editör’den - somuncu baba dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7....

19
1

Upload: others

Post on 24-Sep-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

1

Page 2: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Ramazan ayı manevî fırsat ayıdır. Peygamber Efendimiz, Ramazan ayı girdiğinde gündüzleri bol bol Kur’an-ı Kerim okuyarak, hayır ve hasenatta bulunup sadaka dağıtarak, insanlara iyilikte buluna-rak geçirmiştir. Cebrail (a.s.), Ramazan ayının sonuna kadar her gece kendisine gelerek; Hz. Peygamber (s.a.v.) ona Kur’an okuyup dinletmiştir. Nitekim hâlen günümüzde yoğun bir şekilde uygulanan bu “karşılıklı oku-ma”, “mukabele” geleneğimizin dayanağını oluşturmaktadır.

Ebu Hüreyre’nin haber verdiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) ke-sin emir vermeksizin insanları Ramazan gecelerini ibadetle değerlen-dirmeye şöyle teşvik etmiştir: “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” Ramazan’ın son on gününe ayrı bir önem vermek, mescid-i saadette itikâfa girmek, ibadet ve taatle meşgul olmak, Peygamberimiz’in uygu-lamaları içerisindedir.

Ramazan’ı mübarek kılan en önemli unsurlardan biri de Kadir Gecesi’dir. Bu geceye çok önem veren Rahmet Peygamberi (s.a.v.), Ramazan ayı içinde gizlenmiş olan Kadir Gecesi’ni “Ramazan ayının son on günü içinde arayın!” buyurmuştur. Ramazan ayının son on günü içindeki tek sayılı gecelerin Kadir Gecesi olma ihtimalinden dolayı kendisi de, aile efradı ile birlikte 23., 25. ve 27. geceleri uzun süre ibadet ederek geçirmiştir.

Ashabına fıtır sadakası vermelerini söyleyen Allah Rasûlü (s.a.v.), bunun, insanlar bayram na-mazına çıkmadan önce ödenmesini tavsiye etmiştir. Ayrıca Ramazan ayında verilen sadakayı daha üstün gördüğünü belirtmiştir.

Rasûlullah (s.a.v.), bir aylık rahmet mevsimini ibadetle, taatle geçirmiş olmanın sevincini asha-bıyla birlikte bayram ederek kutlamıştır.

Ramazan ayının mübarek kılınmış olması, onun bereketinden istifade etmeyi gerektirir. Rama-zan’a yetiştiği hâlde onun kadrini ve kıymetini bilmeyen biri, manevî fırsatları kaçırmış demektir. Peygamberimiz (s.a.v.), şöyle bir uyarıda bulunmuştur: “Ramazan ayına girdiği hâlde günahlarını affettiremeden bu ayı tamamlayan kişinin burnu yerde sürünsün!”

Ramazan ayını Müslümanlar olarak yüzyıllardır sevinç mevsimi olarak idrak ederiz. Ramazan Müslümanlar için kutlanan bir bayram esintisinin müjdecisidir. Ülkemizde açılan iftar çadırları, ışıl ışıl yanan minarelerin arasını süsleyen mahyalar, bu mil-letin kardeşlik ruhuna ve ibadete verdiği önemin işaretidir. Me-dine’de her milletten Müslümanın kardeşlerini yalvararak davet ettiği mütevazı iftar sofraları paylaşmanın zirve nok-tasıdır. Omuz omuza kılınan teravih namazları; saf tutan mü’minlerin ruhlarını da yaklaştıran muhabbet iksiridir.

Ramazan ayı, bereket mevsimidir; ziyafetiyle zara-fetiyle sevinç ayıdır. Ramazan ayı, ibadet iklimi, rahmet ve mağfiret vaktidir. Ramazan ayı, fert ve toplum için koruma ve korunma zamanıdır. Ramazan ayı selâmdır, esenliktir, sükûnettir. Kardeşlik, dayanışma ve paylaşma ayınız mübarek olsun…

Editör’den...

2

Page 3: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Aile EkiYıl: 5 Sayı: 53

Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.

İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın YönetmeniBekir AYDOĞAN

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüM. Hulusi ERDEMİR

Yayın EditörleriM. Nazmi DEĞİRMENCİ

Musa TEKTAŞ

Yayın KuruluProf. Dr. Nihat ÖZTOPRAK, Prof. Dr. Ali YILMAZ

Prof. Dr. Sebahat DENİZ, Prof. Dr. Bilal KEMİKLİProf. Dr. Abdullah KAHRAMAN,

Prof. Dr. Ali AKPINAR

Grafik Tasarım ve Uygulamaİrem BAYRAKTAR

Yapım

www.grafiturk.com.tr

BaskıSalmat Basım Yayıncılık Ambalaj San. Ltd. Şti.

Tel: (0312) 341 10 24

Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi

Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.No: 71 (44700) Darende / MALATYA

Tel: (422) 615 15 00 Faks: (422) 615 28 79

MAYIS 2019 / YIL: 25 - SAYI: 223

04

08

12 2024 28

16 2230

Ramazan veBayram Âdetleri

Okumayıp Bilgiyi Nasılİşleyeceğini Bilmeyen“Milletler Köle Oluyor”

“Oruç Kalkandır”“Kadir Gecesi”

Arife ve BayramHz. Peygamber (s.a.v.)’in

Ramazan’ı ve Orucu

Cömertlik İmtihanıBırakın Işığınız

Yayılsın

EvvelZaman İçinde Sultan IV. Murad’ın Kızı

Kaya SultanSümeyye Büşra YILDIZ

Ayşe Gül PINAR Sema KORKMAZ

Cansever DOKUZ

M. Emin KARABACAKHalide YENEN

E. Büşra YÜKSEL

Sait ÖZER

Zühal ÇOLAK

26Dürre Binti Ebû Leheb (r. anhâ)

N. Nida DURAN

Page 4: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

RAMAZAN VEBAYRAM ÂDETLERİ

Sümeyye Büşra YILDIZ

“Ramazan ayı iradenin, sabrın ve sebatın güçlendirildiği manevî bir aydır. Bu ayda Kur’an’dan ışık alarak, çatallaşan yolları aydınlatacak zihnî berraklık, kalp

duruluğu ve bir ölçü berraklığı ediniriz.”

Bizleri arınma ve bağışlanma ayına kavuş-turan Rabb’imize sonsuz hamd ve şü-kür, âlemlere rahmet olarak gönderilen

kâinatın efendisi Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya binlerce salât ve selam olsun.

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehen-nemden kurtuluşumuza vesile olan mübarek Ramazan’ın gelmesiyle mutluluk iklimine, hu-zur mevsimine giriyoruz. Nefislerimizi kötülük-lerden temizlemenin, gönüllerimizi günahlar-

dan arındırmanın şimdi tam zamanı. Bu ay ilâhî rahmetin sağanak sağanak yağdığı, tüm maddî ve manevî kirleri silip süpürdüğü, ruhları ve be-denleri tertemiz ettiği bir aydır.

Ramazan ayıyla beraber insanlar maddî ve manevî kirlerden temizlenme fırsatı yakalarlar. Kâmil bir iman, ihlâs ve sevabını Allah’tan bek-leme karşılığında geçmiş günahların silinme-siyle insanın berrak, günahsız hâle gelmesi, bu ayda yapacağı nefis eğitimine bağlıdır.

Ramazan, insana nefis, şeytan ve kötü ar-zularına karşı koymayı, Allah’ın emirlerine, Pey-gamber (s.a.v.)’in sünnetlerine uymayı öğreten bir eğitim sürecidir. Bu süreçte kişi; oruç, na-maz, zekât ve sadaka gibi ibadetlerle, nefsini bencillikten, cimrilikten, merhametsizlikten ve her türlü kötülükten arındırmaya çalışacaktır.

Ramazan ayı iradenin, sabrın ve seba-tın güçlendirildiği manevî bir aydır. Bu ayda Kur’an’dan ışık alarak, çatallaşan yolları aydınla-tacak zihnî berraklık, kalp duruluğu ve bir ölçü berraklığı ediniriz. Ramazan’da başlayıp tüm zamanlarımıza yayılacak Kur’an dostluğu geliş-tiririz. Kur’an sadece elimizde, dilimizde değil; yüreğimizde, aklımızda, kısaca hayatımızın her sahasında olur.

Müslüman, Ramazan-ı Şerif’te, bütün küs-künlüklerden, günahlardan, nankörlüklerden, cahillikten, fesattan ve zulümden kaçınmalıdır. Bugünün eksikliklerini yarın tamamlamak için çırpınmalı; yarını, ahiret yolculuğuna çıkmadan önceki artı bir ikram olarak düşünmelidir. Uy-gulayacağımız manevî program, Kur’an ve sün-net çerçevesinde sürekli yapılan irade eğitimi ile mümkündür.

Manevî program, nefis muhasebesi ve nefis temizlenmesinin sürekli hayata hâkim olması demektir. Hayat, manevî program çerçevesin-de, Allah’a kulluk amacıyla yeniden yapılandırıl-dığında, baştan başa ibadet anlamı kazanacak, her düşünce, söz ve davranış, sahibine, yaptığı ibadetin mükâfatını kazandıracaktır. Asıl göre-vimiz, hayatın bir kısmında belirli kulluk görev-lerini yerine getirmekle yetinmek değil, hayatın tamamını manevî prensiplerle programlamak-tır. Buna göre, hayatta sonuç itibariyle manevî ve dinî anlam taşımayan tek unsur kalmayacak, mü’min, sürekli bir ibadet atmosferi içerisinde yaşayacaktır.

Ramazan’da, oruçla nefis terbiyesi ve temiz-liği yapılır. Diller kötü sözlerden, gönüller kirli duygulardan arınır. Günlük hayatta kavga, tar-tışma ve çekişme yerine; “Ben oruçluyum.” ifa-

deleri hâkim olur. Ramazan ve içinde barındır-dığı oruç bize ne kazandırdı ise bunların kalıcı bir hal ve ahlâk olarak korunması şarttır. Nefis ve irade terbiyesi orucun kazandırdığı ve insan-da ömür boyu etkili olacak en önemli özelliktir. Rahmet, mağfiret ve kurtuluş mevsimi Rama-zan’da ve oruç sayesinde insan farkında olmasa da nefis ve irade terbiyesine sahne olur. Oruç tutanların (tuttuğu orucun önemini bilmeyen-ler hariç) daha sabırlı olduklarını görmekteyiz. Sabır, şükür ve ihsan güzel ahlâkın temelidir. İn-san oruçla nefse ağır gelen şeylere sabretmeyi, nimetlere şükretmeyi öğrenir. İhsan ise Allahu Teâlâ’yı görür gibi bir kulluk şuurunu ifade eder. Bunlar ve benzeri kazanımlarla insan ebedî sa-adet yolunda önemli adımlar atmış olur.

Nefis hiçbir şeye doymaz. Ne yemeye do-yar; ne süslenmeye, ne takdir ve iltifata, ne eğ-lenceye, ne gezmeye tozmaya, ne mülke ve ne de eşyaya… Hep daha fazlasını ister. Ramazan-ı Şerif, bir mübarek vesiledir, fırsattır. İtidal eğiti-mini ortaya çıkaran bir ibadet ihsanıdır. Rama-zan’da birtakım dünya zevklerine perde, fren getirilmesi, aslında Ramazan’ı anlayabilmemiz içindir.

Allah (c.c.) Ramazan’da özel bir tarife uygu-layarak, bizleri manaya daha çok yaklaştırıyor. Dünyaya daha uzak tutuyor ve oruçla getirdiği yasaklar, frenler tamamen dünyaya ait ilgimi-zi azaltıyor. Bütün bunları Ramazan’ın sırrına,

4 5

Page 5: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

manasına bizi cezbetmek için yapıyor. Orucu hayatına geçirebilmesi için, insanın nefsinden gelen her türlü çalkantıyı, her türlü cereyanı gönül motorundan çıkarması lazım. Çünkü o, gönle ters yönde cereyan vermektedir. Bu ters yöndeki cereyandan kurtulmanın en kolay usu-lü, onunla bağlarını koparmaktır.

Bu vesile ile Ramazan geldiğinde gönlümü-zün dünya ihtiraslarından ayrıldığı gibi, kin, kıs-kançlık büyüklenme gibi çok kötü sapmalardan arınması lâzım gelir. Ramazan’da gönül açılması daha kolaylaşır. Gönlün kapalı kalması, gönlün bozulması, gönlün yıpranması, en sonunda da gönlün taşlaşmasının en etkili sebebi nefistir. Ramazan da nefse büyük bir frendir.

Allahu Teâlâ’nın yarattığında hiçbir eksiklik ve çirkinlik yoktur. Çirkinlikler ve eksiklikler bi-zim nefsimizin bizi aldatmasıdır. Şeytanın bizi aldatmasıdır. Hatta birtakım mahlûkatı seyre-derken bazılarını güzel bazılarını çirkin görmek gibi tuhaf bir alışkanlığımız var. İşte bu, gözün oruç tutamamasındandır. Eğer göz, oruç tuta-bilirse, bütün mahlûkatı birbirinden güzel, bir-birinden sevimli görür.

Ramazan, yıllık ruh bakımıdır. Oruç, insan-da, yüreğe doğru bir yolculuk gerçekleştirme-

nin aracıdır. Yüreğe, yani insanın kendi özüne yolculuk yapması, bir çeşit hicretidir. Eğer, yol-culuğunu sürdürmeyi göze alırsa, orada kar-şılaşacağı, yine kendisidir. Orada en doğal, en maskesiz, en yalın haliyle öz benliğini bulacak-tır.

Bildiğiniz üzere, asırlardır bizim vazge-çilmez birtakım bayram âdetlerimiz vardır. Bayram günlerinde ihtiyaç sahiplerine sadaka vermek, yoksulları sevindirmek, dargınları ba-rıştırmak, kabir ziyaretinde bulunmak, ana-ba-banın gönlünü almak, sıla-ı rahimde bulunmak, komşu ve akrabaları ziyaret etmek, özellikle çocuklara hediyeler alarak onlara bugünün çok farklı bir gün olduğunu hissettirmek ve bayram günlerinde meşru dairede oyun ve eğlenceler düzenlemek bu saydığımız güzel âdetlerimiz-dendir. Bizler de şimdiden bazı ön hazırlıklarda bulunarak coşkulu bir bayram atmosferi hazır-lamak için gerekenleri yapalım inşallah.

Müslümanlar birbirlerine dua ederek teb-rikleşirler; bir araya gelen genç-yaşlı, kadın-er-kek, çoluk-çocuk toplanır, bayram namazlarını şenlik atmosferi içerisinde geçirirler, birbir-lerine dua ederler. Bizler de bulunduğumuz yerlerde Asr-ı Saadet’ten esinlenerek bayram günümüzü bayrama uygun ve bayram olduğu-nu gösteren bir şenlik içerisinde geçirmek için çalışmalar yapabiliriz. Bayram sabahı erkenden kalkıp gusül abdesti alarak, temiz yeni elbiseler giyerek, güzel kokular sürünerek, namazdan önce hurma yiyerek ve ailece bayram namazı-na katılmak suretiyle bayram âdetlerimizi sür-dürebiliriz. Ayrıca bayram günlerini bir fırsat bilip hastalarımızı ziyaret edip onların da hayır dualarını almayı unutmayalım.

Ne mutlu, orucun başını dik tutan ve başını oruçla dik tutan hakiki müminlere… Ne mutlu, Ramazan’ı hakkıyla yaşayan gönül erlerine… Ne mutlu, temizlenme ayında nefsini eğiterek Rabb’inin yolunda gidenlere… Ramazan-ı Şe-rif’imiz mübarek, Allahu Teâlâ yâr ve yardımcı-mız olsun. Rabb’im, sağlık ve mutluluk içinde nice Ramazanlara ulaştırsın. Âmin.

1. Kalori Yaktırır: Her gün limonlu su içer-seniz günde yaklaşık 100 ekstra kalori yakar-sınız. Limonun içindeki pektin lifleri de açlık hissini bastırmaya yardımcı olur.

2. Kalp Hastalıklarını Önler: Limonlar po-tasyum açısından oldukça zengindir. Potas-yum da kas işlevi ve kalbe olan olumlu etkile-riyle bilinir. Ayrıca limon, tansiyonu düşürme-ye de yardımcı olur. Limon aynı zamanda kalp hastalıklarını önleyen antioksidan içeriğine sahiptir.

3. Bağışıklık Sistemini Geliştirir: Sıcak su ve limon içmek en eski grip tedavisidir. Limon, burun ve boğazdaki şişmelerle savaşan anti-septik özelliklere sahiptir.

4. Yağ Yakımını Hızlandırır: Araştırmalar, su alımının yağ yakımı sürecini hızlandırdığını gösterir. Doktorlar ekstradan tesir sağlamak için suyun içine birkaç damla limon suyu ya da bir limon dilimi atmayı tavsiye ediyor.

5. Böbrek Taşlarını Önler: Böbreklerinizde-ki tuz yoğunluğu fazla arttığında, çökeltiler oluşabilir. Zamanla bunlar böbrek taşı dedi-ğimiz maddeye dönüşür. Sitrik asit idrarınızın hem pH’ını hem de yoğunluğunu artırarak böbrek taşlarını önlemeye yardımcı olur. Yapı-

lan çalışmalara göre, her gün 100 ml

limon suyu tüketmek,

önceden de böbrek taşı sorunu çeken insan-ların bu rahatsızlığını önlemeye yardımcı olur.

6. Sindirimi Geliştirir: Limonun %10’u kar-bonhidrattır, bu da çoğunlukla çözünebilir lif ve basit şekerler halindedir. Limonun içinde-ki başlıca lif pektindir. Bu, sağlığa çok fazla yararı bulunan çözünebilir bir liftir. Bu lifler mide sağlığınızı geliştirmeye yardımcı olur. Li-monun lifinden faydalanabilmek için, limonu kabuğuyla birlikte yemeniz gerekir. Kaynamış bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin.

7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve hespe-ridin gibi flavonoid maddelerin kolesterolü düşürdüğü kanıtlanmıştır.

8. İltihabı Önler: Limonun içinde, iltihap sö-kücü özelliği bulunan absorbik asit bulunur. Gribe karşı limonlu sıcak su içmek hem klasik bir yöntemdir hem de iltihap sökücü görevi görür.

9. Kırışıklıklarla Savaşır: Limon, vücuttaki fiber protein kolajeni korur. Kolajen seviyesi yaşımız arttıkça düşer ve bu da kırışıklık olu-şumuna sebep olur.

10. Diş beyazlatır: Doktorlar, limon suyu ve karbonatı karıştırıp bu karışımı dişlerinize uy-gulamanın dişleri beyazlatacağını söylemek-tedirler. Ancak bu işlem bir dakikadan fazla sürmemelidir.

Nesibe AYDIN

VÜCUDUMUZDA OLANLARLİMONLU SU İÇTİĞİMİZDEHER GÜN

6 7

Page 6: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

M. Emin KARABACAK

OKUMAYIP BİLGİYİ NASIL İŞLEYECEĞİNİ BİLMEYEN

“MİLLETLER KÖLE OLUYOR”

“Bir insanın kendisine, ailesine ve ülkesine katkı sağlayabilmesi içinde önce bilgi sahibi olması gerekir. Bilgi sahibi olmak için de okuması ve okudukları üzerinde

de düşünmesi gerekir. ”

Eskiden savaşlarda esir alınan ya da baş-ka ülkelerden kaçırılıp hizmet ettirilmek amacıyla satın alınan erkeklere köle de-

nilirken kadınlara ise cariye denilirdi.

Günümüzde tam anlamıyla köle ve cariye olmasa da değişik isimler adı altında bazı top-lum ve yörelerde hâlâ rastlanılmaktadır. Yani yaşadığımız çağda kölelik ve cariyelik sadece şekil değiştirdi.

Eskiden insanların bedenleri kontrol altına alınarak fiziksel güçlerinden faydalanılırken; günümüzde bedenlerinden daha çok beyin-leri kontrol altına alınarak kullanılmaktadır. Başka bir ifadeyle eskiden kaçmasın ve sa-hibine bağlı olsun diye kölelerin ayaklarına prangalar vurulurken, günümüzde insanların beyinlerine prangalar vurulmaktadır. Tabii ki günümüz köle ve cariyeleri, beyinlerine pran-ga vurulduğundan bile habersizdirler.

Ayaklara değil de beyinlere pranga vurul-duğunun en somut örneklerini de bugünkü Müslüman ülkelerde görmekteyiz. Çünkü okumayan, düşünmeyen ve icraatı olmayan bir İslâm âlemi vardır.

Evet, bugün İsrail, vaat edilmiş topraklar adı altında Kudüs ve Filistin’i işgal etmeye ça-lışırken Müslüman ülkelerden İsrail’e ses geti-recek ciddi bir tepki veril(e)memektedir.

Haritaya baktığımız zaman İslâm ülkeleri arasında bir çıban gibi duran İsrail; yine Müs-lüman ülkelerin arasındaki Filistin’i işgal et-meye çalışırken Müslüman ülkelerin duyarsız olmaları beyinlerine pranga vurulduğunun bir göstergesi değil midir?

Eskiden ayaklarına pranga vurulan köle-lerden üretim adına faydalanılırken, beyinle-rine pranga vurulmuş Müslüman ülkeler ise tüketim endeksli hayat yaşatılarak Batılılar ta-rafından sömürülmektedir. Bugün Müslüman

ülkelerin el ve ayaklarında prangalar olmasa da beyinlerinde olduğu bir gerçektir. Çünkü okumayan ve tüketim endeksli bir millet ol-duklarından hayatlarını da öğrenilmiş çaresiz-lik içinde devam ettirmektedirler.

Bir kafesin içine beş maymun, kafesin tam ortasına da bir merdiven konur. Kafesin tava-nına maymunların merdivenle rahatlıkla ula-şabilecekleri şekilde muzlar asılır. Maymunlar muza ulaşmak için merdivene çıktıklarında, üzerlerine soğuk su dökülecek şekilde su ko-vası ayarlanır.

Kafese aç olarak konan ve tavandaki muzları gören maymunlar, muzları yemek için merdivene çıkmak isterler. Her maymun merdiveni çıkıp muzlara ulaşmak istediğinde üzerine bir kova soğuk su dökülür. Kafesteki bütün maymunlar bu denemeler sonucunda sırılsıklam olurlar. Bir süre sonra muzlara ha-reketlenen maymunlar, diğerleri tarafından engellenmeye başlanır.

Daha sonra su kovası iptal edilir ve içeride-ki maymunlar sırasıyla dışarıdaki maymunlarla değiştirilir. İçeri giren aç maymunun yapacağı ilk iş muzlara ulaşmak için merdivene tırman-

8 9

Page 7: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

mak olur; fakat diğer dört maymun tarafından engellenir. Tekrar teşebbüs etmeye kalkınca da diğer maymunlar tarafından güzelce dö-vülür. Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir. Kafese ko-nan ikinci yeni maymun da merdivene ilk ha-reketinde engellenir ve güzelce dayağını yer. İkinci maymunu en istekli ve en şiddetli döven de kafese ilk giren yeni maymun olur. Islan-mış maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir ve muzu yemek için yapacağı ilk hareketinde de cezalandırılır. Diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin yeni gelen maymunları niye döv-dükleri konusunda hiçbir fikirleri yoktur. Son olarak, ıslanan dördüncü ve beşincisi de yeni-lerle değiştirilir ve aynı akıbeti yaşarlar.

Karınları aç ve tepelerinde muzlar asılı ol-duğu halde hiçbiri muzu yemek için teşebbüs etmez. Çünkü maymunlar; “Burada işler böy-le gelmiş böyle gider...” diye düşünmektedirler. Yani ilk maymunlar çaresizliği öğrenmişler, sonraki maymunlara da öğretmişlerdir.

İşte Müslüman ülkelerin durumu da “Beş Maymun” hikâyesine benzemektedir. Çünkü dünyanın en iyi yer altı ve yer üstü zenginlik-lerine sahip olmalarına rağmen nasıl işlete-

ceklerini bilmediklerinden Batılı devletlerin sömürüsü altına girmişlerdir. Biri öğrenilmiş çaresizliği yenmek adına Batı’ya başkaldırsa diğer İslâm ülkeleri tarafında kafesteki may-munlar gibi saldırıya uğramaktadırlar.

Rabb’imiz tarafından dünyanın en iyi coğrafyasında yaşama imkânı sunulan Müs-lümanlar, birbirleriyle uğraşıp birbirlerinin ayağına çelme takmaktan bir türlü ayağa kal-kamamaktadırlar.

Rabb’imiz tarafından bahşedilen petrol-leri, madenleri, verimli tarım alanlarını işletip sermayeye nasıl dönüştüreceklerini bilme-mektedirler. Müslüman ülkeler ham olarak bire sattıklarını işlenmiş olarak üçe beşe seve seve almaktadırlar. Oysa işletmesini bilseler ekonomik olarak özgür olacaklar.

Araplar petrol rezervi olarak çok zengin olmalarına rağmen petrolü sermayeye nasıl dönüştüreceklerini bilmedikleri için bugün ekonomik olarak bağımsız değillerdir. Arap tüccar Muhammet Mannei, petrol zengini Arap ülkelerini tarif ederken “Biz zengin de-ğiliz. Zenginlik eğitimdir, uzmanlıktır, tekno-lojidir. Paramız var ama zengin değiliz. Çünkü bilmiyoruz.” demektedir.

Piyasaya baktığımız zaman, Müslümanlar tarafından üretilip piyasada söz sahibi olmuş ne bir araba, ne bir telefon, ne bir bilgisayar, ne bir televizyon ne de bir beyaz eşya markası vardır. Müslümanların altlarındaki arabalar-dan tutun da evlerindeki beyaz eşyaya ve el-lerindeki cep telefonlarına kadar tüm eşyalar bu gerçeği ortaya koymaktadır.

Peki, Müslümanlar bu duruma nasıl geldi-ler?

“Bir toplum nasıl çökertilir?” sorusunun cevabı CIA raporlarında dört maddeyle özet-leniyor:

1. Şayet bir toplumu çökertmek istiyorsanız, önce onların “kendi paralarına olan güven-lerini” sarsacaksınız.

2. O toplumun “kendi değerlerini” yıkacaksı-nız. Tarihinden, medeniyetinden ve kültü-ründen beslenmesine engel olacaksınız.

3. Toplumu “tüketim toplumu” haline getire-ceksiniz.

4. Toplumu bilgisizleştireceksiniz. Bilgi top-lumu olmaktan uzaklaştıracaksınız.

Bu dört maddeden hangisini gerçekleşti-remediler ki?

Batılılar, Müslümanlar olarak bizleri ne kadar bilgisizleştirmek istiyorlarsa bizler, bil-gilenmek için onlardan daha fazla okumalı ve okuduklarımız üzerinde düşünüp daha fazla kafa yormalıyız.

Evet, bugün Müslümanlar okumadıkları ve düşünmedikleri için Batılı devletlerden geri kalmışlardır. Bugün kitap okumak için iki eli bir araya gelmeyen Müslümanların iki yaka-ları da bir araya gelmemektedir. Rabb’imizin “Oku!” emrine uyup kendini ve ülkesini ge-liştirmesi gereken Müslümanlar okumuyor. Okumayınca da ne kendini geliştirebilmekte ne de ülkesine katkı sağlayabilmektedirler.

Bir insanın kendisine, ailesine ve ülkesine katkı sağlayabilmesi için önce bilgi sahibi ol-ması gerekir. Bilgi sahibi olmak için de okuma-sı ve okudukları üzerinde de düşünmesi gere-kir. Müslümanlar okuyup düşünmedikleri için de ellerindeki kaynakları işleyip sermayeye dönüştürememektedirler.

Ellerindeki kaynakları bilgiyle yoğuramayıp sermayeye dönüştüremeyen İslâm ülkeleri ile Avrupa devletlerinin ekonomilerini kıyaslaya-rak baktığımızda bu, daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü Avrupa, Müslüman ülkelerden bire al-

dığı maden ve petrolleri bilgiyle yoğurup ser-mayeye dönüştürerek beşe geri satmaktadır.

Müslümanlar da Batı’dan aldıkları son mo-del arabalarla gezip tozarken, cep telefonları ile sanal âlemde gezinirken, TV başında dizi ve magazin seyrederken Batılı; Müslümanla-rın bindiği son model arabanın, sanal âlemde gezindiği cep telefonunun, izlediği televizyo-nun yeni modelleri üzerinde çalışmaktadır.

Batı okuyup üzerinde düşünürken Müs-lümanlar sadece izlemekle yetiniyor. Ondan sonra da “Ne olacak İslâm âleminin hali?” diye söylenmektedir. Müslüman’ın, İslâm âleminin halinden önce “Ne olacak benim halim?” so-rusunu sorması gerekiyor. Çünkü bir Müslü-man önce kendisinden sorumludur.

Müslüman’ın önce kendini kurtarması gerekir. Çünkü kendini kurtarırsa ailesini, çevresini ve ülkesini de kurtarması daha kolay olacaktır. Çünkü insanları diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğinin göstereceği başarı ve başarısızlıkta sadece kendi hayatını değil birlikte yaşadığı ailesini, çevresini ve toplumu-nu olumlu ya da olumsuz olarak etkileyebilme kabiliyeti olduğunu unutmamak gerekir.

10 11

Page 8: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Yemen hükümdarı, oldukça cömert idi. İhsanları her yere yayılmasına rağmen, Hatim-i Tai’nin cömertliğin-

den bahsedilmesine tahammül edemez. Sa-rayında herkese büyük bir ziyafet verir. Zen-gin fakir herkes yer. Halkın, “Hükümdarın ziyafeti ne kadar muhteşem oldu, neredeyse Hatim’e yaklaştı.” dediğini duyunca, Hatim sağ kaldıkça cömertlikte birinci olmasına imkân olmadığını anlar ve onu öldürtmeye

karar verir. Çok güçlü bir genç bulup eline yirmi altın verir. İşi bitirin-

ce de yirmi altın daha vere-ceğini söyler.

Genç, sora sora Tay Kabilesi’ne kadar gelir. Güler yüzlü, kendisi gibi yiğit bir gençle

karşılaşır. Bu sevimli genç, “Hoş geldin yiğit.

Çok yorgun olduğun anla-şılıyor. Bu gece misafirim ol!” diyerek evine götürür. Gece, misafirine çok ikram ve ih-sanda bulunur. Sabah olunca, misafir gitmek isteyince, birkaç gün daha kalması için ısrar eder. Misafir der ki:

- Çok önemli bir işim var. Bir an önce git-mem gerekir.

İyilik ve hizmet etmekten zevk duyduğu anlaşılan ev sahibi der ki:

- İşin nedir, sana acaba bir yardımım do-kunabilir mi?

- Ey asil kişi, sen çok cömertsin, iyilik se-versin, senden sır çıkmayacağı belli. Hatim isimli birini arıyorum. Acaba tanıyor musun?

- Hatim ile ne işin var?

Misafir, niçin geldiğini anlatıp der ki:

- Bu işte bana yardımcı olman mümkün mü?

- Elbette mümkündür. Yalnız bu iş pek kolay olmaz. Dediklerime uyarsan tereyağın-dan kıl çekmiş gibi zahmetsiz olur.

- Ne yapmam gerekir?

- Hatim de senin gibi yiğit biridir. Belki öl-düremezsin. Ben sana onun yerini tarif ede-yim. Ancak öldüremezsen ve iş de meydana çıkarsa, yerini söylediğim için beni öldürebi-lir. Bu bakımdan benim ellerimi, ayaklarımı bağla. Zorla söylettiğin sanılsın.

Misafir, ev sahibinin elini, kolunu, ayakla-rını iyice bağladıktan sonra sorar:

- Hatim nerede?

- Hatim denilen kimse benim. Madem benim başım senin işine yarayacak, ne diye onu vermeyeyim? Misafirin arzusunu yerine getirmek, gönlünü etmek benim en büyük arzumdur. Hemen öldür, kimse duymadan buradan git!

Genç, neye uğradığını şaşırır. Hemen Ha-tim’in ayaklarına kapanıp der ki:

- Sana gül yaprağı ile vuran kalleştir. N’olur beni bağışla!..

Genç, helalleşip oradan ayrılıp hükümda-rın huzuruna çıkar. Olanları anlatır. Hüküm-dar da, iyiliksever ve cömert olduğu için ha-tasını anlayıp “Taşıma su ile değirmen dön-mez. Cömertlik mal ile değilmiş. Hatim’in cömertliği yaratılışından, fıtratından, güzel huyundan ileri geliyormuş. Sen verilen gö-revi fazlasıyla yerine getirdin.” diyerek yirmi yerine kırk altın verir.

Ayşe Gül PINAR

CÖMERTLİK İMTİHANI

“Hatim denilen kimse benim. Madem benim başım senin işine yarayacak, ne diye onu vermeyeyim? Misafirin arzusunu yerine getirmek, gönlünü etmek

benim en büyük arzumdur.”

12 13

Page 9: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Ramazan ayı çok müstesna bir aydır ve ona dair hepimizin hiç unutmadığı çocukluk anıları vardır. Bu anılar hiç

eskimediği gibi, her Ramazan’da gülümse-nerek hatırlanır ve anlatılır. Benim çocuk-luğumda Ramazan ayına dair anılarımdan biri, ilk orucumu tuttuğumda iftarı açmadan önce, âdet olduğu üzere rahmetli halamın beni sırtına alarak odanın içinde hızlı adım-larla birkaç tur gezdirmesiydi. O zaman yedi yaşındaydım ve çok eğlenmiştim.

Çocukluğumuzda, büyüklerimizle birlikte her gün hiç aksatmadan sabah namazı ve te-ravih namazları için camiye giderdik. Çocuk-tuk ama her gece sahurdan sonra uyku yerine komşularımızla birlikte Fatih Camii’nde ya da arada gittiğimiz Eyüp Sultan’da sabah namazı-nı kılar, okunan mukabeleyi dinler, camiden çı-

kınca avludaki serin havayı içimize çekerek eve gidip huzur içinde uyurduk. Günün sonunda Peygamber Efendimiz’in, “Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri orucunu açtığı vakit, diğeri Rabb’ine kavuştuğundadır.” hadis-i şerifinde buyurduğu gibi, iftar saati kocaman bir sofranın etrafında bütün aile toplandığımızda, hep birlikte iftar aç-manın tadına doyamazdık. Sanki biz çocukken daha çok misafir olurdu ve yemekler daha tatlı gelirdi. Şimdi düşünüyorum da; bütün bunlar Ramazan ayıyla birlikte oruç, namaz gibi iba-detlere alışmamıza ve camilerimizi daha çok sevip benimsememize sebep olmuş. Böylece biz huzurun anlamını yaşayarak öğrenmişiz.

Günümüzde ise sokaklarda her sene Rama-zan ayı daha az hissedilir oldu. İnsanlar dışarıda aşikâr olarak yiyip içebiliyorlar. Osmanlı’da ise bırakın Müslümanları, gayrimüslim aileler bile çocuklarını tembihlerdi dışarıda herhangi bir şey yememeleri için. Oruç tutana karşı bir saygı göstergesidir bu ama maalesef bu saygı giderek daha az gösteriliyor.

Çocukların her yönden iyi yetişmesini sağ-layan mükemmel bir aile yapısı ve eğitim sistemi olan Osmanlı’da, henüz çocukken oruç iba-detine alışması için birçok oyunlar oynanırdı. Sadaka Taşları Oyunu, Fukara Sofrası, Misa-fir Ağırlama Oyunu bunlardan bazılarıdır. Bu oyunların hepsinde de büyükler çocuklarla bir-likte oynayarak onların oruç ibadetine alışma-larını ve Ramazan geleneklerini yaşayarak öğ-renmelerini sağlardı. Aynı zamanda ebeveynler olarak çocuklarına olan sevgi ve verdikleri öne-mi de göstermiş olurlardı.

Ramazan ayı, başta da belirttiğimiz gibi, dinimiz ve sosyal açıdan çok müstesna bir ay-dır. İlgili ayet ve hadislerde de belirtildiği üzere, hem yaptığımız bütün ibadetler Allah nazarın-da daha makbuldür hem de bunlar sayesinde toplumda birlik beraberlik duygusu gelişir, in-sanların birbirlerine karşı sevgi ve merhamet duyguları artar. Bunlara da günümüzde her za-mankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu dü-şünürsek, önümüzdeki bu çok kıymetli bir ayı her yönden çok iyi değerlendirmemiz gerekir.

Raziye SAĞLAM

MÜSTESNA BİR AY

“Çocukların her yönden iyi yetişmesini sağlayan mükemmel bir aile yapısı ve eğitim sistemi olan Osmanlı’da, henüz çocukken oruç ibadetine alışması için birçok oyunlar oynanırdı. Sadaka Taşları Oyunu, Fukara Sofrası, Misafir

Ağırlama Oyunu bunlardan bazılarıdır.”

14 15

Page 10: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

“ORUÇ KALKANDIR.”Halide YENEN

“Ey mü’minler! Sizden öncekilere farz kı-

lındığı gibi size de oruç farz kılındı ki koruna-

bilesiniz.”1

Türkçemizde oruç, Arapça savm kelime-

sinin karşılığıdır. Savm, sözlük manası itiba-

riyle; nefsi, meylettiği şeylerden, isterse bu

bir söz olsun, tutmak demektir. Terim olarak

oruç, tutmaya ehil bir kimsenin imsakten

gün batımına kadar yemekten, içmekten ve

cinsel ilişkiden ibadet niyetiyle kendini tut-

masıdır.

İnsan bedeninin en temel ihtiyaçları, can-

lılığının devamını sağlayan yeme ve içme,

neslin devamını sağlayan cinsel ilişkidir. Ve

insan, en çok, bedeninin bu ihtiyaçlarını kar-

şılamak için koşturur. Ne tuhaftır ki insanın

başını en çok derde sokan da, ömrünü bu

ihtiyaçlarının peşinden koşmaya adaması-

dır. Öyle ki insan, bedeninin bu ihtiyaçlarını

karşılamak için çalışıp çabalarken, kendisini

insan yapan, onu diğer canlılardan ayıran

ruhi tarafını tamamıyla unutur. Nihayetinde

o hale gelir ki, canlılığın ve neslin devamını

sağlayan bu ihtiyaçlar onun için, peşinde sü-

rüklendiği bir tutku, bir gaye halini alır; hür-

riyetini, bu tutkusunun esaretinde kaybeder.

İşte oruç, bedeni böyle bir terbiyeye tabi

tutarak insana, kendisini esarete sürükleyen

ihtiyaçlarının üzerinde hâkimiyet melekesi

kazandırır.

Oruç, bu esarete karşı bir kalkan göre-

vi görür; açlığa ve susuzluğa karşı bedene

mukavemet, arzuların dizginini elinde tut-

mada ruha kuvvet verir. İnsanlık tarihinde

öyle zamanlar olmuştur ki günlerce açlığa

tahammülü gerektirmiştir. İnsanlık tarihinde

öyle sözler sarf edilmiştir ki nice masum in-

sanın hayatını bitiren savaşlara, nice aileleri

darmadağın eden öfke patlamalarına sebep

olmuştur. Böyle bir bedenî terbiyenin, insan

onuruna yakışır bir hayat sürmenin gereği ol-

duğu malumdur.

Kötü söz ve çirkin davranış, evet, orucu

bozmaz ama orucun asıl hikmeti, insan üze-

rindeki terbiye edici tesiri gerçekleşmemiş

olur. Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor,

bir hatırlayalım:

“Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün

kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet

biri kendisine söver veya çatarsa, ‘Ben oruç-

luyum!’ desin.”2, “Kim yalan konuşmayı ve ya-

lan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o

“Kötü söz, çirkin davranış, evet, orucu bozmaz ama orucun asıl hikmeti, insan üzerindeki terbiye edici tesiri gerçekleşmemiş olur. ”

“Orucun hikmeti, Allah’ın emirlerine bağlılık göstererek kulluk zevkini tatmak, ruhu riyadan arındırarak ihlası arttırmak, ilâhî korumaya girmek için

nefsi kontrol altına almaktır. ”

16 17

Page 11: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıy-met vermez.”3, “Oruç tutan nice kimse vardır ki kârları sadece açlık ve susuzluk çekmektir. Oruç kalkandır. Sakın oruçlu iken kötü söz söylemeyin. Biri size sataşacak olursa ben oruçluyum deyin.”4

Orucun hikmeti, Allah’ın emirlerine bağ-lılık göstererek kulluk zevkini tatmak, ruhu ri-yadan arındırarak ihlası arttırmak, ilâhî koru-maya girmek için nefsi kontrol altına almaktır. Evet, kötü söz, çirkin davranış orucu bozmaz ama Allah’a, onun emirlerine bağlılığımı-za, ihlasımıza, ibadetimizin Allah katındaki değerine zarar verir. Orucun takva kalkanı

olma özelliğini yok eder. İnsanı, onu insan yapan özelliklerinden mahrumiyete sebe-biyet verir. Çünkü ibadetler, esasen Hakk’ın emrine uymak olduğu gibi halkın hakkını gö-zetmeyi de içerir. İnsanın, kendisiyle ve diğer insanlarla barışık ve iyi geçimli olması, Allah ile arasındaki gönül bağının güçlü oluşunun tezahürüdür. İnsanlar arasındaki çekişme-lerin, huzursuzlukların temel sebebi ise, bu bağın zayıflığı ya da yokluğudur. İnsan hem kendisine ve hem de diğer mahlûkata, Yaratı-cı’sına izafe etmeden bakmaya başladığında, hak hukuk tanımını da keyfince yapmaya ve uygulamaya başlıyor. Allah’ın, kullarına zarar verilmesinden razı olmayacağını düşünemez hale geliyor. Hem kendine hem de çevresin-dekilere zulmetmeye başlıyor.

Bu çok zor gibi görünen eğitim öyle ay-larca değil, sadece bir ay; Ramazan ayında:

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyleyse, sizden (Ramazan) ayına ulaşanlar onda oruç tutsun.”5

Ömür, sayılı günlerden ibarettir. Rama-zan da öyle. Dünya hayatı, uzun gibi görün-se de ebedî ahiret hayatına nispetle bir aylık Ramazan’dan da kısadır. Bu nedenle insan onuruna yaraşır bir terbiye alma mevsimi olan Ramazan’ı büyük bir özenle geçirmeye dikkat ettiğimiz gibi ömrümüzü de Ramazan gibi yaşamalıyız.

Dipnot

1. Bakara Sûresi 183; bkz. E. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. 1, s. 627-628.

2. Riyâzu’s-Sâlihîn, No: 1218.3. Riyâzu’s-Sâlihîn, No: 1244.4. Buhari, Savm, 31, H. No: 926.5. 2/Bakara, 185.

Selam

Her seher vaktinde kıbleye dönüp

Allah’a secdeye varana selam

Kalbiyle yanarak nefsiyle sönüp

Gönlünü nûr ile sarana selam

Dualar kapıdır sığınak Allah

Ezanla süslenir her yeni sabah

Uyanık olanlar demez hiç eyvah

Huşuyla huzura durana selam

Cephede Hak için nöbet tutana

Kâfirin üstüne kurşun atana

Vurulup alnından şehid yatana

Cennete doğrudan girene selam

Zemini İslâm’a vatan kılana

Serhadden sılaya selam salana

Allah rızasını satın alana

İslâm devletini kurana selam

Ekrem KAFTAN

18 19

Page 12: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

IŞIĞINIZ YAYILSINBIRAKIN

Sema KORKMAZ

“Çok iyi oğlum. Bu şirketin başına sen geçeceksin, çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi, ışığını

yaymayı biliyorsun. Bu çok güzel.”

Uzaklarda küçük bir kasabada genç bir adam kendisine bir perakendeci dükkânı açtı. Adam dürüst ve dost

canlısıydı, insanlar onu seviyorlardı.

Ondan alışveriş yapıyorlar ve arkadaşla-rına tavsiye ediyorlardı. Adam bir yıl içinde ülkenin bir ucundan diğer ucuna uzanan bir dükkân zinciri açmayı başardı.

Bir gün hastalanıp hastaneye kaldırıldı. Doktorlar az zamanı kalmış olabileceğinden endişe ediyorlardı.

Üç yetişkin çocuğunu yanına çağırdı ve onlara bir görev vermek istediğini söyleyerek şöyle dedi:

- İçinizden biri yıllar boyu uğraşarak kur-duğum şirketimin başına geçecek. Hangini-zin bunu hak ettiğine karar vermek için, her birinize eşit miktarda para vereceğim. Şimdi gidip bu parayla ne alabiliyorsanız alacaksı-nız, ama bu akşam geri döndüğünüzde pa-ranızla aldığınız şey hastane odamı bir uçtan bir uca doldurmalı.

Çocuklar bu başarılı şirketi yönetme fır-satı karşısında heyecana kapıldılar. Üçü de şehre gidip parasını harcadı.

Akşam geri döndüklerinde babaları önce gelen oğluna sordu:

- Çocuğum, sana verdiğim parayla ne yaptın?

Çocuk cevap verdi:

- Arkadaşımın çiftliğine gittim, bütün pa-ramı verdim ve iki balya saman aldım.

Sonra odadan dışarı çıktı, saman balyala-rını getirdi, açtı ve havaya savurmaya başladı.

Oda bir anda samanlarla dolmuştu. Ama biraz sonra samanların tamamı yere indi an-cak babanın söylediği gibi odayı bir uçtan öbür uca dolduramadı.

Adam ondan sonra gelen oğluna döne-rek sordu:

- Peki, çocuğum, sen paranla ne yaptın?

- Yorgancıya gittim. İki tane yastık aldım.

Bunu söyleyen çocuk, yastıkları içeri ge-tirdi, açtı ve tüylerini bütün odaya dağıttı.

Zaman içinde bütün tüyler yere düştü, böylece oda yine dolmamıştı.

En son gelen oğluna dönerek:

- Sen çocuğum, sen paranı ne yaptın, diye sordu adam.

- Paramı cebime koyup senin yıllar önceki dükkânın gibi bir dükkâna gittim. Dükkânın sahibine parayı verdim ve bozmasını istedim. Paramın yarısını fakir ve muhtaç insanlara verdim. Kalan paranın bir kısmını şehrimiz-deki iki yardım kurumuna bağışladım. Kalan kısmıyla da iki şey aldım.

Çocuk elini cebine atıp bir kibrit kutusu ve bir mum çıkardı. Işığı kapatıp mumu ya-kınca oda mumun yaydığı ışıkla dolmuştu. Oda samanla veya tüyle değil, bir uçtan öbür uca ışıkla dolmuştu. Baba memnundu.

- Çok iyi oğlum. Bu şirketin başına sen ge-çeceksin, çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi, ışığını yaymayı biliyorsun. Bu çok güzel.

20 21

Page 13: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

“KADİR GECESİ”ARİFE VE BAYRAM

Emine Büşra YÜKSEL

“Allah’ım, sen affı seversin, affedicisin, bizi affeyle.”

Kadir Gecesi, kadri kıymeti çok bol bir gecedir. Bin aydan daha hayırlıdır. Bin ay, 83 yıl 4 aya yani bir ömre bedel-

dir. Allah, bir gecede bir ömürlük sevap ka-zanma imkânı veriyor. Kur’an’da bu konuda ‘Kadr’ isimli kısa bir süre de bulunmaktadır.

Kadir Gecesi; Peygamberimiz’in beyanı-na göre, sene içinde gizlenmiştir. Hz. Pey-gamber (s.a.v.), Kadir Gecesi’nin Ramazan ayının son on gününde, tek sayılı günlerde olabileceğini belirtmiş fakat 27. geceye de dikkat çekmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.), eski kavimlerin yüzyıllarca yaşadığını haber verince saha-biler, “Ya Rasûlallah, onlar bizden çok yaşa-mışlar ve bizden çok sevap kazanma imkânı bulmuşlar.” deyince Sevgili Peygamberimiz, “Allah size de bin aydan hayırlı Kadir Gece-si’ni verdi, siz de böylece daha çok sevap ka-zanabilirsiniz.” buyurdu.

Hz. Aişe’nin, “Ya Rasûlallah, bir gecenin Kadir Gecesi olduğunu bilirsem ne yapmamı tavsiye edersin?” şeklindeki sorusuna Allah Rasûlü, “Allah’ım, sen affı seversin, affedici-sin, bizi affeyle.” (Tirmizi, Daavat, 69) şeklinde dua etmesini tavsiye ederek cevap vermiştir. Bun-dan başka bu gecede, Allah’tan istenmesi mümkün olan bütün dileklerimizi dua eder-ken zikredebiliriz.

Kaynaklarda, özellikle Kurban Bayra-mı’ndan önceki gün arife günü olarak anıl-sa da Ramazan ayının son gününe de arife günü denilmektedir. Arife günleri, annelerin evde hummalı bir şekilde bayram hazırlığı yaptığı, babaların bayramlık elbise ve ihtiyaç temin ettiği, gurbette olanların bayramı baba ocağında geçirmek için yollara koyulduğu telaşlı ve heyecanlı günlerdir. Arife günle-rinde, Ramazan ayından ayrılmanın hüznü-nü ve bayrama kavuşacak olmanın sevincini aynı anda yaşarız.

Bayramlar, sevgi, coşku ve heyecanın hep birlikte hissedildiği, yaşandığı çok özel günlerdir. Ramazan ayında, abdest alarak dı-şımızı, oruç ile içimizi temizledik. Namaz ile Allah’a yaklaştık, Kur’an okuyarak adeta Allah ile konuştuk. Fitrelerle bedenimizin ve sağlı-ğımızın sadakasını verdik. Vaazlarla aydınlan-dık, bilgimizi artırdık. Bu kadar bol kazançtan sonra inşallah bayramı da hak etmişizdir.

Bayramı şu hususları gözeterek geçirir-sek güzel bir bayram idrak etmiş oluruz:

1- Büyük-küçük herkesle samimiyetle ve güler yüzle bayramlaşalım, büyüklerimizin elleri-ni öpüp yaşıtlarımızla da samimiyetle mu-safahalaşalım. Âdet olarak ilk gün küçükler büyüklerin yanına gider, ikinci ve üçüncü gün de büyükler küçükleri ziyaret ederler.

2- Temiz ve güzel elbiselerimizle toplumda arz-ı endam edelim.

3- Aramızdaki kırgınlıkları ve dargınlıkları bir tarafa bırakıp, sevgi ve saygı bağını güç-lendirmeye çalışalım.

4- Çocuklarımıza bayramlık alalım, ayrıca onlara harçlık vererek sevindirelim.

5- Akraba ve komşularımızdan fakirleri de imkânlar nispetinde giydirelim, yedirelim, harçlık vererek onların da yüzlerinin gül-mesini sağlayalım.

6- Mezarlıkları da ziyaret ederek geçmişleri-mizi unutmayalım.

7- Uzaktaki yakınlarımızı telefonla arayarak bayramlaşalım.

8- Çok can sıkıcı bir durum olsa bile sabrımı-zı koruyup bayramın hatırına neşemizi ve başkasının neşesini bozmayalım.

9- Bir ay süreyle midemiz açlığa alıştığı için gelişi güzel yiyerek midemizin bozulma-masına dikkat edelim.

22 23

Page 14: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Sait ÖZER

Evvel zaman içinde, kalbur saman için-de, cinler cirit oynarken eski hamam içinde diye başlayan ve bizi bu iki ne-

feslik dünyada farklı âlemlere taşıyan masal-larımız… İyiliği mükâfatsız, kötülüğü cezasız bırakmayan; az gidip uz gidip dere tepe düz gidip sonunda bir arpa boyu yol alamadığı-mız ama gitmekten asla yorulup usanma-dığımız masallarımız… Çocukluğumuzun masalları… Hayatı hep masal kahramanla-rının gözünden gördüğümüz, kimi zaman padişah, kimi zaman padişahın kızı/oğlu ol-duğumuz ama her zaman kötülere kızıp onların ce-zalandırılmasından keyif aldığımız farklı dünyanın anlatıları masallarımız…

Masal denilince elbette Keloğlan’ı anmasak olmaz. Masal kahramanları içeri-sinde belki de en çok bel-leğimizde yer eden akıllı, becerikli, sevimli, hırslı Ke-loğlan’ı Keleşoğlan’ı…

Masallar Türk Halk edebiyatımızın anonim ürünleridir. Bir tekerleme ile başlar. Kahramanlar ve konu, bu tekerle-me ile tanıtılır. Ardından kahramanın başın-dan geçen olay yine müzikal bir üslupla ve merak unsuru da zirvede tutularak sıralanır. İşte kahramanla birlikte olduğumuz, onun-la gülüp onunla ağladığımız, adeta masalın içinde nefes aldığımız bölüm burasıdır. Ma-salın son bölümü, iyilerin mükâfatlandırılıp kötülerin ise cezalandırıldığı çözüm bölü-müdür.

Eflatun Cem Güney, hazırladığı kitabının

başında: “Bizim de bir masal dünyamız var; uçsuz bucaksız bir dünya bu. Keloğlan’ı da içine alır, Köroğlu’nu da; peri kızını da içine alır; dev anasını da; seni de içine alır beni de; gene de bir fındık kabuğuna sığar, yedi dün-yaya sığmaz...

Öyle masal deyip geçmeyin; geçmişte, dayanır durur dağ gibi… Masal, ustalarından dinlenirse tadına doyum olmaz… Cümlesi gelir toplanır ama masalcıbaşıyı masala baş-latmak kolay mı?” diyor, demesine de şimdi-

lerde ne masal kaldı ne masalcı. Hele bir de du-dak bükmeler yok mu? Efendim, bu yüzyılda ne masalı, hepsi birer maval martaval demezler mi? İyi de masal bu, elbette maval martaval olacak; ancak çocuklarımız o dünyanın içinde pek çok insani değeri tanıyacak, bilecek.

Neyse, bu kadar ser-zeniş yeter. Biz en iyisi masalların dünyasına Eflatun Cem Güney’in

hazırladığı Evvel Zaman İçinde’den adım atalım. Kitapta birbirinden heyecanlı ve eğ-lenceli on masal yer alıyor. Sırmalı Pabuç, İncili Yorgan, Perili El, Hamur Bebek bunlar-dan bazıları. Burada elbette bu masalları an-latmayacağım. Zaten ne yerimiz buna yeter ne dilimiz bu masalları anlatmaya döner. An-cak şu tavsiyede bulunmadan edemeyece-ğim: Kaç yaşında olursanız olun masallardan uzak kalmayın. Madem içimizdeki çocuk bizimle beraber, o vakit biz de masallarla bir-likte olalım.

Yazar : Eflatun Cem Güney Sayfa : 175 Yaş Aralığı: 13+

Yayınyeri/Yılı/ : İstanbul/2015 Yayınevi/Yılı : Nar Yayınları

İşlenen Konular : İyilik ve kötülüğün karşılığı, tatlı dil ve güler yüz, tahammül, tevekkül…

EVVEL ZAMAN İÇİNDE

24 25

Page 15: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Dürre binti Ebû Leheb (r. anhâ) Pey-gamber Efendimiz’in amcakızı… Di-kenler arasında yetişen bir gül!...

O, Mekkeli olup Kureyş Kabilesi’ne men-suptur. Babası ve annesi, İslâm’ın azılı düş-manı Ebu Leheb ile Ümmü Cemil’dir.

O, putperest bir ortamda yetişmesine, kendisi ve karısı aleyhinde müstakil bir sure inen bir kimsenin kızı olmasına rağmen İs-lâm’ı daha ilk yıllarda Mekke’de iken kabul etmiştir.

Dürre (r. anhâ), ilk evliliğini Abdimenafoğulları Kabile-si’nden Hâris ibni Âmir ibni Nevfel ile yaptı. Bu evlilikten, Ukbe, Velid ve Ebû Müslim adlı üç oğlu oldu. Kocası, Be-dir’de müşrikler safında savaşırken öldürüldü. Bunun üzerine Medine’ye hicret etti.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’e biat etti. Daha sonra Dıhye ibni Halîfe el-Kelbî (r.a.) ile evlendi.

Dürre (r. anhâ)’nın Allah ve Rasûlü’ne muhabbeti ve teslimiyeti tamdı. Bir defasında Züreykli kadınlar onun gön-lünü incitecek bir harekette bulunmuşlardı. Onu babasından dolayı kınamışlardı. Ona şöyle söylemişlerdi:

“Sen Allah’ın, hakkında Tebbet Suresi’ni indirdiği, ‘Ebu Leheb’in eli kurusun, kurudu da.’ dediği bir adamın kızısın. Hicretin sana ne faydası var?” dediler.

Dürre (r. anhâ), nesebinden dolayı kadın-ların kendisini kınamaları ve hicretinin mak-bul olmayacağına dair sözlerine çok üzüldü.

Bir öğle sıcağında, üzüntülü bir vaziyette Peygamberimiz’in huzuruna geldi. Kadınla-rın kendisine söyledikleri sözleri nakletti ve:

“Ya Rasûlallah! Medineli hanımlar anne ve babamdan dolayı beni kınıyor ve inciti-yorlar. Bana İslâm düşmanının kızı nazarıyla bakıyorlar.” dedi.

Efendimiz (s.a.v.), bu sözlere çok üzüldü. Onun gönlünü almak için Dürre (r. anhâ)’ya mescidin bir köşesini göstererek “Buraya otur.” buyurdu. Sonra öğle namazını kıldırıp

minbere çıkarak şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Sizin nese-biniz var da benim yok mu?

Bazı kimseler beni, niçin soyum ve akrabalarımdan dolayı incitiyorlar. Dürre benim amcamın kızıdır. Onun hakkında hiç kimse

hayırdan başka bir şey söy-lemesin! Haberiniz olsun, kim

benim soyumdan gelenleri ve ak-rabalarımı incitirse beni incitmiş olur. Kim de beni incitirse Allah’ı incitmiş

olur.”

Dürre (r. anhâ), bir hatırasını şöyle nakleder:

Bir gün Hazreti Âişe (r. anhâ) Annemizin yanında oturuyordum. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yanımıza çıkageldi. Abdest almak için su aradı. Ben elimi çabuk tuttum ve su testisini kapıp Peygamberimiz’e getirdim. Bana bakarak:

“Sen benden, ben de sendenim.” buyura-rak iltifatta bulundu.

Dürre (r. anhâ), hadis-i şerif de rivayet etmiştir. Dürre (r. ânha)’nın nerede ve ne za-man vefat ettiği bilinmemektedir.

DÜRRE BİNTİ EBÛ LEHEB (R. ANHÂ)

“Haberiniz olsun, kim benim soyumdan gelenleri ve akrabalarımı incitirse beni incitmiş olur. Kim de beni incitirse Allah’ı incitmiş

olur.”

N. Nida DURAN

26 27

Page 16: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Sultan IV. Murad’ın kızıdır. 1633 yılında Topkapı Sarayı’nda doğdu. Lagari Ha-san Çelebi, doğum günü münasebe-

tiyle tertiplenen akika şenliklerinde Topkapı Sarayı’nda Padişah’ın huzurunda bir roketle uçuş gösterisi/denemesi gerçekleştirdi. Ha-disenin şahitlerinden Evliya Çelebi, meşhur Seyahatnamesi’nde gösteriyi hikâye etmiştir. Kaya Sultan için İsmihân veya Esmehân ismi de kullanılmıştır. Babası Sultan Murad 1640 yılında vefat ettiğinde henüz 7 yaşındaydı.

Bir zaman sonra Melek Ahmed Paşa ile evlendirildi. Birlikte mesut yıllar yaşadıklarını Evliya Çelebi, Seyahatname’sine kaydetmiş-tir. Kaya Sultan’ın 1654 yılında bir kızı olmuş, fakat çok yaşamamıştır. Şehzadebaşı Camii Haziresi’ne defnedilmiştir. İlk doğumun ar-dından Kaya Sultan ile Melek Ahmet Paşa arasında muhabbet daha da artmıştır. 1659 yılında Kaya Sultan yeniden hamile kalmıştır. Ancak günü tamam olmadan sancılanır. Bu erken doğum esnasında tüm sultanlar, ebe-ler ve nedimeler hazır olurlar. Kırk hatm-i şerif, kırk bin salâvat-ı şerife okunur. 40 kese altın sadaka dağıtılır.

Ne var ki, Eyüp’teki yalısında Fatma Sul-tan’ı doğururken aşırı kanamadan -henüz 27 yaşındayken- ruhunu teslim eder. Fatma Sul-tan da dört gün sonra vefat eder. Evliya Çele-bi, vefatının kader planında nasıl gerçekleş-tiğiyle alakalı şu sadık rüyayı nakleder: “Kaya Sultan, rüyasında dedesi Sultan Ahmed’i cennette görür. Sultan Ahmed, Kaya Sul-tan’a, ‘Kızım! Yeni Cami yapılırken eteğimle taş taşıdım. Rabb’im de beni cennete koydu. Sen de gel!’ der. Bu sırada orada bulunan amcası Mustafa ise, ‘Kaya için bu kadar ace-le etme, bir kızı olsun, ondan sonra gelsin!’ der. Dedesi bu niyetle ‘El-Fatiha’ deyip elle-

rini yüzüne sürer.” Hakikaten de rüyadan 26

gün sonra Kaya Sultan sancılanır ve doğum

anında can verir.

Kaya Sultan’ın ebediyete göçü, sarayda

derin bir hüzün ve matem meydana getirir.

Cenazesinin Eyüp’ten alınıp Topkapı Sara-

yı’na kayıklarla getirilişi sırasında saray ve

hatta bütün şehir halkı gözyaşı döker. Ce-

naze merasimi de çok hazin geçer. Eşi Me-

lek Ahmed Paşa, tabutu üzerine kapanıp

hüngür hüngür ağlar. Evliya Çelebi bu acıklı

ölüme şöyle not düşer: “Bir eksikli dedim ey

Evliya tarih; Melek (Ahmed Paşa) senk ile

dövünsün ki ayrıldı Kaya’sından.” Naaşı, Sul-

tan İbrahim’in yanına konulmuştur.

KAYA SULTANSULTAN IV. MURAD’IN KIZI

Zühal ÇOLAK

“Kaya Sultan, rüyasında dedesi Sultan Ahmed’i cennette görür. Sultan Ahmed, Kaya Sultan’a, ‘Kızım! Yeni Cami yapılırken eteğimle taş taşıdım.

Rabb’im de beni cennete koydu. Sen de gel!’ der. ”

28 29

Page 17: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Cansever DOKUZ

“Ramazan, Kur’an ayı olmasının yanında oruç, mukabele, teravih, iftar, sahur, fitre gibi daha birçok ibadetle de süslenmiş, kulluğumuzu gözden geçirmemiz açısından mutlaka değerlendirmemiz gereken muhteşem bir

zaman dilimidir.” Ramazan ayı; Kur’an’ın kendisinde indirilmeye başlanması sebebiyle Müslümanlar tarafından “on bir ayın

sultanı” olarak kabul edilen mukaddes bir

zaman dilimidir. Kur’an-ı Kerim’de bu ayın

fazileti hakkında şöyle buyrulmaktadır: “Ra-

mazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun

ve doğru ile yanlışı birbirinden ayırmanın

açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.

Öyleyse içinizden kim bu aya ulaşırsa onda

oruç tutsun…”1

Ramazan, Kur’an ayı olmasının yanında

oruç, mukabele, teravih, iftar, sahur, fitre gibi

daha birçok ibadetle de süslenmiş, kulluğu-

muzu gözden geçirmemiz açısından mutla-

ka değerlendirmemiz gereken muhteşem bir

zaman dilimidir.

Bu ayın kutsiyetine dair geçmiş dinlerden

kalan birtakım bilgiler edinmiş olmalı ki Pey-

gamber Efendimiz, daha kendisine peygam-

berlik gelmeden önce Ramazan’ın özellikle

sonuna doğru Hira Mağarası’na çekilir ve

orada tefekkür ve tezekkürle zaman geçi-

rirdi. Bu geleneğini peygamberlik geldikten

sonra da devam ettirmiş, Ramazan’ın son

on gününde mescidde itikâfa çekilerek gün-

düzlerini ve gecelerini ibadet ve tefekkürle

geçirmeye devam etmiştir.

Her sene Ramazan ayında Cebrail (a.s.),

Peygamber Efendimiz’e gelir, o ana kadar

indirdiği ayetleri Peygamberimiz’e okurdu.

Sonra da Peygamberimiz Efendimiz, Ceb-

rail (a.s.)’a okurdu. Buna “arza” denilirdi.

Peygamberliğin 23. yılında Cebrail (a.s.) iki

kez okudu. Onun iki kez okumasından Pey-

gamberimiz vahyin tamamlandığını, vahyin

tamamlanmasının da vadenin tamamlanma-

sı anlamına geldiğini sezmişti. Bu gelenek,

bugün tüm dünya Müslümanlarının Rama-

zan ayında okuduğu mukabelelerle devam

ettirilmektedir.

HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)’İNRAMAZAN’I VE ORUCU

30 31

Page 18: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

Abdullah ibn Abbas şöyle demiştir:

“Rasûlullah (s.a.v.) insanların en cömerdi idi.

O’nun bu cömertliği Ramazan ayında Ceb-

rail (a.s.) ile buluştuğu zamanlarda daha bir

artar, bu zamanlarda hayır dağıtmakta esen

rüzgârlardan daha cömert olurdu.”2

Ramazan’da bol bol hayır yapmayı üm-

metine de tavsiye eder, bir hurma veya bir

bardak sütle de olsa insanları iftar ettirip on-

ların sevaplarına ortak olmayı önerirdi.3

Kur’an’ın bildirdiğine göre, ibadetlerin

Yüce Allah’a kulluğumuzu ifade etmesinin

yanında, gereği gibi yerine getirdiğimiz tak-

dirde benliğimize ve ahlakımıza yansıması

gereken sonuçları da vardır. Allah’ın emretti-

ği şekilde kılınan namaz insanı ahlaksızlık ve

kötülükten alıkoyar, hac ve umre insanın ha-

yatında bir diriliş ve kıyamdır. Zekât ve sada-

ka insanın maddî ve manevî kirlerini arındırır.

Orucun önemi daha farklıdır. “Ey iman

edenler! Kendinizi koruyasınız diye oruç siz-

den önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size

de farz kılındı…”4 Ayette de belirtildiği gibi,

oruç bize kendimizi korumayı öğretir, nefsi-

mizi terbiye eder. Sabrı, irademizi güçlendi-

rerek aşırılıklardan kaçınmayı öğretir.

İşte bu yüzden Peygamberimiz oruç iba-

detine büyük önem vermiş, kendisi farz olan

Ramazan orucunun dışında Ramazan’dan

önce gelen Recep ve Şaban aylarında da

çokça oruç tutmuş; Ramazan’dan sonra

gelen Şevval ayında altı gün oruç tutmayı

ümmetine de tavsiye etmiştir. Kamerî ayların

başında, ortasında ve sonunda oruç tuttuğu

da bize gelen rivayetler arasındadır.

Denilebilir ki oruç, içine riya karıştırıl-

ması mümkün olmayan tek ibadettir. Kişi

başkalarına gösteriş için namaz kılabilir, sa-

daka verebilir, umre ve hac yapabilir. Ama

bir kimse sabahtan akşama kadar önünde

birçok nimet bulunmasına rağmen kendisini

onlardan alıkoyarak aç kalıyorsa bu kimsenin

Allah’ın rızasından başka bir amacı olamaz.

İşte oruç ibadetinin bu kendine has

özelliği sebebiyledir ki ona bir sevap tayin

edilmemiştir. Bir kutsî hadiste şöyle buyrul-

maktadır: “Yüce Allah şöyle buyurdu: ‘İnsa-

noğlunun ameli kendisinindir, yalnız oruç

müstesna. O, benim içindir, onun mükâfatını

ben vereceğim. Çünkü kulum, yiyip içmesini

ve arzularını sırf benim için bırakıyor.”5

Dipnot

1. 2/Bakara, 185.2. Buhari, Bed’u’l-Vahy, 5; Fedâilü’l-Kur’an, 7.3. Tirmizî, Savm, 82.4. 2/Bakara, 183.5. Buhari, Savm, 2.

32 33

Page 19: Editör’den - Somuncu Baba Dergisi€¦ · bir suyun için iki dilim limon atın ve tüketin. 7. Kolesterolü Düşürür: Yapılan araştırma-larda, limonda bulunan diosmin ve

34