bÜtÜn yÖnleriyle yahudiliisamveri.org/pdfdrg/d204623/2012/2012_tarakcim.pdftalmud'da vahiy...
TRANSCRIPT
DiNLER TARiHi ARAŞTIRMALARI-Vlll
BÜTÜN YÖNLERiYLE • •
YAHUDILI
(ULUSLARARASI SEMPOZYUM)
18-19 ŞUBAT 2012
Ankara-2012
YAHUDiLiKlE VAHiY ANLAYlŞI
~ Yrd. Doç. Qr. Muhammet T ARA~ÇI"
Yahudilikte vahiy, gizli ve bilinmeyen Tanrı'nın, kendisini veya iradesi
ni insana göstermesi/bildirmesi olarale tanımlanmıştır. Bu bildirim ild şekilde
gerçekleşir. Birincisi, Tanrı'nın bizzat kendisini ifşa etmesi; ikincisi ise bitta
kım bilgileri ve emirlerini iletmesi dir. Yahudilik açısından balaldığında ikinci
bildirim, Torah min ha-Shamayim şeklinde isimlendirilir ve sözlü bir iletişi
mi içerir. Tanrı'nın bizzat kendisini ifşa etmesi ise, sözlü iletişimin sınırlarını
aşar ve Tanrı ile insanın karşılaşmasını ifade eder. Bu ild vahiy türü günümüz
teolojisinde önerıne merkezli olan (propositional) ve olmayan (nonpropo
sitional) vahiyler şeldinde adlandırılmaktadır. Bu iki vahiy türü, duyulan ve
görülen val1iy şeklinde de tasnif edilebilmektedir. Faganlar açısından, Tanrı,
tabiat içinde gözle görülebilir bir varlıktır. Buna karşın, Tanrı'yı tabiatın öte
sinde, dışında ve öncesinde var olan bir varlık olarak kabul eden Yahudilere
göre, Tanrı, kendisini, iradesini.ifşa ederek ve kulak aracılığıyla insanın duy
masını sağlayarak vahyeder. Başka bir deyişle, Pagan Tanrı'yı görür; Yahudi
ise işitir. 1
V ahyin Geliş Şekilleri
Yahudi kutsal kitabı Tanalı'ta Tanrı ile insan arasındili iletişimin muh
telif şekillerinden söz edilmektedir. Mesela, Tanrı, Musa ile vasıtasız bir şekil
de konuşmuştur.2 Buniınla birlikte, Yahudi teolojisine göre, Tanrı ile insan
arasındili böyle bir iletişim şekli sadece Musa'ya ait bir ayrıcalıktır.3
" Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. · Rosenberg, Shalom, "Revelation'; Arthur A. Co hen- Paul Mendes-Flohr (ed.): 20tlı Ceııtuıy Jewislı Religioııs 'Ilıoııglıt içinde, Philadelphia: Jewish Publication Society, 2009, s. 815-816.
2 Çıkış 33:11. 3 Çölde Sayım 12:6-8; Yasanın Tekran 34:12.
Vahiy kimi zaman teofani şeklinde gerçekleşmektedir. Teofani,
Tanrı'nın insana görünmesi anlamına gelir. Tanalı'ta teofanilerin iki şekilde
gerçekleştiği açıklanır. İlk olarak, teofaniler insan formunda gerçekleşebilir.
Musa, Harun ve İsrailoğulları'ndan seçilmiş yetmiş ihtiyar, Tanrı'yı insan
formunda görmüşlerdir.4 Yakub'un, İbrahim'in ve Yeşaya'nın gördükleri
teofanilerin de bu gruba dahil edilmeleri i:nümkündür.5 Teofanilerin ikinci
çeşidi, ateşte ve bulut direğinde gerçeldeşen ilahi tecellileridir.6 Bu tecelliler,
İsrailoğulları'nın çölde dolaştıkları sürece devam etmiştir.
Rüyet ( vizyon/ görüm) devahyin gerçeldeşme biçimlerinden biridir.? Rü
yetlerde değişik nesneler görülmekte ve söz konusu nesneler, vahyin muhteva
sının anlaşılmasında yardımcı olmaktadır.8 Teofani ya da rüyet gören kişilere,
aynı zamanda, görünen şeyin anlamını açıklayan sözler de vahyedilmiştir.9
Vahyin bir başka geliş şekli rüyadır. 10 Tanalı'ta rüyalarında Tanrı ile
konuştuğu ya da ilahi mesaj aldığı ifade edilen kişiler (Y almp, Laban, Abi
melek, Yusuf, Süleyman ve Daniel) peygamber olarak nitelendirilmeseler de,
gördükleri rüya ve bu rüya ile ilgili olarak Tanrı'dan aldıkları yorum, vahiy
kabul edilmiştir. 11
Tanrı'nın Meleği, Ruhu ve Eli de vahye aracılık eder. Tanrı, her zaman,
insanlarla doğrudan konuşmamıştır. Tanalı'ta Tanrı'nın Meleği'nin, O'nun
mesajlarını ilettiği, Tanrı adına konuştuğu açıklanmaktadır. 12 Erken dönem
İbrani düşüncesinde bizzat Tanrı, insanlara görünmüş ve onlarla konuşmuş
tur. Ancak zamanla ve özellikle Sürgün sonrası dönemde bu anlayış değişmiş
ve Tanrı, vahyini, meleği vasıtasıyla insanlara iletmiştir. İbrani kutsal kitabın
da, "Tanrı'nın adamı" ya da "Tanrı'nın kuvveti" anlamına gelen Cebrail isimli
4 Çıkış 24:9-1 ı. S Yaratılış 18:1-15; 32:25-32; Yeşaya 6. 6 Çıkış 13:21-22; Yasarım Tekran 31:15-16; Nehemya 9:12-13 vb. 7 Çölde Sayım 12:6. · 8 Yeremya 1:11-12. 9 I.Samuel3:1-21; Yeşaya 6:8; Hezekiel2:1; Yeremya 1:11-14; Amos 7:3; 8:2. 10 Yaratılış 20:3; 28:10; 31:10-11, 24; 37:5-10; !.Krallar 3:5, 1,5; Darıiel7:1-28 .
. ll Rowley, H. H., The Faith oflsrael, London 1961, s. 31; Kaufmann, Yehezkel, The Religion of Israel, London 1961, s. 93-94.
12 Yaratılış 31:11; Çıkış 3:2; Hakimler 6:11, 22; 13:21-22; ILKrallar 1:3,15; !.Tarihler 21:18.
62
meleğin de vahye aracılık ettiğinden söz edilir. ı 3 Tanah'ta, ayrıca, bazı kişilere
Tanrı'nın Ruhu'nun veya Eli'nin geldiği ve bu kişilerin vahye mazhar olduk
ları açıklanır. ı4
Yahudi teolojisinde evrenin yaratılması, tabiat olayları ve tarihi olayla
rın vahiy niteliği taşıdığı kabul edilmiştir. ıs
Yahudiler, tarihi de, Tanrı'nın bir tezahürü olarak görmüşlerdir.
Yahve'nin tarihe müdahaleleri, Tanrı'nın, kendisini ve iradesini halkına açık
lamak için kullandığıözel bir tarz olarak değerlendirilmiştir. ~unun ilk ve eri
önemli örneği, İsrailoğulları'nın Mısır'dan çıkışıdır. Yahve, Çılqş olayı ile,
kendisini ka dir-i mutlak ve kurtarıcı bir Tanrı olarak İsrail' e tanıtmıştır. ı 6
Tanalı'ta Tanrı'nın iradesini tespit etmek üzere Urim ve Thummim de
nilen bir kehanet usulüne de başvurulduğu açıklanmaktadır. Urim ve Thum
mim; rüya ve peygamberlik gibi, Tanrı'nın insanla iletişim kurduğu meşru va
sıtalardan birisi olarakkabı.il edilir.17 Urim ve Thummim, kahin1er tarafından,
Davud döneminin sonuna kadar kullanılmıştır. ıs Peygamberlik müessesesinin
ortaya çıkmasıyla, Urim ve Thummim'e artık ihtiyaç duyulmadığı ifade edil
miştir. Bunuilla birlikte, Hz. Muhammed'in (a.s.) dedesi Abdülmuttalib'in,
oğlu Abdullah'ı adak olarak kurban etmek istemesiyle ilgili olayda Urim ve
Thummim benzeri bir uygulamanın yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre, on
oğlu olduğu takdirde, bun1ardan birini Allah'a kurban olarak sunacağına dair
adakta bulunan Abdülmuttalib, on çocuğu arasında hangisinin kurban edi
leceğini belirlemek için kura çekmiş ve kura en çok sevdiği oğlu Abdullah'a
çıkmıştır. Abdülmuttalib, oğlunu kurban etmek üzereyken kabilesi, akrabala
rı ve diğer çocukları bunun çok kötü bir adetin başlangıcı olacağını söyleye
rek Abdülmuttalib'i ikna etmeye çalışmışlar ve onu Hayber' deki bir kahineye
(arrafe'ye) yönlendirmişlerdir. Yahudilerin çoğunlukta olduğu Hayher'de ya-
13 Daniel 8:16-26; 9:21-27. 14 Çölde Sayım 11:25-26; 24:2-3; I.Samuel10:6, 10; 19:20-23; II.Samuel23:2; II.Tarihler 15:1;
18:23; 20:4; 24:20; Yeremya 1:9; baniel 5:5, 22-24; ILKrallar 3:15; Yeşaya 8:11; Hezekiell:3; 2:2; 3:14, 22-24; 8:1-3; 11:5; 37:1; 40:1.
15 Mezmurlar 19:1; Yeşaya 41:20; Mezmurlar 19:2-5; Eyüp 25:7-9; 38; 39; Süleyman'ın Mesel-leri 8:22-31; Çölde Sayım 9:15-18; II.Samuel 5:24; Hakimler 6:36-40.
16 Çıkış 14:30-31. . 17 !.Samuel 14:37-45; 23:9-12; 28:6; 30:7-8. 18 Çıkış 28:30; Levililer 8:8; Yasanın Tekran 33:8; Ezra 2:63; Nehemya 7:65.
63
şaması ve kahinlik işleriyle uğraşması göz önünde bulundurulursa, bu kadının
bir Yahudi olduğunu varsayabiliriz. Abdülmuttalib .bu kadına gitmiş ve ka
dın kendisine on (veya yüz) deve ile oğlu arasında fal okuyla bir kura çekme
sini önermiştir. Fal okuyla yapılan bu kuranın ardından yüz deve kesilerek,
Abdullah'ın kurban edilı:ı,ıesinden vazgeçilmiştir. ı 9
V ahyin Alıcıları
Tanalı'ta peygamberler vahyin öncelikli alıcısı ve Tanrı kelamının ada
mı20 olarak görülmüş olsalar da, vahiy, sadece peygamberlere gelmemektedir.
İsrailoğulları'nın siyasi liderleri de Tanrı' dan' vahiy almışlardır.2 ı Yahudi kut
sal kitabında ifade edildiğine göre Yahve, Nuh'a, İbrahim'e, İshak'a, Yakub'a,
Yeşu'ya, Davud'a ve Süleyman'a vahyetıniş; Nuh, İbrahim ve Davud ile dini
içerikli abitler yapmıştır.22 Tanalı'ta vahiy aldığı kabul edilen diğer bir grup
ise, kahinlerdir. Klliıinler, Urim ve Thummim vasıtasıyla Tanrı'nın iradesi
ni tespit etmişlerdir.23 Peygamberlerin, kralların ve kahinierin dışında, rüyet
ya da rüya vasıtasıyla vahiy alan başlal insanlar da bulunmaktadır.24 Ayrıca,
Balam'ın, İsrailli olmadığı halde ilahi hitaba muhatap olduğu da Tanalı'ta
açıklanmaktadır. 25
Talmud'da Vahiy
Talmud, Tanrı'nın İbrahim, İshak, Yakup gibi kişil.:.;.·in yanı sıra, çok
sayıdaki peygambere vahyettiğini belirtir. Bununla birlikte, vahiy sadece
İsrailoğulları'na hitap etmez veya onlarla sınırlı değildir. Talmud'a göre, yedi
peygamber, Yahudi olmayan uluslara (goyim/gentiles) vahiy iletmiştir. Bu
19 Bk. İbn Hişfun, Ebu Muhammed Abdülmelik, es-Siretü'ıı-Nebeviyye, thk. Mustafa es-Sakka v.dğr. Beyrut, ts., c. ı, s. 152·vd.; ei-Belaziiri, Ahmed b. Yahya b. Cabir, Ensiıbii'l-Eşrıif, thk. Muhammed Hamidullah, Kahire: Darii'I-Mearif, 1987, s. 78 vd.
20 Yeremya 18:18. 21 Rowley, 36. 22 Yaratılış 6:13-22; 7:1-5; 9:4-6, 8-17; 12:1-3, 7; 17:1-21; 18.:1-33; 22:1-3, 11-18; 26.2-5, 23-25;
28:12-15; 31:3, 11-13; 35:1, 9-15; 46:2-4; Yeşu 1:1; 3:7; 4:1, 5.2; I.Samuel23:2, 4-5, ll, 12; II.Samuel2:1; 21:1-3; !.Krallar 3:5; 6:1 1; II. Tarihler 1:7-12; Mezmurlar 89:3-4,28-29.
23 Çıkış 28:30; Levililer 16:8; !.Samuel 23:9-12. 24 Yaratılış 2; 3; 4; 16:7-14; 20:3-7; 21:17-18; 25:22-23; 31:24; Çıkış 24:9-11; Levililer 10:8; Çöl
de Sayım 12:1-2; 22:9-12,20, 31; 23:4-5, 16; 24:2-4, 15-16. 25 Çölde Sayım 22:8 vd.; 23:4 vd.
64
peygamberler; Balam ve babası, Eyüp ve dört arkadaşıdır.26 Talmud'un asıl
önem verdiği konu, Tevrat'ın Musa'ya verilmesi (mattan Torah), Tevrat'ın
dünya ve İsrail halkı için önemidir. Talmud, vahyin nasıl geldiği üzerinde
durmamış; bunun yerine, değişik vahiy şekilleri arasında hiyerarşik bir ayı
rım yapmıştır. Yahudi olmayanlara gelen vahiy hiyerarşide en alttadır. Bw1U
İsrailoğulları'na gelen vahiyler izler. Musa'ya Sina Dağı'nda gelen vahiy ise,
hiyerarşide en üst sırada yer almaktadır. Musa'nın aldığı vahiy hem içerik hem
de geliş şekli açısından diğer vahiylerden üstündür. Diğer bütün vahiyler ya bir
m ekimda tecelli şeklinde, ya rüyada ya da bir melek aracılığıyla gerçekleşirken,
Musa, ne zaman isterse Tanrı ile yüz yüze görüşme ayrıcalığına sahip olmuş
tur. İsrailoğulları arasında peygamberlik yapan yedisi kadın tüm peygamber,
Musa'iun getirdiği vahye bağlı kalmak ve onunla çelişınemek zorundaydı. Bu
peygamberler, Musa'run Tevrat'ına herhangi bir şey ekleyemez veya ondan bir
şey çıkaramazlardı.27 Burada söz edilen yedi kadın peygamber Sara, Miryam,
Debora, Hanna, Avigayil, Hulda ve Ester'dir.28
Talmud, ayrıca, Tevrat'ı, dünya yaratılmadan önce var olan hikmet
le özdeşleştirir ve dünyanın Tevrat'la yaratıldığını kabul eder. Bu nedenle,
Musa'nın Sina'da aldığı vahiy, bütün peygamberlerin aldığı/alacağı vahiyleri
de içermektedir. Musa, Tevrat'ı alırken, tıpkı bir yazıcı gibi çalışmıştır. Tanrı
ona dikte ettirmiş ve o da yazmıştır. Dolayısıyla, Tevrat'ın gök~en indirildiğine
yönündeki inanç (Torah min ha-Shamayim), aynı zamanda, onda bulunan
her cümle, her hece ve her harfın Tanrı kelamı olduğunu açıklamaktadır.Z9
Yahudi Felsefesinde Vahiy
Yahudi felsefesi, vahyin mahiyeti, gerçekleşme süreci ve özellikle
vahiy-akıl ilişkisi konularına yoğunlaşmıştır. İskenderiyeli Philo (ö. MS 50),
Tevrat'taki ifadeleri üç gruba ayırır: Tanrı'nın, Musa'nın duyabileceği bir sesle
gönderdiği vahiyler; Musa'nın soruları sonucu gerçekleşen vahiyler ve ilahi
bir ilhamla gelen cümleler. Tevrat'ta akılla çelişir gibi görünen bazı anlatınılar
26 Baba Batra 15b. 27 Megillah 14a. 28 Cohen, Abraharn, Everyman's Talmud, London 1949, s.l23. 29 Ross, Jacob Joshua, "Revelation: In Talmudic Literature': Encyclopedia ]udaica, Second Editi-
on, ed. Fred Skolnik, Thomson & Gale, 2007, c. XVII, s. 255-256. ·
65
bulunmaktadır. Philo, alegori yöntemini kullanarak problemli Tevrat cüm
lelerini yorumlamaya ve Tevrat'taki anlatımların akılla çelişmediğini göster
meye çalışmıştır. Philo'ya göre, özellikle Tanrı ile ilgili antropomorfik ifadele
rm kullanıldığı Tevrat cürnleleri, literal anlamıyla anlaşılmamalı, alegorik bir
tarzda yorumlanmalıdır.30 Ortaçağ Yahudi filozoflarından Judah Halevi (ö.
1 141), vahyin akıldan üstün olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır. Ona göre,pey
gamber, filozoftan üstündür; zira peygamber, bilgisini doğrudan Tanrı'dan
alırken, filozofun bilgisi daima şüphelidirY
Ortaçağ'ın diğer Yahudi teolog ve filozofları gibi Maimonides ( ö. 1204)
de gökten geldiğini söyleyerek Tora'nın ilahi menşeini kabul eder. O, vahiy sü
recinde Musa'nın bir yazıcı işlevi gördüğünü ve kendisine dikte ettirilen şeyle
ri yazdığım düşünmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Musa'nın Tanrı'dan aldı
ğı şeyleri hiç değiştirmeden olduğu gibi Yahudilere aktardığı anlaşılmaktadır.
Ancak Maimonides vahiy sürecinde Musa'nın diğer bütün insanlardan farklı
ve üstün, ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu da açıklamaktadır. Buna göre,
Tanrı; kendi varlığı, Tanrı bilgisi, insanın doğası, insanla Tanrı arasındaki iliş
ki ve insanın kaderi hakkında derin felsefi bilgileri Musa'ya iletmiştir. Ancak
bu vahyin içeriği o denli yücedir ki, Musa dışındaki hiçbir insanın onu tam
olarak aniayabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, Musa, Tanrı' dan aldığı bu ---
derin ve yüce bilgileri, insanların anlayabilecekleri bir şekilde hikayeler, me-
seller ve rivayetlerle Yahudilere aktarmıştır. Musa, bir bakıma vahiyle kendi
sine bildirilen yüce gerçekleri insanların anlayabilecekleri seviyeye in dirmiş ve
böylece Tora, "insanoğullarının diliyle konuşan" bir kitaba dönüşmüştürY
Modern dönemde varoluşçu çizgiyi takip eden Yahudi fılozoflar ise, ge
. rek ahlaki gerekse ibadetle ilgili dini kuralların Tanrı'dan insana aktarılması
anlamındaki bir vahiy anlayışını reddetmişlerdir. Söz gelimi, Martin Buber
(ö. 1965), vahyi, Tanrı ile insan arasında karşılıklı iletişime dayalı (diyalojik)
30 Aykıt, Dursun Ali, Hıristiyanlığın Öııciisii Olarak İskenderiye/i Philo, İstanbul: Kitabevi, 2011, s. 97 vd.; Tarakçı, Muhammet, "Origen ve Alegorik Kitab-ı Mukaddes Yorumu'; Uludağ Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa, 2010, 19/1, s. 186-190.
31 Berman, Lawrence V., "Revelation: Ancient and Medieval Philosophy'; Encyclopedia Judaica, ed. Fred Skolnik, Thomson & Gale, 2007, c. 17, s. 257 .
. 32 Bk. Ariel, David S., What Do Jews Believe: The Spiritual Foımdations of Judaisnı, New York: Schocken Books, 1995, s. 144-145.
66
bir ilişki olarak algılamaktadır: Vahiy, Tanrı'nın, kendisini insana tanıtınası
ve böylece insanın Tanrı'ya "Sen" diyerek hitap edebilmesidir. Ona göre va
hiy, birtakım fikirlerin ve talimatların iletilmesi değil, Tanrı ile karşılaşmadır.
Vahiy, sözsüz bir konuşmadır ve insanın cevabını içerir, gerektirir. Vahiyde,
Tanrı ulfrhiyetini insanlara; insarılar da kendilerini Tanrı'ya açarlar (offenba
rung). Dolayısıyla vahiy, insarılar için en yüksek bilinçlilik halidir. Buber'in
vahiyle ilgili bu arılayışı, onun Tanrı hakkındaki fikirleriyle yakından ilişki
lidir. Buber'e göre, Tanrı, hakkında üçüncü şahıs zamiriyle konuşulacak bir
varlık değil, kendisiyle doğrudan konuşulabilecek bir varlıktır. Tanrı, bizden
tamamen farklı, ama şahsen tecrübe edilebilecek ve insanlığın başlangıcından.
itibaren de tecrübe edilmiş olan bir varlıktır. Bı.i nederıle vahiy, birbirinden
tamamen farklı iki varlık olan insan ile Tanrı, yani Ben ile Sen arasındaki bir
karşılaşmadır. Buber'in arılayışında Tanrı, Sina Dağı'nda insan ile iletişim ve
ilişki kurmuştur; ancak Sina' da bir mesaj, kanun veya kitap verilmemiş; sadece
derin bir ilişki kurulmuştur. Buber'e göre, geleneksel vahiy arılayışı tek taraflı-.
dır ve iletişimin taraflarından birini yok saymaktadır. Başka bir deyişle, Tora,
Tanrı'nın vahyi değil, Ben-Sen ilişkisi içinde Yahudilerin yaratıcı bir ürünü
dür. Bu nedenle, ne zaman bir insan ile Tanrı arasında bir Ben-Sen karşılaş
ması meydana gelirse, vahiy degerçekleşmiş olur. 33
Çağdaş Yahu di Mezheplerinde V ahiy
Tevrat'ın kaynaklarına yönelik eleştirel bilimsel araştırmalar, sadece
bilimsel çevrelerle sınırlı kalmamış, Yahı.idileri de etkilemiştir. Amerikalı Ya
hudi bilim adamı Nahum Sarna eleştirel Tevrat araştırmalaruun ikna edici so
nuçlarını açıklarken, "Artık Pentatök, Tanrı'nın kelimesi kelimesine Musa'ya
dikte ettirdiği tek bir kitap olarak kabul edilemez." demektedir. 34
Bu bağlamda Rabhani Yahudiliğin devamı kabul edilen Ortodoks Ya
hudilik, vahiy ve Tevrat konusundaki geleneksel Yahudi inancını sürdürerek,
Tevrat'ın Musa'ya Sina Dağı'nda kelimesi kelimesine vahyedildiğini ve değiş
meden günümüze kadar geldiğini kabul etmektedir. Torah min ha-Shamayim
33 Bk. Novak, David, "Revelation": Nicholas de Lange (ed.): Modem Judaism: An Oxford Guide içinde, Oxford: Oxford University Press, 2005, s. 279 vd.; Ariel, 150-151; Rosenberg, 822.
34 Ariel, 154.
67
şeklinde ifade edilen bu görüşe göre, Tora'da herhangi bir çelişki, yanlışlık
veya anlam farklılığı bulunmamaktadır.35
Eleştirel Tevrat araştırmalarının bulgularını kabul eden Reformİst Ya
hudilik, vahyi devam eden bir süreç olarak görmektedir. Tanrı, sadece kainatın
ihtişamı, güzelliği v.e düzeni içinde değil, kimi zaman rüyetlerle ve insan ruhı.;.
nun ahlaki teşebbüslerinde de kendisini ifşa eder (vahyeder). Bu anlarnda on
lar, vahyi herhangi bir grup veya dönemle sınırlandırmamaktadırlar. Elbette
peygamberleri ve bilgeleri aracılığıyla Yahudiler, devam edegelen vahiy süre
cinde dini hakikatleri elde etme bakırnından önemli ve ayrıcalıklı bir mevkie
sahiptirler. Tevrat, Yahudi yaşamının tarihsel geleneklerini, kural ve normla
rını içerir. Ancak tarihsel bittakım durum ve gelişmelerin sonucu olarak orta
ya çıktıkları için, bu kural ve geleneklerin bir kısmı günümüz insanına hitap
etmez; zira onları ortaya çıkaran ortam artık devam etmemektedir. Bu kural
lar dönemin şartlarına göre yeniden gözden geçirilip uyarlanmaktadır. Öte
yandan, içerdiği eb edi ahlaki prensip ve idealler sayesinde, Tevrat Yahudilerin
yaşamında hala dinamik bir güç olarak varlığını devam ettirmektedir.36
-Reformist Yahudiliğin aşırı görüşlerine tepki olarak bu grubun içinden
ortaya çıkan Muhafazakar Yahudilik, vahiy anlayışı bakımından Tevrat'ın
kelimesi kelimesine vahiy mahsulü olduğunu ve değişmeden günümüze gel
diğini savunan Oıtodoks Yahudilikle, Tevrat'ı insan düşüncesinin bir ürünü
olarak göre~ Reformist Yahudilik arasında bir yerde durmaktadır. Bununla
birlikte Muhafazakar Yahudiler arasında da birtakım görüş farklılıkları dik
kat çekınektedir. Söz gelimi, bazıları ilahi gerçeklerin, insanlar tarafından,
Sina' da vahyedildiği şekilde değiştirilmeden yazıldığını iddia ederken, bazıları
da Kutsal Metinleri kaleme alan yazarların ilahi ilhama mazhar olduklarını
belirtmekle yetinmişlerdir. Muhafazakar Yahudiler, içerdiği ilahi buyruklar
bakımından, Tevrat'ı, Ta~1ah'ın diğer kitaplarından daha çok önemsemekle
birlikte, onun, Sina Dağı'nda baştan sona kadar kelimesi kelimesine Musa)a
vahyedildiğini kabul etmemektedirler. Muhafazakar Yahudiliğin önde gelen
35 Bk Gürkan, Salime Leyla, Yahudilik, İstanbul: İsam Yayınları, 2008, s. 67; Cohn-Sherbok, Dan, Modern ]udaism, London: Macınillan Press Ltd, 1996, s. 43; Adam, Baki, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, İstanbul: Pınar Yayınları, 2002, s. 205-209.
36 Cohn-Sherbok, 85; Adam, 195-198.
68
teologlarından Abraham Heschel (ö. 1972), bir yandan Tevrat'ın birtakım
ilahi hakikatler içerdiğini kabul ederken, bir yandan da vahyin bir şeyi dik
te etiirmek veya ilahi hakikatierin yazara ilham edilmesi şeklinde anlaşılma- ·
sına karşı çıkmaktadır. Buna göre, vahiy, ilhamdan öte bir anlama sahiptir.
Vahiy, lafzi olarak kutsal metinlerde gördüğümüzden öte ve fazla bir şeydir.
Tanrı'nın kelamını d uyarak ilahi vahye muhatap olanlar, sadece duyduklarını
yazmamışlar; duyduklanndan anladıkları şeyleri yazıya geçirmişlerdir. Kısaca
ifade etmek gerekirse, Heschel' e göre vahiy, sözlü bir iletişim dir; ama literal
(kelimesi kelimesine aynı kalan) bir iletim değildir. Dolayısıyla, elde mevcut
hıtsal metinler, sadece Tanrı kelamını değil, aynı zamanda yazarların katkıla
rını da içermektedir. Heschel'e göre vahiy, Tanrı'nın, insanla ilgili öğretilerini
ve planlarını ilettiği bir olaydır. Bu, eşi benzeri olmayan bir olaydır. Bu ola
yın, algılanıp aktarılmasında yazar aktifbir rol oynamal.'tadır. Vahiy, yazarın
duyduğu şeyleri olduğu gibi aktarması değil, Tanrı'nın insana yönelmesiyle
meydana gelen özel bir eyleme. tanık ölmaktır. Ernst Simon'un (ö. 1988) deyi
şiyle, kutsal metinler "ilahi sesin insanda oluşturduğu yankı; Tanrı kelamının
· insan tarafından yapılan bir tercümesidir". Buna karşın, Muhafazakar Yahu
dilik içinde vahyi, kelimelerin bildirilmesi anlamında ilham olarak algılayan
Ben Zion Bokser (ö. 1984) gibi tealoglar da bulunmaktadır. Daha radikal
Muhafazaidr Yahudiler ise, Tanalı'ın herhangi bir ilahi ilham içermediğini ve
insan yaratıcılığının bir ürünü olduğunu savunmaktadırlar.37
Yeniden Yapılanmacı Yahudilik de literal vahiy!ilham anlayışına karşı
çıkmaktadır. Tevrat'ın kaynakları konusunda eleştirel bilimsel çalışmaların
sonuçlarını kabul ederek Tevrat'ı bir derleme olarak gören Yeniden Yapılan
macı Yahudiler, Tanah'ı, Tanrı'nın kendi halkına gönderdiği ilahi hakikatie
rin bir kaydı olarak değil, Yahudilerin Tanrı'yı arayışlarını yansıtan bir kitap
olarak görmektedirler. Dolayısıyla, Tanalı'taki buyruklar günümüz insanı için
bağlayıcı değildir. Yahudiler, geçmişte birtakım kahramanlara (patriyarklar,
Musa, peygamberler ve rabbiler), kutsal olaylara (doğum, evlilik ve ölüm),
kutsal günlere (Şabat, Roşhaşana, Yom Kipur) sahip oldukları gibi, birtakım
37 Cohn-Sherbok, 113-114; Adam, 200-203; Wurzburger, Walter S., "Revelation: Modern Jewish Philosophy': Encyclopedia Judaica, ed. Fred Skolnik, Thomson & Gale, 2007, c. 17, s. 258.
69
kutsal nesnelere de (Tora, tefılin) sahip olmuşlardır. Tüm bunlar, Yahudileri
bir arada tutmaları ve Yahudi varlığını devam ettirmeleri açısından önemli
olmakla birlikte, bağlayıcı değildir. İsteğe bağlı olarak bu uygulamaları devam
ettirmek mümkündür; ama zorunlu değildir. Başka bir deyişle, geçmişin ve
geçmişteki uygulamaların günümüz için bir oy hakkı vardır; ama veto yetkisi .
yoktur. Geçmişteki uygulamalara müracaat edilebilir; ancak geçmiş kurallar
çağdaş uygulamaları belirleyemez. Yeniden Yapılanmacı Yahudilerin meşhur
ifadesiyle, Yahudi halkı Tevrat için değil, Tevrat Yap.udi halkı için vardır.38
1960'lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin Detroit şehrinde kuru
lan ve günümüzde kırk binin üzerinde müntesibi bulunan Hümanist Yahu
dilik ilahi hakikate ulaşma konusunda Tora'ya değil, insan aklına güvenmek
tedir. Tora ve rabbilerin yazıları menşei itibariyle ilahi değil, beşeridir ve bu
nedenle eleştirel bir tarzda ineelenmeleri mümkündür. Tora, pek çok yanlış ve
birbirine karıştırılmış düşÜnceyi içinde barındırdığı için, Yahudi halkının ta
rihi açısından güvenilebilir bir kaynak niteliği taşımadığı gibi, güvenilir ahlaki
prensipler de içermez. Hümanist Yahudiler, To ra' daki pek çok buyruğun, etik
açıdan barbarca ve zalimce olduğunu düşünmektedirler. Onlar homoseksüel
lerin (Levililer 20:13) ve Şabat günü odun toplayan kişinin (Sayılar 15:32-36)
öldürülmesi ile ilgili kuralları barbarca bulmaktadırlar. Bununla birlikte, cina
yetin ve· hırsızlığın yasaklanması gibi ahlaki bakıriı.dan ünerrili pek· çok kural
da Tora' da bulunmakta ve Hümanist bakış açısıyla da hala geçerliliğini muha
faza etmektedir.39
Sonuç
Tanalı'ta ve Ortaçağ'ın sonuna kadar Yahudi düşünce ve felsefesinde
vahiy öncelikli olarak ilahi buyrukların şifahi olarak iletilmesi ve bu buyruk
ların Tanalı'ta değişmed~n muhafaza edilmesi şeklinde anlaşılmıştır. Ancak
eleştirel Tevrat araştırmalarının sonuçları Tevrat'ın ilahi bir menşee sahip ol
duğu ve vahyedildiği şekilde kelimesi kelimesine muhafaza edildiği yönünde
ki gelenekSel düşünceyi sarsmıştır. Geleneksel Yahudiliğin bir devamı kabul
edilen ve eleştirel Tevrat araştırmalarının sonuçlarını reddeden Ortodoks Ya-
38 Cohn-Sherbok, 139-141; Adam, 203-205. 39 Cohn-Sherbok, 162.
70
hudilik dışındaki çağdaş Yahudi mezhepleri, vahyin yazılma sürecinde beşeri
faktörleri de dikkate alan yeni vahiy anlayışları geliştirmeye çalışmışlardır.
Buna göre, vahiy, artık ilahi bir iletişim değil; ilahi varlıkla karşılaşma, onu
tecrübe etme ve Tanrı'nın tarih içindeki etkinliği olarak görülmeye başlamış
tır. (Ortodoksluk dışındaki) Çağdaş Yahudi mezheplerinin yeni vahiy algısı,
vahyi Tanrı'nın tarih içindeki bir etkinliği ve Tanrı olan İlahi Kelam'ın tarihte
insan olarak tezahür etmesi olarak gören Hıristiyan bakış açısına yaklaşmak
tadır. Dolayısıyla hem çağdaş Yahudi mezheplerinin hem de Hıristiyanların
vahiy anlayışında, vahiy ile vahyin kaydı arasında kesin ayırım yapılmakta ve
böylece elde mevcut kutsal metinlerdeki çelişki, yanlışlık ve tutarsızlıklar vah
yi kayda geçen kişilerin bakış açıları ve üsluplarındaki farklılıklara dayandı
rılmaktadır. Dolayısıyla, kutsal metinler ilahi vahyin eksiksiz ve yanlışsız ka
yıtlarını değil; tarih içinde gerçekleşen vahiyle ilgili tanıklıkları ve anlatımları
içermektedir.
71