Transcript
  • MALTEPE ÜN�VERS�TES� MESLEK YÜKSEKOKULU

    Uzaktan E�itim: Türk Dili 1 Haz�rlayan ve sunan: Ö�r. Gör. Yusuf ÇOTUKSÖKEN

    1. BÖLÜM (1. ve 2. HAFTA)Dil ve �leti�im

    �çerik: * Bu bölümde ilkin Türk Dili dersinin genel amaçlar� aç�klanacak. * �leti�im ve dil konular�nda (do�al dil, beden dili) metinler okunup tart���lacak. * Metin ve metin türleri. * Yaz� türü: Söyle�i. Dil bilgileri: Dilin do�u�u. Dil ve toplum. Dil ve dü�ünce. Dil ve edebiyat. *Dilin türleri. * SLAYT 1 Ba�l�k: Türk Dili 1 dersinin tan�m� * Merhaba! Sizlerle bu ö�retim y�l�nda, 2 yar�y�l Türk Dili dersi yapaca��z, haftada 2 saat. Önce tart��al�m: Sizce bu ders niçin konulmu� olabilir? Bu dersten beklentileriniz nedir? (Ö�rencilerin yan�tlar�n� ald�ktan sonra ö�retim eleman� dersle ilgili k�sa aç�klay�c� bilgiler verir, bu yar�y�lda neler yap�laca��n� anlat�r.) (10 dakika kadar) SLAYT 2 Ba�l�k: Ön-haz�rl�k: Ya�amdaki güzellikler Ne güzeldir

    Ne güzeldir dört gözle bekledi�in bir haberin gelmesi. A�r�n�n dinmesi. Y�llar sonra bir gün bir yerde çocuklu�unda annenin senin için yapt��� kurabiyelere rastlamak. Ya�murdan sonra açan Güne�. Buz gibi sokaktan s�cac�k eve girmek. Yorgunluktan bitmi�ken yata�a uzanmak. Tuttu�un tak�m�n ezeli rakibini yenmesi. K�zg�n kumlarda uzun uzun yatt�ktan sonra bedeni denizin serinli�ine b�rakmak Sabahlar� k�zarm�� ekmek kokusu ile uyanmak.. Bir doktor muayenehanesinin kap�s�nda �üpheleri da��tm�� olarak sevinçle ç�kmak. Bir bahçenin önünden geçerken duydu�un han�meli kokusu. Sabah uyan�p o günün tatil oldu�unu hat�rlamak. " Art�k bitti" derken seni aray�vermesi. Ya�l� ana baban�n hala çald���n�z kap�n�n arkas�nda ya da hatt�n öbür ucunda olmas�. F�r�ndan yeni ç�km�� ekme�in kö�esi. Bir kö�ede birbirine sar�lm�� uyuyan kedi

    1

  • yavrular�. Evinden pi�mekte olan yemek kokusunun yay�lmas�. So�uktan titrerken eline tutu�turulan bir bardak çay. Meteliksiz bir günde çoktand�r giymedi�in ceketin cebinden para ç�kmas�. Uzun s�cak bir ç�nar alt�. SLAYT 3 Ba�l�k: Sabahtan beri aya��n� vuran ayakkab�lar� ç�kard���n an. Sudan bir sebeple küstü�ün arkada��nla bar��mak. Y�kanm��, ütülenmi�, mis gibi kokan yatak tak�mlar�n�n koynunda uyumak. Bir sandal�n kenar�na oturarak bacaklar�n� denize salland�rmak En sevdi�in yeme�in ilk lokmas�n� a�z�na ald���n an. EN ÖNEMLISI NEFES ALMAK, KONU�MAK, DUYMAK, YÜRÜMEK, GÖRMEK, ANLAMAK. Ne güzeldir arkada�lar�ndan, sevdiklerinden, sevgiliden alaca��n s�cac�k bir merhaba.... HEP�N�ZE MERHABA!... * Biz de size bu ö�retim y�l� ba��nda “Merhaba!” diyoruz. Okudu�umuz metinle ilgili olarak �unu soral�m: Sizin için “ne güzeldir!” diyebilece�iniz daha ba�ka neler var? K�saca anlat�r m�s�n�z? SLAYT 4 Ba�l�k: Dilin tan�m� ve i�levleri Anlama-kavrama �imdi de dili ve i�levlerini anlatan bir metni (Yusuf Çotuksöken’in metni) okuyup üzerinde tart��al�m. (Metni sesli okurken, sözcükleri do�ru ve anla��l�r biçimde seslendirelim, vurgulara ve duraklara özen gösterelim. Bu arada önemli buldu�umuz cümlelerin alt�n� çizelim.)

    SLAYT 5 Ba�l�k:

    D�L NED�R? ��LEVLER� NED�R?- Yusuf ÇOTUKSÖKEN “En de�erli varl���n�z nedir?” diye sorsalar herkes ayr� yan�t verir: Kimi sa�l���m, kimi ailem, kimi akl�m, kimi ülkem, kimi sevgilim, kimi dinim …kimi de dilim der. �öyle bir dü�ünecek olursak, en de�erli varl���m dilimdir diyenlerin hakl� oldu�unu dü�ünmeye ba�lar�z. Nas�l m�? �öyle: �nsano�lu do�al ve toplumsal çevresini hep dili arac�l���yla tan�m��t�r. Ünlü bir dü�ünürün güzel bir sözü vard�r: “Dilimin s�n�rlar� dünyam�n s�n�rlar�” (Witgenstein) diye. Diyesim o

    2

  • ki, benim içine do�du�um dünyay� ben dilim arac�l���yla kavr�yor, yorumluyor ve güzelle�tirmeye çal���yorum. SLAYT 6 Ba�l�k: Peki dil nedir? Çok de�i�ik tan�mlar� yap�lm��t�r, bundan sonra da yap�lacakt�r. Herkes kendi aç�s�ndan, duru�una, amac�na göre tan�mlayabilir dili. Salt dil aç�s�ndan bak�ld���nda dil, belli bir anlam� üretmek üzere seslerin belirli bir s�raya göre dizilmesidir. Ki�i aç�s�ndan “duy-gular�, dü�ünceleri, tasar�mlar� ba�kalar�na aktarmaya yarayan geli�mi� bir dizge” olarak tan�mlanabilir. Dü�ünce/dü�ünme ba�lam�nda dil “insan�n d��-dünya üzerine yapt��� dü�ünsel üretimi yans�tmaya yarayan kavramlardan olu�an dizgedir. Onlara göre dil dü�ünceyi, dü�ünce dili sürekli etkiler. �leti�im aç�s�ndan bak�ld���nda ki�iler ve kurumlar aras�nda ba� kuran, ili�kiyi sa�layan sesli/yaz�l� araçt�r. Kültür aç�s�ndan da dil “en geni� anlamda kültürün olu�turucusu, saklay�c�s� ve ta��y�c�s� olan toplumsal kurumdur. Ulus aç�s�ndan ise, tek tek bireyleri belli ekonomik, tarihsel, ülküsel amaçlar do�rultusunda birle�tiren, toplum haline getiren en etkili kurumdur. Dil bir soyutlamad�r asl�nda. Ne demek bu? Aç�klayal�m: Biz, dünyay� sözcük ve söz dizileri kurarak anlamaya ve anlatmaya çal���yoruz. Sözcükler üretiyoruz, çevremizdeki her somut nesneye bir ad veriyoruz, soyut durumlar� da adland�rabiliyoruz. Durum, eylem, ba�lant�, ili�ki gibi durumlar için kullanaca��m�z sözler de yarat�yoruz. Özetle d�� dünyay� dilimizle yeniden kuruyoruz. Bunu da soyutlama ad�n� verdi�imiz yöntemle yap�yoruz. Bununla da yetinmiyoruz. Zihinsel ve bedensel üretimimizle elde etti�imiz bilgi, dü�ünce, tasar�m, vb’yi dille somutla�t�rabiliyoruz. Özellikle yaz�n�n bulunu�undan sonra bunlar� yaz�ya geçirip günümüzün insanlar�na ve gelecek ku�aklara aktarabiliyoruz. SLAYT 7 Ba�l�k: Her birimiz bu dünyaya dilyetisiyle, dil ö�renme yetisiyle do�duk, bu yetimizi çevremizin yard�m�yla geli�tirerek içinde ya�ad���m�z toplumun dilini ö�rendik, bu dil arac�l���yla çevremizle ileti�im kurmaya ba�lad�k. Ki�ili�imiz ve kimli�imizi olu�turduk. Bu süreç her insan için böyledir. �nsan d���ndaki canl�lar�n da bir dili oldu�unu söylüyor uzmanlar, ama onlar�n dilleri insan dili gibi karma��k ve çok i�levli de�il. Ço�u kez içgüdüsel özellikler ta��yor, geli�miyor… �nsano�lu, ya�am�n hemen her kesitinde dilini çok amaçl�, çok i�levli olarak kullan�yor. �öyle bir dü�ünün bir günde kaç saat konu�uyoruz, dinliyoruz, okuyoruz, yaz�yoruz, yani dilimizi etkin ve edilgin biçimde kullan�yoruz? Ki�iye, çevreye, ko�ullara, durumlara göre de�i�ebilir ama bir gerçek var ki, günün önemli bir bölümünü dilimizi kullanarak geçiriyoruz, i�, aile, arkada� çevresinde. SLAYT 8 Ba�l�k:

    3

  • Dil birden çok i�levi olan bir toplumsal kurumdur: Yaln�zl���m�z� gidermek, bir sorunumuzu çözmek, bir derdimizi payla�mak gibi amaçlarla yak�nlar�m�zla bir araya gelip söyle�iyor, onlar� telefonla aray�p konu�uyoruz (ileti�im i�levi). Gün geliyor, ba��m�zdan geçen bir iyi bir olay� sevinçle, co�kuyla, kötü bir olay� ise üzülerek, korkunç bir olay� ürküntüyle anlat�yoruz. Evde bir tamir yaparken çekici yanl��l�kla elimize vurdu�umuzda kendimizi tutamay�p a�z�m�zdan küfürler kaç�r�veriyoruz (anlat�m i�levi). Ders verirken bizi dinlemeyen ö�rencileri tatl� sert bir dille uyar�yoruz (uyarma i�levi) ya da verdi�imiz ödevleri zaman�nda bitirip teslim etmeleri gerekti�ini söylüyoruz (buyurma i�levi). Sevdiklerimize çok yumu�ak bir dil kullan�yoruz, hele sevdi�imiz çok özel bir kimseyse içimizden geçen en güzel sözlerle ona sesleniyoruz ya da içimize yeni kat�lan birini çevremizdekilere tan�t�yoruz (ça�r� i�levi). Dedikoduyu sevdi�imizden olacak, kendimize yak�n bildiklerimizle bir araya geldi�imizde birilerini çeki�tirmeden edemiyoruz (ki�ileraras� ili�ki i�levi). Bizden alan�m�zla ilgili bir konu�ma yapmam�z istendi�inde, bir toplulu�un kar��s�nda ciddi, planl�, ilgi çekici bir biçimde anlatmak için u�ra� veriyoruz (toplumsal i�lev). Kimi insanlar�m�z (kimi sanatç�lar) dille plastik bir malzeme gibi oynuyorlar, yani �iir yaz�yorlar, romanlar öyküler yaz�yorlar(yaz�nsal/ sanatsal i�levi). Dü� kurmadan ya�ayabilir miyiz? Dü�lerimizi, hayallerimizi, gelece�e ili�kin planlar�m�z� ba�kalar�yla payla��yoruz (dü�sel i�lev). Ya�ad���m�z yeri, tan�d���m�z bir kimseyi, çevremizdeki bir arac� belirgin ve ay�r�c� özellikleriyle tan�tmaya çal���yoruz (betimsel i�levi)…Böylelikle insanlarla ileti�im kurmak, birtak�m duygu ve dü�ünceleri payla�mak istiyorlar. �unu da unutma-yal�m: Ço�u kez, anlatt�klar�m�zda dilin birkaç i�levini birden kullanabilmekteyiz. SLAYT 9 Ba�l�k: Dikkat ettiyseniz bütün bunlar�, bu yap�p etmelerimizi çevremizdekilerle ileti�im kurmak, bir toplulu�a aidiyetimizi peki�tirmek, birtak�m duygu ve dü�ünceleri payla�mak, belli bir amaç u�runa i�birli�i yapmak, dayan��ma içine girmek gibi amaçlarla yap�yoruz. Böylelikle bir toplulu�un bireyi olma konumuna da gelmi� oluyorum. Dilim beni birey, ki�i, yurtta� olma sürecinde hep destekliyor. Sözlerimi �öyle noktalayabilirim: Dilim varsa ben de var�m, dilim benim ki�isel ve toplumsal kimli�im-dir bir bak�ma. Bütün soyut ve somut üretimimiz dilimizde bir kar��l�k bulur. Ya�amak, birlikte mutlu olmak demek oldu�una göre, dilimizi insan haklar�n� gözete-rek, en i�levsel biçimde kullanma becerisini de iyi biçimde ö�renmemiz gerekir. Ralph Nicols’un �u sözü anlaml�: “Tüm insanlar�n en temel gereksinimi anlamak ve anla��lmakt�r. �nsanlar� anlaman�n en iyi yolu onlar� dinlemektir.”Peki, �imdi de biz soral�m: Anla��lmak için ne yap�lmal�d�r? Yan�t� aç�k, dilin i�levlerinin ay�rd�nda olup dili etkili biçimde kullanabilmek. SLAYT 10 Ba�l�k:

    Anlama-kavrama sorular�:

    4

  • 1) Dilin birey/ki�i aç�s�ndan önemi nedir? 2) Dilin toplum/ulus aç�s�ndan önemi nedir? 3) Günlük konu�mada dilinizi hangi i�levleriyle kulland���n�z� örnekleriyle

    anlat�n�z. SLAYT 11 Ba�l�k: Söyle�i (sohbet) Yaz� türü: Bu metin bir söyle�idir. Söyle�i (sohbet) deneme ile kö�eyaz� (f�kra) ile benzerlikleri çok olan bir yaz� türüdür. T�pk� benzeri yaz� türlerinde oldu�u gibi söyle�ide de yazar okurlar�yla söyle�iyormu� gibi, seçti�i konuda kendi görü�lerini rahatça dile getirir, okurunu dü�ündürmek, söyle�iye onu da katmak ister. Genellikle günlük konular üzerine yaz�lan söyle�ide yal�n, aç�k, k�vrak bir dil kullan�l�r. Yazar zaman zaman sorular sorarak dikkati canl� tutmaya çal���r. Okurlar�n çok sevdi�i türler aras�nda yer ald���n� söylemeliyiz. Söyle�i türünde Ahmet Rasim (Ramazan Sohbetleri), Suut Kemal Yetkin (Edebiyat Söyle�ileri), Nurullah Ataç (Karalama Defteri), �evket Rado (E�ref Saati), ünlenmi�lerdir. Son y�llarda “röportaj" da söyle�i sözüyle kar��lanmaya ba�land�. Bu konuda röportaj ile ilgili bilgileri alman�zda yarar var. Ayr�m� nedir diye soracak olursan�z �öyle bir aç�klama yap�labilir: Söyle�ide sadece yazar ve yaz�s� vard�r. Röportaj anlam�ndaki söyle�ide sorular� soran bir kimse ve buna yan�tlar veren ikinci bir kimse bulunmaktad�r. Tekni�i de farkl�d�r, (BKZ. RÖPORTAJ) SLAYT 12 Ba�l�k: �leti�im UYGULAMA Al��t�rma 1: Bir Frans�z yazar� “Anadilim benim gerçek yurdumdur.” diyordu. Bu görü� sizce de do�ru mu? Bu konudaki görü�lerinizi belirtiniz. Al��t�rma 2: Biz dilimizi ö�renirken ayn� zamanda toplumumuzun de�erlerini de mi ö�reniyoruz? Nas�l? Örneklendirerek anlatabilir misiniz? SLAYT 13 Ba�l�k: �leti�im

    B�LG�LENME=> �LET���M NED�R?

    Tart��al�m: - Bulundu�unuz hangi ortamlarda, hangi yöntem ve araçlarla ileti�im kurars�n�z? (Dille, beden diliyle, yaz�l�, ileti�im araçlar�yla: telefon, faks, e-posta, internet ortam�nda vd) * Ba�kalar�yla ileti�im kurmada kendinizi ba�ar�l� görür müsünüz? Genelde hangi tip insanlarla ileti�im sorunlar� ya�amaks�n�z?

    5

  • �LET���M; ya�anm�� gerçeklerin (gözlem, ya�ant� vb), duygular�n, dü�üncelerin, bilgilerin kar��l�kl� olarak bir kimseden ba�kas�na/ba�kalar�na de�i�ik yollarla (sözle, yaz�yla, bedenle vd yollarla) iletilmesidir. �leti�im, ki�ileri belirli bir yerde, belirli bir zamanda, belirli bir ili�ki çerçevesinde birbirine ba�layan bir süreçtir. Tam bir ileti�imin gerçekle�ebilmesi için ileti�ime geçen bireyler aras�nda bilgi, dü�ünce, gözlem, izlenim, duygu vb’nin kar��l�kl� olarak hiçbir engellemeye u�ramadan iletilmesi gerekir. Tam bir ileti�imde, verici (konu�mac�, ya da iletiyi veren araç), al�c� (dinleyici), ileti (mesaj: al�c�ya gönderilen uyar� ya da dü�ünce), kanal ( hava, elektrik telleri, kitle ileti�im araçlar� vd), kod (do�al dil ya da ba�ka anlat�m yollar�, sözgelimi beden dili) gibi kavram/ terimler bulun-maktad�r. Konu�mac� (verici) insan ise görevi, dinleyicinin/dinleyicilerin (al�c�) söyledi�ini anlam�� olduklar�ndan emin olunca sona erer. Bunun gibi dinleyicilerden gelen bir ileti al�p da, bu iletiyi anlad���n� dinleyicilere ikna edici bir biçimde belirtince (sözlü yan�t verme, bedenle tepki gösterme vb) göre-vini tamamlam�� olur. Özetle, verici, ileti�im sürecinde al�c�dan iletisine kar��l�k alamad��� sürece ileti�im tamamlanm�� say�lmaz. SLAYT 14 Ba�l�k: �leti�im sürecinde ki�ilerin türde� olmas� (ayn� topluluktan olma, ayn� kültürel ortamda yeti�me, ortak amaç ve de�erleri benimseme vb gibi) kar��l�kl� etkile�imin tam ve verimli olmas�n� sa�layacakt�r. �leti�im boyunca verici ve al�c� gönderilen iletileri sürekli olarak alg�lama süzgecinden geçirir. Bu süzgeçten geçirme s�ras�nda, iç (iletilenlerin kar���k/düzensiz/anla��lmas� zor olmas�, dinleyicinin dalg�n olmas�, dinlememesi, o s�rada akl�n�n ba�ka �eylerle me�gul olmas� vd) ve d�� nedenlerle (çevredeki gürültü, sesin k�s�kl���, verici ile al�c� aras�ndaki uzakl�k vd) al�c� iletiyi vericinin kastetti�i biçimde alg�lamayabilir. Yanl�� alg�lama olas�l���, hem dinleyici hem de konu�mac� için geçerli olabilir. Çünkü nas�l verici iletisini kendi de�erleri, gereksinmeleri, al��kan-l�klar�, e�ilimleri do�rultusunda olu�turup gönderiyorsa, böyle alg�lanmas�n� istiyorsa; dinleyici de bu iletiyi kendi de�erleri, gereksinmeleri, duygular� ve geçmi� deneyimleri ba�lam�nda ele al�p yorumlar. Buradaki eksik ve yanl�� anlama ya da hiç anlamama, birtak�m ciddi sorunlar yaratabilir. Çözümü ise (e�er verici bir konu�mac�ysa) konu�mac�n�n gerekti�i durumlarda (özellikle iletinin tam olarak anla��lmad���n� anlamas� durumunda), iletiyi yeniden aktarabilir de�i�ik örneklerle ba�vurabilir, kimi çizelgeler olu�turabilir, dinleyicilerin duygular�na seslenebilir, dahas� uzun bir konu�maysa özet yapabilir. SLAYT 15 Ba�l�k: Beden dili

    6

  • Tart��al�m:* Anadilinizin yetmedi�i durumlarda duygu ve dü�üncelerinizi hangi yollarla/araçlarla anlat�rs�n�z?

    �leti�imde öncelikle do�al dil (sözlü ve yaz�l� anlat�m) etkin biçimde kullan�lmaktad�r. Ancak kimi durum ve ba�lamlarda dil-ötesi davran�� ve araçlara ba�vurdu�umuz da olmaktad�r, s�kl�kla. A�a��da beden dili ile kurulan ileti�im üzerine haz�rlanm�� k�sa bir metin var; bunu okuyup tart��al�m.

    SLAYT 16 Ba�l�k:

    BEDEN D�L� - DO�RU VE ETK�N �LET���M - Hadiye KAMANLI �nsanl���n temel dürtülerinden biri olan “topluma ait olma hissi”, ça�lar boyunca ileti�imi zorunlu k�lm��t�r. Tarih öncesi devirlerde, çe�itli sesler ve hareketlerle ileti�im sa�lanm��t�r. �nsanl���n zaman içerisindeki evrimiyle sesler önce hecelere, sonra sözcüklere, cümlelere ve en sonunda dillere dönü�mü�, hareketler ise, ne yaz�k ki, ileti�imde zamanla daha az fark edilen bir konuma gelmi�tir. Yine de insano�lu bu eski dilini hiçbir zaman unutmam�� ve sözcüklerini daima hareketlerle bezemi�tir. Beden dili, birço�umuzca istemsiz olarak kullan�l�yor ve sadece bilinçalt� taraf�ndan alg�lan�yor olsa da, bu dilin ileti�im içerisinde oldu�umuz ki�inin be� duyusuna da hitap edebilmek ve etkin bir izlenim elde edebilmek aç�s�ndan önemi büyüktür. Beden dilini incelemek ki�iyi, insanlar�n zihnini okuyabilen biri haline getirmedi�i gibi, onlar�n hareketlerinden gizli dü�üncelerini ö�renme yetene�ini de kazand�rmaz. Beden dili, bize bilinçalt�m�zla konu�may� ve onu anlamay� ö�retir; bu yüzden çok güçlü bir ileti�im arac�d�r. SLAYT 17 Ba�l�k: A�a��da, sa�l�kl� ve özgüvenli bir ileti�im için beden dilinin nas�l kullan�ld���n�, biraz da esprili olarak aç�klamaya çal��aca��m: * Selam verirken veya tehdit alt�ndayken avuç içinin kar��dakine dönük olarak kald�r�lmas�n�n sebebi; bilinçalt�nda o ki�iye güven a��lama iste�i bulunmas�d�r. ( - Bak elimde ta�, sopa falan yok. Benden sana zarar gelmez.) * Konu�ulan konudan ho�lanmam��sak veya o konuyla ilgilenmiyorsak kollar�m�z� kavu�turmam�z�n bilinçalt�ndaki sebebi; ya�amsal önemi olan organlar�m�z� güvence alt�na alma iste�idir. ( - Gerginim. Bu konularla ilgilenmiyorum, o yüzden içime döndüm ve kendimle ilgileniyorum. ) * Sürekli saçla, tak�larla oynamak, ritm tutmak, kalem çevirmek, etrafa bak�nmak; huzursuzlu�un ve azalan dikkatin belirtileridir. ( - Bitse de kurtulsam… �u proje i�ini nas�l yapsak acaba? ) * Yumruklar� s�kmak, yüzü sebepsiz yere ek�itmek, di� g�c�rdatmak; artan stresin ve olumsuzlu�un habercisidir. ( - Zor dayan�yorum. Biraz daha konu�ursa ne yapar�m bilemiyorum. )

    7

  • * Vücudun genel duru�u da, o anki ruhsal durumumuz hakk�nda ipuçlar� vermektedir. Örne�in kamburun ç�kar�lmad���, dik ve dengeli bir duru�; ki�inin özgüvenli, fiziksel ve ruhsal anlamda sa�l�kl� ve dinç oldu�u etkisini b�rak�r. ( - Sa�l�kl�y�m. Güçlü biriyim. ��ine yarayabilirim. Ne dersin? ) SLAYT 18 Ba�l�k: * Omuzlar�n dü�ük oldu�u, vücut a��rl���n�n önde topland���, ba��n öne dü�tü�ü duru� karamsarl�k ve çekingenli�i temsil etmektedir. Bu konumdayken elleri dibine kadar ceplere sokmak ise bedenle temas haline geçip iç gerginli�i azaltmak içindir. ( - Hiçbir �eyi do�ru düzgün yapam�yorum. �u anda �ss�z bir adada tek ba��ma olmay� ne çok isterdim!) * Gö�üs gerilerek, ayaklar aç�larak vücut alan�n�n artt�r�ld���, ba��n yan arkada, ba�parmak d��ar�da olmak üzere ellerin ceplerde tutuldu�u konumda; ki�i kendine olan a��r� güvenini yans�tmaktad�r ve bu pek ho� kar��lanmaz. (-Aran�zdaki en iyisi benim. Ben her i�i hallederim… Müthi�im…) * Konu�urken göz temas�ndan kaç�n�lmas�, bo� bo� ve sabit bir noktaya bakma, ellerle a�z�n örtülmeye çal���lmas� ki�inin büyük ihtimalle yalan söyledi�inin göstergesidir. ( - Senden kaç�yorum. Gözlerimin yalan�m� aç��a vurmas�ndan koruyorum ve bu sözlerimin sorumlulu�unu üstlenmiyorum. ) * Tokala��rken de insanlar birtak�m özelliklerini gösterirler. Güvenli ve dengeli bir tokala�mada eller yere dik olacak biçimde tutulmal�, ne halsiz bir �ekilde b�rak�lmal� ( - Ben bir ölü bal���m. Hiçbir �ey için halim yok ve kimseye fayda sa�layamayacak kadar güçsüzüm. ), ne de çok fazla s�k�lmal�d�r. ( - Seni ezerim. Çok güçlüyüm. ) Ayr�ca elin yukar�dan ve avuç içi a�a��ya dönük olarak uzat�lmas� üstünlü�ün sembolüdür. Kar��s�ndaki ki�i tam tersi �ekilde elini uzatarak yan�t veriyorsa; bu o ki�inin üstünlü�ünün kabul edildi�inin göstergesidir. SLAYT 19 Ba�l�k: �leti�im * Beden dilinin yan� s�ra k�yafetlerin, aksesuarlar�n ve genel görünümün de izlenimdeki etkisi büyüktür. Örne�in; bayanlarda saç� s�k� s�k� toplamak ciddiyetin simgesi iken, k�sa saç s�rad���l���, çok uzun saç ise özgürlü�ü simgeler. Kol dü�meleri, kravat i�neleri ve saat gibi aksesuarlar ki�inin ya�am tarz� hakk�nda büyük ipuçlar� verebilir. Ta��nan çantan�n statü belirtileri ise art�k kli�ele�mi�tir (okul çantas�, bayan çantas� vs.). K�yafetlerin temizli�i, ütüsü, ayakkab�n�n boyal� olup olmamas�, parfüm ve makyaj da çe�itli etkiler b�rakmaktad�r. Ki�inin k�yafetlerine gösterdi�i özen, do�rudan kendisine ver-di�i de�er olarak alg�lanmakta ve ki�i bu alg� do�rultusunda de�erlendirilmektedir. Öte yandan tatil günlerinde ve piknik gibi aktivitelerde abart�l� bir ��kl�k ve makyaj; o ki�inin amac�n�n aksine olumsuz bir imaj olu�turabilmektedir. Her zaman “Ben buraday�m!” diye ba��ran parfüm veya t�ra� losyonu kullanmak ise, hem rahats�z edicidir, hem de bir süre sonra dikkat çekicili�ini kaybetmeye mahkûmdur.

    8

  • Beden dili günlük hayat�m�za farkl� bir bak�� aç�s� kazand�r�rken, kendimizi daha yak�ndan tan�mam�za yard�mc� olur. Vermek istedi�imiz izlenim için gerçek bir destektir ve onun yard�m�yla olu�turdu�umuz imaj daha geçerli ve kal�c� olacakt�r. Ayr�ca i� hayat�nda bizi daha prestijli bir konuma getirip, elde etti�imiz imaj� sürdürmemize yard�mc� olabilir. Yeter ki, ki�iler sahip olduklar� bu evrensel dile yeterince ilgi göstersin; do�a burada da cömertli�ini gösterecektir ve birey kar��l���n� fazlas�yla alacakt�r. Kaynak: Beden Dili; Prof. Dr. Acar Balta�, Zuhal Balta�) (http://www.ba.metu.edu.tr/~manclub/yayinlar/glokal/glokalarsivi/sayi12/beden_dili.htm) SLAYT 20 Ba�l�k: Tart��al�m: 1) Bedeninizi tan�yor musunuz? Beden diliyle hangi iletileri gönderebilirsiniz? Sevincinizi, k�zg�nl���n�z�, �a�k�nl���n�z�, ald�rmazl���n�z�, sevginizi hangi beden hareketleriyle anlat�rs�n�z? 2) Uzmanlara göre beden dili sözlü ileti�imden daha inand�r�c�d�r. Albert Mehrabian bir iletinin toplam etkisini �öyle özetler:

    % 7 sözel ileti�im (sözcükler) % 38 ses (yükseklik, ton, ritim vb)

    % 55 beden hareketleri (özellikle yüz ifadeleri). Siz bu görü�e kat�l�yor musunuz? Kendi ya�am�n�zdaki deneyimlere göre yan�tlay�n�z. 3)Konu�urken bedenini hiç kullanmayan ya da abart�l� (çok hareket ederek) kullananlar hakk�nda neler dü�ünüyorsunuz? SLAYT 21 Ba�l�k: Dilin do�u�u Dilin Do�u�u

    “Dil nas�l do�mu�tur?”, “ Diller bir kaynaktan m�, ba�ka ba�ka kaynaklar-dan m� ç�km��t�r?” gibi sorular pek çok dilciyi, felsefeciyi, toplumbilimciyi tarih boyunca yak�ndan ilgilendirmi�tir. Bu konularda ara�t�rmalar yap�lm�� olmas�na kar��n bugüne de�in hemen hiçbir kuram, dilin do�u�unu ve kayna��n� tam olarak aç�klayamam��t�r.

    Dil olgusunu çe�itli boyutlar�yla incelemeden önce �u bilgilere bir göz atal�m: Dünyam�z 13,5 milyar ya��nda. �nsano�lunun yeryüzüne ç�k��� yakla��k 3 milyon y�l önce. �nsano�lu son 100 bin y�lda birbiriyle konu�maya çal��arak ileti�im kurmay� ba�arm��. Dünyadaki ilk yaz�l� belgeler bundan 5-6 bin y�l öncesinden kalmad�r (Sümerce belgeler, MÖ 3. veya 4. bin y�llar). �lk Türkçe yaz�l� belgelerse MS VII.-VIII. yüzy�la kadar gitmektedir (Orhon ve Yenisey yaz�tlar�).

    Dilin do�u�uyla ilgili kuramlar� da �öyle özetleyebiliriz: � Bir öbek dilci, dillerin “yans�ma” türü sözcüklerden do�du�unu ileri

    sürmektedir (Türkçe’den örneklendirelim: üf, üflemek, h�r, h�rlamak, me, melemek, hor, horultu, horlamak, horuldamak…)

    9

  • � Ba�ka bir öbek dilci dilin ünlemlerden do�du�u, ünlemlerden öbür sözcük türlerinin türedi�i görü�ünü savunurlar.

    � Dilin ortak çal��ma birlikte i� görmeden do�du�unu ileri süren dilciler de vard�r. Bunlara göre yap�lan ilk i�ler "kazmak"t�r, ilk insan sesleri de bununla ilgilidir.

    Çocuk dili üzerinde yap�lan ara�t�rmalar, bu sorunun ayd�nlat�lmas�nda

    yard�mc� olmaktad�r. Çocu�un ç�kard��� ilk sesler ve bu sözlerin anlatt��� kavramlarla dilin do�u�u aras�nda ili�ki kurulmaktad�r. Çocu�un ç�kard��� ilk sesler içgüdüseldir, bu nedenle de hayvan ba��rmalar�n� an�msat�r. Bu sesler zamanla sözcüklere dönü�mekte ve uzla�mal� de�erler kazan�nca toplumun dilini olu�turmaktad�r. Dilin bir kaynaktan de�il de, ba�ka ba�ka kaynaklardan do�du�u görü�ü yayg�nd�r. SLAYT 22 Ba�l�k: Dil ve dü�ünce

    Dil ve Dü�ünce

    � Dil, dü�üncenin arac�d�r, dilsiz dü�ünülemez.- Nurullah Ataç � Dilini i�lemeyen ki�i, dü�üncesini i�lemiyor demektir.- Nurullah Ataç

    J. Vendryes, “�nsan nesnelerin varl���n� ancak onlar� adland�rarak kavrayabilmi�tir.” der. Evren karma��k bir yap�dad�r, onu kavrayabilmek için onunla ilgili bilgileri elde etmek zorunday�z. Bir durumun, olu�umun vb’nin bilgi haline gelebilmesi zihinsel bir i�lemi gerektirir. Bunun yöntemleri ve araçlar� vard�r: gözlem, deney, ara�t�rma; tez, antitez, sentez. Bilgileri dü�ünce düzlemine çekerek kavrayabiliriz. Bilgi de, bulu� da ancak dille olanakl� duruma gelir. Dille dü�ünce birbirinden ayr�lmaz iki bölümdür. Dil olmadan dü�ünce, dü�ünce olmadan da dil olamaz. Dil dü�üncenin bir anlat�m kal�b�d�r. �nsan gözlem, izlenim, deneyim vb’yi dü�ünme düzleminde simgele�tirerek kavranabilir duruma getirir. Ancak dilsel simgelerle (göstergelerle/sözcüklerle) gösterdikleri aras�nda kesin bir ili�ki yoktur. Sözgelimi bizim su dedi�imiz nesneye �ngilizler water, Frans�zlar l’eau, Araplar mâ, Farslar âb derler. Bunlar uzla�mal� de�erlendirmelerdir. Dil d��-dünyay� adland�rarak dü�ünme düzlemine çeker. Dü�üncenin olu�turulabilmesi için ilk i�lem soyutlamad�r. Soyutlama ve genelleme bilgiye dönü�ür. Bilgi dü�ünmeyi olanakl� k�lar; bilgiler yeni yeni dü�ünceler üretilmesine olanak sa�lar. Dü�ünceler dilde somutla��r. ��te bu a�amada dil dü�ünceyi, dü�ünce de dili sürekli olarak etkiler durur. SLAYT 23 Ba�l�k: Dil ve toplum Dil ve Toplum

    10

  • � Dil, bütün insanl�k kültürünün içinde birikti�i bir araç de�il, kültürün kendisidir. Çünkü hiçbir dü�ünce, hiçbir duygu dile dönü�meden var olamaz.- Bedrettin Cömert �nsanlar toplum olarak örgütlenip ya�amak durumundad�r. Örgütlü toplum

    uzla�mal� kurumlar� gerektirir. Dil de toplumsal kurumlardan biridir. Öbür deyi�le toplumu olu�turan etkenlerin ba��nda dil gelir. Birey, bir toplumun içinde do�ar; inançlar, gelenekler, görenekler, kültür, sanat gibi kurumlar onun ya�ama alan�n� olu�turur. Toplumun kültürüyle olgunla��r birey. Bu toplumsal kültür ö�eleri ço�unlukla dille aktar�l�r bireye. Bütün kültürel/toplumsal ö�eler dile yans�m��t�r. Birey, çevresini her yönüyle diliyle tan�r, kavrar, yorumlar. Her dil içinde bulundu�u toplumsal kültürün, uygarl���n verimleriyle biçimlenir. ��levini de bu çerçevede gerçekle�tirir. Bir dilin sözlü�ü o dili kullanan toplumun geni� anlamda kültürünü, sanat�n�, ya�ama biçimini yans�t�r. Sözgelimi dilini bildi�imiz ama kendisini tan�mad���m�z bir toplumun sözlü�ünü inceleyerek o toplumun nas�l bir toplum oldu�unu anlayabiliriz.

    Dil yaln�zca ileti�imi sa�layan bir araç de�il, ayn� zamanda iletti�ini de içeren bir kültür kayna��d�r. Dil aktar�c� özelli�inin yan� s�ra yarat�c� bir i�lev de görür. Bütün kültürel ak�mlar, olu�umlar, dü�ünsel geli�meler, sanatsal üretimler dilin yarat�c�l���n�n kan�tlar�d�r.

    Dil, toplumsal yönlendirmede de önemli i�levi olan bir kurumdur. Toplumsal geli�melerin iste-nilen yönde olmas�nda da dilin pay� büyüktür. Yasalar� ve yönetmelikleri örnek olarak gösterebiliriz. SLAYT 24 Ba�l�k:Dil ve edebiyat Dil ve Edebiyat

    Edebiyat da, dille ileti�im kuran bir sanatsal etkinlik alan�d�r. Edebiyat da ortak dil üzerine temellendirilir. Ancak her edebiyatç� farkl� bir söylem geli�tirir. Bu da do�al/gündelik dilden çok farkl�d�r. Günlük ya�am�n gerçekli�i ile sanatsal gerçeklik apayr�d�r. Sanatsal gerçeklik, her ne kadar günlük ya�am gerçekli�inden yola ç�ksa da, özellikleri ona benzese de, yapay/kurmaca gerçekliktir; günlük ya�am�n gerçekli�iyle birebir örtü�mez. Ancak edebiyat�n dili de kendi bütünlü�ü içinde bir inand�r�c�l��a sahiptir.

    Edebiyatç�n�n yap�tlar� arac�l���yla iletti�i anlamlar, mesajlar da kurmaca gerçeklikle ilgilidir. Edebiyatç�, kurmaca gerçekli�ini dille aktar�r. Her sanat yap�t� biriciktir, tektir. Kendi içinde bir gerçekli�i vard�r. Nesneler, ki�iler, olaylar da bu gerçeklik ba�lam�ndad�r.

    Her edebiyatç� farkl� bir dil kurar yap�tlar� arac�l���yla. Bu nedenle edebiyat, ortak dilin malzeme-sini kullansa bile bu farkl�l��� nedeniyle özel bir dil say�l�r. Dil ara�t�rmalar�nda bu dile üstdil ad� verilir. T�pk� bilim dillerine üstdil dendi�i gibi. SLAYT 25

    11

  • Ba�l�k:Dilin türleri D�L�N TÜRLER� *anadil: Bir ya da birçok dilin türemi� oldu�u kök dil. Latince Roman dillerinin (Frans�zca, �spanyolca, �talyanca gibi), Ana Türkçe de Türk dillerinin (Türkiye Türkçesi, Azerice, Özbekçe, Kazakça, Türkmence gibi) anadilidir. *anadili: Bireyin annesinden, aile ve ya�ad��� çevreden ö�rendi�i dil. *lehçe: Bir anadilin tarihsel geli�imi içinde, de�i�ik ça�larda ve co�rafi alanlarda olu�an, ses, yap� ve sözdizimi bak�m�ndan az çok farklar içeren dallar�ndan her biri. *a��z: Bir lehçe içinde, de�i�ik alanlara ve s�n�flara göre farkl� özellikler gösteren dallardan her biri. *do�al dil: �nsan diline özgü sesli bildiri�im arac�. *yapay dil: De�i�ik diller konu�an insanlar aras�nda anla�may� sa�lamak için özel olarak olu�turulan dil. Örne�in Esperanto, �do, Oksidental, Volapük. *kültür dili: Kültür etkinliklerinde, dilbilgisi kurallar�na özen gösterilerek kullan�lan dil. *uygarl�k dili: Bir uygarl���n, kültürün yay�lmas�na arac�l�k eden, ba�ka dilleri de etkileyen geli�mi� dil. *ölçünlü (standart) dil: Bir toplulukta, ba�lang�çta yöresel bir a��zdan kaynaklanan, yaz�m ve söyleyi� özellikleri kural olarak benimsenen, e�itim kurumlar�yla kitle ileti�im araçlar�nda kullan�lan dil. *resmi dil: Bir ülkede yasayla kabul edilen dil. *bilim dili: Bilimsel yap�tlarda kullan�lan, kendine özgü terminolojisi ve söylemi bulunan dil. *özel dil: Bir toplumda geçerli ortak dilden ayr� ama ondan türemi� olan, yaln�z belli çevrelerce kullan�lan, toplumun her kesimince anla��lmayan, kendine özgü, sözcük, deyim ve deyi�lerden olu�an özel dil. *argo: Bir toplumda bireyin içinde bulundu�u s�n�fa, ya�a, özellikle mesle�e göre belirlenen dillerden her biri. *ya�ayan dil: Günümüzde konu�ulan ve yaz�lan dil. *ölü dil: Bugün hiçbir toplulukça konu�ulmayan, varl��� yaz�l� belgeler arac�l���yla saptanan dil. Örne�in Latince, Sanskritçe, Hititçe gibi. *yaz� dili: Bir ülkede yaz�l� ürünlerde kullan�lan dil. * ar� dil: �çinde hemen hiçbir yabanc� dil ö�esi (sözcük, ek vb) bulunmayan dil. Hemen hiçbir dil ar� dil olarak nitelendirilemez, çünkü her dilde yabanc� dil ö�elerine rastlan�r. *çocuk dili: Çocu�un dil edinme sürecinde kulland���, kendine özgü özellikleri bulunan (kendine özgü üretti�i sözcükler, kurdu�u cümleler b) dil türü.

    12

  • * yaz�n (edebiyat) dili: Yaz�n yap�tlar�nda (roman, öykü, �iir vd) kullan�lan, yazardan yazara farkl�l�klar gösteren, kimi durumlarda anla��lmas� özel yeterlikler gerektiren dil türü.

    SLAYT 26 Ba�l�k: Metin ve metin türleri Metin ve Metin Türleri �imdi metin türleri üzerinde duraca��z. Önce a�a��daki metinleri okuyal�m.

    D�NSEL E��T�M - LA�K E��T�M - Sat� ER��EN Dinsel e�itim program� ve yöntemiyle, yap�s� gere�i, inanca dayan�r. Dinsel e�itimde ku�ku küfürdür. Oysa laik e�itimde ç�k�� noktas� bilimsel ku�kudur. Bunun için de, ister toplumsal bilimlerde, ister deneysel bilimlerde olsun yöntem gözleme, deneye ve kan�tlamaya dayal�d�r. Laik e�itim çocuklar�n bilimsel dü�ünce yeteneklerini geli�tirmeyi ister. Bunun sonucu olarak da sorun çözme, neden-sonuç ili�kilerine varma, yeni durumlara uyma gücünde, yap�c�, yarat�c�, yeniliklere aç�k kafalar olu�turmay� amaçlam��t�r. Dinsel e�itim ise tanr� buyruklar�n�, peygamber sözlerini hiç tart��mas�z ö�renip saklay�p (h�fzedip) aktarma görevinde, dolay�s�yla durumkoruyucu (statükocu) kafalar yeti�tirir. Laik e�itim dü�ünce e�itimi, bir us (ak�l) e�itimi amaçlarken, dinsel e�itim bir bellek e�itimi yapar. Bilindi�i gibi bat� dünyas�, bellek e�itimi yapan, dogmatik ortaça� karanl���n-dan ancak usun i�letilmesi ve de�erlendirmesine dayanan bir usçulukla kurtulmu�, ayd�nl��a ç�km��, ve ça�da� uygarl�k düzeyine ula�m��t�r. Bat� dünyas� bu süreci ya�arken Osmanl� imparatorlu�unda medrese giderek canl�l���n� ve geli�me gücünü yitirmi� dogmac� kafalar�n olu�tu�u salt dinsel okul durumuna dönü�mü�tür. Bunun sonucu olarak da Osmanl� imparatorlu�u usçu Avrupa kar��s�nda Viyana kap�lar�ndan ters yüzü dönerek gerilemeye ba�lam��t�r. Tanzimat usçu kafalar�n önemini kavram��, devletin kurtulu�unu bunda görmü�, bu yolda birtak�m önlemler alm��t�r. Ancak dinsel e�itimin ya�amas�na göz yum-mak zorunda kalm��t�r. Bu tutum usçu Avrupa kar��s�nda Osmanl� devletinin Ankara kap�lar�na dek ilerlemesine yol açm��t�r. Öyleyse salt usçu bir e�itim ve ö�retim bir ulus savunma ve ba��ms�zl�k gere�idir. Atatürk i�te bu gerçe�i görmü�, cumhuriyetten hemen sonra 3 mart 1340 (1924)’ta ilk i� olarak e�itim birli�i yasas�n� ç�karm��, dinsel okullar� büsbütün kald�rm��t�r. Her e�itim program ve yöntemi, bir toplumsal yönetim biçimini olu�turur. Ortaça��n skolastik e�itimi, ki�ili�i geli�memi�, sorun çözme gücünden yoksun kafalar yeti�tirmi�tir. Feodalite ya da monar�i bunun sonucudur. Us e�itimin sonucu olarak da ki�ilikler geli�mi�, ki�i haklar� savunulur olmu�, ki�iler yönetime kat�labilecek düzeye ula�m��, bir Frans�z devrimi gerçekle�mi�, uluslar giderek demokrasiyle yönetilir olmu�lard�r. Öyleyse dinsel e�itimin egemen oldu�u toplumlarda totaliter rejimin egemen olmas� da söz konusudur. Ayr�ca dinsel

    13

  • e�itim, yazg�ya inanan dolay�s�yla sömürülmeye yatk�n insan örne�ini de yarat�r. (Cumhuriyet, 23 ocak 1976) * SLAYT 27 Ba�l�k: Anlatam�yorum A�lasam sesimi duyar m�s�n�z, M�sralar�mda; Dokunabilir misiniz, Gözya�lar�ma, ellerinizle? Bilmezdim �ark�lar�n bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz oldu�unu Bu derde dü�meden önce Bir yer var; biliyorum; Her �eyi söylemek mümkün; Epeyce yakla�m���m, duyuyorum; Anlatam�yorum.- Orhan Veli KANIK SLAYT 28 Ba�l�k: Cimri ile Hoca Cimri ve de bo� bo�az�n biri Hocaya: - Ya Nasrettin Hoca, demi�, demek paray� çok seviyorsun. Acaba neden ? Hoca cevab�n� yap��t�rm��: - Senin gibilere muhtaç olmamak için... Tart��al�m: Gelin birlikte bu metinlerin biçim-içerik-dil ve anlat�m yönünden benzerlik ve farkl�l�klar�n� tart��al�m. SLAYT 29 Ba�l�k: Metin ve türleri MET�N ve TÜRLER� Bilgi vermek, uyarmak, co�ku yaratmak, korkutmak, e�lendirmek gibi de�i�ik amaçlarla sözcüklerle (tümce, paragraf vb) olu�turulmu� bütüne metin ad� verilir. Biraz önce inceledi�imiz okuma parçalar�n�n hepsi birer metindir. Metinler konu�ma ve yazma bak�m�ndan önce sözlü metin, yaz�l� metin olarak ikiye ayr�l�r.

    14

  • Sözlü metin, herhangi bir ortamda, herhangi bir amaçla konu�ma biçiminde olu�turulmu� metindir. Yaz�l� metin ise, ad� üzerinde yaz� biçimine getirilmi�, yaz�ya dökülmü� metindir. SLAYT 30 Ba�l�k: �leti�im aç�s�ndan metinler, genel olarak iki kümeye ayr�l�r: a) Bilgilendirici/kullanmal�k metinler: Gerçek ya�am ile do�rudan özde�, okura/al�c�ya gerçek dünyada yararl� olabilecek bilgileri sa�lamaya yönelik olan ( bilimsel metinler, gazete, dergi haberleri, yorumlar, makaleler, bildiriler, reklamlar, söyle�iler, mektuplar, sözlük ve ansiklopedi metinleri, dilekçe, telgraf, hava raporu, yemek tarifleri, ilaç reçeteleri… gibi), b) Yaz�nsal/ kurmaca metinler: Gerçek ya�am ile do�rudan özde� olmayan, bunu yans�tmay� amaçlayan "öz-göndergeli" metinler olarak betimlenen ( roman, öykü, �iir, oyun, deneme... gibi). SLAYT 31 Ba�l�k: Sunulu� biçimi aç�s�ndan da metinler üç kümeye ayr�l�r: a) sözlü metinler, b) yaz�l� metinler, c) görsel metinler (foto�raf, resim, karikatür vd). Yaz�l�� biçimleri bak�m�ndan ise;

    a) düzyaz� metinler, b) manzum (�iir türünde) metinler olarak ikiye ayr�l�r.

    SLAYT 32 Ba�l�k: Bilgilendirici/kullanmal�k metinler

    Bilgilendirici/Kullanmal�k metin türleri Bilgilendirici/kullanmal�k metinlerde geçen dilsel göstergeler, olaylar vb okuru ya�ad���m�z dünyada kar��l��� olan varl�klara, olgulara gönderir. Böylelikle okur bu varl�k ve olgular�n gerçekli�ini gözlem ve deneyleriyle denetleyebilir. Özetle bilgilendirici metinler do�rudan ya�ad���m�z dünyadan söz eder. Bilgilendirici metinler, ya dü�ünsel ya da bilgilendirici amaçl� olabilmektedir. Bilgilendirici metinlerde dil, bilgiyi okura iletebilecek biçimde düzenlenir. Yazar/metin söylenilenlerin amaçlad��� biçimde alg�lanmas�n� ister. Hemen her tümce bir anlam vermek üzere düzenlenir. Bu tür metinlerde sözcükler bilinen ve yayg�n anlamlar�yla kullan�l�r. Bilgilendirici metinler, okurun metnin iletisini tam ve do�ru olarak alg�-lanmas�n� bekler; metnin okur üzerindeki etkisi do�rudand�r. Örne�in okur, bir yemek tarifinde kullan�lacak araç-gereçleri ve yeme�in yap�l�� biçimini ö�renir; kendisi de bu yeme�i haz�rlayabilir. Bunun gibi gazetede okudu�u bir haberin do�rulu�unu küçük bir ara�t�rma yaparak ö�renebilir. Bir reçetede geçen ilaçlar�

    15

  • eczaneden al�p içindeki tan�ml��� okuduktan sonra nas�l kullan�laca��n� ö�renebilir ve buna göre kullanabilir. Özetle bilgilendirici/kullanmal�k metinlerde, okur metindeki iletiyi bulmak ve bunu kendi bilgi ve deneyimleriyle kar��la�t�r�p ya�am�na geçirmek durumundad�r. Bilgilen-dirici metinler; makale, kö�eyaz�s�, bilimsel yaz�, rapor, tutanak, i� mektubu, dilekçe, ilan, reklam, reçete, gibi yaz�lar� kapsar. UYARI: Yaz�nsal/kurgulay�c� metinleri daha sonraki derslerimizde görece�iz. SLAYT 33 Ba�l�k: Uygulama UYGULAMA-1 Al��t�rma : Bu y�l zorlu bir s�navdan geçip üniversiteye ba�lad�n�z. Peki, �imdi soral�m: Üniversiteden neler bekliyorsunuz? Bu konuda k�sa bir metin olu�turunuz (200 sözcük kadar). Ödevinizi çal��ma defterinize geçiriniz. SLAYT 34 Ba�l�k: Uygulama UYGULAMA-2: A�a��daki test sorular�n� yan�tlayal�m.

    1. A�a��da dilin i�levleriyle ilgili olarak verilen bilgilerden hangisi yanl��t�r?

    A) Dil estetik hazlar vermek için de kullan�labilir. B) Dil seslenme ve ça�r� yapma i�ine yarar. C) Dil toplumsal ili�kileri düzenlemez. D) Dil ayn� zamanda kültürün ta��y�c�l��� görevini de üstlenmi�tir. E) Dil kavramlar arac�l���yla dü�ünce üretmemize yarar.

    2) A�a��da verilen tan�mlardan hangisi “özel dil”i betimler?

    A) �nsan diline özgü sesli bildiri�im arac�. B) Bireyin annesinden, aile ve ya�ad��� çevreden ö�rendi�i dil. Bireyin annesinden, aile ve ya�ad��� çevreden ö�rendi�i dil. C) Bir toplulukta, ba�lang�çta sözlü dildeki bask�n bir yöresel a��zdan kaynaklanan, yaz�m ve söyleyi� özellikleri kural olarak benimsenen, e�itim kurumlar�yla kitle ileti�im araçlar�nda kullan�lan dil. D) Bir toplumda geçerli ortak dilden ayr� ama ondan türemi� olan, yaln�z belli çevrelerce kullan�lan, toplumun her kesimince anla��lmayan, kendine özgü, sözcük, deyim ve deyi�lerden olu�an dil. E) Bir toplumda bireyin içinde bulundu�u s�n�fa, ya�a, özellikle mesle�e göre belirlenen dillerden her biri.

    16

  • 3. A�a��daki yaz� türlerinden hangisi bilgilendirici metin türleri aras�nda de�erlendirilir?

    A) roman

    B) öykü

    C) ilan

    D) oyun

    E) �iir

    4) �leti�im olgusunun gerçekle�ebilmesi için hangisine gereksinme yoktur? A) amaç B) kanal C) al�c� D) verici E) kod

    5) Dilin do�u�uyla ilgili hangi bilgi yanl��t�r?

    A) Dil ünlemlerden do�mu�tur. B) Dil yinelemelerden do�mu�tur. C) Dil yans�ma sözcüklerden do�mu�tur. D) Dil insan eylemlerinden do�mu�tur. E) �nsanlar dili haz�r bulmu�lard�r.

    SLAYT 35 Ba�l�k: Bir öneri D�KKAT! Her gün en az bir iki gazete, hafta en az iki dergi, her ay en az iki kitap okuyal�m, her ak�am en çok bir/bir buçuk saat tv izleyelim. Radyo dinlemeyi de unutmay�n… �nternetten de yararlanmam�z gerekir. �lgi alanlar�n�zla ve ders konular�n�zla ilgili yaz�, haber, foto�raf ve karikatürleri seçip kendimiz için bir ar�iv (belgelik) olu�tural�m. SLAYT 36 Ba�l�k: Argo

    EK OKUMA

    S�Z DE M� ARGO SÖZLERE KAR�ISINIZ? - Yusuf ÇOTUKSÖKEN

    Dil zaptiyeleri, tutucular, kendine ahlakç� toplum mühendisli�i görevi yükleyenler, toplumsal geli�meleri hep tek “do�ru” çizgi olarak görüp de�erlen-

    17

  • dirmek isteyenler; bir �iirde, öyküde, dizi filmde, �ark� sözünde argo kapsam�na girecek türden deyi�lere (sözcük, deyim; kal�psöz vb) rastlamayagörsün, hemen kutsal görevlerini an�msay�p çalakalem ortal��a at�l�rlar: Dilimiz elden gidiyor, toplumumuz kirleniyor, buna bir “dur!” diyecek vatan evlad� yok mu?... Oysa, dilin de�i�ik kullan�m katmalar� bulundu�unu, her kullan�m katman�n da kendine özgü bir sözda�arc��� içerdi�ini bilenler için argo çok farkl�, çok de�i�ik güzellikleri içinde bar�nd�ran bir alan. Çünkü argo, kimilerinin sand��� gibi sadece “kaba, teklifsiz sözler, küfürler”den olu�muyor; argonun içinde e�retilemeli birçok sözcük ve deyim, ince anlam ayr�mlar�n� veriyor; ayr�ca argonun dilin sözvarl��� aç�s�ndan beslendi�i kaynaklardan biri oldu�u alan�n uzmanlar�nca tart��mas�z kabul ediliyor. Nedir argo? diye soracak olursan�z… Argo; bir toplumda geçerli genel dilden ayr�, ondan türemi� olan, yaln�zca belirli çevrelerce kullan�lan, toplumun her kesimince anla��lmayan, kendine özgü sözcük ve deyimlerden olu�an özel bir dildir. Özel dil de, yaln�zca bu dili konu�an kimselerin bildi�i sözcük ve deyimlerden olu�ur. Bu bak�mdan her özel dil argo de�ildir. SLAYT 37 Ba�l�k: Argo, genel argo ve alan argolar� (jargon) ad� verilen bölümlerden olu�ur. Genel argonun içine, alt kültür gruplar�n�n kulland��� diller, belli gruplara özgü diller, alan argolar�, standart d��� ya da tabu say�lan dillerden kaynaklanan sözcük ve deyimler girer. Bu özel sözcük ve deyimlerin anlamlar�n�, sadece kullananlar bilir. Gruba özgü diller; meslek, ya�, hobi, ç�kar vb yönlerden ortak olan topluluklarca kullan�l�r. Gruba özgü dillerde teknik olmayan sözcükler yo�unluk ta��r. Alan argosu ise ad� üzerinde meslek, ticaret, bilim, sanat gibi yönlerden ortak özellikler ta��yan gruplar�n daha çok teknik sözcük ve deyimlerini içerir. Hemen bütün dünya dillerinde argo, özel diller ile alan argolar� aras�nda yer al�r; en önemli i�levi de ölçünlü (standart) dilin sözvarl���n� sürekli besleyip zenginle�tirmesidir. Argo, çokluk dille ileti�imin s�n�rl� bir toplulu�a özgü olmas�n� isteyenlerce olu�turulmu�tur. Bu s�n�rl� toplulukta, anlam�n� sadece topluluk üyelerinin bilece�i sözcük ve deyimler kullan�l�r. Bu dar çevrede argo, bir tür savunma ve korunma içgüdüsü, grup kimli�i olu�turma kayg�s�, özenti, e�lence, ilgi ve dikkati çekme vd gerekçelerle geli�tirilir; giderek egemen konumda olan toplulukd��� birey ve gruplarla alay etmek, onlardan öç almak, onlara duyulan tepkiyi d��la�t�rmak, bir suçu, s�rr�, inanc�, müstehcenli�i gizlemek gibi amaçlar da argonun olu�mas�nda etkin rol oynar. SLAYT 38 Ba�l�k: Her toplumda, argoyu yaratan pek çok alt kültür gruplar� bulunmaktad�r. Meslek gruplar�n�n (askerler, denizciler, seyyar sat�c�lar, �oförler, müzisyenler, sporcular vd) yan� s�ra tutuklular, uyu�turucu kullananlar, h�rs�zlar, kumarc�lar, kabaday�lar,

    18

  • 19

    dilenciler, yasad��� i� yapanlar, az�nl�klar, göçmenler, ayr�ca gece-kondularda ya�ayanlar, siyasal örgütler, din gruplar�, kültür ve sanat dernekleri, ö�renciler vd argonun geli�ip serpildi�i verimli alanlar olarak kabul edilir. Biraz önce de söyledi�imiz argo, ki�i ve gruplarla genel toplum kural ve de�erleri konusunda ya�anan uyu�mazl�ktan, çokluk da çat��madan kaynaklan�r. Argo ayn� zamanda bu gruplar�n ya�am biçimlerini ve dünya görü�lerini de yans�t�r. Nükte yapmak, alay etmek, küçümsemek, dü�manl�k göstermek gibi amaçlarla üretilen argoda, yeni sözcükler ve yeni anlat�m biçimleri geli�tirilir; bunlar benimsenirse yayg�nla��r, benimsenmezse yok olur gider. �unun da alt�n� özellikle çizelim: Argo bir sözcük ya da deyim, belirli bir grubun d���na ta��p genel dile girmeye ba�lay�nca art�k argolu�unu yitirir. Sözgelimi bugün gazlamak (�oför argosunda “arabay� çok h�zl� sürmek”, haf�z / inek (ö�renci argosunda “çok çal��an ö�renci”), abullabut / andavall� / düdük / h�rbo / h�yar / kelek/ saloz / �aban… (genel argoda “aptal” anlam�nda kullan�l�yordu) gibi sözcükler bugün ortak dilde de belli bir s�kl�kla kullan�lmaktad�r. Yani art�k bunlara argo dememek gerekir; ba�lam�na ve içeri�ine göre halk dili, teklifsiz dil, kaba kullan�m gibi de�i�ik alt alanlarda de�erlendirilir. SLAYT 39 Ba�l�k: Hepimiz günlük ili�kilerimizde, de�i�ik ortamlarda argo olup olmad���na pek de dikkat etmeden birtak�m argo sözcük ve deyimleri kullan�r�z. Özellikle senli benli ortamlarda bu kullan�m daha da artmaktad�r. Yaln�zca biz de�il, edebi-yatç�lar (�iir, öykü, roman, oyun, an�, söyle�i vb türlerdeki yaz� ve yap�tlar�nda) da, özel etkiler yaratman üzere argoya ba�vurmu�lard�r. Bunlar�n yan� s�ra gülmece ustalar�, kimi kö�e yazarlar� da dile co�kulu bir tat katmak amac�yla argoyu ustaca kullan�rlar. Yeri gelmi�ken argoya yer verin bir iki �iir örne�i aktaral�m. Önce Necdet Rü�tü Efe’nin “Apa�” manilerinden birkaç örnek: Meze koydum tepsiye Taze pi�ti hepsi, ye.. Bizi dünyada var m� Bast�ran mandepsiye …

    K�z bana ka� göz etme Bu kadar tela� etme Beni seviyormu�sun �nanmam t�ra� etme…

    Var iki yana volta Olma kimseye balta Mezesiz rak� olmaz Bak �u yedi�i halta …

    SLAYT 40 Ba�l�k: Bir argolu �iir örne�i de Suat Ta�er’den:

    “ABUZETT�N BEY” Tori�i çal��t�r ka�alot G�r geçme Çaparize gelirsin sonra z�ngadak

    Kas�nt�dan denizler bulan�yor Bamya tarlas� m� sand�n dünyay� Bak at� alan Üsküdar’� dolan�yor

  • Her gün a�z�n dört kö�e Ama ç�ng�ra�� çekti�inin resmidir Kim dedi sana rüzgâra kar�� i�e Asma sakal takma b�y�k Behey �spanakzade Bu gidi�in sonu karanl�k Tenhalarda bocurgat yapars�n ��in gücün haminto Bilirim her ta��n alt�nda sen vars�n

    Fazla viraj al�yorsun a��r ol E�ekten dü�mü� karpuza dönersin sonra Aheste çek kürekleri kendine gel

    Bu devran böyle kalmaz �mam kay��� yana�t� m� iskeleye Gözünün ya��na bakan olmaz

    Baba miras� de�ildir hayat Söylemesi benden ��let tori�i bay ka�alot

    (Uyan��, S.5, A�ustos 1955) SLAYT 41 Ba�l�k: Son aylarda bas�nda, gerek �ark� sözlerinde (“k�l oldum abi”, “k�z hepsi senin mi?”, “sokar�m politikana”, “kudurdum sayende” vd ) gerekse kimi dizilerde (“yeme bizi o�lum”, “ü�ütük haspa”, “kal gelmek”=biraz daha fazla kalmak istemek , “oha olmak”= çok �a��rmak vd) geçen kimi eski ve yeni argo kullan�mlar, baz� kö�e yazarlar�n� ve ayd�nlar� rahats�z edip tepkiye yöneltirken baz� yazar ve ayd�nlar ise bu geli�meleri do�al ve ola�an kar��lamaktad�rlar. Bana göre, argo her dilin çok özel bir alan�d�r; bu bak�mdan kendine özgü güzellikleri bar�nd�r�r içinde. �unu bir kez daha an�msatal�m: Argo, yaln�zca kaba sözler, küfürlerden de olu�maz. Bak�n son y�llarda ö�renci argosunda kullan�lan “alakaya çay demle=ne alakas� var”, süpzek hortumla-mak=soymak, çalmak, yolsuzluk yapmak”; gibi sözlerden kimileri genel dile de girmi�tir. Bu nedenle söylemlerde ba�lam� ve ölçüsü iyi ayarlanm�� birtak�m argo sözler kullanmakla, argo söz ve deyimler türetmekle ne Türkçe yok olur ne de Türkiye’ye bundan bir zarar gelir. Tersine argo dilin yarat�c�l�k alanlar�ndan biri oldu�u için genel dile kat�lan argo sözler sözvarl���n� zenginle�tirir, söyleyi�lere renklilik, canl�l�k katar. Çünkü argo, özel bir ustal�k ister, her babayi�idin kendi yaz�nsal/dü�ünsel üretiminde argoyu kullanmas�, argoya yeni sözcük ve terimler katmas� pek de harc� olmasa gerek. SLAYT 42 Ba�l�k: Argo, sürekli de�i�ir; bu nedenle argoyu izlemek ancak onun yaz�ya geçmesiyle mümkündür. Bugüne kadar yap�lan argo sözlüklerde argonun ancak bir bölümü derlenebilmi�tir. O da genel dile geçti�i kadar�yla ya da argonun içinden gelen birinin bunu yaz�ya geçirmesiyle… Argoyu bütünüyle ne izleyebilir ne de ö�renebilirsiniz. O özel bir dildir, siz onun ancak genel dile yans�yan yönleriyle tan�yabilir ve isterseniz yararlanabilirsiniz… Argo t�pk� moda gibidir, çabucak geçer, yenileri gelir… Son olarak bir kitap önerisinde bulunmak istiyorum: 1999’da Marmara Üniversitesi Türkiyat Ara�t�rma ve Uygulama Merkezi’nin düzenledi�i Türk Kültüründe Argo (Haarlem Hollanda, 2002) adl� toplant�n�n metinleri yay�mlanm��t�r. Eme�i geçenlere te�ekkür ederim. (Bu bilimsel toplant�n�n

    20

  • de�erlendirme oturumunda, ben de bir konu�ma yapm��t�m. Dahas� toplant�y� tan�tan bir de yaz�m yay�mlanm��t�, Varl�k dergisinde, 2000’de. Bu yaz�y� da kitaba alabilselerdi iyi olurdu kan�mca. Neyse…) Argoyla ilgili geni� bilgi edinmek isteyenlere sal�k veririm bu kitab�. Bir de, Hulki Aktunç’un Büyük Argo Sözlü�ü”nü (2008’de yeni bask� yapt�-Y.Ç.) de masan�z�n üstünden eksik etmeyin, derim. SLAYT 43 Ba�l�k: B�R SÖZCÜK ÇEV�R�S�N�N YOL AÇTI�I TRAJED� "�kinci Dünya Sava�� sonuna do�ru, 1945 y�l�nda Amerika Birle�ik Devletleri taraf�ndan Japonya'ya teslim olma ça�r�s�nda bulunan bir nota verilmi�ti. Bat� dü�üncesinin temelindeki ikilikli düzene göre, Japonya bu notay� ya kabul edebi-lirdi, ya da reddedebilirdi; ba�ka bir olas�l�k bulunmazd�. Do�u kültüründeki Japonlar için her �ey bu kadar kesin olarak ikiye ayr�lmam�� oldu-m� içm: onlar�n cevap notas�nda ("rr. sözcü�ü kullan�lm��t�. Bu sözcük �u iki anlama da birden gelebilmekteydi: 'Dan��mada bulunmak üzere, bir cevab� �imdilik ask�ya almak' ve 'Bo� vermek, ald�rmamak, kabul etmemek, reddetmek. ' ingilizceye yap�lan çeviride bu Japonca sözcü�ün ince anlam ayr�l��� kaybolunca, verilen cevap 'olumsuz' yani 'red' olarak yorumlanm��; bunun sonucunda da, iki atom bombas� Hiro�ima ve Nagasaki üzerinde patlat�lm��t�. Özcan Ba�kan, "Bildiri�im-insan-Dili ve Ötesi, Alt�n Kitaplar, �stanbul, 1988, s.61

    21

  • MALTEPE ÜN�VERS�TES� MESLEK YÜKSEKOKULU

    Uzaktan E�itim: Türk Dili 1 Haz�rlayan ve sunan: Ö�r. Gör. Yusuf ÇOTUKSÖKEN

    2. BÖLÜM ( 3. ve 4.HAFTA)E�itim ve Üniversite

    �çerik: * Bu bölümde e�itim ve üniversiteler üzerine metinler okunup de�erlendirilecek, tart��ma yap�lacak. * “Bilgilendirici bir metni inceleme yöntemi” * Anlama becerileri: 1. okuma anlama, 2.dinleme ve izleme anlama.* (Yaz� türü) Kö�eyaz�s�, makale. * (Yaz�l� anlat�m) Dilekçe yazma. * Dil bilgileri: Yeryüzündeki diller.

    SLAYT 1 Ba�l�k: Ön-haz�rl�k Ön-haz�rl�k: * Çinli ozan Kuan Tzu (�Ö), “Bir y�l sonras�n� dü�ünüyorsan tohum ek,/A�aç dik on y�l sonras�ysa tasarlad���n./Ama yüzy�l sonras� ise dü�ündü�ün, halk� e�it./Bir kez ürün verir ekersen tohum,/ Bir kez a�aç dikersen on kez ürün verir,/Yüz kez olur bu ürün e�itirsen halk�./Bal�k verirsen bir kez doyurursun halk�./Ö�retirsen bal�k tutmas�n� hep doyar karn�.” diyor. Siz ozan�n söylediklerine kat�l�yor musunuz? (Gerekçesiyle iki üç cümle…) SLAYT 2 Ba�l�k: Üniversite Anlama-kavrama �imdi örgün e�itimin son basama��nda, yani üniversitedesiniz. Üniversite ö�reniminden neler kazanaca��n�z� az çok biliyorsunuz. Bir de üniversitede ö�retim üyeli�i yapan bir bilimcimizin, Prof. Dr. Birsen GÖKÇE’nin bu konudaki yaz�s�n� birlikte okuyup tart��al�m. (Metni sesli okurken, sözcükleri do�ru ve anla��l�r biçimde seslendirelim, vurgulara ve duraklara özen gösterelim. Bu arada önemli buldu�umuz cümlelerin alt�n� çizelim.)

    SLAYT 3 Ba�l�k: Üniversite

    1

  • ÜN�VERS�TE NED�R? NE DE��LD�R? - Birsen GÖKÇE Üniversite; bilimsel üstünlü�ün, akademik yetene�in ve yönetim ustal���n�n a��r bast��� bir ortamd�r. Üniversitelerin görevi dünyaya geni� aç�dan bakan, özgürlü�ünü kazanmas�n� ve korumas�n� bilen «insan» yeti�tirmektir. Amaç üst düzeyde ö�retim ve ara�t�rma yapt�rarak topluma bilimsel dü�ünme yetene�i ve becerisine sahip bireyler haz�rlamakt�r. Üniversite; özgür dü�ünceyle do�runun arand���, soru sorman�n, tart��ma yapman�n ö�retildi�i, akl�n «dogma»ya üstünlü�ünün kan�tland��� ve topluma bu do�rultuda katk�da bulunacak sorumluluk bilincine sahip bireyler yeti�tirmenin hedeflendi�i bir yap�d�r. Üniversite; bilim arac�l���yla dünyaya, yenili�e kap� açan, her türlü fikrin tart���labildi�i, yarat�c�l���n gerçekle�tirildi�i, unvan ve makamlar�n fazlas�yla önem ta��mad���, hiyerar�inin bulunmad���, bilimsel özgürlü�ün ve bilgi birikiminin olu�tu�u bir ortamd�r. SLAYT 4 Ba�l�k: Üniversite Üniversite; toplumu d���nda dü�ünülmeyecek bir kurumdur. Toplumun önünde olmak ve onu daima ileriye götürmek, ça�da�l��a çekmek durumundad�r. Topluma, insanl��a rehberlik etmek, hizmet etmek için vard�r. Üniversite; bilim adamlar�n�n görevlerini özgürce yerine getirebildi�i, ele�tirmekten, ele�tirilmekten çekinmedi�i, korkmad���, dü�üncelerini rahatl�kla aç�klayabildi�i ve uygu lamaya koyabildi�i özerk, demokratik kat�l�m ve seçim esaslar�na ba�l�, organlar� siyasal iktidar taraf�ndan atanmayan bir kurulu�tur. Üniversiteye ili�kin yasalar, üniversiteyi her türlü d�� etkiden, siyasal iktidarlar�n güdümünden, yava�lat�c� ve tutucu e�ilimlerinden koruyabilmelidir. Üniversite; kâr amac�yla kurulmu�, kazanç getiren bir kurulu� de�ildir. Topluma katk�lar� uzun vadeli olan, yat�r�mlar�n�n kar��l���n� somut olarak alamayan bir kurulu�tur. Üniversite; mesai saatlerine ba�l� bir kamu kurulu�u da de�ildir. Bilimsel çal��ma zamanla s�n�rland�r�lamaz. Öte yan dan bilim adam�n�n üretti�i ve birikiminin kar��l��� «saat ba�� ücret»le ödenecek nitelikte de�ildir. Dolay�s�yla bilim adam�ndan sabah mesai saatinde kalemini ele almas�, ak�am mesai bitiminde b�rakmas� beklenemeyece�i gibi verdi�i her dersin de parayla ölçülmesi söz konusu olamaz. Çünkü bilim s�n�rl�l�klar içinde gerçekle�tirilemez, ticaret zihni-yetiyle de ba�da�t�r�lamaz. Üniversite; orta dereceli okullardaki e�itim ve ö�retimin sürdürüldü�ü bir ortam da de�ildir. SLAYT 5 Ba�l�k: Üniversite Üniversitede bilim yap�l�r, ara�t�rma yap�l�r. Ö�retim, özellikle «meslek ö�retimi» üniversitenin bir yan ürünüdür. Özetle ö�retim ve dolayl� olarak e�itim

    2

  • üniversitenin ikinci dereceden u�ra�lar� aras�nda yer alabilir. Bu da ancak geli�mekte olan toplumlar için dü�ünülebilecek bir husustur. Nitekim Bat�’da �ngiltere ve Almanya örne�inde oldu�u gibi alt� ya da sekiz y�ll�k ilkö�retimden sonra çocu�u teknik okullara göndererek mesleki bir formasyon kazand�rmaya ya da lise ve dengi okullara göndererek bilim yapma �ans� vermeye kurumlar yetkili k�l�nm��t�r. Bu da üniversite kap�lar�na sadece bilim yapabileceklerin gönderilme-sine, di�erlerinin yetenek ve becerileri yönünde ve toplumun istihdam politikas� çerçevesinde yeti�tirilmesine olanak sa�lamaktad�r. Bir toplumun var olabilmesi, varl���n� sürdürebilmesi çe�itli nitelikteki ve düzeydeki görevlerin yerine getirilmesine ba�l�d�r. Bu da ancak i� bölümü ile gerçekle�ebilir. Dolay�s�yla toplumu olu�turan bütün bireylerin üniversite okumas� beklenemez. Ancak herkesin e�it ko�ullarda yeti�tirilme �ans�na sahip olmas� gerekir. �lk ve ortaö�retimden ba�layarak tan�nan bu f�rsat e�itli�i ki�ilerin yetene�i ve verilen ö�retim ve e�itimin kalitesi ölçüsünde gerçekle�ir. Belirli bir meslekte geli�erek üretime kat�lma ve k�sa sürede normal bir ya�ant� sürdürecek gelire kavu�ma �ans�na sahip olanlar�n üniversite s�ralar�nda zaman kayb�na neden olmak, ara�t�rma yapabilecek, bilim adam� olabilecek yetenek ve birikime sahip olanlar� da bu olanaktan mahrum etmek ça�da� e�itim zihniyetiyle ba�da�mayacak bir tutumdur. SLAYT 6 Ba�l�k: Üniversite Ku�kusuz yüksekö�retimin temeli ilk ve ortaö�retimdir. Ve sorunlar temelden ba�layarak çözümlenmelidir. Bugün ülkemizde binlerce diplomal� i�sizin varl��� bu konuda yap�lanlar�n yeterli olmad���n� ve plans�z bir yap�la�man�n gün demde oldu�unu göstermektedir. Bir ülkede e�itim ve ö�retim politikas� toplumsal kalk�nman�n öncelikleri çerçevesinde planlanacaksa, teknik ö�retimin, temel bilimlere ve sosyal bilimlere k�yasla daha a��rl�k ta��mas� gerekir. Bunun için de ülkemizde teknik ö�retimin yayg�nla�t�r�lmas� temel ko�uldur. (Yüksekö�retimde Sorunlar ve Çözümler, “Türkiye Ko�ullar�nda Yeni Bir Üniversite Nas�l Kurulmal�?”, Cem Yay, �st.1990, ss.100-102) SLAYT 7 Ba�l�k: Bilgilendirici metni inceleme

    Bilgilendirici bir metni inceleme yöntemi: Makale, kö�eyaz�s�, kitapta bir bölüm, bildiri gibi bilgilendirici metinleri, içeri�ini daha iyi anlayabilmek için, metni sesli ve/veya sessiz olarak okuduktan sonra �u yönteme göre inceleyebiliriz: �Metnin konusunu bulma, � Yazar�n amac�n� ve bak�� aç�s�n� belirleme, � Metnin anadü�üncesini (iletisini) saptama, bunu varsa metinden bulup gösterme; yoksa özlü bir tümceyle kendisi yazma, � Anadü�ünceyi destekleyen yard�mc� dü�ünceleri bulma, � Metni paragraf paragraf inceleme (sorular-yan�tlar),

    3

  • � Metnin özetini ç�karma, Metnin plan�n� ç�karma,

    Metindeki dü�ünceleri yorumlama, � Metnin türü ve yazar� hakk�nda bilgi edinme.

    SLAYT 8 Ba�l�k:

    Sorular (Yan�tlar� lütfen çal��ma defterinize yaz�n�z.) 1) Yazara göre, üniversitenin temel i�levleri hangileridir? 2) Üniversitelerin ülke kalk�nmas�ndaki rolü nedir? 3) Teknik ö�retim niçin daha a��rl�kl� öneme sahip olmal�d�r? 4) Siz yazar�n görü�lerini nas�l de�erlendiriyorsunuz? Be�enip be�enmedi�iniz yönler hangileridir? Sizce eksik ve yanl�� görü�leri var m�? 5) Metnin özetini ç�kar�n�z. (Yakla��k 10 cümle)

    SLAYT 9 Ba�l�k: Özet ç�karma

    Özet ç�karma/özetleme: Özet ç�karma, bir metni dörtte bir oran�nda k�saltma demektir. Sözgelimi 500 sözcükten olu�an bir metni 100-125 sözcü�e indirme demektir. (Sayfa say�s� çok olan kitaplar�n özeti birkaç sayfay� geçmemeli.) Özet ç�karmak için metni okuma sürecinde yapaca��m�z kimi i�lemler vard�r: Bunlar�n ba��nda metni okurken, ayr�nt�lar (metni de�i�ik bilgiler katan bölümler: betimlemeler, uzun konu�malar, ayr�nt�l� aç�klamalar, tart��malar, kar��la�t�rmalar vb) göz ard� edilecek, metnin belkemi�ini olu�turan olgular/olaylar ve dü�üncelere öncelik verilecek, bunlar�n alt� çizilecek. Sonra da bu çizdi�imiz bölümleri dikkate alarak metni kendi cümlelerimizle özetleyece�iz. Bir metni özetlerken kendi yorumlar�m�z� kesinlikle katmayaca��z. Yazar�n metninden zorunluluk olmad�kça aynen cümle aktarmayaca��z. Ba�ka bilgiler eklemeyece�iz.

    SLAYT 10 Ba�l�k: Makale Yaz� türü: MAKALE

    Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçe�i savunmak, bir sorunu dile getirip çözüme kavu�turmak amac�yla, gerekli veri ve kan�tlardan da yararlanarak haz�rlanan, belli ölçüde bilimsel nitelik ta��yan gazete ve dergi yaz�lar�na makale denir. Makale bütün bilgilendirici yaz�lar gibi her konuda (bireysel, toplumsal, evrensel konularda) yaz�labilir. Makale türü dü�ünce dünyam�za Tanzimat Döneminde gazete ile birlikte Bat�dan girmi�tir. Makalenin temel amac� bilgi vermektir ama bu bilgi ansiklopedik bilgi olmaktan çok yazan�n, kendine özgü ba-k���n�, yakla��m�n� ve yorumunu dile getirir. Makale genelde bir dü�ünce yaz�s�d�r.

    4

  • A��rba�l� ve ciddi bir anlat�m tercih edilir makalelerde. Makalelerde dü�ünceler birbirini bütünleyen bir düzen içinde verilir; bu düzen de genellikle giri�-geli�me-sonuç bölümlerinden olu�ur. Makale yazar� konular�n� güncel olaylardan seçebildi�i gibi, güncellikle ilgisi olmayan bir do�ruya, bir gerçe�e ya da bilimsel bir konuyu da ele alabilir. Makalede öncelikle bilgilendirici metinler kapsam�na girdi�i için, yazar de�i�ik dü�ünceyi geli�tirme yollar�n� (kar��la�t�rma, örnek-lendirme, say�sal verilerden yararlanma, tan�mlama gibi) kullanmak durumun-dad�r. Bunun yan� s�ra çokluk aç�klay�c� ve tart��mac� anlat�m biçimlerini tercih eder. SLAYT 11 Ba�l�k: Makale Makalelerde giri� okurun ilgisini çekecek biçimde olmal�d�r. Makale yazar�, hangi konu üzerinde duraca��n�, bunu hangi yöntemle yapaca��n� aç�k bir �ekilde ortaya koymal�d�r. Makalede dile getirilen sorun k�saca tan�mland�ktan sonra; bu sorunun olu�um süreci somut belge ve örneklerle kan�tlan�r; ard�ndan çözümü konusunda üretti�i çözümler makalenin temel bölümünü olu�turur. Yazar bu bölümde dü�üncelerini geli�tirir, boyutland�r�r. Okuyucuyu söylediklerinin do�rulu�una ve geçerlili�ine inand�rmaya çal���r. Sonuç bölümünde ise genelleyici bir yarg� ortaya konulur. Bu bölüm bir tür özetleme, söylenilenleri derleyip toparlama bölümüdür. Yazar kimi durumlarda yaz�s� kesin bir sonuca da ba�lamayabilir. Bunu, ya bu konuda ba�ka çal��malar� yapaca��n� ima eder, ya da bizi de bu konuda çal��maya ve dü�ünmeye yöneltmek istemektedir. Yazarlar, bilim adamlar�, ara�t�rmac�lar, dü�ünce adamlar� taraf�ndan yaz�lan makaleler, genelde halk� ayd�nlatmaya ve belli bir görü� do�rultusunda yönlendirmeyi amaçlamaktad�r. Gazete ve dergilerde (son dönemlerde internet gazetelerinde) yay�mlanan bu yaz�lar; konular�na ve amaçlar�na göre s�n�fland�r�lmaktad�r: toplumsal makale, siyasi makale, edebi makale gibi. Gazetelerin ve dergilerin ilk sayfalar�nda yay�mlanan makaleler ise ba�makale olarak adland�r�l�r. Türk dü�ünce ve bas�n dünyas�nda Hüseyin Cahit Yalç�n, Ahmet Emin Yalman, As�m Us, Falih R�fk� Atay, Abdi �pekçi, Nadir Nadi… ba�makale türünün önde gelen yazarlar�d�r.

    SLAYT 12 Ba�l�k: UYGULAMA Al��t�rma 1: A�a��daki metni (kö�eyaz�s�n�) dikkatlice okuyunuz. Sonra da çal��ma defterinize (a) konusunu, (b) anadü�üncesini ve 3 yandü�üncesini yaz�n�z, (c) özetini ç�kar�n�z.

    Merak Kaptan Cook’u bilir misiniz? �lginç ve tutkulu bir adam. 1700’lü y�llar�n bu usta denizcisi, kömür ta��yan gemilerde de�i�iklik yaparak okyanuslara aç�lm�� ve bazen iki y�l� a�k�n süre dola�arak yeni k�talara, meçhul adalara, kimsenin

    5

  • varl���n� bilmedi�i insanlara, bitkilere ve hayvanlara ula�m��. Zorlu f�rt�nalara dayanan, inan�lmaz sertlikteki k�� rüzgârlar�n� atlatan bir serüven bu. Gün olmu�; mercan kayal�klar�na oturan gemisini tekrar yüzdürmek için ç�rp�nm��, gün olmu� medeniyetle hiç kar��la�mam�� olan yerlilerin oklar�na kar�� sava�m��. Ve bu zorlu u�ra� sonunda inan�lmaz büyüklükte bir co�rafyay�, ülkesi �ngiltere’ye hediye etmi� Rastlad��� koylara, da�lara, nehirlere, adalara, insan topluluklar�na �ngilizce adlar takm�� ve bunlar Cook’tan sonra �ngilizce adlar�yla an�l�r olmu�. �ngiltere’ye birçok koloni kazand�rm��. Ve dünyan�n bilinmeyen bölgelerini �ngiliz kültürünün egemenli�i alt�na sokmu�. Bir yandan da dünyan�n hiç geçilmemi� sular�n�n, sarp k�y�lar�n�n haritas�n� ç�karm�� ve sular� iskandil ederek derinlikleri kaydetmi�. Bilimsel amaçl� çal��malar yapm��. SLAYT 13 Ba�l�k: Kaptan Cook’u böylesine riskli serüvenlere iten ve kömür gemileriyle okyanus ötelerine atan duygu neydi acaba? �ngiltere’deki rahat yata��nda uyumak yerine neden kendini tehlikeden tehlikeye savurmu�tu? Ben bunu “merak” kelimesiyle aç�kl�yorum. Dünyay�, do�ay�, denizlerin ötesini merak etmek! Bilinmeyeni bulmaya duyulan sonsuz merak! Her büyük bilim adam�n�n ve her büyük gezginin kan�n� tutu�turan o esrarl� tutku. E�er Kaptan James Cook ve Bat� medeniyetini olu�turan di�erleri, böyle ç�lg�n meraklarla donanm�� olmasayd�, bugün bize do�al gelen birçok bilimsel icat ve co�rafi ke�iften yoksun kal�rd�k. �ngiltere’deki sanayi devrimine yol açan da bu merakt�r, t�p alandaki geli�meleri sa�layan da.Bugün bütün dünya internet a��yla birbirine ba�lan�yorsa, yine Bat� kültürünün yeni Kaptan Cook’lar�, yani Bill Gates’ler sayesindedir. Bu öylesine derin bir merak duygusudur ki, yöresel siyasi dedikodular� a�ar, ki�isel v�d�v�d�lar� katlay�p bir kenara koyar. E�er Kaptan Cook, uzak diyarlar� merak edip gemisine atlamak yerine, Londra’daki siyasetçilerin ne giydi�i, ne yedi�i ve ne dedi�ine tak�lsayd�, insanl��a toplu i�ne ba�� kadar yarar sa�lamam�� olarak ölecekti. E�er Einstein izafiyet teorisi yerine, önemli siyasetçilerin yan�nda görünme merak�na kap�lsayd�, ömrünü telef etmi� olacakt�. Bu soylu adamlar�n yüre�inde yanan ate� onlar� evrenin bilinmezlerini merak etmeye zorlad� ve insanl��a ad�m att�rd�lar. SLAYT 14 Ba�l�k: Kaptan Cook’un denizlerde dola�t��� dönemi, yani 18. yüzy�l� dü�ünüyor ve ayn� y�llarda Osmanl�’n�n nelerle u�ra�t���n� hat�rlay�p kederleniyorum. Birbirini yiyen saray adamlar�, göze girenlerle gözden dü�enlerin sonsuz gelgiti, padi�aha yak�n durup bir mans�p kapmak için ç�rp�nan kalem erbab�, medreselerde yetersiz e�itim ve kendi içine kapanm��, kendisini dünyan�n merkezi sanan bir münevver grubu. Sahi �imdi durumumuz nas�l? // Zülfü Livaneli ( Vatan, 20.12.2006)

    6

  • -Konusu:………………………………………………………………………….. -Anadü�üncesi:…………………………………………………..……………… …………………………………………………………………………………… Yandü�ünceleri:………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… SLAYT 15 Ba�l�k: -Özeti (10 cümle):……………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… SLAYT 16 Ba�l�k: Kö�eyaz�s� Yaz� türü: Bu yaz�n�n türü kö�eyaz�s�’d�r. Kö�eyaz�s� (f�kra); gazete ve dergilerde, genellikle günlük, siyasal, ekonomik, toplumsal, sanatsal; kültürel, kimi zaman da insana ili�kin de�i�ik konularda görü�lerini yazd�klar� k�sa yaz� türüne verilen add�r. F�kralar, her zaman kesin do�rular�, bilimsel ara�t�rma sonuçlar�n� içermemekle makaleden, ayr�ld��� biliyoruz. Kimi f�kralar�n deneme ve söyle�i üslubunda yaz�ld��� da görülmektedir. Bu bak�mdan f�kralar ile deneme ve söyle�ilerin aras�nda çok da kesin çizgiler bulunmamaktad�r. F�kra yazarlar�, kendi duru�lar� aç�s�ndan olaylar� ve olgular� ele al�p de�erlendirmektedir. Ayn� konuyu ele alan kö�e yazarlar�n�n farkl� bak�� aç�lar�yla de�i�ik sonuçlara varmalar� ola�an kar��lanmal�d�r. Gazete okuruna seslenen f�kralar�nda günlük dil kullan�lmak-ta, yal�n özlü bir anlat�mla sorunlar ele al�n�p çözümler öne sürülmektedir. F�kra, Bat�da ortaya ç�km�� bir yaz� türüdür. Tanzimat döneminde yay�mlanmaya ba�layan gazetelerle birlikte bizde de örnekleri görülmeye ba�lad�. Bir incelemeye göre Türkiye’de 2006 y�l�nda toplam tiraj� 4 milyonu a�an gazete ve dergilerimizde 500’ün üzerinde f�kra (kö�e) yazar� bulunmaktad�r. Bugün de�i�ik gazetelerde hemen her gün yazan �lhan Selçuk, Oktay Akbal, Hasan Pulur, Hakk� Devrim, Türker Alkan, Emin Çöla�an, Oktay Ek�i,

    7

  • Ertu�rul Özkök, Do�an H�zlan, Mustafa Balbay, H�ncal Uluç, Selahattin Duman, Fehmi Koru, Hilmi Yavuz, Özdemir �nce, Zülfü Livaneli, Can Dündar, Haluk �ahin,… en çok okunan f�kra yazarlar� aras�nda say�lmaktad�r. SLAYT 17 Ba�l�k: Anlama becerileri ANLAMA BECER�LER� Sevgili arkada�lar, �imdi bu bölümde anlama becerileri üzerine duraca��z. Okuma/ dinleme/ izleme/görme anlama becerilerimizin nas�l kazan�ld���n�, bize yararlar�n� ve bunlar� geli�tirme yollar�n� tart��aca��z. Tart��al�m: *Az anlamak, ters anlamaktan iyidir.- A. France �nsan�n en önemli çabas�, çevreyi, çevrede olup bitenleri, yak�n ili�ki kurdu�u insanlar�, insanlar�n yap�p etmelerini anlamaya çal��mas� yolundad�r. Dil aç�s�ndan bakt���m�zda ise “anlama” en genel deyi�le sözlü ya da yaz�l�/görsel bir metnin içeri�ini (konusunu, ana ve yan dü�üncelerini, vb) çözme olarak tan�mlanabilir. Anlama i�lemi nas�l gerçekle�mektedir, diye soral�m: Yan�t� belli: 1) Gazete, dergi, kitap vb yaz�l� ürünleri okumakla, 2) ba�kalar�n�, radyo, telefon, televizyon, bilgisayar, internet gibi imleti�im araçlar�n� dinlemekle, sinema filmlerini, tiyatro oyunlar�n�, çevremizde olup bitenleri izlemekle. Özetle, iyi bir ileti�im kurman�n önko�ullar� aras�nda yaz�l�, sözlü ve görsel kaynaklardan gerekli bilgi, haber vb’yi en uygun biçimde alma gelmektedir. Anlama becerileri geli�mi� bireyler daha sa�lam ileti�im kurabilmektedirler. SLAYT 18 Ba�l�k: Okuma-anlama 1. Okuma Anlama Tart��al�m:* �yi kitaplar� okumak, t�pk� geçmi� yüzy�llar�n en onurlu insanlar�yla bir konu�ma gibidir.- Descartes Okuma anlama, özellikle e�itim kurumlar�nda s�kça ba�vurulan bir yöntemdir. En genel tan�m�yla okuma, yaz�l� bir metnin içeri�inin alg�lanmas�na yönelik bir etkinliktir. Temelde okuman�n amac� anlamaktan, anlamak istemekten ba�ka bir �ey de�ildir. Okunan bir metnin sözcüklerinin anlam�n� bilmek yeterli de�ildir; bu sözcüklerle kurulan cümlenin ve giderek belli bir dü�ünceyi anlatmay� amaçlayan paragraf�n ba�lam içindeki anlam�n� kavramak gerekir. Son a�amada da metnin bize iletmek istedi�i dü�ünceleri olabildi�ince eksiksiz olarak anlamam�z okuma eyleminin odak noktas�n� olu�turur.

    8

  • Anlama, okuyucunun bilgi birikimine, kavrama yetisine, sözvarl���n�n zenginli�ine, okuma amac�na ba�l� oldu�u kadar, metnin türü, yazar�n üslubuyla da yak�ndan ilgilidir. SLAYT 19 Ba�l�k: Anlama; daha önce ö�renilenlerin s�nanmas�, verilen bilginin gerçeklere uygunlu�u, bilgi ve haberlerin birbirini bütünlemesi ya da birbiriyle çeli�mesi gibi durumlarda kar��la�t�rma yapma gibi etkenlerle okuru dü�ünmeye ve yorumlamaya yöneltir. Okur, okudu�u metinler arac�l���yla bir yandan bilgilenir (mesleki bilgiler, genel kültürü olu�turan bilgiler), çevresinde olup bitenlerden haberdar olur, eksik bilgilerini tamamlama, yanl�� bilgilerini düzeltme olana��na kavu�ur. Bununla da yetinmez, ö�rendikleri aras�nda seçme ve ay�klama yapar; s�n�fland�rmalara ba�vurur, metnin içeri�ini kendi birikimi ba�lam�nda yeniden üretir. Zihinsel geli�im sürecinde okuman�n çok büyük rolü bulunmaktad�r. Okuma sürecinde, özellikle yaz�nsal metinlerin (�iir, öykü, roman vd) okunmas� sürecinde okura estetik katk�larda da bulunur. Okur, nelerden niçin zevk ald���n� ya da almad���n� böylelikle daha iyi kavrar. Yaz�nsal metinler, ne anlatt�klar�ndan çok nas�l anlatt�klar�na önem ve öncelik verdikleri için, okur bir yandan dilin çok de�i�ik ve zengin kullan�m�yla kar��la��r, dilin do�ru ve güzel kullan�m�na yönelik e�ilimler geli�tirir; öte yandan dille yarat�lan sanatsal ürünlerden (�iir, roman, öykü vd) zevk al�r. Okuman�n bir ba�ka yarar� da okuru okuduklar� üzerinde birtak�m yaz� denemeleri yapmaya yöneltmesidir. Pek çok yazar�n her �eyden önce iyi bir okur oldu�unu unutmamal�y�z SLAYT 20 Ba�l�k: Dinleme-izleme anlama 2. Dinleme ve �zleme Anlama Tart��al�m * E�itim, hemen her �eyi öfkelenmeksizin ve kendine güveni yitirmeksizin dinleme yetene�idir.- Robert Frost Bilgi kaynaklar�m�z aras�nda sadece kitap, gazete, dergi gibi bas�l� araç-gereçler yer almaz. Ba�kalar�n� de�i�ik ortamlarda dinleyerek, bir konferansa kat�larak, radyo, televizyon gibi kitle ileti�im araçlar�ndaki de�i�ik programlar� izleyerek, belirli nesnelere bakarak, belirli durumlar�, olaylar� gözlemleyerek (ne olduklar� nas�l olduklar� hakk�nda)de çok de�i�ik bilgiler edinebiliriz. Dinleme de salt e�lenme amaçl� de�il, özellikle ö�renme amaçl� ise, her �eyden önce dikkat gerektirir. Canl� bir konu�may�, radyoda bir program�, televizyonda bir etkinli�i, sinemada bir filmi, tiyatroda bir oyunu izlerken iyi bir dinleyicinin uymas� gereken birtak�m kurallar vard�r. Bunlar aras�nda, dikkatini dinlenen/izlenen konu üzerinde yo�unla�t�rma, fiziksel ve bireysel engelleri ortadan kald�rmak, gerekti�inde dinledikleri ve/veya izledikleri hakk�nda birtak�m notlar alma/tutma, özellikle belirtilmelidir. SLAYT 21

    9

  • Ba�l�k: Dinleme ve izleme etkinli�i, edilgen ve etkin olmak üzere iki biçimde gerçekle�ebilir. Edilgin konumda dinleyici, etkinli�in bulundu�u ortamda söz al�p dinledikleri üzerinde herhangi bir soru sormaz, yorum yapmaz, dinledikleriyle yetinir. Etkin konumdaysa, söz al�p soru sorar, ele�tiri getirir, yorumunu aktar�r… Ortamlar farkl�ysa etkin dinleyici telefon, faks, e-posta yoluyla da görü�lerini, ele�tirilerini aktarmaya çal���r. Dinleme ve izleme, okuma etkinli�ine göre daha canl� ve çekici oldu�u için kimilerince daha çok tercih edilir. Dinledi�imiz ve izledi�imiz de�i�ik etkinliklerden bizde kalan bilgi-lerin ne oldu�una gelince: Biz, meram�n� sözlü ve yaz�l� olarak anlatmay� becerebilen bir yarat�k türüyüz. Okuduklar�m�z�n yan�nda dinleyerek ve/veya izleyerek ö�rendiklerimizden de yararland���m�z�, bunlar� ya�am�m�za aktarma becerisini gösterebilece�imizi ancak sözlü ve yaz�l� anlat�mla somutlayabiliriz.

    SLAYT 22 Ba�l�k: Yaz�l� anlat�m: Dilekçe

    Yaz�l� Anlat�m � RESM� YAZILAR: Dilekçe yazal�m Dilekçe belirli bir konuda istekte bulunma, belge isteme, itiraz etme, �ikâyette

    bulunma vd amaçlarla resmi ve özel kurulu�lara yaz�lan yaz�lard�r. Dilekçenin ya�amdaki önemini hepimiz biliriz.

    Dilekçeler, resmi kurumlara isteklerimizin yerine getirilmesi, sorunlar�m�z�n çözülmesi için yaz�l�r; yaz�l� oldu�u ve bir kuruma verildi�i için resmi belge de�erindedir, bu nedenle mutlaka i�leme konur. Dilekçe sahibine en k�sa sürede iste�inin, dile�inin yerine getirilece�ine/getirildi�ine ya da neden getirilmedi�ine ili�kin yaz�l� bilgi verilir. Dilekçeler çizgili beyaz dosya kâ��d�na daktiloda, bilgisayarda ya da elle yaz�l�r. Önce kâ��d�n uygun bir bo�luk b�rak�larak üst orta bölümüne dilekçenin verilece�i makam�n ad� yaz�l�r; makam� anlatan sözcüklerin ilk harfleri büyük olmal�d�r. Uygun bir bo�luk b�rak�larak dilekçeye konu olan durum, sorun, �ikâyet vb anlat�l�r ya da dilek, istek bildirilir. Dilekçe "Bilgi-lerinize sayg�lar�mla sunar�m (arz ederim)." ya da "Gere�ini bilgilerinize sunar�m (arz ederim)" tümcesiyle bitirilir. (UYARI: Yüksek makama yaz�lan dilekçelerde kesinlikle "…….rica ederim" tümcesi kullan�lmaz. Ancak bir üst makam, konumca daha a�a��da olan makama yazd��� yaz�larda bu ifadeyi kullan�r.)

    Tarih (dilekçenin verilece�i günün tarihi), kâ��d�n genellikle sa� üst kö�esine

    yaz�l�r (kâ��d�n sa� alt bölümüne yaz�ld��� da görülmektedir). Dilekçenin sa� alt�na dilekçeyi veren ki�inin ad� soyad� yaz�l�r ve imzalan�r. Ayn� hizaya gelmek üzere sol alt kö�eye dilekçeyi verenin adresi, telefon, faks numaralar� ve e-posta adresi yaz�l�r. (UYARNI: Ad ve soyad�n sol alta yaz�l�p imzalanmas� resmi yaz��ma kurallar�na ayk�r�d�r.)

    Dilekçeye eklenecek belgeler bu bölümün alt�na "Ek-1","Ek-2" biçiminde yaz�larak belirtilir ve dilekçeye ili�tirilir. SLAYT 23 Ba�l�k:

    10

  • Örnek:

    (tarih) ........................

    ............................. ÜN�VERS�TES�

    MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜ�ÜNE, Okulunuzun Bilgisayar Programc�l��� Bölümü birinci s�n�f�nda okuyan, 667788 nolu ö�renciyim. Y�lsonu not ortalamam yüksek (4.82). Üniversitemizin verdi�i ba�ar� burslar�ndan yararlanmak istiyorum. Gere�ini bilgilerinize sayg�lar�mla sunar�m. (imza) Emre Tekin Ek: Transkript belgesi

    SLAYT 24 Ba�l�k: UYGULAMA-1 Al��t�rma: A�a��da konulardan ikisini seçip bu konuda bir dilekçe yaz�n. � Herhangi bir dersin s�nav�ndan, bekledi�inizden az puan ald���n�z Fakültenize

    ba�vurup s�nav k�d�n�z�n yeniden incelenmesini istiyorsunuz.

    � Üniversitede bir kulüp kurmak için Rektörlü�e ba�vuruyorsunuz.

    � Rahats�zl���n�z nedeniyle bir s�nava kat�lamad�n�z. Mazeret s�nav�na al�nman�z için dekanl���n�za bir dilekçe yaz�yorsunuz.

    � Bir i�yerinde çal���yorsunuz. Yaz tatiline ç�kmak istiyorsunuz. Ba�l� bulundu�unuz birimin ba�kanl���na bu konuda bir dilekçeyle ba�vuruyorsunuz.

    � Soka��n�z�n çöpleri bir süredir al�nmad��� için etrafa kötü kokular yay�l�yor. Bu konuda ilgili belediyeye bir dilekçe yaz�yorsunuz.

    SLAYT 25 Ba�l�k:

    11

  • Al��t�rma 2: Yeterince okumayan bir toplum oldu�umuz söylenmektedir. Bu yarg� sizce de do�ru mu? �lgi alan�na giren konularda sürekli olarak kitap, dergi, gazete okuma al��kanl��� kazanabilmek için neler yapmal�y�z? SLAYT 26 Ba�l�k: UYGULAMA-2

    1) A�a��daki metinlerin konusu ve anadü�üncesini yaz�n�z.

    A) “Toplumdaki bu olumsuzluklar�n en önemli nedeni, "dindar ki�i"lerin art�k kalmam�� olmas�d�r. Ben felsefe ö�renimime ba�lad���mda, ailemden bir dindar ki�i �öyle söylemi�ti: "insan canl�lar aras�nda sadece bir canl�d�r; bunun kabulünden sonra onun 'hususiyetlerine' geçilebilir; aksi halde, din bilimi esir almaya çal���r; bu da dinin kendisini bitirir, bilimi de�il." (Ulu� NUTKU)

    Konusu:…………………………………………………………………….. Anadü�üncesi:……………………………………………………………………………………………………………………………………………………

    B) “Cesaret her �eyden önce insan�n kendine güvenmesine ba�l�d�r. Kendine güven ise, kendiniz hakk�nda sizin ve çevrenizin olumsuz yarg�lar� olmamas�na ba�l�d�r. Kendine güveni geli�tirmenin en iyi yollar�ndan biri küçük projelerden ba�layarak giderek daha büyük projelerle u�ra�makt�r. Bu yolla kendine güven ad�m ad�m geli�ecektir.�


Top Related