cd-ekİtap-noetİk akil (14)-mustafa karnas...cd-ekİtap-noetİk akil (14)-mustafa karnas 4...
TRANSCRIPT
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
1
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
2
Ezoterik Kainat
Mustafa KARNAS
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
3
Ezoterik Kainat
Mustafa KARNAS
Yayına Hazırlayan/Kapak tasarım
NOETİKART
Baskı:
1.Baskı MART 2019
Yayıncı Sertifika no:
32792
CD-EKİTAP ISBN
978-605-7617-66-8
Basıldığı Yer:/Yayıncı:
Noetika Medya Yayıncılık Danışmanlık Bilişim
Turizm Sanayi ve Tic a.ş
akıltaşı kitapları/akıltaşı yayınları
Kamara Ofisleri-İstasyon Yolu Sok. No: 3
Altıntepe-Maltepe-İstanbul
Telefon: (0553) 764 82 55
mail: [email protected]
(Tüm Hakları Noetika A.Ş/Akıltaşı Kitapları’na
aittir. İzinsiz Yayınlanamaz)
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
4
EZOTERİK KAİNAT GİRİŞ…
EZOTERİK KAİNAT’I ANLAMAK İÇİN
METAFİZİK OLMAK….. Metafizik bir insan nasıl olunur? Metafizik olmak. Bütüncül düşünmek ile başlar. Oysa
insan zihni fraktal(parçalı) olarak düşünmeye alışmıştır. Hayatı fraktal olarak algılamak, GİRİŞİMLERİ anlık olarak belli sebep-sonuç
ilişkilerine bağlamak ile olur. Çünkü zihin ancak SÜREÇLERİ parçaladığı zaman algısal
hale gelebilmektedir. Oysa GERÇEKLEŞEN her ne olursa olsun, bütüncül bir sürecin uzantısı olarak
gerçekleşmiştir. Başımıza gelen her neyse, o anda o konuyla muhatap şeyle bağını kurarız,
oysa metafizik akıl öyle düşünmez, gerçekleşenin bir döngünün süreçleri olduğunu bilir.
Bu durumu daha iyi anlatabilmek için şu süreçlere bir göz atalım. Her şeyin başlangıçta bir nokta halinde
başladığını bilelim. Geri kalan her şey bu noktanın kendini AYNEN kopyalaması ve
kopyaları ile sürekli GİRİŞİM içinde olması ile gerçekleştiğini bilelim. İşte bu bakış açısı BÜTÜNCÜL yani
METAFİZİK bakış açısıdır. O andan itibaren ise spiral-küresel bir şekilde
çoğalmakta olan BİLGİ ÖRÜNTÜSÜ noktalar kendi içlerinde sürekli etkileşim halinde
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
5
oldukları için birbirilerini sürekli
dönüştürmektedir. Birden fazla YÖRÜNGSEL hareketin çok
merkezlilik içinde hareketleri söz konusudur. Spiral hareketin nedeni akışın SPİN atmasından kaynaklanmasıdır. Akışın spin
atmasına neden olan ise YÖRÜNGELERİN sürekli birbirleri ile KATIŞIM halinde olmasından kaynaklanır. Bir çeşit…radyo
istasyonu dalgasına benzer durum. Bu hareket her yöne doğru olduğu için de
küreseldir. Hem spiral hem de küresel hareket ileri doğru hareket ettiği için, her yöne spin atarak büyümekte, genişlemekte olan
sistemler aynı zamanda bir yönde ilerlemektedir.
Bu KAİNAT döngüsünün aynısı İNSAN ALGISINDA da gerçekleşir. Tersine sistem ile düşünmeye başlarsak,
meseleyi daha kolay anlamış oluruz. DİYELİM Kİ….karşı cinsten birine AŞIK oldunuz…..Bu durumun açıklamasını değişik şekillerde
yapar ZİHİN… hatta RUHEŞİMİ buldum noktasından……Materyal bakış açısına kadar
geniş bir yelpazede ZİHİN kendini konumladırır. METAFİZİK AKIL ise bu durumu şöyle
yorumlar. Bu olayın tohumları çok zaman önce bir şekilde atılmıştır ve olay gerçekleşir.
Şu tohum atma meselesine bir bakalım; Bir kişinin diğerine aşık olması, bir başkasından nefret etmesi, bir iklimden hoşlanması,
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
6
diğerinden hoşlanmaması, atak, girişken
insan olması, tembel, yavaş insan olması…..vesair….bütün bunların tamamı
METAFİZİK AKIL için …………BİLGİ GİRİŞİMLERİNDEN….başka bir şey olmadığıdır….
Yani yaşadıklarımız bir METAFİZİK AKIL için SADECE BİLGİSEL GİRİŞİMLERDİR….. Bir metafizikçi SONUÇLAR karşısında
doğrusal etkileşime girmez. Olanların birer GİRİŞİM olduğunu bilir. Denklemin unsurları
ya da yapısını değiştirince ALGININ da değişeceğini bilir. Yani hayatı kontrol eder. Bu tavır aslında, bir VELİ tavrıdır.. İşte
bütüncül bakmak, insanın güzel bakması ile başlar. Güzel bakmak BİLGİ ile ETKİLEŞİME
ya da GİRİŞİME girmemek anlamına gelmektedir. Hayata BİLGİ-AKIL düzleminde değil de AKIŞIN enerjisini hissederek
bakmaktır. İşte, bu döngülerin akışlarını düşündükçe olay izdüşümleri içinde yaşamakta
olduğumuzu anlarız. Mesela …bir konuya ÜZÜLMEK….konusunu inceleyelim. …O
hissin..tohumu belki de iki hafta önce atılmıştır…yani…insan AN içinde ÜZÜLMEZ yada SEVİNMEZ…..işlem bir zaman önce
başlar ALGIYI doldurduğunda HİSLER çerçevelenir ve adı
konur…ÜZÜLMEK..SEVİNMEK…Oysa olaylar evreninde olayın izdüşümü çoktan başlamıştır. Bir insanın KESKİN bir HİS ile
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
7
karşılaşması o konu ile ilgili döngünün içine
düşmesi yani O BİLGİ KÜMESİ ile ÖRÜNTÜ oluşturması anlamına gelir.
Bir şeyi ELDE ETMEK ile gelen SEVİNÇ….konusuna bakalım…. O elde etme-sevinç bilgisi zaten kendi başına akmakta olan
BİR BİLGİ KÜMESİDİR…Yani bir döngüdür….Bir zaman sonra kişi bir şeyi elde ettiğinde döngünün bir parçası
olur…SEVİNİR… Buna şöyle basit bir örnekle anlatalım…bir
oyunun içinde olmayan oyuncu için hangi akışın gerçekleştiğinin bir önemi yoktur. Diyelim ki..ALTILI GANYAN denilen at yarışı
oyununu oynamış bir oyuncu..O anda bütün döngü ile girişim halindedir ve olayların
izdüşümü bile henüz gerçekleşmemiş geleceğe bile düşer. Diyelim ki bu kişi. Ganyanın birinci
ayağına…Adı…Makbule olan ..dişi atı…TEK..BANKO YAZDI….Aslında atın geliri yok. Çok sürpriz bir AT….Ve at…yarışı
kazandı….O anda artık bir döngü başlar…..hem de kuvvetli bir döngü…Aslında
adam ZİHİNDE Kİ ALGISAL BİLGİ KÜMESİNE düşmüştür..gerçeklik aslında bu kadar basittir….
Annesi ile atı özdeşleştirir….buradan bir kutsanma çıkarır..Artık HEM KAZANMAYI-
HEM DE KAZANAMAMAYI aynı anda düşünerek..hem sevinç hem de ACI çekmektedir…
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
8
İkinci ayakta da diyelim ki, MANİSALI diye bir
at olsun. Adam da Manisalıdır…Bu atı da yazmış olsun ve at yarışı kazansın..hem de
çok sürpriz bir şekilde…Artık döngü giderek daha da fazla derinleşir. Bundan sonrası için ise üç, dört beşinci
ayaklara değişik numaralı atları yazsın, çok sayıda at yazmış olduğu için hepsinde de kazansın…
Son ayakta da tesadüf bu ya…Nişanlısı Ayfer’in adı olan at TEK olarak yazsın..
Eğer Ayfer gelirse…Çok büyük para kazanacaktır…Milyon lira… Yarış başlar ve yarışı kazanan… Güneşin
Kızı..adında bir at olur…Ayfer isimli at, sonuncu olmuştur.
Artık adamın ZİHNİ bu BİLGİ ÖRÜNTÜSÜNÜN derinliğine düşer….Onun ZİHNİNDE….nişanlısı AYFER
bitmiştir……….Bu kişi artık güneşten de pek hoşlanmaz..Güneşli havalarda dışarı çıkmaz.. Bu hikayede gerçekte olan biten adamın
zihninin BİLGİ ÖRÜNTÜSÜ içinde sürüklenmesidir.
İlk BAĞLAM bilgisi ise…zaten orada olay evreninin içinde izdüşümü halinde…adeta bir örümcek ağı gibi durmaktaydı….Adamın
UĞURLARA inanması….Şans oyunu içinde macera araması vesair………..zaten sistemi
başlatmıştı. İşte bir metafizikçi hayatı bu şekilde fraktal bir şekilde algılamaz.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
9
Büyük resme bakar….Sonsuz uzamın
parçasının içinde bir nokta olduğunu ve bütün BİLGİ ÖRÜNTÜLERİNİN sadece
akmakta olan matriksler olduğunu bilir…. Ne fazlaca sevinir ne de fazlaca üzülür…..Akışın rengine bürünür, akışa
direnmez….Buna savrulma denir. O zaman hakim olan ne BİLGİ ne de ALGI olur. Çünkü artık algılamayı bırakmıştır
metafizikçi. Baktığı şey olmaya başlamıştır. Kuşa bakarken kuş, denize bakarken
denizdir…Asla kendisi değildir. Kendisi her an bir şeylere dönüşmektedir…. Ezoterik kainat da diğer kainatlar gibi
akarken, metafizik ışımasını matriks evrenlere bir akış içinde salınıma sokar. Böylece, GİZİL
olan her şey madde evreninde madde içinde kendince bir alan içine yerleşir. İşte, Hz.Mevlana gibi gönül insanlarının tecelli
de buldukları gizemler, sırlar bu metafizik değerlerdir. Güzel bakan bir insanın gözleri yaratıcının gizemi ile baktığından ALGIDA
güzellik görünür. Bir metafizikçi güzel bakar, çünkü ZİHNİ bilgi
örüntülerinin dolanıklıkları ile kirlenmemiştir. Hakim ve Hüküm…………… Dirayetli olmak bir metafizikçi için temel bir
karakteristik durumdur. Dirayet, akmakta olan döngülerin bir noktasından diğerine geçiş
yaparken bütün muhtemelleri düşünerek, akıl ederek, hissederek, sakin, dengeli bir şekilde hareket etmektir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
10
Bu durumu trafikte araç kullanmaya
benzetebiliriz. Trafikte araç kullanmak için önce araç kullanmayı bilmek ve ehliyet almak
gerekir, aracın uzmanlar tarafından sağlam olduğunun söylenmesi lazım. Aracın hız kapasitesi saatte 300 km olsa bile, bütün
potansiyelin kullanılmayacağının bilinmesi gerekir. Trafiğin durumuna göre durmak, kalkmak yavaşlamak, hızlanmak, sollamak
gerekir. Başka sürücülerin hatalarından etkilenmemek için dikkatli olmak gerekir.
Yani, bir noktadan, başka bir noktaya gidebilmek için dirayetli olmak gerekir. Bilgi, akıl, izan, ahlak, prensip, ustalık sahibi olmak
gerekir. Bunu spiritüel ve ruhsal hayata uygularsak
şöyle bir sonuçla karşılaşırız. Bir metafizikçi bilir ki, yaşadığı toplumda başkalarının eksiklikleri, kendisi için tehlike
oluşturabilir. Zihni kirlenebilir, bundan dolayı ALGISINI kontrol altına alır ve her şeyi algılamaz. Kirlenmemek için algısını bazı
sistemlere kapatır, böylece dolanıklığa girmez. Bilir ki, döngülerin zamanları vardır. Önünde
ki araç yavaşsa…yani bazı insanlar ve durumlar onun ilerlemesini ve döngüyü yakalamasını engelliyorsa…….onlardan
kurtulur….uzaklaşır….bu ZİHİNSEL prangalardan kurtulmak demektir…..Mesela
kendi bağlaşıklarımız olan en yakınlarımızın….kendi beklentilerini sürekli çoğaltmaları ve sizden taleplerinin ısrarla
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
11
fazlalaştırmaları ve sizi kifayetsiz duruma
getirdikten sonra da sizi yetersizlikle suçlamaları gibi durumlar…..sizin önünüzde
ki….engellerdir…burada..sollama yapılması ve engelin aşılması gerekir…..yani kaynaktan uzaklaşmanız gerekir….çok insan bunu
yapamaz..adeta öndeki ya da yanda ki araca bağımlıymış gibi onun hareketlerine uygun davranmaya çalışır..bu durumda kendi
amacından da uzaklaşmış olur.. Bu durum her şey için böyledir. Aslında bu
bilgilerin manifestosu hemen hemen bütün kutsal kitaplarda bulunmaktadır. Çeşitli kavramlar altında bir metafizikçi tarif edilir.
Tevekkül, dirayet, gönül kapısı, marifet..türü…ilahi kavramlar bu nedenle
vardır. Bir manifestodur, yol işaretidir. Bir insanın bir şeyi yapıyor ya da yapmıyor olması büyük resim için bir anlam taşımaz.
Çünkü büyük resim sadece ortaya çıkan enerji alanının niteliğine bakar. İşlerin ve olayların tasnif edilerek, üzerine insani
değerler katılıp, önem dereceleri verilmesi insani bir meseledir.
Sıradan bir insanın, kuşlara yem atıyor olmasının metafizik enerji değeri, bir profesörün yazdığı akademik makaleden daha
değerli olabilir bütüncül sistem için. Çünkü, hareketin kendisinden çok enerjisi
önemlidir. Eğer işin üzerine yüklenen enerji düşük enerjiyse, kişinin yaptığı işin insani
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
12
değerinin yüksek olması büyük resim için bir
şey ifade etmez. Büyük resim aynı zamanda bir yansıtıcı
olduğu için aldığını çoğaltarak geri gönderir. Bir kişinin dinginlik ve sükunet içinde akıyor olması ve bunun sürekli olması o kişinin bu
yönde enerji üretmesi ile olduğu içindir. Bu enerjiyi ne yaparak ürettiğinin büyük resim için bir önemi yoktur.
Ezoterik Kainat nerededir? Bir kuşun kanat çırpışında, bir gülümsemede,
bir çocuğun saf bakışında, bir çiçeğin renginde, bir bilgenin kelamındadır… Ezoterik Kainat ile nasıl bağ kurarız?
Zihnimizi algılara kapatarak bağ kurarız. Bir çiçeğe bakarken o çiçek
hakkında…koparsam..masamda güzel dururdu…sevgilime hediye edeyim…fotoğrafını çekip, paylaşayım…şeklinde geliştirilen
düşünceler, ÇİÇEK İLE ALGI halinde yani BİLGİ dolanıklığı içinde olmanız demektir. Sorgusuz, beklentisiz sadece onun güzelliğine
HAYRET içinde bakın…Bir anda çiçek size sırlarını ifşa etmeye başlar. Çünkü
ZİHNİNİZDE onun için temiz bir sayfa açmışsınızdır. O çiçek ezoterik bilgisi ile oraya bağlanır.
Böylece, sizin ön düşünceleriniz ile çiçeğin ezoterik bilgileri kirletilmemiş olur. Bu bağ
artık diğer ezoterik hallere açılan bir kapı haline gelir. Her ezoterik karşılaşmada ZİHİN
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
13
bu bilgi kümesine başvurur, böylece ezoterik
bir döngünün içine girersiniz.. Bu her hareket için de böyledir. Bir taş
ustasının taşı kesmesini aynı şekilde izlemek, bir adamın balık tutmasını aynı şekilde izlemek..
Bütün bunlar Ezoterik Kainat’a açılan kapılardır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
14
EZOTERİK KAİNAT
ALEF (TümAn) KONUMU
Yüksek Bilinç Alanı İnsanlığın en kadim soruları “Nereden geldik, nereye gidiyoruz, ben kimim ve bu işler nasıl
oluyor? Şeklindedir.Acaba neresi, Yüksek bir bilinç alanı olarak kabul edilebilir? Nereden geldik sorusunun cevabı ise, bir yerden
gelmemiş olmamızdır. Sadece tek bir mekan içinde, dönüşmekte olan mekana bağlı olarak
bizlerin de dönüşüyor evrensel (ilahi) yasalara bağlı olarak değişiyor olmamız bizim bir yerden gelip, bir yere gittiğimiz şeklinde algı
yanılsaması içinde olmamıza neden olmasıdır. Evrenlerin akmasının bir neticesi olarak,
akmakta olanın içinde olmak suretiyle, sürekli değişmekte ve dönüşmekte olan matriks alanlar içinde insan bir ZİHİN BEN olarak
kaçınılmaz olarak, bir döngüden diğerine düşerek-yükselerek ya da geçişerek bir halden diğerine geçmektedir. TÜmAn konumu
akmakta olan bütünün kendisidir ki yaratılmış yasalara bağlı olarak bir
hercümercin (kaos) kendini bir sonraki hale dönüştürme (düzen) ve akabinde yeniden dualitenin bir gereği olarak kendine dönmesi
ile bir Git-Gelin içinde ki noktaların tamamıdır ki. Gelecekte bir zamanda bu durum MUTLAK
HERŞEYİN TEORİSİ denilen teoriye bağlanarak izah edilecektir. Bu durumda HERŞEYİN TEORİSİ bütün kainat yasa ve
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
15
teorilerini kendinden doğuran bir çeşit TEMEL
YASA olarak kendini bina etmiştir.
Evren Nasıl Bir Yer? Sorusunu inceleyelim.
Akan Evrenler Bizce kainat denilen alan “Akan Evrenler”den oluşmuştur. Akan Evrenler’e Boyut Evrenleri
de diyebiliriz . Evrenlerin akıyor olması bize bir istikametin
varlığını göstermektedir. İstikamet ise bir döngünün varlığına işaret etmektedir. Zannedildiğinin aksine akmakta olan
evrenlerin akışı bir yönden bir yöne olacak şekilde tasarlanmış olamaz çünkü uzamda bu
şekilde algılanıyor olmasına rağmen maddelerin çekim alanları ve içlerinde ki çekim-itim denilen tanrısal sistemlerin
varlıkları düşünüldüğünde kırılmaların olması söz konusudur ki, bu durumda matriks alan bir döngüsel sistem olarak, hareketin ilk
başlangıcında gerçekleşen spinin son noktasının yine çıktığı yer olacağı açıktır ki bu
durumda şeylerin kendilerine dönmeleri kaçınılmaz bir sonuçtur. Şeylerin yaratımda ki ilk çıkış alanları
kendilerine yaptıkları bir yolculuk şeklinde değerlendirildiğinde bütün maddesel ve soyut
sistemlerinin tamamının doğduğu yere dönme şeklinde bir ilahi sistemin parçası oldukları söylenebilir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
16
Akan Evrenler sistematiği bir ilahi yasa olarak
kabul edilirse bu durumda, üretilmiş olan her bir değerin de bu ilahi sistemin bir parçası
olarak kendi döngüsünü yaratması ve kendine bir şekilde uzun ya da kısa bir yol yaparak dönmesi, kaçınılmazdır. Ancak kendine
dönmekte olan ve yaratılmış ya da üretilmiş hareketin unsurları güzergahta yaşayacağı karşılaşmalar sırasında kendini yeniden
dönüştürerek yeniden spinlere girmesi durumunda meydana gelecek olan geometri
bir daire şeklinde olmak yerine bir spiral şeklinde olacağı açıktır ki, bir spiralin başlangıç noktasına geri dönmesi ise spiralin
yönünü kendine doğru çevirmesi ile olacaktır. İşte bu noktada irade devreye girmekte ve
irade marifeti ile spirale yön vererek noktada ki benin mevcuda ulaşması sağlanması gerekmektedir.
Akan evrenler sistematiğinde ki Farklı yaratık türleri farklı algılama düzlemlerinde olabilir.
Onların neyi, nasıl algıladıklarını bilmiyoruz!!! Ama insan milletinin algı kodları bilgisine
sahibiz. Anlatacaklarımız da insan milletinin algı kodları çerçevesinde olacaktır. İnsanın evrensel konumu sadece bir nokta’dır Bu
nokta, diğer noktalar “başkalarının bilinci” ile birbirlerine TümAn alanında ve TümAn
maddeciği (Noos) ile “matriks bir şekilde bağlanmıştır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
17
Bu durumu izah etmenin bir yolu da, insanın
kendini bir vesile sistematiği içinde İRADE ve MUTLAK BÜTÜNLÜK yapısalının bir örgüsü
olarak, üretilmiş zamanların ve eşyanın zamanı üretmesinden dolayı algısının da bu yönde değişmesi şeklinde kendini
konumlandırması ile ZAMAN BAĞI VE ALGISININ bir yanılsama sistematiği olarak kendini MUTLAK BİLİNÇ BEN dışında bir
yerde üretilmiş zamanlarda konumlandırması ile YARATIMDAN gelen temel ezoterik
özelliklerini yitirdiğini gözlemlemekteyiz. Bir İNSAN sistemi kendini ZAMANSIZLIK boyutunda konumlandırdığında, kendi özü
denilen sistemin içeriği olarak yeniden düzenler ki bu durumda ALEF konumunda ki
kendisi ile AVATAR kendisi arasında bir EZOTERİK BAĞ kurulmuş olur…
Birey Bilinç.. Resim adeta bir balıkçı ağına benzer. Ağın düşüm
yerleri “kişisel bilinç” alanıdır. Bu matriks sistemde her “birey bilinç” diğerleri ile sürekli
etkileşim içindedir. Bir şeyin hareketi bütünü değiştirir. Bütün de yeni veri tabanı ile bütünü değiştirir. Yani “bilinçler evreni”
dediğimiz bu alanda her bir nokta matriks alanda sürekli etkileşim içinde olduğundan
burada bir “Belirsizlik Paradigması” konumu ortaya çıkar. Birey-Bilinç ile matriks bilinç bitmek bilmeyen bir etkileşim ve dönüşüm
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
18
içinde olduğu için bu alanın kaderi “Belirsizlik
Paradigması” olarak şekillenir. BELİRSİZLİK PARADİGMASI bir Akan evrenler gerçekliği
olarak karşımıza çıkmaktadır. Dış Dünya algısının sadece insanın zihninde gerçekleşiyor olması, mutlak gerçekliğin
olmadığını ve her bir algının kendi gerçekliğini yaratıyor olması şeklinde değerlendirilebilir. Birey bilinç dışında bir şeyin varlığından söz
etmek zaten kolay olmasa gerek. Algının BİLGİ-BİLİNÇ MATRİKS sistematiği dışında bir
yerin dışında gerçekleşmemesi gerçeğini göz önüne aldığımızda HOLOGRAFİK BİLGİ SİSTEMATİĞİNİN dışından bir gerçekliğin
olmadığı yönünde bir algı geliştirmek durumunda kalırız ki bunun KUANTUM
DÜZLEMİNDE bir değerlendirme ile gerçekte MADDENİN KENDİSİNİN OLMADIĞI sadece spin yapmakta ve boşlukta bir döngünün
parçası olan diğer hareketlerin dışında SABİT hissedilebilir BİR MADDENİN OLMADIĞI, sadece KUVVETLERİN kişinin algısında böyle
bir durum yarattığı gerçeği ile yüz yüze kalırız ki, bu durum da insanın aklını karıştırır. Eğer
madde yoksa gördüğümüz beş duyu organımız ile hissettiklerimiz nedir? Sorusu ile karşı karşıya kalırız. Hissettiklerimiz ise sadece
AKIMLARIN zihnimizde ki bilgisel karşılıklarından başka bir şey değildir. Yani
gerçekte her şey sadece BİLGİ DÜZLEMİNDEDİR…
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
19
Belirsizlik Paradigmasındaki Bilinç Evreni
Bu bilinç matriksi tam bir “anlam” evreni yaratır. Birey bilinçlerin birbirine bağlanarak
oluşturduğu matriks alana “Bilinç Evreni” denir. Kafanızda iyice netleşsin diye resmedelim. Balıkçı ağı şeklindeki bu evren
“belirsizlik” konumunda, düz bir yüzeyden küp, elips, küre ve diğer şekillere benzeyen formlarda büyük boşluk (Kainat) içinde
hareket etmektedir. BİLİNÇ EVRENİ, üretilmiş olan algının, üretilme modeli DÖNGÜSEL
BAĞLAR üzerinden gerçekleştiğinden ZİHNİN değişik döngülerin bir parçası olarak SAVRULMA-SÜRÜKLENME-BÜTÜNLEŞME-
AYRILMA-AYRIŞMA VE KATIŞMA gibi durumlarda yeni gerçeklikler içine düşmesi
kaçınılmaz olmaktadır. ALGININ PARADOKSAL ya da PARADİGMAL yeniden kendini konumladırma halleri içinde meydana
gelen diğer gerçeklikler de sadece bir BİLGİ olarak ZİHNİN kendisinde kendini yeniden biçimlendirir ki bunların izdüşümlerinin ALT-
KENDİ olan AVATAR-BENin algı düzlemi olan beş duyunun elektro-kimyasal sistematiği
içine düşmesi ile yeniden kendini madde-enerji şeklinde biçimlendirmesi DUYGULANIM-AKIL-İRADE gerçekliği bilgi
örüntüsünü yaratır. Yani, her AVATAR-ZİHİN ezoterik evreni kendi gerçekliğinde algılar ki,
rüya gibi soyut tamlanmamış sistemlerin de uzamları bu ZİHNE İZDÜŞÜM olarak yansıması ile AVATAR ZİHİN bir yandan kendi
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
20
ezoterik kainat algısını yaratırken, diğer
yandan da bu algı diğer algıların savrum ya da sürük sistemlerinin bir parçası olarak spinsel
döngüsel süreçlerle beslenerek geri besleme yapar . Bu durumda bize algının ve ezoterik evrenin anlıksal dönüşümleri ile potansiyelleri
ve muhtemelleri arasında SINIRSIZ ve HESAPSIZ bir şekilde kendini HER AN yeniden örüntülediğini gösterir.
Bilinç Evreni..
Yani, “Bilinç Evreni” Akan Evrenler’den biridir. İnsan ile ilgili diğer bir evren ise “Olaylar Evreni”dir.
Bu evrende olaylar şekillenmekte ve yine matriks bir alanda “olaylar evreni” ile bilinç
evreni bir karşılaşma yaşadığı için insan bilinci bir olayı yaşamış gibi algısında değişiklik yaşar. Birey insanın bilinci sadece
bir noktadır. Bu nokta birbirinin içinde akmakta olan üç evrenin “(bilinç-olay-zaman)”karşılaştıkları ve üç noktanın birbiri
içine geçtiği anda oluşan tek noktaya biz (Alef Noktası-Alef Alanı (Zone) deriz.
Derin gerçeklik sadece bu noktada gerçekleşir ve konum bir anlam kazanır. BİLİNÇ EVRENİ sistematiği kendini bir
yandan MUTLAK BİR GERÇEKLİK şeklide konumlandırırken, örüntünün bilgi
düzleminde anlıksal ve kadersel bir sistemin uzamında gerçekleştirmesi ile OLAYLAR
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
21
EVRENİNİN çekim kuvvetinin dışında
gerçekleştirmesi imkansız hale gelir. Bir yandan zihinsel akışların ve maddesel
savrumların izdüşümlerinin spinsel olarak bilgi-bilinç düzleminde döngünün bir uzamı olarak algısal periferide kendini
konumladırması bu izdüşümlerini mutlak gerçekliğin yansıması olarak biçimlendirirken, ALGI kendini olaylar evreninin kendini
yeniden konumladırması ve ortamı yeniden düzenlemesi kaçınılmaz olur. Olaylar evreni
YARATICI ile İNSAN (RUH) arasında, BAŞLANGIÇTAN önce, TANRI KATI’nda gerçekleşmiş bir AKİT üzere konumlandırır.
BİLGİ-BİLİNÇ sistematiğinin bir diğer ayağı olarak OLAY burada kendini var eder ve
olaylar eşyanın kendine dönme arzusu sırasında DÖNGÜNÜN tamamlanması yönünde kendine doğru yaptığı yolculukta
MUTLAK KADERİN kendini tecelli ettirmesi yönünde yasaya uyması hareketinin bir sonucu olarak gerçekleşir ki. Bu gizemin
DÜĞÜM NOKTASI kaçınılmaz olarak DOĞUM-ÖLÜM sistematiğinin OLAYLAR EVRENİNİN
varlık sebebi olarak kendini konumladırmasıdır. Ezoterik KAİNAT kendini ve varlığını döngünün sürdürülebilmesi için
kaçınılmaz olarak, ilk hareket olan DOĞUM ve son hareket olarak ise ÖLÜM güzergahında
OLAYLAR EVRENİNİ bütünün bir parçası haline getirmiştir. Diğer olaylar ise bu iki mutlak olayın uzamı olarak kendini
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
22
gerçekleştirir. Bu da TAMAMLANMA,
ÇÖZÜNME şeklinde çok sayıda hallerden hallere geçer…
Sürekli Yaşanan Karşılaşmalar… İnsan bilinci diğer iki evrenle sürekli karşılaşmalar yaşar. Bu karşılaşmalar art
arda, peşi sıra geldiği için hem bir anlam hem de bir bütünlük, bir öykü taşır. Biz bu
duruma “Bilinç Öyküsü” diyoruz. Sürekli gerçekleşmekte olan döngülerin varlık sebebi ise hareketin düştüğü olaylar evrenindeki
OLAY UFUKLARININ birey zihnin gözlem uzamı içinde olmasından kaynaklanmaktadır.
Periferi bu yönde, bir küresel algının yarattığı SONSUZLUK algısının sınırlarında gerçekleştiği için bir gözlemci olarak zihnin
algısal konumunun periferik bir sistemin döngülerinde örüntülenmesinden kaynaklanır. Mutlak kader bağları ile izdüşümsel kader
bağları bu noktada emerji-algı düzleminde bağ kurduğu için kurulmuş olan bağların algısal
konumları AYNI ENERJİ düzleminde gerçekleştiğinde, algı artık kendi gerçekliğinde değil de bir konumlandırılmış gerçekliğin
içinde algılandığından, gerçekleşen herşeyi, sürem sisteminin bir uzamı olarak
algılanmasına neden olur. Algı değişince SÜREM de değişeceğinden. Algının sadece bilgi-algı olduğu gerçeğini akıldan
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
23
çıkarmamak sureti ile istenen algının yeniden
elde edilmesinin mümkün olduğu ve ZİHNİN potansiyelleri içinde olduğunu bilmek
yeterlidir.
Bilinç Öyküsü-Olaylar Evreni Bilinç Öyküsü’nün oluşabilmesi için birey bilincin, olaylar ve zaman evrenleri ile her
karşılaşmasında meydana gelen “anı” bir sonraki anıya bağlanır ve böylece bir kişinin
“Hayat Öyküsü meydana gelir. Olaylar evrenini “Katı bir etkileşim” olarak meydana getiren kuvvet ise “Birey-Bilinç” evrenin
birbirine bağlanarak oluşturduğu matriks alandır.
YARATICI da bilmiyor olabilir mi? Sorusuna bir karşılık olarak bu denklemi ortaya koymak gerekebilir, olayların gerçekleşmesi eşyaların
kendi içlerinde ürettikleri zamana bağlı olarak geliştiğinden bir HÜKÜM olarak yasayı kendine bağlayan dönüştürücü sistematik de
bu yönde potansiyellerin ve muhtemellerin birer olay örgüsü olarak biçimsel süreçleri
ancak gerçekleştikten sonra algılanacağından muhtemel ve potansiyellerin örüntülerinin bir noktadan diğerine üretilmiş bir gerçekliğin
içine düşmesinin bağlamları BİLİÇ ÖYKÜSÜ halini gerçekleştirir ki, henüz BİLİNÇ-BEN bu
gerçekliği algılamadan önce TANRISAL SİSTEM de gerçekleşeni algılamış olur. Bundan dolayı YARATICI bir MUTLAK
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
24
gerçekliği yaratmış olduğu bilinçlerden çok
daha önce bilir. Üretilmemiş gerçeklik zuhur etmediği sürece muhtemel ve potansiyellerin
nasıl bir bağlam oluşturacağı da TANRI KATI için bir sır olarak kalması mümkündür çünkü İZLEM olaylar evrenine henüz düşmemiştir.
Bir YARATIM sürecinin uzamda kendinin örüntüsel bir bağ ile mutlak döngünün içinde, döngüsüzlüğe (TAMAMLANMIŞLIK-
HAREKETİN DURMASI) (-273) bağlaması ya mutlak bir ölümün ya da mutlak bir doğumun
gerçekleştiğini göstermektedir. Bu bir bilgidir ve bir katışım olarak diğer bilgiler ile artık örüntüsel bir bağlam içinde değildir şeklinde
konumlandırma ile EZOTERİK KAİNAT sisteminin dışına ötelenmiştir. Artık, artı-eksi
akışın içinde yer almaz ETKEN ya da EDİLGEN değildir. Bir hesabın parçası olarak değerlendirme dışındadır.
Matriks Kaynak… Olayları yaratan bilinç ve bilinçlerin ta
kendisidir ama olaylar evreni ilk hareket enerjisini yaratıcıdan almıştır. İlk yaratıcı
dokunuş ile hareketlenen olaylar evrenine bir sonraki hareketi veren ise bilinç evreninde gerçekleştirilen hareketlerdir ve bu
hareketlerin enerji kaynakları arasında ; istek, arzu, hayal gücü, ihtiras, aşk, sevgi, tutku,
kıskançlık, harislik, açgözlülük gibi soyut kavramların oluşturduğu matriks bir kaynak vardır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
25
BAĞLAMSAL sistematiğin bir parçası olarak
HALLER bir enerji boyutunun uzamında gerçekleşen olayların UFUKSAL dönüşümleri
olarak değerlendirildiğinde, MATRİKS kaynak olarak DUYGULANIMLAR üretilmiş enerjiler sistematiği olarak hem BİREY-BEN olarak
kişinin kendi döngüsünün bir uzamında döngünün AKIŞ sistematiğini düzenlemesi, SAVRULMA-SÜRÜKLENME yapısalında
kendini tanımlaması ya da TAMLAMASI ile gerçekleşir. Bu alan MATRİK KAYNAK bir
alandır ve AVATAR ile ZİHİN yaşam enerjisini buradan alır. Bu bağ koptuğunda ya da MATRİKS kaynak kendi uzamının dışına
düştüğünde kaynak ortadan kalkar ve ÖLÜM gelir. Bir yaprağın sarararak dalından
düşmesinde ki süreç, noktanın kaynaktan kopuşu için bir örnek olarak gösterilebilir.
Olaylar Evreninin Akışı... Bilinç evreni bir yöne hareket ederken, olaylar evreni karşı yönde hareket etmektedir.
Birbirlerinin içinden geçerler. Sonra kıvrılarak bir çember oluşturur ve kendine döner.
(Kuyruğunu Isıran Kadim Semboller bilgisinde; Yılan/Bilgelik ve Tanrıyı simgeler). Çünkü İLAHİ TASARIM kendini karşılaşmalar
üzerinden konumlandırmaktadır. Alef noktası konumunda bulunan MUTLAK-BİLİNÇ BEN
kendini Ezoterik Kainat ile bir AĞ bağı şeklinde konumladırdığından akmakta olan evreni, rüzgarda savrulmakta olan bir balıkçı
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
26
olarak değerlendirebilir. Olaylar evreni ise
ortaya çıkan karşı rüzgarlardır. Bu durumda, eğer AĞ olaylar evreninin dışındaysa bu
durumda ALGI neden olayların içinde yaşadığımız şeklinde gerçekleşiyor? Sorusunun cevabı şu şekildedir.
Çünkü bu algı SÜREGENLİKTEN kaynaklanmaktadır. Sadece doğmuş olma algısını fark etmekle olayların akışı
başlamıştır, diğer olaylar da uzamda gerçekleşecektir. Bir örnek verecek olursak;
tenimizde hissettiğimiz rüzgar ile, tenimizde hissedeceğimiz rüzgar arasında gerçekleşmişlik ve gerçekleşmemişlik bağı
vardır. Biri diğerini takip ettiğinden, birini diğerinin aynısı ya da devamı olarak algılarız.
Hareket spiral bir döngü olarak devam ettiğinden, bu spiral döngünün yönünün küresel olarak algılanması gerekmektedir.
Çünkü geçişken olan sistemler, döngünün, her yöne kendisinin de içinden geçtiğini gösterir. Her yöne hareket den döngüsel bir
spiral içinde bulunan ALEF konumunda ki BİREY-BEN bu düzlemde kaçınılmaz olarak
olaylar evreninin içine düşmektedir. Olaylar evreninde ki olayların gerçekleşmesi ise ZİHNİN sınırsızlık ve boyutsuzluk
konumundan kaynaklanmaktadır. Kuantum Mekaniğinde ki, EŞGÜDÜMLÜLÜK YASASI bu
durumu İKİZ ELKTRONLAR ile izah eder. Birbirinden sonsuz bir mesafe ile uzaklıkta bulunan İKİZ ELEKTRONLARIN biri
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
27
konumunu değiştirdiğinde, diğeri de mesafe
hesaplamaksızın aynı şekilde konumunu değiştirmektedir.
Bundan dolayı ALEF konumunda ki ben kendi yerinde sabit dururken, EŞGÜDÜMLÜLÜK yasasına bağlı olarak diğer kendisi uzamda
olaylar evrenine düştüğünde, kendisi de olaylar evrenine düşmüş olur.
Noktasal Alanlar. (Alef Boyutu)…
Yatay bir çember ile dikey bir çemberin birbiri içinde hareket etmesi gibidir. Daha doğrusu kürelerin birbirleri içinde hareket etmesi
gibidir. Kendi noktasal alanlarında sonsuz sayıda karşılaşmalar yapması “bütüncül
öyküyü” oluşturur. Geriye sadece “zaman” bağlantısı kalır. Matriks alanlar YARATIM süreçlerinden başka bir şey değildir. Yaratım
ise SÜREKLİLİK arz etmektedir. Noktaların adeta kendini kopyalayarak kendinden yeni ağlar kurması şeklinde durum tanımlanabilir.
Buna ALEF boyutu deriz. Alef sadece bir çeşit TESİSAT gibidir. Su ya da elektrik tesisatına
benzer. Üzerinden İLAHİ enerji geçmediği sürece ne bir uzamın ne de döngünün bir parçası haline gelebilir. Bundan dolayı da ne
ALGILAR NE DE ALGILANABİLİR. Mesela henüz tanımadığınız bir insanı sevmeniz
mümkün müdür? Sorusunun cevabı ….EVETTİR…çünkü sizin sevdiğiniz kişi değil onun matriks alanıdır. Bu durumda bu
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
28
alanda mekanda bulunan, bu matriks ile
örüntüsel bağ kurmuş olanlar sizin tarafınızdan sevilme potansiyeline sahiptir.
Sevme ve sevilme denilen OLAYLAR EVRENİNE düşmesi ise ancak sizinle yapacağı bir KARŞILAŞMA ile olabilir ki buna ALEF
NOKTASININ kendini akışa bırakması denebilir.
Zaman Evreni… Zaman evreni de çapraz bir açı ile diğer iki
evrenin matriks ağında aynı şekilde hareket eder. Böylece sadece bir “nokta” olan Birey-Bilinç kendi bilinç evreni ile etkileşim içinde
bulunarak bütünden etkilenirken aynı zamanda da bütüne etki eder ve bir “Bütün
Bilinç Evreni” matriksi “Belirsizlik” konumunda devinir. ZAMAN yaratılmış mıdır? Sorusunun cevabı şu şekildedir.
Hayır..ZAMAN bir maddesel yapı ya da enerji matriks sistematiği gibi yaratılmamıştır. Onun sadece potansiyeli yaratılmıştır. Zaman
eşyanın bir potansiyeli olarak kendini var etmektedir, eşya ve uzam olmaksızın zaman
da kendini var edemez. Zamanın yaratılması eşyaların birbirleri ile uzamda kurdukları algısal bağlar üzerinden şekillenir. Kişinin
herhangi bir eşya ile kurduğu duygulanım ya da süreçsel bağ o anda zamanı yaratır ve kişi
o zamanın içine düşer. Zamanı olaylar evreninin içinde bulunan eşyaların olaylar potansiyelleri çevrimiçi yapar. Buna örnek
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
29
olarak. ..Hamama giren terler…anekdotunu
gösterebiliriz. Kişinin sıcak karşısında terlemesi, hamamın da sıcak olması orada o
kişi için İLGİLİ ZAMANI ortaya çıkarır.
Alef Konumu.. Birey-Bilinç- anda- olaylar evreni ile karşılaşırken aynı anda zaman evreni ile de
karşılaşır. “An’da” “Alef” konumunda artık bilinç, olaylar evreninden aldığı algıyı zaman
matriks de konumlandırdığı için Birey Bilinç bir “öykü” oluşturur. Bu öykü trilyonlarca “Alef” anında elde edilen “ancık”
parçacıklarının birbiri ardına bağlanması ile olur. İzdüşümsel bir gerçeklik olarak
gerçekleşen bu mimari ALEF konumunda ki benin AVATAR ile kurduğu yapının bir uzamı olarak gerçekleşir. AVATAR ile mevcudu
deneyimleyen ALEF sistemi, uzamı ile Ezoterik Kainat üzerinden bilgiyi akışa bırakır ve onun dönüşmesini sağlar. Uzmanın bilgisi İLAHİ
sistemin bilgisidir. Bu şekilde tamlayan-tamlanan bir döngünün parçası olarak bir
halden diğerine düşerek kendini de dönüştürür.
Mana (Anlam) Evreni… Bir de dördüncü boyut dediğimiz “mana”
evreni vardır. Bu boyut matriksi de etkileşim halindedir Bu evrende “kavramlar” yaratılmıştır. Bu matriks alanda aynı döngü
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
30
içinde hareket eder. Ancak insan milletini
bağlayıcı “Bilinç-Olay-Zaman” evrenlerinin kuruluş anayasası olan yasalardan biri sebep-
sonuç ilişkisiyken “mana” alemi yani TümAn alanında bulunan yaratımlar herhangi bir sebep-sonuç ilişkisine bağlanmazlar. Bu
durumu, sıcak yağın içine atılan etin kızarması şeklinde örnekleyebiliriz. BEN bir ilahi tasarım olarak etin yağda kızarması gibi
bir potansiyele sahiptir. Yağın ve ateşin yanma ve yakma potansiyeli ise bir şekilde
SOYUTUN, mananın, anlamın dönüştürme kapasitesi olarak değerlendirilebilir. Böylece MANA alemi ile bağlaşıklık haline gelmiş bir
ZİHİN aklını orada ki soyut enerjisi ile dönüştürür ve İLAHİ uzamın bir parçası
olarak MANANIN HALLERİNE düşer. Yaratıcı; bu alemin yasasını sebeplere
bağlamıştır. Mana aleminde olanlar ise nedensiz yaratılmıştır. Bundan dolayı kendi matriks alanında bulunan insan milletinin
bireyleri, kendilerinden soyutlanmadan “mana” alemine geçiş yapamazlar. “Kendinden
Soyutlanmak” Kendinden vazgeçmek anlamına gelir ki, biz bu duruma “Vazgeçmenin Paradigması” diyoruz. Ancak bu
konumdaki bir birey bilinç “Alef” konumunda TümAn denilen alanda “soyut boyut” ile
temasa geçerek o alandan beslenmeyi sağlayabilir. NEDENSİZLİK konumu, NEDENSELLİK konumunun bir çeşit
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
31
dualitesidir. NEDENSİZLİĞE düşen bir
NEDENSELLİK onun rengine boyanır ve bu renk ile ZİHİNSEL olarak kainatın diğer
boyutları ile bağlam kurabilir. Bundan dolayı, zihne MANA aleminden düşen soyut KAVRAMLAR eğer kendi bağlamında
içselleştirilebilir ve dualitenin rengine boyanmadan değerlendirilebilirse, mananın gizemli anlamları da kişiye açık hale gelir ve
PERDELER GÖZDEN kalkar.
Kendinden Vazgeçmek ile Sırların Bilgisine … Kendinden Vazgeçmek kavramı, değişik
zamanlarda, “Ölmeden Ölmek” manasında anlam kazanmıştır. “Ölmeden Ölmek”
konumu kendi varlığının sebep-sonuç ilişkisi durumundan kurtarmak, kendinden soyutlanmak, kendinden kurtulmak anlamına
gelir. Buna, mucizelere inanmak ve mucizeleri geçekleştirme bilgisine sahip olmak da dahildir. Kendiden vazgeçmek döngünün
sürüklemesine rıza göstermek anlamına gelmektedir. VAZGEÇMEK tevekkül razı ve
rıza sisteminin bir uzamıdır. Böylece ZİHİN artık geleceği kendisinde örüntülemekten vazgeçerek, akışın bir parçası olur. Buna
sürekli bir düşme hali diyebiliriz ki, bu hal her yöne düşme şeklinde bir harekettir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
32
Anlamsızlık Konumu…
Kadim bilgelik sanatı bu tür bilgiler ve kaynaklarla doludur. Bu konum aslında
basitmiş gibi görünen ama son derece zor bir süreç olan “Anlamsızlık” konumunda bulunmayı gerektirir. Algının, “Anlamsızlık”
boyutunda hapsedilmesi ile soyutlanmanın ve soyutlamanın ilk adımı da atılmış olur. Akan evrenler içinde gerçekleşen anlam
boyutlarında, anlamsızlığa düşen ZİHİN saflaşmaya doğru yol alamaktadır. Saflaşma
ise ruhun nihai amacıdır. Anlamsızlık boyutuna düşen bir ZİHİN kendinde olan bir potansiyel ve muhtemelin ortaya çıkmasına
neden olur ki bu da kişinin adeta saflaşarak melekleşmesi şeklinde bir haldir.
Akan Evrenler’deki Alef (TümAn) Konumu “Alef” komunda bilinç o anda yeni bir matriks
ağ oluşturarak Akan Evrenler’den biri olan mana alemine bir çengel atmış, bir kanal açmış olur. O anda Birey-Bilinç, kendi Alef
konumunda bir sarmal elde edeceğinden “Anlamsızlık” enerjisi mana alemi ile kurulan
köprü olur. Bu köprüden Birey Bilince akan bilgi ve enerji bu alemin alamet-i farikalarından (işaret-sembol-simge) olan
“metafizik” ve “parapsikoloji” gibi alanların temel bilgisi ve bilimini oluşturur.
Gelmemiş Bilimler…
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
33
Elbette çok daha fazla bilgi ve bilim bu
alemden, birey-bilinç alemine geçmeyi beklemektedir. Biz bu bilimlere “Henüz
Gelmemiş/Doğmamış Bilimler diyebiliriz. Bunların bazılarını ilk öncüller olarak buraya ilave edelim:
Bazı, “elçilerin” suyu şaraba dönüştürmesi, suyun üzerinde yürümesi, denizi ortadan ikiye bölmesi diğer benzeri mucizeler bu kaynaktan
gelen ilimler ile gerçekleştirilmiştir. (Eşyanın tabiatını değiştirme bilimi).
Gelmemiş bilimler… Gelmemiş bilimler içinde en önemlisi ALEFOLOJİ’dir. Bu öyle bir bilim dalıdır ki,
NOKTA’nın sırları ile ilgilidir. Noktanın sırrını çözmek Ezoterik Kainatın
sırrını çözmek anlamına gelir. Bu bilim için en önemli inceleme konusu ZİHİN Mİ, NOKTADIR, YOKSA NOKTA MI
ZİHİNDEDİR…konusu.. Bir HOLOGRAFİK sistem olarak ZİHİN..YA DA SONSUZ SAYIDA ZİHİN pekala tek bir nokta
halinde bulunuyor olabilir. Gerisi ise sadece SİMÜLASYON….
Algıladıklarımız nedir? Sorusunun cevabı….IŞIMA olabilir. BİLGİ IŞIMASI…. Sadece BİLGİ varsa……gerisi nedir…
Bütün bunlar bu bilimin konuları içinde olacaktır..
Kader konusunu inceleyecek bilim dalı FATUMALOJİ’dir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
34
Önemli bir konudur. Kader matrikslerinin
hangi sistematiklere göre kendi yasalarını ve döngülerini inceleyip bir düzene bağlayacaktır
bu bilim. En azından İradi Kader ile insan potansiyellerinin bilinmeyen kısımları ortaya çıkarılabilir.
Paradigmaloji bilimi ise, paradigmaların meydana gelme biçiminin döngüsel bir şekilde nasıl gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.
Basitçe bir insanın, bahçesine bir erik ağacı fidanı dikmekle başlattığı İRADİ KADER
örüntüsünün bağlamlarını ortaya koyabilir.
Kader Belirsizlik Konumunda Kendi Örgüsünü gerçekleştirir..
Kaderin kendi kendine örgüsü durumu söz konusudur. Kader, kendini özellikle “Belirsizlik Paradigması” içinde gerçekleştirir.
Kainatın matematiği aynı zamanda varlıkların bağlı olduğu yasalara karşılık gelir. Birey Bilincin Kader Yapılanması da “Bu
Anlamsızlık ve Belirsizlik “ paradigmasında şekillenirken matrikslerin birey-bilinç ile
örtüştüğü noktada meydana gelen akım Kader Döngü’sünün şeklini belirler. Belirsizlik sistematiği içinde gerçekleşen kader bir
örüntünün ALGIDA belirgin hale gelmesinden ibarettir. Yani bir sürecin ALGIDA donmuş—
bitmiş-tamamlanmış olması yani GÖZLEMLENMİŞ olması onu KADER olarak konumlandırır. Mesela bir kişinin belli bir kişi
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
35
ile onu adeta bir RUHEŞİ şeklinde algılamak
suretiyle evlenmesi sürecin donması anlamına gelir ki bu sürmekte olanın RUHEŞİ çerçevesi
içinde dondurulması şeklinde TAMLANMASI HALİDİR. Gözlem olduğu sürece kader bir tamlama içinde donar kalır. Bir sonra ki süreç
başlayana kadar bu böyle devam eder. Birey-Bilinç Ölümsüzdür…
Birey-Bilinç yani nokta kainat ölçütleri içinde ölümsüzdür, sonsuzdur, kalıcıdır. Bilinmeyen,
artık kainatın son bulacağı ana kadar matriksler birbirine bağlı olduğu ve matriksleri noktaları bir araya getirmesinden
dolayı noktalar ve matriksler de kainat kadar sonsuzdur.
Bir kavram olarak ÖLÜMSÜZLÜK hali de TANRISAL BİR KONUMUN TAMLANMIŞ, gözlemlenmiş halinden başka bir şey
Kainatın Kuruluş Yasaları
Kainat, TümAn boşluğunda çeşitli matrikslerin, yaradılış yasaları ile
çerçevelenmiş birlikteliğinden meydana gelmektedir. Birey-Bilinç bu yaratılış yasalarına bağlı olarak (zaman-mekan-olay)
örgüsü içinde bir “algı” boyutuna düşer. Algı boyutunu matriks birliktelik, özellikle olaylar
evreni belirler. Böylece Birey-Bilinç bir “Avatar” olarak bir insan bedenini kullanırken
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
36
gerçekte o Avatar bende de evren
matrikslerinin ilişki ağında şekillenir.
Avatar Nedir? (Bu arada şu Avatar meselesine bir açıklık getirelim):
Yüzeysel olan ve hiçbir şeyi derinliğine inceleme gereği duymayan mankurt beyinler Avatar kavramı ile Avatar filmi ve dolayısı ile
George Lucas’ (Yönetmen)ı öncül hale getirebilir. Avatar (kavramı-sözü-kelimesi ve
bilgisi Lucas tarafından keşfedilmemiş ya da icat edilmemiştir. Avatar kavramı Hint efsanelerinde geçer; yani kavramın geçmişi en
az 10 bin yıl var. Hint tanrıları dünyaya inebilmek için insan şeklini alırlar. Bu durum
onların inancında ruhların enkarne yani (tekamül et için beden değiştirmeleri) olabilmek için öldüklerinde yeni bedenlere
girmesi durumu için de kullanılır. Yani et-kemikten topraktan yapılmış olan beden ruhların, tanrıların Avatar’larıdır.
Ruhların Bineği; Avatar…
Kelimenin kökeni Sanskritçe’dir. Bu inanca göre Avatar beden sadece ruhların bineği olarak yaratılmıştır. Bu inancın kökeni ise
kayıp Lemurya kökenlidir. Naacal denilen Lemurya (Mu) medeniyetinin bilge
misyonerleri binlerce yıldan beri dünyanın bir çok yerine gitmiş oraları kolonileştirmiş ve kendi dil, din ve bilim ile tekniklerini buralara
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
37
götürmüştür. Bu medeniyetler arasında
öncelikli olarak Uygur, Mısır ve Sümer medeniyetleri bulunur. Yunan medeniyeti
daha sonra gelir. Naacal Tabletleri…
Naacal tabletleri Tibet manastırlarında bulunmuş ve çözülmüştür. Bu tabletlerden elde edilen bilgilere göre”Avatar” kavramı gibi
Hint milletlerinin zamanında kullandığı şimdi ölü olan Sanskritçe dili de Lemurya
kökenlidir. Lemurya medeniyetinin varlığı 70-200 bin yıl kadar eski olduğuna dair inançlar vardır.
Yok olan Kıta..
20 bin yıl önce kadar (dağların yerkürede oluşmaya başladığı üçüncü evre sırasında meydana gelen depremler ve volkan
patlamaları nedeniyle kıtanın üzerinde yaşayan 64 milyon insan ile birlikte yok olduğu söylenmektedir.)
“An” Enerjisi paketçikleri…
Bir Avatar bedende doğum-ölüm sirkülasyonu belli sayıda “an” enerji paketçiklerinin bir şekilde konserve edilerek Avatar’ın geçici
belleğine yerleştirilmesi ile olur. Bundan dolayı “TümAn” konumu ezoterik öğretide
“yaşandı-yaşanıyor-yaşanacak” algısı içinde konumlanır. Zaten her şey başlamış ve bitmiştir ve Diğer yandan da sürmektedir ve
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
38
sürecektir. (zamansal sıçramalar algıda
farklılıklara neden olur zaman-mekan bağı).. Sistemin enerji paketçikleri şeklinde olmasının
açıklaması yine döngü teorisi içinde yapılabilir. Çünkü uzamın izdüşümsel olarak algılanması alanın küresel paketçikler
şeklinde olması ile sağlanabilmektedir. Böylece, geçişler birbirleri üzerinde ve içinde akışsal bir OLAY UFKU oluşturur. Bu olmazsa
algı da olmaz. Buna bir örnekleme olarak şu durum gösterilebilir; Bir gemi yolculuğunda,
okyanus üzerinde, gemi ilerlemesine rağmen ufuk çizgisi değişmesine rağmen OLAY UFKU olarak ufuk çizgisi süreklilik arz etmekte ve bu
şekilde uzamda süreklilik sağlanmaktadır. Enerjinin kendini küresel paketçikler şeklinde
konumlandırması da uzamın süreklilik arz etme talebinden kaynaklanmaktadır.
Avatar, şekillendiricidir…
Bilinci taşıyıcısı olan Avatar beden kendi konumunda aynı zamanda şekillendiricidir.
Yaratıcının yasalarına bağlı olarak bilinç çok sayıda farklı Avatar bedenlerle, matriks alanlarda, farklı boyutlarda etkileşimlere girer.
Avatar, uzamları dönüştürme kabiliyetine sahiptir. Bu durumu şöyle örnekleyebiliriz.;
keskin bir bıçağın kesme potansiyelini bildiğimizden, ekmeğinden kesilme potansiyelini bilgi bağlamında bildiğimizden
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
39
dolayı, bıçak ile ekmeğin bir araya gelmesi ile
bizde ki KESME BİLGİSİNİN örtüşmesi sonucu ekmeği bıçak ile keserken, sadece bilgi
eşyayı dönüştürür..oysa bilginin kendisi maddesel konumda biçimlendirilmediği sürece bir bilgi boyutu olarak maddi gerçeklik
dünyasına düşemez. Bilginin kendi bağlamından çıkarılması ise AVATAR’ın bu bilgi örüntüsü üzerinden TALEPLERİNİN
olması gerçekliği hareketinden işlem gerçekleşir. Bundan dolayı Ezoterik Kainatta,
AVATAR, irade denilen şeyin marifeti ile bilgiyi eşyaya dönüştürür, eşyayı da bilgiye. Avatar için TEK KELİME ile İRADE şeklinde bir
tamlama yapabiliriz.
Soyut Malzeme… Subtil (soyut): Yani soyut malzeme de gerçekte bir malzemedir ama yaradılışın başka bir
yasasına bağlı olduğundan soyut-madde ile kaplanmıştır. Sonuçta o da bir madde olan bilinç olduğu için bu durumda çok sayıda
farklı bilgisayarların aynı bilinç-merkez tarafından yönetilmesine benzer.Ya da anne
bir köpeğin memelerinden beslenen yavru köpeklerin haline benzer. Annenin sütü belirli miktardadır. Bazı köpek yavrularının sütü çok
içmesi diğerlerinin aç kalmasına neden olur. Soyut malzeme nötrinolar vasıtası ile SOYUT-
MANA aleminden bir şekilde çevrimiçi olan kavramsal değerlerdir ki, buna İLHAM mekanizması da denebilir. Soyut malzeme,
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
40
Ezoterik kainatta döngünün içinde olan
matriksel uzamların döngüler üzerinde birbirlerine sıçramaları ile gerçekleşir ki buna
KUANTUM SIÇRAMA denmektedir. Böylece MANANIN soyut yapı formlar ALEF noktasında kendi döngüsü içinde bulunan BEN ile İlham-
rüya ve benzeri döngüler içinde birbirine tamlar ve BİLGİ, bilgi bağlamında resim ya da söz olarak farklı bir gerçekliğin içine düşerek
İZAH edilebilir hale gelir. İZAH edilebilir hale gelmesi ile soyut malzeme
KAOS sürecinden, tamlanmak suretiyle DÜZEN durumuna geçer ki bu da filozofların..” KAOSU, DÜZENE
DÖNÜŞTÜRME….yani İZAH edilemeyeni izah etmesi suretiyle bir döngüsel sisteme
dönüştürür. Böylece SOYUT, somuta dönüştürülürken sadece İZAH edilmiş olması ile kendi gerçekliğini insanın gerçekliği haline
getirir ki buna bağlamından koparılmak denir. Artık sistem başlamıştır ve ENTROPİ yasası devrededir. Bu şekilde KAVRAM ilahi-MUTLAK
NİTELİĞİNİ değiştirmiş ve gözlemcinin GÖZLEMSEL mekanının hapishanesinde bir
mahkum olarak işaretlenmiş durumdadır. İşaretlenmiş olanlar ise insan-avatar mekaniği içinde sembolizasyonun bir parçası haline
geldiğinden, varlığını sadece orada, sembolizasyon trafiği içinde konumlandırır ki
bu da bize algılanan şeylerin GÖZLEMCİNİN, gözlem hapishanesinde bulunanların dışında bir şey olmadığını göstermektedri.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
41
Deneyimler Yaşamak…
Bilinç, kendi TümAn konumunda çeşitli boyutlarda “Avatar” bedenler kullanarak
“deneyimler” yaşarken enerjisi de “aletsiz” bir şekilde dağılmış olur. Çünkü bilinç farklı konum ve süreçleri deneyimlemek ister.
Deneyimlenmek, bir gözlemci olarak avatarın, semboller trafiği üzerinden sembollerin oluşturduğu seçenekler matriksinde yol
alması ile izah edilmektedir. Bu durumu, hareket halindeki bir trenin penceresinden
bakmakta olan gözlemcinin, gözlem süreci ile anlatabiliriz. Bir noktasal, bağlamdan, diğerine sürüklenmekte olan gözlemci bu
süreç içinde sadece bir noktayı diğerinde kıyaslamak sureti ile deneyimler yaşamaktadır
ki bu da sadece yanılsamaların deneyimi olarak kalır. Gerçek gözlem ise kişinin trenden indikten sonra ki sabitinden yaptığı
gözlemlerdir. Hareket eden bir trendeki, gerçekliği zaman-hız akışı belirlerken, gözlemci o süreçte deneyimleme adı altında
sadece zihinin akmakta olan sürece uyumlanmak için çaba göstermekten başka
bir şey yapamadığından algısı sahte bir gerçekliği deneyimlemekten başka bir şey yapmamıştır. Kendi gerçek deneyimlenmesini
ise sadece kendi üreteceği zamanve akış hızı içinde gerçekleştireceğinden gözlemci olarak
AVATAR-BEN sadece kendi döngüsü içinde gözlemlediklerini MUTLAK KENDİ GERÇEKLİĞİ olarak deneyimlemiş olur.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
42
Kısaca, deneyimlerimizin kendi
deneyimlerimiz olması için kendi zamanımızı kendimizin yaratması gerekmektedir.
Avatar’ın Mal Mülk Düşkünlüğü
Bir Avatar’ın bu dünyada mal, mülk servet, şöhret vesaire sahibi olması TümAn alanında sadece enerji paketçikleri olarak algılanır.
Çünkü asıl olan madde değil, madde ve ortamın bilinç üzerinde meydana getirmiş
olduğu enerji alanıdır. Eğer maddenin enerji alanında yarattığı etkileşim yapısı bireyin mutlak bilincini sağlıyorsa bu iyi bir
durumdur. (Maddenin kendisi değil ama duygusal etkisi
Mutlak-Bilinç-Ben tarafından algılanır-Yani maddenin insan üzerindeki duygusal etkisi bir enerji değer (subtil değer) olarak TümAn
konumundaki, matriksteki MutlakBilinç-Ben tarafından algılanır). Bir uzamsal sorunsal olarak kendini gösteren ARZU-İSTEK
sistematiğinin AVATARIN mal-mülk düşkünlüğü şeklinde kendini göstermesi,
AVATARIN kendi uzamı ile ters düşmesi ile ortaya çıkan bir enerji-mekan durumudur. AVATAR, artık bir sembolizasyon trafiği
üzerinden kendini gerçekleştirebildiği için, sembollerin MALLAR üzerinde gerçekleştirdiği
ENERJİ bir besin kaynağı olarak AVATAR üzerinde bir HABİTAT oluşturduğu için, sadece bir MALIN (Mesele Hız-Lüks şeklinde
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
43
sembolize edilen bir JAGUAR MARKA
arabanın ya da pahalı bir PIRLANTA taşın) semboller diziminde bir ANLAM yapısı
oluşturması, AVATARIN, döngüsel mekan enerjilerinin karşılanması gereksiniminin bu habitattan beslenmesi nedeniyle önem
kazanır. AVATARIN mal-mülk düşkünlüğünün temelinde yatan gerçek sadece HABİTAT gerçekliğidir. Başka bir bağlamda HABİTAT,
mesela bir akademisyen için Doçentlik, Profesörlük gibi şeyler olurken, başka bir
HABİTAT için, Binbaşılık generalik gibi dereceler de olabilir. AVATAR bir HABİTATTAN beslenmek zorunda olduğu için seçenekleri
sadece uzamından alabilir. Eğer AVATAR, mistik bir sistem üzerinden beslenme trafiğine
girmişse, burada da gerçekleşen dereceler ya da MAKAMLAR da aynı işlevi görmektedir. Bir AVATARIN, mistik sistemde kutsanma arzusu
ile bir diğerinin pahalı bir şey satın alarak kendini kutsama çabası arasında ENERJİ-MEKAN bağlamı olarak bir fark
bulunmamaktadır. Bundan dolayı mal-mülk düşkünlüğü sadece bir habitat DENKLEMİ
olarak kabul edilebilir ki, mistik sistemler de bu şekilde kendini konumlandırmıştır. Sadece gıda maddeleri farklıdır ama amaç her zaman
arzuların doyurulması şeklinde tezahür etmektir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
44
Ying Yang…
Diğer yandan Ying-Yang teorisinde olduğu gibi ne kadar çok maddesel etki o kadar az
metafizik etki anlamına gelir. Bundan dolayı kadim bilgiler her zaman maddeler soyutlanarak manevi değerlerini çoğaltmaya
çalışmıştır. Arınma düşüncesinin temelinde yatan faktörler de bunlardır. Arınmak, genellikle
maddeye olan eğilimi temsil eden duygulanımlardan kurtulmaktır. İhtiras,
sahiplik, kıskançlık, kibir gibi duygulanımlar “madde” üzerinde şekillenir. Bir yerde ÇOĞALMAK isteyen başka bir yerde
EKSİLMEK durumundadır, hem enerjinin sakınımı hem de Bileşik kaplar sistematiği
maddenin düzenini bu şekilde tasarlamıştır. Enerjilerin tamamı bir MUTLAK SABİTTİR…ne artar ne de eksilir. Sadece dönüşür, yer
değiştirir. Bir mekanın enerji potansiyeli o maddenin mevcut enerjisinin, dönüşme potansiyelinden başka bir şey değildir. Bir
AVATAR olarak insan, kendini çerçevelemediği sürece herhangi bir enerji alanını kendi
mekanı haline getiremeyeceğinden o alanın enerjisini kullanamaz. Yapılması gereken ise; sadece mekan bağı ile bir enerji potansiyel
hale geçer. Bu hale geçmek suretiyle diğer enerjileri dışlamış da olur AVATAR. Artık
mevcudu belli olduğu için potansiyeli de bellidir. Bir Avatar diğer enerji alanlarını da kullanmak istiyorsa kendinden yani mevcut
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
45
enerji sisteminden vazgeçerek kendi
döngüsünün dışına çıkar ve Ezoterik Kainatın tamamına açık hale gelir ama bu durumda
artık kendisi olmadığından, TAMLANMAMIŞ haldedir ki, bu durumda yeni bir bağ kurana kadar artık kendisi değildir.
Madde Arzusundan Soyutlanmak… Bu duygulanımlardan kurtulmanın yolu da
madde arzusundan soyutlanmak şeklinde vuku bulur. Böylece matriks TümAn alanında
bulunan Mutlak-Bilinç-Birey kendi gerçek metafizik gıdasına Avatar-Beden içinde bulunan kendi sublimal bilincinin ürettikleri
değerler ile elde eder.
Salt Gerçelik… Çünkü salt gerçeklik, herhangi Avatar-Beden
içinde bulunan sublimal Mutlak-Birey-Bilinç değil, aksine matriks alandaki “ana” birey bilinçtir. Kainat içinde bulunan Mutlak-Birey-
Bilincin içinde bulunduğu akan evrenler konumu yasalarının gereği Avatar-Bilinci
yeryüzünde, ana birey bilincin formunu; yansıma şeklinde algılar. Bundan dolayı kadim bilgeler yeryüzündeki hayatı gerçek
hayatın yansımaları olarak kabul ederler.
Yansıma, Yanılsama… Bu dünyanın geçici ve bir yansıma, yanılsama olduğuna inanan öğretiler, gerçek birey
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
46
bilincin anayurdunun Akan Evrenler konumu
içinde, Kainat ortamında olduğunu bilirler. Diğer yandan bu devasa Akan Evrenler
konumu da toplam kainatı herhangi başka bir noktasında sadece bir “nokta” kadar görünür.
Akan Evrenler Bilinci Oluşturur… Akan Evrenler’in oluşturduğu bilincin anayurdu olan mekan bile kainat düzleminde
sadece bir nokta kadar algılandığından “makro ve mikro kozmos” teorisi
şekillenmiştir. Kuantum düzeyinde gerçekleşen mikro dünyada da atomaltı parçacıklar olan
kuantların davranış modelleri, hem var hem yok konumunda kendini gösterir. Gözlemcinin
kuantum boşluğunda alanı gözlemlemesi sırasında, nereden geldiği belli olmayan BEKLENMEYEN MADDE kuant aniden alanda
kendini herhangi bir sebep-sonuç ilişkisine bağlı olmaksızın var ederken, aynı şekilde bir anda ortadan kaybolması gözlemcinin alanı
nereden gözlemlediği konusunda şüpheli bir durumun ortaya çıkmasına neden olur.
Kuantlar nereden gelmiştir nereye gitmektedir. Bu durum da bize gözlemci olarak insanın çoklu evrenleri de her an gözlemleyecebileceği
konusunda bir fikir verir. Akan evrenler sistematiği bize büyük kainatın akışının
resmini verirken, aslında büyük kainatın insanın gözlerinin önünden birer nötrino akışları olarak akıyor olması gözlemcinin
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
47
bütün matriks alanları gözlemleyebileceği
konusunda bir akıl oluşturmaktadır. Bu durumda çoklu evrenler sistematiğinde,
gözlemci olarak insan değişik vibrasyonlarda akmakta olan farklı evrenlerle ÖRÜNTÜSEL BAĞLAR kurmak suretiyle bir çeşit ASTRAL
GEÇİŞ yaşayabilir. Bu durumda çoklu evrenleri hem uyanıkken hem de uykuda rüyada ya da değişik VECD hallerinde
gözlemleme ihtimali bulunmaktadır ki kadimlerin kendilerini sürekli VECD halinde
tutma arzuları muhtemelen EZOTERİK KAİNATIN değişik alanları ile BAĞLAŞIKLIK haline gelerek ortaya çıkan ÖRÜNTÜDE bilgi
ağı kurma durumunu izah etmektedir. VECD hali ya da uyanık bir akıl, diğer
evrenlerle temasın kapısı gibi görünmektedir. Zihnin bir şekilde santrifüje alınarak değişik ya da önceden bilinen bir şekilde SALINIMA
bırakılması yine Ezoterik Kainata açılan kapı olacaktır. Akan evrenlerle temasın bir salınım
sistematiği içinde gerçekleşebileceğini açıkça söyleyebiliriz. Ancak örüntünün bizimle
kuracağı bağın enerji boyutunda olduğunu ve enerjinin bir şekilde yorumlanarak ifade edilmesi gerektiğini de bilmek gerekir. Diğer
türlü bir çeşit anlamsız soyut resimlerle karşı karşıya kalma durumu gerçekleşir ki çoğu
insan zaten rüyalarında bu tür paradokslarla karşılaşmaktadır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
48
Zihnin en çok da derin uykuda ciddi
salınımlara girdiği bilimsel bir gerçektir. Ancak rüyalardan edinilen bilgilerin konvert
edilmesi için zihnin bu tür durumlara karşı hazırlıklı olması gerekir…
TümAn-Alef Alanı… Yeryüzünde yaşayan Avatar birey-bilincin bir
sublimal kopyası olan yeryüzünde doğmuş ve ölecek olan bir Avatar-beden içindeki “enerji”
bile atom altı parçacıklarına kadar küçülerek orada bir TümAn (Alef) alanı oluşturmaktadır. Maddeyi oluşturan atomlar birer nokta iken
bu noktalar içinde büyük birer evren olduğu insanlar tarafından farkına varılsın diye
Parçacık Fiziği bilgisi bazı bilim adamlarına verilmiştir. Tüm-An alef alanını meydana getiren madde
nedir? Sadece bir bilgi ÖRÜNTÜSÜDÜR şeklinde bu soruya yanıt vermek gerekir. Yapısı ise SPİRAL DÖNGÜ modellemesi
şeklindedir. DURMAKTA olan yoktur…İSTİKRAR halinde olan yoktur.
Ezoterik Kainat’ta İSTİKRAR yoktur salınım sürekli bir devimim halindedir ve döngüsel bir SPİRAL sadece belli, bilgi örüntülerini belli
çerçeveler içinde YARATABİLMEK için Ezoterik kainat’ın değişken matriks bilgisi ve enerjisini
kullanır ki, bu bilgi ve enerji yaratılmış olan her şeyin yaratıcının onların üzerine yüklediği enerjilere kendi anlamlarını katarak ve onları
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
49
eksilterek ya da çoğaltarak ya da farklı anlam
renklerine boyayarak yeniden büyük matriks alana katması ile gerçekleşir. Böylece
sabitlenen belli bir bilgi olmadığı ve alanın İSTİKRASIZLIK konumunda gözlemlenebileceği ortaya çıkar.
Bu durumda AVATAR-BİLİNÇ sadece döngüsel süreçlerin kendini tekrar edişinden başka bir hayatı yaşamamış olurlar..
Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse, durum şöyledir: Bir dairesel hat üzerinde
RİNG seferi yapan bir otobüs sizin bulunduğunuz durakta durur ama siz o otobüse binmek yerine beklemeyi tercih
edersiniz. Otobüs yeniden sizin bulunduğunuz noktaya geldiğinde RİNG sisteminin içine
düşersiniz. Her defasında iki tercih vardır ya bineceksin ya da bekleyeceksiniz. Ancak her binmenin sonunda diğer tarafta otobüsten
inmek ve beklemeye devam etmek ya da binmemek suretiyle döngünün parçası olmamak seçenekleri arasında kalacaksınız.
Ancak her defasında seçtikleriniz ne olursa olsun ne siz ne de otobüs aynı olacaktır. Her
defasında döngü sonraki matrikslerin enerjileri ile boyanacağından içerik aynı olmasına rağmen ZARF hep değişecektir.
Bu durumda, zarfın değişmiş olmasının sizde gerçekliğin değiştiği konusunda bir izdüşüm
bırakacağı ortadadır. Belirleyici olanın ZARF değil de MAZRUF olduğunu anlayanlar, MAZRUFA ulaşmak için ZARFın değişkenliğini
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
50
kendi gözlemleri ile istediği şekle çevirir.
Çünkü insanın kaderi ZARF üzerine değil MAZRUF üzerine yazılmıştır. İnsan kendi
kaderinin uzamı ya da izdüşümü olmaktan kaçınamaz. YAŞANMASI gereken YAŞANMALIDIR.
Bir Noktadan TümAn’lara… Böylece Akan Evrenlerin oluşturduğu devasa
alanın bile kainat ortamında sadece bir nokta olduğu gerçeğinden yola çıkarsak ulaşacağımız adres; Her şeyin, “TümAn” adı
verilen “Alef” konumunda olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Kaderin/yazgının/yazının
şekillendiği alan ALEF/TümAn alanlarıdır. Ezoterik kainat içinde kader potansiyellerin kendini gerçekleştirme muhtemellerinden
başka bir şey değildir. Bir enerji-boyut sistematiği olarak KADER, bilinç enerjinin her noktada kendini dönüştürme potansiyelinin
meydana gelmesi şeklinde açıklanabilir. Potansiyellerin kendi muhtemelleri ile
döngüsel bağ kurmaları ve bunu yüksek oranda yapmaları kişinin kaderinin ZENGİN-BOLLUK-BEREKET şeklinde tezahür etmesini
sağlarken, kişinin kendi kaçınılmaz döngüleri ile kurduğu örüntüsel bağların zayıflığı da
aynı kaderin YOKSUNLUKVE YOKSULLUK izdüşümüne düşmesine neden olur.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
51
Avatar-zihnin, kendi döngüsel kaderi ile
kurabileceği bağın en yüksek potansiyeli sadece İZDÜŞÜMSEL gerçekliktir. Diğerleri
yoktur onun için. Hakikat sadece Tanrı katında olduğu için HAKİKATın sadece izdüşümü avatar-zihnin kadersel ve döngüsel
nasibi olarak tasarlanmıştır. Bu durumu basit bir örnekle açıklarsak, durum şuna benzer; Bir alanda çok sayıda EŞYA-OLAY
bulunmaktadır, bir kamera da belli bir zaman döngüselliği içinde hepsinin üzerinde belli bir
süre durur ve o görüntüyü AVATAR-ZİHNE aktarır…resmin aktarıldığı alan izdüşümsel alandır. İzdüşümsel alan insanın diğer
alanlarla kurduğu bilgisel örüntü olarak değerlendirilebilir. Mesela; Bir insanın bir
çiçeği koklaması ve kokuyu koku hafızasına alması bir izdüşümsel alan yaratır. Bir insanın başka bir insana aşık olması yine
izdüşümsel alandır. Bir insanı hırs ve harislik noktasında fesatla örüntü kurması da onların bilgisi ile örüntüsel alan kurmak anlamına
gelir. Yani kişinin her düşünce ve hareketi iradi olduğu için her hareketi yeni bir
izdüşümsel alan yani bir çeşit ekran yaratır. İşte meydana gelen her bir örüntüsel ekran alanı sadece o alan için çekilmiş olan
HAKİKAT katında ki görüntülerin (enerji boyutunun konvert edilerek düşünce ve his
haline getirilmesi) yansıması bu alanlara olur. Böylece kişi tarafından yaratılmış olan her çeşit izdüşümsel ekran için uygun görüntü
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
52
oraya yansıtılır. Kişi sadece burada seçtikleri
ya da yaptıkları ekranı seçer. O ekrana ne düşeceği bir program çerçevesinde
gerçekleştiğinden o durum KAÇINILMAZ KADERDİR ama kişinin birim zamanda bilgi ile kurduğu bağ ile gerçekleştirdiği izdüşümsel
ekran alanı ise İRADİ kaderdir. Kişinin kendi örüntüsel geleceğinde ki muhtemel izdüşümsel alanları anlayabilmesi ise kendi
döngülerini sorgulaması ile anlaşılabilir. Kişi, bunu anlayabilmek için kendi zihinsel
merkezine belli bir örüntüyü almalı ve buradan uzaklaştıkça ya da buraya yaklaştıkça meydana gelen değişkenleri
ölçtüğünde meydana gelen olayları analiz ettiğinde kendi DOĞRU YOLUNU bulabilir.
Döngüler kişinin kaderidir, kişilerin döngülerle kurduğu bağ ise kaderin negatif ya da pozitif yansımasını şekillendirir.
Yani bir ağın düğümü olmak kaçınılmazdır ama hangi düğümü olacağınız ise iradidir.
Bir Mekan Olarak. Alef.. Artık yaratıcının Bilgelik Okulunun sırlarından birini daha biliyoruz.
Kader denilen yapı da sadece bir “matriks” alandır ve ortak bilincin oluşturduğu “Alef”
mekanında dükkan açmıştır. Bu bilgiyi öğrendik, artık bu bilgi ile neler yapabileceğimize bir göz atalım. Mekan
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
53
gerçekliğinin kişi için gözlemlenebilir olması
için kişinin zihninde ki şablon bilgisel sistem ile karşılaşmalar sırasında ortaya çıkan eşya
bilgisi ile kurulmuş olan örüntesel bağ arasında bir ANLAM bütünlüğü sağlanmalıdır ki, bu ANLAM bilgisinin bulunduğu mekan ise
HİKMET alanıdır. Hikmet demekle var olmuş ve var olacak her şeyin bilgisinin zaten mevcut olduğu ya
eşyanın kendisinin ya da eşyanın bilgisinin belli bir öncelikle zihinde kendini göstermesi
ile birlikte bir diğerinin ona bağlı olarak kendini gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Böylece, “insan Düşüncelerinden de
Sorumludur.” Cümlesi doğru olarak kabul edilir. Çünkü, bir zihin belli bir kavram
üzerine kendi enerjisini koymaya başladığı andan itibaren bu kavram ile enerjinin oluşturduğu örüntü KAÇINILMAZ olarak o
olayın gerçekleşmesini sağlar. İşin bir ayağı KAVRAM diğer ayağı ise ANLAM ENERJİSİdir.. Mekanların ortaya çıkması olay örüntüleri ile
gerçekleşir, bir olay örüntüsünün gerçekleşmesi bir dizi kararlar silsilesinin
ürettiği mekan enerjisi ile ortaya çıkar. Bilgi, anlam, enerji ve buna bağlı olarak ortaya çıkmış olan mekan bir döngünün
parçası olarak artık entropiye açık hale gelir ki, süreç sırasında, olayın her bir negentropi
durumu yeni bir mekan örüntüsüne neden olur. Her yeni bağlanma (negentropi) ile birlikte, hareketi meydana getiren bütün
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
54
değerler de buna bağlı olarak kendini
değiştirir, dönüştürür.
Bütün Zamanları Aynı Anda Yaşamak… TümAn(Alef) konumundaki Mutlak-Birey-Bilinç hem geçmişi hem bu anı hem de
geleceği aynı anda yaşamaktadır. Bu paradoks şu şekilde izah edilmelidir. Varsayalım ki elimizde bir matematik problemi var. Bu
problemle karşılaştığımız an şu andır. Ama problemin sonucunu bildiğimiz an çözüm
anınla da karşılaşırız, bu da anın gelecek zamanıdır. An’ın gelecek zamanında problem çözdüğünüz anda bulunduğumuz konumdan
baktığımız zaman problemle ilk karşılaşma artık geçmiş zamandır. Bir an içinde böylece
aynı anda üç farklı zaman algılanmış olur. Zahir görünen evrende her ne kadar sadece tek bir zaman AN olarak algılanıyor olsa da
ZİHİN gerçekliğinden yaşanmakta olan ÇOK SAYIDA ZAMAN konumunun ürettiği değişik enerji sistemleri ile her an iç içe olan zihin
DOLANIKLIKLAR üretmektedir. Bu na Kuantum Dolanıklığı diyebiliriz.
Hangisi gerçek deneyimlerdir, bedensel duyu organların algısal sistemleri ile gerçekleştirdiği deneyimler mi, yoksa zihinsel olarak
gerçekleşen soyut deneyimler mi? Her ikisi de doğru. Çoklu zamanlar deneyimi ise
gerçekte..GELECEK..adını verdiğimiz bilinmeyen bir matriks örüntü üzerinde insan zihninin gerçekleştirdiği yansıtmalar da
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
55
deneyimlemelere girer.Zihnin zamansal
süreçlere bağlı olmaksızın hayali olarak gerçekleştirdiği bu düzenekler de kendi
gerçekliğini yaratır ve yaratılmış bu suni gerçeklik de aslında vardır, var olmasının tek nedeni ise var olduğu şeklinde hayal edilmiş
olmasıdır ve kendi enerjisini üreterek kaynağına yansıtma yapar. Bu şekilde gerçekleşen GERİ YANSIMALAR bir şekilde
kaynak zihni etkiler. Etki olumlu ya da olumsuz anlamda olabilir.Bu örgüm aslında
AKIL HASTALIKLARI şeklinde değerlendirilmekte olan süreçlerin de yapı taşlarının süreçlerini de belirler. Aslında RUH
ve AKIL hastalıkları denilen sistemler enformasyon yansımalarından başka bir şey
değildir. ENFORMASYON YANSIMASI bir çeşit radyasyon gibi kendini gösterir. Nasıl ki her madde bir parça radyasyon barındırır içinde
ve kendiliğinden hiçbir işleme tabi tutulmadan IŞIMA gerçekleştirir. Enformasyon da KAVRAMSAL bir kalıba döküldüğü zaman
artık çerçevelenmiş, tanımlanmış ve tamlanmış olduğu için mekan-enerji bağı
tamamlanmış olur. Yani , döngüsel bir hareketin parçası olarak kendini sürekli tekrar eder. Bu durumda HASTALIK olarak
nitelendirilir. DELİ, dediklerimiz AYNI ANDA çoklu zamanlarda yaşayan insanlardır. Bu bir
modeldir mutlak gerçeklikte, çünkü çoklu zamanlarda yaşamak asıl olandır, bu tür çoklu zamanlar deneyimlerini serinkanlı bir
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
56
şekilde gerçekleştirebilen zihinler akıllarını
yitirmeden bilgiyi yerli yerine yerleştirerek diğer gerçeklikleri özümseyebilir.
Alef: Hem Bir Alan Hem de Konumdur… Birey-Bilinç (avatar bilinç) toplu bilinçlerin
kaderlerinin şekillendiği mekan-konum TümAn (Alef) konumudur. Alef noktası hem bir alan hem de konum olduğu için zaman ve
olaylar evrenini etkilemektedir. Ama bir de perdenin arka tarafı var. O tarafı da
inceleyelim. Bilginin üretilmesi modellemesi ile sistemin kanonlarını incelemekle başlayalım;
Örüntü alanında atılmış her bir düğüm ya da çözülmüş her bir düğüm, yeni bağlamların
üretilmesine ve buna bağlı olarak bilginin sürekli TAMLANARAK yolculuğuna devam etmesine neden olur.
Herhangi bir gözlemci tarafından gözlemlenen bir alanın gözlemcinin kendi TEMEL ve mevcut bilgileri ile alanı TAMLAMASI ile
başlayan bilginin yolculuğu, TAMLANMIŞ bir model olarak yoluna devam ederken
GÖZLEMCİNİN gözlemlerini dile dökmesi YAZMASI yada ANLATMASI ile bilgi ZİHİNDEN, kelimeye dökülmek suretiyle bir
kez daha TAMLANMIŞ olur. İkisi artık aynı şey değildir. Zihinde bağlamlarını daha geniş bir
alanda salınmakta olan ZİHİNSEL bilgi kelimeye dökülmekle birlikte DONDURULMUŞ hale gelir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
57
Sonrası ise bu DONDURULMUŞ olanı
duyanların o örüntüyü tekrar TAMLAMASI ile yeni bir enerji ile adeta bir topa vurularak pas
edilmesi gibi, top bir ayaktan diğerine tekmelenerek her defasında yeniden tamlanır. Bundan dolayı (RÜYALARINIZDAN SÖZ
ETMEYİNİZ şeklinde bir inanç mevcuttur. Rüyalar belli bir DUYGULANIM üzerine kendilerini konumlandırır ve hafıza
sisteminden benzer bağlaşık bilgileri birbirine bağlayarak senaryoyu kurgular.
Rüyaları nasıl görürüz? Rüyalar bildiklerimiz içinde kendini biçimlendirir. Yani rüyalarımızın mekanı bildiklerimizdir. Ancak
bu bildiklerimizi sadece maddesel dünyanın deneyimleri üzerinden bir KENDİM-BEN
deneyimlemesinin ötesinde, Alef Ben ve diğer Kolektif zihinsel sistemlerden ve farkında olmadığımız EZOTERİK ve METAFİZİK
değerler de rüyaların şekillenmesinde etkili olur. Rüyalar Ezoterik Kainat’ın hem olay örgülerini
hem de olay izdüşümlerinin de etkisindedir her zaman. Bu uzamlar rüyalara mecburen
ZİHİN tarafından konvert edilerek düşürülür. Başka da bir formül yoktur zaten. Bir enerji paketçiği olarak, başka enerji sitsem yol ve
paketçiklerini kullanarak rüyalarımıza düşürülen bilgi-enerji paketçikleri açıldığında,
kendilerine en yakın bağlaşıklar ile örüntülendiği için çoğu zaman rüyalarımızın içeriği saçma sapan bir şekilde gelişir ama bu
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
58
saçmalığın içinde ki detaylar, işaretler ve
sembollerin iyi yorumlanması sayesinde rüyaya düşen gelecek bilgilerinin içerikleri
çözülebilir. Bizim için mevcut bir gerçeklik olmamasına ve geleceğin bizim matrikslerimiz ve
bağlaşıklıklarımızın matrikslerinin birbirleri ile örüntülenerek inşa edilecek olmasına rağmen OLASILIKLAR dünyasında ZAMAN mefhumu
daha farklı olduğu için bu muhtemeller UZAMDA gerçekleşmiş gibi görünür.
Bu durumu izah etmek için şu örneği gösterebiliriz: 2 artı 2 kaç yapar sorusuna muhatap olan kişi
..O anda hem geçmişi hem anı hem de geleceği bir arada yaşar.
Geçmişi yaşaması, geçmişte bu sorunun cevabını öğrendiği yani soru ve cevap formülünü ZİHİN matrikslerine yerleştirdiği
ana gider ki bu GEÇMİŞtir. Sorunun sorulduğu zaman Andır, soruya vereceği CEVAP zihninde olduğu için, cevap da
belli olduğunda gelecekte vereceği cevap anda zaten zihinde verilmiştir.
İşte rüya sistematiği de bu şekilde yürür. Bir insan her an mevcut belli bir matriks içindedir, ve bu durumu onu diğer
matrikslerle etkileşim içinde gösterir. İşte ANDAKİ bu durumun muhtemelleri, yani
kombinasyonları AKIŞ içinde zamansızlığa düşer ve çok sayıda muhtemel ANDA vardır zaten.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
59
Bu düşme insan zihnine rüyalar vasıtası ile
düştüğünde, o kişinin muhtemelleri konusunda bazı sonuçlar ortaya düşmüştür.
Bu durumu bir de şu örnekle anlatalım. Çok uzun zamandan beri belli bir şeyi satın almak için para biriktiren bir kişinin,
muhtemelleri arasında yeterli para biriktirdikten sonra o şeyi alacağı vardır, hem de kuvvetli bir şekilde. Çünkü para o şey için
biriktirilmektedir. Diyelim ki bu yüz birim para olsun ve kişi kasaya 99 sonrası diğer bir
birimi koyduğunda 100 birim para mevcut olduğu anda onun muhtemeller alanında izdüşümü başlar ve kişi kendini rüyasında o
şeyi satın alırken görür. Rüyalar çok farklı sistematikleri ve bilgi
örüntülerini kullanan mekanizmalardır bu mekanizmalar arasında akış sistemleri de vardır. Bu sistemler arasında Ezoterik
akışların bilgi dolu nötrino kümeleleri ile zihin örüntüler oluşturduğunda bu kez de sert aydınlanmalar yaşanabilir. Bu kişinin zihninin
sert bir şekilde uyarılması ile o bağlamda bulunan bilgi kümelerinin muhtemellerinin
hızla çoğalması anlamına gelmektedir. Bu durumun diğer adı da İLHAM ya da HİKMET sistematiğidir. Bir insan ZİHNİNİN
ezoterik kainat ile örüntülenmesi çoğu zaman mekansal bir bağ ile oluşmaktadır.
Mesela belli bir konu ile rüyaya yatan kişi o konuyla ilgili şiddetli bir enerjiyi alemlerde salınıma soktuğu için bu konuyla ilgili bilgiler
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
60
adeta bir mıknatısa yakalanmış gibi soyuttan
çekilerek kişinin zihnine düşürülür ve onlar orada bağlamlarla etkileşime girerek kendini
dönüştürürler. Enerjiler aynı olmasına rağmen ZİHİNLERin farklılığı bilgiyi de dönüştürür. Bir sanatçı için
düşen enerjinin zihin bağlamı farklıyken, belli bir konuda karar almaya çalışan birinin ki de farklıdır.
Bundan dolayı peygamberler, alimler gibi insanlar için RÜYAYA yatmak çok önemlidir.
Şairler de rüyalarında ki enerjileri şiire dönüştürürler. Bu sistemde Ezoterik kainat sistemine kendi
zihninizden nasıl bir ağ ile bağlam kurduğunuz önemlidir. Dolanıklık ürünü olan
KORKULAR ve ENDİŞELERİNİZ katışıma girerse sonuç olarak KORKULAR büyüyerek geri düşürülür ve bu yönde bir döngü oluşur.
Çoğu akıl karışıklıklarının nedeni de bu trafiği oluşturmuş olmasıdır. Korkuları ya da benzer değerleri katışım ve etkileşime sokan zihin
bunun bağlaşıklıklarını Ezoterik sistemden toplayarak geri döndüğünde bu enerjinin
ağırlığı altında çöker kalır. Buna depresyon, bunalım, psikoz vesair denmektedir. İşin aslı ise ZİHNİN bilgi örüntülerinin, BİLİNÇ
tarafından artık organize edilemiyor olmasında kaynaklanır. Yani AKIL şaşmıştır.
Normal dünya içinde Korteks beyin bu sistemi GÖZARDI ederek kendini konumlandırır. Yani kendini yeniden konumlandırır. Kendine bir
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
61
KURGU dayatır ve o bilgi örüntüsünde kendini
gerçekleştirir. Mesela, bu sistemi uygulayamayan bir ZİHİN
yataktan bile çıkamaz. Her yer tehlikelerle doludur. Kafasına saksı düşebilir. Bir araba çarpabilir, birinin
şiddetine maruz kalabilir. Ama zihin bu muhtemellerin hepsini yok sayar ve KİŞİ gündelik hayatın akışı içine karışır.
Bu durum aynen Ezoterik Kainat sistemi ile örüntülendiğinizde de geçerlidir. O aleme
akışınız sırasında kuvvetli olumlu metafizik değerlerle AKIŞ içine girdiğinizde bununla ilgili örüntüler size geri döner.
İlahi sistemlerin bir çoğu EZOTERİK KAİNAT gerçekliğini anlatabilmek için değişik
metaforlar kullanmışlardır. Bunların içinde bilinen ve en etkilisi olan ise Hz.Süleyman tarafından kaleme alındığı iddia
edilen GOETİA isimli eserdir. Bu eser, çeşitli maji törenlerinden, sistemlerinden ve burada konu edeceğim DEMONLARDAN söz eder.
Demonlardan söz ederken, onları kişileştirir, onlara birer isim ve özellikler verir. Bu
demonlar kötü enerjilerdir ama yararlı tarafları da vardır kitaba göre. Her biri değişik işler konusunda uzmandır,
içlerinde felsefe öğreten, fal öğreten, şiir öğreten, sanat öğreten, savaşçılık öğreten
Demonlar bile vardır. Gizli sırları da bilirler. Hazinelerin yerlerini, bulutlara yağmur
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
62
yağdırmayı, bulutları bir yerden başka bir yere
taşımayı, insanları uzaktan etkilemeyi..vesair. Bunlara ulaşmak için de çeşitli majik
ayinlerin yapılması, belli ritüellerin, belli düzenler içinde gerçekleştirilmesi, belli sihirli cümlelerin belli tonlarda söylenmesi gerekir.
Toplu halde yapılan ayinler de vardır. Ve bu Demonlar çağrıldığında gelirler ama her biri korkutucu şekildedir. Aslan kafalı, kurt
kafalı, yılan kuyruklu vesairdir… Geldiklerinde başka bir sihirli cümle söylenir
ve demon göze normal görünür. Onunla pazarlığa girişilir. Böylece onun kişiye bir şey vermesi sağlanır.
Burada beni düşündüren şu oldu; Bu konu başka nasıl anlatılabilirdi ilkel zihinli
insanlara. Mesela, elektiriği nasıl anlatabilirdik. Ya da manyetik alanları. Elektiriği gösterme
şansımız yoktu, bir kablodan geçiremiyorduk, bir düğme ile kontrol edemiyorduk, suni olarak üretemiyorduk. Yıldırımlar elektirik
üretiyor. İşte bunu ancak Tanrıların öfkesi demonların laneti şeklinde izah edebilmişlerdi.
Oysa bütün bu sistemler Ezoterik Kainatın enerji alanlarıdır. Ve o enerji alanları bu şekilde ilkel akla uygun
olarak efsaneleştirilmiştir. Bu durum bize bu demon listesinin bilgisi doğrultusunda
Ezoterik Kainat içinde bulunan enerji örüntülerini anlatmaktadır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
63
Pekala, bu durumda bu majikal sözler, ayinler
ne oluyor. Onların, demonlarla aslında bir ilgisi yoktur. Kişi bütün o işlemleri kendi zihni
için yapmaktadır. Odaklanma sağlanma, belli değerde enerjiler üretme şeklinde düzenlenmiş olan sistemlerdir.
Oruç tutmak, dua okumak, namaz kılmak, ibadet etmek, değişik ibadet şekilleri de aynı anlamda kullanılmaktadır. Kişinin kendi
ZİHİN yapısını düzenlemesi, bu madde dünyasından kendi zihnini soyutlaması.
Zikir, hatta tespih çekmek bile bunu sağlar. İşin aslı beyindedir. Odak kaymasının sağlanması Korteks İradenin kontrolünde olan
frontol-işlemci beyinden odağın kaydırılarak motor kortekse ve limbik sisteme
bağlanmasıdır bütün bu çabalar. İşin aslı da..toplamda HOMULUS sistemine bağlanmaktır ki bu kapı EZOTERİK KAİATA
açılan kapıdır. Odak, önce motor sonra limbik sistemine bağlandığında kişi VECD haline geçer. Burada
üretilen BELLİ tipteki enerji ile örüntülenen zihin için artık kanallar açılmış durumdadır.
İnsan ZİHNİNİN temel kusurlarında biri de aşırı uyarımlar durumunda kalarak sürekli tetikte durmasıdır..yani Korteks beyin..frontol
lob..suyun üzerinde kalmaktır her zaman….. Derinlere girmenin tek yolu. Suyun
yüzeyinden kurtulmaktır. Suyun içine dalabilmek ise başka bir sistem olduğundan………….
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
64
Akış kaçınılmaz olarak MUTLAK ODAK ile
sağlanmaktadır. İşte bu nedenle ibadetler, ayinler, zikirler,
dualar vardır………………..
Alef (TümAn) konumundaki Mutlak-Bilinç-Ben Alef(TümAn) alan-konumunda matriks
sistemde bulunan Mutlak-Bilinç-Ben, artık birey bilince “BEN” demeye başlayacağız.
Sadece soyut olan diye nitelendirebileceğimiz gelişmeler ile interaktif (karşılıklı etkileşim) bir devinim içinde değildir. Avatar beden Korteks
İrade ile yaşadığı deneyimleri de kendine katmaktadır. Korteks İrade beyne ait bir
konumdur. Bilinç beyin ise doğrudan Alef konumundaki “Ben” matriksine bağlıdır. Yani içimizdeki diğer bir ses olan (Homulus) bizdeki
vicdani, soyut değerleri ve bilgeliği temsil eder. Avatarın dünyada bulunma nedeni dünyasal gerçekliği deneyimlemek katışım ve etkileşim
ile kendinde ki bilgi örüntüsünü kendi muhtemellerine dönüştürmek, dualite
evreninde ki o evren burası oluyor, Ezoterik (gizil) evrenden düşmekte olan MONO tek fazlı bilgi örüntüleri yani (MUTLAK HAKİKAT)
KAÇINILMAZ olarak dualite evreninin kapanına yakalanıyor, gözlemlenebilir olması
için İKİ FAZLI hale geliyor, kendisinin hem negatif hem de pozitif yönü ortaya çıkıyor.Avatarın varlık nedenlerinden bir diğeri
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
65
olan VESİLE olma sistematiği ise, hem dualite
evreninin sürekliliğini sağlamak hem de ezoterik kainat ile dualite evreni arasında
bağın devamlılığını üzerine kurulmuştur. Yani bu evren ile Ezoterik Kainat arasında kurulacak bağ ile HAKİKAT katına bir yol
bulunmaktadır. Bu durum adeta UZAY YOLU filminde ki IŞINLANMA prosedürüne benzer. Işınlama aslında yok etme ve yeniden
yaratmaktır. Sistem şu şekilde çalışır. Işınlanacak olan kişinin tüm zihin-beden
bilgileri kopyalanır ve o bilgiler bir kuantum bilgisayara yüklenir, sonra başka yerde bu bilgiler ışığında maddeler bir araya getirilir ve
kişi yeniden yaratılır. Burada önemli olan kopya yaratıldıktan sonra diğerinin yok
edilmesidir. Yoksa her ışınlanma sonrası aynı kişiden sonsuz sayıda ortaya çıkar. Oysa ALEF KONUMUNDA Kİ MUTLAK BİLİNÇ
BEN bir bilgi örüntüsü olarak, kendinden sürekli çoğaltmakta ve çoklu evrenlere kendinden göndermektedir. O evrenlerde yeni
örüntüsel bağlar kuran çok sayıda avatar zihin bu bilgileri HOMULUS kapısı üzerinden
orjinale göndermekte ve orijinal de kendini yeniden kendi kaderinin herhangi bir muhtemeli üzerinden dönüştürmektedir.
Böylece mutlak bilinç ZAHİRİ (görünen) kainatın tamamını maddesel avatar ile
deneyimlerken kendini Ezoterik Kainat içinde tutabilmektedir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
66
İşte, bir avatar olarak insan, burada ki
deneyimleri ile ve bu deneyimleri bütüne katmak suretiyle aynı zamanda Ezoterik
Kainatı da değiştirmektedir. Ve Ezoterik Kainat da aynı şekilde hem görünür hem de görünmez halinde kalmak suretiyle ya kendini
açık etmekte ya da dış evrenlerden gelen bilgi izdüşümleri ile etkileşim sonucu muhtemelleri yaşarken TANRI yeni gerçekliği diğer her şeyde
daha önce zamansızlığın sınırında bir yerde BİLMEKTEDİR.
Yani yaratılmış olanın serüveni tamamlanmadan Tanrı bile sonucu zamansızlık boyutunda bilememektedir.
Zamansızlık içine düşecek olan dış evren bilgileri TANRI BİLGİSİ ile boyanacağından
niteliğini ve özelliğini yitireceğinden, Tanrı dış evrenlerden gelen bilgiyi ZAMANSIZLIK sınırında bir yerde gözlemlediğinden, bir
döngünün son hali TANRI tarafından bile bilinmemektedir. Tanrının bir şeyi biliyor olması,
muhtemellerini biliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu şekilde Tanrı zaten
her şeyi bilmektedir. Bundan dolayı elifi elifine belli bir kaderi yoktur bir insanın. Sadece muhtemellerinin izdüşümleri vardır. Bir şey
gerçekleşmeden AN evvel, daha kimse bilmeden Tanrı bilir. Zaten zamansızlık
konumunda olan Tanrı böylece geçmişi ve geleceği bilir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
67
Tanrının konumu BİLMEK anlamının ötesinde
bir konumdur. İşte bu nedenle TANRI AKLI insan aklı için ulaşılmaz bir alandır.
Korteks Beyin ile Bilinç Beyin Arasında ki
İletişim… Korteks Beyin ile Bilinç Beyin arasında ise bir iletişim trafiği mevuttur. Ancak çoğu zaman
Korteks Beyin oluşturduğu kuvvetli bir irade ile kendini bilinç beyin olan mutlak yapıdan
uzak tutmaya çalışır. İçimizdeki bitmek bitmeyen zihinsel ve duygusal çatışmaların nedeni de bu durumdur. Korteks irade
dünyadaki hayata tutunabilmek için sayısız çakalca oyunlara girişirken diğer yandan
mutlak ben onun aldığı kararlara karşı durmaya çalışır. Birinin hayatta kalma çabası diğerinin metafizik alanını kirletmektedir.
İLK İNSANLAR VE KORTEKS …..Bilime göre; insanın korteks beyni, medenileşmeye başladığı yani dış dünya ile uyum içinde
olmaya çabaladığı için bir süreç sonucunda ortaya çıkmıştır. İLK İNSANLARDA korteks
beyin bulunmuyordu, sadece İD ile yani AMİGDALA ile idare ediyorlardı. Belki bu durum TARİH ÖTESİNDE
gerçekleşen büyük yıkım (MU Kıtasının yok olması) sonrasında ilkelleşen beyinlerin
sonraki süreçlerinde oluşturduğu korteks beyinler için söylenebilir ama gerçek İLK İNSANLAR bir beyne bile ihtiyaç duymazlardı.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
68
Buna BEYİNSİZLİK durumu diyebiliriz. İnsan
gördüğü gibi düşünür…………maalesef…..Diğer
muhtemelleri yok sayar. Bu durum da o durumlardan biridir. ADEM-MERKEZİYETÇİ günümüz insan aklı. Ezoterik
sistemlerin tamamı da bu şekilde. MERKEZİ sistemler üzerinden gerçekleşen durumlar olarak kabul etmektedir. Yani, merkez olarak
BEYİN, beynin iletişim yolları olan SİNİR sistemi….
Bundan dolayı tıbbiye ilmi elindekine bakarak değerlendirme yapmış ve insanı şöyle özetlemiştir:
SİNİR SİSTEMİ…..Merkezi BEYİN
DOLAŞIM SİSTEMİ….Merkezi Kalp BOŞALTIM SİSTEMİ….Merkezi Bağırsaklar.. Filan…………
Oysa HOMULUS kapısı gerçekten de açık olan ve MUTLAK-BİLİNÇ BENLERİ İLE bu kapıdan
AÇIK İLETİŞİM halinde olan ilk insanlar için farklı bir gerçeklik gerekiyordu…
BEYİNSİZLİK………..MERKEZİN olmaması… BEYNİ olmayan birinin doğal olarak KORTEKS denilen sınırlı beyni hiç olmaz değil mi……….
Her bir noktası MUTLAK-BİLİNÇ olan İLK İNSANLAR, dış dünya ile bir enerji beden ile
iletişim kurardı. Yani organsızdılar ve her bir noktaları birbirlerinin aynıydı. Bir çeşit sıvı-su formatındaydılar.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
69
Bundan dolayı uzamları
sınırsızdı..şekillenmeleri sınırsızdı, İHTİYAÇSIZLIK halindeydiler. Tek işleri kainat
ile bilgi örüntüsü kurmaktı. Bunu da yapıyorlardı. Onlara ne oldu? Büyük Yıkım ne anlama
gelir? Bu durum nasıl izah edilmelidir? Bu durum şu şekilde izah edilmelidir; Birbirlerinin içine geçmiş sonsuz sayıda spiral
döngüleri düşünün; Bu spiral döngüler içinde yer alan bir NOKTA düşünün. İşte bu nokta
sonsuz sayıda çekim alanı içinde yine sonsuz sayıda değişik kuvvetin çekim alanları ve yörüngelerinde birinden diğerine çekilerek ya
da itilerek değişik izdüşümleri ve olay evrenlerine düşer.
Zaten zaman da bu noktanın diğer bilgi örüntüleri ile kurduğu bağlamdan ortaya çıkar ki: bu bağlam sadece ANLAM ile
yüklendiğinde bir şey ifade eder. İLK İNSANLAR BİRER BİLGİ ÖRÜNTÜSÜ olarak zamansızlıktan zaman bağlamına
dönüştüğünde BİLGİ ÖRÜNTÜSÜ olarak kendileri görünen evren ile etkileşime girmeye
başlamıştı. Buna ENTROPİ deriz….yani İLK İNSANLARIN kaçınılmaz kaderi EŞYA İLE KURDUKLARI
BAĞDAN meydana gelen ZAMAN gerçekliğine düşmeleriydi.
Dualite mekanı olan BURASI onları dönüştürmeye başladığında sadece SÜREÇ VE UZAMIN dışında bir şey kalmamıştı.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
70
Entropinin durdurulması için ise negentropi
yapılması gerekiyordu. Bu durum bir çeşit yarışa benziyordu. Fıtratında çürümek olan
bir elmanın çürümesini engellemek gibi bir şey. Çürümesi kaçınılmaz ama süreç uzatılabilir…….yani soğutarak. Bir yandan
buranın gerçekliğini deneyimlemek…bu deneyim SON DERECE ÖNEMLİDİR… Muhtemelen kainatta bulunan tek DUALİTE
EVRENİ burası……………İlginç bir macera gibi…….bu evreni deneyimlemek için kendi
özelliklerinden vazgeçmek gerekiyordu……….. Bilginin buzdolabına kaldırılması gerekiyordu ki bozunum yavaşlatılsın….ACABA….sonsuz
bir şekilde çalışacak bir buzdolabı nasıl üretilebilirdi.
İLK İNSANLAR ÇOK AKILLIYDI……kendini tazeleyen buzdolapları……BÖYLECE ……doğan ve ölen İNSANLAR yaratıldı..Yani
Avatarların simulasyonları.. Ölmek ve dirilmek suretiyle bilgi kendisi için hiç bozulmayan bir sistem yaratmış oldu. İşte
deneyim bilgisini bu buzdolaplarında tutmaya başladılar. Buna bilim GENETİK
KODLAR..IRSİYET…VESAİR demekte…. İşte bu alt Avatarlar….ÖLMEK denilen bir MEFHUM ile karşı karşıya kaldığından,..her
doğumda yeniden uyumlanmak için KORTEKS BEYİN denilen sistem kendi kendini
geliştirmek zorunda kaldı…
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
71
DOĞMAK VE ÖLMEK ile milyarlarca insan
belli bilgileri bir sonra ki kuşağa taşımakla görevli. Bu arada İLK İNSANLARA ne oldu…
Değişik döngülerin parçaları olarak ezoterik kainatın uzamlarına noktasal olarak dağıldılar. Ya da bazıları, değişik buzdolapları
içinde yaşamakta, değişik zamanlarda ortaya çıkmakta, işlerini görüp yeniden buzdolaplarına giriyor da olabilir…Şu uyuyan
KEHF suresinde izah edilen zatlar bende böyle bir çağrışım oluşturuyor..
Mutlak Bilinç Ben’in Uzantısı..
Bu dünya dediğimiz mekanda Avatar bedenin, Korteks irade marifeti ile gerçekleştirdiği
olaylar o dünya üzerindeki kaderini belirler. Avatar beden her ne kadar Mutlak Ben’in bir uzantısı olsa da sadece bir matematiksel
denklem olarak, denklemin sol tarafında yer alan işlemler, eşittirden sonrasını belirlemektedir.
TECELLİ SİSTEMATİĞİ………… Hangi kadere bağlanmak?
Ezoterik de dahil BAĞLAMSIZLIK içinde tek bir nokta yoktur bütün içinde. Son nokta olarak avatar-insan…yani korteks beyin
sahibi sizler…elbette sizler de ganimetten pay almalısınız.
Sizin bu işlerden ganimetiniz ise; ETKİLEŞİM VE KATIŞIM sonrası ortaya çıkan HAZ-HİS duygusu…..
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
72
Arada ki farkı anlatalım. Mesela iki bardak
suyu bir sürahi içine döktüğümüzde, suyun etkileşimi ve katışımı su moleküllerinin
birbirlerine katılmaları şeklinde gerçekleşir. Oysa, iki metali birbirine sürttüğümüzde ortaya bir değişkenlik çıkar. Yeni bir durum
yeni bir enerji meydana gelir. Buna fıtrat diyoruz…eşyanın fıtratı… İşte FITRAT SAHİBİ olmak koca kainatlarda
sadece İNSANOĞLUNA verilmiş bir özelliktir…. Daha doğrusu bu madde evreninde olan her
şey için geçerli bir durum ama konumuz düşünen beyinler olduğu için konumuz siz oluyorsunuz…
İşte sizin bu trafikten elde ettiğiniz kazanç fıtratınız üzerinden size gelmektedir. Çünkü,
İLK İNSANLAR fıtrat sahibi değillerdi. Hepsi aynıydı, binlerce noktanın bir araya gelmiş haliydiler. Asla kendileri değillerdi. Bütün
evrenlerin parçasıydılar. Algıları yoktu, sonsuz devinim içinde BİLGİ ÖĞÜTÜYORLARDI… Mutlak sonsuzluk içinde, mutlak yalnızlık
içinde ve mutlak dinginlik içinde sadece bütünün parçası olmak……Acayip bir
durum… Oysa dualite evreninin yani bizim evrenin başka türlü de deneyimlenmesi
gerekiyordu…Araç sizsiniz…deneyimleme sırasında elde edilen ÜRÜN yani BİLGİ onların
olurken HAZ ve HİS sizlere kalıyor. Avatar insan asla sonsuza kadar deneyimlediği bilginin sahibi
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
73
olamayacak…..Çünkü HAFIZA İ BEŞER
NİSYAN İLE MALÜLDÜR…yani İnsan hafızasının UNUTMAK gibi bir arızası vardır.
Zaten KADİM DİLDE…İNSAN…UNUTAN CANLI anlamına gelir… Unutuyoruz çünkü, unutmak suretiyle yeni
bilgileri deneyimliyoruz ama kendimiz için değil İLK İNSANLAR için… Şimdi diyeceksiniz ki..madem durum bu…Bu
cennet-cehennem-ahiret konusu nasıl olacak. Şöyle olacak; Cehennemde odun yoktur,
herkes kendi odununu yanında getirir. Yani cehennemin olmadığı yer zaten cennettir. Bu durumda mesele yanında odun
getirmemektir. Arada ki farkı söyleyelim………….Cennete ya
da cehenneme gidecek olan siz değilsiniz ki…neden kafanıza takıyorsunuz…Oraya gidecek olan İLK İNSANLAR……………..Bazıları
onlara RUH diyor… İşte içinizde ki, o tanımlayamadığınız hep bir iç sesiniz olarak duran ve zaman zaman
VİCDAN denilen ve siz kötü bir şeyler yaptıkça isyan eden o VİCDAN RUHUN yani İLK
İNSANIN kendisidir. Ne yapsın, senin korteks beynine bağırıp duruyor,..BENİMLE UYUM İÇİNDE OL….diye.. Ama o ruh bir tek sizden
sorumlu değil, daha çok sayıda avatarı var sizin gibi.
Hayret bu açıklama şu soruya da yanıt vermiş oldu:
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
74
Bu kadar insan ama sınırlı sayıda RUH var.
Nasıl oluyor bu. İşte böyle oluyor. Bir tane ruh çok sayıda
avatarı kontrol ediyor. Değişik evren ve zamanlarda. Hayret, bazıları da kendilerinin cennete ya da
cehenneme gideceğini zannediyor…. Oraya gidecek olan sizin VİCDANINIZ…..siz değilsiniz…
Korteks İrade ile BEN… Korteks irade ile “BEN” içimizde ki uzantısı olan Bilinç usta bir şekilde işbirliğine girdiği
zaman Avatar Bilinç artık nasıl yaşaması gerektiğini öğrenmeye başlar. Denklemi nasıl
değiştireceğini, ne yaparsa ne olacağını öğrenmiş olur. Çünkü bu ete-kemiğe bürünmüş olsa bile Avatar beden sadece bir
enerji paketidir ve bütün diğer enerji yapılarından etkilenir ve onları etkiler. Korteks iradenin varlık sebebi eşyanın tabiatı
ile açıklanmaktadır. Korteks beyin bir entropi ve negentropi sistematiği neticesinde
kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Zaten insanın sistematik olarak ölmesinin sebebi de budur. Kainatlar İSTİKRARSIZLIK üzerine
kurulmuş olmasına rağmen dualite evreni denilen burada canlıların doğuyor ve ölüyor
olmaları bir üst evrenin entropi ve negentopisinden başka bir şey değildir. Basitçe açıklarsak. İnsan denilen canlı büyük
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
75
sistemin bir hücresi gibidir, yerine taze hücre
gelerek büyük sistemin ömrünü uzatabilmek için bu hücrenin ölmesi yani tazelenmesi
gerekiyor. Şimdi neden öldüğünüzü anladınız. Aslında dualite evreninde üst sistemler de bir üst sisteme göre sadece bir hücredir ve üst
sistemler de ölerek yerine yenisinin gelmesini sağlar ama bu durum EZOTERİK KAİNATı bağlamaz çünkü orası başka yasalara bağlıdır
ve devam edecektir. İkincil beyin olarak ortaya çıkmış olan
KORTEKS BEYİN …amacı dış dünyaya uyumlanmak olmasına rağmen….diğer yandan kendisi de negentopiye
girerek..anlamsızlığa anlam katmak üzere devinime girer…kendi varlık sebebini
kutsallaştırmak ister. Burada oluşturduğu ETİKET-BEN devreye girer ve dünyasal sistemin ürettiği KÜLTÜR
değerleri..buna dinler de dahil…mutlak gerçeklik olarak tarif etmeye çalışır. Oysa dinin varlık sebebi zaten KORTEKS
beynin RUHA uyumlanmasını sağlamaktır. Sonucun, yani ürünün kendisinin değil de
manifestosunun önemsenmesinin nedeni budur. Üretilmiş olan bütün kültür değerlerin
MUTLAK GERÇEKLİKTEKİ tek anlamı NİHAİ ürüne ulaşmaktır. Mesela dinlerin ortaya
koyduğu manifestoların amacı da mutlak ürünü ortaya koymaktır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
76
Bu ürünler sırasıyla
şunlardır….VİCADAN..İMAN…DUA..İBADET..TEVEKKÜL….
Yani Tanrı katından indirilmiş kitaplar dualite evrenine düşerken kelimeye indirgenmiştir ve esas olan kelimenin kendisi değil ürettiği
enerjidir. Bu esas sonucu ortaya nihai ürün çıkmadığı sürece o avatar yanlış yerde durduğunu bilmelidir.
Diğer yanda, kültür değerleri olarak, filozofi, bilim ya da diğer değerler de birer FAZ
yapısalından başka bir şey olmaması gerekirken, kendilerini MUTLAK gerçekliğin yerine koymaya çalışır.
Örneğin; Bir sanatçının kendi VİCANINDAN yani RUHUNDAN aldığı İLHAM sonucu ortaya
koyduğu eserin kaynağını kendi MAHARETİ ya da DEHASI şeklinde açıklaması bir nihai ürünün üretilmemesi anlamına gelir. Burada
nihai ürün TECELLİYAT olmalıdır. Sanatçı kendine ilham edilenin TECELLİYAT esaslı olduğunu anlamalıdır. Böylece kendi
ruhuna, iyi enerjiler yükleyebilir. Böyle durumlarda dualite evreni hemen karşıtlığını
üretir ve sanatçı KİBRE kapılır. Böylece alan kısa devre yapar. Bundan dolayı dinsel manifestolar sıkça KİBRE düşmemeyi
önemser. Zaten insanın başının secdeye gelmesi de bir
çeşit KİBİRDEN ARINMA çalışmasıdır. Arınmanın esası temizlenme üzerine kurulmuştur. Kirlenmek kaçınılmaz
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
77
olduğundan sürekli arınmak da mecburidir..
Öyle ben bir kere arındım haydi eyvallah demek olmaz.. Çünkü kirlenmek sürekli
olduğunda ki buna ENTROPİ denir, temizlenmek de sürekli olmalıdır. Arınmak da örüntüler ile yeni bağlar kurmak
anlamına gelmektedir. Her kurulan yeni bağlam bir çeşit arınma getirir.
Duygulanım Kaymaları…
Bu duruma delil olarak birkaç örnek gösterebiliriz; Herhangi, kuvvetli bir elektro manyetik enerji
akımına maruz bırakılan insanda çok sayıda değişiklik gözlemlenmektedir. Karakter ve
kişilik değişikliği, çok sayıda davranış bozukluğu, duygusal kaymalar vesaire. Kaymalar örüntüsel KERTERİZlerin yani
TEMEL prensiplerin olmamasından kaynaklanır. Gözlemci, gözlemlediği alanda kendi aklındakini görmek istediği için suni bir
gerçeklik yaratmak için başka bilgi örüntülerine başvurur, böylece merkezi
kaymış olur. Adeta buz üzerinde dengesiz bir şekilde kaymakta olan birinin tutunmak için bir şeyler aramasına benzer durum. Yanlış
olan buz üzerinde bulunmak ya da buz üzerindeyken tutunmaya çalışmaktır.
Ya prensip olarak buz üzerinde bulunmamak gerekir ya da buz üzerindeyseniz kendinizi savrulmaya bırakmanız gerekmektedir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
78
Tutunmaya çalışmak sürekli yeni tamlamalar
yapmanıza neden olur ki, tamlama yapmaya çalışırken yetersiz bilgi örüntülerinden
beslenmek insanda ŞÜPHE ve KAYGI oluşmasına neden olur. Bir insanın sürekli EMİNSİZLİK sorunu
yaşamasının altında yatan gerçeklik budur. Duyglanım kaymaları….birini severken…..o sevgiden emin olmamak..bir şeyi
yapmışken…ondan emin olmamak şeklinde kendini gösterir.
Duygulanım Kaymalarının esas nedeni kişinin yaratılış fıtratından yani kendi doğasından uzak düşmesidir.
Korteks İradenin Oluşma Şekli…
Peki, bunlar nedir? Elektro manyetik enerji etkisi altında kalan insana ne oluyor da bir bozulum yaşıyor. Olan biten sadece Korteks
iradenin yapı taşlarının bozulmasıdır. Bu yapı taşları insanın ta kendisini oluşturmaktadır. Milyonlarca bilgi ve deneyim aktarı ile
şekillenmiş bir değerler bütünü haline gelmiştir Korteks. Korteks beyin tüm bu
bilgileri işleyerek beynin ilgili bölümlerine (Loblar) titiz bir şekilde yerleştirmiştir. Korteks beyin denilen sistem bir KORTEKS
İRADE üretmiştir. Korteks İradenin ne olduğunu anlayabilmek için onu kendi zıttı ile
anlatmakla başlayalım işe:
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
79
Korteks iradeyi NEFS denilen mutlak akmakta
olan TEMEL ezoterik enerji ile karıştırmamak gerekir.
NEFS denilen sistem yaratılıştan beri var olan bir sistemdir. Bütün ZAHİRİ evrenlerin var olmalarını sağlayan sistem NEFS denilen
sistemdir. Bu sistem kaynağı yaşatmak üzere kendini konumlandırır. İlahi bir modeldir. Bir çeşit eksi sonsuzluktan gelip artı sonsuzluğa
akmakta olan bir yol-yolcu gibidir. Gücünü de gözlemcinin kendi gözleminden alır.
Gözlemcinin alanı tamlarken nefsini yani kendi mevcudiyetini kaçınılmaz olarak gözlemlediği alana koyması ile oluşur. Bundan
dolayı gözlem marifetiyle dönüştürülen her alan üzerinde gözlemcinin NEFS enerjisi
bulunmaktadır. Zaten dualite evreni denilen bu evrene düşen her şey kendini kaçınılmaz olarak kendi karşıtlığı ile düzenlerken İRADE
denilen mekanizma da ortaya çıkar ki. İrade, NEFS karşısında bir çeşit DİRENÇ sistemi gibidir.
Nasıl ki, elektrikten ışık enerjisi alabilmek için ampul denilen içinde bir direnç teli olan
sistem elektrik enerjisinin akmasına engel olarak kendini soğuk metalden sıcak ışıyan metale dönüştürürken bir enerjinin açığa
çıkmasına neden olur. İRADE…yani sözünü ettiğimiz İLAHİ sistemin
bir parçası olarak ortaya çıkan bu iradenin kavramsal MODU ise YAŞAMA ARZUSUDUR….bu yaşama arzusu denilen
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
80
sistem bütün ZAHİRİ kainatın temel taşlarıdır.
Ama bu bilginin kendisi EZOTERİK (GİZİL) kainattan düşen Tanrısal bilgilerin (ilahi
Modellerin) zahiri evrende dualite gerçekliğine dönüşmesinden başka bir şey değildir. Ezoterik kainatta MONO sistemler
olduğundan oranın gerçekliğinde NEFS-İRADE aynı EZOTERİK maddeden başka bir şey değildir. Sadece ZAHİR ile karşılaşması
onlarda karşıtlık yaratır. Oysa korteks beyin denilen, temelinde insanın
dünya ile kendini uyumlama çabası üzerinde kendini bir UR şeklinde geliştiren bir çeşit kanser hücresi gibi kendi gerçekliğini
yaratmıştır ki bu MODEL hiçbir şekilde İLAHİ sistemin bir uzantısı değildir. Oradan ZAHİRE
düşen bir sistem değildir. Kendiliğinden gelişmiştir. Bir çeşit ATIK ENERJİDİR…imha edilmesi gerekir. Zaten bundan dolayı
ölüyoruz….ölmek suretiyle KORTEKS İRADE de sonsuz evrenlerde dolaşma hürriyetinden men edilmektedir.
Çünkü bu gerçeklikte bir çeşit atık madde olarak ortaya çıkan KORTEKS BEYİN İLE
ONUN ÜRÜNÜ OLAN KORTEKS İRADE sadece burada ki zamansal sürece bağlı olarak kişinin ölmesi suretiyle ortadan kalkar.
Durumu daha iyi izah edebilmek için bir örnek verelim;
Örneğin…VİCDAN….denilen kavram ilahi bir modeldir. Yani kişinin kendisi ile hesaplaşmasıdır. Bu hesaplaşmanın temelinde
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
81
yatan ise RUHUN-KORTEKS ile
hesaplaşmasıdır. …VİCDAN: değerlendirme yaparken İLAHİ MODELLERİ yasa olarak
kabul eder. Vicdanına başvurmuş kişi için durumu değerlendirmek İÇSEL bir yolculuktur.
Ancak..KORTEKS İRADENİN kendisi ile hesaplaşması..ACIMAK üzerinden şekillenir ki. Burada acıyan kişinin, diğeri ile kurduğu
bağlam ÜSTÜNLÜK-AŞAĞILIK bağlamıdır. Yani bu değer, suni olarak etiketler üzerinden
ortaya konulmuş bilgi örüntüleridir. Kişi, kendini diğerinden üstün hissettiği için ona ACIR ve ona bir şey verir ya da onu bağışlar.
Yani bir çeşit hastalıklı DURUŞTUR… Korteks beyin, kendi iradesini yani KORTEKS
iradeyi ortaya koyarken BİR AKIL kullanmaz..kullandığı değer sadece MANTIKtır. Bir değerlendirme süreci sadece
MANTIK ile yapılır ki….Maddeciler buna STRATEJİK AKIL denir….aslında stratejik AKIL denilen sistem KAYPAKLIK
modellemesinden başka bir şey değildir. Stratejik Akıl denilen Mantık yürütme
sisteminde suje, yani değerlendirmeyi yapan kişi, kendi örüntüsel bağlamları ve mekanları kendine göre bir yargı ile değerlendirir ve alanı
çerçeveleyerek kendince bir sonuca giderek bir KARAR alır. Bu karar onun olaya karşı
duruşunu belirler. Yargı ise..AZ VERMEK..ÇOK ALMAK…üzerine kurulmuştur. Çünkü Korteks beyin ürettiği
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
82
kültür ile kendini dönüştürmüştür. Az enerji
ile çok iş yapmak..şeklinde. Bundan dolayı KORTEKS
beyin………..YARAR…kavramı üzerinden kendini konumlandırır. İradesini bu şekilde ortaya koyar. Bir mantık içinde hareket eder.
Oysa İlahi Modellemede, SOYUTLAMA VE SOYUTLANMA bulunmaktadır. Suni dengeler yoktur ilahi modellemede, ilkeler, temel
prensipler ve yapı taşları vardır. Korteks İradenin temel yanlışlarından biri
de…zaten İNSAN irrsayoneldir….kavramı buradan gelmiştir. Ölümlü olduğunu bilmesine rağmen, ölümsüzmüş gibi yaşaması
açmazından kaynaklanmaktadır. Ölümlü olan bedene can veren sistem olan RUH enerjisini
yok sayarak bu dünyada yaşamaya çalışır. Ölümsüz olan ruha bu dünyadan ağır yükler yükler, vicdanını kötü enerjiler ile doldurur,
oysa kişinin VİCDANI, onun ruhunun insanda ki tek uzantısıdır. İşte bu uzantı ile bağlarını koparır, onu kendinden uzaklaştırır, ölümsüz
olanı CEHENNEM sıkıntısına sürükler. Vicdanı kişiden soyutlanmasını ve
soyutlamasını talep ederken, KORTEKS irade direnir; Ve adeta kendisini bir beden olarak..et-kemik
olarak sonsuz var edebilmek için ANLAMSIZ bir savaşa girer. Formüller, modeller arar.
Korteks irade YALAN RÜZGARLARININ üzerinden kendini şekillendirir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
83
Bu yalan rüzgarlarının KAVRAMLARINI
inceleyerek konuyu daha açık hale getirebiliriz.
İnsanın bilgi-kavram modellemesi YA İLAHİ KAVRAMLAR ya da ZAHİR kavramlar üzerinden gerçekleşir. İlahi kavramlar
kendilerini hemen belli ederler. Çünkü bu kavramlar verilmiştir. İnsan tarafından üretilmemiştir. Zaten üretilmesi imkanı da
mevcut değildir. Sadece bir ilahi modelin uzamı olacak
kavramların bu dünyada insan tarafından üretilmesinin bir mekanizması ya da alanı bulunmamaktadır.
Bu kavramlara verilecek örnekler şunlardır….karşılarında da Korteks beyin
tarafından üretilmiş o kavramların kopyalanması vardır..
İlahi Kavram- İnsani kavram İZZET- Onur NASİP- Başarı
TEVEKKÜL- Eziklik VİCDAN- Acımak
DİRAYET- Strateji Buradan, bir şeyi….ALLAH ADINA
YAPMAK….kavramını anlamaya çalışmaya gidelim…
………….Bismillahirahmanirrahim….Allah’ın adıyla…
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
84
Yani İlahi modellere bağlı olarak
yaşamak..yapmak…gerçekleştirmek…
Korteks irade, bir şeyi ALLAH adına yapmaz, yapamaz. Çünkü ürettiği mantıkta hemen YARAR arar. Bu durumu bir hikaye ile
örnekleştirelim. -İslam’ın ilk zamanlarında, bir Yezidi Müslüman olur ve Allah’a dua etmeye başlar,
çünkü hemen ödüllendirilmek istemektedir. Bir zaman sonra isyan eder. Ve kendini
Müslüman yapan kişiye gider ve şöyle der; -Hani senin Allah’ın her dua edenin, dualarını kabul ederdi. Ben bana 50 altın versin diye
günlerdir dua ediyorum.
Diğeri, ona 50 altın uzatır ve adamı gönderir ve Allah’a şöyle der: Onun dualarının karşılığı olan ödülleri bana ahrette ver.
İşte iki farklı akıl budur….
Korteks iradenin ALLAH inancı da bu mantık çerçevesinde şekillenir. Bir YARAR
gözetir..Alırsa inanır, almazsa inanmaz. Oysa İlahi modellemede, kişinin ZAHİR
olandan EZOTERİK olana geçebilmesi için soyutlama ve soyutlanma yaşaması
gerekmektedir. Korteks iradenin milyonlarca hatalı kodu vardır. Bunların bazılarını sayalım:
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
85
Makam- mevki-Onaylanma-kutsanma-
Beğenilme-Arzulanma-Tüketme-Kalıcı olmaya çalışmak- Bilinmek- Kibir-Başarı- vesair…..
Hata kodları yaşamın sürekliliğini sağlar. Hata yapmakla alan boşaltılır, böylece boşalan alana yeni enerjiler dolar ve mekanın
çürümesi engellenir. Neden hata yapıyoruz? Sorusu dramatik bir sorudur, aslında. Gerçekte bir hata yoktur
ortada ya da hata yapmak kaçınılmazdır. Çünkü sürekli değişmekte olan dış
matrikslere uyum sağlamak için çabalayan insan sistemi yeni dengeler ile uyum sağlayana kadar ALGIDA hatalı olarak
gözlemlenmektedir. Hata…gözlem ile gözlemci arasında ki bir
algıdan başka bir şey değildir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım. Musluğu açarak, akacak sudan bir bardağı
doldurmaya çalışırken, suyun etrafa sıçraması durumu hata olarak gözlenir. Çünkü amacı oluşturan kodlar önceden bellidir, suyu israf
etmeden bardağı doldurmak. Oysa zaten akmakta olan bir pınardan
bardağı doldururken kimse suyun bardaktan taşmasına aldırmaz. Bu hata kodu olarak şablon haline gelmemiştir zihinde.
Böylece sayısız HATA kodu örneği verebiliriz. Oysa, zaman zaman eğrinin doğrusuna denk
gelmesi için hataların da yapılması gerektiği açıktır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
86
Hata kaçınılmazdır. Hata zaten ALGISAL bir
durumdur. Bu durumda hatalardan ders çıkarmak diye
bir şey nasıl olabilir? Hatalardan ders çıkarma konusuna…yaklaşık deneyimler…diyebiliriz….
Çıkarılmış dersin kendisi de bir HATA kodu olarak hayata geçebilir. Bu ihtimal her zaman vardır…
Diyelim ki; Çok sevdiğiniz, kalbinizi açtığınız biri tarafından aldatıldınız. Bu size çok acı
verdi. Sonradan karşınıza çıkan ve size kalbini açan birine siz artık kalbinizi açamaz hale gelmiş olabilirsiniz. Sizin böyle davranmanızın
nedeni, sadece benzer deneyimin aynı şekilde gerçeklememesi yönünde KORTEKS
İRADENİN sizi zorlamasıdır. Oysa hata kodu…O ihtimalin her zaman olabileceği, önemli olan kalbin açılmasının
değil…onun asla zarar görmemesi üzerine ZİHNİ konumladırmaktır. Yani kalbi kapamak yerine kalbin incinmesini engellemek doğru
hareket olacaktır. Çünkü ZİHİN kendini değişken dış matrikslere
uyumlamaya çalışırken iki seçenekten birini kurmak zorunda kalır. Konumlandırmayı ya… MANTIK SİLSİLESİ üzerinden yaptığı AKIL
YÜRÜTME ile yapar ya da METAFİZİK AKIL kullanarak…uyumlama yapar…
Mantık KURMAK demek stratejik AKIL kullanmak anlamına gelmektedir. MANTIK, varsayımlar ve ALGISAL kodlar üzerinden
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
87
paradigmayı kurar. Bir çeşit mühendislik
yaparak kar-zarar hesabı yapar. Bundan dolayı..sistemi AKILCILAŞTIRIR….ya
da kendince yeniden düzenler. Oysa MANTIK kurmak, değişmekte olan sistem üzerine fraktal perspektif kurmaktan başka bir şey
değildir. Metafizik uyumlama ise kişinin kendini bütüncül sistem içinde belli bir PARADİGMA
üzerine konumlandırmasıdır. Mesela, amacı GÜZEL BAKABİLMEK olan bir
metafizikçi için dış dünya matriks akışları ile kurduğu BAĞLAM da bu yönde olacaktır. Güzel bakış enerjisinin sürekliliğini sağlamak,
korumak ve beslemek için DİRAYET mekanizmasını kullanır.O zaman kişiler,
mekanlar, durumlar, değerler artık önem kazanmaz. Araç sürer gibi sadece kendi paradigması içinde ilerledikçe, dış matriks
yine değişir ama bu kez GÜZEL BAKANIN konumuna göre kendini değiştirmek zorunda kalır. İşte buna metafizik uyumlama denir ve
bu sistemde ne MANTIK ne de MÜHENDİSLİK aklı vardır. Çünkü kar-zarar hesabı yapmaz.
Karşılaşmalar ve Uyum Alanları
Herhangi bir karşılaşma sırasında ne yapacağını hangi enerji paketini devreye
sokacağını bilmektedir. Biz bunu Avatar’ın dış dünya ile kurduğu “Uyum Alanı” diyebiliriz. Böylece Avatar, yani insan sosyal bir yapı
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
88
içinde kendi varlığını sürdürebilmektedir.
Ancak kuvvetli bir manyetik enerji bombardımanı sonrasında Korteks yapı hafıza
olarak kaydettiği bilgiler üzerinde kontrolünü kaybeder. Trafik karışır. KORTEKS İRADE…..nedir sorusunun
cevabı….MANTIK kurmaktır. Mantık, çerçevelenmiş belli bir alan içinde kalan denklem unsurları üzerinden hesap
yapmaktır.
Duygulanım Bozuklukları… İlgisiz enerji paketçikleri ilgisiz alanlara bağlanır. Manyetizma, Avatar’ın enerji akışı
dengesini bozar. Böylece ortaya karışık bir durum çıkar. Nevroz, psikoz, davranış
bozukluğu, duygusal bozukluk şeklinde tarif edilen durum, kişinin kaygı, endişe, korku, gibi sistemlere girmesine neden olur.
(Bu arada sıkça yapılan bir hatayı burada düzeltmiş olalım: Kaygı ile endişenin aynı şey olduğu sanılmaktadır: Değildir. Endişe bizim
kontrol ettiğimiz alanlarda gerçekleşmesi muhtemel olumsuzluklar üzerine güttüğümüz
vesvese (iç konuşmalardır). Kaygı ise başkalarının kontrol ettiği alanda güdülen vesvesedir. Örneklerle anlatalım: Yarın sabah
sınavınız var: Ya sabah kalkamazsam? Sorusu endişe için iyi bir örnektir. Kaygı ise, “Ya
sabah bindiğim otobüs kaza yapar da ben sınava giremezsem? Sorusudur.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
89
Örneğin bir makam ya da mevkiyi hasbelkader
işgal eden bir zat-ı muhterem KİŞİLİĞİNİ BU makam ve mevkiye yansıtması gerekirken
KORTEKS irade bu kişiyi; MAKAM ve mevkisini kişiliğine yansıtır. Bu kişinin davranışları ve düşünceleri değişir.
Firavunlaşmaya başlar. Bir amir, müdür, baş, olarak davranır. Etiketin içini doldurmaya çalışır. Yani soyutlama yapmaz.. o makamı
ALLAH’ın adına kullanmak yerine, kendi adına kullanmaya başlar.
Sonra o makam altından çekildiğinde hayata küser, isyan eder, bunalıma girer, intihara kadar gider.
İşte bu kadar basittir. Bir koltuk, bir insan aklını bu kadar kolay ele geçirir. Çünkü
etiketlerin de eşyanın da kendine göre GÜCÜ bulunur. İşte; İki iradenin burada ÇATIŞMASINI
görebiliriz; İlahi irade, kişiye VİCDANI doğrultusunda hareket etmesini söylerken Korteks irade YARAR üzerine kişiyi zorlar.
Bu etiketler neden vardır, nerede ne şekilde üretilmiştir?
MÜDDET VERİLEN………………….. Müddet verilen kişi şeytandır…bir sisteme MÜDDET vermek suretiyle, onun
dinamiklerine de MÜDDET verilmiş olur. Zaten dualite evreninin varoluş nedeni bu
mücadeledir… MÜDDET demek…zaman bağlamının kurulması yönünde özgürlük anlamına da
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
90
gelir. Gerçek zaman olmadığı için zamanın
üretilmesi gerekmektedir. Çünkü zamanın kendisi değil, bilgisi yaratılmıştır. Yaratılmış
olan bilginin kendini ZAMAN olarak algılanabilir bir şekilde gerçekleştirmesi demek gözlemcinin mekan ve eşya ile UZAM
konumunda bağlam kurması ile olur. Yani eşya ile mekan yoksa ZAMAN da yoktur. Bundan dolayı eşyanın bilgisi ile zamanın
bilgisini kullanarak onların arasında kurulan bağlam ile bir yandan eşya ortaya ZAHİR
olarak çıkarken, eşyanın zaten MEKANSIZ düşünülemeyeceğinden yola çıkarsak, her ikisi de aynı şekilde gerçekleşir. Bir insan bir
alanı bilgi bağlamında gözlemlerken orada eşya kendi mekanı ile birlikte soyuttan
somuta düşerek ZAHİR halini alır. Bu durumda MÜDDET denilen sistemde de..bu sistemin eşyaları ve mekanları da
soyuttan ZAHİRE düşer ki bunu gerçekleştiren ŞEYTANİYYE delinen sistematiktir.
Elbette Kuantum ve diğer bilimler bu Şeytaniyye alanı için bilimsel bir terim
üretirler. Kara madde-karanlık madde vesair-belki de gri madde…her neyse artık…. Bu denklemde, Bu kez de ZAMAN-MÜDDET
kendi eşyasını ve mekanını üretir ki…İNSAN zihni bu işin mekanıdır zaten. Yani üretilmiş
olan bu tür ZAHİRİ etiketlerin tamamı………..MÜDDET…denilen sistemin esiridir KAÇINILMAZ olarak….
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
91
Aaaaaa.bak sen..bilimcilere kalmadan ben
buldum o kavramı….Neymiş………..ENTROPİ….ÇÜRÜM
E…..BOZUNUM….. Allah işini bilir…………….Şeytanın batı literatüründe ÇÜRÜK ÇİLEK…ile sembolize
edilmesi de ilginçtir. Yani, bozunuma uğramakta olan sistemlerin kurucusu bozunum ile cezalandırılmış yani
MÜDDETLENDİRİLMİŞ şeytan tarafından üretilmiştir.
Şimdi yeniden düşünün…..o MÜDDET kavramlarını… BAŞARI…….ZENGİNLİK….MAKAM..MEVKİ…K
UTSANMA…..ONAYLANMA….SAYGINLIK Nereye kadar…..Ölene kadar, hatta daha da
öncesi… Şaşırtıcı olan bazı insanlar var mı, yaş bayağı bir kemale ermiş 80-90 olmuş hala bu
etiketler üzerinden kendilerini konumladırmaktalar… Nasıl bir KİBİR…nasıl bir kendini
beğenmişlik..nasıl bir vesair…bir ayağı çukurda..hala dünyalık peşinde….hala
onaylanma..kutsanma…. MÜDDET kavramından devamla…….. MÜDDET nedir? Sorusunun cevabını
bulabilmek için bazı sistematiklerde derinleşmek gerekir.
Müddet….belli bir bilgi örüntüsünün…yani DENKLEMİN……Belli temel yasalar ile sınırlandırılması anlamına gelmektedir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
92
MÜDDET….kıyamet ile sınırlandırılmıştır. Bu
durumda MÜDDET …denilen mekan alanınız KIYAMETE kadar…DİKKAT..SONSUZA
KADAR DEĞİL…..sürebilmesi için mekaniğinde kıyamete kadar olma potansiyeli taşıyan modellerle GİRİŞİM içinde olması
gerekir ki..GİRİŞİM modellemesi de bir YASALAR dizinidir. Yani MÜDDET sahibi…ZAHİRİ olan her şeyin içindedir
KAÇINILMAZ olarak yoksa kendini KIYAMETE kadar taşıyamaz.
O halde ŞEYTAN hangi bilgi doğrultusunda kendi değerlerini üretebilir….Yine KAÇINILMAZ olarak SOYUTU kopyalaması
gerekir….Çünkü başka bilgi yok..ZAHİRİ BİLGİ…İLAHİ bilginin kopyalanmasından
başka bir şey değildir…Yani HAKİKAT’in kopyalanması sonucu ZAHİR değerler ortaya çıkar.
Mesela FİRAVUNLUK makamı…TANRI modellemesidir. Bir insanın ZİHİN kalıplarını değiştiren ŞEYTAN….hem o insanı hem de
bağlaşıklıklarını bu SAHTE değerlere inandırır ve suni bir gerçeklik oluşturur…
Alt firavunlar da makam mevki sahibi olan diğerleridir ve özünde her biri işgal ettikleri makamların gücü oranında etiketlerinin
verdiği güç kadar firavunlaşırlar. Hatta masum görünenleri de vardır ki: bir
anne-babanın çocuğuna şekil vermeye çalışması da minik bir firavunluktur. Hatta
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
93
TOPLUM MÜHENDİSLERİ de Tanrıcılık
oynarlar.. Kendini SEÇKİN-SEÇİLMİŞ-BİLGİLİ-ÖNEMLİ-
DEĞERLİ-SÜPER AKILLI-SOYLU gibi etiketlerle süsleyenler, diğerleri üzerinde firavunluk yapmak, tanrıcılık oynamak
isterler. İnsanın kullandığı bütün değerlerin ki biz bunlara ARKETİPLER deriz…sembolizmdir
bunlar…..İnsanın MÜDDET verilmiş olanın üfürmesiyle tanrının işlerini modellemesinden
başka bir şey değildir. Şeytan icadı dedikleri şey işte tam da budur…SEMBOLİZM………..
Korteks irade elinde ki malzeme ile TESLİM…olmak yerine TANRI’yı modellemek
ister…Korteks beynin uzama uyum çabasının altında yatan suni gerçeklik içinde BİRİKTİRMEK-TOPLAMAK-SAKLAMAK-SAHİP
OLMAK üzerinden kendini….GÜVENDE…hissetmek gibi bir yanılsaması vardır oysa İLAHİ MODEL bunun
karşısına TEVEKKÜL etmeyi koyar. İnsanın, yani Korteks beynin kendini
KUVVETLİ hissetmesi için….ULAŞMAK-BAŞARMAK-ELDE ETMEK-SAHİP OLMAK..gibi suni değerler üzerinden
konumlandırması çabasının karşısında İLAHİ MODEL NASİP sistematiğini koyar.
NASİP nedir? Sorusunun cevabı şöyledir: Başkalarının vazgeçtikleri senin NASİBİNDİR.. şöyle örnekleyelim…
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
94
Bir masa düşünün masanın etrafında belli
sayıda kişi var ve her birinin elinde de birer kap var. Masanın üzerinde ise değişik türde
pirinç, fasulye gibi bakliyatlar var. Herkes kabını değişik bakliyatlar ile doldurur ama geride hala değişik birkaç bakliyattan bir
miktar kalmıştır. Kişi, kabını başka bir bakliyatla doldurmak istediğinde, kabını masaya boşaltmak durumunda kalır. Böylece
onun vazgeçtiği masanın malı olur. Onun vazgeçtiğini alabilmek için senin de kendi
kabındakinden vazgeçmen gerekir. Sistem bu kadar basit aslında. Sadece değerler farklı..
Mesela, çok para kazanmak ya da çok başarı kazanmak isteyen kişiler….Zamanlarından,
neşelerinden, sağlıklarından, ve daha bir çok şeylerden vazgeçerler.. Mesela birinin çok bilgili olmasının ya da bir
işte çok marifetli olmasının nedeni o kişinin diğer şeylerden vazgeçmesi ile olmuştur. Dikkatini elindeki ne vermiştir.
Ama günümüzde hemen hemen herkes, bardağını sadece PİRİNÇ VE BEZELYE ile
doldurmak istediğinde ki. Buna PARA-BAŞARI diyelim…..herkes ona talip olunca, diğer şeyle masada öylece durmakta. Mesela BİLGİ-
MARİFET gibi şeyler..Benim gibiler de o masada duranlara talip olduğumuzda biz
BİLGE siz de BAŞARILI ya da VARLIKLI oluyorsunuz. Durum aslında kısaca böyle.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
95
Birilerinin vazgeçtikleri diğerlerinin
NASİBİDİR.
Enerji Salınımları… Soyut ile somutun arasında kalmak ve
salınımların esareti altında olmak ise KORTEKS İRADE ile İLAHİ İRADENİN çatışmasından başka bir şey değildir.
Metafizik Uyumlanması Yapılmamış kişiler ki hemen herkes bundan muzdarip durumdadır.
Salınımların içinde kalmaktadır. Sinir, öfke nöbetleri, titremeler, saldıranlıklar, kontrolsüz davranışlar da bu halin belirtileri
arasındadır. (Toplam bütün motor sinir sistemi arızalarını kapsar diyelim de temiz iş
olsun.) Bu enerji dalgalarından biri de Nötrino rüzgarlarıdır. Bu güneş patlamalarının
yarattığı ve dünyayı etkisi altına alan manyetik enerji salınımları değişik zamanlarda, değişik kuvvetlerde dünyaya
ulaştığı zamanlar insanla adeta toplu bir şekilde cinnetin eşiğine kadar gelmektedir.
Enerji salınımları örüntüsel mekanlar ortaya çıkarır. Bağlanmak üzere kurulmuş olan sistem, her bir salınım gerçekleştirdiğinde
bilgi örüntüsünü ortaya koyduğu zaman ortaya çıkan mekan ya savrulma ya da
süreklenme için ZAMAN yaratır. Suje olarak kişi bu alanlardan birinde bulunmak zorundadır zaten. Bu duruma örnek olarak;
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
96
Bir dala tutunmadan, tuttuğu diğer dalı
bırakmayan maymunları gösterebiliriz. Sistem tutunma, bağlanma ve örüntülenme üzerine
kurulmuştur. Bir kişinin, bir alana çekim olarak girmesinin süreci, mevcutta bağlı olduğu alanla kurduğu
bağın kuvveti ile bağlantılıdır. Enerji salımları DÜŞÜNCE-ZAHİR-ANLAM VE ÇEVRİME sokma şeklinde gerçekleşir.
Düşünceden, düşünceye gerçekleşen enerji, salınımları, dış dünyayla bağlantılı gibi
görünmesine rağmen, gerçekte tamamen sujenin ZİHNİNDE gerçekleşir. Bir kişinin bir halden diğerine geçmesi tamamen ZİHİNSEL
bir süreçtir. Sevinç halindeyken duyduğu bir haber ile keder haline geçmesi sujenin
HABERE (iletişime-bilgiye)olan bağı ve bağlamını göstermektedir. Salınımlar kendiliğinde, döngüsel alanların
yörüngelerinin birbirlerine temas etmesi ile RANDOM bir şekilde gelişebilir ki buna DIŞ MATRİKS ETKİSİ deriz. Örneklersek;
rüzgarların şekli ve şiddeti bir insanı serinletebilir ya da zatürre edebilir. Rüzgarın
mekan ile ilişkisinden ortaya çıkan sonuç DÖNGÜSEL RANDOM harekettir. Ancak diğer yandan sonsuz sayıda alan
tamlaması olan ENFORMASYON üretimi de bu sisteme katkıda bulunur. Günümüz MODERN
insanı ÜRETİLMİŞ ENFORMASYONLARIN salınımlarına, örümcek ağına yakalanır gibi yakalanmıştır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
97
Çoğu üretilmiş enformasyon da ÇAPARİ
şeklinde alanda kendini gösterir. Açık alana gönderilen karmaşık enformatik enerjiler bir
şekilde yörüngeler meydana getirir ve bu salınımlar sujelerin gündelik hayatını tamlayarak sujelerin ZAMANI İYİ, KÖTÜ,
MUTLU, NEŞELİ, KEDERLİ vesair..geçirmesine neden olur. Enerji salınımlarının bilgi transferleri olduğu
bir gerçektir. Çoğu hastalık da hastalığın bilgisinin transferleri ile diğerlerine geçer.
Sonuçta BİLGİ ÖRÜNTÜLERİ sürekli SALINIM halinde olan ve suje ile sujenin mekanlarını TAMLAYAN sistemlerdir.
Tamlanmayan hiçbir şey algılanamaz. Algılanmış olan her şey tamlanmıştır.
Çerçevelenmiştir. Enerji Alanlarına Etki Etmek…
Böyle zamanlarda daha çok suç işlenmekte daha çok insan akli melekesini yitirmektedir. Manyetik etkiyi anlamamızın nedeni Avatar’ın,
yani insanın davranışlarının “enerji” ile nasıl değiştirilebileceğini göstermektir. Bu durumun
tersi de doğrudur. İnsan kendi davranışları ile enerji alanlarını, yani Mutlak Ben’in üzerinden akan evrenlerde bulunan enerji alanlarına etki
ederek kendi kaderini yani hayattaki (dünya) sürecine kendi istediği şekilde bilinçli bir yolla
şekil verebilir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
98
Yapılması gereken ilk ve en önemli işlem
Korteks irade ile Mutlak Ben arsında kuvvetli bir köprü kurmaktır. Elbette buna denge
unsurunu da eklemek gerekir. Size bu sayfalar ile “NASIL” olgusunu aktarıyoruz. Yani nasıl “mutlu” olacaksınız?
Mutluluğun Matematiği… Öncelikle “mutluluk” denilen sistemin bir
açıklamasını yapmamız gerekli. Modern bilim artık birçok şeyi çözmüş durumda. İnsana
mutluluk hissini sağlayan bir küme hormondan söz etmektedir. Bunlar arasında Endorfin, Serotonin, Dopomin (İnsanın hayat
yakıtı) gibi hormonlar bulunmaktadır. Beynin belli bölgeleri bunları salgılamakla görevlidir.
Bu bölgelerin bu hormonları salgılayabilmesi için beynin hafıza bölümüne referans olarak başvurmaktadır. Beynin loblarındaki hafızada
“mutluluk” ile ilgili bilgilerle dış dünyadan gelen verileri eşleyerek ve işleyerek uygun bir bağlantı kurduğu anda mutluluk
hormonlarından birini salgılamakta böylece sinir sistemlerine akan bu elektrik dalgası
insanın kendini mutlu hissetmesini sağlamaktadır.
Mutlak Bir Deposu Yok… Beynin bu bölgesi hangi mutluluk hormonunu
hangi olaylar/karşılaşmalar sırasında salgılaması gerektiğini nereden biliyor? Sonuçta bu hormonların mutlak bir deposu
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
99
yok. Beyin, bedende bulunan bazı maddeleri
işleyerek bunları hormonlara dönüştürüyor. Beyin hangi maddeyi, ne kadar miktarda
işleyeceğini ve hangi olay için salgılayacağını nereden biliyor? Sorusu karşısında modern bilim, bütün bu bilgilerin DNA ve RNA’ya
işlenmiş olduğunu ve beyin tarafından DNA-RNA’nın bilgi bankası olarak kullanıldığını söylüyor.
Kainatta bu kadar benzersiz bir SİSTEM varmı dır? Gerçekten de merak ediyorum. Bu kadar
yoğun ZİHİNSEL enerji üretimine MUHTAÇ olan insanın kendisi midir, yoksa BİRŞEY bu enerjilere ihtiyaç mı duymaktadır.
İNSAN da neden böyle bir bilgi var? Neden mutlu olmak zorunda. Neden bir çeşit
salgıların, hormonların esiri edilmiş durumda insan. İşte İnsan denilen Avatarın esaretlerinden biri de budur. Duygulanımlara
bağımlı olmak. Ama bu sistemde bile tuhaf bir mizah var. Üretilmiş olan enerji gerçekte atık
enerji……………ATIK ENERJİ….ÇİŞ gibi…TER gibi…..
Enerjiyi üreten insanın kendisi olmasına rağmen, enerji KULLANIM amaçlı değil………….ATIK amaçlı…O halde insan
mutluluk enerjisi adı altında neyi üretiyor. Bu durumu bir inceleyelim.
Bu konuyu da tersine mühendislik sistemi ile inceleyelim;
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
100
YAŞAMA SEVİNCİ……..burası ulaşılması
gereken nokta. Bütün mutluluk sistematiği YAŞAMA SEVİNCİ denilen…bir
HAL…durumuna ulaşmak için kurulmuş. Neden gerekli? Çünkü YAŞAMA SEVİNCİ olmayacında..AVATAR kendini yok etmeye
başlıyor. Yani zihin-beden bütünlüğü bozuluyor…..ANLAM…kalmıyor ve sistem kendini YOK ETMEYE başlıyor…Ardından
HASTALIK ve HIZLI ölüm geliyor….NEDEN….. Demek ki YAŞAMAK ….YAŞAMA SEVİNCİ
ile….YAŞAMA SEVİNCİ……ANLAM ile kendini gerçekleştiriyor…. Yaşama Sevinci için sistem
kurulmuş……Elektro-Kimyasal sistem……………YANİ ENERJİNİN
DÖNÜŞÜMÜ…..DÖNÜŞTÜRÜLMESİ…BİR KONVERT SİSTEMİ mevcut………… Kimyasal sistemin harekete geçebilmesi için
elektrik olarak uyarılması gerekiyor….Üretilmesi gerekenler ise MUTLULUK hormonları…..elektrik sistemleri
dış dünyadan gelen bilgilerin ZİHİN-BEYİNdeki bilgi ağları ile örtüşerek…BELLİ bir
sistemi harekete geçirmek…. Mesela SEVİLMEK-BEĞENİLMEK kavramı…..bir kişi bu yönde dış dünyadan
uyarıldığı ZAMAN ki…bu belli hareket ve sözlerle ve akışlarla olur…Bu bilglierin
şablonu insan zihninde olduğu için BİLGİ-BİLGİ örtüşmesi sağlanır ve mekanizma harekete geçer….
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
101
Yani sistem bilgiyi ELEKTRİK enerjisine
dönüştürür. Bunların hepsi de BEŞ duyu organı ile yapılır. Alınan bilgi elektrik
enerjisine dönüştürüldükten sonra, beyin bu enerjiler ile belli organları harekete geçirir ve o organlar yine bedende ki malzemeleri
kullanarak başka çeşit bir elektrik enerjisi üretir. Bu enerji ZİHİN-BEDEN sistemine dağılır ve kişi kendini iyi hisseder.
İşte işin püf noktası da burada. Kişinin kendini MUTLU hissetmesi de bir ENERJİ
üretir. Bu enerji atık enerjidir. Bu nereye gider. Bu insanın kendi kullanımında olan bir enerji değildir. MUTLULUK hissinin enerjisi
yeniden sisteme dönmez. Eğer dönseydi. Bu kez SİSTEM mutlak bir sistem olur, aynı
enerji DÖNGÜ içinde sürekli kendini tekrar ederdi. Oysa YAŞAMA SEVİNCİ sürekli dış enerjilerle beslenmesi gereken bir sistem.
Bu durumda İNSANIN MUTLU olurken ortaya çıkardığı ENERJİ…………EZOTERİK SİSTEM için gerekli olan bir enerjidir.
Mutlu olmaya mecbur bırakılmış olan insan MUTLU olma sisteminden kendini
uzaklaştırdığında ÖLÜM onu yakalamakta. Böylece potansiyeli olan yeni bir Avatar-insan onun yerine geçmekte ve üretim devam
etmektedir. Bu da insanın neden ölümlü olduğunu
anlatmaktadır. YAŞAMA SEVİNCİ olmadan yaşamanın imkansız hale getirildiği insan aslında
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
102
MUTLULUK ENERJİSİ üretmeye
programlanmış bir makine gibidir. Artık üretemez hale geldiğinde ise ÖLÜM onu
yakalamakta ve ıskartaya çıkartmaktadır. MUTLU olmadan hayatta kalmanın bir yolu yoktur.Belli bir noktada MUTSUZLUK
örüntüsüne düşmüş ve yeniden mutluluk enerjisi üretemeyen bir kişinin durumu sönmekte olan bir balona benzemektedir.
Deliğin büyüklüğü o kişinin hızla hastalanmasına neden olur.
Bunlar Ezoterik sistemin mutlak, değişmez yasalarıdır….
Mutlak Yasalar ve DNA-RNA Modern bilime DNA-RNA denilen sistem
“hangi mutlak yasalara” bağlı olarak bu veri tabanını oluşturmuş durumda? diye sorduğumuzda yanıt yok. İşte modern bilimin
tıkandığı yer de burası. İnsanlığın gelişmesi (evrimleşmesi) sırasında bu bilgilerin DNA-RNA’da olduğunu söylemelerine rağmen bu
açıklama yeterli olmuyor. Çünkü DNA-RNA ya da beyin “mutluluk” denilen bir konumu
kendine ulaşılması gereken bir hedef olarak tayin ediyor.
Mutlak Bir Mutluluk Kodu… Modern bilim bu sorunun yanıtını veremiyor.
Bir diğer bağlaşık soru ise “mutluluk konumunun” kodları nedir? Hangi yasayı, kendine Kanon olarak kullanmakta ve Kodeks
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
103
ile referansları nedir? Mutlak bir “mutluluk
kodu” var mıdır? Yoksa kişiden kişiye değişmekte midir bu durum?
Ancak öncelikli soru şu; DNA-RNA, neden insan bilincine “mutluluk” denilen kimyasal tepkimeyi ulaşılması gereken
hedef olarak göstermektedir? İnsan neden mutlu olmak ister? Beynin beyni nedir?
Bilmemiz gerekenler arasında “mutluluğun” ne olduğu da bulunmaktadır. Bu soruyu
kendinize sorun. Eminim, mutluluğun ne olduğunu bir “kavram” boyutunda açıklayamayacaksınız. Sebep-sonuç ilişkisi
kurarak, “aşkımı bulduysam, param varsa, evim varsa, sağlıklıysam, huzurum varsa
mutluyum” şeklinde açıklamalarda bulunacaksınız.
İnsanın Varlık Nedeni; Mutlu Olmaktır Artık biliyoruz ki, insanın varlık nedeni “mutlu” olmaktır.
Şimdi, diğer soruyu soralım. Mutlak mutluluk var mıdır?
Şimdi de işlemi tersine çevirelim. Son durum olarak “mutluluk” bir “his”tir. Doğrudan sinir sistemlerine etki eder. Ya da
şöyle diyelim; sinir sistemi üzerindeki “belli form ve miktarda” (enerji değerinde) elektrik
hareketi “mutluluk” hissini vermektedir. Belli form ve miktar kodu belirleyicidir. Bir formül olduğu için matematik değer taşır. Yani bir
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
104
denklemdir. Söz konusu olan son eylem
enerjisi beyin tarafından sinir sistemine gönderilmiş olan akımdır. (OM-Neden acaba
bu elektrik alanına (OM) değeri yani tarih öncesi bir tanrının adı verilmiştir? O da ayrı bir soru)
Devam edelim……… Bu elektrik enerjisini meydana getiren ise hormonların kimyasal bileşimleridir. Beyni bu
bileşimi üretmeye sevk eden ise yine sinir sisteminin dışarıdan bir şekilde uyarılmış
olmasıdır. Bu da duygusal bir durumdur. Sistemi yine başa çevirelim….
İnsanın duyu organları dış dünyadan çeşitli uyarımlar alır. Bu veriler beyinde işlenir ve
daha önce beyin tarafından belirlenmiş “mutluluk” çekmecesine bağlanır. Yani mutluluk kodları daha önceki deneyimlerden
sağlanan bilgi ile ona uygun bir kutucuk oluşturulmuştur. Aynı, benzer ya da yakın uyaranlar doğrudan bu bölgeye bağlanır. Bu
uyaran-elektrik karşılaşması beyinde işlenir ve bu eylemin gerektirdiği hormonlar
salgılanır. Hormonlar belli bir elektrik akımına neden olur ve böylece sinir sistemi harekete
geçirilmiş olur. Ve böylece beynin başka bir bölgesinde bu elektrik akımı “mutluluk” hissi
yaratmış olur. İşte bu konum, ani mutluluk konumu insanın ulaşabileceği en yüksek zirve, amaç olarak
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
105
“bir şekilde” insan DNA-RNA’sına
kodlanmıştır. İnsan “mutluluk” için vardır. Alef (TümAn)
konumundaki “Mutlak Bilinç Ben”in dünyadaki Avatar bedene yüklediği misyon “mutlu” olmasıdır.
Şifre konum “mutluluk”tur. İnsan(Avatar) neden ölür? Sorusunun yanıtı da buradadır. Misyon sona erdiği an Avatar
kendini yok etmek için geri sayım başlatır. Burada karşılıklı etkileşim söz konusudur.
Beyin artık “mutluluk hormonu” özellikle Dopomin (hayat enerjisi) üretemediği için “misyon” sona erer. Ya da uyaranların artık
beyin üzerinde etkisi kalmamıştır. Bu duruma yaşlanmak da diyebiliriz.
Mutluluk Sadece Bir Enerji Konumudur…
Artık biliyoruz ki; mutluluk denilen konum bir enerji değerinden başka bir şey değildir. Ve bir kurala yasaya bağlıdır. Bu yasa “mutlak” bir
yasadır ve kodları bellidir. İnsan nedir? Dünyaya neden gelmiştir?
Sorularının karşılığını verdik. İnsan, Alef (TümAn) konumunda bulunan MutlakBen’in Avatarıdır ve dünyada bulunma
nedeni ise “mutluluk” enerjisi üretmektir. Mutlu olma potansiyeli bittiğinde ise varlığını
sona erdirmeye programlanmıştır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
106
(Diğer ölüm türlerini bu konseptten ayrı
tutuyoruz ve konuyu “Ölüm” bölümünde açıklayacağız.)
Bu durumda bütünleşik bir konsept kurmamız gerekmektedir. Aynı, yer çekimi, suyun kaldırma gücü, etki-tepki (momentum)
yasaları gibi milyarlarca “göksel yasa” irili ufaklı sistemle birbirine etki ederek yeni yasaları üretmektedir. Bu durum renkleri
birbirlerine karıştırarak başka renkler ve tonlar bulmaya benzer.
Toparlarsak……. Evrende, yaratılıştan sonra belirleyici olan
durum yasalardır ve bunlar değişmez enerji konumlarıdır. Enerji sistemleri yasalar
çerçevesinde hareket eder, farklı enerjiler karşılaşmalar yaşadığında ortaya çıkan enerji durumunun da bir yasası vardır.Yani enerji
alanlarını yapısı bağlı oldukları yasalar değişmez kurallara bağlıdır. İki yasanın birbirinden etkilenmesi durumunda ortaya
çıkacak olan yeni enerji konumu da daha önce yasalarla belirlenmiştir. (Yaratıcının
Mutlakiyet Konumu) Belirlenmemiş olan tek şey hangi enerji alanının, hangi enerji alanı ile etkileşime
gireceği meselesidir.
Külli Kader, Cüzi Kader… Alef (TümAn) konumundaki Mutlak-Bilinç-Ben yaratıcının ortaya koyduğu yasaları
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
107
değiştiremez ama enerji alanlarına etki ederek
onların dönüşmesine ve bir başka forma girmesine etki edebilir. Yeni form da zaten
önceden belirlenmiş yasalara göre şekillenir. (Yaratıcı her konumu (muhtemelleri) bilir. Hiçbir şey ondan saklı değildir)
Çünkü evrende her şey kendi enerjisinin en son halini almaktadır. (Temel yasalardan biri de budur.) Böylece değişmekte olan bir enerji
alanını tanırsak, son durumda alacağı şekli de biliriz. Yaratıcının evreni konumlandırdığı
yasalar birliğine KÜLLİ İRADE (KADER) insanın bu denkleme yine yasalar çerçevesinde etki etme durumuna da CÜZİ
İRADE (KADER) diyebiliriz.
Yeniden “mutluluk” kavramını incelemeye devam edelim……
Mutluluk bir enerji konumudur. Belli bir yasası vardır 2 artı 2 dört eder şeklinde değişmez bir kurala bağlıdır.
Mutluluk, kader ile bağlantılı bir durumdur. İnsanın kaderi “mutluluk” kavramı kafesi ile
sınırlandırılmıştır. İnsan mutlu olmaktan daha yüksek bir enerjiye çıkamaz. Sınırı budur. (Ömer Hayyam’ın isyan etmesinin
nedeni de budur. O mutluluktan daha fazlasını istemiştir.)
Enerjisinin zirvesi budur. Tetik çekilmiş ve mermi namludan çıkmıştır. Merminin düşeceği yer bellidir. Kendisine uygulanan
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
108
enerjinin izin verdiği ölçüde yol alacaktır.
Merminin kaderi önüne herhangi bir şey çıkmazsa enerjisinin tükendiği yere kadar
gitmektir. Dünyada yaşayan “insan” denilen Avatar-
bedenin “Mutlak Ben” tarafından tetiği çekilmiştir. Kader nedir sorusuna da artık yanıt vermiş olduk? İnsanın dünyadaki
misyonu-kaderi “mutlu olmak” ise ve bütün bu program bunun üzerine şekillenmişse,
insan kendisinden sadece “mutluluk” üretmesi beklenen bir beden-köleden başka bir şey değildir. İşin ilginç kısmı ise Avatar
insanın bu görevi büyük bir şevkle yapmak istemesidir.
Hal böyleyse…. Alef (TümAn) konumundaki Mutlak-Bilinç-
Ben, Avatarının, yani insanın mutluluk üretmesini istiyorsa, neden onların “mutsuz” olmasını engellemiyor. Yoksa Mutlak-Bilinç-
Ben’in bu süreci yönetme gücü yok mudur? Ya da insanın misyonu “mutlu” olmaksa insan
neden “mutsuzluğa” bu kadar meyillidir. Bu da Korteks beynin kusurlarında biridir. Kendisi ile açmaza düşen beyin. Kalıcılığı
mücadele etmek yönünde konumlandırır. Oysa kadimler kalıcılığın mücadeleyi
bırakmak şeklinde olduğunu çok uzun zamandan beri söylemektedir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
109
Kadim Sorulara, Yanıtlar
Artık başka diğer soruları sormanın zamanı geldi…….
Bunlar kadim sorulardır. İnsan kendinin farkında olduğundan beri bu soruları sormaktadır. (Neden soruyorsa?)
Ayni soruları bir de biz soralım….
Bir yaratıcı var mıdır? Varsa ne zamandan beri vardır?
Yaratıcı kimdir? Yaratıcı neyi yaratmıştır? Yaratıcı neden yaratma gereği duymuştur.
Kainat nedir? Evrenler nedir?
Yaratıcının kainat ve evren yasaları nedir? İnsan bütünün neresindedir? İnsan nedir?
İnsanın varlık amacı nedir? Neden doğuyoruz, neden ölüyoruz, neden?
Bu soruların bazılarını zaten yanıtlamış bulunuyoruz. Geride kalanlara bir bakalım….
Şimdi iki yöntemle bu soruları inceleyeceğiz. Önce tümdengelim yöntemini kullanalım.
Bir yaratıcı vardır ve “YASAYI” yaratmıştır.
Yasa, kainatın kendisidir. Yaratıcı insan onu algıladığından beri vardır. (tecelli sayesinde insan yaratıcının farkındadır.) Doğanın
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
110
izdüşümü ve yasaları insan üzerinde TECELLİ
ETKİSİ sağlar… Bütün mesele bir NOKTANIN yaratılış
mekanizmasını anlamaktan geçmektedir. Basit bir mantıkla düşünüldüğünde bir nokta sadece bir noktadır ancak, tek bir noktanın
yaratılması için bütün bir kainat yaratılmıştır. Bir noktanın var olabilmesi için döngüsel bir sistem gereklidir. Tanrı 'nın kendi enerjisini
bir noktanın üzerine koyabilmesi için noktanın CAN sahibi olması gerekir ki. Bu
durumda NOKTA sadece döngüsel bir salınım içinde CANLI haline gelebilir. Döngüsel salınım için ise bir ağ şeklinde sonsuz sayıda
nokta bir arada olmalıdır ki ilk yaratılacak olan nokta kendini bir yörüngeye
bağlayabilsin. Yaratıcı bütün sistemi TECELLİ SİSTEMATİĞİ üzerine kurmuş olduğu için elindeki tek
malzemeyi kainatın malzemesi olarak kullanır bunu da çoğaltarak yapar yani ilk madde TANRI MADDESİDİR….ki bu İLK Madde
kendini HAKİKATLER evreninde EZOTERİK KAİNAT içinde konumlandırmaktadır.Burada
bizim izdüşümünde yaşamakta olan bizler ise TECELLİ denilen sistemde yani YANSIMANIN içinde yaşamaktadır. Bazı modern
araştırmacılar zaten bu evreninin SİMÜLASYON olduğunu ve insan ZİHNİNİN
bilgiyi algılaması şeklinde gerçekleştiğini ve bizim madde olarak algıladığımız hiçbir şeyin
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
111
gerçek olmadığını söyler ki bu iddia hiç de
yabana atılacak bir iddia değildir. Çünkü madde özü gereği gerçekte birbiri ile
temas etmezken ALGI iki maddenin birbirine dokunduğu şeklinde ALANI düzeltir. Algıyı yeniden konumlandırır.
Bu duruma örnek olarak göz kırpmaları konusunu gösterebiliriz. Araştırmacılar bir insanın bir günde 160 bin kez göz kırptığını
söylerler bu sürenin ise bir günde birkaç saat olduğunu söylenmektedir. Yani açık algımız
günde birkaç saat kör olmasına rağmen beyin, daha önceki bilgileri ile algıyı düzeltir ve akışkan gözlem ve algı oluşmasını salgılar.
Aslında iki elimiz birbirine dokunmaz ama DOKUNMA ALGISINI oluşturmak için beyin
düzeltme yapar. Çünkü maddeler kendi içlerinde sürekli devinim içinde olduklarından akışkan olanın birbiri ile teması mümkün
değildir. Yani algılarımızın birer simülasyon olma ihtimali mevcuttur.
Bu durumda aslında YARATICININ ZİHNİNDE yaşadığımız bir bilgi örüntüsü olduğumuz
gerçeği de ortadadır. Bu da bize bir yaratıcının olduğunu göstermektedir. Bilginin kendisinin varlık nedeni sadece
bilginin örüntüsel alan ile kurduğu bağın uzamı ya da izdüşümü olması nedeni ile bilgi
ZAHİR evrende sadece TECELLİ üzerinden kendini gerçekleştirebilir.Buna örnek olarak HAKİKATLER evreninde yani MUTLAK
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
112
evrenlerde var olan TANRININ maddelerinin
bir başka evrene yaratım süreci ile yerleştirilmesi o maddenin ya çoğaltılarak ya
da yansıtılarak ortaya konması ile gerçekleşir. Bu durumda bir YANSITMA varsa eğer, yansıtılmış olan MADDE ancak yansıtılmış
olan bir zihin içinde olabilir. Buna örnek olarak şunu gösterebiliriz. Bilirsiniz tv ve sinema dünyasında BLUEBOX
denilen yeşil ya da mavi bir perde vardır, birini bu perdenin önüne koyup görüntüsünü
çektiğimiz zaman arka plana istediğimiz görüntüyü sonradan yerleştirebiliriz çünkü kamera mavi-yeşil görüntüyü
algılamadığından arka planı boş bırakır. Arka plan olarak bir manzara görüntüsünü
filme aldık ve bu manzara görüntüsünün içine birkaç insan ve hayvan yerleştirmek istiyoruz…………….
Bunu yapabilmenin tek yolu insan ya da hayvanların görüntülerini çekmektir. İnsanın kendisini o görüntünün üzerine yerleştirmek
mümkün değildir. Bu durum da buna benzemektedir. Evrenler
eğer sadece gözlemsel ya da algısal birer yansıma ise ki biz buna bilgi örüntüleri diyoruz, bu durumda bir MODEL olarak
GİRİŞİM ancak kendi benzeri ile olabileceği için GÖZLEMCİNİN yani sujenin de aynı
şekilde bir yansıma olması gerekmektedir. GİRİŞİM MODELLEMESİ aslında, madde diye algıladığımız alanların bilgi örüntülerinin
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
113
döngüsel hareketler içinde karşılaşmaları
sırasında birbirleri ile bilgi alışverişinden ortaya çıkan yeni YUMRU bilgiler şeklinde
tezahür eder ki, bunlar da birer döngüsel ve yörüngesel bağlam içinde bütünün içinde yeni GİRİŞİMLER ortaya koyar.
Buna basit bir örnek verecek olursak…SİLSİLEYİ şu düzlemde kurmamız gerekir;
…..kendi halinde evinden sakince oturmakta olan birine bir haber gelir, bir yakını ölmüş ya
da hastalanmıştır. Kişi bu haberi başka insanlarla paylaşır. Bu paylaşma belli çerçeveler yasalar içinde yapılır, komik olana,
fıkra anlatana gülünür, acı bir şey anlatana kederlenilir…YASA böyle..FITRAT yasası… İşte
bir bilginin belli şekilde belli yasalara göre iletişime sokulması bir GİRİŞİM MODELLEMESİDİR….Böylece bu bilgi, çok
sayıda suje ile etkileşime girerek, kendini sürekli yeniden konumlandırır böylece süreklilik ve döngüsel yapı oluşur. Bu MODEL
diğer modellere üstün geldiğinde ise BÜTÜN ALGISI bu şekilde oluşur.
Mesela savaş ortamlarında insan davranış ve düşünceleri farklıdır. Felaketler yaşandığında farklıdır. Bayramlar yaşandığında farklıdır.
Oysa bir yerde sadece bir kişi ya savaşın ya da barışın fitilini bir cümle söylemek suretiyle
tetiklemiştir. Bu enerji sujelerle GİRİŞİM yaparak bir bütün oluşturmuştur.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
114
Yaratıcı, kainatta var olan bütün Alef (TümAn)
konumlarını kapsayacak şekilde bütün Alef konumlarına kendini dağıtmıştır.Çünkü
dağıtacak başka bir materyal bulunmamaktadır. Eğer olsaydı ya TANRI olmazdı ya da birden fazla Tanrı olurdu ki, biri
diğerinin üretmiş olduğunu işleme koyabilsin. Bir Maddesel süreç olarak Tanrı, kendini MADDE olarak konumlandıramayacağı için
YANSIMA şeklinde konumlandırabilmektedir. Bundan dolayı bir TECELLİ bilgisi ortaya
çıkmıştır. Bu durumda; mesela bir ÇİÇEK TANRININ yansıması olmanın dışında bir şey olamaz. İlk
bilgisi ile son bilgisi de her türlü girişimi, yani insanın bir çiçekten başka bir çiçek çıkarması
da sadece bir potansiyelin ortaya çıkarılmasından başka bir şey değildir. Bir çiçeğin rengini değiştirmek TANRI bilgisinin
bir başka bağlamına ulaşmaktan başka bir şey değildir. Saklı olan hazinenin ortaya çıkarılmasıdır. YARATIM bir kere yapılmıştır
ve kalan diğer süreçler sadece GİRİŞİM MODELLEMESİ olarak bilginin yeniden
örüntülenmesinden başka bir şey değildir. Matrisk kainat, yaratıcının ta kendisidir. Her
bir noktada mevcuttur ve bütün noktaları kapsar. Noktanın içindeki noktadır. Yaratıcı
kendi kendini üreten bir enerjidir. Enerjisinin matriks kainat içindeki Alef (TümAn) konumlarında dolaştırarak matriks alanlarda
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
115
etkileşim içine girer. (Siz mutluluk enerjisini
yaratıcı için üretiyorsunuz, son tahlilde). MUTLULUK, içeriği sadece bilgi-enerjisi olan
bir sistemdir. Akışların içine enerjilerin birer GİRİŞİM MODELLEMESİ olarak, izdüşümler ve olayların yörüngelerine girmek zorundadır.
Yoksa kainatlar içinde varolan noktalar birbirine tutunamaz. Bu görünmez ağ (BİLİM BUNA KARA MADDE YA DA KARANLIK
MADDE DEMEKTE…YANİ BİLİNMEYEN MADDE)
Noktaların yörüngesel bağlamda salınım içine girmesine CANLILIK denir, bir GİRİŞİM modellemesi OLARAK noktaların kendi
devinimleri içinde belli bir enerji üretmeleri gerekmektedir ki, akış sağlanabilsin. Bu
enerji hangi enerji olabilir. Yani bir nokta olarak kainata enerji salınımı verebilecek tek bilgi örüntüsü, diğer enerjileri dönüştürme
kabiliyeti ve kifayeti olan bir konum olmalıdır ki bilinen ZİHİNden başka bir sistem mevcut değildir, bütün bilgileri işleyebilecek ve
dönüştürebilecek olan. Diğer bütün maddeler bilgiyi ancak sınırlı bir şekilde dönüştürebilir
ki bu ısıtma soğutma gibi/benzeri basit süreçlerdir. Oysa İNSAN denilen ZİHİN sistemi sadece bir
gözlemci olmak suretiyle bile kendi yapısı gereği NEFS/DİRENÇ/İRADE sistemi
üzerinden kendi modellemesi içinde davranır. İşte kainatın bu enerjiye ihtiyacı vardır. MUTLULUK, ZİHİNDE gerçekleşen bir süreç
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
116
olduğu için, ZİHİN enerji denilen soyut
metafizik enerji ancak kainatın geri kalanında bir kuvvet olarak akabilir.
Mutluluk enerjisi üretimi zaten bütün mekanizma, malzeme ve unsurları ile insanda mevcut olan bir sistemdir. Sadece değişik bilgi
örüntülerine bağlanarak kendi potansiyelini açığa çıkarması yeterlidir. İlave bir malzeme ya da girişime ihtiyacı yoktur. Sadece
sevinmeli, sadece GİRİŞİM içinde olması yeterlidir. Bilinen hiçbir CANLI bu tür bir
GİRİŞİM MODELLEMESİNE sahip değildir. Belki de hayvanlarda alt düzeyde olabilir ki. Bu da kainat sistemine katılmaktadır.
Yani sonsuz sayıda noktalardan meydana gelmiş olan kainat içinde bir nokta olan ZİHİN
sadece mutlu olmak suretiyle (yani gözlemci mutluysa, gözlemlediği alanı da öyle gözlemler) kainatın sürekliliğini sağlar.
SERPENTER Matriks alanlardaki Alef konumlarında
dolaştırdığı enerjinin dönüşümü hali ile her defasında yeni bir süreç yaratır. (Bu durum
kadim bilgelikte “Kuyruğunu ısıran Yılan “Serpenter” ile simgelenmiştir. Bütün mistik efsanelerde, “DÖNÜŞÜM ve BİLGELİK yılan ve
kuyruğunu ısıran yılan ile gösterilmiştir. Böylece DÖNGÜ yani ÇEMBER tamamlanır.
Bütün mistik öğretilerde ÇEMBER önemli bir sembol olarak gösterilmiştir.)
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
117
Bilgi bir model olarak sonsuz devinimde
döngüsel bir alandadır. Bundan dolayı YARATICI ile YARATILMIŞ olan iç içe geçmiş
durumdadır, adeta TANRI kendisini de dolaşıma, etkileşime ve katışıma sokmuş gibidir. Kendinden çoğaltarak yarattığı ilk
nokta ile kendisi arasında doğrudan bir BAĞ olduğu için o nokta üzerinden yaratmış olduğu her şey ile döngüsel bir yapı
içindedir..(BİR AYET: HEPİNİZ, ALLAH’a döndürüleceksiniz……….)
Döndürülmek demek, tek noktanın yeniden TANRI ile bütünleşmesi anlamına gelir ki, diğer her şey zaten bir simülasyon. Belki de
bütün kainat o tek noktanın içinde İZLEMSEL bir alandan başka bir şey değildir.
ZİHİN çeşitli girişimler ile enerjiyi-bilgiye-bilgiyi enerjiye ve hepsini değişik kavramlara dökerek etiketlemekte ve filozofi
geliştirmektedir. Böylece, SERPENTER modellemesi ortaya çıkmıştır. Sembolizm insan ZİHNİNİN tek
kusurudur ki…ancak bu şekilde kendisinden üstün bir YARATICININ var olduğu ortaya
çıkabilir. İnsan ZİHNİ bir enerji örüntüsünü ya da bilgi örüntüsünü ANCAK sembolizm üzerinden anlatabilir. Anlatabilmek gibi bir
kusuru olan insan ZİHNİ yine diğer ZİHİNLERE bilgi akışını bir GİRİŞİM olarak
geçirebilmesi için METAFİZİK olanı sembolleştirir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
118
Döngünün damgası, daire, çember,
kuyruğunu ısıran yılandır. Nokta, tanrı, noktayı çevreleyen daire kainattır.
Üçgen bir çeşit TESLİSi ifade eder. TANRI-NOKTA(RUH)-İNSAN (AVATAR)…. İşte insan gözlemlediği her şeyi sembolize
eder. Bütün simya ve astronomi ile dinsel semboller adeta birbirinin izdüşümüdür. TANRI-YARATICI bir METAFİZİKTİR…ama
insan kainatı madde boyutunda algıladığında ancak sembolizm ile arayı kapatmaya çalışır.
AKAN EVRENLER..MUTLULUK ENERJİSİNİ ÜRETMEK…………
Evrenler akmaktadır. Her birisi farklı yasalarla konumlandırılmış yapılardır bu
AKAN EVRENLER’in. İnsan denilen yapı ise Mutlak-Bilinç-Benin Avatarıdır. İnsanın varlık amacı “mutluluk” enerjisini yaratmaktır.
ŞABLON 1: Yaratıcı, kainat (enerji anayasası) Akan
evrenler ( Enerji Yasaları), Matriks Alanlar (Mutlak-Bilinç-Ben’lerin birbirleriyle interaktif
etkileşime girdiği yer, Alef (TümAn) konumu Mutlak-Bilinç-Ben’in bir enerji paketi olarak Akan Evrenler içindeki konumu, Avatar
(Dünyada yaşayan insanlar), maddenin Kuark alanı (sonsuz boşluk) ……buraya kadar
tümden geldik. Şimdi de tüme varalım…
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
119
ŞABLON 2
Kuark boşluk (mikro kozmos) , atom-hücre (kodlanmış yapı taşı) Avatar-Beden (Korteks
Kabuk- Üç İdareci Beyin- Üç Sinir Sistemi- Mutlak Benin Uzantısı (Homulus-Bilinç), Mutlak-Bilinç-Ben (Alef matriksine bağlı),
Mutlak Bilinç Ben’lerin (Alef TümAn’larının oluşturduğu matriks bilinç evreni), Bilinç Evreni, Olaylar Evreni- Zaman Evreni’nin
oluşturduğu Akan Evrenler, bu evrenlerin bağlı olduğu diğer soyut anlam evrenleri,
kainat (enerji yasaları)……….son olarak ise Yaratıcı…………
Böylece yaratıcı konumundan mikro-kozmosa yani minik kainata, oradan da yaratıcıya
ulaşmış olduk. Bu durumda kainat içinde bulunan her türlü
enerjinin Tanrılaşmış olduğunu, Tanrının da bütün enerji sistemlerinde kendini TECELLİ ettirdiğinden dolayı kendini enerji haline
getirdiğini söyleyebiliriz. Bu bir döngüdür. Kainat içinde bulunan en ufak nokta
Tanrısallaşmış, Tanrı da bir enerji alanı olarak kendini dönüştürmüştür.
Hal böyleyse insanın meselesi nedir?
Tanrı Enerjisi, Tanrılaşmış Enerji, Tanrının Enerji Formu, Enerjinin Tanrı Formu
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
120
Tanrılaşmış bir enerji ortamı denilen kainat
üzerinde bulunan her şey üzerinden geçerek interaktif iletişime giren Tanrı enerjisi bir
Avatar olarak kullanılan insanın da enerji alanından geçerek dolaşım sağlar. Her bir enerji alanı önceden yaratıcı tarafından
tasarlanan işleri yapmakla yükümlü olduğu için İLAHİ PLAN gereği bütünün talep ettiği “mutluluk” enerjisini üretmekle görevlidir.
İlahı Plan gereği insan “mutluluk” enerjisi
üreterek dolaşmakta, döngüde yürümekte olan Tanrı enerjisine değer katmak zorundadır. Bundan dolayı dünyada bulunan
her şey insanın “mutlu olması” için yaratılmış ve bir araya getirilmiştir. Dünyadaki her şey
insan mutlu olsun diye vardır. Çünkü Tanrısal enerjinin kullandığı enerjilerden biri de bu enerjidir.
Böylece insan ürettiği enerjiyi Tanrı enerjisine katarak, Tanrının bir parçası olmaktadır.
İnsan Avatarın doğma nedeni yeni taze bedende “mutluluk” enerjisi üretmek içindir.
Ölme nedeni ise artık bedenin bu enerjiyi üretemeyecek kadar eskimiş olmasıdır.
Çeşitli kutsal metinlerde konu edilen şeytan, nefis, gibi konular doğrudan Avatar beden
tarafından üretilmiş olan “Korteks İrade” ile ilgilidir. Korteks beyin bu sistemin isyancısı
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
121
durumundadır. Dinsel metinler onun için
“nefs” demektedir.
Korteks iradenin sorunu bir gün mutlaka öleceği (yok olacağı) gerçeğini bilmesidir. Çünkü bu irade sadece bu dünyada bu
dünyanın işlerini idare etmek için inşa edilmiş bir sistemdir. Ancak o da Tanrısal enerji ile interaktif olduğu için konunun farkındadır.
Bilinç denilen Avatar beden ile Alef konumundaki Mutlak-Bilinç-Ben arasındaki
iletişimi sağlayan sistem (Homulus) ile çatışması da buradan kaynaklanmaktadır.
Bilinç, Avatar sisteme “nasıl mutlu olacağını” bütün kodları ile açıkça ortaya koymaktadır.
İnsanlar mutlu olsun diye dinler yaratılmış, ahlak kuralları koyulmuştur. Soyut değerler sisteme yerleştirilmiştir. İnsanın
doğumundan, ölümüne kadar geçecek süre içinde “mutlu” olması için her şey “rızk” yaratılmıştır.
Tevekkül (Rızkın geleceğine dair mutlak inanç-
biriktirme kaygısının olmadığı alan) içinde rızkını bekleyerek, düzenli çalışarak, bir aile kurarak aile ortamını sürdürerek, dua ederek,
ibadet ederek yaşadığı sürece “mutlu” olacaktır. Sonra Bilinç (Homulus)Avatar beden
toprağa dönüşürken, özüne yani Alef (TümAn) konumundaki “Mutlak-Bilinç-Ben’e geri dönerek orada kalacaktır.Elbette diğer başka
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
122
Avatar bedenler yaratarak döngü mutlak
patronun istediği sürece devam ettirilecektir.
Korteks iradenin ilahi düzene isyanının arkasındaki bir soyut bilinç değil de, bir madde varlık olarak sonsuza kadar var olma
talebi bulunmaktadır. Çükü bu dünyanın tatlarından ayrılmak istememektedir. Böyle “isyankar şeytan” kavramı dini metinlerde yer
almıştır.
Şeytan, Adem’e secde etmediği için lanetlenmiştir.
Bu metaforda “Adem” Mutlak-Bilinç-Ben, şeytan ise Korteks İradedir.
(Şimdi bazı sivri akıllılar, şeytanın Adem’den önce yaratıldığını söyleyecektir) Tanrı konumunda “zaman mefhumu” olmadığı
için her şey ayı anda yaratılmıştır. Yani, Tanrıya göre, onun konumuna göre her şey bir anda yaratılmış ve yok edilmiştir.
Bu Avatarlar dünyasında bütün Avatarlar aynı
an içinde yaratılmış ve yok edilmiştir durumdadır.
Yaratıcı “mutlak iradesini koyarak kainat yasasını yerleştirdi. İlahi döngü başladı.
Avatarların işlerine karışmadığı için Avatarların Korteks iradelerinin işlerine de karışmıyor. (İnsana kendi iradesi ile “günah
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
123
işleme” hakkı verilmiştir.Tövbe kapısı da
açıktır)
Mutlak-Bilinç-Ben ile Korteks İrade Arasındaki Ölümcül Savaş
Mutlak-Bilinç-Ben ilahi sisteme bağlıdır ve Tanrısal vicdanın Avatar içindeki sesidir. İlahi sistem ise kılıcını mutlak bir biçimde indirmez
Avatar’a. Nasıl olsa bir Avatar gidecek, bir Avatar gelecektir. Mutlak-Bilinç-Ben için
Avatar’ın bir önemi yoktur çünkü Avatar beden öldüğünde bilinç Alef(TümAn) konumunda yaşamaya devam edecektir. Ama
YOK OLACAĞINI bilen Korteks irade sadece bunu bildiği için isyan halindedir.
İnsan denilen Avatar’ın mutsuzluk kaynağı Korteks irade denilen canavardır.
Korteksin yapısı ve işlevi şu şekildedir;
“Prefrontal korteks frontal lobun korteksi ve
altında bulunan beyaz cevher en üst düzeydeki davranışların bütün bileşenlerinin bağlantılarını yapan ve onları bütünleştiren, önemli duyu ve motor sistemlerinin arasındaki geri bildirim döngülerinin ve bağlantılarının yer aldığı alandır.
Dış çevreden posterior korteks aracılığı ile taşınan bilgiler ve limbik sistem üzerinden gelen iç yapılarla ilişkili bilgiler frontal lobun
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
124
prefrontal korteks adı verilen ön bölümlerinde kesişmektedir. Bu nedenle prefrontal korteks bütün kaynaklardan gelen bilgilerin düzenlendiği ve birleştirilip ortaya çıkarılacak davranışa karar verildiği yerdir. İnsan prefrontal korteksi bütün sinir sistemi aktivitelerinde bilgileri dikkatlice toplar, bütünleştirir, formülleştirir, uygular, denetler, değişiklikler yapar ve yargılar. Prefrontal korteks hacmi insanda en büyüktür, memelilerde evrimsel süreçte aşağıya inildikçe küçülür. Preforantal korteks gelişim sırasında en uzun gelişimi süren kısımdır. Ergenliğe kadar miyelinizasyonu devam eder.” (BİLİMSEL*ALINTI)
Bilinç İradesi ile Korteks İrade İki Bağımsız Konumdur
Korteks irade, Bilinç benden uzaklaştıkça daha da fazla canavarlaşmaktadır. Gerçekte Korteks irade kendi başına bir bilinç
sayılabilir. (Şimdi başka “zeki” beyinler hemen şu soruyu
soracaktır. Tanrının derdi ne? O zaman Avatarları hepsi “isyan etmeyecek” şekilde yaratılsın. Bütün insanlar “mutlu” olsun ve
her şey yolunda da olsun Tanrının bu kadar gücü yok mudur?
Yanıtı şu: Tanrının kendisi bile kendi varlık yasasına bağlıdır. Bu yasa da “her şey zıttı ile
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
125
beraber bulunur.” Yani eti-tepki yasası….
Avatar’ın mutlu olabilmesi için ve bu enerjiyi üretilebilmesi için “ters” enerjiye ihtiyaç
vardır. Bu ters enerji de İRADE denilen tuhaf mefhumdur. Mutluluk enerjisinin ortaya çıkabilmesi için İRADENİN yasa karşısında diz
çökmesi gerekir. Ancak o zaman mutluluk enerjisi ortaya çıkmaktadır. ÇATIŞMA VE ÇÖZÜM matematiğinin sonucu “mutluluk
enerjisi ortaya çıkar. Bütün ilahi senaryo bu çatışma üzerine kurgulanmıştır.
İşte bu tuhaf davranışlarda bulunan Korteks irade bu dünya üzerinde hiç ölmeyecekmiş
gibi yaşamaya çalışmakta ve sürekli adına mal-mülk-servet denilen tuhaf şeyleri
biriktirmektedir. Tevekkül denilen inanç sisteminin tam tersi davranmaktadır. Tanrı kendisine mutlak
inanç ve güveni Tevekkül kavramı üzerine oturtmuştur, Kendine imanın kesin ölçütüdür Tevekkül.
(Tuhaftır ki; en çok İMANLI gibi görünenler en çok mal biriktirenler oluyor. Ya da en çok mal
biriktirenler en çok İMANLI gibi görünüyor.) TEVEKKÜL bir haldir…..bir şeyin hal olabilmesi için..Sujenin mevcut mekan ile
mutlak bağlaşıklık (iman-inanç) içinde olması gerekmektedir ki buna TESLİMİYET deriz.
Burada, açıkça görülmesi gereken durum şudur; Tanrının yaratımlarından bazıları da HALLERDİR…..bunlar ilk yaratım sırasında
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
126
yaratılmıştır, yani insan tarafından bilginin
başka potansiyellere dönüştürülmesi ile elde edilmemiştir. Mesela insan bir vahşi bitkiyi
evcilleştirerek tarım yaparsa o bitkinin potansiyellerinden birini açığa çıkartmış olur. Ancak, TEVEKKÜL denilen HAL…bağımsız ve
bağlamsız bir HALDİR…ilk yaratım sırasından beri hiç değişmeden özgünlüğünü korumuştur…
Bundan dolayı, İnsanın ZİHİNSEL potansiyellerinden biri olan HALE
girmek…yani….mekanla TAM TESLİMİYET bağlamında bir GİRİŞİM olan TEVEKKÜL etmek ile insan kendini dönüştürmektedir.
İnsanın kendini dönüştürmesi demek MEKANIN potansiyellerini kullanması
anlamına gelmektedir. İnsan kaçınılmaz olarak bağlamlar içindedir. Mekan örüntüsü vardır. Başka girişim
modellemeleri ile örüntü değiştirir. Bu duruma birkaç örnek ile açıklık getirelim; Mesela, Hz.İbrahim ateşe atıldığı zaman,
YANMASI….o alan ile örüntü halinde olmaması anlamına gelmektedir. Ateş, ateşi
yakamaz. Ateşe atılan odunun yanmasının tek nedeni odunun mekan ile bütünleşememesi yani ATEŞLEŞEMEMESİNDEN
gelmektedir…İşte burada TEVEKKÜL devreye girer. Tanrının kendini koruyacağına iman
eden peygamber, ATEŞ olmuş ve yanmamıştır. Sadece TESLİM olmak, İMAN ETMEK VE İNANMAK suretiyle kendisinde ki ATEŞ olma
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
127
potansiyelini ortaya çıkarmıştır. Yoksa,
TANRI, onu o anda korumamıştır. Tanrı zaten ilk yaratımda bu potansiyeli ona vermek
suretiyle (bütün insanlara verilmiştir) sadece TEVEKKÜL etmek suretiyle mevcut mekanla bütünleşme potansiyelini vermiştir. Bu sadece
o anda ortaya çıkar.
Şalter İndiğinde Oysa şalter indiğinde yani Mutlak-Bilinç-Ben
Avatar bedenden ayrıldığında Korteks irade artık Avatar beden ile birlikte yok olacak ve Mutlak-Bilinç-Ben ise o Korteks iradenin
hafızasından tek bir anıyı bile yanında götüremeyecektir. Korteks irade ne yaşadığını
ne de öldüğünü bilecek. Onun için sonsuz yaşam yok. “Mutlu Olmak” mutluluk enerjisi üretmek gibi
ilahi misyonu olan Avatar insan üzerine yüklenmiş olan ilahi misyondan adeta kaçmak ister gibi mutluluk enerjisi üreten olaylardan
kendini uzak tutarak yaratıcıya isyan halindedir.
Bu kitabın konularından birinin “Korteks İrade” olmasının nedeni de budur. Kitap,
insan beyninin SONSUZLUK DÖNGÜSÜ’ne hoş geldiniz.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
128
Sonsuzluk Döngüsü. İnsan Beyni Nasıl
Çalışır? Kader-Korteks İrade Meselesi Paradigmanın doğası onun herhangi bir
kurallar silsilesi olan ilahi yasalar dizinine bağlanmış olmasıdır. Bir paradigmanın o anki konumu, sonsuz sistemde her zaman
düzleminde, belirgin bir halde şekillenmiştir. Her konum, aynı zamanda eşittirden sonrasında ne olacağını göstermektedir. Buna
insanın KADER’i diyebiliriz. Denklemin içindeki unsurlar değişmediği sürece sonuç da
değişmez. Burada, ALINYAZISI sistematiğini inceleyelim; Her belli bir kişi için, değişmez bir şekilde
onun KADERİNE yazılmış bir gelecek var mıdır. Yaşananlar daha önceden yazılmış ve
değiştirme irade ve gücümüzün olmadığı olaylar mıdır? ELBETTE DEĞİLDİR….
Öncelikle ALINYAZISI ile KADER kavramlarını incelemeye alalım. İkisi aynı şey midir? DEĞİLDİR…
ALINYAZISINI bir manifesto şeklinde değerlendirelim. Bir dizin, bir kurallar silsilesi,
bir yapı. Mesela bir köprü inşa edilirken belli bir MANİFESTO kullanılır. Köprü bu manifestoya göre yapılır. BU KÖPRÜ-
MANİFESTOSUDUR… ALINYAZISI meselesi de buna benzer. Değişik
HALLER için birer manifesto yani ALINYAZISI mevcuttur.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
129
Haller ilk yaratım eseri ÖZGÜN konumlardır
değişmez. Kurallar bellidir. ATEŞ ısıtır, soğuk üşütür şeklinde…..
Bu durumu şu şeklide örnekleyelim. Bir camın üzerine çeşitli çok sayıda ALINYAZILARININ yazılmış olduğu kağıtları
yapıştıralım. Ver her kağıdın arkasına bir insan geçsin ve ALNINI kağıdın tam arkasına yerleştirsin. O anda baktığınızda O AN için o
kişinin ALINYAZISI budur. Ama o insan bir şekilde yer değiştirir ve camın başka bir yerine
geçerse bu kez de ALINYAZISI o kağıtta yazan olur. Bir kişinin burada İRADESİ söz konusudur.
Kendini değiştirmek suretiyle……….kendini değiştirmek mekan ve bilgi ile kurduğu
GİRİŞİM modelini değiştirmek şeklinde………….kendi ALINYAZISINI değiştirir.
Bir diğer benzetme de şu şekilde olabilir. Satranç ya da Dama oyununun tahtasını düşünün 36 kare vardır. Bu karelerin her
birinin ALINYAZISI vardır. Bir kişi o karelerden birinde bulunmak zorundadır. O
mevcut anda karelerden birindedir oranın YAZISINA mecbur kalır ama, bir başka kareye geçtiğinde YAZI değişir. Sadece mekan
değiştirmekle, yaşam tarzı değiştirmekle, bakış açısı ve perspektif değiştirmekle bile
ALINYAZISI değişir. O kadar basit şeylerle değişir ki….Mesela sürekli sizi değersizleştiren, küçümseyen,
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
130
kıran biri ile ilişkinizi kesmek ve size değer
veren biri ile dost olmak bile bütün ALINYAZISINI değiştirir…günlük rutini
değiştirmek suretiyle ALINYAZISI değişir. Çünkü her örüntünün farklı bir yazısı vardır ve siz sürekli değişerek yazıyı değiştirirsiniz.
Başkalarının sizinle kurduğu bağ ve bağlamlar da bu yazıyı değiştirir. KADER meselesi ise EŞYANIN TABİATI ile
ilgilidir. Bu durumu SU örneği ile açıklayalım. SUYUN kaderi onun potansiyelidir.
BUHARLAŞIR-DONAR- KARIŞIR vesair. İşte FITRAT denilen eşyanın ÖZÜ onun kaderinin muhtemellerini sınırlar.
Mesela bazı kişileri 332332 karesi olan bir satranç tahtasının üzerindedir, bazıları da
sadece 44 ………… Potansiyelleri ve muhtemelleri sujenin hangi mekanlar ile örüntüleneceğini ve matriksler
kuracağını belirler. Bu da onun kaderidir. ERKEK DOĞURAMAZ…kaçınılmaz kaderdir…potansiyeli yoktur…………
Bunun gibi…
Kaderi Değiştirme Gücü Avatar insanın kendi kaderini değiştirme gücü bulunmaktadır. Ama değiştirilmiş olan
KADERİN kendisi değildir. O kaderin bir potansiyelinden diğerine geçiş yapılması
anlamına gelmektedir. Yapılması gereken tek şey içinde bulunduğu paradigmadan bir başka paradigmaya geçilmesidir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
131
Bunu bir örnekle anlatalım. Kaçınılmaz olarak
bir binanın içindesiniz bu durum sizin KADERİNİZ….ama duruma göre binanın
odaları içinde dolaşmanız ise sizin İRADENİZ içindedir. Mesela sıcak havada serin bir odaya geçebilirsiniz…Soğuk havada da sıcak bir
odaya, çok ışıkta, loş bir odaya geçmek gibi… Binanın muhtemel ve potansiyellerini kullanmak ALINYAZISINI değiştirmektir. Bir
odaya girmekle o odanın kaderine bağlanırsınız.
ÖLÜM MESELESİ…. Ancak mutlak hesabı bilmenin yolu Alef
(TümAn) konumundaki Mutlak-Bilinç-Ben’in konumunu bilmekle olur. O düzlemde bu
paradoks ölümle ilgili bölümdür. Bu dünyanın işlerinden sorumlu olan matriks
evrenin enerji yapısını TümAn konumunda “O an” içinde kimlerin öleceğini bilinç nüvelerini kendine geri alır. Böylece Avatar beden ölmüş
olur. Matriks Alef (TümAn) evreni bir kalp atışı süresi içinde aynı kaderin yaptığı gibi çarpar.
Yani “an” içinde genişler ve tekrar büzülür. Alef evreninden genişlemiş hali kaosa işaret eder. Matriks evrenin içine büzülmesi durumu
ise düzen anlamına gelir.
Kainatın Akan Evrenler’inden biri olan insanın içinde yaşadığı Alef evreni büzüldüğünde, kapandığında ise kaos sırasında değişmiş olan
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
132
enerjiler paradigmasını ilahi yasaların
sınırlandığı çizgiye geri çeker. Matematik değerini sıfırlar.
Bu durumu açıklayacak bir örnek vermek gerekirse;
Kapalı durumda denklemin sol tarafında hangi değerler olursa olsun fark etmez, eşittirden sonrası hep “0”dır (SIFIR). Evren
açıldığında ise kaos sırasında değerler değiştiği için evrenin sıfır konumu da değişmiş
olur. Evren sistemi sıfıra çevirmek için denklemin sol tarafındaki değerleri değiştirir. Böylece olaylar meydana gelir. Enerjiler
değiştiğinden her an yeni bir paradigma başlamış olur.
Bu eylemin etkisi dünya denilen yerde yaşayan Avatar insanın (bizlerin) yapısını, enerjilerinin matematik değerlerini değiştirir.
Böylece random (rastlantısal) gibi görünen ama ilahi yasalar sistemine bağlı değişimler olur. Hastalıklar, kazalar, mucizevi bir şekilde
komaya girmeler, komadan çıkmalar ve diğer bütün olaylar.
Olaylar Evreni’nin hareketleri ile zaman ve Mutlak-Bilinç-Ben’in kesiştiği Alef (TümAn)
alanlarında bu an yaşanır. İşte insanın dünyadaki yaşamının kaderi bu şekilde
belirlenir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
133
Konuyu daha iyi anlayabilmek için Matriks
Boşluk Sistemi’nde olaylara bakabilmek gerekir. Günümüzde bu ölçeğe bazı
araştırmacılar, genel olarak Kuark Boşluğu ya da evreni demektedir. Bu açıklama kısmen doğrudur ancak evrenin tanımlanmasında son
durak Kuark Konumu değildir.
Kuark Konumu Mikro-Makro kozmos enerji formlarından
sadece birisi Kuark konumudur. Kuark konumu ne Olaylar Evreni ne de Alef matriksi konumlarını açıklayabilecek forma sahip
değildir. Belirleyici özelliği yoktur. Belirleyici konum yani evreni konumlandıran
yapı “RAA” konumudur. RAA konumu hem evrenin tamamını kapsar hem de enerjinin son durağıdır. Yani Kara Delikler’ine en
dibinde bulunan yapıdır. RAA bilinç enerjisidir. Enerjiye, enerji veren ilk hareket kuvvetini veren yapıdır ve tamamen soyut
malzemeden oluşmuştur. Ölçülemez, varlığı kanıtlanamaz ama bilinir. Çünkü bu sistem
kendini “Bilmek” ile ifade eder. (Artık Neden bildiğimizi de biliyoruz.Bilmek neden insanın düsturudur herhalde
anlaşılmıştır.)
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
134
BİLMEK MESELESİ…
Nereden ve nasıl biliyoruz? Bilmek, başkaları ile olur…Bildiklerimiz ancak
dil yolu ile muhataba geçirildiğinde biliyor hale geliyoruz. Biz kendi zihnimizde değil, başkalarının zihninde bildiğimizi biliyoruz.
Bildiklerimiz konusunda bir ONAY almadığımız zaman bir şey bildiğimiz yok. İsteyen bunu bir deneyebilir. Kendi başına
düşünmekte olan bir kişi asla belli bir şeyi çerçeveleyemez. Bilmek bir bilgi örüntüsünü
çerçevelemek anlamına gelir. Örüntü tamlandığı zaman İNSAN BİLMEK durumuna geçer.
Bu durum, bir gölden kaplara su doldurmaya benzer. Suyu kabımıza aldığımız zaman suyu
çerçevelemiş yani tamlamış oluruz. Su artık, bir bardak su…bir sürahi su….bir avuç su….bir kova su halini alır..
İşte insanın bilgi ile kurduğu, kurabileceği tek bağ budur. Bildiğimizi nerede biliyoruz? Sorusunun
cevabı ise başkalarının aklında biliyoruz. İşte bu durum da İNSANIN KAÇINILMAZ
kaderlerinden biridir. Bilmek, başkalarında bilmek. Hatta kendimizi bile başkalarında biliyoruz.
Kendimiz hakkında oluşturduğumuz bütün bilgi de başkalarından, yani dış dünyadan
gelmektedir. O halde herkes AYNI şeyleri farklı şekilde biliyor da…nasıl oluyor da
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
135
anlaşabiliyoruz…İşin aslı
ANLAŞAMIYORUZ………….. Birbirimize yaklaşıyoruz ama yaklaştıkça
uzaklaşıyoruz. Belli bir noktadan sonra her YAKLAŞIM ardından İTİM getiriyor. Bundan dolayı her zaman yabancılarla değil de çok iyi
tanıdıklarımız ile ANLAŞMAZLIĞA düşeriz. Bu da ilginç bir SİSTEMDİR….. Bu acayip bir mıknatısa benzer, demiri
kendine çekmekte ama tam da kavuşacağı sırada İTİME geçip kendinden
uzaklaştırmaktadır. Bu sistemi ÇÖZDÜĞÜM zaman..kahkahalarla gülmüştüm…Ezoterik Kainat işini
biliyor..demiştim. Gerçekten de biliyor.
Çünkü sistem kendini yeniden üretime konumlandırmış durumda. İnsanın MUTLULUK DÖNGÜSÜ içinde kendi enerjisini
sürekli KENDİNDEN üretmesini engelliyor. Eğer öyle olsaydı orada KAPALI DEVRE bir sistem oluşacak ve iki kişi arasında sürekli
karşılıklı üretim sağlanarak MUTLULUK halinin kendi kendine MUTLULUK üretmesini
sağlayacaktı. Bu temel olarak ENGELLENMİŞ bir sistemdir… O durumda artık zihinsel ARAYIŞ bitecek ve
TAMAMLANMIŞ noktasında KISIR DÖNGÜYE düşülecekti.
Oysa sistemin derdi İNSANIN MUTLAK MUTLULUĞU değil…en azından bu dünyada
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
136
değil. Bundan dolayı da MUTLAK MUTLULUK
sadece CENNETE VAAT EDİLMİŞTİR. Ezoterik sistem MUTLULUK halinin ürettiği
enerjinin tekrar insan tarafından kullanılmasını engellemiştir. Yani insanın sürekli kendi kanı ile beslenmesi
engellenmiştir. Yerine ise………………..DÖNGÜSEL sistem getirilmiştir.
Üretim EZOTERİK KAİNAT için olacaktır….
Kuantum Bilimi…. Modern bilim Kuantum Fiziği’ni keşfetti, Kuantum evreni ile bu evrenin “olasılıklar”
konumunu tarif etti. Bulmaya çalıştığı ise bu parçacıkları bir arada tutan kuvvet, yani
“Tanrı Parçacığı” da denilen tutkal-madde. (CERN deneylerinin bu amaçla yapıldığı kamuoyuna duyurulmuştur. İki yüksüz
protonun, dışarıdan müdahale marifeti ile hızlandırılarak birbirine çarpıştırılması. Bu çarpışma sonrası ortaya çıkacak olan enerjiler
arasında bu tutkal-madde aranacak. Aramaya devam etsinler ama nafile orada bulacakları
bir şey yok. (Şu Korteks İrade varlığını sonsuza kadar sürdürmek için ne numaralar çeviriyor?
Görüyorsunuz değil mi? Binlerce bilim insanı, milyarlarca dolar harcayarak “olmayan bir
şeyi” arıyorlar. Olsaydı onlardan önce biz bilirdik böyle değerli bir bilgiyi)……
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
137
Bu madde aslında yukarıda anlattığım
MADDEDİR…Yani İnsanın MUTLULUK HALİNİN ürettiği enerjidir. İşte bu madde
Karanlık-Kara madde olarak nitelendirilmektedir. Bu enerji ZAHİR maddeyi bir arada tutan BATİN maddedir.
Ester’dir… Gerçekte Tanrı Maddesi Var mı?
Gerçekte böyle bir madde yok. Sadece düşünce (hayal) sistemi var. Evrende her şeyi
bir arada tun TUTKAL-MADDE KOLLEKTİF EVRENSEL DÜŞÜNCE SİSTEMİ’dir. Sayıları sonsuz olan Mutlak-Bilinç-Ben’lerin
ürettiği düşünceler evrenlerin matriks alanlarında her şeyi birbirine bağlamaktadır.
Diğer ölçülebilen her türlü enerji de dahil sadece ortak düşüncenin ürünüdür. Kemale ermiş insan kişilerin ürettiği saf, yalın
düşünceler Mutlak-Bilinç-Ben tarafından Alef(TümAn) konumunda rafine edildikten sonra bu sisteme katılmaktadır.
Sistemin nasıl çalıştığına yeniden bir göz atalım; bir çeşit süzgeç olduğunu düşünün, ya
da kum eleği gibi bir elek. Üretilmiş olan ne kadar METAFİZİK öge varsa ki…bu ögeleri…mutluluk, sevinç, yaşama sevinci,
hayret, hasret, sevgi, şefkat, dinginlik, huzur gibi değişik RUH HALLERİ ile bunların
olumsuz tipleri olan keyifsizlik, sıkıntı, endişe, kaygı, özellikle KORKU, fesat, haset ….türünden enerji hisler üretildikçe bunlar
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
138
kainatın enerji sistematiğine dahil olur. İşte
seviyelerine göre bu enerjiler yükselir ve Ezoterik Kainatın değişik dereceli
katmanlarına ulaşırlar. Ancak eleklerden geçemeyenler geri düşerler ki, bunlar ZAHİRİ evren katlarında dolaşarak yine yaşayanlara
ulaşarak onların ZİHİN VE RUH yapı-formalarını bozmaya başlar.
Bildiğimiz evren sadece bir düşünceler matriksidir. Diğer her şey dünyadaki enerjinin
madde formları olan insan ve eşya ile doğal varlıkları da sadece belli yasalara bağlı maddeleşmiş enerjilerdir. Ve hepsi de matriks
düşüncenin ürünüdür. Madde evreninin varoluş nedeni Avatar insanların “mutluluk”
denilen enerji formunu üreterek matriks sisteme vermeleri için DÜŞÜNCE tarafından yaratılmıştır.
DÜŞÜNCE NEDİR? Sorusunun cevaplarını METAFİZİK silsile içinde aramak gerekir. İlahi olan sistemin KAVRAMLARI ile
düşünenler. Yani baz olarak bu değerleri alarak bu değerlerin üzerine düşünce inşa
edenler sonunda toplam düşünce sisteminde İLAHİ sistemin parçası olurken, düşüncelerini OLUMSUZ KAVRAMLAR üzerinden inşa
ederek, bunlara bağlı KORKU örüntüleri oluşturanlar, ilahi eleklerden geçemeyen ağır
enerjiler üretirler böylece bu enerjiler yine merkezine geri düşerek sahibini bozarlar.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
139
Düşünce algıların yeniden düzenleme
işleminden başka bir değildir gerçekte. Algı ise seçenekler üzerinden insan zihnine ulaşır.
Muhtemeller, potansiyeller ve seçenekler her nokta için özel bir örüntü oluşturur. Mesela, belli KAVRAMLAR için zaten hazır belli
şablonlar vardır ve bu kavramlar bu şablonlara bağlanarak beklenen örüntüyü yaratır.
KORKU kavramı üzerinden düşünürsek. Buna bağlı olarak, şüphe, kaygı, endişe,
tedirginlik, güvensizlik şeklinde ilk bağlanmalar yaşanır ki, birbiri ardına dizilmiş olan bu kavram-enerji gurupları hemen
dolanıklık içine girerek BİLGİ VE DENEYİM üzerinden yeniden kendini tekrar ederek kişiyi
adeta bir dipsiz kuyunun, kara deliğin içine çeker. Oysa, KORKU zaten bir kavram olarak
boşlukta belli bir bilgi örüntüsü oluşturmaktadır. Adeta yaşayan bir varlık gibi, sanki sivrisinek gibi sokacak adam arar.
Birçok kavram bu şekilde yüklüdür ve matrikste dolaşır kendine kurban arar, her
bağlanmada ise muhatabının hayal ve bilgi gücünü kullanarak onun korkuyu yani kendisini çoğaltmasını ve yaymasını sağlar,
böylece korku hissi düşünceler üzerinden salgın gibi bir kişinin zihninden diğerine
geçer. Bunu bütün olumsuz kavramlar için düşünebiliriz.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
140
Teslimiyet
Bu dünyadaki her şey ve her kural ile bilgi tamamen insanın mutluluğu için var
edilmiştir. Teslimiyet:
Avatar insanın ”mutluluk formülü” aslında oldukça basittir. TESLİM OLMAK. Teslimiyet; bütün ilahi dinler insana, yaratıcıya teslim
olmanı öğütler. Dini metinler bunu telkin eder. İnancın ve imanın en önemli şartı
TESLİM OLMAKTIR. Takva, nasip, rızk ve tevekkül etmek gibi kavramların hepsi teslim olmak üzerine şekillenmiştir.
Avatar insandan (KUL) fazla bir şey beklenmez. Yapması gereken tek şey
“DOĞMAK-BÜYÜMEK-ÖLMEK”tir. Bu süreç içinde de kendisini MUTLU edecek uğraşlarla meşgul olmaktır. Çalışmak, ibadet etmek,
cemaatleşmek, aile kurarak yeni nesillere vesile olmak, aileyi bir arada tutmak, yaşlanınca da ölerek yerini YENİ NESİL
Avatarlara bırakmaktır.
İnsan sadece ihtiyaçlarını örecek kadar maddi olarak zenginleşse “mutlu” olması için yeterli olacaktır.
Ama Korteks irade insanın bütüncül sisteme
teslim olmasını istemez, kaybedeceğinin bile bile büyük sisteme karşı koyar. Bedenin ve
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
141
beynin idaresini Mutlak-Bilinç-Ben’in elinden
alarak kendi iradesini koymak ister. Bu trajik durumu bir hikayeye bağlayalım:
Lanetlenmiş Çocuk Hasan Sabbah denilen tarihi şahsiyetin
hayatını incelediğimizde ilginç sonuçlarla karşılaşırız: Aslında onun hayatı BATINİLİĞİN bir çeşit
deneyimlenmesi gibi bir durumdur. ZAHİR (Görünen) ve BATİN (Gizil) arasında ki
kavramsal çatışmalar insan zihnini ve aklını kullanmaya başladığından beri vardır. AKIL kullanmak…meselesini inceleyelim.
NOOS denilen..bilgi sisteminde….BİLGİNİN kökeninin AKIL olduğu söylenir. Buna
NOETİK AKIL denir. Diğer görüş ise BİLGİNİN üretildiği yönündeki klasik görüştür. Yani deneyimlerimiz sonucu bilgiyi elde
ederiz….şeklinde inanış vardır. Hangisi doğrudur…sorusunun cevabı aslında AKIL, bilgiyi keşfeder..şeklinde olmaldır..
Filozofi nedir? Bir filozof ne iş yapar? Sorusunun cevabı bu duruma bir açıklık
getirmektedir aslında. Filozofi, KAOSU, DÜZENE (YASAYA) bağlama işidir. Kaos, yani tamlanmamış,
açıklanmamış, bir yasaya bağlanmamış ama gözlemlenmekte olan bir alandır. Mesela,
Çekim yasası, kütle çekimi yasası, suyun kaldırma kuvveti, sıvıların yoğunluğu, bileşik kaplar teorisi, ve diğer bütün bilinen doğa
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
142
yasaları. Hep vardılar. Hep gözlemleniyor ve
deneyimleniyordu ama bir filozof bu KAOS gibi durmakta olan alanı çerçeveleyip, açıklayıp,
yasaya bağladığında KAOS, düzene bağlanmış oldu. İşte bir filozofun işi kaosu düzene bağlamaktır.
Aslında ise; ortada bir kaos da yoktur. Çünkü alan tanımlanamadığı için gözlemci için KAOS olarak algılanır. Oysa Kaos ve Düzen arasında
bile belli bir yasa vardır. Bir sistemin sürekli entropi ve negentropi halinde olması durumu
bile bunu açıklar. Bundan dolayı kainatta sadece istikrarın olmadığı yönünde bir düşünce geliştirebiliriz ama sürekli KAOS ya
da sürekli düzen söz konusu değildir. Bundan dolayı AKAN EVRENLER bilgisi vardır.
Akmakta olan aynı zamanda spinler atarak dönmekte olan olduğu için gözlemci bu hareketlerin tamamını aynı anda
gözlemleyemediği için algıladıkları ya spin ya döngüsel ya da akış olarak görünmektedir. Oysa bütün bu hareketlerin hepsi aynı anda
gerçekleştiğinde döngüler bile akmakta olan içinde spin bir hareketin yörüngeye etki
etmesi ile her defasında sistemi entropi ve negentropiye zorlar. Algı her şeyi bir düzen içinde akmakta şeklinde değerlendirirken
aslında kainat her an yeniden yaratılır, yeniden yok edilir. Hiçbir zaman bir an öncesi
mevcut değildir. Ancak gözlemci de bir an öncesinin bilgisi hafıza sisteminde kaldığı için beyin yeni bilgi ile anıyı birleştirerek onlara
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
143
anlamsal bütünlük sağlar böylece akış
istikrarlı olarak algılanır. Buradan Hasan Sabbah meselesine dönelim;
Sabbah’ın çocukluğu ve gençliği sırasında yani 900’lü yılların sonlarına doğru Yakın Asya coğrafyasında BATINİLİK akımı
ZAHİRİLİK inancına karşı ciddi ivmeler kazanmış ve toplulukları etkilemeye başlamıştı. Elbette, Batınilik yeni
keşfedilmemişti. Kadim bilgelikten geliyordu bu sırlar ve çok eskiydi.Kökeni Mu kıtasına
kadar dayanıyordu. Klasik inancın karşısına dikilmişlerdi. Kelimelerin arkasında gizemler arıyorlardı. Eski Yunanda ve diğer
toplumlarda da Batıni inanç sistemi coğrafyanın mevcut yaygın dini içinde bir
mezhep olarak kendini gösteriyordu. Elbette bu görüş İslam coğrafyasında kendini gösterirken, mevcut dinin parametrelerini
kullanıyordu. Gerçekte ise bu durum adeta bir lanet gibiydi. İnsan, kainatın tamamının hakikatine AKIL
yolu ile ulaşabileceğini biliyor ama yanı zamanda AKLININ sınırlarının buna
yetmeyeceğini hissediyordu. İşte bu açmaz BATINİ olana akılları bunalımlara sokuyordu. Gerçek sınır ise ÖLÜM sınırıydı. AKIL artık bu
noktadan sonra AKILSIZ kalıyordu. Ölüm sonrası bilgisinin İZAFİ olması ise
korkutucuydu…Aslında insan sonsuz yaşam yani tanrılaşma peşindeydi, BİLMEKLE lanetlenmişti.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
144
Bilmekle lanetlenenler arasında Hasan
Sabbah da vardı. Bilmek, tanrı ile hesaplaşma, ona karşı koyma, ona meydan
okuma şeklinde de kendini ortaya koyabiliyordu. Bunun adına da BİLİM demeye başlamışlardı.
Tanrının yarattığı kainat yasalarını keşfediyor olmayı, tanrıyı keşfetmek ve ona ulaşmak, aynılaşmak ve tanrılaşmak şeklinde zihinsel
örüntülere sokuyordu bu insanları. Oysa tanrı sınırı bedeni ÖLÜMLÜ yaratmak suretiyle
koymuştu zaten.
“Lanetlenmiş çocuk ile babası denizin kenarında kumsaldadır. Çocuk hafifçe suyun
içine girer ve kumdan kaleler yapmaya başlar. Ancak minik dalgalar gelerek onun özenle yaptığı kumdan kaleleri yıkar. Bu yapma-
yıkılma işlemi defalarca tekrar edince, babası duruma müdahale etme gereği duyar: -Çocuğum kumdan kalelerini suyun dışına
yap ki dalgalar onları yıkmasın.
Çocuk ise babasına şöyle karşılık verir; -Ben kalemi buraya yapacağım, Tanrı denizini geri çeksin.”
Bu hikayenin kıssası şudur;
Kumdan kaleler Avatar insanın hayatını temsil eder. Öyle ya da böyle onun yaptığı her şey yok olacaktır. Örnekleri çok…Tufan ve deprem
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
145
ile göklerden yağan ateş efsaneleri bu konuda
yeterli kaynak sağlar. Dünyanın çeşitli evreleri olmuştur. Birinci evre, ikinci evre
gibisinden.Önce okyanuslar var, sonra düz karalar, arkasından dağlar gelir. Buzul çağı dönemleri vesaire.
Bu dönemler sırasında, Avatar insanlar çeşitli “medeniyetler” kurmuş. Binalar, kuleler yükseltmiş, doğanın içine etmiştir. Doğa da
intikamını almıştır. En eski efsane Lemurya kıtası, günümüz Pasifik denizinde olduğu
iddia ediliyor Büyük gelişmiş medeniyet tarihi en yeni 70 bin yıl, en eski 200 bin yıla adresleniyor. Günümüz modern medeniyetin
atası, 20 bin önce yok olmuş, dünya üçüncü evreye yani dağların oluşması evrenine
girdiğinde. Atlantis kıtası da öyle. İddialara göre, Lemurya’nın yani Mu medeniyetinin mirasçısı Atlantis, onlar da gelişmiş medeniyet
kurmuşlar. O da aynı şekilde yer hareketleri ile yok olmuş. Daha böyle yüzlerce yok edilen, yok olan medeniyetler, ülkeler, şehirler var
dünyanın tarihinde ama ibret alan yok. Herkes hala mal-mülk peşinde. Sen ne
dikersen dik, diktiğin sadece denizin içindeki kumdan kaledir. Tanrı deninizi geri çekmeyeceğine göre, senin kumdan kaleler
kesinlikle yıkılacaktır. Bu durum bize entropi yasasının ilahi bir
düzen olduğunu göstermektedir. Bir enerji sistemi, herhangi bir anda akışta bir örüntü halindedir akış sürdüğü için de sürekli yeni
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
146
örüntüler kurduğu içinde entropi
(bozunum)..negentropi (yeniden düzen) karşılıklı olarak birbirlerini düzenlemektedir.
Bu düzen sadece İNSAN ZİHNİNİN algısı için bu şekilde düzenlenmiştir. Çünkü bir gözlemci olarak insan, bir kuantum alanını
gözlemlediği zaman, sadece zihninde ki örüntünün orada ki diğer gerçekliğinin ortaya çıkmasını sağlar. Zihnin entropi-negentropi
yasasına düzenlenmiş olan insan ZİHNİ alanın içeriği ne olursa olsun onu DUALİT (yani ikili
hale getirir) kaçınılmaz olarak. Süreçleri üreten insan zihnidir. Adeta sonsuz aynalar gerçekliğinde yaşıyormuş gibi AVATAR-ZİHİN
karşılaşmalı bir döngünün içinde kendini ALGILAR. Matriksin hangi noktasında olursa
olsun İNSAN için ŞÜPHE-ÜMİT bir arada kendini gerçekleştirir. Biri önce diğeri de ondan sonra ama anın bir sonra ki anında bir
diğerini gerçekleştirir. İnsan zihni bir ÜMİT alanı gözlemlediği anda bir sonra ki aşaması onu KAYBETME korkusudur. Tersi de
doğrudur. İşte KADER sistematiğinin en önemli
yasalarından biri de budur. Adeta ZİHİN bir çeşit ALGI HAPİSHANESİNE düşmüş gibi, ürettiği her ne varsa anında ZITTINI üreterek
insan zihnini DOLANIKLIĞA sokmaktadır. Bir şeyin sadece üretilmesi ya da ortaya
çıkarılmış olması onun kaderini belirler..yani yok olacaktır…DUALİTE…evreni…kendini bu şekilde gerçekleştirir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
147
Oysa EZOTERİK KAİNAT sistematiğinde bu ve
diğer ALGISAL yasalar işlemez. Çünkü Ezoterik Kainatta insan gözlemci konumunda
değildir. Gözlemci konumunda ki insan kendi ZİHNİNDEKİLERİ algısal gerçekliğe sürüklerken, Ezoterik Kainat sistematiğinde,
insan ne algılar ne de gözlemler. Orada olan HAKİKATIN bir enerji akışı olarak ALEF ZİHİNDE kendini göstermesidir. Yani bilgi
bozunuma uğramadan doğrudan akar. Aslında peygamberlerin durumu da buna
benzer. Ayet şeklinde peygamberin zihnine aktarılan bilgiler, orada hiçbir bozunuma uğramadan kelimeye bu şekilde dökülür.
Peygamber zihninin Ezoterik Kainat ile doğrudan bağı vardır.
Hasan Sabbah hikayesinden devam edersek: Diğer bakış açısı ise Korteks iradenin neden
isyankar olduğunu açıklar. Çocuk, Tanrının,denizini geri çekmeyeceğini ve kumdan kalelerinin yıkılacaklarını bilerek
isyan etmeye devam etmektedir. İnsanın bilerek isyan etmesi durumu da zaten aynı
sistematiğin bir uzantısıdır. İnsanın bu yaratıcıya karşı olan bu küslük halinin tek nedeni sürekli ZİHİNSEL KIRILMALAR
yaşayarak, sorgulamalar içine girmesidir. Yani HAKİKAT BİLGİSİNİN izdüşümünden
uzaklaşması buna neden olmaktadır. BATINİ hareket bu yönden bozunuma uğramış bir harekettir. İşin aslı Batıni düşünce sistemi
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
148
HİKMET İLMİ olarak ortaya çıkmış, Allah’ın
tecelli sistemini anlamak üzere kendini konumladırmıştır. Birçok İslam alimi ki
bunların içinde Hz.Mevlana gelir, Batıni ilmin HİKMET kısmında Allah’a bağlı olarak düşünceler geliştirirken, özellikle kendisinin
bir filozof olmadığını, her ne söylüyorsa Peygamber efendimizin ve Kuranın ışığı altında söylediğini belirtmiştir.
Diğer sapkın Batıni filozoflar ise Tanrının Hikmet ilminin sırlarını AKIL yoluyla
keşfettikçe, o aklın da ilhamın da Allah izniyle gerçekleştiğini unutarak TANRILAŞMA-ÖLÜMSÜZLÜŞME şeklinde metaforlar
üretmişlerdir. Günümüzde ki bütün NEW AGE adı ile
kendini etiketleyen çok sayıda ki spritüel akımların içinde bulunan insanların durumu da bu şekildedir. Kutsanma ve Tanrılaşma
arzusu. Bunları onlara yaptıran da kendi başına hareket etmeye çalışan Korteks İradedir.
Sürekli isyan halinde olmasının nedeni ise AKIL sahibi olması ama GÖNÜL sahibi
olmasından kaynaklanmaktadır. AKIL ile çok yol alınır AMA EZOTERİK KAİNAT’I anlama işi GÖNLÜN matriks akışların döngüleri ile
salınıma girmesi olur. Bu durumu gelmek ise; GERÇEKLEŞENİN her
ne olursa olsun……sadece kaçınılmaz bir AKIŞ olduğunu anlamak ile olur.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
149
Ezoterik Kainat sistematiği, insanın BİLMEK
konumunda artık BİLMEMEK konumuna geçmesi ile kendini o ZİHNE açar. Yani
SAFLIK……….. Bilmek, bir bilgi hakkında bilgi sahibi olmak değildir. Bilmek, bir bilgi örüntüsü ile
DUYGULANIM ETKİLEŞİMİNE girilmiş olmasıdır. Çünkü bu durumda gerçekte kaçınılmaz bir
durumdur. ZİHİN bütün bilgi alanları ile GİRİŞİM halindedir. GÖZLEM-ALGI-
İZDÜŞÜMLERİ bilmeyi kaçınılmaz hale getirir. Bilmek, örüntü alanını ANLIKSAL olarak çerçevelemek anlamına gelir. Bu FRAKTAL
bilgi alanı ile etkileşime giren ZİHİN hemen bir GİRİŞİM MODELİ oluşturur..Korkar, sevinir,
üzülür,isyan eder, sever, aşık olur…vesair. İşte bütün bunlar rolünden kurtulamamış ve film çekimleri bitmesine rağmen karakteri reel
dünyaya taşıyan AKIL NOKSANI oyuncunun yaptığı gibi bir durumdur. Kurgunun esiri olmuştur. Kurgu ile GİRİŞİM
halindedir. GİRİŞİM halinden uzaklaştıkça, insan
Ezoterik Kainatın bilgi örüntüsüne daha fazla yaklaşır. Oranın AKIŞLARI o kişiye açık hale gelir. VELİLİK makamı böyle bir yerdir.
Bu GİRİŞİM dünyasında…HİKMEK halinde bulunmak VELİLİKTİR….
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
150
Ezoterik Kainat
Meselelere bir açı verebilmek için, herhangi bir konumun baz olarak alınması gerekir.
Meseleye nereden bakacağız? Elimizde sadece iki değer bulunmaktadır. Gözlem ve bilgi. Biz Avatar insanların, şimdilik somut
evrenimizden başka bir şeyi gözlemleyemiyoruz. Bilim böyle bir şey. Bir de bilgi tabanlı yani Avatar insanlardan bazı
duyarlı olan kesime EZOTERİK KAİNAT sisteminden gönderilen soyut bilgiler var.
Bütün yapı, gerçekte ezoterik (gizil) bir yapıdır. Yani madde ve enerjinin kendisi bile yoktur. Mutlak Düşünce’nin ürünüdür her şey.
Malzeme düşünce olunca bütün enerji yapıları “düşünce kavramı” ile bir kan kardeşliği bağı
kurmak zorunda kalır. Bizzat kendisi tarafından üretilmiş enerji, düşünceyi etkileyebiliyorsa, bir ilk hareket sağlayıcı olan
düşüne de enerji alanlarını etkileyebilir anlamına gelir. Mutlak Döngü’dür bu kurumun adı. O halde ne oldu da kainat diye
bir sistem var.
Bizlerin algıladı o sonsuz genişlikte olan evrenler sistemi sadece bir noktadan ibarettir. Bu nokta Alef’tir. Noktanın kendisi diğer her
şeyin yapısıcısıdır, mimarıdır.Geçekte noktadan başka bir şey yoktur. Var olan her
şey o noktanın yansımasıdır. Bir iğne deliğinden yansıtılan ışık gibi yayılmaktadır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
151
Gözlemci gerçekte neyi gözlemlemektedir?
Bunu kendisi de bilmez. Yaşam enerjisi alınmış Avatar insan sadece bir ceset haline
geldiğinde, Alef (TümAn) konumundaki Mutlak-Bilinç-Ben kendi uzantısını merkezine çekmiştir.
Soru şu; Avatar inan hangi bilinci ve iradesi ile gözlemler yapmakta ve bununla kendine
bir hafıza oluşturarak “Benlik” sahibi olmaktadır. Elbette bu işi Mutlak-Bilinç-
Ben’in uzantısı ile yapmaktadır. O uzantı ona sadece “can” denile yaşam enerjisini sağlar. O sadece kontrol paneli gibi davranır. Avatar
insan ürettiği “mutluluk” enerjisini Mutlak-Bilinç-en’e taşır. O halde, Avatar insanın
şalteri indiğinde geriye bir şey kalmaz. Artık onun için kainat yoktur. Gözlem ve hafıza yoksa hiçbir şey yoktur.
Bir insan öldüğünde, artık onun için gözlem yoksa bütün Avatar insanların aynı anda
şalterinin indirilmesi durumunda artık geride bir değer de kalmaz. Gözlemci yoksa
gözlemlenen de yoktur. Daha da açıklayıcı olmak için konuya farklı varyantlarda yaklaşalım.
Örnekler;
Bir çizgi hat üzerine belirli aralıklarla yerleştirilmiş çok sayıda gözlemci karşılarında duran şeyi gözlemlemektedir. Her bir gözlemci,
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
152
önünde bulunan diğer gözlemcileri de
kadrajına alarak bütünü gözlemlemektedir. En son sırada ise Avatar insan vardır. Avatar
bir şekilde gözlemi bıraktığında (öldüğünde) artık onun için bir şey yoktur. Ancak bir önceki Mutlak-Bilinç-Ben Alef(TümAn)
konumunda gözlemlemeye devam ettiği için Avatar ile aynı yere bakmasına rağmen onun algıladığı sadece matriksler olur, gözlemini
Avatar gibi maddesel boyutta yapmaz. Yani, Avatar her şeyi somut-madde boyutunda
algılarken, Mutlak-Bilinç-Ben soyut algı durumundadır. Avatarlar toptan imha edildiği zaman “son
evrenler” de ortadan kalkar. Gözlemci yoksa gözlenen de yoktur. Gözlenen her şey sadece
gözlendiği için vardır ve gözlendiği sürece vardır. Kesin bir yasadır bu durum. Bizim gözlemlediğimiz somut evrenler sadece biz
gözlemlediğimiz için vardır. Gerçekte ise yoktur. Bu şaşırtıcı durum insan AKLININ
alamayacağı bir durumdur. Elma ısıran birine, aslında ELİNDE BİR ELMA yok demek
gibi bir şey. Gerçekten de o ELMA yoktur. Sadece o elmanın bilgisi vardır. İşte MADDENİN EZOTERİK hali budur.
Hani, şu ünlü CİNLER üzerine söylenen bilgi var ya…Onlar da aynı alanda bizimle birlikte
yaşıyorlar ama farklı titreşimleri olduğu için biz onları göremiyoruz şeklinde………..
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
153
Ezoterik Kainat ile bağımız da aynı o
şekildedir. Bütün Kainatlar iç içe geçmiş durumdadır. Ezoterik Kainattan bir çeşit
nötrino akışları gibi akmakta olan BİLGİ VE ENERJİ paketçikleri bu evrene düştüğünde ALGI tuzağına yakalanır ve bilgi gözlemcinin
rengine bürünür. Bazı ALGILAR HİKMET…konumunda olduğu için….BİLGİ onların algısına düşerken
bozunuma uğramaz, HAKİKAT bilgisi olarak kendini gösterir. VELİ kişi bu durumu
zihninde BERRAK bir şekilde yaşarken VECD haline gelir ama ne zaman bilgiyi kelimelere dökse, bilgi yeniden ALGI tuzağına düşer.
Sonuçta…ALGI duyanın, okuyanın algısıdır. Orası fraktal bir yapıdır..
Gözlemlenen Matriks Alanlar Gerçeği
Alef (TümAn) konumundaki Mutlak-Bilinç Ben’in durumuna bakarsak; Onun gözlemlediği ise “A” konumundaki
matriks alanlardır. Zaman-Olaylar ve Mutlak Ben evrenlerinin oluşturduğu matriks
alanlarda bulunan Alef (TümAn) noktasından geriye kalan her şeyi gözlemler. Bir şekilde bu matriks alanda kabul edildiğinde ise geri
kalan her şey de artık gözlemlenmediği için yok olmuştur.
Enerjinin Alef(TümAn) konumu DÜŞÜNCE’dir. Yani DÜŞÜNCE BİLİNCİ, BİLİNÇ
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
154
DÜŞÜNCESİ’dir. Sonrasında ise başka
yapılarda olan matriks evrenler gelir ve her bir evren başka “bilinç konumlar”ına sahip
olduğu için geride kalan her şeyi o konumda gözlemler. Tek tek bütün bu evrenlerin ortadan kaldırıldığını düşünürsek geriye
sadece bir nokta kalır. Artık en başa dönülmüştür.
Her şeyin başlangıcında olan mimarın ta kendisi nokta kendine geri dönmez. Her şeyin
başlangıcı olan mimarın ta kendisi olan nokta kendine geri döner. BEN KULLARIMI BİLİNMEK İÇİN YARATTIM
Tanrı, ilahi güç, noktadır. Nokta bilinmek
(gözlemlenmek istedi) ve kullarını (bilinçli evrenleri ve içindekileri yaratır. Yani bütün bu ezoterik kainatın içindeki matriks evrenleri ve
gözlemcilerle birlikte yaratmasının nedeni yaratıcının kendi kendini gözlemlemek istemesinden kaynaklanmaktadır. Tanrı
kendisidir. Kainat ise aynadaki görüntüsüdür. Tanrı, kendi aynasında kendine baktığı için
kainat vardır. Tanrı kendini gözlemlemeyi bıraktığı anda yani Tanrı, aynaya bakmaktan vazgeçtiğinde zaten var olmamış her şey de
yok olacaktır. (Kıyamet zaten yaşandı)
Tanrı kendisine yarattıklarının, gözlemlerinden bakar. O gözlemlerin hepsi aynadaki görüntüler gibidir. Değişik gözlem
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
155
konumlarındaki farklı yapıların gözlemleri bir
araya gelerek noktanın içinde ne olduğunu, noktanın kendisine gösterir. Tanrı kendini
bilmek istediği için bilinmesine (gözlemlenmesine) izin verdi. Bundan dolayı zaten her bir gözlemci zaten tanrının
kendisidir. Gözlemledikleri de Tanrının kendisidir.
Gözlemcilerden bir diğeri de dünyada yaşamakta olan biz Avatarların kontrolünü
sağlayan Mutlak-Bilin-Ben’dir. Avatar insanın gözlemlediği hiçbir şey yoktur. Avatarın gözünden somut matriks sistemi gözlemleyen
Avatarın içindeki Mutlak-Bilinç-Ben’in kendisidir. Bu durum uzağı görmek isteyen
birinin uzak gözlüğü, yakını görmek istediğinde de yakın gözlüğü takması durumuna benzer. Gözlemleyen Avatar’ın
içindeki Mutlak-Bilinç-Ben’in kendisidir. Avatarın gözü ise sadece gözlüktür. Başka da bir ihtimali yoktur zaten. Mutlak maddeyi
görmek göz ile değil gönül denilen metafizik sistem ile olur.
Avatarların Kaç Beyni Bulunur? Avatarların içinde iki beyin bulunur. Birinci beyin (Bilinç Beyin-Homulus) Mutlak Bilinç-
Ben tarafından kontrol edilir. Ve Avatarın misyonu olan “mutluluk” enerjisini üretmek
için onu yönlendirmeye çalışır. Diğer beyin olan Korteks Beyin ise Avatar insanın kendi kendine bu somut dünyada hayatta
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
156
kalabilmek için ürettiği bir çeşit (tümör)
beyindir. Korteks beyin ile Bilinç Beyin Avatarın iradesini ele geçirmek için kıyasıya
savaşır. Bazen biri, bazen diğeri sistemi yönetir.
Birbirleri ile iletişim içinde oldukları için Korteks yapı da “Tanrı” bilgisine sahiptir. Korteks yapı her ne kadar bu somut dünyanın
işleri için “öğrenerek ve deneyimleyerek kendini geliştirmesine rağmen maddesi
Tanrıdan olduğu için o da Ezoterik Kainatın farkındadır.
Tanrı Ezotrik Kainat denilen aynaya baktığında bir noktanın yansıması olarak
kendini devasa, sonsuz bir kainat olarak görmektedir. BU yaşayan ve dönüştürmekte olan bir görüntüdür. Bir nokta halinin bir
ezoterik kainat şeklinde tecelli etmesi, kainatın bir noktadan ibaret olduğunu ortaya koymaktadır.
Diğer yandan tanrının bir yansıması olarak
kainat içinde tecelli den bir nokta da (Bilinç Ben) Tanrının ta kendisi olduğu için, Mutlak-Bilinç-Ben Tanrıdır ve kendinin farkındadır,
somut dünya için ürettiği Avatar insanın içine kendini uzattığında kendisi ile onun arasında
bir kanal açtığında Avatar insanlar da artık Tanrı olmuştur. (Vahdet-i Vücut Teorisi)
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
157
Avatar insanın ölmesi, şalterin inmesi,
Mutlak-Bilinç-Ben’in ona uzattığı kanalı geri çekmesi ile olur. Bundan dolayı Avatar insan
Tanrısal özelliğini de yitirmiş olur. Tanrının baktığı aynada o Avatarın görüntüsü silinmiş olur. Dünyada yaşadığı sürece biriktirdiği anı
parçaları da hafızası ile birlikte yok olur. (Korteks Hafızanın Biriktirdikleri). Mutlak-Bilinç-Ben Avatar insanın biriktirdiği Avatar
insanın Korteks hafızasında biriktirmiş olduklarını asla kendine katmaz. O anılar
Korteks beyin içinde loblarda gizlenmiştir ve sadece Korteksi hafızasıdır.
Ölüm İle Kayıtlardan Düşen Avatar Ölüm ile birlikte kayıtlarda düşer ve onun
varlığı hiç olmamış gibi kabul edilir. Yaşarken Tanrının aynasında olan Avatar insan öldüğünde HİÇLİĞE karışır. (Bu durumu
bildikleri için zaten, Ömer Hayyam, Hasan Sabbah İhvan-ü Safa müritleri ve daha bir çok Batıni isyan halindeydi Hatta bir şekilde
Mevlana dahi içten içe bu gerçekliği biliyor kabul edemiyorlardı. Burada ki anılarını da
yanlarında götürmek istiyorlardı. Avatar olmak onlara ağır geliyordu.
Yeri gelmişken anlatalım. Mevlana Celaleddin Rumi’nin tarikatçılığı zaten baba mirası bir
tarikatçılıktır. İlk eğitimlerini babasından almıştır. Horasan zaten o dönemde bir filozoflar merkezi, doğunun, batının, kuzeyin
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
158
ve güneyin bütün filozoflarının uğrak
yerlerinden biri. Düşüncelerin birbirine karıştığı ciddi bir merkez. Horasan o dönemler
Türklerin kontrolünde olan bir yer. Zengin bir bölge. Her türlü düşünce ve dine açık. Hint kökenli Budist dinlerin de etkisi görülüyor.
Şemsi Tebrizi, yani Mevlana’nın yakın dostu da oralarda eğitim almış bir adam.
Sonrası ise tuhaf. Pek bahsedilmez ama Mevlana o dönemlerde bir çeşit isyan halinde,
babasının ölümünden sonra şeyhlik postuna oturmuş ama dünya işleri ve siyasetle oldukça meşgul bir adam. Öğretinin izinden ayrılmış.
Bir çeşit iç isyan yaşıyor ama o isyanını içinde gizli tutuyor, Hasan Sabbah, Farabi ya da
Ömer Hayyam gibi isimler açık isyan halindeyken o kendini dünya işlerine vermiş, dönemin siyaset ve devlet adamlarına (Alaattin
Keykubat) siyasetnameler yazıyor. Daha “Mesnevi” yazılmamış, zaten yazmaya da niyeti yok. Farkındalık içinde çünkü ne yapsa,
her şey boş.
Bu boş vermişlik sırasında Şems’i Tebrizi diye biri çıkıp geliyor. Bir Naakal Şems’i Tebrizi Lemurya öğretisinin misyonerlerinden biri
mabedin en önemli öğreticilerinden. Halvete giriyorlar bir süre. Şems’i Tebrizi zaten,
Mevlana’dan 30 yaş kadar daha yaşlı. Kulağını çekiyor Mevlana’nın izine oturtup bir bir anlatıyor, onu hizaya getiriyor. O zaman iç
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
159
isyanından kurtuluyor Mevlana kendine
geliyor. Bir hizmetkar, bir köle olduğu gerçeğini ve yaşanan her şeyin burada
kalması gerektiğini kabulleniyor. Mevlana üzerine bir aşk, meşk geyiği
tutturmuş gidiyor, birileri, dünyalık yapmak isteyen yazarlar okuyucu kadın milletinin ek yerlerini biliyor. Aşk geyiğini, Mevlana gibi
biriyle birlikte anıp kitapçı raflarında ayağa vurdurduğunda dünyalık tamam. Kitabı
okuyan Hatun kişi de sadece kitabı okuduğu için AŞK’ı anladığını düşünüyor. Alayı “artiz” olmuş bunların. Nasıl kafa koparacaklarını
biliyorlar. Bir tutam ondan, bir tutam bundan. Al sana bir kitap. Neyse….
Şems’i Tebrizi öldürülmüş diyorlar. Palavraya bak. Ölü ressamın resimlerinin daha çok para yapması gibi ölü Tebrizi de iyi para yapıyor
herhalde. O kıçı kırık tekke artıkları Şemsi Tebrizi gibi ölümsüz bir Naakal’ı nasıl öldürecek? Olacak şey mi?
Avatar Olmayan İnsanlar Avatar insan deyip durduk Bizim geyiğimiz de bu. Diğer yandan işaretini de yanına koyduk
anlayana. Ama anlamayana şöyle diyelim. Avatar olmayan insanlar da var bu yerkürede.
Doğrudan matriks dışından olanlar. Bir çeşit bağımsızlar, gözlemciler, derleyiciler, topalayıcılar, yol göstericiler. Bu kadar
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
160
maymun tavırlı Avatara bir miktar da bakıcı
lazımdır değil mi? Bu da büyük resmin sadece bir parçası. Onlar da başka matrikslerin
insanları. Gelip gidiyorlar işte. Hani şu gelip giden adamlar efsaneleri var ya, Hızır gibi. Bunun gibi bir şey. Onlar Avatar değil. En
azından, “mutluluk” enerjisi üretmekle görevlendirilmiş köleler değil. Elbette onlar da gelip giderken Avatar bedenler kullanıyorlar
ama tek kullanımlık elbiseler bunlar. Üstelik Korteks İrade geliştirmek diye bir meseleleri
de yok çünkü SAF’lar. Mevlana ondan sonra yazmış Mesnevi’sini. Hatta o söylemiş başkası yazmış. Ama ne kitap. Her şeyi açık ediyor
anlayana ama içi hep ezik. Mesnevi’nin her satırında hissediliyor bu küslük. Bir can
dostun bir can dosta küsmesi gibi. O da belki de Tebrizi gibi bir Naakal yani Avatar olmayan biri olmak istemiş. Belki de kıskançlığı var.
Çünkü artık olma imkanı yok. Acısı burada, her satırında var bu his Mesnevi’de.
Kaldığımız yerden devam edelim…… Hint inançlarına Nirvana’ya ulaşmak HİÇ’liğe
ulaşmak şeklinde tarif edilmiştir.) Yani bu dünyanın olan burada kalır. Avatar insanın Korteks iradesi bir şekilde bu
gerçekliğin farkındadır ve isyanının gizemli nedeni de budur. O beden olarak öldükten
sonra bile Tanrının aynasında bulunmaya devam etmek istemektedir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
161
Ezoterik Kainat Nasıl Bir Yer?
Başlangıç Nokta
Ezoterik Kainat’ın başlangıcı “nokta”dır. Nokta küresel bir alan içinde yedi katlı bir kuşağı içinde barındırır. Tanrı kainatın her noktasını
kendine ayna yapmıştır. Nokta, her yöne sonsuz açılarda bir merkezde bulunmaktadır.
Birinci kuşak Tanrı katıdır. Bu kuşakta, Tanrı kainatın var
olma-işleme prensiplerini ayarlayan değişmez yasaları yapar. Diğer bütün sistemlerin yasalarının bağlı bulunduğu AnaYasa katı
burasıdır.
İkinci Kuşak: Bilgi katıdır. Burada her şeyin bilgisi bulunur. Bütün yasalar bu bilginin ışığı altında yapılır.
Üçüncü kuşak “Tanrı Maddesi” diyebileceğimiz, enerjinin
kendini çoğalttığı yerdir. Bütün Ezoterik Kainat yaşam enerjisini buradan alır.
Dördüncü kuşak “Hayal” kuşağıdır. Ve her nokta buradaki
enerjiden faydalanarak kendi hayal gücünü geliştirir, kuvvetlendirir. Burası interaktif bir
alandır. Dışarıdan gelenleri de kendine katarak oradan diğer yerlere de hayal kuvvetini gönderir. Bir çeşit hayal takas alanı
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
162
gibidir. Tanrının hayalleri de diğer matriks
alanlara buradan gider.
Beşinci kuşak Düşünce kuşağıdır. Tanrı düşüncesi ile diğer alanlardan gelen düşünceler burada bir araya
gelir, buradan diğer alanlara, noktalara yayılır.
Altıncı kuşak Soyut evrenler kuşağıdır. Burada soyut bilinç
yaratıklar kendi matriks alanlarında bulunurlar. Bunla arasında Takyon enerji yapıları olan Melek yaratıklar vardır. Avatar
insanlar tarafından en çok bilinen soyut yaratıklardır. Nokta enerji formları şeklinde
matriks bir şekilde birbirine bağlanmış halde yaşarlar. Sayıları trilyonların üzerindedir. Her biri önceden kodlanmış, değişmez emir ve
yasalara bağlıdır. Ezoterik Kainat düzenini sağlamak üzere yaratılmışlardır. Kendi iradeleri yoktur, yasayı eksiksiz uygularlar.
Soyut evrenler kuşağında bulunan diğer matriks alanlarda varlığı bildirilmiş 32 soyut
varlık daha bildirilmiştir. Bildirimin dışında kalan başkaları da olabilir.
Yedinci Kuşak Son olarak Akan Evrenler kuşağıdır ki, burada
Mutlak-Bilinç-Ben ile Olaylar ve Zaman Evrenleri bulunurlar. (Konuyu zaten anlatmıştık)
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
163
(Kutsal metinlerde sık sık anlatılan yedi gök
konusu kısaca bu şekildedir.
Sistem Nasıl Çalışıyor ve İlahi Aşk?
Zaman zaman, özellikle Kortes İrade Avatar beden üzerindeki kontrolünü (uyku ve benzeri anlarda) azalttığında Mutlak-Bilinç-Ben’in
RAA bağlantısı merkez beyne yoğun Nötrino enerjisi göndererek hafıza loblarına etki eder
ve onun (temel yasaları) hatırlamasını sağlamaya çalışır. Rüya, kabus hatta gündüz rüyaları böyle sıralarda yaşanmaktadır. RAA
beynin Mutlak bilince teslim olarak sadece “mutlu olmaya” çalışmasını sağlamaya çalışır.
Genellikle Avatar bedenin uyanık hali Korteks İrade uyku hali ise RAA iradesi altındadır.
Bundan dolayı Avatar bilinç sürekli kendisi ile çatışmalar yaşar. Diğer yandan Avatar bilinç Alef (TümAn) konumundaki Mutlak-Bilinç-Ben
matriksine bağlı olduğu için teorik olarak Ezoterik Kainat’ın bütün alanları ile bağlantı
halindedir. Astral seyahat da denilen Ezoterik Kainat’ın katları ile trans aksiyon ve interakif konumlama sırasında Korteks beyin diğer
katlara soyut enerji (düşünce-hayal) gönderebildiği gibi o katlardan ve matriks
alanlarından kendisine doğru akan çeşitli soyut enerjilere (bilgi-hayal) açık hale gelir. Böylece her katın bilgisine sahip olur. Alanları
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
164
gözlemler ve deneyimler. İnsanlık tarihi
boyunca birçok bilge, rahip, evliya türü Mutlak Bilinç üstadı Avatar-beyin o katlardan
edindiği bilgileri kaleme alarak Avatar insanlara Ezoterik Kainat’a teslim olmaları için öğütler vermiştir. Binlerce sembol ve
kavram binlerce yıldan beri hep aynı şeyi söylemiştir. Teslim ol ve mutluluğunu elde et. Çünkü bu üstatlar mutlaklığın Alef
konumunda olduğunu bilmektedir.
Korteks İradenin Çığlıkları “Ölmeden ölmek” kavramı Avatarın bütün
bilincini Korteks iradenin hükmünden kurtararak RAA bağına mutlak ve koşulsuz
bağlanmasını yani “ilahi aşkın” bütün Avatar bilinçlerini ele geçirmesi olarak yorumlanmıştır. Kendinden vazgeçen Korteks
bilinç kendi varlığını RAA konumuna terk eder. (Mevlana’nın Allah aşkı ile erimesi) Artık “ilahi aşk” ile sürekli mutluluk enerjisi
üreten bir makine gibidir.
Arınma, derin yoğunlaşma, Korteks iradeyi etkisiz hale getirme. Artık Korteks irade beyin üzerinde etkili değildir. Koruma kalkanları
kalkmış ya da zayıflamıştır. Alef (TümAn) konumundaki Mutlak-Bilinç-Ben’in Avatar
insanının beyincik denilen bölgesinde bulunan RAA noktası (Homulus), buradan sinirler vasıtası ile beynin bütün noktalarına
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
165
enerjisini akıtır. Alanları tamamen kendi
matriks enerjisi ile doldurur. Bir ağacın dalları, bir sarmaşık gibi beynin her noktasına
hat atar, milyonlarca çengel ve kanca bütün alanlara yayılır.
Zaten kendi matriks alanında, Alef (TümAn) konumunda Ezoterik Kainat ile bağlantılı Mutlak-Bilinç-Ben Olaylar Evreni ile çeşitli
karşılaşmalar yaşamaktadır. Karşılaşmaların bilgileri ve enerjileri bir yandan Avatar beyne
akarken diğer yandan üstat haline gelmiş olan Avatar bilinçli bir tercih yaparak kendi iradesini talepkar bir şekilde Mutlak-Bilinç-
Ben üzerine yerleştirir. Kuvvetli bir tutku ile Mutlak-Bilinç-Ben’i harekete geçirir.
Matriks evrenlerde sürekli gözlemci olma hali ise VECD halidir. Burada gözlemci-gözlemci konumundan çıkarak İZLEMCİ haline gelir.
Yani kuantum alanını kendi gözlemleri ile gözlemlemez. Herhangi bir duygulanım bilgi örüntüsü içinde olmadığı için alanı kendi
rengine boyamaz ve HAKİKAT tüm gerçekliği ile ona görünür hale gelir.
Soyut Evrenlere Atılan Kancalar, Açılan Kanallar
Onun çeşitli kancalar ile Akan Evrenler kuşağına geçmesini sağlar. Soyut evrenler
kuşağına girebilmek için çeşitli bazlı enerji paketçikleri kullanılır. Bu durum askerlerin kendi ararında kullandıkları (parola-işaret)
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
166
durumunun bir benzeridir. (Dualar-ayinler-
sihirler-büyüler) yani sesle yapılan işlemler. Soyut evrenin matriks alanlarını Avatar
insana açar. Avatar inanın bu rituelleri Mutlak-Bilinç-Ben üzerinden soyut evrelerdeki matrikslerine atılan kancalardır. Böylece
buradan hem bilgi hem de soyut varlık enerjisi alınır. Bunlar çok sayıda enerji kümeleridir.
Bunların içinde bilinen ise EZOTERİK BİLGİ ve ENERJİ taşıyıcısı olan
Nötrinolardır.Nötrinolar adeta bir çeşit MELEK formunda tarif edilmiş sistemler gibidir. Sürekli akışın içinde halde hale girerek. Her
defasında içine düştükleri alemin formuna girerler onlar için anlamı bilgiler haline
gelirler. Bu durumu bir benzetme ile açıklamaya çalışalım;
Bir göl düşünün…ACAYİP bir GÖL…dışarıdan bakıldığında içinde balık görünmüyor ama oltayı içine attığınızda ve geri çektiğinizde
oltada bir balık ortaya çıkıyor. Nasıl oluyor bu iş….
Basit…Çünkü gölün içinde gölleşmiş..su halinde duran enerji, içinde ki YASAL EZOTERİK KODLAMA nedeniyle, suyun dışına
çıktığında yani oltada suyun dışına çıktığında GÖZLEMCİNİN BEKLENTİSİNE UYGUN hale
geliyor. Gözlemci alanı kendi isteğine göre dönüştürmüş oluyor. İstediği bir lüferse lüfer
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
167
ortaya çıkıyor….Yani sistemde NİYET
mekanizması çalışmış oluyor. Ama çoğu insan görmediğine inanmadığı için
gölde balık yok zannediyor. OLTA atma gereği duymuyor ve gölün kenarında bir ömür boyu bekliyor. İşte o zaman BİLGİ ön plana çıkıyor
ve onun bilgisini veriyor…SADECE OLTAYI at ve NİYET et diyor. Kadim bilgelik ve bilgiler zaten bu nedenle
vardır. O gölün içinde balık olacak potansiyel enerjinin varlığını İNSAN MİLLETİNE
anlatmaya çalışır. Ama insan sadece gördüğüne YEMİN ettiği için asla göle inanmaz.
Göle inanmak……………tuhaf bir şekilde gölden çıkan balığı da sadece balığı tutan
gördüğü için de…kimse o kişinin gölden balık çıkardığına yine inanmaz. Oysa o kişi gölden balığı çıkarır…onu yer …ve
beslenir…Sonra da o gölü MEKAN tutar..bir kez başlamıştır….nasıl olacağını bilmektedir.. Diğer insanlar ona güler…alay etmeye
çalışır…. İsterseniz resme tekrar bakın…………………..
Bir göl kenarında bir İNSAN suya oltalar atmış bekliyor. Sonra oltaya bir şey takıldığını hissedip çekiyor. Görünmeyen balığı iğneden
alıyor, görünmeyen bir tavada kızartıyor ve yiyor…
Siz olsanız ne derdiniz bu insana………….DELİ…………
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
168
Oysa , o sadece HAKİKAT gerçekliğinin içinde
SAVRULUYOR…. Ezoterik Kainat ile bağlam içinde olmak bu
şekilde gerçekleşir. ASLA…ŞAHİDİNİZ olmaz…….. Kendi gerçekliğinize
inanırsınız……………….AMA….. Sonuçları belirgin olur….Sizin neden hiç ACIKMADIĞINIZI anlamaya çalışırlar. Çünkü
sizi bir şey yerken gören yoktur. Oysa siz de acıkmakta ama gölde ki GÖRÜNMEYEN
BALIKLAR ile beslenmektesiniz. GÖRÜNMEYEN BALIKLARIN NİYETİ…..
Siz, NİYET ettiniz de…balıklar NİYET etmedi mi acaba. Siz burada gözlemciyseniz
Görünmeyen balık da orada gözlemci.Onun NİYETİ….nedir acaba.. EYVALLAH……….Görünür Olmak….Yani
görünmeyen balığın görünür hale gelmesi sadece sizin onu yakalamanız ve yemeniz ile olacaktır. Bu durumda balık da SİZİ NİYET
etmiştir. Böylece bir iki farklı ALEMDE NİYET
edilenlerin meydana getirdiği GÖRÜNMEZLİK GÖLÜ içinde buluşan iki farklı alemin unsurları bütüne hizmet etmek üzere ENERJİ
TAKASINA girerler. Sadece enerji değildir…bilginin HALDEN HALE geçmesi de
bu şekilde gelişir. Metafizik öğretinin temeli de bu bilginin aktarılmasıdır zaten. Görünmez olana NİYET
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
169
etmek Korteks AKIL ile değil EZOTERİK ve
METAFİZİK akıl ile düşünmek. Görünmeyen balıkların DİLEĞİ…Onlar bir
enerji formu halindeyken gerçekleşir. Onu da dileyen siz olmaktasınız elbette, METAFİZİK AKIL ile…Görünmez enerjileri görünür hale
getiren GÖRÜNMEZLİK gölünü NİYET etmeye başladığınız andan itibaren görünmez olan metafizik ve Ezoterik bilgiler dönüşmeye
başlar. Mekanlar ve anlamla oluşmaya başlar. Bu da sadece siz buna inandığınız ve olmasını
NİYET ettiğiniz için olur. Bu durum adeta sizin değişik NİYETLERİNİZİN bir araya toplanarak bir
anlam oluşturmasına benzer.
Düşünceler Evreni…. Bir sonraki evren ise düşünceler evrenidir. Buraya yine aynı şekilde bilinç arınmasını
tamamlamış üstatlar girebilir. Yol yine aynı şekildedir. Ben’in soyut alanı geçip düşünceler evrenine ulaşabilmesi için üstadın mutlaka
belli çerçeveleri olan düşünceler üretmesi gerekmektedir. Paradigmal olan bu
düşünceler bir mimar-mühendisin mükemmel bir yapı oluşturmasına benzer. Üstat tarafından üretilmiş bu düşünceler sarmal bir
döngü ile ilerleyerek oluşturduğu matriks sistem ile “Düşünceler Evreni”ne ulaşır.
Burada “eşyanın bilgisi” hakkında bir şeyler öğrenir. Eşyanın sırları vardır. Bu evren bu sırların açık edildiği yerdir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
170
Ve Avatar insanların ürettiği bütün bilimlerin bilgileri buradan alınmıştır. Matematik, fizik
gibi soyut bilimlerin bilgileri buradan alınmıştır. Temel yasalar nasıl buradan verildiyse, geleceğin bilim dallarının yasaları
da buradan verilecektir. Eşyanın isimleri, Eşyanın bilgisi, eşyanın sırları denilen kavramlar bilimlerdir.
Daha büyük üstatlar ise daha öteleri hayal
etmiştir. Ezoterik Kainatın bir sonraki katı hayaller evrenidir. Üstat, hayal gücü ile bu kata ulaşır. Yine arınma ve derin odaklanma
ile bu sağlanır. Bu katta üstadın hayal gücü bu katın matriks alanlarından enerjisini alır,
kendinde olanı oraya katar. Tanrısal dokunuş, yaratıcılık, ilham kabiliyetleri buradan alınır ve dünyaya getirilir.
Ezoterik Kainat’ın bir sonraki yani beşinci katı “bilgi evrenleri” katıdır. Burada her şeyin
bilgisinin içinde oluğu kitap bulunur (mecazi anlamda kitap yok orada sadece enerji
alanları vardır). Burada Ezoterik Kainatın bütün sırlarının bilgisi vardır. Düşünceler katındaki bilgilerden farklı olarak burada
kainatı mutlak yasalarının dinamiklerinin yasalarının bilgisi bulunur. Bir sonraki yani
altıncı kat ise yaratıcı enerji katıdır. Bu evrenin matrikslerinden “Her şeyin” yaşam enerjisi üretilir. Buradan Ezoterik Kainata
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
171
dağıtılır. Buraya ulaşma imkanı bulan bir
üstat ise artık “olma” gücüne kavuşmuştur. Yani İsa Mesih gibi, ölülere can verip
diriltebilir. Ne kadar isterse o kadar yaşar. Ölmek istediğinde ölür, dirilmek istediğinde dirilir. Her ne istiyorsa o olur.
Bilinci, bir yaprak, bir toz parçası, bir ağaç dalı, bir kartal, bir melek (matriks alanlarda her ne varsa) o olma enerjisine sahip olur. Bu
evren ona “olma” enerjisi verir. Sonraki kat ise Tanrı katıdır. Bu katı Tanrının enerjisinin ve
yasalarının oluşturduğu matriks alandır. Burada “her şey” ve “TümAn’lar birbirine dönüştürür. Bütün Ezoterik Kainat içinde ne
varsa hepsi bu alada aynı anda hem yaratılmakta hem de yok edilmektedir. Mutlak
ve sonsuz dönüşüm ve döngü.Her şeyin ve bütün Ezoterik Kainatın tam ortasında ise bir nokta hacminde Tanrının kendisi vardır.
Şimdi de baştan başlayalım.
Tanrının Aynası Tanrı nokta olmayı yeterli görmektedir ta ki
bir aynada kendini görmek isteyene kadar. Tanrı noktaydı, nokta Alef’ti. Alef ilk noktaydı. “Ol” denildi ve Ezoterik Kainat oldu. Kainat bir
yasaya bağlandı. Tanrı enerjisi ile bir anda hepsi oldu. Tanrı içindekileri, bir noktanın
içindekileri genişletti ve yaydı. Orada kendine baktı, kendini gördü. Kendisi sonsuz enerji, sonsuz bilgi sonsuz hal, sonsuz düşünceydi.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
172
Bunları sonsuz sayıda noktalara dağıttı. İlk
nokta kendisiydi. Mutlak Bilinç. Son Nokta da Mutlak-Bilinç-Ben ve onun Avatar insan
içindeki RAA noktası oldu. Tanrının Aynası kadim bilgelik için muhteşem bir metafordur. Bir çok anlamsız ve
açıklanamaz gibi duran durumları AÇIK VE NET bir şekilde ortaya koyar. Tanrının bir nokta halinde bir AYNA yaratmak
dışında açıklanabilir bir sistem olamazdı. Yaratılan tek bir şey kendini konumladırmak
için kendini çoğaltmak durumundaydı. Tanrının bilinmek isteme arzusu………..aslında yine bir METAFORİK
ilahi bir bilginin izdüşümüdür. Bu durum başka nasıl açıklanabilirdi.
Bir başka gerçeklik de bu aleme düştüğü için SEMBOLLER üzerinden kendini tanımlamak zorunda kalır.
Tanrının aynası……….bilgisi…AYNA metaforu ile kadim bilgelik tarafından SEMBOLİZE edilmiştir. Sembolleştirmek ile enerji düşük
hale getirilmiştir. Oysa elbette İNSAN ZİHNİNİ üst düzeylere getirdikçe SEMBOLİZMDEN
uzaklaşır ve HAKİKAT bilgisine kelimeler ile değil…HALLER içinde girer ki o zaman AYNA metaforu ortadan kalkar.
İLK bilgi TANRI bilgisidir, görünemezlik alanında İNSAN GÖZÜNE görünür HALE
gelmiş olan her durum, kaçınılmaz olarak en düşük enerji halinde bulunmaktadır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
173
Enerji halinin değiştirilmesi ise insanın kendi
zihnini değiştirmesi ile gerçekleşir. Bundan dolayı METAFİZİK olmak bir çok EZOTERİK
kapıyı açmaktadır.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
174
SON SÖZ…..
Metafizik olmak, görünmez olanı görünür hale
getirmektir. Görünmezlik alemi Ezoterik kainattır. Görünmez olanı görünür hale getirmek METAFİZİK İNSANIN potansiyelleri
arasında olan bir HİKMETTİR. Kadim bilgelik, anlatımlar, sembolizasyon, betimleme ve tanımlama ve tamlamalar ile
HAKİKAT gerçekliğini anlatmaya çalışmış, bilgiyi İNSAN ORTALAMA AKLININ
anlayabileceği şekilde yeniden tasarlamıştır. Oysa bilginin size ulaştırılmakta ki amacı, bilgiyi olduğu hali ile almanız değildir.
Bilgiden İLHAM alarak kendi METAFİZİK gerçekliğinizi yakalamanız METAFİZİK için bir
amaçtır. Tanık olduklarınıza, başkaları tanık olamayacak, siz gördüğünüz için başkaları da
göremeyecek. Görünmezlik alanından size düşenler sizi beslerken sadece SONUÇLAR ortaya çıkacak.
Bilgelik…dinginlik…iç huzur ….gibi değerler bir METAFİZİKÇİNİN kazanılmış değerleri
olacaktır. Ezoterik Kainat…………İNSAN MİLLETİNİN……….mutluluk enerjisi
üzerinden……..YAŞAMA SEVİNCİ….kazanmasını istiyor….Ancak o
zaman…………Kainatlarının devamlılığı söz konusu olabilir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
175
Son gözlemci de artık var olmadığı zaman
KAİNATLAR DA KENDİ İÇLERİNE DÜŞECEK ve BİR NOKTA haline gelecektir.
O zaten bir NOKTA halindedir. Gözlemci olarak İNSAN onu sonsuz uzamda büyük bir MEKAN olarak gözlemlemektedir.
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
176
Yazar Hakkında
Mustafa Karnas, 1962 yılında İstanbul’da doğdu ve Suriçi’nin gizemli semtlerinden biri
olan Samatya’da büyüdü. Lise eğitimini İstanbul’da tamamladıktan sonra Avusturya’nın Viyana kentine giderek
gazetecilik eğitimi aldı. Avusturya’da, Türkekspres ve Der Türkische Reporter isimli Türkçe ve Almanca dillerinde
yayımlanan ve Avusturya’daki Türk göçmenlerine hitap eden gazeteleri
yayınlamanın yanı sıra, Avusturya’nın en büyük iki haber dergisi olan News ve Wiener dergileri için “Exclusive Reporter” olarak ses
getiren çeşitli araştırmalar ve röportajlar yaptı. Mustafa Karnas’ın Ezoterik (Gizil) Bilimlere
ilgisi 1979 yılında başladı. O dönemde çeşitli “metapsişik cemaatler” ile kurduğu ilişkilerin ardından, ilk kez 1983 yılında gittiği
Avusturya’da Ezoterik alanında özellikle Metafizik, Para-Psikoloji ve Okült alanlarında sertifika eğitimleri aldı.
Bilmenin “disiplinler arası bir çaba olması” gerektiğini düşündüğü için Mustafa Karnas
çeşitli bilimler konusunda incelemeler yaptı. Eğitim ve bilgi birikimleri; Tarih, Ezoterik Tarih, Dinler Tarihi, Genel Tarih, Psikoloji,
Sosyoloji, Sembol Bilim, Gösterge Bilim, Edebiyat ve Sinema üzerine şekillendi.
Mustafa Karnas, 1995 yılında Avusturya’dan Türkiye’ye döndü. Bir yandan gazetecilik mesleğini çeşitli sektörel dergiler yayınlayarak
CD-EKİTAP-NOETİK AKIL (14)-MUSTAFA KARNAS
177
sürdürdü, diğer yandan da Ezoterik araştırma
çalışmalarını sürdürdü. Mustafa Karnas, son dönemlerde çalışmalarını
ağırlıklı olarak “Aklın Sırları” konusunun araştırmalarına verdi. Dünyada ilk kez “Korteks İrade” kavramını
ortaya atarak, bu kavram üzerinden “Aklın Şifreleri”ni çözme çabalarına girişti. Noetik Bilim üzerine Türkiye’de ilk kez kitap yazan ve
geleceğin bilim dallarından biri olan Omnoloji konusunda da çalışarak Noetik ve Omnoloji
bilimlerin esaslarını birleştirerek yeni okumalar yapan Mustafa Karnas, Ezoterik konusunda da ciddi çalışmalar yapmaktadır.
İngilizce ve Almanca bilen Mustafa Karnas, aynı zamanda Art Goetia (Gizem Bilim) ile Art
Paulina (Melek Bilim) konularında da çalışmalar yapmaktadır. 2001 yılında yoğun olarak yazmaya yönelen
Mustafa Karnas, çeşitli sinema filmi senaryoları, romanlar, öyküler, araştırma ve Kişisel Dönüşüm kitapları yayınlamıştır.