekti.Günümüzün modern olimpiyatlarının baş-laması ise, eğitimci ve sporcu bir kişi olanFransız Baron Pierre de Coubertin’in çaba-larıyla söz konusu oldu. 1899’da, “olimpi-yatların tekrar canlandırılması gerektiği”niilk defa önerdiğinde, o dönemin spor ka-muoyunun genel kanısı; “Coubertin olma-yacak bir hayal gördüğü” yönündeydi. An-

cak 1894 yılında Coubertin’in düzenlediğive 9 ülkeden 200 delegenin katılımı ile ya-pılan kongrede, çağdaş olimpiyatların ilkele-ri belirlendi. Bu ilkelere göre: OlimpiyatlarAntik Çağ’da olduğu gibi dört yılda bir ya-pılacak, amatörlük esas alınacak, tüm dün-ya sporcularına açık olacak ve her defasındabaşka bir ülkede yapılacaktı. Böylece1896’da olimpiyatlar yeniden canlandı veilk kez anavatanı Yunanistan’ın başkenti Ati-na’da gerçekleştirildi. Sonrasında da Ulusla-rarası Olimpiyat Komitesi yönetiminde, dörtyılda bir düzenlenmeye devam edildi.İşte Ağustos ayında Pekin’de yapılacak ve29. kez tüm dünyanın dikkatini üzerindetoplayacak olimpiyatların tarihçesinden sa-tırbaşları böyle… Bütün bu süreç boyuncagerçekleşen belki de en önemli yenilik ise,sporcuların ödüllendirilmesi. Halikarnassos-lu Agasikles’le kıyaslarsak, olimpiyat kürsü-sünde boynuna altın madalya takılırken gu-rurla gülümseyen sporcuların daha şanslıolduklarına ise hiç şüphe yok!

Modern atletizm, başdöndürücü bir hızla ilerliyor. Fakat sporcuların ilham kaynağının o “antik”rekabet duygusu olduğu söylenebilir hala... (Sağda: İlk olimpiyatların yapıldığı Olimpiya bölgesi.)

Page 34: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

örmüş geçirmiş paşaza-de konağını satın alan yeniyetme, lüks villa konforuyaşamak istemektedir. He-men emir verir: Burayı te-mizleyin! Ne eski tip ban-

yoya tahammülü vardır, ne de kuzinesobasına... Bu tip durumlarda bina, sa-dece dış cephesi kalacak şekilde tama-men ‘yenilenir’. Yüklükteki yorganlar, eli-şi mobilyalar, tavan arasındaki anılar dabu değişimden kurtulamaz. Ve bir sabahel arabasıyla konağa çağrılan hurdacı,balyalar dolusu eski kağıdı yükler sevinç-le. Ciltleri dağılmış kitaplar, sararmış ka-ğıtlar, yırtık pırtık küf kokulu belgeler...Zaten eski harflerle yazılı olan bu anlaşıl-maz kağıt tomarları çöpe gitmektenbaşka ne işe yarar ki? El arabasını zorluk-la iterek hurdalığına gelen eskici, kağıthurdacısına vermeden önce son bir yeriarar telefonla. Birkaç saat sonra ‘olay ye-rine’ gelir sahaf. İtilip kakılmış, hoyratçabalyalanmış kağıt tomarlarına büyük birsevgiyle yaklaşır. Onun mesaisinin enzevkli ve heyecanlı anları başlamıştır…

Sahaflık için neler gerekir?Sahaf, hurdacının bir türlü anlam vere-mediği titiz çalışmasını, hiç aksatmadansaatlerce sürdürür. İnceler ve ayırır eskikitapları. Toz topraktan öksürür zamanzaman. Elleri kir pas içinde kalmıştırama aldırmaz. Ara ara heyecanlanır, an-cak heyecanını örtmeye çalışır. Hurdacı-ya belli etmez. Amacı, mümkün olan enaz fiyata almaktır sararıp solmuş sayfa-ları. Ayırdıkları üzerinde sıkı pazarlık ya-pılır. Nihayet çıplak ampul ışığı altındakipazarlık sona erdiğinde, hava çoktan

kararmıştır. Emektar sahaf, ağırlığına al-dırmadan çuvalını sırtladığı gibi dükka-nının yolunu tutar. Her sahafın dükkanıfarklı bir düzene sahiptir. Kimi son dere-ce dağınık görünür. İçeri girdiğinizde“Bu adam istenen kitabı nasıl buluyor”diye düşünürsünüz. Ama o düzensizli-ğin içinde bir düzen vardır aslında. Sa-dece dükkanın sahibinin bildiği... Bazısahaf dükkanları ise son derece tertiplive düzenlidir. Ama sahafların tüm kitap-larını, dükkanında gördüklerinizden iba-ret sanırsanız yanılırsınız. Kiminin evin-de, kiminin deposunda çok daha fazlasıvardır. Sahaflık meşakkatli iştir. Sabır is-ter, özveri ister, zaman ister, emek ister.Arapça’ya, Farsça’ya, Osmanlıca’ya hat-ta daha başka dillere hakimiyet ister…Bugünün ustaları, bir sahafın yetişmesiiçin en az yirmi, yirmi beş yıl gerekli ol-duğunu söylüyor. Ancak elbette hepsin-

den önemlisi; sahaflık önce kitap sevgi-si ister. Bu öyle bir sevgi olmalı ki, tümhayatınızı, emeğinizi harcayıp, karşılığın-da kazanacağınız küçük mutluluklarlayaşamayı bilmelisiniz.

‘Sahaf’ başka, ‘eski kitapçı’ başka!Osmanlı’dan günümüze usta-çırak ilişki-siyle aktarılan sahaflık geleneği, bugünneredeyse kaybolmuş. Aslında bir “bilimdalı” gibi özen isteyen bu mesleği, layıkıy-la sürdüren ustaların sayısı iki elin par-maklarını geçmiyor. Bir dernekleri de bu-lunan sahaflar, artık fazla yazma eser bu-lunmadığı için çoğunlukla basılı eser alıpsatıyor. Meslek eski canlılığını ve gördüğüilgiyi yitirmekle beraber, özellikle İstan-bul’un Beyazıt Sahaflar Çarşısı, BeyoğluAslıhan Çarşısı, Kadıköy Akmar gibi fark-lı merkezlerinde varlığını sürdürüyor.

TAR‹H BOYU K‹TAPLARIN YAZILIP C‹LTLENMES‹NDEN SATILMASI-NA KADAR HEMEN HER AfiAMADA ÖNEML‹ B‹R OYNAYAN SAHAF-LIK ROLÜ DE⁄‹fiSE DE VARLI⁄INI DEVAM ETT‹R‹YOR.

aktüel

SAHAFLIKİnsanın kitapla bitmeyen imtihanı:

G

Page 35: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

34 - 35

Siz bakmayın pek çok kitapçının kapı-sında ‘sahaf’ yazdığına. ‘Eski kitap satıcı-sı’yla gerçek ‘sahaf’ arasında çok farkvar. Sahaf, bir kitabı eline aldığı zamanonun hangi dilde yazıldığını, nerede, nezaman basıldığını, matbaasını bilen kişi-dir. Aynı zamanda araştırmacıdır, kitabınpiridir. Osmanlı devlet ve toplum düze-ninin oluşumu sürecinde, 14. yüzyıldanitibaren, dönemin başkentleri Bursa veEdirne’de başlayan sahaflık mesleği,özellikle eğitim kurumlarına kitap sağla-ma fonksiyonu üzerinde gelişti. Bir mes-lek olarak diğer tüm ticari faaliyetlerdeolduğu gibi bir lonca teşkilatı içinde işle-

yen sahaflık fetihle birlikte İstanbul’damerkezileşti. Aslında kitap satmak mes-leğin sadece bir bölümünü oluşturuyor-du. Güzel yazı yazmanın bir sanat ola-rak gelişimi ile birlikte kalem ve mürek-kep gibi malzemelerin sağlanması, ka-ğıtçılık, ciltleme, sayfa kesimi gibi farklıaşamaların takibinde, yani bir bütünolarak kitabın üretilmesinde sahafın so-rumluluğu vardı. İstanbul’da başlangıçtaKapalıçarşı içinde yer alan sahaflar,1894’te yaşanan büyük depremde bu-ranın hasar görmesi nedeniyle faaliyet-lerini daha çok Hakkaklar (Mühürcüler)Çarşısı’nda yürütmeye başladı.

Türkiye’de matbaa ve sahaflık1729 yılında, Macar asıllı Osmanlı va-tandaşı İbrahim Müteferrika’nın İstan-bul’da bir matbaa kurması, sahaflıkmesleği açısından önemli bir dönümnoktasıdır. Sahafların piri olan Mütefer-rika’nın ilk bastığı kitap, ‘Vankulu Luga-tı’dır. Bugün Müteferrika’nın Beyazıt Sa-haflar Çarşısı’nda bir büstü bulunmak-tadır.Ancak aslında Osmanlı topraklarındakiilk matbaa, çok daha önce, 1492 yılın-da, İspanya’dan kovulan ve Osmanlı’yasığınan Sefarad Yahudileri tarafından

Page 36: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

kurulmuştur. 1493’te basılan ilk kitapda “Arbaaturim” adını taşır ve İbrani-ce’dir. Fatih Sultan Mehmet ve oğluİkinci Beyazıd’ın izniyle, Ortaköy’de birmatbaa kuran Sefarad Yahudilerini,1500’lü yıllarda Ermeniler ve Rumlar yi-ne kendi dillerinde kitap basarak takipeder. Müteferrika’ya gelene kadar,Türkler tarafından bir matbaa kurulma-sına ise özellikle yazma eserler üreten,yukarıda saydığımız mesleklerin ustalarıkarşı çıkarlar. Bu konuya dini bir kılıf giy-dirip ‘gavur icadı’ diyenler de olur. Amasonuçta böyle bir gelişmenin önündeuzun süre durmak mümkün değildir.Böylece ağır aksak da olsa başlayanTürk dilindeki basılı kitapların serüvenigünümüze kadar gelir. Burada sahaflığı, yazma eserler ve bası-lı eserler olarak iki ana uzmanlık dalınaayırmak lazım. Yazma eserler, artık ço-ğunlukla müzelerdeki yerlerini aldığıiçin günümüz sahaflarının ana uğraşkonusu basılı eserler. Ama bunun daçok sayıda alt uzmanlık dalı var. Sahafkelimesi, Arapça ‘Suhuf’ (kağıt parçala-rı) kelimesinden geliyor. Bu arada ‘sa-haf’ kelimesinin, Türk Dil Kurumu’nunbelirlediği gibi tek ‘h’li mi yoksa sahafla-rın iddia ettiği gibi çift ‘h’li mi olduğu daayrı bir tartışma konusu. Kesin olan şu:Sahaf esnafı eskiden beri, yazma ve de-ğerli kitap satan, derin kitap bilgisi ve il-mi olan, müşterisinin ihtiyacını gideren,kitap konusunda insanlara yol gösterenticaret erbabıdır.

Okuyarak değil, alıp satarak…Bugün mesleğin önde gelen isimlerimesleklerini tanımlarken özellikle kita-bın iyisini bilmeyi ve kitap hakkında ka-rar verme yetkinliğine sahip olunmasıgerektiğini vurguluyorlar. Kitaplar ara-sında hangilerinin ilk, hangilerinin ikincilkaynak olduğunun ayrımını yapabilmekde bir diğer önemli nokta. Tüm bu sır-lara erişebilmek ise okuyup yazmaktançok alıp satma sürecindeki deneyimlemümkün olabiliyor. Aradan geçen yüz-yıllara rağmen, her dönem sınırlı fakatözel bir müşteri kitlesine hizmet verensahaflık mesleği için söz konusu kural-lar günümüzde de geçerli. Sahaflarınkapılarını en sık çalanlarsa, araştırmacı-lar, yazarlar, koleksiyonerler ve akade-misyenler.

Böylesi bir kitleye hizmet veriyor olmakzaten baştan maddi kazancı kişisel tat-minin arkasına itebilmeyi gerektiriyor.Ayrıca sahaflar da yeri geldiğinde bu ni-telikli müşterilerinin birikimlerinden ya-rarlanıyorlar. Elbette bu karşılıklılık belir-li ön kabulleri gerektiriyor. Örneğin kâramacını fazla ön planda tutan meslek-taşlarını sahaflar pek hoş görmüyor.Özellikle alıcının ilgisini fark ettiğinde fi-yat artırmaya kalkanları… Böyleleri için“insafsızlık” suçlaması getiren özel birdeyim de var: Es-sahaf bi-insaf!Sahaflık, devamlı literatür ve kaynakeser takibi gerektiren, parası ve müşte-risi az olan bir meslek olarak yaşam sa-vaşı verse de, kitaba aşık insanlar var ol-dukça bu meslek de yaşayacak gibi gö-rünüyor…

aktüel

Page 37: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

36 - 37

üyümek, büyülü bir sözcük… Bir canlının büyümesine şahitliketmek, bu coşkuyu paylaşmak,hayatla kurulacak en güçlü bağ,belki de. Bir çiçeğin, bir ağacın,hatta bir ormanın büyümesini iz-

lemek, kuru toprağın üzerinde yaşamın ye-şerdiğini görmek ve ona katkı sağlamak, bucanlanmanın bir parçasına dönüşmek ise ta-rifsiz bir mutluluk... Çelebi Holding, kuruluşunun 50. yılında Da-laman’daki 50 hektarlık bozuk orman arazi-sinin rehabilitasyonunu üstlendi. Tüm sivilhavacılık sektörünü bu çabasına ortak olma-ya davet eden Çelebi’nin diktiği fidanlar boyverdi, büyüyor. Dalaman Orman Bölge Müdürlüğü yetkili-lerinin de katılımıyla gerçekleştirilen dene-timlerle rehabilitasyon alanı kontrol ediliyor.Müdürlük ekibinin özenli çalışmalarının dakatkısıyla, ağaçlar oldukça sağlıklı bir biçim-de gelişiyor. Çeşitli sebeplerle, asla yeşermeyen “hatıraormanları”na bir yenisini eklememek içinelimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Başlan-gıçta yabancısı olduğumuz bu alanda tecrü-be sahibi olmak, bu tecrübenin doğanın ye-niden canlanmasına katkı sağladığını gör-mek, tüm Çelebi ailesini heyecanlandırıyorve gururlandırıyor. Orman Bölge Müdürlüğü başta olmak üze-re, bu projeye katkı sağlayan herkese teşek-kür ediyor ve çağrımızı yineliyoruz:“Torunlarımıza bırakabileceğimiz daha yeşilve yaşanabilir bir Türkiye için:Hep birlikte ağaç dikelim”.

Ağaçlarımız büyürken…

B

Page 38: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

avacılık sektöründekimeslekler içerisinde en bü-yük önemi taşıyanlardan biride hava trafik kontrolörlüğü.Doğrudan can güvenliği ileilgili bu iş alanında, ülkemiz-deki durumu, sorunları ve

yapılması gerekenleri Türkiye Hava TrafikKontrolörleri Derneği (TATCA) Başkanı Ay-han Kartal ile görüştük.

Çelebi ailesi ve Çelebi dostlarına yabancıolmayan bir meslek grubunu oluşturu-yorsunuz. Yine de iş alanınızı ve sorumlu-luklarınızı bir kez de sizden dinleyebilirmiyiz? Hava trafik kontrolörü, kendi sorumluluk sa-hası kapsamında, havadaki ve havalimanın-daki tüm hava trafiğinden sorumlu kişidir.Hava trafik kontrolü, temel olarak 3 ana gru-ba ayrılır:1) Kule kontrol:

Delivery (ön izin frekansı), yer kontrol, kule kontrol.

2) Yaklaşma kontrol.3) Yol kontrol.Yeryüzünden gökyüzüne doğru bir huni

şeklini gözümüzde canlandırırsak; alttaki darbölüm kule kontrol, huninin genişleyen kısmıyaklaşma kontrol, geniş ağzı ise yol kontrolsorumluluk sahası olarak kabul edilir. Havatrafik kontrolörleri, önceden belirlenmiş kal-kış, geliş ve transit yollarda uçan trafiği yö-netmekten sorumlu, üniversite mezunu, çokiyi derecede İngilizce bilen, iyi eğitilmiş pro-fesyonellerdir.

Böylesi hassas ve dikkat isteyen bir mes-leğin üyeleri olarak yaşadığınız temel zor-luklar nelerdir? Bu çerçevede Türkiye Ha-va Trafik Kontrolörleri Derneği’nin, amaç-larını ve yaptıklarını anlatır mısınız?Hava trafik kontrolörü, radar monitöründeveya gözle takipte, dikkat, konsantrasyon vehızlı karar verme hususlarını bir arada taşı-malıdır. Pilota verilen talimatlarda yapılacaken küçük bir hata, çarpışma ya da yakın geç-me hadiselerine neden olabilir. Mesleki so-rumluluğun yüksek olduğu bu işte en temelzorluk, hata payımızın sıfır olmasıdır. Yoğunve stresli çalışma şartlarına, düzensiz uyku,düzensiz beslenme, aile ve toplumsal hayat-tan ödün verme zorunlulukları da eklendi-ğinde hem fiziksel hem de psikolojik sorun-

lar ortaya çıkmaktadır. Bu zararları gidermekamacıyla hava trafik kontrolörleri, birçok ül-kede normal izinlerin dışında her yıl veya ikiyılda bir 10 ila 20 günlük sağlık ve dinlenmekamplarına gönderilir. Ülkemizde de bu uy-gulamanın başlamasını diliyoruz. Sürekli ra-dar başında çalışan kontrolörlerde kanser,işitme kayıpları, göz bozuklukları, sırt ve belağrıları sıkça görülüyor. Ayrıca, yüzlerce kişi-nin can güvenliğinden sorumlu olan havatrafik kontrolörleri psikolojik olarak da yıpra-nıyor.Derneğimizin kuruluş amacı, hava trafik kon-trol hizmet kalitesini en üst düzeye çıkarmak,üyelerimizin menfaatlerini korumak ve yük-seltmek, bu konuda çalışan kişi ve kuruluşla-ra destek vermek, mesleki gelişmeleri takipederek duyurmak ve üyelerimiz arasındasosyal dayanışmayı sağlamak. TATCA olarakhava trafik kontrolörlüğü mesleğinin dünya-daki gelişmelere paralel olarak yapılacak hu-kuki ve kurumsal düzenlemelerle aşılabilme-si yönünde çaba gösteriyoruz. Bu amaçlaulusal ve uluslararası tartışma platformlarıdüzenlemeye önem veriyoruz. 20 Ekim “Dünya Hava Trafik KontrolörleriGünü” etkinliklerini ilk olarak 2004’te, ulusla-

HAVA TRAF‹⁄‹N‹N DÜZENLENMES‹ VE YÖNET‹LMES‹ HA-TAYA ASLA YER OLMAYAN B‹R ‹fi. BU ÖZEL VE ZORLUMESLE⁄‹N MENSUPLARINI TEMS‹L EDEN TÜRK‹YE HAVATRAF‹K KONTROLÖRLER‹ DERNE⁄‹ (TATCA) BAfiKANIAYHAN KARTAL FAAL‹YET ALANLARINI, GEL‹fiMELER‹,GELECEK ÖNGÖRÜLER‹N‹ ÇELEB‹CE’YE ANLATTI.

söyleşi

Hava trafik kontrolörleriGÖKTEKİ KONFORUN YERDEKİ GÖZCÜLERİ:

H

Page 39: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

38 - 39

rarası bir sempozyum düzenleyerek kutladıkve bunu sonraki yıllarda da sürdürdük. 130ülkede, elli binden fazla üyesi bulunan Ulus-lararası Hava Trafik Kontrolörleri DernekleriFederasyonu’na (IFATCA) 1996 yılında üyeolduk. Her yıl düzenlenen IFATCA BölgeToplantısı ve Dünya Toplantısı platformların-da aktif rol üstleniyoruz. IFATCA 2000 Avru-pa Toplantısı’na, IFATCA 2004 Orta ve Do-ğu Avrupa Toplantısı’na ve son olarak IFAT-CA 2007 Dünya Toplantısı’na ev sahipliğiyaptık. Bu toplantılarda sivil havacılığın so-runlarının yanı sıra, geliştirilen yeni kurallar vedüzenlemeler de ele alındı. 2003’ten itiba-ren yayınladığımız Scope dergisi ile sivil hava-cılıktaki sorunları, gelişmeleri, yenilikleri, dü-zenlemeleri tarafsız ve bilimsel verilerle sun-maya çalışıyoruz.

Ülkemizde hava trafiğinin yoğunluğu,sektörde son on yıl içinde gerçekleşenyenilenme ve büyümenin de etkisiyle hergün daha fazla artıyor. Mevcut durum veyapılması gerekenler hakkında bilgi verirmisiniz?Günümüz havacılığında çözüm aranan enönemli konulardan biri, her geçen gün artan

hava trafiğine daha güvenli, etkin ve kalitelihizmetin nasıl verilebileceği. Bu amaçla, Tür-kiye Cumhuriyeti de Kıta Avrupa’sında ICA-O (Milletlerarası Sivil Havacılık Teşkilatı) he-defleri doğrultusunda geliştirilen projeleriyaptığı anlaşmalar ile uygulamayı kabul etti.Bu bağlamda hava seyrüsefer hizmetleri vehavalimanı işletmelerinin birbirinden bağım-sız yapılandırılması gerekli. Böylesi yeni yapı-lanmalar her iki kurum için de, hizmette ya-kalanan standart ve kalitenin artırılmasını,kârlılık ve verimin yükselmesini sağlayacak. Avrupa’da, gelecek 10 yılda yüzde 7 oranın-da trafik artışı öngörülüyor. Bu artış Türk si-vil havacılığındaki atılımlar ve düzenlemeler-le yüzde 20’lere çıkacak. Hava ulaşımı engüvenli ulaşım olmakla birlikte, insana dayalıbir hizmet ve içinde insan faktörünün oldu-ğu her olayda olduğu gibi hata yapma riskitaşıyor. DHMİ, hava trafik kontrol sistemleri-ni yenileme yolunda yaptığı ara modernizas-yonla, artan trafik karşısında emniyet faktö-rünün öneminin farkında olduğunu gösterdi.

AB’ye uyum sürecinde her alanda olduğugibi sizin iş alanınızda da yenilikler yapıl-ması gündeme geldi. Bu yeniliklerin içeri-ğini, şu an ne kadar yaşama geçtiğini vetamamının gerçekleşmesinden sonra na-sıl bir çalışma düzeninin oluşacağını anla-tabilir misiniz?1999 yılında ICAO Başkanı Assad Kotaite,“Dünyada hava seyrüsefer hizmetleri anlayı-şında, olağanüstü bir değişim yaşanmakta-dır; eskiden dokunulmazlığı olan ve sorgu-lanmayan ve bir devlet hizmeti olarak algıla-nan bu hizmet, şimdi idari ve finansal ba-ğımsızlık kazanma yoluna girmiştir” diyerekdeğişen ortamı özetlemişti. Serbest pazariçerisinde fiyat kavgası yeni yapılanmalarazorladı. Global ekonomi koşullarında lokalyapılanmalar, ciddi zararlar doğurabilir. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konse-yi’nin, 10 Mart 2004 tarihli ve 550/2004sayılı kararı, “Single European Sky İçerisindeHava Seyrüsefer Hizmetlerinin Sağlanması”konusunda belirlenen plan ve önlemleri içe-

riyor. Burada üye ülkelerin, farklı düzeylerdede olsa, ulusal hava seyrüsefer sağlama hiz-metinde yeniden yapılandıkları ve hizmetsağlayıcısına daha fazla otonomi verildiği ha-tırlatılıyor. Kural koyucu ve hizmet sağlayıcı-nın birbirinden kesinlikle ayrılması koşuluvazgeçilmez bir nokta. 549/2004 sayılımaddede “Avrupa İçin Tek Gökyüzü-SingleEuropean Sky” projesinde, tüm Avrupa havaseyrüsefer hizmetlerinin harmonizasyonu vestandardizasyonu ana kural olarak tanımlanı-yor. Türkiye bu kapsamda ve uluslararası an-laşmalarla kabul ettiği reformları yapmak içinDHMİ’nin yeniden yapılandırılması çalışmala-rını parlamento gündemine aldı. Biz de TAT-CA olarak, Eurocontrol üyesi ülkelerdekimodelleri düzenleyip sunduk ve bu konudaçalışmalarımız sürüyor.

Derneğinizin amaçları arasında dünya ha-vacılığındaki ilgili kurumları tanıtmak veteknolojik gelişmeleri takip etmek de var.Bu konuda nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?Başta IFATCA olmak üzere EUROCON-TROL ve ICAO gibi uluslararası örgütlenme-lerin toplantı, yayın ve kararlarını yakındantakip ederek mesleki ve teknolojik gelişme-lerin ülkemize uyarlanması yönünde ciddigayretler içindeyiz. Scope dergisinin yanı sırawww.tatca.org adlı sitemizde üyelerimiz vemesleğe ilgi duyanları bilgilendiriyoruz. Dü-zenlediğimiz gerek ulusal gerek uluslararasıtoplantılarla, her türlü sorunun ve çözümle-rin tartışıldığı akıl platformlarına öncülük et-meye çalışıyoruz.

Amaçlarınızdan bir diğeri de havacılıksektöründeki tüm çalışanların sesi olabil-mek. Bu çerçevede Çelebice aracılığı ilevermek istediğiniz mesajlar nelerdir?Havacılık endüstrisinde kilit altyapı ATM diyekısalttığımız Air Traffic Management, yaniHava Trafik Yönetimi. Burada yeni teknoloji-ler, “Avrupa’da Tek Gökyüzü” hukuki çerçe-vesi, performans ve kapasite artırma çabala-rı, kârlılık, standardizasyon gibi konulara dairyeni yapısal düzenlemeleri, dünyadaki örnek-leri esas alarak hızla yapmak gerekiyor. Anahedef; emniyetli ve hızlı bir hizmet için ge-reklilikleri yerine getirmek ve hava trafik kon-trolörlüğü mesleğini Türkiye’de hak ettiği ye-re ulaştırmak. Dünyadaki meslektaşlarınınsahip olduğu imkanların çok gerisinde bulu-nan Türk hava trafik kontrolörlerinin, yapıla-cak düzenlemelerle iş yüklerinin azaltılması-nın yanı sıra refah düzeylerinin iyileştirilmesi,ve bu riskli ve onurlu meslek mensuplarının,uçuş emniyetini etkileyecek her türlü sorun-larından uzaklaştırılması büyük önem taşıyor. Derneğimiz TATCA’ya ve hava trafik kontro-lörlüğü mesleğine, Çelebice dergisinde yerayırdığınız için yönetim kurulumuz ve üyele-rimiz adına teşekkür ediyorum.

Avrupa hava trafiğinde gelecek 10 yılda yüzde 7 oranında artış öngörülüyor. Sözkonusu büyümenin Türk sivil havacılığında,atılımlar ve düzenlemelerle yüzde 20’lerekadar çıkması bekleniyor.

Page 40: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

atematikte iki nokta ara-sındaki en kısa yol, “doğru”olarak tanımlanıyor. Kentler,özellikle de birbirleriyle kül-türel ve tarihsel bağları bulu-nanlar söz konusuysa eğer,“doğru”, geometriden daha

estetik bir çehreye bürünebiliyor. Ege’nin ikiyakasının iki incisini düşünün mesela; Selanikile İzmir’i. Yüzleri birbirlerine bakan bu ikikent arasındaki doğru, yani bağ da, bir mü-zik aletinin tellerinde şekil buluyor.

Buzuki, Anadolu’nun eşsiz sentezlerindenbiri. Sadece gövdesinde değil, öyküsünde debağlamanın, udun ve hatta kopuzun izlerinibarındırıyor. Rum göçmenlerin Ege’den veGüney Marmara’dan Yunanistan’a taşıdıkla-rı buzuki, rembetika müziğinin en önemliortağı. Yüzyıl başının güzel ama çoğuzaman hüzünlü öykülerini anlatı-yor rembetika şarkıları. Aşk,özlem, neşe, yoksulluk, ha-pishaneler, göç, aile, ya-şam mücadelesi… Haya-ta dair aklınıza ne ge-lirse, rembetlerin şar-kılarının temasınıoluşturuyor. Sözler,kalpleri biraz burksada melodiler, hep ya-şama sevincinden vecoşkudan yana. Sela-nik, artık Yunanistan’ınulusal müziği olarak ta-nımlanan ‘rembetika’nınmerkezi. Belki de sırf buyüzden Selanik’e, akşamüstüsaatlerinde, buzuki melodileri ge-ceye hazırlanan kafelerden dışarı taşma-ya başladığında inmek gerekiyor. Bize kalır-sa bırakın, kararan denizin üzerinde danseden kent ışıkları ile müziğin arasına hiçbirşey girmesin. Nasıl olsa sabah ortalık aydın-

landığında, Ege güneşi al-tında parıldayan güzel bi-naların çizdiği silueti dahanet göreceksiniz. Neo-kla-sik yapıların kimisini, İz-mir’deki kardeşlerine ben-zetmemeniz imkansız.

Muhtemelen, kısa bir turunardından, Selanik’e ilk kez geli-

yor olsanız dahi, kendinizi “aşi-na” bir yerde hissedeceksiniz.

Geniş meydanları ve parklarıyla “ra-hat” bir kent Selanik. Alışveriş bölgelerin-

de, mağazaların önlerinde sıra sıra ağaçlaruzanıyor. Modern yapılarla eski binaların ne-redeyse bir uyum içinde olduğunu söyle-mek mümkün. Evet, Avrupa’nın en köklü

kentlerinden birindesiniz ve Selanik, geçmi-şin izlerini mağrur bir mütevazılıkla sergili-yor. Değerlerini yüksek sesle anlatmıyor, herköşe başında kulağınıza fısıldıyor. Size de sa-dece dikkatle dinlemek düşüyor.Kentin iki önemli meydanı, Platia Elefteriasve Platia Aristotelous deniz kıyısında. Çevre-lerindeki kafe ve restoranlarda müthiş birhareketlilik yaşanıyor. Kentin sakinleri ve tu-ristler, oradan oraya koşuşturan çocuklaraçarpmamak için özen gösteriyor. MeşhurSelanik kafeleri, bu meydanlarla da sınırlı de-ğil, durup kahve molası verebileceğiniz iriliufaklı pek çok mekan, neredeyse tüm sokakaralarına serpiştirilmiş. Bir tür “Roma don-durması” satan küçük büfelerle pastaneler,genellikle yan yana sıralanıyor.

Bir doğa-tarih buluşmasıSELAN‹K SOKAKLARINDA DOLAfiIRKEN HÜZÜNLÜ REMBET‹KAMELOD‹LER‹ DUYACAKSINIZ... KARfiIKIYININ, “B‹Z‹M ORALARIN” DA EZG‹LER‹ BUNLAR VE ZATEN SELAN‹K’TE HERfiEY S‹ZE TANIDIK

GELECEK. ‹ZM‹R’‹, FOÇA’YI, ERDEK’‹, BODRUM’U HATIRLAYACAK VE SELAN‹K’‹N GÜZELL‹KLER‹N‹ GÖRDÜKÇE EGE’N‹N ZENG‹N DO⁄ASINA, TAR‹H‹NE, KÜLTÜRÜNE B‹R KEZ DAHA HAYRAN KALACAKSINIZ.

gezi

SELANİK

M

Page 41: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

40 - 41

Görülecek yerlerLefkos Pyrgos, yani Beyaz Kule, kentinönemli sembollerinden. Kule, 15. yüzyıldainşa edilmiş ve uzunca bir dönem cezaeviolarak kullanılmış. Osmanlı döneminde zin-dan olarak kullanılan müzede “yatanlar” ara-sında, isyankâr yeniçeriler de var. Bir dönembeyaza boyandığı için bu adla anılıyor amabugün orijinal taş renginde. Kendisi de birtarih müzesi olarak kabul edilebilecek kule-nin hemen yakınlarındaki, büyüleyici Arke-oloji Müzesi’ne özel zaman ayırmak gerek.Müzede, özellikle Selanik’in de dahil olduğu

Makedonya bölgesinin prehistorik çağa ka-dar giden tarihinden pek çok değerli esersergileniyor. Müze, dünyanın önemli arke-oloji müzeleri arasında sayılıyor.Kentin üst kesimlerinde, Epimenidou ya daKastra adlarıyla anılan bölge, görmek içinyürüyeceğiniz mesafeye değer güzellikte.Dar sokakları, genellikle kapıları ardına ka-dar açık olan küçük ve eski evleri, çiçeklibahçeleriyle, 19. yüzyıl Selanik’inden kalanve neredeyse hiç bozulmadan korunmuş birkesit. Bu eski Türk mahallesini çevreleyensurlar da halen ayakta.

Belki kulağınıza tuhaf gelecek ama Selanik’inen görülesi bölgelerinden biri de “Et Pazarı”…Kentin hareketli noktalarından biri olan bu es-ki yapıda, her an daha önce hiç şahit olmadı-ğınız türde ve “doğaçlama” bir partiyle karşıla-şabilirsiniz. Selaniklilerin, turistlerin ve şehirde-ki iki üniversitenin öğrencilerinin oluşturduğukalabalığın güçlükle sığdığı bina, rembetikadinlemek için de doğru bir adres.Yanınızda küçük bir çocuğunuz olsun olmasın,su parkını, hayvanat bahçesini ve Magic Park’ıda mutlaka görmelisiniz. Magic Park, akşamla-rı çalışan, keyifli bir lunapark. Kapıda, saat

Page 42: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

22.00’de kapandığı yazılı ama içerideki eğlen-cenin dozuna göre bu saat esnetilebiliyor.

Avrupa’nın Selanik’iSelanik, uluslararası etkinlikleriyle de öne çı-kan bir kent. Her yıl, eylül ayında düzenle-nen Selanik Uluslararası Ticaret Fuarı, sade-ce ticaretle uğraşanların değil, tüm dünya-dan yeni trend ürünlerin meraklıları için debir çekim noktası. Fuarın hemen ardındansaYunan Müzik Festivali başlıyor. Son yıllardafestivalde, dünyaca ünlü DJ’ler de sahne alı-yor. Yine aynı dönemin bir diğer etkinliği,Selanik Film Festivali. Her yıl daha fazla sayı-da yapımcının ve sinemacının dikkatini çe-ken festival, Balkan sinemasını sevenler içinözel anlamlar taşıyor. Kentteki büyük ve or-ta ölçekli otellerin hemen hepsinin, kongreya da toplantı salonları bulunuyor. Aslında Selanik’i anlatmanın bin bir yolu var.Fakat sokaklarında dolaşırken, ister istemeztarihe odaklanıyor insan. Bu tarihin öyle yo-ğun bir kıvamı var ki farketmeden geçmişeçekiyor sizi. Gezdiğimiz şehir, Büyük İsken-der’den Osmanlı’ya uzanan bir tarihin sah-nesi. İşte bu nedenle, alışılanın aksine, Sela-

nik gezimizi bir okuma önerisiyle sonlandır-mak geldi içimizden. Mark Mazover’ın yaz-dığı ve dilimize “Selanik: Hayalet Şehri” adıy-la çevrilen kitap, Selanik’te Müslümanların,İspanya’dan göç eden Yahudilerin ve Hıristi-

yanların, 500 yıl boyunca nasıl barış içindeyaşadıklarını anlatıyor. Bu değerli kitabın,okurun Selanik’e olan ilgisini daha da artıra-cağına ve muhtemel bir Selanik ziyaretinidaha da anlamlı kılacağına hiç şüphe yok!

gezi

Trenle hafta sonu Selanik!Küçük seyahatlerin meraklılarına bir not: Haftanın her gü-nü, saat 19.58’de İstanbul Sirkeci Garı’ndan Selanik’e gidenbir tren var. Tren, sabah 9.30’da Selanik’e varıyor. Yani, pa-saport ve vizeniz hazırsa, Selanik İstanbul’dan hafta sonu ta-tili, hatta günübirlik kaçışlar için ideal bir mesafede. Selanik’ibir-iki günde “tüketmek” mümkün değil elbette. Ancak yi-ne de çarşılarının, kafeteryalarının havasını solumak için birtren yolculuğu göze alınabilir. Unutmayın, dönüş treni, yinesaat 19.58’de. Yani sabah 9.30-10.00 arası Sirkeci’desiniz.

Page 43: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

42 - 43

Selanik tarihinin en özel yapraklarından biri,hepimizin çok iyi bildiği o “pembe boyalı” ev-de başlıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün doğdu-ğu ev, bugün misafirlerini bekleyen pırıl pırılbir müze. Aya Dimitriya Mahallesi, ApostoluPovu Caddesi, 75 numara, üzerindeki eve tuğ-la döşemeli bir holden giriliyor. Mutfak, kilerve iki odanın bulunduğu zemin katın üzerindemisafir odası, ikinci bir mutfak ve küçük birsandık odası var. Yine bu kattaki yatak odasın-da bir büyük karyola ve önün bir pirinç man-gal, yıllar öncesinde olduğu gibi duruyor. İkin-ci katta ise Atatürk’ün doğduğu çalışma oda-sı, yatak odası ve bir de teras var.

Atatürk evi

Selanik’in hemen güneyindeki Halkidikiyarımadaları, özellikle Avrupalı turistler içinönemli bir tatil merkezi. Şehir merkezineortalama bir buçuk saat mesafede. Güzeldoğası, uzun kumsalları ve otantik bir ya-şam tarzının sürdüğü sevimli köyleriyle Hal-kidiki, haftasonu tatilleri için de Selaniklile-rin sıklıkla tercih ettiği bir bölge. Denizinhemen ardından başlayan vadiler ve dağlarile zengin bitki örtüsü Halkidiki’yi daha daözgün kılıyor. Bölgenin merkezi, Poligiros.Özellikle yaz sezonunda, büyük otellerdekalmak için önceden yer ayırtmak gereki-yor. Yarımadaların hemen her köşesine da-ğılmış kampinglerde ise genellikle yer bul-mak mümkün.

Halkidiki

Kısa tarihçe...Yunanistan’ın ikinci büyük kenti Selanik,Makedonya bölgesinin de başkenti. Şehrinİ.Ö. 316 yılında Kassandros tarafından ku-rulduğu biliniyor. Thessaloniki, yani Selanikismi de Kassandros’un karısı, Büyük İsken-der’in de kız kardeşi olan Thessaloniki’dengeliyor. Sözcük anlamı “Teselya’da Zafer.”Hıristiyanlık kente 50 yılında Aziz Paul tara-fından getirilmiş. Selanik, Bizans dönemindeİstanbul’dan sonra en önemli ikinci kent ola-rak görülüyordu. Kentte, Bizans sanat ve mi-marisinin de önemli örnekleri verilmiş.1430 yılında başlayan Osmanlı dönemi bo-yunca kente Anadolu’dan çok sayıda Türkyerleşti. 15. yüzyıl sonunda bu nüfusa İspan-ya’dan sürülen Yahudiler de eklendi. Yakla-

şık 5 yüzyıl boyunca Rumlar, Yahudiler veTürkler, Selanik’te barış içinde yaşadı. 1912Balkan Savaşı sonrasında kentin yönetimiYunanistan’a geçti. 1917’de yaşanan büyükyangında Selanik’in büyük bir kısmı harapoldu ve 70 bin kadar insan evsiz kaldı. Bu-günkü kentin de bu tarihten itibaren yeni-den kurulduğunu söylemek mümkün.1923’te imzalanan Lozan Anlaşması sonu-cunda mübadele dönemi başladı ve kentte-ki Türkler Anadolu’ya gönderilirken Batı Egeve Güney Marmara’daki Rumlar’ın önemlibir kısmı da Selanik’e yerleşti. Selanik, 1,5milyon nüfusuyla bugün halen Yunanistan’ınkültürel anlamda en zengin kentlerinden bi-ri olma özelliğini koruyor.

Page 44: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

emet Tuncer’i televizyon tari-himizin izlenme rekorları kırandizisi Çocuklar Duymasın’daAmerikalı bayan patron rolüyleizleyip sevdik. Türkiye’ye uyumsağlamaya çalışan bir yabancıyıbaşarıyla canlandırıyordu. Oysa

Demet Tuncer olarak Türkiye’yi yabancılaraanlatmak ve sevdirmek konusunda önemlibir misyon üstleniyor. Bu çok yönlü sanatçı-mıza Davos Zirvesi’ndeki Türk gecesi ile zir-ve noktalarından birini yaşadığı söz konusumisyonunu, onu yetiştiren hocalarını, günlükyaşamını ve gelecek planlarını sorduk, yo-ğun zamanı arasında bizi kırmayıp yanıtladı…

Davos Zirvesi’yle birlikte, sizi ogüne dek sadece “Mary Smith”olarak tanıyanlar zihinlerindekin-den çok farklı bir Demet Tuncergördüler. Basından takip ettiği-miz kadarıyla zirvedeki Türk Ge-cesi bambaşka bir atmosferdegeçti. Bize bu geceden biraz sözeder misiniz?Öncelikle çok gurur verici ve çok duygusalbir geceydi. Beni Türkiye’de “Bayan Mary”olarak tanıyorlar ama yurtdışında yapılan budünya zirvesinde beni ne Demet Tuncerolarak ne de Bayan Mary olarak tanıyorlardı.Ne gece hakkında bir fikirleri vardı ne debenim hakkımda. Dolayısıyla gece benimiçin bilinmezlerle dolu, heyecan dolu, birazda ürkütücüydü... Ta ki sahneye çıkana ka-dar. İzleyicilerin önüne çok iddialı çıktım,“Buradan zafer kazanarak döneceğim veburadaki insanlar benim adımı öğreneceklerve Türkiye’yi unutmayacaklar” iddiasıyla baş-ladım geceye. Daha önceden bir konuşmahazırlamamıştım. Ben, bütün performansla-rımdan önce karşı karşıya kalacağım insan-ların, mekanın ve gecenin içeriği hakkındadetaylı bilgiler ister ve çalışırım. Sahnede“doğaçlama” özgürlüğümü sadece ama sa-

Türkiye’nin kıpır kıpır sanat elçisi:

söyleşi

DEMET TUNCER

D

dece geceye hakimiyetim ve bilgim sağlar.Zor bir seyirci olacağını biliyordum ama nekadar zor olacağını bilmiyordum. Ben sah-neye çıktığımda insanlar içeri girmiş ve ye-meklerini yemeye başlamışlardı. Şarkı söyle-

yerek çıkıp insanların dikkatini sahneye çek-tim. Özlem Süer imzalı, Türk bayrağınınrengindeki tuvaletin spot ışığı altındaki etki-leyici yansıması da bana yardımcı oldu tabi-i… İlk 2, 3 parçayı söylerken etraftaki insan-

Page 45: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

44 - 45

ları incelemeye başladım, onların tavırlarınıve psikolojilerini gözlemledim. Hedefim azama etkili konuşmaktı. Geceye sıcak ve sa-mimi başlamak istedim, çünkü nasıl başlar-sanız, öyle gidiyor. Ben de en can alıcı nok-talarından vurdum sanırım... Ondan sonrasıo kadar kolay ve keyifli geldi ki… “Bayanlarbaylar, gecemizin adı ‘360 derece Türkiye’,peki neden 360 derece sizce? Hiç düşün-dünüz mü, insanlar sevdiklerine sevgilerini,onlara sımsıkı sarılarak gösterirler. Sımsıkısarıldığınızda ise 360 derecelik bir daireoluşturursunuz... İşte biz de bu gece sizi360 derece sevgimizle saracağız... Forumsizin ekonominize iyi gelmiş olabilir ve çokyorulmuş olabilirsiniz, ama inanın biz de bugece sizin ruhunuza çok iyi geleceğiz. Türkgala gecemize hoşgeldiniz” diyerek geceyibaşlattım. Sahnede bir anda bulduğum bucümleler sanırım sihirli cümlelerdi çünküartık salonda çok rahat ve samimi bir ener-ji oluştu.Gecenin akışının durmaması benim için çokönemliydi, insanların dikkatlerini kaybetme-memiz, ilgilerinin devam etmelerini sağla-mamız için araları birbirlerine hikayelerleveya interaktif diyaloglarla bağladım ve çokda işe yaradı. Semazen gösterimizden son-ra Burhan Öcal sahne aldı, sonra KenanDoğulu ve en son olarak da ben sahneyeçıktım. Genelde her çıkan 20 dakikalık bir

performans sergiledi. Benim performansımbiraz daha uzun sürdü... 3.5-4 saat kadar!Çok şaşkın, heyecanlı, mutlu, gururlu... Yaniaklınıza gelebilecek bütün güzel hisleri yaşı-yordum çünkü insanlar saatler geçmesinerağmen Fransız gecesini değil bizi tercih et-mişlerdi ve çok eğleniyorlardı. Gecenin sa-mimi ve rahat olmasını istememin nedenibuydu işte, gecenin sunucusu, gecenin lo-komotifidir. Ortamın psikolojik gidişatını su-nucu sağlar, seyirci de bunu kolay algılayabi-len seyirci ise inanılmaz bir gece çıkar orta-ya. İnsanların saatlerce sahnede şov yapma-ya devam etmemi istemelerinin de nedenibuydu, artık onlar için tanıdık, samimi ve“onlardan” bir kişi olmuştum. Hatta gece okadar güzel geçiyordu ki, 4. saatin sonundakaçarak inmek zorunda kaldım sahnedendemek abartı olmaz!

Türkiye’nin tanıtımında böyleetkin bir biçimde rol almaknasıl bir duygu?Ben 15 yaşımda, Milli Eğitim Bakanlığı veAmerika Birleşik Devletleri’nin ortak bursu-nu kazanarak gönderildiğim lise eğitimimlebaşlayan dönemde Türkiye’yi temsil etmeyebaşladım. Her zaman büyük gurur duydum,benim için çok ulvi bir misyondu, hâlâ daöyle. Babam hep diplomat olmamı istedi veben de kalbimin götürdüğü yere, içimdeki

sesi dinleyerek, kendi inandığım yere gitme-yi tercih ettim. Babama her zaman, “Bençok iyi bir diplomat olacağım göreceksin,Türkiye’yi kendi tarzımla ve başarıyla temsiledip, ismimden söz ettireceğim” derdim.Seneler geçtikçe babam söylediklerimin sa-dece lafta kalmadığını gördü. Davos Zirvesiise çok önemli ve özel bir teyid oldu! DavosZirvesi’nden sonra gelen tekliflerin çoğuuluslararası oldu ve Türkiye’yi temsil etme-ye devam ettim, ediyorum. 22 Mayıs’taBerlin’de bir zirvede daha performans yap-mak için ekibimle gideceğim.

Aynı tarihte düzenlenen Fransızgecesi ile Türk gecesini böylefarklı kılan en önemli etkenneydi sizce?Gala gecesini çok önemsememiz, yüreği-mizi koyarak hazırlanmamız ve çok başarılıolacağımıza inanmamız... Dekorundan, ye-meklerine, sanatçılarımıza ve garsonlarıngüler yüzlerine kadar her şey bir bütündü.Hepsinden önemlisi de, gala gecesi asla “ta-nıtım ve reklam” kokan bir gece değildi.Dolayısıyla gelenlere tek hedefimiz güzelbir gece geçirtmek, yemeklerimize hayranbırakmak, onların kendilerini rahat hissede-bilecekleri bir ortam hazırlayıp eğlendirmekve eğlendirirken de, “Vay be bu Türkiye deneymiş meğer, uzun zamandır bu kadar

Page 46: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

güzel eğlenmemiştim” dedirtmekti. İnanınhepsini ve daha fazlasını yaptık. Dünya Eko-nomik Forumu’nun kurucusu KlausSchwab’un gelip, “Otuz yıldır Davos böylebir gece yaşamadı” demesi amaca ulaştığı-mızın en açık göstergesidir.Ben Davos’a zafer kazanmaya gittim amaböyle bir noktaya ulaşacağımızı bilmiyordum.Ve bundan dolayı da hislerimi anlatacak keli-meler bulmakta zorlanıyorum. Sanırım oradaolup yaşamanız gerekiyordu çünkü orası ogece inanılmaz büyüleyiciydi! Biz Davos’uniklimini değiştirdik... Bir gece de kasıp kavur-duk ve masal gibi ertesi sabah ortadan yokolduk. Hafızalarda kalan sadece insanların an-latmayı beceremedikleri ama, “Orada olup ogeceyi yaşamalıydın, anlatamam ki” dedikleribir geceydi... Bu gecenin organizasyonunuyapan şirketlerin bu başarı üzerine memnu-niyetlerini anlatmaya gerek bile yok zaten.Herkes sırayla beni kucakladı ve öptü. Bu na-sıl bir duygu biliyor musunuz: Bir atletin dün-ya şampiyonasında altın madalyayı alması veantrenörleri tarafından tebrik edilmesi gibiözel ve gururlandırıcı bir olay.

Eğitiminiz sırasında önemli hoca-larınız olduğunu biliyoruz. Hoca-larınızın müzikal gelişiminizde et-kisi nasıl oldu? Eğitimimle ilgili çok şanslıydım, çok önemlive yetenekli isimlerle çalıştım. Müzikale baş-lamamı sağlayan hocam “drama koçumuz”Mr. Billy C. Talbert sahne hayatımda çoközel ve önemli bir yer almaktadır. Mr. Tal-bert’ın sahne ve iş disiplinini küçükken edin-diğim bir karakter yapısı olarak kendi karak-terime oturtmuş olmam hayatım boyunca

bana çok olumlu şeyler katıyor. Ama inanın13 yaşında disipline olmak o kadar da kolayve keyifli bir süreç değildi. Mr. Talbert çokkatı, kıskanç ve kaprisli bir eğitmendi veonun ters tarafına düşmemek için hep on-dan bir adım önde olman gerekiyordu. Mr.Talbert’tan bir adım önde olmak çok zor,çok çalışma isteyen ve inat isteyen bir işti.Ama o disiplin bana 15 yaşımda ilk pro-fesyonel müzikal oyunumda önemli birrol almamı sağladı. Bugüne dek çalış-ma disiplinim hem bana hem çalıştı-ğım ekibe hem de çalışılan esere ko-laylıklar, saygı ve yaratıcılık getirdi!Bu sene ise hem Afife Jale’de hemde Sadri Alışık tiyatro ödüllerindemüzikal komedi dalında en iyikadın oyuncu ödüllerine layıkgörülmemi sağladı. İyi ki haya-tıma girdin Mr. Talbert, yerincennettir eminim!Steve Wallace, üniversitemi-zin tiyatro dekanıydı, çokyetenekli ve çalışkan biryönetmen ve profesör-dü. Wallace’la 2 müzi-kal, bir oyun ve 3 ka-bare şov sahneye koy-dum ve her birindenbaşından sonunakadar hem sahneüzerine hem deyapımın mutfa-ğında profesyo-nel anlamdaçok şeyleröğrendim.En önem-

söyleşi

Page 47: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

46 - 47

lisi iyi bir yönetmenden neler beklenmeli, na-sıl çalışılmalı onu öğrendim. Andre Garcia Nuthman; müzik direktörü-müzdü ve notaları hayata geçirmeyi, şarkıla-rın nüanslarından melodileri yaşamayı ve ya-şatmayı öğretti. Yeteneği ve yüreğinin güzel-liği hem piyanosunun tuşlarına hem de çı-karttığı seslere yansımıştı. İşte bana da öyle“yürekli” şarkı söylemeyi öğretti.Austin Miskel; ilginç bir hocamdı... 70 yaşında,dünyaca ünlü şarkıcı Sting’in şan-terapi hoca-sıydı ve burslu olarak kabul ettiği iki öğrenci-den birisi olmak benim için büyük bir başarı vegururdu. Onun sayesinde sesimi daha yakın-dan tanıdım. Sahnede daha temiz ve güçlüşarkı söyleme tekniklerini gösterdi.

Türkiye’de ise, Fatma Karaca; şu andakişan hocam ve sesimi teslim ede-

bildiğim tek kişi. Türkiye’yegeldikten sonra uzun bir

süre şan dersi alma-dım ve çalışma-dım. Şan hocanız

o kadar önemlidirki, bizim mesleği-

mizde sahne perfor-mansınıza ve ses tellerinize

çok dikkat etmeniz gerekir.Maalesef Fatma Hoca’dan önce kötü

ama ucuz atlattığım bir tecrübem olmuştu.Dolayısıyla doğru kişiyle, doğru şekilde, kişiyeuyan şekilde çalışmak çok önemliydi. FatmaHocam sadece ses tellerime değil, şarkı söy-leme kaliteme ve sahnedeki duruşuma darenk katıyor, bana güven veriyor. Ondan baş-ka kimsenin sözünü dinlemem veya güven-mem, sesimin gelişimini çok rahatlıkla hemben hem de ekibim duyabiliyor. Bence FatmaHoca değerli bir maden....

Farklı dillerde şarkı söylerkenneler hissediyorsunuz? Bununzorlu ve eğlenceli tarafları neler?Farklı dillerde şarkı söylemenin tek zorluğubaşta aksan ve entonasyonlardaki farklılıklaroluyor. Her dilin farklı yapısı olduğundanonları algılamak için tekrar tekrar parçayıdinlemeniz ve incelemeniz gerekiyor amabenim için asla bir zorluk değil, aksine birkeyif. Ben değişik aksanları taklit etmeyiçok seviyorum, küçüklüğümden beri deçok severdim. Benim için en önemli olan,hangi lisanda olursa olsun, şarkıda anlatıl-maya çalışılan duygu, sözler ve şarkının hi-kayesi. Yorum da burada farklılaşıyor zaten.Müzik matematiktir, notalar değişmez amadeğişen o duygunun yorumudur. O da sa-natçıdan sanatçıya değişir.

Aklınızda bir Demet Tunceralbümü var mı? Varsa nasıl bir

albüm düşünüyorsunuz? Demet Tuncer albümü daha sonraki za-manlar için var ama şimdi single yapmayıdüşünmeye başladım. O kadar çok sorulu-yor ve isteniyor ki, sanırım biraz araştırmayapmanın zamanı geldi. Hiçbir acelem yokçünkü albümün sonu sahne şovuyla bitecekve ben zaten sahne şovumu yapıyorum.Dolayısıyla diğer yönlerimde de olduğu gibiburada da emin adımlarla, içimize sinerekbir şeyler üretmeyi hedefliyorum.

Bu denli yoğunluk içindeykenböyle enerjik kalmayı nasıl başa-rıyorsunuz? Sırlarınız var mı?İlk olarak; mesleğimi bir tutkuyla yapıyo-rum. İnsanların beni seyretmesini seviyo-rum. Onları eğlendirmek, onları bir duyguyolculuğuna çıkartabilmek, güldürmek, hü-zünlendirmek ve kendime hayran bırakma-yı seviyorum. Bunların hepsi çok iddialı veçok çalışma isteyen şeyler. Ben sahne per-formansına daha farklı bakıyorum sanırım,oraya çıkınca insanlara ayna olmak istiyo-rum, kendilerini görüyorlar veya terapistinkoltuğuna yatmışlar gibi, kendilerini bulu-yorlar ve bunları ona gösterene psikolojikolarak daha da bağlanıyorlar, onlardan ko-pamıyorlar. İşte ben onlara “dokunan” ol-mak istiyorum. Çalıştıkça daha da güçlenenbiriyim, Arap atları gibi sanırım, onlar dakoştukça açılıyorlar! Çok zorlandığım ve çok kötü olduğum dö-nemlerde nasıl devam ettiğimi sorarsanız...Her zaman arkamda kale gibi duran, son-suz sevgi ve destek veren annem, beni de-vamlı zorlayan, zorlarken daha da işimebağlayan, başım sıkıştığında sığınacak lima-nım olan babam ve çılgın fikirlerimi hep sa-vunup destekleyen, her zaman benim içinen iyisini isteyen, başarabilmem için elindengeleni yapan, ablam sayesinde böylesi dö-nemleri atlatıyorum. Benim rahat ve huzur-lu çalışabilmem için gerekli her şeyi yapan,iç yapımı çok iyi bilen, doğru gözlemler ve

eleştiriler yapan, beni daha da ileriye ve ba-şarıya taşıyan PMD menajerlik şirketimi debelirtmeden geçemem.

Peki ya keyif deyince aklınızane geliyor?Keyif... Bilhassa Davos’dan sonra programımçok yoğunlaştı, bavulumda yaşıyor gibiyim,nerdeyse her hafta bir yerlere uçuyorum vebu çok yorucu... Dolayısıyla keyfin tanımı dadeğişiyor... Bazen sadece tek başıma arkakoltukta kulağımda ipodum, kimseyle konuş-madan yolu seyretmek, gece yolculuğu yap-mak... Bazen annemle evde köpüklü bir Türkkahvesi içmek, sohbet etmek... Bazen hayatakatılmasına daha zamanı olan minik bebeği-mize Demet teyzesinin ona neler yapacağınıanlatmak... Bebeklerle oynamak... Kahvemiyanıma alıp, tütsümü, mumlarımı yakıp, kol-tuğuma uzanıp insanların çoktan izlediğiama benim hâlâ zaman ayıramadığım filmle-ri seyretmeye çalışmak ve orada uyuya kal-mak… Bakmayın bu kadar enerjik gözüküyo-rum ama yorgunluk mutlaka ele geçiriyorbeni! Ama en büyük keyif... Bembeyaz kum-ların ve masmavi, içini görebildiğiniz bir deni-zin olduğu bir sahilde kumsalda yürümek,denizle uğraşmak, gece gökyüzünü, yıldızlarıseyretmek... Londra’da müzikalleri izlemek,duygulanmak, motive olmak…

‘Çocuklar Duymasın’ın Mary’si Demet Tuncer ülkemizin önemli tiyatro ödüllerinde başarılar elde etti.

Page 48: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

ek çok yönüyle iş toplantılarıspor karşılaşmasına benzer. Kimizaman biraz futbol gibidir; kalaba-lık bir rakibe karşı oynamak ve ta-kım arkadaşlarınıza güvenmekzorundasınızdır. Kimi zamansa birtenisçi gibi hissedersiniz; bütün

kontrol sizin elinizdedir ve ne zaman atak ya-pıp ne zaman savunmada kalacağınıza kararverecek konumda bir tek siz varsınızdır. Bel-ki de spor karşılaşmalarıyla toplantıları ayıranen önemli faktör zaman planlamasıdır! Mo-dern spor dallarının hemen hepsinin başlan-gıç ve bitiş zamanları, en azından toplam sü-releri önceden belirliyken iş yaşamının ol-mazsa olmazı toplantılar genellikle bu konu-da büyük bir belirsizlik gösterir. Sadece şunusöylemek mümkündür: Toplantılar çoğu za-man beklenenden uzun sürer!

Kaliteli zaman yönetimiToplantıları, zaman yönetiminin yanı sıra ve-rimlilikle de değerlendirmek gerekir. Kalitelibir toplantı yönetimi, verimli bir toplantıyaolanak tanıyarak işe doğrudan olumlu yan-sıyacağı gibi, olası “toplantı sonrası baş ağrı-sı” sendromlarının da önüne geçecektir. Ge-rek iş hayatında, gerekse özel yaşamımızdaneye, ne kadar zaman harcadığımızdan çok,bu zamanı ne kadar kaliteli geçirdiğimiz be-lirleyici rol oynuyor. Toplantılarda bunu sağ-lamak ise katılımcıların sağduyusuna güven-mekten öte, ilkelere ihtiyaç duyar. Psikolog-lar ve kişisel gelişim uzmanları, toplantı yö-netimi konusunda önemli bir külliyata sahip.Üzerinde uzlaşılan temel noktalar, bizi yuka-rıdaki spor metaforumuza geri getiriyor.

Rolünüzü belirleyinBelki de en belirleyici unsur, toplantı önce-sinde yapılan hazırlıklar. Toplantı öncesindeyapacaklarınızı aslında biraz da toplantıdaüstleneceğiniz görev belirliyor. Toplantıyı yö-netecek konumda iseniz, tüm katılımcılar-

dan beklentilerinizi önceden tespit etmiş ol-manız gerekir. Bu konuda küçük notlar al-mak, büyük yarar sağlayacaktır. Şirket içitoplantılarda pek de gerekli görünmeyen birdiğer püf nokta ise, katılımcılar hakkında op-timum düzeyde bilgi sahibi olmaktır. Top-lantıyı yönetmeyecek bir katılımcıysanız dayukarıdaki hazırlık yine tartışmasız işinize ya-rayacaktır. Ayrıca kendi konumuzu iyi tanım-lamak, katılım düzey ve niteliğinizi öncedenbelirlemek sürecin verimliliğini artıracaktır.Katılımcılar ve eğer varsa yönetici, yine kü-çük bir çalışmayla mutlaka toplantı amaçla-rını belirlemiş olmalı ki konuya yoğunlaşmakkolaylaşsın.

Son hazırlıklarBelirttiklerimiz, “maçtan önceki” hazırlık ça-lışmalarına dairdi. Bir de toplantının hemen

öncesinde yapılması gerekenler var ki bun-ları da “son hazırlıklar” diye nitelemek yerin-de olacaktır. Tarihi önceden belirli toplantı-larda, katılımcılardan talep edeceğiniz bilgive çalışmaları en az bir gün önceden onlarailetmek, büyük zaman kazandıracaktır. Böy-lelikle toplantıyı bölen telefonların, dosyaaraştırmalarının önüne geçebilirsiniz. Şimdikendinizi hazır hissediyorsanız toplantıyabaşlayabilirsiniz...Ama bir dakika! Bu toplantının ne kadar sü-receğine karar verdiniz mi? Bu işi de son da-kikaya bırakmayın. Toplantı saati vermek ye-rine toplantı başlama ve bitiş saati vermeyialışkanlık olarak benimsemek ve (mümkünolduğu ölçüde) bu saatlere sadık kalmak,mutlaka hem sizin hem de çalıştığınız diğerşirket ve kuruluşların kurum kültürüne eşsizbir katkı sağlayacaktır.

Önümüzdeki toplantılarabakacağız! YORUCU ‹fi TOPLANTILARININ ENERJ‹N‹Z‹ TÜKETT‹⁄‹N‹

M‹ DÜfiÜNÜYORSUNUZ? ÖYLEYSE KONTROLÜ ELEALMANIN ZAMANI GELM‹fi DEMEKT‹R. ‹fiLER‹N KOLAY-LAfiMASI VE DAHA VER‹ML‹ HALE GELMES‹ AMACIYLAYAPILAN TOPLANTILARIN TAM TERS‹ ETK‹LER YARAT-MASINA ‹Z‹N VERMEY‹N. ‹fiE, TOPLANTILARI SÜRELER‹ÖNCEDEN BEL‹RL‹ SÜREÇLER HAL‹NE DÖNÜfiTÜREREKBAfiLAYAB‹L‹RS‹N‹Z.

kişisel gelişim

P

Page 49: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

İyi başlayın!İyi bir başlangıç, iyi bir toplantı için de el-zem. Toplantının amacının ve konunun her-kes tarafından iyi anlaşıldığına emin olmalı-sınız. “Bugün burada buluşmamızın nede-ni…” gibi sıkıcı görünen cümleleri, herkesinaynı şeyi düşünmeye başladığından eminolana dek kurmanız gerekir. Doğru bir ileti-şim, muhtemel yanlış anlamalardan kaynak-lanacak uzamalara ve hatta gerginliklereengel olacaktır. Söz dağıtan bir konuma sa-hipseniz, adalet konusundaki sağduyunuzusonuna dek kullanın. Takım oyunlarındaoyuncular eşit süre almazlar ama takımınbir parçası olduklarını hissetmeye ihtiyaçduyarlar. Herkes, toplantıda bulunmasınındiğerleri açısından anlamlı olduğundanemin olmalıdır. Kısacası, demokrasininavantajlarından yararlanın. Konunun karma-şıklaştığı durumlarda belki de hatırlamanızgereken tek şey vardır: Amacınız. Katılımcı-ların skor yapmayı unutmuş, ama iyi oyna-yan bir takıma dönüşmesine izin vermeyin.Odaklanın. Siz odaklandıkça, diğerlerinin dekonsantrasyonu ve temposu yükselecektir.Nihayet, her karşılaşma gibi toplantıların dabir sonucu olmalıdır. Amaçlarınızı gözdengeçirip istediğinizi aldığınızdan emin olun.

Toplantı sonrası…Ve maç sonrası… Bunu da sporcuların maçsonraları yaptıkları “rejenerasyon” antren-manlarına benzetebilirsiniz. Henüz kasları-nız sıcakken, toplantı notlarını paylaşmalı vebu notlardan çıkan yeni bir iş planı varsa,katılımcıları bundan haberdar etmelisiniz.Başlangıçta “angarya” gibi algılanabilecektüm bu ayrıntılar, işler üst üste geldiğindesizin için akıcı bir yol haritası oluşturacaktır.Çok güçlü bir hafızanız olduğundan eminiz.Ama yine de herkes her şeyi hatırlayamaz.Bu noktada notlarınıza güvenebilirsiniz. Bı-

rakın, geriye kalan tek işiniz; toplantı sonuç-larının uygulamasının nasıl sürdüğünü takipetmek olsun.Son söz niyetine belirtmekte yarar var; sizintoplantı verimliliği konusunda göstereceği-niz hassasiyet, başkaları için de önemli birzaman ve enerji tasarrufu sağlayacaktır.

Evet, iş hayatı “uzun” bir maraton… Fakatsiz yine de kaybedilen maçlardan sonra,“Önümüzdeki maçlara bakacağız“ diyenfutbolculardan hoşlanmıyorsanız, toplantıyönetimi konusunda ikna olduğunuz herşeyi, ilk toplantıdan itibaren uygulamayabaşlayın.

Toplantı yönetiminin, toplantı kararıalındığı andan itibaren başladığı ileri sü-rülebilir. -Özellikle mekan değişikliği ge-rektiren toplantılar için, işlerin telefon veinternet yoluyla daha pratik bir biçimdegerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğinidenetlemelisiniz. Yani belki de toplantıyagerek bile yoktur. Belirli dosyaları paylaşıponlar üstüne farklı mekanlarda iletişimkurmak çoğu kez yeterli olabilir. Bu ko-nudaki seçeneklerinizi artırmak için bilgi-

sayarlarınızı gerekli tüm programlarladonatmak iyi bir başlangıç olabilir.İşte bu aşamada, ikinci bir öneride bulu-nabiliriz: Sesli ve görüntülü konferans sis-temleri. Uzak mekanları neredeyse, “yüzyüze” denebilecek bir atmosferde biraraya getiren bu sistemler, her yeni mo-delde daha da gelişiyor. Eğer bu sistem-lerle henüz tanışmadıysanız, farklı bütçeve ihtiyaçlar için sunulan değişik önerilerimutlaka incelemelisiniz.

ON-LINE toplantıya ne dersiniz?

48 - 49

Page 50: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

merika Birleşik Devletle-ri’nin Batı Virginia eyaletinde-ki kilise binası karanfiller, ço-cuklar ve annelerle doluydu.407 çocuk ve 407 anne se-vinç içinde birbirlerine sarılı-

yor, kutluyorlardı. Bu etkileyici mutluluktablosunun ortasında, annesi orada ol-mayan ve çocuğu da bulunmayan bir ka-dın, Anna Jarvis duruyordu. Ve çok sev-diği annesini iki yıl önce kaybettiğindenberi ilk kez hüzünlü halinden kurtulmuş,içini huzur kaplamıştı. Jarvis’in annesi, söz konusu kilisede 20 yılboyunca ders vermiş ve büyük acılaraneden olan Amerikan İç Sava-şı’nın yaralarını sarmakiçin bir “Anneler Dost-luk Günü” ilan ede-rek kadınlar arasın-daki dayanışmanıngüçlenmesini sağ-lamaya çalışmıştı.İşte annesinin bugüçlü kişiliğinden çoketkilenen Jarvis, onunölüm yıldönümü olan 10Mayıs 1908’de düzenlediği vekatılan çocuklara 500 karanfil dağıttığısöz konusu törenden sonra Anneler Gü-nü’nün her yerde kutlanması için kollarısıvadı. Siyasetçilere, toplum önderlerine,gazetecilere, iş adamlarına, yabancı ülke-lerin devlet başkanlarına o kadar çokmektup yazdı, bu işle o kadar ısrarlı birşekilde uğraştı ki sonunda gönderdiğimektupların kopyaları ve aldığı yanıtlarüç katlı bir evi doldurdu. Jarvis, 1948’de84 yaşında hayata gözlerini yumduğuzaman ABD’nin her yerinde ve 42 ülke-de daha Anneler Günü kutlanıyordu.Türkiye’de ise Anneler Günü ilk kez1955’te Kadınlar Derneği tarafındankutlandı. O yıldan bu yana da her yıl ma-yıs ayının ikinci pazar günü Anneler Gü-nü olarak kutlanıyor. Anna Jarvis’in anne-siyle özdeşleştirdiği yapıcı davranmak,çevresindeki herkese yardım etmeye ça-lışmak, sevdiklerine zorda kaldıkları za-man sığınacakları bir liman olabilmek ve

sonsuz bir sevgi beslemek as-lında annelerin ortak özellikleriy-di. Bunlara karşılık annelere karşıhissedilen minnet duygularının ve saygı-nın gösterilmesi için de elbette tek birgün yetmezdi. Ancak tüm bunları her yılhatırlatmak için o bir tek günün de sem-

bolik ve özel bir anlamı var-dı. Biz de, bu yıl 11 Mayıs’a

denk gelen anneler günü vesile-siyle, başta Çelebi Holding çalışanı anne-ler olmak üzere, tüm annelerimize ço-cukları ve sevdikleriyle birlikte bir ömürboyu mutluluklar diliyoruz…

ONLARA DUYULAN M‹NNET‹ GÖSTERMEK‹Ç‹N B‹R GÜN YETMEZ AMA MAYIS AYI BAfiINDA KUTLADI⁄IMIZ ANNELER GÜNÜBUNU HATIRLAMAK ‹Ç‹N ‹Y‹ B‹R FIRSAT!

kutlama

ABütün anneler için

Page 51: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

er ne kadar hem AnnelerGünü hem Babalar Gü-nü’nün başlangıçları için1900’lü yıllar adres gösteril-se de, tarihçiler her iki gü-nün kökenlerinin de Antik

Roma’ya kadar uzandığını belirtiyor. Bueski dönem kutlamaları hakkında eldeçok fazla bilgi bulunmasa da her iki gü-nün de dini gerekçeleri ve “devlet baba”,“bereket sembolü anne” gibi inanışlarlailgili olduğu genel kabul görüyor.Babalar Günü’nün bugünkü anlamıylaortaya çıkışı ise tıpkı Anneler Günü’ndeolduğu gibi bir evladın çabaları ile ger-çekleşti. Babalar Günü kutlamaları ilkolarak 1910 yılında başladı. ABD’ninWashington eyaletinde yaşayan JohnBruce Dodd, altıncı çocuğunu doğurur-ken hayatını kaybeden annenin yoklu-ğunu kendisini çocuklarına adayarakdolduran babası için özel bir gün dü-zenledi. Böylece Babalar Günü ilk kez19 Haziran 1910'da kutlandı. İlk resmikutlama ise 1924’te ABD Başkanı Cal-vin Coolidge'in desteğiyle yapıldı.1966’dan itibaren de her yıl haziran ayı-nın üçüncü pazarı Babalar Günü olarakkutlandı. Bu kutlamalar zamanla birçok

Babalar gününüz kutlu olsunS‹Z ONLARIN “BABALAR GÜNÜ BEN‹M ‹Ç‹N ÖNEML‹DE⁄‹L” SÖZLER‹N‹ D‹KKATE ALMAYIN. HER BABABU ÖZEL GÜNDE HATIRLANMAK ‹STER.H

50 - 51

ülkeye yayıldı.Babalar gününkutlanması, ül-kemizde deözellikle 1988yılından itibarenyoğunlaştı.Bir yandan çiftlikte çalışarak ağır bir işyapan, diğer yandan da altı çocuğununbitmez tükenmez ihtiyaçlarını karşılayanbir babanın öyküsü oldukça etkileyici el-bette. Hayatın acı sürprizleri yüzündenbu gibi, hatta daha da sıkıntılı durumlaradüşen pek çok baba var. Ancak sonuçtaher şeye rağmen ayakta kalıp çocuklarıiçin yaşamayı biliyorlar.Böyle bir günde hiçbir karşılık bekleme-den yaptığı tüm fedakârlıklar için birkaçgüzel sözcükle babanızın gönlünü al-mak belki de verilebilecek en değerli he-diye… Biz de bu yıl 15 Haziran’a rastla-yan babalar günü için tüm babaların, ençok da Çelebi Holding’in babalarınıngünlerini kutluyor, evlatları ve sevdikle-riyle mutluluklar diliyoruz…

Page 52: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

imari eserler, geçmişin iz-lerini takip ederken bize ışıktutan en önemli kaynaklararasında yer alır. Bir bölge-nin, bir halkın, bir ülkenin,geçmişten günümüze gele-ne dek geçirdiği değişimleri;

siyasi, idari, sosyal, kültürel hayata dair bilgi-leri, saray süslemelerinde, dini yapıların du-varlarında ya da evlerin kapısında okuyabilir-siniz. Söz konusu bölgeden gelip geçen tümmedeniyetlerin anlatıcısıdır her biri. Üstelikbu yapılar, bugün de işlevlerini bir şekildedevam ettirebiliyorsa, yani tarihi niteliklerininyanı sıra halen insanlara hizmet veriyorsa,hiç şüphe yok ki anlamları artar.Bu kapsamda bakıldığında, Macaristan’dakiTürk hamamları ve ılıcaları özel bir yere sa-hiptir. Roma ve Fin mimarileriyle birlikte ha-mam mimarisinde dünyaca ünlü bir yere sa-hip Türk mimarisinin örnekleri Macaris-tan’da da halen görülebilmektedir. BugünMacaristan turizminin gözbebeklerindenolan bu hamamlar, aynı zamanda TürklerleMacarların tarihi dostluklarının da sembolle-ri olarak önemli bir işlev üstleniyorlar. Macaristan tarihinden, Türk-Macar ortakdeğerlerinden ve tarihi su yapılarından sözedildiğinde, Tuna Nehri ve onun beslediği

görkemli başkent Budapeşte’den başlamakgerekiyor.

Debbağhâne HamamıTürkler, Macaristan’daki varlıkları süresincecami, mescit, medrese, türbe, han, hamam,çeşme, sebil ve ev gibi, mimari gelenekleriniyansıtan pek çok eser bıraktı. Bu eserlerinönemli bir bölümü de Budapeşte’de bulun-maktadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Bu-dapeşte’yi ikiye ayıran ve şehre hayat verenTuna Nehri’nin en verimli şekilde kullanıl-ması için tarih boyu çeşitli yapılar inşa edil-miştir. Türklerin eserleri de bu geleneğin birhalkasını oluşturur ve bayrağı kendilerindensonrakilere aktarır.Budapeşte’de bugüne kadar tamamı ya dabir kısmı ayakta kalabilmiş hamamlardan bi-ri olan Debbağhâne (Racs) Hamamı’nınyaptıranı kesin olarak bilinmemekle birlikte,1566-1578 yılları arasında Budin Beylerbeyiolan Sokullu Mustafa Paşa tarafından inşaettirildiği rivayet edilir. 10.30 metre çapında-ki kubbesi, gömme ayaklara oturtulmuştur.Beşgen planlı yapının ortasında sekizgen ha-vuz bulunur. 1869’da bu hamamda çeşitlieklemeler ve onarımlar yapılmıştır.

“Horoz Kapısı Hamamı”ndan “Kiraly Hamamı”na...Horoz Kapısı (Kiraly) Hamamı, Budapeş-te’nin kuzeyinde Fö Utca caddesiyle GanzUtca sokağı köşesindedir. İlk yapıldığı dö-nemde sekiz kemer üzerine inşa edilen ya-pının üstü kiremit kaplıdır. Budapeşte’dekiTürk hamamları arasında, kubbeli soğuklukbölümü ayakta kalan tek örnektir. Yine, So-kullu Mustafa Paşa ya da ondan önceki bey-lerbeyi olan Yahya Paşazade Mehmed Paşatarafından yaptırıldığı düşünülen bu hamam,suyunun çok sıcak olması ile ünlüdür. Avus-turyalıların gelişiyle birlikte, 1687’de Habs-burg İmparatoru Leopold burayı özel heki-mine bağışlar. Bu hekimin ölümünün ardın-

dan oğlu, hamamı 5 bin altın florine bölge-nin askeri komutanına, bu komutanın ölü-münün ardından da eşi, kaplıca tedavisi uz-manı bir kişiye satar. İşte bu dönemde ha-mam elden geçirilir ve Avrupa mimarisininBarok tarzıyla yeniden canlandırılır. Nihayetbu kişinin varisleri de 1796’da hamamı, 12bin filorine Kiraly Ailesi’ne satar. Bundansonra 1827’de önemli bir yenileme dahayapılan, 1888’de de yeni kazanlar ve bir ba-ca eklenen yapı, su ile tedavide o dönem bi-linen en gelişkin teknolojiyle donatılmıştır.İkinci Dünya Savaşı’nda epeyce tahrip olanKiraly Hamamı, 1955-1959 arasında Ar-keolog Gerö Gyözö başkanlığındaki bir ekip

Macaristan’da Türk hamamlarıMACAR‹STAN’DAK‹ TÜRK HAMAMLARI VE ILICALARIÖZEL B‹R ÖNEME SAH‹P. ÜLKE TUR‹ZM‹N‹N GÖZBEBEK-LER‹ ARASINDA YER ALAN BU TES‹SLER MACARLAR VETÜRKLER‹N TAR‹H‹ DOSTLUKLARININ DA SEMBOLLER‹.HER B‹R‹ TAR‹H‹N BAfiKA B‹R SAYFASINI YANSITAN VEÖNEML‹ B‹R BÖLÜMÜ BUDAPEfiTE’DE BULUNAN BUESERLER‹N AYAKTA KALAB‹LENLER‹ HALEN SA⁄LIKMERKEZLER‹ OLARAK H‹ZMET VER‹YOR.

mimari

TÜRK-MACAR DOSTLUĞUNUN, TARİHİ ABİDELERİ:

“Bütün insanlık geçmişi ışıldıyor içimde...”

Mimar Sinan

M

Horoz Kapısı (Kiraly) Hamamı

Page 53: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

52 - 53

tarafından tamir edilir ve yeniden hizmetegirer.

13 kaynaktan beslenen Sokullu Mustafa Paşa HamamıBudapeşte’nin en önemli hamamlarındanbiri de Sokullu Mustafa Paşa Hamamı’dır.Şehrin güney batısına doğru, Erzsebet Köp-rüsü’nün başındadır. Adını aldığı SokulluMustafa Paşa tarafından yaptırıldığı bilin-mektedir. Hamam 1797’de “Rudas” adınıalır, iki yıl sonra 1799’da tekrar yapılır.1810’da yanınca 1829’da tekrar inşa edilir. Hamamın suyu Arpad, Matyas, Beatrix, Kini-zen, Gül Baba, Török, Mustafa, Raköczi, Ni-simiz, Hygeia, Hungaria adları verilen 11kaynaktan gelmektedir. Bu suların toplamı24 saatte 672 bin litre eder ki bu, hamamınününü açıklayan bir miktardır. Hungaria kay-nağından gelen su, maden suyudur ve şişe-lenir. Ayrıca bunlardan farklı havuzlarda top-lanan Juventus ve Atilla kaynakları da vardır.Tüm bu suların sıcaklığı 40 ila 43 derecearasındadır. 1600’lü yılların sonunda bu kay-naklardan söz eden İngiliz doktor EdwardBrown, suların sağlık bakımından öneminive burada kurulan tesislerin dünyada bir ilkolduğunu belirtir. Hamam, bu zengin kaynaklarına uygun ola-rak görkemli bir mimari sergiler. 17.5x17.5metre ölçülerindeki yapının ortasında beşbasamakla inilen, sekizgen bir havuz bulu-nur. Havuzun etrafında bir metre genişliğin-

de bir gezinti yolu, köşelerdeki iri sütunlarınüzerinde de 14 metre çapında bir kubbebulunur. Hamamın kemerlerindeki yaprakmotifli süslemeler ve kubbedeki renkli tepecamları dikkat çeken süsleme öğeleridir.

Türk ve Roma bir arada: Veli Bey HamamıDaha önce Sokullu Mustafa Paşa’nın inşa et-tirdiğini belirttiğimiz iki hamamın ardından,yine bu paşanın yaptırdığını -bu kez kitabe-sinden- bildiğimiz bir diğer hamam da VeliBey (İmparator) Hamamı’dır. Diğer iki yapı-nın aksine kitabenin bulunması, bu bilgiyekesinlik kazandırır. Ancak hamamın ismininVeli Bey olmasının nedeni, bölgede sancakbeyliği yapmış bu isimdeki bir yöneticininanısını yaşatmak amaçlıdır. “İmparator” is-minin nedeni ise buradaRomalılar döneminden birlahid bulunmasıdır. Romave Türk eserleri böyleceMacaristan’da bir arayagelmiştir... Gömme ayak-lar üzerinde, dördü dahaderin sekiz eyvandan olu-şan hamamın kemerlerive ayakları kesme taştan-dır. Budapeşte’de, bu sayılan-lardan başka maalesef iz-leri bugüne kalmamışolan, dönemin idari şema-

sına göre; ‘Büyük Varoş’ta bulunan ToygunPaşa Hamamı, Baruthane-Pınarhisar arasın-da Bekir Efendi Hamamı, Veli Bey Hamamıyakınlarındaki Baruthane (Lukacs) Hamamıve Orta Hisar’da bulunan bir başka küçükhamam daha kaynaklarda belirtilmektedir.Orta Hisar Hamamı’na, suyun sakalarca Tu-na’dan taşındığı bilinmektedir.

Tarih ve sağlık turizmi açısından önemliMacaristan’ın başka birçok bölgesinde deTürk hamamları yaptırıldığı bilinmektedir.Bunlar arasında; ne yazık ki hiçbir iz kalma-yanlar ve çoğunlukla isimlerini bile bilmedi-ğimiz Egri, Estergon, Bobofça (Babocsa),Berezense (Berzence), Segedin, Sigetvar, Ta-ta, Vaç, Visegrad, Tulna ve Kanije kaleleri ha-

mamları, Gyula şehrindekiAli Paşa Hamamı, Peçuy(Pecs) şehrindeki MemiŞah ve Ferhad Paşa ha-mamları sayılabilir.Bugün artık önemli olan,tüm bu zenginliğin geridebıraktıklarının hakkının ve-rilmesidir ki zaten Macaris-tan da, yapılan yeni tesisler-le, gerçekleştirilen onarım-lar ve düzenlemelerle bumirası, hem tarih hem desağlık turizmi alanlarındadeğerlendirmektedir.

Sokullu Mustafa Paşa Hamamı Budapeşte’nin güney batısında bulunuyor.Macaristan’da en uzun süre görev yapanOsmanlı valilerinden Sokullu Mustafa Paşatarafından yaptırılan hamam bugün “Rudas” adıyla anılıyor. Hamamın suyu 11 kaynaktan geliyor.

Page 54: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

MACAR M‹LL‹ TAKIMININ VE REAL MADR‹D’‹NUNUTULMAZ OYUNCUSU PUfiKAfi’I ANMAK‹Ç‹N BELK‹ DE EN DO⁄RU ZAMANDA, AVRU-PA FUTBOL fiAMP‹YONASI’NIN AR‹FES‹NDEY‹Z.BUYURUN, BAfiARIYA ALIfiKIN B‹R YILDIZINKEY‹FL‹ HAYAT H‹KAYES‹NE...

ört nala giden binbaşı…Real Madrid’in Eintracht Frank-furt’u 7-3 mağlup ettiği AvrupaŞampiyon Kulüpler Kupası finalmaçından sonra kendisine mikro-fon uzatılan oyuncu büyük bir he-yecanla takım arkadaşı Di Stefa-

no’yu övüyordu: “Bugün harika oynadı ve üçgol attı.” Gazeteci, konuşan futbolcuyu uyar-mak zorunda kaldı: “Kalan 4 golü de sen attınama!”2008 Avrupa Futbol Şampiyonası arifesindeolduğumuz şu günler, kupa tarihinin devoyuncularından birini, Ferenc Puşkaş’ı anmakiçin en doğru zamandır düşüncesiyle bu güzeloyunun tarihinin yapraklarını çevirdik. Çoğuhalen hatırlanan, kuşaktan kuşağa aktarılan vePuşkaş’ı bugüne taşıyan sayısız “efsane”nin birkısmını, yerimizin el verdiği ölçüde aktarmayaçalıştık. Milli takımımızla da özel anıları olan buMacar futbol yıldızının tekrarlanması güç ba-şarılarını ne kadar anlatırsak anlatalım, onu iz-lemenin verdiği keyfi dile getirmekte yetersizkaldığımızı belirtmeliyiz.

Çocuk futbolcuSoyadların önce telaffuz edildiği Macarcadakiadı, Puskas Ösci idi. Babası Ferenc Purczeld debir defans oyuncusuydu. Çocukluğu hakkındasöyleyebileceğimiz çok şey yok, çünkü babası-

nın teknik direktörlüğünü yap-tığı Kispest takımında oyna-

maya başladığında henüz12 yaşındaydı. Sözleşmehakkı bulunmadığı için,Miklos Kovacs sahteadıyla imzaladığı söz-leşmeden iki yıl sonrailk resmi maçına çıktı.

1949’da oynadığı kulüp, Macar ordusu takı-mına dönüştürülerek Honvéd adını aldı. Puş-kaş, futbolculara askeri rütbelerin verildiği sis-temde hızla yükselerek binbaşı olduğunda, ar-tık lakabı da “Dört nala giden binbaşı”ydı. Ma-car liginde dört kez gol kralı oldu ki bunlardanilki 50 gol attığı 1947/48 sezonuydu. 1945’te ilk kez alındığı Macaristan Milli Takı-mı’nda ise daha ilk maçında Avusturya’ya golattı. Milli takım kariyerinde inanılmaz bir orta-laması var Puşkaş’ın: 84 maçta 83 gol! Yinemilli takımda, arkadaşlarıyla birlikte kırdıkları32 maçta yenilmeme rekoru da uzun süre kı-rılamayacaktı. 1952 yılında ise milli takımını,attığı dört golle olimpiyat şampiyonluğuna ta-şıdı. Bu yıllarda Puşkaş’tan hiç “hoşlanmayan”iki milli takım vardı: Avusturya ve İngiltere.Avusturya’ya karşı iki kez hat-trick yapan Puş-kaş, İngiltere’yi 1953’te Wembley’de 6-3, er-tesi yıl da Budapeşte’de 7-1 yenen takımlarınkadrosundaydı. Her iki maçta da ikişer gol at-tı! Wembley’deki maç öncesinde İngiliz oyun-cuların Puşkaş’a bakarak, “Şu küçük şişmangence de bakın!” diye alay ettiklerini hatırlat-makta yarar var.

Dramatik final!1954 yılına damgasını vuran futbol olayı, Dün-ya Kupası’na dairdi ve başrolde yine Puşkaşvardı. Puşkaş müthiş başladığı turnuvada, ilktur maçlarında 3 golü bulmuştu bile. Batı Al-manya ile oynadıkları karşılaşmada Kohlme-yer'den açık bir darbe alarak sakatlandı. Ma-carlar, yine de yollarına devam ettiler ve finaleçıktılar. Futbolun cilvesi: Finalde karşılarına yineBatı Almanya çıktı! İlk maçı Macaristan 8-3 al-mıştı ama final çok daha zorlu geçecekti. Tamolarak iyileşmemiş olsa da Puşkaş forma giy-mek istedi ve daha 6. dakikada golü buldu. İkidakika sonra da yıllardır birlikte oynadığı Czi-bor ikinciyi attı. Almanlar ikinci yarıda eşitliğisağladılar ve son üç dakikada öne geçtiler. Sa-kat Puşkaş son dakikaya kadar direnmişti vede son saniyelerde beraberlik golünü attı. Fa-kat tartışmalı bir ofsayt kararıyla gol kabul edil-medi. Şampiyonluk Batı Almanya’ya gitti.

İspanya’ya yolculukPuşkaş için Macaristan kariyerinin sonu yaklaş-mıştı. Ülkedeki siyasi çalkantıların ardından1958’de Real Madrid’e transfer oldu. Bu, artık31 yaşında olan Puşkaş’ın da, Real Madrid’inde kariyerlerinde yeni bir dönemin başlangı-cıydı. Daha ilk sezonda, takımın Arjantinlisi DiStefano ile birlikte muhteşem bir ikili oluştur-dular. Gol krallığı için birbirleriyle yarışan ikioyuncunun aralarının bozuk olduğu söyleni-

spor

Bir futbol efsanesi: Ferenç PUŞKAŞ

D

İstanbullular 1958/59 sezonunda, Şampiyon Kulüpler Kupa-sı'nda Beşiktaş-Real Madrid maçında Puşkaş’ı canlı izleme fırsa-

tı bulmuştu. Unutulmaz Macaristan-Türkiye maçında ise, Lef-ter’in Puşkaş’tan geri kalmayan performansı halen konuşulur.

Page 55: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

00 - 00

yordu. Sezonun son maçına çıkarlarken iki-sinin de attığı gol sayısı eşitti. Puşkaş, müsaitpozisyonda topu kaleye göndermek yerine DiStefano’ya pas vermeyi tercih ettikten sonradedikodular da bütünüyle sona erdi. Puşkaş,Real Madrid formasıyla 528 maçta toplam512 gol attı. Bu arada İspanya vatandaşı olmuşve İspanya Milli Takımı’na alınmıştı. Ancak İs-panya formasıyla hiç gol atmadı.

Siz Puşkaş diyorsunuz!1966 yılında oyunculuğu bıraktıktan sonra Ka-nada, Paraguay, Şili, Suudi Arabistan, Mısır,Avustralya ve ABD’de teknik direktörlük yapa-rak bir anlamda dünyayı gezdi. 1971’de Yuna-nistan’ın Panathinaikos takımı ile en büyükteknik direktörlük başarısını kazandı ve AvrupaKupası finaline kadar yükseldi. Finalde Ajax’ın,henüz genç bir yıldız olan oyuncusu JohanCruyff, Panathinaikos ve Puşkaş’a “Buraya ka-darmış” dedi… Yalnız Yunanistan’da değil, git-tiği her ülkede teknik adam olarak büyük say-gı gördü. Sadece, Avustralya’da katıldığı bir futbol aka-demisinde işler başlangıçta ters gitti. Gençoyuncular, bu “şişman adam”ın kendilerineders vermek için gelen George Best ve BobbyCharlton gibi yıldızların arasında ne aradığınıkavrayamamışlardı ve alay ediyorlardı. Duru-mu fark eden George Best ortalığı biraz dahakızıştırarak gençlerin hocalarından birine sor-du: “Sence bu şişman adam üst direği kaç kezvurabilir?” Hoca “Beşi bulamaz” dedi. Best, ar-kadaşına güveniyordu ve 10 defa için iddiayagirildi. Puşkaş direkte patlayan 9 “temiz” vu-ruştan sonra topu iki omzunda sektirip sondarbeyi topuğuyla vurdu! Gençler ancak bun-dan sonra, sihirbazın kim olduğunu sormayıakıl edebildiler. Best, “Siz Puşkaş diyorsunuz!”diye yanıtladı. 25 yıl kadar ülkesine giremeyen Puşkaş, siyasiortamın değişmesiyle ve iade-i itibar kararınınardından yurduna kavuştu. Ve ulusal kahra-man ilan edildi. 1993’te de Macar Milli Takı-mı’nın organizasyonunda rol oynamaya başla-dı. Yaşamının son döneminde, beş yıl kadaralzheimer ile mücadele etti. Ancak 2006’dageçirdiği ağır bir zatürreeyi yenemedi. Di Ste-fano, ölümünün ardından ona şöyle sesleni-yordu, “Dostum, hayat, sen en az beklediğinanda sona erer…”Puşkaş’ın, futbol felsefesini açıklarken sarf etti-ği cümleler, hayatın başka alanlarına da uyarla-nabilecek kadar basit ve geçerliydi: “Topu der-hal, mümkünse ilk temas anında koşturmakgerekir. Topla koşmak, genellikle çok değerliolan hücum süresinden harcamak anlamınagelir.” Bunu söylemeyi en çok hak eden fut-bolculardan biriydi. Çünkü genel kanıya göreo, “Önünde 1000 seçenek varsa, 1001’inciyiuygulayan” bir efsaneydi.

Puşkaş’ın pek çok karşılaşmayı, topu sağ ayağına hiç değdirmeden tamamladığı söylenir…

2006 yılında kaybettiğimiz Puşkaş’ıncenazesine on binlerce kişi katıldı. (Üstte)

Di Stefano ve Puşkaş (Altta)

Page 56: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

çalışanlarımız

ÇHS Adana İstasyonu, 19 Nisan’da gerçekleştirilen 4. İstasyon Başmüdürleri toplantısı içinistasyon binasında keyifli bir karşılama kokteyli düzenledi.

Çelebi Hava Servisi Antalya İstasyonu ça-lışanları, 1995’ten bugüne görevini başarıy-la sürdürerek emekliye ayrılan işçi ve şoförMustafa Güler’i gerçekleştirilen veda töre-ninde tebrikler ve iyi dileklerle uğurladı.

Çelebi Hava Servisi Gaziantep İstasyo-nu’nun 8 Mart’ta Gaziantep Devlet Tiyatro-su’nda gerçekleştirdiği etkinlik, istasyon çalı-şanları için hem eğlenceli saatler geçirecek-leri hem de yoğun iş temposu arasında ke-yifli anlar yaratacakları bir fırsat oluşturdu.

ÇHS Ankara Esenboğa İstasyonu Başmüdür Vekilliği görevini yürüten, Dalaman İstasyonuBaşmüdürü Battal Çoban’a, 23 Şubat’ta Ankara Kalesi’nde bir veda yemeği düzenlendi.

Çelebi Güvenlik HavacılıkGüvenlik Hizmetleri depart-manının organize ettiği masatenisi turnuvası, tüm depart-man çalışanlarının katılımıylagerçekleşti. Diğer depart-manlar tarafından da büyük il-gi gören turnuva, hem çalışanmotivasyonunun artırılmasınahem de sosyal faaliyetlerin çe-şitlendirilmesine katkı sağladı.Bayanlarda Özlem Erol, er-keklerde ise Uğur Çapa masatenisi şampiyonluğunu kaza-nırken, Zeynep Akman ve Öz-kan Özarslan ikinciliği, BuketDemirkaya ile Behçet Hoşcanda üçüncülüğü paylaştılar.

Çelebi Güvenlik Sistemleri ve Danışman-lık, ilkbaharı paintball organizasyonuyla kar-şıladı. Yoğun geçen kış sezonunun stresini,eğlenceli dakikalarla üzerlerinden atanekipler, Çelebi Güvenlik İşletme MüdürüMithat Kılıç’ın start vermesiyle oyuna başla-dı. Maslak Park Orman’da gerçekleştirilenve oldukça keyifli geçen organizasyonun so-nunda takımlar, beraberlikle alandan ayrıldı.

Page 57: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Çelebi Hava Servisi Adana İstasyonu, son üç yıldır hiçbir araç kazası yaşanmadan sürdür-dükleri başarılı hizmetleri dolayısıyla, şoför personeli için 27 Mart’ta bir kutlama organizeetti. İstasyon çalışanlarının tam kadro yer aldığı etkinlikte, bu başarıya imza atan personeltebrik edilerek, hazırlanan teşekkür yazıları sunuldu.

ÇHS Adana İstasyonu’nda postabaşı olarak görev yapan YaşarBaykuş'a, Türk Hava Yolları hizmeti süresince gösterdiği olumluperformans dolayısıyla, gidiş-dönüş THY uçak bileti hediye edildi.

ÇHS Ankara İstasyonu çalışanları, İstasyon Başmüdürlüğü’ne atananUmut Yüzer için, 20 Mart tarihinde Aşina Restoran’da samimi biryemek organize etti.

2007 sonunda başlayan ve 2008’in ilk aylarında devam eden, Türk Ulaşım Sen-dikası Dostluk Kardeşlik Futbol Turnuvası, yapılan altı maç sonrasında Çelebi Ha-va Servisi İzmir İstasyonu ile DHMİ TUS arasında gerçekleşen final maçıyla son-landı. 1-1 berabere biten maçın sonucunu penaltı atışları belirledi. Çelebi, elde et-tiği 8-7’lik skorla, başlangıcından bu yana favori gösterildiği turnuvanın namağ-lup şampiyonu olarak kupayı kaldırdı. ÇHS İzmir personeli, turnuva boyunca yük-sek fiziksel güçlerinin yanı sıra sergilenen ekip ruhuyla da dikkat çekerken, haklışampiyonluklarını gönüllerince kutladı.

ÇHS Antalya İstasyonu Yolcu HizmetleriŞefi Tarkan Aydın, Condor Havayolları’nınYer Hizmetleri Manuel’inde (GOM) yer alanteste katılarak, yapılan kura çekilişi sonucuCondor Avrupa uçuşları için gidiş-dönüşuçak bileti almaya hak kazandı.

56 - 57

Page 58: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

çalışanlarımız

ÇHS Adana İstasyonu 7 Mart’taki ‘Geleneksel Türk Mutfağı’ etkinliğiy-le, Adana çalışanlarının hem moral motivasyonunu artırmaya hem dedamak tadını zenginleştirmeye yönelik bir aktivite düzenledi. Çalışan-ların kendi aralarında oluşturduğu mönüdeki yiyecek çeşitliliği çok ge-niş kapsamlıydı. Yemekle birlikte gerçekleştirilen koyu sohbette ise, is-tasyonda yaşanan ilginç anılar ve tecrübeler konuşuldu.

ÇHS Antalya İstasyonu Ramp Departmanı’nın düzenlediği pikniğekatılan çalışanlar, gönüllerince eğlenirken, keyifli geçen piknik son-rasında Konyaaltı sahilinde çevre temizliğine katkıda bulundular.

Çelebi Holding şirketleri İstanbul personelinin, kendi aralarındadüzenledikleri futbol maçları hız kesmiyor. Özellikle Evkur binasındaçalışan futbol gönüllüleri ile ÇHS Genel Müdürlüğü’ndeki futbolgönüllüleri arasında kıran kırana geçen halı saha mücadelelerinde,kazanan taraf her maçta değişmekle birlikte, ödül hep ‘tatlı’ oluyor.

ÇHS İzmir İstasyonu, Türk Hava Yolları İzmir İstasyonu personeli ileaynı masada buluştu. Apron hizmetleri departmanlarından yöneticive sorumlu personelin katıldığı yemekte, ÇHS İzmir Apron Hizmet-leri Müdürü Tansu Ciğeroğlu, THY İzmir Harekat ve Apron Hizmet-leri Koordinasyon Şefi Burak Şoltan’ın yanı sıra her iki kurumun ap-ron hizmetleri şefleri, postabaşı personeli ve uçakaltı sorumluları dayerini aldı. Son derece sıcak ve samimi bir ortamda buluşan personel,güzel bir yemek eşliğinde birlikte stres attılar.

ÇHS Trabzon İstasyonu personeli, 7 Mart’ta tüm memurların katılı-mıyla gerçekleştirdikleri Zigana Yörük Çadırı’ndaki yöresel yemek eş-liğinde kahvaltı sohbetiyle, hem eşsiz lezzetleri tatma hem de bol bolsohbet etme olanağı buldular.

Çelebi Güvenlik, Havacılık Güvenlik Hizmetleri Müdürlüğü’nün or-ganize ettiği geziyle, 19 Nisan’da Çanakkale’ye gitti. Yönetici, perso-nel ve çocuklardan oluşan 47 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen gezi-de tüm Çanakkale şehitlikleri ile savaş alanları ziyaret edildi. Dahasonra hep birlikte yenilen keyifli bir yemekle gezi son buldu.

Page 59: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

58 - 59

ede Korkut hikayelerinde“küçük ölüm” denilen birkavramdan söz edilir. Bu şi-irsel söz, sefere gidenBey’in, savaş öncesindegünlerce süren uykusunaverilen addır. Bey, uyandı-

ğında artık dinlenmiştir ve gücü kuvvetiyerindedir. İnsan bedeninin bu en sa-vunmasız halinin aslında bir güç kayna-ğı olduğuna yüzyıllardır inanılır. Ancakuykunun, insan sağlığı üzerindeki etkisi-nin hakkını teslim eden bilim, bugünuykunun miktarından çok kalitesininfayda sağladığını söylüyor.Uykusuzluk, aslında tarihi bir psikolojikproblem. Örneğin, Çinlilerin ve Hintlile-rin bugüne kadar ulaşan uykusuzluklamücadele yöntemleri var. Modern ha-yatın sözcük dağarcığımıza kattığı streskavramı ise, bu binlerce yıllık rahatsızlığıyaygın bir soruna, hatta salgın hastalığadönüştürüyor. Çeşitli kaynaklardan bes-lenen uykusuzluk, gündelik yaşamı etki-lemekle kalmıyor, uzun vadeli sağlıkproblemlerine de zemin hazırlıyor. Sağ-lıklı bir uykunun ne demek olduğuna veuykusuzluğun bir sorun olarak tanım-lanması için ne gibi semptomların gö-rülmesi gerektiğine değinmeden önce,uyku kavramının kendisine daha yakın-dan bakmak yararlı olabilir.Uyku, özellikle son 30 yılda kat edilenmesafeye rağmen, insanoğlu için pekçok bilinmezi saklamaya devam ediyor.Yine de tıp, uykunun nasıl bir süreç ol-duğuna dair net tanımlamalara sahip.Uyku, öncelikle iki sürece ayrılıyor. Ra-pid Eye Movement (REM) adı verilensüreç; göz kaslarının halen hareket etti-ği, vücut kaslarının da minik kasılmalar-la hareket ettiği dönem. Uykunun ilk 90ila 120 dakikalık döneminde başlıyor vegece boyunca 3-5 kez tekrarlanıyor.Rüyaları da çoğunlukla bu dönemde

görüyoruz. Non-Rapid Eye Movementdöneminde ise göz hareketleri duruyor.Uykunun ilk 1/3’lük kısmı genellikle budönemle geçiyor. Her iki dönemde deortaya çıkabilen farklı sorunlar var ve busorunların uzmanlar tarafından analizedilmesi gerekiyor. Eğer yeteri kadaruyuduğunuz halde yorgun kalktığınızıhissediyorsanız, bir tür uyku bozukluğuyaşıyor olabilirsiniz. Bu konuda mutlakaprofesyonel yardım almalısınız.

Uykuya dalmanın püf noktaları Uyku bozukluğu konusunda en yaygınşikayetler ise uykuya dalamama ve ge-reğinden geç ya da erken uyanma şek-linde. Uzmanların bu sorunlara karşı,basit fakat etkili önerileri var: Beslenmerejiminiz kaliteli bir uyku için önemli;çok aç ya da tok uyumamak (ya dauyumaya çalışmamak) gerekiyor. Uyku,aslında yatağa girmeden bir saat öncebaşlayan bir süreç olarak algılanmalı.Dinlenmeye başlamadan önce günündeğerlendirmesini kısaca yazmanızı,günün mutluluk ve kaygı veren olayları-nı sıralamanızı ve (eğer mümkünse)bunları unutmanızı tavsiye eden uz-manlar var. Bunu yapsanız da yapmasanız da gün-

lük aktivite sona erdikten sonra, gevşe-mek için kendinize zaman tanımalısınız.Hafif müzik dinlemek, keyifli okumalar,duş, ballı süt sizi uykuya daha iyi hazır-layacaktır. Ancak bir not: Yatak odasını,okumak, yemek yemek gibi farklıamaçlarla kullanmak uyku sorunlarınıkörükleyebilir. Uyuma koşulları da hem uykuya dalma-yı, hem de uyku kalitesini etkiliyor. Işık,ses ve ısı izolasyonu bu açıdan önemli.Ciddi uyku bozukluklarında, alkoldenbütünüyle uzak durmak gerekiyor. Si-gara ve nikotin de önemli olumsuz fak-törler. Eğer 15 dakikadan daha uzunsüre uyuyamadıysanız, kendinizi dahafazla zorlamayın; başka bir odada, baş-ka bir işle ilgilenin ve uykunuzun geldi-ğini hissettiğinizde yeniden uyumayıdeneyin. Sorunu çözemiyorsanız boyuneğmeyin, mutlaka profesyonellere danı-şın. Çünkü uyanıkken yapabilecekleri-mizi biraz da uyku rejimimiz belirliyor.Uykusuzluğa alışmak, aslında biraz dakötü ve verimsiz yaşama alışmak anla-mına geliyor.

Uykusuz her gece!UYKU BOZUKLUKLARI, GÜNDEL‹K YAfiAMI ETK‹LEMEK-LE KALMIYOR, ÖNEML‹ SA⁄LIK TEHD‹TLER‹ DE YARATI-YOR. B‹RÇOK VAKADA BAS‹T ÖNEMLER VE B‹RAZÖZEN, SORUNUN ÜSTES‹NDEN GELMEK ‹Ç‹N YETERL‹.

Aşağıdaki semptomlardan bazıla-rını eğer siz de sürekli yaşıyorsa-nız, uyku bozukluğu sorununuzvar demektir:l Uykuya dalmadan önce yarım

saat ya da daha uzun süre ya-takta uyumayı bekliyorum.

l Gece uyanıyorum ve tekraruyuyamıyorum.

l abahları uyanmam gereken sa-

atten daha erken uyanıyorum.- Uyurken nefes alıp vermemin

durduğu söyleniyor ama bensabah uyandığımda bunu hatır-lamıyorum.

- Geceleri öksürerek ve hırıltıylauyanıyorum.

- Bazen ayaklarımı kıpırdatmadanduramıyorum, hareket ettirmekzorunda kalıyorum.

EĞER SİZ DE…

D

Page 60: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Uzakdoğulu, özellikle Japon çizer ve yönet-menler, canlandırma sinemasına çok önemlive özgün katkılarda bulunuyorlar. HironobuSakaguchi yönetmenliğinde çekilen FinalFantasy, izleyenlere gerçek ötesi bir şölenyaşatıyor. Araştırmacılar, bu durumuteknolojik gelişmişliğin yanı sıra binlerce yıllıkçizgi geleneğine bağlıyorlar.

Hir

onob

u Sa

kagu

chi

ransa’daki Altamira mağarası,Neanderthal (Soyu M.Ö. 30binlerde tükenen, insanın atasıkabul edilen canlı türü) insan,dolayısıyla da insanlık tarihi, açı-sından çok önemli bilgilere kanıtoluşturuyor. Bilimciler, burada

gördükleri resimleri başkaca bulgularla bir-leştirerek bir anlamda dünyanın öyküsünekatkıda bulunuyorlar. Ancak sevimli sinemakarakterlerinin resimleriyle bezeli bu sayfa-larda niyetimiz, tarihten söz etmek değil.Sadece bu mağaradaki küçük bir domuz fi-gürüne odaklanacağız; derdimiz onunla. Buşirin domuzun sekiz bacağı var! Ve sinematarihçileri, bu resmin çizgi film tekniğininatası olduğu görüşünde. Çünkü meçhulressamın böylelikle hareketi yansıtmaya ça-lıştığına inanıyorlar. Başka mağara resimle-rinde ve bazı antik eser kalıntılarında da du-rağan görüntüye baş kaldıran sanatçılarınürünlerine rastlıyoruz. Ama günümüzdekiçizgi film kavramının ortaya çıkması için sa-yısız bilimsel gelişmenin yaşandığı binlerceyılın geçmesi gerekecekti. Yine de, modernçizgi filmlere gelmeden önce, bu sanata il-ham veren resimli Japon rulolarının, DaVinci’nin dört kollu ve dört bacaklı çizdiğiünlü İnsan Bedeni Taslağı’nın, Çinlilerin 19.yüzyılda geliştirdikleri zeotrop adlı 16 kare-lik canlandırma cihazının adını anmakta ya-rar var. Bu kültür ve bilgi birikimi, fizikteki gelişme-lerle birleşince canlandırma sineması doğ-du. O günlerde hiç kimse resim sanatındanbeslenen bu hayal aleminin, gerçek çekim-li sinema için eşsiz bir yol arkadaşı, ama ay-nı zamanda da amansız bir rakip olabilece-ği görüşünde değildi. İlk “yönetmen” imza-lı canlandırma filminin, Emile Cohl’ün ‘Fan-

tasmagorie’u olduğunu düşünenler de var,J. Steward Blackton’ın ‘Humorous of FunnyFaces’ini milat sayanlar da. Ancak bunlar-dan 8 yıl kadar önce, tıpkı mağara resimle-rinin çizeri gibi meçhul bir çizerin, Edisonfirması için sigara içen birini canlandırdığıbiliniyor.

Başarının sırlarıÇizgi sinema, her yeni buluşla kabiliyetlerinigeliştiredursun, dünyanın dört bir yanındançizerler, farklı gelenek ve tarzlarıyla beyazperdedeki çizgi masalları zenginleştiriyordu.Yine de çizgi filmin gelişiminde bir öncübelirlemek istesek, akıllara bir sanatçıdançok bir firma ismi gelir: Walt Disney. MickeyMouse, Donald Duck, Pamuk Prenses veYedi Cüceler, Cindrella, Bambi... Disneystüdyoları, bugün hâlâ çizgi sinemanın kalbikonumunda. Pixar, Lucas, Dreamworks gibifirmalar ise bu alandaki başarılı ürünlerin ilkakla gelen yapımcıları ve dağıtıcıları. Bu fir-maların olağanüstü gişe başarıları yakalayanfilmleri, çoğu zaman daha çok büyükler ta-rafından sevilse de profesyoneller, işin sırrı-nın “büyüklerin de çocuklarla birlikte izleye-bilecekleri filmler yapmak”ta olduğunu be-lirtiyorlar. Çünkü salonda ya da televizyonbaşında çocukla beraber yetişkinin de filmisıkılmadan izlemesi gerekiyor. Bu nedenlefilmlerde çoğunlukla, büyüklerin farklı ima-lar bulabilecekleri çocuk öyküleri seçiliyor.Günümüzün 100 dakikanın üzerindeki, gi-rift senaryolu filmlerinin çocuklar tarafındanbütünüyle anlaşılması mümkün değil. Ço-cuklar daha çok arada seçtikleri, daha kü-çük pasajlara odaklanıyor. Büyüklerinse filmboyunca takip edebilecekleri, sürükleyiciöykülere ihtiyacı var. Başarılı kurgular da iş-te bu temel üzerinde şekilleniyor.

Yaratıcı zihinler için çizgi sinemaSöz miniklerden açılmışken, doğru seçilmişçizgi filmlerin çocuk gelişimi üzerindeki et-kisinden de bahsetmekte yarar var. Aslındaçizgi film, oyun ile büyük benzerlikler gös-teriyor. Her ikisi de çocuğun hayal dünyası-nı, buna bağlı olarak da bir yetişkin oldu-ğunda sahip olacağı evreni besliyor. Çizgifilmlerde kullanılan müzik, diyalogların dilkalitesi, görüntü ve renk zenginliği, çocu-ğun sanatsal beğenilerine de doğrudan et-ki ediyor. Karikatür, resim, fotoğraf, sinemagibi sanatların kapıları pek çok çocuk içinçizgi filmlerle aralanıyor. Aynı zamanda, ge-nellikle kısa sürede popülerleşen bu filmlerçocukların sosyalleşmesine de katkı sağlı-yor. Ama elbette, yukarıda da belirttiğimizgibi filmlerin doğru seçilmiş olması çokönemli. Bunun için var olan kriterler deoyun ve oyuncak seçimindeki kriterlerlebenzerlikler gösteriyor. Sinema afişlerinde,televizyonda ve DVD kapaklarında yer alanakıllı işaretleri ve yaş uyarılarını da mutlakadikkate almak gerekiyor.

7’den 77’ye

ESK‹DEN ‘ÇOCUKLAR ‹Ç‹N’ YAPILAN Ç‹ZG‹ F‹LMLERBUGÜN HER YAfiTAN TAK‹PÇ‹YE SAH‹P...

kültür

ÇİZGİFİLM

F

Page 61: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Tim Burton, çizgi sinemanın aslında büyükler için olduğuna inanan yönetmenlerden. Pek çok filmi, ailelerin çocuklarına izletmek istemeyecekleri bir konuya sahip.

Tim

Bur

ton

Yarının çizgileriGerçek çekimli sinema gibi, çizgi sinema daçekim teknikleri açısından büyük bir hızlailerliyor. Bu iki farklı alan arasındaki çizgi degiderek inceliyor. Bazı çizgi sinema örnek-lerinde, çizimleri gerçek video görüntüle-rinden ayırt etmek dahi güç. Bu noktadabir de madalyonun diğer yüzüne bakalımisterseniz; çizgi sinemanın ve animasyontekniklerinin gerçek sinema üzerindeki et-kilerine. 2002 yapımı “Simone” filminin işin bu cep-hesiyle ilgili anlatacakları var. Andrew Nic-col’ün yönettiği film, bir yönüyle sinemadaoyuncuların hiyerarşik konumunu tartışı-yordu. Kendisi de sinema tarihinin en güçlü oyun-cularından biri olan Al Pacino’nun canlan-dırdığı karakter, “oyuncu kaprisinden” bu-nalan bir sinema yönetmeniydi ve bilgisayarortamında kendi sanal kahramanını yarata-rak sorununa çözüm arıyordu. Senaristlerinbu fikrini tetikleyen belki de yine sinemaylailgili, fakat sanal değil, gerçek bir olaydı.

1994’te Crow filminin çekimleri sü-rerken filmin ana kahramanı Bran-don Lee yaşamını yitirince, yapım-

cılar, dijital efektlerle filmi tamamlamışlardı.Bu örneklere yeni teknik olanakları da ekle-yince, şu kaçınılmaz soru akıllara geliyor:Acaba oyuncusuz sinema mümkün mü?Son yıllarda çekilen ve küçüklerden çok bü-yüklerin ilgisini çeken inanılmaz yapımlarabaktığımızda, çizgi sinema bu soruyu dayanıtlamakta gecikmeyecek gibi görünüyor.Ancak, sinemanın sinema gibi “gerçek”,canlandırmanın da canlandırma gibi “haya-li” olması gerektiğini savunanların da sayısıaz değil!

60 - 61

Page 62: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Çelebi’nin 50. yıl personel yemeklerindenilki Mart ayında Antalya Titanic Otel’degerçekleştirildi. Antalya’da hizmet sunantüm Çelebi Grup şirketlerinin buluştuğuyemeğe 750’den fazla çalışan ve davetlikatılırken, hem havacılık hem de denizciliksektörünün önemli kurum ve kuruluşları üstyöneticileri ile temsil edildiler.Başta Çelebi Hava Servisi Antalya İstasyonuyöneticileri ve personeli olmak üzere, ÇelebiGüvenlik, Çe-Tur Çelebi Turizm, ÇelebiMarina, Çelebi-IC, Çelebi Gıda Grubu,PortAkdeniz ve Çelebi Holding’ten yemeğekatılan tüm çalışanlar, sezonun bu ilkyemeğinde gönüllerince eğlenme fırsatıbuldu.Yöneticilerin açılış konuşmalarıyla başlayangece, 2007 ve 2008 yılı itibariyle 10., 15., ve20. yılını dolduran personele plaketlerininverilmesiyle devam etti. Plaket törenininardından, emekli olan personele dehediyeleri takdim edildi. Yemeğin sürpriziise, gecenin sunuculuğunu üstlenen Şafak

Sezer’di. Sahneye çıkmasıyla birlikte, per-sonelden büyük alkış alan Sezer, geceboyunca gelen fotoğraf çektirme tekliflerinide geri çevirmedi. İlk şarkının başlamasıyla

sahneyi dolduran Antalyalı Çelebililer, geceyarısına dek pisti boş bırakmazken şanslı 10personelin yüzü gerçekleştirilen altınçekilişinden sonra daha çok gülüyordu.

Geleneksel Çelebi yemeklerirenkli geçti ÇELEB‹’N‹N GELENEKSEL ‹STASYON YEMEKLER‹ MART,

N‹SAN VE MAYIS AYINDA ÇELEB‹ YAfiAMINI RENKLEN-D‹RD‹. GECELER‹M‹Z‹N ORGAN‹ZASYONU SÜRES‹NCEÇELEB‹ B‹RL‹KTEL‹⁄‹N‹N VE EK‹P ÇALIfiMASININ GÜZELB‹R ÖRNE⁄‹N‹ SERG‹LEYEN ANTALYA, ‹ZM‹R, ADANA ‹S-TASYONLARIMIZIN YÖNET‹C‹LER‹N‹ VE ÇALIfiANLARINITEBR‹K ED‹YOR, KUTLUYORUZ.

aktivitelerimiz

50. yıl için ilk yemek Antalya’da yapıldı

Çelebi Hava Servisi İzmir ve Bodrum istasyonları için ortaklaşa düzenlenen50. yıl personel yemeği 17 Nisan’da İzmir Ege Palas Oteli’nde gerçekleşti-rildi. 350’ye yakın personel ve davetlinin katıldığı yemek, istasyon başmü-dürlerinin konuşmalarıyla başladı. Özellikle İzmir İstasyonu’nun eski ve ye-ni tüm başmüdürlerinin bir arada olması, yemeğe katılan ÇHS İzmir per-sonelinin keyfine keyif kattı. Bodrum İstasyonu da, yöneticileri ve personelkadrosunun büyük bölümünün katılımıyla yemeğin ev sahiplerindendi.Hem İzmir hem de Bodrum havalimanlarının yetkililerinin ve müşterilerininde davet edildiği bu eğlenceli geceye, Çelebi Holding, Çelebi Hava Servisive Çe-Tur Çelebi Turizm üst yönetiminden de iştirak yüksek oldu. Yapılankonuşmalar sonrasında 10., 15. ve 20. yılını dolduran iki istasyon persone-line yöneticileri tarafından plaketleri sunuldu. Geceye sunumu ve esprileriy-le ayrı bir renk katan Şafak Sezer, bir yandan altın çekilişiyle şans dağıtırkendiğer yandan personeli sahneye davet ederek gerçekleştirdiği şovlarla daizleyenleri gülmekten kırıp geçirdi. Yemekten ayrılırken herkes dans et-mekten yorgun düşmüştü ama yüzlerde sadece gülümsemeler vardı.

İzmir ve Bodrum istasyonlarından ortak kutlama

Page 63: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

62 - 63

ÇHS Adana İstasyonu’nun yemeği coşkulu geçti. Yemeğe katılamayanAdana Valisi İlhan Atış, İstasyon Başmüdürü Gürhan Aydemir’e gönder-diği mesajla teşekkür ve başarı dileklerini iletti. Yemeğe Adana Vali Yar-dımcısı Haluk Sezen, Adana Şakirpaşa Havalimanı Emniyet Koruma ŞubeMüdürü Erkan Tarancı, DHMİ Başmüdürü Ahmet Bülbül ile diğer yöne-ticiler, Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Can Çelebioğlu ve hol-ding üst yöneticileri iştirak etti. Çalışanların yer hizmetlerinde sergiledikleri başarıyı, sahnede de göster-meleri davetlilerin ve personelin takdirini topladı. Yolcu hizmeti memur-ları Meral Soytürk, Merve Aydınlı ve Tarkan Akyürek’ten oluşan dans gru-bunun gösterileri beğeniyle seyredildi. Yolcu Hizmetleri Memuru EgehanKöni’nin gitarıyla seslendirdiği parçaları ve Apron Hizmetleri Şefi LeventOmağ’ın orkestra eşliğinde söylediği Cem Karaca’nın “Islak Islak” parça-sı büyük alkış aldı. Türkiye ve Çelebi bayrakları önünde seslendirilen “10yıl Marşı” yaşanan coşkuyu doruğa yükseltti.

Adana yemeğinde sahne Çelebi çalışanlarınındı

Çelebi Hava Servisi Bodrum İstasyonu’nun 23 Nisan önce-sinde, personel çocuklarını bir araya getirerek istasyonda çizgifilm gösterimi düzenlemesi tüm ÇHS istasyonlarına örnek ol-du. Bodrum İstasyonu’nda 13 Mart günü yapılan etkinlikte,eğitim salonu sinema salonu haline getirilerek çalışanların ço-cuklarına çizgi film gösterildi. İşyerlerinde çocuklarıyla birlikteeğlenerek ilginç bir gün yaşayan anne babalar da mutlu oldu.Bu etkinlikle Kurumsal İletişim Departmanı’na da güzel bir yolaçan ÇHS Bodrum İstasyonu gerek Genel Müdürlük’ten ge-rekse diğer istasyonlarımızdan takdir topladı. Buradan hareket-le tüm ÇHS istasyonları ile irtibata geçildi ve uygulamanın ge-nelleştirilmesi için gerekli adımlar atıldı. Bazı istasyonlarda filmgösterimi eğitim salonunda gerçekleştirilirken bu imkana sahipolunmayan yerlerde alternatif dış mekanlar değerlendirildi. Et-kinlikler için “Buz Devri 2” ve “Robotlar” animasyon filmleri ile50. yıl Çelebi bayrakları istasyonlara gönderildi.

Çocuklar ve büyükler birlikte eğlendiİstasyonlarda, ikram için çocukların seveceği yiyeceklerin bu-lunduğu renkli ve zengin masalar oluşturuldu. Kimi istasyonlar-da DHMİ, emniyet, güvenlik gibi çeşitli havalimanı kuruluşları-nın yanı sıra müşterilerin çocukları da Çelebi’nin bu etkinliğinekatılırken, istasyon personeli küçük misafirleri için hazırlıklarınıtitizlikle gerçekleştirdi ve onları sevindirecek küçük sürprizleriihmal etmedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlandığıetkinliklerin bitiminde, yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyleayrılan çocuklar ve ebeveynleri, çok memnun kaldıklarını dilegetirerek istasyon personeline teşekkürlerini ilettiler.

ÇHS istasyonlarında 23 Nisan kutlamaları

Page 64: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Festivalin açılışı 6 Haziran günü saat 19.00’da, Aya İriniMüzesi'nde, Şef Claudius Traunfellner’in yönetimindeki Wie-ner Kammerphilharmonie ve viyolonsel sanatçısı BenyaminSönmez’in konseri ile yapılacak. Konserin solisti Sönmez, ulus-lararası alanda başarılara imza atmış genç bir müzisyen. Wie-ner Kammerphilharmonie de, genç müzisyenlerden oluşan vemüzikte Viyana ekolünün başarılı yorumcularından kabul edi-len bir ekip. Açılış konserinin programını ise Tchaikovsky'nin

“Rokoko Çeşitlemeleri” ve Prokofiev'in “Klasik” başlıklı 1. Sen-fonisi oluşturuyor. Wiener Kammerphilharmonie ayrıca 7 Ha-ziran günü 20.00’de yine Aya İrini’de, bu kez Venezuelalı piya-no sanatçısı Gabriela Montero ile birlikte Prokofiev, Beethovenve Mozart’tan eserler seslendirecek. Montero’nun festivaldekiikinci konukluğu ise 9 Haziran’da. Sanatçı, “Barok ve Ötesi”başlıklı bu solo konserinde, izleyici istekleri doğrultusunda do-ğaçlamalar da yapacak.

ajanda

İstanbul yaza müzikle merhaba diyecekTürkiye’nin en köklü kültür etkinliklerinden biri olan Uluslararası İstanbul Müzik Festivali, bu yıl36. kez müzikseverlerle buluşacak. 6-30 Haziran tarihleri arasında şehre yeni tınılar katacak fes-tival, dünyaca ünlü müzisyenlerin ortak performanslarını izleme olanağı sunarken “eğitici” birişlev de üstlenecek. 2010 Avrupa Kültür Başkentliği organizasyonuna gidilirken anlamı ve öne-mi artan etkinliklerden biri olan 36. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nin konser alanları da il-gi çekici. 500'ü aşkın yerli ve yabancı sanatçının sahne alacağı 22 etkinlik, ağırlıklı olarak Ayaİrini Müzesi, Topkapı Sarayı, Süreyya Operası, Arkeoloji Müzesi, Bulgar Kilisesi gibi tarihi me-kânlarda gerçekleştirilecek.

Açılış Tchaikovsky ve Prokofiev’le yapılacak

Avrupa ve Osmanlı saraylarından…Festivalin en ilgi çekici etkinliklerinden biri, şüp-he yok ki Chimene Seymen'in 17. yüzyıl Avrupa veOsmanlı saraylarının müzik ve danslarını bir arayagetiren “Müsennâ: Barok karnavallar ve Osmanlışenlikleri” projesi. Soprano ve müzikolog Seymen’inbu projesinde, Fransız barok müzik topluluğu LaTurchesca, Hakan Cevher yönetimindeki Cevher-iMusiki ve Ege Üniversitesi Türk Halk Dansları top-luluğu, Topkapı Sarayı'nın bahçesinde buluşacak. 24Haziran günü 21.30’da sahnelenecek etkinlikte, ti-yatro sanatçısı Cüneyt Türel anlatıcılık yapacak.

Jing Zhao

ChimeneSeymen

Gabriela Montero

Emmanuel Phaud

Angelika Kirchschlager

Page 65: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

64 - 65

Operanın yıldızları festivaldeİstanbul Müzik Festivali, dünya operalarının tanınmış isimlerine bu yıl da progra-mında yer veriyor. Avusturyalı mezzosoprano Angelika Kirchschlager, Camerata Berneşliğinde Schubert’ten; Grammy ödüllü kontralto Sara Mingardo, Concerto Italianoeşliğinde Vivaldi’den eserler sunacak. Ayrıca ünlü kontrtenor Andreas Scholl de sop-rano Helene Guilmette ile birlikte, Accademia Bizantina topluluğu eşliğinde Han-del’den örnekler verecek. Festivalin 30 Haziran'da saat 20.00’de düzenlenecek fina-linde, opera sahnelerinin yeni yıldızı mezzosoprano Elina Garanca, romantik aryalar-dan örnekler sunacak. Garanca'ya Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşlik edecek.

Çocuklar için ‘çizgi filmli konser’İstanbul Müzik Festivali’ndebu yıl, çocukların klasik müzikletanışmalarını ve bir bağ kurmala-rını sağlamak için de bir etkinlikvar. Türkiye'nin ilk çocuk senfoniorkestrası olan Doğuş ÇocukSenfoni Orkestrası’nın, 28 Hazi-ran günü TİM'de vereceği kon-serin şefliğini Rengim Gökmenyapacak. Konsere, dev ekranayansıtılan “Symfollies” çizgi filmide eşlik edecek. Festivaldeki birdiğer ilk de eğitim ve sosyal pro-jeler başlığı altında sanatçıları, iz-leyiciler, okullar ve genç müzis-yenlerle buluşturan bir dizi etkin-lik olacak. “Konsere Doğru” söy-leşilerinde, konserlerden öncefestival sanatçıları ve müzik ya-zarları bir araya gelecek. “İstan-bul Müzik Festivali Okullarda!”bölümünde Gabriela Montero, 6Haziran günü İstanbul TED Kole-ji'ni ziyaret edecek ve mini birkonser verecek. Festivalde “İkiAmerika'nın Ritmi” programları-nı sunacak Poetica Musica toplu-luğu da 10-11 Haziran’da Beşik-taş Atatürk Anadolu Lisesi, ÖzelŞişli Terakki Lisesi, Vefa Lisesi veRobert Koleji ziyaret edecek. Ra-zumovsky Ensemble ise İTÜMüzik İleri Araştırmalar Merkeziöğrencilerinin, topluluk için bes-telediği eserlerden birini konse-rinde seslendirecek.

Ustalar, genç yeteneklerle aynı sahnedeUsta yorumcuların yanı sıra ün yapmış genç solistleri de ağırlayacak olan festival,farklı kuşaklardan sanatçıları bir araya getirecek. Bu buluşmalardan en ilgi çekeni isekuşkusuz, usta kemancı Gidon Kremer ve onun kurduğu, Baltık ülkelerinin genç ye-teneklerini kadrosunda toplayan, Grammy ödüllü Kremerata Baltica’nın konseri ola-cak. Kremer ve arkadaşlarının çağdaş bestecilerden Beethoven’a uzanacak konseri,20 Haziran Cuma günü saat 20.00’de Aya İrini’de. Festivalin bir diğer iddialı konse-ri de dünyaca ünlü flüt sanatçısı Emmanuel Pahud, klavsenist Trevor Pinnock ve vi-yolonselin genç yeteneklerinden Jing Zhao’nun “Bach, Şimdi ve Daima” başlıklı kon-serleri olacak. Bu konser 16 Haziran günü Aya İrini’de, saat 20.00’de.

ElinaGaranca

BenyaminSönmez

SaraMingardo

BorusanQuartet

Page 66: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

u bir aşk hikayesidir... Hem debir çocukluk aşkının hikayesi...“Çocukluk mevsimi”nde, oncaçeşidin arasından binbir karar-sızlıkla seçilip bir külahın üstüneiki küçük top olarak oturtulmuşve ne kadar yense de yeniden

yeme isteğiyle sarmalanmış dondurmayaduyulan, genellikle de “bir ömür boyu sü-ren” aşkın hikayesi...Çikolata gibi bir çocukluk tutkusu olan don-durmaya ulaşmak, çikolatadan farklı olarak,daha sıkı kurallara ve daha detaylı izin süreç-lerine bağlıdır. Donmuş yiyeceğin, solunumve yemek borusunda soğuk algınlığına veenfeksiyonlara yol açacağına dair yerleşikinanç; bu soğuk lezzet toplarıyla çocuklarınarasına ebeveynleri soktu uzunca bir süre.Ama artık dondurmanın “korkulduğu” ka-dar tehlikeli olmadığı biliniyor.

Soğuk servisGünümüzde olağanüstü bir çe-şitliliğe, ürün, içerik ve ambalajkombinasyonuna sahip olan don-durma, başlangıçta başlı başına birtatlı değil, bir servis biçimiydi. Don-durmanın, karda bekletilerekçok soğutulmuş şarap ve di-ğer buzlanmış meyvelerdentürediği düşünülüyor. M.Ö.4. yüzyılda, Büyük İskender’insofrasında buzlu nektarlarınbulunduğu anılır. Eski Roma ka-yıtlarında da, İmparator Neron’unbir tür dondurma keşfi anlatılır. Zen-gin sofralara ve yeme-içmeye çok me-raklı olan Neron, gladyatör savaşlarınıizlerken kendisine sunulan yiyeceklerarasından en beğendiklerini ödüllendirir-miş. İmparatora yiyecek sunan bir çeşnici,bir gün dağlardan topladığı karları bir kaptasıkıştırmış ve bu kartopunun üzerine bal ilemeyve parçaları dökmüş. Neron, derhal vu-rulmuş bu lezzete. Yine rivayet o ki, köleler-den oluşan bir taburu ertesi gün dağlara kartoplamaya göndermiş!Neron’dan sonra, dondurmanın bir soylu-

lar-saraylılar yiyeceği olarak rağbet gördüğüsöylenir. Dağ zirvelerindeki kar ve buzlar,krallar için hazırlanmış meyveli tatlılar olarak,özel koşucular tarafından saraylara, öğünsonlarına yetiştirilirmiş. 17. yüzyıla gelindiğinde Batı’da, su buzununtatlandırılmasıyla elde edilen bir dondurmasatılıyordu. Ama bu yiyeceğin devasa bir en-düstri haline gelmesine giden yolda atılanen önemli adım, bugün yediğimiz yumuşak

ve pürüzsüz dondurmanın üretiminisağlayan homojenleştiricinin bulun-ması oldu. Bu gelişme sayesinde,

19. yüzyılda ABD’de ilk dondur-ma fabrikaları kurulmayabaşlandı. Endüstrileşme,dondurmanın en popülerkardeşini, külahı da doğu-

racaktı. ABD’de 1920’ler-de piyasaya giren Popsickles

ve Eskimo Pie markalı don-durmalar ise, önce bu ülkedeardından Avrupa’da dondur-

ma anlayışını değiştirdi. Kakaolu ve vanilyalıdondurma, alüminyum folyo ambalajda bu-luşmuştu. Maçlar, sinemalar, parklar, hattaseyir halindeki otomobiller için yol kenarı sa-tıcılarının “Alaska Frigo” diye bağırarak satışyapması böyle başladı. Yakın geçmişte iseİtalyanlar, dünya dondurma endüstrisi içindev sayılabilecek adımlar atılmasını sağladı-lar.

Bizim dondurma...Peki Türkiye’de dondurmanın gelişimi nasıloldu? Türk geleneklerinde kar, buz ya daçok soğuk suyla soğutulmuş şerbet içmegeleneği yüzyıllardır vardı. Sonra, özelliklesaray ve çevresinin sofraları için kar ticaretiyapan “karcı”ları oluşturacak kadar talepoluştu. Türkiye’nin dondurmaya benzerkendine özgü ürünü ise; keçi sütü, şeker vesalepten yapılan, donunca oldukça sert halegelen bir tatlı idi. Bu dondurma bir kancayaasılır ve porsiyonlar halinde kesilerek çatalbıçakla yenirdi. Bugün Maraş dövme don-durması olarak andığımız, o olağanüstü lez-zetten söz ediyoruz elbette. GelenekselTürk mutfağında, dondurmanın tek başınabir tatlı olarak değil; genellikle baklava, ka-dayıf gibi hamur tatlılarının yanında servisedilecek bir “yardımcı” olarak görülmesi dedikkat çeker. Dondurma özellikle 1990’lı yıllardan sonraTürkiye’de yaygınlaştı. Artık, birbirinden lez-zetli yeni dondurma türleri, dört mevsimbulunabiliyor. Ama galiba, dondurmanınizinle ya da doğrusunu söylemek gerekirsegizli gizli yenebildiği o eski yıllarda; üç teker-lekli bisikletiyle okulun önüne, evin karşısın-daki parka gelen, yoldan geçen, kendi üret-tiği “buzzz gibi dondurrrrma”ları önerenbeyaz önlüklü satıcıların ve onların neşeliçıngıraklarının yol açtığı neşeli heyecan dayok artık.

Bir yaz aşkı: DONDURMADONDURMADONMUfi Y‹YECEKLER‹N HASTALI⁄A NEDEN OLDU⁄U‹NANCI ESK‹DEN ANNE BABALARIN ÇOCUKLARINIDONDURMADAN ‘KORUMAYA’ ÇALIfiMASINA NEDENOLURDU. BU ‹NANIfiIN BÜYÜK ÖLÇÜDE YIKILMASI VEPAZARDAK‹ ÇEfi‹TLENME DONDURMANIN ÖNÜNDEK‹ENGELLER‹ ORTADAN KALDIRMIfiA BENZ‹YOR. ‹fiTEBU VAZGEÇ‹LMEZ LEZZET‹N KISA TAR‹HÇES‹...

DONMUfi Y‹YECEKLER‹N HASTALI⁄A NEDEN OLDU⁄U‹NANCI ESK‹DEN ANNE BABALARIN ÇOCUKLARINIDONDURMADAN ‘KORUMAYA’ ÇALIfiMASINA NEDENOLURDU. BU ‹NANIfiIN BÜYÜK ÖLÇÜDE YIKILMASI VEPAZARDAK‹ ÇEfi‹TLENME DONDURMANIN ÖNÜNDEK‹ENGELLER‹ ORTADAN KALDIRMIfiA BENZ‹YOR. ‹fiTEBU VAZGEÇ‹LMEZ LEZZET‹N KISA TAR‹HÇES‹...

B

lezzet

Page 67: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

NECMİ YERGÖK ÉS RAMAZAN ÖZEL A ÇELEBİ-RŐL BESZÉLNEK

A TÖRÖK- MAGYAR BARÁTSÁG TÖRTÉNELMI EMLÉKEI: A Z TÖRÖKFÜRDŐK

NEM CSUPÁN EGYETLEN NAP,

EGÉSZ ÉLETEN ÁT AZ ÉDESANYÁK

SZÁRNYÁN SZERETETTEL

REPÜLNI...

PUSKÁS FERENC, A FUTBAL LEGENDA

Page 68: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Necmi Yergök a 28 éve dolgozik Çelebinek. Ráadásul a Çelebi alapítójával, Ali Cavit Çelebioğluval való barátsága még régebbre, gyermekéveire nyúlik vissza. El nem homályosuló emlékeit felidézve, életéről beszélve mind a Çelebioğlu család, mind a Çelebi egész történetét elmeséli. Íme egy 81 éves fi atalember jövőbe mutató intelmei a Çelebi számára.

Cavit Çelebioğluval való ismeretségük gyermekéveikre nyúlik vissza, ugye?Én 1927-ben születtem. Az áldott Cavit úr nálam két évvel idősebb volt. 1947-ben az Eskiőehirben lévő Tiszthelyettes-képző Iskolába, majd a Légügyi Iskolába jártam. Az évfolyamtársaink közül 30-40-enpilóták lettek, de én nem lehettem az, mivel idősebb voltam. Miután elvégeztem az iskolát, Ankarában kezdtem szolgálni. Cavit úrral való ismeretségünk ott frissült fel. Végül a kilencéves kötelező szolgálatomat repülőgépészként befejezve a Török Légitársasághoz kerültem, és az ankaraiEsenboğa reptéren főgépész-helyettesként kezdtem. Egyszer összefutottunk Cavit úrral. Amint elmeséltem neki a helyzetemet, elmondta, hogy valahol egy szolgáltató céget alapított, és engem is munkatársnakhívott. „Már megbocsáss, de majd ha az Esenboğán lesz céged, akkor találkozunk” – mondtam. Persze miután repülőgépei lettek újra és újra találkoztunk. Ankara után főgépészként mentem Isztambulba. 1980-ban pedig nyugdíjba vonultam.

Hogyan került mégis a Çelebihez? Nyugdíjba vonulás után egy nap Cavit úr a hangárba ment, és azt kérdezte: „Necmi bátyátok hol van?” Azt válaszolták, hogy „nyugdíjas életet él”. „Hogy lehet az? Találjátok csak meg nekem!” – mondta. Ercan fi am akkoriban a légi irányításnál dolgozott, egyszer csak a toronyból hívták. „Hát Cavit bácsi, az apám az öbölbe jár, horgászik” – mondta. „Akkor mondd csak meg neki, hogy holnap három órakor várjuk” – mondta Cavit úr. Amint a fi am

meghozta a hírt, rögtön mentem. Először persze megdorgált: „Hát nyugdíjaslettél, és fel sem hívsz?” – kérdezte. Azt mondta, „gyermekkori barátom vagy, azt szeretném, ha a közelemben lennél”, és munkát ajánlott. Elég jól ismertem azt, amivel a Çelebi foglalkozott. 1980 októberevagy novembere volt. Hát így kezdtem a Çelebinél dolgozni. Cavit úrral útjaik az élet minden szakaszában keresztezték egymást.

Mesélne róla egy kicsit? Milyen ember volt?Egyfelől kifejezetten nagyvonalú, de ugyanannyira fegyelmezett is volt. Néha piszkáltam, hogy „nagy fegyelmet követelsz, de vajon te is mindig fegyelmezett voltál?” Erre viccelődve azt mondta, „hafegyelmezett lettem volna, még mindig pilóta lennék”. Jó volt vele társalogni. Nagyon szeretett a munkásokkal beszélgetni. A barátság nagy érték volt számára. Minden témát megbeszéltünk ésmindenről megkérdezett minket. Mind belföldön, mind külföldön jó híre volt. Régi jó barátom, Engin asszony akkoriban folyton velünk volt, ezeket ő is nagyon jól tudja. Csak sajnos Cavit urat korán elvitte abetegsége.

Cavit úr halála után új és vitathatatlanul nehéz időszak kezdődött. Ezen hogyan jutottak túl?Kétségtelenül nehéz időszak következett. Csakhogy mi jól boldoguló és jól dolgozó csapat voltunk. Ebben a csapatban a Török Légitársaság egykori vezérigazgatója, Ramazan Özel, vagy a repülőgépgyáregykori főnöke, Mustafa Özkeçeci volt.

Miután elvesztettük Cavit urat, azért dolgoztunk, hogy a család ne érezze a családfő hiányát.

Akkoriban Canan asszony és Can úr nagyon fi atalon a munka átvételére kényszerült. Ez Önt, mintlégiközlekedésben tapasztalt személyt nem aggasztotta? Nem, mi mindig azt mondogattuk, hogy „mellettünk ők is beletanulnak majd”. Tulajdonképpen a légiközlekedés az apjuk hivatása volt, ők pedig gyermekkoruk óta folyamatosan a közelében voltak.őszintén szólva ma már azt mondhatjuk, hogy Canan asszony és Can úr is apjuk bátorságát örökölte. Persze Engin asszony is mindig közöttünk volt, és a cégnél ő is fontos szerepet töltött be; emellett pedignagyszerő anya. Mi pedig, amennyire tőlünk telt, azon voltunk, hogy csökkentsük a rá nehezedő súlyt.

Személy szerint hogyan értékelné azt, amit a Çelebi család 50 év alatt elért?Már nem gépekkel foglalkozunk, hanem terminált építünk! Persze a munka alapjait Cavit úr jól fektette le.A semmiből nagy dolgokat épített. Fő érdeme, hogy lehetőséget biztosított az engedélyek megszerzésére valamint arra, hogy a szektorra vonatkozó szabályozás a korszaknak megfelelő szintre kerüljön. Magyarországon ma már földi kiszolgálást végzünk. Ezt bátorság nélkül senki nem tudta volna véghezvinni. A Çelebi jövőbeli tevékenységeihez, kezdeményezéseihez sok sikert kívánok. Természetesen folyamatosan fi gyelemmel követem a céget. Bármilyen nehézség esetén újra rendelkezésükre állok.

Cavit úr nagyon bátor volt, gyermekei méginkább

riport

Page 69: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

A Çelebi 1980-as évek elejétől for-málódó és a mai megjelenésének kial-akításáért fáradozó alkalmazottai közül fontos szerep jutott Ramazan Özelnek. Ramazan úr 1958-ban kötött barátságot Necmi Yergökkel. A vele 1982 óta a Çele-binél együtt dolgozó Necmi úr szerint “ennyi éven át a Çelebinél dolgoztunk, de soha nem bántottuk meg egymást. Vállt vállnak vetve könnyebben boldogu-lunk.” Ramazan Özellel életéről és arról a Çelebiről beszélgettünk, amelyről a felesége azt kérdezte, hogy “te most velem vagy a Çelebivel élsz házasságban?”

Hogyan kezdett a légi közlekedésben dolgozni?1954-ben a Török Légitársaság (THY) vizsgáját teljesítve kezdtem dolgozni. A cég szamárlétráját nagyjából végigjárva lettem nyugdíjas 1981-ben. 1982-ben a THY vezérigazgatója, Ertuğrul Alper és a szervízrészleg akkori vezetője, Mustafa Özkeçeci azt mondták, hogy szeretné-nek velem együtt dolgozni a Çelebinél. Első találkozásunkkor nem tudtunk megegyezni. Cavit úr éppen beteg volt. „Menjünk el Cavit úrhoz, találkozz vele is” – mondták. Meglátogattuk a kórház-ban. Cavit urat korábbról ismertem, de nem voltunk közeli barátok. Betegágyán azt mondta, „nézd Ramazan úr: Necmi úr, Mustafa úr, Ertuğrul úr, a barátaid vannak itt. Téged is maguk között szeretnének látni, hát miért nem fogadod el?” Újra találkoztunk, és megegyeztünk. Mőszaki igazgatóhelyettesként láttam munkához a Çelebinél 1982-ben. Necmi úr, Mustafa úr, Ertuğrul úr és jómagam egy csapatot alkottunk. Együtt a tőlünk telhető legjobbat, minden szükségeset megtettük. Körülbelül másfél év múlva mőszaki igazgatóvá váltam.Cavit úr nagyon előrelátó ember volt. Azaz kezdetben Ertuğrul úr kiterjedt kapcsolataira épített. Ertuğrul úr ugyanis jól ismert mindannyiunkat. Hát így kerültünk össze. Akkoriban persze kis cég voltunk, jó elszerelésünk sem igazán volt, de azért boldogultunk. Azután a charter

“A siker a jó csapatmunka eredménye”

járatok priváttá válásával a cég fejlődni kezdett.

Cavit úr után Engin asszony töltött be különleges szerepet. Milyen volt vele dolgozni?Engin asszony a cég legstabilabb támasza volt. Úgy irányított, hogy a munkát minden szempontból jól megszervezte, és mindenkivel közvetlen kapcsolatot alakított ki. Akkoriban még Can úr és Canan asszony is gyermekek voltak, vagyis Engin asszony ebben a fejlődésben nagyon nagy szerepet vállalt. Különleges felelősségérzete van. Egy igazi hölgy, nagy lélekkel: egy különleges ember. Az emberi kapcsolataiban a fő elve, hogy minden tőle telhetőt megtesz a célja érdekében.

Nem sokkal azután, hogy Ön csatlako-zott a Çelebihez, a cég alapítója, Cavit úr elhunyt. Az ezt követő nehézségeken hogyan jutottak túl?Persze voltak nehézségek, de mivel Cavit úr nagyon értett ahhoz, amit csinált, biztos lábakon álló örökséget hagyott maga után. Az újonnan érkezők számára is könnyebb, ha a munkát olyan embertől vehetik át, aki értette a dolgát. Hiszen létezik egy kitaposott ösvény; az ösvényen való maradás pedig az újak sikerétől függ. Emiatt tulajdonképpen fejetlenség vagy rendezetlenség nem volt. A nehézsé-geket nem éreztük. Az is a cég fejlődését szolgálta, hogy Can urat és Canan asszonyt fi atalon a mély vízbe dobták ezzel. Félelem és bizonytalanság nélkül, sak a jövőbe tekintve óriási mennyiségő felszerelést rendeltünk. Can úr és Canan asszony az apjuktól tanult munkamorál-lal fejlesztésekbe kezdtek, amelyek idáig vezettek.

Az, hogy Can úr és Canan asszony fi ata-lon átvette a cég irányítását, elbizony-talanította Önt a Çelebi jövőjét illetően?Persze nagyon fi atalok voltak. De amit addig az életkorig meg lehetett

tanulni az apjuktól, azt megtanulták. Emellett csapatunkból Ertuğrul úr elérte a légiközlekedésben megszerezhető tudás legmagasabb szintjét. Mustafa úr, Necmi úr és jómagam hasonlóképpen. Minden tudásunkkal és tapasztalatunkkal azon voltunk, hogy a Çelebinél ezt bizonyít-suk. Úgy vélem, ez sikerült is. Szakértel-münket Can úr és Canan asszony pedig jól használták fel, a munkára, az alkal-mazottakra mindketten nagy fi gyelmet fordítottak. Megtanulták a leckét Cavit úrtól: amilyen az apa volt, olyanok lettek a gyermekek is. Hazudnék, ha azt mon-danám, hogy a mostani állapot elérését biztosan előre lehetett látni, mivel nagyon eltérő időszakokat éltünk meg. Volt, hogy be kellett zárnunk, nagyon nehéz helyzeteket is megéltünk, ám együtt min-denen túljutottunk. Végső soron nagyon optimistán tekintek a Çelebi cég jövőjére.

Elmesélne egy felejthetetlen pillanatot?Hétvége ide, ünnepnap oda, hosszú idő óta folyamatosan a Çelebinél dolgoz-tam. De minden morgás nélkül, saját akaratomból dolgoztam. A feleségem egyszer azt mondta, hogy „te most velem vagy a Çelebivel élsz házasságban?” Ezt még mindig mondogatja… és ezután is a Çelebi további szép napjaiért fogunk fohászkodni.

Page 70: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

Ahogy nyomon követjük az építészet történetét, az alkotások apró részletei sokat elárulnak a régmúlt korokról. Egy vidék, egy nép, egy ország történelme, ahogyan eljutott egészen napjainkig - mutatva annak változásait, politikai, kor-mányzati, szociális valamit kulturális éle-tét és felépítését – mind visszatükröződik a paloták díszítésében, hitvilága fel van írva a falakra és a házak kapuira. Az idők folyamán a területen áthaladó összes civilizáció és kulturális irányzat nyomot hagy rajtuk. Ráadásul amennyiben va-lamilyen módon a jelenben is megtartják funkciójukat, úgy kétség sem férhet kiemelt történelmi szerepükhöz. Ilyen értelemben a most bemutatásra kerülő magyarországi oszmán hamam-ok vagyis törökfürdők rendkívüli jelentőséggel bírnak. A római és fi nn fürdők mellett méltán világhíres török fürdőépítészet néhány alkotása a mai napig látható Mag-yarországon. Ezek máig az ide érkező turisták kedvenc fürdőhelyei és emellett a török- magyar történelmi testvériség fontos szimbólumai. Magyarország történelmével valamint a török – magyar

A török-magyar barátság és közös történelem emlékei: az törökfürdők“Az emberiség egész múltja

bennem ragyog…”Mimar Sinan

közös értékekkel kapcsolatban mindenek előtt a Duna két partján fekvő csodálatos Budapestet kell megemlítenünk.

A Rác FürdőAz Oszmán Birodalom 1541 – 1686 közötti magyarországi tartózkodásának dzsámi, mecset, medresz, türbe, fürdők, kutak, szökőkutak valamint különféle házak formájában maradt nyoma szerte az ország területén, ám jó részük a mai Budapesten található. A fent említett folyó, mely két részre osztja a várost, egyben életet is ad neki, vízével pedig termékenyen szolgálta mindvégig annak lakóit. Ennek fényében alkottak meg az oszmánok is építészeti alkotásaikat később átadva azok tulajdonjogát. Buda-pesten a teljesen vagy részben fennálló fürdők egyikét a Rác Fürdőt állítólag - ám ez a mai napig nem tisztázott - Buda akkori feje, Sokullu Mustafa Pasa építtette 1566 és 1578 között. Kupolája tíz és fél méter átmérőjő földbe temetett lábakon áll. Alaprajza ötszög formájú, aminek közepén nyolcszög alakú medence foglal helyet. 1869-ben némi kiegészítéssel – átépítéssel módosítottak az eredeti formáján.

Horoz Kapu Fürdőtől a Király FürdőigA Horoz Kapu (Király) Fürdő Budapest északi részén a Fő utca és a Ganz utca sarkán tálalható. Megépítésekor nyolc boltívére fedőcsempék kerültek. A buda-pesti fürdők között az egyetlen fennma-radt példa a kupolabeli hővös-pihenő részlegre. Úgy tartják, hogy vagy ez is Sokullu Mustafa Pasa vagy az ő előtte kormányzó Yahya Pasazade Mehmet Pasa rendelésére készülhetett ez a fürdő, mely híres a kivételesen forró vízéről.

Az osztrákok bevonulásával egy időben, 1687-ben Habsburg Leopold császár a magándoktorának adományozta a fürdőt. Az orvos halála után fi a ötezer aranygul-denért adta el a régió katonai paranc-snokának, akinek halála után annak feleségétől vásárolta meg egy termálvízzel való gyógyítással foglalkozó szakember. Ebben a korszakban a fürdő kézről kézre járva az európai barokk stílus érintésétől új életre kelt. Végül e szakember örökösei is továbbadták 1796-ban 12 ezer gul-denért a Király-családnak. Ezután 1827-ben még egy fontos átalakításon esett át, 1888-ban pedig új kazánokkal és kémén-

tanulmány

A MAGYARORSZÁGI TÖRÖKOSZMÁN FÜRDŐK ÉS GYÓGYFÜRDŐK KÜLÖNÖS JELENTŐSÉGGEL BÍRNAK. AZ ORSZÁG TURISZTIKAI LÁTVÁNYOSSÁGAI KÖZÖTT MÉLTÓ HELYET ELFOGLALVA A MAGYAROK ÉS TÖRÖKÖK TÖRTÉNELMI BARÁTSÁGÁNAK SZIMBÓLUMAI. MINDEGYIK A TÖRTÉNELEM EGY-EGY LAPJÁT JELENÍTI MEG ÉS EGY RÉSZÜK BUDAPESTEN MA IS ÁLLVA EGÉSZSÉGÜGYI KÖZPONTKÉNT SZOLGÁL.

Page 71: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

nyel szerelték fel, ellátva ezzel a korszak legfejlettebb technológiájával a ter-málvízzel való gyógyításban. A második világháború alatt szerzett rongálódások után 1955-59 között egy Gerő Győző archeológus vezetésével dolgozó csapat újította fel ismét és állította mőködésbe.

A 13 forrásból táplált SokulluMustafa Pasa FürdőBudapest másik legnevezetesebb fürdője a Sokullu Mustafa Pasa fürdő. A város délnyugati irányában az Erzsébet híd lábánál található. Nevét onnan kapta, hogy Sokullu Mustafa Pasát tartják építtetőjének. 1797-ben felvette a Rudas nevet, majd 1799-ben átépítették. 1810- ben leégett így 1829-ben ismét újjá kel-lett építeni. A fürdő vizét az Árpád, Má-tyás, Beatrix, Kinizsi, Gül Baba, Török, Mustafa, Rákóczi, Nisimiz, Hygeia és Hungaria nevő 11 forrás táplálta. Ezek együttvéve 24 óra alatt 672 ezer liter vizet szállítanak. Ez a hatalmas vízmen-nyiség az egyik oka a fürdő hírnevének. A Hungaria nevő forrás ásványvizet szállít, mely palackozásra kerül. Ezenkívül az egyéb medencékkel együtt a Juventus és Atilla források is hozzáadódnak az előző tizenegyhez. A források vize körülbelül 40-43 fokos. Az 1600-as évek végén egy

angol orvos, Edward Brown úgy említi ezeket a forrásokat és a fürdőt, mint a világ egyik elsőrendő létesítményét a termálvízzel való gyógyítás területén. Ezekkel a gazdag forrásokkal együtt a fürdő egy látványos építészeti mőalkotás. 17.5x17.5 méteres területének közepén nyolcszög alakú medence található, melybe 5 lépcsőfok vezet. A medence körül egy méteres távolságra kis sétaút található, a sarkokban álló hatalmas oszlopokon pedig 14 méter átmérőjő kupola magasodik. A boltíveken levé-lmintájú díszítés, a kupolán pedig fi gyelemfelkeltő színes tetőüveg található.

Török és Római egyben: a Veli BeyFürdőAz előzőekben már Sokullu Mustafa Pasának tulajdoní-tott két fürdő mellett a Veli Bey (Császári) Fürdőt is ez a pasa építtette, amit ezúttal fennmaradt felirat is bi-zonyít. Ellentétben az előző két fürdővel, itt felirat bi-zonyítja megbízója kilétét, a névadással azonban a várost a régió központjává emelő vezetőről kívántak megem-lékezni. A “Császári” név

pedig onnan ered, hogy egy római korból maradt síremlék található itt. Ezen a helyen találkozik a római és az török mővészet. A földbe temetett lábak felett négy alacsonyabban – négy magasabban fekvő erkélyből álló fürdő kő boltívei il-letve lábai speciális technikával készül-tek. Budapesten ezen kívül mára már nyom nélkül eltőnő fürdőkről is találtak feljegyzéseket: a “Nagy Városban” épült Toygun Pasa Fürdője, a “Lőporgyár” és a “Forráserőd” közötti Bekir Efendi Fürdő, a Veli Bey Fürdőhöz közeli Lukacs Fürdő valamint a “Középső Erőd”-ben található kis fürdő. A “Felső Erőd”-beli fürdő vize például a Dunából jövő vezetékekkel táplálkozott.

A történelmi és egészségügyiturizmus szempontjából fontosKöztudott, hogy Magyarország más területein is épültek fürdők az törökök uralkodása alatt. Nagy kár hogy ezeknek nem maradt nyoma és többségüknek a neve is ismeretlen maradt. Ide sorolhatok Eger, Esztergom, Babócsa, Berzence, Szeged, Szigetvár, Tata, Vác, Visegrád, Tolna és Kanizsa várak fürdői, valamint

Gyulán az Ali Pasa Fürdője, Pécsett pedig a Memi Sah és Fer-had Pasa fürdői. Ezek a mára már értékes, Magyarország területén hátramaradt fürdők a helyreállítások és átépí-tések után rendkívül fontos szerepet töltenek be az ország történelm-iés egészségügyi-turiz-musában.

Page 72: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

A Turkish Airlines 17 állomása a Çelebihez került

2008 február 14-étől a Turkish Airlines 17 állomásának földi kiszolgálását a Çelebi-nek adta át. A török légitársaság 2008. február 14-ével lezárult tender eredményeként végül TRABZON, VAN, DIYARBAKIR, ERZURUM, MALATYA, SAMSUN, ERZINCAN, MARDİN, HATAY, KAHRAMANMARAŞ és DENIZLI reptereinek rámpa- és forgalmi szolgáltatásainak ellátásával a Çelebi-t bízta meg. A terveknek megfelelően 2008. évben az említett repülőtereken összesen több mint 11 000 járat fordul majd meg. Az új helyszíneken, mint ERZINCAN, HATAY, KAHRAMANMARAŞ

Kedves Kollégák!A Çelebi GHH Kft . vezetése úgy döntött, hogy idén jutalomban részesíti azon kollégákat, akik a 2007/2008. menetrendi időszakban jelenlétükkel, hozzáállásukkal és szakmai munkájukkal kiemelkedő teljesítményt nyújtottak. A jutalmak között szerepel: • Két fő részére szóló easyJet, illetve WizzAir szabadjegy• MP4 lejátszó egy minőségi fejhallgatóval• Két fő részére szóló wellness hétvége a parádfürdői Erzsébet Park Hotelben.Az elismerésben részesülő kollégák és jutalmuk a következő:

Név Osztály Munkakör JutalomDebreceniné Liber Orsolya UFO jegykezelő Wizzair szabadjegy+ MP4 lejátszóKaholek Mária UFO poggyászkereső ügyintéző Wizzair szabadjegy+ MP4 lejátszóMészáros Éva UFO hostess easyJet szabadjegy+ MP4 lejátszóPécsiné Csergezán Olga UFO jegyeladó easyJet szabadjegy+ MP4 lejátszóPozsgai Judit UFO jegykezelő easyJet szabadjegy+ MP4 lejátszóBenkó Balázs RKO fedélzeti karbantartó wellness hétvége ParádfürdőnCser Richárd RKO poggyászrakodó wellness hétvége ParádfürdőnFarkas István RKO eszközkezelő wellness hétvége ParádfürdőnPrazsák Pál RKO eszközkezelő wellness hétvége ParádfürdőnVarga Tamás RKO poggyászrakodó wellness hétvége ParádfürdőnHutvágner Ildikó LC forgalmi kiszolgáló Wizzair szabadjegy+ MP4 lejátszóNémeth András LC forgalmi kiszolgáló easyJet szabadjegy+ MP4 lejátszóFöldi Attila GAT supervisor wellness hétvége ParádfürdőnErdélyi Balázs Cargo export-import ügyintéző Wizzair szabadjegy+ MP4 lejátszóLakatos Gábor Cargo vámügyintéző wellness hétvége ParádfürdőnNemcsók Zsolt Cargo árurakodó wellness hétvége ParádfürdőnPintér László Cargo árurakodó wellness hétvége ParádfürdőnRuff János Cargo szolgálatvezető wellness hétvége Parádfürdőn

Az oklevelek és a díjak személyesen kerülnek átadásra. Gratulálunk a kollégáknak és köszönjük, hogy kiváló teljesítményükkel hozzájárultak a vállalat sikereihez!

és DENIZLI, a földi kiszolgáláshoz szükséges rendszer kialakítása 2008. év végéig fejeződik be. A Turkish Airlines és a Çelebi Légiszolgáltatás 2008. május 12-én írta alá a megegyezést a megbízásról. A Çelebi vezérigazgatója Samim Aydın úgy nyiltkozott, hogy “a Turkish Airlines-sal való együttmőködés kiemelt fontossággal bír, hiszen utat nyit további fejlesztések felé; a nemzeti légiközlekedés magasabb színvonalra való

emelése pedig hangsúlyozott célja a Çelebi Légiszolgáltatásnak”. A Çelebi Légiszolgáltatás 2007-ben az ESENBOĞA, ANTALYA, IZMIR, ADANA, TRABZON, BURSA, KAYSERI, DIYARBAKIR, ERZURUM, SAMSUN, GAZIANTEP, MALATYA, VAN repülőtereken 3 674 külföldi és 41 120 belföldi járatnak nyújtott földi kiszolgálást, mely megbízását 2008-ban is folytatjaő.

A Çelebi Légiszolgáltatás Kars Állomása a

SunExpress légitársaság szolgálatában

A SunExpress légitársaság Izmirből Kars-ba induló járatot indított be. Az első alkalommal Izmirből 108 utassal induló SunExpress visszaútján 140 utassal a fedélzetén szállt fel a kars-i reptérről. A SunExpress B737-800 típusú gépe 2007. december 14. és 2008. február 23 között heti három Izmir – Kars – Izmir járatot mőködtet, mely február 27-től heti két járatra bővül a jövőben. Emellett a március 31-től heti három alkalommal Isztambul Sabiha Gökçen – Kars között közlekedő SunExpress járat első 130 utasát is büszkén üdvözolte a Çelebi kars-i legénysége; valamint kifejezték reményüket a sikeres és hosszan tartó együttmőködésre új partnerükkel.

hireink

Page 73: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

A SunExpress Légitársaság az újonnan induló Samsun járataihoz a Çelebi Légiszolgáltatással való együttmőködését is magával vitte. Hacı Say, a SunExpress vezérigazgató-helyettese és 63 fős legénysége az új járat beindításához Samsunba jött és természetesen itt is a Çelebi személyzetét kérte fel a földi kiszolgálás ellátására.

A Çelebi samsun-i személyzete pedig nagy izgalommal valamint virágokkal és csokoládéval a kezében fogadta az érkezőket és a sikeres kezdethez hasonló sikeres jövőbeni együttmőködést kívánt.

Az Azerbajdzsáni Légitársaság a Çelebi Trabzon Állomásának partnerei között 2008. április 15-én a Çelebi látta el az Azerbajdzsáni Légitársaság első trabzoni járatának földi kiszolgálását. Az Azerbajdzsáni Légitársaság ATR-42500 típusú 50 személyes gépével mőködő járatának földi partnere a Çelebi Légiszolgáltatás lett. Az első járat megérkezése után rendezett kisebb fogadást mind a török mind az azeri sajtó hatalmas érdeklődéssel fi gyelte. A kérdésekre válaszoló Hakan Demiray, a Çelebi Trabzon Állomásának vezérigazgatója mindenek előtt örömét fejezte ki az együttmőködés megkezdése alkalmából.Az AHY 048 BAKU járat az elmúlt héttől kezdődően minden kedden 12:00 órakor indul Trabzonból az azeri fővárosba, majd rövidesen heti két járatra bővül.

EasyJet audit2008 Április 14-16 között az easyJet – a Celebi Ground Handling Hungary Kft legjelentősebb és legmagasabb követelményeket támasztó fapados partnere – Jar Ops auditot hajtott végre Budapesten. Az elmúlt 4 évben ez volt az a légitársaság, amely a legtöbb eltérést találta Buda-pesten. A jelenlegi auditot a CGH mindössze 1 nem jelentős eltéréssel, sikeresen zárta. Ez egy nagyszerő alkalom volt Társaságunk számára, hogy bebizonyítsa, milyen jelentős változások történtek az elmúl év során az üzemeltetás minden területén.Köszönet minden munkatársnak, akik hozzájárultak a sikerhez!

A Çelebi Légiszolgáltatás sikerét vala-mint 50 év alatt felhalmozott tapasztala-tát és magas minőségő munkáját a földi kiszolgálásban hően tükrözi, hogy 2008. május 1-től a dalamani állomása az angol Firstchoice légitársaság földi kiszolgálását is átvette. A Dalaman reptérre érkező

A Çelebi – SunExpress kooperáció Samsunban is folytatódik

első ünnepi járat fogadása alkalmából Talha Göksel vezérigazgató helyettest nagy tömeg üdvözölte. A Çelebivel most kezdődő sikeres és hosszan tartó közös munka reményét kifejezve a Firstchoice két gépének legénységét virágokkal és ün-nepléssel fogadták a reptéren.

A Çelebi Légiszolgáltatás Dalaman Állomása a Firstchoice-t is az ügyfelei között tudhatja

Page 74: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

A Leonardo Da Vinci az Európai Unió 12 hetes programja, mely fi atal diplomások számára teszi lehetővé, hogy szakmai karrierjük megkezdésekor nemzetközi tapasztalatokat szerezhessenek külföldön.A Çelebi első külföldi kezdeményezéseként a Çelebi Ground Handling Hungary támogatja az Eskişehir-i Civil Repülési Szakképző Iskola Leonardo Da Vinci Programban résztvevő diákjait, hogy a repülési szektor új és tapasztalt munkaerővel frissülhessen fel. Brüsszel hozzájárult öt gondosan kiválasztott

Az Egyesült Államok védelmi miniszterének látogatása után Cheney köszönetét nyílvánította az ankarai állomásnak Robert Gates, az Egyesült Államok védelmi minisztere február végén tett hivatalos látogatásakor VIP gépén Ankarába érkezett. A török védelmi miniszter, Vecdi Gönül az irodájában fogadta Robert Gates-t, hogy megtárgyalják az Észak-Irak felé irányuló, határontúli “Fekete Hadmővelet” részleteit. E hivatalos látogatás alkalmával Robert Gates az ankarai Esenboğa reptérre érkező VIP gé-pének földi kiszolgálását a Çelebi Légiszolgáltatás tapasztalt személyzete végezte. A Çelebi állami hivatalnokok fogadásában is gazdag tapasztalattal rendelkezik már, így munkáját ez alkalommal is elismerés kísérte. Az amerikai illetékes köszönetét fejezte ki az ankarai állomás szolgáltatásáiért felelős tisztviselőknek, Adnan Ahmetgilnek és Nihan Andaçnak.

A Çelebi Ground Handling Hungary a “Leonardo Da Vinci Program” támogatója

kiemelkedő diák pályázatához, akik utasellátás valamint operációs- és technikai képzési programjának előkészítésében a Çelebi is segítséget nyújtott. A Çelebi Holding és a Çelebi Légiszolgáltatás HR igazgatósága Törökorszagban tartott képzést a technikai infrastruktúra valamint az angol nyelvtudás megerősítése érdekében, melynek fő célja a török diákok korszerő, nemzetközi elvárásoknak megfelelő képzése. A Çelebi Ground Handling Hungary-nál 3 hónapos magas színvonalú,

sikeres képzési időszak zárult, melyet a cég vezetői tartottak a földi szolgáltatást tanulmányozó diákok számára. A projekt végén a diákok beszámolót készítettek a tanulmányaikról. Az képzési időszak végén Murat Sümer, az egyik sikeres diák a Çelebi Izmir Állomásán kapott helyet.

Új ISO tanúsítvány2008 Február 15-én, a Bureau Veritas Hungary tanúsító au-ditját követően a Celebi Ground Handling Hungary Kft átvehette az ISO 9001-es Minőségirányítási rendszeréről kiállított tanúsít-

ványt. Az audit során jelentős hibát nem találtak. Ez-zel a Társaság harmadik tanúsítási periódusát kezdte meg.

A Çelebi Ground Handling Hungary áprilisban a Közép-Európában kiemelkedő CEGOS Kft .tréningcéggel együttmőködve dolgozóinak “Utaskezelési Alapképzés”-t tartott. Az utasellátás valamint a teherszállítás részlegről jövő 138 részvevő széles körő ismeretekkel gazdagodott az utasok igényeinek magasabb fokú kielégítése érdekében. Az oktatók a projekt megkezdése előtt részletesen egyeztettek a részlegek vezetőivel és

“Utaskezelési Alapképzés” a

Çelebi Ground Handling Hungary

munkatársainakközösen alkották meg a képzési tervet. A kiváló tempóban haladó Çelebi Ground Handling Hungary személyzete a tréning elvégzése után várhatóan egymást jobban ismerve, hatékonyabban és tapasztaltabban dolgozhat majd együtt a jövőben. A Çelebi Ground Handling Hungary vezetősége köszönetet mond az összes résztvevőnek, hogy ezzel is biztosítják és megerősítik a vállalatnak az utasaink elégedettségét növelő erőfeszítéseit.

hireink

Page 75: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

A száguldó őrnagyAmikor az Európai Bajnokok Ligájának döntőjében a Real Madrid 7-3-ra legyőzte az Eintracht Frankfurtot, a meccs után egy játékos magához vette a mikrofont és lelkesen dícsérte csapattársát, Di Stefano-t: “Fantasztikus játékkal három gólt is lőtt a mai napon.” Az újságírónak azonban emlékeztetnie kellett ezt a bizonyos játékost: “Nade a többi 4 gólt viszont maga lőtte!”A 2008-as Európai Bajnokok Ligájának előestéjén járva nem is találhatnánk alkalmasabb időpontot arra, hogy a belelapozzunk a futball- történelembe és megemlékezzünk annak egyik legmeghatározóbb alakjáról, Puskás Ferencről. E cikk terjedelméhez mérten megpróbáljuk bemutatni ezen dőtlen hősnek a történetét, akire máig generációk emlékeznek. Nem lehet eléggé kihangsúlyozni a - török válogatott szempontjából is igen emlékezetes - magyar futballcsillagnak az egyedülállóságát, sikerének nagyságát valamint játékának szépségét.

A gyermek focistaA Puskás Öcsi néven elhíresült játékos édesapja, Purczeld Ferenc is hátvédként rúgta a labdát valamikor. A gyermekkoráról annyit mondhatunk el, hogy 12 évesen

kezdett el játszani az akkor az édesapja technikai

irányítása alatt álló Kispest csapatában.

Akkoriban szerződésekkel kapcsolatos jogszabály nem lévén, két évvel

később Kovács Miklós álnéven vett részt első hivatalos mérkőzésén. 1949-ben a csapat felvette a Honvéd nevet. Puskás a futballjátékosok katonai ranglétráján gyorsan igen magas rangot érdemelt ki és beceneve a “száguldó őrnagy lett”. A magyar bajnokságban négyszeres gólkirály lett, ennek első évében - az 1947-48-as szezonban - 50 gólt lőtt. Már első válogatott mérkőzésén, 1945-ben betalált az osztrák nemzeti csapat hálójába! Válogatott karrierjének elkepesztő átlaga: 84 mérkőzésen 83 gól! Ezzel a magyar nemzeti tizenegy 32 meccsen keresztül volt veretlen. Az 1952-es Olimpiai Játékokon 4 gólt lőtt a végül aranyérmes magyar válogatott színeiben. Ezekben az években sok borsot tört különösen az osztrák és az angol válogatott orra alá: Ausztria ellen kétszer is mesterhármast mutatott be; valamint először 1953-ban a Wembley stadionban 6-3-ra, majd a következő évben Budapesten 7-1-re győzték le az angol válogatottat a közremőködésével. Átlagosan két meccsen kétszer talált az ellenség hálójába! Érdemes visszaemlékezni arra, hogy a Wembley-beli meccs előtt az angol jatékosok így gúnyolódtak amikor meglátták Puskást: “Nézd azt a kis kövért!”

A drámai döntőAz 1954-es Világbajnokság eseményeinek főszereplője ismét Puskás lett. Félelmetes lendülettel indult neki a kezdő mérkőzéseknek és az első fordulóban 3 gólt is lőtt. A nyugat-németek elleni első mérkőzésen viszont Kohlmeyer megsérült. A magyarok azonban tovább meneteltek és egészen a döntőig jutottak. A futball szépsége: a döntőben ismét az NSZK csapatával kerültek szembe Puskásék! Az első meccsen a magyarok 8-3-as győzelmet arattak, ám a döntő nehezebbnek bizonyult. A még nem teljesen felépült Puskás már a 6. percben betalált, 2 perccel később pedig a hosszú évek óta csapattárs, Czibor lőtte a második gólt. A nyugat-németek a második félidőben kiegyenlítettek, majd 3 perccel a meccs vége előtt átvették a vezetést. A sérült Puskás az utolsó percig küzdött és a végső pillanatban a hálóba talált. E sokat vitatott les-gólt a bíró nem adta meg, igy az NSZK lett a világbajnok.

A Spanyolországba vezető útEzzel egyidőben Puskás magyarországi karrierje a végéhez közeledett. Az országban uralkodó politikai légkör eredményeként 1958-ban a Real Madridhoz igazolt, ezzel pedig új fejezet kezdődött az akkor 31 éves játékos karrierjében. Már az első szezonban kivételes párost alkottak csapattársával, az argentin Di Stefano-val. Úgy tartották, hogy a gólkirályi címért egymással

PUSKÁS FERENC a futball-legenda

Isztambuliak akiknek alkalma nyílt élőben látni Puskás Ferencet a BEK Beşiktaş – Real Madrid mérkőzésén. Puskás és a tőle el nem maradó Left er teljesitményéről a felejthetetlen Magyarország – Törökország mérkőzésen máig beszélnek.

Page 76: ÇELEBİ DÜNYASINDA NELER · Ve daha neler neler... Ve elbette ne yaparsak yapalım, annelerimizin ve baba- ... tarihini anlatmış oluyor. İşte 81 yaşında-ki bir delikanlının,

vetélkedő két jatékosnak nem volt túl jó a kapcsolata. A szezon utolsó mérkőzése előtt például mindkettejüknek egyenlő számú találata volt. A kétségek azonban eloszlottak amikor ezen a meccsen Puskás ahelyett, hogy a megfelelő helyzetből a labdát a kapu felé rúgta volna, azt Di Stefano-nak passzolta át. Puskás végül a Real Madrid színeiben játszott 528 meccsén 512 gólt lőtt. Ekkorra már spanyol állampolgár, valamint a spanyol nemzeti tizenegy tagja lett. A spanyol válogatott színeiben egyetlen gólt sem lőtt.

“Ti hívjátok csak Puskásnak!”Miután 1966-ban befejezte aktiv pályafutását, edzőként járta be a világot: Kanada, Paraguay, Chile, Szaud-Arábia, Egyiptom, Ausztrália és az Egyesült Államok következtek a sorban. Legnagyobb sikereként 1971-ben a görög Panathinaikos csapatával az Európa Kupa döntőjéig jutott. A döntőben azonban az Ajax és annak fi atal csillaga, Johan Cruyff megálljt parancsolt Puskásnak és csapatának. Nemcsak Görögországban, hanem mindenhol ahol megfordult edzőként, nagy tisztelet övezte. Csupán egyszer akadt rá példa, hogy egy ausztráliai futball akadémián munkája kezdetén megkérdőjelezték a tudását. A fi atal jatékosok nem értették hogy mit keres ez a “kövér ember” olyan klasszis jatékosok sorában mint George Best vagy Bobby Charlton. George Best, aki jól értette a helyzetet, provokatívan a következőt kérdezte az egyik oktatótól: “Ön szerint ez a “kövér ember” hányszor tudja eltalálni a felső kapufát?” Az oktató azt válaszolta hogy “még ötször sem”. Best, aki bizott barátjában, tízre fogadott. Puskas kilenc tiszta lövés után tizedikként a vállára lepattanó labdát a sarkával iranyította a felső kapufára! Ezek után a fi atal atékosok azonnal tudni akartak ki is a mágus. Best csak anyit mondott, hogy: “Ti hívjátok cask Puskásnak!”A politikai helyzet miatt 25 évig hazájátol távol élő Puskás a rendszerváltás után végre hazatérhetett és elfoglalta méltó helyét a nemzet hőseinek sorában. 1993-tól szerepet játszott a magyar nemzeti válogatott irányításában is.Életének utolsó szakaszában 5 évig küzdött az Alzheimer-kórral. 2006-ban végül már nem tudott legyőzni egy súlyos tüdőgyulladást. Di Stefano távozásának

hírére így kiáltott fel: “Barátom, az élet akkor ér véget mikor arra legkevésbé számítasz…”Puskás football fi lozófi ája az élet egyéb területein is igaznak és örökérvényőnek bizonyult. “A labdát rögtön, lehetőleg az első érintés után tovább kell passzolni. A labdával való futással az értékes támadóidőből veszítünk.” Ez csak egy a felejthetetlen játékos mondásai közül. Mert bizonyosan állithatjuk, hogy Puskas Ferenc egy olyan alakja volt a sporttörténelemnek, amely “ezerből egy sem akad”.

Puskás oly sok meccsen a labdát jobb lábával

levéve szinte érintés nelkül passzolja tovább.

A 2006-os Bajnokok Ligája selejtezőjében szembe kerülő Magyarország és Törökország csapatai a Puskás Ferenc stadionban találkoznak.