e-bÜlten · 2009 yili aralik ayi İtİbarİyle sıra no kuruluşun adı ... masallardan harman bir...

24
E-BÜLTEN SAYI: 12 OCAK ŞUBAT 2010 İÇERİK S: 2 Serbest Kürsü / Şenay Toluay S: 3-4 Biz Kimiz? / E-Bilgi S: 5-6-7-8-9- 10 Ayın Konusu: Benimtiyatrom “Tutumsuz Çocuk” S: 11 Bahçelievler Çocuk Yuvası S: 12-13 Bursa Sevgi Evleri S:14 15 Fatih G.Ç.V. S: 16 17 18: Çanakkale (Küçükkuyu Sevgi Evleri ve Huzurevi, Çanakkale Yuva, Çanakkale Kız Yetiştirme Yurdu) S: 19 Okmeydanı Erkek Yetiştirme Yurdu S: 20 Yakacık Çocuk Yuvası S: 21 22 23 Çocuklarımızdan S: 24 Teşekkürler

Upload: others

Post on 18-Aug-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

1

İÇERİK

S: 2 Serbest Kürsü / Şenay Toluay S: 3-4 Biz Kimiz? / E-Bilgi

S: 5-6-7-8-9-10 Ayın Konusu: Benimtiyatrom “Tutumsuz Çocuk”

S: 11 Bahçelievler Çocuk Yuvası S: 12-13 Bursa Sevgi Evleri

S:14 – 15 Fatih G.Ç.V.

S: 16 – 17 – 18: Çanakkale (Küçükkuyu Sevgi Evleri ve Huzurevi, Çanakkale Yuva, Çanakkale Kız Yetiştirme Yurdu) S: 19 Okmeydanı Erkek Yetiştirme Yurdu

S: 20 Yakacık Çocuk Yuvası

S: 21 – 22 – 23 Çocuklarımızdan S: 24 Teşekkürler

Page 2: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

2

"Çocuklarımız neleri sevmiyorlar ki... Uçurtmayı seviyorlar sözgelişi, Bir havalandı mı uçurtmaları

Daha da güzelleşiyorlar. Maviliklerde gözleri Özgürlüğü yaşıyorlar Uçurtmalarla birlikte.

Koparıp da iplerini hele Bir kurtuldular mı ellerinden, Öylesine seviniyorlar ki,

Gidiş o gidiş, bile bile...

Kızalım mı umursamayışlarına? Kendi yaşamlarını izliyorlar boşlukta. Onlar da birer uçurtma değil mi?

..."

İÇ KONUŞMALAR I

Köşe yazarı oldum ben en alasından, herkese selam olsun... Lafı hiç uzatmadan iç dünyama dalıyorum ve küçük bir demet hazırlıyorum sizlere.

Buyrun... ------o------ 2007 yıl ının eylül ayında Yakacık Yuva'nın kapısından girdikten sonra (ziyarete biraz geç kalmıştım) çardakta puzzle yapan gruba

eklendim ve o gün, o grupla geçirdiğim otuz dakika kaç güne, kaç aya, kaç yıla, kaç anıya, kaç çocuğa, kaç gönüllüye, kaç şeh ire eklendi... Bunun matematiksel bir hesabı yok. Gülücükleri gözyaşıyla, kavuşmayı özlemekle çarpın. Çıkan sonuç kadar varım hayatlarınızda... ------o------ Bir çocuğun gülüşüne dünyayı durduran, bu gülüşleri daha ne kadar çoğaltabiliriz kaygısıyla ürettikçe üreten, Benim Yuvam dünyasının

fertleri dinleyin; Benim Yuvam dendiği zaman kafamda birbiriyle bağlantıl ı ya da bağlantısız o kadar çok düşünce çarpışıyor ki bazen kafamın içi nde fi llerin horon teptiğini hissediyorum. O nedenle kronolojik bir bütün olmayacak galiba yazımda aklıma ne gelirse yazıyorum, yazacağım. Zaten

beylik ve bilindik cümlelerle anlatmam mümkün değil. Manzaralar... Kampa katılmak için patronuna bin çeşit yalan söyleyip, üstün taklalar atarak izin koparmaya çalışanlar, Bu şenliğin bir de iade-i ziyareti olur diyerek izin tarihlerini ona göre ayarlayanlar,

Patronumun eşi şu tarihte doğursa da ziyarete katılamama gibi bir durumum olmasın diye evrene mesaj göndermeye çalışanlar, Evini çocuklar ve gönüllülerden oluşan onlarca kişiye açanlar, İki haftada bir yapılan ve genel olarak bu rutinini koruyan ziyaret takvimini ailesine, sosyal çevresine, iş çevresine kabul ettirenler, Üç dört tane çocuğu sırtına alıp taşıyan ama gıkını çıkarmayanlar,

İlk ziyaretinden sonra yuvanın sınırlarının dışına çıkıp hüngür hüngür ağlayanlar, Kendi çocuğunu ziyarete getirdiğinde acaba ilgim bölünür mü, yeterince dahil olabilir miyim yuvadaki faaliyete diye kara kara düşünenler, Nikah tarihi alırken cumartesi gününü es geçenler,

Bazı çocuklarla yaşadığı ciddi sıkıntıları dert etmeyip, mücadeleyi sürdüren ve birkaç ziyaret sonra o çocuklarla can ciğer k uzu sarması olanlar, Çocukları oldukları gibi kabul edip, hepsini dünyanın en güzel çocuğu olarak görenler, Bu listeye devam edersem bültenin bütün sayfalarını bana ayırmaları gerekir...

Siz bu insanlardan hangisisiniz sorusunu sorsam ne cevap verirsiniz? Ben sizin adınıza cevap verebilir miyim? Hepsiyim... Evet hepsiyiz, çünkü biliyorum ki bugün bir gönüllünün yaptığı yarın sizin de yapacağınız şeydir. Bugün bir gönüllünün fedakârlığı sizin

sonraki fedakârlıklarınız için yüreklendiricidir, bugün bir gönüllünün üzüntüsü, sevinci sizin üzüntünüz, sevincinizdir ki bi rlikte gülüp ya da birlikte ayağa kalkıp yola devam edersiniz. Bugün bir gönüllünün yanlışı sizindir. Yanlıştan dönen yolda doğru sadece size ait, sizi düzelten değildir. Yol arkadaşınızı yalnız

bırakmayıp, yanlışa ortak olup vicdan muhasebesini birl ikte yapmanızdır Benim Yuvam'ın temeli. Çünkü Benim Yuvam bizdir, hepsidir, bütündür, tek vücuttur... ............ Önce bir konu seçmem lazım diyerek kafa patlatırken yazının son noktasına geldiğimi fark ettim. Söz konusu Benim Yuvam'sa, ko yver

kendini gitsin değil mi? Çünkü o rüzgâr seni her zaman DOĞRU VE OLMAN GEREKEN YERE götürür…

SERBEST KÜRSÜ

Şenay Toluay

Page 3: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

3

BİZ KİMİZ?

Benimyuvam Grubu hakkında; Nedir? Kimdir? Ne yapar? Nasıl yapar? Neden yapar? gibi sorularınız varsa; başlangıç için aşağıdak i

linkten sorularınıza cevap bulabilirsiniz: http://www.benimyuvam.org/index.php?pid=1

Benim Yuvam grubu olarak İç Anadolu, Karadeniz ,Güney Doğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde bulunan Sosyal Hizmetlere bağlı yuva ve

yetiştirme yurtlarına yaptığımız ziyaretler esnasında düzenli gönüllü gruplarının eksikliğini yoğun ol arak hissettik. Yaptığımız

görüşmelerde İstanbul gibi büyük şehirlerin bu konuda şanslı olduğu ancak kırsala gidildikçe kurumların gönüllüler tarafından çokta

sahiplenilmediği yetkililerce tarafımıza iletildi. Oysa her ilimizde üniversiteler mevcut. Üniver sitelerimizle Sosyal Hizmetler Kurumu

arasında yapılacak bir protokol ile her kuruma gönüllü abla ve abiler kazandırmak mümkün. Bu fikir çerçevesinde yaptığımız ar aştırmalar

sonucu Bursa ilinde yaşayan genç arkadaşlarımızla yollarımız kesişti. Yapılan topl antılar sonucu Benim Yuvam Grubu - Bursa Şubesi

olarak bu ildeki yuvalarımızda gönüllü çalışmalarımız başlamış oldu. Bu oluşumun zaman içinde tüm illere yayılması en büyük d ileğimiz

aynı zamanda hedefimizdir. Çanakkale ilinde bu yöndeki girişimlerimiz halen devam etmektedir.

http://www.benimyuvam.org

E – BİLGİ

İSTATİSTİKLERLE SHÇEK

ÇOÇUK YUVALARI VE YETİŞTİRME YURTLARINDA KORUNMA ALTINDA BULUNAN ÇOÇUKLARIN KORUNMA KARARLARI SÜRELERİ....

Korunma kararı genel olarak çocuk reşit olana kadar devam eder. Ancak bu karar, korunma kararına neden olan şartların ortadan kalkması halinde Kurum yetkililerinin önerisi üzerine mahkemec e çocuk reşit olmadan önce kaldırılabileceği gibi, reşit olduktan sonra da

çocuğun rızası alınmak şartıyla devamı hususunda karar verilebilir. Reşit olduktan sonra korunma kararının devamı aşağıda bel irtilen şartlara bağlıdır.

a) 18 yaşını tamamlamış olan korunmaya muhtaç çocuklardan; 1- Ortaöğrenime devam edenlerin 20 yaşına kadar, 2- Yükseköğrenime devam edenlerin 25 yaşına kadar korunma kararları uzatılabilir.

b) Öğrenime devam etmeyen 18 yaşını doldurmuş çocukların bir iş ve meslek sahibi edilerek kendi kendilerine yeterli olabilmel erinin sağlanması amacıyla 20 yaşına kadar korunma kararları uzatılabilir.

Bunlardan korunma kararı kalkmış; ancak tek başına yaşamını sürdüremeyecek durumda bulunan kız çocukları Kurum'ca himaye olun ur. Bu çocukların emek karşıl ığı iaşe, ibate ve harçlıkları Kurumca karşılanmak kaydıyla Kurum hizmetlerinde çalışmaları sağlanabilir.

c) Bedensel, zihinsel ve ruhsal sakatlıkları nedeniyle sürekli bakıma muhtaç durumda bulunan ve çalışmaktan aciz olan çocukla rın korunma kararı uzatıl ır

ALO 183 AİLE, KADIN, ÇOCUK VE ÖZÜRL Ü SOSYAL HİZMET DANIŞMA HATTI: İstismara uğrayan veya uğrama riski taşıyan ve desteğe

gereksinimi olan kadınlara ve çocuklara yönelik psikolojik, hukuki ve ekonomik alanda danışmanlık ve rehberlik hizmetleri sunmak ve yararlanabilecekleri Sosyal Hizmet Kuruluşları konusunda bilgilendirerek gereksinim duydukları hizmet türüne en kısa zamanda ulaşmalarını sağlamak amacının gerçekleştirilmesi, kadın ve çocuğa yönelik istismarın önlenmesi, kadınların toplumda statüler inin yükseltilmesi, çocukların yüksek yararının gözetilmesi hedefine ulaşılabilmesi için ücretsiz hizmet veren bir hattır. Basın ve Halkla İlişkiler

Müşavirliğine bağlı olarak çalışır.

Çalışma Şekli; Çağrı yapan herkes dinlenilerek, ihtiyaç duyduğu hizmet türü tespit edilmekte, Kurumumuz hizmetleriyle ilgili danışmanlık

ve rehberlik hizmetleri sunulmakta, mevcut veri kayıtları, internet vb. taranarak kurum dışında hizmet alabileceği birimlerin iletişim bilgileri verilmektedir. 25.01.2007 tarihinden itibaren yapılan görüşmeler kayıt altına alınmaktadır. 7 gün 24 saat esası na göre ikişer kişil ik 4 vardiya ekibi ile 81 ilden yapılan telefon çağrılarına cevap verilmektedir. Bu çağrılar içerisinde acil müdahaleyi gerektiren vakalar da bulunmaktadır. Bu vakalarda ilgili , o ildeki Emniyet, Jandarma ve İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde görevli Acil Müdahale Ekip

Sorumlusu ile irtibata geçilmektedir.

ALO 183 AİLE, KADIN, ÇOCUK, ÖZÜRLÜ VE SOSYAL HİZMET HATTI OCAK 2010 MÜRACAATLARININ KONULARA GÖRE DAĞILIM

TABLOSU

- EVLAT EDİNMEK İÇİN 11 AİLE

- KORUYUCU AİLELİK İÇİN 3 AİLE - AYNİ NAKDİ ARDIM İÇİN 110 AİLE BAŞVURUDA BULUNMUŞTUR.

Page 4: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

4

İSTATİSTİKL ERLE SHÇEK

2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE

Sıra No Kuruluşun Adı

2009 Aralık Ayı İtibariyle Kuruluşlarda Mevcut Durum

Sayı Kapasite Kayıtlı Kişi

Sayısı

Fiilen Bakılan Kişi

Sayısı (Yatılı)

Yılbaşından Bugüne Hiz.

Yarar. Kişi Say. (Gündüzlü)

1 Çocuk Yuvası (0-6) 14 861 1088 541 -

2 Çocuk Yuvası (7-12) 49 3346 3506 2245 -

3 Çocuk Yuvası (0-12) 20 2606 3226 1765 -

4 Sevgi Evi (0-12) 13 1632 1678 1139 -

5 Çocuk Evi (0-12) 122 705 705 705 -

6 ÇOGEM Yatılı 8 278 723 110 -

7 ÇOGEM Gündüzlü 27 - 6477 - 6477

8 ÇOGEM Yatılı - Gündüzlü 3 61 810 - 810

9 Gözlem Evi (İlk Adım İst.) 6 99 1362 28 1334

10 Sevgi Evi (13-18) 5 338 250 209 -

11 Çocuk Evi (13-18) 38 250 251 233 -

12 Erkek Yetiştirme Yurtları 65 4613 6256 3622 -

13 Kız Yetiştirme Yurtları 47 2695 3724 2196 -

14 Kor.Bak.ve Sos.Reh. Mrk(7-18) 24 595 586 370 -

15 Huzurevleri Yaş. Bak. ve Reh.M. 81 8126 7161 7161 -

16 Yaşlı Hizmet Merkezi 5 - 1000 - 1000

17 Bakım ve Reh. Merkezi 62 4758 4161 4161 -

18 Aile Dan. Ve Reh. Mrk. 10 - 388 69 388

19 Engelsiz Yaşam Merkezi 3 180 180 180 -

20 Kadın Konukevi 29 650 2931 2931 -

21 Toplum Merkezi 86 - 85.151 - 85.151

22 Aile Danışma Merkezi 45 - 20.000 - 20.000

GENEL TOPLAM 762 31793 151614 27665 106539

Page 5: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

5

AYIN KONUSU: Benimtiyatrom “Tutumsuz Çocuk”

Teknik Ekip (Selami Kabadayı):

İşte Çok Güzel Hareketler Bunlar ekibinden

transfer ederek teknik ekibimize dahil ettiğimiz

kürsü ve perde profesörü Selami .

Hakim (Didem Coşkun):

Adalet mülkün temeliyse, hakim

teyze Didem'de bizim oyunun temeli.

Her oyunda kumbara tarafından

saldırıya uğrayıp, Keloğlan

tarafından kandırılsa da hiçbir

zaman yılmayan ve performansının

doruklarında gezen bu hakim

teyzenin en büyük hayali ise

çocukların sonsuza kadar her

anlamda adaletli bir dünyada

yaşaması.

Bebek (Ceyda Karpat) :

Provalarda sesi güçlendikçe güçlenen ve

sahne dediğimiz anda bir alto olarak

karşımıza çıkan Ceyda arkasındaki

bebekten çok daha güzel öyle değil mi?

Bu vesileyle babek performansı

sonrasında, Walt Disney'den çeşitli

teklifler alan Ceyda'nın, Benim Yuvam

Tiyatrosuyla olan gönül bağı nedeniyle

bütün teklifleri nazikçe reddettiğini

gururla açıklamak isteriz.

Bir işi yürekten yapmak ya da yürekle yapmak tabirine en güzel örnek "BENiM TiYATROM" kesinlikle.

Hiç bir eylem yoktur ki; Yürekle, sevgiyle yapılıp da sonu başarısızlık olsun.

Tabi yola çıkış anını düşününce bir miktar delilik ve gözü karalık elzem hallerin başında gelir.

Biraz delil ik, biraz gözü karalık ve çokça, bolca sevgi...

O diyarlarda tiyatro yok diye, o diyarların çocukları tiyatro seyrinden mahrum mu kalacaktı?

Bu sualden çıktık yola, baktık ki gönül razı değil gelmiyor bu duruma ve böyle başladı hikayeee...

Çeşitli işlerde çalışan, tiyatroyla izleyici ilişkisinden öte bir münasebeti olmayan, bir grup insan...

Onlar ki masallara inanmış, onlar ki; Kendi masallarının kahramanı olmakla yetinmeyip, başka öykü,

başka masallara da, sevgi sihriyle dokunmak uğuruna uğraşlar veren, bir sevda kelamına yoldan

çıkmaya, yollara düşmeye teşne bir ordu yürek...

2009 Haziranında ''TUTUMSUZ ÇOCUK'' adlı oyunla, perdelerini ilk kez Küçükkuyu'da açtı "BENİM

TİYATROM"

2009 da dört kez sergilenen "TUTUMSUZ ÇOCUK" 20 Şubat 2010'da Yakacık Kültür Merkezi'nde, 27

Şubat 2010'da ise Esenler Belediyesi'nde, hayatlarında belki de ilk kez tiyatro izleyecek yüzlerce

çocuğa perdelerini açtı.

Bundan sonrası da şehrin ve hayatın biraz dışında kalmış çocuklarla buluşmayı öncelikli hedef olarak

belirleyip bu istikamette yoluna devam edecek. Maksat elinin erdiği, gücünün yettiği ölçüde, yaşamda

dengenin yittiği, kantarın topuzunun adaletsizlik yarattığı durumlarda eşit paylaşım için dengeleri

gözetmek, gerektiğinde desteklemek...

Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir

tebessüme vesile olacak.

Yol çok uzun... Heves i lk gün, ilk adım kadar taze ve diri...

Page 6: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

6

Çiçek (Nurhan Altınel / Derya Kaya):

Herkese nasip olmaz iki tane çiçeğimiz var

bizim. Biri Derya, biri Nurhan, biri esmer, biri

beyaz. Ortak noktaları ise ikisinin de missss

kokması, ikisinin de çok güzel ve bir kardelen

kadar narin olması.

Kalem (Gülcan Lazım):

Kendisi her ne kadar bir kalem olduğunu kabul

etmeyip baş balerin modunda sahnelerin tozunu

attırsa da insanlar onu kalem roluyle hafızalarına

kazıdı bile. Ayrıca Gülcan cancanımızın kalem

yorumuna kattığı Küçük Emrah havası nedeniyle

Yeşilçam yapımcılarıyla dirsek temasına girdiği

gelen dedikodular arasında.

Teknik Ekip (Atilla Öz):

Bu arkadaşımızın görevini tanımlamak gibi

bir yeteneğimiz yok. Sizin varsa buyrun siz

yorumlayın. Ses, müzik, dekor, kostüm, ince

iş, kaba iş diye sıralamaya başlasak

duramayıp boya, badana, cilalama,

parlatma, modifiye diye devam edesimiz

geliyor. Anlayacağınız Atil la Benim Yuvam'ın

on parmağında onbinmilyon marifet

bulunan en güzel fertlerinden biri. Kısacası

kendisi bu grubun A'dan Z'ye her şeyi.

Silgi (Nur Göksedef):

Orada bir silgi var uzakta... Kendisi silgi rolüyle Avrupa'ya açıl ım gerçekleştirse

de bu yıl ın temmuz ayından itibaren kariyerine yeniden Benim Tiyatrom

ekibiyle devam etme kararı aldı. Özledik, çok özledik...

Keloğlan (Bahadır Erşık)

Tutumsuz, hakim, davalılar söyledi o yazdı. Kimi

zaman armut sanılıp saldırıya uğradı, kimi zaman

kalem kutusuyla kung fu yaptı. Modern Keloğlan

ve Jackie Chan senteziyle sahnede fırtınalar estirdi,

çocukları kendine hayran bıraktı. Yetmedi oyun

için metin yazdı, oyunculara koçluk yaptı. Evet o

Baho yani Bahoz yani Arda Tuna'nın babası yani

bizim Bahadır'ımız.

Page 7: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

7

Sağ Terlik (Doruk Özbeyazıtoğlu) / Sol Terlik (Arda Tuna):

İşte dünyanın en kanlı canlı sol ve sağ terliği. Tiyatro konusunda ne kadar ciddi olduğumuz bu karede anlaşılmıştır sanıyoruz. Arda Tuna

ve Doruk oyun öncesinde yoga yaparak zihinlerini ve bedenlerini terbiye edip, konsantrasyonun en üst noktasına çıkıyor. Küçük bir not:

Keloğlan Bahadır'ın kıymetlisi Arda Tuna teksi bir defa okuduktan sonra bütün oyunu ezberlemesiyle, Nevin ve Tolga'nın kıymet l isi

Doruk ise oyun öncesi, esnası ve sonrasındaki profesyonelliğiyle Tutumsuz Çocuk'un efsaneleri olmuştur.

Kedi (Berkay Sarı):

İşte rolünde annesinin gözü

olan, küçük kedimiz Berkay.

Neyseki kostümü Arzu'ya

birazcık ama çok azıcık küçük

geliyordu da bu yakışıklı

oyuncumuzdan olmadık.

Teknik Ekip (Serdar Pehlivan):

Fotoşipşak mı desek yoksa her

oyundaki gölgemiz mi. Yoksaaaa teknik

ekibin pelhivan çalışanı mı desek.

Yoksaaaaaaa yılmaz bir şekilde Benim

Tiyatrom'un her anını ölümsüzleştiren,

sanatını beni çek, beni çek cümlelerine

teslim eden güzel insan mı desek.

İnanın bilemedik. Serdar Pehlivan

diyelim o zaman gerisini siz anlayın...

Kalem Kutusu (Neslihan Altınel):

İşte zibidi kelimesine yeni bir ruh

kazandıran kalem kutusu Neslihan.

Onu hiç bu gözlükleriyle görmemiştiniz

değil mi? Evet açıklıyoruz kendisi

oyun esnasında lens kullanıyor. Ayrıca

Neslihan'ın zibidiiiiiii derken yüzündeki

her noktanın ayrı yönlerde sallanıyor

olması bilim insanları için halen ayrı bir

tartışma konusu.

Page 8: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

8

Cingöz (Volkan Askan):

Herkesin şaşkınlıkla izlediği kişi bir numaralı Cingöz

yani Bursa'nın bıçkın delikanlısı Volkan. Gel dedik

geldi, oyna dedik oynadı, heyecanlanma dedik

heyecandan bacakları titreye titreye çıktı sahneye.

Ama değme tiyatroculara taş çıkarttı ve kocaman

kocaman alkışları hak etti. Bizler alkışları

duyuyoruz peki siz duyuyor musunuz, peki sen

Volkan duyuyor musun?

Teknik Ekip/Palto (Erol Karpat):

Ne yaptı ne etti bir oyunda olsa Palto

Hakan'ın ayağını kaydırdı ve dünya güzeli

eşi Bebek Ceyda'yla aynı sahneyi paylaştı

Erol. Baba, abi, arkadaş, dost Erol'la sık

sık muhattap olmuştuk ama Hızır Erol'la

tanışmanın keyfi de bir başkaymış. O

zaman hep birlikte söylüyoruz: İyiki

varsın Erol.

Kumbara (Ece Göksedef):

Kumbaraların en feministi, en sevimlisi , en

kıymetlisi, en güzeli, en açı, en şıngır şıngır ses

hasreti çekeni... Ece... O Ece işte... Güzel Ece,

yüreği kocaman Ece, gözleri güleç, yüzü aydınlık

Ece. İsminin tınısı nedeniyle içimizde, bütün

okul sıralarına, fabrika duvarlarına adını yazma

isteği uyandıran ECE...

Silgi (Kağan İyice):

Ürkek, sessiz ve nazik silgi Nur'dan sonra böylesi bir silgi...

İşte kelimelerimiz bu noktada tükeniyor. Nara atarak

şikayetini dile getiren ve akabinde Tutumsuz'a kafa tutan bu

silgiyi hangi deli oynayabilirdi. Elbetteki Kağan. Ayrıca oyun

öncesi ve sonrasında enerjisiyle oyuncuları jöle kıvamına

getiren bu delinin yönetmen tarafından göz hapsinde

tutulduğunu da belirtelim.

Page 9: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

9

Teknik Ekip (Sertan Bölükbaşı):

Siz bu fotoğrafa bakıp bu yazıyı okurken fonda The Godfather filminin

müziği çalıyor duyuyor musunuz? Elimizde kendisinin kostüm dikerken,

boyarken ve en önemlisi denerken çekilmiş fotoğraflari olsa da Sertan

abimizin Corleone karızmasına laf getirmemek için bu fotoğrafları

özelimizde saklıyoruz. Teknik ekibin güzel muhabbetli, çalışkan, pipirikli

abisine selamlar, sevgiler, saygılar.

Teknik Ekip / Pamuk Prenses (Nurhayat Köseahmetoğlu):

Bir insan düşünün oyuncuların kostümlerini hazırlasın, yetmesin tiyatronun

dekoru ve kostümleri nedeniyle evinde adım atacak yer bulamasın,

yetmesin oyuncuların makyajlarını yapsın, yetmesin gelsin oyunda Pamuk

Prenses rolüyle çocukların karşısına çıksın, o da yetmesin haftada bir saç

rengini değiştirsin. Huzurlanırızda Nurhayat...

Peri Kızı (Göksu Dicle):

Aranızda küçükken uykuya dalmadan önce peri kızını

düşlemeyen, ondan çeşitli dileklerde bulunmayan var

mıdır? Buyrun size yüzde yüz Türk Malı peri kızı Göksu.

Kendisi, dilekte bulunmak isteyenleri oyun öncesinde

kabul ediyor. Lakin çok ciddi bir yoğunluk olduğunu ve

sıra konusunda kesinlikle torpil geçilmediğini

kulaklarınıza fısıldamış olalım.

Cingöz (Murat Ak):

Bursalı Cingöz'den bahsetmişken İstanbul'lu

Cingöz'ü atlayamayız değil mi? Murat

arkadaşımızın adalete olan güveni ne kadar

sonsuzsa bizim de kendisine olan güvenimiz

o kadar sonsuz. Ayrıca bizce çil hiçbir insana

bu kadar yakışmadı.

Tutumsuz Çocuk

(Funda Dicle):

O Benim Yuvam'ın Benim

Yuvam Tiyatro'nun ablası,

kıymetlisi, çatısı, direği ve

en önemlisi o Göksu'nun

güzel tutumsuz annesi.

Böyle parmağını emmesi ise

tamamen oyuna motive

olabilmek ve diğer

oyuncuları motive

edebilmek adına içindeki

çocuğu ortaya çıkarma

çalışması. Ne dersiniz acaba,

inandınız galiba, Funda'ya soralım o ne diyor bakalım…

Page 10: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

10

Defter (Tamer

Kadıoğlu):

Yakın zamanda askere

gidecek olan defter Tamer'i

hızlandırılmış kursa aldık ve

işte hazır ol vaziyette

karşınızda. Yüzündeki

semboller ise Lost

dizisindeki gibi kendi

çapında bir şifre ve kendisi

matematikçi olmasına

rağmen çözme yolunda

herhangi bir ilerleme

kaydedemedi.

Yönetmen (Şenay Toluay):

Okuduğunuz bütün fotoğraf altlarını yazan

ben, yukarıdaki gibi gözü kapalı daldım bu

projeye. Ve iyi ki de yaptım bunu. Sizinle

(Tiyatroya birebir dahil olan olmayan bütün

Benim Yuvam ekibiyle) birlikte olmaktan

gurur duyuyorum. Tiyatro sayfalarına

fotoğrafları yansımayan ama bizlere son

ütücü, ortacı, yük taşıyıcı, catering, servis

sağlayıcı, alkışçı vs şekl inde her türlü desteği

veren bütün arkadaşlarıma sonsuz kere

sonsuz teşekkürler. Sizlerle gözüm kapalı

girerim her projeye. Yeter ki biz hep bir

arada olalım ve hepimizin yüreğindeki bu

çocuk sevgisi hiç eksik olmasın...

Palto (Hakan Ceber):

Çocuklarının oyuna maksimum tepki

verdiği hatta katıla katıla güldükleri

anın baş kahramanı Palto Hakan'ın

ağlaması sizi üzmesin. O ve onunla

birlikte tüm oyuncular öyle komik

ağlıyorlar ki izleyenlerin karnına kramp

giriyor, gözlerinden yaşlar geliyor.

Aldığımız duyumlara göre Hakan'ın en

büyük amacı kızı Gökçe'yi yetiştirip

ileride bu rolü kızına devretmek.

Teknik Ekip (Arzu Sarı):

Arzu her ne kadar teknik ekipten

olsada, içindeki oyuncu olma isteğini

doyurabilmek adına bulduğu her

fırsatta oğlunun rolünü çalabilmek için

marifetlerini sergilemekten hiç geri

durmadı

Suluboya (Sinan Avcı):

Madem gerçekleri açıklamaya koyulduk o zaman bir gerçekte

Suluboya Sinan'la ilgili . Gözlüklerden anlaşıldığı üzere Kalem Kutusu ve

Suluboya kardeş. İkisinde de genetik olarak "dibinaz miyalji" yani dünyanın

dibini görme arzusu hastalığı var. Evet malesef Suluboya'da psikolojik deli

kadromuzun en önemli elemanlarından.

Page 11: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

11

BAHÇELİEVLER

Çok uzun bir aradan sonra 27

Şubat tarihinde nihayet Bahçelievler

yuvamızın bıdıklarıyla buluşmamız

gerçekleşti. Yuvanın bahçesinde

buluştuğumuz andan itibaren günlerdir bizi

esir alan heyecanımız daha da arttı.

Çocuklarımızla kucaklaşmamız ise servis

aracının içinde yaşandı. Hangi çocuğumuza

sarılacağımızı, hangisinin yanına

oturacağımızı şaşırmış vaziyette o

koltuktan bu koltuğa atlayıp durduk.

Kısacık yolculuğumuzun ardından Airport

AVM'ye vardık ve hemen alt kata oyun

bölümüne indik. İlk durağımız Define

Adasıydı, çocuklarımız ile beraber gittiğimiz

bu adada iki saat boyunca çok güzel vakit

geçirdik. Top havuzunda yüzdük,

kaydıraklardan kaydık, trambolinlerde

zıpladık, tünellerden geçtik... Çocuklar

mutlu, onları öyle gördükçe biz daha da

mutluyduk. İstiyoruz ki zaman hiç

geçmesin, onlardan ayrı kaldığımız süre

boyunca nasıl ağır işlediyse yine öyle ağır

ağır işlesin. Öğlen yemeğimiz için ara

verdiğimizde hem çocuklarımız hem de biz

hamburgerlerimizi yiyip meyve sularımızı

içerek enerji depoladık. Yemeğin ardından

eğlencemiz jetonlu oyuncaklarla devam

etti. Hep beraber atlı karıncaya binip çalan

şarkılara eşlik ettik, gondolda çığlıklar attık,

kanguruyla zıplayıp dans ettik...

Bu güzel eğlenceye sürpriz olarak gelen

pastalarımızın mumlarını üflemek için ara

verdik. Çocuklarımız sevinçle mumları

üflerken bizler de alkışlarla eşlik ettik

onlara. Pastalarını afiyetle yiyen

çocuklarımız bu sefer, onlara dağıtılan

jetonlarla kendi istedikleri oyuncaklara

tekrar bindiler. Tren, at arabası, uçak

derken zaman bizim için yine uçup gitti...

Çocuklarımızla kelimenin tam anlamıyla

müthiş bir gün geçirdik. Peki, bize yetti mi?

Tabi ki yetmedi...

Page 12: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

12

BURSA

10 Ocak 2010

Küçükkuyu' dan dönüp Bursa'ya geldik ve çocuklarımızı ziyarete

gidiyoruz. Elimizde ağır bir koli, kolinin içinde ise kum boyama faaliyeti için

malzemeler var. Elimizde malzemeler içimizde az biraz heyecan, az biraz

korku. 1 yıl ı geçmiş çocuklarımızla tanışalı ama her ziyarette o korku ve

heyecan içimizde. Kapıyı çalıyoruz bir ses geliyor yukarıdan "Kim o?", cevap

veriyoruz "Benim Yuvam". Çocukların sevinç çığlıkları sokağa taşıyor. Önce

biraz oyun, alt alta üst üste. Sonra faaliyet başlıyor. Sezgin, Önderi,

Volkan... Gönüllülerin hepsi Mona Li sa'yı resmedermiş gibi dikkatli ve

titizler, ama bir sorun var, çocuklarımızın umurunda değil bu. Onlar bizimle

vakit geçirmeye, birşeyler yapmaya, paylaşmaya o kadar alışmışlar ki

yelkenin ya da ejderhanın ne renk olduğu önemli değil onlar için. Bizimle

yapıyorlar ya mutlaka güzel olur. Çünkü içinde emek, içinde saflık, içinde

sevgi var. Başarıyla tamamladık faaliyetimizi (her faaliyetimiz başarıl ı çünkü

sevgiyle yapılıyor), biraz daha oyun, biraz daha sohbet ve hiçbir şey

düşünülmeden, dertlerini sorunlarını unutarak çocuklarla geçirilmiş bir 3-4

saat daha. Biz mi çocuklara birşeyler veriyoruz yoksa onlar mı bizi dünyanın

en büyük mutluluğunu veriyor. Sanırım her ikiside... Biz çocuklarımız için

bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama onlar içlerindeki sevgiyle bizim için

daha çok şey yapıyorlar.

24 Ocak 2010

Yine bir Pazar günü, annem ütü yapıyor. Benim Yuvam tişörtünü

ütülüyor. Oda biliyor artık ziyaretlerin periyodunu. Çocuklarımız bizi bekliyor,

yeni bir ziyaret yeni bir faaliyet günü. Bu hafta çocuklar boyama kitaplarını,

içlerindeki sevgiyle rengârenk boyayacaklar. Toplanmış kapının önünde

buluştuğumuzda yine herkesin gözünde heyecan olduğunu gördüm. Önce bir

hoşgeldin töreni, biraz oyun yine, biraz sohbet... Faaliyet var diyoruz

çocuklarımız alışmış artık hemen masaları ortaya çekiyorlar, sandalyelerini

getiriyorlar. Yine bir karmaşa başlıyor, kırmızı kalem verin, ben burayı mavi

yapacağım vs. Gözlerde birşeyi başarmanın mutluluğu, emek vermenin

gururu. Başlarını güvenle dayayabilecekleri bir omuz olduğunun farkında

çocuklar, rahatlar. Çocuk bu, anlıyor sevgiyi, hissediyor. Kitap boyama

bittikten sonra yeni istekler geliyor. "Daha fazla kitap istiyoruz". O ilk günkü

çekingen çocuklar yok artık. Rahatlıkla konuşabiliyorlar. Birşeylerin

farkındalar, bizlerin yanında yeni yüzler gördükçe mutlu oluyorlar. Ayrıl ık

vakti geliyor ve yine yüzler düşüyor, ama artık sormuyorlar tekrar gelecek

misiniz diye. Çünkü biliyorlar, geleceğiz. Herkesi en içten en samimi duyguyla

öpüyorlar ve cama fırl ıyorlar biz giderken el sallamak için. Ama biliyorlar

GELECEĞİZ. Yavuz Bakadur

Page 13: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

13

BURSA

21 Şubat 2010

Yeniden buluşma vakti geldi çocuklarımızla. Bir pazar günü

daha ve her şeyi unutacağımız, mutlulukla dolup taşacağımız saatler

başlıyor yine. Sayımız az bugün o nedenle biraz tedirginiz. Yapabilecek

miyiz faaliyetimizi, çocuklara anlatabilecek miyiz neden az

olduğumuzu... Yine aynı kapıdayız, yine içimizde heyecan ve korku. Zili

çalıyoruz ve yine çığlıklar sokaktan duyuluyor, içimizi sevgi kaplıyor.

Arka arkaya sorular geliyor, Önder abi nerede, Volkan abi neden yok,

Sezgin abi gelecek mi?. Anlatıyoruz bütün çocuklarımıza neden az

olduğumuzu, anlıyorlar. O ilk zamanlardaki ‘bir daha gelmezler’ bakışı

yok çocukların gözlerinde. Biliyorlar geleceğiz. Çocuklarımızın bizi

anlaması daha da mutlu ediyor bizi ve bir şeylerin değiştiğini gözle

görebiliyoruz artık. Faaliyetimize başlıyoruz, kitap ayracı yapacağız.

Çocuklara nasıl yeteceğiz derken çocuklar bize yetiyor. Fikirler atıl ıyor

ortaya, mantıklı, güzel fikirler. Bu sefer çocuklar bizi değil biz çocukları

dinliyoruz ev hepsi birbirinden güzel şeyler çıkartıyor ortaya. Faaliyeti

biz değil çocuklar yapıyor. Bakıyoruz zaman su gibi akıp gitmiş ayrıl ık

vakti gelmiş. İçimiz buruk ama mutlu, çünkü bizde biliyoruz

GELECEĞİZ.

7 Şubat 2010

Bu hafta çocuklarımızla sinemaya gittik ve Alvin ve Sincaplar 2 isimli filmi izledik. Baştan aşağıya keyif aldığımız ve çocukların

da çok eğlendiğini gördüğümüz bir ziyaret oldu ancak bugün gönlümüzden çok daha başka cümleler geçiyor. O nedenle Bursa ekibi olarak rutin ziyaret yazımız yerine gönlümüzü döküyoruz bu sayfaya... Ne değişti hayatımızda ilk günden bugüne? Neleri daha iyi anlıyoruz? Neleri daha iyi yapıyoruz? Çocuklarımıza neler verebildik? Çocuklarımızdan bir şeyler alabildik mi?

Sorular ve cevaplar....

Hayatımızı değiştirmedik, dünyamızı değiştirdik çocuklarımızla birlikte. Yaptığımız her şeyde önc e çocuklarımız geliyor aklımıza. Belki yaptıklarımızın çocuklarla ilgisi yok ama bir ilgi kuruyoruz hemen. Karşıl ıksız seviyor onlar bizi. Dünya bizi o kadar alıştırmışki her şeyin karşıl ıklı olmasına, çocukların bizi karşıl ıksız sevmesini anlamak zaman alıyor. Biz çocuklarımıza sevgimizi vermeye çalışırken farkında olmadan dünyamızı değiştiriyoruz, çocuklarımızın dünyasına giriyoruz ve onların dünyasında onlarl a

yaşıyoruz hayatı. Onlar bizi karşıl ıksız s eviyor, bizde onları... Seveceğiz tabi ki, çocuk onlar. Sevgiye, kol kanat gerilmesine, güvenmeye ihtiyaçları var. İlk günlerimizi hatırl ıyorum, gözlerde "bir daha gelmez" bakışı. Ama şimdi bir güven, bir sevgi ba kışı var. Karşıl ıksız sevdiğimizi anladılar artık ve onlarda bizi seviyorlar. Evet tekrar gideceğiz, gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz, onlarla ve yanlarında olacağız. Ama düşünmemiz gereken bir şey var. Çocuklar için mi gideceğiz kendimiz için mi? Bizi her şeyin karşıl ık lı

olduğuna alıştıran dünyadan kaçmak için mi gideceğiz, çocuklarımızı sevdiğimiz için mi gideceğiz? Karşıl ıksız sevgiye bir karşıl ık olarak mı gideceğiz? Bilmiyorum... Ne bu soruları düşünüyorum ne de bunların cevaplarını. Bildiğim tek şey var ben GİDECEĞİM, ne olursa olsun çocuklarımıza gideceğim ve giderken yalnız olmayacağım gibi gidenleri de yalnız bırakmayacağım. Karşıl ıksız sevgimizi

vereceğiz, karşıl ıksız seveni karşıl ıksız seveceğiz...

Yavuz Bakadur

Page 14: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

14

FATİH

2 Ocak 2010

Hiçbir hediye yepyeni bir yıl ve yıl ın

ilk haftasında, ilk ziyaretinde çocuklarımız ile

birlikte olmak kadar anlamlı ve güzel olamaz.

Gerçi Ocak ayı geldiğinde heryerin karlarla

kaplı olacağını hayal eder, çocuklarla dışarı

çıkıp kardan insan ve kartopu savaşı yapmayı

düşleriz. Belki doğa bize bu şansı vermedi ama

neyseki çocuklarla geçirelecek her dakikanın

şans olduğuna inanıyoruz. Evet, bu haftanın

faaliyeti tebrik kartı yapmak ve o kartlara bir

iki satır kondurarak bu anı ölümsüzleştirmek.

Yine birbirinden renkli kartonlarımızla, el işi

kağıtlarımızla, boncuklarımızla sınırsız bir

malzeme zenginliği ile donatıyoruz masamızı.

Ellerimizde makaslar, uhular, sarı, mavi, yeşil

kurdelalar ve ortaya çıkan birbirinden güzel

kartlar... İçine ne mi yazdık "2010, on numara

bir yıl olacak"... Evet güzel, sağlıklı, huzurlu,

çocuk kokulu, çocuk gülüşlerinin heryeri

donattığı, 10 numara bir yıl olması

dileklerimizle. NİCE SENELERE...

16 Ocak 2010

2010 yıl ının ikinci haftasında yine yuvamızda, sevimli çizgi film kahramanı Sünger

Bob’u, çocuklarımızın hayal gücü ile zenginleştirip, rengarenk giysiler içinde

canlandırdık. Ama öncesinde aradan geçen 15 günün özlemi ile hasret giderdik,

sohbet ettik, oynadıkları bilgisayar oyununu merakl a izleyip, beraber

yorumladık. Şu aralar çocuklarımızın çoğunun kursa gitmesi nedeniyle ziyaret

saatlerimiz değişmiş. O nedenle çok da vakit kaybetmeden, masalarımızı yine

faaliyetlerimizi yapmak üzere sıraladık. Malzemelerimizi dökdük, beyaz

süngerlerimizi sarıya boyadık, renkli el işi kağıtları ile kimi zaman ceket, kimi

zaman kravat yaptık. Oynak gözler, kalem ile çizdiğimiz kaşlar, burunlar ve

sonrasında yün ipinden yaptığımız kol ve bacak ile huzurlarınızda binbirinden

renkli Sünger Bob’lar... Bu keyifli çalışma sonrasında kendileri gibi yüreği çocuk

gönüllü abi ve ablaları ile geleneksel futbol oynamayı da ihmal etmedi

çocuklarımız.

30 Ocak 2010

30 Ocak tarihinde yine yeniden

çocuklarımızla bir aradayız. Kış

ayının en soğuk ama bir o kadar

da en sıcak duygularının

yaşandığı yuvamızda

çocuklarımızla birlikte

vazgeçilmezlerimizden olan

kitaplarımıza "ayraç" yaptık. Ama

ne ayraçlar... rengarenk, çocuk

tabiriyle güpgüzel, eğlenceli,

süslü, görülmemiş şekillerde.

Peki kitap ayracı yapmak için ne

lazım, biraz pul, renkli karton ya

da el işi kağıtları, kurdelalar,

yapışkanlar, süsler. Bu

malzemelere biraz yaratıcıl ık,

biraz hayal gücü de eklendi mi

işte huzurlarınızda birbirinden

güzel ayraçlar, sizce de güzel

değil mi?

Page 15: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

15

13 Şubat 2010

"Çocuk kalmalı, çocuk olmalı hayatta,

bazen bir çocuğun ardına saklanmalı,

çocukluğunu hatırlamalı...

Bazen bir omuz olmalı, çocukları taşımalı.

Bazen el ele, göz göze gelip gözler konuşmalı,

Çocuk kalmalı, çocuk olunmalı hayatta..."

Çoğu zaman yuvamızda faaliyetlere gömülür, sohbetin yerini hep keyifli

uğraşlar alır ve vaktin nasıl geçtiğini anlamayız. Bu sefer malzemeli faaliyetin

yerine sohbet edeceğiz, şakalaşacağız çocuklarla. Çocukla çocuk olup belki de

kendi çocukluğumuza kısa bir yolculuk yapacagız...

Nitekim aynen dediğimiz gibi oldu. Bol sohbet, göz teması, çocuk seyretme

zevki, taklit yeteneğini yarıştırma derken inanılmaz keyifli saatler geçirdik

çocuklarımızla. Bir kez daha anladık ki ÇOCUK KALMALI, ÇOCUK OLUNMALI BU

HAYATTA...

27 Şubat 2010

Yine günlerden cumartesi ve bizler ziyaret saatimizde

çocuklarımız i le birlikte yuvamızdayız. Önce özlem giderdik

sonra da çocuklarla birlikte bu haftaki faaliyetimiz için

kollarımızı sıvadık. Bu hafta neyle mi meşgul olacağız??? Hayal

gücünü ve yaratıcıl ığını kullanarak kendi dergimizi ve gazetemizi

yapacağız. Tüm malzemelerimiz masalardaki yerini almış,

çocuklarımız ise heyecanlı bir şekilde işe koyulmuştu. Öyle güzel

isimler bulmuşlardı ki el emeği göz nuru dergilerine,

gazetelerine... Bunlardan en hoşumuza gideni ise "Fatih Times"

oldu.

Çocuklarımız ile birlikte olabilmek ve yine hep birlikte bir şeyler

yapabilmek... Bunun keyfini kelimelere dökmek istesek de

bazen kelimeler eksik, cümleler yarım kalabiliyor. O zaman

diyoruz ki "Ne mutlu bize, ne mutlu bir çocuğun gülüşüne,

keyfine, yaratıcıl ığına, koşuşturmasına, heyecanına tanık

olabilene"...

Page 16: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

16

ÇANAKKALE – Huzur Evi

Yılbaşındaki Küçükkuyu ziyaretimizde bizleri bir sürpriz bekliyordu.

Yuvamızın hemen arka tarafında huzur evi faaliyete geç miş ve i lk konuğu ise

İzmir'den gelen Fatma teyze olmuş. Çocuklarımızın yanından çıkınca soluğu

canlı tarih Fatma teyzenin yanında aldık ve İzmir'in havasından mı suyundan

mı bilinmez yine çok güzel bir kadın çıktı karşımıza. Bizi karşısında görünce

biraz şaşıran Fatma teyze bu şaşkınlığını üzerinden çabuk attı ve İzmir'den,

geçmiş yıl lardan, gazinolardan, kordondaki yürüyüşlerden ve daha bir çok

konudan oluşan sohbetimizin baş mimarı oldu. İki ay sonra yine geleceğimizin

sözünü vererek ayrıldık yanından.

Dönüş yolunda ise hepimizin aklında "Bir evde iki aylık bebek, hemen arkadaki

evde seksenüç yaşındaki Fatma Teyze" cümlesi dolanıp durdu. Kim seçim

yaparak doğuyor ki hayata? Bugün yuvada büyümediysek bu bizim seçimimiz

mi? Yarın huzur evinde olmayacağımızın garantisi ne? Bizim küçükkuyu

aşkımız tam da bu capcanlı hayatı gözlerimizin önüne sermesinden değil mi?

ÇANAKKALE – Kız Yetiştirme Yurdu

Küçükkuyu ve Çanakkale’ye gidilir de Kilis Kız Yetiştirme Yurdu’ndan gelen tatlı kuzumuz Mine’yi ziyaret

etmemek olur mu? Olmaz dedik ve kızımızı yurdunda ziyaret ettik ve heyecan dolu haberler aldık. Kızımız ünversitenin

bilim şenliğine, akıllara gelmeyecek kadar zekice sorularıyla katıl ıyormuş. Deneyler ve araştırmalar yaparak sorularını

cevaplayacak, bilime katkıda bulunacak olan Mine aynı zamanda gitar ve tiyatro kursuna da başlamış. Ne güzel haberler

bunlar böyle derken en büyük sürprizle karşılaştık. Öğrendik ki Mine'nin oynayacağı oyun Tutumsuz Çocuk’muş ve Mine

silgi rolündeymiş. Bu oyunu bizim de oynadığımızı, ona CD’lerini göndereceğimizi söyleyince kuzunun şaşkınlığı ve sevinci

görmeye değerdi. Nur ablasının yerine silgi rolünü başarıyla üstlenen Kağan abisiyle birlikte rol üzerinde biraz çalışan

Mine’nin çok başarıl ı olacağına inancımız tam. Bize kalsa bu sohbet hiç bitmez ama İstanbul yollarına düşmemiz lazım

yeniden. Doymadık elbette ama her Küçükkuyu ziyaretinden sonra yeniden Çanakkale'ye uğrayacağız ve hasret gidermek

için bol bol fırsatımız olacak.

başka eksik var mı????

ÇANAKKALE – Hüseyin Özcan Çocuk Yuvası

Küçükkuyu'dan Çanakkale yuvaya gönderilen, siz nereye giderseniz gidin peşinizden geliriz dediğimiz çocuklarımız var artı k

herkes bunu biliyor. Ve rüya gibi bir Küçükkuyu ziyareti sonrasında pazar sabahı Çanakkale'ye doğru yola çıkıyoruz, çocukları görecek

olmanın aşkıyla... Koca bir bahçenin içinde kurulu bu yuvamız. Çocuklar bizi her zamanki gibi karşıl ıyor. Elimizden geld iği kadar sohbet

edip hal hatır soruyor, sıkı sıkı sarıl ıyoruz onlara. Gözlerindeki ışıl tıyı kalplerimize akıtıyorlar… Sonra hepbirlikte cam koridordan

geçerek oyun ve dinlenme salonuna geçiyoruz. Ceplerimizde çok güzel bir faaliyet var; nohut ve kürdanlar ı kullanarak yaratıcıl ığımızı

konuşturacağız. Alıyoruz malzemelerimizi ve çocukların hayal dünyasında bir yolculuğa çıkıyoruz. Kimi hayalindeki o güzelim evi

yapıyor, kimisi araba... Kimi bir çocuk yaparken kimisi de arkadaşı ile birlikte kaldıkları yuvayı yapıyor... Onları uzaktan izlemek

bambaşka... Farklı bir tat bir doku... Her yaptıkları faaliyeti gönüllülerin alkışlayıp, gururlarını okşaması onları nasıl da mutlu ediyor,

nasıl da gözlerinin içi gülüyor kuzuların. Keşke biz büyüklerinde hayal dünyası bu kadar saf ve temiz olsaydı.

Faaliyetini bitirenler bir köşede abla ve abisiyle sohbete dalıyor. Öyle büyümüşler ki ... Genç bir kız, kocaman bir adam olu yorlar sanki

konuşurken. Siz ne kadar hızlı büyüyorsunuz böyle... Bir ufaklığın "Siz bir daha ne zaman geleceksiniz?" sorusuna ve o soruyu sorarken

gözlerine koyduğu bakışa şahit olduk otobüsümüze binerken... Dedik ki hep birlikte yeniden sizleri görmeye geleceğiz küçüğüm,

gözlerinizi yollarda bırakmayacağız... Bu kadar özlenip beklenirken gelmemek olmaz.

Page 17: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

17

ÇANAKKALE – Küçükkuyu Sevgi Evleri

Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım

Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım

Zulmün önünde dimdik tut onurunu

Sevginin önünde eğil kızım

2010'a merhaba derken bizler yine çocuklarımızın yanındaydık... Yeni yıla girerken birden fazla çocuğun elini tutmak, o yıl ın güzelliklere gebe olduğunun bir göstergesidir... Ve bizler ilk iki ayını devirdiğimiz yeni yılda da bu güzellikleri katbekat yaşamaya devam ediyoruz...

Kalabalıkta kalabalıkça yalnızlık

Yalnızladıkça birbirimizi

Haydi çoğalalım

Çoğaltarak kendimizi

Bir canım çoğal da bin can ol

Isıt yaşlıların yalnızlıklarını il insin üşümüşlüğü bırakılmışların

Çoğalın dudaklarım çoğalın sonsuz Öpün bütün ağlayan çocukları kimsesiz Çoğal gözlerim çoğal Gör bütün

görmeyenlerde yapayalnız Ellerime tutunun ellerime çoğalın Okşayın sevecenlikle çocukları Hıçkırırlarken uykularında bile

Aziz Nesin

Page 18: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

18

Page 19: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

19

OKMEYDANI ERKEK YETİŞTİRME YURDU

27 Şubat 2010

Demiştik ya bir sonraki ziyareti planlayarak ayrıldık yurttan diye. İşte kararımızı verdik. Delikanlılarla birlikte fi lm izleyeceğiz...

Çocukların hemen hemen hepsi bize eşlik ediyor ve sinema keyfi mısırsız olmaz diyerek kocaman bir ocakta, kocaman bir

tencerede, patlayan mısırların muhteşem sesi eşliğinde bir sürü mısır patla ttık.

Yurdun birçok sinemadan farksız kocam bir salonu var. Oy birliğiyle seçenekler arasından "Yukarı Bak" isimli animasyon

filmini seçtik. Bir elimizde mısır, bir elimizde Bülent Hoca'nın annesinin marifetli elleriyle lezzetlenen patatesli börek ve tabii

meşrubatlarımız. Güzel bir sinema seyrinden sonra aylıdkı yurttan. Veeeeeeeee sürpriz. Fenerbahçe Kulübü ertesi günkü

Fenerbahçe-İBB maçı için 30 adet bilet verdi bize. Bu sefer biz çocuklarla birlikte gidemedik bu maça ama onlar Olimpiyat

Stadı'nda Fenerbahçe maçı izleyecekleri için inanılmaz mutlu oldular. Bu güzel jest için Fenerbahçe Spor Kulübü'ne bir kez

teşekkürü borç biliriz...

Son olarak şunu söyleyebiliriz: "Yetiştirme Yurdu ziyaretlerinin de keyfi gerçekten bir başkaymış..."

13 Şubat 2010

Daha önceki bültenlerimizde Fatih ve Yakacık yuvalarımızdan çeşitli yurtlara sevki çıkan çocuklarımızdan

bahsetmiştik. İşte onlardan biri de Okmeydanı Erkek Yetiştirme Yurdu'ydu. Benimyuvam'ın düzenli ziyaretlerine başlayacağı

ilk yetiştirme yurdu. Bu yüzden hepimiz çok heyecanlıyız. Ve nihayet ilk ziyaretimizi 13 Şubat 2010'da yapma fırsatı bulduk.

Artık 15 günde bir Okmeydanı'ndayız. Tanıdığımız, bıdık hallerini bildiğimiz çocuklarımız artık yetişkin olma yolunda emin

adımlarla yürüyorlar. Tanıdıklarımızın dışında hayatımıza yeni girecek ve hayatlarına dokunabileceğimiz 3 8 delikanlımız daha

var o yurtta. İlk ziyaretimizde dedik ki tanışalım, birbirimizi tanıyalım, kaynaşalım. Kendimizi anlatalım, onları dinleyelim.

Eeee kuru kuru olmaz tabii. El emeği keklerimiz ve böreklerimizle kocaman bir sofranın başındayız hepimiz, bü yük bir aile

gibi... Tanışma faslını bitirdikten sonra sonraki ziyaretlerimizde neler yapabilirizi konuştuk delikanlılarımızla. Bizleri aralarına

kabul ettikleri için, bizlere zaman ayırdıkları için hepsine tek tek teşekkür edip 15 gün sonraki ziyareti kafamızda planlayarak

ayrıl ıyoruz yanlarından. Hissettiğimiz; güzel başlangıçlar, yeni paylaşımlar, heyecan...

Page 20: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

20

YAKACIK

9 Ocak 2010

Kış mevsiminin karlı ve soğuk bir cumartesi gününde Yakacık'a doğru yol aldık gönüllü

arkadaşlarımızla birlikte.

Bugün boş veya kullanılmış cdlerden saat yapacağız. Gerekli tüm malzemeleri (pil, akrep,

yelkovan, rakamlar, resimler) sinema salonunda gönüllü arkadaşlarımızla birlikte evlere göre ayırdık ve

bu ayırma işlemi sonrasında heyecanla evlere geçtik. Klasikleşen merhaba, kucaklama ve hal hatırdan

sonra, masalarımızın etrafında toplandık. Önce cdlerimizin bir yüzünü renkli el işi kağıtları, Atatürk

resimleri, çıkartmalarla kapladık. Çocuklar isteklerine göre, rakamları ve harfleri yapıştırdı ve son olarak

saat mekanizmasını yerleştirdik. Pilimizi de taktıktan sonra işte karşınızda tıkır tıkır işleyen rengarenk

saatler... Çocuklarımız "Aaa gerçekten çalışıyor" şaşkınlıkları bizleri çok ama çok güldürdü. Sonuç olarak

kendi elleriyle bir masa üstü veya duvar saati yapmışlardı ve bu onları çok mutlu etti. Saatlerimizi

tamamladıktan sonra önce faaliyet alanımızı topardık ardından çocuklarla sohbet edip çeşitli oyunlar

oynadık. Bize ayrılan iki saat her zamanki gibi hiç farkına varmadan çok çabuk geçti... Eğlenceli ve

unutulmayacak bir ziyareti daha tamamladık hem yuvamızda, hem gönlümüzde...

21 Şubat 2010

Hepimizde bir aylık bir özlem vardı.

Ziyaretimizin birinde hava muhalefetine yenik düştük

birinde de yuvanın toplu olarak bir organizasyona

katılması gerekiyordu. Bu sebeplerden dolayı bir

aydır çocuklarımızı göremiyorduk. Bu hafta ziyaret

günümüzde bir değişiklik yaptık ve Pazar günü gittik.

Saat 11.00 de yuvadaydık, 7 kişiydik. Bu hafta BENİM

TİYATROM ekibinin oynadığı “Tutumsuz Çocuk”

oyununu Yakacık Kültür Merkezin de bölgenin

çocukları ve çocuklarımızla izleyecektik. Yuva da tüm

evleri sırayla dolaştık. Kimimiz oyun oynadı, kimimiz

çocuklarla dans etti, kimimiz de muhabbet etti. Saat

12.30 da oyuna gidecek olanlarla bahçede buluşup el

ele tutuşarak Kültür Merkezi’ne gittik. Yeni katılan ve

oyunu ilk defa izleyecek çocuklarımız vardı. Oyunun

başlamasını beklerken çocukların sorularını

cevapladık. Hepsi merakla bekliyordu. Salon o kadar

doluydu ki yer bulmada zorlananlar oldu. Biz de

severek çocuklarımızı kucaklarımıza alarak gelenlere

yer açtık. Çocuklarımızdan oyuncuların bazılarını

tanımayanlar vardı, kim olduklarını anlattık ve büyük

bir keyifle, kahkahalarla oyunu izledik. Hepsi çok

güzeldi diyerek sahneye koştular, sonrasında da

görevlilerle yuvalarına döndüler. Bizler de hep birlikte

çocuklarla ve oyuncularımızla kucaklaştık, hoplayıp

zıpladık sahnede bir oyunun daha vermiş olduğu

keyifle, tatlı gururla. Bir sonra ki ziyarette görüşürüz

diyerek salondan ayrıldık.

Page 21: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

21

ÇOCUKLARIMIZDAN

Artvin;

Artvin Kız Yetiştirme Yurdu’ndan güzel kızımız Eda,

‘Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol’ idealiyle yola

çıkmış ve Artvin Çocuk Hakları İl Temsilcisi olmuş, kongrelerde

aldığı büyük sorumlulukları başarıyla yerine getiriyormuş.

Haklarını aramaları için yardımcı olduğu her çocuk adına Eda’ya

teşekkür ediyoruz. Aynı zamanda spora da meraklı olan

Eda’nın judo turnuvaları da başlamış. Umarız bu yılda

turnuvalarda geçen yıl olduğu gibi çok başarılı olur.

Artvinli kızlarımız bu aktivitelerle yetinmeyip kendi çabalarıyla

bir dans kulübü kurmuşlar . Yaratıcı güçlerini kullanıp kendi

aralarında kareografi yapıp, gösteriler yapıyorlarmış. Hayata

dansla, sporla, sanatla tutunmak gibisi var mıdır?...

Fatih;

Bu mutluluk tarif edilemez sanırım.

Fatih yuvada yeni çocuklarımız, yetiştirme yurduna

giden Sezer, Cem, Emrah, Ömer, ailesi ile birlikte

yaşayan Emre ve eğitim için yurt dışına giden gönüllü

abimiz Emre hepsi bir arada. Bir yanda özlem, bir

yanda bir arada olmanın keyfi ve doyulmaz bir sohbet.

Birlikte geçen yaklaşık 6-7 yıl ın hikâyesi. Her birimizin

dilinde "hani şurda....., "hani ilk ....." diye başlayan

cümleler. Hayatın en kıymetli yıllarına tanıklık

ettiğimizin farkındayız. Ve karşımızda duran delikanlılar

fatih yuvada ilk ziyarette tanıştığımız çocuklarımız.

Büyüdüler, büyüyorlar. Emre Abi yurt dışındaki eğitimi,

yaşadığı yeri anlatıyor ve uzak olmanın verdiği hüznü.

Çocuklarımızda yetiştirme yurtlarındaki ilk günlerini,

özlemlerini dile getiriyorlar. Ortak bir dil ile

alışkanlıklardan vazgeçmenin ne kadar zor olduğunu

düşünüyoruz. Kah sessizlikte birbirimizi seyrediyoruz,

kah şen kahkalarımız yayıl ıyor yine eskisi gibi o

bahçede.

Evet, bu mutluluk tarif edilemez.

Page 22: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

22

Erkek Yetiştirme’den Ali, Elazığ Sevgi Evleri’nden Erencan, Cengiz ve

Bünyamin, Erzincan Kız Yetiştirme’den Meltem, Burcu, Arzu ,Rojda ,

Çanakkal e Yuva’dan Onur...

Yukarıda adı geçen çocukl arımızın karneleri ya teşekkürlü ya da

takdirli. Tekrar tekrar konuşup takdir ettiğimiz ve eğitim sü reçlerini takip

ettiğimiz çocullarımızı birde buradan tebrik etmek istedik...

2009-2010 Eğitim -Öğretim yılı sonunda ise takdir ve teşekkür

listemizin daha kalabalık olacağına inancımız sonsuz…

Neden derseniz?

Elazığ’daki Nuri ve Bozo’ nun, Çanakkale’deki Mine’nin,

Erzincan’daki Fatma’nın, Artvin’deki Eda’nın, Kilis’teki Fatoş ve Leyla’nın

bizlere ve kendilerine verdikleri sözler var. Eminiz ki hem bu çocuklarımız

hem de bu sayfada adı geçmeyen Türkiye genelindeki birçok çocuğumuzun

isimleri Haziran ayındaki sayımızda, bu sayfada kalabalık bir şekilde yer

alacaktır.

Bu vesile ile okul ve dershanede kitap ve defter başında ter

döken,uykusuz kalıp sınavlara hazırlanan ve daha güzel bir gelecek için çaba

gösteren tüm çocuklarımıza sonsuz kere sonsuz başarı ve güç diliyoruz…

7 Şubat 2010 tarihinde Fatih Yuvası'ndaki 20

çocuğumuzla Fenerbahçe-Diyarbakır maçına gittik.

Çocuklarımızı yuvadan aldıktan sonra Ümraniye

Meydan Alışveriş Merkezi'ne giderek burada Kurbağa ve

Prenses adlı çizgi fi lmi izledik. Film sonrasında Fenerbahçeliler

Derneği'nin Kadıköy'deki yerine giderek maç öncesi, hem

dinlence hem eğlence içeren saatler geçirdik. Çocukların

vazgeçilmezi hamburger, patates ve sosisten oluşan öğlen

yemeğimizi yedikten sonra hep bir ağızdan söylediğimiz

Fenerbahçe marşları bizi iyice maç havasına soktu.

Fenerbahçeli abi ve ablalarımızın çocuklara aldıkları Fenerium

etiketli hediyelerin dağıtılmasından sonra hep birlikte stada

doğru yola çıktık. Maç öncesinde güzel bir Fenerbahçe Müzesi

gezisi yapan çocuklarımız takımın aldığı sayısız kupalardan çok

etkilendiler. Müze ziyareti sonrasında tribüne geçip önce

lezzetlimi lezzetli akşam yemeklerini yedikten sonra maçı

izleyen çocuklarımız, sonuç her ne kadar onları çok memnun

etmese de bizi ağırlayan ve tribünü dolduran başkaca binlerce

Fenerbahçeli'nin maç esnasında ve sonrasında yaptıkları

tezahüratlar nedeniyle ve bizi ağırlayanların yoğun ilgisinin

etkisiyle stadtan gayet mutlu ayrıldılar...

Bu güzel günü organize eden ve çocukları bir an ols un

yalnız bırakmayan Antu, Feder ve KAF üyelerine, ayrıca bize

müzesinin kapılarını açıp, çeşitl i ikramlarda bulunan

Fenerbahçe Spor Kulübü'ne teşekkürü borç bil iriz.

Page 23: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

23

Antalya;

Ocak ayında, ara tatili fırsat bilen Antalya

Çocuk Yuvası yönetimi, 7-18 yaş arası yaklaşık 45

Antalyalı çocuğumuzu alıp üç günlüğüne misafirimiz

olarak İstanbul’a getirdi. İstanbul’da doyasıya gezen,

eğlenen kuzularımızı 28 Ocak akşamında Benimyuvam

ekibi ağırladı. Çocuklar önce İstinye Park Amazon

Restaurant’ ta yemeklerini yediler. İki minik yavrunun

doğum günü olduğundan onl ara sürpriz doğum günü

pastası kestik. Doğum günü çocukları ve öğretmeleri

çok şaşırdılar ve mutlu oldular. Bu bize yetti...

Akşam saatlerinde Metroport alışveriş merkezine geldi

çocuklar. Orada hep birlikte çekişmeli bir bowling

turnuvası yaptık. Işıkları kapattıktan sonra lazerler ve

birbirinden popüler parçalar ile TRIO bowling

çalışanları bizler için muhteşem bir ortam hazırl adı ve

çocuklar turnuvayı dans şovuna çevirdi... Antalyalı

misafirlerimizin çoğu ilk kez gelmiş İstanbul'a.

Haziranda yine geleceklerini söylediler, bizi de

Antalya’ya davet ettiler. Hepsiyla ayrı ayrı

vedalaştıktan, e-mail adresleri alındıktan sonra

evlerine geri döndüler. İstanbul’a gelen ve kalbimizin

bir parçasını alıp giden Antalyalı miniklerimizden

sonrasında güzel haberler aldık. Derslerinde başarılı

olan öğrencileri 6’şarlı gruplar halinde evlere

çıkarıyorlarmış. Dolaplarını heyecanla toplayan ve

evlere taşınan çocuklarımız, kendileri için bunun çok

daha iyi olduğunu düşünüyorlarmış. Umarız hayal

ettikleri, diledikleri gibi olur yeni evlerinde yeni

hayatları.

Page 24: E-BÜLTEN · 2009 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE Sıra No Kuruluşun Adı ... Masallardan harman bir oyunla ve oyunun içindeki peri kızıyla, daha nice minik yüzlerde bir tebessüme

E-BÜLTEN

SAYI: 12

OCAK – ŞUBAT 2010

24

TEŞEKKÜRLER

http://www.rainforestcafe.com.tr

www.triobowling.com

http://www.armelitkostum.com

Benimyuvam e-Bülteni hazırlığında emeği geçen gönüllülerimiz:

Arzu SARI / Atilla ÖZ / Ceyda KARPAT / Didem COġKUN / Didem FURTUN / Funda DĠCLE / Gökhan CÖRÜT / Gülcan LAZIM /

Hanife ALTUN / Hilal ÇETĠN / Meltem GÜLMEZ / Neslihan ALTINEL / Nurhayat KÖSEAHMETOĞLU /Önder KÖSE / Sinan AVCI /

ġenay TOLUAY / Volkan ASKAN

Fotoğraf desteği için Atilla Öz, Erol Karpat, Kağan Ġyice ve Serdar Pehlivan a teĢekkür ederiz.

Bülten hakkındaki yorum ve eleĢtirileriniz için bizimle iletiĢim kurabileceğiniz e -posta adresimiz: [email protected]