diyarbakır'da tarım ve hayvancılık

462

Upload: cengiz-karaman

Post on 09-Mar-2016

395 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

TRANSCRIPT

Page 1: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 2: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 3: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

DİYARBAKIR VALİLİĞİDİCLE ÜNİVERSİTESİDİYARBAKIR’DA TARIM, DOĞA VE ÇEVRE SEMPOZYUMU 1-3 HAZİRAN 2010

Diyarbakır İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Yayınları Cilt I

Page 4: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM HAYVANCILIK

EditörlerProf.Dr.Kenan HASPOLAT (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi)

Prof.Dr.Kemal GÜVEN (Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi)

Yrd.Doç.Dr.Reyhan Gül GÜVEN (Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi)

Page 5: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

ONURSAL BAŞKANLARMustafa TOPRAK - Diyarbakır ValisiAyşegül Jale SARAÇ - Dicle Üniversitesi Rektörü

DÜZENLEME VE YÜRÜTME KURULUBaşkan: Prof.Dr. Kenan HASPOLAT Dicle Üniversitesi Tıp FakültesiEşbaşkan: Prof.Dr. Kemal GÜVEN D.Ü. Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi MüdürüSempozyum Sekreteryası: Öğr.Gör. Ali EM D.Ü. Mühendislik Fakültesi

ÜYELERMehmduh TURA - Vali YardımcısıSuat SEYİDOĞLU - Vali YardımcısıŞaban AKÇA - Vali YardımcısıM.Ali KOÇKAYA - İl Tarım MüdürüMurat HASPOLATLI - İl Çevre ve Orman MüdürüTimur DAĞOĞLU - Diyarbakır Meteoroloji Bölge MüdürüTurgay ÖZGÜR - DSİ X. Bölge MüdürüNecati PİRİNÇÇİOĞLU - Yerel Gündem 21 Genel SekreteriGalip ENSARİOĞLU - Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası BaşkanıElif TUZLUYALÇIN - ÇEVGÖN BaşkanıSevgi EKMEKÇİLER - DİHAYKO Başkanı Doç.Dr.Ali CEYLAN - D.Ü. Tıp FakültesiDoç.Dr.İsmail GÜL - D.Ü.Ziraat FakültesiYrd.Doç.Dr.Ahmet YARDIMEDEN - D.Ü. Mühendislik Fakültesi Dekan Yrd.Yrd.Doç.Dr. Harun ALP - D.Ü.Veteriner Fakakültesi Dekan Yrd.Yrd.Doç.Dr.Orhan KAVAK - D.Ü. Mühendislik FakültesiYrd.Doç.Dr.Türkan KEJANLI - D.Ü. Mimarlık Fakültesi Yrd.Doç.Dr.Z.Fuat TOPRAK D.Ü. Mühendislik FakültesiYrd.Doç.Dr.Reyhan GÜLGÜVEN D.Ü.Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi

BİLİMSEL KURULProf.Abdünnasır YILDIZ - D.Ü.Fen FakültesiProf.Dr.Ahmet KILIÇ - D.Ü.Fen FakültesiProf.Dr.Cengiz YALÇIN - D.Ü.Veteriner Fakültesi DekanıProf.Dr.Ferit Kemal SÖNMEZ - D.Ü.Ziraat Fakültesi DekanıProf.Dr.Kemal GÜVEN - DÜÇAM MüdürüProf.Dr.Kenan HASPOLAT - D.Ü. Tıp FakültesiProf.Dr.M.Salih ÇELİK - D.Ü. Tıp Fakültesi-Türk Biyofizik Derneği Bşk.Prof.Dr.Mahmut AYDINOL - D.Ü.Fen FakültesiProf.Dr.Mehmet AKIN - D.Ü.Mühendislik Fakültesi DekanıProf.Dr.Sait YÜCEL - D.Ü. Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi DekanıProf.Dr.Selçuk ERTEKİN - D.Ü.Fen FakültesiDoç.Dr.Sema BAŞBAĞ - D.Ü.Ziraat Fakültesi Prof.Dr.Tahsin KILIÇOĞLU - Batman Ün. Rektör Yrd.Prof.Dr.Yüksel COŞKUN - D.Ü.Fen FakültesiProf.Dr.Zülküf GÜNELİ - D.Ü. Mimarlık Fakültesi Dekanı* Alfabetik sıraya göre sıralanmıştır.

Page 6: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

İçindekiler

Bölüm Editörü : Prof.Dr.F.Kemal SÖNMEZ, Doç.Dr.Sema BAŞBAĞ

DİYARBAKIR’DA TARIM14 - Diyarbakır’da Tarım ve Hayvancılığa Genel Bir Bakış • Kenan HASPOLAT

94 - Diyarbakır’da Meyve Yetiştiriciliği ve Geliştirme Olanakları • Asuman OKTAY

100 - Diyarbakır’da Seracılığın Geleceği • Mehmet Ali KOÇKAYA

108 - Diyarbakır’da Kültür Mantarı Üretim Potansiyeli • Abdunnasır YILDIZ

114 - Alternatif Bir Çoğaltma Şekli Olan Biyoteknolojik Yöntemler İle Badem’in Çoğaltılması • Süreyya NAMLI, Çiğdem IŞIKALAN, Filiz AKBAŞ

122 - Diyarbakır Ekolojik Koşullarında Bağlarda Dolu Zararı Etkisinin İncelenmesi • Hüseyin

KARATAŞ, Dilek DEĞİRMENCİ KARATAŞ

130 - Diyarbakır’da Tarla Bitkileri • Sema BAŞBAĞ, B.Tuba BİÇER, Mehmet BAŞBAĞ, Cuma AKINCI,

Tahsin SÖĞÜT, Özlem TONÇER, Doğan ŞAKAR

142 - İkinci Ürün Mısır Tarımı ve Gap Bölgesi Uygulamaları • Veysel SARIHAN, İsmail GÜL

154 - Türkiye Yabani Asma Gen Kaynakları • Dilerkk DEĞİRMENCİ KARATAŞ, Hüseyin KARATAŞ,

Y.Sabit AĞAOĞLU

164 - Hevsel Bahçeleri ve Tarımda Kullanlan Kentsel Atık Suyun Toplum Sağlığına Etkileri • Ali

CEYLAN

174 - Diyarbakır Bitkisel Gen Kaynakları • Aydın ALP

188 - Diyarbakır Çevre ve Orman Müdürlüğü Köy Tarımına Katkıları (ORKÖY) • Murat HASPOLATLI

194 - Kalip (Rulo) Çim Üretimi ve Diyarbakır Açısından Önemi • İsmail GÜL, Feride ATEŞ, Rıza

AVCIOĞLU

204 - Diyarbakır İlinin Organik Tarım Bakımından Mevcut Durumu ve Potansiyeli • M.Ali KOÇKAYA

208 - Diyarbakır’da Yetişen Bitki Türleri • Murat HASPOLATLI

Bölüm Editörü : Prof.Dr.Cengiz YALÇIN, M.Ali KOÇKAYA

DİYARBAKIR’DA HAYVANCILIK228 - Diyarbakır İli Hayvancılığı ve Geliştirme Stratejileri • Cengiz YALÇIN, Yılmaz ARAL, A.Şener

YILDIZ

246 - Türkiye Hayvancılığının Sorunları ve Çözüm Önerileri • Muzaffer DENLİ

256 - Hayvancılık ve Çevre • A.Şener YILDIZ, Cengiz YALÇIN, Pınar DEMİR

268 - Diyarbakır’da Çayır Meraların Mevcut Durumu ve Mera Islahı • Vedat GÜLER

282 - Süt Sığırı Ahırlarının Planlanması • Murat TOMAR

292 - Diyarbakır’da Koyunculuk • Sedat ILDIZ

298 - Diyarbakır’da Kanatlı Hayvan Yetiştiriciliği • Feridun YAKIŞAN

Page 7: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

Kitapta yer alan yazılar, yazı sahiplerinin sorumluluğundadır.

302 - Arıcılık ve Genel Durumu • Olcay İLHAN

310 - Diyarbakır’da Av Yaban Hayatı Faaliyetleri • Erdal SEVEN

316 - Hijyenik Süt Toplama ve Pazarlama • Murat TOMAR

324 - Gap Bölgesi Hayvancılıkta Dikey Kümelenme ve Spf (Hastalıktan

Ari) Damızlık Düve Yetiştirme Projesi • Dr.Hüseyin POLAT

Bölüm Editörü : Doç.Dr.Talip ATALAY

DİYARBAKIR’DA TARIM TARİHİ334 - Diyarbakır’da Tarım ve Hayvancılık Tarihi • Kenan HASPOLAT

394 - Diyarbakır’da Gülistanlıklar Tesisi • Ayten ALTINTAŞ

404 - Diyarbekir Gülleri • Mevlüt MERGEN

408 - Diyarbakır’ın Gül Çeşitleri • Kenan ÖZHAL

412 - Diyarbakır Tarım Tarihine Kısa Bir Dokunuş • Talip ATALAY

420 - Klasik Dönemde Osmanlı’da Tarım Araçları ve Teknikleri • Volkan

KARABOĞA

426 - 16. Yüzyılda Amid Sancağı’nda Hububat Üretimi • Mehmet Salih

ERPOLAT

DİYARBAKIR’DA TARIMSAL SU KAYNAKLARI442 - DSİ Bölge Müdürlüğü İşletmedeki Tesisler • Turkay ÖZGÜR, Yaşar

CEYLAN

448 - Diyarbakır Su Kaynakları • Z.Fuat TOPRAK

Page 8: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 9: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

Kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlıkların hepsini kapsayan doğa ile canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri, sağlıklı ve düzenli bir ortamda bulunabilmeleri için bir çerçeve olan çevre, en çok ihtiyaç duyduğumuz ama en çok yıprattığımız değerlerimizdir.

Meselemiz, bu ortam içerisinde doğal bitki ve hayvan varlığı ile tabii zenginliklerin korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi, kentsel ve kırsal alanda arazinin ve doğal kaynakların korunarak en uygun şekilde kullanılması ile birlikte her türlü kirliliğin ön-lenmesidir.

Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için doğanın korunması ile birlikte, tarihi boyunca doğası ve kültürü ile bölgede bir yıldız gibi parlayan Diyarbakır şehrini bu tahribattan korumak hede-fimiz olmalıdır.

Diyarbakır, tarih boyunca konumu itibariyle önemli bir ticari kavşak olmuş, bereketli toprakları sebebiyle bölgesinde bir ca-zibe merkezi olarak kabul edilmiş ve birçok uygarlığa beşiklik etmiştir. Diyarbakır bu özelliklerinden dolayı, bölgedeki kül-türlerin gelişiminde etkin olduğu gibi kendisi de birçok kültürü içinde barındırmış ve korumuştur.

Diyarbakır’ın, huzur, sessizlik ve dinlendirici bir atmosferin hakim olduğu taş evlerini, surlarını, çevresinde bin bir güzellik barındıran Dicle’yi, tarımsal potansiyelini, alabildiğine zengin bi-yolojik çeşitliliğini korumak, bu mirası zenginleştirerek nesillere aktarmak görevimizdir.Bu sempozyumun düzenlenmesinde başta Diyarbakır Valiliği ve Dicle Üniversitesi olmak üzere emeği geçen herkesi yürekten kutluyor, başarılar diliyorum.

Mehmet Mehdi EKER

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı

Page 10: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

İçinde yaşadığımız dünyada doğa, çevre ve tarım birbirinden ayrılmayan ve dolayısıyla etkileşim içinde olan üç ana ögedir. Binlerce yıl boyunca doğayla yapılan tarımsal faaliyetler çevreye zarar vermemiş ve çevre sorunlarına neden olmamıştır. Tarımın önemi insan hayatı için yadsınamaz bir gerçek iken, doğa ve çevre ile olan bağlantıları ve ortaya çıkardığı sonuçları son derece önemlidir.

Page 11: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

Mustafa TOPRAKDiyarbakır Valisi

İlimiz; tarih bilgileri ve arkeolojik bulgular incelendiğinde tarımın ilk olarak yapıldığı yerdir.Tarım potansiyeli incelendiğinde ve ülkemiz istatistiklerine bakıldığında ekiliş arazisi bakımından Diyarbakır üçüncü sırada yer almaktadır. Yine birçok bitki çeşidinin yetişebiliyor olması sebebiyle geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Özellikle dağlık ilçelerde ve küçük parçalı arazilerde kimyevi gübre ve tarımsal ilaçların kullanımının az olması da ilimizin organik tarım açısından hazır bir potansiyelinin olduğunun göstergesidir. Tarımda hedef, yüksek verim, birim alandan daha fazla ve kaliteli ürün elde etmek ve elde edilen bu ürünlerin sanayiye kazandırılarak ekonomik gelişmenin sağlanmasıdır. Ancak tarımsal faaliyetlerde yüksek hedeflere ulaşılmaya çalışılırken doğayı ve çevreyi korumak da esas olmak zorundadır. Doğa ve çevre dediğimizde içtiğimiz su, soluduğumuz hava ve canlı hayata dair her ayrıntı hayatımızın bir parçası demektir. Bu nedenle tarımı, doğayı ve çevreyi bir bütün olarak irdelemek; mevcut durumu tespit etmek ve insanlığa faydalı olabilecek en iyi şekilde geliştirmek gerekir. Bu sempozyumun amacı Diyarbakır’da tarım, doğa ve çevre ile ilgili mevcut durumu tespit etmek, geliştirme olanaklarını araştırmak ve öneriler sunmaktır. Bu çalışmada emeği geçen herkese başta Dicle Üniversi-tesi Rektörlüğü, Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü, Diyarbakır Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’ne teşekkür eder; bu ve benzeri sempozyumların ilimizde tekrar düzenlenmesini ve sempozyum bildiriler kitabının faydalı olmasını temenni ederim.

Page 12: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

Diyarbakır’ımız; tarihi ve kültürel altyapısı, havası, suyu, insanı, gülü ve diğer yönleriyle yalnızca ülkemizde değil; dünyada da nadir görülebilecek özelliklere sahip, nadide bir şehir.

Dünyanın ilk arkeolojik buğdayı, ilk nohudu ve ilk yabani üzümünün yetiştiği; Türkiye’nin toplam kırmızı mercimek üretiminin %75-80’inin karşılandığı, buğday, arpanın önemli oranda yetiştiği, Türkiye pamuğunun % 10’unun üretildiği, 1930’larda bir milyon koza üretimiyle Bursa’nın önünde olan, Anadolu’da avcılığın ilk yapıldığı, gül yetiştiriciliğinin 4600 yıl öncesine kadar uzandığı bir şehir.

Hamamlarıyla, temizlik ve güzelliğe verdiği önem ile tarihe geçmiş bir şehir. 1853’te Diyarbakır’ı ziyaret eden Peterman’a göre, yabancılar kente girmeden önce kapıların hemen bitişiğindeki hamamlara sokulup, yıkandıktan sonra şehre girmelerine izin verilirdi. 1869 yılı Diyarbakır salnamelerinde; kimyevi usullerle balık avlayanların cezalandırıldığı, hayvan öldürmenin, cami, kilise ve evlerin civarına cenaze gömmenin yasaklandığı, nehir ve bataklıkların ıslahı gibi çevreyi korumaya yönelik pek çok tedbirin alındığı bir şehir.

Page 13: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

Bugün çevrecilerin önerdikleri koruyucu tedbirlerin, 200 yıl öncesinde hayata geçirildiği, 27 medeniyete ev sahipliği yapmış bir tarih, kültür ve medeniyet şehri. Ancak maalesef bugün; geçmişi ile bağları kopmuş, gerçek değerlerinin üzeri örtülmüş, hak etmediği imajla sunulan bir şehir.

Dicle Üniversitesi olarak biz, bir yandan şehrimizin var olan değerlerine sahip çıkma, Diyarbakır ve bölgemizin biriken sorunlarına çözüm bulma adına çaba gösterirken; diğer yandan Diyarbakır’ımızın kaybolmaya veya unutulmaya yüz tutmuş değerlerini gün yüzüne çıkarma, tarihte sahip olduğu gerçek değeri yeniden kazanmasına yardımcı olma gayreti içerisindeyiz.

Diyarbakır İl Tarım Müdürlüğü ile ortaklaşa düzenlediğimiz ve ev sahipliğini yaptığımız “Tarım-Doğa ve Çevre Sempozyumu” 1 Haziran 2010 tarihinde, üniversitemiz kongre merkezi büyük salonunda gerçekleştirildi. Söz konusu sempozyumda Diyarbakır’ın çevre-doğa sorunları ve potansiyelleri ele alındı, tartışıldı, görüşüldü. Bu sempozyumun ve sempozyum kitabının düzenlenmesinde emeği geçen herkese çok teşekkürler.

Artık Diyarbakır’ımız adına, kentimizin geleceği adına, düne göre çok daha ümitliyiz. Yapılan sempozyum konusuna, destekleyen kurum ve kuruluşların listesine baktığımızda şunu açıkça görüyoruz: Diyarbakır; Üniversitemiz ve Valiliğimiz başta olmak üzere tüm kurum-kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle (bu sempozyumda toplam 14 kuruluş) el ele vererek, işbirliği içerisinde; tarihine, kültürüne, maddi-manevi değerlerine ve geleceğine sahip çıkıyor. Aynı sorunlar ve aynı dertler etrafında işbirliği yapıyor.

Dicle Üniversitesinin öncülüğünde yapılan bu çalışma ve işbirliği Diyarbakır’ın geleceği açısından ümit vaad ediyor. Bu gayret ve birliktelik sonucunda, hiç şüphesiz Diyarbakır’ımız o eski ihtişamlı günlerine yeniden kavuşacaktır. Gelin, bu hedefe hep birlikte yürüyelim…

Saygılarımla.

Prof.Dr.Ayşegül Jale SARAÇ Dicle Üniversitesi Rektörü

Page 14: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM

Page 15: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 16: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIĞA GENEL BİR BAKIŞ

14

Page 17: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

15

Prof.Dr.Kenan HaspolatDicle Üniversitesi

[email protected]

ÖZETDiyarbakır’da Tarım ve hayvancılık konularına özet bir yaklaşım yapıldı.

TARIMDiyarbakır sebze ve meyve üretimi yönden çeşitliliğe sahip bir ilimiz.Ancak

hububat yönünden söz sahibi.Bu açıdan yetişen ürün envanterine göz

atmalıyız

İlimizde Üretimi Yapılan Sebze ve meyveler (2005)Sebzeler Üretim (ton)Toplam üretim 518.408Yaprağı yenen sebzeler 341Lahana (baş) -Lahana (yaprak) -Enginar -Kereviz -Marul (göbekli) 106Marul (kıvırcık) 2Ispanak 142 Pırasa -Pazı -Semizotu -Tere -Dereotu -Nane 19Maydanoz 72Roka -Baklagil sebzeleri 2.062Fasulye 2.062Bakla -Bezelye -Barbunya fasulye -Börülce -Meyvesi yenen sebzeler 515.551Bamya 75Balkabağı 57Kavun 107.880Karpuz 250 910Kabak(sakız) 369Hıyar 19.992Patlıcan 35.948Domates 81.076 Biber(dolmalık) 7.894Biber(sivri) 11.350Soğansı, yumru ve kök

sebzeler454

Sarımsak (taze) 93,5Soğan(taze) 205Havuç -Turp(bayır) -Turp(kırmızı) 156Yerelması -Şalgam -Diğer sebzeler -Karnabahr -Kuşkonmaz -

Kaynak: Tarım İl Müdürlüğü, 2005

Page 18: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

16

Meyveler ToplamMeyve veren

yaştaMeyve vermeyen

yaştaÜretim(ton)

Toplam 1 213 386 864 530 348 856 119 780Yumuşak çekirdekliler 209 321 177 890 31 435Armut 105 570 92 450 13 120 2 096Ayva 21 941 17 880 4 065 370Elma 81 810 67 560 14 250 1 566Muşmula - - - -Yenidünya - - - -Taş çekirdekliler 249 500 199 845 49 655 3 467Erik 77 210 63 520 13 690 1 075İğde - - - -Kayısı 77 630 62 070 15 560 1 200Zerdali 6 200 4 950 1 250 104Kiraz 32 190 25 380 6 810 401Kızılcık - - - -Şeftali 23 960 19 885 4 075 321Vişne 32 310 24 040 8 270 366Zeytin - - - -Turunçgiller - - - -Limon - - - -Portakal - - - -Mandalina - - - -Turunç - - - -Altıntop - - - -Sert kabuklular 520 640 302 220 218 420 3 851Antep fıstığı 308 040 118 090 189 950 893Ceviz 69 340 62 680 6 660 1 541Badem 143 260 121 450 21 810 1 417 Fındık - - - -Kestane - - - -Üzümsü meyveler 233 925 184 575 49 350 112 027Çilek - - - -Dut 87 940 67 270 20 670 1 463İncir 57 650 45 850 11 800 745Keçiboynuzu - - - -Muz - - - -Nar 67 040 51 180 15 860 1 032Trabzon hurması - - - -Üzüm(ha.) 21 295 20 275 1 020 108 787

Kaynak: Tarım İl Müdürlüğü, 2005

Tarımsal Ekim Miktarı (2008)Hububat ekimi. 496.620 ha. (Tarım alanının %62.1)

Yemlik bitkiler ekimi. 116.946 ha. (Tarım alanının %14.6)

Sanayi bitkiler ekimi. 64.080 ha. (Tarım alanının %8’i)

Sebze bitkileri ekimi. 22.423 ha. (Tarım alanının %2.3’ü)

Baklagiller ekimi. 114.400 ha. (Tarım alanının %14.2’si)

Meyvelik. 24.905 ha. (Tarım alanının %2.9’u)(33)

Page 19: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

17

Türkiye’nin Mercimeği Güneydoğu’dan Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim

Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuba Biçer ve Doç. Dr. İsmail Gül Şanlıurfa,

Diyarbakır ve Mardin’deki kırmızı mercimek üretiminin, Türkiye’deki

toplam üretimin yüzde 75-80’inin karşıladığını ifade etmektedirler

Ülkemizde ortalama kırmızı mercimek üretimi 500-550 bin ton civarındadır.

Üretimin çok büyük bir bölümü ise Güneydoğu Anadolu Bölgesinde

gerçekleşiyor. Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin’deki kırmızı mercimek

üretimi, Türkiye’deki toplam üretimin yüzde 75-80’ini karşılıyor. Nohut

ekim alanlarının %13’ü bu bölgeden sağlanmaktadır. 2001 yılı hektar

başına kilo olarak verim: Diyarbakır’da 1130, Türkiye ortalaması 735’dir.

Diyarbakır tahıl yönüyle zengin bir ildir.

Buğday2001 yılı hektar başına buğday kilo olarak verim:

Diyarbakır’da 3180 - Türkiye ortalaması 2234’dir

2.Buğdayın eleklenmesi 3-Eskiden buğday dövülen taş 4-Kocaköy’de

buğday tarımı

5- Gevran ovasında hasat

Diyarbakır buğdayda ikinci2010-2011 buğday alım kampanyası çerçevesinde, 22 il ve ilçe arasında

174 bin 592 ton buğday alımı gerçekleştiren Kırşehir TMO, alımlarını

Page 20: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

18

sürdürüyor. Buğday alımında Türkiye genelinde

birinci sırayı 278 n 603 ton ile Konya, ikinci

sırayı da 199 bin 60 tonla Diyarbakır TMO aldı.

(34)

6- Terkan’da hasat

Silvan’da hasat

Ancak eski metodla (karasabanla) da tarım

yapımı sözkonusudur.

Çermik-karasabanla çift surme(M.Üzülmez)

Diyarbakır buğdayda söz sahibi olunca unlu

mamuller de ön plana geçecektir. Tandırda

ekmek pişirmek eski bir gelenektir. Köyden

gelenlerin tandır ekmeği gelenekleri devam

etmektedir. Diyarbakır’da bir gelenek de 12 ay

açık ekmek (pide) yapımıdır. Başka şehirlerde

pideyi sadece ramazan aylarında görmekteyiz.

7-Diyarbakır pidesi

8-Tandır ekmeği

Hani’de Sertifikalı Tohum Projesi Kabul EdildiDiyarbakır’ın Hani İlçesinde İlçe Tarım

Müdürlüğü tarafından hazırlanıp, GAP Bölge

Page 21: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

19

Kalkınma İdaresi Başkanlığı’na sunulan “Sertifikalı Buğday Tohum

Kullanımını Yaygınlaştırma Projesi” kabul edildi. Konu ile ilgili olarak

bir açıklama yapan İlçe Tarım Müdürü M.Şerif Gümüş, Hani İlçesinde

tarım alanında verimin az olduğunu belirterek, “Bunun çeşitli nedenleri

var. Çiftçilerin uzun yıllar aynı tohumu kullanmasına bağlı olarak

oluşan verim düşüklüğü, küresel ısınma ve tohuma bağlı olarak görülen

hastalıklar( Sürme Hastalığı, Pas hastalığı vb.) verimin düşük olmasında

etkendir. Olumsuzlukların ortadan kaldırılması veya olumsuzlukların

etkisini minimuma indirmenin yegane yolu sertifikalı tohum

kullanımının yaygınlaştırılması olarak görülmektedir. Çünkü Sertifikalı

tohum verim artışı yönünden de yapılan araştırmalar sonucunda, kendine

döllenen türlere göre 3-4 kat daha fazla verim elde edildiği ortaya

konulmuştur.

Nitekim yapılan bir diğer araştırmada da ekmeklik buğdayda vasıfsız

tohum kullanımının yüzde 2-29 oranında verim kaybına neden olduğu

tespit edilmiştir. İlçede Sertifikalı Tohum Kullanımının yaygınlaştırılması

ile birlikte buğdayda da görülen Fungal hastalıkların verim üzerindeki

olumsuz etkileri giderilmiş olacaktır. Sertifikalı buğday tohumlarının bir

diğer önemli özelliklerinden biride, kuraklığa dayanıklılığıdır.Sertifikalı

Tohum Projesinin kabul edilmesiyle Kullanılacak Buğdaylık tohum sayesinde

yağışın yetersiz olduğu yıllarda bile verim kaybının önüne geçilecek” dedi.www.diyarinsesi.org. 18 Aralık 2010

Yeşil kuşak ağaçlandırma projesi

15 Ocak 2011

Diyarbakır’da biyolojik mücadele ve ağaçlandırma çalışmaları kapsamında

“Yeşil Kuşak Ağaçlandırma” projesi hazırlandı.

Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü’nce hazırlanan proje kapsamında Karayolları

9. Bölge Müdürlüğü işbirliği ile fidan dikme çalışmalarına başlandı.

Page 22: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

20

Tarım İl Müdürlüğü Bitki Koruma Şube Müdürü

Nahide Erdoğmuş yaptığı açıklamada, Tarım ve

Köyişleri Bakanlığı koordinasyonunda yürütülen

süne mücadelesinde biyolojik mücadele

ağaçlandırma çalışmaları kapsamında eğitim

ve yayım çalışmalarına başladıklarını söyledi.

Bu kapsamında teknik elemanlarca köylerde

biyolojik mücadelenin önemi, sünenin doğal

düşmanlarının korunması ve yaygınlaştırılmasını

sağlamak için fidan dikimi eğitimi verdiklerini

ifade eden Erdoğmuş, sünenin doğada baskı

altına alınması için dağıtılan fidanların

nerelere, nasıl ve ne şekilde dikileceği ile ilgili

bilgilendirme yaptıklarını belirtti.

Erdoğmuş şöyle dedi: “Geçen aydan bu yana

Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’nden temin

ettiğimiz çeşitli ebatlarda aralarında akasya,

iğde, dışbudak, dut ve çamın da bulunduğu

50 bin fidanın dağıtımına başlandı. Yol

güzergahlarında tarımın yapıldığı alanlarda

süne ile mücadelede kimyasal yöntemler

kullanılıyordu. Süne mücadelesinin biyolojik

mücadele ile desteklenmesi çalışmalarında

ağaçlık alanların bulunması büyük önem

taşıyor. Bu proje ile bölge ekolojisine uygun ve

biyolojik mücadelede faydalanılan canlıların

kışı geçirecekleri uygun ortamı sağlayan çam

ve akasya türü ağaçlarla tarla kenarlarının

ağaçlandırılması planlandı.

Proje sahası olarak seçilen alan bu açıdan

çok yetersiz olup, biyolojik mücadelede

başarıya ulaşılması için tarlaların kenarlarında

ağaçlandırma alanlarının oluşturulması

zorunludur. Proje tamamlandığında süne ile

yapılan mücadele ile biyolojik mücadelenin

başarı şansı artacaktır. Çünkü proje sahasında

süne ile mücadelede kullanılan canlıların kışı

geçirebilecekleri yeşil alanlar artacaktır. Ayrıca

akasya çiçekleri ve çam bölgede arıcılığın da

gelişmesine katkı sağlayacaktır.” (www.diyarinsesi.

org)

MısırDiyarbakır’ın Silvan ilçesinde Toprak Mahsulleri

Ofisi (TMO), 2009-2010 yılı mısır alımlarına

başladı.

Silvan TMO Şube Müdürlüğü tarafında mısır

alımlarına 20 Eylül itibariyle başlandı. Ziraat

Odası Başkanı Ahmet Çapan, günde 350-400

ton mısır alımı yapıldığını belirterek, “Günde

350-400 ton mısır alımı yapılmaktadır.(www.diyarinsesi.org. 22 Eylül 2010)

9-Diyarbakır sucuğu

Çerez ve meyvelerİlimiz merkez ve ilçelerinde en uygun meyve

türleri;

Badem, antepfıstığı, dağlık ve rakımı yüksek

ilçeler için cevizdir. İlimiz geneli için 1. sırada

önerilecek meyve türü Badem’dir.

Badem özelikle Dicle, Çermik, Çüngüş,

Lice, Kulp, Hani, Hazro gibi dağlık ve kuzey

ilçelerinde kendiliğinden yetişmektedir. Kışın

uzun gecelerinde bazen yemekten birkaç saat

sonra sucuk, bastık ,ceviz, badem gibi yazdan

hazırlanmış kışlık nevaleler çıkarılıp yenirdi.

Page 23: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

21

10-Eğil kalecik köyü pestili

Dicle ilçesinde badem ağaçları

oldukça yaygındır

Geçmişte Diyarbakır’da Meşhur Çerezcimiz Çerezci Ziber Ami’ydi (44)

Diyarbakır ilinde sert kabuklu meyvelerden başta badem ve sonra

antepfıstığı, bölgede yetiştiriciliğinin mutlaka geliştirilmesi gerekli olan

meyve türleridir.Ceviz ise daha ziyade rakımı yüksek olan Kulp, Dicle,

Çüngüş, Hazro ve Lice gibi ilçelerde yetiştiriciliği önerilebilir(37)

Ceviz2005 Yılı :1541 ton üretimi söz konusudur

11-Lice cevizi

Çerez olarak Kavun ve karpuz çekirdeği, ön plandadır.Topraklar fıstık ve

badem için uygundur.

Page 24: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

22

12-Karpuz çekirdeği

13-Kavun çekirdeği

14-Dut kurusu

Ergani’de Antepfıstığı Aşılaması Diyarbakır’ın Ergani İlçe Tarım Müdürlüğü’nce,

bin 450 adet yabani Antep fıstığı ağacına 5 bin

670 adet göz aşısı yapıldı.

Ergani Tarım Müdürlüğü’nce, İl Özel İdare

destekli “Yabani Antepfıstığı Aşılması Projesi”

kapsamında 6 köy ve ilçe merkezinde bin

450 adet yabani Antep fıstığı ağacına 5

bin 670 adet göz aşısı yapıldığı bildirildi.

1998 yılından bu yana her yıl Haziran ayı başı

ile Temmuz ayı içerisinde İlçe Tarım Müdürlüğü

tarafından yürütülen uygulama kapsamında şu

ana kadar yaklaşık 4 bin yabani ağaca toplam

203 bin 600 göz aşısı yapıldığı kaydedildi. (www.

diyarinsesi.org. 22 Temmuz 2010)

Çermik’te Menengiç ağaçları Antep Fıstığına dönüştürülüyorGeçen yıl 18 bin ağaca aşı yapıldı, bu yıl da aynı

sayıda ağaç aşılanacak.

Çermik İlçemizde yabani menengiç ağaçlarının

Antep fıstığına dönüştürülmesi çalışmalarına

bu yıl da devam edilecek. Geçen yıl 18 bin

ağaca aşı yapıldığı, bu yıl da aynı sayıda ağacın

aşılanacağı bildirildi.

Kaymakam Murat Erkan, geçen yıl İlçe Tarım

Müdürlüğü ekiplerince yürütülen çalışmalarla,

özellikle batı bölgesindeki köylerde yaklaşık 18

bin dolayında yabani menengiç (sakız ağacı)

ağaçlarına, Antep fıstığı aşısı yapıldığını söyledi.

Bu yıl da aşı çalışmalarının sürdürüleceğini,

hedefin de geçen yılki kadar yabani menengiç

ağacına aşı yapılması olduğunu bildiren

Kaymakam Erkan, “Tarım Müdürlüğü ekiplerince

18 bin ağacın daha aşılanması halinde, Antep

fıstığı aşısı yapılmayan menengiç ağacı

kalmayacak. Böylece ilçemiz Antep fıstığı

üretiminde söz sahibi olacak. Yapılacak aşılama

ile en az 400 aile fıstık üretimi ile geçimini

sağlayabilecek” diye konuştu. (http://cermikgazetesi.com/default.asp)

Çüngüş’te antep fıstığı yetiştirilecekDiyarbakır İl Çevre ve Orman Müdürlüğü

tarafından temin edilen 3 bin 500 adet Antep

fıstığı Çüngüş’e bağlı İbikkaya, Polatuşağı

ve Ormançayı köylerinde çiftçilere dağıtıldı.

Çüngüş İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından

gerçekleştirilen dağıtımla beraber ilçenin

Page 25: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

23

özellikle güney tarafında yer alan ve nispeten daha ılıman bir iklime sahip

olan köylerinde Antep fıstığının yaygınlaşması bekleniyor. (www.diyarinsesi.org)

Günümüzde özellikle menengiç ağaçları aşılanarak fıstık ağacına

dönüşmektedir.

Çüngüş’te Antep Fıstığı Yetiştiriciliği02 Aralık 2010

Diyarbakır’ın Çüngüş Kaymakamı Cengiz Erdem ile Tarım İlçe Tarım

Müdürlüğü tarafından organize edilen ilçedeki çiftçilere yönelik tarımsal

kalkınma anlamındaki çalışmalar artarak devam ediyor.

Çalışmalar kapsamında ilçenin Fırat nehri üzerinde bulunan Atatürk Baraj

Gölü’ne kıyısı bulunan köylerde oturan çiftçiler, iklim şartları bakımından

uygun olan Antep fıstığı üretimi, geliştirilmesi ve yabani antepfıstığı

ağaçlarına aşılama çalışmaları için Gaziaptep’te düzenlenen bilgilendirme

ve uygulama toplantısına katıldı.

Önceki yıllarda Atatürk Baraj Gölü’ne kıyısı olan köylerde Melengiç

ağaçlarının aşılanması yolu ile toplam 15 bin göz aşılama Özel İdare

Müdürlüğü Finansmanınca yapılmıştı. Bölgede yoğun şekilde yetişen Yabani

Melengiç ağaçlarının aşılanması ile ilçe ekonomisine katkı sağlanması

amacıyla İl Öze İdare kaynaklı Çüngüş İlçe Tarım Müdürlüğü’nce belirlenen

15 genç çiftçi, 23-24 Kasım 2010 tarihleri arasında Gaziantep’te Antepfıstığı

Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nce eğitime tabi tutuldu.

Eğitime katılan çiftçilere katılım sertifikası verilirken, aşılamanın usul ve

teknikleri hakkında uygulama için, teknik personelle birlikte aşı uygulaması

yapıldı. İki günlük seminerin ardından çiftçiler ilçeye döndü.(www.diyarinsesi.org)

Page 26: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

24

Diyarbakır’da MeyvecilikDiyarbakır 2008 yılı istatistiklerine göre ;

Toplam meyve üretimi 143.453 ton ve kapladığı

alan ise 282.469 dekardır.

Üretilen meyve türleri;1. Sert kabuklu meyveler

2. Yumuşak Çekirdekliler

3. Sert Çekirdekliler

4. Üzümsü meyveler (1)

Silvan'da 200 aileye meyve bahçesiDiyarbakır'ın Silvan ilçesi kaymakamı Veysel

Beyru, hazırladığı proje ile 200 yoksul aileye

10'ar dönümlük meyve bahçesi kurdu.

Diyarbakır'ın Silvan ilçesi kaymakamı Veysel

Beyru, ilçedeki evleri tek tek gezerek yoksulluk

haritası çıkardı. Kaymakam, hazırladığı proje

ile 200 yoksul aileye 10'ar dönümlük meyve

bahçesi kurdu.

Meyve bahçelerinin kurulacağı Hazine

arazilerinde yapılan araştırmalar ve toprak

tahlil sonuçlarında bu toprakların meyve

yetiştiriciliğine uygun olduğunu anlatan Beyru

şu bilgileri verdi: "Seçilen vatandaşlarımıza

3 yıl boyunca danışmanlık hizmeti vereceğiz.

Bunun için her kooperatife bir ziraat mühendisi

görevlendirdik. Bahçelerde elma, kiraz, şeftali,

kayısı, antepfıstığı, badem ve üzüm yetiştirilecek (www.diyarinsesi.org. 04 Kasım 2008)

Ergani’de 18 bin Sertifikalı Meyve Fidanı ÜretildiDiyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı Pınarkaya

köyünde 10 dekar alanda üretilen toplam 18

bin sertifikalı meyve fidanı piyasaya sürüldü.

İlçenin iklim yapısına uygun meyve türlerinin

Diyarbakır’da ilk kez damla sulama yöntemiyle

sertifikalı üretildiği meyve fidanları, kuraklık

nedeniyle zor dönemler yaşayan ilçe çiftçisine

önemli ölçüde alternatif oluşturacak.

5 yıldan bu yana merkeze bağlı Pınarkaya

köyünde meyve fidanı üretimi yapan Erganili

işletmeci M. Ali Aslanoğlu ile Ziraat Yüksek

Mühendisi Zafer Aktürk, bu yıl damla sulama

gibi modern yöntemlerle birlikte sertifikalı fidan

üretimine başlayarak Diyarbakır genelinde bir

ilki gerçekleştirdiler. Badem meyvesi ilçemizin

toprağına ve iklimine son derece uyumlu bir

meyvedir.

Bu bağlamda nasıl ki Gaziantep’in ismi fıstık

ile özdeşleşmiş ise ilçemizin ismi de bu alanda

kendine özgü ürünlerle özdeşleşip bir marka

haline gelebilir” ifadelerini kullanırken,Ziraat

Yüksek Mühendisi Zafer Aktürk ise, “Kaliteli,

sağlıklı ve sertifikalı fidanlar üreterek, üreticinin

verimli mahsul almasına hizmet etmek

amacındayız” (DİYARBAKIR - İHA)

Hazro’da Badem Yetiştiriciliği Start AldıDiyarbakır’ın Hazro ilçesinde Badem

Yetiştiriciliğini Geliştirme Projesi kapsamında

25 proje sahibine fide dağıtıldı.

Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde Badem

Yetiştiriciliğini Geliştirme Projesi kapsamında

25 proje sahibine fide dağıtıldı. Hazro ilçesinde

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı

Başkanlığı’nın Sosyal Riski Azaltma Projeleri

(SRAP) kapsamında Hazro İlçe Tarım Müdürlüğü

ile ortaklaşa olarak hazırladığı 25 adet “Badem

Yetiştiriciliğini Geliştirme Projesi”nin uygulama

aşaması sona erdi. (www.diyarinsesi.org. 21 Mayıs 2009)

Page 27: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

25

Ergani’de 4 bin adet kiraz, fıstık ve badem fidanı dağıtıldı05 Nisan 2011

Diyarbakır’ın Ergani İlçe Tarım Müdürlüğü’nce meyveciliği yaygınlaştırma

çerçevesinde çiftçilere sertifikalı 4 bin adet kiraz, fıstık ve badem fidanı

dağıtıldı.İlçe Tarım Müdürü Jale Ödemiş, bölgede yaygınlaştırılmasını

istedikleri modern meyvecilik projelerinin hayata geçirilmesi için çiftçilere

yönelik dağıtılan 4 bin adet sertifikalı meyve fidanlarının kısa zamanda

meyve vererek bölge çiftçisine örnek olmasını ve aynı zamanda çiftçilere

ekonomik katkı sağlayacak düzeye gelmesini amaçladıklarını söyledi.(www.diyarinsesi.org)

Diyarbakır’da meyvecilik canlandırılıyor23 Mart 2011

Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, il genelinde tarımsal faaliyetlerin

yapılacağı 695 bin hektar alanın mevcut olduğunu ve bu alanın sadece

26 bin 365 hektarlık bölümünde yüzde 3,79 oranında meyvecilik üretimi

yapıldığını belirtti.

Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, il genelinde tarımsal faaliyetlerin

yapılacağı 695 bin hektar alanın mevcut olduğunu ve bu alanın sadece

26 bin 365 hektarlık bölümünde yüzde 3,79 oranında meyvecilik üretimi

yapıldığını belirterek, “Biz bunu yeterli bulmuyor ve geliştirmek için

çiftçilere her türlü desteği vermek adına projeler yapıyoruz” dedi.

Tarım İl Müdürlüğü, Dicle Üniversitesi (DÜ) Ziraat Fakültesi, Çevre ve

Orman İl Müdürlüğü tarafından müşterek yapılan çalışmalar kapsamında

‘Meyvecilik, fidan dağıtımı ve bitkisel üretimi geliştirme projeleri’ kapsamında

çiftçilere 60 bin adet fidan dağıtımı yapıldı. Tarım İl Müdürlüğü tarafından

düzenlenen kahvaltılı toplantı ile proje tanıtımı yapıldı. Toplantıya katılan

Vali Mustafa Toprak, 2009 sonbahar, 2010 ilkbahar ve 2010 sonbahar

dönemlerinde toplam 2 milyon 856 bin 749 dekarlık alanda 115 bin

813 adet sertifikalı fidanlardan oluşan elma, armut, ceviz, badem, kayısı, nar,

erik ve asma bahçeleri kurduklarını söyledi. Diyarbakır’ı geleceğin meyve

üretim üssü yapmayı planladıklarını belirten Vali Toprak, “Şu ana kadar

Diyarbakır’da 26 bin 365 hektarda yani tarımsal faaliyetlerin yapılacağı

alanın yüzde 3,79 bölümünde meyvecilik üretim alanı var. Biz bunu yeterli

bulmuyoruz, geliştirmek istiyoruz. Bu gibi projelerle de devletimizin

vermiş olduğu teşvik sistemlerini devreye sokarak örnek bahçeler

Page 28: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

26

kurup vatandaşlarımızı bu konuda teşvik etmek

istiyoruz” dedi.

Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Çevre ve

Orman İl Müdürlüğü ile Tarım Müdürlüğü

tarafından müşterek yapılan çalışmalar

kapsamında 60 bin adet fidanı çiftçilere

dağıtmak üzere toplandıklarını belirten

Vali Toprak, bu proje için 60 bin lira para

harcandığını söyledi. Vali Toprak, “Bugün

bu bilgilendirmelerle birlikte burada 60 bin

adet fidan dağıtımı olacaktır. İl Özel İdaresi

bütçesinden Çevre ve Orman İl Müdürlüğü

kanalıyla kullandığımız, Ziraat Fakültesi’nde

yetiştirilen ve Tarım İl Müdürlüğü aracılığıyla 20

bin adet aşılı badem fidanı ve yine 40 bin adet

Antep fıstığı çöğürünün çiftçilere verilmesini

sağlayacağız. Bu projenin bedeli de 60 bin

liradan oluşuyor” ifadelerini kullandı. 5 Yeni Proje İçin 500 Bin Lira AyrıldıTarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından

2010 yılında Diyarbakır’a 500 bin lira para

gönderildiğini belirten Vali Toprak, bu para ile

bitkisel üretimi geliştirme kapsamında 5 yeni

proje hazırlandığını söyledi. Vali Toprak, “Bu

para bitkisel üretimi geliştirme projelerine

ayrılmak kaydıyla bize gönderildi.

Arkadaşların yaptığı çalışmalar sonucunda

çok önemli 5 proje oluşturuldu ve gelen

parayla bu projeleri hayata geçireceğiz.

Bunlardan birincisi Diyarbakır karpuzu

yetiştiriciliğini geliştirme projesidir.

Diyarbakır karpuzu bizim için çok önemlidir.

Ülkemiz adına çok önemlidir. Önemli bir

markadır, bunu devam ettirmek, katma

değerini arttırmak, çiftçilerimizin daha fazla bu

alanda üretim yapmasını temin etmek temel

amacımızdır.

Dolayısıyla bu projeye 60 bin liralık kaynak

ayırdık. İkinci projemiz yabani Antep fıstığı

aşılama projesidir. Bu proje için 100 bin lira

para ayırdık. Üçüncü projemiz çilek yetiştiricilini

geliştirme projesidir. Bunun için 150 bin lira

ayırdık. Dördüncü projemiz organik tarımı

geliştirme projesidir. Bunun için 25 bin lira

ayırdık. Diğer projemiz ise silajlık mısır

yetiştiriciliği projesidir. Bu proje için ise 165

bin lira para ayırdık. GAP eylem planı, Kırsal

Kalkınma Projeleri kapsamında Diyarbakır,

Batman ve Siirt illerimizi kapsayan önemli

destekler sağlanıyor. Bu proje ile kaba yem olarak

kullanılacak silajlık mısırın üretilmesine ağırlık

vermek durumundayız. Bu manada DÜ Ziraat

Fakültesi katkılarıyla 750 dönümlük alanda

üniversite hocalarının kontrolünde silajlık mısır

üretimi yapılacaktır” şeklinde konuştu.

D.Ü. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ferit Kemal

Sönmez, Tarım İl Müdürü Mehmet Ali Koçkaya,

Çevre ve Orman İl Müdürü Murat Haspolatlı

tarafından yapılan bilgilendirme açıklamalarının

ardından toplantıya katılan çiftçilere sembolik

olarak fidan dağıtımı yapıldı. Diğer fidanların

ise Tarım İl Müdürlüğü tarafından çiftçilere

ulaştırılacağı belirtildi. (www.diyarinsesi.org)

Üzüm2005 yılı: 108787 ton üretim olmuştur.

Diyarbakır’da bağ alanı 24.126 ha’dır. Üzüm

üretimi ise 130741 tondur. (31) Bölgenin önemli

ürünlerindendir. Kaynağını tarihten alır. Tarihte

Diyarbakır’da tarım’da üzüm gözdedir.(Diyarbakır salnameleri.c.3 )

Page 29: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

27

15-Diyarbakır üzüm

Diyarbakır ili ekonomisinin büyük bölümünün tarıma dayalı olması

nedeniyle kuru tarım tekniğine dayalı olarak yapılan tahıl üretiminden

sonra bağcılık önem taşımaktadır. Diyarbakır ve yöresinde yaklaşık 21.000

ha’lık bir alanda bağcılık yapılmaktadır. İlin bölge bağcılığındaki payı

%15.7’dir. Üretim yaklaşık 119.000 ton, verim ise ortalama dekara 511

kg’dır. Diyarbakır ilinin en fazla Çüngüş ilçesinde yetiştiricilik yapılmakta

olup bunu Çermik , Ergani ve Eğil ilçeleri izlemektedir.

Diyarbakır ve ilçelerindeki toplam bağ alanları; meyve veren yaştaki bağ

alanı, 20.440 ha, meyve vermeyen yeni tesis edilmiş bağlar ise 1.360

ha’ dır. Bu oran Güneydoğu Anadolu Bölgesi bağlarının %15.7’sini teşkil

etmektedir. Bölgede Gaziantep ve Mardin illerinden sonra üçüncü sırayı

almaktadır. İldeki üzüm üretimi 118.444 tondur. GAP yöresinde %15.8’lik

oran ile üçüncü sırada bulunmaktadır. İlde dekara verim ise 511 kg/da

civarındadır (35).

• Üzümün genetik menşei de bölgemizdedir.

• Günümüzde Ülkemizin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi lokal üzüm

çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Genetik analiz çalışmaları da

bu bölgenin sahip olduğu genetik zenginliği doğrulamaktadır.

• Bölgede özellikle Diyarbakır ili ve ilçelerinde dağlık kesimler, vadilik

alanları, dere kenarlarında ve su yataklarında yaygın olarak Vitis

vinifera ssp. silvestris yabani asma tipleri tespit edilmiştir. Bölgede

yapılan incelemelerde; Diyarbakır’ın Merkez, Dicle, Lice, Kulp, Silvan,

Çermik, Ergani ilçeleri ile Bitlis’de merkez bahçelerde ve Ahlat ilçesinde,

Elazığ’da Maden Çayı çevresinde ve Siirt’de dağlık alanlarda yabani

asma populasyon varlığı tespit edilmiştir (2).

Kurutmalık ÇeşitlerAğırlıklı değerlendirme biçimi kurutmalık olan bu çeşitlerin hepsi de

Page 30: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

28

çekirdekli olup, Sorava, Kaferan, Adberi

çeşitleridir. Genel olarak sofralık olarak

tanımlanan Sorava çeşidi bu yöremizde

kurutmalık olarak değerlendirilmektedir.

Sorava çeşidi, silindirsel kanatlı konik salkım

şekli, hafif oval taneli, kırmızı renkli, kalın

kabuklu, tane içi gevrek etli, orta tatlı ve

çok verimlidir. Keferan; salkım şekli omuzlu,

yuvarlak, kırmızı siyah rengi, orta kalın, dolgun

etli, orta sulu orta verimli çeşittir.

Sofralık – Kurutmalık Çeşitler Bazı çeşitler yöre halk tarafından ağırlıklı

olarak hem sofralık hem de kurutmalık olarak

kullanılmaktadır. Bunlar; Ağek, Sarov, Şekeri,

Vanki ve Zeyti’dir. Hem sofralık hem de

kurutmalık amaçla kullanılan çeşitler arasında

en yaygın yetişme alanı bulan çeşit Zeyti’dir.

Beyaz büyük salkımlı ve albenisi yüksek bir

çeşittir. Kuru üzümü de beğenilmektedir.

Ağek çeşidi orta kalınlıktaki kabuk yapısına

rağmen beğenilen, tat ve albenili salkımı ile

önem kazanmıştır. Adberi küçük salkım yapısına

rağmen sofralık ve kurutmalık özellikleri ile

Ergani ve Çermik ilçelerinde benimsenmiştir.

Siyah üzüm çeşidinin meyve eti ise orta derecede

renkli bulunmuştur. Yüksek oranda şeker içeriği

bulunan bu çeşit az yetiştirilmektedir.

Şeker içeriği yüksek olan bir başka çeşitte

Şekeri’dir. Daha çok kurutmalık özellikleri

göstermekle beraber sofralık olarakta

tüketilmektedir. Diyarbakır’da yaygın olarak

yetiştirilen bir çeşitte Vanki çeşidi omuzlu dallı

salkım, kısa oval yeşil-sarı renkli, kalın gevrek

etli, orta sulu tatlı ve çok verimli bir çeşittir.

Tahannebi ise morfolojik erdişi fizyolojik dişi

çiçek yapısından dolayı döllenme problemi

yaşamakta ve çoğu yıllar salkımlar eksik

döllenmeden dolayı küçük kalmaktadır. Çok

kaliteli bir sofralık olmamasına rağmen erkenci

olması nedeniyle Temmuz ayı ortalarında

olgunlaşmasından dolayı tercih edilmektedir.

Şitu; Ekim ayı sonunda hasat edilmekte ve

salkımları ilkel şartlarda kış ayları boyunca

muhafaza edilmektedir. İri ve seyrek taneli

salkım yapısı ve sevilen tadıyla bu çeşit dikkate

alınması gereken bir çeşittir.

Hasen; Diyarbakır ve ilçelerinde oldukça yaygın

olarak yetiştirilen bir çeşittir. Sofralık olarak

değerlendirilmesine rağmen sofralık özellikleri

iyi değildir. Taneler orta irilikte, bol çekirdekli ve

şeker içeriği düşüktür

Sipiyek ve kohar çeşitleride sofralık olarak

iyi değildir. Bu çeşitler orta mevsim beyaz

üzüm çeşitleridir. İstanbullu çeşidi ise iri ve az

çekirdekli tane yapısı ve albenili salkım yapısıyla

standart görünümü vermektedir.

Renkli Sofralık ÇeşitlerDiyarbakır ve ilçelerinde yetiştirilen üzüm

tiplerinin hiç birisi standart çeşitlerden değildir.

Bunlar Kış Gıldunu, Kızıl Banki, Mikeri, Vilki,

Siyah Gıldur, Tayfi ve Balcani çeşitleridir.

Kızıl Banki; Diyarbakır ilinde en iri salkım yapısını

veren üzüm çeşitidir. Salkım şekli omuzlu dallı,

kısa oval kırmızımsı rengi, orta kalın gevrek etli

az sulu tatlı ve çok verimli güzel bir çeşittir. Kış

Gıldunu konik silindirsel omuzlu, yuvarlak yeşil-

sarı renkli orta kalın gevrek etli orta sulu, az

tatlı orta verimli bir çeşittir. Vilki konik omuzlu,

Page 31: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

29

yuvarlak orta kalın yumuşak etli, az sulu, tatlı orta verimli bir çeşittir. Son

turfanda olarak ekim ayı sonlarında hasat edilmektedir. Bu salkımlar kışın

tüketilmektedir.

Mikeri; daha çok Diyarbakır Eğil ilçesinde yaygınlaşmıştır. Sofralık kullanımı

yanında pekmezlik olarak da kullanılır. Yine geççi olan Tayfi ‘nin en belirgin

özelliği tanelerin ucunda dikensi bir küçük çıkıntının olmasıdır. Kendine

has bu özelliği Tayfi çeşidini diğerlerinden hemen ayırır. Balcani çeşidi iri

ve gösterişli taneleri ile dikkat çeker.(35

Çüngüş’te Üzüm ve Bal FestivaliDiyarbakır’ın Çüngüş ilçesinde “4. Üzüm-Bal, Kültür ve Turizm Festivali”

düzenlendi. Pestilin yapılması anlatılırken, üzüm, bal, pekmez ve pestilde

dereceye girenlere ödülleri verildi. (www.diyarinsesi.org. 22 Eylül 2010)

Dut AğaçlarıDiyarbakır salnamelerinde Dut ağaçlarından vaktiyle çok istifade edildiği

söylenmektedir. (3)

17-Diyarbakır dutu 18-karadut(Karahübür

2005 yılı :1463 ton üretim yapılmıştır.

19-Tarihte Diyarbakır’da dut toplayan kadınlar

Page 32: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

30

Diyarbakır şeftalisi2005 yılı :321 ton üretim yapılmıştır. Seçme,

pespende, dikenlığ, yarım dikenlığ türleri vardır.

Bu 4 tür kum malı denilen ince kabuklu şeftali

çeşididir(5).

20-Diyarbakır şeftalisi

Diyarbakır Karpuzu’da Güvercin Gübresi İle Çok Büyük Boyutlardaydı2008’de Diyarbakır’da 6624 ha. Alanda karpuz

ekilmiştir. 250.910.680 ton karpuz elde

edilmiştir. (33)

20-Diyarbakır karpuzu

( Foto :A.Tekin-N.Satıcı)

21- Yolda karpuz satışı

Yetiştirilen Karpuz Çeşitleri ve Özel-likleri:İrilikleri itibariyle dünyaca meşhur olan

Diyarbakır karpuzları yuvarlak – beyzi alacalı

karpuzlar sınıfına girmektedir. Bunlar arasında

özellikle sürme,pembe ve ferik adları ile tanınan

çeşitler yaygın olarak yetiştirilmektedir.

1 – Sürme Çeşidi:Diyarbakır karpuzları arasında en iri olan

çeşittir. Kabuk renkleri,koyu yeşil üzerinde

uzunlamasına geniş dilimler halinde çizgilidir.

Kırmızı renkte olan eti oldukça tatlıdır. Fakat

bilhassa biraz fazla olgunluk halinde tamamen

lifli bir hal almaktadır. Kabuğu kalın ve dayanıklı

olduğundan hem nakliyat hemde uzun süreli

muhafazaya oldukça elverişlidir. Tipik yetiştirme

usulü ile yetiştirildiğinde 50 – 60 kilo hatta 75

kilo kadar iri meyveler elde edilebilmektedir.

Bütün meyve olarak yenmesi hemen hemen

imkansız olduğundan çoğunlukla dilimler

halinde satılmaktadır. Çekirdekleri yörede

yetiştirilen diğer yerli çeşitlere nazaran iri ve

siyahtır. Sürme çeşidi “Sürme hırsızı” adıyla da

anılmaktadır.

2 – Pembe Çeşidi: Kabuğu parlak yeşil üzerine koyu yeşil renkli

çizgilerle uzunlamasına çizgilidir. Kabuğu

1.5 cm. kadar kalındır. Eti pembeye yakın

açık kırmızı renktedir. Bundan dolayı pembe

Page 33: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

31

karpuz adını almıştır. Eti hafifçe lifli olmasına rağmen oldukça tatlıdır.

Çekirdekleri küçük ve siyah renktedir. Meyvelerde ortalama ağırlık 23 – 30

kilo arasındadır.

3 – Ferik Çeşidi: Şekil ve kabuk özellikleri itibari ile sürme çeşidine benzer. Fakat meyveleri

daha küçüktür. Ortalama meyve iriliği 8 – 15 kg arasındadır. Eti daha

kırmızı renklidir. Çekirdekleri siyah bazende sarı olabilir.

4 – Siyah (Kara Kış) Karpuz:Ağırlığı 5 – 20 kg arasındadır. Çekirdeği siyahtır. Yörede “siyah kışlık

karpuz” adıyla anılmaktadır. Hasattan sonra kış aylarında bahara kadar

adi depo şartlarında muhafaza edilmektedir. İnceleme gezime esnasında

çiftçilerden tohumunu istediğimizde bu çeşidin artık yetiştirilmediğinden

dolayı tohumunu bulamayacağımızı öğrendik. Bu durum beyaz kabuklu

kışlık karpuz için de geçerlidir. Bu sonuç da gösteriyor ki korunmaya

alınmadığında ıslah materyali olabilecek bir çok çeşidimiz kaybolmaya

mahkumdur.

5 – Beyaz (Beyaz kış) Karpuz: Kara karpuz gibi bu çeşit de kış ayları sonuna kadar saklanabilmektedir.

Kabuk rengi hariç tüm özellikleri “kara kış karpuzu” gibidir

Diyarbakır Karpuzunun Yoğun Olarak Yetiştirildiği Köyler:Diyarbakır karpuzu,merkeze bağlı olan ve Dicle nehri kıyısında bulunan şu

köylerde yoğun olarak yetiştirilmektedir.

1. Sivritepe (Şeyhelan) Köyü

2. Erimli (Sımakı) Köyü

3. Tekkaynak (Yuvacık)

4. Feri Köyü

5. Tepe Köyü

(http://www.diyarbakirtarim.gov.tr/)

Diyarbakır Karpuzu Amerikan Tohumluğuna YenildiATO’nun araştırmasına göre, çiftçilerin, uzun yola dayanıklı ve kısa sürede

meyve veren tohumları tercih etmesi, Diyarbakır karpuzunun ABD’den

ithal tohumluğa yenilmesine yol açtı. Üretici ve tüketici tercihlerindeki

Page 34: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

32

değişiklik karpuzda da yaşanınca Diyarbakır

karpuzu, sadece Dicle nehri kıyısındaki Erimli,

Sivritepe, Güzel, Develi gibi birkaç yüz dönümlük

kısıtlı alanda yetişir oldu. TÜİK verilerine göre,

Türkiye’de 2009 yılında 3 milyon 810 bin ton

karpuz üretildi. Türkiye’nin 2009 yılı karpuz

tohumluğu üretimi ise bin 83 kilogramı hibrit

olmak üzere 5 bin 43 kilogram oldu. Aynı yıl

yapılan tohumluk ithalatı da 11 bin 898 kilogramı

hibrit olmak üzere 58 bin 827 kilogram olarak

gerçekleşti. Bu verilere göre, 2009 yılında temin

edilen tohumluğun yüzde 92’si ithal edildi. (Dsöz.

21.11.2010)

Kavun çeşitleri1. Cep kavunu : Yuvarlak şekilde alt ve

üstten basıktır. Dilimlidir. Ağırlığı 5-10 kg

arasındadır. Çok tatlı ve lezzetlidir. İnce

kabuklu olduğundan ancak 20 gün muhafaza

edilebilir.

2. Külahlı : Beyzidir. Dilimli ve dilimsiz nevileri

vardır. Eti Beyaz veya sarı renklidir. Cep

kavunu kadar tatlı değilse de şeker nispeti

daha fazladır. Eti sert,lifleri kuvvetlidir.

Kalın kabuklu olduğundan 4 ay saklanabilir.

Ağırlığı 10-25 kg. arasındadır.

3. Şeyhani(Tat kavunu) :Yuvarlak ve dilimlidir.

Ağırlığı 10-20 kg arası değişir. Eti kokulu

lezzetli ve sertcedir. Etinin rengi beyaz veya

kırmızıya yakın bir sarıdır. Bir ay muhafaza

edilebilir.

4. Asma kavun :Kabuğu turuncu renktedir. Eti

beyaz ve tatlıdır. Ekimde koparılır. Hemen

yenmez, dilimlidir, sicimlerle tavana asılır.

Kışın yenir. Üç aya kadar saklanabilir, ağırlığı

4-8 kg arasındadır.

5. Mollaköy kavunu: Beyzi ve dilimlidir. Eti

tatlı,fazla kokulu ve lezzetlidir. Turuncu,

beyaz renktedir. Ağırlığı 4-8 kg arasında

değişir, 20 gün muhafaza edilebilir. Az ekilir.

6. Bei kavunu : Köylerde susuz arazide

ekine kavunlardır. Çok ince kabuklu olup,

dayanıksızdır. Temmuz ayında yetişir. Eti

tatlı veya meyhoştur. Kendine has kokusu

olur. Ancak 3-5 gün saklanabilir. Ağırlığı 1-5

kg ağırlığındadır (38).

İncir2005 yılı :745 ton üretim yapılmıştır.

Şekil olarak güzel gözükmese de tadı

mükemmeldir.

22-Çermik inciri

Diyarbakır ilinde Çermik, Eğil, Dicle, Hani ve

Ergani’de incir yetiştirilmektedir. Yetiştirilen

incirler kaliteli olduklarından pazarlanabilmekte

ve kurutulmaktadır (32).

Diyarbakır armudu2001 yılı 93.370 adet Armut ağaç, yıllık 2.040

ton üretim yapılmıştır.

23-Diyarbakır armudu

Page 35: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

33

Diyarbakır narı2002 yılı (DİE) 815 ton üretim yapılmıştır. Çermik ve Çüngüşte narcılık

yaygındır. Çüngüş ilçesine bağlı Geçit köyünde düzenlenen ‘1. Nar Kesim

Şenliği’ coşkulu bir şekilde kutlandı.

Çüngüş’te Nar Festivali 24-Diyarbakır narı

Diyarbakır’ın Çüngüş İlçesine bağlı Geçit köyünde “2. Nar Kesim Festivali”

düzenlendi. 21 Eylül 2010

25-Kocaköy nar 26-Kocaköy’de narcılık giderek 27- Silvan’da nar

Diyarbakır çiftçisine ücretsiz örnek meyve bahçeleri kuruluyorDiyarbakır İl Tarım Müdürü Mehmet Ali Koçkaya, “Güneydoğu’da meyveciliği

geliştirmek için isteyen her çiftçinin arsasına örnek meyve bahçeleri

kurduklarını” söyledi.

01 Ekim 2010

Diyarbakır İl Tarım Müdürü Mehmet Ali Koçkaya, Güneydoğu’da meyveciliği

geliştirmek için isteyen her çiftçinin arsasına örnek meyve bahçeleri

kurduklarını söyledi.

Page 36: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

34

Diyarbakır’ın meyvecilik bakımından şartlarının

çok uygun olmasına rağmen ticari amaçlı meyve

bahçelerinin olmadığını belirten Koçkaya,

“Bölgede genelde ikram amaçlı meyve üretiliyor.

Yani misafire ikram edelim yeter diyor. Artık örnek

meyve bahçeleri kuruyoruz. Teknik elemanlarımız

bahçeyi kurduktan sonra gerekli eğitimleri veriyor.

Amacımız Diyarbakır’da meyveciliği geliştirerek

istihdam açısından bir sektör haline getirmektir.”

dedi.

Diyarbakır’da çiftçilerin hububat yerine bakanlık

tarafından desteklenen meyveciliğe yönelmeleri

gerektiğini anlatan Koçkaya, “Çiftçilerimizin

büyük kısmı hububat tarımı yapıyor. Kaliteli ve

yüksek verim elde etmeleri için tarım alanında

gelişen teknolojiyi takip etmeleri, destekleme

kapsamındaki meyvecilik gibi ürünlere yönelmeleri

gerekir. Son dönemini iyi değerlendirsinler. Bize

müracaat etsinler.” şeklinde konuştu.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın destekleme

kapsamına aldığı meyveciliğin yapılmasını

isteyen Koçkaya, “Böylece çiftçimiz daha

fazla kazanmış olacak. Ülkemizde tarımsal

sanayinin geliştiği illerde çiftçiler tarım alanında

ihtiyaç duyulan her türlü girdi teminini ve ürün

pazarlamasını oluşturdukları birlikler aracılığı ile

yapıyor.” dedi.

Meyvecilik İkram İçin Değil Ticaret İçin YapılmalıDiyarbakır’a atandığından bu yana meyvecilik

konusu üzerinde özenle durduğunu anlatan

Koçkaya, yaptıkları çalışmada çok sayıda

meyvenin eş dost ve akrabaya ikram amaçlı

iki üç ağaçla sınırlı şekilde yetiştirildiğini tespit

ettiklerini kaydetti.

Koçkaya şunları söyledi: “Çiftçinin tarlasının

başına iki üç incir ağacı yetiştirdiğini görüyoruz.

Eş dosta ikram amaçlı bunu yapıyor. 3 ağaç yerine

300 ağaç yetiştirse hububattan daha fazla gelir

elde edeceğini anlatıyoruz. Benzer örnekleri bütün

meyve türlerinde görüyoruz. Meyveciliği ikram

için değil ticari kazanç için yapmalıyız. Bu amaçla

isteyen çiftçilerimize 10–15 dönümlük alanda

örnek bahçeler kuruyoruz. Çiftçinin yapacağı tek

şey var bize müracaat etmesi.”

Koçkaya, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından

yürütülen 2009-2010 Üretim Sezonu Sertifikalı

Fidan desteklemeleri ile Diyarbakır-Batman-

Siirt Kalkınma Projesi (İFAT) desteklemeleri

çerçevesinde onlarca çiftçiye binlerce TL hibe

sağladıklarını kaydetti. (AktifHaber.com)

Meyan köküMeyan kökünden elde edilen meyan şerbeti ve

Cola’nın ana maddelerindendir.

Bu arada ister yemekten önce ister yemekten

sonra gezerken yolda sırtındaki süslü koca

güğümü ile dolaşıp elindeki çıngırakları

şıngırtdatan meyankökü satıcılaranı

göreceksiniz.

Meyan köküne orada ava sûse diyorlar. Yörenin

özgün içeceklerinden olan meyankökü, aslında

bilinen kolalı içeceklerin atası sayılabilir. Fakat

bölge halkı bu maddeyi daha farklı biçimde

içmeye alışmış. Akşamdan suya yatırılan

meyankökleri sabaha kadar suyun içinde

çözülüyor.

Çözülen bu su daha sonra süzülüp içine buz atılıp

iyice soğutulduktan sonra, sırta alınan bakırdan

Page 37: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

35

yapılmış bir tür güğümden bardaklara dolurulup veriliyor. Diyarbakır’a

sıcak bir günde gittiyseniz size bol bol meyankökü içmenizi öneririz.

28-Meyan kökü

Meyan şerbetinin yararlarıFatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi ve Klinik Biyokimya

Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ramazan Yiğitoğlu, Meyan kökünün

kaynatılarak ve suyu içilerek elde edilen ekstresinin çeşitli hastalıklara

faydalı olduğunu söyledi.

Meyan kökünde, ’saponin, glisirizin, flamorait, kumarin, izizoflavan’ gibi

günümüz tıbbında ilaç olarak kullanılan bir çok yararlı madde bulunduğunu

belirten Yiğitoğlu, “Bronşit, mide ülülseri, soğuk algınlığı, öksürük, egzama,

prostat kanseri, hepatit, artartrit gibi iltihabi hastalıklar ve karın ağrılarında

spazm çözücü gibi çok amaçlı kullanılmaktadır” dedi. Yiğitoğlu, bronşit

hastalığında faydalı olduğu bilinen saponinlerin, bakteri öldürücü ve

virüs enfeksiyonlarına karşı ilaç olarak kullanıldığını ifade ederek, şunları

kaydetti:

“Kumarin, antitirombosit etkiyle pıhtılaşmayı önleyici olarak damar

sertliğinde yararlı olmaktadır. 2000 yılında ASCO Dergisi’nde yayınlanan

birkaç makalede PC-SPES prostat kanserinde umut lanse edilen 8 bitkinin

özünden oluşan ilaçtaki bileşen meyan köküdür. Meyan kökü kullananlarda

potasyum kaybı olacağından, günde en az 1 adet muz ya da 5-10 adet kayısı

gibi potasyumdan zengin olan gıdalar yenilmeli.”

Beyin-damar hastalığı, böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları olan kişilerin,

çeşitli yan etkiler görülebileceği için meyan kökünü tüketmemeleri

gerektiğini kaydeden Yiğitoğlu, meyan kökü kapsülünün, iltihap önleyici

Page 38: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

36

etkisi olduğu için hepatit hastalığında ise günde

düşük dozda (200 mg) kullanılmasının yararlı

olduğunu söyledi. Yiğitoğlu, yüksek dozda ve

6 haftadan fazla meyan kökünün kullanılması

durumunda toksik etkiler görülebileceği

uyarısında bulunarak, 2-3 hafta kullanıma ara

verilmesi gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Ramazan

Yiğitoğlu, meyan kökü çayının yarım bardak

kaynatılmış suya 2-4 gram meyan kökü atılarak,

5 dakika dinlendirildikten sonra içilebileceğini

sözlerine ekledi. (GDekspres)

SebzelerMeftünede kullanılan kabak 2005 yılı : 369 ton üretim yapılmıştır.

29-Lice kabağı

İlkbaharda Kenger

30-kenger

31- Dolma için Sumak

Domates2005 yılı :81 076 ton üretim yapılmıştır.(33)

32-Çermik domatesi

Sonbaharda domates ürünleri için hazırlıklar

başlar. Salça bu noktada ön plandadır. Eylül

başlarında domates, biber salçası yapılır, bulgur

hazırlanırdı.

33- Domates salçası

Sonbaharda Yerli Patlıcanlar Pazara Renk Katar, Patlıcan Kurutma Işlemi Başlıyacaktır

2005 yılı, patlıcan üretimi 35948 ton, dolmalık

biber üretimi 7894 ton, sivri biber üretimi 1.350

ton yapılmıştır(33).

Page 39: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

37

34-Yerli patlıcan

35-Sonbaharda Patlıcan ve biber kurutulurdu

36-Her evde turşu kurulurdu

Meşhur turşucumuz Turşuci Hacı Mıhame’ydi (44)

Domalan Mantarı Geçim Kaynağı OlabilirProf. Dr Abdunnasır Yıldız, bu mantar çeşidinin Diyarbakır’da ucuz, ancak

Avrupa’da satışının pahalı olduğuna vurgu yaptı. Diyarbakır’ın Çınar ve

Bismil ilçelerinde köylü vatandaşlar tarafından toplanan bu mantar kilosu

5 TL’ye satılıyor. Ancak Konya’da tüccarlar tarafından bu mantar çeşidi

Almanya’ya gönderilerek burada kilosu 100 avro’ya satılıyor.

37-kültür mantarı

Page 40: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

38

Diyarbakır’da Seracılık Ön Plana Çıkmaya Başladı

38- Ergani yolunda bir seracılık işletmesi

Seracılık faaliyetlerinin ilimizde başlaması

ise çok yenidir. 2000-2001 yılında Güvendere

ve Karaçalı köylerinde 500 m2’lik seralarda

başlayan seracılık takip eden yıllarında ivme

kazanmıştır.Daha sonra Kayapınar ilçesine bağlı

Yaytaş köyünde 5 dekarlık ve 30 dekarlık seralar

kurulmuş ve sebze üretimi gerçekleştirilmiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kırsal

Kalkınma Yatırımların Desteklenmesi Programı

çerçevesinde seracılığa destekleme verilmiştir.

Bu program kapsamında yatımın % 50’si hibe

edilmektedir. 2008-2009 tarihinde 4. etapta

2 adet güneş enerjisi ile ısınan sera projesi

yatırıma alınmıştır.Ayrıca 2009-2010 yılı 5.

etapta ise 10 adet sera yapımı ekonomik

programa alınmıştır.Silvan ilçesi başta olmak

üzere diğer ilçelerde seracılık yapılmaktadır.

Bismil ilçemizde son yıllarda seracılık faaliyetleri

hız kazanmış olup kooperatifler kurulmak

suretiyle seracılık yapılmaktadır.Bismil ilçesinde

mevcut durum itibariyle faal olan 2 adet sera

bulunmaktadır.Bismil Çöltepe köyü içinde

bulunan sera 2005 yılında yatırıma alınmıştır.50

üyeden oluşan sera kişi başına 500 m2 olmak

üzere toplam 25 dekar alanı kapsamaktadır.

Katı yakıtla(kömür) ısıtılmaktadır. Üretim yazlık

sebzeler olarak ve karışık yapılmaktadır.

Bismil ilçesi Esentepe köyü içinde bulunan

sera 2009 yılında yatırıma alınmıştır.50

üyeden oluşan sera kişi başına 500 m2 olmak

üzere toplam 25 dekar alanı kapsamaktadır.

Katı yakıtla(kömür) ısıtılmaktadır Güz üretimi

domates olarak yapılmıştır (6).

Bismil’de Modern Domates SeracılığıDiyarbakır’ın Bismil İlçesinde bir Tarımsal

Kalkınma Kooperatifi’nin dünyada uygulamakta

olan en son teknolojik tarım sistemlerini

kullanılarak yaptığı domates serası çiftçilere

örnek oldu.

Kullandıkları sistemle, bölgede mevcut diğer

seraların aksine gübreleme başta olmak üzere

havalandırma, sulama, kapı ve kapakların açılıp

kapanması gibi birçok işin teknoloji sayesinde

kendiliğinden yapıldığını belirten Bismil

Esentepe S.S. Tarımsal Kalkınma İşletme Genel

Müdürü Cevat Yıldız, “Seramız Tarım Bakanlığının

Bölgesel Kalkınma Teşviklerinin sonucunda

tarım bakanlığından aldığımız 5 yıllık, 2 yıl geri

ödemesiz kredi ile yapılmış 25 dönüm bir seradır.

Seramızın özelliği; Şu anda dünyada uygulamakta

olan en son teknik ve teknolojik tarım sistemleri

kullanılarak yapılmış olup, bölgemizde hatta

ülkemizde en modern sera projelerinden birisidir.”

dedi.

Page 41: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

39

Teknolojik olarak yaptığımız sera yatırımını ürün olarak geri kazandıklarını

ve bunun çok karlı bir proje olduğunu belirten Yıldız, bilgisayar destekli

seracılığı, diğer seraları ziyaret ederek öğrendiğini ifade ederek, “Konuyu

kooperatifte olan arkadaşlarımızla birlikte enine boyuna araştırdık. Çok karlı

bir yatırım olduğunu gördük. Kooperatif kurarak 25 dönüm üzerinde sera

yaptık. Bu yatırım sonucunda toplam 70 kişiye istihdam sağlamış olmanın

yanında bölge insanına çok önemli bir teşvik, özendirme ve örnek olmamızı

aynı zamanda sektöre ve bu yatırıma ilgi duyanların sayısını artırıp, cesaretini

kuvvetlendirilmiştir.” dedi.

Sera kapasitelerini arttırmayı düşündüklerini ifade eden Yıldız sözlerini

şöyle sürdürdü: “Bismil’de yaptığımız Seranın üretimi sonucunda yarı

organik sebzelerin üretilmesiyle halkımız hem sıhhatli, hem de ucuz sebzeden

istifade edilebilmektedir. Devletimiz ve halkımızdan aldığımız maddi manevi

desteklerle sera yatırımımızı artırıp, toplamda 175 bin m2 bir sera yapmanın

plan ve gayretleri içersindeyiz. Ürettiğimiz ürünler büyük bir talep görmekte

olup, özellikle kurumsal market ve gıda sektörü tarafından devamlı şekilde

istenmektedir. Bizler şu anda her geçen gün artan talep patlamasına mal

yetiştiremiyoruz.

Bundan dolayı yatırımlarımızı arttırma kararı aldık. Şu anda ülkemizin diğer

şehir ve bölgelerinde satış için ciddi diyaloglarda bulunuyoruz. Üretimde

olduğu gibi, satış pazarlama ve tüketimde de modern bir metot takip

etmekteyiz. Aynı zamanda yurt dışında çok ciddi talepler almaktayız.”(Hasan Gündüz – İLKHA). 08 Mart 2010

Silvan’dan Seracılıkta Önemli Adım Silvan’da ‘Kırsal Kalkınma Projesi’ kapsamında hazırlanan seralar

Kaymakam Doğan Demirdaş ve kurum amirleri tarafından ziyaret edildi.

Silvan’a bağlı Cengiz mezrasında kurulan modern seralar ile sera

sebzeciliğinde yeni bir dönem başladı. Önemli bir tarım potansiyeline sahip

olan Silvan meyveciliğin yanında seracılık ile ilgili olarak da her geçen gün

önemli adımlar atılmaya başladı.12 dönüm alana sahip 2 bin 500 adet

yüksek tünel ve 70 dönüm örtü altı karpuz ile 60 dönüm açık sebzecilik

seracılığı yapımının tamamlandığı ve seraların 1 milyon 400 bin TL’ye mal

olduğu belirtilirken, seracılığın önemli bir istihdam sağlayacağı vurgulandı. (www.internethaber.com. 06 Nisan 2010)

Page 42: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

40

Resimler :Zir.Müh.Halef Çiller

Pirinç2005 yılı hektar başına kilo olarak verim:

Diyarbakır’da 3480- 1583 ha.6050 ton (33)

39-Karacadağ pirinci

Diyarbakırda Karacadağ pirinci yetişmektedir.

Diyarbakır 1. alt bölgede 2470 ton pirinç, 4.

alt bölgede (Çermik-Çüngüş). 686 ton pirinç

üretimi vardır. Silvanda ve Kocaköyde pirinç,

ekimi ön plandadır. 2003‘te Diyarbakır‘da ,3732

ton pirinç, elde edilmiştir.

1937 yılllarına ait bir kitapta ‘İlde pirinç ekimi

çok önemli bir yer tutar. Diyarbekir pirinçleri

artım ve tat itibari ile çok yüksek bir derecededir.

Karakılçık, akkılçık, kırmızı kılçık denen üç

cins çeltik vardır. Karakılçık cinsinin taneleri

ufak,yuvarlak ve serttir.Başağından güç ayrılır.

Akkılçığın taneleri ise büyük ve uzundur.

Bu pirinç daha çok tutulur ve diğerlerinden

daha güzeldir. Fiyat itibarile de farklıdır. Kırmızı

kılçık ise açık kırmızı renkte olup bugün hemen

hemen ekilmemektedir. Merkez, Silvan, Bismil,

Lice ve Kulp ilçelerinde pirinç ekilir. İlin en güzel

pirinçleri Karacadağda yetişen pirinçlerdir.(7)

Hani’de Aspir Bitkisi Deneme Üretimi BaşladıDiyarbakır’ın Hani ilçesinde alternatif üretim

araştırmaları çerçevesinde, Aspir bitkisi 5

dekarlık bir alanda ekilerek ilçede ilk defa

deneme demonstrasyon çalışması yapıldı.

Yapılan çalışmada Aspir bitkisinin üretimi

gerçekleştirildi.

Hani’ye bağlı Gürbüz beldesinde bir tarlada

bu yıl ilk defa deneme amaçlı olarak ekilen

Aspir bitkisinin üretim alanında incelemelerde

bulunan İlçe Tarım Müdür İlyas Kıran, çalışmanın

önemli olduğunu vurgulayarak, “Aspir bitkisinin

bu yıl ilk defa deneme amaçlı olarak ekimini

planladık. İlçeye bağlı Gürbüz beldesinde tarla

sahibi Mehmet Osmanoğlu’na ait 5 dekarlık bir

alanda Aspir bitkisinin yetiştirilmesi için yapılan

denemede bitkinin bölgemizde iyi sonuçlar

verdiğini gördük. İlçenin tarım ekonomisinin

gelişiminde büyük bir fayda sağlayacak. Aspir

yağ oranı yüksek bir bitki, yaklaşık yüzde 25-30

arasında. Dönümünden sulu şartlarda 400 kg.

Page 43: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

41

susuz şartlarda 200 kg. verim alınabiliyor.

Ülkemizdeki yağ açığından dolayı yağlık bitkilerin üretiminin artması gerekiyor.

Bu aspir gibi, kanola gibi bitkilerin ekiminin yaygınlaşması gerekiyor. Özellikle

susuz arazileri olan çiftçilerimize Aspir ve Kanola bitkilerini ekmelerini tavsiye

ediyoruz. Bu çalışmanın ilçemizdeki çiftçilerimize hayırlı olmasını temenni

ediyorum.” dedi. (www.diyarinsesi.org)

Pazarlama

40-Yol kenarında meyve ve sebze satışları

41-Semt pazarları

42- Kapalı çarşı-Hububat satışı

43-Sebze hali 44-Tarım fuarları

Page 44: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

42

Diyarbakır’da Hayvancılık Ve Tarım Fuarı18 Şubat 2011

Diyarbakır’da bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan

Tarım ve Hayvancılık Fuarı’nın Ortadoğu’nun en

büyük sektör fuarı olması hedefleniyor.

Diyarbakır’da 13-17 Nisan tarihleri arasında

düzenlenecek olan Tarım ve Hayvancılık Fuarı

için kamu ve özel kuruluşların işbirliğinin

sağlanması amacıyla Karacadağ Kalkınma

Ajansı’nda toplantı düzenlendi.

Diyarbakır Vali Yardımcısı Ahmet Dalkıran,

toplantıda yaptığı konuşmada, fuarın Diyarbakır

ekonomisinin başta İran, Suriye ve Irak olmak

üzere tüm Ortadoğu bölgesine entegrasyonuna

katkı sağlayacağını söyledi.

Kamu olarak fuarın verimli geçmesi için tüm

paydaşlar gibi aktif rol üstleneceklerini belirten

Dalkıran, “Fuarın özellikle bölge ülkelerinde ve

Türkiye genelinde tanıtılmasını arzuluyoruz. Bu

yıl üçüncüsü düzenlenecek Diyarbakır Tarım ve

Hayvancılık Fuarı’nda özellikle genç ve kadın

üreticileri görmeyi önemsiyoruz. Fuarın ilimizin

hem ekonomisine hem de sosyal yapısına katkı

sağlayacağını düşünüyoruz. Bu kapsamda

sadece kamu ve özel sektör değil, aynı zamanda

sivil toplum kuruluşlarını da fuarda görmeyi

arzuluyoruz” dedi.

Karacadağ Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr.

İlhan Karakoyun ise fuarı Diyarbakır’ın dünyaya

açılan kapısı olarak gördüklerini bildirdi.

Diyarbakır’ın, 2020 yılında nüfusunun 1,1

milyara ve Gayrisafi Yurt İçi Hasılasının ise

1,3 trilyon dolara çıkacak olan Ortadoğu ve

Kuzey Afrika’ya yakın olmanın avantajına

sahip olduğunu anlatan Karakoyun, özellikle

tarım sektörü için büyük fırsatların doğacağını

kaydetti.

Küresel ısınmanın birçok alanda sorunlara

neden olsa da bazı fırsatları da sunduğunu

aktaran Karakoyun, şöyle konuştu:

“Diyarbakır, 190 milyar dolarlık pazara sahip olan

Ortadoğu’nun başta tahıl, baklagiller, hayvansal

ürün ihtiyacını karşılayabilir. Bu konuda fuarlar

olmazsa olmaz konumda. Diyarbakır Tarım ve

Hayvancılık Fuarı’nı bu eksende önemsiyoruz.

Tarım fuarı sadece ürünlerin sergilendiği bir alan

olmaktan çıkıp bölge ülkelerinden gelecek alıcılar

ile yerli üreticilerimizin buluşma noktası olacak.

Karacadağ Kalkınma Ajansı olarak işadamlarımızı

alım heyetleri ile buluşturmayı hedefliyoruz.”

İl Tarım Müdür Yardımcısı Sedat Bayar da kurum

olarak fuarın daha geniş kitlelere ulaşması için

aktivitelerde bulunacaklarını kaydetti.

Bölgede kıt imkanlarla önemli işlere imza

atan üreticilerin bulunduğunu belirten Bayar,

“Elektrik kablosundan damla sulama yapan

üreticimizi, genç ve kadın yeni nesil çiftçilerimizi

fuar sayesinde tüm Türkiye’ye tanıtmak istiyoruz”

diye konuştu.

Fuara Türkiye genelinde büyük ilginin olduğunu

belirten TÜYAP Bölge Müdürü Kadir Baver Paçal

da, şu ana kadar yüzde 65 doluluğa ulaştıklarını,

toplam 5 bin 500 metrekarelik kapalı alana

sahip fuarın Diyarbakır’ın ekonomisine büyük

katkı sağlayacağını dile getirdi. Toplantıda,

bu yıl düzenlenecek olan Diyarbakır Tarım

Page 45: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

43

ve Hayvancılık Fuarı’nın Ortadoğu’nun en büyük sektör fuarı olmasının

hedeflendiği vurgulandı. (www.diyarinsesi.org)

Diyarbakır’da Tarım, Hayvancılık, Tavukçuluk Fuarı06 Nisan 2011

Diyarbakır’da 13-17 Nisan tarihleri arasında “3. Ortadoğu Tarım, Hayvancılık,

Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi Fuarı” gerçekleştirilecek. TÜYAP’tan yapılan

açıklamada, TÜYAP, Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği’nin

işbirliğiyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Diyarbakır Valiliği, Büyükşehir

Belediyesi, Tarım İl Müdürlüğü, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği,

Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret

Borsası ve KOSGEB’in katkısıyla, 13-17 Nisanda TÜYAP Diyarbakır Fuar

Merkezi’nde “3. Ortadoğu Tarım, Hayvancılık, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi

Fuarı” düzenleneceği bildirildi.

Bölgenin en etkili ticari buluşma merkezi olan Diyarbakır’da, geçen yıl 71 bin

873 kişi tarafından ziyaret edilen fuarın 180 firma ve firma temsilciliğinin

katılımıyla, tarım ve hayvancılık sektöründeki son gelişmeler ile yeniliklerin

topluca sergilendiği tarım sektörünün gelişmesine öncülük eden, bölgenin

en büyük ve kapsamlı fuar olma özelliği taşıdığı kaydedildi.(www.diyarinsesi.org)

Urfa yolunda tarıma dayalı sanayi örnekleriPamuk

Ülke pamuğunun %11’i Diyarbakır’dan karşılanmaktadır.Diyarbakır 70.175 ha ekim alanı Türkiye pamuğunun %11’ini

oluşturmaktadır. Ülkemiz 2004’te 629.384 ha. pamuk ekim alanı ve

2.294.299 ton pamuk üretimi mevcuttur. Türkiye pamuk üretim miktarı

yönünden dünyada dördüncüdür. Diyarbakır 356kg/da ortalama kütlü

pamuk üretimi ile bölge veriminden yüksek verim almaktadır.(8)

45-Diyarbakır pamuğu 46-Pamuk toplayan kadınlar

Page 46: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

44

• Pamuk bol olunca tarihte buna dayalı sanayi

de gelişmiştir.

• Bu alanda çırçır fabrikalarının da ön plana

geçtiğini gözlemekteyiz.

Tarıma Destek Veren KurumlarDSİ özellikle sulama kanallarıyla çiftçinin

destekçisi

47-DSİ

Sulama kanallarıSilvan ve Bismil ovalarında 18 bin 500 hektar

yani 185 bin dönümlük alanı sulayacak önemli

bir projenin çalışmaları yaz kış demeden devam

ediyor. 150 kilometre uzunluğunda yapılacak

olan ana kanal ile toplam 18 bin 500 hektarlık

alanın sulanması gerçekleştirilecektir.

• Sulanabilir arazi.680.964 ha. Ekonomik

olarak sulanabilir arazi.455.395 ha.

• Sulanan arazi varlığı(DSİ). 16.659 ha.

Sulanan toplam alan.88.101 ha. (33)

Hükümetin GAP’ı tamamlamak için uygulamaya

koyduğu Eylem Planı’nda umut verici gelişmeler

yaşanıyor. GAP Eylem Planı kapsamında kaynak

aktarılan baraj ve tesislerin büyük kısmı bitme

aşamasına geldi. Hızla devam eden projelerin

bitirilmesiyle 318 bin kişi iş imkânına kavuşacak.

2010 birim fiyatına göre eylem planı kapsamında

hayata geçirilen projelerin toplam maliyeti 6

milyon 700 bin lira. Eylem planı kapsamında

en büyük projeler DSİ alanında yürütülüyor.

Diyarbakır DSİ Bölge Müdürü Turkay Özgür,

devam eden projelerin bitmesi için büyük bir

çaba içinde olduklarını söyledi. Çalışmalar

hakkında bilgi veren Özgür, Kralkızı ve Dicle

barajlarında toplanacak suyun Diyarbakır’ın

yanı sıra Ergani, Çınar ve Bismil’de 130 bin 159

hektar alanın sulanmasını sağlayacağını belirtti.

Barajların yapımını hız verdiklerini belirten

Özgür, Kralkızı Barajı ve Maden Çayı üzerinde

inşa edilen hidroelekrik santralinin yılda 146

milyon kwh enerji üreteceğini söyledi. Dicle

Barajı ve Dicle Nehri üzerinde inşa edilen

santralın 110 yılda 298 milyon kwh enerji

üreteceğini anlatan Özgür, barajdan alınacak

su ile Dicle sağ sahil ovalarından 130 bin 159

hektar arazi sulanacağını kaydetti. Özgür şu

bilgileri verdi: “Kralkızı-Dicle Pompaj Sulaması

1. Kısım ile 23 bin 085 hektar alanın sulanması

amaçlanmıştır. Kısmi olarak tamamlanan 6 bin

692 hektar alan işletmeye açılmıştır. İşe 1994

yılında başlanmış olup, toplamda yüzde 56 fiziki

gerçekleşme sağlanmıştır. 2010 yılı fiyatları ile

inşaat bedeli 327 milyon TL’dir. İşin 2013 yılında

tamamlanması planlanmıştır.

Kralkızı Cazibe Sulaması 1. Kısım ile 97 bin

893 hektar alanın sulanmasına yönelik inşa

edilmektedir. İşe 1997 yılında başlanmış olup,

toplamda yüzde 76 fiziki gerçekleşme sağlanmış

durumdadır. 2010 yılı fiyatları ile inşaat bedeli 219

milyon TL’dir. İşin 2011 yılında tamamlanması

planlanmıştır.” sulama kanalları tamamlandı.

Kralkızı - Dicle Projesi kapsamındaki sulama

tesislerinin tamamen bitirilip hayata geçirildiğini

belirten Özgür, bu kanalların 130 bin hektar

alanı sulayacağını kaydetti. Sulama projelerinin

Page 47: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

45

2010 yılı fiyatları ile toplam tutarı 2 milyar 160 milyon lira olduğunu

belirten Özgür şöyle devam etti: “Eylem Planı kapsamında yer alan Batman

II. Merhale Projesi kapsamındaki sulama tesislerinin tamamen bitirilip hayata

geçirilmesi ile yaklaşık 37 bin hektar alan sulanacak ve yaklaşık 48 bin kişiye

iş imkanı sağlanacaktır. Projenin tamamının 2012 yılında tamamlanması

hedeflenmiştir. Sulama projelerinin 2010 yılı fiyatları ile toplam tutarı 831

milyon TL’dir. Eylem Planı öncesindeki son üç yılda sulama projelerine ayrılan

ortalama ödenek 40 milyon lira iken, Eylem Planı sonrasındaki üç yılda ise

sulama projelerine ayrılan ortalama ödenek 202 milyon liradır. Bu da ayrılan

ödeneklerin 5 kat arttığını ifade etmektedir.” (Zaman İsmail AVCI, 28 Eylül 2010)

DSİ-Bölge müdürlüğü

48- D.Ü.Ziraat fakültesi 49- TMO

50- İl tarım müdürlüğü 51- Güneydoğu Tarımsal

Araştırma enstitüsü

Page 48: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

46

Diyarbakır’a Tarım Reformu Bölge Müdürlüğü06.09.2010

Diyarbakır’da yürütülen arazi toplulaştırması

ve sulama kanalları inşaatının daha hızlı ve

aktif yürütülmesi için, Tarım Reformu Bölge

Müdürlüğü kuruldu. Bölge Müdürlüğü Diyarbakır

dışında, 6 ile daha hitap edecek.

GAP Acil Eylem planı içerisinde hayata geçirilen

ve bu yılın başında, Diyarbakır başta olmak

üzere bölge illerinde DSİ 10. Bölge Müdürlüğü

tarafından yürütülen Sulama kanalı inşaatları

devam ederken, Sulanabilir arazilerin modern

bir yapıya altyapıya kavuşması yönündeki Arazi

Toplulaştırması da sürüyor. (Diyarbakır Söz Gazetesi )

Tarım Reformuyla Çiftçiler Gülecek12.02.2011.

Diyarbakır’da bir süre önce kurulan Tarım

Reformu Bölge Müdürlüğü, bugün törenle

hizmete giriyor. Reform sayesinde araziler

toplulaştırılırken, 391 köyde kanalizasyon

sistemine kavuştu.

DİYARBAKIR- Tarım Reformu Diyarbakır Bölge

Müdürlüğü tarafından Diyarbakır çevresinde

yürütülen arazi toplulaştırma çalışmaları devam

ediyor. Yaklaşık 700 bin hektarlık alanda yapılan

çalışmaların, bölge halkına ciddi kolaylıklar

sağlayacağı belirtildi.

Çiftçinin Yüzünü GüldürecekParçalı ve şekilsiz arazilerin bir araya

getirilerek verimliliklerinin artırılması amacıyla

çalışmaların devam ettiğini söyleyen Diyarbakır

bölge müdürü Cemal Çelik, 445 köyde

toplulaştırma çalışmalarının devam ettiğini

belirterek bununla birlikte 17 bin 500 kilometre

parsel yolun yapılacağını söyledi.

Bölge Müdürü Cemal Çelik, tarım alanında

çiftçiye kolaylık sağlayacak olan projenin bitmesi

durumunda verimin çok artacağını belirtti.

Tarımın Alt Yapısını HazırlayacağızÇelik, “Tarım reformu bölge müdürlüğü

Diyarbakır’da 2010 yılının eylül ayında resmi

gazetede yayınlanarak açılmıştır. Tam olarak

faaliyetlerimize 2011 yılının ocak ayında

başladık. Amacımız Diyarbakır’ın ovalık

alanlarında DSİ’nin sulama alanlarında yer alan

köylerimizde yeniş parsel düzenlemesi, arazi

toplulaştırması projelerini yerine getirmektir.

Bununla birlikte Diyarbakır bölgesinde tarımsal

alt yapıyı hazırlamak, köy alt yapısını düzenlemek,

pastelleri yapmak ve buna bağlı olarak köy içi

düzenlemeleri yapmak. Kısacası bizim amacımız

budur. Diyarbakır’a 2009 yılının son aylarında

girdik. Halen 445 köyde çalışmalarımız devam

ediyor. 2012 de bölgede çalışmalarımızı bitirmiş

olacağız.” dedi.

Arazilerin ToplulaştırılmasıÇalışma yapacağımız uygulama alanlarını

bakanlık belirliyor. “Bakanlar kurulunun kararına

göre Diyarbakır’da uygulama alanını 445 köy

kapsamaktadır. Bu kapsamın içerisinde bizler

şimdiye kadar Diyarbakır ilinde 391 köy ve

mezrada kanalizasyonu bitirmiş bulunmaktayız.

Bununla birlikte 2 bin 500 kilometre parsel yolu

bitirmiş bulunmaktayız. Hedefimiz 2012’ye kadar

Diyarbakır’da 445 yerleşim yerinde kanalizasyon

ve 17 bin 500 kilometre parsel yolu açmak. Şimdi

Page 49: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

47

faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Resmi olarak 12 şubatta tarım bakanımızın

katılımları ile açılış yapacağız.” dedi.

Diyarbakır’da 700 Bin Hektarda Tapulaştırma Yaptık12 Şubat 2011

Tarım Reformu Diyarbakır Bölge Müdürlüğü’nün açılışı görkemli bir şekilde

yapıldı.

Yapılan açılışa, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır Valisi

Mustafa Toprak ve çok sayıda davetli katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal

Marşı’nın ardından yapılan açılışta konuşma yapan Bakan Eker, kırsal

kalkınma ile ilgili merkezlerden bir tanesinin yakın geçmişte Diyarbakır’da

kurulduğunu, bugün ise Diyarbakır için çok önem taşıyan ve Diyarbakır’ın

kalkınmasında lokomotif sektör görevi gördüğü herkes tarafından

kabul edilen, tarım alanında tarım sektörü ile ilgili çok önemli bir bölge

müdürlüğünün açılışını yapacaklarını belirtti.

Kalkınmada tarım lokomotif sektör olacaksa, tarımın mevcut sorunlarının

çözülmesi için mutlaka bir reform yapılması gerektiğini vurgulayan Eker, ‘’İşte

bu bölgedeki tarım sektörü çalışmalarında reformu yürütecek, planlayacak

ve uygulayacak olan kurum bu kurumdur. Hayırlı olmasını diliyorum.

Fakat geçmişte, Harran’da, dünyanın en bereketli topraklarında,

tarım reformu yapılmadan, tarım arazileri ile ilgili gerekli altyapı

çalışmaları yapılmadan, gerçekleştirilen sulama faaliyetlerinin toprakları

çoraklaştırdığını gördük. İşte biz geçmişte yapılan bu yanlışın tekerrür

etmemesi için, daha başka bir adımı en başında attık. Diyoruz ki bu bölgeye,

bu bölgenin topraklarına suyu getirirken bunun kanalarını yapıyoruz,

bitireceğiz.

Ama, bununla birlikte birşey daha yapacağız. Tarım arazilerinin daha

verimli bir şekilde sulanmasına imkan tanıyacak şekilde arazi

toplulaştırmasını da gerçekleştireceğiz. Bunun altyapısını kuracağız. Bu

bölgeye sulama gelip de, toprak suyla buluştuğunda bu topraktaki çiftçiler

modern bir tarımsal altyapıya kavuşmuş olarak bu faaliyeti yürütecekler.

Daha önce Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün Şanlıurfa’da bir Bölge

Müdürlüğü vardı. Bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu bölge

Page 50: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

48

müdürlüğü faaliyet yürütüyordu. 2 milyon

60 bin hektarda başlatığımız toplulaştırma

çalışmasının 700 bin hektarını Diyarbakır’da

yapıyorsak, o zaman Diyarbakır’da bir Tarım

Reformu Bölge Müdürlüğü kurmamız gerektiğini

düşündük. Kararını verdik ve bugün resmi açılışını

yapıyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’de

450 bin hektar alanda toplulaştırma yapıldı.

Biz sadece Diyarbakır’da 700 bin hektarda

sadece toplulaştırma yapıyoruz. Bunun 300 bin

hektara yakın kısmını inşallah Mayısta hizmete

koyacağız. Gerisi de yani 2 milyon 60 bin hektarın

tamamı 2012 yılı sonunda bitmiş olacak. şuan

itibarıyla bunun çalışmaları çok büyük hızla

devam ediyor.’ ‘80 yılda Diyarbakır’ın 21 tane

köyüne kanalizasyon hizmeti götürülmüş.

Biz son 1.5, 2 yıl içerisinde 391 köye

kanalizasyon hizmeti götürdük. bunu 445’e

tamamlayacağız. Ayrıca Diyarbakır’da 35

köye de içme suyu bu proje çerçevesinde

yapılacak. GAP Eylem Planında 1.5 milyar TL

Tarım Bakanlığının sorumluluğuna verildi. Hani

bazen diyorlar (GAP Eylem Planı açıklandı.

Ne yapıldı?) diyorlar. İftiharla söylüyorum

GAP Eylem Planı kapsamında 2010’a kadar

bize ayrılan para 750 milyon TL idi. Tarım

Bakanlığı olarak biz bunun hepsini kullandık,

yatırıma dönüştürdük. Bölgeyi, tarım sektörünü

daha verimli, daha iyi hizmet verebilecek hale

getiriyoruz. Bu bölgenin tarım ve hayvancılıkla

ilgili faaliyeti sadece tarım reformu bölge

müdürlüğünden ibaret değil. Türkiye’nin ilk

Hayvancılık Organize Bölgesi de Diyarbakır’da

kuruluyor.

Bunun idare binasının açılışını önümüzdeki

ay içerisinde birlikte yapacağız. Bu Türkiye’ye

model olacak. Diğer illerde bunun açılışını

bekliyor. Aynı ayna Türkiye’ye tarım alanında 3

bin tesis kazandırdık. Buralarda şu anda yaklaşık

30 bin kişi çalışıyor. Diyarbakır ilinde de 79

tanesi yapıldı, bitti. Bunlar ekonomik yatırımlar.

Biz bunların her birine yüzde 50 destek hibe

sağladık. Deniliyor ki (bize fabrika yapın)

bunların her biri bir fabrika ve bu fabrikada

bizim bakanlık olarak, hükümet olarak yüzde

50’sinde emeğimiz var. 500 bin TL sermayenin

yarısını biz veriyoruz. Yeter ki buralarda

10-15 kişi çalışsın diyoruz. Şimdi bir 3 bin

tesisin daha kararnamesini çıkardık. 2011-

2015’te bu proje devam edecek.

Bu bölgenin kalkınması için hükümet olarak

kararlılığımız 2008 yılında sayın Başbakanımızın

buraya teşriflerinde hazırladığımız projelerle

başladı ve elbirliği ile devam edecek.”dedi.

Konuşmaların ardından Bakan Eker, Diyarbakır

Tarım Reformu Bölge Müdürlüğünün açılışını

yaptı. (www.diyarinsesi.org)

Eğitim

Diyarbakır’da çiftçi eğitimleri devam ediyor27 Ocak 2011

Diyarbakır’da çiftçi eğitimleri devam ediyor.

Kocaköy İlçe Tarım Müdürlüğü’nce bitkisel ve

hayvansal üretim yapan üreticilere İlçe Tarım

Müdürlüğü’nde TARGEL kapsamında çalışan

Page 51: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

49

Ziraat Mühendisi Ercan Peker tarafından Çaytepe Köyü’nde eğitim verildi.

Peker, ‘Bitki Koruma Ürünleri Uygulama Eğitimi, Anız Yakılmasının zararları,

Toprak Analizi ve Numune Alma Yöntemi ‘ konularında bilgi verildi.

70 üreticinin katıldığı eğitimde Veteriner Hekim Mehmet Atman ise

“Hayvan Islahı ve Suni Tohumlama konularında bilgilendirme yaptı. Kocaköy

İlçe Tarım Müdürü Oral Özgen, Ocak ayı itibariyle haftada 2 gün olmak üzere

üreticilere eğitim verdiklerini belirterek,” tüm üreticilerimize ihtiyaç duydukları

konularda eğitim vereceğiz” dedi.(Diyarbakır Söz Gazetesi )

Diyarbakır’da Tarım Danışmanı benimsendi07 Nisan 2011

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca uygulanan sertifikalı tarım danışmanlığı

hizmetinden faydalanmak için geçen yıl 2 bin 474 çiftçinin başvuruda

bulunduğu Diyarbakır, en yüksek başvurunun yapıldığı il oldu.

Bakanlıkça tarımsal üretimi artırmak amacıyla hayata geçirilen tarım

danışmanları için çiftçilere ve tarımsal birliklere danışman başına maddi

destek verilmesi çiftçilerin bu hizmete ilgisini artırdı. Tarım danışmanlığına

yoğun ilginin olduğu Diyarbakır’da geçen yıl tarımsal yayım ve danışmanlık

hizmetlerinden faydalanmak için 2 bin 475 çiftçi başvuruda bulunurken,

sözleşmeli tarım danışmanları dışında üretici birlikleri ve şirketlerde de 41

sertifikalı tarım danışmanı görev yaptı.

Diyarbakır Tarım İl Müdürü Mehmet Ali Koçkaya, AA muhabirine yaptığı

açıklamada, Tarım Köyişleri Bakanlığı’nca ilk kez 2009 yılında “Danışman

Page 52: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

50

desteği” adı altında başlatılan proje kapsamında

belli bir ölçeğin üzerinde üretim yapan çiftçilerin

bir danışmanı olmasının amaçlandığını,

çiftçilerin yaklaşık 2 yıldır bu hizmetten

faydalandığını söyledi.

Bitkisel Üretimde Yoğun BaşvuruKoçkaya, Diyarbakır çiftçisinin tarım

danışmanlığı uygulamasına yoğun ilgi

gösterdiğini, bu kapsamda atanan tarım

danışmanlarının yanı sıra sertifikalı tarım

danışmanlarının da uygulama kapsamına

alındığını söyledi.

Diyarbakır’da Koyun ve Keçi Yetiştiricileri

Birliğinde 18, Arıcılar Birliğinde 6 olmak

üzere kentte toplam 41 sertifikalı tarım

danışmanının görev yaptığını ifade eden

Koçkaya, danışmanların aşılama, küpeleme ve

kayıt altına alma çalışmalarında üreticiye büyük

katkı sunduğunu belirtti.

Koçkaya, şöyle konuştu:

“Kritik zamanlarda yaptıkları tavsiyelerle

çiftçilerin büyük zarara uğramasını engelleyen

tarım danışmanlığı uygulamasını çiftçimiz

benimsedi. Geçen yıl tarım danışmanlarımız

çiftçimizin bitki zararlıları yönünden ürünlerinin

büyük hasara uğramasını önledi. Bu nedenle en

yüksek başvuru bitkisel üretim yapan çiftçilerden

geldi. Özellikle pamuk üreticisi bu uygulamaya

büyük ilgi gösterdi. Atanan tarım danışmanlarının

dışında il müdürlüğü olarak ziraat mühendisi

ve veteriner hekimlere 2-3 hafta süren eğitim

veriyoruz. Bu eğitimin ardından sertifika alan

ziraat mühendisi ve veteriner hekim sertifikalı

tarım danışmanı olarak görev yapıyor. Sertifikalı

danışmanlar için devlet işletme başına 500 lira

destek veriyor. Atanan tarım danışmanları görev

tanımına göre eğitim ve yayım çalışmaları,

sertifikalı tarım danışmanları ise eğitim ve yayım,

teşhis ve tedavi ve yönlendirme ve kamu ilişkileri

yönünden çiftçiye danışmanlık yapıyor.” dedi.

Tarım Danışmanlığı Desteği Bu Yıl da SürecekKoçkaya, Bakanlığın, “Tarımsal Yayım ve

Danışmanlık Hizmetlerine Destekleme Ödemesi

Yapılmasına Dair Tebliğin” Resmi Gazete’de

yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, tebliğe göre,

bünyelerinde danışman istihdam eden üretici

örgütleri, ziraat odaları, tarımsal danışmanlık

dernekleri, vakıfları, tarımsal danışmanlık

şirketlerinde tarım danışmanlarının hizmeti

verebileceğini belirtti.

Çiftçi, hayvan, örtü altı, su ürünleri, arıcılık, koyun

ve keçi kayıt sistemine kayıtlı olan tarımsal

işletmelerin de danışmanlık hizmeti satın

alabildiğine dikkati çekti.” dedi Koçkaya, şöyle

devam etti:

“Ayrıca örtü altında en az 3 dekar, bağ ve

bahçede en az 10 dekar, tarla ziraatında kuruda

en az 100 dekar, suluda en az 50 dekar alanda

üretim yapan, hayvancılıkta ise süt sığırcılığı

yapan işletmelerde en az 20 baş sığır, besi

sığırcılığı yapan işletmelerde en az 50 baş sığır

ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde en az 100

küçük baş hayvana, en az 50 adet arı kolonisine

ve su ürünleri üretim tesisine sahip olanlar da

danışmanlık hizmetinden yararlanabiliyor. Bu

hizmeti satın alan ve tebliğde belirtilen usule göre

başvuran tarımsal işletmelere 500 lira ödeme

yapılıyor. Bu hizmetten faydalanmak isteyen

tarımsal işletmeler il veya ilçe müdürlüklerine

müracaat edebilir. Tarım danışmanlığı desteği bu

Page 53: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

51

yıl da sürecek.”dedi.(www.diyarinsesi.org)

Diyarbakır’da Süneye Karşı Mücadele11 Nisan 2011

Diyarbakır genelinde 20 ekiple yapılan mücadelede, ekiplerin her gün

düzenli olarak tarlaya gidip kontroller yaptığı ve önceden süneye karşı

alınması gereken önlemeleri tespit ederek hızlı bir çalışma yaptıkları

belirtildi.

Yapılan yazılı açıklamada sünenin mücadelede hububatın verim ve

kalitesinin en çok olumsuz etkileyen unsurların başında geldiği belirtilerek,

“Sünenin zararından kurtulabilmek içinzamanında ve toplu mücadele

yapılması şart. Üreticilerinde toplu mücadele yapması için beraber hareket

etmeleri gerekmektedir. Bakanlığımızın talimatları doğrultusunda, alınan

valilik oluru ile koordinasyonu İl Tarım Müdürlüğünde olacak şekilde 2010

yılından itibaren ilçe müdürlüklerinin yetkisine devredilmiştir. Bu amaçla 04

Nisan 2011 tarihinden itibaren hububat ekilişlerinin olduğu 12 ilçemizde 20

ekip, 5 kontrolör oluşturulmuştur. Bu kapsamda 56 teknik personel 16 yardımcı

hizmetli olmak üzere toplam 72personel görev almaktadır. Çiftçilerimizin bu

süreçte yabancı ot mücadelesini geciktirmeden zamanında yapması, süneye

karşı yapılacak mücadelede ise üretici çiftçilerimizin alet ve ekipmanının

şimdiden temin ederek, kalibrasyon ayarlarını düzgün yapmaları ve süne

ekiplerimizin köy muhtarlıklarına teslim edeceği köy ilaçlama krokisinde

belirtileceği yerlerin zamanında geciktirmeden tavsiye edilecek zirai ilaçların

alınarak yapılması mücadelenin etkinliği açısından önem arz etmektedir”

denildi.

İl Tarım Müdürlüğü’nde süne mücadelesiyle ilgili yapılan toplantıya Tarım

ve Köyişleri Bakanlığı Koruma Kontrol Daire Başkanı Mehmet Emin Şahin,

Diyarbakır İl Tarım Müdürü Mehmet Ali Koçkaya ve Bitki Koruma Şube

Müdürü Naide Erdoğmuş ile sünede görevli merkez ve 17 ilçe teknik

personelleri katıldı. “eğitim ve yayım çalışmalarımız mücadelenin bitimine

kadar devam edecektir” dedi.(www.diyarinsesi.org)

Tıbbi bitkilerDiyarbakır yöresindeki halk ilaçları genellikle bozkır bitkileri veya

nehir kıyısında yetişen bitkilerden yapılmaktadır. Dicle nehri kıyısında

Page 54: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

52

yetişen kavun, karpuz, salatalık ve yabani

söğüt,ceviz,kavak,menengiç ağaçlarından da

halk ilaçları yapımında yararlanılır.

Diyarbakır’da halk arasında kullanılan ve

tarafından tesbit edilen bitkisel droglar: Acı

kavun, alıç yaprağı, adasoğanı, anason meyvası,

anzarot, ardıç tohumu, ayva yaprağı, baharlı

tere otu, binbirdelik otu, cavizyağı, domates,

ebucehil karpuzu, çiriş otu, havuç tohumu,

hatmi kökü, hatmi yaprağı, havlıcan, havacıva

kökü, ıhlamur çiçeği, ısırgan otu, iğde çiçeği,

incir yaprağı ve meyvesi, karabiber, karanfil,

karpuz, kavun çekirdeği, kebere, kekik, keten

tohumu, kırmızı biber, kabak, kına yaprağı,

kızılcık meyvesi, kişniş, kiraz sapı, kunduz kökü,

küşüt, küçük Hindistan cevizi, karasakız yakısı,

mahlep tohumu, maydanoz tohumu, mazı,

meşe palamudu, menengiç meyvası, mercimek,

meryemhort, meyankökü, mısır püskülü,

misvak, nane yaprağı, nar kabuğu, papatya,

sinirli ot, patlıcan, ravend rizomu, somak

meyvası, sarımsak, salatalık tohumu, soğan,

tarçın kabuğu, topalak, yarpuz, üzerlik tohumu,

zerdeçal, zencefil; hayvansal droglar ise bal ve

sülüktür.(42)

Diyarbakır’da Yetişen Tıbbi Bitkilere Birkaç Örnek Verelim

Acı Yavşan, Meryem otu (Teucrium Polium)Diyarbakır’da yetişen bu bitki 10-30 cm

yükseklikte ve acı bir drogtur. Yörede meryam

veya meryem otu olarak biliniyor. Baş ağrısı,

tansiyon ve şeker hastalarına çay ve lapa

şeklinde veriliyor.

Ak Baldır (Ornithogalum Narbonense)Beyaz çiçekli ve soğanlı bir bitki olan ak baldır,

Siverek pazarlarında taze olarak satılır ve sebze

olarak da tüketilir. Diyarbakır’da “kırk derde deva

“olarak bilinen bir drogtur. Mide ağrıları için de

kullanılır.

Biberiye, Kuş dili (Rosmarinus Offîcinalis)Kışın yapraklarını dökmeyen bitkilerden olan

Biberiye çay ve lapa olarak kullanılmaktadır.

Vücuda zindelik vermek ve vücut direncini

artırmak için kullanılır. İdrar söktürücü

ve bağırsak gazlarını giderici etkisi de

bulunmaktadır.

Biberiye, Diyarbakır’da park ve mezarlıklarda

yetişiyor. Eskiden Romalılar unutulmamanın

sembolü olarak biberiye kullanırlardı. Belki

de bizim mezarlıklara da hem yeşillik olması

için, hem de aynı amaç için dikiliyor. Biberiye

aktarlarda çokça satılan droglardandır.

Bostanbozan (Cuscuta)Diyarbakır’da cin saçı, canavar otu, eftimon ve

küşüt adlarıyla biliniyor. Sarımsı, asalak bir bitki

türü olan bostanbozan müshil ve idrar artırıcı

olarak kullanılıyor.

Page 55: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

53

Ökse Otu, Çekem, Burç, (Viscum Albüm)Çam, badem ve ahlat ağaçlarının dallarında asalak olarak üreyen ökse otu,

Diyarbakır yöresinde meşe palamudu ağaçlarından da elde edilebilmektedir.

Ökse otunun en kıymetlisi de zaten meşe palamudundan toplananlardır.

Kabız, yüksek tansiyon ve şeker hastalarında kullanılan kıymetli bir

drogtur. Çekem denilen meyvesi ezilerek romatizmalı uzuvlara yakı olarak

ve cerahatli yaralarda kullanılmaktadır.

Gezo, Göngüves (Kudret Helvası)(Manna Quercina)Meşe Palamudu (Quercus brantii) türlerinin yaprakları üzerinde meydana

gelen tatlı usare. Tat verici olarak şeker yerine kullanılır. Evliya Çelebi,

seyahatnamesinin Diyarbakır bahsinde bu tatlı usare için şunları

anlatmıştır:” Dağlarında Gerengu (Göngüves), yani kudret helvası olur.

Allah’ın izni ile gökten meşe ve pelit ağaçları üzerine yağar, gayet hoş ve

ishal edici bir helvadır.”

Sarı Kantaron, Kılıçotu, Binbirdelik Otu (Hypericum Perforatum)Kantaron türleri içinde en çok kullanılan bitki çay şeklinde kullanılırsa mide

ve bağırsak rahatsızlıklanna şifa olmaktadır. Diyarbakır’da hem çayı, hem

de yağı kullanılmaktadır. Yağı, adale ve spazm çözücü özelliği yanında, yara

ve yanık iyileştirici özelliğe de sahiptir.

Kantaron, damar büzücü özelliği nedeniyle çocukların gece altını

ıslatmalarını önlemek için de kullanılıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar,

kantaron bitkisini 45 günden fazla çay şeklinde tüketen açık renkli

insanlarm güneş gören ciltleri üzerinde alerji ve güneş yanığına benzer

lekeler görülmüştür. Bu nedenle dikkatli kullanılması gerekmektedir.

Diyarbakır KarpuzuDiyarbakır’ın kültüründe önemli bir yeri olan karpuz, idrar söktürücü ve

böbrek taşlannı düşürücü ve enerji verici özelliklere sahip bulunmaktadır.

(43)

Page 56: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

54

HAYVANCILIK

MeralarDiyarbakır İlinde 1.546.400 ha. Çayır-Mera Alanı Mevcuttur Karacadağ meracılığa çok uygundurTarihte Mili

aşiretinin merasıydı(9)

52-Karacadağ

• Karacadağ bölgesi; Buralar Bağlar, Kayapınar

merkez İlçeleri ile Çınar, Ergani, Çermik

ilçeleri sınırları dahilnde kalmaktadır(110

000 ha.). Bu mera alanları genel itibarı

ile taşlık yapıda % 50-80 oranında olup

makineli tarıma elverişsiz durumdadır. Yöre

halkı tarafından küçükbaş (özellikle koyun)

otlatılmak suretiyle değerlendirilmekte ve

koyun merası olarak tanımlanmaktadır.

• Bu bölgede mevcut meralar yüzölçüm olarak

çok büyük parseller halinde bulunmaktadır.

Mevsimsel yağışların yeterli olduğu yıllarda

çok yüksek ot verimine sahiptirler. Özelikle

baklagil çayır mera bitkileri( Trifolium repens

(Ak Üçgül) Medicago sp. (Yonca) açından

oldukça zengin bir bitki örtüsü mevcuttur.

• Dicle havzası; mera alanları bu alanlar Dicle

nehrinin kıyılarında bulunmaktadır. Yoğun

olarak Bismil ilçesi sınırlarında kalmaktadır.

Taban suyu seviyesi yüksek olup toprak

yapısı itibarı kumlu tınlı bir yapıya sahiptir.

• İlimiz ova alanları; bulunan mera alanları,

bu kısımlarsa yamaç olarak tarif edilen

alanlardır.

• Kuzey bölgesi mera alanları; Kulp, Lice,

Dicle, Hani ilçelerinde bulunan alanlar bu

kısımlarda yaylalar mevcut olup yoğun olarak

kulp ilçesi Muş ili sınırlarında kalmaktadır.

• Kadastro çalışmaları açısından

değerlendirildiğinde, 3 ilçemiz tamamen, 7

ilçemiz kısmen, 4 ilçemiz ise hiç kadastro

görmemiştir. Bu kapsamda tesis kadastrosu

gören mera alanımız 127.648,70 hektar,

kadastro görmeyen mera alanımız ise

tahminen 101820,6 hektar olup, toplam

mera alanımız 229.469 hektardır. (36)

Günümüzde HayvancılıkDiyarbakır 2005 il valilik raporuna göre

Büyükbaş hayvan sayısı 254 bin açıklandı.

Diyarbakır ilinde kırsal kesim işletmelerinin

yaklaşık %50’sinin bitkisel üretimde

bulunduğu,%45’inin polikültür yapıda bitkisel

ve hayvansal üretimi bir arada yaptığı ve

%5’inin sadece hayvansal üretim faaliyetinde

bulunduğu bildirilmektedir.

İlde 2008 yılı itibariyle 235 bin baş sığır,630bin

baş koyun ve 172 bin baş keçi olup,GAB

genelindeki sığır varlığının %35.7’si,koyun

varlığının %15.3’ü ve keçi varlığının %15.9’una

Diyarbakır ili sahip bulunmaktadır(29).

Diyarbakır’da il tarım md kayıtlarına göre 2009

Page 57: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

55

yılında Diyarbakır dışına 25.479 baş sığır ve manda satılmıştır(30).

Eğil ilçesinde Hayvancılık

53-Peygamber tepesinde 54- Eğil ilçesinde hayvan çiftlikleri

küçük başhayvanlar

Kocaköy

55-Kocaköy-Koyun kırkması 56- Ambarçayında büyükbaşhayvanlar

57-Kocaköy’de oldukça fazla büyükbaş hayvan vardır

58-Gevran ovasında hayvancılık

Page 58: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

56

59-Gevran ovasında tezekler

60-Terkan’da tezekler

61-Ahmetli köyünde eşekler

62-Günümüzde Silvan’da tarım ve hayvancılık

Süt Sağım Makinesi DağıtıldıErgani İlçe Tarım Müdürlüğü, 50 süt üreticisine

yüzde 50 hibeli süt sağım makinesi dağıttı. İlçe

Tarım Müdürlüğünün hazırladığı proje ile emek

ve zaman kaybı olmadan daha temiz bir şekilde

sütün sağılmasını sağlamak hedefleniyor.

Proje kapsamında 50 üreticiye dağıtılan süt

sağım makinelerinin diğer süt üreticilerine

örnek teşkil etmesi açısından önemli olduğunu

vurgulayan İlçe Tarım Müdürü Aziz Polat,

“Sağlıklı nesiller yetiştirmenin en önemli

faktörlerinden biri de kaliteli ve sağlıklı

gıdalar tüketmekten geçmektedir. Bu nedenle

beslenme konusunda önemli bir yere sahip olan

gıdalar içinde bulunan süt ve süt ürünlerinin

önemi artık herkes tarafından bilinmektedir. Bu

hedefle hazırladığımız proje kapsamında yüzde

50 hibeli, süt sağım makinelerinin dağıtımını

gerçekleştirdik. Çiftçilerimize hayırlı olsun” diye

konuştu. (Ergani haber. 23.05.2010)

Silvanlı Üreticilere Düve Dağıtıldıİlçemizde Kırsal Kalkınma Kooperatifi

üreticilerine 104 baş ‘Holstein’ ırkı gebe düve

dağıtıldı. Sınırlı Sorumlu Silvan Merkez Tarımsal

Kalkınma Kooperatifi ortakları, uygulamamış

oldukları süt sığırcılığı projesi kapsamında gebe

düvelerini teslim aldı. 2009 yılında başvurusu

yapılan ve 2010 yılı içerisinde uygulamaya giren

proje kapsamında; 52 aileye 104 baş ‘Holstein’

ırkı gebe düve dağıtımı yapıldı. İlçe Kaymakamı

Doğan Demirdaş, ilçe merkezinde uygulanan

proje kapsamında 52 kooperatif ortağına, her

aileye 2’şer adet olmak üzere 104 baş holstein

ırkı gebe düve verildiğini belirtti. (www.malabadigazetesi.com/haberler.

aspx?haberID=259)

Page 59: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

57

AB Fonları Hayvancılığı Desteklemektedir.

Örneğin

63-Ergani’de AB desteklemesi

Küçükbaş HayvanDiyarbakır’da 2001 yılı itibariyle(master plan) küçükbaş hayvan varlığı

1.067.539’dur. Diyarbakır ilinde genel hakim koyun ırkı akkoyundur.

Tarihte Akkoyunlu Devletine ismini veren Akkoyundur.

64-Akkoyun 65- Karacadağ Zom Koyunu

İlimiz merkez ,Çınar ve Ergani’nin alt kesimlerinde yetiştirilmekte olan

bu koyun varyetesi yağlı kuyruklu olmakla birlikte kuyruk toplu olup diz

eklemi hizasını geçmemektedir. Karacadağ’ın taşlık arazisine iyi adapte

olmuştur (1).

Kurbanlık SektörüGüneydoğu’nun en büyük canlı hayvan pazarının bulunduğu Diyarbakır ‘da

kurbanlık hayvanların büyük kısmı satıldı.

Diyarbakır - Mardin karayolu üzerinde bulunan Diyarbakır Büyükşehir

Belediyesi Canlı Hayvan Borsası’nda, birkaç gün öncesine kadar bulunan

binlerce hayvandan geriye 100 - 150 civarında hayvan kaldı. Kurbanlık

havyan almak isteyenler ise şehrin belirli noktalarında yıl boyunca hayvan

satışı yapan ardiyelere akın ediyor. Diyarbakır Besiciler ve Kasaplar Odası

Başkanı Sait Şanlı ise hayvan pazarında kurbanların yüzde 90’lık kısmının

Page 60: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

58

tükendiğini, ancak isteyen vatandaşların çok

rahat kurbanlık hayvan bulabileceğini dile

getirdi. Mardinyolu, İlçeler Otogarı ve Şehitlik

mevkilerinde kurbanlık satışlarının devam

ettiğini anlatan Şanlı, besicilerin genelde

satışlardan memnun olduğunu söyledi. (İsmail Avcı, Yahya Öylek; 08 Aralık 2008, Zaman)

Kurban sektörü

Ergani Gökçe köyü

Foto:M.Oğuz

İlk Tüp Buzağı Diyarbakır’da doğdu28 Aralık 2010

Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü, Dicle Üniversitesi

(D.Ü) Veteriner Fakültesi ve Devlet Planlama

Teşkilatı’nca (DPT) yürütülen “Güneydoğu

Hayvancılık Kooperatifleri Bölge Birliği

Kapsamındaki İşletmelerde Embriyo Transferi

Yolu ile Hayvan Islahı” projesi sonuç verdi.

Proje kapsamında, Kanada’dan ithal edilen

sığır embriyolarının, 17 Şubat’ta Bismil

ilçesine bağlı Kocalar Köyü Tarımsal Kalkınma

Kooperatifi’ndeki 6 taşıyıcı sığıra transfer

sonucu gebelik gözlenen 3 sığır, 45-50 kilogram

ağırlığında 1’i dişi 3 buzağı doğurdu.

Hayvanlarda ilk kez denenen tüp bebek yöntemi

ile dünyaya gözlerini açan Türkiye’nin ilk tüp

buzağılarına isimlerini Dicle Üniversitesi (D.Ü)

Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç verdi.

“Karaca” ve “Bakır” dişi olanına da “Hevsel”

ismi verilen buzağıların hayvan ırkında et ve

süt veriminde son derece yüksek genetik bir

değişim meydana getirmesi bekleniyor.

Kocalar Köyü Tarımsal Kalkınma

Kooperatifindeki tüp buzağıları ziyaret eden

Diyarbakır Tarım İl Müdürü Mehmet Ali Koçkaya

ve D.Ü Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr.

Page 61: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

59

Cengiz Yalçın, buzağılara biberonla süt içirdi.

Anne ve Babaları Kanada’daTarım İl Müdürü Koçkaya, yaptığı açıklamada, insanlarda tüp bebek,

hayvancılıkta da embriyo transferi olarak tabir edilen yöntemin uygulandığı

taşıyıcı sığırların doğumu ile Türkiye’nin ilk tüp buzağılarının dünyaya

geldiğini söyledi.

Diyarbakır’ın Batman sınırındaki uzak köylerinden Kocalar Köyünde 50

ortaklı bir kooperatifte embriyo transferi gibi hayvancılıkta ileri bir teknolojiyi

hayata geçirdiklerini ifade eden Koçkaya, dünyaya gelen yavrularla bu

çalışmanın ilk meyvelerini alıyor olmanın sevincini yaşadıklarını belirtti.

Koçkaya, tüp bebek diye bilinen yönteminin hayvanlarda denenmesinin,

üniversitede üretilen bilgi ve teknolojinin sahada uygulanışının güzel bir

örneği olduğuna dikkati çekerek, “Embriyo transferini diğer kooperatiflerimize

de uygulamaya başladık. Bu ilk uygulamanın ardından iki kooperatifte daha

embriyo transferini gerçekleştirdik. Taşıyıcı annelerin 8-9 ay sonra doğum

yapmalarını bekliyoruz. Üniversite ili işbirliğimiz artarak devam edecek. Bu

dayanışma sonucu üniversitelerde üretilen bilgilerin raflarda beklemeyip

sahayla buluşmasının ilk meyveleri bu üç küçük buzağı” dedi.

Tüp buzağıların diğer buzağılara göre genetik potansiyellerinin çok

yüksek olduğunu kaydeden Koçkaya, yüksek genetik verimliliğe sahip bu

sığırlardan elde edilecek embriyolarla bölgedeki hayvan ırkının ıslahının

sağlanacağını belirtti.

Koçkaya, tüp buzağıların anne ve babasının Kanada’da olduğunu hatırlatarak

şöyle dedi:

“Bu buzağıların diğerlerinden farkı genetik potansiyellerinin çok çok yüksek

olması. Çünkü bu buzağıların ailesi burada değil. Anne ve babaları Kanada’da.

Burada onları dünyaya getiren sığır onlara taşıyıcı annelik yaptı. Diyarbakır’da

hayvan varlığımızın yüzde 45’i yerli kara sığırlardan oluşuyor. Bunların hem et

hem de süt verimi düşük. Embriyo transferi ve beraberinde suni tohumlama

projesini yaygınlaştırabilirsek ki bu konuda hızla ilerliyoruz; birim hayvan

başına düşen et ve süt verimimiz yükselecektir. Şu anda bile Diyarbakır’da

hayvan başına süt ortalaması 4-5 litre civarında. Et verimi de oldukça düşük.

Bu transfer ile genetik varlığımızın değişmesi sonucu hayvan sayımız aynı

Page 62: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

60

kalsa bile hayvan başına elde ettiğimiz et ve süt

verimi yüzde 600’e varan artış gösterecektir.”

Kendi Embriyolarımızı Üretmek IstiyoruzD.Ü Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr.

Cengiz Yalçın, hazırladıkları proje kapsamında

Kanada’dan ithal ettikleri genetik kalitesi yüksek

375 dondurulmuş embriyoların ilk transferini

gerçekleştirdikleri Kocalar köyünde 3 buzağının

dünyaya geldiğini, embriyo transferi yaptıkları

diğer kooperatiflerdeki taşıyıcı sığırların gebelik

kontrollerinin ise sürdüğünü söyledi.

Yalçın, proje kapsamında Veteriner Fakültesi

bünyesinde “Sperma ve Embriyo Üretim Ünitesi”

kurduklarını belirterek, bu ünitede Kanada’dan

ithal edilen ilk embriyoların transferi sonucu

doğan dişilerden alınacak yumurtalardan yeni

embriyoların üretileceğini belirtti.

Şu ana kadar 18 embriyo nakledildiğini ifade

eden Yalçın şöyle konuştu:

“Sahip olduğumuz kaynakları çiftçinin

yararına nasıl kullanabileceğimiz konusunda

Tarım İl Müdürlüğü ile ciddi beyin fırtınaları

gerçekleştiriyoruz. Bu görüşmeler sonucu

suni tohumlama konusunda çok geri olan

Diyarbakır’da bu projeyi çiftçilerimizle paylaştık.

Çiftçimiz giderek bilinçleniyor. Bu kapsamda

büyük işletmeler kuruluyor. Yurt dışından getirilen

embriyolar taşıyıcı annenin bağışıklık sistemini

aldığı için sahada hastalıklara karşı çok daha

dayanıklılar. Bu nedenle embriyo transferi

hayvan ithalinden daha avantajlı. Ancak ithal

embriyoların her birinin fiyatı bin doların üzerinde.

Gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla bu embriyoların

maliyetini 150-200 dolara kadar düşürüp tüm

çiftçilerin imkanına sunabileceğiz. İlk tüp buzağılar

büyüdüğünde yararlanacağımız embriyoları ile

hem verimi çok yüksek hem de bölge şartlarına

adapte olmuş bir hayvan popülasyonu oluşturmayı

hedefliyoruz. Bu buzağılar bizim için bir materyal

olacak. Fakültemiz bünyesinde bir çekirdek sürü

işletmesi kurulması için de bir proje hazırladık.

Kendi embriyolarımızı üretmek istiyoruz. Bunun

için her tür imkanımız var. 24 ay sonra yeterli

olgunluğa erişecek bu buzağıların embriyolarını

çiftçilerimizin hizmetine sunacağız.”

Kocalar Köyü Kalkınma Kooperatifi Başkanı

Ekrem Çam, ilk kez kendi kooperatiflerinde

denenen embriyo transferi sonucu Türkiye’nin

ilk tüp buzağılarına sahip olmanın mutluluğunu

yaşadıklarını söyledi.

Bu proje ile hayvancılığın gelişeceğine et ve

süt veriminin artacağına inandıklarını belirten

Çam, “Buzağılarımıza gözümüz gibi bakıyoruz.

Yeni doğan üç buzağımızdan elde edilecek

embriyoları diğer hayvanlarımıza da transfer

edilmesini istiyoruz. Böylece gerçekleşecek ıslah

ile hayvancılıkta büyük ilerleme sağlayacağımızı

umuyoruz. Bu projede emeği geçen herkese

teşekkürler ediyoruz” dedi. (www.diyarinsesi.org)

Dev Hayvancılık Projesi Diyarbakır’da27 Ocak 2011

250 milyon dolarlık proje kapsamında Malatya,

Şanlıurfa, Diyarbakır, Bingöl ve Van’da

topraktan, et, süt ve gıda sanayine uzanan

zincir birleştirilecek. Bölge hayvancılığının

kaba yem ihtiyacını karşılamayı, toprak

kullanımını ve verimliliğini artırmayı, sulama

Page 63: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

61

sistemleri kullanımını yaygınlaştırmayı amaçlayan projeyle, zorunlu göç

mağdurlarının istihdam sorunu da çözülecek.

Proje kapsamında tahıl ve kaba yem sanayi bitkileri üretilecek, günlük 500

ton kapasiteli süt işleme tesisi kurulacak. Et işleme üniteleriyle damızlık

düve üretimine de yoğunlaşacak olan AGRIMED, aşı için Ar-Ge çalışmaları

da yürütecek. Ekolojik tarıma da el atacak olan AGRIMED’in Danimarka,

Polonya ve Almanya’dan gelen partnerleri ise biogaz üretim tesisi kuracak.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Avrupa Birliği Bilgi Merkezi’nin

düzenlediği, moderatörlüğünü DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Hakan Güldağ’ın yaptığı, konuşmacıları arasında DÜNYA Gazetesi yazarı

Rüştü Bozkurt’un da yer aldığı ‘AB, Türkiye ve GAP Bölgesinde Hayvancılık’

konulu panel, Diyarbakır’da gerçekleştirildi. Avrupadan Danimarka, Polonya

ve Almanya’dan biogaz, tarım aletleri ve hayvancılık sektöründe faaliyet

gösteren konukların da izlediği panel öncesinde ‘GAP Bölgesi’nde Hayvansal

Üretimde Dikey Kümelenme Modeli Projesi’ni bir sunumla tanıtan Dicle

Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Hüseyin

Pulat, alt sektör olarak görülmesi ve ıslah çalışmalarında yapılan hataların

Türkiye’de hayvancılığın gelişmesini engellediğini belirterek, “Bölgede

müthiş bir sinerji yaratacak Hayvansal Üretimde Dikey Kümelenme Modeli

Projesini ilk etapta Diyarbakır için hazırladık. Ancak GAP idaresi ve Kalkınma

Bankasının çağrısı üzerine projeyi GAP’a endeksli 250 milyon dolarlık büyük

bir proje haline dönüştürdük.

Öncelikli olarak çatı şirketimiz olan AGRIMED AŞ’nin kurulma çalışmaları

devam ediyor. Bu şirketin alt şirketleri ve akademik ortakları olacak. Topraktan,

et -süt ve gıda sanayine giden yolculuğu birleştirmek küçük ölçekleri

birleştirmek mega proje haline getirmek istiyoruz. Projemizin hedefi, bölge

hayvancılığı için gerekli olan kaba yem ihtiyacını karşılamak, toprak kullanımı

ve verimliliğini artırmak. Sulama sistemleri kullanımını yaygınlaştırmak

istiyoruz. Diyarbakır merkez ve GAP bölgesi içinde entegre süt sığırcılığında

sektörel bütünlük oluşturacağız.

Kaliteli, sağlıklı süt üretimi yaparak tarımsal üretimin rekabet gücünü artırmak

amacındayız. Kırsaldan kentsel alanlara göçü önlemek, kentte hayvansal

üretim yapan zorunlu göç mağdurlarının istihdam sorunlarını çözmek istiyoruz.

Kırsal üretimi cazip hale getirerek kentsel dönüşüm projelerini desteklemek,

hastalıklardan arı damızlık hayvan potansiyeli oluşturmak amacındayız.

Page 64: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

62

Hayvan hastalıkları ve işletme sorunlarına çözüm

üretecek gezici hayvan polikliniği ve danışmanlık

hizmeti sunacağız” açıklamasını yaptı.

Projenin Ekseni Kaba Yem ÜretimiProje kapsamında tahıl ve kaba yem sanayi

bitkileri üretimi yapacaklarını kaydeden

Pulat, “GAP bunu artıracak. Sulama ile artacak

üretimi pazarlamak önemli. Sözleşmeli üretimi

model olarak görüyoruz. Sulama sistemleri,

tarımsal mekanizasyon imalatı ve yan sanayiye

yönelik çalışmalar da olacak. AGRIMED AŞ’nin

alt kurumsal ortakları 100 ile bin baş arasında

projede yer alabilecekler. Biz ortalama 300 baş

düşünüyoruz.

‘Bireysel akademik ortaklar’ ile birlikte süt ve

et işleme üniteleri, hastalıksız hayvan üretimi

için damızlık düve üretimi , konsantre yem

üretimi için projelerimizi hayata geçireceğiz.

Proje kapsamında danışmanlık, hayvan sağlığı ,

tarım akademisi , Ar-Ge ilaç ve sperm üretimi de

yapılacak. Kaba yem üretimi projenin ekseni. 500

ton gün kapasiteli süt işleme tesisimiz olacak.

Ekolojik tarım da olacak. Biogaz üretim tesisini

Danimarka, Polonya ve Almanya’dan gelen

partnerlerimiz kuracak. dedi.

Tarım ve Hayvancılık Bir Kenara BırakıldıTOBB Başkan Yardımcısı Faik Yavuz da çok

kritik bir dönemde geç kalınmış bir projeyi

tartıştıklarını belirterek, Türkiye’de Sanayide

yapılan atılımlar yapıldığını ama tarım ve

hayvancılığın bir kenara bırakıldığını söyledi.

Tarım ve hayvancılık için planlamanın gerekli

olduğunu belirten Yavuz, sektörün kayıt altına

alınması gerektiğini ifade etti.(www.diyarinsesi.org)

Süt Ürünleri2001 Master planda Diyarbakır‘da yıllık

218.200 ton süt,990 ton tereyağ, 28500 ton

peynir üretimi vardır Dicle üniversitesinde GAP

Kırsal Kalkınma Projesi kapsamında 300 bin

Euroya mal olan tesiste tereyağı, yoğurt ve

ayran üretiliyor.

66 Yoğurt pazarından bir görünüm

67-Örüklü peynir

68-Diyarbakır köy peyniri

Page 65: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

63

Türkiye’de spesifik olarak peynirciler pazarı,yoğurtçular pazarı diye mekan

bulmak seyrektir. Diyarbakır’da ise tarihi olarak bu mekanlar vardı.

69- Peynirciler pazarı:

Su ÜrünleriDiyarbakır il sınırları dahilinde bulunan baraj gölleri ve doğal göletlerin

toplam rezervuar alanı 20.010 hektara ulaşmıştır. Baraj göllerinde

yürütülen stok tespit çalışmaları, bu rezervuarların yılda 112.550 kg. lık

avcılık faaliyetini karşılayabileceğini göstermiştir. Diyarbakır ilindeki avcılık

faaliyetleri çok sınırlı olup 112.550 kg/yıllık miktarın civarındadır.

Devegeçidi barajı ile Çermik’te Halitan göletine atılan aynalı sazan

yavrularından olumlu sonuç alınmıştır. Hali hazırda Devegeçidi göletinde

kiraya verilecek düzeyde stok bulunmamaktadır. Diyarbakır ilinde su ürün

avcılığı 112.550.kg.dır.(33)

Çermik İlçemizde özellikle balık avı çok gelişmiştir. Bunun nedeni çevrede

bulunan akarsu, gölet ile Atatürk ve Karakaya Baraj göletleridir. Avlanan

balık türleri; Sazan, Şalbut, Ağzıbol, Çepik çoğunluktadır. Yanı başındaki

Dicle nehri nedeniyle geçmişte balık çok tüketilirdi. Dicle nehrinde

yakalanan balıklar tür olarak çok çeşitliydi.Balık çokça bulunduğu ve çokça

tüketildiği için halen bir semtin adı Balıkçılarbaşı’dır. Balık kızartmasında

eskiden diğer yağ türleri yerine şirik (susam) yağı kullanılırdı. Yoğurt

pazarından hemen aşağı inildiğinde şirikhaneler vardı(11)

Page 66: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

64

Dicle ve Diyarbakır göletlerindeki balık çeşitleri:Şebbot, şırıng, behran, cer, karagöz, berat, şah, sazan, aynalısazan, yayın, yılan balığı faran, bınni

(kaya balığı), herver(bıyıklı)(5).

67-Balıkçılarbaşı

Kralkızı barajı ve balıkçılık1.Bölge 34.000 kg/yıl balık avlanması

2.Bölge 15.000 kg/yıl

68-Kralkızı barajı

Dicle barajı1.Bölge (Dicle)15.000 kg/yıl balık avlı

2.Bölge (Eğil) 5.000 kg/yıl

69-Dicle barajı

Page 67: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

65

2003 Master Planda

Diyarbakır İl Sınırları İçerisinde Yer Alan Rezervuar Alanları

Baraj Gölü Bulunduğu mevki

Rezervuar alanı (ha.)

Balıklandırma Çalışmaları (Adet)

91-98 1998 1999 2000

Kralkızı baraj Gölü

1.BölgeDicle 3.230

300.000 200.000 200.000

Kralkızı baraj gölü 2.Bölge

Ergani 1.465

Dicle Baraj Gölü

1.BölgeDicle 1.800

100.000 100.000 100.000Dicle Baraj Gölü

2.BölgeEğil 500

Batman Baraj Gölü

1.Bölge

Silvan 1.760

100.000 100.000Batman Baraj Gölü 2.Bölge

Kızlal 860

Batman Baraj gölü

3.Bölge

Kulp 760

Atatürk Baraj Gölü

8. 9. ve 10. Bölge

Çermik 350

13.600.000 1.000.000 500.000 400.000Çermik 450

Çüngüş 300

Devegeçidi Baraj Gölü

D.bakır-Ergani

4.700 1.130.000 300.000 200.000 100.000

Göksu Baraj Gölü Çınar 510 810.000 250.000

Dipni Baraj Gölü Dicle 3.100

Diğer (Doğal Göletler)

- 225

TOPLAM 20.010 4432,1 1.950.000 1.100.000 900.000

Page 68: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

66

Diyarbakır İl Sınırları İçerisinde Yer Alan Rezervuar Alanları

Baraj Gölü Bulunduğu mevki

Kamulaştırılan alan (ha.)

Avlanabilir stok

miktarı (kg/yıl)

Kralkızı baraj Gölü 1.Bölge Dicle 1253.6 34.000

Kralkızı baraj gölü 2.Bölge Ergani 502.1 15.000

Dicle Baraj Gölü 1.Bölge Dicle 789.4 15.000

Dicle Baraj Gölü 2.Bölge Eğil 290.6 5.000Batman Baraj Gölü 1.Bölge Silvan 948.2 14.000

Batman Baraj Gölü 2.Bölge Kızlal 209.6 7.000

Batman Baraj gölü 3.Bölge Kulp 438.6 6.000

Atatürk Baraj Gölü 8. 9. ve 10. BölgeÇermik

16.200ÇermikÇüngüş

Devegeçidi Baraj Gölü D.bakır-Ergani Göksu Baraj Gölü Çınar

Dipni Baraj Gölü Dicle

Diğer (Doğal Göletler) - 350

TOPLAM 4.432 112.550

Devlet Su İşleri (DSİ) 10. Bölge Müdürlüğü’nün balıklandırma çalışmaları çerçevesinde Keban ve

Atatürk Barajı Balık Üretme İstasyonu’nda yetiştirilen 350 bin pullu sazan balığı yavrusu, Malabadi

Barajı Göleti’ne bırakıldı.

Geçmiş yıllarda 2 milyon 880 bin adet balığın gölete atıldığını bildiren Tutşi, sözlerine şöyle devam

etti: “Bu yıl 1 milyon pullu sazan balığı gölete atıldı. Toplam 2 milyon 880 adet balık gölete atılmıştır.” (http://www.malabadigazetesi.com/haberler.aspx?haberID=75)

Günümüzde İpek BöcekçiliğiKulp ilçesi ipekböcekçiliği alanında Türkiye’de İstanbul ve Bursa’dan sonra üçüncü sırada

bulunmaktadır. İlçe ve köylerde bulunan dut ağaçları ipekböceği kozasının tek ideal yiyeceğidir. 25

yıl önce ipekböcekçiliğinin sona erdiği ilçede, 2002 yılında başlayan canlanma ile 2003 yılında 30

ton yaş koza elde edilmiştir.

Yıl Paket Adedi Üretim (Ton)1985 1000 201986 1100 251987 1300 321988 1200 301989 1200 301990 1400 40

Tablo:1985–1990 Arası Kulp’ta İpekböceği Üretimi

Page 69: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

67

İlçemiz Kaymakamlığı ipek böceği üreticiliğinin arttırılması hususunda

hassasiyet göstermektedir. Halkımıza ipek böceği tohum paketi temininde

yardımcı olmaktadır. (12)

70- Kulpta Koza Üretimi Oldukça Yaygındıt

Diyarbakır’da İpek Böcekçiliği Alanında Yeni Çalışmalar Olduİlk olarak 2005 yılında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde AB destekli İpek

Böcekçiliğini Yetiştirme Projesini uygulandı. İkinci olarak 2006 yılında

yine bu ilçede İpek Dokuma Projesini yürütüldü. Bu projeler sayesinde

İpek Böcekçiliği’ndeki koza üretiminde 700 üretici ile 40 ton Diyarbakır’da

üretilmeye başlandı. Bu da ülke üretiminin yüz 30’una tekabül ediyor.

DTSO’nun Diyarbakır Valiliği ve Kulp Kaymakamlığı tarafından yürütülen

3,2 milyon YTL bütçeli İpek Böcekçiliğinin Canlandırılması Projesi Kulp,

Hazro, Dicle ve Lice ilçelerinde uygulamaya konuldu. Bu projenin de

bitiminde bin 250 üretici daha olacak ve ilk etapta 80 ton ipek üretimine

ulaşacak. (23 Aralık 2008, CİHAN)

Kulpta Koza Üretimi Oldukça Yaygındır Diyarbakır’da “ipek böcekçiliği” yeniden hayat buldu. Kulp’ta 750 aile yıllar

sonra sektörde yerini alarak, istihdam oluşturdu. Organik ipek kumaşları

dokuma tezgahlarında işleniyor.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli ipek böcekçiliği merkezlerinden

biri olan Diyarbakır’ın Kulp ilçesi, terör olaylarını azalması ile birlikte eski

günlerine geri döndü.

Silahların sustuğu dağlarda üretilen yılda 45 ton yaş koza yörede genç

kızlar tarafında dokuma tezgahlarında organik kumaş imal ediliyor. Bölge

ekonomisinin gelişmesine büyük katkı sağlayan ipek böcekçiliği sayesinde

750 çiftçi sektörde istihdam edildi.

Page 70: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

68

71-Koza ile ilgilenen bir Kulplu vatandaş

İstihdam Alanları ArtacakUzun yıllar terörle anılan Diyarbakır’ın Kulp

ilçesi kırsal kesiminde huzur ortamının

sağlanması ile birlikte ekonomide önemli

gelişmeler kaydediliyor. Diyarbakır’da işsizliğin

önüne geçmek için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

destekleri ile 2000 yılında Diyarbakır Valiliği,

Koza Birlik ve Ticaret Sanayi Odası’nın Avrupa

Birliği hibe fonları destekleri ile yıllar sonra Kulp

ilçesinde başlatılan ipek böcekçiliği projesi hızla

gelişiyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde

önemli ipek böcekçiliği merkezlerinden biri

olan Kulp ilçesinde 5 çiftçi ile başlatılan proje

kapsamında 750 aile istihdam edilmeye

başlandı. Türkiye’de yıllık üretilen yaş kozanın

3’te biri bu bölgede imal edilmeye başlandı.

Bölgede hızla canlanan ipek böcekçiliği için

Diyarbakır Valiliği böceklerin besin kaynağı

olan 100 bin adet dut fidanı çiftçilere dağıttı.

Koza Birliği’nin destekleride anımsanmayacak

boyutta. Türkiye’nin yaş koza ve ipekli dokuma

merkezi yollunda emin adımlar ile ilerleyen Kulp

ilçesi önümüzdeki yıllarda sektörde adından

sıkça söz edecek.

Kulp dağlarında ipek böcekçiliği projesi

kapsamında yaş koza üretilmesi ile birlikte el

sanatları dokuma atölyeleride bir bir açılmaya

başlamış, Kulp Kaymakamlığı tarafından

açılan 2 dokuma atölyesinde 30 genç kız

çalışıyor. Halk Eğitim Merkezi’nde açılan kurslar

sonrası kısa sürede dokumacılığı öğrenen

kızlar şimdi atölyelerde el emeği göz nuru ile

organik kumaş desenleri ile kravat, puşu ve

benzeri ürünler dokuyor. Atölyelerde yörede

ki bayanlar tarafından hazırlanan puşular,

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası tarafından iç

ve dış pazarda satılıyor. 30 Genç şimdi çalışıp

hem para kazanıyor hemde gelen siparişleri

yetiştirmek için yoğun bir şekilde çalışıyor. İpek

Böcekçiliğin 22 dağ köyünde uygulandığını ifade

eden Kulp Kaymakamı Servet Güngör, “Tarımsal

anlamda ilaçlama yapılmadığı için organik kumaş

üretiyoruz. Atölyemizde üretilen kumaşlara ilgi

büyük gelen sipraşileri yetiştiremiyoruz. Projeyi

inceleyen Tarım ve Köyişleri Bakanımız üretilen

kumaşların Kulp’un eski ismi olan ‘Pasuri’ markası

ile üretmemiz konusunda önerilerde bulundu. Biz

bu markayı Diyarbakır’da başlatıp tüm dünyaya

tanıtacağız” dedi.

Kulp’un imajı bundan böyle terörle değil ipek

böcekçiliği ile anılacağını ifade eden ilçenin

genç idealist Kaymakamı Göngür, köy köy

gezip üretimle ilgili çiftçilerden bilgi alıyor.

İpek Böcekçiliğin Cazibe merkezi kapsamında

anılacağını kaydeden Kulp Kaymakamı Servet

Güngör, “Diyarbakır’da işsizliğin önüne geçmek

için bu proje başlatıldı, şu anda hedeflediğimiz

Türkiye üretiminin üretiminin yüzde 35’ini

Page 71: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

69

yakaladık. Terörle mücade konusunda önemli bir iş sahası açtık. Kulp

ilçesinde şu anda bu işi yapıyoruz. 2007 yılında Kulp ve köylerinde toplam

600 bin YTL bir para çiftçilere dağıtıldı. Bölge için çok iyi bir gelir. Tahminimiz

o bölgelerdeki projelerden geri dönüşümü olan tek proje budur. Güneydoğu’da

bu projeyi yaygınlaştırmak için sürekli çalışıyoruz. Tarım ve Köyişleri

Bakanlığı’nın hayvancılığı destekleme projesi kapsamında ve Avrupa Birliği

hibe fonlarından sektöre destekler var ancak biz ipek böcekçiliğin GAP eylem

planı kapsamında cazibe merkezi olması için hazırladığımız 3 milyon YTL’lik

projeyi Devlet Planlama Teşkilatı’na sunduk, talebimiz kabul edilirse projeyi

Diyarbakır’ın Dicle, Lice, Hazro ve Çüngüş ilçelerinde de hayata geçireceğiz.

Hedefimiz yılda 80 ton yaş koza üretmektir” şeklinde konuştu.

5 çiftçi ile başlatılan projenin 750 aileyi kapsadığını kaydeden Güngör, yaş

koza yanısıra ipekli dokuma ve ipliklerin bir bütün olarak bundan böyle

bölgede üretileceğini” söyledi.

100 Bin Dut Ağacı Dağıtıldı İpek Böcekçiliği projesinin GAP eylem planı politikaları arasında cazibe

merkezi kapsamına alınacağını ifade eden Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni

Mutlu, “Bölgede yıllar önce yitirdiğimiz sanatlardan bir tanesi dokumacılıktır.

Bu bölgede, koza üretimi özellikle Kulp, Hazro, Dicle ve Lice gibi ilçelerimizde

1920’li yıllara baktığımız zaman milyonlarca dut ağacı ve yüzlerce ton koz

üretimi var. Burası Türkiye’nin önemli koza üretim alanlarından birisiyken

malesef zaman içerisinde bunlar kaybolmuştur.

Ancak hükümetin ve sivil toplum örgütleri destekleri ile Kulp’ta yaş koza

hızla yayıldı. Şu anda Türkiye’de yıllık üretilen 135 ton yaş kozanın 45 tonu

Kulp’ta üretiliyor. Ama bunu yeterli görümüyoruz. Yeni yapmış olduğumuz

projeyle ipek böceği koza üretimi ve koza üretimi ile birlikte ip dokuması

noktasında entegre bir tesis kurmaya çalışıyoruz. Diyarbakır önümüzdeki

yıllarda gerek tarımsal alanda, gerek hizmet alanında, gerekse diğer alanlarda

ciddi gelişmeyi sağlayacaklarını gösteriyor. Çitçilerimize her türlü desteği

sağlıyoruz. Böcekçilerin besin kaynağı olan 100 bin dut fidanı ücretsiz dağıttık

aynı zamanda yeşilliğe de katkıda bulunduk” diye konuştu. (13)

Bismil’de İpek Böcekçiliği İçin Kullar Sıvandı Diyarbakır’ın bazı ilçelerinde önemli geçim kaynaklarından biri olan ipek

böcekçiliği, Bismil’de de vatandaşların umudu oldu.

Page 72: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

70

Bismil Kaymakamlığı ve İlçe Tarım Müdürlüğü,

Damızlık ipekböceği yetiştiriciliği yapacak

çiftçilere bu yıl 40 bin adet dut fidanı dağıtıldı.

Bismil İlçe Tarım Müdürlüğü, Yukarısalat ve Tepe

Beldesinde ipek böcekçiliği projesi kapsamında

örnek çiftçilere koza yumurtaları dağıtıldı. Bismil

İlçe Tarım Müdürlüğünde konunun uzmanından

kısa bir eğitim alıp uzman denetiminde ipek

böcekçiliği yetiştiriciliğine başlanacak.

Bismil İlçe Tarım Müdürü İbrahim Balk, “İpek

böceği ile ilgili olarak, koza yumurtaları olduğu

her paketten takriben 30 kg koza elde edilir. 20 bin

adet yumurta bulunur. 25 metrekare kapalı alana

ihtiyaç vardır. Takriben 600 kg dut yaprağı tüketir.

Ve Bir koza yumurtada 600 TL gelir elde edilir.

10 koza yumurtada yetiştirilen bir çiftçi 6 bin TL

gelir elde edilecek ve sadece 40 gün uğraşacak,

satışı da çok kolay Koza Birlik hemen alıyor,

devlet tarafından Kilo başına 4 TL destekleme de

veriliyor.

Önümüzdeki yılda daha nitelikli ağaçlar alarak

bölgede ağaç çoğaltmayı düşündüklerini ifade

eden Kaymakam Çelik, önümüzdeki yıl 100 bin

dut ağacı getirmeyi düşünüyoruz. Dere yatakların

her tarafına dut ağacı ekelim. Dicle nehrin yatağı

boş, hem de suyu bol, Bahçelerimize boş alanlara

dut ekelim. Bu bölgede müthiş bir dut yaprağı

potansiyeli oluşsun.

İpekböcekçiliği bölgemizde çoğaltalım. Evde

birçoğunun çocuğu var, genci var, eşleri var,

bayanları var, Bunlar gerçekten bir aile niteliği

sağlayacak şeyler. Biz İlçe Tarım Müdürlüğü ve

Kaymakamlık olarak, arzumuz ürün çeşitliğine

katkı sunalım. Geçim sadece pamuk ve mısır,

buğday ve arpada olmasın insanlar sürdürülebilir,

bir tarımsal faaliyetler içinde olsun,” diye

konuştu.(14)

BorsaCumhuriyet döneminde İpekçi dükkanları

ile puşucu dükkanları, iplik ve puşu

boyahaneleri Balıkçılarbaşı çevresindeydiler.

Diyarbakırın asıl İpekçiler Hanı ise,

Urfa Kapının iç tarafındaydı. Bugün borsa

Otogar yakınındadır.

72-Günümüzde borsa

Hayvancılığı Destekliyen Kurumlar

74-Hayvan borsası 75-EBK

76-Veteriner fakültesi

TUİK verilerine göre Diyarbakır ilinde 2008

Page 73: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

71

yılında kesilen 46.360 baş sığır ve 663.075 baş koyun söz konusudur.

GAB’da gerçekleştirilen sığır ve koyun kesimlerinin sırasıyla %53.5’i ve

%0.8’i Diyarbakır ilinde kamu ve özel sektöre ait mezbaha ve kombinalarda

yapılmıştır (29).

Büyükbaş et üretimi 14.892 ton, küçükbaş et üretimi 7.573 ton (33).

Diyarbakır’da Organize Hayvancılık Bölgesi kuruluyorÖvündüler köyünde 187 hektar alanda kurulacak organize hayvancılık

bölgesinin 1070 dekarında 82 besi işletmesi ile 21 süt işletmesi, kalan

700 dekar alanda ise yem üretim tesisleri olacaktır.

Arıcılıkİlimizde Arı Yetiştiricileri Birliği etkin olarak görev yapmaktadır. Birliğe

410 adet arıcı kayıtlı olup, bunlardan %80 civarı gezginci arıcılık

yapmaktadırlar. İlimiz de Arıcılar Birliğinde kayıtlı toplam 75.039 adet arılı

kovan mevcuttur. (15)

Bal üretimi 274.7 ton Balmumu üretimi 16.3 ton (33).

Karacadağ’da üçgül bitkisinden faydalanılarak arıcılık mümkünken yöre

halkı bununla az ilgilenmektedir. Geven de ikinci istifade edilecek bir

bitkidir. Ancak cehaletle halk bunu keserek yakacak halinde kullanmakta

ve tahrip etmektedir. Geven çölleşmeyi engelleyici bir bitkidir, doğa

dengesine katkıda bulunur. Geven korumaya alınmalı,alternatif olarak

yöreye korunga ve ayçiçeği tohumu dağıtılmalıdır. Karacadağ arıcılıkta

Hakkari’ye alternatif bir bölgedir, değerlendirilmelidir.

77- Dicle kenarında kovanlar 78-Tarım ve hayvancılıkta AB

fonlarından yararlanılmaktadır.

Kulpta Arıcılık Projesi Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde başlatılan ‘Arıcılık Geliştirme Projesi’ başarıyla

tamamlandı. Kulp Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma

Page 74: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

72

Vakfı (SYDV) tarafından yörütülen Kafkas cinsi

480 kovan bal arısı projesi arıların üreticilere

dağıtılmasıyla son buldu. SYDV projeyle Saltuk,

Koçkar köyleri ve Kulp merkezdeki üreticilere

480 kovan bal arısı ve malzeme dağıttı. Projeden

16 üretici faydalanırken, projeden faydalananlar

Kaymakamlığa teşekkür ettiler (16).

Çüngüşte Arıcılık Projesi Kabul Edildi Diyarbakır’ın Çüngüş Kaymakamlığı ve İlçe Tarım

Müdürlüğü tarafından ortaklaşa hazırlanarak

GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’na

sunulan 6 projeden ‘Arıcılığı Geliştirme Projesi’

kabul edildi.

6 Ekim 2010 tarihinde Çüngüş Kaymakamı

Cengiz Erdem ve İlçe Tarım Müdürü Ziyaddin

Seçkin tarafından Şanlıurfa’da Arıcılığı

Geliştirme Projesi ön protokolü imzalandı. Proje

yüzde 30 çiftçi katkılı, yüzde 70 hibe şeklinde

düzenlenirken proje ile 30 çiftçiye 25 adet

arılı kovan 300 adet boş kovan, 300 kilo suni

petek, 30 adet bal süzme makinesi, bin 50 adet

şurupluk, bin 50 adet ana arı ızgarası, 30 adet

arı fırçası, 60 adet arıcı maskesi, 30 adet arıcı

körüğü, 30 adet arıcı mahmuzu, 60 adet arıcı

eldiveni, bin 50 adet ana arı kafesi, 30 adet

mum eritme cezvesi, 30 adet bal bıçağı, 30 adet

sır tarağı, 30 adet el demiri, 30 adet çerçeve

delici, 60 adet makara tel, 6 bin 750 adet çıta,

bin 800 adet teneke kutu verileceği belirtildi. (Dsöz. 14.10.2010)

Arıcılık kurslarıArıcılığa ilgi artıyor 40 bin adet arı kovanının

bulunduğu Diyarbakır’da, Tarım il Müdürlüğü’nce

arıcılık kursu başlatıldı. 5 gün süreyle devam

eden kursa 40 arıcı katıldı.

Arıcılık kursu :Tarım il Müdürlüğü çiftçi eğitim

ve yayım şube Müdürlüğü’nce verilen kursa

büyük ilgi gösterildiği gözlendi.

Kurslarla ilgili olarak açıklama yapan Tarım

il Müdürlüğü çiftçi eğitim ve yayım şube

müdürü Ramazan Yaman, arıcılığın son yıllarda

Diyarbakır’daki üreticilerin geçim kaynağı

haline geldiğini ve arıcılığa olan ilginin arttığını

söyledi.

Modern arıcılık: Ramazan Yaman, Diyarbakır

genelinde 40 bin adet arı kovanının bulunduğunu,

kovan başına ortalama verimin 18 kilogram

civarında olduğunu vurgulayarak, “Arıcılıkta

verimi artırmanın temel kriterlerinin başında; bal

verimi yüksek arı ırklarının üretimde kullanılması,

kovan bakımı ve idaresinin yeterince yapılması

gerekiyor. Tarım il Müdürlüğü olarak arıcıların

eğitimine önem veriyoruz. Bu amaçla 2005 yılının

ilk 5 ayı içerisinde 6 adet arıcılık kursu açtık ve bu

kurslarında 300 çiftçiyi arıcılık konusunda eğittik”

dedi.

İstihdam Alanı: Tarım bakanlığının 2005 yılında

baş teşvik primini uygulamaya koymasının ve

bu teşvikten faydalanmak için de arıcılık kursu

sertifikasının istenmesinin arıcılık kurslarına

olan talebi dahada artırdığına değinen Yaman,

bu nedenle Tarım il Müdürlüğü’nce arıcılık

kurslarının açılmasına devam edileceğini

vurguladı. (Fırat Avcıl)

Arıcılık kursuna bayanlardan ilgi : Diyarbakır-

Diyarbakır Tarım il Müdürlüğü çiftçilere yönelik

eğitim seminerleri devam ediyor. Diyarbakır’ın

merkez ilçesi Alçak Köyü’ndeki kursa 35 bayan

ile 60 erkek katılıyor. 5 gün devam eden

Page 75: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

73

kursların bitiminde başarılı olan kursiyerlere arıcılık sertifikası veriliyor.

2005 yılında olduğu gibi, 2006 yılında da arıcılık sektörüne, dolayısıyla

arıcılık kurslarına olan ilgi artarak devam ediyor. Bu kapsamda, 2006 yılı

ocak ayında bu yana merkez ilçede açılan arıcılık kurslarından 2’si sona

ererken, 2’si ise sürüyor.

Bayanların ilgisi : Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü Çiftçi Yayım ve

Eğitim Şube Müdürü Ramazan Yaman, çiftçilerin yaz aylarındaki eğitim

çalışmalarına hız verdiklerini söyledi. Yaz mevsiminde çiftçilerin tarla, bağ

ve bahçelerde çalıştıklarından dolayı biraraya toplamının zor olduğuna

değinen Yaman, kış döneminde kimsenin dışarda fazla bir işi olmadığından

eğitim faaliyetlerinin daha kolay yürütüldüğünü vurguladı.(dsöz)

Güneydoğu’da 15 Bin Ana Arı DağıtılacakDiyarbakır Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Fahri Saylak, “bölgede arıcılık

yapan çiftçilere bal üretiminde yüzde 50 daha verimli olan ‘kafkas’ ırkı 15

bin ana arı dağıtacaklarını söyledi. Diyarbakır’da 370 arı yetiştiricisini

eğiteceklerini ve arılarının ırkını değiştireceklerini anlatan başkan saylak, 7 bin

tane daha ana arıyı üreticilerimize dağıtacağız ve sürekli kovan başı eğitim

vereceğiz.” ifadelerini kullandı. Proje kapsamında bir arıcılık meslek yüksek

okulu mezunu ile bir ziraat mühendisi istihdam ettiklerini aktaran saylak,

projenin 10 ay süreceğini kaydetti. Saylak, “Bundan sonraki projelerimizde

ise bal paketleme, kovanları modernize etme ve kullandığımız materyalleri

değiştirme çalışmaları yer alacak.” diye konuştu. (Zaman gazetesi)

Diyarbakır’da arıcılığı geliştirme projesi kapsamında arıcılara 950 boş

kovan verildi. Diyarbakır Tarım il Müdürlüğü ve ilçe müdürlüklerinin

2007’de yaptığı çalışmalar ile 2008 programı toplantıda değerlendirildi.

Arıcılığı geliştirme projesi kapsamında ise arıcılara 950 adet boş arı kovanı

verildi. Mevcut arıcıları desteklemek amacıyla Çüngüş ilçesine 525 adet,

Çermik ilçesine 255 adet, Ergani ilçesine ise 170 adet arı kovanı dağıtıldı.

Diyarbakır İl Özel İdare Kaynaklı projelerden olan Arıcılığı Geliştirme Projesi

kapsamında dağıtımı yapılan arı kovanları, Arı Yetiştiricileri Birliği’ne üye

50 ile 150 arası arılı kovana sahip arıcılara verildi.

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) yatırımlarından yeterince yararlanamayan

Page 76: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

74

ilçelerdeki üreticilerin desteklenmesi amacıyla

başlatılan arıcılık çalışmaları kapsamındaki boş

kovan dağıtımının, projenin devamında arıcılık

potansiyeli olan diğer ilçelerde de devam

edileceği bildirildi. (Cihan Haber Ajansı, 17.01.2008)

Kocaköy’de Arıcılık Kursu Düzenlendi10 Aralık 2010

DİYARBAKIR’ın Kocaköy ilçesinde Tarım İlçe

Müdürlüğünce arıcılık kursu düzenlendi.

Kocaköy İlçe Tarım Müdürü Oral Özgen, kursun

açılış konuşmasında, arıcılığın ülkede, bölgede

ve ilçedeki durumu hakkında bilgiler verdi. İlçede

modern arıcılığın yapılmadığını ve standartlara

uygun kovanların olmadığını aktaran Özgen,

ancak eski usul kara kovan arıcılığının yapıldığını

belirtti. İlerki zamanlarda Kocaköy ilçesinde

kovan dağıtımı yapılabileceğini anlatan Özgen,

Kocaköy’de bir ilk gerçekleştirmek istediklerini

söyledi. Tarımsal eğitimlere yönelik çalışmalara,

Tarım İl Müdürü M. Ali Koçkaya ve Kocaköy

Kaymakamı Muhammed Gürbüz’ün de destek

verdiğini ifade eden Özgen, bu desteklerden

dolayı teşekkürlerini sundu.

(www.diyarinsesi.org)

Kanatlı HayvanDiyarbakır Tavuk İşletmecileri1. Güntavuk İşletmesi 5x10.000=50.000 Ad./

gün yumurta

2. Diyartavuk İşletmesi 15.000 Ad./gün

yumurta ,15.000 Ad. etçi/dönem

3. Varan Kanatlı İşletmesi 15.000 Ad./gün

yumurta

4. Karacan Tavuk İşletmesi 3.500 Ad./gün

yumurta , 17.000 Ad. Hindi Palazı

5. Tuncay Kanatlı İşletmesi 3.500 Ad. /gün

yumurta , 2.500 Ad. Hindi Palazı

6. Kadir Eser Kanatlı İşletmesi 45.000 Ad./

devre etçi (17).

79-Diyarbakır’da tavukçuluk sektörü

Köy Tavukçuluğu

80-81- Urfakapı’da hindi satışı

Page 77: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

75

2000 yılı Master planda Diyarbakır‘da

Merkez - Bismil - Çınar - Ergani - Silvanda: 153.000 hindi

Hazro-Kulp-Lice‘de 31.200 hindi

Dicle-Eğil-Hani‘de 27500 hindi

Çermik-Çüngüşte 7300 hindi belirlenmiştir.

2009 yılında: Tavuk sayısı: 404.800

Hindi sayısı: 59. 603

Kaz sayısı: 15.536

Ördek sayısı. 13.730

Tavuk yumurtası: 40.480.000 adet

Hindi Yumurtası: 1.788.090 adet

Kaz yumurtası: 466.080 adet

Ördek yumurtası: 411.900 adet

Etçi tavuk üretimi: 250.000 adet

Ancak tüm bu rakamlar sıhhatli ve kesin değildir. Kanatlı hayvan çeşitleri

olarak; Tavuk, Hindi, Kaz, Ördek, Bıldırcın, Devekuşu, Keklik, ve merak

süs amacı ile beslenenler gelmektedir. (17)

82-Malabadi 83- Gevran ovası

Hindi geliştirme projesiAvrupa Birliği destekli “Hindi Geliştirme Projesi” başlatmak için Ergani’ye

gelen Avrupa Birliği Proje Destekleme Birim üyeleri Veteriner Hekim Ragıp

Bayraktar, Fransız Veteriner Hekim Helene Vidon ve Hollandalı Veteriner

Hekim Marinua Vanden Ende, İlçe Tarım Müdürü Aziz Polat’ı ziyaret etti.

Hindi geliştirme: İlçe Tarım Müdürü Aziz Polat, Heyetin Yayvan tepe

ve Boncuklu köylerinde incelemelerde bulunduklarının altını çizerek,

“Dairemiz veteriner hekimleri ile birlikte önümüzdeki günlerde Avrupa Birliği

kaynaklı proje ekibi tekrar bu köylerde incelemeler yapmak için gelecekler.

Page 78: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

76

Geldiklerinde projeye son şekli verilecek. Yapılacak

projelerde dağıtılacak hindi palazları ile kümes

gibi giderlerinin yüzde 50 ve yüzde 90 arasında

Avrupa Birliği ve Dünya Bankası tarafından

karşılanacak. Bu destekleme ile köylülerimiz hem

aile ekonomisine katkı sunacak hem de kuş gribi

olmaksızın gönül rahatlığı ile kanatlı hayvanlarını

yetiştirecektir” diye konuştu. (Dsöz)

Tılalo’da hindi çiftliği

Dicle ilçesi Pirejman köyünde beyaz hindiler

Diyarbakırda at sporları

84 Günümüzde at yarışları 85-Hipodrom

Çınar-Beşpınar köyünde1600 dönümlük

alanıyla Diyarbakır hipodromu Türkiye’nin en

büyüğüdür.Diyarbakır’da bu hamleyle atçılığın

büyük mesafe kaydedeceğini umuyoruz.

Diyarbakır tarihinde at sporları ile tanınmış ve

10.000 atlı Malazgirtte Alpaslanın yardımına

koşmuştur.Bir kaynakta da bu 27.000 olarak

geçer.

Tarihte at sahibi olmak bir övünç vesilesiydi.

Meşhur gezgin Tavernier Diyarbakır’la ilgili

hatıralasını anlatırken Paşanın bir çok atlı

süvasrisi var ve yirmi bin atlıyı toparlayabilecek

güçtedir’demektedir (39)

26 Mayıs 1789 tarihli bir takrirde Mısır

için Diyarbakır’dan 2000 süvari istendiği

görülmektedir. (40)

Diyarbakır salnamelerinde bu hususta tedbirler

alınmıştır.

Ahali malı olan kısraklar için cins aygırların

suret-i celb ve muhafazası hakkında emirname

ve talimat. (3) Bu hayvanlar için ‘Cins at

yetiştirmek için miriden celb olunan aygırların

memleket baytarı tarafından nezaret olunarak

istifade edilmesi ve aygırlar telef oldukça

yeniden celbi hakkında’ emirname mevcuttur.

(3)

Diyarbakırda At sporlarına alt yapı teşkil

eden önemli bir oluşum Diyarbakır’ı başkent

yapan devletlere örneğin Akkoyunlulara aittir.

Akkoyunlu sarayında elçi olarak bulunan

Venedik elçisi Uzun Hasan’ın atlılarının 100.000

olduğunu hesap etmiştir.(41)

Page 79: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

77

Günümüzde İlçe TarımıBismilİlçe yüzölçümü : 1.748.000 Dekar

Kuru tarım alanı : 1.120.000 Dekar

(Buğday, Arpa, Mercimek, Nohut)

Sulu tarım alanı : 350.000 Dekar

(Pamuk, Buğday, Tütün, Şeker Pancarı, Kavun, Karpuz)

Çayır ve mera : 94.000 Dekar

Tarım dışı alan : 184.000 Dekar Alan bulunmakta olup,

ilçemizde ekilen ürün ve miktarı aşağıya çıkartılmıştır:

• 236.000 Dekar Pamuk (2003 Yılı Hasadı 92.500 ton

• 980.000 Dekar Buğday (2003 Yılı Buğday hasadı 323.400 ton’dur.)

T.M.O. tarafından 9.431 Ton alım yapılmıştır.

• 100.000 Dekar Arpa (2003 Yılı Arpa hasadı 27.000 ton’dur.)

• 134.000 Dekar Mercimek (2003 Yılı Mercimek hasadı 17.420 ton’dur.)

• 5.000 Dekar Nohut (2003 Yılı Nohut hasadı 550 tondur.)

• 1.500 Dekar Tütün İlçe merkezinde 4 adet alım deposu mevcuttur.

(2003 Yılı 3.200 ekici ile sözleme yapılmış, tahmini üretim 10.000

balya’dır.)

• 1.000 Dekar Şeker Pancarı (2003 Yılında 6.000 ton Şeker Pancarı

hasadı beklenmektedir.)

• 4.000 Dekar Karpuz (2003 Yılı Karpuz hasadı 16.000 ton’dur.)

• 2.500 Dekar Kavun (2003 Yılı Kavun hasadı 7.500 ton’dur.) ekilmektedir.

(18)

Bismil hububat pazarı: Bismil Zahireciler Kooperatifi tarafından

yaptırılan, 30 dönümlük alan üzerine kurulu Modern hububat pazarı açıldı.

Bismil Zahireciler Kooperatifi tarafından yaptırılan, 30 dönümlük alan

üzerine kurulu modern hububat pazarı açıldı.

Bismil Zahireciler Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Tahsin Ek, 30 dönüm

arazi üzerine kurulu buğday pazarı kompleksinde, 91 adet satış bürosu, 76

adet hububat ambarı, toplantı salonu, idare binası, depo, 80 tonluk 1 adet

kantar ve araç parkları ve sosyal tesislerinin bulunduğun kaydetti.(Dsöz. 21.07.2010)

Page 80: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

78

ÇermikÇermik pirinci Karacadağ pirinci kadar ünlüdür.

Örenkuyu ve İncili köylerinde yetişir. Alakoç

köyünün mercimeği ünlüdür. Çem adı verilen

sulanan yerlerde pamuk iyi yetişmektedir.

Kırmantepe köyünün pamuğu üstün niteliklidir,

yeğlenir. pamuklu, Karataş, Konuksever

köylerinde pamuk önemli bir gelir kaynağıdır.

Bahçe köyünde hasut narı çok iyi yetişir. Bu

nar, Siirt’in Zivzik, Hasras narları ile yarışabilir

nefasettedir. Sebzecilikte Aruk köyü ileridir.

Çermik patlıcanı bu bölgede bol yetiştirilir.

Asuri adlı bir üzüm Çermik bağlarında yetişmekte

ve Asurlular zamanından beri meşhurdur.

Çermikte 34 cins üzüm belirlenmiştir. En iyi

üzümü kalecik, Aynalı köyleri yetiştirir. Karataş

köyünün bağları çoktur. Aynalı’nın Abdiri cinsi

uzun biçimli üzümü, şıra üzümü pek ünlüdür.

Kuyuköy, Kayagediği, Karamusa, Gözerek,

Bintaş, Bahçe, Başarı köyleri üzümcülükten gelir

sağlar. En yaygın cins şıra üzümüdür. Çermik

ve yöresi 1918’e kadar en parlak dönemini

yaşamıştır. O günlerden bu yana,bir çok bağ

harap kalmıştır.

Aşağı şeyhler ve Asmalık köyleri kavakçılıkta

ön plandadır(19). Tarım, ilçenin önemli

gelir kaynaklarındandır. Son yıllarda GAP

kapsamında yaptırılan göletler sayesinde sulu

tarıma geçilmiş, ürün çeşitliliği ve verimlilik

artmıştır. İlçemizde ekilebilir arazi miktarı

362.160 dekardır. Bu arazilerin 51.800

dekarı sulu, 310.360 dekarı susuz arazilerdir.

İlçemizde toplam çiftçi aile sayısı 5300’dür.

Çiftçi ailelerinin çoğunluğu 1-50 dekar arası

arazi miktarına sahiptir.

Bu araziler, küçük aile işletmesi şeklinde

değerlendirilmektedir. İlçemizde özellikle

pamuk, buğday, arpa, mercimek, mısır, nohut,

ayçiçeği ve yem bitkileri yetiştirilmektedir.

Ayrıca meyvecilik ve sebzecilik de önemli gelir

kaynaklarındandır.

Meyvecilikte; Antep fıstığı ve üzüm yetiştiriciliği

önemli bir konumda bulunmaktadır. Bölgede

bol miktarda bulunan menengiç ağaçlarına

yapılan Antep fıstığı aşılamasıyla fıstıkçılık

gelişme göstermektedir.Bağcılık da önemli

bir potansiyel oluşturmaktadır. İsmail Çayırı

mevkiinde yetiştirilen pirinç bölgenin en

kaliteli ürünlerinden biridir. Beybağı bölgesi

ile Karakolan Köyü ve Bahçe Köyünde yapılan

seracılık oldukça gelişmiş durumdadır. Seracılığın

daha da geliştirilmesine çalışılmaktadır.

İlçenin doğu ve güneydoğusundaki arazilerin

elverişli olması nedeniyle küçükbaş hayvancılık

yaygındır. Diğer bölgelerimizde ise büyükbaş

hayvancılık çoğunluktadır. Yörede genellikle

koyun ve kıl keçisi yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Devletin verdiği teşviklerle hayvancılık iyi

bir gelişme göstermiş, süt inekçiliği de

yaygınlaşmıştır. Bölgemizde yaz mevsiminin

oldukça sıcak geçmesi nedeniyle hayvancılıkla

uğraşan ailelerin çoğu; Erzurum, Bingöl, Tunceli,

Elazığ yaylalarına gitmektedirler.

İlçemiz ve köylerinde Tarım Müdürlüğü

tarafından 1991-2003 yılları arasında

toplam 285 baş ineğe suni tohumlama

çalışması yapılmıştır. Ayrıca Yayıklı Köyü Boğa

istasyonunda 3122 baş inek tabii olarak

tohumlanmıştır. Suni ve tabii tohumlama

çalışmaları ile gebe bırakılarak et ve süt verimi

yüksek hayvanlar elde edilmeye çalışılmaktadır.

Page 81: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

79

Büyükbaş hayvanlar; kültür ırkı, melez ve yerli ırk türlerinden oluşmaktadır.

İlçe merkezi ve birçok köyümüzde 10-100 başlık işletmeler halinde

faaliyetini sürdüren yaklaşık 50 besi ahırı mevcuttur. 1500 baş civarında

büyükbaş hayvan bu ahırlarda beside bulunmaktadır.

Besicilerimiz daha çok kurban bayramlarında değerlendirmek üzere

hayvan yetiştirseler de zaman zaman İstanbul, Ankara ve Adana gibi büyük

illerin mezbahalarında da hayvanlarını pazarlamaktadırlar.

Tarım Bakanlığımızca son yıllarda uygulanan hayvancılık desteklemelerinde

özellikle yem bitkileri ve suni tohumlama teşvikleri besiciliğin

gelişmesinde önemli etken olmuştur. İlçemizde yöremize özgü koyun,

keçi ve inek sütlerinin karışımı veya ayrı ayrı sütten Çermik Tuluk Peyniri

yapılmaktadır.Tuluk peyniri daha çok çevre il ve ilçelere gönderilmektedir.

İlçenin Hayvan Varlığı Büyükbaş 18.889

Kültür Irkı 4210 -melez 6140-yerli ırk 8539

Koyun 128.002 -kıl keçisi 27.176

At 400-katır 90

Tavuk 35.000, kaz 500, ördek 200, hindi 1500

Arıcılık

İlçemizin bitki örtüsü arıcılığa elverişlidir. Ancak iklimin uygun olmaması

sebebiyle fazla gelişme göstermemiştir. Daha çok küçük aile işletmeciliği

ve özel girişim şeklinde yapılmaktadır. Yaz aylarında serin bölgelere

gidilmektedir. İlçede 2600 fenni, 320 yerli kovan olmak üzere toplam 2920

kovan bulunmaktadır. İlçede üretilen bal iç piyasada tüketilmektedir. (20)

ÇÜNGÜŞ İLÇESİTarımYollarımızın ulaşım için çok elverişli olmayışı ve üretilen tarım ürünlerinin

pazarlara ulaştırılacak kadar fazla olmaması gibi sebeplerle üretilen tarım

ürünleri genellikle ilçe merkezinde pazarlanmaktadır. ilçemizde tarım

ürünü olarak; Buğday, arpa, mısır, darı, nohut, mercimek, kuru soğan,

sarımsak, vs. yetiştirilmektedir. Bunların dışında bağcılık,arıcılık faaliyetleri

yaygın biçimde görülmekte ayrıca hızla gelişmektedir.

Page 82: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

80

Kullanılabilir Arazi Dağılımımız şu şekildedir:Arazi Dağılımı Miktarı Ölçü BirimiTarıma Elverişli Arazi Miktarı 101.000 DekarSulanabilir Arazi Miktarı 25.199 DekarSulanamayan Arazi Miktarı 52.551 DekarNadasa 23.250 DekarÇayır-Mera 22.000 DekarOrman 101.000 Dekar

İşletme Büyüklüğüne göre arazi dağılımı

şöyledir;İşletme Büyüklüğü Birim Çiftçi Aile Sayısı0-50 Dekar 200051-100 Dekar 187

ARICILIKİlçemizde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma

Vakfı İşbirliğiyle 1997 yılında 83 aileye 5 arılı

kovan ve arıcılık malzemeleri dağıtılmıştır.

Arıcılık faaliyetlerinin etkili bir şekilde

yürütülmesi için kışları Fırat nehri kıyısında ve

yazları Savcak tepelerinde konaklama yerlerine

gidilmesini sağlayan yolların yapılması gerekir.

BAĞCILIKİlçe merkezinde bağcılık çok eskiye

dayanmaktadır. Mevcut bağların yaşlı olması

nedeni ile bağ alanlarında oldukça azalma

olmuştur. Bağcılığın eski düzeye çıkması

için Devlet desteği ile 14.450 adet aşılı bağ

çubuğu ile 145 dekarlık sahada ekim ve bakım

çalışmaları yapılmıştır. Bu çerçevede 1997 yılı

1. yarısında S.Y.D. Vakfı kanalı ile 15 aileye 10’ar

dekarlık örnek bağ tesisi yapılmıştır.(www.cungus.gov.tr)

ÇÜNGÜŞÇüngüşte Patates en iyi malkaya köyünde

yetiştirilir. Geçitköyün domatesi ünlüdür.4500

hektar üzüm bağı vardır. Badem ve ceviz

bol üretilir. Deveboynu, geçitköy, Hamdere,

Hindibaba, Keleşevleri, Oyuklu, Yeniköy, Aktaş,

Arpadere, Akbaşak başlıca bağcı, üzümü ünlü

köylerdir. Birinci dünya savaşı sonlarına kadar

ipekböceği yetiştirilirdi. Dutluklar çok fazla idi.

Dutlar daha çok kurtularak tüketilir.

Yeniköyün dutu ünlüdür.Avut köyünde de

çekirdeksiz,küçük,çok leziz ak renkli,inci dutlar

elde edilir.

Çataldut köyünün tanesi bir kilo gelen

ayvası,Avut ve Karaköy’ün cevizi çok rağbet

görür.Geçitköy’ün narı değerlidir.Hindibaba

köyü çevresi incirleri kurutularaj değerlendirilir

Diyarbakır piyasasında Arduva peyniri ve

Arduva yağı ünlüdür. Avut ve Aktaş köylerinin

altın yıldızlı, sırlı akça balları pek nefistir ve

İstanbul’da ünlüdür.(19)

ÇINARİlçemiz ekonomisi Tarım ve Hayvancılığa

dayanmaktadır. Toplam 1.952.000 dekarlık

alanımızın 903.900 dekarlık (% 46) bölümü

tarıma elverişlidir. Bu alanın 816.830 dekarlık

alanında susuz, 87.070 Dekarlık alanda ise sulu

tarım yapılmaktadır. Başlıca tarım ürünleri:

Pamuk, Pirinç, Buğday, Arpa, Mercimek ve

Nohut’tur. İlçemizin Karacadağ yöresinde

hayvancılık yaygındır (21) .

DİCLEDicle ilçesinin nar, incir, kırmızı mercimeği

meşhurudur. Özellikle kırmızı mercimek arap

ülkelerine ihraç edilmektedir. Dicle ilçesinde

arazinin %30’u meşe ormanıdır.Bu yüzden daha

fazla yağmur alır. Ormanlık alanlardan yılda

1000 ton yakacak odun elde edilir(22)

Page 83: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

81

EĞİLTarım ve Hayvancılık İlçede her çeşit tahıl sebze, kavun, incir ve üzüm yetiştirilmektedir. Özellikle

bağcılık oldukça gelişmiş olup, yaş üzüm bölgenin önemli bir ihtiyacını

karşılamaktadır. Bağcılığın yanı sıra badem ve antepfıstığı yörenin önemli

geçim kaynaklarındandır. Ayrıca Dicle Nehri’nde balıkçılık yapılmaktadır.

Eğil’de her tür kümes ,küçük ve büyükbaş hayvan yetiştirilmektedir.

Ayrıca ilçede odunculuk ta uğraşılan bir başka meslek dalıdır.Hazro ve

diğer yerlerden alınan ağaçlar burada kesilir ve Diyarbakır’a gönderilir.

Kale,Yenişehir,Gündoğuran,Dere ve Çarıkören ilçenin mahalleleridir(23).

ERGANİTarım İlçemiz ekonomisine hakim olan sektörüdür. Toplam nüfusun % 80

kadarı tarım ve hayvancılık yapmak suretiyle geçimini sağlamaktadır. Ayrıca

tarımsal üretim sadece çiftçiler için değil diğer sektördeki vatandaşlar

içinde önem taşımaktadır.

BİTKİ ADIEKİLİŞ ALANI

(DA)DEKARA VERİM (Ortalama Kg)

ÜRETİM MİKTARI(TON)

Buğday 244500 350 85575Arpa 129600 300 38880Darı 7000 120 850Pirinç 700 250 175Fasulye 750 200 150Nohut 57000 100 5700Mercimek 60400 100 6040Pamuk 35000 350 12250Susam 150 225 35Ay Çiçeği 35000 100 3500Kuru Soğan 1500 225 3500Kuru Sarm. 300 210 630Kavun 7500 2000 15000Karpuz 16500 325 55000Fiğ 1000 40 40Burçak 1000 110 110Yonca 750 120 90Korunga 200 300 60Domates 9000 3000 27000Patlıcan 3500 3000 10500Salatalık 3500 2100 7500Biber 2750 1250 3400T.Fasulye 750 2000 1500

İlçemizde son yıllarda hemen hemen her cins hayvanın yetiştirilmesine

Page 84: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

82

çalışılmakta olup, ilçede en çok koyun, keçi ve

sığır beslenmektedir. Bu alanda yaygın olan

geleneksel mera hayvancılığının yanında besi

hayvancılığı da yapılır. Hayvan varlığına büyük

ölçüde yerli ırk hakimdir. Ancak son yıllarda

yüksek gelir getiren kültürırklara doğru bir

yönelme görülmektedir.

CİNSİ ADET

Yerli inek 14300Melez inek 5950Kültür Irkı inek 1229Düve -Dana 10520Boğa 18170Öküz 460Katır 284At-Tay 2158Eşek 4111Koyun 133300Kıl Keçisi 22400Tavuk 23133Kaz 45103Ördek 2635Hindi 17549

Diyarbakır’a Ergani, Kulp ve Çınar’da sığır

yetiştiriciliği öne çıkmaktadır.

İl Tarım Müdürlüğü kayıtlarına göre Ergani’de

yetiştirilen sığır sayısı 35.000, sığır işletme

sayısı 1000’dir.(30)

Ergani’de Çiftçilere 160 Baş Süt Sığır DağıtıldıDiyarbakır’ın Ergani Kaymakamlığı ile GAP

İdaresi’nin ortaklaşa yürüttüğü 160 başlık süt

sığırcılığı projesi kapsamında yapılan kura

çekimi sonucunda, GAP idaresi’nin havza

geliştirme projesi kapsamında bulunan 6

köydeki 40 çiftçiye kişi başı 4 inek dağıtıldı.(13 Şubat 2009, www.diyarinsesi.org)

Ergani’ye Yem Fabrikası KurulduDiyarbakır’ın Ergani ilçesinde faaliyet gösteren

un fabrikası ekonomiye katkı sağlaması için

kendi arazisi içinde bir yem fabrikası kurdu. 5

dönüm alana kurulan ve ilçenin yem ihtiyacını

karşılamak amacıyla açılan yem fabrikasında

günde 15 ton yem üretildiğini belirten Ergani Un

ve Yem Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı

Mehmet Emin Aslan, “Fabrikanın resmi açılışı

yerine besiciler ve ilçenin esnafları ile bu açılışı

gerçekleştirdik. Yeni açmış olduğumuz fabrikanın

amacı ise, ilçemizin yem ihtiyacını karşılayacak

bir fabrikanın atıl durumda olduğu ve fabrikanın

ne zaman üretime geçeceği belli değildi.

Hayvancılık sektörü için önemli katkıları

olacak yem fabrikasının kuruluşunda 10 işçi

istihdam edildiğini ve günde 15 ton yem üretimi

yapılacağını belirten Aslan, ``Fabrikanın ihtiyacı

olan ham maddeyi bulmakta zorluk çekmedik. 1

yıl stok yaptık bu konuda sıkıntı çekmeyeceğiz.

Fabrikanın hayvancılığa fayda getireceğine

inanıyorum’’ şeklinde konuştu. (www.diyarinsesi.org, 04 Haziran 2009)

HANİİlçemizin geçim kaynaklarından biride

hayvancılıktır, ilçemizde yılık ortalama 6.500

küçükbaş hayvan canlı olarak ihraç edilmektedir.

Ancak yerli ırkların bölgede hakim olması

nedeniyle verim düşüktür. Şu anda ilçemizin

mevcut hayvan varlığında sığır 8.430 adet,

koyun 12.000 adet, keçi 9.500 adet, tek tırnaklı

1.100 adet, kanatlılar 20.000 adet, ayrıca kara

kovan 350 adet, fenni kovan 70 adet mevcuttur

(25) . Dışarıya sattığı en önemli ürünler tahıl,

pamuk, yaş ve kuru meyveler ile birlikte ayrıca

ilçeden her yıl kereste satışı yapılmaktadır.

Page 85: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

83

Dicle Nehri Hini’ye 18 km uzaklıktadır. Ayrıca nehirde bolca alabalık

yetiştirilmektedir. (vikipedi)

HAZROBitkisel Tarımİlçemizde sulama suyunun azlığından dolayı çiftçilerimizin büyük çoğunluğu

kuru tarım yapmakta buda tarımda verimliliği düşürmekte ve alternatif

ürün yetiştirme olanaklarını azaltmaktadır. Münavebeye girecek bitki

sayısı da kısıtlandığından araziden istenen verim alınamamaktadır. Bitkisel

tarım düz, arazilerde makine ile yapılmakta, makinelerin giremediği

arazilerde basit aletlerle yapılmaktadır. Sulu alanlarda ise genelde sebze,

meyve ve tütün yetiştirilmektedir. Tarımsal Ürünler: İlçemizde yetiştirilen

ürünler susuz arazilerde buğday, arpa, mercimek, nohut, badem, kavun,

karpuz ve bağlarda üzüm yetiştirilmektedir. Suyun olduğu bölgelerde daha

çok meyve bahçeleri, tütün, çeltik, yonca sebze vb. ürünler yetiştirilmektir.

Sarıçanak ve Yazgı köylerinde bulunan seralarda sebze yetiştirilmektedir.

İlçemiz merkez ve köylerinde çiftçi ziyaretleri yapılarak zirai eğitim ve

yayım çalışmaları yapılmıştır. Çiftçiler teknik konularda aydınlatılmaya

çalışılmıştır. Üretilen buğdayın büyük bölümü D.M.O’ne satılmaktadır.

Diğer ürünler iç piyasaya satılmakta veya iç tüketimde kullanılmaktadır.

Bağlarda toplanan üzümlerden kaliteli üzüm pekmezi, pestil sucuk ve şıra

yapılmaktadır.

Ekim Alanları ve Ekim BiçimleriEkilen ürünler ve arazi dağılımı şöyledir.

Buğday 96.000 DekarArpa 38.000 DekarMercimek 34.000 DekarNohut 18.000 DekarBağ 10.000 DekarMeyve 4.300 DekarTütün 580 DekarKavun-Karpuz 350 DekarSebze 380 DekarÇeltik 320 DekarSusam 280 DekarYonca-Korunga-Fiğ 450 DekarNadas 26.210 Dekar

Page 86: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

84

Ekim düz arazilerde mibzerle veya gübre

atma makinesiyle, dağlık alanlarda ve küçük

arazilerde elle serpme şeklinde olmaktadır.

Ekim ayı içerisinde toprak hazırlığı ve ekim

kontrolleri yapılarak yapılan hazırlıklar üzerinde

durularak çiftçilere gerekli teknik bilgiler verilip,

uygulanması için gerekli kontroller yapılmıştır.

Ekim sırasında görülen fazla gübre kullanımının

zararları hakkında çiftçiler bilgilendirilmiştir.

İlçemizde su göletlerinden ve sondaj çalışmaları

sonucu çıkarılan suyla araziler karık sulama

şeklinde yapılmaktadır. Sulu tarım12.500

dekarda yapılmaktadır. Sulu tarımda verim çok

daha yüksek olmakta bazı ürünlerde %100’e

varabilmektedir.

Haziran ayında biçerdöver kayıplarını en aza

indirebilmek için gerekli önlemler alınmış,

çiftçilere bu konuda bilgiler verilmiş ve

hassasiyetle kontroller yapılmıştır. Hazro

İlçesindeki hayvan varlığı yerli ırklardan

oluşmaktadır.

2004 yılı itibariyle ilçedeki hayvan varlığı şöyledir.

Hayvan Adı: Yerli: Melez Kültür ToplamSığır 6.470 1.145 128 7.743Manda 450 450At-Katır 220 220Eşek 1.605 1.605Koyun-Keçi 31.250 31.250Kovan (Fenni) 660Kovan (Sepet) 98Kanatlılar 47.750

Hazro İlçesinde ve köylerinde ekonomik hayat

tarım ve hayvancılığa dayandığından, ilçede

hayvancılığın geliştirilmesi anlamında yerli

ırklar kültür ırkına dönüştürülüp verimlilik

yakalanmalıdır. Bu kapsamda yöre halkına

teşvikler verilerek kültür ırkı yetiştiriciliği

geliştirilmelidir. (26)

KOCAKÖYBitkisel Üretimİlçemizin kuru tarım alanı 189.000 dekardır.

Bu alanda 141.000 dekarda Hububat, 6.000

dekarı bakliyat, 2.000 dekarı kavun-karpuz

yetiştiriciliğine ayrılmıştır. 40.000 dekar alan

nadasa ayrılmaktadır.

İlçemizin sulu tarım alanı 6.800 dekardır. Bu

alanın 5.800 dekarda endüstri bitkisi, 1.000

dekarda da bağ-bahçe tarımı yapılmaktadır.

Tütün yaprakları hasat edildikten sonra

çiftçiler tarafından kurutulmakta ve yerel

pazarlarda kaçak olarak satılmaktadır. Pamuk

ise yöredeki çırçır fabrikalarına satılmak üzere

yetiştirilmektedir. Çeltik ilçemizde Arkbaşı ve

Tepecik köyleri civarında ekilmektedir. Tütün

yetiştiriciliğine alternatif olarak; hayvan ve insan

beslenmesinde değerlendirilebilen ve talep

fazlası bulunan mısır bitkisi salık verilmektedir.

Örtüaltı tarımı; yapılan yayım faaliyetleri ile,

kurulacak olan sera demonstrasyonlarıyla,

bedeli uzun vadeli olarak tahsil edilerek

kurulacak seralarla ve üretilen ürünlerin

pazarlama faaliyetlerinde öncü olunarak teşvik

edilmelidir.

Yetiştirilen Ürün Cinsi

Yetiştirilen Alan ( Da. )

Yetiştirilen Ürün Miktarı ( Ton )

Buğday 96.000 23.040

Arpa 45.000 14.850

Nohut 4.000 800

Mercimek 2.000 500

Pamuk 7.000 2.450

Tütün 2.000 600

Çeltik 1.500 600

Page 87: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

85

Hayvansal Üretimİlçemizde yaklaşık olarak 8.000 büyükbaş, 15.000 küçükbaş hayvan

mevcuttur. Hayvan mevcudunun %70’ini yerli ırklar oluşturmaktadır.

Geriye kalan %30’ unu kültür ve melez ırklar oluşturmaktadır. Yaklaşık

300 civarında da manda mevcuttur. Mevcut koyun ırkı Akkaramandır.

Karakeçi ormanlık alan olmak üzere Boyunlu, Gökçen, Şaklat ve Yazıköy’

de beslenmektedir. Burada mevcut orman alanlarının meşe olmasından

dolayı hayvanlar pek zarar vermemektedirler.

Kültür hayvancılığının gelişmesi için Çaytepe köyünde kurulacak olan Süt

Toplama Birliğinin bölgeye olumlu yönde büyük bir katkısı olacaktır. Ayrıca

Tarım İl Müdürlüğü ile birlikte suni tohumlama çalışmalarına başlanmıştır.

Bu projenin hayata geçirilmesi ile kültür hayvancılığı gelişecektir Ayrıca

Çaytepe köyümüze bir adet tabii tohumlama boğası verilmiş bulunmaktadır.

Üretim DurumuHayvan Cinsi AdetSığır 8.000Koyun 12.000Keçi 3.000(27)

KULPTarım ÜrünleriKulp İlçesi’nde gerek arazi kullanım açısından gerekse de ekonomik geçim

kaynağı olması açısından ele alınması gerekli olan en önemli faaliyet

hayvancılıktır. Gerek meşelik-fundalık alanları (%59) gerekse de çayır ve

mera alanlarının (%28.7) oldukça geniş yer kaplamasıyla tarım yapılabilecek

arazilerin (%4.8) çok sınırlı olması nedeniyle ilçede hayvancılık yıllardan

beri en yaygın geçim türüdür.

Kulp’ta tarım yapılan arazinin toplam arazi içerisindeki oranının % 4.8’dir.

Tarımsal faaliyetler; tahıl tarımı, baklagil tarımı ve endüstri bitkileri veya

yem bitkileri tarımı olarak belirlenebilir. Bu faaliyetler hem sulu hem de

kuru tarım alanlarında gerçekleştirilebilmektedir. Ancak Kulp’ta var olan

tarım arazilerinin büyük çoğunluğu sulu tarım arazileridir. Bunda yüzey

suları ve kaynakları potansiyelinin yüksek olmasının etkisi vardır.

İlçede yaygın olarak tahıl ürünleri olan buğday, arpa, çavdar, darı ve yulaf

Page 88: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

86

ekilir. Söz konusu tahıllar genelde ailelerin

kendi ihtiyaçlarında ve yerel ihtiyaca yönelik

olarak üretilir. Tahıl ürünleri yerli tohum

kullanılarak kıraç arazilerde yetiştirilir. Bu

durum birim başına alınan verimin düşmesine

neden olmaktadır. Buna rağmen son yıllarda

gübreleme, ithal tohumlar ve diğer çalışmalarla

tahıl verimlerinin artırılmasına çalışılmıştır.

Extantif yöntemlerle yapılan tahıl tarımı

üretimi iklimin kontrolündedir. Özellikle

ilkbahar yağışlarının fazla olduğu yıllarda verim

artarken, kurak geçen yıllarda ise birim başına

düşen verim azalmaktadır.

İlçede en fazla üretilen tahıl buğdaydır. Daha

çok kuru tarım alanlarında yaygın olarak ekilir.

Halkın temel besin kaynağı olması ve iklim

şartları ile toprak özellikleri bakımından fazla

seçici olmaması nedeniyle buğday tarımı en

fazla yapılan tahıl tarımıdır.

Bir diğer tahıl türü olan arpa daha çok buğdayın

yetişmediği ya da toprak veriminin düşük olduğu

ayrıca yükseltinin daha fazla olduğu yerlerde

yetişme imkânı bulmuştur. Hayvan yemi olarak

kullanılan arpa ilçede hayvancılık faaliyetlerinin

çok yoğun yapılması nedeniyle buğdaydan

sonra en fazla yetiştirilen tahıldır. Kulp’ta

yoğun olarak yetiştirilen bir diğer tahıl ise

çavdardır. Sıcaklık koşullarının az olduğu yüksek

yerlerde ve verimsiz arazilerde yetişebildiği

için üretimi fazladır. Özellikle 1500 metre

üzerindeki yükseltilerde yetişme imkânı vardır.

Bazı yerlerde yerel olarak buğday ve yulaf ile

karıştırılarak öğütülür ve ekmeği yapılır.

Kulp’ta yetiştirilen diğer tahıl ürünleri ise yulaf

ve darıdır. Bunlar da özellikle sapları hayvanlar

tarafından çok sevildiğinden kurutularak kışın

hayvanlara verilir. Bu nedenle ekim alanları

fazladır. Çok eski dönemlerde buğdayın yerine

temel besin maddesi olarak yulaf ve darı

kullanılırdı. Bu nedenle ekim alanları buğdaydan

daha fazla idi. Ancak zamanla giderek buğdayın

ekmek yapımında yaygın olarak kullanılmasıyla

ekim alanları ve üretimleri azalmıştır.

Son yıllarda nerdeyse tükenme aşamasına

gelmişlerdir. Ayrıca Şekran Çayı vadisinde çok

az miktarda çeltik tarımı da yapılmaktadır. Yine

son yıllarda özellikle silajlık mısır üretimi de

yapılmaya başlanmıştır.

İlçede baklagillerden fasulyenin ayrı bir önemi

vardır. Bahçe alanlarında sulama yapılarak

üretilen fasulye Diyarbakır’a getirilerek satılır.

Fasulyenin hem yaş hem de kuru olarak tüketim

alanı bulması ve sulu arazilerin yaygınlığı

nedeniyle ilçede fasulye üretimi (özellikle

bir türü olan Ayşe Teyze fasulyesi) oldukça

yaygındır. İlçede bir diğer baklagil olan nohut

üretimi de fazladır. Nohut yetiştirilmesi için

fasulye gibi sulu arazi imkânı bulunduğu için

ilçede yaygın olarak üretilmektedir.

Fasulye ve nohut’un yanında baklagillerden

mercimek, susam, yonca, fiğ ve korunga

yetiştirilir. Özellikle yonca ve korunga hayvan

yemi olarak yetiştirildiği için oldukça yaygındır.

Genellikle sulu arazilerde yeşil iken kesilip

kurutulduktan sonra kışın hayvanlara yem

olarak verilirler. Taban suyunun yüksek olduğu

vadi tabanlarında yetiştirilirler.

İlçede yumrulu bitkilerden patates ve soğan

endüstri bitkilerinden de tütün ve pamuk

Page 89: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

87

yetiştirilir. Patates kumlu topraklardan olan gevşek toprakları seven bir

bitkidir. Verimsiz arazilerde de yetişme imkânı bulmaktadır. Tüketim alanı

çok geniş olan patates özellikle Diyarbakır’a gönderilerek orada satılır.

Yerel tüketim alanlarında özellikle, ova köylerine götürülerek buğday ile

takas edilir. Bu nedenle yetişme alanı ve üretim miktarı fazladır. Bir diğer

yumrulu bitki olan soğan Diyarbakır ilçelerinde en fazla Kulp’ta yetiştirilir.

Yetiştirilen soğanlar Diyarbakır sebze halinde satılır. Soğan da patates gibi

sulama imkânlarının olmadığı ova köylerine satılarak buğday alınır.

HayvancılıkKulp ilçesinde gerek arazi kullanımı açısından gerekse de geçim kaynağı

olması açısından ele alınması gerekli olan en önemli faaliyet hayvancılıktır.

Gerek Meşelik-Fundalık alanları (% 59) gerekse de çayır ve mera alanlarının

(% 28,7) oldukça geniş yer kaplamasıyla tarım yapılabilecek arazilerin (%

4,8) çok sınırlı olması nedeniyle ilçede hayvancılık yıllardan beri en yaygın

geçim türüdür. Hayvancılık için uygun fiziki koşullar beşeri faktörlere etkide

bulunarak halk arasında çok yaygın bir alışkanlık haline gelmesine zemin

hazırlamıştır. Bu nedenle ilçede hayvancılık çok çeşitlenmiştir.

Küçükbaş HayvancılıkTürkiye genelinde en fazla küçükbaş hayvancılık Güneydoğu Toroslarının

eteklerinde yapılmaktadır. Güneydoğu Toroslarda çayır ve mera

alanlarının geniş yer kaplaması yazın çok yoğun yaylacılık faaliyetlerine

sahne olmaktadır. Buralarda kervanlarla koyun ve kıl keçisi beslenir. Ayrıca

Güneydoğu Toroslarda meşe alanlarının geniş yer kaplaması kış aylarında

hayvanlara yem olarak verilmesi nedeniyle hayvancılık gelişmiştir.

İlçede hayvancılık ekonomik faaliyetler arasında ayrı bir öneme sahiptir. Bir

bakıma bölgenin doğal özellikleri ve gelenekleri hayvancılığın ayrı bir kol

olarak gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bölgede yüzyıllardan beri göçebe

aşiretler hayvan beslemekte ve bölgenin hayvansal ürünler ihtiyacını

önemli ölçüde karşılamaktadır.

Bölgede büyük ve geniş kuyruklu Karaman, Ak Karaman, İvesi denilen farklı

koyun ırkları beslenmektedir. Ayrıca Mor Karaman koyunu da Güneydoğu

Toroslarda beslenmektedir. Küçükbaş hayvancılık Birleşmiş Milletlerce

uygulanan çeşitli ambargolar ve bölgedeki çeşitli olaylar nedeniyle

küçükbaş hayvancılık eski önemini kaybetmiştir.

Page 90: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

88

İlçede en fazla beslenen hayvan Kıl Keçisidir.

İlçenin meşelik ve fundalık alanlarında otlatılan

kıl keçisinin sütü ve peyniri çok lezzetlidir. Ancak

yeni yetişen meşe fidanlarını kemirdiği için meşe

ormanlarının tahrip olmasına, ormanların kendi

kendini yenileyememesi nedeniyle zamanla

ortadan kalkmalarına neden olmuştur.

Yıllar

Cinsi

1985 1986 1987 1988 1989 1990

Koyun 32780 36900 38000 43800 44200 50000

Kıl keçisi 51380 51500 51400 60300 60000 64000

Tablo : 1985–1990 Arası Kulp’ta Küçükbaş Hayvan Varlığı

Keçinin hem süt hem de yönünden

faydalanılmaktadır. Diyarbakır Tarım İl

Müdürlüğü’nün sayımına göre ilçede 1985

yılında 51380 adet keçi beslenirken 1990

yılında 64.000’e yükselmiştir. Bu tarihten

sonra ilçede hayvan sayımı yapılamamıştır.

Ancak tahmini değerlerle ilçede hayvancılıkla

yoğun olarak uğraşan Ağıllı, Çağlayan, Akdoruk,

Yaylak, Ağaçkorur, Alaca, Dolun, İslamköy

ve Elmalı köylülerinin göç etmek zorunda

kalmasıyla ilçede beslenen keçi sayısının bir

hayli düştüğünü söyleyebiliriz.

Keçiden sonra ilçede en fazla beslenen

küçükbaş hayvan koyundur. Koyun göçebe

olarak yaşayan Yörükler tarafından kervanlar

ve sürüler halinde beslenir. Yerel dilde Koçer

olarak nitelendirilen Yörükler (göçer) kışın

ilçenin güney kesimlerinde konaklarken ilkbahar

aylarıyla birlikte daha serin olan yüksek alanlara

hareket etmektedirler. Bunların sabit bir konak

yerleri yoktur. Sürekli yerlerini değiştirerek

koyunlarını otlatırlar. Tarım İl Müdürlüğü’nün

sayımına göre ilçede 1985 yılında 32780

baş koyun beslenirken, bu sayı 1990 yılında

50.000’e çıkmıştır. Yine son yıllardaki yaylacılık

faaliyetlerindeki yasaklamalar beslenen koyun

sayısını da düşürmüştür.

Büyükbaş Hayvancılıkİlçede büyükbaş hayvan olarak sığır, dana,

manda, öküz, boğa, at, katır ve eşek beslenir.

En fazla beslenen büyükbaş hayvan Sığır ve

Danadır. Sığır ve dana özellikle ilçe merkezi

ile nispeten düzlük alanlarda kurulmuş

olan köylerde yoğun olarak beslenir. Yine

mera arazisi az olan köylerde de büyükbaş

hayvanlar beslenir. Ayrıca yakın geçmişe kadar

karabasanla çift sürüldüğünden büyükbaş

hayvanlar; tarım alanlarının geniş yer kapladığı

yerleşimlerde yoğun olarak besleniyordu. İlçede

yakın geçmişe kadar ulaşım at, katır ve eşekle

sağlanırdı. Ayrıca yaylacılık faaliyetlerinde yük

taşımacılığı söz konusu hayvanlarla yapılıyordu.

Bu nedenle ilçede özellikle katır ve eşek çok

fazla beslenmektedir. Kısacası hayvancılık

halkın tüm gelenek ve yaşam alışkanlıklarında

öncelikli faaliyettir. Yıllardır devam eden bu

gelenek ve alışkanlıklar halk arasında kendine

özgü bir anlayış yaratmıştır. Bu durum ilçede

çok belirgindir.

Yıllar Cinsi

1985 1986 1987 1988 1989 1990

Sığır 9800 11000 9500 15000 13700 15600

Dana 7100 8632 11300 13200 13000 16370

Manda 100 100 200 220 280 480

Öküz 1000 1100 1170 1700 2200 2500

Boğa 210 200 190 250 208 301

At 412 400 400 680 700 750

Katır 1515 1500 1570 1700 1700 1900

Eşek 1792 1760 1730 3100 3200 3100

Tablo : 1985–1990 Arası Kulp’ta Büyükbaş Hayvan Varlığı

Page 91: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

89

Kümes Hayvancılığıİlçede kümes hayvancılığı da yapılmaktadır. Bunlardan tavuk, horoz, hindi,

kaz ve ördek beslenmektedir. Söz konusu hayvanlar büyük çiftliklerden

ziyade yerel tarzda geçim türü şeklinde beslenmektedir. Bu da yerel

ihtiyaca yönelik beyaz et yumurta temini için yapılmaktadır. Diyarbakır

Tarım İl Müdürlüğü sayımına göre ilçede 1985 yılı itibariyle 78300 tavuk,

1000 ördek, 1200 kaz ve 2000 hindi beslenmiştir. İlgili veriler aşağıdaki

gibidir;

YıllarCinsi

1985 1986 1987 1988 1989 1990

Tavuk 78300 80000 78600 58600 57800 51000

Kaz 1200 1500 1600 650 600 580

Ördek 1000 1050 1220 220 280 330

Hindi 2000 2100 2170 4000 4250 4500

Tablo : 1985–1990 Arası Kulp’ta Kümes hayvancılığı

Arıcılık: İlçede çeşitli bitki örtüsüne bağlı olarak arıcılık gelişmiştir. Diyarbakır

Tarım İl Müdürlüğü’nün sayımına göre 1985 yılında ilçede 690 adet sepet

kovanı, 300 adet fenni kovan bulunmaktadır.

Yıllar

Cinsi1985 1986 1987 1988 1989 1990

S e p e t Kovan

690 650 500 700 780 900

F e n n i Kovan

300 300 400 400 450 600

Tablo : 1985–1990 Arası Kulp’ta Arıcılık Üretimi

İlkbahar ayları bal arıcılığı için en ideal dönemdir.

İpek Böcekçiliği:Kulp ilçesi ipekböcekçiliği alanında Türkiye’de İstanbul ve Bursa’dan

sonra üçüncü sırada bulunmaktadır. İlçe ve köylerde bulunan dut ağaçları

ipekböceği kozasının tek ideal yiyeceğidir. 25 yıl önce ipekböcekçiliğinin

sona erdiği ilçede, 2002 yılında başlayan canlanma ile 2003 yılında 30 ton

yaş koza elde edilmiştir.

Page 92: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

90

YılPaketAdedi

Üretim(Ton)

1985 1000 20

1986 1100 25

1987 1300 32

1988 1200 30

1989 1200 30

1990 1400 40

Tablo 1985–1990 Arası Kulp’ta İpekböceği Üretimi

İlçemiz Kaymakamlığı ipek böceği

üreticiliğinin arttırılması hususunda hassasiyet

göstermektedir. Halkımıza ipek böceği tohum

paketi temininde yardımcı olmaktadır. (28)

LİCEEkonomisine tarım ve hayvancılığın egemen

olduğu Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 428 bin dekar

tarım arazisi bulunuyor. Sebze ve meyveciliğe

önem verilen Lice’de bilimsel yöntemlerin

uygulanması halinde, yörenin sebze ve meyve

deposu haline gelebileceği belirtildi.

428 bin dekarlık tarım arazisinin bin 45

dekarında sebzecilik, 9 bin dekarda meyvecilik,

10 bin dekarda da bağcılık yapılıyor. Meyve ve

sebzecilik ve bağcılığın geleneksel yöntemlerle

yapıldığını belirten vatandaşlar, ‘’İlçe Tarım

Müdürlüğü öncülüğünde bilimsel yöntemlerle bu

işler yapılırsa ilçemiz sebze, meyve ve bağcılıkta

yörenin deposu haline gelir” dedi.

Sofralık domates olan Lice domatesinin,

gerek tat ve gerekse büyüklük bakımından eşi

benzerinin olmadığını ifade eden üreticiler,

“Bu domatesimiz hak ettiği yerde değildir.

Tamamen doğal yöntemlerle yetiştirilen bu

domates dünya piyasasına girebilir ancak bu

konuda ilgili kurumlarca yeterli destek ve çalışma

göremiyoruz’’ şeklinde şikayetlerini dile getirdi.

Bu arada ilçede tamamen ekolojik olarak

yetiştirilen Şıra üzümünden yapılan Kef

sucuğu da her yerde ilgi görüyor. Ceviz ve

üzüm şırasının köpüğüyle yapılan Kef sucuğu,

genellikle iç piyasada tüketiliyor. Diyarbakır

kadayıfı ve Karacadağ peynir ve pirinci kadar

meşhur olan Kef sucuğu, hediyelik olarak başka

illere gönderiliyor. (İHA)

SİLVANKentimizin sahip olduğu 15.355 km²’lik alanın

791.470 hektarını tarım alanı oluşturmakta ve

bu toplam alanın % 51,5’ini oluşturur. Küçük

ve çok parçalı olan tarım alanlarında yaklaşık

53.000 aile tarımsal faaliyette bulunmaktadır.

Tarımsal üretim açısından ana ürünleri

pamuk, buğday, arpa ve kırmızı mercimek

oluşturmaktadır.

Özellikle sulu tarım yapılan arazilerin büyük

kısmında pamuk ekimi yapılmakta, tütün,

ayçiçeği, susam gibi ürünler de yetiştirilmektedir.

791.470 hektar tarım alanının 29.474 hektarı

devlet, 16.751 hektarı halk sulaması olmak

üzere toplam 46.175 hektarında sulu tarım

yapılmakta, geriye kalan alanda ise kuru

tarım olarak adlandırılan yağmura dayalı

tarım gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. GAP

Projesinin devreye girmesiyle Kralkızı-Dicle

sulama projeleri, Batman Sağ Sahil Sulama

Projesi ve Batman-Silvan Sulama projelerinin

yanı sıra planlama aşamasındaki diğer projeler

ile birlikte sulanan arazi 465.000 hektara

çıkacak, halen % 5’sı sulanan tarım alanlarının %

60’ı sulanabilir hale gelecektir.

Page 93: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

91

Diyarbakır, doğa şartlarının tarım ve hayvancılığa uygun ve hayvan

varlığı bakımından Türkiye’nin önde gelen illerinden biri olmasına karşılık

hayvancılık özellikle son on yılda giderek önemini kaybetmiştir. Hayvancılık

ağırlıklı olarak geleneksel yöntemlerle yapılmaktadır. Hayvan beslemesi,

çoğunlukla meraya bağlı olarak yapılmaktadır.

Diyarbakır’daki temel hayvan varlığı içerisinde düşük verimli yerli ırklar,

büyükbaş mevcudunun % 93’ünü, küçükbaş mevcudunun ise %98’ini

oluşturmaktadır.(vikipedi)

Silvan’da Besicilik

Hayvan pazarı konusundaki çalışmaları yerinde inceleyen Kaymakam

Beyru, tarihi ilçede besicilik ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlar

tarafından 3 tane kooperatif kurulduğunu söyledi. Şehir dışında 120 dönüm

arazi üzerinde kurulacak olan Besicilik, Mezbahane ve Canlı Hayvan Pazarı

için altyapı çalışmalarına başlandığını belirten Kaymakam Beyru, “Bu

proje gerçekleştiği takdirde şehir merkezi, hastalıklardan ve kokulardan

arındırılacaktır.

Böylece, bu proje sayesinde ilçe merkezindeki hayvancılığı şehir dışına

taşıyarak tarihi ilçemizi turizme kazandırmak için çalışmalar yapacağız.

Hayvancılığın geliştirilmesi :Şehir merkezinde besicilik ve hayvancılık

yapan vatandaşlarımız, şehir dışında 120 dönüm arazi üzerinde kurulacak

bu pazarda faaliyetlerini sürdürecek. Köylere Hizmet Götürme Birliği

bünyesinde yapılan bu çalışmalarda 2 bin aile desteklenecek (Dsöz).

Silvan Buğday Pazarı : Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde zahireciler tarafından

10 dönümlük alana inşa ettirilen buğday pazarı törenle açıldı. Pazarımızda

aynı zamanda 80 tonluk bir kantarımız da mevcuttur. (www.diyarinsesi.org.20-6-3009)

Page 94: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

92

KAYNAKLAR1. Oktay A. Diyarbakır’da meyve yetiştiriciliği ve geliştirme olanakları. Tarım Çevre ve Doğa

sempozyumu. 1-3Haziran 2010

2. Karataş D., Karataş H. Ağaoğlu S. Türkiye yabani asma (Vıtıs vınıfera ssp. sılvestrıs) gen

kaynakları. Tarım Doğa ve Çevre sempozyumu.1-3 Haziran 2010)

3. Tellioğlu Ö. (ed): Diyarbakır salnameleri. Diyarbakır Büyükşehir Belediye yay.Yıl.:1869-1905..

İstanbul.Acar matb.1999 4/173,182

4. www.diyarbakirtarim.gov.tr/

5. Diken. Ş. Diyarbekir diyarım ,yitirmişem yanarım. İletişim yay.İst.2003.s.44,46,80, 82,132 ,205

6. Koçkaya M. A. Diyarbakır’da seracılığın geleceği. Tarım Doğa Çervre sermpozyumu.1-3 Haziran

2010.Diyarbakır

7. Eti E. Diyarbekir matb.1937.s.25,54,48,47,,75,29,31

8. Ekinci R., Karademir E., Karademir. Ç., Diyarbakır ilinde pamuk ve pamuğa dayalı sanayisinin

durumu ve gelişimi. Güneydoğu An.Araştırma Ens yay.

9. Kıran E. Kürt Milan Aşiret federasyonu. Elma yay.İst.2003.s.,32,89,142

10. Ildız S. Diyarbakırda Koyunculuk. Tarım Çevre ve Doğa sempozyumu.1-3 Haziran 2010

11. Diyarbakır Kültür Ve Tanıtma Vakfı Komisyonu: Diyarbakır Mutfağı.İst.2003.

12. Kulp Haber Gazetesi. 09.06.2006

13. DSöz. 07.07.2008

14. ( İLKHA) 22 Mayıs 2010

15. İlhan O. Diyarbakır’da Arıcılık, Arıcılık ve Genel Durumu. Tarım, Çevre ve Doğa Sempozyumu.1-3

Haziran 2010

16. www.diyarinsesi.org. 20 Temmuz 2010

17. Yakişan Diyarbakır’da kanatlı hayvan yetiştiriciliği. Tarım Doğa Çevre Sempozyumu.1-3

haziran.2010

18. www.bismil.bel.tr

19. Güney E., Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da göçer konar aşiretlerin kışlak ve yaylakları.

Diyarbakır.1993.s.51,44

20. www.muhabbetullah.com/smf/diyarbakir_cermik-t23340.0.html;wap2=

21. www.cınar.gov.tr

22. 2000’e beş kala Diyarbakır.Diyarbakır valiliği.1995.s.378

23. www.diyarbekir.com

24. www.Ergani.gov.tr

25. www.hani.gov.tr

26. www.hazro.gov.tr

27. www.kocakoy.gov.tr

28. www.kulpmerkezilkogretimokulu.com

29. Aral S., Aral Y.: Diyarbakır İlinde Bölgesel Ekonomik Kalkınmada Hayvancılık Sektörünün Yeri.

Page 95: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

93

UDUSİS-2010 Diyarbakır.s.40

30. Kumlu S., Güneydoğu Anadolu Bölgesi Büyükbaş Hayvancılığı Ve

Geliştirme Olanakları.UDUSİS-Diyarbakır-2010.s.172

31. Karataş H., Karataş D.D.,Özdemir G.,Demiraslan R., Güneydoğu Anadolu

Bölgesi Üzüm Çeşitlerinin Sanayiye Yönelik Değerlendirme Potansiyeli.

UDUSİS-Diyarbakır-2010.s.257

32. Çiçek M., Kaya M., Çelik K., Acar S., Yıldırım H., Güneydoğu Anadolu

Bölgesinde İncir Yetiştiriciliği.UDUSİS-Diyarbakır.2010.s.387

33. DTSO.Sayılarla Diyarbakır.2008.s.25

34. 28-7-2010.Diyarbakır Söz

35. Tomar M. Diyarbakır İli Bağcılık Potansiyeli ve Gap Bölgesi İçerisindeki

Yeri D.Ü.Ziraat Fak. (bitirme tezi).2007

36. Güler V., Diyarbakır’da Çayır Meraların Mevcut Durumu Ve Mera Islahı.

Tarım Doğa Çevre Sempozyumu.2010.

37. Oktay A. diyarbakır’da meyve yetiştiriciliği ve geliştirme olanakları.

tarım Çevre Doğa sempozyumu.2010

38. Altunboğa AB. :Diyarbakır Folklorundan kesitler.Büyükşehir belediye

yay.İst.1999.s.35

39. Korkusuz. M. Ş.: Seyahatnamelerde Diyarbekir.s.20

40. Yılmazçelik İ.: XIX.Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır.TTK.1995.s.108

41. Erdem İ., Paydaş K., Akkoyunlu Devleti, Birleşik kitabevi.Ank.2007.s.201

42. Değer M., Diyarbakır Yöresi Halk İlaçları ve Tedavi Yöntemleri Tıp Tarihi

Araştırmalarıİst.1986..s.116

43. Aksakal N., Geçmişten Günümüze Diyarbakır’da Şifalı Bitkiler ve Halk

İlaçları Diyarbakır Sempozyumu. 2004 I. Uluslarararası Oğuzlardan

Osmanlıya Diyarbakır Sempozyumu ‘Biidirileri

Page 96: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

94

DİYARBAKIR’DA MEYVE YETİŞTİRİCİLİĞİ VEGELİŞTİRME OLANAKLARI

Page 97: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

95

Asuman OKTAYZiraat Yüksek Mühendisi,

Diyarbakır Tarım İl

Müdürlüğü

asuman_oktay@hotmail.

com

ÖZET

Türkiye, dünyada bahçe bitkileri yetiştirme potansiyeli çok yüksek olan

ender ülkelerden birisidir. Toplam 245.052.185 da alanın yaklaşık

%10’unda meyvecilik yapılmaktadır. (23.449.429da) Çok farklı meyve

türlerinin yetiştiği ülkemizde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de özellikle

sert kabuklu meyve yetiştiriciliği açısından önemli bir potansiyel vardır.

Ancak tarla bitkileri yetiştiriciliğinin yaygın olarak yapıldığı Diyarbakır’da

meyvecilik son yıllarda ivme kazanmıştır.

Buğday, arpa, mercimek ve sulu alanlarda pamuk tarımı yıllardır yapılmakta

olup özellikle sulanabilir alanlarda meyveciliğin gelişmesiyle birlikte doğa

ve çevre açısından olumlu sonuçlar ortaya çıkacak; özellikle toprak ve su

kaynakları korunacaktır.Meyveciliğin gelişmesini sağlarken uygun tür ve

meyve çeşitlerin seçimi,sanayiye yönelik ve depolanabilir meyve türlerinin

tercih edilmesi meyvecilik çalışmalarında mutlaka planlanmalıdır.

GİRİŞÜlkemizde hemen hemen bütün meyve türlerinde gerçekleştirilen üretim,

hem iç tüketimi karşılamakta hem de dış ticarete de önemli katkılarda

bulunmaktadır. Ilıman, sert çekirdekli, sert kabuklu, üzümsü ve subtropik

meyve ihracatları her geçen gün artış göstermekte özellikle de kuru meyve

ihracatında (üzüm,incir gibi) Türkiye önemli bir paya sahip bulunmaktadır.

İlimizin de içinde bulunduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi aynı zamanda

birçok meyve türünün anavatanıdır. Günümüzde yetişen önemli birçok

meyve türü yüzyıllardır bölgemizde yetiştirilmektedir. Diyarbakır ili

meyveciliği incelenecek olursa farklı alt bölgelere sahip olan ilimizde

sert çekirdekli, sert kabuklu ve ılıman meyve türlerinin yetiştiriciliğini

görebiliriz.

Her ne kadar meyve türleri açısından yelpaze geniş olmasa da ilimizde

meyvecilik kültürünün yeni başlangıçlar oluşturması ve tarla tarımından

meyveciliğe geçişin son yıllarda ivme kazanması önümüzdeki yıllarda

meyveciliğin gelişeceğini ve pazarlama olanakların ve ihracat imkanının

da bu duruma paralel olarak artacağını göstermektedir.

Page 98: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

96

Diyarbakır 2008 yılı istatistiklerine göre

Toplam meyve üretimi 143.453 ton ve kapladığı

alan ise 282.469 dekardır.

Üretilen meyve türleri:1. Sert kabuklu meyveler

2. Yumuşak Çekirdekliler

3. Sert Çekirdekliler

4. Üzümsü meyveler

Diyarbakır’da Meyveciliğin Mevcut Durumu ve Geliştirilmesine Yönelik ÖnerilerDiyarbakır ili istatistiklerine baktığımızda

ağaç sayısı bakımından dut, armut ve badem

ilk sıralarda yer almaktadır. Ancak İlimizde

ticari meyvecilik (kapama bahçe)yaygın olarak

yapılmamaktadır. Daha çok aile tüketimine

yönelik ve ev bahçelerinde karışık olarak yapılan

yetiştiricilik ticari amaçla yapılmamaktadır.

Ancak son yıllarda bu eğilim yerini kapama

olarak tanımladığımız 5 dekar ve üzerindeki tek

tür meyve ile kurulan bahçelere bırakmaktadır.

Özellikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yaptığı

Türkiye genelindeki desteklemeler GAP İdaresi

Başkanlığı, İl Özel İdare Müdürlüğü,Avrupa

Birliği fonları,Kaymakamlıkların geliştirdikleri

Projeler ve benzer kaynaklar ile gerçekleştirilen

çalışmalar sayesinde kapama meyve bahçeleri

tesis edilmiştir.İlimizde kapama meyve

bahçelerinin kurulması özellikle 2000’li

yıllarından sonra ivme kazanmıştır. Bu konudaki

çalışmalar günden güne de artış göstermektedir.

Zira tarla bitkileri yetiştiriciliğinin ağırlıklı olarak

yapıldığı İlimizde sulanabilir alanlarda pamuk

yetişmekte olup bu alanlarda meyveciliğe

başlanması toprak ve su kaynaklarının

korunması açısından önemli bir adım olacaktır.

İlimiz merkez ve ilçelerinde en uygun meyve

türleri badem,antepfıstığı,dağlık ve rakımı

yüksek ilçeler için cevizdir.İlimiz geneli için

1.sırada önerilecek meyve türü BADEM’dir.

Badem özelikle Dicle, Çermik, Çüngüş, Lice,

Kulp, Hani, Hazro gibi dağlık ve kuzey ilçelerinde

kendiliğinden yetişmektedir. Çoğu standart

olmayan ve aşısız olarak yetişen bademler

bölgede önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak

bahçe şeklinde kurulmaması, populasyonun

uygun çeşitlerden olmaması ve gerekli bakım

şartlarının yerine getirilmemesi gibi faktörler

badem yetiştiriciliğinin istenilen düzeyde

olmaması sonucunu doğurmaktadır. İlimizde

badem yetiştiriciliğini engelleyen en önemli

faktör ilkbaharın geç donlarıdır. Bu hususa

dikkat edilerek kurulacak bahçelerden yani

uygun çeşit seçimi ile istenilen verim elde

edilebilecektir. Kurulacak bahçelerin sulanabilir

koşullarda verimi daha da artacaktır.

Neden badem dersek;

• Bölgenin iklimine en iyi uyum sağlayan

türdür.

• Kurak ve kıraç şartlara dayanımı iyidir.

• Hasadı kolaydır.

• Muhafazası zor değildir .

• Pazarlaması kolaydır.

• Sulama ihtiyacı azdır.

• Budama isteği fazla değildir.

• Satış değeri yüksektir dolayısıyla karlıdır.

Diğer önerilecek tür ise antepfıstığıdır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi antepfıstığının

gen merkezlerinden birisi ve ilk kez kültüre

Page 99: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

97

alınan yer olması yanında, sahip olduğu kendine özgü ekolojik özellikleri

nedeniyle, bu meyve türünün başarılı bir şekilde yetişmesine ve yayılmasına

olanak sağlamıştır. Antepfıstığı her bakımdan kanaatkar bir bitkidir.

yoksul koşullara ve kurağa dayanıklıdır. Sulamaksızın yetiştirilebilmesi

Diyarbakır’da da yaygınlaştırılması gerektiği sonucunu ortaya çıkarır keza

Diyarbakır’a yakın illere bakıldığında Şanlıurfa ve Siirt illerinde antepfıstığı

yetiştiriciliği önemli bir potansiyele sahiptir.

Bu meyve türleri dışında meyve yetiştiriciliği yapılacaksa önce sert

çekirdekli meyve grubu (Kayısı, erik vs.), Daha sonra yumuşak çekirdekli

meyve grubu (Elma, armut vs.) tercih edilmelidir. Ancak tercih edilecek

türlerin ve çeşitlerin mutlak önerisi için Üniversite ve Araştırma

Enstitülerinin araştırma çalışmalarının sonuçlarına bakılarak yapılması

gerekmektedir. Esasında Diyarbakır meyvecilik açısından önemli bir

potansiyele sahiptir ancak bölgeye adaptasyonu sağlanmış meyve tür

ve çeşitleri konusunda yapılan çalışmalar yeterli değildir. Bazı meyve

türlerinde önerilebilecek çeşitler varken bazı meyve türlerinde ise değil

çeşit bazında tür bazında bile önerilerin olmaması,çalışmaların artırılması

gerektiği sonucunu ortaya koymaktadır.

İlimizde meyveciliği engelleyen önemli bir faktör ise kurulacak meyve

bahçelerinin korunabilmesidir. Bahçe sahipleri bahçe kurmaya karar

verdiklerinde öncelikle çevresinin kapatılması yani ihata yapılmasını

ilk etapta planlamak durumunda kalmaktadırlar.Aksi taktirde fidanlar

korunamamakta(Hayvancılık nedeniyle) ve meyvecilik yapılamamaktadır.

İlimizde üreticilerin meyveciliğine bakışı açısından karşılaşılan bir diğer

sorun da meyveciliğin uzun süreçli bir yatırım olması nedeniyle üreticilerin

beklemek istememeleri ve bu nedenle yetiştiriciliğe uzak kalınmasıdır.Her

ne kadar eğitim ve yayım çalışmalarında bu konuya ağırlık verilmekte

ise de bu durumun değişmesi zaman alacaktır. Diyarbakır’da meyvecilik

kültürünün yaygınlaşması aynı zamanda meyvecilik açısından en önemli

gider kalemini oluşturan bahçenin etrafının çevrilmesi yani ihata

masraflarını azaltacaktır.

Zira ihata giderleri fidan bedellerini bir kaç kez katlayan rakamlara

ulaşmakta,dolayısıyla birçok üretici ihata giderlerini yüksek bulması

nedeniyle meyve bahçesi kurma düşüncelerini ertelemekte veya tamamen

Page 100: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

98

vazgeçmektedirler.

Meyvecilik açısından önemli sorunlardan

birisi de bahçelerin bakımının (sulama,

gübreleme, budama vb.) yeterince tekniğine

uygun yapılmamasıdır. Zirai mücadele konusu

ihmal edilmekte,yanlış ve bazen gereksiz ilaç

kullanılmakta kültürel tedbirlerin uygulanması

konusunda ise zayıf kalınmaktadır. Sulama

ve gübreleme konularında da yeterli teknik

bilgi ve beceri olmaması nedeniyle mevcut

bahçelerden beklenen kaliteli ve istenen verim

sağlanamamaktadır.

Meyveciliğin önünü tıkayan ve gelişmesini

engelleyen bir diğer önemli sorun da İlimizde

sertifikalı fidan üreten fidanlıkların olmamasıdır.

Bu konuda yeni birtakım gelişmeler olsa da

Diyarbakır ili için yeterli değildir. Özellikle

dışarıdan (İl dışı veya yurt dışı) getirtilen

fidanların hem bölgeye adaptasyonu zor

olmakta hem de getirilen materyallerle birlikte

farklı hastalık ve zararlılar taşınma ihtimali

bulunmaktadır.

Bununla beraber nakliyenin de ekstra bir masraf

yüklemesi nedeniyle fidan alan kişiler sağlıksız

ve sertifikasız fidan alımına yönelebilmektedir.

Meyveciliğin gelişmesi için yeni fidanlıkların

kurulması ve desteklenmesi gerekmektedir.

İlimizin iklim verileri incelendiğinde toplam

yağış miktarı 493.3 mm (uzun yıllar ort.); donlu

gün sayısı 63.5 (genel ortalama)’ dır. Uzun

yıllar ortalamasına göre yılın en sıcak ayı 31.0C

ile Temmuz ayı olup, uzun yıllar ortalamasına

göre yılın en soğuk ayı 1.80C ile Ocak ayına

aittir.İlimiz ve ilçelerine bakıldığında 505 m ile

1100 m arasında değişen yükseklikte bulunan

yerler bulunmaktadır. Dolayısıyla bu rakım

aralığında ve farklı toprak tiplerinde değişik

meyve tür ve çeşitleri yetişebilmektedir.

Diyarbakır’ın farklı toprak yapısı ve derinliği;

rakım değerleri ve iklim verilerinin yanı sıra ova

kesiminde araziler daha büyük parçalı,dağlık

ilçelerde ise daha küçük parçalar halindedir.

Özellikle kuzey ve dağlık ilçeler meyve

yetiştiriciliği açısından çok uygundur.Söz konusu

yerlerde meyveciliğin geliştirilmesi için küçük

çaptaki bahçe plantasyonlarının desteklenmesi

gerekmektedir.

İlimizin özellikle ova kesiminde bulunan

arazilerin düşük hava oransal neme sahip

olması nedeniyle meyvecilikte tür ve çeşit

seçiminin özenle yapılması gerekmektedir.

Böyle yerlerde sofralık çeşitlerden ziyade

meyve suyu endüstrisine ve depolanabilir

ürünlere yönelmesi gerekmektedir. Zira sofralık

çeşitlerde hızlı su kaybı olmakta ve meyveler

çabuk buruşmaktadır. Pazarlama zincirinin

yeterince yerleşmemiş olması nedeniyle

bölgede sofralık çeşitlerden ziyade meyve suyu

endüstrisine ve depolanabilir ürünlere yönelmek

beklenen kalite ve verimin sağlanması açısından

önemlidir.

Bununla beraber eğer sofralık meyveler

yetiştirilecekse pazarların yakın seçilmesi ve

nakliyenin meyvelerin özelliğini kaybetmeden

tüketiciye ulaştıracak modern teknolojiye sahip

nakliye ve taşıma koşullarının sağlanması ile

mümkün olabilir.

İlimizde meyveciliğin yeterince yaygın

Page 101: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

99

olmamasına paralel olarak meyve işleme sanayisi sayıca çok azdır.

İlimizdeki mevcut durum itibariyle sanayiye yönelik meyve çeşitlerinin

yetiştiriciliğinin öne çıkması ve bu çeşitlerin yetiştiriciliğinin

yaygınlaştırılması gerekmektedir.

Son yıllarda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının ekonomik yatırımların

desteklenmesi kapsamında yer alan Kırsal kalkınma Yatırımlarının

Desteklenmesi programında 1 adet üzüm ve meyve suyu 1 adet üzüm

suyu ve pekmez yapımı ile 1 adet pekmez, pestil ve sucuk yapımı tesisi

yatırıma alınmıştır. Diyarbakır’da badem ezmesi, cevizli sucuk, badem

içi üreten işletmeler mevcut olup bunlar maalesef sayıca azdır ve çevre

illerle kıyaslandığında meyve işleme sanayisi açısından Diyarbakır alt

sıralarda yer almaktadır. Özellikle badem, antepfıstığı ve ceviz mamülleri

üreten (badem ezmesi, cevizli sucuk, bademli sucuk gibi) işletmelerin

desteklenmesi gerekmektedir.

Diyarbakır konumu nedeniyle Ortadoğu ülkelerine yakındır.Bu durum

ihracat imkanını da beraberinde getirebilecektir.Bu nedenle meyveciliğin

yaygınlaştırılması hammadde kaynaklarını oluşturacaktır

Ortadoğu ülkelerine yakın olması uygun ve teknolojik nakliye koşullarının

geliştirilmesi şartıyla sofralık çeşit yetiştiriciliğinin gelişmesini;depolanabilir

ve sanayiye uygun çeşitlerin geliştirilmesi ve buna paralel olarak da meyve

endüstrisinin gelişmesi birçok konuda olumlu gelişme sağlayacaktır.

Bölgede hem ürün yelpazesi genişleyecek hem de sanayiye hammadde

sağlanarak sanayinin gelişimi sağlanarak ekonomiye katkı sağlanacaktır.

SONUÇDiyarbakır ilinde sert kabuklu meyvelerden başta badem ve sonra

antepfıstığı, bölgede yetiştiriciliğinin mutlaka geliştirilmesi gerekli olan

meyve türleridir.Ceviz ise daha ziyade rakımı yüksek olan Kulp, Dicle,

Çüngüş, Hazro ve Lice gibi ilçelerde yetiştiriciliği önerilebilir. Sert çekirdekli

ve yumuşak çekirdekli meyvelerin yetiştirilmesi ve yaygınlaştırılması

için araştırma çalışmalarının ve buna paralel pazarlama olanaklarının

geliştirilmesi gerekmektedir. Sanayiye yönelik ve depolanabilir olan sert

kabuklu meyvelerin yetiştiricilik açısından artış göstermesi hem meyve

sanayisi açısından hammadde kaynağı oluşturacak,istihdam oluşturacak

ve hem de bölge ekonomisine katkı sağlayacaktır.

Page 102: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

100

KAYNAKLAR1. Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü İstatistikleri

2. Devlet İstatistik Enstitüsü

3. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü

4. Antepfıstığı Yetiştirme Tekniği , Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayın no:4

Gaziantep ,1995

Page 103: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

101

DİYARBAKIR’DA SERACILIĞIN GELECEĞİ

Page 104: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

102

ÖZETSera kısaca “iklime bağlı kalmadan, bütün

yıl boyunca ekonomik olarak sebzeciliğin

ve çiçekçiliğin yapıldığı tesisler” olarak

tanımlayabildiğimiz yapılardır. Ülkemizde ve

dünyada günden güne önemi artan seracılık

İlimizde de son yıllarda kayda değer bir gelişme

göstermiştir.Yenilenebilir(bölgemiz için güneş

enerjisi) ve alternatif enerji kaynaklarının

kullanılması ve geliştirilmesine paralel olarak

seracılık ilimizde rantabl olarak yapılabilir.

Ayrıca seraların belirli bir büyüklüğün üzerinde

kurulması(25 dekar ve üzerinde) ve doğru bir

ürün planlaması ile seracılık yıllar içinde gelişme

gösterebilir ve karlı bir tarımsal faaliyet kolu

haline gelebilir.

GİRİŞ Seranın Önemi ve TanımıSera, şu anda ülkemizde işsizliği azaltan, daha

fazla ürün alınmasını sağlayan nüfusu kırsal

kesimde tutarak çarpık şehirleşmeyi önleyen

önlemlerin ilki olarak görülmektedir. Ayrıca

taze sebze ve çiçek, tarlada ve bahçede yılın

her mevsiminde yetiştirilemez. İnsan sağlığı

yönünden sebzelerin her mevsimde taze

olarak yenilmesi gerekmektedir. Sebzelerin

insan sağlığı yönünde önemi, içinde bulunan

vitaminler, hormonlar, bazlar, mineral ve

biyokimyasal maddelerden dolayıdır. Sebzelerin

çeşitli şekillerde saklanarak yetişme mevsiminin

dışında tüketilmesi sorununa bir ölçüde çözüm

olabilirse de, derin dondurulan soğuk hava

depolarında, konserve yapılan veya kurutulan

sebzeler, tazesine göre birçok özelliğini

kaybetmesine neden olmaktadır.

Bunun yanında bazı sebzelerin bu şekilde

saklanmasına olanak da yoktur. Sebze

üretimindeki bu dar boğazı aşmak ve tüketiciye

her zaman taze sebze sunabilmek için bazı

özel yapılarda uygun çevre koşullarının

sağlanmasına gereksinim vardır. Sebze ve

çiçeklerin yetişme, gelişmeye büyümeleri.için

çevre koşul|arının uygun olmadığı mevsimlerde,

taze sebze ve çiçek yetiştiriciliği ancak bu

bitkilerin en iyi şekilde gelişmesi için uygun

koşulların yaratıldığı sera olarak tanımlanan

özel tesisleri planlamak ve kurmakla

sağlanabilir. Seralarda bitkilerin ekonomik

olarak yetiştirilmesi ve en iyi şekilde gelişme

için uygun ısı, nem, hava ve ışık gibi etmenler,

en az yatırım ve işgücü ile sağlanabilmelidir.

Sera kısaca “iklime bağlı kalmadan, bütün yıl boyunca ekonomik olarak sebzeciliğin ve çiçekçiliğin yapıldığı tesisler” olarak tanımlayabildiğimiz gibi, kapsamlı olarak da şöyle tanımlayabiliriz.

İklimle ilgili çevre koşullarına, tümüyle veya

kısmen bağlı kalmadan gerektiğinde sıcaklık,

ışık, nem ve hava gibi etmenler denetim altında

tutularak bütün yıl boyunca çeşitli kültür

bitkileriyle bunların tohum, fide ve fidanlarını

üretmek, bitkileri korumak, sergilemek amacıyla

cam, plastik v.b. ışık geçirebilen malzeme ile

kaplanarak değişik şekillerde yapılan, yüksek

sistemli bir örtüaltı yetiştiriciliği yapısıdır. Bu

tür tesislerin bulunduğu işletmelere “sera

işletmesi” denir.

Serada sebze yetiştirmenin yararlarını şöyle

sıralayabiliriz:

1. Yetiştirme devresi uzatılarak, yıl içinde

Page 105: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

103

Mehmet Ali KOÇKAYA

Diyarbakır Tarım İl Müdürü

ilmuduru@diyarbakirtarim.

gov.tr

103

yetiştirilen kültür bitkisi sayısının artması yanında, belirli alanlardan

yararlanma olanakları da artar.

2. Pazara sürekli ürün çıkarma olanağı vardır.

3. Birim alandan yüksek verim alma yanında, ürünün niteliği de yükseltilir.

4. Tarımsal işletmelerde görülen ve mevsimlik olan işgücü kullanımı, sera

ile düzenli ve sürekli olarak değerlendirilebilir.

5. Seranın yapımı için gerekli olan çeşitli ürünlerin üretimi için yeni sanayi

kollarının doğmasına neden olur.

Dünyada Seracılıkİtalya’da Romalılar devrinde güneye bakan kuytu yamaçlarda açılan

çukurların üzerinin şeffaf malzemeyle kapatılarak sebze yetiştirilmesinden

başlayan, örtü altında bitki yetiştiriciliği, daha sonra Avrupa’da evlerin

güneye bakan yönlerinin camla örtülmesiyle gelişmeyi sürdürmüştür.

16. ve 17. asırlarda yapılan, bu yapılar seracılığın ilk başlangıcı sayılabilir.

18. asırda bu yapılarda ışık miktarının az olduğu belirlenerek, yapı içine

giren ışık miktarını arttırmak amacıyla pencere alanı fazlalaştırılmış ve

çatıdan başka yan duvarlarında cam yapılması sağlanmıştır.

Daha sonra ABD ve Avrupa’da sera yapımı, endüstri ile birlikte birinci dünya

savaşından sonra hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır.

Günümüzde uluslararası seracılığa bakacak olursak, seraların dünya

üzerinde geniş bir yayılma alanı olduğunu görürüz. Bu geniş yayılma

alanı üzerinde ekolojik etmenler ve sera teknolojisinin oldukça farklı

olduğu görülmektedir. Bu nedenle, sera yetiştiriciliği yapılan ülkeleri farklı

enlem dereceleri ve farklı sera teknolojileri göz önüne alınarak şöyle

sınıflandırmamız mümkündür.

1. Serin iklim kuşağındaki ülkeler,

2. Ilıman iklim kuşağındaki ülkeler,

3. İki iklimin egemen olduğu ülkeler,

Serin İklim Kuşağındaki ÜlkelerBu kuşakta yer alan başlıca Avrupa ülkelerinden Hollanda, İngiltere,

Danimarka, Almanya, Romanya, Bulgaristan ve Rusya. Hollanda bu ülkeler

içinde 10.000 ha cam sera alanı ve üretim tekniği yönünden en başta gelen

Page 106: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

104

ülkedir. Bu ülkelerin seracılık yönünden ortak

özellikleri şöyledir.

1. Sera yapı elemanları profil çelik, alüminyum

veya başka alaşımlardan, örtü malzemeleri

ise camdır.

2. Sera yapımı ve ısıtma sistemlerinin kurulması

yüksek bir yatırım gerektirmektedir.

3. iklim etmenleri, sera içi ısıtmasının uzun

süre yapılmasını gerekli kılmaktadır.

4. Bu seralarda en uygun ısıtma, aydınlatma,

havalandırma yapılmakta ve diğer kültürel

işlemlerde eksiksiz yerine getirilmektedir.

Serin iklim kuşağındaki ülkelerin seracılık

işletmeleri, ılıman iklim kuşağındaki seracılık

işletmelerine göre şu zorlukları vardır.

1. Üretim masraflarının yüksek olması,

2. Enerji giderinin fazla olması,

Ürün çeşidinin arttırılmasıdır.

Ülkemizde SeracılıkÜlkemizde sera sebzeciliği başlangıcı son 30- 35

yıl kadar öncesine dayanır. Sera işletmelerinin

kurulması iklim yönünden en uygun olan Antalya

ve Mersin illerinde başlamıştır. Aslında serada

bitki yetiştiriciliği ülkemizin her tarafında

yapılırsa da, bitkiler için uygun çevre koşullarının

sağlanmasında, ekonomi, taşıma ve pazarlama

gibi etkenler sera işletmeciliğini kısıtlar veya

geliştirir. Bu arada düşünülmesi gereken diğer

bir noktada serada bitki yetiştirilmesine daha

az uygun olan fakat büyük tüketim merkezlerine

yakın olan yerlerde, seranın ısıtılması için

harcama artarken, taşıma masraflarının da

azalması sera yapımında etkili rol oynayabilir. Bu

alanlar, güneş enerjisinden yararlanarak ısıtma

giderlerinin azaltılması gibi teknik önlemler

yanında, doğada bulunan sıcak su, kaynar su ve

buhar gibi jeotermal kaynakların da aynı amaca

uygun olarak kullanılması ile ülkemiz sera

işletmelerinin alanlarının büyümesinde önemli

katkısı olabilecektir.

Sera işletmeciliğini kısıtlayıcı en büyük etmen,

sera içinde bitki gelişmesi için en uygun sıcaklığı

sağlamada kullanılan yakıt ile ısıtma sistemi

bakım giderleridir.

Ülkemiz seracılığı Marmara, Ege ve Akdeniz kıyı

şeridinde dağılma ve gelişme göstermektedir. Bu

dağılım içersinde yer yer yoğun üretim alanları

doğmuştur. En kuzeyde Yalova çevresindeki

mikro klimada görülen seracılık, batıda İzmir

ve Muğla çevresinde, güneyde Antalya ve

Mersin dolaylarında yoğunlaşmakta ve Hatay

ilinin Samandağ ilçesine kadar varmaktadır.

Ülkemizdeki sera alanlarının son yıllardaki

dağılımına rakamsal olarak bakacak olursak,

Türkiye’de sera alanlarının yaklaşık %65’i

Antalya’da % 21’i Mersinde % 7’si Muğla’da, %

2, İzmir’ de ve % 1’i İstanbul’ da bulunmaktadır.

Ülkemiz seralarının işletme yapısı aile işletmeleri

şeklinde ve ortalama büyüklükleri 400-1500m2

arasında değişen küçük işletmeler şeklindedir.

Ülkemizde ve diğer ülkelerde bazı durumlarda

sera işletmeciliği veya sera yetiştiriciliği

ile “Örtüaltı yetiştiriciliği” aynı anlamda

kullanılmaktadır. Örtüaltı yetiştiriciliği oldukça

geniş kapsamlı ve çevre koşullarının olumsuz

etkisini kısmen veya tamamen ortadan kaldırarak

bitkisel üretim yapmaya yarayan alçak veya

yüksek sistemler olarak tanımlanabilir. Örtüaltı

yetiştiriciliğini dört ayrı sınıfta inceleyebiliriz.

Page 107: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

105

1. Yüzeysel Örtüler: Örtüaltı yetiştiriciliğinde malçlama, yüzeysel örtüler,

yastıklar şeklinde yapılan ve kısa veya uzun süre bitkilerin üzerini

kapatan, ayrıca tüm tarımsal işlemlerin dışardan yapıldığı sistemlerdir.

2. Alçak tüneller: Yerden yüksekliği 1 m’ ye kadar olan bu örtüler, havalar

ısınınca ve bitkiler belirli bir yüksekliğe ulaşınca kaldırılır. Tarımsal

işlemlerin hepsi örtü dışından yapılır.

3. Yüksek tüneller: Örtüaltı yetiştiriciliğinde insanın içerisine rahatça

girebileceği, tarımsal mekanizasyona olanak sağlayan, ancak ısıtma,

havalandırma sistemleri genellikle olmayan, dar ve yarım daire kesitli

yapılardır. Bu örtü tiplerinin hepsi plastik örtülerdir.

4. Seralar: Tüm iklim elemanlarının denetimine olanak sağlayabilecek

örtülü yapılardır.

DİYARBAKIR’DA SERACILIKDiyarbakır İli 2009 Yılı Örtüaltı İşletmeleri

İşletme Büyüklükleri(m2)

Camseraİ.S.

Cam Seraİ.T.A

PlastikSeraİ.S.

PlastikSera İ.T.A.

YüksekTünelİ.S.

YüksekTünelİ.T.A.

Alçak Tünelİ.S.

Alçak Tünelİ.T.A.

0-1000(m2) 15 3342 4 2

1001-5000(m2) 1 5 14 74.5 2 2380

5001-10000(m2) 2 11.160

10001 ve üzeri(m2) 3 79 1 60

İ.S.:İşletme sayısı(Adet)

İ.T.A.:İşletmelerin Toplam alanı(dekar)

İlimizde Seracılığın Gelişimini Engelleyen Faktörler 1. Tesisin ilk kuruluş maliyetinin yüksek olması

2. Isıtma giderleri

3. Fidecilik sektörünün yetersiz kalması

4. Hastalık ve zararlılar konusunda yeterli teknik donanımın olmaması .

Page 108: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

106

İlimizde seracılığı engelleyen en önemli

faktörlerden başında ısıtma giderlerinin

yüksek olmasıdır.Isıtma giderlerinin minimize

edilebileceği durumlarda seracılık karlı bir

duruma getirilebilir. Bilindiği üzere Akdeniz

bölgesi Seracılıkta 1. sırada gelmektedir.

Seracılık faaliyetlerinin ilimizde başlaması

ise çok yenidir. 2000-2001 yılında Güvendere

ve Karaçalı köylerinde 500 m2’lik seralarda

başlayan seracılık takip eden yıllarında ivme

kazanmıştır.Daha sonra Kayapınar ilçesine bağlı

Yaytaş köyünde 5 dekarlık ve 30 dekarlık seralar

kurulmuş ve sebze üretimi gerçekleştirilmiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kırsal

Kalkınma Yatırımların Desteklenmesi Programı

çerçevesinde seracılığa destekleme verilmiştir.

Bu program kapsamında yatımın % 50’si hibe

edilmektedir. 2008-2009 tarihinde 4. etapta

2 adet güneş enerjisi ile ısınan sera projesi

yatırıma alınmıştır.Ayrıca 2009-2010 yılı 5.

etapta ise 10 adet sera yapımı ekonomik

programa alınmıştır. Silvan ilçesi başta olmak

üzere diğer ilçelerde seracılık yapılmaktadır.

Ayrıca Bismil ilçemizde son yıllarda seracılık

faaliyetleri hız kazanmış olup kooperatifler

kurulmak suretiyle seracılık yapılmaktadır.

Bismil ilçesinde mevcut durum itibariyle

faal olan 2 adet sera bulunmaktadır.Bismil

Çöltepe köyü içinde bulunan sera 2005 yılında

yatırıma alınmıştır.50 üyeden oluşan sera

kişi başına 500 m2 olmak üzere toplam 25

dekar alanı kapsamaktadır.Katı yakıtla(kömür)

ısıtılmaktadır. Üretim yazlık sebzeler olarak ve

karışık yapılmaktadır.

Bismil ilçesi Esentepe köyü içinde bulunan

sera 2009 yılında yatırıma alınmıştır.50

üyeden oluşan sera kişi başına 500 m2 olmak

üzere toplam 25 dekar alanı kapsamaktadır.

Katı yakıtla(kömür) ısıtılmaktadır Güz üretimi

domates olarak yapılmıştır.

Diyarbakır market ve pazarlarında artık bölge

içinde üretilen ürünleri görmek mümkündür.

Seracılık faaliyetlerinin rantabl olmasında ise 4

faktör önemlidir.

1. Seranın büyüklüğü

2. Seranın ısıtma giderleri(Maliyetin % 60’ını

oluşturur.)

3. Ürün planlaması(İlkbahar ,kış ve sonbahar

dönemlerinde seralarda hangi sebzenin

yetiştirileceği)

4. Pazarlama olanakları

SONUÇ

Son yıllarda Tarım Bakanlığının verdiği destek

ve hibelerle büyük çapta seralar kurulmuş olup

faaliyetleri devam etmektedir.Kırsal Kalkınma

Programı kapsamında seracılığa daha çok

oranda hibe ve destek verilmesi gerekmektedir.

Bölgemizde seracılığı engelleyen en önemli

faktör ısıtma giderleridir.Bölgemiz de alternatif

enerji (Jeotermal) kaynakları açısından önemli

bir potansiyel mevcuttur. Yerel tabirle Katin-

Terkan-Eğil ve Sancar bölgesinde 500’yakın

termal sıcak su kaynakları mevcuttur.

Özellikle seracılıkta kullanılabilecek bu

kaynakların araştırılması ve değerlendirilmesi

gerekmektedir.

Page 109: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 110: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

108

DİYARBAKIR’DA KÜLTÜR MANTARI ÜRETİM POTANSİYELİ

Page 111: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

109

Abdunnasır YILDIZ

Dicle Üniversitesi Fen

Fakültesi Biyoloji Bölümü

DİYARBAKIR

[email protected]

Kültür Mantarı; doğada yetişen mantar türlerinin, kültür koşullarında

kontrollü bir şekilde yetiştirilmesi sonucu elde edilmektedir. İlk olarak

Fransa’da Paris civarındaki köylüler tarafından tesadüf sonucu şapkalı

mantarların kültürde üretilmesi işlemi yapılmıştır. Şöyle ki; Paris kırsalında

yaşayan köylüler kavun kültürü sırasında kullandıkları hayvansal gübreyi,

çürümesi için bir yıl önceden araziye döküyorlardı. Bu dökülen gübrede

yenen mantar çıktığını fark etmişiler. Daha sonra bunun süreklilik arz

ettiğini görünce, üstünde mantar çıkmış gübreyi, taze gübre ile karıştırarak

verimin artığını gözleyen bu insanlar, daha sonra üretimi mağara ve taş

ocağı gibi kapalı alanlarda yapmışlardır. Bu tarih; “Kültür Mantarı” üretimi

için bir milat olarak kabul edilmektedir. İlk önce doğal koşullarda yapılan

üretim, artık modern tesislerde yapılmaktadır. Paris’te 1650’li yılarda

yapılmaya başlanan kültür mantarı üretimi, Türkiye’de 1970’li yılların

ikinci yarısından sonra yapılmaya başlandığı bilinmektedir. Gerek ilimiz

Diyarbakır’da ve gerekse yöremizdeki şehirlerde modern anlamda üretim

yapan herhangi bir tesisin bulunmadığı da bir gerçektir.

Kültür mantarı üretiminin yapılması; aslında modern anlamda zamanın

ruhuna uygun gelişen ve dönüşen toplumlarda önemli bir konu oluştururken,

bölgemizde bu konunun gündemde bile olmaması bir talihsizliktir. İnsan

odaklı üretim ve kalkınma modelini esas almış toplumlarda, “Kültür

Mantarı” üretiminin de yaygın olduğu da bilinmektedir. Şans olgusu,

ancak arayana yardım eder. Bunun için birey ve toplumun mutluluğunu

ve refahını esas alan bir anlayışla bu konuya yaklaşılırsa, olumlu sonuçlar

alınabilinecektir.

Gerek ham madde ve gerekse insan potansiyeli, zamanın ruhuna uygun

bir anlayışla işlenirse, bölgemiz dünyada sayılı “Kültür Mantarı” üretim

merkezlerinin başında bir konuma gelebilecektir. Bunun için gerekli olan

yönlendirici samimi bir iradenin bulunması ve ekonomik kaynakların rasyonel

bir şekilde yerinde kullanılması yeterli olacaktır. Doğal kaynakların varlığı,

bir ülkenin veya bir bölgenin gelişmesi için tek başına yeterli olamayacağı,

bunun için her şeyden önce politik rejim ile onun yöntemlerine bağlı bir

genel uygun ortamın gerekli olduğu da bilinmektedir. Bu nedenle; eğer

yöre insanının mutluluğunu ve refahını esas alan evrensel standartlarda

kabul gören bir anlayışla hareket edilirse, ekonomik kalkınma faslındaki

kalemlerden önemli bir tanesinin de “Kültür Mantarı” üretimi olacağını

düşünmekteyim.

Page 112: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

110

“Kültür Mantarı” üretiminde ham madde olarak,

sap ve saman gibi tarımsal üretimde atık olarak

elde edilen materyaller kullanılmaktadır. Bu işte

çalışabilecek emek gücü potansiyelli de bölgede

istenenden oldukça fazla bulunmaktadır.

Örneğin; işsizliğin yoğun olarak yaşandığı

bölgemizde, yaz aylarında “mevsimlik işçi”

sıfatıyla batıya doğru hiçte insani olmayan

koşullarda gittiklerini ve gittikleri yerlerde

de yine çok zor şartlarda ve düşük ücretle

çalıştırıldıkları da bilinmektedir. Bu insanların

büyük bir kısmı, yaşadıkları bölgede bu sektörde

istihdam edilerek daha insani bir yaşam

sürdürebilmeleri olanağına kavuşturulabilir.

Bölgemizde sanayinin bu dalının ihtiyacı olan

tarımsal üretimin büyük bir kısmını oluşturan

sap ve saman gibi atıkların bir kısmı hayvan

yemi olarak kullanılmakta ise de büyük bir

kısmı arazide bırakılmakta veya arazide

yakılmaktadır. Oysa bu materyaller, uygun bir

şekilde işlendiğinde “Kültür Mantarı” üretiminde

değerlendirilebilir.

Anızı yakma sonucu özellikle topraktaki organik

madde miktarı azalmakta, mikrobiyolojik

aktivite gerilemekte, toprak canlıları yok

olmakta, dolayısıyla toprakta biyolojik denge

bozulmakta ve erozyon riski de yükselmektedir.

Sayılan bu olumsuzlukların yanı sıra başka birçok

çevresel riskleri de beraberinde getirmektedir.

Bugün dünyada hızlı bir nüfus artışı söz

konusudur. Kentleşme, sanayileşme, yanlış

üretim ve diğer sorular nedeniyle, geleneksel

tarımsal üretim yapılan alanlar azalmaktadır.

Buna paralel olarak da, dünyanın birçok

bölgesinde besin açığı giderek artmaktadır. Her

ne kadar, besin açığının giderilmesi için “Genetiği

Değiştirilmiş Organizmalar” (GDO) günümüzde

önemli bir yer tutuyorsa da, gelecekte nasıl

bir sorun oluşturacaklarına dair somut veriler

henüz bulunmamaktadır. Doğadaki yetişme

koşullarına uygun kültür koşulları sağlanarak ve

yine doğal ham materyaller kullanılarak üretilen

“Kültür Mantarı” geleneksel diğer ürünler gibi

“organik ürün” olarak üretilmektedir. Yetişme

koşulları kontrollü olarak sağlandığından dolayı,

yılın her mevsiminde yetiştirmek ve bir yılda

4-5 kez ürün almak mümkündür.

Dünyada 20’nin üzerinde mantar türünün

kültürü yapıldığı bilinmektedir. Her ülkenin

veya bölgenin ham materyal çeşidi potansiyeli

ve diğer ekolojik koşullarına uygun olarak

yaygın bir şekilde üretilen tür veya türler

değişebilmektedir.

Günlük ortalama 1,5-2 ton kapasiteli üretim

yapan bir işletmenin 2 milyon liralık yatırım

yapması gerektiği belirtilmiştir. Bunun

girişimciye geri dönüşü de ortalama dört yıl

olarak hesaplanmıştır. Piyasada mantarın

toptan fiyatı günümüzde 3.0 TL civarındadır.

Sap ve saman gibi atıkların 1kg’ından ortalama

2 kg kompost elde edilmektedir. Kompostun da

1 tonundan ortalama 200-250 kg taze mantar

elde edilmektedir.

Kültür mantarı üretimi miktarı Çin’ de 2007

yılında 1.750.000 ton, Dünya üretimin yüzde

33’ünü Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, yüzde

30’unu Asya, yüzde 20’si Güney Amerika’da

yapmaktadır. Türkiye’deki toplam yılık üretim

Page 113: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

111

Türkiye’de 35-40 bin ton olduğu tahmin edilmektedir. Yine Türkiye’de

kültür mantarı tüketimi kişi başına yıllık 500 gram civarında, AB’de ise bu

rakam 2.5 kilogramın üzerindedir.

Kültür Mantarı Üretim İşletmesiHammadde depo yeri: Mantar üretiminde kullanılan sap-samanın devamlı bulunabilmesi ve

ucuza temini bakımından mevsiminde satın alınması gerekir. Buna göre

yıllık üretim kapasitesi tespit edildikten sonra gerekli olan yıllık hammadde

miktarına göre hammadde deposu planlanmalıdır. Deponun yağmur alan

yünleri duvarla ve üstü de çatıyla kapalı olmalıdır.

Resim1. Hangarda buğday sapların depolanması

Kompost platformuSap ve samanın ıslatılarak fermantasyona tabi tutulduğu bu alanın zemini

beton ve hafif eğimli olmalı, soğuk ve rüzgarlı bölgelerde kurumayı

engellemek için yanlarına duvar örülmeli, üs kısmı çatı ile örtülmelidir.

Bir ton kompost için 6-8 m2 ihtiyacı göz önüne alınarak yeterli alan hesap

edile bilinir.

Kolaylıkla temizlenebilmesi, ıslatma ve kompostlaştırma esnasında

tabanda sızan suyun tabanda birikmesini engellemek ve sızan organik

maddeli suyun tekrar komposta ilave edilebilmesi için kompost platformu

bir tarafa doğru hafif meyilli olmalı ve meyil tarafında bir şerbet çukuru

yapılmalıdır. Küçük işletmelerde beton bir zeminde bu işlem görülebilinir.

Ancak fazla yağış alan bölgelerde, yağış sırasında kompostu korumak

için naylon bir örtü kullanmak gerekir. Bu esnada da kompostun havasız

Page 114: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

112

kalmaması için örtünün kompostun hava

alabileceği şekilde örtülmesi veya uzun süre

örtü altında bırakılmaması gerekmektedir.

Resim 2. Kompost platformunda sapların

nemlendirilmesi

Resim 3. Kompost platformunda sapların fermentasyonu

Katkı Maddeleri Depolama YeriKompost hazırlamada gerekli olan kimyasal

ve bazı hayvansal gübreler, kepek vs. gibi katkı

maddelerini muhafaza etmek için bir depoya

ihtiyaç vardır.

Pastörize odası Birinci fermantasyon dediğimiz kompostlaştırma

işleminin bitiminden sonra, kompost

içerisindeki zararlı ve mantarlara rakip

olabilecek organizma ve mikroorganizmaların

yok edilmesi ve komposttaki besin maddelerinin

mantar tarafından alınabilinir hale sokulması

için 60 C0’de ve kompostlaştırma süresine

bağlı olarak 3- 10 gün süre ile komposttun

bekletildiği odadır. Bu odada ısı kaybının

önlenmesi amacıyla duvarları ve tavanı çok

iyi yalıtılmalıdır. Taban kısmına içeriye buhar

verebilecek şekilde delikli borular yerleştirilir.

Pastörizasyon esnasında açığa çıkan CO2 ve

amonyak gazının dışarıya atılabilmesi için

pastörize odasında havalandırma sisteminin

kurulması ve havalandırma kapasitesinin

pastörize odasına yerleştirilecek kompost

miktarına göre hesap edilmesi gerekir, ayrıca

taze hava giriş kısmına filtre yerleştirilmelidir.

Buhar ünitesi, tüm odadaki sıcaklığı 70-80 oC’

ye çıkartabilecek kapasitede düşünülmeli ve

projelendirilmelidir.

Resim 4. Pastörizasyon odası

Misel Aşılama Yeri (Ekim odası): Pastörizasyon işlemi bitmiş komposta tohumluk

miselin karıştırıldığı ve ekildiği bu oda,

pastörizasyon odası ile misel gelişme odalarının

veya üretim odalarının arasında yer alır.

Resim 5.Misel aşılama ve torbalara doldurma

Page 115: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

113

Misel geliştirme odaları:Misel geliştirme odası, işletme tipine ve yetiştirme odalarının büyüklüğüne

göre planlanır. Genellikle bir yetiştirme odasının yarısı büyüklüğündedir. 5

yetiştirme odası için bir misel geliştirme odası yeterlidir. Misel geliştirme

odasında 24 oC sıcaklık ve %80-90 nem bulunması gerekir. Bunun için dış

duvar, tavan ve kapılar yalıtımlı olmalıdır. Bu odada ısıtma ve havalandırma

sistemleri yapılmalıdır.

Resim 6. Misel geliştirme

Yetiştirme OdalarıSon aşamada kompostun tutulduğu ve hasadın yapıldığı odalar yetiştirme

odalarıdır. Bu odaların büyüklük ve sayısı işletme kapasitesine ve amaca

bağlı olarak değişmektedir. Üretim odalarının dış duvarları yalıtılmış,

ısıtma, soğutma , nemlendirme ve havalandırma sistemleri ile donatılmış

olmalıdır. Oda sıcaklığı 16- 25 oC de nem %80-90 tutulabilecek şekilde

ayarlanmalıdır. Isıtma sırasında oda neminin aşırı şekilde düşmesini

önlemek için yüksek sıcaklıkta ısıtmadan kaçınılmalıdır. Isıtma borularında

kızgın buhar yerine sıcak su dolaştırılarak ve ısıtma yüzeyi biraz daha

geniş tutularak bu sağlanabilinir. Misel ön gelişme odası olmayan yani ön

gelişmeyi ve üretimi ayni odada gerçekleştiren işletmelerde oda sıcaklığı

24-26 C0 ye kadar yükseltilecek şekilde projelendirme yapılmalıdır.

Resim 7. Mantar yetiştirme odası

Page 116: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

114

ALTERNATİF BİR ÇOĞALTMA ŞEKLİ OLAN BİYOTEKNOLOJİK YÖNTEMLER İLE BADEM’İN

ÇOĞALTILMASI

Page 117: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

115

Süreyya NAMLI,

Çiğdem IŞIKALAN,

Filiz AKBAŞ

Dicle Üniversitesi,

Biyoloji Bölümü

BADEM HAKKINDA GENEL BİLGİLERTabiat, insanoğluna gereksinimlerini karşılamak üzere çeşitli bitkiler

sunmuştur. İnsanoğlu zamanla doğanın sunduğu bu bitkilerden maksimum

düzeyde yararlanmanın yollarını aramış ve başarılı olmuştur. Günümüzde,

teknolojinin ilerlemesiyle bitkiler sadece temel besin kaynağı olarak

değil, aynı zamanda eczacılık, kozmetik, giyim ve kağıt üretimi gibi sanayi

alanlarında da kullanılmakta ve gittikçe ön plana çıkmaktadır.

Dünya’da canlı sayısındaki artış, beraberinde gereksinimlerin

çeşitlenmesine ve artışına neden olmuştur. Bu nedenle insanoğlu,

teknolojiden faydalanarak birim alandan daha fazla ürün almanın yollarını

aramaya başlamıştır. Aynı zamanda, tüketilen temel besinin yanı sıra

karbonhidrat, vitamin ve minerallerce zengin olan meyve yeme alışkanlığını

kazanılmıştır. Ayrıca meyve tüketiminin dengeli beslenmedeki öneminden

dolayı, çeşitçe zengin ve daha kaliteli meyveler üretebilme çabası içerisinde

meyve bahçeleri kurmak amacıyla, yeni yöntemlere başvurulmuştur.

Ülkemiz, dört mevsimin yaşandığı her türlü meyve ve sebze yetiştirmeye

uygun topraklara sahip olması açısından şanslıdır. Modern teknolojiyi

yaşadığımız bu dönemde, standart, kaliteli, verimli meyve üretebilmek ve

üretilen ürün ile hem kendi talebimizi karşılamak, hem de dış piyasaya arz

edebilmek, ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağı gibi, yetiştiricinin de

refaha çıkmasını mümkün kılacaktır.

Bölgemizin iklim ve toprak özelliği badem yetiştiriciliğine çok uygundur.

Yerli çeşitlerin yanı sıra dışarıdan getirilen kültür çeşitleri de kolayca

adapte olmuşlardır. Geçci ve verim kalitesi yüksek olan badem ağaçları

ile kurulacak bahçeler bölge halkına gelir kaynağı olabileceği gibi,

dünya badem yetiştiriciliğinde bulunmamız gereken yerlerde olmamızı

sağlayacaktır. (Işıkalan 2003)

Memleketimizde badem yetiştiriciliği bugün bile büyük ölçüde çekirdekle

yetiştirmeye dayanmaktadır. Bu nedenle piyasaya arz edilen çeşitler

büyük bir zenginlik ve karışıklık içindedir. Türkiye, Avrupa Ekonomik

Komisyonunun bir üyesi olarak, badem standartlarını uygulamayı kabul

etmiştir. Türkiye’de badem yetiştiriciliğine elverişli bir çok alan vardır. Bu

durumda yapılacak iş, bir yandan yerli çeşitler içerisinden yetiştiricilik ve

piyasa yönünden en uygun olanları seçip bunları aşı ile üretmek suretiyle

Page 118: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

116

kaliteli çeşitleri tespit etmek, diğer yandan da

dünya üzerinde başlıca üretim bölgelerindeki

çeşitleri getirerek, bunların değişik bölge

şartlarına uyma durumlarını denedikten sonra,

uygun görülenlerinin aşı ile üretilip yayılmalarını

sağlamaktır (Özbek, 1978).

Genel olarak meyve ağaçlarının çoğaltılmasında;

tohum, çelik, aşılama, daldırma ve

mikroçoğaltma gibi değişik yöntem ve yollar

kullanılmaktadır. Uygulanan bu yöntemlerin

birinin diğerlerine göre avantajları yanında

dezavantajları da bulunmaktadır. Meyve

ağaçlarını çoğaltmada kullanılan yöntemler

aşağıdaki şekilde sıralanmıştır.

Tohum İle ÇoğaltmaDoğal bir yöntemdir ve doğada kendiliğinden

oluşur. Kolay, çabuk ve çok sayıda bitkiyi bu

yöntemle elde etmek mümkündür. Ancak,

tohumla yapılacak çoğaltmada, tohumların

kalıtsal yapıları birçok sorunları beraberinde

getirmektedir. Tohumun yapısı heterozigot

olduğu için bundan oluşacak yeni bireyler ana

ve babaya benzemezler. Bu nedenle meyve

yetiştirme tekniğinde, tohumla çoğaltma yalnız

anaç elde etmeye yönelik bir işlemdir.

Çelik İle Çoğaltma Çok eski yıllardan beri bilinen ve uygulanan

kolay bir yöntemdir. Çelik, herhangi bir bitkiden

kesilen köksüz dal, yaprak, göz, gövde ve

kök parçalarına denir. Bunların uygun çevre

koşullarında köklendirilerek, yeni bitkilerin elde

edilmesi işlemine de çelikle çoğaltma adı verilir.

Bu yöntemle oluşacak yeni bireyler, ana bitkinin

benzerini oluşturacağı için üzerinde önemle

durulması ve dikkat edilmesi gerekmektedir.

Bu çoğaltma şekli ile, başlangıçta yapılacak

hataları gidermek güç olabileceği gibi ekonomik

kayıplara da neden olabilir.

Aşı İle Çoğaltma Bir meyvenin tür veya çeşidinden alınan bir göz

ya da kalemin anaç üzerine yerleştirilmesine aşı,

yapılan bu işleme de aşılama denir. Aşı, ancak

iletim dokusu oluşturan ksilem ve floem dokuları

arasında meristematik özellikte ve sürekli doku

halindeki kambiyumu içeren bitkiler arasında

yapılabilmektedir. Aşılama sonucu oluşacak

yeni bitkide, göz yada kalem, ağacın taç kısmını

anaç ise kök tarafını oluşturur. Bunun sonucu iki

sistem arasında ortak fakat biri birine bağımlı

ve zorunlu bir yaşam başlamış olur. Aşılamada,

anaç ve aşı kaleminin uyuşması ve aşılama

zamanı çok önemlidir.

Daldırma ile çoğaltmaOldukça kolay fakat meyve yetiştiriciliğinde

sınırlı olarak kullanılan bir yöntemdir.

Mikro Çoğaltma: Mikro çoğaltmadaki amaç;

kısa sürede ana bitkiye benzeyen çok sayıda

sağlıklı yeni bitkiler elde etmektir.

Bademin ilkbahar geç donlarından zarar

görmesi yalnız yurdumuzda değil diğer badem

üreticisi ülkelerde de büyük bir sorun olarak

ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Amerika, Rusya,

Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan, İtalya,

İspanya, Fransa ve Portekiz gibi dünya badem

yetiştiriciliği ve dış satımında önemli yeri

olan ülkelerde ilkbahar geç donlarından zarar

görmeyecek, geç çiçek açan çeşitlerin üzerinde

çalışılmaktadır (Küden ve Ark., 1997).

Amerika Birleşik Devletlerinde, badem üretimi

Page 119: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

117

tamamen belirli standart çeşitlerle yapılmaktadır. Amerika’da ilk yıllarda

İspanya, İtalya ve Portekiz’den getirtilen badem çeşitleri yetiştirilmiştir.

Daha sonra bu çeşitlerin tohumlarından yetiştirilen bireyler içinde yapılan

seleksiyonla bazı değerli çeşitler elde edilmiştir. İspanya ve İtalya’da da

badem yetiştiriciliği, tohumla üretim yanında seçilmiş tipler ve melezleme

sonucu elde edilen aşılı fidanlar ile yapılmaktadır.

Böylece kısmi bir standardizasyon sağlanmıştır. Diğer Akdeniz ülkeleri de

standart çeşitler üzerinde çalışmaktadır (Özbek, 1978; Dokuzoğuz, Gülcan, 1979).

Bodur acı bademin (Amygdalus nana L.) Anadolu’da zengin varyasyonlar

göstererek yayılmış olması, ülkemizin, bademin gen merkezlerinden biri

olduğunu kanıtlamaktadır. Bilindiği gibi badem, soğuklama gereksinimi

düşük olan bir meyve türüdür. Bu bakımdan ülkemiz, bademin gen

merkezlerinden biri olmasına rağmen, ilkbahar geç donlarının hüküm

sürdüğü yerlerde badem ağaçlarından verim alınamamaktadır (Özbek, 1978;

Dokuzoğuz, Gülcan, 1979).

Ülkemizde badem yetiştiriciliği, özellikle Güney-Batı Ege kıyılarında

yoğunlaşmıştır. Bu bölgede yetiştirilen çeşitler yerli çeşitler olup, bazı

ekstrem yıllarda, ilkbahar donlarından zarar görmektedir. Bunlar üzerinde

yapılan seleksiyon çalışmalarında, bazı geç çiçeklenen çeşitler bulunmuştur (Dokuzoğuz ve Gülcan, 1979).

Örneğin, geç çiçeklenen bir badem çeşidi olan Texas çeşidinden 1-2

gün kadar geç çiçeklenen 101-9, 101-13 ve 101-23 (Gülca-1) gibi tipler

saptanmıştır (Kaşka ve ark., 1993).

Ancak İspanya, İtalya, Fransa ve ABD’de yapılan ıslah araştırmaları, hem

çok geç çiçeklenen hem de yüksek kaliteli ve verimli olan aynı zamanda

aşırı soğuklardan zarar görmeyen çeşitlerin elde edilmesini sağlamıştır.

Ayrıca elde edilen çeşitlerin bazılarında yetiştiricilik için çok önemli bir

özellik olan, kendine verimlilik sağlanmıştır. O halde bu çeşitlerin kendi

çeşitlerimizle karşılaştırmalı olarak GAP bölgesinde denenmesinde,

ülkemizin tarım ekonomisine katkısı açısından büyük yararı vardır. Öte

yandan, sulanabilir alanlarda kurulacak modern badem bahçeleri, kısa

zamanda yetiştiricilere yüksek gelir sağlayabilecektir (Küden ve Ark., 1997).

Bademin anavatanı Anadolu olmasına rağmen, ülkemiz bu meyve türünün

Page 120: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

118

dış satımında önemli bir yere sahip olamamıştır.

Günümüze kadar bademin tohumla generatif

üretiminden, standart ürün almak mümkün

olmamıştır. Son yıllarda yurt dışından getirilen

Texas, Drake ve Nonpareil gibi standart

çeşitlerle kurulan bahçeler sınırlı kalmış ve aynı

bahçelerden alınan badem çeşitlerinden dahi,

bir örnek meyve elde edilememiştir.

Yaptığımız çalışmada, bölgemizde

yetiştiriciliğinin yapılması uygun olan Nonpareil

badem çeşidinin olgun tohum ve yaşlı dokularını

kullanarak mikro çoğaltma tekniklerini

araştırdık. Günümüzde kullanılan geleneksel

çoğaltma yöntemlerinin aksine, kısa sürede ve

çok sayıda, standart çeşitlerin seri bir şekilde

üretilmesini amaçladık.

Yaptığımız bu çalışma ile, ülkemizin yüksek

meyvecilik potansiyeline sahip bölgelerinde,

verim randımanı yüksek olan Nonpareil badem

çeşidinin hem sofralık olarak hem de sanayide

kullanılmak üzere üretilmesi ve yetiştiriciliğinin

yapılması mümkün olup, ülke ekonomisine

büyük katkı sağlayacaktır. Çok sayıda ve yüksek

kalitede, standart badem ağaçlarıyla yapılacak

yetiştiricilik dış alımı azaltıp dış satım olanağını

arttıracaktır.

Meyve yetiştiriciliğine getireceği avantajlar ve

sağlayacağı katkıları göz önünde bulundurarak

in vitro tekniklerin Nonpareil’in çoğaltılması için

uygun olacağına kanaat getirip, hızlı fide- fidan

üretimini amaç olarak belirledik.

Bitkisel ÖzellikleriBademler pomolojik olarak iki gruba ayrılır:

1. Acı bademler,

Tatlı bademler.

Acı BademlerSiyanidrik asit içerdiklerinden zehirlidirler. Acı

bademler badem yağı çıkarmak için kullanılır.

Tatlı Bademler• Tatlı bademler el, diş, sert kabuklu ve taş

bademler olarak dört gruba ayrılır.Kabuk

kalınlığı arttıkça randıman düşmektedir.

• Çiçekleri erseliktir.

• Kazık köklüdür.

• Çiçek tomurcukları buket dallarda ve bir

yıllık sürgünlerde bulunur.

• Badem genel olarak kendine uyuşmaz bir

türdür.

• Döllenme arılarla olmaktadır.

Bademin Kabuk ve İç ÖzellikleriKabuklu Bademlerde• Kabuk ne çok sert ne de çok yumuşak

olmalıdır.Sert ve taş bademlerde randıman

düşüktür. El ve diş bademlerinin saklanması

zordur.

• Karın kısmı kapalı olmalıdır.

• Kuş zararının olmadığı yerlerde ince kabuklu

el ve diş bademleri tercih edilebilir.

• El ve diş bademlerinde kabuğun delikli üst

tabakası kendiliğinden ayrılabilir, bu durum

pazarlamada sorun olabilmektedir.

İç Bademde• İrilik 1 onz (28.3 gr)’ daki iç badem sayısına

göre;

• 30’ dan fazla olursa küçük, 25-30 orta, 20-25

iri, 20’den az ise çok iri olarak değerlendirilir.

• İç açık renkli, kırışıksız, tüysüz olmalıdır.

• İç randımanı yüksek, çift ve ikiz badem oranı

düşük olmalıdır.

Page 121: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

119

Ekolojik ve Toprak İstekleri

• Sıcak ılıman iklim bitkisidir. Kış soğukları bitkilere zarar verecek kadar

(-25°C) düşük olmamalıdır. (-18 °C’de gözler zararlanır.

• Soğuklama ihtiyacı + 7.2 °C’de 300-500 saat kadardır.

• Kış soğuklarından çok ilkbahar geç donları daha çok önem taşımaktadır.

Çünkü birçok ılıman meyve türünden daha önce çiçek açar. Bu nedenle

ilkbahar geç donlarının sürekli görüldüğü yerlerde düzenli ürün

alınamaz.

• Pembe tomurcuk döneminde –4, -6.5; çiçeklenme başlangıcında –3, -4;

çağla döneminde –1, -0.5 °C’ de zarar görürler.

• Badem meyvelerini olgunlaştırabilmesi için yüksek sıcaklığa ihtiyaç

duyar.

• Kurak koşullara uyabilmektedir, ancak yağış 300mm’nin altına düşerse

verim düşer.

• Süzek ve derin allüviyal yerlerde iyi sonuç verir. Böyle yerlerde kökler

3-3,5 m derine gidebilir.

• Kumlu, orta derecede killi ve kireçli alanlarda da yetişir.

• Fazla su tutan ağır topraklar sakıncalıdır.

Bahçe Tesisinde Dikkat Edilecekler• İlkbahar geç donları dikkate alınmalıdır.Kuzey yönünde, havalanması

iyi yerler seçilmelidir.

• Don çukuru oluşturan alanlar ile taban suyu yüksek yerlere bahçe

kurulmamalıdır.

• Kapama bahçeler iki yolla tesis edilir.

• 1-Aşılı fidanlarla dikim yapılarak,

• 2-Doğrudan araziye tohum ekimiyle.

• Doğrudan tohum ekimiyle bahçe tesisi daha çok sulama imkanı az olan

yerlerde, çöğürlerin yerinde aşılanması şeklinde uygulanır.

• Taban ve sulanabilen arazilerde aşılı fidan kullanılmalıdır.

• Bölgeye uygun çeşitler ve dölleyicileri kullanılmalıdır.

• Bademlerde kendiyle ve karşılıklı uyuşmazlık görüldüğünden bahçeler

en az iki çeşitten kurulmalıdır.

• Dikim mesafesi, kullanılan anaç, çeşit, ekoloji ve bakım şartlarına

göre 5x6, 6x6 m olabilir. Zayıf ve az derin topraklarda 5x6m, kuvvetli

topraklarda dikim aralığı 7-9 metreye kadar çıkabilmektedir.

Page 122: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

120

KAYNAKÇA

1. ÖZBEK, S., 1978. Özel Meyvecilik, Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları: 128. Ders Kitabı: 11, Adana,

485 S.

2. KÜDEN, A., KÜDEN, A.B., KAŞKA, N., AĞAR, İ.T., 1997. GAP Bölgesi’ne Adapte Edilebilecek

Şeftali, Kayısı, Badem ve Erik Çeşitlerinin Saptanması II. Ç.Ü. Ziraat Fakültesi. Genel yayın:

No:198. GAP Yayınları No:113, Adana.

3. DOKUZOĞUZ, M., GÜLCAN, R., 1979. Badem yetiştiriciliği ve sorunları. Tübitak Yayınları, No:

432, Toag Seri no 90, Ankara, 80 s

4. KAŞKA, N., KÜDEN, A., KÜDEN, A.B., DÜNDAR, Ö., 1993. GAP Bölgesi’ne Uyabilecek Şeftali,

Kayısı, Badem ve Nektarin Çeşitlerinin Saptanması Üzerinde Çalışmalar. Ç.Ü.Z.F. (DPT Projesi).

5. Işıkalan Ç., Bademin (Amygdalus communis L.cv Nonpareil) Biyoteknolojik Yöntemlerle İn vitro

Koşullarda Mikropropagasyon Yollarının Araştırılması.( D.Ü.Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora

tezi)

6. Akbaş F., S. Namlı, Ç. Işıkalan, B.E. Ak “Effect of plant growth regulators on in vitro shoot

multiplication of Amygdalus communis L. cv. Yaltsinki.” African Journal of Biotechnology Vol.

(22), pp. 6168–6174, 2009.

7. Işıkalan, Ç., Akbaş F., Namlı S., Başaran D.,” Adventitious shoot development from leaf and stem

explants of Amygdalus communis L. cv. Yaltinski” Journal of Plant Biology and Omics, Vol. 3 (3),

pp. 92–96. ( 2010)

8. Işıkalan Ç., F. Adıyaman (Akbaş), S. Namlı, E. Tilkat, D. Başaran. “In Vitro Micropropagation of

Almond (Amygdalus Communıs L. Cv. Nonpareıl)” African Journal of Biotechnology Vol, 7

9. (12), pp. 1875–1880 (2008).

Page 123: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 124: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

122

DİYARBAKIR EKOLOJİK KOŞULLARINDA BAĞLARDA DOLU ZARARI ETKİSİNİN İNCELENMESİ

Page 125: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

123

Hüseyin KARATAŞ1 Dilek DEĞİRMENCİ KARATAŞ2 1Dicle Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Bahçe Bitkileri

Bölümü, Diyarbakır2 Dicle Üniversitesi Bismil

Meslek Yüksek Okulu,

Şarap Üretim Teknolojisi

Programı, Bismil,

Diyarbakır

[email protected]

ÖZETBu araştırmada, Diyarbakır ili ekolojik koşullarında Cabernet Sauvignon,

Merlot, Syrah, Tannat ve Cot şaraplık üzüm çeşitlerinde 2009 yılı vejetasyon

döneminde bağlarda yaşanan dolu zararının etkileri incelenmiştir. Buna

göre en yüksek dolu zararı Merlot üzüm çeşidinde % 48.15 oran ile

salkımlarda, % 26.97 oranında tanelerde görülmüştür.

En düşük dolu zararı ise, Cot üzüm çeşidinin salkımlarında % 17.26 oranında,

tanelerinde ise % 9.41 oranında gerçekleşmiştir. Dolu zararı etkileri aynı

zamanda terbiye şekilleri (Kordon ve guyot) düzeyinde de incelenmiştir.

Dolu zararı sonucu ile tanelerin olgunlaşması gecikmiş ve bu durum genel

olarak bağda ürün verimlilik kaybına neden olmuştur.

EVALUATION OF THE EFFECT OF HAIL DAMAGE ON GRAPE PRODUCTION AT DIYARBAKIR PROVINCEABSTRACTIn this study, the effects of the hail damage were investigated on Cabernet

Sauvignon, Merlot, Syrah, Tannat and Cot wine grape varieties. The effect

of hail damage on grape cluster was examined at Diyarbakır ecological

conditions in the 2009 vegetation period. The highest hail damage were

found on Merlot grape clusters and berries, 48.15%, 17.26% separately.

The lowest hail damage were determined on Cot grape clusters and berries,

26.97%, 9.41% separately. The effects of hail injury also investigated on

trellis types (Cordon- Guyot). As a result of hail damage, ripening of grape

berries was delayed and also yield reductions caused by hail in vineyards.

GİRİŞDolu, zararlı etkileri olan bir yağış şeklidir. Özellikle ilkbahar ve yazın ilk

aylarında meydana gelen fırtınalarla beraber dolu görülmektedir. Dolu

genellikle sıcak ve nemli günlerde oluşmaktadır. Bulut içinde yükselici

akımlarla, alt kısımlardan yükseklere taşınan su damlacıkları, taşındığı

yerdeki sıcaklık donma noktasının çok altında olduğu için donmasına neden

olmaktadır. Dolu, çapları 5-50 mm bazı durumlarda çok daha büyük küresel

veya düzensiz buz parçacıklarının yağışıdır (Schubert, 1991, Sioutas et al.,

2009). Kısa süreli gerçekleşen şiddetli dolu zararının tarım ürünlerinde

ciddi hasarlara sebebiyet verdiği bilinmektedir. Doğal bir oluşum olması

nedeniyle oluşacak zararlanma düzeyi tahmin edilememektedir (Coombe ve

Dry, 1988, Schubert, 1991).

Page 126: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

124

Dolu birçok tarımsal ürüne zarar verdiği gibi

üzümlere de ciddi zararlar vermekte, dolayısıyla

bağlarda genel bir verim ve kalite kaybı söz

konusu olmaktadır (Anonym 2009).

Zarar gören ürünün pazar değeri azalmakta ve

istenilen kalitede şarap üretimini de olumsuz

etkilemektedir.

Dolu zararının etkisi birçok faktöre bağlıdır.

Öncelikle zarar oranı, dolu olayının süresi

ve yoğunluğuna bağlıdır. Dolu tanelerinin

büyüklüğü zararın etkisini değiştirebilmektedir.

Düşen dolu, iriliğine bağlı olarak son derece

önemli zararlar meydana getirmektedir. Sadece

küçük dolu taneleri büyük dolu tanelerine göre

daha az zarar vermektedir. Dolu zararından

etkilenme düzeyi aynı zamanda üzümün gelişim

aşamasına da bağlıdır.

Örneğin dinlenme döneminde zarar etkisi

oldukça az olmaktayken çiçeklenme dönemi,

tane tutum ve hasat dönemine yakın zamanda

önemli ürün kayıplarına neden olabilmektedir.

Dolunun vereceği zarar üzümün olgunluk

durumuna göre değişmektedir.

Yaz başlarında düşen dolu sonucu yapraklarda

ve üzüm tanelerinde ciddi zararlanmalar

oluşmaktadır. Dolu zararı sonucu, genç

sürgünlerde kırılma, yaralanma, yapraklarda

yırtılma ve dökülmeler meydana gelmektedir

(Götz, 2006). Asma çiçek salkımlarında

kırılmalara ve dolayısıyla zayıf tane tutumuna

neden olmaktadır. Ürün kalitesi ve verimliliğinde

azalmalara yol açmaktadır. (Winkler et al., 1974, Redl ve Rosmanitz, 1986, Coombe ve

Dry, 1988, Garcia ve Cavagnaro, 1997, Çelik ve ark.,1998,

Caretta ve ark., 2003, Çelik, 2007, Cooke, 2009, Fox, 2009)

Dolu zararı sonucu tanelerin şekil ve renginde

kalite düşüklüğü meydana gelmektedir. Dolu

zararı üzüm tanelerinde zedelenmelere neden

olmakta ve bu yaralı bölgede mikrobiyal gelişim

oluşmaktadır. Doludan zarar gören üzümlerden

yapılan şaraplar sert, buruk, acı hatta ekşi tada

sahip olmaktadır (Aktan ve Kalkan, 2000).

Bu çalışma, 2009 yaz dönemi Haziran ayında

yaşanan dolu zararının ortaya çıkarmış olduğu

etkileri incelemek amacıyla yapılmıştır.

Araştırmada, Cabernet Sauvignon, Merlot,

Syrah, Tannat ve Cot şaraplık üzüm çeşitlerinde

dolu zararının etkileri incelenmiştir.

MATERYAL VE YÖNTEMBu çalışma, Mezopotamya Bağcılık ve Şarapçılık

Ltd. Şti. özel sektörüne ait Diyarbakır’da

kurulu modern bağ tesislerinin araştırmalar

için ayrılan parselde yapılmıştır. Diyarbakır

ekolojisinde, 2009 yılı 16 Haziran günü 11:00-

12:30 saatleri arasında yaklaşık büyüklüğü 5-10

mm büyüklüğünde gerçekleşen dolu zararından,

Cabernet Sauvignon, Merlot, Syrah, Tannat

ve Cot şaraplık üzüm çeşitlerinin etkilenme

düzeyi ortaya çıkarılmıştır. Araştırmada,

üzerinde çalışılan şaraplık üzüm çeşitleri, 110R

anacı üzerine aşılı ve 1.50 m x 3.00 m dikim

mesafesi olan verim çağındaki omcalarda

yapılmıştır. Terbiye şekli olarak kordon ve guyot

terbiye şeklinin uygulanmış olduğu araştırma

alanında dolu yağışının salkım ve tanelerdeki

etkisinin tam olarak belirlenmesi amacıyla

dolu yağışından sonra 25 Haziran-15 Temmuz

arasında üzüm çeşitlerindeki dolu zararı düzeyi

gözlem metodu uygulanarak yapılmıştır.

Dolu zararının oluşturduğu etkiler, salkımlarda

ve tanelerde incelenmiştir. Zararlanma oranının

Page 127: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

125

belirlenmesi amacıyla çeşit ve terbiye şekli bazında 20 adet omcada olmak

üzere; toplam 5 çeşit ve 2 terbiye şekli için 200 omcada tesadüf parselleri

deneme desenine göre incelemeler yapılmıştır. Dolu zararı gören salkım

oranını belirlemek amacıyla; sağlıklı ve dolu zararından etkilenen salkımlar

omca bazında sayılarak tespit edilmiştir. Böylece % zarar gören salkım

oranları çeşit düzeyinde ayrı ayrı belirlenmiştir. Omcaların salkımlardaki

tanelerde zararlanma oranını belirlemek amacıyla salkımlarda toplam

tane sayısı ile dolu zararı gören taneler belirlenerek % tane zararlanma

oranı belirlenmiştir. Gözlemler sonucu elde edilen bulgular Tukey Çoklu

Karşılaştırma istatistik yöntemi kullanılarak % 5 önem seviyesine göre

yapılmıştır.

ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMAÜzüm çeşitlerinde dolu zararının etkisi kordon ve guyot olmak üzere iki

farklı terbiye şekli üzerinde değerlendirilmiştir. Dolu zararının etkisi

sonucu ortaya çıkan zararlanma, tanelerde ezilme ve tanelerde çatlakların

oluşması şeklinde gerçekleşmiştir (Şekil 1). Zararlanma şekli tanelerin

ya da salkımların kuruması şeklinde olmuş ve ürün azalmasına da neden

olmuştur.

Şekil 1.Temmuz ayında üzümlerde dolu zararının tanelerde (a-b) ve yapraklarda (c)

oluşturduğu etkiler (a: Cabernet Sauvignon, b: Syrah)

Çeşitlerin salkımlarında görülen dolu zararı oranları Çizelge 1’de verilmiştir.

Buna göre çeşitler arasında zararlanma oranı %5’e göre istatistiki açısından

önemli bulunmuştur. Çeşit bazında incelendiğinde; en yüksek dolu zararı

% 48.15 ile Merlot çeşidinde görülürken en düşük zararlanma ise %

26.97 oran ile Cot çeşidinde bulunmuştur. Üzüm çeşitlerin salkımlarında

ortalama zararlanma oranı % 34.68 olarak tespit edilmiştir. Dolu zararı

oranları Guyot terbiye şeklinde % 32.72 oranında çıkarken, Kordon terbiye

şeklinde ise zarar oranı % 36.65 bulunmuştur.

Page 128: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

126

Terbiye şekilleri göre incelendiğinde; çeşitlerde

uygulanan Guyot ve Kordon terbiye şekilleri

açısından dolu zararı oranları istatistiki açıdan

farklılık görülmemiştir (Çizelge 1). Salkımlarda

dolu zararı bakımından çeşitler (P=0.000)

arasında istatistiksel farklılık çıkarken, terbiye

şekli (p=0.850) açısından farklılık çıkmamıştır.

Çeşit x terbiye şekli interaksiyonu (p=0.850) da

önemsiz çıkmıştır. Bunlara ilişkin bazı istatistiki

değerler Çizelge 1’de verilmiştir.

Çeşitlerin salkım tanelerinde görülen dolu

zararı oranları Çizelge 2’de verilmiştir. Buna

göre çeşitler arasında salkım tanelerinde

zararlanma oranı % 5’e göre istatistik

değerlendirmede önemli bulunmuştur. Çeşit

bazında incelendiğinde ise; en yüksek dolu zararı

%17.26 ile Merlot üzüm çeşidinde görülürken

en düşük zararlanma ise % 9.41 oran ile Cot

üzüm çeşidinde bulunmuştur. Üzüm çeşitlerin

salkım tanelerinde ortalama zararlanma oranı

% 13.41 olarak tespit edilmiştir.

Terbiye şekillerine göre incelendiğinde;

çeşitlerde uygulanan Guyot ve Kordon terbiye

şekilleri açısından salkım tanelerinde dolu

zararı oranları istatistiki açıdan farklılık olduğu

ortaya çıkmıştır.

Tanelerde dolu zararı oranları Guyot terbiye

şeklinde % 11.97 oranında çıkarken, Kordon

terbiye şeklinde ise zarar oranı % 14.83

bulunmuştur (Çizelge 2). Salkımlarda dolu zararı

açısından çeşitler (P=0.002) arasında istatistik

olarak farklılık çıkarken, terbiye şekli (p=0.028)

açısından da farklılık olduğu sonucu çıkmıştır.

Çeşit x terbiye şekli interaksiyonu (p=0.416) ise

önemsiz çıkmıştır. Bunlara ilişkin bazı istatistiki

değerler Çizelge 2’de verilmiştir.

Çeşit Terbiyeşekilleri

Salkımlarda zararlanmaoranı (%)

Ortalama zararlanma oranı (%)

Cabernet Sauvignon

Guyot 27.3830.93±4.50 B

Kordon 34.49

SyrahGuyot 38.73

38.76±2.82 ABKordon 38.80

MerlotGuyot 48.20

48.15± 1.87 AKordon 48.10

TannatGuyot 26.31

28.60±3.44 BKordon 30.91

CotGuyot 22.96

26.97±3.01 BKordon 30.97

Terbiye şekilleri ortalamaları

Guyot 32.72

Kordon 36.65

Genel ortalama 34.68

Bazı İstatistiki değerler

Fterbiye

şekli=1.806Sd=1.300 P=0.182

FçeşitXterbiye

şekli=0.340Sd=4.300P=0.850

Fçeşit=7.183Sd=4.300P=0.000

Çizelge1. Çeşitlerin salkımlarında görülen dolu zararı

oranları (%).

Çeşit Terbiye şekilleri

Tanelerdezararlanmaoranı (%)

Tanelerde ortalama

zararlanma oranı (%)

Cabernet Sauvignon

Guyot 11.4614.54±1.67 AB

Kordon 17.62

SyrahGuyot 12.76

14.55±1.27 ABKordon 16.33

MerlotGuyot 15.22

17.26±1.05 AKordon 19.31

TannatGuyot 10.17

11.20±1.74 BKordon 12.24

CotGuyot 10.22

9.41±1.44 BKordon 8.63

Terbiye şekilleri ortalamaları

Guyot 11.97

Kordon 14.83

Genel ortalama 13.41

Bazı istatistiki değerler

Fterbiye

şekli=4.893Sd=1.300 P=0.028

FçeşitXterbiye

şekli=0.988Sd=4.300P=0.416

Fçeşit=4.534Sd=4.300P=0.002

Çizelge 2. Çeşitlerin salkım tanelerinde görülen dolu

zararı oranları (%)

Page 129: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

127

Guyot terbiye şekli gibi kapalı sistem terbiye şekline ait asmalarda iç

kısımlarda kalan salkımlar dolu zararından nisbeten daha az etkilendiği

gözlenmiştir. Bu çalışmada Guyot terbiye şekli verilen asmaların salkım ve

üzüm tanelerinin, Kordon terbiye şekline göre daha az zararlandığı ortaya

çıkmıştır (Çizelge 1 ve 2).

Salkımlarda dolu zararı etkisi sonucu tanelerin olgunlaşmanın gecikmesine

neden olmuştur. Bu durum genel olarak bağda ürün verimlilik ve kalite

kaybına neden olmuştur. Bağlarda dolu zararı etkisi sonucunda tanelerde

kuruyup büzüşmeler olduğundan üzüm suyu miktarının azalmasına ve

şarap kalite değerinin düşmesine neden olabilmektedir (Chanev 1997).

Dolu tanelerinin vuruşu ile doğrudan doğruya tarım ürünlerinin miktarında

meydana getirdiği eksilmeyi tarım sigortasının yapılarak ekonomik zararın

önlenmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca dolu yağışının dönemlerini ve

zararlanma düzeyi hakkında üreticilerin bilgilendirilmesi zarara karşı

önlemlerin alınmasına da yardımcı olacaktır.

Page 130: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

128

KAYNAKLAR1. Aktan N. ve Kalkan H. 2000. Şarap Teknolojisi. Kavaklıdere Kültür Yayınları. 614 s. Ankara.

2. Anonym. 2009. Dramatic increase of hail damage in Austria. Der Winzer, Klosterneuburg, 65

(9) 32-33.

3. Caretta, A. Salcedo, C. and Ortiz Maldonado, A. 2003. Damages by hail in grapes. Its consequences

in future harvests. Revista de la Facultad de Ciencias Agrarias. Universidad Nacional de Cuyo,

35 (1) 83-88.

4. Chanev, Ch. 1997. Influence of hail damage on the development of the vine and grape yield and

quality. Experimental Station of Viticulture and Enology, BG-9000 Varna, Bulgaria, (2) 15-17.

5. Cooke, J. 2009. Bordeaux Winemakers Assess Hail Damage. A week after storms pound vines,

producers predict lower yields in 2009. http://www.winespectator.com.

6. Coombe, B.G. ve Dry, P.R. 1988. Viticulture-1. 211p.

7. Çelik, H. Ağaoğlu, Y.S. Fidan, Y. Marasalı, B. ve Söylemezoğlu, G. 1998. Genel Bağcılık. Sunfidan

A.Ş. Mesleki Kitaplar Serisi: 1, 253s.

8. Çelik, S. 2007. Bağcılık (Ampeloji). Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri

Bölümü, 428s.

9. Fox, R. 2009. Early hail damages: What’s to do?. Das Deutsche Weinmagazin. (11) 13-15.

10. Garcia, R. A. and Cavagnaro, J. B. 1997. Bud sprouting and fertility of grape cultivars (Vitis

vinifera L.) affected by hail. Revista de la Facultad de Ciencias Agrarias. Universidad Nacional

de Cuyo. 29 (1); 63-74.

11. Götz, G. 2006. Measures after severe hail damages. Das Deutsche Weinmagazin, (14) 8-11

12. Redl, H. and Rosmanitz, M. 1986. Effects of early hail damages with the vine variety Gruener

Veltliner. H - Plant Pathology. 36: 89-95.

13. Schubert, T. 1991. Hail Damage to plants, Plant Pathology Circular No. 347, Fla. Dept. Agric. &

Consumer Serv., Division of Plant Industry.

14. Sioutas, M. Meaden, T. and Webb, J.D.C. 2009. Hail frequency, distribution and intensity in

Northern Greece. Atmos.Res., 93: 526-533.

15. Winkler, A.J. Cook, J.A. Kliewer, W. M. and Lider, L.A. 1974. General Viticulture, Univ. of California

Press, California.

Page 131: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 132: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

130

DİYARBAKIR’DA TARLA BİTKİLERİ

Page 133: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

131

Sema BAŞBAĞ

B. Tuba BİÇER

Mehmet BAŞBAĞ

Cuma AKINCI

Tahsin SÖĞÜT

Özlem TONÇER

Doğan ŞAKAR

Dicle Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Tarla Bitkileri

Bölümü, Diyarbakır

[email protected]

ÖZETTarla tarımı hem ülkemiz hem ilimiz tarımında çok önemli ve vazgeçilmez bir

yere sahiptir. Diyarbakır ili 6.282 bin dekarlık tarımsal alanı ile Güneydoğu

Anadolu bölgesinin ikinci en önemli ilidir. İlde bitkisel üretim içersinde

tarla bitkileri % 80 ile 85 gibi yüksek bir oranda ekiliş alanına sahiptir.

Tarla bitkileri içersinde en büyük payı tahıllar grubundan buğday ve arpa,

yemeklik baklagil grubundan mercimek ve endüstri bitkileri grubundan

pamuk almaktadır. Bu bitkilerin gerek ekim alanı ve gerekse üretim

miktarları ülkemiz üretimine önemli katkılar sağlamaktadır. Diyarbakır ili

uygun toprak ve iklim koşulları ile şu anda yetiştiriciliği yapılmayan veya

düşük miktarda yapılan diğer tarla bitkileri için de son derece uygundur.

Tarımsal faaliyetlerde amacımız, ekim alanlarını arttırma olanağımızın

olmadığı bu yüzyılda birim alandan daha fazla ürün elde etmek için ilimiz

topraklarına uyum sağlamış tarla bitkilerinin sürdürülebilirliğini sağlamak

olmalıdır.

GİRİŞGeçmişten günümüze değin ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde

oldukça önemli rol alan tarım sektörü, istihdamın yaklaşık %45’ini, ulusal

gelirin ise %15’ini karşılamaktadır. Bununla birlikte uzun yıllar ekonominin

temeli olan tarım sektörü, rolünü son yıllarda gelişme önceliği gösteren

sanayi, ticaret ve hizmet sektörleri ile paylaşmıştır.

Aynı zamanda tarım, gıda üretimi ve beslenme, sanayi sektörüne sağladığı

hammadde ve sermayenin yanısıra, sağlıklı çevre ve ekolojik dengenin

kurulması-sürdürülebilirliği ile ekonomik ve sosyal bir sektör olma özelliğini

korumaktadır (Güneydoğu Anadolu Bölgesi Tarım Master Planı, 2007).

Cinsi Miktarı (1000 da) %

Toplam alan 6281,7 100

Ekilen tarla alanı 5401,8 85,9

Nadas alanı 390,7 6,2

Sebze alanı 203,9 3,3

Meyve alanı 285,4 4,6

Çizelge 1. Diyarbakır ili arazi dağılımı (TUİK, 2009)

Page 134: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

132

Diyarbakır ili tarla bitkileri ekim alanı ve üretim

değerleri Çizelge 2’de verilmiştir. Diyarbakır

ilinde tarla bitkileri ekiliş alanlarının tahıllardan

buğday ve arpa, baklagillerden mercimek ve

nohut, endüstri bitkilerinden pamuk üzerine

yoğunlaştığı görülmektedir.

Ürünler Ekiliş Alanı(1000 da)

Üretim(1000 ton)

Buğday 2.973.4 249.7

Arpa 853.5 60.7

Mercimek 685.4 27.6

Pamuk 505.2 162.9

Nohut 122.6 13.3

Mısır 59.7 48.3

Fiğ (ot) 49.4 28.2

Ayçiçeği 18.9 1.3

Tütün 17.7 1.4

Çeltik 16.6 6.8

Darı 11.6 1.6

Burçak (dane) 8.6 0.8

Yonca (ot) 5.7 7.3

Susam 3.0 0.2

Fasulye 1.8 0.5

Korunga 0.4 0.02

Şekerpancarı 0.2 1.1

Çizelge 2. Diyarbakır ili tarla bitkileri ekim alanı ve

üretim değerleri (TUİK, 2009)

Türkiye ve Diyarbakır ili önemli tarla bitkileri

ekiliş alanları üretim ve verim değerleri Çizelge

3’de verilmiştir. Diyarbakır ili Türkiye mercimek

üretimine % 24; pamuk üretimine % 9; nohut

üretimine % 5.7; buğday ve mısır üretimine

%1.4 oranında katkıda bulunmaktadır. Birim

alan verim değerleri yönünden mısır ve nohut

verimlerinin ülke ortalamasının üzerinde olduğu

görülmektedir.

EKİM ( 1000 da) ÜRETİM (1000 ton) VERİM (kg/da)

Diyarbakır Türkiye Diyarbakır Türkiye % Diyarbakır Türkiye

Buğ

day

3.000 80.900 250 17.782 1.4 155 220

Arp

a

853 29.500 60 5.923 1.0 123 201

Mıs

ır

60 5.170 48 3.535 1.4 810 684

Çel

tik

16 940 7 648 1.0 412 691

Mer

cim

ek

92 357 121 508 24 132 142

Noh

ut

20 503 29 505 5.7 145 100

Pam

uk

505 4.950 163 1.820 8.9 322 368

Çizelge 3. Türkiye ve Diyarbakır ili önemli tarla bitkileri

ekiliş alanları üretim ve verim değerleri (TUİK, 2009)

Diyarbakır ilçeleri önemli tarla bitkileri ekim

alanları Çizelge 4’de verilmiştir. Tahıllardan

buğday ve arpa özellikle Merkez, Bismil,

Çınar, Ergani ve Silvan’da ekilmektedir. Pamuk

ekiliş alanı Merkez, Bismil ve Çınar’da; kırmızı

mercimek ekiliş alanı ise Merkez, Bismil, Silvan

ve Ergani’de yoğunlaşmıştır. Mısır üretimi

yönünden Bismil ve Silvan en fazla ekim

alanlarına sahip iken Eğil, Lice ve Hani’de mısır

ekim alanları İlin öne çıkan tarla ürünlerinin

(Buğday, arpa, mercimek, pamuk, nohut ve

mısır) en fazla ekildiği Merkez, Bismil, Silvan

ve Çınar gibi ilçeler diğer tarımsal faaliyetler

yönünden de daha gelişmiştir.

Page 135: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

133

Ürünler Buğday Arpa Mercimek Pamuk Nohut Mısır

Bismil 696.4 89.8 210.0 172.6 5.0 23.8

Merkez 591.5 368.4 220.0 200.0 25.0 4.6

Silvan 350.0 71.8 115.0 10.9 10.0 21.7

Çınar 329.6 62.9 30.0 81.9 1.0 6.2

Ergani 239.8 116.8 70.0 10.9 66.0 1.3

Çermik 145.1 22.0 3.4 10.9 2.9 0.4

Dicle 118.7 26.9 4.0 0.1 3.1 0.1

Kocaköy 109.5 4.4 3.4 1.6 2.8 0.3

Eğil 57.2 8.9 3.0 14.2 0.7 -

Hazro 99.4 8.0 13.0 - 1.0 0.4

Lice 78.5 15.4 0.5 - 0.3 -

Kulp 77.7 35.9 8.0 0.8 1.0 0.3

Hani 67.5 16.1 5.0 0.9 3.5 -

Çüngüş 11.5 5.3 0.1 - 0.2 0.3

Diyarbakır’da Tahıl Tarımı Tahıllar; ekiliş, üretim ve kullanım alanlarının genişliği yönlerinden, kültür

bitkileri arasında ilk sırayı almaktadır (Gençtan ve ark, 2010). Tahılların

insan beslenmesinde önemli bir besin kaynağı olması bu gruptaki bitkilerin

üretim miktarlarının yüksek olmasına neden olmuştur. Aynı zamanda

tahıllar hayvan beslenmesinde de kullanılmaktadır. Dünyada yaşayan 7

milyara yakın insan, günlük gereksinim duydukları enerjinin yaklaşık %

50’sini doğrudan tahıllardan sağlamaktadır. Türkiye, Dünya tahıl üreticisi

ülkeleri arasında 120 milyon dekar ekim alanı ile on ikinci, 29 milyon ton

üretimi ile on beşinci sırada yer almaktadır.

Güneydoğu Anadolu bölgesi ülkemizin makarnalık buğday kuşağı

olarak bilinmektedir. Makarna üretim kapasitemizin % 25’i bu bölgede

bulunmaktadır. Diyarbakır ili buğday ekiliş alanı tarla bitkileri içersinde ilk

sırada yer almaktadır. Bölge tarımı hemen hemen buğdaya dayanmaktadır.

Önemli bir tarımsal ürün olan buğday üretiminde bazı olumsuzluklar vardır.

Bunlar aşağıda sıralanmıştır;

1. Bölgede makarnalık buğday tarımının geliştirilmesi için gerekli

tedbirler ve teşviklerin uygulanması gerekmektedir. Bununla birlikle

gerek çiftçilerin gerekse mevcut un fabrikalarının ihtiyacı olan ekmeklik

Page 136: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

134

buğdayın da bölgede üretilmesi gerektiği

göz ardı edilmemelidir.

2. Bölgede şiddetli kuraklığın yaşandığı

yıllarda 2008 yılında, diğer tahıl türlerinde

de verimin düştüğü görülmektedir. Ancak

buğdaydaki düşüş diğer türlere göre daha

fazladır. Kuraklığın zararını azaltmak için

GAP Projesinin sulama ile ilgili yatırımlarının

da biran önce tamamlanması ve buğday gibi

yağışa dayalı tarım yapılan ürünlerde destek

sulamalarla verim artışı sağlanmalıdır.

Ülkemiz ve bölgemiz için özellikle

kuraklığa dayanıklı çeşitlerin geliştirilerek

tohumluklarının çiftçilere ulaştırılması da

büyük önem taşımaktadır.

3. Tahıl gurubu bitkilerin her türlü marjinal

alanlarda rahatlıkla üretilebilmesi bu

bitkilerin verimsiz topraklarda tercih

edilmesine sebep olmaktadır. Halbuki

verimli alanlarda tahıllardan daha fazla

verim alınabilmekte, ülkemiz ve bölgemiz

tahıl üretimi artırılabilme potansiyeli

bulunmaktadır.

4. Bölgede buğday üreticileri daha fazla verim

almak için, bölgedeki araştırma enstitüleri

tarafından tescil edilmiş çeşitler yerine

zaman zaman daha verimli olan yazlık

çeşitleri tercih etmektedirler. Bu durum

düşük sıcaklıkların yaşandığı yıllarda bu

çeşitlerin zarar görmesine yol açmaktadır.

Bu nedenle çeşit seçiminde ve tohumluk

kullanımında üreticiler bilgilendirilmelidir.

ArpaGerek yeşil gerekse olgunlaşmış halde

otlatılabilmesi, danesi ve sapı için hasat

edilmesi ve anızında otlatma yapılabilmesi gibi

birçok amaca hizmet eden arpa, iklimi değişken

alanlar için yetiştirilebilecek ideal bir bitkidir (Kınacı ve Kınacı, 1992).

Tuzluluğa ve alkaliliğe oldukça dayanıklı

olan arpa, GAP projesinin tamamlanması ile

sulanacak olan alanlarda meydana gelebilecek

tuzlulaşmaya karşı ekim nöbetinde yer

verilebilecek bitkilerden birisi olacaktır. Kuru

tarım bölgelerinde hayvansal üretimi, tarım

işletmelerinin önemli bir gelir kaynağı olup

hayvansal üretim büyük oranda tek yıllık yem

bitkileri ile danesi ve sapları için arpaya dayanır.

Ülkemizdeki ve bölgedeki yem açığı göz önüne

alındığında ve GAP projesinin tamamlanması

ile birlikte ikinci ürün tarımında ön bitki

olarak arpanın ekim nöbetinde alacağı yeri de

dikkate alarak, arpa ekim alanının biraz daha

genişleyebileceği ve genişlemesi gerektiği

sonucuna varılabilir.

MısırSon yıllarda bölgenin sulanabilir alanlarında

üretimin büyük kısmını oluşturan pamuk fiyat

istikrarsızlığından dolayı, üreticiler mısır ve sulu

buğday tarımına yönelmektedirler. Bölgede

mısır tarımının yayılmasında Fakültemizde

yapılan çalışmaların büyük etkisi olmuştur.

Halen bölgede ana ürün, ikinci ürün, tane ve

silajlık mısır üretimine yoğun ilgi bulunmakta ve

bu ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Mısır tarımının

artması için, özelikle ikinci ürün mısıra yönelik

kurutma tesislerinin sayısının artırılması ve

kurutma maliyetlerinin düşürülmesi önem arz

etmektedir.

Çeltik

Karacadağ bölgesindeki yerel çeşitlerle yapılan

çeltik tarımı, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki

Page 137: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

135

çeltik üretiminin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bölgemizde çeltik,

Karacadağ dışındaki alanlarda da geliştirilebilme potansiyeli olan türlerden

birisidir. Bunun için çeltik tohumluklarının geliştirilmesi ve yetiştirme

tekniklerinin üreticilere sunulması gerekmektedir.

Tiritkale, Yulaf ve ÇavdarTritikale kanatlı hayvan beslenmesinde önemli bir kaynak olup buğday

ununa katılabilmektedir. Yüksek lif içeriği nedeniyle kas gelişime yardımcı

olan yulaf, hem insan hem de at beslenmesinde kullanılmaktadır. Çavdar

ekmeği de marketlerde rağbet gören ürünler arasına girmiştir.

Bölgemizde tritikale, yulaf ve çavdar yetiştiriciliğinde artma potansiyeli

bulunmakla birlikte, gerek pazar gerek sanayi ve gerekse tüketim

alışkanlıklarından dolayı kısa vadede önemli bir artış beklenmemektedir.

Ancak yukarıda bahsedilen özelliklerinden dolayı bu türlerin ekiminin

yaygınlaştırılması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.

Kırmızı MercimekYemeklik tane baklagil bitkileri arasında Kırmızı mercimek, Diyarbakır ve

Güneydoğu Anadolu bölgesinin diğer illerinde buğday ve arpa ile ekim

nöbetine girerek yetiştirilen önemli bir tarla bitkisidir. Türkiye’de üretilen

mercimeğin % 80’i Güneydoğu Anadolu’da yetiştirilir. En fazla mercimek

Şanlıurfa’da sonra Diyarbakır’da üretilir. Diyarbakır’da baklagiller içerisinde

en çok üretim alanına sahip olan Kırmızı mercimektir. Kültürü yapılan

mercimeğin atası Lens orientalis olup Güneydoğu Anadolu’da yaygın olarak

rastlanan bu türe Dicle Üniversitesi kampusu içersinde de rastlanmaktadır.

Muhtemelen ilk kez buralarda kültüre alınan mercimek daha sonra dünyanın

uzak köşelerine kadar yayılmıştır. Önemli bir ihraç ürünü olan mercimek

ekiliş alanı son yıllarda epey azalmıştır. Hem üretimde hem ihracatta

düşüşler, son zamanlarda Kanada ve Avusturalya’nın önemli atılımlar

yapmasından kaynaklanmaktadır. Kanada, dünya mercimek ihracatında %

25 paya ulaşmıştır.

Diyarbakır’da binlerce yıldan beri yetiştirilen mercimeğin bazı sorunları

bulunmaktadır. Verim ve kalitede düşüklük, sıcak ve kurak, solgunluk

hastalığı, kökboğazı yanıklığı hastalığı ve tebeşirleşme zararı önemli

sorunlar olup bu konularda araştırma faaliyetleriyle yürütülmektedir.

Page 138: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

136

NohutDiyarbakır nohut üretimi bakımından Türkiye’de

önemli bir üretim miktarına sahiptir. Türkiye ve

Diyarbakır nohut ekiliş alanları ve üretimi son

yıllarda azalmaktadır. Bu azalışın en önemli

sebebi sulanan alanlarda girdiye tepkili ürünlerin

yer almasıdır. Diyarbakır ilimiz nohutun gen

merkezlerinde ve ilk kültüre alındığı yerlerden

biri olması itibarıyla önemlidir. İlimize ait köy

populasyonlarının yerine korunması şartıyla,

yeni geliştirilen çeşitlerin tohumluklarının

üreticilere ulaştırılması ve bu bitkide ekonomik

üretim yapılması sağlanmalıdır.

Diyarbakır’da Yağ BitkileriEndüstri bitkileri içerisinde iç tüketimi

karşılayamayan tek gurup yağ bitkileridir. GAP

gibi son derece büyük ve önemli bir projede yağ

bitkileri ekim alanını arttırarak sadece ikinci

ürün olarak değil, aynı zamanda birinci ürün

olarak da geniş bir yer verilmelidir.

AyçiçeğiÜlkemizdeki yağ bitkileri arasında en fazla ekim

alanı ve üretime sahip olan ayçiçeği bitkisel yağ

ihtiyacımızın yarıdan fazlasını karşılamaktadır.

2007 yılında ülkemiz ayçiçeği ekim alanı 550

bin ha ve üretim 850 bin ton düzeyindedir. İlimiz

ekolojik yapısı bu bitkiye uygun olmasına rağmen

ekiliş alanı ancak 19 000 dekar gibi çok düşük bir

orandadır. İlimizde ayçiçeği tohumunu işleyen

sadece iki işletme bulunmakta ve hammaddeyi

de il dışından karşılamaktadır. Diyarbakır’da

ayçiçeği üretimini kısıtlayan en önemli faktör

kuş zararı olup, bu zararın asgariye indirilmesi

için geniş alanlarda ekimlerin yapılması

gerekmektedir.

Soya Fasülyesi Ülkemizde son yıllarda üzerinde en çok

konuşulan, tartışılan ve devletin üretimi için

çiftçilere büyük teşvik tedbirleri uyguladığı

bir yağ bitkisi soya fasulyesinin Diyarbakır

ilinde özellikle, ikinci ürün olarak tarımının

yaygınlaştırılması ve geliştirilmesinin münavebe

için de ayrı bir önemi vardır.

Kolza

Diyarbakır ilinde sulanabilen alanlarda

sonbaharda kolza ekimi yapılarak,

sulanabildiği ve toprak tava getirilerek ekildiği

takdirde, ilimizde yetiştirilebilme olanakları

bulunmaktadır. Son yıllarda ilimizde 82

dekar kadar ufak çapta da olsa bu bitkinin

üretimine başlanmış, ancak yeterli ilgiyi henüz

görmemiştir.

Susam

Susam tarımının Diyarbakır ilinde oldukça

önemli bir yeri vardır. Diyarbakır’da susam tarımı

büyük ölçüde nadas alanlarında yapılmakta ve

bunun sonucunda dekara tohum verimi 51 kg

kadar çok düşük düzeyde gerçekleşmektedir.

Bölge çiftçisinin alışkanlığı da dikkate alınırsa

susamın sulu tarım alanlarında ikinci ürün olarak

önemli bir yeri işgal edebileceği söylenebilir.

AspirAspir bitkisinin Türkiye ölçüsünde olduğu gibi

Diyarbakır ilinde de iyi bir gelişme potansiyeli

vardır. Bölgede kış sıcaklığının fazla düşük

olmayışı bu bitki için önemli bir şanstır. Son

yıllarda teşvik kapsamına alınmış olan bu bitki

Diyarbakır ve çevre illerinde Ziraat Fakülteleri

ve Tarımsal Araştırma Kuruluşları tarafından

yapılan çalışmalarla yaygınlaştırılmaya

Page 139: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

137

çalışılmaktadır.

Yerfıstığı Ekolojik ortam olarak uygun olmakla beraber, GAP bölgesinde yerfıstığı

tarımı yapılmamaktadır. Ancak, bölgedeki Ziraat Fakülteleri ve diğer

Tarımsal Araştırma kuruluşlarının yapmış oldukları araştırmalar

sonucunda, bölgenin yerfıstığı tarımına uygun olduğu ve yapılabilirliği

belirlenmiştir.

Ülkemiz ekonomisinde bitkisel yağ açığının kapatılması için zorunlu

önlemler almak gerekmektedir. Bunlar kısaca;

1. Yağlı tohum üretiminde ekimden önce taban fiyatları açıklanmalı,

ekonomik teşvik ve alım güvencesi sağlanmalıdır.

2. Marjinal alanların değerlendirilmesi yanında sulu tarıma başlanacak

GAP bölgesinde yağlı tohumlu bitkilerin planlı ve programlı olarak

yaygınlaştırılması ile yağlı tohum üretimi artırılmalıdır.

3. Tarım Bakanlığı’nın ve özel tohumluk firmalarının tohumluk üretimi

arttırılarak üreticilere alım desteği güvencesi ile ulaştırmalıdırlar.

4. Verim artışının sağlanması için kaliteli tohumluk yanında uygun

yetiştirme teknikleri konusunda üreticilere eğitim verilmelidir.

5. Halen birçok yağlı tohumlu bitkilerde eksik olan mekanizasyon

gerçekleştirilmeli, işçilik giderlerinin en aza indirilmesi ile maliyetler

azaltılmalıdır.

6. Yağlı tohum üretimini teşvik amacıyla üreticiye verim artırıcı (gübre,

ilaç, tohumluk vb.) girdiler için sübvansiyon uygulanmalı veya tarımsal

kredilerle desteklenmelidir.

7. Yağlı tohumlu bitkilerin ekiminin yaygın olduğu bölgelerde yetiştirilecek

veya yetiştirilmekte olan diğer kültür bitkilerinin taban fiyatlarıyla

uygunluk gösterilmesine dikkat edilmelidir.

8. Nadas alanları ve özellikle şeker pancarı ekim alanlarında uygun yağlı

tohumlu bitkilerin ekim nöbetine alınmasıyla yağlı tohum üretimi

artırılmalıdır.

9. Bölgelere göre ekilecek yağlı tohumlu bitki türü ve çeşitlerini, ekim

alanlarını, uygulanacak fiyat politikalarını belirlemek üzere Tarım

Bakanlığı, Üniversite ve diğer araştırma kuruluşları, üretici birlikleri, ilgili

meslek kuruluşları gibi kurum ve kuruluşlardan oluşacak komisyonlar

kurulmalı, komisyon belirtilen konularda yetkilendirilmelidir.

Page 140: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

138

Diyarbakır’da Lif BitkileriPamuk ülkemiz ve ilimiz ekonomisine çok yönlü

ve çok önemli katkılar sunan bir endüstri bitkisi

olup tekstil, yağ ve yem sanayinin vazgeçilmez

hammaddesidir. Ülkemizde Ege, Çukurova,

Antalya ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde

yetiştirilmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi

291 bin ha’lık ekim alanı ve 1.248 bin tonluk

kütlü üretimi ile ülke pamuk üretiminin % 55’lik

kısmını sağlayan lokomotif bir güce sahiptir. Bu

bölgede yer alan ilimiz Diyarbakır ise Şanlıurfa

ilinden sonra pamuk üreten en önemli 2. il

konumundadır (TUİK, 2009).

Dünyada ve ülkemizde olduğu gibi son

yıllarda Diyarbakır ilinde de pamuk ekim

alanlarında daralmalar gözlenmiştir. Bunun

sebepleri arasında sentetik liflerin daha ucuza

üretilerek pazarlara sunuluyor olması, ülke

içinde uygulanan tarımsal politikalar, pamuk

üretiminde girdilerin fazla kullanılması ve

girdi fiyatlarının yüksek olması gibi nedenler

sayılabilir.

Son yıllarda daha çok özel sektörden, daha az

kamu kuruluşlarından olmak üzere geliştirilen

yeni pamuk çeşitlerinin sayısında hızlı bir artış

kaydedilmiştir. Bu kapsamda Dicle üniversitesi

Ziraat Fakültesi tarafından 2007 yılında Berke

pamuk çeşidi tescil ettirilerek yöre çiftçisinin

hizmetine sunulmuştur.

Günümüzde pamuk üretimindeki temel

amaçlar, yüksek verim yanında, lif teknolojik

özelliklerinin geliştirilmesi, erkencilik,

çırçır randımanının yükseltilmesi, hastalık

ve zararlılara karşı dayanıklılık ve üretim

masraflarının azaltılabilmesidir. Diyarbakır

ili pamuk tarımında bu temel amaçları yerine

getirebilmek için oldukça uygun ekolojik yapıya

sahiptir. Ancak verimli ve kaliteli üretimleri

sınırlayan bazı sorunlar ve alınması gereken

önlemler de mevcuttur.

Pamuk üretimi girdi ve emek yoğun üretim

olduğu için masrafların yüksek olması pamuğun

diğer ürünlerle rekabet gücünü azaltmaktadır.

Bu nedenle yapılacak olan mücadelelerde

biyo-ekolojilerin ve ekonomik zarar eşiklerinin

takibi önem kazanmaktadır. Bölgede pamuk

alanlarında yaygın olan solgunluk hastalığı

(Verticillium Dahlia Kleb) ile mücadelede en

iyi yöntem pamuk üretiminin ekim nöbeti

sistemlerinde yer almasıdır. Minimum toprak

işleme yöntemleri ile insan gücünün kullanıldığı

işlemler azaltılmalı hasat makinayla yapılmadır.

Pamuk ile ilgili kesimler arasındaki iletişim ve

işbirliğinin sağlanması ve Bölge Çiftçilerinin

ürünlerini daha iyi şartlarda pazarlayabilmeleri

için GAP Pamuk Birliği kurulmalıdır. Pamuk

hasadındaki yabancı madde miktarı makineli

hasadın yaygınlaşması ile birlikte azalma

eğilimi göstermiştir. Ancak pamuğun bir

kalite ürünü olduğu unutulmamalı ve bölgede

kaliteli üretimler için akredite olmuş kalite

laboratuarlarında analiz edilmiş balyalardan

oluşan tek balya pamuk sistemine geçilmelidir.

Diyarbakır’da Yem Bitkileri Diyarbakır İli hayvancılığının başlıca kaba

yem kaynakları; doğal çayır-mera alanları,

yem bitkileri ve tahıl-mercimek samanları

ile anızlardır. Bölgede yem bitkisi olarak fiğ,

burçak, yonca ve korunga tarımı yapılmaktadır.

İl’de 2008 yılı verilerine göre, 14 bin ha çayır ve

167 bin ha mera alanı mevcut olup, bu alanların

Page 141: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

139

tüm ülkede olduğu gibi, aşırı, zamansız ve bilinçsiz otlatılmaları neticesinde

verim güçleri iyice azalmıştır.

Bölgede yem bitkisi tarımının yaygınlaştırılması için öncelikle, önemli bir

potansiyel olan doğal çayır-mera alanlarının ıslahına ve amenajmanına

ağırlık vermek gerekmektedir. Ancak bu alanların ıslahı kısa vadede

mümkün görülmemektedir. Bu durumda bölgedeki kaliteli kaba yem

açığını kapatabilmek için tarla tarımı içerisinde fiğ, yonca ve silajlık mısır

gibi yem bitkileri yetiştiriciliğine önem vermek gerekmektedir. Bu amaçla

Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümünde yapılan ıslah

çalışmaları sonucu 5 adet fiğ çeşidi (Dicle, Kral Kızı, Görkem, Karakaya

ve Özgen) 1 adet sentetik yonca çeşidi (Başbağ) tescil ettirilmiş olup, bu

çeşitlere ait sertifikalı tohumluklar çoğaltılarak bölge çiftçilerinin hizmetine

sunulmaktadır.

Bölgede Yem Bitkisi Tarımının Geliştirilmesi İçin Bazı Çözüm Önerileri Aşağıda Verilmiştir

1. Bölgede entansif hayvancılığık teşvik edilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.

2. Tarım Bakanlığı tarafından yem bitkilerine verilen üretim desteği daha

makul düzeylerde devam ettirilmelidir.

3. Yem bitkileri üreten çiftçilere pazarlama konularında yardımcı olunmalı,

bu amaçla üreticilerle hayvan sahiplerinin buluşacağı bir ot borsası

kurulmalıdır.

4. Çiftçilerin kooperatifleşmeleri teşvik edilmelidir.

5. Yem bitkileri üretim ve değerlendirme aşamalarında kullanılan tarımsal

alet (mibzer, ot biçme, balya ve silaj makinaları vb.) alımlarında çiftçiler

desteklenmelidir.

6. Bölgede yem bitkileri ile ilgili yayım ve bilgilendirme hizmetleri

artırılmalıdır.

7. Bölge şartlarına uygun, verimli ve kaliteli yem bitkileri sertifikalı

tohumluklarının çiftçilere uygun fiyattan sağlanması, bu tohumlukların

mümkünse bölgede üretilmesi teşvik edilmelidir.

Page 142: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

140

KAYNAKLAR• Güneydoğu Anadolu Bölgesi Tarım Master Planı 2007. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Strateji

Geliştirme Başkanlığı Gaziantep.

• Arıoğlu, H., Yağ Bitkileri (Soya ve Yerfıstığı). Ç. Ü. Ziraat Fak. Ders Kitabı. Adana.

• Asgrow, Yağlı Tohumlar Bülteni. May Tohumculuk. Bursa.

• Asgrow, Türkiye’de Soya Yetiştirme Teknikleri. May Tohumculuk. Bursa.

• Ayçiçeği Raporu, 1994, Ayçiçeği Raporu, Hasat Dergisi, Sayı: 109, 32-37

• Edip, A. U., Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği, www.bsyd.org.tr

• Emiroğlu, M. 1993. Bitkiler Yağ Sanayimiz. Tarım Bakanlığı Dergisi, Sayı: 87, 23-24.

• FAO 1992. Trade Yearbook. FAO Statisctics Vol. 46. No: 115. Rome

• Gençtan, T., A. Öktem, H. Sürek, M. Gevrek, A. Balkan, 2010. Sıcak İklim Tahılları Üretiminin

Artırılması Olanakları. VII. Türkiye Ziraat Mühendisliği Teknik Kongresi 11-15.01.2010, Ankara.

• Kınacı, E. Kınacı, G., 1992. Batı Asya-Kuzey Afrika Bölgesi ve Türkiye’nin Yağışı Yetersiz Marjinal

Alanlarında Arpa Üretimi, Sorunları ve Geleceği, 2. Arpa Malt Semineri, 10-27, Konya.

• Kınacı, E. G. Kınacı, M. A. Birsin, A. Alp, İ. Kutlu, 2010. Serin İklim Tahılları Üretiminin Artırılması

Olanakları. VII. Türkiye Ziraat Mühendisliği Teknik Kongresi 11-15.01.2010, Ankara.

• Kolsarıcı. Ö., H. Arıoğlu, B. Gürbüz, C. Çalışkan, N. Algan, 1990. Türkiye’de Yağ Bitkileri Üretimi

ve Sorunları, T.M.M.O.B. Zir. Müh. Odası, 3. Teknik Tarım Kongresi, 323-335.

• Kolsarıcı, Ö. 1993. Bitkisel Yağ Açığımızda Yağlı Tohumlu Bitkilerimizin Durumu. Zir. Müh. Der.,

Sayı: 269, 21-23.

• Özgüven, M., Kırıcı, S., Tansı, S., Gür, A., GAP Bölgesinde Uygun Kolza Çeşitlerinin Saptanması.

Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Genel Yayın No: 36.

• Özgüven, M., Yağ Bitkileri (Ayçiçeği, Kolza, Hintyağı). Ç. Ü. Ziraat Fak. Ders Kitabı. Adana.

• Şakar, D. ve B.T. Biçer, “Güneydoğu Anadolu Mercimeklerinde Önemli Bitkisel ve Tarımsal

Özellikler Yönünden Farklılıklar”, Türkiye 4. Tarla Bitkileri Kongresi, Cilt I, 309-313, Tekirdağ,

2001.

• Tuik, 2007, 2008, 2009, 2010. www.tüik.gov.tr.

• TÜGEM 1994, Türkiye Yağlı Tohumlu Bitkiler Üretimi Geliştirme Araştırma Yayın Projesi, Tarım

Bakanlığı, TÜGEM ön proje formu, 4.

Page 143: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 144: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

142

İKİNCİ ÜRÜN MISIR TARIMI VE GAP BÖLGESİ UYGULAMALARI

Page 145: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

143

Yrd.Doç.Dr.Veysel SARUHAN Doç.Dr.İsmail GÜLDicle Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Tarla Bitkileri

Bölümü, Diyarbakır

GİRİŞMısır (Zea mays L.) dünyada artan kullanım alanı nedeniyle talebi sürekli

artan bir bitkidir. Günümüzde mısır, doğrudan insan beslenmesinde

kullanılmasının yanı sıra birçok endüstri dalının da ham maddesini

oluşturmaktadır. Birim alandan yüksek kuru madde elde edilmesi nedeniyle

yem üreticisinin, tanesinden elde edilen nişasta ve yağ nedeniyle de şeker ve

yağ sanayisinin vazgeçilmez ürünü haline gelen mısırın değeri, son yıllarda

bitkisel yağların dizel yakıtı olarak kullanılmasıyla daha da artmıstır.

Dünyada 2007 yılında mısır üretimi yaklasık 767 milyon ton, tüketimi ise

yaklaşık 773 milyon tondur. Üretim ile tüketim arasındaki fark stoklardan

karşılanmaktadır. 2007 yılı dünya mısır stoku 101 milyon ton olup 2006

yılına göre 6 milyon ton azalmıştır (Anonim, 2007).

Kullanım alanlarının artması sonucu mısır ürünlerine oluşan talep fazlalığı

nedeniyle, 2000 yılından bu yana stoklar yaklaşık yarıya inmiştir.

Ülkemizde 2007 yılı itibariyle mısırın ekim alanı 536 bin ha, üretimi

yaklaşık 3.5 milyon ton, ortalama tane verimi ise 660 kg/da’dır. Aynı

yıl mısır tüketimimiz ise yaklaşık 4.6 milyon ton olarak gerçeklesmiştir (Anonim, 2007).

Üretimle tüketim arasındaki fark mısır dışalımı ile karşılanmaktadır.

Rakamlardan da anlaşılacağı gibi ülkemizde neredeyse üretilen mısırın

1/3’ü kadar daha fazla mısıra ihtiyaç duyulmaktadır. Buna ek olarak

ülkemizdeki nüfusun dengeli beslenebilmesi için gerekli hayvan varlığının

yem ihtiyacının karsılanmasında kaba yem olarak da kullanıldığı

düşünüldüğünde mısır açığımızın ürettiğimizin yarısından da fazla olduğu

söylenebilir.

Mısır, dünyada buğday ve çeltikten sonra en fazla tarımı yapılan bir tahıl

bitkisidir. FAO’nun 2004 yılı verilerine göre, 147.145.702 hektarlık ekim

alanı ile dünyada buğday ve çeltikten sonra en fazla ekilen bir bitkidir.

Toplam üretim dikkate alındığında ise, yine aynı verilere göre, 724.515.133

tonluk üretimi ile, buğday ve çeltiğin önünde birinci sırada yer almaktadır.

Dünyada en çok mısır Amerika kıtasında üretilmektedir. A.B.D, tek başına

dünya toplam mısır üretiminin % 40-45’ ini karşılamaktadır (FAO, 2004).

Page 146: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

144

Günümüzde artan nüfusu yeterli ve dengeli

besleme, önemli bir sorun teşkil ettiği gibi

gelecekte de önemli bir sorun olmaya devam

edecektir. Ülkemizde bitkisel kaynaklı gıdalar,

diğer gelişmiş ülkelere oranla daha fazla

tüketilirken, hayvansal kökenli gıdalar ise

daha az tüketilmektedir. Bu durum, yeterli ve

ekonomik hayvansal ürün üretilemeyişinden

kaynaklanmaktadır. Hayvan sayısı bakımından

dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi

olmamıza rağmen, hayvan başına elde

edilen verim, gelişmiş ülkelere nazaran

oldukça düşüktür. Yeterli hayvansal ürün elde

edilemeyişinin en önemli nedenlerinden birisi

de, hayvanların yeterince kaliteli yemler ( kuru

ot, silo yemi, tane yemi ) ile beslenememesidir.

Bölgede mevcut olan hayvansal üretimi

artırmak için, ihtiyaç duyulan tane ve kaba yem

üretimini artırma imkanlarının araştırılması

gerekmektedir. GAP Bölgesi hayvanlarının

ihtiyaç duyduğu yemin karşılanmasında önem

taşıyan bitkilerin başında, kitlesel üretimi ve

besleme değeri yüksek olan mısır gelmektedir.

Birim alandan yüksek tane verimi ve biyolojik

ürün sağlaması nedeniyle önemli bir konuma

sahip olan mısır bitkisi, gerek insan ve hayvan

beslenmesinde gerekse sanayide hammadde

olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Üretilen mısırın büyük çoğunluğu hayvan

beslenmesinde, az miktarda da insan

beslenmesinde kullanılmaktadır.

Mısır, ışığı çok iyi değerlendiren bir C4 bitkisi

olup, kısa zamanda yüksek miktarda kuru

madde oluşturabilme yeteneğine sahiptir. Bu

özelliğinden dolayı Güneydoğu Anadolu Bölgesi

gibi sıcak iklimlerde ve sulu koşullarda ekim

nöbeti sistemlerinde yer alabilecek bir bitkidir.

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)’ın

tamamlanması ile birlikte sulanabilen alanlarda

mısırın ekim nöbeti sistemleri içerisinde yer

alması kaçınılmazdır. Mısır bölgede hem ana

ürün hem de II. Ürün olarak ekimi yapılan bir

bitkidir. Ayrıca son zamanlarda tane üretiminin

yanında silajlık olarak üretimi gün geçtikçe

artmaktadır.

İklim İstekleriBir yerde mısır yetiştiriciliğinin belirlenmesinde

kullanılacak iklimsel faktörler şöyledir.

• İlk ve son don tarihleri

• Ortalama sıcaklığın 10 0C’den yüksek olduğu

gün sayısı

• Yüksek sıcaklığın 25 0C’den yüksek olduğu

gün sayısı

• Toprak sıcaklığı

• Ortalama nispi nem

• Yağışın aylara göre dağılımı ile ilk don ve son

don arasındaki yağış miktarı

• İkinci ürün mısıra kalan yetişme süresi

Bölge iklimi yazları çok sıcak ve kurak, kışları ılık

ve yağışlıdır. Bölgede illere göre, ortalama yağış

miktarı 462-796 mm arasında değişmekte,

yağışların da büyük çoğunluğu Ekim-Mayıs

ayları arasında olmakta, yaz aylarında ise

hemen hemen hiç yağış düşmemektedir.

Bölgede vejetasyon süresi illere göre 298-322

gün arasındadır (Anonim,1998).

Yağışların yaz aylarında az olması ve bunlarında

evoporasyonla topraktan hızla kaybolması, nisbi

nem oranını oldukça düşürmektedir. Bu durumu

Page 147: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

145

düzeltmek için sulama zorunluluğu doğmakta, özellikle ikinci üründe

sulama yapılmadan ürün elde etmek mümkün görülmemektedir.

Toprak İstekleri Mısır her türlü topraklarda iyi yetişirse de; derin profilli, drenajı ve su

tutma kapasitesi iyi, organik madde ve alınabilir besin maddelerince zengin,

havalanması iyi olan topraklarda daha iyi performans göstermektedir.

Bölge toprakları çoğunlukla kırmızı-kahverengi büyük toprak grubuna

giren, düz ya da düze yakın eğimlerde, orta sığ ya da derin, ABC horizonlu

topraklar olup, fazlaca kalsiyum içeren, ana maddesi ince bünyeli, alüviyal

materyal ya da kireç taşı olan topraklardır. Organik madde ve fosfor

oranları düşük olan bölge toprakları, yüksek oranda kil (% 42-62) içerir.

Yüzlek toprak alanlarının oranı hayli fazladır. Böyle alanlarda toprak

derin olmadığından sıcaklığın olumsuz etkileri daha belirgin olarak ortaya

çıkmaktadır (Anonim, 1984).

Toprak Hazırlığı Toprak hazırlığında temel amaç; toprağa organik madde kazandırmak,

mikroorganizma etkinliğini ve besin maddeleri çözümünü artırmak, kök

gelişimine uygun ortam oluşturmak, böcek yuvalarını bozmak, otları yok

etmek, erozyonu önlemektir.

Ana ürün ve ikinci ürün olarak farklılık arz etmekle birlikte mısır iyi işlenmiş

topraklarda iyi performans göstermektedir. Ancak ön bitkinin durumu,

iklim ve toprak şartlarına göre toprak hazırlığı farklılık gösterebilir. Mısır

ana ürün olarak ekilecekse sonbaharda bir kez sürülür. Bunun nedeni

sonbaharda toprak daha iyi oturmakta, sap ve tel kurdu ile daha iyi mücadele

edilmektedir. İlkbaharda ise kültüvatör, diskaro ve tapanla ufalanır.

İkinci ürün olarak ön bitkilerin hasadından hemen sonra anıza ekim,

kültüvatör + diskaro+tapanla işlenmiş toprağa ekim, sulanıp tava

getirildikten sonra rototiller + tapanla ekim şeklinde genel olarak üçe

ayrılmaktadır. Burada önemli olan yüksek verim, düzgün çıkış sağlamak ve

sulamayı kolaylaştırmak için iyi işlenmiş bir toprak yapısı oluşturmaktır.

Ancak ikinci ürüne kalan yetişme süresini iyi değerlendirmek için anıza

ekim önem kazanmaktadır.

Page 148: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

146

GübrelemeMısır bitkisi kitlesel üretiminin yüksek olması

nedeni ile topraktan bol miktarda besin maddesi

kaldırmaktadır. Mısırın ihtiyaç duyduğu gübre

miktarının belirlenmesinde temel olarak üç

nokta bulunmaktadır.

• Bitkinin topraktan kaldırdığı besin

maddesinin tespiti ile,

• Toprak tahlili ile,

• Gübreleme denemeleri ile; Ancak genel

olarak mısıra bir mevsimde 20-25 kg N/

da, 10 kg P2O5’da verilebilir. Azotun yarısı

ile fosforun tamamı ekimle birlikte, azotun

kalan yarısı ise mısırın 40-50 cm olduğu

zaman verilmelidir. Zira mısır bitkisi vejetatif

gelişme döneminde azotun % 43’ünü,

generatif devrede % 51’ini almaktadır.

Ekim ZamanıMısır ana ürün olarak bölgemizde toprak

sıcaklığının 10 0C’ye çıktığı nisan ayında ekilirken,

ikinci üründe ana ürünün tarlayı terketmesi

ile birlikte ekilmektedir. Ancak ikinci ürün

ekilişlerinde ana ürünün tarlayı terketmesinden

hemen sonra vakit kaybetmeden ekim yapmak

sonbahar erken donları ve yağıştan kaçış için

zorunludur.

Ana ürünle ilgili yapılan çalışmalarda Güneydoğu

Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsünce

yürütülen bir çalışmada 19 tane mısır çeşidi

kullanılmış, tane mısır çeşitlerinden 283-700

kg/da arasında tane verimi elde edilmiş, en

yüksek verimi erkenci P 3147 çeşidinden elde

etmişlerdir (Anonim, 1990).

Ana ürün tane mısır üretiminde erkenci çeşitler

üzerinde durulmalıdır. Nitekim tepe püskülü

çiçeklenme tarihi temmuz başına denk gelen

çeşitlerden daha yüksek verim eldesi söz

konusudur.

Diyarbakır ve Şanlıurfa koşullarında yapılan

ekim zamanı çalışmasında erkenci çeşit olan

OsSK 332 çeşidinden Diyarbakır’da 523 kg/da,

Şanlıurfa’da 849 kg/da tane ürünü alınmıştır.

Kullanılan çeşitlerin çiçeklenme süreleri

uzadıkça verimde azalmalar kaydedilmiştir (Çölkesen ve ark; 1997).

Her ne kadar bir sıcak iklim bitkisi olan mısır

32 0C’nin üzerindeki sıcaklıklarda döllenme

problemi oluşturmaktadır. Bu nedenle ana ürün

mısır ekimlerinde çiçeklenme süreleri kısa olan

çeşitler kullanılmalıdır. Sulama imkanlarının

az olduğu işletmelerde ana ürün mısır tarımı

tavsiye edilirken, suyun var olduğu işletmelerde

tarlayı daha uygun ve rantabl kullanmak için ana

ürün + ikinci ürün mısır üzerinde durulmalıdır.

İkinci ürünle ilgili yapılan çalışmalarda

Güneydoğu Anadolu Tarımsal Araştırma

Enstitüsünce toplam 17 tane mısır çeşidi ve 8

silajlık mısır ile yürütülen bir çalışmada, tane

amaçlı çeşitlerden 515-810 kg/da arasında

tane verimi elde edilmiş, en yüksek verimi TTM-

8119 çeşidinden, silajlık mısırda ise 5916.5-

7142.7 kg/da yeşil ot verimi elde edilmiş, en

yüksek yeşil ot verimini TTM-815 çeşidinden

elde etmişlerdir (Anonim, 1990).

Diyarbakır ve Şanlıurfa koşullarında yapılan ekim

zamanı çalışmasında ikinci ürün mevsiminde

Diyarbakır’da 480-731 kg/da arasında değişen

miktarlarda tane ürünü alınmıştır.(Çölkesen ve

Page 149: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

147

ark; 1997).

Yine Diyarbakır koşullarında ikinci ürün olarak yetiştirilen 14 mısır

çeşidinden 486.7-733.7 kg/da arasında tane verimi elde edilmiş

ve Diyarbakır için XL 72 aa, LG 60, MF 714 çeşitlerinin başarıyla

yetiştirilebileceği tespit edilmiştir (Gül ve ark; 1998). Baytekin ve ark.(1997),

Şanlıurfa’da iki lokasyonda mısır çeşitleri üzerine yaptıkları çalışmada;

tane veriminin ise 787-1212 kg/da arasında değişim gösterdiğini

saptamışlardır. Ülger ve ark.(1992),

Harran Ovası sulu koşullarında ikinci ürün olarak yaptıkları çalışmada;

tane veriminin 616-1167 kg/da arasında değişim gösterdiğini, LG 55,

MF 714, C 967, LG 60 ve DK 698 çeşitlerinin bölge için önerilebileceğini

bildirmektedirler. Ferhatoğlu ve ark.(1989),

3 yıl süreyle ikinci ürün koşullarında Şanlıurfa’da yürüttükleri çalışmada; en

uygun ekim zamanının temmuz ayının ilk haftası olduğunu, 600-700 kg/da

dolaylarında verim potansiyelleri olan G 4524, TTM 81-19, TTM 813, G 4507

gibi melez çeşitlerin tane eldesi için önerilebileceğini belirtmektedirler.

Özetle; Bölge için 100-120 gün vejetasyon süresi olan çeşitler üzerinde

durulmalıdır. İkinci ürünlerde ana üründen sonra kalan süreyi iyi

değerlendirecek çeşitler yetiştirilmelidir.

Tohumluk İki ayrı yapıdaki ebeveynin melezlenmesi sonucu elde edilen hibrit mısır

tohumu, taşıdığı heterosis özelliğinden dolayı yüksek verimli olmaktadır.

Ülkemizde mısır üretiminin düşük olması yıllar boyu açık tozlanan

verim kabiliyeti düşük tohumların kullanılması ile yeterince bakım

yapılmamasıdır. Ancak son yıllarda Ege ve Akdeniz bölgelerinde hibrit

tohumların kullanılması ile birim alandan elde edilen verimde artışlar

gözükmektedir. Bu nedenle tane ve silajlık mısır üretiminde verim gücü

yüksek tohum kullanılmalıdır. Tohum seçiminde, tohumun vejetasyon

süresi, ürün amacımıza uygunluğu, makinalı hasat yapacaksak, makinalı

hasada uygunluğu önemlidir. Seçeceğimiz mısır çeşidi amacımıza uygun

olarak seçildiğinde verim yüksek olmaktadır. Bu nedenle atdişi mısır

hem tane hem de silajlık amaçlı olarak verim düzeyi diğer varyetelerden

yüksektir. Makinalı hasat için yatmayan, hasat zamanında yeşilliğini

Page 150: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

148

sürdüren çeşitler kullanılmalıdır. Son yıllarda

geliştirilen atdişi mısır hibrit çeşitleri tanedeki

nem düzeyi düşük, koçan kavuzları sararmasına

rağmen yaprakları yeşil kalabilmektedir.

Tohum MiktarıMısırın mibzerle ekiminde genel olarak dekara

2-3 kg tohum kullanılmaktadır. Mısır çeşitleri

genel olarak selektör sonrası 3-6 grup halinde

çuvallanmaktadır. Bu nedenle tohum miktarının

ayarlanmasında 1000 tane ağırlığı bilinmelidir.

Ayrıca mibzerde kullanılacak plaka buna

göre seçilmeli veya plakada tane iriliği ayarı

yapılmalıdır.

Kullanılacak tohum miktarında esas, hasat

zamanı dekarda yüksek tane ürünü için 7000-

7500 bitki bulunmasıdır. Bu durumda çıkış

ve fide döneminde meydana gelebilecek

kayıpları göz önünde bulundurarak bu miktara

% 10-15 oranında ilave yapılmalıdır. Silajlık

amaçlı mısırda tohumluk miktarı iki katına

kadar artırılması yüksek ot verimi için önemli

olmaktadır.

Bitkilerin sulanması, çapalanması ve

gübrelenmesi için en uygun sıra aralığı 70 cm

olmalıdır. Bu durumda sıra üzeri 20 cm olarak

ayarlanmalıdır. Nitekim; Güneydoğu Anadolu

Tarımsal Araştırma Enstitüsü deneme tarlasında

yürütülen ikinci ürün tane mısır çeşitleri için en

uygun mesafenin 70 x 20 cm (7142 bitki/da)

olduğu belirlenmiştir (Anonim, 1990).

Mısır ekiminde 8-10 yapraklı olana kadar

seyreltme, sulama sonrası meydana gelecek

kaymak tabakasını ve yabancı otları temizlemek

için çapalama işlemleridir. Seyreltme esnasında

bitkiler büyüme konisinin üzerinden koparılırsa

tekrar gelişme gösterebilir. Bu duruma dikkat

edilmelidir. Çapalamada genç bitkilerin üzerinin

toprakla kapatılmamasına ve köklerinin zarar

görmemesine dikkat edilmelidir.

Mısır 8-10 yapraklı olunca (40-50 cm) azotlu

gübreleme yapılır. Gübre listerleri ile gübre

tatbiki ile hem toprak çapalanmış ve boğaz

doldurulmuş, hem de sulama için gerekli

karıklar açılmış olur.

Sulama Sulamada önemli olan husus bitkinin ihtiyaç

duyduğu suyu tam ve zamanında vermektir.

Hiçbir zaman fazla su fazla ürün olmadığı gibi,

eksik sulama beklenen performansı göstermez.

Genel olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesinde

mısır bitkisi 7-10 günde bir tarla kapasitesinde

sulanmalıdır. Ancak bitkinin durumu ile toprak

tavının kontrolüne dikkat edilmelidir.

Mısırın suya en çok ihtiyaç duyduğu dönem

boğaz doldurma, tepe püskülü çıkarma ve süt

olum devresidir. Sulama karık usulü yapılmalıdır.

Karıklar ara çapası ve boğaz doldurma sırasında

oluşturulur. Karıklar ağır topraklarda dar ve

uzun, hafif topraklarda geniş ve kısa olmalıdır.

Karık uzunluğu 45-250 m arasında derinliği 10-

25 cm civarında olmalıdır.

Silaj Silaj amaçlı olarak hasat, yüksek net enerji

verimiyle, yüksek kuru madde içeriğini

birleştirmek ve hayvanlar için çekici yem elde

edilmesidir. Bu nedenle mısır hamur olum

döneminde iken hasat edilir. Hasat haşpa

denilen ve traktör kuyruk milinden hareket

Page 151: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

149

eden makinalarla yapılır ve silaj için küçük parçalara (3-5 cm) ayrılmış

durumdadır.

Mısır ekim alanlarının büyük çoğunluğu tane amaçlıdır. Tane dökme sorunu

olmayan mısırda hasat diğer ürünlerde olduğu gibi kritik değildir. Koçan

kavuzları iyice sarardıktan sonra hasat edilmelidir. Mısır genel olarak

koçanların elle hasadı, biçerdöverle hasat, koçan toplayıcılarla olarak üç

şekilde yapılmaktadır.

Hasatta tane nemi % 22’den az olmalıdır. Ancak bu durumun sağlanması

mümkün olmadığında hasat neminin düşürülmesi önem kazanmaktadır.

Mısır hasattan sonra neminin düşürülmesi için kurutulmalıdır. Kurutma

işlemi, koçanlı bir şekilde serende kurutma, suni kurutucularla kurutma

veya düz bir zeminde güneş altında kurutma şeklindedir.

Ancak özellikle ikinci ürün mısır hasadında düz zeminde güneş altında

kurutma yağışlardan dolayı mümkün görülmemektedir. Mısır tanesinin

muhafazası genel olarak iki temel prensip içermektedir. Bunlar;

• Tanelerin kuru ve serin tutulması

• Her türlü zararlılardan korunmasıdır.

Bu temel prensipleri sağlamak için; nem oranı % 13’ün altında olmalıdır.

Depo iyi korunmalı dış etkilerden etkilenmemelidir.

GAP Bölgesinde Mısırın GeleceğiTürkiye mısır ekim alanının yaklaşık % 50’ si, Karadeniz Bölgesi’nde küçük

tarlalar halinde marjinal alanlarda yapılmaktadır. Bu alanlarda; sulama,

gübreleme ve bakım gibi yetiştirme tekniklerinin uygulanması imkansız

olduğundan dolayı verim düşüklüğü görülmektedir.

Bu nedenle Karadeniz Bölgesinde, mısır ekim alanlarının daraltılması ve

mısır üretiminin, ülkede entansif yetiştirme koşullarının sağlanabileceği

bölgelere kaydırılması gerekmektedir (Gençtan ve ark, 1995).

Gelecek 20 yılda, ikinci ürün mısır alanlarında 50.000 hektarlık bir artış

beklenmektedir. GAP birinci dönem gelişmeleri çerçevesinde, bölgede

ekim alanının ilk etapta 30.000 ha’ a çıkarılabileceği öngörülmüştür.

Page 152: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

150

Projenin ikinci ve üçüncü gelişme dönemlerinde

ise ülkesel tüketim gereksinimleri göz önüne

alınarak, 50.000 hektarlık bir ekim alanı

artışının olabileceği bununla beraber mısırın

sulanan alan içindeki payının da % 10 olacağı

söylenebilir. Gelecek 20 yılda ülke mısır

ekim alanının 700.000 hektara çıkarılması

beklenmektedir (Kün ve ark, 1990).

Bölgede halen monokültür bir tarım sistemi

hakim olup, suyun bitki yetiştirmeyi kısıtladığı

alanlarda; buğday, arpa, nohut, mercimek, susam,

sorgum, burçak, fiğ gibi bitkiler yetiştirilmekte,

sulama imkanı sağlanan alanlarda ise; pamuk,

ayçiçeği, karpuz gibi bitkiler yetiştirilmektedir.

Genellikle, pamuk-pamuk ekim nöbeti sistemi

sulanan alanlarda yaygınlık arz etmektedir.

Bölgede mısır gerek kışlık tahıllardan sonra

ikinci ürün olarak ve gerekse pamuk ekiminin

geciktiği veya kısıtlandığı zamanlarda ana ürün

olarak yetiştirilebilecektir. GAP’ ta ikinci ürün

mısır tarımı yapıldığında, yılda iki ürün alma

imkanı sağlandığından, ana ürün tarımı yerine

bölgede ikinci ürün tarımının yaygınlaşması

beklenmektedir.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2 yılda 5 ürün

alınabilen ve dolayısıyla da eşine az rastlanacak

nitelikte iklim koşullarına ve verimli topraklara

sahiptir.

İşlemeye elverişli arazi miktarı yaklaşık 2477 bin

hektar olup, toplam arazinin % 33’ü kadardır.

Kısıtlı işlemeye uygun arazi 694.3 bin hektar

da hesaba katıldığında, Bölge topraklarının %

42.2’si tarıma elverişli görülmektedir (Anonim,

2005).

ÜR

ÜN

LER 2000 2005

2010 Öngörülen

Ekiliş (ha)

Üretim (ton)

Ekiliş (ha)

Üretim (ton)

Üretim (ton)

BU

ĞD

AY

1.039.378 1.520.807 1.166.612 2.932.322 2.321.055

AR

PA 531.767 758.628 633.208 1.740.922 948.828

PİR

İNÇ

2.206 4.344 2.298 5.460

DA

RI

970 960 1.295 2.028M

ISIR

9.169 47.507 46.039 410.870 750.360

FİĞ 1.151 441 11.126 28.234 16.508

BU

AK

395 126 489 536

PAM

UK

316.819 1.116.273 295.055 1.179.252 3.745.936

AYÇ

İÇEĞ

İ

6.180 3.860 2.936 2.658 29.478

Çizelge 1. GAP Bölgesi’nde Seçilmiş Ürünler Bazında

Ekim Alanları, Üretim Miktarları İle 2010 Yılı Öngörülen

Üretim Miktarı. DİE, GAP İl İstatistikleri, 2005.

Bölgede sulama başladıktan sonra, büyük

Page 153: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

151

bir mısır üretim potansiyeli ortaya çıkacaktır. Mısır bölgedeki mevcut

ve gelecekte oluşacak ekolojik koşulları en iyi değerlendirecek ve yaz

aylarındaki yüksek sıcaklıklardan en az etkilenecek bitkidir. İkinci ürün

yetiştiriciliğini kısıtlayan su faktörünün, GAP’ın tamamlanması ile ortadan

kalkacağından dolayı, mısırın bölgede yaygınlaşması beklenmektedir.

GAP Master Planı’na göre Bölgede hayvan yemi üretiminde artış olacağı

öngörülmektedir. Bölge’de ana ürün arpa dahil yem bitkisi üretiminin

toplam ekiliş alanı %15 ve ikinci ürün silajlık mısır dahil yem bitkisi ekiliş

alanı %8’dir.

Buna göre, toplam yem bitkisi ekiliş alanının %23 olması beklenmektedir.

Halen Bölge’de mevcut yem üretimi %1 civarındadır. Yem bitkileri

üretiminin gelişmesi, hayvancılığın gelişmesi için itici bir güçtür (Bengisu ve

ark, 2010).

Bölgenin ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıdır (Çizelge 2). Kuru tarım

tekniğinin yaygın olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Türkiye ekonomisi

üzerindeki yükünü hafifletmek için tarımsal üretimi hızla artırmak

gerekmektedir. Bu da ancak bölgenin su ve toprak kaynaklarının büyük

ölçüde geliştirmekle mümkündür.

TAHILLAR MISIR

GAP İLLERİEKİLEN ALAN

(HA)EKİM ALANI

(HA)ÜRETİM (TON)

EKİM ALANI (HA)

ÜRETİM (TON)

ADIYAMAN 236.144 157.313 354.801 11.999 2.350

DİYARBAKIR 626.348 402.968 786.042 687 1.575

GAZİANTEP 205.335 144.180 365.172 861 3.675

MARDİN 322.860 198.037 421.259 215 1.049

SİİRT 50.356 39.070 61.698 - -

ŞANLIURFA 963.909 658.427 1.287.056 1.963 7.677

BATMAN 99.588 68.215 120.115 - -

ŞIRNAK 95.435 56.080 91.087 10 16

GAP TOPLAMI 2.599.975 1.724.290 3.396.143 15.735 16.342

TÜRKİYE 18.634.987 13.946.030 29.231.100 550.000 2.000.000

Çizelge 2. GAP’ın Mevcut Durumu

Page 154: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

152

Ayrıca ülkemizde ekilen alandan hariç toplam

5.094.478 ha nadas alanı bulunmakta bu

alanının % 4.32’si (919.904 ha) GAP illerinde

bulunmaktadır. Bölgede halen sulanan 254.800

ha alanın yaklaşık % 88.78’inde pamuk

ekilmektedir. Ayrıca ekili alanların % 66.32’inde

tahıllar yetiştirilmekte, mısır alanı ise % 0.9 gibi

çok düşük seviyelerde seyretmektedir (Anonim;

1996).

Ancak ana ürünlerin sulu alanlara kaydırılması,

sürekli pamuk yetiştiriciliğinde olası problemler

nedeniyle GAP’ta çok geniş alanlar halinde ikinci

ürün olarak tane ve silaj amaçlı mısır üretimi

yapılması beklenebilir.

Page 155: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

153

KAYNAKLAR1. Anonim, 1984. Topraksu Genel Müdürlüğü VII. Bölge Müd, Diyarbakır2. Anonim, 1990. Ülkesel Mısır Araştırmaları Projesi, T.C. Tarım Orman

ve Köyişleri Bakanlığı, GATAE Müdürlüğü Sonuç Raporu, Diyarbakır.3. Anonim, 1996. Tarımsal Yapı ve Üretim. Devlet İstatistik Enstitüsü

Yayınları, Ankara. 4. Anonim, 1998. Devlet Meteoroloji Yıllığı Raporu. Ankara.5. Anonim, 2005. DİE, GAP İl İstatistikleri, 2005.6. Anonim, 2007. Türkiye ve Dünyada Tahılların Durumu Toprak Mahsulleri

Ofisi Yıllıgı 2007.7. Baytekin, H., Bengisu, G., Okant, M., 1997. Şanlıurfa’da Farklı İki

Lokasyonda İkinci Ürün Olarak Yetiştirilen Mısır Çeşitlerinde Verim ve Bazı Tarımsal Karakterlerin Saptanması, Türkiye II Tarla Bitkileri Kongresi, Sh, 148-152, Samsun.

8. Bengisu, G., Yavuzer, Ü., Cevher, C., Öztürkmen, A.R ve Coşkun, M, 2010. Organik Tarımın GAP Bölgesinde Uygulanabilirliği. Türkiye Ziraat Mühendisligi VII. Teknik Kongresi, Ankara.

9. Çölkesen, M., Öktem, A., Akıncı, C., Gül, İ., İri, R., Kaya, Y., 1997. Şanlıurfa ve Diyarbakır Koşullarında Bazı Mısır Çeşitlerinde Farklı Ekim Zamanlarının Verim ve Verim Komponentlerine Etkisi. Türkiye II. Tarla Bitkileri Kongresi, Sh, 139-142, Samsun.

10. FAO, 2004. FAOSTAT Agricultural Date. http://apps.fao.org/cgiin/nphdb.pl?subset- agriculture.

11. Ferhatoğlu, H., Helaloğlu, C., Demir, B., Deniz, Y., 1989. Harran Ovasında İkinci Ürün Olarak Yetiştirilebilecek Mısır Çeşitleri. Şanlıurfa Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları, Genel Yayın No: 52, Rapor Seri No: 36, Şanlıurfa.

12. Gençtan, T., Emeklier, Y., Çölkesen, M., Başer, İ., 1995. Sıcak İklim Tahılları Tüketim Projeksiyonları ve Üretim Hedefleri. Türkiye Ziraat Müh. IV Teknik Kongresi, Ankara.

13. Gül, İ., Akıncı, C., Baytekin, H., 1998.Diyarbakır Koşullarında İkinci Ürün Olarak Yetiştirilen Mısır Çeşitlerinde Verim ve Bazı Tarımsal Karakterler ile Karakterler Arası İlişkilerin Saptanması. Harran Ünv. Ziraat Fakültesi Dergisi.

14. Kün, E., Adak, S., Ulukan, H., Emeklier, Y., Durutan, N., Güler, M., Karaca, M., Yılmaz, B.,1990. Türkiye’nin Tahıl Üretim Potansiyeli ve Stratejisi. Türkiye Ziraat Müh. III. Teknik Kongresi, Ankara.

15. Ülger, A.C., Tansı, V., Sağlamtimur, T., Baytekin, H., Kılınç, M., 1992. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde İkinci Ürün Olarak Yetiştirilebilecek Mısır ve Sorgum Tür ve Çeşitlerinin Saptanması. Ç.Ü.Z.F. Genel Yayın

No: 40, GAP Yayınları No: 67, Adana.

Page 156: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

154

TÜRKİYE YABANİ ASMA GEN KAYNAKLARI

Page 157: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

155

Dilek DEĞİRMENCİ KARATAŞ1 Hüseyin KARATAŞ2 Y.Sabit AĞAOĞLU3

1Dicle Üniversitesi Bismil

Meslek Yüksek Okulu,

Şarap Üretim Teknolojisi

Programı, Bismil,

Diyarbakır2 Dicle Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Bahçe Bitkileri

Bölümü, Diyarbakır3Ankara Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Bahçe Bitkileri

Bölümü, Ankara

degirmencidilek@yahoo.

com

ÖZETBu çalışmada, kültür asması (Vitis vinifera ssp. sativa.) ve yabani asmanın

(Vitis vinifera ssp. silvestris) gen merkezlerinden birisi konumunda bulunan

ülkemizin, yabani asma populasyonuna ait gen kaynaklarımızın mevcut

durumu ve korunmasına yönelik değerlendirmeler yapılmıştır. Sahip

olduğumuz gen kaynaklarımızın korunması, bağcılığın kültür sürecinin

gelişimi konusunda dünya literatüründe yer almak ve bağcılık açısından

ıslah çalışmalarında gen kaynağı olarak kullanılması bakımından önem

taşımaktadır. Çalışmada ayrıca, birçok bitkinin genetik orjinine sahip olan

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan yabani asma gen potansiyeli

hakkında da bilgi verilmiştir.

WILD GRAPE GENETIC RESOURCES OF TURKEY

ABSTRACTThis study aimed to evaluate current condition and conservation of

wild grapevine gene potential of Turkey where is one of the centre for

cultivated grapevine (Vitis vinifera ssp. sativa) and the wild grapevine (Vitis

vinifera ssp. silvestris). Conservation of our wild grapevine germplasm

is important because of taking place in the world literature in terms of

origin of viticulture domestication and using of these genetic resources

for plant breeding. In addition, specifically wild grapevine gene potential

of Southeastern Anatolia Region of Turkey, where have been genetic origin

of many different plants, is discussed.

GİRİŞAsma (Vitis vinifera L.), oldukça eski tarihsel geçmişe sahip ve dünyada

ekonomik anlamda yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan önemli bir türdür.

Günümüzdeki asma populasyonundaki çeşitlilik, insanlık tarihi ile birlikte

oluşmuştur. Vitis vinifera ssp. silvestris, kültür asmasının (Vitis vinifera

ssp. sativa) atası olarak bilinmekte ve bu nedenle önemli bir temsilcisidir (Zohary 1995).

Vavilov’un bitki gen merkezlerinin dünya üzerindeki dağılımı ile ilgili

çalışması sonucunda belirlediği 8 gen merkezinden ikisi (Yakın Doğu ve

Akdeniz) ülkemizin toprakları üzerinde kesişmektedir. Bu nedenle, ülkemiz

yaklaşık 6000 yıllık bir bağcılık kültürüne ve yabani asma (Vitis vinifera ssp.

silvestris) ve de kültür asmasına (Vitis vinifera ssp. sativa) ait olmak üzere

çok zengin bir asma gen potansiyeline sahiptir (Çelik ve ark. 1998).

Page 158: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

156

Kültür asması (Vitis vinifera L.) yüzbinlerce

yıl süren doğal ve planlı bir seleksiyon ile

yabani asmadan (Vitis vinifera ssp. silvestris)

meydana gelmiştir (Levadoux 1956). Yabani

asma populasyonu büyük bir tip zenginliği

göstermektedir. Yabani asma populasyonlarının

dünya üzerindeki dağılım alanları incelendiğinde

bunların çok geniş alanlarda yayıldıkları ve birçok

tiplerine rastlandığı görülmektedir. Yabani

asma populasyonunun dağılım alanlarının

belirlenmesine yönelik yapılan çalışmalarda,

yabani asma populasyonun Fransa (This et al.

2001, Lacombe et al. 2003), İspanya (Arroyo

Garcia et al. 2006), Almanya, İsviçre, Avusturya,

Romanya (Grassi et al. 2003), Tunus (Snoussi

et al. 2004) ve Türkiye’de (Arroyo Garcia et

al. 2006) bulunduğu belirlenmiştir. En fazla

tip zenginliğine Kafkasya ve Hazar Denizi’nin

güneyi ile Anadolu’da rastlandığı literatürde

belirtilmiştir (Ağaoğlu 1999). Mevcut yabani

asma populasyonlarının gerçek Vitis vinifera

ssp. silvestris bireyleri olup olmadığı ve bunların

bağlarda yabani form ya da kültür formu

şeklinde bulunduğu konusu, yapılacak genetik

çalışmalarla netlik kazanacaktır.

Türkiye’de Yabani Asma (Ssp.) Gen PotansiyeliYabani asmanın Paleolitik Çağ zamanında,

Türkiye’nin doğusunda dağlık bölgelerde,

İran’ın kuzey batısında ve Suriye’nin kuzeyinde

ilk olarak insanlığın varoluşu ile birlikte ortaya

çıktığı düşünülmektedir (McGovern 2003).

Yabani asmalarda yapılan genetik analizler

sonucunda; Türkiye, İran ve Gürcistan gibi

ülkelerin asmanın ilk kültüre alındığı merkez

olduğu tahmin edilmektedir. Asmanın yabani

formu, Portekiz’den Türkmenistan’a kadar

ve Rhine nehri kenarlarından Tunus’un kuzey

ormanlarına kadar yayılmaktadır. Bu yabani

formların günümüzdeki yeni çeşitlerin atası

olduğu bildirilmektedir (This et al. 2006).

Son yıllarda yapılan çalışmalarda Avrupa’da

yabani asma populasyonunun hızla azalmakta

olduğu belirtilmiştir (Arnold et al. 2004, This et

al. 2006, Grassi et al. 2006, Di Vecchi-Staraz et

al. 2009). Bu nedenle yabani asma populasyonu

Vitis vinifera ssp. silvestris, 1980 yılında

kaybolma tehlikesi bulunan türler listesine

(IUCN-International Union for Conservation of

Nature-Dünya Doğayı Koruma Birliği) alınmıştır.

Ülkemizde, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve

Tübitak tarafından bitkisel gen kaynaklarımızın

korunmasına yönelik stratejiler geliştirilmiş

ve gen kaynaklarının korunmasına yönelik

hazırlanan projelere destek verilmektedir. Çevre

ve Orman Bakanlığı tarafından Ulusal Biyolojik

Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı (2007)

çerçevesinde yabani asma türlerinden Vitis

vinifera ssp. silvestris’i barındıran Anadolu’nun,

Vitis vinifera türünün mikro gen merkezi olduğu

vurgulanmıştır (Anonim 2008).

Yabani asmanın (Vitis vinifera ssp.

silvestris) Türkiye’deki yayılışı konusunda

değişik araştırıcıların yaptığı çalışmalara

rastlanmaktadır. Yapılan çalışmalarda

Anadolu’nun asmanın anavatanı olduğunu ve

yabani asmanın Türkiye’nin birçok yerinde

yetiştiği ve büyük bir tip zenginliği gösterdiği

konusunda bilgiler bulunmaktadır. Vitis vinifera

ssp. sativa kültür asmasının da Vitis vinifera ssp.

silvestris yabani asmasından doğal seleksiyonlar

sonucunda meydana geldiği literatürlerde

belirtilmiştir.

Page 159: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

157

Yabani asmanın Anadolu’nun birçok yerinde bulunduğuna dair bilgiler;

De Latin (1939) Alleweldt (1965), Oraman (1972), Çırpıcı (1981), Ağaoğlu

ve Çelik (1985), Uzun ve ark. (1996)’nın çalışmalarında bildirilmektedir

(Ağaoğlu 1999). Schumann (1977), Anadolu’da yabani asmaların dağılım

yerlerini inceledikleri çalışmada, Adıyaman’da Kahta ilçesinde ve Fırat

nehri civarlarında yabani asma populasyonunun bulunduğuna dair bilgiler

bulunmaktadır. Türkiye’de yetiştirilen kültür formlarının köken formu

olan Vitis vinifera ssp. silvestris yabani asmasına, Ağaoğlu ve Çelik (1985)

tarafından yapılan çalışmada ülkenin değişik yörelerindeki nehir, dere, çay

ve göl kenarlarında ve ormanlar içerisinde rastlandığı belirtilmiştir.

Vitis vinifera ssp silvestris, yüksek genetik varyasyon göstermekte ve bu

nedenle bağcılıkta ıslah programında yeni tarımsal özellikleri geliştirilmiş

çeşit ve anaç ıslahı çalışmalarında kullanılabilecek oldukça değerli zengin

gen kaynağını oluşturmaktadır (This et al. 2006). Yabani asma populasyonu

içerisinde yüksek ampelografik farklılıklar gösterdiği (Grassi et al. 2004)

belirtilmiştir. Yabani asmaların filokseraya, fungal hastalıklara, soğuk ve

kurak koşullara dayanıklılığı konusunda literatür bilgileri bulunmaktadır.

Hastalık ve zararlılara dayanım özelliği konusunda populasyon düzeyinde

tipleri arasında farklılıklar gösterdiği belirtilmiştir (Ocete et al. 2004, Gallordo

2005, Ocete et al. 2008).

Yabani asma populasyonu, biyotik ve abiyotik stres koşullarına dayanıklılık

ıslah çalışmalarında gen kaynağı olarak kullanılması bakımından önem

taşımaktadır.

Ülkemizde oldukça geniş alanda yabani asma populasyonunun bulunmasına

rağmen biyolojik özellikleri (İnceoğlu ve ark. 2000), kültürel ve ampelografik

özellikleri konusunda bilgi birikimi oldukça azdır (Söylemezoğlu ve ark. 2001,

Çelik ve ark. 2005, Uzun ve Bayır 2007).

Yabani asma populasyonlarının toplanması ve korunmasına yönelik

ülkemizde yürütülen projelerde koleksiyon bağları oluşturularak

genotiplerin tanımlanmasına yönelik çalışmalar sürüdürülmektedir (Çelik

ve ark. 2005, Arroyo-Garcia ve ark. 2006).

Çelik ve ark. (2005) tarafından yapılan projede, Karadeniz, Akdeniz ve

Marmara Bölgesi’nden toplanan yabani asmaların kültürel amaçlarla

bağcılıkta üretimde kullanım olanakları belirlenmeye çalışılmıştır.

Page 160: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

158

Yabani asmanın anaç olarak kullanılabilirliği

ve kültür çeşitleri ile olan uyuşmasını

tanımlamak amacıyla aşı tutma oranları

incelenmiş ve başarılı aşıda kaynaşma oranı

sağlanarak pratikte yararlanma olanakları

araştırılmıştır. Proje sonucunda, değişik amaçlı

ıslah çalışmalarında gen potansiyeli olarak

kullanılabileceği belirtilmiştir.

Yabani asmaların tuzluluğa dayanımı

bakımından yapılan bir başka araştırmada

ise, Marmara Bölgesi’nden alınan örneklerin

tuzlu toprak koşullarına dayanıklı olduğu ve

anaç ıslahı çalışmalarında kullanılabileceği

belirtilmiştir (Kök 2007).

Ülkemizin özellikle Güneydoğu Anadolu

Bölgesi lokal üzüm çeşitliliği bakımından

oldukça zengindir. Genetik analiz çalışmaları

da bu bölgenin sahip olduğu genetik zenginliği

doğrulamaktadır (Karataş and Ağaoğlu 2008, Karataş

et al. 2007, Karataş and Ağaoğlu 2006).

Ancak yeni ıslah edilen çeşitlerin bu lokal

çeşitlerin yerini alması hızla lokal genotiplerin

azalmasına yol açmaktadır. Islah çalışmalarında

değerlendirilebilecek sahip olduğumuz gen

kaynakları çeşitliliğine yönelik bu zenginliğin

korunması önem taşımaktadır.

Bölgede özellikle Diyarbakır ili ve ilçelerinde

dağlık kesimler, vadilik alanları, dere kenarlarında

ve su yataklarında yaygın olarak Vitis vinifera

ssp. silvestris yabani asma tiplerinin bulunduğu

tarafımızdan yapılan arazi incelemeleri ve

gözlemler sırasında tespit edilmiştir.

Bölgede yapılan incelemelerde; Diyarbakır’ın

Merkez, Dicle, Lice, Kulp, Silvan, Çermik, Ergani

ilçeleri ile Bitlis’de merkez bahçelerde ve Ahlat

ilçesinde, Elazığ’da Maden Çayı çevresinde

ve Siirt’de dağlık alanlarda yabani asma

populasyon varlığı tespit edilmiştir.

Tespit edilen bu yabani asma tiplerinde

biyolojik özelliklerinin incelenmesi, üretimde

kullanılabilme olanaklarının araştırılması ve

genetik çalışmaların yürütülmesi bakımından

Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe

Bitkileri Bölümü Araştırma ve Uygulama Bağ

alanında koleksiyon parseli oluşturulmaktadır.

SONUÇDünyada tükenmek üzere olan ve gen merkezi

konumunda olan ülkemize ait yabani asma gen

kaynaklarımızın korunması oldukça önemlidir.

Avrupa yabani asma gen kaynaklarının

toplanması ve korunmasına yönelik çalışmalar

yürüten This et al. (2006) tarafından, asmanın

ilk kültür merkezleri olarak bilinen Türkiye’nin

doğu bölgesi, İran ve Gürcistan’da yabani

asmalarda genetik çalışmaların yapılması temel

niteliğinde olacağı belirtilmiştir.

Sahip olduğumuz yabani asma gen kaynağı

ve genetik zenginliğin korunmasına yönelik

yapılacak morfolojik, kültürel ve genetik

çalışmalar önem taşımaktadır. Kültür

çeşitlerinin yabani asmalardan zaman

içerisinde nasıl oluşum gösterdiği yapılacak

genetik çalışmalarla netlik kazanacaktır. Bu

kapsamda bölgede Vitisvinifera ssp.silvestris’in

doğal yayılım alanlarının bulunduğu yerlerin

belirlenmesine yönelik çalışmaların yapılması

gen kaynaklarımızın korunması açısından

oldukça önemlidir.

Page 161: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

159

Asmanın ilk kültüre alındığı yerlerden olarak bilinen ülkemizin ve birçok

bitkinin de orjinine sahip olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde,

Vitis vinifera ssp. silvestris, populasyonun yayılım gösterdiği alanları tespit

etmek ve yaklaşık büyüklüğünü ortaya koyarak, populasyonunun dağılım

haritasını ortaya çıkarmak, dünyada yapılan diğer araştırma sonuçları ile

karşılaştırılıp “Anadolu’nun Bağcılığın Anavatanı” olduğu tezinin genetik

analizler ile birlikte güçlendirilmesi bakımından bu konuda yapılacak

çalışmalar önem taşımaktadır.

Page 162: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

160

KAYNAKLAR1. Ağaoğlu, Y.S. 1999. Bilimsel ve Uygulamalı Bağcılık (Asma Biyolojisi). Cilt:1. 205s., Kavaklıdere

Eğitim Yayınları.Ankara.

2. Ağaoğlu, Y.S., Çelik, H. 1985. Conservation of Germplasm of Vitis vinifera L. in Turkey. 4 th

International Symposium on Grapevine Breeding, Communications: 40-42, 13-18 April 1985,

Verona (Italy).

3. Ağaoğlu, Y.S., Söylemezoğlu, G., Marasalı, B., Çalışkan, M., Ergül, A., Türkben, C. 1998. Bazı

yerli ve yabancı kökenli üzüm çeşitlerinin poliakrilamid jel elektroforez tekniği ile tane kökenli

izoenzimlerden yararlanılarak ayrımları. 4.Bağcılık Sempozyumu Bildirileri: 145-151, 20-23

Ekim 1998, Yalova.

4. Anonim 2008. Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı-2007. Çevre ve Orman

Bakanlığı. http://www.cevreorman.gov.tr/

5. Arnold, C., Schnıtzler, A., Dourad, A., Peter, R., Gillet, F. 2004. Is there a future for wild grapevine

(Vitis vinifera ssp. silvestris) in the Rhine Valley? Biodiversity and Conservation, 14: 1507-1523.

6. Arroyo-Garcıa, R., Ruiz-Garcıa, L., Bolling, L. et al. 2006. Multiple origins of cultivated grapevine

(Vitis vinifera L. ssp. sativa) based on chloroplast DNA polymorphisms. Mol. Ecol. 15: 3707_3714.

7. Çelik, H. Ağaoğlu, Y.S. Fidan, Y. Marasalı, B. ve Söylemezoğlu, G. 1998. Genel Bağcılık. Sunfidan

A.Ş. Mesleki Kitaplar Serisi: 1, 253s.8. Çelik, S., Bahar, E., Korkutal, İ., D. Kök. 2005. Türkiye’de Doğal Olarak Yetişen Yabani Asmanın (V.

vinifera ssp. silvestris) Tanımlanması ve Üretimde Kullanılabilme Olanakları Üzerine Araştırma.

Türkiye 6. Bağcılık Sempozyum, Bildiriler, Cilt:1, 22-31. 19-23 Eylül 2005, Tarımsal Araştırmalar

Genel Müdürlüğü, Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü. Tekirdağ.

9. Di Vecchi Staraz, M., Laucou,V., Bruno, G., Lacombe, T., Gerber, S., Bourse, T., Boselli, M., This, P.

2009. Low Level of Polen-Mediated Gene Flow from Cultivated to Wild Grapevine: Consequences

fort he Evolution of the Endangered Subspecies Vitis vinifera L. subsp. silvestris.Journal of

Heredity, 100 (1):66-75.

10. Gallardo, A. 2005. Características Ecológicas y Sanitarias de la Vid Silvestre en Andalucía.

Estrategias de Propagación y Conservación. Diciembre de 2005, Tesis doctoral, Univ. Sevilla y

CSIC.

11. Grassi, F., Imazıo, S., Faılla, O., Scıenza, A., Ocete Rubıo, R., Lopez, M. A., Sala, F., Labra, M. 2004.

Genetic isolation and diffusion of wild grapevine Italian and Spanish populations as estimated

by nuclear and chloroplast SSR analysis. Plant Biol. 5, 608-614.

12. Grassi, F., Labra, M., Imazıo, S., Ocete Rubio, R., Failla, O.,Scienza, A., Sala, F. 2006.

Phylogeographical structure and conservation genetics of wild grapevine.Conservation

genetics, 7- 837-845.

13. Grassi, F., Labra, M., Imazio, S., Spada, A., Sgorbati, S., Scienza, A., Sala, F. 2003. Evidence of

secondary grapevine domestication centre detected by SSR analysis.Theor.Appl. Genet. 107,

1315-1320.

Page 163: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

161

14. İnceoğlu, Ö.,Pınar, M.N., Oybak Dönmez, E. 2000. Pollen morphology of

wild Vitis silvestris Gmelin (Vitaceae). Tur. J. Bot. 24, 147-150.

15. Karataş, H., Ağaoğlu, Y.S. 2006. Molecular analysis of Diyarbakır region’s

grapevine germplasm by RAPD (Random Amplified Polymorphic DNA)

technique. Deutsch-Türkısche Agrarforschung (Türk-Alman Tarımsal

Araştırma) 8.Sempozyum, 04-08.10.2005. Bundesforschungsanstalt

für Landwirtschaft (FAL) in Braunschweig. 411-421p.

16. Karataş, H., Ağaoğlu, Y.S. 2008. Genetic diversity among Turkish local

grape accessions (Vitis vinifera L.) using RAPD markers. Hereditas, 00-

1-6.

17. Karataş, H., Değirmenci, D., Velasco, R., Vezzulli, S., Bodur, Ç., Ağaoğlu,

Y. S. 2007. Microsatellite fingerprinting of homonymous grapevine

(Vitis vinifera L.) varieties in neighboring regions of South-East Turkey.

Scientia Horticulturae, 114(3), 164-169.

18. Kök, D. 2007. Responses of V. vinifera subsp. silvestris (C.C. Gmelin)

ecotypes originated from two different geographical regions of Turkey

to salinity stress at seed germination and plantlet stages. Pak J Biol

Sci. 2007 Aug 15;10(16):2631-8.

19. Lacombe, T., Laucou, V., Di Vecchi, M., Bordenave, L., Bourse, T., Siret,

R., David, J., Boursiquot, J.-.M., Bronner, A., Merdinoglu, D. and This, P.

2003. Inventory and characterızatıon of Vıtıs vınıfera ssp. sılvestrıs ın

France. Acta Hort. 603:553-557

20. Levadoux, L. 1956. Les populations sauvages et cultivées de Vitis

vinifera L. Ann. Amélior. Plantes 6, 59-117.

21. McGovern, P.E. 2003. Ancient wine: the search of the origin of the

Viniculture. Princeton University Pres, New Jersey.

22. Ocete, R., López, M. A., Gallardo, A., Pérez, M. A., Troncoso, A., Cantos, M.,

Arnold, C., Pérez, F. 2004. Las Poblaciones Andaluzas de Vid Silvestre,

Vitis vinifera L. subspecies silvestris (Gmelin) Hegi:Estudio Ecológico,

Ampelográfico, Sanitario y Estrategias de Conservacion.Ed. Consejería

de Medio Ambiente, Junta de Andalucía.Sevilla.

23. Ocete, R., Lòpez, M.A., Gallardo, A., Arnold, C. 2008. Comparative

analysis of wild and cultivated grapevine (Vitis vinifera) in the Basque

Region of Spain and France. Agriculture, Ecosystems and Environment,

123, 95-98.

24. Schumann, F. 1972 Notes on the occurence of wild grapes in Turkey.

Notizen zum Vorkommen von Wildreben in der Tuerkei. Wein-Wiss. 32

169-173

Page 164: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

162

25. Snoussi, H., Slimane, M.H.B., Ruiz-Garcia, L., Martinez-Zapater, J.M., Arroyo-Garcia, R. 2004.

Genetic relationship among cultivated and wild grapevine accessions from Tunisia. Genome,

47:1211-1219.

26. Söylemezoğlu, G., Ağaoğlu, S., Uzun, H. İ. 2001. Ampelographic Characteristics and Isozymic

Analysis of Vitis vinifera spp. silvestris Gmel. in Southwestern Turkey. J. Biotechnology and

Biotechnological Equipment , 106-113.

27. This, P., 2001. Caracterisation de la diveriste d’une population de vignes sauvages du Pic Saint-

Loup (Herault) et relations avec le compartiment cultive. Genetic. Selec. Evol. 33, 289-304.

28. This, P., Lacombe, T., Thomas, M.R. 2006. Historical origins and genetic diversity of wine grapes.

Trend in Genetics. Vol.: 22, No:9, 511-519.

29. Uzun, H.İ., Bayır, A., 2007. Bazı Yabani Asma (Vitis silvestris) Tiplerine Ait Çekirdeklerin Toplam

Fenolik Bileşik İçerikleri ve Antioksidan Aktivitelerinin Belirlenmesi. Türkiye V. Ulusal Bahçe

Bitkileri Kongresi, Erzurum.

30. Uzun, İ., Ağaoğlu, Y.S., Söylemezoğlu, G. 1996. Distrubition and isozymic analysis of wild

grapevines (Vitis vinifera ssp. silvestris Gmel.) in Turkey. Intern. Symposium on in-Situ

Conservation of Plant Genetic Resources. Central Res. Ins. for Field Crops. Ankara.

31. Zohary, D. 1995. Domestication of the Grapevine Vitis vinifera L. In the Near East. In The origins

and Ancient History of Wine (Mc Govern, P.E. et al., eds), pp. 23–30, Gordon and Breach

Page 165: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 166: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

HEVSEL BAHÇELERİ VE TARIMDA KULLANILAN KENTSEL ATIK SUYUN TOPLUM SAĞLIĞINA ETKİLERİ

Page 167: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

165

Doç.Dr.Ali CeylanDicle Üniversitesi Tıp

fakültesi Halk Sağlığı AD

Diyarbakır.

[email protected]

ÖZETHem tarihi, kültürel ve doğal zenginliği, hem de ekolojik denge ve

tarımsal açıdan Diyarbakır için önemli yeri olan Hevsel Bahçelerinde ne

yazık ki tarımsal sulamada uzun yıllardan beri kentsel atık su (Haram su)

kullanılmaktadır. Bu durum kentin imajını olumsuz etkilemekte hem de

toplum sağlığı açısından ciddi problemler yaratmaktadır.

Yapılan çalışmalar Hevsel Bahçelerinde çalışanlar ve aile bireylerinde

bağırsak paraziti görülme sıklığının (%62) kontrol grubuna göre (%32)

önemli derecede yüksek olduğunu göstermiştir. Aynı şekilde bahçelerde

çalışanlarda salmonella ve shigella gibi bakteriyel, Hepatit A ve E gibi viral

hastalıklar da çok görülmektedir.

Burada yetişen marul gibi yeşil yapraklı sebzelerde Zn, Cu, Pb ve Mn gibi

ağır metaller de yüksek bulunmuştur. Toplumun sağlığının önemli ölçüde

tehdit eden bu sorunun en kısa sürede çözülmesi ve çözüm bulunana

kadar özellikle çiğ tüketilen sebze ve meyve üretimini durdurulması

gerekmektedir.

GİRİŞHevsel Bahçeleri; Diyarbakır’ın güneydoğusunda Diyarbakır surları ile

Dicle nehri arasında kalan, Dicle nehrinin taşıdığı çok verimli alüviyal

topraklara sahip birinci sınıf tarım arazisi niteliğinde bir bölgedir. Hevsel

Bahçeleri, Mardinkapı’dan başlar güneyden 10 güzlü Köprüye, doğudan da

Yenikapı’ya kadar uzanır.

Kentin akciğeri olarak tanımlanan Hevsel Bahçeleri’nde çok eski tarihlerden

beri sebze ve meyve tarımı yapılmaktadır. Bu nedenle kent tarihinde önemli

yeri vardır. 1960’lara kadar şehir halkının bütün sebze ve meyve ihtiyacını

karşıladığı bilinmektedir. Bugün için de yine bu ihtiyaçları önemli oranda

karşılama potansiyeline sahiptir.

Hevsel Bahçeleri toplamda yaklaşık 4000 dekar alana sahiptir. Bu

alanın 1000-1500 dekarlık bölümü kavaklık olup, yaklaşık 2500 dekarlık

bölümünde ise genelde sebze üretimi yapılmaktadır.

Son yıllarda bu alanın yaklaşık %50’sinde meyve bahçeleri oluşturulmaya

başlanmıştır(1).

Page 168: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

166

Diyarbakır Hevsel Sulama Birliğinin verilerine

göre Hevsel bahçelerinde ekilen sebze ve meyve

çeşitleri şöyledir:

• Kışlık sebzeler; ıspanak, marul, yeşil soğan,

maydanoz, tere, lahana, turp, pazı, roka vb.;

• Yazlık sebzeler; domates, biber, patlıcan,

fasulye, kabak v.b,

• Meyveler; ceviz, incir, kayısı, erik, vişne,

kiraz dut, şeftali vb gibidir.

Hevsel Bahçelerinin farklı ve önemli bir başka

özelliği de ‘İrili ufaklı 100’e yakın kuş türünün

yaşadığı “saklı kuş cenneti” olarak da bilinmesidir.

Bahar gelince sayılarında büyük bir çoğalma

görülen Söğüt bülbülü, yılın 4 mevsiminde

orada olan Saka, başta olmak üzere Kızılgerdan,

Ak Mukallit, Kumru, Ağaç İncirkuşu, Kızılsırtlı

Örümcekkuşu, Akgerdanlı Ötlegen, arıkuşu…

gibi 79 kuşun burada yaşadığı gazeteci Selim

Kaya fotoğraflarla belgelenmiştir. Bunların

yanı sıra şahin, atmaca kerkenez gibi yırtıcı

kuşlar burada doğal denge içinde yaşamlarını

sürdürmektedir(2).

Ayrıca; Hevsel Bahçeleri Diyarbakır folklorunun

baş mönüsüdür.

Mardin kapısından endim aşağı,

Belime bağladım lahur kuşağı,

İmdada yetişin HEVSEL uşağı,

Vurmayın, arkadaşlar ben yaralıyam,

El alem al geymiş, ben karalıyam...

Dizeleri ile “Şark Bülbülü” merhum Celal

Güzelses’in türkülerine konu olmuş kentin

kültüründe önemli bir yere sahiptir,

Hem tarihi, kültürel ve doğal zenginliği, hem de

ekolojik denge ve tarımsal açıdan Diyarbakır için

bu derece önemli yeri olan Hevsel Bahçelerinde

ne yazık ki tarımsal sulamada uzun yıllardan

beri kentsel atık su (Haram su) kullanılmaktadır.

Sorunun çözümü için geçmişten bu yana

çeşitli projeler üretilmiş ancak sorun bir türlü

çözülememiş ve günümüze kadar gelmiştir.

1980’lerin başında Hevsel Bahçelerine Dicle

Nehrinden temiz su pompalamak için Köy

Hizmetleri il Müdürlüğü tarafından bir pompajlı

sulama projesi tasarlanmış ve plan kısmen 1984

yılında inşa edilmiştir. İşletme masrafları Valilik

tarafından karşılanmak üzere bir yıl boyunca

çalıştırılmasına karşın sonraki yıllar için işletme

masraflarının karşılanması konusunda çiftçiler

arasında bir uzlaşmaya varılamamış olması

ve atık suyun da hala elde edilebilir olması

bu sulama projesini kullanım dışı bırakmış ve

pompa istasyonu kapatılmıştır.

1998–1999’ da DİSKİ (Diyarbakır Su ve

Kanalizasyon İdaresi) tarafından yapılan

Diyarbakır Atik su Projesi ve Ek Çevresel Koruma

projesi kapsamındaki “Hevsel Bahçelerinde

sulama sisteminin rehabilitasyonu” projesi ile

bu sorunun kalıcı çözümü tasarlanmış, Anzele

ve Hz Süleyman su kaynaklarının Hevsel

Bahçelerine sulama suyu olarak verilmesi

planlanmıştır. İşletme giderlerinin karşılanması

için de bir birliğin kurulması, çiftçilerin birlik

bünyesinde toplanması düşünülmüştür. Bu

çerçevede Bakanlar Kurulu 27.12.2002 tarih

ve 2002/5116 sayılı kararı ile Diyarbakır İl Özel

İdaresi, Büyük Şehir Belediyesi, Sur Belediyesi

ve Tarım İl Müdürlüğü tarafından “Hevsel

Bahçeleri Sulama Birliği” kurulmuştur.

Page 169: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

167

Birlik kurulduktan sonra 2004 yılında sadece Anzele suyu herhangi bir

tesis olmadan, DİSKİ tarafından inşa edilen şehir yağmur suyu şebekesi

kullanılarak çiftçilerin daha önce su aldıkları atık su ana arkına, doğal

akışına bırakılmıştır. Yaklaşık 2900 dekarlık tarımsal alanı olan Hevsel

Bahçelerinin sadece 1/3 gibi bir kısmı bu su ile sulanabilmiştir.

2005 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin ve DSİ’nin katkılarıyla

sondaj kuyularının açılması planlanmış, ancak aynı tarihlerde, Tarım

Bakanlığının, Hevsel Bahçelerine Devegeçidi Barajından kapalı boru

sistemi ile cazibeli su getirme projesi gündeme gelince bu planlamalar

askıya alınmıştır.

2006 yılında Tarım Bakanlığı tarafından bu projenin inşasına başlanmış,

2007 yılında önemli bir kısmı tamamlanmıştır. Ancak bu tesisin hala

eksikleri bulunduğu ve birliğe devri konusunda Devegeçidi sulama tesisinin

asıl sahibi olan DSİ ve tesisi devralmak suretiyle işletme ve bakım onarımını

üstlenen Devegeçidi Sulama Birliği ile uzlaşmaya varılamadığından birlik

tarafından henüz kullanılamamaktadır.

2009 yılında gündeme gelen bir başka çözüm önerisi ise Dicle Barajından

Mardin’e su taşıyacak olan sulama kanalından Hevsel Sulama kanalına

bir priz açılmasıdır. Ancak bunun hızlanması ve kesinleşmesi için de tüm

kurumların desteği ile girişimlerde bulunmak gerekmektedir.

2009 yılında DİSKİ’nin desteğiyle Benusen su kuyusu birlik tarafından

aktifleştirilmiş ancak o bölgede hala açıkta atık suların akıyor olması

ve denetindeki yetersizlikler ve DİSKİ’nin bu atık suları kalıcı bir şekilde

kontrol altında tutamaması sonucu o bölgedeki çiftçiler üretimde atık su

kullanmaya devam etmektedirler(1).

Konu başta İl Hıfzısıhha Kurulu olmak üzere birçok kurum ve kuruluşun

sürekli gündemindedir. “13.06.2008 ve 30.04.2009 İl Hıfzıssıhha Kurulu

Kararları’nda Hevsel Bahçeleri’nin atık suyla sulanmasının toplum sağlığını

tehdit ettiği belirtilmiş, ilgili kurum ve kuruluşların ( İl Sağlık Müdürlüğü,

Tarım İl Müdürlüğü, Çevre ve Orman İl Müdürlüğü DİSKİ) üzerine düşen

sorumluluğu yerine getirmeleri konusunda uyarılmıştır(3,4).

Tüm çabalara karşın suyun yetersizliği, maliyet denetim eksikliği vb

Page 170: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

168

gerekçelerle bugün halen Hevsel Bahçelerinde kentsel atıksu ile sulama işlemi sürmektedir. Bu

durum kent açısından ciddi problemler yaratmaktadır. Bu problemleri şöyle sıralamak mümkündür:

Arıtılmamış Kentsel Atıksu İle Sulanan Tarım Arazilerde Çalışanlar ve Buralarda Yetişen Ürünleri Tüketenler İçin Başlıca Sağlık Riskleri;

1 Mikrobiyolojik KirlilikAtık sular içinde çok sayıda hastalık yapıcı (patojen) mikroorganizma barındırmaktadır. Toplum

sağlığı açısından bakıldığında kentsel atık suların tarımsal sulamada kullanılmasının en önemli riski

patojen mikroorganizmalardır. Bu mikroorganizmalardan bir kısmı ve neden oldukları hastalıklar

tablo 1’de verilmiştir(5).

Mikrorganizma Hastalık

BAKTERİLER

Salmonella typhi

Salmonella paratyphi

Shigella spp

Vibrio cholera

Mycobacterium Tuberculosis

Campilobacter jejuni

Patojenik Escherichia coli

Yersinia enterocolitica

Legionella pneumophila

Leptospira icterohaemorrhagiae

Tifoid ateş (Tifo)

Paratifoid ateş

Basilli dizanteri

Kolera

Tüberküloz

İshal

İshal

İshal ve Septisemi

Lejyoner Hastalığı

Leptospiroz

VİRÜSLER

Poliovirus

Hepatit A, Hepatit E

Rotavirüs

Adenovirüs

Norwalk ajanı

Reovirüs

Astrovirüs

Calicivirüs

Coxsackie A

Echovirus

Çocuk Felci

Bulaşıcı Hepatit

İshal/Gastroenterit

Solunum Hastalığı

Gastroenterit

Gastroenterit

İshal, kusma

İshal, kusma

İshal, kusma

Menenjit, Ensefalit

PROTOZOA (TEK HÜCRELİLER)

Entamoeba histolytica

Giardia lamblia

Cryptosporidium parvum

Balantidium coli

Cyclospora cayetanensis

Toxoplasma gondii

Phyllum microspora

Amipli Dizanteri

İshal

İshal

İshal, dizanteri

Bağırsak hastalıkları

Toksoplazmozis

Mikroporidiyozis

Page 171: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

169

HELMİNTHLER(BAĞIRSAKSOLUCANLARI)

Schistosoma

Ascaris lumbricoides (Yuvarlak

solucan)

Ancylostoma duodenale

Necator americanus

Taenia spp. (Tenya) Enterobius

vermicularis (Kılkurdu)

Hymenolepis nana

Trichuris trichura

Strongyloides stercoralis

Toxocara canis

Kan işeme, Şistozomiyazis

Askariyaz (İnce bağırsak

infestasyonu)

Anemi (Kansızlık)

Anemi (Kansızlık),

Tenyazis

Enterobiyazis

Himenolepiyazis

İshal, Karın Ağrısı, Bulantı Ateş,

Karın Ağrısı

Ateş, Karın Ağrısı

Tablo. 1: Dışkı ile atılan ve Kontamine su ve besinlerle insanlarda hastalık yapan

mikroorganizmalar ve yol açtığı hastalıklar:

Arıtılmamış atık sularla temas, özellikle çocuklar ve yetişkinler için,

ciddi Ascaris ve Kancalı kurt gibi helmint enfeksiyonu riskini artırır. Aynı

şekilde arıtılmamış atık sular nedeniyle Kolera, Tifo ve Basilli dizanteri

Helicobacter phylori gibi bakteriyel enfeksiyonların, Amipli dizanteri gibi

protozoon enfeksiyonları ve Norovirüs gibi viral enfeksiyonlara bağlı

ishallerin arttığı, bir çok kaynakta belirtilmektedir(5,6,7,8).

Diyarbakır Hevsel bahçelerinde çalışan bireylerde bağırsak paraziti

görülme sıklığının belirlemek üzere Hevsel Bahçelerinde çalışanlar ve aile

bireylerinden oluşan 179 kişi ile ve kontrol grubu olarak da bu bireylerin

komşuları olan fakat Hevsel bahçelerinde çalışmayan 181 kişiyi kapsayan

bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada Hevsel Bahçelerinde çalışanlar ya

da aile bireylerinde bağırsak paraziti görülme sıklığı %62 olmasına karşın

kontrol grubunda %32 bulundu. Bahçede çalışanlarda en sık saptanan

bağırsak paraziti Ascaris lumbricoides idi. Çalışanların %20’sinde birden

fazla sayıda bağırsak paraziti görülürken, kontrol grubunun %9’unda birden

fazla bağırsak paraziti saptanmıştır(6). Çalışanların dışkılarında salmonella

ve shigella üreme sıklığı da anlamlın derecede yüksek bulunmuştur. Yine

aynı araştırmada Hevsel Bahçelerinde çalışanların Hepatit E enfeksiyonu

geçirip geçirmediğine bakılmış ve çalışanların %34.8’inde anti-HEV pozitif

bulunduğu, kontrol grubunda ise bu oranın %4.4 olduğu saptanmıştır(7).

Bu hastalıklar atık su ile sulanan tarım arazilerinde çalışanlar olduğu kadar

buralarda yetişen ürünleri tüketenler ve o bölgede yaşayanlar için de risk

oluşturmaktadır. Zira hastalık yapıcı bu etkenler böyle topraklarda ve

Page 172: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

170

bulaştıkları bitki yüzeylerinde 10 ile 100 gün kadar canlılıklarını koruyabilmektedirler(tablo 2)(8).

Toprakta Bitki yüzeyinde

Virüsler: Enterovirüsler <100 gün, genellikle <20 gün <60 gün, genellikle <15 gün

Bakteriler: Fekal koliform, Salmonella

spp.

Vibro kolera

<70 gün, genellikle <20 gün

<70 gün, genellikle <20 gün

<20 gün, genellikle <10 gün

<30 gün, genellikle <15 gün

<30 gün, genellikle <15 gün

<5 gün, genellikle <2 gün

Protozoa: Entamoeba histolytica kistleri <20 gün, genellikle <10 gün <10 gün, genellikle <2 gün

Helmitler: Ascaris yumurtaları

Kancalı kurt larvaları

Taenia saginate yumurtaları

Trichuris trichiura yumurtaları

Aylarca

<90 gün, genellikle <30 gün

Aylarca

Aylarca

<60 gün, genellikle <30 gün

<30 gün genellikle <10 gün

<60 gün genellikle <30 gün

<60 gün genellikle <30 gün

Tablo 2:Toprakta ve bitki yüzeyinde bazı patojenlerin hayatta kalış süreleri

Atık suyun Tarımda Kullanılabilmesi için WHO tarafından önerilen mikrobiyolojik kalite standartları

tablo 3’de verilmiştir(9). Tablo 4’de değişik noktalardan alına ise Diyarbakır İli kentsel atık suyunun

bazı parametreleri verilmiş olup en kirli noktanın Benusen deresi olduğu görülmektedir.

Kat

egor

i

Atık su Kullanım Durumu

Sunuk Kalan Grup≥

En fazla olabilecek Nematod Yumurtası ort/Lt.

Fekal Koliform(Geometrik ort/100ml)

Arıtma ile ulaşılması gereken mikrobiyolojik Kalite

A

Pişirilmeden

yenecek

yiyecekler, spor

alanları, parklar

İşçiler,

tüketiciler

halk

≤1 ≤ 1000Seri stabilizasyon havuzu

kurulmalı

BHububat,

Endüstri bitkisi,

otlak çayır, ağaç

işçiler ≤1Önerilen bir

standart yok

Stabilizasyon havuzunda

8-10 gün

C

Halkın ve

işçilerin sunuk

olmadığı hububat

sulaması

yokUygulanır

değil

Uygulanır

değil

Primer

sedimentasyondan az

olmamak koşulu ile

sulama teknolojisine

uygun arıtma

Tablo 3: Tarımda Kullanılacak Atıksuyun WHO tarafından önerilen Mikrobiyolojik Kalite Standartları:

Page 173: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

171

ParametrelerBenusen deresi

Fiskaya MardinkapıDicle Mah.

10 gözlü köprü (Dicle

nehri)

Sadi Köprüsü

Bulanıklık NTU 97 73 87 120 33 5.2

Renk Pt-Co 120 90 60 80 10 5

AKM mg/l 470 300 350 370 200 20

BOİ5 mg/l 621 136 183 178 38 20

KOİ mg/l 1371 408 378 400 166 70

NH3-N mg/l 8.1 2.5 4.1 2.8 2.0 0.08

Yağ mg/dl 62 28 14 12 1 0

Deterjan 0,113 0.127 0.151 0.129 0.066 0.04

Toplam Koli Basili EMS/100ml

75x104 82x104 62x104 83x104 12x104 24x103

Tablo 4: Diyarbakır İli Atıksuyunun bazı Karakteristikleri

Kimyasal KirlilikAtık suların içinde kimyasal maddelerin bulunması da sağlık açısından

tehlikelidir. Kanalizasyon sistemleriyle toplanan kentsel atık sular içerisinde,

evsel ve endüstriyel kaynaklı çeşitli inorganik maddeler bulunmaktadır. Ev

temizliğinde kullanılan bazı kimyasalların da bu atık sulara karıştığı göz

önünde bulundurulduğunda sağlık açısından bulaşıcı hastalıklar yanında bu

kimyasallara bağlı kalıcı sağlık sorunları da oldukça önemlidir. Atık sularda

bulunan organik maddeler arasında; yağlar, sabun, sentetik deterjanlar,

proteinler ve bunların ayrışmasından oluşan ürünler ile çeşitli doğal ve

sentetik organik kimyasallar yer almaktadır (5).

Bazı ağır metaller yetiştirilen tarım ürününde birikerek hem bu ürünlerin

gelişimlerini etkilemekte, hem de bu maddeler insana geçerek çeşitli

sağlık sorunlarına neden olmaktadır(10). Genellikle atık sulardaki

kimyasalların kaynağını endüstriyel atık sular oluşturur. Endüstriyel atık

suların kanalizasyon sistemine verilmesi durumunda arsenik, kadmiyum,

krom, bakır, kurşun, cıva, çinko gibi toksik etkiye sahip inorganik maddeler

içerebilirler. Kimyasal içerikleri yönünden, tarımsal alanlarda atık suların

sulama için kullanılmasında temel sorun, toksik kimyasalların toprakta

birikmesidir. Yapılan bir çalışmada foseptik atıklar ile sulanan topraklarda

yetiştirilen marul, patates, domates, mısır ve lahana gibi bitkilerin metal

Page 174: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

172

içeriğini araştırmış ve 16 yıl sonra bile bu

bitkilerin alabileceği metal miktarının halen

toprakta mevcut olduğu görülmüştür(10). Yapılan çalışmalarda Ispanak, marul gibi

bitkilerde ki ağır metal içeriği özellikle Zn,

miktarında artış göstermiştir (11). Marul ve bazı

sebzelerin köklerinde Cd, Ni ve Cu’ın, yapraklarda

ise Pb’un daha çok biriktiği belirlenmiştir (12).

Atık su ile sulanan yapraklı sebzelerin Zn, Cd

ve Pb miktarı, meyve sebzelerine oranla daha

yüksek bulunmuştur (13).

Dicle Üniversitesi’nde Demir ve ark.’ı tarafından

yapılan çalışmada foseptik atıklar ile sulanan

Hevsel bahçelerine ait su, toprak ve marul

örneklerindeki Zn, Cu, Pb ve Mn miktarlarının

Fabrika deresi bölgesindeki örneklere oranla

çok daha yüksek düzeyde oldukları belirlenirken,

Fabrika deresi ile sulanan marul ve toprak

örneklerinde ise Fe miktarının daha yüksek

olduğu belirlenmiştir(14).

Hev

sel B

ahçe

leri

Zn(ppm)

Cu(ppm)

Mn(ppm)

Pb(ppm)

Fe(ppm)

Su 10.400 1.050 0.371 0.910 0.035Toprak 9.750 13.270 18.490 1.670 16.990

Yaprak 10.070 16.890 19.620 1.720 19.200

Fabr

ika

Der

esi B

ölge

si

su 4.300 - 0.258 - 0.018Toprak 1.970 2.790 1.920 - 26.320

Yaprak 1.850 4.050 0.920 - 26.520

Tablo 5: Hevsel Bahçeleri ve Fabrika Deresi bölgesinde

Yetişen Marullarda Bazı Ağır Metaller (ppm)

Demir’in yaptığı başka bir çalışmada Dicle Nehri

ile sulanan ve bu su ile sulanmayan iki alanda

yetişen karpuzlardaki Fe, Zn, Pb ve Cu ağır metal

miktarları yüksek oranlarda bulunmuştur(15).

SONUÇTüm çabalara karşın suyun yetersizliği, maliyet

denetim eksikliği vb gerekçelerle bugün halen

Hevsel Bahçelerinde kentsel atıksu ile sulama

işlemi sürmektedir. Bu durum kent açısından

ciddi problemler yaratmaktadır. Atık suların

uygun olarak toplanması ve arıtıldıktan sonra

güvenli yöntemlerle tarımda kullanılması bugün

birçok ülkede uygulanmaktadır. Ancak tüm

şehrin sağlığı pahasına Hevsel Bahçelerinde

hiçbir arıtma işlemi yapılmayan kentsel atıksu

kullanılmaktadır. Buralarda yetişen ürünleri

ise daha çok ekonomik düzeyi düşük kesimler

tüketmektedir. Bu şekilde halkın sağlığı ile

oynamak suç oluşturmaktadır. Kaçak olarak atık

su ile sulama yapanlar hakkında suç duyurusunda

bulunmak da dahil olmak üzere tüm önlemler

en kısa sürede alınmalı ve kanalizasyon suyu ile

sulamanın önüne geçilmelidir.

Page 175: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

173

KAYNAKLAR: 1. T.C. Hevsel Bahçeleri Sulama Birliği. Hevsel Bahçelerinin Atık Su Sorunu

Hakkında Raporu. 2. www.trakus.org/kods_bird/uye/?fsx=2fsdl22@d&sxc=1&id=489.

erişim tarihi 29 Mayıs.20103. Diyarbakır YG21 Çevre ve Sağlık Ana Çalışma Grubu “Hevsel Bahçeleri

Atık Su Sorunu” başlıklı raporu. 4. Diyarbakır İl Hıfzısıhha Kurulunun “13.06.2008 ve 30.04.2009 tarihli

kararları. 5. Kukul Y.S., Ünal Çalışkan A.D., Anaç S. Arıtılmış Atık Suların Tarımda

Kullanılması ve İnsan Sağlığı Yönünden Riskler. Ege Üniv. Ziraat Fak. Derg., 2007, 44 (3): 101-116

6. Ceylan, A., Diyarbakır Hevsel Bahçelerinde Kullanılan Kentsel Atık Suyun Sağlık Üzerine Etkileri. Uzmanlık Tezi. D.Ü.Tıp Fak. Halk Sağlığı AD. Diyarbakır 1999.

7. Ceylan, A., Ertem, M., Ilcın ve Ozekinci, T. 2003. A Special Risk Group for Hepatitis E Infection: Turkish Agricultural Workers Who Use Untreated Waste Water for Irrigation. Epidemiol. Infect. J., 131: 753-756.

8. Westcot, D.W. 1997. Quality Control of Wastewater for Irrigated Crop Production, Water Reports, No. 10, FAO, Rome. 86 p.

9. Rachel MA. Mara DD. Analysis of Wastewater for Use in Agriculture. WHO Geneva 1996.

10. Brallier, S., Harrison, RB., Henry, Cl., Xue, DS., Liming effects on availablity of Cd, Cu, Ni and Zn in a soil amended with sewage sludge 16 years previously, Water, Air and Soil Pollution, 86: 1-4, 195-206, 1996.

11. Misra, SG., Dinesh-Mam., Mani, D., Uptake of heavy metals by vegetable crops grown in sewage irrigated and sludge added soils, Current Agriculture, 18:1-2, 49-53, 1994.

12. Jasiewicz, C., Pollution of vegetables with heavy metals, Zeszyty Naukome Akademii Rolniczej im Hugona Kollataja w Krokowie,Rolniotwo, 30, 129-143, 1993.

13. Truby, P., Raba, A., Heavy metal uptake by garden plants from Freiburg sewage farm waste water, Agribiological Research, 43:2, 139-146, 1990.

14. Demir R., Aydın F. Foseptik Atıklar İle Sulanan Marullarda (Lactuca Sativa L. Var. Longifolia Lam.) Ağır Metal Miktarları Üzerinde Býr Çalışma. Ekoloji Çevre Dergisi Cilt: 9 Sayı: 36 (2000), 15-17.

15. Demir R. Dicle Nehri Yöresinde Yetiştirilen Karpuzlarda [Citrullus Lanatus (Thunb.) Matsum And Nakai Ev. Dicle] Ağır Element Tayinleri

Ekoloji Çevre Derg. Cilt 7. S 26. 1998 18-20.

Page 176: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR BİTKİSEL GEN KAYNAKLARI

Page 177: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

175

Aydın ALPDicle Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Tarla Bitkileri

Bölümü, Diyarbakır

[email protected]

ÖZETGenetik Kaynaklar; standart çeşitler ve kendilenmiş hatlar yanında

yabancı ot özelliği gösteren yabani türler, yerel varyeteler ve ıslahçı

stoklarından oluşan, doğrudan gıda maddesi olarak kullanılabildiği gibi

yeni bitki çeşitlerinin gelişimini de yönlendiren bitkisel materyallerdir.

Tarımsal etkinlikler, ormancılık, yapılaşma, sanayileşme, iklim değişikliği

gibi faktörler biyolojik çeşitlilik üzerine olumsuz etkilerde bulunmaktadır.

Türkiye’nin jeomorfolojik yapısı ve çok değişik ekolojik koşullara sahip

oluşu ülkemize bitkisel gen kaynakları yönünden büyük bir zenginlik

sağlamıştır. Yurdumuzda bulunan bitki taksonları sayısının 12.476 olduğu,

bu sayının % 32.7’sine karşılık gelen 4.080 adedinin endemik olduğu bir

çok araştırmacı tarafından ifade edilmektedir. Diyarbakır ve çevresinde

özellikle Karacadağ’da 66 familyadan 269 cinse ait 534 bitki türü, toplam

552 takson olduğu bilinmektedir. Karacadağ’da yetişen 32 endemik tür

saptanmıştır. Leguminosae, Compositae familyası bitkileri bölgede

yetişen ve en fazla türü olan familyalardır. Yapılan araştırmalar sonucunda

kültür formuna en yakın populasyonun Karacadağ/Diyarbakır bölgesinden

toplanan ve halk arasında kaplıca buğdayı olarak adlandırılan Triticum

boeticum ve Triticum monococcum türlerinin olduğu sonucuna varılmış

ve buğday ve arpanın ilk defa Verimli Hilal olarak bilinen alanda kültüre

alındığı yaygın şekilde kabul görmüştür.

GİRİŞYıllardır toprağı, suyu ve havayı temel doğal kaynak olarak göz önünde

bulundurduk. Ancak yakın bir geçmişte bunlara dördüncü temel doğal

kaynak olarak da “genetik kaynakları” ekledik. Genetik kaynaklar, canlıların

gelişimini yönlendiren genleri içerir. Bu alanda çalışanlar olarak, bu çok

değerli genlerin gelecek için korunmasından sorumluyuz.

Tarımsal üretim artışını sağlayacak yeni çeşitlerin geliştirilmesi zorunludur.

Bu yönden yapılacak çalışmalarda ıslahçının en büyük yardımcısı “Bitkisel

Gen Kaynakları”dır (1). Genetik kaynaklar deyimi önceleri sadece kültür

bitkilerinde yeni çeşitler elde edilmesi amacıyla yapılan melezleme

çalışmalarında ebeveyn olarak alınan bitki materyalleri için kullanılmıştır.

Günümüzde ise bu deyimin kapsamı çok genişletilmiş olup; standart

çeşitler ve kendilenmiş hatlar yanında yabancı ot özelliği gösteren yabani

türler, yerel ırklar, ıslahçı stokları şeklinde gruplandırılabilir.

Page 178: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

176

Küresel ısınma ve iklim değişikliği şeklinde

kendini gösteren küresel sorunlar, genetik

kaynakların önemini ve değerini bir kez daha

ortaya koymuştur.

Biyolojik çeşitlilik, başta gıda olmak üzere

insanların temel ihtiyaçlarını karşılamasında

vazgeçilmez bir yere ve öneme sahiptir. İnsan

faaliyetleri sonucu oluşan kirlilik kadar, doğal

kaynakların sürekli ve yanlış kullanımı nedeniyle

küresel biyolojik çeşitliliğin 2020 yılına kadar %

20’sinin kaybedileceği tahmin edilmektedir.

Tarımsal etkinlikler, ormancılık, yapılaşma,

sanayileşme, iklim değişikliği gibi biyolojik

çeşitlilik üzerine olumsuz etkilerde bulunan

etmenlerin gelecekte biyo-çeşitliliğin durumunu

2000 yılında % 45 düzeyinde olan potansiyelin

2030 yılında % 34-42 arasındaki bir düzeye

kadar düşeceği hesaplanmıştır (2).

Bitki Genetik Kaynaklarının KullanımıÜlkemizin zengin genetik kaynakları bunları

koruma yönünde önemli sorumluluklar

getirmekle beraber kullanarak ekonomiye

kazandırma şeklinde fırsatları da önümüze

sermektedir. Günümüzde hüküm sürmekte

olan küresel ısınma ve iklim değişikliği sorunu

karşısında artmakta olan dünya nüfusunun

beslenmesi için başvurulacak ilk kaynak yine

bitki genetik kaynakları olacaktır. Bunun

sağlanması ise gelecek dikkate alınarak

yapılacak çalışmalarla gerçekleşebilir.

Öte yandan, yurtdışından gelen araştırıcılar,

ülkemizin bütün bölgelerinden topladıkları

birçok bitkiyi yasal ya da yasal olmayan yollarla

yurtdışına çıkarmışlardır.

Doğrudan Kullanmaİnsanlık tarihi içinde yabani türler besin

olarak kaynak oluşturmaktadır. Bu yabani

türler önemli mineraller, vitaminler ve diğer

çok sayıdaki gıdayı tamamlayan kaynaklardır.

Bunlar arasında ilaç, kokulu bitkiler, reçine,

yağ, tutkal, boya, tanin, balmumu ve böcek ilacı

elde edilen endüstriyel bitkiler yanında süs

bitkileri de bulunmaktadır. Yabani türlerin geniş

anlamda önemi, kökleri ve yumruları, yaprakları

ve meyvelerinden kaynaklanmaktadır. Yabani

türlerin yetiştirilmesinde karşılaşılan güçlükler

nedeniyle doğadan toplayarak doğrudan

kullanım devam etmektedir. Ancak bu

türlerin üretilerek kullanılması, bitki genetik

kaynaklarının devamlılığını sağlama yönünden

üzerinde durulması gerekli önemli bir konudur.

Tıbbi ilaç ve baharat bitkilerinin birçoğu

doğadaki yabani türler olarak toplanıp yaygın

olarak tüketilmektedir. Son yıllarda toplayıcılar

tarafından birçok bitki türü doğadan toplanarak

satılmaktadır. Özellikle tohum, soğan, rizom

(kök-sap) ve yumru gibi üreme materyalleri

izinsiz sökülüp satılmakta veya yurtdışına

götürülmektedir.

Ülkemizde bitkisel boya kaynağı olarak

kullanılabilecek 150 kadar bitki türü mevcuttur

(3). Bu bitkilerin tarımının yaygınlaşması

üreticilere ekonomik açıdan gelir sağlayıcı gibi

sentetik boyar maddelere göre çevreye zarar

vermemeleri ve birçok olumlu özellikleri yanında

el sanatlarının gelişmesine de katkı sağlayacaktır.

Gıda renklendirici, tekstil, kozmetik ve eczacılık

preparatlarının hazırlanmasında en yaygın

bilinen boya bitkilerinin başında Çivit otu (Isatis

tinctoria), Kökboya (Rubia tinctoria), papatya

(Anthemis tinctoria), muhabbet çiçeği (Reseda

Page 179: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

177177

lutea) gibi bitkiler gelmektedir. Kökboya, boyacı papatyası, hatmi, küsküt,

muhabbet çiçeği, meyan kökü ve çivit otu Güneydoğu Anadolu florasında

yaygın olarak bulunmaktadır. Soğanlı bitkilerin gösterişli çiçeklerinden

dolayı park ve bahçelerin tesisinde, kesme çiçekçilikte ve tıbbi amaçla

kullanımları mevcuttur. Fritillaria türleri Ağlayan gelin ve Adıyaman lalesi,

Sternbergia ve Narcissus türleri Güneydoğu Anadolu florasında yayılış

gösteren önemli soğanlı bitkilerdir.

Genitör Olarak Kullanma Yabani ve ilkel populasyonların diğer bir kullanım alanı, modern kültür

çeşitlerinin fakir olan gen havuzlarının genişletilmesidir. Günümüzde, üstün

verimli ve fakat dar genetik tabanlı olan modern çeşitler başta çevresel

baskılara (Hastalık, zararlı, soğuk ve kurak v.b.) dayanıklılık yönünden

gen eksikli olduklarından, ıslahçılar sürekli olarak kalıtsal materyalin yeni

kaynaklarını aramaktadırlar.

Türkiye’de Bitkisel Gen KaynaklarıTürkiye, bitki genetik kaynakları yönünden çok özel bir konumda

bulunmaktadır. Türkiye’nin jeomorfolojik yapısı ve çok değişik ekolojik

koşullara sahip oluşu ülkemize bitkisel gen kaynakları yönünden büyük

bir zenginlik sağlamıştır. Çünkü Türkiye; Avrupa-Akdeniz-İran fitojeografik

bölgelerin birleştiği yerdedir, Güneybatı Asya ile Avrupa arasındaki yol

üzerinde bulunmakta, çok sayıda cins ve tür için gen merkezi veya genetik

farklılaşma alanıdır, endemik türler yönünden oldukça zengindir, birçok

kültür bitkisinin (Buğday, çavdar, korunga, yonca nohut gibi) anavatanıdır.

Harlan’a göre ülkemizde 100’den fazla türün geniş değişim gösterdiği 5

mikro-gen merkezi bulunmaktadır (4). Bu merkezler ve yaygın bitki türleri

Çizelge 1’de özetlenmiştir.

Mikro-gen Merkezi Türler

Trakya-EgeEkmeklik, makarnalık, turnagagası, topbaş, kaplıca buğdayı- kaba tahıl- kavun- mercimek- nohut- adi fiğ- lüpenler- üçgüller

Güney-Doğu AnadoluKaplıca, gernik, Ae. Speltoides, sakız kabağı, karpuz, kavun, salatalık, asma, fasulya, mercimek, nohut, bakla, yem bitkileri

Samsun-Tokat-AmasyaMeyve cins ve türleri, fasulya, mercimek, bakla, baklagil yem bitkileri

Kayseri ve civarıElma, badem, armut, meyve türleri, asma, mercimek, nohut, yonca, korunga

Ağrı ve civarı Elma, kayısı, vişne, kiraz, kavun, baklagil yem bitkileriÇizelge 1. Türkiye’deki mikrogen merkezleri ve yaygın türler

Page 180: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

178

2007 yılı sonu itibarıyla yurdumuzda bulunan

bitki taksonları sayısının 12.476’ya ulaştığı

belirlenmiştir. Bu sayının % 32.7’sine karşılık

gelen 4.080 adedi endemiktir (5, 6, 7, 8, 9, 10,

11). İki ayrı gen ve çeşitlilik merkezinin örtüştüğü

yerde bulunan Türkiye’nin gen ve orjin merkezi

olduğu bazı önemli kültür bitkileri şöylece

sıralanabilir: Triticum, Hordeum, Secale Avena,

Linum, Allium, Cicer, Lens, Pisum, Medicago ve

vicia. Türkiye’de buğdayın (Triticum ve Aegilops)

25, arpanın (Hordeum) 8, çavdarın (Secale) 5

ve yulafın (Avena) da 8 adet yabani akrabası

vardır. Baklagil bitkilerinden Mercimeğin

(Lens) 4, nohutun (Cicer) 10, yem bitkilerinden

üçgülün (Trifolium) 11 tanesi endemik olmak

üzere 104, yoncanın (Medicago) 34, korunganın

(Onobrychis) 42, fiğin (Vicia) 6 tanesi endemik

olmak üzere 60 türü ülkemizde bulunmaktadır

(12).

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Bitkisel Gen KaynaklarıGüneydoğu Anadolu Bölgesi de ülkemizin

floristik açıdan en az bilinen bölgelerinden

biridir. Bu çerçevede bölge, endemik ve nadir

bitkilerin yanı sıra birçok buğdaygil ve baklagil

bitkisinin yabani akrabalarının yetiştiği önemli

bitki alanlarından birisidir. Bölgedeki bitkilerin

% 36’sı İran-Turan, % 32’si Doğu Akdeniz

kökenli bitkilerdir. Türkiye’de bulunan bitkilerin

% 30-35’inin bu bölgede yayılış gösterdiği

bilinmektedir. Bitki türleri açısından zengin

olan bölgede bazı nadir ve ekonomik önemi

olan bitkiler de (soğanlı bitkiler, orkide gibi)

yetişmektedir (13). Türkiye’de Anthemis

türlerinin % 46’sı, Helychrysum türlerinin %

37.5’i, Rosa türlerinin % 56.4’ü, Astragalus

türlerinin % 38’i Güneydoğu Anadolu Bölgesinde

yetişmektedir (5,14).

Karacadağ’ın Genel Coğrafik ÖzellikleriKaracadağ, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde

sönmüş bir yanardağ olup, Diyarbakır ilinin

güneybatısında yer alır. Volkanik Karacadağ

kütlesi, bazaltik lavlardan meydana gelmiş büyük

bir lav kalkanı olarak tanımlanır. Karacadağ,

120 km çapında, daire şekline yakın bir sahaya

yayılmıştır. Karacadağ volkan kütlesinin

zirveden çevresel kısımlara doğru eğimi çok

azdır ve Diyarbakır, Viranşehir, Hilvan olmak

üzere üç ayrı doğrultuda uzanır. Yaklaşık 7.200

km2 lik bir alana yayılmış bulunan Karacadağ’ın

Diyarbakır yönündeki kesimi bitkisel üretime

elverişlidir. Karacadağ’ın en yüksek yeri,

Mergimir Tepesidir (1981 m). İklim şartları bir

step ikliminin özelliklerini yansıtmakta, yıllık

495.4 - 601.4 mm arasında ortalama bir yağış

almaktadır.

Karacadağ’ın bitkileri ile ilk çalışmalar 19. Yüzyılın

ortalarında başlamıştır. İlk kez 1841-1842

yıllarında Kotschy adlı araştırmacı, bu çevreden

birçok yeni bitki örneği toplamıştır. Bunları

“Flora Orientalis” adlı eserde yayınlamıştır.

Daha sonra 1848-1888 yılları arasında Sintenis,

Noe, Haussknecht aynı bölgeden bitki toplayan

araştırmacılardır. 1957 yılında Davis ve Hedge

Karacadağ’a özgü endemik bir bitki olan

Hesperis hedgei türünü isimlendirmiştir. 1960’lı

yıllarından sonra Cullen, Ratter, Mathew, Baytop,

Güner adlı araştırmacılar bu yöreden özellikle

geofitleri toplamışlardır. Demiriz, Kaynak,

Mısırdalı ve Saya yine bu yıllarda aynı çevreden

bitki toplamışlardır.

2002 yılında tamamlanan ve Sürdürülebilir

Kırsal ve Kentsel Kalkınma Derneği, UNDP

Page 181: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

179

Türkiye temsilciliği GEF-SGP koordinatörlüğünde ve Dicle Üniversitesi

Fen Fak. Biyoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk ERTEKİN’in

öncülüğünde yürütülen; ve yine 2005 yılında, GAP Bölge Kalkınma İdaresi

Başkanlığının desteklediği ve Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim

Üyesi Doç. Dr. Süleyman KIZIL’ın öncülüğünde bölgede yürütülen Gen

Kaynakları Araştırma Projeleri başta Karacadağ olmak üzere Güneydoğu

Anadolu Bölgesi’nden çeşitli bitki örnekleri toplanmış ve birçok bitkiyi bilim

dünyasına tanıtmışlardır.

Karacadağ’ın Bitki ÖrtüsüDiyarbakır ve çevresinde özellikle Karacadağ’da 66 familyadan 269

cinse ait 534 bitki türü, toplam 552 takson olduğu bilinmektedir. Önce

Leguminosae ardından Compositae familyası bitkileri bölgede yetişen ve

en fazla türü olan familyalardır. Onları sırasıyla Cruciferae, Umbelliferae

ve Gramineae familyaları izler. Gramineae familyası 17 cins, 29 türe sahip

olup; en fazla Bromus ve Aegilops cinsleri çeşitlilik gösterir. Bromus cinsi

5 tür ve 5 taksona sahiptir. Ventenata subenervis Türkiye’ye özgü endemik

bir bitki türüdür (15).

Karacadağda Yetişen Önemli FamilyalarFamilya Adı Cins

SayısıTür

SayısıEn Büyük Cinsi Bu cinsin tür ve takson sayısı

Leguminosae 17 88

Trifolium-25 Tür-27 TaksonLathyrus-12 Tür- 14 TaksonAstragalus- 13 Tür- 13 TaksonVicia- 12 Tür- 13 Takson

Compositae 35 63 Centaurea- 7 Tür- 7 TaksonCruciferae 28 39 Alyssum- 7 Tür- 7 Takson

Umbelliferae 20 32Scandix, Bupleurum

Gramineae 17 29Bromus- 5 Tür- 5 Takson, Aegilops

Labiatae 13 28 Salvia- 6 Tür- 6 TaksonScrophulariaceae 7 23 Verbascum- 6 Tür- 6 TaksonRanunculaceae 7 22 Ranunculus- 11 Tür- 11 TaksonLiliaceae 11 20 Allium- 5 Tür- 5 TaksonBoraginaceae 10 19 Onosma

Caryophyllaceae 10 19Cerastium- 5 Tür- 5 Takson, Silene- 5 Tür- 5 Takson

İridaceae 3 11 İris- 6 Tür- 6 TaksonRosaceae 9 11 CratageusPapaveraceae 5 11 Papaver- 6 Tür- 6 TaksonRubiaceae 6 10 Galium

Çizelge 2. Karacadağ/Diyarbakır’da yetişen önemli familya, cins ve tür sayısı ve en

büyük cinsin tür ve takson sayısı (15).

Page 182: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

180

Karacadağ endemik ve nadir bitkinin yanı sıra

birçok buğdaygil ve baklagil bitkisinin yabani

akrabalarının yetiştiği önemli bitki alanlarından

birisidir. Yakacak amacıyla ağaçların kesilmesi

sonucu ağaçlarla kaplı alanlar yerlerini geven

bitkisine terk etmişlerdir. Günümüzde gevenin

hem yakacak hem de hayvan yemi olarak

sökülmesi devam etmektedir. Bu sürecin devam

etmesinin bir sonucu olarak doğal alanlarda

erozyon ve çölleşme başlamıştır.

Günümüzden 40-50 yıl öncesinde az da olsa

ormanlık alanlardan söz edebileceğimiz

Karacadağ’da günümüzde tek tük ağaçlara

rastlıyoruz. Karacadağ’da yetişen bu ağaçlar;

meşe türleri (Quercus), çitlenbik veya dardağan

türleri (Celtis), alıç türleri (Cratageus),

menengiç (Pistacia), ahlat (Pyrus) ve dışbudak

(Fraxinus)’dır (15).

Bazalt kayalıklarla kaplı açık alanlarda 1300

m’den itibaren geven (Astragalus) gibi dikenli

bitkiler görülmektedir. Aşırı otlatma baskısı

nedeniyle geven içinde ve geven yastıkları

arasında birçok bitkinin yetişmesi ve korunması

mümkün olmuştur. Bunlar arasında safran

(Crocus), Gagea gibi erken çiçek açan soğanlı

bitkilere, düğün çiçeği (Ranunculus) ve yılan

yastığı (Eminium) gibi bazı zehirli bitkilere

rastlanır. Bu bitkilerin yanı sıra papatya

(Triplospermum), kan damlası (Adonis) ve hardal

(Sinapis) çok geniş alanlarda görülür. Sütleğen

(Euphorbia)’in bir çok türü ise yaz aylarında

geniş olarak yayılan zehirli bitkilerdir. Aşırı

otlatmanın etkisiyle daha aşağı kesimlerde otsu

türler yok denecek kadar azalmış ve yerlerini

dikenli ve sert yapraklı olan kengere (Gundelia

tournefortii) bırakmıştır (15).

Karacadağda Yetişen Endemik BitkilerKaracadağ’da yetişen 32 endemik tür

saptanmıştır (Çizelge 3). Bu endemik türlerden 3

tanesi (Hesperis hedgei, Lathyrus trachycarpus

ve Paracaryum kurdistanicum Karacadağ’a

özgüdür (15).

Çizelge 3. Karacadağ/Diyarbakır’da yetişen

endemik bitkiler

Endemik Bitkiler

Achillea

teretifoliaCrocus leichtlinii

Scorzonera

semicana

Anthemis

wiedemanniana

Hesperis hedgei

Scutellaria

orientalis subsp.

bicolor

Astragalus

vexillaris

Lathyrus

trachycarpus

Scrophularia

libanotica subsp.

armena

Allium

variegatum

Linaria

confertiflora

Scrophularia

mesopotamica

Alcea calvertii

Linaria

genistifolia

subsp.praelta

Tanacetum

cadmeum subsp.

orientale

Bunium

brachyactis

Medicago

shepardii

Trigonosciadium

tuberosum

Centaurea

sclerolepis

Onosma

procerum

Trifolium

aintabense

Centaurea

kurdica

Paracaryum

cristatum subsp.

cristatum

Verbascum

lysiosepalum

Convolvulus

galaticus

Papaver

clavatumVerbascum tenue

Cicer

echinospermum

Symphytum

aintabicum

Veronica

balansae

Ventenata

subenervis

Page 183: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

181

Diyarbakır’da Yetişen ve Ekonomik Önemi Olan Bitkiler

Buğdaygil Bitkileri (Gramineae)Türkiye Bitki Genetik Çeşitliliğinin Yerinde (In situ) Korunması ulusal

planında belirtilen öncelikli bitkilerden Diyarbakır il sınırları içerisinde

yetişen önemli buğdaygil bitkileri şunlardır:

Triticum (buğday) türleri: T. dicoccoides, T. boeticum ve T. monococcum

türleri özellikle Karacadağ ve Diyarbakır yöresinde kendiliğinden yabani

olarak yetişen ilkel buğday türleridir.

Halk arasında kaplıca buğdayı olarak bilinen Triticum monococcum üzerinde

son yıllarda yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle diploid özelliğe sahip

olması ve elde edilecek bilgilerin rahatlıkla makarnalık ve ekmeklik buğday

ıslahına uygulanabilirliği, araştırıcılar gözünde Kaplıca buğdayını çok

cazip hale getirmiştir. Kaplıca buğdayının ilk defa nerede kültüre alındığı

sorusuna cevap vermek için Heun ve ark. (1997) tarafından yaklaşık

1400 yabani kaplıca (T. monococcum ssp. boeoticum) buğdayı ile kaplıca

(T. monococcum ssp. monococcum) buğdayı arasında karşılaştırmalı DNA

analizleri yapılmıştır. Yapılan analizler sonucunda kültür formuna en yakın

populasyonun Karacadağ/Diyarbakır bölgesinden toplanan populasyon

olduğu sonucuna varılmıştır. Buğday ve arpanın ilk kez “Verimli Hilal”

(İsrail, Filistin, Suriye’nin batı kısımları, Türkiye’nin güneydoğusu, Kuzey

Irak ve İran’ın batı kısmını kapsayan alan) olarak bilinen alanda kültüre

alındığı yaygın şekilde kabul görmüştür (16,17,18,19,20).

Farklı araştırıcılar tarafından yapılan morfolojik analizlerde Kaplıca

buğdayının biotik ve abiotik stress koşullarına dayanıklı olduğu ve bunların

buğday ıslahında kullanılabileceği ifade edilmiştir. Kaplıca buğdayı hem

makarnalık hem de ekmeklik buğdayın yapısında bulunan A genomunu

taşımaktadır. Bundan dolayı makarnalık ve ekmeklik buğday ıslahında

genetik çeşitliliği arttıracak yeni bir gen kaynağı olarak görülmektedir.

Diyarbakır’ın Yerel Buğday Çeşitleriİlkel formlar ve yerel çeşitler genetik taban olarak kültür bitkilerinin

ileride çıkabilecek sorunlarının giderilmesinde ya da kültür bitkilerine

yeni özelliklerin aktarılmasında önemli gen depolarıdır. Yerel çeşitler belli

bir bölgede uzun yıllar seleksiyona uğramış olması nedeniyle çevreye iyi

Page 184: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

182

uyum göstermekte, ekstrem yılların elverişsiz

iklim koşullarında başarılı olmaktadır. Sınırlı

yörelerde üstün bulgur, ekmek ve makarnalık

özellikleri nedeniyle az çok yetiştirilmekte olan,

genetik durulmaya ulaşmış, ekolojik uyumlarını

kanıtlamış yerel çeşitlerin modern çeşit

geliştirme çalışmalarındaki gen aktarımında,

yabanilere göre daha kolay kullanılabilecek

genitörler olduğu gözden ırak tutulmamalıdır.

Son zamanlarda ileri teknolojiye dayalı tarımın

ve yüksek verimli çeşitlerin üretim alanlarına

girmesi ile yerel çeşitlerin birçoğu yok olmuş

ve yok olmaya da devam etmektedir. Bitkisel

üretimde devamlılık ancak yabani türlerin ve

yerel çeşitlerin korunması ile mümkün olacaktır.

Buğdaygil örneklerinin tarımsal ve kalite

karakterleri D.Ü. Ziraat Fakültesi’nde

incelenmiştir. Buradan yola çıkarak: araştırmada

düşük verimli bulunan örnekler yüksek tane

protein oranı göstermişlerdir. Örneklerin

deneme yerinde gerçekleşenden daha düşük

sıcaklıkları da atlatabilen ve yüzyılların

seleksiyon ürünü olarak ayakta kalan kışa ve

kurağa dayanıklı genotipler olduğu söylenebilir.

Yerel Buğday Çeşitleri

Yerli Arpa Örnekleri

Yabani Buğday Türleri

Sorgül Bağacak

2-Sıralı Beyaz Arpa

Aegilops biuncialis

Beyaziye Aşure

2-Sıralı Siyah Arpa

Aegilops caudata

Menceki İskenderiye

2-Sıralı Çakır Arpa

Aegilops cylindirica

Mersiniye Karakılçık

6-Sıralı Beyaz Arpa

Aegilops triuncialis

MısıriRuto

6-Sıralı Çakır Arpa

Hevidi

Çizelge 4. Diyarbakır yerli buğday, arpa ve yabani

buğday türleri

Hordeum (arpa) türleri: Hordeum spontaneum,

Hordeum bulbosum, Hordeum murinum subsp.

leporinum var. leporinum

Aegilops türleri: Aegilops speltoides, Aegilops

columnaris, Aegilops neglecta, Aegilops

triuncialis

Oryza sativa (pirinç): Karacadağın sulanabilen

kesimlerinde yaygın kültürü yapılır. Karacadağ

pirinci olarak adlandırılan ve yörede tercih

edilerek kullanılan bir kültür çeşididir.

Baklagil (Leguminosae) Bitkileri

Cicer (nohut): C. Echinospermum, kültürü

yapılan nohut türüne yakın akrabadır

Lens (mercimek): 3 türü yetişir. Lens culinaris,

L. Orientalis ve L. Montbretii

Pisum (bezelye): P. Sativum’un iki alttürüne ait

üç varyetesi yetişmektedir

Vicia (bakla): 12 türü (13 takson) yetişmektedir.

En önemli türlerinden biri V. Assyriaca’dır

Astragalus (geven): 13 türü yetişir

Lathyrus (mürdümük): 12 türü (14 takson)

yetişir

Lotus (gazal boynuzu): 3 türü yetişir

Medicago (yonca): 5 türü (8 taksonu) yetişir

Trifolium (üçgül): 25 türü (27 takson) yetişir

Page 185: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

183

Süs Bitkileri Anemone coronaria (dağ lalesi), kırmızı çiçekli çeşidi yetişir.

Adonis aleppica (kan damlası): iri ve kırmızı çiçekli, Karacadağın daha

alçak kesimlerinde yetişir

Linaria confertiflora: iri ve güzel kokulu çiçekleriyle dikkat çekici bir

bitkidir

Lathyrus chrysanthus ve L. Trachycarpus türleri sık, iri, güzel renkli ve

kokulu çiçeklerinden dolayı potansiyel süs bitkisi durumundadır

Lotus aegaeus ve L. gebelia: güzel ve bol çiçekli olup yamaçlarda veya

bahçe kenarlarında kullanılabilecek süs bitkilerine örnek teşkil edebilecektir

Sebze ve Meyve Olarak Kullanılan Bitkiler: Karacadağ’da doğal olarak yetişen bazı bitki türleri sebze olarak

kullanılmaktadır. Bunlardan Diyarbakır ve Siverek’de yaygın olarak satılan

bitkiler “kenger” ve “akbandır” bitkileridir.

Sebze olarak kullanılanlar; Lepidium sativum (tere), Gundelia tournefortii

(kenger), Ornithogalum türleri (akbandır), Mentha longifolia (yarpuz),

Nasturtium officinale (tuzik), Capsella (çoban çantası), Sinapis arvensis

(hardal) dir.

Meyva olarak kullanılanlar; Cratageus (alıç), Celtis (dardağan) türleri, Pyrus

syriaca (ahlat)

Glycyrrhiza glabra (Meyan kökü-biyam); Baklagiller familyasındandır.

Kumlu, derin ve humuslu topraklarda doğal olarak Güneydoğu Anadolu

Bölgesinde yetişir. Rizomları (Kök-sap) kurutulur ve kabukları soyularak

şerbet halinde kullanımı bölgede oldukça yaygındır. Boya bitkisi olarak da

kullanılır. Traktörün tarlalara girmesiyle yetişme alanı oldukça daralmıştır.

Bitki Genetik Kaynaklarını Koruma TeknikleriBitki genetik kaynakları üzerindeki tehditler nüfusun artmasıyla başlamış,

son yüzyılda ise farklı nedenler bu değişikliğin artışında etken olmuştur.

Bunlar; tarımsal çalışmalar (meraların sürülmesi, aşırı otlatma, anız

Page 186: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

184

yakma, aşırı gübre ve ilaç kullanımı); şehirleşme,

endüstrileşme, yol ve baraj yapımları; doğadan

aşırı bitki toplama ve sökümü; aşırı orman kesimi

ve orman yangınları; turizm sektöründeki hızlı

gelişmeler şeklinde sıralanabilir.

Yasal DurumAnayasanın 63. Maddesi; doğrudan bitki genetik

çeşitliliğinin korunmasına yönelik olmasa

da; devletin, tarih, kültür ve doğal varlıklar

ve değerlerini korumasını ve bu amaçla

destekleyici önlemler almasını öngörmektedir.

Mera kanunu (1998), Bitki genetik kaynaklarının

toplanması muhafazası ve kullanılması hakkında

yönetmelik (1992), Doğal çiçek soğanlarının

sökümü üretimi ve ihracatına ait yönetmelik

(2004 yılında güncellenmiştir.)

(1995), Kültür ve Tabiat varlıklarını koruma

kanunu (1983), Çevre kanunu (1983), Milli

parklar kanunu (1983), Orman kanunu (1956)

gibi değişik tarihlerde yürürlüğe giren yasalar

sistematik biçimde olmasa da biyolojik

çeşitliliği, dolayısıyla bitki genetik çeşitliliğinin

korunmasına yönelik çalışmalara olanak

sağlamaktadır.

Yeri Dışında (ex-situ) KorumaGenetik materyalin yapay koşullarda uzun süre

muhafaza edilmesi amacıyla tohum depolama,

in vitro depolama (meristem, sürgün ucu

ve tomurcuk gibi bitkisel genetik materyal),

DNA depolama, çiçektozu depolama, tarla

gen bankası ve botanik bahçeleri en yaygın

uygulama alanlarıdır. Türkiye’de bitkisel gen

kaynaklarının doğal olarak korunması ise 30

milli park, 12 tabiat parkı, 32 tabiatı koruma

alanı, 54 tabiat anıtı ve 12 özel çevre koruma

alanı ile yapılmaktadır. Türkiye’de ex-situ

koruma 1964 yılında Ege Tarımsal Araştırma

Enstitüsü bünyesinde kurulan ulusal tohum gen

bankasında başlamıştır. Ankara Üniversitesi

Ziraat Fakültesi Osman Tosun Gen Bankası’nda

3.700 buğday, 3.000 arpa, 1.600 nohut, 500

mercimek ve 1.600 diğer bitki türünden oluşan

örnekler koruma altına alınmıştır. 2010 yılında

Ankara-Yenimahalle`de Tarım ve Köyişleri

Bakanlığı tarafından açılan dünyanın 3. büyük

250 bin tür kaynak kapasiteli bankada, sadece

bitki kaynakları değil, tarımsal üretimde

kullanılan bakteri ve mantarlara ilişkin genler

de koruma altına alınacaktır.

Yerinde (in-situ) KorumaDoğal kaynakların kendi doğal yaşam alanlarında

korunmaları anlamına gelmektedir. Bu tür

koruma sisteminde, doğal yaşam alanlarında

populasyonlar çeşitliliğini devam ettirerek

sistemdeki bitkiler evrimlerini sürdürebilmekte

ve yeni özellikler taşıyan bitkilerin ortaya

çıkmasına olanak sağlanmaktadır. Milli parklar,

Doğal Koruma Alanları, Doğa parklar, Doğal

anıtlar, Yabani hayatı koruma alanları in-situ

koruma stratejileri olarak kabul edilmektedir

(21).

Page 187: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

185

KAYNAKLAR1. Şehirali, S. ve M. Özgen, 1987. Bitkisel Gen Kaynakları. Ankara

Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları. No:1020, Ankara, 294 s.

2. Alkamade, R., M. van Oorschot, L. Miles, C. Nellemann, M.Bakkenes,

B.Brink. 2009. GLOBIO3: A framework to investigate options for

reducing global terrestrial biodiversity loss. Ecosystems. www.pbl.nl/

en/publications.

3. Mert, H. H., Başlar, S. Ve Doğan, Y. 1992. Çevre sorunları yönünden

bitkisel boyaların önemi. II. Uluslar arası Çevre Sorunları Sempozyumu,

104-111, Ankara.

4. Demir, İ. 1990. Genel Bitki Islahı. E. Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları No

496: 366 s. E.Ü.Z. F. Ofset Atölyesi İzmir.

5. Davis, P.H. 1965-85. Flora of Turkey and East Aegean Islands, vol. 1-9,

Edinburgh Univ. Press. Edinburgh U.K.

6. Davis, P.H., Mill, R. And Tan, K. 1988. Flora of Turkey and East Aegean

Islands, V. 10, Edinburgh Univ. Press. Edinburgh U. K.

7. Güner, A., N. Özhatay, T. Ekin ve K.H.C. Başer. 2000. Flora of Turkey and

The East Aegean Islands, II, Supplement, Edinburgh.

8. Vural, M. 2003. Türkiye’nin tehlike altındaki bitkileri. FAO/BM Tematik

Grubu. Türkiye’de Biyolojik Çeşitlilik ve Organik Tarım Çalıştay Raporu,

15-16 Nisan 2003. D168-183.

9. Erik, S. Ve B, Tarıkahya. 2004. Türkiye Florası Üzerine. Kebikeç insan

kaynakları araştırmaları dergisi. 17: 139-163.

10. Özhatay, N. Ve Kültür, Ş. 2006. Check-list of Additional Taxa to the

Supplement Flora of Turkey III. Turk J Bot. 30: 281-316.

11. Özhatay, N. Ve Kültür, Ş. Ve Aslan, S. 2009. Check-list of Additional

Taxa to the Supplement Flora of Turkey IV. Turk J Bot. 33: 191-226.

Doi:10.3906/bot-0805-12.

12. Açıkgöz, N., C.O. Sabancı and A.S. Cinsoy, 1998. Ecogeography and

distribution of wild legumes in Turkey. İnternational Symposium on

In situ Conservation of Plant Genetic Diversity. N. Zencirci, Z. Kaya,

Y. Anikster and W.T. Adams (Eds.). Central Research Institute for field

crops. 113-122.

13. Saya, Ö., A.S. Ertekin, H.Ç. Özen, H. Hoşgören ve Z. Toker, 2001. GAP

Yöresindeki Endemik ve Tıbbi bitkiler, Türkiye Çevre Vakfı, Yayın No:

143, Ankara. 207 s.

14. Sezik, E. 1990. GAP ve Tabiatın yok olması. TÜBİTAK Bülteni, 7: (1-2).

15. Ertekin, S. 2002. Karacadağ bitki çeşitliliği sosyal yapı, tarım ve doğal

Page 188: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

186

kaynaklar raporları. Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma Derneği. Diyarbakır

16. Heun, M., R. Schafer-Pregl, D. Klawan, R. Castagna, M. Accerbi, B. Borghi and F. Salamini. 1997.

Site of Einkorn Wheat Domestication Identified by DNA Fingerprinting. Science, 278: 1321-

1314.

17. Diamond, j. 1997. Location , Location , Location: The first farmers. Science, 278: 1243-1244.

18. Nesbit, M. and L. Samuel. 1998. Wheat Domestication, Archeobotanical Evidence. Science. 279:

1433.

19. Lev-Yadun, A., A. Gopher and S. Abbo. 2000. The Cradle of Agriculture. Science, 288: 1602-

1603.

20. Özkan, H., A. Brandolini, R. Schafer-Pregl and F. Salamini. 2002. AFLP Analysis of a collection of

tetraploid wheats İndicates the origin of Emmer and Hard Wheat Domestication in Southeast

Turkey. Mol. Biol. Evol. 19(10): 1797-1801.

21. Kaya, Z., Kün, E. Ve Güner, A. 1998. Türkiye bitki genetik çeşitliliğinin yerinde (İn situ) korunması

ulusal planı. Çevre Bakanlığı Çecre Koruma Genel Müdürlüğü, Bitki Koruma ve Erozyonla

Mücadele Daire Başkanlığı

Page 189: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 190: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ ORKÖYKÖY TARIMINA KATKILARI

Page 191: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

189

Murat HASPOLATLI İl Çevre ve Orman Müdürü

Orköy NedirOrmanların korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesi hedeflerine ulaşmak

üzere, ormanlar içinde ve bitişiğinde yaşayan köy halkının; ekonomik,

sosyal ve kültürel yönden kalkınmalarına katkıda bulunularak orman-

orman köylüsü ilişkilerinin olumlu yönde gelişmesini sağlamak, orman

köylülerinin ormanlar üzerindeki olumsuz baskılarını azaltmak amacıyla

sağlanan hizmetleri, plan ve projeli olarak ilgili mevzuat çerçevesinde

yürütülmesiyle görevlendirilmiş T.C. Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı

merkez ve taşra kuruluşunun (Orman-Köy ilişkileri Genel Müdürlüğü-Şube

Müdürlüğü) kısaltılmış adıdır.

İlimizdeki Orman Köyleriİlimizde 325 Adet Orman Köyü bulunmakta ve bu köylerimizde yaklaşık

170.000 kişi yaşamaktadır.

Ferdi Kredilerden Yararlanma ŞartlarıOrman köylülerinin tahsis edilecek kredilerden yararlanması Orman

Köylüleri Kalkınma Hizmetlerine İlişkin Esas ve Usullerin 11. maddesinde

düzenlenmiştir. Buna göre; Orman köylerinde oturan halk bu Esas ve

Usullerde belirtilen kredilerden ferdi olarak ya da kurdukları kooperatif ve

kooperatif birlikleri aracılığıyla yararlanabilirler.

a) 8. maddede belirtilen hizmetler için oturduğu köyü kapsayan projelerin

yapılmış olması, 9. maddede belirtilen hizmetler için ise oturduğu köyü

kapsayan planın yapılmış, İl Koordinasyon Kurulunun uygun görüşünden

geçmiş ve Genel Müdürlükçe onaylanmış olması,

b) Kendisinin idareye yazıyla istekte bulunması,

c) Kredilendirmeye esas teşkil edecek konunun, plan ve projelerde

önerilmiş olması,

d) O köyün nüfusuna kayıtlı ve o köyde en az bir yıldan beri oturuyor olması,

e) Yapılacak yardımı bildirilen şartlara göre kullanmayı ve geri ödemeyi

kabullenmiş olması,

f) Muhtaç olması ve bunun köy muhtarlığından alınacak onaylı belgeyle

belgelenmiş olması,

g) Daimi işçi, memur ve bunların emeklilerinden olmaması,

h)Özellikle merkezi köylerde bilgi - görgü mübadelesi ve eğitim kolaylıkları

nedenleri ile küçük sanayi, el ve ev sanatları konularında kredi alacakların,

kapalı ve sağlık şartlarına uygun iş yerlerinin bulunması veya bu gibi iş

Page 192: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

190

yerlerini yaptırmayı kabullenmiş olmaları,

şarttır. Konu ile ilgili eğitim görmüş veya

o konuda çalışmakta olanlar tercih edilir.

Ekonomik konularda her aileden aile reisi tercih

edilmek üzere yalnız bir kişiye kredi verilir.

Ancak doğal afet vb. nedenlerle daha önce

kredilendirilen ve kredi borcu devam eden aile

işletmelerinin toplam proje tutarının yüzde

kırk ve üzerinde hasar görmesi ve bu durumun

hasar tespit komisyonlarınca belirlenmesi

halinde; bir defaya mahsus olmak üzere tesisin

yeniden faaliyete geçirilmesi amacıyla ek kredi

verilebilir.

Sosyal Nitelikli Krediler Kapasite 1-Dam örtülüğü 150 m2

2-Isıtma Pişirme Araçları 1 Takım

3-Güneş enerjili su ısıtma sistemi 2-3 Kolektör

Ferdi Kredilerde Vade Ve Proje Kapasiteleri

S.no İşletme Türü Proje

Kapasitesi

Vade Süresi (Yıl)

Ödemesiz Devre Süresi (Yıl)

1Güneş enerjisi

sistemi- 3 -

2Isıtma

Pişirme Araçları

1 Takım 4 -

3 Fenni Arıcılık 30 Kovan 4 1

4 Süt Sığırcılığı 2 Baş 6 1

5Süt

Koyunculuğu30+1 Baş 6 1

6 Besi Sığırcılığı 10 Baş 5 1

7Besi

Koyunculuğu50 Baş 5 1

8 Halıcılık 1 Tezgah 4 1

9 Kilimcilik 1 Tezgah 4 1

10Motorlu Bez Dokumacılığı

1 Tezgah 4 1

11 İpek Halıcılık 1 Tezgah 4 1

12 Seracılık500 m2 (2x250)

5 1

13Tıbbi ve

Aromatik Bitki Yetiştiriciliği

5 Dekar 5 2

14 Bağcılık 5 Dekar 7 4

15 Meyvecilik 5 Dekar 7 4

16 Zeytincilik 5 Dekar 7 4

17Zeytin

Salamura5 Ton/Yıl 4 1

18Kivi

Yetiştiriciliği2 Dekar 7 4

19 Çilekçilik 2 Dekar 1 1

20Tarla

Sebzeciliği2 Dekar 2 1

21Kültür

Mantarcılığı4000 Kg/

Yıl5 1

22Tatlı Su

Balıkçılığı3000 Kg/

Yıl5 1

TABLO:2

Kooperatif KredileriGenel Müdürlüğümüz, amaçlanan hedefe

ulaşmak için, orman köylüsünün kalkınmasına

katkıda bulunmak üzere, orman köylerinde

kurulan Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri

ile bunların Üst Birliklerinin uygulayacakları

projelere de kredi yardımında bulunmaktadır.

Kuruluşumuz çalışma alanları kooperatifçilik

ilkeleri açısından desteklenmesi uygun

görülen proje konularından başlıcaları aşağıda

verilmiştir.

İşletme Sermayesi 1-Orköy Finansmanı ile tesis kurulmuş olan

kooperatifler,

2-Kurulmuş olan tesisi olumlu yönde çalıştırdığını

belgelerle kanıtlayabilen kooperatifler,

3-Yeni bir sabit yatırıma gerek duyulmadan

Page 193: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

191

kapasite artımında bulunabilecek kooperatifler yararlanır.

Koopeperatifleri Destekleme Faaliyet Alanları1 Orman ürünlerini değerlendirme tesisleri

2 Orman Ürünlerine dayalı ambalaj tesisleri

3 Orman üretimini artırıcı alet ve ekipmanlar

4 Kültür mantarı üretme tesisleri

5 Halıcılık tesisleri

6 Soğuk depolu süt değerlendirme tesisleri

7 Yaş meyve sebze tasnif ve ambalajlama amacıyla çalışacak komple tesisler

8 Tarımsal ürünleri ambalaj, tasnif, depolama ve değerlendirme tesisleri

9 Soğuk hava deposu

10 Yapay yem üretim tesisleri

11 Meyve sebze konserve tesisleri

12 Kekik-Defne işleme ve değerlendirme tesisi

13 1-2 adet traktör ve ekipmanları

14 Genişletme, tamamlama ve modernizasyon tesisleri

15 Orman köylüsüne gelir getireceğine inanılan her türlü tesis

KOOPERATİF PROJELERİKooperatif Projelerini 3 ana başlık altında toplamaktayız bunlar;

1- Yeni yatırım

2- Modernizasyon, genişletme, tamamlama,

3- İşletme sermayesi şeklindedir

PROJE UYGULAYACAK KOOPERATİFLERDE ARANACAK ŞARTLAR 1- Kooperatif ve birliklerin, orman köylerinde kurulmuş olması, (belde,

kasaba hariç )

2- Kooperatif amaç ve ilkelerine uygun,

3- Yasa ve ana sözleşmede belirtilen tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş,

yasal muhasebe defterlerini usulüne uygun tutmuş olması,

4- En son genel kurul toplantısını yapmış, faaliyet göstereceği merkez ve

alanın genel kurulca veya ana sözleşme ile saptanmış olması,

5- Uygulanacak projenin kooperatif genel kurulu ve Bakanlığın onayından

geçmiş olması,

6- Kooperatifin merkez edindiği köydeki hanelerin % 51 inin kooperatifte

temsil edilmesi, şarttır. (Kooperatif Birliklerine yapılacak yardımlarda,

Page 194: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

192

birliğin uygulayacağı projeye katılan

kooperatiflerde de aynı şartlar aranır.) Yukarıda

belirtilen şartları gerçekleştiren kooperatif ve

birliklere, başvuruları halinde, projelerin yıllık

programa alınması, bütçede ödenek ayrılması

sonucu, uygulamak istedikleri projelerin,

Bakanlığın onayından sonra kredi verilmektedir.

YENİ PROJE UYGULAMALARINDA1- Orman ürünlerinin tüketimini azaltıcı ve

israfını önleyici,

2- Orman-halk ilişkilerini olumlu yönde etkileyici,

3- Ferdi kredi verilerek aile işletmelerinin

yarattığı potansiyeli değerlendirebilecek,

4- Kooperatif-ortak ilişkisinin kurulabildiği,

5- Gerekli hammaddeyi en fazla miktarda

sağlayabilen ve fiilen üretici sayısı en fazla olan,

6- Pazar alanı olan,

7-Faaliyet göstereceği yatırım konusunda ilgili

kamu kuruluşlarından olumlu görüş alabilecek,

8- Fon yönetmeliğimizin 58. maddesi gereğince

proje tutarının en az % 10’unu öz kaynaklarından

gerçekleştirebilecek,

9- Uygulamak istenilen projede tesis için gerekli

uygun koşulları taşıyan arsası olan ve böyle bir

arsayı sağlayabilecek,

Ulusal kalkınma planlarında yatırım önceliği

kazanan, Orköy ilçe kalkınma planlarında öncelikli

ilçelerde bulunan kooperatif projelerinde

yukarda belirtilen şartlar aranacaktır.

GENİŞLETME VE MODERNİZASYON PROJELERİ1- Tesisin bulunduğu arsa ve arazisi yeterli olan,

2- Uygulanmak istenen genişletme projesinin,

kurulu tesis kapasitesine olumsuz etkisi

olmayan,

3- Genişletme yatırımlarında, Fon

Yönetmeliğimizin ilgili maddesi gereğince % 10

öz kaynak katkısı sağlayabilen,

4- Daha önce kurulmuş tesisi olumlu yönde

çalıştırdığını kanıtlayabilen ve ORKÖY kredisiyle

tesis kurmuş olan kooperatif projelerine

uygulanır.

2006-2010 ORKÖY ÇALIŞMALARI

YIL ÜNİTE SAYISI PROJE TÜRÜ PROJE TUTARI

(TL)

2006 92 Güneş Enerjisi 115.000,00

27 Süt Sığırcılığı 189.000,00

10Süt

Koyunculuğu78.500,00

30Besi

Koyunculuğu232.500,00

TOPLAM 615.000,00

2007 10 Süt Sığırcılığı 75.000,00

10Süt

Koyunculuğu80.000,00

196 Güneş Enerjisi 245.000,00

TOPLAM 400.000,00

2008 164 Güneş enerjisi 205.000,00

15Süt

Koyunculuğu108.000,00

16 Süt Sığırcılığı 112.000,00

TOPLAM 425.000,00

2009 292 Güneş enerjisi 379.600,00

5 Süt Sığırcılığı 45.000,00

TOPLAM 424.600,00

2010 333 Güneş enerjisi 444.550,00

KÖYLERİN ORMANLA İLİŞKİSİNİN BELİRLENMESİTespit Komisyonu 3 kişiden oluşmaktadır.

1- Komisyonun Kuruluşu

a) İl Çevre ve Orman Müdürlüğünden 2

Kişi (ORKÖY ve AGM Temsilcisi)

b) İlgili Orman İşletme Müdürlüğünden 1

Page 195: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

193

Kişi (Köyün bağlı olduğu Orman İşletme Şefi)

Ayrıca İlgili Köy Muhtarı ve Heyeti

KOMİSYONUN GÖREVLERİOrman köylüleri kalkınma hizmetlerine ilişkin esas ve usullere göre

“Orman İçi Köy” veya “Ormana Bitişik Köy” olduğu Komisyon tarafından

belirlenecektir.

Page 196: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

KALIP (RULO) ÇİM ÜRETİMİ VE DİYARBAKIR AÇISINDAN ÖNEMİ

Page 197: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

195

İsmail GÜL1

Feride ATEŞ1

Rıza AVCIOĞLU2

1 Dicle Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Tarla Bitkileri

Bölümü, Diyarbakır.2 Ege Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Tarla Bitkileri

Bölümü, Bornova, İzmir.

195

ÖZETKentsel alanlarda artan betonlaşmaya karşılık bu betonlaşmanın içinde

çim alanların önemi daha da artmıştır. Diyarbakır ilinde kişi başına düşen

çim alanı (yeşil alan) miktarı standartların oldukça altındadır. Daha önceki

dönemlerde kalıp çimin tanınmaması, tanınmadığı içinde talep görmemesi

gibi nedenlerden maliyet oldukça yüksekti. Ancak günümüzde kalıp çime

olan talep artmış pazarlama rekabeti oluşmuştur. Kalıp çim (rulo çim) yaz

ayları yanında, kısa bir süre içinde yeşil alan tesis edilebilme özelliğinden

dolayı sıcak ve kurak bir iklime sahip olan Diyarbakır ili için büyük bir

avantaja sahiptir.

GİRİŞÇim alanları, yaşadığımız mekânlara estetik açıdan katkı sağlamalarının

yanı sıra, spor ve oyun alanlarındaki işlevleri sayesinde insanoğluna sağlıklı

dinlenme ve oyun oynama ortamı sağlayan yeşil bir örtü oluştururlar. Yeşil

alan çim bitkileri, emdiği enerjiyle adeta bir klima cihazı gibi çalışmakta,

yaşadığımız atmosfer sıcaklığını 5ºC kadar düşürebilmektedir.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri kişi başına düşen yeşil alan miktarıyla

da ölçülmektedir. Dünyada ticari kalıp çim üretimi ve ticareti hızla artış

göstermektedir. 1980’li yıllarda bir elin parmaklarını geçmeyen çim

sahalarımız şimdi yüzlerle ifade edilmektedir. Kalıp çim üretiminin tarihi

Amerika’nın batı sahillerinde 1920’li yıllara dayanmaktadır (Coats and

Baumhackl., 1988). Amerika’da girişimcilik içerisinde kalıp çim üretimi ilk

10 da yer alan bir iştir. Ülkemizde son yıllarda Büyükşehir belediyeleri çim

alan ihtiyaçlarını kalıp çimden karşılamaktadırlar. Bahçe ve site sahipleri

yaşadıkları ortamın bir an evvel güzel bir görüntüye sahip olması için kalıp

çime yönelişleri artmaktadır.

KALIP ÇİM ÜRETİMDE ÖNEMLİ KURALLARYer Seçimi Üretimin yapıldığı yer hedef pazarlara yakın olmalıdır. Ana yollara ulaşım

kolaylığı pazarlama olanağını arttırır. Çim çiftlikleri hedef pazarlara yakın

olmalıdır. Çim kalıpları hasattan en geç 72 saat sonra yerleştirilmelidir.

Aksi takdirde soğuk hava tesisli kamyonlar kullanılmalıdır. Bu durum

maliyeti artırmaktadır.

Su Varlığı ve DurumuYeşil alan sulama programının seçilmesi ve uygulanmasında genel olarak

bazı hususlar vardır.

Page 198: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

196

Sulama zamanıEn güvenilir ölçüt çim bitkilerinin solma

belirtileridir. En gelişmiş metot nem ölçer

kullanmak ve suyun, bitkilerin alabileceği

basıncın (su tutma kapasitesi) altına düştüğü

noktadan itibaren sulamaya başlamaktır.

Genel kural olarak; sıcak dönemlerde sabah –

akşam serinliğinde sulama yapılmalıdır. Serin

dönemlerde sadece sabah sulama yapılmalıdır.

Çok aşırı sıcaklarda sulama yaparken, günün

serin saatleri tercih edilmelidir.

Sulama sıklığıGenel bir kural olarak toprağın taşıyabileceği

maksimum su miktarının % 50’ sini toprakta

sürekli bulunduracak şekilde sulama yapmak,

sulamanın temel kuralıdır. Ayak izi tekniği

yardımı ile de sulama zamanı belirlenebilir.

Verilecek su miktarıBelirlemede topraktaki su miktarı, topraktaki

suyun hareketliliği ve toprağın suyu sızdırma ve

suyun derine işleme oranı etkilidir.

Sulama suyu kaynaklarıDüzenli olarak sulanması gereken yeşil alanlar

için yeterli bağımsız ve yüksek kaliteli su kaynağı

esastır.

Su kalitesiSulama suları içinde bulunan çözünmüş pek

çok madde suyun kalitesini belirler. Pek çok çim

türü içim 650 ppm’lik çözünebilir tuz yoğunluğu

yararlı olup, 2000 ppm’in üzerindeki yoğunluk

istenmemektedir. Sulama yaptığınız suyun

tahlilini yaptırıp, tahlil sonucuna göre sulama

yapmak en doğrusudur. Kalıp çim üretiminde

sulama zorunludur. Bu amaçla: sulama suyu

kaliteli olmalıdır. Yani sulama suyunun pH, tuz,

besin element düzeyleri iyi bilinmelidir.

Sulama Sistemleri:Yüzey altı sulama, merkezi ve lateral pivotlar,

gezici yağmurlama sistemleri tesis edilecek

alanın özelliğine göre kullanılabilir.

Kalıp çim çiftliklerinde sulama

TOPRAK KALITESI

Toprak Islahı Topraklarda kum, kil, silt ve organik madde

dengelenmelidir. Killi topraklar iyi drene

olmazlar ve bu yüzden arazinin nemli kalma

süresi uzar. Uygun hasat günü ayarlanamaz. Bu

nedenle alan

• % 40 kum

• % 40 silt

• % 20 kille oluşturulmalıdır.

• Organik madde en az % 5 olmalıdır.

Drenaj Açık kanallarla ya da toprak altı sistemlerle

sağlanabilir.

Page 199: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

197197

Drenaj

Pazarlama OlanaklarıPeyzaj şirketleri, golf kulüpleri, futbol kulüpleri, bahçeler, belediyeler kalıp

çim için büyük bir pazar olanağını oluşturmaktadır.

ÜRETİMKalıp çim, sağlam bir kök bölgesi oluşturan dayanıklı çim tohumlarının,

ekildiği alanda yeterli gelişmeyi gösterdikten sonra toprak altından

kesilerek kaldırılması ve başka bir alana taşınması amacıyla yapılmaktadır.

Bu yöntemle çok kısa sürede çok büyük alanlar yeşillendirilebilir. Kalıp çim

üretimi seralarda ya da açık alanlarda yapılmaktadır. Hasat zorluklarından

kurtulmak için ekimden önce çok iyi bir arazi hazırlığı yapmak gerekmektedir.

Bu amaçla;

1. Arazi temizliği

2. Islahı (toprak tahlili, sert tabaka durumu, toprak havası)

3. Toprak işleme

4. Drenaj

5. Sulama sistemleri

6. Yol ve işletme binalarının seçimi

7. Toprak fumigasyonu veya solarizasyonu (Hastalık, zararlı ve yabancı

otlarla mücadele için)

8. Arazi tesviyesi gibi işlemlerin yapılması gereklidir.

Solarizasyon Serada Üretim Tarlada üretim

Page 200: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

198

ÇİM BİTKİLERİNİN SEÇİMİKalıp çim üretimi için seçilecek olan çim bitkileri

Diyarbakır iklimine ve kullanım amacına uygun

olması gerekmektedir.

Kalıp çim üretimi sırasında sağlam kök sistemi

olan ve kökleri fazla derine gitmeyen çeşitler

kullanılır. Burada ekim yapılırken ekim ortamı

olarak torf, gübre ve kum karışımından

faydalanılır. Yeterli ve sağlam kök gelişimini

sağlamış, iyi çimlenen ve ilk biçimi yapılmış

kalıp çimler kullanılmalıdır. Kalıp çim alanları

tesis edildikten yaklaşık 8-9 ay sonra uygulama

alanına götürülerek kalıp çimler yerine monte

edilebilir. Burada zararın en az olması için kalıp

kaldırma işleminin sıcak ve donlu havalarda, çok

kurak ve çok yağışlı mevsimlerde yapılmaması

gerekir. Kalıp çim kesme işleminde kendi yürür

çim kalıp kesme makineleri kullanıldığı gibi,

Marmara bölgemizde traktöre monte edilen

modifiye edilmiş kalıp çim kesme aletleri

kullanılmaktadır.

Çim Bitkilerinin Kalite Ölçütleri1. Renk

2. Büyüme ve gelişme hızı

3. Yoğun ve dipten biçimlere dayanıklılık

4. Ezilmeye ve trafik etkisine dayanıklılık

5. Kuraklığa ve sıcaklığa dayanıklılık

6. Kök sisteminin güçlülüğü

7. Hastalık ve zararlılara dayanıklılık çimde

kaliteyi belirleyen temel unsurlardandır.

EKİMKalıp çim üretim çiftliklerinde; toprak analizi

sonucuna göre çim için gerekli gübreler,

hazırlanan tohum yataklarına verildikten sonra

uygun tohum karışımları atılarak işe başlanır. Bu

tohum karışımları elle ya da ekim makineleriyle

tohum yatağına ekilir.

Çim Ekim Mibzeri

TEMEL BAKIM İŞLEMLERİGübrelemeBu amaçla toprak tahlili ve araştırma sonuçları

kullanılmalıdır. Çim bitkileri; azot, fosfor ve

potasyum gereksinimi yüksek bitkiler grubuna

girmektedir.

Yabancı otlarla mücadeleEkim öncesi fumigasyon ve solarizasyon bazı

zamanlarda tam başarılı olamazlar; Bu amaçla

çim alanlarında çıkabilecek yabancı otlarla

mücadele etmek zorunludur. Aksi halde çim

kalitesine önemli zararlar verir. Pazarlama

olanaklarını düşürür.

Zararlı Canlı Mücadelesi Ekili olan alanlara toprak altından kökleri

keserek ve mevcut alanda toprağı kaldırıp alanın

üniformitesini bozarak zarar verirler. Danaburnu

çim sahalarında köklere ve genç bitkilere çok

fazla zarar veren bir canlıdır. En fazla geceleri

aktiftir. Özellikle hayvan gübresi kokusuna çok

gelirler. Çim alanlarına zarar veren böceklerden

karıncalar başta gelmektedir. Özellikle ilk ekimde

alanda bulunan tohumlara taşıma yoluyla zarar

verirler. Özellikle futbol sahalarında çim alan

üzerinde bulunan sinekler sporculara rahatsızlık

vermekte ve performanslarını etkilemektedirler.

Page 201: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

199

Bunun için beşeri ilaçlar kullanılmaktadır. İlaç kullanırken insan sağlığı ön

planda tutulmalıdır.

Çim Alanlarda HastalıklarTifula Yanıklığı (Gri Kar Küfü ),Çökerten, Pas Hastalıkları, Helmintosporyum

Yaprak Lekesi Fusaryum Çürüklüğü (Solgunluk) bölgede gelişebilecek

önemli hastalıklardandır.

BÖLGEYE UYGUN ÇİM TÜRLERİLolium PerenneYoğun kardeşlenme ve hızlı tesis olma özelliği ile kısa sürede üniform bir

yapı oluşturur. Koyu yeşil renklidir. Çiğnenmeye karşı dayanıklıdır. Değişik

toprak tiplerine uyum sağlar. Hızlı kök gelişimiyle toprağı iyi tutar. Spor

alanlarda ve parklarda kullanılmaktadır.

Festuca Ruba RubaYoğun gelişim gösterir. Gölgeye ve kurağa dayanımı yüksektir. İnce

dokuludur. Karışımlar için ideal bir türdür.

Festuca ArundinacaeUzun ömürlüdür. Yıl boyunca yeşil rengini korur.Toprağın yüzeyini iyi

kaplar.Yabancı ot çıkışına izin vermez. Kaba dokulu sık yapıda bir çim

örtüsü oluşturur. Derin kökleri sayesinde kurağa diğer türlerden daha

dayanıklıdır. Çok değişik topraklarda uyum sağlar. Sorunlu alanların

yeşillendirilmesinde kullanılır.

Festuca Ruba CommutataDiğer türlere göre çok farklı yapıdadır. Yenilenme kabiliyeti yüksek koyu

yeşil bir türdür. İnce yapraklı, kardeşlenmesi yüksek, sık bir çim örtüsü

oluşturur. Daha az bakım ister. Kurağa ve gölgeye dayanımı yüksektir.

Verimsiz, asitli topraklarda iyi gelişir. Basılmaya dayanıklıdır. Kısa biçime

dayanır. Karışımlardaki performansı yüksektir.

Festuca OvinaOtoyol refüjleri ve şevleri gibi bakımsız alanlarda kuraklığa dayanıklılığı ve

saçak kökleri sayesinde uygulandığı alanlarda başarılıdır. Dip kaplaması

yüksektir. Kısa biçime dayanıklı bir türdür.

Page 202: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

200

Festuca Ruba TrichopyllaAktif ve pasif rekreasyon alanları ile spor

sahaları için çok uygun bir türdür.Tuzluluk oranı

yüksek, kurak ve fakir topraklarda iyi gelişir.

Kök saplarıyla boşlukları kolayca doldurur. İnce

yapraklı, kısa biçime dayanıklıdır.

Poa PratensisAktif pasif alanlar için ideal bir türdür. Yaz kış

rengi sağlıklıdır.Kısa biçime dayanır. Serin

yerlerde iyi gelişir. Aktif yeşil alanlarda kullanılır.

Cynodon DactylonTropik ve subtropik bölgelerde kullanılır. Çim

alanlar için ıslah edilmiş çeşitleri ince yapraklı

sık bir çim örtüsü oluşturur. Uzun ömürlü bir

bitkidir. Kurağa ve sıcağa çok dayanıklıdır. 25°C

de çok iyi gelişir. Toprak sıcaklığı 15°C nin altına

düşünce dinlenme devresine girer. Soğuğa

dayanıklılığı zayıftır. Basılmaya ve çiğnenmeye

çok dayanıklıdır. Her türlü toprakta iyi gelişir.

Ayrıca; Diyarbakır ilinde Paspalum, Zoysia,

Pennisetum, Stenotaphrum gibi türlerde kalıp

çim üretiminde kullanılabilir.

HASATHasat genellikle çimlerin yeniden büyüme

hızlarının artış gösterdiği ilkbahar ve sonbahar

aylarında yapılır. Çim kalıplarının iyi koşullarda

hasadı ve taşınması için bazı uygulamalar

gereklidir.

• Hasattan 2 hafta önce demir uygulaması

yapılmalıdır.

• Hasada 1 hafta kala kimyasal bir

uygulamadan kaçınılmalıdır.

• Çim kalıplarında su minimuma yakın düzeyde

tutulmalıdır.

Hasat kendi yürür çim kalıp kesme makineleriyle

yapılmaktadır. Bu makineler günde 800-1200

metrekare alan hasat etmektedirler. Kalıplar

halinde sökümler yapılmalıdır. Kalıplar 30 cm

ve bunun katları olacak şekilde 30 x30, 30 x 60,

30 x 90 cm boyutlarında olabilir. Hasat sırasında

çim kalıbı yeterince nem içermelidir. Bu sayede

taşındığı yerde çabuk köklenebilmektedir.

Ancak aşırı sulamada zararlıdır; çünkü hem

taşımada problem olur hem de kızışmaya

neden olabilir. Topraktan kesilecek çim bitkisine

ait çim kalıbının kalınlığı da toprağın yapısına,

tipine ve çim bitkisinin stolon–rizom dokusunun

güçlülüğüne bağlıdır. Güçlü bir dokuya sahipse

kalıp ince kesilmelidir.

Kalıp çim hasat makinesi (sod harvester)

Çim Kalıp Kesme DerinlikleriÖzellikle sıcak yaz aylarında, ekme çimin riskli

olduğu zamanlarda kalıp çim uygulaması oldukça

yaygındır. Rulo çim yaz aylarının yanında, kısa

zamanda yeşil alan tesis edileceğinde iyi bir

alternatif yöntemdir.

Bitkiler Kesim Şekli Kesim Derinliği (cm)Stolonlu tavusotu Yüzlek 0.75-1.25Salkımotu Orta 1.25-2.00Bermuda Orta 1.25-2.00Kırmızı yumak Kalın 1.75-2.50Kamışsı yumak Kalın 1.75-2.50Çayır yumağı Kalın 1.75-2.50İngiliz çimi Çok kalın 2.00-3.25

Tablo 1.Bazı Çim Bitkilerinin Kesim Şekli ve Derinliği

Page 203: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

201

KALIP ÇİMİN UYGULANMASIÇim kalıplarının, yeşillendirecek alana yerleştirilmesi sırasında özenli

olmak gerekir. Burada ilk iş; toprak, ekim yapılacak gibi hazırlanmalıdır.

Toprak nemi ayarlanmalıdır. İkinci iş ise, çim kalıplarını alana yerleştirirken

toprağa ve birbirlerine çok iyi değmesi sağlanmalıdır. Kalıpların

birbirlerine değdikleri kısımda oluşabilecek boşluklar kumlu toprak harcı

ile doldurulmalıdır. Çim kalıpları toprak yüzeyine yerleştirildikten sonra

silindir ile üzerinden geçilmelidir. Silindirleme çim yüzey ıslak olduğu

zaman yapılmamalıdır. Çim kalıbının içerdiği toprak yapısının, oluşturacak

yeşil alanın toprak yapısıyla uyum göstermesi ve özellikle benzer yapıdaki

topraklardan oluşması gerekir. Bu iki toprak yapısı birbiriyle uyuşmadığında,

silindirleme sonrası çim kalıplarında kurumalar gözlenmektedir.

Kalıp çimin uygulama yapılacak yere montajı

Çim kalıplarıyla oluşturulan yeşil alanların bakım işlemleri, tohum

ekiminden sonraki işlemlerle aynıdır. Toprak 10 – 20 cm derinliğine kadar

ıslanacak şekilde sulanmalı ve hep aynı yükseklikte biçimi yapılmalıdır. İlk

gübreleme kök gelişimine yönelik yapılmalıdır.

Kalıp çimin uygulama yapılacak yere montajı

Çimin montajından sonraki bakımı da çok önemlidir. Bakımda ilk şart, doğru

zamanda çimin biçimidir. Çimin boyu 4 cm olmalıdır. Biçim sırasında keskin

bıçakları olan çim biçim makinesi kullanılmalıdır. Sonbahar ve ilkbaharda

sık biçim gerektirir. Bu biçim, bu zamanda

Page 204: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

202

3 -4 günde bir yapılabilir; ancak kış aylarında bu

süre uzatılmalıdır.

Çim tesis edilen yerler, özellikle bizim

ülkemiz gibi sıcak olan yerlerde, nisan – eylül

ayları arasında toprağın nemli tutulması

sağlanmalıdır. Toprağın 2 – 3 cm altı nemli

olmalıdır. Bu bakımdan sıcak zamanlarda

çim her gün sulanmalıdır. Ancak kış aylarında

sulamaya gerek yoktur.

Çimde diğer bir bakım işlemi ise gübrelemedir.

Çim için gübreleme programı uygulamaya

kalktığımızda yaz öncesi ve kış öncesi uygulama

yapmak gerekir. Bu bakımdan genellikle eylül,

ekim, kasım, mart, nisan ve mayıs aylarında

metre kareye 55 gr olacak şekilde kompoze

gübre uygulanmalıdır.

Kalıp çimin yetiştirildiği yerden alınarak uygulama

yapılacak yere taşınması

SONUÇHazır kalıp çim, kısa süreli uygulama olanağı ile

zamandan kazandırır. Güçlü kök yapısı ve yoğun

dokusu ile tutmama riski hiç yoktur, bakımı

da çok kolaydır. Olgunlaşmış çim, özel bir

makine ile ince bir kalıp olarak kesilir ve kalıp

yapılarak istenilen toprak zemin üzerine halı

serilir gibi döşenir. Böylece çimin yeni yerinde

olgunlaşması için aylar geçmesi gerekmez. Sıkı

dokusu, yüzeyi tamamen örter. Canlı ve güçlü

kökler, birkaç gün gibi çok kısa bir sürede yeni

toprağı ile bütünleşir, uygulandığı yüzey ile

mükemmel uyum sağlar; erozyonu önler; toz,

çamur sorununu ortadan kaldırır. Gürültüyü,

sesi, ısıyı emer. Karbondioksiti kullanarak

havadaki oksijeni artırır. Çevrenin görüntüsünü

değiştirerek bulunduğu ortama estetik, kalite ve

yatırım değeri katar.

Kalıp çimin uygulanması

Kısaca hazır kalıp çimin özellikleri ve kullanımda

sağladığı kolaylıkları sıralayacak olursak:

• Tümüyle doğal ve canlıdır.

• Üniform yapıda ve yeşil renktedir.

• Yabancı bitki barındırmaz.

• Keçeleşme oranı düşüktür.

• Değişik kullanım amaçlarına uygun alanlara

uygulanabilen tipleri mevcuttur.

• Hazır kalıp çim yılın her ayında döşeme

olanağına sahiptir.

• Uygun bakım (biçme, silindirleme,

gübreleme, havalandırma, ilaçlama vb.)

• Yapıldığında döşeme çimler çok uzun yıllar

hizmet verme özelliğindedir.

Page 205: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

203

KAYNAKLAR1. Açıkgöz, E., 1993. Çim Alanlar Yapım ve Bakım Tekniği, Çevre Ltd.Şti.

Yayınları:4, Bursa

2. Avcıoğlu, R., 1997. Çim Tekniği, Yeşil Alanların Ekimi, Dikimi ve Bakımı.

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ege Üniversitesi Matbaası, Bornova,

İzmir

3. Charbonneau, P., 2003.Sod Production. OMAF Publication 384. Service

Ontario Publications (416) 326-5153, Kanada.

4. Coats, J., Baumhackl, F.,1988. Turfgrass Sod Production.Cooperative

Extension. University of California. Division of Agriculture and Naturel

Resources. Publication 21451.

5. Gül, İ., 2007. Diyarbakır Koşullarında Yeşil Alanlara Uygun Çok Yıllık

Çim (Lolium perenne L.) Çeşitlerinin Saptanması Üzerine Bir Araştırma,

Türkiye VII. Tarla Bitkileri Kongresi, Cilt II, 345-348, Erzurum.

6. Gül, İ., 2009. Diyarbakır Koşullarında Yeşil Alanlara Uygun Kamışsı

Yumak (Festuca arundinacae Schreb.) Çeşitlerinin Saptanması Üzerine

Bir Araştırma.Türkiye VII. 898-901, Tarla Bitkileri Kongresi, Hatay.

Page 206: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR İLİNİN ORGANİK TARIM BAKIMINDANMEVCUT DURUMU VE POTANSİYELİ

Page 207: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

205

Mehmet Ali Koçkaya

İl Tarım Müdürü

Diyarbakır İli tarih boyunca gerek medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan

bir yer olması, tarihinin M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanıyor olmasının yanı

sıra bir çok tarımsal ürünün anavatanı olma özelliğini de taşımaktadır.

Tıbbi ve aromatik bitkilerce zengin bir floraya sahip olması, doğasında

birçok kültür bitkisinin yabanisini bulundurması (Vitis vinifera, buttum,

melengiç) sahip olduğu potansiyelin zenginliği ve hala bozulmamış

yaylaları, meraları ve modern tarıma geçse bile fenni gübre ve zirai

ilaç (pestisit) kullanımının azlığı organik tarıma geçiş bakımından ciddi

fırsatlar sunmaktadır. Ayrıca sanayi tesislerinin azlığı yer altı ve yerüstü

su kaynaklarının yapılan ölçümlerde temiz olması da organik tarıma

geçiş anlamında geç kalınmadığının ve hala korunmakta olan bir doğal

sermayeye sahip olunduğunun göstergesidir.

İlimizde 2010 yılı içinde 417 da alanda mercimek, 316 da alanda nohut

3 da alanda arpa, 17 da alanda badem ,445 da alanda buğday,89 da

alanda üzüm sertifikalandırılarak toplam 1287 da alanda organik üretim

gerçekleşmiştir.Oysa İlimiz baklagil ve hububat bitkilerinin yetiştiriciliği

açısından önemli bir potansiyele sahiptir.Örneğin İlimiz 438.031 dekar

alanda gerçekleştirilen 59.921 ton mercimek üretimi ileTürkiye toplam

üretiminin % 21.7’sini oluşturmakta ve 2.sırada yer almaktadır.Yine İlimiz

94.050 dekar ekiliş alanı ve 15.359 ton nohut üretim miktarı ile Türkiye

üretiminde %2.73’lük paya sahiptir ve 13.sırada yer almaktadır.Arazi varlığı

açısından Türkiye’de 3.sırada yer alan Diyarbakır 4.222.264 dekar ekiliş

alanı ve 1.606.674 ton buğday üretimi ile Türkiye’de 3.sırada bulunmaktadır.

Bu potansiyele bağlı olarak özellikle mercimek,nohut,buğday,arpa,üzüm ve

pamuk üretiminde ciddi anlamda organik üretim fırsatı barındırmaktadır.

İlimizde 694.000 ha alanda tarımsal üretim gerçekleştirilmekte, bunun

sadece 114.000 ha alanı sulanabilmektedir. Geri kalan 580.000 ha

alanda kuru tarım yapılmakta, küreselleşen ekonomik koşullar ve küresel

ısınma neticesinde her geçen gün entansif sulu tarımla olan rekabet

gücünü yitirmekte ve adeta ekonomik olmaktan çıkmaya başlayan kuru

tarım ancak ekolojik koşulların ideal gerçekleştiği, afetlerin olmadığı,

yağış rejimi dağılımının dahi düzenli olduğu yıllarda üreticisinin yüzünü

güldürebilmektedir. Son yıllarda artan devlet destekleri çiftçi için adeta can

simidi olmakta ve üretici tarafından tarımsal gelirin de bir parçası olarak

görülmeye ve kabul edilmeye başlanılmaktadır. İlimizde sertifikasyon

işlemlerinin tanıtılması ve de grup çiftçilerinin oluşturulmasıyla birim

Page 208: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

206

dekar başına sertifikasyon ücretinin minimize

edilmesiyle her geçen gün pazar ağını genişleten

organik ürünlerin üretimini de arttıracaktır.

Bu durum karşısında temkinli davranmak,

girdi maliyetlerini azaltarak olası kuraklık

ve afet durumunda zarar riskini minimize

etmek üreticinin sergilediği bir doğal tepki

olmaktadır. Bu da bölge üreticilerinin tükettiği

pestisit ve fenni gübre miktarlarını Türkiye

ve dünya ortalamasının oldukça aşağılarına

çekmektedir.Örneğin İlimizi pestisit kullanımı

açısından inceleyecek olursak, kullanılan

pestisit miktarı 151 628 kg/lt olup Türkiye

geneli pestisit kullanım miktarı 37 474 176

kg/lt dir. İlimiz pestisit kullanımında 44. sırada

bulunmaktadır.Böyle bir sıralama pestisit

kullanımının birçok ile göre daha az olduğunu

göstermektedir ki;İlimizin dağlık ve yüksek

rakımlı ilçelerinde mercimek,nohut üzüm gibi

ürünlerin yetiştiriciliğinde pestisit ve ticari

gübre kullanımı oldukça azdır.

Ekolojik dengesini, uyguladığı entansif tarım

modeliyle ciddi oranda zedeleyen, yapılan

araştırma ve incelemelerde de fenni gübre ve

zirai pestisit kalıntılarının zararlarının ciddi

ciddi hissedilmeye başlamasının ardından Euro-

Gap v.b. uygulamalarla izlenebilirliği, entegre

mücadeleyi yaygınlaştıran A.B. ülkeleri son

zamanlarda organik ürünlere olan ilginin artması

toplumun refah ve bilinç düzeyinin yükselmesiyle

birlikte organik tarımın hem kendi hem de

doğal dengesi fazlasıyla bozulmamış ülkelerde

teşvik etmekte, ürünlere talip olmaktadır.

Bunu da merkezi daha çok Avrupa ülkeleri olan

akredite olmuş ve verdikleri sertifikalar tüm

dünyada geçerli olan sertifikasyon firmalarıyla

denetlemeye çalışmaktadır. Ülkemizde de

son yıllarda akredite firmaların artması hatta

bunlardan birinin İlimiz merkezli olması

sevindiricidir. Ülkemizde 17 adet organik

tarım sertifikasyon işlemlerini yürüten kuruluş

bulunmaktadır.

İlimizde ilk defa geçen yıl Eğil ilçesinde 851

da alanda 28 kişiden oluşan bir çiftçi grubu

oluşturulmak suretiyle ve Gap İdaresinin

desteğiyle 110 ton organik mercimek, 34 ton

organik nohut üretimi gerçekleştirilmiştir.

Pazar problemi yaşamayan ürünlerin kolayca

alıcı bulması sertifikasyon firması yetkililerinin

pazarlama alanında da sundukları destek

üreticilerde büyük bir memnuniyet sağlamıştır.

İlimizde uygulanan Dicle nehri arıtma suyu

Projesi ve Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin

Korunması (ÇATAK) Programı özellikle organik

tarımın yaygınlaşması ve organik tarıma geçiş

sürecinin hızlanması açısından önem arz

etmektedir. Bu kapsamda Çevre Amaçlı Tarımsal

Arazilerin Korunması (ÇATAK) Programı

Uygulama alanları belirlenmiş; bu çerçevede

Eğil İlçesi Merkez Dere Mahallesi, Kalecik,

Ilgın ve Sağlam köyleri uygulama alanı olarak

seçilmiş ve ilimiz genelinde toplam 504,608

dekar alanda uygulaya konulmuştur.

Bölge çiftçisinin gördüğü yeniliklere inandığı

ve çok çabuk kavrayıp benimsediğine Eğil

ilçesinde gerçekleştirilen organik tarım örnek

gösterilebilir. Yine baraj havzasında bulunan

Dicle ilçesindeki gelişmeler de organik

tarımın geleceği açısından yeni başlangıçlar

oluşturacağının ve organik tarımın daha da

gelişeceğinin göstergesi olarak alınabilir.

Page 209: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

207207

Nitekim 2011 yılında 97 çiftçide 78 da nar ve 1062 da. bağ, ayrıca Dicle

baraj havzasına yakın olan Ergani ilçesi Şölen beldesi ve yakın köylerinde

5 çiftçide 30 da bağ, 5.5 da nar ve 13 da badem tarımı için organik tarıma

geçiş ile ilgili grup müracaatları başlamıştır. Grup sertifikasyon işlemleri

devam etmekte olup sertifikasyon yetkilileri İlimiz üreticilerinin uyumlu ve

dürüst çiftçiler olduklarını belirtmektedirler. Bu konudaki övgülere de İl ve

İlçe Müdürlüklerindeki amirler ile personel bizzat şahit olunmaktadır.

Sonuç itibariyle;İlimiz Diyarbakır organik tarımın yapılabilirliği ve geçişi

bakımından çok ciddi bir potansiyele sahip olup,şu anda toplam 1287 da

alanda 207 ton mercimek,badem,üzüm,buğday ve nohut elde edilmiş olup

önümüzdeki yıllarda da ürün çeşitliliği artacaktır.Geçiş ürünü statüsünde

olan tarımsal üretimin organik ürün statüsünü kazanması durumunda

özellikle tahıllar ve baklagillerde üretimin en az iki katına çıkacağı

beklenmektedir.

Bölge çiftçisinin ilgisi de iyi düzeyde olup önümüzdeki yıllarda organik

tarım üretimi bakımından önde gelen iller arasına girmeye adaydır.

Page 210: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA YETİŞEN BİTKİ TÜRLERİ

Page 211: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

209

Murat Haspolatlı,

Emin Tekin

209

Alıç

Alıç (Crataegus oxyacantha);10 metreye kadar yükselebilen, dikenli, beyaz

veya pembe çiçekli bir ağaçtır. Meyveleri 6-10 mm çapında, 1-3 tohumlu,

esmer-kırmızı veya kırmızı renklidir. Hafif ekşimsi lezzetli meyveleri

yenilmektedir. Alıç ağacının yaprak, çiçek ve meyveleri Orta çağdan beri

özellikle kalp destekleyici ve kalp-damar sistemi fonksiyonlarını normalize etmek için kullanılmaktadır.

Herbiri, bitkiye çok güçlü antioksidant özellikler veren flavonoid (flavonlar)

bileşikleri açısından oldukça zengindir. Alıç, kalp-damar sistemi (cardiovascular system) üzerinde pozitif etkiler gösteren 3 grup ana bileşik

içerir. Bu bileşikler; triterpenoid saponinler (triterpenoid saponins), aminler

(amines) ve flavonlar (flavonoids) ’ dır.

Kalbe oksijen ve kan akışının artmasına yardımcı olurlar. Bu durum kalbin

kan deveranı için harcamak zorunda olduğu gücü azaltır ve kalbi rahatlatır.

Ayrıca bioflavonoid maddeler kan damarlarının çeperlerini güçlendirir

ve vücudun diğer bölgelerine olan kan akışını da düzenler. Alıç içerisindeki

bileşiklerin kolesterolü ve damarlardaki plaket oluşumunu da azalttığı gösterilmiştir (http://www.sagliksifa.com/86-Alic-Meyvesi.html).

Page 212: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

210

Antep Fıstığı Antep fıstığı (Pistacia vera), sakız ağacıgiller

(Anacardiaceae) familyasından yenebilen

kabuklu bir meyve ve bunun ağacına verilen

ad. Bu ağaç adını en çok yetiştiği kentlerden

olan Gaziantep’ten alır. Antep fıstığı ağacından

yetişir, yağlı, ince kabukludur. Tatlıcılıkta ve

eczacılıkta öksürük şurubu yapımında kullanılır.

Lezzetli tohumları sevilerek tüketilir.

Tuzlanmış ve Kavrulmuş Kabuklu Bir Antep FıstığıAntep fıstığının anavatanı Türkiye, İran ve

Türkmenistan’dır. Dünya’da Antep fıstığının

en çok yetiştiği ülkeler, sırasıyla İran, ABD ve

Türkiye’dir. Antep fıstığının 4 çeşidi vardır.

Bunlardan “İran fıstığı” denilen tür, en çok

yetiştirilenidir. İran fıstığının meyveleri diğer

hepsinden daha iri ancak daha tatsızdır (http://

tr.wikipedia.org/wiki/Antep_f%C4%B1st%C4%B1%C4%

9F%C4%B1).

1. Ülkemiz öncelikle antepfıstığı gen

merkezlerinden birisi ve dünya çapında çok

önemli bir konuma sahip.

2. Antepfıstığı ağaç olarak dioik bir bitki..yani

erkek çiçekle dişi çiçekler farklı ağaçlar

üzerinde bulunuyor..üretimi engelleyen en

önemli sorunlardan birisisidir tozlanma

problemi..çünkü tozlanmamış=döllenmemiş

meyveler boş (=fıs) kalmakta ve bu da verime

çok olumsuz etki etmektedir.

3. Gençlik kısırlığı (=verim alınıncaya kadar

geçen süre) çok uzun süre devam eden bir

bitkidir antepfıstığı..kurak şartlarda bu süre

10-12 yıl sürebilmektedir.(ancak iyi bakım

koşullarında (su+gübre+iyi bakım) 5- 6

yılda verim alınmaya başlanabilmektedir)

-dolayısıyla antepfıstığı üretimini baz alan

Page 213: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

211

bir çiftçi bu süreyi tolere edebilmelidir. Yöresel ifadeyle “antepfıstığı

torun için dikilir”

4. Çok yaygın olarak antepfıstığının kurak,susuz ve diğer bitkilerin

gelişemeyeceği yerde gelişebildiği bilinmektedir. Kötü şartlarda

gerçekten ekonomik olarak verim sağlayabilse de; antepfıstığı sulama,

gübreleme vs. gibi ihtiyaçları da vardır ve bu koşullar sağlandığında

verim dikkate değer şekilde artmaktadır. Antepfıstığı Araştırma

Enstitüsünde yapılan bir çalışmada, sulanarak verimin 3 kata kadar

arttığı tespit edilmiştir. İran ve Amerika üretimi sulu koşullarda

gerçekleştiriyorlar ve haliyle verim bizden yüksek..

5. Yukarıdan da anlaşılacağı üzere antepfıstığının verime geç yatması ve

erkek-dişi ağaçların farklı olması ve yabancı döllenme sorunu, onunla

ilgili ıslah programlarının yavaş ilerlemesine neden olmaktadır. Hatta

bununla ilgili yapılan çalışmalar 20-30 yılı gerektirebilmektedir. Enstitü

bünyesinde bununla ilgili seleksiyon ve ıslah çalışmaları çok uzun yıllar

öncesinden başlatılmıştır ve halen devam etmektedir. Ümit var görülen

tipler elde edilmiştir.

6. Dış pazarda ürünümüzün rekabet şansı bana göre her zaman yüksektir.

İran ürünlerinde görülen aflatoksin olayı pazarı değiştirse de, kendi

ürünümüzün aroması bence çoğu yerde tercih unsuru.Elbette albeni

yönünden bazı sorunlar olsa da, en büyük problem ülkemizdeki

çeşitlerin çıtlak aralığının düşük olmasıdır. Ama tad olarak gerçekten

yurtdışı pazarında bir alternatif! (kişisel görüş)..

7. Aflatoksin üzerine yapılan çalışmalar var ve bunlar çok çelişki içeriyor..

Kimi araştırıcı var olduğunu, kimisi ise yok olduğunu söylüyor. İşin

kontrolü İl Kontrol Laboratuar Müdürlüğünde olduğu için onlara göre

bu miktar tolere edilebilir düzeyde..

8. Antepfıstığında aflatoksin bulaşıklığı işleme aşamalarında ortaya

çıkmaktadır.Maalesef işleme teknolojisi ülkemizde ve bölgemizde

gelişmemiştir.

9. İşleme konusunda bölgede yürütülen değişik projeler bulunmaktadır.

Bununla ilgili işletmelere HACCP konusunda eğitimler verilmekte

ve teknoloji geliştirilmeye çalışılmaktadır. (Kamil SARPKAYA

Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü. http://www.tarimsal.com/antepfistigi.

htm)

Page 214: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

212

Armut

Armut, gülgiller (Rosaceae) familyasının

Maloideae alt familyasında sınıflanan cinsine

ait ağaç nitelikli bitki türleriyle, bu türlerden

bazılarının yenilebilir meyvelerinin ortak

adı. Her iki yarıkürenin ılıman iklim kuşağı

ülkelerinde yetiştirilen armut, dünyanın en

önemli meyve ağaçlarından biridir. Armut ağacı

tepeye doğru genişleyen ve olgunlaştığında 13

m’ye ulaşan boyuyla elma ağacından daha uzun

ve daha diktir.

Armut, genellikle bir yaşındaki anaç armut

fidanları üzerine aşılma ya da çelikleme yoluyla

üretilir. Armut ağaçları oldukça uzun ömürlüdür

(50-75 yıl) ve iyi bakılıp budanmazsa boyları iyice

uzar. Dikildikten 4-7 yıl sonra meyve vermeye

başlayan bir armut ağacı 8-10 yaşlarındayken

25-50 kg meyve verebilir. (tr.wikipedia.org/wiki/

Armut)

Badem

Tatlı badem tohumlarında az miktarda protein,

demir ve kalsiyumla birlikte yüksek oranda yağ

bulunur. Acı badem ağız yoluyla alındığında

göğüs yumuşatıcı, öksürük kesici etkisi olmakla

birlikte yüksek dozda alındığında zehirlenme

etkisi yaratır.

Page 215: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

213

Türkiye’de kabukları soyulup taze olarak ya da kavrularak yenilmesinin yanı

sıra, pasta, şekerleme ve tatlılarda yaygın olarak kullanılır. Türkiye’de içi

bademli nikâh şekerleri yaptırmak ve şık ambalajlar içerisinde davetlilere

dağıtmak da, özellikle büyük kentlerde yaygın bir gelenektir.

• Sinirleri güçlendirir.

• Göğüs hastalıklarını,

• Beden ve zihin yorgunluğunu giderir.

• Hamilelerin sütünü artırır ve bebeklerin gelişimine yardımcı olur.

• Böbrek, idrar yolları ve cinsel organlardaki iltihapları iyileştirir.

• Badem yağı ise hazımsızlığa iyi gelir.

• Yumuşatıcı, balgam söktürücü, sakinleştirici özellikleri olan badem de

ev eczanemizin vazgeçilmezlerindendir

• Burun Kuruluğunun Tedavisinde Badem Yağı Çocuklarınız veya siz bu

rahatsızlıktan kurtulmak için günde iki /üç kere bir/iki damla badem

yağını burunlarınıza damlatarak bu problemden kurtulabilirsiniz.

• Badem yağı ayrıca müsil olarak da kullanılır.

• Sık sık dudaklarının çatlamasından rahatsız olanlar da gün içinde bir

iki damla badem yağı kullanmalıdırlar.

• %5 su, %9 protein, %54 yağ, %20 karbonhidrat ve %3 oranında

külden oluşur. Ayrıca Ca, P, Fe, Na, K, Mg elementleri ve Thiamin,

Ribofdavin, Niosin ve A vitamini bulunur. (Kaynak: Badem Yetiştiriciliği ve

Sorunlar(Kaynak: Badem Yetiştiriciliği ve Sorunlar- Prof. Dr.M.Dokuzoğuz, Tübitak

Yayınları)

• Kolestrolü düşürür. Kalp krizi riskini %50 azaltır.(Kaynak:The Almond

Board of California Araştırma kuruluşu çalışmaları.)

• Her gün 42 gr badem, fındık yediğimizde kalp hastalığı riski

azalmaktadır.”(Başbakan R.Tayyip Erdoğan ‘ın Uluslararası Kabuklu Meyveler

Konseyi Kongresi’nde yaptığı konuşmadan alınmıştır.)

Kan şekeri düzeyini ayarlar; kansere yakalanma riskini azaltır. (Kaynak:Nejat Ebcioğlu’nun Sağlığımız İçin Yararlı Bitkiler adlı kitabından.)

• Cinsel güçsüzlüğe karşı etkilidir. (Kaynak:Nejat Ebcioğlu’nun Sağlığımız İçin

Yararlı Bitkiler adlı kitabından.)

Bedenin ve zihnin yorgunluğunu giderir. Böbrek, mesane ve üreme

yollarındaki iltihapları yok eder. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek

ağrılarını hafifletir. (Kaynak: ABD Gıda ve İlaç Dairesi.)

(www.taflankuruyemis.com/html/kuruyemis_bademfayda.html)

Page 216: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

214

Ceviz

Cevizgiller familyasında yer alan Juglans cinsi,

kışın yapraklarını döken 20 kadar ağaç türünün

ortak adı cevizdir. Bu türlerden ülkemizin hemen

hemen her yerinde yetiştirilen ve konumuzu en

çok ilgilendiren Adi cevizin (J. regia) anavatanının

İran olduğu sanılmaktadır.

Bu tür, 20 m. kadar boylanabilen, 150-200

yıl yaşayabilen; yuvarlak tepesi, sık dal ve

yapraklarıyla toprağı örten, altında diğer

bitkilerin gelişmesini engelleyen ve hatta insan

sağlığı için zararlı sayılabilecek kadar koyu

gölge veren bir ağaçtır.

Gövde kabuğu başlangıçta gümüşi renkte iken,

ağaç yaşlandıkça rengi koyulaşır ve çatlar.

Yaprakları oval biçimli 5-7 uzun yaprakçıktan

oluşur. Yeşil renkli erkek ve dişi çiçekleri aynı

ağaç üzerinde bulunur ve genellikle mayıs

ayında açarlar. Ağacın ekim ayında olgunlaşan

meyvesine ceviz, meyvenin yeşil renkli kabuğuna

gövek ya da tetir denir.

Ceviz ağacı, tohumuyla çoğalır. Ceviz ağacının

yaprakları tanen, uçucu yağ ve acı boyarmadde

olan juglon”u içerir. Güçlü ve değerli bir besin

maddesi olan meyvesi (ya da tohumu) ise

doymamış yağlar yönünden zengindir. Ayrıca

yüksek oranda protein ile potasyum, fosfor,

magnezyum, demir ve kalsiyum gibi elementleri

ve özellikle C ile B vitaminlerini içerir. Bu meyve

taze ya da kuru olarak yenir.

Kurutulmuş cevizin içi tatlı ve pasta yapımında

kullanılır. Bazı yerlerde sucuk ve pestilleri

yapılıp tüketilir. Ceviz ağacının sert kerestesi

mobilyacılık ve kaplamacılıkta pek makbuldür.

Gövekleri, doğal boyamacılıkta pamuk, ipek

ya da yün ipliklerini kahverengiye boyamakta

kullanılır.(www.mailce.com/ceviz-agaci-nerelerde-

yetisir-faydalari-nelerdir.html)

Çitlenbik

Page 217: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

215

Çitlembik (Celtis), yaklaşık 60-70 tür barındıran, her yıl yaprak döken bir

ağaç cinsidir. Kuzey Yarıkürenin ılıman iklime sahip bölgelerine yayılmış,

güney Avrupa, güney ve doğu Asya, güney ve orta Kuzey Amerika, ve güney

ve orta Afrika’da bulunan bir bitkidir. Genellikle orta büyüklükte ağaçlardır,

boyları 10-25 metre uzunluğundadır, nadiren 40 metre uzunluğa

ulaşabilirler.

Eskiden Ulmaceae familyası veya kendi familyası olan Celtidaceae’ye

yerleştirilse de, APG (Angiosperm Phylogeny Group) tarafından yapılan

genetik analizler sonucu Cannabaceae familyasına yerleştirmenin en

uygun olduğu ortaya çıkmış ve cins bu familyaya yerleştirilmiştir.

Basit yaprakları yaklaşık 3-15 cm uzunluğunda, yumurta şeklinde, sivri

uçlu ve kenarları tırtıklıdır.

Meyvesi sert çekirdekli-eriksi, 6-10 mm çapındadır ve birçok hayvan

türü tarafından yenilebilir; kuru ama tatlı bir tada sahiptir. Bazı türleri

süs ağacı olarak yetiştirilmekte ve susuzluğa karşı dayanıklılığı için

tercih edilmektedir. İstanbul’da bu ağaca “çitlenbik” denir. (tr.wikipedia.org/

wiki/%C3%87itlembik)

Diken Ardıcı

Page 218: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

216

Dışbudak Türüne göre maksimum boyu 10-30 m arasında

değişebilen dolgun ve düzgün gövdeli yuvarlak

tepeli ağaçlardır. Ülkemizde 4.690 hektar

koru, 743 hektar baltalık dişbudak ormanı

bulunmaktadır. Genellikle sulak ya da derin

toprağa sahip yerlerde bulunur. Olgun bireyleri

gri kabuklu ve derin çatlaklıdır.

Genellikle elips ve kenarları ince

dişli olan yaprakları, bir sap üzerinde

birarada bulunur. Beyaz çiçekleri salkım,

meyveleri de dar ve uzun şerit şeklindedir.

Türkiye’de Doğal Olarak Yetişen Üç Türü

Adi dişbudak (F. Excelsior, Y),

Sivri meyveli dişbudak (F. Angustifola, Y),

Çiçekli dişbudaktır. (F. Ornus, Y).(www.ogm.gov.tr/agaclarimiz/agac16.htm)

Page 219: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

217

Dut

Vatanı Çin’dir. 15 m’ye kadar boylanır. Gövde silindirik, dik ve kalın; kabuk çatlaklı ve

gri-kahve renklidir. Yaprakları saplı, iki sıra üzerine dizilmiş, tabanı yuvarlak veya kalp

şeklinde, üst yüzü koyu, alt yüzü ise daha açık yeşil renklidir. Kenarları dişlidir. Çiçekler,

bir evcikli olup yaprakların koltuğunda ve saplı durumlar halinde bulunur. Dut ağacının

yaprağı ipek böceğinin çok sevdiği yiyeceklerdendir. (www.delinetciler.net/forum/agaclar-

hakkinda-hersey/73055-dut-agaci-dut-agaci-hakkinda-hersey-dut-agaci-turleri.html)

Kavak

Yapısı: Titrek kavak, Al kavak, Konak kavak, Pramit kavağı ve Kanada

kavağı en çok bulunan türleridir. Gövdenin tümü dış odun özelliği gösterir.

Al kavak göbek yapmaz. Diğer türleri olgun odunlu ağaçlar gurubuna girer.

Bütün kavak türleri dağınık gözeneklidir. Yıl halkaları ve damarları belirli

görüntü vermezler. Gözenekleri ve öz ışınları çıplak gözle görünmez.

Rengi: türüne göre beyaz, kirli beyaz, sarımsı beyaz olan kavakta bazen

kahverengi göbek oduna rastlanır. Özellikleri:Çok yumuşak, kaba ve gevşek yapılıdır. Uygun koşullarda az

çalışır, aç çatlar, Kolay kesilir, ancak aletlerin kesici ağızlarını çabuk köreltir.

Page 220: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

218

Tutkalla iyi bağlantı kurar. Fizik etkilerine

dayanımı zayıftır. İyi boyanır. Zor verniklenir. Ağırlığı: Hava kurusu kavağın özgül ağırlığı

0.45gr/cm3 tür.

Kullanışlığı:İyi bir körağaçtır. Astar kaplama olarak kullanılır.

Resim masası ve plançete vb. yerlerde ve ayrıca

kibrit üretiminde, mobilyaların iç bölümlerinde

kullanılır. Yapı kerestesi olarak ta değerlendirilir.

Piyasada: Masif ve kaplama olarak satılır. Kerestenin sert

ağaç standardına göre ölçülendirilmesi gerekir.

Gövde boyutlarına göre ayarlanır. 0.8-5mm

arasında değişen kalınlıktaki kaplamaları astar

BULUNUŞU olarak kullanılır.

(www.turkforum.net/1108642762-kavak-agaci-hakkinda-genis-bilgi-kullanildigi-yerler-kavak-agaci-tanimi-resimleri.html)

MahlepMahlep; 10 m’ye kadar boylanan, beyaz çiçekli

bir ağaçtır. Avrupa ve Doğu Akdeniz ülkelerinde

yaygındır. Türkiye’de Tokat, Zile, Niksar, Amasya,

Çorum ve Mardin’de yetiştirilir. İdris ağacı,

endirez, endürüz, keniro (Diyarbakır), kokulu

kiraz ağacı, melem, yabani kiraz adıyla da bilinir.

Mahlep tohumu elde etmek için olgun meyveleri

sıyrılır. Güneşte kurutulur. Silindirler arasından

geçirilerek çekirdek kırılır ve elenerek çekirdek

tohum kabuğundan alınır. Türkiye’nin dış satım

ürünüdür. Mahlepin Kullanım Alanları;

Sağlıkta: İdrar artırıcı,midevi ve kuvvet verici

olarak kullanılır.

(www.sagliklihayat.gen.tr/etiket/mahlep-agaci)

Page 221: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

219

Mavi servi

Mazı

Habitusu 15-20m boy boylarda,kalın ve genişçe destekli bir kaidesi olan,

kısa dallı, piramit tepeli v çoğu kez birkaç gövdeden oluşan bir mazı türüdür.

Kök Sığ yaygın bir kök sistemine sahiptir,bu nedenle gövdenin dip kısımları

düzensiz bir şekilde genişlemiştir.

Gövde Gövdesi kalın ve genişçedir.Yaşlı gövdeler gayri muntazam,derin

çatlaklıdır. Bazen çatallanma gösterir.

Sürgün Sürgünler kısa,yatay yönde uzanır.Genç sürgünler yassı,üst

yüzeyleri açık sarımsı yeşil,ancak daha sonra zamanla açık kırmızımsı

kahverengine dönmektedir.

Page 222: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

220

Kabuk Kabuk ince, kırmızımsı kahverengi, uzun,

sığ ve dar pullar halinde çatlamaktadır. Yaprak

Pul yapraklar küçük, ana sürgündekilerin

uçları sivri, pul yaprakların üstlerinde, özellikle

yan sürgünlerdekilerde küremsi yağ bezeleri

bulunur. Tüm yapraklar donuk sarımsı yeşildir. TomurcukÇiçek Erkek çiçekler üç çift etaminden oluşur.

Kozalak Kozalaklar kısa sürgünlerin uçlarında

terminal olarak bulunmakta, yumurta

biçiminde, ortalama 1cm çapında, 8-10 puldan

oluşmaktadır. Bu pulların çoğunlukla 4 adeti

üreyimlidir. Kozalak bir yılda olgunlaşır . Meyve Tohum Herbir kozalak pulu 2 toum içerir. EKOLOJİK İSTEKLERİ Sıcaklık: Soğuk iklim sever ama sıcaklığa

dayanıklı. Nem Nemli bataklık ve ıslak orman

alanlarında bulunur. Işık Işık ihtiyacı fazla fakat

yarı gölge yerlerdede yetişebilir. Toprak Asitli

topraklar hariç tüm topraklarda yetişebilir. Tuza

dayanıklı.erin ve balçık topraklardada iyi gelişir. VARYETELERİ Th.o.columna,Th.o.fastigiata,Th.o.fliformis,Th.o

.g lobosa,Th.o.recurva nana,Th.o.spiralis,Th.o.u

mbraculifera ÜRETİM TEKNİĞİTohumla üretilir. Her yılda yohum yapar.Olgun

taze kozalaklar güneşte vyahut vantilasyonlu

sıcak odalarda serilerek birkaç haftada kolayca

açılır. Bu usulün başarı sağlamadığı durumlarda

180C kozalak fırınından istifade edilebilir.

Bir hektolitre kozalak 2 kg gelmektedir.

BAKIM ÖNLEMLERİYazın bolca sulanır. Sonbaharda gübreleme

yapılır. PEYZAJ DÜZENLEMELERİNDE KULLANIMLARI Çit ve yeşil perde tesisi için uygundur.Park ve

bahçelerde küçük gruplar halinde ya da soliter

kullanılır(www.agaclar.net/forum/archive/index.

php/t-647.html).

Menengiç

Page 223: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

221

6-9 m’ye kadar boylanır. Karşılıklı dizilmiş bileşik yapraklar 5-11 parlak

yaprakçıktan oluşur ve reçine kokusu verir. Kırmızımsı mor renkli çiçekler

mart ve nisan aylarında görülür. Mürekkep meyve küçük, küre biçiminde

olup olgunlaşınca yeşil ve maviye dönüşür. Tohumlar eylül - ekim aylarında

olgunlaşır.

Ekolojik ÖzellikleriDrenajı iyi hafif, kuru ve sıcak toprakları tercih eder. En iyi gelişmeyi alkalli

topraklarda yapar. Fazla boylanmaz; yavaş büyür. Işık isteği yüksektir. İki

evciklidir.

ÜretimiTohum ve çelikle üretilir. Çelikle üretimde; henüz olgunlaşmış yarı odunsu

çelikler temmuz ayında alınarak çoğaltılır.

KullanımıMeyveleri ya çerez ya da böreklerde iç malzemesi olarak tüketilir. Ayrıca

meyvelerinden menengiç kahvesi, yağından sabun(bıttım sabunu) yapılır.(tr.wikipedia.org/wiki/Menengi%C3%A7)

Meşe

Page 224: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

222

Palamut meşesi

Anadolu palamut meşesi (Quercus ithaburensis

ssp. macrolepis), Fagaceae (kayıngiller)

familyasından doğal olarak Anadolu’da yetişen

meşe alt türü.

Palamut meşesinin meyveleri 3 cm kadar

uzunlukta silindir şekilli, açık kahverenkli ve

buruk lezzetlidir. Palut, pelit, palıt gibi isimlerle

de bilinir. Esas olarak palamut, pelit ve kadeh

(kupula) olmak üzere iki kısımdan meydana

gelir. İki kısma birden palamut adı verilir. Pelit,

silindirik şekilli, takriben 2 cm uzunluğunda,

ucu basık ve beyaz tüylüdür. Kadeh ise 2-6 cm

çapında olup, üst kısmı tırnak denilen üzeri

tüylü, uzun, kalın ve kıvrık veya yatık çıkıntılarla

örtülüdür.

Palamut meşesinin meyveleri iki senede bir

olgunlaşır. Olgunlaşma eylül ve kasım aylarında

sona erer. Fakat olgunlaşma fazlalaştıkça kadeh

ve tırnaktaki tanen miktarı azalacağından,

palamutlar tam olgunlaşmadan ağustos-eylül

ayları arasında toplanır. Palamut meşesi ağacı

5-10 yaşından itibaren meyve vermeye başlar.

En çok ürün 25-30 yaşlarında alınır. Bir ağaçta

ortalama olarak 25-50 kg ürün alınmakla

beraber, yetişme ortamına göre bu miktar

değişebilir. Kurutma ile palamut, ağırlığının %

40’ını kaybeder. Pelit, meyvenin ağırlığının %

30’unu, tırnak ise % 25’ini teşkil eder.

KullanımıMeyveleri gallik tanen taşır. Tanen miktarı

pelitte % 6-10, kadehte % 27,5, tırnakta % 34-

50 arasındadır. Ayrıca meyvelerde şeker de

bulunur. Pelitte % 9, olgun olmayan palamutta

% 4,3, kadehte % 2,7 şeker vardır. Taze veya

kavrulmuş meşe palamutları ishal durdurucu

olarak kullanılır. Ayrıca hayvan yemi olarak da

yer yer kullanılır. Kabuğu soyulduktan sonra

kavrulmuş olan palamut, toz edilerek kahvesi

yapılabilir. Tadlandırılarak midevi ve ishal

durdurucu olarak istifade edilir. Boya ve deri

sanayiinde de kullanılır. ( w w w . t u r k c e b i l g i . c o m / a n a d o l u _ p a l a m u t _

me%C5%9Fesi/ansiklopedi)

Salkım söğüt

Page 225: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

223

Sedir Mavi

Page 226: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

224

Mavi SedirCedrus atlantica “Glauca”

Blue Atlas cedar

Mavi sedir denilen bir türü vardır bu

ağacların. Normal sedire göre dalları

daha uzundur ve dik olarak yana açılır.

Mavi sedir adı ise yazın günes batmak

üzereyken üstlerine mavi bir sis çökmüş gibi

görünmelerinden gelir.(sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=sedir)

Sumak

Yaprakları sepicilikte, meyveleri ise baharat

olarak kullanılan çokyıllık bir bitkidir. Ortalama

3 metreye kadar boylanabilen bu çalı ya da

küçük ağaç yapısındaki bitkinin (Rhus coriaria)

anayurdu Akdeniz yöresidir. Ülkemizde de, Batı

ve Güney Anadolu başta olmak üzere pek çok

yörede kendiliğinden, yani yabani olarak yetişir.

Sumak bitkisi 9-15 yaprakçıktan oluşan

bileşik yapraklar taşır. Her biri ortalama

3-5 cm uzunlukta olan yaprakçıkların yüzeyi

tüylü, kenarları kalınca dişlidir. Sık kümeler

oluşturan çiçekleri döllenerek üzümü andıran

dik salkımlar halindeki meyvelere dönüşür. Her

biri içinde tek bir çekirdek (tohum) banndıran

bu yuvarlak biçimli kırmızı meyveler ekşimsi

lezzetinden ötürü öğütülerek bazı et ve

hamur yemeklerine baharat olarak serpilir.

Sumağın ekonomik açıdan en önemli bölümü

yaprağıdır. Bileşimindeki bol tanenden

ötürü yaprakları çok eskiden beri derilerin

sepilenmesinde kullanılır; bu yüzden

bitkiye “derici sumağı” da denir. Yapraklar

genellikle yaz ortasına doğru toplanıp

üst yüzleri alta gelecek biçimde serilerek

kurutulur, daha sonra öğütülüp toz haline

getirilir. Yünlü kumaşların boyanmasında da

kullanılansumak yaprakları ayrıca ishal kesici,

kan dindi-rici ve antiseptik etkilere de sahiptir.

Sumakla aynı familyada (Anacardiaceae) yer

aları, Güney Avrupa ve Anadolu’da yaygın bir

türe ise boyacısumağı (Cotinus coggyria) denir.

Bu türün yaprakları da sepicilikte kullanılabilir;

ama en çok, deri ve kumaş boyası olarak

kullanılan bir özütün elde edildiği altın sarısı

renkli odunlarından yararlanılır.

(www.nuveforum.net/1735-genel-kultur-s-s/71624-su-

mak-bitkisi)

Page 227: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

225

Diyarbakır çevre ve orman Fidanlığımızda Üretilen / Satışı Yapılan Türler :

Ağaçlandırma Amaçlı Türler:

Altuni Mazı Aylantus Ceviz

Çınar Dallı Servi Dişbudak

Dut Gladiçya Fıstık Çamı

Japon Ayvası Karaağaç Kızılçam

Mahlep Mavi Servi Oya

Piramit Servi Tesbih

Yalancı Akasya

Süs Bitkileri:

Acem Borusu

Altınçanak Ateş Dikeni

Berberis Dağ Muşmulası

Diken Ardıcı

Hanımeli Kapari Keçi Sakalı

Leylak Ligustrum Mahonya

Orman Sarmaşığı

Sabin Ardıcı Süs Narı

Taflan

Page 228: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA HAYVANCILIK

Page 229: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 230: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

228

DİYARBAKIR İLİ HAYVANCILIĞI VE GELİŞTİRME STRATEJİLERİ

Page 231: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

229

Prof.Dr.Cengiz YalçınYrd.Doç.Dr.Yılmaz AralYrd.Doç.Dr.A. Şener YıldızDicle Üniviversitesi

Veteriner Fakültesi

Diyarbakır

229

GİRİŞHayvancılık sektörü ulusal kalkınmada önemli rol ve işlevler

üstlenebilmektedir. Hayvancılık sektörünün önemi, bazı gelişmiş ülkelerin

(Danimarka ve Avustralya gibi) sanayi toplumuna geçmeden, kırsal

ekonomik kaynaklarını (özellikle de hayvancılık sektörünü) harekete

geçirerek kalkınmayı başarmış olmaları göz önünde bulundurulduğunda

daha iyi anlaşılmaktadır [8].

Hayvancılık sektörünün önemi; istihdam sorununun çözümünde, yatırımın

istihdam yaratmadaki üstünlüğü ve “Sermaye/Hasıla Oranı”nın diğer

sektörlere göre daha verimli olmasıyla ulusal ve bölgesel kalkınmada

üstlendiği işlevlerle daha da artırmaktadır.

Hayvancılık Diyarbakır ilinde de; dengeli kalkınmayı sağlamak, sanayi

ve hizmetler sektörleri için yeni istihdam yaratmak, kırsal göçü asgari

seviyelere düşürmek, sanayileşmeye kaynak aktarmak, sektörler arası

dengeli bir kalkınma ve kalkınmanın istikrar içinde başarılmasını sağlamak

gibi önemli fonksiyonları üstlenebilecek bir potansiyele sahiptir. Sektörün

yüklendiği ekonomik fonksiyonları başarıyla yerine getirebilmesi, söz

konusu kaynakların akılcı bir şekilde değerlendirilmesi, Diyarbakır ve

bölge illerinde sektörler arası etkileşimi hızlandıracak ekonomik politika

tedbirlerinin alınmasıyla mümkündür.

Bu çalışmada, öncelikle Diyarbakır ilinde hayvancılık sektörünün mevcut

durumu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde (GAB) bulunan diğer iller ve

Türkiye ortalaması ile mukayese edilerek değerlendirilmiş, hayvancılığının

yöre kalkınmasına sunduğu potansiyel ele alınmış ve son olarak da, bu ilde

hayvancılığın geliştirilebilmesi için ulusal ölçekte ve il düzeyinde strateji

önerilerinde bulunulmuştur.

DÜNDEN BUGÜNE DİYARBAKIR İLİNDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNÜN DURUMU, BÖLGE İLLERİ VE TÜRKİYE ORTALAMASI İLE MUKAYESESİ

Diyarbakır İli ve GAB’da Hayvancılık İşletmelerinin Sosyo-Ekonomik Yapısı, Hayvan Varlığı ve Sürü KompozisyonuDiyarbakır ilinin kırsal ekonomik yapısını Türkiye genelinden soyutlamak

mümkün değildir. Türkiye genelinde 2001 yılında yapılan “Genel

Tarım Sayımı” sonuçlarına göre kırsal alanda 3.076.650 adet işletme

Page 232: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

230

bulunmaktadır. Bu işletmelerin %67.43’ü hem bitkisel hem de hayvansal üretimin birlikte

yürütüldüğü üretimde ihtisaslaşmanın olmadığı polikültür işletmeler, %30.21’i yalnızca bitkisel

üretim yapan işletmeler ve sadece %2.36’lık kısmı ise hayvansal üretim alanında ihtisaslaşmış

işletmelerden oluşmaktadır.

Türkiye genelinde yaşanılan tarım ve hayvancılık işletmelerinde ihtisaslaşmama sorunu Diyarbakır

ve bölge illeri için de söz konusudur. Bu illerdeki mevcut işletme sayıları ve işletmelerin faaliyet

alanlarına göre dağılımları tablo 1’de verilmiştir [4].

Toplam Kırsal Kesim

İşletme Sayısı

Polikültür Yapıdaki İşletme Sayısı

Oran (%)

Yalnızca Bit-kisel Üretim

Yapılan İşletme Sayısı

Oran (%)

Yalnızca Hayvansal

Üretim Yapılan İşletme Sayısı

Oran (%)

Türkiye 3.076.650 2.074.439 67.43 929.582 30.21 72.629 2.36

Adıyaman 41.312 29.044 70.30 9.724 23.54 2.544 6.16

Batman 13.074 10.319 78.93 2.682 20.51 73 0.56

Gaziantep 29.330 21.462 73.17 7.515 25.62 353 1.20

Kilis 7.770 5.643 72.63 2.025 26.06 102 1.31

Mardin 38.404 28.691 74.71 8.745 22.77 968 2.52

Siirt 18.385 13.650 74.25 3.663 19.92 1.072 5.83

Şanlıurfa 51.747 30.218 58.40 20.188 39.01 1.341 2.59

Şırnak 13.595 10.306 75.81 718 5.28 2.571 18.91

Diyarbakır 50.744 31.407 61.89 12.443 24.52 6.894 13.59

GAB 264.361 180.740 68.37 67.703 25.61 15.918 6.02

Tablo 1: Türkiye, GAB ve Diyarbakır İlinde Kırsal Kesim İşletmelerinde İhtisaslaşma Durumu

Tablo 1 incelendiğinde, GAB illeri genel ortalamasında ve Diyarbakır ilinde yalnızca hayvancılık

faaliyetinde bulunan kırsal kesim işletmelerinin oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu

dikkati çekmektedir. Ancak, bu durumun ihtisaslaşmış pazara dönük işletmelerin çokluğundan

mı, yoksa bölgedeki çok sayıda topraksız hayvan sahibi üretici bulunmasından mı kaynaklandığını

anlayabilmek için ayrıca aşağıda verilen tablo 2 ve 3’ün de incelenmesi gerekmektedir [4].

Page 233: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

231

İşle

tme

Ölç

eği

TürkiyeGüneydoğu

AnadoluBölgesi

Diyarbakır

İşletme sayısı

Toplam İçindeki

payı (%)

İşletme sayısı

Toplam İçindeki

payı (%)

İşletmesayısı

Toplam içindeki

pay (%)

1–4 baş 1.043.022 59.71 90.783 72.04 14.560 50.07

5–9 baş 447.078 25.59 23.674 18.79 7.794 26.80

10–19 baş 196.193 11.23 9.872 7.83 5.604 19.27

20–49 baş 55.598 3.18 1.392 1.10 965 3.32

> 50 baş 5.036 0.29 296 0.23 157 0.54

Toplam 1.746.927 100 126.017 100 29.080 100

Tablo 2: Türkiye, GAB ve Diyarbakır İlinde Büyükbaş Hayvanı Olan İşletmelerin İşletme

Ölçeğine Göre Dağılımı

İşletme Ölçeği

Türkiye Güneydoğu Anadolu Bölgesi Diyarbakır

İşletme sayısı

Toplam içindeki

payı (%)

İşletme sayısı

Toplam içindeki payı

(%)

İşletme sayısı

Toplam içindeki pay

(%)

1–4 baş 64.744 12.21 8.432 8.03 838 5.06

5–9 baş 58.400 11.02 14.768 14.06 1.802 10.88

10–19 baş 88.192 16.64 23.622 22.49 3.506 21.16

20–49 baş 155.231 29.28 37.459 35.66 6.029 36.39

50–149 baş 130.048 24.53 17.742 16.89 3.634 21.93

150–299 baş 27.250 5.14 2.579 2.46 637 3.84

> 300 baş 6.286 1.19 432 0.41 124 0.75

Toplam 530.151 100 105.034 100 16.570 100

Tablo 3: Türkiye, GAB ve Diyarbakır İlinde Küçükbaş Hayvanı Olan (Koyun ve Keçi)

İşletmelerin İşletme Ölçeğine Göre Dağılımı

Tablo 2 ve 3 incelendiğinde, Diyarbakır ilinde mevcut büyükbaş işletme

Page 234: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

232

ölçeklerinin Türkiye geneli ve bölge ortalamasına göre daha büyük olduğu görülmektedir. Bu durum

büyükbaş hayvancılık işletmelerinde ihtisaslaşma durumunun Bölge ve Türkiye ortalamasına göre

daha yüksek olduğunu gösterse de bu ölçek büyüklüğünün yeterli olduğunu söylemek mümkün

değildir. Diğer taraftan, Diyarbakır ili ve GAB’da bulunan küçükbaş işletmelerinin işletme ölçeklerinin

Türkiye ortalamasına göre daha küçük olduğu göze çarpmaktadır.

Türkiye’de ve Diyarbakır’da Yıllara göre büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayılarındaki değişim tablo

4’de verilmiştir [5,6].

YıllarTürkiye Diyarbakır

Büyükbaş İndeks Küçükbaş İndeks Büyükbaş İndeks Küçükbaş İndeks

1991 12.339.073 100.00 51.196.538 100.00 286.892 100.00 1.543.553 100.00

1996 12.121.000 98.23 42.023.000 82.08 218.260 76.08 1.339.350 86.77

2001 10.686.000 86.60 33.994.000 66.40 274.360 95.63 1.084.210 70.24

2006 10.971.880 88.92 32.260.206 63.01 257.532 89.77 939.199 60.85

2008 10.946.239 88.71 29.568.152 57.75 237.566 82.81 802.959 52.02

Tablo 4: Türkiye’de ve Diyarbakır’da Yıllara göre Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan sayıları

Tablo 4’de görüldüğü üzere, 1991-2008 yılları arasında, Türkiye’de büyükbaş ve küçükbaş hayvan

sayısı %11.29 ve %42.25 azalırken, Diyarbakır ilinde söz konusu dönemde hayvan varlığındaki

düşüş sırasıyla %17.19 ve %47.98 oranında gerçekleşmiştir.

Diyarbakır ili, GAB illeri ve Türkiye genelinde büyükbaş ve küçükbaş hayvanlara ilişkin sürü

kompozisyonları sırasıyla tablo 5 ve 6’da verilmiştir [6].

İllerSığır Sığır

%Sığır

%Sığır

% Manda(Toplam) (kültür) (melez) (yerli)

Adıyaman 60.235 17.723 29.42 22.732 37.74 19.780 32.84 0Batman 51.761 3.179 6.14 13.465 26.01 35.117 67.84 167Gaziantep 52.682 10.277 19.51 31.276 59.37 11.129 21.12 100Kilis 4.515 975 21.59 3.410 75.53 130 2.88 0Mardin 61.854 8.034 12.99 10.837 17.52 42.983 69.49 0Siirt 29.081 2.392 8.23 4.753 16.34 21.936 75.43 0Şanlıurfa 129.587 8.841 6.82 31.470 24.28 89.276 68.89 858Şırnak 32.401 1.501 4.63 3.082 9.51 27.818 85.86 227Diyarbakır 234.965 25.598 10.89 54.415 23.16 154.952 65.95 2.601

G.A.B. 657.081 78.520 11.95 175.440 26.70 403.121 61.35 3.953

Türkiye 10.859.942 3.554.585 32.73 4.454.647 41.02 2.850.710 26.25 86.297GAB/TR (%) 6.05 2.21 3.94 14.14 4.58Diyarbakır/GAB (%)

35.76 32.60 31.02 38.44 65.80

Tablo 5: Diyarbakır İli ve GAB’da Büyükbaş Hayvan Sayıları ve Sürü Kompozisyonu (2008)

Page 235: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

233

Tablo 5 incelendiğinde, 2008 yılı itibariyle GAB’ın Türkiye büyükbaş

hayvan varlığı içindeki payının sığır ve mandada sırasıyla %6.05 ve %4.58

olduğu, Diyarbakır ilinin GAB büyükbaş hayvan varlığı içindeki payının ise

sığır ve mandada yine sırasıyla %35.76 ve %65.80 düzeyinde bulunduğu

görülmektedir. Türkiye’de 2008 yılında kültür, kültür melezi ve yerli hayvan

sayısının toplam sığır varlığı içindeki payı %32.73, %41.02 ve %26.25

iken GAB bölgesi ve Diyarbakır ilinde ise sığır sürü kompozisyonu sırasıyla

%11.95, %26.70, %61.35 ve %10.89, %23.16 ve %65.95’tir.

İller

Koyun Koyun%

Koyun%

Keçi Keçi%

Keçi%

(Toplam) (yerli) (merinos) (Toplam) (kıl) (tiftik)

Adıyaman 150.431 149.936 99.67 495 0.33 61.349 61.349 100.00 0 0.00

Batman 507.171 507.171 100.00 0 0.00 89.649 82.635 92.18 7.014 7.82

Gaziantep 333.085 333.085 100.00 0 0.00 121.782 121.782 100.00 0 0.00

Kilis 75.000 75.000 100.00 0 0.00 58.945 55.000 93.31 3.945 6.69

Mardin 464.965 464.965 100.00 0 0.00 117.088 117.088 100.00 0 0.00

Siirt 434.670 363.670 83.67 71.000 16.33 154.850 148.800 96.09 6.050 3.91

Şanlıurfa 1.365.330 1.365.330 100.00 0 0.00 124.879 124.879 100.00 0 0.00

Şırnak 172.778 172.778 100.00 0 0.00 184.976 184.976 100.00 0 0.00

Diyarbakır 630.466 630.346 99.98 120 0.02 172.493 172.493 100.00 0 0.00

GAB 4.133.896 4.062.281 98.27 71.615 1.73 1.086.011 1.069.002 98.43 17.009 1.57

Türkiye 23.974.591 22.955.941 95.75 1.018.650 4.25 5.593.561 5.435.393 97.17 158.168 2.83

GAB/TR (%) 17.24 17.70 7.03 19.42 19.67 10.75

D.Bakır/GAB (%) 15.25 15.52 0.17 15.88 16.14 0.00

Tablo 6: Diyarbakır İli ve GAB’da K.Baş Hayvan Sayıları ve Sürü Kompozisyonu (2008)

Tablo 6 incelendiğinde, 2008 yılı itibariyle GAB’ın Türkiye koyun ve keçi

varlığı içindeki payının sırasıyla %17.24 ve %19.42 olduğu, Diyarbakır

ilinin GAB koyun ve keçi varlığı içindeki payının ise yine sırasıyla %15.25

ve %15.88 düzeyinde bulunduğu görülmektedir. Diğer taraftan, Bölgedeki

yerli koyun ırklarının sürü kompozisyonu içerisinde %98.27’lik payı olduğu,

GAB’da mevcut keçi varlığı içerisinde kıl keçisinin %98.43’lük orana sahip

olduğu dikkat çekmektedir.

Diyarbakır ilindeki hayvan varlığı ile ilgili bir değerlendirme yapılırken

sayısal değişimler yanında, bu hayvan varlığının çeşitli hayvansal ürünler

açısından verim durumlarının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Page 236: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

234

Bu amaçla Diyarbakır, GAB illeri ve Türkiye’de büyükbaş ve küçükbaş hayvansal ürünlerde üretim

ve hayvan başına verimliliklere ilişkin veri ve sonuçlar tablo 7 ve 8’de sunulmuştur [6].

Tablo 7 incelendiğinde, Diyarbakır ili ve GAB’da kesimi yapılan hayvanlardan elde edilen kırmızı

et üretiminin Türkiye toplam üretimi içinde sırasıyla %3.82 ve %8.19’luk paya sahip olduğu,

Diyarbakır ilinin kırmızı et üretiminde bölge illeri içerisinde önemli bir potansiyel taşıdığı dikkati

çekmektedir. Diyarbakır ilinde 2008 yılı itibariyle kesimi yapılan sığır, koyun ve keçilerde ortalama

karkas verimliliği sırasıyla 205.01, 13.24 ve 17.82 kg olarak gerçekleşirken, illerdeki nüfuslara göre

yapılan değerlendirmede, kişi başına üretilen kırmızı et miktarı 12.3 kg ile en yüksek Diyarbakır

ilinde bulunmuş olup, bu değerin GAB ve Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu görülmektedir.

Adıyaman Batman Gazi-antep Kilis Mardin Siirt Şanlıurfa Şırnak Diyarbakır GAB Türkiye

Kesilen hayvan sayısı

Koyun 34.800 134 490.387 10.806 254 9.960 81.162 14.310 663.075 1.304.888 5.588.906

Keçi 20.492 26 4.654 6.023 121 3.163 6.124 11.125 4.264 55.992 767.522

Sığır 9.419 18 15.763 36 18 433 14.564 16 46.360 86.627 1.736.107

Toplam 64.711 178 510.804 16.865 393 13.556 101.850 25.451 713.699 1.447.507 8.092.535

Et üretimi (ton)

Koyun 687 2 8.324 231 5 123 1.373 217 8.777 19.739 96.738

Keçi 345 0 97 108 2 39 78 151 76 897 13.753

Sığır 2.099 3 3.953 8 3 68 3.135 2 9.504 18.775 370.619

Toplam 3.132 5 12.374 346 10 230 4.586 370 18.358 39.411 481.110

% Payı 0.65 0.00 2.57 0.07 0.00 0.05 0.95 0.08 3.82 8.19 100.00

Ortalama Karkas Verimliliği (kg/baş)

Koyun 19.75 14.93 16.97 21.33 19.69 12.34 16.92 15.19 13.24 15.13 17.31

Keçi 16.85 0.00 20.95 17.96 16.53 12.33 12.74 13.57 17.82 16.02 17.92

Sığır 222.87 166.67 250.77 212.00 166.67 157.04 215.27 125.00 205.01 216.74 213.48

Nüfus 585.067 485.616 1.612.223 120.991 750.697 299.819 1.574.224 429.287 1.492.828 7.350.752 71.517.100

KEÜ (Kg)* 5.35 0.01 7.68 2.86 0.01 0.77 2.91 0.86 12.30 5.36 6.73

Tablo 7: Diyarbakır, GAB illeri ve Türkiye’de Kesilen Hayvan Sayıları, Kırmızı Et Üretimi ve Karkas Verimlilikleri (2008)

*KEÜ: Kişi Başına Kırmızı Et Üretimi (Kg-kişi-yıl)

Page 237: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

235

Tablo 8: Diyarbakır, GAB illeri ve Türkiye’de Sağılan Hayvan Sayıları, Süt Üretimi ve

Verimlilikler (2008) *KSÜ: Kişi Başına Süt Üretimi (Lt-kişi-yıl)

A

dıya

man

Bat

man

Gaz

iant

epK

ilis

Mar

din

Siir

tŞa

nlıu

rfa

Şırn

akD

iyar

bakı

r G

AB

Türk

iye

Sağı

lan

hayv

an s

ayıs

ı

Koy

un47

.699

117.

055

111.

659

32.2

5018

4.57

012

7.52

656

3.06

866

.002

227.

911

1.47

7.74

09.

642.

170

Keç

i20

.277

16.1

1139

.472

25.4

0947

.085

25.6

8340

.076

76.2

4644

.109

334.

468

1.99

7.68

9

İnek

24.8

4722

.057

17.8

782.

515

25.9

4513

.471

37.3

3417

.525

71.1

0123

2.67

34.

080.

243

Man

da0

4248

00

029

010

879

51.

283

31.4

40

Süt

üret

imi (

ton)

Koy

un3.

904.

249.

364.

439.

044.

382.

644.

5013

.842

.77

8.43

3.59

48.4

23.8

55.

214.

1718

.688

.58

119.

560.

5074

6.87

2

Keç

i2.

352.

101.

361.

064.

263.

022.

591.

734.

978.

862.

655.

814.

248.

018.

005.

844.

631.

4735

.087

.91

209.

570

İnek

58.4

97.0

933

.448

.84

45.8

95.5

87.

195.

6649

.874

.06

22.6

45.1

264

.763

.22

24.7

98.6

114

1.05

9.93

448.

178.

1111

.255

.176

Man

da0.

0043

.16

54.2

20.

000.

000.

0031

9.15

92.5

875

5.03

1.26

4.14

31.4

22

Topl

am64

.753

.43

44.2

17.4

959

.257

.20

12.4

31.9

068

.695

.69

33.7

34.5

211

7.75

4.23

38.1

11.1

916

5.13

5.01

604.

090.

6612

.243

.039

.91

% P

ayı

0.53

0.36

0.48

0.10

0.56

0.28

0.96

0.31

1.35

4.93

100.

00

Ort

alam

a Sü

t ve

rim

i (Lt

/baş

)

Koy

un81

.85

80.0

081

.00

82.0

075

.00

66.1

386

.00

79.0

082

.00

80.9

177

.46

Keç

i11

6.00

84.4

810

8.00

102.

0010

5.74

103.

4110

6.00

105.

0010

5.00

104.

9110

4.91

İnek

2.35

4.29

1.51

6.47

2.56

7.15

2.86

1.10

1.92

2.30

1.68

1.03

1.73

4.70

1.41

5.04

1.98

3.94

1.92

6.21

2.75

8.46

Man

da0.

001.

027.

621.

129.

540.

000.

000.

001.

100.

5385

7.20

949.

7398

5.30

999.

42

Nüf

us58

5.06

748

5.61

61.

612.

223

120.

991

750.

697

299.

819

1.57

4.22

442

9.28

71.

492.

828

7.35

0.75

271

.517

.100

KSÜ

(Lt)

*11

0.68

91.0

536

.75

102.

7591

.51

112.

5274

.80

88.7

811

0.62

82.1

817

1.19

Page 238: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

236

Tablo 8 incelendiğinde Diyarbakır ilinde 2008

yılı itibariyle 71.101 baş inek, 795 baş manda,

227.911 baş koyun, 44.109 baş keçinin sağımı

sonucu elde edilen süt üretiminin sırasıyla

141.059, 755, 18.688 ve 4.631 ton düzeyinde

gerçekleştiği görülmektedir.

Diyarbakır ilinde inek, manda, koyun ve keçilerde

hayvan başına ortalama süt verimi sırasıyla

1.983, 949, 82 ve 105 lt olarak saptanmış

olup, koyun ve keçilerde süt verimi Türkiye

ortalamasının üzerinde, inekte ise oldukça

altında bulunmaktadır.

Diyarbakır İli ve GAB’da Arazi Kullanım Durumu ve Yem Bitkileri ÜretimiDiyarbakır’da hayvansal üretimi ilgilendiren

önemli bir husus da, ilin mera varlığı ve/veya

ilde üretilen yem bitkilerinin miktarıdır.

Diyarbakır ilinde toplam 798.754 hektarlık alan

tarım arazisi olarak kullanılmakta ve çoğunlukla

kuru tarım yapılmaktadır.

İlde çayır ve meralar toplam 182.893 hektarlık

bir alanı kaplamaktadır. İldeki toplam arazi

varlığının %52’si tarım alanı, %19’u orman ve

fundalık, %12’si çayır-meralardan oluşmakta

olup %17’si ise tarıma elverişsiz alanlardan

meydana gelmektedir [2,3].

Çayır-mera alanlarının büyük bölümü (yaklaşık

%70) Çınar, Ergani ve Merkez ilçelerinde

bulunmaktadır. İlde çayır ve mera alanları ve

kalitesi yeterli düzeyde değildir.

2007 yılı itibariyle Diyarbakır ili genelinde 1360

da yonca, 438 da korunga, 37003 da fiğ ve 9457

da silajlık mısır ekimi yapılmış olup oldukça

düşük bir seviyede bulunmaktadır [1].

GAB ve Diyarbakır ilinde toplam ekilen tarla

alanı içerisinde yem bitkisi ekimi yapılan

arazilerin oranı tablo 9 sunulmuştur [5].

İller Yem Bitkisi Alanı (Ha)

Toplam Ekilen Tarla Alanı (Ha)

Toplam İçerisindeki

Yeri (%)

Adıyaman 938 244.418 0.38

Batman 1.415 117.162 1.21

Diyarbakır 2.905 642.762 0.45

Gaziantep 1.276 196.113 0.65

Kilis 214 50.535 0.42

Mardin 485 315.544 0.15

Siirt 2.320 56.004 4.14

Şırnak 1.955 97.090 2.01

Şanlıurfa 2.302 958.406 0.24

G.A.B. 13810 2.678.034 0.52

Türkiye 938.910 18.148.000 5.17

Tablo 9: Diyarbakır ve GAB İllerinde Toplam Ekilen Tarla

Alanı İçerisinde Yem Bitkileri Ekim Alanlarının Oranı

Tablo 9’da görüldüğü üzere Diyarbakır ili

ve diğer bölge illerinde yem bitkileri ekim

alanlarının toplam tarım arazileri içindeki payı

Türkiye genel ortalamasının altındadır.

Türkiye ve Diyarbakır ilinde büyükbaş hayvan

birimi başına düşen çayır-mera alanına ilişkin

veriler tablo 10’da verilmiştir [3,6].

Page 239: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

237

Hayvan sayısı BBHB cinsinden hayvan sayısı

Hayvanlar Türkiye–08 Diyarbakır–08 Türkiye–08 Diyarbakır–08

BBHB(1) 2008(2) 2008(3) (1*2) (1*3)

Koyun 0.1 16.809.034 394.172 1.680.903 39.417

Kuzu 0.05 7.165.557 236.294 358.278 11.815

Keçi 0.1 3.851.143 113.816 385.114 11.382

Oğlak 0.05 1.742.418 58.677 87.121 2.934

Sığır 1 8.203.164 189.973 8.203.164 189.973

Dana 0.5 2.656.778 44.992 1.328.389 22.496

Manda 1.8 66.801 2086 120.242 3.755

Manda yavrusu 0.9 19.496 515 17.546 464

At 1.3 179.855 2.365 233.812 3.075

Katır 1 62.248 1369 62.248 1.369

Eşek 0.5 273.520 6.518 136.760 3.259

Toplam 12.613.577 289.937

Çayır-Mera alanı (ha) 14.616.700 182.893

BBHB Başına Düşen Çayır-Mera Alanı (ha) 1.16 0.63

Tablo 10: Türkiye ve Diyarbakır İlinde Büyükbaş Hayvan Birimi Başına Düşen Çayır ve

Mera Alanı

Tablo 10 incelendiğinde, Türkiye’de BBHB başına düşen ortalama çayır-

mera arazinin 1.16 ha ve Diyarbakır’da 0.63 ha ile oldukça düşük bir

seviyede olduğu dikkati çekmektedir. Bu bakımdan ilde hayvan varlığına

göre düşük düzeyde bulunan çayır-mera alanlarının varlığının korunarak

genişletilmesi ve kalitesinin artırılması gerekmektedir.

Türkiye 1950’lerden itibaren tarımda yapılan yanlış uygulama ve

makinalaşma politikalarıyla daha fazla bitkisel üretim uğruna çayır ve mera

alanlarını büyük ölçüde yitirmiştir. Türkiye’nin birçok bölgesinde yaşanan

bu olumsuz gelişmenin Diyarbakır ili için de geçerli olduğu görülmektedir.

Ülkenin birçok bölgesinde çayır ve mera alanlarının yok olması nedeniyle

giderek entansifleşmek zorunda kalan hayvancılık işletmelerinde üretim

maliyetleri, yetiştiricinin ve üreticinin bu sektörde üretimi devam

ettirmesine imkân tanımayacak seviyelere ulaşmıştır. Diyarbakır ilinde

mevcut hayvan varlığına karşılık, yetersiz olan çayır ve mera alanlarında

Page 240: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

238

benzer yanlışları daha fazla sürdürmeden ıslah çalışmalarına gereken önem verilmeli ve yeni çayır

ve mera alanları oluşturulmasına gidilmelidir.

Hayvancılık işletmelerde maliyeti oluşturan masraf unsurlarından en önemlisi şüphesiz yemdir.

Hayvansal üretimde maliyetleri düşürmede, karlı ve verimli çalışmada önemli rol oynayan kaba

ve kesif yem gereksiniminin bol, kaliteli ve ucuz olarak temin edilmesi gerekir. Bunun için çayır ve

mera ıslah çalışmaları yanı sıra, yem bitkileri üretimine de gereken önemin verilmesi zorunludur.

Türkiye, GAB ve Diyarbakır ilinde yem bitkileri ekim alanları ve üretimine ilişkin veriler tablo 11 ve

12’de sunulmuştur [7].

Yem Bitkileri

1991 2006 İndeks1991=100

GAB TR GAB/TR (%) GAB TR GAB/

TR (%) GAB TR

Burçak Kuru 0 1.691 0.00 1.145 8.310 13.78 * 491.43

Burçak Yeşil 0 1.082 0.00 3.018 6.610 45.66 * 610.91

Fiğ Kuru 4 285.602 0.00 18.298 1.210.618 1.51 457450.00 423.88

Fiğ Yeşil 741 259.673 0.29 26.381 1026324 2.57 3560.19 395.24

Korunga Kuru 72 201.499 0.04 808 496.313 0.16 1122.22 246.31

Korunga Yeşil 0 277.226 0.00 62 124.843 0.05 * 45.03

Mısır 49 192.474 0.03 271.050 10.502.836 2.58 553163.27 5456.76

Yonca Kuru 15.189 1.082.277 1.40 16.810 2.820.225 0.60 110.67 260.58

Yonca Yeşil 5.191 1.675.103 0.31 15.764 1.814.990 0.87 303.68 108.35

Yonca Tohum 0 2.838 0.00 134 2.714 4.94 * 95.63

Toplam Yem Bitkileri 21.246 3.979.465 0.53 353.470 18.013.783 1.96 1663.70 452.67

Tablo 11: Türkiye ve GAB’da Yem Bitkileri Üretiminin Yıllara Göre Değişimi (1991-2006) (ton)

Page 241: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

239

Yem Bitkileri

TÜRKİYE GAB Diyarbakır

Ekilen Alan (da)

Hasat Edilen

(da)

Üretim (ton)

Ekilen Alan (da)

Hasat Edilen

(da)

Üretim (ton)

Ekilen Alan (da)

Hasat Edilen

(da)

Üretim (ton)

Burçak 189.371 139.224 42.596 289.636 50.662 19.920 11.260 6.760 3.206

Fiğ 5.796.842 5.659.735 1.249.948 413.791 384.768 101.814 49.400 39.406 24.160

Korunga 1.401.295 1.372.894 143.367 4.859 4.744 6.542 430 430 400

Yonca 5.557.215 5.265.476 1.843.961 39.297 37.276 32.069 5.745 5.740 6.287

Mısır (Silajlık)

2.723.031 2.676.314 11.183.290 123.230 123.130 466.022 32.144 32.144 114.906

Toplam Yem Bitkileri

15.667.754 15.113.643 14.463.162 870.813 600.580 626.367 98.979 84.480 148.959

Tablo 12: 2008 Yılı İtibariyle Türkiye, GAB ve Diyarbakır İlinde Yem Bitkileri Ekimi ve

Üretim Miktarları

Tablo 11’de,1991-2006 yılları arası periyotta, son yıllarda GAB ve Türkiye’de

yem bitkisi ekimine verilen desteklemelerinde etkisiyle toplam yem bitkileri

üretim miktarının sırasıyla yaklaşık 16 kat ve 5 kat arttığı, ancak yinede

istenilen seviyelere ulaşılamadığı görülmektedir. GAB’daki yem bitkileri

üretimi, Türkiye toplam yem bitkisi üretiminin sadece %1.96’sına tekabül

etmektedir.

Tablo 12 incelendiğinde, Diyarbakır ilinde 2008 yılı itibariyle burçak, fiğ,

korunga, yonca ve silajlık mısır üretiminin sırasıyla 3.206, 24.160, 400,

6.287 ve 148.959 ton olarak gerçekleştiği, ancak bu rakamların gerek bölge

gerekse Türkiye geneli itibariyle oldukça yetersiz olduğu anlaşılmaktadır.

DİYARBAKIR İLİ HAYVANCILIĞINDAN BEKLENEN KATKIYI SAĞLAYABİLMEK İÇİN STRATEJİ ÖNERİLERİDiyarbakır ili doğa yapısı ve coğrafî konumu nedeniyle hayvancılık sektörü

açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Ülkemizde ekonomik gelişmenin

kısır döngüye dönüşmesini önlemek ve yıllardır hayvancılık sektörünün

ihmali pahasına uygulanan bitkisel üretim ağırlıklı tarım politikalarına

rağmen, Türkiye’nin genelinde olduğu gibi Diyarbakır’da da bu sektör bölgesel

kalkınmanın lokomotifi olabilecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Bunun

için ulusal ve bölgesel olarak ekonomik bünyede köklü yapısal değişikliğin

getirdiği önlemleri öncelikle kırsal alanda gerçekleştirmek gerekmektedir.

Bu çerçevede, ulusal ölçekte ve Diyarbakır ili düzeyinde uygulanabilecek

Page 242: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

240

strateji önerileri aşağıda sunulmuştur.

Ulusal Düzeyde Hayvancılık Strateji Önerileri1. Entegrasyon öncesi yapılan

değerlendirmelerin aksine, AB üyeliği, Birliğe

yeni katılan ülkelerin (özellikle Polonya)

hayvancılık sektörünün gelişimine oldukça

önemli katkılar sağlamıştır. Bu açıdan

değerlendirildiğinde Türkiye’nin de AB

hayvancılık sektörüne entegrasyon ve uyum

sürecine hız vermesi, hayvancılık sektörünün

yapısal değişimi/gelişimi açısından önem

arz etmektedir.

2. Hayvancılık projeleri için daha etkin bir

proje değerlendirme ve izleme sistemi

geliştirilmelidir. Kamunun hayvancılık destek

programlarından pek çoğunda, projelerin iyi

değerlendirilmemesi ve izlenmemesi sonucu

arzu edilen hedeflere ulaşamamaktadır.

3. Piyasada rekabeti tesis edecek ve fiyat

istikrarını sağlayacak AB’deki gibi fiyat

istikrar politikalarına ihtiyaç vardır.

Tarımsal piyasalardaki eksik rekabet ve

fiyat istikrarsızlığı yatırımcının önünde

duran önemli bir engeldir. Yatırımcı/hayvan

yetiştiricisi önünü görememektedir.

4. Hayvancılık politikaları bütüncül olarak

değerlendirilmelidir. Örneğin sadece

süt arzını artırmaya yönelik politikalar

uygulanılıp süt ve ürünleri için talep

geliştirme politikaları göz ardı edildiğinde,

süt üreticisi fiyat çökmelerinden dolayı daha

da zor duruma düşebilmektedir.

5. Gelişmiş batı ülkelerinde, sektördeki fiyat

istikrarını tesis etmeye yönelik vadeli

işlemler borsası türü modeller ülkemizde de

geliştirilmelidir.

6. Türkiye’de farklı bölgelerin hayvancılık

açısından mukayeseli üstünlükleri

belirlenerek buna göre hayvancılık destekleri

yeniden yapılandırılmalıdır.

7. Tarımsal yayım faaliyetleri ve çiftçi eğitimi

faaliyetlerine etkinlik kazandırılmalıdır.

Hayvan yetiştiricisi, yapacağı faaliyeti

sertifikalı eğitim faaliyetlerine katılarak

uygulamalı olarak öğrenmelidir. Devlet ise

destekleyeceği yetiştiriciye sertifika sahibi

olma zorunluluğu getirmelidir.

8. Ülke genelinde veya il düzeyinde tarım

paydaşlarının faaliyetleri arasında etkin bir

koordinasyon sağlanarak ülke kaynaklarının

daha rasyonel ve etkin kullanımı

sağlanmalıdır.

9. Veteriner ve Ziraat Fakülteleri eğitim

müfredatları (özellikle çekirdek müfredat)

sahanın ve sektör paydaşların gereksinimleri

dikkate alınarak revize edilmelidir.

10. Sektörde görev alan mesleklerin (veteriner

hekim, ziraat ve gıda mühendisi vb.) görev

yetki ve sorumluluklarındaki kargaşa

giderilmelidir.

Diyarbakır İline Özel Hayvancılık Strateji ÖnerileriDiyarbakır ilinde bugüne kadar çok sayıda

tarımsal destek paketi uygulanmasına rağmen,

yukarı Mezopotamya topraklarının içerisinde

yer alan bu ilde hayvancılık sektörü istenilen

gelişmişlik seviyesine ulaşamamıştır.

Bu durumun en önemli nedenlerinden birisinin

tarım ve hayvancılık sektörlerinde faaliyet

gösteren paydaşların yeterince koordineli bir

şekilde çalışamaması olduğu düşüncesinden

yola çıkılarak, gönüllülük esasına dayanan

Page 243: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

241

“Diyarbakır İli Tarım Paydaşları Ortak Akıl Toplantıları” 06 Ocak 2010

tarihinden itibaren düzenli aralıklarla (7-15 gün) yapılmaya başlanmıştır.

Diyarbakır ilindeki tarım paydaşları (Dicle Üniversitesi Ziraat ve Veteriner

Fakülteleri, Diyarbakır İl Tarım Müdürüğü, Güneydoğu Anadolu Tarımsal

Araştırma Enstitüsü, Karacadağ Kalkınma Ajansı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı

Destekleme Kurumu Diyarbakır İl Koordinatörlüğü, T.C. Başbakanlık

GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Diyarbakır İl Çevre ve Orman

Müdürlüğü, EBK Genel Müdürlüğü Diyarbakır Et Kombinası Müdürlüğü) bu

toplantılarda en üst düzeyde temsil edilmektedir.

Birlikteliğin kurumsal hâle dönüştürülmesi fikri Mart 2010 tarihinden

itibaren benimsenmiş, “Diyarbakır İli Tarım Paydaşları Ortak Akıl Konseyi”nin

oluşturulması için çalışmalara başlanmıştır. Konsey toplantıları esnasında

aşağıda belirlenen 5 ana başlık halinde Diyarbakır İli tarım ve hayvancılık

sektörü için strateji ile eylem planı geliştirme çalışmaları başlatılmıştır.

Konsey’in Diyarbakır hayvancılığı için belirlediği temel stratejiler aşağıda

sunulmuştur.

Strateji-1: Yönetim ve Koordinasyonun Etkinleştirilmesi• Hayvancılık sektörünün tüm paydaşlarının müşterilerine verdiği

hizmetlerde karşılaştıkları yönetsel sorunların tespit edilmesi ve hizmet

kalitesinin artırılması yönünde çalışılması

• Üniversitelerin kamudaki çalışmalarda ve teşviklerin dağıtılmasının

karar aşamasında daha fazla yer almasının sağlanması

• Daha etkin bir Kamu-Üniversite-STK (Sivil Toplum Kuruluşu)-Çiftçi iş

birliğinin tesis edilmesi

• Belirlenen misyon dahilince Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na belirli

periyotlarla önerilerde bulunulması

• Tarım alanında faaliyet gösteren şirket ve STK’ların kurumsal

kapasitelerinin geliştirilmesi

• Çiftçi kırsal yaşam kültürüne uygun basitleştirilmiş bürokrasinin

geliştirilmesi

• Dünya ile ekonomik entegrasyon kanallarının açılması

Strateji-2: İl’in Hayvancılık Sektörüne Yönelik Önceliklerinin Belirlenmesi• Atıl durumdaki tesislerin faal hale getirilmesi

• İlin hayvancılık envanterinin güvenilir ve ulaşılabilir bir şekilde

çıkarılması

Page 244: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

242

• Bölge hayvanlarının ıslahına yönelik

projelerin geliştirilmesi

• Bölgenin organik hayvancılık olanaklarının

belirlenmesi ve buna yönelik çalışmaların

yapılması

• Destek olarak verilen veya üreticilerin

getirdiği hayvanların hastalıktan ari olması

için gerekli test ve çalışmaların yapılması

• Mera tespit, tahdit, tahsis ve ıslah işlemlerinin

yapılması

• Küpesiz hayvan varlığı sorununun çözülmesi

Strateji-3: Hayvancılık Sektörüne Yöne-lik Desteklerin Etkinleştirilmesi• Hayvancılık desteklerin daha etkili bir şekilde

takip ve koordine edilmesi

• Hayvancılıkla ilgili yürütülmekte olan

projelerin etkin takibi

• Hibe ve kredilerle desteklenen yatırımların

amacına ulaşmasının sağlanması için önlem

alınması

• Desteklerin şeffaf ve adil bir şekilde doğru

noktalara ulaştırılması ve uzman kadrolarca

takip edilmesi

• Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi

Programı (KKYDP) kapsamında desteklenen

işletmelerin denetlenmesi ve işlevsel hâle

getirilmesi

Strateji-4: Eğitim Faaliyetlerinin Etkinleştirilmesi• Sertifikalı hayvan yetiştirici merkezlerinin

oluşturulması

• Hayvancılıkta faaliyet gösteren kamu

personelinin hizmet içi eğitiminin sağlanması

• Yeni kurulacak kooperatifler için hayvan

hastalıkları ve beslemeyle ilgili eğitim

çalışmalarının yapılması

• Projelerde eğitim boyutunun mutlaka dahil

edilmesi ve bütçelendirilmesi

• V-Bölgeye özgü hayvansal üretim

modellerinin geliştirilmesi

• Kümelenme çalışmalarına ağırlık verilmesi

• Pazar değeri yüksek olan ürünlerin havza

modeli göz önünde bulundurularak

üretilmesi

• Üretici - sanayici iletişimi ve etkileşimi için

her türlü çalışmanın desteklenmesi

• Her ürün için tedarik zincirinin oluşturulması

• Birbirini besleyen ve bütünleyen sektörel

kalkınmanın sağlanmasına yönelik modeller

geliştirilmesi

SONUÇDiyarbakır ili hayvancılığı ile ilgili olarak yapılan

bu çalışmada, hayvancılık sektörünün, ekonomik

kalkınma ve gelişmede önemli bir potansiyele

sahip bulunduğu ortaya konmuştur. Ancak

sektörü oluşturan işletmelerdeki çeşitli yapısal

sorunlar, hayvansal verim ve girdi unsurlarına

ilişkin yetersizlikler, intersektörel etkileşimin

sağlanamaması ve ekonomik örgütlenme

eksiklikleri gibi sorunlar üretimin süratle

artırılmasına olanak tanımamaktadır.

Türkiye’de hayvancılık problemlerinin çözümü,

işletmelerin ekonomik birimler haline

gelmesi, piyasa istikrarının sağlanması ve

verimliliğin artırılması gibi yapısal değişiklikleri

gerektirmektedir. Bugüne kadar hayvancılık

sektörüne değişik biçim, süre ve miktarlarda

çeşitli destekler yapılmıştır. Fakat yapısal

sorunlar çözülmeden uygulanan desteklemeler,

sektörün hedeflenen düzeye gelmesinde yeterli

ve etkili olamamıştır. Yapılması gereken şey,

sektörle ilgili hedefin açık bir şekilde belirlenerek

yapısal ağırlıklı kısa, orta ve uzun vadeli politika

Page 245: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

243

ve stratejilerin ulusal ve bölgesel düzeyde uygulamaya konulmasıdır.

İldeki işletmelerin önemli bir bölümü ekonomik bilinç ve bilimsellikten

yoksun küçük ölçekli olup bunun yanı sıra polikültür işletme yapısı ağır

basmaktadır. Sorunun çözümü üretimde ihtisaslaşmayı ve işletme ölçeğini

büyütmeyi amaçlayan ekonomik politikaların uygulanması ile mümkün

olabilecektir.

İlde işletme yapılarında rasyonelleşmeye giderken üretimin sanayi ile

entegrasyonunu sağlayacak isabetli kuruluş yeri seçimi yapılmış, optimum

kapasitede çalışacak hayvancılığa dayalı sanayi işletmelerine ihtiyaç vardır.

Hayvancılık sektörünün ilde geliştirilmesine bu sanayi kuruluşları önemli

katkılar yapabileceklerdir. Bu sanayi işletmelerinin üretim maliyetlerini

dikkate alan fiyat politikaları uygulaması, intersektörel etkileşimde başarıyı

daha da artırabilecektir.

Başta yem olmak üzere kredi ve finansman kaynakları ile diğer girdi

unsurlarının yeterli miktar ve uygun nitelik ve koşullarda teminini

kolaylaştırıcı önlemler alınmalıdır. Hayvan kalitesini artırmak üzere

yapılan ıslah çalışmaları, hayvansal üretimi özendirici ve kârlı kılan fiyat

politikalarıyla desteklenmelidir. Hayvansal üretimi artırmada iç talep

yapısı güçlendirilmeli, bu amaçla üretimin sanayi ile entegrasyonuna önem

verilmelidir.

İşletmelerinin uygun miktar, kalite ve standartlarda üretimi gerçekleştirmek

ve besi faaliyetinin tüm yıla yayılmasını sağlayacak et sanayini devamlı

ve tam kapasitede çalıştırmak amacıyla ilde mevcut organize besi bölgesi

modeli geliştirilmelidir. Sektörde işletme ölçeklerinin, üretim hacminin

ve sanayi tesislerinin kapasitelerinin artırılması üretim planlaması

kapsamında ele alınmalı, sözleşmeli üretim modelinin uygulanabilirliği,

tüketim talebi, kendine yeterlik seviyesi ile birlikte dış satım imkanları

araştırılmalı ve geliştirilmelidir.

Hayvancılıkta örgütlü (hayvan üreticisi ve besicisinin) ve bilinçli üretim

yapan kesimin desteklenmesi ve bu yönde teşvik önlemlerinin uygulamaya

geçirilmesi öncelikli olarak hedeflenmelidir.

Hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren üreticilere finansman ihtiyaçlarına

dönük olarak işletme ve yatırım kredisi kullanımının uygun vade, faiz ve

Page 246: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

244

ödeme seçenekleri ile sunulması, kırsal alanda ürün bazında ihtisaslaşmış üretici birliklerinin

kurulmasının teşviki ve böylelikle pazarlamada aracı marjlarının düşürülerek, üreticilerin daha karlı

ve rasyonel çalışmasına imkan sağlayacak politikaların geliştirilerek uygulanması büyük önem arz

etmektedir.

Diyarbakır ili ve çevresi için hayvansal ürünlerde uluslararası pazarlarda rekabet şansının

yakalanabilmesi için öncelikle üretimde belirli kalite standartlarına sahip olunması, maliyetlerin

düşürülmesi ve üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması gerekmektedir. Bölgenin dışsatım merkezi

olması, özellikle komşu ve körfez ülkelerinin tarım ve hayvansal ürünler talebi doğrultusunda

üretimin yönlendirilmesi ölçüsünde mümkün olabilecektir. Diğer taraftan özellikle Orta Doğu

pazarının bölgeye yakınlığı bu ürünlerin pazarlanmasında ulaştırma maliyetlerinin minimizasyonu

imkanını tanımaktadır.

Sektörün sorunlarına belirlenen stratejiler doğrultusunda getirilecek rasyonel çözümler, Diyarbakır

ilinde ve bölgedeki ekonomik kalkınmaya önemli katkılar sağlayacaktır.

Page 247: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

245

Kaynaklar1. Diyarbakır İl Çevre Durum Raporu (2007). Diyarbakır İl Çevre ve

Orman Müdürlüğü, Erişim: www.diyarbakir-cevreorman.gov.tr/

cevresel/CDR2007.pdf (12.02.2010)

2. T.C Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi

Başkanlığı (2003). Diyarbakır İli Ekosistemine Uygun Tarımsal

Ürünler Raporu. Erişim: www.gap.gov.tr/Turkish/ Tarim/raporlar.html

(17.02.2010)

3. TKB. (2005). Diyarbakır İli Master Planı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,

Strateji Geliştirme Başkanlığı, Ankara.

4. TÜİK. (2001). Genel Tarım Sayımı, Tarımsal İşletmeler.

5. TÜİK. (2005). Tarımsal Yapı. Üretim, Fiyat, Değer.

6. TÜİK.(2010a). Hayvancılık İstatistikleri Veri Tabanı. Erişim: www.tuik.

gov.tr/hayvancilik app/ hayvancilik.zul (21.01.2010)

7. TÜİK. (2010b). Bitkisel Üretim İstatistikleri. Erişim: www.tuik.gov.tr

(23.02.2010)

8. Yalçın, C. (2009). Salgın Hayvan Hastalıklarıyla Mücadelede Kurumsal

ve Ekonomik Gereksinimler. Veteriner Hekimler Derneği Dergisi, 80(1),

14-17.

Page 248: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

TÜRKİYE HAYVANCILIĞININ SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Page 249: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

247

Muzaffer Denli

Dicle Üniversitesi, Ziraat

Fakültesi, Zootekni Bölümü,

Diyarbakır

[email protected]

ÖZETDünyadaki hızlı nüfus artışı gıda üretiminin artırılmasını zorunlu hale

getirmektedir. İnsanların yeterli ve dengeli beslenmesinde anahtar rol

oynayan gıdaların hayvanlardan elde ediliyor olması hayvancılık sektörünün

önemini gün gittikçe artırmaktadır.

Ancak, özellikle son 20 yıldır uygulanan politikalar henüz tam anlamıyla

sektörleşememiş ülke hayvancılığımızın sorunlarının birikerek artmasına

neden olmuştur.

Gıda üretimi yanında büyük sosyo-ekonomik önemi bulunan ülkemiz

hayvancılık sektörünün sorunları genel olarak; hayvan varlığında azalma,

yetersiz yem kaynağı ve besleme, hastalık ve sağlık korumada sorunlar,

üretici ve yatırımcı eğitimsizliği, örgütlenme ve yapılanma eksikliği,

izlenebilirlik, işletme yapısı, finans ve teşviklerdeki yanlışlıklar, pazarlama

ve kurumlararası koordinasyon eksikliği şeklinde sıralanabilir. Bu bildiride,

Türkiye hayvancılığının önemi, mevcut durumu, sorunları ve bu sorunların

çözümünde neler yapılması gerektiği tartışılacaktır.

GİRİŞDünya nüfusundaki hızlı artış, enerji kaynaklarının giderek azalması

insanların açlık ve yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya kalmasına

neden olmaktadır. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2006 yılı

itibariyle dünyada 854 milyon kişi açlık ve yetersiz beslenme sorunu ile

karşı karşıya kalmıştır (FAO, 2006).

Günümüzde yaklaşık 7 milyar olan dünya nüfusunun 2025 yılında 8 milyar’a

ulaşacağı, bu hızlı nüfus artışının dünyadaki açlık ve yetersiz beslenme

sorununu artacağı tahmin edilmektedir.

Dünyadaki açlık ve yetersiz beslenme sorunu artıkça tarımın önemli

bir kolu olan hayvansal üretimin önemi de gün gittikçe artmaktadır. Et,

süt, yumurta gibi kaliteli gıda üretiminin sağlandığı hayvancılık sektörü,

insanların dengeli bir şekilde beslenmesinde kilit rol oynamaktadır.

Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde, kişi başına tüketilen

hayvansal gıda miktarının dikkate alınan kriterlerden biri olması hayvansal

üretimin önemini göstermektedir.

Page 250: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

248

Hayvancılık sektörü temel işlevi olan gıda

üretimi yanında tekstil, ilaç ve kozmetik

gibi sanayi dallarına hammadde sağlaması

açısından da önemlidir. Ülkemizin coğrafi ve

sosyo-ekonomik yapısı göz önüne alındığında

hayvancılık sektörünün istihdam yaratması

açısından önemli bir görevi vardır. Ancak,

günümüze kadar uygulanan politikalar ülkemiz

için büyük potansiyel olarak görülen hayvancılık

sektörünü bitirme noktasına getirmiştir.

Hayvan varlığındaki bu azalmalara karşılık ülke

nüfusunda sürekli bir artış meydana gelmesi

ülkemizi gıda üretiminde kendine yetmez bir

duruma getirmiştir. Son 40 yıl içerisinde Türkiye

nüfusu ikiye katlanmıştır. Türkiye İstatistik

Kurumu (TÜİK) verilerine göre 1970 yılında 35.2

milyon olan ülke nüfusu 2009 sonu itibariyle

72.5 milyona ulaşmıştır (TÜİK, 2009).

Bu çalışma, Türkiye hayvancılığının önemi,

mevcut durumu, sorunları ve bu sorunların

çözümüne yönelik kısa, orta ve uzun vadede

neler yapılması gerektiğini açıklığa kavuşturmak

amacıyla hazırlanmıştır.

TÜRKİYE HAYVANCILIĞININ MEVCUT DU-RUMU VE SORUNLAR

Hayvan VarlığıSon yıllarda, Türkiye’de hayvan sayısında

önemli düzeyde düşüşler gözlemlenmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre

2000–2008 yılları arasında hayvan sayılarında

sırasıyla sığırda % 1, koyunda %16 ve keçide %

22’lik bir azalma meydana gelmiştir (Tablo.1,

TÜİK, 2008). Aynı verilere göre tavuk sayısında

% 7’lik bir azalma meydana gelirken, arı kovanı

sayısında %13’lük bir artış meydana gediği

görülmüştür.

TürYıllar

Değişim (%)2000 2008

SIĞIR 10.761.000 10.859.942 -1

Yerli 4.217.000 2.850.710 -32

Kültür 1.806.000 3.554.585 +49

Melez 4.738.000 4.454.647 -6

KOYUN 28.492.000 23.974.591 -16

Yerli ırk 27.719.000 22.955.941 -17

Yabancı ırk 773.000 1.018.650 +24

KEÇİ 7.201.000 5.593.561 -22

Kıl 6.828.000 5.435.393 -20

Tiftik 373.000 158.168 -58

TAVUK 258.168.248 240.280.376 -7

Etçi 193.459.208 180.915.558 -6

Yumurtacı 64.709.040 63.364.818 -2

Arı (kovan) 4.267.123 4.888.961 +12.7

Tablo 1. Türkiye Hayvan varlığının 2000-2008 yılları

arası değişimi (TÜİK,2008)

Türkiye’de günümüze kadar uygulanan

ıslah çalışmalarının yetersiz olması, suni

tohumlama çalışmalarının istenen düzeyde

başarıya ulaşamaması, kaliteli damızlık

hayvan üretiminde yetersizlik veya ekonomik

gerekçelerden dolayı damızlık hayvanların

kesime gönderilmesi hayvan sayısının giderek

azalmasına neden olmuştur..

Hayvansal ÜretimTürkiye’de hayvan sayısına bağlı olarak hayvansal

üretim ve özellikle de kırmızı et üretiminde

belirli düzeyde azalmalar meydana gelmiştir.

TÜİK verilerine göre 2000 yılı itibariyle 491.245

ton olan kırmızı et üretimi 2008 yılında %1.8

azalarak 482.444 ton olarak gerçekleşmiştir

Page 251: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

249

(Tablo 2). Aynı verilere göre 2000 yılında toplam kırmızı et üretiminin %

77’si sığır, %20’si koyun ve %3’ü keçiden elde edilirken, bu değerler 2008

yılı itibariyle % 92 sığır, % 6 koyun ve % 2 keçi olarak gerçekleşmiştir.

Kırmızı et üretiminde düşüşün temel sebebi küçükbaş hayvan sayısındaki

azalmaya bağlı olarak gerçekleştiği görülmektedir.

TÜR 2000 Oran (%) 2008 Oran (%) Değişim (%)

Sığır 354.664 72.8 370.619 77.0 +4.3

Koyun 111.139 22.8 96.738 20.1 -13.0

Keçi 21.395 4.4 13.753 2.9 -35.7

Manda 4.047 0.8 1.334 0.3 -67.0

TOPLAM 491.245 482.444 -1.8

Tablo 2. Türkiye’de 2000-2008 yılları arasında elde edilen hayvan türüne göre kırmızı et

üretimi (ton) (TÜİK,2008)

TÜİK, (2008) verileri incelendiğinde 2000–2008 yılları arasında beyaz et

üretiminde belirgin bir artış meydana geldiği görülmektedir (Tablo.3).

Aynı verilere göre yumurta üretiminde bir önemli bir değişiklik meydana

gelmemiştir. 2000 yılında 13.580.586 bin adet olan yumurta üretimi 2008

yılı itibariyle 13.190.696 bin adet olarak gerçekleşmiştir.

Yıllar Tavuk Hindi Toplam

2000 643.457 19.274 662.731

2001 614.745 15.125 629.870

2002 696.187 30.401 726.588

2003 872.419 32.801 905.220

2004 876.774 37.623 914.397

2005 936.697 42.709 979.406

2006 917.659 17.062 934.720

2007 1.068.453 31.467 1.099.920

2008 1.087. 681 35.451 1.123.132

Tablo 3. Türkiye’de 2000-2008 yılları arasında beyaz et üretimi (ton) (TÜİK,2008)

Türkiye süt üretimi 2000 yılında 8.732.040 ton olarak gerçekleşirken, bu

miktarın % 89.2’si sığır, %7.9’u koyun, %2.2 keçi ve %0.7’si mandadan

elde edilmiştir (Tablo 4). 2008 yılı itibariyle toplam süt üretiminin % 92’si

Page 252: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

250

sığır, % 6.1 koyun, %1.7’si keçi ve % 0.3’ü

manda olmak üzere 2000 yılına göre % 20’lik bir

artışla 12.243.164 ton olarak gerçekleşmiştir

(TÜİK,2008)

TÜR 2000 Oran (%) 2008 Oran (%)

Değişim (%)

Sığır 8.732.040 89.2 11.255.300 92.0 +22.4

Koyun 774.379 7.9 746.872 6.1 -3.5

Keçi 220.211 2.2 209.570 1.7 -4.8

Manda 67.330 0.7 31.422 0.3 -53.3

TOPLAM 9.794.360 12.243.164 +20.0

Tablo 4. Türkiye’de 2000-2008 yılları arasında türlere

göre süt üretimi (ton) (TÜİK,2008)

Yem üretimiHayvancılık işletmelerinde üretim

maliyetinin yaklaşık %60-70’ni yem giderleri

oluşturmaktadır. Ülkemiz bitkisel üretimde

uygulanan kısıtlama politikaları sonucu yem

hammaddesi olarak kullanılan mısır, soya

fasulyesi gibi ürünlerin büyük bir kısmı ithal

edilmektedir. Türkiye’de karma yem üretimi

2000–2005 yılları arasında istikrarlı bir artış

göstermemiştir. Ancak, özellikle 2005 yılından

sonra toplam karma yem üretiminde her

geçen yıl artış göstermiştir (Tablo 5). Yem

bitkileri ekiminin ülkemizde yaygınlaşmamış

olmasından dolayı özellikle ruminant

beslemede ihtiyaç duyulan kaliteli kaba yem

üretilememektedir. Mera ve otlakların etkin bir

şekilde kullanılamaması ihtiyaç duyulan kaba

yem miktarını artıran diğer önemli bir etkendir.

Ülkemizde karma yem endüstrisi gelişimi diğer

gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında en az

yarım asır daha geç başladığı görülmektedir.

Yem Sanayi Türk A.Ş.’nin kurulması ve ülke

hayvancılığımızın gelişmesine paralel olarak

1975’li yıllardan itibaren karma yem sektöründe

hızlı bir büyüme yaşanmıştır (Akdeniz ve ark,

2005).

Tablo.6’da 2000–2008 yılları arası Türkiye yem

sektörüne ilişkin karma yem fabrikalarının

sayıları ve bunların yıllık olarak yem üretim

kapasitelerine ilişkin bilgiler sunulmuştur. 2000

yılında 519 adet olan yem fabrikası sayısı 2008

yılında 681 sayısına ulaşmıştır. Son 10 yıl içinde

yem fabrikası sayısında artışla birlikte kapasite

kullanım oranının da arttığı görülmektedir.

Yıll

ar

KANATLI YEMLERİ

BÜYÜKBAŞVE KÜÇÜKBAŞ YEMLERİ DİĞER YEMLER TOPLAM

Miktar Oran (%) Miktar Oran (%) Miktar Oran

(%) Miktar

20

00

3.012.483 45,2 3.606.788 54,1 42.955 0,7 6.662.226

20

01

2.456.645 47,4 2.677.066 51,7 44.619 0,9 5.178.330

20

02

2.498.744 48,3 2.625.624 50,7 51.713 1,0 5.176.081

20

03

2.775.169 47,4 3.015.949 51,5 62.279 1,1 5.853.397

20

04

3.163.394 45,8 3.664.651 53,1 77.525 1,1 6.905.570

20

05

3.054.349 44,7 3.718.610 54,4 61.314 0,9 6.834.273

20

06

2.872.860 38,5 4.516.646 60,5 77.575 1,0 7.467.081

20

07

3.529.359 38,1 5.447.209 59,5 175.864 1,9 9.152.432

20

08

4.017.631 42,0 5.378.060 56,3 164.926 1,7 9.560.617

Tablo.5. Türkiye’de2000–2008 yılları arasında karma

yem üretimi (ton) (Kaynak: Koruma ve Kontrol Genel

Müdürlüğü (KKGM,2008)

Page 253: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

251

YıllarFabrika Sayısı Faal olmayan Fabrika Kapasite

kullanma oranı (%)Adet Kapasite (1000 ton/

yıl) Adet Kapasite (1000 ton/yıl)

2000 519 12.584 98 1.708 61

2001 540 12.964 110 1.017 48

2002 569 13.590 147 2.614 48

2003 589 14.056 143 2.514 54

2004 610 14.634 155 2.672 58

2005 631 15.136 172 3.142 57

2006 646 15.598 178 3.090 60

2007 661 16.204 190 3.366 71

2008 681 16.790 211 3.826 74

Tablo 6. Yıllar İtibariyle Yem Fabrikalarının Sayıları ve Kapasiteleri (Kaynak: Koruma ve

Kontrol Genel Müdürlüğü (KKGM,2008)

Hastalıklar ve Sağlık KorumaÜlkemizde kayıt dışı hayvan sayısı ve kaçak hayvan girişişinin fazla

olmasından dolayı izlenebilirlik gerektiği gibi yapılamamaktadır. Bu

da brusella, tüberküloz, şap, şarbon, sığır vebası ve diğer infeksiyöz

hastalıklarla mücadelenin etkin bir şekilde yapılmasını engellemektedir.

Ekonomik bir hayvansal üretimin en önemli bileşenlerinden olan hayvan

sağlığının korumanın sağlanmaması ciddi ekonomik kayıplara neden

olmaktadır. Söz konusu hastalıkların kontrol altına alınamamasından

dolayı canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatının olumsuz etkilendiği ve

bu hastalıkların neden olduğu yıllık ekonomik kaybın süt ve et üretimimizin

yaklaşık olarak %25’ine tekabül ettiği bildirilmiştir (Babacan,2006).

Üretici ve Yatırımcı EğitimsizliğiÜlkemizde hayvancılığın daha çok aile işletmeciliği halinde yapılması

hayvancılığın gelişmesini engellemektedir. Hayvancılık eğitiminin

yaygınlaşmadığı ülkemizde, eski usullere göre hayvan idaresi, bakım ve

beslemesi yapılmaktadır. Gerek ülkemizde yapılan ıslah çalışmaları sonucu

geliştirilen ve gerekse de dışarıdan ithal edilen genetik kapasitesi yüksek

hayvan ırklardan eğitim ve bilgi eksikliğinden dolayı istenen verim elde

edilememiştir. Hayvancılığa yeni yatırım yapmak isteyen yatırımcıların

gerekli teknik bilgi ve donanıma sahip olmaması yanında ilgili kurum ve

kuruluşlardan eğitim ve teknik destek almaması ise çoğu zaman yatırımın

Page 254: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

252

amacına ulaşmasını engellemektedir.

Örgütlenme ve Yapılanma YetersizliğiÖrgütlenme ve yapılanma yetersizliği ülkemizde

hayvancılık kollarının sektörel bir yapıya

kavuşamamasında büyük rolü vardır. Gerek

üretim veya ürünlerin işlenmesi ve gerekse

de pazarlama aşamalarında sağlıklı etkin bir

yapılanma ve örgütlenmenin olmaması karlı bir

üretimin gerçekleşmesini engellemektedir.

Günümüze kadar yapılan örgütlenme ve üretim

planlamalarının ülke, bölge ve yetiştiricinin

sosyo-ekonomik özellikleri göz önüne

alınmadan yapıldığı için bir başarı sağlanmadığı

görülmektedir. Türkiye’de kurulan yetiştirici

birlikleri ve kooperatiflerin işlevlerinin

birbirine karıştırılması ise sorunun çözümünü

zorlaştırmaktadır (Kaymakçı, 2009). Ülkemizde

hayvancılığın genellikle aile tipi küçük işletmeler

şeklinde faaliyet göstermesi sağlıklı bir

örgütlenme ve üretim planlanmasının önünde

bir engeldir.

Teşvik, Finans ve Pazarlamadaki UygulamalarÜlkemiz hayvancılığını geliştirmek amacıyla

farklı zamanlarda ve değişik şekillerde teşvikler

verilmektedir. Ancak, verilen teşviklerde politik

tercihlerin ön plana çıkması bu teşvik veya

finansal desteklerin ülke hayvancılığına katkısını

sınırlamaktadır. Bölgelerin sosyo-ekonomik

koşulları, orta ve uzun vadede sonuçları, üretim

ve pazarlama koşulları göz önüne alınmadan

yapılan finans destek ve teşvikler ekonomik ve

sosyal düzeyde faydalı sonuçlar yaratmamıştır.

Pazar fizibilitesi yapılmadan sadece üretime

yönelik yapılan hayvancılık yatırımları,

çiftçi ve yatırımcıları kısa bir sürede üretim

dışına itilmesiyle sonuçlanmıştır. Ülkemizde

hayvancılığa verilen destek miktarları yeterli

düzeyde olmayıp ABD ve AB’nin çok gerisindedir.

Örneğin, sütte üretici yardım değeri AB’de %58,

ABD’de %50 iken ülkemizde ise %42’dir. Bu oran,

sığır etinde sırasıyla %60, %4 ve %47; koyun

etinde ise %54, %16 ve %10 düzeylerindedir.(Kutlu ve ark, 2003)

Hayvancılık Bileşenleri Arasında Koordinasyon EksikliğiÜlkemizde hayvancılık bileşenleri arasındaki

koordinasyon eksikliği öteden beri üzerinde

durulan hayvancılığı geliştirmeye yönelik

uygulamaların başarıya ulaşmasını

engellemektedir. Hayvancılığın sektörel bir

duruma gelmemiş olması sağlıklı bir işbirliğinin

oluşmasını zorlaştırmaktadır. Sektörel hale

gelmemiş hayvancılık sektöründe Ar-Ge

birimlerinin olmaması veya mevcut olanlardan

ise gelişmiş ülkelerdeki gibi etkin şekilde

yararlanılmaması hayvancılıkta gelişmeyi

geciktirmektedir.

Ayrıca, gelişmiş ülkelerdeki örnekler

incelendiğinde, modern ve ekonomik

hayvancılığa büyük katkılar sağlayan Üniversite-

Kamu-Sanayi işbirliği çalışmalarının ülkemizde

henüz hayata geçirilmemesi yeni teknolojilerin

geliştirilmesi ve kullanılmasının önünü

kesmektedir.

GENEL ÇÖZÜM ÖNERİLERİ1. Hayvan varlığında meydana gelen düşüşün

önüne geçilmelidir. Özellikle son yıllarda

büyük azalma gösteren küçükbaş hayvan

sayısını artırmaya yönelik girişimlerde

bulunulmalıdır.

Page 255: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

253

2. Yerli ırkların verim özelliklerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar

artırılmalı, yerli gen kaynaklarının korunmasına yönelik önlemler

alınmalıdır.

3. Sağlıklı ve ekonomik bir hayvansal üretim için kaliteli kaba yem

üretimine önem verilmeli karma yem üretiminde ise kapasite kullanım

artırımında gidilerek yeni teknolojilerden faydalanılmalıdır.

4. Ulusal hayvancılık politikası oluşturulmalı ve bir an önce hayata

geçirilmelidir. Ulusal hayvancılık politikası oluştururken hayvancılıkla

ilgili bütün bileşenlerin (Üniversiteler, Araştırma Kuruluşları, Üreticiler,

Sanayiciler vs) görüşleri alınmalıdır.

5. Hayvancılık sektörü ile gerekli yasal düzenlemeler AB ile uyum içinde

olacak şekilde oluşturulmalıdır.

6. Üniversite-Sanayi işbirliği çalışmaları hayata geçirilmeli ve bununla

ilgili yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

SONUÇÜlkemizde ulusal bir hayvancılık politikasının bulunmaması ve özelliklede

son 20 yıldır uygulanan tarım politikaları gıda üretimi yanında sosyo-

ekonomik bir öneme sahip olan hayvancılığımızı yok olma noktasına

getirmiştir. Sektörün ilgili bütün bileşenlerinin görüşü alınarak hazırlanacak

ulusal hayvancılık politikası ile birlikte Üniversite-Sanayi işbirliğinin

geliştirilmesi ülke hayvancılığımızı mevcut sorunlarından kurtarıp hak

ettiği yere taşıyacaktır.

Page 256: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

254

KAYNAKLAR• Akdeniz, R.C., Ak, İ., Boyar, S, 2005. Türkiye Karma Yem Endüstrisi Ve Sorunları. www.zmo.org.tr/

resimler/ekler/ecb679fd35dcfd0_ek.pdf?tipi=14&amp;amp;sube= Erişim tarihi:20.05.2010.

• FAO, 2006. Food And Agriculture Organization. The state of foos insecurity in the world.

• Kutlu, H. R., Gül, A., Görgülü, M., 2003. Türkiye Hayvancılığı; Hedef 2023 - Sorunlar, Çözüm

Yolları ve Politika Arayışları - Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Adana,

12s.

• Kaymakçı, M, 2008. Türkiye Hayvancılığı; Bugünü ve Geleceği. www.vanzootekni.org.tr/index.

php?option=com_content&task=view&id=76&Itemid=1 Erişim tarihi:20.05.2010

• TUİK, 2008, Türkiye İstatistik Kurumu, Hayvansal Üretim İstatistikleri.

• Babacan, 2006

Page 257: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 258: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

256

HAYVANCILIK VE ÇEVRE

Page 259: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

257

Yrd.Doç.Dr. A.Şener Yıldız1

Prof.Dr. Cengiz Yalçın1

Dr.Pınar Demir2

1.Dicle Üniversitesi

Veteriner Fakültesi Hayvan

Sağlığı ve Ekonomisi AD,

Diyarbakır

2.Kafkas Üniversitesi

Veteriner Fakültesi Hayvan

Sağlığı Ekonomisi ve

İşletmeciliği AD, Kars

[email protected]

cengiz.yalcin@veterinary.

ankara.edu.tr

[email protected]

ÖZETKüresel ısınmanın dünya ve doğal kaynaklar üzerindeki etkileri özellikle

1980’li yıllardan itibaren belirgin bir şekilde kendini göstermeye başlamıştır.

Bu durum yenilenebilir enerji kaynakları vb. önlemler ile buna dönük çözüm

arayışlarını da beraberinde getirmiştir. Bu nedenle hayvancılık sektörü de

dâhil olmak üzere birçok sektörde küresel ısınma ile ilgili projeler önem

kazanmaktadır. Hayvancılığın ise tek başına toplam sera gazı emisyonuna

katkısının %18 olduğu bildirilmektedir. Küresel ısınma ile hayvansal üretim

arasındaki etkileşim çift yönlüdür.

Öyle ki hayvansal üretim bir taraftan insan kaynaklı emisyon olarak CO2’nin

% 9’unu, CH4’ün % 35-49’unu, N2O’nun % 65’ini ve NH3’ün % 64’ününe

kaynaklık ederken diğer tarafın küresel ısınma sonucu meydana gelen

kuraklık ile de olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

GİRİŞBirleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu tarafından yayınlanan bir

raporda, hayvansal üretimin günümüzde yaşanan küresel ısınma, toprak

erozyonu, su ve toprak kirliliği ve bioçeşitliliğin azalması gibi çevresel

problemlerin ana nedenlerinden birisi olduğu bildirilmektedir (FAO,

2006). Bu raporda, atmosfere salınan sera gazları emisyonunun %18’inin

hayvancılıktan kaynaklandığı ve bu oranın ulaşım sektörünün etkisinden

bile daha fazla olduğu bildirilmektedir.

Küresel ısınma sorunu ile hayvansal üretim arasındaki etkileşim bu

tebliğin konusunu oluşturmaktadır. Tebliğde hayvancılığın küresel iklim

değişikliğindeki rolünün yanı sıra küresel ısınmanın hayvancılık üzerindeki

mevcut ve gelecekteki olası etkileri de değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Küresel Isınma ve İklim DeğişikliğiKarbondioksit (CO2), Metan ( CH4) ve Diazotoksit (N2O) gazlarının

küresel ısınma ve iklim değişikliğine neden olduğu, atmosferde su buharı

seviyesinin artmasında etkisinin olduğu bildirilmektedir. Önceleri sanayide

sıklıkla kullanılan kloroflorokarbonlu gazların da belirtilen etkilerinin

olduğu bilinmektedir.

CO2, CH4 ve N2O gazları doğal koşullarda oluşmakta olup, normal

düzeylerdeki salınımlarının herhangi bir zararları söz konusu değildir.

Page 260: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

258

Aksine, atmosferde belirli bir sınırlılıkta bulunmaları, dünyadan uzaklaşan ısının bir bölümünün

tutulması ve hayatın devamlılığını sağlayan atmosferik şartların oluşumuna katkı sağlamaktadır.

Ancak, belirtilen gazların emisyonunun artarak atmosferdeki oranlarının yüksek seviyelere çıkması

çevresel problemlere neden olmaktadır.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporuna göre 2100 yılına kadar dünyada ortalama

sıcaklığın 1.8 - 4˚C düzeyinde artabileceği öngörülmektedir (IPCC, 2007). Diğer bir kaynakta da

benzer öngörü söz konusu olup, belirtilen tarihe kadar yüzey sıcaklığının 0.5- 2.5oC değişime

uğrayabileceği ve bu değişim sonucu deniz suyu seviyesinin de 0.5 m yükselebileceği bildirilmektedir (Watson, 2008).

Küresel ısınmadaki artışın deniz seviyesinde yükselmenin yanı sıra birçok bitki ve hayvan türü

için habitat sınırlarının değişmesine ve iklim sisteminde çeşitli değişikliklerin tetiklenmesine yol

açacağı tahmin edilmektedir (Yaslıoğlu ve ark., 2010).

İklim sistemindeki değişimin en önemli nedeninin insan kaynaklı (antropojenik) sera gazlarının

salınımındaki artışların olduğu konusunda görüş birliği söz konusudur. Küresel ısınmaya etkili olan

insan kaynaklı sera gazlarının katkı payları ve emisyon kaynakları Tablo 1’de sunulmuştur.

Antropojenik sera gazlarıNispi katkı (%)

Yıllık artış oranı (%)

Emisyon kaynakları

C02 (Karbondioksit) 50–60 0,3–0,5Kömür, petrol gibi fosil yakıtların yakılması vb.

CH4 (Metan) 12–20 1Hayvancılık, pirinç tarlaları, çöp toplama alanları vb.

N20 (Diazotmonoksit) 5–7 0,2 Tarımda suni ve doğal gübre kullanılması vb.

03 (Ozon) 8 0,5 Trafik, ormanların yok olması vb.

KFK (Kloroflorokarbon) 15–25 4–5Sprey kutularındaki aerosoller, köpük üretimi vb.

Tablo 1. Antropojenik sera gazları* (Kaynak: (Demir ve Cevger, 2007)

Tablo 1’de görüldüğü üzere, karbondioksit sera gazları içinde kürsel ısınmada % 50-60’lık bir nisbi

katkı ile en önemli faktör konumda olup bu gazı etki bakımından % 15-20’lik bir oranla CH4 gazı

takip etmektedir. CH4 gazının ömrü (12 yıl) CO2 gazına (120 yıl) göre daha kısa olmasına karşın,

küresel ısınma potansiyelinin (GWP) karbondioksitten 21 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir

(Sirohi S. ve Ark., 2004). Bu gazların küresel ısınmaya etkileri CO2 etkisi 1 kabul edildiğinde; 1 ton

CH4’nın 23 ton CO2 etkisine , 1 ton N2O ise 296 ton CO2 etkisine sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Steinfeld ve ark., 2006).

Page 261: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

259

Hayvansal Üretimin Küresel Isınmaya Etkileri

Hayvansal Kaynaklı Sera Gazlarının OluşumuHayvansal üretim kaynaklı en önemli sera gazları Karbondioksit (CO2),

Metan (CH4) ve Diazotmonoksit (N2O)’tir.

Hayvansal üretimde Karbondioksit (CO2) oluşumu: Hayvancılıktaki

CO2 emisyonu; yem bitkileri üretimi, çiftlikte harcanan enerji, yem

taşıma, hayvansal ürünlerin işlenmesi, taşınması ve arazi kullanımındaki

değişikliklerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Hayvansal üretimde Diazotoksit (N2O) oluşumu: Nitrifikasyon ve

denitrifikasyon işlemleri aracılığıyla oluşan mikrobiyel azot metabolizması

ve topraktan oluşan emisyonlar en önemli N2O kaynaklarıdır. Benzer durum

hayvansal kökenli gübreler içinde söz konusu olup gübrelerin depolanması

ve kullanılması esnasında, meradaki hayvanların dışkılarında da emisyon

oluşmaktadır. N2O aerobik koşullarda, katı gübre veya sıvı gübrenin özellikle

nemli (ıslak) topraklara uygulanması sırasında ortaya çıkmaktadır (Yaslıoğlu

ve ark., 2010).

Hayvansal üretimde Metan (CH4) oluşumu: Hayvansal kaynaklı CH4

emisyonu hayvanlarda sindirim süreci ve hayvan dışkısı olmak üzere iki

yolla oluşmaktadır (Demir ve Cevger, 1997).

Ruminantların sindirim faaliyetleri sırasında besin maddelerinin

fermantasyonu ile CH4 üretimi meydana gelmektedir. Fermantasyon

sonucu oluşan CH4 hayvan tarafından geğirme yoluyla dışarı atılmakta ve

CH4 emisyonuna neden olmaktadır.

Normal şartlarda, hayvan gübrelerinde bulunan karbonhidrat ve

protein gibi kompleks yapıya sahip organik bileşiklerin karbonu CO2’ye

dönüştürülerek doğal yolla parçalanır. Bununla birlikte, oksijenin olmadığı

durumlarda anaerobik bakteriler karbonu CH4’e dönüştürür ve dolayısıyla

hayvan gübrelerinin nemli, oksijensiz (anaerobik) ortamlarda ayrışması

CH4 üretimi yoluyla sera gazı konsantrasyonunda artışa yol açmaktadır (Yaslıoğlu ve ark., 2010).

Geleneksel hayvancılığın yapıldığı dönemlerde sera gazlarının çevreye

herhangi bir olumsuz etkisi söz konusu değildi. Ancak entansif ve endüstriyel

Page 262: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

260

hayvansal üretimin arttığı günümüzde bu tür

üretim geleneksel entegre hayvansal üretime

göre 2 kat, mera hayvancılığına (ekstansif)

göre 6 kat daha hızlı bir gelişme kat etmiş

olması önemli bir handikap olarak karşımızda

durmaktadır. Ayrıca artan hayvansal ürün

talebinin karşılanması için 2050 yılına kadar

sektör kapasitesinin 2 katına çıkacağı tahmin

edilmektedir (Steinfeld ve ark., 2006).

Hayvansal üretimin entansifl eşmesi ile beraber;

yüksek girdili üretim, hem hayvan hem de

toprak düzeyinde besin maddelerinin etkin

kullanılmaması emisyon miktarında artışlara

neden olmaktadır. FAO’nun sektör uzmanı

Steinfeld’in belirttiği, “Bugünün en önemli

çevre sorunlarının başında hayvansal üretim

gelmekte olup bu hususta inisiyatifin alınması

gerekmektedir.” gibi görüşler daha fazla önem

ve yaygınlık kazanmaktadır (Görgülü ve ark., 2009).

Küresel ısınma ile hayvansal üretim arasındaki

etkileşim çift yönlüdür. Öyle ki hayvansal üretim

bir taraft an insan kaynaklı emisyon olarak

CO2’nin % 9’unu, CH4’ün % 35-49’unu, N2O’nun

% 65’ini ve NH3’ün % 64’ününe kaynaklık

ederken diğer tarafın küresel ısınma sonucu

meydana gelen kuraklık ile de olumsuz bir

şekilde etkilemektedir (Görgülü ve ark., 2009).

Hayvansal üretimden kaynaklanan sera gazlarının insan kaynaklı atmosferik sera gazlarına katkıları ve küresel ısınma sorunuToplam sera gazı emisyonunun yaklaşık

%20-35’i tarımdan kaynaklanmaktadır.

İnsan kaynaklı CH4 emisyonunun % 40’ı ve

N2O emisyonunun % 50’sinden fazlasının

menşei tarıma dayanmaktadır (IPCC, 2001).

Hayvancılığın ise tek başına toplam sera gazı

emisyonuna katkısının %18 düzeyinde olduğu

bildirilmektedir (Yaslıoğlu ve ark., 2010).

Hayvansal üretimden kaynaklanan çeşitli sera

gazlarının insan kaynaklı atmosferik sera gazı

emisyonuna katkıları detaylı olarak aşağıda

sunulmuştur.

1. Karbondioksit (CO2):Her ne kadar hayvansal

üretim kaynaklı CO2 emisyonu toplam CO2

emisyonunun % 9’undan sorumlu olsa da

(Steinfeld ve ark., 2006), salınan bu gaz bitkiler

tarafından biyolojik döngü mekanizması ile

tüketildiğinden söz konusu emisyonun küresel

ısınmaya önemli bir etkisi olmamakta ve bu

nedenle salınımı önlemeye yönelik bir uygulama

arayışına da gidilmemektedir.

2. Metan (CH4): Metan emisyonunun kaynakları Grafi k-1’de sunulmuştur.

Metan emisyonunun kaynakları Grafik 1’de

sunulmuştur.

Grafik 1. Metan emisyonu kaynakları*

Metan emisyonunun kaynakları Grafik 1’de

sunulmuştur.

Grafik 1. Metan emisyonu kaynakları*

Grafi k-1 Metan emisyon kaynakları (Harvey ve ark.,

2010)

Grafik 1’de görüleceği üzere, çift lik

hayvanlarından kaynaklanan CH4 emisyonu

(%16 enterik fermantasyon ve %5 hayvan

gübresi) toplam CH4 emisyonunun %21’ini

oluşturmaktadır. Başka bir çalışmada ise bu

oranın % 37 olduğu ve çift lik hayvanları kaynaklı

Page 263: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

261

CH4 emisyonunun %70’inden sığırların sorumlu olduğu rapor edilmektedir

(Yaslıoğlu ve ark., 2010). Süt sığırcılığında enterik fermantasyonun toplam

CH4 emisyonunun yaklaşık %80’ni oluşturmaktadır (Dourmad ve ark.,

2008).

Gübre kaynaklı CH4 emisyonunun % 52’si, hayvansal üretimin büyük

oranda entansif işletmelerde yapıldığı gelişmiş ülkelerde (Bu işletmelerin

çoğunda gübreler sıvı halde tanklarda depolanması sonucu anaerobic

ortam oluşmaktadır.) ortaya çıkmaktadır (Demir ve Cevger, 2007).

Görgülü ve ark. (2009) tarafından Türkiye’de 2001 yılı sığır, koyun ve keçi

varlığı göz önüne alınarak yapılan enterik ve gübre kaynaklı yıllık CH4

emisyonları Tablo 2’de sunulmuştur.

Türler Enterik (ton) Gübre (ton) Toplam (ton) Enterik (%) Tür (%)

Sığır 675 394 108 457 783 850 86.2 76.5

Koyun 203 800 6 114 209 914 97.1 20.5

Keçi 29 600 888 30 488 97.1 3.0

Toplam 908 794 115 459 1 024 252

Tablo-2 Türkiye’de 2001 yılı sığır, koyun ve keçi varlığı göz önüne alınarak hesaplanan

enterik ve gübre kaynaklı yıllık metan emisyonları.

(Görgülü ve ark., 2009)

Tablo 2 incelendiğinde, yıllık yaklaşık 1 milyon ton ruminant kaynaklı CH4

emisyonunun meydana geldiğinin hesaplandığı, bunun yaklaşık % 85’inin

enterik kökenli olduğu, toplam emisyonun da % 76’sının da sığırlardan

kaynaklandığı görülmektedir.

Yassıoğlu ve ark. (2010) çeşitli literatür bulguları ışında, hayvan gübresinden

kaynaklanan CH4 emisyonunun hayvanın türüne, yaşına, canlığı ağırlığına,

kullanılan yemin miktar ve kalitesine, depolama koşulları ile sıcaklığa bağlı

olarak değişim gösterdiğini bildirmektedirler.

Sıvı gübrelerden anaerobik koşullarda üretilen CH4 gazının üretim miktarının

gübrenin organik madde içeriğine, depolama koşulları ve depolama süresi

ile sıcaklığa bağlı olduğu ifade edilmektedir. Üretim yoğunluğunun, sıvı

gübrenin sıcaklığının ve depolama süresinin fazla olduğu sistemlerde daha

yüksek bir düzeyde olacağı, ayrıca katı gübredeki anaerobik bölgelerde

Page 264: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

262

de benzer üretimin söz konusu olabileceği

bildirilmektedir (Dourmad ve ark., 2008).

CH4 emisyonunun azaltılması için yapılması öngörülen ve günümüzde tartışılan hususlar;• Hayvansal üretimde verimi artırmak, dolayısı

ile hayvan sayısını azaltmak,

• Hayvan rasyonlarındaki kaba yem oranını

azaltıp kesif yem oranını yükseltmek,

• Daha az sera gazı emisyonuna imkan

sağlayan kaba yem ve mera yem bitkisi

üretmek

• Tanen ve saponin gibi maddelerin içeriğinin

yüksek olduğu alternatif yem bitkileri ve

kesif yemleri kullanmak,

• Rasyonlara bitkisel yağ ilave etmek,

• Uçucu yağlar gibi ikincil bitki komponentlerini

hayvan beslemede kullanmak,

• Metanojen mikroorganizmaları baskılayacak

ve onlarla yarışabilecek probiyotikleri

kullanmak şeklinde sıralanabilir (Öztürk, 2007).

3. Diazotmonoksit (N2O): Küresel ısınmada

azotun etkisi oldukça önemli olup N2O bu

bakımdan ön plana çıkmaktadır. Öyle ki N2O

emisyonunun % 65’inin hayvansal üretimden

kaynaklandığı bildirilmektedir.

Bu gazın küresel ısınmaya katkı potansiyelinin

düzeyi (GWP), ozon tabakasının incelmesine

neden olması ve atmosferdeki konsantrasyonun

1750’lerde günümüze yaklaşık % 16 oranında

yükselmesi önemini daha da artırmaktadır (Steinfield ve ark. 2006).

Ruminant gübreleri depolandığında da çok

önemli miktarlarda bu tür emisyonlar meydana

gelmektedir. Benzer şekilde domuz ve tavuk

gübreleri de anaerobik ortamlarda ve sıvı formda

depolandıklarında oldukça fazla miktarda CH4

ve N2O emisyonu oluşmaktadır. Görgülü ve ark.

(2009)’ı, Bos and Wit (1996)’in çalışmalarına

dayanarak tavuk ve domuz gübresinin 2/3’ünde

gübrelik yönetiminin sıvı gübreye dayalı olduğu

ifade etmektedirler.

Toplam N2O emisyonunun yaklaşık % 18’inin

hayvansal gübrelerden kaynaklanmakta olup

bu tür gübrelerle ilgili çalışmalarda N2O

ölçümlerinin yapılması önem arz etmektedir (Yaslıoğlu ve ark. 2010).

Kapalı tip ve bağlı sistemli barınaklardaki

hayvanlar yemden aldıkları azotun yaklaşık

% 90’ını idrar ve dışkı olarak vücutlarından

atarlar. Bu azotun önemli bir kısmı toplama,

depolama ve işlemden geçirme sırasında N2O

olarak yayılır.

Genellikle gübrenin azot içeriği, aerobik duruma

dönüşme derecesi (nitrifikasyon-denitrifikasyon

reaksiyonları) ve depolama süresi arttıkça N2O

emisyonu miktarı da artmaktadır (Mosier ve

ark.,1998).

N2O emisyonunun azaltılması için yapılması öngörülen ve günümüzde tartışılan hususlar;• Gübreyle atılan azot miktarını düşürmek,

• Hayvansal üretimde verimi artırmak, dolayısı

ile hayvan sayısını azaltmak,

• Bitkisel üretimde araziye tatbik edilen azot

miktarını azaltmak,

• Hayvan rasyonlarında kullanılan azot

miktarını düşürmek (Oluşabilecek

dengesizlik nedeniyle CH4 emisyonunu

artabilir.) şeklinde sıralanabilir (Görgülü ve ark.

2009).

Page 265: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

263

Küresel Isınmanın Hayvancılığa Olası EtkileriKüresel ısınmanın hayvanlar üzerindeki etkileri; fiziksel, biyolojik, kimyasal

çevre ve/veya iklimin direkt etkileri olarak gruplandırılabilmektedir.

Fiziksel çevre şartları, bakım ve besleme koşullarında meydana gelen

etkileri kapsamaktadır. Aşırı sıcak ve aşırı soğuk gibi extrem hava

şartlarında barındırma maliyeti artmakta; fertilite, laktasyon, süt ve et

verimi ile bunların kalitesi gibi performans parametrelerinde de azalmalar

olabilmektedir (Beede ve ark. 1986, Alnaimy ve ark. 1992).

Küresel ısınmanın fertilite parametrelerine olan etkilerine yönelik

araştırmalarda fertilitenin düştüğü belirlenmiştir (Alnmier ve ark. 2002;

DeRensis ve Scaramuzzi 2003). Östrusun tam olarak belirlenememesiyle

ilişklili olarak ilk tohumlama süresinin arttığı, gebelik oranın düştüğü, artan

vücut ısısıyla orantılı olarak uterusa gelen kan akımında azalma ve buna

bağlı olarak fertilizasyon oranında düşme yaşandığı, embriyonik gelişimin

sınırlandığı ve erken embriyonik ölümlerin arttığı bildirilmektedir (DeRensis

ve ark., 2002). Yavruların büyümesi ve gelişmesi de küresel ısınmadan

olumsuz etkilenmektedir. Besi materyallerinde ise yem tüketimlerinde

ve yemden yararlanma oranında azalma, besi süresinin uzaması ile ilgili

bildirimlerin söz konusu olduğu belirtilmektedir (Görgülü ve ark., 2009).

Verim özellikleri ve verimlilik bakımından yetiştirilen hayvanların

genetik olarak iyileştirilmesi çalışmalarında, yerli hayvanların her türlü

koşulda verimliliğini devam ettirebilmesi ve çevrenin olumsuz etkilerine

karşı avantajlı olması göz önünde bulundurulması gereken önemli

bir konudur. Yerli ırklar anatomik ve fizyolojik yapıları nedeni ile kısa

süreli ısı dalgalanmalarından daha az etkilenmekte ve sahip oldukları

mekanizmalar yardımı ile (yüklenen ekstra ısıyı vücutlarından kolaylıkla

atma) vücut sıcaklıklarını devam ettirebilmektedirler. Yaşam süresi de iklim

değişikliklerinden etkilenebilecek özelliklerdendir. İklim değişikliğine bağlı

meydana gelen kuraklık, sel ve epidemik hastalık gibi olaylarda artışların

olabileceği öngörülmektedir. Bu yüzden özellikle kuraklığa ve hastalıklara

dayanıklı hayvanların üretimde kullanılmaya başlanması, bu hayvanların

gen kaynaklarının korunması hayati önem taşımaktadır (Koluman Darcan ve

ark., 2009).

Küresel ısınmanın hayvan sağlığına yönelik bir diğer olumsuz etkisi de

sağlık problemlerinin artması, bazı parazitlerin direnç kazanarak yaşam

Page 266: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

264

sürelerinin uzaması dolayısı ile hastalıkların

da artmasıdır. Örneğin Yeni Zelanda ve

Avusturya’daki iklim değişikliği ile ilgili yapılan

senaryolarda potansiyel iklim değişikliğine

bağlı olarak vektörler ve kenelerin yaşama

sürelerinin uzayıp dirençlerinin artacağı ve

bunun sonucunda hayvan hastalıklarının

artacağı ifade edilmiştir (Sutherst, 1995).

Küresel ısınma özellikle doğal kaynakların

sınırlı olduğu durumlarda, gıda yetersizliklerine

dolayısıyla dengesiz ve sağlıksız beslenmeye

neden olabileceği belirtilmektedir.

Uluslararası çalışmaların birçoğunda küresel

ısınmanın özellikle tarım ve hayvancılıkta

yaratacağı olumsuzluklar araştırılmış yapılan

bazı çalışmalarda ise küresel ısınmanın

hayvansal üretimdeki pozitif ve negatif etkileri

üzerinde durulmuş, bu etkilerin bölgeye ve

mevsime bağlı olarak değişeceği ifade edilmiştir.

Örneğin soğuk bölgelerde ısınmaya bağlı olarak

çayır ve otlakların artmasının hayvancılığın

gelişmesine katkıda bulunacağı, yüksek

sıcaklığın olduğu bölgelerde ise kuraklığa bağlı

olarak yem bitkileri üretiminin azalması ve hava

sıcaklığındaki artış sonucunda şekillenecek

ısı stresinin hayvanlarda verim kaybına neden

olacağı belirtilmiştir (Demir ve Cevger, 2007).

SONUÇGünümüzde dünyayı tehdit eden küresel

ısınma ve iklim değişikliklerin neden olacağı

sorunlardan hali hazırda su kıtlığı ve kuraklıkla

uğraşmak durumunda olan ülkeler çok daha

fazla etkilenecektir. Türkiye’de bilinen aksine

gerek su kaynakları bakımından gerekse kuraklık

sorunu bakımından tehdidin yaşanabileceği

ülkeler arasında yer almaktadır. Bu nedenden

ötürü kalkınma adına çevresel problemleri göz

ardı edilmeden ve olumsuz çevresel etkileri

asgari düzeylere indirebilmek için yenilenebilir

enerji kaynakları ile ilgili, politikalar, hedefler ve

stratejiler ortaya koyulması gerekmektedir.

CH4’ün ömrünün CO2’e göre daha kısa olması

nedeniyle, CH4’deki azalma CO2’deki azalmaya

göre iklim değişikliğindeki etkisini daha çabuk

gösterecektir. Bu nedenle CH4 emisyonunun

azaltılmasında hedeflenen strateji ve hedefler

önem kazanmaktadır.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda

büyük bir tehdit altında olan ülkemizde bilim

adamları tarafından ortaya konulan öngörüler

dikkate alınarak geleceğe yönelik stratejik

planların yapılması kaçınılmazdır. Bu planlar

ve bunlara yönelik politik ve sosyo-ekonomik

yapılanmalar, oluşacak negatif etkilerin

asgari düzeye indirilmesi açısından oldukça

önemlidir. Bu amaçla, multidisipliner bilimsel

araştırma ve işbirliği programlarının öncelikli

olarak gündeme alınması gelecekte Türkiye’de

hayvansal üretim, gıda güvenliği ve beslenme

konularının sorunsuz olarak yürütülmesi

açısından avantaj sağlayacaktır.

Page 267: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

265

KAYNAKLAR1. Adaptations, and Mitigation of Climate Change: Scientific-Technical

Analyses. Contribution of Working Group II to the

2. Alnaimy, A. M., Habeeb,I., Fayaz, I., Marai, M., Kamal T.H., 1992. Heat

Stress, Farm Animals and the Environment, Clive Philips and David

Piggins (Ed). CAB International, 1992. Cambridge, England.

3. Beede, D. K. ve Collier, R. J., 1986. Potential Nutritional Strategies for

intensively managed cattle during thermal stress. Journal of Dairy

Science. 62:543-554.

4. Dourmad J.Y., C. Rigolot, H. van der Werf 2008. Emission of Greenhouse

Gas, Developing Management and Animal Farming Systems to Assist

Mitigation (ed. P Rowlinson, M Steele and A Nefzaoui). Proceedings of

International Conference Livestock and Global Climate Change, 17-20

Mayıs 2008, Hammamet, Tunisia. Cambridge University Press.

5. Harvey A., E. Matthews ve D. Sarma 2010. The Global Methane Cycle.

NASA Goddard Institute for Space Studies. icp.giss.nasa.gov/education/

methane/intro/cycle.html Erişim Tarihi: 21.05.2010.

6. IPCC, 2007. Fourth Assessment Report. Climate Change 2007: Synthesis

Report. Summary for Policymakers, pp. 2-5.

7. Moss (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom

and New York, NY, USA, pp. 429–467.

8. Öztürk H. 2007. Küresel Isınmada Ruminantların Rolü. Veteriner

Hekimler Derneği Dergisi, 78(1):17-22.

9. REILLY, J., (1996). Agriculture in A Changing Climate: Impacts and

Adaptation. In: Climate Change 1995: Impacts,

10. Second Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate

Change [Watson, R.T., M.C. Zinyowera, and R.H.

11. Shih J.S., D. Burtraw, K. Palmer, J. Siikamäki 2006. Air Emissions

of Ammonia and Methane from Livestock Operations. www.rff.org/

Documents/RFF-DP-06-11.pdf Erişim Tarihi: 11.05a.2010.

12. Sirohi S., A. Michaelowa 2004. CDM Potential of Dairy Sector in

India. www.hm-treasury.gov.uk/media/014/86/273.pdf Erişim Tarihi:

21.05.2010.

13. Steinfeld, H., Gerber P, Wassenaar T, Castel V, Rosales M, de Haan C.,

2006. Livestock’s long shadow: environmental issues and options. Food

and Agriculture Organization of the United Nations, p.82-114.

14. SUTHERST, R.W., (1995). The Potential Advance of Pest In Natural

Ecosystems Under Climate Change: Implications for Planning and

Page 268: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

266

Management. In ‘Impacts of Climate Change on Ecosystems and Species: Terrestrial Ecosystems’.

(Eds. J. Pernetta, C. Leemans, D. Elder, S. Humphrey) IUCN, Gland, Switzerland, pp83-98.

15. Watson, B., 2008. Climate change: Prepare for global temperature rise of 4C, warns top

scientist. James Randerson, science correspondent. The Guardian, Thursday 7 August,2008.

www.guardian.co.uk/environment/2008/aug/06/climatechange.scienceofclimatechange

Page 269: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 270: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

268

DİYARBAKIR’DA ÇAYIR MERALARIN MEVCUT DURUMUVE MERA ISLAHI

Page 271: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

269

Vedat GÜLER

Ziraat Yüksek Mühendisi

Diyarbakır Tarım İl

Müdürlüğü

[email protected]

ÖZETTarımsal yönden meralar meyilli, engebeli ve taban suyu derinde olan

kıraç arazilerde, seyrek ve kısa boylu bitkilerin oluşturduğu yem alanlarıdır.

Konumları, işlenen tarım alanları ile orman kuşağı arasındadır. Meralar

taban suyu derinde olmak veya bitki örtüsü mera bitkilerince oluşturulmak

şartı ile düz alanlarda da bulunabilirler. Mera bitkileri seyrek ve kısa

boylu oldukları için özellikle hayvan otlatmak suretiyle faydalanılır,

genellikle sorunlu alanlarda oluşmuşlardır.

Çayırlar da aynı tür vejetasyon oluşumlarıdır. Ancak çayırlar, düz ve taban

suyu yakın olan alanlarda, dere kenarlarında, işlenen tarım alanlarının

alt sınırlarında, gür gelişen, sık ve uzun boylu bitkilerden oluşan yem

alanlarıdır. Çayır vejetasyonu iklim ve toprağın özel ekolojik koşullarına

göre oluşmuş otsu bitkiler topluluğu olup toprağı yılın büyük bir döneminde

daima nemlidir. Genellikle biçerek değerlendirilir. Genel hatları ile çayır ve

meralar doğal olarak oluşmuş otsu bitkiler topluluğu yani bitki örtüleridir.

İlimizde çayır mera alanları arazi varlığı içinde önemli bir yere sahiptir.

Toplam arazi varlığının % 15’ni teşkil etmekte ve hayvancılığın en temel

unsurlarından bir durumundadır.

GİRİŞÜlkemiz, tüm doğal kaynaklarında olduğu gibi, çayır mera alanlarını da

sürdürülebilir kullanım ilkesinden hareketle gelecek nesillerin istifadesine

sunmak durumundadır. Çayır ve mera alanlarının uzun yıllardan beri sahipsiz

olması, 1998 yılına kadar bu konuda yeterli kanun ve mevzuatların bir

türlü çıkarılamamış olması, mevcut mevzuatların çok sayıda kuruma görev

ve yetki vermiş olması ve bu kurumlar arasında da gerekli koordinasyonun

bir türlü sağlanamamış olması gibi nedenlerle, çayır ve mera alanlarımız

üzerinde süregelen tahribatın önüne geçmek mümkün olamamış ve ülke

genelindeki 40 milyon hektar mera alanı, zaman içerisinde 10-12 milyon

hektara gerilemiştir.

Mera alanlarında tahribat, erozyonun çok ciddi boyutlara ulaşmış olması ve

hayvancılığımızda son yıllarda yaşanan büyük sıkıntılar, ülkemizdeki çayır

mera alanlarının korunması, geliştirilmesi ve verimliliklerinin artırılması

için, bu konuda yürütülen çalışmalara ivme kazandırmış ve yıllardır

çıkarılamayan Mera Kanunu 25 Şubat 1998 tarihinde kabul edilmiş ve

Page 272: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

270

28 Şubat 1998 tarihinde de Resmi Gazete’de

yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

4342 Sayılı Mera Kanunu’nun Amacı1998 yılına kadar bu konuda yeterli kanun ve

mevzuatların bir türlü çıkarılamamış olması,

mevcut mevzuatların çok sayıda kuruma

görev ve yetki vermiş olması ve bu kurumlar

arasında da gerekli koordinasyonun bir türlü

sağlanamamış olması gibi nedenlerle, çayır ve

mera alanlarımız üzerinde süregelen tahribatın

önüne geçmek mümkün olamamış ve ülke

genelindeki 40 milyon hektar mera alanı, zaman

içerisinde 10-12 milyon hektara gerilemiştir.

İlimiz mera varlığı ise 229.469 hektardır.

Daha önce çeşitli kanunlarla tahsis edilmiş veya

kadimden beri kullanılmakta olan mera, yaylak,

kışlak ve kamuya ait otlak ve çayırların tespiti,

tahdidi ile köy veya belediye tüzel kişilikleri

adına tahsislerinin yapılması, belirlenecek

kurallara uygun bir şekilde kullandırılmasını,

bakım ve ıslahının yapılarak verimliliklerinin

artırılmasını ve sürdürülmesini, kullanımlarının

sürekli olarak denetlenmesini, korunmasını ve

gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini

sağlamaktır.

Çayır ve meraların geliştirilmesi ve korunması

ile bu sorunun da çözümlenmesine imkan

sağlanmış olacaktır.

Ayrıca, kurulan Mera Komisyonu, mera teknik

ekipleri ile tahsis aşaması sonrasında köylerde

kurulan ve kurulacak mera yönetim birlikleri

ile yerinde yönetim ilkesi hayata geçirilmiş,

kullanıcılara yetki, katılımcılık ve sorumluluklar

verilmiştir.

İlimiz Mera Alanlarının Genel DurumuDiyarbakır ili Güneydoğu Anadolu iklim

bölgesine dâhil olup, yazları sıcak ve kurak,

kışları ise nispeten soğuk ve yağışlı bir iklim

özelliği göstermektedir. Yağış rejimi yıllık 493.3

mm(uzun yıllar ort.) civarındadır. Bu yağışlar

genellikle kış ve ilkbahar aylarında düşmektedir.

Bu da beraberinde mera alanlarında vejetasyon

süresinin kısalığını getirmektedir.

İlimiz mera alanlarının genel yapısı ilimiz

coğrafyası ile örtüşmektedir. İlimiz mera

alanları yoğun olarak;

Karacadağ Bölgesi; Buralar Bağlar, Kayapınar

merkez İlçeleri ile Çınar, Ergani, Çermik ilçeleri

sınırları dahilnde kalmaktadır(110 000 ha.).

Bu mera alanları genel itibarı ile taşlık yapıda

% 50-80 oranında olup makineli tarıma

elverişsiz durumdadır. Yöre halkı tarafından

küçükbaş (özellikle koyun) otlatılmak suretiyle

değerlendirilmekte ve koyun merası olarak

tanımlanmaktadır.

Bu bölgede mevcut meralar yüzölçüm olarak

çok büyük parseller halinde bulunmaktadır.

Mevsimsel yağışların yeterli olduğu yıllarda çok

yüksek ot verimine sahiptirler. Özelikle baklagil

çayır mera bitkileri( Trifolium repens (Ak Üçgül)

Medicago sp. (Yonca) açından oldukça zengin bir

bitki örtüsü mevcuttur.

Dicle Havzası; mera alanları bu alanlar Dicle

nehrinin kıyılarında bulunmaktadır. Yoğun

olarak Bismil ilçesi sınırlarında kalmaktadır.

Taban suyu seviyesi yüksek olup toprak yapısı

itibarı kumlu tınlı bir yapıya sahiptir.

Page 273: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

271

İlimiz Ova Alanları; bulunan mera alanları, bu kısımlarsa yamaç olarak

tarif edilen alanlardır.

Kuzey Bölgesi Mera Alanları; Kulp, Lice, Dicle, Hani ilçelerinde bulunan

alanlar bu kısımlarda yaylalar mevcut olup yoğun olarak kulp ilçesi Muş ili

sınırlarında kalmaktadır.

Kadastro çalışmaları açısından değerlendirildiğinde, 3 ilçemiz tamamen, 7

ilçemiz kısmen, 4 ilçemiz ise hiç kadastro görmemiştir. Bu kapsamda tesis

kadastrosu gören mera alanımız 127.648,70 hektar, kadastro görmeyen

mera alanımız ise tahminen 101820,6 hektar olup, toplam mera alanımız

229.469 hektardır.

İlçe Adı KöySayısı

MezraSayısı

Kadastro Gören Kadastro Görmeyen

ParselSayısı

Alanı(Hektar)

ParselSayısı

Alanı(Hektar)

Toplam(Hektar)

BİSMİL 107 77 401 12420 - - 12420

ÇERMİK 76 41 134 5939 - 2247,2 8186,2

ÇINAR 90 66 294 20326,1 - 6280 26606,1

ÇÜNGÜŞ 24 24 146 7844,7 - 11268 19112,7

DİCLE 81 104 364 737 - 4041 4778

EĞİL 38 46 146 2008 - 7764 9772

ERGANİ 24 41 364 39391,3 - 232,9 39624,2

HANİ 77 86 - - - 4451,5 4451,5

HAZRO 37 38 42 242,5 - 1333,7 1576,2

KOCAKÖY 11 18 - - - 23,59 23,59

KULP 56 115 - - - 49865,4 49865,4

LİCE 19 41 - - - 13569 13569

MERKEZ 146 224 785 35148,2 - - 35148,2

SİLVAN 50 91 - 3591,9 - 744,3 4336,2

TOPLAM 836 1012 2676 127.648,70 - 101820,6 229.469

GENEL TOPLAM 229.469 Hektar

Tablo 1: Diyarbakır İli İlçeler Bazında Mera Varlığı

Çayır Mera Ve Çevre Erozyon İlişkisi Toprak parçacıklarının hareket halindeki su ve rüzgârlarla bulunduğu

yerden koparılarak başka yerlere taşınıp, yığılması olayı “Erozyon” olarak

Page 274: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

272

tanımlanır. Bu olay doğal koşullar içerisinde

oluşuyorsa “Doğal Erozyon”, doğanın tahribi

sonucu ortaya çıkıyorsa “Hızlandırılmış Erozyon”

ismi verilir (Akgün ve Akyürek, 1979). Aşındırıcı güce

göre erozyon, su veya rüzgâr erozyonu olarak

da ayrılabilir.

Rüzgâr erozyonu rüzgâr hızının fazlalığı

nedeniyle genellikle kıraç ve bitki örtüsünden

yoksun alanlarda görülen bir olaydır. Bir

ortamdaki rüzgâr erozyonunun şiddeti iklim

ve toprak özellikleri, arazinin bitki örtüsü ve

topografyası ile yakın ilişki içerisindedir. Yağış

miktarı, eğim uzunluğu ve derecesi, ürün

deseni ve idaresi gibi faktörlerin nispi etkileri

sonucu ortaya çıkan erozyon, bu değişkenler

bakımından farklılıklar göstermektedir.

Hayvancılığımızın en önemli sorunu olan yıllık

25 milyon ton civarındaki kaba yem açığımızın

en ucuz olarak temin edilebileceği yerler, çayır-

meralarla birlikte yaylak ve kışlaklarımızdır.

Çayır ve meraların geliştirilmesi ile hayvancılıkta

önemli ilerlemelerin sağlanabileceği, böylece

kırsal kesimde istihdamın arttırılarak kentlere

olan aşırı göç baskısının azaltılabileceği

mümkün görülmektedir.

Çayır ve meralarımızın üzerinde durulmasını gerektirecek diğer bir neden ise, erozyonun önlenmesinde oynadığı önemli roldür. Erozyonun artmasının en büyük nedeni, çayır ve mera alanlarının aşırı ve düzensiz otlatmalarla kalite ve vasfını kaybederek erozyona açık alanlar haline getirilmiş olmalarıdır.

Bitki örtülerini oluşturan türlerin erozyona karşı

dirençleri oldukça farklıdır. Çok sayıda türü

içeren çayır ve meralar çok sıkı bir çim kapağı

oluşturmakta, yılın uzun döneminde gelişme

göstermekte ve çok yıl kalabilmektedirler.

Bu nedenlerle çayr-mera bitkileri çim kapa

ile dier bitki örtülerinden daha iyi toprak

koruyucusudurlar. Bu koruma toprak zerrelerini

sıkıca tutma, yağmur damlalarının toprağa

çarpma hızını kırma ve toprağın daha fazla suyu

tutmasını sağlama şeklinde olmaktadır.

Mera ve Yağış SularıSu yeryüzünde halen bilinen hayat formlarının

oluşması ve devamını mümkün kılan en önemli

bir ekolojik faktörlerdendir. Vejetasyon yani

bitki örtüsü yeryüzünde suyun dolaşımında

muhtemelen en etkili değişkenlerdendir.

Yeryüzüne yağışlarla intikal eden suyun

yüzey akışı şeklinde kaybolmasında, toprağın

derinliklerine süzülmesinde veya atmosfere

buhar olarak tekrar intikalinde vejetasyonun

önemi büyüktür.

Toprak tarafından tutulan yağış suyu miktarı

organik madde içeriğine göre değişir. Bitki

örtüsü yağmur suyunun çarpma ve akış hızının

azaltır. Tutulan su da buna bağlı olarak artar.

Toprak altına sızan sudan toplanan su miktarı

bir ölçüde süzülen su miktarına bağlıdır. Bitki

örtüsü yetiştiği toprağın süzekliğini artırır.

Diğer taraftan su tutma kapasitesini yükseltir.

Toprağın birçok özelliği ile nem içeriği ve

süzme kapasitesi yağış suyunun şekillenmesini

belirleyen önemli etkenlerdendir. Bitki örtüsü

yağış sularının toprak tarafından tutulan

miktarını da etkilemektedir. Browning (1982)’e

göre; yüzey akışı şeklindeki su kaybının mısır

tarımı yapılan bir tarlada yağışın %40.3’ü,

Page 275: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

273

salkımotu alanında ise %4.8’i civarındadır. Graffis ve ark.(1985), bir

buğdaygil merasından, işlenmiş nadas veya mısır tarımına göre 5-272 kez

daha az yağış kaybı olduğunu belirtmektedirler.

Çıplak topraklar üzerine düşen yağış suları gölcükler oluştururken bitki

örtüleri bir kısım suyu tutar. Örtü yağış sularının düşüş hızını keserek,

suyu yaprak ve dallarda bir süre tutar ve toprağın su geçirgenliğini veya

süzekliğini artırır.

Yağış suyunun toprakta fazla miktarda tutulması erozyonun da o oranda azlığı demektir.

Çıplak toprak yüzeyi genellikle kurudur. Islandığında da çok geçmeden kısa

zamanda kurur. Bu ortamdan atmosfere dönen su miktarının devamlılığı

azalır. Bitki kök sistemleri ise toprağın büyük hacimli geniş alanlarına

yayılır ve kök bölgesinde elverişli su bulundukça atmosfer su verir. Suyun

atmosfere düzenli şekilde intikali bitki örtüsünün özelliğine özellikle de

gelişme periyoduna ve kök yapısına bağlı olarak önemli oranda değişir.

Çayır mera ve yem bitkilerinin suyu erken ilkbahardan sonbahar sonuna kadar kullandıkları ve bu dönem içinde de su dolaşımını sağladıkları görülecektir.

Çayır-mera bitkileri toprağın değişik tabakalarındaki suyu diğer ürünlerden

daha fazla kullanırlar. Yani su tüketimleri yüksektir. Çünkü gelişme periyotları uzundur. Kökleri toprağın değişik tabakalarına yayılmaktadır.

Devamlı gelişen Buğdaygillerin altındaki toprak çoğu zaman daha kuru

olup su emme güçleri yüksektir.

Kısaca çayır-mera ve yem bitkileri yetişme ortamına yağış suyunun daha yüksek bir oranda tutulmasını ve süzülmesini, aynı zamanda da uzun bir dönemde atmosfere su akımını sağlarlar.

Çayır Mera Alanların Bozulma ve Erozyon NedenleriDevletin hüküm ve tasarrufu altındaki mera ve orman alanlarının büyük

bir bölümünün bitki örtüsü çok fakirdir. Özellikle orman alanlarının yarıya

yakını seyrek çalılarla kaplıdır. Mera alanlarının bitki ile kaplı alanları ve

ürün vermeyen arazi diye nitelenen önemli miktardaki boş arazilerde

Page 276: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

274

bitki örtüsünden tamamen yoksundur. Doğal

vejetasyonların fakirliği toprağı korumayı

zorlaştırmaktadır. Buralardaki erozyonlar

tarım alanlarının kirlenmesini ve erozyonların

şiddetini artırmaktadır.

Tarım alanlarında bilinçsiz arazi kullanımı, yanlış

toprak işleme ve özellikle sorunlu yörelerde

bitki örtüsünün tahribi toprak muhafazasında

önlenemez sorunları gündeme getirmektedir.

İyi bir toprak muhafazası için araziyi niteliğine

uygun bitki örtüsü ile örtmeyi sağlamak ve bunu

devamlı kılmak, toprakta daha fazla su tutmayı

sağlayacak tekniği öne çıkarmak ve bitki

yetiştiriciliğinin uygun kültürel yöntemlerini

yerine getirmek gerekir.

Oysa Ülkemiz tarım alanlarında su kaybı

ile toprak erozyonunun şiddetli derecede

seyretmesine neden olan aşağıdaki hatalı

uygulamalar halen devam etmektedir.

a. Mutlak mera alanları toprak işlemeli tarıma

dönüştürülmekte,

b. Mevcut meraların zamansız ve aşırı bir

şekilde otlatılmakta,

c. Tarım sistemlerinin bozukluğu halen devam

edebilmektedir.

Mutlak Mera Alanlarının Tarla Haline DönüştürülmesiTürkiye’de aşırı boyutlardaki toprak ve su

kaybının belki de en büyük nedeni bu tür hatalı

uygulamadan kaynaklanır. Ülkemizde halen

pulluk altındaki 6.3 milyon ha.kadar V., VI. ve

VII. sınıf araziler her ne surette olursa olsun

kuru tarımda kullanılamaz niteliktedirler. Çünkü

bir taraftan topraklar yüzeysel, diğer taraftan

da eğimleri fazladır.

Mutlak mera olarak kullanılma zorunluluğu olan buraların toprak işlemeli tarıma açılmaları zamanla erozyonun şiddetlenmesine neden olmaktadır.

Kuru tarımda işlenmeyen mera, orman ve tarım

dışı alanlar, büyük bir bölümü oluşturmaktadır.

Buralardaki erozyonlar da toprak işlemeli

tarıma uygun verimli yerleri verimsiz duruma

dönüştürmektedir. Buralardaki toprak

erozyonunu önlemenin vazgeçilmez yolu da mevcut bitki örtüsünü yeniden oluşturmak ve zenginleştirmekten geçer.

Ülkemizde özellikle 1950’li yıllardan sonra

mevcut meralar talan şeklinde tahrip edilmiş,

büyük bir bölümü (yaklaşık 12 milyon ha) önce

işlenip tarla şekline dönüştürülmüş, ancak

birkaç yıl (organik maddelerce zengin olduğu

dönemlerde) ürün alındıktan sonra ya işlenen

ancak şiddetli derecede erozyona uğrayan,

ya da terk edilerek ürün vermeyen araziler

grubuna dahil edilmişlerdir. Ülkemiz, bu sorunu

en acı biçimde yaşayan memleketlerdendir.

Meralar ve ormanlar, genellikle yüzeysel topraklı eğimli alanlarda yer almaktadırlar.

Tahripleri durumunda olabilecek toprak

erozyonu şiddeti de bundan kaynaklanmaktadır.

Gerçekte orman ve meralar, toprak koruyucu ve toprak ıslah edici bazı özellikleri nedeniyle ülke topraklarını muhafazada vazgeçilmez doğal kaynaklardandır.

Page 277: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

275

Nitekim ABD’nin değişik bölgelerinde yürütülen araştırmalara göre, bir

buğdaygil merasında, temiz işlenmiş nadas veya mısır tarlasına göre 526-

1029 kez daha az toprak kaybı; 5-277 kez de daha az yağış suyu kaybı

saptanmıştır (Graffis ve ark., 1985).

Meraların Aşırı KullanımıMeralardan yararlanılmada en azından aşağıdaki dört ilkeye uyma

zorunluluğu vardır.

a. Zamanında otlatma;

b. Kapasiteleri kadar hayvanla otlatma;

c. Üniform otlatma;

d. Yem türüne uygun hayvanla otlatma;

Orijinal vejetasyonun %90’ını kaybeden meralarımızın gereği gibi

kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Gerçekten de ülkemizde meralar,

yaklaşık olarak kapasitesinin üç katı bir yoğunlukta otlatılmaktadır. Bunun

tam olarak doğru olduğunu söyleyebilmek de mümkün değildir. Çünkü

ülkemizde 8.3 milyon ha. çalılık alan (Anon.1978), şu ya da bu şekilde

çoğunlukla otlatılarak değerlendirilmektedir. Buna ilaveten tarım alanları,

hasat sonrası ve nadas yılında otlatılmaktadır. Bitki artıkları ve meydana

gelen yabancı otlar, hayvanlara belli oranlarda yem temin edebilmektedirler.

Konuya bu açıdan bakıldığında, ülkemiz meralarındaki ağır otlatma baskısı,

yukarıda ifade edilenden biraz daha düşüktür. Genel olarak, kurak ve yarı

kurak iklim kuşaklarında yer alan meralarımız gerek erozyon, gerekse

bitki örtüsü açısından oldukça hassastır. Böyle duyarlı alanlarda otlatma,

kapasitenin üzerinde yapıldığı takdirde, tür kompozisyonu değişmekte,

toprağı kaplama oranı ve verimliliği azalmakta ve erozyon artmaktadır (Herbel ve Pieper, 1991).

Meralarımızın en büyük sorunu, zamansız ve ağır otlatmadır. Bu

durum uygulamalara bağlı olarak da ciddi bir erozyon sorununu ortaya

çıkarmaktadır. Uygulanacak otlatma sistemi ise, fazla önemli değildir. Çünkü

bu tür sahalarda (kurak ve yarı kurak), uygulanacak en iyi otlatma sistemi,

ya devamlı, ya da mevsimine uygun otlatmadır (Beck,1978). Yurdumuz

meraları için ağır ve zamansız otlatma problemleri çözüldükten sonra,

diğer doğru mera kullanım ilkelerinin çözümü daha kolaydır. Aşırı kullanım,

meraların zamansız ve kapasitelerinin üzerinde hayvanla gereğinden daha

Page 278: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

276

uzun süre otlatılmaları demektir. Meralardan

doğru yararlanmanın birinci ilkesi, otlatmanın

zamanında yapılmasını emreder. Zamansız

ve aşırı otlatma, bir yandan bitki örtüsünün

önce bozulmasına sonra da seyrekleşmesine,

uygulamanın ileri dönemlerinde ise tamamen

tahribine sebep olmaktadır. Bu uygulama,

mera topraklarının yapılarının da bozulmalarını

doğurmaktadır.

Ülkemizde meralar, bu ilkelerin hiçbirine

uyulmadan otlatılmaktadır. Yaklaşık 13 milyon

büyük baş hayvan birimi (BBHB) hayvan

varlığımız mevcut meralarda otlatıldığına göre,

meralarımızın bugünkü verimlerine göre 500

kg. ağırlığındaki 1 BBHB için 1.6 ha civarında

mera alanı düşmektedir. Oysa, beş ay (150 gün)

süreli bir otlatma periyodunda bir BBHB için

gerekli olan bakımsız bir mera alanı en azından

(150X10= 1500:500= 3 ha)’dır. Bu durum,

mera bitkileri tümüyle otlatıldığı zaman dahi,

normalin iki misli ağır kapasiteyle otlandığını

göstermektedir.

Yemin, yaklaşık yarısının, bir sonraki gelişme için bırakılma gereği dikkate alındığı zaman otlatma yoğunluğunun en azından 4 katı daha fazla olduğu görülecektir.

Aşırı otlatma sonucu bitki örtüleri bozulan

veya çok zayıf bitki örtüsü olan meralarda,

yağmur şeklinde düşen damlalar, öncelikle

doğrudan toprak yüzeyine çarparak toprak

kümelerinin kırılmasına ve primer tanelerin

etrafa yayılmalarına neden olur. Daha sonra,

toprakların sıkışmasını doğurur. Toprak

yüzeyindeki sıkışıklık nedeniyle, toprağın

su emme gücü zayıflar. Aynı zamanda

bitki kökleri, toprağın derinliklerine nüfuz edemez. Sonuçta, bitkiler tarafından

tutulamayan ve derinlere nüfuz edemeyen yağış

suları, yüzey akışı haline geçerek toprak ve su erozyonuna sebep olur. Bitki örtüsü, toprak ve

su korumayı belirleyen ana unsurdur. Nitekim

iyi vejetasyonlu mera alanının su emme gücü

62.5 mm/saat iken, zayıf bitki örtüsü ile kaplı

alanlarda bu miktarın 12.5 mm/saat olduğu

görülmüştür (Wenberg,1959). Buğdaygil yem

bitkisi ekili bir tarlada yüzey akışı ve erozyon

miktarının, devamlı mısır ekilen bir tarladan

çok az olduğu, araştırmalarla belirlenmiştir.

Bunlardan birinde, %2-4 eğimli etekler ile

%12-18 arasında değişen bayırda, 1964-1969

yılları arasında, 6 yıl süreyle yürütülen bir

denemede, erozyon ile kaybolan toprak miktarı,

mısır tarlasından 67.3 t/ha iken, iyi idare edilen

kılçıksız brom meralarında 0.67 t/ha düzeyinde

olmuştur (Browning, 1982).

Tarım Sistemi BozukluğuUygun tarım sistemi, doğal kaynakları koruyan

düzen içinde, yörenin ekolojik özelliklerine

uygun bitkilerin yetiştirilmesini içerir. Bu

nitelikli sistemde işlenen tarım alanlarında, önce

ekim nöbeti uygulanır; ekim nöbetinde de yem

bitkileri zorunlu olarak yer alır. Sistemde, gerçek

çayır-mera ve orman alanlarının aynı özellikte tutulmaları ve bitki örtülerinin, geliştirilerek devam edecek şekilde korunmaları zorunluluğu bulunur.

Her arazinin, bir kullanma yeteneği

bulunmaktadır. Günümüzde, 1.,ll. ve lll. Sınıf

araziler, önemli bir koruma önlemine gerek

duyulmadan tarım yapılabilecek niteliktedirler.

Yine IV. sınıf arazilerde de başarılı toprak

Page 279: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

277

işlemeli tarım için, bazı koruyucu basit önlemlerin alınması gerekir.

Toprak koruma önlemleri alınmadan yürütülen tarımda işlenen alanlar, erozyon nedeniyle önce verimliliklerini, sonra da toprak fraksiyonlarını, yani tarım toprağı olma özelliklerini zamanla kaybetmektedirler. Toprak işlemeli tarım alanlarında da, yem bitkilerine gereği kadar yer verilme zorunluluğu unutulmamalıdır.

İşlenen tarım alanlarımızda, uygun bir ekim nöbeti uygulanmamaktadır.

Bu nedenle, ekilen alanların verimliliklerini en azından aynı seviyede

tutabilmek için de bilinçsiz ve aşırı dozlarda gübre ve ilaç kullanılmaktadır.

Oysa çok türlü ekim nöbeti, bu sorunları büyük oranda çözebilir. Ancak,

ekilen türlerden en azından birinin, yem bitkisi olması gerekir.

Çünkü çayır-mera ve yem bitkileri, doğal kaynakları korumanın yanında, ortamı zenginleştirir ve tarımın sigortasıdır

Çayır Meraların Islahı Bitki vejetasyonu, toprak ve diğer doğal kaynakların korunmasını ve

geliştirilmesini sağlamak, meralardaki ot verimi, kalitesi ile tarla arazileri

içindeki yem bitkileri alanı ve üretimini artırmak suretiyle meralarımız

yeşillendirmek ve aynı zamanda, devamlılık arz eden maksimum hayvansal

ürünler elde edilmek, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların ihtiyacı olan kaba

yemin büyük ölçüde karşılanması için çayır mera ıslah ve amenajman

çalışmalarını zorunlu kılmaktadır.

Ayrıca ıslah çalışmaları ile, erozyon tehlikesiyle karşı karşıya kalan ve

kalacak olan mera alanlarının bu tehlikeden uzaklaşması sağlanarak güzel

ülkemizin her köyü, mezrası cennet misali yemyeşil olacaktır. Böylece

köylümüze istihdam olanağı sağlanmış, köyden kente göç önlenmiş ve

plansız kentleşmenin oluşturacağı sosyal problemlere de çare bulunmuş

olacaktır. Bu projeler kapsamında, Çalı biçme makinası, taş toplama

makinası, mibzer ve gübre dağıtma makinası gibi tarım alet ve makinaları

temin edilerek ve uygun mera alanlarında sulama sistemleri kurularak,

çiftçimizin hizmetine sunulmaktadır.

İlimiz mera alanları mutlak suretle ıslah edilmelidir. Bu alanda yoğun

Page 280: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

278

bir faaliyet içinde bulunulmalıdır. Mera ıslah

yöntemlerinde burada oldukça önem arz

etmektedir. İlimizde mevsimsel faktörlerden

dolayı çok kısa bir yeşil kalma süresi

yaşanmaktadır. Bunun önüne geçmek ve çok

daha uzun süre hayvanların kaliteli yeşil kaba

yem ile beslenmesi için mutlak suretle sulama

imkânları aranmalıdır.

Etkin ve randımanlı bir sulama ile merada

sürdürülebilir otlatma sağlanacaktır, çayır mera

yem bitkilerinin 3 ay olan toplam vejetasyon

süresi 6 aya çıkacak, meraya floranın ihtiyaç

duyduğu kadar sulama suyu verilecektir,

toplam ot veriminde % 300 civarında bir artış

sağlanacaktır.

Çayır meraların ısalhı ile merada kontrollü

otlatma yapılacaktır, hayvanlarımızın et ve süt

veriminde artış sağlanacaktır. Yapılacak tohum

ve gübre uygulamaları ile toplam ot veriminde

ciddi artış sağlanacaktır. Mera alanları

üzerindeki aşırı otlatmadan kaynaklanan

baskının azaltılması için hayvanlarda ırk ıslahı

konusunda yürütülen çalışmaların daha aktif

hale getirilmesi ile verimli hayvan ırklarının elde

edilmesi sağlanacaktır. Yapılacak gölgelikler

ile hayvanlar için rahat dinlenme ortamları

sağlanacaktır. Ayrıca mera alanlarında verimsiz

istilacı bitkileri azaltılarak kaliteli bitkilerin

oluşması sağlanacaktır.

SONUÇTarımsal yönden meralar meyilli, engebeli ve

taban suyu derinde olan kıraç arazilerde, seyrek

ve kısa boylu bitkilerin oluşturduğu yem alanları

olan çayır meralar hayvancılık için hayati

öneme sahiptir. Mera alanlarında tahribat,

erozyonun çok ciddi boyutlara ulaşmış olması

ve hayvancılığımızda son yıllarda yaşanan büyük

sıkıntılar, ülkemizdeki çayır mera alanlarının

korunması, geliştirilmesi ve verimliliklerinin

artırılması için mera ıslah ve amenajman

çalışmalarını zorunlu kılmaktadır.

İlimizde özelikle Karacadağ bölgesi mera

alanları, kendine has yapısı, mevcut durumu,

yöre halkının sosyo ekonomik yapısı gibi

nedenlerden dolayı çok önem arz etmektedir.

Bu bölgede koyunculuk alanında mera ya

dayalı modern entegre işlemlerin kurulması

ve meraların değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte yöre haklının gelir düzeyini

artırmak için mevcut hayvan ırklarının

ıslah edilmesi Karacadağ tipi koyun ırkının

oluşturularak meralardan azami istifade

sağlanması gerekmektedir.

Page 281: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

279

KAYNAKLAR1. DİYARBAKIR TARIM İL MÜDÜRLÜĞÜ İSTATİSTİKLERİ.

2. DEVLET İSTATİSTİK ENSTİTÜSÜ.

3. METEOROLOJİ BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ.

4. AKGÜL , H.ve İ. AKYÜREK, 1979. Toprak Aşınımı (Erozyon).Köyişleri ve

Koop. Bak.Topraksu, Gn.Md. Yay.

5. BROWNİNG, G.M. 1982. Forages and Soil Conservation. In M.E. Heath,

D.S. Metcalfeand R.F.Barnes (Eds) Forages and Soil Conservation. The

Lowa State Univ.Press, P.30-43

6. GRAFFİS, D. W., E.M. Juergenson and M.H.Mc Vickar,1985. Approved

Practices in PastureManagement. The Interstate Printers and Publ.

Inc.7--(Anon.1978),

7. HERBEL, C.H. and PİEPER, R.D. 1991. GrazingManagement, in Semiarid

Lands and Desert: Soil Reseourch and Reclemation (Ed. J. Skujin),

Marcel Dekker Inc., 361-385.

8. BECK, R., F., 1978. A. Grazing system for semiarid lands. Proc. First

Int. Range Congr., Augst 14-16, 1978., Denver, Colorado, USA (Ed. D.N.

Hyder). Soc. RangeManage., 569-572

9. WENBERG, W., 1959. Çayır veMer’alarda Toprak ve Su Muhafazası. En

Büyük Tehlike Erozyon. Türkiye Tabiatını Koruma Cemiyeti Yay. No:5,

s.109-111.

10. BROWNİNG, G.M. 1982. Forages and Soil Conservation. In M.E. Heath,

D.S. Metcalfeand R.F.Barnes (Eds) Forages and Soil Conservation.The

Lowa State Univ.Press,P.30-43

11. ALTIN M.,GÖKKUŞ A.,KOÇ A., 2005. Çayır Mera Islahı, Tarım ve Köy

İşleri Bakanlığı, Çayır-Mera Yem Bitkileri ve Havza Geliştirme Daire

Başkanlığı Yay.

Page 282: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

280

SÜT SIĞIRI AHIRLARININ PLANLANMASI

Page 283: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

281

Murat TOMAR Ziraat Mühendisi

[email protected]

GİRİŞBölgemiz de süt sığırı işletmelerinin en önemli sorunlarından biri ahırların

yapımıdır. Üreticilerimiz maddi yetersizlikten yada farklı nedenlerden

dolayı sağlıklı ahır yapımına gerekli özeni göstermemektedir. Karlı ve

verimli bir üretim için hayvan barınaklarının da dünya ve AB standarlarında

olması gerekmektedir.Hayvancılığa barınakların yapımı ile başlanır.

Barınak sağlıklı olursa başarı şansı artar. Tersine ilkel ve yanlış yapılırsa

sorun üreticinin baş belası olur. Hatalı barınakların sonradan düzeltilmesi

çok zor ya da imkansızdır.

Gelişmiş ülkelerde planlı ve sağlıklı barınak, üreticinin altyapısı, üretimin

sigortasıdır. Üretimin düzgün bir biçimde yapılmasının sağlanması ve

ucuzlatılmasında ilk düşünülen konu modern barınak yapımıdır. Süt sığırları

için planlı ve uygun ahır yapımı oldukça önemlidir. Çünkü işletmenin değerli

ve hassas olan hayvanlarını belli bir disiplin altında uzun süreli barındırmak,

gerekli olan bir çok işlemi belli bir düzen içerisinde gerçekleştirmek

zorunluluğu vardır. Ahır planlaması denilince sadece sağılır ineklerin

barınacağı yapı düşünülmemelidir. İşletme bir bütün olarak ele alınmalı

sağılır inek ahırı yanında, buzağı, dana, düve ve kuru ineklerin barınacağı

ahırlar ile ot, silaj, katı-sıvı gübre depoları, çeşitli koruma yapıları işletme

sahibi ya da çalışacak işçinin barınacağı evin de birlikte düşünülmesi

gerekir.

Başlangıçta planlanan sürü büyüklüğünün ilerde değişebileceği mutlaka ele

alınmalıdır. Bu nedenle süt sığırı ahırı planlamasına başlanırken önce ölçekli

bir yerleşim planı yapılmalı, bu plan üzerinde neyin nerede olacağına bu

tesislerin ilerde nasıl büyüyebileceğine ve işletme için alt yapı ve ulaşımın

nasıl karşılanacağına karar verilmelidir. Yerleşim planı ve yerleşim planı

üzerinde düşünülen yapılardan hangilerinin öncelikle yapılacağına ve nasıl

bir ahır sistemi inşa edileceğine karar verilirken uzman kişilere danışılmalı,

plan ve projelerinin özel özenle hazırlatılması sağlanmalıdır.Ahırlarda

üretilecek olan süt’ün kolay ve sağlıklı pazarlanması için ahırların yerleşim

yerlerinin asvalt yollara yakın olması,yem bitkisi üretimi açısından tarlalara

veya yem üretim merkezine yakın olması, ayrıca süt fabrikalarına yakın

olması bölgemiz açısından son derece önemlidir.

Sıcaklığın süt verimini azaltıcı yönde bir çok etkisi olduğu için özellikle sıcak

yerlerde ahır yapımına ayrı bir özen gösterilmelidir. Ahırların yükseklikleri

Page 284: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

282

10 metreye kadar çıkarılmalı,çatı malzemesi

izolasyonlu ve güneş ışınlarını yansıtıcı özellikte

olan malzemelerin kullanılması önemlidir.

Bunun yanında sisleme, fan sistemleri gibi

koruyucu tedbirlerde alınabilir.Mümkünse ahır

yapımında serin bölgeler seçilmelidir.

Ayrıca pazarlama ve satış açısından birçok

ahırın bir bölgede olması son derece önemlidir.

Çünkü fabrikaların sütü alması için belli bir

tonajda olması gerekmektedir.Aksi halde ahır

yatırımı boşa gitmiş olacaktır.

Serbest Duraklı AhırlarUzun deneme ve araştırmaların sonucunda

bağlı duraklı ahırlarla, açık-serbest ahırların

olumlu yönleri ele alınarak geliştirilen bir ahır

tipidir. Bu ahırlar daha da geliştirilerek, dış hava

ortamının ahır içinde oluşturulduğu soğuk ahır

tipine dönüştürülmüştür. Bu ahırlar, gelişmiş

ülkelerde son yıllarda tercih edilen rakipsiz ahır

şeklidir.

Uygun planlanan ve projelenen soğuk ahırlarda

hayvanlar hem normal ve doğal yaşamlarını

sürdürebilmekte ve sağlıklı olmakta hem

de yapım maliyeti oldukça ucuzlatılmakta,

mekanizasyon ve teknoloji kullanımına yatkın

olduğu için işler kolaylaştırılmakta, işletmede

işçilik oldukça azaltılmakta ve üretim maliyeti

düşürülmektedir. Bu tür ahırlarda bir işgücü ile

50-60 ineğe bakılabilmektedir.

Serbest-Duraklı ahır, ülkemizin her tarafında

uygulanabilir. Ancak sürüdeki inek sayısının

20’nin üzerinde olması gerekmektedir. Böylece

modern sağım yerinin yapılması olanağı

yaratılmış olur.

İşletmecilikte başarı iyi bir projelemeye ve

kaliteli bir inşaata bağlıdır. Ahır ve ünitelerinin

uzmanlarca planlanması ve projelenmesi

gerekir. İnekler bu ahır tipinde, inek sayısına

bağlı olarak düzenlenen duraklarda dinlenirler.

Serbest duraklı ahırlar açık ya da kapalı

planlanabilir. Her iki ahırda soğuk ahır

karekterinde yapılabilir. Bu ahırlarda ahır

yapı elemanları hafif yapı tarzında, en basit

yapı malzemesi ile yalıtıma gerek kalmaksızın

oluşturulur. Böylece inşaat masrafı azaltılır.

Kapalı ahır tipinde iyi bir havalandırma düzeni

ile kış ve yaz ahır içi iklim ortamı yaratılır.

Serbest duraklı ahırlar, en az 20 ineğe sahip

işletmeler için önerilebilir. Çünkü, bu ahırla

aşağıdaki faydalar sağlanmaktadır:

a. İşgücü Yönünden Faydalar1. Yapı şeklinin işgücü kullanımını

kolaylaştırması

2. İş yoğunluğunun azalması

3. Kaza, yangın ve deprem riskinin az olması

4. Çalışma zamanı gereksinimin azaltılması

b. İnşaat ve Teknik Yönden Faydalar 1. İnşaat maliyetini düşürmek mümkündür.

2. Eski binaların kullanılmasına uygundur.

3. İşletme sahibi kendi işgücü olanaklarını

kullanabilir.

c. Hayvan Sağlığı ve Davranışı Yönünden Faydalar

1. Ahır içerisinde fonksiyonlar ayrıldığı için

bireysel alanların iyi düzenlenebilmesi

mümkündür.

2. İneklerde az yaralanma meydana gelir.

Page 285: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

283

3. İneklerin doğal yaşamına uygun barınma vardır.

4. 4. Meme kontrolleri daha iyi yapılabilir.

5. Uygun ahır içi iklimi kolay ayarlanabilir.

İşletmelere bu ahır tipi önerilirken bazı koşullara uyulması zorunluluğu

vardır:

a. İnşaat ve Teknik Yönden Zorunluluklar1. İnşaat yatırımı en fazla bağlı duraklı ahırlar kadar olmalıdır.

2. İşletmede gelişme ve büyüme yavaş yavaş olmalıdır.

3. Sağım yeri için yatırım çok yüksek tutulmamalıdır.

b. İşgücü Yönünden Zorunluluklar1. İşgücü gereksinimi bağlı duraklı ahıra göre mutlaka azaltılmalıdır.

2. İyi bir düzenleme ile sağım işi kolay hale getirilmelidir.

3. Gübre temizleme, yemleme ve diğer işler kolay yapılır biçime

getirilmelidir.

c. Sürü Yönetimi Açısından Zorunluluklar1. Sürü biçiminde barınma şekli oluşturulmalıdır.

2. Bireysel alanlar iyi bir biçimde düzenlenmelidir.

3. İneklerin bireysel kontrolüne olanak yaratılmalıdır.

Serbest duraklı ahırlar çeşitli biçimde düzenlenebilir.

1. Kapalı ve soğuk ahırlarAhır elemanlarının tümü kapalı alan içerisindedir. İnekler serbest durumda

olduğu için ahırda sürekli açık olan havalandırma açıklıkları vardır. Bu

nedenle, ahır içi iklim değerleri dış hava ortamına yakındır. Bu ahırlara

soğuk ahır denmektedir. Ahır içinde devamlı temiz hava akımı vardır. Bu

ahır türü gelişmiş ülkelerde son yıllarda yaygın olarak kullanılmaktadır

(Şekil 4).

Şekil 4. Bir soğuk ahırın taban planı.

Page 286: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

284

Bu ahırlarda yalıtım malzemesine gerek yoktur.

Basit yapı malzemesi kullanıldığı için hafif yapı

tarzındadır. Maliyet ucuz olabilmektedir.

2. Kısmen açık, dışarda gezinme yeri olmayan ahırlarBu ahırlarda duraklar, gezinme yerleri ve

yemliklerin üstü kapalıdır. Ancak yemlik yolu

dışarda olabilir. Ahırın ön yüzeyi açık yapılır.

Ahırda sürekli temiz hava egemendir. Sağım

yeri ahıra bağlantılı biçimde düzenlenir (Şekil 5).

Şekil 5. Kısmen açık, dışarda gezinme yeri olmayan bir

ahırın taban planı.

3. Açık, dışarda gezinme yeri olan ahırlarBu sistemde sadece durakların bulunduğu

kısmın üzeri kapalıdır. İnekler dışarda bulunan

gezinme yerlerinde gezinir ve orada bulunan

yemliklerde yemleri yerler (Şekil 6 ).

Şekil 6. Açık, dışarda gezinme yeri olan bir ahır taban

planı.

4. Kapalı, sıcak ahırlar

Bu sistemde ahır elemanları kapalı ahırda

bulunur. Ahır havalandırma sistemi arzu

edildiği zaman açılır. Ahırda kış ve yaz iklim

koşullarının ayarlanabilmesi için duvar ve çatıda

yalıtım malzemesine gereksinim vardır. Ahır

sıcaktır, inşaat maliyeti yüksektir. Son yıllarda

kullanımından vazgeçilmektedir (Şekil 7 ).

Şekil 7. Kapalı ve sıcak ahır taban planı.

5. Ahır ElemanlarıSerbest duraklı ahırların belli başlı elemanları,

duraklar, gezinme yerleri, yemlik ve yemlik yolu

ile sağım yerinden oluşur.

5.1. DuraklarSerbest duraklı ahırlarda duraklar, ineklerin

istedikleri zaman gelip dinlenebileceği yerlerdir.

Duraklar planlanırken, hayvanların huzurla

dinlenebilmesine, ahır içinde iyi bir trafik

oluşmasına, temizleme işinin rahat ve kolay

yapılabilmesine özen gösterilmelidir (Şekil 8 ).

Şekil 8. Serbest durak kesiti.

Duraklar çukur ve düz yapılabilir. Şayet altlık

kullanılacaksa çukur, altlık kullanılmıyacaksa

Page 287: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

285

düz yapılabilir. Durak tabanında yalıtım yapılması altlık kullanımını oldukça

azaltabilir. Durak taban malzemesi olarak birçok alternatif bulunmaktadır.

Bakımı düzenli yapılan sıkıştırılmış toprak durak tabanı, iyi bir alternatiftir.

Bu tip durak tabanı, sıkıştırılmış ağır bünyeli kil ya da kireç taşı ile birlikte

kullanılabilir.

Toprak durak tabanı, duraklarda dinlenen inekler için iyi bir yastık görevini

görürken, duraklara giriş çıkışlarda ayaklarının temiz olmasını sağlar.

Ayrıca, iyi sıkıştırılmış bir toprak durak tabanı diğer durak alternatifleriyle

birlikte kullanılabilmektedir. Buna karşılık, belirli bir süre kullanıldığında

aşınmalar olur ve düzenli bir bakımı gerektirir. Temiz kum, serbest duraklar

için mükemmel bir taban ve yataklık malzemesidir. Iyi sıkıştırılmış toprak

tabanı üzerindeki 15-20 cm kalınlığındaki kum tabakası iyi bir yastık görevi

üstlenmesinin yanısıra drenajı sağlar ve mastitis gibi meme hastalıklarına

neden olan bakterilerin gelişimini kısıtlar.

Bir diğer durak tabanı alternatifi, kauçuk taban malzemesinin beton zemin

üzerine ya da içerisine oturtulacak biçimde kullanımıdır. Kauçuk taban

malzemesi altlık gereksinimini azaltması ve sıcak bir ortam yaratması

nedeniyle tercih edilmemektedir. Sayılan bu alternatifler dışında bez

örtülü durak tabanı ve otomobil lastiği kullanılarak yapılan durak tabanı

düzenlemeleri uygulanabilmektedir. Duraklara verilecek boyutlar ineklerin

cinsine, ayakta duruş, yatış-kalkış pozisyonu ile idrar ve dışkı yaparken

gösterdiği hareket tarzına bağlı olarak değişir (Çizelge 3) Ahıra alınacak

inek ırkının mutlaka bilinmesi gerekir.

Hayvanın Yaşı ve Ağırlığı Durak Boyutları (cm)

Genişlik Uzunluk YükseklikBuzağılar

6 Hafta-4 Ay

5-7 Ay

Dana ve Düve

8 Ay-Doğuma Kadar

450 kg

550 kg

635 kg

725 kg

60

75

90

110

115

120

120

135

150

170

200-210

215

215-230

230-240

70-80

90

90-100

100-110

110

110

110-120

Çizelge 3. Serbest durak boyutları

Page 288: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

286

Planlanacak durak sayısı inek sayısına bağlıdır.

Büyük işletmelerde durak sayısı % 10 oranında

az tutulabilir. Çünkü araştırmalarda, ineklerin

bütününün gece bile aynı anda duraklarda

dinlenmediği görülmüştür.

5.2. Servis Yolları-Gezinme YerleriSerbest duraklı ahırlarda duraklara, suluklara,

yemliklere, sağım yerine gidiş-gelişler

servis yolları kanalı ile olmaktadır. İnekler

dinlenmedikleri zamanda bu yolları gezinti

yeri olarak kullanır. Servis yolları ve gezinme

yerlerinin boyutlandırılmasında gübre küreme

sistemleri gözönünde tutulur. İki durak

arasındaki servis yolları traktörle temizlemede

en az 2.4-3.0 m, yemliklerle duraklar arasındaki

yerler ise 3.20 m olmalıdır. Servis yolları ve

gezinme yerlerinin taban eğimi ahır uzunluğuna

bağlı olarak değişir. Çok uzun ahırlarda taban

düz yapılırken, kısa ahırlarda % 1-2 boyuna ve

enine eğim verilebilir.

Servis yolları tabanı duraklardan 20-25 cm,

yemlik duvarından 30-50 cm aşağıda yapılır.

Böylece kürenen gübrenin duraklara ve

yemliklere akması önlenmiş olur (Resim 1).

Resim 1. Kapalı-soğuk bir ahırda servis yolu ve

durakların görünüşü.

Gübre küremenin traktörle yapılması durumunda

traktör girişi ve çıkışı kolay olabilecek biçimde

kapı sisteminin oluşturulması gerekir.

Servis yolları ve gezinti yeri tabanı beton yada

sıcak asfaltla kaplanabilir. Sıcak asfalt, ineklere

yürüme rahatlığı ve emniyeti sağlaması

ve aşınan yüzeylerin bakımının daha kolay

yapılabilmesi nedeniyle önerilebilir. Gezinti

yerlerinden sağım yerine gidiş-gelişler kolay

bir sürü yönetimi olacak biçimde düzenleme

yaratılmalıdır.

5.3. Yemlikler ve Yemlik YollarıSerbest duraklı ahırlarda ahır uzunluğunu

belirleyen temel eleman, her bir inek için ayrılan

yemlik yerinin toplam uzunluğudur. Bütün

ineklerin aynı anda, yemlikte yem yedikleri

gözönünde tutulacak olursa ahır uzunluğu inek

sayısına bağlı olarak değişir.

Her ineğe verilmesi gereken yemlik uzunluğu

65-75 cm’dir. Yemlikler ineklerin yem alımını

kolaylaştıracak şekilde yapılır. Silaj kullanan

işletmelerde yemlikler 60-75 cm genişlikte

özel olarak kaplanmalıdır. Aksi halde silajdaki

kimyasal maddeler betonu tahrip eder (Şekil 9).

Yemlik tabanı gezinti yerinden 5-15 cm yukarda,

yemlik duvarının gezinti yerinden yüksekliği 30-

50 cm alınır. Yemliklerin yemlik yoluna bakan

kısmı yemlik yolu ile aynı yükseklikte tutulur.

Böylece yem dağıtım işi, yemlik yolunun ve

yemliklerin temizliği kolaylaşır( Resim 2 ).

Resim 2. Yemlik ve yemlik yolunun görünüşü.

Page 289: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

287

Yemliklere ayırma ünitesi (kilitleme sistemi) yapılır (Şekil 10). Böylece

ineklerin yem yerken birbirlerini rahatsız etmesi önlenmiş, ineklerin kontrol

altında tutulması, zaman zaman yakalanması, aşı ve suni tohumlama yapılması kolaylaşmış olur.

Şekil 9. Bir yemlik kesiti.

Yemlik yolu yemin yemliklere dağıtılmasını sağlayan yerdir. Genişliği

kullanılan yem dağıtım ekipmanlarına bağlı olarak değişir. Ancak römorklü

traktörün ya da yem dağıtım makinalarının kolayca girebileceği ve

yemliklere yakın yemin kirletilmiyeceği bir genişliğin verilmesi gerekir.

Şayet birkaç günün yemi yemlik yoluna dökülecekse bu genişlik dahada

artırılmalıdır. Yemlik yolu genişliği; yemlik genişlikleri hariç en az 2.50 m

alınmalıdır.

Şekil 10. Kilitleme sistemi detayı.

Toplam genişlik çift yönlü yemlemede 3.90 m, tek yönlü yemlemede 3.10

m alınması gerekir. Yemlik yolunun zaman zaman temizlenmesi mümkün

olmalıdır.

Page 290: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

288

5.4. Sağım YeriSerbest duraklı ahırlarda sağım, özel

düzenlenmiş sağım merkezinde yapılır. Sağım

yeri ahır planlamasına başlanırken belirlenir.

Sağım yeri seçilirken, ahırdan ineklerin

kolayca gidip gelmeleri, sağılan ineklerin

diğerleriyle karışmamaları, sağım yerinin ilerde

büyütülebileceği gözönünde tutulmalıdır. Sağım

yeri, ahır içerisinde düzenlenebileceği gibi

ahıra bitişik de düzenlenebilir. Sağım yeri, ahır

içerisindeki diğer işleri, örneğin yemlemeyi,

gübre temizlemeyi ineklerin sağım yerine

ulaşımını engellememelidir.

Sağımdan çıkan ineklerin yemlik yerlerine ya

da suluklara kolay ulaşmaları istenir. Çünkü

sağımdan sonra inekler yem yeme ya da su

içmek istemektedir.

Sağım yerinin kapasitesi sağılır inek sayısına

bağlıdır. Sağım yeri, küçük işletmelerde her

sağımın 1.5 saat, büyük işletmelerde 2-3 saati

geçmemesini sağlayacak biçimde planlanır.

Sağım merkezinin ve donatısının başlangıç

yatırımı oldukça fazladır. O nedenle modüler

sistem düşünülmelidir. Küçük işletmelerde

sağım yeri aynı zamanda kesif yemin kontrollü

verileceği yer olabilir. Sağım yerinin düzenlenişi

ve boyutları sağım elemanlarını üreten

firmalarla birlikte belirlenmelidir.

Serbest duraklı ahırlarda sağım merkezi

işgücünde büyük tasarruf ve kolaylık sağlarken,

ineklerin bireysel kontrolü ve hijyenik süt elde

edilmesine de olanak sağlar (Şekil 11).

Şekil 11. Balıksırtı sağım sistemi.

Büyük sürülerde sağılacak ineklerin gruplar

halinde birbirlerine karışmalarını da önlemek

için sağımdan önce bekleme yerlerine alınır.

Küçük işletmelerde ise uygun düzenleme ile

servis yolları bekleme yeri olarak kullanılabilir.

Bekleme yeri ile sağım yerinin tabanı ineklere

yürüme emniyeti yaratacak biçimde olmalıdır.

En iyi zeminlerden biri sıcak asfalttır.

Kaynaklar

1. www.sutas.com.tr

2. U.Ü. Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve

Sulama Bölümü

Page 291: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 292: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

290

DİYARBAKIR’DA KOYUNCULUK

Page 293: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

291

Vet.Hek. Sedat Ildız

Diyarbakır İl Tarım

Müdürlüğü

Tarih kaynaklarında ilimizin içinde bulunduğu Mezopotamya; tarım

faaliyetlerinin ilk kültüre alındığı, koyun, keçi ve sığırın evcilleştirildiği

bölge olarak yer almaktadır. İlimizdeki iklim koşullarından kaynaklanan

düşük verimli meralardan en iyi yararlanan hayvan olarak koyun ilk sırada

yer almaktadır.

Koyun et, süt , döl verimi ve yapağı verimlerine bağlı olarak kombine veya

bu verim yönlerinden birkaçı için yetiştirilmektedir. Dünyada ve ülkemizde

bir çok koyun ırkı yetiştirilmektedir. Bunlar kuyruk yapılarına göre şöyle

sınıflandırılmaktadır;

• Yağlı kuyruklu ırklar: Akkaraman, morkaraman, dağlıç, ivesi karagül,

norduz.

• Yarım Yağlı kuyruklu ırklar: Sakız, herik, hemşin, malya.

• Yağsız ince kuyruklu ırklar: Kıvırcık, karayaka, gökçeada, merinos,

ramlıç, pırlak.

• Uyluğu yağlı ırklar: Tuj koyunu

İlimizde yetiştiriciliği öne çıkan koyun ırk ve varyeteleri akkaraman,

karakaş, karacadağ zom koyunu, ivesi, hamdani ve aliki koyunudur.

Akkaraman :

Diyarbakır ilinde genel hakim koyun ırkı akkoyundur. Cumhuriyet

döneminde Akkaraman adı verilen S harfi şeklinde bohçalı yağlı kuyruklu

bir koyun ırkıdır. Akkoyunun orijini yukarı mezopotamya bölgesi olduğu,

Anadoluda Roma hakimiyetine son verilmesi ile Toroslara ve İç anadoluya

göçlerle götürüldüğü bilinmektedir.Tarihte Akkoyunlu Devletine ismini

veren Akkoyun ; çanadolu yöresinde Akkaraman ve Sivas yöresinde Kangal

tipi gibi isimler ve varyantları ile tanınmıştır.

Page 294: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

292

Verim yönü et ve süttür. Vücud iri yapılı dar

ve uzundur. sırt hattı düzdür. baş uzun ve

dar yüz çıplak ve boyun uzundur. Bazen alın

üzerinde değişik büyüklükte kakül (hotoz)

bulunur. Koçlarda baş hafif dış bükeydir.

Uzun ve sarkık kulaklıdır. Bacaklar uzun ve

sağlam, tırnaklar sağlam ve serttir. Vücut

rengi genellikle beyazdır. Baş boyun altı ve

bacaklar yapağısızdır. Yapağı kaba-karışık ve

seyrektir. Erkeklerde küçük yapılı yada tam

gelişmemiş boynuz bulunabilir. S şeklinde yağlı

kuyrukludur. Arkadan bakıldığında kuyruk üst

üste oturmuş üç parça görünümündedir. Kötü

çevre şartlarına ve hastalıklara dayanıklıdır.

Yetersiz bakım ve beslenme ve değişken iklim

koşullarında yaşayabilir, uzun yol yürüyüşlerine

dayanıklıdırlar. Besleme karlı kış dönemi

dışında meraya dayalıdır. karlı kış aylarında

ağırlıklı olarak samana dayalı az miktarda dane

destekli besleme yapılır. Canlı ağırlıkları 50-60

kg, laktasyon süt verimi 50-70 kg, yapağı verimi

2.2 kg, kuzu verimi 1.2’dir. Karakaş :

Akkaramanların bir varyetesidir. İlimizle

birlikte Van, Batman, Bitlis, Siirt, Bingöl,

Malatya ve Elazığ gibi komşu illerimizde de

yetiştirilmektedir. Çevik ve hareketli oldukları

için sürü yönetimleri zordur. Bu nedenle %

10-20 arasında keçi ile karışık 100-300 başlık

sürüler halinde yetiştirilmektedir. Vücut açık

krem rengi kaba karışık yapağı ile kaplıdır. Siyah

ve beyaz olmak üzere iki baş rengine sahiptirler.

Bununla birlikte gözler ağız çevresi ve çene

etrafı ile ön ve arka bacakların incikten vücut ile

birleşen bölgeye kadar kesikli siyah renk dağılımı

ve karın altının yapağısız olması diğer ırk ve

varyetelerden kolayca ayırt edilebilmektedir.

Kötü bakım ve besleme koşullarına ve lokal

hastalıklara dirençleri dolayısıyla ilimiz

yetiştiricileri tarafından tercih edilmektedir.

Temel yetiştrilme amacı kuzu eti üretimi olup

laktasyon süt verimleri 44-84 Kg, ikizlik oranı

% 4-7’dir. Kuzular 3 aylık iken sütten kesilir. ve

kesim ağırlıkları 20-25 Kg kadardır.

Karacadağ Zom Koyunu :

İlimiz merkez ,Çınar ve Ergani’nin alt kesimlerinde

yetiştirilmekte olan bu koyun varyetesi yağlı

kuyruklu olmakla birlikte kuyruk toplu olup diz

eklemi hizasını geçmemektedir. Karacadağ’ın

taşlık arazisine iyi adapte olmuştur. Kombine

verimli olup kuzu verimi önceliklidir. Karacadağ

Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa arasında

bulunan, oldukça geniş bir alana yayılmış konik

yapılı, sönmüş volkanik bir dağdır. Karacadağ

bölgesinde Akkaraman ve Karakaş Koyunundan

gerek fiziksel ve gerekse verim özellikleri

yönünden oldukça farklılık gösteren “Karacadağ

Zom Koyunu” yetiştirilmektedir.

Page 295: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

293

Baş, erkek ve dişilerde güçlü ve dayanıklı görünümlüdür. Koç ve koyunlarda

boynuzluluk oldukça azdır. Kulaklar, Karacadağ Bölgesi’nin soğuk iklim

yapısına uyum sağlamış olup karakaşa oranla daha küçük, dik yapılı ve

çiftçiler tarafından tercih edilen benekli bir yapıya sahiptir. Koyun iyi

beslendiğinde gerdan tipik olarak belirginleşmektedir. Sırt bölgesi geniş,

yuvarlak ve dolgun yapıya sahiptir.

Kuyruk karakaşa göre oldukça kısa, yuvarlak ve basık görünüşlüdür. Ağız

çevresi, gözler, boyun, ön ve arka bacaklarda yaygın, kuyruk ve gövde daha

az olmak üzere siyah benekler bulunmaktadır. Yapağı ince, sık ve kısadır.

Yapağının sık olması soğuğa ve yağışlı havalara daha dirençli olmasını

sağlamaktadır. Ağız, Karakaşa oranla daha büyüktür. Meradan oldukça iyi

yararlanabilmektedir.

Bacaklar kalın ve uzun, tırnak araları karakaşa oranla daha dardır. Bacakların

sağlam ve ince olması zom koyununun taşlık arazide daha rahat otlamasını

sağlamaktadır. Zom koyununun et tutma kapasitesi yüksektir ve çok kısa

sürede besiye gelmektedir. Aynı boy ve cüssedeki karakaş koyununa göre

et randımanı daha fazladır.

Kuzular 3-3,5 aylık iken sütten kesilmektedir. Kuzuların sütten kesim

ağırlığı yetiştirici bildirimlerine göre 30-35 kg arasında değişmektedir. Ek

yemleme yapıldığında ağırlık 40 kg’a kadar çıkmaktadır.

Koyunlar, kuzular sütten kesilinceye kadar, günde bir kez, kesildikten sonra

iki kez sağılmaktadır. Sağım, kuzular sütten kesildikten sonra 4-5 ay kadar

daha devam etmektedir.

Ancak döl verimi, süt verimi büyüme ve gelişme ile dış yapı özelliklerinin

bilimsel olarak belirlenmesine ihtiyaç vardır. bu amaçla Güneydoğu Anadolu

Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü bir proje yürütülmekteydi.

Page 296: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

294

İvesi:

İvesi koyununun asıl anavatanı Dicle ve Fırat

nehirleri arasında bulunan Mezopotamya

bölgesidir. Irak, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün

ve Suudi Arabistan gibi Ortadoğu ülkelerinde

yetiştirilmektedir. Ülkemizde de ilimizle birlikte

Suriye sınırına yakın olan Mardin, Şanlıurfa,

Gaziantep, Kilis ve Hatay illerinde yetiştiriciliği

yapılmaktadır.

İvesi güçlü ve sağlam bir görünüşe sahiptir.

Vücut orta yapılı olup, Süt tipine uygun, ince

fakat sağlam kemik yapısına sahiptir. Kombine

verimli bir ırk olup süt verimi önceliklidir.

Genel olarak baş, kirli sarı ve kahverengi,

siyah ve tam beyaz olmak üzere üç ayrı tip arz

etmektedir. Çoğunlukla alın kısmında beyazlık

yani akıtma vardır. Kulak ve burunda kahverengi

lekeler bulunur. Vücut beyaz-kremdir. Ergin

koyunlarda baş rengine uygun olmak üzere

ayaklarda da lekeler vardır.

Baş uzun ve dardır. Çoğunlukla alın düz, burun

üzeri öne büküktür. Bazı koyunlar hotozludur.

Erkekler boynuzludur. Boynuzlar geriye ve

aşağıya doğru kıvrımlıdır. Boynuz uzunluğu

ortalama 40-60 cm’dir. Erkeklerin yaklaşık %

75’i büyük burgulu boynuzlu, % 15’i kısa yarım

ay şeklinde boynuzlu ve % 10’u da tamamen

boynuzsuzdur. Dişiler genel olarak boynuzsuz

olup yaklaşık % 10 oranında küçük ve büyük

boynuzlu olanlarla, koçboynuzlulara da rastlanır.

Kuyruk İki parçalıdır. En altta tepsi gibi yuvarlak,

yağlı kısım bulunur. Onun üzerinde de yağsız

bir parça yer almıştır. Kuyruk ayak eklemine

kadar uzar. Kuyruk üzerinde alttan başlayıp

orta kısma kadar uzayan bir oyukluk yani

mizabe vardır. Bu oyukluk tamamen çıplak ve

oluk şeklindedir, oyukluk kuyruk ortasında biter

ve orada 4-5 cm boyunda çok küçük bir kuyruk

ucu meydana gelir. Koyunlar kırkıldığı zaman bu

oyukluk gayet net olarak görülür, kırkılmadığı

zaman, oyukluk yapağının üstünden, uzunca bir

çukurluk şeklinde fark edilir. Mizabe en önemli

ayırt edici özelliklerdendir.

Sürülerdeki koyunların ortalama % 87 si

doğum yapar ve ikizlik % 10-14 kadardır.

Kuzuların ortalama doğum ağırlığı erkeklerde

4,6 kg, dişilerde 4,3 kg’dır. Kuzular yaklaşık

2 aylıkken sütten kesilirler. Ortalama sütten

kesim ağırlıkları erkeklerde 18,6 kg dişilerde

17,8 kg kadardır. Sütten kesimde 32-33 kg’a

kadar çıkan kuzularda mevcuttur. Ergin canlı

ağırlığı Erkeklerde 70-75 kg dişilerde 50-55

kg civarındadır. İvesiler ergin canlı ağırlıkları

ile en iri koyun ırklarımız arasındadır. Meme

büyük, bezel karakterde ve bol süt verimine

elverişli olup, meme ve meme başı yapıları

oldukça değişkendir. Meme genellikle açık

renklidir ve pek çok hayvanda memede koyu

büyük lekeler bulunur. Süt verimi en yüksek

olan ırklarımızdan biridir. Halk elindeki

sürülerde sağım 2-3 ay sürmekte olup süt

verimi ortalaması kuzunun emdiği hariç 60 -

100 kg’dır. Devlet işletmelerindeki ivesilerin

Page 297: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

295

süt verim ortalamaları 200-300 kg’a kadar çıkmaktadır. İvesi sütünden

kaliteli peynir ve yoğurt yapılmaktadır. İsrail bu koyun ırkı üzerinde yaptığı

çalışmalar sonucunda laktasyon süt verimini 500 kg’a kadar çıkarmıştır.

Hamdani : Özellikle ilimizin Silvan ve Bismil Yöresinde yetiştirilmektedir.

Halk arasında koçeri diye adlandırılmaktadır. Kombine verimli ve yağlı

kuyruklu olup kuzu verimi önceliklidir. Baş, erkek ve dişilerde güçlü ve

dayanıklı görünümlüdür. Koç ve koyunlarda boynuzluluk oldukça azdır.

Genel olarak baş, kulak, boyunun büyük bir kısmı ve ayaklar kahverengidir.

Kulaklar sarkık ve geniştir. İvesilerde alın bölgesinde bulunan akıtma

hamdanilerde pek görülmez. Vücut beyaz-kremdir. Bacaklar dağlık ve

engebeli arazide yürümeye uygun olacak biçimde kalın ve uzundur.Kuzu

doğum ağırlığı ortalama 2,5-5 kg dır. Yaklaşık olarak 2,5 – 3 aylık iken

sütten kesilirler. Sütten kesim ağırlığı 27-30 kg. kadardır. Laktasyon süt

verimi 80-90 kg kadardır.

Aliki : Diyarbakırın doğu bölümü il Batman ili arasında Göçebe Alikan-

Düdeyran aşiretine özgü onların ismi ile tanınan aliki koyunları; baş ve

ayaklar gri- kahverenginde,vücut genel olarak krem renginde yapağı ile

kaplı olup ivesi ve hamdanilere göre uzun kulaklı daha ufak yapılı bir

koyun tipi olup; bilimsel olarak tanımlanması ve geliştirilmesi için üzerinde

çalışılması gereken lokal bir koyun varyantıdır.

İlimizde koyun yetiştiriciliği mereya dayalı olarak; yerleşik, yaylacılık ve

göçer sistemde yapılmaktadır. son yirmi yıllık dönemde sosyal ve ekonomik

bir çok faktöre bağlı olarak yaylacılık ve göçer şeklinde yetiştiricilik

yapan ailelerin çoğu ya yerleşik sisteme geçmişler ya da bu üretim

kolunu terketmişlerdir. İlimizde işletmelerin çoğu küçük ölçekli aile tipi

işletmelerdir. Bu işletmeler geniş bir alana yayılmış ve dağınık durumdadır.

Meraya dayalı yapılan yetiştiricilikte kış aylarında saman özellikle

mercimek samanı ve dane yem olarak arpa ilavesi yapılmaktadır.Son

Page 298: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

296

yıllarda kesif yem olarak fabrikasyon yemleride

kullanılmaktadır. Yetiştiriciler sütü peynir

olarak ve özelliklede Diyarbakırın meşhur örgü

peyniri ile ilimizde tüketimi yoğun olan koyun

yoğurdu olarak pazara sunmaktadırlar. Kuzular

2-3 aylık süt tüketiminden sonra üç aylık yoğun

bir besi sonunda kesime sevk edilmektedir. Bazı

işletmelerde kuzular büyütülüp toklu olarak

besiye alınmaktadırlar. Bu tokluları ya kesime

sevk etmekte ya da kurbanlık olarak pazara

sunmaktadırlar.

Kuzu dolması kaburga dolması, sac kebabı, ciğer

kebabı, kibe-bumbar ve meftune gibi ilimizin

meşhur yemeklerinde kuzu eti ve sakatatı

kullanılmaktadır.

Son yıllarda mera alanlarımızın daralması,

kuraklık, yetiştiricilerin çoban bulmadaki

sıkıntıları, yeni nesil genç bayanların koyun

bakım ve besleme -özellikle sağım- konusundaki

isteksizlikleri ilimizdeki koyun varlığını olumsuz

etkileyerek % 50 oranında azalmaya neden

olmuştur. İlimizde 1990’da koyun sayısı

1.000.000 üzerinde iken 2009 yılında bu sayı

466 693’e düşmüştür. İlimiz koyunculuğunun

tekrar geliştirilmesi için;

Islah çalışmalarına önem verilmeli, et,süt

ve döl verim yönleri geliştirilmelidir.Bu

amaçla, senkronizasyon,suni tahumlama ve

embriyo tranferi gibi biyoteknolojilerden

yararlanılmalıdır.

Bakım ve besleme de mera ve anız beslenmesi

olan ekstansif yetiştiriciliğe alternatif entansif

yetiştiriciliğe geçilmeli,bölgemize uygun barınak

modelleri geliştirilerek ,sağım ve yemleme

gibi yoğun iş gücü gerektiren faaliyetler için

mekanizasyon teknolojilerinden yararlanılmalı,

kaliteli kaba yem açığını kapatmak amacıyla

yem bitkileri ekimi geliştirilmelidir.çobanlar

sosyal güvenlik şemsiyesine alınmalıdır.

Hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadelede

koruyucu hekimliğe önem verilerek aşılama

faaliyetlerinin yaygınlaştırılması,iç ve dış parazit

mücadelesinin zamanında ve yeterli düzeyde

yapılması sağlanmalıdır.

Örgütlenme ve pazarlama da yetiştirici

birliklerinin yaygınlaştırılması ve bu birliklerin

aktif rol almaları teşvik edilmeli,orta vadede

özelliklede Ortadoğu ülkelerine toklu ihracatının

tekrar sağlanması

Eğitim, yetiştiriciler ve çobanlar; bakım-

besleme,hastalık ve zararlılarla mücadele ile sürü

yönetimi konularında bilinçlendirilmelidirler.

Destekleme politikaları, Gap eylem planı

kapsamında süt sığırcılığında olduğu gibi

koyunculuk işletmeleri de desteklenmelidir.

Yıllık 10 TL olan damızlık koyun desteği

artırılmalıdır.

Page 299: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 300: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

298

DİYARBAKIR’DA KANATLI HAYVAN YETİŞTİRİCİLİĞİ

Page 301: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

299

Feridun YAKİŞAN

Veteriner Hekim, Diyarbakır

İl Tarım Müdürlüğü

haciferidunyakisan@

hotmail.com

ÖZETDiyarbakır’daki kanatlı hayvan envanteri ele alındı,sektörün talepleri

incelendi.Sektörün geliştirilmesi için tedbirler tartışıldı

Dünyada ve ülkemizde hızla artan nüfusunun beslenmesinde kırmızı et

,beyaz et ve balık eti talebi de hızla artmaktadır.Kanatlı hayvanlardan elde

edilen beyaz et ve yumurta üretimi Diyarbakır ilinde gelişmemiştir.Kırsal

bölgelerde aile işletmelerinin kanatlı et ve yumurta üretimi büyük bölümü

mahallinde tüketilmekte hatta yetersiz kalmaktadır. .Halen Diyarbakır

ilinin kanatlı et ve yumurta ihtiyacı tavukçuluğun gelişmiş olduğu Ege, İç

Anadolu ve Marmara Bölgesindeki işletmelerden sağlanmaktadır. Türkiye

de 3202 yumurtacı, 6785’i etçi olmak üzere toplam 9987 Ad. ticari kanatlı

işletmesi vardır.

Diyarbakır ilinde toplam ticari işletme sayıları çok azdır. En bilinenleri

Gün Tavuk işletmesi, Diyar Tavuk İşletmesi, Varan Kanatlı işletmesi, Tuncay

Kanatlı İşletmesi, Kadir Eser Kanatlı İşletmesi, gibi çok az sayıda işletmeler

vardır. Bu işletmeler yumurta üretimi, et üretimi, damızlık civciv ve hindi

palazı büyütme gibi değişik üretimler yapmaktadır.

1. Güntavuk İşletmesi 5x10.000=50.000 Ad./gün yumurta

2. Diyartavuk İşletmesi 15.000 Ad./gün yumurta ,15.000 Ad. etçi/dönem

3. Varan Kanatlı İşletmesi 15.000 Ad./gün yumurta

4. Karacan Tavuk İşletmesi 3.500 Ad./gün yumurta , 17.000 Ad. Hindi

Palazı

5. Tuncay Kanatlı İşletmesi 3.500 Ad. /gün yumurta , 2.500 Ad. Hindi

Palazı

6. Kadir Eser Kanatlı İşletmesi 45.000 Ad./devre etçi

Mevcut olan bu ticari kanatlı işletmeleri çoğu zaman düşük kapasite ile

çalışmakta, hatta çoğu zamanda üretim yapamamaktadırlar. İşletmeler

kendini yenileme, geliştirme imkanından uzaktır.

2009 yılında:

Tavuk sayısı : 404.800

Hindi sayısı : 59. 603

Kaz sayısı : 15.536

Ördek sayısı : 13.730

Tavuk yumurtası : 40.480.000 adet

Page 302: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

300

Hindi Yumurtası : 1.788.090 adet

Kaz yumurtası : 466.080 adet

Ördek yumurtası : 411.900 adet

Etçi tavuk üretimi : 250.000 adet Ancak tüm bu rakamlar sıhhatli ve kesin değildir.

Kanatlı hayvan çeşitleri olarak; Tavuk, Hindi,

Kaz, Ördek, Bıldırcın, Devekuşu, Keklik ve merak

süs amacı ile beslenenler gelmektedir.

Diyarbakır İli Ve Çevre İllerin Kanatlı Hayvan Sektörü İle İlgili Talepleri1. Açık Gezinti hayvanı olarak Hindi ve palazı

talebi, ve Hindicilik işletmeleri kurulması

2. Yumurta tavukçuluğuna talebine bağlı

işletmelerin kurulması ve geliştirilmesi

3. Etçi Kanatlı işletmelerin kurulması ve

geliştirilmesi

4. Pekin ördeği ve yerli Yeşilbaş ördek

üretiminin geliştirilmesi yaygınlaştırılması

5. Kaz yetiştiriciliğinin geliştirilmesi

yaygınlaştırılması

6. Keklik, Sülün, Devekuşu ve süs merak

kanatlıları üretimi yapılabilir.

Kanatlı sektörünün geliştirilmesi; halkın

beslenmende et, yumurta, sağlanmasının, yanı

sıra iş istihdam, ticari faaliyetler, yem sanayinin

gelişmesi, sosyal- ekonomik bir dizi etkinlikler

sağlayacaktır.

Diyarbakır İlinde Kanatlı Hayvan Sektörünün Gelişmesi Önerileri1. Aile tavukçuluğu vazgeçilmez küçük

kanatlı işletmeler olup, sağlıklı kümes

tip projeleri geliştirilerek modernize

edilmelidir. Bu projelere Hibe destekleri

sağlanmalıdır. Kanatlı türlerine uyarlı çeşitli

tip kümes projeleri ve prefabrik kümesler

geliştirilmelidir.

2. Modern Kanatlı İşletmeleri (Ekstansif ve

Entansif) Projelerine Kredi ve Hibe destekleri

sağlanmalıdır. Kapalı alan yanı sıra, doğal

Kanatlı yetiştiriciliği üretim şekillerine de

destek sağlanmalıdır.

3. Diyarbakır da yeniden kurulacak kanatlı

sektörünün yapılanmasında yurt içi ve

uluslar arası rekabet ,ticari talepler, tercih

kriterleri, uygun fiyat vb. etkenleri göz önüne

alınarak projelendirilmelidir.

4. Kanatlı Hayvan Birlikleri ,Kooperatifleri ,

Üretici ve Pazarlama Birlikleri kurulmalı ve

teşvik edilmelidir.

5. Kanatlı Yem Sanayisi geliştirilmelidir. Kanatlı

sektörüne verilecek destek para olarak değil

bir kısmı yem teslimatı şeklinde olmalıdır.

6. Kanatlı Aşı, İlaç, yem katkı üretimi ve

Sanayisi geliştirilmelidir.

7. Kanatlı sektörünün ihtiyacı olan elemanlar

eğitilmelidir.

8. Kanatlı hayvan mezbahası ve soğuk

muhafaza depoları tesisleri kurulmalıdır..

9. Kanatlı sektörünün ihtiyacı olan kuluçka

makineleri ve çeşitli malzemeleri üretimi iç

ve dış pazarlara satışı yapılmalıdır.

10. Kanatlı eti ve yumurtasını işleyen gıda sanayi

işletmeleri kurulmalıdır.

11. Veteriner ve Ziraat Fakültelerinde ve

Gıda Mühendisliklerinde kanatlı hayvan

sektörüne yönelik bölüm ve ders programları

geliştirilmeli ve oluşturulmalıdır.

12. Kanatlı Hayvan hastalıkları ile mücadelede

teşhis önemli olup; Güneydoğu Anadolu

Bölgemize hitap eden Diyarbakır Veteriner

Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü

kurulmalıdır.

Page 303: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 304: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

302

ARICILIK VE GENEL DURUMU

Page 305: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

303

Olcay İlhanZiraat Müh. Diyarbakır İl

Tarım Müdürlüğü

ÖZETDünyada ve ülkemizde arıcılık potansiyeli ele alındı. Bölgemizde arıcılığın

durumu ve geliştirilme tedbirleri incelendi.

Arıcılık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda önemli gelişme

kaydeden bir sektör haline gelmiştir. Ülke ekonomisine önemli katkısı olan

arıcılık dünyanın çoğu ülkesinde ve ülkemizde yaygın olarak yapılmaktadır.

Gerek arılardan elde edilen bal, balmumu, arı sütü, arı zehiri ve benzeri

ürünler gerekse arı yetiştiriciliği için üretilen petek, kovan gibi malzemeler

yönünden arıcılık bir sektör halini almıştır. Her geçen yıl arıcı sayısı, kovan

sayısı ve kovan başına elde edilen bal miktarı artmaktadır. Bugün dünyada

yaklaşık 50 milyonun üzerinde arı kolonisi bulunduğu ve bunlardan 1

milyon tonun üzerinde bal elde edildiği bildirilmektedir.

Dünyada arılı kovan sayısı bakımından Rusya 10 milyon koloni ile ilk sırada

yer alırken, bu ülkeyi 4,5 milyon koloni ile Amerika Birleşik Devletleri

izlemekte ve 3 milyon koloni ile Çin üçüncü sırada yer almaktadır. Üretilen

bal miktarı yönünden Rusya 210 bin tonla birinci, Çin 173 bin tonla ikinci

ve Amerika Birleşik Devletleri 75 bin ton bal üretimi ile üçüncü sırada

bulunmaktadır.

Türkiye ise arıcılıkla uğraşan aile sayısı 35 bin, arılı kovan sayısı 3,5 milyon,

yıllık bal üretimi ise 66 bin ton civarındadır. Ülkemiz arı varlığı bakımından

Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin den sonra dördüncü sırada ve

bal üretimi bakımından Rusya, Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Meksika,

Kanada ve Arjantin’ den sonra yedinci sırada yer almaktadır.

Oysaki ülkemiz yüzölçümü, topoğrafik yapısı, iklim, bitki örtüsü ve çok

eskilere dayanan arıcılık geleneği dikkate alındığında arıcılığımızın şu

andaki durumun üzerinde olması gerektiği bir gerçektir.

Türkiye’de kovan başına alınan bal verimi 20 kğ. kadar olup bu miktar çok

düşük düzeydedir. Ayrıca ülkemiz 250 bin ton civarındaki dünya bal dış

satım pazarında 2500 ton bal ihracatı ile on sekizinci sırada yer almaktadır.

Bir diğer ifade ile Türkiye dünyadaki arı varlığının %5 ini, üretilen balın

%3-4 ünü ve ihracatın ise %1 ini oluşturmaktadır.

Page 306: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

304

Yukarıda da görüldüğü gibi ülkemizdeki arı

varlığı ile bal üretimi arasında bir dengesizlik

bulunmaktadır. Bunda teknik bilgi yetersizliği,

bakım ve besleme noksanlığı, ana arı üretiminin

ihtiyacı karşılayamaması, barındırmadaki

bilgisizlik, hastalık ve zararlılarının bilinmemesi

ve zamanında teşhis ve tedavinin yapılamamsı

gibi hususların büyük payı vardır.

Bu durum karşısında, dünya sıtandartını

yakalayabilmemiz ancak; arıcılıkla uğraşan

vatandaşların teknik bilgiye sahip olmalarına,

bilinçli arıcık yapmaları konusunda eğitim

almalarına, değişik projelerden dağıtılan

kolonilerin arıcılık yapacak kapasite ve

bilgisi olanlara verilmesina, arı hastalıkları

ve zararlılarının zamanında teşhisi ve

gerekli tedavisinin yapılmasına azami dikkat

göstermekle mümkün olacaktır.

Türkiye’nin ekolojik ve sosyo-ekonomik

yapısı gereği, ülkemizin her yerinde arıcılık

yapılabilirken sırasıyla Ege, Karadeniz ve

Akdeniz Bölgeleri gerek kovan varlığı gerekse

üretim payı bakımından arıcılık için en önemli

bölgelerimizdir. Türkiye bal üretiminin yaklaşık

yarısı bu üç bölgemizde gerçekleşmektedir.

Bal üretimi bakımından sırasıyla ilk on ilimiz;

Muğla, Ordu, Adana, Aydın, Sivas, Antalya,

İzmir, İçel, Erzincan ve Samsun olup ülkemiz

bal üretiminin yaklaşık yarısı bu illerimizde

üretilmektedir.

Türkiye arıcılık için çok uygun şartlara sahip

olsa da henüz bu kaynaktan tam olarak

yararlanamamaktadır. Arıcılıkta, istenen üretim

ve ihracat rakamlarına ulaşılabilmesi için

çözülmesi gereken bazı sorunlar olduğu açıktır.

Arıcılıkta en önemli sorunlardan birisi ıslahtır. Bu

sorunun çözümü yetiştiricilerin ıslah edilmiş ana

arı kullanma alışkanlığını kazanmaları ve onların

ihtiyacı olan ana arıları yetiştirecek kuruluşların

çoğalması ile mümkündür. Hayvancılık ve

diğer tarımsal üretimlerde teknik bilgi ve

eğitimin üretim maliyeti içindeki payı %8-10

civarında iken, bu pay arıcılıkta %70-80 olarak

gerçekleşmektedir. Dolayısıyla arıcılara yönelik

sürekli yayım ve eğitim hizmeti verilmesini

amaçlayan örgütlenmeler desteklenmelidir.

Arıcılıkta mesleki örgütlenme özendirilmeli

dernekler, meslek odaları, üretim ve satış

kooperatifleri vb. şekillerde örgütlenmeler

sağlanmalıdır. Erozyon kontrolü, mera ıslahı,

orman bakımı gibi çalışmalarda arıcılık da

göz önüne alınmalı, bal üretimi için önemli

bitkilerin bu çalışmalarda kullanılmasına özen

gösterilmelidir. Arıcıların yanlış uygulamaları

ve kötü niyetle kullanılan kimyasal maddeler

bal içinde kalıntılar bırakmaktadır.

Balmumuna naftalin katılması, mazottan

ilaç yapılması, yanlış zaman ve miktarda

ilaç kullanımı gibi uygulamalar hem insan

sağlığını tehlikeye düşürmekte, hem de ihraç

sorunları doğurmaktadır.

Genel olarak tüm çiftçilerimizde olduğu

gibi arıcılarımızda da fazla ilaç kullanma

eğilimi vardır. Bu uygulama AB’nin 1999

yılında ülkemizden bal ürünleri ithalatını

durdurmayı düşünmesi gibi negatif sonuçlara

neden olmaktadır. Bu nedenle, arıcılık

faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi

için yapılan çalışmalara önem verilmelidir.

Page 307: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

305

Ülkemiz Arıcılarından Bir Görüntü

İlimiz arıcısından bir görüntü

Ballı bitkilerden görüntüler

Page 308: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

306

Ballı bitkilerden görüntüler

ARICILIĞIN DİYARBAKIR EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

1. Arıcılığın Aile Ekonomisindeki Yeri Arıcılık diğer tarımsal faaliyetlere göre daha

az sermaye ile yapılabilen ve kısa sürede

kazanç sağlayan bir faaliyettir. Arıcılık yapmak

için kapalı bir alan yapımına veya arazi satın

alınmasına gerek yoktur. İyi planlandığı veya

diğer arıcılarla işbirliği yapıldığı takdirde

ikinci bir meslek olarak boş zamanlarda bile

yapılabilir. Ayrıca, aile fertlerinden herhangi

birisinin kolaylıkla yapabileceği bir faaliyettir.

Bu yönüyle, aile ekonomisi için asıl veya yan

gelir kaynağı olabilir. Özellikle kırsal kesimde

aile bütçesine önemli katkılar sağlar.

2. Arıcılığın Tarım İşletmelerindeki Yeri Arıcılık tarla, bağ-bahçe ve hayvancılık gibi

tarım işletmeleri içinde ikinci üretim dalı olarak

yapılabilir. Bu yolla işletmenin kazancı artırılmış

olur. Aslında, tarla ve bağ-bahçe ürünleri üreten

işletmelerde bal arılarına ihtiyaç da vardır.

Bilindiği üzere, arılar bitkisel üretimde bitkilerin

tohum ve meyve üretebilmeleri için ihtiyaç

duydukları tozlaşmayı sağlayarak ürün miktarı

ve kalitesinde çok büyük artışlara neden olurlar.

Sadece bu nedenle bile tarım işletmelerinde

arıcılığa yer verilebilir. Özellikle, çevrelerinde

zengin bitki örtüsü bulunan işletmelerde arıcılığa

da yer verilmesi hem işletmenin kazancında

artışlara neden olur hem de bal veya diğer arı

ürünleri üretiminden dolayı işletme bütçesine

katkı sağlar.

3. Arıcılığın Bitkisel Üretimdeki Yeri Yukarıda da bahsedildiği üzere, bitkilerin tohum

ve meyve üretebilmeleri için çiçeklerin yeterli

miktarda tozlaşmaları gerekmektedir. Bal arıları,

özellikle açık alanlarda tozlaşmayı (polinasyon)

en iyi yapan böceklerdir. Bal arılarının değişik

evrim aşamalarından geçerek nektar ve polenle

beslenme sistemine geçmeleri ve bu amaca

uygun organlarının oluşumu bitkilerin tozlaşma

ihtiyaçlarının karşılanması ile bağlantılı olduğu

düşünülmektedir.

Bu nedenle vücut yapıları ve beslenme tarzları

gereği çok iyi tozlayıcı olan arılar, nektar

salgılamaları ile çiçekler tarafından cezbedilirler.

Nektar ve polenin arılar tarafından toplanması

sırasında da tozlaşırlar. Bitkilerin tozlaşma

ihtiyaçlarını, tozlaşmada bal arılarının önemini

ve bu yolla sağlanacak ürün artışını iyi bilen

dış ülkelerdeki üreticiler bitkilerin çiçeklenme

Page 309: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

307

dönemlerinde arı kolonisi kiralayarak daha fazla ve daha kaliteli ürün elde

ederler. Bu konu maalesef ülkemizde yeterince bilinmemekte ve büyük

miktarlarda ürün kayıpları meydana gelmektedir.

Arılarla sağlanan tozlaşmadan; başta badem, elma, kiraz, şeftali, armut,

kayısı, erik ve çilek gibi meyve türleri; pamuk, ayçiçeği ve anason gibi tarla

bitkileri; kavun ve karpuz gibi bahçe bitkileri; fiğ, üçgül, yonca ve korunga

gibi yem bitkileri olmak üzere hemen hemen tüm bitki türleri fayda sağlar.

Bunun yanında, bazı bitki türlerinin tozlaşması sadece arılar aracılığı ile

gerçekleşir ve bitkinin sürekliliği arıların varlığına bağlıdır.

Bitkisel üretimde bulunan üreticiler; bitkilerin tozlaşma istekleri, bitkiye

has tozlayıcılar, tozlaşma etkinliğinin artırılması ve bu amaçla bal arılarının

kullanılması konularında bir uzmanın görüş ve önerilerini alarak üretim

miktarlarını ve ürün kalitesini artırabilirler.

4. Arıcılığın Ülke Ekonomisine Katkısı Arıcılığın ülke ekonomisine katkısı, tarımsal bir faaliyet olması sonucu

doğrudan ve gerek sosyo-ekonomik bir konu olması gerekse bitkisel

üretime katkısı nedeniyle dolaylı olarak da olmaktadır. Arıcılık toprağa

bağımlı olmayıp, topraksız veya az topraklı aileler için tek başına bir geçim

kaynağı olabilmektedir. Aynı zamanda en ucuz ve en kolay istihdam yaratan

tek tarımsal faaliyettir. Ayrıca, arıcılığın çevreye ve doğaya doğrudan veya

dolaylı hiçbir zararlı etkisi yoktur. Daha da önemlisi doğal denge için mutlak

surette arılara ve dolayısıyla arıcılığa ihtiyaç vardır.

Ülkemizde çok geniş alanlarda arı tozlaşmasına ihtiyaç duyan ürünler

yetiştirilmekte ve arıcılıktan bu yönde de faydalanılmaktadır. Çoğu kişilerce

fark edilmeyen bu katkı arı ürünlerinden çok daha fazladır.

DİYARBAKIR’DA ARICILIKHızla artan nüfusumuzun yeterli ve dengeli bir şekilde beslenebilmesi,

çiftçilerimizin gelirlerini artırarak hayat şartlarının yükseltilmesi,

tarıma dayalı sanayinin ihtiyaçlarının karşılanması, kısa ve orta vadeli

ihracat bağlantılarının garanti edilmesi için tarımda üretimin artırılması

gerekmektedir.

Sarım Havzasına bağlı Sağ göze, Yaz konak, Bulgurluk, Yol açtı ve Geyik dere

Köylerinde yaşayan halkın önemli bir kısmının sosyal yaşamlarının ve gelir

Page 310: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

308

seviyelerinin normal yaşam standartlarının çok

altında olduğu bir gerçektir. Hayatlarını burada

sürdüren ve geçimini zor sağlayan bu insanlar

çoğu zaman iş bulmak amacıyla büyük şehirlere

göç etmek zorunda kalmaktadırlar. Dolayısıyla

geçim indeksi çok düşük olan bu insanlara

yeni iş imkânları sağlamak ve işgüçlerini

değerlendirebilmeleri için yeni kaynaklar aramak

durumundayız. Bu kaynaklardan biri olan gezgin

arıcılık kısa vadede gelir seviyesi düşük olan bu

insanların gelir seviyesini ve sosyal yaşantısını

yükseltebilir ve göçü engelleme yönünde bir

nebze olsa da katkı sağlayabilir.

İlimizde Arı Yetiştiricileri Birliği etkin olarak

görev yapmaktadır. Birliğe 410 adet arıcı

kayıtlı olup, bunlardan %80 civarı gezginci

arıcılık yapmaktadırlar. İlimiz de Arıcılar

Birliğinde kayıtlı toplam 75.039 adet arılı kovan

mevcuttur. Bu kovanlardan yıllık elde edilen bal

miktarı ortalama olarak 1500 ton dur.Devletin

bu yıl için verdiği destek 6 YTL dir.

İlimiz dört mevsimin yaşandığı bir coğrafyanın

mevcut olması itibari ile zengin bir bitki örtüsüne

sahiptir. Diyarbakır İlimizin bitki florası ve değişik

ekolojik yapıların sağladığı avantajlardan dolayı

arı yetiştiriciliğine müsaittir. Özelikle yaylalarda

arıcılık için çok önemli olan ballı bitkilerden

geven, kekik, vb. birçok mera bitkisi mevcuttur.

Ayrıca yöremizde İlkbahar aylarında bol

miktarda üçgül çeşitleri,Sarıdiken gibi birçok

çiçek çeşitleri mevcuttur. Sonbahar mevsiminde

pamuk tarımı bol miktarda yapılmaktadır. Bu

tür bitkilerinde arıcılık için önemi büyüktür.

Yöremizin arıcılık için uygun bitki örtüsüne

sahip olması arı kolonilerinin nektar ve polen

bulmasını kolaylaştırır. Bu nedenle İlimiz her

yıl değişik İllerden gelen arıcılara konaklama

mekanı ve yeri olmuştur.

Diyarbakır İl Mastır Planı’nda bal üretimi bölge

için önemli bir potansiyel olarak gösterilmiştir.

Diyarbakır ili doğal bitki florası bakımından

çok zengin olup değişik ekolojilere sahiptir.

Bu nedenle kültür bitkilerinin döllenmesinin

sağlanması ve pasif işgücünün değerlendirilmesi

bakımından arıcılığın geliştirilmesi önem arz

etmektedir.

Diyarbakır bitki florası ve değişik ekolojik

yapılarından dolayı arı yetiştiriciliği ve bal

üretimi açısından uygun olmasına karşın bundan

yeterince faydalanılamamıştır. Bunun nedenleri,

ekonomik ölçüde arıcılık yapılamaması, modern

üretim tekniklerinin kullanılmaması, verimi

yüksek arı ırklarının bulunmamasıdır.

Page 311: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 312: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

310

DİYARBAKIR’DA AV YABAN HAYATI FAALİYETLERİ

Page 313: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

311

Erdal SEVEN

Diyarbakır İl Çevre ve

Orman Müdürlüğü

erdalseven@cevreorman.

gov.tr

ÖZETAv ve yaban hayvanlarını ve yaşama ortamlarını, bunların korunmasını

ve geliştirilmesini, av ve yaban hayatı yönetimini, avlakların kurulması,

işletilmesi ve işlettirilmesini, avcılığın, av turizminin, yaban hayvanlarının

üretiminin,ticaretinin düzenlenmesini, toplumun bilinçlendirilmesi konuları

işlenecektir.

AV YABAN HAYATININ FAALİYETLERİMerkez Av Komisyonu kararları ve Kara Avcılığı Kanunu doğrultusunda

ilimiz sınırları içinde av ve yaban hayvanlarının korunmasına yönelik ve

av suçları takibi için imkanlar ölçüsünde avcı kontrollerinin yapılması

sağlanmaktadır.

İl Merkezinde ki Avcılar ve Atıcılar Derneği 1957 Yılında kurulmuş olup 489

düzenli aidatını yatıran üyesi vardır.

Ergani İlçesinde Avcılar ve Atıcılar Derneği 1957 yılında kurulmuş olup

100 düzenli aidatını yatıran üyesi vardır.

Kulp İlçesinde Avcılar ve Atıcılar Derneği 1997 yılında kurulmuş olup 50

düzenli aidatını yatıran üyesi vardır.

Silvan İlçesinde Avcılar ve Atıcılar Derneği 1980 yılında kurulmuş olup 60

düzenli aidatını yatıran üyesi vardır.

Eğil İlçesinde Avcılar ve Atıcılar Derneği 2007 yılında kurulmuş olup 30

düzenli aidatını yatıran üyesi vardır.

AVCI EĞİTİMİ4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 13. maddesine istinaden ilgili

tarafların görüşleri alınarak, Genel Müdürlükçe “Avcı Eğitimi Ve Avcılık Belgesi Verilmesi Usül Ve Esasları Yönetmeliği” hazırlanmıştır.

Yönetmelik; 31 Aralık 2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazetede

yayımlanmış, Yürürlük Tarihi 01 Nisan 2005 olarak belirtilmiştir.

Page 314: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

312

4915 SAYILI KARA AVCILIĞI KANUNUÜlkemizde kara avcılığını düzenleyen temel

yasa, 11.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren

“4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu”dur.

Bu Kanun;

• Türlerin korunması için gerekli tedbirleri,

• Bozulmuş ekosistemlerin rehabilitasyonu ve

korunması için yasal düzenlemeleri,

• İzin verilen avlanma metotları ile kaçak

avcılığın kontrol edilmesiyle ilgili tedbirlerin

yasalarla güçlendirilmesini,

• Merkez Av Komisyonu’nun katılımcı bir

yaklaşımla tekrar organize edilmesini

kapsar.

4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu esas itibariyle;

doğa korumayı esas alan ve bu esastan hareketle

avlanmayı düzenleme kanunudur.

4915 sayılı Kanunun amacı; Bu Kanun av ve

yaban hayvanlarını ve yaşama ortamlarını,

bunların korunmasını ve geliştirilmesini,

av ve yaban hayatı yönetimini, avlakların

kurulması,işletilmesi ve işlettirilmesini, avcılığın,

av turizminin, yaban hayvanlarının üretiminin,

ticaretinin düzenlenmesini, toplumun

bilinçlendirilmesini, avcıların eğitimini, av ve

yaban hayatına ilişkin suç ve kabahatler ile

bunların takibi ve cezalarını kapsar.

AV ve YABAN HAYATI NEDEN VE NASIL KORUNMALI?• İnsan varlığını devam ettirebilmesi için,

• Tür ve genetik çeşitliliğin devamlılığını

sağlamak için,

• Sürdürülebilir kalkınma için,

ETKİN KORUMA• Koruma Görevlileri: Bakanlığımızda ve

Orman Genel Müdürlüğünde görevli her sınıf

ve vazifede memurlar Av Koruma Memuru,

diğer memurlar ve işçiler ise Saha Bekçisi

olarak görevlendirebilecektir.

• Ayrıca Kanunda polis ve jandarmanın kendi

kanunlarından gelen yetkileri korunurken,

köy ve kır bekçileri ile köy muhtarlarına

da av koruma konusunda yetki verilmiştir.

AVCILIKDünya üzerinde gittikçe yaygınlaşan bir

aktivite ve eğlenceli bir spordur. Doğru

yönetildiği takdirde önemli ekonomik kazançlar

sağlanabilir. Örneğin Fransa’da bir avcının yıllık

ortalama harcaması 1100 USD olup, avcılık izni

için ödenen ücretin önemli bir bölümü sulak

alanların korunmasına harcanmaktadır.

AVCILIK BELGESİ• Avcılık Belgesi: Avcılarımıza bir sefere

mahsus verilir ve her yıl vize edilmesi

zorunludur.

• Takibi Maliye tarafından yapılır ÖR: Araçlar

gibi

AV YILI1 Nisandan başlayarak takip eden yılın 31 Mart

sonuna kadar olan süre

AVLANMA İZİN ÜCRETİHer av yılı için ödenen bir harçtır.

Trofe: Yaban Hayvanlarının boynuzu, dişi Hatıra

değeri parçaları

Tahnit:Yaban Hayvanlarının post ve derilerinin

doldurulmuş hali

Page 315: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

313

HAYVANLARIN KORUNMASI İÇİN NELER YAPALIM ?• Asla avlanma limitlerini aşmayalım.

• Sahip olduğumuz hayvanların aşılarını tedavilerini zamanında yapalım

• Yasak avlananları gördüğümüzde jandarmaya haber verelim.

• Yaralı bulunan hayvanları veterinere götürerek aşılarını ve tedavilerini

zamanında yaptıralım.

• Avlanma günleri dışında AVLANMAYALIM,• Kuşların karıncaların yuvalarını bozmayalım YUMURTALARINI

toplamayalım.

• Üreme dönemlerinde hayvanları korkutmayalım ve rahatsız etmeyelim.

• Etrafımızdakilere örnek olalım, sohbet edelim, yakınlarımıza bilgi

verelim.

AVLANMA PULU

DÖNEMİ SATILAN PUL ADEDİ TOPLAM GELİRİ

2005 224 7.682,50

2006 177 6.367,50

2007 339 12.600,00

2008 390 21.740,00

2009 463 28.845,00

GENEL TOPLAM 1593 77.235,00

• Avcılık Belgesi:Avcılara bir defaya mahsus verilir ve her yıl OCAK

AYINDA vize edilir:

• Avlanma İzin (PUL) Üçreti:Avcıların avlanma haklarını elde

edebilmeleri için avlanma izni almak zorundadırlar. Av döneminde

geçerlidir.

AVCI EĞİTİMİ KURSUAit Olduğu Yılı Açılan Kurs Sayısı Sertifika Alan Kişi Sayısı

2005 6 1902006 2 672007 4 1362008 4 1442009 4 1602010 2 65

Genel Toplam 22 762

Page 316: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

314

AVCILIK BELGESİAİT OLDUĞU YIL VERİLEN AVCILIK BELGESİ

ADEDİ

2005 159

2006 81

2007 172

2008 106

2009 114

2010 10

TOPLAM 642

AVLANMA CEZALARI VE TAZMİNATLARIYILI KİŞİ KESİLEN İDARİ

PARA CEZASIKESİLEN

TAZMİNAT CEZASI

2005 15 9.702,00

2006 8 7.991,00

2007 29 11.334,00 7.300,00

2008 4 1.082,00 1.800.00

2009 21 8.288,00 2.800,00

2010 36 27.224,00 5.700,00

G E N E L TOPLAM

113 65.621,00 17.600,00

İL AV KOMİSYONU4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu 3.maddesi

gereğince Vali Başkanlığında; İl Çevre ve

Orman Müdürü, Doğa Koruma ve Milli Parklar

Şube Müdürü, Tarım İl Müdürü, İl Milli Eğitim

Müdürü,Gençlik ve Spor İl Müdürü, İl Jandarma

Komutanı, Orman İşletme Müdürü,Doğa

Koruma Derneği, 3 Avcılar ve Atıcılar Derneği

Başkanlarından teşekkül eder ve Merkez Av

Komisyonun sunulmak üzere aşağıdaki hususları

karara bağlar:

1. Komisyon;avlanmasına izin verilen av

hayvanlarını ve avlanma sürelerini belirler.

2. Komisyon,avlanmasına izin verilen av

hayvanlarının avlanma limitlerini belirler.

3. Komisyon,koruma altına alınması gereken

av hayvanlarını belirler.

4. Komisyon,av hayvanlarının tabii

ortamlarında korunarak çoğalmalarını

temin etmek maksadıyla avlanmanın

yasaklandığı sahaları belirler.

5. Bölgede popülasyonu azalan yaban hayvanı

yerleştirme sahasını belirler.

• Avlanma günleri Çarşamba, Cumartesi,Pazar

ve resmi tatil günleridir.

• Avı kısmen yada tamamen yasaklayabilir

SÜREK AVI-AVIN YASAKLANMASISürek avı için;• İl Müdürlüğümüze başvurulmalı

• Populasyon için il Müdürlüğünden ve

Tarım Müdürlüğünden birer teknik eleman

inceleme yapacak ve rapor hazırlanacak,

• Raporun ardından avcıların avcılık belgeleri

incelenecek

• Vurulan hayvanlar belediye tarafından imha

edilecek

Yasaklar• Avcılık belgesi olmadan avlanma

• Avlanma izni olmadan avlanma

• Süre gün zaman ve limitlerine uymama

• Araçta tüfek taşıma kurallarına uymama

• Avlaklarda motosiklet, pikap ve cip kullanma

motorlu araç kullanma

• Av sezonu dışında avlaklarda kılıfsız tüfek

dolaştırma

• Av köpeklerini başıboş bırakma

• Araçta tüfek kılıfında olacak

• Trakt. Projektör: Traktör gider

Page 317: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

315

• Av ve Yaban hayvanlarını kuluçka dönemlerinde rahatsız etme, ürkütme

(Mart, nisan, mayıs, haziran ve temmuz aylarında) sulak bölgelere 300

metre girerek rahatsız etme

• Yavruları yakalama yumurtalarını toplama hayvanları alı koyma

• Avda kullanılması yasaklanan tüfeklerle avlanma;Canlı Mühre , çığırtkan

ve gece görüş dürbünleri kullanma

• Haznesi 2 den fazla fişek alacak şekilde sınırlandırılmamış pompalı yarı

otomotik tüfek kullanma

• Zehirle elektronik alet kullanma, hayvan sesi çıkartan teyp ve kaset

kullanma ayrıyeten bunların satışı yasaktır. Manyetik dağla yayan araç

ve gereç

• Yüksek güçlü motorlu tekneler ile sulak alanlara girme

• Güme yaparak su kuşlarına pusu kurma

• Yeme alıştırarak avlama

• Sulak alanlardaki sazlıkları tahrip etme , yakma

• Memeli ve yaban hayvanlarının geçiş yollarına pusu kurma

• Av yaban hayvanlarını canlı bile yakalasak bulunduramayız, öldüremeyiz

• Yaralı olarak av ve yaban hayvanlarının bulunması halinde:;Doğa

Koruma ve Milli Parklar Şubesi Müdürlüğü, Orman Teşkilatı yada

jandarmaya haber verip teslim etmek zorundayız bu birimlerin hayvanı

ameliyat ve bakım masraflarını karşılayacak bütçeleri olduğundan

masraf yapabilecek kuruluşlardır.

• Avlanmanın yasaklandığı sahalara OGM sahaları, Fidanlık sahaları, çit

ile çevrili sahalara,yaban hayatı geliştirme ,koruma sahaları, Mesire

yerlerine, Tabiat parkları,Orman içi dinlenme yerlerinde av yapılmaz

• Yol güzergahlarında av yapılmaz.

Page 318: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

HİJYENİK SÜT TOPLAMA VE PAZARLAMA

Page 319: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

317

Murat [email protected]

ÖZETİnsanlar tarafından tüketilen proteinin % 60 ‘ı hayvansal proteinlerden

karşılanmaktadır. Süt ‘ün % 95 ‘i sığırlardan karşılanmaktadır.Türkiye de

11 milyon sığır vardır. Bu sığırların % 45 ‘i düşük verimli ırklardır. Türkiye

yıllık 13.5 milyon tonluk üretimi ile dünyada en çok süt üreten ülkeden

biridir. Süt üretiminde dünyada 17. sıradayız. Gelişmiş ülkelerde tarımsal

gelirlerin % 75 ‘ lere varan bölümü hayvancılıktan sağlanırken, Türkiye de

bu oran % 30 dolayındadır. Süt ve süt ürünleri sanayi Türkiye’nin tarım

üretimi içerisinde % 8.5’lık paya sahiptir.

Ayrıca ülke ekonomisine sağladığı katma değer açısından önemli bir alt

sektördür. Diyarbakır’da 235.065 adet sığır varlığı olup, TİM verilerine göre

aylık süt miktarı 18.000 ton’dur Uygun olmayan şartlarda elde edilen çiğ

sütte mikro organizma yükü oldukça fazla olur. Bir de sağım sonrası gerekli

önlemler alınmazsa, önemli kalite kayıpları oluşur. Çiğ sütte mililitredeki

toplam bakteri sayısı maksimum 100 bin adet olmalıyken, Türkiye’de 500

bin ile 2.5 milyon adet arasında değişiyor. Çiğ sütte mililitredeki toplam

Somatik Hücre Sayısı 300 bin adetin altında olması gerekirken maalesef

ülkemizde 500 bin adeti geçmektedir. Türkiye de kişi başına tüketilen süt

miktarı 30 lt, işveçde 111 litre, Fransa da 68 litre, İngiltere 100 litre süt

tüketilmektedir. Diyarbakır ‘da sütte pazar sorunu yoktur, hijyenik süt

toplama ve depolama sorunu vardır, işletmelerin yetersiz ve verimsiz

olması yeterli miktarda sütün olmayışını artımaktadır.

SÜT HİJYENİ VE KALİTESİKaliteli süt ekonomik anlamda ve sağlık açısından çok önemli bir üründür.

Süt sığırcılığının ve süt sanayinin gelecekteki anahtarıdır. Kaliteli süt

herkese kazandırır. Kaliteli sütü üreten çiftçi iyi fiyat veren alıcı bulacağı

gibi, bunu alan sanayici daha çok ve daha kaliteli ürün elde edecektir. Sütü

ya da sütlü ürünü tüketen son tüketici de kaliteli ürün tüketeceğinden

gerçekten kaliteli süt herkese kazandıracaktır.

Sütün kalitesi ineğin memesinden çıkmadan önce başlar. Özellikle gizli

mastitisin belirtisi olan Somatik Hücre Sayısı (SHS) artışı sütün kalitesini

bozacağı gibi kantitesini yani miktarını da azaltacaktır. Somatik hücreler

kandan süte geçmiş akyuvarlar ve az miktarda epitel hücrelerinden oluşur.

Akyuvarlar meme dokusuna mikroorganizmalarla savaş etmek amacıyla

gelmişlerdir. Demek ki meme ne kadar çok mikroorganizmaya maruz

Page 320: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

318

kalmışsa akyuvarlar o kadar çok olacaktır.

Bu yüzden SHS artışı meme dokusundaki

mikroplarla savaşır, dolayısıyla mastitisin bir

göstergesi olmaktadır. SHS 200 bin’in altında

ölçüldüğünde meme dokusu büyük bir ihtimalle

sağlıklı, bu rakam üzerinde ölçülürse enfekte

anlamına gelir.

SHS yüksekse kantitatif olarak da problem

vardır. Yani inek vermesi gerekenden daha

az süt verir. SHS’de 200 bin’in üzerindeki her

yüz bin artış %2,5 oranında sütün azalmasına

sebeptir. Örneğin; 500 bin SHS ölçüldüğünde

sütde %7,5 oranında bir azalma söz konusu

olacaktır. Sadece böyle bir sebepten 25 kg.

süt veren bir inekten her gün yaklaşık 2 kg.

eksik süt alınacaktır. İnek sayısı ve günler

çarpıldığında yapılan basit bir hesap ne kadar

büyük ekonomik kayıpların olduğunu ortaya

çıkaracaktır. Yapılan çalışmalarda bulaşıcı

mastitis etkenleri dediğimiz Staph.aureus,

Strep.agalactiae gibi mikropların somatik

hücreyi arttırdığı ve daha çok gizli mastitise

sebep oldukları, çevresel mastitis etkenleri olan

E.Coli, Klebsiella gibi mikropların ise daha çok

görünen mastitise sebep oldukları ve somatik

hücreyi çok arttırmadıkları ortaya konulmuştur.

Gizli mastitislerde meme dışarıdan sağlıklı

görülür.

Ancak meme iltihaplıdır. Mikroorganizmalar

inekten ineğe ve meme lobundan meme lobuna

bulaşır. Hedefimiz bakterileri meme başından

uzak tutmak olmalıdır. Mastitis’in en önemli

habercisi ilk sağılan bir iki damla süttür. Koyu

renkli bir zemine, özellikle Strip kap denilen bir

zemin üzerine sağılan sütün pıhtılı veya kanlı

olması mastitis habercisidir. Bu işlem yapılırken

ilk damlalar ele veya yere sağılmalıdır. İkinci

yardımcı işlemimiz Kaliforniya Mastitis

Testidir. Üçüncü yardımcımız ise laboratuardır.

Laboratuarda özellikle Mastitis’e sebep olan

etkenin belirlenmesi Mastitisle mücadelede

bize yol gösterecektir.

Mastitis’in kontrol altına alınması mükemmel

bir sağım sistemiyle olur. Sağım makinelerinin

usulüne uygun ve temiz kullanılması, meme

başlarının sağım öncesi ve sağım sonrası

antiseptik solüsyona batırılması (teat dip),

ineklerin kuruya ayrılması esnasında memelere

özel kuru dönem ilaçlarının verilmesi bize

yardımcı olacaktır. Bu arada klinik mastitislerin

uygun biçimde derhal tedavi edilmesi ve

sürekli problemi tekrarlayan ineklerin sürüden

çıkarılması gereklidir. Özellikle Staphylococcus

aureus mikroorganizması kendini vücut

içerisinde bir dokuyla çevreleyip koruduğundan

antibiyotiklere karşı büyük oranda direnç sağlar

ve tedavisi çok zordur.

Diyarbakır da hijyen koşullarına uygun olarak

sağım yapılan süt işletmesi sayısı 3-5 işletmeyi

geçmemektedir. Bu nedenle sağlıklı süt

toplanmadığı için sütün pazarını da olumsuz

etkilemektedir.

Uygun İnek Sağım Tekniği1. Meme başları mümkün olan en az suyla

yıkanır.

2. Meme başları kurulanmadıkça temiz

sayılmaz.

3. Strip Cup ile ilk süt muayene edilir.

4. Teat-Dip yapılır.

5. Bir havluyla meme başları mekanik olarak

temizlenir. (kağıt ya da bez havlu olabilir,

Page 321: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

319

ancak her ineğe bir havlu kullanılmalıdır.)

6. Temiz ve kuru memeler sağılmaya hazırdır.

7. Sağım başlıkları takılır. Sağım başlıklarının kaymamasına, doğru

takılmasına dikkat edilir.

8. Sağım bitince meme başlıkları çıkarılmadan önce vakum kapatılır.

Vakum varken başlıklar çekilmez.

9. Son daldırma (Teat-Dip) yapılır.

10. Meme başlıkları antiseptikli suyla temizlenir.

11. Her sağım sonunda süt filtreleri kontrol edilir.

Gelelim Süt’ün memeden çıktıktan sonraki hijyenine. Buradaki göstergemiz

toplam bakteri sayısıdır. Bakteriler kirli malzeme, kötü soğutma ve

ineklerin iyi temizlenmeden sağılması ile süt içerisinde çoğalırlar. Ortam

kirliliği ve sütün geçtiği boruların kirli olması yine sütte toplam bakteri

sayısını arttırır. Kirlilik sütün (mikrobik) kalitesini bozduğu gibi kötü koku

ve kötü tada sebep olur. Birden fazla ineğe kullanılmış havlular ya da iyi

temizlenmemiş havlular yine kötü tada ve yüksek toplam bakteriye neden

olabilirler.

Çiftlikteki suyun hijyenik olmaması, kötü kokunun ve kötü hijyenin sebebi

olabilir. Sütün konulduğu süt tankı sistemli olarak temizlenmediyse yine

aynı kötü sonuçlar doğabilir. Süt tanklarının deterjan, asit gibi gerekli

solüsyonlarla mutlaka temizlenmesi şarttır.

Sağılan süt derhal soğutulmalıdır. Sütün ısısı mikroorganizmaların üremesi

konusunda en büyük etkendir. Sütün bakteri yükü 5°C’de 72 saat sora iki

katına bile çıkmazken, 15°C’de 24 saat sonra 37.000, 48 saat sonra 69.000,

72 saat sonra 76.000 katına çıkar.

Soğutulan süt en kısa zamanda işleneceği üniteye ulaştırılmalıdır.

Mikroorganizmalar arasında soğuk seven, ılık seven, sıcak seven mikropların

bulunduğu unutulmamalıdır.

Kaliteli sütten kaliteli ürün olacağını biliyoruz. Bunu yanı sıra kalitesiz süt

hem ürünün kalitesizliğine sebep olacak, hem de miktarını düşürecektir.

Kaliteli sütün alıcısı her zaman hazırdır. Kaliteli süt tekniğine uygun olarak

sağılmış, derhal soğutulmuş, en kısa sürede işleneceği üniteye ulaştırılmış

ve belli bir miktarı kapsayan süttür.

Page 322: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

320

ULUSAL SÜT KONSEYİ 2009 YILI SON ÇEYREK RAPORU

YEM FİYATLARIGrafik 1. 2009 yılı son 3 aylık dönemde yem

fiyatlarındaki değişimler*.

*Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği verileri

Grafik 2. 2008 yılı son 3 aylık dönemde yem

fiyatlarındaki değişimler

Grafik 3. Son dört yılda yem fiyatlarında

meydana gelen değişimler

ÇİĞ SÜT FİYATIGrafik 4. 2009 yılı son 3 aylık dönemde çiğ süt

fiyatlarındaki değişimler.

Ulusal Süt Konseyi web Sitesi (www.ulusalsutkonseyi.org.

tr/ana/istatistik.asp?uid=37)

Grafik 5. 2008-2009 yılı son üç ayında

gerçekleşen çiğ süt fiyatlarındaki değişimler••.

•Ulusal Süt Konseyi veri taban

Grafik 6. Son dört yılda çiğ süt/karma yem

paritesi••

•Ulusal Süt Konseyi veri tabanı

ÇİĞ SÜT VE YEM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER2008 yılı son çeyreğinde çiğ süt litre fiyatı

0,625 TL ve sonrasında 0,565 TL iken, 2009

yılı ilk 6 aylık döneminde çiğ süt fiyat 500 TL/

litre olarak belirlenmiş, 2009 yılı Ekim ayında

ise 0,658 TL/litre ve Aralık ayında da 0,725

TL/litre olmuştur. Özellikle bahar aylarında

ülkemizde süt üretiminin artışına paralel olarak

süt fiyatlarında bir düşüş gözlenmektedir. 2009

yılında da aynı durum ortaya çıkmış ve Ulusal

Süt Konseyi’nin çalışmaları ile Tarım ve Köyişleri

Bakanlığı 30 Nisan 2009 tarihinde resmi

gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Çiğ

Sütün değerlendirilmesine Yönelik Destekleme

Uygulama Esasları Tebliği’ kapsamında 12 adet

firmaya 15 milyon TL süt tozu teşviki vermiştir.

süt tozu teşviki süt ve süt ürünleri sektöründe

olumlu sonuçlar vermiştir.

26 Ekim 2009 tarihinde ‘Gıda ve Yem Amaçlı

Page 323: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

321

Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi,

İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik’ in yayınlanmasının

ardından bir çok sektörde dalgalanmalar yaşanmaya başlamıştır. GDO’lu

olarak nitelenen ürünlerin başında gelen mısır ve soyanın yem sektöründe

yoğun olarak kullanılması yem sektörünü etkilemiştir. GDO yönetmeliğinin

yayınlandığı 26 Ekim’de 550 dolar/ton olan soya küspesi 800 dolar/ton’a

yükselirken, kanola küspesi 230 dolar/ton’dan 320 dolar/ton’a, ayçiçeği

tohumu küspesi 260 dolar/ton’dan 330 dolar/ton’a ve yerli ayçiçeği

tohumu küspesi ise 210 TL/kg’dan 260 TL/kg liraya çıkmıştır. Bu artışın

temel nedeni yem hammaddesi taşıyan gemilerin GDO analiz sonuçlarını

beklemesi nedeniyle hammadde bulmakta çekilen zorluk olmuştur. Bu

gelişmelerin neticesinde hammadde bulmakta ortaya çıkan güçlük ve yem

için kullanılan hammaddelerin zamlanması ile üreticiler yem fiyatlarını

yaklaşık % 15 artırmışlardır.

SÜTTE PAZAR DURUMU Diyarbakır’da üretilen süt miktarı yüksek olmasına rağmen üretilen

sütlerin ancak binde 3’ü kayıt altında olduğu tahmin edilmektedir. Buda

ortalama günlük 30 ton soğutulmuş süte denk gelmektedir. Çiftlik sütleri ve

günlük toplanan sütler Diyarbakır, Batman ve Malatya illerinde kurulu olan

fabrikalar tarafından satın alınıp işlenmektedir.Geri kalan sütlerde küçük

mandıralar, kova yoğurt halinde ve peynir, tereyağı yapılarak hijyenik

olmayan ve kayıtsız bir yöntemle pazarlanmaktadır.

Diyarbakır ve bölgede sütün satışında sorun yoktur, uzun yıllar da sorun

olmayacağını tahmin ediyoruz, şu ana kadar süt fiyatları batı illerine göre

her zaman % 10 daha fazla satılmıştır. Sütün en önemli sorunu hijyenik

olmayışı, bakteri ve somatik hücre sayısı açısından istenilen oranlarda

olmayışı, ayrıca bir fabrikanın kapasitesini dolduracak toplu sütün

bulunmaması en büyük sorundur. Bu nedenle bölgedeki bir çok fabrikamız

batı illerinden süt veya süt tozu almak zorunda kalmıştır. Ayrıca hayvancılık

işletmelerinin çok küçük ve dağınık olması, düşük verimli hayvan ırklarının

olması, kaba yem yetersizliği ile verimsiz üretimden dolayı sütteki

Pazar sorunu halen devam etmektedir. Bu nedenle Diyarbakır’a fabrika

kurulmamaktadır.Sütümüzün temiz olmayışından dolayı da Avrupa Birliği

ve diğer ülkelerle de sorun yaşıyoruz. Süt sektöründeki sorunlar tüm

sektörler içinde örnek misalidir.

Page 324: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

322

KAYNAKÇA:1. Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği (www.dsymb.org.tr)

2. Munro ve ark. 1984; Harding, 1994; Harmon 1994.

3. Ulusal Süt Konseyi web Sitesi (www.ulusalsutkonseyi.org.tr/ana/istatistik.asp?uid=37)

Page 325: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 326: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

324

GAP BÖLGESİ HAYVANCILIKTA DİKEY KÜMELENME VE SPF (HASTALIKTAN ARİ)

DAMIZLIK DÜVE YETİŞTİRME PROJESİ

Page 327: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

325

Dr. Hüseyin [email protected]

Proje ile; tarım, hayvancılık ve gıda sanayi alanında gerçekleştirilecek

dikey kümelenme modeli ile sektörel bütünlük, AR-GE, örgütlenme,

toplam kalite ve rekabet edilebilirlik açısından GAP bölgesi ile İç ve

Doğu Anadolu bölgelerini birleştiren 6 ilde, yaklaşık 60-80 bağımsız süt

sığırcılığı işletmesini kapsayan geniş tabanlı ve Dicle Üniversitesi Teknoloji

Geliştirme Bölgesinde faaliyet gösteren, bir lider şirket oluşturulmuş

olacaktır. GAP sulama hedeflerine ulaşıldığında gerçekleşecek II. Ürün

bitkisel üretim deseninde yer alan kaba yem ve sanayi bitkileri üretiminde

dramatik artışlar beklenmektedir. Söz konusu bitkisel üretimi girdi olarak

kullanan modern ve entansif hayvancılık modelleri geliştirilmeden GAP’ın

istenilen ekonomik kalkınmayı ve istihdamı sağlaması beklenmemelidir.

Tasarlanan ve kısmen uygulamaya sokulan bu proje ile sağlanacak sektörel gelişimBölgede girdi kullanan hayvansal üretim modellerini geliştirerek,

Page 328: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

326

bitkisel üretimin geliştirilmesi, ürün deseninin

çeşitlendirilmesi, ikinci ve üçüncü ürün olarak

tanımlanan yem ve sanayi bitkileri üretiminin

artırılması, toprak kullanım verimliliğinin

artırılmasını, eko tarım ve toprak kalitesinin

korunmasını sağlayacaktır.

Ayrıca eko tarım için en önemli girdi olan

organik çiftlik gübresi kullanımının artırılması,

süt ve et üretiminin artırılması, üretim

maliyetlerinin düşürülmesi, süt ve et işleyen

sanayi kuruluşlarının geliştirilmesi, Arazi

sulama sistemlerinin kullanımının artması ve

sulama sistemleri, tarım, hayvansal üretim

makine ekipman imalat sanayisinin gelişmesi

yolu ile önemli oranda istihdam sağlayacaktır.

Ayrıca bölgenin hayvancılık ve tarım alanında

lider konuma gelmesi, yem bitkisi üretim

potansiyeli ve oluşturulacak SPF damızlık üretim

projesi ile Orta ve Doğu Anadolu hayvansal

üretimine önemli oranda destek sağlayacaktır.

Gerçekleşecek üretimin Ortadoğu pazarlarına

ulaşımını sağlayarak, hayvancılıktan başka

şansı olmayan, klimatolojik ve coğrafi özellikleri

nedeni ile yem bitkileri üretim potansiyeli

zayıf olan Orta ve Doğu Anadolu Bölgelerinin

istihdam ve ekonomisine de önemli katkılar

sağlayacaktır.

Gerçekleştirilecek dikey kümelenme modeli;

tarım hayvancılık ve Gıda sanayi alanında

faaliyet gösterecektir. Özel çalışma alanı;

hastalıktan arî süt sığırcılığı, Spesifik Patojen

Free (zoonoz hastalıklar, sürü sağlığı ve işletme maliyetleri açısından önemli olan hastalıklardan arî) damızlık düve yetiştirmek

olacaktır. Bu yolla; halk sağlığı koruyucu

hekimlik alanında önemli katkılar sağlayacaktır.

Bunun dışında; kurumsal ortaklardan oluşan (

60-80 adet 100-1000 Baş Sağmal Kapasiteli Süt Üretim İşletmesine Sahip Tüzel Kişi, STK ortaklar) tabanı ile ortak üretim ve hizmet

alanlarında faaliyet gösterecek D.Ü. Teknoloji

Geliştirme Bölgesinde faaliyet gösterecek

AGRİMED AŞ kurulacaktır.

Söz konusu şirket AR-GE, tarımsal sanayi (yem fabrikası, Kaba yem üretim organizasyonu, Makine parkı, Sulama sistemleri üretimi, Süt ve Et işleme tesisleri) çiftlik yönetimi, ulusal

damızlık boğa spermi üretimi, uygulama içinde

eğitim faaliyetleri yürüten bir Tarım Akademisi ile sektör için gerekli insan kaynağının temin

edilmesi de dahil tüm bileşenleri bütünleştirecek

bir ortam sağlayacaktır.

Üretilecek SPF Damızlık Düve Öncelikli olarak

Page 329: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

327

bölgede kurulacak hayvancılık işletmelerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere

planlanmıştır.

Ancak projede öngörülen başlangıç kapasitesi (20 000 baş/yıl) kümelenme

modelimiz içine dahil olacak yeni işletmelerle artış göstereceğinden 10

yıllık bir süreç sonunda 50 000Baş/yıl kapasiteye ulaşılacağı tahmin

edilmektedir. Bu durumda bölge dışı pazarlara yönelim söz konusu

olacaktır. Ancak planlanan SPF damızlık üretiminin zaman içinde

hayvansal üretim potansiyeli yüksek, ancak yaygın olarak enfekte olan

sürülerin enfeksiyondan arındırılması amacıyla bölgesel damızlık üretim

merkezleri olarak yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Söz konusu proje

ile gerçekleşecek enfeksiyondan arındırma süreci tamamlandıktan sonra

damızlık işletmeler bölgesel önemini yitirmeyip sektörün sigortası işlevini

sürdürecektir.

Enfeksiyondan ari süt sığırcılığı işletmelerinde ortaya çıkacak

kontaminasyonlar sonrasında işletmenin tüm hayvanlarının değiştirilmesi

ve tekrar ari işletme statüsüne kavuşması sağlanmış olacaktır.

Ayrıca işletmelerde üretim dışı kalarak kesime giden süt sığırlarının

oluşturduğu kapasite boşluğu damızlık işletmeden sağlanan hastalıktan

arî genç hayvanlarla tamamlanacaktır. Yukarıda sözü edilen SPF Damızlık

İşletmelerinin yakın gelecekte pazar ve rekabet sorunu bulunmamaktadır.

Damızlık üretimi açısından şu an itibarı ile rakip olabilecek bir yapılanma

mevcut değildir. Dikey ve yatay kümelenme modeli ile oluşturulacak

organizasyonun en önemli çıktısı, kaynak kullanım verimliliğinin

yükselmesi nedeniyle üretim maliyet ve kalitesindeki yükseliştir. Bu durum

özellikle hedef olarak belirlenen Ortadoğu pazarlarında süt ve et mamul

maddeleri açısından yerli ve yabancı rakipler karşısında önemli avantajlar

sağlayacaktır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi üretim alanının klimatolojik

ve coğrafi potansiyeli, GAP Projesi kapsamında gerçekleşecek tarımsal

sulama alanlarının genişlemesi sonucu ikinci ürün yem ve sanayi bitkileri

ekim alanları ve rekoltesinde önemli artışlar gerçekleşecektir.

Bu durum hayvansal üretim girdilerinde önemli oranda maliyet avantajı

sağlayacaktır. Ayrıca bölgenin hayvansal ürün ihracatında herhangi

bir kısıtlamanın olmadığı Ortadoğu pazarına yakın olması, rekabet ve

pazarlama açısından önemli avantajlar sağlamaktadır.

Page 330: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

328

Projede ön görülen kurumsal ortakların toplam

başlangıç kapasitesi, yaklaşık 20 000 Baş

Damızlık Süt Sığırıdır. Kurumsal ortakların

sahip olduğu işletmelerin damızlık üretim

potansiyeli üzerinden yürütülecek projede; her

geçen yıl geometrik artışla büyüyecek damızlık

kapasite mevcut işletmelerin kapasitelerinin

artması ve yeni işletmelerin kurulması yolu

ile giderek büyüyecektir. İlk yıl yaklaşık 10 000

Baş Damızlık ile gerçekleşen kapasite 2. yıldan

sonra gerçekleşecek varlık büyümesi ile 10

yıllık bir süreç içerisinde toplam kapasite 100

000 baş süt sığırı, 50 000 Baş SPF damızlık

düveye ulaşmış olacaktır. 15 yıllık süreç

tamamlandığında toplam kapasite 150 000

hastalıktan ari damızlık süt sığırı, 75 000 SPF

Düve/ yıl olacaktır. Söz konusu kapasiteye

ulaştıktan sonra gerçekleşecek üretim

değerleri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.

Ayrıca gerçekleşecek geniş tabanlı Lider şirket

modeli ve kurumsal ortakların sayısal artışı ile

birlikte kırsal alanda sözleşmeli üretim modeli

ve kooperatifçilik çalışmaları başlatılacaktır.

Bu nedenle proje kapsamı nitelik ve nicelik

olarak büyüme potansiyeline sahiptir. Yeterli

büyüme sağlandıktan sonra tarım ve hayvansal

üretim alanında aynı taban kullanılarak farklı

üretim alanlarına yönelik çalışmalar için gerekli

olan mali ve insan kaynağı oluştuğundan

farklı üretim proseslerine yönelik projeler

gerçekleştirilecektir.

Üretim Türü ve MiktarıGerekli Üretim Alanı

Mali Değerlendirme

(TL)

1 3 500 000 Ton/Yıl Mısır Silajı 875 000 dekar 350 000 000

21 006 000 Ton/Yıl kuru yonca,

fiğ500 000 dekar 250 000 000

31 440 000 Ton/Yıl Konsantre

yem2 880 000 dekar 860 400 000

41 368 750 Ton/Yıl Sertifiye

Süt

1000 Başlık 150

işletme1 368 750 000

5500 Ton/Gün Kapasiteli Süt

işleme ünitesi342 187 500

675 000 Baş /Yıl SPF Damızlık

Düve450 000 000

7

75 000 Baş/Yıl Besi Danası

ve Projeni test yöntemi ile

seçilen damızlık boğalar,

sperm üretimi

336 000 000

83 285 000 Ton/Yıl Organik

Çiftlik Gübresi328 500 000

9 TOPLAM 4 285 837 500

Tablo: Proje hedeflerine ulaşıldığında, yıllık üretim

değerleri

GAP İDARESİ VE KALKINMA BANKASININ BİRLİKTE YÜRÜTTÜĞÜ GAP BÖLGESİNDEN SEÇİLMİŞ 5 PROJEYE FİZİBİLİTE VE TANITIM DESTEĞİ PROJESİ KAPSAMINDA FİZİBİLİTE DESTEĞİ TALEP ETTİĞİMİZ PROJE BİLEŞENLERİ

Proje başvuru sonrasında tarafımızdan gerçekleştirilen çalışmalar;Proje uygulama süreci GAP İdaresi ve Kalkınma

Bankası Proje çağrısından önce başlatılmıştır.

Projenin gerekçesi geçmişten bu yana

çeşitli zaman dilimlerinde ve çeşitli projeler

kapsamında uygulanmış ve uygulanmakta

olan projelerin tamamının başarısız olmasıdır.

Başarısızlığın en temel nedenleri olarak

gördüğümüz problemlerin tamamına çözüm

Page 331: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

329

üretecek bir proje uygulaması fikrinin doğması ile birlikte bölgede yaptığımız

incelemeler sonucunda belirlediğimiz temel başarısızlık kriterleri;

1. Modern hayvancılık uygulamalarının köylülük üzerinden geliştirilmesinin

olanaksız olduğu,

2. Uygun model işletmelerin kurgulanmadığı,

3. Hayvancılık modeli değiştirilmeden (mera hayvancılığı) ıslah

çalışmalarında verim yönünde seleksiyon uygulamasının yapılmasının

başarısızlığa mahkûm olduğunun fark edilmemesi ve sürekli

başarısızlığın yatırımcıyı bu alandan uzaklaştırdığı,

4. Hayvancılığın temel girdisi olan yem (kaba ve konsantre) üretiminin

yapılamaması

5. Sağlıklı damızlık hayvan temininin gerçekleştirilememesi

6. Doğru ve sürecin tamamında etkili olan sorumlu danışmanlık hizmeti

verilememesi

7. Bölgede uygulanan hibelerin girişimci profilini olumsuz yönde

etkilemesi,

8. Üretimin işlenerek pazara sunulamaması,

Olarak belirlenmiştir.

Yukarıda sıraladığımız gerekçelerle, Bölgedeki Ticaret ve Sanayi Odaları

ve Borsalar üzerinden yürütmeye çalıştığımız Hayvancılıkta Dikey Kümelenme ve SPF Damızlık Düve Üretim Projesi ile yukarıda

belirlenen başarısızlık kriterlerinin çözümü amaçlanmaktadır.

Hayvancılıkta Dikey Kümelenme ve SPF Damızlık Düve Üretim Projesinin Bileşenleri;1. Şanlı Urfa-Diyarbakır-Bingöl-Muş-Van-Malatya illerinde kurulacak 100-

1000 Başlık Kapasiteler Arasındaki 60-80 adet Damızlık Süt Sığırcılığı

İşletmeleri, (AGRIMED AŞ’nin kurumsal ortakları tarafından bağımsız

olarak işletilecektir) (öngörülen toplam kapasite 20 000 Baş)

2. Uluslararası Güvenlik Standartlarında Hayvan Hastalıkları Araştırma

Laboratuvarı (Teknopark Şirketi AGRIMED AŞ tarafından işletilecektir).

3. Gezici Hayvan Polikliniği 3 adet (AGRIMED AŞ tarafından işletilecektir).

4. SPF Damızlık Düve Üretim İşletmesi 10 000 Baş/Yıl (AGRIMED AŞ

ve TİGEM ortaklığı tarafından işletilecektir) (TİGEM ile öngörüşüme

yapılmıştır).

Page 332: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

330

5. Süt Fabrikası 500 Ton/Gün Kapasiteli

6. Yem Fabrikası 250 000 Ton/Yıl kapasiteli

Fizibilite Desteği Talep Ettiğimiz Proje Bileşenleri;

1. Süt Fabrikası 500 Ton/Gün Kapasiteli

a) 150 Ton/Gün TETRAPAK Süt Paketleme

b) 150 Ton/Gün Yoğurt

c) 150 Ton/Gün Beyaz Peynir

d) 50 Ton/Gün Taze Kaşar Peyniri

e) 200 Ton/Gün Süt Tozu

f) 10 Ton/Gün Tereyağ

g) 100 Ton/Gün Ayran

Not; Piyasa talep koşullarına göre esnek üretim

yapabilmek amacıyla üretim çeşidi ve miktarları

belirlenmiştir.

2- Yem Fabrikası 250 000 Ton/Yıl kapasiteli

(kapasite 50 000 baş toplam kapasiteye göre

planlanmıştır. Proje kapsamında yer alan

illerin kapasitelerindeki artış yeterli düzeye

ulaştığında hem süt hem de yem fabrikalarının

proje kapsamında bulunan illerde yenileri

kurulacaktır.)

h) 75 000 ton/yıl yonca unu ve peletleme

fabrikası

Yonca unu ve peletleme yem fabrikalarında

protein zengini yem hammaddesi olarak

kullanılmaktadır. Özellikle buzağı başlangıç

ve büyütme yemlerinde ve kanatlı yemlerinde

hem protein (%16-21) hem de selüloz ihtiyacını

karşılayan önemli bir hammaddedir ve GAP

sulama hedefleri tutturulduğunda üretim

potansiyeli artacak bir bitkisel üretimdir.

i) 75 000 ton/yıl soya fasulyesi sütü ve soya unu

fabrikası

Soya fasulyesi hayvan yemlerinde bütün

dünyada yaygın olarak kullanılan protein zengini

(%25-38) bir hammaddedir. Soyanın hayvan

yemlerinde kullanılabilmesi soya unu, soya sütü

ve yağı proseslerinin tamamlanmasına bağlıdır.

GAP bölgesinin potansiyel üretim deseninde

olması gereken bir sanayi bitkisidir.

j) 500 000 ton/yıl silaj paketleme fabrikası

Özellikle süt sığırcılığında kritik başarı faktörleri

arasında yer alan ön sindirimi yapılmış

fermente ürün olan silaj, oldukça önemli bir

kaba yem türüdür. Genellikle mısır bitkisinden

üretilmekle beraber hemen tüm yeşil bitkilerden

üretilebilmektedir. Son zamanlarda TMR

olarak tanımlanan total yem rasyonlarının ön

karışımlarının hazırlanarak fermente edilmesi

esasına dayanan ve total olarak hayvanın

tüm ihtiyaçlarını içeren paketlenmiş yem

kombinasyonları, yemleme konusunda ortaya

çıkan birçok sorunun giderilmesi yöntemi

olarak kullanılmaktadır. Özellikle GAP sulama

hedefleri tutturulduğunda ortaya çıkacak

silajlık mısır üretimini, silaj paketleme yada

TMR olarak İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu da

kurulmuş işletmelerin ihtiyaçlarını karşılamak

üzere kullanılacaktır.

Söz konusu fabrikalar organize sanayi bölgesinde

kurulacaktır. Arazi tahsisi ile ilgili çalışmalar

yapılmaktadır. Projenin finansmanının %30 u,

Proje kapsamında yer alan illerde kurulmuş ve

Page 333: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

331

kurulmakta olan 60 – 80 adet şirketin ortaklığı ile Dicle Teknoloji geliştirme

bölgesinde kurulan AGRIMED AŞ tarafından sağlanacaktır.

HEDEFLER1. AgriMED AŞ çatısı altında 1000 başlık model süt sığırcılığı işletmesi

kuruluşu

2. AgriMED AŞ Kurumsal ortaklarına ait işletmelerin kuruluşu ve işletme

sayısının artırılması.

3. SPF Damızlık Düve üretim işletmelerinin kurulması, TİGEM ile ortak

çalışma yöntemlerinin oluşturulması

4. Yem ve sanayi bitkileri üretimi organizasyonu ve makine parkının

oluşturulması

5. Süt Fabrikasının Kuruluşu

6. Yem fabrikasının kuruluşu

7. Proje kapsamında yer alan İllerdeki işletmelerin kuruluşu ve sisteme

dahil edilmesi

8. Hayvan hastalıkları araştırma laboratuvarının kuruluşu

9. Kanatlı eti (Hindi ve Tavuk) üretim entegrasyonu ile ilgili proje ve etüt

çalışmalarının yapılması

10. Köy bazlı üretim modellemelerinin yapılması ve yaygınlaştırılması

11. Sulama sistemleri ve tarımsal makine imalatı ile ilgili proje ve etüt

çalışmalarının yapılması

Page 334: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM TARİHİ

Page 335: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 336: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

334

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK TARİHİ

Page 337: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

335

Prof.Dr.Kenan HaspolatDicle Üniversitesi

[email protected]

ÖZETDiyarbakır’da Tarım ve hayvancılık konularına tarihi özet bir yaklaşım

yapıldı.

TARIMTarım’ın Beşiği Diyarbakır (Neolitik dönem)

Dünyada ilk tarım yapılan yer Diyarbakır’dır. Dünyanın ilk arkeolojik buğdayı,

Einkorn buğdayı Karacadağ orijinlidir.

Almanya’nın haftalık haber dergisi Der Spiegel kapaktan verdiği 11 sayfalık

araştırmasında, Max Planck Enstitüsünün Köln’ de bitkiler üzerinde yaptığı

araştırmada 68 yeni buğday çeşidini kıyasladığı ve tüm tahılların kökeninin

ise Karacadağ eteklerinde bugün de halen yetişen yabani buğday bitkisi

olduğunun ortaya çıktığını yazmaktadır.

Buğdayın Gen Kaynağı Karacadağ Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nce yapılan bir araştırmada, Karacadağ

yöresinin buğdayın gen kaynağı olduğu belirlendi. Araştırmayı yapan Dicle

Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Aydın

Alp, bölgede değişik tarihlerde yapılan kazılarda M.Ö. 2000-3000 yıllarına

ait kömürleşmiş buğday, arpa, mercimek ve çavdar taneleri bulunması

üzerine, geniş kapsamlı bir araştırma yaptıklarını söyledi. Araştırmada,

Karacadağ yöresinde çok eski tarihlere ait çeşitli yabani buğday türlerinin

bulunduğunu kaydeden, Alp, konuyla ilgili olarak şunları söyledi.

“Karacadağ yöresinde Ziraat Fakültesi’nce yaptığımız araştırmalar

sonucunda, 236 endemik bitki türüne rastlandı. Bitki türleri arasında

M. Ö. 3000 bin yıldan daha öncesine ait kaplıca denen yabani buğday

türleri de bulunuyor. Kaplıca buğdayın en eski formu olup, öteki buğday

türlerinin de kökenidir. Bu tür de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın

olarak bulunmuştur. Bu bölge; buğday,mercimek, nohut ve bezelyenin

gen kaynağıdır. Bölgede, yabani türlerin en yaygın olduğu yer Karacadağ

yöresidir. Yöre, tahrip edilmediği için birçok yabani buğday türü neslini

korumuştur. “ (1)

Bölge, özellikle bazı buğdaygil (yabani buğday ve arpa) ve baklagil (yabani

nohut, mercimek ve bezelye gibi) bitkilerinin gen kaynağı olarak önemlidir.

(2)

Page 338: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

336

Ülkemizde doğal olarak yetiştiği bilinen 10 kadar

doğal buğday türünün yarısı kadarı, Karacadağ

yöresinde bulunmaktadır.(3)

1938 yılına ait bir kitapta Buğday, 1937 yılında

buğday ekiliş sahası 759640 dekara ve ürün

miktarı ise 107.810 tona çıkmıştır. denir. (İzmir

Fuarında Diyarbakır 1938.s.18)

Üzüm Ve Nohutun KaynağıDünyada ilk yabani üzüm Karacadağ’da yetişti.

(4) İlk nohutun menşei de Güneydoğu Anadolu

bölgesine , MÖ. 8000… tarihine endekslidir.(ABD ‘li bilim adamı Jared Diamond )

Tarımın Beşiği Ergani İlçesi ÇayönüProf.Dr. Ufuk Esin Diyarbakır’daki tarım için

şunları söyler “Çayönü, yalnız Anadolu’nun

değil, bütün güneybatı Asya ve eski dünyada

günümüzden 9 bin yılın başlarında ilk karma besin

ekonomisini gerçekleştiren insan topluluklarının

yaşadığı bir yer olarak uygarlık tarihindeki yerini

almaktadır.”

1-M.Ö.8000 Ergani-Çayönü mutfağı Çayönü’nde bulunan

bazalt öğütme taşları (5)

Çayönünde halk buğdayı ve mercimekgilleri

ekmek için taş kazmalar ile tarlalarını düzeltip

kazdılar.Ektikleri buğdayı hasat için geyik

boynuzlarına yuvalar açarak çakmaktaşı bıçaklar

yerleştirerek çeşitli doğal yapıştırıcılarla

sabitleyip oraklar yaptılar.Orakları kullanırken

ellerini acıtmaması için sapına keten lifinden

ördükleri kumaşları sardılar.Buğdayı toplarken

aynı zamanda ‘ellik’ görevini gören sığırın kürek

kemiklerinden yaptıkları V biçimli bir aletten

yararlandılar.Buğdayı evlerindeki bazalt yassı

taş üzerinde bazalttan ellerine oturan ağır

taşlarla öğüttüler’ (6)

Çayönü(M.Ö.7000)Meşe önemli bir ağaç grubudurAyrıca

menengiç,gülgiller,dişbudak ve teke dikeni

mevcuttu.

Kızıl ve alageyik,sığır,yabani koyun,keçi ve yaban

domuzu yaşamaktaydı.

Buğday, HallanÇemi ve Demirköy’e göre en

önemli besin kaynağıydı.Einkorn ve eimmer

buğdayı,acı burçak,mercimek,bezelye,nohut,ak

burçak yetişiyordu(60).

Halan Çemi(M.Ö.11.000)Ağırlıklı olarak yabani koyun ve keçi,daha az

olarak geyik ve yaban domuzu tüketilmiştir.(60)

Ayrıca kuşlar,sürüngenler,balık mevcuttu(61)

Çevrede ağaç olarak kavak, söğüt, ılgın ve

dişbudak, menengiç, meşe, akağaç, badem

türleri mevcuttu.

Baklagiller, sığırkuyruğu, yabani marul

mevcuttu. Önemli ölçüde labada ve madımak

vardı. Buluntu topluluğunun %27’sini teşkil

ediyordu.(60) Mercimek, badem, şamfıstığı da

önemli besinlerdendi.

Ortaçağda DiyarbakırCoğrafyacı Yakut el Hemavi asırlar öncesinin

Amid’ini şöyle tanıtır:’Amid şehri ,insan

Page 339: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

337

yerleşimine en uygun dünyanın sayılı kentlerinden biridir.Surlarla

çepeçevre sarılı olan kent,içte dört değirmeni döndürecek büyüklükte bir

pınarla çok sayıda su kuyularının varlığını görmekteyiz.

Istahri ve Ebu’l Fida gibi ünlü coğrafya ve tarih bilimcileri ise eski Amid’i

şöyle tasvir ederler.:Halk bu sulardan bolca istifade ederek her çeşit

üründen mahsul alabilmiştir. Kent, bol ağaçlı, verimli araziden dolayı bol

çeşit ürünlerle adeta bir bölge cennetini andırırdı. Bağlar ve bahçelerle,

bağcılık ileri seviyede iken, verimli toprağın su ile buluşmasıyla büyük

çiftliklerde tahıl ekimi de yapılmakta idi.

Makdisi de yukarıdaki göüşlere paralel şu bilgiyi verir:’Amid kenti sadece

bol ürün yetiştirme ile değil aynı zamanda yetiştirdiği bu zengin ürünlerini

işletip dışarıya ihraç eden bölgenin en zengin ihracat ve panayır merkezi

konumunda idi ‘(59)

Seyahatnamelerde Diyarbakır’da BollukSeyyah Sestini Diyarbakır için şunu der ‘Ekmek ve et lezzetli ve çok ucuz.

Meyveler, bitkiler bol miktarda bulunuyor Bahçeler dolusu erikler, kayısılar,

şeftaliler var(8).

W.Heude (1817) isimli seyyah.'Amid'in üzerine yerleştiği alan her tarafı

ile verimli ve üretkendir. Dicle'den geçerken, kasabanın üzerine oturduğu

tepenin eteğinde zirai bir refah ve dahili bir uygunluk görülür. demektedir(9)

Diyarbakır'da 1840 yılında 1 kıyye ekmek 17 para iken, Gaziantep'te 1833

yılında 1 kıyye ekmek 20.7 para idi. Diyarbakır'daki zeytinyağı fiatları da

Antakya'daki zeytinyağı fiyatlarına göre daha düşüktü. Antalya'da arpa ve

buğday fiatları ise Diyarbakır'a göre çok pahalı idi. (9)

Salnamelerde (10)Diyarbakır’da 1869-1905 yılında limon ve portakal

dışında her şeyin yetiştiği, toprağın çok verimli olduğu belirtilmektedir.

Yetişen ürünler: Buğday, arpa, darı, mercimek, pirinç, susam, keten tohumu,

pamuk, meyan kökü, mazı, soğan, sarımsak ve her türlü sebze ile badem,

fındık, batum, üzüm, kavun, karpuz, zeytin, innap, incir, nar, vişne, kiraz,

elmea, şeftali, incaz vs. ibarettir(Salname 4/367).

Salnamelere göre 1869 yılında Diyarbakır’da yetişen sebzeler: Patlıcan,

Page 340: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

338

bamya, kabak, bakla, hıyar, acur, ıspanak, marul,

pancar, şalgam, havuç, turp, domates, patates,

fasulye, lobya, nane, soğan sarımsak, maydanoz

her mahalde ve pırasa, lahana, salatalık,

enginar, bazı yerlerde zer olunur. Hindiba,

semizotu, kenger, uçkun, bağ, ebegümeci, yer

elması huda-yı nabittir. (3/359)

Cumhuriyetin Ilk Yıllarında Diyarbakır Tarımı1937’de tarım1937 yıllarına ait bir kitapta ‘İl içinde geniş

miktarda meyva ağaçları vardır.Başlıcaları

ceviz, badem, dut, şeftalidir. Bu arada fıstık

ekimine de önem verilerek dağlardaki menengiç

denilen sakız ağaçlarına fıstık aşılanmaktadır’

denmektedir. Diyarbekir ili içerisinde

hububattan buğday, arpa, mısır, darı, pirinç

ve nakliyattan nohut, mercimek, burçak; sınai

nebatat da pamuk ve susam ekilir. Pamukculuk

il için büyük bir istikbal vadetmektedir.

Diyarbekir buğdayları cins itibarile çok

iyidir, İtalyan makarlarının yapıldığı buğday

cinsi, Diyarbekir’de bulunmuş ve İtalya’ya

götürülmüştür. En yüksek buğdaylar Kara kılçık,

Hası, Kendehari ve kırmızı buğdaylardır. Gloten

itibariyle en zengin buğday Hanefi köyünün sert

buğdayıdır.

1936 Yılı Mahsül Verim Listesi(Ton Olarak)Buğday: 7235, Arpa 3700, Pirinç 8875, Darı

3562, pamuk 140, nohut 6399, tütün 198,

Çavdar 225, Bakla 276, Burçak 171, patates

373 tondur 1937 yılllarına ait bir kitapta ‘İlde

pirinç ekimi çok önemli bir yer tutar. Diyarbekir

pirinçleri artım ve tat itibarile çok yüksek bir

derecededir. Karakılçık, akkılçık, kırmızı kılçık

denen üç cins çeltik vardır. Karakılçık cinsinin

taneleri ufak, yuvarlak ve serttir. Başağından güç

ayrılır. Akkılçığın taneleri ise büyük ve uzundur.

Bu pirinç daha çok tutulur ve diğerlerinden

daha güzeldir. Fiyat itibarile de farklıdır. Kırmızı

kılçık ise açık kırmızı renkte olup bugün hemen

hemen ekilmemektedir. Merkez, Silvan, Bismil,

Lice ve Kulp ilçelerinde pirinç ekilir. İlin en güzel

pirinçleri Karacadağda yetişen pirinçlerdir (11).

1949 yılındaTarım 1949 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gazeteci

Cahit Beğenç izlenimlerini Ulus gazetesinde

yazmış, Diyarbakır ve Raman isimli kitabında da

bu izlenimlerini detaylandırmıştır.

Başlıca ihraç maddeleri yağ,yapak,canlı hayvan,

çeltik, hububat bakliyat, hayvan derileri, mazı,

kitre, badem ve ceviz içidir.

Çeltik: Büyük mikyasta çeltik istihsali

yapılmaktadır. Senelik 5 milyon kilo bir istihsal

mevcuttur. Çeltikler kısmen Diyarbakır’da /DİNK)

tabir edilen imalathanelerde pirinç yapılmakta

ve kısmen de İstanbul’a sevk edilmektedir.

Diyarbakır pirinçleri pilavlıktır. Evsaf ve nefaseti

itibariyle yüksektir.

Muhtelif Maddelerin Senelik İhraç MiktarlarıBadem 200 ton, Mazı 1500 ton, kitre 500 ton,

mercimek, 1500 ton, nohut 900 ton (12)

1967 Il Yıllığına Göre1967 yılında Diyarbakır meyve ve sebze

ihtiyacının bir kısmını Hevsel (Esfel)

bahçelerinden sağlıyordu. Bu bahçelerde meyve

olarak şeftali, erik, karaerik ve dut yetişmekteydi.

Sebze haziran sonlarında bollaşmaktaydı.

Page 341: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

339

Çermik, Ergani, Lice ve hani’den domates ve patlıcan gelmekteydi. Bilhassa

çermik patlıcanı çok meşhurdu (13)

1962 yılında Hububat ekim sahası 205948 ha,Nadas 201497ha,sınai

bitkiler 3341ha, bakliyat ekimi 13481ha, bağ 18205 ha, meyvelik saha

6600 ha, sebze ekimi 10204 ha’ydı (51)

Diyarbakır Güney Mezopotamyanın Buğday AmbarıdırDiyarbakır eyalet dahilinde bulunan ziraat bölgesi idi. Diyarbakır eyaleti

Bağdat, Basra ve civarının hububatını temin eden anbardı(14)(15)

Diyarbakır’dan buğday ve arpa keleklerle Mezopotamyaya taşınmazsa

Mezopotamya bölgesi halkı aç kalırdı. Basra’da zahire tropikal nemli ortam

nedeniyle küflenme nedeniyle 3 aydan fazla ambarlanamıyordu.Bunun

için Kuzey Mezopatamyadaki daha serin beldelerin zahire ambarlarından

sık sık keleklerle buğday,arpa yükü ile yola çıkmaları gerekirdi.

Ayrıca kelekler Osmanlı ordusu için de lojistik destek sağlıyordu. Bağdat’taki

Osmanlı ordusuna buğday keleklerle Kuzey Mezopotamya’dan keleklerle

gelmiştir. Merkezi Bağdat’ta bulunan 6. Ordunun araç gereçleri , gıda

maddeleri Dicle üzerinden keleklerle yapılmıştır.(16)

22 Mart 1733 tarihli bir fermana göre Diyarbakır’dan 1025.6 ton buğday

ve 1282 ton arpa Bağdat’a gönderilmişti (17)16 Haziran 1802 tarihli

fermanda Bağdat’ta kıtlık olması nedeniyle 641 ton buğday,769 ton

arpanın gönderilmesi istenmektedir (17)

1726-27’de Osmanlı ordusunun ihtiyacı olan Bağdat’a zahire nakleden

kelekler orada sökülerek 2000 aded kira devesi ile Diyarbekir’e geri

gönderilmişti (14)

1916 yılında Iraktaki Türk ordusunun nehir taşımacılığında kullandıkları

kelekler için ağaçlar Diyarbakır’dan gönderiliyordu.(18)

1813-1814 yıllarında bölgeye gelen, Saint-George kalesinde binbaşı olan

Fransız John macdonald kinneir’in seyahatnamesinde Dokuzuncu milde

tepeye ulaştık; tepe sağa ve sola açılarak Diyarbakır platosuna varmaktaydı.

Page 342: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

340

On üçüncü milde hafif bir yokuş, arpa ve buğday

açısından zengin bir vadiye götürmekteydi;

Evliya Çelebi, Diyarbakır eyaletlinde 7 türlü

taneli buğday ekildiğini ve mahsülün oldukça

fazla olduğunu kaydetmiştir.

1899 yılında Şemseddin Sami Kamus-u

alam’ında Ergani için münbid ve mahsuladar

olup başlıca mahsulatı buğday, arpa, susam,

pirinç vs. hububatla pamuk, ipek kozası, üzüm

vs. meyvelerden ibarettir der (19).

19.Yüzyıl Salnamelerinde Hububat Durumumuz Şu Şekilde Anlatılır(10)BuğdayBuğday ziraati hububat-ı saireye nisbetle

kesretlidir. Hasılatından ihtiyac-ı mahallîyi

def eden kısmının gayrisi anbarlara, kuyulara

konulur.

1953 yılında buğday ekimi 98.000 ha, 55.000

ton üretim.

1956 yılında buğday ekimi 147.000 ha,103.000

ton üretim sözkonusuydu (51)

1962-Süne mücadelesi (51)

Ekmek çeşitleriÇakıl ekmek, yağlı ekmek, bulgur ekmeği, taş

ekmeği, ev ekmeği, balık ekmeği, kıkırdaklı

ekmek. (Ecz.İrfan Rıza Yazıcıoğlu)

Değirmen Dink Ve Un Fabrikası1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı

Diyarbakır yıllığında Diyarbekir merkez kazsı

dahilinde 97 değirmen ve 13 dink vardır(s.113)

Pirinççizadeler un fabrikası:Yüz bin liraya mal

olan bu fabrika çuvalı yüz kilo olmak üzere

senede otuz-kırk bin çuval un istihsal edebilir.

Fabrika şimdi ekstra,dört yıldız,üç yıldız,düz

kırma ve bir yıldız üzerinden dört nevi un

çıkarmaktadır.

Yeni Un fabrikası: Dağ kapısı civarında ve

hükümet konağına yakın bir yerde 1931

senesinde tesis edilmiştir. Günde on ila on iki

ton un ve 7 ton çeltik çıkarmaktadır.(s.111)

ArpaArpa dahi buğdaydan sonra zürrâ’ın nazar-ı

ehemmiyetine alınan mezru’âttandır. Bunun

dahi sarfiyat-ı mahalliye -den fazlası iddihâr

edilmektedir.(salname c.3)denir.

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı

Diyarbakır Yıllığı’nda Vilayet muhitinde iki,

dört ve altı sıralı arpa nevileri bulunur. İki sıralı

arpaya kılıç arpa dahi denir (s.129).

1953 yılında arpa ekimi 20.000 ha,29.000 ton

üretim

1956 yılında arpa ekimi 95.000 ha,79.000 ton

üretim sözkonusuydu (51) (1938 yılına ait bir kitapta)

PirinçDiyarbakır pirinçlarinin taneleri sert, dolgun ve

lezzetlidir. Pişirildiğinde çok su çekerek kabarır

ve az yağ sarfeder. Verim kabiliyeti de iyidir.

Bunun en makbulü. Karacadağ pirinçleridir.

Page 343: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

341

Diyarbakır pirinçleri tat,artım,nefaset ve gıdai kıymetinin yüksekliği itibarile

Türkiyede birinci derecede yetişen pirinç cinsleri arasında sayılabilir.(İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.20)

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı Diyarbakır yıllığında (s.129)

DarıAk darı,kızıl darı,sarı darı ve süpürge darısı olmak üzere dört türlüdür. Sarı

darıya tilki kuyruğu da denir. Münhasıran tavuklara yedirilir. Diğer nevi

darılarsa köylüler tarafından ekmek hususunda istihlak olunur.

MısırOsmaniyede (Ergani) gayet mahdut bir saha dahilinde ekilmektedir. Beyaz

,sarı ve kabedarısı namile üç türlüdür. Kabedarısı ateş üzerinde kavrularak

patlatılır ve leblebi gibi çerez makamında kullanılır.

NohutBeyaz ve kara nohut nevileri vardır.beyaz nev’in en iyisi Sultani dedikleri

nohut leblebi imalinde kullanılır.Kara nohutsa at ve sığır cinis hayvanlara

yem olarak verilir.

MercimekÇorbası sarı renk olan nevi makbuldür. Geniş mikyasda ekilir

ÇerezDiyarbakır’da özellikle kış gecelerinin en önemli dostu çerezlerdi. Geçmişte

Diyarbakır’da meşhur çerezcimiz Çerezci Ziber Ami’ydi (44)

M.Margosyan anlatıyor “Dini bayramlarda anam peynir suyuyla kavun,

karpuz çekirdeği kavurur, kum leblebisi yapardı. Biz çocuklar bayram sabahı

ceketlerimizin, zıbınlarımızın cebine tıka basa doldurduğumuz leblebi ve

çekirdekleri yolda bir taraftan yerken, anamızın, babamızın elinden tutarak

kiliseye yönelirdik.”(52)

Mıgırdıç Margosyan konuyla ilgili olarak çocukluk hatıralarında şunu söyler

“Anam koruk suyu hazırlardı. Kuru üzümü ve pestili satın alırdık. Eğil’in pestili

en iyisiydi. Pestil ne kadar ince olursa o kadar lezzetli olurdu. Sizler pestilin

içine ceviz içi koyup yediniz mi hiç. Tadını bilirmisiniz. Bizim muhallebimiz,

yoğurdumuz, çikolatamız da üzüm şırasından yapılmış, güneşte kurutulmuş,

Page 344: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

342

sonra kalıp halinde kesilmiş ‘keme’ Yoğurda

pekmez katardık, kaşık kaşık yerdik. Bizim

pastamızdı bu, daha doğrusu kekimiz.” (54)

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı

Diyarbakır yıllığında Osmaniye (Ergani),

Çermik, ceviz ve melengiç denilen yabani fıstık

ağaçlarının kaynaştığı yerlerdir(s.23), Vilayetin

en mühim badem ve ceviz mıntıkasını Lice ve

Silvan kazaları teşkil eder. (s.139)denir

Çerez çeşitleri

• Bastık (Üzüm pestili), Cevizli sucuk

• Siyah sucuk, Kef sucuğu, Kesme

• Muska bastık (pestil), Kavrulmuş

küncü(susam)

• Menengiç, Kavrulmuş yerli badem

• Kuru incir, Kuru eşpabiye (kaysı), Kuru incaz

(erik)

• Safra kabak çekirdeği, Leblebi tozu

• Dardağan(çekirdeği kamışla atılır)

• Kavun çekirdeği(peynir suyunda pişmiş)

• Karpuz çekirdeği (külde pişmiş), Kabuksuz

kavun çekirdeği

• Kum leblebisi, Bıttım

• Koz (Ceviz), Besni üzümü (tek çekirdekli)

• Kabe darısı(Patlamış mısır)

• Haşlama kestane, Közde kestane

• Közde ayva,Közde patates.

Ecz.İrfan Rıza Yazıcıoğlu

Ceviz 1869 yılı Diyarbakır salnamelerine göre

Diyarbakır’da cevizin durumu: Ceviz ağaçları

kesret üzere bulunmaktadır .Bu ağaçlarla

mamulat-ı ahşabiyenin nefisi husule getirilir

ki güzel kanepe, masa, serir ve emsali şeyleri

yapmakta, dülger esnafı ibraz-ı ehliyet ediyorlar.

Ceviz ağaçlarının over tabir olunan özeki

ziyade fiyatla alınarak Avrupaya gönderilmekte

bulunmuştur(3/359)denir.

1836 -1839 Yılları Arasında OsmanlıOrdusunda danışman olarak çalışan ve 1858 -

1888 Prusya Devleti Genelkurmay Başkanlığı

yapmış olan Feldmareşal Helmut Von Moltke

Osmanlı ordusunda danışmanlık yaptığı

sıralarda Hazro’dan geçmiş ve Hazro’yu “Türkiye

Mektupları” adlı kitabında şöyle anlatmıştır:

“.... Akşama doğru, yani hemen hemen yirmi

dört saatlik at yolculuğundan sonra yine nefis

bir dağ deresine vardık. Kıyısıboyunca yukarı

çıkarak dağların içine saptık ve bir tepenin

üzerinde, etrafı bağlarla çevrili, çınarlar, ceviz

ağaçları ve kavaklarla gölgelenmiş sevimli Hazro

Kasabacığını ve zarif camiini gördük...” (20).

2-Hazro-1970-Adil TEKİN

3-Bugün Hazro

Page 345: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

343

Fıstıkçılık1930 ve 1931 yıllarında Çermik’te menengiç ağaçlarına fıstık aşılanmaya

başlanmıştır. (15. Yılında Diyarbakır. (s.49)

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı Diyarbakır yıllığında Menengiç

ağaçları vilayetin en ziyade Çermik, Osmaniye(Ergani), Kulp ve Eğil’in dağlık

mıntıkalarında bulunur. (s.141)denir.

ÜzümDiyarbakır’da Asurlular döneminden kalma Asuri üzümü vardır.Asurlular

dönemindenberi bağcılık ön planda olmuştur(51).

Bölgenin önemli ürünlerindendir. Kaynağını tarihten alır Tarihte

Diyarbakır’da tarım’da üzüm gözdedir. (Diyarbakır salnameleri.c.3 )

Salnamede:Üzüm bağları kasabât ve kuranın ekserîsinde ehemmiyetle husule getirilmiş

ve ahali bundan ziyadesiyle müstefîd olmakta bulunmuştur.

Şıra üzümünden pekmez yapılarak kesret üzere sarf olunur ve bundan

başka pestil, sucuk ve envâ’ı yapılır. Eğil ahalisinin pestil ve sucuk mamulâtı

pek leziz, Ergani’de kara üzümden mamul pestil ve sucuk envâ’ıyla

‘denmektedir.

1937 yılına ait bir kitapta İstasyon boyunda ve bağlar denilen yerde

üzüm bağları vardır denmektedir. Eğil’de geniş üzüm bahçeleri, Erganide

geniş üzüm bağları olduğu ifade edilmektedir.(11) Üzüm bol olunca üzüm

türevleri de bol olacaktır.Pestil ve pekmez de bunlardandır.

Diyarbakır’da üzüm türleri• Taannebi, Müsebbak. Erken verimlidir. Siyah ve beyaz türleri vardır,

• Vanki(Vengi) Yuvarlak taneli kurutmalıktır.

• Kırmızı-Kızıl Vanki: Yuvarlak tanelidir, Haseni: Beyaz tanelidir.

• Karaüzüm: Ergani ilçesinde bol yetişir

• Öküz gözü, Boğazkere,

• Yediveren: Beyaz üzüm.Yaz ve sonbahar meyve verir,

• Tilki kuyruğu: Beyaz, Asuri, Keldani, İstanbuli

• Mazrumi: Beyaz, Balicani: Siyah üzümdür, Ak Migeri

Page 346: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

344

• Hatun parmağı: Kurutmalık bir üzüm

çeşididir, Rezzaki, Kuş üzümü, Beg üzümü

• Kırmızı migeri, Kafıran, Şekeri, Kış kırmızısı

• Şami: Kurutmalıktır

• Cılk vengi, Sergi üzümü, Sulu morik

• Şire üzümü: Pekmez, pestil, sucuk, kesme

yapılır.

• Gergeri:Pekmez yapılır.Tatlı üzümdür

• Kirpet üzümü, Mandalavat, Hapişli, Kara

migeri,Gildani, Tüzye, Samuri, Habbo,

Apderi(39)

Pestil (Bastık) tarifi(Çüngüş yöresi)“Üzüm getirürler bagdan, onı sıharlar ayahlarıdan,

torbaya korlar. Şire süzeruh kazanlara, cevüz

kırarauh. O şireyi kaynaturuh, çekeruh asamahıllı

kaynar, çıharduruh. Bi kabda un, unı bele çalaruh,

tökeruh bişer. Onı bastıh deruh, bezlere sereruh.

O bezleri yüzkuyın ederuh, üslerini yaş ederuh,

çıharduruh. İşte ona bastıh. (21)”

1938 Yılına Ait Bir Kitapta‘Çermik, Ergani ve Eğil kazaları ilin önemli

bağcılık bölgelerini teşkil eder. Bu bölgelerde 38

çeşit üzüm tespit edilmiştir. Bağlardan senelik

alına yaş üzüm miktarı 77049 tondan fazladır.

denir. (İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.15)

MeyvecilikDiyarbakır diğer meyveler yönünden de

zengindir.

Diyarbakır’ı resmeden Matrakçı Nasuh (d. ? - ö.

1564), ‘un minyatüründe Diyarbakır’ın önlerinin

gülbahçesi alt kısmının meyve bahçeleri

olduğunu görüyoru.

4-Matrakçı Nasuh’un Diyarbakır’ın minyatüründe üstte

gül altta meyve bahçeleri

Diyarbakır salnamelerinde bu husus şöyle ele

alınır (10)

• Eşcâr(Ağaçlar)

• Eşcâr-ı müsmire vegayr-ı müsmirenin

birçoğu buralarda yetiştirilmektedir. Eşcâr-ı

müsmireden şeftali, zerdali, kara erik, vişne,

elma, armud, nar, sükkeri, incaz, kiraz,

badem, ceviz, ayva, fındık, incir, bitim, dut,

ekşi dut, aluc başlıcalarıdır.

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı

Diyarbakır yıllığında vilayet dahilinde geniş

mikyasda dut, badem, armut, erik, elma, zerdali,

ayva, ceviz, şeftali ve mahdut bir saha dahilinde

vişne, kiraz ve pek az miktarda kestane ve incir

vardır. Vilayetin en mühim badem ve ceviz

mıntakasını Lice ve Silvan kazaları teşkil eder.

Dut hususnda dahi Merkez ve Silvan kazaları

birinci mevki ihraz ederler. Mevisimin müsait

gitmesine nazaran dönüm başına bademden

600,kayısıdan 400,armut ve şeftaliden 3200

kilo mahsul alınır(s.139).

Page 347: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

345

Diyarbakır salnamelerinde bu husus şöyle ele alınır (10)

• Dut Ağaçları

• Dut ağaçlarından vaktiyle çok istifade olunur idi. Denmektedir

Seyyah Sestini “Beyaz ve kara dut ağaçları çok sayıda, buradaki insanlar

bunlardan bol miktarda yiyorlar. Bu dut, irice, siyah renkte ve vakitte

olgunlaşıyor.”der.

İpekböceğinin yegane gıdası olan dut yaprağıdır Diyarbakır ve çevre ilçe

ve köylerindeki dut ağacı yapraklarından karşılanmaktaydı. Daha Birinci

Dünya Savaşı öncesinde Silvan’da bir milyondan fazla dut agaci vardi.(23)

Gertrude Lowthian Bell seyahatnamesinde “Güneybatı tarafı dut bahçeleri

ve bağlarla süslüdür”der Lord Warkworth ise 1898 yılı intibalarında “Güneye

doğru uzanan vadi dut vadi dut bahçelerinin devamlı bir uzantısı diye bahseder

Lowthıan Bell isimli seyyah ise 1911 yılı seyahatnamesinde ‘Güneybatı tarafı

dut bahçeleri ve bağlarla süslüdür”der (8).

Karadut karahübür, diğer dutlar ise şeker içi diye sokaklarda bağrılırdı. Bu

dut kültürü aynı zamanda ipekböcekçiliğini alt yapısını oluştururdu.

Şair konuyu ne güzel anlatır:

Baldan tatlı karahöbür

Suyu ömre katar ömür

Tike kebap, mangal kömür

Sevdim bir kez unutamam

(M.Mergen)

5- Kara hübür ismiyle anılan karadut

Page 348: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

346

Cin Ali bahçesi daha dün vardı

Kara höbüründen şehir doyardı

(M.mergen)

1938 yılına ait bir kitapta, Diyarbakır’ın Dicle’ye

bakan eteğinde geniş bahçeler ve menekşe

tarlaları uzanır.Bu bahçelerde her türlü meyve

ve gayet sulu şeftaliler yetişir’denmektedir.(İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.,5)

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı

Diyarbakır yıllığında, Dut hususunda dahi

Merkez ve Silvan kazaları birinci mevki ibraz

ederler (s.139) denir

Meyve Fidanları1933 yılında Merkez’de(Kıtırbil) ve Silvan

fidanlıklarında elma, armut, kayısı, şeftali, kiraz,

dut, ceviz, badem, nar, incir, Gaziantep fıstığı,

akasya, maklora, sofra, gladiçya, karaağaç,

katalpa, isfendan vs meyveli meyvesiz 110 bin

adet fidan yetiştirilmiş ve merkez fidanlığından

21000 fidan ile 4500 adet çilek fidesi halka

parasız dağıtılmıştır (15.Yılında Diyarbakır. s.50)

Diyarbakır ŞeftalisiHüseyin Abdioğlu eski Diyarbakır’ı anlatıyor:

“Bahçemizde şeftali yetişirdi, hem de kum malı,

Kabuğu zar gibiydi ve yüzülürdü. Şaftali, ku mali,

kabuğunu soy da ye.

Çekirdeğini say da ye diye bağırırdı tavlacılar”.

Şeftali türleri: Seçme, pespende, diklenliğ,

yarım dikenliğ (24)idi.

Diyarbakır Karpuzu da Güvercin Gübresi İle Çok Büyük Boyutlardaydı

6-Diyarbakır karpuzuna bir nostalji

1853’de Diyarbakırı ziyaret eden Petermann,

Dicle kenarında yetişen karpuzlardan övgüyle

söz eder1890-1891’de Şemseddin Sami de

karpuzun emsalsiz olduğunu kaydeder.

Noelle Roger seyahatnamesinde “Dükkanların

önlerinde yığılmış şeftaliler, üzümler, kavunlar,

mucizesi doğal görünen Dicle’nin suladığı

bahçelerden geliyor. Diyarbekir karpuzları

neredeyse 80 ile 100 kilo arasında geliyor.Onları

taşımak için bir deve ve kesmek için bir kılıç

gerekiyor”der(8).

Vital Cuinet seyahatnamesinde “Diyarbakır’ın

merkez kazası yani bu şehrin banliyölerinden

oluşmuş idari parçaları, iyi kalitede dut ağaçları,

her çeşit meyve ağacı, kavun yönünden çok

zengin ve muhteşem karpuzlarıyla bütün

Asya’da ismi duyulmuştur. Tahıl üretimi de

önemlidir”demektedir (8).

19. yüzyıl salnamelerinde “Hele Dicle’de yetişen

büyük kıtadaki kavun ve karpuz hiçbir yerde

husule gelmez. Bu karpuzların bazen elli kıyye ve

kavunların yirmi beş kıya sikletinde olduğu pek

çok defalar görülmüştür” denmektedir (Salname

4/367).

Page 349: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

347

İncir Mazisini tarihin derinliklerinden alır. Mezoptamya’da İngilizlerin bulduğu

bir stelde ‘(25).

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı Diyarbakır yıllığında “Silvan’ın

kimi köylerinde iyi yemiş veren incir ağaçları bulunur”denir (s.23).

Diyarbakır’da içeceklerden seçmeler.....

• Menekşe çayı, Nar çiçeği çayı, Papatya çayı

• Nane çayı, Kakuleli dibek kahvesi

• Menengiç kahvesi, Sütlü kahve

• Acı kahve (Taziyelerde)

• Gül şerbeti, Gelincik şerbeti

• Şerab-i harir (ham ipek ve baharatlarla yapılan yoğurt, kaymak ve

tatlılara dökülen veya sulandırılıp şerbet olarak içilen ipek şurubu)

• Meyan şerbeti, Kızamık şerbeti

• Sahlep, Naneli ayran (Koyun yoğurdundan)

• Biberli ayran (Koyun yoğurdundan)

• Üzüm şırası, Pekmez şerbeti. (Ecz.İrfan Rıza Yazıcıoğlu)

Meyankökü

7-Meyan kökü şerbeti

Page 350: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

348

Bilhassa yazın Ramazan aylarında meyan

şerbeti bulunduruluyordu. Meyankökünden elde

edilen bu şerbet tarihten bu yana Diyarbakır’ın

en önemli meşrubatıdır.

Tarihte Meşhur Meyan şerbetçileri: Buzci

Ahmet, Buzci Mıhame Ali, meyveci Ali, Şerbetçi

Bave Alo, Şerbetçi Hacı Mıhame, Şerbetçi Hacı

Ahmet’di(26).

Meyan kökünden elde edilen meyan şerbeti ve

Cola’nın ana maddelerindendir.

Bu arada ister yemekten önce ister yemekten

sonra gezerken yolda sırtındaki süslü koca

güğümü ile dolaşıp elindeki çıngırakları

şıngırtdatan meyankökü satıcılaranı

göreceksiniz. Meyenköküne orada ava sûse

diyorlar. Yörenin özgün içeceklerinden olan

meyankökü, aslında bilinen kolalı içeceklerin

atası sayılabilir. Fakat bölge halkı bu maddeyi

daha farklı biçimde içmeye alışmış. Akşamdan

suya yatırılan meyankökleri sabaha kadar suyun

içinde çözülüyor. Çözülen bu su daha sonra

süzülüp içine buz atılıp iyice soğutulduktan

sonra, sırta alınan bakırdan yapılmış bir tür

güğümden bardaklara dolurulup veriliyor.

Diyarbakır’a sıcak bir günde gittiyseniz size bol

bol meyankökü içmenizi öneririz .

Doğal olarak aktar veya baharatçılarda satılan

Meyankökü alınır. Kök, bir kabın içersine

konulup üzerine su ilave edilir. Yaklaşık 5-6

saat beklenir, sonra meyan kökünün bulunduğu

kaptaki sıvı temiz bir tülbentle veya ince bir

süzgeçle süzülür. Elde edilen meyan şerbetidir.

İçersine hiçbir şey katılmaz, ama isteyen içine

çok az tarcın atabilir. Soğutulup içilmesi için

ise, içersine sadece kar veya buz atılır ya da bir

soğutucuda bekletilir (M.Üzülmez).

Sebzeler19.yüzyılda Şemseddin Sami’nin verdiği

bilgilere göre bu bölgede buğday, arpa, fasülye,

mercimek, pirinç, susam, keten, pamuk,

meyankökü, mazu, soğan vs. pek çok meyvenin

yetiştirildiği ve Dicle kenarında yetiştirilen

karpuzun emsalsiz olduğu ifade edilmektedir.

19. Yüzyıl kayıtlarında Dicle nehri kenarında

sebze ve meyve ziraatinin yaygın olduğu;

Diyarbakır’da buğday, arpa, pamuk, pirinç,

nohut, soğan, mercimek vb. ürün yetiştirildiği

yazılıdır.

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı

Diyarbakır yıllığında (s.135) “Vilayet dahilinde

en ziyade sebze yetiştiren yerler Merkez ve

Çermik kazalarıdır. Silvan ve Osmaniye(Ergani)

kazalarında sebzecilik küçük mikyasta yapılır.

Alelekser sebzeler tomates, patlıcan, biber,

maydanos, lahana, ıspanak, marul, bamya,

kabak, bakla, fasulye, şalgam, havuç, turp,

soğan, sarımsak, hıyar, kavun ve karpuzdan

ibarettir”denir.

Diyarbakır’da Kullanılan BaharatlarReyhan, Kişniş, Kakule, Sumak, Meyan kökü,

Peynir otu (Tarhana otu) Nane, Zahter (Kekik),

Küncü (susam) Kara çörek otu, Mayana (Anason,

rezene, raziyane), Mahlep, Salep Tarçın, Karanfil,

Kızamık şekeri, Ham ipek (Şerabi harir’de

kullanılır), Yenibahar, Meryemhort, Beş türlü,

Soda, İsot, Kırmızı toz biber, Karabiber, Safran,

Gülsuyu, Nar ekşisi, Menevşe (Menekşe), Şerbet

boyası Yarpuz, Kimyon, Naneçüçe (Radika,

hindiba), Acüce (Tere), Mezeke sakızı (Damla

Page 351: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

349

sakızı), Leymun tuzu (limon tuzu). (Ecz.İrfan Rıza Yazıcıoğlu)

Sumak Ağaçları : Diyarbakır salnamelerinde Sumak buralarca et’imede

isti’mâl olunduğundan ağaçlarının yetiştirilmesine dikkat olunuyor,

denmektedir.

Tarihte Tarım Alanında Pirinççilik De Ön Plandaydı. Karacadağ Pirinci Şimdi Olduğu Gibi Eskiden De PopülerdiŞehirde tarımı yapılan ürünler arasında, pirinç (çeltük) ekimi ilk sırayı

almaktadır. Şehir ve bölge halkının ihtiyacını.karşılamak üzere, şehir

civarında üretimi yapılan pirinçten elde edilen gelir, 1518’de 80.000 akçe

iken, 1564’de 103.033 akçeye yükselmiştir 1518 tarihli kanunnamede yer

alan kayda göre şehre satılmaya gelen pirinçten, ekildiği madrablara göre

vergi almıyordu (27).

1937 yılllarına ait bir kitapta ‘İlde pirinç ekimi çok önemli bir yer tutar.

Diyarbekir pirinçleri artım ve tat itibarile çok yüksek bir derecededir.

Karakılçık,akkılçık,kırmızı kılçık denen üç cins çeltik vardır.Karakılçık

cinsinin taneleri ufak,yuvarlak ve serttir.Başağından güç ayrılır.Akkılçığın

taneleri ise büyük ve uzundur.Bu pirinç daha çok tutulur ve diğerlerinden

daha güzeldir.Fiyat itibarile de farklıdır.Kırmızı kılçık ise açık kırmızı renkte

olup bugün hemen hemen ekilmemektedir.Merkez,Silvan,Bismil,Lice ve

Kulp ilçelerinde pirinç ekilir(11).

İlin 1949 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gazeteci Cahit Beğenç

izlenimlerini Ulus gazetesinde yazmış, Diyarbakır ve Raman isimli kitabında

da bu izlenimlerini detaylandırmıştır. Çeltik: Büyük mikyasta çeltik istihsali

yapılmaktadır. Senelik 5 milyon kilo bir istihsal mevcuttur. Çeltikler kısmen

Diyarbakır’da (DİNK) tabir edilen imalathanelerde pirinç yapılmakta ve

kısmen de İstanbul’a sevk edilmektedir. Diyarbakır pirinçleri pilavlıktır.

Evsaf ve nefaseti itibariyle yüksektir(12).

PamukXVI. yüzyılda Diyarbakır önemli bir pamuk üretim merkezi olarak

görünmektedir. Hemen her köyde önemli ölçüde pamuk ziraati yapıldığı

dikkat çekmektedir. Bir örnek olmak üzere Kulp nahiyesindeki pamuk

öşrünü tesbit ettik. Burada 89 köyde pamuk üretilmektedirÖşür olarak

alman pamuğun akçe cinsinden değeri 40.868 akçedir. Ölçü birimi olarak

ise (—») diye gösterilen bir işaret kullanılmıştır. Defterlerin konteksi

Page 352: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

350

içerisinde kantar’dan küçük, vukiyye (okka)’den

büyük olan bu ölçünün kantarın yaklaşık 15’de

biri ağırlığında bir ölçü olduğunu söyleyebiliriz.

Anadolu’da o sıralarda pamuğun kantarı 300

- 360 akçe arasında değiş mekte idi. Pamuğun

kantarını 300 akçe kabul edersek 7681,6 kg.

pamu ğun öşür olarak alındığını söyleyebiliriz.

Buna göre de yıllık gerçek üre timin 76.816

kg. civarında olduğu söylenebilir. 1978 - 79 -

80 yıllarına ait Diyarbakır pamuk üretimi ise

4.406 ton saf, 7.050 ton tohum olmak üzere

11.456 tondur . Bu bilgiler ışığında Diyarbakır

yöresinde bugün kü düzeyden daha yaygın

bir pamuk ziraati yapıldığını ve pamuklu do-

kuma hammaddesinin büyük bölümünün

cevizden karşılanmakta olduğu nu kabul etmek

gerekmektedir. Diyarbekir’in ünü dünyaya

yayılmış kirazı pamuk ipliği nin bir eşi ancak

Edirne boyahanesinde yapılabilmekteydi. (28).

J.S.Buckingham 1827 yılına ait

seyahatnamesinde Diyarbakır’dan şu şekilde

bahseder “Şehrin imalatları esas olarak ipekli

ve pamuklu mallar,Şam’da yapılanlara benzer,

yaklaşık 500 tanesi pamuk basıyor ve Hasan paşa

hanında iş görüyorlar” der(8) (Salnamelerde.’ (10)

Pamuk ziraati dahi ziyade vuku bulur. Madrab

ittihâzına elverişli olmayan sulakların çoğunda

ve madrabların alt tarafında husule getirilir’

,denmektedir (Diyarbakır salnameleri.c.3).

19. yüzyılda Diyarbakır şehri pamuk ve deri,

yapağı ve ipek üretiminde söz sahibiydi.

5 Temmuz 1841 tarihli bir belgede asker

için 80000 yapağı ve 370000 kıyye alındığı

belirtilmektedir.

Diyarbakır 19. yüzyılda önemli bir kumaş

merkezi olup, alaca, beyazlı, kutni,gazi

ve atlas kumaşları oldukça meşhurdu.

1797 yılında Diyarbakır’da bir mengehane

kurulmuş olması da Diyarbakır’ın önemli bir

kumaş merkezi olduğunu göstermektedir.

En önemli ihraç maddesi kırmızı pamuklu

bezdi. Bu bez İstanbulda büyük bir şöhrete

sahiti ve Mehterhane-i Amire’nin bez ihtiyacı

Diyarbakır’dan karşılanmaktaydı(17).

1953 yılında pamuk ekilen saha 1558 ha,467

ton üretim

1956 yılında pamuk ekilen saha 3838 ha,989

ton üretim vardı (51).

Ülkede 1640 yılında pamuklu çeşitlerini ve

en kaliteli olanların fiyatına akça olarak bakalım

Bogasi:İnce kalite pamuklu kumaşBorlu bogasısı :147

Kastamonu kırmızı bogasısı :133

Kırmızı Diyarbakır bogasısı :220

Tokatın Diyarbakır benzeri bogasısı :140

İstanbul bogasısı, mai :92

İstanbul siyahı :105

Manisa isperek neftisi :180

1690 yılı İplik fiyatları (okka hesabiyle akça olarak) 1 okka:1.2282 kgİnce Akhisar ipliği :40

Menteşe ipliği :70

Mavi Geyve ipliği :110

Kırmızı Diyarbekir ipliği :220

Hindi iplik :100

(62)

Page 353: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

351

1938 yılına ait bir kitapta “Vilayetin pamuk ziraati oldukça eskidir.Çermik,

Ergani, Lice kazaları Diyarbakır’ın en mühim pamuk bölgeleridir. 1938 yılında

403 ton pamul elde edilmiştir” denmektedir (İzmir Fuarında Diyarbakır.1938.

s.23,15) (Cumhuriyetin 15’inci yılında Diyarbakır.193).

HAYVANCILIKTarihte Hayvancılık

Çayönü halkı ne ile beslenirdi?Çayönü halkının temel besin maddesi et. Et uzun süre av hayvanlarından

karşılanmış. Yerleşmenin ilk önemlerinde daha çok domuz, geyik, yabani

koyun ve keçi avlanmış. Daha sonraları yabani sığır da önemli bir yer

tutuyor. Yakın çevrede domuzun çok bol bulunması, hatta dişi ve yavruların

köyün içinde gezmeleri bazılarının avlularda tutulmuş olabileceği

olasılığını ortaya çıkarmaktadır. Kısaca çayönü halkı domuzu kısmen

evcilleştirmiştir. Koyun ve keçinin evcilleşmesi ise Hücre Planlı Yapılarda

oturan insanlar tarafından gerçekleşmiş olabilir ya da başka yerden evcil

koyun ve keçi getirilmiş. Hemen yanı başlarındaki akarsu ve göllerden tatlı

su yumuşakçaları toplamışlar, balık avlamışlar.(29)

Anadolu Avcılığın İlki Diyarbakır’daProf.Oktay Belli Ve Prof.Dr.Murat Biricik’in Araştırmasına Göre• Çermik ilçesi Sinek çayı Kayaaltı mağarasında M.Ö.13.000 Yılına ait

11 avcı ve 14 dağ keçisi ve oğlak resmi Anadolu’da mevcut en eski av

resmi görülmektedir.

• Anadolu’nun tescilli en eski avcıları Diyarbakır’lı

8-Mağara’da av resmi (30)

• Diyarbakır tarihte hayvancılıkta ön saflarda bulunan ilimizdir. 16.

yüzyılda Diyarbakırİstanbul’un et ihtiyacını sağlıyan önemli bir

merkezdi. Bölgede 2 milyon baş hayvan mevcuttu (27).

Page 354: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

352

Tarihte Diyarbakır İstanbul’un et ihtiyacını karşılıyordu.

26-İstanbul’un et ihtiyacını temin için koyun

gönderilmesi için diyarbakır beylerbeyine gönderilen

hüküm 8 temmuz 1560

27-İstanbul’un et sıkıntısı gidermek için

Diyarbakır’dan koyun gönderilmesi hakkında hüküm

17 temmuz 1566 (31)

Cumhuriyet döneminde de aynı durum vardı.

1938 yılına ait bir kitapta “Her sene İstanbul ve

diğer büyük şehirlerimize Diyarbakır’dan sürülerle

kasaplık sığır sevkedilir” denir (İzmir Fuarında

Diyarbakır 1938.s.29).

XVII yüzyılda Diyarbakır’dan Halep’e büyük

miktarda hayvan ihracı yapılmıştı (17).

Tarihte Tarım hususunda1800’lü yıllara ait

valilik yıllıkları yani salnameler yol göstericidir.

Salnamede(10).

Koyun ve Keçi: Koyun ve keçi çölde ve çölün

gayri mahallerde de pek çok besleniyor.

Başka mahallerde beslenen ağnam dahi kış

mevsiminde çöle gönderilir. Vilayetin lahm

ihtiyacını def etmekle beraber Haleb ve Şam

vilayetlerine ve Mısır tarafına senevi bir mikdar

ihracatı vardır.

Sığır ve Manda: Bu hayvanat dahi buralarda az

değildir. Çiftliklerde inek ve dişi manda beslenir

ki, dölleri alınarak çift işinde istih dam görür.

Bazen tüccarı Musul vilayetinden sığır ve

manda iştirâsıyla yukarı taraflara götürmek

üzere buralara uğradıkta içlerinden beğenilip

alınanları dahi vardır (Diyarbakır salnameleri.c.3).

Tarihte Karacadağda Milan aşireti ve Türkmenler

özellikle yazın ikamet etmiş, hayvancılık

yapmıştır. Karacadağ’da koyunculuktan elde

edilen kasaplık hayvan, süt ürünleri, Milan

yünü ve halıları Avrupa’da çok beğeniliyordu.

Milan malları Avrupa ,Mısır ve İstanbul’a Halep

üzerinden gidiyordu(32).

Page 355: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

353

Hayvan mevcudu1938 yılına ait bir kitapta “1937 yılında Diyarbakır’da 224076 koyun, 229815

keçi, 583 tiftik, 1337 deve, 6252 manda, 103812 sığır, 8988 at, 27242 eşek,

1643 katır vardı” denmektedir (İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.31).

1962 yılında Diyarbakır’da 202433 koyun, 211432 keçi, 81542 öküz,

64221 inek, 7863 at, 29962 katır, 1441 deve, 163800 tavuk, 18200 horoz,

39150 hindi, 5250 kaz, 2300 ördek mevcuttu(51).

Diyarbakır’da Hayvancılık Ve Bunun Ürünü Olan Et Yemekleri Çok Meşhurdu.1608-1609 yıllarında Diyarbakırı ziyaret eden Polonyalı Simeon’un

seyahatnamesinde “Tokat’ın paçası, Haleb’in mıklası ve Harput’un çakıl

ekmeği gibi Amid’in de kebabı meşhurdur” demektedir.

Aubonne Baronunu şövalyesi Jean Baptiste Tavernier’in Türkiyeye, İran’a

ve Hindistana yolculuğu eserinde “Diyarbekir’de hiçbir yerde oradaki etle

kadar güzel et yemedik” demektedir(8).

DericilikÜnlü Fransız gezgin Jean Baptiste Tavernier, 1630’lu yıllarda gördüğü

Amid’de, dericiliği överken şöyle der; “Amid’in derileri renk ve benekleri

bakımından şarkın bütün mamullerinden üstündür. O kadar çok maroken

imal edilir ki, şehir halkının dörtte biri bu işle geçinir.

1660 lı yıllarda Fransız gezgin Poullet kente gelir. İran’dan Moğolistan’dan,

Polonya ve Moskova’dan buraya gelen tüccarların ipek, pamuklu ve

fevkalade güzel deri ürünleri alıp döndüklerini yazar.

1815 yılında Amid’e gelen gezgin J. S. Buckıngam “300 deri imalatçısı var“

demektedir(8).

Padişah 3. Selim zamanında Ergani’de kesilen hayvan derilerinin de

Kayseri’ye gönderilmesi istenmektedir. (Padişah fermanı (33)

Diyarbakır’a gelen seyyahların Avrupa’da büyük talep gören en önemli ticari

meta olarak bah settiği kırmızı boyalı derinin (sahtiyan) üretiminin yapıldığı

ve şehir halkının yaklaşık dörtte birinin uğraşısı olan deri endüstrisinin, son

Page 356: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

354

iki dönemdeki (1540 ve 1564) düşük gelirlerini

açıklayacak yeterli delil bulunmamaktadır.

Bölgede yapılan hayvancılığa paralel olarak,

deri işle meciliğinin oldukça gelişmiş düzeyde

yapılmasına rağmen, aynı oranda Defterlere

yansımaması ilginçtir. Dericilikten elde edilen

gelirlerin düşük görünmesinin asıl sebebi,

defterdeki rakamlara, ilk dönemde, dükkan

kiraları ile birlikte, tabakhane gelirinin dahil

edilmesi, son iki dönemde ise, yalnızca düşük

miktardaki dükkan kiralarının kaydedilmiş

olmasıdır.

Diğer bir ifadeyle, bu dönemlerde tabakhane

gelirleri kaydedilmemiştir. Deri ürünlerinin

ticaretinden alman vergi ayrıca ve ipek ile

birlikte, tam-gay-ı gön ve sahtiyan ve meşin

adı altında tahsil edilmiştir. Yine de, toplam

27.017 akça olan bu miktara, 8.000 akçelik kira

eklendiğinde dahi (35.017 akça), ilk dönemdeki

yüksek tutara ulaşmadığı görülmektedir. Bu

durumda, söz konusu dönemde dericilik işinin

gerilediği veya gelirlerinin başka bir yere tahsis

edildiği akla gelmektedir.

Üretilen derinin gön, meşin ve sahtiyan gibi

tür ve kalite olarak çeşit leri bulunmakta ve

ayakkabı, terlik, çizme, koşum takımı yapımında

kul lanılmaktadır(27).

1938 yılına ait bir kitapta deri ihracı “Gerek sığır,

koyun ve keçi derileri, gerek av derileri ilin zengin

ihraç maddelerinden birini teşkil eder. İhraç edilen

av derileri kurt, tilki ve tavşan derileridir,” denir (İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.31)

MeralarTarihte meralara büyük önem verilmiştir.

Örneğin(31).

Tarihte mera teşvik ve düzenlemesi ile ilgili belge.1

Aralık 1564

Ziraata uygun alan1938 yılına ait bir kitapta, “Genel sahası 1487500

hektar tutan vilayet arazisinin, 144.515 hektarı

mera ve otlaktı” denir. (İzmir Fuarında Diyarbakır

1938.s.14)

Karacadağ meracılığa çok uygundurTarihte Mili

aşiretinin merasıydı(32).

Karacadağ, koyun ve deve üreticisi göçerler için

de uygun bir yerdir. Onun için göçerler, koyun,

keçi ve deve sürüleri beslemişlerdir. Sığır ve at

için uygun otlaklar yoktur. Dağın otlak ları sürü

hayvanları özellikle koyun, keçi ve develer için

mükem mel meralardır. Dağ, yazın çok serindir,

insanlar sıcağı hissetmez. Pire, kene, sivrisinek

ve karasinek gibi haşaratlar yok denecek kadar

Page 357: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

355

azdır. Hayvan ve insanları hastalıklarından koruyan uygun bir iklime

sahiptir. Dağın yamaçlarında çeltik üretimi yapılır. Yazın çeltik parselleri

zümrüdi yeşil şeritler halinde görünür. İri taneli Karacadağ pirinci yörenin

en önemli besin kaynağıdır.

Mandelde bulunan kalıntılardan çok eski tarihlerden beri yayla olarak

kullanıldığını ve kışın da iskân edilmeye çalışıldığını göster mektedir. Bu

konuda bir öykü ve Mergemîr düzünde kral kızının höyüğü ile Mandel

düzlüğünde Asur harabeleri vardır.

Karacadağlılar genel olarak koyun yetiştiriciliği yaparlar. Ayrıca keçi, at,

sığır, deve, manda ve eşek de yetiştirirler. Koyun sürülerinin içinde mutlaka

keçi de vardır. Mutlaka bir semerelik (yüz koyun) sürü içinde on veya yirmi

tane de keçi olmalıdır. Nakliyede deve, çiftçilik işlerinde öküz, ulaşımda at

ve eşek kullanılmıştır.

Göçerler koyun, keçi, at ve deve; yerleşikler ise koyun, keçi, at, deve, sığır,

manda ve eşek yetiştirirlerdi.

Koyun yetiştiricisi göçerlere (koyun göçerleri), (akkaraman) koyunuyla

uğraşanlara (beyaz koyun göçerleri), (morkoyun) ile uğraşanlara (mor

koyun göçerleri) denilmektedir.

Bir de sığır yetiştiren göçer veya yarı göçerler var. Bunlara (kara davarlı

göçerler) denir. Bunlar sadece sığır yetiştirirler. Yine siyah çadırları vardır,

çadırları koyun göçerleri gibi büyük değildir ve nakliyesinde öküzler

kullanılır.

Göçerler bu coğrafyada yılın mevsimlerine göre göç ediyor lardı. Kışın

soğuk, tipi ve yağışlardan kaçıyor, sürekli yeşil örtüyü takip ediyorlardı.

Yazın ise sıcaklardan, susuzluktan, bulaşıcı hayvan ve insan hastalıklarından,

zararlı haşerelerden kaçıyorlardı. Zozanlardaki barınakları kara çadırlardı.

Berri’deki barınakları çadırlarla beraber şikeftleri barınak olarak

kullanıyorlardı. Milan, göç nakliyelerini develerle yapıyordu.

ÜrünleriEt: Genel olarak toklular et için semirilir. İki semirtme mevsimi vardır. Biri

ilkbahar, diğeri sonbahar. Bölgenin doğal bitki örtüsündeki otlar, ete güzel

Page 358: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

356

kokular ve rayihalar geçirir.

Süt ürünleri: Peynir ve sade yağ. Ağırlıklı

olarak sade yağ üretilir. Mililerin ve özellikle

Karacadağ’ın sadeyağının kolesterol oranı

yüksektir. İlkbahar ve yazın ayran üretimi yoğun

olduğu için çökelek yapımında kullanılırdı.

Kurutulmuş çortan, sütün olmadığı kış aylarında

ahşap teknelerde ayrana çevrilirdi.

Yapağı: Milan koyun yünü pazarlarda tercih

edilen bir yündü. Çünkü hayvanlar sürekli dışarda

olduğu için yağmurlar yünü yıkıyor ve ağılların

kokusu ve kiri sinmiyordu. Koyun yünü, geçmişte

suni elyafın olmadığı dönemde ve henüz pamuk

ve keten dokumasının gelişmediği dönemlerde

giyimin, yatak yor ganın tek hammaddesiydi.

Kuzu yününden de kaliteli keçeler yapılırdı.

Koyun yününden yapılan hah, kilim ve çuvallar

da önemli ürünler arasındaydı.

Koyun ve kuzu derisinden kürk yapımı,

derisinden rugan ve koyun tulumundan değişik

ev ihtiyaçları giderilirdi.

HayvanlarıKeçi: Her koyun sürüsünde mutlaka birkaç keçi

olurdu. Keçiler özellikle sürünün yönetiminde

çok faydalıydı. Koyunlar genellik le ve özellikle

sıcaklarda kuyruğa girer ve yön tayin edemezler,

ama keçiler ne zaman otlağa, meraya ve

yeme, ne zaman suya, ne zaman tuzlanmaya,

ne zaman beriye, ne zaman emzirmeye gide-

ceğini bilirlerdi. Onun için çobanlara genel

olarak büyük kolaylık sağlarlardı. Keçiler sütleri

sonbaharın ortalarına kadar devam ettiği için

tercih ediliyordu.

Keçi kılı, kara çadırın ve bazı urganların ana

materyalidir. Keçi tulumu da birçok ev eşyasının

yapımında kullanılır.

Deve: Her göçer ailesinin mutlaka birkaç yük

taşıyacak yaşta devesi vardı. Çünkü, kara çadır,

yataklar ve zahirenin tek taşıma vasıtalarıydı.

Her göçer ailesinin yirmi devesi vardı. Yüzü

aşkın devesi olan aileler çoktu.

Devenin etinden, sütünden ve tüylerinden de

yararlanılırdı.

At: Her evin mutlaka iki üç atı vardı. Çünkü at

hem ulaşım, hem de cankurtaran vasıtasıydı.

Yirmi veya elli atı olan göçerler de vardı.

Göçlerde sürülerle evlerin katarı arasında

organizasyonu atla sağlamak mümkündü.

Talanları ancak atla geri çevirmek mümkündü.

Savaşmak için atlı olmak gerekiyordu. Atlar süs,

iş ve savaş aracıydılar ve göçerler için birer

cankur tarandılar.

Eşek: Her evin hafif bazı nakliye işlerini eşekler

görüyordu. Özellikle beriye götürülürdü. Göç

yollarında çocuklar bindirilirdi.

Köpek ve tazı: Millilerin köpekleri kangal cinsidir.

Genel olarak kurtboğan olarak bilinirler. Her evin

mutlaka bir dişi ve bir erkek köpeği vardı. Bazı

büyük ailelerin on civarında köpeği olabiliyordu.

Genel olarak her evin bir tazısı vardı. Özelikle

tavşan ve ceylan avında kullanılırlardı.

Yerleşik Mililerin Üretim KonularıYerleşik olanlar, hayvancılığın yanında bitkisel

üretim faaliyetleri yürütüyorlardı. Ürettikleri

temel ürünler buğday, arpa, mer cimek, nohut

ve burçaktır. Ayrıca kavun, karpuz ve acur

Page 359: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

357

yetiştirilerek bostancılık yapılırdı. Buğday, arpa, nohut, mercimek ve burçak

dane üretiminin yanında, saman üretimi içinde ekiliyordu.

Buğday, nohut ve mercimek insan besini, arpa ve burçak hayvan yemi

olarak tüketilirdi.

Bitkisel üretimde nadas sistemi kullanıldığı için yukarıdakilere ek olarak

nadas alanlarının bir kısmı bostana çevriliyor ve kavun, karpuz ve acur

üretimi yapılıyordu.

Yerleşik hayata geçen Milliler, çift sürmek için öküz ve kendi öküzünü

kendisi üretmek için de inek yetiştirmişlerdir. Bir zaman lar çift sürmenin

ve harman işlerinin tek vasıtası öküzdü. Yani her yerleşik ailenin çift ve

harman işleri için sığır yetiştiriyordu.

Öküz derileri kışlık çadır yapımında kullanılıyordu, ineklerin süt ve sığırların

et üretimi de çok önemli katkı sağlıyordu.

Ayrıca yerleşime geçen her ailenin bir de tavuk ve hindisi vardı. Bu aileler

sulak olan yerlerde kaz ve ördekler besliyorlardı.(32).

9-Tarihte hayvancılıktan bir görünüm 1962-Karacadağda sürü(51)

1962 yılında Diyarbakır’da 75400 ha mera ve çayırlık saha,8500 ha tabii

çayırlık,200 ha suni çayırlık mevcuttu.

Karacadağ, koyun ve deve üreticisi göçerler için de uygun bir yerdir. Onun

için göçerler, koyun, keçi ve deve sürüleri beslemişlerdir. Sığır ve at için

uygun otlaklar yoktur. Dağın otlak ları sürü hayvanları özellikle koyun, keçi

ve develer için mükem mel meralardır. Dağ, yazın çok serindir, insanlar

sıcağı hissetmez. Pire, kene, sivrisinek ve karasinek gibi haşaratlar yok

Page 360: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

358

denecek kadar azdır. Hayvan ve insanları

hastalıklarından koruyan uygun bir iklime

sahiptir. Dağın yamaçlarında çeltik üretimi

yapılır. Yazın çeltik parselleri zümrüdi yeşil

şeritler halinde görünür. İri taneli Karacadağ

pirinci yörenin en önemli besin kaynağıdır.

Mandelde bulunan kalıntılardan çok eski

tarihlerden beri yayla olarak kullanıldığını ve

kışın da iskân edilmeye çalışıldığını göster-

mektedir. Bu konuda bir öykü ve Mergemîr

düzünde kral kızının höyüğü ile Mandel

düzlüğünde Asur harabeleri vardır.

Karacadağlılar genel olarak koyun yetiştiriciliği

yaparlar. Ayrıca keçi, at, sığır, deve, manda ve

eşek de yetiştirirler. Koyun sürülerinin içinde

mutlaka keçi de vardır. Mutlaka bir semerelik

(yüz koyun) sürü içinde on veya yirmi tane de

keçi olmalıdır. Nakliyede deve, çiftçilik işlerinde

öküz, ulaşımda at ve eşek kullanılmıştır.

Göçerler koyun, keçi, at ve deve; yerleşikler

ise koyun, keçi, at, deve, sığır, manda ve eşek

yetiştirirlerdi.

Koyun yetiştiricisi göçerlere (koyun göçerleri),ş

(akkaraman) koyunuyla uğraşanlara (beyaz

koyun göçerleri), (morkoyun) ile uğraşanlara

(mor koyun göçerleri) denilmektedir.

Bir de sığır yetiştiren göçer veya yarı göçerler

var. Bunlara (kara davarlı göçerler) denir. Bunlar

sadece sığır yetiştirirler. Yine siyah çadırları

vardır, çadırları koyun göçerleri gibi büyük

değildir ve nakliyesinde öküzler kullanılır.

Göçerler bu coğrafyada yılın mevsimlerine

göre göç ediyor lardı. Kışın soğuk, tipi ve

yağışlardan kaçıyor, sürekli yeşil örtüyü takip

ediyorlardı. Yazın ise sıcaklardan, susuzluktan,

bulaşıcı hayvan ve insan hastalıklarından,

zararlı haşerelerden kaçıyorlardı. Zozanlardaki

barınakları kara çadırlardı. Berri’deki barınakları

çadırlarla beraber şikeftleri barınak olarak

kullanıyorlardı. Milan, göç nakliyelerini develerle

yapıyordu.

ÜrünleriEt: Genel olarak toklular et için semirilir. İki

semirtme mevsimi vardır. Biri ilkbahar, diğeri

sonbahar. Bölgenin doğal bitki örtüsündeki

otlar, ete güzel kokular ve rayihalar geçirir.

Süt ürünleri: Peynir ve sade yağ. Ağırlıklı

olarak sade yağ üretilir. Mililerin ve özellikle

Karacadağ’ın sadeyağının kolesterol oranı

yüksektir. İlkbahar ve yazın ayran üretimi yoğun

olduğu için çökelek yapımında kullanılırdı.

Kurutulmuş çortan, sütün olmadığı kış aylarında

ahşap teknelerde ayrana çevrilirdi.

Yapağı: Milan koyun yünü pazarlarda tercih

edilen bir yündü. Çünkü hayvanlar sürekli dışarda

olduğu için yağmurlar yünü yıkıyor ve ağılların

kokusu ve kiri sinmiyordu. Koyun yünü, geçmişte

suni elyafın olmadığı dönemde ve henüz pamuk

ve keten dokumasının gelişmediği dönemlerde

giyimin, yatak yor ganın tek hammaddesiydi.

Kuzu yününden de kaliteli keçeler yapılırdı.

Koyun yününden yapılan hah, kilim ve çuvallar

da önemli ürünler arasındaydı.

Koyun ve kuzu derisinden kürk yapımı,

derisinden rugan ve koyun tulumundan değişik

ev ihtiyaçları giderilirdi.

Page 361: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

359

HayvanlarıKeçi: Her koyun sürüsünde mutlaka birkaç keçi olurdu. Keçiler özellikle

sürünün yönetiminde çok faydalıydı. Koyunlar genellik le ve özellikle

sıcaklarda kuyruğa girer ve yön tayin edemezler, ama keçiler ne zaman

otlağa, meraya ve yeme, ne zaman suya, ne zaman tuzlanmaya, ne zaman

beriye, ne zaman emzirmeye gide ceğini bilirlerdi. Onun için çobanlara genel

olarak büyük kolaylık sağlarlardı. Keçiler sütleri sonbaharın ortalarına

kadar devam ettiği için tercih ediliyordu.

Keçi kılı, kara çadırın ve bazı urganların ana materyalidir. Keçi tulumu da

birçok ev eşyasının yapımında kullanılır.

Deve: Her göçer ailesinin mutlaka birkaç yük taşıyacak yaşta devesi vardı.

Çünkü, kara çadır, yataklar ve zahirenin tek taşıma vasıtalarıydı. Her göçer

ailesinin yirmi devesi vardı. Yüzü aşkın devesi olan aileler çoktu.

Devenin etinden, sütünden ve tüylerinden de yararlanılırdı.

At: Her evin mutlaka iki üç atı vardı. Çünkü at hem ulaşım, hem de

cankurtaran vasıtasıydı. Yirmi veya elli atı olan göçerler de vardı. Göçlerde

sürülerle evlerin katarı arasında organizasyonu atla sağlamak mümkündü.

Talanları ancak atla geri çevirmek mümkündü. Savaşmak için atlı olmak

gerekiyordu. Atlar süs, iş ve savaş aracıydılar ve göçerler için birer cankur-

tarandılar.

Eşek: Her evin hafif bazı nakliye işlerini eşekler görüyordu. Özellikle beriye

götürülürdü. Göç yollarında çocuklar bindirilirdi.

Köpek ve tazı: Millilerin köpekleri kangal cinsidir. Genel olarak kurtboğan

olarak bilinirler. Her evin mutlaka bir dişi ve bir erkek köpeği vardı. Bazı

büyük ailelerin on civarında köpeği olabiliyordu. Genel olarak her evin bir

tazısı vardı. Özelikle tavşan ve ceylan avında kullanılırlardı.

Yerleşik Mililerin Üretim KonularıYerleşik olanlar, hayvancılığın yanında bitkisel üretim faaliyetleri

yürütüyorlardı. Ürettikleri temel ürünler buğday, arpa, mer cimek, nohut ve

burçaktır. Ayrıca kavun, karpuz ve acur yetiştiri lerek bostancılık yapılırdı.

Buğday, arpa, nohut, mercimek ve burçak dane üretiminin yanında, saman

üretimi içinde ekiliyordu.

Buğday, nohut ve mercimek insan besini, arpa ve burçak hayvan yemi

olarak tüketilirdi.

Page 362: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

360

Bitkisel üretimde nadas sistemi kullanıldığı için

yukarıdakilere ek olarak nadas alanlarının bir

kısmı bostana çevriliyor ve kavun, karpuz ve

acur üretimi yapılıyordu.

Yerleşik hayata geçen Milliler, çift sürmek için

öküz ve kendi öküzünü kendisi üretmek için de

inek yetiştirmişlerdir. Bir zaman lar çift sürmenin

ve harman işlerinin tek vasıtası öküzdü. Yani her

yerleşik ailenin çift ve harman işleri için sığır

yetiştiriyordu.

Öküz derileri kışlık çadır yapımında

kullanılıyordu, ineklerin süt ve sığırların et

üretimi de çok önemli katkı sağlıyordu.

Ayrıca yerleşime geçen her ailenin bir de tavuk

ve hindisi vardı. Bu aileler sulak olan yerlerde

kaz ve ördekler besliyorlardı (32).

Kanatlı hayvan1937 yılına ait bir eserde Tavukçuluğa ve

kaz,hindi beslemeğe merak çoktur’denmektedir

(11) 1967 yılında 320 bin tavuk ve horoz, 45 bin

hindi olduğu belirtilmektedir(13).

Ucuzluk ve bolluk kenti DiyarbakırEtin kıyyesi 1847 yılında Diyarbakır’da 40 para

iken,1839 yılında Gaziantep’te 1 kıyye et 110

para idi (9).

Et ürünleriMahalli aksanla sonbahar hazırlıklarında ön

planda olan.Diyarbakır pastırması:

“Valla Kavurma yapardıh bele, o küplere, yeşil

küpe bele (böyle), iki kulpli bele doldurururduh,

koyardıh. Sora bastırma yapardıh, asardıh bele.

Yağ küpi bele doli” (21).

10- Şırdan pastırma

İşin en ağır ve zor olanı kavurma ve pastırmaydı.

Kavurma Diyarbakır’ın vazgeçilmez bir

yiyeceğiydi. Özellikle Ergani bölgesinin çepiç eti

tercih edilirdi. Kavurma nıkra denilen kazanlarda

yapılırdı. Etler belirli bir süre piştikten sonra

kemiklerinden ayrıştırılırlardı. Kemiklerinden

ayrılan etler, kuyruk yağında kızarana kadar

tekrar pişirilirdi. Bu kanın içine az ve dinlenmiş

çakıl ekmek (pide) atılırdı. Şırdan pastırma ise

daha sonra yapılırdı.Tokaç şeklindeki şırdanlara

doldurulan baharatlı kıyma, tavanlara tek tek

asılırdı. Pastırma kıyması ile yapılan köftelerin

dumanı ve kokusu bütün mahalleye yayılırdı.

(34).

Kavurma tarifi :Çüngüş yöresinin aksanıyla

“Kassım ayında da kavurma bişmeg zamanıdur.

şindi bu çüngüşte elesi hepi davar keserler. Davar

kesen, geçi kesen, koç kesen, üç tene, kuvvati yeten

beş tene, iki tene onarı keserler, kalur. Sabbahtan

tezden kaharlar, onarı dograrlar ufah ufah-ona da

kazan deruh kavurma kazanı o kavurma kazanına

da işte onarı koruh, duzunı seperuh, bi de azgını

kaparuh, birez bişer, biştuhtan sora o egişlen gine

adamahıllı alttan üstten karıştıruruh. baharsın

daha bişmiş, ona getirürsün yag da verürsün,yagda

da güzel kızarur. Onın yanı sıra getirürler ekmegi

bölerler, güzel yagın içine atarlar. Bi kaç erkegler

de gelür, evin hizmetçisi de gelür, o ekmegi güzel

çıhardurlar, kavurmasına barabar bırahurlar, onı

Page 363: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

361

yederler, yeduhtan sora küplere çinkolara basarlar o da bahara teyin yenür”.

Başka bir tarif; “Kışın iç kızarturuh sogan gine kızarturuh kavurmadan.

Maydinoz, biber onı yugururuh, arasına gine koruh, yaparuh bişirüruh. Onı

yerler kışın, işte ele şeler. Yemege hepsi de yemeg”(21).

Kavurma(Ergani)

Sonbaharda genellikle keçi, koyun, dana etlerinden yapılır. Çok

eskiden deve ve keklik, bıldırcın etlerinden de yapanlar varmış

Kavurmayı ancak ekonomik durumu iyi olanlar yapabilirdi. Buzdolabı

kullanımının yaygınlaşması, hızla çoğalan ve her yerde açılan marketlerden

dolayı kavurma yapımı artık eskisi gibi rağbet görmemekte. Ancak ilçemizde

yinde de hatırı sayılır oranda kavurma yapılmaktadır. Sabah kahvaltılarında

kavurmanın sadesi, ısıtılmışı veya yumurtalısı, kahvaltı masasına

ayrı bir renk verirken, mideler de bayram eder. İşgenesi de güzeldir.

Kavurma evlerde bir çok yemeğe de katılır, hem yemeğin tadı güzel olsun,

hem de güç-kuvvet versin diye (35).

61- Kavurma 11-kavurma

Şimdi o günler özlem var. Şair;

Kavurma nıkrayla ebedi küstü

Sarı tunç mangallar,siniler süstü

Paçaya hasrettir sobanın üstü

Bu hasret közünde yanaram bibi

(M.Mergen)

Süt ürünleri1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı Diyarbakır yıllığında Sütçülük

Vilayet dahilindeki sığır ve koyun hayvanlarından ehemmiyetli miktarda

süt istihsal olunmaktadır. Alınan südün mühim bir kısmı yoğurda, sade

Page 364: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

362

yağa ve bir kısmı peynire tahvil olunur.Südün

aynen sarfiyat miktarı tahvil olunan miktara

nisbetle pek cüzidir.

Yağ ve yoğurddan sonra ikinci derecede beyaz

peynir yapılmakta ve bu hususta kuzu ve

oğlak gibi genç hayvanların Şirden denilen

dördüncü midesinden istihsal olunan adi

maya kullanılmaktadır.Vilayetin e nmühim

ve nefis yağ mıntıkası (Mağal ve Metinan ve

Karacadağ) havalisidir. İkinci derecede ise

Osmaniyenin (Ergani) Gevran ovasile Eğil ve

Piran mıntıkalarıdır.(s.155)

Ulus gazetesi 26/1/1940 sayısında Diyarbakır’ın

yağı nefistir. Perakende olarak 80-85 kuruşa

satılıyor. Halep yağı, Urfa yağı adları altında

tanılan meşhur yağların çoğu bu civarındır.

Diyarbakır senede bir buçuk milyon kilo yağ

ihraç ediyor.denmektedir (11)

1949 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gazeteci

Cahit Beğenç izlenimlerini Ulus gazetesinde

yazmış, Diyarbakır ve Raman isimli kitabında

da bu izlenimlerini detaylandırmıştır.

Diyarbakır’da en hararetli alışveriş, yağ ve

hububat borsalarında görülür. Diyarbakır

yağlarının toplandığı ve büyük şehirlere

doğru sevkedildiği yağ borsasına uğradım

Borsa binası, Selçuk yapı tarzında eski

bir kervansaray,şimdi adına Çifte han

diyorlar.Dört tarafı kapalı, iki katlı bir

bina.Ortası avlu. İki de kapısı var. Yağ

kapıların birinden giriyor, ötekinden çıkıyor.

Avluda grup grup yağ tenekeleri var.Duvarada

da bir sürü çuval dayamışlar.Bunlar ipek kozası

ile dolu. Beyaz yağ daha makbüldür. Çünkü

keçi yağıdır. Koyun yağı biraz sarımtırak olur.

Diyarbakır’daki tüccarlara veya komisyonculara

dışarıdan yağ sipariş edilir. Valilik borsaya

bir kimyager tayin ettirdi. Şimdi, Diyarbakır

borsasında satılacak ve satılan yağlar

muayeneye tabi tutuluyor. Senede 2 milyon kilo

sadeyağ Diyarbakırdan ihraç edilmektedir.(12)

Mıgırdiç Margosyan, küçüklüğünde Karacadağ

tereyağıyla güneşte pişirip özenle hazırlanan

kayısı reçelinin ekmeğe sürerek yemeği en

büyük zevki olarak hatırlıyor. Ayrıca erimiş

Karacadağ tereyağının, toz şeker veya pekmezin

saçta pişirilen sıcak yufka ekmeğe dökülmesine

taş ekmeği denirdi (36) (37)

1938 yılına ait bir kitapta, “Diyarbakır yağları

Ötedenberi Türkiyede en çok tanınmış ve nefaseti

itibarile yurdun dahil ve haricinde daima müşteri

bulmuş olan Diyarbakır yağlarının nefasetine

söz söylenmez”denir. (İzmir Fuarında Diyarbakır

1938.s.31)

Peynir çeşitleri• Diyarbakır otlu erimiş peyniri,

• Diyarbakır otlu salamura peyniri

• Örgü peynir,Erimiş sade peynir

• Kara çörek otlu erimiş peynir,Kırmızı biberli

erimiş peynir. (Ecz.İrfan Rıza Yazıcıoğlu)

SU ÜRÜNLERİYanı başındaki Dicle nehri nedeniyle geçmişte

balık çok tüketilirdi. Dicle nehrinde yakalanan

balıklar tür olarak çok çeşitliydi. Balık çokça

bulunduğu ve çokça tüketildiği için halen bir

semtin adı Balıkçılarbaşı’dır. Balık kızartmasında

eskiden diğer yağ türleri yerine şirik (susam)

yağı kullanılırdı, yoğurt pazarından hemen aşağı

inildiğinde şirikhaneler vardı.

Yoğurt pazarı diye bir çarşı adı hemen dikkati

Page 365: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

363

çekmektedir.Yumurta, süt ürünleri, peynir ve yoğurt Diyarbakır’da çok

tüketilir(38).

Dicle ve Diyarbakır göletlerindeki balık çeşitleri:Şebbot, şırıng, behran, cer, karagöz, berat, şah, sazan, aynalı sazan, yayın,

yılan balığı, faran, bınni (kaya balığı), herver (bıyıklı)(39).

12-Balıkçılarbaşı

Diyarbakır’da yanı başındaki Dicle nehri nedeniyle geçmişte balık çok

tüketilirdi.Günümüzdede kentin çeşitli yerlerinde Dicle balıkları bolca

satılmaktadır.Dicle nehrinde yakalanan balıklar tür olarak çok çeşitlidir.

Balık çokça bulunduğu ve çokça tüketildiği için halen bir semtin adı

Balıkçılarbaşı’dır. Geçmişte Dicle’de avlanan balıklar bu semtteki

balıkçılarda satılırdı.Yine şu anda tarihi kuyumcular çarşısı olarak

kullanılan 1572-1575 yılları arasında Diyarbakır valisi Vezirzade Hasan

Paşa tarafından yaptırılan tarihi eski kasaplar çarşısında da balık ve balık

ağları, olta malzemeleri satılırdı.

Balık kızartmasında eskiden diğer yağ türleri yerine şirik (susam) yağı

kullanılırdı, yoğurt pazarından hemen aşağı inildiğinde şirikhaneler vardı.

Bölgede bolca yetiştirilen susamlar üreticilerden toplanıp bu şirikhanelerde

preslenerek yağı çıkarılırdı.

Yine Diyarbakır’da yemeklerde çok kullanılan kişniş (Coriandrum sativum-

kindzi) balıklar pişmeden önce terbiyesinde de kullanılmaktadır. Diyarbakır

balıkları yağda kızartılarak,buğulama,pilaki ve ızgara olarak tüketilmektedir. (Ecz.İrfan Rıza Yazıcıoğlu)

Seyyah Sestini Diyarbakır için şunu der “Ekmek ve et lezzetli ve çok ucuz.

Meyveler, bitkiler bol miktarda bulunuyor ve nehirden bol balık avlanılıyor“

der.

Page 366: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

364

1949 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gazeteci

Cahit Beğenç izlenimlerini Ulus gazetesinde

yazmış, Diyarbakır ve Raman isimli kitabında

da bu izlenimlerini detaylandırmıştır.

Diyarbakır balıkları ile ilgili olarak’Dicle nehrinin

balığı meşhurdur’demektedir(12).

Tarihte devecilik başta Bismil olmak üzere

yaygındı

13-Sur önünde develer

14-Eskiden devecilikle ilgili bir sokak

15-Keçiburcu ve Benüsen önünde develer

İpek böcekçiliğiVital Cuinet seyahatnamesinde şehirde

28 maroken fabrikası, 21 ipek ve keten

kumaş imalathanesi,30 kumaş boyacısı

olduğunu,şehirde ve kasabaların banliyölerinde

iyi kalitede ipek üretimi için ipek böcekçiliği

yapılan evlerin olduğunu ifade eder (8).

Diyarbakır’da dokunup, iki yılda işlenmesi

tamamlanan ve IV. Murad’a hediye edilen ipekli

çadır İstanbul’da çok beğenilmiştir.

1635 Revan seferinde IV.Murad’a o zamanki koca

imparatorluk içerisinde en iyi ‘Otağ çadırı’nı

yaparak armağan eden Amid çadırcıları,M.1719

yılında Köprülü Abdullah paşanın siparişine göre

büyük ve süslü bir ulu çadır yapmışlardı.Çok

sanatkarane yapılan bu çadıra Raiye kasidesini

yazan Hami’yi pek takdir eden Paşa,onun bu

kasidesini ipekle bu çadırın eteklerine işlemiştir.

(40) (41).

J.S.Buckıngham 1827’de seyahatnamesinde

“Şehrin imalatları esas olarak ipekli ve pamuklu

mallar, Şamda yapılanlara benzer; müslin

kumaştan yapılmış şallar ve mendiller, her

renkte maroken deriler, hırdavatta demirci işi ve

sigara içmek için, pipolar yasemin dallarından

yapılmışlar. Müslin kumaşla kaplamışlar ve altın

ve gümüş ipekle süslemişler. 1500 kadar dokuma

işiyle dolu olan dokuma tezgahı var; yaklaşık 500

tanesi pamuk basıyor ve Hasan paşa hanında iş

görüyorlar; 300 tane deri imalatçısı cilt işinde

çalışıyor; ayakkabı, saraçlık ve derinin diğer

tüketim adalarında çalışanlarının yanı sıra; 100

tane nalbant ve 150 tane süslü pipo sapı, kilden

toplar ve kehribar ağızlıklar vs. yapıcısı var”

demektedir(8).

Tekstil kenti Diyarbakır sloganını teydidecek

bir olay 1927 yılında gerçekleştirilen Türkiye

Sanayi Sayımı envanterine göre Diyarbakır, 772

sanayi işletmesi ile dokumada özellikle de ipekli

Page 367: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

365

dokumada İstanbuldan sonra Türkiyenin ikinci şehri konumunda.Bugün

ipekli dokumanın merkezi şehri olan Bursa o günlerde Diyarbakır’dan

sonra ve ancak üçüncü sırada(42).

Tarihte ticaret yollarının Diyarbakır’dan-Halep’e uzandığını biliyoruz. Ancak

Halep’te ipekli dokuma endüstrisi çok gelişmişti.Özellikle XVIII. yüzyıl ve

XIX. yüzyıl başları bu endüstri yıldızdı. İpekli dokuma hammaddelerinin

çoğunluğu da Diyarbakır’dan gidiyordu.

16-Şefik Korkusuz Bir zamanlar Diyarbekir. Dokumacı bir kadın

İpek Şehri Diyarbakırİpek tezgahlarında atkısı pamuk ve çözgüsü ipek olan alacanın benzeri kutnî

veya kutnu denilen ipekli gazeliye ve mantin adlarıyla tanınan ipekliler

üre tilmekteydi XV. ve XVI. asırlarda Karadeniz sahilinin ünlü bir ti caret

iskelesi olan Ünye (İvanus) ‘dan Diyarbekir’in ham kırmızı ipekleri ihraç

edilirdi . Diyarbekirde işlenerek tam iki yılda bitirilen ipekli otağ Sultan IV.

Murad’a hediye edilmişti .

Tekstilde tarihte ön plandaydı. Mehterhanede asker kıyafetleri için 10

bintop kumaş gönderildiği tarihi belgelerde kayıtlıdır. (31).

17-Mehterhane için diyarbakır’da yaptırılması emrolunan 20 bin top

kırmızı bezin yaptırırlıp gönderilmesine dair hüküm. 1.ocak 1815

İpek çilik konusunda XVI.yüzyılda Diyarbakır’da 5.610.666 akçelik gelir

Anadolu’nun pek çok sancağının toplam gelirinden daha fazladır. Örneğin

Adana Sanca ğının toplam yıllık geliri 3 milyon akçe, Sis sancağınınki ise 2

milyon akçe civarındadır (28).

Cumhuriyet Dönemi İpekböcekçiliği1970 yillarinda Diyarbakir il merkezi basta olmak üzere Silvan, Lice, Kulp

ve Hazro ilçelerinde önemli miktarda ipek böcekçiliği yapılmakta idi (43).

Page 368: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

366

Şimdilerde Bursa’da bir milyon kilo, ipek kozası

üretiliyor. 1930’lu yıllarda Diyarbakır’da 70

mancınık vardı. Hesaba vurulduğunda o gün

için bu rakam bir milyon kilo kozaya denk düşer.

Biz bu rakamla daha o tarihlerde Bursa’yı

geçiyorduk. 1927 yılında Türkiye genelinde

yapılan sanayi sayımında Diyarbakır ipekli

dokumada İstanbuldan sonra ikinci sıradaymış.

1940 yıllarında Diyarbakır’da 270 aile puşicilikle

uğraşırmış. Diyarbakırda 40 tane motorlu

tazgah verdı. 1200 tane elle çalışan dokuma

tezgahı bulunuyordu(39).

18-A.Hayati Avşar İpekböcekciliği mektebi diploması

19- İstasyon caddesi -1940’lı yılların sonları (İstasyon

caddesinde sol tarafta görünen binalar İpekböcekçiliği

İstasyonudur, sağ tarafta İnönü İlkokulu var )

Diyarbekir’de elde edilen ipek kozalarından bir

kısmı damızlık koza olarak ayrılıp ipek böceği

tohumu elde edilirken, diğer kısımlarından

da dört - beş yüz ipek böceği dolabından ipek

elde edilirdi. Bunlar çeşitli renklere boyanarak

çeşitli ipekli kumaşlar dokunur. Mantin, Atlas, Kutni, Gezi... Diğer çeşitli kumaşlar elde edilir.

İpekten yapılan ve başa sarılan puşiler de ayrı

bir şöhrete sahip olup her tarafta aranır ve

kullanılırdı.

İpekböceği beslenen evlerde aşefçi denen

kadınlar çalıştırılırdı. Hıristiyan evlerinde tüm

aile fertleri çalıştırılırken, Müslüman evlerinde

“aşefçi” denen, bu işten anlayan ustalaşmış

kadınlar çalıştırılır. İlkbaharda dut ağaçlarının

yaprakları fare kulağı kadar olduğu zaman

ipekböceği tohumları evlerde kuluçkaya

yatırılır. Yirmi küsur günden sonra yumurtadan

çıkan koyu esmer minnacık kurtçuklar gayet

ince kıyılmış dut yapraklarıyla beslenirlerdi.

Diyarbekir Askeri Hastanesinin altından

başlayıp Yeni Kapı, Mardin Kapı, Ben û Sen ve

Urfa Kapı’daki dut ağaçlarından kesilen dut

dalları üst üste konur, iki üç metre boyunda olur,

bir insanın zor taşıyacağı ağırlığa erişirlerdi.

Yapraklı dut dalları birkaç sütun kalınlığında

bağlanarak sırtta taşınırdı. Bundan dolayı bu işi

yapanlara “ arkacı” denirdi.

Bahçelerden, Mardin Kapı yokuşundan, Yeni

Kapı yokuşundan arka arkaya dizilen, dut

dallarını yüklenmiş arkacılar elli altmış metrede

bir dinlenerek bunları günde birkaç kere

böcekhanelere götürürlerdi. Aşefçi kadınlar ellerindeki küçük dalları kontrol eder, üzerinde

kuş pisliği veya toz olan yaprakları atarlar.

Sonradan bu yapraklar böceklere verilirdi.(44)

Diyarbekir ve kazalarında elde edilen kozaların

içindeki krizalitler güneş, kaynarsu ve su buharı

Page 369: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

367

ile boğulduktan sonra Diyarbekir’e getirilip ipekböceği kozası pazarında

satışa arz edilir. İpekli kumaş imal eden fabrikalarda kullanılmak üzere

“dolap” tabir edilen ipekçekme dolaplarında kozalardan ipek elde edilirdi.

İpek dolapları iki çeşittir. Bunların biri büyük, biri küçüktür. İpek çekme

dolaplarının bulunduğu yer şu şekildedir: İpek çeken ustanın oturduğu

yerin önünde büyük bir kavurma kazanı, kazanın altında ocağı, ipekçekenin

yanında kazanın altında yanacak ağaç, yaprak vb, dumanlarının çıkması için

bacası, kazanın önünde ipekçeken ustanın karşısında ipeklerin geçirildiği

dört-beş iğ bulunur ve bunlardan alman ipek, dört dolaba verilir. Dolabın

üzerinde üç ve dört sıra ipek sarılmaya başlanır. Kadınlar tarafından

durmadan dolap çevrilir.

Kazanın altında yakacak olarak da ipekböceği beslenen, böcekhanelerdeki

iskelelerden sökülen, ipekböceği yataklarından elde edilen dut dalları, kuru

yaprak ve altı köşeli üç dört milim boyunda koyu yeşil, siyahımsı kurumuş

ipekböceği pisliği kazanın altına atılarak yakacağı da kendinden temin

edilir. Dışardan yakacak alınmaz. Dolaplardan sökülen ipekler, kız saçı

şeklinde bükülerek deste halinde sahibine teslim edilir.

İpek böceklerinin dört uykusu, beş yaşı vardır. Böcekler büyümeye

başladıktan sonra (yapraklar kıyılmadan)önce küçük dal, sonra büyük dal

halinde verilir. Bu şekilde dört uyku ve beş yaştan sonra kemale erer, koza

örme zamanına yaklaşırlar. O zaman “çılo” tabir edilen yapraklı meşe

dalcıkları ve bu işe mahsus süpürge otu, ipekböceği yataklarına dikine

konur. Böcekler de koza örnek için bunların üzerine tırmanıp, yapraklar

arasına koza örerler. Örme işlemi dıştan içe yapılır. Kozalar kemale

erdikten sonra(beş-altı gün)sökülür. Kozalar toplanır, flatür fabrikasının

yanında bulunan (Fabrika, Gâvur Meydanı,”Hiristiyan Mahallesi”ndedir.)

Iknahhaneye (Böceği boğdurma yerine) götürülür.

İknahhane şu şekildedir: Dekovil (küçük ray)döşenmiş meydanın sonunda,

içinde büyük su kazanı bulunur, dışardan altında suyu kaynatmak için yapılan

ocakta daimi ateş yakılır. İknahhane çift kanatlı kapılı bir odadır. Dekovil

hattı odanın sonuna kadar döşelidir. Dekovil hattının üzerinde insanlar

tarafından sürülen ve çekilen dört tekerlekli, dört kanatlı, dört katlı koza

konmaya mahsus kerevetlerin bulunduğu koza iskelesine, kozalar kat kat

konarak boğma odasına (iknahhane) sürülür.

Page 370: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

368

Odanın iki kanatlı kapısının her tarafı su

buharının dışarı çıkmaması için keçelerle kaplı

bulunur. İki kanatlı kapının üzerinde içerisine

koza konmaya mahsus etrafı yine keçe ile kaplı

küçük bir çekmece bulunur. Bu çekmecenin

içine o parti kozaya ait beş-altı koza konur,

kapılar kapatılır ve kozaların su buharında

boğma muamelesinin tamamlanması için beş-

on dakika bekletilir. Arada bir, küçük çekmece

çekilir, içindeki kozalardan su buharına maruz

kalmış birkaç koza alınıp bıçakla kesilerek

koza içindeki krizalit(ipek böceğinden kelebeğe

dönüş)çıkarılıp, bakılır. Boğulmuşsa kapılar açılır,

boğulmamışsa birkaç dakika daha bekletilir.

İşlem tamamlanmışsa dekovil hattındaki dört

katlı kerevetli iskele dışarı çıkarılır. Kozalar

yerlere yayılmış Japon bezlerin üzerine serilir,

kurutulmaya bırakılır. Bu durum geceleri de

sürer (Kelebeklerin kozadan çıkmaması için).

(44)

Muharrem Usta,(1936 doğumlu) mesleğin

inceliklerini ve icrasını şöyle anlatıyor

“1930”larda Diyarbakır’da 400’ün üzerinde

dokuma atölyesi vardı. Bu atölyel er ustaların

kendi evlerinde kurulmuştu. Bu atölyelerin

sahibi ve ustaların hemen hemen hepsi

Ermenilerden ve Süryanilerden oluşuyordu. Her

bir ustanın atö lyesinde 4-15 arası tezgah vardı.

Tezgahların boyutları farklı idi. En küçüğünde

çözgülerin sarıldığı 4 tane kalem vardı. En

büyüğünde ise 10,5 kalem vardı. 9 çeyrek

deniyordu en büyüğüne. Ayrıca bu ustaların

koza yetiştirme atölyeleri ve dokuma atölyeleri

ayrı olarak bulunmakta idi. koza ipek haline

getirilip, dokuma atölyesine teslim ediliyordu.

En ünlü ustalar ise Ermeni asıllı Naum ve

Zeyni ustalardı. İpek dokumacılığı o dönemin

en gözde mesleklerinden biriydi. Bu işle

uğraşanlar “puşici” olarak anılmakta idi. Diğer

gözde meslek ise kuyumculuktu. Bu meslekler-

le uğraşanlar parmakla gösterilecek kadar

değerli idi. Bu ustaların yanında çırak olarak işe

başlayanların tezgah başına geçebilmeleri için

2-3 yıl “feruk” (masura) doldurmaları gerekirdi.

İyi kalfalar kapışılır di. Kalfalar arasında tatlı

bir rekabet vardı. Ustalar çıraklarına en çok

“tefeye fazla vurma” uyarısında bulunurlardı.

Çünkü tefeye fazla vurmak ipliği sıkı dokumak

anlamına gelirdi ki bu da fazla ip har canmasına

sebep oluyordu.

Çok hızlı ustaların yanında çalışan çıraklar

“Reddahın (çıkrığın) dibinden çıkamıyorum” şeklinde yakınırlardı. Urfa kapıdan Mardin kapıya

kadar olan bölgedeki surlar boyunca her evden

tezgah sesleri yükselirdi. Yine o bölgede dışarıda

Hüllü (Güneşten korunmak için yapılan bir çeşit kamelya) kurulurdu. Koza günlük olarak

yetiştiriliyordu. Koza böceği (mus) başka illerden

getirtiliyordu. Şimdikilere göre daha parlak ve

daha büyüklerdi (parmak kadar). İpek böcekleri

40 gün boyunca karanlık bir odada dut ağacının

yaprağıyla besleniyorlardı.

Dut yaprakları yere yığılıp böcekler onların

arasına bırakılırdı. 20. günden sonra koza

örmeye başlarlardı. 40 gün sonra uyanıp

kendi kendilerini boğarlardı. Bundan sonra

kozalar toplanmaya başlardı. Koza çıkarmak

için odalarda 5-6 katlı ranza şeklinde dolaplar

kuruluyordu.

Talaş yakılarak büyük kazanlarda su kaynatılırdı.

İki kadın bu kazanın başında bekler biri kazanı

karıştırırdı. Diğeri ise kozaları kazana atardı.

Page 371: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

369

Her seferinde kazana 3 kg koza atılırdı. Bu kozalar kazana konan kamçıya

yapışırdı. Kozalar çözgü ipliği için ayrı, atkı için ise ayrı inceliklerde idi.

Elde edilen ipler (keleb) (çile) yumak haline getirilip boyahanelerde

boyanıyordu. O dönemde boy anan iplerin boyaları kesinlikle akmazdı.

Beyazlarla bir arada yıkanabiliyordu. Çünkü saf boyalar kullanılıyordu.

Bazen boyalara demir tozu karıştırılırdı. Bu boyanın içinde 30-35 dakika

kaynatılır ve sonra çıkarılıp asılırdı. (Şimdiki iplere daha az boya konup başka maddeler ilave ediliyor. O nedenle boyaları kalıcı olmuyor.) O

dönemde en çok tercih edilen boya siyah idi. Farklı illerden farklı renklerde

kumaşlar talep ediliyordu. Örneğin Urfa’da “dorsor” (Etrafı kırmızılı) tercih ediliyordu. Diyarbakır’da daha çok “kesrevan” kullanılırdı. Ayrıca

“telgraf” (kırmızı, beyaz, siyah çizgili sık dokunmuş), “heftreng” (yedi renkli) ve “semavi” desenleri kullanılırdı.(45)

1938 yılına ait bir kitapta “1935 yılında 132.681 kilo yaş koza ürünü elde

edilmiştir.Diyarbakır kozalarından alınan ipeğin de top hartuçlarında ve

paraşüt imalatında çok yüksek değeri vardır” denmektedir. (İzmir Fuarında

Diyarbakır 1938.s.32)

İpek böceği mektebi1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı Diyarbakır

yıllığında (s.159) Mektebin tahsil müddeti üç ay olup iki devreye ayrılır.

İlk devre 10 nisandan 25 Mayısa kadar devem eder. Bu müddet zarfında

amalei ve nazari olarak böcekçilik öğretilir.İkinci devre 15 Eylülden birinci

teşrin gayesine kadar devam eder.Bu devrede dahi thumculuğu umumi ve

nazari esasları gösterilir.Mektep 1930 yılında 11 efendi yetiştirmiştir.

ArıcılıkSalnamelerde (c.4) balla ilgili şu cümlelere rastlıyoruz .Bal ilimizin önemli

ürünlerindendir.1869 yıl Diyarbakır salnamesinde balmumu 5000 yekün-i

mahsul keyl-i aşari denmektedir.(10) 5 Temmuz 1841 tarihli bir belgede

asker için Diyarbakır’dan 30000 kıyye bal alındığı ifade ediliyor (8)

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı Diyarbakır yıllığında Vilayetin

Çermik ve Kulp mıntıkalarında oldukça nefis bal istihsal olunmaktadır.

Bereketli senelerde bir kovandan vasati 5-6 kilo bal istihsal olunur(s.155)

denmektedir. 1961 yılında Diyarbakır’da 11903 kovan mevcuttu, 81312 kg

bal istihsali olmuştur(51)

Page 372: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

370

Diyarbakırda At Sporları Hurriler İÖ 3. binde Doğu Anadolu dağlarında

ve Kuzey Mezopatamya’da yerleşmişlerdi. At,

Huriler tarafından Anadolu’ya yayıldı. Sümer

dilinde at kelimesinin olmayışı, onun yerine

dağ eşeğianlamında Ansu-Kıra kelimesinin

kullanılışı Sümerlerin atı tanımadığını gösterir.

Akadların yaptıkları savaşta yenilmelerinde

yabani eşek kullanmaları, rakiplerinin at

kullanmasına bağlanır (46).

Selçuklular döneminde atın önemini surlarda

da görüyoruz

21-1908 yılı- Gertrude Bell

1938 yılı Diyarbakır aygır deposu Vilayetimizdeki

bölge aygır deposu 1935 tarihinde tesis edilmiş

olup her sene yeni yeni aygırlar ilavesi suretile

hali hazırdaki aygır mevcudu 24 başa baliğ

olmuştur.

Mezkur aygırlardan bir kısmı, ilkbahar

mevsiminde bölge vilayetlerinde sıfat yapmak

üzere gönderilmekte ve bir kısmı da Diyarbakır

vilayetinde alıkonulmaktadır. (Cumhuriyetin 15.

Yılında Diyarbakır s.61

22- Nur burcunda atlar

Selçuklular döneminde ata verilen önemi Nur

burcunda görüyoruz.

2.Abdülhamid Dönemiden Diyarbakır’da At Yarışları(31)

Padişahın doğum günü nedeniyle yapılan yarış-

Yerli hayvanlar koşu yarışması

İyi Cins Hayvan Yetiştirilmesi İçin Teşvik YapılırdıResmi devlet belgesi olan 1869 yılı Diyarbakır

salnamelerinde Ahali malı olan kısraklar için

cins aygırların suret-i celb ve muhafazası

hakkında emirname ve talimat.

Bu hayvanlar için ‘Cins at yetiştirmek için

miriden celb olunan aygırların memleket baytarı

tarafından nezaret olunarak istifade edilmesi ve

aygırlar telef oldukça yeniden celbi hakkında’

emirname mevcuttur (10)

Page 373: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

371

23-At yarışları-1927

1927 yılı birincileri Karacadağdan Sabri Keya’nın kır atı kendi dalında

birinci olurdu.

Mızmız Muhammed’le Göçmen Bekir ise çeşitli mesafelerde birincilik alırdı

Diyarbakır’da at sporlarını Abdüssettar Hayati Avşar’dan dinleyelim.

“İlk olarak 1927’yi 1928’e bağlayan günlerde Arap atının ıslahı için at

yarışları devlet tarafından Diyarbekir’de sonradan Koşuyolu adını alan yerde

yapılmaya başlanır.İlkbahar ile sonbahar mevsimleri atyarışlarının yapıldığı

dönem olarak Diyarbekir’linin hafızasına işler.

O yıllarda Cuma günü tatil olduğu için genellikle cumaları yarışlar yapılırdı.

Adana’dan,Urfa’dan,Viranşehir’den ve başka yerlerden Arap atları getirilirdi.

Karacadağ mıntıkasından Sabri Keya’nın (kahya) kır atı kendi branşında

daima birincilik alırdı.Mızmız Muhammed,Göçmen Bekir gibi jokeyler çeşitli

mesafelerde birincilikleri olan,Diyarbekirli için tanınan simalardı.Hakem

heyeti koşu pistinin içindeki binadan dürbünlerle yarışları takip ettikleri gibi

heyetten bir kısmı da koşu meydanının içinden at yarışlarını izler,usulsüz

hareketlerde bulunanları diskalifiye ederlerdi” (44)

Üniversite Arazisindeki Tarihi, Harap Aygır Deposu

24-Aygır deposu

Page 374: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

372

1937 yılına ait bir kitapta ‘Diyarbekir aygır

deposu,hayvan neslinin düzelmesinde önemli

bir rol oynar.Depoda 17 aygır at,2 eşek vardır.

Diyarbekir’de atlar bilhassa Arap soyundadır.

Halkta at merakı çoktur.Yarış ıslah encümeni

tarafından tertip edilen mevsim koşuları

çok büyük bir ilgi ile karşılanır.Ve mıntıkanın

en yüksek koşusu olan bu yarışlarda birinci

sınıf kıratta hayvan girer.Her yıl Diyarbekir

merkezinde açılan ve yalnız saf kan arap at ve

kısrak ve taylarına mahsus hayvan sergileri de

at neslinin ihyasında büyük amil olmaktadır.İlde

8910 at vardır (11).

1938 yılına ait bir kitapta “Diyarbakırda bilhassa

atlar Arap soyundandır.Halkta at merakı yüksektir.

Yarış ıslah encümeni tarafından ilkbahar ve

sonbaharda tertip edilen at yarışlarına hemen

Türkiyenin en yüksek yarış atları iştirak eder

diyebiliriz. Hayvan sergileri ise büyük bir ilgi

ile karılanır. At neslini ıslahı için Diyarbakır’da

bir aygır deposu kurulmuştur.Depo,her yıl en

yüksek cins aygırlarla takviye edilmektedir.Bu

münasbetle Diyarbakır ve çevresinde güzel ve

halis kan taylar yetiştirilmektedir” denir.(İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.29)

Hayvancılıkla İlgilenen MeşhurlarYarış atı yetiştiricisi : Osman ağa

Meşhur kuşçular : İhaleci kuşbaz Bozo, Kuşbaz

Eşo, Kuşbaz Fit Hoca, Kuşbaz Hale Şükri, Kuşbaz

Kalkit, Kuşbaz Nizo,

Meşhur eşekçiler :Eşekçi Garip, Eşekçi

Hamdullah, Eşekçi İsmail, Eşekçi Şeref, Eşekçi

Mehmet

Katırci halti Şemo

Meşhur sütçüler : Sütçi Bişar, Sütçi Halo Murat,

Sütçi Topal kado

Meşhur horozcular : Horozcu Bozo İhsan (26).

Hayvansal Ürün İhracatı1869-1905 yıllarında Diyarbakır’dan hayvansal

ürün olarak yapağı,keçi ve oğlak derisi,ipek

kozası,koyun ve keçi,inek ve öküz,keçi derisi,yağ

ihraç edilmiştir (Salname 4/276)denmektedir.

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı

Diyarbakır yıllığında “Vilayetin birinci derecede

ihracatı koyun ve keçidir, her yıl külliyatlı miktarda

Suriye ve İstanbul havalisine ihraç edilir”

denmektedir.(s.106)

Yapağı1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı

Diyarbakır yıllığında Diyarbekir yapağısı

uzundur.On beş sentimetre kadar gelir.1924’te

çekisi yani 30 batman veya yüz seksen okkası

4400 madeni mecid,ye idi.Şimdiki hesaba göre

180 okkası evrakı nakdiye ile 176 liradır, denir.

(s.106)

Hayvan sağlığı

1962-Hayvan hastanesi (51)

1962-Hayvan hastanesinde klinik muayene(51)

Page 375: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

373

Av HayvanlarıDiyarbakır salnamelerine göre bulunan kuş türleri Keklik, ördek, kaz,

hindi, leylek, keçe kerkes, kartal, çalağan, papağan, doğan, karakuş, tavûsi,

karazağ, bıldırcın, güvercin, kumru, saka kuşu, turna, balıkçın, kaz, yarasa,

ishak kuşu, baykuş, tarh, serçe, bülbül, yaban bülbülü, vahşi bat, askü, darı

kuşu, yaban serçesi, incir kuşu, fıüdhüd, ebabil, kırlangıç, kagırlak, cure, kör

tavuk, boran, torac, pir inç kuşu, yeşil karga, Hasan Hüseyin tavuğu, el kuşu

gezeze, mezmezdek, tut kuşu, kum kuşu, karabİtak, (Salname 3/362)

Varşak, Çakal, Tilki, Su iti, Sansar, Tavşan, VesehHayvanat-ı mezkûreden veseh dayak yedikçe semizlendiği ve Kürdler

tarafından lahmı eki olunageldiği cihetle tutulur ve semizlenmek için

değnekle dayak altına alınarak dayak yedikçe kesb-i semen etmesi üzerine

boğazlanır. Diğer hay vanat postlarının kurbanı olmak üzere saydlarında

devam olunuyor. Postları kürk yapılarak epeyce câlib-i menfaattir. Yalnız

tavşanın saydı telezzüz için olarak lahmı dahi mubahtır. Tilkinin lahmını

Şafii mezhebinde olanlar yerler.

Hınzır, Kurt, Pelenk, Ayı, KeftarŞu yırtıcı hayvanat dahi arazimizin beslediği ecsâmdandır. Hınzır denilen

canavar erz tarlalarına sokulup îrâs-ı hasar edegeldiğine mebnî her sene

bir mikdarı o tarlalarda kurşunla telef edilir. Kurt, koyun ve keçi ağıllarında

çoban ların tüfengine hedef ve mahsusan beslenen kelblerin âzûlarıyla

mecruh olurlar. Postları kürkçü dükkanlarında pazara çıkar. Pelenk ve keftar

ve ayı yalnız gördükleri insanlara mazarrattan halı değildirler.(3/362)

1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı “Diyarbakır yıllığında Ünlü

avcıları bulunan Diyarbekir’in yönünde karatavuk, yabani ördek, toy, turna

bulunduğu gibi kılkuyruk burada çok mühim bir yer tutar.Keklik, çil bura

acılarının yüzünü güldüren bir varlıktadır. Çulluk, sarı asma, arıkuşu,

ağaçkakan ve balıkçınların türlüsü bulunur. Keklikten sonra üveyik gelir”

(s.825)denmektedir.

Tarihte GAP Projesi(Benzeri)Diyarbakır valisi Mehmed Halid beyin II:Abdülhamid’e sunduğu raporu

Vilayet yöneticileri maddi ve manevi fedakârlık göstererek hal ka öncü

olmalı ve vilayetin her kazasını dolaşarak sorunları yerinde tespit etmelidir.

1. Her şeyden önce vilayetin emniyet ve asayişi temin edilerek, rüşvet ve

Page 376: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

374

iltimasın önüne geçilmelidir.

2. Halkın en fazla ihtiyaç duyduğu zirai aletlerin

tedarik ve tamiri için Müslüman çocuklardan

sanatkârlar, özellikle de marangozlar ve de-

mirciler yetiştirilmelidir.

3. Ziraatın gelişmesi ve modern zirai aletlerin

kullanımının öğre tilmesi için bir Numune

Ziraat Çiftliği kurulmalıdır.

4. Diyarbakır’ın önünden geçen Dicle nehrinin

4-5 saatlik mesa fede dar bir yerine set

yaptırılırsa o civardaki susuz arazinin büyük

bir kısmı sulanır.Böylece yağmurun az yağdığı

senelerde ekinlerin su ihtiyacı karşılanır ve

oralar kıtlıktan kurtulur.Ayrıca, sözü edilen

araziler bu saye de pamuk ekimine elverişli

hale getirilerek, hem halkın ve hem de devlet

hazinesinin istifadesi arttırılmış olur.

5. Vilayetin ihracatının önemli bir kısmını

oluşturan deri ve yapa ğı (koyun yünü) gibi

şeylerin rağbet görmesi ve ticaretinin

artması, debbağlık sanatının ilerlemesine

ve iplik fabrikasıyla halı tezgâhlarının

kurulmasına bağlıdır.

6. Diyarbakır çevresinde şeker kamışı ve

pancarın güzel yetiştiği tecrübe ile sabittir.

Ayrıca cam imalatı için gerekli olan maden ve

mum yapmak için pek çok iç yağı mevcuttur.

Bu sebeple şeker, cam ve mum fabrikaları

yapmak dahi mümkündür. Bu fabrikaların

kurulması, ithal edilen şeker ve cam gibi

şeylerin içerden karşılanmasına yardımcı

olur.

7. Kapasitesi 400 öğrenciyi barındırabilecek

düzeyde olan Sanayi mektebinin giderlerinin

karşılanması için, Vilayet Meclisi tarafından

ka-leme alınıp Bâb-ı Ali’ye gönderilen

mektep nizamnamesinde belirtilen gelirlerin

tasdiki ve tahsisi zaruridir.

8. Diyarbakır vilayetinde 200 kadar daha iptidai

mektebi (ilkokul) açılırsa, vilayetin okul ve

eğitim ihtiyacı karşılanır.

9. Binaları hazır olan ve masrafları taahhüt

altına alınan Avine (Savur), Çermik, Beşiri,

Lice ve Derik kazaları Telgrafhaneleri açılırsa

vilayetin haberleşmesi sağlanır (47)

Diyarbakır’da Tarihte Tarım EğitimiVali İsmail Hakkı paşanın Diyarbekir’e verdiği

hizmetlerden biri de Mekteb-i Ziraattir.O

dönemlerde halkın ziraatte son derece geri

kalmış yöntemlerle ziraat yapması böyle bir

mektebin kurulmasının önemini bir kat daha

artırmıştır.

Bu konu ile ilgilenmesi için vali beyin vilayet

başmühendisi Mösyö Ravic’e görev vermesi

ve onun da hazırladığı raporda bir Ziraat

mektebinin kurulmasını öngörmesinin ardından

hemen vilayette bir Ziraat mektebinin açılması

için faaliyete geçilmiştir.

Ziraat mektebinin 150 öğrenci alacak şekilde

kerpiçten yapılarak bir zahire anbarı,bir mahzen

ve ahır inşa edilmesi düşünülmüştü.yapılan

hesaplar sonunda bütün bu yapılacak işlerin ve

hocaların giderleri ile beraber 230.000 kuruşa

malolacağı anlaşılır.

Bu masrafların mektebe bırakıldığı takdirde 2-3

sene zarfında çıkarılabileceği planlanır.

Mektepte çalıştırılmak üzere Diyarbekir’in her

kazasından 18-24 yaş arası gençlerden birer kişi

alınıp, bunlar üç sene müddetle çalıştırılacaklar,

diğer ıslahhanede okuyan öğrencilerle beraber

fen ve hesab derslerini de alacaklardı.

Page 377: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

375

Bu arada öğrencilere uygulamaları olarak dersler verilecek,bilgilerinin

geliştirilmesi de sağlanacaktı.

Ziraat mektebinin açılış eğitim ve öğretimine geçtiği 9 Ekim 1970 tarihli

yazı ile Dersaadet’e bildirilmiş ve Dersaadet’ten gelen iradenamede bu

teşebbüs takdir edilerek iyi bir icraat olduğu belirtilmiştir.(48)

Müesseseler1936 yılında H.Basri Konyar’ın kaleme aldığı Diyarbakır yıllığında Vilayette,

Ziraat müesseseleri son yıllarda Merkez numune fidanlığına istihale edilen

Nümune çiftliğile Kulp, Silvan fidanlıkları ve Ziraat radar istasyonundan

ibarettir.(s.159)

Eğitim Çiftliği1869-1905 salnamesinde ahaliye usul,yeni aletler,fenn-i ziraati öğretmek

üzere sur dışında bir numune çiftliği kurulacaktır,finans belediyece

sağlanacaktır denmektedir(Salname 4/367).

Numune Çiftliği1924 yılında Dicle kıyısında vaki Kıtırbil köyünün 5000 dönümlük metruk

arazisi üzerinde tesis edilen vilayet Numune çiftliğinin temini faaliyeti

için yüksek bir maaşla ziraatçi bir müdür tayin edilmiş ve Macaristan’dan

800 lira aylık ücretle ecnebi bir mütehassı getirilmişti. Yetiştirilen

kayısı,şeftali,badem,kestane ve akasya fidanları cüzi bir bedelle halka

verilmiştir..1926’da Kıtırbile bir meteroroloji istasyonu kurulmuştur.1930’da

12bin küsur lira ile yeni sistem ziraat makineleri getirilmiştir.Bu aletler

köylülere tanıtılmıştır.1931 fidanlık haline çevrilmesi uygun görülmüştür,(15.Yılında Diyarbakır. s.42-44)

1938’de tarım (Cumhuriyetin 15’inci yılında Diyarbakır.1938)

Page 378: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

376

Ziraat Meclisi1869-1905 salnamelerine göre bir ziraat

meclisi olduğu anlaşılmaktadır.

Reis : Mustafa Naili efendi

Azalar:İsmail bey, Mustafa bey, Ahmet bey,

Abdurrahman ağa, Cubur efendi, Mıgırdıç efendi,

Agop efendi, Bolis efendi, Karabet efendi’ydi

(Salname 5/216)

BorsaCumhuriyet döneminde İpekçi dükkanları

ile puşucu dükkanları, iplik ve puşu

boyahaneleri Balıkçılarbaşı çevresindeydiler.

Diyarbekirin asıl İpekçiler Hanı ise,

Urfa Kapının iç tarafındaydı.

1949 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gazeteci

Cahit Beğenç izlenimlerini Ulus gazetesinde

yazmış, Diyarbakır ve Raman isimli kitabında da

bu izlenimlerini detaylandırmıştır.

“Diyarbakır’da en hararetli alışveriş, yağ ve

hububat borsalarında görülür. Diyarbakır

yağlarının toplandığı ve büyük şehirlere doğru

sevkedildiği yağ borsasına uğradım. Borsa binası,

Selçuk yapı tarzında eski bir kervansaray,şimdi

adına Çifte han diyorlar. Dört tarafı kapalı, iki

katlı bir bina. Ortası avlu. İki de kapısı var. Yağ

kapıların birinden giriyor, ötekinden çıkıyor.

Avluda grup grup yağ tenekeleri var. Duvarada

da bir sürü çuval dayamışlar. Bunlar ipek kozası

ile dolu. Beyaz yağ daha makbüldür. Çünkü

keçi yağıdır. Koyun yağı biraz sarımtırak olur.

Diyarbakır’daki tüccarlara veya komisyonculara

dışarıdan yağ sipariş edilir.

Valilik borsaya bir kimyager tayin ettirdi.Şimdi,

Diyarbakır borsasında satılacak ve satılan yağlar

muayeneye tabi tutuluyor. Senede 2 milyon

kilo sadeyağ Diyarbakırdan ihraç edilmektedir.

Borsa binasında, zamanına göre yapağı, mazı,

kitre, acıbadem, deri, pirinç gibi mallar da

arttırılmaktadır” (12)

20-1937 Yılında Borsa (11)

(İzmir Fuarında Diyarbakır.1938.s.36-37)

Buğday, arpa, mısır, darı gibi tahılların öğütülerek

un haline getirildiği yerlere değirmen, bu gibi

yerleri işleten veya çalıştıranlara da değirmenci

denir.

Değirmencilik dünyanın en eski ve hayatî

mesleklerinden biridir, ama bugün yok olan

mesleklerin başında gelmektedir.

Çayönü’nde yapılan arkeolojik kazılar sonucu ele

geçen buluntular arasında, günümüzden yaklaşık

10.000 yıl önce kullanılan, el değirmenlerinin ilk

modelleri olan havan eller de yer alır. Bulunan

bu bazalt öğütme taşları, değirmenciliğin bilinen

ilk örneğidir. Çayönü insanları, tahılları bazalt

taşları üzerinde öğütmek suretiyle un haline

getiriyorlardı. Bu değirmenlerin daha gelişmiş

Page 379: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

377

hali olan El Değirmenleri yakın zamana kadar kullanılmaktaydı.

El değirmenleri ortalama 50 cm . çapında, 15 cm . yüksekliğinde, yuvarlak,

üst üste iki sert taştan oluşur. Alttaki taşın tam ortasında dökülmüş

kurşunla tutturulmuş çelik bir mil bulunur. Üsteki taşın ise ortasında

yaklaşık 7- 8 cm . çapında oyulmuş bir boşluk olur. Ayrıca üst taşın üzerinde

yine dökülmüş kurşunla tutturulmuş çelik bir çevirme kolu bulunur. El

değirmeni çalıştırılacağı zaman, üste gelecek taşın oyuk deliği alttaki taşın

miline geçecek şekilde değirmen taşları üst üste konulur.

Alt taş sabit kalır, üsteki taş çevirme kolu sayesinde alttaki taşın üzerinde

yatay olarak çevrilir. Bu çevirme esnasında üsteki taşın ortasındaki

boşluktan ne öğütülecekse yavaş yavaş elle dökülür. Kolla birli, ikili ve

hatta üçlü değirmen çevrilir. İki taşın arasından öğütülen şey öğütülmüş

haliyle çıkar. Bu tip değirmenlerde genellikle pilavlık bulgur, içli köfte ve

çiğ köfte bulguru, yarma, mercimek öğütülürdü. Öğütülmüş bulgurun

unundan da lapa yapılırdı. Değirmenler eskiden insan gücünden, hayvan

gücünden, su ve rüzgâr gücünden yararlanılarak çalıştırılırdı. Şimdi eskisi

gibi değirmenler yok; var olanlar da elektrik enerjisiyle çalışmaktadır.

Değirmenlerin yerini un fabrikaları aldı.

Değirmenlerde tahıllar değirmen taşlarında öğütülür. Değirmen taşları

yuvarlak olup iki tanedir. Altta olan sabittir. Diğeri sabit olanın üzerinde

yatay düzlemde döner. Tahıl dönen taşın ortasındaki bir delikten, sabit

taşın merkezinden dışarı doğru uzanan oluklara beslenir. Oluklardan, taşın

düzgün yüzeyli öğütme bölümüne aktarılan tahıl burada un haline getirilir.

Değirmen taşının yıpranan olukları zaman zaman çelik taraklarla yeniden

derinleştirilir ve öğütme bölümünün pürüzlenen yüzeyi düzleştirilir. Tahıllar

genellikle yük hayvanlarıyla değirmene götürülürdü, bazen de insanlar

öğütülecek tahılı sırtlarında götürürlerdi. Çok sonraları traktör ve benzeri

motorlu taşıtlardan da yararlanılmaya başlandı.

Ergani’de daha yakın zamanlara kadar çok sayıda değirmen vardı. Bu

değirmenler genellikle Boğaz çayı ve Hersin çayı üzerinde su ile çalışan

değirmenlerdi. Ergani merkezinde Eski Diyarbakır yolu ile Dicle yolunun

birleştiği kavşakta bulunan, elektrik enerjisiyle çalışan bir değirmen

de vardı. Çok yakın döneme kadar bu değirmen çalışır durumdaydı. Bu

değirmeni Zülfi Kaya ve kardeşleri çalıştırırdı Ben, hem Hersin Çayı

Page 380: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

378

üzerindeki değirmene ve hem de Ergani

merkezinde bulunan değirmene defalarca eşekle

buğday götürüp öğütmüşümdür. Değirmenler

bugün yok olsalar dahi, eski halleriyle birçok

insanın anılarını halen süslediğine inanıyorum.

Unutamadığım şeylerden bir de değirmen

çalıştığında, değirmencilerin saç ve başlarının,

kaş ve kirpiklerinin, el ve ayaklarının, elbiselerinin

un içinde kalışları ve böylece değirmencilerin

undan adam oluşlarıydı.

Değirmenler, insanlar için en büyük nimet olan

ekmeğin hammaddesi unun elde edildiği yerler

olduğu için, mübarek yerlerdi.

Orakçı ve TırpancıOrak, ekin ve ot biçmede kullanılan, yarı çember

biçiminde, yassı, ensiz keskin ağızlı bir bıçak

ve bu bıçağa bağlı bir saptan oluşan bir tarım

aracıdır. Orağı kullanana, orakla ot, arpa, buğday

gibi tarım ürünlerini biçenlere orakçı denir.

Tırpan ise, uzun bir sapın ucuna tutturulan,

ot, arpa, buğday gibi ekinleri biçmeye yarayan

hafifçe kıvrık, uzun çelik bir bıçaktır. Tırpan

sallayanlara, tırpan atanlara, yani tırpanla ot,

arpa, buğday gibi tarım ürünlerini biçenlere de

tırpancı denir.

Orak kullanımı çok eskidir. Günümüzden 10 bin

yıl önce Çayönü insanları orağı kullanmışlardır.

Ot saplarını ve buğday saplarını kesmek için

kaburga kemiği içersine özenle yerleştirilmiş

çakmaktaşlarının özel bir biçimde tutturulmuş

olmaları, bunların orağın yaptığı işlere benzer

işlerde kullanıldıklarını kanıtlar. Hayvanların

çene kemiklerine çakmaktaşları yerleştirilerek

de orak yapılmıştır. Çayönü’nde yapılan

kazılarda 6 adet boynuzdan orak, 1 adet çakmak

taşından orak taşı, 5 adet boynuzdan orak sapı

bulunmuştur.

Böylesine çok uzun yıllar köylülerin, çiftçilerin

tarlasında, bağında ve bahçesinde kullandığı

orak ve tırpan, insan gücünün yerini makinelerin

alması sonucu artık tarihe karıştı. Emek ve

zahmet gerektiren orak biçme ve tırpan sallama,

çok az zamanda çok iş yapan traktör, biçerdöver

ve ot biçme makinesi benzeri modern tarım

araçlarının tarım sektöründe kullanılmaya

başlanmasıyla yenik düştü: Orakçı ve tırpancılar

işsiz kaldı. Üretim araçlarının değişmesi, üretim

ilişkilerinin değişmesini beraberinde getiriyor.

Böylece kapitalist üretim biçimi bölgemizde

kaçınılmaz olarak tarım sektöründe de giderek

egemen oluyor. “ Beslenecek ağız arttıkça,

ekecek el de çoğalır “, ama ekilecek toprak

bulunmuyor. Bu süreç, köyden kente göçü ve

beraberinde işsizlik ve yoksulluğu getiriyor.

SabanSaban, çift sürmeye yarayan bir tarım aracıdır.

Toprağı alt üst etmeye yarar. Sağlam ağaçtan

yapılmış, ön taraftaki uzun, arkada olan kısa

üçgen şeklinde birbirine geçen bir düzenektir.

Öndeki uzun ağaçtan yapılmış saban ok unun ucu,

öküzlerin bağlı olduğu boyunduruğ un ortasında

bulunan halkaya geçirilir. Boyunduruğun iki

ucunda ahlat ağacından yapılmış, öküzlerin

boynuna geçirilen sabiler bulunur. Arkadaki kısa

ağaçtan yapılmış saban kolu ise, çift sürerken

tutma kolu olarak kullanılır. Bu iki kolun birleştiği

yerde ucu ileriye çıkık bir ağaç kısım daha

vardır. Buraya saban demiri (gîsin) geçirilir. Çift

sürülürken, bu demir rahatlıkla toprağın altını

üstüne getirir. Saban oku, saban kolu ve saban

Page 381: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

379

demirinin geçtiği bu üç parça bir kamayla tutturulur. Öküzleri çift sürmeye

iteklemek ve komuta etmek için elde tutulan uzun çubuğa masas , masasın

ucundaki delici çiviye zakut denir.

Ben ve daha çok da kardeşim Haydar, Abdullah dedem çift sürerken ona

yardım ederdik. Çok zahmetli ve dikkat gerektiren bir iştir. Saban demirini

öküzün ayaklarına vurmak, öküzün yaralanmasına, saban demirinin bir taşa

takılması ise saban demirinin kırılmasına neden olabilir. Bir keresinde ben

çift sürerken, saban demirinin taşa takılması sonucu kırılmıştı ve dedem

çok kızmıştı.

Saban, bugün kırsalda yer yer halen kullanılsa da, traktör ve benzeri

modern tarım araçlarının kullanımı sabanı köylünün yaşamından çıkarttı.

(7)

Tarım Alanları16. yüzyılda Dicle nehri ile şehrin surları arasındaki, bağ ve bahçelerle

kaplı arazide, şehir halkı çeşitli ürünler yetiştirmekteydi. Bugün de, Evsel

bahçeleri adıyla anılan bu arazide kavun, karpuz, pamuk ve buğdayın yanı

sıra, çeşitli sebze ve meyveler yetiştiriliyordu.

Tarımla ilgili faaliyetler kategorisine çayır ve mezralar da dahil edilmiştir.

Otlak olarak kullanılan çayırların yanı sıra, mezralar, çeşitli ürünlerin küçük

çapta ziraatinin yapıldığı, şehrin dışmda fakat yakınında yer alan arazilerdir.

Oldukça mütevazı gelirleri olan 2 çayır (Değercik ve Çevlik çayırları) ve 4

mezraa (Seyran Tepesi, Develü, Kal’a, Hoca Halil ve Devecik) mir-i miran

haslarına tahsis edilmiştir.(27)

Diyarbakır ilinde büyük mülkiyetin iki kaynağı vardır. Bunlardan birisi,

kökeni eskilere uzanan geleneksel ağalık, beylik, şeyhlik kurumudur.

Öbürü ise Cumhuriyet Dönemi’nde özellikle ticaret kesiminde sağlanan

birikimdir. Bankalara ise küçük mülkiyet sahiplerinin başvurabilecekleri

bir yol olmamıştır. Bu açıdan, toprak satın almada tefecilik de önemli bir

birikim kaynağı olmuştur.

Büyük mülk sahiplerinin değişen üretim biçimi ve koşulları karşısındaki

tavırları, kökenlerine göre değişmektedir. Ticaretten tarıma geçenler,

genellikle daha modern bir anlayışla üretim yapmakta, tarımsal girdi ve yeni

Page 382: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

380

yöntemleri gerektiği gibi uygulamaktadırlar.

Tarihsel kökenli büyük mülkiyet ise kendi çinde

farklılaşmış durumdadır. Bunlardan bir bölümü

kapitalist tarımsal Üretim koşullarına ayak

uyduramayıp, ekonomik gücünü yitirirken,

bir bölümü ticaretten tarıma geçenler gibi

davranmayı başarmış ve hem topraklarını

genişletmiş, hem de birikimini artırmıştır. Bu

durum, Diyarbakır’da tarım ve ticaret kesimleri

arasında bir iç içe geçme süreci olduğunu ortaya

koymaktadır. Bu kesim kredikanalları üzerinde

de etkindir ve bu, söz konusu kesimlerin tarımsal

üretimi denetlemelerini kolaylaştırmaktadır.

Orta büyüklükteki işletmelerin bir bölümü,

ya miras yoluyla ya da pazar için üretim

yapamadıklarından parçalanarak küçük

mülkiyete dönüşmüştür. Bir bölümü de kiralama

yoluyla traktör kullanma ya da birleşerek

küçük traktör satın almanın kolaylaştığı ve

yaygınlaştığı yıllarda, pazar ve iklim koşullarının

iyi gitmesi, toprağın sulanan verimli bir bölgede

yer alması gibi nedenlerle belli bi rbirikim

sağlamış ve toprağını büyütmüştür. Bu tür

olanaklardan yoksun olan küçük mülk sahipleri

ise birikim yapmak bir yana, ya toprağını

tümüyle yitirmekte ya da işlediği topraktan

geçimini bile sağlayamamıştır.

Topraklardaki dengesiz dağılım nedeniyle

ortakçılık son derece yaygındır. Ortakçılık

biçimleri anlaşma koşullarına göre değişir ve

“yarıcılık”, “icare”, “cariyek” (1/4) ve “marabalık”

gibiadlar alırdı.

Bunlardan marabalık, son derece ağır koşullar

içermekteydi. Marabalar, Ağa’nın ya da Bey’in

toprağında adeta boğaz tokluğuna çalışırdı. Bu

tür işletme biçimleri mülkiyet ilişkilerindeki

çözülme ile birlikte yavaş yavaş ortadan

kalktı. Makineli tarıma geçişle birlikte, büyük

toprak sahipleri topraklarını ortakçılık ya da

marabacılıkla işletmekten vazgeçerek, kendileri

işleme ya da kiraya verme yollarından birini

yeğlemeye başlamışlardır.

Böylece ortaya önemli bir topraksız köylü grubu

çıkmıştır. Atatürk döneminde Osmanlı’dan

devralınan bu dengesizliği değiştirmeye

çalışmışsa da beklenen sonuç elde

edilememiştir. Özellikle Cumhuriyet döneminin

başlarında bazı güçlü aşiretlerin yerel isyanların

bastırılmasında etkin rol almaları konumlarını

daha da pekiştirmişti. Dolayısıyla devlet

nezdindeki bu itibarlarından dolayı toprak

reformu teşebbüslerini engelleyebiliyorlardı.

Diyarbakır’daki mülkiyet yapısının en belirgin

özelliği eşitsizliğidir. Yörenin en önemli geçim

kaynağı olan tarımın ve tarımdaki mülkiyet

yapısının, Osmanlı dönemi ve Cumhuriyetin

başlarındaki durumuyla karşılaştırıldığında, çok

ileri bir çizgiye geldiği söylenebilir. Ancak, kırsal

kesimi tümüyle kapsayan yapısal bir dönüşüm

gerçekleşmemiştir.(58)

Ziraata Uygun Alan1938 yılına ait bir kitapta “Genel sahası 1487500

hektar tutan vilayet arazisinin 703.475 hektarı

ziraata elverişli topraklar,193.325 hektarı

ormanlık,144.515 hektarı mera ve otlaktı denir”.(İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.14)

Tarım Ürünü İhracatı1869-1905 yılı Diyarbekir salnamelerinde

‘Diyarbekir meyve gümrüğü’ nün olduğu,memur

İsmail efendiyle,katip İbrahim efendinin görevli

olduğunu öğreniyoruz (salname 2/61)

Page 383: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

381

Bölgenin meyve gümrüğünün Diyarbekir’de olması bu alanda gelişmişliği

yansıtmaktadır.

1869-1905 yıllarında Diyarbakır’dan badem, buğday, pirinç, mazı, kereste

ihraç edilmektedir (Salname 4/276).

1938 yılına ait bir kitapta, 1937 yılı tarım ihracatı.

• Buğday 8000 ton

• Arpa 4250 ton

• Ak darı 700 ton

• Nohut 850 ton

• Mercimek 125 ton

• Bulgur 150 ton

• Pirinç 800 225 ton

• Pamuk 225 ton

• İç badem 18 ton

• Ceviz içi 9 ton

• Kuru üzüm 650 ton (İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.41)

1938 yılına ait bir kitapta, hayvani ürün ihracatı

• Sadeyağ 975 ton

• Yün 350 ton

• Koyun derisi 35 ton

• Keçi derisi 25 ton

• Sığır derisi 75 ton

• Bağırsak 80 ton

• Koyun 40.000

• Keçi 30.000

• Sığır.9000. denir (İzmir Fuarında Diyarbakır 1938.s.41)

1967 Diyarbakır il yıllığı 1967 yılıDüven sürerken

Page 384: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

382

1967 yılı Harman savururken

1967 yılı Karacadağda koyun sürüsü

Sera

1938 yılında sera

(Cumhuriyetin 15’inci yılında Diyarbakır.1938)

Diyarbakır Gıda sözlüğü• Acıca: Su kenarlarında yetişen tere otuna

benzer bir bitki

• Acık: Ekşi elma,Alalo:Hindi,Aluç:Alıç,Arasa:H

ububat ve meyve gibi şeylerim satıldığı yer

• Bastık: Pestil,Batbat:Yaprakları ağılı bir çeşit

bitki,

• Batof otu: Binbirdelik otu

• Butum :Aşısız fıstık, Balcan Patlıcan

• Bejilok :İncir

• Cavan:Sarımsak dövmede kullanılan tahta

havan,

• Cer :Su testisi

• Culk:Bozulmuş yumurta,

• Cücük: Civciv

• Çalkı ekmeği:Diyarbakır’a özgü yuvarlak

pide,

• Çakala:Çağla

• Çap:Arpada yüz, buğdayda 120 kg gelen bir

hububat ölçeği

• Çelem:Şalgam,

• Çömçe:kepçe

• Çilo:Meşe ağacının dalı,

• Çükündür:Şeker pancarı

• Dağdağan:Bir tür çitlembik,

• Dık:Mangal kömür tozu

• Dibek:Kahve döğmeye yarar taitan oyulmuş

havan

• Dinep:Buğday tarlalarında yetişen arpaya

benzer bir bitki

• Döğme:Buğdaya kepeği çıktıktan sonra

verilen isim. İrisi keşke ve aşurede,ufağı içli

ve çiğ köftede kullanılır

• Dombalak:Çay kenarında yetişen mantar,

• Eğren:Kızılcık

• Erişte:Makarna gibi kesilmiş ve kurutulmu

hamur. Ev makarnası

• Farik:Piliç,

• Fırenk batlıcanı: Domates

• Gezengevi:Kudret helvası,

• Güğüm:Bakırdan yapılmış testi biçimindeki

su kabı

• Guruz otu:Çiriş otu

• Habene:Büyük su testisi,

• Has:Marol,

• Hülhüli:Hindi

• Işkene:Et suyu,

• Isınak:Tandır,ocak

Page 385: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

383

• Kavurga:Kavrulmuş buğday,mısır,Kazağı:Teknedeki hamuru sıyırmaya

yarar bir aygıt

• Keme:Mantar,

• Kenger:Dikenli bir sebze

• Karahübür:Siyah dut,

• Kahki:Kurabiye

• Kerez:testi,

• Keyme:Su mahzeni

• Kibe:İşkembei

• Kibekudur:Naneli bir bulgur yemeği

• Kidik:Oğlak,

• Kuşhane:Küçük tencere

• Külbastı:Pirzola,

• Künci:Susam

• Lebüzünye:Badem ezmesi

• Mumbar:Dolması yapılan ince barsak,

• Mücene:Topraktan yapılmış mangal

• Mertebani:Pilav kabı olarak kullanılan büyük bakır tabak

• Mükebbe:Altına yemek konulan büyük sepet

• Nügi:İki yüz dirhemden ibaret ağırlık ölçüsü

• Parç:Bakır ya da tenekeden yapılmış su tası,maşrapa

• Petek:Çamurdan yapılan zahire anbarı

• Pırpırım:Semizotu,

• Pin:Kömes,

• Pürçüklü:Havuç,

• Pelhavis:Sinirli ot

• Sitil:Bakırdan yapılan kova biçiminde kulplu büyük kap

• Şirdan:İçine sucuk,pastırma doldurulan zar,

• Şirik:Susam yağı,

• Şor:Tuzlu

• Timun:Kara erik,

• Torak:Kurut,çökelek(55)

Tarım Hayvancılık Terminolojisi• Aci:Acı,

• Avci:Avcı,

• Ağır:Ahır,

Page 386: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

384

• Bastık:Pestil,

• Bahça:Bahçe,

• Bekmez:Pekmez,

• Cırdon:Sıçan,

• Çağala:Çağla,

• Çerdeg:Çekirdek,

• Dabahana:Tabakhane,

• Datli:Tatlı

• Dağdağan:Dardağan,

• Davar:Sığır,

• Desti:Testi,

• Ding:Çeltik değirmeni,

• Domatez:Domates,

• Elelo:Hindi,

• Eşkilih:Ekşilik,

• Eyva:Ayva,

• Hebe:Tane,

• Hevlemah:Havlamak,

• Heyvan:Hayvan, Kunci, Susam,

• Legleg:Leylek,

• Marol:Marul,

• Nohıt:Nohut,

• Pamboh:Pamuk,

• Pırpırım:Semizotı,

• Pısik:Kedi,

• Pışo:Kedi,

• Pin:Güvercin barınağı,

• Kerejdah:Karacadağ,

• Keysi:Kayısı,

• Kurbehe:Kurbağa,

• Kuyrıh:Kuyruk,

• Kuyi:Kuyu,

• Savoh:Soğuk,

• Selehana:Mezbahane,

• Tavoh:Tavuk,

• Tohım:Tohum,

• Turşi:Turşu,

• Yoğırt:Yoğurt (56)

• Alalo:Hindi,

• Allaf:Zahire komisyoncusu,

• Acice:Yenen bir bitki

• Akko:Saksağan,

• Ardele:Koyunun dizkısmı,

• Boran:Güvercin,

• Boranhane:Güvercinlik,

• Balut:Palamut,

• Beğdenus:Maydanoz,

• Bumbar:Koyun barsağı,

• Canbaz:Pazarlarda komisyoncu

• Cenan :Bahçe işçisi,

• Cılk:Bozuk yumurta,

• Çakıl ekmek:Pide,

• Çelem:Beyaz şalgam,

• Çındır:Etin sinir bölümü,

• Çikündür:Kırmızı şalgam,

• Deli bardağan:Yenen bir bitki,

• Eşkene:Et suyu,

• Eşki:Ekşi,

• Fetir:Mayasız ekmek,

• Fışki:Gübre,

• Gezengevi:Kudret helvası,

• Gezo:Meşe balı,

• Has:marul,

• Hebene:Testi,

• Hülle:Kamıştan kulübe,

• İncaz:Mor erik,

• Jijo:Kirpi,

• Kağırdağ:Kavrulmuş kuyruk yağı posası,

• Kaka:Çerez,yemiş,

• Kantır:katır,

• Kapan:El terazisi,

• Karaş:Değirmenci,

• Karraş:Siyah üzüm hoşafı,

• Kasnak:Kalbur,

• Kaşhe:Koyun etinde ur,

• katkat:Şirdan,

Page 387: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

385

• Kell yağı:Taze tereyağı,

• Kesme:Üzüm pekmezinden tatlı,

• Kirpas:Diyarbakı işi çadır bezi,

• Nügi:tartıda yatım okka,

• Poçik:Kuyruk,

• Pin:Kümes,

• Rihan:Reyhan,

• Pürçikl:Havuç,

• Püşkül:Koyun gübresi,

• Sallahane:Mezbahane,

• Sarat:Büyük elek

• Sirinmağ:Kaymak,

• Şak-Şak:Değirmenin çalıştığını gösteren tahta,

• Şebbot:İri sazan balığı,

• Şıtıl:Fidan,

• Şirik:Susam yağı,

• Tay:Buğday yükü,

• Tospağa:Kaplumbağa,

• Yarpuz:yenen bir bitki,

(34)

Tarihte Ilçe TarımıÇermik1967 il yıllığına göreÇermik’te armut,zerdali,kayısı,erik en önemli meyve

olarak yetşiridi.Sebzesi de boldu.Sinek,Aşağı şeyhler,Pehsot,Hasut,Habu

rman,Erkek,Gaybiyan,Karamusa,Killat köylerinde de meyve ve sebzecilik

ileriydi. (49)

Eğil 1936’larda Konyar Eğil’in ekonomisini şu şekilde özetler:Ehemmiyete şayan

olan gelir her nevi hububat ile pek çok olan bağları mahsülüdür.Üzümden

bastık denilen çok makbul pestillerle cevizli sucuklar yapılır.Yağları da

nefistir.Ova köylerile kasabada kilim,keçe,tüylü kebe ile oyalı velenseleri

kadınlar yapar.Renkler,çok tabii ve imtizaçlıdır.Hayvanatı,hayvancılığı

dailerdedir.Katırlar nakliyecilikte iyi iş görür.(23)

Ergani1899 yılında Şemseddin Sami Kamus-u alam’ında Ergani için münbid ve

mahsuladar olup başlıca mahsulatı buğday, arpa, susam, pirinç vs.hububatla

Page 388: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

386

pamuk, ipek kozası, üzüm vs. meyvelerden

ibarettir der (19)

1967 il yıllığına göre Ergani’nin doğu ve batısını

meyve ve sebze bahçeleri kaplamıştı. Erik,armu

t,elma,kiraz,vişne,kayısı,badem,ceviz,incir,ayva

ve nar başlıca meyvelerdi(49).

HaniBasri Konyar 1936’da hani ekonomisini şöyle

anlatır: “Bauğday, arpa, pamuk, darı, mahalli

mahsulatın başlıcalarını teşkil eder. Civar

dağlardaki meşelikler odun ihtiyacını temin

etmektedir. Üzüm ve meyva bahçeleri çoktur.

Üzüm mühim bir varidat temin eder. Söğüt

ağaçları burada zikre değer bir varlıktadır.Koyun,

at, öküz, eşek dahi beslenmekte ve mahsulatı

hayvaniyeden istifade edilmektedir.Nahiyenin

ihracatı hububat,pamuk,yaş ve kuru meyvalarla,

kereste, bilhassa ceviz tahtalarıdır”demektedir.

(23)

Hazro1806 yılına ait bir belgede Hazro çevresinde

çok verimli ve iyi ürün veren tarlalar,meyve

bahçeleri vardır.Buğday,pirinç,üzüm bol ve

harikadır’denmektedir(19)

Lice1564 seneli tahrir defterine göreLice’nin eski

yerleşim yeri olan Antak’ta Merkezde buğday,

arpa, mısır, pamuk, pirinç ziraati, bağcılık ve

meyvecilikle uğraşılıyordu. 8 değirmen ve 1

boyahane bulunmaktaydı. Buraya bağlı Bilan’da

aynı ekonomi vardı. Yine buraya bağlı Serde’de

buğday, arpa, bostan, pamuk ziraati, ceviz

üretimi yapılıyordu. 5 değirmen ve 1 boyahane

bulunmaktaydı. 1564’de 11 bağımsız mezra

ve 8 köy mezrası bulunmakta olup bağımsız

mezralardan 6000 akçe gelir elde edilmekteydi.

650 ton buğday, 300 ton arpa, 55 ton mısır

üretiliyordu. 70.000 küçük baş hayvan vardı.

300’ü aşkın arı kovanı bulunmaktaydı (50)

ÇüngüşBu ilçede üzümcülüğün önemi için bir siteye

göz atacağız Bağcılığa örnek olarak Diyarbakır

köylerinden birini ele alalım Çüngüş Malkaya

köyü Köyümüzün kışı uzun, iklimi karasal, rakımı

1200’ün üzerinde bir yerleşim yeri. Atalarımız

bu işleri severek yapmışlar huzurlu ve bereketli

helal kazançlar sağlamışlar. Mart ayı denince

bağ, bahçe, tarla bakım ve yenileme ayı olarak

bağ dikelim. Ecdadımızı biraz olsun yad edelim

ve yaşatmaya çalışalım. Çünkü ecdadımız

Galacuğ’dan Ganberlik Tepesi’ne kadar yol

boyu alt ve üst tarafı kuru taş duvarla adam

boyu yükseklite yapılan bariyer tipi duvarlarla

bağ olan yerlere hayvan zarar vermemesi için

önlem alırmış. İlk bağcılık yeri olarak Kalendere,

Karagouhğlu, Nişanlar, Dağ Bağları gibi Meşe

Bağları tam bir bağcılık banma üzerine yani

vengi üzüm çeşitleri üzerine yerinde terbiye

edilir kurutulup, Aşağı Bağ’da panayır ve

pazarlama, Şam ve Arap bezirganlarına satılır,

çok iyi berketli kazançlar elde ederlermiş. En

iyi üzüm çeşidi bizde heris ismindeki lakaplı

kişi Çüngüş’de MIRGAN Yolunda CEBELİ olan

yerde sofra üzümü taşı delerek dikilen yerlerde

bir katır yükü her teyekten kazanır imiş. Çünkü

asma taşlı yerde kökleri taş altına gidince uzun

müddet terbis saklar, mığalı çok ve bereketli

olurmuş.

Bağ dikmede erken mığal vermesi uzun müddet

dayanması mahsül fazla alınması için. Önce bağ

yeri taraslanıp bir sene fehlen kalacak çubuklar

Page 389: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

387

hazırlanıp sulu yerde bir sene çimlenmeğe alınarak çimlenen fideler 11-

12.ci aylarda taraslanan yerlere bağ usulüne göre dikilmektedir. hem bir

sene erken mahsül verir ve kuvvetli çok kaliteli mahsül alınır.

Köyümüz ve yörede şöyle bir deyim vardır “bağı yapıp bakayımki üzüm

ola, üzüm yemeye bağa gitmeğe yüzüm ola“ derler. halen bağı yapmayan

üzüm için bağa gitmez.

Yöre ve köyümüzde üzüm çeşitleri: sofra üzümü mazıranlı abdıheri çekrdeksiz

üzüm kızıl vengi deyroto. kurutmada beyaz vengi çeşitleri. pestil(bastığ) için

beyaz mazıranlı genç mehmet parmak üzüm çeşitleri. pekmez ve kesme

için öküz gözü siyah şıra üzümlerinden yapılır. Çok zahmetli ve meşagatli

bir itina ile hazırlanır ve yapılır. Ayrıca belli aile ustaları ile yönlendirilir.

Yörede misafire ikram edilen en güzel kış yiyeceğidir. Saklama ve kullanma

kabları genelde topraktan yapılmış içi sırlı küplerde saklanır. Bir yıl kalsa

ne özelliğinden ne tadından eksilme olmaz.

Silvan1873 yılında Silvan’da 5 ahır,5 samanlık,15 bahçe,7 söğütlük vardı. (Diyarbakır İl Yıllığı-1967.s.XIX)

Orman ve Tarım Ürünleri Üzerindeki Vergi Gelirleri1670 yılında Ömer paşa’nın en önemli gelir kaleminin tarım ve orman

ürünlerinden olduğunu anlıyoruz.

Gelirler• Çüngüş, Ergani ve Çermik kazalarının bez ve bağ ve üzüm akçesidir.

• Kulp kazasının arpa ve bez ve bağ akçesidir.

• Atak’dan arpa akçesi

• Mihrani’den odun akçesi

• Hani’den odun akçesiErgani’den odun akçesi

• Tercil kazasından odun akçesi. (63)

Page 390: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

388

KAYNAKLAR1. Diyarbakır söz Sayı: 2876)

2. Ertekin S.karacadağ bitki çeşitliliği Sürdürülebilir kırsal ve kentsel kalkınma derneği şubat

2002 – Diyarbakır)

3. Atlı. C .Karacadağ yöresinde çeltik tarımı.D.Ü.Eğitim Fak.Coğrafya bölümü.Diyarbakır.2000.s.18)

4. Mc:Goven P - Pensilvanya Üniversitesi .Jason Ryal Boston unıversity::Master of liberal

arts.2003.p.11-13

5. Özbek. M.Çayönünde İnsan.Arkeoloji ve sanat yay.2004

6. Özdoğan. A.Çayönü.Diyarbakır Müze Şehir.YKYİst.1999.s.21

7. www.uzulmez.info/muslum

8. Korkusuz. Ş.Seyahatnamelerde Diyarbekir.Kent yay.İst.2003.

9. Yılmazçelik İ.:XIX.Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır.TTK.1995.s.12

10. Tellioğlu ö(ed):Diyarbakır salnameleri.Diyarbakır Büyükşehir Belediye yay.Yıl.:1869-1905..

İstanbul.Acar matb.1999

11. Eti. U.Diyarbekir.Diyarbekir matb.1937.s.25,31

12. Beğenç C.:Diyarbakır ve Raman.Ulus Basımevi.Ankara.1949.s.27,12

13. Diyarbakır İl yıllığı-1967.s.352,361

14. Orhonlu C:Osmanlı imparatorluğunda Şehircilik ve Ulaşım.Ege Ün yay.İzmir.1984.s.129,125,

15. Balta M.Kültürler Kavşağında Şırnak.İst.2003.s.102

16. Güney E.:Dicle ırmağında kelek taşımacılığı.Coğrafya araştırmaları.C.1,sayı.2.s.323,1990

17. Yılmazçelik İ..XIX.Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır.TTK.Ankara.1995.s.281

18. Avcı O.Irakta Türk Ordusu.1914-19189.Vadi yay2004.S.86

19. Üzülmez M:Çayönü’nden Ergani’ye Uzun Bir Yürüyüş.Ladin matb.İst.2005.s.261,317,251

20. www.hazrom.net

21. Özçelik, S , Boz E:Çüngüş ve Çermik Yöresi Ağzı.Ank.2001.

22. Margosyan. M.Gavur Mahallesi.Aras yay.10.Baskı.2006.s.79,785

23. Konyar,B. Diyarbakir Yilligi, c. 3, Ankara, 1936, s. 150.270,363

24. Diken. Ş.Diyarbekir diyarım,yitirmişem yanarım.İletişim yay.İst.2003.s.44,46,80, 82,132 ,205

25. Altıntaş A.“İslam Tasavvufunda Gül, Peygamberimiz ve Diyarbakır”2. uluslar arası nebiler

sahabiler azizler krallar kenti sempozyumu.2010

26. Yavuz İ.Şehir çocuği.İnter basım.İst.2010.s.142146,,147

27. Acun F 16. Yüzyılda Diyarbakır Şehrindeki Ekonomik Faaliyetler 1.Bütün Yönleriyle Diyarbakır

sempozyumu.27-28 Ekim 2000.Ankara.s.201,208,209,212

28. Kurt Y. “XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Dıyarbakır Eyaletinde Sanayi ve Ticaret”, Ege Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi , V (1990), s. 191-200.”

29. http://www.tekplatform.com/sehir-ve-ilcelerimiz/804773-diyarbakir-cayonu-ilk-koy-

yerlesmesi.html

30. Belli’ O. Arkeoloji Sanat Derg.120.sayı

Page 391: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

389

31. Ekici C (ed) :Osmanlı belgelerinde Diyarbakır.Devlet Arşivleri genel

md..2.Uluslarası Diyarbakır Sempozyumu.Ank.2006.

32. Kıran E.Kürt Milan Aşiret federasyonu.Elma yay.İst.2003.s.,32,89,142

33. Ahmet Hezarfen. ergani yöresinde kesilen hayvan derilerinin kayseri’ye

yollanması Osmanlı Belgelerinde Diyarbakır Tarihi.Etik yay.İst.2003

34. Beran B.Henek.2.Baskı.Peri yay.İst.2004.s.176,214

35. Üzülmez M:Çayönü’nden Ergani’ye Uzun Bir Yürüyüş.Ladin matb.

İst.2005.s.261,317

36. Margosyan. M.Gavur Mahallesi.Aras yay.10.Baskı.2006.s.79,785

37. Margosyan. M .Biletimiz İstanbula Kesildi.Aras yay.5.Baskı.İst.2003.s.61

38. Diyarbakır kültür ve tanıtma vakfı komisyonu:Diyarbakır mutfağı.

İst.2003.

39. Diken. Ş.Diyarbekir diyarım,yitirmişem yanarım. İletişim yay.

İst.2003.s.44,46,80, 82,132 ,205,78

40. 2000’e beş kala Diyarbakır.Diyarbakır valiliği.1995.s211

41. Beysanoğlu Ş , Diyarbakır Tarihi, II. Cilt, Ankara 1990, s. 676-677.

42. Diken. Ş .Gezginlerin Güncelerinde Diyarbakır.Medlife. sayı.3.2006.s.54

43. Diyarbakir Il Yilligi, Ankara: 1973, s. 539.

44. Kırmızı Z..Anid-i Nur. Diyarbekir ipeği ve Ipekböcekçiliği Diyarbakır

Büyükşehir belediye yay.İst.2009..s.45

45. Bağlı M.:El Sanatları.Diyarbakır Ticaret odası yay.2007.s.32

46. Tori.Kültür çatışmasında Kürtler.Doz yay.İst.2009s.76-

47. Yıldız. H Osmanlıdan Cumhuriyete Diyarbakır.Diyarbakır valiliği.

Ank.2008.s.400

48. Korkusuz.MŞ.Cumhuriyet öncesi Diyarbekir’de marif.Kent Işıkları yay.

İst.2010.s.191

49. Diyarbakır İl yıllığı-1967.s.352

50. Dilek Z .Lice.Diyarbakır.2002.s.57,63

51. Beysanoğlu ŞDiyarbakır coğrafyası.Şehir matb.İst.1962.s.93-110

52. Margosyan.MZurna.Aras yayİst.2009.s.12

53. Margosyan M.Biletimiz İstanbula Kesildi.Aras yay.5.Baskı.İst.2003.s.61 54. Mıgırdıç Margosyan.Gavur Mahallesi.Aras yay.10.Baskı.2006.s.79

55. Beysanoğlu: Ş.Diyarbakır Folklorunda Geleneler-Görenekler-Adet ve

İnanmalar.San matb.Ank.1995.s211

56. Gazi M:Diyarbakır Tükçesi.2.Baskı.

57. Ahmet ÇİFTÇİ. www.geocities.com/malkayakoyu/

58. Güneş H. Aydemir C Türkiye’de Tarım Topraklarının Mülkiyet Yapısı

Ve Tarihsel Süreçteki Değişimde Diyarbakır ÖrneğiElektronik Sosyal

Page 392: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

390

Bilimler Dergisi www.E-Sosder.Com Issn:1304-0278 Bahar 2005 C.3 S. 12 (74-86)

59. Karan C.Diyar-ı Bekr.Ensar yay.İst.2010.s.49-50

60. George Wıllcox.Manon Savard.Güneydoğu Anadolu’da tarımın benimsenmesine ilişkin

veriler.Mehmet Özdoğan,Nezih Başgelen/ed):Türkiye’de Neolitik Dönem.Arkeoloji ve Sanat

yayİst.2007.s.427-440

61. Mıchael Rosenberg..Hallan Çemi. Mehmet Özdoğan,Nezih Başgelen/ed):Türkiye’de Neolitik

Dönem.Arkeoloji ve Sanat yayİst.2007.s.6

62. Halil İnalcık.Osmanlı İmparatorluğu.Toplum ve ekonomi.Eren yay.İst.1996..s.282,296

63. İ.Metin Kunt.Bir Osmanlı valisinin gelir-gideri.Diyarbekir.1670-71.Boğaziçi Ün yay.No.162 s.64

Page 393: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 394: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

392

DİYARBAKIR’DA GÜLİSTANLIKLAR TESİSİ

Page 395: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

393

Prof.Dr.Ayten Altıntaş

İstanbul Üniversitesi

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Tıp Tarihi ve Etik

Anabilim Dalı

[email protected]

ÖZETOsmanlı Devleti Ziraat Nezareti 1880’li yıllardan itibaren Osmanlı

Memleketinin her yerinde “Gülistanlıklar” tesis edilmesi için çalışmalar

başlatmıştı. Bu program içinde Diyarbakır Sancağının da önemli bir

yeri vardır. Uzun yıllardır güllerin yetiştirildiği ve geniş gül bahçelerinin

olduğu rapor edilen Diyarbakır’a da 1895 yılından itibaren gülistanlıklar

tesisi kararı alınmıştı. Gül yağı, gülsuyu imali için gül bahçeleri kurulması

için harekete geçilmiş, kısa sürede 250 dönüm toprağa gül ekilmesi

planlanmıştı. Diyarbakır’a gülfidanları, gülyağı çıkarmak için imbikler ve

eğitim verecek bir ziraatçı gönderilmişti. 1899 yılında 130 dönüm gül

bahçeleri tesis olmuş ve Diyarbakır Valisi Mehmed Halîd Bey bu güllerden

elde edilen gülyağlarından 4 şişe Padişaha göndermişti. 1906 yılına kadar

devam eden bu ziraat faaliyeti konusunda belgeler ışığında bilgi verilecektir.

FOUNDATION OF “GÜLİSTANLIK”ROSE-BEDS IN DIYARBAKIRABSTRACTOttoman Empire Ministry of Agriculture had started studied in order to

found “Rose Gardens” around everywhere in Ottoman Nation since 1880’s.

Diyarbakir Sanjak has an important place within this program. Action of

founding rose gardens had been adopted since 1895 in Diyarbakir which

was reported to be growing flowers for long years and have great rose-

beds. Actions were taken for planting rose-beds in order to obtain rose-oil,

rose-water, and plans were made for planting rose on 250 decare soil in

a short-time. Rosebuds, distillers to distill rose-oil and an agriculturist to

give education were sent to Diyarbakir. In 1899, 130 decare rose-gardens

were planted and Diyarbakir Governor Mehmed Halid Bey sent four bottles

of rose-oil extracted from these roses. Information upon this agricultural

activity which lasted until 1906 will be given in the light of documents.

GİRİŞ Osmanlı Devleti Orman, Maden ve Ziraat Nezareti 1880 ve 1908 yılları

arasında memleketin birçok yerinde gül bahçeleri “Gülistanlıklar”

kurdurmuş, bu ziraatı teşvik etmişti. Gül ziraatının amacı bu güllerden

gülyağı ve gülsuyu çıkarılmasıdır. Geniş kapsamlı bir planlama ile yapılan

bu çalışmalar içinde Diyarbakır sancağının da önemli bir yeri vardır.

Gülistanlık tesisi çalışmalarının yapılmasının sebebi Osmanlı Devletinin çok

uzun senelerden beri Gülistanlık merkezi olan topraklarının 1877-78 Rus

Page 396: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

394

Harbinden sonra kaybedilmeye başlamasıdır.

17. yüzyıldan itibaren önemli gül bahçelerinin

olduğu Kazanlık, Zagra, Filibe gibi Osmanlının

Edirne merkezine bağlı kazalar bu savaştan

sonra elden çıkmış ve Bulgaristan Devletinin

kurulması ile tamamen kaybedilmiştir. Bu durum

Osmanlıda çok kullanılan gülyağı ve gülsuyunun

üretilememesini doğurmuştu. Osmanlı –Rus

savaşından sonra o topraklardaki gül üreticileri

akın akın Osmanlı topraklarına gelmiş, gelirken

de gülfidanlarını ve bu konudaki bilgilerini

beraberlerinde getirmişlerdi. (Prof. Dr. Ayten

Altıntaş. Gül, Gülsuyu, Tarihte, Tedavide ve Gelenekteki

Yeri. Maestro yayıncılık, İstanbul Nisan 2009. Bölüm 6.

Osmanlı’da Gülcülük.)

Çoğunlukla Bursa’ya yerleştirilen bu göçmenler

gül ziraatı yapmak ve gülyağı üretmek istediler.

Sultan II. Abdülhamit de bu ziraatı desteklemiştir.

Gül için araştırmalar yaptığım bir sırada

Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde bulduğum

birçok belge şimdiye kadar bilmediğimiz bu

konuya ışık tutmaktadır.

Osmanlı Devletinde Gülistanlıklar tesisi ve

bunlardan gülyağı ve gülsuyu üretilmesi

neden önemli idi. Bugün bu üretimin önemini

anlamamız için bu topraklarda tonlarca gülsuyu

tüketildiğini bilmemiz lazım. İslam Dünyasında

Kokulu gülün Hz. Muhammed’i temsil ettiği ve bu

sebeple gülyağı ve gülsuyunun çok kullanıldığını

biliyoruz. Gül kokusu İslam Dünyasında ve

Osmanlı Devletinde vazgeçilemez bir gelenektir.

Bu sebeple gülyağı ve gülsuyu üretilen bu

topraklar kaybedildikten sonra başka nerelerde

yetişebileceği araştırılmış ve kapsamlı bir

çalışma ile gül ziraatı teşvik edilmişti. Diyarbakır

da bu kapsamda önemli olmuş, bu şehrin büyük

bir gül geleneği olduğu ortaya çıkmıştır.

Gerek İslam’da önemli bir sembol olan kokulu

gül gerekse Osmanlı topraklarında ziraatı

yapılan ve gülyağı, gülsuyu elde edilen kokulu gül

aynıdır. Bu gül, Gülgiller (Rosaceae) familyasının

Rosa cinsindendir. Rosaceae familyasında

yaklaşık 1350 Rosa türü tanımlanmıştır. Kokulu

gül dediğimiz gül, bu türden “Rosa damascena

Miller” olarak isimlendirilen bir melez güldür.

Isparta gülü, Şam gülü, Yağ gülü, Gül-ü

Muhammedî olarak da isimlendirdiğimiz pembe

renkli çok yapraklı ve çok güzel kokulu güldür.(Prof. Dr. Ayten Altıntaş. Gül, Gülsuyu, Tarihte, Tedavide

ve Gelenekteki Yeri. Maestro yayıncılık, İstanbul Nisan

2009. Bölüm 1. Gül Hakkında)

Diyarbakır’da Gülistanlık Tesisi Osmanlı Devleti “Orman ve Maâdin ve Ziraat

Nezareti” Memleketin uygun topraklarında gül

bahçeleri kurdurmak için yaptığı çalışmalarda

Diyarbakır 1893 yılında devreye girmiştir. 30

Mayıs 1893 tarihinde Sultan Abdülhamit bir

resmi yazı gönderterek hangi vilayette gülyağı

üretimine uygun gülcülük yapılabileceğinin

araştırılmasını ister. Ziraat Nezareti bu isteği

“Ziraat müfettişlikleri ve Numune Tarlaları

müdüriyetlerine” bildirir. Bu yazışmaların biri

de Diyarbakır Sancağındaki Ziraat idaresine

gider. (Bu bilgi Başbakanlık Osmanlı Arşivi Mektubî

Kalemi Tasnifi. A.MKT. MHM No.727 Belge 3)

Orman ve Maâdin ve Ziraat Nazırı Selim

Mülhime Paşa mührüyle yazılan bu resmi yazı;

“Ma’ruz-ı çakeri kemineleridir ki

Gülyağı imali sanatının terakkisi zımnında evvel

be evvel hangi vilayette matluba muvafık surette

gülyağı istihsal olunabileceği mahalleriyle bi’l-

muhabere anlaşıldıktan sonra ana göre icabının

Page 397: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

395

icra ve icraat-ı vakı’a ve netayic-i hasıladan malumat itası 14 Zilkade 310

tarihli tezkire-i samiye cenab-ı sadaret-pebahileriyle irade buyurulduğu

gibi….” diye başlar. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Mektubî Kalemi Tasnifi. A.MKT. MHM

No.727 Orman ve Maâdin Ziraat Nezareti. Ziraat İdaresi İdaresi Adet.100)

Gülistanlıklar tesisi çalışmaları aslında 1880 yılından itibaren yapılmaya

başlanmıştı. İlk örnekler 1880 yılında Göksu, Hekimbaşı çiftliğinde ve

1883 yılında Çavuş başı çiftliği yani Sultan Abdülhamit’in özel bahçesinde

yapılmış ve çok iyi neticeler elde edilmişti. Bu çalışmalar Kazanlıktan gelen

ustalar tarafından gerçekleştiriliyordu. (Prof. Dr. Ayten Altıntaş. Gül, Gülsuyu,

Tarihte, Tedavide ve Gelenekteki Yeri. Maestro yayıncılık, İstanbul Nisan 2009. Sayfa 143-

149)

Gül bahçelerinden ve elde edilen gül yağlarından iyi neticeler alınmasından

sonra geniş çaplı ziraatı düşünülmüştü.1893 yılındaki çalışmalar bunun

neticesinde olmuştur.

Nasıl Başladı 1893 yılında Ziraat Nazırı Selim Paşa’nın resmi yazısından sonra Diyarbakır

Sancağından telgrafla cevap gelmişti. Bu yazıda iki önemli noktaya dikkat

çekilmiştir. Birincisi hali hazırda Diyarbakır’da pek çok gül bahçeleri mevcut

olduğu, ikincisi Kazanlık usulü gülyağı elde edilmesini istediklerini ve bunu

öğretmek için bir uzmanın gönderilmesi talebi.

Diyarbakır’da Gülistanlıklar kurulması için yapılan resmi yazışmaların ilki

1895 yılında “Şûrâ-yi Devlet Dâhiliye Dairesi”nin raporudur. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi . İrade-i Orman Meadin Tasnifi. İ.OM 1313 Re.19. Şûrâ-yi devlet Dahiliye

Dairesi Aded 2808.)

Bu rapor Orman ve Maâdin Ziraat Nezaretinden Şurayı Devlete yazılan19

Ağustos 1895 tarihli tezkiresine cevaptır. Burada özellikle Memlekette

gülyağı üretiminin geliştirilmesi için alınmasını uygun gördükleri kararları

bildiriyorlardı. Bunların en önemlileri teşvik için gülyağı ticaretinde

ödenmesi gereken vergi “Dâhili gümrük resmi” alınmaması, ikinci önlem de

ziraatçının diktiği gül bahçelerinden beş sene müddetle öşür alınmaması

yani “gülistanların da tamim-i ziraata çalışılan patates mahsulü misillü beş

sene müddetle öşürden muafiyeti”dir. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi , İrade

Orman Maâdin Tasnifi. . İ.OM 1313. Re.19 /3 Ziraat Nezaretinin kararı.)

Page 398: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

396

Bu iki önemli karar gülistanlıklar tesisinin önünü

açacaktır.

Ziraat Nezaretinin Şûrâ-yi devlet’e yazdığı

bu resmi raporda, Diyarbakır’dan bu konuda

gönderilen telgrafın içeriğini öğreniyoruz.

Bu bilginin ilki Diyarbakır’da pek çok halis gül

bahçelerinin olduğu, ikincisi de halkın gülyağı

imalini iyi bilmediğinden bu güllerden layıkıyla

istifade edemediklerinin belirtilmesidir.

Diyarbakır’da yeterince halis gül yetiştirildiği

halde bunların damıtılmasıyla gülyağı elde

edilmesinin iyi bilinmediği belirtildikten

sonra halkın bunu öğrenmesinin onların

şevk ve gayretlerini arttıracağı yazılmıştı. Bu

sebeple kurallara uygun gülyağı çıkarılması

için gereken alet ve muallimin gönderilmesi

talep edilmekteydi. Bu durum “… Diyarbekir ve

Mardin Sancaklarında pek çok halis gül bahçeleri

mevcut ise de ahali gül yağı taktîr ve imalini

bilmediklerinden bunlardan layıkıyla istifade

edilememekte olmasıyla bâdî-i şevk ve gayret

olmak ve usul ve kavâid-i mahsusa dairesinde

gülyağı imalini talim etmek üzere âlât-ı lazime ile

birlikte bir muallimin gönderilmesi..” diye ifade

ediliyordu. (Diyarbakır’ın talebi. Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade Orman Maâdin Tasnifi. İ.OM 1313.Re.19

belge 3)

Bu istek üzerine Orman ve Maâdin Ziraat

Nezareti isteği görüşmüş ve gülyağı sanatının

yaygınlaştırılması gerektiğinden Kazanlık usulü

gülyağı imalini bilen bir uzmanın iki seneliğine

Diyarbakır’da görevlendirilmesi, beraberinde

de gerekli imbik ve şişelerin yollanmasıi kararı

almıştı. Bu karar Şurayı devlette görüşülmüş,

istek uygun görülerek gereken masraf hesap

edilmiş ve maliyeti çıkarılarak gereken

mercilerden izin istenmiştir. Ziraat Nezareti

bu durumu şöyle yazmıştı; “…Diyarbekir

vilayetinden telgrafla işar olunan….oralarda

gül yağcılığı sanatının ta’mimi lazime-i halden

bulunmuş idüğünden bahisle Kazanlık usulü

üzere gülyağı imaline vakıf bir muallimin vilayet-i

müşarünileyha’ya izamıyla nihayet iki sene

kadar bulundurulması….oraya gönderilecek olan

Kazanlık usulünde mamul beş imbik ve miktar-ı

kafi şişenin bedeli olmak..” (Şûrâ-yi Devlet Dahiliye

Dairesi raporu. Başbakanlık Osmanlı Arşivi , İrade

Orman Maâdin Tasnifi. İ.OM 1313.Re.19 belge 3)

Bu yazışmada önemli olan gülyağı elde etme

sanatının yaygınlaştırılması gerektiği ve bunun

için Kazanlık usulü gülyağı elde etme usulünün

öneminin vurgulanmasıdır.. Ayrıca Diyarbakır

Vilayetinin bunu talep etmesi ve bu talebin

uygun görülmesi önemlidir. Bu iki istek de uygun

görülerek onaylanmıştı. Bu işin mali portresi

şöyleydi; Kazanlık usulü gülyağı çıkarmasını

öğretecek muallimin aylık maaşı 600 kuruş

olacak. İki sene müddetle görevlendirileceği için

alacağı maaş toplam 14.400 kuruştu. Muallimin

Diyarbakır’a geliş ve gidiş harcırahı olarak 1500

kuruş ödenecekti. Diyarbakır’a gönderilecek

ve üretim için kullanılacak beş imbik ve kâfi

miktarda şişe bedeli için 2000 kuruş gerekiyor,

bu üç kalem için 17.900 kuruş lazımdı. Bütün

masrafların toplamı 31.813 kuruş olup bunun

13.913 kuruşunun 1899 senesi bütçesinden

9.950 kuruşunun 1900 senesi bütçesinden

ödenmesi uygun görülmüştü. Bu ödemelerin

yapılabilmesi için Ziraat muhassasatındaki

“Nebâtât-ı müfide ihdas ve tamim-i Ziraatı”

olarak tanımlanan 750.000 kuruşluk bütçeden

ödenmesine karar verilmişti. Böylece 19

Ağustos 1895 tarihinde yazılan dilekçeye onay

Page 399: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

397

9 Eylül 1895 de çıkmıştır. Bu karar Ticaret ve Nafia Nezaretine tebliğ

edilecek ve Ziraat Nezaretine bilgi verilecekti. (Şûrâ-yi Devlet Dahiliye Dairesi

kararı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi İrade Orman Maâdin Tasnifi. İ.OM 1313.Re.19)

Neler Yapıldı?

Diyarbakır’da gülyağı çıkarılması için gül bahçelerinin tesis edilmesi teklifi

1893 yılında yapılmış, 1895 yılında da Kazanlık usulü gülyağı çıkarmasını

öğretecek bir muallim gönderilmesi kararı çıkmıştı. 1898 yılında ise bu

uzmanın gönderildiği ve göreve başladığını öğreniyoruz. Orman ve Maâdin

Ziraat Nezaretinin Şûrâ-yi Devlet Dairesine yazdığı 15 Temmuz 1898

tarihli raporda Gülistanlıklar tesisi projesi hakkında bilgi verilmektedir.

(Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade Orman ve Maâdin Tasnifi . İ.OM. 1316.L.28

Şûrâ-yi-Devlet Maliye Dairesi . Adet 3055

Bu resmi yazıda Kazanlık usulü üzere gülistanlar tesisi ve gül yağı ve suyu

imali sanatını halka öğretmek için Diyarbakır’a gönderilen muallim gibi

bir muallimin Aydın’a da gönderilmesi gündeme gelmiştir. Bu görüşmeler

sırasında Maliye dairesi Diyarbakır’da yürütülen çalışmalar hakkında

bilgi sahibi olmak isterler ve Ziraat Nezaretine bazı sorular gönderirler.

Bunlardan ilki; Diyarbakır ve Mardin cihetlerine gönderilen memurun

faydalı olup olmadığı, memur gitmeden önce ne kadar gülfidanlığı olduğu

ve ne kadar gülyağı üretildiğidir. İkinci soru memur gittikten sonra ne

kadar gülfidanlığı tesis edildiği ve mahsul alındığı sorulmaktadır. Bu süre

zarfında memura ne kadar ücret ödendiğinin bildirilmesi istemektedir.(Diyarbakır Vilayetine Sorulanlar için Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade Orman ve

Maâdin.Tasnifi. İ.OM. 1316.L.28)

Orman ve Maâdin Ziraat Nezareti de Diyarbakır Vilayetine yazarak

aşağıdaki soruların cevaplandırılmasını ister; “ .. Gül fidanlığı ihdas edenler

bundan istifade tarikini bilen Kazanlık muhacirlerinden ve yerli ahaliden gül

yetiştirenler olduğu halde bunlar kadimen gülden istifade tarikini biliyorlar

mıydı. Hangi tarihten beri kaç dönüm gülfidanlığı ihdas olunmuştur. Eskiden

gü fidanlığı var ise takriben kaç dönümdür. Bunlardan senevi ne miktar yağ

alınıp seneden seneye suret-i terakkisi ne nisbettedir. Kazanlık usulü üzere

gül yetiştirilmesi ve gül yağı imalini tarif etmek üzere bir memur tayininde

faide varmıdır…” Bu konuda mütalaaların gönderilmesini ister. (Başbakanlık

Osmanlı Arşivi. İrade Orman ve Maâdin Tasnifi. İ.OM. 1316.L.28)

Bu sorulara verilen 11 Eylül 1898 tarihli cevapta biz Diyarbakır’daki

Page 400: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

398

Gülistanlıklar hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz.

Diyarbakır Vilayetinden gelen cevapta ilk

olarak; Görevlendirilen memurun gelmesi

gül mevsiminin bittiği zamana rastladığı için

taze gül bulamamış ve bu sebeple taze gülden

gülyağı imalini uygulayamamış olduğu ; “.. ve

yalnız geçen seneden kalan bir miktar kuru gülden

bi’t-tecrübe numunesi müşahede olunabilmiş”

denilerek belirtilmişti. Memurun iki sene

müddetle görevlendirildiği, bu zaman içinde

uygun olmayan ve tertipsiz olan gül bahçelerini

Gülistan şekline koymakla uğraştığı ve diğer

lazım gelen çalışmaları yapmak üzere şimdiden

mahalleri gezerek keşif gezisi yaptığı rapor

ediliyordu. (Vilayetten alınan cevap; Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade Orman ve Maâdin. Tasnifi. İ.OM.

1316.L.28.)

Ayrıca gönderilen memura sorulmuş ve

kendisinin kısa bir süre, üç ay kadar orada

olduğu gelecek gül mevsiminde gülyağı imaline

muvaffak olunacağı bildirilmişti. Memurun 24

Mayıs 1898 tarihinden Ağustos 1898 tarihine

değin 2.278 buçuk kuruş ödendiği

Rapor edilmişti. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade

Orman ve Maâdin. Tasnifi. İ.OM. 1316.L.28 Şûrâ-yi Devlet

Maliye Dairesi Aded 3055.)

Validen Padişaha Gülyağı Gülistanlıklar tesisi ve bunlardan gülyağı elde

etmek için Diyarbakır’a gönderilen memur

24 Haziran 1898 tarihinde tayin olmuş ve

ulaştığında güller kurumuş olduğundan o yılın

güllerinden yağ elde edilememişti. Gönderilen

uzman bir yıl boyunca gül bahçelerini ıslah etmiş

ve yeni gül bahçeleri diktirmişti. Bir senelik

bir hazırlıktan sonra baharda açan güllerden

Kazanlık usulü imbiklerle gülyağı çıkarılmış ve

ilk ürünler elde edilmişti. Bu ilk üründen elde

edilen gülyağından Padişaha gönderilmişti. Bu

konudaki belgelerden şunları öğreniyoruz.

Diyarbakır Valisi Mehmed Halid Bey 28 Haziran

1899 tarihinde “Mabeyn-i Hümâyun Cenâb-ı

Mülükhâne Başkitabet-i Celilesine” bir mektup

yazmıştı. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Yıldız Perakende

Evrakı Tasnifi.. Y.PRK.UM No. 47)

Padişaha hitaben yazılmış olan bu mektup,

Padişaha uzun bir övgü ile başlamaktadır.

Padişahın isteği ve iradesi ile Diyarbakır’a bir

“gül memuru” gönderildiğini ve bu memurun

çalışmaları ile Vilayet dâhilinde bir sene zarfında

130 dönüm Gülistan yetiştirildiği belirtilmektedir.

Gül memurunun güller yetiştikten sonra gülyağı

çıkarmak usulünü halka öğretmiş ve kaliteli

gülyağı elde edilmiştir. Bu çıkarılan ilk üründen

ilk defa olarak Padişaha gönderildiği; “…ibtida

nefs-i nefîs-i hazret-i velinimet bi-minnet-i

a’zami içün taraf-ı çakeranemden…” denilerek

belirtilmektedir. Bu gülyağı dört şişeye konmuş,

bu şişeler birer muhafaza, onların da üzerleri

sarılarak postaya teslim edildiği belirtilmiştir. (Diyarbakır Valisinin Mektubu; Yıldız Perakende Evrakı

Tasnifi.. Y.PRK.UM No. 47)

Mektubun sonunda bu gülyağı şişelerinin

“..mübarek ve mes’ud hâk-pây-ı şevkat-ihtivâ-

yı cenâb-ı zillullahiye arz ve takdime müsaade-i

aliye-i asafhanelerinin şâyan buyurulması”

istenmektedir.

Muallim çalışıyor. 24 Mayıs 1898 tarihinde resmen görevlendirilen

gül uzmanı, Diyarbakır’a ulaştıktan sonra yeni

gül bahçeleri kurdurmuş ve 130 dönüme ulaşan

gül bahçelerinin güllerinden Kazanlık usulü

Page 401: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

399

gülyağı çıkarılmasını halka öğretmiş ve neticede elde ettikleri kaliteli

gülyağından 4 şişe Padişaha sunulmuştu. Gül memurunun görev süresi

2 sene olduğundan çalışmalarına devam etmekte olduğunu 27 Temmuz

1899 tarihli yazışmadan öğreniyoruz. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade-i

Orman Maâdin Tasnifi. İ.OM . 1317. Ra.25 belge no.1)

Bu yazışmada Orman ve Maâdin ve Ziraat Nezareti 1899 senesi

sonbaharında dikilecek olan yüz bin gülfidanı için para talep ediyor. Bu

resmi yazıda talep edilen 100.000 gülfidanının “Ankara vilayet-i celilesiyle

Kastamonu ve Diyarbakır Vilayet-i âlilerine gönderileceğini” belirtilmektedir.(Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade-i Orman Maâdin Tasnifi. İ.OM . 1317. Ra.25 belge

no 3)

Buradan Diyarbakır’da gülfidanı dikilmesi çalışmalarının devam ettiğini

anlıyoruz. Mektupta gülfidanı talep eden vilayetlerin bu fidanların dikme

mevsimi olan sonbaharda gönderilmesinin önemini belirttiklerini de

bildirmektedir.

Gül memurunun çalışmaların takip edebileceğimiz bir yazışma da 1900

senesine ait. “Orman ve Maâdin ve Ziraat Nezaretinin Şûrâ-yi Devlet’e havale

buyurulan tezkiresi”nde İstanbul’dan Diyarbakır’a iki seneliğine gönderilen

gül uzmanı Mustafa Efendinin süresinin uzatılmasına aittir. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi . İrade-i Orman ve Maâdin Tasnifi. 1318 Ca 1/1

Şura-yı Devlet Maliye Dairesi Aded 1281)

Diyarbakır vilayetinde gülistanlar tesisi ve gülyağı sanatının ahaliye fiilen irae

ve talimi zımnında ba-irade-i seniyye-i Cenab-ı Padişahî “ olarak gönderilen

Mustafa Efendi ‘nin süresinin 25 Mayıs 1900 tarihinde dolacağından

o tarihten itibaren iki sene daha uzatılması talep edilmektedir. Böylece

ödenmesi gereken maaş hesap edilerek o miktarın ödenmesi talep

edilmektedir. (B.O.A. İrade-i Orman ve Maâdin İ.O.M. 1318 Ca 1/1 ;“…şu hale göre mumaileyhin devam-ı memûriyeti muceb-i fevaid olacağından bahisle vilayet

dahilinde geşt ü güzar edeceği mahaller içün harcırahı dahi dahil olmak üzere şehri altı yüz

guruşdan ibaret olan maaşıyla 12 Mayıs 316 tarihinden itibaren iki sene daha temdîd-i

memuriyetine ve bu suretle senevi verilmesi icab eden yedi bin ikiyüz guruşun her senenin

tahsisiat-ı ziraiyyesi meyânına nebâtat-ı müfidenin ihdâs ve tamimi içûn dahil olan elli bin

dörtyüz guruşdan tesviyesi istizan olunmuş ve şu hale göre tervic-i işar icâb-ı maslahattan

bulunmuş olmağla ber-muceb-i istizan ifa-yı muktezası hususunun nezaret-i müşarun

ileyha’ya havalesi tezekkür kılındı.)

Page 402: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

400

Gülcülüğün Gelişmesi Diyarbakır Vilayetinde Gülistanlık tesisi için

Padişahın emri ile bir gül uzmanı 1898 yılında

gönderilmişti. İki seneliğine görevlendirilen bu

uzmanın Mustafa Efendi olduğunu belgelerden

öğrenmekteyiz. Mustafa Efendinin görevi

1900 yılında sona ereceği zaman iki sene daha

uzatılması için yazışmalar yapılmış ve kabul

edilmişti. Böylece Mustafa Efendinin görevi 25

Mayıs 1902 tarihine kadar uzatılmıştı.

Bu konudaki resmi yazılardan öğrendiğimize

göre Diyarbakır’da Gülistanlık tesis ettiren ve

gülyağı çıkarılmasını öğreten Mustafa Efendi 3

Nisan 1901 tarihinde vefat etmiştir. (B.O.A. İrade Orman ve Maâdin tasnifi. 1320 C 18 “…. müddet-i

memurîyeti 12 Mayıs 316 Sona ermekle 2 sene uzatılmış

olduğu …ve fakat 21 Mart 317 de vefat ettiği…”)

Bunun üzerine “vilayet-i mezkûre ahalisince

gülfidanlıkları tesisiyle gülyağcılığı sanatının

terakkisine bir hiss-i rağbet uyandığı esnada

mumaileyhin oradan kaldırılması muvafık-ı

maslahat olamayacağından” yeni bir eleman

talep edilmişti. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade

Orman ve Maâdin. Tasnifi. İ.OM 1320 C 18/ 4 Şura-yı

Devlet Maliye Dairesi Aded 1512)

Orman ve Maâdin ve Ziraat Nezareti de Halkalı

Ziraat Mektebi mezunlarından Bekir Sıdkı

Efendi’nin tayin edilmesi uygun görmüştü.

Yapılan yazışmalardan sonra Bekir Sıdkı Efendi

25 Mayıs 1901 de resmen tayin edildiğini

öğreniyoruz. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade

Orman ve Maâdin. Tasnifi. İ.OM 1320 C 18/ 4 Şûrâ-yı

Devlet Maliye Dairesi Aded 1512)

İki sene müddetle “Diyarbakır vilayetinde

gülfidanlıkları tesis ve gülyağı sanatının ahaliye

fiilen irae ve talimi “ görevi ile tayin ve ödemeler

yapılmıştı. Bu süre zarfında çalışmalarına

devam eden ziraat memurunun görevi 12 Mayıs

1902 de bitecektir.

Ziraat nezareti 19 Temmuz 1902 tarihli bir

resmi yazı ile bu sürenin uzatılmasını talep eder.

Bu resmi dilekçede Bekir Sıdkı Efendi’ye “gerek

bu işte gerek vilayetin sâir umur-ı zira’iyyesinde üç

sene daha istihdam lüzum görünmekte olduğu”

belirtilerek ilk defa gülcülük işinden başka ziraat

işlerinde de ihtiyaç olduğu dile getirilmiştir.(Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İrade Orman ve Maâdin

Tasnifi. İ.OM 1320 C 18/ 4 Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi

raporu.)

Bu sebepten görevinin üç sene daha uzatılması

talep edilmektedir. Talep Ziraat Nezaretinden

Şûrâ-yi Devlet’e (1320 (1902) İOM 1320 C 18/ 4

Şura-yı Devlet Maliye Dairesi Aded 1512) oradan da

Padişaha sunulur ve 22 Eylül 1902 tarihinde

İrade çıkar. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi. İradeler

Tasnifi.. İ.D.M 1320 C 18/ 45 İrade 18 Cemaziyelahir

1320 =22 Eylül 1902)

Böylece Bekir Sıdkı Efendinin görevi 1905

senesine kadar uzatılır. BAKINIZ EK II.

SONUÇDiyarbakır’da Gülistanlıklar tesis ettirilmesi

Osmanlı Devleti Ziraat Nezaretinin uyguladığı

bir proje içinde idi. Gülyağı ve gülsuyu

çıkarılması için gül bahçeleri kurmak amacıyla

araştırmalar yaptırılmış ve Diyarbakır vilayeti

de bu projenin içine alınmıştı. Bu amaçla 1895

yılında da Kazanlık usulü gülyağı çıkarmasını

öğretecek bir muallim gönderilmesi kararı

çıkmıştı. 1898 yılında bir uzman, 5 imbik ve

kâfi miktarda şişeler gönderilerek işe başlandı.

Page 403: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

401

İlk yıl gül mevsimi geçtiğinden kuru güllerden damıtma gösterilmiş, 1899

yılında ise ilk mahsul gülyağı elde edilmişti. Diyarbakır Valisi Mehmed

Halid Bey bu gülyağlarında 4 şişeyi Padişaha hediye olarak göndermişti.

Diyarbakır’a gelen uzman Mustafa Efendi ilk iki senelik görevini 1900 yılında

tamamlamış, gülistanlıkların da 130 dönüme ulaşmıştı. Gülistanlıkların

250 dönüm olması hedeflenmiş ve uzmanın görevi 1902 senesine kadar

uzatılmıştı. Fakat Mustafa Efendi 3 Nisan 1901 tarihinde vefat etmiş, o

göreve Bekir Sıdkı Efendi gönderilmişti.

12 Mayıs 1902 yılına kadar bu görevde çalışmalara devam eden ziraat

memurunun görevi hem gülcülük hem de diğer ziraat işlerinin yapılması

olarak genişletilerek üç sene daha uzatılmıştı. Böylece 1898 yılında

başlayan gül bahçeleri tesis etmek, gülyağı ve gülsuyu çıkarılması

çalışmaları 1905 yılına kadar devam ettiğini elimizdeki belgelerle takip

edebiliyoruz. Bu çalışmaların ne kadar devam ettiği ve ne zamana kadar

sürdüğü konusundaki belgelere henüz erişemedim. Araştırmalar ilerledikçe

bu konuyu aydınlatmak mümkün olacak.

Bildiğimiz bir şey Isparta’da 1888 yılında başlayan gülcülük 1892 yılında

ilk ürünlerini vermeye başlamış ve hiç ara vermeden bu üretim gelişmiş,

Osmanlının gül merkezi haline gelmişti. Türkiye Cumhuriyeti Isparta’da

Gülyağı fabrikası tesis ettirmiş ve bugüne kadar gelişerek devam etmiştir.

Bu gün Isparta ve civarında elde edilen 10.000 ton gül ile Dünyada birinci

sıradayız.

Diyarbakır tarihini incelediğimizde güller diyarı olduğunu, gülün Diyarbakır

halkının yaşamının her döneminde etkili olduğunu öğreniyoruz. Diyarbakırlı

gülden hiç vazgeçmemiştir. Gülistanlıklar bugün devam etmese de gül

sevgisinin devam ettiğini biliyor, bu sevginin gelecekte gerçek yerini

alacağını ümit ediyoruz.

EK 1 Diyarbakır Valisinden Padişaha Gönderilen Gülyağı Hakkında Mektup

Diyarbakır Vilayeti Mektubi Kalemi aded 9 Mabeyn-i Hümâyun Cenâb-ı

Mülükhâne Başkitabet-i Celilesine Atufetlü Efendim Hazretleri Cenab-ı

Rabb-ı Müteal velinimet-i bi-minnetimiz Padişah-ı hamîdü’l-hısâl ve

şehinşâh-ı deryâ-nevâl efendimiz hazretlerini ma dâmetü’l-eyyam ve leyâl

Page 404: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

402

kemal-i tendürusti ve ikbâl ile serîr-i arâ-yı şevket

ve iclâl buyursun Amin bi-hürmetihi seyyidi’l-

mürselin saye-i terakkiyat-vâye-i hazret-i kît-i

sîtanilerinde memâlik-i mahrûsa-i şahanelerinin

her tarafında an be an meşhu-ı haşem-i şükran

olan terakkiyâta bir zamîme-i mefharat-ı resmiye

olmak üzere şerefsudur buyrulan irade-i ihsan-

ade-i hazret-i şehinşahileri muktezâ-yı âlisi üzere

Diyarbakır’a celb edilen gül me’mûru marifetiyle

geçen sene dahil-i vilayette yüz otuz dönüm

gülistan yetiştirildiği gibi gülyağı çıkartmak

usulunun Diyarbekir ahalisine tarifiyle bu bâbdaki

teşebbüsatın istihsali fevaid-i la-tuhsasına dâll

bir vesile-i müteyemmiye-i meserret-iştimal

olmak üzere ibtida nefs-i nefîs-i hazret-i velinimet

bi-minnet-i a’zami içün taraf-ı çakeranemden

memur-ı mumaileyhe çıkarttırılan gül yağı dört

şişeye ve bunlar da bir mahfazaya mevzu’an ve

üzerleri mahtumen ve postaya teslimen takdim

kılınmış olmağın mübarek ve mes’ud hâk-

pây-ı şevkat-ihtivâ-yı cenâb-ı zıllullahiye arz ve

takdime müsaade-i aliye-i asafhanelerinin şâyan

buyurulması babından emr ü ferman hazret-i

men lehü’l-emrindir. 20 Saferü’l-hayr 317 ve 16

haziran 1315

Abd-i memlûk-ı Hazret-i Şehinşahî

Diyarbekır Valisi

Mehmed Halîd

Mühür

(Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Yıldız Perakende Evrakı Tas-

nifi.. Y.PRK.UM No. 47)

EK 2 Diyarbakır’a Gönderilen Ziraat Memurunun Görevinin Uzatılması Hakkında Devletlü Efendim Hazretleri

Orman ve Maâdin ve Ziraat Nezaret-i Celilesinin

Şurâ-yı Devlet’e havale olunana tezkiresi üzerine

Maliye Dairesinden tanzim ve leffen arz ve takdîm

kılınan mazbatada . gül fidanlıkları tesis ve gülyağı

sanatının ahaliye fiilen irae ve talimi zımnında ba-

irade-i seniyye –i hazret-i padişahi tayin ve izam

kılınan Halkalı Ziraat Mektebi mezunlarından

müddet-i memuriyeti sene-i haliye münkazi olmak

ve 12 Mayıs 317= Haziran 1902 mumaileyhin

istihdamına olduğundan kendüsinin müddet-i

memuriyetinin temdidiyle üç senelik maaşı olan

yirmi bir bin altı yüz kuruşun Selanik zürra’ına

tevzi’ ve esmânına mahsuben tahsil olunan otuz

dokuz bin guruşdan ve harcırahının tahsisat-ı

zürra’iye meyânındaki harcırah tertibinden

tesviyesi hususunun nezaret-i müşarunileyhaya

havalesi lüzumu gösterilmiş olmağla ol babta her

ne vechile irade-i seniyye hazret-i hilafet-penahi

şeref-müteallik buyurulur ise mantuk-ı alisi infaz

olacağı beyânıyla tezkire-i senaveri terkîm kılındı

efendim 4 Cumadelahir 320 25 Ağustos 318

=Sadrıazam Ma’ruz-ı çaker-i kemineleridir ki

Reside-i dest-i tazim olup melfufuyla manzur-ı ali

buyrulan işbu tezkire-i samiye-i sadaret penahileri

üzerine mucebince irade-i seniyye-i cenab-ı

hilafetpenahi şeref müteallik buyrulmuş olmağla

ol babda emr-ü ferman hazret-i veliyyül-emrindir.

18 Cumadelahir 320 ve 8 Eylül 318

(Başbakanlık Osmanlı Arşivi İradeler Tasnifi. 1320 (1902)

İOM 1320 C 18/ 4)

Page 405: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 406: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

404

DİYARBEKİR GÜLLERİ

Page 407: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

405

Mevlüt Mergen

Araştırmacı-Yazar

Askerlik hatıraları nedense hiç unutulmuyor.. Hele bu yaşadığınız şehirle

ilgili ise hatırladıklarınız.. 1965 yılı.. İsparta’dayım.. O güne kadar il dışına

pek çıkmışlığım yok.. Dünyayı Diyarbekir’den ibaretmiş gibi bir zannm

içindeyim.. Bu duygular içinde İsparta caddelerinde dolaşıyorum.

Mevsim kıştır ve Ocak ayının son günleridir.. Etrafa dikkatle bakıyor

ve gördüklerimi hafızama kaydetmeye çalışıyorum..Bazı evlerin

balkonlarından dışarıya sarkıtılan halılar gözüme ilişiyor ve bir tanesi var

ki beni alıp oradan Diyarbekir’e götürüyor adeta.

O halının üzerinde kocaman bir gül deseni işlenmiş. Ve sonradan

öğreniyorum ki, İsparta’da gül bahçeleri değil, adeta gül tarlaları var. Sanki

“gül alıp, gül satıyorlar” yıllar sonra tekrar bu şehre gidiyor ve görüyorum

ki “gülcülük” bu şehirde sanayileşmiş. Gülden ne imal edilebilecekse

hepsini yapıyorlar..Reçelinden sabununa, parfümüne kadar. İsparta’ya

haset etmiyorum, ama gıpta etmekten de kendimi alamıyorum.

Çünküüü... Bir zamanlar Diyarbekir’de de gül vardı, gülcülük vardı.. Gülün

her çeşidini yetiştirirdi Diyarbekir’li, bir başka memlekette bir gül çeşidinin

varlığını duymuş olsa idi, ne yapar, ne eder onu getirtirdi. Diyarbekir’li,

evinde, bağında, bahçesinde yetiştirirdi. Böylesine de meraklısıydı gülün

her çeşidine “gülüm” Diyarbekir’li.

Gazi köşkünün o güzelim merdivenlerinden yukarıya ayağımızı bastığımızda

yerlerde bazı tabelalar görürdük..Bir tanesinin yazısı: “Dokunmayın

çiçeklere, yazık olur emeklere” çiçek sevgisinin içinde şiir tutkusunu da

görürdünüz bu levhalarda.. Kim bilir belki o zaman içime düşmüştür şiire

olan sevgim ve merakım?.

Gül yada çiçek.. Tabiatın edebiyatçı elemanlarıdır ki, edebiyatçılara hep

ilham kaynağı ola gelmişlerdir. Neyse ki konumuz bu değil.. Güllerini

anlatacağız bu güzel şehrin.

Rahmetle anıyorum komşumuz “Ano” un oğlu tenekeci Said’i.. Allah

çocuk vermemişti kendisine, Diyarbekir’linin tabiriyle “kör ocaktı” ama,

müthiş bir gül sevgisi vermişti Allah.. Evinin avlusunun büyük bölümünü

gül bahçesine çevirmiş, her türden gül ekmişti.. Değil bahar günlerinde

ne zaman kapısının önünden geçse idiniz gül kokuları sizi mest-ü hayran

Page 408: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

406

ederdi.. O zamanlar “Halfeti” de ya yoktu, yada

o bilmiyordu siyah gülü.. Yurt dışına giden uçak

pilotlarına rica etmiş, İngiltere’den getirtmişti

siyah gülü.

Diyarbekir evlerinin tamamında gül

yetiştirirlerdi.. Çardakların önlerinde, pencere

kenarlarında, havuz başlarında her renkten

gül görebilirdiniz.. .Bu yüzden Diyarbekir’in

“güllacı” meşhurdur.. Yalnız güllaç tatlısı değil

gülden yapılan, reçelinin tadına doyum olmazdı.

Hele gül yağı, gül suyu, mevlitlerde “güldan”

lıklara konur, öyle serpilirdi misafirlerin ellerine...

Mutlu günlerin şerbetinin içinde de gül suyu

vardır Diyarbekir’linin..”Rakı” sini bile yapmış

bir zamanların Diyarbekir’li gayri müslimleri

ve isimlendirmişler gülleri “Hacı İbrahim

gülü” demişler Hacı İbrahim’in yetiştirdiği gül

çeşidine yılda yedi kere açarmış yaprağını gül

yüzlü Diyarbekir’li hanımlara, beylere ”Rum

kale gülü” bu gülü “Fevzi efendi” adındaki bir zat

Rum kale’den Urfa’ya, oradan da Diyarbekir’e

getirtmiş.. Böylesi bir yol macerası yaşamış o

gül. Yılda dört kez, yani dört mevsimin gülüdür

bu gül.

“Dantel Amor gülü”.. Az dikenli, katmerli,

kokulu, kırmızı ve erguvani renklerinde açarmış

yapraklarını.. “Yabani” yada “çeper” gülü..

Rengi beyaz ve tek, tek yapraklı.. Küçücük ve

kırımızı renkte..”Asma gül”..”Cevat Paşa” El

Cezire kumandanlığı esnasında bir gül getirmiş

Diyarbekir’e ve kendi adını vermiş bu güle..

“Cevat paşa gülü” nün yanında “sarmaşık gülü”

nü de analım..”Pembe gül” den esans yaparmış

Diyarbekir’liler., Katmerli ve her zaman açtığı

için de bereketlidir..

“Viktorya gülü” Diyarbekir’e has bir güldür..

“Arif bey gülü” bu gülü birinci cihan savaşından

önce Behram paşa oğlu Arif bey adına getirtmiş.

Katmerli ve hoş kokuludur, sürekli açan bir gül

çeşididir. “Mikado gülü” 1928 yılında Levazım

eski reisi “Kenan bey” tarafından İstanbul’dan

getirilen bir güldür. “Malatya gülü” nü ise

şöyle tarif ederler. Az kıvırcık, yediveren türde,

kokusu hoş ve katmerli.. “Fes kırmızısı gül” Bu

gül rengi ile anılır, diğer güller gibi katmerli, hoş

kokuludur., “sarı gül” de rengi ile anılır..Kokusu

az, dalları dikenli..”kaysı gülü” ise ufak dallı,

dikenli,, katmerlidir ve kokusu yoktur.

Mersin’den getirilmiş “Beyaz gül” Diyarbekir’e..

Aşı kalemiyle çoğaltılmış, dikeni olmayan

bir gül çeşididir.. “Krem gül” Merhum Evkaf

Müdürlerinden Mustafa Akif bey tarafından oğlu

Hasan Efendi Müftüzade Bekir Şerefe Urfa’dan

gönderilmiş ve ıslah edilmiştir. 1928’lerde

getirilmiş olan bu gülün dallarında diken

yoktur..Orta büyüklükte yaprakları katmerlidir.,

kokusunun az olduğu söylenir.

Gül şehri Diyarbekir’in “reyhan bağları” nı

anmıştık.. Nergisini, menekşesini söylemeye

gerek var mı bilmiyorum?..Bu günün gül şehri

İsparta’yı, oradaki askerlik günlerimi hatırladım

ve dalıp gittim öylece, gülleri sıralamaya

çalıştım..Ve hiç olmazsa bu “gül” bahsinde

olsun “feryat” etmeseydim diye düşündüm ama,

ne mümkün feryat etmemek? Bir zamanlar bu

kadar gül çeşidinin olduğu bir yerde yaşayıp da

bu güllerin sadece isimlerini sayıklarken feryat

etmemek ne mümkün?

Page 409: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 410: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

408

DİYARBAKIR’IN GÜL ÇEŞİTLERİ

Page 411: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

409

Kenan Özhal

Emekli Öğretmen

409

1. Yediveren (Osman bey) gülü:Katmerli ve az kokuludur.Şeyhzade Osman

bey tarafından 2 asır önce Diyarbakır’a getirilmiştir

2. Muhammedi gülü:Çok kokulu,pembe ve yarım katmerlidir.Yılda iki kez

çiçek açar.Gül yağı,reçel,gül suyu ve şurubu yapılır

3. Yüz Yaprak(Sadberk) gülü:Çok katmerli,kokusu yüksek ve soğuğa

dayanıksızdır

4. Nesrin gülü:Beyaz renkli,çiçekleri küçük,kokusu güzel ve az katmerlidir

5. Sarmaşık gülü:Çardaklar ve parmaklıklar için yetiştirilir.İlkbahar sonu

açar

6. Sultan gülü:Koyu kırmızı renkli ,kokusuzdur.Süslemede kullanılır

7. Yabani beyaz gül:Yaprakları tek tek beyaz renkli çeper gülüdür

8. Çeper gülü:Fazla dikenli ve sarı renkli çiçekleri tek katlıdır

9. Asma gül:Hacı Sadık efendizade ağa bey tarafından 1340’ta Mersin’den

getirilmiştir.Az dikenli,çiçekleri koyu pembe ve çok katmerlidir

10. Viktorya gülü:Zarif görünümlüdür.Her rengi olur.Diyarbekir’de pembesi

yetişir.

11. Pembe esans gülü:Sürekli açar.Katmerlidir

12. Dantel Amor gülü:Yaprakları uzunca,dalları az dikenli,çiçekleri kokulu

ve katmerlidir.Koyu kırmızı ve erguvani renklidir.Sürekli açar.

13. Cevat Paşa gülü:Az dikenli kokulu ve katmerlidir.El Cezire cephesi,

komutanı General Ferik Cevat zamanında getirilmiştir.

14. Hacı İbrahim gülü:Dalları dikenli ve yüksektir.Çiçeği ebru,pembe ve

kokuludur.Seneden 7 defa açar

15. Rumkale gülü:Rumkale’den Urfa’ya,oradan da Vilayet eski

memurlarından Feyzi efendi tarafından 1926 senesinde Diyarbekir’e

getilmiştir.Koyu pembe ve kokulu,katmerli büyük bir gül çeşididir.Yılda

4 kez açar

16. Arif bey gülü:1.Dünya savaşından önce Behrampaşa tarafından oğlu

Arif beye izafeten getirilmiştir.Pembe kokulu ve çok katmerlidir.Sürekli

çiçek açar.Diyarbekir’in en makbul ve değerli gülüdür

17. Mikado gülü:1928 senesinde levazım reisi Kenan bey tarafından

İstanbul’dan getirilmiştir

18. Üç renk aşılı gül:Tevfik efendizade Bekir Sıtkı bey tarafından üretilmiştir.

Fes kırmızısı renginde olan bu güle Arif bey gülü aşılandığından üç

renkli gül elde edilmiştir.

19. Malatya gülü:Koyu pembe renkli ve çiçeği kokulu,katmerlidir.Az kıvırcık

ve yediveren türdendir

20. Fes kırmızısı gülü:Yediveren türdendir.Çiçekleri katmerli ve kokuludur.

Page 412: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

410

Dalları az dikenlidir

21. Açık sarı gül:Senede 7 defa açar.Kokusu çok azdır.Dalları dikenlidir

22. Kaysı gülü(Koyu sarı gül):Çiçeği çok katmerli,kokusuz ve yediveren türdendir.Yaprakları ufak ve

dalları dikenlidir.

23. Krem gül:1928 yılında Evkaf müdürü Mustafa Akif bey tarafından oğlu Hasan efendi talebesi

Müftüzade Bekir Şeref’e Urfa’dan gönderilmiş ve ıslah edilmiştir.Dalları dikensiz,yaprakları

orta büyüklükte,çiçeği katmerli ve kokusu azdır.En iyi Pazar bulan gül çeşididir.

24. Beyaz gül:Vilayet parkı için 1932 senesinde Mersin’den getirilen güllerden aşı kalemiyle

çoğaltılmıştır.Dalları dikensiz,yaprakları iri,çiçeği beyaz,katmerli,kıvrık ve büyüktür.Kokusu

azdır.Senede 6-7 defa açar

Page 413: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 414: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

412

DİYARBAKIR TARIM TARİHİNE KISA BİR DOKUNUŞ

Page 415: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

413

Doç.Dr.Talip ATALAY1

Doç.Dr.İsmail GÜL2

Yrd.Doç.Dr.Veysel

SARUHAN2 1Dicle Üniversitesi Eğitim

Fakültesi, Diyarbakır2Dicle Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Tarla Bitkileri

Bölümü, Diyarbakır

GİRİŞDiyarbakır ve çevresi tarih öncesi dönemlerden itibaren her devirde önemini

korumuş, Anadolu ile Mezopotamya, Avrupa ile Asya arasında doğal bir

geçiş yolu, bir köprü görevi yapmış bu nedenle de çeşitli uygarlıkların tarihi

ve kültürel mirasını günümüze kadar taşımıştır.

Tarih boyunca Amida, Amid, Kara-Amid, Diyar-Bekr, Diyarbekir, Diyarbakır

adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde, Elcezire

denilen, Mezopotamya’nın kuzey kısmındadır. Yontmataş ve Mezolitik

devirlerde, Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşanmış olduğu,

yapılan arkeolojik araştırmalar ile anlaşılmıştır. Eğil-Silvan yakınlarındaki

Hassun, Dicle Nehri ve kolları üzerinde Ergani yakınlarında Hilar

mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.

Anadolu’nun en eski köy yerleşmelerinden biri olan tarımcı köy

topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü

Tepesi, günümüzden 10.000 yıl önceye tarihlenmesi ile sadece bölge

tarihimize değil Dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır. M.Ö. 7.500-

5.000 yılları arasında aralıksız olarak daha sonra da aralıklarla iskan

edilmiş olan günümüzdeki kent uygarlığının ilk temellerinin atıldığı Çayönü,

insanların göçebelikten yerleşik köy yaşantısına, avcılık ve toplayıcılıktan

besin üretimine geçtikleri “Neolitik Devrim” olarak da bilinen teknoloöjik

yaşam biçimi, beslenme ekonomisi ve insan doğal çevre ilişkilerinin tümü

ile değiştiği kültür tarihi ile ilgili buluşlarda bir çok ilki de içeren canlı ve

ilginç bir yerleşmedir. Yabani buğday, mercimekgiller gibi bitkilerin tarıma

alınması, koyun ve keçinin evcilleştirilmesi ile Çayönü bilim dünyasında

önem kazanmıştır (1).

Güneydoğu’nun önemli merkezi olan Diyarbakır, tarihi geçmişi ile büyük

bir turizm potansiyeline sahip olan bir kenttir. İl’de kalkınma için en

önemli sektörlerden birinin küresel krizle birlikte yükselişe geçen nadir

sektörlerden tarım olduğuna dikkat çekilmiştir. Tarım ve tarıma dayalı

sanayi için GAP projesinin bitirilmesi gerekmektedir (2).

Kentimizin sahip olduğu 15.355 km²’lik alanın 791.470 hektarını tarım

alanı oluşturmakta ve bu toplam alanın % 51,5’ini oluşturur. Küçük ve

çok parçalı olan tarım alanlarında yaklaşık 53.000 aile tarımsal faaliyette

bulunmaktadır. Tarımsal üretim açısından ana ürünleri pamuk, buğday, arpa

Page 416: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

414

ve kırmızı mercimek oluşturmaktadır. Özellikle

sulu tarım yapılan arazilerin büyük kısmında

pamuk ekimi yapılmakta, tütün, ayçiçeği,

susam gibi ürünler de yetiştirilmektedir.

791.470 hektar tarım alanının 29.474 hektarı

devlet, 16.751 hektarı halk sulaması olmak

üzere toplam 46.175 hektarında sulu tarım

yapılmakta, geriye kalan alanda ise kuru

tarım olarak adlandırılan yağmura dayalı

tarım gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. GAP

Projesinin devreye girmesiyle Kralkızı-Dicle

sulama projeleri, Batman Sağ Sahil Sulama

Projesi ve Batman-Silvan Sulama projelerinin

yanı sıra planlama aşamasındaki diğer projeler

ile birlikte sulanan arazi 465.000 hektara

çıkacak , halen % 6’sı sulanan tarım alanlarının

% 60’ı sulanabilir hale gelecektir.

Diyarbakır, doga sartlarinin tarim ve hayvanciliga

uygun ve hayvan varlığı bakimindan Türkiye’nin

önde gelen illerinden biri olmasina karşılık

hayvancilik özellikle son on yılda giderek

önemini kaybetmiştir. Hayvancilik agirlikli

olarak geleneksel yöntemlerle yapilıyor. Hayvan

beslemesi, çoğunlukla meraya bagli olarak

yapilmaktadir. Diyarbakır’daki temel hayvan

varlığı içerisinde düsük verimli yerli irklar,

büyükbaş mevcudunun % 93’ünü, küçükbas

mevcudunun ise %98’ini oluşturmaktadır (3).

TARİHTE DİYARBAKIR TARIMI“Diyarbakır toprakları çok iyi işleniyor ve

buralarda çok iyi buğday, arpa, mercimek,

bakla yetişiyor. Pamuk, susam ve keneotu

toplanıyor; kömür Jesidi’den geliyor ve Derikli

köyü çok iyi yağ sunuyor; biz de yolculuğumuz

için bu yağdan bol miktarda satın aldık” Sestini

seyahatnamesinde “beyaz ve kara dut ağaçları

çok sayıda,buradaki insanlar bunlardan bol

miktarda yiyorlar. Şam dutu adında özel bir

dut türü burada üretilmektedir. Bu dut, irice,

siyah renkte ve geç vakitte olgunlaşıyor.

Bahçeler dolusu erikler, kayısılar, şeftaliler

var. Diyarbekir’de gördüğüm bitkiler, çeşitli

şekillerde pişirilen semizotu, elde edilen

suyundan dondurma yapılan ve sokaklarda

satılan meyankökü, meyvesi salatalara konulan

sumak, çiçeklerin kokusundan dolayı Hindistan

Portekizlilerin Cennet otu adını verdikleri bir

çeşit vahşi zeytin türü olan dikenli Elaegnus,

doğulular bu kısa boylu ağacı çok seviyorlar,

meyvesi unumsu oluyor, göğüs hatalıkları için

kaynatılıp içiliyor. Bunların dışında; dişbudaklar,

akkavaklar, frenküzümü, kırmızı zambak,

miskotu, melisa, söğüt ağacı, incir, ekmeğe

kattıkları ve hoş bir tat veren çörekotu, kızılkök

ve başka ağaçlarla bitkiler bulunmaktadır”

derken, Vital Cuinet seyahatnamesinde ise

“Diyarbakır’ın merkez kazası yani bu şehrin

banliyölerinden oluşmuş idari parçaları, iyi

kalitede dut ağaçları, her çeşit meyve ağacı,

kavun yönünden çok zengin ve muhteşem

karpuzlarıyla bütün Asya’da ismi duyulmuştur.

Tahıl üretimi de önemlidir” demektedir (4).

Noelle Roger seyahatnamesinde “Dükkanların

önlerinde yığılmış şeftaliler, üzümler, kavunlar,

mucizesi doğal görünen Dicle’nin suladığı

bahçelerden geliyor. Diyarbekir karpuzları

neredeyse 80 ile 100 kilo arasında geliyor.

Onları taşımak için bir deve ve kesmek için bir

kılıç gerekiyor”der (5).

Seyyah Sestini Diyarbakır için şunu der ‘Ekmek

ve et lezzetli ve çok ucuz. Meyveler, bitkiler

bol miktarda bulunuyor ve nehirden bol balık

Page 417: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

415

avlanılıyor” (6).

W.Heude (1817) isimli seyyah; “Amid’in üzerine yerleştiği alan her tarafı

ile verimli ve üretkendir. Dicle’den geçerken, kasabanın üzerine oturduğu

tepenin eteğinde zirai bir refah ve dahili bir uygunluk görülür” derken

Lamec saad (1890) ise ; “Dicle kıyısı boyunca uzayan bahçeler, çeşitli nehir

kollarının akmasıyla da Diyarbekir’in güneyinde ve doğusunda verimli

alanlar oluşturuyor” demektedir (7).

Salih Özbaran “Portekizli Seyyahlar” adlı kitabında; 1500’lü yılların başında

Portekizli Seyyah Tenreioro Diyarbakır’a geldiğini ve Seyyahın; bu yörelerde

her türlü meyve ağacının yetiştiğini geniş bahçelerin bulunduğunu, yiyeceğin

pek bol olduğunu ve bu verimli bölgede buğday, arpa, et ve meyvenin başta

gelen ürünler olduğunu, kısrak ve at yetiştirildiğini belirttiğini ifade eder

(8).

Diyarbakır Salnamelerinde Tarım“Şehrin haricinde bir çok bahçeler bulunup türlü türlü sebze ve eşcar

yetişmekte ise de eşcarın ekserisi dut, kavak, söğüt olduğundan dut

yaprağından harir, kavak ve söğüt ağaçlarından dahi kelekler imal olunarak

Dicle vasıtasıyla Musul’a sevk ve ihrac kılınır”.

“Bahçelerde menekşe ve güllükler vardır ki ;ilkbaharın ilkinde menekşe

nihayetinde gül ve feryad-ı andelib zamanı hulul ederek temaşaları

yüz göstermeye başlar”. Hatta gülizarlardan elde olunan güllerle “Gül

Festivalleri” düzenlenir. Yedi veren Muhammedi Gülleri Diyarbekir’e

mahsus olduğu rivayet olunur.

“Her birisinin birkaç hassası olan bu güzel çiçeklerin kesretiyle beraber

temaşalarından başka enva-i meşrubat imaliyle istimallerinden de

başkaca istifade olunmaktadır”. “Dicle’nin iki tarafında kavun ve karpuz

hasıl etmek için bostanlar yetiştirilir ki, aralarından nehrin kemal-i sükun

ve bazı yerlerde şiddetle cereyanının teşkil eylediği manzara hakikaten latif

ve bu yüzden mütehassıl ezvak-ı mütenevvei’a seza-yı tavsif ve tariftir” (9).

Tahrir Defterlerinde Diyarbakır Tarımı1564 seneli tahrir defterine göre Lice’nin eski yerleşim yeri olan

Antak Merkezde buğday, arpa, mısır, pamuk, pirinç ziraatı, bağcılık ve

Page 418: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

416

meyvecilikle uğraşıldığı, 8 değirmen ve 1

boyahane bulunduğu, buraya bağlı Bilan’da aynı

ekonomini olduğu, yine buraya bağlı Serde’de

buğday, arpa, bostan, pamuk ziraatı, ceviz

üretiminin yapıldığı, 5 değirmen ve 1 boyahane

bulunduğu ve 650 ton buğday, 300 ton arpa ile

55 ton mısır üretildiği belirtilmektedir (10).

1869 seneli tahrirde Diyarbakır’da 26 değirmen,

6 pirinç dingi, 24 bulgur dingi, 36 fırın, 9 böceklik,

149 tarla, 22 kavaklık olduğu belirtilmektedir

(11).

Şeftali’ye XIX. yüzyılın ikinci yarısında sadece

Diyarbakır’da rastlanıldığı bildirilirken, üretim

durumu hakkında bilgi verilmemektedir (12).

1937’de Diyarbakır tarımı hakkında Usmen

adlı yazar şöyle bildirmektedir; “Diyarbekir

ili içerisinde hububattan buğday, arpa, mısır,

darı, pirinç ve nakliyattan nohut, mercimek,

burçak, sınai nebatat da pamuk ve susam

ekilir. Pamukculuk il için büyük bir istikbal

vaat etmektedir. Diyarbekir buğdayları cins

itibari ile çok iyidir, İtalyan makarnalarının

yapıldığı buğday cinsi, Diyarbekir’de bulunmuş

ve İtalya’ya götürülmüştür”. 1937 yıllarına ait

kitabında yazar ayrıca İl içinde geniş miktarda

meyve ağaçlarının bulunduğunu, bu ağaçlardan

başlıcalarını ceviz, badem, dut ve şeftali olduğunu

belirtmiştir. Bununla birlikte fıstık ekimine de

önem verilerek dağlardaki menengiç denilen

sakız ağaçlarına fıstık aşılanmasının yapıldığının

da altını çizmiştir. Yazar ayrıca, sebzeciliğin

ancak mahalli ihtiyaçları karşılayacak kadar

olduğunu, İstasyon semti boyunda ve bağlar

denilen yerde üzüm bağlarının bulunduğunu.

Eğil İlçesinde geniş üzüm bahçelerinin, Ergani’de

geniş üzüm bağlarını olduğunu ifade etmiştir.

Yazar dönemin pirinç durumu hakkında da

şunları söylemiştir; “İlde pirinç ekimi çok önemli

bir yer tutar. Diyarbekir pirinçleri artım ve tat

itibari ile çok yüksek bir derecededir. Karakılçık,

akkılçık, kırmızı kılçık denen üç cins çeltik vardır.

Karakılçık cinsinin taneleri ufak,yuvarlak ve

serttir. Başağından güç ayrılır. Akkılçığın taneleri

ise büyük ve uzundur. Bu pirinç daha çok tutulur

ve diğerlerinden daha güzeldir. Fiyat itibarile

de farklıdır. Kırmızı kılçık ise açık kırmızı renkte

olup bugün hemen hemen ekilmemektedir.

Merkez, Silvan, Bismil, Lice ve Kulp ilçelerinde

pirinç ekilir. İlin en güzel pirinçleri Karacadağda

yetişen pirinçlerdir”(13).

1949 yıllarında Diyarbakır tarımı ile ilgili

gözlemlerini bildiren Cahit Beğenç adlı yazar

şunları bildirmiştir; başlıca ihraç maddeleri

yağ, yapak, canlı hayvan, çeltik, hububat

bakliyat, hayvan derileri, mazı,kitre, badem ve

ceviz içidir. İl’de büyük miktarda çeltik istihsali

yapılmaktadır. Senelik 5 milyon kilo bir istihsal

mevcuttur. Çeltikler kısmen Diyarbakır’da DİNK

tabir edilen imalathanelerde pirinç yapılmakta

ve kısmen de İstanbul’a sevk edilmektedir.

Diyarbakır pirinçleri pilavlıktır. Evsaf ve nefaseti

itibariyle yüksektir (14).

HayvancılıkBölgede 2 milyon baş hayvan varlığı ile XVI.

YY da Diyarbakır İl’i İstanbul’un et ihtiyacını

karşılayan bir şehir konumunda olduğu, İstanbul

et sıkıntısının giderilmesi için 17 Temmuz 1565

tarihinde hüküm çıkarıldığı ve merkezde 153 bin

adet koyun bulunduğu bildirilmektedir(15). 1564

tahrir defterinde Diyarbakır’da Pöçiyan, Pusiyan

ve Zeylan nahiyelerinde 590.000 adet koyun

olduğu, 17.yüzyıl kayıtlarında ise Diyarbakır’dan

Page 419: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

417

Halep’e büyük miktarda hayvan ihracının olduğu bildirilmektedir (16). Aynı

tarihli tahrir defterinde ayrıca Lice ilçesinde 70.000 küçükbaş hayvan

varlığının olduğu da belirtilmiştir(10).

• 1937 yılına ait bir eserde “Tavukçuluğa ve kaz, hindi beslemeğe merak

çoktur” denmektedir (13).

• 1967 yılı Diyarbakır İl yıllığında 320 bin tavuk-horoz, 45 bin adet de

hindi varlığı bildirilmektedir (17).

İl’in arıcılık ile ilgili kayıtlarında; 1869 yıl Diyarbakır salnamesinde “balmumu

5000 yekün-i mahsul keyl-i aşari” denilirken (9)., 5 Temmuz 1841 tarihli

bir belgede de asker için Diyarbakır’dan 30000 kıyye bal alındığı ifade

ediliyor (18). 1564 seneli tahrir defterine göre Lice’nin eski yerleşim yeri

olan Antak’ta 300’ü aşan arı kovanının bulunduğu bildirilmektedir (10).

Elbetteki bu derlemede belirtilen hususlar Diyarbakır’da tarım tarihinin bir

kısmıdır. Amacımız; bu konuda çalışma yapanlara bir ışık tutmaktır. Gülleri,

laleleri, kendine has pirinci, üzümü ve karpuzu ile bu il tarım açısından ve

tarımın tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.

Page 420: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

418

KAYNAKLAR1. www.diyarbakirtarim.gov.tr/html_page.php?page=diyarbakir_tarihi&uniq_id=1289248688

2. www.kobiden.com/diyarbakir-tarim-ve-tarima-dayali-sanayi-ile-kalkinir-_1809_haber.html

3. site.mynet.com/mensim/Hobi/id8.htm

4. Korkusuz, Ş.M, 2003. Seyahatnamelerde Diyarbekir, Kent yay. İst,s:62.

5. Roger, N, 1930. En Asıe Mıneure, Fasquelle Editeurs, Paris.

6. Korkusuz, Ş.M, 2003. Seyahatnamelerde Diyarbekir, Kent yay. İst,s:70,219,249.

7. Korkusuz, Ş.M, 2003. Seyahatnamelerde Diyarbekir, Kent yay. İst,s:157.

8. Özbaran, S, 2007. Portekizli Seyyahlar, Kitap yay. İstanbul, s:37.

9. İzgöer, A.Z, 1999. Diyarbakır Salnameleri. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yay. evi, İstanbul,

c:(4), s;63.

10. Dilek, Z., 2002. Lice. Diyarbakır, s:57-63.

11. Diken, Ş., 2006. Gezginlerin Güncelerinde Diyarbakır. Diyarbakır 1. Uluslar arası Suriçi

sempozyumu.20-22 Nisan.2006.s.121.

12. Palalı, İ. 1999. XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Diyarbakır. DT İÜ SBE, Malatya.

13. Usman, E, 1937. Diyarbekir. Diyarbakır matb. s:25.

14. Beğenç, C., 1949. Diyarbakır ve Raman. Ulus Basım Evi Ankara, s:27.

15. Acun, F., 2000. 16.Yüzyılda Diyarbakır Şehrindeki Ekonomik Faaliyetler. 1.Bütün Yönleriyle

Diyarbakır Sempozyumu, s.208,209,212.

16. Arıkan, M., Yinanç, R., Elibüyük, M. ve Kurt, Y., 1999. Diyarbekir vilayeti Mufassal tahrir defteri.c.1

Ankara.1999..s.XLVII.

17. Anonim, 1967. Diyarbakır İl Yıllığı, s:361.

18. Yılmazçelik, İ., 1995. XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır. TTK, Ankara, s:314.

Page 421: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 422: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

420

KLASİK DÖNEMDE OSMANLI’DA TARIM ARAÇLARI VE TEKNİKLERİ

Page 423: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

421

D.Volkan KARABOĞAArş. Gör.,

Dicle Üniversitesi Ziya

Gökalp Eğitim Fakültesi

Tarih Eğitimi Anabilimdalı

ÖZETİnsanların beslenme ihtiyacının karşılanması noktasında tarihin her

döneminde hep birincil öneme sahip olan tarımsal faaliyetler, Osmanlı

Devleti’nde de halkın ve ordunun yiyecek ihtiyacının karşılanmasında mühim

bir rol oynamıştır. Bu doğrultuda devlet, diğer iktisadi faaliyet alanlarında

olduğu gibi tarımsal faaliyet alanında da sistemli ve kontrollü bir politika

izlerken, Osmanlı halkı da zirai faaliyetin her sürecinde maksimum seviyede

verim alabilmek için birtakım zirai teknikler uygulamıştır. Dolayısıyla biz

bu bildirimizde Klâsik Osmanlı Dönemi’nde tarımda uygulanan teknikler

hakkında genel anlamda bilgi vermeye çalışacağız.

ABSTRACTPeople’s nutritional needs are met in every period of history at the point

of primary importance that all agricultural activities, the Ottoman Empire

and the army of the people in meeting the food needs has played an

important role. In this regard, the state of other economic activities in the

fields as agricultural activities in the field of systematic and controlled

politics while watching, the Ottoman population in agricultural activities

all during the maximum level of efficiency to get some agricultural

techniques implemented. Therefore we reported in our agriculture in the

classical Ottoman period in general terms about the technique will work

to provide information.

GİRİŞHer sanayi öncesi toplum gibi Osmanlı Devleti’nde de ekonominin esası

tarıma dayanmakta idi. 16. yüzyılda Osmanlı halkının %85 ‘inin tarımla

geçimini sağlıyor olması ve tarım ürünlerinden alınan vergilerin mühim bir

mali kaynak oluşturması hasebiyle tarım ve tarımsal faaliyetler, Osmanlı

Devleti açısından önemli bir yer teşkil etmekte idi. Osmanlı köylüsünün

tarımda uyguladığı teknikler, Ortaçağ toplumlarındaki tarım teknikleri

ile benzerlik göstermekte idi; zira sanayi inkılâbı sonrasında başlayan

makineleşme ve tarımda bu tekniğin uygulanması sürecine kadar 15. ve 16.

yüzyıl toplumlarının tarımda uyguladığı metodlar hemen hemen birbirinin

benzeri idi. Nitekim Osmanlı toplumu da tarımsal faaliyetler konusunda

kendisinden önceki Türk-İslam devletlerinde uygulanan usûl ve yöntemleri

devam ettirmiştir.

Klasik dönem Osmanlı ekonomisinin temeli tarıma dayanmakta olup tarımın

Page 424: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

422

da ana unsuru çift-hane sistemi idi. Bu sisteme

göre topraklar, bir çiftçi ailesinin işleyeceği

kısımlara ayrılmıştı. Bu kısımlara çift veya çiftlik

deniyordu. Çiftlik, ziraat yapılan yer demek

olup genellikle “bir çift öküzün sürebileceği

arazi” olarak tanımlanmıştır. (Mehmet Ali Ünal,

XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), Ankara, 1999,

s.90.) Çift- hane sisteminde üç temel nokta vardı.(Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve Ekonomi,

İstanbul, 1996, s.8.)

Bunlar; 1. Aile emeği: Köylü aile reisi ve ailesinden

oluşuyordu. Çiftlik tasarruf eden reayanın

müzevvec yani evli olması şarttı. Emek

unsuru olan köylünün toprağını terk etmesi

kesinlikle yasaktı.

2. Bir çift öküz: Klasik Osmanlı tarımının

traktörü niteliğindeydi ve toprağın sürülmesi

konusunda önemli bir yere sahipti.

3. Arazi: Tarımsal faaliyet yapılan toprakların

%80’i devlete aitti ve köylü reaya bu topraklar

üzerinde daimi surette kiracıydı. Köylünün

toprak kiracılığı, babadan oğula geçen ırsi

bir tasarruf hakkıyla elele gidiyordu.

Nitekim aile emeği, bir çift öküz ve arazi, bir

zirai üretim birimini oluşturmakta olup, reaya

bu üretim birimi içerisinde tarımsal faaliyetleri

sürdürmekteydi. Verimli toprakların azlığı ve

yağışın yetersizliğinden dolayı, toprakların %

90’a yakın bir bölümünde buğday – arpa ekimi

yapılırken, bağ ve bahçe tarımı ise sulama

imkânlarının olduğu bölgelerde yapılıyordu.

Özellikle büyük kentlerin çevresi bağ ve

bahçelerle kaplıydı.

İklimin kuraklığı ve tarım tekniğinin geriliği

gibi etkenlerden dolayı, 15 ve 16. yüzyıllarda

Osmanlı Devleti’ne ait tarıma elverişli araziler

oldukça azdı. Dolayısıyla bu az miktardaki

tarıma elverişli arazilerden en yüksek oranda

verim alabilmek, çiftçinin ve devletin en büyük

arzusu idi. Bu da birtakım tekniklere bağlı

bulunmaktaydı.

1.Tarım AraçlarıOsmanlı çiftçisi genellikle ağaçtan imal edilmiş

saban, el orağı, tırpan, çapa gibi iptidai araçlar

kullanıyordu. Klasik dönem Osmanlı’nın çift

sürmede çoğunlukla kullandığı alet ise kara

saban idi. 19. yüzyıla kadar, kuru ziraat tarımı

yapılan iklim kuşaklarında kullanımı görülen

saban ağaçtan veya demirden yapılmakta idi.

Kara sabanın toprağı ancak ve ancak 10-15 cm.

derinliğe kadar sürebiliyor ve topraktaki yabani

otları temizleyemiyor olması, aynı toprağın

defalarca sürülmesine sebebiyet veriyordu.

Dolayısıyla kara saban toprağı sürmekten çok

karıştırmaya yarayan bir aletti. Bir çiftçi, pamuk

veya tahıl ekeceği bir tarlayı 6-7 kez sürüyordu.(Tevfik Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, İstanbul, 1998,

s. 85.)

Çift sürme işleminde gücünden istifade edilen

hayvanlar, öküz, at ve katır idi. Osmanlı çiftçisi

bunlardan en çok öküzü kullanıyordu. Bir çift at

1 iş gününde 6-7, bir çift öküz ise 3-4 dönüm

toprak sürebiliyordu. Fakat öküz özellikle eğimli

ve dik topraklarda çift sürmek için daha elverişli

idi. Üstelik öküzün beslenme gideri daha azdı. Bir

atı veya katırı bütün bir yıl boyunca arpa, yulaf,

ot, kepek ve samanla beslemek gerekiyordu.

Oysa öküz 7 ay süre ile burçak ve samanla

besleniyor ve yılın geri kalan aylarında otlamak

üzere çayıra salınıyordu. Bu sebeplerden dolayı

Page 425: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

423

Osmanlı İmparatorluğu’nda toprağı işleme hususunda öküz gücünden

istifade etme daha yaygındı. (Tevfik Güran, aynı eser, s.86.) Tarımda öküz

gücünün yerini makine gücü alıncaya kadar tarım tekniğinde kapsamlı bir

değişme görülmemiş ve bir çift öküz geleneksel tarımın traktörü olmuştur.

Osmanlı köylüsü, tarladaki ürünü; günümüzde bazı köylerimizde kullanımı

devam etmekte olan el orağı ile biçmekte idi. Zirai ürünlerin harman işleri,

çakmak taşlı döğenlerle görülüyordu. Fakat harmanda başakları beygir,

eşek ve benzeri hayvanlara çiğneterek taneleri saplarından ayırmak gibi

iptidai usüller de kullanılıyordu.

2. GübrelemeSürekli olarak ekilen toprağın verim gücü giderek azalır. Azalan verim

gücünü toprağa yeniden arttırmanın bir yolu, toprağa hayvan gübresi

atmaktır. Fakat Osmanlı tarımında gübre, çok yaygın ve yeterli ölçüde

kullanılan bir tarım girdisi değildi, Osmanlı gübreyi sadece bostan-bağ

ve bahçe gibi kimi özen gerektiren ya da kazançlı tarıma ayırırdı, arpa

ve buğday tarımında gübre kullanımı yoktu. Osmanlı Devleti’nin gübreyi

bütün zirai faaliyetlerde kullanmasını engelleyen faktörlerden biri, iklim

şartlarıydı. Toprağın hayvan gübresinden yeterli oranda istifade etmesi

için, gübrenin ıslanarak çürümesini sağlayacak ölçüde yağmur yağması

gerekir. Karasal iklimde ise çoğu kez bu gerçekleşmez. İkinci önemli neden,

hayvan gübresinin yetersizliğiydi. Her hayvan yılda yaklaşık olarak kendi

ağırlığının 3,5 katı kadar gübre verir. Bunları muntazam gübreliklerde

saklamak gerekir. Ancak Osmanlı çiftçisinin böyle gübrelikleri yoktu.

Bu yüzden gübrenin önemli bir bölümü daha gübreliklerde iken dağılıp

gidiyordu. Geri kalan bölümü tarlaların ihtiyacını karşılamıyordu. (Tevfik

Güran, aynı eser, s.88.)

3. Nadas SistemiToprağın gittikçe düşen verim gücünü arttırmak için uygulanan diğer

bir alternatif ise toprağı dinlendirmek yani nadasa bırakmaktır. Nadas

sisteminde bazı kurallar geçerliydi. Çiftçi toprağını üç yıldan fazla nadasa

bırakamazdı, aksi takdirde yüklü oranda bir tazminat vermek zorunda

kalırdı.

Toprağa belirli aralıklarla her yıl değişik ürünler ekerek verim gücünü

daha uzun bir süre koruyan ve böylece topraktan daha fazla yararlanma

Page 426: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

424

imkanı sağlayan rotasyon şekilleri, nüfusun

nispeten yoğun bölgelerin verimli topraklarında

uygulanıyordu. Anadolu’da İzmir, Aydın, Adana;

ve Rumeli’de Edirne ve Selanik vilayetleri bu

bölgeler arasında idi. Osmanlı çiftçisi, daha çok

toprağını 2 ya da 3 yılda bir dinlendirerek verim

gücü kazandırmaya çalışıyordu.(Tevfik Güran, aynı

eser, s.89.)

Ormanlık bölgelerde tarla açmak için orman

yakılıyor ve bir süre ekiliyordu. Tarlanın verimi

düşünce, tarla yeniden ormanlık araziye

dönüştürülüyordu. Diyarbakır’da ovalık

bölgelerdeki tarlalar boş dururken ağaç sökmek

ve orman yakmak suretiyle şekilde tarla

açılıyordu. Çiftçinin bunu yapmasının nedeni

ormanlık yerden açılan bir tarlanın sürekli

olarak ekilen bir tarlaya göre daha iyi bir verim

alınmasıydı. (Tevfik Güran, aynı eser, s.90.)

4. Sulama Anadolu toprakları sulama imkânları olduğunda

verimli topraklardır. Bu sebeple suni sulama

geliştirilmiş, su darlığı yüzünden ürünü sulama

konusunda zorlukların yaşandığı yerlerde,

akarsulardan herkesin bağ-bahçe ve tarlalarını

sulamada faydalanmaları, devlet karışsın ya da

karışmasın birçok ince kurallara bağlanmıştır.

Sulama faaliyetleri, nehirlerden tarlalara doğru

açılan “ark”lar sayesinde gerçekleşiyordu.

Sulamayı kendi imkanlarıyla sağlayan çiftçiler

veya bahçe sahipleri yarı öşür yani %5 vergi

ödüyordu. (Ahmet Tabakoğlu, “Klasik Dönemde Osmanlı

Ekonomisi”, Türkler, c.10, Ankara, 2002, s.676.)

Bu da hükümetin köylüye yaptığı tarım

teşviklerinden birisi idi. Hemen her yerde

sulama işleri nöbet (sıra) usulünde düzenlenmiş

bulunuyordu. Hatta bunun için de “sulama

subaşıları” tayin olunmuştu. (Mustafa Akdağ,

Türkiye’nin İktisadi ve İçtimâi Tarihi II(1453-1559),

İstanbul, 1995, s. 143.) Böylece herhangi bir sudan

kimin kaç gün veya günde kaç saat kullanacağı

belirlenmişti.

5. TohumlamaReaya, hazırlamış olduğu toprağına zamanında

ve miktarınca tohum atmakla, iyi bir ürün

almanın başlangıcını yapmış olur. Fakat kafi

derecede hububat tohumunu temin edemez

veya sadece kendine yetecek kadar bir ekim

yapması halinde, sipahi için öşürde eksilme

olacağından, eksik olan miktarı raiyyete telâfi

ettirirler. Tamamen ve eksiksiz ekilmesi icap

eden bir çiftlik eksik veya hiç ekilmediği takdirde

alınacak bedel miktarı belirlenmişti. (“Bir çiftlik

yer tasarruf eden raiyyete Bursa müddü ile yılda dört(1

Bursa müddü 87 kg’a eşittir) müd tohum ekmek lazımdır.

Ekmediğü yılda elli akçe vire. Ammâ Karaman müddile bir

müd ekse(1 Karaman müddü , 174 kg’dır.) yirmi beş akçe

vire ve alahazâ sâyir umuruna dahl olunmaz ..” Barkan,

“1528 tarihli Vilâyet-i Karaman Kanunu”, Kanunlar, s. 46.)

Diğer taraftan hububat ziraatine hazırlanmış

olan tarlaya da tohumun iyisinin yeterince

atılması mühim bir mesele olarak kabul

edilmekte idi. (Mehtap Özdeğer, 15-16. Yüzyıl

Kaynaklarına Göre Uşak Kazasının Sosyal ve Ekonomik

Tarihi, İstanbul, 2001, s. 294.)

Sonuç olarak Osmanlı köylüsü, kullandığı bu

tarım yöntemleri sayesinde hem kendisinin,

hem şehir halkının ihtiyaçlarını hem de ordunun

iaşesini sağlayarak, tarımsal ekonomiye can

veren önemli bir unsur olmuştur. Zira Osmanlı

halkının %85 inin köylerde yaşıyor ve aktif

tarımla uğraşıyor olması bunun en mühim

Page 427: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

425

göstergesi niteliğindedir. Diğer taraftan Osmanlı köylüsünün tarımsal

faaliyetlerde kullandığı araçların günümüz köylerinde de kullanılıyor

olması, tarım tekniklerindeki gelenekselliğin devam ettiğini açıkça bize

göstermektedir.

Dipnotlar• Akdağ, Mustafa, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimâi Tarihi II(1453-1559),

İstanbul, 1995.

• Barkan, Ömer Lütfi, XV.ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu’nda

Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları I, Kanunlar, İstanbul, 1943.

• Güran, Tevfik, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, İstanbul, 1998.

• İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve Ekonomi, İstanbul,

1996.

• Özdeğer, Mehtap, 15-16. Yüzyıl Kaynaklarına Göre Uşak Kazasının Sosyal

ve Ekonomik Tarihi, İstanbul, 2001.

• Tabakoğlu, Ahmet, “Klasik Dönemde Osmanlı Ekonomisi”, Türkler, c.10,

Ankara, 2002, s. 653–694.

• Ünal, Mehmet, Ali, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), Ankara,

1999.

Page 428: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

426

16. YÜZYILDA AMİD SANCAĞI’NDA HUBUBAT ÜRETİMİ

Page 429: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

427

Yrd.Doç.Dr.Mehmet Salih ERPOLATDicle Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi Tarih Bölümü

Öğretim Üyesi, DİYARBAKIR

Giriş:Hububat, sözlüklerdeki kelime anlamı hubbe ve hubub sözcüklerinin

çoğul biçimi, tahıl (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, C. I., Ankara 1998, s. 1007.);

taneler, tohumlar, buğday, arpa, çavdar… gibi taneli bitkileri (Ferit Devellioğlu,

Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugât, Ankara 2007, s. 377.) ifade etmektedir.

Amid Sancağı’nda, XVI. yüzyılda üretimi yapılan hububatın başında buğday

gelmektedir. Bunu arpa ve darı takip etmektedir. Buğday, her üretim

biriminin vazgeçilmez ürünüdür. İnsanın temel besin maddesi olan buğday

günlük hayatta ekmek, bulgur ve unun elde edildiği hammaddedir. Arpa

ve darı daha ziyade hayvan yemi olmakla beraber, ihtiyaç durumunda

insanın da tükettiği tahıllar arasında yer almaktadır. Osmanlı dönemi

kaynaklarında buğday hınta, arpa şa’ir ve darı duhn adı ile yer almaktaydı.

Osmanlı devletinin genel üretim politikaları içinde hububat üretiminin

gerçekleştirilmesi, pazarlanması, depolanması ve dışarıya satılması

hususunda özel yerinin olduğu bilinmektedir. Osmanlıda zirai üretimin

temel hedefi toplumun temel gıda maddesinin sağlanması, kıtlık ve darlık

tehlikesinden uzak durmak ile ordunun ihtiyacının karşılanması temeline

dayanmakta idi (Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi,

İstanbul 2000, s. 61).Sayılan bu şartların sağlanması için üretimde devamlılığı

gerçekleştirmek için çiftbozan vergisini ihdas etmişti.

Osmanlı devleti kuruluş döneminden itibaren hububat üretimini stratejik

bir konu olarak ele almış olup, komşu ülkeler ile ilişkilerinde hububatın

üretilmesi ve dışarıya satılması işini ülkeler arası diplomaside önemli bir araç

olarak kullanmıştır. Rüstem Paşa, Kanunî’ye sunduğu bir arîzada yabancıya

buğdayın satılmasını düşmanı kuvvetlendirmek olarak değerlendirmiştir

(Zeki Arıkan, “Osmanlı İmparatorluğu’nda İhracı Yasak Mallar (Memnu Meta), Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma

Merkezi, İstanbul 1991, s.). Osmanlı devleti savaş veya isyan hallerinde de

hububat politikasına büyük önem vermiştir. Tekâlif-i örfiye ve avarız-ı

divaniye adı altında halktan olağanüstü durumlarda toplanan vergilerin

kaynağı yine büyük ölçüde hububat gelirlerine dayanmaktaydı. Bunlar;

nüzul, sürsat ve iştiradan ibarettir (Lütfi Güçer, XVI-XVIII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu’nda Hububat Meselesi ve Hububattan Alınan Vergiler, İstanbul

1964, s. 67 ve devamı). Nüzul, un ve arpa; sürsat un, ekmek, arpa, koyun, yağ,

bal, odun ve samanın halktan talep edilmesine, iştira ise yukarıda anılan

nesnelerin devlet eliyle ve parası merkez hazinesinden verilerek gerekli

erzakın satın alınması işine denilirdi. (Aynı yazar, aynı eser, s. 115.)

Page 430: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

428

Bu bildiri ile amacımız tarih camiasının dışında

kalan ziraat ve veterinerlik gibi alanlarda

araştırma yamakta olan bilim insanlarına

Osmanlı dönemine ait kaynakların tarımsal

üretim ve hayvan yetiştiriciliği bakımından

önemini vurgulamak ve XVI. yüzyılda Amid

Sancağı’nda hububat üretimine dair bilgilerin

neler olduğuna işaret etmektir. Bu bakımdan,

bu çalışmada bütün köy ve mezraların hububat

üretimine dair bilgilerin ayrıntılı bir şekilde

verilmesi yerine, arşiv kaynaklarında hububat

üretimine dair yer alan bilgilerin verilmesi ile

yetinilecektir.

KaynaklarAmid Sancağı’nda hububat üretimine dair

elimizde çok önemli üç kaynak mevcuttur.

Bunların üçü de XVI. yüzyıla ait olup, ilki 1518

tarihli Diyarbekir Vilayeti’nin tahrir defteridir.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde 64 numara ile

kayıtlıdır. İkincisi 1540 tarihli ve aynı arşivde

200 numaralı mufassal tahrir defteridir.

Üçüncü defter ise Ankara’da Tapu Kadastro

Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’inde

155 numara ile yer alan Diyarbekir Vilayeti

Mufassal Tahrir Defteri olup, 1564 tarihlidir.

Bunlardan 64 numaralı defterin Amid Sancağı

kısmı (M. Mehdi İlhan, Amid (Diyarbakır), Ankara

2000) ve Kuyud-ı Kadime arşivinde yer alan

155 Numaralı Mufassal Tahrir Defteri’nin

tamamı tıpkıbasımı ile beraber yeni alfabe ile

yayımlanmıştır. (Diyarbekir Vilâyeti Mufassal Tahrir Defteri (Amid Sancağı) C. I, (Hazırlayanlar), Muzaffer

Arıkan, Refet Yinanç, Mesut Elibüyük, Yılmaz Kurt,

Ankara 1999). Bu defterlerde adı geçen tarihlerde

Amid Sancağı’na bağlı mahallelerin, köylerin

ve mezraların adları, buralarda yaşayan vergi

mükelleflerinin adları ve babalarının adları,

şehir, köy ve mezralarda vergiye tabi gelirlerin

adları, üretilen ürünlerden alınan verilerin

adları, mahiyetleri, alınacak vergi miktarı ve

vergilerin toplanılacağı zamanı belirtilmektedir.

XVI. yüzyılda Amid Sancağı’nın idarî yapısına

bağlı olarak sınırları hep değişikliğe uğramıştır.

Bu bakımdan Amid Sancağı’na dair sosyal,

ekonomik ve demografik istatistikleri sağlıklı bir

şekilde yıllara göre mukayeseli olarak eksiksiz

ortaya koymak zordur. Yani 1518, 1540 ve 1564

yıllarına ait demografik, üretim, vergiler ve

miktarlarını tek tek tespit etmek mümkündür.

Tespit edilecek veriler, idarî olarak Amid

Sancağına ait veriler olmakla beraber, coğrafya

olarak aynı coğrafyayı ifade etmeyecektir. Bu

bakımdan bu çalışmada bütün köy ve mezralara

ait hububat verilerine yer verilmemiştir. Ayrıca

bunun yapılması bildiri sınırını çok zorlayacaktır.

İdarî YapısıAmid Sancağı, 1518 tarihinde Amid, Tilek Ören,

Ciska, Ribat, Hini (Hani), Kulb, Başka, Esma,

Tercil ve Berazi olmak üzere 10 nahiyeden

müteşekkil idi.

1540 tarihinde Amid nahiyesi Şarkî ve Garbî

olmak üzere iki nahiyeye taksim edilmişti.

Kulb ve Tercil 1540 tarihinden hemen önce

sancak haline getirildiği için, Amid Sancağı’nın

sınırlarında daralma meydana gelmiştir. Buna

bağlı olarak nahiye sayısında da bir azalma

olmuştur. Mesela Kulb Sancağı’nın oluşturulması

ile Ribat, Esma, Ciska ve Başka (Mehmet Salih

Erpolat, XVI. Yüzyılda Diyarbekir Beylerbeyliği’ndeki Yer İsimleri (Basılmamış Doktora Tezi), Konya 1999, s.

558-560) nahiyeleri buraya bağlanmıştı. Tercil

nahiyesinin sancak itibar edilmesi ile Tercil de

Amid Sancağı’ndan ayrılmıştır. Bu durumda

1540 yılında Amid Sancağı; Şarkî-i Amid, Garbî-i

Page 431: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

429

Amid, Berazi ve Hini olmak üzere 4 nahiyeden oluşmuştu.

1564 tarihinde Amid Sancağı Garbî-i Amid, Şarkî-i Amid, Berazi,

Göksu, Savur, Salat, Poçiyan, Pusiyan ve Zilan olmak üzere 9 nahiyeden

oluşmaktaydı. Bunlardan Savur daha önceki tarihlerde Mardin’e tabi

idi. Göksu ve Salat son tahrirde nahiye konumuna getirilmiştir. Poçiyan,

Pusiyan ve Zilan konar-göçer nüfusun yaşadığı nahiyeler idi.

Amid Sancağı’nda Hububat Üretimi

1518 tarihinde Amid Sancağı’na bağlı viran olmayan bütün köylerde

buğday ve arpa üretimi yapılmakta idi. Yapılan üretimden tahsil edilecek

olan vergi miktarını, her köy için ayrı ayrı tespit etmek mümkündür.

Elimizdeki 64, 200 ve 155 numaralı Diyarbekir Vilayeti Mufassal Tahrir

Defteri incelendiğinde sancağa bağlı köylerde üretilen hububatın adı ve

üretilen bu hububat için tahsil edilen vergi miktarını görmek ve yıllara göre

üretimde meydana gelen gelişmeleri takip etmek mümkündür.

1518 tarihli defterde Amid nahiyesinin 133 köyünün tamamında buğday

üretiminin yapılığı, Kara Hisar-ı Maksudlu hariç 132 köyde arpa, 50 köyde

darı ve 25 köyde ise mercimek üretiminin yapıldığı tespit edilebilmektedir.

Her köyden alınan vergilerin alt alta toplanması suretiyle sancakta toplanan

verginin miktarı tespit edilebilir. Bu toplamdan elde edilecek sayının 5 ile

çarpılması sancaktaki toplam üretim miktarının ortaya çıkmasını sağlar.

Ancak Kulb ve Tercil nahiyelerine bağlı köylerin vergi geliri için “ ‘ani’l-

gallavat ma‘a’l-gayr” ve “gâllavatü’l-mütenevi’a” (BOA, TD. 64, s. 185 ve devamı)

tabirlerinin kullanıldığı müşahede edilmektedir. Bu sebeple sancaktaki

hububat üretimini kesin rakamlarla ifade etmek mümkün olmamaktadır.

Amid Sancağı’nda buğdayın kilesi için 8 akçe, arpanın ve darının kilesi için

ise 6 akçe alınmakta idi. Amid Sancağı’ndaki arazinin münbit olması sebebi

ile burada üretilen ürünün 1/5’i vergi olarak tahsil ediliyordu. Meselâ

arazisi kıraç ve nispeten daha verimsiz olan Çermik Sancağı’nda aynı

tarihte hububat öşrünün miktarı 1/7 nispetindeydi (BOA, TD. 64, s. 512-529).

Hububat öşrü nakdi olmayıp, ürün üzerinden veriliyordu. Yani buğdaydan

buğday, arpadan arpa alınmak suretiyle gerçekleştirilmekteydi. 1518 ile

Page 432: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

430

1564 tarihlerinde Amid Sancağı’nda hububat

öşrünün tahsilinde ölçü olarak kile, 1540 yılında

ise müd kullanılmıştır.

1540 ve 1564 tarihlerinde sancağın idari

yapısında, Tercil ve Kulb nahiyelerinin sancak

olmasına bağlı olarak bir daralma meydana

gelmiştir. Ancak sancak dâhilinde köy sayısının

bir hayli arttığı, mezra sayısının fazlalaştığı göze

çarpmaktadır (Mesela 1564 tarihinde Amid Sancağı’na

bağlı köylerin listesine bakıldığında bu konuda bize bir

fikir verdiği düşünülmektedir. Buna göre Garbî-i Amid

nahiyesinin köy ve mezraları: 1- Sırma 2- Hücetteyn 3-

Ekizce 4- Kadem Paşa (mz.) 5- Kankırt 6- Çaruği 7- Fare

8- Kara Musa (mz.) 9- Şükrullah 10- Kara Kilise 11- Karaca

Bey 12- Kazancı Viranı 13- Nureddin 14- Kazık Depe 15-

Kaşmir Viranı 17- Bekteş (Bektaş) Viranı 18- Mühenna

Viranı 19- Hancuğaz 20- Şeyh Mahmut Viranı (mz.) 21-

Tumat 22- Harbelü 23- Depe Kendi 24- Erce 25- Tatar

26- Yıvacık 27- Karaca Viran (mz.) 28- Zuga (Zoğa) 29-

Mehmed Viranı 30- Dane Kıran 31- Meram 32- Söğütlü

33- Eski Viran 34- Ahi-i ‘Ulya 35- Kuş Doğan 36- Kübeyşi

37- Til Şeref 38- Yenice-i Ağca Kal‘a 39- Sıtma Pınarı

40- Cebbare 41- Minlü Viranı 42- Derbeşir 43- Beyan

Oğlu (mz.) 44- Döğercik (mz.) 45- Madudin 46- Derviş

Viranı (mz.) 47- Kaşıkçı (mz.) 48- Çatalca (mz) 49- Kubad

Hacılı 50- Zaraver 51- Kara Koç (mz) 52- Gözi 53- Göl

Kankırt 54- Kâkânî 55- Kakırd Viranı (mz) 56- Bengür?

57- Çatal Depe (mz.) 58- Kira 59- Ömer 60- Şeyh Nasır

İzzet 61- Cema’at-ı Ulusan-ı Döğerni 62- Bermeki (mz.)

63- Tilay 64- Muzafferân 65- Harzem 66- Kışlak-ı Keşmir

67- Kışlak-ı Akça Kışla 68- Kışlak-ı Ka’bilü 69- Kışlak-ı

Kızıl Mağara Deresi 70- Ali Sürcü 71- Kışlak-ı Açma 72-

Kışlak-ı Kızıl Kocalu 73- Kışlak-ı Tabanlu 74- Kışlak-ı Piri

Depesi 75- Bağçacık (mz.) 76- Melik Ahmed (mz.) 77-

Kışlak-ı Piri Deresi 78- Kışlak-ı Karani Dere 79- Kışlak-ı

Sekiler 80- Kışlak-ı Eşik Deresi 81- Kışlak-ı Tabanlu-yı

diğer 82- Kışlak-ı Açma-yı diğer 83- Kışlak-ı Kızılkaya 84-

Kışlak-ı Tabanlu-yı diğer 85- Kışlak-ı Eşik Deresi-i diğer

86- Kışlak-ı Cihan Beylü 87- Kışlak-ı Satı 88- Misk 89-

Boz Depe 90 Kuru Çay 91- Çınar 92- Cema’at-ı Karaçiyan

93- Aşiretlerin mukaataları Mir-i Miran hasları, Zaim ve

Sipahilerin tasarruf ettikleri köyler: 1- Kerh 2- Kerh-i

Cedid 3- Ahi-i Süfla 4- Harta 5- Ahur-i Kebir 6- Emirze

Depesi 7- Boynuzlu Pınar 8- Gözlü Şeyh 9- Demürci (mz.)

10- Pürnek Depesi 11- Akimi 12- Hacı Doğan 13- Umranî

14- Cedide (mz.) 15- Abdal Görmez 16- Karınca Çayı 17-

Ahur-ı Küçük 18- Şeyh Kendi 19- Yassıca 20- mahsul-i

çayır-ı Kamışlu 21- Cemük 22- Til Yar (mz.) 23- Gözi

24- Halil Viranı (mz.) 25- Uyuz Pınarı (mz.) 26- Mübareki

27- Mahtume (mz.) 28- Dar Mağara 29- Sefer Ayvaz 30-

Üç Kuyu 31- Belame 32- Hamir-i Sağir 33- Oba Viran

34- Taş Direk 35- Kubbe-i Hızır 36- Beyazi 37- Nasıriyye

(mz.) 38- gök Depe (mz.) 39- Zora (mz.) 40- Nikecik 41-

Ebu Viranı 42- Gök Ağaç 43- Kargucak (mz.) 44- Karık

Depe 45- Taylu 46- Tavşan Depesi 46- Melik Mehmed

(mz.) 47- Habeş Viranı 48- Yıldırım (mz.) 49- Karakuyu-yi

diğer 50- Bakırca-ı İzzet 51- Bakırca-ı Köhne (mz.) 52-

Heykelcik (mz.) 53- Kızıl Depe 54- Balluca 55- Şeri’atsız

(mz.) 56- Gözlü Gök (mz.) 57- Koca 58- Meryem Han

(mz.) 59- Kara Meryem 60- Altun Akar 61- Beyan Oğlu

62- Arpa Depesi (mz.) 63- Harbecin 64- Til Harmus

65- Misafir Viranı 66- Senati 67- Örenlü-yi Karacadağ

68- Maksud Cilavdar 69- Dekini Reşi 70- Milli Viranı 71-

Akpınar 72- Kemal Viranı 73- Harnub (mz.) 74- Yenice-i

Salarlu 75- Aynşa 76- Toy Ömer 77- Hüseyinlü 78- Oba

Yer 79- Alçak Hasan 80- Hoydi 81- Yanıklı (mz.) 82-Baylu

83- Kara Viran diğer adı İncirlü 84- Sandek 85- Deveci

86- Yalankoz 87- Tut Ağacı 88- Şehre Depesi 89- çayır

ve saz geliri 90- Karaca Viran 91- Serçe Yer 92- Selimi

(mz.) 93- Çavdı 94- Tubin-i Fevka (mz.) 95- Kal‘a Viranı

96- Deyr Kışla 97- Bozdoğan (çiftlik) 98- Mağara kışlağı

vergisi 99- Dama Girmez (mz.) 100- Berazi (mz.) 101-

Poçikân 102- Direklü Mağara 103- Biro 104- Tusi 105-

Herberun 106- Cema’at-i Göçeryan-ı Reşi 107- Ziyaret

108- Cemaat-ı Kökis 109- İskenderi (mz.) 110- Ala Çemen

(mz.) 111- Bağçacık (mz.) 112- Karacadağ yaylak geliri

113- çayır geliri 114- Ayn Germe 115- Gök Viran 116-

Behramki göçer cema’ati 117- Ziyaret 118- İskenderi

(mz.) 119- Molla Cücük 120- Irak 121- İmad Öyüğü (mz)

122- Melik Ahmed (mz.) 123- Hasan Viranı (mz.) 124-

Hızır (mz.) 125- Köken Viranı (mz.) 126- Deyr-i Mine 127-

Şeyh Mehmed Viranı 128- Çay Viranı-i Ulya (mz.) 129-

Serkeşân (mz.) 130- Çay Viranı-i Süfla (mz.) 131- Tildar

(mz.) 132- İrfan 133- Hasan Viranı (mz.) 134- Til Ziş (mz.)

135- Zorlu (mz.) 136- Sefteyn 137- Til Vad 138- Til Hasan

139- Fenk (mz.) 140- Çatma (mz.) 141- Cema’at-i Ulusan-i

Alucı 142- Mir Hasan 143- Horhor Viranı 144- Boz Depe

145- Kara Viran 146- Ali Pınarı 147- Şilbe (mz.) 148- Kara

Meryem 149- Girügör ve Küme 150- Palut Pınarı (mz.)

Şarkî-i Amid nahiyesine bağlı köy ve mezralar: 1- Kasım

Page 433: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

431

Viranı 2- İsraillü 3- Timurhan Abbas 4- Gözlik 5- Oruç Bey 6- Bekir Depe 7- Cut Depe 8-

Çekirgelü 9- Gerenlü (mz.) 10- Değirmenlü 11- Öksüz Hasan 12- Maksud Çolak 13- Arab

Maksud 14- Böğürtlenlü 15- Yarımca 16- Kemal Fahreddinlü 17- Tayyib Viranı 18- Ak

Hüseyin 19- Şibli Oğlu-yi Süfla 20- Til Gazi 21- Hilâli 22- Nam Viranı 23- Ka’bi 24- bağat-ı

bazı kesan 25- Kozan 26- Ali Bardak 27- Bayezidlü 28- Örenlü 29- Batırit 30- Fatma 31-

Ali Dar 32- Şirani 33- Ak Viran-ı Ulya 34- Çevlik-i Kara Ahmed 35- Yanbolu 36- Satı Kendi

37- Göllüce İdrislü 38- Ali Bestan 39- Taylu-yı Ulya 40- Sıçan Viranı 41- Arslan Oğlu-yı

Süfla 42- Kasımi Müderris 43- Köprülü Ali 44- Tütek 45- Köprü-yı Behlül 46- Altun Viranı

(mz.) 47- Kâris-i Kebir 48- Kubbecik 49- Karaca Viran 50- Yenice-yi Uzun Dere 51- Uzun

Dere 52- Ak Meşhed 53- Yağmurlu 54- Kepezlü-yı Köhne 55- Hane Bazar Mir-i Miran

hassı, zaim ve sipahilerin tasarruf ettiği köyler: 1- Kad-i Ulya 2- Üç Depe 3- Arık Baba

4- Kadı-i Süfla 5- Heft Germe 6- İzzeddin Viranı 7- Sokmani 8- Bestam Viranı 9- Hamurta

10- Sumaki 11- Mersin-i Ulya 12- Dilenci Viranı 13- Ahi İbad 14- Kara Koç 15- Kıcılu

İdrislü 16- Ayn Şah 17- Arslan Oğlu-yı Ulya 18- Kaba Sakal 19- Çanakçı 20- Kefer Neccâr

21- Ecmelin 22- Kengerlü 23- Receb Gördüklü 24- Küçük Mahmud 25- Çelebi Viranı 26-

Har-i Köhni 27- Har-i Köhne-i Karamani 28- Taylu-yi Süfla 29- Til Lek 30- Kafir Viranı 31-

Göl Kuyu 32- Şemame 33- Timurhan Eyüb 34- Şerefeddin 35- Karis-i Sağir 36- Taraklu

37- Tavşan Çevliği 38- Hacı Osman 39- Keban Bayram 40- Miskli 41- Matran 42- Mamaş

Viranı 43- İshak Danişmendlü 44- Zuğrenç-i Süfla 45- Zuğrenç-i Ulya 46- Ömer Viranı

47- Köpeklü 48- Güzel Dere 49- Güvenç Oğlu 50- Seyyid Hasan 51- çiftlik-i vakıf 52-

Kamışlu 53- Panpuklu Depesi 54- Boz Viran (mz.) 55- Pir Hüseyin Depesi 56- Kefer Neccar

57- Nergislü 58- Beş Pınar 59- Porsuklu 60- Kepezlü-yi Ulya 61- Ak Meşhed-i Battal 62-

Haydarlu İzzet 63- Arab Viranı 64- Receb 65- Yassıca 66- Karagöz 67- Kuruca Kavuşan

68- Horuslu 69- Kırk Pınar 70- … 71- İzzeddinlü-yi Ulya 72- Ali Ziyareti 73- Mersin-i Küçük

75- Kıtırbil-i Süfla … bu eksik liste bile köy sayısının artışı hususunda fikir vermektedir).

1518 ile 1540 tarihli tahrir defterlerinde darı için duhn, 1564 tarihinde ise

erzen tabirinin kullanıldığı görülmektedir. Bu tarihte, darı tarımının Garbî,

Şarkî-i Amid ve Göksu nahiyelerine bağlı bazı köylerde yapılmaktaydı.

1564 yılında Amid Sancağı’nda buğday, arpa ve darı kadar yaygın olmasa

da küşne, hurle, kişniç ve çeltik üretilmekte idi.

Çeltik üretimi en çok Garbî-i Amid nahiyesinde yapılmakta idi. 1564 tarihli

defterin 56b varakındaki bir nottan, çeltik üretiminin yapıldığı 16 madrabın

olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar; Mecnun, Düldül, Mu’allakat, Kara Pınar ve

Süd Pınarı, Tildar, İrfan, İskenderi, Kazık Depe, Devin, Ayranı Kara, ‘Ayn

Germe, Hatun-ı Marta, Hatun-ı Mamaş, Ağca Kal’a ve Zeraver adını taşımış

olup, 85 müddlük tohum kapasitesine sahipti. Bu durum defterde şöyle

ifade edilmiştir. “ mukata’a-i mezburenin tohumu kadimden altmış beş

mudd iken 50 160 akçaya virilüb sonra yirmi müdd dahi ziyade ekilmek ile

mültezîmin yine 5478 akça ziyâde ile kabul eyleyüb hâliya 103 033 akçaya

Page 434: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

432

füruht olunmuştur (satılmıştır), çeltük düşen

karyelerin (köylerin) ahâlisi seksen beş müdd

tohumdan ziyâde ekmek ile ve çeltük ayaklarına

mültezîmin penbe (pamuk) eküb mîrî çeltüğe

kifâyetden ziyâde penbelerine su verilmek ile

kadimden sulanugelen tarlalarımıza su vermeyüb

ve seksen beş müdden ziyâde tohum tarh olunmak

ile yerlerimize zarar olunub bize küllî gadr olunur

dedikleri ecilden hâliya takdir olunan seksen beş

müdden ziyâde tohum ekilmeyüb ve hakk-ı şirbleri

olan karyelerin re’âyâsına hakk-ı şirbleri verilmek

içün meşruh kılındı.”

Tahrir defterlerindeki bilgilerden yola çıkarak,

Amid Sancağı’ndaki hububat üretimi ile ilgili

daha çok bilgi ve ayrıntı vermek mümkündür.

Verilen bu kısa açıklamalar ile dinleyicilerimize

XVI. yüzyılda Diyarbakır ve havalisinde hububat

üretimine dair bir çerçeve bilginin verildiğine

inanılmaktadır.

Mesela, aşağıda verilen 1. Tabloda belirtildiği

gibi bütün köylere ait hububat üretimine dair

verilere ulaşmak ve bunları tablolara aktarmak

mümkündür. Bununla her köyün üretim

potansiyelini ayrı ayrı ortaya çıkarabiliriz.

Köylerin gelirlerinde yıllara göre meydana gelen

gelişmeleri takip ederek sosyal ve ekonomik

hareketlilik hakkında fikir sahibi olabiliriz.

Köylerde üretilen ürünlerden hareketle, varlığı

günümüze ulaşmamış olan birimlerin yerini

doğru tahmin etmemizde yardımcı olabilir.

Listenin eksiksiz hazırlanması durumunda,

sancakta üretim yapılan köy ve mezraların

tamamının ortaya çıkması söz konusu olacak,

böylece sancağın geçmişteki üretim potansiyeli

ortaya çıkacaktır. Ortaya çıkacak durumun

günümüzle mukayesesi yapılarak meydana

gelen değişiklikler belirlenmiş olacaktır. Ayrıca

köylerde yaşayan nüfusun hesaba katılması ile

tarımda çalışan insan unsurunun hesaplanması

da gerçekleştirilebilir.

Tahrir defterlerinde yer alan meyve, sebze

gibi tarımsal üretimle alakalı diğer veriler,

hayvancılık ile ilgili veriler, değirmen, boyahane,

şemhane, kirişhane, dabbağhane ve daha birçok

işletme ile ilgili verilerle beraber sancağın

sosyo-ekonomik durumuna ilişkin bir perspektif

ortaya çıkarılabilir.

Bu sayılan hususlara demografik veriler,

sancakta yaşayan insanların inançlarına göre

dağılımı, şehirdeki dinî, içtimaî ve eğitim

kurumlarına ilişkin kayıtların tamamı ayrı ayrı

olduğu gibi birlikte de ele alınarak analitik bir

değerlendirme yapılabilir. Tahrir defterlerinde

yer alan kayıtlar, sayılan bu unsurların hepsine

cevap verebilir nitelik ve muhtevadadır.

Sıra NAHİYE BUĞDAY ARPAKile Akça Kile Akça

1 Garbî Amid 147 467 655 223 77 049 208 6462 Şarkî-i Amid 212 189 932 207 131 611 347 7573 Salat 13 853 65 975 9 674 26 0884 Göksu 29 856 149 258 21 340 64 1225 Savur 126 100 201 064 70 421 88 7206 Berazi 55 259 200 851 36 432 72 7617 Pusiyan 10 650 32 084 5 367 10 9068 Pöçiyan 3 860 11 580 1 990 3 9409 Zilan 3 916 11 748 2 010 4 020

TOPLAM 603 150 2 259 990 355 894 826 960

TABLO 2: 1564 Tarihinde Amid Sancağı’nda

Buğday ve Arpa Öşrü

(Diyarbekir Vilayeti Mufassal Tahrir Defteri, s. XLII)

Page 435: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

433

Köyler 15181 15402 15643

Bğdy Arpa Darı Mrcmk Bğdy Arpa Darı Mrcmk Bğdy Arpa Darı Mrcmk

Til Aloy 300 100 - - 15 10 8 - 1783 1486 - -

Akimi 250 100 100 - 18 9 1 - 740 320 - -

Şeyh Kendi nd.

Dübir600 5000 - 5,5 5 2,5 - 866 482 - -

Elvendi nd.

Kemal Viranı150 100 - - 12 - 0,5 - 461 255 - -

Zoğa 300 250 - - 62 31 5 - 760 380 - -

Kadı-yı Ulya 250 200 - - 30 20 6 - 1829 1016 - -

Satı Kendi 1500 1000 500 - 2060 130 12 - 14065 6628 - -

Zuğranç-ı Ulya 130 300 - 30 36 18 3 - 1026 424 - -

Güvençoğlu 100 150 - - 12 5 1 - 595 496 - -

Sokmanî 500 300 200 - 60 30 5 - 1218 1015 - -

Seydi Hasan 600 500 - - 50 25 1 - 1737 1448 - -

Alipınarı 1000 500 - - 118 58 - - 5173 4311 32 -

Mübaregi 200 60 - - 9 4 1,5 - 838 465 - 10

Pürnek Depesi 250 100 150 - 16 8 - - 955 427 - -

Kıtırbil-i Ulya 200 400 - - 22 12 - - 854 427 - -

Kıtırbil-i Süflâ 500 153 - - 52 26 - - 594 497 - -“

TABLO 2: AMİD SANCAĞI’NA BAĞLI BAZI KÖYLERDE HUBUBATBATTAN ALINAN ÖŞÜR

MİKTARI (1518-1664)

Bğdy: buğday, Mrcmk: mercimek. Tahrir defterinde ‘ades şeklinde yer almaktadır.

Page 436: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

434

SonuçBu bildiri, XVI. yüzyılda Amid Sancağı’ndaki hububat üretimine ilişkin bir dibace niteliğinde olup, son

derece eksik bir çalışmadır. Ancak konuya ilgi duyanlar için bir çerçeve oluşturmakta ve özellikle

eski yazıya aşina olmayan, ancak tarihe meraklı olanlar için haber niteliğindedir.

Osmanlı arşiv belgeleri kullanılarak kaydı tutulan coğrafyaların tarihteki üretim kapasiteleri

ve üretimlerine dair sayısal değerler ortaya çıkarılarak yeni nesillerin geçmişe dair doğru

bilgilendirilmeleri temin edilebilir.

Arşiv kayıtlarının sadece tarihçilerin ihtiyaç duydukları materyallerden ibaret olmadığı, ziraat ve

hayvancılık tarihi ile uğraşanlara da büyük imkânlar sunabileceğini göstermektedir.

Amid Sancağı’nın Osmanlı döneminde sadece önemli bir idarî merkez olmadığı, aynı zamanda

mühim bir tarımsal üretim merkezi olduğu anlaşılmaktadır.

XVI. yüzyılda Amid Sancağı’ndaki hububat üretiminin istikrarlı bir artış gösterdiği müşahede

edilmektedir.

Üretim yapılan köy ve mezraların adlarına bakıldığında bunların büyük çoğunluğunun Türkçe

unsurlar taşıdığı görülmektedir. Buradan hareketle Osmanlı döneminde Müslümanların daha

ziyade askerlik ve yönetim işleri ile uğraştıkları, bundan dolayı üretimi ihmal ettikleri şeklindeki

yaygın kanaatin her zaman doğruyu ifade etmediğini düşündürmektedir. Türklerin üretimde de söz

sahibi oldukları anlaşılmaktadır.

Bu çalışmayı başlatarak devamını getirme noktasında kendimizi şu andan itibaren mükellef

kılmış görüyoruz. Umarım bu çalışmayı en kısa zamanda ikmal ederek Diyarbakır coğrafyasındaki

üretimin tarihî kayıtlarını bütünüyle gün yüzüne çıkararak yetişen yeni nesillere karşı, bu konudaki,

sorumluluğumuzu yerine getirme bahtiyarlığına nail oluruz.

Page 437: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

435

Page 438: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

436

Page 439: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

437437

Page 440: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

438

Page 441: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

439439

Page 442: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIMSAL SU KAYNAKLARI

Page 443: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık
Page 444: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

442

DSİ BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ İŞLETMEDEKİ TESİSLER

Page 445: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

443

Turkay ÖZGÜRYaşar CEYLAN

DSİ 10 Bölge Müdürlüğü,

Diyarbakır

443

BARAJLAR VE HİDROELEKTRİK SANTRALLER

GÖLETLER

SULAMA TESİSLERİ

TAŞKIN TESİSLERİ

İÇMESUYU TESİSLERİ

İŞLETMEDEKİ BARAJLAR VE HİDROELEKTRİK SANTRALLER

Sıra No

Baraj ve HES Tesisinin Adı İli Amacı

1 Karakaya Barajı HES Diyarbakır Enerji

2 Kralkızı Barajı HES Diyarbakır Enerji

3 Dicle Barajı HES Diyarbakır Sulama+Enerji+İçme suyu

4 Batman Barajı HES Batman Sulama+Enerji

KARAKAYA BARAJI

YERİ : Karakaya Barajı ve HES, Fırat nehri üzerinde, Keban Barajının 166

km mansabında inşa edilmiştir. Diyarbakır merkeze 134 km mesafededir.

Çüngüş ilçesine 30 km mesafededir.

AMACI: Enerji

İŞLETMEYE AÇILDIĞI YIL : 1987

Page 446: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

444

KRALKIZI BARAJIYERİ : Diyarbakır’a 81 km mesafede olan Kralkızı Barajı, Diyarbakır ili sınırları içinde Dicle

nehrinin ana kollarından olan Maden çayı üzerinde, Dicle ilçesinin 6 km güneybatısında 707 m

talveg kotunda inşa edilmiştir.

AMACI : Enerji amaçlı olup, ürettiği enerji 146 milyon kwh/yıldır.

İŞLETMEYE AÇILDIĞI YIL : 1998

DİCLE BARAJIYERİ : Diyarbakır ili sınırları içerisinde, Eğil ilçesinin 7 km güneydoğusunda Dicle nehrinin

ana kollarından olan Maden ve Dibni çaylarının birleşip Dicle nehrini meydana getirdiği mevkiden

800 metre ve Kralkızı Barajının 22 km mansabında 640 m talveg kotunda inşa edilmiştir.

AMACI : Sulama + Enerji + İçmesuyu

İŞLETMEYE AÇILDIĞI YIL : 2000

BATMAN BARAJI YERİ : Diyarbakır ve Batman il sınırları içinde, Diyarbakır’a 100 km mesafede Batman Çayı

üzerinde yer almaktadır.

AMACI : Sulama + Enerji

İŞLETMEYE AÇILDIĞI YIL : 2003

İŞLETMEDEKİ SULAMA TESİSLERİ

Tesisin Adı İli Su KaynağıTipi

AmacıSulama Alanı İşletmeye

Açıldığı Yıl

Yağış Alanı (km2)

Su Alma YapısıŞebeke Sulama Brüt

(ha)Net (ha)

Devegeçidi Barajı ve Sulaması

D.Bakır Devegeçidi Ç. Kanalet Cazibe S 10.600 5.800 1972 1.578 Baraj

Batman-Silvan Sağ Sahil Sulaması

D.Bakır Batman Ç. Klasik Cazibe S 8.790 7.590 1972 4.015 Regülatör

Çınar Göksu Barajı ve Sulaması

D.Bakır Göksu Ç. Klasik Cazibe S 4.234 3.582 1996 672 Baraj

Kralkızı-Dicle Pompaj Sul. 1.Kısım

D.Bakır Dicle N. Klasik Pompaj S 4.758 4.758 2002 - Baraj

Silopi Nerdüş Sol Sahil Sulaması

Şırnak Nerdüş Ç. Klasik Cazibe S 2.740 2.336 1991 355 Regülatör

Garzan-Kozluk Sulaması

Batman Garzan Ç. Klasik Cazibe S 3.973 3.362 1996 1.749 Regülatör

Nusaybin Çağ-Çağ Sulaması

Mardin Çağ-Çağ Ç. Klasik Cazibe S 8.600 6.695 1968 860 Regülatör

Derik-Dumluca Barajı ve Sulaması

Mardin Buğur Ç. Klasik Cazibe S 1.860 1.748 1995 57 Baraj

Page 447: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

445

İŞLETMEDEKİ GÖLET VE SULAMALARI

Tesisin Adı İliFayda ( ha )

İşletmeye Açıldığı YılBrüt Net

Gözegöl Diyarbakır 650 550 1964

Halilan “ 920 556 1979

Kabaklı “ 182 87 1980

Ortaviran “ 550 516 1963

Beşpınar “ 140 121 1980

Künreş “ 19 19 1979

DİYARBAKIR İLİ TOPLAMI 2461 1849

Yıldız-Arbete Mardin 402 221 1983

Şerifbaba “ 130 120 1971

Hanok Sulaması “ 1071 560 1986

MARDİN İLİ TOPLAMI 1603 901

İdil-Dirsekli Şırnak 200 140 1968

ŞIRNAK İLİ TOPLAMI 200 140

Gerçüş-Kırkat Batman 350 348 1985

BATMAN İLİ TOPLAMI 350 348

TAŞKIN KORUMA PROJELERİGenel Müdürlüğümüzün 2010 yılı yatırım programında Diyarbakır ilinde

toplam 9 649 000 TL keşif bedelli 26 adet taşkın koruma işi yer almaktadır.

Bu projeler planlandığı şekilde ikmal edildiğinde toplam 216 hektar alan

ve 17 adet meskun mahal’in taşkınlardan korunması sağlanmış olacaktır.

Bugüne kadar işletmeye açılan 85 adet Taşkın Koruma tesisi ile 514 ha

arazi ve 63 meskun mahal’in taşkınlardan korunması sağlanmıştır.

DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ AĞAÇLANDIRMA FAALİYETLERİAğaçlandırma faaliyetlerimiz;

• Diyarbakır

• Batman

• Mardin

• Siirt

• Şırnak İllerinde yapılmaktadır.

Bölgemizde bu güne kadar toplam;

• İbreli ağaç :175.689 ad• Yapraklı ağaç : 618.037 ad• Süs çalısı : 3.280 ad• Çim : 115 da Toplam : 797.006 ad Fidan dikimi gerçekleştirilmiştir.

Page 448: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

446

• Bölgemizde 2010 yıllında

• 270.000 ad fidan dikimi hedeflenmiştir.

Diyarbakır İlimizde 2009 yıllında toplam 1190

ad. fidan dikimi gerçekleştirilmiştir.

DİYARBAKIR İLİ DAHİLİNDE BULUNAN BARAJ REZERVUARLARINDA 1991 – 2009 BALIKLANDIRMA ÇALIŞMALARI

2009 YILINDA 2 100 000 ADET OLMAK ÜZERE,2010 YILINA KADAR BARAJ REZERVUARLARINA ATILAN BALIK MİKTARI

25 005 000 ADET

2010 YILINDA BARAJ REZER-VUARLARINA ATILMASI PLAN-LANAN BALIK MİKTARI

1 500 000 ADET

Balıklandırma çalışmalarında 2004 yılına

kadar aynalı sazan, balık yavrusu , 2005

yılından itibaren pullu sazan balık yavrusu ile

rezervuarlarımız balıklandırılmıştır.

TAŞKIN KORDİNASYONBölge Müdürlüğümüz faaliyet sahasında bulunan

Diyarbakır, Mardin, Siirt, Batman ve Şırnak

illeri 2010 yılı ilk yarısı “ Taşkın Koordinasyon

Kurulu Toplantıları” tamamlanmıştır. Yapılan

toplantılar ile Başbakanlığın 2010/5 genelgesi

doğrultusunda taşkınlarla mücadelede alınması

gerekli tedbirler değerlendirilmiştir.

Bu kapsamda; Bölge Müdürlüğümüz faaliyet

sahasında bulunan Diyarbakır, Mardin, Siirt,

Batman ve Şırnak illeri illeri İçin İlgili kurum

temsilcilerinin katılımı ile “Taşkın Denetleme

Kurulu” oluşturulmuş olup, çalışmalara

başlamıştır.UYARI İKAZ VE TANITIM LEVHALARIHavaların ısınması ile birlikte vatandaşlarımızın

ve özellikle çocukların baraj göllerinde ve

sulama kanallarımızda yüzmesi neticesinde

geçmiş yıllarda boğulma olayları yaşanmıştır. Bu

konuda vatandaşlarımızın uyarılması için, 2009

Yılı içerisinde Muhtelif tesislerimizin özellikle

yerleşim yerlerine ve yol güzergâhlarına yakın

kesimlerine 200 Adet metal uyarı ve ikaz levhası

konulmuştur. Ayrıca sulama kanallarına 150

noktada uyarı yazısı yazılmıştır.

2010 yılında şu ana kadar 450 ayaklı metal

uyarı ve ikaz levhası imal edilerek sulama

tesislerimize konulmuştur. Bu çalışmalarımız

devam etmekte olup, bütün tesislerimizin

gerekli noktalarına uyarı ve ikaz levhası ve uyarı

yazıları tesis edilecektir.

Page 449: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

447

Page 450: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

448

DİYARBAKIR SU KAYNAKLARI

Page 451: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

449

Z.Fuat Toprak

Dicle Üniversitesi

Mühendislik Fakültesi İnşaat

Mühendisliği, Diyarbakır

[email protected]

ÖZETİnsan nüfusunun artmasına bağlı olarak hem suyun kullanıldığı sektörlerin

sayısı hem de tüm sektörlerde suya duyulan ihtiyaç gittikçe artmaktadır.

Yeryüzüne inen suyun miktarının sabit olmasına karşın kullanım alan ve

miktarının gittikçe arttığı ve küresel iklim değişikliğinin söz konusu olduğu

günümüzde doğal olarak suyun önemi de gittikçe artmaktadır.

Özellikle dünyanın sürdürülebilir temiz enerji kaynaklarına yöneldiği ve

biriktirmesiz HES’lerin yaygınlaşması bu önemi daha da artırmaktadır. Bu

çalışmanın amacı, Diyarbakır su kaynaklarının bir dökümünü (envanterini)

ortaya koymaktır. Bunun için, giriş bölümünde kısaca suyun önemine

değinilmiş ve literatürü ele alınmıştır. Daha sonra artan su ihtiyacına karşın

Diyarbakır, ülkemiz ve dünya tatlı su kaynakları karşılaştırmalı olarak

verilmiştir. Çalışmanın devam eden bölümlerinde konu detaylandırılmış ve

sonuç bölümünde ise mevcut su kaynaklarının doğayı, tarihi ve kültürel

varlıkları ve sosyal hayatı koruyacak şekilde kullanılmasına yönelik

projelerin bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

WATER RESOURCES OF DIYARBAKIR ABSTRACTIt is well known that the World population dramatically increases. The

increase in the population causes the increase in water needs and in the

number of the sectors use water. The water amount is constant and the

water demand increases on the world. Furthermore, in the nearest future

the human is expected to be faced with the serious impacts of the global

climate change. On the other hand, the human turning to the sustainable

and clean energy resources as well as to the mini hydroelectricity power

plants (mini-HEPP). So, in the last decades the water resources have

become more important. The main goal of this study is to present the

current water resources of Diyarbakir. In this respect, first, the importance

of the water briefly explained and the related literature is presented in the

introduction part of the paper.

Then, the fresh water potential of the world, Turkey, and Diyarbakir is

compared. Later, the subject detailed in the next parts of the paper. As a

result, it is suggested that the agreeable projects scope to optimal usage

of the current water potential of Diyarbakir should be applied as soon as

possible.

Page 452: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

450

GİRİŞSu Hayattır (Şekil 1). İnsan nüfusunun

artmasına ve gelişen teknolojiye bağlı olarak

hem suyun kullanıldığı sektörlerin sayısı hem

de tüm sektörlerde suya duyulan ihtiyaç gittikçe

artmaktadır. Şekil 2’de suyun yaygın ve gelişen

teknolojiye bağlı olarak yeni ortaya çıkan

kullanım alanları verilmiştir [1].

Diğer taraftan yağışların yeryüzüne konumsal

ve zamansal dağılımı homojen değildir. Suya

en çok gereksinim duyulan kurak mevsimlerde

yağışlar az, ihtiyacın minimum düzeyde olduğu

yağışlı mevsimlerde ise yağışlar çok fazladır.

Örneğin Diyarbakır’ın yazın aldığı yağış, yıl

boyunca aldığı tüm yağışın ancak %2’sidir

[2]. Aynı zamanda sabit olan mevcut tatlı su

kaynakları yeryüzüne homojen bir şekilde

dağılmamaktadır. Örneğin yıllık yağışların

¾’ü dünya nüfusunun yaklaşık olarak 1/3’ünü

kapsayan alanlara düşmektedir.

Başka bir ifade ile dünya nüfusunun yaklaşık

2/3’ü yeryüzüne inen yağışların ¼’ünden

yararlanmaktadır [3].

Dünyanın birçok bölgesinde ihtiyaç duyulan

suyun miktarı doğal su miktarından fazladır. Bu

nedenle çok sayıda ülke şu an bile su kıtlığı ile

karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır [3].

Şekil 3’te şematik olarak verildiği gibi yerküre

üzerinde bulunan suyun sadece %4,9’u tatlı

su kaynaklarını oluşturmaktadır. Tatlı su

kaynaklarının da ancak %0,2’si doğrudan

ve ekonomik bir şekilde kullanılabilecek su

kaynakları olan nehir ve göllerde bulunmaktadır

[3].

Küresel iklim değişikliği veya küresel ısınmanın

bilim çevrelerince tartışıldığı günümüzde [2,

4–10] suyun önemi ve depolanma zorunluluğu

daha da artmaktadır. Belirtilen bu durumlar

dünyayı su kıtlığına gün geçtikçe daha çok

yaklaştırmaktadır.

İçinde bulunduğumuz yüzyılda, petrol ve diğer

enerji kaynakları üzerinde süregelen savaşların

yerini su savaşlarına bırakacağı endişeleri

duyulmaktadır [11–12].

Dolayısıyla dünya tatlı su kaynaklarının

korunması yüzyılımızın en önemli gereklerinden

biri haline gelmiştir. O halde kısaca: Suyun/

yağışın az olduğu zamanlarda susuz kalmamak

için, az su/yağış alan bölgelere suyu iletebilmek

için, temiz ve sürdürülebilir bir enerji üretimi

için ve ısınan dünyamızın ateşini düşürmek için

suyun depolanması bir zorunluluk olup suyun bir

damlasını bile boşa harcama lüksümüz yoktur.

Suyun bu denli önem kazandığı günümüzde

su kaynaklarının tespiti, bu kaynakların

doğayı, tarihi/kültürel varlıkları ve sosyal

hayatı korumak kaydı ile optimum bir şekilde

projelendirilmesi ve bu projelerin zaman

geçirmeden uygulanması önem kazanmıştır.

Bu düşüncelerden hareketle bu çalışmada

Diyarbakır ilinin toprakları üzerine düşen

yağışlar ve Dicle ve kolları aracılığı ile komşu il

ve havzalardan taşınan su miktarı esas alınarak

ilin yeraltı ve yerüstü su kaynakları potansiyeli

ortaya konmuştur.

Page 453: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

451

SU HAYATTIRWATER IS LIFE

İNSAN(HUMAN)

CANSIZ DOĞA (LIFELESS NATURE)

Şekil-1 Su Hayattır

SUWATER

HAYVA

N(A

NIM

AL)

BİTK

İ(P

LAN

T)

Page 454: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

452

DİYARBAKIR SU POTANSİYELİ VE DAĞILIMIDevlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü

Diyarbakır Bölge Müdürlüğü’nden temin edilen

merkez ve taşra ilçelerinin aylık ortalama

yağış verilerinden Diyarbakır İli merkez ve

taşra ilçelerinin uzun yıllar aylık ortamla yağış

yüksekliği mm cinsinden hesaplanmıştır (Tablo

1). Şekil 4’te verilen haritadan [13] net bir şekilde

görüldüğü üzere Diyarbakır’ın coğrafik yapısı ve

yüzey şekilleri nedeniyle yağışlar ile Diyarbakır

ili üzerine inen suyun hemen hemen tamamı

il sınırları içinde akışa geçmekte ve yeraltına

inerek sığ ve derin yeraltı sularını meydana

getirmektedir. Bu nedenle ilçelerin yağış

yükseklikleri alanları ile çarpılarak alansal uzun

yıllar aylık ortalama yağış miktarları Milyar m3

cinsinden elde edilmiştir (Tablo 1). Tüm ilçelerin

uzun yıllar aylık ortalama yağış miktarları

toplanarak il geneli uzun yıllar yıllık ortalama

yağışı 11,44 Milyar m3 olarak hesaplanmıştır.

Bu değer Diyarbakır ilinin 15355 km2 olan

toplam alanına bölünerek Diyarbakır il geneli

yıllık yağış yüksekliğinin uzun yıllar ortalaması

745,14 mm olarak hesaplanmıştır. Devlet Su

İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2005 yılına ait

haritalı istatistik bülteninde verilen Türkiye yağış

haritasından Diyarbakır ve çevresinin yıllık yağış

yüksekliğinin uzun yıllar ortalaması 400 mm

ile 600 mm arasında 500 mm’ye yakın olarak

okunmuştur [14]. Devlet Meteoroloji İşleri Genel

Müdürlüğü’nün resmi web sayfasında yer alan

haritada (Şekil 5) ise aylık yağışların 1975–2008

yıllarını kapsayan uzun yıllar ortalamalarından

yıllık yağışların uzun yıllar ortalaması 482,4

mm olarak hesaplanmıştır [15]. DSİ ve DMİ

tarafından verilen değerler birbiri ile uyum

göstermesine karşın bu çalışmada hesaplan

yıllık yağış yüksekliği değerinin bu iki değer ile

de uyuşmadığı görülmektedir.

Diyarbakır’da yer alan Karakaya, Kralkızı, Dicle,

Batman, Devegeçidi ve Göksu baraj göllerinin

alanları sırasıyla, 298,00 km2, 57,50 km2, 24

km2, 49,25 km², 32.14 km2, 3,90 km2 olup

toplam göl yüzeyi alanı 434,79 km2’dir [14].

Bunlara akarsu ve küçük göletlerin su yüzeyi

alanı da eklendiğinde yaklaşık olarak 500 km2’lik

bir alandan buharlaşma olmaktadır.

Karakaya Baraj gölü büyük ölçüde Diyarbakır

il sınırlarının dışında kalmaktadır. Bu alanın

yerine toprak ve bitki örtüsü yüzeyi ampirik

olarak eklenerek buharlaşma yüzeyi yaklaşık

400 km2 olarak hesaplanmıştır.

Şekil 5’te verilen uzun yıllar altı aylık periyot

(Mayıs-Ekim) toplam buharlaşma haritasından

Diyarbakır ili için 6 aylık (Mayıs-Ekim) buharlaşma

Page 455: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

453

dönemi buharlaşma yüksekliği yaklaşık 1750 mm olarak okunmuştur.

Buna göre buharlaşma dönemi içinde toplam buharlaşan su miktarı 1,750

* 400*106 = 0,7 Milyar m3 olarak hesaplanmıştır. Buharlaşma yüksekliğine

esas alınan harita, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün resmi

web sayfasından alınmıştır [16]. Geri kalan suyun bir kısmı sığ ve derin

yeraltı sularını oluşturmaktadır. 2004 yılı sonu itibari ile Diyarbakır ve

çevresinde DSİ tarafından tespit edilen yeraltı su rezervinin 0,38 Milyar

m3 olduğu belirtilmektedir [14]. Yüzeysel akışa geçen suyun bir kısmı baraj

göllerinde depolanmaktadır. Karakaya, Kralkızı, Dicle, Batman, Devegeçidi

ve Göksu baraj göllerinin depolama hacimleri sırasıyla, 9,58 km3, 1,919 km3,

0,595 km3, 1,250 km3, 0,20232 km3, 0,062 km3 olup bu barajlarda toplam

13,608 Milyar m3 su depolanmaktadır [14]. Toplam depolama hacminin

yüzeysel akışa geçen yıllık su miktarından fazla olması akarsular aracılığı

ile Diyarbakır il sınırı dışından gelen suların olduğunu göstermektedir.

Dicle Nehri’nin Diyarbakır’a giriş yaptığı Kralkızı barajı öncesinde yıllık

ortalama akımı 0,7614 Milyar m3’tür. Dicle Barajı öncesinde de yıllık

ortalama akım 1,896 Milyar m3’tür (Şekil 6). Dicle Nehri, kuzeyden Toros

Dağları yamaçlarından Anbarçayı, Kuruçay, Pamukçayı ve Hazroçayı,

Batman ve Garzan sularını almaktadır. Güneyden ve Mardin eşiğinden

Göksu ve Savur Çayı Dicle’ye katılır. Sason, Zori ve Garzan (1,290 Milyar

m3) çayları büyük ölçüde yüklerini il sınırları dışından almaktadır ve

Batman Çayının yıllık akımını (4,271 Milyar m3) ağırlıklı olarak bu üç çay

oluşturmaktadır. Diyarbakır il sınırları içinde meydana gelen 12,44 Milyar

m3’lük yağışın bir kısmı buharlaşmaktadır (0,7 Milyar m3) ve bir kısmı da

yeraltı sularını beslemektedir (0,38 Milyar m3). Diyarbakır ve çevresinde

doğal göl olmadığından geri kalan toplam yağış sularının tamamı (11,36

Milyar m3) yüzeysel akışa geçmektedir.

İl sınırları içinde içme, kullanma, sanayi ve sulama suyu ihtiyacı

karşılandıktan sonra geri kalan kısmı Dicle ve yukarıda anılan kollarında

ve baraj haznelerinde depolanmaktadır. Dicle nehrinin, Batman Çayı ile

birleştikten sonra il sınırını terk ettiği noktadaki yıllık akımı ise yaklaşık

olarak 15 Milyar m3’tür. Bunun 11,36 Milyar m3’ünü, kolları aracılığı ile il

sınırları içerisinde meydana gelen yağışlardan almaktadır. Geri kalan 3,64

Milyar m3’nü ise komşu illerden temin etmektedir.

Bunun içinde İl sınırları içinde içme, kullanma, sanayi ve sulama suyu

Page 456: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

454

ihtiyacı dâhil değildir. Bu hali ile nehir, Diyarbakır’ı bir su geçiş yolu haline getirmektedir. Diyarbakır

ili içme, kullanma, sanayi ve sulama suyu büyük ölçüde Dicle nehrinden sağlanmaktadır. Bir kısmı

ise sığ ve derin yeraltı sularından sağlanmaktadır. Diyarbakır ilinin toplam su kaynaklarının doğal

dağılımı Tablo 2’de verilmiştir. Diyarbakır İlinin su kullanımının sektörsel bazda dağılımına burada

yer verilmemiştir.

Şekil-6 Dicle ve kolları

Page 457: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

455

Tablo-1 Diyarbakır il toprakları üzerine düşen aylık ve yıllık yapışlar ve ilin

yağışlardan kaynaklanan su potansiyeli

Page 458: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

456

Şekil-5 Uzun yıllar 6 aylık periyot (Mayıs-Ekim) buharlaşma haritası

Şekil-4 Diyarbakır yüzey şekilleri

Page 459: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

457

Tablo-2 Diyarbakır suyunun doğal dağılımı

SONUÇ VE ÖNERİLER1. Su potansiyelimizden maksimum düzeyde yararlanabilmek için,

2. Toprak kaynaklarımızdan maksimum düzeyde yararlanabilmek için,

3. Suyun/yağışın az olduğu zamanlarda susuz kalmamak için,

4. Az su/yağış alan bölgelere suyu iletebilmek için,

5. Temiz ve sürdürülebilir bir enerji üretimi için,

6. Isınan dünyamızın ateşinin düşürülmesine bir nebze katkı yapmak için,

7. Fosil kökenli enerji kaynaklarına bağımlılığı azaltmak için,

8. Mansaptaki komşularımıza daha düzenli ve bol su verebilmek ve bunu

ticari ve stratejik açıdan değerlendirebilmek için,

9. Akarsularımızın rejimini düzenlemek için,

10. Yeraltı ve yerüstü su ve toprak kaynaklarının kirlenmemesi için,

11. Erozyonu ve katı madde hareketini minimize etmek için,

12. Balıkçılık ve su ulaşımını sağlamak için,

13. Sulu; dolayısıyla daha verimli bir tarıma geçebilmek için,

14. Yörede istihdam sağlamak ve yöreye sanayi ve ticari canlılık getirebilmek

için,

15. Sağlık, eğitim ve benzeri diğer sektörleri geliştirmek için,

16. Bölgenin refah düzeyini artırmak için,

17. Tuzlanmayı önlemek için,

A. Suyun bir damlasının bile boşa harcanmaması,

B. Buharlaşma, sızma, kayıp ve kaçakların asgariye indirilmesi,

C. Zirai ve hormonsal ilaç ve gübrenin asgari düzeyde ve kontrollü olarak

kullanılması,

D. Optimum düzeyde su kullanılması,

E. Bunun için sızdırma ve damla sulamasını olanaklı kılacak şekilde kapalı

(basınçlı) sulama sisteminin tercih edilmesi,

Page 460: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

458

F. DSİ tarafından henüz devam eden sulama projelerinde bu yönde revizyona gidilmesi

G. Suyun depolanması ve

H. GAP’ın ve bu kapsamda Dicle Havzası kapsamındaki tüm projelerin bir an önce tamamlanması

gerekmektedir.

Page 461: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

DİYARBAKIR’DA TARIM VE HAYVANCILIK

459459

KAYNAKLAR1. Toprak ZF, Ceylan, E., (2008), Silvan Barajının GAP İçindeki Yeri,

Uluslararası Silvan Sempozyumu, 25-27 Nisan 2008, Silvan.2. Toprak, Z.F., Öztürkmen, G., Yılmaz S., Dursun, F., Bayar G., EM, A.,

Hamidi, N., (2009), Diyarbakır Kent Merkezi İçin Sıcaklık Verilerinin İstatistiksel Analizi, İklim Değişikliği ve Çevre, 1 (2), 49-74, 2009.

3. Aytek, A. ve Toprak, Z.F., (2001), Fresh Water-Saltwater Distribution and Freshwater Potential of Turkey, Proc. International Symposium on Water Resources and Environmental Impact Assessment, 233 - 238, Istanbul.

4. The Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC) established by WMO and UNEP Fourth Assessment Report “Climate Change 2007”, 02 February 2007, Paris.

5. Jamieson D. (1992), ETHICS, PUBLIC-POLICY, AND GLOBAL WARMING, SCIENCE TECHNOLOGY & HUMAN VALUES 17 (2): 139-153 SPR 1992.

6. Beckerman W, Malkın J (1994), How much does global warming matter? - concern for environmental problems as opposed to needs of developing countries PUBLIC INTEREST (114): 3-16 WIN 1994.

7. Vincent St. Louis (2002), Hydroelectric reservoirs as an anthropogenic source of greenhouse gases.” World Resource Review 14 (2002): 334–353.

8. International Rivers Network (IRN) (2002), Flooding The Land, Warming The Earth, Greenhouse Gas Emissions From Dams, 1847 Berkeley Way, Berkeley CA 94703.

9. Karaca, Mehmet, Şen, Ömer L., “Küresel Isınma: Gerçekler ve Belirsizlikler”, TÜBİTAK, http://www.tubitak.gov.tr/home.do;jsessionid=E5835E72700CD9FAD50E141C98C23CAC?sid=0&cid=773

10. Türkeş, M., Sümer, U. M., Çetiner G., “İklim Değişikliğinin Bilimsel Değerlendirilmesi”,http://www.meteor.gov.tr/2006/arastirma/arastirma.aspx?subPg=101&Ext=htm

11. Cemal Zehir, Ortadoğu’da Su Medeniyetlerinden Su Savaşlarına, Su Vakfı Yayınları, 2003, İstanbul.

12. Özden Bilen, Ortadoğu Su Sorunları ve Türkiye, Üçüncü Baskı, İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Basım ve Foto-Film Şube Müdürlüğü, 2009, Ankara.

13. maps.google.com/maps?hl=tr&resnum=0&q=%22Diyarbakir%14. DSİ 2005 yılına ait haritalı istatistik bülteni, DSİ Genel

MüdürlüğüAraştırma, Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, 2005, Ankara

15. (www.meteor.gov.tr/veridegerlendirme/il-ve-ilceler istatistik.aspx?m=DIYARBAKIR)

16. (www.meteor.gov.tr/veridegerlendirme/acik-yuzey-buharlasma.aspx)

Page 462: Diyarbakır'da Tarım ve Hayvancılık

460