cdn.islamansiklopedisi.org.trile çevresindeki yerler zarar gördü (el-be-yânü l-mu³rib, ii, 70,...

2
420 VÂDÎÂÞÎ VÂDÝLKEBÎR ( אא א) Endülüs’ün güneyinde bir nehir. ˜ Müslümanlarýn tarihî Betis (Baetis) neh- rine verdikleri isim olup günümüzde Gua- dalquivir (Rio Guadalquivir) diye bilinmekte- dir. Ýslâm kaynaklarýnda el-Vâdi’l-kebîr, en- Nehrü’l-kebîr, en-Nehrü’l-ekber, en-Neh- rü’l-a‘zam, en-Nehrü’l-azîm, Nehrü Kurtu- ba, Nehrü Ýþbîliye gibi farklý isimlerle kay- dedilmiþtir. Müslümanlarýn verdiði Vâdil- kebîr ismi küçük deðiþikliklere uðrayarak günümüzde Guadalquivir olmuþtur. Ýber yarýmadasýnýn güneyinde yer alan nehir taþýmacýlýða elveriþlidir ve yarýmadanýn en önemli nehirlerinden biridir. Kuzeydoðu- güneybatý istikametinde akarak Atlas Ok- yanusu’ndaki Cadiz körfezine ulaþýr; yak- laþýk 657 km. uzunluðundadýr. Adýnýn ba- þýnda “vâdi” (guada/i) kelimesinin bulundu- ðu Vâdîþenîl (Genil), Vâdîahmer (Guadali- mar), Vâdilbulyûn (Guadalbullón), Vâdîayra (Guadaira), Vâdîermillât (Guadalmelleto) gibi çok sayýda kolu vardýr. Bekrî’nin Vâdilke- bîr’den bahsederken, “Kurtuba nehri Vâdî- bîtî’dir” ifadesini kullanmasý (el-Mesâlik, I, 239), nehrin eski adýnýn müslümanlarca bi- lindiðini, fakat Vâdilkebîr isminin yaygýn- lýk kazandýðýný gösterir. Coðrafyacý Stra- bon’un kaydettiðine göre antik dönemde gemilerin iþlediði Vâdilkebîr, Ýslâm döne- minde de bu özelliðini sürdürmüþtür. Ne- hir üzerinde Ýþbîliye ile (Sevilla) Kurtuba (Cordoba) arasýnda ulaþým ve ticaret için kullanýlan gemiler vardý. Bekrî’ye göre Kur- tuba büyüklüðünü ve zenginliðini Vâdilke- bîr kýyýsýnda kurulmasýna, yakýnýndaki ma- denlere ve vadinin bereketli topraklarýna borçludur. Kuzeyden deniz yoluyla gelerek Endülüs sahillerini sýkýþtýran Norman teh- likesine karþý Kurtuba’nýn güvenliði için II. Hakem’in emriyle 355’ten (966) sonra Vâ- dilkebîr’de donanma bulundurulmaya baþ- lanmýþtýr (Ýbn Ýzârî, II, 239). Vâdilkebîr üzerine Kurtuba’da Roma dö- neminde yapýlan, fakat zamanla kullanýl- maz hale gelen köprüyü (Kantaratülvâdî) Semh b. Mâlik el-Havlânî tamir ettirmiþ- tir. Nehir üzerine müslümanlar tarafýndan ilk defa Semh b. Mâlik’in valiliði dönemin- de 101 (719-20) yýlýnda Kurtuba’da bir köp- rü yapýldýðý bilinmektedir (a.g.e., II, 26). Þeyhürrabve ed-Dýmaþký ise bu köprünün Zehrâ Köprüsü ismini taþýdýðýný, Abdur- rahman el-Gâfiký’nin valiliði devrinde ya- pýldýðýný, 800 zirâ uzunluðunda, 20 bâ‘ ge- niþliðinde ve 60 zirâ yüksekliðinde olduðu- nu, yirmi sekiz kemeri ve on dokuz burcu bulunduðunu kaydetmektedir (NuÅbeti’d- dehr, s. 39). I. Hiþâm da (788-796) köprüyü tamir ettirmiþ ve Vâdilkebîr üzerine Kur- tuba’da baþka bir köprü yaptýrmýþtýr. Mak- karî, Hâcib Ýbn Ebû Âmir el-Mansûr’un 378 (988-89) yýlýnda Vâdilkebîr üzerine bir köprü daha inþa ettirdiðini ve yapýmý bir buçuk yýl süren köprü için 140.000 dinar harcadýðýný belirtmektedir (Nef¼u’¹-¹îb, I, 408). Onun Kantaratülvâdî’yi de onarttý- ðý bilinmektedir. Bu dönemde Endülüs’ün yýllýk vergi geliri 3 milyon dinardý (a.g.e., I, 459). Kurtuba’nýn yedi kapýsýndan biri Vâ- dilkebîr’e açýlan Bâbülvâdî idi. Vâdilkebîr’in sularýnýn yükselmesiyle mey- dana gelen seller Endülüs’te sýk karþýlaþý- lan olaylardan biriydi. Ýbn Ýzârî bu konuda önemli bilgiler verir. 182’de (798) I. Hakem dönemindeki büyük sel sonrasýnda Kur- tuba’da Vâdilkebîr Köprüsü civarýndaki ev- lerin tamamý tahrip oldu. 288 (901) yýlýn- daki selde ise köprünün ayaklarýndan biri yýkýldý. 334’te (945-46) meydana gelen bü- yük sel sýrasýnda su seviyesi Esed Burcu’- na kadar yükseldi ve köprünün bir kýsmý ile çevresindeki yerler zarar gördü (el-Be- yânü’l-mu³rib, II, 70, 140, 213). 400 (1009- 1010) yýlýnda Kurtuba’da nehrin taþmasý yüzünden üç gün devam eden sel sýrasýn- da 1000 kadar evle çok sayýda köprü ve mescid yýkýldý, 5000 kiþi öldü ve büyük za- yiat oldu (a.g.e., III, 48, 105). Þerîf el-Ýdrîsî, Kurtuba ile Ýþbîliye arasýn- da nehir yoluyla yapýlan yolcu ve yük taþý- macýlýðýna dikkat çekerek bu yola Tarîkul- vâdî adýný verir (Nüzhetü’l-müþtâš, II, 573- 574). Müslüman coðrafyacýlarýn kaydet- tikleri bilgiler, Vâdilkebîr’in geçtiði alan üze- rinde bulunan yerleþim yerlerinin canlý bir ziraî ve ticarî hayata sahip olduðunu gös- terir niteliktedir. Himyerî, Vâdilkebîr üze- rindeki Kurtuba ve Ýþbîliye’nin yaný sýra Übezze, Beyyâse (Baeza) ve Beyyâre gibi yerleþim yerlerinin de iþlek çarþýlarý bulun- kým þiirlerden yapýlan bir derlemedir); et-Tüsâ£iyyât (dokuz râvili isnadlarla ak- tarýlan hadislerden meydana getirilen bir kýrk hadis derlemesidir) ve el-£Uþâriyyât, Te£âlîš müfîde, Urcûze fî ta£bîri’r-rüßyâ. Ziriklî ve Kehhâle, Vâdîâþî’ye Dîvânü’þ-þi£r adlý bir eser nisbet ederse de bu eserin onun hocasý Ýbn Hârûn et-Tâî’ye ait oldu- ðu belirtilmiþtir (Bernâmec, nþr. Muham- med Mahfûz, neþredenin giriþi, s. 22; eser- leri için ayrýca bk. Bernâmec, nþr. Muham- med Habîb el-Hîle, s. 214; Burhâneddin Ýbn Ferhûn, s. 313; Ýbnü’l-Kadî, I, 103; Ab- dülhay el-Kettânî, I, 465; II, 882, 1117; Ha- san Hüsnî Abdülvehhâb, I, 320; EI 2 [Ýng.], XI, 15). BÝBLÝYOGRAFYA : Vâdîâþî, Bernâmec (nþr. Muhammed Mahfûz), Beyrut 1400/1980, s. 96, ayrýca bk. neþredenin giriþi, s. 7-31; a.e. (Bernâmecü Ýbn Câbir el-Vâ- dîßâþî adýyla nþr. Muhammed Habîb el-Hîle), Mek- ke 1981, s. 100, 214, 275, ayrýca bk. neþredenin giriþi, s. 5-38; Zehebî, Mu£cemü þüyûÅi’×-¬ehebî (nþr. Rûhiyye Abdurrahman Süyûfî), Beyrut 1410/ 1990, s. 274, 488-489; Burhâneddin Ýbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-mü×heb, Kahire 1329-30, s. 311-313; Ýbn Haldûn, et-Ta£rîf bi’bn ƒaldûn (nþr. Muham- med b. Tâvît et-Tancî), Kahire 1951, s. 18-19, 305; Ýbnü’l-Cezerî, øåyetü’n-Nihâye, II, 106; Ýbn Ha- cer, ed-Dürerü’l-kâmine, III, 413-414; Ýbnü’l-Ka- dî, Dürretü’l-¼icâl, I, 102-103; Makkarî, Nef¼u’¹- ¹îb, V, 200-203; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fe- hâris, I, 465; II, 882, 1116-1118; Mahfûz, Terâ- cimü’l-müßellifîn, V, 113-117; Hasan Hüsnî Abdül- vehhâb, Kitâbü’l-£Ömr fi’l-mu½annefât ve’l-müßel- lifîne’t-Tûnisiyyîn (nþr. Muhammed el-Arûsî el- Matvî – Beþîr el-Bekkûþ), Beyrut 1990, I, 319-323; Avâtýf M. Yûsuf Nevvâb, er-Ra¼alâtü’l-Ma³ribiyye ve’l-Endelüsiyye, Riyad 1417/1996, s. 124-129; J. M. Fórneas, “El Barnamay de Muhammad Ibn Yabir al-WadýAšý”, al-Andalus, XXXVIII, Madrid 1973, s. 1-67; XXXIX (1974), s. 301-365; Mari- bel Fierro, “al-Wadý,ash ý”, EI 2 (Ýng.), XI, 15. ÿHalit Özkan VÂDÝÝMÛS (bk. AYNÝMÛSÂ). ˜ Sevilla’da Guadalquivir nehri ve Altýn Kule

Upload: others

Post on 06-Aug-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: cdn.islamansiklopedisi.org.trile çevresindeki yerler zarar gördü (el-Be-yânü l-mu³rib, II, 70, 140, 213). 400 (1009- 1010) yýlýnda Kurtuba da nehrin taþmasý yüzünden üç

420

VÂDÎÂÞÎ

– —VÂDÝLKEBÎRא��א ��א����� ) )

Endülüs’ün güneyinde bir nehir.˜ ™

Müslümanlarýn tarihî Betis (Baetis) neh-rine verdikleri isim olup günümüzde Gua-dalquivir (Rio Guadalquivir) diye bilinmekte-dir. Ýslâm kaynaklarýnda el-Vâdi’l-kebîr, en-Nehrü’l-kebîr, en-Nehrü’l-ekber, en-Neh-rü’l-a‘zam, en-Nehrü’l-azîm, Nehrü Kurtu-ba, Nehrü Ýþbîliye gibi farklý isimlerle kay-dedilmiþtir. Müslümanlarýn verdiði Vâdil-kebîr ismi küçük deðiþikliklere uðrayarakgünümüzde Guadalquivir olmuþtur. Ýberyarýmadasýnýn güneyinde yer alan nehirtaþýmacýlýða elveriþlidir ve yarýmadanýn enönemli nehirlerinden biridir. Kuzeydoðu-güneybatý istikametinde akarak Atlas Ok-yanusu’ndaki Cadiz körfezine ulaþýr; yak-laþýk 657 km. uzunluðundadýr. Adýnýn ba-þýnda “vâdi” (guada/i) kelimesinin bulundu-ðu Vâdîþenîl (Genil), Vâdîahmer (Guadali-mar), Vâdilbulyûn (Guadalbullón), Vâdîayra(Guadaira), Vâdîermillât (Guadalmelleto) gibiçok sayýda kolu vardýr. Bekrî’nin Vâdilke-bîr’den bahsederken, “Kurtuba nehri Vâdî-bîtî’dir” ifadesini kullanmasý (el-Mesâlik, I,239), nehrin eski adýnýn müslümanlarca bi-lindiðini, fakat Vâdilkebîr isminin yaygýn-lýk kazandýðýný gösterir. Coðrafyacý Stra-bon’un kaydettiðine göre antik dönemdegemilerin iþlediði Vâdilkebîr, Ýslâm döne-minde de bu özelliðini sürdürmüþtür. Ne-hir üzerinde Ýþbîliye ile (Sevilla) Kurtuba(Cordoba) arasýnda ulaþým ve ticaret içinkullanýlan gemiler vardý. Bekrî’ye göre Kur-tuba büyüklüðünü ve zenginliðini Vâdilke-bîr kýyýsýnda kurulmasýna, yakýnýndaki ma-denlere ve vadinin bereketli topraklarýnaborçludur. Kuzeyden deniz yoluyla gelerekEndülüs sahillerini sýkýþtýran Norman teh-likesine karþý Kurtuba’nýn güvenliði için II.Hakem’in emriyle 355’ten (966) sonra Vâ-

dilkebîr’de donanma bulundurulmaya baþ-lanmýþtýr (Ýbn Ýzârî, II, 239).

Vâdilkebîr üzerine Kurtuba’da Roma dö-neminde yapýlan, fakat zamanla kullanýl-maz hale gelen köprüyü (Kantaratülvâdî)Semh b. Mâlik el-Havlânî tamir ettirmiþ-tir. Nehir üzerine müslümanlar tarafýndanilk defa Semh b. Mâlik’in valiliði dönemin-de 101 (719-20) yýlýnda Kurtuba’da bir köp-rü yapýldýðý bilinmektedir (a.g.e., II, 26).Þeyhürrabve ed-Dýmaþký ise bu köprününZehrâ Köprüsü ismini taþýdýðýný, Abdur-rahman el-Gâfiký’nin valiliði devrinde ya-pýldýðýný, 800 zirâ uzunluðunda, 20 bâ‘ ge-niþliðinde ve 60 zirâ yüksekliðinde olduðu-nu, yirmi sekiz kemeri ve on dokuz burcubulunduðunu kaydetmektedir (NuÅbeti’d-dehr, s. 39). I. Hiþâm da (788-796) köprüyütamir ettirmiþ ve Vâdilkebîr üzerine Kur-tuba’da baþka bir köprü yaptýrmýþtýr. Mak-karî, Hâcib Ýbn Ebû Âmir el-Mansûr’un378 (988-89) yýlýnda Vâdilkebîr üzerine birköprü daha inþa ettirdiðini ve yapýmý birbuçuk yýl süren köprü için 140.000 dinarharcadýðýný belirtmektedir (Nef¼u’¹-¹îb, I,408). Onun Kantaratülvâdî’yi de onarttý-ðý bilinmektedir. Bu dönemde Endülüs’ünyýllýk vergi geliri 3 milyon dinardý (a.g.e., I,459). Kurtuba’nýn yedi kapýsýndan biri Vâ-dilkebîr’e açýlan Bâbülvâdî idi.

Vâdilkebîr’in sularýnýn yükselmesiyle mey-dana gelen seller Endülüs’te sýk karþýlaþý-lan olaylardan biriydi. Ýbn Ýzârî bu konudaönemli bilgiler verir. 182’de (798) I. Hakemdönemindeki büyük sel sonrasýnda Kur-tuba’da Vâdilkebîr Köprüsü civarýndaki ev-lerin tamamý tahrip oldu. 288 (901) yýlýn-daki selde ise köprünün ayaklarýndan biriyýkýldý. 334’te (945-46) meydana gelen bü-yük sel sýrasýnda su seviyesi Esed Burcu’-na kadar yükseldi ve köprünün bir kýsmýile çevresindeki yerler zarar gördü (el-Be-yânü’l-mu³rib, II, 70, 140, 213). 400 (1009-1010) yýlýnda Kurtuba’da nehrin taþmasýyüzünden üç gün devam eden sel sýrasýn-da 1000 kadar evle çok sayýda köprü vemescid yýkýldý, 5000 kiþi öldü ve büyük za-yiat oldu (a.g.e., III, 48, 105).

Þerîf el-Ýdrîsî, Kurtuba ile Ýþbîliye arasýn-da nehir yoluyla yapýlan yolcu ve yük taþý-macýlýðýna dikkat çekerek bu yola Tarîkul-vâdî adýný verir (Nüzhetü’l-müþtâš, II, 573-574). Müslüman coðrafyacýlarýn kaydet-tikleri bilgiler, Vâdilkebîr’in geçtiði alan üze-rinde bulunan yerleþim yerlerinin canlý birziraî ve ticarî hayata sahip olduðunu gös-terir niteliktedir. Himyerî, Vâdilkebîr üze-rindeki Kurtuba ve Ýþbîliye’nin yaný sýraÜbezze, Beyyâse (Baeza) ve Beyyâre gibiyerleþim yerlerinin de iþlek çarþýlarý bulun-

kým þiirlerden yapýlan bir derlemedir);et-Tüsâ£iyyât (dokuz râvili isnadlarla ak-tarýlan hadislerden meydana getirilen birkýrk hadis derlemesidir) ve el-£Uþâriyyât,Te£âlîš müfîde, Urcûze fî ta£bîri’r-rüßyâ.Ziriklî ve Kehhâle, Vâdîâþî’ye Dîvânü’þ-þi£radlý bir eser nisbet ederse de bu eserinonun hocasý Ýbn Hârûn et-Tâî’ye ait oldu-ðu belirtilmiþtir (Bernâmec, nþr. Muham-med Mahfûz, neþredenin giriþi, s. 22; eser-leri için ayrýca bk. Bernâmec, nþr. Muham-med Habîb el-Hîle, s. 214; BurhâneddinÝbn Ferhûn, s. 313; Ýbnü’l-Kadî, I, 103; Ab-dülhay el-Kettânî, I, 465; II, 882, 1117; Ha-san Hüsnî Abdülvehhâb, I, 320; EI 2 [Ýng.],XI, 15).

BÝBLÝYOGRAFYA :

Vâdîâþî, Bernâmec (nþr. Muhammed Mahfûz),Beyrut 1400/1980, s. 96, ayrýca bk. neþredeningiriþi, s. 7-31; a.e. (Bernâmecü Ýbn Câbir el-Vâ-dîßâþî adýyla nþr. Muhammed Habîb el-Hîle), Mek-ke 1981, s. 100, 214, 275, ayrýca bk. neþredeningiriþi, s. 5-38; Zehebî, Mu£cemü þüyûÅi’×-¬ehebî(nþr. Rûhiyye Abdurrahman Süyûfî), Beyrut 1410/1990, s. 274, 488-489; Burhâneddin Ýbn Ferhûn,ed-Dîbâcü’l-mü×heb, Kahire 1329-30, s. 311-313;Ýbn Haldûn, et-Ta£rîf bi’bn ƒaldûn (nþr. Muham-med b. Tâvît et-Tancî), Kahire 1951, s. 18-19, 305;Ýbnü’l-Cezerî, øåyetü’n-Nihâye, II, 106; Ýbn Ha-cer, ed-Dürerü’l-kâmine, III, 413-414; Ýbnü’l-Ka-dî, Dürretü’l-¼icâl, I, 102-103; Makkarî, Nef¼u’¹-¹îb, V, 200-203; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fe-hâris, I, 465; II, 882, 1116-1118; Mahfûz, Terâ-cimü’l-müßellifîn, V, 113-117; Hasan Hüsnî Abdül-vehhâb, Kitâbü’l-£Ömr fi’l-mu½annefât ve’l-müßel-lifîne’t-Tûnisiyyîn (nþr. Muhammed el-Arûsî el-Matvî – Beþîr el-Bekkûþ), Beyrut 1990, I, 319-323;Avâtýf M. Yûsuf Nevvâb, er-Ra¼alâtü’l-Ma³ribiyyeve’l-Endelüsiyye, Riyad 1417/1996, s. 124-129;J. M. Fórneas, “El Barnamay de Muhammad IbnYabir al-Wadý Ašý”, al-Andalus, XXXVIII, Madrid1973, s. 1-67; XXXIX (1974), s. 301-365; Mari-bel Fierro, “al-Wadý,ashý”, EI 2 (Ýng.), XI, 15.

ÿHalit Özkan

– —VÂDÝÝMÛSÂ

(bk. AYNÝMÛSÂ).˜ ™

Sevilla’da

Guadalquivir

nehri

ve Altýn Kule

Page 2: cdn.islamansiklopedisi.org.trile çevresindeki yerler zarar gördü (el-Be-yânü l-mu³rib, II, 70, 140, 213). 400 (1009- 1010) yýlýnda Kurtuba da nehrin taþmasý yüzünden üç

421

zig 1923, s. 39; Kalkaþendî, Øub¼u’l-a£þâ (Þem-seddin), V, 234; Ýbn Abdülmün‘im el-Himyerî, Øý-fatü Cezîreti’l-Endelüs, MünteÅabe min Kitâbi’r-Rav²i’l-mi £¹âr (nþr. E. Lévi-Provençal), Kahire1937, s. 11, 19, 56; Makkarî, Nef¼u’¹-¹îb, I, 153,167-168, 208, 408, 459; Cumhur Ersin Adýgüzel,Ýþbîliyye’nin Endülüs’ün Siyasî ve Kültürel Ta-rihindeki Yeri ve Önemi (yüksek lisans tezi, 2008),ÝÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü s. 71-74; C. F. Sey-bold, “Guadalquivir”, ÝA, IV, 816-817; R. Pinilla-Melguizo, “(al-)Wadi’l-Kabýr”, EI 2 (Ýng.), XI, 17-18; Kâzým Çeçen, “Bent”, DÝA, V, 462; Arslan Ter-zioðlu, “Bîmâristan”, a.e., VI, 166.

ÿCumhur Ersin Adýgüzel

– —VÂDÝLKURÂ�א ��א���� ) )

Medine’nin kuzeybatýsýndaeski bir ziraat bölgesi.

˜ ™

Günümüzde Suudi Arabistan sýnýrlarýiçinde yer almaktadýr. Bölge ismini Medi-ne’nin kuzeybatýsýnda Teymâ ile Medinearasýnda halký tarýmla uðraþan birkaç kö-yün sýralandýðý vadiden (Vâdilkurâ = köy-ler vadisi) almýþtýr (Yâkut, IV, 338). Ýslâmcoðrafyacýlarýnýn farklý zamanlarda çeþitliyerleþim birimlerinden hareketle yerini ta-rif ettikleri Vâdilkurâ, Ýbn Hurdâzbih’e gö-re Ruhaybe’nin kuzeyinde ve Hicr’in (Me-dâinüsâlih) güneyinde, Hasan b. Abdul-lah el-Ýsfahânî’ye göre Sukyâ’nýn kuzeyin-de ve Avâlî’nin (günümüzdeki Ulâ) güneyin-de bulunmaktadýr. Medine’ye yedi, Teymâ’-ya üç-dört ve Hicr’e bir günlük uzaklýkta-dýr. Bilinen en eski tarihi Âd ve Semûd ka-vimleriyle iliþkilendirilen Vâdilkurâ milât-tan önce VI. yüzyýldan itibaren bölgede hü-küm süren Dedân, Lihyân, Maîn ve Naba-tîler gibi devletlere baðlý þekilde geliþmiþ-ti; ziraata elveriþli bölge olmasýnýn yaný sý-ra yarýmadanýn güneyinden Suriye ve Mý-sýr’a giden eski ticaret yolunun belli baþlýduraklarýndan biriydi ve bu sebeple ayrý bir

önem kazanmýþtý. Günümüzde ayný adlýidarî birimin (muhafaza) merkezi olan Ulâ’-nýn (33.637; 2010 tahmini) yakýnýnda Hý-raybe diye bilinen Dedân’ýn kalýntýlarý ara-sýndaki çok sayýda kitâbe bölgenin bir za-manlar geliþmiþ olduðunu göstermekte-dir.

Ýslâm’ýn zuhuru sýrasýnda Vâdilkurâ’nýnbaþlýca sakinleri yahudilerdi; bunlarýn Buh-tunnasr döneminde Beytülmakdis’in iþ-galinden sonra bölgeye geldikleri tahminedilmektedir (Belâzürî, Fütûh, s. 19-20;Taberî, I, 539). Kaynaklara göre Semûdkavminin izlerinin bulunduðu bölgeye yer-leþen yahudiler yer altý su kuyularýný onar-dý, bölgeyi hurma ve hububat yetiþtirici-liðine dayalý önemli bir ziraat merkezi ha-line getirdi. Zamanla Kudâa kabilesinin Hi-caz, Suriye ve Filistin bölgelerine yerleþ-mesiyle bu kabilenin alt kollarýndan Uzreile Vâdilkurâ’nýn yahudi sakinleri arasýndabir antlaþma yapýldý. Buna göre Vâdilku-râ’nýn Kudâa’nýn diðer kollarýna karþý ko-runmasýna mukabil Uzre kabilesi yahudi-lerin yetiþtirdikleri ürünün bir kýsmýný ala-caktý. Uzre kabilesi bölgeyi muhafaza et-tiði gibi Gassânî Hükümdarý Nu‘mân b.Münzir b. Hâris’e karþý savunarak iþgalineengel oldu.

Hicretin 2. yýlýnda (624) Medine’den sü-rülen Benî Kaynuka‘ yahudileri bir ay ka-dar Vâdilkurâ’da kaldýktan sonra Suriyebölgesine gidip Ezriât’a yerleþti. 6 (627)yýlýnda Zeyd b. Hârise baþkanlýðýndaki ti-caret kervaný Vâdilkurâ’da Gatafânlýlar’aait bölgede bu kabilenin kollarýndan BenîFezâre’nin saldýrýsýna uðradý. Arkadaþlarýöldürülen ve mallarýna el konulan Zeyd,Medine’ye döndükten sonra Hz. Peygam-ber tarafýndan Benî Fezâre üzerine gön-derildi (Ramazan 6 / Ocak-Þubat 628). Böl-gede Ýslâm’a düþmanlýðý ile bilinen, Resûl-iEkrem’e ve müslümanlara karþý insanla-rý kýþkýrtan Ümmü Kýrfe ve Fezâre’nin ba-

duðunu kaydetmektedir (Øýfatü Cezîreti’l-Endelüs, s. 11, 19, 56). Yâkut el-Hamevî,“Nehr azîm yükalü lehû Vâdilkebîr” diyetavsif edip büyüklükte Dicle ve Nil nehriy-le mukayese edilebileceðini ve yük gemi-lerinin gidip geldiðini söylerken (Mu£ce-mü’l-büldân, I, 232), Zekeriyyâ el-Kazvînî“en-Nehrü’l-ekber yu‘rafü bi-Vâdilkebîr” di-ye tanýmladýðý nehrin iki köprüsünün bu-lunduðunu belirtir (¦ârü’l-bilâd, s. 552).Kurtuba’da köprü yakýnýnda suyun kabar-ma seviyesini sýnýrlý tutabilmek için birbent yapýldý (DÝA, V, 462). Vâdilkebîr kýyý-sýnda Rusâfe Sarayý, Münyetü Aceb Sara-yý ve sarayýn yakýnýnda cüzzamlýlarý tecritiçin bir tesis kuruldu (a.g.e., VI, 166). Mak-karî, Kurtuba’nýn sahip olduðu dört özel-likle diðer þehirlere üstün geldiðini bir þi-irinde ifade eder ve bunlarý Vâdilkebîr üze-rindeki köprü, Kurtuba Camii, Medînetüz-zehrâ ve þehrin yüksek ilmî seviyesi þek-linde sýralar (Nef¼u’¹-¹îb, I, 153). Ýþbîliye’-nin ortasýndan geçen nehir þairlere ilhamkaynaðý teþkil etmiþtir. Bazý þairler Ýþbîli-ye’yi “Endülüs’ün gelini” (arûsü bilâdi’l-Ende-lüs) diye nitelerken Vâdilkebîr de gelininboynundaki gerdanlýðýn zincirine benzetil-miþtir. Nehrin kýyýlarý ayný zamanda mey-ve aðaçlarý ve gölgelikleriyle bir mesire veav mekâný idi. Nehirden çeþitli balýklar av-lanýyordu (a.g.e., I, 208). Ýþbîliye’den seb-ze, meyve ve balýk gibi yiyeceklerin Kur-tuba’ya nakli Vâdilkebîr üzerinden de ya-pýlmaktaydý.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Bekrî, el-Mesâlik, I, 239; II, 890; Þerîf el-Ýdrîsî,Nüzhetü’l-müþtâš, Beyrut 1409/1989, II, 573-574, 579; Yâkut, Mu£cemü’l-büldân (Cündî), I,232; Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvinî, ¦ârü’l-bilâd, Beyrut, ts. (Dâru Sâdýr), s. 552; Ýbn Ýzârî,el-Beyânü’l-mu³rib, II, 26, 46, 49, 70, 140, 213,239; III, 48, 105; Ebü’l-Fidâ, Tašvîmü’l-büldân(nþr. J. T. Reinaud – M. G. de Slane), Paris 1840,s. 46; Þeyhürrabve ed-Dýmaþký, NuÅbetü’d-dehrfî £acâßibi’l-ber ve’l-ba¼r (nþr. A. F. Mehren), Leip-

VÂDÝLKURÂ

Guadalquivir

üzerindeki

tarihî

köprüyle

arka planda

Kurtuba

Ulucamii

Medâinüsâlih’teki kayaya oyma tarihî bir kalýntý