İdeolojİk estetİĞİn metodolojİsİ ve - idil sanat ve ... · genel olarak güzellik felsefesi...

22
DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30 735 www.idildergisi.com İDEOLOJİK ESTETİĞİN METODOLOJİSİ VE KURAMSAL DAYANAKLARI Meltem SÖYLEMEZ 1 ÖZ Estetiğin metodolojik gelişimi estetiğin özerk bir bilim alanı olmasından sonra bile sanatın yasalarıyla ilişkili hareket etmeye devam etmiştir. Ancak; estetiğin ilkesel olarak sanattan bağımsız hareket ettiği dönemeç, estetiğin ideolojik kavramları içerisine aldığı süreçtir. Bu ideolojik kavramlar estetiğin kapsamını değiştirmiş ve hatta sanatın çözümlenmesinde de önemli bir rol oynamıştır. Estetik, bir çok olguyla ilgilenmiş; toplumsal olaylarla ve farklı disiplinlerle bağ kurmuştur. Özellikle, Aydınlanmanın etkisiyle adı konulan ideolojik estetik, estetiğin diyalektik ve metafizik ifade biçimlerinden diyalektik yöntemi temsil etmiş ve bir anlamda toplumcu dünya görüşünün ifadesi olan burjuva estetiğinin yansıması olan bilimsel maddeci felsefesinden gelmektedir. Bu felsefe, estetiğin metodolojik olarak evrimsel dönüşümlerini ve ideolojik estetiğin dayanaklarını açılımlamaya yardımcı olmaktadır. Diyalektik materyalizm Marks’ın öğretisi olup; bu teori, bilgi kuramsal düzlemde tarih felsefesi, siyasal felsefe ve toplum felsefesini içine alan ve Marksist estetiğin özü olan insanın toplumsal bir varlık olarak sanatsal üretimini simgelemektedir. Ontolojik bir varlık olan sanat objesi, estetik bir nesnedir ve aynı zamanda insana özgü olan fikirlerin ve ideolojilerin temsiliyetini içermektedir. İdeoloj ik estetik, toplumsal olgularla ilgilenmesi nedeniyle; toplum ideolojilerini yansıtan bir araç ve toplumsal sorumlulukları olan işlevsel bir yapıya da dönüşmüştür.İdeolojik estetik, Marx ve Engels tarafından hem işlevsel anlamda bilimsel maddeci kuramın işlevsellliğini arttırmak hem de tarihsel açıdan toplumları çözümlemek için bir yöntem olarak kullanılmıştır. Toplumun hem estetik eğitimi açısından hem de toplumu dönüştürme gücü anlamında pragmatiktir. Aynı zamanda ideolojik estetik, felsefi açıdan tarihsel süreçlerin yasalarıyla, dayanaklarıyla, yöntemsel anlamda işleyiş tarzıyla da ilgilenmiş sanatın varoluş yasalarının içerisinde de aynı ölçüde yer almıştır. Anahtar Kelimeler: ideoloji, toplumsal gerçeklik, estetik, idealizm, maddecilik 1 Doç. Dr. Adnan Menderes Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi A.B.D., Resim-iş Eğitimi Bölümü, meltemsoylemez(at)gmail.com

Upload: others

Post on 12-Sep-2019

26 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

735 www.idildergisi.com

İDEOLOJİK ESTETİĞİN METODOLOJİSİ VE

KURAMSAL DAYANAKLARI

Meltem SÖYLEMEZ1

ÖZ

Estetiğin metodolojik gelişimi estetiğin özerk bir bilim alanı olmasından sonra bile

sanatın yasalarıyla ilişkili hareket etmeye devam etmiştir. Ancak; estetiğin ilkesel olarak

sanattan bağımsız hareket ettiği dönemeç, estetiğin ideolojik kavramları içerisine aldığı

süreçtir. Bu ideolojik kavramlar estetiğin kapsamını değiştirmiş ve hatta sanatın

çözümlenmesinde de önemli bir rol oynamıştır. Estetik, bir çok olguyla ilgilenmiş;

toplumsal olaylarla ve farklı disiplinlerle bağ kurmuştur. Özellikle, Aydınlanmanın

etkisiyle adı konulan ideolojik estetik, estetiğin diyalektik ve metafizik ifade biçimlerinden

diyalektik yöntemi temsil etmiş ve bir anlamda toplumcu dünya görüşünün ifadesi olan

burjuva estetiğinin yansıması olan bilimsel maddeci felsefesinden gelmektedir. Bu felsefe,

estetiğin metodolojik olarak evrimsel dönüşümlerini ve ideolojik estetiğin dayanaklarını

açılımlamaya yardımcı olmaktadır. Diyalektik materyalizm Marks’ın öğretisi olup; bu teori,

bilgi kuramsal düzlemde tarih felsefesi, siyasal felsefe ve toplum felsefesini içine alan ve

Marksist estetiğin özü olan insanın toplumsal bir varlık olarak sanatsal üretimini

simgelemektedir. Ontolojik bir varlık olan sanat objesi, estetik bir nesnedir ve aynı

zamanda insana özgü olan fikirlerin ve ideolojilerin temsiliyetini içermektedir. İdeolojik

estetik, toplumsal olgularla ilgilenmesi nedeniyle; toplum ideolojilerini yansıtan bir araç ve

toplumsal sorumlulukları olan işlevsel bir yapıya da dönüşmüştür.İdeolojik estetik, Marx ve

Engels tarafından hem işlevsel anlamda bilimsel maddeci kuramın işlevsellliğini arttırmak

hem de tarihsel açıdan toplumları çözümlemek için bir yöntem olarak kullanılmıştır.

Toplumun hem estetik eğitimi açısından hem de toplumu dönüştürme gücü anlamında

pragmatiktir. Aynı zamanda ideolojik estetik, felsefi açıdan tarihsel süreçlerin yasalarıyla,

dayanaklarıyla, yöntemsel anlamda işleyiş tarzıyla da ilgilenmiş sanatın varoluş yasalarının

içerisinde de aynı ölçüde yer almıştır.

Anahtar Kelimeler: ideoloji, toplumsal gerçeklik, estetik, idealizm, maddecilik

1 Doç. Dr. Adnan Menderes Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi A.B.D., Resim-iş Eğitimi Bölümü,

meltemsoylemez(at)gmail.com

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 736

METHODOLOGY OF IDEOLOGICAL AESTHETICS

AND ITS THEORETICAL BASIS

ABSTRACT

Methodological development of aesthetics, even after it has become an autonomous

field of science, has continued in accordance with the laws of art. However, the period in

which aesthetics moved independently from art is the process that aesthetic embraced

ideological concepts. These ideological concepts have changed the scope of aesthetics and

they have also played an important role in the analysis of art. Aesthetics has been concerned

with many phenomena and it has been correlated with social events and various disciplines.

Ideological aesthetics, especially named after enlightenment, has represented dialectical

method out of dialectical and metaphysical one and, in a sense, it derives from scientific

materialist philosophy - a reflection of bourgeois aesthetics which is the expression of social

worldview. This philosophy helps to expose the methodological evolutionary

transformations of aesthetics and the foundations of ideological aesthetics. Dialectical

materialism is Marx's teaching and this theory represents the artistic production of human -

essence of a marxist aesthetic- embracing the philosophy of history, political philosophy

and the philosophy of society in epistemological level. The art object, which is an

ontological entity, is an aesthetic object and at the same time it contains the representations

of ideas and ideologies peculiar to human beings. Ideological aesthetics has also turned into

a functional structure with social responsibilities and a means of reflecting the ideologies of

society because of its relevance to social phenomena. Ideological aesthetics has been used

by Marx and Engels both as a way to increase the functionality of scientific materialist

theory in a functional sense and to analyse societies historically. Ideological aesthetic, both

in terms of aesthetic education of society and in the sense of transforming it, is pragmatic.

At the same time, ideological aesthetics has taken place in the same way in the laws of

existence of art dealing with philosophical aspects of historical processes in terms of laws,

bases, methodological way of operation

Keywords:. ideology, social reality, aesthetics, idealism, materialism

Söylemez, Meltem. "İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları”.

idil, 6.30 (2017): 735-756.

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları.

idil 6.(30), s. 735-756.

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

737 www.idildergisi.com

A- Estediğin Metodolojisi Ve İdeolojik Estetiğin Dayanakları

A.1. İdealist Yaklaşım ve Estetiğin Yeni Tanımı

Estetik, sözlük anlamında bildiğimiz ”Eski Yunanca’da” duymak”,

“duyumsamak”, “ilk duyum” anlamlarına karşılık gelen aisthanomai, aisthesis sözcüğü ile

varolan karşısında duyarlı kişi anlamına gelen aisthetikos sözcüğünden türetilmiş felsefe

terimidir.”(Güçlü, Yolsal, Uzun, 2003:488) Estetik kelimesi, Platon’dan itibaren en genel

anlamıyla güzel, yüce, trajik ve komik konularıyla ilgilenmekteydi. 18.yy’da ise

Alexander Baumgarten’in, estetiği; duyusal bilginin bilimi olarak tanımlaması ve duyu

deneyimleri ile ulaşılan verilerin yani görüngüler dünyasını; güzelin bilimi yapmasının

ardından, estetik; farklı disiplinlerin içerisinde de yer alarak yeni metodolojisini

oluşturmaya başlamıştır.

Baumgarten’in dayandığı temel, düşüncelere dayalı aklın bilgisinin yanında

duyu bilgisini de ele almaktadır. Duyusal algının, estetiğin alanına girmesi, psikoloji ve

bilişsel bilimlerde algı kavramının önemi ve karmaşık duyu verilerinin bir göstergesi

olarak; estetiğin; teorik ve pratik alanına yansımasına neden olur. Akıl ile duyu’nun bir

bütün olarak gerçekleşmesi, estetiği; 18. yy sonlarında “estetik” terimini sadece “duyusal

algı” kuramına bağlı olarak değil; sanat felsefesini de içersine alan sanatın çözümleme

alanında özerk bir yer alır. Böylece; estetik düşüncesi, 18.yy’da akıl ve duyu algısı ile

beraber kendi yasalarını oluşturmaya başlar. Böylece, estetik; sanattan güzel’in bilimi

olarak ayrışır ve gelinen noktada sanat çözümlemesi estetik açıdan bilimsel bir nitelik

kazanmış olur.

Estetiğin kazanmış olduğu özerklik; Aydınlanma çağında toplumsal olgularla

örtüşür. İnsan gerçekliği ve dayandığı sosyal olgular, güzelin bilimi tanımlamasının

dışında yeni bir estetik algının varlığını gösterir. Yeni estetik algı gerçekliğin yansıması

veya dönüştürülmesidir. Estetiğin dönüştürülmesi, hem kendi yasaları içerisinde

oluşturulmakta hem de sanatın yasaları içerisinde ayrı bir kategori olarak yer almaktadır.

Bu da estetiğin kapsam alanını genişletmekte ve zaman zaman anlamının ne olduğu

konusunda sorgulanmasına da neden olmaktadır. Estetiğin yeni çerçevesini estetikçi

Kagan, estetiğin metodolojik gelişimini günümüzdeki sürecini “Estetik ve Sanat

Dersleri” kitabında netleştirir.

Estetik; sadece güzel-olanın bilimi değil; estetik, insanın

çevresinde yatan, insanın pratik etkinliği içinde yarattığı ve

gerçekliği yansıtan sanatta saptanabilen tüm estetik değerlerin

zenginliğini araştıran bilim’dir. Bu anlamda estetik, gerçekliğin

insanlar tarafından estetik özümlenmesinin bilimi olarak

tanımlanabilir der. (Kagan,1993:16)

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 738

Kagan Estetiğin yeni tanımı yaparken; estetiğin metodolojik gelişimi içerisinde

felsefe ile olan bağlantısı ve sanat felsefesi olarak değerini ve bu kavramı ele alan

felsefecilerden bahsetmeden edemez. Çünkü estetiğin dönüşümünü sağlayan ve aslında

yön veren bu felsefecilerdir. Özellikle belirtir ki:

Estetik, felsefi bir bilim olduğundan, estetiğin kuramsal

ilkeleri ile bilimsel yöntemi, her çağda, felsefenin somut

metodolojisine ve içinde bulunduğu dünyagörüşüne doğrudan

bağımlıdır. Bu bağımlılık, yalnızca söz gelişi, Platon ya da

Aristoteles, İ.Kant, G.F.Hegel, N.V.Çernişevski ya da V.Solovyov

gibi aynı zamanda filazof da olan, estetik düşüncesinin temsilcileri

tarafından değil,…sanat biliminden ya da kendi sanatsal yaratıcı

etkinliklerinden gelen kimselerce de kolaylıkla

saptanabilmiştir.(Kagan,1993:22)

Estetiğin metodolojisini çok iyi özümseyen, Avner Ziss ise “Estetik” adlı

kitabında, estetiğin tanımını yaparken; Kagan gibi aynı temel kaygılarla iki temel

yaklaşımdan bahseder. “Sanat ile estetiği birbirinden ayıran yaklaşımdır bu. Sanat, sanatın

evrim yasaları ile sanatın özü ile ilgilenir, estetik ise sanatta ve gerçeklikteki güzelin

bilimidir.” demektedir. Fakat Ziss, bu iki farklı yaklaşımı da yeterli bulmaz:

Bugün bilimsel öğretide estetik, dünyanın estetik

özümsemesinin bağlı olduğu yasaları genelleştirir. Bu yasalar

sanatta daha tam, daha çeşitli ve doğrudan yolla ortaya çıktıkları

için, estetik de herşeyden önce, sanatın özünü ve genel yasalarını,

sanatsal yaratıyı inceleyen bir bilim olarak kendini gösterir. Bu

sebeple de, gerçek dünyasının estetik özümsenmesi deneyini ve

çeşitli dışavurumlarını bilimsel bir yolla temellendiren bilimsel

maddeci estetiğin etki gücü, en başta, sanatın evriminde oynadığı

role bağlıdır. (Ziss, 2009:2) diyerek;

Ziss bilimsel estetiği, gerçekliğin dönüştürülmesinde hem estetik tavrı hem

sanatsal özümsemenin getirdiği sanatsal tavrı bir arada değerlendirir. Ayrıca estetiğin

dönüştürülmesinde sanatın katkısını da gerekli görür.

Bu nedenle artık sanat, estetiğin bir konusu olmuş estetikte diyalektik biçimde

sanatın içerisinde yer alan bir yöntem biçimi haline gelmiştir. Çünkü; sanatın da yasaları

sadece güzele ilişkin yasalara bağlı değildir. Bu noktada ideolojik estetiğin

anlamdırılması ve ideolojik estetiğin dayanağı olan bilimsel öğretide estetik, anlaşılması

gereken bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilimsel öğretide estetik, bilgi teorisi,

ontoloji ve bilim felsefesini de içerisine alan diyalektik materyalizme dayanmaktadır. Bu

da Marksist estetiğin tarihsel materyalist anlayışın özünü oluşturmaktadır.

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

739 www.idildergisi.com

Marks’dan önce bilimsel estetiğin yolunu açan Hegel’in diyalektik yöntemi

olmuştur. Estetiğin dönüşümü bazı filozofların estetiğe ihtiyaç duyması ve bu kavramı bir

yöntem biçimi olarak kullanmasıyla değişmiştir. Estetik kavramı; Hegel’in zihinsel,

diyalektik yaklaşımı ile Marx’ın maddesel diyalektik yöntemi felsefenin temel dayanağı

olan idealist bakış açısı ile değil; maddeci açıdan da ele alınmasını gerekli kılmaktadır.

Öncelikle Bilimsel estetiğin ortaya çıkışı iki kavram karşıtlığından meydana

gelmiştir. İdealizm ve maddecilik. Güzele ve estetiğe olan yaklaşımın bu kavram ikilisiyle

hem temellenmesi ve aynı zamanda ayrışması, estetik metodolojisinde, diyalektik ve

metafizik yöntem estetiği olarak kuramsallaşmasını sağlar. Bilimsel estetik ve bilimsel

maddeci estetik de bu kuramsal çabanın sonucudur. Bu anlamda estetiğin alanına giren

diyalektik bakış açısı, bilimsel maddeci estetiğin yolunu açmıştır. Ama bundan önce

felsefenin temeli olan idealizm2, estetiğin de ilk temel taşıdır. İdealist estetik, idealist

felsefe anlayışını destekler. İdealist estetiği ve diyalektik yöntemi kavramak için

idealizmin felsefe açısından yerini ve çıkış noktasını tespit etmek gerekmektedir.

İdealist felsefede gerçeklik, maddi güçlerde değil, idea’lar olan

düşüncelerden yola çıkmakta ve düşüncenin dışında bulunan gerçekliğin maddeciliğin

tam karşısında yer almaktadır. Böylece bu yaklaşım gerçekliğin özünü metafiziği temel

alıp gerçekliği idealara bağlamaktadır. İdealist estetik de gerçekliğin zihinsel süreçlerle

araştırılmasını öngörür. Ve kökeni Platon’a3 uzanır.

İdealar öğretisinin Platon’un bilgi görüşü ile bağlantısı

hatırlandığında, burada “mimetik bir etkinlik” olarak şekillendiği

görülür. Bu nedenle, sanatın hakkında olduğu şey ya da sanat

eserlerinde anlatılan şey Platon’un sanat anlayışı açısından çok

önemlidir. Aslında ilk defa Platon’da rastlanan “bu idealist- içerikli

2 “İdealizm*, varolan herşeyi düşünceye bağlayıp ondan türeten;

düşünce dışında nesnel bir gerçekliğin varolduğunu, başka bir

değişle düşünceden bağımsız bir varlığın ya da maddenin

bulunduğunu yadsıyan bir felsefe akımıdır.” (Güçlü,Yolsal

Uzun,2003:713) 3 “Varlığın temelini oluşturan öğeleri bulmayı amaçlayan bir bilgi

kuramı olarak onun “idea” öğretisi felsefi sisteminin merkezinde

yer alır. Ona göre idea, genel gerçeklik taşıyan yasaların kuralların,

varlık türlerini oluşturan ilkelerin değişmez, ölümsüz ve hakiki

karşılığıdır. Yine ona göre “idea”,”bilgi”, “iyi”, “güzel” ve “doğru”

aynı şeylerdir, birbiriyle özdeştirler.” ( Bozkurt, 1993:81 )Estetiği

genel olarak güzellik felsefesi ile sanat yapıtı ve genellikle sanatı

içeren sanat felsefesinden meydana gelir.”(Bozkurt,1993:82)

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 740

estetik görüşü”, daha sonra tüm idealist estetik teorilerinde faklı

şekillerde görmek mümkündür.(Tunalı, 2010: 86)

Hegel idealist estetiğin bilimsel olarak kuramsallaşmasını sağlayan ilk

filozoftur. Çünkü Hegel’in sanat anlayışı da idealizme dayanmaktadır. “Hegelin sanat

felsefesinin başlangıç noktasında idea kavramının bulunduğunu, hatta estetik teorisininde,

felsefi sisteminin yalnızca bunun sonucu olduğunu söylemek

mümkündür”.(Yıldırım,2014:53)

Hegel ile idealist felsefenin temel kaygısı olan özne ve nesne arasındaki

savaşım epistemolojik bir bakışla ayrışır. Yani filozof estetik etimolojisine epistomolojiyi

yani bilgi edinmeyi ekler. Bunu Hegel’den önce ilk yapan İ.Kant olmuştur.

“Bilen özne ve bilinen nesne arasında kartezyen felsefe

tarafından yapılmış olan ayrım, Kantçı idealizm tarafından

sürdürülür. Öznenin nesnellikten bu radikal ayrımı bağlamında, tüm

felsefe öncelikle epistemolojik bir sorgulama zemininde formule

edilir ve bilme edimi emprik verilerle iş gören biçimsel ve kategorik

bir karaktere bürünür.” (Orman, 2015:8)

Kant özne ve nesneyi birbirinden ayırmış ve bilgi edinmenin yolunu tüm algı

içerikleriyle gerçekleştirmeye çalışmıştır.

Görüldüğü gibi Hegel’e bu ortamı sunan Kant olmuştur. Alman idealizminin

babası olan Kant’ın idealizm anlayışı, düşünme ve bilme edimini, duyulur gerçeklik ile

değil; insanın bilme sürecinin apriori [deney öncesi] tüm algı içeriklerini bilmek ve her

türlü zihinsel algılamayı bilmenin koşulu yapar.

“Bu durumda Kant’ın idealizmi Platon’cu anlamıyla idealara, yani

düşünce formlarına ontolojik bir gerçeklik atfetmekten geri durur ve

onları yalnızca epistemolojik bir zorunluluk ve doğruluğun

bileşenleri olarak temellendirmeye çalışır. Kant4 bu bağlamda kendi

4 Kant’ın estetiği bu noktada priori algı noktasında sezgiseldir.

Duyu ile aklı birleştiren Kant, estetiği haz olgusu ve libidoya

dayandırır. Dolayısıylada subjektifdir. Kant güzeli, estetik nesneyi,

bilgisel kavramsal yanı ile hoş ile iyinin sınırları içerisinde alır.

Kant’ın idealist estetiği, Platon’un güzeli duyu alanına kapayarak

idea’lar dünyasında araması Baumgarten ile duyu alanının açılması

Kant ile idealist anlayışın hem epistemolojik yaklaşımla hem duyu

alanını estetiğin temel kategorisi yapmıştır. Bu yaklaşım estetiğin

nesne ve özne arasındaki ilişkilerine yeni bakış getirir. Hegel estetik

teorileride bu kavramlar üzerinden hareket eder.

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

741 www.idildergisi.com

idealizmini ‘transendental idealism’ olarak tanımlar. (Orman,

2015:10)

İdealist estetik anlayışı, Hegel’in felsefesinin temeline oturttuğu idealist

anlayış ile “diyalektik” felsefenin oluşturduğu düşünme biçiminin ve bilincin

yapılanmasıyla yeni anlamına kavuşur. Bu bilinç kavramı diyalektiğin5 içerdiği tez,

antitez ve sentez aşamalarıdır.

Kojeveye göre; “Sokrates-Platondan Hegel’e kadar diyalektik, gerçeklikte

karşılığı olmayan bir felsefi yöntemdi. Hegel de ise, bir gerçek diyalektik vardır, ama

felsefi yöntem, katıksız ve yalın bir betimleme yöntemidir ve gerçekliğin diyalektiğini

betimlemesi anlamında diyalektiktir ancak”.(Kojeve,2012:180)

Hegel diyalektiğinin üçüncü aşamasında yeralan Tin kavramı

ise hem idealist felsefesini kavrama da hem bilgi edinme sürecini

anlamamızda bir araçtır. Tinin fenemonolojisi insan bilincinin

nesnelliği bilme sürecinde alabileceği fenemonolojik biçimlerin bir

analizi ve diyalektik gelişim süreci olarak okunabilir. En yalın ve

soyut bilinç durumundan en karmaşık ve somut bilinç durumuna

doğru uzanan fenomenolojik yolculuğun kavramsal bir dökümü söz

konusudur.”(Orman,2015:112) Bilinç, Tin haline gelmiştir.

Hegel, klasik idealizmden farklı olarak sonlu maddi gerçekliği

önemsediği mutlak idealist anlayışı getirir. Hegel felsefesi, düşünce,

yaşam, kültür ve tarihi içerisine alan toplumsal gerçekliği estetik bir

form olarak sunar. Böylece estetiğini diyalektik maddeci estetik

anlayışını fenemonolojik nesnel olguların sosyal olgularla beslenen

ideolojik hareketlerin bir yansıması olarak görür. Böylece güzellik,

Tin’in dışlaşarak, nesnelleşerek, duyular dünyasında görünüşe

çıkmasıdır. (Bozkurt, 2011:157)

5 Diyalektiğin temelini oluşturan “tez: uğraklarının

farklılaşmasından once bilincin kendisiyle ilkel bir özdeşlik içinde

bulunması, yani kendinde bilinç hali; antitez: öğelerinin farklılaşmış

hale geldiğini kavrayan kendinin bilinci aşaması sentez:bilinç,

kendini gelişmesinin uğrakları içinde group tanır. Böylece, birinci

ve ikinci aşamaların bütün özellikleri, üçüncü aşama içinde bir

organik birlik içinde halinde kapsanmıştır. Bu sonuncu aşamada,

bilinç Tin haline gelmiştir ve genelin ve evrenselin ifadesi olarak

akıl ortaya çıkmıştır.” (Hilav, 2014:105)

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 742

Hegel’in Tin kavramı, felsefesinin temelini oluşturur. Bu noktada da Hegel

estetiği tıpkı felsefesi gibi geist/tin/idea anlayışına dayanır. Aynı zamanda Hegel’in felsefi

sistemini anlattığı kitabı “Tinin Fenemolojisi”nde, fenemonolojisinin onun mutlak

idealizmine giden fenemonolojik yol olarak anlaşılabilir…Hegelci bağlamda mutlak

idealizme ancak fenemonolojik bir çözümlemeyle girilebilir.”(Orman, 2015:158)

Hegel, öznenin dış dünyada algıladıklarını betimleme yöntemi olarak

kullanılan fenemonojiyi mutlak idealizm içinde kullanmıştır. Böylece bu yöntem

üzerinden kavram ve yöntemlerini geliştirmiştir. Diyalektik yöntemde bunun kanıtıdır.

Bu anlamda Hegel, bireysel duyu algısına ve

Kant’ın önermeleri içerisinde olan arzu veya

estetik beğeni gibi öznel yargıların yanı sıra sanat

eserinin dışsal olarak mevcut olan şey’lerin Tin için varolabileceği

ikinci bir biçim akıl ile salt teorik bağıntıdır” diyerek; aynı zamanda

şeylerin teorik incelenişi, onların bireysellikleri içinde

tüketilmeleriyle, onlar aracılığıyla kendini doyurmayla ve duyusal

bir biçimde kendini sürdürmeyle değil, fakat onların tümellikleri

bakımından bilgilerine ulaşmakla, onların iç özünü ve yasasını

bulup çıkarmakla ve onları kavramlarına göre tasarlamakla ilgilidir.

“der.(Hegel,2012:37)

Hegel’in fenemonolojik verilerle özne ve nesneyi dış dünya ile kurduğu

ilişkilerde deneyimleme yöntemi, yani özne bilincinin dolayımsız edindiği bilgidir. Bu

anlamda metafizik değil; fenomenlerin bilincini içermektedir. Hegel’in öznenin bilinci

üzerine kurulan yöntemi yani fenemonolojik yöntemi, ideaları özlerin dışsal verilerle

ilişkisiyle deneyimlendiği bir alan olarak ortaya koyar. Bu yol mutlak gerçekliğe giden

yoldur. İdealist estetik yaklaşımı bu deneyimleme de estetik algının nensel bir

yansımasıdır. Böylece estetik algı da kültür, tarih ve dış dünya etkileşimleriyle ortaya

çıkan gerçeklik, idea cinsinden olsa da mutlak ruh, Tin veya Geist olarak adını verdiği

mutlak akıla bağlıdır.

İdealist estetitiğin varoluşu, mutlak ruhun kendini gerçekleştirmesi için dışşsal

olaylara dayanarak; estetiğin dışsal bir deneyim alanında kendine bir yol bulması ve

maddeci estetik anlayışın temelinde yatan diyalektik materyalizme dayanmaktadır. Bu

yöntem estetiğin bilimsel maddeci bir bakış kazanmasına, toplumsal ve dışsal etkenlerle

ideolojik sanatın oluşumuna katkı sağlamıştır.

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

743 www.idildergisi.com

A.2. Bilimsel Maddeci estetik

Estetik düşüncesi sanatın kuramsal ve tarihsel olarak çözümlenişindeki birliği

kuran Hegel’in büyük çabaları sonunda şunu ortaya çıkarmıştır. Estetiğin evrimi, Hegel’le

değişmiştir. Fenemonolojinin estetiğin alanına girerek; özlerin bilinci ve dolayısıyla

öznenin bilincini öne çeken ve bunu betimlemek için gerçekleştirdiği yöntemler sadece

Hegel’in değil bir çok düşünürün fikirlerinin ifadesinde bir yöntem teşkil eder. Bu yöntem

estetik nesnenin öz niteliğini değiştirmiş ve kuramsallaşmasını sağlamıştır. Estetiğin

kendini oluşturma tarzını önemsediği kadar estetiğin öbür bilimlerle bir bağ kurmasının

da yolunu açmıştır.

Hegel’in ortaya koyduğu diyalektik yöntem ile estetiğin yasaları tarihsel

boyutta nesnel yasalara bağlanma ihtiyacı duymuş ve insanın tüm yaşamsal koşullarını

içine alan maddi ve subjektif fenomenlerde estetiğin yasalarına dahil olmuştur. Artık

sadece güzelin kaynağı olan tanrı veya mutlak zihinde değil; insan bilincinde yatmaktadır.

Bu durumun metafizik olmaktan çıkması Aydınlanma çağı ve 1840’lardaki Marx’ın

toplum öğretilerinin çabalarının sonucunda gerçekleşir. Hegelin diyalektiği ve Marx’ın

maddeci toplum anlayışı eş zamanlı bir gelişme göstermektedir. Böylece Bilimsel

maddeci estetik kuramının Marx’ın toplum öğretilerinin çabalarıyla eşzamanlı gelişmesi,

Bilimsel maddeci estetik kuramını diyalektik materyalizme taşımasına yardımcı olmuştur.

Bilimsel maddeci estetik kuramı, 1840’larda Marx’ın toplum öğretisinin öbür

görünümleriyle birlikte aynı zamanda oluşmaya başlar. Karl Marx’ın gençlik yazılarında,

estetik biliminin bazı temel sorunlarına el atmış olduğunu görmekteyiz. Daha sonra 1845-

46’da Karl Marx ve Friedric Engels, “Alman İdeoloji’sinde” toplumsal ve sanatsal

kültürün gelişme yasalarını oluşturduklarını ve yeni estetik üzerine fikirlerini yazdıklarını

görmekteyiz. Marx ve Engels’in bu fikirleri 1933’te yayımlanan “Sanat ve Edebiyat

Üzerine” adlı yapıtları, estetik düşünce tarihi ile bilimsel maddecilik ve tarihsel

maddeciliğin temelleri hakkındaki düşüncelerinden oluşur.

Marks ve Engels, örneğin; “Sanat ve Edebiyat’ta” maddi hayattaki üretim

tarzı toplumsal ve entellektüel hayat süreçlerini belirlediğini ve insanların bilinçlerinin

varlıkları değil, toplumsal varlıkları bilinçlerinin belirlediğini yazar. Toplumsal devrimin

ardından iktisadi üretimin el değiştirmesi maddi dönüşümün getirdiği çatışmaların ve

ideolojilerin toplumdaki her üretim sürecini etkilemesinden bahsederek politika, din,

sanatı veya hukuku bu süreçlerle bağlantılmaktadırlar. Ayrıca din ve felsefenin tarihsel

sürecini, tarihsel ve maddi üretimi toplumun varoluşunun temeli olarak görmektedir.

Marks şöyle der: Fikirlerin, kavramların, bilinçliliğin üretimi,

ilkin insanların maddi etkinliği, maddi bağlarıyla, gerçek hayatın

diliyle sıkı sıkıya örtülüdür. İnsanların bu aşamada beliren kavrayış,

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 744

düşünüş ve zihni alışverişleri, maddi davranışlarının dolaysız akışı

şeklinde görülür. Bir halkın, politika, hukuk, ahlak, din, metafizik

dilinde anlatımını bulan zihni üretim için de geçerlidir aynı fikir

(Marks, Engels,2016:20)

Marks insanların kendi kavram ve fikirlerinin üreticisi olarak görür ve

bilinçlilik kavramını öne çeker. Ancak “hayatı bilinçlilik değil, bilinçliliği hayatı

belirler.”ifadesini kullanır. (Marks, Engels, 2016:20) Böylece Marks, her türlü bilinç

durumunun fenemonolojik bir bakışla öznenin bilincinin bilimi olarak gerçekliğin

kendiliği değil; dünya deneyimleri ile kazanılan bir bilinçten bahsetmiş olur.

Marksist estetik anlayışının temelinde de bu bilinç bilgiye dayanan ve

deneyimlenen bilgi objesi yatar. Bu bilgi yaratılan gerçekliğe ve deneyimlenen bilgiye

dayalı bir gerçekliktir. Sanat bu gerçeklikten yola çıkarak İnsanın toplumsal süreçleri

içerisine alır ve bütün olarak toplumsal ilişkilerle belirlenen maddi üretim güçlerinin

tarih, felsefe, din, sanat, politikanın ve hukukun üretim süreçleriyle ilişkilenen

femonenlerle ilgilenir.

Michel Lequene de “Marksizm ve Estetik’te” Marksist estetiği kaynağını şöyle

vurgular:

Gerçeklik sorunu XIX.yy’ın edebiyat sorunudur ve bunun nedeni

çok açık olarak görmekteyiz. Gerçeklik, yapı olarak maddeci olan

burjuva sınıfına özgü bir anlatım biçimini teşkil eder. Gerçeklik bu

sınıfın eseridir. Üst düzeydeki sanat temsilcileri bu biçimi

kullanarak ona en üst düzeydeki sanatsal gösterilerini sunmuşlardır,

önceleri savaşçı eleştiriler şeklinde, sonraları yükselişinin eleştirel

düşünceleri olarak, sonunda çöküşünün keskin otokritiği olarak

karşımıza çıkmaktadır. ”(Lequenne,2000:35)

Marks’tan sonra bilimsel maddeci estetik anlayışı

yaygınlaşmıştır. Bunu Kagan Bilimsel maddeci estetik tarihinde

görülen önemli özelliklerinden biri de, dünya estetik düşüncesi

içindeki konumunu önemle yaygınlaştırmış ve pekiştirmiş olmasıdır.

Kesin olarak söylemek gerekirse, bilimsel maddeci estetik, daha

baştan uluslararası bir ölçekle ele alınmıştır. Daha 19.yy’da, Rus

G.Plehanov, Alman Franz Mehring ve Fransız Paul Lafargue,

bilimsel maddeci estetiğin daha ileriye doğru getirilmesinde önemli

katkıları olmuştur. 1930’larda bilimsel maddeci estetik, İngiltere,

Fransa, Bulgaristan ve Çekoslovakya ile yurt dışında etkinlikte

bulunan Alman ve Macar bilimcilerin çalışmalarıyla büyük bir

sıçrama göstermiştir diyerek vurgular. (Kagan, 1993:44)

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

745 www.idildergisi.com

Bunun dışında en önemli katkı Plehanov tarafından yapılmıştır. Bilimsel

maddeci estetik tarihindeki bir ileri aşama Leninle belirlenir. Toplumcu bir düzen kurma

kaygısıyla kendi bilimsel algı alanı içinde estetik sorunsalına önem vermiştir.

Devrimden sonra, toplumun yeniden kurulma sürecinde, bilimsel maddeci

estetiğin daha ileriye doğru geliştirilmesi için her zamankinden daha elverişli koşulların

doğmasına olanak sağlamış ve bilimsel maddeci estetik bakış açısına ilgi artmıştır.

İdealist ve pozitivist anlayış değişim sürecine girmiştir. Sanat artık gerçekliğin

yansıtılmasının ve gerçeklik biligisinin bir biçimi olarak kavranıyor, estetik kuramı

doğrultusunda “gerçeklik” kategorisine dönülüyordu. Toplumcu gerçekçi anlayışı ön

plana çıkmaktaydı. Bunun yanısıra Bilimsel maddeci estetik sadece toplumcu gerçekçi

anlayışı öne çekmiyor “dünya estetik düşüncesi içindeki konumunu önemle

yaygınlaştırmakta ve pekiştirmiş olmaktaydı.”(Kagan, 1993:44)

Bilimsel maddeci estetik anlayışa diyalektik yöntemin katılması tarihsel süreç

içerisinde kendiğiliğinden gerçekleşmiştir.

Marx öncesi felsefe tarihinde, maddeci dünya görüşü ile diyalektik

yöntem birbirinden ayrı olarak geliştirilmiş ancak diyalektik

maddeci görüş bu ikisini bütüncül bir birlik içinde bir araya

getirmiştir. Bilimsel maddeci estetik, o güne kadar estetik düşüncesi

tarihinde hiç bilinmeyen maddeci diyalektikte, metodolojik bir

temele kavuşmuştur. (Kagan,1993:45)

Bilimsel maddeci yöntem tarihsel gelişim aşamasında gerçekliğin ortaya

konmasında önemli bir yöntem olmuştur. Bu noktada bilimsel maddeci estetik anlayışı,

gerçekliğin ifadesinde kuramsal genellemeler yapmakta ve hem sanatın tarihsel sürecini

değerlendirmekte hem de güncel sanatın durumunu yorumlamaktadır. Bu yöntem, estetik

biliminin yasalaşmasında estetik görüşlerin bir araya gelmesinde ve estetik düşünce

sisteminin oluşmasında önemli olmasının yanı sıra bunlara bağlı olarak; metodolojisinin

ilkeleşmesinde etken teşkil etmektedir. Ayrıca sosyal sorumululuk kapsamında toplumun

sanatsal gelişmesinin öneminin vurgulanması ve bireylerin estetik eğitiminin önemini öne

çekmektedir.

B- Estetiğin ideolojisi

Estetik ve ideoloji6 kavramları modern toplumları simgeler. Çünkü ideoloji

çağı, geleneksel toplumların çöküşünden sonra ortaya çıkmıştır. İdeoloji, toplumu yansıtır

6 “İdeoloji terimi, ilk olarak 1796 yılında Fransız filozof Destutt de Tracy

tarafından, düşüncelerin ve duyuların, bunların ortaya çıkışlarının,

birleşmelerinin ve yarattığı sonuçların sistematik olarak incelenmesiyle

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 746

ve gerçekliği temsil eder. Bu anlamda da tarihsel süreç içerisinde Aydınlanma çağında

Marx7 ile yaygınlaşan ideoloji kavramı, Alman İdeolojisinde

8 materyalist tarih görüşünü

simgelemiştir. Politik anlamda ilişkisinin yanında sanat ile olan ilişkiside bu süreçte

kuramsallaşır.

Başlangıçta mümtaz bir bilim, düşüncelerin ortaya çıkışının,

bir araya gelişinin ve yayılışının sistematik bir açıklamasını sunarak

genel olarak bilimsel bilgi için bir temel öne sürecek ve özel olarak

da toplumun doğal düzenlenişini kolaylaştıracak bir düşünceler

bilimi olarak tasavvur edilen ideoloji, diğerleri gibi bir yönelim

haline geldi ve cumhuriyetcilikle olan ilişkisi nedeniyle felsefi

iddialarına gölge düştü. Kavram modern toplumların doğuşunu

imleyen toplumsal ve siyasal çalkantılar bağlamında Aydınlanmanın

ideallerini geliştirme teşebbüsünün bir parçası olarak ortaya çıktı.

(Tompson, 2013: 46)

En genel anlamıyla ideoloji, siyasi ya da toplumsal eylemi

yönlendiren düşünce, inanç ve görüşler sistemi; bir topluma bir

döneme ya da toplumsal bir sınıfa özgü inançlar bütünü; bir

toplumsal duruşu veya durumu yansıtan düşünceler dizgesi; insanın

kendi varoluş koşulları ve ilişkilerinden doğan yaşam tarzlarıyla

iligili tasarımların tümü olarak tanımlanır. (Bağlı,2010:27)

İdeoloji sadece düşünceler bilimini değil, düşüncelerin kendilerini de ifade

etmektedir. Toplum içerisinde siyasi hareketleri temsil etme yanında ideoloji, aslında

kavram olarak toplumsal ilişkilerin ve değer sistemlerinin yansıması olmakta ve bu

ilgilenecek yeni bir bilim projesini tarif etmek için kullanmıştır.”

(Tompson,2013:4)

7 Fakat Marx ideoloji terimini olumsuz anlamda kullanmıştır.” Marks’ta ideolojinin kötüleyici anlamı iki unsurdan oluşuyordu. Birincisi, ideoloji

idealizmde sorunlu bir felsefi yaklaşım olmalıydı. İkincisi, ideoloji

toplumda kaynakların ve iktidarın eşitsiz dağılımıyla

bağlantılandırılıyordu.”( Eagleton ,1996:11)

8 Bu görüşte insanların kendi maddi ihityaçlarını karşılama biçimi toplumun kalanını belirliyordu. Toplumsal süreç maddi ihtiyaçlar olan beslenme

barınma vb. İhtiyaçları kapsamaktaydı. Bu ihityaçlarda bir emek sürecinde

ortaya çıkmaktadı. Marx buna “maddi pratik” demekteydi. Böylece ideolojide maddi pratik’den oluşmaktadı.”Düşünceleri ideolojiye dönüştüren

şey, bu düşüncelerle, emek sürecini karakterize eden toplumsal ve ekonomik

ilişkilerin çelişkili doğası arasındaki bağdı.” (Eagleton,1996:14)

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

747 www.idildergisi.com

durumda gerçekliği düşüncelerle yansıtmaktadır. Varoluşsal anlamda bireyin

temsiliyetinde, bireyin varlıksal nedenlerini de içerisine alan geniş bir yelpaze de

sunmaktadır.

İdeoloji iki ana eksende tanımlanan bir kavramdır. İlki siyasi

ya da toplumsal eylemi yönlendiren düşünce, diğeri de düşünce

biçimini belirleyen epistemolojik ve metodolojik içerimli yapısal bir

durumdur. Ancak bizim burada sanat ile ilişkisini kurduğumuz da bu

ikincisidir. Toplumu doğal bir temelde düzenleyen ve makul

özlemlerin uyumluluğu içinde yasal bir çerçeveye oturtan ve bu

çerçevede onun gereksinimlerini ortaya koyan

yaklaşımdır.(Bağlı,2010:30)

Politik anlamda erken burjuvazi içerisinde yer alan estetik

kavramları siyasi, toplumsal olanla örtüşmekte ve egemen

ideolojinin oluşmasında belirleyici olmaktadır. Yani estetik

kategorisinin değişen değer ve anlamları, Avrupa burjuvazisinin

siyasi egemenlik mücadelesinde örtük bir şekilde devrede

bulunmuştur. Tarafsız bir kavram gibi görünmesine rağmen; estetik,

modern sınıflı toplumların gereksinim ve çıkarlarına ideolojik bir

tutarlık verme konusunda önemli rol oynamıştır. (Eagleton,1996:11)

Bu anlamda sanat’ta ideoloji, sanatsal kuramın yanında ideolojik söylemlerin

de aracı olmuştur. Yani hem gerçekliğin hem de öznel ifadenin yansıması olarak varlık

bulurken; estetiği temsil eden özne ve nesne ideolojik bağlamda bir bilgi öğesi olarak

karşımıza çıkar. Bu gerçeklik insansal bilgiyi içerdiğinde insanın ideolojilerini gösteren

edimsel bir ifadeyi yansıtır. Ama öznel bir fikri içerdiğinde özne’nin duygusunu

içermektedir.

İdeolojik sanat’ta gerçeklik ile ilişkilidir. Çünkü toplumsal gerçekçi kuramının

en önemli aracıdır. İdeolojik sanat adının konmasında etkili olan bu kuramın mimarları

Marx ve Engels’dir. Bu düşünürlere göre ideolojik sanatın koşulu toplumcu gerçekçilik

kuramıdır. Toplumcu gerçeklik kuramı estetiğe yeni bir kategori olarak girmiş ideolojik

sanatın koşulu olmuştur.

Yeni bir estetik teori olarak ve sanat kuramının ifadesi olan estetik, teoriksel

anlamda estetiğin gerçeklik sorununu ve onun varlık probleminin dayanaklarından biri

olan bilgiyi ön planda tutarak toplumsal gerçekçi anlayışı temsil etti. Bunu en net ortaya

koyan ve savunan Marx olmuştur. Bu nedenle Marksist estetiğin dayandığı estetik

anlayış toplumsal gerçeklik anlayışı ile ilgilidir. 19. yy başlarında ortaya çıkan gerçekçilik

kavramı Sovyet devrimi sürecinde yani Stalin döneminde “toplumcu gerçekçilik” akımına

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 748

dönüşmüştür. Akımı Luçaranski, Phelanov, Çernşevski, Marx, Lenin vb. gibi düşünürler

temsil eder.

Toplumsal gerçekçiliği estetik gerçeklik olarak tanımlayan İsmail Tunalı,

“Estetik gerçeklik, kendine özgü bir gerçeklik olup bu, insanlaştırılmış,

toplumsallaştırılmış bir gerçekliktir.” Demektedir. (Tunalı, 2010:59) Ünlü Marksist

estetikçi Hans Koch’da şöyle demektedir:

“Marksist-Leninist estetikte biz daima şöyle bir belirleme ile karşılaşıyoruz:

Sanat, Gerçekliği özel bir yansıtma biçimidir. Bu söz, materialist yansıtma teorisi

anlamında tartışmasız doğrudur. Bu teoriye göre gerçeklik önde gelir, onun yansıması,

onun taklidi ise bundan sonra gelmektedir.”(Tunalı ,2010:57)

Marks’ın ideolojik kuramına karşı Althusser ise sanatın tamamen ideolojiye

indirgenemeyeceğini iddia eder. Sanatın ideolojiyle özel bir ilişkisi olduğunu ancak;

“İdeoloji, insanın gerçek dünya da deneyimlediği imgelemsel

biçimleri ifade ettiğini belirterek; Sanat ideolojinin içindedir; ancak

aynı zamanda onunla arasındaki mesafeyi, içinde olduğu ideolojiyi

hissetmemize ve algılamamıza izin verdiği noktayı denetim altında

tutar. Sanat bunu yaparak ideolojinin gizlediği hakikati bilmemizi

sağlamaz.” (Eagleton, 2015:32.)

Çünkü; Althusser için bilgi katı anlamda bilimsel bilgi anlamına gelir. Marx için

ise toplumsal gerçeklik kuramı, ideolojik sanat’ın ön koşuludur.

Althusser’in yorumu da sanatı ideolojinin içerisine dahil etmektedir. Fakat

sanatı sadece ideolojiye indirgeyerek alanını daraltmaz. Sanat sadece duygunun değil;

bilgi içeren bilinçli aklın da ifadesi olarak görür. Bu anlamda duyu biliminin karmaşık

yapısında tanımlanamayan bir süreç izleyen estetik, hem doğa olaylarını içerisine alan

hem de sanatçının duygu dünyasını da kapsayan bir deneyim alanıdır. Bu yüzden her türlü

deneyim alanını kapsamaktadır.

İsmail Tunalı “sanatın doğal görünüşlerinin doğa olaylarını ve doğal insan

yaşam görevlerini içine aldığı yerde bile, toplumsal niteliğe sahip olduğunu estetik

duyumların ve sanatın, yalnız toplumsal ilgileri değil; aynı zamanda insan için toplumsal,

tarihsel olarak meydana gelen doğa varlığını da yansıttığını” (Tunalı, 2010:59)ifade

ederek estetiğin hem duyusal im’leri hem de toplumsal deneyimlerin imgesel biçimlerinin

estetikten bağımsız olamayacağı konusunda aynı görüştedir.

Böylece sanat dolaylı olarak toplum ideolojilerinin bir yansımasıdır.

İdeoloji’nin sanatın içerisine dahil edilmesi bilinçli özne tarafından yapılır. Fakat zaten bu

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

749 www.idildergisi.com

duyulur algının karmaşık sürecinde farkında olmadan da gerçekleşmektedir. Çünkü

“Sanat üst yapının bir parçasıdır. O da döneminin ideolojisini yansıtacak, bilinçli ve

bilinçsiz olarak egemen sınıfın çıkarlarına hizmet edecektir. O halde toplumun alt yapısı

üst yapısını ve dolayısı ile ideolojisini belirleyecek ve sanat eseri de bu ideolojiyi yansıtan

bir yapıt olacaktır.” (Moran, 2013:44)

İdeolojiyi sanatın bir parçası olarak gören Marksizm için sanat, toplumsal

“üstyapının bir parçasıdır. Üstyapı aynı zamanda Marksizm’in ideoloji olarak adlandırdığı

toplumsal bilincin belli biçimlerini de içerir. İdeolojinin işlevi de toplumdaki egemen

sınıfın gücünü meşrulaştırmak; nihai çözümleme de bir toplumdaki egemen sınıfın

düşünceleridir.” (Eagleton, 2015:20)

Kuramsal olarak ele alındığında ideolojik estetiğin şifresi toplumsal gerçeklik

kuramıdır. Gerçeklikle ilişkilenir. Bunu savunan düşünürler toplumun siyasi ideolojilerini

ve toplum ideolojilerini de kapsama dahil ederler. Toplumsal gerçekçilik kuramının

sanata kuramsal yansıması ilk olarak Marx ve Engels’in metinlerinde yer alır. Aslında

Marx ve Engels sanat kuramı adı altında ilkeler koymasalarda, yazınsal metinlerinde

sanatın toplumdaki işlevselliği ve belli bir kitleyi temsil eden üretici ve alıcı ilişkilerine

işaret ederler. Marks’a göre sanatçı toplumun içerisinde bir varlık olarak yapıt üretir.

Doğadaki varlığı değil; insan üretimi olarak varlığı temsil eder. Bu anlamda estetik nesne

insanı temsil eden insana özgü yeni gerçekliği temsil etmektedir.

Marks’ın ifadesi, Üretim, ihtiyaca maddi bir nesne sağlamakla

kalmaz, o maddi nesne için bir ihtiyaç da doğurur. Tüketim, kendi

ilk doğal kaba ve dolayımsız halinden sıyrıldığı zaman bir talep

biçiminde nesne yoluyla ortaya çıkar. Nesneye duyulan gereksinme,

o nesnenin algılanışından doğar. Sanatın nesnesi de sanat duyusu

olan ve güzellikten haz alabilen bir izleyici kitle yaratır. Onun için

üretim, özne için bir nesne üretmekle kalmaz, ama nesne içinde bir

özne üretir.(Marx-Engels-Lenin, 2006:83)

Onların düşünceleri, tarihi maddecilik öğretileri ile sanatı belli bir yere

(üstyapıya) oturtmak ve bazı sanat eserleri hakkında fikirlerini açıklamaktır. Ancak daha

sonraki Marksist estetik adı altında kendinden sistemleşen sanat ve estetiğe ait yeni ilkeler

ortaya koydular. Marx ve Engels dışında bu sorunlarla ilgilenen Plehanov, Troçki,

Lunaçarski Marks’ı takip eden fikirlerini devam ettirdiler. Bu konuda en iddialı olan

G.V.Plehanov’dur. Plehanov Marksist öğretiyi estetik kuram haline sokmaya çalışmıştır.

“Plehanov, sanatın doğuşu, sosyal sınıflarla sanat eserleri arasındaki ilişki,

estetik zevk ve fayda gibi sorunlar üzerine eğilmiş ve marksist felsefenin temel fikri olan,

olayları maddi ve ekonomik nedenlerle açıklamak ilkesini bu sorunları aydınlatmak için

kullanmıştır.”(Moran, 2013:47)

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 750

Plehanov için sanat bir araç değildir. “Estetik, içgüdüsel bir olgudur ve

sanatçı, sanatsal yaratıcılık açısından özgürdür. Ona göre sanatçı aynı zamanda gerçeği

yansıtan kişidir. (Acar,2012:125) Çoğu toplumcu gerçekçi düşünür sanatı, ideoloji

açısından bir araç olarak görürürken Plehanov onlardan ayrılmaktadır. Plehanov şöyle

der:

Her devrin artistik yaratış tarzına ait özellikler, bu yaratışın

ifade ettiği toplumsal psikolojiye daima sıkıca bağlı bulunur. Her

devrin toplumsal psikolojisi, daima o devrin toplumsal ilişkileri

tarafından şartlandırılır. Bu bütün sanat ve edebiyat tarihinin açıkça

ispat ettiği bir olgudur. İşte bunun içindir ki, herhangi bir edebi

eserin sosyolojik eşdeğeri hakkındaki tanım, eleştirmen bu eserin

estetik meziyetlerini değerlendirmekten kaçındığı takdirde, eksik ve

dolayısıyla yanlış olur. (Plehanov, 1987:11)

Plehanov’a göre ideoloji ve sanat arasındaki yakınlık Marksizm’in genel

ilkeleri içerisinde de yer alır. Çünkü Marks’ta Toplumsal sınıfların etkileşimini önemser

ve sanatın bu toplumsal sınıfların içerisinde varolan ve dolaylı olarak ideolojilerin

etkisiyle toplumsal bir sanat anlayışından bahseder. İdeolojiler düşünceleri temsil ettiği

için sanatta düşünceleri temsil etmiş olur. Bu düşünceler de toplumcu gerçeklik anlayışı

çerçevesinde ilkeleşir.

Marksist estetiğin en önemli savunucularından olan Gröygry

Lucaks’a göre sanat bir yansıtmadır. Ve yansıtma yöntemleri ikiye

ayrılır: Gerçekçilik ve doğalcılık. Bunlardan birincisi sosyal

gerçekliği yansıtabilir, ikinicisi yansıtmaz. Lukacs daha sonra, Gorki

gibi, gerçekliği de ikiye ayırır: Eleştirel gerçeklik ve toplumcu

gerçekçilik olmak üzere.(Moran,2013:53)

Lukas’ın toplumcu gerçekçiliği eleştirel gerçeklikten farklı

değildir; her ikiside toplumsal gerçekliğin özünü yansıtır. Ne var ki

toplumcu gerçekçilik ancak sosyalist bir toplumda uygulanabilecek

bir yöntemken eleştirel gerçeklik hem sosyalist hemde sosyalist

olmayan toplumlarda, hem de sosyalist toplumların başlangıç

dönemlerinde kullanılır.(Moran,2013:60)

Toplumsal gerçekçiliği eleştirel kuram bağlamında savunan ve Marksist

sosyalist anlayışı temel alan ve sanatı ideolojik boyutlara oturtan Frankfurt okulu bu yeni

gerçekliğin yasalara oturtulmasında önemli bir katkı payı sağlamıştır. Özellikle Adorno

ve Benjamin, Horkheimer’ın estetik ve ideoloji bağlantısına yaklaşımları ve Eagleton’un

kuramsal çerçevenin oluşmasında etkisi büyüktür. Edebiyat ve eleştiri kuramlarında da

etkili olan ideolojinin katılımı estetiğin genel yasaları içerisinde harmanlanır. Bu

bağlamda Eagleton “Estetiğin ideolojisi,” kitabında estetik ideoloji ve siyasi toplum

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

751 www.idildergisi.com

arasındaki karmaşık ilişkileri ele almakta, Kant’tan Adorno’ya ve postmodernizme dek

estetiği ve estetiğin ideolojiyle olan bağlantısını değerlendirmiştir. Eagleton’a göre

estetikte kültür gibi çelişkili bir olaydır:

bir yanıyla sınıflı toplumların işleyişinde gizli bir strateji işlevi

görürken, öte yandan alternativ düşünme ve hissetme tarzlarını

ortaya çıkararak; bu toplumlara yönelen güçlü bir eleştiriye katkıda

bulunmaktadır. Aynı zamanda estetik, belli bir anlamda

anlaşıldığında, bu egemen ideolojik biçimlere karşı umulmadık

ölçüde güçlü bir tehdit ve alternative sağlamaktadır ve bu anlamda

büyük ölçüde çelişkili bir fenomendir. (Eagleton, 2010:11.12)

Eagleton dışında Louıs Althusser’in ideoloji konusundaki yorumları dikkat

çekmiştir.

Althusser, toplumsal gerçekçiliği ve onda meydana gelen

değişikliği ekonomik düzeydeki değişikliklere indirgemez. Çünkü

toplumsal gerçeklik üç ayrı düzeyden oluşur. Ekonomik, politik ve

ideolojik. İdeoloji kendine özgü bir özerkliği ve öteki düzeyler

üzerinde etkisi olan belirleyici bir üst yapı kurumudur. İdeoloji,

maddi altyapının üzerinde uçuşan bir “fikirler bulutu” değildir;

kendisi de bir bakıma maddidir, çünkü kilise, aile, okul ve parti gibi

kurumların maddi pratiğinde üretilir. Bu kurumlara Althusser

ideolojik aygıtlar” demiştir. (Althusser, 2014:28)

Althusser’de Marks’ın estetik anlayışını destekler. Marks’tan farklı olarak

İdeolojiye bireylerin bilinç düzeyi olarak değil; toplumsal yapı açısından ele alır.

Toplumu farklı pratiklere ayırarak Marks’ın tarihsel materyalizminden faydalanmıştır.

Bu anlamda ideolojiye daha bütüncül yaklaşmaktadır.

İdeoloji kavramının farklı ayakları, Hegel’den Dilthey’e

Simmel ve Scheller aracılığıyla Max Weber’e ve yeni Kant’çılara ve

dolayısıyla Lukacs, Goldman ve Mannheim’e kadar uzanan

dolambaçlı yolu izler. Bu soy çizgisinin başlangıç noktası, Hegel’in

kavramı içinde uzanır, Tin ile olan ereksel birliğine kadar zihin- bu

kavram- sürekli olarak, diyalektik süreçler sayesinde, dünya (Tarih)

içinde açık biçimde kendisini somutlaştırır. Hegel söz konusu zihne

“nesnel biçim” demektedir. Uzun süre ideoloji çalışmaları nesnel

zihin araştırılmasının dışına çıkamamamıştır.(Gustafsson, Lumley,

Bluhm, Mclennon, 2014:92)

Gerçekçilik kuramının Hegel’in nesnel biçim kavramının bir uzantısı olduğu

görmekteyiz. Marks, Hegel’i incelemiştir. Hegel, bilincin nesnel bilgiye ulaşmanın akıl

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 752

yoluyla gerçekleşebileceğini savunur. Bilinç akıl yoluyla dünyayı ve toplumsal hayatı

kavrar. Ve gerçek bilgiye yani topluma ait bilgiye ulaşır. Bu durumda bilinç Marks’ında

ele aldığı toplumun bilincidir. Bu anlamda Marks’ta Tolumsal gerçeklik anlayışının

temellerini atmış olur.

Toplumsal bir bilinç boyutunda estetik, öznel fakat nesnel bir uygulamadır.

Sanatın evrim yasaları içerisinde estetiğin varoluşsal rolü ve de estetiğin yeni ilkeleri

toplumsal boyutta bilimle, gerçeklikle ve ideolojik anlamda ahlak, siyaset, felsefe ve din

ile ilişkilidir. Bilimsel estetik algısı daha sonra ideolojik anlamda Marks’ın getirdiği

bilimsel maddeci estetik anlayışına zemin oluşturmuştur. Hegel’in diyalektik yöntemi

akıl yoluyla ulaştığı toplumdan beslenen nesnel bilgisi, Marx’ın maddeci anlayışı ile

birleşmiştir.

Bilimsel estetikte, gerçeklik karşısında insanın koyduğu estetik

tavrın, maddi ve manevi yaşamın çeşitli alanlarında sanatın yarattığı

çok yanlı ve güçlü bir etkiyi, gerçekliğin dönüştürülmesinde sanatın

katkısını gerekli görür. Bilimsel öğretide estetiğin temel ilkelerinin

her şeyden önce sanatsal pratiğin genelleştirilmesine dayanmasının

nedeni de budur. Bu estetiğin asli görevi, modern sanatın kuramsal

yorumuna girişmek, ama bunun yanı sıra da onun üzerinde belli bir

etkide bulunmaktır.( Ziss,2009:2 )

Aslında Bilimsel maddeci estetik kuramı, sanatın yasaları içerisinde yeralan

biçim ve içeriği açığa çıkarma şeklidir. İdeolojik estetik, toplumsal öğretileri, diyalektik

süreçleri, idealizm ve maddeci felsefenin arasında yer alır. Her ikisini de yansıtır. Bu

anlamda İdeolojik estetik, estetiğin diyalektik ve metafizik ifade biçimlerinden diyalektik

yöntemi temsil eder. Ve bir anlamda Toplumcu dünya görüşünün ifadesi olan burjuva

estetiğinin yansıması olan bilimsel maddeci felsefesinden gelmektedir.

Estetiğin metodolojik gelişimi sanatsal çözümleme yanında toplumsal ve psişik

imgelerin yansıması ile bilimsel maddeci öğretinin aracı olur. Bilimsel maddeci yöntem

toplumsal gerçekliğe ulaşmanın yoludur. Bu estetiğin metodolojisi içinde geçerlidir.

Estetiğin süreçteki gelişimi pedagoji, psikoloji, sosyoloji, sanat ve felsefe gibi alanlarla

etkileşirek ideolojik bir boyut kazanır.

Zaten her sanatçı kendisine ait yöntemsel bir hesaplaşmanın

içindedir. Onun içinde epistemolojiye yedeklik veya onunla beraber

varolan bir ideolojinin varlığı yadsınamaz. Hatta her sanatçının

kişisel ufkunu belirleyen bir ideolojinin varlığı da gereklidir. Ancak,

bir toplumsal ve siyasal proje olarak verili bir duruma öykünme

çabası, sanatsal etkinliği sınırlayan, etkinlik alanını daraltan bir

pozisyona neden olacaktır. Sanatçı ideolojik belirlenimleri sanatsal

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

753 www.idildergisi.com

etkinliği ile varoluşsal bir koşutluk içinde değerlendirmez. (Bağlı,

2010:31)

İdeolojinin, sanatı bağlayan yönü toplumsal bir varlık olan sanatçının kendi

varoluşunu temsil eden; bireysel ve özgün bakışının estetik bir nesne olarak gerçekliği

yansıtmasıdır. Sadece politik bakışın bünyesinde kullanılan estetik, tabii ki estetiğin

alanını daraltacaktır. Ama sanatçı topluma ait bir bilgiyi istediği gibi ideolojik anlamda

kullanmakta özgürdür. Bunu estetik aracılığıyla yapabilir. İdeoloji estetiğin ve sanatın

alanına istemese de dahil olmuştur. Çünkü ideoloji sadece politik söylemleri değil;

fikirlerin savunuculuğunu da yapar. Bu anlamda sanatta bu fikirleri temsil edebilir.

Ziss’in dediği gibi “sanat ve bilim ideolojik biçimleri temsil etmez; tersine

yanıltıcı ve yalan bilince karşı gerçekliğin bir başkaldırısını oluşturur; gerçek sanatçı

varolan gerçeklikle durmadan döğüşür, onun karşısında eleştirel bir tavır koyar.”

(Ziss,2009:46)

Sanatın işlevleri ve yasaları arasında ideolojileri temsil etmek yoktur. Sanat

kendini temsil eder. Ancak sanatçının sanat pratiğinde varolan bilince dayalı ideolojik

ifadeler; sanatçının sanatının ontolojik ifadesi olabilirler. Bu ikisini birbirinden ayırmak

gereklidir. Ancak; sanat, ideolojilerin aracı olmaması gerekse de kendi varoluşu da

ideolojiyi temsil eder. Çünkü sanat sanatçının düşünsel boyutunu da yansıtır. Yapısal

anlamda sanatçının varoluşu da bir anlamda kendi ideolojilerine bağlıdır.

Janet Wollf “Sanat’ın Toplumsal Üretiminde” ideolojiyi genel anlamda iki ana

eksende tanımlar.

İlki siyasi ya da toplumsal eylemi yönlendiren düşünce, diğeri de

düşünce biçimini belirleyen epistemolojik ve metodolojik içerimli

yapısal bir durumdur. Biri, “epistemolojik ve metodolojik” içerimli,

diğeri ise “politik kurguya” dairdir. Metodolojik olan; insanların

inanç ve düşüncelerinin gündelik yaşam ve varoluşlarının maddi

koşulları ile sistemli bir bağlantı içinde olduğu varsayımdır. (Wolff,

2000:5 )

Wollf’un da bahsetmeye çalıştığı gibi ideoloji epistemolojiyi temsil eder. Bir anlamda

estetik bir nesneyle topluma sunulan bilgi objesi sanatçının yaşamsal problematiğini kendi

fikirleriyle oluşturduğu nesnedir. Bu noktada sanat ideolojik olmaktadır. Toplumsal bir varlık

olarak ortaya çıkan estetik nesne epistemolojik’tir ve bir anlamda ideolojik sanatın yapısında

varolan gerçekliğe de bir o kadar yakındır.

İdeolojik estetiği destekleyen toplumcu gerçekçilik kuramı sanatta ideolojiyi öne

çekmiştir. Marksizm’in toplumcu gerçeklik kuramına Kant’ın eleştirel bakışının getirdiği yöntem

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 754

gerçeklik düşüncesiyle ve Hegel’in akıl yoluyla elde ettiği ve diyalektik karşıtlıklarını kullanarak

ulaştığı nensel bilgi; Marks öğretisine ve ideolojik anlamda toplumcu gerçekçilik fikrine ulaşmıştır.

Bu fikir toplumun içerisinde yeralan sanatta dahil tüm dinamikleri değiştirmiş aynı zamanda

ideolojik sanatın dayanağı da yapmıştır.

Sonuç olarak;

İdeoloji’nin, sanatla ve estetikle olan ilişkisi metodolojik anlamda sanatsal yasalarla

ifadesi şeklinde veya toplumsal olguların bir yansıması biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Toplumcu

gerçekçi ideolojik sanat anlayışı, ideolojik sanatı metodolojik olarak sanata yerleşmesini, varoluşsal

ve toplumsal olarak da ayrışmasını sağlamıştır. İdeolojik sanatın adı toplumcu gerçeklik kuramının

ilkeleri Marks’ın ortaya koyduğu fikirlerle şekillenir. Bu anlamda teori Marks’ın teorisidir.

İdeolojik estetik, estetiğin dayandığı idealist ve metafiziksel yaklaşım ile temellenen ve

sonrasında bilimsel maddeci estetik anlayışın evrimleri ile gerçekliğin farklı bir şekilde dönüşümü

oldu. Bu nedenle estetiğin metodolojik olarak evrimsel dönüşümlerini ve ideolojik estetiğin

dayanaklarını açılımladığımızda; estetik gerçeklik üzerine kurulu olan bilgi objesinin ideolojik

anlamda estetiğin diyalektik materyalizme dayandığı ve bilgi kuramsal düzlemde tarih, siyasal

felsefe ve toplum felsefesini içine alan ve Marksist estetiğin özü olan insanın toplumsal bir varlık

olarak sanatın varoluşunu simgeledi.

Toplumsal öğretinin dayandığı ilkeler, bilimsel öğreti yoluyla elde edilen estetik bilgi

objesi, bilim ve ideoloji arasındaki gerçekliğin insana özgü olanını temsil etmiştir. İdeolojik

estetiğin kuralı bilimsel öğretinin toplum gerçekliğine olgusal olarak yaklaşması ve bu tarihsel

tanıklıkta sanatın önemli bir rol oynamasıdır. Ayrıca sanatın ideolojik bir yöntemle aldığı yol;

sanatın ilgi kurduğu insan etkinliğinin yönünü değiştirmiştir. Sanat nesnesi doğa’daki nesnenin

estetik olarak yansıması değil; onun yeniden üretildiği yeni formudur. Bu form hem ontolojik bir

varlık olarak hem de Marksist estetiğin bilimsel diyalektik yöntem olarak ayrışmaktadır.

İdeolojik sanat yeni bir tartışma yaratmıştır. İdeoloji’nin sadece politik fikirlerin

bünyesinde yeralan bir ifade biçimi gibi görülmesi; estetiği veya sanatın varoluş yasalarını

zedeleyen ve aynı zamanda daraltan bir araç olarak algılanması tartışmasıdır. Aslında sanat bir araç

anlamında değil; toplumları etkileyen ve değiştiren bir işleve sahiptir.

Bu anlamda sanatın ideolojik yöntemle işlevsel yönü ön plana çıkmıştır. Estetiğin

toplumsal işlevi, Aydınlanma çağında somutluk kazanır. İşlevsellik Marks’ında önemsediği bir

kavramdır. Sanatın sadece sanatçının kendisini gerçeklik ilkesiyle toplumsal değişim sorunlarıyla

ilgilenmesi ve bu dinamikleri yönlendirme anlamında kullanması işlevsellik açısından önemlidir.

Aslında Marks’ın sanat aracılığıyla yapmak istediği de toplumun her kesimine hitap eden bir sanat

anlayışı ve sanatın toplumları etkileyen ve dönüştüren toplumsal işleviydi.

İdeolojik estetik, Marx ve Engels tarafından hem işlevsel anlamda bilimsel maddeci

kuramın işlevsellliğini arttırmak hem de tarihsel açıdan toplumları çözümlemek için bir yöntem

olarak kullanılmıştır. Toplumun hem estetik eğitimi açısından hem de toplumu dönüştürme gücü

anlamında pragmatiktir. Aynı zamanda ideolojik estetik, felsefi açıdan tarihsel süreçlerin

DOI: 10.7816/idil-06-30-11 idil, 2017, Cilt 6, Sayı 30, Volume 6, Issue 30

755 www.idildergisi.com

yasalarıyla, dayanaklarıyla, yöntemsel anlamda işleyiş tarzıyla da ilgilenmiş sanatın varoluş

yasalarının içerisinde de aynı ölçüde yer almıştır.

Kaynakça

Acar,Adnan,Estetik,Marksçı Estetik ve Toplumsal Gerçeklik, İstanbul: Doruk

Yayınları, 2012

Althusser.L,İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Çev. A. Tümertekin, İstanbul:

İthaki Yayınları, 2014

Bağlı,Mazhar, Modernizme Direnen Estetik, İstanbul: Kapı Yayınları, 2010

Bozkurt,Nejad, Sanat ve Estetik Kuramları, İstanbul:Sarmal Yayınevi, 1995

Bozkurt,Nejad, Hegel, İstanbul:Say yayınları,2011

Eagleton,Terry, Estetiğin İdeolojisi, Çev: B.Gözkan, H.Ünler, T.Armaner, Nur

Ateş, A. Dost,E..Kılıç,E. Akman, N.Domaniç, A. Çitil, B.Kıroğlu, İstanbul: Doruk

Yayınları, 2010

Eagleton,Terry, İdeoloji, Çev: M. Özcan, İstanbul:Ayrıntı Yayınları, 1996

Eagleton,Terry, Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi, İstanbul:İletişim Yayınevi, 2015

Güçlü.A, Yolsal. Ü.H, Güçlü. A , Uzun, E, Felsefe Sözlüğü, Ankara;Bilim ve

Sanat Yayınları, 2003

Gustafsson, S. H, Lumley.B, Bluhm.W, Mclennon.G, İdeoloji Üzerine, İstanbul:

Pale Yayınları, 2014

Hilav,Selahattin, Diyalektik Düşüncenin Tarihi, İstanbul,: y.k.yayınları, 2014

Hegel.G.F, Estetik Güzel Sanatlar Üzerine Dersler, Çev: T. Altuğ, H. Ünler,

İstanbul;Payel Yayınevi, 2012

Kagan,Moıssej, Estetik ve Sanat Dersleri, çev: A. Çalışlar, Ankara:İmge Kitabevi,

1993

Kojeve ,Alexandre, Hegel Felsefesine Giriş, Çev: S. Hilav, İstanbul:y.k.yayınları.

2012

Söylemez, M. (2017). İdeolojik Estetiğin Metodolojisi ve Kuramsal Dayanakları. idil 6.(30), s. 735-756.

www.idildergisi.com 756

Marx.Engels.Lenin, Sanat ve Edebiyat, Çev. A. Çalışlar, İstanbul: evrensel basım,

2006

Marx-Engels, Sanat ve Edebiyat Üzerine, İstanbul; Birikim kitapları, 2016

Moran,Berna, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İstanbul;İletişim yayınları, 2013

Orman,Enver, Hegel’in Mutlak İdealizmi, İstanbul, Belge yayınları, 2015

Plehanov,Sanat ve Toplumsal Hayat, Çev: Cenap Karakaya, İstanbul:Sosyal

Yayınlar, 1987

Rose, Margaert, Marks’ın Kayıp Estetiği, Çev: Aydın Çavdar, İstanbul: Ayrıntı

Yayınları

Tompson,John.B, İdeoloji ve Modern Kültür, çev: İ. Çetin, Ankara:Dipnot

yayınları, 2013

Tunalı,İsmail, Estetik Beğeni, İstanbul:Remzi Kitabevi, 2010

Tunalı.İsmail, Estetik, İstanbul;Remzi Kitabevi, 2003

Yıldırım,İbrahim, İdealist ve Pragmatist Estetik, Ankara: Aktif Düşünce yayınları,

2014

Wolf,Janet, Sanatın Toplumsal Üretimi, Çev:A Demir, İstanbul: Özne yayınları,

2000

Ziss, Awner, Estetik, Çev:Y. Şahan, Hayalbaz kitap, 2009