İbrahim Şeyhan kı~ ~'.r.!l · 2020. 8. 28. · son derece veciz örnek dua cümleleri yer...
TRANSCRIPT
iBRAHiM SÜRESi
yada hezimete uğratacak, ahirette de çetin bir azaba çarptıracaktır; onların iyilik adına yaptıkları arneller kabul edilmeyip kül gibi savrulacaktı r. Bu ayetler, bir yandan kafirlere uyarıda bulunurken bir yandan da hicretten sonra meydana gelecek savaşlara ve bu savaşlarda müslümanların elde edecekleri zaferiere işaret etmekte. Mekke'nin fethedileceği ve müslümanların yeniden oraya döneceği müjdesini vermektedir. Aynı bölümde kafirlerin ahirette hiçbir mazeret bulamayacakları. şeytana uyup küfre sapanların şeytan tarafından bile kınanacakları belirtilmekte; ardından müminlerin ebed'i cennetlerle mükafatlandırılacağı, Allah'a inanmanın -ve bu inancın veciz bir ifadesi olan kelime-i tevhidin- (Buhar!, "Tefslr". 14/2), meyvesi bitip tükenmeyen bir ağaç gibi devamlı mutluluk sağlayacağı bildirilmektedir.
Üçüncü bölüm (ayet 28-34), Allah ' ın nimetleri ve bu nimetiere karşı nankörlük edenlerin durumlarıyla ilgilidir. Burada, Allah'ın hidayetini reddedip yerine inkarcılığı yerleştirmeye çalışanların kendileriyle birlikte kavimlerini de helake sürükledikleri ve karar kılacakları son durağın cehennem olduğu bildirilir. Ardından müminlerden namaz kılmaları . gizli açık hayır yapmaları istenir; kimsenin kimseye yardım ederneyeceği ahiret gününde bunun kurtarıcı rolüne dikkat çekilir. Allah 'ın yaratıcı kudretiyle ortaya çıkardığı kevn'i varlıklara ve insanın yararlarını amaçlayan bunlardaki düzene işaret ed,ilir. Bu bölümün son ayetinde, Allah ' ın kullara sayınakla başa çıkamayacakları kadar bol nimetler ihsan ettiği hatırlatılır.
Dördüncü bölüm (ayet 35-41 ). insanlı
ğın en büyük rehberlerinden olan Hz. İbrahim'in yüksek dini kişiliğini yansıtan ayetlerden oluşur. Burada Hz. İbrahim 'in, Mekke'nin hem bir güvenlik merkezi hem de tevhid odağı olması dileğini de içeren son derece veciz örnek dua cümleleri yer alır. Onun duasının. "Rabbimiz! Hesapların görüleceği günde beni, ana-babamı ve bütün mürninleri bağışla" şeklindeki son cümlesi. bütün müslümanlarca en çoksevilen ve tekrar edilen dualardan biri olmuştur.
Sürenin son bölümü (ayet 42-52) yukarıdaki hususların genel bir değerlendirmesi mahiyetindedir. Kim olursa olsun. nerede ve hangi devirde yaşamış bulunursa bulunsun. ilahi hakikatiere karşı savaş açan zalimlerin mutlaka yenilgiye uğrayacakları ve perişan olacakları özellikle vurgulanır; Allah'ın bildirdiği hak ve
352
adalet yoluna karşı savaş açanların kaçınılmaz akıbetieriyle karşılaştıklarında
hissedecekleri derin pişmanlık duyguları, faydasız dilekleri ve nihayet çarptırılacakları ağır cezalar kısaca anlatılır. Süre, bütün insanlara bir mesaj niteliği taşıyan şu ayetle son bulur : ''işte bu Kur'an insanlara bir bildiridir; onunla uyarılmaları, ibadete layık olanın yalnızca Allah olduğunu bilmeleri ve aklı başında kişilerin iyice düşünüp anlamaları için gönderilmiştir" .
Sürenin faziletine dair bazı tefsirlerde yer alan (mesela bk. V ah id!, lll , 22, Zemahşe rl, II , 309, Beyzavl, I, 643). "İbrahim süresini okuyan kimseye putlara tapan ve tapmayanların on katı ecir verilecektir" anlamındaki hadisin uydurma olduğu kabul edilmiştir (İbnü'l-Cevzl, I, 239-24 I ; Zerkeş!. I, 432) . Muhammed b. Seyyid! el-Hab'ib, ed-Da've ilalliih ii sureti İbrfıhim el-Ijali l adıyla bir yüksek lisans çalışması yapmış ( 140 l / 1 98 ı. Med ine, el-Camiatü' l-islamiyye). Seyyid Muhammed Desüki ( Te{siru sureti İbrahim, Kah i re I 987), Bedr'i Atıf Ali Muhammed ( el-Menhecü '1-~avim {i te{siri sureti İbrahim, Kahire ı 988), Seyyid Ahmed Selim ( el-~avlü 'sselfm{f te{siri sureti İbrahim, Kahire 141 1/ ı 99 1) ve Şehhat Muhammed Ebü Set'it (bk. bi bl.) birer kitap kaleme almışlardır.
BİBLİYOGRAFYA :
Vahidi. el-Vasit (n ş r. Adi l Ahmed AbdülmevcOd v. dğ r. ). Beyrut 1415/ 1994, lll , 22; Zemahşeri, el-Keşşa{ (Beyrut). ll, 3.09; ibnü'l-Cevzi. elMevzu'at (n ş[ Abdurrahman M. Osman). Medine 1386/ 1966, ı , 239-241 ; Fahreddin er-Razi, Tefsir· i Kebir: Mefatihu '1-gayb (tre. Suat Yıld ı rı m
v. dğr.). . Ankara 1992, XIII, 482-553; XIV, 5-48; Beyzavi. Envarü 't· tenzil, istanbul 1884, 1, 643; ibn Kesir, Te{sirü'l-~ur'an(nş r. Sam! b. Muhammed es-Selame), Riyad 1418/ 1997, IV, 509; Zerkeşt, el-Burhan, ı , 432 ; ibn Hacer. el-Kafi 'ş -şaf (Z em a h şe rt. ei-Keşşa{JBey rutl içinde). IV, 93 , 190; SüyOti, el-itJç.an ( Bugii). 1, 28 , 30, 31 , 45 , 83; Aıost. Ru/:ıu ' l-me'ani, X lll, ı 79-261 ; Elmalılı , Hak Dini, IV, 3008-3035; Ömer Rıza Doğru! . Tann Buyruğu, istanbul 1980, s. 299-306; Abdullah Mahmud Şehhiite. Ehda{ü kül/i sure ve meJç.aşıdüha fi'l-~ur' ani'l-Kerfm, Kahire 1986, I, 169-187; Şehhiit Muhammed EbO Setit, ljaşa'işü 'n-nü?umi'l-~ur'anf {i Jç.ışşati ibrahim 'a leyhi 's-selam, Kahire 1412/1991; MevdOdt, Tefhimü'l-Kur'an (tre. Muhammed Han Kayant v.dğr.). istanbul 1996, ll, 533-560.
li] EMiN IŞIK
ı İBRAHiM b . ŞAHRUH
-,
(~L.;, 0-1 ~'.r.!)
(ö. 838/ 1435)
Timur'un torunu ve Fars hakimi (bk. TİMURLULAR).
L _j
ı
L
İBRAHiM b. ŞEYHAN
kı~ 0-1 ~'.r.!l Ebu İshak İbrahim
b. Şeyban el-Kırmisini (ö. 330/ 941)
Şeyhülcibal diye tanınan Kinnanşahh sfıfi.
_j
Batı iran 'ın Cibal bölgesinde bulunan ve Kırmis'in adı da verilen Kirmanşah'a
yerleştiği için Kırm'is'in'i(baz ı kaynaklarda Kirmanşahl, bk. Herevl, s. 477) nisbesiyle anılır. Babası Şeyban kendisine. "Zahir adabı için ilim öğren. batın adabı için de takvayı seç" diye öğüt verdiğine göre (Süleml, s. 404) dindar ve süfi bir ailenin çocuğu olmalıdır. ibrahim b. Şeyban gençliğinde hadis ilmiyle meşgul oldu. Ali b. Hasan b. Ebü'l-Anber'i. Ebü Kılabe er-Rekaş'i. Muhammed b. Cehm es-Semlrl'den hadis aldı. Daha sonra tasawufa yöneldi. Bu sahadaki bilgi ve tecrübesini arttırmak için D'inever, Şam , Mekke ve Medine gibi yerleri dolaştı. Ebu Abdullah el-Mağrib'i'n in müridi oldu ve otuz yıl boyunca ondan istifade etti. Şeyhinin diğer halifesi İbrahim el-Hawas'tan da faydalandığı kaydedilmektedir. Ebü Abdullah'ın ölümünden sonra Kırm'isln'e yerleşti ve burada vefatma kadar irşad faaliyetine devam etti. Seksen yıldır iştahla yemek yemediğini söylediğine bakılırsa (Serrik. s. 24 3) uzun bir ömür sürmüş olmalıdır. 337 (948) yılında vefatettiğini söyleyenler varsa da (Zehebl, el-'İber, 11 , 244; Safedl, VI, 20) kaynakların çoğunda 330'da (941) öldüğü kaydedilmektedir. Kabri uzun müddet bölge halkı tarafından ziyaret edilmiştir (Bedran. ı ı. 22 ı) .
İbrahim b. Şeyban sahte mutasawıfları (müddeTier) şiddetle eleştirmiş. tasawuf adına birtakım iddialarla ortaya çıkmanın şeyhlerin huzurunda ve hizmetinde bulunmamaktan kaynaklandığını vurgulamıştır (Süleml, s. 402, 405) . Veraın, helal yemekten ve ayırım gözetmeksizin bütün insanlara hizmet etmekten ibaret olduğunu babasından öğrendiğini söyleyen İbrahim b. Şeyban ruhsatlara göre hareket etmenin tehlikesine dikkat çekmiş. Allah korkusunun önemini hatırlatarak ancak Allah'a kul olanın h ür olabileceğini savunmuştur. Tevekkülü Allah'la kul arasında kalan bir sır olarak tanımlayan İbrahim b. Şeyban'a göre (a.g.e., s. 403-405) tevazuun kaynağı iç temizliği olup bereketi dışa yansır; kibir ise yine içteki bulanıklıktan kaynaklanır. onun da kötü belirtileri dışa vurur. Yine ona göre müşahede ehli hiçbir zaman Allah'tan gaip olmaz; yakınlık
nurları onları kuşatır. Bu nuriara garkolduklarından onlar halkla ilgilerini manen keser. ruhlarıyla gaip, bedenleriyle hazır olurlar. Bundan dolayı onlara "gaip - hazır" denir. İbrahim b. Şeyban. müminin dünyada bir çeşit cennet hayatı yaşayabileceğine inanır; Allah cennete bedel olarak mümine mescidi. ilahi dldarı görmeye bedel olarak da mürnin kardeşlerinin yüzlerine bakmayı bahşettiğini söyler (a.g.e., s. 405) Fena ve bekayı yanlış anlayan mutasawıfları tenkit ederken gerçek anlamdaki fena ve bekanın temelinin halis tevhid ve sa hi h kulluk olduğunu. bunun ötesinin safsata ve zındıklıktan ibaret bulunduğunu belirtir (Kuşeyrl, s. 128).
Çevresindekilere. "Ya Allah ' ı hatırlayın
veya ölümü hatırdan çıkarmayın" diye öğüt veren İbrahim b. Şeyban (Serrac, s. 336; Süleml, s. 404) !sarı dostluk ve arkadaşlığın esası olarak görür. Sohbet meclisine katılanların nesneleri kendilerine nisbet ederek "ayakkabım. ibriğim" gibi ifadeler yerine "ayakkabılarımız. ibriğimiz" şeklinde ortaklık ifade eden cümleler kullanmalarını tavsiye eder (Serrac, s. 232, 234). Bu görüşlerine dayanarak onu fütüwet hareketinin temsilcilerinden saymak mümkündür.
BİBLİYOGRAFYA :
Serrac, el-Lüma', s. 232, 234, 243, 253, 336, 405; Sülemi. Taba~at, s. 402-405; Ebü Nuaym. 1-jilye, X, 36ı; Kuşeyri, Risale (Uludağ). s. ı28 ,
223, 243, 248, 4ıO; Hücviri, Keşfü'l-mahcüb ( Uludağ). s. 250, 370; Herevi. Taba~at, s. 477, 478; Sem'ani. el-Ensab, X, ııo; Feridüddin elArtar. Tezkireta 'l-ev liya (t re. Süleyman Uluda!l). istanbul ı99ı, s. 722-724; Zehebi, A'lamü'nnübela', XV, 392-394; a.mlf .. el-'iber, Küveyt ı96ı , ll, 244; Saf edi, el-Va{f, VI, 20; ibn K esir, el-Bidaye, Xl , 234; Cami. Nefaf:ıat, s. 26ı; Şa'
rani. et-Tabakat, 1, ıı3; Münavi. el-Kevakib, ll , 3-4; ib.nO'I-i~ad. Şe?erat, ll, 344; Nebhani. Keramatü 'l-evliya' , ı, 39ı; Bedran. Teh?lbü Taril]i Dımaş~. ll , 22 ı . r:;ı;ı
M E RHAN YETİK
ı İBRAHiM ŞiNASİ EFENDi
ı
L (bk. ŞiNASi)-
_j
ı İBRAHiM b_ TAHMAN ı
(..:.ıl+ 0! ~f.)!!)
Ebu Said İbrahim b. Tahman b. Şu'be ei-Herevi
(ö. 163/780)
Muhaddis, fakih ve ketarn alimi, tabii_ L _j
Muhtemelen 80'den (699) sonra Herat'ın Başan köyünde doğdu. Merv'e, Irak ve Hicaz bölgelerine giderek Sabit ei-Bünanl. Simak b. Harb. İbnü'I-Mu 'temir, Ebu
İshak es-SebiT. Asım b. Behdele. A'meş. Şu'be b. Haccac. Süfyan es-Sevr'! gibi tabiln alimlerinden hadis öğrendi. Hac yolculuğu sırasında uğradığı Bağdat'ta hadis rivayet etti. Hayatının son yıllarında Mekke'ye yerleşti. Safvan b. Süleym, oğlu Abdülhalik b. İbrahim. Abdullah b. Mübarek. Vekl' b. Cerrah. Abdurrahman b. Mehdi, Süfyan b. Uyeyne, İbn Sellam eiCümahl gibi alimler kendisinden faydalandı. Muhtemelen Hicaz'dan dönerken KGfe' de ziyaret ettiği Ebu Hanife'ye Malik b. Enes'in hadislerini imla etti (i bn EbG Hatim. I, 3-4). İyi ahlaklı. cömert bir kimse olduğu belirtilen İbrahim b. Tahman kaynakların çağuna göre 163'te (780). bazı kaynakların belirttiğine göre ise 168'de (784-85) Mekke'de vefat etti. 158 (775) veya 160 (777) yıllarında öldüğü de söylenmiştir.
Rivayetleri Kütüb-i Sitte'de yer alan İbrahim b. Tahman için Abdullah b. Mübarek, Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud "sika" terimini kullanmış. Ebu Hatim er-Razi bazan sika, bazan da "hasenü'l-hadls. sadOk" olarak değerlendirmiştir. Yahya b. Main onun için "la be'se bih" demiş. ishak b. Rahuye rivayetlerinin sağlam . kendisinin sika olduğunu söylemiş. Yahya b. Eksem Horasan. Irak ve Hicaz alimlerinin en güvenilir ve en bilgili olanlarından biri kabul etmiştir. Salih Cezere de İbrahim b. Tahman'ın sika bir muhaddis olduğunu söylerken iman konusunda farklı bir irca görüşü benimsediğini ifade etmiş. Darekutnl ile diğer bazı münekkitler ise si ka olmakla beraber irca görüşü sebebiyle tenkit edildiğini belirtmiştir. İbrahim b. Tahman Hicaz'a giderken Nlşabur'a uğramış. din dışı kabul ettiği Cehmiyye'ye ait fikirleri n orada yaygın olduğunu görünce halkı bu fikirlerden vazgeçirmenin haccetmekten daha sevap olacağı düşüncesiyle şehirde kalarak Nlşaburlular'a irca görüşünü kabul ettirmeye çalışmıştır.
. Onun benimsediği irca anlayışının. imanı yeterli sayıp arneli önemsemeyen Mürcie fırkasının görüşüyle bir ilgisi bulunmadığı. büyük günah işleyenleri kafir sayan Harieller'in aksine Allah Teala'nın günahkarları bağışlayabileceği ümidini taşıdığı ifade edilmekte ve bu görüşün islam alimlerince yadırganmadığı bilinmektedir. Diğer taraftan onun bu görüşün propagandasını yapmadığı gibi sonrala~ı bu fikrinden vazgeçtiği de belirtilmektedir (ibn Hacer. ı, ı 3 ı) Ebu Zür'a er-Razi'nin tesbitine göre Ahmed b. Hanbel de İbrahim b. Tahman'a derin saygı duymuş ve rivayetlerini güvenilir saymıştır. Onu zayıf bir
İBRAHiM TAMGAÇ HAN
ravi kabul eden hadis hafızı Muhammed b. Abdullah b. Arnmar'ın bu değerlendirmesinin yanlış olduğu , rivayetlerinin hasen derecesinden aşağıya düşmediği belirtilmiştir (Zehebl, A'lamü'n-nübela', VII, 382, 383; ibn Hacer, 1, I 30).
EserlerL Müellifin günümüze ulaşan tek eseri Meşyeljatü İbrahim b. Tahmô.n'dır. Eserin Darü'l-kütübi'z-Zahiriyye'deki yazma nüshasını yayımiayan Muhammed Tahir Malik. nüshanın üzerinde "meşyeha" kaydı bulunmakla beraber bunun "es-sünen" kelimesinin tashifi olduğunu düşünmekte (Meşyel].a, neşredenin
g iri şi, s. 6, 45}, buna göre eserin İbnü'nNedlm'in müellife nisbet ettiği Kitô.bü'sSünen fi'l-fı]fh olabileceği akla gelmektedir. Nitekim özellikle Allah'ın sıfatları konusunda Cehmiyye'nin birçok görüşünü çürüten 208 rivayetten meydana gelen eserin bir meşyeha olmadığı açıktır. İki cüzden ibaret olan nüshayı Muhammed Tahir Malik önce Mecelletü'l-Ma'hedi'l-ma}Jtutô.ti'l-~rabiyye' de (XXII/2, Kah i re I 396/1976. s. 24 I-300), daha sonra müstakil olarak yayımiarnıştır ( Dımaşk
ı 403/1983) . Ulvl es-Sekkaf da Zehebl'nin Muljtaşarü '1- 'ulüv ve İbn Abdülber enNemerl'nin et-Temhid'in in fihristieriyle beraber eserin fihristini neşretmiştir (Demmam 1410). İbrahim b. Tahman'ın sika ve zayıf ravilere dair Med}Jal adıyla birer eser kaleme aldığı (ibn Hibban, VI, 27), ayrıca Kitdbü 'l-Menô.]fıb, Kitô.bü'l'ideyn ve Kitô.bü't-Tefsir adlı eserleri bulunduğu belirtilmektedir (ibnü'n-Nedlm, s. 284).
BİBLİYOGRAFYA :
ibrahim b. Tahman. Meşyel]a (n ş r. Muhammed Tahir Malik), Dımaşk ı403/ı983, neşr.ed enin girişi, s. 6, ı 1-52; ibn Ebü Hatim. el-Cerf:ı ve 't-ta'dil, 1, 3-4; II, ı07; ibn Hibban. eş-Şi~at. VI, 27; Kelabazi, Ricalü Şaf:ıif:ıi 'l-Bul]ari, ı. 53-54; ibnü'n-Nedim. ei-Fihrist(Teceddüd). s. 284; ibn Mencüye, Ricalü Şa f:ı1f:ıi Müslim (n ş r. Abdullah ei-Leysi). Beyrut ı 407/ ı987 , 1, 40; Hatib, Tar11]u Bagdad, VI, ı 05 -ı ıı; Sem'ani. el-Ensab, 11, 38-39; Yaküt, Mu 'cemü '1-büldan, 1, 322; Mizzi. Teh?ibü 'l-Kemal, ll , ı 08-ıı4; Zehebi. A'lamü 'n-nübela', VII, 378-385; a.mlf., Te?kiretü'lf:ıufffi?, ı , 213; Safedi, el-Va{f, VI, 23-24; Kureşi. el-Cevahirü'l-muc;tıyye, 1, 85 -86; Fasi, el-'ikdü'ş-şemin, lll , 2ı5-2ı6; ibn Hacer. Teh?ibü 'tTeh?ib, 1, ı29-ı3ı ; Hazrecl, ljulaşatü Te?hib, s. ı8; Temimi. et-Taba~ata's-seniyye, 1, ı98-200; Sezgin. CAS, ı , 92-93 ; Ca'fer Seccadi. " İbn Tahman", DMBi, IV, ı59-ı60.
. li] M. YAŞAR KANDEMİR
L
İBRAHiM TAMGAÇ HAN
(bk. TAMGAÇ HAN).
353