buzyeli vadisi serisi - 2 - g¼m¼ damarlar± - r. a. salvatore

474

Upload: others

Post on 11-Sep-2021

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore
Page 2: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Buzyeli Vadisi

Cilt2

Gümüş Damarları

R. A. Salvatore

Page 3: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kutsal mağaralar ve oyuklar kazdık Düşman goblinleri sığmezarlara gömdük

Bugün daha yeni başladı işimiz Gümüş damarların aktığımadenlerde

Taşın altında metal ışıldar Meşaleler gümüş damarlarüstünde parlar

Casus güneşin gözlerinin ötesinde Gümüş damarlarınaktığı madenlerde

Çekiçler saf mithril üzerinde çınlar Evvel zaman içindekicüce madenlerinde

Bir ustanın işi asla bitmez Gümüş derlerin aktığımadenlerde

Övgü sunarız cüce tanrılarına

Sığ mezara koyarız başka bir ork daha

İşimiz yeni başladı biliyoruz

Gümüş derlerin aktığı diyarda

Page 4: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

BAŞLANGIÇ

Gölge ejderhası, karanlık bir yerde, karanlık bir tahtınüzerine tünemiş oturuyordu. Pek büyük bir ejder değildi, amabeterin beteriydi. Varlığı sadece karanlıktan oluşuyordu;pençeleri binlerce cinayetle aşınmış kılıçlardı; ağzı daimakurbanlarının kanıyla sıcaktı; kara nefesi umutsuzluktu.

Dayanıklı pulları bir kuzgun postu gibiydi. Rengi o kadarzengin bir siyahtı ki ışıldıyordu. Duygusuz bir canavar içinoldukça parlak ve aldatıcı güzellikte bir görünümdü. Buyruğualtındakiler ona Kasvetparıltısı adım takmıştı ve kendisinesonsuz hürmet ederlerdi.

Her ejderhanın yaptığı gibi, yüzyılların akışı içinde güçtoplayan Kasvetparıltısı, kanatlarım sırtına katlamıştı ve hiçkıpırdamıyordu, tabii kendisine sunulan bir kurbanı yutmakya da küstah bir yer altı sakinini cezalandırmak dışında. Buyeri emniyete almak için üzerine düşeni yapmış,müttefikleriyle yüzleşmeyi bekleyen cüce ordusunun büyükkısmını bozguna uğratmıştı.

O gün ejderha ne kadar da iyi bir ziyafet çekmişti!Cücelerin postları sert ve kaslıydı, ama ustura gibi dişlerledolu ağzı, böyle bir yemekle kolayca başa çıkmıştı.

Ve şimdi bütün işi ejderhanın köleleri yapıyor, ona yemekgetiriyor ve her isteğiyle ilgileniyorlardı. Ejderhanın gücüneyine ihtiyaç duyacakları gün elbette gelecekti veKasvetparıltısı o zaman hazır olacaktı. Altında duran, yağmahazinelerden oluşmuş geniş yığın, ejderhanın gücünüateşliyordu. Ve bu konuda Kasvetparıltısı'yla kendi türünden

Page 5: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

hiçbiri boy ölçüşemezdi. En zengin kralların dahi hayallerininötesinde bir hazineye sahipti.

Ve sadık bir kalabalık gruba hükmediyordu, karanlıkejderhasının gönüllü kölelerine.

Buzyeli Vadisi'ne adını veren ayaz rüzgar kulaklarınafısıldıyor, aralıksız iniltisi dört arkadaşın genelde neşeyleettikleri muhabbeti imkansız kılıyordu. Çorak tundra boyuncabatıya doğru gidiyorlardı ve her zaman olduğu gibi, doğudangelen rüzgar arkalarından esiyor, sıkı tempolu yürüyüşlerinidaha da hızlandırıyordu.

Yürüyüş tavırları ve kararlı adımları, yeni başladıklarıarayışa duydukları hevesi yansıtıyordu. Ama maceracılarınher birinin yüz ifadesi, yolculuğa farklı bir bakış açısınasahipti.

Cüce Bruenor Battlehammer, belinin üzerinde öne doğrugöğsünü çıkartmıştı, tıknaz bacakları güçlü bir şekilde yerebasıyordu ve sivri burnu, sallanan kızıl sakalarının üzerindendışarı doğru fırlamıştı. En önden o gidiyordu. Bacakları vesakalları sayılmazsa, taştan bir heykel gibiydi. Çentiklerledolu baltasını sertçe önünde, boğumlu ellerinde tutuyordu.Köpüklü bira kupası sancağıyla süslenmiş kalkanı, fazlasıyladolu olan sırt çantasının üzerine sıkıca asılıydı. Ve kafasındaise, bir sürü eziği olan boynuzlu bir miğfer vardı. Ne sağınane de soluna dönüyordu. Gözleri yoldan hiç ayrılmıyor venadiren kırpışıyordu. Bruenor bu geziyi, BattlehamınerKlanı'nın kadim anayurdunu bulmak için düzenlemişti veçocukluğunun gümüşi salonları yüzlerce mil uzakta olsa bile,

Page 6: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

uzun zamandır aradığı hedefi açıkça gören birinin coşkusuylayürüyordu.

Bruenor'un yanındaki koca barbar da çok heyecanlıydı.Wulfgar cücenin yanında zarifçe yürüyor, uzun bacaklarınınattığı koca adımlarla cücenin hızlı yürüyüş temposunakolayca yetişiyordu. Barbarda tetikteymiş gibi bir hava vardı,tıpkı kısa dizginlere vurulmuş delifişek bir at gibi. Donukgözlerinde, en az Bruenor'unkiler kadar maceraya aç alevlerparlıyordu. Ama cücenin aksine, Wulfgar'ın bakışlarıönlerindeki uzun ve dümdüz yola kilitlenmemişti. Engindünyayı gezip görmek için ilk kez yolculuğa çıkmış genç biradamdı o. Sürekli etrafına bakmıyor, yer şekillerininsunabileceği her türlü manzara ve duyumu adeta emiyordu.

Maceralarında onlara yardımcı olmak, aynı zamanda kendidünyasının ufuklarını genişletmek için dostlarına katılmıştı.Genç yaşamının tamamı Buzyeli Vadisi'nin tecrit edici doğalsınırları içinde geçmiş, deneyimlerini, barbar kabiletoplumunun ve sınır komşusu On-Kasaba halkının eskitöreleriyle kısıtlamıştı.

Dışarıda daha fazlası vardı, Wulfgar bunu biliyordu. Vebunlardan elinden geldiğince fazlasını yakalamaya niyetliydi.

Wulfgar’ın yanında usulca yürüyen pelerinli suret, DrizztDo'Urden, bu işle daha az ilgiliydi. Akıcı yürüyüş biçimionun elf ırkından olduğunu gösteriyordu, ama aşağı doğruçekilmiş kukuletası başka şeyleri de açık ediyordu. Drizzt birdrow, yani bir kara elfti. Işıksız yeraltı dünyasının birsakiniydi. Irkını reddederek yüzeyde birkaç yıl geçirmişti,

Page 7: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

fakat halkının kalıtsal özelliği olan güneşten rahatsız olmagerçeğinden kaçamayacağım anlamıştı.

Ve böylece kukuletasının gölgesi içinde başını öne eğmişti.Adımları kayıtsız, hatta bıkkındı. Bu yolculuk, onunvarlığının sürüp gidişi, hayat boyu uzayan bir serüvendizisinin yalnızca bir diğer macerasıydı. Karanlık şehirMenzoberranzan'daki halkını reddeden Drizzt Do'Urden, birgöçebenin önünde uzanan yolu gönüllü olarak kabul etmişti.Yüzeydeki hiçbir yerde tam anlamıyla kabul görmeyeceğinibiliyordu. Halkının şöhreti, en hoşgörülü toplumların bilekabul edemeyeceği kadar kötüydü (ve hakkıyla kazanılmıştı.)Şimdi yollar onun yuvasıydı; sevmeye başlayabileceği biryerden kovulmanın vereceği yürek sancılarından sakınmakiçin, sürekli olarak seyahat halindeydi.

On-Kasaba onun için geçici bir sığmak olmuştu. Mahzunbozkır yerleşimi, büyük miktarda hayduda ve toplum dışıkimseye yuvalık ediyordu. Drizzt açıktan açığa hoşkarşılanmasa bile, kasabaların sınır muhafızı olarak zorluklakazandığı ün, toplumdan birçok kimsenin ona azıcık saygı vemüsamaha göstermesini sağlamıştı. Fakat Bruenor onu gerçekbir dost addediyordu. Tanındığı toprakların sınırları dışınaçıktığı zaman karşılaşacağı tepkiler ve göreceği muamele hiçde medeni olmayacak olsa bile, Drizzt uzun ve zoryolculuğunda cüceye gönüllü olarak katılmıştı.

Drizzt, sık sık grubun dördüncü üyesini kontrol etmek içinon metre geriye gidiyordu. Üfleyip püfleyen buçukluk Regis,yollar için fazlasıyla geniş olan göbeği ve cücenin piston gibiadımlarıyla boy ölçüşemeyecek kadar kısa bacaklarıylagrubun artçısı halindeydi (ve buna hiç de gönüllü değildi.)

Page 8: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bryn Shandefdaki saray gibi evinde, sefa içinde geçirdiği lüksayların bedelini şimdi ödeyen Regis, onu yola çıkaran kötüşansa sövüp duruyordu. En büyük sevdası konfor içindeyaşamaktı. Kahramanlık düşleri kurarak ilk kılıcını savurangenç bir oğlan çocuğu kadar gayretli bir şekilde, yemek yemeve uyuma sanatlarını mükemmelleştirmekteydi. Buçukluk,yolda onlara katıldığı vakit, arkadaşları gerçekten de şaşırıpkalmış, ama onu yanlarına almaktan memnuniyetduymuşlardı. Hatta kadim anayurdunu yeniden görmek içingözü dönmüş olan Bruenor bile arayı Regis'in yetişemeyeceğikadar açmamaya dikkat ediyordu.

Regis fiziksel sınırları kesinlikle zorluyor ve alışılagelmişşikayetlerini de etmiyordu. Gözleri önlerindeki yolakilitlenmiş yol arkadaşlarının aksine, o sürekli olarakomzunun üzerinden geriye, yolculuğa katılmak için gizemlibir şekilde terk ettiği yuvasına, On-Kasaba'ya doğrubakıyordu.

Drizzt bunu ilgiyle fark etti.

Regis bir şeyden kaçıyordu.

Yol arkadaşları, batıya giden rotalarını birkaç günlüğünetakip ettiler. Güneylerinde sivri uçlu dağların, yani DünyanınOmurgası'nın karla kaplı zirveleri yollarına paralel bir şekildeuzanıyordu. Bu mevki, Buzyeli Vadisi'nin güney sınırını teşkilediyordu ve yol arkadaşları sonunu görebilmek için yolugözlemekteydiler. En kuzeydeki tepeler de yok olduğunda,güneye doğru uzanan, denizle dağlar arasında kalan, vadidentamamen ayrılıp sahil şehri Luskan'a kadar giden son yüzmillik düzlüğe çıktılar.

Page 9: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Her sabah güneş doğmadan evvel çıktıkları yolda, günbatımımn son pembe ışıklarına kadar seyahat ediyor, sonraayaz rüzgar buz gibi gece vakti tavrım takınmadan evvelellerinde bulunan son şansı değerlendirip kamp yapıyorlardı.

Daha sonra, şafaktan önce yine yola koyuluyorlardı. Herbiri kendi düşünceleri ve kendi korkularının münzeviliğiiçinde ilerliyordu.

Doğu rüzgarının sonsuz uğultusu dışında sessiz geçen biryolculuktu.

KITAP 1

ARAYIŞLAR

1. SIRTLARINDAKI BIR HANÇER

Adam, perdeli pencerelerden dışarı pek az ışık sızıyor olsada pelerinine iyice bürünmüştü. Çünkü bu onun yaşambiçimiydi; gizlilik ve yalnızlık. Kiralık katilin usulü.

Diğer kimseler güneş ışığının ve komşularını görebilmenintadını çıkartarak yaşamlarını sürdüre dursun, Artemis Entrerigölgelere sığınmıştı. Gözlerinin genişlemiş bebekleri, en songörevini başarıyla tamamlamak için yürüyeceği dar patikayaodaklanmıştı.

Page 10: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

O tam anlamıyla bir profesyoneldi. Muhtemelen,Diyarlarda bu karanlık sanatı icra etme konusunda en ustaolan kimseydi ve eğer avının kokusunu bir kez alırsa, kurbanıelinden asla kaçamazdı. Bu nedenle kiralık katil, BuzyeliVadisi'nin çorak topraklarındaki on yerleşim birimininbaşkenti Bryn Shander'da bomboş bulduğu evden hiçrahatsızlık duymamıştı. Entreri, buçukluğun On-Kasaba'dansıvıştığından şüpheleniyordu. Ama bu hiç sorun değildi. Eğerbu buçukluk, bin milden daha fazla mesafe güneydekiCalimport'tan buraya kadar aradığı buçukluğun ta kendisiyse,katil şimdiye kadar umabileceğinden çok daha iyi bir ilerlemekaydetmiş demekti. Hedefi ondan sadece iki haftalık mesafeönde olacaktı ve o da, yoldaki bütün izleri taze bulacaktı.

Entreri evin içinde sessizce dolaştı. Buçukluğun buradakiyaşamının ipuçlarını, önüne geçilemez karşılaşmaları için onahazırlık sağlayacak ayrıntıları arıyordu. Her odada birkarmaşayla karşı karşıya kalıyordu buçukluk aceleyleayrılmıştı, muhtemelen katilin yaklaştığından haberdarolmuştu. Entreri bunu iyiye işaret olarak değerlendirdi. Bubuçukluk Regis'in gerçekten de, yıllar önce güney şehrindePook Paşa'ya hizmet eden Regis ile aynı kişi olduğuhakkındaki şüpheleri artmıştı.

Kiralık katil, buçukluğun takip edildiğini bilmesidüşüncesiyle şeytanca gülümsedi. Entreri kendi iz sürmebecerisini, kurbanının saklanma yeteneğine göre hazırlarken,bu unsur, takibin zorluğunu ve heyecanını daha daarttırıyordu. Ama sonuç tahmin edilebilirdi. Entreri bunubiliyordu, çünkü korkmuş bir kimse hiç şaşmaz bir şekildeölümcül bir hata yapardı.

Page 11: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kiralık katil aradığı şeyi ana yatak odasındaki bir yazımasasının çekmecesinde buldu. Aceleyle kaçan Regis, gerçekkimliğini gizlemek gibi önlemler almayı ihmal etmişti. Entreribulduğu küçük yüzüğü parlayan gözlerine doğru kaldırdı.Regis'in, Pook Paşa'mn Calimport'taki hırsızlar loncasına üyeolduğunu açık bir şekilde beyan eden işaretleri inceledi.Entreri yumruğunu yüzüğün üzerine kapadı ve yüzündekişeytani gülümseme genişledi.

"Seni buldum, küçük hırsız," diye güldü odanın boşluğunadoğru. "Kaderin bağlandı artık. Kaçacak bir yerin kalmadı!"

Saray gibi evin ön kapısındaki bir anahtar sesi büyükmerdivenli holde yankılandığı zaman, adamın yüzündekiifade bir anda değişip tetikte bir hal aldı. Yüzüğü kemerindekikeseye koydu ve ölüm kadar sessiz bir şekilde, merdivenin enüstündeki ağır tırabzanlarının gölgelerine süzülüverdi.

Geniş çifte kapı sonuna kadar açıldı ve bir adam ile gençbir kadın, arkalarında iki cüceyle beraber sundurmadan içerigirdi. Entreri adamı tanıyordu, Bryn Shander sözcüsü Cassiusidi. Burası bir zamanlar onun eviydi. Ama birkaç ay evvel,şeytani büyücü Akar Kessell ve onun goblin tebaasına karşıkasabanın verdiği savaş sırasında sergilediği kahramancaişlerden dolayı Regis'e hibe edilmişti.

Entreri diğer insanı da daha önce görmüştü, fakat henüzonun Regis ile olan bağlantısını çözemiyordu. Bu uzakyerleşim biriminde güzel kadınlar nadiren bulunurdu ve bugenç kadın gerçekten de bir istisnaydı. Parlak kestane rengibukleler, neşeyle omuzlarında hopluyordu; koyu mavi

Page 12: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

gözlerindeki şiddetli kıvılcımlar, her erkeği çaresizcederinliklerine bağlamaya yetecek gibiydi.

Kiralık katilin öğrendiğine göre kızın adı Cattibrie idi.Şehrin kuzeyindeki vadide cücelerle beraber yaşıyordu.Özelikle de, on iki yıl evvel bir goblin kabilesi kızı yetimbıraktığında onu evlat edinen, cüce klanı lideri Bruenor ileçok yakınlardı.

Bu değerli bir karşılaşma olabilir, diye düşüncelere dalanEntreri, aşağıda geçen muhabbeti duyabilmek için tırabzandireklerine doğru kulağını eğdi.

"Sadece bir haftadır yok!" diye karşı çıktı Cattibrie.

"Bir hafta geçti ve ses seda çıkmadı," diye yapıştırdı cevabıCassius, sinirleri bariz bozuk bir halde. "Benim güzel evimiboş ve

korunmasız bıraktı. Birkaç gün evvel geldiğimde ön kapıkilitli bile değildi!"

"Evi Regis'e sen verdin," diye hatırlattı adama Cattibrie.

"Ödünç olarak!" diye gürledi Cassius, fakat bu ev gerçektende bir hediyeydi. Sözcü, bu malikanenin, yani Mirabar'ınkuzeyinde bulunan en büyük evin anahtarını Regis'e verdiğinehemen oracıkta pişman oldu. Cassius geçmişe bakıncaanlıyordu ki, goblinlere karşı kazandıkları muhteşem zaferincoşkusuna kapılmıştı. Ayrıca Regis'iıı, adı çıkmış yakut süsünhipnotize edici güçlerini kullanarak onun bu hislerini bir adımdaha öteye taşıdığından şüpheleniyordu.

Page 13: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ikna edici buçukluk tarafından kandırılan diğer herkes gibi,Cassius da vuku bulan hadiseleri değişik bir bakış açısındangörmeye başlamıştı. Bu bakış açısı Regis'in aleyhineydi.

"Her ne isim takarsan tak," dedi Cattibrie, "Regis'in bu eviterk edip gittiğine karar vermek için o kadar aceleetmemelisin."

Sözcünün yüzü hiddetle kızardı. "Her şey bugün dışarıçıkartılacak!" diye talep etti. "Listemi aldınız. Buçukluğunbütün eşyalarının evimden çıkmasını istiyorum! Yarındöndüğümde burada kalan her eşya, mülkiyet haklarına görebenim olacak! Ve sizi uyarırım, benim mallarımın herhangibiri kayıp olur ya da hasar görürse sizden yüksek miktardatazminat alırım!" Topuğunun üzerinde döndü ve kapıdandışarı fırtına gibi çıktı.

"Epey tepesi atmış," diye kıkırdadı cücelerden biri olanFender Mallot. "Dostları, Regis'inkilerden çok sadakattenhiddete çark eden birini asla görmedim!"

Cattibrie kafasını sallayarak Fender'in bu gözlemiylehemfikir oldu. Regis'in büyülü tılsımlarla oynadığını veetrafındakilerle yaşadığı bu paradoksal ilişkilerin, uğraştığışeyin talihsiz yan etkileri olduğunu biliyordu.

"Drizzt ve Bruenor ile mi gitmiştir sence?" diye sorduFender. Merdivenlerin tepesinde Entreri tedirginliklekıpırdandı.

"Hiç şüphe yok," diye yanıtladı Cattibrie. "Bütün kışboyunca Mithril Salonu arayışı için onlara katılmasını isteyip

Page 14: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

durdular ve Wulfgar’ın da onlara katılması, baskılarına şüphegötürmez bir şekilde güç kazandırdı."

"O zaman minik kişi Luskan'a yarı mesafede ya da dahayakındadır," diye mantık yürüttü Fender. "Ve Cassius da evinigeri istemekte haklıdır."

"Öyleyse eşyaları toplamaya başlayalım," dedi Cattibrie."Regis'in eşyalarından eklenecek servet olmasa da Cassius'unyeterince malı mülkü var zaten."

Entreri tırabzanlara geri yaslandı. Mithril Salonu ismi onayabancıydı, ama Luskan'a giden yolu gayet iyi biliyordu.Liman şehrine varmadan evvel onları yakalayıpyakalayamayacağını merak ederek tekrar sırıttı.

Fakat öncelikle, hala burada edinilebilecek değerli bilgilerolabileceğini biliyordu. Cattibrie ve cüceler, buçukluğuneşyalarını toplama işine giriştiler. Ve onlar odadan odayadolaştıkça, Artemis Entreri'nin kara gölgesi ölüm kadar sessizbir şekilde tepelerinde süzüldü. Onun varlığından hiçşüphelenmediler. Perdelerdeki hafif dalgalanmaların pencerekenarlarından sızan hava akımlarından başka bir şeyolduğunu tahmin edemediler, ya da bir sandalyenin ardındakigölgenin orantısız bir şekilde uzun olduğunu göremediler.

Adam, onların bütün konuşmalarını duyabilecek kadaryakında durmayı başardı ve Cattibrie ile cüceler, dörtmaceracının Mithril Salonu'na doğru çıktıkları yolculuktanbaşka pek az şey konuştular. Ama Entreri bu gayretlerisonucunda az şey öğrenebilmişti. Buçukluğun meşhur yolarkadaşlarını zaten biliyordu On-Kasaba'daki herkes onlar

Page 15: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

hakkında konuşuyordu: Diyarların derinlerinde yaşayan karatenli halkını reddedip Buzyeli Vadisi arazisindeki davetsizmisafirlere karşı On-Kasaba sınırlarında yalnız bir muhafızolarak dolaşan kaçak drow elfi Drizzt Do'Urden hakkında;Kelvin Yığını'nın dibindeki vadide yaşayan cüce klanının sertlideri Bruenor Battlehammer hakkında; ve en çok da, Bruenortarafından tutsak edilip yetiştirilen, vadinin vahşi kabileleriylebirlikte On-Kasaba'yı goblin ordusuna karşı korumak için geridönen ve bütün Buzyeli Vadisi insanları arasında bir ateşkesantlaşması kurtuluşa giden ve dahil olan herkesin hayatımzenginleştirmeyi vaat eden bir antlaşma hazırlayan Wulfgarhakkında, hikayeler almış başını gidiyordu.

"Görünüşe bakılırsa kendini çetin müttefiklerle kuşatmışsınbuçukluk," diye düşüncelere daldı Entreri, Cattibrie vecüceler bitişikteki bir odaya geçerlerken geniş bir koltuğunarkasına yaslanarak. "Sana pek az yardımları dokunabilir. Senbenimsin!"

Cattibrie ve cüceler bir saate yakın süre çalışıp, çoğunluklagiysi ihtiva eden iki geniş çuval doldurdular. Cattibrie,Kessell ve goblinlerine karşı sergilediği meşhurkahramanlıklardan sonra Regis'in istiflediği mallar karşısındaşaşkınlığa uğradı çoğu minnettar vatandaşlardan gelenhediyelerdi. Buçukluğun konfora duyduğu sevgiden gayethaberdar olan kız, diğerleriyle beraber yola koyulmaya onuneyin ittiğini merak etti. Ama kızı gerçekten şaşırtan şey,Regis'in mallarının en azından birazını yanlarında taşımalarıiçin hamallar tutmamış olmasıydı. Ve malikane içindedolaştıkça bulduğu her hazineyle birlikte bütün bu, aceleyleve aniden gitme işinden daha da fazla rahatsız olmaya başladı.

Page 16: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bu Regis'in kişiliğine oldukça ters bir şeydi. Düşünüp dehenüz bulamadığı başka bir ayrıntı, eksik bir unsur olmalıydı.

"Pekala, taşıyabileceğimizden fazlasını topladık ve zatençok fazla eşya var!" diye ilan etti Fender, güçlü kuvvetliomzuna bir bohça atarak. "Geri kalanım tasnif etmesi içinCassius'a bırakalım derim ben!"

"Bu eşyalardan herhangi biri üzerinde hak iddia etmezevkini Cassius'a tattırmayacağım," diye karşılık verdiCattibrie. "Hala bulunabilecek değerli nesneler olabilir. İkinizbu çuvalları handaki odalarımıza geri götürün. Ben buradaişimi bitiririm."

"Ah, Cassius'a karşı fazlasıyla iyi davranıyorsun," diyehomurdandı Fender. "Brueııor onu, sahip olduğu şeylerisaymaktan büyük zevk alan bir adam olarak doğru tahliletmiş!"

"Adil ol Fender Mallot," diye sertçe karşılık verdi Cattibrie,cücenin fikrine katılan gülümsemesi, sesindeki her türlüsertliği yalanladığı halde. "Cassius savaşta kasabalara oldukçaiyi hizmet etti ve Bryn Shander halkı için de iyi bir lider oldu.Benim kadar iyi biliyorsun ki, insanların tepelerini attırmakkonusunda Regis'in özel bir yeteneği var!"

Fender kıkırdayarak onun fikrine katıldı. "Bütün o,istediğini alma yolları sayesinde, minik kişi ardında bir veyaiki tabur tepesi atmış kurban bıraktı!" Diğer cücenin omzunayavaşça vurdu ve ikisi ana kapıya doğru ilerlediler.

Page 17: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Sakın geç kalma, küçük kız," diye Cattibrie'a seslendiFender. "Madenlere geri döneceğiz. Yarından geçi olmaz!"

"Çok fazla telaşlısın Fender Mallot!" dedi Cattibrie gülerek.

Entreri bu son muhabbeti tekrar düşündü ve yüzündeyeniden kocaman bir gülümseme belirdi. Büyülü tılsımlarınsonuçlarını biliyordu. Fender'in bahsettiği "tepesi atmışkurbanlar," Pook

Paşa'nın Calimport'ta kandırdığı insanları birebirtanımlıyordu. Yakut süs tarafından büyülenen kimseleri.

Çifte kapılar güm diye kapandı. Cattibrie koca evde tekBaşındaydı ya da öyle olduğunu sanıyordu.

Hala Regis'in alışılmadık kayboluşuna kafa yormaktaydı.Bir şeylerin yanlış olduğu, bu yapbozda bir parçanın kayıpolduhakkındaki şüpheleri arttı. Hatta bu evin içinde de birşeylerin yanlış olduğu hissine kapıldı.

Cattibrie aniden etrafındaki her ses ve gölgeye dikkat etti.Sarkaçlı bir saatin tiktakları. Açık bir pencere önünde,çalışma masasının üzerinde duran kağıtların uçuşma sesleri.Perdelerin hışırtısı. Ahşap duvarlar arasından süzülerek gidenbir farenin tıpırtıları

Gözleri aniden perdelere doğru döndü, en sonhareketlerinden beri hala yavaşça sallanıyorlardı. Bu,penceredeki bir çatlaktan sızan hava akımı olabilirdi, amatehlikeyi sezen genç kadın öyle

Page 18: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

olmadığından şüpheleniyordu. Refleksif olarak yereçömeldi ve elindeki hançere uzandı, perdelerin birkaç metreyanındaki kapı aralığına doğru ilerledi.

Entreri çabuk davrandı. Cattibrie'dan hala bir şeyleröğrenilebileceğini tahmin ediyordu ve cücelerin ayrılışıylaönüne çıkan fırsatı geri tepmeye hiç niyeti yoktu. Saldırmakiçin en elverişli pozisyonu almıştı ve şimdi kapının üzerinde,tünediği dar yerdeyken, pencere eşiğinde duran bir kedi kadardengede bekliyordu. Hançeri elinin içinde rahatça döndürerekkızın yaklaşışını dinledi.

Cattibrie, kapı eşiğine vardığı anda tehlikeyi sezdi veyanına inen kara sureti gördü. Ama tepkisi ne kadar hızlıolursa olsun soğuk bir elin ince parmakları ağzının üzerinekapanıp çığlığını boğduğunda ve elmaslı hançerin ustura gibiucu boğazında küçük bir çizik açtığında, daha kendihançerinin ancak yarısını kınından çıkarabilmişti.

Afallamış ve şoka uğramıştı. Daha evvel böylesine hızlıhareket eden bir adam görmemişti ve Entreri'nin saldırısınınölümcül mükemmelliği kızın cesaretini kırmıştı. Adamınkaslarında hasıl olan ani bir gerginlik, eğer silahını çekmekteısrar ederse onu kullanamadan çok önce öleceğini kıza teminetti. Kabzayı bıraktı ve direnmek için başka bir hareketyapmadı.

Adam onu kolayca yerden kaldırıp bir sandalyeninüzerioturttuğunda, onun gücü kuvveti de kızı şaşkınlığauğrattı.

Page 19: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ufak tefek bir adamdı, bir elf gibi incecikti ve taş çatlasakızın boyundaydı. Ama sıkı bedenindeki her kas, dövüşünustalığı için en iyi biçimde geliştirilmişti. Adamda, kudret vesarsılmaz özgüvenle dolu bir hava vardı. Cattibrie'ıncesaretini bu da kırıyordu, çünkü taşkın bir gencin toy kendinibeğenmişliği değildi bu. Binlerce dövüş görüp geçirmiş amahiç yenilmemiş birinin üstün, soğukkanlı edasıydı.

Adam onu hızla sandalyeye bağlarken, Cattibrie'ın gözleriEntreri'nin yüzünden hiç ayrılmadı. Çarpıcı elmacıkkemikleri, güçlü çene yapısı ve düz kesim, kuzgun karasısaçları sayesinde, sivri yüz hatları daha da keskinleşiyordu.Yüzünü koyulaştıran pis sakal ne kadar tıraş edilirse edilsin,sanki çehresi hiç aydınlanmayacaknıış gibiydi. Fakat hiç debakımsız değildi. Adam tepeden tırnağa kontrollüydü.Cattibrie onun yakışıklı olduğunu bile düşünebilirdi, gözlerihariç tabii.

Kurşuni gözlerinde hiçbir kıvılcım yoktu. Yaşamsız,herhangi bir şefkat ya da insanlık duygusundan yoksungözler, bu adamın yalnızca bir ölüm aletinden başka hiçbirşey olmadığını belli ediyordu.

"Benden ne istiyorsun?" diye sordu Cattibrie, cesaretinitoplayabildiğinde.

Entreri, kızın yüzüne acı verici bir tokat atarak cevap verdi."Yakut süs!" dedi aniden. "Buçukluk hala yakut süsü taşıyormu?"

Cattibrie gözlerinden sızmakta olan yaşlan zaptetmeyeçalıştı. Şoka uğramış ve hazırlıksız yakalanmıştı. Adamın

Page 20: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sorusuna hemen cevap veremedi.

Elmaslı hançer gözlerinin önünde parladı ve yavaşçayüzünün çevresinde gezinmeye başladı.

"Fazla zamanım yok," diye belirtti Entreri tatsızca."Bilmem gereken şeyleri bana söyleyeceksin. Cevap vermenne kadar uzun sürerse, hissedeceğin acı o kadar fazla olur."

Sözleri soğukkanlıydı ve dürüstlükle söylenmişti.

Bruenor'un gözetimi altında eğitilmiş olan Cattibrie'ın bilecesareti kırıldı. Daha evvel goblinlerle, hatta bir keresindeiğrenç bir trolle yüzleşmiş ve onları mağlup etmişti, fakat busoğukkanlı katil ödünü patlatıyordu. Cevap vermeye çalıştı,ama titreyen çenesi tek bir söz söylemesine bile izin vermedi.

Hançer yemden parıldadı.

"Regis süsü taşıyor!" diye feryat etti Cattibrie, her ikiyanağından aşağı bir çift gözyaşı süzülürken.

Entreri kafasını salladı ve hafifçe gülümsedi. "Kara elf,cüce ve barbarla birlikte," dedi doğruya doğru bir şekilde. "VeLuskan'a gidiyorlar. Ve oradan sonra Mithril Salonu denilenbir yere. Bana Mithril Salonu'nu anlat, tatlı kız." Bıçağınkeskin yüzünü kendi yanağına sürttü, silahın kaliteli usturası,küçük bir kıl tanesini temizledi. "Nerede bulunur?"

Cattibrie, cevap veremezse muhtemelen hayatının sonaereceğini anladı. "B-ben bilmiyorum," diye kekeledi cesurca,Bruenor'un ona öğretmiş olduğu disiplini biraz geri

Page 21: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kazanarak. Fakat gözleri ölümcül bıçağın parıltısından hiçayrılmadı.

"Ne yazık," diye yanıtladı Entreri. "Böyle güzel bir yüze..."

"Lütfen," dedi Cattibrie, kendine doğru yaklaşan hançerkarşısında elinden geldiğince sakin olmaya çalışarak. "Kimseyerini bilmiyor! Hatta Bruenor bile! Amacı orayı bulmak."

Bıçak aniden durdu ve Entreri kafasını yana doğrudöndürdü. Gözleri kısılmıştı, bütün kasları gergin vetetikteydi.

Cattibrie kapı tokmağının dönüş sesini duymamıştı, amaFertder Mallot'un derin sesinin koridor boyunca yankılanışı,katilin hareketlerinin nedenini açıklıyordu.

"Pekala, neredesin bakalım kızım?"

Cattibrie kendi hayatını boş vererek, "Kaçın!" diyehaykırmaya çalıştı. Ama Entreri'nin elinin tersiyle, hızlasavurduğu tokat onu sersemletti ve kelimenin anlaşılamaz birhomurtu halinde çıkmasını sağladı.

Kafası yana doğru yatarken, ellerinde savaş baltalarıylaiçeri giren Fender ve Grollo'ya bakışlarını odaklamayıbaşardı. Entreri, bir elinde elmaslı hançeri, diğerinde süvarikılıcıyla onları karşılamak için hazır bekliyordu.

Bir anlığına Cattibrie neşeyle dolmuştu. On-Kasabacüceleri sert savaşçılardan oluşan demir yumruklu bir

Page 22: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

taburdu, Fender'in savaş becerisi bütün klan arasında sadeceBruenor'dan bir sonra gelirdi.

Ama sonra cücelerin kiminle karşı karşıya olduğunuhatırladı. Cücelerin bariz avantajına rağmen kızın bütünumutları uçup gitti. Kiralık katilin gözle takip edilemezhareketlerine ve attığı darbelerin mükemmelliğine tanıkolmuştu.

Boğazında düğümlenen tiksinti yüzünden, kaçmaları içincücelere haykıramadı.

Önlerinde duran adamın dehşetini biliyor olsalardı dahi,Fender ve Grollo kaçmazdı. Hiddet cücelerin gözünü öyle birkör ederdi ki kişisel güvenliklerini düşünmezlerdi. Bu ikisi,sevgili Cattibrie'lar ımn bir sandalyeye bağlandığınıgördüklerinde, Entreri'ye içgüdüsel olarak saldırdılar.

Dizginlenemez bir öfkeyle başlattıkları ilk saldırıda,harcadıkları gücün her bir zerresiyle kükrediler. Entreri isetam tersine, yavaşça harekete geçti. Bir tempo tutturdu vehareketlerindeki mükemmel akıcılığın, kendi devinirliğinikazanmasına izin verdi. Arada sırada, o vahşi baltasavuruşlarını karşılamakta ya da onlardan kaçmakta güçlükçektiği de oldu. Bazıları hedefi sadece bir parmak mesafeylekaçırdı ve bu yakın darbeler Fender ile Grollo'yu daha dakörükledi.

Dostları baskıyı arttırıyor olsa bile, Cattibrie başlarınındertte olduğunu biliyordu. Elmaslı hançeri ve süvari kılıcınıkullanırken Entreri'nin hareketleri o kadar bütün vemükemmeldi ki, elleri sanki birbirileriyle konuşup

Page 23: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

anlaşıyormuş gibiydi. Ayaklarının eş zamanlı hareketleri,dövüş boyunca onu tam bir dengede tutuyordu. Adamındövüşü; kenara çekilmelerden, savuşturmalardan ve karşısaldırılardan oluşan bir danstı.

Adamın dövüşü ölüm dansıydı.

Cattibrie bunu daha önce görmüştü. Buzyeli Vadisi'ndeki enkaliteli kılıç adamının taktikleriyle birebirdi. Drizzt Do'Urdenile olan benzerliği fark etmek kaçınılmazdı; ikisinin zarafetdolu hareketleri, vücutlarının her kısmının uyum içindeçalışması o kadar çok birbirine benziyordu ki.

Ama aralarında bariz bir farklılık, bu dansın havasıminceden inceye değiştiren bir ahlaki değer karşıtlığı vardı.

Drow kolcu, savaştayken öylece oturup izlenecek birgüzellik abidesiydi. Seçtiği doğru yolu, önüne geçilemez bircoşkuyla izleyen mükemmel bir sanatçıydı. Ama Entreri,yoluna çıkan engellerden duygusuzca kurtulan, korkunç,merhametsiz bir katildi.

Cücelerin saldırısının şiddeti şimdi zayıflamaya başlamıştıve zeminin hala düşmanlarının kanıyla kırmızıya boyanmamışolduğunu gören Fender ile Grollo'nun yüzünde şaşkınlıkifadeleri vardı. Ama onların saldırıları yavaşlarken Entreri'ninhızı artmaya başladı. Adamın silahları bir bulanıklık halinialdı. Her bir darbenin ardından iki tanesi daha takip ediyor vebu da cüceleri geriye doğru sendeletiyordu.

Hareketleri zahmetsizdi. Enerjisi bitmek tükenmekbilmiyordu.

Page 24: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Fender ve Grollo tek vücut halini alıp savunma durumunageçtiler. Ama darbeleri engellemek için sarf ettikleri bütün oçabalara rağmen, odanın içindeki herkes biliyordu ki ölümcülbıçağın bir açık bulup içeri dalması an meselesiydi.

Cattibrie, cüceyi öldüren darbeyi net olarak seçemedi, fakatGrollo'nun boğazında beliriveren parlak kan çizgisini açıkçagördü. Cüce, nefes alamadığı gerçeğinin farkına varmadansavaşmayı birkaç saniye daha sürdürdü. Sonra şaşırıp kalanGrollo, boğazını tutarak dizlerinin üzerine çöktü ve kan içindeboğularak ölümün karanlığına doğru kayıp gitti.

Hiddet Fender'i öyle bir mahmuzlamıştı ki yorgunluğunaüstün geliyordu. Cüce intikam için haykırırken baltası delilergibi darbeler savuruyordu.

Entreri onunla oynuyordu. Süvari kılıcının düz kısmıylakafasının yanına bir tokat atmaya yetecek kadar uzun bir sürebu oyunu sürdürdü.

Hiddetten küplere binen, hakarete uğrayan vekarşısındakinin kendisinden üstün olduğunun tamamenfarkında olan Fender, kiralık katili de kendisiyle beraberdevirmeyi umarak, intihar niteliğindeki bir hücumla son kezsaldırdı.

Entreri, kenara çekilerek bu umutsuz saldırıdan kaçtı vegüldü. Cüce yanından sendeleyerek geçerken, adam elmaslıhançeri Fender'in göğsünün derinlerine batırdı ve onu takiben,süvari kılıcıyla kafayı ikiye yaran bir darbe indirerek oyunubitirdi.

Page 25: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ağlayamayacak ya da feryat edemeyecek kadar korkmuşolan Cattibrie, Entreri'nin Fender'in göğsünden hançerini gerialışını boş boş bakarak izledi. Ölümünün yaklaştığından eminolan kız, hançer kendisine doğru gelirken gözlerini kapadı.Cüce kanıyla ısınmış metalin boğazına değdiğini hissetti.

Ve sonra, Entreri bıçağı elinde yavaşça döndürdüğünde,yumuşak ve savunmasız derisinde bıraktığı alaycı çiziğiduyumsadı.

Alaycı ve büyüleyiciydi. Verilmiş bir ölüm sözü, icraedilmiş bir ölüm dansıydı.

Derken bıçak yok oldu. Cattibrie gözlerini açtığında küçükhançerin, katilin belindeki kınına geri dönmüş olduğunugördü. Adam ondan bir adım uzaklaşmıştı.

"Görüyorsun," diye önerdi merhameti için basit biraçıklama yaparak. "Sadece karşıma çıkıp bana engel olmayaçalışanları öldürürüm. Öyleyse, Luskan yolundaki üçarkadaşın muhtemelen bıçağımdan kaçacaklar. Sadecebuçukluğu istiyorum."

Cattibrie, adamın uyandırdığı dehşete boyun eğmeyireddetti. Sesini sabit tuttu ve soğukça söz verdi, "Onları hafifealıyorsun. Seninle savaşacaklardır."

Entreri soğukkanlı bir özgüvenle cevap verdi, "Öyleyse,onlar da ölecekler."

Cattibrie, bu hissiz katille gireceği herhangi bir sinir harbinikazanamazdı. Ona verebileceği tek cevap bir meydan

Page 26: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

okumaydı. Sonuçlarından hiç korkmadan ona tükürdü.

Adam elinin tersiyle tek bir kez vurarak cevap verdi. Kızınbulamklaşan gözlerinden yaşlar fışkırdı ve Cattibriebirdenbire karanlığa gömüldü. Ama bilincini tamamenyitirmeden önce, kiralık katil evden dışarı çıkarken gelen veyavaşça silinip giden merhametsiz ve hissiz kahkahayı duydu.

Alaycı ve büyüleyiciydi. Verilmiş bir ölüm sözüydü.

2. YELKENLERIN ŞEHRI

"Bak, işte orada evlat, Yelkenlerin Şehri," dedi BruenorWulfgar'a, ikisi şehrin birkaç mil kuzeyindeki bir tepeciktenLuskan'a bakarken.

Wulfgar bu manzarayı hayranlıkla, derince iç çekerekizledi. Luskan on beş binden fazla kişi barındırıyordu.Güneydeki büyük şehirlere ve kıyı şeridinde birkaç yüz milaşağıda olan en yakın komşu Derinsu'ya kıyaslandığındaküçük kalıyordu. Ama hayatının on sekiz yılını da göçebekabileler arasında ve On-Kasaba'nın küçük köylerindegeçirmiş olan genç barbar için, bu istihkamlı liman şehrigerçekten de görkemliydi.

Luskan'ın etrafını bir sur çevreliyordu, belli aralıklarlastratejik noktalara muhafız kuleleri dikilmişti. Wulfgar, ta bumesafeden bile, parmaklıklı siperlerin üzerinde volta atan birsürü askerin karanlık suretini ve mızrak uçlarının günün tazeışıklarıyla parıldayışım görebiliyordu.

Page 27: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Pek de umut verici bir davet değil," diye gözlemlediWulfgar.

"Luskan öyle kolay kolay ziyaretçi kabul etmez," dedi ikidostunun yanma gelen Drizzt. "Tüccarlar için kapılarınıaçabilirler fakat sıradan gezginler genellikle geri çevrilir."

"İrtibat kuracağımız ilk kişi içerde," diye hırladı Bruenor."Ve ben içeri girmeye kararlıyım!"

Drizzt başıyla onayladı ve bu konunun üzerine gitmedi.On-Kasaba'ya ilk gelişinde Luskan' dan şiddetle kaçınmıştı.Çoğunluğu insan olan şehir vatandaşları diğer ırkları horgörürlerdi. Hatta yüzey elfleri ve cüceler bile sık sık kapıdangeri çevrilirdi. Drizzt, muhafızların bir drow elfine sadecegeri çevirmekten daha fazlasını yapacağından şüpheleniyordu.

"Kahvaltı ateşini yakın," diye devam etti Bruenor.Sesindeki kızgın tonlama, kendisini yolundan hiçbir şeyinsaptıramayacağı konusunda kararlılığını yansıtıyordu. "Erkensaatte kampı toplayıp öğle vaktinden evvel kapılara varacağız.O lanet Gümbürgöbek’de nerelerde?"

Drizzt, omzunun üzerinden kamp yerinin olduğu yönebaktı. "Uykuda," diye yanıtladı, Bruenor'un sorusu sadecelafın gelişi olduğu halde. Yol arkadaşları On-Kasaba'dançıktıklarından beri, uykuya ilk yatan ve en son kalkan Regisoluyordu (ve yardım almadan hiç uyanamıyordu.)

"Öyleyse bas kıçına tekmeyi!" diye emretti Bruenor.Kampa doğru döndü, ama Drizzt onu durdurmak için elinicücenin omzuna koydu.

Page 28: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Bırak buçukluk uyusun," diye önderdi drow. "Belki de,Luskan kapılarına akşam karanlığının loşluğunda varsak dahaiyi olur."

Drizzt'in bu isteği Bruenor'u bir anlığına şaşırttı. SadecedroWun somurtkan çehresine bakıp da gözlerindeki kaygıyıfark edene kadar sürdü bu şaşkınlık. İkisi, dostluk içindegeçen seneler boyunca birbirilerine o kadar yakınlaşmıştı ki,Bruenor Drizzt'in toplum dışı biri olduğunu sık sıkunutuyordu. Drizzt, halk tarafından tanındığı On-Kasaba'danne kadar uzağa giderse, derisinin rengi ve halkının kötüşöhreti yüzünden o kadar fazla yargılanacaktı.

"A evet, bırakalım uyusun," diye kabul etti Bruenor. "Belkisonra biraz olsun işime yarar!"

O sabahın geç vaktinde kampı topladılar ve aylak aylakyürümeye başladılar. Günün ilerleyen saatlerinde şehrinmesafesini yanlış hesapladıklarını anladılar. En sonundaşehrin kuzey kapısına vardıklarında günbatımını epey geçmişve karanlığın ilk saatleri başlamıştı.

Bu cümle kapısı da en az Luskan'in şöhreti kadar nahoştu:İki tane kısa ve dörtgen kulenin arasında, taştan surun içinegömülmüş tek bir demir destekli kapı, önlerinde sıkıca kapalıbir halde dikiliyordu. Yukarıdaki parmaklılardan bir düzinekürklü kafa çıkıp onlara baktı. Yol arkadaşları, kulelerinkaranlığının içinden daha bir çok gözün, hatta yayınüzerlerine çevrili olduğunu hissetti. "Kimsiniz siz, Luskankapılarına dayananlar?" diye surun üzerinden bir ses duyuldu.

Page 29: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Kuzeyli gezginleriz," diye yanıtladı Bruenor. "Ta BuzyeliVadisi'ndeki On-Kasaba'dan buralara kadar gelen yorgun birgrubuz!"

"Kapılar günbatımında kapandı," diye yanıtladı aynı ses.

"Gidin!"

"Tüysüz gnolun evladı seni," diye kısık sesle homurdandıBruenor. Sanki kapıyı yarıp parçalamaya niyetliymiş gibibaltasını bir elinden diğerine atıp duruyordu.

Drizzt, bir arbaletin gerilince çıkarttığı açık ve belirgin"klik" sesini keskin kulaklarıyla duyarak cücenin omzunaelini koydu ve onu sakinleştirdi.

Sonra beklenmedik bir şekilde, Regis duruma el attı. Göbekboğumunun altına kadar düşmüş olan pantolonunu yukarıçekti ve oldukça önemli bir kimseymiş gibi görünmeyeçalışarak baş parmaklarını kemerine geçirdi. Omuzlarınıgeriye doğru atarak yol arkadaşlarının yanından öne doğruçıktı.

"İsminiz nedir beyefendi?" diye seslendi surun üstündekiaskere.

"Ben Kuzey Kapısı'nın Gecebekçisi'yim. Bilmeniz gerekentek şey de bu!" diye geldi kaba cevap. "Peki sen de kim—"

"Bryn Shander'ın İlk Vatandaşı Regis. Hiç şüphesiz ki,benim ismimi işitmiş ya da yaptığını oyma süslerden birinigörmüşsünüzdür."

Page 30: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Yol arkadaşları yukarıdan gelen fısıltıları duydular, sonrabir duraksama oldu. "On-Kasabalı bir buçukluğun oymasüslerini görmüştük, sen o musun?"

"Goblin savaşı kahramanı ve usta oyma sanatçısı," diye ilanetti Regis, eğilip reverans yaparak. "On-Kasaba sözcüleri, ençok iltimas geçtiğimiz ticaret ortağımızın kapılarından geriçevrildiğimi duyarlarsa bundan pek memnun kalmazlar."

Yeniden fısıltılar duyuldu ve daha da uzun bir sessizlikoldu. Kısa süre sonra dört yoldaş kapının ardından gelen birizin sesi duydular ve Regis demir parmaklıklı kapınınaçılmakta olduğunu anladı. Derken kapı sürgülerininsürtünerek açılma sesi geldi. Buçukluk, şaşırmış arkadaşlarınadoğru dönüp omzunun üzerinden baktı ve hafifçe gülümsedi.

"Buna diplomasi denir, benim kaba dostum," diyerek güldü.

Kapı sadece küçük bir aralık olarak açıldı ve dışarı ikiadam çıktı. Silahsız ama ihtiyatlılardı. Surun tepesinden gayetiyi korundukları besbelliydi. Parmaklıklı siperlerin üzerinedoluşmuş sert yüzlü askerler, yabancıların yaptığı her hareketiarbaletlerinin uçlarıyla takip ediyorlardı.

"Ben Jierdan," dedi, iki adam içinde daha tıknaz olanı.Fakat üzerine giydiği kat kat kürkten, dolayı adamın gerçekboyutunu anlamak epey zordu.

"Ve ben de Gecebekçisi," dedi diğeri. "Ticaretini yapmakiçin getirdiğiniz mallan gösterin bakalım."

Page 31: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ticaret mi?" diye tekrarladı Bruenor hiddetle. "Kimticaretten bahsetti ki?" Surun tepesinde tedirgin kıpırdanmalaryaşanmasını sağlayarak, baltasını tekrar bir elinden diğerineattı. "Bu leş kokulu bir tüccarın silahına benziyor mu hiç?"

Drizzt ve Regis aynı anda cüceyi sakinleştirmek içinharekete geçti, fakat en az Bruenor kadar gergin olan Wulfgarkenarda bekledi. Koca kollarını önünde kavuşturmuştu ve sertbakışları küstah kapı bekçisini delip geçiyordu.

İki asker savunmacı bîr tavırla geriledi ve Gecebekçisiyeniden konuştu. Bu sefer neredeyse bir sinir krizinineşiğindeydi. "İlk Vatandaş," diye hitap etti Regis'e, "bizimkapımıza neden geldiniz?"

Regis, Bruenor'dan bir adım öteye ilerledi ve askerinönünde dimdik durdu. "Şey . . . pazar yerini bir ön incelemeyetabi tutmak için," diye, ağzına gelen ilk şeyi söyledi. Biryandan konuşmaya devam ederken öbür yandan da bir hikayeuydurmaya çalışıyordu. "Bu satış sezonu için elimde birkaçtane epey kaliteli oyma parçası var. Ve satış işleriniyürütebilmek için, oyma süse ödenecek bedel de dahil olmaküzere, burada her şeyin muntazam olacağından emin olmakistedim."

İki asker birbirilerine bilgiç bilgiç gülümsediler. "Böyle birşey için epey uzun bir yol gelmişsiniz," diye fısıldadıGecebekçisi sertçe. "Buraya, malları taşıyan kervanla birliktegelmek size daha çok yakışmaz mıydı?"

Regis, askerlerin bu numarayı yutmayacak kadar deneyimliolduğunu anlayarak rahatsızca kıpırdandı. İçinden gelen öbür

Page 32: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sesle boğuşarak elini gömleğinin altındaki yakut süse doğrugötürdü. Taşın hipnotize edici gücünün, Gecebekçisi'ni onlarıiçeri almaya ikna edebileceğini biliyordu. Fakat taşıgöstermekten ve pek de uzakta olmayan kiralık katil içingeçtiği yolları daha fazla açık etmekten de ödü patlıyordu.

Ama her nasılsa Jierdan, Bruenor'un yanında duran suretifark ettiğinde aniden ilerlemeye başladı. Drizzt Do'Urden'inpelerini hafifçe yana kaymış ve yüzünün kara derisini açıktabırakmıştı

Sanki arkadaşından sufle almışçasına Gecebekçisi degerginleşti ve yoldaşını takip ettiğinde, Jierdan'ın tepkisininsebebini çabucak anladı. Dört maceracı gönülsüz bir şekildeellerini silahlarına attılar ve hiç bulaşmak istemedikleri kavgaiçin kendilerini hazırladılar.

Ama Jierdan, bu gerginliği aynen başlattığı hızla bitirdi.Kolunu Gecebekçisi'nin göğsüne koyup onu durdurdu vedoğrudan doğruya drowa hitap etti. "Drizzt Do'Urden?" diyesordu sakince, tahmin etmiş olduğu bu kimlik için bir onaybekleyerek. Drow, tanınması karşısında şaşkınlık içindekafasını sallayarak onayladı.

"Sizin isminiz de, hikayelerle birlikte ta BuzyeliVadisi'nden Luskan'a kadar geldi," diye açıkladı Jierdan."Şaşkınlığımızı bağışlayın." Eğilerek reverans yaptı. "Sizinırkınızdan pek fazla kimse görmeyiz kapılarımızda."

Drizzt yeniden kafasını salladı, ama cevap vermedi. Bualışılmadık ilgiden rahatsızlık duyuyordu. Daha evvel hiçbirkapı muhafızı ona ismini ya da ne işi olduğunu sorma

Page 33: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

zahmetine girmemişti. Ve drow da kapılardan büsbütünkaçınmanın avantajlarını kısa süre içinde anlamıştı. Gecekaranlığında şehir surunun üzerinden aşıp içeri girmeyi ve enazından karanlık köşelerde, diğer haydutlar arasında farkedilmeden durabilme şansının olabileceği yıkık dökük yerleresığınmayı tercih etmişti. İsmi ve kahramanlıkları On-Kasaba'dan bu denli uzaklara kadar gelmiş miydi yani?

Bruenor Drizzt'e doğru döndü ve göz kırptı. Dostunun ensonunda bir yabancı tarafından hakkettiği muameleyi gördüğügerçeğiyle hiddeti yatışıvermişti.

Ama Drizzt bundan emin değildi. Böyle bir şeyi ummayacesaret bile edemezdi. Saklamak için zorlu bir mücadelexrerdiği hislere karşı onu çok savunmasız bırakıyordu bu.Kuşkularını ve ihtiyatını, tıpkı pelerinin kara kukuletası kadarkendine yakın tutmayı tercih ediyordu. İki asker özel birmeseleyi tartışmak için geri çekildiğinde, drow bir kulağınıeğip merakla dinledi.

"Adı umurumda değil," diye Gecebekçisi'nin Jierdan'afısıldadığını duydu. "Benim kapımdan hiçbir drow elfigeçemez!"

"Hata yapıyorsun," diye karşılık verdi Jierdan. "Bunlar On-Kasaba'nın kahramanları. Buçukluk gerçekten de BrynShander'ın İlk Vatandaşı. Drow kolcu ise ölümcül amayadsınamaz derecede şerefli bir üne sahip. Ve cüceye gelince,kalkanındaki köpüklü bira kupasına dikkat etsene. O BruenorBattlehammer, vadideki klanının lideri."

Page 34: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Peki o dev barbar da neyin nesi?" diye sordu Gecebekçisi,hiç etkilenmemiş gibi görünmek için alaycı bir tonlamaylakonuşarak. Fakat biraz tedirgin olduğu besbelliydi. "O ne gibibir haydut acaba?"

Jierdan omuz silkti. "Koca cüssesi, genç oluşu ve yaşınınötesindeki kontrollü tavrı. Burada olması pek muhtemel gibigörünmüyor, ama hikaye tellallarının hakkında konuşupdurduğu genç kabile kralı olabilir gayet de. Bu gezginleri geriçevirmemeliyiz; bunun sonuçları epey acı olabilir."

"Luskan neden Buzyeli Vadisi'nin sefil kasabalarındankorksun ki?" diye direndi Gecebekçisi.

"Başka ticari liman şehirleri de var," diye karşılık verdiJierdan. "Her savaş kılıçla kazanılmaz. Tüccarlarımız, ya daher mevsim gelen ticaret gemileri, On-Kasaba'nın oymasüslerinin kaybına pek de olumlu gözle bakmayacaklardır."

Gecebekçisi dört yabancıyı bir kez daha dikkatle süzdü.Arkadaşının o büyük iddialarına rağmen onlara hiç mi hiçgüvenmiyor ve onları kendi şehrinde istemiyordu. Ama eğerşüphelerinde hatalıysa ve oyma süs ticaretini tehlikeye atacakbir şeyler yapıyorsa, kendi geleceğinin pek nahoş olacağını dabiliyordu. Luskan askerleri, cüzdanlarını hafifletecek hatalarıkolay kolay affetmeyen tüccarlara hesap vermek zorundakalırdı.

Gecebekçisi ellerini yenilgiyle kaldırdı. "Girin içeriöyleyse," dedi buçukluk ve yol arkadaşlarına. "Suru takipedin ve limana doğru ilerleyin. Yolun en son sokağındaKorsan Palası Hanı var. Orada yeterince ısınabilirsiniz."

Page 35: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Arkadaşları kapıya doğru yürürken, Drizzt onların gururluadımlarım inceledi ve bu muhabbetin bazı bölümlerineonların da kulak misafiri olduğunu tahmin etti. Sur boyuncauzanan yolu takip ederek ilerledikleri ve muhafız kulelerindenuzaklaştıkları vakit Bruenor onun şüphelerini doğruladı.

"Bak gördün mü elf?" diye homurdandı Bruenor, Drizzt'idirseğiyle dürterek ve bariz bir şekilde memnuniyet duyarak."Demek hikayeler vadinin sınırlarını aşmış da bu kadargüneyde bile ismimiz duyulur olmuş. Buna ne diyeceksinbakalım?"

Drizzt tekrar omuz silkti ve Bruenor, arkadaşının sadeceşöhretten utandığını zannederek kıkırdadı. Regis ve Wulfgarda

Bruenor'un neşesini paylaşıyorlardı. İri adam, grubunönüne geçerken drowun sırtına iyi niyetle, hafifçe vurdu.

Ama Drizzt'in rahatsızlığı utanmakta yatmıyordu. Onlargeçerken Jierdan'ın yüzündeki sırıtışa dikkat etmişti, takdiredişin ötesine geçen bir gülümsemeydi o. Akar Kessell'ingoblin ordusuna karşı yapılan savaşın bazı hikayelerininYelkenlerin Şehri'ne kaar geldiği konusunda hiç şüphesiyoktu. Drizzt'e tuhaf gelen şey, şehre kimin gireceğine kararvermekle sorumlu olan kapı muhafızı hiçbir şey bilmezken,sıradan bir askerin kendisi ve arkadaşları hakkında bu kadarçok şey bilmesiydi.

Luskan sokakları bir araya sokuşmuş, iki ya da üç katlıbinalarla doluydu. Vahşi kuzey arazisinin süreklitehlikelerinden uzakta, şehrin yüksek suru içinde güvenli bir

Page 36: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

şekilde bir araya sıkışmış olan insanların çaresizliğiniyansıtıyorlardı. Arada sırada, muhtemel bir muhafızgarnizonunu, ya da ünlü bir vatandaş veya loncanın güçgösterisi olarak çatıların seviyesinden yukarı doğru yükselenkuleler görünüyordu. Sakıngan şehir Luskan, sık sık paranoyaseviyesine kayabilecek nitelikte bir tedbir tavrına bürünerek,bu tehlikeli topraklarda hayatta kalmayı başarabilmiş ve hattakalkınmıştı. Gölgelerle dolu bir şehirdi ve bu gece dörtziyaretçi yollarında ilerlerken, karartılmış deliklerin herbirinden kendilerine fırlatılan meraklı ve tehlikeli bakışlarıkeskin bir şekilde hissediyordu.

Liman bölümü şehrin en kabaca işlenmiş kısmıydı.Hırsızların, kanun dışı kimselerin ve dilencilerin dar sokaklarve gölgeli oyukları ağzında kadar doldurduğu bir yerdi. Daimisurette denizden eserek gelen buğu perdesi, zaten loş olansokakları daha da gizemli varoşlara dönüştürüyordu.

Dört arkadaşın, kendilerini içine doğru girerken bulduklarıara sokak da aynen öyleydi. İskelelerden önceki son dar yol,Yarımay Sokak adında, diğerlerinden daha da yıkık dökük birvaroştu. Regis, Drizzt ve Bruenor, burasının avareler veserseriler için bir yankesicilik mekanı olduğunu hemen anladıve ellerini silahlarına attı. Wulfgar tehditkar atmosferi kendiside sezdiği halde, gizlisiz saklısız ve korkusuzca yürüyordu.Bu mekanın diğer sokaklardan daha da berbat bir yerolduğunu anlayamadığı için, medeniyetle olan ilk tanışmasınaaçık fikirli bir şekilde yaklaşmaya kararlıydı.

"İşte mekan orada," dedi Bruenor, tavernanın kapısı önündebir araya toplanan ve muhtemelen hırsızlardan oluşan küçükbir grubu işaret ederek. Kapının üzerinde duran, soğuk

Page 37: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

havayla eskiyip çatlamış tabela, bu yerin adının Korsan Palasıolduğunu söylüyordu.

İçinde korku verici duygulardan oluşan bir karışım doluptaşarken, Regis zorlukla yutkundu. Calimport'ta bir hırsızolarak geçirdiği günlerde, bunun gibi bir sürü yere sık sıkuğrar olmuştu. Ama bu çevreyi tanıması sadece endişeleriniarttırıyordu o kadar. Biliyordu ki, tehlikeli bir tavernanıngölgeleri içinde yapılan yasak işler, en az dört bir yandakimasalarda oturan haydutların gizli bıçakları kadar ölümcülolabilirdi. "Gerçekten de oraya girmek mi istiyorsunuz yani?"diye sordu iğrenerek.

"Senden hiçbir tartışma duymak istemiyorum!" diyeyapıştırdı cevabı Bruenor. "Vadide bize katıldığındaönümüzde uzanan yolu gayet iyi biliyordun. Şimdi sakınzırddayayım deme!"

"Gayet iyi korunuyorsun," diyerek Regis'i rahatlattı Drizzt.

Deneyimsizliğinden dolayı haddinden fazla kibirli olanWulfgar, konuyu daha da üsteledi. "Bize neden zarar vermekistesinler ki? Kesinlikle yanlış bir şey yapmadık," dedi. Sonragölgelere meydan okumak için yüksek sesle ilan etti,"Korkma minik dostum. Karşımıza çıkmaya yeltenen herkesiçekicim darmadağın edecek!"

"Gençliğin getirdiği kibir," diye homurdandı Bruenor,kendisi, Regis ve Drizzt birbirilerine kuşkulu bakışlarfırlatırken.

Page 38: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Korsan Palası'nın havası, dışarıdan bakınca bu yeritanımlayan çürümüşlük ve ayak takımı ile bir uyumiçerisindeydi. Binanın taverna kısmı tek bir odadanoluşuyordu. Arka duvarın köşesine, kapının hemen karşısınakorunmacı bir şekilde yerleştirilmiş uzun bir bar vardı. Barınhemen yanından yukarıya, binanın ikinci katma doğru birmerdiven yükseliyordu. Ağır makyajlı, parfüme bulanmışkadınlar ve onların ardından, hanın müşterilerindenedindikleri en son arkadaşları tarafından sık sık kullanılan birmerdivendi bu. Luskan'a demir atan tüccar gemiciler, sadecekısa sürelik heyecan ve eğlence için karaya çdcarlardı. Sonragüvenli gemilerine geri dönerlerdi, tabii eğer karşı konulamazsarhoşluk uykusu onları korunmasız bırakmadan bunubaşarabilirlerse.

Fakat her şeyin ötesinde, Korsan Palası'nın tavernasıdeğişik duyumların alındığı bir salondu. Sayısız sesler,görüntüler ve kokular mevcuttu burada. Sert biradan ve ucuzşaraptan tutun, daha az bulunan ve daha güçlü olanmeşrubatlara kadar her türlü içeceğin alkol kokusu odanınbütün köşelerine nüfuz etmişti. Egzotik otlarla dolupipolardan yükselen duman bulutu, tıpkı dışarıdaki sis perdesigibi, nesnelerin kaba gerçekliklerim daha yumuşak, rüyamsıduyumlara çeviriyordu.

Bruenor konaklama işlerini ayarlamak için bara doğruilerlerken, Drizzt kapının hemen kenarına tıkıştırılmış boş birmasaya doğru başı çekti. Wulfgar da cücenin peşindengitmeye davrandı ama Drizzt onu durdurdu. "Masaya," diyeaçıkladı. "Öyle bir iş için fazlasıyla heyecanlısın; Bruenoricabına bakabilir."

Page 39: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar karşı çıkmaya başladı ama kısa kesmek zorundakaldı.

"Celsene," diye önerdi Regis. "Drizzt ve benimle birlikteotur. Kimse sert ve yaşlı bir cüceyi rahatsız etmez, ama minikbir buçukluk ile cılız bir elf buradaki yabanilere epey iyi bireğlence gibi görünebilir. Böyle nahoş bir ilgiyi engellemekiçin senin cüssene ve gücüne ihtiyacımız var."

Wulfgar'in çenesi bu iltifat karşısında havaya doğru kalktıve adam cesurca masaya doğru ilerledi. Regis, Drizzt'e bilmişbilmiş göz kırptı ve onun peşinden gitmek için arkasınıdöndü.

"Bu yolculukta bir çok ders alacaksın, genç dostum," diyemırıldandı Drizzt, Wulfgar’ın duyamayacağı kadar kısık birsesle. "Hele yuvandan bu kadar uzaktayken."

Bruenor elinde dört tane bal likörü kupasıyla birlikte, kendikendine homurdanarak geri döndü. "İşimizi çabuk bitirsek iyiolur," dedi Drizzt'e, "ve. tekrar yola geri dönsek. Bu orkdeliğinde bir odanın fiyatı açıktan açığa hırsızlığa eş bedel!"

"Odalar bütün bir geceliğine kiralanmak için tasarlanmamışki," diyerek kıs kıs güldü Regis.

Ama Bruenor'un kaşları hala çatıktı. "İç bitir," dedi drowa."Sıçan Sokak pek az ötedeymiş, tabii bardaki hanımabakılırsa. Belki de bu gece irtibata geçebiliriz."

Drizzt kafasıyla onayladı ve bal likörünü yudumladı. Hiçiçmek istemiyordu ama paylaşılan bir içkinin cüceyi

Page 40: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

rahatlatabileceğim umuyordu. Drow da Luskan'dan defolupgitmek için çok istekliydi, kendi kimliğinin tavernanıntitreşen meşale ışığında kukuletasını daha da sıkıca yüzüneçekmişti başlarına daha fazla bela açacağından korkuyordu.Wulfgar için daha da çok endişeleniyordu; gençti, gururluyduve kendi doğal çevresinden dışarıya çıkmıştı. Buzyeli VadisiBarbarları savaşta acımasız olsalar da, reddedilemez derecedeşereflilerdi, toplumlarının yapısını tamamen katı ve esnemezdesturlara oturtmuşlardı. Drizzt, Wulfgar'ın şehrin sahtegörünümüne ve hainliğine kolay bir av olacağındankorkuyordu. Yolda, yaban topraklardayken, Wulfgar’ın çekicionu yeterince güvende tutardı. Ama burada kendini yanıltıcıdurumlar içinde bulabilirdi, kudretli silahı ve savaşbecerisinin ona pek az yararlı olacağı gizlenmiş bıçaklar dabuna dahildi.

Wulfgar tek bir yudumda kendi kupasının dibini gördü,hararetle dudaklannı sildi ve ayağa kalktı. "Haydi gidelimbakalım," dedi Bruenor'a. "Aradığımız kişi kim?"

"Otur oturduğun yerde ve çeneni kapat evlat," diye azarladıBruenor, hiç istemedikleri halde üzerlerine ilgi çektiler midiye etrafına bakmarak. "Bu gecenin işi ben ve drow için.Senin gibi aşırı büyük bir dövüşçüye yer yok! BuradaGümbürgöbek ile beraber kalacaksın ve çeneni kapalı, sırtınıduvara dayalı tutacaksın!"

Wulfgar gururu kırılarak geri oturdu. Ama Drizzt,Bruenor'un .da genç savaşçı hakkında kendisiyle benzerviMarımlar yapmasından memnun kalmıştı. Bir kez dahaRegis, Wulfgar’ın gururunu bir parça olsun tazeledi.

Page 41: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Onlarla gitmiyorsun!" diye çıkıştı barbara. "Benimgitmeye hiç niyetim yok, ama burada yalnız kalmaya dacesaret edemem. Bırak Drizzt ile Bruenor, soğuk vekokuşmuş bir arka sokakta istedikleri kadar eğlensinler. Bizburada kalır ve epey hakkettiğimiz gibi felekten bir geceçalarız!"

Drizzt masanın altından Regis'in dizine teşekkür babındanhafifçe vurdu ve ayrılmak için ayağa kalktı. Bruenor kendikupasını kafasına dikti ve sandalyesinden ayağa fırladı.

"Haydi biz de gidelim öyleyse," dedi drowa. SonraWulfgar'a dönüp şöyle söyledi, "Buçukluğa göz kulak ol vekadınlara dikkat et! Açlıktan ölmek üzere olan sıçanlar kadaracımasızlar ve ısırmayı hedefledikleri tek yer ise cüzdanın!"

Bruenor ve Drizzt, Korsan Palası'nın ötesindeki ilk boşsokağa daldılar. Drizzt karanlığa doğru bir iki adım atarken,cüce tedirgin bir halde sokağın girişinde bekledi. Yalnız vegüvende olduğundan emin olan Drizzt, çantasından avlananbir kediye benzer görünümde itinayla oyulmuş küçük,oniksten bir heykelcik çıkarttı ve onu hemen önüne yerekoydu.

"Guenhwyvar," diye seslendi yavaşça. "Gel bana, gölgembenim."

Çağrısı düzlemler arasında uzandı ve panterin öz varlığınınastral yuvasına erişti. Koca kedi uykusundan uyandı Sahibininonu en son çağırdığından bu yana birçok ay geçmişti ve kedihizmet etmek için oldukça hevesliydi.

Page 42: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Guenhwyvar, sadece drowun çağrısı olabilecek ışıktitreşimini takip ederek düzlemler arasında birbirinedokunmuş yolu aştı. Sonra kedi, arka sokakta Drizzt'in hemenyanında beliriverdi. İçinde bulunduğu yabancı çevrekarşısında anında tehlikeye hazır bir havaya büründü.

"Korkarım ki tehlikeli bir örümcek ağının içine doğruyürüyoruz," diye açıkladı Drizzt. "Kendi gözleriminilerleyemediği yerde başka gözlere ihtiyacım var."

Guenhwyvar hiç geciktirmeden ve hiç ses çıkartmadan birtaş yığınının üzerine sıçradı, sonra kırılıp dökülmüş birveranda kaidesinin tepesine atladı ve oradan da çatıya çıktı.Tatmin olan ve şimdi kendini çok daha fazla güvendehisseden Drizzt, Bruenor'un kendisini beklediği sokağa doğruusulca geri gitti.

"Pekala, o lanet kedi de nerede?" diye sordu Bruenor,Guenhwyvar'ın drow ile beraber olmadığından dolayı sesindeküçük bir rahatlama emaresiyle birlikte. Çoğu cüce büyüyeşüpheyle bakardı, tabii silahlara bahşedilen büyülü tılsımlarhariç. Ve Bruenor pantere karşı hiç de sevgi beslemezdi.

"Ona en çok nerede ihtiyacımız varsa orada," diye geldidrowun cevabı. Yarımay sokağı boyunca yürümeye başladı."Korkma kudretli Bruenor, her ne kadar bizim gözlerimizonun koruyucu bakışlarına cevap veremese de,Guenhwyvar'ın gözleri bizim üzerimizde!"

Cüce tedirginlikle etrafına bakındı, boynuzlu miğferininaltında boncuk boncuk terlediği bariz bir şekilde

Page 43: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

görülebiliyordu, Drizzt'i birçok yıldır tanıyordu ama büyülükedi etraftayken hiç rahat edemezdi.

Drizzt gülümsemesini kukuletasının altında gizledi.Sokakların tümü moloz yığınlarıyla ve çöple doluydu. İkisiliman yolu boyunca ilerlerken hepsi birbirinin aynıymış gibigörünüyordu. Bruenor duvarlardaki her karanlık oyuğa gerginbir şüpheyle bakıyordu. Gözleri gece vaktinde drowunkilerkadar keskin değildi ve eğer karanlığın ötesini Drizzt kadaracık bir şekilde görebilseydi baltasının sapını daha da sıkıkavrardı.

Ama cüce ve drow o kadar da endişeli değillerdi. Gecevakti buralara yolu düşen tipik ayyaşlardan çok farklılardı vehırsızlar için kolay lokma olmadıkları kesindi. Bruenor'unbaltasındaki birçok çentik ve drowun kemerindeki iki palanınsallanışı, çoğu serseri için oldukça engelleyici nitelikteydi.

Sokaklar ve ara geçitlerden oluşan bir labirentte dolanırkenSıçan Sokak'ı bulmaları epey zamanlarını aldı. Bu sokak,iskelelerin hemen berisinde denize paralel olarak uzanıyorduve kesif sis yüzünden göz gözü görmüyordu. Uzun sıralarhalinde dizilmiş bodur depolar iki tarafı da doldurmuştu.Kırık sandıklar ve kutular ara sokağı darmadağınık etmiş,zaten dar olan geçidi çoğu yerde tek kişilik genişliğedüşürmüştü.

"Kasvetli bir gecede dolaşmak için çok şirin bir yer," diyebelirtti Bruenor sıkıntıyla.

"Bunun aradığımız sokak olduğundan emin misin?" diyesordu Drizzt, önlerinde uzanan mekan konusunda en az onun

Page 44: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kadar hevessiz bir şekilde.

"On-Kasaba'daki tüccarın sözlerine bakılırsa, eğer banaharitayı verebilecek tek bir kişi varsa o da Fısıltı'ymış.Fısıltı'yi bulabileceğimiz yer de Sıçan Sokak'mış her daimSıçan Sokak'ta olurmuş."

"Öyleyse yürü bakalım," dedi Drizzt. "Pis işleri çabucakhalletmek en iyisidir."

Bruenor sokağa doğru yavaşça başı çekti. İkisi taş çatlasabir buçuk metre ilerlemişlerdi ki, cüce bir arbalet yayının kliksesini duyduğunu sandı. Aniden durdu ve dönüp Drizzt'ebaktı. "Tepemizdeler," diye fısıldadı.

"Hemen sağımızda, yukarıdaki tahtayla kapanmışpencerede," diye açıkladı Drizzt. Drowun istisnai gece görüşüve keskin kulakları sesin geldiği yeri çoktan tespit etmişti."Bir önlemdir, umarım. Belki de irtibata geçeceğin kimseninyakınlarda olduğunu gösteren bir iyiye alamettir."

"Kafama nişan alınmış bir arbaleti hiçbir zaman iyiyealamet olarak düşünmedim!" diye tartıştı cüce. "Ama devamet bakalım ve tetikte ol. Burası buram buram tehlikekokuyor!" Tekrar moloz yığınları arasından yürümeyebaşladı.

Sollarından gelen bir hışırtı, o yönden de bazı gözlerinüzerlerinde olduğunu bildirdi. Ama yine de, KorsanPalası'ndan çıktıklarından beri farklı bir senaryoumamayacaklarını anlayarak yürümeye devam ettiler. Kırıktahtalardan oluşan bir yığının etrafından dolaşırlarken,

Page 45: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sokağın duvarlarından birine yaslanmış narin bir suretgördüler. Bu suret, akşam sisinin ayazına karşı pelerine sıkıcabürünmüştü.

Drizzt, Bruenor'un omzuna doğru eğildi. "Bu o olabilirmi?" diye fısıldadı.

Cüce omuz silkti ve, "Başka kim olabilir ki?" dedi. Önedoğru bir adım daha attı, ayaklarını genişçe iki yana açaraksıkıca yere sabitledi ve surete hitap etti. "Ben Fısıltı adındakibir adamı arıyorum," diye seslendi. "O sen misin?"

"Evet ve hayır," diye geldi cevap. Suret onlara doğrudöndü, ama sıkıca örtündüğü kukuleta yüzünün pek azımaçığa çıkarttı.

"Ne tür bir oyun bu?" diye tersledi Bruenor.

"Fısıltı benim," diye yanıtladı suret, kukuletasının bir parçageriye doğru kaymasını sağlayarak. "Ama kesinlikle bir adamdeğilim!"

Şimdi onlarla konuşan suretin bir kadın olduğunu açık birşekilde görebiliyorlardı. Uzun kara saçlara, sokaklardahayatta kalma konusundaki deneyimini ve bilgeliğini yansıtanfıldır fıldır, derin gözlere sahip karanlık ve gizemli biriydi.

3. GECE HAYATI

Page 46: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Gece ilerledikçe Korsan Palası daha da kalabalıklaştı.Tüccar denizciler gemilerinden inip mekanı doldurdu veşehrin yerlileri onlarla ilgilenmek için aceleyle yer kapıştı.Regis ve Wulfgar kenardaki masada kaldılar, barbaretrafındaki manzaraya merakla bakıyor, buçukluk ise ihtiyatlagözlem yapıyordu.

Regis, belanın bir kadın suretine bürünüp onlara doğrusalına salına geldiğini fark etti. Genç bir kadın değildi ve bubakımsız dış görünüş, liman kısmında pek bilindik bir şeydi.Ama elbisesi bir hanımefendi elbisesinin göstermemesigereken her yeri gözler önüne seriyor, kadının bütün fizikselkusurlarını davetkar bir siperin arkasına saklıyordu.Wulfgar’ın yüzündeki bakış ve çenesinin neredeyse masanınseviyesinde duruyor olduğu gerçeği, Regis'e bütünkorkularının doğrulandığını düşündürdü.

"Merhabalar, koca adam," diye mırıldandı kadın, barbarınyanındaki sandalyeye rahatça yerleşerek.

Wulfgar Regis'e baktı, olanlara inanamadığı için veutancından dolayı neredeyse kahkahayı basacaktı.

"Sen Luskan'dan değilsin," diye devam etti kadın. "Veyalimana demir atmış olan tüccarlardan hiçbirinebenzemiyorsun. Nerelisin sen?"

"Kuzeyliyim," diye kekeledi Wulfgar. "Vadi. . . Buzyeli."Regis, Calimport'taki günlerinden beri bir kadında bu denliarsızlık görmemişti ve araya girmesi gerektiğini hissediyordu.Böyle kadınların şeytani bir yönü vardı, oldukça olağandışıbir hazzın getirdiği baştan çıkartma gücüne sahiplerdi. Yasak

Page 47: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

elma kolay yeniliyordu. Regis aniden Calimport için sılahasreti çekerken buldu kendini. Wulfgar bu iblisin oyunlarıylaasla boy ölçüşemezdi.

"Biz fakir gezginleriz," diye açıkladı Regis, arkadaşınıkoruma çabasıyla "fakir" sözünü üzerine basa basasöyleyerek. "Tek kuruşumuz kalmadı, ama gidecek çokyolumuz var."

Wulfgar merakla arkadaşına baktı, bu yalanın sebebini pekanlayamamıştı.

Kadın Wulfgar'ı tepeden tırnağa bir kez daha süzdü vedudaklarını şaklattı. "Ne yazık," diye homurdandı ve sonraRegis'e sordu. "Tek kuruşunuz bile mi?"

Regis çaresizce omuz silkti.

"Gerçekten de çok yazık," diye tekrarladı kadın ve gitmekiçin ayağa kalktı.

Bu tanışmanın gerçek sebebini anlamaya başladığı zamanWulfgar’ın yüzü kıpkırmızı kesildi.

Regis'i de bir şeyler rahatsız etmişti. Eski günlere,Calimport'un gece hayatına duyduğu özlem, buçukluğundirenme gücünün ötesindeydi. Yanından geçip giden kadınındirseğini kavradı. "Tek kuruş bile yok," diye açıkladı, kadınınsorgulayan bakışlarına cevaben, "ama bu var." Yakut süsüceketinin altından çekip çıkarttı ve zincirinin üzerinde sağasola sallanmasını sağladı. Parıltılar kadının gözlerini hemenyakaladı ve büyülü mücevher onu hipnotize edici tılsımının

Page 48: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

içine çekiverdi. Kadın, bu sefer Regis'e en yalan olansandalyeyi seçerek tekrar oturdu. Gözleri, dönüp duranmüthiş yakutun derinliklerinden hiç ayrılmıyordu.

Bu hıyanet karşısında Wulfgar'in hiddetli bir çıkışyapmasına engel olan tek şey şaşkınlığıydı. Zihninde dönüpdolaşan düşünce ve hislerin bulanıklığı, kendisini sadece boşbir bakış olarak dışarı vuruyordu.

Regis barbarın bakışını fark etti, ama suçluluk gibi olumsuzhisleri boş vermeye duyduğu tipik düşkünlüğüyle omuzlarınısilkti. Bıraktı ertesi günün şafağı, foyasını olduğu gibimeydana çıkartsın; bu sonuç, onun gecenin tadını çıkartmaimkanını yok etmiyordu. "Luskan gecelerinde buz gibirüzgarlar esiyor," dedi kadına.

Kadın elini buçukluğun koluna koydu. "Sana sıcak biryatak buluruz, hiç korkun olmasın."

Buçukluğun gülümsemesi neredeyse kulaklarına kadaryayıldı.

Wulfgar sandalyesinden aşağı yuvarlanmamak içinkendisini zor tuttu.

Bruenor soğukkanlılığını çabuk toparladı. Fısıltı'yıaşağılamak, ya da karşısında bir kadın bulduğu için duyduğuşaşkınlığın, kadına avantaj sağladığını çaktırmak istemiyordu.Fakat kadın gerçeği biliyordu ve gülümsemesi Bruenor'u dahada afallattı. Luskan'ın limanları kadar tehlikeli bir yerde bilgisatmak demek, sürekli olarak katiller ve hırsızlarla sıkı fıkıolmak demekti. Çok karmaşık bir destek şebekesine sahip

Page 49: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

olsa bile, sıkı bir post gerektiren bir işti. İş için Fısıltı'yıarayan pek az kişi, karşılarında böyle bir sanatı sergileyengenç ve çekici bir kadın bulduklarında bariz şaşkınlıklarınıgizleyebilirdi.

Fakat hayretine rağmen, Bruenor'un muhbire duyduğusaygı hiç yok olmadı. Zira Fısıltı'nm ünü yüzlerce mil ötesineuzanıp onun kulağına kadar gelmeyi başarmıştı. Kadın halahayattaydı ve sadece bu gerçek bile, cüceye onun çetin cevizolduğunu kanıtlıyordu.

Drizzt o kadar da şaşırmamıştı. Drow elflerinin karanlıkşehirlerinde, dişiler genelde erkeklerden daha yüksekmevkilere sahipti ve çoğunlukla onlardan daha ölümcülolurlardı. Drizzt, Fısıltı'nm erkek müşteriler karşısında elindetuttuğu avantajı anladı, çünkü onlar tehlikeli kuzey ülkelerininerkekegemen toplumlarından oldukları için kadınıküçümsemeye meyilliydiler.

İşini halledip tekrar yola koyulmaya oldukça hevesli olancüce, lafı hiç dolandırmadan esas konuya getirdi. "Birharitaya ihtiyacım var," dedi, "ve senden bulabileceğimisöylediler."

"Benim bir çok haritam vardır," diye yanıtladı genç kadınsoğukkanlılıkla.

"Kuzey ülkeleri haritalarından istiyorum," diye açıkladıBruenor. "Denizden çöle kadar olan toprakları gösteren veyollardaki yerler ile oralarda yaşayan ırkları doğru dürüstbelirten bir tane!"

Page 50: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Fısıltı kafasını salladı. "Fiyatı yüksek olacaktır, iyi kalplicüce," dedi, paranın sadece bahsiyle bile gözleri parıldayarak.

Bruenor ona mücevherle dolu küçük bir kese fırlattı. "Busana yeterli olacaktır," diye hırladı, parasının azalmasındanhiç hoşlanmayarak.

Fısıltı kesenin içindekileri eline boşalttı ve pürüzlü taşlarıdikkatle inceledi. Taşları kesenin içine geri koyarkenkafasıyla onayladı, değerlerinin çok yüksek olduğunubiliyordu.

"Dur bakalım!" diye cıyakladı Bruenor, kadın keseyikemerine asmaya davrandığında. "Haritayı görene kadartaşlarımdan bir tane bile alamazsın!"

"Tabii ki," diye cevap verdi kadın, rahatlatıcı bir edaylagülümseyerek.

"Burada bekleyin. Kısa süre sonra istediğiniz haritaylaberaber döneceğim." Kadın keseyi Bruenor'a geri fırlattı veaniden kendi etrafında döndü, pelerini havaya kalktı ve rüzgaryaratarak bir sis bulutunu da beraberinde havaya yükseltti.Kaşla göz arasında ani bir ışık parlaması oldu ve kadınortadan kayboldu.

Bruenor havaya sıçradı ve baltasının sapını kavradı. "Bu netür bir büyülü hainlik böyle?" diye haykırdı.

Hiç istifini bozamayan Drizzt, cücenin omzuna elini koydu."Sakin ol, kudretli cüce," dedi. "Basit bir gözbağından başka

Page 51: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bir şey değil, kaçışını sisin ve ışığın arkasına gizledi o kadar."Küçük bir tahta yığınını işaret etti. "Lagün kanalına gitti."

Bruenor drowun işaret ettiği yere baktı ve rahatladı. Açıkbir deliğin ağzı zar zor fark edilebiliyordu, sokağın birkaçmetre ötesinde depo duvarına yaslanmış bir şekilde duran birlağım ızgarası vardı.

"Bu tipleri benden iyi bilirsin, elf," diye belirtti cüce, birşehir sokağının haydutlarıyla başa çıkma konusundakideneyimsizliğiyle bocalayarak. "Bizimle dürüst bir pazarlıkyapmayı mı amaçlıyor, yoksa burada sadece onun hırsızköpekleri bizi yağmalasın diye hazır edilmiş bir halde miduruyoruz?"

"İkisine de hayır," diye yanıtladı Drizzt. "Fısıltı, eğermüşterilerini hırsızlara sunuyor olsaydı şimdi hayattaolmazdı. Ama bizimle yapacağı herhangi bir anlaşmanındürüst bir pazarlık olacağını da hiç sanmam."

Bruenor, Drizzt'in bir yandan konuşurken diğer yandan dapalalarından birini kınından dışarı çıkarttığını fark etti. "Birtuzak değil yani?" diye yeniden sordu cüce, hazır edilmişsilahı göstererek.

"Onun adamları için diyorsan, hayır," diye yanıtladı Drizzt."Ama gölgelerde gizlenen daha başka bir sürü göz var."

Buçukluğun ve kadının üzerine, Wulfgar'ınkilerden dahafazla göz çevrilmişti.

Page 52: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Luskan limanının sert haydutları, kendilerinden fizikselolarak daha az boyu poşu olan yaratıklara sık sık işkenceederek eğlenirlerdi ve buçukluklar da en gözde hedefleriarasındaydı, Özellikle bu akşam orada, kaşları çalı gibi olanve saçak saçak sakallarına her zaman dolu duran kupasınınköpüğü bulaşmış, kocaman ve şişko bir adam vardı. Bardakimuhabbeti egemenliği altına almıştı. Gücü hakkında atıptuttuğu imkan ötesi hikayelerle caka satıyor ve eğer biralarıntazelenişi bir parça bile yavaşlarsa etrafındaki herkesi temizbir dayakla tehdit ediyordu.

Barda onun etrafında toplanmış kişiler, ya onu tanıyanadamlardı ya da onun adamlarıydı. Her kelimesiyle birliktekafalarını hevesli bir şekilde sallayıp ona katılıyor, kendikorkularım dağıtmak için onu bir iltifat yağmuruyladestekliyorlardı. Ama şişko adamın egosunun daha fazlaeğlenceye, sindirecek yeni bir kurbana ihtiyacı vardı vebakışları taverna boyunca gezinmeye başladı. Doğal olarak,gözleri Regis'e ve yanında oturan kocaman ama besbelli kigenç arkadaşına takıldı. Korsan Palası'nın en pahalı hanımınakur yapan bir buçukluğun görüntüsü, adama görmezdengelemeyeceği kadar çekici bir fırsat sundu.

"Hadi ama, güzel bağyan," diye ağzından salyalar akıttı, hersözüyle birlikte ağzından dışarı bira saçarak. "Bu yarım adamgibilerinin sabaha kadar seninle beraber olabilceğini midüşünüyon yoksa?" Şişko adamın gözüne girmek için epeyhevesli olan bar kalabalığı aşırı bir coşkuyla bastı kahkahayı.

Kadın bu adamla daha evvel de sorun yaşamıştı vediğerlerinin onun önünde acı içinde yere yığıldığını görmüştü.Ona endişeli bir bakış fırlattı, ama yakut süsün çekim gücüne

Page 53: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sıkıca bağlanmış olduğundan yerinde kaldı. Fakat Regis,adama bakmayı anında bıraktı. Belanın çıkmasının enmuhtemel olduğundan şüphelendiği tarafa doğru çevirdibakışlarını masanın diğer tarafına, yani Wulfgar'a.

Korkuları doğrulanmıştı. Gururlu barbarın yumruklarımasayı sıkıca kavramaktan bembeyaz kesilmişti vegözlerindeki fokurdayan bakış, Regis'e barbarın patlamanıneşiğinde olduğunu gösteriyordu.

"Hakaretleri duymazdan gel!" diye ısrar etti Regis. "Bununiçin zamanın tek bir anını bile harcamaya değmez!"

Wulfgar biraz olsun rahatlamamıştı. Tehditkar bakışlarıdüşmanını asla bırakmıyordu. Şişko adamın hakaretlerini boşverebilirdi, hatta Regis ile kadına sataşmasını da. AmaWulfgar bu hakaretlerin arkasında yatan sebebi anlamıştı. Bukabadayı, onun daha zayıf olan dostlarını istismar etmeksuretiyle Wulfgar'a meydan okuyordu. O lenduha gibi herifinkabadayılığına kaç kişi kurban gitti acaba? diye merak etti.Belki de şişko adamın biraz alçakgönüllülük dersi almazamanı gelmişti.

Eğlence için fırsat çıkabileceğini fark eden acayipkabadayı, birkaç adım daha yaklaştı.

"Hadi bakalım, biraz yana kaykıl yarım adam," dedi Regis'ikenara ittirerek.

Regis çabucak taverna müdavimlerinin bir envanteriniçıkarttı. Kesinlikle, bu yaşlı adam ve kötü arkadaşlarına karşıbarbarın yanında dövüşe katılacak bir sürü adam mevcuttu.

Page 54: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Hatta, Luskan'ın her kesiminde büyük saygı gören bir sınıfolan resmi şehir muhafızlarından biri bile vardı.

Regis etrafı tararken bir anlığına durdu ve askere baktı.Korsan Palası gibi, köpeklerin üşüştüğü bir tükürük hokkasınane kadar da uygunsuz görünüyordu. Daha da merak verici birşekilde, Regis bu adamı tanıyordu. Bu kapıdaki asker Jierdanidi, yani daha iki saat önce Drizzt'i tanıyan ve onların şehregirmelerini sağlayan kişi.

Şişko adam bir adım daha yaklaştı ve Regis bütün bunlarınne anlama geldiğini düşünüp taşınacak vakit bulamadı.

Koca yağ tulumu ellerini beline atmış bir halde ona tepedenbakıyordu. Regis Calimport'taki günlerinde çok yaşadığı,bunun gibi uçurum kenarındaki durumlar karşısında herzaman olduğu gibi, kalbinin güm güm attığını vedamarlarındaki kanın hızla pompalandığını hissetti. Ve şimdide, tıpkı o zamanlardaki gibi, kaçmanın bir yolunu bulmayaniyetliydi.

Ama dostunu hatırladığı anda, kendine güveni yok olupgitti.

Daha az deneyimli olan Wulfgar ki Regis buna "daha azakıllı!" da derdi— bu meydan okumayı cevapsızbırakmayacaktı. Uzun bacaklarıyla yaptığı tek bir sıçrayış onumasanın üzerinden aşırttı ve tam şişko adam ile Regis'inarasına konmasını sağladı. Şişko adamın uğursuz bakışlarınaaynı yoğunlukla karşılık verdi.

Page 55: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Şişko adam, rakibinin saçma sapan şeref duygusu yüzündenilk olarak saldırmayacağından yüzde yüz emin bir şekildebarda duran arkadaşlarına baktı. "Hele hele, bakın şu işe,"diye güldü, salyalar akıtan bir beklenti içinde dudakları içeridoğru kıvrılarak. "Görünüşe göre genç çocuğun söyliycek bişeyi var."

Yavaşça Wulfgar'a doğru dönmeye başladı, sonra anidenbarbarın boğazına saldırdı. Bu sürat değişikliğinin Wulfgar'ıgafil avlayacağını sanıyordu.

Taverna adetleri konusunda deneyimsiz olsa bile Wulfgardövüşmeyi bilirdi. Drizzt Do'Urden ile, yani her zaman tetikteolan bir savaşçıyla birlikte çalışmıştı ve kaslarını en keskindövüş derecesine göre eğitmişti. Şişko adamın elleri dahaboğazına yaklaşaınadan evvel, Wulfgar koca ellerindenbiriyle rakibinin yüzüne tokadı bastı ve diğerini ise adamınkasıklarının arasına attı.

Afallamış olan kabadayı, kendisini havaya doğruyükselirken buldu.

Olayı izleyenler, bir anlığına, hiçbir tepki veremeyecekkadar şaşkına döndü. Tabii gördüklerine inanamayıp yüzünüelleriyle kapayan ve göze çarpmadan masanın altına sıvışanRegis dışında.

Şişko kabadayı, üç ortalama adamdan daha ağırdı, amabarbar onu iki metrelik mesafeye ve hatta daha da yukarıkadar kolayca kaldırmış, kollarını tamamen yukarı doğruaçabilecek kadar yükseltmişti.

Page 56: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Çaresiz bir hiddetle uluyan şişko adam yardakçılarınasaldırmalarını emretti. Wulfgar kendisine karşı yapılacak ilkhareketi sabırla bekledi.

Sanki bütün kalabalık bir anda kavgaya girişmiş gibiydi.Soğukkanlılığını koruyan eğitimli savaşçı, en kalabalık grubuaradı, üç adam gördü ve insan mermisini fırlattı. Yağ tulumutepelerine inip de onları geriye doğru yere yapıştırmadanevvel suratlarının takındığı dehşete kapılmış ifadeyi de gördü.Sonra adamlar, birleşen hızlarıyla birlikte yuvarlanarak barınbir bölümünü destek kalaslarından ayırdılar ve bahtsız hancıyıuzağa, doğru fırlatıp bir şangırtıyla birlikte en kalitelişaraplarının bulunduğu rafa çarpmasını sağladılar.

Wulfgar'ın eğlencesi kısa ömürlü oldu, çünkü diğerserseriler hızla üzerine kapandılar. Dengesini korumayakararlı bir şekilde, topuklarını olduğu yere sağlamca gömdü,koca yumruklarını savurarak düşmanlarını bir sinek gibi tektek kenara fırlattı ve onları odanın uzak köşelerine gelişigüzelserpiştirdi.

Fakat şişko adamın yardakçılarından pek azı bu gürültüpatırtı tarafından engellenmişti. Wulfgar’ın üzerine dalgalarhalinde çullandılar. Barbar yerini gayet iyi korudu, çünküadamların hiçbiri takviyelerin gelmesine yetecek kadar onuoyalayamıyordu. Yine de barbar, en az kendi darbelerinivurduğu sıklıkta darbe yiyordu. Yumrukları sabırla kabul etti,kaybetmesine izin vermeyen katıksız gururu ve dövüşazmiyle acıyı engelliyordu.

Regis masanın altındaki yeni yerinden kavgayı izliyor, biryandan da içkisini yudumluyordu. Şimdi barmen kızlar da

Page 57: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

arbedeye katılmıştı, bahtsız dövüşçülerden bazılarının sırtınaatlıyor, adamların yüzlerine karmaşık çizgiler kazımak içintırnaklarım kullanıyorlardı. Haddi zatında Regis, kısa süresonra fark etti ki kendisi ve tabii daha şimdiden bilinciniyitirmiş kimseler dışında tavernada dövüşe karışmayan tekkişi Jierdan idi. Asker sessizce sandalyesinde oturuyordu.Hemen önünde olup biten hır güre kayıtsız bir durumdaydı.Görünüşe göre ilgili olduğu tek şey Wulfgar’ın becerisiniizlemek ve tartmaktı.

Buçukluğu bu da rahatsız etti, ama bir kez daha, askerinalışılmadık davranışlarının ne anlama geldiğini düşünecekzamanı olmadığını anladı. Regis dev arkadaşını bu işiniçinden çıkarması gerekeceğini başından beri biliyordu veşimdi tetikte bekleyen gözleriyle, görmeyi ummakta olduğuçelik parıltısını yakalamıştı.

Wulfgar'ın en son rakiplerinin hemen arkasındaki sıradaolan bir haydut bıçak çekmişti.

"Kahretsin!" diye mırıldandı Regis, içkisini yere bırakıppelerininin kıvrımlarından gürzünü çıkartarak. Böyle işler herzaman tadını bozardı.

Wulfgar, bıçaklı adama yol açarak iki rakibini kenarafırlattı. Adam ileri doğru hamle yaptı. Gözleri yukarıya, uzunboylu barbarınkilere bakıyordu. Elinde vurmak içinhazırladığı gürzüyle birlikte, Wulfgar'in uzun bacaklarıarasından bir ok gibi fırlayan Regis'i fark etmedi bile. Gürz,adamın dizine inip diz kapağını parçaladı ve silahı meydanaçıkmış bir halde adamı Wulfgar'a doğru yalpalattı.

Page 58: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar son anda yana doğru adım atarak bu hamledenkaçtı ve kendi eliyle saldırganın elini mengene gibi kavradı.Adamın hızıyla sürüklenen barbar, masayı bir kenara devirdive duvara çarptı. Wulfgar tek bir sıkışta saldırganın bıçakkabzasındaki parmaklarını kırdı ve boş kalan eliyle adamınyüzünü kavrayarak onu yerden kaldırdı. Silahın ortaya çıkışıkarşısında küplere binen barbar, savaş tanrısı Tempus'aseslenerek adamın, kafasını duvarın tahta kalaslarına geçirdive onu ayakları yerden tamı tamına yarım metre yüksekte,havada sallanır bir şekilde bıraktı.

Etkileyici bir hareketti ama Wulfgar’ın zamankaybetmesini sağlamıştı. Bara doğru geri döndüğünde bir sürüsaldırgandan gelen, bir yumruk ve tekme sağanağının altındakaldı.

"İşte geliyor" diye fısıldadı Bruenor Drizzt'e, Fısıltı'nındönmekte olduğunu görünce. Fakat drowun yüksek sezileri,cüce bunun farkına varmadan çok önce kadının geldiğinialgılamıştı. Fısıltı yalnızca yarım saatliğine gitmişti. Ama pekyakınlarda arbalet okçularının olduğunu bilirken ve diğercanilerin görebileceği bir yerde, tehlikeye açık bir şekildebeklerken, bu süre arka sokaktaki iki dosta çok daha uzun gibigelmişti.

Fısıltı kendinden emin adımlarla, aylak aylak yürüyerekonların yanına geldi. "İstediğiniz harita işte burada," dediBruenor'a, bir parşömen rulosunu yukarı doğru kaldırarak.

"Bir göz atalım öyleyse," diye talep etti cüce, ileri atılarak.

Page 59: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kadın geri çekildi ve parşömeni hemen indirdi. "Fiyatarttı," diye belirtti dosdoğru bir şekilde. "Daha evvel önermişolduğunuzun on katı."

Bruenor'un tehditkar bakışları kadını yıldırmadı. "Hiçseçeneğiniz yok," diye tısladı Fısıltı. "Bunu size tedarikedebilecek başka birini bulamazsınız. Parayı ödeyin ve eliniziçabuk tutun!"

"Bir dakika," dedi Bruenor, aniden sakinleşerek."Arkadaşımla bir çift laf edeceğim." O ve Drizzt bir adımuzaklaştılar.

"Kim olduğumuzu öğrenmiş," diye açıkladı drow, Bruenorda çoktan aynı sonuca vardığı halde. "Ve ne kadarödeyebileceğimizi de."

"Sence o doğru harita mı?" diye sordu Bruenor.

Drizzt başını salladı. "Herhangi bir tehlike içinde olduğunudüşünmek için hiçbir sebebi yok, yani buradayken. Paran varmı peki?"

"Evet," dedi cüce, "ama önümüzdeki yol uzun ve korkarımelimdekinden daha fazlasına ihtiyaç duyacağız."

"İş halledildi o zaman," diye yanıtladı Drizzt. Bruenordrowun lavanta renkli gözlerinde alev alan parıltıyı fark etti."Bu kadınla ilk tanıştığımızda, dürüst bir pazarlık yapmıştık,"diye devam etti. "Bağlı kalacağımız bir pazarlık."

Page 60: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor anladı ve onayladı. Damarlarında heyecanürpertilerinin titreşmeye başladığını hissetti. Kadına doğrudöndü ve onun şimdi elinde bir parşömen yerine bir hançertutmakta olduğunu anında fark etti. iş yaptığı iki maceracınındoğasını, görünüşe bakılırsa iyi anlamıştı.

Aynı şekilde metalin parıltısını yakalayan Drizzt, Fısıltı içinsorun çıkartmayacakmış gibi görünmeye çalışarakBruenor'dan bir adım geriye gitti. Aslında, duvarda fark ettiğibazı şüpheli çatlaklara daha iyi bir açıdan bakmak istiyordugizli bir kapının hatları olabilecek çatlaklara.

Bruenor boş ellerini havaya kaldırarak kadına doğruyaklaştı. "Eğer istediğin fiyat buysa," diye homurdandı, "ozaman ödemekten başka seçeneğimiz yok. Ama önce haritayabir bakacağım!"

Ellerinden herhangi biri kemerindeki baltaya uzanmak içinaşağı inene kadar cücenin gözüne hançerisaplayabileceğinden emin olan Fısıltı rahatladı ve boş elinipelerininin altındaki parşömene uzattı.

Ama rakibini hafife almıştı.

Bruenor'un tıknaz bacakları aniden gerildi ve onu, kadınınyüzüne miğferini geçirmesine yetecek kadar yükseğe zıplattı.Kadının burnu şapırdayarak kan içinde kaldı ve kafası duvaraçarptı. Cüce, haritayı almak için uzanırken kadının gevşekvücudunun üzerine mücevher kesesini bıraktı ve homurdandı."Anlaştığımız gibi."

Page 61: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Drizzt de harekete geçti. Cüce geri çekildiği an, ırkınındoğuştan gelen büyüsünü kullanarak arbalet okçularınınbulunduğu pencerenin önünde bir karanlık küresi yerleştirdi.Hiçbir ok atışı gelmedi, fakat iki okçunun hiddetli haykırışlarıarka sokak boyunca yankılandı.

Sonra, Drizzt'in önceden tahmin ettiği gibi, duvardakiçatlaklar açıldı ve Fısıltı'nın ikinci savunma kalkanı meydanaçıktı. Drow hazırlıklıydı, palaları çoktan ellerindebelirivermişti. Kılıçlar parıldayarak harekete geçti. Sadecekeskin olmayan taraftarıyla vursa bile, darbeleri iri yarıhaydudu savunmasız bırakmaya yetecek kesinlikteydi. Sonrapalalar yeniden indi ve adamın yüzünü tokatladı. Drizzt aynıakıcı hareketle açıyı değiştirdi ve önce bir yumruğuyla sonrada diğeriyle adamın şakaklarına vurdu. Bruenor haritaylabirlikte arkasını döndüğü vakit önlerindeki yol tertemizolmuştu.

Bruenor drowun marifetini samimi bir hayranlıkla inceledi.

Sonra, bir arbalet oku yüzünün bir santim ötesindengeçerek duvara çarptı ve tıkırdadı.

"Gitme zamanı," diye gözlemledi Drizzt.

"Yolun sonu kesilmiş olacak, yoksa ben de sakallı birgnomum," dedi Bruenor, ikisi arka sokağın çıkışınayaklaşırken. Yanlarındaki binadan gelen hiddetli bir kükremeve ardından duyulan dehşet çığlıkları onları biraz rahatlattı.

"Guenhwyvar," diye belirtti Drizzt, iki pelerinli adamhemen önlerinden sokağa fırlayıp arkalarına bakmadan

Page 62: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

tabanları yağlarken.

"Kediyi kesinlikle unutmuşum!" diye haykırdı Bruenor.

"Guenhwyvar'ın hafızasının seninkinden daha iyi olduğunaşükret," diye güldü Drizzt ve kediye beslediği hislere rağmenBruenor da ona katıldı. Arka sokağın sonunda durdular vecaddeye göz attılar. Kesif sis bulutu, muhtemel bir pusu içinoldukça iyi bir örtü sağlıyor olsa da hiçbir tehlike belirtisiyoktu.

"Yavaş ol," diye önerdi Bruenor. "Daha az dikkat çekeriz."

Drizzt onunla hemfikir olabilirdi, fakat o sırada arkasokağın aşağılarından bir yerden ikinci bir ok atıldı ve ikisininarasındaki bir tahta direğe saplandı.

"Gitme zamanı!" diye belirtti Drizzt daha kararlı birşekilde, Bruenor'un daha fazla cesaretlendirilmeye hiç ihtiyacıolmadığı ve küçük bacakları bir piston gibi çalışarak çoktansisin içine dalmış olduğu halde.

Luskan'm fare labirentindeki dönemeçler ve köşe başlarıarasında yollarını buldular. Drizzt zarafetle moloz yığınlarınınüzerinden süzülüp geçiyor, Bruenor ise basitçeonları'dağıtarak yoluna devam ediyordu. O an içinarkalarından kimsenin takip etmediğine emin oldular veadımlarını hafiflettiler.

Omzunun üzerinden tatmin olmuş bir edayla geriye doğrubakarken, cücenin kızıl sakalları arasından beyaz bir

Page 63: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

gülümseme göründü. Ama önündeki yola doğru döndüğündeaniden yana sıçradı ve baltasını bulmak için debelendi.

Büyülü kediyle yüz yüze gelmişti.

Drizzt kahkahasına hakim olamadı.

"Şu şeyi uzaklaştır!" dedi Bruenor.

"Görgülü ol, iyi yürekli cüce," diye azarladı drow."Guenhwyvar’ın kaçış yolumuzu açtığını hatırla."

"Uzaklaştır şunu!" diye ısrar etti Bruenor, baltasınısallayarak.

Drizzt güçlü kedinin kaslı boynunu okşadı. "Onun sözlerinekulak asma dostum," dedi kediye. "O bir cüce ve kalitelibüyülerin değerini bilemez!"

"Pöh!" diye hırladı Bruenor, fakat Drizzt kediyi yollayıponiks heykelciği çantasına geri koyduğunda daha rahat nefesalır oldu.

İkisi kısa süre sonra Yarımay Sokak'a geldiler ve herhangibir pusu işareti var mı diye bakmak için son bir kez dahadurdular. Burada bir sorun çıkmış olduğunu hemenanlayıverdiler, çünkü bir sürü yaralı bereli adam tökezleyerekya da taşınarak arka sokağın girişinin önünden geçiyordu.

Derken Korsan Palası' m ve onun önünde, sokağınortasında oturan iki tanıdık sureti gördüler.

Page 64: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu Bruenor, ikisiyaklaşırlarken.

"Görünüşe göre bizim koca arkadaşımız hakaretlereyumruklarla cevap veriyor," dedi arbede sırasında burnu bilekanamamış olan Regis. Fakat Wulfgaf'ıri yüzü şişlik vemorluk içindeydi ve tek gözünü zar zor açabiliyordu. Kalıphalinde kurumuş kan bir kısmı kendi kanıydı — yumruklarınıve giysileri kaplamıştı.

Drizzt ve Bruenor hiç de şaşırmamış bir halde birbirilerinebaktılar.

"Peki ya odalarımız?" diye homurdandı Bruenor.

Regis kafasını sağa sola salladı. "Bu konuda şüpheliyim."

"Ya paralarım?"

Buçukluk yeniden kafasını salladı.

Bruenor, "Pöh!" diye burnundan soludu ve Korsan Palası'nın kapısına doğru paldır küldür yürüdü.

"Senin yerinde olsam ..." diye başladı Regis, ama sonraomuz silkerek Bruenor'un her şeyi kendi gözleriyle görmesineizin verme kararı aldı.

Tavernanın kapısını açtığı vakit, Bruenor tam anlamıyla şokgeçirdi. Masalar, bardaklar ve bilincini yitirmiş müdavimleretrafa saçılmış bir vaziyetteydi. Hancı paramparça olmuşbarın bir kenarına yığılmıştı, bir barmen kız, adamın kanlı

Page 65: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kafasına sargı bezi doluyordu. Wulfgar’ın duvarın içinekafasını gömdüğü adam hala ensesinden asılmış bir haldegevşekçe duruyor ve yavaşça inliyordu. Etrafı temizlerken,asılı duran adamın yanından geçen barmen kızlardan biriarada sırada onu hafifçe ittiriyor ve havada sallanışıylaeğleniyordu. Bruenor kudretli barbarın çıkarttığı bu işkarşısında kıkırdamadan edemedi.

"Paralarım boşa gitti," diye tahmin etti Bruenor ve hancıonu fark edip de barmen kızları üzerine üşüştürmeden evveldışarı çıktı.

"İçerisi cehennem gibi!" dedi Drizzt' e, arkadaşlarınınyanına geri döndüğü zaman. "Handaki herkes mi?"

"Biri hariç hepsi," diye yanıtladı Regis. "Bir asker."

"Bir Luskan Askeri, burada?" diye sordu Drizzt, bu bariztutarsızlık karşısında şaşırarak.

Regis kafasını salladı. "Ve daha da garibi," diye devam etti,"Bizi şehre sokan muhafız Jierdan'ın ta kendisiydi."

Drizzt ve Bruenor endişeyle bakıştılar.

"Peşimizde katiller, önümüzde darmadağın olmuş bir hanve ortalıklarda bize olması gerektiğinden daha fazla ilgigösteren bir asker var," dedi Bruenor.

"Gitme zamanı," diye cevap verdi Drizzt üçüncü kez.Wulfgar ona gözlerine inanamayarak baktı. "Bu gece kaçadam alaşağı ettin?" diye sordu Drizzt, mantıki tehlike

Page 66: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ihtimallerini gözler önüne sermek için. "Peki senin sırtına birbıçak saplama fırsatı için kaç tanesinin ağzının suyuakacaktır?"

"Ayrıca," diye ekledi Regis, daha Wulfgar cevapveremeden. "Sokağın birinde sıçan sürüleriyle yatağımıpaylaşmaya hiç niyetim yok!"

"Öyleyse kapılara yollanalım," dedi Bruenor.

Drizzt kafasını salladı. "Bizimle bu kadar çok ilgilenen birmuhafız varken olmaz. Surun üstünden aşacağız ve kimsegittiğimizi bilmeyecek."

Bir saat sonra Luskan surunun ötesinde, acık çimlerüzerinde, tekrar rüzgarı yüzlerinde hissederek rahatçayürüyorlardı.

Regis hepsinin düşüncelerini özetleyerek şöyle dedi, "İlkşehrimizdeki ilk gecemiz ve katilleri aldattık, bir serserikalabalığını alaşağı ettik ve şehir muhafızının ilgisini çektik.Yolculuğumuz için pek hayırlı bir başlangıç oldu!"

"A-evet, ama bunu aldık!" diye haykırdı Bruenor, ilk engel,yani harita sorunu aşıldığı için anayurdunu bulmanınbeklentisiyle dolup taşarak.

Yine de ne cüce, ne de arkadaşları; onun büyük bir sevgiyleelinde tuttuğu haritanın bir sürü ölümcül bölgeyi detaylıolarak anlattığını, özellikle de o bölgelerden bir tanesinin dörtarkadaşın sınırlarını sonuna, hatta daha da ötesine kadarzorlayacağını bilmiyordu.

Page 67: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

4. RUH ÇAĞIRMA

Yelkenlerin Şehri'nin merkezinde hayret verici bir mekan,etrafa güçlü bir büyü aurası yayan garip bir bina vardı.Unutulmuş Diyarlar'daki diğer hiçbir yapıya benzemeyenBüyünün Sahipkulesi, kelimenin tam anlamıyla taşlardanyapılma bir ağaç gibi görünüyordu. En büyüğü merkezdeolmak suretiyle beş tane sivri kuleye sahipti, diğer dördü iseeşit yükseklikteydi. Bir meşe ağacının zarafet dolu kavislerigibi ana gövdeden dışarı doğru filizleniyorlardı. Yapınınhiçbir yerinde duvarcılığım yapan kimsenin imzasıgörünmüyordu; hakkında bilgi sahibi olan her izleyici bilirdiki, bu sanat eserini yaratan şey fiziksel bir emek değilbüyüydü.

Sahipkulesi'nin tartışılmaz efendisi olan Baş Büyücü anakulede ikamet ederdi. Diğer dört kule ise başarı sıralamasındaona en yakın olan büyücüleri barındırırdı. Daha alçakta olanve pusuladaki dört yönü temsil eden kulelerin her biri, anagövdenin farklı bir cephesine egemendi. Bu kulelerinbüyücülüleri, baktıkları yöndeki olaylara gözcülük yapmak veonlara nüfuz etmekle sorumluydu. Bu sebeple, gövdenin batıcephesindeki büyücü, denizi, tüccar gemilerini ve LuskanLimanı'na akın yapan korsanları gözlemekle geçirirdigünlerini.

Bugün, kuzey kulesinde geçen bir muhabbet On-Kasaba'dan gelen yol arkadaşları ile ilgiliydi.

Page 68: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Epey iyi iş basardın, Jierdan," dedi Sydney.Sahipkulesi'ndeki daha genç ve alt kademedeki büyücülerdenbiri olmasına rağmen, loncanın en güçlü büyücülerindenbirinin çıraklığını kazanabilecek yeteneğe sahipti. Pek degüzel bir kadın olmayan Sydney, fiziksel özellikleri hiçumursamaz, bütün enerjisini kudret arayışı için harcardı.Yirmi beş yılının büyük bir kısmını sadece tek bir amacaBüyücü sıfatı kazanmaya yönelik çalışarak geçirmişti vekararlılığı ile özgüveni, etrafındakilerin çoğunun, kadınınamacına ulaşacağı konusunda pek az şüphe duymasınısağlıyordu.

Jierdan kafasını bilmiş bilmiş sallayarak bu övgüyü kabuletti. Fakat övgünün sunulmuş olduğu, tenezzül etmetarzındaki üslubu gayet iyi anlamıştı. "Sadece bana verilentalimatlara göre davrandım," diyerek bir alçakgönüllülükmaskesi altından yanıtladı, odanın tek penceresinin önündedurmuş dışarıya bakmakta olan kahverengialacalı cüppeleriçindeki cılız görünümlü adama doğru bir bakış fırlatarak.

"Buraya neden gelsinler ki?" diye fısıldadı alacalı büyücükendi kendine. Diğerlerine doğru döndü ve onlar da içgüdüselolarak bakışlarını çevirdiler. O adam, Kuzey Kulesi'ninEfendisi Alacalı Dendybar idi ve uzaktan zayıf gibi görünsede, daha yakından yapılan bir inceleme, adamın içinde şişkinkaslardan daha büyük bir güç olduğunu açığa çıkarırdı. Vebilgi peşinde koşmaya yaşamdan çok daha fazla değer vermekonusunda hakkıyla kazandığı şöhreti, onunla karşılaşan birçok kimsenin gözünü korkuturdu. "Gezginler buraya gelişleriiçin herhangi bir sebep sundular mı?"

Page 69: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Hiçbirine inanmadım," diye yanıtladı Jierdan sessizce,"Buçukluk pazar yerini bir ön incelemeye almaktan bahsetti,ama ben—"

"Hiç sanmam," diye kesti sözünü Dendybar, diğerleriylekonuşmaktan çok kendisiyle konuşarak. "Bu dördününhareketleri sıradan bir ticari yolculuktan ötede."

Sydney, Kuzey Kulesi'nin Efendisi'nin gözüne daha fazlagirebilmek için Jierdan'ı sıkıştırdı. "Şimdi neredeler?" diyesordu.

Dendybar'in huzurundayken, Jierdan onunla laf dalaşınagirmeye cüret edemedi. "Limanlarda ... bir yerlerde," dedi vesonra omuz silkti.

"Bilmiyor musun?" diye tısladı genç büyücü.

"Korsan Palası'nda kalacaklardı," diye sertçe yanıt verdiJierdan. "Ama kavga onları sokağın ortasında bıraktı."

"Ve senin de onları takip etmen gerekirdi!" diye azarladıSydney, acımasızca askerin üzerine giderek.

"Gece vaktinde bir şehir askerinin bile liman kesimindeyalnız başında dolaşması ahmaklık olur," diye yapıştırdıcevabı Jierdan. "Şimdi nerede oldukları önemli değil. Kapılarıve limanı izletiyorum. Luskan'ı benim haberim olmadan terkedemezler!"

"Onların bulunmasını istiyorum!" diye emretti Sydney, amaDendybar onu susturdu.

Page 70: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Nöbetleri olduğu gibi bırak," dedi Jierdan'a. "Asıl benimbilgim olmadan ayrılmamalılar. Gidebilirsin. Rapor edecekbir şeyin olduğunda huzuruma gel."

Jierdan hazır ol durumuna geçti ve ayrılmak için arkasınıdöndü, yanından geçerken alacalı büyücünün gözüne girmekiçin yarışa tutuştuğu kadına son bir kez daha dik dik baktı. Osadece bir askerdi, Sydney gibi ilerleme kaydeden bir büyücüdeğildi. Ama Sahipkulesi'nin şehirdeki bütün güç odaklarınınardındaki esas ve gizli unsur olduğu Luskan'da bir asker,büyücünün birinin gözüne girmekle epey iyi iş yapmış olurdu.Muhafızın yüzbaşı üstleri, sahip oldukları mevkii veimtiyazları sadece Sahipkulesi'nin rızasıyla kazanabilmişlerdi.

"Onların özgürce dolaşmasına izin veremeyiz," diye tartıştıSydney, giden asker kapıyı kapattığı vakit.

"Şimdilik hiçbir zarar ziyan getirmezler," diye yanıt verdiDendybar. "Eğer drow ziyneti yanında taşıyor olsa bile içindebulunan gücü anlaması yıllarını alacaktır. Sabırlı ol dostum,bilmemiz gerekenleri öğrenmek için yollarım var. Pek kısa birsüre içinde bu bulmacanın parçalan yerli yerine oturacak."

"Bu denli büyük bir gücün bize bu kadar yakın olduğunudüşünmek beni deli ediyor," diye iç geçirdi hevesli gençbüyücü. "Ve bir aceminin elinde olduğunu bilmek!"

"Sabırlı ol," diye tekrarladı Kuzey Kulesi'nin Efendisi.

Sydney, özel odanın çapına orantılı olarak hazırlanmışmum çemberini aydınlatma işini bitirdi ve zemine çizilmişolan büyülü alanın dışında, üç ayaklı demir sehpasının

Page 71: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

üzerinde duran bir mangala doğru ilerledi. Mangal yanmayabaşladığı zaman dışarı çıkma talimatı alacağını bilmek onuhüsranla dolduruyordu. Nadiren açılan ve bütün kuzeyülkeleri içinde en iyi ruh çağırma dairesi olduğu söylenen buodadaki her anın tadını çıkartan Sydney, işlem sırasındaiçeride kalabilmek için defalarca kez yalvarmıştı.

Ama Dendybar, kadının soracağı soruların, oldukça fazladikkat dağıtacağı gibi bir açıklama yapar ve onun kalmasınaasla izin vermezdi. Diğer dünyalarla ilgilenirken dikkatlerindağılması, umumiyetle ölümcül olurdu.

Dendybar, büyü çemberinin içinde bağdaş kurmuşoturuyor, belli sözler tekrar ederek derin bir yoğunlaşmasağlıyordu. Hazırlıkları tamamlamakta olan Sydney'inhareketlerinden bihaberdi. Bütün duyuları kendi içine doğruyönelmişti, böyle bir iş için tamamen hazır olduğundan eminolmak amacıyla kendi varlığına yoğunlaşmıştı. Zihnindeyalnızca tek bir pencereyi dışarıya açık bırakmıştı. Bilinci tekbir işaret üzerinde asılı kalmıştı; Sydney'in giderken kapattığıkapının sürgülenme sesiydi bu işaret.

Ağırlaşmış gözkapakları hafifçe açıldı, ince görüş çizgileriyalnızca mangalın ateşi üzerinde kilitlenmişti. Bu alevler,çağrılan ruhun hayatı olacak, Dendybar'ın onu maddedüzlemde tuttuğu süre içinde ona somut bir biçim verecekti.

"Ey vesus venaris dimin dou," diye başladı büyücü, ilkbaşta sözleri yavaş yavaş tekrar ederek ve sonra kesintisiz birritim tutturarak. Biraz önce küçük bir hayat belirtisi gösterenve şimdi kendi tılsımının sonuna doğru ilerleyen büyününısrarlı çekintiyle kendinden geçen Dendybar, çeşitli cümle

Page 72: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

çekimlerini ve büyülü heceleri yüksele alçala, rahat birşekilde söylüyordu. Yüzündeki ter gerginlikten çok hevesiniyansıtıyordu.

Alacalı büyücü, ruh çağırma işinden, yani kendi zihinselgücünün yoğunluğunu kullanarak ölümlü dünyanın ötesindekivarlıkların iradelerine egemen olmaktan büyük hazduyuyordu. Bu oda onun çalışmalarının doruk noktasınıtemsil ediyordu, güçlerinin engin sınırlarını gözler önüneseren yadsınamaz bir ispattı.

Bu sefer en gözde muhbirini, ondan oldukça fazla nefreteden ama çağrısını reddedemeyecek bir ruhu hedef alıyordu.Dendybar büyünün en heyecanlı noktasına, yani isim çağırmaaşamasına geldi. "Morkai," diye seslendi yavaşça.

Mangalın alevi sadece bir anlığına parıldadı.

"Morkai!" diye haykırdı Dendybar, ruhun öbür dünyadakidirencini kopartarak. Mangal küçük bir ateş topu halindepatladı. Sonra alevler, Dendybar'm önünde duran bir adamsuretine dönüşerek sönüp kapkaranlık oldu.

Büyücünün narin dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Neironik, diye düşündü. Cinayetini tasarlamış olduğu adam,şimdi onun en değerli bilgi kaynağı haline gelecekti.

Kızıl Morkai'nin hayaleti dirençli ve gururlu bir şekildeduruyordu, bir zamanların kudretli büyücüsüne yaraşır birheybete sahipti. Kuzey Kulesi'nin Efendisi sıfatıylaSahipkulesi'ne hizmet ettiği o eski günlerde bu odayı kendisiyaratmıştı. Ama sonra Dendybar ile yardakçıları kendisine bir

Page 73: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

komplo kurarak, pek güvendiği çırağını kalbine bir bıçaksaplaması için kullanmışlardı. Ve bu da, kule içinde gözünüdiktiği mevkie gelebilmesi için Dendybar'a başarının yollarınıaçmıştı.

Aynı hareket ikinci ve muhtemelen daha önemli bir hadisezincirini devreye sokmuştu. Çünkü neticede Kristal Parçası'm,yani Dendybar'm şimdi Drizzt Do'Urden'in ellerindeolduğunu sandığı kudretli ziyneti elde eden kişi de, yine aynıçırak Akar Kessell idi. Akar Kessell'in son savaşının ta On-Kasaba'dan buraya kadar süzülüp gelen hikayelerinde, karaelf onu alaşağı eden savaşçı olarak addediliyordu.

Kristal Parçası'nın Buzyeli Vadisi'nde, Kelvin Yığını diyebilinen dağ mevkiinde yüzlerce ton buz ve kayanın altındakalıp da Kessell'i öldüren çığ ile beraber kaybolduğunuDendybar bilemezdi. Hikayeden bildiği tek şey, sefil çırakKessell'in Kristal Parçası ile neredeyse bütün BuzyeliVadisi'ni fethettiği ve onu en son hayatta gören kimsenin deDrizzt Do'Urden olduğu idi.

Dendybar, antikanın daha bilgili bir büyücüye getireceğikudreti her ne zaman düşünse hevesle ellerini ovuşturuyordu.

"Selamlar, Kızıl Morkai," diye güldü Dendybar. "Davetimikabul etmen ne büyük incelik."

"Sana bakmak için elime geçen her fırsatı kabul ederim,Katil Dendybar," diye yanıtladı hayalet. "Ölümün gemisindekaranlık aleme doğru yelken açacağın zaman seni iyitanımalıyım. İşte o zaman bir kez daha eşit koşullar altındaolacağız . . ."

Page 74: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Sessizlik!" diye emretti Dendybar. Alacalı büyücü gerçeğikendisine asla itiraf etmese bile, kudretli Morkai ile bir kezdaha yüzleşeceği günden oldukça korkuyordu. "Seni burayabir maksatla getirdim," dedi hayalete. "Boş tehditlerinleharcayacak vaktim yok."

"Öyleyse vereceğim hizmeti söyle," diye tısladı hayalet,"ve bırak da gideyim. Senin varlığın sinirlerimi bozuyor."

Dendybar sinirden köpürdü ama münakaşaya devametmedi. Bir ruh çağırma büyüsünde zaman, büyüyü yapanınaleyhine işlerdi. Çünkü ruhu madde düzlemde tutmakbüyücünün gücünü emerdi ve her geçen saniye onu biraz dahazayıflatırdı. Bu tür büyülerdeki en büyük tehlike ise, ruhçağıranın çok uzun bir süre denetimi korumaya çalışmasısonucunda çağırdığı varlığı kontrol edemeyecek kadarzayıflamasıydı.

"Bugünlük senden istediğim sadece basit bir cevap,Morkai," dedi Dendybar, konuşmaya devam ederken herkelimesini dikkatle seçerek. Morkai bu tedbiri fark etti veDendybar'm bir şeyler gizlediğinden şüphelendi.

"Peki soru ne öyleyse?" diye bastırdı hayalet.

Dendybar konuşmadan evvel ihtiyatla ölçüp biçerek, herkelimeyi düşünüp tartarak sözüne devam etti. Drowuarayışının sebepleri hakkında Morkai'ye hiçbir ipucu vermekistemiyordu, çünkü hayalet bu bilgiyi kesinlikle düzlemlerarasında yayardı. Bir sürü güçlü varlık, belki de Morkai'ninhayaleti bile, eğer kırık parçanın nerede bulunduğu hakkında

Page 75: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bir fikre sahip olursa, bu denli güçlü bir antikanın peşindengiderdi.

"Bugün Buzyeli Vadisi'nden Luskan'a, bir tanesi bir drowelfi olmak üzere, dört yolcu geldi," diye açıkladı alacalıbüyücü. "Şehirde ne işleri var? Neden buradalar?"

Morkai bu soru için bir sebep bulmaya çalışarak tepedentırnağa düşmanını süzdü. "Bu soruyu şehir muhafızınızasorsan daha iyi olurdu," diye yanıtladı. "Misafirler kapılardaniçeri girerken ne işleri olduğunu kesinlikle belirtmişlerdir."

"Ama ben sana sordum!" diye haykırdı Dendybar, anidenhiddetle patlayarak. Morkai onu oyalıyordu ve her geçensaniye, alacalı büyücüye zarar veriyordu. Morkai'nin özüölümle beraber gücünden pek az şey kaybetmişti ve büyününzorlayıcı etkisine karşı inatçı bir şekilde direniyordu.Dendybar bir parşömen rulosunu şak diye açıverdi.

"Elimde bunlardan on iki tane hazır yazılmış nüsha var,"diye uyardı.

Morkai geri çekildi. Bu yazının doğasını anlamıştı, onunvarlığının gerçek ismini açığa çıkaran bir parşömendi. Veokuyup da ismin gizlilik örtüsü açtığında, yani ruhununmahremiyetini gözler önüne serdiğinde, Dendybarparşömenin esas gücünü uyandırmış olurdu. Morkai'ninismini yanlış ses tonu vurgulamalarını kullanarak telaffuzeder ve ruhunun ahengini bozardı, böylece varlığının özünekadar ona işkence ederdi.

Page 76: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Cevapların için ne kadar süre araştırma yapacağım?" diyesordu Morkai.

Dendybar gücünün emilmesi artmaya devam ettiği haldezaferiyle beraber gülümsedi. "İki saat," diye yanıtladı hiçgeciktirmeden, arayışın süresini ruhu çağırmadan evveldikkatle kararlaştırmış olduğu için. Morkai'ye bazı cevaplarbulmasına izin verebilecek kadar uzun, ama öğrenmesigerekenden daha fazlasını öğrenmesine fırsat vermeyecekkadar kısa bir zaman sınırı seçmişti.

Morkai bu kararın ardındaki sebepleri tahmin ederekgülümsedi. Aniden geriye doğru fırladı ve bir dumanbulutunun içinde kaybolup gitti. Onun şeklini korumuş olanalevler, hayaletin dönüsünü beklemek için mangala geridönüp yatıştı.

Dendybar hemen rahatlayıverdi. Düzlemlerin kapılarınıyerlerinde tutabilmek için hala yoğunlaşmak zorunda olsabile, iradesine yapılan baskı ve güç emilmesi, ruh gittiktensonra hatırı sayılır derecede azalmıştı. Bu karşılaşma sırasındaMorkai'nin irade gücü neredeyse onu alt edecekti veDendybar yaşlı ustanın mezardan dışarıya bu kadar güçlü birşekilde uzanabihnesi karşısında kafasını salladı. Bu denligüçlü birine komplo düzenlemenin ne kadar akıl karıolduğunu düşünürken içini bir ürperti sardı. Morkai'yi herçağırışında, hesaplaşma gününün gelip çatacağı kendisine birkez daha hatırlatılıyordu.

Morkai dört yolcu hakkında bilgi edinmekte hiç güçlükçekmedi. Aslında hayalet, onlar hakkında zaten çok şeybiliyordu. Kuzey Kulesi'nin Efendisi iken On-Kasaba ile

Page 77: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

oldukça ilgiliydi ve bu merakı vücuduyla beraber ölüpgitmemişti. Şimdi dahi, Buzyeli Vadisi'nde yapılan işlere sıksık gidip göz atardı ve bu son aylarda On-Kasaba ile ilişkisiolan herkes, dört kahraman hakkında bir şeyler bilirdi.

Morkai'nin geride bıraktığı dünyaya duyduğu sürekli ilgi,ruhsal dünyada pek nadir rastlanan bir şey değildi. Ölüm,ruhun isteklerini değiştirir, maddi ve toplumsal kazançsevdasının yerine bilgiye olan sonsuz bir açlık getirirdi. Bazıruhlar sayısız yüzyıllar boyunca Alemler'i izler, sadece bilgitoplar ve yaşayanların hayatlarını sürdürmesini seyrederdi.Belki de bunun sebebi, artık hiç tadamayacakları fizikselduyumlara gıpta etmeleriydi. Ama sebep ne olursa olsun, tekbir ruhtaki bilgi zenginliği bile Alemler'deki bütünkütüphanelerin toplanmış kaynaklarına üstün gelirdi.

Morkai, Dendybar'ın ona bahşettiği iki saat içinde çok şeyöğrendi. Şimdi sözlerini dikkatle seçme sırası ona gelmişti.Kendisini çağıran kişinin isteğini yerine getirmek zorundaydıama elinden geldiğince üstü kapalı ve belirsiz cevaplarvermeye niyetliydi.

Mangalın alevleri bir kez daha belirgin danslarını yapmayabaşladığında Dendybar'ın gözleri parıldadı. İki saat geçip gittimi yani? diye merak etti, çünkü dinlencesi çok kısa gibigelmişti ve hayaletle olan ilk karşılaşmasından beri gücünütamamen toplayamadığını hissediyordu. Fakat alevlerindansını reddedemezdi. Dikleşerek oturdu ve ayak bileklerinikendine doğru toplayarak meditasyon hali olan bağdaşpozisyonunu sıklaştırdı.

Page 78: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ateş topu coşkusunun zirvelerinde bir sancıyla pofurdadıve adamın hemen önünde Morkai beliriverdi. Hayalet itaatkarbir şekilde geride durdu, Dendybar kesin olarak sorana dekona hiçbir bilgi sunmadı. Dört dostun Luskan'a olanziyaretinin hikayesinin tamamı hala Morkai için muğlaktı,ama arayışları hakkında çok şey öğrenmişti ve Dendybar'inkeşfetmesini istediğinden de fazla bilgi edinmişti. Alacalıbüyücünün çevirdiği işlerin temelinde yatan nedenleri halaanlayamamıştı, ama sebepleri ne olursa olsun Dendybar'ınniyetinin iyi olmadığından emindi.

"Ziyaretin maksadı ne?" diye sordu Dendybar, Morkai'ninoyalama taktiklerine sinirlenerek.

"Beni sen çağırdın," diye yanıtladı Morkai kurnazca,"Gelmek zorunda kaldım."

"Oyun oynama!" diye hırladı alacalı büyücü. Eziyetparşömenini açık bir tehditle okşayarak hayalete baktı. Sözlükanlamlarıyla cevap vermeleriyle ün salmış olan diğer düzlemyaratıkları, soruların esas anlamlarını çarpıtıp yan manalarçıkartarak sık sık kendilerini çağıran kimseleri afallatırlardı.

Alacalı büyücü ödün vererek hayaletin düz mantığınagülümsedi ve soruyu netleştirdi. "Buzyeli Vadisi'nden gelendört yolcunun Luskaıı'ı ziyaretindeki maksat ne?"

"Farklı sebepler," diye yanıtladı Morkai. "Bir tanesibabasının ve büyükbabasının anayurdunun arayışı içindegeldi."

Page 79: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Drow mu?" diye sordu Dendybar, Drizzt'in KristalParçası'yla birlikte yer altındaki anayurduna geri dönmeyiplanladığı konusunda duyduğu şüphelerle bir bağlantıkurmaya çalışarak. Belki de kara elfler kırık parçayıkullanarak bir başkaldırıda bulunacaktı, kim bilir?"Anayurdunu arayan drow mu?"

"Hayır," diye yanıtladı hayalet, Dendybar'ın önemsiz birnoktaya takılıp, daha açık seçik ve daha tehlikeli sorularsormadığına memnun olarak. Geçen dakikalar kısa süre sonraDendybar'ın hayalet üzerindeki kontrolünü dağıtmayabaşlayacaktı ve Morkai, Bruenor'un arkadaşları hakkında çokfazla şey açık etmeden alacalı büyücüden kurtulmanın biryolunu bulabileceğini umuyordu. "Drizzt Do'Urdenanayurdunu tümden reddetti. Bir daha asla dünyanınderinliklerine geri dönmeyecek ve yanında en yakın dostlarıvarken bunu kesinlikle yapmaz!"

"Peki kim öyleyse?"

"Dört kişiden bir diğeri, arkasından gelen bir tehlikedenkaçıyor," diye önerdi Morkai, sorgulamanın yönünüçarpıtarak.

"Anayurdunu kim arıyor?" diye sordu Dendybar dahavurgulu bir şekilde.

"Cüce, Bruenor Battlehammer," diye yanıtladı Morkai, itaatetmek zorunda kalarak. "Doğduğu yeri, Mithril Salonu'nuarıyor ve dostları da bu arayışında ona katılmışlar. Bu senineden ilgilendiriyor? Yol arkadaşlarının Luskan ile hiçbir

Page 80: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

alakası yok ve Sahipkulesi'ne karşı hiçbir tehditoluşturmuyorlar."

"Seni buraya senin sorularına cevap bulmak içinçağırmadım!" diye azarladı Dendybar. "Şimdi söyle bakalım,tehlikeden kim kaçıyor. Ve tehlike ne?"

"İzle," diye talimat verdi hayalet. Eliyle bir yay çizenMorkai, alacalı büyücünün zihninde bir görüntü meydanagetirdi. Kara pelerinli bir atlının, tundra üzerinde çılgınlar gibiyol alışının bir resmiydi bu. Atın yuları köpük köpük salyalariçinde bembeyaz olmuştu ama sürücüsü amansızca hayvanayükleniyordu.

"Buçukluk bu adamdan kaçıyor," diye açıkladı Morkai,"fakat atlının amacı benim için hala bir muamma."Dendybar'a bu kadarım söylemek bile hayaletisinirlendiriyordu, ama Morkai, düşmanının emirlerine karşıhenüz direnemezdi. Fakat büyücünün iradesinin gevşemeyebaşladığım hissediyordu ve bu ruh çağırma ayininin sonlarınayaklaştığım tahmin ediyordu.

Dendybar bu bilgiyi düşünmek için duraksadı.

Morkai'nin ona söylediklerinin hiçbiri Kristal Parçası'yladosdoğru bağlantılı değildi, ama en azından dört arkadaşınLuskan'da uzun süre kalmayı tasarlamadığını öğrenmişti.Ayrıca muhtemel bir müttefik ve daha geniş bir bilgi kaynağıkeşfetmişti. Bu kara pelerinli atlı, buçukluğun çetin grubunuyol boyunca önüne katıp takip ettiğine göre gerçekten dekudretli olmalıydı.

Page 81: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Dendybar tam bir sonraki hamlesini tasarlamaya başlamıştıki, Morkai'nin inatçı varlığının direnci konsantrasyonunubozdu. Küplere binerek hayalete tehditkar bir bakış attı veparşömeni açmaya başladı. "Küstah!" diye hırladı. Enerjisiniirade savaşına verseydi hayalet üzerindeki etkisini biraz dahagenişletebilecek olduğu halde parşömeni okumaya başladı.

Morkai geri çekildi, fakat bu noktaya kadar Dendybar'ı bilebile tahrik etmişti. Hayalet bu işkenceyi kabul edebilirdi,çünkü bu, sorgulamanın sonuna yaklaştığını işaret ediyordu.Dendybar, Luskan'dan çok uzakta, On-Kasaba sınırlarınınhemen ötesindeki vadide olan hadiseleri açıklaması için onuzorlamamıştı.

Dendybar'ın okuduğu sözler, ruhun ahengini uyumsuz birşekilde sallaya dursun, Morkai düşüncelerini yüzlerce milöteye odakladı. On-Kasaba'daki Bremen'den bir gün evvelayrılmış olan tüccar kervamyla birlikte yola çıkan cesur vegenç bir kadının görüntüsüne odaklandı. Hayalet en azındanbir süre için o kızın, alacalı büyücünün soruşturmalarındankurtulduğunu bilerek rahatladı.

Morkai'nin fedakar olduğundan değildi; o özelliğinkendisinde bol olduğu hiç görülmemişti. Sadece, kendicinayetini tasarlayan bu üçkağıtçının işlerini elindengeldiğince bozmaktan büyük bir zevk aldığı içindi.

Cattibrie'ın kızılkahverengi bukleleri omuzlarınaserpilmişti. Bir gün önce On-Kasaba'dan Luskan'a doğru yolaçıkmış olan tüccar kervanının en önündeki at arabasınınüzerinde dimdik oturuyordu. Ayaz rüzgardan hiç rahatsızolmayan kız, gözlerini yola kenetlemiş, kiralık katilin o

Page 82: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

yoldan geçip geçmediğine dair işaretler arıyordu. Cassius'uEntreri hakkında bilgilendirmişti ve o da bu bilgiyi cücelereiletecekti. Cattibrie, Battlehammer Klanı kendi takip planınıdüzenleyemeden önce tüccar kervamyla birlikte sıvışmasıkonusunda geçerli bir mazeret sunup sunmadığım merakediyordu.

Ama kiralık katili bir tek kendisi iş başında görmüştü.Cüceler eğer ona doğrudan doğruya saldırmak için takibeçıkarsa, yani Fender ile Grollo'nun intikamım alma arzusuylabütün ihtiyatı elden bırakarak giderlerse, klandan daha birçokkişinin öleceğini gayet iyi biliyordu.

Cattibrie, belki de bencilce, kiralık katilin kendi meselesiolduğuna karar verdi. Onun cesaretini kırmıştı. Yıllar dolusueğitimi ve disiplini yok etmiş, onu korkak, titrek bir çocuğaçevirmişti. Ama şimdi o genç bir kadındı, küçük bir kızçocuğu değil. Katilden gördüğü aşağılanmaya, ya da mezarakadar onu takip edecek, gerçek gücünü bulması yolunda onuher zaman için felce uğratacak yaralara bizzat kendisi karşılıkvermeliydi.

Dostlarını Luskan'da bulacak ve onları peşlerindeki tehlikekonusunda uyaracaktı, sonra hep birlikte Artemis Entreri'ninicabına bakarlardı.

"Hızımızı aldık gidiyoruz," diye temin etti onu en öndekisürücü, kızın hızlı gitme isteğini anlayarak.

Cattibrie ona bakmadı; gözlerini, önünde uzanan dümdüzufuk çizgisine kenetleınişti. "İçimden bir ses bunun yeterikadar hızlı olmadığını söylüyor," dedi esefle.

Page 83: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Sürücü merakla kıza baktı, ama bu konuda onun üstünegitmemeyi öğrenmişti. Cattibrie işinin çok özel olduğunudaha ilk başından onlara kesin olarak belirtmişti. BruenorBattlehammer'ın evlatlık kızı ve dediklerine göre iyi birsavaşçı olması dolayısıyla, tüccarlar onu yanlarına almayıbüyük bir şans olarak görüyor ve kızın gizliliğine saygıduyuyorlardı. Bununla beraber, yolculuktan evvelkitoplantılarında sürücülerden biri belagatli bir şekilde şöyle birfikir sunmuştu, "Üç yüz mile yakın bir mesafeye doğru biröküz kıçında yola çıkma düşüncesi, o kızı yanımıza almafikrinin gayet de hoşuma gitmesini sağlıyor!"

Hatta kıza uyabilmek için yola çıkış tarihlerini biledeğiştirmişlerdi.

"Merak etme Cattibrie," diye onu temin etti sürücü, "Senioraya ulaştıracağız!"

Cattibrie rüzgarla uçuşan saçlarını yüzünün önünden geriyeattı ve ufukta batmakta olan güneşe baktı. "Ama zamanındaulaştırabilecek misiniz?" diye sordu yavaşça kendi kendine,fısıltısının dudaklarından çıktığı anda rüzgarla birlikte uçupgideceğini bildiği halde.

5. YALÇIN KAYALIKLAR

Dört yoldaş, kendileriyle Luskan arasına ellerindengeldiğince mesafe koyarak Mirar nehrinin kıyısı boyuncailerlerken Drizzt başı çekiyordu. Birçok saattir uyumuyorolsalar da, Yelkenlerin Şehri'nde karşılaştıkları hadiseler

Page 84: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

damarlarında bir adrenalin patlamasına yol açmıştı ve hiçbiribitkin düşmemişti.

O gece havada büyülü bir şeyler dolaşıyordu. En bitapdüşmüş gezginin bile ona karşı gözlerini kapamaya pişmanlıkduymasını sağlayacak taze bir kıpırtıydı bu. İlkbaharla eriyennehir hızla ve çağlayarak akıyor, akşam kızıllığıyla parıldıyor,beyaz şapkaları yıldız ışıklarım yakalıyor ve onları havayageri fırlatıp elmastan damlalar halinde serpiştiriyordu.

Genelde tetikte olan arkadaşlar bile tedbiri eldenbırakmadan edemediler. Yakınlarda gizlenen hiçbir tehlikesezmiyor, bunun yerine ilkbahar gecesinin keskin veferahlatıcı ayazı ile göklerin gizemli çekimini hissediyorlardı.Bruenor Mithril Salonu düşlerine dalıp gitmişti; Regis iseCalimport anılarına; hatta medeniyetle olan lanetlikarşılaşması yüzünden umutsuzluğa kapılmış olan Wulfgarbile moralinin doruklara çıktığını hissediyordu. Engintundrada yaşadığı buna benzer geceleri, kendi dünyasınınufukları ardında neler olduğunu hayal ettiği zamanlarıdüşünüyordu. Şimdi o ufukların dışına çıkmış olan Wulfgarsadece tek bir şeyin eksik olduğunu anladı. Maceracıiçgüdüleri o tarzdaki rahat düşünceleri reddetse de şaşkınlıklaanladı ki beraber büyüyüp sevmeye başladığı o kadının, yaniCattibrie'ın şimdi yanında olup, bu gecenin güzelliğinikendisiyle paylaşmasını diliyordu.

Eğer diğerleri akşamın tadını çıkartmakla o kadar meşgulolmasalardı, Drizzt Do'Urden'in zarafet dolu adımlarının dahada canlı olduğunu fark edebilirlerdi. Gök kubbenin ufukçizgisinin altına doğru uzandığı böyle büyülü geceler, drowunşimdiye kadar yaptığı en önemli ve en zor seçim, yani halkını

Page 85: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ve anayurdunu reddetme seçimi konusundaki özgüveninisağlamlaştırırdı. Kara elflerin karanlık şehriMenzoberranzan'ın üzerinde hiçbir yıldız parlamazdı. Devasamağaranın ışıksız tavamndaki soğuk taştan, adamınduygularına şiddetle asılan hiçbir çekim gücü ya yılmazdı.

"Karanlığın içinde dolaşarak halkımın kaybettiği ne kadarda çok şey var," diye fısıldadı Drizzt geceye doğru. Sonsuzgöğün gizemli çekimi, ruhundaki neşeyi normalin ötesinetaşıyor ve aklını kainatın cevapsız sorularına açıyordu. O birelfti ve derisi kara bile olsa, ruhunun derinliklerinde, yüzeysakini kuzenlerinin içinde olan o ahenkli neşeye benzer birşeyler vardı. Böyle hislerin kendi halkı arasında hangi sıklıktaortaya çıktığım merak ediyordu. Bütün drowların kalbinde varmıydı bu? Yoksa çağlar boyunca süregelen damıtım, ruhsalalevleri söndürmüş müydü? Drizzt'in tahminine göre, belki dehalkının dünyanın derinliklerine çekildikleri vakit kaybettiğien büyük şey, mantıklı düşünce adına varoluşun maneviyatımtefekkür etmeyi yitirmek olmuştu.

Mirar’ın kristalden parıltısı, şafak vakti etrafı aydınlatıpyıldızları söndürdükçe azar azar donuklaşmaya başladı.Nehrin kıyısına yakın, korunaklı bir noktaya kamplarınıkurduklarında bu olgu, yani gecenin bitişi, arkadaşlarakonuşulmamış bir hayal kırıklığı gibi geldi.

"Bilin ki bunun gibi geceler az olur," diye gözlemlediBruenor, ilk ışık huzmeleri doğu göğünden yavaşçasüzülürken. Gözlerinde bir parıltı belirdi. Genelde maddeciolan cücenin pek nadir tadını çıkarttığı hayret verici düşkurma gücünün bir belirtisiydi bu.

Page 86: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Drizzt, cücenin düşlere dalıp gittiğin fark etti ve On-Kasaba'daki cüce vadisinde özel buluşma yerleri olan BruenorYokuşu'nda geçirdiği geceleri düşündü. "Pek az," diyehemfikir oldu.

Boyun eğmiş bir iç çekişle işe koyuldular. Bruenor veRegis Luskan'da edindikleri haritayı inceleye dursun, Drizztve Wulfgar da kahvaltıyı hazırlamaya başladı.

Buçukluk hakkındaki bütün homurdanmaları veaşağılamalarına rağmen, Bruenor yanlarında gelmesi içinRegis'i çok kesin bir sebepten dolayı sıkıştırıp durmuştu.Dostlukları bir yana, Bruenor hislerini ne kadar maskelese de,Regis On-Kasaba'nın dışındaki yolda oflaya puflaya gelip,onlara katılmak için yalvarınca cüce aşırı derecede mutluolmuştu.

Regis Dünyanın Omurgası'nın güneyindeki topraklarıhepsinden daha iyi biliyordu. Bruenor iki yüz yıla yakın birsüredir Buzyeli Vadisi'nden dışarı adımını atmamıştı ve ozamanlarda ise sadece bir cüceçocuk idi. Wulfgar vadiyi hiçterk etmemişti. Drizzt ise dünyanın yüzeyinde sadece gecevakti yolculuk etmişti, yani gölgeden gölgeye kaçarak ve eğerMithril Salonu'nu bulmak istiyorlardıysa yol arkadaşlarınınaraştırması gerekeceği yerlerin çoğundan sakınarak.

Regis parmaklarını harita üzerinde gezdirdi, listelenmişolan yerlerde yaşadığı deneyimleri heyecanla hatırlayarakBruenor'a anlatıyordu. Özellikle de kuzeyde bulunan, oldukçazengin madenci şehri Mirabar ve kıyı yolunda güneydebulunan, ismi gibi Görkemlerin Şehri olan Derinsuhakkındaki anılarını.

Page 87: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor arazinin fiziksel şekillerini inceleyerek parmağınıharita üzerinde kaydırdı. "Mirabar'a gitmek daha çok işimegelir," dedi en sonunda, Dünyanın Omurgası'nın güneybayırlarının arasına sıkıştırılmış olan işaret üzerine parmağınıvurarak. "Şu kadarından eminim ki Mithril Salonu dağlarıniçinde, deniz kıyısında değil."

Regis, cücenin gözlemini bir anlığına düşünüp tarttı. Sonraparmağını bir başka noktaya bastırdı, haritanın ölçeğine göreLuskan'dan yüz milden de fazla uzakta, iç kesimde bulunanbir yerdi. "Uzunsemer," dedi. "Gümüşay'a yarı mesafede veMirabar ile Derinsu'nün tam ortasında. Çizeceğimiz yolubelirlemek için iyi bir yer."

"Bir şehir mi?" diye sordu Bruenor, zira haritadaki işaretküçücük bir kara noktadan ibaretti.

"Bir köy," diye düzeltti Regis. "Orada fazla insan yok, amabir büyücü ailesi olan Harpeller yaşıyor. Orada uzun birsüredir ikamet etmekteler ve kuzey topraklarını herkestendaha iyi biliyorlardır. Bize yardım etmekten memnuniyetduyarlar."

Bruenor çenesini kaşıdı ve başıyla onayladı. "Sıkı biryürüyüş. Yolda nelerle karşılaşabiliriz?"

"Yalçın Kayalıklar," diye itiraf etti Regis, o yeri hatırladığızaman birazcık cesareti kırılarak. "Vahşi ve orklarla dolutopraklar. Başka bir yolumuz olmasını dilerdim, amaUzunsemer hala en iyi seçenek gibi görünüyor."

Page 88: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Kuzeydeki bütün yollarda tehlike vardır," diye hatırlattıBruenor.

Haritayı dikkatle incelemeye devam ettiler, onlar baktıkçaRegis git gide daha fazla şey hatırladı. Bruenor'un gözünealışılmadık ve açıklanmamış işaretler çarptı özellikle üçtanesi, neredeyse düz bir çizgi halinde Luskan'ın doğusundanitibaren dosdoğru Pusluorman'ın güneyindeki nehirşebekesine uzanıyordu.

"Ata tepeleri," diye açıkladı Regis. "Uthgardt halkınınkutsal yerleri."

"Uthgardt?"

"Barbarlar," diye yanıtladı Regis neşesizce. "Aynıvadidekiler gibi. Medeniyetin adetlerini onlardan daha iyibiliyor olabilirler, ama onlardan daha az saldırgan değiller.Dağınık kabileleri bütün kuzey topraklarına yayılmıştır,yabanlarda gezip dururlar."

Bruenor buçukluğun korkusunu anlayarak homurdandı,kendisi de barbarların vahşi usullerine ve savaş becerilerineaşinaydı. Orklar çok daha kolay düşmanlar olurdu.

İkisi tartışmalarını bitirdiği sırada, Drizzt nehre doğrusarkan bir ağacın serin gölgesinde kollarım açmış geriniyorduve Wulfgar da sabah kahvaltısının üçüncü porsiyonununyarısına gelmişti.

"Gördüğüm kadarıyla, işkemben hala yemek için canatıyor!" diye seslendi Bruenor, tavada kalmış olan yetersiz

Page 89: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

yemeğe bakarak.

"Macerayla dolu bir gece," diye yanıtladı Wulfgar neşeyle.Çıkan arbedenin onun ruh hali üzerinde görünüşe bakılırsahiçbir yara bırakmadığını gözlemleyen dostları bundanoldukça memnun oldular. "İyi bir yemek yiyip sıkı bir uykuçektim miydi bir kez daha yola çıkmaya hazır olurum!"

"Henüz kendini o kadar rahata alıştırma bakalım!" diyeemretti Bruenor. "Bugünkü üç nöbetten birini sen tutacaksın!"

Regis şaşırmış bir halde etrafına bakındı, kendi çalışmayükündeki herhangi bir artışı tespit etme konusunda herzaman atik davranırdı. "Üç nöbetten biri mi?" diye sordu."Neden dört nöbetten biri değil?"

"Elfin gözleri gece için," diye açıkladı Bruenor. "Gün batıpgittiğinde yolumuzu bulmak için hazır olmalı."

"Peki ya yolumuz neresi?" diye sordu Drizzt, yosun kaplıağaç yatağından. "Bir sonraki durağımız hakkında bir sonucavarabildiniz mi?"

"Uzunsemer," diye yanıtladı Regis. "Doğuya ve güneyedoğru iki yüz mil mesafede, Nevervvinter Ormanı'nınetrafından dolanıp yalçın kayalıkların içinden geçeceğiz."

"O yerin adını hiç duymadım," diye yanıtladı Drizzt.

"Harpeller'in yurdu," diye açıkladı Regis. "İyi niyetleri vemisafirperverlikleriyle tanınan bir büyücü ailesinin. On-Kasaba'ya gelmeden önce orada biraz vakit geçirmiştim."

Page 90: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar bu fikre yanaşmıyordu. Buzyeli Vadisi barbarları,kara sanatların sadece korkaklar tarafından kullanılan bir güçolduğunu düşündükleri için büyücüleri küçümserdi. "O yerigörmeye hiç isteğim yok," diye belirtti kesin bir tavırla.

"Sana soran oldu mu?" diye hırladı Bruenor ve Wulfgarkendisini kararlılığından ödün verirken buldu. Sanki babasıtarafından azarlandıktan sonra tartışmayı sürdürmekonusunda inadı bırakan bir evlat gibiydi.

"Uzunsemer'de çok eğleneceksin," diye onu temin ettiRegis. "Harpeller misafirperverlik ünlerini hakkıylakazanmışlardır ve Uzuıısemer'in harikaları sana büyünün hiçbeklemediğin bir yönünü sunacaktır. Hatta onu bile kabul ..."elini istem dışı olarak Drizzt'i işaret ederken buldu vesöylemek üzere olduğu şeyi utanç içinde yarıda kesti.

Ama cefakar drow sadece gülümsedi. "Korkma dostum,"diye teselli etti Regis'i. "Sözlerin oldukça doğru ve sizindünyanızdaki toplumsal konumumu kabullendim." Duraksadıve kendisine yöneltilmiş rahatsız gözlere tek tek baktı."Dostlarımı biliyorum ve düşmanlarımı savuşturuyorum,"diye belirtti, onların endişelerini yok eden bir kesinlikle.

"O işi bir kılıçla yapıyorsun," diye ekledi Bruenor yavaşçakıkırdayarak, fakat Drizzt'in kulakları bu fısıltıyı yakalamıştı.

"Eğer yapmam gerekirse," diye gülümseyerek hemfikiroldu drow. Sonra, dostlarının yeteneklerinin kendisiniemniyette tutacağına tamamen güvenerek, biraz uykututturabilmek için arkasını döndü.

Page 91: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Nehrin kenarındaki gölgelikte aylak bir gün geçirdiler,ikindi vaktinde Drizzt ve Bruenor bir yemek yiyip, en azındankendi paylarına düşeni bitirene kadar Wulfgar ile Regis'inhorul horul uyumasına izin vererek rotalarını tartıştılar.

"Bir geceden fazla bir süre nehri takip edeceğiz," dediBruenor. "Sonra açık arazide güneydoğuya vuracağız. Bu biziormandan uzak tutacak ve önümüze dümdüz bir yol açacak."

"Belki de birkaç günlüğüne sadece geceleri yolculuk etsekdaha iyi olur," diye önerdi Drizzt. "Yelkenlerin Şehri'nindışındayken bizi ne gibi gözlerin takip ettiğini bilmiyoruz."

"Katılıyorum," diye yanıtladı Bruenor. "Haydi yolakoyulalım öyleyse. Önümüzde uzun bir yol var ve onunardında daha da uzunu bekliyor!"

"Çok uzun," diye mırıldandı Regis, tembelce tek gözünüaçarak.

Bruenor ona tehlikeli bir bakış fırlattı. Seçtiği bu rotasebebiyle, dostlarım tehlikeye atma konusunda endişeliydi veduygusal bir savunma mekanizması kullanarak, macerahakkındaki bütün şikayetleri kendi üzerine almıyordu.

"Yürümek için demek istiyorum," diye çabucak açıkladıRegis. "Bu bölgede çiftlik evleri var, öyleyse etrafta atlar daolmalı."

"Atlar bu yörede epey pahalı olur," diye yanıtladı Bruenor.

Page 92: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Belki de .. ." dedi buçukluk kurnazca ve arkadaşları onunne düşündüğünü kolayca tahmin edebildi. Kaşları çatıkbakışlar, genel bir hoşnutsuzluğu yansıtıyordu.

"Önümüzde yalçın kayalıklar var!" diye tartıştı Regis."Atlar orkları atlatabilir, ama onlar olmadan yürüyüşümüzünher bir milinde savaşmak zorunda kalırız! Ayrıca, sadeceödünç alacağız. Onlarla işimiz bitince hayvanları geriverebiliriz."

Drizzt ve Bruenor, buçukluğun teklif ettiği bu üçkağıtçılığıhiç tasvip etmiyor, ama onun mantığını da çürütemiyorlardı.Yolculuklarının bu bölümünde atlar kesinlikle çok işlerineyarardı. "Oğlanı uyandır," diye hırladı Bruenor.

"Peki ya benim planım?" diye sordu Regis.

"Seçimimizi fırsatını bulunca yapacağız!"

Regis bundan hoşnut kaldı, arkadaşlarının atları tercihedeceği konusunda kendinden emindi. Payına düşeni yedi,sonra akşam yemeğinden geriye kalan yetersiz artıkları dasıyırdı ve Wulfgar’ı uyandırmaya gitti.

Kısa sürede yeniden yola çıktılar ve bundan pek az süresonra, uzak bir mesafedeki küçük bir yerleşim yerininışıklarını gördüler.

"Bizi oraya götür," dedi Bruenor Drizzt'e. "Belki deGümbürgöbek'in planını denemeye değer."

Page 93: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kamp yerindeki muhabbeti kaçırmış olan Wulfgar bir şeyanlamadı, ama münakaşaya girmedi, hatta cüceyi sorgulamadıbile. Korsan Palası'ndaki faciadan sonra bu yolculukta dahapasif bir rol oynamayı kabullenmişti, gideceği yolları diğerüçünün kararlaştırmasına izin verecekti. Şikayet etmedentakip edecek ve gerekli olacağı zaman için çekicini hazırbulunduracaktı.

Nehirden ayrılıp birkaç mil boyunca iç kesimlere doğruilerledikten sonra sıkı, ahşap bir çitin içinde bir arayatoplanmış birkaç çiftliğin olduğu yere geldiler.

"Etrafta köpekler var," diye fark etti Drizzt, istisnai duyuşyeteneğiyle onları işiterek.

"Öyleyse Gümbürgöbek tek başına gidiyor," dedi Bruenor.

Wulfgar'ın yüzü şaşkınlıkla buruştu, özellikle debuçukluğun bu fikirle pek de heyecanlanmadığını belirtenbakışını gördükten sonra. "İşte buna izin veremem," diyepatladı barbar. "Eğer aramızda korunmaya ihtiyacı olan birkişi varsa o da minik kimsedir. O tehlikeye doğru yalnızbaşına yürürken, ben burada karanlıkta saklanmayacağım!"

"Tek başına gidiyor," dedi Bruenor bir kez daha. "Burayadövüşmek için gelmedik evlat. Gümbürgöbek bize birkaç atbulacak."

Regis çaresice gülümsedi, Bruenor'un onun için kurmuşolduğu tuzağa kıskıvrak yakalanmıştı. Bruenor, Regis'in ısrarettiği gibi, atları onun tahsis etmesine izin verecekti. Ama bugönülsüz izinle birlikte, buçukluğun üzerine bir derece

Page 94: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sorumluluk ve cesaret göstermek düşüyordu. Cüceninüçkağıtçılık konusunda kendi payını temize çıkartmasının biryöntemiydi bu.

Wulfgar buçukluğun yanında durmak konusundakararlılığını korudu, fakat Regis, böylesine narin birgörüşmede genç savaşçının kazara bazı sorunlarçıkarabileceğini biliyordu. "Sen diğerleriyle kal," diyeaçıkladı barbara. "Bunu tek başıma becerebilirim."

Cesaretini toplayarak kemerini göbek boğumunun üstüneçekti ve küçük yerleşim yerine doğru hızla ilerledi.

Çitin kapısına doğru yaklaşırken onu birkaç köpeğintehditkar hırlamaları karşıladı. Geri dönmeyi düşündü yakutsüs büyük olasılıkla saldırgan köpeklere karşı işe yaramazdı.Derken bir adam siluetinin çiftlik evlerinin birinden dışarıçıkıp kendisine doğru geldiğini gördü.

"Ne istiyorsun?" diye sordu çiftçi, kapının öteki tarafındameydan okurcasına duruyordu ve muhtemelen aile yadigarıolan antika bir sırıklıbaltayı sıkıca kavramıştı.

"Ben sadece yorgun bir gezginim," diye açıklamaya başladıRegis, elinden geldiğince açması görünmeye çalışarak. Çiftçibu hikayeyi pek sık duyardı.

"Git buradan!" diye emretti.

"Ama—"

"Defol git!"

Page 95: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Belli bir mesafe ötede, bayırın tepesinde duran üç yolarkadaşı bu karşılaşmayı izledi. Fakat loş ışıkta bu sahneyiyalnızca Drizzt neler döndüğünü anlayabilecek kadar iyigörebiliyordu. Drow, çiftçinin sırıklı baltayı sıkıca tutuşundannasıl da gergin olduğunu görebiliyordu ve adamın isteğindekesin kararlı olduğunu da yüzündeki tehditkar bakıştançıkartabiliyordu.

Ama sonra Regis ceketinin altından bir şey çekip aldı veçiftçi de neredeyse anında silahı sıkı sıkı tutmayı bıraktı.Biraz sonra kapı sonuna kadar açıldı ve Regis içeri girdi.

Dostlar, Regis'ten ses seda çıkmayan birkaç zor ve yorucusaat boyunca beklediler. Buçukluğu berbat bir hainliğinöldürdüğünden endişelenerek çiftçilerle kendi başlarınayüzleşmeyi düşündüler. En sonunda, ay doruk noktasını epeygeçmişken, Regis ardında iki at ve iki midilliyle birliktekapıdan dışarı çıktı. O ayrılırken çiftçi aileleri el sallayarakveda ettiler ve eğer yolu buraya düşerse durup ziyaret etmesiiçin ona söz verdirdiler.

"İnanılmaz," diyerek güldü Drizzt Bruenor ve Wulfgaryalnızca gözlerine inanamayan bir halde kafalarını sağa solasalladılar.

Regis küçük yerleşim yerine girdiği andan bu yana,gecikmenin arkadaşlarının sinirlerini bozup bozmadığını ilkdefa merak etti. Çiftçi, beraberce oturup buraya ne gibi bir işiçin geldiğini konuşmadan önce onun akşam yemeğinekatılması için ısrar etmişti ve Regis, kibar olması gerektiğiiçin (ayrıca o gün sadece tek bir akşam yemeği yemiş olduğuiçin) bunu kabul etmişti. Fakat yemeği elinden geldiğince kısa

Page 96: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kesmiş ve kendisine ikram edilen dördüncü porsiyonureddetmişti. O işten sonra atları almak epey kolay olmuştu.Tek yapması gereken, o ve arkadaşları oradan ayrıldıklarızaman atları Uzunsemer'de büyücülerle birlikte bırakacağınasöz vermesiydi.

Regis, arkadaşlarının kendisine çok uzun bir süre kızgınkalamayacağından emindi. Onları yarım gece boyuncabekletip endişelendirmişti, ama onun çabaları onlara tehlikelibir yolda birçok gün kazandıracaktı. Biliyordu ki, at sürerkenhızla yüzlerine çarpan rüzgarı hissederek geçirdikleri bir yada iki saatten sonra hiddetleri yatışacaktı. Eğer o kadar kolayaffetmeyecek olsalar bile, iyi bir yemek Regis için her zamanbiraz sıkıntıya değerdi.

Drizzt, grubu güneydoğuya götürmekten çok, kastendoğuya doğru götürüyordu. Uzunsemer'e giden dosdoğru yoluyaklaşık olarak kestirebilmesi için, Bruenor'un haritasındahiçbir yeryüzü işareti bulamamıştı. Eğer dosdoğru yoludenerse ve işareti ne kadar hafifçe olursa olsun bir parça bilekaçırırsa, kuzey şehri Mirabar'dan çıkan ana yola gelipçatacaklardı ve kuzeye mi güneye mi dönmeleri gerektiğinikestiremeyeceklerdi. Drow emindi ki dosdoğru doğuyagiderek Uzunsemer'in kuzeyindeki yola çıkacaklardı. Seçtiğirota, yollarına birkaç mil katacaktı, ama muhtemelen onlarıbir iki günlük geri dönme işinden kurtaracaktı.

Bir sonraki gün ve gece yolculukları temiz ve kolay geçti.Bundan sonra Bruenor, daha makul bir yolculuk temposututturabilecek kadar Luskan'dan uzaklaşmış olduklarına kararverdi. "Artık gündüzleri gidebiliriz," diye ilan etti, atlarlabirlikte geçirdikleri ikinci günün ikindi vaktinde.

Page 97: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ben geceyi tercih ederim," dedi Drizzt. Daha yeniuyanmıştı ve zarif, güçlü kuvvetli kara aygırının tüylerinitarıyordu.

"Ben etmem," diye tartıştı Regis. "Geceler uyumak içindir,ayrıca atlar da onları sakat bırakacak olan çukurlar vekayalara karşı tamamen kör durumda oluyorlar."

"İki taraf için de en iyisini seçelim o zaman," diye önerdiWulfgar, gerinip kemiklerindeki son uyku kırıntısını daatarak. "Güneş en tepeye çıktığında ayrılırız. Drizzt içingüneşi ardımıza alır ve geceye kadar at süreriz."

"İyi düşündün evlat," diye güldü Bruenor. "Aslında şimdide gayet öğleden sonra gibi görünüyor. Öyleyse atlarınızınsırtına! Gitme zamanı!"

"Akşam yemeğini yiyene kadar fikirlerini kendinesaklayabilirdin!" diye söylendi Regis Wulfgar'a, isteksizceküçük midillisinin sırtına semerini takarken.

Wulfgar debelenen dostuna yardım etmek için ilerledi."Ama o zaman yarım gün kaybetmiş olurduk," diye yanıtladı.

"Ah ne yazık olurdu," diye homurdandı Regis.

O gün, Luskan'dan ayrılmalarının dördüncü gününde, yolarkadaşları yalçın kayalıklara geldiler. Kırık tümseklerin veinişli çıkışlı tepelerin bulunduğu dar bir araziydi. Bu mekanıtanımlayacak en iyi tabir, 'engebeli ve vahşi bir güzellik' idi.Buraya gelen her yolcuya fetih duygusu yaşattıran ezici birbozkır hissi vardı. İnsanın, sanki herhangi bir noktaya bakan

Page 98: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ilk kişi kendisiymiş gibi hissetmesini sağlıyordu. Ve yabanarazilerde her zaman olduğu gibi, maceranın heyecanıylabirlikte, bir parça tehlike gelirdi. İnişli çıkışlı arazideki ilkyarığa daha yeni girmişlerdi ki Drizzt gayet iyi tanıdığı bazıişaretler fark etti: bir ork grubunun ezerek geçerken bıraktığıizler.

"Bir günden daha az süre olmuş," dedi endişeye kapılmışyol arkadaşlarına.

"Kaç tane?" diye sordu Bruenor.

Drizzt omuz silkti. "En azından bir düzine, belki de ikikatıdır."

"Yolumuza devam edelim," diye önerdi cüce."Önümüzdeler ve bu da arkamızda olmalarından daha iyidir."

Günbatımı, o günün yolculuğunun yarısının bittiğini işaretederek gelip çattığında, yol arkadaşları atların küçük birçayırda otlamalarına müsaade ederek kısa bir mola verdiler.

Ork izleri hala önlerindeydi, ama grubun artçısı olanWulfgar durmadan arkasını gözlüyordu.

"İzleniyoruz," dedi, arkadaşlarının sorgulayan yüzlerinecevaben.

"Orklar mı?" diye sordu Regis.

Barbar kafasını salladı. "Onlarsa bile daha evvel böylesinihiç görmedim. Zannımca, bizi izleyenler kurnaz ve ihtiyatlı."

Page 99: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Buradaki orklar iyi halkların adetlerini vadideki orklardandaha iyi biliyor olabilir," dedi Bruenor, ama bunların orklarolmadığından şüpheleniyordu ve buçukluğun da aynıendişeleri paylaştığını bilmek için Regis'e bakmasıgerekmiyordu. Regis'in ata tepeleri olarak tanımladığı haritaişaretleri, şu anda bulundukları noktadan pek uzaktaolamazdı.

"Yeniden atlara," diye önerdi Drizzt. "Sıkı bir sürüş,buradan epey uzaklaşmamızı sağlar."

"Ay batanından sonraya kadar ilerleriz," diye katıldıBruenor. "Ve saldırıya karşı koyabileceğimiz bir yerbulduğunda dururuz. Şafak bizi bulmadan önce dövüşeceğizgibi bir his var içimde!"

Onları neredeyse yalçın kayalıkların başından sonuna kadargötüren yolculukları sırasında elle tutulur hiçbir işareterastlamadılar. Hatta ork izleri bile kuzeye doğru dönüpönlerindeki yolu görünüşe göre tehlikesiz bırakmıştı. FakatWulfgar arkalarından gelen bir takım sesler duyduğundan vegörüş sahası içinde bazı hareketler fark ettiğinden emindi.

Drizzt yalçın kayalıkları tamamen arkalarında bırakanakadar ilerlemeyi tercih ederdi, ama bu zorlu arazide gidenatlar dayanıklılıklarının son raddesine ulaşmışlardı. Onlarıküçük bir tepenin üstünde duran, köknar ağaçlarındanoluşmuş minik bir koruya doğru götürdü. Tıpkı diğerleri gibidrow da, dost olmayan gözlerin birden fazla yöndenkendilerini izlediğinden şüpheleniyordu.

Page 100: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Daha diğerleri atlarından inemeden Drizzt ağaçlardanbirinin üzerine tırmandı. Atları birbirilerine yakın bir şekildebağladılar ve kendilerini de hayvanların etrafına yerleştirdiler.Regis bile uyku tutturamazdı. Çünkü Drizzt'in gece görüşüneher ne kadar güvense bile, neyin gelmekte olduğunu dahaşimdiden tahmin ederek kalbi güm güm atmaya başlamıştı.

Yüzlerce savaş görüp geçirmiş olan deneyimli Bruenor,dövüş becerilerine dayanarak kendini yeterince güvendehissediyordu. Sırtını soğukkanlı bir şekilde ağacın birineyaslamıştı, çentiği bol baltası da göğsünün üzerindeydi,ellerinden biri sıkıca sapını kavrıyordu.

Fakat Wulfgar başka hazırlıklar yapıyordu. İşe sopalar vekırık dallar toplayıp uçlarını sivrilterek başladı. Edinebileceğiher türlü avantajı değerlendirebilmek için onları alanın belirlistratejik konumlarına yerleştirdi, içinde durup savaşacağıalanı elinden geldiğince iyi etmeye çalışıyordu, sopalarınölümcül ve sivri uçlarını düşmanlarının yolunu kesmek içinkullanacaktı. Kurnazca gizlediği diğer sopalar ise dahakendisine varamadan önce orklara çelmeyi takıp onlarışişleyecekti.

İçlerinde en gergin olan Regis, onları izledi ve dostlarınıntaktiklerindeki farklılıkları gözlemledi. Böyle bir dövüş içinkendini hazırlamak amacıyla yapabileceği çok az şeyolduğunu hissediyordu ve düşündüğü tek şey, arkadaşlarınınçabalarını engellememek için ayak altından çekilmenin biryolunu bulmaktı. Belki de sürpriz bir saldırı yapması için şansönünde beliriverecekti, ama şu noktada böyle ihtimalleridüşünmedi bile. Yiğitlik, buçukluğun içine kendiliğindendoğan bir şeydi. Hiçbir zaman tasarladığı bir şey değildi.

Page 101: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Gergin beklentilerini yansıtan bütün o hazırlıklar veoyalanmalar üzerine, yaklaşık bir saat sonra, neredeyse onlarırahatlatacak şekilde bütün endişeleri gerçek oldu. Drizztağacın tepesinden, korunun aşağısındaki kırlarda bazıhareketlenmelerin olduğunü fısıldadı.

"Kaç tane?" diye seslendi Bruenor.

"Bize karşı dörde bir üstünler, belki de daha fazla," diyeyanıtladı Drizzt.

Cüce, Wulfgar'a doğru döndü. "Hazır mısın evlat?" Wulfgarçekicine yavaşça vurdu. "Dörde bir mi?" diye güldü. Bruenorgenç savaşçının kendine güvenini takdir ediyordu, amaRegis'in açıktan açığa dövüşe karışacağı pek olasıolmadığından bu oranlamanın daha da artacağını biliyordu.

"Bırakalım gelsinler mi yoksa onları çayırlarda mıvuralım?" diye sordu Bruenor, Drizzt'e.

"Bırakalım gelsinler," diye yanıtladı drow. "Onların buihtiyatlı yaklaşışı, bana hala bizi hazırlıksız yakalayacaklarınıdüşündüklerini gösteriyor."

"Ve ters tepen bir baskın, uzaktan indirilen ilk darbedendaha iyidir," diye bitirdi Bruenor. "Dövüş başladığındayayınla elinden gelenin en iyisini yap elf. Biz seni bekliyorolacağız."

Wulfgar, drowun gözlerinde fokurdamakta olan alevleriaklına getirdi. Drizzt'in savaş öncesindeki soğukkanlı dışgörünüşünü yalanlayan ölümcül bir parıltıydı o. Drovvun

Page 102: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

savaş sevdası kendisininkini bile aştığı ve girdap gibi dönenpalaların şimdiye kadar hiçbir düşman tarafından mağlupedildiğini görmediği için rahattı. Çekicini tekrar okşadı veağaçlardan birinin ardındaki bir oyuğun içine gizlendi.

Bruenor atlardan ikisinin koca vücutlarının arasına süzüldü,her iki üzengiye de bir ayağını yerleştirdi. Regis ise uyuyanvücutları andırsın diye uyku tulumlarının içini doldurduktansonra ağaçlardan birinin alçakta kalan dallarının altınasaklandı.

Orklar bir daire şeklinde kampa yaklaştılar, kolay bir saldırıdüşündükleri barizdi. Drizzt, oluşturdukları dairedekiboşlukları, ayrılmış bir gruba yapılan desteği engelleyecekaçık safları fark ettiğinde umutla gülümsedi. Bütün takımkorunun çevresine hep beraber baskın yapacaktı ve büyük birihtimalle ilk darbeyi de kenara en yakın olan Wulfgarindirecekti.

Orklar sinsice yaklaştılar. Gruplardan biri atlara, diğeri iseuyku tulumlarına doğru süzüldü. Dört tanesi Wulfgar'inyanından geçti, ama barbar, diğerlerinin Bruenor'unsaldırabileceği kadar atlara yaklaşmasına izin vererek birsaniye daha bekledi. Ve sonra gizlenme vakti sona ermişti.

Wulfgar saklandığı yerden dışarı fırladı. Büyülü savaşçekici Aegisfang çoktan harekete geçmişti. Barbar savaştanrısına "Tempus!" diye haykırdı ve ilk darbesini indirerekiki orku yere yapıştırdı.

Diğer grup, atları salıvermek ve kampın dışına çıkmalarınısağlamak suretiyle yoldaşların kaçış yollarını kesmeyi umarak

Page 103: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

atlara doğru koşuşturdu.

Ama onları hırlayan cüce ve çınlayan baltası karşıladı!

Şaşkına dönen orklar semerlere doğru sıçradıklarında, gerikalan ikisi saldırıya uğradıklarını bile anlamadan, Bruenor birtanesini tam ikiye böldü ve ikincisinin kafasını temiz birşekilde omuzlarından ayırdı.

Drizzt kendisine hedef olarak, saldırı altındaki yoldaşlaraen yakın olan orkları seçti. Dostlarına karşı gelecek düşmandesteğini elinden geldiğince uzun bir süre geciktirmeyeniyetliydi. Yay kirişi bir, iki ve üç kere tıngırdadı ve aynısayıda ork toprağa düştü. Gözleri kapanmış ve elleri ölümcülokların saplarına çaresizce kenetlenmiş bir halde yereyığıldılar.

Sürpriz saldırılar düşmanlarının saflarını oldukça etkili birşekilde kesip budamıştı. Şimdi drow palalarını çekti vetünemiş olduğu yerden aşağı indi. Geri kalan orkların işini,arkadaşlarıyla birlikte hızlıca bitireceği konusunda güvenitamdı. Fakat gülümsemesi kısa ömürlü olmuştu, çünkü aşağıinerken kırlarda daha fazla hareket fark etti.

Drizzt üç yaratığın tam ortasına kondu, kılıçları henüzayakları yere değmeden harekete geçmişti. Orklar drowunaşağı indiğini gördükten sonra— o kadar da şaşırmamışlardı,ama Drizzt onları dengelerini yitirmiş bir halde, silahlarınıkaldırmaya çalışırken debelenir bir şekilde bırakmıştı.

Drowun şimşek gibi darbelerine karşı herhangi bir gecikmekesin ölüm anlamına geliyordu ve birbirine karışmış vücutlar

Page 104: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

arasında hareketlerine hakim olan tek kişi Drizzt idi. Palalarıölümcül bir başarıyla ork tenini kesip şişledi.

Wulfgar'ın şansı da drowa denkti. Yaratıklardan ikitanesiyle birden yüzleşiyordu ve orklar vahşi dövüşçüler olsabile dev barbarın gücüyle boy ölçüşemiyorlardı. Bir tanesikaba silahını, Wulfgar'ın savurduğu darbeyi karşılamayayetecek bir zamanda kaldırdı, ama Aegisfang bu savunmayıparamparça etti. Önce silahı, sonra da bahtsız orkun kafatasımtuzla buz etti ve bu hareket için hiç yavaşlamadı bile.

Bruenor'un başı ilk başta dertteydi. İlk saldırılarımükemmel bir şekilde başarılı olmuş, onu ayakta kalansadece iki rakiple baş başa bırakmıştı —cücenin pek sevdiğibir orandı bu. Ama heyecanlanan atlar irkilip şaha kalkarakiplerini ağaç dallarından kopardılar. Bruenor yere yuvarlandıve kendisim toplayamadan midillisinin toynakları tarafındankafasına bir çifte yedi. Aynı şekilde orklardan biri de yeredüştü. Ama sonuncusu, bu kargaşaya hiç bulaşmadan yereindi ve atlar meydanı boş bırakarak yoldan çekilirkenafallamış cücenin işini bitirmek için koşturdu.

Şansına, Regis o içe doğan yiğitlik anlarından biriniyaşıyordu. Ağacın altından dışarı fırladı, sessizce orkunarkasında yere sindi. Bu yaratık bir ork için uzun boyluydu veparmaklarının uçundayken bile Regis kafasına vuracağı açıyıhiç beğenmemişti. Kabullenmiş bir şekilde omuz silkerekstratejisini değiştirdi.

Daha ork, Bruenor'a saldırmaya bile başlamadan,buçukluğun gürzü dizlerinin arasına daldı ve daha da yukarıçıkıp kasıklarına girerek orku yerden havalandırdı. Ulumakta

Page 105: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

olan kurban, gözleri odaklanamaz bir halde dönerken yaralıyerini avuçladı ve savaş için daha fazla isteği kalmadan yereyığıldı.

Hepsi bir anda olmuştu ama henüz zafer kazanılmamıştı.Arbedeye altı ork daha karıştı, ikisi Drizzt'in Bruenor veRegis'e doğru gidiş yolunu kesiyor, üç tanesi dev barbarla tekbaşına yüzleşen arkadaşlarına yardıma gidiyordu. Ve birtanesi de Regis'in olduğu yere doğru sinsice ilerleyerek,tehlikeden bihaber olan buçukluğa yaklaşıyordu.

Regis, drowun uyarı çağrısını duyduğu anda, kürekkemiklerinin arasına bir sopa indi ve ciğerlerindeki havayıçalıp onu yere yığdı.

Wulfgar dört bir yandan sıkıştırılıyordu ve savaştan öncekiböbürlenmelerine rağmen bu durumu hiç mi hiçumursamadığını fark etti. Kendi savunması kırılmadan öncedrowun onun yanına varacağını umarak darbelerisavuşturmaya odaklandı.

Düşmanı feci şekilde sayıca fazlaydı.

Bir ork kılıcı kaburgasına battı ve diğeri ise kolunu çentti.

Drizzt şimdi yüzleştiği iki orku yenebileceğini biliyordu,ama barbar dostuna ya da buçukluğa yardım etmeye yetecekbir zamanda bunu yapabileceğinden şüpheliydi. Ayrıcakırlarda hala takviyeler bulunuyordu.

Regis yuvarlanıp Bruenor'un hemen yanına yattı ve cücenininlemesi ona bu savaşın ikisi için de bitmiş olduğunu söyledi.

Page 106: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Sonra ork tepesine dikildi, sopası kafasının üzerine kalkmışve çirkin yüzüne şeytani bir gülümseme yayılmıştı. Regisgözlerini kapadı, kendisini öldürecek olan darbenin inişimseyretmeye hiç niyeti yoktu.

Sonra bir çarpma sesi duydu ... tepesinden bir yerdengelmişti.

Şaşırmış bir şekilde gözlerini açtı. Saldırgan orkun göğsünebir el baltası saplanmış duruyordu. Ork afallamış bir şekildekafasını eğip baltaya baktı. Sopası zararsız bir şekildearkasına düşüp kaldı ve yaratık da oldukça ölü bir şekildegeriye doğru yığıldı.

Regis hiçbir şey anlayamamıştı. "Wulfgar?" diye sordu.

Kocaman, neredeyse Wulfgar'ınki kadar geniş bir vücutüstünden sıçradı, orkun üzerine atıldı ve vahşi bir şekilde elbaltasını çekip serbest bıraktı. O bir insandı ve bir barbar gibikürklere bürünmüştü. Ama Buzyeli Vadili kabile adamlarınıntersine, bu barbarın saçları simsiyahtı.

"Ah hayır," diye inledi Regis, Bruenor'a Uthgardt barbarlarıhakkında bizzat kendisinin yapmış olduğu uyarılarıhatırlayarak. Adam onun hayatını kurtarmıştı, ama onlarınvahşi şöhretini bilen Regis, bu çatışma sonucunda aralarındabir dostluğun gelişeceğinden şüpheliydi. Samimiteşekkürlerini sunmak ve barbarın onun hakkında herhangi birdüşmanca fikri varsa dağıtmak için doğrulmaya başladı. Hattabazı dostane hisler uyandırmak için yakut süsü kullanmayıbile düşünüyordu.

Page 107: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ama hareketi sezen koca adam aniden döndü vebuçukluğun suratına tekmeyi basıverdi.

Ve Regis geriye, karanlığın içine doğru yuvarlandı.

6. GÖK MIDILLILER

Savaşın çılgınlığı içinde çığlıklar atan kara saçlı barbarlarkoruya dalıverdi. Drizzt, bu iriyarı savaşçıların kırlardaki orksaflarının gerisinde hareket ederken gördüğü suretlerolduğunu hemen anlayıverdi. Ama kimin tarafındaolduklarından emin değildi.

Her kime bağlı olurlarsa olsunlar, onların gelişi geri kalanorklarda dehşete yol açmıştı. Drizzt ile dövüşen iki ork,savaşa olan heveslerini bir anda yitiriverdi. İfadelerindeki anideğişim çatışmadan sıvışıp kaçma isteklerini açıkçagösteriyordu. Drizzt nasıl olsa fazla uzağa gidemeyeceklerinibilerek ve kendisinin de görünürden kaybolmakla akıllıca biriş yapmış olacağını düşünerek orkların kaçmasına izin verdi.

Orklar sıvıştı, ama kendilerini takip eden barbarlar kısasüre sonra, ağaçların ötesinde onları bir savaşa daha zorladı.Ortadan kaybolurken daha az göze batan Drizzt, yayınıbırakmış olduğu ağaca hiç fark edilmeden geri tırmandı. . '

Wulfgar savaş arzusunu o kadar da kolay bastıramadı. İkidostu alaşağı edilmişken, ork kanına susamışlığı dinmekbilmez bir hal almıştı ve savaşa yeni katılan adamlar da gençsavaşçının reddedemeyeceği bir coşkuyla Tempus'a, onun

Page 108: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

savaş tanrısına sesleniyordu. Wulfgar'ın etrafında bulunan veani gelişmeler sebebiyle dikkatleri dağılan ork çemberi, tekbir anlığına duraksadı ve barbar epey sıkı saldırdı.

Orkun biri, öteki tarafa baktı ve daha Wulfgar'a geridönemeden önce Aegisfang yüzünü paramparça etti. Wulfgarçemberde oluşan açık noktadan dışarı çıktı, geçerken de birork daha patakladı. Yaratık geri dönme ve savunmasınıdüzenleme çabası içinde tökezleyince, güçlü barbar onu yereserdi. Geri kalan ikisi arkalarını dönüp kaçtılar, ama Wulfgarhemen peşlerindeydi. Çekicini fırlatıp bir tanesinin hayatınason verdi ve diğerinin üzerine atıldı, onu altında bırakıp yeredevirdi ve çıplak elleriyle canını aldı.

İşini bitirdiğinde, yani orkun boyun kemiğinin sonçatırtısını duyduğunda, Wulfgar içinde bulunduğu zor durumuve dostlarmı hatırladı. Ayağa kalkıp sırtını ağaçlara dönerekgeri çekildi.

Kara saçlı barbarlar onun becerilerine saygı duyarakmesafelerini korudular. Bu sebeple Wulfgar onlarınmaksatlarından emin olamadı. Dostlarını görebilmek içinetrafına bakındı. Regis ve Bruenor, atların önceden bağlanmışoldukları yerde yan yana yatıyorlardı; onların ölü ya da diriolduklarını kestiremiyordu. Drizzt'ten hiç eser yoktu, amaağaçların diğer ucunda dövüş devam etmekteydi.

Savaşçılar onun etrafına yayılıp geniş bir yarım daireoluşturarak bütün kaçış yollarını kapattılar. Ama etraflarınısarmayı aniden kestiler, çünkü Aegisfang büyülü bir şekildeWulfgar'in eline geri dönmüştü.

Page 109: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bu kadar fazla adama karşı kazanamazdı, ama bu düşüncegözünü korkutmuyordu. Gerçek bir savaşçı gibi, dövüşerekölecekti ve ölümü hatırlanacaktı. Biliyordu ki, eğer kara saçlıbarbarlar üzerine gelirlerse birçoğu ailelerine geridönemeyecekti. Topuklarını yere gömdü ve savaş çekicinisıkıca kavradı. "Haydi bitirelim şu işi," diye hırladı gecekaranlığına doğru.

Yukarılardan bir yerden, hafif ama emreder gibi bir "Dur!"sesi geldi. Wulfgar hemen Drizzt'in sesini tamdı ve çekicisıkıca tutmayı bıraktı. "Şerefine sadık kal, ama bil kiseninkinden başka hayatlar da tehlikede!"

Wulfgar, Regis ile Bruenor'un muhtemelen hala hayattaolduklarını o zaman anladı. Aegisfang'i yere bıraktı vesavaşçılara doğru seslendi, "Selamlar olsun."

Cevap vermediler ama içlerinden biri, neredeyse Wulfgarkadar uzun boylu ve geniş kaslı biri, sıradan ayrılıp ilerledi veonun önünde durdu. Yabancının uzun saçında tek bir örgüvardı, yüzünün yanından aşağı iniyor ve omzunadökülüyordu. Suratına beyaz boyayla kanat imgeleriçizilmişti. Cüssesinin sertliği ve yüzündeki disiplinli ifade,yabani bozkırdaki hayatı yansıtıyordu ve eğer saçları kuzgunisiyah olmasaydı, Wulfgar onun Buzyeli Vadisi kabilelerindenbirine mensup olduğunu düşünürdü.

Koyu saçlı adam aynı şekilde Wulfgar'ı tanıdı, ama kuzeyülkelerinin toplumsal yapıları konusunda daha deneyimliolduğu için bu benzerlikler karşısında pek de sasıtmadı. "Senvadilisin," dedi, ortak lisanın kırık dökük bir halini

Page 110: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kullanarak. "Dağların ötesinden, soğuk rüzgarlar esenyerden."

Wulfgar kafasını salladı. "Ben Alageyik Kabilesi'ndenBeornegar oğlu Wulfgar. Tanrılarımız ortak, çünkü ben de güçve cesaret için Tempus'a sesleniyorum."

Koyu saçlı adam etrafta yatan ölü orklara baktı. "Tanrıçağrılarına cevap xreriyor, vadili savaşçı."

Wulfgar'ın çenesi gururla havaya kalktı. "Aynı zamandaorklara karşı nefretimiz de ortak," diye devam etti, "ama ben,sen ve senin halkın hakkında hiçbir şey bilmiyorum."

"Öğreneceksin," diye yanıtladı koyu saçlı adam. Elini uzattıve savaş çekicini işaret etti. Wulfgar sertçe doğruldu, sayılarne olursa olsun teslim olmaya hiç niyeti yoktu. Koyu saçlıadam yanına doğru baktı ve Wulfgar'in bakışlarını da o yöneçekti. İki savaşçı Bruenor ve Regis'i yerden kaldırmış vesırtlarına atmıştı, bu sırada diğerleri de atları yakalamışgetiriyordu.

"Silah," diye talep etti koyu saçlı adam. "İznimiz olmadanbizim topraklarımıza girdin, Beornegar oğlu Wulfgar. Busuçun cezası ölümdür. Hükmümüzün küçük arkadaşlarınüzerine uygulanışım seyredecek misin?"

Eğer genç Wulfgar olsaydı, hiddetinin aleviyle her şeyi boşvererek saldırırdı. Ama Wulfgar dostlarından çok şeyöğrenmişti, özellikle de Drizzt'ten. Aegisfang'in çağrılarınaistediği zaman cevap vereceğini ve Drizzt'in onları terketmeyeceğini biliyordu. Simdi dövüşmenin sırası değildi.

Page 111: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Hatta ellerini bağlamalarına bile izin verdi, hiçbir AlageyikKabilesi savaşçısının asla izin vermeyeceği, şeref kırıcı birhareketti bu. Ama Wulfgar Drizzt'e inanıyordu. Elleri yenidençözülecekti. O zaman son sözü söyleyen kendisi olacaktı.

Barbar kampına vardıkları zaman, hem Regis hem deBruenor kendilerine gelmişlerdi. Elleri bağlanmış bir haldeWulfgar’ın yanında yürümekteydiler. Kurumuş kan cüceninsaçını kaskatı kesmişti ve Bruenor miğferini kaybetmişti.Ama cüce dayanıklılığı, bir kez daha paçayı sıyırmasınısağlamıştı.

Bir tepeyi tırmandıktan sonra, çadırlar ve alev alev yanankamp ateşlerinden oluşan bir halkanın çevresine geldiler. Geridönen savaş grubu Tempus'a neşeyle savaş çığlığı atarakkamp yerini harekete geçirdi, şanlı şerefli zaferlerini ilanetmek için kesik ork kafalarını çemberin içine attılar. Kısasürede kamp yerindeki coşku içeri giren savaş ekibininkinedenk duruma geldi. Önce, uluyan yirmi tane barbar tarafındankarşılanmak üzere üç esir öne çıkarıldı.

"Ne yer bunlar?" diye sordu Bruenor, meraktan çok alayla.

"Her ne yiyorlarsa, çabuk beslemek lazım," diye yanıtladıRegis, arkasında duran muhafız tarafından ensesine bir şaplakyiyip sessiz olması konusunda uyarılarak.

Esirler ve atlar bir konvoy halinde kampın merkezine doğrugötürüldü ve kabile adamları bir zafer dansıyla etraflarınısardı. Toprağın üstündeki ork kafalarım tekmeleyip yolarkadaşlarına yabancı bir lisanda şarkı söylüyor, bu geceki

Page 112: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

başarı için Tempus'a ve kahraman ataları Uthgar'aşükranlarını sunuyorlardı.

Bu yaklaşık bir saat boyunca devam etti, sonra hepsi biranda sona erdi ve çemberdeki her yüz, geniş ve süslü birçadırın kapalı tentesine doğru döndü.

Tente açılmadan önce bir anlığına sessizlik korundu. Dışarıyaşlı bir adam fırladı, bir çadır direği kadar incecikti, amayaşının göstereceğinden çok daha hareketliydi. Yüzüsavaşçılarınkiyle aynı işaretlerle boyanmıştı, fakat bu işaretlerdaha özenle yapılmıştı. Gözlerinden birinin üzerinde geniş vekocaman mücevheri olan bir göz yaması vardı. Cüppesi en safbeyazdandı, her ne zaman kollarını yana doğru sallasacüppesinin yenleri tüylü kanatlar gibi görünüyordu.Savaşçıların safları arasında dans etti ve hızla dönüp durdu.Ve o geçip gidene kadar hepsi nefeslerini tutup irkildiler.

"Reis mi?" diye fısıldadı Bruenor.

"Şaman,” diye düzeltti, kabile hayatı adetleri konusundadaha bilgili olan Wulfgar. Savaşçıların bu adama gösterdiğisaygı, ölümlü bir düşmanın, hatta bir reisin bileuyandırabileceğinden daha öte bir korkudan kaynaklanıyordu.

Şaman aniden döndü ve sıçradı, üç esirin tam önünde yerekondu. Sadece bir anlığına Bruenor ve Regis'e baktıktan sonrabütün ilgisini Wulfgar'a çevirdi.

"Ben Valric Yüce Göz," diye haykırdı aniden. "GökMidillileri'nin takipçilerinin rahibi! Uthgar'm Çocukları'nınrahibi!"

Page 113: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Uthgar!" diye tekrarladı savaşçılar, el baltalarını ahşapkalkanlarına vurarak.

Wulfgar karmaşanın dinmesini bekledi, sonra kendinitanıttı. "Ben Alageyik Kabilesi'nden Beornegar oğluWulfgar."

"Ve ben de Bruenor—" diye başladı cüce.

"Sus!" diye haykırdı Valric ona, öfkeyle titreyerek. "Senumurumda değilsin!"

Bruenor çenesini kapadı ve baltası ile Valric'in kafasıhakkında bazı hoş fanteziler kurdu.

"Zarar ziyan vermek ya da arazinize izinsiz girmekniyetinde değildik," diye başladı Wulfgar, ama Valric elinihavaya kaldırarak sözünü kesti.

"Amacınız beni ilgilendirmiyor," diye açıkladı sakince,fakat heyecanı bir anda yeniden yükseldi. "Seni bize Tempusgetirdi, hepsi bu! Değerli bir savaşçı mı?" Etrafında duranadamlarına bakındı ve onların cevapları, yaklaşan meydanokuma için hevesli olduklarını gösterdi.

"Kaç tanesinde hak iddia ediyorsun?"

"Yedi tanesi önümde yere serildi," diye yanıtladı gençbarbar gururla.

Valric uygun bularak başım salladı. "Uzun ve güçlü," diyeyorum yaptı. "Tempus seninle mi değil mi bir anlayalım

Page 114: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bakalım. Gök Midillileri'yle birlikte olmaya değer misin kararverelim!"

Hemen haykırışlar başladı ve iki savaşçı, Wulfgar’ınellerini çözmek için aceleyle koşturdu.

Savaş ekibinin en sonuncu üyesi de dördüncü atınsürücüsünü aramayı bırakıp gidene kadar, Drizzt ağacınıntepsinde bekledi. Sonra çabucak harekete geçerek düşürülmüşbazı eşyaları topladı: cücenin baltası ve Regis'in gürzü. FakatBruenor'un kan lekeli, yeni ezilmiş ve boynuzlarından birikırılmış miğferini bulduğu zaman duraksayıp kendisinitoparlamak zorunda kaldı. Acaba dostu hayatta kalabilmişmiydi?

Kırık miğferi bohçasının içine tıkıştırdı ve ihtiyatlı birmesafe koruyarak, ayrılan ekibin ardından gizlice ilerledi.

Kamp yerine gelip de üç arkadaşını gördüğü zaman üzerinebir rahatlama çöktü. Bruenor soğukkanlılıkla Wulfgar veRegis'in yanında duruyordu. Tatmin olan Drizzt, duygularınıve bir önceki dövüş hakkındaki bütün düşüncelerini birkenara bıraktı, dostlarını kurtaracak bir saldırı planıtasarlayarak şu anda içinde bulunduğu duruma odaklandı.

Koyu saçlı adam açtığı ellerini Wulfgar'a doğru uzattı,sarışın hemcinsini ellerini sıkıca kavramaya davet ediyordu.Wulfgar daha evvel bu müsabaka çeşidini hiç görmemişti,ama kendi halkının uyguladığı güç testlerinden pek de farklıbir şey değildi.

Page 115: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ayakların kıpırdamayacak!" diye bilgi verdi Valric. "Bugüç müsabakası! Bırakalım senin değerini bize Tempusgöstersin!"

Wulfgar'ın sert yüz ifadesi, bunun gibi bir karşılaşmada heradamı yenebileceğine dair özgüveni hakkında bir ipucu bilevermiyordu. Ellerini rakibininkilerin seviyesine kaldırdı.

Adam, iri yabancıya hırladı ve Wulfgar'ın ellerini öfkeylekavradı. Neredeyse anında, daha Wulfgar kavrayışınısıklaştıramadan veya ayaklarım sabitleyemeden, şamanbaşlamaları için haykırdı ve koyu saçlı adam ellerini önedoğru iterek Wulfgar’ı bilekleri üzerinde geriye doğru büktü.Kamp yerinin her köşesinden haykırışlar koptu; koyu saçlıadam kükredi ve bütün gücüyle ileri abandı, ama şaşkınlık anıgeçtiği anda Wulfgar karşı koymaya başladı.

Wulfgar'ın boynundaki ve omuzlarındaki demirden damarlıkaslar gerildi ve koca kolları, hücum eden kanın baskısıylakıpkırmızı oldu. Tempus hakikaten de onu kutsamıştı; hattagüçlü rakibi bile bu kudret karşısında ağzı beş karış açılmışbir şekilde, hayranlıkla bakakaldı. Wulfgar dosdoğrugözlerinin içine bakıyor ve onun hırlayışına, kaçınılmazzaferin haberini veren kararlı bir bakışla cevap veriyordu.Sonra Beornegar'm oğlu öne doğru abandı, koyu saçlı adamındevinirliğini durdurdu ve zorlayarak kendi ellerini bilekleriyledaha düzgün bir açıya getirdi. Eşitlik sağladıktan sonra,Wulfgar anladı ki tek bir ani itişle birlikte rakibini, kendisininbiraz evvel kurtulmuş olduğu dezavantajlı duruma sokabilirdi.O noktadan sonra ise, koyu saçlı adamın dayanmak için pekaz şansı kalırdı.

Page 116: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ama Wulfgar bu mücadeleyi hemen bitirmeye o kadar dahevesli değildi. Rakibini rezil etmek istemiyordu bu iş sadecebir düşman kazandırırdı ve daha da önemlisi, Drizzt'inyakınlarda olduğunu biliyordu. Müsabakayı ne kadar uzatırsave bütün kabile üyelerinin gözlerini ne kadar çok üzerindetutabilirse, Drizzt'in herhangi bir planı harekete geçirmek içino kadar vakti olurdu.

İki adam birçok dakika boyunca durumlarını korudu veWulfgar, kampın öteki ucunda duran kendini kaptırmışmuhafızların ötesinde, atların arasından süzülen kara bir şekilgördüğünde gülümsemeden edemedi. Bu kendi hayal gücümüydü değil miydi pek kestiremiyordu, ama karanlığıniçinden ona bakan iki tane lavanta renkli, alev alev yanannokta gördüğünü sanıyordu. Birkaç dakika daha, diye kararverdi, fakat müsabakayı bitirmemekle bir kumar oynadığınıda biliyordu. Eğer çok uzun süre dayanırlarsa şaman birberaberlik ilan edebilirdi.

Derken hepsi sona erdi. Wulfgar'ın kollarındaki damarlarve kirişler kabardı ve omuzlan daha da yükselip şişti."Tempus!" diye hırlayarak bir başka zafer için tanrıyaşükranını sundu. Sonra ani ve şiddetli bir güç patlamasıylabirlikte koyu saçlı adamı dizleri üzerine çökertti. Kamptakiherkes sessizleşti, hatta bu hadise karşısında şamanın bile dilitutulmuştu.

Wulfgar'ın yanına iki tane muhafız ihtiyatla yaklaştı.

Mağlup edilen savaşçı ayağa kalktı ve Wulfgar ile yüz yüzegeldi. Yüzünü hiçbir öfke belirtisi lekelemiyordu, sadece

Page 117: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

samimi bir takdir duygusu vardı. Çünkü Gök Midillilerişerefli bir halktı.

"Seni aramıza kabul etmeliyiz," dedi Valric. "GökMidillileri'nin Reisi Jerek Kurtkatili'nin oğlu Torlin'i mağlupettin. Torlin daha evvel hiç yenilmemişti."

"Peki ya dostlarım?" diye sordu Wulfgar.

"Onlar umurumda bile değil!" diye sertçe karşılık verdiValric. "Cüce, bizim topraklarımızdan geçip gitmek içinserbest bırakılacak. Ne onunla ya da onun türüyle birkavgamız var, ne de onlarla herhangi bir münasebettebulunmak istiyoruz!"

Şaman şeytanca Wulfgar'a baktı. "Diğeri ise zayıf biryaratık," diye belirtti. "Senin kabileye geçiş ücretin olarak işgörecek, kanatlı ata sunduğun kurban olacak."

Wulfgar hemen cevap vermedi. Gücünü denemişlerdi veşimdi sadakatini imtihan ediyorlardı. Gök Midillileri, kendikabilelerinde bir yer teklif ederek ona en büyük şerefivermişlerdi, ama şüphesiz ki bağlılığını göstermesi koşuluyla.Wulfgar kendi halkım ve onların birçok yüzyıldır tundradayaşamış oldukları hayat tarzını düşündü. Hatta bugün bile,Buzyeli Vadisi barbarlarından birçoğu bu şartları kabul ederve Regis'i öldürürdü, bir buçukluğun hayatının böyle bir onuriçin küçük bir bedel olduğunu düşünürlerdi. İşte Wulfgar’ınvarlığının kendi halkıyla benzeşmeyen noktası buydu. Onlarınahlaki değerlerinin kendi kişisel standartları tarafından kabuledilemez nitelikteki bir yönüydü bu.

Page 118: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Hayır," diye cevap verdi Valric'e, gözlerini hiç kırpmadan.

"O zayıf bir yaratık!" diye gerekçe gösterdi Valric. "Sadecegüçlü olan yaşamayı hakkeder!"

"Kaderinde karar kılmak bana düşmez," diye yanıtladıWulfgar. "Ve sana da düşmez."

Valric iki muhafıza işaret etti ve onlar da anında Wulfgar'inellerini yeniden bağladı.

"Halkımız için büyük bir kayıp," dedi Torlin, Wulfgar'a.

"Aramızda çok şerefli bir yer edinebilirdin."

Wulfgar cevaplamadı, Torlin'in bakışına uzun bir sürekarşılık verdi. İkisi birbirine saygı duyuyordu ve bununlaberaber, prensiplerinin böyle bir katılım için oldukça farklıolduğunu karşılıklı olarak anlıyorlardı. Gerçek olamayacakbir hayali paylaştılar, omuz omuza savaşıp bir sürü orkdevirdiklerini ve ozanlara yeni bir efsane yazmaları için ilhamverdiklerini hayal ettiler.

Drizzt'in saldırma zamanı gelip çatmıştı. Drow,müsabakanın sonucunu görmek, ayrıca düşmanlarını daha iyiölçüp tartmak için atların yanında duraksadı. Saldırı planıylasadece hasar vermekten daha fazla etki bırakmayıplanlıyordu. Dostlarının çemberin içinden kurtulabilmelerineyetecek kadar uzun bir süreliğine, korkusuz savaşçı kabileyişaşırtmak için büyük bir gösteri sergilemek istiyordu.

Page 119: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Hiç şüphesiz ki barbarlar kara elfleri duymuştu. Ve yine hiçşüphesiz ki, duydukları hikayeler dehşet vericiydi.

Drizzt sessizce atların gerisindeki iki midilliyi bağladısonra her bir ayağını birinin üzengisine yerleştirmek suretiyleatlara bindi. İkisinin arasında doğrularak ayağa kalktı vepelerininin kukuletasını geriye doğru attı. Lavanta renkligözlerindeki tehlikeli parıltı kıvılcımlar saçıyordu, binekleriçembere doğru şimşek gibi sürerek kendisine en yakın olanbarbarları etrafa dağıttı.

Page 120: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Şaşkına dönmüş kabile adamlarından hiddetli inlemeleryükseldi, kara deriyi gördüklerinde haykırışlarının ses tonudehşete dönüştü. Torlin ve Valric gelmekte olan tehlikeyleyüzleşmek için arkalarını döndüler, fakat vücut bulmuş birefsaneyle nasıl başa çıkacaklarını bilemediler.

Ve Drizzt'in onlar için hazırladığı bir numara daha vardı.Kara elini şöyle bir savurduğunda Torlin ile Valric'in derisinimor alevler kapladı, tenlerini yakmıyorlardı, ama batılinançlara sahip iki kabile adamını da dehşete düşmüş birçılgınlığa sürüklediler. Torlin gözlerine inanamayıp kollarınıtutarak dizlerinin üzerine çöktü, bu sırada ödü patlamış olanşaman ise yere yatıp toprağın içinde debelenmeye başladı.

Wulfgar başlama işaretini alınıştı. Kollarına gelen başka birgüç dolaşımıyla birlikte bileklerindeki deri bağları koparttı.Hareketine devam ederek ellerini yukarı doğru savurdu veyanındaki iki muhafızı tam yüzlerinden yakalayıp onlarısırtüstü yere düşürdü.

Bruenor da kendi oynayacağı rolü iyi anlamıştı. KendisiyleRegis'in arasında duran tek barbarın ayağının üstüne sertçebastı ve adam ayağını tutmak için yere eğilince, Bruenorkafasına toslayıverdi. Adam tıpkı Luskan, Sıçan Sokak'takiFısıltı kadar kolayca yere devrildi.

"Hah, miğfer olmadan da gayet iyi işe yarıyormuş!" diyehayrete düştü Bruenor.

"Sadece bir cüce kafası için," diye belirtti Regis, Wulfgaronları boyun zincirlerinin arkasından yakalayıp kolayca

Page 121: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

midillilerin üzerine bindirirken.

Sonra o da Drizzt'in yanında ata bindi ve beraberce kampınöbür tarafına doğru hücuma geçtiler. "Sürün atınızı!" diyehaykırdı Drizzt dostlarına, bineklerinin kıç tarafına palalarınındüz kısmıyla vurarak. Diğer üçü sanki kaçışları tamamlanmışgibi zaferle haykırdı, ama Drizzt bunun sadece işin kolaykısmı olduğunu biliyordu. Şafak hızla yaklaşmaktaydı ve butanımadıkları, inişli çıkışlı arazide yerli barbarlar onlarıkolayca yakalayabilirdi.

Yol arkadaşları ellerinden geldiğince mesafe kat edebilmekiçin en düz ve en kolay yolları seçerek şafak öncesininsessizliği içinde at sürdüler. Drizzt, kabile adamlarınınpeşlerinden geldiğini düşünerek hala arkalarını gözlüyordu.Ama kaçıştan sonra kamp yerindeki karmaşa neredeyseanında sona ermişti ve drow hiçbir takip belirtisigöremiyordu.

Şimdi sadece tek bir haykırış duyulabiliyordu, Valric'ingezginlerin hiçbirinin anlamadığı bir dilde tekrar ettiği ritmikşarkısı. Wulfgar'ın yüzündeki dehşet dolu bakış hepsinindurmasını sağladı. "Bir şamanın güçleri," diye açıkladı barbar.

Kamp yerinde Valric, insanlardan oluşan bir halkanınortasında Torlin ile birlikte duruyordu. Mevkiinin en büyükdini törenini sergilerken ilahi söylüyor ve dans ediyor,kabilesinin Ruhsal Hayvanı'mn gücünü çağırıyordu. Drowelfinin ortaya çıkışı şamanın sinirlerini tamamen bozmuştu.Daha başlamadan bütün takipleri durdurmuş ve kanatlı atın,yani Pegasus'un ruhunun bu davetsiz misafirlerleilgilenmesine karar vererek, tören için gerekli olan deriden

Page 122: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

yapılma, kutsal sırt çantasını almak için çadırınakoşuşturmuştu.

Valric, ruhun bedenini alacak kimse olarak Torlin'i seçmiştive Jerek'in oğlu da bu işi sabırla, vakarla bekliyordu. Bundannefret ediyordu, çünkü sonuçta onu kendi kimliğindenayıracaktı.

Ama samanına kesin bir itaatte bulunmak zorundaydı.

Yine de başladığı andan itibaren, Valric heyecanıylabirlikte, çağırma işleminin acillik sınırlarını aştığını anladı.

Torun feryat edip yere düştü ve acı içinde kıvrandı. Etrafınıboz renkli bir bulut sarmaladı, dönüp duran duman, adamınkalıbını değiştirip vücudunu yeniden şekillendiriyordu. Yüzüdumanlar içinde kalıp buruştu ve aniden bir at kafası şeklinialarak dışarı doğru fışkırdı. Gövdesi de, insan dışı bir şeyedönüşmüştü. Valric, sadece Pegasus'un ruhunun güçlerindenbir kısmını Torlin'e yüklemek istemişti, ama varlığın kendisigelmiş xre adama tamamen sahip olup onun vücudunu kendişekline büründürmüştü.

Torlin yutulup tükenmişti.

Az önce onun durduğu yerde kanatlı atın hayaletimsi suretiyükseliyordu. Kabiledeki herkes onun önünde dizleri üzerineçöktü, hatta Ruhsal Hayvan'ın suretiyle yüzleşemeyen Valricbile. Ama Pegasus, şamanın düşüncelerini biliyordu veçocuklarının ihtiyaçlarını anlıyordu. Ruhun burundeliklerinden dumanlar tüttü ve Pegasus, kaçan davetsizmisafirleri takip etmek için havaya yükseldi.

Page 123: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Dostlar bineklerini daha rahat, fakat hala hızlı olan bir koşutemposuna sokmuştu. Bağlarından kurtulmuşlardı, önlerindeatan şafakla ve arkalarında hiçbir takip izi görülmeyen yollabirlikte biraz daha rahatlamışlardı. Bruenor miğferiyleoynuyor, en son aldığı darbeyle ezilen yeri, kafasına tekrargiyebileceği kadar dışarı itmeye çalışıyordu. Kısa bir süreönce şamanın ilahisini duyduğunda ödü patlayan Wulfgar bilerahatlamaya başlamıştı.

Sadece, her zaman için tetikte olan Drizzt kaçışlarından okadar da kolay emin olmamıştı. Ve yaklaşan tehlikeyi ilksezen de yine drow oldu.

Karanlık şehirlerdeki kara elfler, başka dünyalardan gelenvarlıklarla sık sık haşır neşir olurdu ve geçen birçok asırlabirlikte, ırklarında bunun gibi yaratıkların etrafa yaydığıbüyülü dalgaya karşı bir hassasiyet meydana gelmişti. Drizztaniden atını durdurdu ve döndü.

"Ne duyuyorsun?" diye sordu Bruenor ona.

"Hiçbir şey duymuyorum," diye yanıtladı Drizzt, gözleri birişaret görebilmek için oraya buraya bakıp dururken. "Amaorada bir şey var."

Onlar daha cevap bile veremeden, boz bulut gökten aşağıhücum edip üzerlerine çöktü. Atları kontrol edilemez birdehşet içinde zıplayıp şaha kalktı ve o kargaşa içindedostlardan hiçbiri neler olduğunu kestirmedi. Sonra Pegasus,Regis'in tam önünde beliriverdi ve buçukluk ölümcül birsoğuğun kemiklerine işlediğini hissetti. Çığlık atıp bineğindenyere düştü.

Page 124: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Regis'in yanında at süren Bruenor, hayaletimsi suretekorkusuzca hücum etti. Ama aşağı inen baltası az önce ortayaçıkan varlığın olduğu yerde sadece bir duman bulutunaçarpabildi. Derken hayalet, tıpkı az önceki gibi aniden geridöndü ve Bruenor da onun temasının buz gibi soğuğunuhissetti. Buçukluktan daha güçlü olduğu için midillisininüzerinde kalmayı başardı.

"Ne?" diye haykırdı boş yere, Drizzt ve Wulfgar'a.Aegisfang ıslık çalarak yanından geçti ve hedefe doğruyoluna devam etti. Ama Pegasus yine dumana dönüştü vesavaş çekici, dönüp duran bulutun içinden hiçbir engeleçarpmadan geçip gitti.

Ruh bir anda geri geldi ve Bruenor'un üzerine çullandı.Cücenin midillisi çılgınlar gibi o şeyden uzağa kaçma çabasıiçinde dönüp yere serildi.

"Ona vuramazsın!" diye seslendi Drizzt, cücenin yardımınakoşmakta olan Wulfgar'ın ardından. "Tamamen bu düzlemdedeğil!"

Wulfgar’ın güçlü bacakları, korkmuş olan atına mengenegibi kenetlendi ve Aegisfang ellerine döner dönmez barbarsaldırdı.

Ama yine darbesini karşılayan tek şey dumandı. "Pekinasıl?" diye haykırdı Drizzt'e, yeniden oluşmakta olan ruhunilk işaretlerini görebilmek için gözleri bir oraya bir burayabakarak.

Page 125: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Drizzt cevapları bulabilmek için zihnini yokladı. Regis halayerdeydi, solgunlaşmış bir şekilde, hiç kıpırdamadan çayırdayatıyordu. Ve Bruenor ise midillisinin düşüşüyle kötüyaralanmamış olsa bile, dünya dışı soğuğun etkisiylesersemlemiş bir şekilde ürperiyordu. Drizzt umutsuz bir planabel bağladı. Oniks panter heykelciğini çantasından çıkarttı veGuenhwyvar’ı çağırdı.

Hayalet geri döndü ve yenilenen bir hiddetle saldırdı. ÖnceBruenor'a çullandı ve soğuk kanatlarıyla cüceyi sarmaladı."Cehennem'in dibine kadar yolun var!" diye kükredi Bruenor,cesur bir meydan okumayla.

Aceleyle gelen Wulfgar, baltasının ucunun hiçbir zararveremeden dumanın içinden geçip gitmesi dışında cüceyigöremez oldu.

Sonra barbarın bineği, onun bütün çabalarına rağmen budoğadışı hayvana daha fazla yaklaşmayı reddederek durdu.Wulfgar aşağı atladı ve hücum ederek hayalet yenidenşekillenemeden bulutun içinden geçip gitti. Onun devinimihem kendisini hem de Bruenor'u dumanlı örtünün öbürtarafına taşıdı. Yuvarlanarak uzaklaştılar ve dönüp baktılar,sadece hayaletin yine tamamen ortadan kaybolduğunugörebildiler.

Bruenor'un gözkapakları ağırlaşıp aşağı düştü ve derisisoluk mavi bir renk aldı. Ve hayatında ilk kez, boyun eğmezruhunda dövüşmek için hiç cesaret kalmamıştı. Wulfgar dahayaletin içinden geçerken onun buz gibi temasından nasibinialmıştı, ama bu şeyle bir daha dövüşmeye oldukça hazırdı.

Page 126: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Onunla savaşamıyoruz!" diyerek soluk verdi Bruenor,takırdayan dişlerinin arasından. "Bir darbe vurmak içinburaya geliyor ama biz ne zaman karşılık vermeye kalksakdefolup gidiyor!"

Wulfgar meydan okurcasına kafasını salladı. "Bir yoluolmalı!" dedi, fakat cücenin değindiği noktayı da kabul etmekzorundaydı. "Ama benim çekicim bulutları yok edemez ki!"

Guenhwyvar sahibinin yanında beliriverdi ve drowu tehditeden düşmanı arayarak yere sindi.

Drizzt kedinin niyetini anladı. "Hayır!" diye emretti."Burada değil." Drow, Guenhwyvar'm birkaç ay evvel yaptığıbir şeyi hatırlamıştı. Guenhwyvar, devrilmekte olan birkulenin düşen molozlarından kurtarmak için, Regis'i varoluşdüzlemleri arasında bir seyahate çıkartmıştı. Drizzt panterinkalın kürküne sarıldı.

"Beni hayaletin diyarına götür," diye talimat verdi. "Onunkendi düzlemine, silahlarımın onun madde bedenininderinlerine batabileceği yere."

Drizzt ve kedi kendi bulutları içinde gözdenkaybolduğunda hayalet yeniden beliriverdi.

"Savurmaya devam et!" dedi Bruenor barbara. "Onu dumanhalinde tut, böylece sana ulaşamaz!"

"Drizzt ve kedi gitti!" diye haykırdı Wulfgar.

"Hayaletin diyarına," diye açıkladı Bruenor.

Page 127: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kendini toplamak Drizzt'in uzun bir süresini aldı. Farklıgerçekliklerin olduğu bir yere gelmişti. Her şeyin, hatta kendiderisinin bile aynı kurşuni rengi aldığı, nesnelerin sadeceetraflarını çevreleyen ince bir kara titreşimle ayırt edilebildiğibir boyuta gelmişti. Derin algılayış gücü burada işeyaramıyordu, çünkü burada hiçbir gölge yoktu ve yolgöstermek için kullanabileceği hiçbir ışık kaynağı da yoktu.Ve ayak basılacak sağlam bir yerin de olmadığını fark etti,altında elle tutulur hiçbir şey yoktu ve hangi yolun yukarı yada aşağı gittiğini bile bilmiyordu. Böyle kavramlar burayauymuyor gibiydi.

Düzlemler arasında gidip gelen Pegasus'un değişen dışçizgilerini fark etti. Yaratık hiçbir zaman ikisinden birindetam olarak var olmuyordu. Ona yaklaşmaya çalıştı ve zihnininbir eylemi olarak itici bir güç buldu içinde. Vücudu otomatikbir şekilde kendi iradesinin talimatlarım takip ediyordu. Yanıpsönen çizgilerin önünde durdu, hedef tamamen görünürolduğunda vurmak için büyülü palasını havaya kaldırdı.

Sonra Pegasus'un etrafını çevreleyen çizgi tamamen dolduve Drizzt kılıcını onun suretini belirleyen karaltıya batırdı.Çizgi kıpırdanıp büküldü ve palanın etrafındaki ana hatlar datitredi, çünkü buradayken çelik kılıcın özellikleri bile değişikbir bileşim sahibi olmuştu. Ama çelik daha güçlü çıktı vepala, kıvrımlı ucunu takip ederek hayaletin çizgisinde birdelik açtı. Sanki Drizzt'in bu darbesi düzlemin dengesinibozmuş gibi griliğin içinde ani bir kıpırdanma oldu vehayaletin dış çizgisi ıstırap içinde titreyip sarsıldı.

Wulfgar duman bulutunun aniden pufladığım gördü,neredeyse hayaletin şeklinde yeniden beliriyordu. "Drizzt!"

Page 128: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

diye haykırdı Bruenor'a. "Hayaletle eşit koşullar altındakarşılaştı!"

"Hazır ol o zaman!" diye yanıtladı Bruenor heyecanla,savaşta kendi rolünün bitmiş olduğunu bildiği halde. "Drowonu senin vurmana yetebilecek bir süreliğine geri getirebilir!"Bruenor kemiklerindeki ölümcül soğuğu yakalayıp atabilmeçabasıyla böğrünü tuttu ve buçukluğun kıpırtısız yatanvücuduna takılıp tökezledi.

Hayalet Drizzt'e geri döndü, ama pala yeniden vurdu. VeGuenhwyvar da arbedenin içine daldı, kedinin koca pençeleridüşmanının kara renkli dış hatlarını deşti. Pegasus kendidüzlemindeki düşmanlara karşı hiçbir avantajı olmadığınıanlayarak sendeledi ve onlardan uzaklaştı. Belbağlayabileceği tek şey madde düzleme geri kaçmaktı.

Wulfgar’ın beklediği yere.

Bulut kendi şeklini yeniden alır almaz Aegisfang üzerineindi. Wulfgar sadece bir anlığına katı bir darbe vurduğunuhissetti ve hedefi bulduğunu anladı. Sonra duman puflayıpönünden yok oldu.

Hayalet, Drizzt ve Guenhwyvar'ın yanına geri döndü, yineonların amansız kesikleri ve tırmıklarıyla yüz yüzeydi. Tekrarmadde düzleme döndü ve Wulfgar hızla darbe indirdi. Hiçbirkaçış yeri kalmayan, tuzağa düşen hayalet iki düzlemden dedarbeler yiyordu. Drizzt'in önünde her belirişinde, drow onundış hatlarının daha da inceldiğini ve kılıç saplamasına daha daaz dirençli bir hal aldığını fark etti. Ve bulut Wulfgar’ınönünde her belirişinde yoğunluğu azalıyordu. Dostlar

Page 129: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kazanmıştı ve Drizzt, Pegasus'un özünün madde halindekişeklinden azat olup griliğin içinde uçup gidişini tatmin olarakizledi.

"Beni yuvaya götür," diye Guenhwyvar’a talimat verdibitkin düşmüş drow. Bir saniye sonra Bruenor ve Regis'inyanma, cayırlara geri döndüler.

"Yaşayacak," diye belirtti Bruenor kesin bir şeklide,Drizzt'in sorgulayan bakışına cevaben. "Ölmüşten çokbayılmışa benziyor."

Kısa bir mesafe ötede, Wulfgar da bir suretin üzerineeğilmişti. Bu suret kırılmış ve bükülmüştü, insan ve hayvanarası bir değişim içinde sıkışıp kalmıştı. "Jerek'iıı oğluTorun," diye açıkladı Wulfgar. Bakışlarını barbar kamp yerinedoğru geri çevirdi. "Bunu Valric yaptı. Onun ellerini Torlin'inkanı lekeliyor!"

"Belki de Torlin'in kendi seçimidir," diye önerdi Drizzt.

"Asla!" diye ısrar etti Wulfgar. "Müsabakadakarşılaştığımız vakit gözlerimle gördüğüm şerefli bir adamdı.O bir savaşçıydı. Buna asla izin vermezdi!" cesetten bir adımuzaklaştı, vücudun değiştirdiği şeklin dehşetini daha iyivurgulamak için geri kalan izleri gözler önünde serdi.Donmuş bir ölüm pozu içindeki Torlin'in çehresi, yarı yarıyahem bir adamın yüz hatlarını hem de ata benzeyen birhayaletin özelliklerini almıştı.

"Reislerinin oğluydu," diye açıkladı Wulfgar. "Şamanınisteklerini reddedemezdi."

Page 130: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Böyle bir kaderi kabullendiğine göre epey cesurmuş," diyebelirtti Drizzt.

"Reisin oğlu mu?" diye homurdandı Bruenor. "Görünüşe

göre ardımıza biraz daha düşman taktık! Hınçlarını almayahevesli olacaklardır.

"Ben de öyle!" diye ilan etti Wulfgar. "Onun ölümündensorumlu sensin, Valric Yüce Göz!" diye haykırdı uzaklaradoğru, sesi tepeler ve kayalıklar arasında yankılanarak.Wulfgar dönüp arkadaşlarına baktı, yüz hatlarında fokurdayanbir hiddetle, sertçe şöyle ilan etti, "Torlin'in şerefine sürülenlekenin intikamım alacağım!"

Bruenor başını sallayarak, barbarın kendi prensiplerine olanbağlılığını tasvip etti.

"Şerefli bir görev," diye onunla hemfikir oldu Drizzt,kılıcını doğuya, yani yolculuklarının bir sonraki durağı olanUzunsemer'e doğru uzatarak. "Ama başka bir gün için."

7. Hançer ve Asa

Entreri, Yelkenlerin Şehri'nin birkaç mil dışındaki birtepede duruyordu, kamp ateşi onun ardında hafifçeyanmaktaydı. Regis ve dostları da Luskan'a girmeden evvelson durak olarak bu noktayı seçmişlerdi ve işin gerçeği,kiralık katilin ateşi de yine aynı çukurda yanıyordu. Fakat bubir rastlantı değildi. Entreri, Dünyanın Omurgası'mn

Page 131: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

güneyinde izlerini yakaladığından beri buçukluğun grubununher hareketini taklit ediyordu. Onların ettiği gibi hareketedecek, faaliyetlerini daha iyi anlayabilmek için, yürüdükleriyollarda bir gölge gibi ilerleyecekti.

Şimdi önünden giden grubun tersine, Entreri'nin gözlerişehir surunun üzerinde değildi, hatta Luskan'a bakmıyorlardıbile. Kuzeye doğru, QnKasaba'ya giden yolda birkaç kampateşi gecenin içinde belirivermişti. O ışıkların, arkasında ilkbelirişi değildi bu ve kiralık katil kendisinin de takipedildiğini seziyordu. Yol arkadaşları Luskan'da işlerini göredursun, kendisinin aradaki mesafeyi kolayca alabileceğinidüşünerek yolculuk hızını yavaşlattı. Buçukluğu tuzağadüşürmeye yoğunlaşmadan evvel herhangi bir tehlikeye karşıarkasını güvenceye almak istiyordu. Hatta Entreri, oradangeçtiğini açığa vuran işaretler bile bırakmış, onu takipedenleri yemleyip kendisine daha da yaklaştırmıştı.

Alevin közlerini tekmeleyip dindirdi ve sırtına bir hançeryemektense yüz yüze bir kılıç dövüşüne girmenin daha iyiolacağına karar vererek atının semerine geri oturdu.

Gecenin içine doğru atını sürdü, karanlıktayken kendinegüveniyordu. Bu onun zamanıydı; her gölgenin, gölgeleriçinde yaşayan birinin avantajını arttırdığı bir zaman.

Bineğini gece yarısından evvel bağladı, yolculuğunu yayaolarak bitirebilecek kadar kamp ateşlerine yaklaşmıştı. Şimdibunun bir tüccar kervanı olduğunu anladı; yılın bu vaktindeLuskan'a giden yolda rastlanmayacak bir şey değildi. Amaiçindeki tehlike sezisi ona bir türlü rahat vermiyordu.Deneyimlerle geçen birçok yıl onun hayatta kalma

Page 132: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

içgüdüsünü bileyip keskinleştirmişti ve bu içgüdüyügörmezden gelmemesinin daha iyi olacağını biliyordu. Yükarabalarından oluşan çemberin içine giden en kolay yoluarayarak sessizce yaklaştı. Tüccarlar kamp yerlerininçevresine her zaman için nöbetçiler bırakırdı ve yük atları dabir sorun halindeydi, çünkü tüccarlar onları koşumtakımlarının yakınlarına bağlardı.

Yine de kiralık katil, yaptığı yolculuğu boşaharcamayacaktı. Buraya kadar gelmişti ve kendisini takipedenlerin amacını öğrenmeye niyetliydi. Karnının üzerindebir yılan gibi sürünerek kamp mahalline vardı ve savunmacıçemberin arasından süzülerek kamp yerinin etrafını hırlamayabaşladı. Zar oyunu oynamakta olan iki nöbetçiyi, tetiktekikulakların bile duyamayacağı bir sessizlikle geçti. Sonraatların altından ve arasından süzüldü, hayvanlar korkuylakulaklarını düşürdüler ama sessiz kaldılar.

Dairenin etrafında yarım bir turu henüz bitirmişken, tambunun sıradan bir tüccar kervanı olduğuna inanıp da geceniniçine doğru geri süzülmek üzereydi ki tanıdık bir kadın sesiduydu.

"Az mesafe ötede bir ışık noktası gördüğünü söylemiştin."

Entreri durdu, çünkü konuşan kişiyi tanıyordu.

"Evet, o tarafta," diye yanıtladı bir adam.

Entreri hemen yanındaki iki yük arabasının arasına süzüldüve içeriyi dikizledi. Konuşmakta olan kimseler ondan kısa birmesafe ötede, bir sonraki vagonun arkasında durmuş onun

Page 133: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kamp yerinin olduğu yöne doğru bakıyorlardı. İkisi desilahlıydı, kadın kılıcını oldukça rahat bir şekilde taşıyordu.

"Seni hafife almışım," diye fısıldadı Entreri kendi kendine,Cattibrie'a bakarken. Mücevherli hançeri daha şimdidenelinde belirivermişti. "Bir daha tekrarlamayacağım bir hata,"diye ekledikten sonra yere çömeldi ve hedefine ulaşabilecekbir yol aradı.

"Beni bu kadar hızlı getirerek bana çok büyük bir iyilikettiniz," dedi Cattibrie. "Size borçluyum, Regis vediğerlerinin de olacağı gibi."

"Öyleyse söyle bana," diye üsteledi adam. "Bu denli biracelenin sebebi ne?"

Cattibrie kiralık katilin bıraktığı hatıralarla boğuştu. O günbuçukluğun evinde yaşadığı dehşeti henüz kabullenememişti,iki cüce dostunun ölümlerinin intikamını alana ve kendiutancını dağıtana dek bunu yapamayacağını da biliyordu.Dudakları sıkıca kapandı ve hiç cevap vermedi.

"Nasıl istersen," diye kabullendi adam. "Sebeplerin buaceleyi haklı çıkarıyordur, bundan hiç şüphemiz yok. Eğerburnumuzu sokuyor gibi görünüyorsak bile, bu sadeceelimizden geldiğince sana yardım etmek istediğimizdendir.

Cattibrie ona doğru döndü, yüzünde samimi birminnettarlık gülümsemesi vardı. Yeteri kadar söz söylenmişti.İkisi sessizlik içinde durup boş ufuk çizgisine doğru baktılar.

Ölümün sokuluşu da sessizdi.

Page 134: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri yük arabasının altından dışarı fırladı ve anidenikisinin arasına ayağa kalktı, her ikisi için de ayrı bir elinikaldırmıştı. Çığlık atmasını önlemek için Cattibrie'ı sıkıcaboynundan yakaladı ve adamı bıçağıyla sonsuza dek susturdu.

Entreri'nin omuzlarının üzerinden bakan Cattibrie, yolarkadaşının yüzüne çakılı kalan dehşet dolu ifadeyi gördü,ama ağzının üzeri kapalı olmadığı halde adamın nedenhaykırmadığını anlayamadı.

Entreri biraz yana kaydı ve kız anlayıverdi. Sadecemücevherli hançerin kabzası görülebiliyordu, kabzanınbıçakla birleştiği yer dümdüz bir şekilde adamın çenesininaltında duruyordu. O henüz tehlikeyi anlayamadan önce narinbıçak adamın beynim buluvermişti.

Entreri silahının kabzasını kullanarak kurbanını sessizceyere bıraktı, sonra sertçe asılarak silahı kurtardı.

Kadın yine kendini Entreri'nin dehşeti karşısında felceuğramış bir şekilde buldu. Kendisini kesinlikle öldürecek bileolsa adamın elinden kurtulup kampa seslenebileceğinihissetti. Ya da kılıcını çekip en azından ona karşıkoyabileceğini. Ama Entreri'nin, kızın hançerini kemerindençekip alışını ve adamın ölümcül yarasına yerleştirişini çaresizbir şekilde izleyebildi.

Sonra kızın kılıcını aldı ve onu yük arabasının altına doğruitiştirip kamp yerinin çevresinden uzaklaşmaya başladı.

Neden yardım çağıramıyorum? diye sordu kendi kendinedefalarca, çünkü dehşet derecesinde kendine güvenen kiralık

Page 135: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

katil, onlar karanlığın içine doğru sessizce ilerlerken kızıtutmuyordu bile. Adam çok iyi biliyordu ve kızın da kendineitiraf etmesi gerekliydi ki, hayatını o kadar da kolay çarçuretmeyecekti.

En sonunda, kamptan yeterince güvenli bir mesafeuzaklaştıktan sonra adam kendisiyle ve hançerle yüz yüzegelmesi için kızı döndürdü. "Beni takip etmek ha?" diyesordu, ona gülerek. "Ne kazanmayı umuyordun ki?"

Kız cevâp vermedi, ama içine biraz güç geldiğini hissetti.

Entreri de bunu sezdi. "Eğer yardım çağırırsan, seniöldürürüm," diye bildirdi dosdoğru bir şekilde. "Ve yeminediyorum ki, sonra tüccarların yanına geri dönüp onları daöldürürüm!"

Kız ona inanmıştı doğrusu.

"Ben sık sık tüccarlarla yolculuk ederim," diye yalansöyledi, sesinin titremesini zaptederek. "On-Kasaba'nınaskerlerinden biri olarak rütbemin getirdiği görevlerden biribu."

Entreri tekrar güldü. Sonra, yüz hatları düşünüp tartan birtavırla yana doğru eğildi ve adam uzaklara doğru baktı."Belki de bu bana bir avantaj sağlayacaktır," dedi kendikendine, bir planın başlangıcı aklında oluşmaya başlamıştı.

Cattibrie onu inceledi. Yapmış olduğu yolculuğun,dostlarına zarar vermesini sağlayacak bir yol bulduğundanendişeleniyordu.

Page 136: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Seni öldürmeyeceğim—henüz değil," dedi kıza."Buçukluğu bulduğumuzda dostları onu savunamayacak.Senin sayende."

"Sana yardımı dokunacak hiçbir şey yapmayacağım!" diyeçıkıştı Cattibrie. "Hiçbir şey!"

"Aynen öyle," diye tısladı Entreri. "Hiçbir şeyyapmayacaksın. Hele ensene dayalı bir bıçak varken—" silahıiğrenç bir alayla kızın boğazına doğru kaldırdı—"pürüzsüzderini çizip dururken. İşimi bitirdiğimde, cesur kız, yolumadevam edeceğim ve sen de utancın ve suçunla kalacaksın. Veyol arkadaşlarını senin öldürdüğünü sanan tüccarlaravereceğin cevaplarla!" Aslında Entreri, Cattibrie'm hançeriyleyaptığı o basit numaranın tüccarları kandıracağına bir anolsun inanmamıştı. Bu sadece genç kadına karşı kullanılanpsikolojik bir silahtı, kızın içine bir başka şüphe daha aşılayıpduygularının karmaşası içinde endişelenmesini sağlamak içintasarlanmıştı.

Cattibrie, kiralık katilin sözlerine karşı hiçbir duygubelirtisi sergilemedi. Hayır, dedi kendi kendine, o şekildeolmayacak!

Ama derinlerde bir yerde, bu kararlılığın, sadece korkusunumaskelemek için olduğundan, Entreri'nin varlığının dehşetitarafından yine engelleneceğinden ve olayların tıpkı adamınönceden belirttiği gibi gelişeceğinden endişeleniyordu.

Jierdan kamp yerini bulmakta pek sıkıntı çekmedi.Dendybar o esrarengiz atlının izini bulmak için ta dağlardanburaya kadar büyüsünü kullanmış ve askeri doğru yola

Page 137: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

yönlendirmişti. Jierdaıı gergmleşip kıhcım çekerek kampyerine yaklaştı. Mekan terk edilmişti, ama terk edileli o kadarda uzun bir süre olmamıştı. Hatta Luskanlı asker, birkaç metreötesinde sönmekte olan kamp ateşinin ısısınıhissedebiliyordu. Ufuk çizgisine karşı siluetini gizlemek içinyere çömelerek ateşin hemen yanındaki çantaya vebattaniyeye doğru sessizce ilerledi.

Entreri, bıraktığı şeylerin bazı misafirler çekebileceğiniumduğu için atını kendi kampına doğru yavaşça sürdü.Cattibrie onun önünde oturuyordu, güvenli bir şekilde elleribağlanmış ve ağzı tıkanmıştı. Fakat bundan tiksinse de, kendiyaşadığı dehşetin, bağları gereksiz kıldığına tamameninanıyordu.

İhtiyatlı katil daha mekana yaklaşmadan çok önce kampyerine birinin girmiş olduğunu anladı. Esirini de yanma alarakatının eyerinden aşağı atladı. "Hırçın bir küheylandır," diyeaçıkladı Cattibrie'a, kızı atın arka bacaklarına bağlarken,yaptığı korkunç uyarıdan bariz bir şekilde zevk alarak. "Eğerdebelenirsen seni çifteleyip gebertiverir."

Sonra Entreri ortadan kayboldu, sanki karanlığın biruzantısıymış gibi geceye karışıp gitti.

Jierdan çantayı yere geri bıraktı, düş kırıklığına uğramıştı.Çünkü içindekiler sadece sıradan seyahat takımlarıydı vekime ait oldukları hakkında hiçbir ipucu yoktu. Bu asker birsürü görev görüp geçirmiş ve yüzlerce kez hem insan hem deork haklamıştı, ama şimdi, bu atlı hakkında alışılmadık veölümcül bir şeyler hissettiğinden dolayı sinirleri gerilmişti.Buzyeli Vadisi'nden Luskan'a giden vahşi yollarda tek başına

Page 138: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

at sürecek kadar cesur olan bir adam, savaş usullerinde acemiolamazdı.

Bir bıçağın ucu aniden ensesindeki savunmasız çukura,kafatasının hemen alt kısmına gelip durduğu zaman, Jierdanürkmüş ama o pek şaşırmamıştı. Ne kıpırdadı ne de konuştu,silahı hedefe yerleştirmeden önce atlının bazı açıklamalaristemesini ümit ediyordu.

Entreri çantasının karıştırıldığını görebiliyordu ama kürklüüniformayı tanımış ve bu adamın bir hırsız olmadığınıanlamıştı. "Senin şehrinin sınırlarının ötesindeyiz," dedi,bıçağını sabit bir şekilde tutarak. "Benim kampımda ne işinvar, Luskan askeri?"

"Ben kuzey kapısından Jierdan," diye yanıtladı. "BuzyeliVadisi'nden gelen bir atlıyla görüşmek için buradayım."

"Hangi atlı?"

"Sen."

Entreri askerin verdiği bu cevap karşısında şaşırmış verahatsız olmuştu. Bu adamı kim yollamıştı ve o nereyebakması gerektiğini nereden biliyordu? Kiralık katilin ilkdüşüncesi Regis'in grubu üzerinde odaklandı. Belki debuçukluk şehir muhafızından yardım istemişti. Entreribıçağını kınına geri soktu, herhangi bir saldırıyı önlemek içinonu zamanında çekeceğinden emindi.

Jierdan da bu davranıştaki soğukkanlı özgüveni anladı vebu adama saldırma konusunda aklında olup olabilecek bütün

Page 139: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

düşünceler bir anda uçup gitti. "Efendim seninle görüşmekistiyor," dedi, ne istediğini tam olarak anlatmasının akıllıcabir iş olacağını düşünerek. "İkinizin de karşılıklı çıkarınaolacak bir görüşme."

"Efendin kim?" diye sordu Entreri.

"Yüksek mevkie sahip bir vatandaş," diye açıkladı Jierdan.

"Sizin gelişinizin haberini aldı ve arayışınıza yardımcıolabileceğine inanıyor."

"Benim işim hakkında ne biliyor?" diye dişlerini sıkaraksordu Entreri, birinin ona karşı casusluk yapmaya cüret etmişolmasıyla hiddetlenerek. Ama rahatlamıştı da, çünkü şehiriçindeki başka bir güç merkezinin de işe dahil olması çok şeyiaçıklığa kavuştururdu ve buçukluğun bu karşılaşmanınardında olması gibi mantıki bir zanm da yok ederdi.

Jierdan omuz silkti. "Ben sadece onun elçisiyim. Ama bende size yardımcı olabilirim. Kapıda yani."

"Kapının canı cehenneme," diye hırladı Entreri. "Surunüstünden de yeterince kolay bir şekilde içeri girerim. Gitmekistediğin yerlere ulaşmak için daha kestirme bir yoldur."

"Öyle bile olsa, o yerleri biliyorum ve tabii oralarıdenetleyen kimseleri de."

Bıçak yeniden meydana çıktı, hızla indi ve tam Jierdan'ınboğazının önünde durdu. "Çok şey biliyorsun ama az şeyaçıklıyorsun. Tehlikeli oyunlar oynuyorsun, Luskan askeri."

Page 140: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Jierdan gözünü bile kırpmadı. "Beş gün önce On-Kasaba'dan Luskan'a dört kahraman geldi: bir cüce, birbuçukluk, bir barbar ve bir kara elf." Artemis Entreri bileheyecanını gizleyemedi ve Jierdan bunu fark etti. "Kesinolarak bulundukları noktayı bilmiyorum, ama saklandıklarıbölgeyi biliyorum. İlgileniyor musun?"

Bıçak kınına geri döndü. "Burada bekle," diye talimat verdiEntreri.

"Bizimle seyahat edecek bir yol arkadaşım var."

"Efendim yalnız olduğunu söylemişti," diye sorguladıJierdan.

Entreri'nin iğrenç sırıtışı askerin tüylerini ürpertti. "Onuyolda buldum," diye açıkladı. "O bana ait ve senin bilipbilmen gereken tek şey de bu."

Jierdan bu konunun üzerine gitmedi. Entreri görünürdenkaybolduğunda rahatlayarak iç geçirişi duyulabiliyordu.

Cattibrie, Luskan'a elleri bağlı ve ağzı tıkalı olmadan atsırtında gitti, ama Entreri'nin onun üzerindeki kontrolün deaşağı kalır bir yanı yoktu. Çayıra dönüp onu tekrar yanınaaldığında adamın yaptığı uyarı kısa, öz ve reddedilemez birnitelikteydi. "Aptalca bir hareket yaparsan," demişti, "ölürsün.Terbiyesizliğin yüzünden cüce Bruenor'un acı çekeceğinibilerek ölürsün."

Kiralık katil, kız hakkında Jierdan'a daha fazla bir şeysöylemedi ve asker de, bu kadın epey ilgisini çektiği halde

Page 141: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sormadı. Dendybar cevapları alırdı, Jierdan bunu biliyordu.

O sabahın ilerleyen vakitlerinde Kuzey KapısıGündüzbekçisi'nin şüpheli bakışları altında şehre girdiler. Buiş Jierdan'a bir haftalık rüşvete inal olmuştu ve asker, o gecegeri döndüğünde adama daha da fazlasını borçlu olacağınıbiliyordu. Çünkü Gündüzbekçisi'yle yaptığı esas anlaşmadasadece tek bir yabancının geçişine izin vardı; kadın hakkındahiçbir şey söylenmemişti. Ama Jierdan'ın bunu yapmak,Dendybar'm takdirini kazandıracaktıysa, o zaman ödenenbedele değerdi doğrusu.

Üçü şehir kurallarına uygun olarak atlarını hemen suruniçindeki ahıra bıraktılar ve Jierdan, Entreri ile Cattibrie'aYelkenler Şehri'nin sokaklarında kılavuzluk etti. Şafaktanberidir sokaklarda olan mahmur gözlü tüccarları ve esnafıgeçip şehrin merkezine doğru ilerlediler.

Bir saat sonra sık çam ağaçlarından oluşan uzun bir koruyageldiklerinde, kiralık katil hiç şaşırmadı. Jierdan'in bir şekildebu mekanla bir ilişkisi olduğundan şüphelenmişti. Ağaçsıraları arasındaki bir açıklıktan içeri girdiler ve şehirdeki enyüksek yapının önüne gelip durdular; Büyünün Sahipkulesi.

"Efendin kim?" diye sordu Entreri dosdoğru bir şekilde.

Jierdan kıkırdadı, Dendybar'm kulesini görünce içinecesaret gelmişti. "Onunla yakında tanışacaksın."

"Şimdi öğreneceğim," diye hırladı Entreri. "Yoksabuluşmainiz sona ermiş demektir. Şehrin içindeyim, asker, veartık senin yardımına ihtiyacım yok."

Page 142: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Muhafızların seni dışarı atmasını sağlayabilirim," diyecevap verdi Jierdan. "Ya da daha kötüsünü!"

Ama son sözü Entreri söyleyecekti. "Vücudundan artakalanları asla bulamazlar," diye söz verdi, sesindeki soğukkesinlik Jierdan'ın yüzündeki kanı çekip götürdü.

Cattibrie bu atışmaya, sıradan bir ilgiden çok dahafazlasıyla dikkat etti. Kendisini yakalayan kimseler arasındakibu güvensizlik ortamını kendi çıkarına kullanmanınzamanının gelip gelmeyeceğini merak etti.

"Ben Kuzey Kulesi'nin Efendisi Alacalı Dendybar'a hizmetediyorum," diye ilan etti Jierdan, kudretli akıl hocasınınadından bahsetmekle daha da fazla güç kazanarak.

Entreri bu ismi daha evvel duymuştu. Sahipkulesi,Luskan'da ve etraftaki kırsal bölgelerde fısıldaşılansöylentilerin ortak konusuydu. Ve Alacalı Dendybar ismi sıksık muhabbetlerde anılırdı. Söylentiler bu büyücüyü, kuledekihırslı bir kudret arayıcısı olarak tanımlar ve adamın istediğinialmasını sağlayan karanlık ve kötü yönünden bahsederdi.Tehlikeli biriydi ama potansiyel bir müttefikti de. Entreri budurumdan memnun oldu. "Beni şimdi ona götür," dediJierdan'a. "Beraber yapılacak bir işimiz var mı yok muanlayalım bakalım."

Sydney Sahipkulesi'nin giriş odasında onlara eşlik etmekiçin bekliyordu. Kendini tanıtmayan ve kimseden de kendisinitanıtmasını istemeyen kadın, onları dolambaçlı geçitler vegizli kapılardan geçirerek Alacalı Dendybar'm kabul salonunagötürdü. Büyücü orada heybetli bir şekilde oturmuş onları

Page 143: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bekliyordu, en kaliteli cüppesini giymişti ve önünde müthişbir öğle yemeği sofrası duruyordu.

"Selamlar atlı kişi," dedi Dendybar, iki taraf da birbirileriniölçüp biçerken yaşanan oldukça gerekli ama rahatsız edicisessizlik anlarından sonra. "Ben Alacalı Dendybar, sizin defarkında olduğunuz gibi. Siz ve hoş yol arkadaşınız masamakonuk olur muydunuz?"

Adamın kulak tırmalayıcı sesi Cattibrie'ın sinirlerinigeriyordu ve evvelsi geceki akşam yemeğinden beri hiçbir şeyyememiş olduğu halde, adamın konukseverliğine cevabenhiçbir iştah belirtisi sergilemedi.

Entreri kızı öne doğru ittirdi. "Ye," diye emretti.

Kız, Entreri'nin hem kendisini hem de büyücüleri testetmekte olduğunu biliyordu. Ama aynı şekilde şimdi onun daEntreri'yi test etme zamanıydı. "Hayır," diye yanıtladı,dosdoğru adamın gözlerinin içine bakarak.

Adam elinin tersiyle kızı yere yapıştırdı. Jierdan ve Sydneyrefleksif olarak irkildi, ama Dendybar'dan hiçbir destekçıkmadığını görünce yeniden toparlanıp izlemeye devamettiler. Cattibrie katilden uzaklaştı ve yere sindi.

Dendybar kiralık katile gülümsedi. "Faz hakkındaki bazısorularımı yanıtlamış oldunuz," dedi eğlenmiş birgülümsemeyle. "Hangi amaca hizmet ediyor?"

"Kendi sebeplerim var," Entreri'nin tek cevabıydı.

Page 144: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Tabii ki. İsminizi öğrenebilir miyim?"

Entreri'nin yüz ifadesi değişmedi.

"On-Kasaba'dan gelen dört yol arkadaşını aradığınızıbiliyorum," diye devam etti Dendybar, lafı uzatmaya hiçniyeti yoktu.

"Onları ben de arıyorum, ama farklı sebeplerden dolayı,bundan eminim."

"Benim sebeplerim hakkında hiçbir şey bilmiyorsun," diyeyanıtladı Entreri.

"Umursamıyorum da," diye güldü büyücü. "Farklıhedeflerimiz için birbirimize yardım edebiliriz. Beni tekilgilendiren şey bu."

"Ben yardım dilemiyorum."

Dendybar yeniden güldü. "Onlar çok kudretli bir grup, atlıkişi. Onları hafife alıyorsun."

"Belki de," diye yanıtladı Entreri. "Fakat benim amacımısorduğun halde kendininkini açıklamadın. On-Kasaba'dangelen yolcularla Sahipkulesi'nin ne gibi bir alakası var?"

"Sormakta haklısın," diye yanıtladı Dendybar. "Ama cevapvermeden önce aramızda bir antlaşma sağlanması gerekli."

"Ben de merakımdan uyuyamayacağım," diye yapıştırdıcevabı Entreri.

Page 145: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Büyücü yine güldü. "Bu iş bitmeden önce fikrinideğiştirebilirsin," dedi. "Şu an için sana bir iyi niyet belirtisisunuyorum. Yol arkadaşları şehirdeler. Liman kısmında.Korsan Palası'nda kalacaklardı. Bunu biliyor muydun?"

Entreri kafasını salladı, şimdi büyücünün sözleri epeyilgisini çeker olmuştu.

"Ama şehrin kuzeyindeki ara sokaklarda izlerini kaybettik,"diye açıkladı Dendybar, Jierdan'a bir bakış atıp, askerinrahatsızlıkla kıpırdanmasını sağlayarak.

"Peki bu bilginin bedeli nedir?" diye sordu Entreri.

"Hiçbir şey," diye yanıtladı büyücü. "Sana bunu söylemekkendi amacıma da hizmet ediyor. Sen istediğini alacaksın;benim istediğim de bana kalacak."

Entreri, Denâybafın kendisini avın kokusunu alacak birköpek olarak kullanmaya çalıştığını anlayıp gülümsedi.

"Çırağım size çıkış yolunu gösterecek," dedi Dendybar,Sydney'e eliyle işaret ederek.

Entreri ayrılmak için arkasını döndü, Jierdan'in bakışlarıylayüzleşmek için durdu. "Yolumdan sakın asker," diye uyardıkiralık katil. "Akbabalar, ancak kedi ziyafetini çektikten sonrayemek yer!"

"Beni drowa götürdükten sonra kellesini alacağım," diyehırladı Jierdan, onlar gittiğinde.

Page 146: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"O adamdan uzak duracaksın," diye talimat verdiDendybar.

Jierdan kafası karışmış bir halde büyücüye baktı. "Onunizlenmesini istiyorsunuzdur herhalde."

"Tabii ki," diye katıldı Dendybar. "Ama Sydney tarafından,senin değil. Sinirlerine hakim ol," dedi Dendybar, adamınhiddetli hırıltısını fark ederek. "Hayatını ben koruyorum.Hakikaten de çok gururlusun ve bu hakkı da kendin elde ettin.Ama bu adam senin yeteneklerinin ötesinde, dostum. Senonun orada olduğunu bile anlamadan önce bıçağı senibuluverir."

Dışarı çıktıklarında, Entreri tek bir kelime bile etmedenCattibrie'ı Sahipkulesi'nden uzağa götürdü. Yaptığı görüşmeyisessizce düşünüyor ve aklında tartıyordu, çünkü bununDendybar ve yardakçılarını son görüşü olmayacağınıbiliyordu.

Cattibrie da bu sessizlikten hoşnuttu, düşüncelere dalıpgitmişti. Sahipkulesi'nden bir büyücü ne sebeple Bruenor vediğerlerini arıyor olabilirdi ki? Geçen kış öncesinde, mağlupedilmesinde dostlarının rol oynadığı çılgın büyücü AkarKessell'in intikamı için mi? Arkasını dönüp ağacımsı yapıyave yanındaki katile baktı, dostlarının üzerlerine çektiği ilgikarşısında hem hayrete düşmüş hem de dehşete kapılmıştı.

Sonra kendi kalbinin içine bakarak moralim ve cesaretiniyemden topladı. Drizzt, Bruenor, Wulfgar ve Regis, her şeybitmeden önce onun yardımına ihtiyaç duyacaktı. Yüzlerinikara çıkartmamalıydı.

Page 147: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

KITAP 2

MÜTTEFİKLER

8. ALÇAKTAN UÇAN KUŞLAR TEHLIKEDE

Yol arkadaşları o günün ikindi vaktinde yalçın kayalıklarındönemeçlerinden ve bayırlarından kurtuldukları için katıksızbir şekilde rahatlamışlardı. Pegasus ile yaptıklarıkarşılaşmadan sonra bineklerini bir araya toplamaları,özellikle de dövüşün ilk dakikalarında Regis yere düştüğüvakit, buçukluğun ok gibi kaçmış olan midillisini bulmalarıbiraz zamanlarım almıştı. Aslında midilli bir kez dahasürülmeyecekti; oldukça tedirgindi ve Regis at binecek haldedeğildi. Ama Drizzt çiftçilere karşı aldıkları sorumluluğudostlarına hatırlatarak hem atların hem de midillilerinbulunması konusunda ısrar etmişti. Özellikle de bu hayvanlarıtedarik ediş şekillerini göz önünde bulundurarak.

Regis şimdi barbarın aygırının üstünde, Wulfgar'ın önündeoturuyordu. Kendi midillisi onun ardına bağlanmıştı ve ikisibaşı çekiyordu. Drizzt ile Bruenor ise kısa bir mesafe geridengeliyor ve arkayı kolluyordu. Wulfgar koca kollarınıbuçukluğa dolamıştı. Onun koruyucu sarılışı, Regis'in epeyihtiyacı olan uykuyu tutturmasını sağlıyordu.

Page 148: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Batan güneşi ardımıza alacağız," diye talimat verdi Drizztbarbara.

Wulfgar onaylayarak seslendi ve haberi doğrulamak içinarkasına dönüp baktı.

"Gümbürgöbek bütün Diyarları dolaşsa bile kendine dahagüvenli bir yer bulamazdı," diye belirtti Bruenor drowa.

Drizzt gülümsedi. "Wulfgar iyi iş çıkardı."

"Evet," diye katıldı cüce. Bariz memnun görünüyordu."Bununla beraber, onu daha ne kadar süreyle evlat diyeçağırabileceğimi merak etmeye başladım! Korsan Palası'nıgörmeliydin elf," diye kıkırdadı cüce. "Bir yıl artı bir günboyunca denizden başka hiçbir şey görmeyen bir tekne dolusukorsan bile ondan daha fazla enkaza yol açamazdı!"

"Vadiden ayrıldığımızda, Wulfgar’ın bu geniş dünyanınsayısız toplumuna hazır olmadığından endişeleniyordum,"diye yanıtladı Drizzt. "Şimdi dünyanın onun için hazırolmadığından endişeliyim. Gurur duymalısın."

"Bunda benim kadar senin de payın var," dedi Bruenor. "Obenim oğlum, elf, sanki kendi kanımdan gibi. O çayırlardakendi korkularını hiç düşünmedi bile. Sen diğer düzlemegittiğin zaman gösterdiği cesareti hiçbir insanda görmedim. Orezil hayvanın geri gelmesini gözledi sana diyeyim ki ümitetti!— buçukluk ile benim canımızı yaktığı için intikamalmak üzere, ona şöyle okkalı bir darbe savurmak içinbekledi."

Page 149: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Drizzt cücenin nadiren gösterdiği bu hassaslık anının tadınıçıkarttı. Birkaç mil önce Bruenor'un katı yüz ifadesinitakındığını görmüştü, tıpkı cücenin Mithril Salonu'nu veçocukluğunun muhteşem hatıralarını anımsadığı BuzyeliVadisi'ndeki yokuştaki gibi.

"Evet gurur duyuyorum," diye cevap verdi Bruenor. "Veonun gösterdiği yolu takip edip seçimlerine güvenmeyegönüllüyüm."

Drizzfe de sadece onun fikrine katılmak kalıyordu; birçokay evvel Wulfgar, On-Kasabahsı olsun, barbarı olsun, BuzyeliVadisi halklarını sert tundra kışına karşı ortak bir savunmaamacıyla bir araya getirdiğinde drow da aynı sonuca varmıştı.Genç savaşçıyı Luskan'ın limanındaki gibi durumlarasokmaktan hala endişeleniyordu. Çünkü Diyarlar'daki en sıkıkimselerin çoğu, bir şehrin loncaları ve yer altı güçmerkezleriyle ilk karşılaşmalarının bedelini pahalıyaöderlerdi. Ayrıca Wulfgar’ın derin acıma duygusu ilesarsılmaz şeref düsturu kendisine karşı kullanılabilirdi.

Ama yoldayken, yabanlıktayken, Drizzt asla kendine dahadeğerli bir yol arkadaşı bulamayacağını biliyordu.

O gün ve gece başka bir sorunla karşılaşmadılar ve ertesisabah ana yola, yani Derinsu'dan Mirabar'a giden veUzunsemer'den de geçen ticaret yoluna çıktılar. Drizzt'in detahmin ettiği gibi onlara yön gösterecek hiçbir yol tabelasıyoktu, ama onun dosdoğru güneydoğuya gitmek yerine dahaçok doğuya gitme planı sonucunda, şu noktadan sonrakiistikametleri dümdüz güneydi.

Page 150: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Regis bugün çok daha iyi görünüyor ve Uzunsemer'igörmek için sabırsızlanıyordu. Grup içinde, büyü kullanıcısıHarpel Ailesi'nin yurdunda bulunmuş olan tek kimsekendisiydi. O garip ve sık sık şok edici olan mekanı yenidengörebilmeyi iple çekiyordu.

Fakat bunları heyecanlı heyecanlı anlatışı sadeceWulfgar'in kaygılarını arttırıyordu o kadar, çünkü barbarlarınkara sanatlara olan güvensizliği oldukça derindi. Wulfgaı/mhalkı arasında büyücülere, korkak ve şeytani düzenbazlargözüyle bakılırdı.

"Bu yerde ne kadar süre kalmamız gerekli?" diye sordubarbar, yalçın kayalıklar güvenle geride bırakıldıktan sonrageniş yolda onun yanında at sürmekte olan Bruenor veDrizzt'e.

"Bazı cevaplar alana dek," diye yanıtladı Bruenor. "Ya dagidebilecek daha iyi bir yer kararlaştırana dek." Wulfgar’ın bucevapla tatmin olması gerekliydi.

Kısa süre sonra, bahçe çapalarına ve tırmıklarına yaslanıpgrubu inceleyen tarlalardaki adamların meraklı bakışlarıaltında, merkezden uzak birkaç çiftlikten geçtiler. Bukarşılaşmaların ilkinden pek kısa bir zaman sonra, kasabanıncivar muhafızlarını temsil eden ve Uzunathlar olarak anılanbeş silahlı adam onları yolda karşıladı.

"Selamlar olsun gezginler," dedi bir tanesi kibarca. "Buyörelere gelmekteki sebebinizi sorabilir miyiz?"

Page 151: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Bilmem, sorabilir misi..." diye başladı Bruenor, amaDrizzt elini uzatarak onun bu iğneleyici sözünü durdurdu.

"Harpeller'i görmeye geldik," diye yanıtladı Regis. "işimizsizin kasabanızla ilgili değil, fakat konaktaki ailenin irfandolu tavsiyelerini duymak istiyoruz"

"Hoş bulduk 'öyleyse," diye yanıtladı Uzunatlı. "SarmaşıkKonak tepesi yol üzerinde bir iki mil ötede bulunur,Uzunsemer merkezinden hemen önce." Drowu fark ederekaniden durdu. "Eğer dilerseniz size eşlik edebiliriz," diyeönerdi, kara elfi görünce takındığı afallamış ifadeyi kibarcagizlemeye çalışıp gırtlağını temizleyerek.

"Gerekli değil," dedi Drizzt. "Yolu bulabileceğimize sizitemin ederim ve Uzunsemer halkından hiç kimseye karşı kötübir niyetimizin olmadığına da."

"Pekala." Uzunatlı, bineğini yana doğru sürdü ve yolarkadaşları yollarına devam ettiler.

"Fakat yoldan ayrılmayın," diye seslendi arkalarından."Bazı çiftçiler kendi topraklarının sınırlarında dolaşankimselerden rahatsız oluyorlar da."

"Çok sevecen bir halktır," diye açıkladı Regisarkadaşlarına, yollarına devam ederlerken, "ve büyücülerinede güvenirler hani."

"Sevecen ama ihtiyatlı," diye yapıştırdı cevabı Drizzt, bellibir mesafe ötedeki bir çayırda, ağaçların uzak sıralarında

Page 152: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

duran atlı bir adamın zar zor görülen siluetini işaret ederek."Gözetleniyoruz,"

"Fakat rahatsız edilmiyoruz," dedi Bruenor. "Ve şimdiyekadar bulunduğumuz mekanlar için bundan iyisinigördüğümüzü de söyleyemeyiz!"

Sarmaşık Konak Tepesi, üç binası olan küçük bir tepeciktenoluşuyordu. İki tanesi aşağıdaki ahşap çiftlik evlerinebenziyordu. Fakat üçüncüsü, dört yol arkadaşının şimdiyekadar gördüğü her şeyden daha farklıydı. Duvarları her birmetrede keskin açılarla dönüyor, oyuk içinde oyukoluşturuyor ve birçok açısı olan çatıdan ise hiçbiri birbirinebenzememek üzere düzinelerce ve düzinelerce kule tepesiyükseliyordu. Yalnızca bu yönden bile bakılınca bine yakınpencere görülebiliyordu. Bazıları genişti, diğerleri ise bir okyarığından büyük gibi görünmüyordu.

Burada herhangi bir tasarı işi, geniş kapsamlı mimari birplan veya tarz mevcut değildi. Harpeller'in konağı büyülütasarılar konusunda bağımsız fikirlerin denendiği vedeneylerin yapıldığı bir yüksekokuldu. Ama bu karmaşanıniçinde aslında bir güzellik bulunuyordu. "Yapı" terimine kafatutan ve beraberinde bir çeşit hoş geldin duygusu getiren birözgürlük hissi vardı.

Tepeciği parmaklıklı bir çit çevreliyordu ve dört yolarkadaşı oraya heyecanla olmasa da merakla yaklaştılar.Cümle kapısı falan yoktu, sadece açık bir aralık vardı ve yoloradan devam edip gidiyordu. Kızıl cüppe giymiş, şişko vesakallı bir adam çitin iç tarafında bir taburenin üzerindeoturmuş, boş boş gökyüzüne bakıyordu.

Page 153: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Onların geldiğini fark ederek ürktü. "Kimsiniz ve neistiyorsunuz?" diye sordu kaba bir şekilde, meditasyonubölündüğü için sinirlenerek.

"Yorgun gezginleriz," diye yanıtladı Regis, "MeşhurHarpeller'in irfanına danışmaya geldik."

Adam pek de etkilenmiş görünmüyordu. "Ve?" Devametmesi için işaret etti.

Regis çaresiz bir şekilde Drizzt ve Bruenor'a doğru döndü,ama kendilerinden daha fazla ne istendiğini anlayamadıklarıiçin ona verebilecekleri tek cevaplan omuz silkmek oldu.Bruenor grubun maksadını bir kez daha tekrarlamak içinmidillisini öne doğru çıkarmıştı ki konaktan başka bir cüppeliadam dışarı çıkıp yanlarına geldi.

Şişko büyücüye birkaç kısık söz söyledikten sonra yoladoğru döndü. "Selamlar," dedi yol arkadaşlarına. "Bu zavallıRegweld'i affedin"—büyücünün omzunu sıvazladı—"çünküdeney yapma konusunda inanılmaz derecede bahtı karadırama hatırlatırım, her şey değişmeyecek demek değil bu.Sadece biraz zaman alabilir, o kadar.

"Regvveld gerçekten de iyi bir büyücüdür," diye devametti, adamın omzunu yeniden sıvazlayarak. "Ve bir at ile birkurbağayı melezleyip çiftleştirme fikri ise epey dikkate değer;patlama hiç önemli değil! Simya dükkanları her zamanyeniden kurulabilir!"

Dostlar bu abuk sabuk söylev karşısındaki şaşkınlıklarınıyutarak bineklerinin üzerinde oturdular. "Yahu, atların

Page 154: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

nehirleri aşmak için elde edecekleri avantajları birdüşünsenize!" diye haykırdı cüppeli adam. "Ama bu kadaryeter. Ben Harkle. Size nasıl yardımcı olabilirim?"

"Harkle Harpel?" diye kıs kıs güldü Regis. Adam eğilerekreverans yaptı.

"Ben Buzyeli Vadili Bruenor," diye ilan etti Bruenor,konuşabilecek sesi kendinde bulduğunda. "Dostlarım ve benUzunsemer büyücülerinin sözlerini duymak için yüzlercemillik mesafeden geliyoruz .. ." Dikkati drowa kaymış olanHarkle'm artık kendisiyle hiç ilgilenmediğini fark etti. Drizztsöylenenlere göre bilge olan Uzunsemerli adamın tepkisiniölçmek için bile bile kapüşonunun geriye doğru kaymasınısağlamıştı. Yoldaki Uzunatlı da şaşırmış ama rahatsızolmamıştı ve Drizzt bu kasabanın genel olarak kendi ırkınakarşı daha hoşgörülü olup olamayacağını öğrenmekzorundaydı.

"Muhteşem," diye mırıldandı Harkle. "Tek kelimeyleinanılmaz!" Regvveld de şimdi kara elfi fark etmişti ve grupgeldiğinden beri ilk kez ilgisi cezbedilmiş gibi görünüyordu.

"Geçmeye iznimiz var mı?" diye sordu Drizzt.

"Ah, evet, lütfen içeri buyurun," diye yanıtladı Harkle,görgü kuralları uyarınca başarısız bir şekilde heyecanınıbastırmaya çalışarak.

Atını en önde süren Wulfgar başı çekti.

Page 155: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"O şekilde değil," dedi Harkle. "Yoldan değil yani; tabii kide gerçek bir yol değil o. Ya da öyle, ama içindengeçemezsiniz."

Wulfgar atını durdurdu "Şu ahmaklığa bir son ver,büyücü!" dedi kızgınlıkla, yıllardır büyülü sanatlarıçalışanlara karşı duyduğu güvensizlik şimdi kaynayıpfokurduyordu. "İçeri girebilir miyiz, giremez miyiz?"

"Ahmaklık falan değil, seni temin ederim," dedi Harkle,tanışma işini daha sevimli bir havada tutmayı umarak. AmaRegvveld araya girdi.

"Onlardan biri işte," dedi şişko büyücü suçlayıcı birşekilde, oturduğu sandalyeden kalkarak.

Wulfgar merakla ona baktı.

"Bir barbar," diye açıkladı Regweld. "Aklının ermediğişeylerden nefret etmek için eğitilmiş bir savaşçı. Devam etbakalım savaşçı, o koca çekicini al sırtından."

Wulfgar sebepsiz yere hiddetlenmiş olduğunu anlayaraktereddüde düştü ve destek için arkadaşlarına baktı. Kendi darkafalılığı uğruna Bruenor'un planlarını mahvetmekistemiyordu.

"Devam etsene," diye ısrar etti Regweld, yolun tammerkezine doğru ilerleyerek. "Çekicini kaldır ve üzerimesavur. Bir büyücünün ahmaklığını açığa vurma konusundakiyürekten arzunu tatmin et! Ve bu işi yaparken de onlardan bir

Page 156: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

tanesini yere ser! Şimdiye kadar duyduğum en iyi anlaşma!"Çenesini işaret etti. "Tam buraya," diye azarladı.

"Regvveld," diye iç geçirdi Harkle, kafasını sallayarak."Lütfen ona bir iyilik et, savaşçı. Mahzun yüzüne birgülümseme getir."

Wulfgar bir kez daha arkadaşlarına baktı ama yineverebilecek hiçbir cevapları yoktu. Regvveld işleri onun içinkolaylaştırdı.

"Rengeyiğinin piç evladı."

Daha, şişko büyücü ettiği küfrü bitiremeden, Aegisfanghavaya fırlamış hızla dönüyor, dümdüz hedefine doğruilerliyordu. Regweld yüzünü buruşturmadı bile ve Aegisfangtam çitin hizasından geçecekken, görünmeyen ama taş kadarkatı bir şeye çarptı. Saydam duvar, sanki bir tören gongu gibises çıkararak sallandı ve üzerinde dalgalanmalar oluştu. Busahneyi izleyen hayrete düşmüş kimselerin, duvarınarkasındaki nesneleri sadece eğrilip buruşan şekiller olarakgörmesini sağladı. Dostlar parmaklıklı çitin gerçekolmadığını, daha doğrusu görünmeyen duvarın yüzeyineçizilmiş bir şey olduğunu daha yeni anladılar.

Aegisfang sanki içindeki bütün güç emilmiş gibi toprağadüştü, Wulfgar'ın ellerine geri dönmesi de uzun bir süre aldı.

Regweld'in kahkahası eğlenceden çok zaferle atılmışgibiydi, ama Harkle kafasını salladı. "Her zaman başkalarınızararlı çıkartıyorsun," diye azarladı. "Bunu yapmaya hiçhakkın yok."

Page 157: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Bu dersi aldığı daha iyi oldu," diye karşılık verdiRegvveld. "Alçakgönüllülük de bir dövüşçü için değerli birözelliktir."

Regis elinden geldiğince uzun bir süre dudaklarını ısırmıştı.

Ta başından beri görünmez duvarı biliyordu ve şimdikahkahası dolup taşmıştı. Drizzt ve Bruenor da buçukluğakatılmadan edemedi ve hatta Wulfgar bile, ilk şoktankurtulduktan sonra kendi "ahmaklığına" sırıttı.

Tabii ki de, Harkle'ın da azarlamayı kesip onlarakatılmaktan başka seçeneği kalmadı. "İçeri buyurun," diyeyalvardı dostlara. "Üçüncü direk hakikidir: kapıyı oradabulabilirsiniz. Ama önce atlarınızdan inip semerleriniçıkarın."

Wulfgar'ın şüpheleri aniden geri geldi, kaşları çatık ifadesigülümsemesini yok etti. "Açıkla," diye talep etti Harkle'dan.

"Dediğini yap!" diye emretti Regis, "yoksa son seferkindendaha büyük bir şaşkınlığa uğrarsın."

Drizzt ve Bruenor çoktan semerlerinden aşağı inmişlerdi,ne olacağını merak ediyorlardı ama misafirperver HarkleHarpel'den biraz olsun korkmuyorlardı. Wulfgar kollarınıçaresiz bir şeklide iki yana açtı, atının üzerinden koşumtakımlarını aldı ve hayvanı çekerek onları takip etti. Regis'inmidillisi de diğerlerinin ardındaydı.

Regis giriş yerini kolayca buldu ve dostları için sonunakadar açtı. İçeri hiç korku duymadan dalıverdiler, ama aniden

Page 158: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

gözleri kör eden bir ışık parlaması oldu.

Gözleri tekrar netleştiğinde gördükleri şey, atların vemidillilerin küçülüp kedi boyutuna çekmiş olduğuydu!

"Ne?" diye patladı Bruenor, ama Regis yine gülüyordu veHarkle ise sanki alışılmadık hiçbir şey olmamış gibidavranıyordu.

"Onları yerden alın ve gelin," diye talimat verdi."Neredeyse içki zamanı gelmek üzere ve KıvırcıkÇeyrekçomak'taki yemekler özellikle bu gece pek lezizolacak!"

Onları garip konağın yan tarafından dolaştırarak tepeciğintam merkezindeki bir köprüye götürdü. Bruenor ile Wulfgarbineklerini ellerinde taşıdıkları için kendilerini gülünçhissediyorlardı, fakat Drizzt bunu gülümseyerek kabuletmişti. Uzunsemer'in pek de fazla ciddiye alınmamasıgereken bir yer olduğunu, Harpeller'in kendilerine has kişiselözeÜiklerinin sadece eğlenmek adına takdir edilmesigerektiğini buraya ilk gelişinde öğrenen Regis ise, bu şokedici hadiselerin hepsinden katıksız bir zevk alıyordu.

Regis biliyordu ki, önlerinde uzanan yüksek kemerli köprübu duruma bir başka örnek daha teşkil edecekti. Küçükderenin üzerindeki köprünün mesafesi pek büyük olmasa da,görünüşe göre yere desteklenmemişti ve üzerindeki darkalaslar tamamıyla süsten yoksunlardı, hatta tırabzanları bileyoktu.

Page 159: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Başka bir cüppeli Harpel, bu seferki inanılmaz derecedeyaşlıydı, çenesini eline dayamış bir halde bir tabureninüzerinde oturmuş duruyor, kendi kendine mırıldanıyor vegörünüşe göre yabancıların farkına bile varmıyordu.

Harkle'ın yanında, en önde duran Wulfgar derenin kenarınayaklaştığında birden sıçrayarak geriledi, nefesi kesildi vekekelemeye başladı. Koca adamın ne gördüğünü bilen Regiskıs kıs güldü ve Drizzt ile Bruenor da kısa süre sonraanlayıverdiler.

Dere, tepenin yanından YUKARI doğru akıyor, sonra dazirveden önce gözden kayboluyordu, fakat yol arkadaşlarısuyun gerçekten de önlerinden gürül gürül çağlamaktaolduğunu duyabiliyorlardı. Dere sonra tepenin zirvesindeyeniden beliriyor ve öbür tarafa doğru akıyordu.

Yaşlı adam aniden ayağa fırladı ve Wulfgar'a doğru koştu."Bu ne demek olabilir?" diye haykırdı gözü dönmüş birşekilde. "Bu nasıl olabilir?" Hayal kırıklığı içinde barbarınkoca göğsüne vurdu. Wulfgar bundan kurtulmanın bir yolunuarayarak etrafına bakındı, narin vücudunun bir yerini kırarımkorkusuyla yaşlı adamı dizginlemek için tutmak bileistemiyordu. Yaşlı adam tıpkı geldiği gibi aniden taburesinegeri hücum etti ve sessiz pozunu yeniden takındı.

"Vah zavallı Chardin," dedi Harkle kasvetli bir sesle."Gençliğinde çok kudretliydi. Dereyi tepe yukarı döndürenkişi kendisiydi. Ama yaklaşık yirmi yıldır takıntılı bir şekildeköprünün altındaki görünmezlik sahasının sırrını keşfetmeyeçalışıyor."

Page 160: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Peki bu dere neden duvardan farklı olsun ki?" diye meraketti Drizzt. "Kesinlikle bu büyü, büyücüler toplumu arasındabiliniyordur."

"Ah, ama aralarında fark var," diye çabucak yanıtladıHarkle, Sarmaşık Konak'a dışarıdan gelip de görünüşe göreonların çalışmalarına ilgi duyan birini bulduğu içinheyecanlanarak. "Görünmez bir nesne o kadar da nadir bir şeydeğildir, ama bir görünmezlik sahası..." Elini dereye doğrusavurdu. "Oradan nehre giren her şey görünmezlik niteliğialıyor," diye açıkladı. "Ama sadece o alanın içinde kaldığısürece. Ve tılsımlı bölgenin içindeki kişi için de bunubiliyorum çünkü bizzat kendim denedim— alanın ötesindekiher şey görünmez oluyor, fakat su ve balıklar gayet normalgörünüyor. Görünmezlik kuramının nitelikleri hakkındakibütün bilgilerimize ters düşüyor bu. Aslında tamamenbilinmedik bir varoluş düzlemine açılan bir yarık bileolabilir!" Heyecanla anlattığı şeyin, drow ile dostlarınınkavrayış sınırlarını ve ilgi alanlarını belli bir süre önce aşmışolduğunu fark ettiği için sakinleşti ve kibarca konuyudeğiştirdi.

"Atlarınızı bırakacağınız yer şu bina," dedi, kısa boyluahşap yapılardan birini işaret ederek. "Oraya köprüaltmdangideceksiniz. Şimdi başka bir meseleyle ilgilenmeliyim. Belkide sonra tavernada karşılaşırız."

Harkle'ın talimatlarını tam olarak anlamayan Wulfgar,köprünün ahşap parelerinden birine adımım attı vegörülmeyen bir güç tarafından geri itildi.

Page 161: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Köprüaltı dedim," diye haykırdı Harkle, köprünün alttarafını işaret ederek. "Nehri bu taraftan, köprünün üstünükullanarak geçemezsiniz; bu yol geri dönüş için kullanılır!Geçiş hakkında hiçbir tartışma kabul etmez," diye açıkladı.

Wulfgar göremediği bir köprüden zaten şüpheleniyorduama dostları ile büyücünün önünde bir korkak gibi görünmekde istemiyordu. Köprünün alçalmakta olan kemerinin yanmadoğru yürüdü ve ayağını dikkatli bir şekilde ahşap yapınınaltında gezdirip görünmeyen köprüyü yokladı. Ortalıktasadece hava ve ayağının altındaki görünmeyen suyun çağıltısıvardı o kadar. Tereddüt etti.

"Devam etsene," diye tatlı tatlı ikna etti Harkle.

Wulfgar kendisini suya düşmeye hazırlayarak ileri doğruatıldı. Ama tam anlamıyla şaşkınlık içinde kaldı, zira aşağıdüşmedi.

Yukarı düştü!

"Oha!" diye haykırdı barbar, köprünün dip kısmına küt diyekafa üstü düşerken. Orada uzun bir süre yatıp kaldı. Kendinitoplayamıyordu, köprünün alt kısmında sırt üstü yatmışyukarı bakmak yerine aşağı bakıyordu.

"Görüyorsunuz!" diye bağırdı büyücü ince bir sesle."Köprüaltı!"

Sonra tılsımlı bölgeye doğru rahatça yuvarlanıp atlayarakve dostunun hemen yanında ayaklan üzerine hafifçe yerekonarak Drizzt geçti.

Page 162: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"İyi misin?" diye sordu.

"Yabanlıklar dostum," diye inledi Wulfgar. "Yabanlıklarburnumda tütüyor ve orklar da. Bundan çok daha güvenli."

Drizzt, debelenen barbarın ayağa kalkmasına yardım etti.Zira Wulfgar'ın zihni, kafasının üstünden akıp gecengörünmez bir dere varken bir köprünün altında tepetaklakdurma işinin her bir noktasıyla derin bir savaş halindeydi.

Bruenor'un da kendi şüpheleri vardı ama buçukluğunalayları ilerlemesini sağladı. Ve yol arkadaşları kısa süresonra derenin öbür kıyısında doğal dünya çimlerinin üzerineyuvarlandılar. Önlerinde iki bina duruyordu ve onlar daHarkle'ın işaret ettiği daha küçük olan binaya doğruilerlediler.

Mavi cüppeli bir kadın onları kapıda karşıladı. "Dört tanemi?" diye sordu abartıyla. "Önceden haber vermenizgerekirdi."

"Bizi Harkle yolladı," diye açıkladı Regis. "Biz butopraklardan değiliz. Sizin görenekleriniz hakkındakicahilliğimizi af buyurun."

"Pekala öyleyse," diye pufladı kadın. "İçeri gelin. Aslındayılın bu vakti için alışılmadık bir şekilde boşuz. Sizin atlarınıziçin yerim olduğundan eminim." Onları yapının ana dairesiolan dörtgen bir odaya götürdü. Dört duvar birden yerdentavana kadar küçük kafeslerle doluydu. Kafesler kediboyundaki bir atın yalnızca bacaklarını uzatacağıgenişlikteydi. Birçoğu doluydu, üzerindeki künyeler onların

Page 163: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Harpel klanının belli üyelerine ayrılmış olduğunugösteriyordu, ama kadın boş olanları buldu ve yolarkadaşlarının atlarını içlerine yerleştirdi.

"Onları her ne zaman isterseniz geri alabilirsiniz," diyeaçıkladı, her birine kendi bineğinin kafesinin anahtarınıvererek. Drizzt'in önüne geldiğinde duraksayıp onun yakışıklıyüzünü inceledi. "Bakın burada kim varmış?" diye sordu,soğukkanlı ve monoton sesini kaybetmeden. "Geldiğiniziduymadım, ama eminim ki birçok kimse siz ayrılmadan evvelsizinle görüşmek isteyecektir! Sizin türünüzden birini dahaevvel hiç görmedik de."

Drizzt kafasını salladı ve cevap vermedi. Bu yeni tarzilgiden git gide daha da rahatsız olmaya başlamıştı. Hernasılsa, onu cahil köylülerin tehditlerinden bile daha fazlaküçük düşürüyor gibiydi. Fakat büyücülerin merakını anlıyorve onlara en azından birkaç saatlik muhabbet borçlu olduğunudüşünüyordu.

Sarmaşık Konak'in arka tarafındaki Kıvırcık ÇeyrekçomakHanı, daire şeklinde bir odaydı. Bar sanki bir tekerleğingöbeğiymiş gibi tam ortada duruyordu ve batı tarafında başkabir oda daha vardı. Kapalı bir mutfak bölümüydü bu. Genişkollu, kel kafalı ve bol kıllı bir adam, elindeki bez parçasıylahiç durmamacasına barın parlak yüzeyini ovalıyordu.Dökülenleri temizlemekten çok zaman geçirmek içinyapıyordu bunu.

Arka tarafta, yerden yüksek bir sahnede, müzik aletlerikendi kendilerine çalıyordu. Elinde bir değnek tutan, karapantolon ve yelek giyen ak saçlı bir büyücünün yaptığı

Page 164: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

işaretlerle yönetiliyorlardı. Enstrümanlar her ne zaman birkreşendo halinde yükselse, büyücü değneğiyle işaret ediyor,serbest olan elinin parmaklarını şıklatıyordu ve sahnenin dörtbir yanından renkli kıvılcımlar patlayıp duruyordu.

Yol arkadaşları bu ilginç büyücüye bakan bir masayaoturdular. Kendi yerlerini kendileri seçmişlerdi, çünkügörebildikleri kadarıyla odada onlardan başka müşteri yoktu.Masalar da daire şeklindeydi, kaliteli ahşaptan yapılmışlardıve her birinin tam merkezinde gümüş bir kaide üzerindeduran ve birçok yüzeyi olan kocaman yeşil bir mücevherbulunuyordu.

"Bundan daha garip bir yer hayatımda duymadım," dediBruenor. Köprüaltmdanberi rahatsız bir haldeydi, amaHarpeller ile konuşmanın gerekli olduğu gerçeğine boyuneğmişti.

"Ben de öyle," dedi barbar. "Ve burayı hemen terkedebiliriz."

"İkiniz de kendi zihinlerinizin içindeki küçük odalardakilitli kalmışsınız," diye azarladı Regis. "Burası bir eğlenceyeri ve burada gizlenen hiçbir tehlikenin olmadığını dabiliyorsunuz." Wulfgaı/a dönüp baktığında gözünü kırptı."Her neyse, pek de ciddiye alınacak bir şey yok."

"Uzunsemer bize epey ihtiyaç duyduğumuz bir dinlenmeimkanı sağlıyor," diye ekledi Drizzt. "Buradayken bir sonrakiyolculuğumuzun rotasını güvenle belirleyebilir ve yolatamamen dinlenmiş olarak çıkabiliriz. Vadiden Luskan'a gidişyolu iki hafta sürdü ve yaklaşık bir o kadar süre de buraya

Page 165: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

geliş çekti, hiç erteleme olmadan hem de. Bitkinlik hünerli birsavaşçının sinirlerinin keskinliğini köreltir ve elindekiavantajları alır götürür." Bu düşüncesini bitirirken özellikleWulfgaı/a baktı. "Yorgun bir adam hata yapar. Ve yabanlıktayapılan hatalar sık sık ölümcül olur."

"Öyleyse rahatlayalım ve Harpeller'in misafirperverliğinintadım çıkaralım," dedi Regis.

"Kabul," dedi Bruenor, etrafına bakınarak, "ama sadecekısa bir dinlence olacak. Peki şu garson kız da DokuzCehennem'in hangi bir dibinde, yoksa burada yiyecek içeceğikalkıp kendin mi alman gerekiyor?"

"Eğer bir şey istiyorsanız sadece söylemeniz yeterli," diyebir ses geldi masanın merkezinden. Wulfgar ve Bruenorürkerek ayağa fırladılar. Drizzt yeşil mücevherin içindeki ışıkparıltısını fark etti ve nesneyi inceledi, tertibatı anındaanlayıverdi. Ona benzer bir mücevherin yanında duranbarmene doğru dönüp omzunun üzerinden baktı.

"Büyülü bir alet," diye açıkladı drow, şimdi onlar da aynışekilde durumu anlamış oldukları ve bomboş bir tavernanıntam ortasında silahları ellerinde, hazır bir şekilde dikilmişdururken kendilerini ahmak gibi hissettikleri halde.

Regis kafasını aşağıya eğmişti, omuzları kahkahasınınhıçkırıklarıyla sallanıp duruyordu.

"Pöh! Başından beri biliyordun!" diye hırladı Bruenor ona."Bizimle bu aralar pek eğleniyorsun Gümbürgöbek," diye

Page 166: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

uyardı cüce. "Kendi adıma konuşayım, yolculuğumuzda sanadaha ne kadar süreyle yer olacağım merak etmeye başladım."

Regis kafasını kaldırıp cüce dostunun kaşları çatık bakışınıgördü ve aniden kendi sert bakışıyla ona karşılık verdi. "Dörtyüz milden daha fazla bir mesafe boyunca beraber yürüyüp atsürdük!" diye sertçe karşılık verdi. "Soğuk rüzgarlar ve orkakınları, bar kavgaları ve hayaletlerle yapılan dövüşleri aşıpgeldik. Kısa bir süreliğine eğlenmeme izin ver, iyi kalpli cüce.Eğer sen ve Wulfgar sırt çantalarınızın kayışlarını gevşetip bumekanı olduğu şekilde görürseniz, kendiniz de en az benimkadar kahkaha atabileceksiniz!"

Wulfgar gülümsedi. Sonra bir anda kafasını arkaya atıpkükredi, bütün hiddetini ve önyargılarını üzerinden atıyorduki buçukluğun tavsiyesine uyup Uzunsemer'e tarafsız birşekilde bakabilsin. Hatta müzisyen büyücü bile, barbarın ruhhalini temizleyip silen çığlık sahnesini gözlemlemek içinçalmayı kesti.

Ve Wulfgar haykırmayı bitirdiğinde güldü. Eğlenceli birkıkırdama değildi bu, göbeğinden yükselen ve bir karış açılanağzından patlayıp çıkan gök gürültüsü gibi bir kahkahaydı.

"Bira!" diye seslendi Bruenor mücevhere. Neredeyseanında, barın üzerinden mavi ışıklı, uçan bir disk süzüldü veonlara gece bor yunca yetecek miktarda sert bira getirdi.Birkaç dakika sonra, yollardaki gerginliklerin bütün izleriuçup gitti ve onlar da kupalarını tokuşturup hevesle, kanakana içtiler.

Page 167: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Sadece Drizzt ihtiyatını korudu, içkisini yudumladı veetrafındaki şeylere karşı tetikte kaldı. Burada kendilerinegelecek dosdoğru bir tehlike hissetmiyordu, ama büyücülerinbitmek tükenmek bilmeyen araştırmalarına karşı ihtiyatı eldenbırakmak da istemiyordu.

Kısa sürede, Harpeller ve dostları aralıksız bir şekildeKıvırcık Çeyrekçomak'a doluşmaya başladı. Yol arkadaşlarıbu gece için kasabaya yeni gelen tek kimselerdi. Yemek yiyenherkes masalarını onlara yanaştırıyor, yollardaki hikayeleridinliyor, kaliteli yemekler yiyerek sürekli dostlukları adınakadeh kaldırıyordu. Derken sıcak bir şöminenin yanındabuldular kendilerini. Harkle tarafından yönlendirilen birçokkimse, drowun halkının karanlık şehirlerine olan meraklarınıgidermek için Drizzt ile ilgilenmekteydi. O da onlarınsorularını cevaplama konusunda biraz çekingendi.

Sonra, onları bu kadar uzağa getiren yolculuğunsorgulanma işi başladı. Aslında konuyu Bruenor açmıştı.Masasının üzerine sıçrayıp çıkmış ve şöyle bir bildiridebulunmuştu, "Mithril Salonu, atalarımın yurdu, yine benimolacaksın!"

Drizzt bu işten endişelenmeye başladı. Salonda toplanmışkimselerin meraklı tepkilerinden anlaşıldığına göreBruenor'un kadim anayurdu burada biliniyordu, en azındanbir efsane olarak. Drow, Harpeller'den hiçbir kötülükgeleceğinden korkmuyordu. Ama maceralarının haberlerinin,yolculuklarının bir sonraki ayağında kendisini ve dostlarınıarkalarından takip etmesini, hatta önlerinden gitmesiniistemiyordu. Başka kimseler, kadim cüce kalesinin, yanihikayelerde "gümüş damarların aktığı madenler" olarak

Page 168: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

tanımlanan bir mekanın konumunu öğrenmeye gayet de ilgiliolabilirdi.

Drizzt, Harkle'ı bir kenara çekti. "Gece geç olmaya başladı.Ötedeki köyde müsait odalar var mıdır?"

"Saçmalama," diyerek darıldı Harkle. "Siz benimkonuklarımsınız ve burada kalacaksınız. Odalar çoktanhazırlandı bile."

"Peki bütün bunlar için borcumuz nedir?"

Harkle, Drizzt'in cüzdanını bir kenara itti. "SarmaşıkKonak'ın ücreti bir iki iyi hikaye anlatmak ve yaşantımızabazı ilginç yemlikler getirmektir. Sen ve senin dostların birseneden daha fazlasını ödediniz bile!"

"Teşekkür ederiz," diye yanıtladı Drizzt. "Sanırımarkadaşlarımın dinlenme vakti geldi. Uzun bir mesafeboyunca at sürdük ve önümüzde çok daha uzun bir yol var."

"Önünüzdeki yolla ilgili olarak," dedi Harkle, "Şu andaUzunsemer'deki en yaşlı Harpel olan DelRoy ile bir görüşmeayarladım. O sizi hepimizden daha iyi yönlendirebilir."

"Çok iyi," dedi Regis, muhabbeti duyabilmek için önedoğru eğilerek.

"Bu görüşmenin pek küçük bir bedeli var," dedi HarkleDrizzt'e. "DelRoy seninle özel bir görüşme yapmak istiyor.Bir çok senedir drowlar hakkında irfan edinmeye çalışıyordu,ama elimizde pek az bilgi mevcut."

Page 169: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Anlaştık," diye yanıtladı Drizzt. "Şimdi, yatacağımızyerleri bulma vakti."

"Size yolu göstereceğim."

"DelRoy ile ne zaman görüşeceğiz?" diye sordu Regis.

"Sabahleyin," diye yanıtladı Harkle.

Regis kahkahayı bastı ve masanın öbür tarafında doğrueğildi. Bruenor boğumlu parmaklarıyla bir kupayı tutmuş,kıpırtısız oturuyor, gözlerini bile kırpmıyordu. Regis, cüceyihafifçe itiştirdi ve Bruenor tek bir itiraz iniltisi bileçıkartmadan, gümbürtüyle yere devrildi. "Akşamleyin dahaiyi olur," diye belirtti buçukluk, odanın öbür kenarındakibaşka bir masayı işaret ederek.

Wulfgar o masanın altındaydı.

Harkle Drizzt'e baktı. "Akşam," diye hemfikir oldu."DelRoy ile konuşurum"

Dört arkadaş, ertesi günü dinlenerek ve Sarmaşık Konak'ınsonu gelmeyen harikalarının tadını çıkartarak geçirdiler.Drizzt erkenden DelRoy ile görüşme yapmak için çağrıldı. Busırada diğerleri, büyük binanın içinde Harkle'ın rehberliğiniüstlendiği bir tura katıldılar. Bir düzine dolusu simya dükkanı,büyü odası, meditasyon dairesi ve birkaç tane de daha sıkıkorunan, özellikle diğer dünyalardan varlıklar çağırmak içintasarlanan oda gezdiler. Özellikle Matherly Harpel'in heykeliilgi çekiciydi, çünkü bu heykel büyücünün ta kendisiydi.

Page 170: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Başarısız bir iksir karışımı onu taşa çevirmişti, kelimesikelimesine hem de.

Sonra bir de Bidderdoo vardı, ailenin köpeği, fakat eskidenHarkle'ın ikinci kuzeniydi yine kötü bir iksir karışımı.

Harkle misafirlerinden hiçbir sır saklamadı; klanın tarihini,başarılarını ve sık sık yaşadıkları felaket derecesindekibaşarısızlıklarını anlattı. Ve onlara Uzunsemer'in çevresindekitopraklardan, karşılaşmış oldukları Gök Midillileri Uthgardtbarbarlarından ve yolları boyunca karşılaşabilecekleri diğerkabilelerden bahsetti.

Bruenor bu dinlencelerinin bir parça olsun değerli bilgiiçermesinden memnundu. Hedefi her gün her saat ona baskıyapıyordu ve dinlenmeye gerçekten ihtiyacı olsa bile, MithrilSalonu'nü bulma işinde bir kazanç elde etmeden geçirdiği heran suçluluk hissetmesini sağlıyordu. "Bunu bütün kalbinleistemelisin," diye sık sık azarlıyordu kendini.

Ama Harkle ona, bu topraklar konusunda önündekigünlerde hiç şüphesiz yardımı dokunacak nitelikte önemliyönlendirmeler sunmuştu ve Kıvırcık Çeyrekçomak'ta birakşam yemeği yemek için oturduğunda, cüce tatmin olmuştu.Drizzt onlara orada yeniden katıldı. Somurtkan ve sessizdi,DelRoy ile olan görüşmeleri hakkında soru sorulursa pekfazla şey söylemeyeceği belliydi.

"Önümüzde bekleyen görüşmeyi düşün sen," diye cevapverdi drow, kendisini sorgulayan cüceye. "DelRoy çok yaşlıve bilge. Mithril Salonu'na giden yolu bulma konusundagörüp görebileceğimiz en iyi umudumuz olabilir."

Page 171: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor zaten önlerinde bekleyen görüşmeyi düşünüyordu.

Ve Drizzt, yemeğin geri kalan süresi boyunca sessizceoturdu. Anayurdunun DelRo/a anlatmış olduğu hikayelerinive görüntülerini düşündü, Menzoberranzan'ın kendine hasgüzelliğini hatırladı.

Ve tabii onu berbat eden habis kalpleri de.

Kısa bir süre sonra Harkle Drizzt'i, Bruenor'u ve Wulfgar'ıyaşlı büyücünün yanına götürdü Regis görüşmeye katılmakyerine tavernada bir başka partiye katılmak için yalvarmıştada. DelRoy ile küçücük, meşaleyle aydınlanmış ve gölgelerledolu bir dairede karşılaştılar. Işık titreşimleri, yaşlı büyücününyüzündeki gizemi arttırıyordu. Bruenor ve Wulfgar çabucakDrizzt'in DelRoy hakkındaki gözlemleriyle aynı kanıyavardılar. On yıllarca sürelik deneyim ve sayısız macera,adamın kösele gibi kahverengi tenine net bir şekildekazınmıştı. Vücudu şimdi onun için yetersiz kalıyordu, bunugörebiliyorlardı, ama solgun gözlerindeki parıltı içsel birhayata işaret ediyor ve zihninin keskinliği hakkında geriyepek az şüphe bırakıyordu.

Bruenor, haritasını dairenin yuvarlak masasına, DelRoy'ungetirmiş olduğu kitapların ve parşömen rulolarının yanınaserdi. Yaşlı büyücü birkaç saniyeliğine haritayı dikkatleinceledi, yol arkadaşlarını Uzunsemer'e getiren yolugözleriyle takip etti. "Kadim salonlar hakkında nelerhatırlıyorsun cüce?" diye sordu. "Yer işaretleri veya komşuhalklar filan?"

Page 172: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor kafasını salladı. "Kafamdaki sahneler derinsalonlar ve çalışma yerleri hakkında, demirin örse vuruncaçıkarttığı çınlamayı hatırlatıyorum. Klanımın kaçışı dağlarıniçinden başladı; bütün bildiğim bu."

"Kuzey toprakları geniş bir diyardır," diye belirtti Harkle."Böyle bir kale pek uzun menzillerde bir yerde olabilir."

"Bütün o bol şöhretli zenginliğine rağmen, MithrilSalonu'nun asla bulunamamasının sebebi de bu zaten," diyeyanıtladı DelRoy.

"Ve bizim içinde bulunduğumuz güç durum da bu yüzden,"dedi Drizzt. "Daha nereye bakacağımıza bile kararveremiyoruz."

"Ah, ama siz çoktan başlamışsınız zaten," diye yanıtladıDelRoy. "İç kesimlere gelmekle iyi bir seçim yapmışsınız;Mithril Salonu efsanelerinin çoğunun kaynağı buranıngüneyindedir, kıyı kesiminden daha da uzaklarda. HedefinizinUzunsemer ve büyük çöl arasında bir yerde olması dahamuhtemel, fakat kuzeyde mi güneyde mi tahmin edemem.Yine de, iyi yapmışsınız."

Drizzt kafasını salladı ve muhabbetten kopuverdi, bu sıradayaşlı büyücü de Bruenor'un haritasını sessizce inceleme işinegeri döndü. Stratejik noktaları işaretliyor ve masanın yanmayığın halinde dizmiş olduğu kitaplara sık sık başvuruyordu.Bruenor ondan gelebilecek herhangi bir tavsiyeyi ya daaçıklamayı duymaya hevesli bir şekilde DelRoy'un yanındabekledi. Fakat cüceler sabırlı bir halktı, zanaatlerinin diğerırkların işlerine üstün gelmesini sağlayan bir özellikti bu. Ve

Page 173: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor büyücüye baskı yapmak istemediği için elindengeldiğince sakinliğini korudu.

Bir süre sonra DelRoy, konuyla alakalı bütün bilgileri tasnifetme işinin bittiği konusunda tatmin olduğunda yemdenkonuştu. "Eğer burada size hiçbir tavsiye sunulmasaydı," diyesordu Bruenor'a, "buradan sonra nereye gidecektiniz?"

Drizzt onun omzunun üzerinden eğilmiş bakarken cüce deharitasına geri döndü ve boğumlu parmağıyla doğuya doğrubir yol çizdi. Daha evvel yoldayken tartışmış oldukları bellibir noktaya geldiğinde onayını almak için Drizzt'e baktı.Drow başıyla onayladı. "Adbar Kalesi," diye ilan etti Bruenor,parmağıyla haritanın üstüne hafifçe vurarak.

"Cüce tahkimatı," dedi DelRoy pek de şaşırmayarak. "İyibir seçim. Kral Harbromm ve cüceleri size epey yardımcıolabilirler. Sayısız yüzyıllardır orada, Mithril Dağları'ndayaşıyorlar. Kesinlikle, Mithril Salonu'nun çekiçlerinin cüceşarkılarıyla çınladığı günlerde bile Adbar epey yaşlı biryerdi."

"Öyleyse sizin tavsiyeniz de Adbar Kalesi mi?" diye sorduDrizzt.

"Bu sizin kendi seçiminiz, ama gitmenizi önerebileceğimen iyi yerlerden birisi," diye yanıtladı DelRoy. "Lakin yoluzun, her şey iyi giderse en az beş hafta. Ve doğuda,Sundabar'ın ötesindeki yollarda her şeyin iyi gitmesi pekmuhtemel değil. Yine de, kışın ilk soğukları bastırmadanevvel oraya varabilirsiniz, fakat bir dahaki bahardan önce

Page 174: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Harbromm'dan bilgi alıp yolculuğunuza devam edeceğinizdenşüpheliyim,"

"Öyleyse seçim basit görünüyor," diye belirtti Bruenor."Adba/a gideceğiz!"

"Bilmeniz gereken bir şey daha var," dedi DelRoy. "Ve sizevereceğim asıl tavsiye de bu olacak: Yolun sonunda belirenumut dolu görüntü sebebiyle, yol boyunca karşınıza çıkacakolanaklara kör kalmayın. Bu kadar uzaklara kadar geldiğinizyol dümdüz uzanıyor; önce Buzyeli Vadisi'nden Luskan'a,sonra Luskan'dan buraya. Bu iki rotada, tüm yolculukboyunca bir gezginin yol değiştirmesini sağlayacak,canavarlardan gayrı pek az şey bulunur. Ama Adbar'a gidenyolculukta Gümüşay'dan geçeceksiniz, bilgeliğin ve kültürünşehrinden. Alustriel Hamm'ın ülkesinden ve tüm kuzey diyarıboyunca bulabileceğiniz en iyi kütüphane olan BilgelerKubbesi'nden. O güzel şehirde sizin davanıza benden ve hattaKral Harbromm'dan bile fazla yardımcı olabilecek pek çokkişi vardır.

"Ve Gümüşay'ın ötesinde Sundabar'ı bulacaksınız, orasımeşhur cüce dostu Miğferin hüküm sürdüğü kadim bir cücetahkimatıdır. Sizin ırkınıza olan bağları çok güçlüdür Bruenor,birçok nesil öncesine dayanır. Hatta bu bağlar belki de seninkendi halkınla bile ilişik olabilir."

"Olasılıklar!" diye coşkuyla sesini yükseltti Harkle.

"Bilgelik dolu tavsiyelerinize kulak vereceğiz DelRoy,"dedi Drizzt.

Page 175: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Evet," diye ona katıldı cüce, morali yükselerek. "Vadiyiterk ettiğimizde, Luskan'dan öteye hiçbir fikrim yoktu.Umudum tahminlere dayanan bir yolu izlemekti, yarısının vedaha fazlasının hiçbir değeri olmayacağını umarak hem de.Buçukluk bizi buraya getirmekle iyi yapmış, çünküipuçlarıyla dolu bir rota bulduk! Ve daha fazla ipucunagötürecek ipuçlarını da!" Etrafında duran heyecanlanmışgruba, yani Drizzt'e, Harkle'a ve DelRoy'a baktı. Genişkollarını göğsünün üstünde kavuşturmuş bir halde halasessizce sandalyesinde oturan ve hiçbir duygu belirtisisergilemeden izleyen Wulfgar’ı fark etti. "Peki ya sen nediyorsun evlat?" diye sordu Bruenor. "Paylaşmak istediğin birgörüşün var mı?"

Wulfgar öne doğru eğilip dirseklerini masanın üzerinedayadı. "Ne benim arayışım, ne de benim topraklarım," diyeaçıkladı. "Seçtiğin her yola güvenerek seni takip ederim.

"Ve neşen ile heyecanından çok memnunum," diye ekledisessizce.

Bruenor bu açıklamayı son söz olarak kabul etti veönlerindeki yolla ilgili bazı kesin bilgiler almak için DelRoyile Harkle'a geri döndü. Fakat Wulfgar'ın son sözününsamimiyetinden emin olmayan Drizzt, bakışını genç barbarüzerinde tutup, Bruenor'u izlerken gözlerinde beliren ifadeyedikkat etti.

Hüzün müydü bu?

Sarmaşık Konak'ta iki dinlence günü daha geçirdiler.Drizzt, onun nadir rastlanan ırkı hakkında daha fazla bilgi

Page 176: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

isteyen meraklı Harpeller tarafından durmaksızınkovalanıyordu. İyi niyetli olduklarını bildiği için sorularıkibarca dinledi ve onlara elinden geldiğince iyi cevap verdi.Beşinci günün sabahında Harkle onlara dışarıya kadar eşliketmek için çıkageldiğinde, hepsi de dinçleşmiş ve kendiyollarına gitmeye hazır hale gelmişti. Harkle atların esassahiplerine geri dönmesinin çaresine bakacağına söz vermiş,kasabaya bu kadar çok hareket getiren yabancılar için enazından bunu yapabileceğini söylemişti.

Ama işin aslında dostlar, yaptıkları ziyaretten çok dahafazla karlı çıkmışlardı. DelRoy ve Harkle onlara değerlibilgiler vermiş ve belki daha da önemlisi, arayışları içinümitlerini tazelemişlerdi. O son sabah Bruenor şafaktan öncekalkmış \'e hazırlanmıştı, şimdi gidilecek bir yeri olduğu içinyola geri dönme fikriyle heyecanı yükseliyordu.

Omuzlarının üzerinden geriye doğru bir sürü hoşça kallarve hüzün dolu bakışlar fırlatarak konaktan dışarı çıktılar.Hatta içeri girerken büyücülere karşı değişmez bir antipatiyesahip olan Wulfgar bile hüzünlüydü.

Dere konusundaki meditasyonu içinde kaybolduğundandolayı onları fark etmeyen Chardin'e hoşça kal dileyerekköprü üstünden geçtiler ve kısa süre sonra minyatür ahırınınyanındaki yapının deneysel bir çiftlik olduğunu anladılar."Dünyanın cehresini değiştirecek!" diye temin etti onlarıHarkle, daha yakından bakabilmek için binaya doğru yöndeğiştirirken. Drizzt, içeri girmeden önce, ince oktavlımeleme seslerini ve cırcır böceğininki gibi çıkan gıdaklamaseslerini duymuş ve onun ne demek istediğini tahmin etmişti.Tıpkı ahır gibi, bu çiftlik de tek bir odadan meydana

Page 177: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

geliyordu, fakat bir kısmının çatısı yoktu ve duvarlar arasındakalmış bir kırlık araziye sahipti. Kedi boyutundaki inekler vekoyunlar etrafta dolanıyor, tarla faresi boyundaki tavuklar dahayvanların minik ayaklanılın altından kaçışıyordu.

"Tabii ki, bu ilk mevsim ve daha henüz sonuçlarınıgöremedik," diye açıkladı Harkle, "Ama kullandığımız küçükmiktardaki kaynağı hesaba katarsak bu işten büyük bir karbekliyoruz."

"Verimlilik," diyerek güldü Regis. "Daha az yem harcıyorve daha az arazi ayırıyorsunuz. Ayrıca her ne zaman onlarıyemek isteseniz hop diye geri büyütebilirsiniz!"

"Kesinlikle!" dedi Harkle.

Sonra ahıra gittiler. Harkle onlara kaliteli binekler seçti, ikiat ve iki midilli. Harkle bunları sadece yol arkadaşlarının boşzamanlarında geri getirmesi gereken hediyeler olarakaçıkladı. "Böyle soylu bir macera için en azından bunuyapabiliyoruz," dedi Harkle, Bruenor ve Drizzt'tengelebilecek herhangi bir itirazın önünü kesmek için eğilipreverans yaparak.

Yol kıvrıla kıvrıla gidiyor, tepenin arka kısmından devamediyordu. Harkle bir anlığına durup yüzünde şaşkın birifadeyle çenesini kaşıdı. "Altıncı direk," dedi kendi kendine,"ama sola mıydı sağa mı?"

Bir merdivenin üzerinde çalışmakta olan bir adam (iştebaşka bir komik tuhaflık daha —yani çitin yapay direkleriüzerine yükselen ve açık havanın tam ortasında görünmez bir

Page 178: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

duvarın en tepesinde desteklenip duran bir merdiven)yardımlarına koştu. "Yine mi unuttun?" diye kıkırdadıHarkle'a. Parmaklıkların bir kesimine doğru işaret etti. "Soladoğru altıncı direk!"

Harkle omuz silkerek utancını bir kenara attı ve yolunadevam etti.

Yol arkadaşları, binekleri hala kollarının arasındasıkıştırılmış bir şekilde tepeyi geçerlerken, çalışan adamımerakla izlediler. Elinde bir kova ile bir bez parçası vardı vegörünmez duvarın üstündeki birkaç kızılkahverengi lekeyiovalayarak siliyordu.

"Alçaktan uçan kuşlar," diye açıkladı Harkle özürdilercesine. "Ama korkunuz olmasın, daha biz konuşurkenbile Regweld bu sorun üzerinde çalışmalar yapıyor.

"Şimdi buluşmamızın sonuna geldik, fakat siz SarmaşıkKonak'ta unutulmadan önce birçok yılın geçmesi gerekecek!Yol sizi dosdoğru Uzunsemer köyünün içinden geçiripgötürecek. Orada yolluklarınızı tedarik edebilirsiniz hepsiayarlandı."

"Size ve ailenize en derin saygılarımı sunarım," dediBruenor eğilip reverans yaparak. "Uzunsemer kesinliklebulanık bir yoldaki berrak bir nokta oldu bizim için!" diğerlerionunla hemfikir oldular.

"Hoşça kalın öyleyse, Salon'un Yol Arkadaşları," diye içgeçirdi Harkle. "En sonunda Mithril Salonu'nu bulduğunuz ve

Page 179: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kadim demirhaneleri bir kez daha yakmaya başladığınızzaman, Harpeller sizden küçük bir yadigar beklemektedir!"

"Krallara layık bir hazine vereceğim!" diye temin etti onuBruenor, dostlar ilerleyip uzaklaşırken.

Öğle vaktinden önce Uzunsemer sınırlarının ötesindekiyola geri çıkmışlardı, binekleri ağzına kadar dolu çantalartaşıyarak onlarla birlikte rahatça tırıs gidiyordu.

"Pekala, hangisini tercih edersin bakalım elf?" diye sorduBruenor günün ilerleyen vakitlerinde. "Çılgın bir askerinkargısını saplamasını mı, yoksa meraklı bir büyücünün herişine burnunu sokmasını mı?"

Drizzt, bu soruyu düşünürken savunmacı bir şekildekıkırdadı. Uzunsemer şimdiye kadar bulunduğu her yerdenfarklı olmuştu, ve yine de o kadar çok aynıydı ki. Her ikidurumda da, derisinin rengi onu acayip bir kişi olarak tekbaşına bırakıyordu ve genelde karşılaştığı saldırgan muameledeğildi onu rahatsız eden. Her zaman içirt farklı olacağımhatırlatan utanç verici hadiselerdi. Drovvun mırıldanarakverdiği cevabı, sadece yanında at sürmekte olan Wulfgarduyabildi."Yolları."

9. HIÇ ŞEREFLI DEĞIL

"Şehre neden şafak vaktinden önce yaklaşıyorsunuz?" diyesordu Kuzey Kapısı'nın Gecebekçisi, Luskan surunun hemendışında beliriveren tüccar kervanının sözcüsüne.

Page 180: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Gecebekçisi'nin yanında görev başında bulunan Jierdan, bugrubun On-Kasaba'dan geldiğine emin olduğu için hadiseyiözel bir ilgiyle izledi.

"Eğer işimiz acil olmasaydı şehir yönetmeliklerine karşı biremrivaki yapmazdık," diye yanıtladı sözcü. "İki gündür hiçdinlenmedik," diyerek at arabası topluluğunun arasındandışarı başka bir adam fırladı. Omuzlarının üzerinde gevşekşekilde bir ceset duruyordu.

"Yolda katledildi," diye açıkladı sözcü. "Ve gruptan birbaşkası da kaçırıldı. Cattibrie, Bruenor Battlehammer'ın kızıolur kendisi!"

"Bir cüce hanım mı?" diye kendini tutamadan sorduJierdan, başka türlü olduğundan şüphelenerek ama kendisiniaçığa vuracağından korktuğu için heyecanını maskeleyerek.

"Hayır, cüce değil. Bir insan kadın," dedi sözcü esefle."Vadideki en güzel kadın, belki de bütün kuzey diyarındaki.Cüce ona evlatlık bir çocuk olarak kucak açtı ve kendi kızıolarak ona sahip çıktı."

"Orklar mı?" diye sordu Gecebekçisi, tek bir kadının başınagelenlerden çok yollardaki muhtemel tehlikelerle ilgilenerek.

"Bu ork işi falan değil," diye yanıtladı sözcü. "Cattibrie'ıellerimizden kaçırıp sürücüyü öldüren kişi sinsi ve kurnazbiriydi. Ertesi sabaha kadar bu iğrenç işin farkına varmadıkbile."

Page 181: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Parçaları bir araya getirmek için Jierdan'ın daha fazlabilgiye, hatta Cattibrie'ın daha teferruatlı bir tarifine bileihtiyacı kalmamıştı. Kızın Bruenor ile olan bağlantısı,Entreri'nin ona karşı ilgisini açıklıyordu. Jierdan doğu ufkunave yaklaşan şafağın ilk ışıklarına doğru baktı, surda olangörevinin bitmesini ve gidip yeni buluntularını Dendybar'arapor etmeyi iple çekiyordu. Bu küçük haber parçaları,drowun izini limanlarda kaybettiği için ona hiddetlenenalacalı büyücünün kızgınlığının yatışmasına yardımcıolacaktı.

"Onları bulamadı mı?" diye tısladı Dendybar, Sydney'e.

"Soğumuş bir izden başka hiçbir şey bulamadı," diyeyanıtladı genç büyücü. "Eğer hala limanda iseler, çok iyigizleniyorlar demektir."

Dendybar, çırağının raporlarım düşünüp taşınmak içinduraksadı. Bu senaryoda uygunsuz bir şeyler vardı. Ayırtedilebilir özellikte dört kişi, öyle basit bir şekilde ortadankaybolamazdı ya.

"Katil veya yol arkadaşı hakkında bir şeyler öğrenebildinmi bari?"

"Ara sokaklardaki serserilerin ondan ödü patlıyor. Hattakülhanbeyleri bile ondan saygıyla uzak duruyor."

"Demek ki dostumuz yer altı dünyası sakinleri tarafındanepey tanınıyor," diye düşüncelere daldı Denydbar.

Page 182: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Sanırım bir kiralık katil," diye mantık yürüttü Sydney."Muhtemelen güneyden gelmiş belki de Derinsu'dan, fakateğer durum böyle olsaydı onun hakkında daha fazla şeyduymuş olurduk. Belki daha da güneydendir, bizimgörüşümüzün ötesindeki topraklardan."

"İlginç," diye cevap verdi Denydbar, bütün değişkenlereuyabilecek bir denklem geliştirmeye çalışarak. "Peki ya kız?"

Sydney omuz silkti. "Onu kendi isteğiyle takip ettiğinisanmıyorum, fakat kız ondan kurtulmak için hiçbir girişimdebulunmadı. Ayrıca onu Morkai'nin görüntüsünde gördüğünde,adam yalnız başına at sürüyordu."

"Onu yolda buldu," diye kapı eşiğinden beklenmedik bircevap geldi ve Jierdan odaya girdi.

"Ne? İzin almadan mı geldin?" diye dudak büktü Dendybar.

"Haberlerim var bekleyemezdim," diye yanıtladı Jierdancesurca.

"Şehri terk mi ettiler?" diye üsteledi Sydney,.alacalıbüyücünün solgun yüzünden okumuş olduğu hiddeti daha daarttırmak için şüphelerini dillendirerek. Sydney limanyöresinin tehlikelerini ve zorluklarını gayet iyi anlıyordu vekendi kontrolü dışında gelişen bir durum sebebiyle amansızDendybar'ın gazabına uğrayacak olan Jierdan'a neredeyseacıyacaktı. Ama Jierdan alacalı büyücünün takdirini kazanmakonusunda kendisiyle yarışmaya devam ediyordu ve kadın daşefkatinin hırsının önüne geçmesine izin vermezdi.

Page 183: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Hayır," diye yapıştırdı cevabı Jierdan. "Haberlerimdrowun gurubuyla ilgili değil." Yeniden Dendybar'a dönüpbaktı. "Bugün Luskan'a bir kervan geldi kadını arıyorlardı."

"Kız kimmiş peki?" diye sordu Dendybar, aniden konuyaepey ilgi duymaya başlamış ve adamın izinsiz gelişikarşısındaki hiddetini unutmuştu.

"Bruenor Battlehammer'ın evlatlık kızı," diye yanıtladıJierdan. "Çat—"

"Cattibrie! Tabii ki de!" diye tısladı, On-Kasaba'nın enseçkin kişilerine aşina olan Dendybar. "Tahmin etmeliydim!"Sydney'e doğru döndü. "Bizim gizemli atlıya duyduğum saygıher geçen gün daha da artıyor. Onu bul ve bana geri getir!"

Sydney başıyla onayladı, fakat Dendybar'ın isteğini yerinegetirmenin alacalı büyücünün inandığından çok daha zorolacağından, büyük bir ihtimalle kendi kabiliyetinin tamamenötesinde olacağından korkuyordu.

O geceyi, ertesi sabahın erken saatlerine kadar limanbölümünün ara sokaklarını ve uğrak yerlerini araştırarakgeçirdi. Fakat limandaki bağlantılarını ve elindeki bütünbüyülü numaraları kullanmasına rağmen, Entreri ile Cattibriehakkında hiçbir ize rastlayamadı ve arayışında ona yardımcıolabilecek herhangi bir bilgiyi vermeye gönüllü ya damuktedir birini bulamadı.

Ertesi gün yorgun ve hüsrana uğramış bir haldeSahipkulesi'ne geri döndü, geri geldiğinde derhal kendisinerapor vermesini emretmiş olduğu halde Dendybar'ın odasına

Page 184: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

açılan koridoru es geçti. Sydney, alacalı büyücünün onunbaşarısızlığı hakkında edeceği ağız kalabalığını dinleyecekhavada değildi.

Sahipkulesi'nin ana gövdesinin yakınındaki kuzey dalında,Kuzey Kulesi'nin Efendisi'nin dairelerinin altında bulunankendi küçük odasına girdi ve kapıları sürgüledi. Davetsizmisafirlere karşı önlem olarak, bir büyüle kapıyı daha da sıkımühürledi. .

Yatağına yeni uzanmıştı ki büyülü iletişim aynasınıngörüntüsü girdap gibi dönmeye ve parlamaya başladı. "Lanetolsun sana, Dendybar," diye hırladı, bu rahatsızlığı ustasınınverdiğini zannederek. Bitkin vücudunu aynaya doğru zorlataşıdı ve görüntüyü netleştirmek için, zihnini dönen girdabaalıştırarak aynanın içine baktı. Rahatlayarak anladı ki yüzyüze durduğu kişi Dendybar değil, uzak bir kasabada bulunanbir büyücüydü. Duygusuz Sydney'in, günün birinde ihtiyaçduyduğu takdirde onu kendi çıkarma yönelik kullanabilmekiçin, bir umut ışığıyla kendine bağlı tuttuğu muhtemel birtalipliydi bu.

"Selamlar, Sydney güzelim," dedi büyücü. "İnşallahuykunu bölmemişimdir, fakat heyecan verici haberlerim var!"

Normalde Sydney, büyücüyü nezaket icabı dinler, hikayeyeçok ilgi duymuş gibi yapar ve görüşmeyi bitirmek içinkibarca izin isterdi. Ama şimdi, Dendybar'm baskıcı istekleriomuzlarında büyük bir yük halinde dururken, vakitharcamaya hiç tahammülü yoktu. "Şimdi sırası değil!" dedisertçe.

Page 185: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Vereceği haberlere dalıp gitmiş olan büyücü, onun bu kesintonunu fark etmemiş gibiydi. "Kasabamızda fevkalade müthişbir şey oldu," diye saçmaladı.

"Harkle!" diye haykırdı Sydney, adamın gevezelik hızınıkesmeye çalışarak.

Büyücü kırgınlıkla duraksadı. "Ama Sydney," dedi.

"Başka bir zaman," diye ısrar etti.

"Fakat bu günlerde bir drow elfi görüp de onunla konuşmakkaç kişiye nasip olur ki?" diye üsteledi Harkle.

"Şimdi olm—" Sydney duruverdi, Harkle'ın son sözlerinihazmetti. "Bir drow elfi mi?" diye kekeledi.

"Evet," diye sevindi Harkle gururla, vereceği habergörünüşe göre sevgili Sydney'im etkilediği içinheyecanlanarak. "Adı Drizzt Do'Urden. Uzunsemer'i daha ikigün önce terk etti. Sana daha erken haber verirdim, ama bütünbu hadiseyle birlikte konak epey bir koşuşturmaca içindeydizaten!"

"Daha fazla anlat, sevgili Harkle," dedi Sydney, tatlı tatlıayartan bir sesle. "Bana her şeyi anlat."

"Bilgiye ihtiyacım var."

Fısıltı, konuşan kimsenin kim olduğunu anında tahminederek bu beklenmedik ses karşısında donakaldı. Onun

Page 186: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kasabada bulunduğunu ve özel dairesine girebilmek içinsavunma zincirini aşabilecek tek kişi olduğunu biliyordu.

"Bilgi," dedi Entreri bir kez daha, bir giysi paravanınıngölgeleri arasından dışarı çıkarak.

Fısıltı, iyileştirme merhemi kavanozunu cebine soktu veadamı baştan aşağı tarttı. Söylentiler ondan en ölümcül kiralıkkatil olarak bahsediyordu ve katillerle pek içli dışlı olan kadınçabucak anladı ki bu söylentiler doğruydu. Entreri'nin gücünüve hareketlerindeki rahat eşgüdümü hissediyordu. "Erkeklerodama davetsiz gelemez," diye uyardı cesurca.

Entreri bu cesur kadını şöyle bir incelemek için daha rahatbir yere geçti. Adam da, zorlu sokaklarda hayatta kalan güzelve ölümcül bir kadın olarak onun ismini duymuştu. Fakatgörünüşe göre Fısıltı, bir karşılaşmadan mağlup ayrılmıştı.Burnu kırılmış ve yerinden çıkmış, yanağının üzerine doğruyatmıştı.

Fısıltı dikkatle incelendiğini anladı. Omuzlarım dikleştirdive gururla kafasını geri attı. "Talihsiz bir kaza," diye tısladı.

"Beni ilgilendirmiyor," diye yapıştırdı cevabı Entreri. "Bilgialmak için geldim."

Fısıltı rutin işlerini yapmak için arkasını döndü, hiç rahatsızdeğilmiş gibi görünmeye çalışıyordu. "Bedelim yüksektir,"dedi soğukkanlılıkla.

Entreri'ye doğru geri döndü, adamın yüzündeki yoğun amakorkutucu bir şekilde sakin ifade, işbirliği karşısında alacağı

Page 187: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

tek ödülün hayatı olduğunu kadına kesin bir dille söylüyordu.

"Dört arkadaşı arıyorum," dedi Entreri. "Bir cüce, bir drow,genç bir adam ve bir de buçukluk."

Fısıltı böyle durumlara hiç alışık değildi. Şimdi kendisinedestek veren arbalet okları yoktu, yakınlardaki gizli kapınınardında onun işaretini bekleyen korumaları da yoktu.Soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu, ama Entreri kadınıniçten içe korktuğunu biliyordu. Kadın kıkırdadı ve kırıkburnunu işaret etti. "Senin şu cüce ve drow ile tanıştım,Artemis Entreri." Adamın adını vurgulayarak söyledi, onutanıdığı için adamın savunmaya çekileceğim umuyordu.

"Neredeler?" diye sordu Entreri, hala kontrolü elindetutarak. "Ve senden ne istediler?"

Fısıltı omuz silkti. "Eğer Luskan'da iseler bile neredeolduklarını bilmiyorum. Büyük bir ihtimalle ayrılmışlardır;cücenin elinde kuzey topraklarının bir haritası var."

Entreri bu sözleri düşünüp tarttı. "Şöhretin senden çok dahaiyi bir şekilde bahsediyor," dedi alaycı bir şekilde. "Böyle biryarayı kabul edip elinden kurtulmalarına izin mi verdin?"

Fısıltı'nm gözleri hiddetle kısılıverdi. "Dövüşeceğim kimseleri dikkatle seçerim," diye tısladı. "Bu dördü saçma sapanintikam hareketlerine girişmek için oldukça tehlikeli. Bıraknereye gideceklerse gitsinler. Onlarla bir daha işim olsunistemiyorum."

Page 188: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri'nin soğukkanlı çehresi bir parça gevşedi. ÇoktanKorsan Palası'na gitmiş ve Wulfgar'ın marifetlerini duymuştubile. Ve şimdi de bu çıkmıştı. Fısıltı gibi bir kadın öyle kolaykolay yıldırılamazdı. Belki de rakiplerinin güçlerine yenidenbir değer biçmesi gerçekten de gerekliydi.

"Cüce korkusuz biri," diye önerdi Fısıltı, adamınyılgınlığını hissederek ve onun rahatsızlığım arttırmaktanzevk duyarak. "Ve o drowdan sakın, Artemis Entreri," diyetısladı manalı manalı, sesinin ciddiyetiyle onun da yolarkadaşlarına kendisi kadar saygı duymasını sağlamayaçalışarak. "Bizim göremediğimiz gölgelerde dolaşıyor vekaranlığın içinden saldırıyor. Kedi şeklinde kocaman bir iblisçağırıyor ve—"

Entreri arkasını döndü ve yürümeye başladı, Fısıltı'nm dahafazla üstünlük sağlamasına izin vermeye hiç niyetli değildi.

Zaferinden büyük zevk alan Fısıltı, son bir kez laf atmaktankendisini alıkoyamadı. "Erkekler odama davetsiz gelemezler,"dedi yine. Entreri bitişikteki bir odaya geçti ve Fısıltı sokağaçıkan kapının kapandığını duydu.

"Dövüşeceğim kimseleri dikkatle seçerim," diye fısıldadıkadın, boş odaya doğru, verdiği gözdağıyla gururunu birparça kazanmış olarak.

Küçük bir tuvalet masasının başına geri döndü vekendinden oldukça memnun bir şekilde merhem kavanozunuçıkarttı. Masanın aynasından yarasını inceledi. Pek de kötüdeğildi. Bu Merhem, mesleğinin cilveleriyle edindiği bir sürüyarayı iyileştirdiği gibi bunu da iyileştirecekti.

Page 189: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Aynadaki yansımasının yanından bir gölge kayıp geçtiğindeve sırtını süpüren hafif rüzgan hissettiğinde kendi ahmaklığımanlayıverdi. Onun mesleği hatalara karşı hiç müsamahalıdeğildi ve asla ikinci bir şans tanımazdı. Fısıltı, hayatında ilkve son kez olmak üzere, kibrinin aklına üstün gelmesine izinvermişti.

Mücevherli hançer sırtının derinlerine battığında ağzındanson bir inilti yükseldi.

"Ben de dövüşeceğim kimseleri dikkatle seçerim," diyekadının kulağına fısıldadı Entreri.

Ertesi sabah Entreri, içine hiç girmek istemediği birmekanın eşiğinde buldu kendini: Büyünün Sahipkulesi.Seçeneklerinin tükenmekte olduğunu biliyordu. Yolarkadaşları Luskan'ı terk edeli uzun bir süre geçtiğinden şimdiemin olan kiralık katilin arayı yeniden kapatmak için birazbüyülü yardıma ihtiyacı vardı. Buçukluğun On-Kasaba'daolduğunu bulması neredeyse iki yılını almıştı ve artık sabrıtaşmaya başlamıştı.

Yanında isteksizce ama itaatkar bir halde yürüyen Cattibrieile beraber binaya yaklaştı. Dendybar'ın kabul odasına kadarkendisine eşlik edildi. Alacalı büyücü ve Sydney onukarşılamak için kabul odasında bekliyorlardı.

"Şehri terk etmişler," dedi Entreri dosdoğru bir şekilde,selamlaşma işine bile girmeden.

Dendybar bu kez elinde daha yüksek kartların olduğunubelirtmek için gülümsedi. "Neredeyse bir hafta önce," diye

Page 190: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

cevap verdi sakince.

"Ve sen de nerede olduklarını biliyorsun," diye mantıkyürüttü Entreri.

Dendybar kafasını salladı, gülümsemesi hala oyukyanaklarına doğru kıvrılıyordu.

Kiralık katil bu oyundan hiç hoşlanmamıştı. Büyücününniyetine dair bir ipucu arayarak uzun bir süre boyunca adamıölçüp biçti. Dendybar da aynen öyle yaptı, hala bu çetinkatille bir ittifak kurmaya ilgiliydi ama sadece lehine olanşartlarla. "Bilginin bedeli nedir?" diye sordu Entreri. "Adımbile bilmiyorum," diye cevap verdi Dendybar. Yeterince adil,diye düşündü kiralık katil. Eğilerek reverans yaptı. "ArtemisEntreri," dedi, doğruyu söyleyecek kadar kendine güvenerek.

"Peki neden bu yol arkadaşlarını arıyorsun, hem de cüceninkızını yanında götürerek?" diye üsteledi Dendybar, ukalakatile endişelenecek bir şeyler vermek için elindeki kozuoynayarak.

"Bu beni ilgilendirir," diye tısladı Entreri. Dendybar'ınbildikleri yüzünden rahatsız olduğunu belirten tek şeygözlerinin kısılmasıydı.

"Beni de ilgilendirir, eğer bu işte berabersek tabii!" diyehaykırdı Dendybar, dik ve tehditkar durup Entreri'ye göz dağıvermek için ayağa kalkarak.

Fakat kiralık katil, böyle bir ittifaka değer biçme işinekendini kaptırdığından dolayı, büyücünün maskaralıklarını

Page 191: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

hiç umursamadı. "Onlarla olan işin hakkında hiçbir şeysormuyorum," diye karşılık verdi Entreri en sonunda."Dördünden hangisiyle alakadar olduğunu söyle yalnızca."

Şimdi enine boyuna düşünme sırası Dendybar'indi.Entreri'yi kendi tarafında istiyordu, hiçbir sebepten olmasabile kiralık katilin kendisine karşı faaliyette bulunmasındankorktuğu için. Ve aramakta olduğu ziynet hakkında butehlikeli adama hiçbir şey açıklamak zorunda kalmayacağıfikrini de pek beğenmişti. "Drowun elinde bana ait olan birşey var, ya da onu nerede bulabileceğimi biliyor," dedi. "Onugeri istiyorum."

"Ve buçukluk da benim olacak," diye talep etti Entreri."Neredeler?"

Dendybar, Sydney'e bir işaret verdi. "Uzunsemer'dengeçmişler," dedi kadın. "Ve Gümüşay'a gidiyorlar, güneyedoğru iki haftadan fazla yol demektir."

Cattibrie bu isimleri bilmiyordu, ama dostlarının epey öndeolmasından memnundu. Bir plan yapmak için zamana ihtiyacıvardı, fakat böyle güçlü kimseler tarafından kuşatılmışken nekadar tesirli olacağını merak ediyordu.

"Peki teklifin nedir?" diye sordu Entreri.

"İttifak," diye yanıtladı Dendybar.

"Fakat istediğim bilgiyi aldım bile," diye güldü Entreri."Seninle ittifak yapmaktan ne kazancım olacak?"

Page 192: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Benim kudretim seni onlara götürebilir. Zayıf bir grupdeğil bu. Bunu karşılıklı çıkar olarak düşün."

"Sen ve ben yollarda beraber mi? Masa başına ve kitaplaradaha uygun gibi görünüyorsun büyücü."

Dendybar, kibirli katile gözlerini hiç kırpmadan, ters tersbaktı. "Seni temin ederim ki istediğim her şeyi senin tahminedebileceğinden daha etkili bir şekilde alabilirim," diyehırladı. Fakat işi çabucak bitirmekle daha çok ilgiliolduğundan hiddetini çabucak bastırdı. "Ama ben buradakalacağım. Benim yerime Sydney gidecek ve asker Jierdan daonun maiyetinde olacak."

Entreri, Jierdan ile beraber yolculuk etme fikrindenhoşlanmamıştı, fakat bu konunun üzerine gitmemeye kararverdi. Bu takibi Büyünün Sahip Kulesi ile paylaşmak oldukçailginç ve yararlı olabilirdi. Şartları kabul etti.

"Peki kız ne olacak?" diye sordu Sydney, Cattibrie'ı işaretederek.

"O benimle geliyor," diye çabucak yanıtladı Entreri.

"Tabii ki," diye hemfikir oldu Dendybar. "Bu kadar değerlibir rehineyi harcamanın hiç alemi yok."

"Beşe karşı üç kişiyiz," diye tartıştı Sydney. "Eğer işlerikinizin umduğu kadar kolay gitmezse, bu kız bizim sonumuzolabilir."

"O da geliyor!" diye üsteledi Entreri.

Page 193: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Dendybar çözüm yolunu çoktan bulmuştu. Çarpık birgülümse ile Sydney'e doğru döndü. "Buk'u da alın," diyekıkırdadı.

Öneri karşısında Sydney'in yüzü asıldı. Sanki Dendybafınemri kızın takip hakkındaki bütün isteğini çalıp götürmüşgibiydi.

Entreri bu yeni gelişmeyi beğenip beğenmediğinden emindeğildi.

Kiralık katilin rahatsızlığını hisseden Dendybar, Sydney'eodanın yanındaki perdeli bir gömme odacığı işaret etti. Kadınoraya vardığında sesinde ufak bir titremeyle "Bük," diyeseslendi.

Yaratık perdenin içinden geçip dışarı çıktı. En az iki metreboyunda ve omuzları bir metre genişliğinde olan canavar,hızla kadının yanına yürüdü. Kocaman bir adam gibigörünüyordu ve büyücü gerçekten de onun birçok parçası içininsan vücudu kullanmıştı. Bük, yaşayan her insandan dahabüyük ve yapılıydı, neredeyse bir dev boyutlarındaydı. Vedoğal dünyanın ölçülerinin ötesindeki büyülü bir kudretlegüçlendirilmişti.

"Bir golem," diye gururla açıkladı Dendybar. "Bizzat kenditasarımımdır. Bük hepimizi şu anda öldürebilir. Hatta seninkeskin kılıcın bile ona karşı pek bir işe yaramaz, ArtemisEntreri."

Kiralık katil bundan pek emin değildi, ama gözününkorktuğunu da tamamen maskeleyemiyordu. Dendybar bariz

Page 194: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bir şekilde ortaklıklarının terazisini kendi lehine doğrueğmişti. Ama Entreri, şimdi pazarlıktan geri çekilirse alacalıbüyücü ile yardakçılarını karşısına alacağım ve cücenin grubukonusunda onunla kesin bir yarışa gireceğini biliyordu.Üstüne üstlük, gezginleri doğal yollarla yakalamak onunhaftalarını, belki de aylarını alırdı ve Dendybar' m onlaradaha hızlı ulaşacağından hiç şüphesi yoktu.

Cattibrie da aynı rahatsız düşünceleri paylaşıyordu. Okorkunç canavarla birlikte yolculuk etmeye hiç istekli değildi,fakat eğer Entreri ittifakı bozmaya karar verirse, Bruenor vediğerlerini yakaladığı zaman nasıl bir katliamlakarşılaşacağını tahmin bile edemiyordu.

"Korkma," diye teskin etti Dendybar. "Bük zararsızdır, hertürlü bağımsız düşünceden yoksundur, çünkü gördüğünüz gibiBuk'un aklı yok. Golem benim emirlerime uyar, ya daSydney'inkilere. Ve eğer ondan yapmasını istersek, yanıp külolmak üzere alevlerin içine bile girer!"

"Şehirde bitirilecek bazı işlerim var," dedi Entreri,Dendybar' m sözlerinden hiç şüphe duymayarak ve golemhakkında daha fazla şey dinlemek istemeyerek. "Ne zamanyola çıkıyoruz?"

"En iyisi gece vakti," diye karar verdi Dendybar. "Güneşbattığında Sahipkulesi'nin dışındaki çayırlara gel. Oradabuluşacağız ve siz de yola çıkacaksınız."

Dairesinde yalnız olan tabii Bük haricinde Dendybar,golemin kaslı omuzlarım derin bir şefkatle okşuyordu. Bükonun gizli kozuydu, yol arkadaşlarının direnişine ya da

Page 195: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Artemis Entreri'rdn hainliğine karşı kullanacağı kalkanıydı.Ama Dendybar canavardan Öyle kolay kolay ayrılmazdı.Çünkü burada da, Sahipkulesi'ndeki halef adaylarına karşıonu korumada çok büyük bir rol oynuyordu. Dendybar diğerbüyücülere ince ama kesin bir dille, eğer ona saldırırlarsa,kendisi ölse bile Bük ile yüzleşmek zorunda kalacaklarıkonusunda bir uyarı yaymıştı.

Fakat önlerindeki yol uzun olabilirdi ve Kuzey Kulesi'ninEfendisi hem vazifelerinden vazgeçip hem de unvanınıkorumayı umamazdı. Özellikle de, Dendybar'ın ana kulehakkında dobra dobra söylediği isteklerinin tehlikesini bilenUsta Büyücü ondan kurtulmak için herhangi bir mazeretararken.

"Seni hiçbir şey durduramaz, benim evcil hayvanım," dediDendybar canavara. Aslında sadece, kendi gitmek yerinedeneyimsiz büyücüyü gönderme konusundaki endişelerini birkez daha teskin ediyordu. Ne kadının ne de Jierdan'ınsadakatinden şüphesi yoktu, ama Entreri ile Buzyeli Vadilikahramanlar hafife alınamazlardı.

"Sana avlanma gücü verdim," diye açıkladı Dendybar,parşömen tüpünü ve artık işe yaramaz bir halde olan tomarıyere fırlatırken. "Hedefin drow. Her ne mesafeden olursaolsun onun varlığını hissedebilirsin. Bul onu! Yanında DrizztDo'Urden olmadan bana geri dönme!"

Buk'un mavi dudaklarından gırtlaktan gelen bir gürlemeyükseldi, düşünemeyen aletin çıkarabildiği tek ses buydu.

Page 196: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri ile Cattibrie, o gece Sahipkulesi'ne geldiklerindebüyücünün grubunu çoktan toplanmış bir halde buldular.

Jierdan kenarda tek başına duruyordu, görünüşe göremaceraya katılma konusunda pek heyecanlı değildi, amabaşka bir seçeneği de yoktu. Asker, golemden korkuyor veEntreri'ye ne sevgi ne de güven duymuyordu. FakatDendybar'dan daha fazla korkuyordu ve yolda karşılaşacağımuhtemel tehlikeler konusundaki rahatsızlığı, eğer gitmeyireddederse alacalı büyücünün ellerinden çekeceği acılarınkesin tehlikesiyle boy ölçüşemezdi.

Sydney, Bük ile Dendybar'ın yanından ayrıldı ve yolarkadaşlarım karşılamak için yolun öbür tarafına geçti."Selamlar," dedi, şimdi çetin partileriyle yarışmaktan çokgönülleri hoş tutmaya meraklıydı. "Dendybar bineklerimizihazırlıyor. Gümüşay'a yolculuk gerçekten de pek hızlıolacak!"

Entreri ile Cattibrie, alacalı büyücüye baktı. Bük onunyanında duruyor, elindeki parşömeni adam görsün diye açıktutuyordu. Dendybar ise bir şişeciğin içindeki dumanlı sıvıyıbeyaz bir tüyün üstüne damlatıp büyünün rünlerinitekrarlıyordu.

Büyücünün ayağının önünde bir sis bulutu belirdi, girdapgibi dönerek ve koyulaşarak belirli bir şekle sahip bir şeyedönüşmeye başladı. Dendybar onu kendi kendisine dönüşmesiiçin bıraktı ve kısa bir mesafe ötede büyüyü tekrarlamayagitti. İlk büyülü at meydana geldiğinde, büyücü dördüncü vesonuncuyu yaratmaktaydı.

Page 197: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri kaşını kaldırdı. "Dört mü?" diye sordu Sydney'e."Artık beş kişiyiz."

"Bük at süremez," diye yanıtladı, bu fikirle eğlenerek. "Okoşacak." Entreri'yi bu düşünceyle baş başa bırakarak arkasınıdöndü ve Dendybar'a doğru yürümeye başladı.

"Tabii ki," diye mırıldandı Entreri kendi kendine, doğalolmayan yaratığın varlığından hiç duymadığı kadar rahatsızlıkduyarak.

Ama Cattibrie, işlere bir parça farklı açıdan bakmayabaşlamıştı. Açıkça görünüyordu ki Dendybar, Buk'u kızınarkadaşlarına karşı zaferini kesinleştirmekten çok Entreri'yekarşı üstünlük sağlamak için yolluyordu. Bunu Entreri debiliyor olmalıydı.

Büyücü hiç farkına varmadan, tam da Cattibrie'ın umutettiği gibi sinir bozucu bir ortam hazırlamıştı. Yararlanmanınbir yolunu bulabileceği gergin bir ortam.

10. ŞÖHRETIN GETIRDIKLERI

Uzunsemer'den çıktıkları ilk günün sabahında güneş canlıbir şekilde parlamaktaydı. Harpeller'e yaptıkları ziyaretsırasında dinlenmiş olan yol arkadaşları hızla at sürüyor, amahala açık hava ve engelsiz yolun tadını çıkartmayıbaşarabiliyordu. Arazi düz ve boştu, yakınlarda ne bir ağaç nede bir tepe vardı.

Page 198: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Nesme'ye üç, belki de dört gün," dedi Regis onlara.

"Eğer hava bozmazsa üç olabilir," dedi Wulfgar.

Drizzt kapüşonunun altında kıpırdandı. Sabah onlara nekadar hoş görünse de, hala yabanlıklarda olduklarınıbiliyordu. Barbarın bahsettiği üç gün, gerçekten de çok uzunbir yolculuk olup çıkabilirdi.

"Şu Nesme dediğin yer hakkında ne biliyorsun?" diye sordu

Bruenor Regis'e.

"Sadece Harkle'ın bize söylediğini," diye yanıtladı Regis."Orta büyüklükte bir şehir, tüccar bir halk. Ama sakıngan biryer. Orada hiç bulunmadım, fakat Hepkırlar'ın kıyısındayaşayan cesur halkın hikayeleri bütün kuzey diyarınayayılmıştır."

"Şu Hepkırlar'ı pek merak ettim," dedi Wulfgar. "Harkleorası hakkında pek az şey söyledi ve her ne zaman soracakolsam kafasını sallayıp ürperdi."

"Hiç şüphesiz ki gerçek dışı bir isme sahip," dedi Bruenorgülerek. O yerin şöhreti cüceyi hiç etkilememişti. "Vadidendaha kötü olabilir mi?"

Regis omuz silkti, cücenin mantığıyla pek de iknaolmamıştı. "Trolkırları'nın hikayeleri zira o topraklara verilenisim bu— abartılıyor olabilir, ama her zaman pek uğursuzoluyorlar. Kuzeydeki her şehir, böyle tehlikelerin

Page 199: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kıyısmdayken, Surbrin ticaret yolunu açık tutan Nesmehalkının cesurluğunu över durur."

Bruenor yine güldü. "Bu hikayeler, kendilerini aslındaolduklarından daha kuvvetli göstermek için Nesme'dengeliyor olabilir mi acaba?"

Regis bu konuyu tartışmadı.

Öğle yemeği için mola verdiklerinde yüksek bir sis bulutugüneş ışığını bir peçe gibi kapadı. Kuzeyde yolları boyuncauçan kara bulutlardan bir küme belirdi. Drizzt bu kadarınıtahmin ediyordu. Yabanlıktayken hava koşullan bile insanadüşman kesilirdi.

O öğleden sonra, yağmur damlaları ve Bruenor'un ezilmişmiğferine çarptıkça çınlayan dolu taneleri taşıyan bir boraçöktü üzerlerine. Kararmış gökyüzünü ani şimşek yarıklarıkesiyordu ve gök gürültüsü onları bineklerinden düşürecekgibiydi. Ama gitgide derinleşen çamurun içinde bata çıkailerlemeye devam ettiler.

"Yolların esas sınavı budur!" diye haykırdı Drizzt onlara,inleyen rüzgarın arasından. "Birçok gezgin vardır kiorklardaıı çok fırtınalara mağlup olur, çünkü yolculuklarınabaşladıkları zaman tehlikeleri hesaba katmazlar!"

"Pöh! Hepi topu bir yaz yağmuru yahu!" diye söylendiBruenor meydan okuyarak.

Sanki gururla cevap verircesine, atlıların birkaç metreötesinde bir şimşek patlaması oldu. Atlar sıçrayıp şaha kalktı.

Page 200: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor'un midillisi yere devrildi, bacakları ayrılmış birşekilde çamurun içine yuvarlandı ve düşüşü sırasındaneredeyse afallamış cüceyi eziyordu.

Kendi bineği de kontrolden çıkmış olan Regis, semerinüzerinden yere fırlamayı ve yuvarlanıp kenara kaçmayıbaşardı.

Bruenor dizlerinin üzerine doğruldu ve gözlerindekiçamuru sildi, bir yandan da küfürler yağdırıyordu. "Lanetolsun!" diye tükürdü, midillinin hareketlerini inceleyerek."Hayvan sakatlandı!"

Wulfgar kendi atını zaptetti ve Regis'in kaçan midillisininpeşinden gitmeye başladı, fakat rüzgarla uçuşan dolutanecikleri şakır şakır üstüne yağıp onu kör ediyor ve atınınüzerine saplamrcasına çarpıyordu. Yine kendisini yerindedurabilmek için debelenirken buldu.

Bir başka şimşek gümbürdeyerek çaktı. Ve bir başkasıdaha.

Usulca fısıldayan ve sakinleştirmek için atının kafasınıpeleriniyle örten Drizzt, yavaşça cücenin yanına yaklaştı.

"Sakat!" diye haykırdı cüce yine, Drizzt onu zar zorduyuyor olsa bile.

Drizzt sadece çaresizce başını sallayıp cücenin baltasınıişaret etti.

Page 201: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Daha da fazla şimşek çaktı ve bir başka rüzgar esintisi dahaoldu. Artık hayvanı daha fazla sakin tutamayacağının farkındaolan Drizzt, kendini koruyabilmek için bineğinin böğrünedoğru yattı.

Dolu taneleri büyümeye ve fırlatılan mermiler gibiçarpmaya başladı.

Drizzt'in korkan atı onu yere attı ve ok gibi fırladı. Ölümcülfırtınanın pençelerinden uzak bir yerlere kaçmaya çalışıyordu.

Drizzt çabucak Bruenor'un yanında bitiverdi. Ama ikisininkararlaştırabileceği herhangi bir acil durum planı kısa süredeengellenmişti, çünkü Wulfgar da tökezleye tökezleye onlaradoğru gelmekteydi.

Yürüyor sayılmazdı, rüzgarın itiş gücüne karşı öneeğilmişti ve kendisini dik tutabilmek için rüzgarıkullanıyordu. Gözleri çökmüş gibi görünüyordu, çenesiseğiriyordu ve yanağında yağmurla karışık kan vardı. Sankikendisine ne olduğu hakkında hiçbir fikri yokmuş gibidostlarına boş boş bakıyordu.

Sonra, yüzükoyun bir şekilde onların ayaklarının dibine,çamurun içine yığıldı.

Keskin bir ıslık sesi sert rüzgar duvarını aşıp geçti.Fırtınanın ezici gücüne karşı beliren tek bir umut zerresiydibu. Bruenor ile birlikte genç dostlarının yüzünü çamuruniçinden kurtarırken bu sesi Drizzt'in keskin kulakları işitmişti.Islık çok uzaktan geliyor gibiydi, ama Drizzt fırtınalarıninsanın algısını nasıl da çarpıtabileceğim iyi biliyordu.

Page 202: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ne?" diye sordu Bruenor, drowun verdiği ani tepkiyi farkederek. Zira Bruenor ıslığı duymamıştı.

"Regis!" diye yanıtladı Drizzt. Wulfgar'ı ıslığın geldiğiyöne doğru sürüklemeye başladı, Bruenor da onu takip etti.Genç adamın hayatta olup olmadığına bakacak zamanları bileyoktu.

O gün onları pratik zekalı buçukluk kurtarmıştı. DünyanınOmurgası'ndart aşağı doğru esip gelen boraların öldürmepotansiyelinin tamamen farkında olan Regis, boş arazide birsığınak bulabilmek için etrafta emekleyip durmuştu. Küçükbir bayırın hemen kenarında bulunan bir oyuğun içineyuvarlanmıştı, belki de şimdi boş olan eski bir kurt iniydi bu.

Islıkların yönünü takip eden Drizzt ve Bruenor kısa süresonra onu buldular.

"İçi yağmurla dolacak ve biz de boğulacağız!" diyehaykırdı Bruenor, ama Wulfgar'ı içeri sürüklemesinde Drizzt'eyardımcı oldu ve sonra dostlarının yanında kendi yerini aldı.Bu sırada onlar da, basmasından korktukları sele karşıtopraktan ve geriye kalan bohçalarından oluşan bir bariyerinşa etmeye uğraşıyorlardı.

Wulfgar'dan yükselen bir inleme sesi, Regis'in aceleyle onadoğru koşturmasını sağladı. "Yaşıyor!" diye ilan ettibuçukluk. "Ve yaraları da pek körü görünmüyor!"

"Köşeye kıstırılmış bir porsuk kadar çetin/' diye belirttiBruenor.

Page 203: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kısa süre sonra bu in, onlara rahat olmasa bile idare edergelmeye başladı ve Bruenor bile şikayet etmeyi kesti.

"Yolların esas sınavı," dedi Drizzt bir kez daha Regis'e,bütün geceyi aralıksız bir şekilde patlayan gök gürültüleri veküt küt çarpan, küçük sığmaklarının değerini hatırlatan dolutaneleri arasında, çamurun içinde geçirirlerken tam anlamıylasefil bir halde olan dostunu neşelendirmeye çalışarak.

Regis cevap olarak çizmesindeki suyu boşalttı.

"Sence kaç mil yol yapmışızdır?" diye homurdandıBruenor.

"On herhalde," diye yanıtladı drow.

"Böyle gidersek Nesme'ye iki haftada varırız!" diyesöylendi Bruenor, kollarını göğsünün üstünde kavuşturarak.

"Fırtına geçecektir," diye telkin etti Drizzt, ama cüce artıkonu dinlemiyordu.

Ertesi gün yağmursuz başladı, fakat kalın gri bulutlargökyüzünde alçakta asılı duruyordu. Wulfgar sabaha iyiolmuştu, ama hala başına ne gelmiş olduğunu anlayamıyordu.Bruenor derhal yola koyulmaları konusunda ısrar etti, fakatRegis fırtınanın geçtiğinden tamamen emin olana dek oyuğuniçinde kalmayı yeğlerdi.

"Erzaklarımızın çoğu heba oldu," diye hatırlattı Drizztbuçukluğa. "Nesme'ye varana kadar kuru ekmekten öte biryemek bulamayabilirsin."

Page 204: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Oyuktan dışarı ilk fırlayan Regis oldu.

Havadaki dayanılmaz nem oranı ve çamurlu zemin,yürüyüşlerini yavaşlatıyordu. Dostlar kısa süre sonra,bükülmekten ve bata çıka yürümekten dizlerinde ağrılarhissetmeye başladılar. Sırılsıklam elbiseleri rahatsız birşekilde üzerlerine yapışıyor ve her adımda daha daağırlaşıyordu.

Wulfgar’ın atına rastladılar, yarı yarıya çamura batmış,yanık ve üzerinden dumanlar yükselen bir suretti. "Yıldırım,"diye gözlemledi Regis.

Üçü de, böyle bir darbeden sağ çıkmış olduğu için hayretedüşmüş bir şekilde barbar dostlarına baktılar. Wulfgar dageceleyin kendisini bineğinin üzerinden neyin düşürdüğünüanlamıştı ve şok olmuş bir şekilde bakıyordu.

"Bir porsuk kadar çetin!" diye seslendi yine BruenorDrizzt'e.

Güneş ışığı arada sırada alay edercesine bulutlarınarasından bir çatlak buluyordu kendine. Fakat güneş ışığı hiçde güçlü değildi ve aslında öğle vaktinde hava daha dakararmıştı.

Fırtına ölümcül şiddetini çoktan yitirmişti, ama o gece ıslakelbiselerinden öte bir sığmak bulamadılar kendilerine. Ve herne zaman bir yıldırım gökyüzünü aydınlatsa, kaderleriniçaresiz bir şekilde kabullenerek mahzunca kafalarını önlerineeğmiş, çamurun içinde oturan dört kambur şekilgörülebiliyordu.

Page 205: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

İki gün daha yağmur ve rüzgarın içinde ağır ağır ilerlediler.Başka hiçbir seçenekleri ve ilerlemekten başka takipedecekleri bir yolları yoktu. Böyle kötü bir zamanda grubunmoralini kurtaran kişi Wulfgar oldu. Regis'i sırılsıklamtoprağın içinden bir kepçe gibi çıkartıp kolayca sırtına attı vedengesini sağlayabilmek için fazladan ağırlığa ihtiyacı olduğuşeklinde bir açıklama yaptı. Bu yolla buçukluğun gururunu dakurtarmış olan barbar, huysuz cüceyi bile kısa bir süreliğinesırtında taşımaya ikna etmeyi başardı. Ve Wulfgar yılmaknedir bilmiyordu. "Size söylüyorum, bu bir nimet," diye grigöklere doğru haykırdı durdu. "Fırtına, böcekleri ve orkları—üzerimizden uzak tutuyor! Ve tekrar suya hasret kalmamıziçin kaç ay geçmesi gerekecek bir düşünsenize!"

Morallerini yüksek tutmak için çok çabalıyordu. Belli birnoktaya geldiklerinde, yıldırımları dikkatle inceledi, çakanşimşekle ardından gelen gök gürültüsü arasındaki gecikmeyihesapladı. Uzun zaman önce ölmüş olan bir ağacın kararmışiskeletine yaklaşırlarken yine şimşek çaktı ve Wulfgarnumarasını yaptı. "Tempus!" diye haykırarak savaş çekiciniyukarı kaldırdı ve tam gök gürültüsü etraflarındagümbürdediği anda ağacın gövdesine indirip onu devirdi. Pekeğlenmiş olan dostları dönüp baktıklarında, sanki tanrılarçağrılarına bizzat kulak vermişçesine kollarını ve gözlerinihavaya kaldırmış bir şekilde gururla dururken buldular onu.

Drizzt bütün bu hadiseyi alışılagelmiş sabrıyla karşıladı,sessizce dostunu takdir etti ve bir kez daha önceki seferlerdendaha da fazla biliyordu ki, onu da yanlarına almakla akıllıcabir karar vermişlerdi. Drow, böyle çetin zamanlarda kendiüzerine düşen görevin nöbetçi rolünü sürdürmek, barbarın

Page 206: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

güvende oldukları beyanatına rağmen ihtiyatı eldenbırakmamak olduğunu anlayabiliyordu.

En sonunda fırtına, onu getiren sert rüzgarla birlikte uçupgitti. Şafak sonrası vaktinin parlak güneş ışığı ve temiz mavigökleri, dostların ruh hallerini ölçülemez derecedeaydınlatmış ve önlerinde nelerin beklediğini yenidendüşünmelerini sağlamıştı.

Özellikle de Bruenor'un. Cüce öne doğru eğilmişti tıpkıBuzyeli Vadisi'nde yolculuklarına ilk başladıkları zamankigibi hızlı adımlarla yürüyordu.

Piston gibi adımlarının şiddetiyle kızıl sakalı hoplayanBruenor, tekrar sıkı sıkıya düşüncelerine odaklanmayıbaşarabildi. Anayurdunun hayallerine dalıp gitti, üzerindengümüş akan duvarlardaki meşale ışığının titrek gölgelerini vehalkının titiz çalışmaları sonucu meydana getirdiği şahaneeserleri görüyordu. Mithril Salonu üzerinde yoğunlaştırdığıdikkati, hafızasında daha net ve yeni hatıralar uyandırıyordu.Ve şimdi yollardayken, yüzyıldan daha uzun bir süre içindeilk kez Dumathoin Salonu'nu hatırladı.

Mithril Salonu cüceleri, yaptıkları eşyaların ticaretiyle epeyiyi geçiniyorlardı, ama her zaman en iyi parçaları vedışarlıklılar tarafından onlara armağan edilen en kıymetlihediyeleri kendilerine saklarlardı. Bruenor'un atalarındankalan miras, klanın gelecek sanatçılarına ilham kaynağı olsundiye, ziyaret eden her kimsenin gözlerinin kocamanaçılmasına sebep olan, geniş ve donatılmış dairede görüşeaçık bir şekilde duruyordu.

Page 207: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor, o muhteşem salonun ve çoğunlukla silah ilezırhtan oluşan harika eserlerin hatasıyla hafifçe kıkırdadı.Yanında yürüyen Wulfgar'a ve bir sene önce dövmüş olduğukudretli silaha baktı. Eğer Bruenor'un klanı hala MithrilSalonu'nda hüküm sürüyor olsaydı, Aegisfang, halkınınmirası içinde Bruenor'un ölümsüzlüğüne mühür vurarakDumathoin Salonu'nda asılı duruyor olabilirdi.

Ama Wulfgar'ın çekici tutuşunu, kendi kolunu salladığıkadar rahat bir şekilde onu sallayışını izleyen Bruenor, hiçpişmanlık duymuyordu.

Ertesi gün daha fazla iyi haber getirdi. Kamp yerlerini yenitopladıktan kısa bir süre sonra dostlar fark etti ki, fırtınaylacebelleşirken tahmin ettiklerinden daha fazla mesafe katetmişlerdi. Zira onlar ilerledikçe etraflarındaki yer şekilleriince ama kesin değişimler geçiriyordu. Daha evvel seyrek birşekilde sıska, yabanıl bitki yamalarıyla kaplı, yağmurbaskınının etkisiyle çamur denizine dönüşmüş bir toprakbulurken, şimdi gür çimlerle oraya buraya serpilmiş uzunkaraağaç korularına rastlar oldular. Son bir tepeyi dahatırmandıklarında şüpheleri doğrulanmış oldu, çünkü önlerindeDessarin Vadisi uzanmaktaydı. Birkaç mil ötede, baharerimeleriyle ve son fırtınayla kabarmış büyük nehrin birkolunun güneye giden rotasında gürül gürül akmaktaolduğunu, durdukları yüksek yerden açık bir şekildegörebiliyorlardı.

Uzun kış bu topraklarda hüküm sürerdi, ama buradakibitkiler en sonunda çiçek açtıkları vakit, kısa mevsimlerinibütün dünyada eşi benzeri olmayan bir canlılıkla geçirirlerdi.Yamaçtan aşağı, nehre doğru inerlerken dostlarm etrafını

Page 208: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

zengin bir renk cümbüşü sarmalamıştı. Çim örtüsü o kadargürdü ki çizmelerini çıkartıp süngerimsi yumuşaklığınüzerinde çıplak ayak yürüdüler. Buradaki canlılık gerçektenbariz ve de bulaşıcıydı.

"Salonları görmelisiniz," diye belirtti Bruenor ani birheyecanla. "Elinizden daha geniş saf mithril damarları varorada! Gümüş damarlardır onlar ve sadece bir cüce elininonlarla yaptığı eserle mükemmel bir güzellik kazanırlar."

"Böyle bir manzarayı görme isteği, yolumuzu dosdoğruzorluklar içinden götürüp duruyor," diye yanıtladı Drizzt.

"Pöh!" diye homurdandı Bruenor, kötü bir niyeti olmadan."Buradasın çünkü burada olman için seni kandırdım, elf.Benim maceramı engellemek için artık elinde hiçbir sebepkalmamıştı!"

Wulfgar kıkırdamadan edemedi. Drizzt'in bu yolculuğakatılmayı kabul etmesi için tasarlanan o dalaverede kendisi derol almıştı. On-Kasaba'da Akar Kessell ile yapılan büyüksavaştan hemen sonra, Bruenor ölümcül bir şekildeyaralanmış numarası yapmış ve sözde ölüm döşeğindeykenkadim anayurduna onunla beraber yolculuk etmesi içindrovva yalvarmıştı. Cücenin ölmek üzere olduğunu düşünenDrizzt bunu reddedememişti.

"Ve sen!" diye kükredi Bruenor Wulfgaı/a. "Senin nedengeldiğini de biliyorum, her ne kadar senin kafan bunuanlamayacak kadar kalın olsa bile.!"

Page 209: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Aman yalvarırım söyle bana," diye gülümseyerek cevapverdi Wulfgar.

"Kaçıyorsun! Ama kurtulamazsın!" diye haykırdı cüce.Wulfgar'in neşesi bir anda şaşkınlığa dönüştü.

"Kız onun aklını başından aldı elf," diye açıkladı BruenorDrizzt'e. "Cattibrie onu kaslarıyla koparamayacağı bir ağıniçine hapsediverdi!"

Wulfgar, cücenin açık sözlü çıkarımlarına hiç alınmayarakgüldü. Ama Bruenor'un Cattibrie hakkındaki kinayelerisayesinde zihninde bazı görüntüler canlandı; KelvinYığını'nm yamacındaki bir günbatımı sahnesi, ya da BruenorYokuşu diye bilinen kaya tepelerinde saatlerce konuşarakgeçirdikleri vakitler. Genç barbar, cücenin gözlemlerinderahatsız edici bir derecede gerçeklik payı olduğunu fark etti.

"Peki ya Regis'e ne demeli?" diye sordu Drizzt Braenofa."Onun geliş sebebini bulabildin mi? Küçük bacaklarınıdizlerine kadar batıran bilek derinliğindeki çamura karşıduyduğu sevgi olabilir mi acaba?"

Bruenor gülmeyi kesip buçukluğun drovvun sorusunaverdiği tepkiyi inceledi. "Hayır bulamadım," diye yanıtladıciddiyetle, açıklamasız geçen birkaç saniyeden sonra."Bildiğim tek şey şu: Eğer Gümbürgöbek yolu seçiyorsa, busadece, çamur ve orklar ardında bıraktığı şeyden çok daha iyidemektir." Bruenor gözlerini küçük dostunun üzerinde tuttu,yine buçukluğun tepkisiyle bir şeyler açığa vurmasını bekledi.

Page 210: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Onlar çimenler üzerinde ilerlerken, Regis kafasını önündeeğik tutarak göbeğinin azalmış olan şişkinliğinin altından,birçok aydır ilk defa görünen tüylü ayaklarını izledi. Kiralıkkatil Entreri'nin bir dünya mesafe ötede olduğunudüşünüyordu. Ve sakındığı bir tehlikenin kıyısında ikametetmeye hiç niyeti yoktu.

Kıyı boyunca birkaç mil gittikten sonra nehrin ilk büyükçatalına, kuzeydoğudan gelen Surbrin'in, büyük nehir ağınınkuzey ana koluna karıştığı yere geldiler.

Dostlar daha genişçe olan nehrin, yani Dessarin'in ötekitarafına geçmenin ve onunla Surbrin arasındaki küçük vadiyeulaşmanın bir yolunu aradılar. Sıradaki ilk ve Gümüşay'danönceki son durakları olan Nesme, Surbrin boyunca dahailerdeydi. Ve şehir aslında nehrin doğu kıyısında olsa bile,Harkle Harpel'in tavsiyesine uyan dostlar, kuzey kıyısındanyolculuk edip Hepkırlar'm pusuda bekleyen tehlikelerindensakınmaya karar vermişlerdi.

Sarkmış bir ağaç dalının üzerine fırlayarak ve diğerkıyıdaki benzer bir tüneğin üstüne atlayarak nehri aşandrovvun inanılmaz çevikliğine şükür, Dessarin'i fazla sorunçıkmadan geçebildiler. Kısa süre sonra güneşin, esen ılık yelinve nehrin sonsuz şarkısının tadını çıkartarak Surbrin boyuncahepsi birden rahatça yürüyordu. Hatta Drizzt yayıyla birkaraca avlamayı başararak, geyik etiyle güzel bir akşamyemeğini garantileyip önlerindeki yol için çıkınlarını yemdendoldurdu.

Suyun yanında, dört gecedir ilk defa görülen yıldızışıklarının altında kamp kurdular. Ateşin etrafında oturup

Page 211: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor'un gümüş salonlar ve yollarının sonunda bulacaklarıharikalar hakkında anlattığı hikayeleri dinlediler.

Fakat gecenin huzuru ertesi sabaha taşınamadı, çünküdostlar savaş sesleriyle uyanıverdiler. Wulfgar, kimlerindövüşe tutuştuğunu öğrenmek için yakınlardaki bir ağacatırmandı.

"Atlılar!" diye haykırdı, aşağı atlayıp daha yere inmedensavaş çekicini çekerek. "Bazıları düşmüş! Hiç bilmediğimcanavarlarla savaşıyorlar!" Ardında Bruenor ile birliktekuzeye doğru koşmaya başladı, Drizzt de nehir boyuncailerleyip daire çizerek yan kanattan geliyordu. Daha azhevesli olan Regis, küçük gürzünü çekerek ama savaş için hiçde hazırlanmayarak geride kalıp oyalandı.

Sahneye ilk çıkan Wulfgar idi. Yedi atlı hala ayaktaydı,bineklerini bir savunma sırasına sokabilmek için beyhudeyere manevra yapmaya uğraşıyorlardı. Savaştıkları yaratıklarhızlıydı ve hiç korkmadan atların zımba gibi ezenbacaklarının altına dalıp onlara çelme takıyorlardı. Canavarlarsadece bir metre boyundaydı, kolları ise boylarının iki kaüydı.Küçük ağaçları hatırlatıyorlardı, fakat yadsınamaz bir şekildecanlılardı. Çılgınlar gibi etrafta koşuşturuyor, sopa gibikollarıyla pat küt vuruyor ya da, Wulfgar’ın dövüşe katıldığısırada bir başka bahtsız atlının da fark ettiği gibi, bükülgenkollarını düşmanlarının etrafına sarıp onları çekerekbineklerinden düşümyorlardı.

Wulfgar iki yaratığın arasına dalarak onları iki yana fırlattıve biraz önce atlıyı deviren canavarın üzerine çullandı. Fakatbarbar bu canavarları hafife almıştı, çünkü yaratığın ağaç

Page 212: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kökü gibi olan ayak parmakları çabucak dengeyi sağlamış vedaha adım atamadan onu uzun kollarıyla arkadan yakalayıpiki taraftan çekerek ilerlemesini kesmişlerdi.

Hemen ardından Bruenor daldı arbedeye. Cücenin baltası,soba odununu ikiye böler gibi yararak canavarlardan birinikesip geçti. Sonra acımasız bir şekilde bir diğerine dalıpgöğüs kısmından büyük bir parça koparttı.

Drizzt dövüşe temkinli bir şekilde girdi, onu yüzlercekarşılaşmadan sağ kurtarmış olan baskın hassasiyetisayesinde, her zaman olduğu gibi istekli ama kendinehakimdi. Yan tarafa doğru ilerledi ve kıyının iniş yaptığı biryerde Surbrin'i geçen, kütüklerden yapılma köhne bir köprübuldu. Drizzt biliyordu ki köprüyü canavarlar kurmuştu;görünüşe bakılırsa aptal hayvanlar değildi bunlar.

Drizzt kıyının üzerinden dikkatle baktı. Atlılarbeklenmedik takviyelerin etrafında toplanıyordu, ama hemenönünde duran bir tanesi, canavarlardan biri tarafından sıkısıkıya kavranmış, atının üzerinden aşağı çekilmekteydi. Garipdüşmanlarının ağacımsı yapısını gören Drizzt, neden atlılarınhepsinin balta taşıdığını anlayıverdi ve kendi narin palalarınınne kadar etkili olabileceğini merak etti.

Ama harekete geçmek zorundaydı. Saklandığı yerdenfırlayarak iki palasını da yaratığa sapladı. Hedefi bulupcenttiler, ama Drizzt'in bir ağaca vurursa yapacağı etkidendaha fazlasını yapamadılar.

Yine de Drizzt'in bu teşebbüsü atlıyı kurtarmıştı. Canavarkurbanını sersemlemiş halde tutmak için son bir kez daha ona

Page 213: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

vurduktan sonra Drizzt ile yüzleşmek için bıraktı. Hızlıdüşünen drow başka bir saldırı taktiği geliştirdi, etkisizkılıçlarım yaratığın sopa gibi savrulan kollarını savuşturmakiçin kullanıyordu. Sonra, yaratık üzerine saldırdığında ayağınıdaldırıp onu kökünden söktü ve canavarı kendi üzerindençekerek nehir kıyısına doğru devirdi. Ağaç kabuğu gibiderisine palalarını batırdı ve canavarı iterek Surbrin'e doğruyuvarlanarak düşmesini sağladı. Yaratık suya düşmeden öncetutunmayı başardı ama Drizzt tekrar tepesine bindi. Doğruyerleştirilmiş tekmelerle sağanağa tuttuğu canavar, akıntıyakapıldı ve nehir onu uzaklara taşıdı.

Bu sırada atlı tekrar semerinin üzerine çıkmış ve bilincinitoplayabilmişti. Kendisini kurtaran kişiye teşekkürlerinisunmak için atını nehir kıyısına doğru yürüttü.

Sonra, Drizzt'in kara derisini gördü.

"Drow!" diye haykırdı ve baltası aşağı indi.

Drizzt hazırlıksız yakalanmıştı. Keskin refleksleri,kılıçlarından birini baltanın ağzım savuşturmaya yetecekderecede kaldırmasını sağladı, ama baltanın kör tarafıkafasına çarptı ve onu sendeletti. Darbenin devinimiylebirlikte dalışa geçti ve kendisiyle atlı arasına erindengeldiğince mesafe koyma çabasıyla yuvarlanarak uzaklaştı.Kendisim toplayamadan önce adamın onu öldüreceğimanlamıştı.

"Wulfgar!" diye haykırdı Regis, nehir kıyısında az mesafeötedeki saklanma yerinden. Barbar, bütün gövdesindeçatlaklar oluşturan, gök gürültüsü gibi bir darbeyle

Page 214: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

canavarlardan birinin işini bitirdi ve atlı tam Drizzt'iyakalamak için atını ayarlarken dönüp baktı.

Wulfgar hiddetle kükredi ve kendi dövüşünü bırakarak, atdaha hala dönmekteyken hayvanı yularından tutup, bütüngücüyle havaya kaldırıp fırlattı. At ile binicisi yereyuvarlandı. At çabucak ayağa kalktı, kafasını sallıyor vehuzursuz bir şekilde dolanıyordu. Ama binici yerde kaldı,düşüşün ağırlığıyla birlikte bacağı bineğinin altında ezilmişti.

Geri kalan beş atlı şimdi bir uyum içinde çalışıyordu,canavar gruplarının arasına dalıyor ve onları dağıtıyorlardı.Bruenor'un acımasız baltası yolunu keserek açıyordu ve busırada cüce, daha küçük bir çocukken öğrendiği bir oduncutürküsünü söylemekteydi.

"Git ateş için odun kes evlat, Kazanı ısıt ve yemeği başlat!"

Sistemli bir şekilde, art arda canavarları kesip biçerken işteböyle söylüyordu.

Wulfgar savunmacı bir edayla Drizzt'in üzerine kapandı,çok fazla yaklaşmaya cüret eden canavarları kudretliçekicinin tek bir darbesiyle paramparça ediyordu.

Bozgun devam etti ve saniyeler sonra hayatta kalan sonbirkaç yaratık da dehşet içinde Surbrin üzerindeki köprüyedoğru hızla kaçıştı.

Üç atlı yere düşmüş ve ölmüştü, dördüncüsü ağır yaralı birşekilde atına yaslanmıştı, neredeyse yaralan yüzünden kendinikaybetmek üzereydi ve Wulfgaı/m fırlattığı ise acılar içinde

Page 215: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bayılıp kalmıştı. Ama dimdik ayakta duran beş atlıyaralılarıyla ilgilenmeye koyulmadılar. Daha yeni ayağakalkmakta olan Wulfgar ve Drizzt'in etrafında bir yarım daireoluşturdular ve ellerinde hazır tuttukları baltalarıyla ikisininehir kıyısına kıstırdılar.

"Sizi kurtaran kişileri böyle mi karşılarsınız siz?" diyekükredi Bruenor onlara, dostlarına katılmak için atlardanbirini kenara doğru itip geçerek. "İddiaya girerim ki okimseler bir kez daha yardımınıza gelmeyecektir!"

"Kötü arkadaşlar edinmişin cüce!" diye sertçe karşılık verdiatlılardan biri.

"Eğer o kötü arkadaş olmasaydı dostunuz ölüp gitmişolacaktı!" diye cevap verdi Wulfgar, kenarda yatmakta olanatlıyı işaret ederek. "Ve o drowa baltayla karşılık verdi!"

"Biz Nesme Süvarileriyiz," diye açıkladı atlı. "Görevimizhalkımızı korurken er meydanında ölmektir. Bu kaderigönüllülükle kabul ederiz."

"Atını bir adım daha öne getir de isteğin yerine gelsin,"diye uyardı Bruenor,

"Ama bizim hakkımızda hiç de adil bir karar vermediniz,"diye tartıştı Wulfgar. "Varacağımız yer Nesine. Dostluk vebarış içinde geldik."

"İçeri giremeyeceksiniz —o varken olmaz!" diyerektükürdü atlı. "Pis drow elflerinin huylarını herkes bilir. Onakucak açmamızımı bekliyordunuz?"

Page 216: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Pöh siz aptalsınız, analarınız da öyle," diye hırladıBruenor.

"Sözlerine dikkat et cüce," diye uyardı atlı. "Üçe karşı beşkişiyiz ve biz at üstündeyiz."

"Bir dene bakahm," diye yapıştırdı cevabı Bruenor. "Odansöz ağaçlardan artanlarla akbabalara pek iyi bir yemekbırakmış sayılmayız." Parmağını baltasının keskin yeriüzerinde gezdirdi. "Haydi onlara didikleyecek daha iyi birşeyler bırakalım."

Wulfgar rahat bir şekilde Aegisfang'i tek bir koluyla ilerigeri savuruyordu. Drizzt silahlarına doğru hiçbir hareketyapmamıştı ve onun bu sabit soğukkanlılığı belki de atlılarakarşı yapılacak en cesaret kırıcı davranıştı.

Atlıların sözcüleri, tehdidi başarısız olduktan sonra daha azukala görünüyordu, ama eline gecen bir avantajı kullandı."Yardımınıza nankörlük etmiyoruz. Geçip gitmenize izinvereceğiz. Gidin ve bir kez daha bizim topraklatırımıza gerigelmeyin."

"Nereye istersek oraya gideriz," diye hırladı Bruenor.

"Ve dövüşmek istemiyoruz," diye ekledi Drizzt. "Size ya dakasabanıza zarar vermek niyetinde ya da isteğinde değiliz,Nesme Süvarileri. Geçip gideceğiz, kendi işimize bakacağızve sizin de kendinizinkilere bakmanıza izin vereceğiz."

"Benim kasabamın yakınlarında bir yere gidemezsin, karaelf!" diye haykırdı başka bir atlı. "Bizi er meydanında kesip

Page 217: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

biçebilirsin, ama ardımızda yüz kişi daha var ve onlarınardında ise üç katı kadar! Şimdi defolun!" Dostları onun bucesur sözleriyle birlikte cesaretlerini geri kazanır gibiydi,yularları aniden gerilen atlar huzursuz bir şekilde adımatmaya başladı.

"Bizim kendi rotamız var," diye ısrar etti Wulfgar.

"Lanet olsun onlara!" diye kükredi Bruenor aniden. "Buayaktakımını yeteri kadar izledim! Lanet olsun kasabalarına!İnşallah nehir alıp götürür!" dostlarına doğru döndü. "Bizeiyilik yapıyorlar. Nehrin etrafından dolaşacağımızaGümüşay'a dosdoğru gitmek bize bir günden de fazla zamankazandıracak."

"Dosdoğru mu?" diye sordu Drizzt. "Hepkırlar'dan mı?"

"Vadiden daha kötü olabilir mi?" diye yanıtladı Bruenor.Aniden atlılara doğru geri döndü. "Şimdilik kasabanızı vekellelerinizi koruyun bakalım," dedi. "Buradan köprüyü geçipsizden ve bütün şu Nesme'den kurtulacağız!"

"Trolkırları'nda bataklık adamlarından daha kötü şeylerdolaşır, ahmak cüce," diye sırıtılarak laf yetiştirdi atlı. "Buköprüyü yok etmek için gelmiştik. Ardınızdan yakılacak."

Bruenor kafasını salladı ve sırıtarak karşılık verdi.

"Yolunuzu güneye doğru tutun," diye uyardı atlı."Haberiniz bütün diğer süvarilere ulaştırılacak. Eğer Nesmeyakınlarında görülürseniz öldürüleceksiniz."

Page 218: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Pis arkadaşınızı alıp defolun," diye laf attı bir diğer atlı,"yoksa baltam kara elf kanıyla yıkanır! Fakat pislenen silahısonra bir kenara atmam gerekirdi!" Bütün atlılar ona katılarakkahkaha attılar.

Drizzt onları duymamıştı bile. Grubun gerisinde duranbirine odaklanıyordu. Görülmediğinden dolayı bir avantajyakalamak için muhabbetin karmaşasından yararlanmayaçalışan sessiz biriydi. Atlı, omzundan bir yay çıkartmıştı veelini yavaş bir şeklide, milim milim sadağına doğrugötürüyordu.

Bruenor konuşmayı bitirmişti. O ve Wulfgar atlılaraarkalarını dönüp köprüye doğru ilerlemeye başladı. "Haydigel elf," dedi Drizzt'e, onun yanından geçerken. "Bu ork dölüköpeklerden ne kadar uzakta olursak o kadar rahat uyurum."

Ama atlılara arkasını dönmeden önce Drizzt'in verilecekson bir mesajı daha vardı. Gözlerin takip edemeyeceği birhızla hareket ederek sırtındaki yayı çekti, sadağından bir okaldı ve onu havaya yolladı. Saçım tam ortadan ikiye ayırarakokçu adayının deri kasketine daldı ve arkadaki ağacasaplandı, titremekte olan ucu açık bir uyarı niteliğindeydi.

"Haksız hakaretlerinizi kabul ediyorum ve hattabekliyordum da," diye açıkladı Drizzt, dehşete kapılanatlılara. "Ama dostlarıma zarar verme girişimlerinize gözyummayacağım ve kendimi koruyacağım. Sizi uyarıyorum vesadece bir kez uyarırım: Eğer bize karşı tek bir hareket dahayapacak olursanız öleceksiniz." Hızla arkasını döndü veardına bakmadan köprüye doğru ilerledi.

Page 219: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Afallamış olan atlıların artık kesinlikle drowun grubunuengellemek gibi bir niyetleri yoktu. Okçu adayı kasketiniaramadı bile.

Drizzt, kendisini ırkının efsanelerinden sıyıramamasındakiironiye gülümsedi. Bir açıdan bakılınca dışlanıp tehdit edilsebile, kara elfleri çevreleyen gizemli hava onun en muhtemeldüşmanları bile caydırabilecek blöfler yapmasına izinveriyordu.

Regis onlara köprüde katıldı, elindeki küçük bir taşı havayaatıp tutuyordu. "Hepsini sıraya dizmiştim," diye açıkladı,doğaçlama bir şekilde tasarladığı silahını. Taşı nehre attı."Eğer aranızda kavga kopsaydı ilk atış benim olacaktı."

"Eğer kavga kopsaydı," diye düzeltti Bruenor, "İçindesaklandığın deliği eşeliyor olurdun!"

Wulfgar, onların yollan konusunda atlıların ettiği uyarılarıdüşündü. "Trolkırları," diye tekrarladı kasvetle, önlerinde yolboyunca uzanan bayırdaki ölü topraklara bakarak. Yanmıştutuşmuş topraklar ve dibi olmayan bataklıklar. Troller veadları olmayan çok daha dehşet verici şeyler.

"Bize bir günden de fazla kazandırır!" diye tekrarladıBruenor inatla.

Wulfgar bundan pek emin değildi.

"Gidebilirsin," dedi Dendybar hayalete.

Page 220: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Alevler mangalın içinde yeniden oluşup kendisini maddeşeklinden sıyırırken, Morkai ikinci buluşmalarını enineboyuna tarttı. Dendybar beni daha ne kadar sıklıkla çağıracakböyle? diye düşündü. Alacalı büyücü son karşılaşmalarındanberi gücünü tamamen toplayamamıştı, ama bu kadar kısa birsüre sonra bile onu çağırmaya cüret etmişti. Dendybar'ıncücenin grubu hakkındaki işi gerçekten de epey acilolmalıydı! Bu fikir sadece Morkai'nin, alacalı büyücününcasusu olarak üstlendiği rolden daha da fazla nefret etmesinesebep oldu.

Odasında yeniden yalnız kalan Dendybar, meditasyonoturuşunda gerindi ve Morkai'nin ona gösterdiği görüntüyüdüşünerek şeytanca sırıttı. Yol arkadaşları bineklerinikaybetmişlerdi ve Kuzey Diyarı'ndaki en berbat yere doğruilerliyorlardı. Büyülü atların toynaklarıyla uçmakta olan kendigrubunun, kuzeye doğru otuz millik mesafeyi kapatmasına biriki gün yeterli olurdu.

Sydney Gümüşay'a drowdan çok önce varmış olacaktı.

11. GÜMÜŞAY

Luskan'dan yapılan yolculuk hakikaten de pek hızlıolmuştu. Entreri ve suç ortakları, meraklı izleyicileringözlerine, gece rüzgarının içinde parıldayan bir zerre olarakgörünüyordu sadece. Büyülü binekler geçip giderken geriyehiç iz bırakmıyorlardı ve hiçbir canlı yaratık onlarayetişemezdi. Golem ise, her zaman olduğu gibi, kaskatı

Page 221: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bacaklarıyla uzun adımlar atarak yorulmak nedir bilmedenkoşturuyordu.

Dendybar'm çağırdığı küheylanlarm semerleri o kadarsarsıntısız ve rahattı ki, grup yoluna şafak sonrasına kadar veertesi gün boyunca devam etti. Sadece kısa yemek molalarıveriyorlardı. Böylece, yoldaki ilk günlerinin günbatımındakamp kurdukları vakit yalçın kayalıkları çoktan geridebırakmışlardı.

Cattibrie, o ilk günde bir iç çatışma içine düştü. Entreri ileyeni müttefiklerinin Bruenor'a yetişeceğinden hiç şüphesiyoktu. Karşısına dikilen bu sorun ile birlikte Cattibrie, sadecedostlarına zarar getirecek, Entreri'nin kendi çıkarı içinkullanacağı bir maşa olacaktı.

Bu sorunu çözmek için yapabileceği pek bir şey yoktu, tabiieğer kiralık katilin kendi üzerinde kurduğu dehşeti aşamasabile— azaltmanın bir yolunu bulamazsa. İlk gününüyoğunlaşarak geçirdi, elinden geldiğince kendisini soyutladıve ihtiyaç duyacağı güç ile cesareti bulmak için ruhununderinliklerini araştırdı.

Bruenor yıllar boyunca, böyle bir savaşı başlatabilmesi içinona birçok yararlı şey vermişti. Kıza, onu birçok zorludurumdan kurtaracak, disiplin altına alınmış hünerleröğretmiş ve .özgüven aşılamıştı. Yolculuklarının ikincigününde, içinde bulunduğu durum konusunda kendisine dahafazla güven duyan ve daha rahat olan Cattibrie, kendisini esirtutan kişilere odaklanmayı başarabildi. En ilgi çekici olanıJierdan ile Entreri'nin birbirilerine fırlattıkları dik bakışlardı.Açıkça görülüyordu ki gururlu asker, Luskan'ın dışındaki

Page 222: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

çayırlarda ilk karşılaştıkları zaman gördüğü aşağılanmayıunutmamıştı. Onun garezinin kesinlikle farkında olan Entreriise, adamın bu konuyu bir müsabakaya dökme isteğini dahada fazla körüklüyor, adama güvenmiyor ve onu devamlıkolluyordu.

Büyümekte olan bu rekabetin, kendisi için geleceği enparlak belki de tek— kurtuluş umudu olduğunu düşündüCattibrie. Buk'un yok edilemez olduğuna karar kılmıştı, aklıolmayan bir yıkım aygıtıydı o. Ve Cattibrie, Sydney'den dehiç iş çıkmayacağını çabucak öğrenmişti.

Cattibrie, ikinci günde genç büyücüyle bir muhabbetaçmaya çalışmıştı. Fakat Sydney, kendi işine o kadarodaklanmıştı ki hiç renk vermiyordu. Ne dikkati dağıtılabilirne de takıntılarından vazgeçmeye ikna edilebilirdi. Öğleyemeklerini yemek için oturduklarında Cattibrie'm verdiğiselamı almamıştı bile. Ve Cattibrie onu biraz daha rahatsızettikten sonra Sydney Entreri'ye, "şu fahişeyi uzak tutmasını"söyledi.

Fakat bu başarısız girişim sonucunda ilgisiz büyücü,Cattibrie'a, ikisinin de fark edemediği bir yolla yardım etmişoldu. Sydney'in açıktan açığa aşağılama dolu hakaretleriCattibrie'm yüzüne bir tokat gibi inmiş ve dehşet felciniaşması için gerekli olan başka bir şeyi daha kıza aşılamıştı:hiddet.

İkinci günde yolculuklarının yarısını bitirdiler. Yer şekillerigerçeküstü bir tavırla altlarından akarken hızla ilerlediler veNesme'nin kuzeyindeki küçük tepelerde kamp kurdular. Şimdi

Page 223: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Luskan şehrini tamı tamına iki yüz mil gerilerindebırakmışlardı.

Belli bir mesafe ötede kamp ateşleri parıldıyordu. Nesmelidevriyelerdir, diye akıl yürüttü Sydney.

"Oraya gidip ne öğrenebiliyorsak öğrenmemiz gerek," diyeönerdi Entreri, hedefi hakkında yeni bilgiler edinmeye heveslibir şekilde.

"Sen ve ben," diye kabul etti Sydney. "Gecenin yarısıbitmeden oraya gidip geri dönebiliriz."

Entreri Cattibrie'a baktı. "Peki kız ne olacak?" diye sordubüyücüye. "Onu Jierdan ile yalnız bırakmam."

"Askerin kızdan yararlanacağını mı düşünüyorsun?" diyesordu Sydney. "Onun şerefli biri olduğu konusunda seni teminederim."

"Bu benim umurumda değil," diye sırıttı Entreri. "BruenorBattlehammer'm kızı için hiçbir endişem yok. Biz geridönmeden önce senin şu şerefli askeri alt edip sıvışabilir."

Cattibrie bu iltifatı pek de kabul etmedi. Entreri'ninyorumunun, kızın becerilerini onaylamak için yapılmış birövgüden çok, ateş için ot toplamaya çıkmış olan Jierdan'aedilmiş bir hakaret olduğunu anlıyordu. Ama kiralık katilinona karşı gösterdiği bu beklenmedik saygı, kızın işini iki katdaha zorlaştıracaktı. Entreri'nin, onun tehlikeli olduğunudüşünmesini istemiyordu, çünkü o zaman kiralık katil,Cattibrie'm hareket edemeyeceği derecede tetikte olurdu.

Page 224: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Sydney Buk'a baktı. "Ben gidiyorum," dedi goleme,Cattibrie'm da duyması için bilhassa yüksek sesle konuşarak."Eğer esir kaçmaya çalışırsa onu yakala ve öldür!" Entreri'yeşeytani bir gülümseme fırlattı. "Tatmin oldun mu?"

Adam kadının gülümsemesine karşılık verdi ve kolunuuzaktaki kamp yerinin yönüne doğru savurarak kadım buyuretti.

Tam o sırada Jierdan geri döndü ve Sydney ona planlarıanlattı. Asker, Sydney ile Entreri'nin yalnız başlarınagitmesinden pek de haz duymuyordu, fakat büyücüyü aksineikna etmek için hiçbir şey söylemedi. Cattibrie adamı dikkatleinceledi ve gerçeği anladı. Adamı rahatsız eden şey benimleve golemle yalnız bırakılmak değil, diye tahmin etti kız. İkiyol arkadaşı arasında gelişebilecek bir dostluktan korkuyordu.Cattibrie bunu anlıyor ve hatta bekliyordu, çünkü üçüarasında en aşağı seviyede olanı Jierdan idi Sydney'e itaatediyor ve Entreri'den korkuyordu. O ikisinin arasında birittifak gelişirse, hatta Dendybar ile Sahipkulesi de dahiledilirse, bir takım oluştururlardı. En azından kendisi devredışı kalacak ve muhtemelen sonu gelecekti.

"Yaptıkları işlerin karanlık doğası onlara geri tepecektirkesinlikle," diye fısıldadı Cattibrie, Sydney ve Entreri kampyerini terk ettiğinde. Bu sözleri kendine güveninisağlamlaştırmak için yüksek sesle söylemişti.

"Sana yardım edebilirim," diye önerdi Jierdan'a, adamkamp yerini kurma işini bitirmeye uğraşırken.

Page 225: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Asker ona dik dik baktı. "Yardım mı?" diye alay etti."Aslında hepsim sana yaptırmalıyım."

"Hiddetini anlıyorum," diye karşılık verdi Cattibrie,duygudaş bir tavırla. "Entreri'nin o pis ellerinde ben de acıçektim."

Kızın ona acıması gururlu askeri küplere bindirdi.Tehditkar bir tavırla kızın üzerine yürüdü, ama kız endamınıkorudu ve geri çekilmedi. "Bu senin mevkiinin altında bir iş."

Jierdan aniden durdu, edilen iltifat ilgisini çekmiş vehiddetini dağıtmıştı. Kız bariz bir şekilde rol yapıyordu, amagösterdiği saygı Jierdan'ın yaralı benliğine reddedilemeyecekderecede su serpmişti.

"Benim mevkiim hakkında ne biliyorsun ki?" diye sordu.

"Senin bir Luskan askeri olduğunu biliyorum," diyeyanıtladı Cattibrie. "Kuzey Diyarı boyunca nam salmış birgruptansın. Büyücü ile gölge avcısı geceleyin oynamayaçıkarken sen ayak işlerini yapıyor olmamalısın."

"Sinirimi bozuyorsun!" diye hırladı Jierdan, ama bu fikridüşünmek için duraksadı. "Kampı sen kuracaksın," diyeemretti en sonunda. Kıza karşı üstünlüğünü kullanarak,kendine duyduğu saygıyı biraz olsun geri kazanmıştı. FakatCattibrie bunu sorun etmedi. Çabucak işe koyuldu, hiçbirşikayette bulunmadan itaat ve hizmet etti. Şimdi aklında dahaeksiksiz bir plan oluşmaya başlamıştı ve planın bu bölümü isedüşmanları arasından kendine bir dost edinmesinigerektiriyordu. Ya da en azından kendisini, Jierdan'ın aklına

Page 226: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kıskançlık tohumlarını ekebilecek bir duruma getirmesigerekliydi.

Askerin mırıldanarak uzaklaşmasını dinledi ve memnunoldu.

Kamp yerine iyice bakabilecek kadar yakınlaşamadan önceEntreri ve Sydney'in duydukları dini tören şarkısı, bununNesmeli bir kervan olmadığını açıkça göstermişti. Şüphelerinidoğrulamak için daha da ihtiyatlı bir şekilde yaklaştılar.

Tüylü dini tören elbiseleri giyen, uzun ve koyu saçlıbarbarlar, ahşaptan bir griffon toteminin etrafında dansediyordu.

"Uthgardt," diye açıkladı Sydney. "Griffon kabilesi. Atatepeleri olan Parlak Beyaz'a yakın bir yerdeyiz." Kampınışığından uzak bir yere doğru çekildi. "Gel," diye fısıldadı."Burada işimize yarayacak hiçbir şey öğrenemeyiz."

Entreri kendi kamp yerlerine geri dönerken onu izledi."Şimdi yola çıksak mı acaba?" diye sordu, belli bir mesafeuzaklaştıkları zaman. "Barbarlarla aramıza daha fazla mesafekatmak için?"

"Gereksiz," diye yanıtladı Sydney. "Uthgardtlar bütün gecedans edecekler. Törene bütün kabile katılıyor; etrafa nöbetçidiktiklerinden bile şüpheliyim."

"Onlar hakkında pek fazla şey biliyorsun," diye belirttikiralık katil suçlayıcı bir tonla. Gelişen hadiselerin gidişatını

Page 227: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

etkileyecek gizli bir oyunun dönmekte olduğu hakkındaki anişüphelerinin bir belirtisiydi bu.

"Yolculuk için kendimi hazırladım," diye karşılık verdiSydney. "Uthgardtlar pek sır saklamaz; adetleri çoğunluklabilinir ve kayıtlara geçmiştir. Kuzeyde seyahat eden kimselerbu halkı tanımakla daha iyi etmiş olur."

"Bu kadar görmüş geçirmiş bir yol arkadaşına sahipolduğum için şanslıyım," dedi Entreri, iğneleyici bir özürleeğilip reverans yaparak.

Gözleri dosdoğru ileri bakmakta olan Sydney tepkivermedi.

Ama Entreri bu muhabbetin öyle kolay kolay kapanmasınaizin vermeyecekti. Şüphelerini ortaya dökme sırasında birplanı takip ediyordu. Daha onlar kampın kime ait olduğunuanlamadan çok önce, kozunu oynamanın ve güvensizliğinibelirtmenin tam sırası olduğu kararına bilinçli bir şekildevarmıştı. İkisi ilk kez yalnız kalmıştı, işleri karıştırabilecek neCattibrie vardı ne de Jierdan. Ayrıca Entreri endişelerine birson vermeye niyetliydi. Ya da büyücünün yaşamına.

"Ne zaman ölmem gerekiyor?" diye sordu dobra dobra.

Sydney hiç istifini bozmadı. "Ecelin ne zaman gelirse ozaman, tıpkı hepimize olduğu gibi."

"Soruyu başka bir şekilde sorayım," diye devam ettiEntreri, kadım kolundan yakalayıp kendisiyle yüz yüze

Page 228: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

getirerek. "Aldığın emre göre beni ne zaman öldürmeyeçalışacaktın?

"Yoksa Dendybar golemi neden göndersin ki?" diye mantıkyürüttü Entreri. "Alacalı büyücü, antlaşmalara ya da şerefepek önem vermiyor. En uygun şekilde amacına ulaşması içinyapması gerekenleri yapıyor ve sonra, artık ihtiyacı kalmadığıherkesi saf dışı bırakıyor. Size karşı olan değerim bittiğindeöldürülmem gerekiyor. Tahmin ettiğinden çok daha zorbulacağın bir iş olacak."

"Zeki birisin," diye yanıtladı Sydney soğukkanlılıkla."Dendybar'ın karakterini iyi gözlemlemişsin. O olsa, sadeceçıkması muhtemel güçlüklerden sakınmak için seniöldürürdü. Ama bu işte benim rolümü hesaba katmamışsın.Israrlarım üzerine, Dendybar senin akıbetinin hükmünüvermeyi benim ellerime bıraktı." Entreri sözlerini düşünüptartsın diye kadın biraz duraksadı. Adam onu hemenşuracıkta, kolayca öldürebilirdi, ikisi de bunu biliyordu.Böylece Sydney, adama karşı düzenlenen cinayet komplosunusoğukkanlı bir içtenlikle kabul ettiği için, onun hemenharekete geçmesini engelledi ve kendisini dinlemesinisağladı.

"Cücenin grubu konusunda farklı amaçlarımız olduğundaneminim," diye açıkladı Sydney, "sonuçta, şu anda müttefikimolan ve muhtemelen gelecekte de öyle kalacak birini yoketmeye hiç niyetim yok."

Her zaman için şüpheci olan doğasına rağmen, Entrerikadının mantığını çok iyi anlamıştı. Kendi karakteristiközelliklerinden birçoğunu Sydney'de görüyordu. Acımasızdı,

Page 229: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

seçtiği yolda önüne hiçbir şeyhi çıkmasına izin vermiyor vehisleri ne kadar güçlü olursa olsun o yoldan hiçbir şekildesapmıyordu. Adam onun kolunu bıraktı. "Ama golem bizimlebirlikte," dedi dalgın dalgın, boş geceye doğru dönerken."Dendybar, bizim cüceyi ve arkadaşlarını mağlup etmede onaihtiyaç duyacağımıza mı inanıyor?"

"Efendim işini pek şansa bırakmaz," diye yanıtladı Sydney."Bük, Dendybar'ın istediği şeyi almayı kesinleştirmek içingönderildi. Cüce ve arkadaşlarından gelebilecek beklenmediksorunlara karşı bir önlem. Ve de sana karşı."

Entreri onun düşüncesini bir adım öteye taşıdı. "Büyücününistediği bu nesne hakikaten de kudretli olmalı," diye mantıkyürüttü.

Sydney kafasıyla onayladı.

"Genç bir büyücü için baştan çıkarıcı olabilir belki de."

"Ne ima ediyorsun?" diye sordu Sydney, Entreri onunDendybar'a olan sadakatini sorguladığı için hiddetlenerek.

Kiralık katilin kendinden emin gülümsemesi kadınınrahatsızlıkla kıpırdanmasını sağladı. "Golemin amacıDendybar'ı beklenmedik bir sorundan korumak ... sendengelebilecek bir sorundan."

Sydney kekeledi ama cevap verecek söz bulamadı. Buihtimali hiç düşünmemişti. Entreri'nin .bu acayip çıkarımınımantığa dayandırıp kafasından atmaya çalıştı, ama kiralık

Page 230: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

katilin bir sonraki yorumu kadının bütün düşünme yetisinialıp götürdü.

"Sadece çıkması muhtemel güçlüklerden sakınmak için,"dedi sertçe, kadının daha önceki sözlerini tekrarlayarak.

Adamın varsayımlarındaki mantık payı, kadının yüzüne birtokat gibi inmişti. Kendini nasıl olur da Dendybar'ın şeytanientrikalarının dışında düşünebilirdi? Bu fikir tüyleriniürpertiyordu, ama yanında Entreri varken cevabı bulmayaçalışmaya hiç niyeti yoktu. "Birbirimize güvenmeliyiz," dediona. "İttifaktan ikimizin de karlı çıkacağını ve bunun ikimiziçin de hiçbir götürüşü olmadığını unutmamalıyız."

"Öyleyse golemi geri yolla," diye yanıtladı Entreri.

Sydney'in kafasında alarm çanları çaldı. Entreri sadeceilişkilerinde üstünlük sağlamak için kadına şüphe aşılamayamı çalışıyordu yoksa?

"O şeye ihtiyacımız yok," dedi. "Kıza sahibiz. Ve yolarkadaşları taleplerimizi reddedecek olsalar bile, istediğimizialacak kadar kudretliyiz de." Büyücünün şüpheli bakışınakarşılık verdi. "Güvenden mi söz ediyorsun?"

Sydney cevap vermedi ve tekrar kamp yerine doğruyürümeye başladı. Belki de Buk'u geri yollamalıydı. Böyle birdavranış, Entreri'nin onun hakkındaki şüphelerine bir sonverirdi, fakat herhangi bir sorun çıkarsa kesinlikle kendisinekarşı adamın eline daha iyi bir koz vermiş olurdu. Amagolemi geri yollamak, kadını kemirip duran bazı rahatsız edicisoruları yanıtlayabilirdi. Dendybar hakkındaki soruları.

Page 231: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ertesi gün, yolculuklarının en sessiz ve en verimli günüydü.Sydney, golemin onlarla gelmesinin sebebi konusunda bir içmücadele vermekteydi. Buk'u göndermesi gerektiği kararınavardı, başka hiçbir sebepten olmasa bile efendisinin güveninikendisine kanıtlamak için.

Entreri kadının iç mücadelelerini açığa vuran işaretleriilgiyle izledi. Sydney ile Dendybar'ın arasındaki bağı, gençbüyücüye karşı kendi durumunu güçlendirmeye yetecek kadarzayıflattığını biliyordu. Şimdi tek yapması gereken, beklemekve yol arkadaşlarını hizaya sokmak için önüne çıkacak birsonraki fırsatı kollamaktı.

Aynı şekilde Cattibrie da, Jierdan'ın düşüncelerine ektiğitohumları filizlendirme fırsatları için gözünü dört açıyordu.Askerin, Entreri ve Sydney'den gizlediği homurdanmaları,planının büyük bir başlangıç yaptığım söylüyordu kıza.

Ertesi günün öğle vaktinden kısa süre sonra Gümüşay'avardılar. Eğer Entreri'nin Sahipkulesi grubuna katılmakonusunda verdiği karardan birazcık şüphesi vardıysa bile,başardıkları şeyin büyüklüğünü düşündüğünde hepsi yokoluverdi. Yorulmak nedir bilmeyen büyülü atlarla, dört güniçinde neredeyse beş yüz mil yol yapmışlardı. Ve bineklerinimükemmel bir rahatlıkla yönlendirdikleri, sıkıntısız geçen buyolculuk sonucunda, büyülü şehrin hemen kuzeyindekidağların yamaçlarına vardıklarında hiç yorgun değillerdi.

"Rauvin Nehri," diye seslendi, grubun önünde gidenJierdan. "Ve bir muhafız garnizonu var."

"Önünden geçip git," diye yanıtladı Entreri.

Page 232: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Hayır," dedi Sydney. "Bunlar Ayköprüsü rehberleri.Geçmemize izin vereceklerdir ve onların yardımıyla şehriniçinde daha kolay dolaşırız."

Entreri dönüp arkalarındaki patikadan paldır küldürgelmekte olan Buk'a baktı. "Hepimiz mi?" diye sordukulaklarına inanamayarak.

Sydney golemi unutmamıştı. "Bük," dedi, golem onlarayetiştiğinde. "Artık sana ihtiyacımız yok. Dendybar'a geri dönve ona her şeyin yolunda gittiğini söyle."

Canavarı geri gönderme düşüncesiyle birlikte Cattibrie'ıngözleri parlayıverdi. Ve şaşıran Jierdan da git gide büyüyenbir endişeyle arkasına dönüp baktı. Adamı izleyen Cattibrie,bu beklenmedik gelişmeden çıkabilecek başka bir avantajdaha gördü. Sydney'in golemi yollaması, Cattibrie'ın askerinaklına soktuğu, SydneyEntreri ittifakı düşüncesini daha dainanılır kılıyordu.

Golem kıpırdamadı.

"Sana git dedim," dedi Sydney. Entreri'nin fırlattığı "hiçşaşırmadım" dermişçesine bakışı gözünün ucuyla gördü."Lanet olsun sana," diye fısıldadı kendi kendine. Bük halakıpırdamıyordu.

"Gerçekten de zekisin," diye hırladı Entreri'ye.

"Burada kal öyleyse," diye tısladı goleme. "Birkaçgünlüğüne şehirde konaklayacağız." Oturduğu yerden aşağı

Page 233: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

atladı ve sert adımlarla yürümeye başladı. Arkasından kiralıkkatilin fırlattığı çarpık gülümseme onu aşağılıyordu.

"Binekler ne olacak?" diye sordu Jierdan. "Bizi Gümüşay'agetirmek için yaratıldılar, daha fazlası için değil," diyeyanıtladı Sydney. Ve daha onlar patikadan aşağı yürürlerken,biraz önce orada duran atlar, parlak ışıklar halini alıp uçukmavi rengine büründüler ve sonra tamamen ortadankayboldular.

Muhafız garnizonunu geçmekte pek sıkıntı çekmediler,özellikle de Sydney kendisini Büyünün Sahipkulesi'ndengelen bir vekil olarak tanıttığı için. Yabancılardan korktuklarıiçin sınırlanın çılgınlar gibi koruyup başkalarına düşmankesilen diğer kuzey diyarı şehirlerinin aksine, Gümüşaykendisini karamsar surlarla ve sakıngan askerlerleçevrelemiyordu. Bu şehrin halkı, ziyaretçilerin kendikültürlerine bir katkı olduğunu düşünürdü, hayat biçimlerinitehdit ettiklerini değil.

Rauvin garnizonundaki muhafız, Gümüş Şövalyeleri'ndenbiri, şehrin cümle kapısının önünde nehrin üzerinden geçen vegörünmez bir yapı olan Ayköprüsü'nün girişine kadar dörtyolcuya rehberlik etti. Yabancılar köprüyü, ayaklarının altındagözle görülen bir madde olmadığı için tedirgin ve rahatsız birşekilde geçtiler. Fakat kısa süre sonra, büyülü şehrin kıvrılakıvrıla giden yollarında yürürken buldular kendilerini.Adımları kasıtsız olarak yavaşladı. Bulaşıcı niteliktekirehavete, Entreri'nin yoğunluğunu bile dağıtan, insanıdüşüncelere daldıran rahat atmosfere yakalamışlardı.

Page 234: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Her köşe başında onları uzun, kıvrımlı kuleler ve garipbiçimli yapılar karşılıyordu. Gümüşay'da tek bir mimari tarzhakim değildi, tabii eğer mimarın eleştirilme ve hor görülmekorkusu duymadan kendi yaratıcılığını sergilemesi bir tarzolarak sayılmazsa. Bunun sonucunda ortaya harikalarla dolubir şehir çıkıyordu. En büyük iki komşusu olan Derinsu veMirabar gibi maddi zenginliğe sahip değildi, ama estetikgüzellik konusunda rakip tanımaz bir yerdi. Diyarlar1 in eneski günlerine; elf, cüce ve insanların, düşman krallıklarınsınırlarım aşmaktan korkmadan güneşin altında dolaşacakkadar çok yere sahip olduğu günlere bir atıf niteliğindeydi.Gümüşay, dünyanın fatihlerine ve tiranlarına açık bir şekildemeydan okuyordu. Hiç kimsenin başka biri üzerinde hak iddiaetmediği bir yerdi burası.

İyi ırkların her birinden çeşit çeşit kimseler burada, en zifirigecede bile her cadde veya ara sokakta serbestçe vekorkmadan dolaşabiliyordu. Eğer yolcular birinin yanındangeçer de hoş bir sözle selam alamazsa, bunun sebebi sadece okimsenin derin bir tefekküre dalıp gitmiş olmasıydı.

"Cücenin grubu Uzunsemer'den çıkalı bir haftadan az süreoldu," diye söz açtı Sydney, onlar şehrin içinde gezinirken."Birkaç gün beklememiz gerekebilir."

"Nereye gideceğiz?" diye sordu Entreri, kendini bu yere hiçait hissetmeyerek. Gümüşay'da başta geldiği bariz olandeğerler, daha evvel bulunduğu diğer bütün şehirlerindenfarklıydı ve onun açgözlü, ihtiraslı dünya görüşüne tamamenyabancıydı.

Page 235: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Caddelerde sıra sıra uzanan sayısız han var," diye yanıtladıSydney. "Burada pek çok misafir bulunur ve içtenliklekarşılanırlar."

Page 236: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Öyleyse yol arkadaşlarını bulmak, tabii buraya geldiklerivakit, gerçekten de epey güç olacak," diye homurdandıJierdan.

"Pek değil," diye karşılık verdi Sydney ters ters. "Cüce,Gümüşay'a bilgi edinmek için geliyor. Bruenor ve dostlarıgeldiklerinden kısa bir süre sonra Bilgeler Kubbesi'nin, yanikuzey diyarındaki en meşhur kütüphanenin yolunu tutacaktır."

Entreri gözlerini kısıp şöyle dedi, "Ve biz de onlarıkarşılamak için orada olacağız."

12. Trolkırları

Burası kararmış toprakla ve puslu bataklıklarla dolu birdiyardı. Çürümenin ve tehlikenin baskın hissi, en güneşligöklere bile söz geçiriyor, arazi devamlı bir şekilde yükselipalçalıyordu. Beliren her tepe zirvesi, burada bulunangezginlerin içinde, arazinin sona ereceği umutlan uyandırıyor,ama verdiği tek şey ümitsizlik ve değişmeyen manzaralaroluyordu.

Cesur Nesine Süvarileri her ilkbaharda kırlara girer, uzunateşten hatlar kurup bu vahşi toprakların canavarlarını kendikasaba sınırlarından uzaklara sürerlerdi. Mevsim sonuydu veen son yakımın üzerinden birkaç hafta geçmişti, fakat şimdibile alçaktaki yarıklar ağır bir duman pusuyla doluydu vedevasa ateşlerden kalan ısı dalgaları, kömürleşmiş odunyığınlarının arasında titrek titrek parlıyordu.

Page 237: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor atlılara inatla meydan okuyarak, arkadaşlarınıTrolkırları'na sokmuştu ve yolunu Gümüşay'a kadar yararakaçmaya kararlıydı. Fakat ilk günkü yolculuktan sonra kendisibile kararından şüphe duymaya başladı. Bu yerdeyken süreklitetikte olmak zorundaydılar ve geçtikleri her yanık ağaçkorusu duraksamalarını sağlıyordu. Yapraksız, kararmış vedevrilmiş kütükler, rahatsız edici bir şekilde bataklıkadamlarına benziyordu. Ayaklarının altındaki süngerimsizemin, bir defadan fazla olmak üzere, derin bir çamurçukuruna dönüşmüştü ve bu çukurların esasında ne kadarderin olduğunu öğrenmelerini sadece yakınlarındaki yolarkadaşlarından birinin hızlı davranması engellemişti.

Kırlarda sürekli bir yel esmekteydi. Sıcak zemin ve serinbataklıkların yarattığı tezatla körükleniyor, alevlerin dumanve isinden çok daha iğrenç bir esans taşıyordu. DrizztDo'Urden'e rahatsız edici bir şekilde tanıdık gelen, midebulandırıcı bir kokuydu bu trollerin iğrenç kokusu.

Bu o canavarların arazisiydi ve yol arkadaşlarının KıvırcıkÇeyrekçomak'tayken Hepkırlar hakkında duyduğu ve gülüpgeçtiği bütün söylentiler, mekana girdikleri vakit anidenüzerlerine kapanan gerçekliğe onları hazırlayamamıştı.

Bruenor, eğer sıkı bir tempo tuttururlarsa beş günde kırlarıaşabileceklerini tahmin etmişti. İlk günde gitmeleri gerektiğikadar mesafe kat ettiler. Fakat cüce, bataklıklardan sakınmakiçin durmadan geri dönerek kaybedecekleri zamanı hiç hesabakatmamıştı. O gün yirmi milden daha uzun bir yol yürümüşoldukları halde, kırlara girdikleri yer ile aralarında on mildendaha az bir mesafe vardı.

Page 238: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Yine de, hiçbir trole ya da herhangi bir kötü yaratığarastlamamışlardı ve o gece sessiz bir iyimserlik örtüsü altındakamplarını kurdular.

"Nöbeti sen mi tutacaksın?" diye sordu Bruenor Drizzt'e.Geceyi yalnızca drowun yüksek sezileri sayesinde sağatlatabileceklerinin farkındaydı.

Drizzt başıyla onayladı. "Bütün gece boyunca," diyeyanıtladı ve Bruenor da konuyu üstelemedi. Nöbet tutan biriolsun ya da olmasın, o gece hiçbirinin gözüne uykugirmeyeceğini biliyordu.

Karanlık aniden ve tamamen bastırdı. Bruenor, Regis veWulfgar, yüzlerinin birkaç santim yakınında tutsalar dahiellerini göremiyorlardı. Karanlıkla birlikte, uyanan birkabusun sesleri de geldi. Duman gece sisiyle karıştı veyapraksız ağaç gövdelerinin arasında dönüp durmaya başladı.Rüzgar artmamıştı ama pis kokunun yoğunluğu artmıştı. Veşimdi kırların berbat sakinlerinin ıstırap içindeki iniltilerini detaşıyordu.

"Eşyalarınızı toplayın," diye fısıldadı Drizzt dostlarına.

"Peki ne görüyorsun?" diye sordu Bruenor yavaşça.

"Doğrudan doğruya hiçbir şey görmüyorum," diye geldicevap. "Ama etrafta olduklarını hissediyorum, hepinizinhissettiği gibi. Bizi burada otururken bulmalarına izinveremeyiz. Etrafımızda toplanmalarım engellemek içinaralarından geçip ilerlemeliyiz."

Page 239: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Bacaklarım ağrıyor," diye şikayet etti Regis. "Veayaklarım şişti. Çizmelerimi geri giyip giyemeyeceğimi dahibilmiyorum!"

"Ona yardım et evlat," dedi Bruenor Wulfgar'a. "Elf haklı.Eğer gerekiyorsa seni sırtımızda taşıyacağız Gümbürgöbek,ama burada kalmıyoruz!"

Drizzt başı çekti, bu sırada dostlarının tökezlemesiniengellemek için, ardından gelen Bruenor'un elini tutması veaynı şekilde cücenin de, en arkadan gelen Wulfgar'in elinitutması gerekiyordu.

Hepsi, etraflarında dolaşan karanlık suretleri hissedebiliyor,o berbat trollerin leş kokularını alabiliyordu. Durumun nekadar tehlikeli olduğunu bir tek, etraflarında toplanmakta olankalabalığı net bir şekilde gören Drizzt arılayabiliyordu. Busebeple dostlarını elinden geldiğince hızlı bir şekildegötürüyordu.

Şans onlardan yanaydı, çünkü ay doğarak pusu hayalet grisibir örtüye dönüştürdü ve üzerlerine kapanmakta olan tehlikeyidostların hepsinin görmesini sağladı. Şimdi, dört biryanlarında hareket eden yaratıklar varken, dostlar koşmayabaşladı.

Sırık boylu, yalpalayarak yürüyen suretler sisin içindehemen yanlarında beliriveriyor, hızla koşup yanlarındangeçerlerken onlardan bir parça koparmak için pençeli elleriyleuzanıyorlardı. Wulfgar, Aegisfang ile savurduğu kocamandarbelerle trolleri bir o yana bir bu yana dağıtarak Drizzt'in

Page 240: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

yanına geldi. Drovv ise bu sırada doğru yönde gitmelerimsağlamaya yoğunlaşmıştı.

Dört saat boyunca koştukları halde troller halapeşlerindeydi. Dostlar hissettikleri ağrılar ve uzuvlarında hasılolan uyuşukluk bir yana, bütün bitkinlik hislerine rağmen,eğer tek bir saniye bile bocalayacak olsalar kesin ve berbat birölümün kendilerini beklediğini bildikleri için koşmaya devamettiler. Korkuları vücutlarının yenilgi feryatlarına üstüngeliyordu. Epey şişko ve çıtkırıldım olan, bacakları yollar içinoldukça kısa kalan Regis bile diğerlerine yetişiyor, daha hızlıgitmelerini sağlıyordu.

Drizzt yöntemlerinin beyhude olduğunu anladı. Wulfgar’ınçekici git gide yavaşlıyordu ve her geçen dakika biraz dahafazla tökezlemeye başladılar. Gecenin sonuna daha birçoksaat vardı ve şafak bile takibin bitmesini garantilemiyordu.Kaç mil koşabilirlerdi ki? Arkalarında yüzlerce trol varken,acaba ne zaman dipsiz bir bataklığa açılan bir patikayasapacaklardı?

Drizzt stratejisini değiştirdi. Artık sadece kaçmayıdüşünmüyordu. Savunulabilecek bir toprak parçası aramayabaşladı. Neredeyse dimdik bir yokuşu olan küçük bir tepegördü, yaklaşık üç metre kadardı. Bu açıdan baktığı kadarıylaüç tarafında da yokuş vardı. Üstünde yalnız bir fidan bitmişti.Mekanı Wulfgar'a işaret etti, o da planı çabucak anlayıp yöndeğiştirdi. Karşılarına iki trol dikildi ve yollarım kesti, amaöfkeyle hırlayan Wulfgar hücuma geçti. Aegisfang hiddetlibir başarıyla üst üste indi ve diğer üç yol arkadaşı, barbarınarkasından sıvışıp tepeye tırmanmayı başardı.

Page 241: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar arkasını döndü ve onlara katılmak için koşturdu.İnatçı troller hala takip ediyordu ve şimdi, o iğrençakrabalarından oluşan uzun bir sıra oluşturmuşlardı

Regis, göbeğine rağmen şaşırtıcı derecede çevik bir şekildetepenin en üstüne kadar tırmandı. Fakat böyle bir tırmanış içinyaratılmamış olan Bruenor, her santimde ayrı bir savaşveriyordu.

"Ona yardım et!" diye haykırdı Drizzt Wulfgar'a, sırtınıağaca dayamış ve palalarını hazır etmiş bir halde. "Sonra sende yukarı çık! Onları ben tutacağım."

Wulfgar’ın nefesi acı dolu güç soluklar halindeydi vealnında taze kandan oluşan bir çizgi uzanmaktaydı. Paldırküldür ağaca doğru koşturdu ve cücenin ardından tırmanmayabaşladı. İkisinin birleşen ağırlıklarına dayanamayan köklerkaymaya başladı. Tırmandıkları her bir santimde başka birsantim kaybediyor gibiydiler. En sonunda Regis, Bruenor'unelini kavrayıp yukarı çıkmasına yardım etmeyi başardı. Oanlığına kendi güvenlikleri sağlama alındığı için, endişeyledönüp dostlarına baktılar.

Drizzt canavarlardan üç tanesiyle dövüşüyordu vearkasından daha da fazlası gelmekteydi. Wulfgar ağacınüzerinde tünemiş olduğu yerden aşağı atlamayı ve drowunyanında ölmeyi düşündü. Ama dostları kontrol etmek içinperiyodik aralıklarla dönüp bakan Drizzt, barbarıntereddüdünü fark etti ve aklını okudu. "Çık!" diye haykırdı."Senin gecikmenin bir yardımı olmaz!"

Page 242: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar duraksayıp bu eniri kimin verdiğini düşündü.Drizzt'e duyduğu güven ve saygı, arbedeye geri katılmakonusundaki içgüdüsel isteğine üstün geliyordu. Küçüktoprak parçasının tepesindeki Regis ile Bruenor'a katılmakiçin istemeye istemeye tırmandı.

Troller, drowu yanlardan sarmak için ilerliyor, dört biryandan pis pençelerini ona doğru savuruyorlardı. Dostlarının,üçünün de, sesini duyabiliyordu. Oradan uzaklaşıpkendilerine katılması için ona yalvarıyorlardı. Fakat drow,canavarların onun yolunu kesmek için çoktan arkasına geçmişolduklarını biliyordu.

Yüzünde bir gülümseme belirdi. Gözleri birden alev aldı.

Ulaşamadığı tepeciğin ve dehşete kapılmış dostlarının aksiyönüne, trol kalabalığının içine hücum etti.

Bununla birlikte, üç yoldaşın drowun akıbetini düşünmekiçin pek az zamanları oldu, çünkü onlara ulaşmak içinpençelerini savuran troller kısa bir süre sonra amansız birşekilde çullanıp dört bir taraflarından saldırdılar.

İçlerinden en ölümcülü Wulfgar idi, kudretli savaşçekicinin her bir darbesiyle tepenin kenarından aşağı başkabir trol uçuruyordu. Ama daha nefes alacak vakit bulamadanyerini bir başkası dolduruyordu.

Küçük gürzüyle savaşan Regis, aralarında en az etkiliolanlarıydı. Troller yaklaştıkça bütün gücüyle parmaklarına,dirseklerine hatta kafalarına vurdu. Ama sıkı sıkıya tutunancanavarları yerlerinden söküp atamıyordu. Canavarlardan

Page 243: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

herhangi biri tepeciğin en üstüne geldiğinde, ya Wulfgar’ın yada Bruenor'un kendi savaşını bırakıp yaratığı aşağı savurmasıgerekiyordu.

Tek bir darbede bile başarısız olurlarsa yanlarında,tepeciğin en üstünde hazır bir trol bulacaklarını biliyorlardı.

Sadece birkaç dakika sonra bir felaket patlak xrerdi. Birbaşka canavar tepeye tırmanırken, Bruenor Regis'e yardımetmek için hızla döndü. Cücenin baltası net bir şekilde kesti.

Çok net bir şekilde. Trolün boynuna dalıp içinden geçti veyaratığın başını gövdesinden ayırdı. Fakat canavarın kafasıtepenin üzerinden düştüğü halde vücudu tırmanmayısürdürdü. Regis geriye doğru düştü, tepki veremeyecek kadardehşete kapılmıştı. "Wulfgar!" diye seslendi Bruenor.

Barbar hızla döndü, kafası olmayan düşmanına şaşkınlıklabakacak kadar bile yavaşlamadan Aegisfang'i yaratığıngövdesine yapıştırıp onu tepeciğin üzerinden aşağı uçurdu.

Kenara iki el daha tutunmuştu. Wulfgar'in olduğu köşedebir trol, tepeye varmak için yolun yarısından fazlasınıtırmanmıştı. Ve arkalarında, daha önce Bruenor'un olduğuyerde, üçüncü bir trol tepeye çıkmış, savunmasız buçukluğuezmeye çalışıyordu.

Nereden başlamaları gerektiğini kestiremiyorlardı. Tepeyikoruyamamışlardı. Hatta Wulfgar, gerçek bir savaşçı olarakölmek ve iki dostunun küçük parçalara ayrılışını izlemekzorunda kalmamak için aşağıdaki güruhun ortasına atlamayıbile düşündü.

Page 244: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ama aniden, buçukluğun tepesindeki trol, sanki bir şey onuarkadan, çekiyormuş gibi dengesini kaybetti. Bacaklarındanbiri büküldü ve canavar geriye doğru düşüp görünürdenkayboldu. Drizzt Do'Urden, o kendisinin üzerinden düşerkenkılıcını yaratığın baldırından çekip çıkarttı. Sonra çevik birşekilde tepenin üstüne doğru yuvarlandı ve ödü patlamışbuçukluğun hemen yanında ayağa dikiliverdi. Pelerini yırtıkpırtık olmuştu ve birçok yerinde kan çizgileri elbisesinilekeliyordu.

Ama hala gülümsüyordu ve lavanta renkli gözlerindekialevler, işinin hiç de bitmemiş olduğunu söylüyordu. Ağzı birkarış acık kalan cüce ile barbarın arasından bir ok gibi geçipbir sonraki trolü biçti ve yaratığı hızla aşağı düşürdü.

"Nasıl olur?" diye sordu Bruenor aval aval bakarak, Regis'edoğru geri koşan, işi başından aşkın drowdan bir cevapçıkmayacağını bildiği halde.

Drizzt'in aşağıdayken yaptığı yürekli hareket kendisinedüşmanlarına karşı bir avantaj sağlamıştı. Trollerin boyuonunkinin iki katıydı ve o anda savaştığı canavarlarınarkasında olanlar, drowun geldiğinden bihaberdi. Yaratıklarakalıcı olarak pek zarar veremediğini biliyordu geçerken açtığıkesik yaraları çabuk iyileşecekti ve ayırıp kopardığı uzuvlarda geri çıkacaktı— ama bu cesur manevra ile, hücum etmekteolan kalabalıktan kurtulup karanlığın içine geri çıkmasınayetecek kadar zaman kazandı. Kara gecenin içinde özgürkaldığı vakit tepeciğe doğru geri yollandı. Dikkatleri dağılmıştrolleri öfkeli bir şiddetle kesip biçerek ilerledi. Tepenindibine geldiğinde onu kurtaran şey çevikliği oldu, çünkükenardan yukarıya neredeyse koşarak çıkmış, hatta bu sırada

Page 245: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

tırmanmakta olan bir trolün sırtına bile basmıştı. Şaşkınadönmüş canavarların yakalayamayacağı kadar hızlıydı.

Tepeciğin savunma gücü şimdi sağlamlaştırılmıştı.Bruenor'un acımasız baltası, Wulfgar'ın un ufak eden çekicive Drizzt'in iki ayrı yönü kollayan girdap gibi palalarısayesinde, troller artık yukarı kolayca çıkamıyordu. Regisküçük tepeciğin tam. ortasında duruyor, her ne zaman bir troltutunabilecek kadar yaklaşsa, dostlarına yardım etmek içindeğişimli olarak ileri atılıyordu.

Troller hala geliyor, aşağıdaki güruh her geçen dakikabüyüyordu. Dostlar bu çatışmanın kaçınılmaz neticesinianladılar. Tek şansları, aşağıdaki canavarların toplanışınıbozmak ve kendilerine bir kaçış yolu açmaktı. Amarakiplerini geri püskürtmekle o kadar meşgullerdi ki birçözüm yolu düşünemiyorlardı.

Regis hariç tabii.

Neredeyse kazara oldu. Drizzt'in kılıçlarından biritarafından kopartılmış, kıvranmakta olan bir kol, savunmahatlarının tam ortasına kadar sürünerek ilerledi. Regis kesinbir şekilde karşı koydu, gürzüyle o şeye çılgınlar gibi küt kütvurdu. "Ölmüyor!" diye haykırdı, nesne bir solucan gibikıvrılıp küçük silahını kavrarken. "Ölmüyor! Biri ona vursun!Biri onu kessin! Biri onu yaksın!"

Diğer üçü buçukluğun feryatlarına tepki veremeyecekkadar meşgullerdi, ama Regis'in yılgınlıkla haykırdığı sonsözler, aklına bir fikir getiriverdi. Kıvranmakta olan uzvunüstüne atlayarak bir süreliğine onu yere zımbaladı, bir yandan

Page 246: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

da el yordamıyla çantasının içindeki kav kutusu veçakmaktaşını aradı.

Titreyen elleriyle taşı zar zor çakabildi. Ama en küçükkıvılcım bile ölümcül bir şekilde işe yaradı. Trol kolu anidentutuştu ve çatırdayarak gevrek bir yumak halini aldı. Elinegecen fırsatı kaçırmak istemeyen Regis, alev alev yanan uzvudikkatle aldı ve Bruenor'un yanına koşturdu. Cüceninbaltasını tutarak, Bruenor'a en son rakibinin yukarı gelmesineizin vermesini söyledi.

Trol kendisini yukarı çektiğinde, Regis alevi canavarınyüzünün tam ortasına sokuverdi. Neredeyse hemen alevleriçinde kalan ve ıstırap içinde feryat eden trol, tepecikten aşağıdüşerek ölümcül ateşi yoldaşlarının üzerine de sıçrattı.

Troller ne kılıçtan ne de çekiçten korkmazdı. Bu silahlarlaaçılan yaralar çabucak iyileşirdi ve kopmuş bir kafa bile geriçıkardı. Aslında böyle hadiseler onların berbat türleriniçoğaltmalarına yarıyordu. Zira bir trol, kopan kolunu geriçıkarttığı gibi, kopan bir kol da başka bir trol meydanagetirirdi! Birçok avcı kedi ya da kurt, bir trol cesediyle ziyafetçektikten sonra midelerinde yeni bir canavar büyümeyebaşladığında, berbat bir şekilde kendi ölümlerini hazırlamışolurdu.

Ama troller bile tamamen korkusuz değildi. Ateş onlarınfelaketiydi ve Hepkırlar'ın trolleri buna gayet aşinaydılar.Yanık yaralan iyileşemezdi ve alevlerle öldürülen bir trolsonsuza dek ölmüş olurdu. Bir trolün derisine sıçrayan ateşinkuru çıra gibi alev alması tanrıların kasıtlı olarak tasarladığıbir şeydi sanki.

Page 247: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor'un cephesindeki canavarlar ya kaçıştılar ya dakömürleşmiş yığınlar halinde yere devrildiler. Bruenor bukutlu manzarayı izlerken buçukluğun sırtını sıvazladı, şimdibitkin gözlerine umut gelmişti.

"Odun," diye akıl yürüttü Regis, "Oduna ihtiyacımız var."Bruenor sırtından çantasını çıkarttı. "Odun istiyorsanalacaksın, Gümbürgöbek," diye güldü, tepeciğin kenarındanyükselmekte olan ağaç fidanını göstererek. "Ve torbamda yağda var!" Wulfgafa doğru koştu. Barbarın önüne geçerkenyapabildiği tek açıklama şuydu, "Ağaca bak evlat! Buçukluğayardım et." Wulfgar dönüp de Regis'i elinde bir yağ şişesiyleyürürken gördüğü anda, üzerine düşen görevi anlayıverdi.Tepeciğin o cephesine henüz hiçbir trol geri gelmemişti vetepenin dibinden yükselen yanmış deri kokusu neredeyseburnunun direğini kırıyordu. Kaslı barbar, fidanı tek birçekişte yerinden koparttı ve Regis'e getirdi. Sonra, Bruenor'unodunu kesmesi için baltasını kullanmasına izin vermekamacıyla geri dönüp cücenin yerini devraldı.

Kısa süre sonra, tepeciğin dört bir yanında alevden misilleruçuşmaya ve trol güruhunun içine dalarak orada buradaölümcül kıvılcımlar parlatmaya başladı. Regis elinde başkabir yağ şişesiyle tepeciğin kenarına koşturdu ve onu enyakındaki trollerin üzerine serpiştirerek yaratıkları dehşetdolu bir çılgınlığa düşürdü. Bozgun başarılıydı. Panik veçabuk yayılan alevlerle birlikte, tepeciğin etrafı dakikalariçinde temizlenivermişti. Gecenin geriye kalan birkaç saatiboyunca dostlar başka bir hareketlilik daha görmediler, tabiiuzuv yığınlarının kıvranışı ve yanmış gövdelerin seğirişi

Page 248: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

dışında. Drizzt, yeniden yetişmeyecek, dağlanmış yaralarıylabu şeylerin daha ne kadar hayatta kalabileceğini merak etti.

Bitkinlikten ölmek üzere olan yol arkadaşlarından hiçbiri ogece uyku tutturmayı başaramadı. Şafağın atmasıyla birlikte,pis kokulu duman hala ağır bir şekilde havada asılı durduğuhalde etraflarında hiçbir trol izi görmeyen Drizzt yolakoyulmaları konusunda ısrar etti.

Kalelerini terk edip yürüdüler. Çünkü başka bir seçenekleriyoktu ve başkalarının şimdiye kadar yıkılmış olacakları yerdepes etmeyi reddediyorlardı. O an için hiçbir şeylekarşılaşmadılar. Ama kırların gözlerinin hala üzerlerindeolduğunu ve felaketi haber veren dingin sessizliğihissediyorlardı.

Sabahın ilerleyen saatlerinde, yosunlu bir çimlik arazidezorlukla yürürlerken, Wulfgar aniden durdu ve kararmışağaçlardan oluşan küçük bir koruya doğru çekicini savurdu.Wulfgar'ın hedefi esasında bir bataklık adamdı. Kollarınısavunmacı bir şekilde önünde kapamıştı ama kudretli çekiç,yaratığı ikiye kırmaya yetecek bir güçle çarptı. Yaratığınkorkuya kapılan arkadaşları yaklaşık bir düzine kadarlardı—durdukları yerlerden sıvışıp kırların içinde kayboldular.

"Nasıl bilebildin?" diye sordu Regis, çünkü barbarın ağaçyığınını gördükten sonra neredeyse hiç düşünmeden hareketettiğinden emindi.

Wulfgar kafasını sağa sola salladı, esasında onu neyinittiğini kendisi de bilmiyordu. Drizzt de, Bruenor daanlamışlardı ve bunu onaylıyorlardı. Şimdi hepsi içgüdülerine

Page 249: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

göre hareket ediyordu. Bitkinlikleri, zihinlerini tutarlı veakılcı düşünce sınırının çok ötesine taşımıştı. Wulfgar'inrefleksleri kesin bir bütünlük seviyesindeydi. Bilinçli aklınınkayda bile geçiremeyeceği kadar küçük bir hareket titreşiminidahi, gözünün ucuyla yakalamış olabilirdi. Hayatta kalmaiçgüdüsü tepki göstermişti. Cüce ve drow onaylayarakbirbirilerine baktı, barbarın bir savaşçı olarak olgunlaşmagöstermesine pek de şaşırmamışlardı.

Gün dayanılamayacak kadar sıcak bir hal alarakrahatsızlıklarını daha da arttırdı. Yapmak istedikleri tek şeyyere yığılmak ve yorgunluklarının üstün gelmesine izinvermekti.

Ama Drizzt onları ilerlemeye zorluyor, savunulabilecekbaşka bir nokta arıyordu. Fakat en sonuncusu kadar iyi bir yerbulabileceğinden de şüpheliydi. Yine de küçük bir sahayı,alevleri en avantajlı şekilde kullanabilecek kadar uzun birsüre savunabilirlerse, onları bir gece daha çıkaracak kadaryağları vardı. Herhangi bir tepecik, belki de bir ağaç korusubile iş görürdü.

Fakat bunlar yerine buldukları şey başka bir sazlıktı. Busefer her yönde göz alabildiğince, belki de miller boyuncauzanıyordu. "Kuzeye dönebiliriz," diye önerdi DrizztBruenor'a. "Şu anda, Nesme'ye ait topraklardan geçmedenkırlardan kurtulacak kadar doğuya gelmiş olabiliriz."

"Gece bizi sazlığın kıyısında yakalar," diye gözlemlediBruenor tatsızca.

"Karşıya geçebiliriz," diye önerdi Wulfgar.

Page 250: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Troller suya girebilir mi?" diye sordu Bruenor Drizzt'e.Olasılıklar ilgisini çekmişti. Drow omuz silkti.

"Denemeye değer öyleyse!" diye ilan etti Bruenor.

"Biraz kütük toplayın," diye talimat verdi Drizzt. "Onlarıbir araya bağlamakla hiç uğraşmayın o işi sudayken deyapabiliriz, eğer yapmak zorunda kalırsak."

Kütükleri yanlarında şamandıra gibi yüzdürerek devasabataklık nehrinin soğuk, durgun sularına girdiler.

Her adımlarında onları çekip duran emici, çamurlu histenhiç hoşnut olmasalar bile, Drizzt ve Wulf gar bir çok yerdeyürüyebildiklerini fark ederek iğreti salı düzgün bir şekildeittirmeye koyuldular. Suda durmak için oldukça kısa olanRegis ve Bruenor ise kütüklerin üzerine yattılar. En sonundabataklığın ürkünç sessizliğiyle birlikte daha da rahatladılar vesu yolunu sessiz bir dinlence olarak kabul ettiler.

Gerçeğe dönüş hakikaten de oldukça kabaydı.

Etraflarında sular patladı ve üç tane trolümsü yaratık onlarıpusuya düşürdü. Kendi kütüğünün üstünde neredeyse uykuyadalmış olan Regis, kütüğün üzerinden fırlayıp suya düştü.Wulfgar daha Aegisfang'i hazır edemeden göğsüne bir darbeyedi. Ama o bir buçukluk değildi ve canavarın hatırı sayılırgücü bile onu sendeletemedi. Her zaman için tetikte olandrowun önünde beliriveren canavar, daha kafası sudançıkmadan önce yüzünde iki tane pala buldu.

Page 251: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Savaş tıpkı başladığı kadar hızlı ve şiddetli geçti. Amansızkırların bitmek bilmeyen sınavlarına öfkelenen dostlar, eşibenzeri görülmedik bir hiddetle karşı hücum yaparak tepkiverdiler. Drowun trolü daha doğru düzgün ayağa bilekalkamadan dilimlere ayrılmıştı ve Bruenor ise Regis'idüşüren canavara saldırmaya yetecek kadar hazırlanma süresibulmuştu.

Wulfgar'ın trolü, birincisinin hemen ardından ikinci kezvurmasına rağmen hiç beklemediği kadar vahşi bir darbesağanağına tutuldu. Akıllı bir yaratık değildi. Sınırlı düşünmekabiliyeti ve yetersiz deneyimleri, dosdoğru iki ağır darbeindirdikten sonra düşmanının hala ayakta durup da onamisilleme yapmayacağını sanmasını sağlamıştı.

Fakat Aegisfang onu suyun içine geri gömdüğünde, gerçeğikavrayışı canavara pek az ferahlık verdi.

Regis tekrar yüzeye çıktı ve bir kolunu kütüğün üzerineattı. Yüzünün bir tarafında parlak, ıslak ve acı verici bir sıyrıkvardı.

"Neydi onlar?" diye .sordu Wulfgar drowa.

"Bir çeşit trol," diye mantık yürüttü Drizzt, suyun altında,ayağının dibinde kıpırtısız yatan canavara hala kılıçbatırırken.

Wulfgar ve Bruenor, onun hala neden vurmaya devamettiğini anladılar ve ani bir korku hissetüer. Yaratıklar tekrarcanlanmadan önce millerce yol gitmelerine yetecek kadar

Page 252: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

zarar vermeyi umarak, yanlarında yatan şekillere pat kütvurmaya başladılar.

Bataklığın yüzeyinin altında, karanlık suların hareketsizsessizliğinde, baltanın ve çekicin sertçe, güm güm vuruşudiğer sakinlerin uykusunu bozdu. Özellikle bir tanesi onyıldan fazla süredir uyumaktaydı. Etrafında gizlenenmuhtemel tehlikeler tarafından hiç rahatsız edilmemişti.Üstün olduğunu bildiği için güvendeydi.

Aldığı darbeden dolayı sersemlemiş ve gücü kurumuş,sanki beklenmedik pusuyla bütün morali kırılma noktasınakadar zorlanmış olan Regis, çaresiz bir şekilde kütüğünüstüne yığıldı ve içinde dövüşebilecek güç kaldı mı meraketti. Kütüğün sıcak kır rüzgarıyla yavaşça akıntıya kapılıpgitmekte olduğunun farkına bile varmadı. Kütük, ufak birağaç hattının açıkta kalan köklerinden kurtuldu ve nilüferyapraklarıyla dolu sessiz bir lagüne doğru yüzmeye başladı.

Regis tembelce gerindi, etrafındaki değişiklerin sadece yarıyarıya farkındaydı. Dostlarının ettiği muhabbeti silik birşekilde hala geri planda duyabiliyordu.

Dikkatsizliğine lanet okudu ve uyuşukluğunun inatçıkıskacına karşı savaş verdi. Fakat önündeki sularçalkalanmaya başladı. Mor renkte, kösele gibi sert bir suret suyüzüne çıktı. Derken Regis, bıçak gibi sıra sıra dişlere sahip,kocaman, yuvarlak ağzı gördü.

Doğrulan Regis, ne haykırdı ne de başka bir tepki verebildi.Önünde yükselmekte olan ölümü karşısında büyülenmiştiadeta.

Page 253: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bu dev bir solucandı.

"Suyun o pis şeylere karşı bir parça olsun korumasağlayacağını zannetmiştim," diye homurdandı Wulfgar,hemen yanında batmış bir şekilde yatan trol cesedine son birdarbe daha indirerek.

"En azından daha rahat ilerliyoruz," diye belirtti Bruenor."Kütükleri bir araya toplayıp yolumuza devam edelim. Buüçünün etrafta dolaşan kaç akrabası olduğu hakkında hiçbirfikrim yok." "Benim de burada kalıp saymaya hiç niyetimyok," diye yanıtladı Wulfgar. Kafası karışık bir halde etrafınabakındı ve sonra "Regis nerede?" diye sordu.

Buçukluğun sürüklenip gitmiş olduğunu, dövüşünkarmaşasından bu yana daha yeni fark etmişlerdi. Bruenorseslenmeye davrandı ama Drizzt eliyle onun ağzınıkapayıverdi. "Dinle," dedi.

Cüce ile Wulfgar kıpırtısız durdular ve drowun şimdidikkatle bakmakta olduğu yöne doğru kulak kabarttılar. Biranlık uyum sağlama sürecinden sonra buçukluğun titreyensesini işittiler.

" ... gerçekten de güzel bir taş," dediğini duydular ve anındaanladılar ki Regis başını beladan kurtarmak için mücevhersüsü kullanmaktaydı.

Durumun ciddiyeti kısa sürede açığa kavuştu. Zira Drizztbir ağaç sırasının arasında duran karaltı halindeki suretleriseçmişti, kuzeye doğru yaklaşık otuz metre mesafedeydi."Solucan!" diye fısıldadı dostlarına. "Şimdiye kadar

Page 254: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

gördüğüm her şeyden daha büyük!" Wulfgar'a uzun bir ağacıişaret etti, sonra güneye doğru ilerleyerek yan taraftanyaklaşmaya başladı. Yürürken oniks heykeli çıkarttı veGuenhwyvar'ı çağırdı. Bu yaratıkla dövüşürken alabilecekleribütün yardımlara ihtiyaç duyacaklardı.

Suyun içine gizlenen Wulfgar ağaç sırasına doğru ilerledive ağacın tekine tırmanmaya başladı, manzara şimdi açık birşekilde görünür olmuştu. Bruenor da onu takip etti, fakatağaçların arasına daldı. Bataklık suyunun içine daha dagömüldü ve diğer taraftaki yerini aldı.

"Bundan fazlası da var," diye pazarlık etti Regis dahayüksek bir sesle, dostlarının sesini duyup onu kurtaracağınıumarak. Hipnotize eden yakutu zincirinin ucundadöndürmeye devam etti. Bu ilkel canavarın kendisinianladığını hiç sanmıyordu. Ama mücevherin parıltısı,kendisini hop diye yutmasını geciktirecek kadar kafasınıkarıştırmış gibi görünüyordu, en azından şimdilik. Aslında,yakutun büyüsü yaratığa pek az etki yapmıştı. Devsolucanların hiç aklı yoktu ve tılsımların da üzerlerinde hiçbiretkisi olamazdı. Ama o kadar da aç olmayan ve ışığın dansınahayran kalan devasa solucan, Regis'in oyununu oynamasınaizin veriyordu.

Drizzt ağaç sırasının daha uzağında yerini almıştı, yayıelindeydi. Bu sırada Guenhwyvar sessiz bir şekilde canavarınyan tarafına doğru sokuluyordu. Drizzt, Regis'in üstündekiağaca Wulfgar'ın tünemiş durduğunu ve harekete geçmeyehazır olduğunu görebiliyordu. Drow, Bruenor'u göremiyorduama maharetli cücenin etkili olmanın bir yolunu bulacağınıbiliyordu.

Page 255: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Solucan en sonunda buçukluktan ve onun dönüp duranmücevheriyle oynadığı oyundan sıkıldı. Aniden asittensalyalarla tıslayan bir nefes çekme sesi duyuldu.

İlk harekete geçen kimse tehlikenin farkına varan Drizztoldu. Buçukluğun kütüğünün etrafında bir karanlık küresimeydana getirdi. İlk başta Regis, bu karanlığın yaşamınınsonunun bir belirtisi olduğunu düşündü, ama gevşek birşekilde kütüğün üstünden düştüğü zaman soğuk su yüzüneçarpıp onu yutuverdiğinde olan biteni anladı.

Karanlık küresi bir anlığına canavarın kafasını karıştırdı,ama yaratık yine de ölümcül asidini tükürdü. Acımasız maddesuya çarptığı anda cızırdadı ve kütüğü ateşe verdi.

Wulfgar kendisini korkusuzca havaya savurarak ve"Tempus!" diye haykırarak tünediği yüksek yerden atladı.Bacakları kocaman açılmıştı ama kolu, darbe vurmaya hazırbir halde ve kontrollü bir şekilde savaş çekicini kaldırmıştı.

Solucan, barbarın yolundan kaçmak için kafasını yanadoğru eğdi. Ama yeterince hızlı tepki verememişti. Aegisfangyüzünün yanına gömülerek morumsu deriyi yırtıp geçti,ağzının dış perçemini büktü ve dişlerle kemiklere çarptı.Wulfgar, indirdiği o tek darbeyle vurabileceğinin en iyisinivurmuştu ve drowun karanlık küresinin altındaki soğuk suyagöbekleme düşerken başarısının büyüklüğünü tahminedemezdi.

Acıyla hiddetlenen ve aniden şimdiye dek hiç almadığıkadar kötü yara alan koca solucan, ağaçları ikiye ayıracak birkükreme salıverdi ve kırların yaratıklarını millerce öteye

Page 256: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kaçırdı. On beş metrelik gövdesi boyunca bir kavis çizerek,havaya durmadan su patlamaları saçarak, fosurtular içindeyukarı aşağı hareket etti.

Drizzt işine başladı, daha birincisi hedefi bulmadan evveldördüncü okunu takmış ve germişti. Solucan bir kez dahaıstırap içinde haykırdı ve drowa doğru dönerek yeni bir asittükürüğü saçtı.

Ama çevik elf, asit onun durduğu yere düşüpcozurdamadan çok önce kaçıp gitti.

Bu sırada Bruenor, tamamen suyun altına dalmıştı veyaratığa doğru körlemesine ilerlemekteydi. Solucanın kendiekseni etrafında çılgın gibi dönüşleriyle birlikte neredeyseçamurun dibine gömülecekti. Canavarın vücut kıvrımınınhemen arkasında beliriverdi. Kocaman gövdesinin genişliği,Bruenor'un boyunun tamı tamına iki.katıydı. Ama cücetereddüt etmeden baltasını yaratığın derisine geçiriverdi.

Sonra Guenhwyvar canavarın sırtına atladı ve üzerindekoşarak kafasına tünedi. Kedinin pençeli patileri, yenisaldırganlara tepki verecek kadar zaman bile bulamadansolucanın gözlerine battı.

Drizzt durmadan ok atıyordu, sadağı neredeyse boşalmıştıve solucanın ağzı ile kafasında bir düzine tüylü ok duruyordu.

Yaratık bundan sonra Bruenor üzerinde yoğunlaşmayakarar verdi, en şiddetli yaraları açan onun acımasız baltasıydı.Ama yaratık, cüceye doğru yuvarlanamadan önce Wulfgarkaranlığın içinden dışarı fırladı ve savaş çekicini savurdu.

Page 257: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Aegisfang yeniden yaratığın ağzına çarptı ve zayıflamış olankemik çat diye kırıldı. Asit dolu kan ve kemik parçalarıtıslayarak bataklık suyuna damladı ve solucan üçüncü kezıstırap ve itiraz içinde kükredi.

Dostlar hiç aman vermediler. Drowun okları düzenli bir sırahalinde hedefi buluyordu. Kedinin pençeleri git gide tenindaha da derinlerine gömülüyordu. Cücenin baltası kesipbiçiyor, deri parçalarını suyun üzerine düşürüyordu. VeWulfgar da durmadan vuruyordu.

Dev solucan yalpaladı. Karşılık veremiyordu. Üzerineçöken baş döndürücü karanlık dalgasının içinde, dengesinikorumakta bile oldukça zorlanıyordu. Ağzı kırılmış vekocaman açılmış, tek gözü dışarı fırlamıştı. Cüce ve barbarınaman vermez darbeleri dayanıklı postunda patlıyordu.Bruenor, en sonunda baltası açıkta kalan deriyegömüldüğünde vahşi bir zevk duyarak hırladı.

Canavarın ani bir spazmıyla birlikte, Guenhwyvar bataklıksuyunun içine uçtu ve Bruenor ile Wulfgar devrildi. Dostlardövüşe geri dönmeye bile uğraşmadılar, zira canavarın işinibitirmiş olduklarının farkındaydılar. Solucan, sondebelenmelerini yaşarken titredi ve seğirdi.

Sonra, şimdiye kadar tattığı bütün uykulardan daha uzunsürecek bir uyku için bataklık suyuna devrildi ölümün sonsuzuykusu.

13. SON KOŞU

Page 258: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Karanlık küresi dağıldığında, Regis'in, şimdi kara birkömür haline gelmeye beş kalmış kütüğüne bir kez daha sıkısıkıya sarıldığı ve kafasını sağa sola salladığı görünür oldu."Sınırlarımızı aştık," diye iç geçirdi. "Başaramayacağız."

"İnançlı ol Gümbürgöbek," diye teselli etti Bruenor,buçukluğun yanına gelmek için şapır şapır suda yürürken."Torunlarımıza anlatmak için hikayeler yazıyoruz burada. Vetabii biz göçüp gittiğimizde başkalarının da anlatması için!"

"Yani bugünü kastediyorsun?" diye kestirip attı Regis. "Yada belki bugün yaşar, yarın göçüp gideriz."

Bruenor kahkahayı bastı ve kütüğü yakaladı. "Henüz değildostum," diye maceraperest bir gülümsemeyle temin ettiRegis'i. "İşim bitmeden değil!"

Oklarını geri toplamak için gezinen Drizzt, Wulfgar'ınsolucanın vücuduna ne kadar da ağır bir şekilde yaslanmışolduğuna dikkat etti. Uzak bir mesafeden baktığında gençbarbarın sadece bitkin düşmüş olduğunu zannetti, ama yakınageldiğinde daha ciddi bir şeyler olduğundan şüphelenmeyebaşladı. Wulfgar, duruş biçimiyle tek bacağını açık bir şekildedesteklemişti. Sanki bacağı ya da beli incinmiş gibiydi.

Wulfgar drowun endişeli bakışını görünce acıyı yutarakdoğruldu. "Haydi yola devam edelim," diye önerdi, Bruenorve Regis'e doğru ilerlerken topallamasını elinden geldiğincesaklayarak.

Drizzt onu bu konuda sorgulamadı. Genç adam kış ortasıtundrası kadar sertti. Kabul etmekle hiçbir şey

Page 259: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kazanmayacaksa yarasının olduğunu kabul etmeyecek kadarfedakar ve gururluydu. Dostları durup da onun iyileşmesinibekleyemezdi ve onu kesinlikle sırtlarında taşıyamazlardı. Buyüzden acıya yüzünü buruşturarak katlanacak ve yürümeyedevam edecekti.

Ama Wulfgar gerçekten de yaralanmıştı. Ağaçtan düşüşüsonrasında suyun içine çakıldığında sırtını feci şekildeincitmişti. Savaşın heyecanıyla adrenalini yükselmişken acıyıhissetmemişti.

Ama şimdi her adımında zorlanıyordu.

Drizzt, Regis'in genelde neşeli olan yüzündeki umutsuzluğugördüğü kadar, iyimser böbürlenmelerine rağmen cüceninbaltasını aşağı doğru sarkıtan bitkinliğini gördüğü kadar netbir şekilde bunu görebiliyordu. Etrafına, kırlara bakındı ve ilkdefaya mahsus olmak üzere, kendisinin ve dostlarınınhakikaten de şuurlarını aşıp aşmadığım düşündü.

Guenhwyvar savaşta yaralanmamış, sadece birazcıksarsılmıştı. Ama bataklıklardayken kedinin elinde olan kısıtlıhareket imkanını fark eden Drizzt onu kendi düzlemine geriyolladı. Şu durumdayken, ihtiyatlı panteri yanlarında tutmakisterdi. Ama kedi için su çok derindi ve Guenhwyvar'ınilerlemeyi sürdürmesinin tek yolu ağaçtan ağaca atlamakolurdu. Drizzt bunun işe yaramayacağını biliyordu; o vedostları yalnız başlarına gitmek zorundaydı.

Yol arkadaşları, azimlerini güçlendirmek için ruhlarınınderinliklerine inerek işe koyuldular. Drow attığı yirmi oktankaç tanesini kurtarabilse kardır diye solucanın kafasını

Page 260: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

araştırdı, kırların sonunu görmeden evvel büyük bir ihtimalleonlara tekrar ihtiyacı olacağını iyi biliyordu. Bu sırada, diğerüçü de kütüklerin geri kalanını ve erzakları topladılar.

Kısa süre sonra dostlar, ellerinden geldiğince az fizikselgayret sarf ederek bataklık boyunca ilerlemeye başladılar.Tehlikeli çevreye karşı zihinlerim tetikte tutabilmek için herdakika savaş veriyorlardı. Fakat günün ısısıyla ki şimdiyekadar en sıcak olanıydı— ve sessiz suyun üzerindekikütüklerin hafif sallanışıyla birlikte, Drizzt hariç hepsi tekerteker uyuya kaldılar.

Drow derme çatma salı götürüyor ve nöbet tutuyordu;gecikecek ya da mola verecek durumları yoktu. Bereket ki,sular lagünün ötesinde açılıverdi ve Drizzt'in icabına bakmasıgereken pek az engel çıktı. Bir süre sonra bataklık onun içinkocaman bir karaltı halini aldı. Yorgun gözleri detayları pekaz fark ediyor, sadece şekillerin genel hatlarını ve sazlıklararasındaki ani hareketleri yakalıyordu.

Fakat drow, şimşek gibi hızlı reflekslere ve esrarengiz birdisipline sahip bir savaşçıydı. Su trolleri yeniden saldırdı veDrizzt Do'Urden'in geriye kalan küçücük bilinç kırıntısı onutam zamanında gerçeğe döndürüp canavarların pusuavantajını elinden aldı.

Wulfgar ve Bruenor da onun çağrısıyla birlikte silahlarıellerinde hazır bir şekilde uykularından uyandılar. Bu seferkarşılarına sadece iki tane trol dikilmişti ve üçü birkaçsaniyede işlerini bitirdi.

Regis bütün bu hadise boyunca uyudu.

Page 261: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Serin gece geldi ve merhamet ederek ısı dalgalarım dağıttı.Bruenor ilerlemeye devam etme kararı aldı; içlerinden ikisidinlenirken, diğer ikisi de uyanık kalacak ve salı itecekti

"Regis itemez," diye tartıştı Drizzt. "Bataklık için boyu çokkısa."

"Öyleyse ben iterken o da oturup nöbet tutsun," diye önerdiWulfgar cefakar bir şekilde. "Yardıma ihtiyacım yok."

"Öyleyse ilk vardiyayı siz ikiniz alın," dedi Bruenor."Gümbürgöbek bütün günü uyuyarak geçirdi zaten. Bir ikisaatliğine işe yarasın bari!"

Drizzt o gün için ilk defa kütüklerin üstüne çıktı ve kafasınıçantasının üzerine koydu. Fakat gözlerini kapamadı.Bruenor'un dönüşümlü olarak iş yapma planı kulağa adil gibigeliyordu, ama uygulanamaz nitelikteydi. Zift karası gecedeonları sadece kendisi götürebilir ve yaklaşan herhangi birtehlikeye karşı yalnız kendisi gözcülük edebilirdi. Wulfgar veRegis vardiyalarını sürdürürken, drow birkaç kez kafasınıkaldırıp buçukluğa çevreleri hakkında bazı bilgiler verdi veseçecekleri en iyi yön hakkında tavsiyelerde bulundu.

Bu gece de Drizzt'in gözüne uyku girmeyecekti. Gündüzvakti dinlenmeye yemin etti. Fakat en sonunda şafak attığındaetraflarındaki ağaç ve kamışların bir kez daha üzerlerinekapandığını gördü. Kırların kaygısı yakalamıştı onları. Sankionları gözleyen ve geçememeleri için komplolar hazırlayanmüstakil, akıllı bir varlıkmış gibiydi.

Page 262: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Aslında geniş su, yol arkadaşlarının yararınaydı. Cam gibiyüzeyinde ilerlemek karada yürümekten daha rahattı vepusuda bekleyen tehlikelere rağmen, su trollerini ikinci kezbozguna uğratışlarmdan beri hiçbir düşman yaratıklakarşılaşmamışlardı. Günler ve geceler boyunca su üstündesüzüldükten sonra, yollar en sonunda kararmış topraklaradönüştüğünde, Hepkırlar'ın öteki tarafına geçmek içingereken mesafenin büyük bir kısmını almış olduklarımdüşünmeye başladılar. Regis'i, bulabildikleri en uzun ağacıntepesine çıkarttıkları zaman (çünkü aralarında en üst dallaraçıkabilecek kadar zayıf olan tek kişi oydu. Özellikle de buyolculuk, göbeğini epey azalttığı için) umutları doğrulanmıştı.Regis doğu ufuk çizgisinin ilerisinde, bir ya da iki gündendaha az mesafe ötede ağaçlar görüyordu küçük huş ağacıkoruları ya da kırların yosun kaplı bataklık ağaçları değil,meşe ve karaağaçlardan oluşan engin bir orman görüyordu.

Yorgunluklarına rağmen, adımlarında yenilenmiş bircanlılıkla ilerlediler. Yine sert zeminde yürüyorlardı veetraflarında pusuya yatmış trol sürüleri varken son bir kezdaha kamp kurmak zorunda olduklarını biliyorlardı. Amaşimdi, Hepkırlar adındaki çetin sınavın neredeyse sonunayaklaştıklarım da biliyorlardı. Yolculuklarının sonayağındayken, buranın iğrenç sakinlerinin kendilerini mağlupetmesine izin vermeye hiç niyetleri yoktu.

"Bugünkü yolculuğumuzu burada bitirmeliyiz," diye önerdiDrizzt, güneşin batı ufuk çizgisine ulaşmasına daha birsaatten fazla süre olmasına rağmen. Drow, toplanmakta olanvarlıkları daha şimdiden sezmişti. Troller günlükdinlencelerinden yeni uyanıyor ve kırlara giren ziyaretçilerin

Page 263: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

garip kokularını duymaya başlıyordu. "Kamp yerimizidikkatle seçmeliyiz. Henüz kırların pençesindenkurtulmadık."

"Bir saatten fazla kaybımız olur," diye belirtti Bruenor,tartışmış olmaktan çok, planının olumsuz yönüne parmakbasmış olmak için. Tepecikteki savaşı oldukça iyi hatırlıyorduve o muazzam çabayı bir daha sarf etmeye hiç istekli değildi.

"Zamanı yarın kazanırız," diye ikna etmeye çalıştı Drizzt."Şimdi ihtiyacımız olan şey hayatta kalmak."

Wulfgar buna tamamen katılıyordu. "O pis hayvanların leşkokusu her adımda daha da artıyor," dedi, "dört bir yöndenhem de. Onlardan kaçarak kurtulamayız. Öyleyse savaşalım."

"Ama kendi kurallarımızla," diye ekledi Drizzt.

"Şurası iyidir," diye önerdi Regis, sollarında duran, üstüyoğun bir şekilde yabanıl bitkilerle kaplı bayırı işaret ederek.

"Çok açık," dedi Bruenor. "Troller oraya bizimtırmandığımız kadar kolay tırmanır ve aynı andadurduramayacağımız kadar çok sayıda gelirler!"

"Yanarken değil," diyerek sinsi bir gülümsemeyle karşılıkverdi Regis ve yol arkadaşları onun basit mantığıyla hemfikiroldular.

Gün ışığının geri kalan süresini savunma hatlarınıhazırlamakla geçirdiler. Wulfgar ve Bruenor, bulabildiklerikadar kuru dal toplayıp getiriyor ve hedeflenen bölgenin

Page 264: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

çapını genişletmek için onları stratejik sıralar halindeyığıyordu. Bu sırada Regis bayırın en tepesinde alevkıranyarıkları oluşturuyor ve Drizzt de dikkatle nöbet tutuyordu.Savunma planları çok basitti: Önce trollerin üzerlerinegelmesine izin verecek, sonra da kamp yerlerinin dışındakibütün bayırı ateşe vereceklerdi.

Planın zayıflığını fark eden sadece Drizzt oldu, fakatönerebilecek daha iyi bir şey yoktu. Kırlara gelmeden evvelde trollerle savaşmıştı ve bu berbat yaratıkların inadınıbiliyordu. Alevler en sonunda söndüğünde ki bu şafakvaktinden çok önce olacaktı— kendisi ve arkadaşları geriyekalan trollerin karşısında dımdızlak açıkta kalacaklardı.Sadece, ateşlerle yapılan katliamın, daha fazla düşmanıcaydıracağını umabilirdi.

Wulfgar ve Bruenor daha da fazla hazırlık yapmayı tercihederdi. Tepecikteki çatışmanın hatıraları kafalarında o kadarcanlıydı ki kırlara karşı kurulan hiçbir savunma hattıylatatmin olmazlardı. Ama akşam karanlığı çöktüğünde,üzerlerine aç gözleri de çekti. Bayırın tepesindeki kampyerlerinde Regis ile Drizzt'e katıldılar ve tedirgin bir bekleyişiçinde yere sindiler.

Dostlara on saat gibi gelen bir saat geçti ve gece koyulaştı.

"Neredeler?" diye sordu Bruenor, tecrübeli bir savaşçı içinalışılmadık bir sabırsızlık sergileyip baltasını gergin bir haldeeline vurarak.

"Neden gelmiyorlar ki?" diye ona katıldı Regis. Endişesinerdeyse panik sınırlarındaydı.

Page 265: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Sabırlı ve memnun olun," diye önerdi Drizzt."Savaşmadan önce geceyi ne kadar arkamızda bırakırsak,sabahı görme şansımız o kadar artar. Bizi henüz bulamamışolabilirler."

"Daha çok, bir anda hep beraber üzerimize saldırmak içintoplanıyorlar gibi görünüyor," dedi Bruenor tatsızca.

"Bu iyi," dedi Wulfgar, rahat bir şekilde yere sinmişti vekaranlığın içine dikkatle bakıyordu. "Bırakalım alevler nekadar fazla pisliğin kanını tadarsa o kadar tatsın!"

Drizzt, koca adamın güç x^e kararlılığının Regis veBruenor üzerinde bıraktığı yatıştırıcı etkiye dikkat etti.Cücenin baltası tedirgin bir şekilde hoplamayı kesti vesakince, önlerindeki görev için hazır bir şekilde Bruenor'unbelinde dinlenmeye yattı. Hatta içlerindeki en isteksiz savaşçıolan Regis bile öfkeli bir ses çıkartarak küçük gürzünükavradı, parmak boğumları sıkı sıkıya tutmaktan beyazlaştı.

Bir başka uzun saat daha geçti.

Bu gecikme, yol arkadaşlarının ihtiyatını hiç de dindirdisayılmaz. Artık tehlikenin pek yakında olduğunu biliyorlardıgörüşlerinin ötesinde, pusun içinde toplanan leş kokuyuduyabiliyorlardı.

"Meşaleleri yak," dedi Drizzt Regis'e.

"Millerce ötedeyken hayvanları üzerimize çekeceğiz!" diyetartıştı Bruenor.

Page 266: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Bizi çoktan buldular bile," diye yanıtladı Drizzt, karanlığıniçinde gezinen troller, dostlarının sınırlı gece görüşününötesinde olduğu halde bayırın aşağısını işaret ederek."Meşalelerin görüntüsü onları uzakta tutup bize zamankazandırabilir."

Fakat daha o konuşurken, ilk trol bayırın kenarındantırmanmaya başladı. Bruenor ve Wulfgar, canavar neredeysetam yanlarına gelene dek yere sinmiş bir halde beklediler,sonra da ani bir hiddetle yerlerinden fırladılar. Balta ve savaşçekici, iyi yerleştirilmiş darbelerden oluşan, vahşi ve öfkedolu bir sağanak halinde ileri atıldı. Canavar anında alaşağıedildi.

Regis meşalelerden birini yakmıştı. Onu Wulfgar'a doğrufırlattı ve barbar da yerde yatan trolün kıvranan vücudunuateşe verdi. Bayırın kıyısına gelmiş olan iki trol, nefretettikleri alevleri görünce pusun içine geri sıvıştı.

"Öf, tuzağı çok erken açık ettiniz!" diye homurdandıBruenor. "Meşaleler kabak gibi görünürken bir tanesini bileavlayamayacağız!"

"Eğer meşaleler onları uzakta tutacaksa, öyleyse ateşişimize yaradı demektir," diye ısrar etti Drizzt. Ama böyle birşeyin gerçekleşeceği konusunda hiç heveslenmese daha iyiolacağını biliyordu.

Aniden, sanki bütün kırlar zehrini onların üzerinetükürmüşçesine, büyük bir trol güruhu bayırın taban kısmınınetrafını sarıverdi. Ateşin varlığı yüzünden pek de heveslideğillerdi. Çekingen bir şekilde geliyorlardı. Ama aynı

Page 267: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

zamanda amansızca geliyor, ağızlarından salyalar akıtan birarzuyla tepeyi çevreliyorlardı.

"Sabırlı olun," dedi Drizzt yol arkadaşlarına,sabırsızlıklarını sezerek. "Onları alevkıran yarığının ötesindetutun, ama olabildiğince fazlasının çalı çırpı hatlarının içinegirmesine izin verin."

Wulfgar meşalesini tehditkar bir şekilde sallayarakçemberin kenarına doğru koşturdu.

Elinde, ağızlarından bezler sarkan son iki yağ şişesini tutanBruenor, yüzünde geniş bir gülümsemeyle dimdikoturuyordu. "Mevsim ateş yakmak için biraz yaş da," dedi,Drizzt'e göz kırparak. "İşi halletmek için biraz yardımaihtiyaç duyabiliriz!"

Troller bayırın etrafını arı oğulu gibi sarmıştı. Salyalarakıtan güruh, kararlı bir şekilde geliyor, her adımda saflarıkabarıyordu.

İlk Drizzt harekete geçti. Elinde meşaleyle çalı çırpılaradoğru koşturdu ve onları ateşe verdi. Wulfgar ve Regis,kendileri ile yaklaşan troller arasına ellerinden geldiğincefazla ateş koyma çabasıyla hemen onun ardından işekoyuldular. Bruenor, onları iki ateşin arasında sıkıştırmayıümit ederek meşalesini canavarların ilk safının üzerinesavurdu, sonra da en yoğun toplanmış grupların tam ortasınayağ şişelerini fırlattı.

Alevler gece göğüne doğru yükselerek etrafı aydınlattı, amaetki alanlarının dışındaki karanlığı daha da koyulaştırdı. Sıkış

Page 268: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

tıkış bir halde olan troller, kolayca dönüp kaçamadılar ve ateşise, sanki bunu anlamış gibi, düzenli bir şekilde üzerlerinekapamverdi.

İçlerinden bir tanesi yanmaya başladığında, canavarınçılgına dönmüş bir halde kendini savuruşuyla birlikte ışıklarbayır sırasının daha da uzağına taşındı.

Engin kırlar boyunca bütün yaratıklar gece işlerini bırakıp,git gide büyüyen alev sütununa ve ölen trollerin rüzgarlataşınan feryatlarına dikkat ettiler.

Bayırın tepesinde iç içe sokulmuş olan yol arkadaşları, omüthiş ısı yüzünden neredeyse alaşağı edilmek üzere buldularkendilerini. Ama alevler, çabuk yok olan trol teniyleçektikleri ziyafetle birlikte hızlıca en yüksek seviyelerineulaştıktan sonra azalmaya başladı. Havada iğrenç bir leşkokusu ve Hepkırlar'ın başka bir yerinde, başka bir kararmışkatliam yarası daha bırakmışlardı. , Yol arkadaşları bayırdankaçışları için daha fazla meşale hazırladılar. Yangından sonrabile, geriye savaşacak bir sürü trol kalmıştı. Ve dostlar,ateşlerinin yakıtı tükendikten sonra mevkilerini korumayıumut bile edemezlerdi. Drizzt'in ısrarı üzerine, bayırın doğutarafında belirecek olan ilk temiz kaçış boşluğunu bekledilerve yarık açıldığında gece karanlığına doğru hücum ettiler.Canavarları etrafa dağıtan ve birçoğunu ateşe veren ani birsaldırıyla, tehlikeden habersiz trollerin ilk saflarını yararakgeçtiler.

Kendilerini dipsiz bir bataklığa düşmekten sadeceşanslarının kurtaracağını umarak, çamurların ve çalılarıniçinden körlemesine geçerek gecenin zifirine doğru koştular.

Page 269: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Canavarların bayırda yaşadıkları şaşkınlık o kadar büyüktü kibirçok dakika boyunca hiçbir takip sesi duymadılar.

Ama kırların cevap vermesi uzun sürmedi. Kısa süre sonraetraflarında iniltiler ve feryatlar yankılanmaya başladı.

Drizzt başı çekti. Görüş gücüne itimat ettiği kadar,içgüdülerine de bel bağlayarak ve yollarını genellikle doğuyönlü tutarak, dostlarım sağa sola döndürüp en az direnişlekarşılaşılacak gibi görünen bölgelerden geçirdi. Canavarlarıntek korkusunu koz olarak kullanmayı ümit ederek,yanabilecek her şeyi geçerken ateşe verdiler.

Gece ilerlerken dosdoğru olarak hiçbir şeylekarşılaşmadılar, fakat yalnızca birkaç metre gerilerinden geleniniltiler ve şapır şupur ayak sesleri kesilmedi. Kısa süre sonrakendilerine karşı çalışmakta olan ortak bir zekanınvarlığından şüphelenmeye başladılar. Zira arkalarındaki veyanlarındaki trolleri her ne kadar atlatsalar da, takibidevralmak üzere başkaları hep hazır bekliyordu. Butoprakların içine bir çeşit şeytanlık işlemişti, sanki gerçekdüşmanları Hepkırlar'ın ta kendisiymiş gibi. Troller hertaraftaydı ve bu en acil tehlikeydi. Fakat dostlar, troller vekırların diğer bütün sakinleri öldürülse ya da geri püskürtülsebile, bu mekanın hala berbat bir yer olarak kalacağınıdüşünüyordu.

Şafak söktü ama hiç ferahlık getirmedi. "Kırların kendisinikızdırdık!" diye haykırdı Bruenor, takibin bu sefer öyle kolaybir şekilde bitmeyeceğini fark ettiği zaman. "Onun berbatsınırlarını ardımızda bırakana dek bir dirhem bile huzurbulamayacağız!"

Page 270: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Zikzak yaparak ilerlerken, onlara doğru uzanan ve yollarınaparalel bir şekilde koşturan, ya da hemen arkalarından gelensırık gibi şekilleri gördüklerinde ileri doğru hücum ettiler. Busuretler (nahoş bir şekilde) görülebilir nitelikteydi ve birinintakılıp tökezlemesini bekliyorlardı. Üzerlerine kesif sislerkapanıyor, yönlerini kestirebilmelerini engelliyordu. Kırlarınonlara karşı savaş açtığı konusundaki şüphelerini doğrulamakiçin başka bir delil daha teşkil ediyordu bu.

Bütün düşüncelerin ötesinde, bütün umutların ötesinde yoladevam ediyor, başka bir seçenekleri olmadığı için fiziksel veruhsal limitlerini zorluyorlardı.

Hareketlerinin hayal meyal farkında olan Regis tökezledive yere devrildi. Meşalesi yuvarlanıp gitti, fakat o bunu farketmedi nasıl geri kalkmayı başarabileceğini ya da gerçektende yerde olup olmadığını bile kestiremiyordu ki! Aç ağızlarüzerine çullandı, ziyafetleri cepteydi.

Fakat Wulfgar gelip de buçukluğu koca kollarıyla kepçegibi kaldırınca, kurt gibi aç canavarın işi bozulmuştu. Kocabarbar, trolü omuzlayarak bir kenara devirdi, fakat kendidengesini koruyarak yoluna devam etmeyi başardı.

Arkasında hızla gelişmekte olan durumu anlayan Drizzt,artık bütün kurnaz taktikleri bir kenara bıraktı. Bruenor'untökezlemeleriyle bir kereden fazla yavaşlamak zorundakalmıştı ve Wulfgar'ın buçukluğu taşırken ne kadar devamedebileceğinden şüpheliydi. Bitkin düşmüş barbarın kendisinisavunabilmek için Aegisfang'i kaldıracak hali bile olmadığıbarizdi. Tek şansları dosdoğru sınıra kaçmaktı. Geniş birbataklık onları alt edebilirdi, oyuk bir sel yatağı onları tuzağa

Page 271: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

düşürebilirdi. Ve hiçbir doğal engel yollarım kesmese bile,artık trollerden daha fazla uzak durmak için pek az ümitlerivardı. Drizzt önünde belirmekte olan zorlu karardankorkuyordu: seçeneklerden birisi kendi canını kurtarmak içinkaçmaktı. Çünkü içlerinde kaçma olasılığı olan tek kişi oydu.Diğer seçenek ise, sonu gelen arkadaşlarınınkazanamayacakları bir savaşta yanlarında kalmaktı.

Devam ettiler ve bir saat içinde epey iyi ilerlemekaydettiler. Ama zamanın kendisi bile onlara tesir etmeyebaşladı. Drizzt hemen yanında mırıldanmakta olan Bruenor'uduydu, Mithril Salonu'ndaki çocukluk günlerinin hayallerinedalıp gitmişti. Bilincini kaybetmiş buçukluğu taşıyan Wulfgarağır adımlarla arkadan geliyordu. Tanrılarından birine duaokuyor, bacakları durmadan çalışsın diye ilahinin ritminikullanıyordu.

Sonra Bruenor, hiçbir engelle karşılaşmadan onlara doğrudönen bir trol tarafından tokatlanıp yere düştü.

Drizzt kaçınılmaz kararı kolayca verdi. Palaları hazır birşekilde hızla arkasını döndü. Ne tombul cüceyi sırtındataşıyabilirdi ne de daha şimdiden yaklaşmakta olan trolgüruhunu mağlup edebilirdi. "Ve hikayemiz böyle bitiyor işte,Bruenor Battlehammer!" diye feryat etti. "Olması gerektiğigibi, savaşarak!"

Afallamış ve nefes nefese kalmış olan Wulfgar, bir sonrakihareketini bilinçli olarak seçmedi. Sadece önünde belirensahneye karşı bir tepki, teslim olmayı reddeden bir adamıninatçı iç güdülerinin yaptığı bir manevraydı bu. O sıradayerde cebelleşerek ellerinin ve dizlerinin üzerine doğrulmakta

Page 272: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

olan cüceye doğru yalpaladı ve serbest koluyla onu da kancagibi kaldırıverdi. Fakat iki trol onları tuzağa düşürmüştü.

Drizzt Do'Urden yakınlardaydı ve genç barbarınkahramanca hareketi drowa ilham vermişti. Lavanta renkligözlerinde fokurdayan alevler yeniden beliriverdi ve kılıçlarıkendi ölüm danslarıyla fırıl fırıl dönmeye başladı.

İki trol çaresiz avlarını pençelemek için uzandılar, amaDrizzt'in şimşek hızında tek bir geçişiyle birlikte, canavarlarınavlarım yakalayabilecek kollan kalmadı.

"Koşmaya devam et!" diye seslendi Drizzt, grubun arkakısmını koruyarak ve harekete geçirici sözlerle Wulfgar'ıdurmadan teşvik ederek, içinde dolup taşan bu en son savaşaruzuyla birlikte drowun bütün yorgunluğu uçup gitmişti.Oraya buraya sıçrıyor ve trollere haykırarak meydanokuyordu. İçlerinden birisi gereğinden fazla yaklaşırsa,drowun kılıçlarının ısırığını hissediyordu.

Acı veren her adımda homurdanan, gözleri terden yananWulfgar körlemesine ileri doğru koştu. Yüküyle birlikte dahane kadar ilerlemeye devam edebileceğini hiç düşünmedi. Herbir yarımdan' onu gölge gibi takip eden ve muhtemelen önüneçıkıp yolunu kesecek olan, kesin ve dehşet dolu ölümüdüşünmedi. Yaralı sırtındaki feci sızıyı, ya da dizininarkasında keskin bir şekilde hissetmeye başladığı acıyıdüşünmedi. Sadece ağır çizmelerinden birini öbürkününönüne atmaya yoğunlaştı.

Bir böğürtlen çalısının içinden çatır çutur yararak geçtiler,bir tepeciğin üzerinden aşıp diğer birinin etrafından

Page 273: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

dolandılar. Umutları hem doruklara çıktı hem de suya düştü,zira Regis'in görmüş olduğu orman, yani Hepkırlar'ın sonuhemen önlerinde uzanmaktaydı. Fakat kendileri ile ormanınarasında, üç sıra halinde durmuş trollerden oluşan katı birduvar vardı.

Hepkırlar'ın pençesinden öyle kolay kolay kurtuluş yoktu."Devam et," dedi Drizzt, sessiz bir fısıltı halinde Wulfgaı/mkulağına, sanki kırların onu dinlemesinden korkar gibi."Yapılacak bir numaram daha var."

Wulfgar önündeki trol duvarını görüyordu. Ama Drizzt'eolan güveni, o anki durumunda bile sağduyusunun yapacağıbütün itirazlara üstün geliyordu. Brueııor ve Regis'i daharahat bir halde kavrayarak kafasını aşağı eğdi ve yaratıklaradoğru kükredi, çılgına dönmüş bir hiddetle haykırdı.

Birkaç adım gerisinden gelen Drizzt ile birlikte neredeyseonlara varmak üzereydi ve ağızlarından salyalar akan trolleronun hızını kesmek için bir araya toplanmışlardı. İşte tam osırada drow son kozunu da oynadı.

Barbarın üzerinden büyülü alevler fışkırdı. Bu alevlerin neWulfgar'ı ne de trolleri yakma gücü yoktu. Ama canavarlariçin, üzerlerine doğru koşan alevle kaplanmış ve deliyedönmüş kocaman bir adamın görüntüsü, normalde korkuduymayan kalplerinde dehşet hissi uyandırmıştı.

Drizzt büyüsünü mükemmel bir şekilde zamanlamış,heybetli barbara karşı herhangi bir tepki verebilmeleri içintrollere sadece yarım saniye bahsetmişti. Canavarlar tıpkıkabarık denizde giden bir geminin pruvasının önündeki

Page 274: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

dalgalar gibi yarılıp açıldılar ve çarpışma beklentilerisebebiyle neredeyse dengesini kaybedecek gibi olan Wulfgarise içlerinden geçip gitti. Drizzt de hemen onun arkasındaydı.

Troller onları takip etmek için yeniden bir arayatoplandıklarında, avları çoktan Hepkırlar'ın en son tepesini detırmanmış, ormanın içine girmekteydi Alustriel Hanım veonun yiğit Gümüş Şövalyeleri tarafından korunan bir ormandıbu.

Drizzt, ilk ağacın altına geldiğinde arkasına döndü ve takipedilip edilmediklerine baktı. Ağır sis kırlara geri çökmüştü.Sanki iğrenç topraklar onların ardından kapılarım güm diyekapatmış gibiydi. Hiç trol gelmedi.

Drow yığılarak ağaca yaslandı. Öyle bitap düşmüştü kigülümseyemedi bile.

14. PARLAK YILDIZLAR ALTINDA

Wulfgar, ormanın daha derinlerindeki küçük bir açıklıktaRegis ve Bruenor'u yosunlu bir zemine yatırdı, sonra acıiçinde devriliverdi. Drizzt birkaç dakika sonra ona yetişti.

"Burada kamp kurmalıyız," diyordu drow, "fakat onlarlaaramızdaki mesafeyi biraz daha ..." Yerde yatmış kıvranan veyaralı bacağını tutan genç dostunun neredeyse acıylakendinden geçmiş olduğunu görünce sözünü kesti. Drizzt,Wulfgar’ın dizini incelemek için aceleyle koşturdu, gözlerişaşkınlık ve tiksintiyle genişledi.

Page 275: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bir trol eli, muhtemelen Wulfgar Bruenor'u kurtardığısırada Drizzt'in kesmiş olduğu bir el, dizinin arka kısmındauygun bir yer bularak barbarı mengene gibi kavramıştı.Pençeli parmaklardan bir tanesi çoktan kendisini dizinderinlerine kadar batırmıştı ve iki tanesi de daha şimdideniçeri dalmaktaydı.

"Bakma," diye tavsiye etti Drizzt Wulfgaı/a. Çantasındankav kutusunu aldı ve küçük bir dal tutuşturdu, sonra o dallaberbat eli dürttü. Nesne, üzerinden dumanlar çıkartıp da kıpırkıpır oynamaya başladığı anda, Drizzt onu bacaktan kurtarıpyere fırlattı. Nesne aceleyle uzaklaşmaya çalıştı ama Drizztüzerine atılıverdi, palalarından biriyle onu yere çiviledi veyanan çubukla tamamen ateşe verdi.

Dönüp Wulfgar'a baktı, barbarın bu denli kötü bir yarayarağmen devam etmesini sağlayan kesin kararlılığına hayrankaldı. Ama şimdi kaçışları bitmişti ve Wulfgar acı ileyorgunluğa çoktan yenik düşmüştü. Bruenor ve Regis'inyanında kendinden geçmiş bir şekilde iki seksen yatıyordu.

"İyi uyuyun," dedi Drizzt yavaşça üçüne. "Bunuhakkettiniz." Kötü bir şekilde yaralanmamış olduklarındanemin olmak için her birini tek tek inceledi. Sonra, hepsiiyileşeceği için memnun olarak nöbet tutmaya başladı.

Fakat bu yiğit drow bile, Hepkırlar boyunca süren telaşlıkoşu sırasında kendi dayanıklılık sınırlarını aşmıştı. Kısa süresonra başını salladı ve uykudaki dostlarına katıldı.

Bir sonraki sabahın geç saatlerinde Bruenor'unhomurtularıyla uyandılar. "Baltamı unutmuşsunuz!" diye

Page 276: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

haykırdı Bruenor kızgınlıkla. "Baltam olmadan o kokuşmuştrolleri kesemem!"

Drizzt rahat bir tavırla gerindi, oldukça dinlenmişti ama hiçde kendine gelmiş sayılmazdı. "Sana baltayı almanısöylemiştim," dedi, derin uykusundan aynı şekilde silkinerekuyanmakta olan Wulfgar'a.

"Açık bir biçimde söylemiştim," diye sahte sahte azarladıDrizzt. "Baltayı al ve o nankör cüceyi bırak demiştim."

"Burnu yüzünden kafam karışmış olmalı," diye yanıtladıWulfgar. "Bir baltanın kafasına, şimdiye kadar gördüğümbütün burunlardan daha çok benziyor da!"

Bruenor istençdışı bir şekilde gözlerini indirip kendi uzunburnuna baktı. "Pöh!" diye hırladı, "kendime bir sopabulurum ben de!" dedi ve ormanın içine doğru rap rapyürümeye başladı.

"Biraz sessiz olun lütfen!" dedi Regis sıktığı dişleriarasından, mutlu mesut rüyalarının son kırıntıları da uçupgiderken. Bu kadar erken saatte uyandırılmaktan bıkmışusanmış bir şekilde geri yattı ve kafasını peleriniyle örttü.

Hemen o gün Gümüşay'a varabilirlerdi, ama Hepkırlar'dave ondan evvel zorlu yollarda geçirdikleri günlerinyorgunluğunu atlatmak için tek gecelik dinlence yetmezdi.Evvela Wulfgar, bacağı ve sırtı yaralıyken bir yürüme değneğikullanmak zorundaydı, ayrıca Drizzt'in bir gün önce uyuduğuuyku, neredeyse bir haftadır tutturduğu ilk uykuydu. Kırlarınaksine, bu orman oldukça sağlığa yararlı görünüyordu. Ve

Page 277: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

hala yaban topraklarda olduklarını bildikleri halde, şehregiden yolu uzatacak ve On-Kasaba'yı terk edeli beri ilk defaacelesiz bir yürüyüşün tadını çıkaracak kadar kendilerinigüvende hissediyorlardı.

Ertesi günün öğle vaktinde ormandan çıktılar ve Gümüşay'akalan son birkaç mili de kat ettiler. Günbatımından önce enson tepeye gelip Rauvin Nehri'ne ve tılsımlı şehrin sayısızminarelerine baktılar.

Aşağıdaki olağanüstü manzaraya baktıklarında hepsi birdenumut ve rahatlama hissi duydular. Ama içlerinden hiçbiri,bunu Drizzt Do'Urden'den daha yoğun bir şekildehissetmiyordu. Drow, daha maceralarının ilk planları sırasındabile yollarının onu Gümüşay'a getirmesini ümit etmişti, fakatbir rota seçimi yaparken Bruenor'un verdiği kararı hiçbirzaman etkilemeye çalışmamıştı. Drizzt, On-Kasaba'yavardıktan sonra Gümüşay'dan haberdar olmuştu ve eğer oengebeli sınır yerleşiminde bir parça müsamaha görmüşolmasaydı, dosdoğru buraya yollanmış olacaktı. Hangi ırktanolursa olsun, bilgi arayışıyla gelen herkesi kabul etmesiylemeşhur olan Gümüşay halkı, toplumdışı kara elfe kendine biryurt bulma konusunda hakiki bir fırsat sunuyordu.

Birçok kez buraya seyahat etmeyi düşünmüştü, ama içindengelen bir ses, belki de yanlış umutlar ve gerçekleşmeyecekbeklentilere olan korkusu, onu Buzyeli Vadisi'nin güvenlisınırları içinde tutmuştu. Böylece, Uzunsemer'deyken birsonraki varış noktalarının Gümüşay olduğukararlaştırıldığında, Drizzt şimdiye kadar hiçbir zamanhayalini kurmaya dahi cesaret edemediği bir düşle yüz yüzebulmuştu kendini. Yüzey dünyasında gerçekten kabul

Page 278: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

edilebilmesinin tek umuduna bakarken, endişelerini cesurcabir kenara bıraktı.

"Ayköprüsü," diye belirtti Bruenor, bir at arabası sankihavada süzülüyormuş gibi görünerek Rauvin'in öteki tarafınageçtiği sırada. Bruenor, henüz küçük bir oğlanken bugörünmez yapıyı duymuştu, ama kendi gözüyle burayı hiçgörmemişti.

Wulfgar ve Regis, uçan at arabası manzarasına şaşkınlıkiçinde, boş boş bakıyorlardı. Barbar Uzunsemer'dekonakladığı zaman büyüye karşı olan korkularının büyük birkısmını yenmişti ve bu efsanevi şehri keşfetmeyi ipleçekiyordu. Regis daha evvel bir kez burada bulunmuştu, amamekana aşina oluşu heyecanını biraz olsun azaltmıyordu.

Yorgunluklarına rağmen, Rau\'in üzerindeki muhafızgarnizonuna sabırsız bir şekilde yaklaştılar. Dört gün önceEntreri'nin grubunun geçtiği garnizon buydu ve şeytanibirliğin şehre girmesine izin veren muhafızlar bekliyorduiçinde.

"Selamlar," dedi Bruenor, sert cüce için epey arkadaşcanlısı olarak kabul edilebilecek bir tonlamayla. "Ve bilin ki,sizin güzel şehrinizin görüntüsü yorgun kalbime yeni biryaşam gücü getirdi."

Muhafızlar onu duymuş gibi değildi pek. Kapüşonunugeriye yatırmış olan drowa bakakalmışlardı. Meraklıgörünüyorlardı, çünkü daha önce hiç kara elf görmemişlerdi,ama Drizzt'in gelişiyle pek de şaşırmışa benzemiyorlardı.

Page 279: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Artık Ayköprüsü'ne kadar bize refakat edebilir misinizacaba?" diye sordu Regis, gitgide rahatsızlık verici olmayabaşlayan bir sessizlik anı yaşandıktan sonra. "Gümüşay'ıgezip görmeye ne kadar da heyecanlı olduğumuzu tahmin bileedemezsiniz. O kadar çok şey duyduk ki!"

Drizzt gelmekte olan şeyden şüphelendi ve boğazındadargın bir yumru düğümlendi.

"Gidin," dedi muhafız sessizce. "Geçemezsiniz."Bruenor'un yüzü hiddetle kıpkırmızı kesildi, ama Regis onunpatlayarak çıkış yapmasını engelledi. "Böyle zalim bir kararavarmanız için kesinlikle hiçbir şey yapmadık," diye itiraz ettibuçukluk sakince. "Biz sıradan gezginleriz, bela çıkartmakfalan istemiyoruz." Eli ceketinin altına, hipnotize eden yakutadoğru uzandı ama Drizzt'ten gelen kaşları çatık bir bakış,bütün planlarını suya düşürdü.

"Şöhretiniz hareketlerinizden daha ağır basıyor gibigörünüyor," diye belirtti Wulfgar muhafızlara.

"Üzgünüm," diye yanıtladı bir tanesi, "ama benimvazifelerim var ve onları yerine getiriyorum."

"Biz mi yoksa drow mu?" diye sordu Bruenor.

"Drow," diye yanıtladı muhafız. "Geri kalanınız şehregirebilir, ama drow geçemez.."

Drizzt umut kalelerinin üzerine çöküp harap olduğunuhissetti. Elleri titremeye başladı. Daha evvel hiç böyle bir acıtatmamıştı, çünkü daha evvel gittiği hiçbir yere

Page 280: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

reddedilmeyeceği beklentisiyle gitmemişti. Yine de anlıkhiddetini dizginlemeyi başardı ve iyi ya da kötü, bununkendisinin değil, Bruenor'un arayışı olduğunu hatırladı.

"Sizi köpekler!" diye haykırdı Bruenor. "Bu elf içinizdenbir düzine, hatta daha fazla adama bedeldir! Ona yüz defahayatımı borçluyum ve siz çıkmış onun kokuşmuş şehriniziçin yeterince iyi olmadığını söylüyorsunuz! Sizin kılıcınızkaç tane trolü gebertip yere serebilirdi?"

"Sakin ol, dostum," diye araya girdi Drizzt, kendinetamamen hakim bir halde. "Bu kadarını bekliyordum zaten.Drizzt Do'Urden'i tanıyor olamazlar. Sadece halkımınşöhretini biliyorlar. Ve suçlanamazlar. Siz gidin öyleyse. Bendönüşünüzü bekleyeceğim."

"Hayır!" diye ilan etti Bruenor, tartışma kabul etmeyen birtonlamayla. "Eğer sen içeri giremiyorsan, hiçbirimizgirmeyeceğiz!"

"Amacımızı düşünsene, inatçı cüce," diye azarladı Drizzt.

"Bilgeler Kubbesi şehrin içinde. Belki de tek umudumuzorası."

"Pöh!" diye burnundan soludu Bruenor. "Bu lanet şehrin veiçinde yaşayan herkesin Cehennem'e kadar yolu var!Sundabar bir haftadan az mesafe ötede. Cüce dostu Miğferdaha misafirperver olacaktır, yoksa ben de sakallı birgnomum!"

Page 281: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"İçeri girmelisin” dedi Wulfgar. "Hiddetimizin amacımızıboşa çıkarmasına izin vermeyelim. Ama ben Drizzt ilekalacağım. Beornegar Oğlu Wulfgar, onun gidemediği yeregitmeyi reddeder!"

Ama Bruenor'un tıknaz bacaklarıyla attığı kararlı adımlar,cüceyi çoktan şehrin aksi yönüne giden yolda götürmeyebaşlamıştı bile. Regis diğer ikisine doğru çaresizce omuzsilkti ve peşinden yürümeye başladı. O da diğerleri kadardrowa sadıktı.

"Kamp yerinizi dilediğiniz gibi ve hiçbir korku duymadanseçin," diye önerdi muhafız, neredeyse özür dilercesine."Gümüş Şövalyeleri sizi rahatsız etmeyecekler ya da herhangibir canavarın Gümüşay sınırlarına yaklaşmasına izinvermeyecekler."

Drizzt başıyla onayladı. Reddedilmenin acısı dinmemişolsa bile, bu talihsiz durumu değiştirme konusunda muhafızınelinden hiçbir şey gelmediğini anladı. Yavaşça uzaklaşmayabaşladı, yıllardır düşünmekten sakındığı rahatsız edici sorulardaha şimdiden ona baskı yapmaya başlamıştı.

Wulfgar o kadar bağışlayıcı değildi. "Ona ayıp ettiniz,"dedi muhafıza, Drizzt uzaklaştığı zaman. "Şimdiye kadarhakketmeyen hiç kimseye karşı kılıç çekmemiştir o. Ayrıca budünya, senin ve benim dünyam, Drizzt Do'Urdenyakınlardayken çok daha iyi bir yer sayılır!"

Muhafız kafasını çevirdi, bu haklı çıkartılabilecekazarlamaya karşı verecek bir cevabı yoktu.

Page 282: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ve adil olmayan emirlere itaat eden birinin şerefinden deşüphe duyarım," diye ilan etti Wulfgar.

Muhafız, barbara hiddetli bir bakış fırlattı. "Hanım'ınsebepleri sorgulanamaz," diye yanıtladı, elini kılıcınınkabzasına atarak. Yolcuların hiddetli duygularınıpaylaşıyordu, ama aziz lideri Alustriel Hanım hakkında hiçbireleştiriyi kabul edemezdi. "Onun emirleri erdemlidir vebenim ya da senin bilgeliğinin ötesindedir!" diye hırladı.

Wulfgar herhangi bir endişe emaresi sergileyip de onuntehdidine pabuç bırakmadı. Arkasını dönüp dostlarınınardından yol boyunca yürümeye başladı.

Bruenor, kamp yerlerini Rauvin'den sadece birkaç yüzmetre öteye, muhafız karakolunun açıkça görebileceği biryere kurmayı kasıtlı olarak belirlemişti. Muhafızın onları geriçevirmekten rahatsızlık duyduğunu sezmişti ve ona elindengeldiğince suçluluk hissettirmek istiyordu.

"Bize yolu Sundabar gösterecektir!" deyip durdu akşamyemeklerini yedikten sonra, Gümüşay konusundakibaşarısızlığın, arayışlarına zararı olmayacağına diğerleriniinandırmaya çalıştığı kadar kendisini de ikna etmeyeçalışarak. "Ve o şehrin ötesinde ise Adbar Kalesi var. EğerAlemler'de, Mithril Salonu'nü bilen birileri varsa, onlar daHarbromm ve onun cüceleridir!"

"Uzun bir yol," diye yorum yaptı Regis. "KralHarbromm'un kalesine varana kadar yaz geçip gitmişolabilir."

Page 283: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Sundabar," diye tekrarladı Bruenor inatla. "Ve eğerzorunlu kalırsak Adbar!"

İkisi bu muhabbetle bir süreliğine ileri geri tartıştılar.Wulfgar muhabbete katılmadı, yemekten hemen sonra kiDrizzt yemeklere pek dokunmamıştı— kamp yerinin birazötesine giden ve gözlerini Rauvin'in ötesindeki şehre dikipsessizce duran drowa bakıyordu.

Kısa süre sonra Bruenor ve Regis uyuyakaldılar, halakızgınlardı ama emin kamp yerindeyken, yorgunluklarınayenik düşebilecek kadar güvende hissediyorlardı kendilerini.Wulfgar gidip drowa katıldı.

"Mithril Salonu'nu bulacağız," diye onu teselli etti, fakatDrizzt'in üzüntüsünün macerayla alakadar olmadığınıbiliyordu.

Drizzt kafasıyla onayladı, ama cevap vermedi.

"Seni geri çevirmeleri kalbini kırdı," diye gözlemlediWulfgar. "Kaderini gönüllü olarak kabul ettiğini sanıyordum.Bu seferki neden o kadar farklı?"

Drow yine cevap vermedi.

Wulfgar onun yalnız kalma isteğine saygı duyuyordu."Endişelenme Drizzt Do'Urden, soylu kolcu ve güvenilir dost.İnan ki, seni tanıyanlar senin için ya da senin yanındahayatlarını seve seve verirler." Drizzt'in omzuna elini koyduve dönüp ayrıldı.

Page 284: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Drizzt hiçbir şey söylemedi, fakat Wulfgar'ın onunlailgilenmesine gerçekten de müteşekkirdi. Zaten dostluklarısözle söylenen teşekkürlerin ihtiyaç duyulacağı seviyedenepey ötedeydi. Ve Drizzt'i yalnız bırakıp kamp yerine geridönerken, Wulfgar’ın tek umudu dostuna bir parça olsunteselli verebilmiş olmasıydı.

Yıldızlar beliriverdi ve drowu hala Rauvin'in kenarındayalnız başına dikilmiş dururken buldu. Drizzt, yüzeydeki ilkgünlerinden beri kendisini ilk defa savunmasız bırakmıştı veşimdi hissettiği hayal kırıklığı, yıllar önce, yani kara elflerinşehri Menzoberranzan'ı terk etmeden önce, üstesindengeldiğini sandığı şüpheleri yeniden canlandırmıştı. Açık tenlielflerin gün ışığıyla dolu dünyasında nasıl olur da olağan birhayat bulmayı ümit edebilirdi? Katillerin ve hırsızların sık sıksaygın liderler mevkiine yükseldiği On-Kasaba'da, kendisiancak müsamaha görebiliyordu. Önyargının, Harpeller'in aşırıderecedeki merakına göre ikinci derecede olduğuUzunsemer'de, sanki zihinsel olarak itilip kakılan, dönüşümgeçirmiş bir çiftlik hayvanıymış gibi gözler önüne serilmişti.Ve büyücüler ona karşı hiçbir kötü niyet beslemeseler de, onaincelenmesi gereken herhangi acayip bir şeyden daha farklıbir gözle bakmamış, ona ne şefkat ne de saygı göstermişlerdi.

Şimdi de Gümüşay, bireysellik ve adalet prensipleri üzerinekurulup yapılandırılmış olan, eğer iyi niyetle gelirlerse bütünırkların hoşça karşılandığı bir şehir ondan sakınmıştı.Görünüşe göre bütün ırklar dahildi, kara elfler hariç.

Drizzt'in bir toplum dışı olarak yaşadığı hayatın kaçınılmazsonucu, daha evvel hiç bu kadar açık bir şekilde önündebelirmemişti. Diyarlar'daki başka hiçbir şehir, hatta ücra bir

Page 285: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

köy bile ona bir yuva sunamazdı, ya da sınırlarının kenarındaköşesinde bir yaşam bahsedemezdi. Seçeneklerininazaltılması ve üstüne üstlük, gelecek hakkındaki umutlarınınşiddetle söndürülmesi onu derinden sarsmıştı.

Şimdi yıldızların altında dikilmiş duruyor, yüzeydekikuzenlerinden herhangi birisinin hissedeceği kadar derin birsevgi ve hayranlıkla kafasını kaldırmış onlara bakıyordu.Ama yer altı dünyasını terk etme konusundaki kararını dagerçekten sorguluyordu.

Tanrısal bir tasarıya karşı mı çıkmış, bir çeşit doğal düzeninsınırlarını mı aşmıştı yoksa? Belki de hayattaki yazgısınıkabul edip karanlık şehirde kalmalıydı, kendi türününarasında.

Gece göğündeki bir parıltı, yaptığı duygu muhakemesindenuyandırdı onu. Tepesindeki bir yıldız, nabız gibi atıp büyüdü,daha şimdiden normal boyutlarının ötesindeydi. Işığı Drizzt'indurduğu alanı hafif bir parlaklıkla aydınlattı ve yıldız nabızgibi atmaya devam etti.

Sonra büyülü ışık gitti ve Drizzt'in önünde bir kadınbeliriverdi. Saçları gümüşi renkte ışıldıyordu. Kıvılcımlarladolu gözlerinde, sonsuz gençliğin pırıltısının içinde, yıllarındeneyimi ve bilgeliği yatıyordu. Uzun boyluydu, Drizzt'tendaha uzundu ve dimdik duruyordu. En kaliteli ipekten birgece giysisi giymişti ve üzerinde mücevherler olan altındanbir taç takıyordu.

Kadın ona samimi bir şefkatle bakıyordu, sanki herdüşüncesini okuyabiliyor ve daha kendisinin henüz içinden

Page 286: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

çıkmayı başaramadığı karmaşık duyguları tamamen anlıyorgibiydi.

"Selamlar, Drizzt Do'Urden," dedi hoş bir müzik gibiçınlayan sesiyle. "Ben Alustriel, Gümüşay'm Yüce Hanımı."

Drizzt onu daha dikkatle inceledi, fakat kadının tavrı vegüzelliği, iddia ettiği şey konusunda hiçbir şüphebırakmıyordu. "Beni tanıyor musunuz?" diye sordu.

"Şimdiye kadar Salon'un Yol Arkadaşları'nı çoğu kimseduymuştur, bu ismi sizin grubunuza Harkle Harpel taktı. Bircücenin kadim anayurdunu araması bu diyarlarda pek nadirrastlanan bir hadise değildir, ama yanında bir drow elfininyürümesi, geçtiği her yerde herkesin dikkatini kesinlikleçeker.

Kadın zorlukla yutkundu ve onun lavanta renkli gözlerineiçtenlikle baktı. "Senin şehre girmeni reddeden kişi bendim,"diye itiraf etti.

"Öyleyse neden şimdi yanıma geldiniz?" diye sordu Drizzt,kızgınlıktan çok merakla. Kapıdan geri çevirme gibi birhareketi şu anda karşısında duran kimseylebağdaştıramıyordu. Alustriel'in adilliği ve hoşgörüsü kuzeydiyarı boyunca gayet iyi bilinirdi. Fakat Drizzt, muhafızgarnizonunda yaşadığı hadiseden sonra bu hikayelerin nekadar da abartılmış olduğunu düşünmüştü. Ama şimdi açık,dürüst bir şefkat sergileyen yüce hanımı gördüğünde, buhikayelere inançsızlık edemedi.

Page 287: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Açıklamam gerektiğini hissettim," diye yanıtladı."Kararınızı haklı çıkartmanıza gerek yok." "Ama yapmakzorundayım," dedi Alustriel. "Senin için olduğu kadar,kendim ve yurdum için. Geri çevrilmek itiraf ettiğinden defazla kalbini kırdı." Kadın ona yaklaştı. "Bana da acı verdi,"dedi yavaşça.

"Öyleyse neden?" diye bilmek istedi Drizzt, kızgınlığısoğukkanlı simasından sıyrılıp açığa çıkarak. "Eğer benibiliyorsanız, öyleyse halkınıza karşı hiçbir tehlike arzetmediğimi de biliyor olmalısınız."

Kadın soğuk elini onun yanağında gezdirdi. "Sezgiler,"diye açıkladı. "Şu zamanlarda, sezgileri hayati derecedeönemli kılacak unsurlar var kuzey diyarında, hatta bazen adilolana bile üstün geliyor. Feda edilmek zorunda kaldın."

"Çok aşina olmaya başladığım bir fedakarlık bu."

"Biliyorum," diye fısıldadı Alustriel. "Nesme'ninkapısından geri çevrildiğini öğrendik, çoğunlukla karşılaştığınbir sahne bu."

"Olmasını bekliyorum," dedi Drizzt soğukça.

"Ama burada değil," diye karşılık verdi Alustriel."Gümüşay'dan beklemiyordun bunu, beklememelisin de."

Kadının duyarlılığı Drizzt'i derinden etkilemişti.Alustriel'in bir açıklama yapmasını beklerken bütün hiddetisönüp gitti, artık bu kadının hareketleri için iyi bir mazeretiolduğundan emindi.

Page 288: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Seni ilgilendirmeyen ve ilgilendirmesi de gerekmeyen,faaliyet halinde bir sürü güç odağı var burada," diye başladı."Savaş tehditleri ve gizli ittifaklar; esasında hiç aslı olmayanya da mantıklı kimselere hiçbir şey ifade etmeyeceksöylentiler ve şüpheler dolanıyor etrafta. Tüccarlarla öyle peksıkı dost değilimdir, fakat Gümüşay'dan serbestçe geçerler.Kendi güç bünyelerine karşı bir tehdit oluşturduklarınısandıkları için bizim fikirlerimiz ve ideallerimizdenkorkuyorlar, korkmalılar da. Çok güçlüler ve Gümüşay'ı kendigörmek istedikleri hale sokmayı tercih ederler.

"Ama bu kadarı yeter. Dediğim gibi, seni ilgilendirmiyor.Senden tek ricam şunu anlayışla karşılaman; halkımın lideriolarak, bazı zamanlarda toplumun iyiliği yönünde hareketetmek zorunda kalıyorum, bireysel bedelleri ne olursa olsun."

"Eğer Gümüşay'da bir kara elf serbestçe dolaşacak olursa,aleyhinize söylenecek yalanlar ve yayılacak şüphelerden mikorkuyorsunuz?" diye iç geçirdi Drizzt, duyduklarınainanamayarak. "Bir drowun halkınızın arasında dolaşmasınaizin vermeniz, yer altı dünyasıyla aranızda namussuz birittifak olduğu gibi bir izlenim mi yaratacak?"

"Sen sıradan bir drow elfi değilsin," diye açıkladı Alustriel."Sen Drizzt Do'Urden'siıı. Kaderinde bütün Diyarlardaduyulmak yazan bir isim bu. Fakat şu an için, kuzeydekihükümdarlar için hızla görünür olmaya başlamış bir drowsunve en azından ilk bakışta, halkını reddettiğini anlayamazlar.

"Ve görünüşe göre, bu hikaye daha da karmaşıklaşıyor,"diye devam etti Alustriel. "İki kız kardeşim olduğunu biliyormuydun?"

Page 289: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Drizzt kafasını sağa sola salladı.

"Storm, kendisi meşhur bir ozandır, ve Dove Falconhand, oise bir kolcudur. İkisi de Drizzt Do'Urden ismiyle epeyilgileniyorlar Storm, gitgide büyüyen bir efsane hakkındamuntazam bir şarkı yazmak için, ve Do ve'a gelince ... onunsebeplerini henüz çözemedim. Sanırım, onun için birkahraman olup çıkıverdin. O da senin gibi bir kolcu. Ve sen,onun mükemmelleştirmeye çabaladığı vasıfların ideal birörneğisin. Şehre daha bu sabah geldi ve senin pek yakındavaracağını öğrendi.

"Dove benden birçok yaş gençtir," diye devam ettiAlustriel, "Ve dünyanın politik meseleleri konusunda da okadar bilge değildir."

"Beni arayıp bulabilirdi," diye mantık yürüttü Drizzt,Alustriel'in korktuğu unsurların ne olduğunu anlayarak.

"Eııinde sonunda bunu yapacaktır," diye cevap verdihanım. "Ama şu anda buna izin veremem, Gümüşay'daykenolmaz." Alustriel ona dikkatle baktı. Bakışları daha derin vedaha kişisel düşünceleri açığa vuruyordu. "Ve dahası, benkendim de seninle görüşmek isterdim, şimdi yaptığım gibi."

Şehrin içinde yaşanacak böyle bir buluşmanın ortayaçıkaracağı dedikodular, şimdi Alustriel'in değindiği politikmücadelelerin ışığı altında Drizzt'e açık bir şekilde görünürolmuştu. "Belki de başka bir zaman, başka bir yerde olsaydı,"diye sorguladı. "Sizi bu kadar çok rahatsız eder miydi?"

Page 290: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kadın gülümseyerek cevap verdi. "Hiç etmezdi." Aynı andaDrizzt'in içini hem bir memnuniyet hem de bir telaş sarıverdi.Yıldızlara geri baktı, yüzey dünyasına gelmekteki kararıhakkındaki gerçeği tamamen bulup bulamayacağım meraketti. Ya da hayatının, sonsuza dek sallantıdaki umutlar veyıkılan beklentilerle dolu bir karmaşa içinde geçipgeçmeyeceğini.

Birkaç saniye sessiz durdular ve sonra Alustriel yinekonuştu.

"Buraya Bilgeler Kubbesi için geldiniz," dedi, "oradaMithril Salonu hakkında herhangi bir bilgi var mı diyebakmak için."

"Cüceyi içeri girmeye ikna etmeye çalıştım," diye yanıtladıDrizzt. "Ama o inatçının teki."

"Bu kadarını tahmin etmiştim," diye güldü Alustriel. "Amakendi hareketlerimin sizin soylu arayışınızı engellemesiniistemiyordum. Kubbeyi kendim arayıp taradım. Büyüklüğünütahmin edemezsin! Duvarlarda sıralanmış binlerce ciltarasında hangisinden başlayacağınızı bile bilemezdiniz. Amaben kubbeyi yaşayan herkesten daha iyi bilirim. Sen vearkadaşlarının ancak haftalar boyunca ararsanızbulabileceğiniz şeyler öğrendim. Lakin doğruyu söylemekgerekirse Mithril Salonu hakkında pek az yazılı kaynak var veiçlerinden hiçbiri nerede olduğu hakkında küçük biripucundan başka bir şey vermiyor."

"Öyleyse belki de geri çevrilmemiz daha iyi olmuştur."

Page 291: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Alustriel utançla kıpkırmızı kesiliverdi, fakat Drizzt yaptığıgözlemle hiçbir iğneleme amacı gütmemişti. "Muhafızlarımbana sizin Sundabar'a gitmeyi planladığınızı bildirdi," dedihanım.

"Doğru," diye yanıtladı Drizzt, "ve oradan sonra, eğergerekirse Adbar Kalesi'ne."

"Size bu yolu seçmemenizi salık veriyorum," dediAlustriel. "Kubbede bulabildiğim şeylerden çıkardığım veMithril Salonu'nda hazinelerin aktığı günlerin efsanelerindenbildiğim kadarıyla, mekanın doğuda değil de batıdabulunduğunu tahmin ediyorum."

"Biz batıdan geldik ve yolumuz, yani gümüşi salonlarınbilgisine sahip kişileri aradığımız yol, bizi sürekli olarakdoğuya getirdi," diye yanıt verdi Drizzt. "Gümüşay'ınötesinde, elimizde kalan tek umut Miğfer ve Harbromm, ikiside doğuda."

"Miğfer'in size söyleyecek bir şeyleri olabilir," diye katıldıAlustriel. "Ama Kral Harbromm ve Adbar cücelerinden pekaz şey öğrenebilirsiniz. Onlar daha birkaç yıl önce, Bruenofunailesinin kadim yurdunu bulma arayışını kendileri üstlendiler.Ve yolculuklarında Gümüşay'dan geçtiler batıya gittikleri için.Ama mekanı asla bulamadılar ve orasının ya yok edildiği, yaadı sanı bilinmeyen bir dağın derinlerinde gömülü olduğu, yada aslında hiç var olmadığı ve mallarını batıda satan güneylitüccarların bir dalaveresi olduğu sonucuna vararak evlerinedöndüler."

"Pek umut vaat etmiyorsunuz," diye belirtti Drizzt.

Page 292: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Hayır ediyorum," diye karşılık verdi Alustriel. "Buranınbatısında, bir günden az bir mesafede, Rauvin'den kuzeyedoğru giden, adsız sansız bir yol üzerinde Müjdecinin Müzesibulunur.

Birikmiş bilgilerle dolu kadim bir kuledir orası. Eğer bugünsize yol gösterebilecek biri varsa, o da müjdeci Yaşlı Gece'dir.Sizin geleceğiniz konusunda onu bilgilendirdim ve onyıllardır, ben ve birkaç seçkin arif dışında hiçbir konuk kabuletmemiş olmasına rağmen sizinle görüşmeye razı oldu."

"Size borçluyuz," dedi Drizzt, eğilip reverans yaparak.

"Fazla şey ümit etmeyin," diye uyardı Alustriel. "MithrilSalonu bu dünyanın bilgisinden göz açıp kapama süresindegelip geçmiştir. Mekanda taş çatlasa üç cüce kuşağımadencilik yapmıştır, fakat kabul ederim ki bir cüce neslidemek, dikkate değer bir süre demektir. Ve mesleklerikonusunda pek de açık değillerdi. Başkalarını sadece peknadiren madenlerine kabul ederlermiş, tabii eğer hikayelerdoğruysa. Eserlerini gece karanlığında dışarı çıkartır, onlarıgizli ve karmaşık bir cüce ajan zinciri aracılığıyla piyasayasürerlermiş."

"Kendilerini dış dünyanın açgözlülüğüne karşı iyikorumuşlar," diye gözlemledi Drizzt.

"Ama çöküşleri madenlerin içinden geldi," dedi Alustriel."Hala orada gizleniyor olması muhtemel. Bilinmedik birtehlike, bunun farkında mısın?"

Drizzt başıyla onayladı.

Page 293: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ve yine de gitmeyi seçiyorsun?"

"Hazineler umurumda değil, fakat eğer gerçekten deBruenor'un anlattığı kadar muhteşemlerse onlara bakmakisterim. Ama bu cücenin arayışı, onun büyük macerası veeğer bu macerayı bitirmesinde ona yardımcı olmazsam kötübir dost sayılırım."

"Böyle bir yafta sana pek kolay yapıştırılamaz, DrizztDo'Urden," dedi Alustriel. Sonra elbisesindeki ceplerinbirinden küçük bir şişecik çıkartıverdi. "Bunu al," diye talimatverdi.

"Nedir o?"

"Bir hatırlama iksiri," diye açıkladı Alustriel. "Arayışınızıncevabına yaklaştığınızda onu cüceye ver. Ama dikkatli olun,çok kudretlidir! Bruenor tıpkı şu anki deneyimlerini yaşadığıgibi, bir süreliğine uzak geçmişindeki hatıralarında dolaşacak.

"Ve bunlar da," dedi, yine aynı cepten bir kese çıkartıpDrizzt'e uzatarak, "hepiniz için. Yaraları iyileştirmeyeyardımcı olan merhem ve yorgun bir yolcuyu kendinegetirecek çörekler."

"Kendi adıma ve dostlarım adına teşekkür ederim," dediDrizzt.

"Sana zorla dayattığım berbat adaletsizlik göz önündebulundurulursa, bunlar pek az telafi edici sayılır."

Page 294: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ama hediyeyi verenin ilgisi hiç de küçük bir armağandeğil," diye yanıtladı Drizzt. Dosdoğru kadının gözlerinebaktı, onu kendi yoğunluğuyla kavradı. "Umudumuyenilediniz, Gümüşay'ın Hanımı. Vicdanın yolunu izleyenleriçin gerçekten de bir ödülün var olduğunu hatırlattınız,adaletsiz kimselerin eline pek sıklıkla geçen maddi incikboncuklardan çok daha değerli bir hazinenin var olduğunu."

"Gerçekten de var," diye onunla hemfikir oldu kadın. "Vegeleceğin sana daha bir çok hazine sunacak, vakur kolcu.Fakat şimdi gecenin yarısı geçip gitti ve senin dinlenmenlazım. Korkma, zira bu gece korunuyorsunuz. Hoşça kalDrizzt Do'Urden, dilerim ki önündeki yol çabuk ve açık olur."

Kadın elinin bir hareketiyle yıldız ışığının içine süzüldü,Drizzt'in yalnız kalıp bütün bu karşılaşmanın acaba bir hayalolup olmadığını merak etmesini sağlayarak yok oluverdi.Fakat sonra, kadının son sözleri tatlı bir yelle üzerinden esipgeçti. "Hoşça kal ve endişelenme Drizzt Do'Urden. Onurun vecesaretin fark edilmeden geçip gitmiyor!"

Drizzt uzun bir süre sessizce durdu. Yere eğildi ve nehirkenarından bir kır çiçeği koparttı, onu parmaklarının arasındaileri geri çevirirken, acaba Gümüşay'ın Hanımı gerçekten dedaha farklı koşullar altında bir kez daha onunla karşılaşacakmı diye merak etti. Ve böyle bir buluşmanın nereleregideceğini.

Sonra çiçeği Rauvin'e fırlattı.

"Bırakalım hadiseler kendi kendine gelişsin," dedi kararlıbir şekilde, arkasını dönüp kamp yerine ve en yakın dostlarına

Page 295: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bakarak. "Sahip olduğum büyük hazineleri küçümsememisağlayacak hayallere ihtiyacım yok." Kendine acımasının sonkırıntılarını da silkeleyip atmak için derin bir nefes çekti.

Ve cefakar kolcu, yenilenen inancıyla uykuya yattı.

15. GOLEMIN GÖZLERI

Drizzt, yollarını değiştirip batıya gitme konusundaBruenor'u ikna etmekte pek sıkıntı çekmedi. Cüce, Sundabar'agidip Miğferin neler bildiğini öğrenmeye meraklı olsa bile,bir günden kısa mesafe ötede değerli bir bilginin beklemesiihtimali, çabucak yola koyulmasını sağlamıştı.

Bu bilgiyi nereden aldığı konusunda Drizzt pek az açıklamasunmuş, sadece gece vakti Gümüşay'a giden yolda yalnız birgezgine rastladığını söylemişti. Bu hikaye onlara uydurmagibi gelse de, gizliliğine saygı duyan ve ona eksiksiz olarakgüvenen dostları, bu konuda drowu sorgulamamışlardı. Fakatkahvaltı ederlerken, Regis bu konuda daha fazla bilgiedinmeyi ümit etti, çünkü bu gezginin Drizzt'e vermiş olduğuçörekler gerçekten de lezizdi ve inanılmaz bir şekilde güçveriyordu. Sadece birkaç ısırıktan sonra bile, buçuklukkendisim sanki bir hafta dinlenmiş gibi hissetti. Ve büyülümerhem, Wulfgar'ın bacağı ile sırtını anında iyileştirdi,Hepkırlar'dan çıkalı beri ilk defa bir sopanın yardımı olmadanyürüyebiliyordu.

Wulfgar, Drizzt'in karşılaştığı kimsenin çok önemli biriolduğunu, daha drow muhteşem hediyeleri ortaya

Page 296: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

çıkartmadan çok önce tahmin etmişti. Çünkü drowun içseliyimserlik parıltısı, gözlerindeki, birçok adamın canınaokuyacak sınavlardan geçmesini sağlayan boyun eğmez ruhuyansıtan bilgiç kıvılcımlar, fark edilir bir şekilde ve büsbütüngeri dönmüştü. Barbarın bu kimsenin kimliğini bilmeyeihtiyacı yoktu; sadece dostunun bunalımını atlattığınamemnundu.

O sabahın geç vaktinde yola çıktıklarında, yol yorgunu birtopluluktan çok, maceraya yeni başlayan bir grup gibigörünüyorlardı. Kuzeye doğru çağlayan Rauvin'in akışrotasını ıslık çalarak ve muhabbet ederek takip ettiler. Bütün opaçayı zor kurtarma durumlarına rağmen, zorlu yolculuklarınıneredeyse yara almadan, sağ salim atlatmışlardı. Ve görünüşegöre, amaçlarına doğru çok iyi bir ilerleme kaydetmişlerdi.Yaz güneşi üzerlerinde parlıyordu ve sanki Mithril Salonuadındaki yapbozun bütün parçaları ellerindeymiş gibiydi.

Üzerlerinde tehlikeli gözler olduğunu tahmin edemezlerdi.

Rauvin'in kuzeyindeki dağ eteklerinde, gezginlerin epeyyükseğinde duran golem, drowun geçmekte olduğunu sezdi.Dendybar'ın ona bağışladığı arayış büyüsünün şiddetliçekimiyle birlikte, Bük kısa süre sonra grubu tespit etmiş,yüksek bir yerden onlara bakmaktaydı. Canavar, kendisineverilmiş emirlere tereddütsüz itaat etti ve Sydney'i bulmayagitti.

Bük, yolunun üstündeki koca bir taşı kenara fırlattı, sonrahareket etmeyecek kadar büyük olan bir diğer taşın üzerindentırmandı. Taşların etrafından basitçe yürümenin daha kolay

Page 297: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

olacağını bilmiyordu. Buk'un yolu dümdüz gidiyordu vecanavar, rotasından bir milim bile sapmayı reddediyordu.

"Epey koca bir oğlanmış!" diye kıkırdadı Rauvingarnizonundaki muhafızlardan biri, Buk'un açık saha boyuncailerleyişini gördüğünde. Fakat muhafız, yaklaşmakta olantehlikeyi daha sözler ağzından çıktığı anda anladı bu sıradanbir gezgin değildi!

Cesur bir şekilde, golemle birebir yüzleşmek için koşturdu.Kılıcını çekmişti ve dostu da hemen ardından geliyordu.

Amacına yoğunlaşmış olan Bük, onların uyarılarına hiçkulak asmadı.

"Olduğun yerde dur!" diye son kez emretti asker, Bükaralarında kalan birkaç metrelik mesafeyi de kapadığı sırada.

Golem duygu diye bir şey bilmezdi, bu yüzden muhafızlarona vurduğunda onlara hiç hiddetlenmedi. Fakat yolunukesmek için önüne çıkmışlardı. Bük ikinci kez düşünmedenonları bir kenara savurdu, büyüyle güçlendirilmiş kollarınınuyguladığı inanılmaz kuvvet, muhafızların savuşturma vesavunmalarım paramparça edip onları havaya doğru fırlattı.Golem bir an bile duraksamadan nehre doğru yoluna devametti ve gürül gürül akan suların içine hiç yavaşlamadan dalıpgörünürden kayboldu.

Şehirde alarmlar çınlamaya başladı, çünkü kapılardakiaskerler muhafız garnizonunda yaşanan hadiseyi görmüşlerdi.Gümüş Şövalyeleri, canavarın yeniden belirmesinin bekleyişi

Page 298: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

içinde Rauvin'i kollarken geniş kapılar sıkı sıkıya kapandı veemniyet altına alındı.

Bük, nehrin dibinden ilerleyerek yolunu dosdoğru takipetti. Alüvyonun ve çamurun içinden geçti ve akıntınınkudretli itiş gücüne karşı hiç zorlanmadan rotasında devametti. Canavar, muhafız garnizonunun tam karşısında yenidenbelirdiği vakit, cümle kapısında gözlerine inanamayanşövalyelerin solukları kesildi ama yerlerini korudular.Yüzlerinde amansız bir ifade vardı ve silahları hazırdı.

Cümle kapısı, Buk'un kendine seçtiği rotanın açısına göreRauvin'in daha yukarısında kalıyordu. Golem şehir surunadoğru yoluna devam etti, ama cümle kapısına gitmek içinyolunu değiştirmedi.

Yumruklayarak duvarda bir delik açtı ve dosdoğru içindengeçti.

Entreri, şehir merkezinin yanında bulunan Kararsız AriflerHam'ndaki odasında tedirgin bir şekilde volta atıyordu."Şimdiye kadar gelmiş olmaları lazımdı," dedi sıktığı dişleriarasından, yatağın üstünde oturan ve Cattibrie'ın bağlarınısıkılaştırmakta olan Sydney'e.

Daha Sydney bir cevap veremeden, odanın tam ortasındaalevden bir top oluşuverdi. Gerçek bir ateş değil, sadecealevlerin bir imgesi, bir illüzyonuydu. Sanki o noktanınüzerinde, başka bir düzlemde bir şeyler yanmaktaymışgibiydi. Ateşler kıpırdadı ve cüppeli bir adam şeklini alıverdi.

"Morkai!" diye nefesi kesildi Sydney'in.

Page 299: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Selamlarımı sunarım," diye yanıtladı hayalet. "Ve AlacalıDendybar'ın selamını da."

Bu şeye karşı sakıngan olan Entreri, odanın köşesine geriçekildi. Bağları yüzünden çaresiz durumda olan Cattibrie isekıpırtısız oturdu.

Ruh çağırma işinin inceliklerinden anlayan Sydney, dünyadışı varlığın Dendybar'ın kontrolü altında olduğunu biliyor vehiç korkmuyordu. "Efendim neden buraya gelmem buyurdu?"diye sordu densizce.

"Haberler getirdim," diye yanıtladı hayalet. "Aradığınızgrup, bir hafta önce Hepkırlar'a doğru yön değiştirdi,Nesme'nin güneyine doğru."

Sydney, hayaletin sıradaki haberinin beklentisi içindedudağını ısırdı, fakat Morkai de aynı şekilde sessizleşti vebekledi.

"Peki şimdi neredeler?" diye sordu Sydney sabırsızlıkla.

Morkai gülümsedi. "Bu soru bana iki kez soruldu, fakat şuana kadar cevaplamak zorunda kalmadım!" Alevler yenidenpofurdadı ve hayalet yok oldu.

"Hepkırlar," dedi Entreri. "Gecikmelerini açıklıyor bu."

Sydney boş boş kafasını sallayarak onunla hemfikir oldu,zira aklında başka şeyler vardı. "Şu ana kadar cevaplamakzorunda kalmamış," diye fısıldadı kendi kendine, hayaletinayrılırken söylediği sözleri tekrarlayarak. Sinir bozucu sorular

Page 300: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

içini kemiriyordu. Dendybar neden Morkai'yle haberleriyollamak için bir hafta beklemişti? Ve büyücü neden hayaleti,drowun grubunun son günlerdeki faaliyetlerini açık etmeyezorlayamamıştı? Sydney ruh çağırmanın tehlikeleri vesınırlarını biliyor, bu işin büyücünün gücünü oldukça fazlaemdiğini anlıyordu. Dendybar son günlerde Morkai'yi üç defaçağırmıştı drowun grubu Luskan'a ilk girdiğinde bir kere,kendisi ile yol arkadaşları takip için yola çıkalı beri en az ikikere. Yoksa Dendybar, Kristal Parçası'na olan saplantısıyüzünden bütün tedbirleri elden mi bırakmıştı? Sydney,alacalı büyücünün Morkai üzerindeki kontrolünün oldukçafazla azaldığını seziyordu ve Dendybar'ın gelecekteki ruhçağırmalarında, ya da en azından tamamen dinlenene kadar,daha fazla öngörülü olmasını ümit etti.

"Onlar gelene dek haftalar geçebilir!" diye söylendi Entreri,haberleri hesaba katarak. "Tabii eğer gelebilirlerse."'

"Haklı olabilirsin," diye katıldı ona Sydney. "Kırlarda ölüpgitmiş olabilirler."

"Peki ya öyleyse?"

"Öyleyse onların peşinden kırlara gireceğiz," dedi Sydneyhiç tereddüt etmeden.

Entreri kısa bir süre kadını inceledi. "Aradığınız şeygerçekten de önemli olmalı," dedi.

"Bir vazifem var ve efendimi hayal kırıklığınauğratmayacağım," diye sertçe karşılık verdi. "En derinbataklığın dibinde olsalar bile Bük onları bulacaktır!"

Page 301: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"İzleyeceğimiz yolu kısa sürede kararlaştırmalıyız," diyeısrar etti Entreri. Şeytani bakışını Cattibrie'a çevirdi. "Onukollamaktan usanmaya başladım."

"Ben de ona güvenmiyorum," diye hemfikir oldu Sydney."Fakat cüceyle karşılaştığımızda bizim için yararlı olacak. Üçgün daha bekleyeceğiz. Ondan sonra Nesme'ye geri döneceğizve eğer gerekirse Hepkırlar'a gireceğiz."

Entreri kafasını sallayarak gönülsüz bir şekilde planıonayladı. "Duydun mu?" diye tısladı Cattibrie'a. "Eğerdostların gelmezse yaşamak için üç günün daha var. Eğerkırlarda ölmüşlerse, sana hiç ihtiyacımız kalmaz."

Cattibrie, bu muhabbet boyunca hiçbir duygusunu açıketmedi. Zayıflığını ya da gücünü öğrenerek Entreri'ninherhangi bir avantaj elde etmesine izin vermemeye kararlıydı.Bruenor Battlehammer ve Drizzt Do'Urden gibilerinkaderinde, ıssız bir mağarada, yeri yurdu belli olmayan birmezarda ölmek yoktu. Ve Cattibrie, eğer kanıtı reddedilemeznitelikte olmazsa Wulfgar’ın öldüğünü asla kabul etmezdi.Dostlarına karşı olan sorumluluğu, o an için imanına sarılmakve boş bir yüz ifadesi takınmaktı Kişisel savaşını kazanmaktaolduğunu, Entreri'nin onun üzerinde bıraktığı felç edicikorkunun gün be gün azaldığını biliyordu. Zamanı geldiğindeharekete geçmeye hazır olacaktı. Sadece, Entreri ve Sydney'inbunu fark etmemesini sağlaması gerekiyordu.

Yolun zorluklarının ve yeni yol arkadaşlarının, kiralık katiletesiri dokunduğuna dikkat etmişti. Entreri, bu işi çabucakhalletme konusundaki hislerini ve umutsuzluğunu her gün

Page 302: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

daha fazla açık eder olmuştu. Acaba bir hata yapması olasımıydı?

"O geldi!" diye bir haykırış yankılandı koridordan ve üçüde refleksif olarak irkildi. Sonra bu sesin, Bilgeler Kubbesi'nigözetlemekte olan Jierdan'a ait olduğunu fark ettiler. Birsaniye sonra kapı güm diye açıldı ve asker alelacele, soluksoluğa odaya dahverdi.

"Cüce mi?" diye sordu Sydney, kendini toplayabilmesi içinJierdan'ı tutarak.

"Hayır!" diye haykırdı Jierdan. "Golem! Bük Gümüşay'agirdi! Onu batı kapısının yanında yakaladılar. Bir büyücüçağrıldı."

"Kahretsin!" diye sövdü Sydney ve odanın kapısına doğruyürümeye başladı. Entreri onu takip etmeye davrandı,Jierdan'ı kolundan yakalayıp hızla döndürdü ve kendisiyleyüz yüze getirdi.

"Kızın yanında kal," diye emir verdi kiralık katil.

Jierdan ona dik dik baktı. "O senin sorunun."

Entreri hemen oracıkta askeri kolayca öldürebilirdi.Cattibrie bunu fark etti ve kiralık katilin ölümcül bakışımJierdan'ın da kendisi kadar açık bir şekilde okuyabilmişolmasını umdu.

"Sana söylenileni yap!" diye haykırdı Sydney Jierdan'a,daha fazla tartışmaya mahal vermeyerek. Büyücü ve Entreri

Page 303: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ayrılırken kiralık katil kapıydı güm diye çarptı.

"Seni öldürebilirdi," dedi Cattibrie Jierdan'a, Entreri veSydney gittiğinde. "Bunu biliyorsun."

"Kes sesini," diye hırladı Jierdan. "Senin o aşağılıksözlerini yeterince dinledim!" Tehditkar bir şekilde kıza doğruyaklaştı, yumruklarını sıkıyordu.

"Vur bana öyleyse," diye meydan okudu Cattibrie. Adambunu yapsa bile, bir asker olarak sahip olduğu düsturları,savunmasız bir rakibe karşı böyle bir saldırıyı devamettirmesine izin vermezdi. "Yine de bu lanet yolculukta senintek dostun benim!"

Jierdan yaklaşmayı kesti. "Dost mu?" diyerek şaşırdı.

"Burada bulabileceğinin en yakını," diye yanıtladıCattibrie. "Sen de benim gibi bir tutsaksın burada." Sydney veEntreri'nin hizmetkarlığına kadar düşürülen gururlu adamınzayıf noktasını anlamıştı ve sertçe yarasına basıyordu. "Seniöldürmeye niyetli, bunu şimdi biliyorsun ve onun kılıcındankaçsan bile gidecek hiçbir yerin yok. Luskan'daki dostlarınıterk ettin ve eğer oraya geri dönecek olursan kuledekibüyücüler senin sonunu epey fena hazırlayacaktır zaten!"

Jierdan hüsran dolu bir hiddetle gerginleşti, ama saldırmadı.

"Dostlarım yakınlarda," diye devam etti Cattibrie, adamdangelen uyarı işaretlerine rağmen. "Hala yaşıyorlar, bunubiliyorum. Ve eninde sonunda onlarla karşılaşacağız. İşte obizim zamanımız olacak asker, yaşamak ya da ölmek için.

Page 304: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ben kendi adıma bir şans görebiliyorum. Ya benim dostlarımkazanır ya da pazarlıkla teslim edilirim, hayatım banakalacak. Ama senin için, yol gerçekten de pek karanlıkgörünüyor! Eğer benim dostlarım kazanırsa seni kesipbiçeceklerdir, eğer senin yoldaşların kazanırsa ..." Jierdan'ıniyice düşünüp tartması için tatsız ihtimalleri bir anlığınahavada asılı bıraktı.

"Aradıklarını bulduklarında, sana ihtiyaçları kalamayacak,"dedi sertçe. Adamın titrediğini fark etti. Korkudan değil,hiddetten titriyordu. Ve Cattibrie, askeri kontrol sınırınınötesine itti. "Senin yaşamana izin verebilirler," dedi iğneleyicibir şekilde. "Belki bir uşağa ihtiyaç duyarlar!"

İşte o zaman adam kıza saldırdı, sadece bir kez vurdu vegeri çekildi.

Cattibrie bu darbeyi hiç şikayet etmeden kabul etti, hattaacısına rağmen gülümsedi. Fakat memnuniyetini gizlemeyedikkat etti. Jierdan'ın kendini dizginlemedeki başarısızlığı onakanıtlamıştı ki, Sydney'in ve özellikle Entreri'nin devamlıolarak ona saygısızlık etmesi, askerin içindeki hoşnutsuzlukalevlerini körükleyip patlama raddesine getirmişti.

Ayrıca, Entreri geri dönüp de Jierdan'ın onda bıraktığımorluğu görünce, bu ateşlerin daha canlı bir şekildeyanacağını biliyordu.

Sydney ve Entreri, açık bir şekilde duyulan kargaşaseslerini takip ederek Gümüşay sokakları boyuncakoşturdular. Surlara vardıklarında, Buk'u parıldayan yeşilışıklardan oluşan bir küreyle sarmalanmış bir şekilde buldular.

Page 305: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bir düzine yaralı askerin iniltileri arasında binicisi olmayanatlar etrafta dolanıyordu. Adamın biri, yani büyücü, ışıkküresinin önünde durmuş sakalım kaşıyor ve yakalanmışgolemi inceliyordu. Hatırı sayılır bir rütbedeki bir GümüşŞövalyesi, onun yanında sabırsızca duruyor, huzursuzcakıpırdanıyor ve kabzasındaki kılıcının sapım sıkı sıkıyatutuyordu.

Şövalyenin büyücüye, "Şu şeyi yok et de işimize bakalım,"dediğini duydu Sydney.

"Yo hayır!" diye haykırdı büyücü. "Bu muhteşem bir şeyyahu!"

"Onu sonsuza dek burada tutmaya mı niyetlisin yani?" diyeyapıştırdı cevabı şövalye. "Etrafına bir baksana—"

"Afedersiniz, iyi yürekli beyler," diye araya girdi Sydney."Ben Sydney, Luskan Büyünün Sahipkulesi'nden. Belki sizeyardımcı olabilirim."

"Hoş bulduk," dedi büyücü. "Ben İkinci İrfan Okulu'ndanMizzen. Bu olağanüstü yaratığın sahibi siz misiniz acaba?""Bük benimdir," diye kabullendi.

Şövalye, kadına bakakaldı. Bir kadının, hatta herhangibirinin, en iyi savaşçılarını alaşağı etmiş ve şehir surunun birbölümünü yıkmış olan bu canavarı kontrol edebilmesidüşüncesiyle şaşkına dönmüştü. "Bedeli yüksek olacak,Luskanlı Sydney," diye hırladı.

Page 306: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Sahipkulesi hasarı karşılayacak," diye kabul etti. "Şimdigolemi benim himayeme bırakır mısınız?" diye sordubüyücüye. "Bük bana itaat edecektir."

"Hayır!" diye çıkıştı şövalye. "O şeyin tekrar serbestbırakılmasına izin vermeyeceğim."

"Sakin ol Gavin," dedi Mizzen. Sonra Sydney'e doğrudöndü. "Eğer mümkünse golemi biraz incelemek isterdim.Gerçekten de şimdiye kadar gördüğüm en iyi tasarı. Yaratıkitaplarının beklentilerinin ötesinde bir güce sahip."

"Üzgünüm," diye yanıtladı Sydney, "ama zamanım pekkısa. Daha gidilecek çok yolum var. Golem tarafından verilenhasarın bedelini söyleyin ve ben de onu efendime ileteyim,Sahipkulesi'nin bir üyesi olarak söz veririm."

"Şimdi ödeyeceksiniz," diye tartıştı muhafız.

Mizzen onu yine susturdu. "Gavin'in hiddetini bağışlayın,"dedi Sydney'e. Etrafa göz gezdirdi. "Belki de bir pazarlıkyapabiliriz. Görünüşe göre kimse ciddi bir yara almamış."

"Üç adam sedyeyle taşındı!" diye onun sözünü çürüttüGavin. "Ayrıca, en az bir at sakatlandı ve öldürülmesigerekecek!"

Mizzen bu iddiaları küçümser gibi elini salladı."İyileşeceklerdir," dedi. "İyileşeceklerdir. Ve surun da zatenonarıma ihtiyacı vardı." Sydney'e baktı ve yine sakalınıkaşıdı. "İşte önerim şu, ve bulup bulabileceğiniz kadar da adil

Page 307: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bir öneri! Bana golemi bir, sadece bir geceliğine verin ve bende onun verdiği hasarları onarayım. Sadece bir gece."

"Fakat Buk'u parçalara ayırmayacaksın," diye şart koştuSydney.

"Kafasını bile mi?" diye yalvardı Mizzen.

"Kafasını bile," diye ısrar etti Sydney. "Ve ben de şafağınilk ışıklarında golemi almak için geleceğim."

Mizzen yine sakalını kaşıdı. "Muhteşem bir yapıt," diyemırıldandı, büyülü hapsin içine bakarak. "Anlaştık!"

"Eğer o canavar—" diye başladı Gavin hiddetle.

"Ah, senin maceracı ruhun nerede Gavin?" diye kızdıMizzen, şövalye daha uyarısını bitiremeden. "Kasabamızıntemel prensiplerini hatırlasana be adam. Burada öğrenmekiçin varız. Keşke böyle bir yapıtın potansiyelinianlayabilseydin!"

Sydney'den uzaklaşmaya başladılar, artık onunla hiçilgilenmiyorlardı. Büyücü hala Gavin'in kulağının dibindeabuk sabuk konuşuyordu. Entreri, yakınlardaki bir binanıngölgelerinin arasından çıkıp Sydney'in yanına geldi.

"Bu şey neden geldi ki?" diye sordu kadına.

Kadın kafasını salladı. "Tek bir cevabı olabilir."

"Drow?"

Page 308: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Evet," dedi. "Bük onları şehrin içine kadar takip etmiş ol

"Pek olası değil," diye mantık yürüttü Entreri, "fakat golemonları görmüş olabilir. Eğer Bük, drow ile onun yiğitdostlarının ardından etrafı dağıtarak içeri gelmiş olsaydı,onlar burada durmuş, o şeyden kurtulmak için savaşıyorolurdu.

"Öyleyse hala dışarıda bir yerlerde olabilirler."

"Ya da belki de Bük onları gördüğünde şehri terkediyorlardı," dedi Entreri. "Cümle kapısındaki muhafızlarınağzını yoklarım. Korkma, avımız çok yakınlarda!"

Odaya iki saat sonra geri döndüler. Kapıdaki muhafızlardandrowun grubunun geri çevrildiğini öğrenmişlerdi ve şimdiBuk'u geri alıp da yola çıkmak için sabırsızlanıyorlardı.Sydney, sabah vakti yola çıkışları hakkında Jierdan'a bir dizitalimatlar vermeye başladı, ama Entreri'nin ilgisini çabucakçeken şey Cattibrie'ın morarmış gözüydü. Kızın bağlarınıkontrol etmek için ilerledi ve hiç bozulamamış olduklarındanemin olduğunda, hançerini çekerek Jierdan'a döndü.

Durumu çabucak tahmin eden Sydney onu engelledi."Şimdi değil!" dedi. "Ödülümüz pek yakında. Bunukaldıramayız!" Entreri şeytanca kıkırdadı ve hançeri yok etti."Bunu yine tartışacağız," diye hırlayarak Jierdan'a söz verdi."Kıza bir daha elini sürme."

Mükemmel, diye düşündü Cattibrie. Jierdan'ın açısındanbakıldığında, kiralık katil açık açık onu öldürmeye niyetli

Page 309: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

olduğunu söylemiş sayılırdı. Alevleri daha fazla körüklüyordubu.

Ertesi sabah golemi Mizzen'den geri aldığında, Buk'undrow ile gurubunu görmüş olduğu konusunda Sydney'inşüpheleri doğrulanmıştı. Derhal Gümüşay'dan çıktılar. Bükbaşı çekiyor, onlara Bruenor ve dostlarının evvelki sabahgitmiş oldukları rotada kılavuzluk ediyordu.

Tıpkı bir önceki grup gibi, onlar da izleniyordu.

Alustriel aydınlık yüzüne düşen saçlarını geriye attı,aşağıdaki gruba git gide artan bir ilgiyle bakarken, yeşilgözleri sabah güneşinin ışığıyla parıldıyordu. Hanım, birininkara elf hakkında sorular sorduğunu kapı muhafızlarındanöğrenmişti.

Gümüşay'dan ayrılan bu grubun macerada ne gibi bir roloynadığını henüz çıkaramıyordu, fakat niyetlerinin hiç de iyiolmadığından şüpheleniyordu. Alustriel maceraya karşı olanarzusunu birçok yıl evvel tatmin etmişti. Ama şimdi, soylugörevlerinde drowa ve dostlarına herhangi bir şekilde yardımedebilmeyi diliyordu. Fakat devlet meseleleri bastırıpduruyordu ve böyle şeylerle oyalanacak vakti yoktu. Biranlığına, bu ikinci grubu yakalamaları için bir devriye birliğiyollamayı düşündü, böylece maksatlarını öğrenebilecekti.

Sonra, Mithril Salonu arayışında sadece yardımcı roloynadığını kendisine hatırlatarak şehrine geri döndü.Yapabileceği tek şey, Drizzt Do'Urden ve dostlarınınyeteneklerine güvenmekti.

Page 310: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

KITAP 3

YENI YOLLAR

16. ESKI GÜNLER

Küçük bir vadideki sarp bir tepenin dış cephesinde bodurbir taş kule duruyordu. Sarmaşıklarla ve yabanıl bitkilerlekaplı olduğu için, buradan öylesine gelip geçen biri bu binayıfark edemezdi bile.

Fakat Salon'un Yol Arkadaşları, arayışlarında 'öylesinegelip geçen' bir tavır içinde değillerdi. Burası MüjdecininMüzesi, yani muhtemelen bütün arayışlarının çözümü idi.

"Mekanın burası olduğundan emin misin?" diye sorduRegis Drizzt'e, küçük bir uçurumun üzerinden bakarlarken.Kadim kule, gerçekten de bir harabeye daha çok benziyordu.Etrafta hiçbir hareket yoktu. Hatta hayvanlar bilekıpırdamıyordu. Sanki mekanı ürkünç ve saygılı bir sessizliksarmalamış gibiydi.

"Eminim," diye yanıtladı Drizzt. "Kulenin yaşlılığınıhissediyorum. Birçok asır boyunca ayakta kalmış. Birçokasır."

Page 311: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Peki ne kadar süredir boş?" diye sordu Bruenor, amacı içinen parlak umut vaat eden yer olarak kendisine anlatılan bumekanın hali karşısında hayal kırıklığına uğrayarak.

"Boş değil," diye yanıtladı Drizzt. "Tabii edindiğim bilgihatalı değilse."

Bruenor sıçrayarak ayağa kalktı ve uçurumun tepesindenpaldır küldür yürüdü. "Belki de haklısındır," diyehomurdandı. "Bahse varım ki şu anda troller ya da kabukluyetiler kapının içinde durmuş bizi izliyor ve içeri girmemiziçin ağızlarından salyalar akıtıyordur! Öyleyse halledelim şuişi! Sundabar, buradan ayrıldığımız zaman bir gün mesafeuzakta olacak!"

Cücenin üç arkadaşı, bir zamanlar kulenin kapısına gidenyol olan, yabanıl bitkilerle kaplı patika kalıntıları arasında onakatıldılar. Kadim taş kapıya ihtiyatla, silahlarını çekerekyaklaştılar. , Yosunla kaplanmış ve zamanın etkisiyle hafif birsona doğru yıpranmış olan kapı, görünüşe bakılırsa çok uzunyıllardır açılmamıştı.

"Kollarını kullan evlat," dedi Bruenor Wulfgar'a. "Eğer buşeyi açabilecek bir kişi varsa o da sensin!"

Wulfgar, Aegisfang'i duvara yasladı ve geniş kapının önünedoğru ilerledi. Ayağını elinden geldiğince sıkı bir şekildeyerleştirdi ve ittirebileceği kadar iyi bir tutma yeri arayarakelini kapının üstünde gezdirdi.

Fakat en ufak bir baskı uygular uygulamaz, kapı sessizce vehiç güç sarf etmeden içeri doğru açıldı.

Page 312: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

İçerdeki durgun karanlığın arasından dışarı serin bir yelsızdı, beraberinde tanımadık kokularla dolu bir esans vebüyük bir yaşlılık havası taşıdı. Dostlar mekanın bu dünyayaait olmadığım hissettiler. Belki de başka bir zamana aitti vebu biraz endişe uyandırıyordu. Drizzt başı çekti.

Sessizce yürüyorlardı. Fakat ayak sesleri durgun karanlığıniçinde yankılanıyordu. Kapının gerisindeki gün ışığı pek azrahatlık veriyordu, sanki kulenin içiyle ötesindeki dünyaarasında bir engel varmış gibiydi.

"Bir meşale yakmalı—" diye başladı Regis, ama fısıltısınınkasıtsız bir şekilde yüksek sesle çıkışıyla sözünü kısa kesti.

"Kapı!" diye haykırdı Wulfgar aniden, sessiz kapınınarkalarından kapanmaya başladığını fark ederek. Tamamenkapanıp onları mutlak bir karanlığa boğmadan önce onuyakalayabilmek için atıldı. Fakat adamın büyük gücü bilekapıyı hareket ettiren büyülü kuvveti yenemezdi. Kapı sesçıkartmadan, bir devin iç çekişi gibi duyulan sessiz bir havaakımı oluşturarak kapanıverdi.

Geniş kapı son güneş ışığı sızıntısını da kestiğinde, hepsibirden ışıksız türbeyi gördüler. Çünkü kapı kapanır kapanmazodayı, yani Müjdecinin Müzesi'nin giriş salonunu mavi birparıltı aydınlattı.

Onları sarmalayan korkuyla karışık derin saygı sebebiylehiçbir söz söyleyemediler. Çağ ve aitlik konusundaki bakışaçılarını reddeden bir zamansızlık baloncuğunun içinde, İnsanIrkı tarihinin karşısında duruyorlardı. Göz açıp kapayıncayakadar geçen bir sürede, dalıp gitmiş gözlemciler olup

Page 313: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

çıkmışlardı. Kendi varoluşları başka bir zaman ve mekandaaskıya alınmıştı. İnsan ırkının gelip geçişine, tıpkı bir tanrınınbakacağı gibi bakmaktaydılar. Bir zamanlar parlak olanrenkleri solmuş ve belirgin hatları şimdi bulamklaşmışkarmaşık duvar halıları, ırkın hikayelerini açığa vurangörüntülerden oluşmuş fantastik bir kolajın içine taşımıştıonları. Her biri başka bir hikayeyi yemden ve yenidenanlatıyordu; hepsi aynı hikaye gibi görünüyordu, ama herseferinde ince değişimler geçiriyor, değişik kökenler ve farklısonuçlar gösteriyordu.

Her çağa ait silahlar ve zırhlar duvarlarda sıralanmıştı.Hemen üstlerinde uzun yıllar önce unutulmuş binlercekrallığın sancakları ve taçlan duruyordu. Kahramanların veariflerin rölyef figürleri çatı kirişlerinden aşağı onlarabakıyordu. Bazıları tanıdıktı ama çoğu en tahsilli bilgelerdışındakiler için meçhuldü. Çizilmiş çehreleri o kadarkusursuzdu ki betimledikleri kimselerin kişiliklerinicanlandırıyorlardı.

Silindirik dairenin ilk kapısının tam karşısında, bu seferahşap olan ikinci bir kapı vardı ve görünüşe göre kuleninardındaki tepeciğe açılıyordu. Yol arkadaşları, mekanıntılsımından ancak o kapı usulca açılmaya başladığı zamankurtulmayı başarabildüer.

Fakat bu kulede her kim ya da her ne yaşıyorsa, dünyevigücün ötesinde biri olacağını anladıkları için hiçbirisilahlarına davranmadı.

Yaşlı bir adam odaya girdi, şimdiye kadar gördükleriherkesten yaşlıydı. Yüzü dolgunluğuna ulaşmış, yaşıyla

Page 314: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

oyuklaşmamıştı. Ama derisi doku itibariyle neredeyse ahşapgibi görünüyordu. Çatlaklara benzeyen çizgilere ve yaşlı birağaç gibi zamana meydan okuyan sert bir yüzeye sahipti.Yürüyüşü daha çok sessiz bir hareket akışı, adım kelimesininmanasım aşan bir havada süzülme eylemi gibiydi. Dostlarayaklaştı ve bekledi, uzun saten cüppesinin katmanlarıaltındayken bile bariz bir şekilde ince olan kollarını sakin birşekilde iki yanına sarkıtmıştı.

"Siz kulenin müjdecisi misiniz?" diye sordu Drizzt.

"Ben Yaşlı Gece'yim," diye yanıtladı adam, huzur dolu birşarkı gibi çınlayan sesiyle. "Hoş geldiniz, Salon'un YolArkadaşları. Alustriel Hanım sizin buraya geleceğinizden vearayışınızdan haberdar etti beni."

Wulfgar, etrafındaki şeylere karşı ağırbaşlı bir saygıyaboğulmuş olsa bile, Alustriel'in isminin anılmasını dikkattenkacırmamıştı. Drizzt'e şöyle bir bakış attı ve drow ile gözgöze geldiğinde bilmiş bilmiş gülümsedi.

Drizzt de kafasını çevirdi ve gülümsedi.

"Burası İnsanoğlu Dairesi," diye beyan etti Yaşlı Gece."Müze'deki en geniş daire, tabii kütüphanenin haricinde."

Bruenor'un huzursuz homurtusunu duydu. "Senin ırkınıngelenekleri de oldukça ehemmiyetlidir, iyi cüce. Ve tabiielflerinki de öyle," diye açıkladı. "Fakat tarihi evreleryüzyıllardan çok nesillerle ölçülür. Kısa ömürlü insanlar, tekbir cüce kralın halkını barış içinde yöneteceği birkaç asırda,binlerce krallık yıkabilir ve binlercesini daha kurabilir."

Page 315: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Hiç sabırları yok!" diye pufladı Bruenor, görünüşe göreyatışmış bir halde.

"Katılıyorum," diye güldü Yaşlı Gece. "Fakat gelin şimdi,akşam yemeği yiyelim. Bu gece yapılacak çok işimiz var."

Onları kapı eşiğinden geçirdi ve aynı şekildeaydınlandırılmış başka bir koridora götürdü. Onlar geçerken,her iki tarafta uzanan kapılar türlü türlü daire isimleriyleadlandırılmıştı her bir iyi ırk için bir tane bulunuyordu, hattaorklar, goblinler ve dev soyu tarihi için de birkaç tane vardı.

Dostlar ve Yaşlı Gece, kadim ahşabı dağ kayaları kadar sertolan kocaman, yuvarlak bir masada akşam yemeği yediler.Masanın kenarlarında rünler kazılıydı. Birçoğu Yaşlı Gece'ninbile hatırlayamadığı, dünyadan uzun süre önce göçüp gitmişlisanlardaydı. Her şey gibi yemekler de, uzak geçmişe aitmişizlenimi veriyordu. Fakat hiç bayat değil, lezizlerdi. Dostlarınşimdiye kadar tattıklarından oldukça farklı bir lezzetesahiplerdi. İçecek ise, elflerin efsanevi iksirlerine bile baskınçıkan, zengin bir kokuya sahip billur bir şaraptı.

Onlar yemek yerlerken, Yaşlı Gece hoşça vakitgeçirmelerini sağladı. Kadim kahramanların büyükhikayelerini ve Alemleri şimdiki durumlarına doğruşekillendiren hadiseleri anlattı. Yol arkadaşları pek kibardinleyicilerdi. Mithril Salonu hakkındaki önemli ipuçlarınınbir veya iki kapı ötede bekliyor olma ihtimaline rağmen hemde.

Yemek bittiğinde, Yaşlı Gece sandalyesinden kalktı veonlara garip, merak uyandırıcı bir yoğunlukla baktı. "Gün

Page 316: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

gelecek, belki de bundan bin yıl sonra, yine konuklarağırlayacağım. Eminim ki, o gün anlattığım hikayelerdenbirisi Salon'un Yol Arkadaşları ve onların şanlıyolculuklarıyla ilgili olacak."

Dostlar, yaşlı adamın onlara ithaf ettiği bu şerefe verecekbir karşılık bulamadılar. Hatta her zaman dengesini koruyan,sarsılmaz Drizzt bile çok uzun bir süre gözlerini kırpmadandonakaldı.

"Gelin," diye talimat verdi Yaşlı Gece, "yolunuz yeni birbaşlangıç yapsın." Onları başka bir kapıdan, kuzeydiyarındaki en büyük kütüphaneye giden kapıdan geçirdi.

Kalın ve ince ciltler duvarları kaplamıştı ve geniş odaboyunca yerleştirilmiş bir sürü masanın üzerinde yüksekyığınlar halinde dizilmiş duruyorlardı. Yaşlı Gece belirli birmasayı işaret etti, kenarda duran daha küçük bir masaydı buve üzerinde açık bir halde tek bir kitap vardı.

"Araştırmanızın büyük bir bölümünü sizin için benyaptım," diye açıkladı Yaşlı Gece. "Ve cücelerle ilgili bütünciltler arasında, Mithril Salonu'ndan bahseden tekbulabildiğim cilt buydu."

Bruenor kitaba doğru ilerledi ve cildini titreyen ellerlekavradı. Ulu Cüce Dili'nde yazılmıştı, Dağ Altındaki SırlarınBekçisi Dumathoin'in lisanıydı bu. Alemler'de neredeysekaybolmuş bir alfabeydi. Fakat Bruenor okuyabiliyordu.Sayfayı çabucak inceledi, sonra ilgili paragrafları yükseksesle okudu.

Page 317: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

" 'Kral Elmor ile halkı, Garumn ve Battlehammer klanıhısımlarının emeklerinden çok büyük kar etmiştir. Fakat gizlimadenlerin cüceleri Elmor'un kazancını yalanlamamıştır.Konaktaşı, Garumn'un ınithril eserleri pazara sürmek içinkullandığı gizli yolunun başlangıcı olarak değerli ve güvenilirbir ortak olmuştur.' ' Bruenor kafasını kaldırıp dostlarınabaktı, gözlerinde keşfediş parıltıları vardı.

"Konaktaşı," diye fısıldadı. "Bu ismi biliyorum." Tekrarkitabın içine gömüldü.

"Bundan fazla pek az şey bulabilirsin," dedi Yaşlı Gece."Zira Mithril Salonu hakkındaki bilgiler asırlar içindekayboldu. Kitap sadece mithril akışının kısa süre sonrakesildiğini ve Konaktaşı'nm nihai çöküşünü sağladığınıbelirtiyor."

Bruenor onu dinlemiyordu. Kendisi okumalıydı, kayıpmirası hakkında kaleme alınmış her sözü silip süpürmesigerekliydi, değerleri ne olursa olsun.

"Peki ya Konaktaşı'na ne demeli?" diye sordu WulfgarYaşlı Gece'ye. "Bir ipucu mu?"

"Belki de," diye yanıtladı yaşlı müjdeci. "Şimdiye kadar, bukitap haricinde o yerden söz eden başka bir kaynağarastlayamadım. Fakat işçiliğinden dolayı, Konaktaşı'nm bircüce yerleşimine göre epey alışılmadık olduğuna inanmayameyillim."

"Yerin üstünde!" diye aniden söze daldı Bruenor.

Page 318: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Evet," diye hemfikir oldu Yaşlı Gece. "Yerin üstündekiyapılarla kurulmuş bir cüce yerleşimi. Bu günlerde pek nadirrastlanır ve Mithril Salonu zamanında ise böyle bir şey hiçduyulmamıştır. Bilgilerime göre sadece iki olasılık var."

Regis bir zafer çığlığı koy verdi.

"Heyecanınız biraz erken olabilir," diye belirtti Yaşlı Gece."Konaktaşı'nm bir zamanlar bulunduğu yeri saptasak bile,orası sadece Mithril Salonu'na giden yolun başlangıcı."

Bruenor, kitabın birkaç sayfasına göz gezdirdikten sonraonu masanın üzerine geri koydu. "Bu kadar yaklaştık!" diyehırıldadı, yumruğunu kaya gibi sert ahşaptan masayaindirerek. "Ve bilmem gerek!"

Drizzt ona doğru ilerledi ve pelerinin altından küçük birşişecik çıkarttı. "Bir iksir," diye açıkladı Bruenor'un şaşkınbakışlarına cevaben, "senin yeniden Mithril Salonugünlerinde yürümeni sağlayacak."

"Çok kudretli bir büyü," diye uyardı Yaşlı gece. "Ve kontroledilemez nitelikte. Bunu dikkatle düşün, iyi cüce."

Bruenor çoktan harekete geçmişti, yapması gereken birkeşfin eşiğinde etekleri zil çalıyordu. Sıvıyı bir yudumda içti.Sonra, kuvvetli bir şekilde vuracağı için masanın kenarındakendisini sabitleyip durdu. Kırışık alnında boncuk boncukterler vardı ve iksir aklını yüzyıllar öncesine götürürken istemdışı olarak titriyordu.

Page 319: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Regis ve Wulfgar ona doğru ilerledi, koca adam onuomuzlarından tuttu ve bir sandalyeye usulca oturttu.

Bruenor'un gözleri fal taşı gibi açıktı, fakat odada olanhiçbir şeyi görmüyordu. Şimdi terden sırılsıklam olmuştu vetitreyişi sarsıntıya dönüşmüştü.

"Bruenor," diye yavaşça seslendi Drizzt, cüceye bu kadarayartıcı bir fırsat sunmakla doğru bir iş yapıp yapmadığınımerak ederek.

"Hayır babacığım!" diye haykırdı Bruenor. "Buradakaranlıktayken olmaz! Öyleyse benimle gel. Sensiz ben neyaparım?"

"Bruenor," diye seslendi Drizzt daha vurgulu bir şekilde.

"O burada değil," diye açıkladı Yaşlı Gece. Bu iksire aşinaidi, zira uzak geçmişlerini arayan uzun ömürlü ırklar,özellikle de elfler, tarafından sık sık kullanılırdı. Fakatgenelde iksiri içenler daha hoş bir zamana dönerlerdi. YaşlıGece ciddi bir endişeyle izliyordu, çünkü iksir Bruenor'ugeçmişindeki kötü bir güne, güçlü duygulara karşı kendisinikorumak için bastırdığı ya da en azından geriye ittiği biranısına döndürmüştü. O duygular şimdi apaçık ortadaduracak, bütün şiddetleriyle cücenin bilinçli zihnine aşikarolacaktı.

"Onu Cüceler Dairesi'ne getirin," diye talimat verdi YaşlıGece. "Kahramanlarının suretleri arasında olmanın tadınıçıkartsın. Hatırlamasına yardımcı olacak ve çetin sınavıaşmasında ona güç vereceklerdir."

Page 320: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor, şimdi etrafındaki imgeleri sadece hayal meyalgörebiliyordu, geçmişteki ve bugünkü dünya arasındasıkışmış kalmıştı. Moradin'in, Dumathoin'in ve bütün tanrılarıile kahramanlarının suretleri, çatı kirişlerindeki yerlerindenona bakıyor, üzerine kapanan facia dalgalarına karşı ona birnebze olsun ferahlık veriyordu. Cüce ebatlarmdaki zırhtakımları, kurnazca işlenmiş baltalar ve savaş çekiçlerietrafını çevrelemişti. Ve gururlu ırkının en görkemli varlıklarıiçinde yüzüyordu adeta.

Fakat bu imgeler, şimdi yeniden yüzleştiği dehşeti;klanının, Mithril Salonu'nun ve babasının düşüşünündehşetini yok edemiyordu.

"Gün ışığı!" diye haykırdı, rahatlama ve keder arasındaikiye bölünmüş bir halde. "Vah yazık babama ve babamınbabasına! Ama evet, kaçışımız yaklaştı! Konaktaşı..." biranlığına bilincini yitirdikten sonra kendine geldi,"... bizi koru.Ne büyük kayıp, ne büyük kayıp! Bizi koru!"

"Bedeli yüksek oldu," dedi Wulfgar, cücenin çektiği eziyetkarşısında acı duyarak.

"Ödemeye gönüllüydü," diye yanıtladı Drizzt.

"Eğer hiçbir şey öğrenemezsek üzüntü verici bir bedelolacak," dedi Regis. "Abuk sabuk konuştuğu şeylerden hiçbirşey anlaşılmıyor. Burada öylece oturup ümidi hiç kesmedenbeklememiz mi gerekiyor?"

"Anıları onu daha şimdiden Konaktaşı'na getirdi, ayrıcaardındaki yoldan hiç bahsetmedi," diye gözlemledi Wulfgar.

Page 321: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Drizzt palalarından birini çekti ve pelerinin kapüşonuylayüzünü iyice örttü.

"Ne?" diye sormaya başladı Regis, ama drow çoktanharekete geçmişti bile. Bruenor'un yanına koşturdu ve yüzünücücenin terle kaplı yanağına doğru yaklaştırdı.

"Ben bir dostum," diye fısıldadı Bruenor'a. "Salonundüşüşü haberini alınca geldim! Müttefiklerim bekliyor!İntikam bizim olacak, Battlehammer Klam'nın güçlü cücesi!Bize yolu göster ki salorumun şanını geri kazanalım!""

"Bu sır," diyen Bruenor'un nefesi kesildi. Bilincim yitirmeküzereydi.

Drizzt üsteledi. "Zaman çok az! Karanlık çöküyor!" diyehaykırdı. "Yolu söyle cüce, yolu bilmemiz gerek!"

Bruenor duyulamayan bazı sözler mırıldandı ve bütündostlar Bruenor'un salonu bulmasını engelleyen en sonzihinsel engeli de drowun aşmasının bilinci içinde nefeslerinituttular.

"Daha yüksek sesle!" diye ısrar etti Drizzt.

"Dördüncü Zirve!" diye haykırdı Bruenor. "Yüksek bayırıntepesinde ve Bekçinin Vadisi'nin içinde!"

Drizzt, hatırlayarak kafasını sallayan Yaşlı Gece'ye dönüpbaktı. Sonra Bruenor'a döndü. "Ferah ol, kudretli cüce," dedirahatlatıcı bir şekilde. "Klanının öcü alınacak!"

Page 322: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Kitabın Konaktaşı hakkında verdiği açıklamaya göre,Dördüncü Zirve sadece tek bir yer olabilir," diye açıkladıYaşlı Gece Drizzt ve Wulfgar'a, kütüphaneye geri döndüklerivakit. Regis, sıkıntılı uykusunda Bruenor'a göz kulak olmakiçin Cüceler Dairesi'nde kalmıştı.

Müjdeci, yüksek bir rafın üzerinden bir parşömen tüpüçıkarttı ve içindeki kadim parşömen tomarını açtı: merkezikuzey diyarının, yani Güınüşay ve Mirabar arasında kalantoprakların bir haritasıydı bu.

"Mithril Salonu zamanında yerin üstünde bulunan vesayıyla adlandırılmış bir zirveye işaret edebilecek kadar dağdizisine yakın olan tek cüce yerleşimi burada olmalı," dedi.Dünyanın Omurgası'mn en güney çıkıntısındaki en güneyzirveyi, Nesme ile Hepkırlar'ın hemen kuzeyinde kalan yeriişaret ediyordu. "Terk edilmiş taş şehir, şimdilerde kısaca'Harabeler' diye adlandırılıyor ve sakallı ırk orada yaşarkenekseriya Cücekasrı olarak bilinirdi. Lakin yol arkadaşınızınmırıltıları sayesinde, bunun gerçekten de kitabın söz ettiğiKonaktaşı olduğuna ikna oldum."

"Peki öyleyse neden kitap oradan Cücekasrı olarakbahsetmiyor?" diye sordu Wulfgar.

"Cüceler ketum bir ırktır," diye açıkladı Yaşlı Gece, bilgiçbilgiç kıkırdayarak. "Özellikle de işin içinde hazine olduğuzaman. Mithril Salonu Kralı Garumn, hazinesinin konumunudış dünyanın açgözlülüğünden saklamakta kararlıydı. Hiçşüphe yok ki, o ve Konaktaşlı Elmor, detaylı şartları olan veetraflarındaki yerlere takılacak uydurma isimler içeren birantlaşma yapmışlar. Davetsiz paralı askerleri yollarından

Page 323: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

döndürmek için ellerinden geleni artlarına koymamışlar.Şimdi, cüce tarihinin ciltli kitapları arasında bölük pörçükyerlerde görülen isimler bunlar. Muhtemelen bir sürü bilgin,Mithril Salonu hakkında bir şeyler okumuştur. Fakat başkaisimle anılması sebebiyle, dünya için kayıp olan bir sürükadim cüce yurdundan bir diğeri olduğunu zannetmiştir."

Müjdeci, vuku bulan hadiseleri hazmetmek için bir anlığınaduraksadı. "Derhal yola çıkmalısınız," diye tavsiye etti. "Eğergerekirse cüceyi sırtınızda taşıyın, fakat iksirin etkisi geçipgitmeden önce onu Konaktaşı'na yetiştirin. Anılarında dolaşanBruenor, iki yüz yıl öncesinin adımlarıyla yürüyerek, dağlarıntepesindeki Bekçinin Vadisi'ne ve Mithril Salonu'nunkapılarını bulabilir."

Drizzt, haritayı ve Yaşlı Gece'nin Konaktaşı'mn konumuolarak işaretlediği noktayı inceledi. "Geriye, batıya doğru,"diye mırıldandı, Alustriel'in kuşkularını tekrarlayarak."Buradan ancak iki günlük mesafe ötede."

Wulfgar parşömene bakmak için yaklaştı ve hembeklentiyle hem de biraz hüzünle ekledi, "Yolumuzun sonunayaklaşıyoruz.

17. SINAV

Yıldızların altında yola çıktılar ve yıldızlar bir kez dahagökyüzünü doldurana dek durmadılar. Bruenor'un hiçbirdesteğe ihtiyacı yoktu. Tam tersine, onları mahmuzlayan,Buzyeli Vadisi'nden çıkalı beri en sıkı yürüyüş temposunda

Page 324: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

götüren kimse oydu. Çılgınlığından kurtulmuş ve en sonunda,uzun süredir aradığı hedefe giden elle tutulur bir yolagözlerini odaklamıştı. Donuk gözlerle bakan ve hem geçmiştehem de bugünde yürüyen Bruenor'un saplantısı onu yiyipbitiriyordu. Yaklaşık iki yüz yıldır geri dönüşünün hayalinikurmaktaydı ve yolda geçen şu son birkaç gün, akıp gidenasırlardan daha uzun gibi gelmişti ona.

Yol arkadaşları görünüşe göre en kötü düşmanlarını altetmişlerdi: zamanı. Eğer Müze'de yaptıkları hesaplamalardoğruyduysa, Mithril Salonu sadece birkaç gün ötedebeklemekteydi, ayrıca kısa yaz döneminin ortaları da ancakgeçmişti. Artık zaman konusu acil bir mesele olmadığındandolayı Drizzt, Wulfgar ve Regis, Müze'den ayrılmayahazırlanırken hafif bir yürüyüş temposu tutturmayıbekliyorlardı. Ama Bruenor, uyandıktan ve yaptığı keşifleriöğrendikten sonra, acelesi hakkında hiçbir tartışma kabuletmedi. Zaten hiçbir tartışma da ortaya koyulmadı. FakatBruenor'un zaten huysuz olan mizacı, heyecanıyla birliktedaha da kötüleşmişti.

"Ayaklarını hareket ettirmeye devam et!" diye çıkışıpduruyordu, minik bacaklarıyla cücenin çılgın temposunayetişemeyen Regis'e. "On-Kasaba'da kalıp göbeğinikemerinin üstünden sarkıtıyor olman gerekirdi!" Cüce sonrasessiz sessiz söylenmeye koyuluyor, piston gibi çalışanbacaklarının üstüne daha da fazla eğiliyor, Regis'in vereceğiherhangi bir cevaba, ya da Wulfgar veya Drizzt'inonun.davranışları hakkında yapacağı bir yoruma karşıkulakları sağır kesiliyordu.

Page 325: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Suyu kılavuz olarak kullanmak için yollarını Rauvin'edoğru geri çevirdiler. Drizzt, dağ dizisi görünür olur olmaz,cüceyi kuzeybatıya doğru yön değiştirmeye ikna etmeyibaşarabildi. Drowun bir başka Nesmeli devriye birliğiylekarşılaşmaya hiç isteği yoktu. Kendisini Gümüşay'm dışındatutmaya Alustriel'i zorlayan şeyin, o şehirden yükselen uyarıferyatları olduğundan emindi.

Konaktaşı'mn harabelerine olan mesafenin yarısındanfazlasını kat ettikleri bariz olduğu halde, Bruenor o gecekikampta biraz olsun gevşeyip dinlenemedi. Kamp yerindekapana kısmış bir hayvan gibi dönenip duruyor, boğumluyumruklarını sıkıca kavrayıp kavrayıp bırakıyor ve halkınınMithril Salonu'ndan dışarı sürüldüğü o kader günü hakkındakendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Ve tabii, en sonundageri döndüğünde alacağı intikam hakkında.

"İksir yüzünden mi?" diye sordu Wulfgar Drizzt'e, oakşamın ilerleyen saatlerinde, kamp yerinin kenarındaoturmuş cüceyi izlerlerken.

"Bir kısmı belki," diye yanıtladı Drizzt, dostu için aynıderecede endişeleniyordu. "İksir, Bruenor'u uzun hayatının enacı verici deneyimini yeniden yaşamaya zorladı. Ve şimdi,geçmişin anıları hislerine sızmanın bir yolunu bulurken, bütünbu yıllar boyunca içinde birikip duran intikam hissi dekeskinleşti."

"Korkuyor," diye gözlemledi Wulfgar.

Drizzt başıyla onayladı. "Bu onun hayatının sınavı. MithrilSalonu'na geri dönmeye ettiği yemin, kendi 'var oluşuna

Page 326: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

verdiği bütün değeri taşıyor."

"Çok zorluyor," diye belirtti Wulfgar, yemek yediktenhemen sonra bitkinlikten yığılıp kalmış olan Regis'e bakarak."Buçukluk ayak uyduraıruyor."

"Önümüzde bir günden az mesafe var," diye yanıtladıDrizzt. "Regis yolu sağ salim atlatacaktır, hepimizin yapacağıgibi." Barbarın omzuna hafifçe vurdu. Wulfgar, tam anlamıylatatmin olmasa bile, cüceyi etkileyemeyeceği gerçeğine boyuneğerek, biraz dinlenmek için uzaklaştı. Drizzt volta atancüceye dönüp baktı. Esmer yüzünde, genç barbara açıkettiğinden çok daha derin bir endişe vardı.

Aslında Drizzt Regis için endişelenmiyordu. Buçukluk herzaman, olması gerektiğinden daha iyi bir şekilde zorluklarınüstesinden gelmenin bir yolunu buluyordu. Fakat Bruenor'undurumu drowu telaşlandırıyordu. Cücenin Aegisfang'i,kudretli savaş çekicini yaptığı zamanı hatırladı. O silah,demirci olarak parlak bir kariyere sahip Bruenor'un enmükemmel yaratışıydı. Adına efsane düzülmeye değer birsilahtı. Bruenor bu başarısını aşmayı, hatta ona denk bir şeyyapmayı ümit edemezdi. Cüce o günden sonra bir dahaçekicini örse vurmamıştı.

Şimdi ise Mithril Salonu'na yolculuk vardı, Bruenor'unhayat boyu gayesi. Tıpkı Aegisfang'in Bruenor'un en iyi eseriolduğu gibi, bu yolculuk da onun çıkacağı en yüksek tepeolacaktı. Drizzt'irt endişeleri, arayışın başarısı ya dabaşarısızlığından daha zor fark edilir, ama daha tehlikeli birkonudaydı. Yolların tehlikeleri hepsini eşit derecedeetkilemişti ve yolculuğa çıkmadan önce hepsi de bunu

Page 327: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

gönüllü olarak kabul etmişti. Kadim salonlar geri alınsın yada alınmasın, Bruenor dağın zirvesine çıkmış olacaktı. Engörkemli anı geçip gidecekti.

"Sakinleş biraz, iyi kalpli dostum," dedi Drizzt, cüceninyanına giderek.

"Yurdum söz konusu, elf!" diye yapıştırdı cevabı Bruenor,ama birazcık kendini yatıştırmış gibi görünüyordu.

"Anlıyorum," diye önerdi Drizzt. "Görünüşe bakılırsa,gerçekten de Mithril Salonu'nu göreceğiz. Ve bu da, pekyakında cevaplamamız gereken bir soruyu gün ışığınaçıkarıyor."

Bruenor ona merakla baktı, fakat Drizzt'in konuyu nereyegetirdiğini gayet iyi biliyordu.

"Şimdiye kadar hep Mithril Salonu'nu bulmakla ilgilendikve mekana girdikten sonraki planlarımız hakkında pek az şeykonuşuldu."

"Bütün haklarıyla, ben Salon'un Kralı'yım," diye hırladıBruenor.

"Kabul," dedi drow, "peki ya hala orada olması muhtemelkaranlığa ne demeli? Bütün klanı madenlerden dışarı sürengüce? Biz dört kişiyken onu yenebilir miyiz?"

"Kendi işine dönmüştür, elf," diye yanıtladı Bruenorhuysuz bir tonla. Olasılıklarla yüzleşmek istemiyordu. "Bütünbildiklerimize rağmen, salonlar temiz olabilir."

Page 328: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Belki de. Ama eğer karanlık hala oradaysa ne gibiplanların var?"

Bruenor bir anlığına durup düşündü. "Buzyeli Vadisi'nehaber yollanacak," diye yanıtladı. "Halkım ilkbahara bizimyanımızda olur."

"Ancak yüz kişi kadar," diye hatırlattı Drizzt ona.

"Eğer daha fazlasına ihtiyaç olursa, o zaman ben deAdbar'a haber yollarım!" diye ters ters cevap verdi Bruenor."Kendisine hazine vaat edilirse, Harbromm yardım etmektenmemnuniyet duyacaktır."

Drizzt, Bruenor'un öyle bir vaatte bulunmak için o kadaracele etmeyeceğini biliyordu. Fakat cüceyi tuttuğu rahatsızedici ama önemli soru yağmurunu kesmeye karar verdi. "İyiuyu," dedi cüceye. "Gerektiği zaman cevaplarını bulacaksın."

Ertesi sabahki yürüyüş, telaş konusunda dünkünden aşağıkalmıyordu. Kısa süre sonra, onlar geçip giderken önlerindedağlar yükselmeye başladı ve cücenin üzerine başka birdeğişiklik daha çöktü. Aniden durdu. Başı dönüyor vedengesini sağlayabilmek için savaş veriyordu. Wulfgar veDrizzt hemen ardında bitiverip ona destek oldular.

"Ne oldu?" diye sordu Drizzt.

"Cücekasrı," diye yanıtladı Bruenor, dalıp gitmişten deötede bir sesle. En yakındaki dağın tabanından yeryüzüneçıkmış bir kaya katmanını işaret etti.

Page 329: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Mekanı biliyor musun?"

Bruenor cevap vermedi. Yeniden yürümeye başladı,tökezledi ama yardım tekliflerini reddetti. Dostları çaresizceomuz silkip onu takip ettiler.

Bir saat sonra yapılar görünür oldu. Sanki oyunkartlarından yapılma devasa evler gibi, koca koca taş dilimleribinalar oluşturmak üzere hünerli bir şekilde dizilmişti. Veyüzyıldan fazla bir süredir terk edilmiş olsalar bile, geçenmevsimler ve rüzgar onları alıp götürememişti. Bir tekcüceler kayalara böylesine bir güç aşılayabilirdi. Nesillerboyunca ve ozanların hikayelerinde, dağlar gibi sapasağlamayakta kalacak kadar mükemmel bir şekilde taşları yan yanabir tek cüceler dizebilirdi. Sonuçta gelecekteki bir ırk, onlarınyarattığı şeye saygı ve hayranlıkla bakar ve onu kiminyarattığı hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmazdı.

Bruenor hatırladı. On yıllar, önce yaptığı gibi köye doğruyürüdü, külrengi gözünde bir yaş beliriverdi ve klanınınüstüne kapanan karanlığın hatıralarıyla vücudu sarsıldı.

Dostları onu bir süreliğine kendi haline bıraktılar. Kalınpostunun arasından yolunu bulup yüzeye çıkan ciddi hislerirahatsız etmek istemiyorlardı. En sonunda, ikindi vaktigeldiğinde, Drizzt ona doğru yürüdü.

"Yolu biliyor musun?" diye sordu.

Bruenor, kafasını kaldırıp en yakındaki dağın yanındanyükselen geçide baktı. "Yarım gün," diye yanıtladı.

Page 330: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Burada kamp kuralım mı?" diye sordu Drizzt.

"Bana iyi gelir," dedi Bruenor. "Yeniden düşünecek çokşeyim var elf. Korkma yolu unutmam." Gözleri keskin birodaklanmayla kısıldı. Karanlığın gününde, üzerinden koşarakkaçtığı patikaya baktı ve fısıldadı, "yolu bir daha aslaunutmayacağım."

Bruenor'un zorlu temposu dostlar için hayırlı oldu. ZiraBük Gümüşay'ın dışında, drowun rotasında kolayca yolunadevam ediyor ve kendi grubunu da eşit aceleyle götürüyordu.Müzeye hiç uğramadan geçen zaten her halükarda, kuleninbüyülü koruma kalkanı onların yaklaşmasına izin vermezdi—golemin partisi, arayı hatırı sayılır derecede kapatmıştı.

Pek uzakta olmayan bir kamp yerinde Entreri, şeytanigülümsemesini takınmış, karanlık ufka ve kurbanı olduğunubildiği bir ışık zerreciğine gözlerini dikmiş duruyordu.

Cattibrie da onu görüyor ve yarının büyük sınav günüolacağını biliyordu. Hayatının büyük bir kısmını savaşdeneyimli cüceler arasında, bizzat Bruenor'un eğitimi altındageçirmişti. Cüce ona hem disiplinli olmayı hem de kendinegüvenmeyi öğretmişti. Derinlerdeki özgüvensizliğinisaklamak için takınacağı ukala bir tavır değil, gerçek bir özinanç ve neyi başarıp başaramayacağı konusunda yapacağıölçülü bir değerlendirme becerisi vermişti. O gece uyumaktazorluk çekmesinin sebebi, başarısızlıktan korkmasından çoksınavıyla yüzleşmeye olan hevesiydi.

Erken saatte kampı topladılar ve şafak vaktinden hemensonra harabelere vardılar. En az Bruenor'un grubu kadar

Page 331: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

heyecanlı oldukları halde, sadece yol arkadaşlarının kampyerinden geriye kalanları bulabildiler.

"Bir saat belki de iki," diye gözlemledi Entreri, közlerinısısını hissetmek için yere doğru eğilerek.

"Bük yeni izi şimdiden buldu bile," dedi Sydney, en yakındağın eteklerindeki tepelere doğru ilerlemekte olan golemiişaret ederek.

Takibin heyecanıyla dolup taşan Entreri'nin yüzünü birgülümseme kapladı. Fakat Cattibrie, kiralık katile pek azdikkat ediyor, daha çok Jierdan'ın yüzünde beliren ifadelerleilgileniyordu.

Asker kendinden emin değilmiş gibi görünüyordu. Entrerive Sydney Buk'un ardından ilerlemeye başlar başlamazonların peşinden yola çıktı. Ama adımlan isteksizdi. Bariz birşekilde görünüyordu ki, yaklaşmakta olan karşılaşma içinSydney ve Entreri kadar hevesli değildi.

Cattibrie bundan memnun oldu.

Keskin, dar koyaklar ve kayaların arasından sıyrılarak,yollarını dağların eteklerinden seçerek sabah boyuncailerlediler. Sonra, iki yıldan uzun bir süre önce arayışınabaşladığından beri, Entreri ilk defa avını gördü.

Kiralık katil, tam yığma taşlardan bir tepeciğin üstünegelmişti ve gür ağaçlardan oluşan küçük bir vadiye inmek içinadımlarını yavaşlatıyordu ki, Braenor ve dostları çalılıklarınarasından çıktılar ve çok uzaktaki sarp bir bayırın cephesine

Page 332: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

doğru ilerlemeye başladılar. Entreri yere sindi veardındakilere yavaşlamalarını işaret etti.

"Golemi durdur," diye seslendi Sydney'e, çünkü Bük dahaşimdiden aşağıdaki koruya dalıp kaybolmuştu ve kısa süresonra diğer taraftan paldır küldür çıkacak, başka bir çıplak taşyığınının üstünde beliriverecek ve yol arkadaşlarının açıkçagörebileceği bir halde olacaktı.

Sydney koşturdu. "Bük, bana geri gel!" diye cüretedebileceği kadar yüksek bir sesle haykırdı. Çünkü yolarkadaşları her ne kadar uzakta olsa bile, dağlarınarasındayken seslerin yankıları sonsuza dek taşmacakmış gibigeliyordu.

Entreri önlerindeki yamaç cephesi boyunca ilerleyenbenekleri işaret etti. "Dağın etrafından dolaşmadan önceonları yakalayabiliriz," dedi Sydney'e. Jierdan ve Cattibrie'abakmak için arkasını döndü ve Cattibrie'in ellerini sıkıcaardında bağladı. "Eğer haykırırsan, dostlarının ölümünüizleyeceksin," diye teinin etti onu. "Ve sonra senin ölümün deoldukça nahoş olacak."

Cattibrie, yüzüne en korkmuş bakışım yerleştirdi. Busırada, kiralık katilin son tehdidinin kendisine pek boşgelmesinden memnun oldu. On-Kasaba'da ilk karşılaştıklarızaman Entreri'nin onun üzerinde bıraktığı korkuyu yenmişti.Duygusuz katile duyduğu içgüdüsel tiksintiye rağmen, onuneninde sonunda sadece bir insan olduğuna kendisiniinandırmıştı.

Page 333: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri yamacın ve yol arkadaşlarının altında kalan dikvadiyi işaret etti. "Ben derin koyağın içinden geçeceğim,"diye açıkladı Sydney'e, "ve ilk teması ben yapacağım. Sen vegolem yoldan devam edip arkadan yaklaşacaksınız."

"Peki ya ben?" diye itiraz etti Jierdan.

"Kızın yanında kal!" diye emretti Entreri, sanki bir uşaklakonuşuyormuş gibi kayıtsızca. Herhangi bir itiraz duymayıreddederek arkasını döndü ve ilerlemeye başladı.

Buk'un geri gelmesini bekleyen Sydney, dönüp de Jierdan'abakmadı bile. Böyle ağız kavgalarına ayıracak vakti yoktu.Ayrıca eğer Jierdan kendisi adına konuşmayı beceremezse,adamı umursamaya bile değmeyeceğini düşünüyordu.

"Şimdi harekete geç," diye fısıldadı Cattibrie Jierdan'a,"kendin için, benim değil!" Adam ona kızgınlıktan çokmerakla baktı, bu rahatsızlık verici durumda ona yardımıdokunabilecek bütün tavsiyelere karşı hassastı.

"Büyücünün sana hiç saygısı kalmadı be adam," diyedevam etti Cattibrie. "Senin yerini kiralık katil aldı ve o kadında senden çok onun yanında kalmayı tercih eder. Bu seninharekete geçme şansın, eğer gözlerim bana doğruyusöylüyorsa son şansın! Büyücüye değerini göstermeninzamanı, Luskan Askeri!"

Jierdan huzursuzca etrafına bakındı. Kızdan beklediğibütün kışkırtmalara rağmen, Cattibrie'in söylediği sözler,yargısının yerinde olduğuna inandıracak kadar doğruluk payıtaşıyordu.

Page 334: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Gururu kazandı. Hızla Cattibrie'a doğru döndü ve onu birtokatla yere yapıştırdı, sonra aceleyle Sydney'in yanındangeçip Entreri'yi takip etmeye başladı.

"Nereye gidiyorsun?"diye seslendi Sydney onun ardından,fakat Jierdan artık gereksiz konuşmalarla ilgilenmiyordu.

Şaşıran ve kafası karışan Sydney, esiri kontrol etmek içinarkasını döndü. Cattibrie bunu bekliyordu ve sanki bilinciniyitirmiş gibi inleyip sert taşın üstünde yuvarlandı. Fakataslında Jierdan'ın darbesinden yeterince kaçmayı başarmıştı.Adam sadece hafif bir şekilde vurabilmişri. Bilinci ve algısıtamamen yerinde olan Cattibrie'ın hareketleri, bağlı ellerinibacaklarının altından çıkartıp önüne doğru geçirmesinisağlayacak bir pozisyona gelmek için hesaplanmıştı.

Cattibrie'ın yerde debelendiğini gören Sydney, bütünilgisini iki yoldaşı arasmda patlak verecek müsabakayaçevirecek kadar tatmin olmuştu. Jierdan’ın yaklaştığını işitenEntreri, hançeri ve süvari kılıcı hazır bir halde adama doğrudöndü.

"Sana kızla kalman söylendi!" diye tısladı.

"Bu yolculuğa senin esirine muhafızlık etmek içinkatılmadım!" diye karşılık verdi Jierdan, kendi kılıcınıçekerek.

Entreri'nin karakteristik sırıtışı tekrar yüzünde belirdi. "Gerigit," dedi son bir kez Jierdan'a. fakat gururlu askerin geridönmeyeceğini biliyordu ve bundan memnundu.

Page 335: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Jierdan öne doğru bir adım daha attı.

Entreri saldırdı.

Jierdan deneyimli bir savaşçıydı, bir sürü çatışma görüpgeçirmiş kıdemli biriydi ve eğer Entreri onu tek bir darbeylesaf dışı bırakmayı umuyorduysa hata yapmış demekti.Jierdan’ın kılıcı darbeyi savuşturdu ye bir saplama hareketiylekarşılık verdi.

Entreri'nin Jierdan'a gösterdiği bariz aşağılamayı fark edenve askerin gururunun derecesini bilen Sydney, dahaSahipkulesi'ni terk ettiklerinden beri böyle bir çatışmadankorkuyordu. İçlerinden birinin ölmesi umurunda değildibunun Jierdan olacağım tahmin ediyordu— fakat görevinitehlikeye atacak hiçbir şeye müsamaha gösteremezdi. Drowsağ salim ellerine geçtikten sonra, Entreri ve Jierdanaralarındaki sorunu halledebilirdi.

"Onların yanına git!" diye seslendi yaklaşmakta olangoleme. "Dövüşü durdur!" Bük anında arkasını döndü vedövüşen adamlara doğru koşturdu. Kafasını bezginliklesallayan Sydney, durumun kısa süre sonra kontrol altınaalınacağına ve takiplerine devam edebileceklerine inanıyordu.

Fakat göremediği şey, Cattibrie'ın onun arkasında ayağakalkışıydı.

Cattibrie, sadece tek bir şansı olduğunu biliyordu. Sessizcesokuldu ve bağlı olan ellerini büyücünün ensesine indirdi.Sydney dosdoğru sert taşın üstüne düştü. Damarlarındaki kanıcoşup taşan Cattibrie, ağaç korusunun içine koştu.

Page 336: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Düşmanları ona yetişemeden önce, açık bir şekilde uyarıdabulunabilmeye yetecek kadar dostlarına yaklaşmalıydı.

Cattibrie yoğun ağaçların arasına daldıktan hemen sonra,Sydney'in boğulur gibi bir sesle "Bük!" diye haykırdığınıduydu.

Golem anında geriye döndü, Cattibrie'ın biraz uzağındaydıama attığı her uzun adımla arayı kapatıyordu.

Jierdan ile Entreri, Cattibrie'ın kaçtığını gördülerse bile,kendilerini dövüşe ö kadar kaptırmışlardı ki kız konusundaendişelenecek halleri yoktu.

"Bana artık hakaret edemeyeceksin!" diye haykırdı Jierdan,çelik seslerinin üzerinden.

"Yo edeceğim!" diye tısladı Entreri. "Bir cesedi kirletmeninçok yolu vardır, ahmak. Ve bil ki çürümekte olan kemiklerinüzerinde bütün hepsini uygulayacağım." Daha sertçe bastırdı.Konsantrasyonu tamamen düşmanındaydı, silahları danslarınıyaparken daha da ölümcül bir ivme kazanıyordu.

Jierdan gözüpek bir şekilde karşılık verdi. Ama yeteneklikiralık katil, askerin indirdiği darbeleri eli çabuksavuşturmalarla ve kurnaz yön değişimlerle karşılamaktagüçlük çekmiyordu. Asker kısa sürede repertuarındaki bütünsavaş hilelerini ve saldırı hareketlerini tüketmiş ve hedefinivurmaya hiç yaklaşamamıştı. Entreri'den önce yorulacaktıbunu dövüşün daha bu kadar erken bir vaktinde bile açık birşekilde anlamıştı.

Page 337: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Birbirilerine birkaç darbe daha savurdular. Entreri'ninkesikleri hızlandıkça hızlana dursun, Jierdan’ın iki ellisavuruşları sürünme derecesine kadar yavaşlıyordu. Asker, bunoktada Sydney'in araya girmesini ümit ediyordu.Dayanıklılık konusundaki zayıflığı Entreri'ye bariz bir şekildeaşikar olmuştu ve Jierdan, büyücünün bu savaş hakkındaneden hiçbir şey söylemediğini anlayamıyordu. Umutsuzluğuartarken etrafına bakındı. Sonra taşın üzerinde yüzükoyunyatmakta olan Sydney'i gördü.

Şerefli bir çıkış yolu, diye düşündü. Hala büyücüden çokkendisi için endişeleniyordu. "Büyücü!" diye haykırdıEntreri'ye. "Ona yardım etmeliyiz!" Bu sözler sağır kulaklarahitap ediyordu.

"Ve kız!" diye haykırdı Jierdan, kiralık katilin ilgisiniçekmeyi umut ederek. Dövüşten kendisini sıyırma çabasıylaEntreri'nin önünden geriye sıçradı ve kılıcım indirdi. "Bunadaha sonra devam edeceğiz," diye tehditkar bir tonla ilan etti.Fakat bir daha kiralık katil ile adil bir dövüşte karşı karşıyagelmeye hiç niyeti yoktu.

Entreri cevap vermedi, fakat aynı şekilde silahlarını indirdi.Her zaman için şerefli olan asker Jierdan, Sydney ileilgilenmek için arkasını döndü.

Mücevherli bir hançer ıslık çalarak sırtına saplanıverdi.

Cattibrie düşe kalka yoluna devam etti, elleri birbirinebağlıyken dengesini koruyamıyordu. Gevşek taşlar altındankayıyordu. Birkaç kez tökezleyip yere yığılmış ve her

Page 338: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

seferinde, bir kedi kadar çevik hareket ederek çabucak ayağakalkmıştı.

Ama Bük daha hızlıydı.

Cattibrie yeniden düştü ve sarp bir taş tepesine doğruyuvarlandı. Kaygan taşlardan oluşan tehlikeli bir bayırdanaşağı inmeye başladı. Arkasından golemin paldır küldürgeldiğini duydu ve bu şeyi atlatmasının mümkün olmadığınıanladı. Yine de koştu, cesareti bariz sonucu reddediyordu.

Umutsuzluğuna ve dehşetine karşı, bir seçenek arayacakgücü buldu kendinde. Yokuş, aşağıya doğru altı metre dahauzanıyordu ve hemen yanında uzun süre önce kurumuş birağaçtan artmış, narin ve çürüyen bir kütük duruyordu. İşte ozaman aklına bir plan geldi. Çaresiz bir plandı amadenemesine yetecek kadar ümit vaat ediyordu. Çürüyenkütüğün kök yapısını incelemek ve onu yerinden çıkartmanıntaşlara ne gibi bir etki yapacağını hesaplamak için bir anlığınadurdu.

Bayırdan birkaç metre geriye çekildi ve bekledi, imkansızgibi görünen atlayışı için yere sindi. Bük tepenin başına geldive kızın üzerine çullandı, çizmeli ayaklarının ağır adımlarıylaetrafa taşlar sıçratıyordu. Kızın tam arkasından iğrençkollarıyla uzanmaktaydı.

Ve Cattibrie sıçradı.

Geçerken, ellerini birbirine bağlı tutan ipi bir kanca gibikütüğe taktı ve bütün ağırlığıyla kütüğün köklerine asıldı.

Page 339: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kızın niyetinden bihaber olan Bük, onun peşinden hantalhantal ilerledi. Kütük devrildiğinde ve solmuş kökler yerdensökülüp çıktığında bile, golem tehlikeyi anlayamadı. Kaygantaşlar yuvarlanıp inişe geçtiğinde bile, Bük ilgisini dosdoğruavının üzerinde tuttu.

Cattibrie aşağı doğru zıpladı ve taş heyelanının yanınakondu. Ayağa kalkmaya çalışmadı, çökmekte olan tepe ilekendisinin arasına bir santim bile daha fazla mesafekoyabilmek için, duyduğu acıya rağmen sadece yuvarlanmayave devrilmeye devam etti. Azmi onu bir meşe ağacının kalıngövdesine taşıdı. Ağacın etrafından dolanarak bayıra doğrubakmak için geri döndü.

Golemin, yuvarlanmakta olan bir ton taşın altında kalışınıgörebilmek için tam zamanında dönmüştü.

18. BEKÇININ VADISI'NIN SIRRI

"Bekçinin Vadisi," diye ilan etti Bruenor ciddiyetle. Yolarkadaşları yüksek bir kaya çıkıntısının üstünde durmuş,yüzlerce metre aşağıdaki derin ve kayalıklı geçidin kırıkzeminine bakıyorlardı.

"Oraya nasıl ineriz ki?" diye nefesi kesildi Regis'in, çünküher bir taraf tamamıyla sarp gibi görünüyordu. Sanki bukanyon taşların içinden kasten kesilip oluşturulmuş gibiydi.

Aşağı bir iniş yolu vardı elbette ve hala gençliğininanılarıyla birlikte yürüyen Bruenor bu yolu çok iyi biliyordu.

Page 340: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Dostlarını geçidin en doğu kenarına götürdü ve geri dönüpbatıya, en yakındaki üç dağın zirvelerine doğru baktı."Dördüncü Zirve'nin üzerinde durmaktasınız," diye açıkladı,"diğer üçünün yanında olduğu için bu adı almıştır.

"Tekmiş gibi görünen üç zirve," diye ezberinden okuducüce, Mithril Salonu'nün henüz madenlerden dışarıçıkacak'kadar bile büyümemiş olan bütün genç cücelerineöğretilen daha uzunca bir şarkının kadim mısrasıydı bu.

"Tekmiş gibi görünen üç zirve Sabah güneşi hemengerinde."

Bruenor, üç batı dağının tam çizgisini bulabilmek içinoraya buraya bakındı, sonra yavaşça geçidin en kenarına gidipaşağı doğru baktı. "Vadinin girişine geldik," diye bildirdisoğukkanlılıkla, kalbi keşfiyle birlikte güm güm atmaktaolduğu halde.

Diğer üçü ona katılmak için ilerledi. Kenarın hemen altındaoyulmuş bir basamak gördüler, uçurumun cephesi boyuncailerleyen basamak dizesinin ilkiydi bu. Ve diğer açılardanbakılınca bütün merdiven, kayaların tonlarıyla mükemmel birşekilde renklendirilmişti ve neredeyse görünmez nitelikteydi.

Regis aşağı baktığında kendinden geçti, elle tutunacak biryeri bile olmayan dar bir merdivenin üstünde yüzlerce metreaşağı inmenin düşüncesiyle neredeyse bayılacaktı. "Kesinlikledüşüp öleceğiz!" diye öttü ve geri çekildi.

Ama Bruenor yine, ne herhangi bir fikir soruyor ne detartışma kabul ediyordu. Aşağı inmeye başladı. Drizzt ile

Page 341: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar, Regis'e takip etmekten başka seçenek bırakmayarakcüceyi izlediler. Fakat Drizzt ve Wulfgar onun sıkıntısınıanlamışlardı ve ellerinden geldiğince ona yardım ettiler. HattaWulfgar, ani bir rüzgar esmeye başladığında onu kollarıyla birkanca gibi tutup kaldırdı.

Aşağı iniş ihtiyatlı ve yavaştı, hatta başı çeken Bruenor olsabile. Sanki kanyon zeminindeki taşlar, onlara biraz olsunyaklaşmadan önce saatler geçmiş gibiydi.

"Beş yüz adım sola, sonra yüz adım daha," diye şarkısöyledi Bruenor, en sonunda zemine geldikleri vakit. Cüce,duvar boyunca güneye doğru ilerledi. Ölçülü adımlarınısayıyor ve diğerlerim kule gibi yükselen taş sütunlararasından götürüyordu. Sanki sadece uçurumun kenarındanyuvarlanmış moloz yığınları gibi görünen, başka bir çağa ait,devasa, yekpare sütunlardı bunlar. Halkı burada birçok yüzyılyaşamış olan Bruenor bile, bu yekpare sütunların yaratılışı yada amacı hakkında bilgi veren hiçbir hikaye duymamıştı.Ama ııe amaçla olursa olsun, sayısız asırlardır kanyonun taşzemininde sessiz ve heybetli bir şekilde nöbet tutuyorlardı.Cücelerin gelişinden bile daha eskiydiler. Uğursuz gölgeleryaratıyor ve orada yürüyen her ölümlüye tepedenbakıyorlardı.

Sütunlar esen rüzgarı ürkünç ve hüzünlü bir feryadadönüştürüyor, bütün zemine doğallığın ötesinde bir his, tıpkıMüze'ninki gibi bir zamansızlık edası veriyordu. Vekendilerine bakanların ölümlü olduğunu anlar gibi heybetleyükselen yekpare sütunlar, yaşlanmaz var oluşları içindecanlılar ile alay ediyorlardı.

Page 342: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Sütunlardan rahatsız olmayan Bruenor, adımlarını saymayıbitirdi.

"Beş yüz adım sola, sonra yüz adım daha, Gizli kapınınsaklı yollarına."

Üzerinde salonlara girişi belirtecek herhangi bir işaret varmı diye yanındaki duvarı inceledi.

Drizzt de hassas ellerini pürüzsüz taşın üzerinde gezdirdi."Emin misin?" diye sordu cüceye, arayışla geçen uzundakikalardan sonra. Zira Drizzt hiçbir çatlak hissetmemişti.

"Eminim!" diye ilan etti Bruenor. "Halkım yaptığı işlerdekurnazdı ve korkarım ki kapı kolayca bulunamayacak kadariyi şekilde gizlenmiş."

Yekpare sütunların gölgeleri altında huzursuzlaşan Wulfgararkalarını kollaya dursun, Regis yardım etmek için ilerledi.

Barbar sadece birkaç saniye sonra, onların gelmiş olduklarıyerde, taştan merdivenin üzerinde bir hareketlilik tespit etti.İhtiyatla yere sindi ve Aegisfang'i şimdiye kadar hiçtutmadığı kadar sıkıca kavradı. "Misafirlerimiz var," dedidostlarına. Fısıltısının sesi, sanki sütunlar onun gizlilikgirişimine gülüyormuşçasına etrafta yankılandı.

Drizzt en yakındaki sütunun arkasına doğru sıçradı.Wulfgar’ın donuk ve kısık bakışlarını kılavuz olarakkullanarak sütunların etrafından dolaşmaya başladı. İşininkesilmesine hiddetlenen Bruenor, kemerinden küçük bir

Page 343: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

fırlatma baltası çıkarttı ve Regis ile barbarın yanında hazır birşekilde durdu.

Drizzt'in "Cattibrie!" diye haykırdığını duydular. O kadarrahatlayıp mutlu oldular ki, dostlarını ta On-Kasaba'danburaya kadar neyin getirdiğini, ya da kızın onları bulmayınasıl başardığını durup düşünmediler bile.

Onu gördüklerinde gülümsemeleri kayboluverdi. Morluklarve kan içinde onlara doğru tökezleyerek geliyordu. Hepsi kızıkarşılamak için koşturdu. Fakat birinin takip ediyorolabileceğinden şüphelenen drow, sütunlar arasından usulcailerledi ve etrafı kolaçan etmeye başladı.

"Seni buraya ne getirdi?" diye haykırdı Bruenor, Cattibrie'ıyakalayıp ona sıkı sıkı sarılarak. "Ve seni kim incitti?Yakasına yapışan ellerimi boynunda hissedecek!"

"Ve benim çekicimi de!" diye ekledi Wulfgar, birininCattibrie'a vurması düşüncesiyle hiddetlenerek.

O sırada Regis, neler olduğundan şüphelenmeye başlayarakgeri çekildi.

"Fender Mallot ve Grollo öldüler," dedi Cattibrie Bruenor'a.

"Yolda seninle birlikte mi? Ama neden ki?" diye sorducüce.

"Hayır, On-Kasaba'da," diye yanıtladı Cattibrie. "Orada biradam, bir katil vardı. Regis'i arıyordu. Yetişip sizi uyarmak

Page 344: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

için onu takip ettim, ama beni yakaladı ve beraberindesürükledi."

Bruenor hızla döndü ve şimdi daha da geriye çekilmiş,kafasını önüne eğmiş duran buçukluğa dik dik baktı.

"Kasabaların dışındaki yolda koşturarak yanımızageldiğinde başını belaya soktuğunu biliyordum!" diyerektehditkar bir bakış fırlattı. "Neymiş anlat bakalım! Ve bu sefero martavallarını da okuma sakın!"

"Adı Entreri," diye itiraf etti Regis."Artemis Entreri.Calimport'tan geldi, Pook Paşa tarafından yollandı." Regisyakut süsü çıkarttı. "Bunun için."

"Ama yalnız değil," diye ekledi Cattibrie. "Luskanlıbüyücüler Drizzt'i arıyor."

"Ne sebeple?" diye gölgeler arasından seslendi Drizzt.

Cattibrie omuz silkti. "Söylememeye özen gösteriyorlardı,ama tahminimce Akar Kessell hakkında bazı cevaplararıyorlar."

Drizzt anında anlayıverdi. Kristal Parçası'm, KelvinYığını'nda çığ altında kalmış olan kudretli büyülü antikayıarıyorlardı.

"Kaç kişiler?" diye sordu Wulfgar. "Ve ne kadar gerideler?"

"Üç kişiydiler," diye yanıtladı Cattibrie. "Kiralık katil, birbüyücü ve Luskanlı bir asker. Yanlarında bir canavar vardı.

Page 345: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ona golem diyorlardı, ama daha önce onun gibisini hiçgörmemiştim."

"Golem," diye yavaşça tekrarladı Drizzt. Kara elflerin yeraltı şehrinde bunun gibi bir sürü tasarı görmüştü. Muhteşembir güce ve kendilerini yaratana karşı hiç dinmez bir sadakatesahip canavarlardı. Yanlarında onlardan birinigetirebildiklerine göre, gerçekten de kudretli düşmanlarolmalıydı bunlar.

"Ama o şey göçüp gitti," diye devam etti Cattibrie."Kaçarken beni kovaladı, az kalsın yakalıyordu da. Fakat onabir oyun oynadım ve kafasından aşağı bir dağ dolusu kayayuvarladım!"

Bruenor ona yeniden sıkıca sarıldı. "Aferin kızıma," diyefısıldadı.

"Ve asker ile kiralık katili feci bir kavgaya düşürdüm," diyedevam etti Cattibrie. "Sanırım biri öldü, ölen kişi büyük birihtimalle askerdir. Yazık oldu, pek terbiyeli biriydi."

"Sırf o köpeklere yardım ettiği için bile benim baltamıensesinde bulurdu zaten!" diye yapıştırdı cevabı Bruenor."Fakat bu kadar hikaye yeter; anlatacak zamanın olacaktır.Salon'un önündesin kızım, biliyor musun? Bütün bu yıllarboyunca sana anlatıp durduğum harikaları kendi gözlerinlegöreceksin! Öyleyse git de dinlen biraz." Wulfgar'a onunlailgilenmesini söylemek için arkasını döndü ama gözü Regis'eilişti. Buçukluğun da kendi problemleri vardı. Kafasını önüneeğmiş, acaba bu sefer dostlarımı çok kötü bir duruma mısoktum diye kara kara düşünüyordu.

Page 346: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Korkma dostum," dedi Wulfgar. O da Regis'inrahatsızlığını görmüştü. "Hayatta kalmak için gerekeni yaptın.Bunda utanılacak bir şey yok. Fakat tehlikeyi bizeanlatmalıydın!"

"Öf, kaldır kafanı be Gümbürgöbek!" diye azarladıBruenor. "Senden bu kadarını zaten bekliyorduk, seni gidi işeyaramaz düzenbaz! Şaşırdığımızı sanma sakın!" Bruenor'unkızgınlığı, daha doğrusu kendi öz iradesiyle kabaran hiddeti,orada dikilip buçukluğu acımasızca azarlarken anidenyükseliverdi.

"Bizi bu duruma sokmaya nasıl cüret edersin?" diyekükredi Regis'e, Cattibrie'ı kenara çekip bir adım yaklaşarak."Tam da yurdum önümde uzanırken!"

Wulfgar, Regis'in üzerine yürüyen Bruenor'un önünükesmekte çabuk davrandı. Fakat cücenin yaşadığı anideğişimle gerçekten şaşkına dönmüştü. Bruenor'un daha evvelhiç bu kadar coşkun bir şekilde kendisini kaybettiğinigörmemişti. Cattibrie da afallamış bir halde bakıyordu.

"Buçukluğun suçu değildi," dedi kız. "Ve büyücüler denasıl olsa peşinize düşecekti!"

O sırada Drizzt geri döndü. "Henüz merdivenlere kimsegelmedi," dedi. Ama durumu daha yakından incelediğinde,kimsenin onun sözlerini duymadığını anladı.

Uzun ve rahatsız edici bir sessizlik çöktü, derken Wulfgarkomutayı eline aldı. "Bu yolda, kendi içimizde tartışıp kavga

Page 347: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

edemeyecek kadar uzun bir mesafe geldik!" diye payladıBruenor'u.

Bruenor ona boş boş baktı. Wulfgar'in hiç alışılmadık birşekilde kendisine çıkışması karşısında nasıl bir tepkivereceğini kestiremiyordu. "Pöh!" dedi cüce en sonunda,ellerini hüsranla havaya kaldırarak. "Ahmak buçuklukhepimizi öldürtecek ... ama endişelenmeye lüzum yok tabii!"diye homurdandı iğneleyici bir sesle ve kapıyı aramak içinduvara doğru geri döndü.

Drizzt huysuz cüceye ilgiyle baktı, fakat şu noktada Regisiçin daha fazla endişeleniyordu. Buçukluk tam anlamıyla sefilvaziyetteydi, öylece oturmuş kalmıştı ve yola devam etmekiçin hiçbir istek duymuyordu. "Endişelenme," dedi Drizztona. "Bruenor'un siniri geçecektir. Önünde rüyalarının esasıuzanıyor."

"Ve senin kelleni arayan kiralık katile gelince," dediWulfgar, ikisine katılmak için ilerleyerek. "Buraya geldiğindeepey güçlü bir karşılama görecek, tabii eğer gelebilirse."Wulfgar savaş çekicinin başını okşadı. "Belki de avı hakkındafikrini değiştirebiliriz!"

"Eğer madenlere ulaşabilirsek onlara izimizikaybettirebiliriz," dedi Drizzt Bruenor'a, cücenin hiddetinidaha da yatıştırmayı deneyerek.

"Merdiveni bulamayacaklar," dedi Cattibrie. "Sizin aşağıinişim izlediğim halde, onu bulmakta güçlük çektim!"

Page 348: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ben onlarla şimdi yüzleşmeyi tercih ederim!" diye ilan ettiWulfgar. "Hesap verecek çok şeyleri var ve Cattibrie'ayaptıkları muameleye vereceğim cezadan kaçamayacaklar!"

"Kiralık katilden sakın," diye uyardı onu Cattibrie."Silahları ölüm demek ve hiç hata yapmıyor!"

"Ve bir büyücü de korkunç bir düşman olabilir," diye eklediDrizzt. "Önümüzde daha önemli bir görev varsakınabileceğimiz dövüşlere girmeye hiç gerek yok."

"Erteleme yok!" dedi Bruenor, genç barbardan gelecekherhangi bir itirazın önünü keserek. "Mithril Salonu hemenönümde duruyor ve ben içeri girmeye kararlıyım! Eğercesaretleri varsa takip etsinler." Kapıyı arama işine devametmek için duvara geri döndü, Drizzt'i de kendisine katılmasıiçin yanına çağırdı. "Sen nöbet tut evlat," diye emrettiWulfgar'a. "Ve kızımla ilgilen."

"Belki de bir açma sözü gereklidir," dedi Drizzt, üzerindehiçbir şey olmayan duvarın önünde Bruenor ile birliktedikilmiş dururken.

"Evet," dedi Bruenor, "bir söz var. Ama onu tutan büyü birsüre sonra ortadan kalkar ve yeni bir söz takılmalıdır. Buradayeni sözü takacak hiç kimse yoktu!"

"Öyleyse, sen de eski sözü dene."

"Denedim elf, buraya ilk geldiğimizde bir düzine kezdenedim." Yumruğunu taşın üzerine indirdi. "Başka bir yoluolmalı, biliyorum," diye hırladı hüsran içinde.

Page 349: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Hatırlayacaksın," diye temin etti onu Drizzt. Ve ikisi tekrarduvarı inceleme işine koyuldular.

Bir cücenin inat dolu azmi bile her zaman işe yaramıyordu.Gece çökünce, dostları girişin önünde, karanlığın içindeotururken buldu. Peşlerindekilere yerlerini belli etmekorkusundan dolayı ateş yakmaya cesaret edemiyorlardı.Yolda yaşadıkları bütün sınavlar içinde, hedeflerine bu kadaryaklaşmışken beklemek, muhtemelen en zorlayıcı olanıydı.Bruenor kendini sorgulamaya başladı, hatta burasının kapıiçin doğru mekan olup olmadığını bile düşündü. MithrilSalonu'nda bir çocukken öğrendiği şarkıyı, kaçırmışolabileceği bir ipucu arayışı içinde üst üste tekrarlayıp durdu.Diğerleri huzursuzca uyudular. Özellikle de, bir kiralık katilinsessiz ölümünün etrafta dolanıp onları aradığını bilenCattibrie. Eğer bir drow cifinin keskin ve her zaman içintetikte bekleyen gözlerinin onlar için nöbet tuttuğunu biliyorolmasalardı, hiç uyuyamazlardı.

Onların ardındaki yolda birkaç mil ötede, benzer bir kampkurulmuştu. Entreri sessizce dikilmiş, bir kamp ateşi işaretigörebilmek için doğu dağlarının patikalarına doğru dikkatlebakmaktaydı. Fakat eğer Cattibrie onları bulup uyarmışsa,dostların bir ateş yakacak kadar ihtiyatsız olacaklarını hiçsanmıyordu. Onun ardında, Sydney soğuk taşın üstünde birbattaniyeye sarılmış yatıyor, Cattibrie'ın ona indirmiş olduğudarbenin üzerine dinleniyor ve güç topluyordu.

Kiralık katil onu bırakmayı düşündü normalde ikince kezdüşünmeden yapardı bunu— fakat düşüncelerini toplayıp eniyi hareket planını oluşturması için biraz zamana ihtiyacıvardı nasıl olsa.

Page 350: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Şafak vakti geldi ve onu hala orada, kıpırtısız vedüşüncelere dalmış bir şekilde dikilmiş dururken buldu.Ardında yatan büyücü uyandı.

"Jierdan?" diye seslendi, sersemlemiş bir halde. Entrerigeriye doğru adım attı ve kadının üzerine eğildi.

"Jierdan nerede?" diye sordu büyücü.

"Öldü," diye yanıtladı Entreri, sesinde hiçbir vicdan azabıkırıntısı yoktu. "Golem de öyle."

"Bük mu?" derken boğulur gibi oldu Sydney.

"Üzerine bir dağ devrildi," diye yanıtladı Entreri.

"Peki ya kız?"

"Gitti." Entreri yeniden doğuya doğru baktı. "İhtiyaçlarınıgiderdikten sonra gideceğim," dedi. "Takibimiz sona erdi."

"Çok yakındalar," diye karşı çıktı Sydney. "Avının peşinibırakacak mısın?"

Entreri sırıttı. "Buçukluk benim olacak," dedi hiçbirduygusunu açık etmeyerek. Onun doğru söylediğindenSydney'in hiçbir şüphesi yoktu. "Fakat grubumuz dağıldı. Benkendi avıma geri döneceğim ve sen de kendininkine. Fakatseni uyarırım, eğer benim olan şeyi alırsan, kendini birsonraki avım haline getirmiş olursun."

Page 351: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Sydney bu sözleri dikkatle düşünüp tarttı. "Bük nerededüştü?" diye sordu ani bir düşünceyle.

Entreri doğuya giden patikaya doğru baktı. "Korununötesindeki bir yarığa."

"Beni oraya götür," diye ısrar etti Sydney. "Yapılmasıgereken bir şey var."

Entreri kadının ayağa kalkmasına yardım etti ve ona yolugösterdi. Kadının son işini de hallettikten sonra onu terketmeye karar vermişti. Bu genç büyücünün, kendisinigörevine adayışına saygı duyar olmuştu ve onun sorunçıkarmayacağına güveniyordu. Sydney usta bir büyücüdeğildi ve Entreri ile boy ölçüşemezdi. Eğer karşısına çıkacakolursa, adamın ona duyduğu saygının bıçağınıyavaşlatmayacağını ikisi de biliyordu.

Sydney, kayalıklı bayırı bir anlığına inceledikten sonrayüzünde bilmiş bir gülümsemeyle Erttreri'ye doğru döndü."Birlikteliğimiz bitti diyorsun, ama yanılıyorsun. Sana halayararımız dokunabilir, kiralık katil."

"Siz mi?"

Sydney bayıra doğru döndü. "Bük!" diye yüksek sesleseslendi ve bakışlarını bayırın üzerinde tuttu.

Entreri'nin yüzünde şaşkın bir bakış hasıl oldu. O da taşlarıinceliyordu ama hiçbir hareket izi görememişti.

Page 352: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Bük!" diye yeniden seslendi Sydney ve bu sefer gerçektende bir kıpırdanma oldu. Taş tabakasının altından birgümbürdeme geldi ve sonra kayalardan bir tanesi kıpırdayıphavaya doğru kalktı. Golem onun altında durmuş göğe doğruuzanıyordu. Hasar görmüş ve şekli bozulmuş olan, amagörünüşe göre hiçbir acı hissetmeyen Bük, koca taşı birkenara fırlattı ve efendisine doğru ilerledi.

"Bir golem öyle kolay kolay yok edilemez," diye açıkladıSydney, Entreri'nin normalde ifadesiz olan yüzündeki hayretigörüp tatmin olarak. "Buk'un hala gidilecek bir yolu var,kolay kolay vazgeçmeyeceği bir yol."

"Bizi yine drowa götürecek bir yol," diye güldü Entreri."Gel bakalım, yol arkadaşım," dedi Sydney'e, "Takibimizedevam edelim."

Şafak söktüğünde dostlar hala hiçbir ipucu bulamamışlardı.Bruenor duvarın önünde dikilmiş haykırıyor, çoğunluğu açmakelimeleri ve alakasız büyülü ilahilerden oluşan uzun bir tiratokuyordu.

Wulfgar değişik bir yaklaşım denedi. Ardındaki boşluktangelecek bir yankının, doğru noktaya geldikleri konusundaemin olmalarına yardımı dokunacağım düşünerek kulağınıduvara dayadı ve Aegisfang ile hafifçe vurarak sistemli birşekilde duvar boyunca ilerledi. Çekiç sert taşın üzerindeçınlıyor, yaratılışının mükemmelliğiyle şarkı söylüyordu.

Fakat darbelerden bir tanesi hedefine ulaşmadı. Wulfgarçekicin kafasını duvara indirdi. Ama çekiç, taşa ulaşırulaşmaz mavi bir ışık örtüsü tarafından durduruldu. Wulfgar

Page 353: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ürkerek geriye doğru sıçradı. Duvarın üzerinde kırışıklıklaroluşmaya başladı, bir kapının dış hatlarıydı bunlar. Kayalarşekil değiştirmeye, içeri doğru kaymaya devam etti ve kısasürede duvardan ayrılıp yana doğru açılarak cüceanayurdunun giriş salonunu gözler önüne serdi. Asırlarboyunca içerde kapalı kalmış olan ve çağlar öncesininkokularını taşıyan bir hava akımı üzerlerinden esip geçiverdi.

"Büyülü bir silah!" diye haykırdı Bruenor. "Halkımınmadenlerde ticaretine izin verdiği tek şey!"

"Ziyaretçiler buraya geldiğinde, kapıyı büyülü bir silahlaçalarak mı içeri giriyorlardı?" diye sordu Drizzt.

Cüce başıyla onayladı, fakat şimdi bütün ilgisi duvarınardındaki karanlığa yönelmişti. Tam önlerinde duran daire,açık kapıdan içeri giren gün ışığı haricinde aydınlanmamıştı.Fakat giriş salonunun ardındaki bir koridordan gelen meşaletitreşimlerini görebiliyorlardı.

"Burada birileri var," dedi Regis.

Page 354: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Öyle değil," diye cevap verdi Bruenor, Mithril Salonu'nun,uzun süre önce unutmuş olduğu bir sürü görüntüsü şimdi birsel gibi zihninde taşarken. "Meşaleler hep yanarlar, bir cüceömründen de uzun süre boyunca." Cümle kapısından içeriadımını attı ve iki yüzyıldır hiç dokunulmamış bir halde durantozu toprağı havaya kaldırdı.

Dostları bir anlığına yalnız kalsın diye onu bıraktıktansonra saygıyla cüceye katıldılar. Dairenin her bir tarafında birsürü cüce cesedi yatmaktaydı. Burada bir savaş yaşanmıştı,yurtlarından atılmadan önce Bruenor'un klanının verdiği enson savaş.

"Gözlerimle görüyorum ki hikayeler doğruymuş," diyemırıldandı cüce. Açıklamak için dostlarına doğru döndü."Genç cüceler ile benim arımızdan Konaktaşı'na gelensöylentiler, giriş salonunda büyük bir savaşın yaşandığınırivayet ediyordu. Bazıları bu söylentilerde ne kadar gerçekpayı olduğunu bulmak için geri gitti, ama bir dahadönmediler."

Bruenor yürümeye başladı ve onu takip eden yolarkadaşları, mekanı inceleyerek etrafı gezindiler. Etrafaserpiştirilmiş cüce boyundaki iskeletler, düştükleri yerde, aynıpozda ve aynı konumda yatıyordu. Tozla donuklaşmış amapaslanmamış olan ve üzerleri elle sildiğinde yeniden parlayanmithril zırhlar, Battlehammer klanının ölülerini açık birşekilde belirliyordu. O cesetlerin arasında başka ölüler deyatmaktaydı, garip bir şekilde işlenmiş zırhlar giyen benzeriskeletlerdi bunlar. Sanki dövüş cüceler arasında yaşanmışgibiydi. Yüzey sakinlerinin deneyimlerinin ötesindeki bir

Page 355: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bilmeceydi bu. Fakat Drizzt Do'Urden anlamıştı. Kara elflerinşehrindeyken, duergarları, yani habis gri cüceleri müttefiklerolarak tanımaktaydı. Duergarlar drowların cüceler içineşdeğeriydi ve yüzeydeki kuzenleri bazen toprağı çok derinekadar kazıp, onların kendi arazileri olarak ilan ettiği sahayagirdiği için, iki cüce ırkı arasındaki nefret, elf ırklarıarasındaki çatışmalardan bile daha büyüktü. Duergariskeletleri Drizzt'e çok şey açıklıyordu. Ve tabii, garip zırhlarıtanıyan ve halkını Mithril Salonu'ndan dışarı kimin sürdüğünüilk defa anlayan Bruenor'a da. Drizzt biliyordu ki eğer gricüceler hala madenlerdeydiyse, Bruenor mekanı geri almaktaepey zorlanacaktı.

Büyülü kapı kayarak arkalarından kapandı ve daireyi dahada loşlaştırdı. Gözleri karanlıkta zayıf olan Cattibrie veWulfgar kendilerini güvende hissetmek için birbirilerinesokuldular. Fakat Regis oradan oraya koşturuyor, bir cüceiskeletinde bulunabilecek mücevherler ya da başka hazinelerarıyordu.

Bruenor da ilgisini çeken bir şey gördü. Sırt sırta yatan ikiiskeletin yanına doğru ilerledi. Etraflarında gri cücelerdenoluşan bir yığın yatmaktaydı ve sadece bu bile, dahakalkanlarındaki köpüklü bira armasını görmeden önce,Bruenor'a onların kim olduğunu söylüyordu.

Drizzt onun ardından ilerledi, fakat saygılı bir şekildemesafesini korudu.

"Babam Bangor," diye açıkladı Bruenor. "Ve babamınbabası, Mithril Salonu Kralı Garumn. Kesinlikle ölmedenönce büyük bir kayba yol açmışlar!"

Page 356: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Varisleri kadar kudretlilermiş," diye belirtti Drizzt.

Bruenor bu iltifatı sessizce kabul etti ve Garumn'unmiğferini almak için toprağa doğru eğildi. "Garumn, adaşımve halkımın kahramanı olan Bruenor'un zırhını ve silahlarınıhala üzerinde taşıyor. Tahminimce ölürken burayılanetlemişler," dedi, "çünkü gri kişiler buraya geri dönüp talanedememiş."

Drizzt bu açıklamayla hemfikir oldu, yurdunu kaybeden birkralın lanetinin gücünden haberdardı.

Bruenor saygılı bir şekilde Garumn'dan arta kalanlarıkaldırdı ve onları bitişikteki bir daireye taşıdı. Drizzt, buanında cücenin mahremiyetine saygı duydu ve onu takipetmedi. Drizzt, etraflarında beliren sahnenin öneminianlamaları konusunda onlara yardımcı olmak için Cattibrie veWulfgar’ın yanına döndü.

Birçok dakika boyunca sabırla beklediler. Cereyan etmişolan destansı savaşı tahayyül ettiler. Baltanın kalkana vurmasesini ve Battlehammer Klam'nın yiğit savaş çığlıklarımzihinlerinde net bir şekilde duydular.

Sonra Bruenor geri döndü ve dostların aklındacanlandırdığı kudretli görüntüler bile, şimdi gördüklerisahnenin yanında küçücük kaldı. Regis katıksız bir hayretiçinde ve geçmişten gelen bir hayaletin onu durdurmak içinbeliriverdiği korkusuyla, etraftan toplamış olduğu birkaç incikboncuğu yere düşürdü.

Page 357: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Burenor'un hasara uğramış kalkanı bir kenarda duruyordu.Ezik ve tek boynuzlu miğfer, bir kayışla sırt çantasınatutturulmuştu. Adaşının parlak mithrilden zırhını giymiş,üzerinde kupa sancağı olan som altından kalkanı ve binlerceparlak mücevherle süslenmiş miğferi takmıştı. "Gözlerimlegördüm ve ilan ederim ki efsaneler doğruymuş," diye haykırdıcesurca, mithril baltasını havaya doğru kaldırarak. "Garumnölmüş, babam da öyle. Bu sebeple, Mithril Salonu'nünSekizinci Kralı unvanında hak iddia ediyorum!

19. GÖLGELER

"Garumn Geçidi," dedi Bruenor, yere çizdiği kaba haritanınüzerine bir çizgi çekerek. Alustriel'in iksirinin etkisi geçmişolsa dahi, sadece gençliğinin yurduna adım atmış olmak dahicücenin aklında bir sürü anıyı canlandırmıştı. Salonların herbirinin kesin konumlarım açık bir şekilde anımsayamıyordu,fakat mekanın tasarısı hakkında genel olarak bir fikri vardı.Diğerleri onun yanında bir araya sokulmuştu, Wulfgar'ınkoridordan alıp getirdiği meşalenin titrek ışığıyla aydınlanançizikleri görmeye çalışıyorlardı.

"Öteki taraftan dışarı çıkabiliriz," diye devam etti Bruenor."Orada, köprünün ötesinde bir kapı vardır, tek bir taraftanaçılır ve sadece dışarı çıkmak içindir."

"Dışarı çıkmak mı?" diye sordu Wulfgar.

"Amacımız Mithril Salonu'nu bulmaktı," diye yanıtladıDrizzt, bu toplantıdan önce Bruenor'a karşı tartıştığı fikri

Page 358: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

savunarak. "Eğer Battlehammer Klam'm mağlup edenbirlikler hala burada ikamet ediyorsa, bizim bu kadar azkişiyle mekanı geri almamız imkansız. Salon'un konumununbilgisinin, burada bizimle birlikte ölüp gitmemesine dikkatetmeliyiz."

"Neyle karşı karşıya olduğumuzu bulmaya niyetliyim,"diye ekledi Bruenor. "Geldiğimiz kapıdan da dışarıçıkabiliriz; içerden kolaylıkla açılabilir. En üst katı boydanboya geçip mekanı incelemeyi düşünüyorum. Vadidekihalkımı ve tabi zorunda kalırsam diğerlerini çağırmadan öncegeriye ne kadar şey kaldığını bilmem gerekli." Drizzt'eiğneleyici bir bakış attı.

Drizzt, Bruenor'un aklında sadece "mekanı incelemekten"daha fazla şeyler olduğundan şüpheleniyordu, fakatsessizliğini korudu. Endişelerini cüceye anlatabildiği için veCattibrie'ın beklenmedik gelişinin, Bruenor'un vereceği bütünkararları temkinli bir şekilde yumuşatacağım bildiği içinmemnun olmuştu.

"Geri döneceksin öyleyse," diye talimin etti Wulfgar.

"Ardımda bir orduyla hem de!" diye homurdandı Bruenor.Cattibrie'a baktı ve koyu renkli gözlerindeki hevesin bir kısmıuçup gidiverdi.

Kız bunu çabucak fark etti. "Benim için geri çekileyimdeme sakın!" diye azarladı. "Daha önce de yanında savaştımve yerimi korumayı da başardım! Bu yolu kendim istemedim,fakat beni buldu. Ve şimdi burada, sonuna kadar sizinleyim!"

Page 359: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Yıllarca ona verdiği eğitimden sonra Bruenor, kızın onlarınseçtiği yolu izleme kararına karşı çıkamazdı. Etrafındakiiskeletlere bakındı. "Öyleyse zırh ve silah kuşan da yolaçıkalım eğer hepimiz hemfikirsek."

"Senin seçeceğin bir yol bu," dedi Drizzt. "Çünkü bu seninmaceran. Senin yanında yürürüz ve hangi yolda gidileceğinebiz karar vermeyiz."

Bruenor bu yorumun içerdiği kinayeye gülümsedi. Drowungözlerinde hafif bir parıltı sezmişti, heyecan duyduğu zamanalışılmış bir şekilde beliriveren kıvılcımların belirtisiydi bu.Belki de Drizzt'in maceraya olan hevesi tamamenkaybolmamıştı.

"Ben geleceğim," dedi Wulfgar. "Bunca millik yolu, kapıbulunduktan sonra geri dönmek için tepmedim!"

Regis hiçbir şey demedi. Kendi hisleri ne olursa olsun,onların heyecan girdabının içinde sıkışıp kalmış olduğunubiliyordu. Kemerinde duran yeni edinilmiş incik boncukkesesini okşadı ve eğer bu salonlar gerçekten de Bruenor'unanlatıp durduğu kadar muhteşemlerse, kısa süre içindehazinesine yapacağı eklemeleri düşündü. Dışarı geri çıkıp daArtemis Entreri ile yalnız başına yüzleşmektense, çetin cevizdostlarıyla birlikte Dokuz Cehennem'de dolaşmayı tercihedeceğini yürekten biliyordu.

Cattibrie donanıp kuşanır kuşanmaz, Bruenor onları yolaçıkardı. Büyükbabasının parlak zırhı içinde gururlayürüyordu, mithril balta yanında sallanıyor ve kralın tacı sabitbir şekilde kafasında duruyordu. "Garumn Geçidi'ne!" diye

Page 360: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

haykırdı giriş dairesinden ayrılıp yola çıkarlarken. "Oradansonra dışarı çıkmayı ya da aşağı inmeyi kararlaştıracağız. Ah,bizi bekleyen görkem dolu güzellikler var dostlarım. Dua edinbu sefer sizi onlara götürüyor olayım!"

Wulfgar, bir elinde Aegisfang, diğerinde ise meşaleyleonun yanından yürüyordu. Yüzünde cüceninkiyle aynı sertama hevesli ifade vardı. Daha az hevesli ve daha fazla ürkekolan, fakat yolun kaçınılmaz olduğunu kabul edip ellerindengeldiğince tadını çıkarmaya karar veren Cattibrie ile Regisarkadan takip ediyordu.

Drizzt kenarlardan ilerliyordu, bazen önlerindeydi bazenarkalarında. Pek az görünüyor ve hiç duyulmuyordu. Fakatonun etrafta olduğunun ferahlatıcı bilinci, hepsinin koridorboyunca daha rahat adım atmasını sağlıyordu.

Koridorlar, bir cüce yapısında her zaman için söz konusuolduğu gibi, engebeli ve pürüzlüydü. Her iki yanda da, adımbaşı küçük oyuklar dışarı çıkıntı yapıyor, bazıları birkaçsantimde bitiyor, diğerleri ise ana koridor ağlarına katılmakiçin karanlığın içine doğru uzanıyordu. Bütün yol boyuncaduvarlar, dışarı doğru çıkan sivri uçlarla ve oyuk halindekiçöküntülerle çentik çentik olmuş ve ince tabakalaroluşturmuştu. Her zaman yanan meşalelerin puslu ortamınıarttırmak için tasarlanmışlardı. Burası gizemler ve sırlarladolu bir mekan, cücelerin korunaklı inzivalarında en iyieserlerini yaratabilecekleri bir yerdi.

Bu katman aynı zamanda, ismen olmasa da fiilen birlabirentti. Sonsuz sayıdaki çatal dönemeçlerin, kesişimlerinve çeşitli geçit koridorlarının arasında yürüyen hiçbir yabancı

Page 361: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

yolunu bulamazdı. Hatta çocukluğunun dağınıkgörüntülerinden yardım alan ve mekanı yaratan cücemadencilerinin mantığını bilen Bruenor bile, doğru yoldançok yanlış yol seçiyor ve ilerlemekle harcadığından daha fazlazamanı geri yürümekle harcıyordu

Fakat Bruenor'un hatırladığı bir şey vardı. "Adımlarınızadikkat edin," diye uyardı dostlarını. "Üzerinde bulunduğunuzkatman, salonları savunmak için donatılmıştır ve taştanyapılma bir tuzak sizi aşağıya uçurmakta çabukdavranacaktır!"

O günkü yolculuklarının ilerleyen saatlerinde, çoğunluklasüslenmemiş, kabaca düzenlenmiş, hiçbir ikamet işaretigöstermeyen, daha genişçe dairelere geldiler. "Muhafız vemisafir odaları," diye açıkladı Bruenor. "Çoğunlukla, pazaraçıkacak mallan almaya geldiklerinde Elınor ve onun Konaktaşhalkı tarafından kullanılırlardı."

Daha da derinlere ilerlediler. Üzerlerini rahatsız edici birdurgunluk kapladı. Kendi ayak sesleri ve arada sıradameşaleden gelen çatırtılar, duyulan tek sesti. Ve bunlar biledurgun havada boğulup bastırılıyor gibiydi. Drizzt ve Bruenoriçin bu ortam, yüzeyin altında geçirdikleri gençlik günlerininanılarını daha da fazla canlandırıyordu. Fakat diğerleri için,ortamın basıklığı ve kafalarım üzerinde asılı duran tonlarcakayanın varlığı tamamen yabancı bir deneyimdi ve epeyrahatsız ediciydi.

Drizzt bir oyuktan diğerine süzülüyor, adımını atmadanönce zemini tartmaya epey dikkat ediyordu. Dar çöküklerdenbirinde, bacağında bir duyum hissetti ve daha dikkatle

Page 362: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

incelediğinde, bunun duvarın temelindeki bir esen hafif birhava akımı olduğunu anladı.

Bruenor yere doğru eğildi ve sakalını kaşıdı. Bu esintininne demek olduğunu anında anlamıştı. Zira hava akımı ılıktı,dışardan gelen bir esintinin olacağı gibi serin değildi.Eldivenlerinden birini çıkarttı ve taşı elledi. "Ocaklar," diyemırıldandı, dostlarından çok kendi kendisine.

"Öyleyse aşağıda birileri var," diye mantık yürüttü Drizzt.

Bruenor cevap vermedi. Zemindeki titreşim pek hafifti.Ama taşlara alışkın olan bir cüce için, titreşimin verdiğimesaj, sanki zemin onunla konuşmuşçasına netti: kayanblokların çok uzaktan gelen gıcırtısı, madenlerin makinebölümüne işaret ediyordu.

Bruenor başka bir yöne bakıp düşüncelerini düzenesokmaya çalıştı. Çünkü madenlerin boş durduğuna, içindeörgütlü bir grup olmadığına ve kolayca geri alınabileceğinekendini inandırmış ve hep bunu ümit etmişti. Fakat eğerocaklar yanıyorduysa, o umutların hepsi uçup gitti demekti.

"Onların yanına git. Merdiveni göster," diye emir verdiDendybar.

Morkai uzun bir süre büyücüye baktı. Dendybar'inzayıflayan kıskacından kurtulup emre itaatsizlik edebileceğinibiliyordu. Morkai, Dendybar'ın onu bu kadar kısa bir süreiçinde yeniden çağırmasına gerçekten de çok şaşırmıştı, zirabüyücünün gücünün henüz geri dönmediği besbelliydi.Alacalı büyücü, Morkai'nin ona saldıracağı bitkinlik

Page 363: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

noktasına henüz ulaşmamıştı. Fakat Dendybar, hayaleti itaatetmeye zorlayacak gücün çoğunu gerçekten de kaybetmişti.

Morkai onun emrine itaat etmeye karar verdi. Dendybar ileoynadığı bu oyunu elinden geldiğince uzatmak istiyordu.Dendybar, drowu bulma konusunda saplantılıydı ve hiçşüphesiz ki pek yakında Morkai'yi yeniden çağıracaktı.Muhtemelen o zaman, alacalı büyücü daha da zayıflamışolurdu.

"Peki nasıl aşağı ineceğiz?" diye sordu Entreri Sydney'e.

Bük onları Bekçi'nin Vadisi'nin kenarına kadar getirmişti,fakat şimdi karşılarında sarp bir uçurum uzanıyordu.

Sydney cevap için Buk'a baktı ve golem çabucak uçurumunkenarından inmeye davrandı. Eğer kadın onu durdurmasaydıaşağı yuvarlanacaktı. Genç büyücü çaresizce omuz silkerekEntreri'ye baktı.

Sonra parlak, ateşten bir suret gördüler ve hayalet Morkaibir kez daha önlerinde belirdi. "Gelin," dedi onlara. "Size yolugöstermem emredildi."

Morkai, başka bir söz söylemeden onları gizli merdivenegötürdü, sonra alevlerin içinde kaybolup gitti.

"Efendin bize epey yardımcı oluyor," diye belirtti Entreri,aşağı inen basamaklara ilk adımı atarken.

Sydney korkularım maskeleyerek gülümsedi. "En az dörtkere," diye fısıldadı kendi kendine, Dendybar'ın, hayaleti kaç

Page 364: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

defa çağırdığını düşünerek. Morkai her defasında, emredilmişgörevini yaparken daha da rahatlamış gibi görünüyordu.Morkai her defasında daha da güçlü görünüyordu. Sydney,Entreri'nin ardından merdiveni inmeye başladı. Dendybar'mbir daha hayaleti çağırmamasını umdu hepsinin iyiliği için.

Geçidin zeminine indiklerinde, Bük onları duvarın ve gizlikapının önüne çabucak götürüverdi. Sanki karşısına çıkanengeli fark etmişçesine kenara çekilip sabırla durdu vebüyücüden talimat bekledi.

Entreri pürüzsüz kayanın üstünde parmaklarını gezdirdi,yüzünü duvara yaklaştırıp üzerinde gözle görülebilir birçatlak var mı diye baktı.

"Zamanını boşa harcıyorsun," diye belirtti Sydney. "Kapıcüce yapımı ve bu şekilde bulunamaz."

"Tabii eğer kapı varsa," diye yanıtladı kiralık katil.

"Var," diye temin etti onu Sydney. "Bük bu noktaya kadardrowu takip etti ve onun izinin duvarın içinden geçip devamettiğini biliyor. Golemi takibinden saptırabilmelerinin hiçbiryolu yok."

"Öyleyse aç şu kapıyı," diye tısladı Entreri. "Her geçendakika bizden daha da uzaklaşıyorlar!"

Sydney derin bir nefes aldı ve gerginlikle elleriniovuşturdu. Sahipkulesi'nden ayrılalı beri büyülü güçlerinikullanma fırsatını ilk defa bulmuştu ve içindeki fazladan büyüenerjisi kıpırdanıyor, açığa çıkacak bir yer arıyordu.

Page 365: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bir dizi belirgin ve kesin vücut hareketi yaptı, birkaçbüyülü söz mırıldandı. Sonra, "Bausin saumine!" diye emrettive ellerini önüne, kapıya doğru kaldırdı.

Entreri'nin kemeri çözülüverdi ve süvari kılıcıyla hançeriyere düştü.

"Aferin," dedi iğneleyici bir şekilde, silahlarını geri alırken.

Sydney kafası karışmış bir halde kapıya baktı. "Büyümedirendi," dedi, besbelli olan gerçeği yüksek sesle söyleyerek."Cüce yapımı bir kapıdan beklenmedik bir şey değil tabii.Cüceler pek az büyü kullanırlar, fakat başkalarının yaptığıbüyülere hatırı sayılır derecede direnme yetenekleri vardır."

"Ne tarafa dönüyoruz," diye tısladı Entreri. "Belki de başkabir giriş vardır?"

"Bu kapıdan gireceğiz," diye ısrar etti Sydney. Buk'a doğrudöndü ve öfkeli bir sesle "Kır onu!" dedi. Golem duvaradoğru harekete geçtiğinde Entreri kenara çekildi.

Koca elleri, gümbürdeyen şahmerdanlar gibi dövüp duranBük, kendi tenine verdiği hasara hiç aldırış etmeden, üst üsteduvara vurdu. Birçok saniye boyunca hiçbir şey olmadı,sadece taşı döven yumrukların monoton gümbürtüsü duyuldu.

Sydney sabırlıydı. Entreri'nin, seçtikleri yönteme itirazetme girişimini engelledi ve pes etmek bilmeyen golemin işiniyapışını izledi. Taşın üzerinde bir çatlak beliriverdi. Sonra birtane daha oluştu. Bük yorgunluk nedir bilmiyordu; temposuyavaşlamadı.

Page 366: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Daha fazla çatlak görünür oldu, sonra kapının dış hatlarıbelirginleşti. Entreri beklenti içinde gözlerini kıstı.

Bük son bir yumrukla birlikte elini kapının içinegeçiriverdi, onu paramparça etti ve bir moloz yığınınadönüştürdü.

Mithril Salonu'nun giriş dairesi, o gün ikinci defa neredeyseiki yüz yıldan sonra ikinci defa gün ışığıyla doldu.

"O da neydi?" diye fısıldadı Regis, vurma seslerininyankıları en sonunda kesildiğinde.

Drizzt, ne olduğunu gayet kolay bir şekilde tahminedebildi. Fakat sesler dört bir yandaki duvarların çıplakkayalarından yankılandığı için geldikleri kaynağı saptamakimkansızdı.

Cattibrie'm da şüpheleri vardı, Gümüşay'ın yıkılan surunugayet iyi hatırlıyordu.

Hiçbiri bu konuda daha fazla bir şey söylemedi. Tehlikeninsürekli olarak mevcut bulunduğu bir durumdayken, uzaktangelen muhtemel tehlike yankıları onları telaşlandırmıyordu.Sanki hiçbir şey duymamış gibi yollarına devam ettiler. Tabiiartık daha ihtiyatlı yürüyorlardı ve drow kendisini, grubundaha fazla gerisinde tutuyordu.

Bruenor aklının köşelerinde bir yerde, üzerlerinekapanmakta olan, onları izleyen, saldırmak için hazırbekleyen tehlikeyi sezdi. Korkularının mantıklı bir sebebe midayandığım, yoksa sadece madenlerin işgal edilmiş olmasına

Page 367: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ve klanının dışarı atıldığı o dehşet günün yeniden alevlenenhatıralarına karşı bir tepki mi olduğunu kestiremiyordu.

İleri doğru atıldı. Çünkü bu onun anayurduydu ve bir kezdaha başkasına teslim etmeyecekti.

Geçit koridorunun keskin bir bölümünde, gölgeler uzayıpdaha da koyulaştı ve hareket eden karaltılar halini aldı.

İçlerinden bir tanesi uzanıp Wulfgar'ı yakaladı.

Ölümcül bir ürperti sancısı Wulfgar’ın içine yayıldı. Onunardından gelen Regis çığlığı bastı. Hareket eden karanlıklekeler, aniden dördünün etrafında dönmeye başladı.

Tepki veremeyecek kadar afallamış olan Wulfgar bir darbedaha yedi. Cattibrie, giriş salonundan almış olduğu kısakılıçla karaltıya saldırarak barbarın yanına koştu. Kılıçkaranlığı keserken Cattibrie hafif bir darbe vurduğunuhissetti. Sanki, her nasıl oluyorsa, tamamıyla orada olmayanbir şeye vurmuş gibiydi. Acayip düşmanının tabiatını düşünüptaşınacak zamanı yoktu, sağa sola doğru kılıç savurmayadevam etti.

Koridorun öbür tarafında olan Bruenor'un saldırıları dahada umutsuzdu. Cüceye vurmak için aynı anda birkaç tane kararenkli kol uzanıyordu ve Bruenor'un çılgına dönmüşsavuşturma darbeleri, gölgeleri uzakta tutacak kadar sağlambir şekilde inmiyordu. Karanlık onu kavrarken acı verensoğuğu tekrar tekrar hissetti.

Page 368: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Kendine geldiğinde Wulfgar’ın ilk içgüdüsü Aegisfang ilesaldırmaktı, fakat bunu fark eden Cattibrie haykırarak onudurdurdu. "Meşale!" diye bağırdı. "Işığı karanlığın içine sok!"

Wulfgar, alevleri gölgelerin tam ortasına saplayıverdi.Karanlık şekiller hızla geri çekilip, açığa vuran aydınlıktankaçtılar. Wulfgar onları takip edip daha da uzağa sürmek içinharekete geçti, fakat korkuyla yere büzüşmüş olan buçukluğatakıldı ve taş zemine yığıldı.

Cattibrie meşaleyi kaptı ve canavarları uzak tutabilmek içinonu çılgınlar gibi sağa sola savurdu.

Drizzt bu canavarları biliyordu. Böyle şeyler drowlarınaleminde sık rastlanan şeylerdi, hatta bazen halkıyla müttefikbile olurlardı. Yine ırkının ona bıraktığı mirasın gücünükullanarak, kara şekillerin dış hatlarını aydınlatmak içinbüyülü alevler çağırdı, sonra dövüşe katılmak için hücum etti.

Canavarlar insan şeklinde gibi görünüyorlardı. İnsangölgelerinin görüneceği gibiydiler, fakat dış hatları sürekliolarak değişiyor ve etraflarındaki karanlığın içine karışıpduruyordu. Yol arkadaşlarından sayıca üstündüler. Fakat enbüyük dostları, yani karanlığın verdiği gizlilik, drovvurıalevleri tarafından çalınmıştı. Yaşayan gölgeler, gizlilikleriolmadığı zaman, grubun saldırılarına karşı pek az savunmayasahiplerdi. Bu sebeple çabucak yakınlardaki taş çatlaklarınınarasına sıvıştılar.

Yol arkadaşları da bu bölgede hiç zaman harcamadılar.Wulfgar Regis'i yerden kaldırdı ve geçit koridorundan hızla

Page 369: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ilerleyen Bruenor ile Cattibrie'ı izledi. Drizzt kaçışlarınınizlerini örtmek için arkada kalıp oyalandı.

Bruenor yürüyüş tempolarını yavaşlatmaya cesaret etmedenönce bir sürü dönemeci ve salonu geride bırakmışlardı. Yine,cücenin düşüncelerinde rahatsız edici sorular, bütün o MithrilSalonu'nu geri alma hayalleri hakkında, ve hatta en yakındostlarını bu mekana getirmekte ne kadar akıllıca bir işyaptığı konusunda endişeler dönüp duruyordu. Artık hergölgeye korkuyla bakıyordu, her dönemeçte karşısına bircanavar çıkmasını bekliyordu.

Cücenin yaşadığı duygusal değişim daha da inceydi. Budeğişim, zemindeki titreşimleri ilk hissettiğinden beribilinçaltında büyüyüp durmaktaydı ve şimdi karanlıkcanavarlarıyla yapılan dövüş buna son noktayı koymuştu.Daha evvel sergilediği övünmelere rağmen Bruenor, artıkkendisini yuvasına geri dönmüş gibi hissetmediği gerçeğinikabullendi. Burası hakkındaki hatıraları, eski günlerde refahiçinde yaşayan halkının iyi hatıraları, şimdi bu istihkam yerinisarmalayan dehşet dolu havadan çok uzak görünüyordu. Birçok şey berbat edilmişti, hatta her zaman yanan meşaleleringölgeleri bile. Bir zamanlar onun tanrısı Sırların BekçisiDumathoin'in simgesi olan gölgeler, şimdi sadece karanlığınsakinlerini korumaya yarıyordu.

Bruenor'un yol arkadaşlarının hepsi, onun hissettiği hayalkırıklığı ve hüsranı seziyordu. Daha mekana adımlarınıatmadan önce bile bu kadarını bekleyen Wulfgar ile Drizzt,onun halini diğerlerinden daha iyi anlıyordu ve şimdi daha daendişeliydiler. Tıpkı Aegisfang'in yapılışı gibi, MithrilSalonu'na dönüş de Bruenor'un hayatında bir doruk noktası

Page 370: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

teşkil ediyordu arayışlarının başarılı olacağını varsaydıklarıhalde onun tepkisi için endişelenmişlerdi —eğer bu yolculukbir felaketle sonuçlanırsa, cüceye inen darbe nasıl da yıkıcıolurdu?

Bruenor yoluna devam etti. Bakışları Garumn Geçidi'ne veçıkışa giden yol üzerinde kısılmıştı. Uzun haftalar boyuncayoldayken ve salonlara ilk adımını attığı zaman, hakkıylakendine ait olan her şeyi geri alana dek orada kalmayaniyetliydi. Ama şimdi bütün sezileri, bu yerden kaçması vebir daha geri dönmemesi için ona haykırıyordu.

Uzun süre önce ölmüş olan halkına ve ona bu denli uzağakadar eşlik ederek birçok şeyi tehlikeye atmış olan dostlarınaduyduğu saygıdan dolayı, en azından üst katı geçmeyekendisini zorunlu hissediyordu. Eski yurduna karşı hissettiğitiksintinin geçeceğim, ya da en azından salonları kuşatmışolan kara örtünün içinde bir ışık parıltısı bulabileceğini ümitediyordu. Kahraman adaşının baltasını ve kalkanını ellerininiçinde sıcak bir şekilde hisseden cüce, sakallı çenesini vakarlakaldırdı ve yoluna devam etti.

Geçit yolu, daha az sayıda salon ve koridor ile aşağı doğrumeyilleniyordu. Bütün bölüm boyunca yükselen sıcak havaakımları cüceye sürekli bir eziyet çektiriyor, aşağıda nelerinbeklediğini ona hatırlatıyordu. Fakat gölgeler burada daha azheybetliydi, çünkü duvarlar daha düzgün oyulmuş veşekillendirilmişti. Keskin bir dönemeçten sonra, kocaman birtaş kapıya çattılar. Yekpare kapı bütün koridorun yolunukesiyordu.

Page 371: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Bir daire mi?" diye sordu Wulfgar, ağır halka tokmağıkavrayarak.

Bruenor kafasını salladı, ötesinde ne yattığından emindeğildi. Wulfgar çekerek kapıyı açtı ve aynı şekilde, birkapıyla son bulan başka bir uzun koridoru gözler önüne serdi.

"On kapılar," diye belirtti Bruenor, bu yeri hatırlayarak.

"Aşağı bayırda on kapı vardır," diye açıkladı. "Hepsiningerisinde bir kilit sürgüsü vardır." Kapıdan içeri girdi vekapının üstündeki kilitler kolayca kapanabilsin diye tek birtarafına menteşelenmiş olan ağır bir metal kolu aşağı çekti."Ve o on kapının ötesinde yukarı doğru çıkan on tane dahavar, hepsinin ardında bir kol bulunuyor."

"Öyleyse eğer bir düşmandan kaçıyorsan, kapıları ardındankilitlersin," diye mantık yürüttü Cattibrie. "Öteki taraftangelen dostlarınla tam ortada buluşursun."

"Ve merkez kapıların arasında, aşağı katlara inen bir geçityolu vardır," diye ekledi Drizzt, bu savunma yapısının basitama etkili mantığını anlayarak.

"Zeminde bir yer kapısı var," diye doğruladı Bruenor.

"Belki de bir dinlenme yeri olabilir," dedi drow.

Bruenor kafasıyla onayladı ve tekrar yürümeye başladı.Anımsadığı şeyler doğru çıktı, ve birkaç dakika sonra onuncukapıdan geçip oval bir odaya girdiler. Üzerinde kilitleme koluolan bir kapıyla karşı karşıya gelmişlerdi. Odanın tam

Page 372: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

merkezinde, görünüşe göre uzun yıllardır kapalı duran vekilitlemeye yarayan bir sürgüsü olan bir yer kapısı duruyordu.Odanın çevresi boyunca her yerde tanıdık, karartılmış oyuklarbeliriyordu.

Odanın güvenlikli olduğundan emin olmak için yapılanhızlı bir araştırmadan sonra çıkışları emniyete aldılar ve ağırtertibatlarının bazılarını soyunmaya koyuldular. Zira sıcaklıkbunaltıcı bir hal almıştı ve hareketsiz havanın basıklığı ağırbir şekilde üzerlerine çöküyordu. "Üst katın merkezinegeldik," dedi Bruenor dalgın dalgın. "Yarın geçidi bulacağız."

"Sonra nereye?" diye sordu Wulfgar, içindeki maceracı ruhhala madenlerin daha derinlerine ilerlemeyi ümit ediyordu.

"Dışarı, veya aşağı," diye yanıtladı Drizzt. İkinci seçeneğinpek muhtemel olmadığı anlaşılsın diye, birincisini üzerinebasarak vurgulamıştı. "Oraya vardığımızda bakacağız."

Wulfgar, tanıdığı maceracı ruha dair bir belirti görebilmekiçin koyu tenli arkadaşını inceledi, fakat Drizzt de en azBruenor kadar mekanı terk etmeye boyun eğmiş gibigörünüyordu. Drowun normalde önüne geçilemez olancoşkusunu kıran bir hava vardı bu yerde. Wulfgar'ın tektahmini, buna benzeyen karanlık bir yerde geçirdiği geçmişgünlerinin nahoş anılarıyla Drizzt'in de savaşmaktaolduğuydu.

Kavrayışlı genç barbar tahmininde doğruydu. Drowun yeraltı dünyasında geçirdiği hayatı hakkındaki hatıraları, MithrilSalonu'nu kısa süre içinde terk etme konusundaki umutlarınıgerçekten de arttırıyordu. Fakat çocukluğunun alemine geri

Page 373: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

dönüşüyle birlikte büyük bir duygusal değişim geçirdiğiyoktu. Drizzt'in şimdi Menzoberranzan hakkında net birşekilde hatırladığı şey, toprağın altındaki karanlık deliklerdekaranlık varlıkların yaşadığıydı. Onların varlığını burada,kadim cüce salonlarında da hissediyordu, yüzey sakinlerininhayal güçlerinin ötesindeki dehşetlerdi bunlar. Kendisi içinendişelenmiyordu. Drow ırkının ona bıraktığı miras sayesindebu yaratıklarla eşit şartlar altında yüzleşebilirdi. Ama, belkideneyimli cüce hariç, dostları öyle bir savaş sırasında kötü birdezavantaj altında kalacak, eğer madenlerde kalırlarsakesinlikle yüzleşecekleri canavarlara karşı yetersiz donanımlıolacaklardı.

Ve Drizzt üzerlerinde bazı gözlerin olduğunu biliyordu.

Entreri süzülerek ilerledi ve tıpkı daha evvel dokuz kezyapmış olduğu gibi kulağını kapıya yasladı. Bu sefer, yerebırakılan bir kalkanın tangırtısı adamın yüzüne birgülümseme getirdi. Sydney ile Buk'a doğru döndü ve kafasınısalladı.

Avını yakalamıştı.

İçinden geçip girmiş oldukları kapı, inanılmaz bir darbeningücü altında sarsıldı. Uzun yürüyüşlerinden sonra daha yeniyerleşmiş olan yol arkadaşları, ikinci bir darbe indiğinde veağır taş kapı yarılıp kırıldığında şaşkınlık ve dehşet içindekafalarını döndürüp baktılar. Golem, Regis ve Cattibrie'ı dahasilahlarına uzanamadan önce tekmeleyip kenara suvararakpaldır küldür oval odaya daldı.

Page 374: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Canavar onları hemen oracıkta ezip sularını çıkartabilirdi,fakat onun hedefi, bütün sezilerini kontrol eden amacı DrizztDo'Urden idi. İkisinin yanından hızla geçerek, drowun yerinitespit etmek için odanın ortasına doğru koşturdu.

Pek gafil avlanmamış olan Drizzt, odanın kenarındakigölgelerin içine sıvışmıştı ve şimdi, içeri daha fazla kimseningirmesine karşı emniyete almak için kırık kapıya doğruilerliyordu. Fakat Dendybar'ın goleme bahşetmiş olduğubüyülü tarama gücünden saklanamazdı ve Bük da neredeyseanında onun olduğu tarafa doğru dönmüştü.

Wulfgar ve Bruenor dosdoğru canavarın üzerine atıldılar.

Entreri hemen Buk'un ardından daireye girdi. Gelemin yolaçtığı kargaşayı kullanarak kapıdan içeri fark edilmeden geçtive göze çarpacak derecede drowunkine benzeyen bir usullegölgelerin içine sıvıştı. Oval oda duvarının orta noktasınayaklaştıkları sırada, ikisi de kendisininkine öylesine çokbenzeyen bir gölgeyle karşı karşıya kalmıştı ki, dövüşetutuşmadan önce durup birbirilerini tartma zorunluluğuhissettiler.

"Demek en sonunda Drizzt Do'Urden ile tanışıyorum," diyetısladı Entreri.

"Avantaj senin elinde," diye yanıtladı Drizzt. "Zirahakkında hiçbir şey bilmiyorum."

"Ah, ama öğreneceksin kara elf!" dedi kiralık katil gülerek.Gözle takip edilemeyecek bir süratle dövüşe tutuştular.

Page 375: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri'nin acımasız süvari kılıcı ve mücevherli hançeri,Drizzt'in fırıl fırıl dönen palalarının hızına denkti.

Wulfgar, çekicini bütün gücüyle golemin üzerine indirdi.Drowun takibiyle meşgul olan canavar, kendisini savunmakiçin kılını bile kıpırdatmadı. Aegisfang vurarak onu geriyedoğru sendeletti, fakat o bunun farkında değilmiş gibigörünüyordu ve tekrar avına doğru yola koyuldu. Bruenor veWulfgar gözlerine inanamayarak birbirilerine baktılar veçekiç ile baltayı sağa sola doğru savurarak yeniden yaratığaçullandılar.

Regis kıpırtısız bir şekilde duvara yaslanmış yatıyordu,Buk'un ağır ayağından gelen tekmeyle sersemlemişti. FakatCattibrie, kılıcını çekmiş, tek dizinin üzerine geri kalkmıştı.Duvarın önünde dövüşenlerin zarafet ve ustalık dolumanzarası, bir anlığına durup izlemesini sağladı.

Kapı aralığının dışında duran Sydney'in dikkati de aynışekilde o yöne çekilmişti, çünkü kara elf ve Entreri arasındakisavaş şimdiye kadar gördüğü her şeyden daha farklıydı.Mükemmel bir uyum içinde hareketlerini dokuyan ve saldırısavuşturan iki usta kılıç adamı.

İkisi de diğerinin hareketlerini kesin bir şekilde tahminediyor, diğerinin karşı saldırısına karşılık veriyor, sanki hiçbirgalibi olmayacakmış gibi görünen bir dövüş içinde ileri gerihareket ediyordu. Biri diğerinin yansıması gibi görünüyorduve izleyenlerin bu dövüşün gerçek olduğunun farkındaolmasını sağlayan tek şey, pala ile süvari kılıcı birbirilerineçarptıkça sürekli olarak duyulan çınlama sesiydi. Gölgeleriniçine girip çıkıyorlardı, eşit bir dövüşte bir parça olsun avantaj

Page 376: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

arıyorlardı. Sonra karanlık oyuklardan birine dalıpkayboluverdiler.

Onlar görünürden kaybolur kaybolmaz, Sydney savaştakendi görevini hatırladı. Daha fazla gecikmeden kemerindenince bir değnek çıkarttı ve barbar ile cüce üzerine nişan aldı.Her ne kadar Entreri ile kara elf arasındaki savaşı sonunakadar izlemek istese de, görevi ona golemi serbest bırakmayıve drowu çabucak ele geçirmeyi emrediyordu.

Wulfgar ile Bruenor, Buk'u taş zeminde yere devirdiler.Bruenor canavarın bacaklarının arasına doğru eğildi, bu sıradada Wulfgar çekicini hedefe indirip Buk'u cücenin üzerindenyere düşürdü.

Kazandıkları avantaj kısa ömürlü oldu. Sydney'in enerjiyıldırımı ikisinin arasına daldı. Uyguladığı kuvvet Wulfgar'ıgeriye doğru havaya fırlattı. Barbar, karşı taraftaki kapınınyanma yuvarlanarak ayağa kalktı. Deri yeleği yanmıştı veüzerinden dumanlar çıkıyordu. Sarsıntı sonrasında bütünvücudu karıncalanıyordu.

Bruenor dosdoğru zemine çivilenmişti ve uzun bir süreboyunca orada yatıp kaldı. Fazla incinmemişti cüceler dağkayaları kadar sert ve özellikle büyüye karşı dirençlidirler—fakat kulağı zemine dayalı bir şekilde yatarken duyduğubelirgin bir ses ilgisini çekti. Bu sesi çocukluk günlerindenhayal meyal hatırlıyor, ama kaynağını saptayamıyordu.

Yine de felaketi haber verdiğini biliyordu.

Page 377: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor kafasını kaldırırken sarsıntı büyüdükçe büyüdü vedaireyi sallamaya başladı. Cüce her şeyi anlayıverdi.Çaresizce Drizzt'e baktı ve haykırdı, "Dikkat et elf!" Bunu,tuzak harekete geçip oyuğun zeminini çökertmeden tam birsaniye evvel yapabilmişti.

Drow ile kiralık katilin biraz önce bulundukları yerdenyükselen tek şey toz topraktı. O korkunç an içinde çakılıpkalan Bruenor için zaman donmuş gibiydi. Oyuğuntavanından ağır bir kaya parçası düştü ve cücenin beyhudeumutlarının en sonuncusunu da çalıp götürdü.

Kaya tuzağının işinin tamamlanması dairenin içindekişiddetli sarsıntıları daha da arttırdı. Duvarlar çatırdayıpyarıldı, tavandan koca taş parçaları kopup düşmeye başladı.Sydney kapı aralıklarının birinden Bük'a seslene dursun, diğerkapının önünde olan

Wulfgar kilitleme kolunu kenara fırlatmış, dostlarınahaykırmaktaydı.

Cattibrie ayağa sıçradı ve yerdeki buçukluğa doğrukoşturdu. Yardım etmesi için Bruneor'u çağırarak onubileklerinden kavradı ve uzaktaki kapıya doğru sürükledi.

Fakat cüce o anın içinde kaybolup gitmişti, oyuğunyıkıntılarına boş boş bakmaktaydı.

Geniş bir çatlak, onları kaçış yollarını kesmekle tehditederek dairenin zeminini ikiye ayırdı. Cattibrie azimledişlerim sıktı ve ileri doğru atılarak koridorun güvenli

Page 378: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sahasına ulaştı. Wulfgar çığlık çığlığa cüceye seslendi vehatta onu almak için geriye doğru harekete geçti.

O anda Bruenor ayağa kalktı ve onlara doğru ilerlediyavaşça hareket ediyordu, kafasını öne eğmişti. Umutsuzlukiçindeydi. Altında bir çatlağın belirmesini ve onu karanlık birçukura düşürmesini ümit ediyor gibiydi.

Ve dayanılmaz ıstırabına bir son vermesini.

Çöküntünün son sarsıntıları da en nihayet dindiğinde, gerikalan dört arkadaş moloz yığınlarının ve toz toprak bulutununarasından geçip oval odaya geri döndüler. Bruenor kırık taşyığınlarına ve onları yutmakla tehdit eden koca çatlaklaraaldırış etmeden, paldır küldür oyuğa daldı. Diğerleri dehemen onun ardındaydı.

Etrafta, iki usta kılıç adamına ait hiçbir kan lekesi ya dabaşka bir işaret yoktu. Sadece taş tuzağın deliğini kaplamışolan moloz yığını tepeciği vardı. Bruenor yığının altındakikaranlık boşlukları görebiliyordu ve Drizzt'e seslendi.Sağduyusu, kalbinin ve umutlarının sesine karşı çıkarak onadrowun kendisini duyamayacağını, tuzağın Drizzt'i ondan alıpgötürdüğünü söylüyordu.

Tek başına duran palanın, Drizzt'in bir ejderha inindenganimet olarak edindiği büyülü kılıcın oyuğun yıkıntılarıiçinde öylece yattığım gördüğünde, gözünün perçemindebelirmiş olan gözyaşı damlası yanağına süzüldü. Kılıcısaygıyla yerden kaldırdı ve kemerine geçirdi.

Page 379: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Yazık oldu sana elf," diye haykırdı yıkıntıya doğru."Bundan daha iyi bir son hakkediyordun." Eğer o andadiğerleri kendi düşünceleri içinde o derece kaybolup gitmişolmasalardı, Bruenor'un kederinin altında yatan hiddetli sestonunu fark edebilirlerdi. En yakın ve en güvendiği dostunukaybetmenin etkisiyle birlikte, zaten bu trajediden önce bilesalonlarda yola devam etmenin akıllıca olup olmadığınısorgulayan Bruenor, kederinin en az aynı derecede güçlü birsuçluluk hissiyle karışık olduğunu anladı. Kara elfinölümünde kendi oynadığı rolden kaçamazdı. Ölüyor numarasıyapıp da bunun içlerinden hiçbirinin yaşamadığı bir maceraolacağını vaat ederek, Drizzt'i yolculuğa katılmak için nasılkandırdığını acı bir şekilde hatırladı.

Şimdi sessiz sakin duruyor, içindeki ıstırabı kabul ediyordu.

Wulfgar’ın kederi de aynı derecede derindi ve başkahislerle karışmış değildi. Barbar, akıl hocalarından birini,kendisini vahşi ve yabani bir kavgacıdan, kurnaz ve akıllı birdövüşçüye çevirmiş olan ustasını kaybetmişti.

En yakın dostlarından birini kaybetmişti. Drizzt'i, maceraiçin Cehennem'in en derinine kadar takip ederdi. Her zaman,drowun bir gün onları içinden çıkamayacakları zor bir durumasokacağından şüphelenmişti. Fakat Drizzt'in yanındasavaştığında ya da hocasıyla, ustasıyla yarıştığında kendisinihayatta hissediyor, sınırlarını çok tehlikeli bir şekildezorlayarak var oluyordu. Wulfgar sık sık kendi ölümünündrowun yanında olacağını aklında canlandırırdı. İki dostuöldüren düşmanlar, yeri yurdu bilinmeyen bir yerde ölüptoprak olduktan çok sonra bile, ozanların ikisi hakkındatürküler yazıp söyleyeceği şanlı şerefli bir son olacaktı.

Page 380: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Genç barbarın hiç korkmadığı bir sondu bu.

"Şimdi aradığın huzuru buldun, dostum," dedi Cattibrieyavaşça, drowun ıstırap dolu varoluşunu herkesten daha iyianlıyordu. Cattibrie'in dünyaya bakış açısı, daha çok Drizzt'induygusal yönüyle, çilekeş ifadelerinin altında yatan ve diğerdostlarının göremediği gizli yönüyle ilgiliydi.Menzoberranzan'ı ve şeytani ırkını terk etmesini onaemreden, onu bir toplumdışı olarak kalmaya iten şey DrizztDo'Urden'in bu yönüydü işte. Cattibrie, drowun ruhundakineşeyi biliyordu. Ve tabii derisinin rengi yüzünden o ruhu farkedemeyenlerin, onu hakir görmesi karşısında çektiğikaçınılmaz acıyı da.

Aynı zamanda anlıyordu ki, bugün hem iyiliğin hem dekötülüğün güçleri bir şampiyon kaybetmişti. Zira Cattibrie,Entreri'yi Drizzt'in bir yansıması olarak görüyordu. Bu dünyao kiralık katil yokken daha iyi bir yer olacaktı.

Fakat bedeli çok yüksekti.

Entreri'nin ölümü konusunda Regis'in duyabileceği bütünrahatlama hisleri, içinde girdap gibi dönen hiddet ve kederbataklığında yok olmuştu. O oyuğun içinde buçukluğun birparçası ölüp gitmişti. Artık kaçmak zorunda değildi PookPaşa onu bir daha takip etmezdi— fakat bütün hayatı boyuncaRegis, ilk defa kendi hareketlerinin sonuçlarını kabullenmekzorunda kalmıştı. Bruenor'un grubuna, Entreri'nin peşlerindeve yakınlarda olacağım bilerek, dostlarının içinde bulunacağımuhtemel tehlikenin farkında olarak katılmıştı.

Page 381: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Her zaman için özgüvene sahip bir kumarbaz olduğu halde,bu müsabakayı kaybetme düşüncesi kafasına bir türlügirmemişti. Yaşam onun için büyük ve sınırda oynadığı biroyundu. Daha evvel aldığı risklerin bedelini ödemesikendisinden hiç beklenmemişti. Eğer bu dünyada buçukluğunşansa olan takıntısını yatıştırabilecek tek bir şey vardıysa oda, almayı seçtiği bir risk yüzünden, pek az olan gerçekdostlarından birini yitirmesiydi.

20. BIR RÜYANIN SONU

"Elveda dostum," diye fısıldadı moloz yığınına doğru.Sonra Bruenor'a dönerek şöyle dedi, "Nereye gidiyoruz? Buberbat yerden nasıl çıkacağız?"

Regis ithamda bulunmak için söylememişti, fakat kendisuçunun kasvetiyle zaten savunmacı bir tavra bürünmüş olanBruenor bunu bir suçlama olarak algıladı ve çıkışarak cevapverdi. "Bunu sen yaptın!" diye hırladı Regis'e. "Katilipeşimizden sen getirdin!" Bruenor ileri doğru tehditkar biradım attı. Yüzü dolup taşan bir hiddetle buruşmuştu ve elleriyumruğunu sıkmanın şiddetiyle bembeyaz kesilmişti.

Bu ani öfke çıkışıyla şaşkına dönen Wulfgar, Regis'e biradım yaklaştı. Buçukluk geri çekilmedi, kendini korumak içinbir harekette de bulunmadı. Bruenor'un hiddetinin aklını okadar da başından alacağına hala inanmıyordu.

"Seni hırsız!" diye gürledi Bruenor. "Geride bıraktığını hiçumursamadan kendi işini hallediyorsun ve bedelini dostların

Page 382: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ödemek zorunda kalıyor!" Söylediği her sözle birlikte hiddetidaha da artıyordu. Yine neredeyse cüceden ayrı bir varlıkhalini almış, kendi hızını ve gücünü kazanmaya başlamıştı.

Bir sonraki adımı onu hemen Regis'in yanına getirecekti veyaptığı hareket vurmaya niyetli olduğunu herkese açıkçagösterdi. Fakat Wulfgar ikisinin arasına girdi ve Bruenor'ugayet açık, öfkeli bir bakışla durdurdu.

Barbarın sert tavrıyla öfke krizinden kurtulan Bruenor, neyapmak üzere olduğunu anca o zaman anladı. Epey utanmışbir halde, hiddetini hayatta kalmaları için duyduğu endişeylemaskeledi ve odadan artanları incelemek için arkasını döndü.Bu yıkımdan sonra eşyalarından geriye pek azı kalmıştı tabieğer kaldıysa.

"Malzemeleri bırakın; kaybedecek zaman yok!" dediBruenor diğerlerine, boğazında düğümlenen hırıltıyıtemizleyerek. "Bu berbat yeri epey gerimizde bırakacağız!"

Wulfgar ve Cattibrie moloz yığınını şöyle bir taradılar,kurtarılabilecek nitelikte bir şeyler arıyorlardı ve Bruenor'unhiç malzeme almadan yola devam etme isteğiyle pek dehemfikir değillerdi. Fakat çabucak cüceyle aynı sonucavardılar ve oyuğun yıkıntısına doğru yolladıkları son birselamla birlikte küçük koridora doğru Bruenor'u takip ettiler.

"Bir sonraki moladan önce Garumn Geçidi'ne varmaniyetindeyim," diye haykırdı Bruenor. "Bu yüzden kendiniziuzun bir yürüyüşe hazır edin."

Page 383: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Peki sonra nereye?" diye sordu Wulfgar. Cevabı tahminediyor ama tasvip etmiyordu.

"Dışarı!" diye gürledi Bruenor. "Olabildiğince çabuk!"Kendisiyle tartışmaya cüret eden barbara dik dik baktı.

"Halkınla birlikte geri dönmek üzere mi?" diye ısrar ettiWulfgar.

"Dönmemek üzere," dedi Bruenor. "Bir daha asladönmemek üzere!"

"Öyleyse Drizzt boş yere öldü demektir!" diye belirttiWulfgar açık açık. "Hayatını, hiç yerine getirilemeyecek biramaç uğruna feda etti."

Bruenor, Wulfgar'ın sert bakış açısı karşısında kendisinitoplamak için duraksadı. Bu trajediye onun açısından hiçbakmamıştı ve bu imadan da hoşlanmamıştı. "Hiçbir şey içindeğil!" diye hırladı barbara. "Buradan gitmemiz için hepimizebir uyarı bu! Kokusunu duymuyor musun evlat? Gözlerin veburnun sana buradan defolup gitmeni söylemiyor mu?"

"Gözlerim bana tehlikeyi haber veriyor," diye cevapladıWulfgar kontrollü bir sesle. "Daha evvel de sık sık verdiklerigibi. Ama ben bir savaşçıyım ve öyle uyarılara pek az kulakasarım!"

"Öyleyse ölü bir savaşçı olacağının resmidir," diye belirttiCattibrie.

Page 384: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar ona ters ters baktı. "Drizzt buraya kadar MithrilSalonu'nun geri alınmasına yardım etmek için geldi ve ben deo işin halledildiğini göreceğim!"

"Bunu denerken öleceksin," diye mırıldandı Bruenor. Şimdisesinde hiç öfke yoktu. "Buraya yurdumu bulmaya geldikevlat, fakat burası orası değil. Halkım bir zamanlar buradayaşıyordu, bu doğru, fakat Mithril Salonu'nu karanlıklarbasmış ve benim üzerinde talep ettiğim hakka bir sonvermişler. Bu yerin pis kokusundan bir kez kurtuldum muydubir daha geri dönmek istemiyorum, bunu o inatçı kafana sok.Burası artık gölgeler ve gri kimseler için. Ve umanın bu leşkokulu yer, onların o leş kokulu kafalarına çöküverir!"

Bruenor yeterince konuşmuştu. Aniden topuğu üzerindedöndü ve koridor boyunca sert adımlarla ilerledi, çizmeleriuzlaşılması imkansız bir kararlılıkla taşın üzerindegümbürdüyordu.

Regis ve Cattibrie hemen ardından takip ettiler ve cüceninkararını bir anlığına düşünüp tartan Wulfgar onlara yetişmekiçin koşturdu.

Sydney, Bruenor ve dostlarının ayrıldığından emin olurolmaz Bük ile birlikte oval daireye geri döndü. Tıpkı az öncedostların yapmış olduğu gibi, o da yıkılmış oyuğa doğru gittive bir anlığına, olayların bu ani değişiminin kendi görevinenasıl etki edeceğini düşündü. Entreri'nin ölümü için duyduğukederin derinliğine hayret etti. Çünkü her ne kadar kiralıkkatile tamamen güvenmese ve onun da Dendybar'ın aradığıgüçlü ziyneti aradığından şüphelense bile, adama saygı duyar

Page 385: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

olmuştu. Dövüş başladığı zaman daha iyi bir müttefikbulunabilir miydi?

Sydney'in Entreri için yas tutmaya çok zamanı yoktu. ZiraDrizzt Do'Urden'in ölümü, kadının kendi güvenliği hakkındadaha acil endişeler duymasına sebep oluyordu. Dendybar buhaberleri muhtemelen pek hoş karşılamayacaktı ve alacalıbüyücünün cezalandırma konusundaki yeteneği BüyününSahipkulesi'nde nam salmıştı.

Büyücüden bir emir gelmesini bekleyen Bük bir anlığınadurdu, fakat hiçbir talimat gelmediği için oyuğa adımım attıve moloz yığınını kaldırmaya koyuldu.

"Dur," diye emretti Sydney.

Bük işine baktı. Drowu takip etmeyi sürdürme görevisebebiyle bunu yapmaya zorunluluk duyuyordu.

"Dur!" dedi Sydney bir kez daha, bu sefer daha kesin birsesle. "Drow öldü, seni aptal şey!" Yaptığı açık beyanat,kadını bu gerçeği kabul etmeye ve aklını çalıştırmaya zorladı.Bük durup ona doğru döndü ve Sydney en iyi yolu seçmekiçin bir anlığına bekledi.

"Diğerlerinin ardından gideceğiz," dedi kayıtsızca. Sankisöylediği bu sözle golemi durdurmaya çalıştığı kadar, kendidüşüncelerini aydınlatmaya uğraşıyormuş gibiydi. "Evet,belki de cüce ile diğer yol arkadaşlarını Dendybar'agötürürsek, drowun ölmesine izin vermekteki ahmaklığımızıbağışlar."

Page 386: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Golem'e baktı, fakat yaratığın ifadesi kadınıcesaretlendirmek için tabii ki değişmedi.

"Oyukta olması gereken sendin yahu," diye mırıldandıSydney, güzelim espriyi yaratığa yapıp harcayarak. "Entreriolsa en azından bazı tavsiyeler sunardı. Fakat sorun değil,kararımı verdim. Diğerlerini takip edeceğiz ve onlarıyakalayabileceğimiz zamanı kollayacağız. Bize KristalParçası hakkında bilmemiz gereken şeyleri söyleyecekler!"

Bük kadının işaretini bekleyerek kıpırtısız durdu. Golemsahip olduğu en basit düşünce yapısıyla bile, görevlerini nasılbitirebileceklerini en iyi Sydney'in bildiğini altlayabiliyordu.

Yol arkadaşları, cücelerin oyduğu kayalardan çok, doğaloluşumlar gibi görünen geniş mağaralar arasından ilerlediler.Yüksek tavanlar ve duvarlar, meşalelerin parıltısının ötesindekaranlığın içine doğru uzanıyor, dostların saldırıya açıkolduklarını ürkünç bir şekilde hatırlamalarını sağlıyordu.Yürürlerken, mağaranın aydınlanmamış köşelerinden onlarıizleyen bir sürü gri cüce olduğunu tasavvur ederek, veyatepelerindeki karanlıktan korkunç bir yaratığın üzerlerineçullanmasını bekleyerek bir araya sokuldular.

Kesilmek bilmeyen su damlama sesi, kendi ritmiyle birlikteonlara ayak uyduruyor, "şıp şıp" sesi her salon boyuncayankılanıyor ve mekanın boşluğunu önemle vurguluyordu.

Bruenor tesisin bu bölümünü iyi hatırlıyordu ve kendisinibir kez daha, geçmişinin görüntülerine boğulmuş bir haldebuldu. Bunlar, bütün Battlehammer Klanı'nın Kral Garumn'unsözlerini dinlemek veya önemli ziyaretçileri karşılamak için

Page 387: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

bir araya geldiği Toplantı Salonları idi. Savaş planları buradahazırlanır ve dış dünya ile ticaret stratejileri buradakararlaştırılırdı. Toplantılarda en genç cüceler dahi bulunurduve Bruenor, babası Bangor'un yanında, büyükbabası KralGarumn'un ardında oturduğu o zamanları gün gibihatırlıyordu. Bangor ilgisini çekmek için kralın usullerininönemine işaret eder ve genç Bruenor'a, bir gün ihtiyaçduyacağı liderlik sanatı hakkında bilgiler verirdi.

Mithril Salonu'nün Kralı olduğu gün ihtiyaç duyacağıbilgiler.

Mağaraların ıssızlığı, burasının on bin cücenin hep birağızdan haykırdığı tezahüratlar ve ilahilerle inlediğini duymuşolan Bruenor'un omuzlarına ağır bir yük gibi biniyordu.Şimdiyse, eğer klanının bütün üyeleriyle birlikte geri dönecekolsa bile, sadece tek bir dairenin küçük bir köşesinidoldurabilirlerdi.

"Çok kişi göçüp gitti," dedi Bruenor boşluğa doğru, hafiffısıltısı yankı yapan durgunlukta istediğinden daha yüksekçıkarak. Cüce için endişelenen ve her hareketini dikkatle takipeden Cattibrie ile Wulfgar, Bruenor'un söylediği şeyi duydularve cüceyi bunu söylemeye hangi anılarla duyguların ittiğinikolayca tahmin edebildiler. Birbirilerine baktıklarındaCattibrie, Wulfgar'ın cüceye olan hiddetinin bir acıma seliylebirlikte dağılıp gittiğini gördü.

Birbirilerine sadece kısa koridorlarla bağlanan kocamansalonlar art arda uzanıyordu. Her birkaç metrede bir,dönemeçler ve yan çıkışlar beliriyordu. Fakat Bruenor geçidegiden yolu bildiğinden emindi. Aşağıda bulunan herhangi

Page 388: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

birilerinin kaya tuzağının yıkılma sesini duyduğunu vearaştırmak için yukarı geleceğini de biliyordu. Üst katın bubölümü, geride bıraktıkları alanlardan farklı olarak, aşağıkatlara bağlanan bir sürü geçide sahipti. Wulfgar meşaleyisöndürdü ve Bruenor onlara karanlığın koruyucu loşluğuiçinde kılavuzluk etti.

Kısa süre içinde tedbirlerinin mantıklı olduğu anlaşıldı.Zira tam diğer bir devasa mağaraya girmişlerdi ki Regis,Bruenor'u omzundan yakalayarak durdurdu ve sessizolmalarını işaret etti. Bruenor neredeyse öfkeli bir çıkışyapacaktı, fakat Regis'in yüzündeki samimi dehşeti gördü.

Duyma yeteneği, yıllardır kilit mandalı tıkırtısı dinlemektenkeskinleşmiş olan buçukluk, uzaktan gelen su damlamasesinden farklı bir ses seçmişti. Biraz sonra diğerleri de busesi yakaladılar ve kısa süre sonra, bunu bir sürü çizmeliayaktan yükselen ses olarak teşhis ettiler. Bruenor, karanlığıniçinde izleyip beklemek üzere bir mola verdi.

Geçip giden kalabalığı, sayılarını sayacak ya da üyeleriniteşhis edebilecek kadar net bir şekilde göremediler. Fakatmağaranın öteki ucundaki meşalelerin sayılarına dayanarak,en azından bir kişiye karşı on kişi oranında sayıca üstünolduklarını söyleyebilirlerdi. Ve marş eden kalabalığındoğasını tahmin edebiliyorlardı.

"Bunlar gri cüce değilse benim de anam orkların arkadaşıolsun," diye homurdandı Bruenor. Sonra, Mithril Salonu'nuterk etme kararı hakkında daha fazla şikayeti var mı yok mugörmek için Wulfgar'a baktı.

Page 389: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar kabullenmiş bir şekilde kafasını sallayarak razıoldu. "Garumn Geçidi ne kadar uzakta?" diye sordu, diğerlerikadar dışarı çıkmaya boyun eğmiş bir hal alarak. Hala Drizzt'iterk edip gidiyormuş gibi hissediyor, fakat Bruenor'unseçimindeki bilgeliği de anlıyordu. Şimdi açık bir şekildegörülüyordu ki eğer burada kalırlarsa, Mithril Salonu'nda ölentek kimse Drizzt Do'Urden olmayacaktı.

"Son koridora bir saatlik yol var," diye yanıtladı Bruenor."Oradan sonra da bir saat, daha fazla değil."

Gri cüce kalabalığı kısa sürede mağarayı terk etti ve yolarkadaşları yeniden yola koyuldu. Bu sefer daha daihtiyatlılardı ve niyet ettiklerinden daha yüksek ses çıkaranher adımla ödleri patlıyordu.

Attığı her adımla birlikte hatıraları daha da berraklaşaııBruenor, nerede olduklarını tamamen biliyordu ve salonlardançabucak defolup gitmeye kararlı olduğu için, geçide giden endolaysız yolu seçiyordu. Fakat birçok dakika süren biryürüyüşün ardından, öylece geçip gidemeyeceği bir yankoridora geldi çattı. Her türlü gecikmenin bir risk olduğunubiliyordu, fakat bu kısa koridorun sonundaki odadan yayılanayartıcı güç onun reddedemeyeceği kadar büyüktü. MithrilSalonu'nun ne kadar mahvedilmiş olduğunu keşfetmekzorundaydı; üst katın en değerli hazinelerle dolu odasının sağsalim kalıp kalmadığını öğrenmek zorundaydı.

Dostlar hiç sorgusuz onu takip ettiler ve kısa süre içinde,üzerine cüce tanrılarının en büyüğü Moradin'in çekicikazınmış olan ve hemen onun altında bir rünler serisi duran,uzun ve süslü bir metal kapının önünde buldular kendilerini.

Page 390: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor'un sıklaşan nefes alış verişi soğukkanlılığınıyalanlıyordu.

"Burada dostlarımızın hediyeleri bulunur," diye rünleriokudu Bruenor vakarla, "ve halkımızın eserleri. Bil ki sen buoyuk salona girdiğinde Battlehammer Klanı'mn mirasınabakacaksın. Dostlar hoş gelmişler, hırsızlar sakının!" Bruenor,alnında gerginlikten boncuk boncuk olmuş terlerle birlikte yolarkadaşlarına doğru döndü. "Dumathoin'in Salonu," diyeaçıkladı.

"Düşmanlarınız iki yüz yıldır burada," diye akıl yürüttüWulfgar. "Kesinlikle yağma edilmiştir."

"Hiç sanmam," dedi Bruenor. "Kapı büyülüdür ve klanındüşmanlarına açılmaz. Ayrıca bunu aşıp girebilecek bir grikimsenin derisini yüzebilecek yüzlerce tuzak var içerde!"Regis'e dik dik baktı, kurşuni gözleri sert bir uyarıyla kısıldı."Eline koluna hakim ol Gümbürgöbek. Tuzaklardan biri senindostane bir hırsız olduğunu bilmeyebilir!"

Bu tavsiye Regis'e, cücenin acı alayını duymazdangelemeyeceği kadar mantıklı geldi. Bruenor'un sözlerinifarkında olmadan kabullenen buçukluk, ellerini ceplerinesokuverdi.

"Duvardan bir meşale kap gel," dedi Bruenor Wulfgar'a."İçimden bir ses içerde hiç ışık olmadığını söylüyor."

Daha Wulfgar onların yanına geri dönmeden önce, Bruenorkoca kapıyı açmaya başlamıştı bile. Bir dostun elleriyleitildiği için kolayca kıpırdanan kapı, sonuna kadar savruldu

Page 391: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ve ağır, kara bir perdeyle son bulan kısa bir koridora açıldı.Geçidin tam ortasında tehditkar bir şekilde, sarkaçlı bir kesicituzak asılı duruyordu, altında ise bir kemik yığını vardı.

"Hırsız köpek," diye kıkırdadı Bruenor acımasız birtatminle. Kesici tuzağın yanından geçti, perdeye doğruilerledi ve daireye girmeden önce dostlarının ona katılmasınıbekledi.

Bruenor salona açılan son engeli de aşmak içinduraksayarak cesaret topladı. Şimdi, cücenin heyecanıdiğerlerine de tesir edince, dostların hepsinin yüzünde terlerparıldıyordu.

Bruenor kararlı bir homurtuyla perdeyi kenara doğru çekti."İşte karşınızda Dumathoin'in Salo—" diye başladı, fakateşiğin ötesine bakar bakmaz kelimeler boğazında düğümlenipkalıverdi. Salonlarda şahit oldukları bütün yıkım sahneleriarasında, hiçbiri bunun kadar eksiksiz değildi. Zemini taştepecikleri doldurmuştu. Bir zamanlar klanın en kalitelieserlerim taşıyan kaideler kırılıp dökülmüştü ve diğerleriyseyerle yeksan edilmişti.

Bruenor tökezleyerek, körlemesine içeri daldı. Ellerititriyordu ve boğazında inanılmaz bir hiddet çığlığıdüğümlenmişti. Dairenin tamamına dahi bakmadan önceburadaki yıkımın katıksız olduğunu anlamıştı.

"Nasıl?" dedi, boğulacak gibi. Fakat tam bunu sorarkenduvardaki koca deliği gördü. Girişi engelleyen kapınınetrafından bir tünel kazılmamıştı. Bunun yerine taşın içinde

Page 392: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

derin bir yarık vardı, sanki inanılmaz bir şahmerdantarafından delinip açılmış gibi.

"Böyle bir şeyi hangi güç yapabilir?" diye sordu Wulfgar,deliğe donup kalmış bir halde bakan cücenin bakış yönünütakip ederek.

Bruenor bir ipucu arayışı içinde deliğe doğru ilerledi,Cattibrie ile Wulfgar da onun yanından yürüdü. Regis geriyedeğerli herhangi bir şey kalmış mı kalmamış mı görmek içinöteki tarafa doğru gitti.

Cattibrie zeminde gökkuşağına benzer bir parıltı fark etti vekaranlık bir sıvıdan oluşan bir birikinti olduğunu sandığı oşeye doğru ilerledi. Fakat üzerine doğru eğilince bunun birsıvı falan olmadığını anladı. En kara geceden bile daha karabir puldu bu ve bir insan boyundaydı. Wulfgar ve Bruenor,onun şaşkınlıkla nefesini tutuşunu duyarak kızın yanına doğrukoşturdular.

"Ejderha!" deyiverdi Wulfgar, belirgin şekli gördüğünde.Nesneyi ucundan tuttu ve daha iyi incelemek için dikeyduruma getirdi. Sonra o ve Cattibrie, böyle bir canavardanhaberdar olup olmadığını öğrenmek için Bruenor'a doğrudöndüler.

Cücenin fal taşı gibi açılmış gözlerindeki dehşet dolu bakış,onların sorularını daha sorulmadan cevaplandırmıştı.

"Karadan da kara," diye fısıldadı Bruenor, iki yüz yılevvelki o tarihi gün hakkında söylenen en yaygın sözleriyeniden tekrarlayarak. "Babam bana bu şeyden bahsetmişti,"

Page 393: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

diye açıkladı, Wulfgar ve Cattibrie'a. "İblis dölünden birejderha, demişti onun için, karadan daha kara olan bir kasvet.Bizi dışarı süren gri kimseler değildi en sonuna kadar onlarlakıran kırana savaşırdık. Sayılarımızı azaltan ve bizisalonlardan dışarı süren karanlık ejderhasıydı. Öteki uçtakiküçük salonlarda, onun şeytani ordusuna karşı koymak içinsayımızın onda biri bile kalmamıştı geriye."

Delikten gelen sıcak bir hava akımı onlara burasınınmuhtemelen aşağı salonlara ve ejderhanın inine bağlıolduğunu hatırlattı.

"Haydi gidelim buradan," diye önerdi Cattibrie, "o yaratıkbizim burada olduğumuz kanısına varmadan gidelim."

O sırada dairenin diğer tarafından Regis haykırdı. Dostlar,herhangi bir hazineye mi yoksa tehlikeye mi rastladığınıbilmeyerek onun yanına doğru koşturdular.

Onu bir moloz yığınmın.yanında yere çömelmiş, taşparçalarının arasındaki boşluğun içine dikkatle bakarkenbuldular.

Gövdesi gümüşten yapılma bir oku havaya doğru kaldırdı."Bunu orada buldum," diye açıkladı. "Ve daha fazlası da varsanırım bir yay."

Wulfgar meşaleyi boşluğun yanma getirdi. Böylece, sadecebir uzun yayın ahşap gövdesi olabilecek kıvrımlı şekli ve biryay kirişinin gümüşümsü parıltısını hepsi açıkça görebildiler.Wulfgar ahşabı kavradı ve taşın devasa ağırlığı altındaykenellerinin içinde kırılıp gitmesinden korkarak hafifçe çekti.

Page 394: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Fakat yay, Wulfgar'ın bütün gücüyle asılmasına rağmensabit bir şekilde duruyordu. Silahı serbest bırakabilmek içinen iyi yolu arayarak etraftaki taşlara bakındı.

Bu arada Regis başka bir şey daha bulmuştu, taş yığınınınarasındaki bir diğer çatlağın içine sıkışıp kalmış altın birplaketti bu. Onu dışarı çıkartmayı başardı ve üzerindeki oymarünleri okuyabilmek için meşale ışığına doğru getirdi.

" 'Kalp Avcısı Taulmaril' " diye okudu." 'Hediye eden kişi—' "

"Anariel, Faerun'un Kızkardeşi," diye bitirdi Burenor,plakete bakına ihtiyacı bile duymadan. Cattibrie'ın sorgulayıcıbakışına cevaben, o ismi tanıdığım belirterek kafasıylaonayladı.

"Yayı kurtar evlat," dedi Wulfgar'a. "Kesinlikle bundandaha iyi işlere yarayabilir."

Wulfgar taş yığınının yapısını çoktan anlamış ve bazı taşkalıplarını kaldırmaya başlamıştı bile. Kısa süre içindeCattibrie, uzun yayı kıpırdatıp dışarı çıkarabildi. Fakat yığınıniçindeki oyuğun ötesinde başka bir şey daha gördü veWulfgaı/dan kazmaya devam etmesini istedi.

Kaslı barbar daha fazla taşı kenara ite dursun, diğerleriyayın güzelliğine hayran kaldılar. Ahşabı taşlar tarafındançizilmemişti ve tek bir kez elle silinince cilasının derinparıltısı geri gelmişti. Cattibrie kolayca kirişini gerdi, sert vepürüzsüz gerginliğini hissederek yayı yukarı doğru kaldırdı.

Page 395: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Denesene," diye önerdi Regis, kıza gümüş bir ok uzatarak.

Cattibrie buna hayır diyemedi. Oku gümüşi tele yerleştirdive kirişi gerdi. Niyeti sadece okun nasıl oturduğuna bakmaktı,aklında atış yapmak yoktu.

"Bir sadak!" diye seslendi Wulfgar, en son taşı dakaldırarak. "Ve daha fazla ok."

Bruenor karanlığın içine doğru işaret etti ve kafasıylaonayladı. Cattibrie hiç tereddüt etmedi.

Islık çalarak uçan ok, karanlığın içine doğru süzülürken,ardında gümüş renkli bir kuyruk bıraktı. Uçuşu aniden birvurma sesiyle son buldu. Alışılmışın dışında bir şey sezerek,hepsi birden okun peşinden koşturdular. Oku kolaycabuldular, çünkü gövdesinin yarısına kadar duvara gömülüpkalmıştı!

Duvara giriş yaptığı noktanın etrafındaki taşlar kavrulmuştuve bütün gücüyle asılıp çeken Wulfgar bile, oku bir santimolsun kıpırdatamadı.

"Üzülmeye hiç gerek yok," dedi Regis, Wulfgar/ın elindeduran sadağın içindeki okları sayarken. "On dokuz ... yirmitane daha var!" Afallamış bir halde geriledi. Diğerleri, kafalankarışarak ona baktılar.

"On dokuz tane vardı," diye açıkladı Regis. "Doğrusaymıştım."

Page 396: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ne olduğunu anlamayan Wulfgar çabucak okları saydı."Yirmi," dedi.

"Şimdi yirmi," diye yanıtladı Regis. "Fakat ilk saydığımdaon dokuz taneydi."

"Öyleyse sadak da büyülü," diye akü yürüttü Cattibrie."Anariel Hanım, klana gerçekten de kudretli bir hediyevermiş!"

"Bu mekanın yıkıntıları arasında daha neler bulabiliriz?"diye sordu Regis, ellerini ovuşturarak.

"Bundan başka yok," diye karşılık verdi Bruenorhırçınlıkla. "Buradan gidiyoruz ve senden tek bir itiraz bileduymak istemiyorum!"

Diğer ikisine şöyle bir bakan Regis, cüceye karşı onlardanhiç destek bulamayacağını anladı. Çaresizce omuz sükerekonları perdenin yanına ve sonra koridorun içine doğru takipetti.

"Geçide gidiyoruz!" diye ilan etti Bruenor, tekrar yolaçıkarken.

"Dur Bük," diye fısıldadı Sydney, yol arkadaşlarının meşaleışığı kısa bir mesafe önlerinde yeniden belirdiği zaman.

"Henüz değil," dedi, toz toprakla kaplı yüzüne bekleyişdolu bir gülümseme yayılırken. "Daha iyi bir zaman bulacağızelbet!"

Page 397: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

21. GÖLGELER İÇINDE GÜMÜŞ

Aniden, gri pusun bulanıklığı içinde bir şeye odaklanmayıbaşarabildi. Hiçlik girdabının tam ortasında beliren elletutulabilir bir şeydi bu. Hemen önünde dolanıyor ve yavaşçadönüp duruyordu.

Kenarları çoğalıp iki tane oldu ve birbirinden ayrıldı, sonratekrar birleşti. Kafasındaki hafif sızıya, kendisini yiyip yutanve şimdi onu kontrolü altında tutmaya çalışan içsel karanlığakarşı mücadele etti. Yavaş yavaş kollarını ve bacaklarınıhisseder oldu, kim olduğunun ve buraya nasıl geldiğininfarkına vardı.

Onun bu şaşkın ayılısı sırasında, önündeki görüntükeskinleşerek kristalimsi bir suret halini aldı. Mücevherli birhançerin ucuydu bu.

Entreri tepesine dikilmiş duruyor, birkaç metre ötededuvara yerleştirilmiş olan tek bir meşalenin ışığı sayesindekapkara bir suret halinde görünüyordu. Gördüğü ilk direnişemaresinde saldırmaya hazır bir şekilde silahını havayakaldırmıştı. Drizzt, düşüş sırasında kiralık katilin deyaralanmış olduğunu görebiliyordu, fakat onun daha hızlıkendine geldiği barizdi.

"Yürüyebilir misin?" diye sordu Entreri. Drizzt eğeryürüyemezse ne olacağını bilecek kadar akıllıydı.

Page 398: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Başım evet anlamında salladı ve ayağa kalkmaya davrandı,fakat hançer daha da yakınlaştı.

"Henüz değil," diye hırladı Entreri. "Önce neredeolduğumuzu anlamamız ve nereye gitmemiz gerektiğinikararlaştırmamız lazım."

Drizzt, o zaman ilgisini kiralık katilden ayırıp etrafına gözgezdirdi. Eğer Entreri'nin niyeti onu öldürmek olsaydı bunuçoktan yapmış olacağından emindi. Madenlerdeydiler, bukadarı aşikardı. Çünkü duvarlar kabaca oyulmuştu ve her beşmetrede bir ahşap sütunlarla desteklenmişti.

"Ne kadar mesafe düştük?" diye sordu kiralık katile,sezileri ona dövüştükleri odadan çok daha derinlerdeolduklarım söylüyordu.

Entreri omuz silkti. "Kısa bir düşüşün ardından sert taşınüzerine çakıldığımı ve sonra sarp bir yokuş ve kıvrımlı biroluktan yuvarlandığımı hatırlıyorum. Biz en sonunda burayadüşmeden evvel epey zaman geçmiş gibi geldi bana." Tavanınkenarındaki bir açıklığı, içinden geçip düşmüş oldukları ağzıişaret etti. "Fakat ölmek üzere olduğunu düşünen bir adamiçin zamanın akışı farklıdır ve bütün bu şey benimhatırladığımdan daha çabuk olup bitmiş olabilir."

"İlk düşüncene güven," diye önerdi Drizzt, "zira benimkendi sezilerim de, gerçekten uzun bir mesafe aşağıindiğimizi söylüyor bana."

"Nasıl dışarı çıkabiliriz?"

Page 399: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Drizzt zemindeki hafif eğimi inceledi ve sağına doğru işaretetti. "Yokuş o tarafa doğru gidiyor," dedi.

"Öyleyse kalk ayağa," dedi Entreri, drowa yardım etmekiçin elini uzatarak.

Drizzt bu yardımı kabul etti ve ihtiyatla, hiçbir tehditbelirtisi göstermeden ayağa kalktı. Kendisi daha bir darbevuramadan önce Entreri'nin hançerinin onu deşip yaracağınıbiliyordu.

Entreri de bunu biliyordu, fakat şu an, zor durumdaykenDrizzt'iıı herhangi bir sorun çıkartacağım sanmıyordu.Yukarıdaki oyukta kısa bir kılıç oyunundan epey fazlasınıpaylaşmışlardı ve ikisi de birbirine gönülsüz bir saygıylabakıyordu.

"Gözlerine ihtiyacım var," diye açıkladı Entreri. Drizzt bukadarını zaten anlayabilmişti. "Sadece bir tane meşalebulabildim ve beni buradan çıkartabilecek kadar uzun süredayanmayacaktır. Gözlerin, kara elf, senin gözlerin karanlıktayolu bulabilir. Her hareketini hissedebilecek kadar yakınındaolacağım, tek bir darbede seni öldürebilecek kadar yakında!"Söylediği sözü vurgulamak için hançeri bir kez dahadöndürdü, fakat Drizzt, görsel yardım olmadan da onu gayetiyi anlıyordu.

Drizzt ayağa kalktığında, korktuğu kadar kötü bir şekildesakatlanmamış olduğunu fark etti. Bir ayak bileğini ve diziniburkmuştu. Üzerine ağırlık bindirir bindirmez, atacağı heradımın acı vereceğini anladı. Fakat bunu Entreri'ye

Page 400: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

çaktırmayacaktı. Eğer yola devam edemezse, kiralık katil içino kadar da değerli olmazdı.

Entreri meşaleyi almak için arkasını döndü ve Drizzt kendieşyalarına hızlıca bir bakış attı. Palalarından birininEntreri'nin kemerine asılmış olduğunu gördü, fakat diğeri,yani büyülü kılıç etrafta yoktu. Hançerlerinden birinin halaçizmesinin içindeki gizli kınında durduğunu hissetti, fakatbecerikli düşmanının süvari kılıcı ve hançerine karşıkendisine ne kadar yardımı olacağından emin değildi.Herhangi bir çeşit dezavantaj altındayken Entreri ile yüzleşmedüşüncesi, sadece en çaresiz durum için ayrılmış birseçenekti.

Sonra, ani bir şokla birlikte, Drizzt kemerindeki keseyikavradı. Kesenin bağının gevşemiş olduğunu gördüğündekorkulan daha da arttı. Daha elini içeri sokmadan önceGuenhwyvar'ın kaybolmuş olduğunu biliyordu. Çılgınlar gibietrafına bakındı ve sadece çökmüş olan moloz yığınınıgörebildi.

Onun sıkıntısını fark eden Entreri, pelerinin kapüşonununiçinde şeytanca sırıttı. "Gidiyoruz," dedi drowa.

Drizzt'in hiçbir seçeneği yoktu. Entreri'ye büyülüheykelcikten söz edip de Guenhwyvar'ın bir kez daha şeytanibir efendinin eline geçmesi riskini kesinlikle göze alamazdı.Drizzt, muhteşem panteri o kaderden bir kere kurtarmıştı veona layık olmayan bir sahibin ellerine yeniden düşeceğinesonsuza kadar tonlarcakayanın altında gömülü kalmasınıtercih ederdi. Moloz yığınına doğru son kez matem dolu birbakış attı ve acı kaybını sabırla kabul etti. Panterin hala kendi

Page 401: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

varoluş düzleminde, hiç zarar gcjrmemiş bir halde yaşadığıgerçeğiyle teselli buldu.

Tünel destek sütunları, onlar geçip giderken rahatsız edicibir intizamla yanlarından uzanıyordu. Sanki hep aynınoktadan geçip duruyorlarmış gibiydi. Drizzt, tünelin hafifçeyukarı doğru meylederken kocaman bir daire çizdiğinihissetti. Bu onun sinirlerini daha da gerginleştirdi. Cücelerin,özellikle kıymetli mücevherler ve metaller söz konusuolduğunda, tünel kazmadaki becerilerini biliyordu ve birsonraki katmana varana dek kaç mil daha yürümelerigerekeceğini merak etmeye başlamıştı.

Yer altı sezilerinin daha az keskin olmasına ve cüceusullerini daha az tanımasına rağmen, Entreri de aynı rahatsızhisleri paylaşıyordu. İki saat geçmişti ve hala ahşap desteksütunu dizesi karanlığın içine doğru uzanıyordu.

"Meşale ışığı zayıfladı," dedi Entreri, yürümeyebaşladıklarından beri etraflarım sarmalamış olan sessizliğibölerek. Ayak sesleri, yani dikkatli savaşçıların tecrübeliadımlan bile dar geçidin basıklığı içinde yok olup gidiyordu."Muhtemelen avantaj senin eline geçecek, kara elf."

Drizzt öyle olmadığım biliyordu. Entreri de en az kendisikadar geceye ait bir varlıktı. Karanlıkta göremeyişinin açığınıkapamaya yetecek de artacak kadar keskinleştirilmişreflekslere ve bolca deneyime sahipti. Kiralık katiller öğlegüneşinin ışığı altında çalışmazdı.

Drizzt, cevap vermeden önlerindeki yola doğru döndü.Fakat etrafına bakmırken meşale ışığının ani bir yansıması

Page 402: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

gözüne çarptı. Ardından gelen Entreri'nin rahatsızkıpırdanışına aldırmadan koridor duvarına doğru ilerleyerekduvar yüzeyinin dokusunu incelmeye başladı ve başka bir ışıkparıltısı daha görebilme umuduyla dikkatle baktı. Entrerionun ardında kıpırdandığında sadece saniyelik bir parıltı oldu,duvarın üzerinde parlayan gümüşi bir titreşimdi bu.

"Gümüş damarların aktığı yer," diye gözlerineinanamayarak mırıldandı kendi kendine. "Ne?" diye sorduEntreri.

"Meşaleyi getir," Drizzt'in verdiği tek cevaptı. Şimdiellerini hevesle duvarın üzerinde gezdiriyordu. İnatçımantığını çürütecek ve Bruenor'un Mithril Salonuhikayelerini abartmış olduğu konusundaki şüphelerine karşıcüceyi haklı çıkartacak deliller arıyordu.

Meraklanan Entreri kısa sürede onun yanında bitiverdi..Meşale açıkça gözler önüne seriyordu: Duvarın üzerindeakmakta olan bir gümüş dereciğiydi bu, neredeyse Drizzt'inönkolu kadar kalındı ve kendi saflığıyla parıldıyordu.

"Mithril," dedi Entreri, ağzı bir karış açık bir halde."Krallara layık bir hazine!"

"Fakat bizim işimize pek yaramaz," dedi Drizzt,heyecanlannı dağıtmak için. Sanki mithril damarı onu hiçetkilememişçesme tekrar koridor boyunca yürümeye başladı.Her nedense, Entreri'nin bu mekanı görmemesi gerektiğini,kiralık katilin orada oluşunun Battlehammer Klanı'nın bütünhazinelerini kirlettiğini hissediyordu. Drizzt, kiralık katile bu

Page 403: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

salonları tekrar araştırması için hiçbir sebep vermekistemiyordu. Entreri omzunu silkti ve takip etti.

Onlar ilerledikçe geçit koridorundaki meyil daha dabelirgin olmaya başladı. Ayrıca mithril damarlannın gümüşiyansımaları o kadar düzenli bir şekilde görünür olmuştu kiDrizzt, Bruenor'un anlattığı hikayelerde kendi klanınınzenginliğini küçümsemiş bile olabileceğini düşündü.

Her zaman için drowun bir adım gerisinde olan Entreri,esirinin etraftaki kıymetli maden cevherine nasıl da dikkatettiğini gözlemlemeye kaptırmıştı kendisini. Fakat etrafınıçevreleyen zenginliğin farkındaydı. Bu yer konusunda kişiselgirişimlerde bulunmak umurunda değildi, fakat gelecekteyapacağı pazarlıklarda bu bilginin oldukça işe yarayacağınıbiliyordu.

Meşale sönüp gideli epey olmuştu, fakat ikisi halagörebildiklerim fark ettiler. Zira tepelerinde bir yerde, tüneldönemeçlerinin ötesinde hafif bir ışık kaynağı vardı. Yine dekiralık katil, Drizzt ile arasındaki açıklığı kapadı. Işığıntamamen sönmesi ihtimali sebebiyle, tek kaçış umudunu dakaybetme konusunda hiç risk almayarak hançerinin ucunuDrizzt'in sırtına dayadı.

Aksine ışık daha da canlandı, çünkü kaynağı hakikaten dedevasaydı. Hava sıcaklaştı ve uzaktaki makinelerin tünelboyunca yankılanan seslerini kısa süre içinde duyar oldular.Entreri, Drizzt'in pelerinini kavrayıp kendisini onayaklaştırmak suretiyle dizginleri daha da sıklaştırdı. "Buradasen de en az benim kadar davetsiz bir misafirsin," diyefısıldadı. "İhtiyat ikimiz içinde bir dost demektir."

Page 404: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Madencilere yakalanmak, senin bana sunduğun akıbettendaha kötü olabilir ini?" diye sordu Drizzt, iğneleyici bir iççekişle.

Entreri pelerini bıraktı ve geri adım attı. "Görünüşe göremutabakat sağlamak için sana daha fazla şey önermeliyim,"dedi.

Drizzt onu dikkatle inceledi, ne umması gerektiğinibilmiyordu. "Bütün avantajlar senin elinde," dedi.

"Pek değil," diye karşılık verdi kiralık katil. Entrerihançerini kınına geri sokarken Drizzt kafası karışmış bir haldekalakaldı. "Seni öldürebilirdim, buna katılıyorum, ama nekazançla? Öldürme işinden hiç zevk almıyorum."

"Ama cinayet seni rahatsız etmiyor," diye yapıştırdı cevabıDrizzt.

"Yapmam gerekeni yaparım," dedi Entreri, drovvun acıyorumunu bir kahkahayla örtüp aklından uzaklaştırarak.

Drizzt bu adamı çok iyi teşhis etmişti: Duygusuz, faydacıve ölüm saçma konusunda tartışmasız bir şekilde yetenekli.Drizzt Entreri'ye bakarken, eğer Menzoberranzan'da, tıpkıonun gibi maneviyattan yoksun olan halkının arasında kalmışolsaydı, şimdi dönüşmüş olacağı şeyi görüyordu. Entreri drowtoplumunun prensiplerinin, yani Drizzt'i yer altı dünyasındanayrılmaya zorlayan bencillik ve kalpsizliğin somut birgöstergesiydi. Adamın her bir şeyinden nefret ederek, fakather nasılsa onun için duyduğu özdeşleşme hissinden kendinialamayarak, dosdoğru kiralık katile baktı. Şimdi

Page 405: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

prensiplerinin arkasında durması gerektiğine karar verdi, tıpkıyıllar önce o karanlık şehirde yapmış olduğu gibi. "Yapmangerekeni yaparsın," diye suçladı tiksintiyle, muhtemelsonuçlarına aldırış etmeden. "Bedeli ne olursa olsun."

"Bedeli ne olursa olsun," diye tekrarladı Entreri kontrollübir şekilde, kendim tatmin eden gülümsemesiyle hakareti biriltifata çevirerek. "Bu denli faydacı olduğum için memnuniyetduymalısın Drizzt Do'Urden, öyle olmasaydım düşüşünardından hiç uyanamazdın.

"Fakat bu değersiz tartışmaya bu kadar yeter. Sana, ikimizede büyük kazanç sağlayabilecek bir anlaşma önereceğim."Drizzt sessiz kaldı ve anlaşmaya olan ilgisinin derecesikonusunda hiçbir ipucu vermedi.

"Neden burada olduğumu biliyor musun?" diye sorduEntreri.

"Buçukluk için geldin."

"Hatalısın," diye karşılık verdi Entreri. "Buçukluk içindeğil, buçukluğun mücevher süsü için. Onu benimefendimden çaldı, fakat o kadarını size itiraf ettiğindenşüpheliyim."

"Bana söylenenden daha fazlasını tahmin ederim," dediDrizzt, kinayeli bir şekilde konuyu bir sonraki şüphesinegetirerek. "Efendin aynı zamanda intikam almak da istiyordur,değil mi?"

Page 406: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Muhtemeldir," dedi Entreri hiç duraksamadan. "Fakat esasgaye mücevher süsün geri götürülmesi. Bu yüzden sana şunuteklif ediyorum: Dostlarım bulmak için beraber çalışacağız.Ben bu yolculukta yardım sunuyorum ve senin hayatınınbağışlanması karşılığında mücevher süsü talep ediyorum.Oraya vardığımız zaman, süsü bana teslim etmesi içinbuçukluğu ikna et ve ben de kendi yoluma gidip bir daha geridönmeyeyim. Efendim hazinesini geri alacak ve senin küçükdostun hayatının geri kalan kısmını arkasını kollayarakgeçirmek zorunda kalmayacak." "Söz veriyor musun?"diyerek afalladı Drizzt. "Faaliyet sunuyorum," diye yapıştırdıcevabı Entreri. Kemerindeki palayı çekti ve Drizzt'e doğruattı. "Bu unutulmuş madenlerde ölmeye hiç niyetim yokdrow, umarım senin de yoktur."

"Dostlarımla yeniden birleştiğim zaman sözümdeduracağımı nasıl biliyorsun?" diye sordu Drizzt, palayıönünde tutup şöyle bir tartarak ve olayların değişimineinanmakta güçlük çekerek.

Entreri yeniden güldü. "Aklımda öyle şüphelerbırakamayacak kadar şerefli birisin kara elf. Anlaşmada kabulettiğin gibi davranacaksın, bundan eminim! Anlaştık mıöyleyse?"

Drizzt, Entreri'nin sözlerindeki bilgelik payını kabullenmekzorundaydı. Beraberken, alt katmanlardan kaçıp kurtulmakiçin bir nebze şansları vardı. Drizzt dostlarını bulma fırsatınıgeri tepecek değildi tabii, hele hele Regis'in başım sık sıkdeğerinden çok belaya sokan o mücevher süs karşılığında."Anlaştık," dedi.

Page 407: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Her dönemeçle birlikte geçit koridoru daha daaydınlanmaya başladı. Meşalelerden gelen titrek ışıkla değil,sürekli bir parlaklıkla aydınlanıyordu. Makine dairesiningürültüsü orantılı olarak arttı ve ikisi birbirilerini duyabilmekiçin haykırmak zorunda kalmaya başladı.

Son bir dönemeçten sonra, madenin beklenmedik birşekilde bittiği, en son destek sütunlarının da kocaman birmağaraya açıldığı yere geldiler. Destek sütunlarının arasındanihtiyatla geçtiler ve geniş boğaz yani Battlehammer Klanı'nmdevasa yeraltı şehri— boyunca uzanan küçük çıkıntı üstündeilerlediler.

Şanslarına, derin yarığın en üst seviyesindeydiler, zira ikiduvar da geniş merdivenlere bölünmüş halde zemine doğruiniyordu. İki duvar da, bir zamanlar Bruenor'un halkınınevlerinin kapılarını belirleyen, süslü eşiklerle doluydu. Eşiklerşimdi çoğunlukla boştu. Fakat Drizzt, Bruenor'un kendisineanlattığı sayısız hikaye sayesinde, mekanın eski ihtişamınıgayet iyi tasavvur edebiliyordu. Aziz işlerine duyduklarısevda sayesinde yorulmak nedir bilmeyen ve mithrile çekiçlevururken tanrılarına övgü ilahileri söyleyen on bin cüce.

Ne muhteşem bir görüntü olmalıydı o öyle! En soneserlerini, yani inanılmaz güzellik ve değerdeki mithrilden bireseri sergilemek için o kattan bu kata koşturan cüceler. Vedahası, Drizzt, Buzyeli Vadisi'ndeki cücelerden bildiğinedayanarak söyleyebilirdi ki; en ufak bir kusur bile, ustalarınörslerinin başına geri koşturmalarını, tanrılarından afdilemelerini ve kendilerine daha fazla maharet bağışlamalarıiçin dua etmelerini sağlardı. Diyarlar'daki başka hiçbir ırk,yaptıkları eserlerle bu denli iftihar edemezdi ve

Page 408: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Battlehammer Klanı halkı, sakallı ırkın standartlarının daötesinde bir istisnaydı.

Şimdi derin yarığın sadece zemininde hareketlilik vardı.Zira orada, yüzlerce metre aşağılarında bulunan ve her ikiyöne doğru uzanan, Mithril Salonu'nün merkezi demirhaneleridurmaktaydı. Maden kayasından alınmış sert metali eritmeyeyetecek ısıdaki ocaklardı bunlar. Drizzt ve Entreri, bu kadaryüksekteyken bile kavurucu ısıyı hissedebiliyorlardı ve ışığınyoğunluğu gözlerini kısmalarına neden oluyordu. Onlarcabodur işçi etrafta koşuşturuyor, el arabalarında madencevherleri ya da ateş için yakıt taşıyordu. Drizzt bunlarınduergarlar olduğunu düşünüyor, fakat bu kadar yüksekteykenve ışıktan dolayı onları net bir şekilde göremiyordu.

Tünel çıkışının sağında, birkaç metre ötede hafifçekavislenen geniş bir rampa, bir sonraki alt kata doğrusüzülüyordu. Sol tarafta ise geçiş için tasarlanmamış olan darçıkıntı, duvar boyunca ilerliyordu. Fakat Drizzt yolun dahailerisinde, derin yarık boyunca kavis çizen bir köprünün karasuretini görebiliyordu.

Entreri ona tünele geri gitmesini işaret etti. "Köprüelimizdeki en iyi yol gibi görünüyor," dedi kiralık katil."Fakat etrafta bu kadar fazla kimse varken çıkıntınınüzerinden ilerlemeye çekiniyorum."

"Pek az seçeneğimiz var," diye çıkarımda bulundu Drizzt."Geldiğimiz yolu geri yürüyebilir ve geçtiğimiz arakoridorları araştırabiliriz, fakat onların madeninuzantılarından başka bir şey olmadığına inanıyorum ve bizibu kadar uzağa bile götüreceklerinden şüpheliyim.

Page 409: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Devam etmeliyiz," diye hemfikir oldu Entreri. "Belki degürültü ve ışık bize yeterli derecede gizlilik sağlar." Dahafazla gecikmeden çıkıntının üzerine süzülüverdi ve köprününkaranlık dış hatlarına doğru ilerlemeye başladı, Drizzt dehemen ardından geliyordu.

Çıkıntının, bazı yerlerde yarım metreden geniş olmamasınave çoğunlukla yarım metreden bile dar olmasına rağmen,çevik dövüşçüler yollarını bulmakta hiç zorluk çekmediler.Kısa süre içinde köprünün önüne gelip durdular. Aşağıdakikoşuşturmanın üzerinden kavis çizen dar bir taş yoldu bu.

Yere sinerek rahatlıkla ilerlediler. Köprünün yansını geçipkavisin öbür yarısından aşağı inmeye başladıklarında, yarığınöbür duvarında uzanan daha geniş bir çıkıntı gördüler.Köprünün sonunda bir tünel vardı, tıpkı üst katta geridebıraktıkları tüneller gibi meşaleyle aydınlanmıştı. Girişin solkısmında birkaç küçük şekil, yani duergarlar, bir arayatoplanmış muhabbet ediyor ve etraflarıyla hiç ilgilenmiyordu.Entreri sinsi bir gülümsemeyle Drizzt'e dönüp baktı ve tüneliişaret etti.

Kediler kadar sessiz ve gölgeler içinde görünmez bir haldehaneli aştılar. Duergar grubu onların geçtiğinin farkınavarmadı.

Şimdi hızlı bir yürüyüş temposu tutturmuşlardı ve ahşapdestek sütunları yanlarından akıp gidiyordu. Yeraltı şehriniepey geride bırakmışlardı. Keskin yarıklı duvarlar onlarameşale ışığına karşı bol miktarda gölge sağlıyordu vearkalarında bıraktıkları işçilerin gürültüsü azalıp bir

Page 410: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

homurtuya dönüştüğünde biraz rahatlamış, diğerleriylebuluşma beklentisi içinde ilerler olmuşlardı.

Bir tünel virajını döndüklerinde yalnız bir duergar nöbetçieriyle karşılaştılar.

"Burada ne ararsınız?" diye havladı nöbetçi er. Uzun mithrilkılıcı meşale ışığının her titreşimiyle parıldıyordu. Zincirzırhı, miğferi ve parlak kalkanı da kıymetli metaldenyapılmaydı, yani tek bir askerin donanımı için bile bir kralhazinesi kullanılmıştı!

Drizzt yol arkadaşını geçti ve Entreri'ye geride kalmasınıişaret etti. Kaçış yollarında cesetlerden oluşan bir iz bırakmakistemiyordu. Kiralık katil, yer altı dünyasının bir diğersakiniyle anlaşma konusunda kara elfin bir nebze şansıolabileceğini anladı. Kendisinin insan olduğunu açık etmek veDrizzt her ne hikaye uyduracaksa onun inanılırlığınıengellemek istemediğinden dolayı pelerinini yüzüne sarıverdi.

Nöbetçi er, Drizzt'in bir drow olduğunu anlayınca gözlerifal taşı gibi açılmış bir halde bir adım geri sıçradı. Drizzt onadik dik baktı ve cevap vermedi.

"Ehm ... madenlerde ne yapıyor olabilirsiniz acaba?" diyesordu duergar, hem sorusunun şeklini, hem de ses tonunukibar bir hale çevirerek.

"Yürüyoruz," diye yanıtladı Drizzt soğukça, biraz öncemaruz kalmış olduğu kaba selamlama karşısında halahiddetliymiş numarası yaparak.

Page 411: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ve ... şey ... kimsiniz siz?" diye kekeledi muhafız.

Entreri, cücenin Drizzt karşısında duyduğu bariz dehşetiinceledi. Görünüşe göre drovvlar, yer altı dünyası ırklarıarasında, yüzey sakinleri arasında gördüklerinden çok dahafazla saygı görüyordu. Kiralık katil, gelecekte Drizzt ileilgilenirken daha fazla ihtiyatlı olmaya karar verdi ve bunuzihnine kaydetti.

"Ben, Menzoberranzan'ın dokuzuncu taht ailesi olanDaermon N'a'shezbaernon'dan Drizzt Do'Urden," dedi Drizzt,yalan söylemeye hiç gerek duymayarak.

"Selamlar!" diye haykırdı nöbetçi er, yabancının takdirinikazanmak için gereğinden fazla heyecanlı bir şekilde. "Ben,Bukbukken Klam'ndan Mucknuggle ." Eğildi ve gri sakalızemini süpürür bir şekilde reverans yaptı. "Madenlerde peksık konuk ağırlamayız da. Birini arıyor olabilir misiniz?Veyahut size yardım edebileceğim herhangi bir şey var mı?"

Drizzt bir anlığına düşündü. Eğer dostları mağaraçöküşünden sağ kurtuldularsa ki kurtuldukları umuduna belbağlamalıydı— Garumn Geçidi'nin yolunu tutmuş olmalarıgerekirdi. "Buradaki işim bitti," dedi Duergar"a. "Tatminoldum."

Mucknuggle ona merakla baktı. "Tatmin mi?"

"Halkınız çok derini kazmış," diye açıkladı Drizzt "Kazıişlerinizle bizim tünellerimizden birine girmişsiniz. Busebeple tesisi incelemeye geldik, bir kez daha drowların

Page 412: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

düşmanlarının burada ikamet etmediğinden emin olmak için.Demirhanelerinizi gördüm, gri kimse, gurur duymalısınız."

Nöbetçi er kemerini düzeltti ve göbeğini içeri çekti.Bukbukken Klanı, esasında bütün tesisi BattlehammerKlam'ndan çalmış olmasına rağmen, kendi tertibatlarıylagerçekten de iftihar ederdi. "Tatmin oldum diyorsunuz. Pekişimdi nereye gideceksiniz Drizzt Do'Urden? Patronu görmeyemi?"

"Eğer onu görmek isteseydim kimi aramam gerekirdi?"

"Kasvetparıltısı'm duymadınız mı hiç?" diye cevap verdiMucknuggle bilmiş bir kıkırdamayla. "Karanlık Ejderi'dir o,karanın karasıdır ve su katılmamış bir iblisten bile dahaacımasızdır! Drowları madenlerine alır mı almaz mıbilmiyorum, ama göreceğiz bakalım!"

"Hiç sanmıyorum," diye karşılık verdi Drizzt. "Burayaöğrenmek için geldiğim her şeyi öğrendim ve şimdi yolumyurduma uzanıyor. Kasvetparıltısı'nı ya da sizin misafirperverklanınızı bir daha rahatsız etmeyeceğim."

"Bence sen patronu görmeye gideceksin," dediMucknuggle, Drizzt'in kibarlığından ve kudretli liderininisminin anılmasından dolayı cesaret bularak. Boğumlukollarını göğsünde kavuşturdu. Mithril kılıcın, parlakkalkanın üzerinde duruşu oldukça bariz bir şekildegörünüyordu.

Drizzt sert bakışını yeniden takındı ve bir parmağınıpelerininin kumaşının altına sokarak duergarın olduğu yöne

Page 413: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

doğru işaret etti. Mucknuggle bu hareketi fark etti. Entreri deöyle. Ve kiralık katil, duergarın tepkisini gördüğündeneredeyse şaşkınlıktan devrilecekti. Mucknuggle'ın zaten griolan yüzüne, açıkça görülen, kül rengi bir kasvet perdesiçöküverdi ve cüce hiç kıpırtısız durdu. Nefes almaya bilecesaret edemiyordu.

"Yolum yurduma uzanıyor," dedi Drizzt yeniden.

"Gerçekten de yurduna uzanıyor," diye haykırdıMucknuggle. "Yolu bulmanıza yardımcı olabilir miyim? Oyöndeki tüneller epey karmaşıklaşıyor da."

Neden olmasın? diye düşündü Drizzt, en kestirme yolubilirlerse şanslarının daha da artacağını bilerek. "Büyük biryarık," dedi Mucknuggle'a. "Bukbukken Klanı zamanındanönce orasının Garumn Geçidi olarak adlandırıldığını duyduk."

"Orası şimdi Kasvetparıltısı Bayırı," diye düzelttiMucknuggle. "Bir sonraki dönemecin ardında soldaki tünel,"dedi koridoru işaret ederek. "Ve oradan sonra dümdüz biryol."

Drizzt geçidin yeni adını pek beğenmemişti. Eğer geçidevarırlarsa, dostlarını ne tür bir canavarın bekliyor olacağınımerak ediyordu. Daha fazla zaman harcamak istemeyerekMucknuggle'a doğru kafasını salladı ve yanından geçipyürüdü. Duergar, daha fazla muhabbet etmeden onun geçipgitmesi ve mümkün olduğunca kendisinden uzaklaşmasıkonusunda pek hevesliydi.

Page 414: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri, yanından geçerlerken Mucknuggle'a dönüp baktı vecücenin alnındaki teri silmekte olduğunu gördü. "Onuöldürmeliydik," dedi Drizzt'e, belli bir mesafe uzaklaştıklarıvakit. "Halkını peşimize takacak."

"Bir cesedin veya kayıp bir nöbetçi erin umumi alarma yolaçacağından daha hızlı değüV' diye yanıtladı Drizzt. "Belkibirkaçı onun hikayesini doğrulamak için gelip bir bakacaktır,fakat en azından şimdi çıkış yolunu biliyoruz. Sorgulanırımsadece onun sözlerinin doğruluğunu denemek içinyapıldığından korktuğu için bana yalan söylemeye cüretedemezdi. Halkım bunun gibi yalanlar için öldürme huylanylatanınır."

"Ona ne yaptın?" diye sordu Entreri.

Drizzt, halkının uğursuz şöhretinin ona getirdiği ironikkazançlara kıkırdamadan edemedi. Parmağını yenidenpelerinin kumaşının altına sokuverdi. "Cebine sığabilecekkadar küçük bir arbalet yayı canlandır aklında," diye açıkladı."Bir hedefe doğru yöneltildiğinde aynı izlenimi bırakmıyormu? Drowlar bunun gibi arbaletleriyle nam salmıştır."

"Fakat o kadar küçük bir ok, mithrilden bir donanımkarşısında ne kadar ölümcül olabilir ki?" diye sordu Entreri,hala tehdidin neden bu kadar etkili olduğunu anlayamamış birhalde.

"Ah, ama zehir var," diye yapmacık bir şekilde sırıttıDrizzt, koridor boyunca ilerleyerek.

Page 415: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri durup bu apaçık mantık karşısında sırıttı. Bu kadarbasit bir tehditle bile o denli güçlü bir tepki alabildiklerinegöre, drowlar nasıl da sinsi ve acımasız olmalıydı! Görünüşebakılırsa, ölümcül şöhretleri bir abartı değildi.

Entreri, şu kara elfleri takdir etmeye başladığını fark etti.

Hızlı yürüyüşlerine rağmen, beklediklerinden daha çabuktakip edilmeye başladılar. Çizmelerin rap rap yürüyüşü,yüksek bir şekilde duyulduktan sonra kayboldu. Ama birsonraki dönemeçte, öncekinden daha yakın bir şekildeyeniden duyuldu. Yan koridorlardan geliyorlardı, dolambaçlıtüneldeki her dönemece lanet okuyan Drizzt ve Entreri bunuanlamıştı. En sonunda, takipçiler neredeyse . tepelerinebinmek üzereyken, Drizzt kiralık katili durdurdu.

"Sayıları pek az," dedi, her bir ayak sesini ayırt ederek.

"Çıkıntıdaki grup," diye tahmin etti Entreri. "Haydi onlarlayüzleşeliın. Fakat hızlı olalım, artlarında daha fazlasıolduğuna hiç şüphe yok!" Kiralık katilin gözlerinde belirenheyecan dolu parıltı Drizzt'e ürkütücü bir şekilde tanıdıkgelmişti.

Durup bu nahoş belirtileri düşünecek vakti yoktu.Düşünceleri kafasından silkeleyip atarak kendisini bekleyenişe tam yoğunluk sağladı. Sonra çizmesindeki gizli hançeriçekip çıkarttı şu anda Entreri'den sır saklayacak hali yoktu—ve tünel duvarının üzerinde gölgeli bir oyuk buldu. Entreri deaynısını yaptı ve kendisini drowdan birkaç metre uzağa,koridorun öteki tarafına yerleştirdi.

Page 416: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Saniyeler yavaşça geçerken sadece çizmelerin hışırtısıduyuluyordu. İki yol arkadaşı nefeslerini tutup sabırlabeklediler. Henüz yanlarından geçip gitmediklerimbiliyorlardı.

Aniden, duergarlar gizli bir kapıdan dışarı aceleyle fırlayıpana tünele çıkınca, ayak sesleri arttı.

Drizzt ve Entreri içlerinden birinin, "artık pek uzaktaolamazlar!" dediğini duydu.

"Ejder bu av için bizi iyi besleyecek!" diye öttü bir diğeri.

Hepsi parlak zırhlarla donanmıştı ve mithril silahlartaşıyordu. Son virajı da döndüler ve gizlenmiş yolarkadaşlarının görüş sahasına girdiler.

Drizzt, palasının kör çeliğine baktı ve darbelerinin mithrilzırha karşı ne derecede kesin olması gerektiğini düşünüptarttı. Şimdi büyülü silahını elinde tutuyor olmayı dilerkenağzından kabullenmiş bir iç çekiş kaçıverdi.

Entreri de bu sorunu gördü ve bir yolunu bulup koşullarıeşitlemeleri gerektiğim anladı. Hızla kemerinden bir sikkekesesi çıkarttı ve onu koridorun öbür ucuna doğru fırlattı.Kese, karanlığın içinde süzüldü ve tünelin yeniden kıvrıldığıbir yerde duvara çarparak tıngırdadı.

Duergar birliği anında kendine geliverdi. "Az ilerde!" diyehaykırdı içlerinden biri. Hepsi birden başlarını önlerineeğerek bir sonraki dönemece doğru hücum etti. Beklemekteolan drow ve kiralık katilin tam ortasına.

Page 417: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Gölgeler harekete geçti ve afallamış gri cücelerin tepesinebiniverdi. Drizzt ve Entreri aynı anda saldırdılar. Birliğin ilkcücesi kiralık katile varmış ve sonuncusu da Drizzt'igeçmekteyken en avantajlı anı yakalamışlardı.

Duergarlar şaşkınlık dolu bir dehşet içinde feryat ettiler.Hançerler, süvari kılıcı ve pala, parlayan bir ölüm sağanağıhalinde etraflarında dönüp duruyor, zırhlarının ek yerlerinebatıyor, boyun eğmez metalin arasından geçebilecek biraçıklık arıyordu. Ve bulduklarında ise acımasız bir başarıylahedefe saplanıyordu.

Duergarlar saldırının ilk şokunu atlatmayı başardığında,içlerinden iki tanesi drowun ayaklarının dibinde ölüyatıyordu. Bir üçüncüsü Entreri'nin ayağının dibindeydi ve birdiğeri de kana bulanmış eliyle göbeğini tutarak tökezleyipdevrildi.

"Sırt sırta!" diye haykırdı Entreri. Aynı stratejiyi düşünenDrizzt, altüst olmuş cücelerin arasında hızlıca ilerlemeyebaşlamıştı bile. Onlar bir araya geldiklerinde Entreri birtanesini daha alaşağı etti. Bahtsız Duergar, mücevherlihançerin miğferinin birleşim noktasından kayıp geçmesineyetecek bir süreliğine dönüp drowa bakmıştı.

Derken ikisi bir araya gelmiş ve sırt sırta vermişti.Birbirilerinin pelerinlerinin ardında girdap gibi dönüyorlardı.Silahlarım o kadar benzer ve hızlı hareketlerle savuruyorlardıki geriye kalan üç duergar, bir düşmanın nerede bitipöbürkünün nerede başladığını kestirmek için saldırmadanevvel duraksamak zorunda kaldı.

Page 418: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Yine de, tanrısal hükümdarları olan Kasvetparıltısı'nayakararak saldırdılar.

Drizzt düşmanını yere devirmiş olması gereken bir darbeserisini art arda sergiledi. Fakat zırh, çelik paladan daha sertbir maddeden yapılmış olduğundan darbeleri savuşturdu.Mithril zırh ve kalkanlar arasından silahını sokacak bir açıklıkbulma konusunda Entreri de güçlük çekiyordu.

Drizzt bir omzunu içeri doğru eğdi ve diğer omzunun yolarkadaşından uzaklaşmasını sağladı. Entreri bunu anladı vedrowun hareketim takip ederek hemen onun ardından dalışageçip dönmeye başladı.

İkisinin dönüşü yavaş yavaş devinim kazandı, idmanyapmış dansçılar kadar eşgüdümlü hareket ediyorlardı veduergarlar onları takip etmeye bile çalışamıyordu. Rakipleridevamlı değişip duruyordu; drow ya da Entreri, bir öncekidönüşte diğerinin engellemiş olduğu bir kılıcı ya da baltayısavuşturmak için dönüp geri gelmekteydi. Tutturdukları ritmibirkaç tur devam ettirerek duergarların dansın seyrinekapılmasını sağladılar. Sonra, yine Drizzt'in öncülüğündeadımlarını aksattılar ve hatta dönüş yönünü bile değiştirdiler.

İkisinin arasında eşit mesafeyle birbirilerinden ayrılmışolan üç duergar, bir sonraki saldırının hangi yöndengeleceğini kestiremiyordu.

Şu noktada, neredeyse drowun her düşüncesini okumaktaolan Entreri fırsatı gördü. Kafası epey karışmış olan bircüceden uzaklaşırken aksi istikamete saldırırmış gibi yaptı ve

Page 419: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

diğer taraftan gelen Drizzt'in bir açıklık bulmasına yetecek birsüreliğine duergarın olduğu yerde donup kalmasını sağladı.

"Bitir işini!" diye zaferle haykırdı kiralık katil.

Pala, vazifesini yaptı.

Şimdi ikiye karşı ikiydiler. Dansı kestiler ve düşmanladosdoğru yüzleştiler.

Drizzt aniden sıçradı ve duvarın üzerinde adım atarak, dahaküçük olan düşmanına saldırdı. Drowun ölümcül silahlarınadikkat kesilmiş olan duergar, Drizzt'in üçüncü sualimin dadövüşe katıldığını fark edemedi.

Drizzt'in süzülmekte olan karanlık örtüsü üzerinekapandığında ve onu sadece daha da koyulaşıp ölümünboşluğuna açılacak olan bir karanlığa boğduğunda, gricücenin şaşkınlığı ölümcül darbenin beklentisi içinde doruknoktasına ulaşmıştı.

Drizzt'in zarafet dolu tekniğinin aksine, Entreri ani birhiddetle dövüşüyordu. Kendi cücesini alçak kesiklerle vesilah tutan ele nişan aldığı şimşek hızındaki karşı saldırılarlameşgul ediyordu. Birkaç küçük darbenin bıraktığı çentiklerlebirlikte parmakları uyuşmaya başlayan cüce bu taktiğianlayıverdi.

Duergar hassas elini korumak için kalkanını içeri doğrukıvırarak darbeyi fazlasıyla karşıladı.

Page 420: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Tamamen Entreri'nin umduğu şekilde. Adam, düşmanınınhareketinin tam ters yönüne doğru savrularak kalkanın arkakısmını aştı ve mithril zırhın içinde, hemen omzun altmdakalan bir açıklık buldu. Kiralık katilin hançeri hiddete içeridahverdi, akciğerlerden birini deşti ve duergarm taş zemineyığılmasını sağladı. Gri cüce oracıkta, tek dirseğinin üzerinedevrilmiş bir şekilde yattı ve güçlükle son nefeslerini verdi.

Drizzt en son cüceye, yani ilk saldırıda yaralanmış olan vesadece birkaç metre ötede duvara yaslanan cüceye yaklaştı.Meşale ışığı, cücenin ayaklarının dibindeki kan gölünün garipkırmızısını aydınlatıyordu. Cücenin hala dövüşecek hali vardı.Drowu karşılamak için uzun kılıcını havaya kaldırdı.

Drizzt bunun Mucknuggle olduğunu gördü ve drowunkalbinde bir merhamet duygusu belirerek gözlerindeki alevliparıltıyı alıp götürdü.

Bir düzine farklı mücevherin rengiyle ışıldayan parlak birnesne uçarak dalışa geçti ve Drizzt'in iç tartışmasına sonverdi.

Entreri'nin hançeri Mucknuggle'ın gözüne saplanıpkalmıştı. Darbe o kadar temizdi ki cüce yere devrilmedi bile.Durduğu yerde öylece, duvara yaslanmış bir haldekalakalmıştı. Ama şimdi kan gölüne iki ayrı yaradan kandamlamaktaydı.

Drizzt soğuk bir hiddetle durdu ve Entreri silahını gerialmak için soğukkanlılıkla yürürken hiç renk vermedi.

Page 421: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri hançeri sertçe çekip çıkardı ve Mucknuggle birşapırtıyla kanın içine devrilirken Drizzt'e doğru döndü.

"Dörde dört," diye hırladı kiralık katil. "Senin benden fazlasayı elde etmene izin vereceğime inanmıyordun herhalde?"

Drizzt ne cevap verdi ne de gözlerini kırptı.

İkisi de silahlarını sıkı sıkıya kavrarken avuçlarınıniçindeki teri hissediyordu. Yukarıdaki oyukta başladıkları işibitirmeleri için onları çekip duran bir güçtü bu.

Birbirilerine çok benziyorlardı, fakat birbirilerinden çarpıcıbir biçimde farklıydılar.

O anda Drizzt'in öfkesinde rol oynayan şey Mucknuggle'ınölümü değildi. Çünkü bu sadece aşağılık yol arkadaşıhakkındaki hislerini doğrulayan bir gerçekti o kadar.Entreri'yi öldürmeye duyduğu arzu, kiralık katilin rezileylemlerinin açığa çıkarabileceği hiddetten daha derin birtemele dayanıyordu. Drizzt inanıyordu ki Entreri'yi öldürmesidemek, kendi karanlık yönünü öldürmesi demekti. Çünkü oda bu adam gibi olabilirdi. Bu kendi değerinin bir sınavı,dönüşmüş olabileceği canavarla yaptığı bir yüzleşmeydi. Eğerhalkının arasında kalmış olsaydı ki sık sık onların yaşayıştarzını ve karanlık şehrini terk edişinin, doğanın düzeninibozmaya yönelik yapılmış zayıf bir girişim olduğunudüşünürdü— o zaman Mucknuggle'ın gözüne saplanmış olankendi hançeri olacaktı.

Entreri de Drizzt'e eşit derecede nefretle bakıyordu.Drowda gördüğü potansiyel ne büyüktü oysa! Fakat

Page 422: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

affedilemez nitelikteki bir zayıflıkla lekeleniyordu. Belki dekiralık katil, Drizzt'te fark ettiği sevgi ve şefkat duymaözelliğini kalbinin derinliklerinde kıskanıyordu. Kendisinetıpatıp benzeyen Drizzt, adamın duygusal boşluğunu dahafazla vurguluyordu.

Eğer o ilişler gerçekten de içinde mevcut olsa dahi, ArtemisEntreri'yi etkileyecek kadar yükseğe çıkamazlardı. Bütünhayatını, kendisini bir ölüm makinesi olarak inşa ederekgeçirmişti. Ve o katı karanlık duvarı hiçbir ışık zerresiaşamazdı. Gerçek bir savaşçıda zayıflığa hiç yer olmadığınıhem kendisine, hem de drovva kanıtlamaya niyetliydi.

İkisi de kimin kıpırdadığını bilmediği halde şimdibirbirilerine daha da yaklaşmışlardı. Sanki görünmez bazıgüçler onları yönlendiriyormuş gibiydi. Silahları beklentiiçinde kıpırdanıyor, her ikisi de diğerinin kendi niyetini açığavurmasını bekliyordu.

İkisi de, ortak arzularına ilk boyun eğenin diğeri olmasını,varoluş prensiplerinin nihai meydan okuyuşunu diğerininsergilemesini istiyordu.

Çizmeli ayaklardan yükselen sesler bu tılsımı bozuverdi.

22. KARANLIK EJDERHASI

Aşağı katmanların tam göbeğinde, gölgeli cepçikleroluşturmuş, eğri büğrü, dolambaçlı duvarlarla dolu olan ve enparlak alevin bile erişip aydınlatamayacağı kadar yüksek bir

Page 423: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

tavana sahip devasa bir mağarada, Mithril Salonu'nun oandaki hükümdarı oturmaktaydı. En saf mithrilden yapılmışbir sunağın tepesine tünemişti. Bu sunak, sikkeler vemücevherattan, kadehler ve silahlardan, cüce ustaların hünerlielleri tarafından sert mithril külçelerinden dövülmüş diğersayısız nesneden oluşan yüksek ve geniş bir tepeciğin üstündeyükselmekteydi.

Yaratığın etrafını kara şekiller çevrelemişti. Bunlar kendidünyasından getirdiği uzun ömürlü, kocaman köpeklerdi.İnsanların, elflerin ya da öldürmeden önce tadacakları vahşetdolu eğlencenin hazzını verecek her bir canlının etine açlardı.

Kasvetparıltısı şu anda pek hoşnut değildi. Yukardan gelengürültü patırtı, davetsiz misafirleri önceden haber vermişti.Bir grup duergar, kendi halklarından birilerinin katledildiğinikonuşuyordu ve bir drow elfinin görülmüş olduğu konusundasöylentiler yayılıyordu.

Ejderha bu dünyaya ait değildi. Gölgeler Düzlemi'nden,ışık dünyasının karanlık bir sureti olan mekandan gelmişti.Daha soyut nitelikte olan karanlık kabuslar dışında, budünyanın sakinlerince bilinmezdi. Kasvetparıltısı'nın oradahatırı sayılır bir saygınlığı vardı. O zaman bile çok yaşlıydı vedüzleme hakim olan kendi ejderha halkı arasında yüksek biritibara sahipti. Fakat bir zamanlar bu madenlerde ikamet edenahmak ve açgözlü cüceler, onun düzlemine bir kapı açmayayetecek karanlığı sağlayacak kadar derin oyuklarkazdıklarında, ejderha bu tarafa geçmekte çabuk davranmıştı.Şimdi kendi düzlemindeki en büyük hazinenin on kat ötesindebir hazineye sahip olan Kasvetparıltısı'nın geri dönmeye hiçniyeti yoktu.

Page 424: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Davetsiz misafirlerin icabına bakacaktı.

Battlehammer Klam'nın bozguna uğratıldığı zamandan beriilk defaya mahsus olmak üzere, gölge tazılarının ulumalarıtünelleri doldurmuştu. Tasmalarım tutan gri cücelerin bilekalbine dehşet salıyorlardı. Ejderha onları batıya, BekçiVadisi'ndeki giriş salonunun civarındaki tünellere, yani yolarkadaşlarının büyük tesise ilk girdikleri yere yolladı. Güçlüçeneleri ve inanılmaz sinsilikleriyle tazılar gerçekten deölümcül bir birlikti, fakat şimdiki görevleri yakalayıpöldürmek değildi sadece avı bir yere doğru sürmekti.

Mithril Salonu için yapılan ilk savaşta Kasvetparıltısı, aşağımağaralardaki ve üst katların en doğu ucunda bulunan genişdairelerdeki bazı madencileri tek başına bozguna uğratmıştı.Ama en son zafer ejderhanın elinden kaçmıştı, çünkü savaşınsonucu, onun koca cüssesi için çok dar olan batıkoridorlarında tayin edilmişti.

Ejderha bu şanlı zaferi bir kez daha kaçırmayacaktı.Tebaasını harekete geçirdi ve salonlara gelen her kim ya daher ne ise onları üst katlara acılan tek kapıya doğru sürmeleriiçin yolladı: yani Garumn Geçidi'ne.

Kasvetparıltısı yukarı doğru uzanıverdi ve yaklaşık iki yüzyıldır ilk defa deri kanatlarını açtı, kanatlar iki yana açılıncaaltlarından adeta karanlık aktı. Taht odasında bulunanduergarlar, ayağa kalkan efendilerini gördüklerinde kısmensaygıdan, ama daha çok korkudan dolayı dizlerinin üzerineçöktüler.

Page 425: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ejderha gitmişti, dairenin arkasındaki gizli bir tüneldenaşağı süzülmüştü. Daha önce zafer kazandığı yere, tebaasınınonu yüceltmek için Kasvetparıltısı Bayırı olarak adlandırmışolduğu mekana doğru gidiyordu.

O ayırt edilemez bir karanlıktı, arkasından takip eden karabulut gibi sessiz bir şekilde ilerliyordu.

Wulfgar, Garumn Geçidi'ne vardıklarında daha ne kadarfazla yere eğilmesi gerekeceğini kara kara düşünüyordu. Ziraonlar üst katın doğu tarafına yaklaştıkça tüneller cüceboyutlarına iniyordu. Bruenor bunun iyiye alamet olduğunubiliyordu, koca tesiste tavanı iki metreden daha alçak olantüneller, sadece en derin madenlere ait olanlar ve geçidinsavunulması için tasarlanmış olanlardı.

Sola doğru kıvrılıp daha küçük bir tünele açılan gizlikapıya Bruenor'un umduğundan da hızlı bir şekilde geldiler.İki asırlık sıla hasretinin üstüne bile cüceye tanıdık gelen biryerdi burası. Meşalenin kızıl parıltısının altında duran yavanduvarın üzerinde elini gezdirdi, parmaklarım doğru noktayailetecek olan kabartma dokuyu aradı. Bir üçgen tespit etti,sonra bir tane daha buldu ve merkezi noktaya kadarüçgenlerin hizasını takip etti. Üçgenlerin oluşturdukları ikizdağların zirveleri arasında kalan vadinin en dibindeki noktayıbuldu; Dağ Altındaki Sırların Bekçisi Dumathoin'insembolüydü bu. Bruenor tek bir parmağıyla ittirdi ve kapıçekilerek bir başka alçak tünele açılıverdi. Bu seferkitünelden hiçbir ışık gelmiyordu, fakat sanki taş bir zeminüzerine çarpan rüzgar sesi gibi yankı yapan bir uğultu vardı.

Page 426: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor dostlarına bilmiş bilmiş göz kırptı ve dosdoğruiçeri daldı, fakat duvarlara kazınmış olan rünleri ve yontmarölyefleri gördüğünde yavaşladı. Cüce zanaatkarları, bütüngeçit boyunca her yüzeye işaretlerini bırakmışlardı.Dostlarının yüzlerindeki takdir dolu bakışları gördüğünde,sinirsel çöküntüsüne rağmen Bruenor'un koltuklan kabardı.

Birkaç dönemeç sonra aşağı indirilmiş, paslanmış bir demirparmaklıklı kapıya geldiler ve onun ötesinde bir başkakocaman mağaranın genişçe uzandığını gördüler.

"Garumn Geçidi," diye ilan etti Bruenor, demirparmaklıklara doğru ilerleyerek. "Burası için derler ki,kenardan bir meşale atarsan yere düşmeden evvel yanıpbitermiş."

Dört çift göz hayret içinde kapının ötesine doğrubakıyordu. Mithril Salonu boyunca yapılan yolculuk onlariçin bir hayal kırıklığı olduysa bile (çünkü Bruenor'un sık sıkanlatıp durduğu o görkemli manzaraları henüzgörememişlerdi) önlerinde uzanan görüntü hepsini telafiediyordu. Garumn Geçidi'ne varmışlardı, fakat burası birgeçitten çok yüzlerce metre uzağa ve görüş mesafelerininötesine kadar uzanan devasa bir kanyona benziyordu. Dairezemininin üzerindeydiler. Parmaklıklı kapının öteki tarafındasağdan aşağı doğru uzanan bir merdiven vardı. Parmaklıklarınarasından kafalarını sokup baktıklarında, merdivenin enaltındaki başka bir odadan gelen ışığı görebiliyor ve birkaçduergarm gürültü patırtısını açık şekilde duyabiliyorlardı.

Sol taraflarındaki yarık, mağaranın sınırlarım oluşturanduvarların ötesine kadar devam ettiği halde duvarın kendisi

Page 427: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kenardan kavisleniyordu. Yarık boyunca tek bir köprüuzanıyordu, en büyük dağ devlerinden oluşan bir orduyu,şimdi dahi kaldırabilecek kadar mükemmel bir şekildeyerleştirilmiş yaşlı bir taş yapıydı.

Bruenor köprüyü dikkatle incelediğinde, yapısı itibariylebir şeylerin pek doğru gözükmediğini fark etti. Yarık boyuncagiden bir tel kablonun hattını takip etti. Taş zeminin altınakadar devam ettiğim ve karşı tarafta daha yakın zamanlardainşa edilmiş bir platformun üzerinde duran kocaman birmanivela koluna bağlı olduğunu gördü. İki duergar nöbetçisimanivela kolunun etrafında geziniyordu. Fakat kaygısıztavırları can sıkıntısı içinde geçirilen günlerin habercisiydi.

"Köprüyü çökmesi için donatmışlar!" diye burnundansoludu Bruenor.

Diğerleri onun neden söz ettiğini anlayıverdiler. "Karşıyageçmenin başka bir yolu var mı peki?" diye sordu Cattibrie.

"Evet," diye cevapladı cüce. "Geçidin güney ucunda birçıkıntı tabaka var. Ama bu saatlerce yürüyüş demek ve onaulaşmanın tek yolu bu mağaradan geçiyor!"

Wulfgar kapının demir parmaklıklarım kavradı ve şöyle birölçüp tarttı. Tıpkı tahmin ettiği gibi sımsıkı tutunuyorlardı."Nasıl olsa bu parmaklıkları aşamayız," diye belirtti. "Kapıyıaçan kolu nerede bulabileceğimizi bilmiyorsan tabii."

"Yarım günlük yürüyüş," diye yanıtladı Bruenor, sankihazinelerini koruyan bir cücenin fikir yapısına göre

Page 428: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

mükemmel derecede mantıklı olan bu cevap gün gibiaşikarmışçasına. "Diğer yol."

"Ne evhamlı halk ama," dedi Regis fısıltı halinde.

Bunu duyan Bruenor, hırlayarak Regis'in yakasına yapıştı,onu yerden yukan kaldırdı ve kendi yüzünü onunkine bastırdı."Halkım dikkatlidir," diye hırladı, kendi hayal kırıklığı ve içkarmaşası bir kez daha yanlış yere yöneltilen bir öfke halindedolup taşarak. "Kendimize ait olanı korumayı severiz,özellikle de kocaman çeneleri olan, küçük parmaklı, minikhırsızlardan."

"Kesinlikle içeri girmenin başka bir yolu daha vardır," diyeakıl yürüttü Cattibrie, tartışmayı yatıştırmak için çabukdavranarak.

Bruenor buçukluğu yere bıraktı. "O odaya ulaşabiliriz,"diye yanıtladı, merdivenlerin zeminindeki aydınlanmış alanıişaret ederek.

"Öyleyse çabuk olalım," diye talep etti Cattibrie. "Eğerçöken mağara alarm verilmesine sebep olduysa bile, haber bukadar uzağa henüz erişmemiş olabilir."

Bruenor onları hızlıca küçük tünelden geriye, gizli kapınınberisindeki koridora götürdü.

Ana koridorlardaki bir sonraki dönemeçte buranın daduvarlarında cüce zanaatkarların rünleri ve yontma rölyeflerivardı— Bruenor tekrar halkının mirasının harikalığına dalıpgitti ve Regis'e olan bütün hiddeti çabucak yatışıverdi.

Page 429: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Garumn günlerinden kalma çekiç çınlamalarını ve geneltoplantılarda söylenen şarkıları zihninde yine duyuyordu.Burada karşılaştıkları kötülük ve Drizzt'in ölümü, MithrilSalonu'nu geri alma konusundaki o ateşli arzusunu dindirmişolsa bile, koridor boyunca yürürken zihninde dönüp dolaşangüçlü hatıralar o alevleri yeniden körüklüyordu.

Belki de ardında ordusuyla geri dönebileceğim düşündü.Belki de mithril yeniden Battlehammer Klanı'nındemirhanelerinde çmlayabilirdi.

Halkının şanını geri kazanma düşünceleri yenidentutuştuğunda Bruenor dostlarına baktı. Hepsi de yorgundu,açtı ve drowun matemi içindeydi. Şu andaki görevinin butesislerden kaçıp dostlarım emniyetli bir yere götürmekolduğunu kendisine hatırlattı.

Daha yoğun bir parıltı tünelin sona erdiğine işaret ediyordu.Bruenor adımlarını yavaşlattı ve çıkışa doğru ihtiyatlasüzüldü. Dostlar, yine kendilerini taştan bir balkonun üzerindedikilmiş, bir başka koridora tepeden bakarken buldular.Yüksek tavanı ve süslenmiş duvarlarıyla, kendi bünyesindeneredeyse bir daire sayılabilecek geniş bir geçitti. Her ikitarafta da birkaç metrede bir meşaleler yanıyor, paralel olarakaltlarından uzanıyordu.

Yolun karşı tarafındaki duvarın üzerinde sıralanmışoymalara bakarken Bruenor'un boğazında bir yumrudüğümleniverdi, zira bunlar Garumn ile Bangor'un veBattlehammer Klanı'nın diğer bütün aile atalarının duvarakazınmış olan kocaman rölyefleriydi. İlk defaya mahsus

Page 430: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

olmayarak, acaba kendi büstünün de atalarmınki arasındayerini alıp almayacağını merak etti.

"Yarım düzine ila on kişi kadarlar, çıkartabildiğimkadarıyla," diye fısıldadı Cattibrie, sol tarafta kısmen açıkduran kapıdan/ yani geçit dairesindeki yüksek yerdengördükleri odadan gelen gürültüye dikkat ederek. Yolarkadaşları, daha geniş olan koridorun zemininden tamıtamına altı metre yüksekteydiler. Sağ taraflarından zeminedoğru bir merdiven iniyordu ve onun ötesindeki tünel büyüksalonlara doğru geri uzanıyordu.

"Başka cücelerin saklandığı yan odacıklar olabilir mi?"diye sordu Wulfgar Bruenor'a.

Cüce başını sağa sola salladı. "Orada bir bekleme salonuvar, sadece bir tane," diye yanıtladı. "Ama Garumn Geçidimağarasının içinde daha fazla oda mevcut. İçlerinin grikişilerle dolu olup olmadığını da bilemeyiz. Fakat onlarıdüşünmeyin; bizim bu odadan ve onun karşısındaki geçideaçılan kapıdan geçmemiz gerekiyor."

Wulfgar dövüşe hazır bir edayla çekicini sıkıca kavradı."Öyleyse haydi gidelim," diye hırlayarak merdivene doğruilerlemeye başladı.

"Peki ötesindeki mağarada bulunan iki cüce ne olacak?"diye sordu Regis, hevesli savaşçıyı durdurarak.

"Biz daha geçide varamadan önce köprüyüçökerteceklerdir," diye ekledi Cattibrie.

Page 431: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor sakalını kaşıdı, sonra da kızına baktı. "Ne kadar iyiok atabilirsin?" diye sordu kıza.

Cattibrie büyülü yayı kaldırıp önünde tuttu. "İki nöbetçiyihalletmeye yetecek kadar iyidir herhalde!" diye cevapladı.

"Sen diğer tünele geri git," dedi Bruenor. "Dövüşün ilksesini duyduğun vakit onları temizle. Ve hızlı ol kızım; okorkak pisliklerin gördükleri ilk tehlike işaretinde köprüyüçökertmeleri muhtemeldir!"

Kız başını sallayarak onayladıktan sonra gözden kayboldu.Wulfgar onun koridorun karanlığına doğru kayboluşunuizledi. Cattibrie'ın güvende olup olmayacağını bilmediğindendolayı artık bu dövüşe katılmak için o kadar da kararlıdeğildi. "Peki ya gri kimseler yakınlarda takviye güçleribulunduruyorsa?" diye sordu Bruenor'a. "Cattibrie'a ne olacako zaman? Bize geri dönüş yolu kesilmiş olacak."

"Dırdır etme evlat!" diye azarladı Bruenor, Cattibrie'danayrılma kararından dolayı kendisi de rahatsız olmasınarağmen. "Zannımca, her ne kadar bunu kabul etmesen degönlünü ona kaptırdın. Fakat Çat'ın bizzat benim tarafımdaneğitilmiş bir dövüşçü olduğunu aklından çıkartma. Diğer tünelyeterince güvende, bulabildiğim bütün işaretlere göre grikimseler tarafından hala bilinmeyen bir yer orası. Kız kendibaşının çaresine bakabilecek kadar savaştan anlıyor! Öyleysebütün düşünceni önünde bekleyen dövüşe ver. Onun içinyapabileceğin en iyi şey, şu gri sakallı köpekleri akrabalarıgelmeden çok önce temizlemek olacaktır."

Page 432: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Biraz zorlansa da, Wulfgar gözlerini koridordan ayırdı vebakışlarını tekrar aşağıdaki açık kapıya odaklayarakyapılmayı bekleyen görev için kendisini hazırladı.

Artık yalnız başına olan Cattibrie hızla, sessizce geriyürüdü ve gizli kapıdan geçip görünürden kayboldu.

"Dur!" diye emretti Sydney Buk'a. Az ilerde birilerininolduğunu hissederek kendisi de iz sürme işini bıraktı. Ardındagolemle birlikte sessizce ilerledi ve yol arkadaşlarını bulmuşolduğunu umarak tünelin bir sonraki dönemecinden kafasınıuzatıp gizlice baktı. Önünde sadece bomboş bir koridoruzanıyordu.

Gizli kapı kapanmıştı.

Wulfgar derin bir nefes aldı ve olasılıkları ölçüp biçti. EğerCattibrie'ın hesapları doğruysa, kendisi ile Bruenor kapıdaniçeri hızla daldıklarında düşmanlarına karşı sayıca birkaç kataz olacaklardı. Önlerinde başka bir seçenek olmadığımbiliyordu. Kendisini hazırlamak için derin bir nefes dahaalarak merdivenleri tekrar inmeye başladı. Bruenor da onunbaşlama işaretiyle birlikte harekete geçti, Regis iseçekingenlikle arkalarından takip etti.

Barbar uzun adımlarını hiç yavaşlatmadı, ya da kapıyagiden dümdüz yoldan hiç ayrılmadı. Fakat duydukları ilk sesne Aegisfang'in gümbürtüsüydü, ne de barbarın alışılmış"Tempus" haykırışı. Bruenor Battlehammer'ın savaşsarkışıydı.

Page 433: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Burası onun anayurduydu, bu onun savaşıydı ve cüce, yolarkadaşlarının güvenliği konusundaki sorumluluğu tamamenkendi omuzlarına yüklemişti. Merdivenin zemininevardıklarında hızla Wulfgar'ın yanından geçerek hücum ettive bir gümbürtüyle kapıyı aştı. Cengaver adaşının mithrilbaltası cücenin önünde havaya doğru kalkmıştı.

"Bu babam için!" diye haykırdı, en yakındaki duergarınparlak miğferini tek bir darbeyle ikiye ayırarak. "Bu babamınbabası için!" diye nara attı, ikinciyi de devirerek. "Ve bubabamın babasının babası için!"

Bruenor'un aile ağacı hakikaten de epey uzundu. Gricücelerin hiç şansı yoktu.

Wulfgar, Bruenor'un yanından koşturup geçtiğini fark ettiğianda hücuma geçti. Fakat odaya girdiği vakit üç duergaryerde ölü yatıyordu ve hiddetli Bruenor dördüncüyü dedevirmek üzereydi. Diğer altısı bu vahşi saldırıdan sonratoparlanma çabasıyla itişip kakışıyor ve çoğunlukla, diğerkapıya ulaşıp tekrar örgütlenebilecekleri geçit mağarasınavarmaya çalışıyordu. Wulfgar Aegisfang'i savurarak birdiğerini saf dışı etti ve Bruenor ise daha gri cüce kapıdangeçemeden beşinci kurbanının üstüne çullanıverdi.

Geçidin karşısındaki iki nöbetçi savaşın başlangıç sesiniCattibrie ile aynı anda işittiler, fakat neler olduğunuanlamadıklarından dolayı tereddüt ettiler.

Cattibrie etmedi.

Page 434: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Gümüşten kuyruklu bir ok, yarık boyunca parlayarak uçupnöbetçilerden birinin göğsünde patladı, güçlü büyüsü mithrilzırhı yarıp geçti ve cüceyi geriye doğru devirip öldürdü.

İkincisi derhal manivela koluna doğru hamle yaptı, fakatCattibrie soğukkanlılıkla kendi görevini tamamladı. Kuyrukluokların ikincisi, diğer cücenin gözüne isabet etti.

Aşağı odada bozguna uğratılmış olan cüceler/kızın altındauzanan yarığa çıkıyordu ve ilk odanın ötesindeki bölmelerdençıkanlar ise onlarla birleşmek için koşturuyordu. Cattibriebiliyordu ki kısa süre sonra Wulfgar ve Bruenor da gelecekti,hem de hazır bekleyen bir güruhun tam ortasına!

Bruenor'un Cattibrie'a biçtiği değer isabetliydi. O birdövüşçüydü ve sayılar ne olursa olsun karşı koymaya, hersavaşçı kadar gönüllüydü. Dostları için hissedebileceği bütünkorkuları derinlere gömdü ve onlara en çok yardımıdokunabileceği şekilde yerini aldı. Gözleri ve çenesikararlılıkla çelik gibi sertleşmiş bir şekilde Taulmarü'idoğrulttu, toplanmakta olan kalabalığın üzerine yaylımateşinden bir ölüm yollayarak onları bir karmaşa içine soktuve birçoğunun saklanmak için kaçışmasını sağladı.

Bruenor kükreyerek dışarı çıktı. Üstü başı kan içindeydi,mithril baltası aldığı canlardan dolayı kıpkırmızıydı ve halahenüz öcünü almadığı, yüze yakın büyükbüyük babasımevcuttu. Kan dökme arzusuyla kendinden geçmiş olanWulfgar, cücenin hemen ardından geliyor, savaş tanrısınailahi okuyor ve ormanlık bir arazide eğrelti otlarınısavurabileceği kadar rahat bir şekilde, küçük düşmanlarınıhallaç pamuğu misali etrafa dağıtıyordu.

Page 435: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Cattibrie'in yaylım ateşi hiç gevşemedi, kuyruklu oküzerine kuyruklu ok yağıyordu. İçindeki savaşçı onu tamamenkontrol altında tutuyordu ve hareketleri bilinçli düşüncelerinkıyısında durmaktaydı. Her seferinde başka bir ok dahaistiyordu ve Anariel'in büyülü sadağı ona devamlı olarakbahşediyordu. Taulmaril kendi şarkısını çalıyordu ve oşarkının notalarında bir sürü duergarın kavrulmuş ve deşilmişcesetleri yatmaktaydı.

Regis dövüş boyunca geride kaldı. Büyük arbedenin içindedostlarına destekten çok köstek olacağını, kendi başlarınınçaresine bakarlarken zaten yeterince sorunları olduğunu vedövüşe katılırsa korumaları için bir kelle daha eklemişolacağını biliyordu. Bruenor ve Wulfgar'ın zafer kazanmayayetecek kadar hızlı bir şekilde bir avantaj elde etmişolduklarını gördü, hatta onlarla yüzleşmek için mağarayagelen bir sürü düşmana rağmen. Bu yüzden Regis, yerdekidüşmanların gerçekten de ölmüş olduklarından ve sinsicearkadan yaklaşmayacaklarından emin olmak için kollarısıvamıştı.

Fakat aynı zamanda, bu gri kişilerin üzerinde bulunabilecekdeğerli nesnelerin cesetlerle birlikte harcanıpgitmeyeceğinden de emin olmak istiyordu.

Arkasından ağır adımlarla gelen çizmeli bir ayak sesiduydu. Tam yana doğru dalışa geçip yuvarlandığı sırada, onunvarlığından haberdar olmayan Bük paldır küldür kapıaralığından geçti. Regis sesini geri kazanabildiğindedostlarına haykırıp uyarıda bulunmak için harekete geçti.

Fakat tam o sırada Sydney odaya giriverdi.

Page 436: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar'ın savaş çekici savuruşlarıyla aynı anda iki tanecüce birden yere devriliyordu. Gözü dönmüş cücenin savaşçığlıkları arasından seçebildiği "... babamın babasınınbabasının babasının babasının babasının ..." sesleriyle daha daçok körüklenen Wulfgar'ın, altüst olmuş duergar saflarıarasında ilerlerken yüzünde acı bir gülümseme belirdi.Kurbanlarım arayan oklar hemen onun yanından, gümüşiçizgilerle parlayarak vızır vızır geçiyordu. Fakat Cattibrie'a,başıboş bir atıştan korkmayacak kadar güveniyordu. Bir başkaezici darbeyle birlikte kasları gerildi ve duergarın parlak zırhıbile onun hayvani gücüne karşı hiçbir koruma sağlayamadı.

Fakat sonra kendi kollarından daha güçlü kollar onuarkadan yakalayıverdi.

Önünde duran birkaç duergar, Buk'u bir müttefik olarakdüşünmediler. Köprüyü aşıp yıkmak ve arkalarından gelecekher türlü takibin önünü kesmek için yarık köprüsüne doğrudehşet içinde kaçıştılar.

Cattibrie onları avladı.

Yukarıdaki oval odada yaptıklarından dolayı Sydney'ingücünü bilen Regis, ani bir harekette bulunmadı. Zirayukarıdayken, kadının enerji yıldırımı hem Bruenor'u hem deWulfgar'ı dümdüz edivermişti; buçukluk o büyünün kendisinene yapabileceğini düşündükçe tir tir titriyordu.

Tek şansının yakut süs olduğunu düşündü. Eğer Sydney'ihipnotize edici büyüsünün içinde yakalayabilirse, dostlarınıngeri dönmesine yetecek süreliğine kadını tutmayıbaşarabilirdi. Gözlerini büyücüye kilitledi ve herhangi bir

Page 437: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ölümcül yıldırıma karşı ihtiyatlı bir halde elini yavaşçaceketinin altına doğru götürdü.

Sydney'in değneği hala kemerinde duruyordu. Bu ufaklıkiçin aklında kendine has bir numarası vardı. Hızlıca bir büyüsözü söyledikten sonra elini Regis'e doğru çevirip açarakkibarca üfledi ve onun bulunduğu yöne doğru şeffaf bir sicimfırlatıverdi.

Etrafındaki hava aniden uçuşan ağlarla yapışkan örümcekağlarıyla dolup taştığında Regis bu büyünün doğasınıanlayıverdi. Ağlar, vücudunun her tarafına yapışıphareketlerini yavaşlattı ve etrafındaki alanı kaplayıverdi. Elinibüyülü mücevher süse atmıştı ama ağlar onu sımsıkısarmalamıştı.

Sergilediği güç gösterisinden tatmin olan Sydney kapıya veonun ötesindeki savaşa doğru döndü. İçindeki büyülü güçleriçağırmayı tercih ederdi, ama bu düşmanların kudretinibiliyordu. Böylece değneğini çekip çıkarttı.

Bruenor kendisiyle yüzleşen son gri cücenin de işini bitirdi.Bazıları ciddi olmak üzere birçok darbe yemişti ve üzerinikaplamış olan kanın çoğu kendisine aitti. Fakat iki asırboyunca içinde biriktirmiş olduğu öfke, onu acıya karşı köretmişti. Kan dökme arzusu şimdi giderilmişti. Ama bu sadecebekleme odasına doğru geri dönüp de Buk'un Wulfgar'ıhavaya kaldırmasını ve onu hırpalamasmı görene kadar sürdü.

Bu hadiseyi Cattibrie da gördü. Dehşete kapılmış bir haldegoleme nişanlayabileceği temiz bir açı bulmaya çalıştı. FakatWulfgar gözü dönmüş bir şekilde boğuşuyordu ve ikisi, kızın

Page 438: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

cesaret edemeyeceği kadar sıkça oraya buraya savrulupduruyorlardı. "Ona yardım et!" diye yalvardı Burenor'asessizce, çünkü yapabileceği tek şey izlemekti.

Buk'un büyüyle güçlendirilmiş kollarının kuvveti altındaWulfgar’ın vücudunun yarısı uyuşmuştu. Fakat kıvranıpdönerek düşmamyla yüzleşmeyi başarabildi ve canavarınenerjisinin bir kısmını saldırıdan başka yöne çekme çabasıylagolemin gözüne bir elini yapıştırıp bütün gücüyle bastırdı.

Bük bana mısın demedi.

Wulfgar, Aegisfang'i bu zor şartlar altında toplayabildiğibütün kuvvetle canavarın yüzüne geçiriverdi. Bir devi yereserecek güçte bir darbeydi bu.

Bük yine bana mısın demedi.

Kollar amansızca üzerine kapandı. Bir baş dönmesidir sardıbarbarı. Parmakları uyuşuklukla karıncalandı. Çekici yeredüşüverdi.

Bruenor, baltasını kaldırmış ve kesip biçmeye hazırlamışbir şekilde barbarın imdadına yetişmek üzereydi. Fakat tamcüce bekleme salonuna açılan kapıyı geçmişti ki, üzerinegözleri kör edici bir enerji yıldırımı düşüverdi. Şansına,kalkanının üzerine çarptı ve geri sekerek mağaranın tavanınadoğru yükseldi, ama şiddetli gücü Bruenor'un ayaklarınıyerden kesti. Kafasını olanlara inanamayarak salladı ve kalkıpoturabilmek için debelendi.

Page 439: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Cattibrie bu yıldırımı gördü ve yukarıda, daire şeklindekiodada hem Bruenor'u hem de Wulfgar'ı alaşağı etmiş olanbenzer patlamayı hatırlayıverdi. İçgüdüsel olarak, kendigüvenliği için en ufak bir tereddüt veya endişe duymadanharekete geçti. Eğer büyücüye varamazsa dostlarının hiçbirşansı olmadığı bilgisiyle ateşlenen kız, geçit koridoruboyunca koştu.

Bruenor ikinci yıldırım için daha hazırlıklıydı. Sydney'inbekleme odasında değneği kendisine doğru kaldırışını gördü.Göbek üstü dalışa geçti ve kalkanını kafasının üzerinekapatarak büyücüyle yüzleşti. Kalkan, enerjiyi zararsız birşekilde savuşturarak patlamaya karşı yine dayandı. AmaBruenor bu çarpışmayla birlikte kalkanın zayıfladığını ve birdiğer yıldırıma karşı koyamayacağım anladı.

Barbarın inatçı hayatta kalış içgüdüleri, kayıp gitmekte olanaklım baygınlıktan geri getirip tekrar savaşa odaklamasınısağladı. Goleme karşı pek bir yararı olmayacağını bildiğindenve her halükarda onu kavrayabileceğinden şüpheliolduğundan dolayı çekicini eline dönmesi için çağırmadı.Kendi gücüne baş vurarak koca kollarını Buk'un boynunadoladı. Damarlı kasları son sınırlarına kadar gerildi vemücadele ettikçe kopacak noktaya geldi. Hiç nefesalamıyordu; Bruenor imdadına zamanında yetişemeyecekti.Acıyı ve korkuyu bir hırıltıyla uzaklaştırdı, uyuşukluk hissiniyüzünü buruşturarak bir kenara itti. Ve bütün gücüyle büktü.

Regis en sonunda elini ve yakut süsü ceketinin altındançekip çıkartmayı başarabildi. "Bekle büyücü!" diye haykırdıSydney'e. Kadının kendisini dinlemesini pek ummuyor, fakatsadece mücevher taşın bir anlığına gözüne ilişmesine yetecek

Page 440: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kadar onun ilgisini çekmeyi ümit ediyordu. Ve Entreri'nintaşın hipnotize edici güçleri hakkında kadını bilgilendirmemişolması için dua ediyordu.

Yine kötüler grubunun bünyesinde bulunan güvensizlik vegizlilik kendi aleyhlerinde rol oynamıştı. Buçukluğunyakutunun tehlikelerinden bihaber olan Sydney gözününucuyla bakıverdi. Söyleyebileceği herhangi bir sözüdinlemekten çok, hala ağın onu sıkıca tutup tutmadığındanemin olmak için yapmıştı bunu.

Kırmızı bir ışık parıltısı, niyetli olduğundan çok daha güçlübir şekilde ilgisini yakalayıverdi ve bir daha kafasını çeviripbaşka yere bakamadan önce epey zaman geçti.

Ana geçitte Cattibrie yere sindi ve elinden geldiğince hızlıbir şekilde ilerledi. O sırada uluma seslerim duydu.

Ava çıkmış olan gölge tazıları heyecan dolu çığlıklar atarakkoridorlara doluştu ve Cattibrie'in içini dehşetle doldurdu.Tazılar çok gerideydi, fakat bu dünyaya ait olmayan sesüzerine kapandığında kızın dizleri boşaldı. Sesler duvardanduvara çarpıp yankılanıyor ve onu baş döndürücü bir karmaşaiçinde sarıp sarmalıyordu. Bu saldırıya karşı dişlerini sıktı vezorlukla ilerledi. Bruenor'un ona ihtiyacı vardı, Wulfgar’ınona ihtiyacı vardı. Onları hayal kırıklığına uğratmayacaktı.

Balkona geldi ve merdivenleri tabana kuvvet koşarak indi,bekleme odasının kapısını kapamış bir şekilde buldu.Büyücüye belli bir mesafeden atış yapma umutları suyadüştüğü için şansına lanet okuyarak Taulmaril'i omzuna attı,kılıcını çekti ve cesurca, körlemesine hücuma geçti.

Page 441: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ölümcül bir kıskaç ile birbirilerine kenetlenmiş olanWulfgar ve Bük, arada sırada tehlikeli bir şekilde yarığayaklaşarak, mağara boyunca oradan oraya debelenip durdular.Barbar kendi kaslarıyla Dendybar'ın büyülü eserme denk birşekilde karşı koyuyordu; daha evvel böyle bir düşmanla hiçyüzleşmemişti. Bük'un koca kafasını çılgınlar gibi ileri gerisilkeleyerek canavarın karşı koyma gücünü kırdı. Sonra,geriye kalan bütün gücünü kullanarak bastırdı ve Buk'unkafasını tek bir yöne doğru çevirmeye başladı. En son nefesalabildiği zamanı hatırlayamıyordu; artık kim olduğunu ya danerede olduğunu da bilmiyordu.

Katıksız inadı pes etmeyi reddediyordu.

Kemiğin çatırdama sesini duydu ve bunun kendi omurgasımı yoksa golemin boynu mu olduğunu kestiremedi. Bük negeri çekildi, ne de mengene gibi kavrayışını bir az olsungevşetti. Kafa artık kolayca dönüyordu ve üzerine kapanmayabaşlayan son karanlık tarafından ateşlenen Wulfgar, son birmeydan okuma coşkusuyla asıldı ve çevirdi.

Deri yırtılıp parçalandı. Büyücünün tasarımının kanımsımaddesi Wulfgar’ın kollarıyla göğsüne aktı ve kafa koparakserbest kaldı. Wulfgar, hayretler içinde, kazanmış olduğunudüşündü.

Bük bana mısın demedi.

Kapı güm diye açıldığında yakut süsün hipnotize edicibüyüsü dağılıverdi, fakat Regis üzerine düşeni yapmıştı.Sydney tehlikeyi anladığı zaman, Cattibrie ona büyüleriniyapamayacağı kadar yaklaşmıştı.

Page 442: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Sydney'in bakışları, afallamış, fal taşı gibi açılmış gözlerledolu şaşkın bir itiraza dönüştü. O tek bir an içinde, bütünhayalleri ve geleceğe dair planları gözünün önündeyıkılıverdi. Evrenin tasarısı içinde, kader tanrılarının kendisiiçin planladığı daha önemli bir rol olduğundan, gelişmekteolan gücünün parlak yıldızının daha ulaşabileceği yerevarmadan önce sönüp gitmesine izin vermeyeceklerindenemin bir şekilde, bir itiraz çığlığı atmaya çalıştı.

Ama cılız, tahtadan bir değnek, metal bir kılıcı karşılamakiçin pek yetersiz kaldı.

Cattibrie hedefi dışında hiçbir şey görmüyor, o andagörevinin zorunluluğu dışında hiçbir şey hissetmiyordu. Kılıcızayıf değneği çat diye kırarak aştı ve hedefine doğru dalışageçti.

Kız o zaman ilk defa Sydney'in yüzüne baktı. Zaman sankidurmuş gibiydi.

Sydney'in yüz ifadesi değişmemişti, gözleri ve ağzı halaitiraz içinde açık duruyordu.

Cattibrie, Sydney'in gözlerindeki son umut ve hırstitreşimlerinin solup gidişini çaresiz bir dehşetle seyretti. Ilıkkan Cattibrie'ın kolunun üzerine fışkırdı. Sydney'in nefesalmak için sarf ettiği son çabası, sanki inanılmaz bir şekildeyüksek sesli çıkmış gibiydi.

Ve Sydney oldukça yavaş bir şekilde kılıçtan aşağı kayarakölüm alemine doğru süzülüp gitti.

Page 443: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Mithril baltadan gelen tek ve şiddetli bir kesik darbesiBuk'un kollarından bir tanesini vücudundan ayırdı ve Wulfgarkurtuldu. Bilinç sınırının neredeyse eşiğindeyken, dizininüstüne yere kondu. İri ciğerleri, yeniden can veren niteliktekioksijeni refleksif olarak kocaman bir hacimle emdi.

Cücenin varlığını net bir şekilde sezen ama hedefineodaklanacak gözleri olmayan golem, şaşkın bir şekildeBruenor'a saldırdı, fakat çok feci bir şekilde hedefi ıskaladı.

Bruenor'un bu canavara yol gösteren, ya da onu hayattatutan büyülü güçlerden hiç haberi yoktu ve kendi dövüşyeteneklerini ona karşı sınamaya hiç hevesli değildi. Başkabir yol buldu. "Gel bakalım, seni gidi pis ork gübresi yığınıseni," diye golemi aşağıladı, yarığa doğru ilerleyerek. Dahaciddi bir tonlamayla Wulfgar'a, "Çekicini hazırla evlat," diyeseslendi.

Bruenor'un bu isteğini üst üste tekrarlaması gerekmişti veWulfgar onu duymaya başladığı sırada, Bük cüceyi uçurumunkenarına kadar sürmüştü.

Hareketlerinin yarı yarıya farkında olan Wulfgar, savaşçekicinin ellerine geri döndüğünü gördü.

Bruenor durdu. Topukları taş zeminin dışında, havadaydı.Yüzünde ölümü kabul eden bir gülümseme vardı. Bruenor'unkaçacak hiçbir yeri kalmadığını anlayan golem de duraksadı.

Bük tam ileri atıldığı sırada Bruenor yere çömeldi.Aegisfang güm diye sırtına indi ve yaratığı cücenin üzerindenitip aşağı yolladı. Canavar sessizce düştü, iniş sırasında

Page 444: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

üzerinden esip gecen havayı duyabilecek kulaklara sahipdeğildi.

Wulfgar ile Bruenor bekleme odasına girdiklerinde,Cattibrie hala büyücünün cesedinin tepesinde dikilmişhareketsiz duruyordu. Sydney'in gözleri ve ağzı hala sessiz biritiraz içinde açık duruyordu, vücudunun etrafında birikmişolan kan gölünü yalanlamak için yapılmış nafile bir girişimdibu.

Cattibrie'ın yüzünü gözyaşı çizgileri ıslatmıştı. Şimdiyekadar goblinimsi yaratıklar, gri cüceler, bir keresinde bir ogreve bir de tundra yetisi haklamıştı. Fakat bundan önce hiçinsan öldürmemişti. Bundan önce, bir hemcinsinin gözlerinebakıp da ışığın solup gidişini hiç izlememişti. Bu zamanakadar, kurbanının çok yönlü yapısını hiç fark etmemiş, ya daaldığı canın, savaş meydanı dışında da var olduğunu hiçdüşünmemişti.

Wulfgar kıza doğru ilerledi ve ona anlayışla sarıldı. Busırada Bruenor ise ağın geri kalan tellerini keserek buçukluğukurtarma işine koyuldu.

Cüce, Cattibrie'ı orklar ve benzerlerine, yani ölümü hertürlü açıdan hakkeden pislik yaratıklara karşı dövüşmesi içineğitmiş ve kızın kazandığı zaferlerden de büyük gururduymuştu. Fakat her zaman için, biricik Cattibrie'ının budeneyimi yaşamaktan muaf tutulmasını ümit etmişti.

Mithril Salonu, bir kez daha dostlarının ıstırap duymasınasebep olmuştu.

Page 445: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Arkasındaki açık kapının ötesinden, epey uzaklardan ulumasesleri yankılanıyordu. Cattibrie, üzerindeki kanı silmeyi biledüşünmeden kılıcını kınına soktu ve kendim toparladı. "Takipsona ermedi," diye belirtti sıkkın bir sesle. "Gitme zamanımızgeldi de geçiyor bile."

Sonra, odadan dışarı çıkarlarken başı Cattibrie çekti. Fakatkendisinden bir parçayı, üzerinde durduğu masumiyetkaidesini geride bıraktı.

23. KIRIK MIĞFER

Ejderha geçit yolu boyunca hızla uçup, kısa süre önceEntreri ile Drizzt'in kullanmış olduğu çıkıştan geçerekGarımın Geçidi'ne çıkarken, kara kanatlarının altındadalgalanan hava akımı sanki uzaktan gelen bir gökgürültüsünün sürekli sesi gibiydi. Duvarın birkaç düzinemetre yukarısında olan iki yol arkadaşı, nefes almaya bilecesaret edemeden, kıpırtısız durdular. Mithril Salonu'nunkaranlık efendisinin teşrif etmiş olduğunu biliyorlardı.

Adı Kasvetparıltısı olan kara bulut, onları fark etmedenyanlarından hızla uçup geçti ve yarığın mesafesi boyuncasüzüldü. Başı çeken Drizzt, ellerini kayaların üzerine atıpbulabileceği her türlü tutunma çıkıntısını arayarak veçaresizlik içinde o çıkıntılara tamamen güvenerek, çabucakyarığın kenarından tırmandı. Derin yarığa ilk girdiğinde çokyukanlardan gelen savaş seslerini duymuştu ve biliyordu ki,dostları bu zamana dek zafer kazanmış olsa bile kısa süre

Page 446: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sonra, şimdiye kadar yüzleştikleri her şeyden daha güçlü birdüşmanla karşılaşacaklardı.

Drizzt onların yanında savaşmaya kararlıydı.

Entreri de, onunla mesafeyi açmak istemediğinden dolayıdrowun temposuna ayak uydurdu, fakat henüz kesin birhareket planı tasarlamamıştı.

Wulfgar ve Cattibrie yürürken birbirilerine destekoluyorlardı. Regis Bruenor'un yanında yürüyor, cüce her nekadar hiç aldırmasa bile, buçukluk onun yaraları konusundaendişeleniyordu. "Endişelerini kendi postuna saklaGümbürgöbek," diye buçukluğu azarlıyordu durmadan, fakatRegis, Bruenor'un hırçınlığının azaldığını görebiliyordu. Cücedaha evvelki davranışlarından sanki biraz mahcup olmuşgibiydi. "Yaralarım iyileşecektir; benden bu kadar kolaykurtulduğunu sanma sakın! Hele bu yeri hayırlısıyla bir geridebırakalım, onlarla ilgilenmek için zamanımız olacak."

Regis yüzünde şaşkın bir ifadeyle yürümeyi kesti. Bruenordönüp ona baktı, onun da kafası karışmıştı ve yine, birşekilde, buçukluğun kalbini kırıp kırmadığını merak etti.Wulfgar ve Cattibrie, Regis ile birlikte durdular ve onunlacücenin arasında ne gibi bir konuşma geçtiğinibilmediklerinden dolayı sorunun ne olduğu konusunda biraçıklama beklediler.

"Derdin ne?" diye cevap istedi Bruenor.

Regis o anda, ne cücenin dediği herhangi bir şeyden, ne decüceyle alakadar herhangi bir şeyden rahatsız olmuştu. Onun

Page 447: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sezdiği şey Kasvetparıltısı idi. Mağaraya aniden bastırıvermişolan ani bir soğukluk, yol arkadaşlarının arasındaki duygubağını yalnızca varlığıyla bile aşağılayan bir kötülüktü bu.

Bruenor tam konuşmak üzereydi ki o da karanlıkejderhasının gelişini hissetti. Kara bulutun uç kısmı yarığınkenarından yükseldiği sırada geçide doğru baktı. Köprününötesinde, çok geride ve soldaydı. Fakat hızla onların üzerinedoğru geliyordu.

Cattibrie, Wulfgar'ı yana doğru ittirdi. O sırada adam dakızı bütün hızıyla çekmekteydi. Regis bekleme odasına doğrugeri koşturdu.

Bruenor hatırlayıverdi.

Bu karanlık ejclerhasıydı, halkının büyük bir bölümünü yokeden ve onların üst katlardaki küçük koridorlara kaçmasınısağlayan sonsuz kötülükteki canavardı. Mithril baltasınıhavaya kaldırmış, ayakları taş zeminin üzerinde çakılıpkalmış bir şekilde bekledi.

Karanlık bulut, taş köprünün kavisi altından dalışageçtikten sonra çıkıntıya doğru yükseldi. Mızrağımsı pençelergeçidin kenarını deşip yardı ve Kasvetparıltısı, o korkunçihtişamıyla Bruenor'un önünde şaha kalktı. Zorba ejder,Mithril Salonu'nün Gerçek Kralı ile yüzleşiyordu.

"Bruenor!" diye haykırdı Regis. Yapabileceği en iyi şeyin,sonu gelmiş dostunun yanında ölmek olduğunu bildiğindendolayı küçük gürzünü çıkarttı ve mağaraya geri koşturdu.

Page 448: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Wulfgar, Cattibrie'ı geriye doğru itti ve ejderhaya döndü.

Gözleri cücenin boyun eğmez bakışlarına kenetlenmiş olanejder, ne üzerine doğru döne döne gelen Aegisfang'i, ne dekoca barbarın pervasız hücumunu fark etti.

Kudretli savaş çekici, kuzguni siyah pulların üzerine çarpıphedefi buldu, fakat zarar vermeden geri sekti. Birisi zaferanını böldüğü için çileden çıkan Kasvetparıltısı, bakışlarınıaniden Wulfgar'a çevirdi.

Ve nefes verdi.

Wulfgar'in etrafını katıksız bir karanlık kapladı vekemiklerindeki gücü emdi. Adam düştüğünü hissetti; sonsuzbir düşüştü bu, fakat sanki onu yakalamak için bekleyen birzemin yok gibiydi.

Cattibrie feryadı bastı ve barbara doğru koşturdu,Kasvetparıltısı'nın nefesinden çıkan kara bulutun içinedaldığında kendisini bekleyen tehlikeden bihaberdi.

Bruenor hiddetle titriyordu. Hem uzun süre önce ölmüşhalkı için, hem de dostu için öfkeden kudurmuştu."Yurdumdan defolup git!" diye kükredi Kasvetparıltısı'na,sonra dosdoğru hücuma geçti ve ejdere saldırdı. Baltasınıçılgınlar gibi savuruyor ve yaratığı kenardan aşağı doğrusürmeye çalışıyordu. Mithril silahın usturalı ağzı, pullarüzerinde savaş çekicinden daha çok etki ediyordu, fakatejderha direniyordu.

Page 449: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ağır bir ayak darbesi Bruenor'un sırt üstü yerekapaklanmasını sağladı. Cüce daha ayağa kalkamadan, kamçıgibi boyun şak diye üzerine eğilerek onu kaptı. Sonra,ejderhanın ağzı içinde hapsolan cüce yukarı yükseliverdi.

Regis korkuyla tir tir titreyerek yeniden geri yığıldı."Bruenor!" diye bir kez daha haykırmaya çalıştı. Bu sefersözler ağzından ancak bir fısıltı halinde çıktı.

Wulfgar ve Cattibrie'ın etrafındaki kara bulut dağıldı. Amabarbar, Kasvetparıltısı'mn sinsi zehrini bütün gücüyle üstüneyemişti. Kaçmak istiyordu, hatta bunu yapmanın tek yoluyarığın kenarından balıklama atlamak anlamına gelse bile.Sanki hala birkaç dakikalık mesafe geriden geliyormuş gibiduyulan gölge tazılarının uluma sesleri adamın üzerinekapanıverdi. Daha önce savaş heyecanı sayesinde, bundan katbe kat şiddetli ve ciddi sakatlıkları bir kenara itmiş olduğuhalde şimdi bütün yaraları; golemin yarattığı ezikler, gricücelerin bıraktığı çentikler, onu şiddetli bir şekilde incitiyorve her adımda yüzünü buruşturmasını sağlıyordu.

Ejderha, Wulfgar için hepsinden on kat daha kudretli gibigörünüyordu ve barbar ona karşı bir silah kaldırmaya cesaretdahi edemiyordu. Çünkü yüreğinin içinde biliyordu kiKasvetparıltısı mağlup edilemezdi.

Ateş ve çeliğin durduramadığı yerde umutsuzluk onudurdurmuştu. Cattibrie ile birlikte başka bir odaya doğru düşekalka koşturdu, kızın çekişine karşı direnecek gücü dahiyoktu.

Page 450: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Cattibrie Wulfgar'ı kapı eşiğinden içeri çekiştirerek küçükbir odanın içinde güvenceye aldıktan sonra mağaradakisavaşa geri döndü. "İblis kertenkelenin piç evladı seni!" diyeküfretti ve Taulmaril'i devreye soktu. Ardında gümüştenkuyruk bırakan oklar Kasvetparıltısı'nın kara zırhını yararakdelikler açtı. Cattibrie kendi silahının ne kadar da etkiliolduğunu anladığında umutsuz bir plana sarıldı. Bir sonrakiatışlarını canavarın ayaklarına doğru hedefleyerek onuuçurum kenarından aşağı düşürmeye çalışacaktı.

Acımasız oklar ıslık çalarak saplandığında, Kasvetparıltısıacı ve şaşkınlıkla havaya zıpladı. Ejderhanın kısık gözlerindefokurdayan nefret, cesur genç kadını adeta delip geçiyordu.Ejderha, Bruenor'un iki büklüm vücudunu yere tükürdü vekükredi, "Korkuyla tanış bakalım ahmak kız! Nefesimintadına bak ve sonunun geldiğini bil!" Kapkara ciğerlergenişledi ve içeri çekilen havayı berbat bir umutsuzlukbulutuna dönüştürdü.

Sonra geçidin kenarındaki kaya kırılıp düştü.

Ejderha düştüğünde Regis'in neşesi pek de yerinegelmemişti. Bruenor'u bekleme odasına geri sürüklemeyibaşardı, ama simdi ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu.Gölge tazılarının aman vermez takibi daha da yaklaşıyordu,Cattibrie ile Wulfgar'dan ayrı düşmüştü ve ejderhanınöldüğünden emin olmadığı için yarığı aşmaya cesaretedemiyordu. Kafasını eğip eski dostunun paçavraya dönmüşve kana bulanmış vücuduna baktı. Ona nasıl yardım etmeyebaşlayacağı konusunda en ufak bir fikri bile yoktu, hattaBruenor'un hala hayatta olup olmadığım dahi bilmiyordu.

Page 451: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Bruenor kurşuni gözlerini açıp da göz kırptığında, Regis'inneşeyle cıyaklamaya başlamasını engelleyen tek şeyşaşkınlığıydı.

Kırılan uçurumun kenarından düşen taşlar tehlikeli birbiçimde yuvarlandığında, Drizzt ve Entreri sırtlarını duvaradümdüz yasladılar. Heyelan bir anda bitiverdi ve dostlarınakavuşmak için gözü dönmüş olan Drizzt anında tırmanmayabaşladı.

Fakat ejderhanın kara gövdesi yanından geçip aşağıdüştüğünde yine durmak zorunda kaldı. Sonra çabucaktoparlandı ve tekrar uçurum kenarına doğru çıkmaya başladı.

"Nasıl?" diye sordu Regis, cüceye aval aval bakarak.

Bruenor rahatsızlıkla kıpırdandı ve debelenerek ayağakalktı. Mithril zırh, ejderhanın ısırığına karşı dayanmıştı.Fakat Bruenor bu deneyim sonucunda feci şekilde ezilmişti,üzerinde sıra halinde derin morluklar ve belki de bir sürü kırıkkaburga kemiği taşımaktaydı. Yine de dayanıklı cüce halaoldukça hayatta ve tetikteydi, önünde beliren daha önemlisorun yani dostlarının güvenliği— yüzünden büyük acısını birkenara itmişti.

"Oğlan ve Cattibrie nerede?" diye soruşturdu çabucak.Gölge tazılarının arka plandaki ulumaları, cücenin sestonundaki umutsuzluğa vurgu yapıyordu.

"Başka bir odada," diye yanıtladı Regis, mağaraya açılankapının ötesinde, sağ taraftaki alanı işaret ederek.

Page 452: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Çat!" diye haykırdı Bruenor. "İyi misin?"

Kendisi de Bruenor'un sesini bir daha duymayı hiçummadığından dolayı yaşadığı şaşkınlık dolu birduraksamadan sonra Cattibrie seslendi, "Korkarım ki Wulfgarsavaş dışı kaldı! Anlayabildiğim kadarıyla bir ejder büyüsü!Ama beni soracak olursan, ben gidelim derim! Köpekleristemediğim kadar kısa bir süre içinde burada olurlar!"

"Evet!" diye onunla hemfikir oldu Bruenor, haykırdığındaböğründe sancıyan yeri eliyle kavrayarak. "Peki sen ejderigördün mü?"

"Hayır, yaratığın sesini de duymadım!" diye kararsız bircevap geldi.

Bruenor Regis'e baktı.

"Düştü ve o zamandan beridir de ortalıkta yok," diyeyanıtladı buçukluk, sorgulayıcı bakışlara cevaben.Kasvetparıltısı'nın o kadar kolay bir şekilde mağlup edilmişolduğu konusunda eşit derece şüpheliydi.

"Başka seçeneğimiz yok öyleyse!" diye seslendi Bruenor."Köprüyü aşmamız gerek! Oğlanı getirebilir misin?"

"Yara alan sadece dövüşme isteği!" diye yanıtladı Cattibrie."Geleceğiz!"

Bruenor, Regis'in omzunu kavrayarak sinirleri gergindostuna destek verdi. "Haydi gidelim öyleyse!" diye kükredi,o bilindik, özgüven dolu sesiyle.

Page 453: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Regis eski Bruenor'u tekrar gördüğü için bütün kasvetinerağmen gülümsedi. Daha konuşmaya ihtiyaç duymadan,cücenin yanından yürüyerek odadan dışarı çıktı.

Daha geçide doğru ilk adımlarını atmışlardı ki, adıKasvetparıltısı olan kara bulut yeniden uçurum kenarındanyükseliverdi.

"Görüyor musun?" diye haykırdı Cattibrie.

Ejderhayı gayet net bir şekilde görmüş olan Bruenor,odanın içine geri koşturdu. Kötü kader onu alt ediyordu,inatçı ve kaçınılmazdı. Umutsuzluk bütün kararlılığım boşaçıkarıyordu. Kendisi için değildi bu umutsuzluk, çünküMithril Salonu'na gelmekle kaderinin mantıki yolunu halkınınkatledildiği o günden itibaren onun benliği üzerine kazınmışolan yazgıyı— izlemiş olduğunu biliyordu. Fakat dostları buşekilde yok olmamalıydı. Bundan önce her zaman, her türlütuzaktan kaçmanın bir yolunu bulmuş olan buçukluk, buşekilde ölmemeliydi. Geçtiği yollarda bir sürü şanlı şöhretlimacera aşmış olan o barbar oğlan bu şekilde yokolmamalıydı.

Ve kızı da. Onun sevgili kızı Cattibrie. BattlehammerKlanı'nın Buzyeli Vadisi'ndeki madenlerinde gerçektenparıldayan tek ışık.

Gönüllü yol arkadaşı ve en yakın dostu olan drowun ölümübile, onun bu bencil cüreti için tek başına büyük bir bedelolmuştu. Şimdi kaybedeceği şeyler, onun kaldırmayacağıkadar fazlaydı.

Page 454: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Gözleri küçük odanın içinde bir o yana bir bu yana bakıpdurdu. Bir seçenek olmalıydı. Şayet cüce tanırlarına sadıksave biraz olsun imanı varsa, şu anda onlardan tek bir şey ihsaneylemelerini isterdi. Ona bir Seçenek sunmalarım.

Odanın duvarlarından birinin üzerinde bir perde vardı.Bruenor merakla Regis'e baktı.

Buçukluk omuz silkti. "Bir depo bölümü," dedi. "Değerlihiçbir şey yok. Hatta silah bile yok."

Bruenor bu cevabı kabul etmeyecekti. Hızla koşup perdeyisavurdu ve içerde duran kasalar ile çuvalları yırtmaya, deşipaçmaya başladı. Kurumuş yemek. Ahşap parçaları. Yedek birpelerin. Bir tulum su.

Bir varil sıvı yağ.

Kasvetparıltısı geçidin mesafesi boyunca ileri geri dalışyaptı. Davetsiz misafirlerle kendi şartları altında, açıkmağarada yüzleşmeyi bekliyordu ve gölge tazılarının onları ergeç dışarı çıkartacağından emindi.

Drizzt neredeyse ejderhanın seviyesine ulaşmıştı. Dostlarıiçin duyduğundan başka hiçbir endişe hissetmeden, tehlikeyleburun buruna yoluna devam ediyordu.

"Dur!" diye seslendi Entreri, kısa bir mesafe aşağıdan."Kendini öldürtmeye bu kadar kararlı mısın?"

"Ejderhanın canı cehenneme!" diye tısladı Drizzt."Gölgelerde saklanıp da dostlarımın yok edilişini

Page 455: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

izlemeyeceğim!"

"Onlarla ölmek kıymetli bir şey mi sanki?" diye geldiiğneleyici cevap. "Sen bir ahmaksın drow. Senin değerinbütün o açması dostlarından daha ağır basıyor!"

"Açması mı?" diye tekrarladı Drizzt kulaklarınainanamayarak. "Benim acıdığım sensin, kiralık katil."

Drowun bu itirazı Entreri'ye bekleyebileceğinden daha acıkoydu. "Öyleyse kendine acı!" diye yapıştırdı cevabı hiddetle."Çünkü inanmak istediğinden de çok benziyorsun bana!"

"Eğer onların yanına gitmezsem, senin sözlerin doğruçıkar," diye devam etti Drizzt, şimdi daha sakin konuşarak."Çünkü o zaman benim hayatımın hiçbir değeri kalmaz,seninkinden bile daha değersiz olur! Eğer senin dünyanahükmeden yüreksiz boşluğu kucaklarsam, bütün hayatım kocabir yalandan ibaret olur!" Tekrar tırmanmaya başladı.Öleceğini biliyordu, ama ardından gelen katilden gerçekten deçok farklı olduğunu anladığı için kendini güvendehissediyordu.

Irkının ona bıraktığı mirastan kurtulmuş olduğununbilgisiyle kendini güvende hissediyordu.

Bruenor, yüzünde hiddetli, zoraki bir gülümsemeyleperdeyi açıp geri geldi. Omzunda yağa batırılmış bir pelerinasılı duruyordu ve varil de sırtına bağlıydı. Cücenin aklındaneler olduğunu dostu için endişelenmesine yetecek kadartahmin edebildiği halde Regis ona katıksız bir şaşkınlıklabaktı.

Page 456: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Ne bakıyorsun öyle?" dedi Bruenor göz kırparak.

"Sen delisin," diye yanıtladı Regis. Cüceyi biraz dahainceledikten sonra Bruenor'un planı onun gözünde daha netbir şekilde canlandı.

"Evet, bu konuda daha yolculuk başlamadan evvelanlaşmıştık!" diye homurdandı Bruenor. Sonra anidensakinleşti, gözündeki vahşi parıltı yumuşadı ve küçük dostunakarşı duyduğu şefkat dolu bir endişeye dönüştü. "Sanadavrandığımdan daha iyisini hakkediyorsun Gümbürgöbek,"dedi, özür dilerken şimdiye kadar hiç olmadığı kadar rahat birşekilde.

"Bruenor Battlehammer kadar vefalı bir dost tanımadımhiç," diye yanıtladı Regis.

Bruenor, Regis'in aklını daha da karıştıracak şekilde, üzerimücevherlerle düğmelenmiş olan miğferi kafasından çıkarttıve buçukluğa doğru fırlattı. Sırtına doğru uzandı ve çantası ilekemeri arasında bağlı duran bir kayışı gevşeterek eskimiğferini çıkarttı. Kırık boynuzun üzerinde parmağımgezdirdi, miğfere bu denli hasar veren vahşi maceralarıhatırlayarak gülümsedi. Hatta yıllar önce düşman olarakçarpıştıkları zaman, Wulfgar'in ona vurmuş olduğu yerdekiezik bile duruyordu.

Bruenor miğferi başına taktı, çok daha rahat etmişti. Regiskarşısında eski dostunu gördü.

"Miğfere göz kulak ol," dedi Bruenor Regis'e. "MithrilSalonu Kralı'nın tacıdır o!"

Page 457: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Öyleyse sana ait," diye tartıştı Regis, tacı Bruenor'a doğrugeri uzatarak.

"Hayır, ne benim hakkım ne de seçimim. Artık MithrilSalonu yok Gümbür— Regis. Ben Buzyeli Vadili Bruenor'umve iki yüz yıldır da öyleydim, kafam her ne kadar bunubilemeyecek kadar kalın olsa bile!

"Yaşlılığıma ver," dedi. "Düşüncelerim geçmişim vegeleceğim arasında gidip geliyordu da."

Regis başıyla onayladı ve samimi bir endişeyle sordu, "Neyapacaksın?"

"Sen kendi işine bak!" diye burnundan soludu Bruenor,aniden yine hırçın lider olup çıkarak. "Ben işimi bitirdiktensonra kendini bu lanetli salonlardan kurtarmakla yeterinceuğraşacaksın zaten!" diyerek onu uzak tutmak için tehditkarbir şekilde buçukluğa hırladı. Sonra hızla ilerledi, Regis dahaonu durdurmak için tek bir hareket bile yapamadan duvardanbir meşale kaptı ve kapıdan dışarı şimşek gibi fırladı.

Ejderhanın karanlık sureti geçidin kenarını sıyırıp geçti,köprünün altından daldı ve ileri geri gezindiği seviyeye tekraryükseldi. Bruenor onun uçuş ritmini yakalayabilmek içinbirkaç saniye durup izledi.

"Sen benimsin ejder!" diye sessizce hırladı ve sonrahücuma geçti. "İşte senin numaralarından biri evlat!" diyehaykırdı, Wulfgar ve Cattibrie'ın içinde bulunduğu odayadoğru. "Ama eğer bir ejderin sırtına atlamaya kararverdiysem, hedefi kaçırmaya hiç niyetli değilimdir!"

Page 458: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Bruenor!" diye haykırdı Cattibrie, onun geçide doğrukoşturduğunu gördüğünde.

Artık çok geçti. Bruenor meşaleyi yağa batırılmış pelerininüzerine tuttu ve mithril baltasını havaya kaldırdı. Ejderha,cücenin geldiğini duydu ve kolaçan etmek için geçidinkenarına doğru ani bir manevra yaptı. Omuzları ve sırtıalevler içinde olan Bruenor, geçidin kenarından sıçrayıp hızlaüzerine doğru uçtuğunda, en az cücenin dostları kadar şaşkınadöndü.

Cüce ilk darbesinde, sanki Battlehammer Klanı'nın bütünruhları silahın kabzasında Bruenor ile el birliği etmiş ve onakudret yollamışcasına, inanılmaz bir güçle mithril baltayıKasvetparıltısı'nın sırtına sapladı. Bruenor geriye doğru düştüama saplanmış silaha sıkı sıkıya tutundu. Hatta çarpışmasırasında yağ varili kırıldığı ve canavarın bütün sırtına ateşlerkustuğu halde yerini korudu.

Kasvetparıltısı hiddetle feryat etti ve çılgınlar gibi sağa soladönüp durdu, sonra geçidin taş duvarına güm diye çarpıverdi.

Bruenor'u sırtından atamazdı. Cüce, silahın sapını zalimcetutuyor, onu yararak çekip serbest bırakmak ve tekrarsaplamak için fırsat kolluyordu.

Cattibrie ve Regis, sonu gelmiş cüceye çaresizce seslenerekgeçidin kenarında doğru koşturdular. Hala umutsuzluğun karaderinliklerinde mücadele vermekte olan Wulfgar da kendisinisürüklemeyi başardı.

Page 459: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Barbar, cüceye bakıp da onun alevler arasında durduğunugörünce ejderhanın büyüsünü kükreyerek üzerinden attı ve enufak bir tereddütte dahi bulunmadan Aegisfang'i savurdu.Çekiç Kasvetparıltısı'nın kafasının yan tarafına çarptı veejderha yine şaşkınlık içinde ani dönüş yaparak geçidin diğerduvarına bindirdi.

"Delirdin mi?" diye haykırdı Cattibrie Wulfgaı/a.

"Yayını çıkart," dedi Wulfgar ona. "Eğer Bruenor'un gerçekbir dostuysan, onun boşu boşuna ölmesine izin verme!"Aegisfang ellerine geri döndü ve barbar yine savurarak ikincibir darbe indirdi.

Cattibrie bu gerçeği kabul etmek zorundaydı. Bruenor'useçmiş olduğu kaderden kurtaramazdı. Wulfgar haklıydıcücenin özlemini çektiği sonu elde etmesine yardımedebilirdi. Gözlerini kırpıştırdı ve dolup taşan yaşlarıuzaklaştırdı. Taulmaril'i alıp gümüşi okları ejderhanın üzerineyollamaya başladı.

Drizzt de Entreri de, Bruenor'un sıçrayışım katıksız birhayretle izlediler. Çaresiz durumuna lanetler okuyan Drizztileri fırladı, neredeyse geçit kenarına yetişmişti. Geride kalandostlarına seslendi. Ama kargaşa ve kükreyen ejderhasebebiyle drowun sesini duyamadılar.

Entreri onun hemen altındaydı. Kiralık katil son şansınıngelip çattığını biliyordu. Fakat hayatında bulabildiği,kendisiyle boy ölçüşebilecek tek kişiyi kaybetme riskini degöze alıyordu. Drizzt tutunacağı bir sonraki yere doğru eliniattığında, Entreri onu ayak bileğinden yakaladı ve aşağı çekti.

Page 460: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Sıvı yağ, Kasvetparıltısı'nın pullarının ek yerlerinin arasınasızarak ateşi ejderhanın tenine taşıdı. Ejderha tadacağınaşimdiye kadar hiç inanmadığı bir acıyla haykırdı.

Savaş çekicinin gümbür gümbür darbeleri! O kuyruklugümüş çizgilerin sürekli acısı! Ve o cüce! Aman vermedensaldıran, her nasıl oluyorsa alevlerden bihaber gibi görünencüce.

Kasvetparılhsı geçit boyunca debeleniyor, aniden dalışageçiyor, sonra tekrar havaya sıçrıyor ve sağa solasavruluyordu. Cattibrie'ın okları her seferinde hedefibuluyordu. Ve her darbesini akıllıca hesaplayan Wulfgar,savaş çekicini savurmak için en iyi fırsatı kolluyor (yaniejderhanın duvardaki bir kaya katmanının önüne geliptıkanmasını bekliyor) sonra da fırlatış gücüyle birliktecanavarın taşa çarpmasını sağlıyordu.

Her bir gümbürtü dolu darbeyle birlikte havaya alevler,taşlar ve toz duman yükseliyordu.

Bruenor hala tutunuyordu. Hatta onun da ötesinde babasıve halkı için şarkı söylüyordu. Cüce kendini suçundan azatetmişti, geçmişinin ruhlarını tatmin ettiği ve dostlarına hayattakalma şansı verdiği için halinden memnundu. Ne ateşinısırığını hissediyordu, ne de üzerine çarpan taşın ağırlığını.Tek hissettiği, baltasının altında zangır zangır titreyen ejderhateniydi ve tek duyduğu, Kasvetparıltısı'nın ıstırap doluferyatlarının yankılanışıydı.

Drizzt, bir yere tutunmak için çaresizce debelenerekgeçidin cephesinden aşağı yuvarlandı. Kiralık katilin beş

Page 461: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

metre aşağısındaki bir çıkıntının üzerine güm diye düştü veyuvarlanmasını kesmeyi başardı.

Entreri hedeflediğini başardığı için başıyla onayladı, çünküdrow tam düşmesini umduğu yere düşmüştü. "Hoşça kal,güvenen ahmak!" diye Drizzt'e seslendi ve tırmanmayabaşladı.

Drizzt kiralık katilin şerefine hiç güvenmemişti, amaEntreri' nin faydacılığına inanıyordu. Bu saldırıylasağlayabileceği hiçbir kazanç yoktu. "Neden?" diye seslendiEntreri'ye. "Hiç zorluk çekmeden yakut süsü alabilirdin!"

"Mücevher zaten benim," diye yanıtladı Entreri.

"Ama bir karşılık ödemeden alamayacaksın!" diye ilan ettiDrizzt. 'Ardından geleceğimi biliyorsun kiralık katil!"

Entreri sırıtarak döndü ve ona baktı. "Anlayamıyor musunDrizzt Do'Urden? İşin gayesi de kesinlikle bu zaten!"

Kiralık katil çabucak geçit kenarına vardı ve gizliceüzerinden baktı. Hemen solunda Cattibrie ile Wulfgarejderhaya saldırılarına devam ediyorlardı. Sağında ise Regisizlemeye dalmıştı, tamamen bihaberdi.

Buçukluk, en kötü kabusunun önünde yükseldiğinigördüğünde şaşkınlığı doruklara çıktı ve yüzü dehşettenbembeyaz oldu. Regis, mücevherli miğferi yere düşürdü veEntreri kendisini sessizce yerden kaldırıp köprüye doğruilerlerken korkuyla iki büklüm oldu.

Page 462: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Hiddeti ve acısı onun uzun bir süre savaşmasını sağlamışolduğu halde bitkin düşen ejderha, başka bir savunmayöntemi bulmaya çalıştı. Çok fazla darbe almıştı ve gümüşikuyruklu oklar hala üst üste tenine batıp duruyordu.

Yorulmak nedir bilmeyen cüce hala baltayı sırtınagömüyordu.

Ejderha son bir defa yarı yolda ani bir manevra yaptı, enazından o acımasız cüceden intikamını almak için boynunuyılan gibi kıvırmaya çalıştı. Sadece bir anlığına hareketsizdurdu ve Aegisfaııg gözünün ortasına isabet etti.

Ejderha, baş döndürücü bir acı girdabı içinde kaybolarak,gözü kararmış bir hiddetle savruldu ve duvarın sivri çıkıntılıbölümüne kafasını çarptı.

Bu patlama mağaranın temellerini sarstı, neredeyseCattibrie'ı yere devirecek ve Drizzt'i de durduğu pek sağlamolmayan yerden düşürecekti.

Bruenor'un gözüne son bir görüntü ilişti, kalbinin bir kezdaha zaferle hoplamasını sağlayan bir görüntüydü bu: DrizztDo'Urden'in lavanta renkli gözlerinin delip geçen bakışlarıduvarın içindeki karanlıktan ona elveda diyordu.

Hırpalanan, tartaklanan ve alevler tarafından yutulankaranlık ejderhası, bilip bilebileceği en derin karanlığın içine,geri dönemeyeceği bir karanlığa doğru süzülerek ve dönerekinişe geçti. Garumn Geçidi'nin derinliklerine doğru.

Page 463: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Ve beraberinde Mitlini Salonu'ıum Gerçek Kralı'nı dagötürdü.

24. Mithril Salonu'na Methiye

Yanan ejderha git gide daha da derinlere sürüklendi;alevlerin ışığı yavaşça azaldı ve sadece Garumn Geçidi'nindibindeki küçük bir ışık zerresine dönüştü.

Drizzt çıkıntının üzerinden aceleyle tırmandı ve Cattibrieile Wulfgar'ın yanma geldi. Cattibrie mücevher süslü miğferielinde tutuyordu ve ikisi de yarığın öteki tarafına çaresizcebakıyorlardı. İkisi arkalarını dönüp baktıklarında ve drowdostlarının ölmemiş olduğunu gördüklerinde neredeyseşaşkınlıktan bayılacaklardı. Artemis Entreri'rıin ortaya çıkışıbile Wulfgar ile Cattibrie'ı, Drizzt'i yemden görmeyehazırlamamıştı.

"Nasıl?" derken boğulur gibi oldu Wulfgar, ama Drizztonun lafım kesti. Açıklama yapma zamanı sonra gelecekti,şimdi daha acil işleri vardı.

Geçidin öteki tarafında, manivelaya bağlı köprünün hemenyanında Artemis Entreri duruyordu. Regis'i 'boğazındankavramış önünde tutuyor ve şeytanca sırıtıyordu. Yakut süsartık kiralık katilin boynunda asılıydı.

"Bırak onu gitsin," dedi Drizzt kendini kontrol ederek."Anlaştığımız gibi. Mücevher sende."

Page 464: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Entreri güldü ve manivela kolunu çekti. Taş köprü sallandıve sonra yıkılarak karanlığın içine doğru yuvarlandı.

Drizzt, kiralık katilin bu hainliği yapmasındaki nedenlerianlamaya başladığım düşündü. Şimdi Entreri'nin, Regis'iyanına almakla birlikte takip edilmeyi kesinleştirdiğini, Drizztile olan kişisel müsabakasına devam edeceğini anladı. Fakatköprü yıkıldığına, Drizzt ile dostlarının önünde hiçbir açıkkaçış yolu kalmadığına ve gölge tazılarının sürekli ulumasesleri daha da yaklaştığına göre, drowun teorileri pek dedoğru çıkmayacak gibiydi. Şaşkınlığıyla birlikte hiddetlenendrow çabucak tepki verdi. Kendi yayını yukarıdaki oyuktakaybeden Drizzt, Taulmaril'i Cattibrie'ın elinden kaptı vekirişe bir ok yerleştirdi.

Entreri de onun kadar hızlı hareket etti. Uçurum kenarınadoğru koşturdu, Regis'i ayak bileğinden kavrayıp bir kepçegibi kaldırdı ve tek eliyle uçurum kenarında havada tuttu.Wulfgar ve Cattibrie, Drizzt ile kiralık katil arasında olan ogarip bağı sezdiler ve Drizzt'in bu durumla ilgilenmeye dahayatkın olduğunu anladılar. Bir adım geri çekilip birbirilerinesokuldular.

Drizzt yayı hazır ve gergin tuttu, Entreri'nin savunmasındaküçücük bir kusur ararken gözlerini hiç kırpmıyordu.

Entreri Regis'i tehlikeli bir şekilde salladı ve tekrar güldü."Calimport'a giden yol gerçekten de uzundur drow. Beniyakalamak için şansın olacak."

"Kaçış yolumuzu kapattın," diye yapıştırdı cevabı Drizzt.

Page 465: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Gerekli bir engel," diye açıkladı Entreri. "Ama bunuaşmanın bir yolunu kesinlikle bulacaksındır, dostlarınyapamasa bile. Ayrıca ben bekliyor olacağım!"

"Geleceğim," diye söz verdi Drizzt. "Seni yakalayıphaklamayı istememi sağlaman için buçukluğa ihtiyacın yok,pislik katil."

"Bak bu doğru," dedi Entreri. Kesesine elini uzattı, küçükbir nesne çıkarttı ve havaya fırlattı. Nesne havada döndü veinişe geçti. Entreri, ulaşabileceği mesafenin ötesine geçip deyarığa düşmesinden hemen önce nesneyi yakaladı. Tekrarhavaya fırlattı. Küçük bir şeydi bu, kara bir şey.

Entreri nesneyi alaycı bir şekilde üçüncü kez havaya attı.Drizzt yayı indirirken kiralık katilin yüzündeki gülümsemegenişledi.

Bu Guenhwyvar idi.

"Buçukluğa ihtiyacım yok," diye belirtti Entreri dobradobra ve Regis'i yarığın üstünde daha da açıkta tuttu.

Drizzt büyülü yayı yere bıraktı ama sert bakışlarını kiralıkkatilin üzerinde kenetli tuttu.

Entreri Regis'i çıkıntının üzerine geri çekti. "Ama efendimbu küçük hırsızı öldürme hakkını talep ediyor. Planlarını yapdrow, çünkü köpekler yaklaşıyor. Yalnız başına daha fazlaşansın var. Şu ikisini terk et ve hayatta kal!

Page 466: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

"Sonra peşimden gel drow. Gel de işimizi bitirelim." Birkez daha güldü ve dönerek son tünelin karanlığına dalıp gitti.

"İşte gitti," dedi Cattibrie. "Bruenor o koridorunsalonlardan dosdoğru dışarı açılan kapıya çıktığınısöylemişti."

Drizzt, onları yarığın öteki tarafına geçirecek bir yol bulmaçabasıyla etrafına bakındı.

"Bruenor'un kendi sözlerine bakılırsa başka bir çıkış dahavarmış," diye önerdi Cattibrie. Sağ tarafına, mağaranın güneyucuna doğru işaret etti. "Bir çıkıntı tabakası," dedi, "amasaatlerce yürüyüş demek."

"Öyleyse koşun," diye yanıtladı Drizzt, gözleri yarığın öbürtarafındaki tünele çakılıp kalarak.

Üç yol arkadaşı çıkıntıya vardıkları zaman, kuzeyden gelenuluma yankıları ve ışık zerrecikleri onlara duergarlar ile gölgetazılarının mağaraya girmiş olduğunu haber verdi. Drizzt daryol boyunca başı çekti, diğer tarafa doğru milim milimilerlerken sırtı dümdüz duvara yaslanmıştı. Bütün yarık,gözünün önünde uzanıyor, aşağıda hala ateşler yanıyor vesakallı dostunun başına gelenleri acı bir şekilde hatırlatıyordu.Belki de Bruenor'un burada, atalarının yurdunda ölmüşolması yakışık alır bir durumdur, diye düşündü. Belki decüce, hayatının büyük bir bölümü boyunca ona baskı yapanarzusunun bir kışınım tatmin edebilmiştir.

Fakat bu kayıp Drizzt için hala dayamlamaz nitelikteydi.Bruenor ile geçirdiği yıllar ona sevecen ve saygın bir dost

Page 467: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

kazandırmıştı. Her türlü zamanda, her türlü şarttagüvenebileceği bir dost. Drizzt kendisine Bruenor'un tatminolduğunu, kendi dağını tırmanıp kişisel savaşını vermişolduğunu tekrar tekrar söyleyebilirdi. Ama ölümü feci şekildetazeydi, öyle düşünceler drowun kederini dağıtmak için hiçbirişe yaramıyordu.

Onlar Bruenor'un mezarı haline gelen geçit boyuncailerlerken, Cattibrie gözlerine dolan yaşları kırpıştırarakuzaklaştırıyordu ve Wulfgar’ın iç çekişleri de dayanıklılığınıyalanlıyordu. Cattibrie için Bruenor hem bir baba hem de birdosttu. Ona sert olmayı öğretmiş ve şefkatle üzerine titremişolan kişiydi. Hayatında ait olduğu her şeyi, ailesi ve yuvası,çok aşağılarda, şeytan dölü bir ejderhanın sırtındayanmaktaydı.

Wulfgar’ın üzerine bir uyuşukluk çöktü. Ölümlü olmanınsoğuk ürpertisi ve hayatın ne kadar da narin olabileceğininkavrayışıydı bu. Drizzt onun yanına geri dönmüştü, ama busefer Bruenor gitmişti. Bütün neşe ya da keder hislerininötesinde, baskın olarak bir boşluk duygusu sarmıştı onu.Kahramanlık sahnelerinin ve ozanların söyleyeceğiefsanelerin trajik bir şekilde yeniden yazılımıydı bu. Bruenorcesaretle, kudretle ölmüştü ve onun alevler içinde ejderhanınüzerine sıçrayış hikayesi binlerce kez, tekrar tekraranlatılacaktı. Ama bu, o anda Wulfgar'ın içinde hissettiğiboşluğu asla dolduramayacaktı.

Yarığın öbür tarafına doğru ilerleyip geçtiler ve son tünelede varıp Mithril Salonu'nun gölgelerinden kurtulmak içinkuzeye doğru koşturdular. Mağaranın geniş sonuna tekrargeldiklerinde fark edilmişlerdi. Duergarlar onlara haykırıyor

Page 468: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

ve küfrediyordu. Kocaman kara gölge tazıları kükreyerektehditler savuruyor ve yarığın öteki tarafındaki dudakçığıpençeliyordu. Ama düşmanlarının onların yanına gelmesininhiçbir yolu yoktu, tabii çıkıntı üzerinden bütün o yoluyürümezlerse. Drizzt hiçbir engelle karşılaşmadan, Entreri'ninbirkaç saat önce girmiş olduğu tünele adımını attı.

Wulfgar takip etti ama Cattibrie tünel girişinde duraksayıparkasını döndü, geçide ve öteki tarafta toplanmış gri cücegüruhuna doğru baktı.

"Gel," dedi Drizzt kıza. "Burada yapabileceğimiz hiçbir şeyyok ve Regis'in bizim yardımımıza ihtiyacı var."

Cattibrie, gözleri kısılmış ve çene kasları sertçe sıkılmış birhalde yayına bir ok taktı ve fırlattı. Gümüş kuyruklu ok ıslıkçalarak duergar kalabalığının arasına daldı ve birini deşerekcanını aldı, diğerlerinin ise saklanmak için etrafa kaçışmasınısağladı. "Şimdilik hiçbir şey," diye yanıtladı Cattibrie sertçe,"ama geri geleceğim! Bu gri köpekler bunu kafalarınakazısınlar.

"Geri geleceğim!"

SON DEYIŞ

Drizzt, Wulfgar ve Cattibrie birkaç gün sonra Uzunsemer'egeldiler. Yol yorgunuydular ve hala bir keder örtüsüne

Page 469: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sarmalanmış haldeydiler. Harkle ve halkı onları sevecenliklekarşıladı ve istedikleri kadar Sarmaşık Konak'ta kalmak üzereonları içeri buyur etti. Fakat, aştıkları zorluklar ardından birazrahatlayıp dinlenmeyi üçü de seve seve kabul edecek olsabile, onları bekleyen başka yollar vardı.

Ertesi sabah, Drizzt ve Wulfgar, Harpeller tarafından onlaratedarik edilen dinç atlarla birlikte Uzunsemer'in çıkışındadurmaktaydı. Cattibrie yavaşça onların yanına doğru yürüdü,Harkle ise kızın birkaç adım ardında mesafesini korudu.

"Gelecek misin?" diye sordu Drizzt, ama kızın ifadesindenonun gelmeyeceğini tahmin edebiliyordu.

"Eğer imkanım olsaydı gelirdim," diye yanıtladı Cattibrie."Siz buçukluğa ulaşacaksınız, hiç korkum yok. Benim yerinegetirilecek başka bir yeminim var."

"Ne zaman?" diye sordu Wulfgar.

"Tahminimce ilkbaharda," dedi Cattibrie. "Harpeller'inbüyüsü işleri yürütmeye başladı bile; daha şimdiden, vadidekiklana ve Adbar Kalesi'ndeki Harbromm'a çağrı yollandı.Bruenor'un halkı bu hafta sona ermeden yola koyulmuşolacak, yanlarında On-Kasaba'dan getirecekleri bir sürümüttefikle birlikte hem de. Harbromm sekiz bin asker sözüverdi ve bazı Harpeller de yardım taahhüt etti."

Drizzt alt katmanları geçerken görmüş olduğu yeraltışehrini ve parlak mithril ile donatılmış binlerce gri cüceninoraya buraya kusturuşunu aklına getirdi. BattlehammerKlam'nm tamamı ve vadiden getirecekleri dostları, Adbarlı

Page 470: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sekiz bin savaş deneyimli cüce ve Harpeller'in büyülügüçlerine rağmen, kazanılacak zafer epey zor olacaktı. Tabiieğer zafer kazandırsa.

Wulfgar da Cattibrie'ın yüzleşeceği görevin büyüklüğünüanladı ve Drizzt ile birlikte yola çıkma konusunda içine birşüphe düşüverdi. Regis'in ona ihtiyacı vardı, ama bu ihtiyaçanında Cattibrie'a da yüz çeviremezdi.

Cattibrie onun çektiği bu sancıyı sezdi. Barbara doğruyürüdü ve aniden onu tutkuyla öpüverdi. Sonra geri çekildi"Git işini hallet, Beornegar Oğlu Wulfgar," dedi "Ve sonrabana geri dön!"

"Ben de Bruenor'un dostuydum," diye tartıştı Wulfgar.

"Ben de onun Mithril Salonu hayalini paylaşmıştım. Senonu onurlandırmaya gittiğinde ben de senin yanındaolmalıyım."

"Şu anda sana ihtiyacı olan canlı bir dostun var," diyeazarladı Cattibrie. "Ben planları yürürlüğe koyabilirim. SenRegis'in peşinden gidiyorsun! Entreri'ye yaptığı her şeyiödetin ve çabuk olun. Belki de salonlara hücuma zamanındayetişirsiniz."

Drizzt'e, yani en çok güvendiği kahramana doğru döndü."Ona benim için göz kulak ol," diye rica etti. "Onu dosdoğrubir yoldan götür ve geri dönmesini sağla!"

Drizzt kafasıyla onayladıktan sonra, kız arkasını dönüpHarkle'a ve Sarmaşık Konak'a doğru ilerledi. Wulfgar onu

Page 471: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

takip etmedi. Cattibrie'a güveniyordu.

"Buçukluk ve kedi için," dedi Drizzt'e, Aegisfang'ikavrayarak ve önlerindeki yola doğru bakarak.

Drowun lavanta renkli gözlerinde aniden alevler parıldadıve Wulfgar istençdışı olarak bir adım geriledi. "Ve başkasebeplerden dolayı," dedi Drizzt sertçe, şimdi dönüşmüşolabileceği canavarı içinde barındıran geniş güney diyarınadoğru bakarak. Entreri ile yeniden er meydanında karşılaşmakonun kaderinde vardı, bunu biliyordu. Katili yenmek onunkendi değeri adına vereceği bir sınavdı.

"Başka sebeplerden dolayı,"

Dendybar önündeki sahneye bakarken nefes almaktagüçlük çekiyordu —Sydney'in cesedinin karanlık bir odanınkenarına sıkışmış yatışının görüntüsüydü bu.

Hayalet Morkai kolunu savurdu ve bu görüntü GarumnGeçidi'nin dibindeki başka bir manzarayla yer değiştirdi.

"Hayır!" diye haykırdı Dendybar, gelemden arta kalanlarıgördüğü vakit. Golem kafası kopmuş bir şekilde taşyığınlarının arasında yatıyordu. Alacalı büyücü bariz birşekilde titriyordu. "Drovv nerede?" diye sordu hayalete.

Morkai kolunu sallayıp görüntüyü yok etti ve sessizcedurdu, Dendybar'ın çektiği sıkıntıdan haz alıyordu.

"Drow nerede?" diye tekrarladı Dendybar, daha yüksek birsesle.

Page 472: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

Morkai ona güldü. "Kendi cevaplarını kendin bul, ahmakbüyücü. Sana karşı hizmetim sona erdi!" Hayalet puf diyealev aldı ve gözden kayboldu.

Dendybar çılgınlar gibi büyülü çemberinin içinden fırladıve yanan mangalı tekmeleyip yere devirdi. "Bu küstahlığıniçin sana binlerce kez işkence edeceğim!" diye haykırdı boşodaya. Olasılıkları düşündükçe başı dönüyordu. Bük ölmüştü.Peki ya Entreri? Drovv ve dostları? Dendybar'ın cevaplaraihtiyacı vardı. Kristal Parçası arayışım bir kenara atamazdı,aramakta olduğu gücü reddedemezdi.

Bir büyüye konsantre olurken aldığı derin nefesler onukendine getirdi. Tekrar geçidin en dibini gördü, o görüntüyüzihninde keskin bir odaklamaya tabi tuttu. Büyü için bazısözleri tekrarlarken bu sahne daha gerçek, daha elle tutulurhale geldi. Dendybar bütün bütün bu deneyimi yaşıyordu;karanlığı, gölgeli duvarların yankılı boşluğunu, koyaktansüzülen, neredeyse algılanamayacak nitelikteki esintininıslığını ve ayaklarının altında duran kırık taşların çentiklisertliğini hissediyordu.

Düşüncelerinden sıyrıldı ve Garumn Geçidi'ne gidiverdi.

"Bük," diye fısıldadı, kendi yaratısının, en büyükbaşarısının bükülmüş ve kırılmış suretine doğru aşağı inmeyebaşladığında.

Yaratık kımıldadı. Kendisini yaratan kişinin önünde ayağakalkmak için kıpırdanıp debelenirken bir kaya yana doğruyuvarlandı. Dendybar gözlerine inanamayarak izledi, golemeyüklemiş olduğu büyülü gücün, böylesine bir düşüşün ve

Page 473: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

sakatlanmanın ardından bile hayatta kalabilecek kadardayanıklı oluşuna hayret etti.

Bük onun önünde durdu ve bekledi.

Dendybar, onu onarmaya nereden başlayacağını düşünerekyaratığı uzun bir süre inceledi. "Bük!" diye selamladı vurgulubir şekilde, yüzünde umut dolu bir sırıtış belirerek. "Gel,benim evcil hayvanım. Seni eve geri götürecek ve yaralarımonaracağım.

Bük ileri doğru bir adım attı ve Dendybar'ı duvara doğrusıkıştırdı. Hala anlamayan büyücü, goleme geri çekilme emrivermeye başladı.

Ama Buk'un sağlam olan kolu ileri doğru uzandı,Dendybar'ı boğazından yakalayarak onu havaya kaldırdı veonu boğarak başka bir emir vermesini engelledi. Dendybarkolu yakalayıp yumruklar savurdu. Çaresiz kalmış veşaşırmıştı.

Kulaklarına tanıdık bir kahkaha geldi. Golemin boynunda,yani kafasının kesik olduğu yerde bir alev topu belirdi vetanıdık bir yüze dönüşmeye başladı.

Morkai.

Dendybar'ın gözleri dehşetle fal taşı gibi açıldı. Sınırlarınıaşmış olduğunu, hayaleti çok fazla çağırmış olduğunu farketti. Son karşılaşmadan beri Morkai'yi gerçek manasıyla gerigöndermemişti ve eğer deneseydi bile hayaleti maddedüzlemden dışarı itmeyi muhtemelen başaramayacağını

Page 474: Buzyeli Vadisi Serisi - 2 - G¼m¼ Damarlar± - R. A. Salvatore

düşünmüştü. Şimdi, büyülü korunma çemberinin dışındaykencan düşmanının insafına kalmıştı.

"Gel bakalım Dendybar," diye sırıttı Morkai, üstüniradesiyle golemin kolunu kıvırarak. "Senin hainliğinitartışabileceğimiz ölüm aleminde bana katıl bakalım!"

Bir kemik kırılma sesi taşlar arasında yankılandı, ateş topupofurdayıp yok oldu ve büyücü ile golem cansız bir şekildeyere devrildi.

Geçidin daha aşağısında, bir enkaz yığınının arasında yarıgömülü bir şekilde duran ejderhanın ateşleri sönmüş ve etrafıdumanlar kaplamıştı.

Başka bir kaya daha kıpırdadı ve yana doğru yuvarlandı.