editör prof.dr. kadir ÖzkÖseisamveri.org/pdfdrg/d263465/2014/2014_buyukbasn.pdfgörevinde de...
TRANSCRIPT
Editör Prof.Dr. Kadir ÖZKÖSE
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Yayınları
TOKAT 2014
TOKAT'IN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
Tokat'ın Yetiştirdiği İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİ
Editör
Prof. Dr. Kadir ÖZ~ÖSE
Gaziosmanpaşa Üniversitesi 'ilahiyat Fakültesi Yayınları
ISBN: 978-975-7328-60-5
1
TOKATlN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
1. ŞEYHÜLİSLAM MUSTAFA SABRİ EFENDi'NİN FlKHİ KİŞİLİGİ
Yrd. Doç. Dr. Nazım BÜYÜKBAŞ682
Mustafa Sabri Efendi, ulemadan Ahmed Efendi'nin oğlu olarak 12 Rebiülevvel
1286/21 Haziran 1869'da Tokat'ta doğdu. Babasının önemli bir alim olması ve bölgenin
ilim adamlarının babasıyla yaptıkları ilim sohbetleri Mustafa Sabri .Efendi 'nin ilm e ilgi
duymasında etkili oldu. İlk öğrenimine memleketinde babasının yanında başladı. On
yaşında hafızlığı bitirdi, Tokat'ta fıkıh alimi Zülbiyezade Ahmed Efendi'den683 ders
aldı. Dönemin ilim merkezlerinden Kayseri'ye gitmek içgı annesinin ve hocasının
yardımlarıyla babasını ilma ederek Zülbiyezade Ahmed Efendi'nin de hocası olan
Kayseri'nin önde gelen fıkıh alimlerinden Divrikli Mehmed Emin Efendi'nin ders
halkasına katıldı. Burada sarf, nahv, belağat mantık, münazara, kelam, fıkıh, fıkıh usfılü,
· tefsir ve hadis gibi ilimleri tedris etti. İlim aşığı genç Mustafa Sabri, hocasının
tavsiyesiyle ilirnde daha da ileri gitmek için İstanbul'a gitti. Meşihat-ı İslamiyye'de ders
vekili Gümülcine'li Ahmed Asım Efendi ile Mehmet Atıf Efendi'nin öğrencisi oldu ve
icazet aldı. 684 iime olan hırsı ve zekası hocasının dikkatini çekti ve icazetini aldıktan \
sonra Ahmed Asım Efendi'nin kızı Ulviye Hanım'la evlenip İstanbul'a. yerleşti. Medrese
tahsilini bitirenlerin müderris olabilmek için girdiği imtihan olan rufı.s imtihanını "üstün
derece" ile kazanarak yirmi iki yaşında maaşlı .,mü~erris olarak 1890 yılında Osmanlı
Devleti'nde Ezher gibi itibarlı olan Fatih Camii müderrisliğine tayin edildi. Babasının,
onun bu kadar erken yaşta ders verm·eye başlamasının ilmi kapasitesinin bağımsız olarak
gelişmesini engelleyeceği endişesiyle yadırgadığını. kendisi aktarmaktadır. 685
1896 yılında imtihanla BeşiJctaş Asariye Camii imambğına ve müderrisliğine
getirildi. İki yıl sonra II. Abdülhaınid'in katıldığı ve dönemin en önemli alimlerinin
682 Gaziosmanpaşa Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. 683
Mustafa Sabri, Mevktfu '/-Ak/i ve '/-ilmi ve '/-A lem min Rabbi '/-Alemin ve ibadihi '1-Murse/in, ı, 1 684
Mustafa Sabri, Mevkıfu '1-Akl, C. 1, s. 1 'in dipnotu.
_ 685 M~stafa Sabri, Mevkıfu '1-Akl, C. I, s. 1-2.
'·
291
GAZIOSMANPAŞA üNfVERSITESIILAHIYAT FAKÜLTESI YAY/NLAR/2014
katılabildiği huzur derslerine en genç üye sıfatıyla iştirak etti. 1914 ~lına kadar HUZUr
Dersleri Mulıataplığı devam etti. Huzur Dersleri Muhataplığı dolayısıyla dördüncü
dereceden Osmani ve Mecidi nişanları ile ödüllendirildi. 1899-1904 yılları arasında
Yıldız Saray Kütüphanesi'nde "lıafız-ı kütüb" olarak çalıştı. En nadir ve önemli eserleri
inceleme şansı buldu. 1904'de Medresetü'l-vaizın'de tefsir dersleri vermeye . başladı.
Medresetü'l-mütehassisin ile Süleymaniye Medresesi'nde hadis müderrisliği yaptı ve
1906'da Tedldk-i Müellefiit-ı Şer'iyye'nin üyeleri arasında yer aldı. 1918'de Harndi
Yazır, İzmirli İsmail Hakkı, Mehmet Akif ve Said Nursi gibi önemli sirnaların üyesi
bulunduğu Dfuu'l-Hikmeti'l-İslarniyye üyeliğine seçildi.686 Dönemin en önemli siyasi
ve dini makamlarından olan Şeyhulislam makamına dört kez getirildi. (bağlı bulunduğu
hükümetlerin düşmelerine bağlı olarak toplamda "Şeyhulislam" görevi sekiz ay yirmi
bir gün sürdü./87 ' ·
Mustafa Sabri Efendi, Şeyhulislam makamına da bağlı olarak siyasetle sürekli iç
içe olmuş, hayatını ilmi çalışmaları yanında siyasi mücadelelerle geçirmiştir. Onun için
din ve devlet işlerinin ayrılığı düşünülemez. Toplumun ahlakını ve dinini muhafaza,
şer'i hükümlerin i erası için siyaseti vazgeçilmez .. görür. Ona göre; eğer toplumun
maslalıatlarını koruma çalışmaları siyasetten ayrılırsa , başarısız olacak ve siyasetle
desteklenmeyen nasihat zayıf kalacaktır. Bu nedenle din aliii).lerini, temel görevleri olan
"emir bi'l-ma'rüf nehyi ani' h münker" adına siyasetin içinde olmaya çağırır ve
siyasetten din adamlarının uzak durması fikrini eleştirir. 688 Dönemin siyasi ve sosyal
değişmelerinden kendisi de üst düzey din ve devlet adamı olduğu için etkilenmiş olsa da
onun siyasette olmaktan gayesi, dini siyasete alet etmek değil, siyaseti dine hizmete
vesile kılmaktır. 689 Bunun en önemli kanıtı bulunduğu makamian kaybetmemek için
taşıdığı ünvanların ve isminin etkisi sebebiyle yeni rejim ile işbirliği yapabilecekken her
türlü zorluğu göze alıp ülkesini terk .~tmesidir.
Mustafa Sabri Efendi'nin bilfiil siyasete adım atması, ll. Meşrutiyetin - ilanının
686 Müfrih b. Süleyman el-Kavsi, Eş-Şey/ı Mustafa Sabri ve Mevlafııhumin İlmi'I-Vajid, Riyad 1418 /1997, s. 68, Abdülkadir Altmsu, Osmanlı Şeyhulis/amlan Ankara, 1972, s. 254. 687
Kavsi, Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 92 688
Mustafa Sabri, En-Nekiru a/ô münkiri'n-ni'meti mine'd-din ve'l-hilôfeti ve'l-ümmeti, 1924, s. 130. 689
Kavsi, , Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 95
292
TOKAT'IN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
ardından 1908'de Tokat mebusu olarak Meclis-i Meb'fisan'a girmesiyle başlar. Aynı
zamanda Fatih Camii'ndeki müderrislik görevine de devam eder. 690 II. Meşrutiyet
döneminin siyasi, sosyal ve kültürel ortamı içinde Sultan II. Abdulhamid'e karşı şiddetli
bir istibdat aleyhtan ve İttihat ve Terakki taraftan olarak kurulan Cem'iyyet-i İlmiyye-yi
İslfuniyye69 1'nin reisliğine gizli oy kullanımı sonrası 113 üyenin 1 12'sinin oyunu alarak
(113. oy kendi oyudur) ittifakla seçildi. 692 Bu cemiyetin çıkardığı Beyanülhak693 adlı
dergide başyazar sıfatıyla en etkin ve faal üye olarak makaleler yazar. Siyasi hayatının
başlangıcında II. Abdülhamid yönetimini kötüleyip istibdatla itharn eden, İttihat ve
Terakki Cemiyeti'nden yana olan Mustafa Sabri Efendi, kısa bir müddet sonra Cemiyet-i
İlmiyye-i İslamiyye'nin, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile bağı bulunmadığını ilan ederek
bu hareketle bağlarını koparır, Trablusgarb'ı savunmaSIZ bırakıp İtalyanlara teslim
etmekle ve onların kadrolarını masonlukla suçlayarak karşı mücadeleye girişir694 .
Muhalif olarak 1910'da Ahali Fırkasını kurar. Daha sonra Ahali Fırkası, Hürriyet ve
İtilafFırkasına katılır. Hurriyet ve İtilafFırkası'nın kuruculan arasında yer alarak Damat
Ferid (ö. 1923)'ten sonra partinin ikinci reisliğine getirilir.
Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na bağlı olanlar Babıali Baskını'nda tutuklanınca
Mustafa Sabri Efendi Mısır'a gitti (1913), oradan Bosna'ya, Paris'e ve Romanya'ya
geçti, fakat tutuklamp İstanbul'a getirildi ve Bilecik'te ilcarnete mecbur edildi. 695 Bu
kararın kaldırılması üzerine İstanbul'a döndü. Ocak 1919'da yeniden Tokat mebusu
·seçildi ve 4 Mart 1919'da kurulan Damad Fçrid Paşa hükümetinde şeyhülislamlık yaptı.
6 Haziran 1919'da Paris Konferansı'na .. giden Damad Ferid Paşa'nın yerine sadrazamlığa
vekalet ( günümüz ifadesiyle Başbakan vekilliği) yaptı ve A'yan Meclisi Başkanlığı
görevinde de bulundu.696 Bu sırada Mustafa Kemal'in Sultan Vahdeddin tarafından geniş
yetkilerle Anadolu'ya gönderilmesine karşı çıktı. Ayın yıl kabinenin düşmesi üzerine
yeniden teşkil edilen Damad Ferid Paşa kabinesinde tekrar şeyhülislamlığa getirildi ve
690 Altınsu, Osmanlı Şeyhulislamlan, s. 255.; Kavsi, , Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 98 691
Halis Ayhan, "Cem'iyyet-i ilmiyye-i islamiyye" mad. DiA, VII, 332 692
Kavsi, Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 87 · 693
Beyanü'I-Hak, için bak. Ekrem Bektaş, "Beyanu'I-Hak' m ad. , DiA, VI., 34-35. 694
Kavsi, 99; Yusuf Şevki Yavuz, "Mustafa Sabri" md., DiA, XXXI, 350-353. 695
Altmsu, Osmanlı Şeyhulislamları, s. 255
6.?,6 Kavsi, Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 108; Yavuz, "Mustafa Sabri", s. 351 . 293
GAZIOSMANPAŞA ONIVERSITESIILAHIYAT FAKOLTES/ YAYlNLARI 2014
Şfua-yı Devlet reisliğine vekalet etti (1920). Şeyhülislamlığı sırasında Sevr
Antiaşması'nın imzalanmasını savunanlar arasında yer aldı. Antlaşmanın imzalandığı
günün gecesi, ailesiyle oturduğu meşthat binasında eşi Ulviye Hanım' ın ağlayarak, ·~sen
Allah'tan korkınadın mı, Peygamber'den utanmadın mı? İzmir'in Yunanlılara
verilmesine nasıl razı oldun? istifa edeydin de, imza etmeyeydin" diye çıkıştığı, Mustafa
Sabri Efendi'nin ise cevap vermediği söylenmektedir.697 Ayrıca Anadolu'daki Milü
Mücadele hareketine karşı yazıları ve nutuklarıyla mücadelede bulundu. 698
Cumhuriyet'in ilanından sonra oğlu İbrahim'le birlikte ı 50'likler listesine alındı,
tutuklanacağı sırada ailesiyle beraber ı922'de geri dönmernek üzere vatanından ayrılır.
Önce Mısır'a geçer, ancak iyi karşılanmaz. İskenderiye'ye ilk gidişinde Mustafa
Kemal Paşa'ya ve hükümetine muhalefet edip yurdunu terkettiği için Mısır'da tepkiyle
karşılanır. Kahire ve İskenderiye caddelerinde sözlü sataşmalara _uğrar. Mısırlı
gazetecilerce alaya alınır. Mısır'dan hemen sınır dışı edilmesi istenir. Bunun üzerine ya
yımladığı bir makalede Mısır'a göç etmesinin arka planında dini endişelerinin bu
lunduğunu söyler. Hicaz Emiri Şerif Hüseyin'in daveti üzerine Mekke'ye gidip beş ay
kaldıktan sonra ailesi iklim şartlarına uyum sağlayamayınca Mısır'a geri döner. Ancak
Mustafa Kemal Paşa ve Cumhuriyet hükümeti aleyhinde ya.zılar yazdığı için Mısır halkı
ve aydınlarının tepkisini çekmeye devam eder. Ardından Lübnan'a, orad.an da Romanya
ve Gümülcine'ye geçer. Batı Traky~'ya gelir, İskeçe iline yerle~ir.
İskeçe'de dini ve siyasi çalışmalarına ara vermez. Ankara hükümetinin
uygulamalarını sert bir dille eleştirdiği Yarın gazetesini çıkarır (ı927-30, 70 sayı,
Peyam-ı İslam adıyla 5 sayı). 699 Hilafetin kaldırılması (1924), medrese ve zaviyelerin
kapatılması (1925), şapka kanunu (1925), medeni hukukla birlikte laikleşme (1926), harf
devrimi (1928) ve Ankara hükümetince yürütülen benzer reformİst uygulamalar,
Şeyhülislam'ın Batı Trakya'daki taraftar sayısının artmasına doğal yoldan katılımı
sağlayan bir sürece dönüşür. ı Haziran 1924'te vatandaşlıktan çıkanlır. 7 Haziran 1924
tarihinde çıkartılan bir Bakanlar Kurulukaran ile Türkiye' den, vatandaşlıktan çıkanldığı
697 Altınsu, Osmanlt Şeyhulislamlan, s. 256-257. 698 Kavsi, Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 119-124; Yavuz, "Mustafa Sabri", s. 351 699 Kara, Türkiye'de islamct/tk Düşüncesi Metinler/Kişiler ll, istanbul 2011, Dergah Yayınları, s. 264.
294
TOKArlN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
haberi gelir. Yunanistan'da bulunduğu sırada çıkarttığı "Yarın" gazetesinde 29 Temmuz
192Tde "istifa Ediyorum" başlıklı adlı şiirle "Türklük"ten istifa ettiğini açıklar. 700
Lübnan'da bulunduğu dönemde yazdığı En-Nekir adlı eserinde Anadolu'nun asil bir
Türk neslinden olduğunu söylemesi701; onun Türk ırkından olmaktan rahatsız olmayıp
Ankara hükümetinin siyasetine bir tepki için bu sözü söylediğinin işaretidir. Şeyhülislam
Mustafa Sabri'nin etrafındaki destekçilerio her geçen gün artması sooucunda Türkiye,
Yunanistan'dan da çıkarılmasıoı talep eder. Etkisini azaltabilmek amacıyla 1930 yılıoda
İstanbul'da "Yarın" adı taşıyan yeni rejim taraftarı bir gazete bile çıkarılır. İstanbul
kökenli Yarın' daki yazıların Mustafa Sabri Efendi 'ye ait olduğunu sanmaları yüzünden
gazetesinin ismini değiştirdiği vegazeteye Peyam-ı İslam adıoı verdiği söylenir. Ayrıca
Yarın ismiyle basılan gazetesinin Türkiyeye girmesiı:iin yasaklanması da isim
değişikliğinde etkili olabilir. Yunanistan'a Ankara hükümetinin baskıları üzerine Yunan
yetkililer de Mustafa Sabri Efendi'ye baskı yaparlar. "Şeyhülislam'ıo yazılarından
Ankara, Ankara'dan ise Yunanistan korkmaktadır!"702 yorumunu yapar.
Yunan hükümetinin 150'likler hakkında Batı Trakya'yı terketmeleri ile ilgili
kararı sonrasıoda 1931 'de Patra'ya yerleşir. Bölgede Batı Trakya'daki ortamı bulamaz.
Sadece Hristiyanlardan oluşan bir beldede durmanıo anlamsız olduğunu ve vefat
ettiğinde hristiyan mezarlığına gömülmesinin polemik sebebi yapılacağıoı düşünerek
Yunanistan'daki Mısır büyükelçisinin yardımıyla ailesiyle birlikte Kahire'ye geçer (
1932).
Mustafa Sabri Efendi, Mısır'a i.lc4ıci gelişinde Mısır uleması ve devlet adamları
nezdinde saygın bir yeri olur. İlmi çalışmalarına hızla devam eder. el-Kavlü'l-fasl adlı
eserini yayımlayınca onun Kahire'de yaşadığını öğrenen Mısır veliahdı kendisini
sarayına davet edip iltifatta bulunur. "el-Ehram", "el-Muktırn", "el-Ahbar", "Minberu'ş
Şark" "el-Fetih", "el-Hidayetü '1-lslamiyye ", "Mecelletü '1-Camiatü 'z-Zeytfuıiyye "
adlı gazete ve dergilerde bir çok makalesi yayınlanır. 703 Mısır' da din adamlarının
700 Mustafa Sabri, "istifa Ediyorum", Yann, sayı: 2; 1346/1927.
701 Mustafa Sabri, En-nekir, s. 98 .
702 Yarın gazetesi, 09.01.1928 den naklen Azın !ıkça, sayı:44, Şubat 2009, Evren Dede, s.2·3. 703
Kavsi, Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 151; Yavuz, "Mustafa Sabri", s. 351 . 295
GAZIOSMANPAŞA ONIVERSITESIILAHIYAT FAKOLTES/ YAYINLAR/2014
batılılaşmanın etkisinde kaldığını gördüğünde onlarla mücadeleye girişir. Kasım Emin
(ö. 1907), Muhammed Fedd Vecdi (ö. 1954), MUhammed Mustafa el-Meragi (ö. 1945),
Muhammed Hüseyin Heykel (ö. 1956), Ali Abdürrazık (ö. 1966) gibi Mısırlı aydınlann
görüşlerini şiddetle eleştirir. 704 12 Mart 1954 Cuma sabahı saat sekizde, 86 yaşında iken
vefat eder. Ertesi gün Ezher Şeyhi tarafından cenaze namazı kıldınlarak Abbasiye'de
Derrase denilen yere defnedilir705 Ölümüne basında geniş yer verilir. Cenazesine ilim ve
siyaset adamlannın yaru sıra büyük bir kalabalık iştirak eder.
1.1. Eserleri
Mustafa Sabri Efendi daha yirmili yaşlarının başında müderris olarak İslami
ilimierin her alanında söz sahibi olmasının yanında; Yıldız Sarayı 'nda ilk dönemlere ait
nadir yazma eserleri ve dönemine kadar yazılmış iliin kitaplarını okuyabilme şansı elde
etmiştir. Şer'i eserleri inceleme gibi görevleri sayesinde döneminde yazılan eseriere
vakıf olmuştur. Tüm hayatının ilim merkezlerinde, medreselerde, ilim mahfillleri içinde
geçmesi onu ilirnde daha da· derinleşmiştir. Bu sayede geniş malumatı ile çok sayıda
eser telif etmiştir. Bunlardan bazıları tarihi sıra ile şöyledir:
1. Meseleler (Mustafa Sabri Efendi'nin "Din-i İslam'da Hedef-i Münakaşa Olan
Meseleler" başlığı ile Beyanu '!-hak mecmuasında 706 yayınılanmış seri makalelerinden
derlenmiştir). 1908 de yayınlanan makalelerde teaddüd-i zevcat, resim, talak, emek ve
sermaye, veraset ve zekat, musiki, sigorta ve kumar, tesettür, oruç ve fidye, heykel gibi
konular ele alınmakta, bu konulardaki aykırı fikirlere cevaplar verilmektedir. 707
2. Kitabu 'r-reddi ala ma fi 'l~kavli'l-ceyyidi mine 'r-redyi 108 (I 909)
3. Yeni İsfam Miictehidlerinin Kıymet-i İlmiyyesi109 (1916) ·
4. Dinf Miiceddidler Yahut Türkiye İçin Necat ve İ'tila Yollarında Bir Rehber110
704 Kavsi, Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 154 705
Kavst Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 130. 706
Bu makaleler, adı geçen mecmuanın, 11, 19, 22, 25-28, 48, sı, 63, 100, 110-113, 133 ve 135. Sayılarında yayınlanmıştır. 707
Mustafa Sabri, Meseleler, istanbul1995, s. 15-16. 708
Arap edebiyatma dair olup Mehmet Zihni Efendi'nin el-Kav/u'l-ceyyid adlı kitabına reddiyedir. 709 Kazan'lı Musa Carullah Bigiyev'in yazdığı Rahmet-i ilahiye Burhanları adlı eserine reddiye olarak yazılmıştır.
296
(1922)
TOKATlN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
5. Sayd-ı Hatır711 (1923)
6. En-Nekfru ala miinkiri'n-ni'meti mine'd-din ve'l-hilafetive'l-iimmeti712(J924)
7. İslam 'da İmamet-i Kübra713(1927-1928)
8. Savm Risalesi714(1927-1928)
9. İman, Namaz ve Oruç Risales/15(1927-1931)
10. Yemin-i Gamüs Risales/161930
ll. Mes'eletü terceme-ti'1-Kur'an717 (1932)
12. Mevlafo'l-beşer tahte sultani'l-kader718(1933)
7 ıo Haşim Nahit'in Türkiye İçin Necat ve İ'tilô Yolları adlı kitabının tenkididir. İslam alıkarnının gelişmeden uzak ve çağın ihtiyaçlarına cevap verernediğini söyleyeniere itirazdır. Osmanlı Devleti' nin hukuk yapısının Türkleri medeniyetin gerisinde bıraktığı gibi iddialara cevap mahiyetindedir. 711 Eser Mustafa Sabri Efendi'nin, Şerif Hüseyin'in davetiisi olarak 1341/1923 yılında Mekke'de bulunduğu sırada kaleme aldığı, fakat maddi sıkıntılar yüzünden bastıramadığı el yazması çalışmalarından oluşan seksen ki.isür sayfalık bir eserdir. Şapka kanunu gibi Anadolu'da yapılan inkılaplardan bahsetmektedir. ( Derdiyok Nuri, Şeyhu'I-İslam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhl Konulara Yaklaşımı(yayımlarımamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2005, s. 35; bak. el-Kavsi, Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 269-276.) 7 ı 2 Oktay Yılmaz tarafından Hilafetin İlgasımn Arka Plam adıyla tercüme edilerek basılmıştır (İstanbul 1996). İslam siyasi düşüncesi ve çağdaş İslam tarihi acısından önemli bir eserdir. Cumhuriyetin ilk yıllarına ait İzmir'in düşman işgalinden kurtanlması ve sonrası, milliyetçilik, masonluk gibi siyasi, sosyal ve askeri birtakım konulara değinir. Hilafet meselesini tahlil eder. Halifelik 've yönetimin ayrılmasının sonuçlanndan bahseder. ·713 Ali Abdurrazık'ın el-İs/amu ve Usulii '1-hiikm adlı eserine reddiyedir. Halifeliğin müslümanlar için gerekliliğini savunur. · . 7 ı 4 Musa Camilah'ın Uzun Günlerde Ruze adlı kitabına' reddiyedir. Süleyman Nazif'in ve Ubeydullah Efendi'nin Ramazan orucunun fidye verilerek geçiştirile bileceği iddiasına, Musa Cantilalı Bigiyef'in de "Uzun Günlerde Ruze " adlı eserinde çok sıcak ve çok soğuk olan bölgelerde kişiye sıkıntı verecek olan oruç mükellefiyetinin düşeceği, gü'nlerin bir hafta hatta bir ay devam ettiği kutuplarda da oruç tutulamayacağı gibi fikirlerine reddiye mahiyetinde kaleme almıştır. Meseleler adlı kitabının sonuna eklenmiştir. 715 Yunanistan'da ikameti sırasında yazdığı bir eserdir. Gümülcine'de ortaokul öğrencilerine ders kitabı olarak okutulmuştur. 716 Huzur Derslerinde tartışılan yemin konusunda o gün ifade edemediği bilgileri bu risalede genişçe kaleme alm ı ştır. Sultan ll. Abdulhamid'e sunar. Sultan da kendisini tebrik ederek çok memnun olduğunu ifade eder. 7ı 7 Süleyman Çelik tarafından Kur'an Tercümesi Meselesi adıyla tercüme edilmiş ve Bedir yayınlan arasında yayımlanmıştır (İstanbul 1993). Mısırlı Ferid Vecdi ile Mustafa el-Meraği'nin Kur'an tercümesinin namazda ve namaz dışı ibadetlerde asıl metin yerine okunabileceğini savunmalan uzerine bu eser kaleme alınmıştır. Kur'an'ın üstünlüğünü savunmak, Türk Milleti'ni İslam dünyasına bağlayan böyle
. önemli bir bağın kopmasına mani olmak ve bu konuda fikir ortaya atanların hatalarını göstermek için bu eseri kaleme aldığını belirtmektedir .
297
GAZIOSMANPAŞA üNIVERSITESIILAHIYAT FAKÜLTESI YAYlNLARI 2014
13Kavlf fi 'Z-mer 'eti ve mukôranatuhu bi-akvalin mukallidetin bi '1-garb 719 (1 934)
14. el-Kavlu'l-fasl beyne'llezine yu'minıine bi'l-gaybi ve'llezine la
yu 'min Cm 720 {194 2)
15. Mevkıfo'l-akli ve'l-ilmi ve'lrilem min Rabbi'l-rilemfn ve İbadihi'l-
mürselin721 (1950)
16Mıh ~~. ····z b~nı? . u taraf mzn eşşı rı -ara ı .
17. Ha ş iye ala kitribi netriici 'l-ejkrir723 ?
18. Mil·ritıt '1-usül tercümesi724 ?
Mustafa Sabri Efendi bunlar dışında bazı kitapları tercüme etmiş, çeşitli gazete
718 Kaderle iigili olan bu kitapta Müslümanların geri kalmışlıklarının kader anlayışlarından kaynaklandığı şeklindeki tezi reddetmek, müslüman alimierin kü'çümsenip alaya alınmasına karşı çıkmak için bu eseri yazdı. Kitap isa Doğan tarafından insan ve Kader adıyla Türkçe'ye çeviriimiştir (istanbul 1989). 7 ı9 İslam'ın kadına bakışını Batının yaklaşımıyla mukayeseli · olarak ele alan kitap,bu konuda Batılı anlayışa bir reddiye özelliği taşımakta ve bu anlayışın sakıncalarına dikkat çekmektedir. Bu kitabın aslı, iki makaleden oluşmaktadır. Mukaddime bölümünde kadın konusuoda Batı taklitçiliğinin tehlikesine dikkat çeker. İlk bölümde Teaddud-i zevcat konusunu inceler. İslam'ın bu konudaki hükmünü açıklar. Mustafa Sabri Efendi İslam'ın nikah ve talak'ta olduğu gibi çok eşlilikte de son derece anlayışlı ve musamalıakar olduğunu savunur. İslam'ın çok eşlilik ilkesiyle gayri meşru ilişkiyi mukayese ederek çok eşliliğin faydalarıru, gayri meşru ilişkinin de kötü sonuçlarını anlatarak akli ve nakli delilleri kullanır. İkinci bölümde ise tesettür konularını ele alır. Kadırun açılması gerektiğini söyleyenlere cevaplar verir. Kadınları örtüye sahip çıkmaya, dinin bu emrine sımsıkı sanlniaya ve namahrem erkeklerle bir arada bulurırnaktan sakınmaya çağırır. ( Kavsi, Eş-Şey/ı Mustafa Sabri, s. 296) Kadının öğrenim görmesine karşı olmadığını hatta yeteneldi olanlarının çeşitli bilim dallannda ihtisas yapmalarına herhangi bir engel görmediğini ifade eder. Ancak onların öğrenim ve ihtisaslarıiun-erkelderle karışık olmayan- kadınlara ait okullarda, öğretmenlerinin de kadınlardan olması şartıyla taraftar·olur. 720 Batı taklitçisi aydınların akaid konusunda pek çok konuyu inkar ettiğini görür ve nübüwet, mucize, diriliş, ahiretteki hesap gibi konulardaki itirazlara, Abduh, Reşid Rıza, Ferid Vecdi, Muhammed Hüseyin Heykel gibi düşünürlerin sahih hadisler hakkında şüphe uyandırmalarına cevap verir. 721 En hacirnli ve en son yazdığı eseridir. Dini, siyasi, felsefi ve içtimai görüşlerini özetlemiştir. Bu kitap dört ciltten oluşan toplam 2018 sayfalık bir eserdir. Mısır'a geldiğinde İslam dünyasında gördüğü inhiraflara cevap olarak yazar. Birinci bölümde Allah'ın varlığının ispatı konusunu, ikinci bölümde akıl ve ilim konusunda İslam ve hristiyanlık arasındaki farkı ele alır. Teslis, İsa'nın uluhiyeti, günah çıkarma gibi konuları irdeler. Vahdet-i Vücud gibi konulan ayrıntılı şekilde açıklığa kavuşturur. Dördüncü ve son bölümde, jçtihat, İslam'da dinin siyasetten ayrılması gibi konular ele alırur. 722 Mustafa Sabri'nin Arap Edebiyatı'nın meşhur eski şairlerden yapmış olduğu secmelerden oluşan yazma bir eseridir. (kavsi, 266, Derdiyok, Şeyhu'l-İslam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhi Konulara Y aklaşırnlan, s. 42) · 723 Birgivi'nin meşhur nahiv kitabı izhôr'a yazmış olduğu şerhin Mustafa Hamza el-Adalı tarafından yapılmış şerhi olan Netôicü'l-efkôr'ın haşiyesidir. Mustafa Sabri Efendi bu kitabını henüz Türkiye'den kesin olarak ayrılmadan önce, gençliğinde yazmıştır. ( bak. ei-Kavsi, eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 267.den naklen Derdiyok, Şeyhu'l-islam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhi Konulara Yaklaşımları, s. 41) 724 Molla Hüsrev'in meşhur eseri Mir'ôtu'l-usOI'ün tercümesidir. Eser el yazması olarak kalmıştır. ei-Kavsi, a.g.e., s. 327. Ancak Sabri Efendi'nin eserleri hakkında bilgi veren araşfırmacılar eserin nerede olduğuna dair bilgi vermez.
298
TOKArlN YETIŞTIRDI(311LIM VE FIKIR ÖNDERLERI
ve mecmualarda makale yayımlamıştır725 • Hakkında yapılan bazı çalışmaları kaynakça
kısmında görebilirsiniz.
1.2. Usul Konularındaki Bazı Görüşleri
Mustafa Sabri Efendi usul konusuna önem verir. Mirat'ı tercüme etmesi ve
dönemindeki mezhep karşıtı olan ictihad taraftarlarıyla mücadelesinde klasik usul
tarafını tutması ve usul ilkelerini kullanarak mücadele etmesi bunun göstergesidir.
Ayrıca karşılaştığı yeni meseleleri usul bilgisi sayesinde kolayca çözebilme mahareti
vardır. Aşağıdaki ifadeler bunun bir ömeğidir:
" ... Çiiriimeğe yiiz ht lan dişleri sağlamlaştırmak, Jıeder olup gitmekten muhafaza için mezkıir suretlerden birisi ile erbabma tedavi ettirmekte şeran hiçbir malızur yoktur. Fıkıh
kitaplarmda bu meseleyi aynen bulmak miimkiin olmadığma bakarak, bazı ulemti buna côiz demekten sakınsalar da şeriat-ı İslamiyyenin kavtiid-i usuliyyesinin buna müsait olacağı hiç şiiphe götürmez. Din-i İslam 'da zorluk kaldırılmışhr. İslam dininde tedavi meşrudıır .... "n6
•
1.2.1. icma'
Mustafa Sabri Efendi, icma' delilini reddeden Bosna Reisu'l-uleması Cemal
Hoca'yı edille-i şer'iyye-i erbaadan icma-ı ümmetle kıyas-ı :fukahılnın itimada şayan
olmadığını söylemesinden dolayı eleştirir. Bu tavrı :fukahılnın içtihadını ehemmiyetten
düşütmek olarak görür. Öncelikle icma ve kıyas'ın kitap ve s~etten ayrı ve aykırı
olmadığına değinir. Kitap ve sünnetteki nassları zikrederek cevaplar verir. Bu nasslardan
" Siz, insanların iyiliği icin ortaya cıkarılmış en hayırlı ummetsiniz;iyiliği emreder;
kötülükten meneder ve Allah'a inanırsıpız."727 ayetindeki 'ma'ruf kelimesini, Mustafa
Sabri, bu ümmet tarafından emrolunan, nehyettiklerinin de münker olarak
isimlendirilmesini, ümmetin müctehidlerinin icmaına uyulmasının gerekliliği olarak
anlamaktadır. Çünkü icma' da avaının tesiri yoktur. "İşte böylece sizin insanlığa şahitler
125 Bk. Derdiyok, Nuri, Şeyhu'l-İslam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhl Konulara Yaklaşımlan, s. 43-50. 726 Mustafa Sabri, "Bir istiftaya Cevap", -Yarın, yıl, 1348/1929, Sayı, 46, s, 3. Derdiyok, Şeyhu'l-islam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhi Konulara Yaklaşımları, s. 123-124; Kahraman, Abdullah "Tokatlı Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi(1S69-1954} ve Bazı Fıkhl Meselelere Yaklaşımı" Tokat Sempozyumu ( 01-03 Kasım 2012), Bildiriler, lll., s. 311-329, s. 321 727 ~ı· . 1 ',A ı-lmran, 3 110.
299
GAZIOSMANPAŞA ONIVERSITESIILAHIYAT FAKOLTESI YAYlNLARI 2014
olmanız, Resul ün de size şahit olması için sizi routedil bir millet la ldık. "728 ayetini de
ümmet-i Muhammed'in adaletle muttasıf olması sebebiyle ümmetin alimlerinin elde
ettiği bir hakikatİn İlahi bir mevhibe olduğu şeklinde anlamaktadır729 "Kendisi .için
doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan
başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir
yerdir."730 ayetini de icmaya kat'i delil sayar.
Mustafa Sabri, Hz. Peygamber (s. a. v.)'ın " Ümmetim dalalet üzerinde
birleşmez" 731, "Mü'minlerin güzel gördükleri şey, Allah katında da güzeldir."732
, "
Allah 'ın eli cemaatin üzerindedir. 733 "Cemaate bir karış muhalefet eden kimse, cahiliye
ölümü üzere ölmüş olur." 734 tarzındaki hadisler, her biri haber-i vahid de olsalar,
hepsinin birlikte manevi tevatür .derecesine ulaşacağını, bu sebepten bu rivayetlerin de
hey'et-i mecmuası ile icmaın kat'i hüccet olduğuna delalet ettiğini söyle~ektedir. Aynı
yerde Mustafa Sabri Efendi, beş vakit ezan okunınası hakkındaki rivayetleqn tevatür
derecesine ulaşmadığı halde İslam ümmetinin şiarlarından kabul edildiğini söyler. 735
Mustafa Sabri 'nin, icma-ı ümmet kavramının bugünkü demokrasinin de esasını
teşkil ettiğine, ilim ve ictihad kayıtlarının ilavesiyle icma-ı üınmette "münevver
demokrasi" esasının kabul edildiğini icma-ı ümmete itiraz ~tmenin demokrasi anlayışını
savunanlar için de doğru olmadığını söylemesi dikkat çekicidir. 736
"icma', ayet ve hadise ta!_<dim olunur't usul kaidesini önceleri anlamakta
zorlandığını, ancak oruç ya da tesettür gibi en temel İslami kabul ve esaslara bile ayet ve
hadisleri zorlama teviller yapıp karşı çıkanlan görünce bu kaidenin dinin asli şeklini
korumakta ne kadar önemli olduğunu anladığını ifade eder:
728 Bakara, 2/143
729 Mustafa Sabri, "Hezeyan Toptancılan'~ Yarın, Sayı: 14, 1346/1928, s. ı. Derdiyok, Şeyhu'l-islam
Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhi Konulara Yaklaşımları, s. 55-56 730
N isa, 4/115. 731
HeysemT, Mecmau 'z-Zevaid, 7/221. 732
AciOnT, Keşfi '1-Hafa, 2/188, (Hadis No: 2214) · 733 İbn Hibban, Sahilı-i İbn-i Hibban, 10/438; Beyhalô, Şuabu 'l-iman, 6/6(,, Hadis: (7512); Ebu'l-Ala, Tulıfetu '1-Aiıvezi, 6123. 734
Ahmed b. Hanbel, Musned, 1/275, (Hadis No: 2487) 735
Mustafa Sabri, "Hezeyan Toptancılan'~ Yarın, Sayı: 14, 1346/1928, s. 1 ve 4 736 M fSb ' " . . . usta a a rı, Hezeyan Toptancı/an'~ Yarın, Sayı: 15, 1346/1928, s. 1. Oerdiyok, Şeyhu'l-lslam Mustafa Sabri'nın Yeni Fıkhi Konulara Yaklaşımları, s. 57
300
TOKAT'IN YETIŞTIRDI(311LIM VE FIKIR ÖNDERLERI
"- .... Din-i İslfim'da tesettiir-i nisvlin'm da teaddiid-i zevclitm da viiclidu, icmli '-ı iimmet deliline miistenid olarak miinlikaşa götürmeyecek sı?retde ma'lı?m olan zarılrfit-ı diniyyedendir. Ayetleri kendi ıu'mlarmca (bôtıl zmmlarmca) te'vil etseler bile icmô'ı te'vil edemezler. Bıma Jıile girmez. Usfil-i fıkıh ulemôsmm "icmli', liyete, hadise takdim olımur" tarzmda ki kliidelerinin hikmetini ben vaktiyle anlayamamışdım. Zamammızdaki dinsiz/erin Itlisn-i niyete makrıln olmayarak bu mes'eleler hakkında teşviş-i ejkôra (fikirleri bozmağa) çalışmaları o kliidenin hikmetini bana anlatd1. Şimdi onlar, ayetleri eğib biikere/c arzu/arma göre istedikleri kadar ma'nli arasmlar. Beri tarafdaki icmô'-ı iimmet sarlilıatlerine karşı nasıl çôre bulacaklar? Onlara kalsa, Ramazan orucımu bile Kur'ôn-ı Kerim 'in ôyetine İstinfiden ilgô ederek o mm makômma fidye-i savmı ikôme edecek/erdi. Llikin boşıma yorulmasmlar! Ramazan orucumm farz-ı kat'i olduğımda m listlimanlarm şiiblıesi ;:,ok ki; Kur'ôn-ı Kerim'den başka bir kaçamakyolu çıkamb da onları şiibiteye diişiirmek kôbil olsun.!" 37
1.2.2. Kıyas
Kur'an-ı Kerim'deki " ... Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve
sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa diişerseniz,
Allah'a ve ahirete gercekten inanzyorsamz, onu Allah'a ve Rasul'e götürün (onların
talimatına göre halledin}, Bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha iyidir. "738
Ayet-i kerimesinin İslam şeriatının dört delilini de ihtiva ettiğini, ayet-i kerimenin son
kısmının kıyas-ı fukahaya delil olduğunu söyler. Hz. Peygamber (s. a. v.)' den rivayet
edilen şu hadisleri kıyasa delil olarak gösterir: Öpmekle orucun bozulup
bozulmayacağım soran kişiye Hz. Peygamber (a.s.): "Mazmaza ile bozulursa bununla
da bozulur. ~. 739 buyurmuş, yine ölmüş babası hesabına haccetmek için soru soran
kadına da "Babanın zimmetinde birisine borcu olsaydı da arkasından sen ödemek
isteseydin, ödemez miydin?" 740 demiştir. Kıyasın icma gibi delil-i kat' i değil, bir kısım
müctehitlerin görüşlerine dayandığı ıçın delil-i zanni mertebesinde olduğunu
söyler.Allah'ın ve Rasülü'nün makbul saydığı kıyas-ı fukahayı kabul etmeyenleri tenkit
eder. İcma ve kı yas karşıtlığının temelinde din hükümlerini tahrif etme gayreti olduğunu
belirtir. 741
737 Mustafa Sabri, "Hezeyan Toptanct/arı'~ Yarın, sa: 15, 1346/1928
738 . Nisa, 4/59.
739 Ebu Davud, Savm 33, (2385).
740 Buhari, Hacc-t, Cezau's-Sayd23, 24; Ebu Davud, Menasik 26, (1809);
741, Mustafa Sabri, "Hezeyan Toptanctlart", Yarın, Sayı: 15, 1346/1928, s. 4.'den naklen Derdiyok, Şeyhu'l-islam ' Mustafa: Sabri'nin Yeni Fıkhi Konulara Yaklaşımları, s. 57
301
GAZIOSMANPAŞA ONIVERSITESIILAHIYAT FAKOLTESI YAYINL.AR/2014
1.2.3. Makasıd
"İsHim'da tüm emir ve yasaklar, kulların ıslahı ve maslahatları içindir." görüşü,
Bir takım ana gayelerin hedeflendiği ve insanlar için fayda sağlama, onlardan zararı
savma esasına dayandığı makası d olarak ifade edilir. 742 Bu anlayışta hukukun eo büyük
gayesi, yararıo sağlanması (celbu's-salah) ve zararın kaldınlması (def'il-fesad) olarak
kabul görür. 743
Mustafa Sabri Efendi taahhüdü esas almakla birlikte dini hükümlerin bir takım
maksadara mebni olarak vaz edildiğini kabul eder. Bunların maksatlannın ilim adamları
tarafında.Q bulunup İslam'ın yabancılara karşı müdafaasında kullanılmasını da faydalı
bulur. Ancak hükümleri tespit edilen· düoyevi maksat ve menfaatlerle birebir
özdeşleştirmenin sakıncalarına da dikkat çeker: '·
"Her hususta emre harfiyen yapışan Jıizmetkôr, sebep arayan, mônô veren hizmetkordan daha çok makbul olur ve bu sebep arama keyfiyeti ômir ile memur arasmda/d idrôk mertebesinin farklılığı nisbetinde tehlikelidir. " Çok biiyük bir tilimin en cahil ve en ahmak bir uşağma karşı verdiği emirlerin, uşak tarafindan, (Bizim efendinin ımıradı şöyle olmalıdır, böyle olmalıdu~ tarzmda verilecek manolara göre yaprlması pek garip yanlışlıklar doğurur. Hôlbuki Cenab-ı Hak veya Resul-i Ekrem ile bizim aramızda/d nispet, misa/de gösterilen nispet ve mesafeye de kıyas edilemez. Onun için falan hiikmün sebebi şudur diye hiikiim veremeyiz. İşte resmin yasaklığmm sebebi de yukarıda söylediğimizden ibaret değildir. Başka nice hikmetleri vardır. Dinf lıükiimlerin gizli lıilolıetlerini açıklamaya kafianak bizim gibi ticizierin işi değildir. Böyle yüksek işlere karışmak haddini aşmak olur\144
"Şer 'i hükiimlerin İçiima i faydalarını düşünmek, bulmak fena bir şey değildir. Belki bu fayda ve menfaalleri dikkate değer bir kııdret ve malıörelle ôleme aniahnak ilim adamlarımızm üzerine düşen bir vazifedir. NSAncak bu işin yeri, femıi, Mustafa Efendi'nin. zannettiği gibi jikılı ilmi olmayacak, jikılı usfilii bile olmayacak. çiinkii jikılı ilmi Müsliinlanlara dini vazifelerini bir kamm metni gibi öğretir ve telkin eder. Fıkıh usfilii de onların kaynak/arım, şer'i dört delilden ne suretle lıiikiim çıkardık/arım gösterir. Şer'i hiilo'imler üzerine yiiriitiilecek İçtimai mütalaalar ise lslôm Dininin fertlerinden ziyade yabancılara bir miidafaa silahı olarak ortaya konulmak lôzım gelir. Vakıa dünyaya ait olan bumeiıfaat ve güzellikleri Miis/iimanlarm da bilmesi pekfaydalı olur. Ancak meselenin yalnız "Bilmek" te kalmaması gerekir" Şer'i vazifeleri n fiiliyat ve icraatım onlar m üzerine bina etmek derecesine gelince bu hal yukarıda geniş olarak arz edildiği üzere adı geçen fiilieri bozar. Demek ki, dini vazifelerden her biriliİli dünyaya ait ne kadar illet ve lıikmeti bu lımursa bulunsım gene icrôsmda gözetilecek esas ve gaye Allalı 'm emrine itaat ve ıtlırevi
742 EbG Amr Cemalüddin Osman b. ömer b. Ebi Bekr b. Yunus ibnü'I-Hacib {646/1249), Müntehe'I-VusUI
ve' I-Emel fi 'ilmeyi'I-UsOI ve'I-Cedel, ı. baskı, Daru'I-Kütübi'l-' ilmiyye, Beyrut 1985, s.184.; ibn Abdisselam, Muhtasaru'I-Fevaid fı Ahkami'I-Makasıd /Kav'aidü's-Suğra(thk: Salih b. Abdilaziz b. ibrahim Ali Mensur), Riyad 1997/1417, s.108; Şatıbi, ll, s.218.; Abdulkerim Zeydan, Fıkıh Usulü (çev. Ruhi-Özcan) M.Ü. ilahiyat Fakültesi Yayınları, istanbul 1993, s. 227; ihrahim Kafi Dönmez, "Maslahat", Diyanet islam Ansiklopedisi, Ankara 2003, XXIX, s. 79. 743
Muhammed Tahir ibn AşQr (1394/1973), Makôstdü'ş-Şerlati'l-islômiyye (Nşr. Muhammed Tahir eiMeysavi), 2. baskı, Darün-Nefais, Ürdün 2001(1421), s. 249, 515. 744 Mustafa Sabri, Meseleler, istanbul 1995, s. 75. 745
Mustafa Sabri, Dini Müceddidler, s. 63-64.
302
TOKAT'IN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
mesüliyetten kor/anak gibi diinyevf olmayan şeylerden ibaret olacaktır. Nihayet diinyevf gaye/er, esasın daha altmda, tti li ve mımzam bir maksat halindenazarı dikkate almabilir o kadar ... "146
"Şer 'f fillerde İçtimaf gayeler esası üzerine istinat ettirme mesleğinin bir mahzuru daha vardır ki o da, şer 'i hiikiimlerin yavaş yavaş tahrib ve bozu/masma yol açmasıdır. Mesela namazda en çok bedeni hareketlerden edilecekfoideyi nazarı dikkate alanlar, bir giin bunım yerine - belki dahafaydalı ve sistematik olmak iizere- başka bir şekil hareket ikamesini tecviz edebilir. "741
·
Makasıd çalışmalannın daha ziyade dinde yenilik taraftarları olan yenilikçiler
(reformistler)in hevesli olduğu bir durum olduğunu söyler ve "hakkında nass varid olan
şeyde ictihada yer olmadığı" ve "tasrih karşısında delalete itibar olmadığı" gibi usul
kaidelerine rağmen bu yenilikçilecin Kuran'ın esas hükümlerini bile değiştirdiklerini
belirtıneden geçmez. 748
1.2.4. İctihad ve T aklid
İctihadın sıhbati için dikkat edilmesi gereken üç husustan bahseder:
a. Müctehidin kendisini kanun koyucu gibi görmemesi,
b. İctihada ehil olmayanların bu işe kalkışmaması,
c. Nasslara taşımadığı manalar yükteyerek yanlış yorumlar yapılınamasıdır. 749
Bu yüzden Mustafa Sabri Efendi, ictihat kapısının, insana teşri yetkisi verecek kadar
açılınasının akıl ve nakil açısından batıl bir durum olduğunu savunmakta, " ... Eğer bir
husu~ta anlaşmazlzğa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inamyorsanız onu Allah'a
ve Resu/'e götün'in ... "750 ayetinin, insana teşri yetkisi verilmediğinin nakli delili
olduğunu soylemektedir.
Mustafa Sabri Efendi, fı.khın furu konulıirındaki ictihatlarda, isabet edene de hata /
edene de sevap verilmesine karşılık; usuldeki ictihatta ise sadece isabet edene sevap
verileceği kanaatindedir. 751 Mı.ib.ammed Abduh, Reşid Rıza, Ferid Vecdi, Mahmud
Şeltut, Kasım Emin gibi kimseler için şu ifadeleri kullanır:
"Çağdaş tilimler arasmda -fikhf konularm inceleıımesindeki biitiin sermayeleri hatalardan ibaret olan- içtihat heveslisi kimselerin kendilerini, hata yapmalan kendilerine zarar vermeyen aksine yarım da
746 Mustafa Sabri, DiniMucedditler, s. 64-65; Mese/eler, s. 75. 747 Mustafa Sabri, Dini Mucedditler, s. 68. 748 Mustafa Sabri, Dini Mucedditler, s. 68.· 177 Mustafa Sabri Dini Mucedditler, s. 67. 749
Mustafa Sabri, Mevkıfu '/-Akl, IV, Beyrut 1413/1992, s. 356-357 750 N isa, 4/59. 751M~stafa Sabri, Mevkıfu '/-Akl, IV, s. 356
303
GAZIOSMANPAŞA üNIVERSITESIILAHIYAT FAKÜLTESI YAY/NLAR/2014
olsa sevap kazandıran miiçtelıit imamlardan saydırmaya çalıştıklarını ve hata yapmaktan da korkmadık/arını görmek1eyiz. " m "Usulde taklit cilimler arasmda tartışmalı bir konudur. Çiinkii dinin asıliarım tak/id eden kimsenin imamnm sıhhati telı/ikeyle karşı karşıya olduğundan her miisliimaımı imanmı telılikede · olmasından dolayı usulde taklitten kendisini koruması gerekir. Fiirüda taklit, Miisliimanların geneli için zarıiri bir dwıımdur. Zamamn alimleri özellikle içtihat iddiasında bulıinanlar da fiiruda taklitten kendini kıırtaramazlar. "153
Reşid Rıza'nın mukallit Müslümanlada müşrikleri aynı kefeye koymasını hata
olarak niteler. Birtakım hadisçilerio düştüğü bir hatayı tekrarladığını, İbni Abdi'l-Berr'i,
-o mutlak olarak taklitçiliği zemmetmekte iken- takltd ederken hatalıyı taklid etmiş
olduğunu söyler. 754
Funi'da taklit taraftan olup, mezhepleri reddeden yeni ictihat hareketlerine karşı
olsa da furü'daki meselelerde ehliyetli alimler tarafindan yapılacak ictihatlara açıktır.
Onun seferilik meselesinde" bu gibi sonradan meydana gelen mes'eleler hakkında fıkhi
ihtisasları bulunan muhterem alirnlerimizin esaslı tetki.klerini de ayrıca bekleriz."
ifadesiyle yaklaşımı, yeni değerlendirmelere de açık olduğunu gösterir.'755 Onun endişesi
ehil olmayanlar tarafindan dini hükümler hakkında fikir beyan edilerek gerçek din
alimlerinin çürütülmesi ve din alimlerinin itibarsızlaştınlması suretiyle dinin
baltalanmasıdır. 756
Mustafa Sabri Efendi, modernistlerin batıyı yakalamak için ictihad kapısını \
sürekli açık tutma taleplerini ölçüsüz bulur. Ona göre her rüzgara, ortaya çıkan her fikre
göre dini hükmü değiştirmek onu oyuncak haline getirir ve Allah'ın dini olmaktan •.
cıkarır757 . . Mustafa Sabri Efendi, ictihadın şekil ve sınırını son derece dar tutar. Ona göre
müctehidlerin ictihadlanyla yaptıkları, Allah ve Resulünün vaz ettiği hük:ümlerin maksat
ve muratlarını araştırmaktan ve tespit etmekten ibarettir. Nasların illetlerini tespit eden
müctehidler, hakkında nass olmayan meseleleri de ortak illet sebebiyle bu hükümlere
752 Mustafa Sabri, Mevkıfu '/-Akl, C. IV, s. 356-357.
753 Mustafa Sabri, Mevkifu 'I-Akl, C. IV, s. 357.
754 Mustafa Sabri, MevkJfu'I-Akl, C. IV, s. 353. sayfadaki 1 no' lu dipnot. .
755 Bk. Mustafa Sabri, Meseleler (sadeleştiren, Osman Nuri Gürsoy), istanbul1995, 37.
756 . . Meseleler, s. 39
757 Mustafa Sabri, Dini Mücedditler, 67.
304
TOKArlN YETIŞTIRDI~IILIM VE FIKIR ÖNDERLERI
kıyas ederler. Yoksa Kur'an ve hadisten bağımsız ictihad etmezler. Yani müctehidlerin
yaptığı ancak kıyas ictihadıdır758 •
Mustafa Sbri Efendi, ictihatta ve diğer dini meselelerde özellikle taabbudi alanda ihtiyattan yanadır:
"E/Iıamdıılillah hikmet ve ulviyeti günden güne keşfolımmakta bulıman "Din-i Mü bin "im izde selim akıllarm idrak ve iz'an edemeyeceği bir cilıet de yoktur ya! Bilfarz olsa bile; hikmetine akıl erdirerek, erdirmeyerek omı da tasdik ve kabulden başka çare yoktur, denilmek hikmetsizce bir cebir, mantıksızca bir tahakküm olmaz mı? Diyeceksiniz. Hayır olmaz! ... çiinkii bir dinin hakikatini, şari (şeriat vaz eden) ve kıırııcusunım doğrıılıığımu ispat edecek ayetler, mucizeler ve lıususi miişahadeler vardır ki, din onlarla muhakeme edilir ve onlarla siibut ve katiyet iktisab ettikten sonra artık tekrar tekrar tali hiikiimlerini, balıusus şüpheli bir fikir, eksik bir tahsil ve hakikatten ziyade nefsin arzularma mağlub bir dimağ ile muhakemeye kalkışmak abestir. Çiinkii bu başa çıkı/amayacak ve tti/i hiikiimlerden esasa intikal ve islidial kabilinden ters bir hareket olacağı gibi bir dinin, taabbudi ve gayri muallel bazı lıiikiimleri de olur. çilnkı"i dinin esası mual/el (il/etlendirilmiş), ve miidellel (delil/i) olduktan sonra tali Iziikiim/erde sebep aramaya liizum yoktur. İliet/endirilmiş (sebep beyan edilmiş) olanlarda da bu vazife, ihtisas erbabmındw" 159
•
Mustafa Sabri Efendi 'ye göre ibadet konulan ihtiyat gerektirir:
" ... her lıusuta emre tam manasıyla riayet eden hizmetçi, emirde sebep arayan, ona mana veren hizmetçilerden daha çok makbuldiir. Hele ibadette bizim yanlışlık veya eksiklik zamıettiğimiz şeyden Halık'm haşa ziyan etmek ihtimali yoktur. Emir haricinde gösterilecek faaliyet ise, amir ile memur arasmdaki idrak mertebelerinin farkı nisbetinde muhatarlzdır. Mesela çok çalışkanlık edip de sabah namazı iiç rekat kılınmış olsa iki yerine de kabul olımmaz; biisbiitiin bozulur ... "160
•
Fıkhi görüş ve değerlendirmelerinde geleneğe son derece bağlıdır. Hanefi
mezhebine sıkı sıkıya bağlıdır. Mesela, musiki konusundaki görüşü Hanefi geleneğinin
aynen devamıdır. 761• Talak hakkının kocaya ait olması, mücessem resim ve heykel
yapmanın haram olması konusundaki görüşleri de böyledir. Ancak o, mezhebi olan (
Hanefiliğe son derece bağlı olmakla birlikte, namazda Kur'an'ın tercümesinin okunınası
gibi bazı meselelerde gerekirse mezhep hükmü terk edilerek başka mezhep görüşleriyle
amel edilebileceği görüşünü de benimsemiştir762: İmam Serahsi'nin Mebsut'una büyük '
saygı duyar ve bu tür eserlerin peygamberimizin nübüvvetine delil olduğunu, ne zaman
mebsutu okusa nefsini küçük gördüğünü ve kendisini onların yanında islam alimlerinden
saymaktan haya ettiğini söyler. 763 Fukaha tarafından istinbat edilmiş bulunan fıkbl
758 Mustafa Sabri, "H~zeyan Toptancıları", Yarın, sayı, ıs, yıl, 1346/1928, s, 4; Derdiyok, Şeyhu'l-islam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhl Konulara Yaklaşımları, s. 61-65. 759
Mustafa Sabri, Meseleler, s. 16-18. 760
Mustafa Sabri, Meseleler, s. 35-37. 761
Mustafa Sabri, Meseleler, s. 112-113. 7,62
Mustafa Sabri, Kur'ôn'ın Tercümesi Meselesi, s. 48-49. 763·M~stafa Sabri, Mevk1[ul akıl, C. IV, s. 310, Kavsi, Eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 204
305
GAZIOSMANPAŞA üNIVERSITESI ILAHIYATFAKÜLTESI YAYINLAR/2014
hükümlerin tutarlı ve isabetli olduğunu savunur ve bunların birçok hilanetlerinin
bulunduğunu söyler. 764
1.3. Bazı Fıkhl Meselelere Yaklaşımı
1.3.1. Kuran Tercümesi ve Anadilde İbadet (Kur'an'm Tercümesini
Okuyarak Namaz Kılmak)
"Ben yükselen bu ses/ere, Kur'ön'm lıiikiimran olmasım ve Türk milletini İslam birliğine bağlayan son ipin de kopanimamasım miidafaa sadedinde karşılık vermek ve Türkler 'in Arap dünyasından koparılması hareketine iştirak edenlerin düştükleri hataları göstermek istedim. Umulur ki, onlar bu işe bir son verirler ve merhamete gelerek Türkler 'e zulmedenlerin zulmiine man i olmak sıiretiyle kendilerine yardımcı o/ur/ar. "76
S
diyerek Mustafa Sabri Efendi, "Kur'an Tereuroesi Meselesi" adlı müstakil eserini Türk
milletinin İslam bağını korumak için ya.Zdığıru ifade eder. O Kuran tercümesine bir
yasak olmadığını kabul eder. Mesele Kuran'ın tercümesi değil, onu ~amazda okuma
meselesidir. 766
Mustafa Sabri Efendi, namazın sadece Kuran'ın arapça lafzıyla olması
gerektiğini savunur ve şunları-söyler:
"Reformcu/ar Kuran-ı Kerim 'in türkçesini asıl Kuran makamına koyarak Türklerin namazmı bile işte bu Türk Kuran 'ı ile kıldırmak isterler ...... .İslöm alim/eri, "hatta İbn i Abbös, İbn i Mes 'ıid ve İmam-ı Ali gibi biiyük sahtibe tarafindan Kur'an-ı Kerim 'in ibaresi hakkında var id olarak Ashtib-ı Kur'iin 'm çoğımluğımım muvafakatı olmayan, tevötiir seviyesine ulaşmayan ve (şaz kıraat) adı verilen lııısıisi okumalar (Jcıröat), bazen şer 'f lıiil..·iimler için, bir jikılı vesfkiısı sayılmak v~ bazen de miitevatir okumamn teftiri makammda telakki edilmek üzere mantiları ile Kw~ 'an gibi nazarı itibara olmdıkları lıalde bile bu okumalar üzerine namazda akımıayı côiz göriilmemişken şımım bunım tarafından tanzim olunacak ve bugün beğeni/en stiret, yarın beğeni/memekle çeşitli şekiller alacak Tiirkçe veya Kürtçe ibörelerin Kuran ibôresi halinde namazlarda akımmasını katiyen caiz görmezler. "161
Mustafa Sabri Efendi, bin yıldan beri Kur'an'la haşir neşir olm:uş Türk halkım, Kur'an'ın Arapcasını okuyamayanlar sınıfına sokarak Ebu Hanife'nin ve mezhebinden sabibeyn (Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed) in rnekruh ta olsa Arapea okuyamayanlar icin verdikleri geçici cevaz hükmüne dahil etmelerinin çok yanlış olacağım ve bunun bir anlamda Türk halkına saygısızlık olduğunu düşünmektedir. 768
764 Mustafa Sabri, Meseleler, s. 17-19. 765 Mustafa Sabri, Kur'an Tercumesi Meselesi, s. 8. 766 Mustafa Sabri, Dini Mucedditler, s. 193-194 . 767 Mustafa Sabri, Dini Mucedditler, s. 193 . 768 Mustafa Sabri, Kur'an Tercumesi Meselesi, s. 53; Derdiyok, Şeyhu'l-islam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhi Konulara Yaklaşımları, s. 79; Kahraman, Mustafa Sabri Efendi(1869-1954) ve Bazı Fıkhi Meselelere Yaklaşımı s. 322
306
TOKAT'IN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
Mustafa Sabri Efendi, namazda Kur'an'ın Türkçesini okumayı meşrulaştırmak
için ana dileriyle Allah' a dua etme gerekçesini ileri sürenlere de şöyle cevap vermiştir:
"Sonra bilhassa namazlarda Arapçadan başka herhangi bir /isan ile Kur'an okımmaz. Cibril-i Emin 'in Hz. Mulıammed'e indirdiği kelime ve ibare/erin gayrı bir ibare ile Arapça da olsa yine Kur ·an okımmaz. Ve talıaretsiz okımmamak gibi lıiikiimler bunlar hakkında cereyan etmez. Insanın namazda Allalı 'ma kendi /is am ile duada bu lımmak nimetinden malırum kalması tarzındaki yeni itirazlarm cevabı kolaydır: Çiinkii namazı insamn kendisi tertip etmemiştir. Cenabılıakk 'm emri vechile tertip edilmiştir. İçinde okımacak Kur'an'ın da Allalı kelamı olması istenmiştir. Vazifo bu suretle ifa edilecektir. Bunun dışında Müslümanlar kendi lisanlarıyla da Cenabıhakk'a istedikl~ri kadar dua edebilirler. Ve isterlerse namazda okudukları Kur'an ayetlerinin manalarmı da ehlinden öğrenebilir/er. Ve bu gibi ihtiyaçlarmdan dolayı Islam ımsıır/arının Arapçanm bir ortak lisam gibi aralarmda ımıumileşmesine çalışmaları bir vazifedir"769
• Hatta o, bölümneye sebebiyet vereceği gerekçesiyle anadilde hutbeyi bile caiz görmemektedir 770
•
Mustafa Sabri Efendi, müteabhirun dönemi Hanefi falcilıleri tarafından
nakledilen ve Ebu Hanife'nin "Arapçasını okuyabilenin namazda Farsça da
okuyabileceği" şeklindeki görüşünden rücu ettiği şeklindeki rivayeti doğru bulmaktadır.
Ona göre Ebu Hanife önce bu görüşü seslendirmiş ancak daha sonra imarneynin
görüşüne dönmüştür771 . İmameyn'in: " Farsça tercüme acziyet durumunda Kur'an'ın
Arapçasını okuyamayanlar için namazda Kur'an yerine geçirilmiştir" şeklindeki
görüşüne de katılmama.kta ve onları şu ifadelerle eleştirmektedir:
"Ne var ki İmameynin bu sözleri de, tıpkı İmamınki gibi ya Kur 'an'ın tarifinin geçersizliği ya da Kur'an obnayan pir şeyin keyfi olarak Kur'an yerine geçirilmesi gibi iki şıktan birini tercih durımıuyla karşı karşıya bırakır. O halde Farsça tercüme, Kur 'an 'm Arapçasını okııyamayanlar için nasıl Kur 'an olabilir?Kur'an olmayan bir şey za111retten dolayı da Kur'an olmaz"172
•
Mustafa Sabri Efendi'in n bu konuda dikkat çeken bir ifadesi de şöyledir:
"O halde u lema mn üzerine düşen, körii köıiine (dedi-demiş) 'in peşine diişmeyip, zamanın
hadiselerini dikkatlice gözden geçirmek, İslam 'ı ve ıiıiisliimanları oyuncak haline getirmek isteyen
lıiiinlerin suratiarına fitne kapılarım kapatmaktır. ( ... ) Herhangi bir Hanefi ii/imi, kendi mezhebiyle
atakalı bir meselede İslam 'm yararma bir şey gördüğünde Şafii mezhebine göre fetva vermekten
çeki n m ez. Çiinki/ bu davranış la Ebu Hanife 'nin ruhu şad edilmiş olur. Hiçbir Şafii, Maliki ya da Hanbeli
tilimi de buna benzer birfetva vermekten·çekimnez. Bunlarınhiçbirinin gözünde kendi imamma muhalefet
etmek, İslam'ın yararına olan şeye muhalefetten daha biiyük ve önemli değildii·. Bu davramşları yiiziinden
imamlar da kendilerinden razı olur" 713•
769 Mustafa Sabri, Dini Mücedditler, s. 194-195; Kur'an'ın Tercümesi Meselesi, s. 57-58, 75.
no Mustafa Sabri, Dini Mücedditler, s. 195. nı Mustafa Sabri, Dini Mücedditler, s. 194; Kur'an.'ın Tercümesi Meselesi, s. 45-46. nı Mustafa Sabri, Kur'an'ın Tercümesi Meselesi, s. 53, 85-86, 92. m M.list~fa Sabri, Kur'an'ın Tercümesi Meselesi, s. 48-49.
307
GAZIOSMANPAŞA ONIVERSITESIILAHIYAT FAKOLTESI YAYlNLARI 2014
Mustafa Sabri Efendi namazda Kur'an'ın aslından qaşka bir şeyin
okunamayacağı şeklindeki görüşünden yeni Müslüman olanlan da istisna etmez.
Mutlaka Kur'~n'ın öğrenilmesi üzerinde durur774.
Ezher Şeyhi Mustafa Merağl'nin Kur'an tercümesinden de hüküm
çıkanlabileceği anlamına gelen sözlerine reddiyede bulunan Mustafa Sabri Efendi, fıkıh
usulü kitaplarında Kur'an için yapılan taritin tercümeler için geçerli olmadığını,
tercümelerin ne isim ne de delalet yönünden Kur'an olmadığını ve eksik olabileceğini
gerekçe göstererek bunlardan hüküm çıkarılamayacağı kanaatini taşır. Tercümede asıl
ve delalet ettiği manalar c ilietinden hata ihtimali olabilirken, Kuran' da bu hata ihtimali
yoktur. · Arapça bilmediği halde sadece tercümeye dayanarak ictihad eden ve hüküm
çıkaranların düştükleri durumu ifade ederken, onların mütercime bağımlı olduğunu,
onun aklıyla düşündüklerini ve onu taklit etmek zorunda kaldıklarını· sÇ>ylemektedir775•
1.3.2. Oruç Yerine Fidye
Mustafa Sabri Efendi, oruca güç yetiremeyenlerin bunun yerine fidye vermesinin
yeterli olacağı şeklindeki görüşü savunanların matbuat sahnesindeki aktörleri olarak
Süleyman Nazif ve Ubeydullah Bey'i görür.Ona göre bÔyle "yeni moda" ve" dinsiz din
alimleri" 776nin çabası beyhudedir. Onlarla beraber bu konuda Musa Carullah'a, Hüseyin
Kazım Kadri'ye sert cevaplar vermiştir. Onl~ Bakara Suresinin 184. Ayetinde geçen
"oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir" mealindeki ayeti,
"oruç tutmaya gücü yetenler'' veya "oruç tutmakta zorlananlar" diye anlamışlardır.
Onlara göre oruç tutmaya gücü yetse bile tutmak istemeyenler fidye vererek oruç
tutmayabileceklerdir. Mustafa Sabri Efendi, Kuran ayetlerini usul ilminden, sebeb-i
nüzulden, hadislerden bağımsız ele alan bu yaklaşım<~; o günün "kuran mealciliği" der ve
önce ayetin doğru anlaşılması için dil kaidelerinden _işe başlar. Ayetin: "oruç tutabiten
ancak yaşlılık ve sürekli hastalık gibi çok zor durumda olan kimselere bir fakiri
774 Mustafa Sabri, Kur'ôn'm Tercümesi Meselesi, s. 57-58, 75.
775 Mustafa Sabri, Kur'ôn'm Tercümesi Meselesi, s. 20-21. ; Kahramarı, Mustafa Sabri Efendi(1869-1954)
ve Bazı Fıkhi Meselelere Yaklaşımı, s. 322 m Mustafa Sabri, Meseleler, s. 166.
308
TOKAT'IN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
doyurmak gerekir" şeklinde mukayyed anlaşılması gerektiği üzerinde durmuştur. Ayeti
yukardaki gibi her durumda fidye vermekle orucun terk edilebileceği şeklindeki mutlak
anlayışın yanlış olduğunu savunmuştur. Oruca gücü yettiği halde fidye verilerek oruc
yükümlülüğünden kurtulabiliyorsalar o zaman orucu kim tutacak? sorusunu sorar.
Kimse oruc tutmayacaksa oruc diye bir mükellefiyetın ne anlamı kalacak?! Bu sebeple
mezkur ayeti Süleyman Nazif, Ubeydullah Bey, Musa Carullah gibilerin anladığı gibi
anlamanın oruç ibadetini ortadan kaldıracağım çok sert bir dille ifade etmiştir 777•
1.3.3. Zekat
Mustafa Sabri Efendi, "Bir adam alnının teriyle kazandığı malının yüzde iki
buçuğunu muhtaçlara vermeye niçin mecbur olsun? Karşılıksız olarak yapılan bu
sarfiyat servet ilmi kaidelerine aykırıdır." şeklinde itiraz edenlere, insanların sadece
iktisat kaidelerine gore değil, adalet, hamiyet, fazilet, izzet-i nefs ve hemcinsine yardım
gibi insanı kuralları da büsbütün unutmaması gerektiğini, uygulamalarda yalwz bir
kanunla değil, bütün medeni kanunların kanşımıw yapıp ortak noktalarını bularak bazı
uygulama ilkeleri belirlemeleri gerektiği görüşündedir 778
"İslam da her şeyden zekat alıyor" gibi düşüncelere de cevap verir:
"zekatın böyle herkesin malının kırkta birine müteallik olduğu zannolunmasın ... Bunun bir çok şartlan vardır: Evvela bir Müslüman kendirlin ve H\şesiyle mükellef buluntluğu ai le ve akrabasının yiyecek, giyecek ve mesken ihtiyacını temin ettikten sonra fazla kalan malının "nami" (çoğalan) tabir olunan kısmından, o da üzerinden bir sene geçtikten sonra zekat vermekle mükelleftir. Mezkür ihtiyaçlardan fazla olarak irad ve akar bile "nami" saY.ılmayıp bunların getirdiği hasılat, "nami" dir ... Demek ki çalıştınlmadan elde tutulan mal ve mülk, ne k'adar çok olsa da yine zekat gerekmez. Yalnız nakitler, fevkalade tedavül kabiliyetleri ve müessiriyetleri itibariyle her halde "nami" addolunur ki bunda da nakit sahiplerini, ticaret yoluna yönelmeleri hususunda üstü kapalı bir mecbfiriyet vardır."779
m Mustafa Sabri, Mese/eler, s. 166-190. na Mustafa Sabri, Meseleler, s. 102-103 T!.9 Mustafa Sabri, Meseleler, s. 104
309
GAZIOSMANPAŞA ONIVERSITESIILAHIYAT FAKOLTESI YAYlNLARI 2014
1.3.4. Kadının Tahsili, Çalışması ve Tesettürü
1.3.4.1: Kadınlarm Tahsili
Mustafa Sabri Efendi 'ye göre, kızların eğitimi sadece kızlara ait okullarda ve
kadın öğretmenler nezaretinde olmalıdır. Eğer yüksek öğretim için yeteri kadar kadın
öğretmen yoksa o zaman erkek öğretmenler tesettürlü kızlara ders verebilirler . 780
Kızların tahsil için yurtdışına gönderilmesine cevaz vermeyen Mustafa Sabri
Efendi, bunun sebepleri arasında kızların gittikleri ortamdan etkilenerek kendi
kimliklerinden taviz vermelerini, batı tarzı bir hayatı benimsernelerini ve kendi
değerlerine yabancılaşmalarını göstermektedir. Mustafa Sabri Efendi, kızların tahsil
amacıyla yurtdışına gönderilmesine karşı çıkmaktadır. Mutlaka bazı yabancı ilim
adamlarından faydalanmak isteniyorsa, onların · ülkemize getirilip okullarda ders
verdirilmesinin daha doğru olacağına inanmaktadır781
Kızların, kadınların açık olarak okumasının ise aradaki haya perdesini açıp yüz
göz olabilmek için istendiğini söyler:
"Bu hanım kızlar, erkek talebe ile bir mektebe i h til at ~tmeseler, öğretmeni n huzurımda da yüzleri
peçe/i olarak otursalar ve mekteplerine bu layafetle gidip gelseler yüzleri ile beraber ilim tahsiline karşı
akılları da kapanmış mı olacak? Bu defa belki tesettiir/e okımıas;iıda meşakkat olur denecektir. Çiinkii
zavallı meşakkati da bilmez. İnsanların arkasmda bunca· yiik taşımakla geçimini . sağladığı diinyamızda
kadının yüzündeki peçeyi bir yük sayanlarmmaksadi nÇ-mahrem kadmlarla yiiz-göz olmaktır. Bu onlarca
zamana ait bir ihtiyaç ve belki şehvan(btr ihtiyaç/ır. " 782
Ona göre bütün kızların yüksek tahsil yapması gerekınediği gibi, kızların
erkeklerin tahsil aldığı her alanda tahsil almalan da gerekli değildir. Kadınlar fıtratlarına
daha uygun ve annelik görevini ifa ederken ihtiyaç duyacaklan alanlan terelli
etmelidirler. Bu konudaki görüşünü şu ifadelerle ortaya koymaktadır:
"Seçkin kızlarm dışmda kalanlarm aldıkları eğitimin kendilerini ilgile!ıdiren, evlerinin idaresi, çocuklarmm terbiyesi, ahlaken eğitilmesi, sağlık, düzen ve tasarrufu korımza gibi konularla sımrlt olmasım tercih ederim. Yani onlarm aldıkiçın tahsil, her işte erkeklerle eşit olmaları için değil, kendilerini
780 Mustafa Sabri, Kodm/o ilgili Goruşum, ( çev: Mustafa Yılmaz}, istanbul ı994, s. 98.
781 Mustafa Sabri, Kov/1 fi'l-mer'e, s. 8ı (Kodmlo ilgili Görüşüm, s. 98-99} .. ; Derdiyok, Şeyhu'l-islam
Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhi Konulara Yaklaşımları, s. 8ı 782
Yarın, Sayı: ıs, ı7 Şubat ı928, sh: ı ve 4
310
TOKAT'IN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
en iyi anne ve eş olarak hazırlama/ıdır. Zira kadmları lıer işte erkeklerle eşit tutmak miimkiin olmadığı gibi bunım bir yararı da yoktur"183
.
1.3.4.2. Kadınların Çalışması
Özellikle Batıda sanayi devriminden sonra bir taraftan artan iş gücü talebi öbür
taraftan özgürlük ve eşitlik propagandalan kadını da iş hayatının içine çekmeye
?aşlamıştır. Kadınlar vasıfsız işçi olarak çalışmak yerine tahsil alıp erkeklerin icra ettiği
her mesleği yapmak istemişlerdir. İslam dünyasında fakihler kadının erkekler gibi evin
dışında çalışmasına genelde olumsuz bakmışlardır. Mustafa Sabri Efendi de kadının
özgürlüğü adına çalışma hayatına atılması fikrine de katılmamaktadır. Mesela bir işyeri
açılıp içerisine genç ve güzel bir kadın konulmasının dükkanın gözlere dağıttığı "güzel
hediyeler" ile müşteri toplayacağını yani kadının güzelliğinin de bir anlamda piyasaya
düşeceğini iddia eder. 784 Mustafa Sabri Efendi 'ye göre, kadının gelecek endişesiyle
erkeklerin haşin dünyasına atılması onları erkekleştirmekte ve kadınlığı ayağa
düşürmekte, hürmet ve nezaket hissini kaldırmaktadır. 785
Ona göre kadıniann ekonomik özgürlüğünü savunanlann asıl maksatlan veya bu
işin varacağı netice kadının erkekleşmesidir. Bu, "serseri bir hayat"ın habercisidir.
Kadının ekonomik bağımsızlığını elde etmesi, ailelerin dağılmasına sebebiyet
verecektir. Batı bu fikirlerio zararlarını gördüğü ve batılı kadınlar erkeklerin nazannda
ucuzlaştığı, batılı kadınların da için için nedamet yaşadığı zamanda onlara özenilmesine
şaşırır 786.
Mustafa Sabri, çalışma konusunda iyi niyet taşıyan taklit anlayışından azade ve
tabii şartlardan hareket eden ve ev ekonomsisine katkıda bulunmak isteyen vefakar ve
cef'akar kadınlan da unutmam~a ve onlara şu tavsiyeyi yapmaktadır:
"Eğer maksat şimdiye kadar erkeklerin üzerine yüklenen ve bu ı:t:clıile İslam aleminde altmdan kalkı/amayan geçim sıkmtısma kadmlarm yardım etmesi ise bu yardım vazifesini evleri dalıilinde ifa ehnek miimkiin deği/midir? Umthnayalım ki, ortalama bir geç i me henüz malik olamayan İslam ailelerinin evlerindeki işler, en çok yabancı hizmetçiler tarafindan göliiliir. Ve çocuklar onlar m ellerinde biiyiitiiliir, erkeklerinden başka kendilerinin elbisesi de terzi/ere diktirilir. Daha garibi şu hal/er, alafranga/ı ve kadm
'8:3 Mustafa Sabri, Kavllfi'l-mer'e, s. 88-91 (Kadmla ilgili Görüşüm, s. 103). 784 Mustafa Sabri, Dini Mücedditfer, s. 309 . 785 Mustafa Sabri, Dini Mücedditfer, s. 302-303
· Z~6 Mustafa Sabri, Dini Mücedditfer, s. 302-303.
311
GAZIOSMANPAŞA ONIVERSITESIILAHIYAT FAKOLTESI YAYINLAR/2014
lıiirriyetine miitemayil olan aileler arasmda daha çok lıiikiim siil:mektedir. Kadınlar arzu ederlerse erkeklerin dışarıdaki iş ve kazancma, bile evleri dalıilinde yardım edebilirler"781
.
1.3.4.3. Kadıniann Örtünınesi
Örtünme, "Kadını kötülük yollanndan koruyan, erkekle kadın arasında engel
olması için dini ya da ahlaki teşvikle ortaya çıkan bir durumdur."788 Kadının örtüsü
erkeğin önünde sözlü yada fiili reddetmeye gerek kalmadan takınılan bir red kuşağı
sağlar, böylece kendiliğinden erkeğin hedefi olmaktan kurtulur. 789
" ... Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasın/ar ... " 790 ayetindeki
"zin etlerini açmasınlar" ifadesini "zikru 'l-hal irade tu 'l-mahal" kaidesi gereği zinetlerini
değil, zinet yerlerinin gösterümernesi gerektiği şeklinde anlaşılması kanaatindedir.
Kadının yüzlerinin de örtülınesini uygun bulsa da bu konuda vazifeli olanın kadın
olmadığını, erkeklerin kadının yüzüne bakma konusunda gözlerini salqn.ması gerektiğini
söyler. 791 Başını kapatıp da tam anlamda tesettüre riayet etmeyeniere "Giyimli
olmalarına rağmen çıplak gibi olan kadınlara Allah lanet etmiştir. " Hadisinin yeterli
olduğunu savunur. 792
1.3.4.5. Evlilik Öncesi Arkadaşlık (Flört)
Onun tartışmaya girdiği ve kendisine ciddi· tenkitler yönelttiği yazarlardan biri de
"Tahrfru'l-mer'e" (Kadının Özgidrleştirilmesi) kitabını yazan Kasım Emin'dir. Esasen
"Kavli Fi'l-mer'e" (Kadın Haklanda Görüşüm) adlı kitabını da Kasım Emin'e reddiye
olarak yazdığı söylenmektedir. Kadınlann evlilik öncesi nikaJısız · olarak yabancı
erkeklerle arkadaşlık kurmaları ve arkadaş olarak yaşamalan, bu tür anlayışlar
müslüman kıziann iffetini zedeler. Bu hayat tarzına alışanlar eviilik hayatından zevk
almadıkları için ya evlenıneye yanaşmazlar veya evliliklerini sağlıklı bir şekilde
sürdüremezler. Aynı zamanda bunlar. başkalarına da kötü örnek olurlar. Halbuki flört
787 Mustafa Sabri, Dini Mücedditler, s. 301. 788 Mustafa Sabri, Kadınla ilgili Görüşüm, s. 41. 789 Mustafa Sabri, Kadınla Ilgili Görüşüm, s. 54-55. 790 Nur, 24/31. 791 Mustafa Sabri, Kadınla ilgili Görüşüm, s. 136 792 Mustafa Sabri, Meseleler, s. 140.
312
1· TOKArlN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
yaygınlaşmaz, bunun kadınlara ve kızlara kurulmuş bir tuzak olduğu anlaşılır ve
anlatılırsakimse bu yola tevessül etmez ve sonunda Kur'an'ın emrettiği iffet kazanır793 •
1.3.4.6. Taddud-i Zevcat (Çok eşlilik)
Taaddüd-i Zevcatı isabetsiz bir görüş telak.ki edenlerin, İslam' da çok eşlilik
yoktur diyenierin amacının Avrupa medeniyeti karşısında - İslam'ı temize çıkarma
gayreti olsa da bunun bir gaflet olduğunu söyler. Çok eşlilik Kur an nassıyla sabit
olması sebebiyle bunu kalben tasdik etmenin farz, ama fiilen uygulamanın ise caiz
olduğu kanaatindedir794 "adalet şartının yerine getirilmesi imkansızsa öyleyse bu
Kur 'an ve onun sahibi olan Cenab-z Hakk'zn hakfmaneAanzyla nasıl miitenasib olur?"
Diyerek İslam 'ı aleme hoş gösterme adına müslümanların kitabına manasızlık ve
mantıksızlık isnat edildiğini söyler. 795
Tek eş olan yada hiç evlenmemiş bayanların çok eşlilik gibi şer'1 bir hükmü
tenkid etmeye selalıiyetli olmadıkları gibi iki kadınla evli olan erkeği adaletsizlikten
şikayet eden kadını öncelikle fıkıh müdafa eder ve erkekği tazir cezasıyla
cezalandırır. 796 ilk hanımının hatırını kınnam ak, onu uzmemek icin ikinci eş
almayaniann da nezaketlerinin sevabını alacağını söyler.797 Çok eşliliğin
yasaklanmasının ise zinayı çoğaltacağını, erkeklerin gizli dostlar tutacağım söylemiştir.
1.3.4.7. Kurban Bedelinin Başka H~yır işine Harcanması
Mustafa Sabri Efendi'nin döneininde "Hikmet Gazetesi" Osmanlı donanmasının
güçlendirilmesi gerekçesiyle başlatılan yardımlaşma kampanyasına destek amacıyla
Fetvahane'den kurban paralannın donanma .için harcanmasının caiz olup olmadığı
yönünde fetva istemiştir. Umduğu cevabı alamayınca da " bii ne sorduk fetvahane ne
cevap verdi. O halde şu soromuza cevap verin: bir farz ile bir vacip tearuz ederse hangisi
793 Mustafa Sabri, Kavli fi'l-mer'e, 50-51 (Kadınla ilgili Görüşüm, 63-65).Kahraman,
Efendi(1869-1954) ve Bazı Fıkhl Meselelei-e Yaklaşımı, s. 326 794 Mustafa Sabri, Meseleler, s. 54. 795
Mustafa Sabri, Mesefefer, s. 46. 796
Mustafa Sabri, Mese/eler, s. 49 79~.Mustafa Sabri, Meselefer, s. 53 .
Mustafa Sabri
313
GAZIOSMANPAŞA ONIVERSITESIILAHIYAT FAKOLTESI YAY/NLAR/2014
icra olunur?! Hangisi terk edilir?!" diyerek ve En:ffil Suresi'nin 60. Ayetini de delil
getirerek fetvahaneıı:ıin maksatlarını anlamadiğı(!) yönünde yayınlar yapmışlardır.
"Müftüler, fetVa verseler de sen, yine kalbine danış" hadisini delil getirerek de
fetvahanenin fetvasını tatmin edici bulmadıklarını beyan etmişlerdir. Bunun üzerine
Mustafa Sabri Efendi Beyan u 'I-hak mecmuasında uzunca yazdığı makalesiyle bu
konudaki görüşünü yazmıştır. Evvela müste:fti iken (Fetva sorarken) sonra müftüsü
(fetva makamına fetva verir) olmalarını eleştirir ve hükmüne kanaat etmeyeeelderse
neden Osmanlının kuruluşu kadar belki de daha eski bu makamdan fetva istediklerini
sorar. "kalbine danış" şeklindeki ifadenin de aleyhlerine olduğunu bu hadiste
kastedilenin müftü bir meselede cevaz verse bile uygulamada acele etmeyip vicdanını
dinlemek gerektiğini söyler.
Onun jfadesine göre, bu talepte bulunanlar kendi lüks harcama!~dan, refah ve
isra:flarından hiç taviz vermeden halkın kurban ibadetine göz dikerek dinin qir hükmünü
değiştirmeyi ve iptal etmeyi daha kolay görmektedirler. 798 Bu da onların iyi niyetli
olmadıklarını göstermektedir.
Mustafa Sabri Efendi, ilgili makalede özetle şunları söyler; Hayır yapmak için
temel bir ibadeti feda etmek şuurlu müslümanın yapacağı bir şey değildir. Dolayısıyla
donanma yardımı ayrı bir hayır, kurban ise ayrı bir ibadettir. Birini diğerine feda etmek
asla caiz olamaz. Ancak bu konu<!a Müslümanları zengin, orta halli ve fakir olmak üzere
üç grupta mütalaa etmek gerekir. Orta kısım servetinden bir kurban parası çıktıktan
sonra zekat alabilecek fukara sınıfına dahil olanlardır. Bunlar, kurban günü kurban
kesme vecibesi girmeden önce kurban kesecekleri parayı donanma yardımı olarak
verebilirler. Bu parayı belirtilen yere verince kurban bayramına ·fakir girecekleri için
onlara kurban vacip olmaz. Zenginler ise hem kurban keser hem de donanınaya yardım
ederler. Donanınaya yapacakları yardım kurban yerine geçmez. Fakirler ise kurban
kesmekle mükellef olmadıkları için güçleri oranında donanma yardımına katılmalarında
bir sakınca yoktur. Mustafa Sabri Efendi'ye göre, donanmayı .güçlendirmek maksadıyla
798 Mustafa Sabri, "Kurban Paralan ve Donanma ianesi, F, BH., IV/91, Yıl: 20 Kanunuewel1326/1911, s. 1710-1717.; Derdiyok, Şeyhu'l-islam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhl Konulara Yaklaşımları, s. 100-101
314
TOKAT'IN YETIŞTIRDIGl/LlM VE FIKIR ÖNDERLERI
kurban kesmeyi terk etmek, askerin eğitim sırasında namazı terk etmesine benzer.
Çünkü bazı askerler de vatan savunmasınırı da bir ibadet olduğunu söyleyerek namazla
askerlik eğitimini karşı karşıya getirmektedirler. Halbuki Yüce Allah savaş esnasında
bile namaz kılınayı emretmiştir799•
1.4. Fetvaları
Nuri Derdiyok, Mustafa Sabri Efendi'nin 39 fetvasını tesbit edebilmiştir.
Bunların bir kısmı Meşihat makamının resmi organı olan Ceride-i ilmiyye'de800, bir
kısmı kitaplarda ve farklı zamanlarda neşredilen Sebilürreşat gibi mecmualarda
yayınlanrmştır.
İbadetle ilgili fetvalarında ihtiyatlı tavn dikkat çekmektedir. Mesela, 1919'da
Osmanlı Harbiye Nezareti'nin yaklaşan ramazan ayında ordunun seferi sayılıp
sayılmayacağına, komutan ve askerlerin oruçla mükellef olup olmadıklarına dair verdiği
fetvada kısaca şöyle demiştir: Asker olmak, oruç tutmamak için bir mazeret sayılmaz.
Savaş halinin ihtimal dahilinde olduğu durumlar da ruhsattan yaralanınayı gerektirmez.
Sefer halinde olan asker onbeş günden az kalacağı bir yerde konaklaması durumunda,
komutanlarının takdirine binaen seferi sayılabilir. İkarnet halinde bulunan askerlere oruç
farzdır. Seferilik sebebiyle oruç tutamayan askerlerin de asla aç~an yiyip içmesi caiz
olmaz801•
MuameHit sahasında kolaylık (teysir) ilkesini kullanır. Mesela, İslam'a girmek
isteyen bir kimsenin sünnet olup tesertüre bürünmesinin şart olup olmadığını soran
birine, İslam'a girmek için kelime-i şehaddetten başka bağlayıcı bir şart olmadığını ifade
eder. Sünnet olmanın Müslümanların şiarı ve Hz. Peygamber'in sünneti olmakla birlikte
özellikle belli yaşı geçen kimseler için şayet bazı tehlikeler de söz konusu ise bu
durumda sünnet olmayanın Müslümanlığına bir halel gelmeyeceği yönünde fetva verir.
799 Mustafa Sabri, "Kurban Para/art ve Donanma ianesi, F, BH., IV/91, Yıl: 20 Kanunuewel 1326/1911, s.
1710-1717; Kahraman, Mustafa Sabri Efendi(1869-1954) ve Bazı Fıkh7 Meselelere Yaklaşımı, s. 326-327 800
ismail Cebeci, Ceride-i ilmiyye Fetva/an, istanbul 2009, Giriş, XXIX, XXX. 801
Mustafa Sabri, "Fetava-i Meş7hatpenah7'~, Sebilürreşad, yıl, 1335/1919, C. XVII, sayı, 21, s, 419-420. Naklen Derdiyok, Şeyhu'l-islam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkh7 Konulara Yaklaşımları, s. 121; Kahraman,
·Mustafa Sabri Efendi(1869-1954) ve Bazı Fıkh7 Meselelere Yaklaşımı, s. 327
315
GAZIOSMANPAŞA üNIVERSITESIILAHIYAT FAKÜLTESI YAY/NLAR/2014
Tesettür konusunda ise daha hassas davranır. Tesettürün farziyetine inanmalda birlikte
örtünmeyenlerin dinden çıkmayacağını ancak İslam dışı bir hayatın etkisinde kalma
tehlikesine maruz kalacaklarını, hiçbir kimsenin ve din adamının da bu durumu
önemsemezlikten gelerek dinden indirim yapma hakkına sahip olmadığını söyler802. Diş
dolgusu meselesinde İslam'ın genel maksat ve prensiplerinden hareketle olumlu yönde
fetva verir803.
1.5. Sonuç
Hayatı ve fıkhı konulara yaklaşımlarını ele eldığunız Tokatlı Mustafa Sabri
Efendi, · Osmanlının ilim ve kültür hayatının son ve kudretli müm.essillerindendir.
Devlet-i Aliye-i Osmanl'nin çöküşüne, ·Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşuna tanık olmuş
Osmanlı'nın 127. şeylıülislamıdır. 804 •.
Bir alim ve fakili olarak eserlerinde ilk göze çarpan gayret-i diniyye içinde
cedelci yapısı ve hukuk mantığına olan hakimiyetidir. Genç yaşta dersiam olması ve
huzur derslerine katılan en genç üye olması, elde ettiği her payeyi emeğiyle kazanması
onun zekası ve çalışkanlığının nişanesidir.
Fıkıh ve usul-i fıkıh konularında yazılan yenilik taraftariarına karşı savunma cı ve
reddiyeci tarzdadır. Belki de yaşadığı zorluklar ve mücadeleler neticesinde zaman
zaman karşıtıarına hakarete varan bir üslup kUllansa da konulan ele alırken karşı tarafin
argüm.anlarını tam olarak vermeye, karşı fikirleri onların kaleminden çıktığı gibi
nakletmeye ve mantıki cevaplar vermeye özen gösterir.
Fıkhi meselelerde Hanefi mezhebini takip ve müdafaa etmiştir. Ancak İslam'ın
daha yararına gördüğü meselelerde başka mezhep görüşlerine de başvurulabileceğini
kabul etmektedir. Ele aldığı konular bugün de İslam Dünyasında tartışılan konulardır.
İslam aleminde ilim adamı kimliğiy!e saygı görmüştür.
802 Kavsi, eş-Şeyh Mustafa Sabri, s. 681-682. Naklen Derdiyok, Şeyhu'l-islam Mustafa Sabri'nin Yeni Fıkhi Konulara Yaklaşımları, s. 122; Kahraman, Mustafa Sabri Efendi(1869-1954) ve Bazı Fıkhi Meselelere Yaklaşımı, s. 327 803 Mustafa Sabri, "Bir istiftaya Cevap", Yarın, yıl, 1348/1929, sayı, 46; s, 3. 804 Altunsu, Osmanli Şeyhülislômları, s. 254.
316