el-iktisad fi'l-i'tikad 4. - cdn.islamansiklopedisi.org.tr fileel-iktisad...

2
el-iKTiSAD fi'l-i'TiKAD Eserin dördüncü bölümünde Hz . Peygamber ' in nübüwetinin sem'iyyat bahisleri, imarnet ve tekfir me- seleleri ele ce - vap etmesi yeterli bir ki- tap " olarak I, 59) isminden de üzere orta bir eserdir. 'ulUmi'd- din'in ikinci olan "15ava1dü ' l-cat5a'- id "e göre ketarn metoduna daha olan bilhassa bölümle- rinde metodolojiyle ilgili olarak önemli bil- giler verilmektedir. özellikle vacib ilk Sünni eserlerinden biri olan konular hem nakle hem akla da- ele sonunda, Mu'tezile ve gibi itikadl mez- hep te 'villerinden do- tekfir etmekten gerek- üzerinde Gazzall dönemi bir anlam ifade etmekte- dir (bk. GAZzAU [Kel am Yeri]). Ebu Ca'fer et- Tusl'nin(ö. 460/1067) bi'l-ttil}ad (Necef 399/1 979) eserini fi'l-i'ti- l}ad bi rçok defa (Kah i re 320, 1327, 1328; Bombay, ts.; Beyrut 1403/ 983). ilmi ise Agah Çubuk- çu ve Hüseyin (Ankara 962). herhangi bir nüsha belirtilmeden bir daha Adil ei-Awa, Beyrut 388/1 969) . Eser Or- ta Yol, Ankara 971) ve Osman Zeki Soyyi- istanbul 1971) tara- Türkçe'ye tercüme Ki- Miguel Asin Palacios ispanyolca'ya (El Justo medio en la creencia, Madrid 1 929). Abdurrahman Ebu Zaid (al- Ghazali on Divine Predicates and Their Properties, Lah o re 1 970) yer alan konular üzerin- de müstakil da olup Serge de Beaurecueil, "Gazzali et S. Thomas d'Aquin: Essai sur preuve de r existence de Dieu proposee dans I 'Iqtisad et sa compparaison avec Ies 'voies' thomistes" (BIFAO, XLVII 94 71, s. 99-238): Michael E. Marmura, "ai-Ghazali on Bodily Resur- rection and Causality in Tahafut and the lqtisad " (Aligarh Journal oflslamic Thought, 2 989], s. 46-75): a.mlf .• "Gha- zali's Chapter on Divine Power in the Iq- tisad " (Arabic Sciences and Philosophy, 4 [1994], s. 279-315) . 58 : Gazzali, fi'l-i'tikad Agah Çubukçu- Hüseyin Atay). Ankara 1962; a.mlf., 1 , 59 ; 1, 135; Ser- kls, Mu'cem, ll, 14.1 O; Brockelmann, GAL, 1, 538; Suppl., 746; M. Bouyges, Essai de chro- nologie des oeuvres de Al-Ghazali (A lgazel) (ed. Mi chel Allard), Beyrut 1959, s. ll, 27, 28, 29, 33-34, 36; W. Montgomery Watt, Muslim Intellectual: A Study of al-Ghazali, Edinburgh 1971, s. 117-121;a.mlf., "al-Ghazali", EP(ing. ). ll, 1 040; Abdurrahman Bedevl, Mü'ellefatü 'l- Gazzalf, Küveyt 1977, s. 87 -88; Bekir Kelam ilmi : 1981, s. 31, 60 , 77; Hanna ei-Fahüri- Halil ei-Cer, Tarf/].u'l-felsefe- ti'l-'Arabiyye, Beyrut 1982, ll, 242; Mehmet Din Felsefesi, 1990, s. 34, 36, 40, 110; George F. Hourani, "A Revised Chronology ofGhazali's Writing" , JAOS, CIV/2 (1984). s. 293-294; "Gazzall", iA, IV, 758; Mahmut "Asin Pa1acios, Miguel" , DiA, lll, 481. GöLCÜK L SAS Bir ayette olarak geçen bir z, haber veya hikayenin bir yerinde veciz nakledilmesi bedi ' ilmi terimi. _j Sözlükte "iz izlemek, söz ve haber nak- letmek, anlatmak" na gelen kass ve kasas kökünden anlamda masdar olan ikti sas kelimesi, bed!' ilminde bir ayette olarak geçen bir söz veya ha- berin bir yerinde veciz kilde nakledilmesini ifade eder. yerde bir söz veya habe- rin o yere ve havale ile veciz biçiminde görülür. Bu bed!' türü ilk defa Paris ( s. 398- 399) . ki ayetler iktisasa örnek olarak gösterile- bilir: 1. "Evet, biz ona dünyada ecrini ver- dik; hiç ki o ahirette de salihler- dendir'' (el-Ankebut 29/27) ayetinde ahi- retin ecir ve sevap yeri olup arnel-i salih yeri ayetten hikaye yoluyla "En yüksek dereceler, O'na ve salih arneller olarak gelenler içindir " (Taha 20/75) . 2. "Evet, rabbimin nimeti ben de cehen- neme götürülenlerden (muhdarln) olur- dum" (es-Saffat 37/57) ayetindeki "muh- darln" kelimesi daha olarak ayet- lerde geçmektedir : onlar azapla yüzyüze (er-Rum 30/16 ): "Sonra cehennemin önünde diz çöktürerek (Mer- yem 19/68). 3. "Ve gün" (Gafir 40/5 Buradaki ke- timesi ahirette meleklerin, peygamberle- rin, Hz. Muhammed ümmetinin ve insa- ifade eden ayetlerden (el-Bakara 2/143; en-Nisa 4/41: en-Nur24/24: Kaf 50/21 iktisas edil- 4. "Ben, (veya ma) gününde sizin için (Gafir 40/32) ayetinde "tenad", ahirette (Abese 80/34) veya cennet, cehennem ve ehlinin birbirine (tenadl) (el- A' riif 7/44, 46, 48, 50) ifade eden ayetler- den iktisas Ebu Hilal el-Askeri 400!1009'dan son- ra). Kur'an ayetleriyle daha tutarak "söz içinde -mutlak olarak- hikaye zikretmek" Bunu bir zaruret hali olarak gören Askeri, haber ve hikayenin ve uygun olma- önemine dikkat bu anlamda iktisasa ilk temas eden Ebü'I-Hasan Tabataba (ö . 322/934) Tabataba da bir zaruret halinde haber veya hikayenin sözün ve bozmayacak, aksine güçlendirecek. zikredilme- sinin önemini belirttikten sonra bunu uzun haber ve hikayeterin veciz bir ifade, özlü bir hikaye, Iatif bir ima su- olarak görür. da bir lcaz ve tanzir türü olarak gör- ona bu bölümlerde temas et- : Tehanevl, ll, 1197- 1198; Ebü'I-Hasan Tabataba, 'iyarü Ta ha el-Hacirl- M. Sel lam). Kahire 1956, s. 43-45; Faris, {f Seyyid Ah- med Sakr). Kahire, ts . (Isa el-Bab! el-Halebl). s. 398-399; Ebü Hilal el-Askeri, teyn (n M. Ebü' l-Faz l- Ali M. el-Bicavl). Kahi- re 1371/1952, s. 147; 't- M. Kahire 1383, s. 459- 461; a.mlf .. Bedf'u'l-F<:uran (n M. Kahire 1377/1957, s. 239; el-Burhan, lll, 297-298; Süyütl, el-itkan, ll, 88-89. L !il Kelimelerden harf atarak yapma meani terimi. . _j Sözlükte "kesmek" kat' kökünden masdar olan ikti ta' "kesmek, kesip manasma gelir. M ean! il- minde iktita' bir hazif türü olup "bir keli-

Upload: dangkhue

Post on 20-Jun-2019

225 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

el-iKTiSAD fi'l-i'TiKAD

edilmiştir. Eserin dördüncü bölümünde Hz. Peygamber'in nübüwetinin ispatı, sem'iyyat bahisleri, imarnet ve tekfir me­seleleri ele alınmıştı r.

Gazzatı'nin "mutaassıp bid'atçılara ce­vap teşkil etmesi açısından yeterli bir ki­tap" olarak nitelediği el-İl}tişad (İJ:ıya', I, 59) isminden de anlaşılacağı üzere orta yoğunlukta bir eserdir. İJ;ya'ü 'ulUmi'd­din'in ikinci kitabı olan "15ava1dü'l-cat5a'­id"e göre ketarn metoduna daha yakın olan el-İl}tişad 'ın bilhassa giriş bölümle­rinde metodolojiyle ilgili olarak önemli bil­giler verilmektedir. Mantık kurallarının özellikle isbfıt-ı vacib alanında uygu landı­

ğ ı ilk Sünni eserlerinden biri olan el-İ~ti­şad'da konular hem nakle hem akla da­yanılarak ele alınmıştır. Kitabın sonunda, Mu'tezile ve Müşebbihe gibi itikadl mez­hep mensuplarını yanlış te'villerinden do­layı tekfir etmekten kaçınmasının gerek­liliği üzerinde durulması Gazzall dönemi açısından ayrı bir anlam ifade etmekte­dir (bk. GAZzAU [Kelam İlınindeki Yeri]).

İsmi, ŞYa kelamcılarından Ebu Ca'fer et­Tusl'nin(ö. 460/1067) el-İ~tişadfimaye­te'alla~u bi'l-ttil}ad (Necef ı 399/1 979) adlı eserini çağrıştıran el-İ]ftişad fi'l-i'ti­l}ad birçok defa basılm ış (Kah i re ı 320, 1327, 1328; Bombay, ts.; Beyrut 1403/ ı 983). ilmi neşri ise İbrahim Agah Çubuk­çu ve Hüseyin Ataytarafından gerçekleş­

tirilmiştir (Ankara ı 962). Ayrıca herhangi bir nüsha belirtilmeden yapılmış bir neşri

daha mevcuttur(nşr. Adil ei-Awa, Beyrut ı 388/1 969) . Eser Kemalişık (İtikad'da Or­ta Yol, Ankara ı 971) ve Osman Zeki Soyyi­ğit (İtikad'da İktisad, istanbul 1971) tara­fından Türkçe'ye tercüme edilm iştir. Ki­tabı Miguel Asin Palacios ispanyolca'ya (El

Justo medio en la creencia, Madrid 1 929). Abdurrahman Ebu Zaid İngilizce'ye (al­Ghazali on Divine Predicates and Their Properties, Lah o re 1 970) çevirmiştir.

el-İ~tişad 'da yer alan konular üzerin­de bazı müstakil çalışmalar da yapılmış olup bunların başlıcaları şunlardır. Serge de Beaurecueil , "Gazzali et S. Thomas d'Aquin: Essai sur preuve de r existence de Dieu proposee dans I 'Iqtisad et sa compparaison avec Ies 'voies' thomistes" (BIFAO, XLVII ı 94 71, s. ı 99-238) : Michael E. Marmura, "ai-Ghazali on Bodily Resur­rection and Causality in Tahafut and the lqtisad" (Aligarh Journal oflslamic Thought, 2 [ı 989], s. 46-75): a.mlf .• "Gha­zali 's Chapter on Divine Power in the Iq­tisad" (Arabic Sciences and Philosophy, 4 [1994], s. 279-315) .

58

BİBLİYOGRAFYA :

Gazzali, el-iktişad fi'l-i'tikad (nşr. İbrahim Agah Çubukçu- Hüseyin Atay). Ankara 1962; a.mlf., il:ıya', 1, 59 ; Keşfü'?-?Unlln, 1, 135; Ser­kls, Mu'cem, ll, 14.1 O; Brockelmann, GAL, 1, 538; Suppl., ı, 746; M. Bouyges, Essai de chro­nologie des oeuvres de Al-Ghazali (A lgazel) (ed. Michel Allard), Beyrut 1959, s. ll, 27, 28, 29, 33-34, 36; W. Montgomery Watt, Muslim Intellectual: A Study of al-Ghazali, Edinburgh 1971, s . 117-121;a.mlf., "al-Ghazali", EP(ing.). ll, 1 040; Abdurrahman Bedevl, Mü'ellefatü 'l­Gazzalf, Küveyt 1977, s. 87 -88; Bekir Topaloğlu , Kelam ilmi : Giriş, İstanbul 1981, s. 31, 60, 77; Hanna ei-Fahüri- Halil ei-Cer, Tarf/].u'l-felsefe­ti'l-'Arabiyye, Beyrut 1982, ll, 242; Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İzmir 1990, s. 34, 36, 40, 110; George F. Hourani, "A Revised Chronology ofGhazali's Writing" , JAOS, CIV/2 (1984). s . 293-294; Kasım Kufralı, "Gazzall", iA, IV, 758; Mahmut Şakiroğlu, "Asin Pa1acios, Miguel" , DiA, lll, 481. r:;ı;:t

ımı ŞERAFETIİN GöLCÜK

L

İKTİ SAS ( l,)"~~f)

Bir ayette geniş olarak geçen bir söz, haber veya hikayenin Kur'an'ın bir başka yerinde

veciz şekilde nakledilmesi anlamında bedi ' ilmi terimi.

_j

Sözlükte "iz izlemek, söz ve haber nak­letmek, anlatmak" manaları na gelen kass ve kasas kökünden aynı anlamda masdar olan iktisas kelimesi, bed!' ilminde bir ayette geniş olarak geçen bir söz veya ha­berin Kur'an'ın diğer bir yerinde veciz şe­kilde nakledilmesini ifade eder. İktisas, başka yerde açıklanan bir söz veya habe­rin o yere atıf ve havale ile veciz şekilde kullanılması biçiminde görülür. Bu bed!' türü ilk defa İbn Paris tarafından tanım­Ianmıştır ( eş-Şaf:ıibi, s. 398-399) . Aşağıda­ki ayetler iktisasa örnek olarak gösterile­bilir: 1. "Evet, biz ona dünyada ecrini ver­dik; hiç şüphesiz ki o ahirette de salihler­dendir'' (el-Ankebut 29/27) ayetinde ahi­retin ecir ve sevap yeri olup arnel-i salih yeri olmaması şu ayetten hikaye yoluyla alınmıştır : "En yüksek dereceler, O'na inanmış ve salih arneller işlemiş olarak gelenler içindir" (Taha 20/75) . 2. "Evet, rabbimin nimeti olmasaydı ben de cehen­neme götürülenlerden (muhdarln) olur­dum" (es-Saffat 37/57) ayetindeki "muh­darln" kelimesi daha açık olarak şu ayet­lerde geçmektedir : "İşte onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır'' (er-Rum 30/16 ): "Sonra on ları cehennemin önünde diz çöktürerek hazır bulunduracağız" (Mer­yem 19/68) . 3. "Ve şahitlerin dikileceği gün" (Gafir 40/5 ı) . Buradaki "eşhad" ke-

timesi ahirette meleklerin, peygamberle­r in, Hz. Muhammed ümmetinin ve insa­nın organlarının şahitlik edeceğ in i ifade eden ayetlerden (el-Bakara 2/143; en-Nisa 4/41: en-Nur24/24: Kaf 50/21 ı iktisas edil­miştir. 4. "Ben, çağırışma (veya hasımlaş­ma) gününde sizin için endişelenirim"

(Gafir 40/32) ayetinde "tenad", ahirette kişinin yakınlarından kaçacağını (Abese 80/34) veya cennet, cehennem ve a'rfıf ehlinin birbirine sesienişlerini (tenadl) (el­A'riif 7/44, 46, 48, 50) ifade eden ayetler­den iktisas edilmiştir.

Ebu Hilal el-Askeri (ö 400!1009'dan son­ra). iktisası Kur'an ayetleriyle sınırlama­

yıp kapsamını daha geniş tutarak "söz içinde -mutlak olarak- hikaye zikretmek" şeklinde tanımlamıştır. Bunu bir zaruret hali olarak gören Askeri, anılan haber ve hikayenin doğru ve gerçeğe uygun olma­sının önemine dikkat çekmiştir. Aslında

bu anlamda iktisasa ilk temas eden kişi Ebü'I-Hasan İbn Tabataba (ö . 322/934) olmuştur. Tabataba da şairin bir zaruret halinde zikredeceği haber veya hikayenin sözün akışını ve mananın bütünlüğünü bozmayacak, aksine onları güçlendir ecek. güzelliğini arttıracak şekilde zikredilme­sinin önemini belirttikten sonra bunu uzun haber ve hikayeterin veciz bir ifade, özlü bir hikaye, Iatif bir ima şeklinde su­nulması olarak görür. İbn Ebü'I-İsba' da iktisası bir lcaz ve tanzir türü olarak gör­düğünden ona bu bölümlerde temas et­miştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Tehanevl, Keşşaf, ll, 1197-1198; Ebü'I-Hasan İbn Tabataba, 'iyarü 'ş-şi 'r (nşr. Ta ha el-Hacirl­M . Zağ!QI Sel lam). Kahire 1956, s. 43-45; İbn Faris, eş-Şa/:ıibf {f fıkhi 'l-luga (nşr. Seyyid Ah­med Sakr). Kahire, ts. (Isa el-Bab! el-Halebl). s. 398-399; Ebü Hilal el-Askeri, Kitabü'ş-Şına'a­teyn (n ş[ M. Ebü'l-Fazl- Ali M. el-Bicavl). Kahi­re 1371/1952, s. 147; İbn Ebü'I-İsba', Ta/:ırfrü 't­Ta/:ıbfr(nş[ Hıfnl M. Şeref). Kahire 1383, s. 459-461; a.mlf .. Bedf'u'l-F<:uran (n ş[ Hıfnl M. Şeref), Kahire 1377/1957, s. 239; Zerkeşl, el-Burhan, lll, 297-298; Süyütl, el-itkan, ll, 88-89.

L

!il İSMAİL DURMUŞ

İKTiTA' (c:~~~ ı

Kelimelerden harf atarak kısaltına yapma anlamında

meani terimi. . _j

Sözlükte "kesmek" anlamındaki kat' kökünden masdar olan iktita' "kesmek, kesip ayırmak" manasma gelir. M ean! il­minde iktita' bir hazif türü olup "bir keli-

menin sonundan bir iki harfini atarak kı­saltma yapmak" demektir. Bu tarz hazfe özellikle eski Arap şiirinde rastlanmakta­dır. Alkame b. Abede'nin ~ r*!ıd ,jlr" "r-,U. .:,ıl:i.s:J1 ~ !".::;.,;. 1 ,Jr. J.: beytindeki "~"."..,_.ı~" kelimesinin iktita' edilmiş şeklidir. İktita', ya telaffuzu güç kelime­lerde söyleniş kolaylığı sağlamak için ya da vezin ve kafiye gibi bir zaruretten do­layı yap ı lır. Velid b. Ukbe'nin ..# lf).::..J.s" " • • • ,JlS ..::.JlS w mısraındaki ",J~". ".:;_,jıS!;" ­den kısaltmadır. Yine" .:.ılı. is cı~ l;.o.J1 ._,..J.:ı" mısraındaki, "l;.o.J1", "Jjl;.o.J1 "den kısaltıl­mıştır. Zemahşerl'ye göre. yemin için olan "..iı1 w-o"deki "w-o", ".,:,.o.! i "den kısalt­madır. "l"~t.;, ._ö;.J4 .,.;.ı" (İbn Ma ce, "I:Iu­düd", 34) hadisinin "t.;, ._ö;.Jlı ...,.;.>" rivaye­tinde de iktita' olduğu ileri sürülmüştür. Bu tür kısaltmalar. Arap diline vakıf olan kimseler tarafından kolayca anlaşılabile­cek durumda ve yerlerde yapılmaktadır. Dolayısıyla iktitaın, ya iş! ek terkip ve ifa­delerde geçen kelimelerde gerçekleşti­rilmesi ya da kısaltma olduğuna delalet eden bir lafzın veya başka bir karinenin bulunması gereklidir. Yukarıda verilen ör­neklerde" .:,ıli01 ..,..ı~" ve "Jjl;.o.J1 ._,..J.:ı" iş­I ek terkip ve ifadeler olduğu," ,JlS" misa­linde de önceden buna delalet eden" .,.;.s" geçtiği için kı saltma yapılmıştır. -

Bu türe ikti ta' adını veren Süyüti ( ö.

9 ı lll 505) olmakla birlikte (el-it~an, ll, 6 ı) onu "kabz" adıyla müstakil bir bölümde ilk defa İbn Faris (ö. 395/ı 004) ele almış ve bunun Kur' an, hadis ve Arap ketamın­da mevcut olduğunu söylemiştir ( eş-Şa­f:ıib1, s. 228). İbn Cinnl'nin et-Te'ô.]fub adlı eserinde konuyu "It:ıa" adıyla ayrı bir bö­lümde incelediği ve "kelimenin ilk harfiy­le iktifa etmek" şeklinde tanımladığı kay­dedilmektedir (İbn Ma'süm, lll, 73). İbn Hicce el-Hamevi ile ondan etkilenen İbn Ma'süm el-Medeni ise iktitaı "iktifa" kap­samında görmüşlerdir. İbn Faris, kelime­ye harf eklemenin (bast) karş ı t ı olarak gördüğü iktitaı "kelimelerden harf ek­siltmek" şeklinde tanımlar ve bunun eski Arap şiirinde yaygın biçimde kul ­lanılan bir anlatım tarzı olduğunu be­lirtir. O Kur'an'da" JLolı. 1!j.:ıü!;" ( ez-Zuhruf 43/77) rivayetinden başka bu tür kısalt­manın olmadığı görüşündedir ( eş-Şa­f:ıib1, s. 229). İbnü'l-Esir de eski Arap şiiri dışındaki şiirlerde ve Kur'an'da bu kısalt­manın varlığını kabul etmez ( el-Meşelü 's­sa'ir, Il, 3 18-3 ı 9). Bununla birlikte özellik­le şaz kıraatıerin birçoğunda '4L: rJ~" "(-4L: rJ!~) (el-Bakara 2/203); ..s.>.>Y ~!" "(_r.l01 ..s.>.>'t ~!) _r.J01 (el-Müddessir 74/

35); "C .. i"JY1._..k) .Jcfo:" örneklerinde ol-

d uğu gibi bu tarz kısattmalar görülmek­tedir. Bazı süre başlarındaki hurüf-ı mu­kattaanın da bu tür kısaltma olduğu söy­lenmiştir. Mesela İbn Abbas'a göre "elif­lam-mim" "~i ..ili üi"den (Ben Allahım. bilirim), "elif-lam -mim-sad" "~i ..ili ui J=::ı!i!; "den (Ben Allahım, bilirim ve hük­mederim), ya da elif Allah'tan, lam Cib­ril'den, mim Muhammed'den kısaltma­dır. "~; ..iı1~ t:.o" (ei-Kehf ı8/38) ayetin­deki .~ W::ı"nın aslı "u i ~"dir. "Münada­nın son harfini atmak" demek olan "ter­him" de bir tür iktitadır. İbn Mes'Qd'dan rivayet edilen " (~Lo) Jlo 4 1!;.:ıü ;· (ez­Zuhruf 43/77) kıraati de böyledir. Bu kı­

raat hakkında Selef'ten bazılarının. "Ce­hennem ehli terhim ile (münadanın son harfini atmak) ne kadar meşgul!" tarzın­

daki yadırgamalarına. "İçine düştükleri azabın şiddetinden kelimenin tamamı­

nı söylemeye güçleri yetmemiştir" şek­linde cevap verilmiştir. Bir rivayete göre "~it. 1~1!;" (el-Maide 5/6) ayetinde­ki "..,.," harfi "~" kelimesinden kısalt­madır.

BİBLİYOGRAFYA :

Tehanevi. Keşşaf, lll, 1201; İbn Mace. "I:Iudüd", 34; İbn Faris. eş-Şaf:ıibi fi fı~hi'l-luga(nşr. Mus­tafa eş-Şüveym1), Beyrut 1382/1963, s. 228, 229; Zemahşerl, el-Mufaşşal f1 şına'ati'l-i'rab (nşr. M. Bedreddin ei-Halebl). Beyrut 1993, s. 483; İb­nü'l-Eslr. el-Meşelü 's-sa'ir, Kahire 1381/1962, ll , 318-319; İbn Yalş. Şerl;ıu'l-Mufaşşal, Beyrut, ts. (Aiemü'l-kütüb). IX, 92; Zerkeşl, el-Burhan, lll, 117-118; Firüzabadl. Tenvfrü 'L-mil!:bas min te[sfri ibn 'Abbas, Bulak 1290, s. 3, 284; İbn Hicce,ljizanetü'l-edeb, Kahire 1304, s. 126;Sü­yüt1. el-itl!:an, ll, 61; a.mlf .. Mu'terekü'L-al!:ran f1 i'cazi'l-l)ur' an (nşr. Ali Muhammed ei-Bicavl), Kahire 1973, I, 319; İbn Ma'süm. Envarü'r-re­bi' (nşr. Şakir Hadi Şükr). Necef 1388/1968, lll, 71-73. Iii İSMAİL DURMUŞ

L

L

İKVA ( ~ı,syı )

Kafiye harfi olan r evinin harekesinin ötre ve esre şeklinde

değişikliği anlamında kafiye kusuru (bk. KAFİYE).

İL ERLERİ

Osmanlılar'da

özellikle iç karışıklıklar sırasında

asayişi sağlamak için oluşturulan mahalli milis kuvvetleri.

_j

ı

_j

Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan iti­baren kaynaklarda yer yer zikredilen bu teşkilatın yaygınlık kazanması, Celaii is­yanları ile suhte isyanlarının arttığı XVI.

iL ERLERi

yüzyıl sonlarına rastlar. İl eri ihtiyaç halin­de toplanan bir askeri güç özelliği taşı­makta olup genellikle köylü gençler. ba­zan da şehirli gençlerden oluşurdu.

İl erlerinin bir yiğitbaşının emrinde ol­masından dolayı kaynaklarda umumiyet­le bu ikisi birlikte anılmaktadır. Yiğitbaşı­lık esasında ahi teşkilatı bünyesinde bu­lunuyordu. Yiğitbaşılar. Moğollar'ın Ana­dolu'yu istilası sırasında köyterin korun­masında da görev almışlardı. Bu görev­leri sırasında köy gençlerini birer savaşçı olarak yazıyariardı ve bunlara il eri deni­liyordu. Bu sebeple XIV. yüzyılın karışık ortamında mahalli idareler kuran ahi tek­keleri koruyuculuk görevlerini köylere ka­dar yaydılar. İl erieri de bu devrin mute­ber milis kuweti haline geldi.

Anadolu Selçuklu Devleti ordusunda timarlı sipahiler bünyesinde "ellibaşı" adı verilenmüfrezelerinde il erlerine bir baş­langıç teşkil ettiği söylenebilir. Orhan Bey devrinde Bursa Kadısı Çandarlı Kara Ha­lil'in tavsiyesiyle kurulan yaya birliklerinin il erlerine benzediği ileri sürülür. Yaya bir­liklerinde her on kişiye bir baş tayin edili­yordu. Bunlar gönüllülerden meydana ge­liyordu. Yiğitbaşılık tabirinin ise bu de­virde de kullanıldığı anlaşılmaktadır.

İl erieri Osmanlı askeri teşkilatı içinde doğrudan yer almamaktadır. Ancak kale muhafızlarıyla birlikte civardan toplanmış il erlerinin de kalelerde bulunması. yar­dımcı kuwet olarak istihdam edildiklerini göstermektedir. Bu birlikler ilk dönem­lerde Rumeli fetihlerinde de bulunmuş­Iardır. ll. Mehmed'in Rumeli'deki fetihle­rinde asker arasında il erlerinin mevcut olduğu ve bunlardan ayrı olarak söz edil­diği dikkati çekmektedir. İlk devirlerde il erlerinin görevleri arasında savaşlarda düşman içine girip esir almak da bulunu­yordu. Bilhassa Slav prensliklerinden or­duya haber getirmek onların göreviydi. Bundan sonra il erieri teşkilatının , Ana­dolu'da asayiş i sağ lamaya çalışan diğer

kuwetler arasında özellikle XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren adı sık geçme­ye başladı. Ancak ilk dönemlerdeki il er­leri teşkilatı ile XVI. yüzyılda ortaya çıkan il erieri denilen milis kuwetleri arasında bazı önemli farklar vardı.

İl erlerine ihtiyaç duyulmasının en önemli sebebi hiç şüphesiz Celal! ve suh­te karışıklıkları ile sınır boylarında artan savaşlardır. Celaii isyanları ile suhte is­yanlarının Anadolu'da yoğun bir hal aldığı devirde devletin düzenli ordusu her yer­de asayişi sağlayamadığı için mahalli bir güç olarak il erieri teşkilatı ihya edilmiş

59