demokrasi ve dİn baglaminda bİrey ve...

16
YÜZÜNCÜ YIL SOSYAL BiLlMLER DERGiSi SAYI: 2 YIL: 2001 DEMOKRASi VE BAGLAMINDA VE TOPLUMUN VE Dr. Abdulhamit * "Demokrasi" günümüzde en çok bilinen kavramlardan biridir. Yönetime ve demektir. Bu sözcük, Latince kökenli günümüzde ortak yer Terminolo jik ve siya- sal olarak üç yüzden fazla Bu sözcü- sistemlerde ve ortamlarda sürekli olarak bir da beraberinde getirmektedir. 1 kökenli olan bu da mevcut ileri süren Ancak bu kabul etmez. Çünkü yönetim deneyimlerini ve hesaba bütün Grek (Yunan) medeniyetine sürdürmektedir. 3 Biz bu dilsel kökenine ve * Y.Y.Ü., ilahiyat Fakültesi Ana Bilim 1 Harvey Wheeler, Democracy in a Revolutionary Era, Great Britain, C. Nichols and Company Ltd., 1971 , s.60-145. 2 Bkz. Osman Halil, ed-Dimukraliyyetu ei-Mektebetü'1-Fennt, Kahire 1958, s.6. 3 Bkz. Emest Barker, GreekPo/itical Theory, Methuen and Co Ltd., Londra 1960.

Upload: vothuy

Post on 17-Aug-2019

238 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSNESİ SOSYAL BiLlMLER ENSTİTÜSÜ

DERGiSi SAYI: 2 YIL: 2001

DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUN GELİŞİMİ VE YENİLENMESİ

Dr. Abdulhamit SİNANOGLU *

"Demokrasi" kavramının tanımı, günümüzde en çok bilinen kavramlardan biridir. Yönetime halkın katılımı ve "halkın egemenliği" demektir. Bu sözcük, Latince kökenli olmasına rağmen, günümüzde insanlığın ortak değerleri arasında yer almıştır. Terminolojik ve siya­sal olarak üç yüzden fazla çeşitli kullanım şekilleri vardır. Bu sözcü­ğün değişik sistemlerde ve farklı ortamlarda sürekli olarak kullanımı bir takım karışıklıkları da beraberinde getirmektedir.1

Batı kökenli olan bu kavramın düşünsel kaynaklarının doğu toplumlarında da mevcut olduğunu ileri süren görüşler vardır.2 Ancak Batı geleneği bu gerçeği kabul etmez. Çünkü Batı, İslam toplumları­nın geçirdiği yönetim deneyimlerini ve uygarlığını hesaba katmaksı­zın, bütün düşünce yönelişlerini Grek (Yunan) medeniyetine bağlama alışkanlığını sürdürmektedir.3 Biz bu kavramın dilsel kökenine ve

* Y.Y.Ü., ilahiyat Fakültesi Kelaın Ana Bilim Dalı. 1 Harvey Wheeler, Democracy in a Revolutionary Era, Great Britain, C. Nichols

and Company Ltd., 1971 , s.60-145. 2 Bkz. Osman Halil, ed-Dimukraliyyetu '1-İs/timiyye, ei-Mektebetü'1-Fennt, Kahire

1958, s.6. 3 Bkz. Emest Barker, GreekPo/itical Theory, Methuen and Co Ltd., Londra 1960.

Page 2: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

492 1 A. SİNANOGLU

tarihsel gelişimine ginnek istemiyoruz. Önemli olan, bu kavramın dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde kabul görmüş olmasıdır.

İnsanlık tarihini inceleyen herkes din duygusundan soyutlanmış hiçbir toplum olmadığını itiraf etmektedir. Giinümüzde de dinsiz hiç­bir toplumun olmadığı ortadadır. Filozoflar ve sosyologlar da hiçbir ~ toplumun d_insiz ofmasını mümkün görmedikleri gibi4 dinin doğal bir gereksinim olduğu Kur'an-ı Kerim'de de belirtilir.5 Bu nedenle dinden uzaklaşan kişiler: kendi yaratılış doğalarına (fıtrata) aykırı hareket etmiş; hem kendilerine, hem de içinde yaşadıkları topluma yabancı­taşmış olurlar. Çünkü din, özellikle de İslam Dini kişiye, kendisinin, toplum ve doğanın birtakım problemlerini çözebilme, güçlüklerine dayanabilme ve başkaları ile barışık yaşayabilme imkan ve önerileri sunar.6

Din, her toplunı,da bilginlerle avamın, aydınlarla sade insanların barış içerisinde f?~ulunmasını sağlayan en önemli olgudur. Bir toplu­mun huzuru, bu kesimlerin birbirleri ile barışık olmasına bağlıdır. Bu . barışıklığın temel şartı da hak ve hukukun üstünlüğü, fikir ve vicdan hürriyetinin var olması, s_eçme ve seçilme hakkının bulunmasıdır. Bunları öngören ve sağlayan sistemin adına günümüzde Demokrasi denmektedir. Şu anda Demokratik ülkelerde yaşayan insanlarla, De­mokratik olmayan ya da Demokrasiyi içine sindirememiş ülkelerde _ yaşayan insanların refah ve bilimsel düzeyleri ortadadır. O halde De­mokrasi, başta ülkemizin olmak üzere, her toplumun hali ve geleceği için vazgeçilmesi mümkün olmayan bir sistemdir. Çünkü Demokrasi; -hürriyet, hak ve hukuka saygı ve adaletin ayakta olması demektir. Eğer bu değerler J{ir ülkede yoksa, Demokrasi de yok demektir.

Hürriyet, ~ak ve hukukun üs.tünlüğü, adaletin uygulanması İs­lam Dini'nin de temel esasları olduğundan, temelinde hukukun üstün­lüğü bulunan Deı:pokrasiniri İslam ile zıttaşması mümkün değildir. Bu iki kavram, mantıki olarak birbirine zıt olamaz. O halde bu iki değer, birinin bulunduğu yerd~ ·diğerinin de bulunması doğal ve kaçınılmaz olan kavramlardır. Ama geleneksel ya da klasik müslüman kültürü ne yazık ki otoriter/iği ve itaatkarlzğı sürekli gündemde tutarak bu güne

4 Albert Toynbee ve Daisaku İkeda; Yaşamı Seçin (Diyalog), Çev. U. Arık, Ankara 1992, s.334.

5 Rüm30/30. 6 Bkz. Ana Britannica, 10/ 162: "Din" Maddesi, Ana Yayıncılık, İstl994.

Page 3: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

Demokrasi ve Din Bağlamında ... 1 493

geldiğinden, böyle bir kültürden-ya-~'diktatör insan tipi", ya da "köle insan tipi" yetişmektedir. Bu güfi müslüman ülkelerin bir çoğunda otoriter sistemlerin yerleşmiş olması rastlantı değildir. Bu bakımdan bu geleneksel müslüman zihniyeti değişmeden Demokrasi konusunda çok sıkıntı çekilecektir.7

Demokrasinin önemli sacayaklarından birisi de Laik/iletir. Laik­lik, Demokrasiyi güçlendiren önemli bir ilkedir. Bu nedenle Demokra­siyi geliştirmek için Laikliğin doğru algılanıp uygulanması gerekir. Laikliğin din karşıtlığı ve din düşmanlığı olmadığı, aksine bütün din mensuplarının bir arada, karşılıklı saygı içerisinde yaşadığı, bu sistem­lerin beşiği olan ülkelerde herkes tarafından görülmektedir. Kur'an'ın da dayandığı temel ilkeler insan hürriyeti, hak ve hukukun üstünlüğii olduğundan, bunların kavgası değil, uzlaşması esastır. İslam, hak ve hukukun üstünlüğünü temin eden her sistemle uzlaşır. Kur'an-ı Kerim, İslam'da adı konulmuş ve belirlenmiş bir sistemden değil, insanların hak ve hukukundan ve bunların korunması gereğinden söz eder. O, yalnız Allah'ın belirlediği bazı ilkelerin korunması gereğinden, geç­mişte yanlış yollara sapanların akıbetierinden söz etmiştir. Öyleyse "İslami yönetim biçimi" diye bir durumdan bahsetmek doğru değildir. Kur'an'ın belirlediği en önemli ilkeler, adalet, eşitlik, emaneti üslen­me ve ehline vermedir.8 Herhangi bir yönetim sisteminin şekli ve yapı­sı Kur'an'da aranrnamalıdır. Böyle bir araştırma prensip ve esaslar alanında yapılmalıdır. Kur' an, insanlığa belirlenmiş bir yönetim biçi­mi değil, ilkeler sunar. O halde Demokrasi ve İslam, ilkeler bazında uzlaşır. Zaten önemli olan da ilkeler bazında uzlaşmak değil midir? Kur'an'da geçen "şilra" (danışma) kelimesi9 sadece siyasi ve teknik bir kavram olmayıp, her zaman ve her yerde, herkes tarafından uygu­lanması gerekli olan bir kavramdır. Şura kavramı, siyasi anlamda "seçme ve seçilme", teknik olarak "danışma" demektir. Buna göre halkın "siyasi kararlara katılımı"; Yüce Allah'ın ve Elçisinin belirle­mediği bütün alanlarda bir işe karar vermeden önce konunun uzmanla­nrta ve halka danışarak iş yapmak demektir.10 Demek ki İslam, otori-

7 Bkz. Graham Fuller- E. Lesser, Kuşatıl anlar, İslam ve Batının Jeopo/itiği, Çev. Ö. Ankan, İst. ı 966, s. ı ı 6.

8 Geniş bilgi için bkz. Nevin Abdulhalık Mustafa, İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, çev. Vecdi Akyüz, İz Yay., İst. 1990, s.94-95. Al-i İnıran 3/159 ve Şfıra42/38.

10 Bkz. Nevin Abdulhalık Mustafa, age., 1 1 1.

Page 4: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

494 1 A. SİNANOGLU

ter, baskıcı ve tepeden inmeci değil , hakka, adalete ve kişilerin özgür­lüğüne önem veren, hatta bunları, dinin olmazsa olmaz kuralları kabul eden bir dindir. Bu nedenle "baskı ve terör, bunları yok ettiğinden İslam'ın benimsemediği şeyler~ir. Despotizm ve terörle İslam' ı buluş­tunnaya çalışanların arkasında Islam ve Demokrasi düşmanları vardır!

Burada önemli· bir hususa daha değinmek istiyorum. İnanç öz­gürlüğünden çok, fikir ve ifade özgürlüğü daha önemlidir. Aynı za­manda düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğünü de kapsar. Çünkü birta­kım iı:iançlar, insana. kötülüğü de emredebilir. Bu durumu Kur'an da haber vermektedir.•! Eğer inanç bozuksa, kötülüğün kaynağı olur. Her türlü terör ve bozgunculuk, kötü düşüneeli ve bozuk inançlılardan ortaya çıkar. Bu bakımdan insanlar arasında temel ölçü inanç değil, insan olmalıdır. Çünkü insan, en değerli varlıkttr; her şey insan içindir ve onun için var edilmiştir. Durum böyle olunca her türlü inanç ve sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı, inanç ve sistemlere köle ve kurban eden zihniyet, insana da inanca da kötülük eder. Çünkü inanç sübjektif, insan ise objektiftir. Bu bakırndan merl<eze insanı almak zorundayız. İşte İslam inancı da in­sanların hem bu dünyada, hem de ahiret aleminde mutlu olabilmesi için Yüce Allah tarafından _.gönderilmiş son ve en mükemmel bir din olarak bunları tavsiye ve emir buyurmaktadır. İslam Dini her türlü haksızlık ve zulmü~ortadan kı~.ldırmayı, kötülüklerle mücadele etmeyi biz insanlara bırakmaktadır. Fakat haksızlık, zulüm ve kötülüğe karşı çıkarken başka hal':Sızlık, zulüm ve kötülüklerin içine düşmek daha büyük tehlikeler ve sancıları da beraberinde getirir. Bunların meşru yollarını bilmeden ,hareket etmek, dine de insana da kötülük etmek demektir. }

Dinimiz belli bir zaman ve mekan için değil, bütün zaman ve mekanları içine alabilecek, l}er zaman ve mekanda uygulanabilecek ilkeler Ye kuralları -bulunan evrensel bir dindir. Ancak İslam Dini, her olay için birebir çözümleri olan, bir kanunlar ve kurallar manzumesi olmayıp; çoğunlukla çözQtn.üretmeyi ve kurallar koymayı akıl ve ilim sahiplerine bırakmış olan "akılcı, bir dindir. Kur'an-ı Kerim'de aklı kullanmanın 51 defa geçmesi bu gerçeği kanıtlar.

Her din ve sistemin siyasal bir yanı da vardır. Bu bağlamda İs-

11 Bkz. Bakara 2193.

Page 5: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

Demokrasi ve Din Bağlamında ... 1 495

Him'ın da kendine özgü bir siyaseti vardır. Fakat bu durum, onun her hangi bir siyasal oluşumun içind~··ve yanında yer almasına imkan vermeyecek kadar derinliği, hususiliği ve kucaklayıcılzğının olması anlamındaki bir siyasettir. Bu din, her türlü kişisel, sosyal ve siyasal istismara izin vermeyecek kadar nezih ve kutsaldır. Kişilerin, cemaat­ların ve partilerin tekellerine alınamayacak kadar daulvibir dindir. Bu nedenle bu dini bu güzelliklerden yoksun bırakmak, ona da, onun mensuplarına da zarar verir. Sözlerimizin haklılığını görmek isteyen­lerin tarihe ve günümüze tarafsız ve ilmi duyarlılıkla bakmalan yeter­lidir. "Türkiye'de devletçi-siyasi söylemin ana malzemelerinden bir olan 'din istismarı' aslında ahlaki bir sorundur. Başka toplumsal de­ğerlerin istismarı için söz konusu olduğu gibi din istismarının da ahla­ki bir kötülük teşkil ettiği şüphe götürmez. Hatta denebilir ki, ahlaki bakımdan en çok kınanınayı hak eden istismar türü din istismarıdır."12

Din istismarının kurbanlan genellikle saf ve bilgisiz dindar lar, failieri de dini inancı samimi olmayanlardır. Bu tür istismar, maddi çıkar elde etmek için yapılabildiği gibi, nüfuz kazanma ve itibar sağlama şeklin­de manevi de olabilir. Gerçi ilmi ve ahlaki kişilik yapısıyla toplum içerisinde temayüz etmiş bazı insanların, bu niteliklerinden dolayı nüfuz ve itibarlan artmış, ya da bir takım bağışlarla maddiyatlarında bir ilerleme söz kontısu olmuş olabilir. Böyle insanlar da bazen din istismarcılığı ile suçlanma durumuyla karşı k~şıya gelebilirler. Bunla­n birbirinden ayırt edecek kıstas; din konusunda uzmanlaşmış kişilerin çoğunluğunun o kişi hakkındaki fikirleri olabilir. Fakat bazen gerçek din istismarcısının bu durumunu somut olarak kanıtlama imkanı da olmayabilir. İşte böyle kimseler daha büyük tehlike teşkil edebilirler. Bunların hukuk önünde suçlanması, İstisınarın mağduru olan kimsele­rin iradelerinin hilafına hareket ettiklerinin kanıtlanması ile mümkün olabilir. Yoksa saflıkları veya bilgisizlikleri gerekçesiyle bazılarının mağdur ediİdiğini ileri sürerek, her hangi birini "din istismarcılığı" ile suçlamak, ata.ki ve hayali olabilir. Kişi, toplum veya devletin çıkarı için bazen Demokratik bir toplumda dine yapılan atıflar bir zorunluluk veya gereldilik de olabilir. Üstelik bazı dindar kimselerin, 'inancı ge­reği' dinine ve inancına uygun ifadelerle atıfta bulunarak meramını anlatması, Demokratik ve kişiseVinsani bir hak olsa gerektir. Çünkü "din, sadece bireyin nasıl yaşayacağını ortaya koyan bir şey değil,

12 Mustafa Erdogan, "Din İstismarı, Hukuk ve Temel Haklar", lslamiyat. c.3, sayı:3, (Temmuz-Eylül, Ankara 2000), s.29.

Page 6: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

496 1 A. SİNANOÖLU

aynı zamanda toplumsal olarak dünyayı değiştirme idealidir."13 iyiliği, · adaleti ayakta tutma; kötülüğü, zulmü, haksızlığı engellemeye çalışma anlamındaki bu prensip, Kur' an tarafınc;lan her müsiümana ve müslüman topluma ahlaki-dini-siyasi bir :sorumluluk olarak yüklen­miştir. 14 Bireysel siyasi 'sorumluluk, sonucu bireysel olarak bizi ilgi­lendirsin veya ilgilendiı:mesin, toplumsal sorunlarla ahiald zorunluluk ve sorumluluk gereği ilgilenınektir. 15 "Türkiye'nin kendine özgü 'laik­lik' modeli, toplumun 'din hizmeti' talebinde bulunmasını da otomatik olarak meŞrulaştırmaktadır:"16

·

"Bazı müslüman yazariara göre müslüman toplumların içine düştükleri kötü durumun sebebi "dış güçlerdir". Diğer bir ifade ile Batıdır. Halbuki bu yanlış bir tespittir. Müslümanların geri kalmaları­nın nedeni bizzat mevcut müslüman zihniyetidir "17

• Batının gelişmişli­

ğinin temelinde İslam bilimleri olduğu iddialarının gerçeklik payı varsa da, bu medeniyeti'tamamen bu olguya bağlamak abartılı olur. Şu andaki dağınık ve çarpık müslüman zihniyeti kendi medeniyetini dahi kurabilmekten acizdir. O halde müslümanlık iddiasında bulunanların kendi kitaplan olan Kur'an'ı, kendilerine nasıl hitap ediyorsa, dosdoğ­ru anlamalıdır. Yüzyıllar önce yapılmış Kur'an ve Sünnet yorumların­dan bazılarının yeniden değetlendiı:ilmesi şarttır. Doğrulukları sabit­leşmiş ve tescil edilmiş olanlar aynen korunarak devam ettirilmeli, fakat çağın ihtiyaçlar'ına yanıt vermeyenler, işin l!lZrllanları tarafından belli zamanlarda ve mekanlarda bir araya gelerek yeniden değerlendi­rilmelidir. Bunun için müslümanların önü açılmalı, müslümanlar da vazifelerini en güzel bir şekilde yapmalıdır. Ama ne yazık ki ülkemiz­de "din adına harekee' edenlerin arasında- kısmen de olsa- bazı istis­marcılar bulunduğu ii bi, devlet içerisinde devleti İslam aleyhine kış­kırtınaya çalışan bazı kötü niyetli devlet istismarcı/arı bulunabilir. Milletimizin bu gibi oyunlara gelmemesi ve bu tip çıkaredara karşı

13 İlhami Güler, "Reel Politikada Dini Değer, Kavram ve Sembol/ere Atıfta Bulun­manın Doğurduğu Sorunlar": is"ıamiyat, c.3,sayı.3, Ankara 2000, s.52.

14 Bkz. Kur'an: Lokman 31117, Alu İmrı1n /110,114;A'rıif7/157;Tevbe 67,71; Hac 22/41.

ıs Bkz. Kadı Abdu1cebbar b. Ahmed, Şerhu '1-Usuli '1-Hamse, Kahire 1988, s.143; i. Güler, agm., 55.

16 M. Erdoğan, agrn., 33. 17 Ahmet Akbulut, "Din, Laiklik ve Demokrasi Üçgeni,'', Ankara Üniversitesi ilahi­

yat Fakültesi Dergisi.( Özel sayı/ayn basım), Ankara ı 999, s.27 I.

Page 7: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

Demolaasi ve Din Bağlamında ... 1 497

dikkatli olması gerekir. Çünkü di.q istismarcıları olduğu gibi, siyaset ve demokrasi istismarcıları da vardy-~Her ikisi de tehlikeli olup; bun­ların ayıklanması elzemdir. Bunların ayıklanabil-mesi de insanlarımı­zın hayati önem taşıyan cehaletten ve kula kulluktan kurtulmasına bağlıdır.

İslam Dini her insanın sığınabileceği bir kurtuluş limanıdır. Bu Jimanın sahibi Yüce Tanrıdır. Bazılarının Allah adına bu limanı kendi tapulu mülkti gibi kullanması ne kadar tehlikeli ise, bu limanı yok etmeye çalışmak daha büyük tehlikedir.

Kişisel kanaatime göre, Din, siyaset ve Demokrasimizin rayına oturabilmesi için şunlara dikkat edilmelidir:

l.Kişi hürriyeti esas alınmalıdır.

2.Toplumsal konularda her siyasetçi dini referans alarak hareket etmek yerine, söylemlerinde dine de karşı olmamalı, rasyonel ve ger­çekçi olmalıdır.

3.Dinle ve Demokrasi ile değil, bunların istismarcıları ile mü­cadele edilmelidir.

4.Din, bireyi topluma hazırlamalı ve toplumsal gerçekler ve ge­rekçelerden hareket etmelidir.

5 jrtica ile mücadelede dindarlara zarar verilmemeli, hakiki dindarların irticaa karşı oldukları göz ardı edilmemelidir. Bir dindara en zor gelen şey, ona dini buyrukların aksini yaptırmaktır. Çünkü İs­lam Dini bireysel ve toplumsal hürriyete, bütün dinlerden çok daha fazla ve en mükemmel manada yer vellJliş olan bir dindir.

6.Di.Qsel zihniyeti ve din istismarını önlemenin yolu, halka di­nini en doğru bir şekilde öğretınektir. Din konusunda bilgili ve bilinçli bir toplumda her türlü istismarcılık da, irtica ve terör de bulunmaz.

7.Kur'an, sorunlarımızı ilim ve akıl yolu ile kendimizin çöz­memizi bizlerden istemektedir. Bu bakımdan İslam'ın hakikatinde böylesi problemler bulunmadığı gibi, sağlıklı Demokrasilerde de bu sorunlar asgari düzeydedir.

Hz. Muhammed, ilk defa Medine'de toplumun bütün kesimleri­nin ortak katılımıyla bir "sözleşme" çerçevesinde sade bir hakem dev­let modeli oluşturunca diğer din, ırk ve düşüncedeki insanlara da hak-

Page 8: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

498 1 A. SİNANOGLU

kaniyet içerisinde serbestçe· yaşama hakkı tanımıştı. Çünkü başkalan­na da yaşama hakkı tanımak İslam'ın özünde vardtr. Ama ne yazık ki bu güzel dinimiz tarihsel süreç içerisinde zaman zaman siyasal yollar­la kendi özünden saptınlarak birtakım efendilerin menfaat kapısı ola­rak kullanılmışttr. Bu . durum, günümüzde müslüman ülkelerin bir çoğunda aynıyla devam etmektedir. Halbuki İslam dini hiçbir fert, zümre, kabile, aşiret veya ulusa ayncalık ve üstünlük . tanımamışttr. Ayrıcalık ve üstünlükTanrı katında da toplum içerisinde de erdemlilik ve bilim (tak.va ve ilim) iledir.

İslam Tarihinde ilk "aynlıkçı" ve terör hareketini fundamenta­list ve yobaz zihniyetli "Haricller" başlatmıştır. Büyük Fitneye ve kanlı bir iç savaşa sebep olan Hariciler, dini değer, sembol ve kavrarnlara dogmatik olarak atıf yaparak, "Hüküm ancak Allah'a aittir"18 diyerek isyan etmişti. "Hariciler, kendi yorumlan ile Allah'ın kasdı arasında zerre ~kadaf bir ihtilafın olduğunu düşünmüyorlardı."19

Meşru devlet başkal},ı olan Hz. Ali'ye isyan eden bu topluluk, dinsel meseleleri kör bir zihniyetle algılamaya, katı ve acımasız bir şekilde uygulamaya çalışmış, sonuçta binlerce müslüman'ın kanlarının

akıtılmasına sebep olmuştur: Onların bu hale gelmelerinin arka planında, dini kendi siyasal . hesaplan yüzünden kullanan Emeviler vardtr. Erneviierin ilk devlet baş~anı Muaviye'yi "kalkan" olarak kullanan ak.rabalan· olan Ümeyye Oğulları da kendi siyasal egemenliklerini devam ettirebilmek için, birtakım hasiretsiz din adamlarını para ve · makam vererek kullanmışlardtr. "Kabile ve ganimet uğruna savaşan Muaviye'nin ordusunun yenilme zaafı gösterdiği bir anda "3Jamızda Kur'an hakem olsun" anlamına gelecek şekilde, askerlerininrkılıçlarına Kur'an yaprakları taktırması gibi 'hile ve açık 'istismar' örneklerima İslam tarihinde görülen ilk siyasi istismar ömeğidir: Ama. Ebu Hanife(ö.lS0/767), Vasıl b. Ata (ö.l31/750), İmam Zeyd (ö.l22/739) ve İmam Cafer Sadık (ö.148/765) gibi bir-çok alim bunlara onay vermediği gibi, geniş halk kitleleri tarafından da nefretle anılmışlardtr. o yüce alimierin yolu ve eserleri devam etmiş, zor.balıkla ve cahilleri kandtrarak iş başına geçenlerin ise adlarından ve kötü şöhretlerinden başka bir şeyleri kalmamışttr.

18 Bkz. Kur'an:Yusuf/40,67. 19 İlhami Güler, "Reel Politikada Dini Değer", 61. 20 İlhami Güler, agm., ay.

Page 9: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

Demokrasi ve Din Bağlamında ... 1 499

Hz. Ali'ye karşı Muaviye'!!İfi savaşması, İslam dünyasını on dört asır sonra bile dinsel, düşünsel ve"siyasal ayrılıklarla karşı karşıya . /

getirmektedir. Ama gerçek imanlı kimse, onların bu hareketlerinin dinsel değil, siyasal mücadele olduğunu, ve hesaplarının ahrette görü­Jeceğini bilmeli; kendi dinsel yaşantısını Kur'an merkezli akıl ve ilim çerçevesinde ·düzene koyarak sürdürmelidir. Çıkarları peşinde koşan­lar, bu gibi olayları kendi menfaatleri için kullanıyor ve Emevilerle başlayan saltanatın sürdürülmesini dine dayandırmaya çalışıyorlardı. Halbuki ne Kur'an, ne de Hz. Muhammed'in Sünnetinde bu uygula­manın dayanağı bulunmaz. İslam, kişi ve toplumun kendi yöneticileri­ni kendilerinin belirlemeleri ve seçmeleri gerektiğini, fakat bu belir­leme ve seçmede temel ölçütün "adalet" olduğunu vurgular. Peygam­berimizden sonra iş başına/yöneticiliğe getirilen Dört Halifenin seçil­mesi büyük ölçüde kamu oyunun tercihleri ile gerçekleşmiş ise de, daha sonraki uygulamalar çoğunlukla böyle olmamıştır; dolayısıyla dört halife döneminden sonraki atama veya zorla iş başına gelmeler dinin özünden sapmaydı. Saltanat dönemlerinde genellikle kim daha fazla fiziksel güce sahipse, o başa geçer, iktidar olurdu. Gerçi bunlar arasında, geliş biçimi ·yanlış olsa da, Ömer b. Alıdülaziz gibi adalete riayet ederek balkın sempati ve sevgisine layık olanlar bulunmuştur, ama yönetim işlerinde kamu oyunun tercihleri daima ikinci, ya da son planda kalmıştır.

Halkın seçim ve tercihlerinin dikkate alınması, yönetim işine balkın katılım süreci, İslam ülkeleri içerisinde Türkiye'de 1923'te Cupiliuriyetin ilanı ile birlikte başlamıştır. Bu yönetim şekli, egemen­liğin belli zümre, sınıf, kabile veya bazı kimselerin tekellerinde ol­maması, kısaca milletin efendi olması demektir. Bu nedenle millete efendiliği çok görüp, onları köleleştinneye çabalayanlara kesinlikle fırsat veriiniemel i, millet de bu efendiliğe layık olmaya çalışmalıdır.

Tarihte dünyanın bir çok yerinde din adına bir çok cinayetler iş-. lenmiştir. Bu cinayetleri işleyenler, hep dini istismar ederek kötüye kullanrnışlardır. Tarihte din adına işlenen rezaletlerin olması, dinin lüzumunu ortadan kaldırma nedeni olamaz. Zira, insanlık taribinde istismar edilmemiş, çıkarlar uğruna kullanılmamış hiçbir kurum, kav­ram ve değer gösterilemez. Üstelik insanlar, her zaman ve her dönem­de, din ve maneviyatın desteğine muhtaçtırlar. Bireysel bakımdan istisnaiara rağmen tarih ve etnografya dinsiz hiçbir topluma rastlaya­mamıştır. Din duygusu doğuştan geldiğinden, onu ortadan kaldınnak

Page 10: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

500 1 A. SiNANOGLU

mümkün değilse de bu duyguyu çarpıtmak mümkündür. Doğru olan, bu duygunun iyiye, doğruya ve güzele yönlendirilmesidir. Önce soru­nu açıkça ortaya koymak gerekir: Dini bilen insan mı, yoksa dini bil­meyen insan mı yetiştireceğiz.? Din, sosyal bir kurum olarak ortadan kaldırılsa bile, insanlar. dinsiz yaşayamayacağından ve toplumları di­nin dışına çıkarmak mümkün olmadığından, dini bilen insan yetiştir­mek zorunda olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Bu durumda da din ko­nusunda bilgili ve bilinçli insanı nasıl yetiştireceğiz sorusu gündeme gelmektedir.21 Bu iş ancak. devlet destekli eğitim ve öğretim ile müm­kündür. Bu konuda da söz konusu faaliyet, insanın iç barışını sağla­maya yönelik olmahve insanın kendi kendisine ve çevresine yabancı­laşmasını önlemelidir. Kendisi ve çevresi ile barışık olmayan insan­lardan meydana gelen toplumlarda barış ve huzurun korunması ve sağlanması mümkün değildir. İnsanın kendi kendisi ile barışık ve mut­lu olmasını sağlayan. da ancak sağlıklı bir din duygusudur. Bu açıdan da dini ihmal etmek m~ değildir. Gerçekten de günümüzde Batı toplumlarındaki ·maddi kalkınmanın, insanı tam anlamı ile mutlu et­mediğini gözlemliyoruz. Manevi değerleri ihmal eden teknolojik ge­lişme, insanı daha da canavarlaştıracağı tarihsel bir gerçektir. İnsanla­rın sağlam bir kişiliğe sahip .olabilmesi için kaliteli din öğretimi ve eğitimi önemli olsa gerekti~·. Bi~ek gerekir ki, en güzel ve en iyi kurallar, düzeysiz ve ehliyetsiz kimselerin ellerinde zararlı hale gelir­ler. Bu yüzden kurum ve kuralları yüceltmek değil, insanları doğru bir şekilde eğitmek l~dır.

İslam dininin prensipleri içinde insanımız için, milletimiz için uygun olmayan bir esas yoktur. Araştırıldığında görülecektir ki, sorun­larımız İslam' dan / değil, 1400 yıllık tarihin ·şekillendirdiği

r

müslümanların geleneksel din anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu din anlayışı değişınediği s~rece, ne özgür din anlayışının, ne laikliğin, ne de Demokrasinin yerleşmeşi mümkün değildir. müslüman düşünce­sinde yenilik yapmak, tarihsel olan ile dinsel olanı birbirinden ayır­mak gerekir. Bu yenilik dine: karşı değil, dinsel otoritelere ve d inin yanlış anlaşılmasma, onun'kötüye kullanılmasına karşı olacaktır. Ko­nu yanlış anlaşılmasın! Ben İslam'ın değil, müslümanlığın yenileşti­rilmesini istiyorum. Bu yenilenme hem din, hem de ülkemiz için şart-

21 Ahmet Akbulut, Laiklik ve Din Öğretimi, 271 .

Page 11: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

Demokrasi ve Din Bağlamında ... 1 501

tır.22 Bu iş ise bir kişinin veya -bir •. ~limin tek başına yapamayacağı kadar zor ve geniş kapsamlı bir faaliyettir. Çünkü çağımızın sorunlan hakkında bir kişinin tek başına···çözüm üretmesi, her alanda uzman olunması zor olduğundan mümkün değildir. İslam'da dinsel düşünce­nin yenilenmesine, toplumumuzun büyük çoğunluğunu oluşturan ge­lenekçi müslümanlar karşıdırlar. Çünkü onlar geçmişi dinin parçası olarak görmektedirler. Bizim kültür mirasımızın önemli bir kısmı te- ~.

mel evrensel ilkeler üzerine değil, geçmiş yaşantılarımızın şartlandır­maları üzerine kuruludur. Tarihsel gerçekiere gözlerimizi kapadığı­mızdan, tarihimizde kusur görmüyor ve aynı hataları tekrar edip duru­yoruz.

İnsanlarımızı din konusunda doğru bilgilendirmek lazımdır. Her konuda olduğu gibi Din konusunda da cahil olmanın iyi olduğunu savunmaya imkan yoktur. Din öğretimi ve eğitimi hassas bir konu olduğundan, bu bilgilendirme işinin güvenilir ve resmi kurumlarda ve ehil kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. En tehlikeli bilgisiz­lik, din konusundaki bilgisizliktir. Halkımızın bu konuda güzel bir öz deyişi vardır: "Y arun doktor candan, yarım hoca dinden eder." Dini bilmeyen, ya da yanlış .bilen, yanlış inanacağından, yanlış davranışla­ra; bağnazlığa, yobazlığa veya din düşmanlığına sebep olacaktır. Dini bilmeyen insanın özgür olması da mümkün değildir. Dini bilen insanın dindar olma ya da olmama hakkı vardır. Bilmeyenin böyle bir imkanı olabilir mi? Özgür insan, sorunlara çok yönlü bakabilen insan oldu­ğundan sorunları daha iyi çözebilir. Kalıplaşmış insan tipi ise sorunla­ra .tek yönlü ve dar açıdan bakar. Sorunları çözmek yerine, onların çözülmesini engeller. Başkalarının fikirlerine önyargılı ve yanlı bakar; dayanamaz. Hatta saldırgan dahi olabilir. Çükü insan bilmediğinin düşmanıdır. Bu bakımdan dinsel zihniyet, dışarıdan baskı ve zorlama­larla ve tehditle değiştirilemez. Maalesef "dinde reform" tabirini kul­lananlar, çoğunlukla dini hayatın dışında kalanlar, dini kendi bireysel çıkarlan ve zevkleri doğrultusunda değiştirmek isteyenler olmuştur. Bunlar İslam'a yeni ve verimli yorumlar getirmek yerine, müslüman kitlelerin duygularını rencide eder mahiyette reform paketleri hazırla-

' mışlardır. Bu sebeple dinin temel esaslarıyla doğrudan çatışan görüş­ler ileri sürmeleri, halkın gözünde müslümanlığı bozmaya memur

22 Krş. A. Akbulut, agm., ay.

Page 12: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

502 1 A. SİNANOGLU

edilmiş ajanlar olarak görülınelerine yol açmıştır.23 O, içerden, kendi dili ve tarihi ile diyalog kurularak düzeltilebilir, ya da değiştiri lebilir. Dışarıdan yapılan her müdahale, dinsel zihniyetin içe kapanmasına ve savunma aygıtlarının harekete geçmesine yol açarak, bu zihniyetin ''tecdid" ve "tashih" imkaniarım ortadan kaldırır.

Kur'an'ın tebliğ yöntemi, okuma, öğrenme ve öğretme, yani başkasına ''bilgi aktarma" şeklindedir. Çünkü insan önce okur, sonra düşünür, .ve böylece, gerç.~ğe ulaşır. Okuyup düşünmedikten sonra, okumanın bir anlamı olmaz. Yoksa sırf okuyup durmak, kasetin oku­masından farklı olmaz. Okumak da kelime ve cümleleri.seslendirmek ve söylemekten ibaret olmayıp, kelimelerin ve cümleterin anlamlarını kavramak demektir. Ayrıca, okunulanları tartmak ve değerlendirmek, doğrusunu yaniışından ayırt etmek demektir. Bu bağlamda Kur'an'da şöyle buyrulur: ''Ki_tabı okuyup duruyorsunuz, hala düşünmeyecek misiniz?'024 "Düşünesini4 diye size ayetleri indiriyor, anlatıyoruz."25

Kur'an ayetlerinin düşü~ülmez birer doğma olduğunu iddia etmek, Kur'an'a ve onun bildirdiği İslam'a aykırıdır. Ne yazık ki Kur'an'a inanmayanlar ve inananlardan bazıları bunu ileri sürmektedir. İnan­mayanlar ya cehaletlerinden, .ya da kötü niyetlerinden dolayı böyle söylerken, inananların neye .dayandıklarını anlamak zordur. Aslında Aramca, İbranice ve Arapça gibi Semitik (Sami) dil grubuna giren Tevrat, İncil ve Kur'an'ın teşbihe sıkça başvurması dolayısıyla, özü itibarıyla yorumsaldır. "Yani bir çok konuda Tann'nın iradesinin ve maksadının ne olduğunu, yorumun dışında başka bir yol ile temellendiremeyiz. Ne var ki bir çok dindar kendi zihni ile Tanrı'nın iradesi ve maksadı arasında hiçbir kırılma koymadan tanrısal hakikate · bizzat sahip.olduğu/a inanmıştır ve inanmaktadır. Bundan dolayı bir­çok ortodoksiler ve mezhepler büyük ölçüde doğmatiktirler.m6

Kur'an'ın kendisi ise aklı ve iradeyi kUllanmanın gereğine işaret eden ayetlerle doludur. . .

Kur'an'a göre akıl, t~fekkür ve ilim dinin temelleridir. Kur'an'da namaz (salat) kelimesi 99 defa geçtiği halde, ilim kelimesi 780 kez tekrar edilmiştir. N8maz, insanı kötülüklerden koroyabildiği

23 Bkz. Erol GOngör, İslam 'ın Bugiinlcii Meseleleri, Ötüken Neşriyat, İst ı 99 ı, s.2 ı 8. 24 Bakara 2/44; Al-i İmran 3/65; Yusuf ı212; Nur 24/61. 25 Bakara 212 ı9-266. 26 İ.. Gnler, agm., 65.

Page 13: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

Demokrasi ve Din Baglamında ... 1 503

gibi, gösteriş için de yapılabilmektedir.27 İlim ise insanı yüksek dere­celere çıkannaktadır.28 Alimleriıi, Allah'a daha saygılı olacağını29, meleklerden daha üstün olacaklarını bize Kur'an haber vermektedir.30

Kur'an bizden hesap soran, sorumluluk yüklenen özgür müslümanlar olmamızı istemektedir. Onun ilkeleri doğma değildir. O, her şeyin tartışılmasını ister. Kendisi de en önemli konuları tartışmıştır. İnsan­dan aklını kullanmasını isteyen ve selim aklın çözümünü, kendi çö­zümü olarak gören Kur'an ilkelerine doğma denilebilir mi? Ya da tartışmanın olduğu, aklın kullanıldığı yerde doğma olabilir mi? Bu bakımdan insanları belli bir kalıba göre değil, kendi yetenekleri doğ­rultusunda geliştirmeyi ve hayata hazırlamayı ·amaç edinınenıiz lazım­dır. Belli bir kalıba göre· insan yetiştirmek, insanlan insan olmaktan çıkarır. İnsanlara belli bir görüş, mezhep ve tarikatın metotlan ile de­ğil, Kur'an ve akıl merkezli bir eğitim verilmelidir. Böylece dinin istismar edilmesinin de önüne geçitmiş olur. Din istismarının en bü­yük kaynağıprn "cehalet'' olduğunu unutmamak gerekir.

Mezhepterin teşekkül etmesinden önce İslam dünyasında herkes kendi adına ilim öğreniyor, ilim adına çoksesliliği temsil ediyordu. İlim yapma hürriyeti de alabildiğine geniş olup; herkes birbirinden yararlanıyor, kimse kimseye sınır koymuyordu. Kim hangi konuda daha bilgili ise onun görüşleri önem kazanıyordu. Bir kimsenin her alanda söz sahibi olması gibi bir durum söz konusu değildi. Kimi Tef­sir, kimi Hadis, kimi Kelfun, kimisi de Fıkıh sahasında daha bilgili idi. Bilenler bilmeyenlere öğretiyor, bilmeyenler de bilenlere gidiyordu. Hiçbir Alim her konuda kendi mezhebinin içtihat ve görüşlerinin mut­lak ve değiştirilemez olduğunu iddia etmiyordu. Mesela meşhur Ab­basi halifelerinden Harun er- Reşid, "Muvatta" adlı eserinin her yere yayılınası ve bütün müslümanların, onun hükümleri ile amel etmesini isteyeceğini duyan İmam Malik b. Enes (ö. 1 79/797) buna karşı çıka­rak; insanların bu konuda serbest bırakılmalarının d~a doğru olacağı­ru bildirmişti. Ama zamanımızda bazı din önderi, bırakın böyle bir erdemli ve dürüst davranışta bulunmayı, kendi görüş ve düşünceleri­nin bütün insanlar tarafindan kabul edilmesi için ellerinden gelen bü-

27 Bkz. Kuran- Kerim: Maün St1resi. 107/6. 28 Mücadele 58/1 1: "Allah, sizden inananlan ve kendilerine ilim verilenleri derece­

lerle yOksel tir." 29 Fatır 35/28: "Kullan içinde Allah'tan ancak iilimler korkarlar". 30 Aıu İmran 3/18.

Page 14: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

... ~·

504 1 A. SİNANOÖLJ)_

tün maddi ve manevi imkanları sonuna kadar kullanmakta birbirleri ile yarış etmektedirler. Çünkü bu tip insanların nazarında her hakikatİn ölçüsü kendi görüşleridir; dünyanın merkezinde de kendileri vardır!

-Dinsel taassubu kaldırmak isterken, bunun yerine başka türlü taassubu ikame etmeye çalışmak da doğru değildir. Doğru olan her türlü taassup ve fanatikliğin yerini hoşgörünün alma~ıdır. Din özgür­lüğü, insanın en temel haklarından biridir. Laik bir düzende de vatan­daşların din öğretim ve eğitimi alma hakkı vardır. Milletierin gelişme­si ve ilerlemesinde; hatta varlıklannın devamında din en önemli bir unsurdur. Din bilgisi yalnızca iman ve ibadet için değil, pratik hayatta da olaylara sağlıklı bakabilme, barış ve sevgi içerisinde yaşama yolla­rını kazandırma niteliğinden dolayı yaşamsal önem arz etmektedir. Ama hak ve adaletin yozlaştığı durumlarda insanlar hoşgörüsüz ve sevgisiz olmaya, birbirlerine kin ve nefret duymaya başlailar. Hak ve adalet duygularını insruıların zihin ve gönüllerine yerleŞtirme ve içle­rine sindirebilme yollarını da insana sağlıklı din duygusu vermektedir. Batı dünyasındaki son sosyolojik araştırmalar da bunu göstermektedir. Ahirette hesap vereceğine inamill bir insanın diğer insanlara ve doğaya zarar vermesi mümkün müdür? Allah'a ve abiret Günü'ne inanan in­sanların kimseye zarar vermesi mümkün değildir. Bu nedenle dini iyi öğrenmek ve öğretmek sorumlu yurttaşların yetişmesinde en önemli bir unsurdur. '

Din öğretimi konusunda kamuoyuıriuzda bir ikilem görülmek­tedir. Bunlardan biri müslüman tarihin şekillendirdiği ve Kur'an'ın özünden uzaklaşm)Ş olan geleneksel din anlayışını, din olarak g~ren­lerdir. Diğeri ise;bu geleneksel din anlayışına karşı çıkmak isterken, gerçek dine karşı çıkanlardır. Her iki taraf da aynı zihniyette olup, soruna ideolojik bakmaktadırlar. Söz konusu tartışmanın temelinde bu tutum yatmaktadır. Din konusunda sağduyu adeta kaybolmuştur. Din öğretiminin akılcı bir şekilde çözülmesini isteyenlerin ise sesi hiç çıkmamakta, ya da duyulmainaktadır.

1

Dini öğrenme ve Öğretinenin amacı, özgür ve sorgulayıcı insan­lar yetiştirmek ve insan benliğinin gelişmesine yardım etmektir. Bir milletin dini değerleri ile milli değerlerini birbirlerinden soyutlamaya ve ayırmaya imkan yoktur. Din öğretiminin arnacı,beden ve ruh sağlı­ğını koruyan, doğru düşünen, kişilik sahibi, ahlaki ve milli değerlere bağlı, üretken ve özgür kişiler yetiştirmektir. Din istismarını önleme­nin yolu da dini iyi öğrenmek ve öğretinekle mümkündür. Her türlü

Page 15: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

Demokrasi ve Din Bağlamında ... 1 505

istismar cehaletten doğar. Dikkaredilirse ülkemizde de en çok istismar edenler ve edilenler din konusuııda cahil olanlardır. Dinimiz, her türlü istismarcılığa karşıdır ve onu büyük günahlardan biri kabul etmekte­dir. Din gibi önemli sosyal ve ruhsal bir gereksinim resmi ve meşru yollardan karşılanmadığı zaman, denetimsiz kaynaklarca karşılanır. Bu durum da gönüllü kölelik zihniyetinin, taassup ve bir takım aşın­lıkların yayılmasına katkıda bulunacaktır. Din bir amaç değil, insanın mutluluğu için bir araçtır ve insan din için değil, din insan içindir. Yani asıl olan insandır ve insanın mutluluğudur. Bireyi esas alan ve sorunlarının çözümünde ona yardım eden yeni bir din anlayışını ço­cuklarımıza, gençlerimize, hatta yetişkin nesillere bile vermek gerekir. Geleneksel müslüman tipinin yerine gelişmiş müslüman tipini yetiş­tirmek zorundayız.

Bizim toplumumuza ait dinsel sorunlarunızı, ne bizden önceki nesillerin tarihsel anlama biçimleri ile, ne de başka milletierin dini anlama biçimleri ile, yani ithal İslam anlayışları ile çözebiliriz. Dinin prensiplerini aramızda din konusunda uzmanlaşmış kimselerden ala­rak yorumlamak zorundayız. Kısaca dinsel paradigmamızı değiştir­memiz gerekmektedir .. · Bu paradigmanın değiştirilmesinin yolu da yaygın ve yoğun, kendi şartlarımıza uygun bir yaklaşımla din öğreti­mini halkımıza sunmaktan geçer. Eğer Kuran merkezli bir din anlayı­şını hakim kılabilirsek, dini problem olmaktan çıkarır, onu insanımızın ve milletimizin hizmetine sunarız. Kalkınmamız ve gelişmemiz için yapmak zorunda olduğumuz değişimler ve yenilikler, ancak din vası­tasıyla anonimleştirilebilir ve halka benimsetilebilir.

Sonuç olarak sorunlarımızı çözmek için, sorunlarımızın özünü doğru ve gerçekçi bir şekilde ortaya koymak, ve çözümleri neticeler arasında değil, sebepler arasında aramamız gerekir. Halkunızı hareke­te geçirecek en büyük gücü karşımıza değil, yanımıza almak en akıllı­ca ve gerçekçi çözüm olsa gerektir. İslam Dini Yüce Allah'ın son ve en mükemmel bir dini olarak, hem kişilerin, hem toplum ve ulusların dünya ve ahiret mutlulukları için gönderilmiş bir dindir. Böyle bir dinin, insanların ruhsal ve sosyal hayatlarını dengeleme ve düzenle­rnede birtakım ilkelerinin bulunması doğaldır.

Page 16: DEMOKRASi VE DİN BAGLAMINDA BİREY VE TOPLUMUNisamveri.org/pdfdrg/D01732/2001_2/2001_2_SINANOGLUA.pdf · sistem, insanın bedense.l ve ruhsal gereksinimlerine hizmet etmelidir. İnsanı,

506 1 A. SİNANOÖLU_

Kaynaldar Akbulut, Ahmet, "Din, Laiklik ve Demokrasi Üçgeni", Ankara

Üniversitesi ilahiyat :fakültesi Dergisi.(özel sayı/ayrı basım), Ankara ı 999; Laiklik ve Din Öğretimi, Ankara 1999.

Barker, Emes( "Greek Political Theory ", Methuen and Co Ltd. Londra 1960. " ·

Erdoğan, M~ştaf~ Din İstismarı, Hukuk ve Temel Haklar, İslamiyat, c.3, sayı:3 , Temmuz-Eylül, Ankara 2000. .

Fuller, Graham - Lesser, E., Kuşatılanlar, İslam ve Batının Je­opolitiği, Çev. Ö. Arıkan, İstanbul ı966.

Güler, İlh~. "Reel Politikada Dini Değer, Kavram ve Sembol­Zere Atıfta Bulunmamn,Doğurduğu Sorunlar", İslamiyat, c.3, sayı.3, Ankara 2000. ·

Güngör, Erol, İslam 'ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul ı 991

Halil, Osman, ed-D.imukratiyyetu'l-İslamiyye, el-Mektebetü'l-Fennl, Kahire 1958. ·

Kadı Abdulcebbar b. Ahmed, Şerhu'l-Usüli'l-Hamse, Kahire 1988.

Mustafa, Nevin Abdulhalık, İslam Siyasi Düşüncesinde Muha­lefet, çev. Vecdi Alcyüz, İz Yay., İstanbul 1990.

1 ~ .

Toynbee, Albert ve Ikeda, Daisaku, Yaşamı Seçin (Diyalog), Çev. U. Arık, Anlcara 1992.

Wheeler, Harvey, Democracy in a Revolutionary Era, Great Britain, C. Nichols and Company Ltd., ı97l.

Ana Britannica, ıp/162: "Din" Maddesi, Ana Yayıncılık, İstan-bull994. ' ·