bölüm 26 rekombİnant faktÖr viia kullanimi · protein kitlesinin yaklaşık %1’ini...
TRANSCRIPT
217
GİRİŞ
Bu bölümün diğer kısımlarında da anlatıldığı gibi uterus rüptürü, plasenta akreata, ablasyo plasenta ve atonisi gibi aşırı kanamaya neden olan obstetrik patolojilerde genellikle kan ürünleri ve pıhtılaşma faktörleriyle yoğun yerine koyma tedavisi gerekmektedir. Bu durumlarda kan transfüzyonu hayat kurtarıcı olabilirken, bazen hastaya ek riskler de getirebilir. Yıllar içinde hastaları transfüzyona bağlı risklerden korumak için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu bölümde bu çalışmalar içinde en çarpıcı olanından bahsedilmektedir.
Rekombinant aktive faktör VIIa (rFVIIa) (NovoSeven®; Novo Nordisk A/S, Bagsvaerd, Denmark) yerine koyma tedavisi sonrasında FVIII ve FIX’a alloantikor geliştiren hemofili A ve B hastalarında kendiliğinden ve/veya cerrahiye bağlı başlayan kanamaları tedavi etmek için üretilmiştir1–3. rFVIIa bu endikasyon ile dünya çapında pek çok ülkede lisanslı olarak kullanılmaktadır. FDA, 25 Mart 1999’da FVIII veya FIX inhibitörleri olan hemofili A veya B hastalarındaki kanama ataklarını tedavi etmek için rFVIIa’ya lisans vermiştir. 2005 yılında ise ek endikasyonlar için rFVIIa kullanımına onay vermiştir. Bu ek endikasyonlar arasında inhibitörleri olan hemofili A veya B hastalarının cerrahi girişimleri ve faktör VII eksikliği olan hastaların kanama ataklarının tedavisi yer almaktadır4. Avrupa’da ayrıca endojen FVIII ve FIX’a gelişen otoantikorlara bağlı edinsel hemofili vakalarının kanama ataklarında, bu grup hastalara yapılan cerrahi girişimlerde ve Glanzman trombastenisinde kullanımı onaylanmıştır. Bilinen endikasyonları dışında FVIIa ampirik olarak, akut kontrole alınamayan şiddetli kanamalara neden olan durumlarda ve bilinen pıhtılaşma bozukluğu olmayan hastaların şiddetli kanamalarında genel hemostatik ajan olarak kullanılmaktadır5,6. Gerçekten de travma hastalarında rFVIIa kullanımı ile ilgili erken dönem yayınlar7–9, rFVIIa kullanımının masif transfüzyon yapılmış kritik hastalarda şiddetli kanamayı, dolayısıyla transfüzyon ihtiyacını oldukça
azaltabileceğini göstermiştir10,11. Yakın zamanda rFVIIa’nın konjenital FVII eksikliğine bağlı kanamalarda12,13 ve Glanzman trombastenisinde kullanımı onaylanmıştır14,15.
OBSTETRİK KANAMANIN FARKLARI
Yoğun ve hayatı tehdit eden doğum sonu kanama gelişen hastalarda genellikle “cerrahi kanamaya” ek olarak “pıhtılaşma bozukluğuna bağlı” yaygın kanama da görülmektedir. Büyük damarlardan kaynaklanan kanamalar cerrahlar tarafından çeşitli yöntemler ile durdurulabilmektedir. Ancak yaygın kanamayı durdurma başarısı daha sınırlıdır, hatta bazen imkansızdır (Bkz. Bölüm 30–32). Dolayısıyla bu hastalarda kan kaybının pıhtılaşma bozukluğuna ait bölümünü durdurabilecek hemostatik ilaçlar ölüm ve ciddi hastalık oranlarını azaltabilir. Klinik deneyimler FVIIa’nın doğumla ilgili ciddi kanamalarda güvenli ve etkin bir ilaç olduğunu göstermektedir. Hem cerrahi hemostaza yardımcı olabilmekte, hem de farmakolojik veya uterus koruyucu cerrahi tekniklere dirençli doğum sonu kanamalarda etkinlik göstermektedir. Bu etkinlik 3 çeşit referans ile kanıtlanmıştır:
Etki mekanizması ile ilgili çalışmalar(1) Literatürde yer alan çalışmalar(2) Klinik çalışma verileri (3)
Hemofilik olmayan, diğer hemostatik tedavi seçeneklerine dirençli kanama ve trombin üretiminde bozukluk olan tüm bu hastalar için rFVIIa “genel pıhtılaşma sağlayıcı ajan” olarak önerilmiştir16.Doğum sonu kanamaların tedavi şemasında öncelikle invazif olmayan/konservatif yollar yer almaktadır. Konservatif yaklaşımda kristaloit ve/veya eritrosit verilmesi, uterus masajı, uterotonik ilaçlar (oksitosin, ergotamin, prostaglandinler) kullanılır. İkinci basamakta invazif/cerrahi girişimlerin arasında uterus damarlarının bağlanması, iliak arterin bağlanması, uterus/iliak arterlerinin anjiyografik embolizasyonu veya B-Lynch tekniği sayılabilir. Ancak bunların kanamayı durdurma ve acil histerektomi gerekliliğini engelleme olasılığı
Bölüm 26REKOMBİNANT FAKTÖR VIIa KULLANIMI
S. Sobieszczyk, G. H. BrfborowiczF. Güngör
218
yalnızca % 50’dir17,18. Ayrıca dünyanın çoğu bölgesinde ancak belli başlı bazı merkezler yukarıda sayılan girişimleri gerçekleştirmek için gerekli olan donanım ve deneyimli cerrahlara sahiptir. PIHTILAŞMA FAKTÖRÜ VII: İNSAN PROTEİNİ VE REKOMBİNANT ÜRÜN
İnsan FVII’sinin (hFVII) yapısıİnsan faktör VII (eptakog alfa) 406 amino asit artığından oluşan, serin proteazdır (molekül ağırlığı 50kDa). Vitamin K’ya bağımlı pıhtılaşma glikoproteinleri arasında yer almaktadır. İnsanlarda FVII’nin birincil sentez yeri karaciğerdir. Faktör VII dört ayrı bölgeden oluşur: γ-karboksiglutamik asit (Gla) içeren bölge, 2 adet epidermal büyüme faktörü (epidermal growth factor [EGF]) benzeri bölge ve son
olarak serin proteaz bölgesi. Bu bölgelerin her biri değişik derecelerde olsa da doku faktörü ile (DF) en ideal etkileşimin sağlanmasında işlev görmektedir. Faktör VII’nin Gla bölgesi aynı zamanda faktör X ve diğer makromoleküler substratların aktivasyonunda görev almaktadır. Faktör VII’nin faktör VIIa’ya dönüşümü için Arg152 ile Ile153 arasındaki tek bir peptid bağının hidrolizi gerekmektedir. Bunun sonucunda iki zincirli molekül oluşur. Zincirlerden biri hafif zincirdir, 152 aminoasitten oluşur; ağır zincir ise 254 aminoasitten oluşur. Bu iki zincir tek bir disülfit bağı ile bağlanmaktadır19, 20 (Şekil 1, 2).
Rekombinant DNA teknolojisi ile rFVIIa üretimiİnsan plazmasından üretilen faktör VIIa’nın
Katalitik bölge
Kalsiyum
EGF bölgeleri(Hafif zincir)
Ağır zincir
GIa bölgesi
Şekil 1: Faktör VII’nin üç boyutlu moleküler yapısı. Novo Nordisk’ten izin alınarak yayınlanmıştır.
219
üretiminin kısıtlı olması ve olası viral bulaşma tehlikesi nedeni ile rFVIIa üretimi ön plana çıkmıştır. Bu rekombinant proteinin üretiminde pek çok aşama kaydedilmiştir. İlk olarak faktör VII’nin sekiz eksondan (kodlanan alanlar) oluşan insan geni, karaciğer gen kütüphanesinden izole edilmiştir. Standart çoğaltma işlemleriyle hFVII geninin birçok kopyaları üretilmiştir. Üretilen bu genler bebek hamsterin böbrek hücre dizisine transfekte edilmiştir. Bu şekilde kültür medyasında tek zincirli FVII üreten hücre dizileri ile hücre bankası oluşturulmuştur. Son aşamalarda kromatografik ayrıştırma işlemi sırasında, otokatalizle aktive iki-zincirli forma (rFVIIa) proteolitik dönüşüm olmaktadır. Bu ayrıştırma işlemi sırasında ekzojen virüslerin de uzaklaştırıldığı saptanmıştır. rFVIIa üretimi sırasında başka bir protein veya insan serumu kullanılmamaktadır. Protein yapısı, saflaştırılmış insan faktör VIIa ile aynıdır. Son ürünün (rFVIIa) karbonhidrat yapısındaki ufak değişiklikler haricinde, yapı ve etkinlik olarak plazmadan elde edilen faktör VIIa’dan farkı yoktur21, 22 (Tablo 1).
İnsan aktive-faktör VII (hFVIIa) veya rekombinant aktive-faktör VII (rFVIIa) pıhtılaşma sürecinde doğal bir hemostaz başlatıcıdır. Doğal bir şekilde kan damarının hasarlı bölümünde DF ile birleşir. Bu da trombin üretimini uyarıp, fibrin pıhtısı oluşumuna izin vererek kanamayı durdurur.
İNSANLARDA rFVIIa İLE İLGİLİ FARMAKOKİNETİK ÇALIŞMALAR
Farklı erişkin gruplarında rFVIIa’nın tek-bolus dozlarının farmakokinetik özellikleri incelenmiştir: hemofili hastaları, siroz hastaları ve sağlıklı erişkinler. rFVIIa’nın farmakokinetik özellikleri benzer bulunmuştur. Eliminasyon yarı ömrü (t1/2) 2,45 ile 2,72 saat, klirens ise 32,8 ile 34,9 ml/saat.kg arasında değişmektedir23. Lindley ve arkadaşları tek doz uygulamayla rFVIIa’nın farmakokinetik özelliklerini, üç ayrı dozda (17,5; 35,0; 70 μg/kg) ve inhibitör antikorları olan hemofili A/B hastalarında incelemiştir. Bu çalışmaların sonucunda rFVIIa’nın ortalama t1/2’sinin dozdan bağımsız olduğu saptanmıştır24.
Farmakokinetik araştırmalarda rFVIIa’nın ortadan kaldırılması çizgisel bir kinetik göstermektedir. Klirens hızı kanama ataklarında kullanıldığında, kanama dışı nedenlere göre daha hızlı (2,70 saate
3,44 saat), t1/2 ise daha kısadır (2,41 saate 2,89 saat). Dolayısıyla kanama ataklarının tedavisi için kullanıldığında rFVIIa’nın etki süresi daha kısa olabilir. İlacın plazmadaki miktarı 70 μg/kg (% 42,7) rFVIIa verildiğinde 17,5 μg/kg (% 50,1) veya 35 μg/kg (% 49)’a göre oldukça düşük bulunmuştur (p=0,0067). Ancak bazı özel durumlarda ek dozlar verilmesi kabul gören bir yaklaşımdır23,24. Kanama sırasında rFVIIa’nın ortamdan uzaklaştırılma hızında artış ve daha düşük derişimde elde edilmesi, hasarlı damar yüzeyinden açığa çıkan DF ve aktifleşmiş trombositlerin üzerindeki fosfolipidler ile kompleks oluşumuna ikincil tüketim olarak açıklanabilir. Kararlı durumda dağılım hacmi (Vss) rFVIIa’nın yarı ömrüne benzer olarak plazmadakinin 2–3 katıdır24.
rFVIIa’NIN HEMOSTATİK ETKİSİNİN MEKANİZMASI (Şekil 3) Rekombinant faktör VIIa hasar bölgesinde
Şekil 2: Aktif iki-zincir enzim faktörü VIIa, AT Arg 152’nin özel bölünmesi ile oluşturulur. (Novo Nordisk’in izniyle alınmıştır).
220
Hasarlı bölgede DF/FVIIa veya DF/rFVIIa komplekslerinin oluşumu hemostazın sağlanması için gereklidir. DF, membrana yerleşik bir glikoproteindir. Normalde subendotel bölgede bulunur ve yalnızca doku hasarı sonrasında hücre dışında saptanabilir. Endotel hücre bariyeri, DF içeren hücreleri dolaşımdan ayırmaktadır. Sadece doku hasarı endotel hücre bariyerini bozar. DF, dolaşıma geçtiğinde FVIIa için yüksek afinitede reseptör görevi görür. FVIIa dolaşımda bulunmaktadır; dolaşımdaki FVIIa miktarı plazmadaki total FVII protein kitlesinin yaklaşık %1’ini oluşturmaktadır. Çok zayıf enzimatik aktivitesi bulunmaktadır, bu aktivite de ancak damar hasarı bölgesinde kofaktörü olan DF ile birleşince saptanmaktadır25,26. Faktör VIIa tek başına çok az proteolitik aktivite göstermektedir. Ancak DF ile kompleks oluşturduğunda tam enzimatik potansiyeline erişmektedir.
Şekil 3: Eptacog alfa’nın (aktive) etki mekanizması (Novo Nordisk’in izniyle). 1) Doku faktörü (DF)/ FVIIa veya DF/rFVIIa etkileşimi hemostazın başlaması için gereklidir. 2) Farmakolojik konsantrasyonlarda rFVIIa lokal olarak etkinleşmiş trombositler üzerindeki FX’u aktive eder. Bu, FVIII ve FIX’dan bağımsız olarak “trombin patlamasını” başlatır. Bu basamak DF’den bağımsızdır. 3) Trombin patlaması stabil pıhtı oluşumunu sağlar.
hemostazı sağlar. Bu hemostaz mekanizmasında iki yol bulunmaktadır.Birinci mekanizma DF’ye bağımlıdır ve faktör VIIa, DF’ye bağlanır. İkinci yolda ise DF’den bağımsız olarak hasarlı dokuya sınırlı aktive trombositlerin üzerindeki faktör X’un etkinleşmesi söz konusudur25,26.
Tablo 1: Rekombinant ile plazmadan elde edilen FVIIa’nın karşılaştırması21
Aminoasit sekansı AynıAminoasit yapısı AynıGama-Karboksilasyon AynıPeptid haritası AynıBiyolojik aktivite AynıKarbonhidrat yapısı Benzer
221
Lipid veziküllerine yerleştirilen DF ile yapılan çalışmalarda, van’t Veer ve arkadaşları zimojen FVII’nin FVIIa: DF’ye bağlı trombin oluşumunun inhibitörü olarak işlev gördüğünü ortaya koymuşlardır. Hemofilide 10 nmol/l derişiminde FVIIa eklendiğinde, bu inhibisyon ortadan kaldırılabilmiş ve normalde olduğu gibi trombin oluşumu sağlanabilmiştir. Bu bilgiler rFVIIa’nın terapötik etkisinin, fizyolojik FVII’nin FVIIa: DF’ye bağlı trombin oluşumu üzerindeki inhibisyonu kırması sayesinde olduğunu göstermektedir27.
DF’nin ortamda olmadığı veya pıhtılaşma faktörleri ile etkileşime girmediği durumlarda (DF içeren subendotelin trombosit tıkacı ile kapanması veya DF aktivitesinin TFPI ile inhibe edildiği durumlarda), aktifleşmiş trombosit yüzeyi üzerinde DF’den bağımsız, rFVIIa’ya bağlı yüksek miktarda trombin oluşabilir28.
DF/FVIIa veya DF/rFVIIa kompleksinin oluşumu, FIX ve FX’nun etkinleşmesini sağlayıp, az miktardaki protrombinin trombine ilk dönüşümü (DF içeren hücrelerde) için gereklidir. Bu aşama pıhtılaşmanın fazının artması ve ilerlemesi için elzemdir. FXa normal plazma inhibitörleri nedeniyle trombosit yüzeyine gidemez. Ancak DF- içeren hücre üzerinde kalır ve küçük miktarda trombini aktive eder. Trombin, hasar bölgesindeki trombositleri ve FV ve FVIII’i etkinleştirir.
Küçük miktardaki trombin fibrinojenin parçalanması sağlayamaz. Ancak hemostazın sağlanması için çok kritiktir; çünkü trombositleri ve buna bağlı olarak FVIII’i etkinleştirir. Böylece onu von Willebrand faktörden (vWF) ayırır veya trombosit, plazma FV’i ve FXI’i etkinleştirir. FIXa trombosit yüzeyine ilerler ve trombosit yüzeyindeki FX’u etkinleştirir. Etkinleşen trombositler daha fazla trombin oluşumunu sağlar. Trombosit yüzeyindeki FXa normal plazma inhibitörlerinden kısmen korunmaktadır ve trombosit yüzeyindeki FVa ile kompleks oluşturabilirler. Bu aşama da, trombini etkinleştirerek fibrinojen bölünmesi için yeterli miktarda trombin üretimini sağlar.
FIXa, FVIIIa ve FVa aktifleşmiş trombosit yüzeyine etkin bir şekilde bağlanır ve FIXa ve FVIIIa arasındaki kompleks oluşumuna bağlı olarak daha fazla miktarda FX, FXa’ya dönüşür. Yolağın güçlenerek ilerlemesi sırasında FXa, FVa ile
kompleks oluşturarak trombin üretimini sağlar ve FV, FVIII ve trombositleri etkinleştirir.
Farmakolojik dozlarda (suprafizyolojik dozlar), rFVIIa doğrudan etkiyle lokal ortamdaki aktifleşmiş trombositlerin yüzeyindeki FX’u etkinleştirir ve bu şekilde trombin ve fibrin oluşumuna katkıda bulunur (trombosit-bağımlı DF-bağımsız yol). rFVIIa etkinleşmemiş trombositlere bağlanmaz. Tam aksine, yüksek doz rFVIIa’nın etkisi (yalnızca aktifleşmiş trombositlerin üzerindeki FX’u etkinleştirir) yalnızca damar hasarının olduğu, DF’nin ortama salındığı ve trombositlerin etkin olduğu bölgededir29,30. Bu durum protrombinin yüksek miktarlarda trombine dönüşümüne neden olur. Tam kapasitede trombin oluşumu, FXa ile FVa arasında kompleks oluştuktan sonra gerçekleşir ve sağlam fibrin tıkacı için şarttır.
rFVIIa damar hasarının olduğu bölgede, DF’ye bağımlı ve bağımsız yollarla sağlam fibrin pıhtısı oluşturur. Bu tepkime doku hasarının olduğu bölgede trombinin güçlü bir şekilde etkinleşmesini sağlar ve sağlam fibrin ağının oluşumuna neden olur. rFVIIa değişik mekanizmalarla daha sağlam hemostatik tıkaç oluşumunu sağlayabilir. Bunlar arasında trombinin etkinleştirdiği fibrinoliz inhibitörlerinin etkisinin arttırılması31, fibrin pıhtısının fiziksel özelliklerinin iyileştirilmesi ve trombosit etkinleşmesinin arttırılması32 ve olasılıkla FXIII etkinleşmesinin arttırılması sayılabilir.
Lisman ve arkadaşları FVIIa’ya bağlı trombin üretimindeki artışın sadece pıhtı oluşumunu arttırmakla kalmadığını, aynı zamanda trombini etkinleştirebilen fibrinolitik inhibitörün (thrombin activatable fibrinolytic inhibitor [TAFI]) etkinleşmesiyle fibrinolizin baskılandığını FVIII bulunmayan plazmada gözlemlemişlerdir28. rFVIIa, trombin ile etkinleşmiş trombositlere bağlanarak daha fazla trombinin üretilmesine neden olur. Bu şekilde hem TAFI, hem de FXIII’ün tam etkinleşmesi; dolayısıyla da yoğun fibrin ağ yapısının gelişimi garantilenmiş olur. Had safhada trombin oluşumu, fibrinojenin erken lizise dayanıklı sağlam bir tıkaca dönüşmesini sağlar ve bu şekilde tam hemostaz sağlanmış olur.
rFVIIa’NIN KLİNİK ETKİSİNİN İZLENMESİ
Günümüzde rFVIIa’nın klinik etkinliğinin
222
gözlemlenmesini sağlayan iyi veya yeterli bir laboratuar metodu bulunmamaktadır. rFVIIa verildiğinde protrombin zamanında (PT) ve aktive parsiyel tromboplastin zamanında (aPTT) kısalma görülmektedir. FV ve FX’dan fakir plazmalar haricinde PT genellikle 7–8 sn civarında olacak şekilde kısalmaktadır. Bu da FV ve/veya FX’dan tamamen yoksun hastaların bu tedaviden fayda görmeyeceğini göstermektedir33. PT, pıhtılaşma fonksiyonlarını tam olarak yansıtamayabilir. aPTT’deki kısalma parsiyel tromboplastin zamanı testinde kullanılan fosfolipidlerin üzerindeki FVIIa’nın, FX’u doğrudan etkinleştirmesi nedeniyledir. Mevcut bilgiler rFVIIa tedavisi sırasındaki klinik düzelmenin, aPTT 15–20 sn olacak şekilde kısalma ile ilişkili olduğunu göstermektedir33. rFVIIa sonrasındaki pıhtılaşma parametreleri, infüzyondan sonra 20 dakika gibi kısa bir sürede normale dönmektedir. Dolayısıyla pıhtılaşma fonksiyonlarının taramasında kullanılan bu iki testin değerlerindeki kısalma klinik etkinliği yansıtmayabilir ve klinik etkinlik öznel olarak değerlendirilmektedir.
Pıhtılaşma bozukluğu, klinik değerlendirme; fizik muayene; kesik yüzeylerden, kateter bölgelerinden veya mukozalardan sızıntı şeklinde kanamaların gözlemlenmesi ile kolaylıkla tanınacak bir durumdur. Kanamanın ilk değerlendirilmesinde PT, aPTT, trombin zamanı (TT) ve fibrinojen derişimi, antitrombin ve trombosit sayısı bakılmalıdır. Bu testlerin sonuçları laboratuardan laboratuara fark gösterdiğinden, değerlendirilme aşamasında normal aralıkların ve testin duyarlılığının bilinmesi önemlidir. Ayrıca pıhtılaşma testleri ve elde edilen hemostaz seviyesi arasında her zaman bir uyum bulunamamaktadır. Üstelik değişik ayıraçlarla, farklı sonuçlar elde edilebilir. Son olarak unutulmamalıdır ki, rFVIIa’nın etkinliğinin ve tedavi şemasının değerlendirilmesinde laboratuar parametreleri, hemostazın klinik olarak gözlenmesine yardımcı olarak kullanılabilir34.
rFVIIa verilmesinden önce değerlendirilen pıhtılaşma parametreleri, genellikle normal aralıkların dışındadır. Bu da muhtemelen dolaşımdaki sıvının seyrelmesine ya da tüketim koagülopatisine bağlıdır. rFVIIa sonrasında pıhtılaşma parametrelerinde iyileşme görülürse de normal aralıklara dönmez. Dolayısıyla pıhtılaşma parametreleri, rFVIIa etkinliğinin değerlendirilmesinde kullanılamaz.
rFVIIa tedavisinin etkinliğinin laboratuar testleri ile gözlemlenmesi, yardımcı bir yöntemdir. Özellikle PT üzerindeki etki daha belirgindir ve bu durum mutlaka pıhtılaşmada klinik olarak düzelme anlamına gelmemektedir. Benzer olarak plazma FVII seviyesinin ölçümü de klinik etkinlik ile paralel değildir. rFVIIa’nın etkilerinin ve plazma FVIIa seviyelerinin takibiyle ilgili çalışmada, FVIIa derişimi ile FVII:C (fonksiyonel pıhtılaşma yeteneği) arasında doğrusal bir ilişki bulunmuştur. Fakat FVIIa’nın hangi derişim aralığında tedavi edici olduğu henüz belirlenememiştir. Plazma FVIIa seviyelerinin kullanımı tartışmalıdır ve yaygın olarak yapılabilen bir tetkik değildir.
Fonksiyonel fibrinojen ve antitrombin seviyeleri, kanama sırasında tekrarlanan rFVIIa enjeksiyonları ile değişmemektedir. Ameliyat sonrası dönemde görülen çok az miktardaki değişiklikler, pıhtılaşma bozukluğu olmayan kişilerde izlenen değişikliklerden daha fazla değildir. Yine de sistemik aktivasyon riski olan hastaların izlenmesi önerilmektedir.
Telgt ve arkadaşları düşük rFVIIa derişiminin, DF yokluğunda, PT ile görüldüğü üzere FX’u aktive edebileceğini göstermiştir33,35. Daha yüksek rFVIIa derişiminin PT üzerine ek etkisi yoktur. Klinik terapötik dozun çok altındaki rFVIIa seviyelerinde, PT’de azami kısalma elde edilmektedir. Dolayısıyla klinik terapötik seviyelerde PT üzerinde yeni bir etki görülmemektedir. Bu da klinik kullanım dozlarında PT’yi baz alan testlerin kullanılmasının, rFVIIa etkisinin izlenmesi için uygun olmadığını göstermektedir. Telgt ve arkadaşları deneysel bir çalışmada, rFVIIa’nın normal ve yoksun plazmada (FVIII, FIX, FXI ve FXII’den yoksun) PT ve aPTT’yi etkin olarak kısalttığını göstermiştir. İki parametrenin de (PT, aPTT) etkin olarak kısalması, rFVIIa’nın DF olmadığında bile FX’u doğrudan etkinleştirmesine bağlanmıştır34,35.
rFVIIa’nın etkinliğinin en iyi göstergesi kanamanın durması, dolaşımın kararlı hal alması ve kan ürünlerine ihtiyacın azalmasıdır36. Günümüzde rFVIIa’nın klinik etkinliğini gösterebilecek düzeyde yeterli bir laboratuar testi bulunmamaktadır.
rFVIIa’NIN GÜVENİRLİĞİ
Tedaviye dirençli doğum sonu kanamalarda karmaşık pıhtılaşma bozuklukları ve yüksek oranda
223
komplikasyon görülmektedir. rFVIIa’nın lokal etki mekanizması daha net olarak anlaşılmakta ve hayvan çalışmalarıyla klinik kullanımda ilacın düşük oranda tromboembolik olaylara neden olduğu görülmektedir. Bu da ciddi doğum sonu kanamaların kontrolünde rFVIIa’nın yararlı bir tedavi yöntemi olduğunu göstermektedir. Rekombinant FVIIa imal edilmiş bir üründür ve insan plazması içermemektedir. Dolayısıyla viral bulaşma riski yoktur. Üretim aşamasında albümin ya da başka bir insan proteini kullanılmamaktadır. Bu da insan virüsleri veya prionlar ile enfeksiyon riski olmadığını göstermektedir. Fermantasyon aşaması ve bunu takip eden detaylı saflaştırma işlemlerinde katı kalite kontrol standartları uygulanmaktadır. Genetik rekombinasyon verici ihtiyacını ortadan kaldırmakta ve ilacın limitsiz olarak üretimini sağlamaktadır20.
Güvenirlik analizleri rFVIIa’nın çok nadir tedaviye bağlı yan etkilerle ilişkili olduğunu ve çok iyi toleransa sahip olduğunu göstermektedir. Binlerce hastada rekombinant FVIIa kullanımı ile ilgili deneyimler hafif ve ağır yan etkilerin sırasıyla % 13 ve % 1’den az olduğunu göstermektedir37. Aledort, rFVIIa’ya bağlı tromboz riskini 105 infüzyonda 25 olarak hesaplamıştır38. Etki mekanizmasına rağmen rFVIIa’nın tüketim koagülopatisi ve sepsiste kullanılması tartışmalıdır. Çeşitli çalışmalar taze donmuş plazma ve eritrosit ile hemostaz sağlanamazsa, bu hastalarda rFVIIa ile trombotik komplikasyonlara neden olmadan başarı elde edilebileceğini belirtmektedir. Rekombinant FVIIa tedavisi sırasında nadiren ciddi olmayan yan etkiler görülebilir. Bunlar arasında en sık görülenler infüzyon bölgesinde ağrı, ateş, baş ağrısı, kusma, kan basıncında değişiklikler ve ciltte aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır. Yan etkiler ile doz arasında bir ilişki bulunmamıştır.
DENEYİMLERİMİZ
2000 ile 2006 yılları arasında Poznan Medikal Bilimler Üniversitesi kadın hastalıkları ve doğum kliniğinde yaklaşık 45 doğum sonu kanama vakasında rFVIIa kullanılmıştır39–46. Polonya’nın diğer bölgelerinden toplanan bilgilere göre de yaklaşık 100 doğum sonu kanama vakasında kullanıldığı saptanmıştır.
Aşağıda sunulan bilgiler rFVIIa kullanılan ilk 18
Tablo 2: Doğumdan sonra ciddi, tekrarlayan ve kontrolsüz kanamaları olan hastaların klinik detayları
Hasta Sayısı
Doğum sonu kanama sayısı 18
Kanama Nedenleri/ Komplikasyonlar Uterus atonisi 8Genital kanal travmaları 1Yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu 8
Şok 18
rFVIIa uygulamasından önce tekrar yapılan operasyonlar 7
Obstetrik histerektomi* 2*6 vakada histerektomi yapılmamıştır. Operasyon kararı verildikten sonra kontrolsüz, hayatı tehdit eden kanama nedeniyle rFVIIa uygulanmış. Bu uygulamadan sonra kanama durduğundan operasyon ihtiyacı ortadan kalkmıştır. 2 vakada hastalar kliniğimize gönderilmeden önce histerektomi yapılmıştır.
Tablo 3: rFVIIa uygulamasından önce ve sonra kan kaybı
Kan kaybı Mediyan (en az-en fazla) (ml)
rFVIIa’dan önce 3.000 (1.800–6.800)
rFVIIa’dan sonra 0,00 (0–350)
Tablo 4: rFVIIa uygulamasından önce ve sonra transfüzyon ihtiyacı
rFVIIa’dan önce rFVIIa’dan sonra
Mediyan(en az-en
fazla)Ü/H
Mediyan(en az-en
fazla)Ü/H
Eritrosit (IU) 6 (3–13) 6 4 (0–9) 3
Taze donmuş plazma
(IU)
4 (1–8) 4 2 (0–9) 2
Ü/H = hasta başına ünite
224
vakamızı kapsamaktadır. Detaylı bilgi Tablo 2, 3, 4 ve 5’te verilmiştir. Çalışma protokolü oluşturulmuş ve hasta bilgileri ilacın kullanılmasına karar verildiği aşamada toplanmıştır. Diğer merkezlerde izlenen sıralama her zaman bu şekilde olmamıştır (Tablo 6).
Rekombinant FVIIa ven içine 16,6–48 μg/kg dozlarında verilmiştir. Çoğu vakada tek doz rFVIIa uygulaması yeterli olmuştur. Diğer yandan doğum sonu kanama ile birlikte ciddi pıhtılaşma bozukluğu, uzun süreli tedavi (transfüzyonlar, şok komplikasyonları) veya tekrarlayan kanama varlığında kanamayı kontrol etmek için başlangıç dozu tekrarlanabilmiştir.
SonuçlarVerilerimizin analizi açıkça rFVIIa’nın etkin bir hemostatik ajan olduğunu göstermektedir. Kanamayı belirgin olarak azaltmış ve hastaların durumunu hızla kararlı hale getirmiştir. Bu ajanın erken dönemde kullanımı transfüzyon ihtiyacını belirgin derecede azaltmaktadır. İkinci önemli gözlem ilacın verilmesinden sonra histerektomi adayı olarak görülen vakalarda uterus kasılmalarının başlamasıdır. Bizim önerimiz uterus arteri embolizasyonu düşünülen her vakada rFVIIa kullanımının denenmesidir. Pıhtılaşma parametrelerinde tipik olarak PT ve aPTT’de kısalma görülmektedir. İlacın en önemli etkisi klinik olarak kanamanın kontrol altına alınmasıdır. rFVIIa kullanımı herhangi bir yan etkiye yol açmamıştır. Kullanılan doz, doğum sonu kanama tanısı konulduktan sonra uygulama için uygun zamanın belirlenmesi ve uterus kasılmaları üzerine olumlu etkisi hakkında daha detaylı çalışmalar gerekmektedir.
DÜNYADAKİ DENEYİMLER
Tablo 6, 7 ve 8 doğumla ilgili kanamalarda rFVIIa ile ilgili dünya deneyimlerini gösterilmektedir. Literatürde belirtilen sonuçlar yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu benzeri koagülopati ve ciddi/hayatı tehdit eden doğumla ilgili olgularda bile rFVIIa yararını desteklemektedir. Klasik tedavilere dirençli, hayatı tehdit eden doğum sonu kanamaları hızla durdurduğu gösterilmiştir. rFVIIa tedavisi hastaların çoğunda transfüzyon ihtiyacını azaltarak, çok pahalı ve kısıtlı kaynakların korunmasını sağlamıştır. Histerektomiden önce invazif/cerrahi girişimlere yardımcı olarak rFVIIa kullanımı mutlaka düşünülmelidir. Bu durum özellikle fertilitesini korumak isteyen hastalar için geçerlidir.
SonuçlarTedaviye dirençli doğum sonu kanamaların yönetiminde en uygun dozun ve doz şemasının belirlenmesi için rastgele kontrollü çalışmalar gereklidir. Aynı zamanda daha yüksek dozlarda, daha erken rFVIIa tedavisinin histerektomi/cerrahi girişimlere ihtiyacı azaltıp azaltamayacağı araştırılmalıdır. Doğumla ilişkili olgularla ilgilenen klinisyenler hayatı tehdit eden doğum sonu kanamalarda rFVIIa kullanımı ile ilgili bilgi sahibi olmalıdır. Pahalı bir tedavi olmasına rağmen tüm tıbbi ve cerrahi seçeneklerle kontrol edilememiş kanamalarda bir ile dört doz arasında rFVIIa kullanımı doğru bir yaklaşımdır.
Ancak anekdot şeklinde olguların kısıtlamalarının yanı sıra, rastgele gruplanmış çalışmalar ile etkinlik ve güvenirlik çalışmaları da yoktur. İlacı kullanan hekimlerin gönüllü olarak yaptıkları kayıtlar sayesinde ilacın etkinliği, yan etkileri ve ortaya
Tablo 5: rFVIIa uygulamasından önce ve sonra bazı laboratuar testleri. Veriler medyan (aralık) olarak verilmiştir.
Parametre Normal aralık rFVIIa’dan önce rFVIIa’dan 2 saat sonra rFVIIa’dan 4 saat sonra
rFVIIa’dan 12 saat sonra
PT (s) 11,5–13,5 17,35(11,9–26,7)
11,10(9,1–18,3)
11,25(9,1–17,6)
12,65(11,2–17,1)
APTT (s) 25–37 55,00(26–81)
35,00(26–76)
36,80(22–69)
39,10(24–60)
PLT (Gpt/l) 140–440 76,5(21–223)
70,00(20–197)
69,50(19–186)
70,50(37–165)
PT= protrombin zamanı APTT= aktive parsiyel tromboplastin zamanı PLT= trombositler
225
çıkan klinik problemlerin düşük insidansı hakkında fikir sahibi olunmuştur.
rFVIIa dozurFVIIa kullanımı ile ilgili veriler açıklandığında rFVIIa kullanımı genellikle diğer tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu durumlarda “son çare” şeklinde belirtilmiştir. Kanamanın şiddeti ile rFVIIa dozu arasında bir bağlantı bulunamamıştır. Muhtemelen tedavinin başlanmasının zamanlaması doz miktarı ve ihtiyacını belirlemektedir.
EtkinlikVakaların 54’ünde rFVIIa verildikten sonra kanama ya durmuş ya belirgin olarak azalmış ya da sadece azalmıştır. Bir hastadaysa rFVIIa tedavisine yanıt alınamamıştır. Ayrıca sadece bir hastada rFVIIa verildikten hemen sonra kanamada belirgin azalma görülmüş, ama sonrasında kanama tekrarlamıştır. Genellikle rFVIIa’nın etkisinin kısa sürede görülmesi ameliyat sırasında kullanılmasının yaralı olacağını göstermektedir. Tedaviye yanıtın hızlı görülmesi ile uygulanan prosedür, kanamanın şiddeti veya rFVIIa dozu arasında belirgin bir ilişki saptanamamıştır.
Çoğu hastaya rFVIIa verildikten sonraki ilk 24 saat içinde kan ürünü verilmesi gerekmiştir. Ancak rFVIIa öncesindeki 24 saat ile karşılaştırıldığında bu ihtiyacın belirgin oranda azaldığı saptanmaktadır. rFVIIa öncesi ve sonrası laboratuar değerleri ve rFVIIa tedavisine yanıtın önceden kestirilebilmesi arasında bir ilişki bulunamamıştır (veriler referanslardan alınmış; ancak tablolarda gösterilmemiştir). Ayrıca bu tablolarda sunulan doğum sonu kanama vakalarının verilerine dayanılarak, rFVIIa’nın yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğuna benzer koagülopatide dahi kullanılabileceği görülmektedir. Tablo 6-8’de sunulan vakalarda doğum sonu kanama ile birlikte görülen ciddi sorunlar arasında HELLP sendromu, laboratuar ve klinik olarak yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu olan vakalar sayılabilir. Ancak bu hastaların hiçbirinde – yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu (genellikle şiddetli) varlığında bile – rFVIIa tedavisi sonrasında klinik olarak aşikar tromboemboli (derin ven trombozu, pulmoner emboli, myokard enfarktüsü, serebrovasküler emboli) görülmemiştir.
Yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu gelişen HELLP sendromu vakaları, hayatı tehdit eden komplikasyonlar açısından riskli grup olarak
tanımlanmaktadır. HELLP sendromu ağır preeklampsinin bir formudur ve yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğuyla karışabilir. Tablo 6, 7 ve 8’de sunulan veriler şiddetli kanama ile seyreden HELLP sendromu ve/veya yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu tedavisinde rFVIIa’nın yüksek etkinlik ve güvenirlik profili olduğu belirtilmektedir. Bu bulgular İsrailli bir grup tarafından yakın zamanda yayınlanan plasenta previa, akreata, uterus rüptürü ve HELLP sendromuna bağlı, doğumla ilgili ciddi kanama gelişen, 3 vakada rFVIIa’nın etkinliği ile ilgili klinik deneyimleri desteklemektedir71.
Segal ve arkadaşları tarafından bahsedildiği üzere yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu benzeri koagülopati varlığında bile, rFVIIa ciddi kanama ataklarında etkin olarak kullanılabilmektedir. Ciddi kanama nedeniyle histerektomi düşünülen genç bir hastada operasyondan önce veya internal iliak arter bağlanması sonrasında kanama devam ederse rFVIIa denenmesi düşünülmelidir.
Burada sunulan vaka serileri rFVIIa’nın erken doğum sonu kanamalarda etkin ve güvenilir bir tedavi yöntemi olduğunu göstermektedir. Ancak tüm vaka serilerinde olduğu gibi, veriler kanama epizodu geliştikten sonra geriye dönük olarak toplanmıştır.
GüvenirlikSadece bir vakada doğrudan rFVIIa’ya bağlı olduğu düşünülen tromboembolik olaylar gelişmiştir54. Genel olarak rFVIIa kullanımı mükemmel güvenirlik profiline sahiptir.
CİDDİ DOĞUM SONU KANAMALARDA rFVIIa İÇİN ÖNERİLER
Kendi deneyimlerimize ve literatürdeki verilere dayanarak36,72–80 doğum sonu kanamaların tedavisinde rFVIIa kullanımı ile ilgili rehberler oluşturduk. Ciddi kanamanın göstergeleri
24 saat içinde kan hacminin tamamının 1) kaybı3 saat içinde kan hacminin % 50’sinin kaybı2) 150 ml/dk hızında kan kaybı (20 dk içinde > 3) % 50 kan hacmi kaybı)≥ 20 dakikada 1,5 ml/kg/dakika hızında kan 4) kaybı> 1.500–2.000 ml miktarında ani kan kaybı 5) (uterus atonisi, kan hacminin % 25-35’i)
226
Tablo 6: Doğum sırasında veya doğum sonu dönemde ciddi, tekrar eden ve kontrolsüz kan kaybı olan hastaların klinik özellikleri: litaratür derlemesi
Yor
umla
r
FVII
eksik
liği
olup
in
trapa
rtum
rF
VIIa
ala
n ilk
geb
e
Pıhtılaşm
a te
stler
i no
rmal
leşti
Am
eliy
at
sonr
ası 1
. gü
nde
balo
n çe
kild
i.
Kan
amanın
rF
VIIa
’ya
gele
n ce
vabı
(d
k)
2 te
k do
z so
nrasın
da
yanı
t gö
rülm
üş;
kana
mad
a be
lirgi
n az
alm
a
Kan
ama
yok
Kan
ama
kısa
sü
rede
dur
du
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
durd
u (1
5)
rFV
IIa d
ozu
(μg/
kg) (
doz
sayı
sı)
90 (9
) 3
saat
ara
yla
50; 3
5 4
saat
ara
yla
160
90
90
Zam
anla
ma
(rFV
IIa
veril
mes
i)
His
tere
ktom
i so
nrası,
son
basa
mak
ol
arak
Serv
iksin
ko
mpl
et
dila
tasy
onu
sıra
sında
pr
ofla
ktik
ilk
doz
Doğ
umda
n 11
gün
sonr
a;
son
basa
mak
ol
arak
Son
basa
mak
Son
basa
mak
rFV
IIa
sonr
ası
kan
kaybı
(ml)
3000
YO
K
? (m
asif)
?
> 30
00
rFV
IIa ö
nces
inde
ve
rilen
kan
ür
ünle
ri (ü
nite
) (h
emos
tatik
aj
anla
r)
? YO
K
ES (6
5); T
DP
(60)
; KR
YO
(60)
; vW
F (3
x500
); FV
III (3
0x10
68);
FIX
(26x
600)
; 18
g sa
ndog
lobu
lin
ES (1
2); T
DP;
(1
0); P
LTs (
8);
KR
YO
(950
)
ES (1
,5);
TDP
(500
ml)
Cer
rahi
teda
vi
H
YO
K
H
YO
K
Plas
enta
ya
tağı
na te
k sü
türle
r; sıc
ak
kom
pres
ler;
gazlı b
ezle
r ile
ta
mpo
nad,
se
rvik
se F
oley
ye
rleşti
rilm
esi
Doğ
um
şekl
i
CS
VD
VD
CS
CS
Kan
amayı a
rtıra
n ne
denl
er
DİK
, kar
aciğ
er
disf
onks
iyon
u,
böbr
ek
yetm
ezliğ
i, C
S so
nrası c
iddi
batın
iç
i kan
ama
Kon
jeni
tal F
VII
eksik
liği (
rFV
IIa
uygu
lam
asın
dan
önce
% 1
)
Edin
sel h
emof
ili
(FV
III %
0,5
)
CS’
den
2 sa
at
sonr
a m
asif
vajin
al k
anam
a;
şok;
HEL
LP
Alt
segm
ent v
e se
rvik
al k
anal
ye
rleşi
mli
plas
enta
ya
tağı
ndan
ka
nam
a
n 1 1 1 1 1
Ref
47
48
49
50
51
Yıl
2001
2002
2002
2002
2003
227
H’d
en v
azge
çild
i
Kar
diya
k ar
est,
resü
sitas
yon,
yük
sek-
basın
çlı v
entil
asyo
n;
pulm
oner
öde
m;
pnöm
otor
aks;
AR
DS
Gen
el a
nest
ezi
indü
ksiy
onu
esna
sında
başa
rısız
ent
übas
yon
sonr
asın
da k
ardi
yak
ares
t; po
stope
ratif
dö
nem
de DİK
; AR
DS;
ge
çici
ens
efal
opat
i; br
akia
l ven
öz tr
ombo
z (F
olck
man
n se
ndro
mu)
FVII
eks
ikliğ
i bul
gusu
ka
lmadı
Mul
tipl o
rgan
ye
tmez
liği;
eks o
ldu
Kan
ama
kısa
sü
rede
dur
du
Kan
ama
kısa
sü
rede
dur
du
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
belir
gin
olar
ak a
zaldı
Kan
ama
bulg
usu
yok
Kan
ama
bulg
usu
yok
Kan
ama
belir
gin
olar
ak a
zaldı
? ? 60; 1
20
2 st
aray
la (2
. do
z ko
nsol
idas
yon
için
)
12
30 (5
) 2
st ar
ayla
90
60
Am
eliy
at
sıra
sında
Plan
lanmış
H
önce
sinde
Lapa
roto
mi
sonr
ası
Am
eliy
atta
(C
S),
H’d
en
önce
Serv
iks
tam
di
late
ol
duğu
nda
prof
lakt
ik
birin
ci d
oz
CS’
dan
önce
pr
ofla
ktik
Son
basa
mak
? ? ? ? Kan
ama
bulg
usu
yok
Kan
ama
bulg
usu
yok
?
ES (1
0); T
DP
(4)
ES (5
)
1. u
ygul
ama
önce
sinde
ES
(42)
; TD
P (3
1);
PLTs
(4);
dezm
opre
sin; 2
. uy
gula
ma
önce
sinde
TD
P (3
); PL
Ts (2
)
ES (3
), TD
P (2
), K
RY
O (6
)
YO
K
YO
K
ES (1
2); T
DP;
(8)
apro
tinin
Subt
otal
H
Lapa
roto
mi;
bi
late
ral
arte
r lig
asyo
nu;
subt
otal
hi
stere
ktom
i; pe
lvis
e pa
ketle
me
H
YO
K
YO
K
H, p
elvi
k pa
ketle
me
VD
AC
S
AV
D
CS
VD
CS
CS
1. o
lgu:
ute
rus
rüpt
ürü,
şok
2. o
lgu
uter
us
aton
isi
Ute
rus a
toni
si, şo
k
Ute
rus a
toni
si,
pree
klam
psi
1. o
lgu:
Kon
jeni
tal
FVII
eksik
liği
(rFV
IIa ö
nces
inde
%
2)
2.
olgu
: K
arac
iğer
di
sfon
ksiy
onu
ASE
, DİK
2 1 1 2 1
52
53
54
55
56
2003
2003
2003
2003
2003
228
Kar
diya
k ar
est,
2.
lapa
roto
mid
en
önce
resü
sitas
yon
(hip
erka
lem
i 8,5
m
mol
/l),
hipo
term
i 32
C);
mul
tipl o
rgan
ye
tmez
liği.
Has
tada
cid
di
hipo
term
i, as
idoz
, hi
poks
i, di
lüsy
on
koag
ülop
atisi
ne
deni
yle
tekr
arla
yan
kana
ma
izle
nmişt
ir.
Bun
ların
hep
si in
vi
vo rF
VIIa
ile
etki
n ol
arak
ge
rilem
iştir
.
4 ha
fta so
nra
bila
tera
l V.
ovar
ica
trom
bozu
ge
lişti
Gla
nzm
an
trom
baste
ni
hasta
ların
da
rFV
IIa a
ltern
atif
bir s
eçen
ek o
lara
k su
nula
bilir
.
Kan
ama
belir
gin
olar
ak
azal
dı
ya d
a du
rdu.
Te
krar
laya
n ka
nam
alar
ol
du.
Kan
ama
hızl
a du
rdu
Kan
ama
hızl
a du
rdu
Kan
ama
birk
aç sa
atte
du
rdu
800
ml
(intra
ve
doğu
m so
nu
kan
ka
ybı
120
(19)
; 2.
lapa
roto
mid
en ö
nce
başla
ndı;
taki
p ed
en
2 gü
n ya
pıldı. İlk
2
doz
(biri
nci
lapa
roto
mi)
1-sa
at
aray
la, d
iğer
doz
lar
2. g
ünde
3 d
oz, b
ir so
nrak
i gün
2 d
oz 1
sa
at a
rayl
a,
sonr
asın
da 3
saat
te
bir d
ozla
r
60
60
12
36 (2
). B
irinc
i doz
vaj
inal
doğu
m sı
rasın
da, 2
. do
z doğu
mda
n 2
saat
sonr
a
Am
eliy
at
önce
sinde
, sı
rasın
da
ve
sonr
asın
da.
Son
basm
ak
Son
basa
mak
Prof
lakt
ik
2.
lapa
roto
miy
e ka
dar 4
000;
3.
la
paro
tom
ide
n ön
ce
kana
mad
a an
i ar
tış, 1
saat
te
1350
l
200
ml/s
t
2000
ml/s
t pe
riton
a ka
nam
a
CS’
den
sonr
aki 5
st’te
10
00 (d
rend
e)
Kan
ama
bulg
usu
yok
1. u
ygul
amad
an
önce
: ES
(26)
; TD
P (1
1); P
LT s
(10)
; KPK
(120
0).
Topl
am: E
S (2
7);
TDP
(27)
; PLT
s (1
0); 2
2 tro
mbo
fere
z;
trane
ksam
ik a
sit
ES (1
9); T
DP
(335
0 m
l); P
LT s
(900
ml);
fib
rinoj
en (3
g);
(apr
otin
in)
ES (2
2); T
DP
(340
0 m
l); P
LT s
(370
0 m
l);
fibrin
ojen
(2 g
); (a
prot
inin
)
ES (1
1); T
DP
(4);
KR
YO
(6)
PLT
s (4)
3 la
paro
tom
i (1
. H, 2
. ple
vik
pake
tlem
e, 3
. lig
. lat
umda
kü
çük
dam
arla
rın
bağl
anm
ası)
Lapa
roto
mi,
hipo
gast
rik
bağl
ama
YO
K
YO
K
AV
D
1. o
lgu:
C
S
2. o
lgu:
C
S
CS
VD
Ute
rus
rüpt
ürü,
şok,
DİK
Ute
rus
aton
isi, şo
k,
cidd
i ko
agül
opat
i
Plas
enta
pr
evia
ve
akre
ata,
DİK
Gla
nzm
ann
hasta
lığı
1 2 1 1
57
58 59
60
2004
2004
2004
2004
229
Anü
rik b
öbre
k ye
tmez
liği g
eliş
ti;
kard
iyak
are
st; h
asta
ek
s old
u; si
stem
ik
trom
boz
bulg
usu
izle
nmed
i
Tekr
ar tr
ansf
üzyo
n ih
tiyacı o
lmadı;
pıhtılaşm
a pr
ofili
no
rmal
e dö
ndü
Pıhtılaşm
a te
stler
ini
düze
ltti
Hem
osta
z 30
dk
’da
sağl
andı
.
Kan
ama
kont
rol a
ltına
alın
dı.
Kan
ama
azal
dı (3
0),
durd
u (1
80).
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
durd
u
90
90 (2
)
120
(3)
90 (2
) 2 sa
at
aralık
larla
90 (2
) 2
saat
ar
alık
larla
90
120
(2)
1 sa
at a
rayl
a
60 (2
) 3
st iç
inde
120
(2)
Son
basa
mak
Lapa
roto
mi
sonr
ası
Rel
apar
otom
i ön
cesi
Son
basa
mak
Son
basa
mak
3000
2500
.
3000
1300
Batın
da 3
500,
am
eliy
at
sonr
ası
dren
den
600
? ? ?
ES (6
); TD
P (1
); PL
T s (
2)
ES (1
6); T
DP
(14)
; PL
T s
(18)
; KR
YO
(1
0)
ES (8
); TD
P (4
); PL
T s (
6)
ES (2
); TD
P (4
); P
LT s
(6);
KR
YO
(10)
ES (2
2); T
DP
(18)
; PL
T s
(30)
; KR
YO
(2
0); (
apot
ynin
)
ES (7
); TD
P (9
)
ES (1
0); T
DP
(13)
; PL
T s (
2)
ES (1
3); T
DP
(16)
; PL
T s (
2)
YO
K
YO
K
YO
K
YO
K
Batın
içi k
anam
a ne
deni
yle
CS’
den
12 sa
at so
nra
lapa
roto
mi
Rel
apar
otom
i; ut
erus
a ok
sitos
in
enje
ksiy
onu;
bi
late
ral u
terin
ar
ter l
igas
yonu
; B-
Lync
h sü
türle
ri
YO
K
YO
K
CS
CS
CS
CS
AC
S
CS
VD
AV
D
ASE
, DİK
(d
oğum
dan
2 dk
so
nra)
1. o
lgu:
ekl
amps
i; H
ELLP
; tük
etim
ko
agül
opat
isi;
subk
apsü
ler
kara
ciğe
r he
mat
omu
rüpt
ürü
2. o
lgu:
pla
sent
a pe
rkre
ata;
pr
eekl
amps
i
3. o
lgu:
pr
eekl
amps
i; H
ELLP
; pla
sent
a ak
reat
a; tü
ketim
ko
agül
opat
isi;
şidd
etli
vajin
al
kana
ma
ve u
teru
sta
kram
plar
Pree
klam
psi,
HEL
LP, D
İK, ş
ok
1. o
lgu:
ute
rus
aton
isi, şo
k
2. o
lgu:
pla
sent
a pr
evia
, ute
rus
aton
isi
3. o
lgu:
vaj
inal
la
sera
syon
, ato
ni,
tüke
tim
koag
ülop
atisi
1 3 1 3
61
62
63
64
2004
2004
2004
2004
230
Pıhtılaşm
a te
stler
i dü
zeld
i
Zam
anla
ma
iyi a
yarla
nıp
kom
plik
asyo
n ge
lişm
eden
ya
pılır
sa d
aha
düşü
k do
zlar
da
etk
ili
olab
ilir
ES, e
ritro
sit s
üspa
nsiy
onu;
TD
P, ta
ze d
onm
uş p
lazm
a; K
RY
O, k
riyop
resip
itat;
KPK
, pro
trom
bin
kom
plek
s kon
sant
resi;
vW
F, v
on W
illeb
rand
fakt
ör;
AV
D: a
siste
va
jinal
doğ
um; C
S, se
zary
en;
AC
S, a
cil s
ezar
yen;
VD
, vaj
inal
doğ
um; H
: His
tere
ktom
i; A
SE, a
mni
yotik
sıvı
em
bolis
i; DİK
, yay
gın
dam
ar iç
i pıh
tılaş
ma
bozu
kluğ
u;
MO
Y, m
ultip
l org
an y
etm
ezliğ
i; H
ELLP
, hem
oliz
, yük
sek
kara
ciğe
r enz
imle
ri, tr
ombo
sitop
eni;
son
basa
mak
, TK
: Tam
kan
Kan
ama
kont
rol e
dild
i (hız
lı ya
nıt)
Kan
ama
durd
u (1
5)
Kan
ama
durd
u (2
5)
Kan
ama
durd
u (3
5)
Kan
ama
durd
u (4
0)
Kan
ama
kont
rol e
dild
i (1
6)
Kan
ama
durd
u (1
4)
Kan
ama
durd
u
2,4
mg
82
73
61
72
90
90
80
Hip
ogas
trik
ligas
yonu
ve
lapa
roto
mi ö
nces
i
Ağı
r koa
gülo
pati
geliş
med
en v
e ce
rrahi
girişi
mle
r ya
pılm
adan
önc
e;
bu şe
kild
e m
asif
trans
füzy
on
enge
llenm
iş
? 1.60
0
2.40
0
1.10
0
2.50
0
225
ml/s
t
600
ml (
40 d
k)
500
(hem
atom
)
? ? TK (1
2); T
DP
(17)
; PLT
s (2
)
TK (1
1); T
DP
(7)
H, p
elvi
k pa
ketle
me
Ute
rus v
e va
jina
tam
pona
dı
3 ke
z la
paro
tom
i, çi
ft ta
raflı
hi
poga
strik
bağl
ama
Subt
otal
H
CS
VD
AC
S
VD
AC
S
Ute
rus
aton
isi, şo
k,
DİK
Ute
rus a
toni
si
1. o
lgu:
U
teru
s ska
r de
hisa
nsı
2. o
lgu:
Pl
asen
ta
perk
reat
a,
uter
us sk
ar
dehi
sansı
3. o
lgu:
?
1 4 3
65
66
67
2005
2005
2005
231
Tablo 7: Ciddi doğum sonu kanaması olan hastalar (Ahonen ve ark, 2005). Yazarlar 5-8 st’te 20 1’ye kadar olan kanamalarda rFVIIa’nın yararlı olabileceği yorumunu yapmışlardır.
Kan
amanın
rFV
IIa’y
a ce
vabı
Kıs
mi
İyi
İyi
Kıs
mi
İyi
Kıs
mi
Kıs
mi
Yok
İyi
Kıs
mi
İyi
Kıs
mi
VD
: vaj
inal
doğ
um, C
S: se
zary
en, A
VD
: asi
ste
vajin
al d
oğum
, ES:
erit
rosi
t süs
pans
iyon
u, T
DP:
taze
don
muş
pla
zma,
PLT
s: tr
ombo
sit sü
span
siyon
u, H
: his
tere
ktom
i
rFV
IIa
dozu
(μ
g/kg
) (d
oz sa
yısı
)
44
95
78
103
90
116
42
120
77
74
86
96
rFV
IIa
veril
me
zam
anı
H so
nrası
H so
nrası
H ö
nces
i
? H so
nrası
? H so
nrası
? H so
nrası
? ? ?
rFV
IIa
önce
si ka
n ka
ybı
(l)
25
20
11
14
19
5,5
7,5
5,3
14
8,8
5,5
5,8
rFV
IIa ö
nces
i kan
ür
ünle
ri
ES (4
2); T
DP
(25)
; PLT
s (4
0)
ES (3
5); T
DP
(14)
; PLT
s (2
4)
ES (1
9); T
DP
(8);
PLT
s (8)
ES (2
5); T
DP
(16)
; PLT
s (2
4)
ES (3
2); T
DP
(20)
; PLT
s (4
0)
ES (1
0); T
DP
(8);
PLT
s (16
)
ES (1
4); T
DP
(6);
PLT
s (4)
ES (1
1); T
DP
(4);
PLT
s (8)
ES (2
5); T
DP
(14)
; PLT
s (1
6)
ES (1
2); T
DP
(10)
; PLT
s (3
2)
ES (1
1); T
DP
(6);
PLT
s (6)
ES (1
0); T
DP
(8);
PLT
s (16
)
Ek c
erra
hi (s
ayısı)
H
H
Cer
rahi
(3)
Cer
rahi
(2),
embo
lizas
yon
H (3
lapa
roto
mi)
Cer
rahi
, em
boliz
asyo
n
H
Cer
rahi
(2),
sağ
A. u
terin
a lig
asyo
nu
H (2
)
Cer
rahi
, em
boliz
asyo
n
Cer
rahi
Cer
rahi
, em
boliz
asyo
n
Doğ
um
şekl
i
VD
CS
VD
VD
CS
CS
VD
CS
CS
AV
D
VD
VD
Kan
ama
nede
ni
Plas
enta
akr
eata
Abl
asyo
pla
sent
a
Ato
ni
Lase
rasy
on
Lase
rasy
on
Ato
ni
Plas
enta
akr
eata
Lase
rasy
on
Plas
enta
per
krea
ta
Lase
rasy
on
Lase
rasy
on
Lase
rasy
on
Olg
u
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
11
12
232
Tablo 8: Ciddi doğum sonu kanaması olan hastalar (Segal ve ark 70,71).K
anam
anın
rFV
IIa’y
a ce
vabı
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
kont
rol a
ltına
alın
dı
Kan
ama
azal
dı
Kan
ama
yok
Kan
ama
durd
u
Kan
ama
durd
u
VD
: vaj
inal
doğ
um, C
S: se
zary
en, E
S: e
ritro
sit sü
span
siyon
u, T
DP:
taze
don
muş
pla
zma,
PLT
s: tr
ombo
sit sü
span
siyo
nu; K
RY
O: k
riyop
resip
itat;
H: h
ister
ekto
mi
rFV
IIa
dozu
(μ
g/kg
) (d
oz sa
yısı
)
90 (2
)
100
90
90
90
90
90
90
90
90
rFV
IIa
veril
me
zam
anı
? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
rFV
IIa
önce
si ka
n ka
ybı
? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
rFV
IIa ö
nces
i kan
ür
ünle
ri
ES (4
4), T
DP
(24)
, PLT
s (6
0),
KR
YO
(54)
ES (2
0), T
DP
(16)
, PLT
s (6
0),
KR
YO
(60)
ES (1
9), T
DP
(8),
PLT
s (8)
ES (1
4), T
DP
(12)
, PLT
s (1
0),
KR
YO
(10)
ES (2
6), T
DP
(16)
, PLT
s (3
0),
KR
YO
(60)
ES (1
00),
TDP
(50)
, PLT
s (5
0),
KR
YO
(50)
ES (1
0), T
DP
(6),
K
RY
O (4
)
ES (6
), TD
P (9
)
ES (1
5), T
DP
(6),
PLT
s (15
), K
RY
O (3
0)
ES (2
7), T
DP
(30)
, PLT
s (1
0),
KR
YO
(30)
Ek c
erra
hi
H, h
ipog
astri
k lig
asyo
nu, p
aket
lem
e
H, h
ipog
astri
k lig
asyo
nu
CS,
pak
etle
me,
lapa
roto
mi,
kara
ciğe
re
pake
tlem
e
Subt
otal
H, h
ipog
astri
k bağl
ama
Subt
otal
H, h
ipog
astri
k bağl
ama
Arte
riyel
em
boliz
asyo
n, H
, hi
poga
strik
bağ
lam
a, 4
kez
la
paro
tom
i, pa
ketle
me
H, h
ipog
astri
k bağl
ama,
pak
etle
me
H
H
H, h
ipog
astri
k bağl
ama,
aor
ta k
lem
p
Doğ
um
şekl
i
CS
VD
CS
? ? ? ? ? ? ?
Kan
ama
nede
ni
Plas
enta
akr
eata
Ute
rus r
üptü
rü
Ato
ni
Ato
ni
Ute
rus r
üptü
rü
Plas
enta
akr
eata
Ute
rus r
üptü
rü
Ute
rus
myo
mat
osus
, m
enor
aji
Ute
rus r
üptü
rü
Plas
enta
akr
eata
Olg
u
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
233
Yetersiz standart yönetimin tanımı Aşağıda sıralı olanların yapılmasına rağmen kanama devam ediyorsa:
Tüm standart cerrahi ve farmakolojik 1) yöntemler denenmişYerine koyma tedavisi yapılmış2) Laboratuar testleri ile koagülopati saptanmış3)
PT veya aPTT > 1,5 x kontrol a. değeriTrombositopeni < 50 x 10b. 9/ lFibrinojen < 0,6–0,8 g/lc.
rFVIIa uygulaması öncesindeki koşullarHematolojik parametreler1)
Hemoglobin seviyesi > 70 gr/l a. (4,3 mmol/l)Uluslar arası normalleştirme oranı b. (INR) < 1,5Fibrinojen seviyesi ≥ 1 g/lc. Trombosit seviyesi ≥ 50 x 10d. 9/l
Düzeltilmiş pH (≥ 7,2) (NaHCO2) 3 kullanımı düşünülmeli) Vücut ısısının fizyolojik seviyelere 3) döndürülmesine çalışılmalı, hipotermi varlığında rFVIIa’nın aktivitesi devam etmektedir.
rFVIIa uygulanmadan önce pH ≥ 7,2 olacak şekilde düzeltilmelidir (pH ≤ 7,1 olduğunda rFVIIa’nın etkinliği azalmaktadır). Ayrıca serum pH’sını yükseltmek için bikarbonat kullanımını önermekteyiz. Unutulmamalıdır ki hemorajik şokta NaHCO3 kullanımı hastalara ek fayda sağlamamaktadır.
Önerilen yerine koyma tedavisiTaze donmuş plazma: 5–10 ml/kg (4–5 1) ünite)Kriyopresipitat: 1–1,5 ünite/10 kg (8–10 2) ünite)Trombosit: 1 ünite/10 kg (5–8 ünite)3) Asidozun düzeltilmesi (pH≥ 7,2 şeklinde 4) tanımlanır)Hipotermik hastaların ısıtılması (önerilir, 5) ancak rFVIIa uygulaması için elzem değildir)
Önerilen doz uygulaması protokolüAğır doğum sonu kanamaların tedavisinde 1) rFVIIa’nın önerilen başlangıç dozu ven içine
≈ 40–60 μg/kg’dır. Eğer kanama 15–30 dakika sonra halen 2) devam ediyorsa ≈ 40–60 μg/kg’lık ek doz düşünülmelidir. Eğer kanamanın klinik bulguları halen mevcutsa (gözlem bulgularına göre) 15–30 dakika aralarla 3–4 defa tekrarlanır. Toplam > 200 μg/kg doza rağmen alınan 3) yanıt yetersizse, rFVIIa uygulaması öncesi sağlanması gereken şartlar yeniden gözden geçirilmeli ve düzeltilmesi gerekliyse yeni bir doz verilmeden önce bu şartlar düzeltilmelidir. Ancak bu parametreler düzeltildikten 4) sonra sıradaki ≈ 100 μg/kg’lık doz uygulanmalıdır.
Uygulama zamanlaması hakkındaki önerilerDeneyimlerimize göre rFVIIa pıhtılaşma bozukluğu varlığında dahi doğumla ilgili kanamaların etkin kontrolünü sağlandığından, aşağıdaki durumlarda mümkün olan en kısa sürede uygulanmasını öneriyoruz.
Transfüzyon için kan bulunamadığında1) Metabolik komplikasyonlar gelişmeden 2) önceTransfüzyonu reddeden kadınlarda (örnek: 3) Yahova şahitleri)Edinsel hemofililerde4) Hipoksi, organ hasarı gibi ciddi trombositopati 5) semptomları ortaya çıkmadan önceINR (PT)’nin acilen düzeltilmesi 6) gerektiğindeUterus veya pelvise paketleme yapılmadan 7) önceHisterektomi, laparotomi gibi cerrahi 8) işlemlerden önceEmbolizasyon, uterus arteri veya internal 9) iliak arter bağlanması gibi girişimlerden önce
Literatürden elde edilen bilgiler rFVIIa tedavisinin avantaj ve dezavantajlarını aşağıdaki şekilde özetlememize olanak sağlar.
AvantajlarRekombinant ürün1) Kan ürünü olmadığından kaynaklar kısıtlı 2) değilVirüs bulaşma riski yok3) İnsan proteini değil4)
234
Lokal hemostaz5) Anafilaksi riski düşük6) Anamnestik yanıt yok7) Trombojenik risk düşük8) Cerrahi sırasında ve sonrasında etkili9)
DezavantajlarıKısa 1) t1/2 nedeniyle sık tekrarlayan dozlar vermek gerekli% 100 etkili değil2) Etkinliğinin gösterilebilmesi için mevcut bir 3) laboratuar parametresi yokŞişe boyutları kısıtlı4) Ven içine kullanım şart5) Pahalı6)
Kaynaklar
1. Luster JM, Roberts HR, Davignon G, et al. A randomized, double-blind comparison of two doses of recombinant factor VIIa in the treatment of joint, muscle and mucocutaneous haemorrhages in persons with haemophilia A and B, with and without inhibitors. rFVIIa Study Group. Haemo-philia 1998;4:790–82. Shapiro AD, Gilchrist GS, Hoots WK, Cooper HA, Gastineau DA. Prospective, random-ized trial of two doses of rFVIIa (NovoSeven®) in haemophilia patients undergoing surgery. Thromb Haemost 1998;80:773–83. Abshire T, Kenet G. Recombinant factor VIIa: review of efficacy, dosing regimens and safety in patients with congenital and acquired factor VIII or IX inhibitors. J Thromb Haemost 2004;2: 899–9094. O’Connell KA, Wood JJ, Wise RP, Lozier JN, Braun MM. Thromboembolic adverse events after use of recombinant human coagulation factor VIIa. JAMA 2006;295:293–85. Michalska-Krzanowska G, Sajdak R, Stasiak-Pikula E. Effects of recombinant factor VIIa in haemorrhagic complications of urological operations. Acta Haematol 2003;109:158–606. Naik VN, Mazer DC, Latter DA, Teitel JM, Hare GMT. Successful treatment using recom-binant factor VIIa for severe bleeding post cardio-pulmonary bypass. Can J Anesth 2003;50: 599–6027. Danilos J, Goral A, Paluszkiewicz P, Przesmycki K, Kotarski J. Successful treat-ment with recombinant factor VIIa for intrac-table bleeding at pelvic surgery. Obstet Gynecol
2003;101:1172–38. Martinowitz U, Kenet G, Lubetski A, Luboshitz J, Segal E. Possible role of recombi-nant activated factor VII (rFVIIa) in the control of haemorrhage associated with massive trauma. Can J Anaesth 2002;49:S15–209. Martinowitz U, Kenet G, Segal E, et al. Recombinant activated factor VII for adjunctive haemorrhage control in trauma. J Trauma 2001; 51:431–910. Kenet G, Walde R, Eldad A, Martinowitz U. Treatment of traumatic bleeding with recombi-nant factor VIIa. Lancet 1999;354:187911. Dutton RP, Hess JR, Scalea TM. Recom-binant factor VIIa for control of haemorrhage: early experience in critically ill trauma patients. J Clin Anesth 2003;15:184–812. Mariani G, Testa MG, Di Paolantonio T, Molskov Bech R, Hedner U. Use of recombinant, activated factor VII in the treatment of congenital factor VII deficiencies. Vox Sang 1999;77:131-613. Hunault M, Bauer KA. Recombinant fac-tor VIIa for the treatment of congenital factor VII deficiency. Semin Thromb Hemost 2000;26:401–514. d’Oiron R, Menart C, Trzeciak MC, et al. Use of recombinant factor VIIa in 3 patients with inherited type I Glanzmann’s thrombasthenia undergoing invasive procedures. Thromb Haemost 2000;83:644–715. van Buuren HR, Wielenga JJ. Successful surgery using recombinant factor VIIa for recurrent idiopathic nonulcer duodenal bleeding in a patient with Glanzmann’s thrombasthenia. Dig Dis Sci 2002;47:2134–616. Hedner U. Recombinant factor VIIa (No-voSeven) as a haemostatic agent. Bloodline Rev 2001;1:3–417. Dildy GA 3rd. Postpartum hemorrhage: new management options. Clin Obstet Gynecol 2002;45:330–4418. Yamamoto H, Sagae S, Nishikawa S, Kudo R. Emergency postpartum hysterectomy in obstetric practice. J Obstet Gynaecol Res 2000; 26:341–519. Sakai T, Lund-Hansen T, Thim L, Kisiel W. The gamma-carboxyglutamic acid domain of human factor VIIa is essential for its interac-tion with cell surface tissue factor. J Biol Chem 1990;265:1890–9420. NovoSeven® summary of product charac-teristics. Available at: http://www.novoseven.com/
235
content/product_information/summary_of_prod-uct_characteristics/product_information_spc.asp21. Lund-Hansen T, Petersen LC. Comparison of enzymatic properties of human plasma FVIIa and human recombinant FVIIa. Thromb Haemost 1987;58:27022. Jurlander B, Thim L, Klausen NK, et al. Recombinant factor VII (rFVIIa): characterization, manufacturing, and clinical development. Semin Thromb Hemost 2001;27:373–8423. Erhardtsen E. Pharmacokinetics of recombinant activated factor VII (rFVIIa). Semin Thromb Hemost 2000;26:385–9124. Lindley CM, Sawyer WT, Macik BG, et al. Pharmacokinetics and pharmacodynamics of recombinant factor VIIa. Clin Pharmacol Ther 1994;55:638–4825. Monroe DM, Hoffman M, Oliver JA, et al. Platelet activity of high-dose Factor VIIa is independent of tissue factor. Br J Haematol 1997;99:542–726. Hoffman M, Monroe DM, Roberts HR. Activated Factor VII activates Factor IX and X on surface of activated platelets: thoughts on the mechanism of action of high-dose activated Factor VII. Blood Coagul Fibrinolysis 1998;9: S61–527. van’t Veer C, Golden NJ, Mann KG. Inhibition of thrombin generation by the zymogen factor VII: implications for the treatment of hemo-philia A by factor VIIa. Blood 2000;95:1330–528. Lisman T, De Groot PG. Mechanism of action of recombinant factor VIIa. J Thromb Hae-most 2003;1:1138–929. Hoffman M, Monroe DM. A cell-based model of haemostasis. Thromb Haemost 2001;85:958–6530. Hedner U. Recombinant factor VIIa (No-voseven) as a hemostatic agent. Semin Hematol 2001;38:43–731. Friederich PW, Levi M, Bauer KA, et al. Ability of recombinant factor VIIa to generate thrombin during inhibition of tissue factor in hu-man subjects. Circulation 2001;103:2555–932. Monroe DM, Hoffman M, Allen GA, Roberts HR. The factor VII–platelet interplay: effectiveness of recombinant factor VIIa in the treatment of bleeding in severe thrombocytopathia. Semin Thromb Hemost 2000;26:373–733. Telgt DS, Macik BG, McCord DM, Mon-roe DM, Roberts HR. Mechanism by which recom-binant factor VIIa shortens the aPTT: activation
of factor X in the absence of tissue factor. Thromb Res 1989;56:603–934. Kessler CM. Antidotes to haemorrhage: recombinant Factor VIIa. Best Pract Res Clin Hae-matol 2004;17:183–9735. Gabriel DA, Carr M, Roberts HR. Monitoring coagulation and the clinical effects of recombinant factor VIIa. Semin Hematol 2004;41:20–436. Martinowitz U, Michaelson M, on behalf of the Israeli Multidisciplinary rFVIIa Task Force. Guidelines for the use of recombinant activated factor VII (rFVIIa) in uncontrolled bleeding: a report by the Israeli Multidisciplinary rFVIIa Task Force. J Thromb Haemost 2005;3:640–837. Roberts HR, Monroe DM III, Hoffman M. Safety profile of recombinant factor VIIa. Semin Hematol 2004;41:101–838. Aledort LM. Comparative thrombotic event incidences after infusion of recombinant fac-tor VIIa versus factor VIII inhibitor bypass activity. J Thromb Haemost 2004;2:1700–839. Breborowicz GH, Sobieszczyk S [Useful-ness of recombinant active factor VIIa (rFVIIa, NovoSeven®) in obstetric practice – own experi-ences]. Przydatnosd rekombinowanego aktywnego czynnika VIIa (rFVIIa, NovoSeven®) w praktyce polozniczej – doswiadczenia wlasne. Klin Perinat Ginek 2001;34:7–1240. Breborowicz GH, Sobieszczyk S, Szy-mankiewicz M. Efficacy of recombinant activated factor VII (rFVIIa, NovoSeven®) in prenatal medi-cine. Arch Perinat Med 2002;8:21–741. Breborowicz GH, Sobieszczyk S, Szy-mankiewicz M. Efficacy of recombinant activated factor VII (rFVIIa, NovoSeven®) in prenatal medi-cine. J Perinat Med 2003;31(Suppl 1):1842. Breborowicz GH, Sobieszczyk S, Szy-mankiewicz M. Recombinant factor VIIa in the management of major postpartum hemorrhage. Arch Perinat Med 2004;10:17–1943. Sobieszczyk S, Breborowicz GH. Man-agement recommendations for postpartum hemor-rhage. Arch Perinat Med 2004;10:53–644. Sobieszczyk S, Breborowicz GH, Kubiac-zyk B, Opala T. Efficacy of recombinant activated factor VII (r FVIIa; NovoSeven®) in obstetrical haemorrhagic shock. Crit Care 2003;7(Suppl 2): S5245. Sobieszczyk S, Skrzypczak J, Szymankie-wicz M, Kruszyñski Z, Kornacki J, Breborowicz
236
GH. Zastosowanie rekombinowanego aktywnego czynnika VII (rFVIIa, NovoSeven®) podczas cie-cia cesarskiego u ciezarnej z mechaniczna zastaw-ka serca. [Application of recombinant activated factor VII (rFVIIa, NovoSeven®) during cesarean section of a woman with artificial heart valve]. Klin Perinat Ginek 2001;34:173–946. Sobieszczyk S, Breborowicz GH, Mark-witz W, Mallinger S, Adamski D, Kruszynski Z. Effect of recombinant activated factor VII (rFVIIa; NovoSeven®) in a patient in haemorrhagic shock after obstetrical hysterectomy. Ginekol Pol 2002; 73:230–347. Moscardó F, Pérez F, de la Rubia J, et al. Successful treatment of severe, intra-abdominal bleeding associated with disseminated intravascu-lar coagulation using recombinant activated factor VII. Br J Haematol 2001;113:174–648. Eskandari N, Feldman N, Greenspoon JS. Factor VII deficiency in pregnancy treated with recombinant factor VIIa. Obstet Gynecol 2002;99:935–749. Ciadma A, Langie T, Zajac K, Fabian W. Acquired haemophilia in parturient. Case report. Anaesthesiology Intensive Therapy 2002;34: 269–7050. Zupancid Šalek S, Sokolid V, Viskovid T, Šanjug J, Šimid M, Kaštelan M. Successful use of recombinant factor VIIa for massive bleeding after caesarean section due to HELLP syndrome. Acta Haematol 2002;108:162–351. Loo CC, Kwek Bielanom, Tan HM, Yeo SH, Tien SL, Loh Bielanom. Successful treat-ment of postpartum hemorrhage with recombinant activated coagulation factor VII (NovoSeven®). 7th Novo Nordisk Symposium on Haemostasis Management. Clinical and Scientific Posters. 2003; May:2352. Bielanow T, Sidor M, Maciejewski M, Skrzypek W. [Effectiveness of recombinant acti-vated factor VIIA (NovoSeven) in case of severe obstetric complication with coagulopathy]. Ginekol Pol 2003;74:1055–953. Bouwmeester FW, Jonkhoff AR, Ver-heijen RH, van Geijn HP. Successful treatment of lifethreatening postpartum hemorrhage with recombinant activated factor VII. Obstet Gynecol 2003;101:1174–654. Michalska- Krzanowska G, Stasiak-Pikula E, Sajdak R. Recombinant activated factor VII: A new treatment for obstetric haemorrhage? Anest
Intens Ther 2003;35:110–1255. Pehlivanov B, Milchev N, Kroumov G. Factor VII deficiency and treatment in delivery with recombinant factor VII. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2004;116:237–856. Kretzschmar M, Zahm DM, Remmler K, Pfeiffer L, Victor L, Schirrmeister W. Pathophysi-ological and therapeutic aspects of amniotic fluid embolism (anaphylactoid syndrome of pregnancy): Case report with lethal outcome and overview. Anaesthesist 2003;52:419–2657. Boehlen F, Morales MA, Fontana P, Ricou B, Irion O, de Moerloose P. Prolonged treatment of massive postpartum haemorrhage with recom-binant factor VIIa: case report and review of the literature. Br J Obstet Gynaecol 2004;111:284–758. Brice A, Hilbert U, Roger-Christoph S, et al. [Recombinant activated factor VII as a life-saving therapy for severe postpartum haemorrhage unresponsive to conservative traditional manage-ment]. Ann Fr Anesth Reanim 2004;23: 1084–859. Gidiri M, Noble W, Rafique Z, Patil K, Lindow SW. Caesarean section for placenta praevia complicated by postpartum haemorrhage managed successfully with recombinant activated human coagulation Factor VIIa. J Obstet Gynaecol 2004; 24:925–660. Kale A, Bayhan G, Yalinkaya A, Yayla M. The use of recombinant factor VIIa in a primi-gravida with Glanzmann’s thrombasthenia during delivery. J Perinat Med 2004;32:456–861. Lim Y, Loo CC, Chia V, Fun W. Recom-binant factor VIIa after amniotic fluid embolism and disseminated intravascular coagulopathy. Int J Gynaecol Obstet 2004;87:178–962. Merchant-Shakil H, Prasad M, Vanderjagt TJ, Howdieshell TR, Crookston P. Recombinant factor VIIa in management of spontaneous subcap-sular liver hematoma associated with pregnancy. Obstet Gynecol 2004;103:1055–863. Price G, Kaplan J, Skowronski G. Use of recombinant factor VIIa to treat life-threatening non-surgical bleeding in a post-partum patient. Br J Anaesth 2004;93:298–30064. Hollnberger H, Gruber E, Seelbach-Goeb-el B. Major post-partum hemorrhage and treat-ment with recombinant factor VIIa. Anesth Analg 2005;101:1886–765. Holub Z, Feyereisi J, Kabelik L, Rittstein T. Successful treatment of severe post-partum bleeding after caesarean section using recombinant
237
activated factor VII. Ceska Gynekol 2005; 70:144–866. Tanchev S, Platikanov V, Karadimov D. Administration of recombinant factor VIIa for the management of massive bleeding due to uterine atonia in the post-placental period. Acta Obstet Gynecol Scand 2005;84:402–367. Shamsi TS, Hossain N, Soomro N, et al. Use of recombinant Factor VIIa for massive haem-orrhage: Case series and review of literature. J Pak Med Assoc 2005;55:512–1568. Ahonen J, Jokela R. Recombinant factor VIIa for life-threatening post-partum haemorrhage. Br J Anaesth 2005;94:592–569. Butwick AJ, Riley ET, Ahonen J, Jokela R. Recombinant factor VIIa for life-threatening post-partum haemorrhage. Br J Anaesth 2005; 95:55870. Segal S, Shemesh IY, Blumental R, et al. The use of recombinant factor VIIa in severe post-partum hemorrhage. Acta Obstet Gynecol Scand 2004;83: 771–271. Segal S, Shemesh IY, Blumenthal R, et al. Treatment of obstetric hemorrhage with recombi-nant activated factor VII (rFVIIa). Arch Gynecol Obstet 2003;268:266–772. Hedner U. Dosing with recombinant fac-tor VIIa based on current evidence. Semin Hematol 2004;41(Suppl 1):35–973. Monroe DM, Roberts HR. Mechanism of action of high-dose factor VIIa: points of agree-ment and disagreement. Arterioscler Thromb Vasc Biol 2003; 23:8–9; discussion 1074. Poon MC, D’Oiron R, Von Depka M, et al. Prophylactic and therapeutic recombinant factor VIIa administration to patients with Glanzmann’s thrombasthenia: results of an international survey. J Thromb Haemost 2004;2:1096–10375. Mayer SA. Ultra-early hemostatic therapy for intracerebral hemorrhage. Stroke 2003;34:224–976. Dutton RPHJ, Scalea TM. Recombinant factor VIIa for the control of hemorrhage: early experience in critically ill trauma patients. Can J Anaesth 2003;5:184–877. Aldouri M. The use of recombinant factor VIIa in controlling surgical bleeding in nonhae-mophiliac patients. Pathophysiol Haemost Thromb 2002;32(Suppl 1):41–678. Meng ZH, Wolberg AS, Monroe DM III, Hoffman M. The effect of temperature and pH on
the activity of factor VIIa: implications for the ef-ficacy of high-dose factor VIIa in hypothermic and acidotic patients. J Trauma 2003;55:886–9179. DeLoughery TG. Management of bleed-ing emergencies: when to use recombinant activat-ed Factor VII. Expert Opin Pharmacother 2006;7: 25–3480. Friederich P, Heny C, Messelink E, et al. Effects of recombinant activated factor VII on perioperative blood loss in patients undergoing retropubic prostatectomy: a double blind placebo controlled trial. Lancet 2003;361: 201–5