bizans kaynaklar nda türkler - stratejik operasyon · pdf filebizans kaynaklarında...

384

Upload: ledat

Post on 28-Feb-2018

246 views

Category:

Documents


6 download

TRANSCRIPT

(Menandros ve T. Simokattes)

Bizans KaynaklarındaTü rkl e r

İSMAİL MANGALTEPE

Bizans Kaynaklarında TürklerİSMAİL MANGALTEPEYayın Yönetmeni: Erol CihangirGrafik Uygulama: Sercan ArslanMizanpaj: İrfan Güngörür DOĞU KÜTÜPHANESİTicarethane

Sokağı

, Tevfik

Kuşoğlu İşhanı

Nu:41/16

Cağaloğlu-İSTANBULTelefon: (0212) 520 27 19web:www.dogukutuphanesi.come-mail:[email protected]

YAZAR HAKKINDA

İsmail Mangaltepe, 20 Şubat 1971 yılındaAkşehir'de doğdu. İlk ve Orta öğreniminin bir kısmınıFransa'da tamamladıktan sonra Türkiye'ye döndü.Liseyi Bursa'da 1990 yılında bitirdi. Aynı yıl İ.Ü.Edebiyat Fakültesi Tarih bölümüne kayıt yaptırdı ve1994 yılında mezun olduktan sonra başladığı YüksekLisansını, hazırladığı "Rene Giraud ve Göktürkİmparatorluğu Adlı Eseri" ile 1998 yılında tamamladı.2000 yılında Doktora programına kayıt yaptırarak"19. Yüzyıl Fransız Seyyahlarına Göre Van" adlıçalışmasını 2005 yılında bitirmek suretiyle Doktorunvanını aldı. İlk kez 13.12.1994 tarihinde YYÜSosyal Bilimler Enstitüsünde Araştırma Görevlisiolarak göreve başladı. Sonra 20.10.1995 yılında YYÜFen-Edebiyat Fakültesinde Araştırma Görevlisi oldu.03.09.2007 tarihinde Yüzüncü Yıl Üniversitesindenistifa etti ve 13.09.2007 tarihinde İstanbulÜniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü GenelTürk Tarihi Anabilim Dalına Yardımcı Doçent olarakatandı. Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarını Prof.Dr. Abdülkadir DONUK Hocanın gözetimindehazırlayan Dr. İsmail Mangaltepe; Türk Kültürü, İslam

Öncesi Türk Tarihi, özellikle Avarlar ve yakın dönem Seyahatnameleri üzerine çalışmalarını

sürdürmektedir. İngilizce ve Fransızcs bilmektedir.

KISALTMALARAe Analecta Bollandiabkz. BakınızBMGS Byzantine and Modern Grek StudiesBNJ Byzantinische-neugriechische JahrbücherBZ Byzantinische Zeitschriftca circa (bir tarih ile kullanılır, "yaklaşık olarak")Chap. Chapter (Bölüm)CSCO Corpus Scriptorum Christianorum OrientaliumCSHB Corpus Scriptorum Historiae ByzantinaeÇev. ÇeviriDTCF Dil Tarih Coğrafya Fakültesied. Editörff. ve devamıFHG Fragmenta Historicorum GraecorumFrg. FragmanGet. Getica (Jordanes)JRGS Journal of the Royal Geographic Societykrş. KarşılaştırınızMGH Monumenta Germaniae HistoricaMP Menandros ProtektorPG Patrologia Graeca

PO Patrologia OrientalisTKAE Türk Kültürü Araştırma EnstitüsüTrad. Traduction (Tercüme)Trans. Translate (Tercüme)TS Theophylaktos SimokattesTTK Türk Tarih Kurumuvd. ve devamıVol. Volume (Cilt)Yay. Yayınlayan

ÖNSÖZ

İslamiyet Öncesi Türk tarihi üzerine araştırmalardabulunan ilim adamları, bu sahanın kaynaklarınınneredeyse tamamına yakınının yabancı dillerdeyazıldığını takdir etmişlerdir. Farklı kıtalarda etkilisiyasi teşekküller meydana getiren Türklerin tarihiniyazmak için pek çok kaynak diline hâkim olmakgerekir. Rahmetli Z. Velidi TOGAN Türk tarihi ile ilgiliakademik çalışmalar yapacak olanların mutlaka yedidil bilmeleri gerektiğini ifade etmiş ve bu dilleri şuşekilde sıralamıştır: Çince, Arapça, Farsça, Rusça,Almanca, İngilizce ve Fransızca. Görüldüğü gibigünümüz şartlarında bu dillerin hepsini bilmekoldukça güçtür.

Bizde bu çalışmalara bir katkı olması, BizansKaynaklarında tarihimizle ilgili bilgilerden istifadeedilebilmesi amacıyla bunları Türkçemizekazandırmayı hedefledik. Kullandığımız eserlerin aslıGrekçedir. Bu kaynaklardaki tarihimizle ilgili bilgilerşimdiye kadar orijinal dilinden henüz tercümeedilmiş değiller. Elbette tercümenin tercümesindehatalar veya anlam kaymaları olabilir. Fakat ne

olursa olsun bu bilgilerin hiç değilse batı dillerineyapılan çevirisinden Türkçeye kazandırılmasıgerekmektedir.

Hazırladığımız bu kitap iki kısımdan oluşmaktadır.İlk kısımda Menandros Protektor'un hayatı, eseri veTürklerle ilgili verdiği bilgiler yer almaktadır. İkincikısımda ise Theophylaktos Simokattes'in hayatı,eseri ve Türk kavimleri hakkındaki malûmatın çevirisibulunmaktadır. Gerek metin içinde gereksedipnotlarda asıl metne sadık kalmak suretiyle, bukaynakları İngilizceye çeviren müelliflerin dipnotlarınınharicinde, araştırmacıların ve okuyucunun eseri dahaiyi anlaması için, açıklamalar ve eklemeleryapılmıştır.

Bu eserin oluşturulmasının gayesi Türk tarihi veBizans tarihi üzerine yapılan çalışmalara bir katkısağlamaktır. Elbette yeterli olduğunu iddia etmekmümkün değildir. Ancak eksiklikleri ve hataları ileberaber bir boşluğu dolduracağına olan inancımıztamdır. Eserin ortaya çıkmasında büyük desteğinigördüğüm hocalarım Prof. Dr. Abdülkadir DonukBey'e ve Doç. Dr. Mualla U. Yücel Hanım'a çok

teşekkür ederim. Ayrıca her daim maddi-manevidesteklerini hissettiğim Babam Hacı Şevki, ValidemKamile Kadın, ablam Tenzile ve ağabeylerim Recepve S. Ahmet'e en içten saygılarımı ve şükran hislerimibelirtmek isterim.

GİRİŞ[1]

Anayurt Asya'da milat öncesi asırlara dayanan milliyaşam süreci, Türklerin milat sonrası batıya doğrubaşlayan ve farklı mecralara doğru kayan yeniyaşama biçimleri ile devam etmiştir. Yeni yurtlar,yeni otlaklar, yeni ülkeler belki de yeni vatanlar bulmagayesi ile birkaç asır boyunca devam eden bu göçlergünümüz Moğolistan içlerinden başlayarak HazarDenizi ile Ural-Altaylar arasında kalan ve tarihteKavimler Kapısı olarak adlandırılan yol güzergâhıüzerinden gerçekleşmiştir. Hazar Denizindenbaşlamak suretiyle Karadeniz'in kuzeyinden KarpatHavzasını da içine alacak şekilde Transilvanyaovalarına kadar uzanan sahalarda cereyan edenyürüyüş, bu coğrafyanın kaderini de derindenetkilemiştir.

Öncelikle IV. asırda Hunların başlattığı bu tarihiadım Sabarlar, Kutrigurlar, Utigurlar ve VI. asırdaAvarlar ile devam etmiştir. Daha sonrakidönemlerde bu toplulukları diğer Türk kavimlerindenBulgarlar, Hazarlar, Peçenekler, Oğuzlar veKumanlar takip etmişlerdir. Doğu Avrupa'ya gelen

Türkler bölgedeki diğer kavimlerle giriştiğimücadeleler sonucunda büyük kazanımlar eldeetmişlerdir. Özellikle bu coğrafyada geçiciolmadıklarını, bu sahalara yurt tutmak üzeregeldiklerini hasımlarına kabul ettirmişlerdir. Dönemingüçlü devleti ve bölgenin hâkimi şüphesiz Bizans'tır.Uzun yıllara dayanan ve yerleşik hayatın gerekleriniyerine getirmiş ve kurumları ile bunu devam ettirenbir yapıya sahip olan Bizanslılar, kısmen tanıdıklarıTürkleri bu göçler sayesinde daha yakından tanımafırsatı bulmuşlardır.

Roma ve daha sonra Bizans imparatorları,gönderdikleri elçiler vasıtası ile Türklerin siyasi,sosyal, askeri ve idari yapısını öğrenmeyeçalışmışlardır. Karşılıklı elçilerin gidip gelmesi butanımayı artırmakla beraber, mücadeleleresnasındaki ikili ilişkiler, alışverişler, ticaret, diğertopluluklarla olan münasebetler ve askeri işbirlikleriile imparatorların Asya'dan gelen bu güçlü kavmeolan yakın ilgisi, Bizans müelliflerinin de dikkatiniçekmiştir. Akabinde gerek elçi olarak gidenler,gerek Türk topluluklarının kendi yaşam alanlarınamüdahil olmasına şahit olanlar ve de kilise tarihlerini

kayıt altına alan müverrihler; Türklerle ilgili genişmalûmat bulabileceğimiz eserler vücudagetirmişlerdir. İslamiyet öncesi Türk tarihi üzerineyapılan araştırmaların büyük kısmı Bizanskaynaklarından istifade edilerek hazırlanmıştır.Özellikle bu kaynaklar özel isimlerin kaydedilmesibakımından Çin yıllıklarına göre daha kıymetlidirler[2].Bununla beraber Türk tarihinin önemli kaynaklarınınbir kısmını da Çin[3], Rus[4] ve Arap[5] kaynaklarıoluşturmaktadır. Bu konuda oldukça genişaraştırmalar ve tercümeler yapılmış veyayınlanmıştır[6].

Türk tarihi hakkında en eski bilgileri Herodot'unİskitya'dan bahsettiği bölümde bulmakmümkündür[7]. Sonrasında Pomponius Mela[8],Strabon ve Plinius'un eserlerinde muhtemelenTürklere ait olduğu düşünülen bilgiler mevcuttur.Milattan sonra ikinci yüzyılda Ptolemaios veDionysios Periegetes Hazar Denizi çevresineyayılan Hunlar hakkında bilgi vermektedirler. YineErmeni kaynaklarından Agathangelo'nun 456yıllarında kaleme aldığı eserde, daha sonra aslındaGrekçe yazılan fakat Ermeniceye çevrilen Symeon

Metaphrastes'in eserinden Hunların İran ile savaşlarıve bunlar arasındaki Hıristiyan propagandalarıhakkında bilgilere rastlamak mümkündür[9]. YineKoreneli Moses'in "Ermeni Tarihi"'nde ve son olarakElisée'nin M.S. 450 yıllarında meydana gelenSasânî-Ermeni savaşlarından bahsettiği bölümdeHunlar ve Kafkaslardaki Türk boyları hakkında bilgiedinilebilmektedir[10]. Şimdi okuyucunun Türk tarihikaynakları hakkında bir fikir sahibi olması amacıylaDoğu Avrupa Türk tarihi hakkında bilgi veren diğerGrek, Latin, Bizans ve Ermeni kaynaklarının birkısmını burada belirtmekte ve tanıtmakta faydavardır. Bu eserlerin bir kısmı çok orijinal bilgiler ihtivaetmekte, bir kısmı kendinden önceki kaynaklarıtekrar etmekte, bir kısmı ise sadece birkaç cümlebilgi vermektedir. Ancak ne olursa olsun bukaynakların bilinmesi Türk tarihi açısından sonderece ehemmiyetlidir.

Ammianus Marcellinus: Ammianus Marcellinus(IV. asır), Grek Antiocheia (Antakya) bölgesindenOrontes'li Roma tarihçisidir. Doğum tarihi tam olarakbilinmemekte, 322-400 yılları arasında yaşadığıtahmin edilmektedir. Döneminin birçok savaşlarına

yüksek rütbeli subay olarak katılmış, müşahedelerinide kaleme almıştır. Res Gestae adlı 31 kitaptanoluşan, Latince olarak kaleme aldığı Roma Tarihimevcuttur. Eser, Tacitus'un eserinin devamı olup,İmparator Nerva'nın ölümünden (98) İmparatorValens'in (364-378) ölümüne (378) kadar olanhadiseleri ihtiva etmektedir. Fakat yazdıklarının çoğugünümüze intikal etmemiştir. Yalnız 353 yılındansonraki dönemin anlatıldığı 18 kitap (XIV-XXXI.kitaplar) bulunmaktadır[11]. AmmianusMarcellinus'un Res Gestae adlı tarihi eseri Türk tarihibakımından oldukça önemlidir. Hunların Avrupaönlerinde görüldükleri ilk devirlerine dair malûmatveren ilk Roma kaynağıdır. Hunların Alanlarıhâkimiyet altına alarak Don Nehri üzerinden Avrupaiçlerine ilerlemeleri, Gotları mağlup etmeleri,kültürleri, âdetleri ve sosyal hayatlarına dairenteresan bilgiler ihtiva etmektedir. Bu eser John C.Rolfe tarafından İngilizceye tercüme edilerek üç cilthalinde 1935 yılında İngiltere'de yayınlanmıştır[12].

Eunapius: İyi bir edebiyatçıdır. 347- 414 yıllarıarasında yaşadığı tespit edilmiştir. AslenSardes'li[13] olan Eunapius aynı zamanda tıp ile de

ilgilenmiştir. Dönemindeki en önemli 23 filozofunbiyografisini kaleme almıştır. Eunapius 14 kitaptano l u ş a n İmparatorların Tarihi adlı bir eseryazmıştır[14]. Bu kitap 270 yılından 407 yılına kadarolan hadiseleri kapsamaktadır. Hunlar hakkında bilgiveren kısımlar maalesef kayıptır. Ancak bu müellifineserinden alıntı yapan eserlerden, Eunapius'unHunlarla ilgili bilgi verdiğini öğrenebilmekteyiz.

Olympiodoros: Aslen Mısırlı olan yazarın eseri,Hunlar hakkında kıymetli bilgiler vermektedir. 412yılında Hunlara elçi olarak gönderilen Olympiodoros407-425 yılları arasındaki olayları kaleme almış,ancak bugün elimize başka bir yazar olan İstanbulPatriği (853-867 ve 877-886) Photios'un bumüelliften iktibas ettiği kısımların haricinde başkabilgi ulaşamamıştır[15]. Elimizde olan kısımlardanHunların, İllyricum[16] ve Trakya'ya hücumettiklerinden bahsedilmektedir[17].

Zosimos: Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius(408-450) zamanında yüksek devlet memurluğundabulunmuştur. Zosimos, 500'lü yıllarda 6 kitaplık birRoma Tarihi (Nea Historia) kaleme almıştır. Bu

eserden Hunlarla ilgili bilgiler edinmek mümkündür.Bu eser de yine İstanbul Patriği Photios'un eserindeyer almaktadır[18].

Philostorgios: 368-433 yılları arasında yaşadığıtahmin edilen yazar Kapadokya'da doğmuş, 20yaşında İstanbul'a yerleşmiştir. Burada 12 kitaplık"Kilise Tarihi"ni yazan müellif bu eserini 420-433yılları arasında yayınlamıştır. Avrupa HunlarınınTrakya'ya, Asya Hunlarının da Mezopotamya, Suriyeve Kilikya'ya olan hücumlarını anlatmaktadır[19].Photios bu eserin diğer Kilise Tarihlerine göre çokfarklı ve değerli olduğunu belirtmektedir[20].

Sokrates: 380 ile 440 yılları arasında yaşamış olanbir kilise tarihçisidir. Bazı rivayetlere göre İstanbul'dadoğmuş, bazı rivayetlere göre de II. Theodosiuszamanında İstanbul'a gelmiştir[21]. "Kilise Tarihi"adlı eserinde 306-439 yılları arasındaki tarihiolayların[22] yanı sıra özellikle II. Theodosius'uniktidarının son yıllarındaki olaylar anlatılmaktadır. Yedikitaptan oluşan eserde Hunlarla Gotların savaşları,430 yılındaki Burgudların Hunları mağlup etmesi ve434'de Hun lideri Rua'nın ansızın ölümünden

bahsedilmektedir.

Priskos: Priskos ile ilgili bilgileri ancak sonradanmeydana getirilen Fragmanlarındanöğrenebilmekteyiz. Marmara Ereğlisi'ne (Heracleia)yakın Trakya'daki Panion (Barbaros) şehrinde 410-420 yılları arasında doğduğu ve 472 yılı civarında daöldüğü düşünülmektedir. Roma İmparatorluğundamemur vazifesinde bulunan Maximinus ile olandostluğu, zamanla kendisinin Attila'ya gönderilenelçilik heyetinde görev almasını sağlamıştır[23]. Buvazifesi esnasında Attila ile görüşmüş, elçilik vazifesiboyunca gördüklerini, yaşadıklarını, edindiği bilgilerive gözlemlerini kaleme almıştır. Biz bu bilgilereFragmanları sayesinde ulaşabilmekteyiz. Bu eser V.yüzyıl Avrupa Hun Devleti hakkında önemli bilgilerihtiva etmektedir[24]. Ayrıca ilk kez Saragur (SarıOgur), Urog (Ogur), Onogur, Sabar ve AvarTürklerinden bahsetmesi[25], bu kaynağın değerinidaha da arttırmaktadır.

Sozomenos: Palestine'de (Filistin) doğan müellifdaha sonra İstanbul'da yaşamıştır[26]. Bize ulaşan"Kilise Tarihi" ikinci eseridir ve II. Theodosius'a

(408-450) ithaf edilmiştir[27]. 324-439 yıllarıarasında meydana gelen olayların anlatıldığı eserde;Hunların ansızın ortaya çıkmaları, Maiotis'i (AzakDenizi) geçmeleri hakkındaki efsanevi bilgiler, 395yılı akınları, 405 yılında gerçekleştirilen Trakya Seferive Uldız idaresinde Hunların aşağı Tuna taraflarınayaptıkları akınları (400-415) bu eserdenöğrenebilmekteyiz[28].

Theodoretos: 393 yıllarında doğmuş olanTheodoretos "Kilise Tarihi"'nde 428 yılına kadarmeydana gelen olayları yazmıştır[29]. Bu eserde 395yılında Hunlar'a Hıristiyanlığı kabul ettirmek içinrahiplerin gönderildiğini ve 434 yılında Hun lideriRua'nın Trakya'ya gelerek İstanbul'u tehdit ettiğini veaniden öldüğünü haber veren kayıtlarbulunmaktadır[30].

Jordanes: Romalı bir tarihçi olan Jordanes, VI.yüzyıl da iki tarihi eser kaleme almıştır. Birisi "DeSuma Temporum Vel Origine ActibusqueRomanorum" diğeri ise "Romanorum veGetica"dır[31]. Biri bir dünya kroniğidir diğeri ise Gottarihidir. Got Tarihi adını taşıyan eser Hunlar

hakkında çok geniş bilgi vermekte ve dönemin enönemli kaynaklarından biri olarak görülmektedir. Gotkökenli olan Jordanes'in babasının adıAlanowamuth'dur. İddialara göre Peria adındakibüyük dedesi kendi isteği ile veya zorla Attila'nınbayrağı altında olan Candax adında Alanlı bir reisinsekreterliğini yapmıştır[32].

Joannes Laurentios Lydos: 490 yılındaPhiladelpheia'da (Alaşehir) doğan[33] bu yazarın554 yılında kaleme aldığı eserde Hunların 363yıllarındaki Kafkasya akınlarına ve daha sonraAttila'nın hazinesinin bulunmasına dair bilgilerbulmak mümkündür[34].

Mytilene (Midilli Adası) Psikoposu Zacharias:VI. Yüzyılın başlarında yazılan ve İngilizceye "SyriacChronicle" olarak tercüme edilen eserin ancakSüryanice tercümesi günümüze ulaşabilmiştir. Hun-Sasânî harpleri, Hunların Bizans topraklarınagirmeleri ve 523 yılında Hunları Hıristiyanlığa davetetmek için İncil'in Hun diline çevrildiği anlatılmaktadır.Ayrıca Onogur, Ogur, Sabir, Avar, Bulgar, Hazar veKutrigurlardan da bahsettiği bilinmektedir[35].

Josua Stylites: Süryani asıllı yazarın 510-515yıllarında telif olunan bu "Kronik" olarak bilineneserinde Hunların 395 yılındaki mücadelesi ve V.yüzyılın ikinci yarısındaki Bizans-Sasânî savaşlarındaHunların rolleri hakkında bilgi verilmektedir[36].

Marcellinus Comes: İllyria[37] kökenli olupİmparator Justinianos'un (527-565) kalemmüdürlüğünü yapmıştır. "Kronik" 379-534 tarihleriarasındaki olayları kapsamaktadır. Ayrıca eserikendisinden sonra adı bilinmeyen bir müverrihtarafından 548 yılına kadar getirilmiştir[38].

Agathangelos: Ermeni asıllı olan müellif eserini456 yılında yazmıştır. Bu kıymetli eserde Hun-Sasânîmücadeleleri ve bu iki topluluğun içinde yapılanHıristiyanlığı yayma çalışmaları üzerine ilginç verileryer almaktadır[39].

Symeon Metaphrastes: Eserin orijinal diliGrekçe olup daha sonra Ermeniceye çevrilmiştir.317-387 yılları olaylarının anlatıldığı eserde Hunlar'ınkomşuları ile olan mücadeleleri ve Hun toplumu

arasında yapılan Hıristiyanlık propagandalarıhakkında bilgiler bulunmaktadır[40].

Kosmas İndikopleustes: Müellif VI. Yüzyılınortalarında ticaret yapmak gayesi ile Karadeniz,Arabistan, Doğu Afrika ve Seylan adasına seyahatetmiş, sonra da İskenderiye'de yaşamayabaşlamıştır. 547-549 yıllarında da coğrafi eserinihazırlamıştır. Bu eserde Hindistan'ın kuzeyindeki AkHunlar hakkında bilgiler bulunmaktadır[41].

Prokopios: Kaisareia'lı (Filistin) tarihçidir. Hitabetöğrenimi gören fakat daha sonra İstanbul'da hukukçuve devlet memuru olarak kariyer yapan yazarİmparator Justinianos'un generali Belisarios'untavsiyesi ile Sasânîlere, Vandallara ve Ostrogotlarakarşı yapılan savaşları ele alan sekiz kitaplık"Historiai" adlı bir eser yazmıştır[42]. Bu eserKavimler Göçü dönemi için olduğu kadar, Hun-Türktarihine ait pek çok değerli bilgiye rastlanmasıdolayısıyla da ehemmiyetlidir. Özellikle Attila'nınfaaliyetleri ve Hun adı altında Bulgarlar, Ak Hunlar,Sabirler ve Utigur gibi diğer kavimler hakkındaverdiği bilgiler dikkate şayandır[43].

Agathias: 530'lu yıllarda Anadolu'da Myrina[44]şehrinde doğduğu tahmin edilmektedir. 554 yılındaİstanbul'a gelmiş ve avukatlık yapmaya başlamıştır.582 yılında ölen Agathias'ın yazdığı "Historia" adlıeser 552-558 yılları arasında meydana gelen olaylarıkapsamakta ve Prokopios'un (326-366) eserinindevamı niteliğini taşımaktadır. Eftalitlerin Sasânîlerekarşı savaşları, 555-556 yılında SabirlerinBizanslılarla beraber Sasânîlere karşı savaşları, 552yılındaki İtalyan-Got savaşında tatbik edilen savaştaktiğinin Hun taktiği şeklinde olduğu gibi bilgileriayrıca Utigur ve Kutrigurlara ait mühim detayları dayine bu kaynaktan edinmek mümkündür[45].

Ioannes Malalas: Müellifin 491-578 yılları arasındayaşadığı bilinmektedir. "Khronographia" adındakieseri on sekiz kitaptan oluşmaktadır[46]. Bizansimparatorlarının anlatıldığı eserde, Hunlardan veAttila'dan bahsedilmektedir. Bununla beraber SabirKraliçesinin Bizans ile anlaşması ve 557 yılındaAvarların İstanbul'da göründüklerine dair kayıtlara dayine bu eserde tesadüf edilmektedir[47].

Ioannes Epiphaneus (John of Epiphania):Hakkında çok fazla bilgi bulunmayan müellifineserinde Sasânî-Bizans mücadeleleriverilmektedir[48]. Türk tarihi bakımından önemi ise569 yılındaki elçi Zemarkhos'un sefaretindenbahsedilen kısımlardır[49].

Evagrios: 536 yılında Suriye-Epiphaneia'dadoğan yazar, VI. yüzyılın sonlarında, altı kitaptanoluşan bir "Kilise Tarihi" yazmıştır[50]. EserdeAttila'nın savaşları, Hunların Trakya'ya hücumları,Avarların ilk sefaret heyeti ve savaşları, Sirmium(Sremska-Mitrovica/Sırbistan) kentinin istilasıhakkında malûmat bulunmaktadır[51].

Flavius c. Corripus: VI. yüzyılın ortalarındaİstanbul'a gelerek, imparatorlukta önemli bir mevkiyeyükselen Corripus, "In Auden Justini" adlı bir eseryazmıştır[52]. Bu kitapta Avarların ilk ortaya çıkışlarıanlatılmaktadır. Ayrıca 565 yılında Avar elçilerininİstanbul'da kabullerinin tasvir edildiği bilgileri bulmakmümkündür.

Ioannes Ephesios: Muhtemelen 516 yılında

Diyarbakır'da (Amid) doğan müellif, 535 yılındaİstanbul'a gelmiş ve sarayın teveccühünü kazanmıştır.585'ten sonra öldüğü tahmin edilen yazar eseriniSüryani dilinde kaleme almıştır. Üç kısımdan oluşaneserinin ilk iki kısmı kayıptır, ikinci kısmın sadeceözet şeklindeki kısmı mevcuttur. 536-585 yıllarınıkapsayan üçüncü kısım ise günümüze kadargelebilmiştir. Bu kısımda Avar ve Türk tarihi hakkındabilgiler bulunmaktadır. Avar-Bizans münasebetleri veSirmium'un ele geçirilmesi teferruatlı bir şekildeeserde anlatılmaktadır[53].

Mavrikios: Bizans İmparatoru Mavrikios (582-602)tarafından kaleme alınan eser "Strategikon" adınıtaşımakta olup askeri stratejilerin anlatıldığı önemlibir kaynaktır. On iki kısımdan oluşan eser, ordununteşekkülü, harp usulü ve hileler ile lojistik desteklerhakkında bilgiler sunmaktadır. Ayrıca Avarların askeridisiplin ve taktikleri konusunda da ayrıntılıaçıklamalar yer almaktadır[54].

John Nikiu: Bu müellifin "Chronicle" adlı bir eseribulunmaktadır. Mısır'da doğan John'un VI. yüzyılınikinci yarısında yaşadığı bilinmektedir. Hunlar

hakkında geniş bilgi bulmak mümkündür[55].

Ioannes Antiocheus: VII. yüzyılın başında[56]yazılan eserde 394 yılında İtalya'ya gönderilen DoğuRoma ordusuna Hunların ilhakı, Attila ile II.Theodosios'un münasebeti, Attila'nın batı seferi,476'da Sasânî hükümdarının Hunlara iltica etmesi veSabirlerin 515'de Pontus bölgesine akınları konuedilmektedir[57].

Sergios: İstanbul Patriği olan Sergios doğukilisesine ait Akatnistos ilahisinde, Avarların 626 yılıİstanbul kuşatması[58] ve Tanrı'nın sayesindeİstanbul'un kurtulduğu şeklindeki düşünceler yeralmaktadır[59].

Georgios Pisides: İmparator Herakleios (610-641) zamanında Ayasofya'nın ruhani memurlarındanbiri olan Pisides'in bir şiirinde uzun uzun Avarlarınİstanbul kuşatması, mücadeleler, savunmalar veİstanbul'un mucizevî şeklindeki kurtuluşuna temasedilmektedir[60].

Theodoros Synkellos: Hakkında fazla malumat

bulunmayan bu şahsa ait olduğu düşünülen bir hitapmetninde Avarların İstanbul kuşatması konuedilmiştir. Bu hitap, kuşatmadan bir yıl sonra yani 7Ağustos 627 yılında söylenmiştir[61]. Aynı şekilde971 yılında Antonios Studites'in bir hitabında da bukuşatmadan bahsedilmektedir.

Chronicon Paschale: VII. yüzyıldaki BizansHıristiyan kronikleri arasında müellifi bilinmeyen ve"Chronicon Paschale", "Chronicon Alexandrinum"veya "Chronicon Constantinoplitanum" isimleri iletanınan eser Türk tarihi için önemli kaynaklardan biridurumundadır. Bu eser Hz. Âdem'den başlayarak629 yılına kadar olan hadiseleri ihtiva etmektedir.Eserin müellifinin Herakleios döneminde yaşamış birrahip olduğu tahmin edilmektedir. Hunlar veAttila'dan bahsedilen kısımların haricinde, müstakilolarak Avarların 617'deki Trakya hücumu ve 626 yılıİstanbul muhasarasından uzun uzunbahsedilmektedir[62].

Ermeni Piskoposu Sebeos: Herakleiosdöneminin önemli bir kaynağı olan eser "HistoireD'Heraclius" (Herakleios Tarihi) ile bilinmekte ve

457-661 yılı olayları anlatılmaktadır. Eser, Türkler,Hazarlar ve Eftalitler hakkında bilgiler ihtivaetmektedir[63].

Theophannes Confessor: IX. yüzyıldaki enönemli tarihi kaynaklardan birinin müellifidir. 284yılından başlayarak 813 yılına kadar geçen dönemiihtiva eden ve "Khronographia" olarak bilinen eser,810-814 yılları arasında ortaya çıkmıştır. Popüler olanbu eser, Bizans'ta oldukça yaygındır ve daha sonrakikronik literatürüne büyük etksi olmuştur Hun, Bulgarve Türk tarihinin en değerli eserlerinden biridir.Ayrıca Avarlar, Sabirler ve Hazarlara dair bilgilerbulunmaktadır[64].

Nikephoros: 758 yılında doğmuştur. Asil biraileden gelen müellif imparatorun kâtibidir. Dahasonra rahip olan Nikephoros İstanbul patrikliğigörevinde bulunmuştur. Tarihle ilgili iki eseri vardır.Türk tarihi için önemli olan eserin adı "Breviarium"olarak bilinmektedir ve 602 ile 769 yılları arasınıkapsayan dönemdeki olaylar anlatılmaktadır. Eserde619 yılında Hıristiyanlığı kabul eden Hunhükümdarından bahsedilir, fakat burada söz konusu

olan Onogurlardır ve liderleri de Kubrat'ın amcasıOrgana olmalıdır. Ayrıca bazı müellifler vaftiz olanşahsın küçük yaşlarda Bizans İmparatorluğuna rehinolarak verilen Kubrat olabileceğini ifade ederler.Bununla beraber eserde Avar-Bizansmücadelelerinden ve Hazar-Bizansmünasebetlerinden de bahsedilmektedir[65].

Scriptor Incertus: 811-820 yıllarının anlatıldığıeserde Mikhail'in Bulgarlarla olan mücadelesinden,Tuna Bulgar Devleti idarecisi Krum Han'ın (öl. 814)İstanbul muhasarasından ve Krum'un ordusundakiAvar unsurlarından söz edilmektedir[66].

Asterios: IV. yüzyıla ait olan eserin müellifi 380-390 arasında Amasya piskoposu olmuştur.Anlatımlarında barbar ülkelerinden bahsetmekte, ikiyerde İskit-Hun münasebetinden söz etmektedir[67].

Theophanes Byzantios: Müellifi hakkında hiçbirbilgi bulunmayan eserin VI. yüzyılda yazıldığıdüşünülmektedir. Fragmanlarında Türkler (Avarlar)ve Eftalitler hakkında bazı değerli verilersunulmaktadır[68].

Damaskios: VI. yüzyılda yaşayan Damaskios,Atina'da Platon Akademisi'nin son başkanıdır.Çalışmada Romalıların ve İskitlerin (İskit'ten kasıtmuhtemelen Hunlardır) mükemmel askeritaktiklerinden sonra da Attila ve Ostrogotlardanbahsedilmektedir. Eserleri arasında 526'da yazdığıhocası Alezandriners Isiodoros'un biyografisi debulunmaktadır[69].

Inscriptio De Avaris: Mitrovica (Sirmium-Sırbistan) şehrinde bulunan kayaya Grekçe yazılmışbir kitabedir. Bulunan kitabe muhtemelen 579-582Avar savaşı ile ilgilidir[70].

Kosmas Indikopleustes: VI. yüzyılın başındayaşamış olup Justinianos döneminde Hindistan'aseyahat etmiştir. "Christaian Topography" adlıeserinin 2. ve 11. kitaplarında Kosmas, Hunlardanbahsetmiştir[71].

Andreas Kaisareus: Başpiskopos Kaisareus bueseri 515 civarında Kapodokya'da yazmıştır. İskitlerve Hunlar ile ilgili ilginç tespitleri vardır. Eserinde 515

yılında bir Sabir saldırısı olduğunu imâetmektedir[72].

Piskopos Johannes: Eser VII. yy'da kalemealınmış olup Hun ve Sabirler hakkında bilgi bulmakmümkündür.

Methodios Patareus: Muhtemelen VII./VIII.yüzyıllarda Orakel (Kehanet) kitabı adı altındayazılmıştır. Burada Avarlar ve Türklerdenbahsedilir[73].

Brontologium: Bu kitap imparator VI. Leonzamanında meydana getirilmiştir. Yazıldığı tarihbelirlenememiştir. Fakat Hun ve Bulgarlardanbahsedildiği anlaşılmaktadır[74].

Historia Avorarum: 626 yılında İstanbul'un Avarlartarafından kuşatılması ve şehrin mucizevî olarakkurtuluşu hikâye edilmektedir. Avarlar, Türkler veBulgarlar hakkında yazılmış çok değerli birrapordur[75].

Ioel: Bu eserde İmparator II. Justinianos'un

Hazarlar ve Bulgarlarla iş ilişkileri içinde olmasındanbahsedilir, VII. yüzyılda kaleme alınmıştır[76].

Vita Demetrii: Demetrios'un çalışması TürklerinBalkanlara gelişi ve VI. ile VII. yüzyıllar için oldukçaönemli veriler sunmaktadır. Avarlar ve Bulgarlarhakkında 619 yılına ait bilgiler bulunmaktadır[77].

Anonymi Excerpta: VII/VIII. yüzyıldaki kilisekayıtlarına göre hazırlanan çalışmada Avarlarınİstanbul'a gönderdikleri elçilik hakkında kısa raporhalinde bilgiler bulunmaktadır[78].

Chronica Byzantina: IX. yüzyılda yazılmış olupPatrik Nikephoros'un Theophanes tarafındanderlenen Avarlar ve Bulgarlar hakkındaki raporlarınıihtiva etmektedir[79].

Inscriptiones Bulgaricae: Grekçe yazılmış büyükbir Bulgar kitabesi olduğunu biliyoruz. IX. yy'a ait buBulgar kaynağı proto Bulgarları anlatır[80].

Ioseph Genesios: Genesios'un çalışmaları Bulgartarihi açısından önemlidir. Avarlar ve Hazarlardan

bahsedilen eser IX. yüzyılda yazılmıştır[81].

Philotheos: Müellif VI. Leon'un imparatorluğuzamanında 899 yılında memurlar sınıfı veimparatorluktaki yabancı misafirler hakkında bir yazıkaleme almıştır. Bu yazıda Bulgarlaranlatılmaktadır[82].

Theophanes Continuatus: IX. yüzyıla ait olaneser altı kitaptan oluşur. Eserin altıncı kitabındaMacarlar hakkında birçok bilgi vardır. Macarlarburada Türkler olarak anlatılmıştır. Bulgarlarhakkındaki haberler büyük bir bölümü oluşturur.Önemli bölümlerinde IX. yüzyılda Bulgarlar, KrumHan, Omurtag, Boris Mikhail ve II. Romanos dönemihakkında veriler vardır. Ayrıca Sarkel Kalesi'nininşası ile Hazarlar, Peçenekler ve doğudaki Türklerhakkında bilgiler bulunmaktadır[83].

Vita Martryrum Amoriensium: 838'de öldürülenAziz Rahip Enadios tarafından IX. yüzyılda yazılmıştırve Avarlardan bahseder[84].

Vita Panaratii: Bu eser Eugorios tarafından VIII.-

IX. yüzyıllarda yazılmıştır. Avar bölgelerininkarakteristik özelliklerinden bahsetmektedir[85].

Epitome: X. yüzılda kaleme alınan eserde Hun,Sasânî, Avar, Bulgar ve Hazarlar hakkında bilgibulmak mümkündür.

VI. Leon'un Savaş Taktiği: X. yüzyıl Türk, Frank,Langobard savaş usulleri hakkında bilgi vermektedir.

VII. Konstantinos Porphyrogennetos (913-959): Bizans İmparatoru Konstantinos'un kalemealdığı pek çok eser vardır. Bunlar; "De Thematibus"(Eyaletler Kitabı), "De Ceremoniis aulaeByzantinae" (Seromoniler Kitabı) ve bizi ilgilendiren"De Administrando Imperio (Peri BasileiouTaskseos)" (İmpartorluğun Yönetimi Kitabı). Bu soneserinde müellif X. yüzyıl Peçenek, Oğuz ve Hazarlarhakkında çok geniş ve detaylı bilgilersunmaktadır.[86]

Carmen Anonimi: X. yüzyılın ortasında(muhtemelen 938 yılı) yazılan bir şiirdir. PatrikiosLeon Philosophos adındaki Katalon bir stratejist

tarafından kaleme alınmıştır. Hunlar ve İskitlerdenbahsedilir[87].

Miracula Georgii: Muhtemelen X. yy'a aitgeleneksel bir anonimdir. Bulgarlar, Macarlar veTürklerden bahsedilmektedir[88].

Nikolaos Mystikos: Nikolos Mystikos'unmektupları genel olarak X. yüzyıl için önemli birertarihi kaynaktırlar. Avarlar, Peçenekler ve Macarlarhakkında önemli bilgiler verir. Özellikle bu ilişkilerdenönemli olanları 23. mektupta yer almaktadır.Symeon'u rahatsız eden halk olarak Rus ve Alanlarınyanında Peçenek ve daha sonra adı açıkça Macarolarak söylenen Batı Türklerindenbahsedilmektedir[89].

Suidas: Suidas X. yüzyılın ikinci yarısında bir ya dabirkaç ansiklopediyi bir araya topladığı eseri iletanınmıştır. Bu ansiklopedik eser Türkler hakkındaönemli bilgiler ihtiva etmektedir. Bilinmedikkaynaklardan kısmen kayıp parçalar bir arayagetirilmiştir. Priskos'tan ve Prokopios'tan Hunlarlailgili kısımları buradan elde edebiliyoruz. Türkler ve

Avar Hakanlığı hakkında Menandros'un eserindengeriye kalan kısımlar bu eserde bulunmaktadır[90].

Leon Diakonos: Bu tarihi eser 959-976 arasındahazırlanmış on tarih kitabını kapsamaktadır.İmparator VII. Konstantinos Porphyrogennetos'unölümü ve imparator Ioannes Çimiskes'in (969-976)ölümü dönemlerini kapsamaktadır. Bu eserdeDiakonos iki yerde Macarlardan bahsetmiştir. Oburada kısa bir süre İskitlerin ve Hunların öykülerinianlatmıştır. Bazen İskitler bazen de Hunlar olarakadlandırılanların 961'de Bizans İmparatorluğu'nasaldırısını anlatır. 969/70'de Svyatoslav bir seferesnasında Rusların müttefikleri arasında Hunları dasıralamıştır. Önceki Bulgar savaşları üzerinehazırlanan raporlar yaygındır. Orada, onların tarihikökenleri ile birlikte Kutrigur ve Hazarlardanbahsedilir. Svyatoslav'ın ölümü vesilesi ile Peçenekhalkının özellikleri verilir[91].

Michael Psellos: Psellos'un Khrongraphia adlıçalışmasında 1040/41 arasındaki Bulgar tarihiüzerinde durulmuştur. Eserde 14 imparatorukapsayan 100 yıllık bir dönem ele alınır (976-1077).

Psellos konuşmalarında genellikle barbar istilalaraimada bulunur. Hunların adı metinde bir kezgeçmektedir. Bulgarlar daha sık belirtilir. AyrıcaSelçuklular hakkında bilgi verilir. Peçeneklergenellikle İskit adı ile tanımlanır. 1059 yılına aitİmparator Isaak Komnenosun (1057-1059) Peçenekzaferlerini öven mektubundan bahsedilmektedir[92].Eser Türkçeye tercüme edilmiştir[93].

Chronicon Monembasiae: Monembasia şehirtarihi ve kökenleri başlığı adı altında açıklanankroniktir. X. yüzyılın sonu XI. yüzyılın başındahazırlanmış olmalıdır. Görünüşe göre yazarMenandros, Theophanes, Eugrios, Simokkattes vePhylsktos gibi bilinen kaynakları kullanmıştır. Belki debu yüzden Scriptor Incertus adı altında belirtilmiştir.Eserin tarihsel değeri hakkında şimdiye kadartartışmalar devam etmiştir. Kronik, İmparatorMavrikios döneminde Avarların istilaları ve bazı Türkhikâyelerine ait raporlara rastlanmaktadır[94].

Chronicon Bruxellense: XI. yüzyılda yazılaneserde, 1033 yılına kadar Bizans tarihinin olduğuanonim bir kroniktir. Theophanes ve Symeon

Magistros ve diğer bilinmeyen yazarlar bugeleneksel notları kullanmışlardır. Avarlar veHazarlara ait kaynakların yanında Bulgarlara aitkaynaklar bilgileri de bulunmaktadır[95].

Historia Imperaorum: Bu eserde Bulgarlar,Peçenekler ve Selçuklular üzerinde durulmuştur[96].

Kekaumenos: XI. yüzyılın önemli bir eseridir.Müellif Bizanslı seçkin bir aileden gelmektedir.Bulgarlar, Peçenekler ve Selçuklular hakkında bizimiçin önemli bilgiler vardır[97].

Michael Attaleites: Michael Attaleites'in XI.yüzyılda kaleme aldığı eserde BizanslılarınSelçuklularla mücadelesi, Selçukluların Anadolu'dagenişlemesi, Bizans-Selçuklu ilişkileri, Peçenek-Bizans mücadelelerinin raporları bulunmakta,bununla birlikte Uz'lardan ve Kumanlardan dabahsedilmektedir[98].

Ioannes Mauropus: Müellif 1042-1055 arasındaİmparator Konstantinos Monamachos dönemindeKonstantinopol Üniversitesinde felsefe profesörüdür.

Daha sonra Euchatia Metropoliti olmuştur. Eseri1048-1050 tarihleri arasında yazılmış büyük farklı birsöylevdir ve Edirne ile Peçeneklere dair bilgilerbulunmaktadır[99].

Ioannes Skylitzes: Skylitzes'in "SynopsisHistoriarum" adlı (811-1057) çalışmasıTheophanes'in kronikleri ile başlar. Bu eserdeSkylitzes'in Türk halkı hakkında elde ettiği pek çokdeğerli raporlara değinilmiştir. Sarkel'deki Hazarkalesinin nasıl inşa edildiğinin hikâyesi Theophanesüzerinden anlatılır[100].

Ioannes Skylitzes Continuatus: Skylitzes bueserinde 1057-1079 arasındaki olaylara değinmiştir.Özellikle Selçuklu-Bizans ilişkileri ve MalazgirtSavaşı'ndan bahsedilmektedir. Bunun yanı sıraPeçeneklerin Uzlar ve Kumanlarla bağlantılarıüzerinde durulmuştur. Yazar Bizans egemenliğialtındaki Bulgarların ayaklanmalarını, özellikle 1072-1073 Bulgar ayaklanmasını da ayrıntısıylaanlatmaktadır[101].

Anna Komnena: İmparator Alexios Komnenos'un

kızı Anna Komnena tarafından XII. yüzyılda kalemealınan Alexiad adlı eserde Peçenek, Oğuz veKuman-Kıpçaklar hakkında oldukça teferruatlı veehemmiyetli malumat bulmak mümkündür[102].

Ioannes Kinnamos: Kinnamos'un "Historia" adlı(1118-1176) eserinde XII. yy'da Selçuklu tarihinedayanan bir rapora değinilmektedir. Hatta bağlantılıolarak Türkmenlerden de bahsedilmektedir.Peçenek ve İskit adı üzerinde durulmuştur. İmparatorI. Manuel Komnenos'un (1143-1180) 1148 yılındamuhtemelen Kumanlara karşı kazandığı zafer buradanakledilmektedir[103].

Ioannes von Antiochien: Antakya PatriğiIoannes'tir (XI-XII. yy.) Peçeneklerin, Kumanların veSelçukluların dini hayatları üzerine kısa bilgiler verenbir eserdir[104].

Ioannes Tzetzes: İstanbul'da yaşamış birbilgedir. Özellikle edebiyat alanında çalışmalarıvardır. Tzetsen'in eserlerinde Türk halklarınıilgilendiren birçok benzersiz rapor vardır. Avarlar,Bulgarlar, Macarlar, Türkler ve Uzlardan

bahsedilmektedir[105].

Ioannes Zonaras: XII. yy'ın ikinci yarısındayaşamıştır. Zonaras'ın "Epitome Historian" (TarihinÖzeti-1118 yılına kadar) adlı dünya kroniğinde çeşitliTürk halklarının zengin tarihi malzemelerini büyükölçüde ilgilendiren bilgiler vardır. Önceki kaynaklaragöre nispeten mesaj sayısı düşüktür[106].

Konstantinos Manasses: Naupaktos (İnebahtı)metropolitinde 1187'de doğmuştur. XII. yüzyıl tarihlibir düzyazı ve şiirdir. Eserde Manasses Avarlar,Hazarlar, Bulgarlar ve Selçuklular ile ilgili bilgi verir.Peçenekler ve Selçuklular üzerine söylenen sözlerdikkat çekmektedir[107].

Nikephoros Bryennios: Nikephoros Bizansailesinin yönetimi altındaki bazı ayrıntıları içerenBizans, Bulgar ve Selçuklu ilişkilerini vemücadelelerini anlatan bir çalışmadır. BalkanlardakiPeçeneklerin Bizans akınlarındanbahsedilmektedir[108].

Niketas Khoniates: Niketas'ın "Historia" isimli

(1118-1206) eseri XII. yüzyıla ait temel kaynaklardanbiridir. Bulgarlar hakkındaki en önemli bilgileri ve1185 isyanı hakkında bilgileri anlatmaktadır. Ayrıca21 kitaptan oluşan eser Bizans, Peçenek ve Kumansavaşlarının karakteristik özellikleri hakkında ayrıntılıbilgi verir. XII. yüzyıl Macar tarihi içinde Kinnamos'tansonra ana kaynaklardan biridir[109].

Theodoros Prodromos: Dönemin sosyal hayatıhakkında bilgi verir. Bizans şiirinin bilinentemsilcisidir. Eserinde Türk halkları hakkında birçokdeğerli bilgi verir. Bir yerde Bulgarları anlatır. Sık sıkSelçuklular ve Bizans'ın savaşlarından vePeçeneklerle Kumanlardan bahsedilir. Butoplulukların karakterisitik yapılarını ayrıntılı biçimdeanlatır[110].

Gregorios Kyprios: 1283-1289 yıllarında İstanbulpatriği olarak görev yapmıştır. Müellif eserindeBulgarlar, Kumanlar, Selçuklular, Tatarlar ve X.yüzyılın sonundaki Bulgar savaşları hakkında bilgilervermektedir[111].

Theodoros Skutariotes (Üsküdarlı): XIII. yüzyılın

ikinci yarısında yaşamıştır. Ioannes Skylitzes'in tarihieserini tamamlamıştır. Bu kaynak eserde Avarlar,Bulgarlar, Hazarlar, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar veSelçuklulardan bahsedilir[112].

Konstantinos Akropolites: Tarihçi GeorgiosAkropolites'in oğludur. XIII/XIV. yüzyılda yaşamıştır.Demetrios'un Avarlar, Bulgarlar ve Macarlarhakkındaki bilgilerini içeren bir eserdir[113].

Michael Glykas: Michael Glykas Türk topluluklarıüzerine teferruatlı bilgiler bulmak mümkündür.Özellikle Avarlar, Hazarlar, Bulgarlar, Peçenekler,Uzlar, Kumanlar, Selçuklular ve Macarlar hakkındaKerdanos, Skylitzen ve Zanaros'tan bilgileri derlemişve eserinde kullanmıştır[114].

Georgios Pachymeres: XIV. yüzyıl kaynağıdır.Kumanlar, Tatarlar ve Moğollar ile ilgili yazılar vardır.

Nikephoros Gregoros: Nikephoros Türkhalklarının tarihsel zenginliklerini belirtir. XIII.-XIV.yüzyıldaki Türk-Bizans münasebetlerine değinir.Kumanlardan, Moğollardan ve Tatarlardan

bahsedilir. Özellikle Bulgarlar, Selçuklular veOsmanlılarla ilgili bilgi bulunmaktadır[115].

Nikephoros Kallistos Xanthopulos: 1256-1317yılları arasında yaşamıştır ve yaklaşık olarak 1317'debiten bir tarih kitabı yazmıştır. On sekiz kitapta 610yılına kadar "Kilise Tarihi"'ni ele almıştır. Hunlar,Avarlar, Macarlar, Eftalitler, Onogurlar ve Sabirlerhakkında bilgiler vermektedir[116].

Pulologos: XIV. yüzyılda unvanı şair olan müellif,şiirinde Bizans'ın komşu halkları, yani Bulgarlar,Hazarlar ve Tatarları anlatmaktadır. Ayrıca diğersöylevlerinde Selçuklular, Macarlar vePeçeneklerden de bahsetmektedir[117].

Georgios von Pelogonia: MuhtemelenPelogonia'lı (Makedonya'nın güney doğusunda birbölge) Georgias tarafından XIV. yy'da İmparatorJohannes Betatzes (1222-1254)'in yaşam tasvirinianlatmak için kaleme alınmıştır. Kumanlar,Selçuklular ve Bulgarlara değinilmiştir[118].

Georgios Chrysokokkes: Georgios, XIV. yy'da

yaşamış bir tıp doktorudur. Eseri bazı ilginç coğrafiişaretler ihtiva etmektedir. Çalışmada Hazarlar,Bulgarlar, Macarlar, Tatarlar ve Türkler hakkında bilgibulunmaktadır[119].

VI. İoannes Kantakuzenos (1347-1354): XIV.yüzyılın önemli ana kaynaklarından biridir. Kumanlarve Tatarlar hakkında geniş malumat verilmiştir.

Konstantinos Laskaris: 1434-1501 yıllarıarasında yaşamış tanınmış hümanisttir. Göçlerinardından İtalya, Napoli, Roma, Milan ve diğerşehirlerin ardından İstanbul'un fethi ile ilgili eseryazmıştır. Hunlar, Avarlar, Bulgarlar, Türkler veHazarlar ile ilgili bilgilere etraflıca değinilmiştir[120].

Georgios Monachos: Rahip GeorgiosMonachos'un el yazmasıdır. Eser İmparator III.Mikhail'e (842-867) atfedilmiştir. Onun eseri Bizanslırahiplerin tipik dünyasını ihtiva eder. Daha eskitarihlerde yazılan eserlerden istifade ederekSabirler, Avarlar ve Bulgarlar hakkında bilgivermektedir[121].

Inscriptiones Variae: Bu yazıtta Bulgarlar,Hazarlar, Tatarlar ve Osmanlılar hakkında malumatbulunmaktadır[122].

Isıdoros: Mora yerlisidir. Güney Rusya Tatarlarınaait olduğu belirtilen Utigur ve Kutrigurların çöküşüüzerine yazılan bir raporu vardır[123].

Leon Sophos: Türklerin artık Bizanslılarla komşuve düşman oldukları, Macarlara ait KarpatHavzası'nın Bizans İmparatorluğu tarafından ayrıldığıve Bulgarların buraya yerleştirildiği anlatılmaktadır.VI. yüzyıldaki Avarlar ve Türklerden bahsedilir[124].

Notitiae De Populis: 1360'tan sonra V. Laurenttarafından tutulduğu düşünülen notlarda Türk halklarıOnogurlar, Avarlar, Bulgarlar, Hazarlar, Macarlar,Peçenekler, Kumanlar, Tatarlar, Selçuklular veOsmanlılar hakkında bilgi mevcuttur[125].

Symeon Megistros: Hun, Avar, Hazar veBulgarlar hakkında kısa bilgiler verilmektedir[126].

Vita Gregentii: Bu eserin iki yerinde Avarlardan

söz edilir[127].

Vita Guriae: 395-396'da Hun-Eftalitlerinistilasından bahseder[128].

Vita Hypati: Eserde Hun saldırıları ve bunlarhakkında bilgiler bulunmaktadır[129].

Vita Photinae: Avarlardan bahseder[130].

Bizim bu çalışmamız ise VI. yüzyılın iki önemliBizans kaynağı olan Menandros P. ve T.Simokattes'in eserlerinde Türklerle ilgili verdikleribilgileri Grekçeden İngilizceye yapılantercümesinden istifade ederek Türkçeyekazandırmayı amaçlamıştır.

Menandros'un Fragmanları IX. asırda meydanagetirilen ve otuz binin üzerinde maddesi olan SudaAnsiklopedisinde bir araya getirilmiştir. Buansiklopedi sayesinde Fragmanlar günümüze kadarulaşabilmiştir. Bu kıymetli eseri Grekçedenİngilizceye R.C. Blockley çevirerek 1985 yılındayayınlamıştır. Blockley eserinin giriş kısmında

Menandros'un hayatı ve eseri hakkında çok geniş vedeğerli bilgiler vermiştir. Akabinde Menandros'unyaşadığı dönemi incelemiş ve Bizansİmparatorluğunun genel yapısını ortaya koymuştur.Dönemin diğer kaynakları ile mukayeseler yaparakokuyucunun daha derli toplu ve doğru bilgilereulaşmasını amaçlamıştır. Blockley özellikleMenandros'un Fragmanları üzerine yapılançalışmalar ve yorumlar üzerinde durarak, tarihinönemli bir dönemi hakkında bilgi verenMenandros'un eserinin güvenilirliğini tartışmaksuretiyle, araştırmacıların işini kolaylaştırmıştır.Nitekim biz bu çalışmamızda Blockley'in İngilizceyeçevirerek yayınladığı eserinin önsöz ile girişkısmından oldukça detaylı bir şekilde istifadeettik[131]. Ayrıca verilen dipnotları da konununönemine ve de ilgisine göre aynen vermeyi uygunbulduk. Özellikle Menandros'un hayatı ve eseri ileilgili bilgileri Blockley'in verdiği bilgileri özetlemeksuretiyle kaleme aldık. Konu bütünlüğü olmasıaçısından Türklerle ilgili kısımların haricindeki bazımetinlerin de tercümesini yaptık. Okuyucunun dahaiyi anlayabilmesi için Fragmanları ayrı ayrı vermeyeçalıştık ve her Fragman'da anlatılan olayları

özetleyen, fakat eserin aslında olmayan, başlıklarkoyduk.

Simokattes'in eseri ise tercüme, giriş, ilave notlarve geniş açıklamalarla beraber Michael and MaryWhitby tarafından 1986 yılında yayınlanmıştır[132].İmparator Herakleios (610-641)'un iktidarıdöneminde eserini kaleme alan TheophylaktosSimokattes, Roma İmparatorluğu'nun siyasi, askerive diplomatik tarihi hakkında oldukça doyurucubilgiler vermektedir. I. Justinos'un (518-327) tahtaçıktığı 518 yılından Tiberios'un (578-582) tahttanindiği 582 yılına kadar olan dönemi kaleme alanSimokattes, Agathias ve Menandros'un bıraktığıyerden devam ederek Bizans tarihini yazmıştır. Eserisekiz kitaptan meydana gelmektedir. Bizçalışmamızda Whitby'nin Grekçeden İngilizceyetercümeye ettiği eseri kullandık. Ayrıca bu çalışmanınönsöz ve giriş kısmında gerek Simokattes'in hayatıgerekse eseri ile ilgili verilen teferruatlı bilgileriözetleyerek kendi çalışmamızda kullandık. Bununlaberaber, mütercimin verdiği dipnotları aydınlatıcıolması düşüncesiyle tercüme ederek aynı şekildeverdik.

XIX. ve XX. yüzyıl batı tarzı tarihçiliğin en büyükyanılgılarından biri de "barbar" tabirinin çokkullanılarak yaygınlaştırılmasıdır. Bu tabir ile Asyabozkır hayat tarzını benimseyen kavimlerinkastedildiği malumdur. Zaman zaman Bizanslımüellifler "barbar" tabiri ile Slavları dakastetmişlerdir (Frg,21). Ancak kelimeninçağrıştırdığı anlamlar meseleyi farklı noktalara taşımagayesi gütmektedir. Burada özellikle vurgulamakgerekir ki, kavimlerin gerek sosyal yaşam tarzları,gerek yaşadıkları bölgeler, gerek ekonomikfaaliyetleri, gerekse askeri anlayışları ne olursa olsunbu şekilde adlandırılmaları doğru değildir. Budüşüncenin bütün kavimler için ortaya konulması veuyulması gereken evrensel ilim anlayışı halinegelmesi gerekmektedir. Kaldı ki Türk milletinintarihinde bu tip yakıştırmalara malzeme olacak veyabu adlandırmaları hak edecek en küçük bir iz bulmakmümkün değildir. Türklerin dünya kültür vemedeniyetine yaptığı katkılar göz önündebulundurulduğunda, insanlık tarihine hizmet edenender milletlerden olduğumuz anlaşılacaktır. Bucümleden hareketle Bizans kaynaklarında ve

Grekçe'den İngilizceye yapılan tercümelerinde"barbar" kelimesi sık sık kullanılmaktadır. Bizçalışmamızda zaman zaman metne sadık kalmakamacı ile "barbar" kelimesini kullanmak zorundakaldık. Ancak bazı durumlarda kastedilen toplulukanlaşılıyor ise, doğrudan ismini yazmayı tercih ettik.

Çalışmamızda Bizans kelimesi veya tabiri yerine,zaman zaman Roma veya Doğu Roma tabirinikullandık. Bilindiği üzere Bizans tabiri daha sonrakiyüzyıllarda (XVI. yüzyıl) kullanılmaya başlanan birtabirdir. Doğrusu Doğu Roma olmalıdır ancakgünümüzde yerleşmiş bir terim olarak "Bizans"kullanılmaktadır.

Sonuç olarak Türk Tarihi ve kaynakları üzerindeyapılan çalışmalar ülkemizde hızla yayılmaktadır.Özellikle kaynak çevirisi ilim hayatının vazgeçilmezbir unsurudur. Akademi camiası kendi çevresinindışındaki dünyanın yazdığı, keşfettiği, yorumladığı vede kullandığı bilgiden bihaber olursa, kendi yazdıklarıda bir dereceye kadar fayda sağlayacak ama yeterliolmayacaktır. Bu sebeple Eski Batı kaynaklarının biran evvel tercüme edilerek ilim âlemine

kazandırılması gerekmektedir.

I. BÖLÜM

A- Menandros Protektor'un Hayatı[133]

Menandros hakkında gerek Türkçe gerekse batıdillerinde çok fazla yazı kaleme alınmamıştır. VI.yüzyılın ortalarında İstanbul'da doğan Menandros'unhayatı, kişiliği ve ailesi hakkında kaynaklarda hemenhiçbir bilgiye rastlanılmamaktadır[134].

Menandros hakkında, kendi yazdığı eserden çokaz bilgi edinebilmekteyiz. Hayatı ile ilgili bu bilgileridaha çok Menandros'un biyografik Fragmanlarınıiçeren Suda[135] (M591=Fr. 1,1)'dan ve bir kısmınıd a Excerpta de Sententiis isimli eserden (1=Fr.1,2)'den bulabiliyoruz. Babası İstanbul'unyerlilerinden olan Euphratas adında biridir[136].Suda'daki kayıtlar babasının bir Bizanslı olduğunu veyüksek öğrenim almadığını, oğulları Herodotos veMenandros'un hukuk eğitimine başladığınısöylemektedir. Herodotos eğitimini bitirememesinerağmen Menandros hukuk eğitiminitamamlayabilmiş; ancak avukatlık yapmamıştır."Tarih"'in giriş bölümünde Menandros, kardeşininokulu bıraktığını, eğitimini aldığı hukukçuluğu bırakıpahlaksızlığa ve çapkınlığa düştüğünü, devamlı

eğlence yerlerine gittiğini anlatmaktadır[137].Menandros bu ortamda Agathias'ın tarihinitamamlama işini sırf ortaya konulan ödülü eldeetmek için üstlendiğini açıkça söylemektedir. Buyönüyle Menandros kendisinden önceki gelenekselyazarlardan ayrılarak en açık sözlü ve samimi yazarkonumuna gelmiştir. Menandros ve eseri hakkındabilgi veren B. Baldwin, Bizanslı müellifin şairözelliğini de vurgulamaktadır[138].

Bir dönem yoksulluk ve acizlik içine düşenMenandros'un hayatı, İmparator Mavrikios'un tahtaçıkışıyla değişmektedir. Mavrikios'un sanata veyazarlara verdiği destek ve ödüller Menandros'u,talihini değiştirecek "Tarihini" yazmaya yöneltmiştir.Böylece Agathias'ın ölümünden sonra Agathias'ınTarihi'ni tamamlamaya karar vermiş ve bu işibaşarıyla yapabilmesinin yolunu İmparator Mavrikiossağlamıştır. Menandros'un bundan sonraimparatorluk arşivinde üst düzey imtiyazlı bir memurolarak çalıştığı görülmektedir. Yüksek bir maaşalmakta olduğu ve protector yani koruyucu unvanıtaşıdığı Suda ve Excerpta'da kaydedilmektedir. VI.yüzyılda imparatorlukta bazı ayrıcalıklı insanların elde

etti ğ i protector unvanı ve görevinin askeri birmahiyette olduğu bilinmektedir. Fakat müellifimizinbu unvanının askeri bir mahiyet taşımadığıgörülmektedir. Nitekim Menandros'un kendisinin deifade ettiği gibi, bu unvan ile sadece bir diplomatikgörev elde ettiği anlaşılmaktadır.

B- Menandros'un Eseri

Menandros'un Fragmanları, onun Excerpta'daΙστσρία[139] olarak anılan tek eseridir.Menandros'un tarihi kayıtlarında Agathias'ın eseridevamlı kaynak olarak gösterilmesine rağmen,Fragmanlar biçim ve malzeme olarak selefi ilekarşılaştırıldığında, bu esere yapılmış bir ek ya dahaşiye olarak görülmemelidir. Girişten başlamaküzere Agathias'ın izlediği yöntem, üslubu vehükümleri zamanla alt üst olmuş farklı bir şekildegelişmiştir. Şurası kesindir ki Menandros kendisinibüyük yazarlar sınıfında konumlandırmayı düşünmüş,onlar arasında yer almayı hayal etmiştir.

Menandros, çalışmalarının karşılığı olarak aldığıödüller içerisinde eserinin uzun bir süre sonra ilimâleminde bu kadar yaygınlaşmasını beklemiyordu.Metinlerin bir kısmı kaybolmuş ve unutulmuştur.Mamafih tarihi kayıtları içeren metinlerden enazından bir nüsha, X. yüzyılda bulunmuş ve Excerptade Sententiis[140] ve de Legationibus'un[141]yazarları tarafından metinden istifade edilmiş veböylece mevcut metnin tamamı bugüne kadar

korunabilmiştir. Bazı ek malzeme Suda'nınpasajlarında yer almıştır ve bazen Menandros'aatfedilmiş ama genelde anonim ve daima muhtasarolarak gösterilmiştir. Bunlar dışında Paris'tekinüshada yer alan bir Fragmanın (Frg,17)Menandros'a ait olup olmadığı kesin değildir, bazımüellifler aksi görüş belirtmektedirler. Menandrostarafından betimlenen bazı olayları kapsayan IoannesEpiphaneus'un tarihinde[142], Menandros'danistifade eden Theophylaktos ve Evagrios'danaktarmalarla yapılan bir benzerlikten de söz etmekmümkündür. İmparatorluğun doğudaki işleri hakkındayazan Bizanslı Theophanes'in de Menandros'danfazlaca istifade ettiği görülmektedir. Evagrios iseKilise Tarihi 'nde Ioannes Epiphaneus'un eserineMenandros ile ilave yapmıştır fakat bu durum kabuledilmemiştir. Benzer bir durum ana kaynağı IoannesEpiphaneus olan Theophylaktos'un yazara ilave vedüzeltmeleri Menandros'dan yapmış olduğu gerçeğiiçin de geçerlidir fakat diğer ayrıntıları John'unyazdıklarından farklılaşmıştır. Görüldüğü gibiMenandros'un eserinden, kendisinden sonra eserbırakan pek çok müellif tarafından istifade edilmiş vemetinleri kullanılmıştır.

Menandros'un eserinin girişindeki takririne göretarihi kayıtlarına Agathias'ın bitirdiği yerden, 557/58yılından yani Kutrigurların Trakya'ya vardığı tarihtenitibaren başlamaktadır. Theophylaktos'a göre (I,3,5)Menandros, Sirmium'un Avarlar tarafından elegeçirilme tarihini Tiberios'un öldüğü ve Mavrikios'unyerine geçtiği 582 yılı olarak kaydetmiştir. Bu tarih,eserin son yılı olarak algılanmaktadır. Ancak girişbölümünden edinilen izlenime göre Menandros,Mavrikios'un hâkimiyet devresini de yazmayaniyetlenmiş -belki de yazmıştır- ancak bu konudahiçbir iz yoktur.

Excerpta'da (özellikle Frg,6,1)[143] yer alanFragmanlarına göre Menandros, olayları geniş birbakış açısıyla ve aynı zamanda geç dönem klasikhistoriografinin pratikleri ile uyum içinde ele almıştır.

Menandros'un eserindeki usul ve kaynak kullanımıkonusu çok belirgin değildir. Menandros klasik birtarihçi olarak değerlendirilse de klasik yazarlardansadece ikisine, Homeros ve Hesiod'a atıfyapmaktadır. Klasik bilime yaptığı müracaat da

gayet kısıtlıdır.

Menandros'un üslubu dönemin klasik tarihçileritarafından kullanılan geleneksel yazı kalıplarıiçerisinde değerlendirilebilir. Dönemin yazarlarıeğitim alırken çokça retorik, şiir ve dramdanbesleniyorlardı. Kelimeler ve ibareler klasikyazarlardan örnek alınarak kullanılıyordu ve böyleceyazar da bu tür çerçevesinde tanımlanabilir. Ancakbu bilinçli ödünç almaların ya da sadece tıpkıkullanımın geç dönem yazarların dağarcığındanalınma hususu da pek belli değildir. Daha açık vebilinir olan şey Agathias'ın kullandığı yazı stilininkullanımı ve Menandros'un onun stili ile yakındanilgilenmesi ancak dönem içinde görülen genelterkiple bağlantılı olarak yazarda bazı değişimlerinolduğudur.

Yabancı halkları adlandırırken Menandros'un dahaçağdaş olduğu görülmektedir. Massaget adıgörülmemekte ve İskit adı Orta Asya halkları içinkullanılmaktadır. Türkler Türk, Avarlar Avar, SlavlarSlav ve Hunlar ise ayrı ayrı ve belli kabile topluluklarıolarak görünmektedir. Öte yandan Lazi, arkaik

Kolchianlar, Farslar, Medler ya da Asurlularınardılıdır. Ayrıca yabancı adlar arasında yazılırkentutarsızlık gösterenler de vardır: Targitius / Targites,Meairanos / Mairanos, Dauritas / Daurentius,Kutrigur / Kotrager. Bu adların kopya eden kişilertarafından yanlış geçirilmesi pek muhtemeldir.Yazdıklarının çoğu dönemin eğitim düzeninde yeralan standart kelime oyunları, argümanlar vemütalaalar ile bezenmiştir.

Menandros tarafından konulara gösterilen ilgilerinağırlık derecesi de Menandros'un kaynaklarıhakkında fikir yürütmeye imkân sağlamaktadır.Birçok diğer klasik yazarda görüldüğü gibi yazarkaynakları hakkında çok az bilgi vermektedir. Ancakimalardan anlaşıldığı kadarıyla yazar üç kaynaktanbeslenmektedir: Yayınlanmış birkaç eser, arşivkaynakları ve sözlü raporlar. Menandros tarafındanzikredilen tek yayınlanmış kaynak Peter'in bizatihiyayınladığı eseridir. Zemarkhos Gök-Türk'lere yaptığıseyahat için bir değerlendirme yayınlamış olmalıdır.Ayrıca Menandros'un müzakereler hakkında verdiğibilgiler muhtemelen imparatorluğun arşivlerinedayanmaktadır.

Menandros'un bir Hıristiyan olduğuna şüphe yoktur.Ancak selefleri Prokopios ve Agathias'ın yaptığı gibiHıristiyan terminolojisini kullanmaktan kaçınmıştır.

Menandros'un eserinde yer alan malzeme Bizansİmparatorluğu'nu merkeze koyarak diğer halklar vedevletlerle olan ilişkiyi ele almaktan ibarettir.Excerpta de Legationibus bu ilişkilere dairmalzemenin esas itibariyle olduğu kaynaktır ki peşinhükümlerle terkip edilmiştir[144]. Excerpta deSententiis ve Suda'nın da benzer yaklaşım içindeolduğu görülmektedir[145].

Menandros'un Fragmanları farklı konulara göretasnif edilmiştir:

1, 1-2 Önsöz

2 Lazica'da savaş; Kutrigur ve Utigurlar

3, 1-2 Narses İtalya'da

4, 1-8 Eftalit Devletinin İmha Edilmesi; AvarlarınKaçışı

5, 1-3 Avarların Batıya Kaçması; Romalılarla İttifak

5, 4 Tuna'da Avarlar; Romalılara Karşı Düşmanlık

6, 1-3 Sasânîlerle On Beş Yıl Barış

7, 1-9 Justinianos'un Ölümü; II. Justinos'un TahtaÇıkışı

8 Avar Elçisinin Justinos'a Gelmesi

9, 1-3 Sasânîlerle Müzakere

10, 1 Gök-Türk Elçilerinin Romalılara Gelmesi

10, 2-5 Elçi Zemarkhos'un Gök-Türklere Gitmesi

11 Avarların Franklara Saldırması

12, 1-2 Avarların ve Langobardların GepidleriOrtadan Kaldırması

12, 3-8 Avarların Sirmium Kuşatması

13, 1-5 Hüsrev'in Hıristiyanlara Baskı Yapması

15, 1-6 Avarlarla Mücadele; Romalıların Mağlupolması; Antlaşma

16, 1-2 Romalıların Sasânî Bölgesinde yer alanErmenistan'daki İsyanı Desteklemesi, Nusaybin'inKuşatılması

17 Apamea'daki Haç Kalıntıları

18, 1-4 İmparator Tiberios; SasânîlerleMüzakereler

18, 5-6 Kafkaslarda ve Ermenistan'daMücadeleler, Sasânîlere Gönderilen Elçilik Heyeti

19, 1-2 Valentinus'un Gök-Türklere Elçi OlarakGönderilmesi

20, 1-8 Roma- Sasânî Müzakereleri,Ermenistan'da Mücadele

21 Slavların Yunanistan'ı Yağmalaması, RomalılarınAvarlardan Yardım İstemesi

22 Tiberios'un Langobardların İtalya'yı TahriplerineEngel Olmaya Çalışması

23, 1-7 Roma-Sasânî Müzakereleri; GeneralMavrikios, Arzenene İstilası

23, 8-12 Tiberios Agustus; Hüsrev'in Ölümü ve IV.Hürmüz'ün Tahta Çıkışı, Müzakerelerin BaşarısızOlması; Mücadelenin Şiddetlenmesi

24 Tiberios'un Langobardlara Karşı İtalya'yaTekrar Yardım Etmesi

25, 1-2 Avarların Sirmium (Sremska-Mitrovica/Sırbistan) İşgali

26, 1-7 Roma- Sasânî Müzakereleri; MücadeleninŞiddetlenmesi

27, 1-3 Romalıların Sirmium'u Avarlara TerkEtmesi

C- Türklerle İlgili Fragmanlar

Fragman 2

Kutrigur ve Utigurlar

(Birinci paragrafta Medlerin Kolhis ülkesine sahipolmaları ve Bizans ile ilişkilerden söz edilmektedir)

İkinci Paragraf [Doğu'da] Bu gelişmeler meydanageli rken, Zabergan'ın[146] önderliğindeki Hunlar(Kutrigurlar), Roma İmparatorluğundan çok uzağasürülmüşlerdi. Fakat Kutrigurların geri dönmeyi veTrakya topraklarını yağmalamayı planladıklarınıdüşünen Justinianos, bu esnada Utigurların[147]lideri olan Sandilkh'e baskı uyguluyordu. Çok sayıdaelçi göndererek veya onu provoke etmek amacıylaçeşitli yolları denemek suretiyle, Sandilkh'inZabergan'a karşı savaşması için sürekli girişimlerdebulunuyordu. Ayrıca Justinianos Sandilkh'egönderdiği mesajlarda, eğer Kutrigurları yok ederseRoma İmparatorluğu tarafından Zabergan'a ödenenyıllık vergilerin hepsini ona göndereceğini belirtmiştir.Bu nedenle Romalılar ile iyi ilişkilerde bulunmakisteyen Sandilkh, arkadaşları (soydaşları ?) olankabile bireylerini tamamen ortadan kaldırmasınınkötü ve uygunsuz olduğu şeklinde yanıt vererek şu

ifadeleri kullanır: "Çünkü onlar sadece bizim dilimizikonuşmuyor, bizim gibi çadırlarda yaşamıyor, bizimgibi giyinmiyor ve bizim gibi yaşamıyorlar, onlar aynızamanda başka liderleri takip etseler bile, bizimakrabalarımızdır. Ne var ki, Kutrigurları atlarındanyoksun bırakacağız ve onların sahibi biz olacağız,böylelikle binekleri olmadan Romalıları talanedemeyecekler". Justinianos'un da ondan yapmasınıistediği şey aslında buydu[148].

Fragman 4, 2

Avarların Batı'ya Kaçışı

Gök-Türklerin lideri İstemi, Avarların kaçtığını[149]ve kendi ülkesinden ayrılmaları ile Türklerinmülklerine verdikleri zararı öğrenince, doğal olarakbozkırlı kavimlerde olduğu gibi, övünerek vegururlanarak şunları söylemiştir: "Onlar kuş değil kiTürklerin kılıçlarından kaçabilmek için gökyüzüneuçabilsinler, onlar balık değil ki sulara girip denizinderinliklerine saklanabilsinler; sadece yeryüzündeyolculuk edebilirler. Eftalitler ile savaşımıza son verirvermez, Avarlara saldıracağım ve benimkudretimden kaçamayacaklar". İstemi'nin bu gururlutavırlarla Eftalitlerle savaşına devam ettiğisöylenmektedir[150].

Fragman 5, 1-4

Avarların Tuna'ya Gelişi ve Roma ile Münasebetler

Fragman 5, 1

Avarlar hakkında bilgi[151]: Uzun süre dolaştıktansonra Alanların yaşadıkları topraklara gelmişler veAlanların lideri Sarosius'un huzuruna çıkarakkendilerini, Romalıların[152] dikkatine sunması içinrica etmişlerdir. Sarosius, o sırada Lazica'daki[153]güçlerin generali olan Germanus'un oğluJustinos'u[154] Avarlar hakkında bilgilendirmiş,Justinos bunu Justinianos'a aktarmış ve İmparatorgenerale, bu kabilenin Bizans'a elçi göndermesiniemretmiştir. Avarların ilk elçisi olarak Kandik adlıbiri seçilmiş ve bu elçi saraya gelerek, İmparatorakabilelerin en büyüğü ve en güçlüsünün geldiğinihaber vermiştir. Avarlar yenilmez idiler ve yollarınaçıkan herkesi kolaylıkla yenip harap edebilirlerdi.İmparator onlarla bir anlaşma yapmalı ve onlarınetkili korumasından faydalanmalıydı. Fakat endeğerli hediyeler, yıllık ödemeler ve yaşamak içinoldukça verimli araziler karşılığında sadece Romadevletine karşı lütufkâr olacaklardı. Kandik,

İmparatora bunları söylemiştir. Justinianos'un vücuduzayıftı ve gücü, genç bir adamken hem Vandal kralıGelimer'i hem de Gotların kralı Vittigis'i esir aldığızamandan beri, oldukça azalmıştı. Şimdi yaşlı biradamdı ve onun cesur ve savaşçı ruhu güçsüzleşmiş,Avarların gücünü savmak için savaşmaktan başkayollar aramıştı. Alnına yazılmış sonu ilekarşılaşmasaydı, ilk olarak savaş yoluyla değil deakıl yoluyla onları yenilgiye uğratabilir ve tamamenortadan kaldırabilirdi; fakat kısa bir süre sonrahayata veda etti.

Fragman 5, 2

İmparator [II. Justinos] meseleyi tartışmaya açmışve kutsal senato planını ve kurnazlığını övünce,hemen [Avarlara] hediyeler göndermiştir: Altınlaişlenmiş şeritler, divanlar, ipek elbiseler ve Avarlarınkibirli ruhlarını yumuşatacak diğer birçok nesne.Ayrıca elçi olarak imparatorluğun korumalarından biriolan Valentinus'u[155] göndermiş, kabileyi (boyları)Romalılar ile bir anlaşma yapmaya ve düşmanlarınakarşı beraberce silahlanmaya davet etmesiniistemiştir. Bu, benim görüşüme göre, oldukça zekice

bir hareketti, çünkü Avarlar ister üstün gelsin isterseyenilsinler, her iki durum da Romalıların yararınaolacaktı. Valentinus gideceği yere ulaştığı zaman,hediyelerini sunup İmparatorun mesajını iletince,Avarlar ilk önce Unigurları, daha sonra bir Hunkabilesi olan Zalileri ve aynı zamanda Sabirlerimağlup ederek emirleri altına almışlardı[156].

Fragman 5, 3

Ant[157] liderleri kötü bir şekilde yenilgiye uğrayıpumutlarını kaybedince, Avarlar bunların topraklarınıyağmalayıp talan etmişlerdir. Düşmanın saldırılarısonucu çaresiz durumda kalan Antlar, Idariz'in oğluve Kelagast'ın erkek kardeşi Mezamer'i elçi tayinederek Avarlara göndermişler ve esir olarak alınankendi kabilesinin üyelerinden bazılarının fidye ileserbest bırakılmalarını istemişlerdir. Elçi Mezamerboşboğaz bir palavracıydı. Avarlara geldiğinde kibirlive oldukça ihtiyatsız bir biçimde konuşmuştu. Bunedenle, Avarların bir arkadaşı olan ve Antlara karşıdüşmanca planları olan bir Kutrigur, Mezamer'in birelçi için gerekenden fazla kibirli konuştuğunuduyunca Kağan'a şunları söylemiştir: "Bu adam tüm

Ant halkı içerisinde en güçlü olanıdır ve kim olursaolsun tüm düşmanlarına karşı koyabilir. Öldür onu,böylelikle düşman topraklarını korkusuzca istilaedebilirsin". Bu sözler üzerine ikna olan Avarlar,elçilerin dokunulmazlığını hiçe sayarak ve kanunlarıgöz ardı ederek Mezamer'i öldürdüler. Bundan sonrada Ant topraklarını eskisinden daha fazlayağmaladılar, esirleri kaçırdılar ve hiç ara vermedenher yeri talan ettiler.

Fragman 5, 4

Avarlar, boylarının yerleşmesi için anayurt yapmakistedikleri bölgeye bakmak üzere, Justinianos'aelçiler gönderdiler[158]. General Justinos'untavsiyesi üzerine[159] İmparator, Avar kabilesiniönceden Herul'ların yaşadıkları ve İkinci Pannoniaolarak adlandırılan bölgeye yerleştirmeyi planlamıştır.Şayet bu topraklar üzerine yerleşme konusundaanlaşma sağlanabilseydi, İmparator buraları onlaraverecekti. Fakat Avarlar İskitya dışında yaşamayıçok fazla istemiyorlardı, çünkü tahminimce bubölgelere çok bağlanmışlardı[160]. Yerleşim yerikonusundaki görüşmelerde çok fazla ilerleme

kaydedilmemesine rağmen, General JustinosBizans'a elçiler göndermiş ve İmparatora belirli birsüre boyunca Avarları burada alıkoymalarınıönermiştir. Çünkü adı Kunimon olan elçilerden biriile arkadaşlık kurmuş ve Kunimon güvenilir birbiçimde ona niyetlerinin iddia edilenlerden farklıolduğunu söylemiştir. Avarların talepleri oldukçamakul idi ve Romalılara karşı iyi niyetlerinigöstererek, bu şekilde Tuna Nehri'ni geçene kadar,ihanetlerinin bir maskesi olarak masumca yerleşmeisteklerini kullanıyorlardı. Aslında Avarların niyetlerifarklıydı ve eğer Tuna Nehri'ni geçmeyi başarırlarsa,tüm orduları ile birlikte bir saldırı düzenlemeyiplanlıyorlardı. Justinos bunu öğrenince, İmparatoraelçilerin Bizans'ta alıkonmalarını söylemiştir, çünküelçiler salıverilmeden önce, Avarlar nehri geçmekistemeyeceklerdi.

Bunları yaparken Justinos Avarların nehrigeçmelerine karşı önlem alma konusunda daha azdikkatli değildi, çünkü burayı korumak için muhafızkıtalarının komutanı olarak Bonos'u[161] tayinetmişti. Avarların elçileri, İmparatordan taleplerininhiçbirini alamadıkları için, ondan alışıldık hediyeleri

aldılar ve hem kıyafet hem de silah olarak ihtiyaçduydukları ne varsa satın alarak gitmelerine izinverildi. Ne var ki, İmparator Justinianos gizliceJustinos'a ne olursa olsun elçilerin silahlarınıellerinden almalarını emretmiştir. Bunun üzerinegeneral dönüş yolunda elçilerle karşılaşınca bu emriyerine getirmiştir. Bundan sonra, Romalılar veAvarlar arasında, önceden beri için için yananhusumet patlak vermiştir. Fakat belirgin nedenelçilerin acilen salıverilmemelidir. Bayan[162],elçilerin hızla geri gönderilmelerini talep etmiştir,fakat İmparator planlanan şeyi çok iyi bildiği için,elçileri başkentte tutmak için durumu çeşitli yollarlaidare etmeye çalışmıştır.

Fragman 8

Avarların Justinos'a Elçi Göndermesi

Genç Justinos'un hükümdarlığı sırasında (565-578),Avarların elçileri önceki İmparator Justinianos'unkabilelerine verdiği olağan-yıllık hediyeleri almak içinBizans'a gelmişlerdir[163]. Bu hediyeler, uçuşansaçlarını[164] sınırlamak için yapılan altınla işlenmişşeritler ve benzer şekilde divanlar ve diğer lükseşyalardı. Bu sebeplerin haricinde ayrıca Avarelçileri; İmparatoru denemeye ve aynı şekildehediyeleri alıp alamayacaklarını, Romalıların ataletiile alay edip edemeyeceklerini ve ihmalkârlıklarınıkendi menfaatlerine dönüştürüpdönüştüremeyeceklerini anlamak içingelmişlerdir[165]. İmparator ile birlikte kendilerinepek çok seyirci bulmuşlar, aynı zamanda daistediklerini tercümanlar yoluyla söyleme hakkıkendilerine verilince, şunları söylemişlerdir[166]: "Eyİmparator, doğrudur ki babanızın hâkimiyetini mirasaldınız, bu nedenle tıpkı babanızın yaptığı gibi onunarkadaşlarına menfaat sağlamalısınız ve babanızhayattayken yaptıklarının hiçbirini değiştirmeden, şuan ölü olduğu için kendinizi onun gerçek halefi olarak

göstermelisiniz. Bu nedenle, aynı davranışlaradevam edecek ve eşit derecede istekli bir biçimdesizin cömertliğinizden bahsedeceğiz ve sizivelinimetimiz addedeceğiz. Ayrıca, eğer bize cömertdavranılırsa, davranışlarınıza aynı şekilde karşılıkvermemekten utanç duyacağız. Babanız bizehediyeler verince biz de, hem de yapabileceğimizhalde, Roma bölgesini istila etmeyerek hem dedaha sakin durarak borcumuzu ödedik. BizlerTrakya'yı sürekli istila eden komşu barbarları toptanyerle bir ettik ve hayatta kalanlardan hiçbiri Trakyasınırlarını geçemedi, çünkü Roma İmparatorluğu iledost olan Avarların gücünden korktular. Bu nedenlebizim için yapacağınız tek yeniliğin bize babanızınyaptığından daha fazla ödeme yapmanız olduğunudüşünüyoruz ve bu da bizi size babanızdan dahafazla yakınlaştıracak ve size daha fazla teşekkürborçlu olacağız. Olağan (yıllık) hediyelerimizi almakiçin geldik. Şunun farkında olmalısınız ki eğerliderimiz öncelikle bu hediyeleri alamaz ise, sizlerinve Roma Devleti'nin iyi bir dostu olamaz ve bununiçin Romalılara saldırmayı planlar"[167].

Avar elçileri bu müphem konuşmayı yaparak hem

ricada bulunmuşlar hem de tehditler savurmuşlardır,çünkü bu şekilde İmparatoru korkutacaklarını veyıldıracaklarını ve bunun sonucunda da RomalılarınAvarlara vergi ödemek zorunda kalacaklarınıdüşünmüşlerdir. Fakat İmparator Avarların sözlerininkuru gürültüden başka bir şey olmadığını düşünmüşve şu şekilde cevap vermiştir: "Hem yalvarıp hem deböbürlenerek bu şekilde istediğiniz şeylerialacağınızı düşünürken, amaçlarınızda başarısızlığauğradınız. Bizi ne iltifatlarınızla kandırabilirsiniz ne detehditlerinizle korkutabilirsiniz. Fakat size babamınverdiğinden daha fazlasını vereceğim. Kibiriniznormal olanın ötesine geçmiş ve ben sizlere uygundavranmayı öğreteceğim. Disiplinsiz ruhları ıslaheden ve tabiri caizse, onları eğiten, yıkıma yönelikhevesli aceleciliklerini kontrol altına alan; kendiisteklerine düşkün olduğu için gerekli parayı tedarikedenden daha büyük bir velinimet olacaktır. İkincisibir arkadaş gibi görünse de, kendilerine menfaatsağlayanları hemen ortadan kaldırmak için en küçükbir bahaneyi kullanacaktır. Şimdi bizden en büyükdeğere sahip olan hediyeyi – yani hayatlarınızı –alarak ve Roma altını yerine, hayatta kalmanızısağlayacak dehşetimizi alarak buradan ayrılın.

Sizinle ittifak kurmaya hiç ihtiyacım yok, sizler debizden bizim vermek istediklerimizin dışında hiçbirşey alamayacaksınız ve hizmetlerinizin karşılığıolarak, umduğunuz gibi bizden vergi değil, ücretsizbir hediye olarak bunu alacaksınız."

İmparator Avar elçilerini [168] bu şekildekorkutunca, bu insanlar onun sözlerinden ihtiraslarınaeza çektireceği, kendilerine önceden verilen şeylerinverilmeyeceği ve gelecekte, herhangi bir karşılıkolmadan Roma İmparatorluğu'na saldıramayacaklarısonucunu çıkarmışlardır. Büyük bir umutsuzluğadüşmüşler ve mevcut durumun sonucunun ne olacağıve ilişkilerinin nasıl bir şekil alacağı konusundatartışmışlardır. Hem hiçbir amaçları olmadanBizans'ta kalmak hem de burayı elleri boş terk etmekistememişlerdir. Fakat bu iki şeytana (elçilere) kendikabilelerine dönmek ve arkadaşlarına katılarakİmparatorun cevabı ile sarsılmış bir vaziyetteFranklerin topraklarını tamamen terk etmek dahamantıklı gelmiştir.

Fragman 10, 1-5

Gök-Türk Elçilerinin Justinos'a Gelmesi

Fragman 10, 1

Justinos'un hükümdarlığının dördüncü yılınınbaşında (568 sonu-569 başları), Gök-Türklerden birelçi Bizans'a geldi. Gök-Türklerin gücü arttığı için,önceden Eftalitlerin şimdi de Gök-Türklerin tebaasıo l a n Sogdlar krallarından Sasânîlere bir elçigöndermesini ve Sogdların orada seyahat etmesineve Medlere ham ipek satmalarına izin verilmesihususunda talepte bulunmasını istediler. İstemi[169]bunu kabul etti ve liderleri Maniakh[170] olanSogdlu elçileri gönderdi. Elçiler Sasânî kralınaulaştıkları zaman, kendilerine herhangi bir engelolmaksızın topraklarında ham ipek satma izniverilmesini talep ettiler. Elçilerin taleplerinden çok damemnun olmayan Sasânî kralı, topraklarındanSasânî bölgesine serbest giriş verme konusundaisteksiz olduğu için, cevabını bir sonraki güne kadarerteledi ve ertelemeye devam etti. Bir diziertelemeden sonra, Sogdlar bir cevap vermesi içinbaskı yapmaları üzerine Hüsrev, meseleyi tartışmak

için bir meclis topladı. Bu sırada Kral karısının ırzınageçtiği için, kendi kabilesini Gök-Türklere şikâyeteden (bu sırada kabilesini terk ederek Medlerekatılmıştır) Eftalit kavmine mensup olan Katulph[171]adında biri, Sasânî kralına ipeği reddetmesini değil,adil fiyatını ödeyerek satın almasını ve bunları elçileringözleri önünde yakmasını tavsiye etti. Bu sayedeadaletsizlik yaptığı için itham edilmeyecek; fakatGök-Türklerden ham ipek almak istemediğianlaşılacaktı. Böylelikle ipekler yakıldı ve Sogdlarbütün bu olanlardan hiç de memnun olmayarakülkelerine döndüler.

Sogdlar neler olup bittiğini İstemi'ye anlatınca,İstemi Sasânîlere başka bir elçi gönderdi, çünküSasânîler ve kendi devleti arasında dostane ilişkilerkurmak istiyordu. Bu ikinci Türk elçi gelince,Sasânîlerin yüksek dereceli yetkilileri Katulph ilegörüştükten sonra kral [Hüsrev], İskitlerin[172]güvenilir olmayan doğaları nedeniyle, Gök-Türkler iledostane ilişkiler kurmanın tamamen Sasânîlerinaleyhine olduğuna karar verdi. Bununla birlikteelçilerden bazılarının zehirlenmesini emretti, busayede bundan sonraki elçiler de buraya gelmeyi

reddedeceklerdi. Türk elçilerinin çoğunluğu, üçüveya dördü hariç, yiyeceklerine karıştırılan öldürücüzehir ile öldürüldüler. Sasânîler arasında Türkelçilerin Sasânî ülkesinin boğucu kuraklığındanöldükleri haberi yayıldı, çünkü kendi ülkelerigenellikle kar kaplıydı ve soğuk havadan uzaklaşıncahayatta kalmaları mümkün değildi. Geriye kalanlarfarklı bir durumdan şüphelenmiş olsalar bile, kendiülkelerine döndüklerinde Sasânîlerin söylediklerininaynısını söylediler.

Fakat kurnaz ve zeki bir adam olan İstemi neleryapıldığının farkına vardı ve elçilerin hainlikleöldürüldüklerini anladı. Bu da Sasânîler ile Gök-Türkler arasındaki husumetin nedeni oldu.

Sogdların lideri Maniakh bu fırsatı değerlendirdi veİstemi'ye Gök-Türklerin Romalılar ile dostlukkurmalarını ve diğer insanlardan daha çokkullandıkları için onlara satış amaçlı ham ipekgöndermelerinin daha iyi olacağını tavsiye etti.Maniakh'ın kendisi Gök-Türk elçileri ile iyi anlaşmakiçin oldukça hevesliydi ve bu sayede Romalılar veGök-Türkler dost olabilirlerdi. İstemi bu teklife onay

verdi ve Maniakh'ı elçi olarak selamlarını iletmeküzere, ayrıca ham ipekten oldukça değerli bir hediyeve bir mektup ile beraber Roma İmparatorunagönderdi[173].

Mektubu taşıyan Maniakh yola çıktı. Çok sayıdayollardan geçti ve çok sayıda arazileri aştı, bulutlaraerişen yüksek dağlardan, geniş ovalardan veormanlardan, bataklıklardan ve nehirlerden geçti.Daha sonra Kafkasları geçti ve nihayet Bizans'aulaştı[174]. Saraya girip İmparatorun karşısınagelince, her şeyi dostane ilişkiler kurallarına göreyaptı. Mektubu ve hediyeleri bunları almak içinkendisine gönderilen kişilere verdi ve zahmetliyolculuğunun boşa çıkmamasını istedi.

İmparator İskit dilinde[175] (Gök-Türkçe) yazılmışmektubu bir tercüman aracılığıyla okuyunca, oldukçaistekli bir biçimde elçiyi huzuruna kabul etti. Dahasonra elçilere Gök-Türklerin liderliği ve konumuhakkında sorular sordu. Elçiler dört eyalet olduğunu,fakat tüm insanlar üzerindeki hâkimiyetin sadeceİstemi'de olduğunu söylediler[176]. Ayrıca, Gök-Türklerin Eftalitleri istila ettiğini ve onları vergiye

bağladığını da söylediler[177]. İmparator şöyle birsoru sordu: "Yani tüm Eftalit gücünü kendinize tâbimi kıldınız?". Elçiler de "Tamamen" diye cevapverdiler. Sonra İmparator "Eftalitler şehirlerde miyoksa köylerde mi yaşıyorlar?" diye sordu. Elçiler:"Efendim, bu insanlar şehirlerde yaşıyorlar"[178]."Öyleyse" dedi İmparator, "sizin bu şehirlerin hâkimiolduğunuz açık". "Doğrusu bu" dedi elçiler. İmparatorsordu: "Çok sayıda Avar'ın Gök-Türk hâkimiyetinekarşı nasıl isyan çıkardıklarını ve herhangi bir kısmınınsize tabi olup olmadığını anlat bize." "Ey İmparator,hâlâ bize bağlı olan kişiler var. Kaçanların sayısıtahminimizce yirmi bin civarındadır." Daha sonraelçiler Gök-Türklere tâbi olan kabileleri sayarakİmparatordan Romalılar ile Gök-Türkler arasındabarış olmasını ve hem saldırı hem de savunma ittifakıyapılmasını talep ettiler. Ayrıca Romaİmparatorluğunun düşmanı olan ve bölgelerinebaskın yapanları yok etmek için istekli olduklarını daeklediler[179]. Elçiler bu şekilde konuşurken,Maniakh ve yanında bulunanlar ellerini havayakaldırarak bu sözleri dürüst bir amaçla söylediklerinedair büyük yemin ettiler[180]. Ayrıca eğer iddialarıyanlışsa ve yerine getirilemezse kendileri, hatta

İstemi ve tüm ırk üzerine lanetler okudular. Bu şekildeGök-Türk insanları Romalıların dostu oldu vedevletimizle bu ilişkileri kurdular.

Fragman 10, 2

Önceden Sacae[181] olarak adlandırılan Türklerbarışa ilişkin olarak Justinos'a bir sefaretgönderince, İmparator Türklere bir elçi göndermeyekarar verdi. O sırada doğu şehirlerinin genelkumandanı olan Kilikyalı Zemarkhos'a bunun içinhazırlanmasını emretti. Uzun bir yolculuk için gerekliolan hazırlıklar tamamlanınca, Justinos'unhükümdarlığının dördüncü yılının sonlarına doğru(Ağustos 569), on beş yıllık döngünün ikinci yılında veLatin takvimine göre Ağustos ayının başlangıcındaZemarkhos, Maniakh'ın kendisi ve arkadaşları ileBizans'tan ayrıldı[182].

Fragman 10, 3

Zemarkhos ve yanındakiler günler süren yolculuğutamamlayarak, Sogdların yaşadığı topraklaragirdiler. Bu noktada atlarından indiler ve bunu

yapmaları için emir aldıkları aşikâr olan bazı Türkler,onlara satılık demir sundular ki bana göre bununamacı, demir madenlerine sahip olduklarınıgöstermekti. Çünkü bu insanlar arasında demirinkolaylıkla elde edilmediği söylenmektedir. Demirmadeni yataklarına sahip topraklara hâkimolduklarını ima etmek için böyle bir gösteri yaptıklarıvarsayılabilir[183].

Kendi kabilelerinden başkaları da ortaya çıkarakkendilerini tekin olmayan şeylerden kurtaran kişilerolduklarını söylediler ve Zemarkhos ile arkadaşlarınınyanına geldiler. Taşıdıkları bütün yükleri alarak yerekoydular. Daha sonra tütsü ağacının dallarından birateş yaktılar, ziller ve davullar ile gürültü çıkararakİskit dillerinde bazı haşin sözler söylediler, alevlerleçatırdayan tütsü dallarını yüklerinin üzerindengeçirdiler ve cinnete düşüp deli adamlar gibidavranarak kötü ruhları uzaklaştırdıklarını düşündüler.Bu şekilde bazı adamların şeytana karşı engelleyicive koruyucu oldukları düşünülüyordu. Düşündüklerigibi şeytanları uzaklaştırınca ve Zemarkhos'unkendisini ateşe yaklaştırdıklarında, bu sayedekendilerini de temizlediklerini düşündüler[184].

Tüm bunlar bu şekilde gerçekleşirken, Ektag(Akdağ), veya Grekçede "Golden Mountain (AltınDağ)" olarak adlandırılan dağda[185] Kağan'ınnerede olduğunu göstermek için tayin edilen kişilerlebirlikte yolculuklarına devam ettiler. Zemarkhos vearkadaşları İstemi'nin o sırada bulunduğu yere –sözde "Altın Dağ'ın" bir vadisi – ulaştıktan sonra,çağırıldılar ve hemen İstemi'nin huzuruna çıkarıldılar.İstemi bir çadırın içindeydi ve gerektiğinde bir attarafından çekilebilecek, iki tekerlekli altın bir tahtüzerinde oturuyordu. Zemarkhos ve arkadaşlarıKağanı selamladılar, adet olduğu üzere onahediyelerini sundular ve hediyeler görevlilertarafından alındı.

Daha sonra Zemarkhos şunları söyledi: "Birçokinsanın hâkimi, büyük İmparatorumuz benimaracılığımla size şunları söylemektedir, "Dostumuzolan ve Roma devletine karşı lütuf gösteren sizlerin,talihiniz iyi gitsin ve başarı sizinle olsun. Her zamandüşmanlarınızı istila edip onları yağmalayabilesiniz.Arkadaşlık kurallarına zarar veren kıskançlığa sahipolursak, bizden uzak durun. Türk kabileleri ve Gök-

Türklere tabi olanlar bizim dostlarımızdır ve siz debizim hakkımızda böyle düşünün". Zemarkhos tamolarak bunları söylemiş ve İstemi de aynı sözlerlekarşılık vermiştir.

Daha sonra şölenlere başladılar ve günün gerikalan kısmını aynı çadır içerisinde eğlenerekgeçirdiler. Çadır çeşitli renklerde, hüner olmaksızınboyanmış ipek perdelerle donatılmıştı. Bizim gibiüzümden çıkarılan şarap içmediler, çünkü topraklarıüzüm şarabını desteklemiyordu ve bitki türleribölgelerinin yerli ürünü değildi. Başka bir tür olan tatlıbozkırlı şarabı içtiler[186]. Daha sonra herkeskalacağı yere çekildi.

Ertesi gün benzer şekilde çok renkli ipekperdelerle dekore edilmiş başka bir kulübede[187]buluştular. Kulübenin içinde farklı şekillerde heykellervardı[188]. İstemi tamamen altından yapılmış birdivanın üzerine oturdu. Yapının ortasında altınsemaverler, su serpme araçları ve altın testiler vardı.Tekrar şölenlere başladılar ve içme (eğlenme)sırasında gerekli olan şeyleri söyleyip dinlediktensonra oradan ayrıldılar.

Bir sonraki gün, içinde yaldızlı ahşap sütunlar vedört altın tavus kuşu ile desteklenmiş, ayrıcadövülmüş altından yapılmış bir divanı olan başka biryapıya geldiler. Bu yapının önündeki geniş bir alanüzerinde, çok sayıda gümüş nesneler, tabaklar,kâseler ve yine çok sayıda hayvan heykelleri, gümüşheykeller ve hiçbir şekilde bizim yaptıklarımızdandaha bayağı olmayan, yani Gök-Türk kağanınınzenginliğini gösteren nesneleri taşıyan yük arabalarıçekiliyordu[189]. Zemarkhos ve arkadaşları oradabeklerken İstemi, Sasânîler üzerine yürüdüğü sıradaZemarkhos'un yirmi izleyici ve katılımcı ile birliktekendisine katılmasını ve diğer RomalılarınZemarkhos'un dönüşünü beklemek üzereKholiatai'ya[190] dönmesi gerektiğine karar verdi.[İstemi]...onları hediyelerle onurlandırdıktan sonragönderdi. Zemarkhos'a, Kherkhir[191] olarakadlandırılan topluluktan elde edilen bir savaş esiriniyani bir kadın köleyi sundu ve ZemarkhosSasânîlerle savaşmak üzere yola çıktı.

İlerlerken Talas[192] olarak adlandırılan bir yerdekamp kurduklarında, Sasânîlerden gelen bir elçi

İstemi'nin huzuruna çıktı. Kağan Roma ve Sasânîbüyükelçilerini kendisiyle birlikte akşam yemeğiyemeye davet etti.

Elçiler yemeğe icabet ettiklerinde İstemi, Romalıelçilik heyetine büyük bir saygı ile davrandı ve şereflidivan üzerine oturmalarını istedi. Ayrıca Sasânîlerhakkında şikâyetlerde bulunarak, onların ellerindehaksızlığa uğradığını ve bu nedenle onlara karşısavaşa gittiğini söyledi. İstemi hiddetli bir biçimdesuçlamalarda bulunurken, Sasânî elçisi bu türortamlarda hâkim gelen susma geleneğini bozdu vehızlı bir şekilde karşı çıkarak İstemi'nin suçlamalarınıcesur bir biçimde yalanladı. Orada bulunanlar, elçiningeleneği terk edip ölçüsüz ifadelerde bulunmasını veöfkesinin ölçüsüzlüğünü görünce şaşkına döndüler.Sasânî elçileri bu şartlar altında Gök-Türk ülkesindenayrıldılar ve bunun üzerine İstemi, Sasânîleresaldırmak için hazırlıklara başladı[193].

Bu olaydan sonra Zemarkhos ve arkadaşlarınıçağırdı, Romalılara yönelik dostluğu yeniden teyit ettive onları evlerine gönderdi. İlk elçi Maniakh öldüğüiçin onlarla birlikte başka bir elçi gönderdi.

Maniakh'ın halefinin adı Tagma, unvanı ise Tarkhanidi[194]. Böylelikle İstemi tarafından, vefat edenManiakh'ın oğlu ile birlikte Romalılara elçi olarakgönderildi. Oldukça genç bir delikanlı olduğu için,kendisine babasının unvanı verildi ve TarkhanTagma'dan hemen sonraki rütbeyi aldı. Bana görebu çocuk babasının unvanını aldı çünkü Maniakh,İstemi'ye karşı oldukça arkadaşça ve sadık idi.

İstemi, Zemarkhos ve arkadaşlarını gönderdiktensonra, daha önce kendilerine beklemeleri söylenenyere gönderilen Romalılar ile Zemarkhos buradabuluştular. Bu birleşmenin ardından eve dönüşyolculuklarına başladılar ve ilk Kholiatai[195] şehriniterk ederek kaleler boyunca yolculuk ettiler.

Fragman 10, 4

Roma elçilerinin geldiği ve bir Türk elçi ile birlikteBizans'a döndükleri haberi, Türk topraklarındanyakınlardaki kabilelere kadar yayılınca bu kabilelerinlideri İstemi'ye, kendi insanlarından bazılarının Romaİmparatorluğunu görmeleri için gönderilmesine izinverilmesini istedi. İstemi bunu kabul etti fakat diğer

kabile liderleri de bunu isteyince, Kholiatai lideriharicinde hiç kimseye rıza göstermedi. RomalılarOekh Nehri'nden onu aldılar ve uzun bir mesafe katettikten sonra bu büyük, geniş göle geldiler[196].Zemarkhos burada üç gün dinlendi ve Georgeadında birini, İmparatoru Türklerin ülkesinden geridöndükleri konusunda bilgilendirmek üzere birmektupla gönderdi.

George, on iki Türk ile birlikte, suyun olmadığı vetamamen çöl halinde fakat daha kısa olan bir yoldanBizans'a doğru yola çıktı. Zemarkhos on iki günboyunca kumlu sahilde yolculuk etti ve bazı zor savaşalanlarından[197] kaçmayı başararak Ikh (Emba)Nehrine, oradan Daikh'e (Ural) ve sonra diğer bazıgölleri[198] de geçerek Attila'ya (Volga) geldi. Dahasonra Ugur'lara[199] geldiler ve orada kendilerineKophen[200] (Kuma?) Nehri yakınlarında ormanlıkbir alanda, kendilerini esir almak üzere dört binSasânînin pusuda beklediği söylendi. Bu nedenle,orada İstemi'nin hâkimiyetini[201] koruyan Ugur'larınlideri, tulumları su ile doldurarak Zemarkhos vearkadaşlarına verdi, bu sayede çölü geçerken

içebilecekleri bir şeyleri olacaktı. Bir göle geldiler vebu büyük su birikintisini geçtikten sonra Kophennehrinin boşaldığı göllere ulaştılar. Buradan,gerçekten Sasânîlerin kendileri için pusuda bekleyipbeklemediklerini görmek için gözcüler gönderdiler.Gözcüler tüm alanı taradılar ve hiç kimseyigörmediklerini bildirdiler. Buna rağmen, büyük birendişe içerisinde Alan'ların topraklarına doğruilerlediler, çünkü Oromuskhi kabilesinden çokkorkuyorlardı[202].

Fragman 10, 5

Alanların topraklarına geldikten sonra veyanlarındaki Türkler ile birlikte hükümdarlarıSarosius'un huzuruna çıkarılmak istendiklerindehükümdar, Zemarkhos ve arkadaşlarınımemnuniyetle kabul etti fakat silahları alınana kadarTürk elçileri kabul etmeyi reddetti[203]. Zemarkhosbu meselede hakem oldu ve bu konu hakkında üçgün tartıştılar. Sonunda, Türkler Sarosius'un istediğigibi, silahlarını bırakarak, huzuruna çıktılar. SarosiusZemarkhos ve arkadaşlarına, Miusimia'ların[204]topraklarından geçmemelerini tavsiye etti çünkü

Sasânîler Suania'da[205] onlar için bekliyorlardı;Dareine (Dar-ı Alan) adlı yolu kullanarak dolambaçlıyoldan gitmeleri onlar için iyi olacaktı. Zemarkhosbunu öğrenince, ipek taşıyan on hamal gönderdi,çünkü Sasânîlerin ipeğin önceden gönderildiğini veyolda ilk olarak onların yolculuk edeceğinidüşünmelerini istiyordu, bu sayede onun bir sonrakigün ortaya çıkacağını düşüneceklerdi. Hamallar yolaçıkınca, Zemarkhos Sasânîlerin arkada sol taraftapusuda bekledikleri düşünülen Miusimia'dan ayrıldıve Dareine'den geçerek Apsilii topraklarına doğruyola çıktı. Zemarkhos Rogatorium'a[206] ulaştı,daha sonra Karadeniz'e geldi ve buradaPhasis[207] Nehrine giden gemiye, oradan daTrabzon'a giden gemiye bindi[208]. Halkın kullandığıyolu kullanarak Bizans'a geldi, İmparatorun huzurunaçıktı ve ona her şeyi anlattı. Zemarkhos'un Gök-Türklere yaptığı yolculuk ve dönüşü bu şekilde sonaerdi[209].

Fragman 11

Avar-Frank Mücadelesi

Avarlar ve Franklar bir anlaşma yapıp barışıonaylayınca Bayan, Frankların lideri Sigebert'e[210](535-575), ordusunun açlıktan kıvrandığını veSigebert'in ülkenin kralı ve bir yerlisi olarak, müttefikiolan ordunun kötü durumunu göz ardı etmemesigerektiğini söyledi. Eğer Avar ordusuna erzakverirse bu sayede ordunun gücünü yenidenkazanacağını, orada üç günden fazlakalmayacaklarını ve daha sonra ayrılacaklarınısöyledi. Bu mesaj Sigebert'e gönderilince, Avarlarahemen buğday unu, sebzeler, koyun ve sığırgönderdi[211].

Fragman 12, 1-2

Avar-Langobard İttifakının Gepidlere Saldırması

Fragman 12, 1

Langobardların[212] kralı Alboin[213] (530-572), Gepidlerin Kralı Cunimund'a (öl.567)duyduğu öfkeyi bir kenara bırakmayarak, Gepidleringücünü yerle bir etmek için her yolu kullanmayıdüşünüyordu[214]. Bu nedenle bir ittifak yapmayadavet etmek üzere Bayan'a elçiler gönderdi. Elçilergelince, Avarların en büyük düşmanı RomalılarınGepidler ile ittifak kurduklarından beri, Gepidlerinellerinde haksızlığa uğrayanları göz ardı etmemesiniistediler. Ayrıca Bayan Kağan'a Avarlara karşıoldukça düşmanca olan, amcası Justinianos'un uzunsüre önce Avarlar ile de yaptığı anlaşmayı feshedenve onları olağan ödemelerinden yoksun bırakan birİmparator olan Justinos'a karşı savaşıldığı gibiGepidler ile de savaşmasını söylediler. EğerLangobardlara katılırlarsa, mağlup edilemezolacaklarını ve Gepidleri ortadan kaldırdıkları zaman,birlikte onların zenginlikleri ve topraklarının hâkimiolacaklarını eklediler. Ayrıca, bu başarıya

ulaşıldığında, İskitya ve Trakya'ya ulaşabileceklerdi.Kısaca, komşu bölgelerden işe başlayacakları için,hiç çaba göstermeden Romalıların topraklarınıyağmalayabilecekler ve Bizans'a girebileceklerdi.Langobardların elçileri Romalılara karşı savaşaçmanın Avarların lehine olacağını beyan ettiler. Aksitakdirde, ilk Romalılar harekete geçecek ve dünyanınneresinde olurlarsa olsunlar Avarların gücünü yerlebir etmek için her yolu kullanacaklardı.

Fragman 12, 2

Bayan, Langobardların elçilerini kabul edince,onlarla ittifak kurmanın kendisi için oldukça avantajlıolacağını biliyordu fakat daha fazla kazançlı çıkmakistediği için elçileri oyalamaya karar verdi. Böylelikleönce kendilerine katılamayacağını, sonra aslındakatılabileceğini fakat isteksiz olduğunu ileri sürdü.

Kısaca elçi olarak kendisinden ricada bulunanlarakarşı her türlü hileyi kullandıktan sonra, gönülsüz birşekilde ve sadece Avarların Langobardların sahipolduğu hayvanların hemen onda birini almalarıgerektiğini ve eğer üstün gelirlerse, ganimetin

yarısını ve tüm Gepid topraklarını almaları şartıylakabul eder gibi göründü. Böylelikle anlaşmaya varıldıve Gepidlerle savaşmak için hazırlıklara başlandı.

Cunimund'un bunu öğrenince, korkuyla İmparatorJustinos'a yeniden elçiler gönderdiği ve öncedenolduğu gibi kendisine yardım etmesi için yalvardığısöylenmektedir. Bunu yapmak için önceden yeminetmiş olması ve sözlerini tutmaması nedeniyle hiçvicdan azabı duymaksızın, yeniden Sirmium veDrave Nehri'nin güneyindeki toprakları vereceğinisöyledi[215]. İmparator Justinos geçmişdeneyimlerinden Cunimund'un güvenilir bir insanolmadığını çok iyi biliyordu. Antlaşmayı bozacağınıdüşünmedi ama Gepid Kralı'nın ricasınısürüncemede bıraktı. Roma güçlerinin dağıldığını,ancak mümkün olan en kısa sürede güçleri bir arayagetireceğini ve kendisine göndereceğini söyledi.

Ben de Cunimund hakkında bu bilgiyi duydumfakat inanmadım. Antlaşmayı bozan biri için ricasınıtekrarlamak utanmazlık olurdu. Bu sıradaLangobardların da Justinos'a bir elçi gönderdiği veRomalılara karşı keyfi hareketleri nedeniyle şiddetli

bir biçimde Gepidlere saldırarak, Romalılar ile ittifakkurmak için baskı yaptıkları söylenmektedir.Böylelikle başarısız oldular, fakat İmparatoru her ikitarafa da Roma yardımı göndermemesi konusundaikna ettiler.

Fragman 12, 3-8

Avarların Sirmium (Sremska-Mitrovica/Sırbistan)Kuşatması

Fragman 12, 3

Savaşın başlangıcında, Avarlar uyumsuz seslerkarmaşası çıkarmayı ve yaygara çıkararak davullarınıçalmayı, bu tür bir gürültü ile Romalılarısersemletmeyi ve korkutmayı planladılar. Bonosbunu önceden öğrenince, ilerleyen zamanlardaaskerlerine açıkladı ve bu sayede aniden çıkangürültüden korkmadılar. Fakat onları neyinbeklediğini düşünmek, beklentileri doğrultusundanelerin olacağına aşina olmalarını sağladı.

Davulların sesini duyunca, onlar da karşılık olarakkalkanlarına vurdular, savaş narası attılar, zaferşarkısı söylediler ve ahşaptan yapılmış sumataralarına vurdular.

Fragman 12, 4

Avarların lideri Bayan, Sirmium'u kuşatmaya

niyetlenince, tercüman Vitalian ve Comita'yı zincirevurdu. İmparator Justinos bu iki adamı bazımeseleleri görüşmek üzere Bayan'a göndermişti.Bayan bu adamları elçilerin herkesçe kabul görmüşhaklarını ve hukukunu çiğneyerek hapsetti[216].

Fragman 12, 5

Surlar üzerinden saldırı yapıldıktan sonra, Bayanbarış konusunu görüşmek üzere elçiler gönderdi.Sirmium'da yaşayanlardan bazıları düşmanıgözetlemek için, her zamanki gibi hamamın çatısınayerleştirilmişti. Görüş alanı dışında durarak herhangibir Avar taarruzunu beklerken ve gözetlerken, Avarulaklarının yaklaştıklarını fark ettiler. Aradaki mesafeyüzünden yanılgıya düştükleri ve net bir şekildegöremedikleri için, bunları Avar güçleri sandılar vehemen harekete geçerek haber verdiler. Bonos bukonuda tedirgindi ve daha net bir rapor almak içinözen gösterdi. Bunların sadece birkaç Avarolduklarını ve bir mesaj iletmek istedikleriniöğrenince, onlarla müzakerede bulunmak üzereadamlarını surların dışına gönderdi. [Bonos] hâlâaldığı yaradan dolayı büyük acı çekiyordu ve Doktor

Theodoros, Avarların muhtemelen onunyaralandığını bilmediklerini söyleyerek generalindüşman önüne çıkmasına izin vermedi; eğer bunubilselerdi, onun öldüğünü düşünmesinler diyesaklanmaması gerekecekti. Bonos değil de diğerleribarış konusunu görüşmek üzere geldiklerinde,Avarlar generalin öldüğünden şüphelendiler ve onutoplantıda görmek istediklerini söylediler. Bununüzerine Theodoros akıllı bir biçimde daha iyi bir yolbuldu, generalin daha fazla saklanmamasıgerektiğini ve Avarların göreceği şekilde şehrinönüne çıkmasının uygun olacağını söyledi. Yarayı birilaç ile teskin ederek generali gönderdi.

Bonos şehrin önüne gitti, Avarlara yaklaşarakkendisini onlara gösterdi ve elçiler şu mesajı ilettiler:"Avarların hâkimi size şunları söylememizi emretti:"Savaşın başlamasından ötürü sadece bizisuçlamayın. Buna siz neden oldunuz. Bir sürümücadeleye ve zorluğa katlanarak ve uzaklardadolaşarak, bu bölgeyi güç bela aldım ve siz zorla onubenden aldınız. Ayrıca, fetih hakkı ile benim olanUsdibad'ı[217] da benden aldınız. Ayrıca,İmparatorunuz bir değil iki değil, sürekli kötü

hakaretlerde bulundu ve yapması gereken şeylerdenherhangi birini yapmayı reddetti. Sizden bu kadarhaksızlık gördükten sonra, ordulara başvuruyorsam,bunun suçlusu ben değilim. Fakat şimdi, eğer biranlaşma ve barış hakkında bizimle konuşmakisterseniz, biz hazırız. Kendi avantajınıza bakmak vebarışı savaşa tercih etmek size kalmış".

Bu sözlere Bonos şöyle karşılık verdi: "İlk olarak,savaşı biz başlatmadık ve size saldırmadık. Tamtersine, siz Roma bölgesine saldırdınız. Ayrıca,İmparator size para vermeye ve bunu elçilerinizevermeye karar verdi. Fakat sizin kibrinizi, normalbarbar davranışından öte böbürlenmenizi vegücünüzü aşan küstah tehditlerinizi öğrenince, akıllıbir adam olduğu için uygun olanı yaptı (paravermekten vazgeçti). Şimdi yapmamız gereken şeybarış yapmak için seçtiğiniz bu elçileri İmparatoragöndermektir. İmparator'un onayı olmadan kesinlikleherhangi bir şey söyleme ve yapma yetkimizinolmadığını bilmelisiniz."

Bonos bunları söyledi ve bu sözler Bayan'ın onayınıaldı. Bayan şu şekilde cevap verdi: "Eğer hiçbir şey

başaramadan ve kendime hiçbir kar sağlayamadanbu yerden çekilirsem, ittifak halinde beni izleyenkabileler önünde utanç verici ve onursuz bir durumadüşerim. Bu saldırıyı hiçbir amacım ve menfaatimolmadan yapmış gibi görünmememi sağlamak için,bana bazı küçük hediyeler gönderin. Çünkü İskitya'yıgeçerken hiçbir şey almadım ve burayı da herhangibir kazanç sağlamadan terk etmem benim içinimkânsızdır."

Bu teklif Bonos ve şehrin başpiskoposu da dâhilyanında bulunanlara mantıklı geldi. Çünkü Bayangümüş bir tabak, az miktarda altın ve bir İskitlituniğinden fazlasını almak istemedi[218]. FakatBonos ve danışmanları kişisel bir girişimdebulunmaktan ve İmparatorun muvafakati olmaksızınherhangi bir şey yapmaktan korktular. Bu nedenleBayan'a şu şekilde cevap verdiler: "Şu an korkunçve katı bir İmparatorumuz var ve onun izni olmadan,dikkatinden kaçacak olsa bile, herhangi bir şeyyapmaya cesaret edemiyoruz. Ayrıca, şu an birseferde olduğumuz için, yanımızda hiç para yoksadece giydiğimiz askeri pelerinler ve silahlarımızvar. Düşün, ey Kağan, Avarların liderine yanımızda

getirdiğimiz değersiz şeylerden hediyeler vermek birhakarettir. Söylediğimiz gibi, böyle bir adama layıkolacak hiçbir şeyimiz yok. Eğer bu sebepleİmparatorumuz size hediyeler gönderirse, hiçtereddüt etmeden vereceğiz. İmparatorumuzunemrini memnuniyetle yerine getirerek, yapabildiğimizkadarını yapacağız, çünkü bir arkadaşı ve komşu birköleyi (?) kuvvetlendireceğiz."

Bu sözlerle deliye dönen Bayan Roma bölgesinitalan etmek için bir ordu göndereceğine yemin etti.General kendisine yapabileceği her şeyi yapmasınarağmen, saldırının tamamen gönderilenlerinmenfaatine olmayacağını belirtince, Bayan şunlarısöyledi: "Roma topraklarına, yok edilmeleridurumunda bana hiç acı vermeyecek olanlarıgöndereceğim"[219]. Bunun üzerine Kutrigur olarakadlandırılan on bin Hun'a Save Nehri'ni geçmeleriniDalmaçya'ya[220] doğru ilerleyerek toprakları yerlebir etmelerini emretti. Akabinde emri altındaki tümgüçler ile birlikte Tuna Nehri'ni geçti ve Gepidlerinbölgesine yerleşti[221].

Fragman 12, 6

Avarların lideri Bayan bir elçi gönderme ve birantlaşma yapmak üzere Romalılarla görüşmeyekarar verdi. Vitalian'ın kendisine altın vermesini,kendisinin de buna mukabil ateşkes süresi boyuncayağmacılık yapmayacağını ifade etti. Kendiinisyatifi[222] ile hareket eden Vitalian,Illyricum[223] baş memurundan sekiz yüznomismata aldı ve Bayan'a verdi. Bunun üzerineAvarların lideri, tercüman olan Vitalian ile birlikteTargitius'u İmparator Justinianos'a göndererek,kendisine Sirmium'u vermesini ve daha önceKutrigurlar ile Utigurlara yaptığı ödemeyi, bukabileleri kendi hâkimiyeti altına almasından dolayıartık kendisine yapmasını söylemesini istedi. Ayrıca,onları fethettiği için tüm Gepidlerin kendisine tabiolduklarını ileri sürerek, aslen Gepid olan Ustibad'ıda talep etti.

Elçiler başkente ulaşıp İmparatorun huzurunaçıktıklarında, Targitius şunları söyledi: "İmparator,oğlunuz tarafından verilen bir görev için buradayım.Siz hükümdarımız Bayan'ın gerçek babasısınız.Oğlunuzun hakkını ona vererek oğlunuza duyduğunuz

sevgiyi göstermek istediğinizden eminim. Bunlarbizim görüşlerimiz olduğu için (ve belki de sizin veinsanlarınızın görüşleri), ona hak ettiğini vermeyecekmisiniz? Vereceğiniz şeyi teslim edeceğiniz kişi biryabancı veya bir düşman değildir. Ayrıca, mülkiyetideğişmeyecektir, çünkü buraya istemeye geldiğimioğlunuza verdiğinizde, onun vasıtasıyla size intikaledecektir: Sirmium şehri, İmparator Justinianos'unKutrigurlar ve Utigurlara verdiği yıllık ödemeler(çünkü şu an tüm bu kabilelerin hâkimi Bayan'dır)ayrıca Gepid olan Usdibad ve onun yandaşları(çünkü hiç kimse onların Bayan'ın kölesi olduğunureddetmeyecektir)."

Targitius bunları söylemiş, İmparator da şu şekildecevap vermiştir: "Bana öyle geliyor ki Targitius,buraya bir elçi olarak değil, bizim bilgimiz dışındaAvarların yöntemlerini bize ifşa etmek için geldin.Eğer, tavsiye ettiğin gibi, Justinianos'un daha önceHunlara (Kutrigur-Utigur) verdiğini size verirsek –korkudan değil merhamettendir, çünkü o (imparator)onların kanını dökmek istemedi– bu bir jest nedeniolacaktır. Ayrıca, bizden para aldıklarını iddia ettiğinizsefil Kutrigurlar ve Utigurlar bizden kaçarak veya

bizim onları yerle bir etmemizle tamamen ortadankalkmışlardır, açıkça anlaşılmalıdır ki, cömertlikgösterdiğimiz ve savaşta yüzleşmek zorundakaldıklarımız aynıdır. Öyleyse neden mağlup edileneait olanı size verelim? Fethetmek ve aynı zamandafethedilenlerin parasını başkalarına vermekgerçekten garip bir şeydir. Bir zamanlar akıl dışıdavranmış görünmemiz yeterli değildir. Aptallığı biralışkanlığa dönüştüreceğimizi düşünüyorolmalısınız"[224].

"Öyleyse Usdibad hakkında ne yapmalıyız? Onusize vermek mi? Sahip olduğumuz şeyleri özellikledevletimize zarar veren barbarlara terk edecekkadar aptal değiliz. Atamız olan İmparator'ageldiklerinde, Gepidleri aldı ve onlara Sirmiumcivarındaki toprakları verdi[225]. Onlar veLangobardlar arasında savaş çıktığında, bizlerhakkımız olarak bize ait olana yardım ettik ve eğerkölelik doğalarını göstermemiş ve ihanetleri ilevelinimetlerini sinirlendirmemiş olsalardı, Romayardımı ile Gepidler savaşı kazanabilirlerdi. Bunakarşılık onlar bize karşı affedilmez dalaverelerçevirdiler. Fakat Romalılar nankörlükleri nedeniyle

onları cezalandırmamaya (çünkü hiçbir cezasuçlarına karşılık gelemez), fakat başkaları tarafındantamamen yerle bir edilirlerken başka yöne bakmayakarar verdiler. Şimdi durum bu şekildeyken, bizimtebaamız olan Gepidleri elinizde tutmanız nedeniyleşikâyet etmekte haklı olmamıza rağmen,şikâyetlerimiz bize geri döndü. Siz Usdibad'ı talepediyorsunuz, fakat biz sizden Gepidlerin tüm gerikalanını istiyoruz".

"En başından beri Romalıların misyonu sağduyuyasahip olmayanlara sağduyuyu öğretmek vekendilerinin de bundan yoksun olduklarınıdüşündürmemek olmuştur. Sirmium'u barbarlaraverecek miyiz? Romalılar silahlanmaktan geridurduğu müddetçe, sadece hayatta kaldığınız içinmemnun olmayacak mısınız? Sen Targitius, Kağan'ınTuna Nehri'ni ve sonra Hebrus'u (Meriç Nehri)geçeceğini ve tek bir saldırı olmadan Trakyaşehirlerini alacağını söyleyeceksin. Fakat ilk önceRomalıların gücü hareket edecek ve onun umutlarınıboşa çıkararak Avarların sahip olduğu her şeyiyağmalayacak. Barbar kibri devam ettikçe, yakıpyıkmaya ve talan etmeye son vermeyeceğiz. Barıştan

ziyade savaş Romalıların menfaatine olacaktır.Avarlar – göçebeler ve yabancılar – ile dost olmakdüşmanlarıyla dost olmaktan daha acıdır, çünküonların dostluğu güvenilir değildir. Ruhlarımızdanziyade vücutlarımızın yaralanması daha iyidir. Haydi!yayları, atları ve büyük piyade güçlerinizi hazırlayınTargitius. Barış bizim işimize gelmez."

İmparatorun bu oldukça güçlü sözleri ile Avarelçileri gönderildi. İmparator zaten General Bonos'abir mektup göndermiş ve Bizans'ta bulunan,kendisine bu teklifleri taşıyan adamları gönderdiğiiçin ağır bir şekilde eleştirmiştir. Ayrıca, Avarlar ilearalarındaki düşmanlığın hemen patlak vereceğiniçok iyi bildiği için, Justinos generale tüm savaşsilahlarını hazırlamaya başlamasını da söylemiştir.Bonos, İmparatordan gelen mektubu okuyunca, tümsavaş hazırlıklarını tamamlamıştır.

Fragman 12, 7

Targitius yeniden İmparatorun huzurunaçıkarılmasını isteyerek geri gelmiş ve aynı teklifleriyaptıktan sonra aynı cevapları almıştır. Bayan,

Sirmium şehrinin kendi mülkiyeti olarak kendisineverilmesini çünkü Gepid krallığını yıktığını ve ayrıcaJustinianos'un her sene Hunlara (Kutrigur-Utigur)ödediği paranın da kendisine verilmesini istemiştir.Bunu önceki yıllarda almadıkları için, Targitius tümparayı toptan almak ve gelecekte de Romalılarınkarara bağlanan yıllık ödemeleri yapmasını istemiştir.Ayrıca, esir hakkı nedeniyle kendisine ait olanUsdibad'ı da talep etmiştir. Targitius gururlanarakbaşka taleplerde de bulunmuş ve İmparator hepsinireddetmiştir[226]. Justinos onun sözlerini aşağılamışve ona bir kral gibi cevap vermiştir.

Bu konular hakkında çok sayıda resmi görüşmeyapıldıktan sonra, hiçbir sonuç elde edilemediği için,İmparator her şeyi görüşmek ve her bir konuhakkında bir antlaşma yapmak üzere GeneralTiberios'u Avarlara göndereceğini söyleyerekTargitius'u göndermiştir.

Fragman 12, 8

Avarların lideri önce tehditlerini tekrar etmiştir.Gururuna ve maksadını aşan sözlerine rağmen

Romalıları korkutmayı başaramadı (çünkü onlarkorkup alçalmadılar..., bundan ziyade barbarı horgördüler, küçük düşürdüler ve daha kibirli sözlerlekarşılık verdiler) ...

Fragman 13, 5

Gök-Türklerin Justinos'u Sasânîlere Karşı Kışkırtması

Romalılar ve Sasânîler arasında meydana gelensavaşın başka birçok nedeni de vardı, fakatSasânîlere karşı düşmanlık beslemesi için Justinos'uen çok cesaretlendirenler Türkler idi. ÇünküMed'lerin topraklarına saldırarak burayı harapetmişler ve Sasânîlere karşı yapılan savaştakendilerine katılması için Justinos'a bir elçigöndermişlerdi. Justinos'dan, ortak düşmanlarınıyıkmak için kendilerine katılarak, Türklerle olandostluğunu göstermesini istediler. Bu sayede biryandan Türkler, diğer yandan da Romalılarınsaldırıları ile Sasânîler yıkılacaktı. Bu umutlarlaharekete geçen Justinos, Sasânî gücünün kolaylıklayenileceğini ve hiçbir olumsuz durumlakarşılaşmadan savaşın sonuçlanacağını düşündü. Bunedenle Türklerin kendisine duyduğu dostluğumümkün olduğu kadar güçlendirmek için tümgerekenleri yaptı[227].

Fragman 15, 1-6

Avar-Bizans Mücadelesi ve Yapılan Antlaşma

Fragman 15, 1

Daha önce olduğu gibi, Avarlar aynı meselelerhakkında Romalılara yeniden bir elçi gönderdi ancakRomalılar onları dinlemeyi reddettiler çünküİmparator Justinos buna eğimli değildi[228].Sonunda elçi olarak Apsikh gelince, Tiberios veApsikh'in heyetleri; Avar hakanının oğullarını rehineolarak vermesi durumunda Romalıların Avarlarayaşayacak yer verecekleri konusunda anlaşmayavardılar. Tiberios bu şartları İmparatora bildirdi fakatİmparator bunun Romalıların lehine olmayacağınıdüşündü. Şayet Avar liderinin oğullarından bazılarınırehine olarak alırsa, sadece barış yapacağını yurtvermeyeceğini söyledi. Tiberios bunu kabul etmedi,çünkü Avarlar arasındaki kabile liderlerinin oğullarınıalırlarsa, Kağan'ın antlaşmaları feshetmesi halinde,rehinelerin babalarının buna karşı çıkma ihtimalininolduğunu ileri sürdü. Bu Tiberios'un görüşüydü, fakatİmparator tam tersini düşünüyordu. Savaşı geciktirengenerallerine kızmıştı. Onlara mektup yazarak

Romalıların kolay ve lüks bir hayata dönmediklerinifakat savaşa ve zahmetli işlere katlanmaya istekliolduklarını, Avarlara bunu göstermeleri gerektiğinisöyledi. Savaşma düşüncesi hâkim gelip mücadelekaçınılmaz olunca Tiberios, Bonos'a mektup yazaraknehir geçitlerini korumasını söyledi[229].

Fragman 15, 2

Avarlar küçük gruplar halinde toplanmayabaşlayınca, generaller onlara hemen saldırmaya vebu şekilde Avar baskınını püskürtmeye kararverdiler[230].

Fragman 15, 3

Romalıların yenilgisinden sonra Avar generalininaynı zamanda Tiberios'a bir mesaj gönderdiğisöylenmektedir. Gönderilen haberci şunlarısöylemiştir: Size soruyorum, Avarlar ve İskitlerinsayıları ile kıyaslandığınızda sayınızın az olmasınarağmen, neden savaşmaya cesaret ettiniz? İskitkabilelerini yenmenin ve fethetmenin imkânsızolduğunu okuyabileceğiniz ve öğrenebileceğiniz

yazılarınız ve kayıtlarınız yok mu? Tiberios cevabenşunları söylemiştir...[231]

Fragman 15, 4

...faydalı olacaktır.

Fragman 15, 5

Avarların zaferi ve General Tiberios'unyenilgisinden sonra, bir ateşkes imzalandı ve Romaİmparatoruna bir elçi gönderilmesine karar verildi.Tiberios elçi ile birlikte yüksek rütbeli subayDamianus'u da gönderdi ve İmparator, tüm olanlarile Avarların istekleri hakkında bilgilendirildi.Sonunda Romalılar ile Avarlar arasında bir antlaşmaimzalandı.

Fragman 15, 6

Avarlar antlaşma yaptıktan sonra yurtlarınadönerlerken[232], yerel dilde scamars olarakadlandırılan insanlar onları tuzağa düşürdüler; atlarını,gümüşlerini ve diğer mallarını çaldılar[233]. Busebeple Tiberios'a yeniden bir elçi gönderdiler ve

sebeple Tiberios'a yeniden bir elçi gönderdiler veyaşadıkları soygundan şikâyet ederek alınaneşyaların iade edilmesini istediler. Soygunun failleriizlenerek teşhis edildi[234] ve Tiberios malların birkısmını Avarlara geri gönderdi.

Fragman 19, 1-2

Valentinus'un Gök-Türklere Elçi Gönderilmesi

Fragman 19, 1

İmparator Tiberios hükümdarlığının ikinciyılında[235], Sasânî hükümdarı I. Hüsrev (531-579)ile yapılan yukarıdaki münasebetlerden hemen önce,Romalılar Gök-Türklere başka bir elçilik heyetigönderdiler. Heyetin lideri imparatorlukkorumalarından biri olan Valentinus idi [236].Kendisine bu görev verilince, kendisine eşlik edecekolan mahiyeti ve buna ek olarak yüz altı Türk ilebirlikte yola çıktı. Bu sırada, farklı nedenlerden dolayıve yine Türklerin içindeki farklı kabileler tarafındangönderilen Türkler, uzun bir süredir Bizans'tabulunmaktaydılar. Bir sefaret üzerine Bizans'a gelenAnankhast, beraberinde bunlardan bir kısmınıgetirmiş[237]; bazıları Eutychius ile birlikte İstanbul'agetirilmiş; bazıları ise Valentinus'un (elçi olarakTürklere iki kez gitmişti) kendisi ile birlikte dahaönceki bir olay üzerine İstanbul'a gelmişlerdi. Bazılarıda Herodian ve Kilikyalı Paul (Romalı elçiler) ilebirlikte gelmişti[238]. Tüm bu elçilerden Bizans'ta

Türk olarak adlandırılan yüz altı İskit kökenli şahıstoplandı ve Valentinus başkentten ayrılırken bunlarınhepsini yanına aldı[239].

Valentinus sürat yapabilen ticaret gemilerini alarakSinop ve Khersones'e ([Kırım'ın] batı kıyısında yeralan) hareket etti. Sonra Apatura[240] ile Phouloüzerinden, ve ... kumlarını geçerek seyahatine devametti, akabinde güneye doğru uzanan Taurice [241]dağlarından geçti[242]. Valentinus ve mahiyetibataklıklarla ve sularla kaplı ovalar boyunca atlarınısürdüler, sazlık alanlardan, çalılardan vebataklıklardan geçtiler. O dönemlerde Utigurkabilesinin lideri olan Anagai[243] tarafından tayinedildikten sonra, burada İskitleri yöneten kadınınadını taşıyan Akkagas bölgesinden geçtiler[244].Kısacası, çok sayıda yol ve zorlu yerlerden geçerekGök-Türk liderlerinden biri olan Türk-Şad'ın savaşkampına geldiler[245]. Gök-Türklerin yöneticisiorada bulunan tüm toprakları sekiz parçayabölmüştü. Gök-Türklerin en kıdemli yöneticisinin adıArsilas idi[246].

Valentinus, yolculuk edenleri karşılayan liderlerin

ilki olan Türk-Şad'ın huzuruna gelince, Romalılarınİmparatoru ile birlikte sevinmesini istedi (çünküTiberios, İmparator rütbesine yükseltilince, Türkinsanlarının liderlerine hitap etmek için orayagelmişti). Ayrıca güçlü bir şekilde dostluklarını veZemarkhos'un buraya ilk gelişinde, İstemi veİmparator Justinos arasında yapılan öncekiantlaşmayı yeniden doğrulamalarını-onaylamalarınıistedi. Bu görüşme fırsatıyla İstemi, Romalılarındostunun kendisinin de dostu ve düşmanının dadüşmanı olduğunu ve bunun kırılamaz, ihlal edilemezbir gerçek olduğunu ilan etmiştir. Bunun üzerineValentinus Kağan'a hitabında, o sırada RomalılarSasânîler ile savaşmakta olduğu için, Türk-Şad'ın dahemen şimdi Sasânîlere saldırması gerektiğini dilegetirdi.

Elçi bu konuşmayı yapınca, Türk-Şad şunlarısöyledi: "On dil kullanan ve tüm bu dillerde yalansöyleyen siz Romalılar değil misiniz?" Bu sözlerisöylerken on parmağını da ağzına götürdü[247].Daha sonra şu şekilde devam etti: "Şu an onparmağım da ağzımın içinde ve siz Romalılar çoksayıda dil kullandınız. Bazen beni, bazen de

kölelerimi, Avarları kandırdınız. Uzun lafın kısası,çeşitli dillerinizi ve haince planlarınızı kullanarak tümkabilelere yaltaklanıp akıllarını çeldiniz, başlarına birfelaket geldiğinde onları terk ettiniz ve tüm faydalarıkendinize sağladınız. Siz elçiler bana yalanlarınızlageldiniz ve sizi gönderen kişi aynı şekilde beni dekandırıyor. Sizi hemen ve hiç tereddüt etmedenöldüreceğim. Yalan bir Türk'e hiç yakışmaz ve ondanuzaktır. İmparatorunuz (II. Justinos), idarecilerindenkaçan ve kölelerimiz olan Avarlar ile bir anlaşmayaparken, bana dostluktan bahsettiği için bununcezasını ödeyecektir. İstediğim zaman Avarlar, Gök-Türklerin tebaası olarak bana gelecekler.Kendilerine gönderilen kırbaçları görür görmez,yeryüzünün en derin yerine kaçacaklar. Eğer benimlekarşılaşırlarsa, uygun olduğu üzere kılıçlarla değil tıpkıkarıncalar gibi, atlarımızın nalları altında çiğnenerekölecekler. Avarların akıbetinin bu olacağından eminolabilirsiniz[248].

"Size gelince, Romalılar, sanki yolculuk edecekbaşka bir yol yokmuş gibi, neden elçilerimiKafkaslardan Roma'ya geçiriyorsunuz? Bunuyapıyorsunuz çünkü bu sayede zor savaş alanları

nedeniyle Roma İmparatorluğuna saldırmaktancayabilirim. Fakat Danapris (Dinyeper) Nehri'nin veTuna Nehri ile Hebrus'un (Meriç)[249] nereye aktığını,kölelerimiz olan Avarların Roma bölgesine neredengeçtiğini çok iyi biliyorum[250]. Gücünüzü biliyorum.Uzak doğudan batı ucuna kadar tüm dünya banaaçıktır. Düşünün sefiller, Alan ulusunu ve Unigurkabilesini[251]. Tam bir güven içerisinde ve dekendi güçlerine inanarak, Türklerin mağlup edilemezgücüyle karşılaştılar. Fakat umutları boşa çıktı veonlar da bizim tebaamıza dâhil edilerek kölelerimizarasına katıldılar."

Türk-Şad bu şekilde böbürlendi. Çünkü övünmeyiseven kibirli bir adamdı. Valentinus bu konuşmayıduyunca, şunları söyledi: "Türklerin lideri, eğer sizinellerinizde ölmek en korkunç, en ağır ve en kötü ölümolmasaydı, eğer alçaklık yaşamaya devam etmeseve tüm insanlığa yayılmasaydı, eğer daha önce hiçyapılmamış olan ve sizlerin sayesinde yeni bir adetolarak ortaya çıkan elçi olarak gönderilen insanlarınöldürülmesi kanıtlanmasaydı, sadece konuşulmasıbile korkutucu olan tavrınız görülmeseydi, ben bugünkılıcınızla ölmek için yalvarmalıydım. Çünkü

İmparatorumun sinsice sevindiğini ve elçilerininyalancı olduğunu duydum. Sana yalvarıyoruz, lütfenbize karşı daha ılımlı ol ve öfkeni azalt, sinirli ruhununezaket ile yumuşat ve elçileri koruyan kanunlara uy.Bizler barış temsilcileri ve kutsal şeylerin nazırlarıyız.Ayrıca, babanızın toprakları ve devletini mirasaldığınız için, onun arkadaşlarını da kabul etmeli vebabadan kalma servet olarak görmelisiniz. Babanızİstemi kendi iradesiyle bizim devletimizin tarafındaoldu ve Sasânîlerin dostu olmaktansa Romalılarındostu olmayı tercih etti. Bu nedenle, babanızınbizimle olan ilişkileri zarar görmedi ve bugüne kadarihlal edilmedi ve bizler de aynı dostça duygularıkoruduk. Sizin ilişkinizin de aynı derecede sıkıolacağını biliyorum. Oldukça doğru düşünen,kendisine yakın olanlara meyleden ve uygun olanabağlı kalan bir adam, bazı belirsiz duygudeğişiklikleri ile adil olmayan bir biçimdedavranmaz."

Valentinus bu şekilde konuşunca, Türk-Şad şunlarısöyledi: "Siz Romalılar, buraya geldiniz ve benibüyük bir üzüntü içinde buldunuz (babam İstemi dahayeni öldüğü için)[252], aramızda ölülere ilişkin olarak

hâkim gelen geleneği izlemeli ve yüzlerinizi hançerile kesmelisiniz." Valentinus ve arkadaşları hemenkendi hançerleri ile yanaklarını kestiler[253]. Dahasonra bir sabah Türk-Şad, vefat eden babası içinbağlı dört Hunlu köle getirdi (kendi dillerinde cenazetörenlerini dogia (yoğ) olarak adlandırmaktadırlar)ve bu sefil adamları babasının atlarının ortasınakoyarak, barbar dilinde oraya gitmelerini ve babasıİstemi'ye onun için ne kadar büyük olduğunusöylemelerini istedi...[254]

Türk-Şad babasının cenaze törenini tamamladıktansonra, Valentinus ile birçok kez daha konuştu vesonra onu iç kesimlerdeki Türk liderlerine, özellikleAkdağ'da[255] yaşayan Tardu[256] adındakikardeşine gönderdi.

Valentinus Akdağ'a gitmek üzere ayrılırken, Türk-Şad Bosporus'u[257] kuşatacağına yemin etti. Bunedenle, ... başlayınca[258] çok büyük bir askeri güçile birlikte Bukan'ı[259] hemen Kerç'i (Bosporos)kuşatmaya gönderdi[260]. Çünkü Anagai başka birTürk gücü ile birlikte o alanda kamp kurmuştu[261].

Fragman 19, 2

Bosporus (Kerç) şehri alındığında, Roma elçilerihenüz Gök-Türklerin yanında idiler. Bundan Gök-Türklerin Romalılar ile savaşmak üzere provokeoldukları anlaşılmaktadır. Bu nedenle, gönderilenheyet arasında Valentinus'un da bulunduğu kişiler,Türk-Şad tarafından alıkonuldular ve hor görülerek,alay edilerek kötü davranılarak gönderildiler.

Fragman 21

Romalıların Slavlara Karşı Avarlardan Yardımİstemesi

Yunanistan coğrafyası Slavlar tarafındanyağmalandı ve tehlikeler silsilesi her yeri tehditediyordu[262]. Tiberios istilacıların bir kısmına bile(kesinlikle hepsi değil) karşı koyacak derecedegüçlü bir orduya sahip olmadığı ve Roma ordularınınDoğudaki savaşlarla meşgul olmaları nedeniylesavaşta istilacılara karşı koyamayacağı için,Avarların lideri Bayan'dan yardım istemek üzere birelçi gönderdi. Bu sırada Kağan, Romalılara karşıdüşmanca davranışlar içinde değildi ve esasında,Tiberios'un hükümdarlığının başından beri devletimizile dost olmak istemişti. Bu nedenle TiberiosSlavlarla savaşması için Bayan'ı ikna etti, böylelikleRoma bölgesini harap edenler kendi topraklarınısavunmayı tercih ederek iç çatışmalar ile bölgedenuzaklaştırılacaktı. Böylelikle, kendi toprakları içinsavaşmayı tercih ederek Roma bölgesiniyağmalamaya son vereceklerdi.

Bu nedenlerle İmparator Kağan'a bir elçi gönderdi.

Bayan, İmparatorun teklifini kabul etti. O sıralarIllyricum şehirlerinin valisi ve sorumlusu olan John dayardımcı olmak için gönderildi. Pannonia bölgesinegelen John, çok sayıda insanı sözde ‘büyük askeriaraçlar' içerisinde taşıyarak, Bayan'ın kendisini veAvar güçlerini Roma bölgesine nakletti. Yaklaşıkaltmış bin silahlı atlının Roma bölgesine getirildiğisöylenmektedir. Bayan buradan Illyricum'u geçti,İskitya'ya ulaştı ve sözde ‘çift pupalı' gemilerle TunaNehrini geçmek için hazırlık yaptı[263]. Uzun birkıyıya ulaşınca, hemen Slav köylerini ateşe verdi veönüne kattığı her şeyi sürüp götürerek arazileri harapetti. Barbarlardan (Slavlardan) hiçbiri kendisi ilekarşılaşmaya cesaret edemediler ve ormanların sıkçalılıklarına sığındılar.

Avarların Slavlara saldırmasının nedeni sadeceİmparator tarafından bir elçi gönderilmesi veİmparatorun kendisine gösterdiği büyük cömertliğinkarşılığında Bayan'ın da Romalılara bir iyilik yapmakistemesi değil, aynı zamanda Bayan'ın kişiselmağduriyeti nedeniyle Slavlara husumet duymasıdır.Çünkü Avarların lideri, Daurentius[264] veinsanlarının şeflerine Avarların emirlerine uymalarını

ve onların tebaaları arasında sayılmalarınıemretmiştir. Dauritas ve dost şefleri şu şekildecevap vermiştir: "Hangi adam doğmuş, hangi adamgüneş ışınlarıyla ısınmış ki bizden gücümüzünkendisine tabi olmasını isteyecek? Kimse bizimtopraklarımızı fethedemez, biz onların topraklarınıfethederiz. Ve savaşlarla silahlar olduğu müddetçebizim için bu her zaman böyle olacaktır." Slavlar buşekilde böbürlenmiş ve Avarlar da benzer bir kibir ilekarşılık vermiştir. Bunun ardından küfürler vehakaretler gelmiştir ve onlar kibirli ve inatçı ruhlarasahip barbarlar oldukları için, ortaya bir yaygarakarşılaşması çıkmıştır. Slavlar öfkelerine gemvuramamış ve kendilerine gelen elçileri hunharcakatletmişlerdir ve Bayan bu olanlar hakkındabaşkalarından bilgi almıştır. Bunun sonucunda uzunsüre mağduriyetini bekletmiş ve nefretini saklamıştır,onarılamaz bir haksızlığa uğradığını gizleyerek,tebaası olmadıkları için öfkelenmiştir. Ayrıca,İmparatorun yardımına mazhar olmayı ve kenditoprakları daha önce başka hiçbir insan tarafındanyağmalanmayan Roma İmparatorluğu, Slavlartarafından uzun süre yağmalandığı için, altın dolutopraklar bulacağını düşünerek...(yardım etmiştir?).

Fragman 25, 1-2

Avarların Sirmium'u İşgali

Fragman 25, 1

Bu yıl[265] içerisinde Bayan her zamanki gibianlaşılan ödemeyi (yıllık sekiz bin nomismata) almaküzere Targitius'u İmparatora gönderdi. Targitius altın,biraz para ve birlikte getirdiği ticari mallar ile birliktegeri dönünce, Avarların Kağan'ı, bir özür veyamazerette bulunmaksızın Romalılara karşı haksız birsuçlamada bulunarak, Tiberios ile İmparatorolduktan hemen sonra yaptığı anlaşmayı en barbarcave utanmaz bir biçimde birden bozdu[266]. Tümordusuyla birlikte Sirmium (Sremska-Mitrovica/Sırbistan) ve Singidunum (Belgrad)arasındaki Save nehrine geldi ve kuşatmak istediğiSingidunum şehrini hedef belirleyerek nehre köprükurmaya başladı[267]. Kağan ihtiyatlı davranarakSingidunum'u (Belgrad) koruyan ve nehir üzerindehareket eden gemilere ilişkin uzun süreli uzmanlıklarıve becerileri olan Romalıların, nehre köprü kurmasınıengellemelerinden çekinerek planları gün yüzüneçıkmadan önce görevini tamamlamak istedi. Bu

nedenle, Yukarı Pannonia'da Tuna Nehri üzerinde,çok sayıda büyük gemiyi bir araya getirdi ve tersanestandartlarına göre değil de, mahallinde mevcutolanlardan büyük asker nakliye araçları inşa etti. Buaraçlara ahenkli bir şekilde değil de barbarcadüzensiz bir biçimde kürek çeken askerler vekürekçiler yerleştirdi ve gemileri topluca nehregönderdi[268]. Bu sırada da kendisi ordusununtamamı ile birlikte Sirmium[269] adası yolundanilerleyerek Save nehrine ulaştı.

Bu şehirlerdeki Romalılar dehşete kapıldılar veamacın ne olduğunu öğrenince, Singidunum'da(Belgrad) bulunan Sethus adlı General[270] Kağan'agelerek kendisi ve Romalılar arasında sıkı bir barışve dostluk varken Save Nehrine gelmesindekiamacının ne olduğunu sordu. Ayrıca İmparatorun izniolmadan nehre köprü kurmaya çalışıyorsa, hiç birşey yapmadan durmayacağını söyledi. Kağanköprüyü Romalılara karşı herhangi bir planı olduğuiçin değil, Slavlara saldırmak için kurmak istediğinisöyledi. Nehri geçerek Roma bölgesine ulaştığında,Roma İmparatorunun kendisine geçiş sağlamak içinçok sayıda gemisi varsa, Slavlara karşı Tuna Nehrini

tekrar geçebilecekti. Bunu daha önce Romaİmparatorunu memnun etmek için de yaptığını veSlavlar arasında kölelik çeken Roma bölgesindenalınmış on binlerce esiri serbest bırakıp Romalılaraiade ettiğini belirtti.

Şimdi ise kendilerine ödenmesi gereken yıllıkvergiyi ödemeyi reddeden ve kendilerine gönderilenAvar elçilerini öldüren Slavlar tarafından haksızlığauğradığını söyledi[271]. Bu nedenlerle Saveyegelmişti. Bu amaçla Sethus'a kendisinden elçileralmasını ve İmparator'a Tuna Nehri üzerindekigemileri Kağan için hazırlamasını sormaları içingöndermesini söyledi. Çünkü Slavlara saldırmak içinnehri geçmek istiyordu. Romalılara veya Sirmiumşehrine zarar vermek için herhangi bir planıolmadığını fakat Slav ulusuna bir saldırı düzenlemekiçin köprüyü kurmak istediğini, bu konuda Romalılarve Avarlar arasındaki en güçlü yeminleri etmeyehazır olduğunu söyledi.

Bu güvencelere ne Sethus ne de Singidunum'daki(Belgrad) Romalılar inanmadılar. Fakat çok azsayıda askerleri olduğu için yeterli bir güce sahip

olmadıklarını düşünemediler ve hızlı savaşgemilerinin çoğu Avarların ani ve beklenmeyenhareketi nedeniyle artık yoktu. Ayrıca Kağan,tehditler savurmaya ve kendisinin Romalılar ileyapılan barış şartlarına uyacağını ve hem kendisininhem de Romalıların düşmanı olan Slavlara karşıilerlediği için köprü üzerinde çalışmaya sonvermeyeceğini ileri sürmeye başladı. Ayrıca,herhangi bir Romalı köprüyü kurmaya çalışanlara tekbir kılıç bile kaldırırsa, kendilerinin anlaşmayıbozacak ilk taraf olacaklarını anlamaları gerektiğini,Avar milletini savaşmaya teşvik ettikleri için, Romaİmparatorluğu hangi haksızlığa uğrarsa uğrasınşikâyet edemeyeceklerini söyledi.

Bu korkuları taşıyan Singidunum'daki (Belgrad)yetkili kişiler Bayan'dan yemin etmesini istediler.Bayan hemen kılıcını çekti ve hem kendisi hem detüm Avar ulusuna karşı atıfta bulunarak, eğer SaveNehri üzerindeki köprüyü Romalılara karşı herhangibir plan için kurmayı istiyorsa, kendisi ve tüm Avarmilletinin kılıçla yok edilmesi, yukarıdaki cennet vecennetlerdeki Tanrının kendilerine ateşlergöndermesi, Save Nehri'nin kıyılarından taşması ve

onları boğmasına dair Avar yeminleri etti. BöylelikleKağan bu şekilde barbar yeminleri etti. "Şimdi iseRoma yeminlerini etmek istiyorum" dedi ve eğeryemin eden biri yeminini bozarsa, Tanrınıngazabından kaçamayacağı konusunda kesin vebağlayıcı bir garanti olarak neyi göstereceklerinisordu.

Singidunum başpiskoposu, aracı olarak hareketeden elçiler vasıtasıyla, kendisine kutsal kitaplarıteklif ettiler. Bayan, son derece kurnaz bir biçimdeniyetini saklayarak tahtından kalktı, kitapları büyük birkorku ve saygı ile alıyormuş gibi yaptı, kendisiniyerlere attı ve kutsal parşömen üzerindeki sözlerisöyleyen Tanrı adına söylediklerinin hiçbirinin yalanolmadığına ilişkin olarak coşkulu bir biçimde yeminetti. Bunun üzerine Sethus elçilerini aldı ve onlarıbaşkentte bulunan İmparator Tiberios'a gönderdi.

Elçiler imparatorluk şehrine doğru (İstanbul) dahayoldayken ve haberlerin henüz İmparatoraulaşmadığı sırada Kağan çabalarına ara vermedi vebütün isteği ve büyük işgücü ile (çünkü tüm Avarordusu bu işe katılmıştı), İmparator planını öğrenip

yaptığı şeyi durdurmaya çalışmadan önce köprününtamamlanmasını isteyerek nehir üzerindeki köprüyüinşa etmeye devam etti.

Fragman 25, 2

Avarların elçileri başkente ulaştılar ve İmparatordanSlavlara saldırmak üzere Tuna Nehri'ni geçmekisteyen Kağan ve Avar ordusu için gemilerihazırlamasını istediler. Kendisine duyduğu dostluklacoşan Kağan'ın Save Nehri üzerine bir köprü inşaettiğini ve hem kendisinin hem de Romalıların ortakdüşmanı olan Slavları yok etmek istediğini söylediler.Mesajlarını iletince, İmparator hemen Kağan'ınamacını ve niyetini açık bir biçimde anladı; köprüyüinşa ediyordu çünkü Sirmium'u almak ve erzaklarınnaklini kesmek istiyordu, bu sayede teslim olmalarıiçin şehri açlığa mahkûm edecekti. (Avarlar ileyapılan barış anlaşmasına güvenerek, Tiberios şehreyeterli erzak tedarik etmemişti.) İmparatorun mevcutbir ordusu yoktu – Avar ordusuna karşı gelebilecekbir orduyu kastetmiyorum, çünkü küçük bir ordusubile yoktu – çünkü tüm askeri birimler Ermenistan veMezopotamya'da Sasânîlere karşı yapılan savaşla

meşguldü. Bu nedenle Kağan'ın ne planladığınıanlamamış gibi davranarak Roma İmparatorluğunabüyük zararlar veren Slavlara saldırmak içinkendisinin de istekli olduğunu söyledi. FakatAvarların bir saldırıda bulunmaları için iyi bir zamandeğildi, çünkü Gök-Türkler Cherson'da kampkurmuştu ve eğer Avarlar Tuna Nehri'ni geçerlersebunu hemen duyacaklardı. Avarların geri çekilmelerive saldırılarını ertelemeleri daha iyi olurdu. KendisiGök-Türklerin niyetlerini ve nereye saldırmayıplanladıklarını hemen öğrenecek ve bu bilgileriKağan'a ulaştıracaktı.

Avar elçisi, kendilerini Gök-Türklerle korkutarakamaçlarından uzaklaştırmayı düşünen İmparatortarafından bu hikâyenin uydurulduğunu anladı.Romalıları sürekli savaşa teşvik eden, büyük birsavunucu olan elçi anlaşmaya varmış gibi göründüve bu hususu Kağan'a iletmeyi kabul etti. Yapmayasöz verdiği şey için aldığı çok sayıda hediye ilebirlikte başkentten ayrıldı. Fakat küçük Romalıkorumaları ile Illyricum'u geçerken bölgeye hücumeden Slavlar tarafından öldürüldü.

Sadece birkaç gün geçmişti ki hemen Kağantarafından gönderilen Solakh isimli başka bir elçibaşkent İstanbul'a geldi. İmparatorun huzurunaçıkarılınca cesur ve utanmaz bir biçimde şunlarısöyledi: "Save Nehri'nin şu an bir köprü ilekesildiğini size bildirmenin zaman kaybı olacağınıdüşünüyorum. Kendilerine oldukça aşikâr olanıbilenleri bilgilendirmek, sadece konuşmacıya suçyükler. Nehir yoluyla Sirmium şehrine gelecekteyiyecek veya başka türlü herhangi bir yardımyapılamayacağı için, Avar ordusunu güç kullanaraksürecek ve köprüyü yıkacak kadar büyük bir Romaordusu gelmedikçe, Romalıları koruyacak hiçbirstrateji yoktur. İmparator değersiz bir şehir için,Avarlara ve Avarların Kağan'ına karşı savaşaçmamalı, fakat askerleri ve sivil halkı tüm taşınabilireşyaları ile birlikte zarar görmeden şehirden çekmelive şehri Kağan için boşaltarak oradan ayrılmalıdır.Kağan şu anda Romalıların sadece Sasânîlerleyapılan savaşı bitirene kadar barış anlaşmasınauyuyormuş gibi davranmalarından endişeduymaktadır. Bu savaş sona erince, Sirmiumkendilerine karşı oldukça uygun bir köprübaşı olduğuve hiçbir nehir ya da başka bir engel ile ayrılmadığı

için, tüm ordularını Avarlara karşı salacaklardır. Buoldukça net ve aşikâr olduğu için İmparator ülkesi ileAvarlar arasında güvenilir bir barış olduğu zaman,Sirmium şehrini kendilerinin menfaatine olacakşekilde güçlü duvarlarla çevirmedi".

Elçi Kağan'ın İmparator tarafından her yıl kendisinegönderilen hediyelerden memnun olduğunu, çünküaltın, gümüş ve ipek giysilerin değerli eşyalarolduğunu söyleyerek devam etti. Fakat hayat tümbunların hepsinden daha değerli ve istenilir olduğuiçin, Kağan bu hususta endişelenmekte ve öncekizamanlarda bu topraklara gelen insanların çoğununRomalılar tarafından ilk önce bu tür hediyelerlebaştan çıkarıldıklarını ve daha sonra Romalıların buinsanlara saldırıp onları hemen yok ettiklerinidüşünmektedir[272]. Bu nedenle, öncedenGepidlere ait olan fakat Avarlar tarafından istilaedildikleri için adil biçimde kendisine ait olanSirmium şehrini alana kadar ve tüm Sirmium'a sahipolana kadar; tehditler, başka baskılar veyahediyelerle bu şehre olan teşebbüsünden kesinliklevazgeçmeyecektir. Çünkü daha önce elde ettikleribir şey, adilane bir biçimde Romalılara değil, yine

kendilerine aittir.

Bu beyan şaşkınlığa neden oldu ve İmparatorunaklını öfke ve üzüntü karmaşasına saldı. Ne var ki,yapabileceğinin en iyisini yaparak uygun kelimeleritasarladı ve şu şekilde cevap verdi: "Herkes içinaçıktır ki Kağan, ordularının gücü veya cesareti veyaakıl yoluyla değil, barış anlaşmasını ve yemin ettiğiTanrıyı reddederek tarafımızdan ayrıldı. Fakatihanetinin ona hiçbir kazanç sağlamayacağınıdüşünüyorum. Gönüllü bir biçimde Sirmium şehriniteslim etmektense iki kızımdan birinin onunlanişanlanmasına bile rıza gösterebilirim. Şehri zorkullanarak alması gerekse bile, hakaret ettiğiTanrının vereceği cezayı bekleyerek, RomaDevleti'nin herhangi bir bölümünü terk etmeye razıolmayacağım."

Bu sözler ile birlikte elçiyi gönderdi ve bu şartlaraltında yapabileceğinin en iyisini yaparak şehrisavunmak için hazırlıklara başladı. Daha öncesöylediğim gibi küçük bir ordusu bile olmadığından,garnizon ordularının yardımıyla şehri elinde tutmakiçin generalleri, kontları ve halkın gönüllülerini,

bazılarını Illyricum'dan, bazılarını da Dalmaçya'dan bubölgeye gönderdi[273].

Fragman 27, 1-3

Bizans'ın Sirmium'u Avarlara Terk Etmesi

Fragman 27, 1

Theognis çoğunlukla acemi çaylaklar nedeniyleRomalıların rahat bir yaşam sürdüğünügörünce...[274]

Fragman 27, 2

Theognis Casia ve Carbonaria[275] adalarınagelince, kendisine antlaşma ve barış şartlarınıngörüşülmesi teklif edildi ve o da bunu kabul etti.Bayan geldi, atından indi ve kendisi için hazırlanan,tıpkı bir çadır gibi üzerine dokuma kumaşlar gerilmişaltın bir tahta oturdu. Romalıların aniden kendisine okatmalarını engellemek amacıyla, koruyucu bir duvargibi göğüs ve yüz hizasına kalkanlar tuttular.Theognis ve yandaşları gelerek Bayan'ın oturduğuyere yakın bir mesafede durdular. Hun dilini [276]bilen tercümanlar vasıtasıyla şartları görüştüler.

Bayan şehrin kuşatılmasını engellemek için

Romalıların ellerinde hiçbir şey kalmadığınıbelirterek, savaşmadan Sirmium'dan çekilmeleriniistedi. Ayrıca, her iki yönden kendilerine gelenerzakları kestikleri için yiyecek kıtlığı yaşayacaklarınıve Avar gücünün şehri alana kadar düşmancahareketlerine son vermeyeceğini söyledi. Şehirkendi bölgesine yakın olduğundan, Avar ordusundanRomalıların[277] tarafına geçen firarileri engellemekiçin, şehri kontrol etme isteğine bu şekilde makul birneden ekledi.

Kendisine bunlar söylenince Theognis, RomalılarınAvarlar karşısında savaşı bırakmayacağı ve Bayan'ınRomalıları istediği gibi hoşgörülü bulmayıbeklememesi gerektiği şeklinde cevap verdi.Herhangi bir barış eğilimi göstermeyen bu ve bunungibi beyanlar yapılınca Theognis, şartları açıkçareddetti ve Bayan'ın savaş için hazırlıklara başlamasıgerektiğini söyledi. Çünkü ertesi gün hiçgecikmeden savaşı başlatacaktı. Bunlar söylendi veayrıldılar.

Fragman 27, 3

Romalılar ve Avarlar üç gün boyunca savaştılar vebu süre boyunca sağlam olmamasına rağmenDalmaçya'ya giden köprünün karşısında hiçbir Romagücü görünmedi. Oraya yerleştirilmiş Apsikh veemrindeki Avarlar, diğer köprüye gittikleri içinRomalıları hor gördüler ve Bayan'ın askerikuvvetlerini güçlendirmek üzere buradanayrıldılar[278]. Erzaklar kesildiği ve nehir üzerineköprü kurulduğu için Sirmium'da bulunanlar, şiddetlikıtlık çektiler ve kendilerine ait olmayan yiyeceklereyöneldiler. Sirmium'daki kumandan Solomon, hiçbirşekilde işbirliğinde bulunmadan hareket ediyordu vehiçbir askeri becerisi yoktu. Acı çeken ve tamamensefalet içinde bulunan halk son umutlarını dakaybettikleri için Roma yetkililerini suçluyorlardı.Theognis ordu olmadığı için hiçbir şey yapamadı.Tiberios bunu öğrenince, halkın şehir ile birlikte esirdüşmemesinin daha iyi olacağını düşünerek,Theognis'e mektup gönderip şehirde yaşayanlarıntopluca ayrılmalarını, hayatları ve her biri için birpelerin dışında yanlarına hiçbir eşya almamalarışartıyla savaşa son vermesini emretti. Antlaşmayavardılar ve savaş şu şartlarla sona erdi: Romalılarşehri Avarlara teslim edecek ve Avarlar şehirde

yaşayanları hiçbir mülkleri olmadan Romalılarateslim edeceklerdi. Kağan bunların yanı sıra son üçyıl için normal olarak kendisine ödenmesi gerekenve ödenmeyen altını istedi (askeri girişimlerebaşvurmamanın karşılığında alınacak, her bir yıl içinbarış ücreti yaklaşık sekiz bin nomismata altın).Ayrıca Bayan, kendi eşi ile gayr-ı meşru ilişkiyaşadıktan sonra Roma İmparatorluğuna kaçankölelerinden birini de talep etti[279]. Theognis'e açıkbir şekilde, eğer firariler kendisine teslim edilmezseherhangi bir anlaşma yapmayacağını söyledi.Theognis Roma İmparatorluğunun oldukça geniş veölçülemez olduğunu, bu nedenle bölgede bulunan birfirariyi bulmanın oldukça zor olduğunu, ölmüşolabileceğini söyleyerek karşı çıktı. Bunun üzerineBayan Roma liderlerinin firariyi arayacaklarına veeğer bulurlarsa onu saklamayıp Avarlarınhükümdarına teslim edeceklerine dair yeminetmelerini istedi. Şayet öldüyse, bu durumda daBayan'ı bilgilendireceklerdi.

Metin içerisine yerleştirilemeyenFragmanlar[280]

Fragman 28

Aptallıkları onları öyle bir duruma getirmişti ki birbölümü düşmanlarından daha çok diğerine karşızafer için dua etmişti.

Fragman 29

Bu surette Hunların önderi en uzun mühleti eldeetti[281].

Fragman 30

1. Bazı ilahi gazapların boylu boyuna uğramasınedeniyle Narses daima düşmanla vuruşmak içinhazırdı[282].

2. Yaralanmasına rağmen Narses'e kaçtı.

3. O tahttan ileri doğru sıçradı ve onu kucaklamışolan Narses'e yöneldi.

Fragman 31

1. O, yayını barbarlara doğru gerdi ve çok nizami

bir biçimde nişan aldı ve oku Kokh'a fırlattı.

2. Ağzı açık olduğu için ok boğazına girdi vesaplandı. Kokh hemen öldü.

Fragman 33

1. Bonos ne münasebetsizlik etmiş ne de aldırmazbir tavır almıştı. Fakat güvenliğini sağlamak içinbüyük bir süratle hareket etmişti.

2. O mağrur, palavracı ve mütecaviz idi. Bonosonun sözleriyle rahatlamış değildi ki İskitya'dakisavaşı anımsadı[283].

Fragman 35

1. O, barbarların harekâtta nerelere kadarilerlediğini araştırarak öğrenmesi için John'ugönderdi.

2. Avarlar çok fazla yağmur yağdığını, havanın halabulutlarla kaplı ve karanlık olduğunu bu nedenlegözcülerin düşmanın yaklaştığını göremeyeceklerinidüşündüler.

Fragman 36

Önder yedi tepeden birine çıktı ve onun barbardilinden küstahça kehanetler ve övünmelerduyuldu[284].

Fragman 38

Köprüler açısından, tıpkı bir üçgen gibi öne doğrukeskin bir kenarı olan üçgen bir yapı var. İnşaatçılarbunu talimat olarak adlandırırlar ve bu bir savaşgemisinin şahmerdanı gibi hareket eder. AvarlarınKağan'ı bunu inşa etti ve nehre köprü kurarakordularını Dardania tarafına geçirdi[285].

Fragman 39

Kale burcundaki mazgallı siperler darbelerleparçalandı ve kuledeki duvarın tamamı onlarınzorlamasıyla zayıfladı.

Fragman 40

Menandros'un eserinde spaliones; öküz derisinin

gerilmesi suretiyle yapılan, bir adam boyunda kirişhalinde yükselen kafes biçimli aletlerdir. Askerler bukafesin içine girerek derinin altında kendilerinimuhafaza ederler ve surlara doğru yaklaşırlardı.Taşları parçalamak ya da surlara gedik açmak içinkullanılan aletlerle yerin altından tüneller açarlar ve butünel boyunca eşe eşe ilerlerdi. Sonra şu iki şeydenbirini yaparlardı: Yerin altından ilerleyerek duvarıgeçip içeriye sızmak ya da su sarnıcının yeriniçindeki kaynağını bulup hemen sarnıcı boşaltmak vekaynağın suyunu kazdıkları tünele akıtarak dışarıyatahliye etmek.

II. BÖLÜM

A- Theophylaktos Simokattes'in Hayatı

Müellif daha çok Theophylaktos olarak bilinir. Soyisim, unvan veya takma adı olarak görülenSimokattes'in ise "snub-nosed cat" (burnu kalkıkkedi- Kedi burnu) manasına geldiği ifadeedilmektedir. Yazar eserinin hiçbir yerinde kendisive özel hayatı hakkında bilgi vermemektedir.Eserinin VII.16.10. bölümünde Nil Nehri'ndenbahsederek Mısır'dan geldiğini ima etmektedir.Simokattes'in ailesi Kahire'nin önde gelenailelerinden biridir. Doğum tarihi ise muhtemelen575-590 yılları arasındadır[286]. Ancak eseri ile ilgiliçalışmalarda bulunan modern tarihçiler, daha ziyade580'li yılların sonlarında doğmuş olabileceğinibelirtirler. Ancak kesin bir tarihverilememektedir[287]. Ölümünün ise yine kesinolmamakla beraber 640 yılından sonra gerçekleştiğiüzerinde durulmaktadır. İstanbul'a hukuk eğitimialmak üzere yirmili yaşlarında gelmiş olması gerekir.VII. yüzyılın başlarına tesadüf ettiği düşünülen bugeliş, Herakleios'un tahtının başladığı tarihlere yani610 yılı civarına tesadüf edebilir.

Müellifin kroniğinin haricinde bürokrasi hayatıboyunca yazdığı üç tane daha eseri vardır. Yazıldığıtarihler belli olmayan bu eserler İngilizceye çevrilmişolup Quaestiones Physicae, Ethical Epistles veOn Predestined Terms of Life isimli küçükkitaplardır. Bu eserlerden anlaşıldığı kadarı ileSimokattes iyi bir seküler ve dini eğitim almış,Hıristiyan kültürüne vakıf biri olarak yetişmiştir.

B- T. Simokattes'in Eseri

Theophylaktos Simokattes'in konumuzla ilgili olaneseri VI. yüzyılın ikinci yarısı Bizans tarihi açısındanoldukça önemli bir eserdir. Bu dönemdeBalkanlarda Slav ve Avar saldırıları, doğuda iseSasânîlerin saldırıları söz konusudur. VI. yüzyılın ikinciyarısında Bizans İmparatorluğu siyasi ve askeriolarak zor bir dönem geçirmektedir. Tarihin buönemli dilimi; Orta Asya'dan gelen Avarların Tuna'nınkuzey kısımlarını işgal etmeleri, Bulgar kavimlerinintehdidi, Slavların Avarlarla işbirliği yaparak Bizanstopraklarına gerçekleştirdikleri akınlar ve doğudaSasânîlerle olan mücadeleler dolayısıyla, Bizansimparatorlarının para ve siyasi entrikalarla dolu birmücadeleye giriştikleri dönem olarak hafızalarda yeralmasına sebep olacaktır.

Bu eserin daha önce I. Bekker (Bonn Corpusedition, Bonn 1834) tarafından Latince tercümesiyayınlanmıştır. Ancak bu tercüme eksik olmaklaberaber, izaha muhtaç olmasından dolayı da yeterligörülmemiştir. Simokattes'in ilk tercümelerinden biride L. Cousin tarafından Fransızcıya tercüme

edilmiştir. Bu tercüme "Histoire de Constantinople"adlı eserin üçüncü cildinde yer almaktadır[288].Daha sonraki dönemlerde bu eserin Rusçatercümesini ve ilave notlarla birlikte N. Pigulevskajayapmış ve 1957 yılında Moskova'da bastırmıştır. Buönemli eser ise Almanca'ya Peter Schreinertarafından kazandırılarak "Theophylaktos Simokates,Geschichte" adı ile 1985 yılında ilim âlemine takdimedilmiştir[289]. Simokattes'in bu eserini inceleyen vegeniş açıklamalarda bulunan bir diğer Alman yazarda H.W. Haussig'dir[290]. En son olarak T.Simokattes'in bu eseri tercüme, giriş, ilave notlar vegeniş açıklamalarla beraber Michael and MaryWhitby tarafından 1986 yılında yayınlanmıştır. Biz deçalışmamızda İngilizce olarak basılan bu sontercümeyi kullandık[291].

İmparator Herakleios (610-641)'un iktidarıdöneminde eserini kaleme alan TheophylaktosSimokattes, Roma İmparatorluğu'nun siyasi, askerive diplomasi tarihi alanında sistematik olarak bilgiveren müelliflerin sonuncusunu temsil etmektedir.Kendisi I. Justinos'un 518 yılından Tiberios'un 582yılına kadar olan dönemi kaleme alan Prokopios,

Agathias ve Menandros'un bıraktığı yerden devamederek Roma tarihini yazmıştır. Simokattes,Mavrikios'un (582-602) taht yıllarını kaleme alarakdevam ettirdiği bu tarih yazımı geleneği, yedinci vesekizinci yüzyıllarda sürdürülememiştir. Bu dönemhakkındaki bilgiler Patrik Nicephorus'un verdiği özetbilgilerle ancak öğrenilebilmektedir.

Theophylaktos'un eseri İmparator Mavrikios'un(582-602) yirmi yıllık imparatorluk döneminikapsamaktadır. Mavrikios dönemi olaylarının enönemli ve tek kaynağıdır. Eserini yazmayabaşladığında, anlattığı olayların üzerinden otuz ilealtmış yıl gibi bir zaman dilimi geçmiştir. Nitekimeserin 628-638 tarihleri arasında yazıldığıbelirtilmektedir[292]. Bu açıdan düşünüldüğündekendisinin bizzat görmediği olayların bir kısmınıdönemin farklı kaynaklarından elde ettiği, kulaktandolma bilgiler ve sözlü bilgilere dayandırdığısöylenebilir. Nitekim Anchialos ve çevresine yapılanakınlarda Avar Kağanı'nın bölgedeki sıcak suyasahip hamamları yıktırmadığı şeklindeki bilgi, yazarınşifahi olarak edindiği bilgi şeklindebelirtilmektedir[293]. Ancak bu zaman dilimi olayların

yazıya dökülmesi için çok uzun değildir. Özellikleyazım geleneği olan Bizans kültüründe, olaylarınzihinlerde canlı tutulduğu ve abartılmadan aktarıldığıbilinmektedir. Simokattes'in verdiği bilgilerin kıymetitartışılmaz. Özellikle bu dönemle ilgili çok azkaynağın ve sadece Bizans kaynaklarının olduğudüşünülürse önemi daha iyi anlaşılabilir. Fakateserdeki bilgilerin tamamının doğru olmadığını, yanlışbilgilerin de olduğunu belirtmek gerekir. Müellif kimizaman yazdıkları ile tezat oluşturmakta, kimi zamanda olayların yerini ve tarihini karıştırmaktadır[294]. Busebeple, kaynak değeri yüksek olmasına rağmenmevcut diğer kaynaklarla mukayesesi yapılmalıdır.Mesela müellif 596 yılında meydana gelen AvarlarınFranklarla olan mücadelesine hiç değinmemektedir.

Simokattes eserini yazarken farklı kaynaklardanistifade etmiştir[295]. Theophylaktos SimokattesTarihi'nin kaynakları üzerine bir çalışma hazırlayanTherese Olajos, müellifin eserinde kullandığıkaynaklar hakkında bize bilgi vermektedir[296].Simokattes'in en çok kullandığı eser "Jeand'Epiphanie Tarihi" adlı eserdir. Balkanların veDoğu'daki olayların anlatıldığı bölümlerde; Bizans-

Avar, Bizans-Slav ve Bizans-Sasânî münasebetlerihakkında bilgi veren bu kaynak, Simokattes'in enönemli kaynağı olmuştur. Müellif zaman zaman bueserin üslubunu dahi benimsemiş, kimi zamandabilgileri kelime kelime kopyalayarak eserindekullanmıştır[297]. Theophylaktos'un en çok kullandığıdiğer bir eser ise "Le Journal de Guerre- SavaşGünlüğü" adını taşımaktadır. Bu yapıtta Bizans-Avar-Slav askeri mücadeleleri üzerinde durulmaktadır. Bugünlükleri tutan subay muhtemelen 587 ve 592-599yılları arasında Balkanlarda görev yapan Bizansordusuna mensup bir subay idi[298]. Son olarakMenandros'un eserinden de istifade ettiğinisöyleyebiliriz.

Bizim Türk tarihi ile ilgili kısımlarını vereceğimiz bueser sekiz kitaptan oluşmaktadır. Eserin Grekçedentercümesini yapan Whitby, Simokattes'in içindekilerkısmını oluştururken, Euagrios ve John ofEphesos'un eserlerini örnek olarak aldığını belirtir.Sekiz kitaptan meydana gelen eserin bölümlerininmuhtevasını şu şekilde özetleyebiliriz: ÖncelikleBizans İmparatoru Mavrikios'un Bizans İmparatoruolarak ilan edilmesi ile başlayan yeni bir süreç ele

alınmaktadır. Bizans devletinin siyasi, askeri,ekonomik ve sosyal yönlerini teferruatlı bir şekildeele alan müellif, ülke içindeki iç kargaşalar hakkındabilgiler sunmaktadır. Bilgiler sistematik bir şekildeolmamakla beraber eserde Avarların menşei, Bizanssınırlarına gelmeleri, Kağan'ın elçi göndermesi,Avarların Bizans şehirlerine saldırmaları veyağmalamaları ile Avar-Bizans anlaşmaları üzerindedurulmaktadır. Yine Balkanlarda önemli bir unsurolan Slavlar ve Bizans ile olan mücadeleleri, Avar-Slav ittifakı konu edilmektedir. Bununla beraberBizans ile Sasânîler arasında cereyan edensavaşlar, antlaşmalar ve elçilerin gidiş-gelişleriSimokattes'in eserinin geniş ölçüde muhtevasınıteşkil etmektedir. Özellikle Sasânî kralı II. Hüsrev(590-628) ile olan mücadeleler ve hakkında verilenmalumat kayda değer önem taşımaktadır. ThereseOlajos, Simokattes'in bu bilgileri Sasânî kralı Hüsrevile aynı dönemde Bizans ülkesinde bulunan AzizeGolindouche'un biyografisini yazan HierapolisPsikopos'u Stéphane'ın yazdığı eserden aldığınıbelirtir[299]. Akademi dünyasında bir arşiv vedönemin önemli bilgi kaynağı olarak gösterilen bueser Bizans Devleti için olduğu kadar Avar, Slav ve

Sasânî Devletleri açısından da önemli bir arşivniteliği taşımaktadır.

Ancak şu bir gerçektir ki Türkçe kaynaklarınolmaması, Türk tarihi ile alakalı verilen bilgilerinmukayesesini engellemektedir. Buna rağmenözellikle Avar Hakanlığı hakkında verilen malumat birhazine değerindedir. Fakat Simokattes'in Avarlarhakkında belirttiği bir cümle, on beş asırdır bütün ilimâleminin düşünce dünyasını karıştırmakta veAvarların menşei konusunda tartışmalarınyaşanmasına sebep olmaktadır. Bu bilgi Avarların;Pseudo-Avar (Sahte Avar) ve gerçek Avar olarakikiye ayrılmasıdır. Avarların kökeni ile ilgilitartışmaların kaynağı Simokattes'in eserinde geçen"Pseudo-Avar" tabiridir. Başka hiçbir kaynaktaPseudo-Avar ifadesine rastlanılmamaktadır.

C- Türklerle İlgili Kısımlar

I. Kitap

I,3,1 Şimdi, tarih ağını örmeye ve barbarsavaşlarının kayıtlarını tutmaya başladığım için,olayların yakınlığı ve düzenlemenin uygunluğunedeniyle, ilk olarak Avarlara karşı başlatılanhareketten bahsedeceğim[300]. I,3,2 O zamanlar,hızlı bir şekilde sayısız şiddet eylemine girişmişlerdir.Bu insanlar göçebe olarak yaşayanlar arasında engüvenilmez ve doymak bilmez ulus olan, Tuna'nınyakınlarında yaşayan Hunlardır (Avarlar)[301]. I,3,3Bu insanlar İmparator Mavrikios'a bir elçi yolladılar.Avrupa'da yaşayan Romalılar arasında çok ünlü olanSirmium[302] adındaki büyük bir şehri elegeçirmişlerdi. I,3,4 Bu şehir, imparator Mavrikios,İmparator olmadan hemen önce ele geçirilmiştir.I,3,5 Şartlar ünlü Menandros tarafından tamamenaçıklanmıştı. Tüm detayları anlatmak için yeterincezamanım yok. Ama belirtmeliyim ki durum çok netolarak rapor edilmişti. Eleştiri getirmek zaman kaybıo lacaktır. I,3,6 Şehir Avarlar tarafından ele

geçirildikten sonra bir anlaşmaya varıldı ve bu durumbarışın gelmesini ve ortamın sakinleşmesini sağladı.I,3,7 Böyle büyük bir yıkımdan sonra kabul edilenşartlar Romalılar için yüz kızartıcıydı. Antlaşmaöncesinde hâkimlerin üstün olanların tavrı sergilendi,barbarlara görkemli hediyeler sunuldu. Avarlara heryıl 80 bin altın para; gümüş ticari meta ve altınlarlabezenmiş elbise şeklinde verilecekti[303]. I,3,8Antlaşma sadece iki yıl sürdü. Hun (Avar) Kağan'ıRomalılara karşı kibirli bir tavır sergiledi. Barışbitmeden önce bir söylenti yayıldı. Romalılararasında büyüklüğü ve güzelliği ile eşsiz çok sayıdayaratığın olduğu şeklinde söylentiler yayıldı. KağanRoma imparatorunun buraya gelip durumu kendigözleriyle teşhis etmesini istedi. I,3,9 Ve imparatorhızlı bir şekilde merakını gidermeyi başarmış ve onakendisinin yetiştirdiği hayvanların en göze çarpanıolan bir fil göndermiştir. I,3,10 Kağan fili görüncekendine yollanan bu Hindistan filini önce teşhir ettisonra da İmparator'a yolladı. Böylece İmparatoruküçümseyerek terör yaratmayı amaçlamıştı. Benbunu söylemek zorundaydım, saklı tutamazdım.I,3,11 İmparatoru bu durum rahatsız edince, Kağan'a

altın bir taht yolladı. Kağan'ın bahtı açıktı. Tahthükümdarın hibesiydi ve imparatorluk güçlerinceta ş ınmış t ı. I,3,12 Fakat sanki hediyenindeğersizliğinden kirlenmiş gibi, kibirli bir şekildemağrur bir havaya bürünmüş ve sanki ucuz ve yaygınbir şeymiş gibi, şatafatlı altın yatağı imparatora gerigöndermiştir[304]. I,3,13 Ayrıca yıllık 80 bin altına ekolarak 20 bin altın daha istedi[305]. İmparatoröfkeyle bunu reddetti. Yeminini bozdu.

I,4,1 İlk olarak savaş trompetleri çalınmayabaşlandı. İmparator güçlerini topladı. Sürpriz birşekilde Singidunum'u (Belgrad) geri aldı. Burasıbarış zamanında olunduğu için askerden ve silahtanarındırılmış bir yerdi. Tüm Trakya'da barış dönemininmiskinliği yaşanıyordu. Tetikte değillerdi ve birsaldırıyı püskürtemezlerdi[306]. I,4,2 Şehrin büyükçoğunluğu tarlalarda çadır kurmuşken yakalandı. Yazmevsimiydi, zorunlu hasat için oradaydılar vegeçimlerini temin etmeye çalışıyorlardı. I,4,3 Fakatbarbarlar bir mücadele olmadan şehri elegeçiremediler; şehir kapılarında oldukça şiddetli birmücadele oldu ve Avarlardan çok sayıda insan

öldürüldü ve Cadmean zaferi kazanıldı[307]. Belâönceden tahmin edilmediği ve beklentilerin tersineolduğu için, Kağan komşu şehirleri de kolaylıkla vehiçbir çaba göstermeden talan etti. I,4,4 Augustae(Augusta Triana-Stara Zagora/Bulgaristan) veViminacium (Kostolac/Sırbistan) (Bu iki kent İllyricumvergi tasnifindeki önemli şehirlerdi) kentlerini tahripettikten sonra hemen Anchialus'u (Pomorie-Bulgaristan) ablukaya aldı, etraftaki köyleri tahripederek buraya kamp kurdu. Çevre köyleri müsrifçeyağmaladı[308]. I,4,5 Ancak sadece kaplıcalaradokunmadığı ifade edilir. Hamamların yıkılmasındaKağan'ın hareminin belirleyici olduğu söylenir.Haremindeki kadınlar ona çok daha fazla zevkalabilecekleri, eğlenecekleri, onları çok daha güzelve sağlıklı yapacak kaplıcalara dokunmamasınısöylediler[309]. Bu suların kullanıcılar için faydalıolduğu ve sağlıklarına iyi geldiği söylenmektedir.I,4,6 Üç ay geçtikten sonra Romalılar, Kağan'a birelçi gönderdiler ve savaşa son vermesini istediler.Elçi olarak senato'ya terfi ettirilen, Sicilya valisi olanv e praetor mahkemesine çıkan Elpidius'ugönderdiler; bu mevki Romalılar arasında herhangi

bir ayrım yapılmadan verilirdi[310]. I,4,7 Elçiylebirlikte Latin dilinde Romalıların scribo[311] olarakadlandırdıkları, imparatorun korumaları arasındaönemli bir yere sahip olan Comentiolus'ugönderdiler. Böylelikle bu iki kişi Anchialus'tabulunan Kağan'ın yanına geldiler ve kendilerinesöylendiği gibi bir antlaşma teklif ettiler. I,4,8 Kağanaz çok hareketlerini kabullendi, fakat inatçı birtehditkârlıkla bütün Uzun Surları[312] yıkabileceğinisöyledi. Üst seviyedeki kibir ve gururunu hesabakatan Elpidius konuşmaya başlayınca, I,4,9Comentiolus kullandığı dilin asaletini görkemli birşekilde sergilemeye başladı. İffetini yitirmemiş biranne kadar temiz olan Roma özgürlüğünü vurguladı.Dalkavukluğa ve iffetsizlerin yağcılığına ihtiyaçduymadı. Avarların başında bulunan ve Kağan olarakbilinen liderlerinin yanında aşağıdaki cümleleri kurdu:

I,5,1 "Kağan, Romalılar sizin atalarınızın tanrılarınızatapınmanıza, yemininizin gereğini yerine getirmenize,anlaşmayı hiçbir koşulda bozmamanız gerektiğineinanıyor. Barış arabası sizin şahsınızca devrilmemeli.Roma hükümdarlık hediyelerini ve Romalı nezaketinihatırla. Siz onların sizin atalarınızla komşuluk

yaptıklarını ve dost olduklarını unutuyor gibisiniz.Onları bağışlamıyorsunuz. Romalılara zarar vermekiçin emriniz altındaki diğer uluslara baskıyapmamalısınız. I,5,2 Liderler açısından, hemgerçekte hem de ismen, tebaalarından dahabasiretli olmaları uygun olduğu için, güç konusundakiüstünlükleri de iyi ahlak üstünlükleri ile uyumludur.I,5,3 Barış yanlısı oldukları için Romalılar sizin dahaönce yaptığınız hataları ve işlediğiniz suçlarıunutmaya hazırlar. Onlar diğer bütün kavimlerarasında insani değerlerinin yüksekliği açısındanfarklıdırlar. Bu nedenle size misilleme yapmamakamacıyla silahlanmıyorlar. I,5,4 Gelecek günlerindaha huzurlu olması için, geçmişteki vahşi suçlarınızıumursamıyorlar ve sadece bir özür bekliyorlar. I,5,5Ancak siz bu olumlu durumdan haberdar değilsiniz.Adaletin gözü kördür. Toprağın, sınırları savunacakinsanların tamamen hâkim olamayacağı kadar genişve çok. Tanrınız sizin kaderinizdir. Romalılar eskimuhteşem günlerini unutmamışlardır. Bu nedenle çokbüyük bir savaş hazırlığında olacaklardır ve büyük biryıkıma imza atacaklardır. I,5,6 Savaş onlar içinbarıştan daha az önemlidir. Eğer düşman ısrarcı

olmazsa düşünceleri barıştır. Dünya üzerindeRomalılardan başka hangi millet özgürlük, onur,toprak ve çocukları konusunda bu kadar hassastır?Eğer kanlı bir savaş olursa ve şartlar kötüleşirse enaz önemli olanlar ne yapar? Birbirlerine zararvermekten çekinirler. Peki, siz bu kadar savaşçı veimparatorluğa bağlı Romalıların böyle davranacağınımı düşünüyorsunuz? Bu umulduğu üzere çok kolayolmayacak ve sınırların en uzak noktasında olacaktır.I,5,7 Bugünkü kötü ve günahkâr görüntüyleövünmeyin, şu an için bu istediğiniz sonuçlarıverebilir, ancak kibirle oluşmuş bu düzen gerçek birzafer değildir. I,5,8 Sizin kibirli tavrınız büyüktür amaRomanın gücü, İmparatorun gayreti, bağlı milletlerindesteği ve kaynaklarının çokluğu, dünyadaki bütünuluslar arasında Romalıları farklı kılan dine aşırıbağlılık ve bütün bunların sonuçları da büyük olacaktır.I,5,9 Siz sadece onlara karşı savaşmak istedinizama sonuçlarını düşünmediniz. Romalıları yoksayarak diğer kavimler arasında kendinize nasıl birsaygınlık sağlayabilirsiniz? Ya da kendinizi gelecektenasıl garanti altına alabileceksiniz? I,5,10 Tanrılarınızıönemsememeye başladınız, yeminler tutulmadı,

antlaşmalar bozuldu, insanlarınız sizden zarargörmeye başladı. Onlardan gelen hediyeler sizin içinkıymetsizleşmeye başladı. Bizi barış halinde bırakın.Durumunuzu şeytani tavırlarla hileler yaparakdeğiştirip de bizi siz komşularımıza karşı savunmayageçmeye zorlamayın. I,5,11 Roma sınırlarında olantopraklarınızda düşündüğünüzden daha fazla saygılıolun. Unutmayın ki sizler yabancı ve göçebeyken sizeev verildi. Bu size doğulu eski kabilenizinyargılarından uzaklaştığınızda sunuldu[313]. I,5,12Dostluğun adil dengesini bozmayın. İnsanlarınmerhameti küçümsemesini engelleyin. Tanrı adınayaptığınız yeminin şeytani hale geldiğini halkınızasöylemeyin. Eğer arzunuz paraysa zaten çok cömertve muhteşem bir hazineye sahip olan Romalılar bunusize verdi. I,5,13 Çok büyük bir ülkeniz var ve bunedenle halkınız asla ülkenizde çok kalabalıkolmayacak. Yeni gelen muhacirler asla bir şeylerinyoksunluğunu duymayacak[314]. I,5,14 Geri dönünve Romalıların size verdiği ülkenize[315] dönün vegücünüzü sınırlarınız dışında kullanmayın. I,5,15Rüzgârlar ne kadar güçlü olursa olsun köküderindeki ağaca zarar vermez. Bu ağaç çok yapraklı,

dayanıklı gövdeli, gelişmiş kökleri olan bir ağaçtır.Cennet yağmurlarıyla zenginleşmiş, iklimlerlegüçlenmiş, yanında akan sularla beslenmiştir. I,5,16Ülkesinde topraklarında güçlenip yayılmak isteyende akıllı olmalıdır. Cezalandırmayı tam zamanındayapmalı ve hata yapılmasına göz yummamalıdır. Budüşünülenden çok daha zarar verebilecek birsuçtur."

I,6,1 Bu büyük adam azarlayıcı tavırla konuşmayason verdi. Kağan'ın büyük tutkularını kamçılayan kanıkaynadı. Tüm yüzü öfkeyle kıpkırmızı olmuştu. Gözleriaçık kahve bir ışıltıyla parlamaktaydı. Bu gazapaleviydi. Bu durum elçilerin canlarınınbağışlanmayacağını göstermekteydi. Yüzünde her anuçup gidecekmiş gibi duran bir ifade vardı.Konuşmasının neticesi olarak Comentiolus'un,kendini mezara gönderebilecek bir tehlike altındaolduğunu gösteriyordu. I,6,2 Elçiliğin kutsallığınıbozan Avarlar için Comentiolus'u zincirleyerekonurunu kırmak, ayaklarını tahta kelepçelerle ezecekkadar sıkıştırmak, çadırını parçalamak doğaldı[316].I,6,3 Ertesi gün Kağan sakinleşmişti. Çok güçlü olanbazı Avar büyükleri, liderlerini ikna edici

konuşmalarla sakinleştirmişlerdi. Elçinin ölümemrinin ilanı böylece engellenmişti. Elçilerin eliniayağını bağlamanın yeterince onur kırıcı olduğuna,Kağan ikna edilmişti. İmparatora elçilerini böyleaşağılanmış bir şekilde yollamanın yeterli olacağını,bu davranışının adamların kendi ülkelerindecezalandırılmalarını garanti edeceğini düşünmüştü.I,6,4 Ertesi yıl Elpidius tekrar görevlendirildi. Aynıelçilik vazifesiyle gönderildi. Kağan'a ulaşan elçi,kendisiyle beraber bir elçinin imparatora gelipgelemeyeceğini sordu. Antlaşmanın tekrar gündemegelebileceğini ve daha önceki antlaşmaylabelirlenen meblağın üzerine fazladan 20 bin altınekletmeye, ancak bu şekilde imparatoru iknaedilebilecekti. I,6,5 Kağan öneriyi kabul ederek,Avar kabilesinde çok büyük bir saygınlığı olanTargitius'u[317] Elpidius'la beraber İmparatora elçiolarak gönderdi. Targitius ve elçi imparatorlagörüştüler ve anlaşma sağlandı. Romalılar 80 binaltının üstüne 20 bin altın vermeyi taahhüt ettiler. Eğerödeme unutulursa tahsîlat savaş yoluyla yapılacaktı.I,6,6 Antlaşma tekrar canlandırılmış gibi görünüyordu.Ateşkes ile barış sağlanmıştı. Kısa bir barış

döneminden sonra Avarlar tekrar Romalılarasaldırdılar. Fakat bu açık bir saldırı değil, kurnazca vehilekâr bir hareketti[318].

I,7,1 Slav milletini başıboş ve dağınık haldebırakmak Avarların çıkarlarına uygun bir hareketti. Bugrup Roma sınırlarında pek çok bölgede yağmayapmıştı. Birdenbire harekete geçmişlerdi -UzunSurlara yakın yerlerde- adeta şimşek gibiydiler. Elegeçirdikleri pek çok bölgelerdeki tutsaklara çokbüyük bir kıyım yaptılar. I,7,2 Bu nedenle İmparatorkaygıyla, Uzun Surların çevresinde askeri garnizonlaroluşturdu. Şehrin çevresinde çok iyi planlanmış birsavunma hattı oluşturuldu. İmparator kendisinikoruyan askerleri de şehir dışına yerleştirdi. I,7,3Comentiolus'a önemsiz bir komuta görevi verilince,Trakya'ya gitti. Slav kabilesi üzerine yürüdü.Cesaretle saldırdı. Erginia Nehri'ne (Ergene)kadar ulaştı. Burada Slavlarla çatıştı. Barbarları ağırbir yenilgiye uğrattı[319]. I,7,4 Bu nedenleComentiolus, İmparator tarafından praesentalis[320]olarak, yani askeri bir lidere verilebilecek bütün onursıfatları ve unvanlarla ödüllendirildi. I,7,5 Yaz

geldiğinde (585) (Comentiolus) Roma güçlerinitoplayarak Adrianapolis'e (Edirne) gitti ve oradaArdagastus[321] ile karşılaştı. Güçlü birlikler vemahkûmlarla güçlendirilmiş Slav ordusuyla yüz yüzegeldi. Geceyi geçirdikten sonra gün doğumundaAnsinon[322] Kalesi'ne ulaştı. Burada barbarlarlacesurca savaştı. I,7,6 Düşman geriye çekilincesaldırıya geçti. Burada esir olanlar için Romabaşarısı güneşli bir gün başlatırken, düşmanlarAstike'nin (Trakya Ovası) dışına doğru sürüldüler.General bir zafer ilahisi söyledi[323], ganimettoplandı.

I,8,1 Sonbaharın başında[324] barbarlar anlaşmayıyine bozdular ve anlaşmayı ihlal ettiler. Sebebiniortaya çıkaracağım ve asla reddetmeyeceğim. I,8,2-3 Bookolabra -bu kelimeyi Grekçeye çevirmekgerekirse karşılığı büyücüdür- soyadını tamamen hakeden İskitli bir adam çılgınca ve tehlikeli bir davranışsergiledi. I,8,4 Geçici ve hoş bir zevk uğrunaKağan'ın eşlerinden birisi ile birlikte uyuduğu içinölümün güçlü tuzaklarına yakalandı. Bir ihtimalöldürüleceğini hissettiğinden ve çok iyi bilinen

çapraz sorgunun sancılarını bildiğinden, tebaasındakiGepidlerin[325] yedi tanesinin aklını çeldi veatalarına ait kabileye doğru kaçmayı başardı. I,8,5Bunlar (geldiği kabile) Hunlardı, Sasânîlerindoğusundaki komşularıydı ve pek çok kişi tarafındanTürkleri tanımlamak için Hun kelimesi kullanılırdı. I,8,6Bookolabra, Ister'in (Tuna Nehri) aksi yönündekiLibidina[326] şehrine gelince burada Romalı birkomutan tarafından yakalandı. Bu komutan Tunanehrini korumakla görevliydi. Onun ırkını, kökenlerinive onu buraya süren günahını ortaya çıkardı. I,8,7Şanssızlık eseri olarak İmparatora yollandı. Romayasası son derece katıydı. Savaş ise basitçatışmalarla devam ediyordu. Targitius hâlâimparatorluk şehrinde elçilik görevinisürdürmekteydi. Burada Kağan adına Romalılardanalınan topraklarda ürün hasat edilmekteydi. I,8,8 Varolan durum imparatoru gereksiz yere kızdırdı. Çünküimparator bir Avar'ın yıllık gelirleri ve barış hâsılatlarınıtalep ederken, başka bir Avar'ın (Kağan) rahatdurmayarak, Avrupa'yı yağmalayıp şehirleri harapetmesi ile Avarlar tarafından tamamen kandırıldığınıdüşünüyordu. I,8,9 Targitius Chalcitis Adasına

(Heybeli Ada) sürgüne yollandı ve burada zorluklariçinde altı ay geçirdi[327]. İmparator elçinin ölümkararını her an ilan edebilirdi. Bu altı ay imparatorusakinleştirdi. I,8,10 İskit ve Mysia[328]'nın bütünçevresini Kağan'ın adamları almıştı. Rateria[329],Bononia (Vidin), Aquis[330], Drostolon (Silistre),Zaldapa[331], Pannasa[332], Marcianopolis[333]ve Tropaion[334] kentlerini zapt ettiler[335]. I,8,11Bu durum imparatoru oldukça büyük bir yük altınasoktu. Şehirler zor kullanılarak alınmıştı. Bu kentlerdeyaşayanların tembelliği nedeniyle ani saldırılarbaşlamıştı. İmparator Comentiolus'u general olarakatadı ve bütün birliklerinin komutasını onabıraktı[336].

II. Kitap

II,10,8 Bu özel yılda Comentiolus Anchialus'a(Pomorie-Bulgaristan) gelerek orduyu toparlamak vedüzenlemek amacıyla, kalabalık topluluğuniçerisinden en cesur olan şahısları belirleyerek,seçtiği kişileri başarısız olan diğerlerinden ayırdı. Üçsınıflandırma yaparak, bunları barbarlara karşıkullanmak üzere teker teker ayırdı[337]. II,10,9

General, Martin'i[338] ordunun sağ kanadındagörevlendirdi, Castus'u[339] ise diğer kanadıkomuta etmek üzere vazifelendirdi. Merkezi birlikleriGeneral Comentiolus kendisi yönetecekti.Savaşabilecek durumda olan altı bin kişi vardı.Ayrıca dört bin kişilik savaşmayan bir grup vardı.General savaşçı ruhu zayıf olan bu insanları surları veordunun yükünü korumakla görevlendirdi. II,10,10General Castus birliğini toparlayarak, ülkeninbatısından hareket etmek suretiyle Zaldapa'ya(Abrit-Bulgaristan) ve Haemus'a[340] (BalkanDağları) geldi. Fakat bu sıra dağlarında umulmadıkbir şekilde barbarlarla karşılaştı, mızrağıylasavaşarak burada büyük bir zafer kazandı ve çoksayıda barbar savaşçıyı öldürdü. II,10,11 Zaferinibüyük bir ganimetle süsledi, bunları geri almak üzerebir muhafıza emanet etti. Ertesi gün toparlananbarbarlar tekrar bölgeye geldiler ve ganimetin birkısmını geri aldılar. II,10,12 Fakat Martin Tomi(Köstence) şehri civarına geldi, burada Avarkampını ve Kağan'ını casusluk yaparak gözetledi.Romalılar burada pusu kurdular ve çok ani ve sert birsaldırıya geçtiler, deniz cezir durumundayken

düşmanlarını sulu bir ölümle güzelleştirdi. II,10,13Kağan bu durumdan kurtulmak için iyi bir talihesahipti, çünkü kaçışını kolaylaştıran ve bu konudakendisine yardımcı olan saklandığı bataklık içindekiadadır. Aslında Kağan burada yakalanabilir veRomalılara mükemmel bir fidye getirebilirdi. Buolağanüstü ve muhteşem tehlike barbaların başınageldi. Beşinci günde Avar firarilerinden, gerçeğiöğrenmek aslında mümkündü. II,10,14 Daha sonrasabahleyin Martin, Generalin (Comentiolus) birönceki gün saptadığı yere geri çekildi ve Martin gibiCastus da aynı yere gelerek ona katıldı. Ordunun bufarklı birimlerinin bir araya gelmesi ile büyük bir güceulaşıldı ve bu birleşme, kuvvetli bir güvenliğe sahipolmalarını sağladı.

II,11,1 Comentiolus bir önceki gün yapılansözleşme ve antlaşmaları reddetti, kesinlikle zekâbelirtisi olan hiçbir şey yapmadı. Avarların çokluğunedeniyle, onları geriye çekmek ve muhtemelenkazanacakları bir zafere destek olmamak içinCastus ve Martin'e doğru yola çıkmadı[341]. II,11,2Destek kuvvetlerinden birinin komutanı olanRusticius'un General Comentiolus'un, anlaşılması

güç belirsiz bir durum nedeniyle gelişine aldırmadığı,Castus ve Martinle olan randevularına dikkatetmediği –böyle tehlikeleri üstlenmemesi konusundakendisine baskı yapan imparatorun dileği bu değildi-konusunda uyardığı iddia edilmektedir.

II,11,3 Ve aslında General (Comentiolus)Rusticius'a kulak vermiş ve heyecanı yerinitembelliğe bırakmıştır. Martin ve Castus,Comentiolus'un Marcianopolis'e ulaştığını öğrenince,ona doğru çekilmişlerdir. Güneş ışık saçan yörüngehareketine başladığında Comentiolus, tüm Romaordusuyla birlikte, geride bıraktığı işe yaramazolanların bulunduğu kampa doğru hareketegeçmiştir. II,11,4 Daha sonra zirvelere ve yüksektekivadilere tırmanarak, kampını Haemus'un dargeçitlerine taşımıştır. Buranın yerel ismi SabulenteCanalion'dur[342].

II,11,5-8 arasında Haemus Dağları'nın doğalgüzelliğinden bahsedilmektedir.

II,11,9 General Comentiolus ertesi gün ve dahasonraki gün ordunun kamp kurmasını emretti. Sabah

General Comentiolus Martin'i çağırdı ve ona Avarlarışaşırtacak bir pusu ile saldırı düzenleme göreviniverdi. Ayrıca nehrin üzerindeki tahta köprüçevresinde ve üzerinde konuşlanarak, barbarlarınakıntının az olduğu yerden geçip geçmediklerinigözetlemekle görevlendirilmişti. Castus ise karşıtarafta kamp kuranların geçitteki hareketleriniizleyecekti[343]. II,11,10 Martin nehir civarındakibirliklerin sudan geçtiğini görünce Comentioluskumandasındaki birliklere katılmak üzere geriçeki ldi . II,11,11 Castus ise sinsice davranarakırmağı geçti ve karşı taraftaki düşman kuvvetlerinigörebilecek bir alana birliklerini yerleştirdi. Sağlamolan herkes kılıçlarına sarıldı. II,11,12 Bubaşarılardan sonra ne yazık ki (Castus) şansı devametmedi. Kötü niyetli ve hatta şeytani bazı emirlerdensonra kibirli davranışları nedeniyle Comentiolus'adönemedi. Martin'e yardımcı olmak için tahtaköprünün yakınında beklemeye başladı. II,11,13Planının başarısız olması ve de günün aydınlanmasıüzerine gecelemek amacıyla bu bölgede günışığında kamp kurdu. Ertesi gün düşman ihtiyatlı birşekilde toplandı ve köprünün diğer yanına geldi.

Akıntı yüzünden suyu geçmek mümkün değildi. Nehirçok hızlı akıyordu. Dalgaların gücü yüzmeyeçalışacak kişiyi sürükleyip götürebilirdi. II,11,14Castus ana kamp yerinde birleşmeye karar verip degeri dönünce düşmanla yüz yüze geldi. Tehlike okadar büyüktü ki hile yapmanın, strateji geliştirmeninimkânı yoktu.

II,12,1 Castus adeta ter banyosu yapıyordu. Ruhuumutsuzluğa düştü. Ürkerek geri çekildi ve şanssızlıkonu büyük bir felakete itti. II,12,2 Birlikleri dağıldı vepanik içinde farklı yerlere dağıldılar. Yırtıcı birhayvanın pençesinden kaçan tavşanlar ya dageyikler gibi vadilere ve ağaçlıkların arkalarınasaklandılar. II,12,3 Ancak bazı Romalılar, Avarlarıneline geçti ve korkunç işkencelerle, işkencenin pekçok farklı metotları ile acı içinde öldürüldüler. Birliklerikorku ve tehdit altında kalan Castus'un geri dönmeşansı kalmamıştı. II,12,4 Romalılar, Castus ormanıniçine kaçarken toplanmamış üzüm salkımlarıgibiydiler. Tugay komutanı esir alındı. Düşman içinbu büyük ve görkemli bir avdı. Castus'la birlikte olanbirlikler de düşmanın hızlı hareketiyle yakalandılar.

II,12,5 Çarpışma büyüdü ve şiddetle alevlendi.Kağan için; Trakya'yı alan ve şu anda çok kederliolan bu orduyu affetmek, çok zordu. II,12,6 DüşmanMesembria[344] sınırlarına kadar ulaştı. Beş yüzkadar Bizanslı askerden oluşan birlik buradakahramanca bir direniş gösterdi. II,12,7 Avarlarınsaldırısını öğrenen ve Trakya'da bir süvari birliğinikomuta eden komutan Ansimuth, Uzun Surlar'ınçevresine yerleşti. II,12,8 Ordusunu içerilere kadarsürdü. Barbarlar tarafından esir edilene kadarmücadele etti, hayatta kaldı. II,12,9 Trakya'ya yakınbölgelerde henüz ele geçirilemeyen topraklaragözünü diken Kağan'ın birlikleri, bölgeye çok sayıdafarklı noktadan giriş yaptı. Comentiolus, birlikler ilebahsi geçen bölgeye batıdan girdi[345]. RomalılarHaemus ormanlarında (Balkan Dağları) saklandılar.Düşman, Romalıların Trakya bölgesinde birçok farklıyönlere kaçmalarına sebep oldu. II,12,10 Üçüncügünde Comentiolus kendi çadırına askerleri vekomutanlarını çağırdı ve tam olarak neyapabileceklerini ve niyetini onlara anlattı. II,12,11Ertesi gün süvari ve piyadeleri bir araya topladı.Barbarlara karşı nasıl mücadele edeceklerini

geçmişe bakmamalarını, yürekli olmalarını, cesaretleanlattı.

II,13,1 Fakat bu esnada subaylardan biri şikâyetetmeye ve mırıldanmaya başlayarak, generalinemirlerine karşı geldi. Aşağıdaki sözleri kullanarak,hem ordunun kendisi hem de general için geriçekilmenin uygun olacağını söyledi: II,13,2 "Erkekler,savaşın ustaları, ruhlarında bunu hissedenler; fırsatolduğunda ve şans bizden yana olduğundabirleşmek lehimizedir, ayrılık tehlikeyi getirir, kurtuluşise bölünmemektedir. II,13,3 Korkaklık yerigeldiğinde dikkatsizlik, en istenmeyen arkadaştır.Geri çekilme akıl ürünüdür. Suç değildir. Kimi zamanihtiyatlı olmaktır. II,13,4 Fakat yüreğimden geçenkelimeleri söylemeden ve size duyurmadan öncegeneralin ne kadar dikkate değer sözler sarf ettiğinibelirtmeliyim. Kimi zaman konuşmacının bir duvargibi olması neticesinde kovulma kaygınızıpaylaşmanız, hoş geldin diye karşılanmaktan dahakolaydır. II,13,5 Bazen despot olmak güvenilirliği deberaberinde getirir. Dümeni kullanarak bir şeylerikazanmayı ve umulana ulaşmayı sağlar. II,13,6 Ey

insanlar, general düşmana karşı dayanmanız, gururlahareket etmeniz için sizi cesaretlendiriyor, Castus'unyenilmesinden sonra bazıları komutanlarınınemirlerini uygulamayı reddetti. II,13,7 Savaşalanındaki başarısızlıklarına benimle beraber siz deşahitsiniz. Size doğruyu söylediğim için suçlanmayıhak etmiyorum. Yanlış yere suçlanmak kınanmaktandaha iyidir. Olanlar övgüye değer değildir. II,13,8General son olarak kale surlarını korumak amacıylabunların savaş için uygun olmadığını söylemedi mi?Bu adamların sayısı dört bindi, böylelikle geriyekalanlar ilgili kişilerle, savaşçı olmayanlar dasavaşçılarla neredeyse eşitti ve sağlıklı olanlar datopaldı. Bunlar savaşmayan ve sağlıksız özürlü olangruplardır. II,13,9 Sadık ruhların son zamanlardakişansızlıklar nedeniyle zarar görmeleri sebebiylesessizliğe bürünüyorum. Düşmanın gücümüzü nasılkırptığını gördünüz. Eğer yanlış düşünmüyorsam, sonfelaketler başarımızdan çok daha büyüktür. Üstelikbaşarımız daha önce gerçekleşmiştir. II,13,10Castus çok sayıda barbar öldürdü, fakat ertesi günbarbarlar onu yakaladı. Şimdi size uğursuz bir sonsöz söylemek istiyorum. Askerleriyle beraber O

adamı (Castus) yakalayınca muazzam bir krallığı dayakalayıp dondurdular. Castus ağaçlıklar arkasınasaklandığı vakit bulduklarında kaçmadı. II,13,11Kağan bataklık adada saklandı. Bu Martin veyanındaki adamlara söylenmemişti. Bu, özel bilgiyesahip olmayan insanlar arasında bir gizem olarakkaldı[346]. II,13,12 Şimdi imparatora sunulan küçükbaşarı öyküsü onu kandıracak ve bizden askeriyedek güç istenmemesini sağlayacaktır. Çünkühenüz bu kötü şansla gelen olayları bilmemektedir.II,13,13 Eminim ki son zamanlarda yaşananbelirsizlikler, düşmanı kendinden daha da eminyapacaktır. Ancak gelecekte güvenliklerine dahafazla önem verip en küçük bir şansızlık ihtimalini dahiortadan kaldırmayı düşüneceklerdir. II,13,14 Gelecekile ilgili olarak yeterince konuştum. Belki talihbeklentilerimi gerçekleştirmemde bana yardımcıolur." II,13,15 Daha sonra, yığınlar sessiz ve onunkorkunç betimlemeleri karşısında donup kalmış iken,konuşma kürsüsündeki kişi bu bayağı sözleri sarfettikten sonra, bir emektar şahıs topluluktan öne çıktı.Konuşma kürsüsündeki şahsı kınayarak bağırdı vetopluluktan tam tersi bir konuşmayı kabul etmelerini

istedi. II,13,16 Yığınlar bunu kabul edip elleri ile onunkonuşma yapmasını istedikten sonra, buna benzerkonuşmasına başladı, titrek sesiyle bağıraraktopluluğa yalvardı ve bir emektarın gözyaşları ilesözlerine saygı gösterilmesi için onları tahrik etti.

II,14,1-12 Buradan sonra yaşlı bir adam Romaordusunun durumunu, ne yapmaları gerektiğinive gelecekleri için düşmanı yenmelerinin şartolduğunu, geçmişteki başarılarını anlatancoşkulu bir konuşma yapar.

II,15,1 Yaşlı adam topluluğun etrafında cesaretverici konuşmasını yaparken, kendisini dinleyentopluluğu heyecanlandırdı, coşkulu sözleri iletoplulukta hâsıl olan korkaklığı değiştirerek, onlarıkendileri ile yüzleşmeye davet betti. II,15,2 Meclistenbüyük bir çığlık yükseldi ve yaşlı askerin asil ruhunasaygı gösteren alkışları ile toplantıyı yankılandırdılar.O anda aynı amaca sahip kardeşler gibi birleşerekhepsi tek bir güç haline geldi ve meclis dağıldı.II,15,3 Savaşmak için heyecanlanan insanlar olarakHaemus'tan Calvomuntis[347] ve Libidurgan'a[348]doğru hareket ettiler. Kağan'ın da çok uzakta

olmadığını ve yolda oyalandığını gördüler. Ordununçadırları dikkatsizce dört mil öteye (6,5 km) kurulmuşve kabilesi Trakya'nın tamamına yayılmıştı[349].II,15,4 Comentiolus Roma ordusunu tanzim etti.Ordusunu küçük birimlere ayırdı ve düzenli adımlarla,Astike (Trakya Ovası) tarafından yürüme emri verdi.Güven içerisinde geçirilen bir geceden sonra sabah,Kağan'a ve bölüğüne adeta bir kasırga gibi zararvermelerini emretti. II,15,5 Ancak generalin kararlarıkaderin onlar için hazırladığı kararlardan farklıydı.Generalin arı gibi askerleri mahvoldu, güven kovanı(ordugâhı) zarar gördü. II,15,6 Gecenin karanlığısabah güneşinin ışıklarına karışırken, geceye özgüolan bir güç harekete geçmişti. Yük taşıyanhayvanlardan bir tanesi üzerindeki eşyaları yeredöktü. II,15,7 Karışıklık içinde hayvanlar ileri gerisürükleniyordu. Bu malların sahibi önlerde gidiyorduve derhal emir vererek kötü bağlanmış yüklerindüzeltilmesini istedi. II,15,8 Bu durum esasındadüzensizliğe ve geriye doğru kendiliğinden geriçekilmeye neden oldu. Çoğunluk bu eşyalarındüzltilmesi için sarf edilen sözleri yanlış anladığı vetelaffuz ettiği için parola çarpıtıldı ve sanki düşman

hemen önlerinde belirmiş ve onların beklentilerininaksine olmuş gibi, parola kaçışı ifade ediyorşeklinde tezahür etmiştir. II,15,9 Ordu büyük birkarmaşa yaşamaya başladı. Bazıları geri dönmearzularını yüksek sesle dile getiriyordu. İnsanlar kendiözgün dillerinde birbirlerine bağırıyorlardı "Dönün,Dönün". II,15,10 Bütün bu belirsizlik adeta pek çokparçaya bölünmüştü ve her bir parça sanki bir müzikparçasının dizeleri gibiydi. Bu kargaşadan istifadeeden Kağan, Roma ordusunun bu ikinci ölümcülsaldırısından da kaçmayı başardı. Mümkünolabilecek en hızlı şekilde yanındakileri terk ederekbaşka bir yere gitti ve oraya yerleşti. Bu Kağan'ınyine mucizevî kurtuluşlarından biriydi. II,15,11 ŞimdiRomalılar benzer şekilde hareket etmeye devamettiler, hastalıklı bir panik duygusu Roma kampınıkargaşaya sürükledi. Bu ise yüzyüze kalınan yapaybir tehlikeydi. II,15,12 Avar ordusunun çoğunluğuöldürülmüştü. Bu planlanmayan bir çatışma sonucuolmuştu. Bu üstünlük Roma ordusunun iyi şekildeorganize olmasının ve son derece kararlı bir şekildesavaşmasının sonucuydu[350]. II,15,13 Kağan bu ikikarmaşa arasında soluk aldığında, yaygara

çıkarmaktan vazgeçti. Roma şehirlerine saldırdı veAppiaria (Tutrakan/Bulgaristan) kalesini aldı[351].Bu bana sebep-sonuç ilişkisinde gereksiz birbağlantı gibi görünmedi. Bu, sonuca yapılan katkınınaçık bir özeti gibiydi.

II,16,1 Busas adında çok farklı bir asker vardı. İyisavaşırdı. Savaşlarla ünlenen diğer kahramanlardançok daha fazla bilinirdi. Çünkü çok cesurdu ve nezaman savaş trompeti duysa çekinmeden savaşakatılırdı. II,16,2 O da bu kalede (Appiaria) yaşıyordu.Kaleye yakın bir alanda kaleye paralel hareketederse avda başarılı olacağını düşündü. II,16,3 Fakatbu sırada Barbarlar Busas'ı yakalayınca avcı tuzağadüşmüş oldu. Ona işkence yapmaya başlayıpmızrakla onu yaralayınca Busas barbarlardan bunuyapmamalarını diledi. Bu can için yapılan birpazarlıktan çok daha fazla anlam içeriyordu.Kendisinin ölümünün bir anlam ifade etmeyeceğini,Avarlara bir getirisinin olmayacağını, fidyekarşılığında serbest bırakılmasını söyledi. II,16,4Barbarlar daha sonra vaatlerini gerçekleştirmeyi vedeğiş- tokuş yapmayı kabul ettiler. Daha sonraBusas'ı kalenin önüne getirerek içerdekilere dostça

Busas'ı kalenin önüne getirerek içerdekilere dostçaistedikleri hediyeleri ve ücreti ödemezlerse gözleriönünde Busas'ı öldüreceklerini söylediler. II,16,5Bunun üzerine ölümle hayat arasındaki terazide gitgeller yaşayan Busas Romalılara yalvarmayabaşladı. Kendisinin Romalılar için çok savaştığını,çok riskler aldığını, kritik anlarda onların lehineolacak davranışlarda bulunduğunu ve bunların inkâredilmemesi gerektiğini belirterek bu durumdabırakılmamasını istedi. II,16,6 Ayrıca onlar içinsavaştığında aldığı yaraları, çektiği işkenceleri,emeklerini sıralayarak bu acıdan ve ızdıraptankurtarılması için yalvardı. II,16,7 Busas'ın eşiylebirlikte olan bir adamın onları yanıltmasıyla, Busas'ınisteklerini yerine getirmeyi reddettiler. Fakatbarbarları onursuzlukla suçladılar. II,16,8 büyük birtehlike içinde olduğunu anlayan Busas, ölümününgeciktirilmesi için Avarlara bir takım öneriler sundu.Hayatı karşılığında kaleyi (Appiaria) ele geçirmelerinisağlayacaktı. Yaptığı iyiliklerin bu şekilde hızlıcaunutulması, insanlık dışı muameleye reva görülmesi,kale halkının insanlık dışı muameleden hisselerinialmalarını ve onlara yapacağı bu kötülüğün kendisineyarayacağını düşünüyordu. II,16,9 Düşmanlar büyük

bir ödül aldığını düşününce şefkatli ve yumuşak birşekilde davrandılar. Ona sadece istediği kadarzaman değil aynı zamanda hayatını da garanti altınaalacaklarına dair yemin ettiler. Onun doğal birşekilde ölmesine imkân sağlayacaklarını daeklediler. II,16,10 Bunun üzerine Busas Avarlara,şehirleri ve kaleleri kolaylıkla kuşatabilecekleri ve elegeçirebilecekleri yeni bir makine yapımını öğretmeyebaşladı. Uzun mesafeli saldırılarda kullanılabilecekbir kuşatma makinesini hazırladı. II,16,11 Kalenindüşmesinden kısa bir süre sonra Busas, kuşatmasanatına dönük, teknolojik bir makineyi barbarlarasunmakla suçlandı. Sonuç olarak Busas'ın yaptığı builk kuşatma makinesini geliştiren düşmanlar(Avarlar) pek çok makine yaparak, diğer Romaşehirlerini zorluk çekmeden zayıflatmayı (almayı)başardılar. II,16,12 Kağan şimdi Beroe'ye (StaraZagora/Bulgaristan) saldırmış, fakat oldukça büyükbir zaman kaybına uğramış, ciddi emek sarf etmiş veherhangi bir ödül elde edemeden mücadelelerininsonuna gelmiştir. Çünkü kuşattığı yerli halk bütüngücünü vererek, ruhlarını ortaya koyarak karşıkoymuşlardı. Buna rağmen az bir para karşılığında

bir sözleşme yaparak barışı satın almışlardır, çünkübu para Kağan'ın başarısızlığını örtmek üzere birkalkan vazifesi görmüştür.

II,17,1 Kağan ayrıca Diocletianopolis'i(Hisar/Bulgaristan) abluka altına almış, fakat şehirgüçlü bir biçimde karşısına dizilerek, onun güvenduygusu ile saldırmasını engellemiştir. Halk surlarüzerine mancınıklar ve başka savunma araçlarıyerleştirmiş, bu sayede barbarların şehre yaklaşıpyakın mahallelere girmelerini imkânsız halegetirmiştir. II,17,2 Daha sonra kurdun herkesçebilinen kaderini, boş umutlar karşısında ağzının açıkkalmasını yaşadıktan sonra, canı sıkkın bir biçimdeayrılmıştır. Hemen Philippopolis'e (Plovdiv-Filibe/Bulgaristan) gitmiş, şehri kuşatmış ve almayaçalışmıştır. II,17,3 Şehirde yaşayanlar oldukçayetenekli bir biçimde savaşmış ve kale duvarlarındanve mazgallı siperlerden birçok kişinin yaralanmasınaneden olmuşlardır, böylelikle Kağan şehir halkınıncesaretlerinden ötürü mahremiyetlerine saygıduyarak gönüllü olarak savaştan çekilmiştir. II,17,4Sabah Astike ormanlarını geçmiş, Adrianopolis'e(Edirne) gelmiş ve şiddetle şehre saldırmıştır, fakat

buradaki şehir insanları da cesur bir biçimde karşıkoymuşlardır. II,17,5 Castus ve Ansimuth'unkuşatıldığı haberleri tüm Bizans'ta yankılanmış veşehri büyük bir karmaşa kaplamıştır. Kendini bilmezbir takım insanlar kof dedikodularla imparatorahakaret etmişlerdir: bu insanlar imparatora karşıiftira niteliğinde şarkılar bestelemiş, onu kötülemiş,bahtsızlığıyla alay eden manzumeler yazmışlar vebaşarısızlığını şansızlığından ziyade, ahmaklığınayüklemişlerdir. II,17,6 Fakat bu aşağılamalarimparatorun öfkelenmesine neden olmamıştır; çünkükızgınlığa karşı imparatorun ruhu kısırlaşmış veöfkenin ateşiyle arkadaş olmamıştır. II,17,7Kendilerine borçlu olduğumuz aramızdaki yaşlılarınbelirttiği gibi, düşman oldukça yüklü bir ödemealdıktan sonra Castus'u iade etmiştir. II,17,8İmparator düşmana karşı kendi düşüncelerinioluşturmuş ve büyük bir hazırlık ile düşmanlarınakarşı kendini donatmıştır. Kitlelerin Mystacon olarakadlandırdığı John'u general olarak tayin etmiş II,17,9ve aynı zamanda, Drocton'u tabiri caizse kendisininkoruma görevlisi, bazı yetkileri verdiği bir ikincikumandan olarak atamıştır. Köken itibari ile bir

Langobard olan bu adam oldukça cesur bir savaşçıve savaşta nüfuzlu bir güç idi[352]. II,17,10Adrianopolis (Edirne) yakınlarına geldiklerindebarbar kuşatmasıyla karşılaştılar. İkinci gün çatışmabaşladı. Çatışmada üstün gelen taraf Romalılar olduve savaş onların lehine döndü. İkinci komutan olanDrocton düşmanın arkasına dolanarak onlaraüstünlük sağladı. II,17,11 Sahte kaçışı ile sankiRomalılar mücadeleden korkuyormuş gibi, ordununkanatları düşmana geri döndükleri izlenimi vermiştir.Daha sonra takibe başlamış, barbarların arkasındangelerek önüne gelen herkesi boğazlamıştır. II,17,12Buna göre, gün ortasında Avarlar geri çekilmiş, farklıyönlere dağılmış ve kaderin onları götürdüğü yeredoğru panik halinde kaçışmışlardır. Generalkaçanları takip etmemiştir. II,17,13 Kader çark gibidönmeye eğilimlidir ve güvenilmezdir ve zaferinsanları sırasıyla ziyaret eder, bu nedenleanlatımlarımda Homerik şiirinin dokusunu aralaraserpiştirebilirim[353].

Buradan sonra tekrar II,10,6-7 bölümedönülmektedir. Burada 587 yılında doğuya,Sasânîlere yapılan seferden bahsedilmektedir.

III. Kitap

III,6,6 Anlatımlarımızda Aphraates [354] hakkındakihikâyeye son verdiğimiz için, şimdi gelin tarihmeraklılarına Romalıların Suania'daki[355] (KafkasDağlarının güneyi) eylemlerini buraya ekleyelim.Esasında daha geniş ve göze çarpan elementleribetimleyen ressamlar, tabletlerinde bütünün enküçük parçalarını tanımlamadan önce başyapıtlarınıbir kenara bırakmazlar. III,6,7 İmparator Mavrikios'unhâkimiyetinin sekizinci yılında, Sasânîlerin generaliBehram, Sasânî Kralı IV. Hürmüz (579-590)tarafından, barbar güçleri ile birlikte Suania'yagönderilmiştir. Sasânî saldırısı bir sürpriz olarakgeldiği için, üretim yerini tembelliğe bırakmıştır.III,6,8 Suania çok kötü bir biçimde yağmalanmış vemesele çözülememiştir; çünkü şehrin bir generaliyoktu, Kolhis'i koruyacak bir komutanıbulunmamaktaydı, çünkü savaş doğuda devamediyordu. III,6,9 Böylelikle, kuzey batıda yaşayan veSasânîlerin Türkler olarak adlandırdıkları Hunlar(Gök-Türkler ?) tabiri caizse Sasânî kralı IV.Hürmüz[356] tarafından oldukça güçlü bir biçimde

yenilgiye uğratılmış, Behram da savaşı Kolhis'e(Lazika-Gürcistan) doğru kaydırmıştı. III,6,10 Sasânîkrallığı başını öyle yükseğe kaldırmıştır ki, daha öncetembellikleri sebebiyle, Medlerden dört bin altın alanHunlar, Babillilere vergi vermeye mecbur olmuşlardır.III,6,11 Böylelikle Türk ülkesi Sasânîler tarafındanoldukça zenginleştirilmiş ve bu hususi millet büyükbir savurganlığa başlamış; altın divanlar, masalar,kadehler, tahtlar, yataklar, atlar için süslü koşumtakımları, zırhlı elbiseler ve zenginlik sarhoşluğu iletasarlanabilecek her şeyi yapmışlardır. III,6,12 Dahasonra Türkler anlaşmayı bozup kendilerine verilenparadan daha fazlasını talep edince ve ağır bir ekolacağını belirtince, uygulanan verginin yükünedayanamayan Sasânîler savaşmayı tercihetmişlerdir. III,6,13 Sasânîler görkemli bir zaferkazanınca, talihle birlikte işler de tersine dönmüş veTürkler Sasânîlere vergi ödemeye tabi olmuş ve aynızamanda, önceden biriktirdikleri zenginlikten demahrum edilmişlerdir. III,6,14 Sasânîlerin işleriyeniden gelişmeye başlamış ve Hürmüz adına seçkinzaferler kazanılmıştır; çünkü ganimet olarak altındivanları, masaları ve tahtları, at koşum takımlarını,

çömlekleri ve tiranların onuru adına dizilen her şeyialmışlardır[357]. III,6,15 Türk ile olan ilişkiler onunniyetine göre ilerleme gösterince, kılıcını Suania'yadoğru çekti, çünkü İskit ordusu Sasânîler tarafındanzayıflatılmıştı. III,6,16 Daha sonra Türk seferindekendini ayrı tutan Behram, Suania ile ilgilenmiş,dikkat çeken bir ganimet elde ederek Babil'egöndermiş ve kampı barbarların Eras olarakadlandırdığı Aras Nehri'ne taşımıştır.

III,7,1-V,16,1 arasında Bizans ile Sasânîlerarasındaki mücadeleler konu edilmektedir.

V. Kitap

V,16,1 Doğuda gerçekleşenler keyif vericiydi.Homeros'un ifadesiyle onların barbarların yatağındabelirmesi, kılıcın kanla kızarmasından daha önceolmuştu. İmparator güçlerini hızlı bir şekildeAvrupa'ya sevk etti. Anchialus'a(Pomorie/Bulgaristan) bir sefere hazırlanıyordu.Avarların yeniden sınır boylarına doğruhareketlendiğini öğrenmişti[358]. V,16,2 Barbarlarında beklediği gibi sefer için hazırlanmaya başlandı.

Senatörler İmparatora savaş için yeni bir generalatamasını söylediler. Savunma sonraya bırakılmıştı.V,16,3 İmparatoru ikna edemediler. Yüksek rütbelirahipler imparatora onun egemenliği altındayaşayacaklarını ve başkalarının da var olan planlaradâhil edilmesi gerektiğini söylediler. İmparatoriçe deçocuklarıyla birlikte huzura çıkarak İmparatordan bukonuyu bir kez daha düşünmesini istedi. V,16,4Fakat onun talebi bile saygın bir yöne ve ikna edicibir ifadeye sahip olmadığı için, Mavrikios başkenttenbir buçuk parasanglık[359] (7,2 km) bir mesafeyegitti; bu yer Bizanslılar tarafından Hebdomon[360](Bakırköy) olarak adlandırılmaktadır. V,16,5 Bu yılİmparator Mavrikios'un tahttaki dokuzuncuyılıdır[361]. V,16,6 Böylelikle, Sasânîli Dalauzas'ınkendisi için geldiğini duyduktan sonra[362],İmparator hızla imparatorluk şehrine (İstanbul'a)geldi, mümkün olduğu kadar hızlı ve olaya vâkıf birbiçimde elçinin dilekçesi ile ilgilendi ve bir kez dahakendi seferi için yola çıktı. V,16,7 Kendisineseferinde eşlik edecek ilahi bir koruma edinmeye demeraklı olduğu için, geceyi İmparator Justinianostarafından inşa ettirilen büyük dinsel mekânda

geçirdi; bu kutsal yer Tanrının Hikmeti adınaadanmıştı[363].

VI. Kitap

VI,1,1 İmparator Silivri'ye geldiğinde, bugün pekçok kişi tarafından Ereğli olarak bilinen Perinthus'adeniz yoluyla gitmek üzere ayrıldı. Bindiği kayıklaroldukça donanımlı ve imparatora yakışacakcinstendi[364]. VI,1,2 Buna göre, imparatorun denizseferinin başında, şiddetli bir yağmur yağdı ve bunukontrol edilemez şiddetli bir rüzgâr izledi, böyleliklehamlacılar ve kürekçiler küreklerine veda ettiler,kürek çekmeyi bıraktılar ve gemileri kaderine terkettiler. İmparator elli kürekli gemisi ile birlikte gemikazasından beklenmedik bir şekilde Daonion'akaçarak kurtuldu[365]. VI,1,3 İmparator geceyiburada geçirdi ve sabah gökyüzü aydınlanmayabaşlayınca, atına binerek Heracleia'ya (MarmaraEreğlisi) geldi. Burada Şehit Glyceria[366] adınayapılmış ve Avarlar tarafından ciddi şekilde tahripedilmiş bir kilise vardı[367]. Bu kilisenin kendikendine ayakta kalabilmesi ve tamiriningerçekleştirilmesi amacıyla ödenek sağladı. Daha

sonra ordusunu düzenleyerek bu şehirden ayrıldı.VI,1,4 Dört Parasang (19,3 km) kadar ilerlediktensonra, gün batımında, birçok insanın yerleştiği vezenginliği sebebiyle bol miktarda ihtiyacınstoklanabileceği düzlük bir alana gelerek buradakonakladı. İmparator ordugâhını da burayayerleştirdi. VI,1,5 İmparatorun çadırının çevresinekoruma amaçlı kısımlar kurulurken, doğum yapan birkadının çığlığı duyuldu. VI,1,6 İmparatorunkorumalarından biri kadını susturmak için çadıragirince duruma şahit oldu. Bebek doğunca doğanınnasıl deformasyonlara imza attığı da ortaya çıktı.Bebeğin gözleri, göz kapakları ve kaşları yoktu,VI,1,7 elleri ve kolları normal değildi ve çokşekilsizdi, balığa benzeyen bir kuyruğu vardı.Askerler bu durumu imparatora naklettiler vesonrasında bebeği, annesini ve babasını huzurunaçıkardılar. VI,1,8 İmparator canavar çocuğu görünceanne- babasına çocuğun neden böyle olduğunusordu. Neler olup bittiği hakkında bilgi alamayanimparator, bu soruşturma sonrasında çocuğunöldürülmesine karar verdi. Anne dışarı çıkarıldı veçocuk kılıçla öldürüldü.

VI,2,1 İkinci gün İmparator ordusuyla hareketederek Enaton[368] denen yere doğru yürüdü. İkiparasanglık (9,6 km) bir yürüyüşten sonra burayakamp kuruldu. Burada koşumları altınla bezenmişimparatorluk atları vardı. Atlar kendilerini parçalıyorve aniden ölüyorlardı. VI,2,2 Bunun beklenmedik birgelişme olduğunu; talihsiz bir kehanetin, olumsuzolayların olma ihtimali imparatoru endişelendirmiş veüzmüştü. Bu durum karşısında İmparator kaygılandı.Ertesi gün İmparator atıyla gezinti yaptığı sırada birgeyik sürüsü ile karşılaştı. VI,2,3 İmparatorunadamları geyikleri oklar ve mızraklarla avladılar. Çokbüyük bir sürüydü ve doğal olarak avcılar daha fazlaavlanmak isteyerek vahşice saldırdılar. VI,2,4 Güneşyükselmişti. Avcılar biraz ara verip de av alanındanuzaklaşınca imparatorun muhafızlarından biri ve birGepid avı sürdürmekte ısrar ettiler. VI,2,5 Av,arkadan çevirme yapan askerler sayesinde oldukçabaşarılı geçmişti. VI,2,6–7 Sonrasında Gepid iyigiyimli, altın kemer takan, atının gemleri altın şeritlerlesüslü genci gördü, bu talihsiz adamı hainceöldürdükten sonra cesedini bir geçide attı. Muhafızolanları görmüş ama o da arzularının esiri olmuştu, av

alanının arka kısmında bazı askerler günahkâr birarzuya kapılmış ve bu arzunun sonucunda da biri katilolmuştu. VI,2,8 İlk gece cinayet suçlusu kampa geridöndü. İmparator ve adamları bu durumdanhabersizdi ve muhafızı hiçbir yerde görmediler.VI,2,9 Bir çiftçi başıboş gezen bir at bulunca onukampa getirdi. İmparator atı getiren adamı cinayetlesuçladı ve soruşturma bitene kadar onu gözaltındatuttu. VI,2,10 İmparatorun muhafızları ertesi günsilahsız ve çelik zırh giymemiş üç Slav buldular.Yanlarında lir'lerinden[369] başka herhangi bir silahveya askeri teçhizat taşımıyorlardı. VI,2,11 İmparatoronlara hangi milletten olduklarını sordu. Amacı Romatoprağında bulunma gerekçelerini öğrenmekti.VI,2,12 Kendilerinin ulus olarak Slav olduklarını vebatı okyanusun sınırında yaşadıklarını söylediler.Ayrıca Kağan'ın askeri güç toplamak için ülkelerineelçiler gönderdiğini ve Slav yöneticilerine çok sayıdahediyeler verdiğini belirttiler[370]. VI,2,13Yöneticilerinin hediyeleri kabul ettiklerini fakatyolculuk süresinin gözlerini korkuttuğunu ileri sürerek,Kağan ile ittifak kurmayı reddettiklerini ve savunmayapmak amacıyla Kağan'a gönderilen şahısların

yolculuğu on beş ayda tamamladıklarını, fakatKağan'ın elçilerin kanununu unutarak, onlarındönüşlerinde cezalandırılmasını emrettiğini, VI,2,14Romalıların çok bilinen ve zengin bir kavim olduklarınıöğrendiklerini ve Trakya'ya bir sefer düzenlemeyekarar verdiklerini anlattılar. VI,2,15 Yanlarında silahtaşıyamayacakları için lir (müzik aleti) taşıyorlardı.Ülkelerinde kayda değer demir kaynakları yoktu. Bunedenle kendilerine barışçı bir hayat seçerek lir'itercih etmişlerdi. Çünkü hayatları boyunca bir kerebile trompet sesi duymamışlardı. Savaşmak arzusutaşımayan bu insanların müzisyen yönleri de oldukçazayıftı. VI,2,16 İmparator bazı barbarların düşmancadavranmayabileceğini kabul ederek, sözlerine vebedenlerinin kibarlığına (zayıflığına) bakarak onlarainandı ve yanlarına adam verip Ereğli'ye gönderdi.

VI,3,1 Üçüncü günde büyükelçiler saray şehrindengönderildiler ve senatodan gelen talep imparatorailetildi; amaç imparatorluk seferinin dönüşünügüvence altına almaktı. Ve imparator elçiyitamamıyla reddetti ve büyükelçilerin geri dönmeleriniemretti. VI,3,2 Dördüncü günde imparator ileriyedoğru harekete geçti. Çok sayıda asker dar bir

doğru harekete geçti. Çok sayıda asker dar birköprüye geldi ve zor, bataklık bir savaş alanı ilekarşılaştılar, böylelikle geçiş yapmak oldukça zor birhale geldi. Hemen yanı başlarında yerli halkınXerogypsus olarak adlandırdığı nehir kaynaklarıvardı[371]. VI,3,3 Askeri güçler geçidin yanındadağıldılar, köprünün yanında bir feryat figan koptu,topluluktan şaşkın çığlıklar yükseldi. Bazıları kalabalıkiçinde itişip kakışırken kenarlardan aşağıya düştüler;İmparator atından indi, eline bir asa aldı ve düzeninmimarı oldu; kitlelere baskıdan kaçınmalarınıemrederek, güvenli bir şekilde ilerlemeleri için yolgösterdi . VI,3,4 Böylelikle İmparator tüm günüköprüde yiyeceksiz geçirdi ve zorlu savaş alanındangeçmelerine imkân sağladı. Güneş batınca,köprüden iki mil uzağa kamp kurdu[372]. VI,3,5 Birsonraki gün Anchialus'ta[373] kamp kurdu ve buradatoplam on beş gün kaldıktan sonra, büyükelçilerinSasânî kralından Bizans'a ulaştıkları haberini alıncabaşkente geri döndü. VI,3,6 Üçüncü günimparatorluk şehrine Celtic Iberia'dan (Galya) elçilergeldi. Bunlar günümüzde Frank olarak bilineninsanlardı. Elçilerin adları Bosus ve Bettus'tu. VI,3,7Theodoric[374] (595-613) adlı imparatorları

tarafından yollanan bu elçiler, Romalılarla anlaşmaksuretiyle, ganimet ve para için Kağan ile savaşmakarzusundaydılar. VI,3,8 İmparator elçileri verdiğihediyelerle onurlandırarak, birliğin herhangi birödeme yapılmadan mümkün olabileceğini ifade ettive Roma milletinin barbarlara haraç vermesinetahammülü olmadığını belirtti. VI,3,9 Kağan zamankazanıp birliklerini güçlendirmek için İmparatordanbir antlaşma talep etti. Ancak İmparator savaşesnasında Avarların neler yapabileceğinden eminolmadığı için antlaşma fikrine sıcak bakmadı[375].Kağan Slavlardan çok sayıda tekne inşa etmeleriniistedi. Bu şekilde Tuna'daki geçişleri kontrolü altındatutabilecekti[376].

VI,4,1 Singidunum (Belgrad) halkı teknelerin inşaedildiği atölyeleri bastı ve teknelere el koyarak onlarıbaşka amaçlar için kullanmaya başladılar. VI,4,2Barbarların bu şehri kuşatmasının ve şehir halkınıfelakete sürüklemesinin sebebi buydu. VI,4,3Kuşatmanın yedinci günü Kağan askerlerine geriçekilerek, kendisine doğru gelmelerini emretti.Avarlar şehirden çıkarken iki bin altın solidi, altın birmasa ve altınla bezenmiş kıyafetleri de

masa ve altınla bezenmiş kıyafetleri deberaberlerinde götürdüler. VI,4,4 Kağan beşparasang (24 km) yürüdükten sonra Sirmium'dakonaklamaya karar verdi. Slav gruplarını kerestetedarik etmek üzere organize etti. Böylece yapılacakkayıklarla Saos Nehri'ni[377] geçebilecekti[378].VI,4,5 Böylelikle onun emirleri doğrultusunda kayıklarsağlanırken; sefer tehdidi ile baskı kurmaya devamedildi: çünkü bunlar, tayin edilen memurların korkuduymasıyla yapabilecekleri şeylerdir. Böylelikle,Avarlar kullanıma hazır kayıklar elde ettikten hemensonra, bitişikteki nehri geçtiler. VI,4,6 Ve Kağanaskeri gücünü bölerek sevk etti, ileriye doğruhızlanmalarını ve Romalıların otorite ile korkunç birşekilde karşılaşmalarını sağlamalarını emretti. Kağanbeşinci günde Bononia'ya[379] geldi. VI,4,7İmparator ise bu arada Priskus'u, düzensiz bir orduile donatarak, Avrupa[380] komutanı olarak atadı.Priskus ise Salvianus'u[381] bin kişilik süvaribirliğinin başına ikinci komutan olarak atadı veondan önden giderek önemli noktaları elegeçirmesini istedi. VI,4,8 Sonrasında Procliane(Sipka geçidi) geçişlerini kapattı, kamp kurdu veçadırsız açık havada konakladı[382]; beşinci günde,

güçlü noktaların ötesinde iken, öncü Avar grubu ilekarşılaştı. Ancak (Priscus) bir muharebe içinyeterince güçlü bir askeri güce sahip olmadığını farkederek, tekrar daha güçlü noktaların güvenliğinesığınmak için kaçtı. VI,4,9 Barbarlar geçitleresaldırdığı zaman bir öncü kuvvetle karşılaştıklarındanberi, karşılarındaki Romalılar sefer yapan barbarlarınaskeri birliklerinin ilerlemesini engellemişti. SonuçtaAvarlar ile Romalılar arasında çok şiddetliçarpışmalar meydana geldi. VI,4,10 Romalı ikincikomutan (Salvianus) barbarlara üstünlük sağladı.Gecenin ilk diliminde barbarlar Kağan'a gelipdışarıda olup biteni anlattılar. VI,4,11 Sabah KağanSamur'u sekiz bin askerle donatarak gönderdi.Romalılar büyük bir direniş gücüne sahip değildifakat inatla çarpışmaya direniyorlardı. Avarlaryenilgiye uğratıldıktan sonra Kağan kuvvetlerinitoplayarak savaş meydanına ilerledi. VI,4,12 FakatSalvinius bir araya gelen kabilelerin asker sayısı belliolmayan gücü karşısında dehşete kapıldı, geceninikinci kısmında geçitleri terk ederek, Priskus'unyanına döndü.

VI,5,1 Kağan üç gün daha bölgenin güçlü

VI,5,1 Kağan üç gün daha bölgenin güçlünoktalarının karşısında kaldıktan sonra, dördüncü günRomalıların kaçtığını keşfedince, beşinci günün ilksaatlerinde geçitlerin zor kısımlarını geçmek üzereharekete geçti. Yolculuğun üçüncü günündeSabulente Canalin[383] denen bölgeye geldi.VI,5,2 Daha sonra Anchialus'a(Pomorie/Bulgaristan) ulaştı ve buradan da ayrılarakşehit Alexander adına yapılmış bir kiliseye vardı[384].Burayı tamamen yakıp kül ettikten sonra yolculuğunadevam etti. Üç mil daha ilerledikten sonra Romageneralinin keşif için gönderdiği kişilerle karşılaştı.VI,5,3 Avarlar ele geçirdikleri insanlardan işkenceederek doğru bilgileri almak istiyorlardı.Yolculuklarının nedeni üzerinde çok durdu ve gerçeğiöğrenemediği için daha çok mağrurlandı; çünküonlar hayali hikâyelerle onu sinirlendirmişlerdi. VI,5,4Beşinci gün geçtikten sonra, ordugâhınıDrizipera[385]'ya taşıdı, Avarlar bu şehri düşürmekistiyordu. Fakat şehir halkının son derece cesurcakendilerini savunmaları üzerine, yedinci gündeAvarlar bir kuşatma makinesi yaptılar. VI,5,5Böylelikle şiddetli çatışmalar şehri hüzne boğdu,güvenlik umutları için boşa kürek çekiyorlardı,

cüretkârlık numarası yapmaya başladılar: şehrinkapılarını açarak, kale surlarının dışında ve eşit şartlaraltında barbarlar ile savaşma tehdidinde bulundular.VI,5,5 Bunun sonucunda konuşlanmaları emirler vegelen bilgiler doğrultusunda etkilendi, korkaklıklarınedeniyle felakete uğradılar ve şehrin dışınaçıkmadılar. Fakat Avarların hücuma geçmesi ilahi birgüç tarafından engellendi. VI,5,7 Öğle vakti sayısızRomalının şehirden ayrıldığını düşünmeye başladılar,insanlar hızla ovaya doğru gidiyordu, amaçları şevklesavaşmak ve savaşta ölmekti. Bu düşüncelere sahipolan Kağan hızlı bir şekilde kaçabildiği içinmemnundu; ancak karşı koyma durumu sadece birillüzyondan, hayalden ve şaşkınlıktan ibaretti[386].VI,5,8 Beşinci günde Kağan Romalıların Ereğlidedikleri Perinthus'a[387] geldi. Priskus barbarlarıgörünce çatışmanın kaçınılmaz olduğunu düşündü.VI,5,9 Bunun üzerine Kağan'ın ordusunu savaşaçektikten sonra, derhal sırtını düşmana döndü, çünküelindeki birlikler saldırıya değil savunmaya yeterliydi.Fakat Romalı komutan piyadeleri ile beraberDidymoteichon'a[388] kadar geri çekildi. VI,5,10Bundan sonra Tzurullon'a (Çorlu) gelerek,

kuvvetlerine sığınma yeri olarak şehri ele geçirdi.(Şehir Romalı askerler için bir üs halinedönüştürüldü). Ancak barbarlar şehre geldi vePriskus'u güçlü bir şekilde kuşattılar. VI,5,11İmparator bunu duyduğu zaman dehşete kapıldı veolan bitenden daha fazla haberdar olmak istedi.Dördüncü günde ilham edilen zekâ dolu bir planyaptı. VI,5,12 Buna göre, imparatorun Priskus'agönderdiği mektubu taşıyan bir muhafız, bilinçliolarak barbarların eline düşecek ve böylece bumektubun barbarların eline geçmesi sağlanacaktı.Bu mektuplar tamamen gerçeğin aksine olacaktı.Mektuplar barbarları dehşete düşürecek ve evlerinegeri dönmelerini sağlayacaktı, mektup şu mesajıiçeriyordu: VI,5,13 "Trakya'nın en güvenilir komutanıve en donanımlı ordunun yöneticisi olanPriskus'a[389]. Günahkâr Avarların rahatsızlık verengirişimleri her ne olursa olsun bizim açımızdan kaydadeğer değildir. Tam tersine biz onları imha etmekiçin meşgul olacağız. VI,5,14 Yüksek mevkinizinşunu bilmesine izin verin, Kağan Romalılar tarafındandevredilen ülkelerden sayısız kayıplar vererek,talihsiz ve alçak bir biçimde geri çekilmek zorunda

kalacaktır. Bu nedenle sizin mevkiniz en talihli orduile birlikte Tzurullon (Çorlu) şehrinde sağlam duracakve melun Avarların sadece civarda dolaşmasına izinverecektir. VI,5,15 Bu amaçla kaçakları yakalamaküzere, denizden gemilerle her türlü lojistik desteğiverdiğimiz askerlerimizden oluşan bir ordugönderdik, sonuç olarak uğursuz Avar liderisınırlarımızdan, kendi topraklarına ağır cezalarverilerek yollanılmalıdır". VI,5,16 Böylece bu hayalimesaj kurye tarafından komutana ulaştırılacaktı.Yedinci günde mesajı taşıyan asker barbarlartarafından yakalandı ve İmparatorun mektubunutaşıdığını itiraf etti. Fakat Kağan mektubunmuhtevasını bir tercüman aracılığı ile öğrendiğinde,Priskus'u kuşatmaya devam etmesinin kendisineçok az fayda sağlayacağını düşünerek korku içindekuşatmayı sonlandırdı ve küçük bir tutar karşılığındaPriskus ile antlaşma yaparak ülkesine mümkün olanen kısa zamanda döndü; çünkü hilenin gücü oldukçaetkili bir biçimde barbarı yanlış yönlendirmişti[390].

VI,6,1 Böylece sonbaharın başında GeneralPriskus kampa son vererek, Trakya'da çok uzunsüren Roma ilerleyişini sağlayan askerlerini

geçimlerini sağlayacakları köylere dağıttıktan sonra,Bizans'a geri döndü[391]. VI,6,2 İlkbaharın başındageneral imparator tarafından Tuna'ya yollandı. Slavhareketlerinin Trakya'nın güvenliğini tehlikeyedüşürmesinin engellenmesi arzulanmaktaydı[392].Priskus İmparator'a, Tuna'da güçlü bir Romahâkimiyeti kurulmadığı sürece barbarların sessizkalmayacağını söyledi. VI,6,3 Priskus süvaribirliğinin başına geçti. Gentzon[393] ise imparatortarafından piyadelerin komutanlığına getirilmişti.İlkbaharın ortasında Romalılar Ereğli'de toplandılar.VI,6,4 Yedinci gün general kampa son verilmesiemrini verdi. Müttefik dostlarının desteğinisağladıktan sonra, birliklerin sayısını gözdengeçirerek yıllık ücretlerini dağıttı. VI,6,5 Böylelikleburadan yola çıktı ve dört kamp ile Drizipera'ya(Büyükkarıştıran) geldi; orada toplam on beş günbekledikten sonra, yirmi kamp ile Dorostolon'a(Silistre) ulaştı[394]. VI,6,6 Kağan bu durumukendisine sunulan bir raporla öğrenince Priskus'aelçiler yolladı. Koch[395] Priskus'a gelen elçilerdenbiriydi ve şöyle diyordu: VI,6,7 "Bu nedir, amanTanrım? Dindarlığın uygun olduğunu düşünenler

arasında dine saygısızlık yakın zamanda yenidenortaya çıktı. Romalılar barışı bozdu. Anlaşmahukukunun itibarı zedelenmiştir. Anlaşmaylasağlanan garantiler bitmiştir. Güvene duyulan saygıörselenmiştir. Aramızda olan yeminler mahvolmuştur.VI,6,8 Tuna bir savaş manzarası, bir ordugörmektedir. Avarlar ve Romalılar arasında barışsağlayan evliliklerin öncüsü olan Priskus zırhlarınabürünmüştür. Yanlış yapıyorsunuz. İmparatorahlaksızca bir savaşa hazırlanmaktadır. Bu iş birimparatorun ya da her hangi bir otoriteninbaşarabileceği bir uğraş değildir. Adeta bir hırsızınplanı gibidir. VI,6,9 Tahtınızı süslemek ve otoritenizigüçlendirmek için bunu yapamazsınız. Barbarlarıalçaklıkla idare ettiniz[396]. Anlaşmayı bozan tarafolarak bilinmek ve sizin akıl hocalarınızın sözlerineuymak doğru değildir. Savaş bir tatil eğlencesideğildir. Barışın gözünü kapatmayın. VI,6,10 Savaşyapmakla yanlış yapıyorsunuz, barış yapmada isemazlum olursunuz. Güvenliğinizi barışa sessizkalarak mı sağlayacaksınız? General, son günlerdekihoşgörü ve ılıman ortama saygı gösterin. Biz sizin,düşmanımız değil dostumuz olmanızı istiyoruz. Bu

devam eden süreç açgözlülük ve tehlikeyi deberaberinde getirdi. VI,6,11 Bizim eski yerimizedönmemize izin vermeniz barışın kalıcı olmasınısağlayacaktır. Biz tanrılarımızın hoşnutluğunukazanmak için savaştık. Ne zamanki yemin kalesidüştü ve kelimeler fenalıktan öte tiranlığa hizmetebaşladı, yalancılık lideriniz oldu ve sahtekârlıktopraklarınızda filizlendi, işte o zaman bunlar açıkçasavaşı getirdi. VI,6,12 Utanıyor ve hatanızı telafietmek istiyorsanız general, cezalandırırken adil olunve talihsizlikleri beraber yenmeye çalışalım". VI,6,13Bu konuşmadan sonra kuvvetler endişelendiler,Priskus elçinin cesaretli konuşmasını bağışladı.VI,6,14 Bu nedenle, ihtiyatlı davranarakdüşüncelerinin yanlış olduğunu ispatlamayaçalışmadı, fakat Slavlara karşı savaş hazırlığı içindeolduğunu ilan etti. Getic savaşı sonrasında Avarlarlasağlanan uzlaşmanın bitmediğini de sözlerine ekledi.

Bundan sonraki bölümlerde Romalıların Slavlarlaolan mücedelesi ve Generalin Bizans'ın düşmanlarıkarşısındaki durumunu, orduya ve diğer bazınoktalara temas eden kısa konuşması, ayrıcaGepidler ve Langobardlar hakkında bilgiler

Gepidler ve Langobardlar hakkında bilgilerverilmektedir.

VI,11,2 İmparator Mavrikios, Peter[397] adındakierkek kardeşini Roma askeri gücünün başınageti rd i . VI,11,3 Priskus bu durumdan henüzhaberdar değildi. Güçlerini topladı ve nehri geçti,çünkü birilikleri barbarlara karşı çok öfkeliydiler vegecikmek istemiyorlardı. Avarların ani birsaldırısından ve ganimetleri alıp götürmesindençekiniyorlardı. VI,11,4 Fakat Kağan Romalılarınhareket halinde olduğunu duyunca gerçekten çokşaşırmıştı. Geri çekilme nedenlerini keşfetmek içinsabırsızlıkla hemen Priskus'a elçiler gönderdi.Priskus bunun üzerine Kağan'ı olabildiğince makulargumanlarla kandırmaya çalıştı. VI,11,5 Ancak üçgün sonra Priskus'a Avarların saldırı hazırlığındaolduğu ve Tuna'yı geçmek üzere Slav atlılarına emirverdiği rapor edildi. Romalıların başarılarınındevamını sağlamak için alınan duyumlar çokönemliydi. VI,11,6 Targitius ve diğer üst düzeyAvarlar da Kağan'ın Romalılara karşı olan öfkesindehaksız olduğunu belirterek artık savaşı bitirmesiniistediler. Bu durum Romalıların aleyhineydi ve

aslında adil de değildi. VI,11,7 Priskus bununüzerine Theodor adında zeki, tecrübeli, hitabeti güçlübir doktoru Kağan'a elçi olarak gönderdi. Bu güçlüadam Kağan'a geldi. VI,11,8 Barbarlar üstünlüklerikonusunda kendilerine aşırı güven duymaktaydılar.Bu güçlü adam yani Kağan her milletin lideriolduğunu, güneşin onun üzerinde parladığını ve yakınbir gelecekte karşısında kimsenin kalmayacağınısöyledi. VI,11,9 Bunun üzerine elçi, "Tarihin hasadıbüyüktür" diyerek söze başladı. Dinle Kağan dedi:"Bu son derece eski ve akıllıca bir hikâyedir".Barbarların dikkatini çekecek bir giriş yaptıktansonra tarihi hikâyesini anlatmaya devam etti:VI,11,10 "Bir zamanlar Mısır'da Sesostris adındasözüne güvenilir şanslı bir adam yaşardı. Eskihikâyeler bu adamın son derece zengin ve güçlüolduğunu anlatmaktadır. Durumu onu adeta sarhoşetmişti. Orduları hiçbir şekilde yenilemezdi. VI,11,11Sesostris altınlardan ve değerli taşlardan yapılan veesir aldığı kralların taşıdığı bir arabayla alana geldi.VI,11,12 Mısır Kralı, kralların bu durumunuşanssızlıkla açıklamak eğilimindeydi. Ünlü birfestivalde krallardan biri taşıyıcıyı çekemeyeceğini

söyleyerek geriye doğru bakmış, tekerleklerinhareketini gözlemliyordu. VI,11,13 Tekerleklerinhareketini izleyebilecek bir şekilde bağlanmıştı. Mısırkralı adama sordu: "Neden geriye doğru manalıgözlerle bakıyorsun? Neden tekerlekleriinceliyorsun? Bu şekilde davranarak neyiamaçladın?". VI,11,14 Tekerlere bakan Kral,Sesostris'e bilgece şunları söyledi: "Tekerlerinhareketinden dolayı çok şaşkınım: tekerleklerinhareketi düzenli olmayan bir harekettir. Bazı parçalarhavayı, bazıları da toprağı eziyor. Yerdeki kısımlar isesonradan yükseliyor. VI,11,15 Bunu duyan Sesostrisasil boyunlarını asla boyunduruk altına alınmamasıgerektiğini düşünerek Kralların çatallardan serbestbırakılmasını emreder. Bundan sonra da taşıma işlerikatırlara bırakılır. Bu sana ders olsun Kağan.Başarıdan daha kıymetli bir şey yoktur". Kağanadamın iyi niyetinden etkilendi. VI,11,16 Kağanadamın yüzündeki ifadeyi görünce daha barışçı birtavır takındı. VI,11,17 Bir kaç saat sessiz kaldıktansonra Theodore'a şunları söyledi: "Gururlu bir ruhanasıl hâkim olunacağını biliyorum, öfkeyi haksızlığauğrasam da nasıl dengede tutacağımı biliyorum.

Theodore, Priskus ile barış yaptım, onun banaarkadaş olmasına izin verin. Kağan'a payına düşenganimetleri hakkı olmadığı nedeniyle mahrumbırakılmasına izin vermeyin. O benim ülkeme saldırdıve halkımı döverek zarar verdi. Bırakın başarılarıpaylaşalım". VI,11,18 Bu sözler üzerine iyilik ihsanederek Theodore'u Priskus'a gönderdi. ElçiPriskus'un yanına gelince Kağan'dan duyduklarınıaktardı, Ertesi gün Priskus bir meclis toplayarakRomalılara, barbarın ganimetlerden payını almasıyönünde kazanımlarına ortak edinme tavsiyesindebulundu. VI,11,19 Ancak Romalılar menfaatlerinebaşkasını yerleştirmek istemeyerek Generale karşıisyan ettiler. Fakat ince ayrıntıların yardımı ve karşıgelinmeyecek argumanlarla General, Kağan'a eldeettikleri ganimetin ve zenginliğin bir kısmını vermeyeikna etti. VI,11,20 Bunun üzerine Romalılarkendilerine bir geçiş güzergâhı karşılığında veganimetten pay vermeden, ellerinde bulunan esirleriKağan'a gönderdiler. Kağan esir olarak alınanlarıngeri dönmesinden dolayı çok mutlu oldu veRomalılara geçit için yer tahsis etti[398]. VI,11,21Böylelikle Romalılar beş bin barbarın Kağan'a

gönderilmesinden sonra Drizipera'ya geldiler,General ise İstanbul'a ulaştı. Mavrikios Priskus'lagörüştü ve onu barbarlarla olan aptalca ilişkileri veganimetleri ahmakça barbarlara bırakmak gibihatalarından dolayı eleştirdi[399].

VII. Kitap

VII,1,1 Sonuçta Mavrikios'un öz kardeşi olan Peterİmparator tarafından kumandan ilan edilirken,Priskus bir alt rütbeye indirilmiştir. Daha sonraMavrikios mektup yazarak bunları generalegöndermiş, bu mektuplarda onun şehirden ayrılmasıiçin hazırlıklar yapmasını ve kampa gitmesiniemretmiştir[400]. VII,1,2 Şimdi, imparatorlukmektuplarının bir maddesi askeri ödemelerle ilgiliydi,bu madde ödemelerin kıyafet, ekipman ve altın paraolmak üzere üç parça halinde ödenmesiniöngörmüştür. VII,1,3 Daha sonra GeneralPerinthus'tan (Marmara Ereğli) ayılmış Drizipera'ya(Büyükkarıştıran) gelmiştir ve Drizipera'dan daayrılarak Odessus'a (Varna) ulaşmıştır. Odessus'ageldiğinde ordugâh General Peter'i oldukça coşkuluve ayrıcalıklı bir şekilde karşılamıştır. Ordugâha

gelişinin dördüncü gününde General ordularaimparatorluğun yeni emirlerini ve harekât raporunuiletmiştir. VII,1,4 Bunun üzerine ordular huzursuzlukyaratmayı tasarlamışlardır, çünkü daha önceimparatorluğun bu emrini almışlardır. Daha sonrageneral, acil bir şekilde orduların toplanmasınıdüzenleyerek topluluğun imparatorun emirlerinidinlemesini sağlamıştır. Fakat sonrasında ordutekrar harekete geçmiş ve generali rezil bir durumdabırakarak, gürültülü bir şekilde dört mil uzağakarargâh kurmuştur. VII,1,5 Bunun üzerine, isyan ilekarşılaşan Peter, imparatorluk emirlerinin sıkıntıverici kısımlarını saklamıştır; aynı zamandaimparatorluk emirlerinden savaşan kitlelerinfaydasına olacak olanı da haber vermek zorundakalmış ve bunun aleni olarak Roma ordularına ilanedilmesini talep etmiştir. VII,1,6 Akabinde Romalılartoplanarak Mavrikios'a küfür savurmuşlar, fakatkumandan akıllı ve ikna edici bir biçimde kampınöfkesini yatıştırarak kol kola olan insanlaraimparatorun daha memnuniyet verici mektuplarınıokumuştur. VII,1,7 Bu mektuplar şu cömert hükümleriiçermekteydi; "kahramanca hareket eden ve

tehlikedeki cesaretleri nedeniyle bazı talihsizliklerlekarşılaşan Romalılar tatil yapmalı, şehirlerdeki terhisedilen askerler masrafları imparatorluğa ait olmaküzere beslenmeli ve savaşta babalarını kaybedenhizmetkârların çocukları savaş[401] içinebeveynlerinin yerine kaydedilmelidir". VII,1,8 Bunagöre, orduya bu teklifleri yüksek bir kürsüdenyapınca, onları zapt etmiş ve ikna edici bir biçimdesakinleşmelerini sağlamıştır; böylelikle aptallıkları dadeğişmiş ve her biri tekrar İmparator Mavrikios'unlehine dönmüşlerdir. VII,1,9 Son zamanlarda atılaniftiralardan kurtulan İmparator yüceltilmiştir: çünkükitleler değişkendir ve hiçbir zaman sabit birpozisyonu benimsemezler, fakat tesadüfî bildiriler ilerasgele ve geçici olarak yönlendirilirler.

VII,2,1 General, ordugâhı tekrar gözden geçirmeksuretiyle meseleleri çözdü. Dördüncü gün imparatoraisyanı bildirdikten sonra Odessus[402]'tan (Varna)yola çıkarak solundaki bölgelere doğru hareket etti,Marcianopolis'e[403] (Devnya) vardığında binadamın ordugâhın dışına yerleştirilmesini emretti.VII,2,2 Bu adamlar, burada bulundukları sırada altı

yüz kadar Slav'ın baskınına uğradılar. Zaldapa(Abrit-Bulgaristan), Aquis (Gamzigrad-Sırbistan)ve Scopi (Üsküp) bunlar tarafından yağmalandı veburadan elde edilen ganimetler büyük arabalarlataşındı[404]. VII,2,3 Romalıların hareketlerininfarkında olan barbarlar onların yaklaştıklarını görüncegeri dönerek esirleri katlettiler. Gençler dâhil, bütünyetişkin erkek esirleri öldürdüler. VII,2,4 Romalılarlakarşılaşmak istemeyen barbarlar, yükleri bir arayagetirerek çevrelerine bir barikat kurdular ve bubarikatın tam ortasına kadınları ve gençleriyerleştirdiler. VII,2,5 Romalılar, eski dönemlerdebarbarların Geate dediği bölgeye yaklaşmışlardıfakat barbarların, barikatların arkasından attıklarımızraklardan çekinerek saldırmaya cesaretedemediler. VII,2,6 Sonra onları yöneten Alexanderadındaki komutanları, Romalılara atalarının dilleri ileatlarından inmelerini ve tehlikeli düşmanlarının kapalıbölgesini ele geçirmelerini emretti. VII,2,7 Bununüzerine Romalılar attan inerek barikata doğruilerlediler ve karşılıklı ok ve mızrak attılar. VII,2,8 Bunedenle savaş kendi saflarında devam ederken bazıRomalılar barbarları koruyan barikatların üzerine

atlayarak engellere tırmanmaya çalıştılar. Bununüzerine burada kılıçları ile göğüs göğse çarpıştılar.VII,2,9 Sonra geri çevrilemeyen bir tehlikebarbarlara doğru geldi, Romalılar barbar barikatlarınıele geçirirdi. Barbarlar esirlerin bir kısmını kılıçtangeçirirken diğer taraftan da barış istediler. FakatRomalılar tereddütsüz bir şekilde saldırdılar ve zorşartlar altında barikatı geçerek barbarları kılıçtangeçirdi ler. VII,2,10 İkinci gün galipler olaylarıimparatora bildirdiler. Beşinci gün General (Peter)çatışma alanına geldi ve gerçektende öncükuvvetlerin gerçekleştirdikleri bu başarıya şahitolunca, bu kahramanları hediyelerle ödüllendirdi.

Metnin bu kısmında Simokattes BizansGenerali Peter'in buradaki faaliyetleri hakkındabilgi verir.

VII,4,1 Altıncı gün düşmana 1000 kişilik bir güçlesaldırdılar. 1000 Bulgar ile karşılaştılar. VII,4,2Kağan ile imparator arasında barış olduğundan beribarbarlar savunma yapıyorlardı[405]. FakatRomalılar, generalin kararıyla barbarlara karşımızraklarını kullanıyorlardı. Bulgarlar anlaşmayı

bozmamak, kavgayı durdurmak ve barışı korumakiçin komutana elçi yolladılar VII,4,3 Sekiz mil ötedekikomutana elçilerin lideri gitti. Peter barışçıl sözlersarf etti fakat öncü güçlerine barbarlarınyakalanmasını ve derhal kılıçtan geçirilmeleritalimatını verdi. VII,4,4 Bulgarlar ellerinden geleninen iyisini yaparak savaşa hazırlandılar. Kahramancamücadele ederek Romalıları savaş alanından geriçekilmeye zorladılar. VII,4,5 Bu olaydan sonrabarbarlar, Homeros şiirlerindeki kahramanlar gibi,büyük ve farklı milletlerden oluşan bir orduya karşıkısa mesafelerde yer değiştirerek savaştılar. VII,4,6Peter ise, planı başarısız olunca, kıyafetlerinideğiştirerek bir subayın kıyafetlerini giydi ve kendinibir köle gibi cezalandırdı. Avarlar Kağan'a gelerekolayların gelişimini anlattılar. Peter'e elçiler yolladılarve adil bir ateşkes istediler. VII,4,7 Ancak Peterelçileri makul gerekçelerle kandırdı, iddia edilen kötühareketlerden haberi olmadığını söyledi, sonraonlara hediyeler sundu ve barbarların iyi duygularlayanından ayrılmalarını sağladı. VII,4,8 Dördüncü günırmağın yakınlarına kadar gelerek yirmi adamı biraraya getirdi ve bunları ırmağı geçerek düşmanın

hareketlerini izlemek üzere gönderdi. VII,4,9 Irmağıgeçenler hemen yakalandılar. Yakalanmaları ise şuşekilde olmuştur: Bunlar (barbarlar) genel olarakgece hareket ediyorlar, gün ışığında uyuyorlardı.VII,4,10 Bu insanlar bir gün önce çok uzun biryürüyüş gerçekleştirmişler ve bitkin düşmüşlerdi,dinlenmek üzere bir koruluğa çekildiler. VII,4,11Uykularının üçüncü saatinde, gözcü bırakmaksızınuyurken, barbarlar koruya doğru yaklaştılar. Slavlaratlarından indiler ve atlarını serbest bıraktılar. VII,4,12Bu esnada Romalılar yanlışlıkla fark edildiler veşanssızlık eseri yakalandılar. Esir olarak alınan buzavallılar Romalıların planlarını öğrenmek amacıyla iyibir sorgudan geçirildiler. Ümitlerini kaybeden buesirler bildikleri her şeyi anlattılar. VII,4,13 Barbartopluluğunda bir kabile reisi olan Peiragastusordusunu yanına alarak nehre yakın bir noktadakamp kurdu. Kendisini asma yapraklarının arkasındasaklanan bir üzüm salkımı gibi ağaçların arkasınasaklandı.

VII,5,1 İmparatorun erkek kardeşi olan General(Peter), düşmanların yakında olabileceği fikrine

inanmamaktaydı. Bu nedenle ordusuna nehri geçmeemri verdi. Bin kadar adam nehri geçince barbarlarsaldırdılar ve hepsini kılıçtan geçirdiler. VII,5,2General bunu öğrendiğinde barbarların kurbanıolmamak için nehri küçük gruplar halinde değiltopluca geçmeyi düşündü. Romalılar bu düşünceyleorganize olmaya başlayınca barbarlar nehirkenarından uzaklaştılar. VII,5,3 Romalılar bu durumüzerine barbarlara saldırmadılar ve onlar daçekilişlerini tamamladılar. VII,5,4 Bütün olan biteniileten Peiragastus Romalıların köprüyü geçmelerinive nehir kıyılarına hakim olmalarını engelleyemediğive hata yaptığı için öldürüldü. Peiragastus'unyenilgisinden sonra düşman hareketine devam etti.VII,5,5 Romalılar nehir çevresinde hâkimiyetibütünüyle sağlayınca, atlarla barbarları çevreleyerekonları topluca katletmeye çalıştılar fakat atlarınyetersizliğinden dolayı takiplerinde başarılıolamadılar ve ordugâhlarına geri dönmek zorundakaldılar. VII,5,6 Ertesi gün öncü birlikler, içmesularının tükenmesi sonucu büyük bir hata yaptılar veşanssızlıklar arka arkaya geldi. Askerlersusuzluklarını şarapla giderme yolunu seçtiler.

Üçüncü gün bütün bir ordu bu şiddetli vahim durumkarşısında, bir barbar esir onlara dört parasang(19,3 km.) mesafedeki Helibacia[406] Irmağındanfaydalanmalarını önermese, mahvolacaktı. VII,5,7Ertesi gün Romalılar suya kavuşmuştu: bazıları suyadizlerine kadar girmişti, bazıları su içiyor, bazıları isesu da oynuyordu. VII,5,8 Irmağın ağaçlık olan karşıtarafında barbarlar saklanmışlardı; barbarlaracımasızca su içen Romalı askerleri mızraklarlaöldürdüler. Gizlendikleri yerden çıkmak suretiylebüyük katliam gerçekleştirdiler. VII,5,9 Bunu farkeden Romalılar için sadece iki seçenek vardı: yasusuzluklarını gidererek ölecekler ya da hayattakalmak için sudan vazgeçeceklerdi. Ancak Romalılarnehrin diğer tarafına geçerek barbarlarıpüskürteceklerini düşündüler. VII,5,10 Romalılarkarşı tarafa ulaşınca barbarlar beklenmedik birsaldırı başlattılar. Romalılar bozguna uğramıştı.Peter'in savaşta barbarlardan kötü olması veyenilmesi üzerine Priskus tekrar general olur,generallik vazifesinden alınan Peter ise İstanbul'agelir[407].

Metnin bu kısmında Simokattesimparatorluğun doğusunda meydana gelenolaylar hakkında bilgi verir.

VII,7,1 İlkbaharın başında Priskus İstanbul'danayrıldı. Kendisine bağlı olan güçleri Astike'de(Trakya Ovası) topladı, general topladığı ordununsayısını görünce Roma gücünün büyük ölçüdeazaldığını ve perişan vaziyetini görme imkânı buldu.VII,7,2 General bu durumun Romanın aleyhineolabileceğini imparator Mavrikios'a anlatmayıdüşündü, ancak bazı danışmanları Peter'in bu ihmalve başarısızlıklarını gizlemeye razı ettiler. VII,7,3General on beş farklı yerde kamp kurduktan ve TunaNehri'ni geçtikten sonra, dördüncü günde UpperNovae'ye ulaştı (Tuna Nehri'nin sağ tarafındabulunan günümüzde Svistov-Ziştovi/Bulgaristan).Bunu duyan Kağan Priskus'a elçi yollayarak,Romalıların hareketinin sebebini anlamaya çalıştı.VII,7,4 General bu coğrafyanın avlanmak için çokmüsait olduğunu, sulak olan bu arazide çok iyi atbinildiğini söyledi. Ancak Kağan Romalıların başkamilletlerin sınırlarına girmeyi amaçladığını

düşündüğünü, Priskus'un anlaşmayı bozarak barışısona erdirdiğini söyledi. VII,7,5 Priskus bu toprağınRomalılara ait olduğunu ve savaş sonrasındaellerindeki bu toprak parçasını kaybettiklerini söyledi.Kağan toprağın mülkiyeti konusunda tartışma yarattıve doğudan başlayan hareketlerinde aslındaPriskus'un çıkarlarına uygun davrandıklarınısöyledi[408]. VII,7,6 Biz sürekli Kafkasya'dayaşayan İskitlerden bahsettik. Şimdi geçmişi vebugünü anlatmayı kesiyoruz. Biz şimdi bu zamandamilletler arasında yaşanan olayları anlatmaya devamedeceğiz. VII,7,7 Ertesi yıl yaz geldiğinde doğudayaşayan Türkler tarafından Kağan olarak seçilen kişiİmparator Mavrikios'a elçiler yolladı (598). Birmektup yazdı ve barışı övdü. VII,7,8 Mektubun girişive selamlama kısmı kelimesi kelimesine şöyleydi:"Yedi farklı milletin ve dünyanın yedi farklıbölgesinin büyük lideri olan Kağan tarafındanRoma İmparatoruna" yollanmış bir mektuptu.Kağan Eftalit (Abdeli) denen topluluğun da Hakanıolduğunu mektubunda beyan etmekteydi. VII,7,9 Bubüyük zaferi kendisini gururlandırmış, sonrasındaİstemi Kağanla ittifak kurarak, yine bu zaferinden

sonra Avar halkını kendi hâkimiyeti altına almıştı.Avarlar Avrupa ve Pannonia'da yaşayan komşu birmilletti[409] ve buralara gelmeleri imparatorMavrikios döneminden önce olmuştu. VII,7,10 Biryanlış terim kullanma nedeniyle, Tuna üzerindekibarbarlar Avarların ismini devralmışlardır; soylarınınkökeni kısa zamanda ortaya çıkacaktır. Böylelikle,Avarlar yenilgiye uğradıktan sonra (şimdi konuyatekrar dönüyoruz), bazıları Taugast'ta (Çin)yaşayanların yanına kaçmıştır[410]. VII,7,11 TaugastTürkler olarak adlandırılanlardan toplam bin beş yüzmil uzakta bulunan ve Hindistan'a sınırı olan ünlü birşehirdir. İkametgâh yerleri Taugast yakınında olanbarbarlar oldukça cesur ve çok nüfuslu bir ulustur vebüyüklük konusunda dünya uluslarının hiçbiri onlarlarekabet edemez. VII,7,12 Yenilgileri nedeniyle dahamütevazı bir kadere meyleden diğer Avarlar daMucri[411] olarak adlandırılanların yanınagelmişlerdir; bu ulus Taugast (Çin) insanlarının enyakın komşusudur; hem günlük talim uygulamalarıhem de ruhlarının tehlikeye karşı dayanıklılığınedeniyle savaşta büyük bir kudrete sahiptirler.Dünya milletleri arasında düşmanları yoktu. VII,7,13

Kağan amacına ulaşmak konusunda kararlıydı.Hâkimiyeti altındaki milletlerden en kalabalık ve eniyi silahlanmış olan grup Ogurlardı[412]. Kağan onlarıgörevlendirdi. Til Nehri'ni takip ederek doğuya doğruakınlar düzenleyeceklerdi. Til Nehri'ni Türkler Melas(Kara Nehir=Tarim Nehri?) diyeadlandırıyordu[413]. VII,7,14 Bu milletin en erkendönemde ortaya çıkan reisleri Var ve Hunni adınıtaşımakta idi. Bu halkın içinden çıkan bir kısımkabileler daha sonra bu iki liderin ismini yani Var veHunni adını alarak kullanmışlardır.

VII,8,1 İmparator Justinianos'un imparatorluğungücünü elinde bulundurduğu esnada atalarınınkabilesinden kaçan küçük bir Var ve Hunni grubuAvrupa'ya gelip yerleşmişlerdi[414]. VII,8,2 Bunlarkendilerine Avar diyorlardı ve Kağan adını verdikleribir yöneticinin idaresi altındaydılar. Açıklayalım:gerçeklerden çok fazla uzaklaşmadan isimlerini nasıldeğiştirdiklerini söyleyelim. VII,8,3 Bunların yanı sıraBarselt, Onogur, Sabir ve diğer Hun ulusları hâlâ Varve Hunni olanların bir kısmının kendi bölgelerinekaçtıklarını görünce, büyük bir paniğe kapılmışlardır,

çünkü göçmenlerin Avarlar olduğundanşüphelenmişlerdir[415]. VII,8,4 Bu nedenle, kaçarakbölgeye gelen topluluğu muhteşem hediyelerleonurlandırmışlar ve bunun karşılığında güven içindeolacaklarını ummuşlardır. Daha sonra, Var veHunniler kendilerine yapılan bu iyi karşılamayıgördükten sonra, büyükelçilerin hatasını kendilerinemal etmişler ve kendilerini Avarlar olarakadlandırmışlardır: çünkü İskit ulusları arasındaAvarların en becerikli kavim olduklarısöylenmektedir. VII,8,5 Gerçekte günümüze kadarbile Pseudo-Avarlar (onlara bu şekilde hitap etmekdaha doğrudur) ecdatları konusunda ayrılmaktadırlar,bazıları onurlu Var ismini taşırken diğerleri de Hunniolarak adlandırılmaktadırlar. VII,8,6 Fakat biz,Pseudo-Avarlar[416] hakkındaki bu bilgileriözetlediğimiz için, şimdi hikâyemizin devamınadönelim. Daha sonra, Ogur sağlam bir yenilgiyeuğradıktan sonra, Kağan Kolch[417] ulusununhükümdarını kılıçların pençesine atmıştır. VII,8,7Akabinde üç yüz bin kişilik bu özel kabile savaştakatledilmiştir, böylelikle cesetlerin oluşturduğu çizgidört günlük bir yolculuk mesafesine ulaşmıştır. VII,8,8

Zafer ışıltılı bir biçimde Kağan'a gülümserken, Türkleriç savaşta çarpışmışlardır. Kağan'a kan bağı ile bağlı(akraba) olan Turum adında bir kişi isyan çıkarmış vebüyük askeri güçler toplamıştır. VII,8,9 Savaşta galipgelemeyen Kağan, diğer üç büyük Kağan'a (beyolmalıdır) bir elçi göndermiştir. Bu kağanların(beylerin) adları: Sparzeugun, Kunaxolan veTuldich'tir[418]. VII,8,10 Daha sonra, tüm birliklerIkar'da[419] toplandıktan (büyük ovalarlasarmalanmış bir yerdir), ve düşmanları bu yerin tamkarşısına yiğitçe dizildikten sonra, Kağan galipgelmiş ve ittifak güçleri yön değiştirerek kaçmıştır;büyük bir kırımdan sonra Kağan yeniden bu bölgeninhâkimi olmuştur. VII,8,11 Kağan imparatorMavrikios'a elçiler yollayarak zaferini bildirdi. Ikar,Altın Dağı'na (Akdağ) dört yüz mil mesafededir.VII,8,12 bu özel dağ doğu'da yer almaktadır, buradayaşayanlar tarafından Altın Dağ olarakadlandırılmıştır. Çünkü bu dağda üstün kalitedemeyveler yetiştirilmekteydi ve sürüleri bu dağdabesleniyordu. Çok sayıda binek hayvanının dabeslenme sahası burasıydı. Ayrıca en güçlü Kağan'ınAltın Dağı'na sahip olması Türkler arasında bir

gelenekti. VII,8,13 Türkler iki şeyden çekinirlerdi. İlkidaha önce hiç görülmemiş ölçüde büyük can kaybınaneden olabilecek salgın hastalıklar ikincisi deşiddetli depremlerdi. Çok uzun yıllar önceOnogurlar tarafından kurulmuş olan Bakath[420]şehri depremlerle yıkılmış, Sogdiana[421] kentindeyaşayanlar ise hem deprem hem de veba ile yüzyüze gelmişlerdi. VII,8,14 Türkler ateşe olağanüstüderecede saygı gösterirler, suya ve havaya kutsallıkatfederlerdi ve toprağı methederlerdi; amagökyüzünü ve yeryüzünü yaratan tek bir tanrıyainanırlar ve taparlardı. VII,8,15 O tanrı için at, inek vekoyun kurban ediyorlardı. Geleceği okuduklarınainandıkları kâhinleri (Şaman) vardı[422]. VII,8,16Tarniach (Tarhiah) ve Kotzager-(Kutrigur) ki bunlarVar ve Hunni kabilelerine mensuptular- Türklerdenkaçarak Avrupa'ya geldiler ve burada AvarKağan'ının hâkimiyeti altındaki milletlerle birleştiler.VII,8,17 Zabender'in de Var ve Hunni kabilelerindenolduğu söylenebilir. Toplamda ilave güç olarakAvarlara katılan ordu 10 bin kişidir.

VII,9,1 İç savaş bittiğinde Türklerin Kağan'ı

Taugast'ların (Çin) adamı ile bir anlaşma yaptı.Başarısını garanti ederek hâkimiyetini güçlendirdi.VII,9,2 Taugast'ların bölgesel komutanı Taisan'dı.Taisan Yunan dilinde Tanrı'nın oğlu demekti. Taugast(Çin) ülkesinde düzensizlik yaşanmazdı, liderlerinisoylular arsından seçerlerdi. Bu toplumda statülerkült haline gelmişti, kanunlar adaletli idi, hayatları herzaman güvence altında ve sağduyu üzerinekurulmuştu. VII,9,3 Töreleri vardı, bunlar kanungibiydi. Erkekler asla kendilerini altın takılarlasüslemezlerdi, kârlı ticaretleri sayesinde altın vegümüş bakımından çok zenginleşmişlerdi. VII,9,4Taugastları ırmak ikiye ayırıyordu. Irmağın iki farklıtarafında yaşayan ve aslında akraba olan bu iki grupbirbirine düşmandı. Bir grup siyah, diğeri ise kırmızırenkli kıyafetler giymekteydi. VII,9,5 İmparatorMavrikios Roma tahtına oturduğunda siyah kıyafetlimillet ırmağı geçti. Kırmızı kıyafetli milletle savaşarakonları yendiler ve bölgenin hâkimi oldular. VII,9,6Barbarlar Taugast'ı (Çin) Makedonyalı İskender'inkurduğunu söylerler. Bactrian ve Sogd milletleriniköleleştirdi ve çok sayıda barbarı yaktı. VII,9,7 Buşehirde yöneticinin eşi altından yapılmış kıyafetler

kullanıyordu. Bu kıyafetlerin her birinde altın vedeğerli taşlarla bezenmiş bir inek resmi vardı. Bazenbu bir öküz de olabiliyordu. VII,9,8 Tuagastlarınhâkimi olan adamın bir geceyi yedi yüz kadınlageçirdiği belirtilir. Bu milletin asillerinin eşleri gümüşarabalar kullanıyorlardı. Şehre birkaç mil uzaktaİskender'in kurduğu ve Barbarların Chubdan(Khumdan-Çin'de bir şehir?) dedikleri biryerleşim yeri vardı. VII,9,9 Bunların liderleri ölüncekadınlarının saçları kazınır ve siyah kıyafetler içindeeşleriyle beraber gömülürlerdi. Mezarda ölü aslayalnız bırakılmazdı. Chubdan şehrinden geçen ikiırmak şehri birkaç bölüme ayırırdı. VII,9,10-12 Bumilletin çok fazla fili vardı. Hindistan'la ticaretyapıyorlardı. Kuzey bölgelerde doğan Hintliler beyaztenli olurlardı. Chubdan şehrinde yaşayanlar ipekböcekçiliği yapıyorlar, ürettikleri iplikleri farklırenklerle boyuyorlardı. Ayrıca çok sayıda hayvandanoluşan sürüleri vardı. Baktrian, Sogdian ve MelasIrmağı çevresinde yaşayanlar için yeterince üretimdebulunuyorlardı.

VII,10,1 Onuncu günde generalin çadırına elçiler

geldi. (Yeniden Priskus'un seferleri anlatılmayabaşlanır.) Priskus Avarların Singidunum-Belgradsurlarını yerle bir ettiğini, halkı evlerini terk etmeye vebilmedikleri insanların yani düşmanlarınıntopraklarına yerleşmeye zorladıklarını duydu[423].VII,10,2 Bunun üzerine gecikmeye mahal vermedenPriskus, nehir boyunca su üzerinde ilerleyerek Tunaırmağında bulunan Singan adasına ulaştı. BurasıSingidunum- Belgrad şehrine otuz mil mesafedeydi.VII,10,3 Priskus güçlerini adaya çıkardı. Dromonsdenen hafif kürekli kayıklarla Consitantiola'ya[424]geldi. Burada Kağan ile karşılaştı ve GeneralSingidinum hakkında Kağan'la tartıştı. VII,10,4Priskus bu esnada teknesini yönetirken, nehrinkenarında oturan Kağan generale cevap veriyordu.Kağan Priskus'a şöyle söyledi: VII,10,5 "SizRomalılar benim topraklarımda ne yapıyorsunuz?Neden mülküme ayak basıyorsunuz? Tuna Nehri sizeyabancıdır, burası düşmana yasaktır. Biz burayısilahlarımızla aldık, mızrağımızla buraları köleleştirdik.Priskus, çılgınlıktan uzak dur. Size çok kıymetlihediyeler vermemizi sağlayan barışı sonaerdirmeyin. Anlaşmanın kurallarına uyun.

Yeminlerinizi bozduğunuz için utanmalısınız. VII,10,6İyi bir heyet toplayın. Bu çekilen acılardan sonratoplanan bir konsey olacaktır. Konseye değervermeyen acı çekmeye mahkûm olacaktır.Aceleciliğiniz ile yapılanlara zarar veriyorsunuz.VII,10,7 Hissettirmeden savaşa hazırlanıyorsunuz,general. Bir dost gibi anlaşmalar yapıp bir düşmanınaç gözlülüğüyle barışa zarar veriyorsunuz. Bu ikidavranıştan birini terk edin, ya da sükûneti bozmayın.VII,10,8 Kağan sözlerine aynen şöyle devam etti."Belki tanrı Kağan ile imparator arasında birhakemlik yapar. Belki o belirleyici olur".

VII,11,1 Priskus bunun üzerine Kağan'a şunlarısöyledi: "Arkadaşım Singidunum şehrindeki varlığınızhatadır. Neden surları yıkıp insanların istemeden deolsa şehri terk etmelerini sağlıyorsunuz?Diktatörsünüz size söylenen her şeyi yanlışmış gibialgılıyorsunuz. Güç kullanmakla Romalılarısuçluyorsunuz ama bunu yapan sizsiniz. VII,11,2Bahtsız insanların içinde yaşadıkları barış ortamınıbozmayın. Şehri kuşatmayı bırakın. Sınırlarda gezenaçgözlü insanlarınızı engellemek için onlara toprak

vermeyin. Onları cezalandırın. Sizin iştahınızıtanımlamak içi kelimeler yetersiz kalır. VII,11,3Sınırsız arzu gücün kontrolünü güçleştirir. Doyumsuzolan hiçbir şey sabit değildir; sonsuza erişilemez,uzlaşmazlık mücadeleyi doğurur. VII,11,4 Arzularınızabir son verin, doyumsuzluğunuzu kontrol altına alın,açgözlülüğün gözü daima açıktır. İnsanların geridönüşünü sağlayacak tedbirler alın. Hiçbir şey iyişanstan daha belirleyici değildir. Zafer kendikanatları ile uçar ama galibiyetin ayakları kaygan birzemindedir. Dünya ganimetleri ölümsüz değildir.VII,11,5 Bugün gülümseyen, umut verici ve safranrenkli, pırıl pırıl ve göz kamaştırıcı günü izleyin, tabiricaizse yarın aynı günü öfkelenerek ve kötü birkıyafetle, yoğun bir şekilde serpilmiş sis ve yoğunbulutlarla, çirkince kararmış şekilde izleyeceksiniz".VII,11,6 Anlatıldığına göre öfkeyle görüşmeleri kesenKağan oldu ve pek çok şehri yakıp yıkacağını ekledi.Bir süre sonra Avarlar çadırlarına döndüler. Bu aradaPriskus Godwin'i[425] bir Roma birliğinin başınagetirerek Singidunum'u kuşatması için kendisineemretti. VII,11,7 Godwin şehre suyoluyla geldi. ŞehirSaos (Sava)[426] ve Draos (Drava)[427] adında

iki ırmakla çevrelenmişti. Romalıların gemiler inşaetmeye başladıklarını gören barbarlar kaleyigüçlendirdiler. Yerleşim alanlarını arabalarlaçevirerek tahkim ettiler. VII,11,8 Fakat AvarlarRomalıların açık bir saldırısını beklemeyerek, halkınüzerinde terör estirmeye başladılar ve savaşmeydanından geri çekildiler. Priskus bu zavallıinsanları kurtardı. İkinci günde Romalılar şehriduvarlarla çevirmeye başladılar. VII,11,9 Kağan buolanlar nedeniyle ciddi bir kaygıya kapıldı. Bu şehironun için bedendeki kalp gibiydi. Priskus'a elçileryolladı. Anlaşmayı tekrar canlandırmayı önerdi.Onuncu günde Avarlar kendi güçlerini topladılar veİyonya Körfezine (Adriyatik) karşı savaş trompetleriçalmaya başladılar[428].

VII,12,1 Bu bölgenin yakınlarında Dalmaçya[429]ülkesi vardı. Avarlar birkaç farklı yerde kamp kurarakilerledikten sonra Bonkeis[430] denen yere geldiler.Bir kuşatma makinesi kullanılarak kuşatılan buşehirde ve çevrede kırk kadar kale tahripedilmişti[431]. VII,12,2 General olup biten kötüolayları duyduğunda Godwin'i iki bin askerle

donatarak bu kötü gidişatı değiştirmek üzeregörevlendirdi. Godwin bu seçkin askerleri alarakyürüyüşüne başladı. VII,12,3 Böylelikle, Godwinanayollardan saparak engebeli yollar ve bilinmeyenyerlerden geçmiştir, böylelikle eğer bir düşmangörülürse ve barbar birlikleri üzerine gelirse büyükbir tehlike ile karşılaşmayacaktır. Godwin gizlice birtepenin üst noktasından Avarları takip etmiş,ilerleyen ordu birliklerini gözlemlemiştir. VII,12,4Otuz askeri önden göndererek bu Avar ordusunutakip etmekle görevlendirdi. Romalılar halkalarçizerek ilerlemekteydiler. Gece yarısı Avarlara aitbazı arabaları zapt ettiler. VII,12,5 Romalılar bir süreağaçlık alanda saklandıktan sonra Avarlar uyurkenbüyük bir cesaretle üzerlerine saldırdılar. VII,12,6 İkimil ötede üç tane sarhoş Avarla karşılaştılar. Onlarıesir aldılar. Düşmanın hareketleri ve planlarıhakkında bu sarhoşlardan bilgi aldılar. Romalılarbunları zincirlediler ve Godwin'e sağ olarak yolladılar.VII,12,7 Godwin Kağan'ın iki bin kişilik bir orduyuganimetleri korumaları için görevlendirdiğiniöğrendiğinde bu durumdan çok hoşnut oldu. Bununüzerine bir geçide gizlendi. VII,12,8 Gün ışığında

Avarlar ganimetlere eşlik ederken, Godwinarkalarından gelerek ani bir saldırıyla hepsini demızraklarla etkisiz hale getirdi. Ganimetleri elegeçirerek iyi niyetli ve asil Priskus'a gönderdi.VII,12,9 Kağan bu aksi durumu öğreninceumutsuzca yıkıldı, hiç de hoşnut olmadı. On sekiz ayboyunca Romalılar ile Tuna yakınlarında kamp kuranbarbarlar arasında her hangi bir saldırı, kayda değerbir şey yaşanmadı[432]. VII,12,10 İmparatorunhâkimiyetinin dokuzuncu yılında beklenmedik ve tümkâinata zarar verebilecek bir olay oldu. Bir adamdüşünün ki hakkında gerçekten çok efsane var. Buadam sıradan bir hayat yaşamak için emekli oldu.Forumdan[433] elinde kılıcıyla koşarak çıkan veçocuğunu da yanında getirmiş bulunan bu adamimparatorla adeta bir peygamber gibi konuşmuştu.Üstelik çocuğu ile beraber vahşi bir şekildebıçaklanarak öldürülebilirdi. VII,12,11 Yazmevsiminde Herodian (Keşiş?) imparatora kötüşansını rapor etti. Bu adam kutsal bir mesaj getiriyorgibi idi.

VII,13,1 Ve bu zamanda[434] Avarlar arasındasaygı duyulan Kağan, kendi birliklerini toplayarak

Trakya'da Mysia-Moesia[435] topraklarına doğruhareket etti ve Tomi (Köstence) şehrinin önlerindegöründü. Priskus bu durumdan haberdar oldu vesaldırılan şehre yaklaştı. VII,13,2 Romalılar ve AvarlarTomi (Köstence) şehrinin yakınlarında kampkurdular, kış mevsimi yaklaşınca her iki taraftaharekete geçmeyerek ordugâhlarında kaldılar.İlkbahar gelince kıtlık Romalıları sarmıştı[436].VII,13,3 Bu arada Hıristiyanların paskalya bayramı(Mart-Nisan) başlamıştı. Kağan bu durumun ilahi birtakdir olduğunu düşündü. İmparatora elçileryollayarak bu açlık durumunu bitirmek arzusundaolduğunu bildirdi. VII,13,4 Priskus bu konudakaygılıydı ve Avarlara güvenmiyordu. Beş günlük birateşkes kararına varıldı. Kağan bu arada açlıktankıvranan Romalılara yiyecek- içecek dolu arabalargönderd i . VII,13,5 Bu sebeple Avarların bumerhamet ve hayırseverlilik örneği onların bugün bilekonuşulan mucizevî hikâyelerine kadar ulaşmıştır.Dördüncü günde Romalılar yiyecek içecektentümüyle mahrumdular. Kağan bir elçi yollayarakPriskus'un elinde bulunan Hindistan baharatlarınınkendisine verilmesini istedi. VII,13,6 General

Kağan'ın isteğini kabul etti. Biber ve Hint yaprağı gibibaharatlar ile Saussurea denen bitkiyi de Kağan'agönderdi. Avarlar Romalıların hediyelerini kabulettiler, baharatların kokusundan ve tadından mutluoldular. VII,13,7 Bunun üzerine iki karşıt ordu aynıyerde kamp kurdu ve iki tarafta birbirinden endişeetmedi, korkmadı. Bayram sonrasında Kağan artıkkamp alanlarının ayrılması gerektiğini bildirmek üzereelçiler gönderdi. Böylece Romalılar ve Avarlaryaptıkları ortak kampa son verdiler[437]. VII,13,8Altıncı gün Kağan Comentiolus'un kendisine bağlıgüçler ile beraber Nicopolis[438] (NikyupKasabası/Bulgaristan) şehrine doğru yürüyüşegeçtiğini öğrendi. Güçlerini topladı ve Comentiolus'akarşı savaş meydanında yerini aldı. ComentiolusK a ğ a n ın Mysia-Moesia'ya geldiğini duyuncaZikidiba (Sucidava)[439] denen yere giderekorada kamp kurdu. VII,13,9 Yedinci gün Iatrus[440]şehrine geldi, Avarlar Romalılara yirmi parasanglık(yaklaşık 96,5 km) bir mesafede bulunuyorlardı.Gecenin ortasında Roma generali gizli bir şekildeKağan'a bir ulak göndermişti; sonrasında düşmanısadece korkutmak için vermiş gibi, Romalılara

silahlanmalarını emretmiştir[441]: çünkü Romalılarasabah bir muharebe olacağını söylememiştir.VII,13,10 Romalılar komutanlarına ve onun verdiğikararlara güveniyorlardı. Bu kez de güvendiler.VII,13,11 Güneş yükseldiğinde Romalılar Avarlarınçatışmaya çok iyi hazırlanmış bir şekilde karşılarındaolduğunu gördüler. Avarların savaşa hazırlıklı olması,Romalı askerler arasında hoşnutsuzluk yarattı.Komutanlarının verdiği kararın hatalı olduğunudüşünmelerine neden oldu. Ve böyleceComentiolus'un güçleri komutanlarına lanet okuyarakbu dağınıklığın ve hazırlıksız yakalanmanın sorumlusuolarak onu görüyorlardı. Roma birliklerine barbarlarsadece iki mil (3,2 km) uzaktaydılar.

VII,14,1 Roma birlikleri arasında hoşnutsuzlukyayılmıştı. Romalılar barbarların saldırıya geçmek içinhazırlandıklarını görünce silahlandılar. Bu Romalılaraaslında ne kadar tehlikeli bir durumda olduklarınıgörmelerini sağlamak için adeta tanrısal bir şanstı.VII,14,2 Comentiolus birliklerini dağıttı. Merkezdekigüçleri sol kanatta görevlendirdi. Sol kanattakiadamlarından bazılarını da sağ kanada yolladı. Bubüyük bir hataydı. Yenilmelerine sebep oldu. VII,14,3

büyük bir hataydı. Yenilmelerine sebep oldu. VII,14,3General ayrıca sağ kanada çok gizli ve önemli birvazife ile görevlendirdi: ordunun mühimmatını-yükünükorumak ve zor anda bunları kurtarmak. Ancakumduğu olmadı, birliklerinin tam ortasına düşmansızma yaptı. VII,14,4 Bunu gören diğer Romalı güçlerşaşkınlığa düştüler. Güneş yükselince Romalılarçatışma alanına iki mil mesafede kamp kurdular.Ancak Avarlar bir önceki gün kamp kurdukları yerideğiştirmediler. VII,14,5 Gecenin ortasında, generalseçkin askerlerinden bazılarını topladı ve onlara gizlibir şekilde kamptan kaçmalarını emretti. Daha sonrasabahleyin, Comentiolus kendini çeliklerlesilahlandırdı ve tabiri caizse, yaklaşık dört mil uzağaava gidiyormuş gibi davrandı[442]. Bu sayedekaçabildiği kadar uzağa kaçtı. VII,14,6 Daha sonra,gün ortasında birlikler Comentiolus'un ahmaklığınınfarkına vardılar ve generalin kaçmayı düşünmeyebaşladığını anlayınca, yakındaki nehirden geçerek vebüyük bir kargaşa ile ordugâhtan kırk mil uzağadoğru kaçtılar[443]. VII,14,7 Roma birlikleri kaygıyakapılarak paniklediler. Avarlar Iatrus (Yantra)nehrini geçerek, Romalıların arkasından ilerlemeyebaşladılar. Düşmanlar Romalılara saldırınca korku ve

çaresizlik kampa egemen oldu, bir şey yapamazhale geldiler. VII,14,8 Sonrasında Romalı gruplaracele ile çekilmeye başladılar, Avarlar iseRomalıların kamp çevresindeki güçlü geçişnoktalarını ele geçirdiler. Romalılar Avarların bu anihareketine eski dilde Cleisourae diyorlardı. VII,14,9Çok sayıda Romalı öldürüldü, katliam devamederken, ordu bir birlik kurdu ve Avarları zorlayerlerinden ettiler. Avarlar çatışma alanından ayrılıncaRomalılar toparlanma şansı buldu. VII,14,10Romalılar tekrar önemli noktalara sahip oldular.Fakat Comentiolus rezil bir şekilde kaçarakDrizipera'ya ulaşmıştı. Şehrin kapıları kendineaçılınca sıcak suyla bedenini temizleyiptemizleyemeyeceğini sordu. Ancak şehrin yöneticisive halk buna izin vermediler onu aşağılayarak vetaşlayarak kovaladılar. Bunun üzerine ComentiolusUzun Surlara geldi[444]. VII,14,11 AvarlarRomalıların geri çekilmeye başlamalarından beriyaptıkları baskın sonrasında kademeli olarakDrizipera'ya (Büyükkarıştıran) yaklaştılar, şehriyağmalayarak, Şehit Alexander Kilisesi'ni ve buradayanan kutsal ateşleri dağıtarak imha ettiler. VII,14,12

Şehidin mezarında bulunan gümüşleri aldılar. Ölübedeni tahrip ettiler. Sonra yaptıkları eğlencelerlezaferlerini kutladılar.

VII,15,1 Böylelikle bu günlerde güvendiğimiz, gücütüm uluslara uzanan, miras olarak babadan meskûndünyayı ve mülkiyeti olarak yeryüzünün dört köşesinesahip olan İsa, hiçbir şekilde krallığının Kağantarafından tanıksız bırakılmasına izin vermemiştir.VII,15,2 Çünkü barbar sürüleri ani bir veba ziyaretiile felakete uğramışlar ve acıları amansız olduğu içinhiçbir müspet girişim onları kurtaramamıştır. Buşekilde şehit Alexander'a saygısızlığı nedeniyleKağan'a bedeli ağır cezalar ödetilmiştir: oğullarınınyedisi kabarıklar, ateşli hummadan ıstırap çekmiş vebir günde bu hayatı terk etmişlerdir. VII,15,3 Kağanzafer kutlamalarında kötü bir talihe sahip olmuştur:zafer şarkıları, türküler, ilahiler, alkışlamalar, ahenklikorolar ve kahkaha dalgalarının yerini ağıtlar,gözyaşları, tesellisiz kederler ve katlanılmaz cezalaralmıştır. Çünkü Kağan darbeleri aşikâr fakat ihtişamıgözle görülmeyen bir melek ordusu tarafındansaldırıya uğramıştır[445]. VII,15,4 Comentiolusimparatorluk şehrine geldiğinde kargaşalığı da

beraberinde getirdi. Şehirde feryatlar yükseliyor,korku ve umutsuzluk yayılıyor, herkes uyandığındauğursuz zenginliğin hayalini kuruyordu. VII,15,5Bizans'ta içişleri umulduğu gibi gitmemekteydi,gelişen olaylar neticesinde Trakya'nın terk edilerek,Anadolu'ya Chalcedon'a (Kadıköy) geçilmesikararlaştırlıdı. VII,15,6 Burası imparatorluk şehrininaksi istikametindeydi. Bu şehir Bizans'ın en güvenliyaşam alanlarından biriydi. VII,15,7 İmparator onuk o r uya n Excubitores[446] denen birlikleriyleberaber hareket ederek bir ordu oluşturup UzunSurlar'ın çevresinde garnizonlar kurdu, aynızamanda beraberinde Bizans'taki geniş ve farklıgruplara da sahipti. VII,15,8 Sekizinci günde Senatoİmparatora Kağan'a bir elçi göndermesinisöyledi[447], sonrasında Harmaton'u elçi olarakatayarak Kağan'a gönderdi (598). VII,15,9 BöyleceHarmaton Drizipera'ya (Büyükkarıştıran) geldi. Elçiçok sayıda hediyeyle gelmişti. O günler Kağan içinzor ve sıkıntılı günlerdi. Kağan kaybettiği oğullarınınve savaştaki yenilgisinin matemini tutuyordu.VII,15,10 Elçi orada on gün kaldı. Bu zaman zarfındaKağan hiçbir şekilde elçiyle görüşmedi. Yaşadığı

felaket ve hayal kırıklığının büyüklüğü tartışılmazdı. Onikinci günde elçiye Kağan'ın çadırına gitmesisöylendi. VII,15,11 Elçi Kağan'a karşı son derecemütevazı kelimeler seçerek konuşuyordu. AmaKağan son derece katıydı. "Düşmanın hediyelerihediye değildir ve fayda sağlamaz" diyen Kağankendine sunulan hediyeleri geri çevirdi. Elçi uzunkonuşmalardan sonra onuruna sunulan hediyelerikabul etmesi için onu ikna edebildi. VII,15,12 Takipeden günde Avarlar antlaşmayı ve geri çekilmeyikabul ettiler. Kağan kelimesi kelimesine şu şekildekonuştu: "Tanrı Mavrikios ve Kağan arasında,Avarlar ve Romalılar arasında hakem olsun".VII,15,13 Barışı bozduğu için imparatoru suçlamıştırve aslında sözlerinde doğruluk payı vardır: çünküesasında Romalılar sahte barışın ve savaşınuzmanları olarak, bu sefer önceden yaptıkları zalimcedavranışlara kendileri düşmüşlerdir[448]. VII,15,14Şeytani başlangıçların sonuçları üzücü tezahürlerortaya çıkarır. Yapılan antlaşma sonucunda TunaNehri Romalılar ve Avarlar arasında sınır ve ara biryer olarak kabul edilmiştir. Slavlara karşı savaşmakşartıyla nehri geçmek her iki tarafa da verilmiş bir

haktı. Barış ödeneği de yirmi bin solidi arttırılaraksavaş tazminatına[449] eklenmiştir[450]. Bu şartlarüzerine Romalılar ve Avarlar arasındaki savaş sonaermiştir (598).

Simokattes bu arada doğudaki olaylarıanlatmaya devam eder.

VIII. Kitap

VIII,1,9 Fakat Kağan barışın gerçekleşmesindensonra eve dönmek üzere Tuna'yı geçerken,Trakya'daki Roma kuvvetleri General Comentiolus'akarşı hainlik suçlamaları ile İmparator Mavrikios'aelçiler gönderdiler[451]. VIII,1,10 Sonra sertçekişme imparatorluk şehrinde ortaya çıktı veimparator, Comentiolus ve elçiler için yargıçlar atadı;gerçekte mahkeme üyeleri yerlerini aldıklarında,imparator şikâyet için gelen elçilere rica ederek,iddialarını geri aldılar ve Comentiolus tekrar generaloldu[452]. VIII,1,11 Yaz geldiğinde, Romalılargeneralle olan mağduriyetlerini hallettikten sonraşehirden ayrılan Comentiolus, orduyu toplayarakTuna Nehri'ne gelir ve Singidunum'da (Belgrad)

Priskus ile birleşir.

VIII,2,1 Orduların birleşmesinin dördüncü günündePriskus Avarlar ve Romalılar arasındaki barışın sonaerdiğini belirten bir konuşma yaptı: sebep olarak daİmparator Mavrikios'un antlaşmaları bozmak üzeregenerallere emir vermesi gösterildi. VIII,2,2 Barışınalenen bozulmasından sonra Romalılar TunaNehri'nde bir adası olan Viminacium(Kostolac/Sırbistan) şehrine geldiler[453]. Buadada Comentiolus hastalandı. VIII,2,3 Romalılaradadan kara parçasına geçerlerken Kağan Romaordusunun hareketini öğrendi. Bunun üzerine Avarlargüçlerini toparladılar ve Romalıların topraklarını harapettiler, Kağan sahip olduğu dört oğlunu da TunaNehri'nin geçişini korumakla görevlendirdi[454].VIII,2,4 Ve böylece Avarların oğulları emre itaatederek Tuna'dan geçişleri korumak için hareketegeçtiler, fakat Romalılar yeni sallar imal ederek, birdüzen içerisinde nehiri geçtiler. Sonra nehir kıyısındameydana gelen savaşta Romalılar düşmanınüstesinden geldiler. VIII,2,5 Fakat Comentiolus,Priskus ile beraber ordugâhlarını Viminacium'da

yerleştirmişlerdi. Savaşmak için ağırdan alması onuninandırıcılığını yitirmesine sebep olmuştur: çünkü birdoktor bıçağı ile elindeki damarları kesmiş ve kanınınakması ile birlikte, korkakça savaşa olan isteksizliği,tabiri caizse saygınlık kazanmıştır. VIII,2,6 Dahasonra, Romalılar Tuna'dan geçip kamp kurmalarınarağmen, Priskus adayı terk etmemiştir, çünküComentiolus olmadan savaşa katılma konusundaisteksizdi; fakat Roma güçlerinin bir lideri olmadığıiçin, bundan istifade eden Avarlar Roma kamplarınaseferler düzenlemişlerdir. VIII,2,7 RomalılarViminacium'da (Kostolac/Sırbistan) bulunangenerallerine haberci gönderdiler ve tehlikeye dikkatçektiler. Comentiolus olmadan görevi ele almayıreddettikten sonra, barbarların güçlü bir şeklidebastırması üzerine Priskus, Comentiolus'u ayrılmasıiçin ikna etti ve kendisi tehlikeyi üstlendi. VIII,2,8Bundan dolayı, O (Comentiolus), Viminacium'danayrıldı ve Roma kampına geldi. İkinci gün Tuna'nınkıyısındaki gemilerin hareket etmeleri ve Viminaciumkıyılarına yakın bir yerde demirlemeleri konusundaemir verdi; VIII,2,9 Kayıklarının ırmağın kıyısındadurması ile Romalılar muhtemelen adaya sık sık

geçtiler ve sonunda Roma kuvvetlerinin kıyı ile adaarasında bölünmesinden dolayı siper daha az birgüçle korunabildi. VIII,2,10 Sonra Avarların savaşiçin sabırsızlıkları, dördüncü günün sabahındaPriskus'un Romalılara silahlanma emri vermesinesebep oldu. Hazırlıklarını en iyi şekilde yaparakordusunu üç kısımdan oluşturdu ve askeri harekâtıbaşlattı. VIII,2,11 Böylece Romalılar yaylarını bir yanakoydular ve Avarlarla yakın mevkiden mızraklarıylasavaştılar. Avarlar kendi düzenlerini on beş bölükoluşturmak suretiyle yaptılar; Romalılar isedüzenlerini basit bir şekilde hem ordugâhıngüvenliğini sağlamak hem de meydandadövüşebilmek amacıyla oluşturdular. Savaş şiddetlibir şekilde birkaç saat sürdü, VIII,2,12 Fakat güneşbattığında savaşta, güneşle birlikte batıyordu vesavaşın bu değişimi Romalıların lehine idi. Üç yüzRomalının öldürülmesine karşılık dört bin Avarkatledilmişti. Böylece Romalılar gece olduğundaordugâhlarına geri döndüler.

VIII,3,1 Üçüncü günde Avarlar başka bir saldırıdüzenlediler. Bunun üzerine Priskus mümkün olduğukadarı ile ordusunu düzenledi ve sabah çarpışmaya

gi tti . VIII,3,2 Sonra Priskus Romalılar için tamanlamıyla üç kuvvet oluşturdu. O bir an önce düşmanıyok etmek için ek bir şeyler yaptı ve böyleceAvarların üzerine gelmelerine izin verdi, böylelikleaskeri kuvvetler çukurun etrafını sararken barbarlartam ortada kıstırılacak ve umulmadık felaketlerlekarşılaşacaklardı. VIII,3,3 Bu şekilde Avarlaryenildiler ve ordularından dokuz bin kişi katledildi.Güneş battığında mücadelenin galibi olan Romalılarsiperlerine geri döndüler. VIII,3,4 Onuncu gündeGeneral Avarların çarpışma için tekrar geldikleriniduydu, gün ağarırken, Priskus Romalıları hazırladı,sıraya dizdi ve savaşa meydanına çıktı. VIII,3,5Priskus tekrar üçe böldüğü kuvvetlerini seferber etti,Avarlar ise tek ve sade bir düzen kurduktan sonraPriskus'a karşı harekete geçmişlerdi. SonuçtaPriskus mevzide avantajlı yerleri işgal etti ve rüzgârıngücünü de arkasına alarak birliklerinin iki kanadıyladüşmandan daha iyi savaştı ve Avarlarla yüksek biryerde çarpıştı. VIII,3,6 Bu esnada mevziiden aşağıyadoğru yayılan bir bataklığa Avarları sürdü. Bununüzerine bataklığa karşı koyma şansları olmayanAvarlar korkunç bir şekilde boğuldular. VIII,3,7 Bu

bataklıkta Avarların büyük bir kısmı, yani onbeş bininsan yok edildi ve Kağan'ın dört oğlu da oradaboğuldu ve böylece Priskus en büyük zaferinikazanmış oldu. VIII,3,8 Büyük bir tehlike yaşayanKağan, Tissus (Tisa) nehrine geldi. Bir ay sonraAvarlar bir ordu hazırladılar. Kağanın dördüncü kezsavaşmak için harekete geçtiğini duyan Romagenerali Priskus, Tissus (Tisa) Nehri'ne ordugâhkurdu. VIII,3,9 Bundan sonra kuvvetler arasındasavaş için bir gün kararlaştırıldı. Kararlaştırılan zamangeldiğinde Priskus ilk bir saatte kuvvetlerini terssırada dizdi, soldaki askerleri sağa, merkezdekiaskerleri de sola yerleştirdi. Avarlar savaş için on ikikişilik gruplarla muharebe düzenini aldılar. VIII,3,10Romalılar daha büyük bir kahramanlıkla çatışmayısürdürdüler. Cesaretleriyle Avarlara karşı iyisavaştılar, çok sayıda düşmanı bu savaşta yok ettiler.Roma ordusu daha büyük bir zafer kazanmanınşerefini yaşadı. VIII,3,11 Priskus dört bin kişilik birordu tanzim ederek Tisa Nehri'ni geçmelerini vedüşmanın hareketlerini araştırmaları için emir verdi.General tarafından gönderilen bu insanlar nehrinkıyısına doğru ilerlediler. Burada onlar üç Gepid

yerleşim birimine rastladılar; bu barbarlar bir öncekigün meydana gelen olaylardan haberdar değillerdi,içki sofraları kurarak bir yöresel bayramıkutluyorlardı. VIII,3,12 Sonra ilgilerini içkiye verdilerve gece şenlik havasında geçiyordu. Fakatalacakaranlıkta, söylenildiği gibi gecenin kalıntılarıhâlâ dururken, Romalılar içkili barbarlara saldırdılarve büyük katliamlar gerçekleştirdiler. Otuz bin barbaröldürüldü. VIII,3,13 Çok sayıda esir aldıktan sonranehri tekrar geçtiler ve Priskus'a ganimetleri güvenlibir şekilde götürdüler. Yirminci günde barbarlartekrar bu Tisa Nehri'nin yakınında güçlerini bir arayagetirdiler. Bunu öğrenen Priskus, bu sebeple tekrarTissus (Tisa) nehrinin yakınlarına döndü. Bundandolayı bu yerde çok büyük ve çok önemli çarpışmalaro l d u . VIII,3,14 Ve böylece bu özel gündebarbarlar[455] son sözü söylemek için son derece iyisavaştılar. Ancak büyük bir kısmı nehrin akışındaboğuldular ve Slavlar'ın büyük bir çoğunluğu bunlarlaberaber öldü. VIII,3,15 Yenilgiden sonra barbarlarhapse gönderildi: Üç bin Avar tutuklandı, toplamdaaltı bin iki yüz diğer barbar ve sekiz bin Slav esirolarak alınmıştı. General ganimet olarak alınan

barbar esirleri zincirle bağlayarak Tomi (Köstence)şehrine göndermek üzere teslim etti.

VIII,4,1 Fakat bu olaylar hakkında herhangi bir şeybilmeyen imparator gelmeden önce Kağan, esirlerialabilmek için Mavrikios'a elçi gönderdi. VIII,4,2Kağan'ın tehditleriyle sarsılan ve onun sözleriylealdatılan Mavrikios, Priskus'a bir elçi göndererektutsak Avarları Kağana teslim etmesini emretti.Böylece barbarlar Tomi (Köstence) şehrindenKağan'a teslim edildiler[456]. VIII,4,3 Comentiolusuzun rüyalardan zorla kendine gelir gibi hastalıktankurtulmaya başlamış göründü. Sonrasında O,Novae'ye (Svistov-Ziştovi/Bulgaristan) vardı, oradayaşayanların bazısını topladı ve kendilerine bir rehberverilmesini istedi. General ve beraberindekiler,Trajan[457] geçidini ancak bu şekilde geçebilirdi:Comentiolus'un amacı aceleyle İstanbul'a giderekorada kış mevsimini geçirmekti. VIII,4,4 AncakNovae sakinleri Comentiolus'u bu yoldan vazgeçirdi.Novae'da (Ziştovi) yaşayan insanlar Comentiolus'ayol gösterecek kimselerinin olmadığını, fakat on ikimil uzaklıkta fazlasıyla yaşlı bir adam olduğunu, yüz

on iki yaşında olan bu adamın onlara yardımedebileceğini söylediler. Böylece Trajanimparatorluğunun geçidini bilen birini bularak rehberigarantilediler. VIII,4,5 Sonra General Comentiolusbu yere geldi ve yolculuk için rehber olarak deneyimliolan birini istedi. Fakat yaşlı adam şaşırdı ve sıkıntıyagirdi. O bu yolun ne kadar zor olduğunu, kışmevsiminin ağır şartlarını, geçilecek sahadakiarazinin durumunu ayrıntılarıyla generale izah etmeyeçalıştı ve bu yolun doksan yıldır hiç kimse tarafındangeçilmediğini belirtti. VIII,4,6 Sonra general yaşlıadamın sözlerine karşı çıkarak, daha beterdurumlarda galip gelmesini bilen Roma ordusu ile bugüzergâh üzerinden seyahatine başladı. VIII,4,7 Buseyahat boyunca anormal ve çok sert soğuğunziyareti vardı, kuvvetli ayaz oldu ve keskin rüzgârlarkuvvetlice bastırdı. Böylece askerlerin çoğu ve yükhayvanlarının büyük bir kısmı telef oldu. VIII,4,8Comentiolus bu şartlar altında ancakPhilippopolis'e (Plovdiv-Filibe/Bulgaristan)gelebildi ve bu yolculuğa lanet okudu. Sonra bütünkış boyunca orada kaldı ve ilkbaharın başındaRoma'ya geldi. Yazın O, tekrar İmparator Mavrikios

tarafından general ilan edildi (600). VIII,4,9Mavrikios'un imparatorluğunun on dokuzuncu yılında,Romalılarla Avarlar arasında herhangi bir olay vukubulmamıştır. Yirminci yılında İmparator Mavrikioskendi öz kardeşi Peter'i (ikinci kez) Avrupa'yageneral olarak atadı.

Simokattes bu bölümde Mavrikios dönemihakkında bilgi verir.

VIII,5,5 General Peter ordusunu toplayarakTuna'ya doğru hareket etti, Palastolon'a[458] ulaşıpkamp kurmak suretiyle yaz mevsimini buradageçirdi. Sonbahar başlarken Dardanian[459]bölgesine emri altında bulunan silahlı güçleri kaydırdı.Burada Avarların Cataracts[460] denilen bölgeyegeldiklerini ve Apsich'in burada kamp kurduğunuöğrendi. VIII,5,6 Romalılar buraya geldiği zamanPeter, ikinci komutan olan Apsich ile karşılıklıgörüşmelerde bulundu. Apsich Romalılara karşı bubölgenin (Cataracts) hâkimiyetini tamamenkazanmak için girişimde bulundu. VIII,5,7 Generalkızgın bir şekilde bu koşullarda bir barışı kabuletmeyince iki ordu da oradan ayrıldı. Kağan

etmeyince iki ordu da oradan ayrıldı. Kağanbirlikleriyle birlikte Constantiola'ya[461] giderkenRomalılar da Trakya'daki ordugâhlarına geridöndüler[462]. VIII,5,8 Yazın ilerleyen günlerindeİmparator Mavrikios, Kağan'ın Romalılara sürpriz birsaldırı düzenlemek için birliklerini güçlendirerek biraraya getirdiğini öğrendi. VIII,5,9 GeneraleAdrianopolis'ten (Edirne) ayrılmasını ve TunaNehri'nin geçilmesi komutunu verdi. VIII,5,10Böylece Peter Slavlara karşı kamp kurmak üzerehazırlandı ve burada imparatorluğun seçkinbirliklerinden biri olan ve Roma halkı tarafındanscribo[463] diye adlandırılan askerlerdenBonosus'a bir mektup yazdı. VIII,5,11 Bununüzerine Bonosus Peter'e yardımcı olmaklagörevlendirildi. Mektubu aldığı zaman Romalılara aitolan tekneleri güçlendirip donatacak ve bu şekildeaskerlerin nehrin karşı kıyısına geçmelerinisağlayacaktı. VIII,5,12 Peter Godwin'i ikinci komutanolarak atadı. Godwin ırmağı geçti ve düşmanbirliklerini kılıcıyla dize getirdi. Çok sayıda savaşesiri alarak büyük bir zafer kazandı. Romalılar şimdiırmağı tekrar geçerek kendi ülkelerine dönmekistiyorlardı. Fakat Godwin bu geçişi biraz

geciktirdi[464]. VIII,5,13 Fakat Kağan, Romalılarınbu baskınlarından haberdar olunca Apsich'iaskerlerle beraber, Romalılarla anlaşma yapan Antmilletini yok etmek üzere gönderdi (602-Yaz).

VIII,6,1 Bu durum neticesinde çok insanAvarlardan zarar gördü. Pek çoğu çöl olan bölgeleredoğru kaçmak zorunda kaldı. Kağan bu bölgedeterör estirdi ve kendisine karşı koymaya çalışaninsanları öldürdü. VIII,6,2 Sonbahar geldiğindeİmparator Mavrikios, Peter'e Roma güçlerinin kışmevsimini Slav bölgelerinde geçirmeleri gerektiğikonusunda ısrar etti, fakat Romalı askerler butekliften hoşlanmadılar, çünkü yağmalanmaktançekiniyorlardı, atları yorulmuştu ve atlı Avarlar TunaNehri'nin karşı kıyılarında dalga dalga ilerliyorlardı.VIII,6,3 Mavrikios, Peter'e Romalı askerlerinyapması gerekeni söylemişti. Ancak askerlerinbazıları bu emre uymayı reddetti. Nehrin karşısınageçip de Palastolon'a[465] geldiklerinde ordudakihoşnutsuzluk iyiden iyiye kendini göstermeyebaşladı. VIII,6,4 General Peter ordunun kamp yaptığıyerde kalmak yerine birliklerine on mil mesafede bir

yere kamp kurdu. Bu akılcı bir davranış değildi.VIII,6,5 Üçüncü gün Godwin ile görüştü. Aşağıdakimektubu yollamayı uygun gördü; bu imparatorluktangelen hayali ve uydurma bir mektuptu ve kelimesikelimesine şunları yazdı: VIII,6,6 "Efendimiz Lordİsa, gerçek Tanrı, kiliselerin lideri, her zamaninsanların beklentilerini gerçekleştirebilen Kutsalvarlık. Şimdi de bu isyanın başlamasına izinvermiştir". Peter sıkıntıyla duraksadı, hayalininsonuçlarının ne olabileceğini düşünmekteydi. VIII,6,7Godwin hâlâ suskundu. Onun da kafasından geçenbirliklerin hoşnutsuzluğu ve hayallerdi. Fakat birsonraki gün askeri güçler kampı taşımış veAsemus'u[466] geçerek Curisca'ya[467]gelmişlerdir ve buradan da barbarların askerikamplarından geçmeyi planlamışlardır: çünkü kibirleribiraz azalmıştı. VIII,6,8 O günlerde şiddetli fırtınalarvardı ve hava beklenmeyecek kadar soğuktu. Bunedenle birlikler planlanan zamandan sonra ırmağıgeçti ler. VIII,6,9 Romalılar Peter'e sekiz elçigönderdiler. Kampın yirmi mil ötesinde kalan Peter'eyollanan elçilerden biri Phocas adında bir zalimdi.Talepleri kış mevsimi başlamadan birliklerin eve

dönmesiydi . VIII,6,10 Ancak imparatorun planıfarklıydı. İmparator Peter'e güçlerini ırmaktan geçiripAvar topraklarına girmesini emrediyordu. Romalılarburadaki kampın sunabileceği bütün imkânlardanfaydalanmalı, bu şekilde bir hazine toplanmalı vemerkeze gelir akışı sağlanmalıydı[468].

SONUÇ

Türk tarihinin iki önemli Batı kaynağında Türktarihinin Doğu Avrupa, Balkanlar, Trakya ve OrtaAsya bölgesindeki faaliyetleri bu şekilde ilimâleminin istifadesine sunulmuştur. Bu eserlerinverdiği bilgilerin tamamını kesin olarak doğru kabuletmek mümkün değildir. Öncelikle eseri kalemealanların da zaafları ve eksiklikleri olabileceğinibaştan kabul ederek, bu müelliflerin aktardığımalûmatın mutlaka akademik bir süzgeçtengeçirilerek kullanılması gerektiği göz ardıedilmemelidir. Dönemin şartları düşünüldüğündetarih yazanların sübjektif yorumlardabulunabilecekleri herkesin malumudur. Hatalı bilgiveya yönlendirmeye matuf olabilecek veriler ihtivaetme ihtimali yüksek bu kaynaklar her ne olursaolsun bizim için önemli bilgiler sunmaktadırlar.

Sandilkh'in Roma elçisine verdiği cevap çokmanidardır. Elçi, Utigurlardan Kutrigurları yoketmesini isteyince Sandilkh, onların kendi akrabalarıolduğunu vurgulayarak bunu reddetmiştir. Buradayine özellikle Roma İmparatorluğu'nun sinsi siyaseti

izlenebilmektedir. Bir Türk boyu olan Kutrigurları yinebaşka bir Türk boyu olan Utigurlar eli ile yok etmedüşüncesi vardır. Romalıların bu tutumu daha sonrakiyüzyıllarda yine ortaya çıkacak, Peçenekler veKumanlarda da aynı olaylar yaşanacaktır.

Menandros Avarlar ve Gök-Türk Hakanlığıhakkında teferruatlı bilgiler sunmaktadır. Gök-Türkülkesinin tasviri, elçilerin yol güzergâhı, Kağan'ın yastutması ve gelen-giden elçilerin hitaplarındaki siyasive sosyal muhtevalı mesajları bu kaynaklardanöğrenebiliyoruz. Bununla beraber Avarların Karpatlarıgeçerek Bizans ile olan ilk temasını ve elçilikheyetlerinin gidiş gelişlerini, taleplerini ve ilk dönemfaaliyetlerini bize ayrıntısı ile aktarmaktadır. Bu yönüile uzun süredir batı akademi camiasının henüzAvarların kimliği, kökeni ve anayurdu ile ilgilitartışmaları daha bitiremediği düşünülecek olursa bukaynağın değeri daha iyi anlaşılacaktır.

Bu tartışmaları alevlendiren en önemli Bizanskaynağı bizim bu çalışmamızda kullandığımız kaynakolan Theophylaktos Simokattes'in eseridir. Bueserde müellif Avarların kökeninden bahsederken

"Pseudo-Avar"-Sahte Avarlar demektedir. Bu ikikelime asırlardır Avarların tartışılmasına sebepolmuştur. Bu bilgi incelediğimiz başka hiçbir Bizanskaynağında geçmemektedir, ancak bu eseri kaynakolarak kullananlar hariç. Avarların kökeni ile ilgili bizAvarların menşei'nin Türk olduğunu kabul etmekteyiz.İncelediğimiz kaynakların verdikleri bilgiler AvarlarınTürk olduğunu ortaya koymaktadır. Gerek devletyapısı, gerekse sosyal yapı ve askeri uygulamalarbunun delilidir. Bununla beraber özellikle çok şeyborçlu olduğumuz Macar ilim adamlarının yaptıklarıarkeolojik kazılar neticesinde elde edilenbulgulardaki veriler, Avarların Türk menşeiniispatlamaya kâfidir. Geçmişten gelen bir devletanlayışı olmayan, uzun asırlara dayalı sosyal yapısı,askeri teşkilatı ve kendine özgü sanat motifleri veusulleri olmayan bir toplumun Bizans gibi bir devletekarşı mücadele etmesi, karşı koyması akabinde biriki asır komşuluk etmesi mümkün değildir. Nitekimbu dönemle alakalı Batı'da yayınlanan pek çokarkeolojik çalışmanın adı veya konusunda "AvarDönemi.." ifadesi yer alır. Bu Avarların VI. VII. ve VIII.yüzyıllarda bu sahalarda ne kadar etkili ve güçlüolduklarını göstermekte, kurdukları devletin sağlam

temellere dayandığını, geçici heveslerle batıya göçeden ve buralarda yağmalarda bulunan ve felsefianlayışında geçmiş-gelecek kaygısı gütmeyen birtoplum olmadıklarını göz önüne sermektedir.

Avarlar ve Gök-Türkler hakkında oluşan istifhamlarıbir nebze giderecek bu çalışmaların daha da artmasıgerektiğini düşünüyor, bu eserin de bu araştırmalarahem destek hem de yardımcı olmasını diliyoruz.

KRONOLOJİK TABLO[469]558/59 Avarların Alanlara gelişi

559 Justinianos'un Utigurları Kutrigurlara karşıkışkırtması

560 Eftalitlerin ortadan kaldırılması

561 Avarların Tuna Havzası'na gelmeleri veRomalılarla ilk münasebetler

562 Avarların Franklara mağlup olması

562/63 Avarların Justinianos'a elçi göndererekyerleşme talebinde bulunmaları

563 Avarların Tuna kıyılarına yerleşmeleri565 Avar elçisinin Justinianos'a gelmesi565 Doğu Roma İmparatoru Justinianos'un ölümü565/578 Bizans İmparatoru II. Justinos dönemi566 Avarların Frank Kralı Sigebert'i mağlup etmesi566/567 Gepidlere karşı Avar-Langobard ittifakı ve zaferi568 Langobardların İtalya'ya göç etmesi

568/69 Gök-Türklerin Maniakh'ı Bizans'a elçigöndermesi

568-69 Avarların Sirmium'u kuşatması

569/571 Zemarkhos'un Gök-Türklere elçi olarakgönderilmesi

570/571 Avar-Roma Mücadeleleri ve Romalıların Mağlup

570/571 olması574 Avarların Tiberios'a karşı zafer kazanmaları

575/576 Valentinus yönetimindeki elçilik heyetininTürklere gönderilmesi

578 Slavların Yunanistan'ı Yağmalaması,Bizanslıların Avarlardan Yardım istemesi

578 Bizans İmparatoru Tiberios dönemi

578 Tiberios'un Longorbardların İtalya istilasınıengellemeye çalışması

579/582 Avarların Sirmium kuşatması ve akabindeteslim almaları

579 Tiberios'un tekrar İtalya'ya yardım etmesi581/582 Bizanslıların Sirmium'u Avarlara terk etmeleri

582/Ağustos Tiberios'un ölümü ve İmparator Mavrikios'untahta çıkması

582/Sonbahar Avarların elçi göndererek fil ve altın divanistemeleri

583/Mayıs Avarların yıllık ödemelerde artış istemesi

583/Yaz Avarların Anchialus'a kadar uzanan istilahareketleri

583/Sonbahar Comentiolus ve Elpidius'un Avar Kağanınaelçiliği

584Avarların Singidinum, Viminacium(Kostolac/Sırbistan) ve Augusta şehirlerini zaptetmeleri

584/İlkbahar Elpidius'un ikinci elçiliği; Avarlar ile barış kararı

585 Comentiolus'un Ansinon'da Avarlara karşı zaferkazanması

586 Avarların ve Slavların Selanik kuşatması

586/Sonbahar Avarların İmparatorluğa tekrar seferdüzenlemesi ve birkaç şehri yağmalaması

587/İlkbahar Comentiolus'un Avarlara karşı seferi

587/İlkbahar/yazAvarların Trakya'daki şehirlere saldırıları;Droctonun Adrianopoldaki zaferi, Avarları geriçekilmeye zorlaması

588 İkbahar Avarların Bizanslıların ödemelerini artırması vesefer hazırlıklarına başlaması

Paskalya Priskus'un Macaristan'a ulaşması; Romaordusunun isyanı

MayısPhilippicus'un Priskus'un yerine komutanolarak atanması Priskus'un Bizans'a geridönmesi ve Balkanlara General olarak tayinedilmesi

Yaz Priskus'un I. Balkan Seferi

590/Ekim Mavrikios'un Avarların zararlarını teftiş etmekiçin Anchiolus'a birlik göndermesi

593 Priskus'un II. Balkan Seferi

Sonbahar Roma ordusunun kış için Trakya'ya dönüşüSlavların Balkanlardaki büyük tahripleri

594 Peter'in I. Balkan Seferi

595/İlkbahar/yaz Priskus'un III. Balkan Seferi AvarlarınDalmaçya'yı tahribi

Sonbahar Tuna mücadelesinden sonra on sekiz aylıkgeçici sükûnet döneminin başlaması

596 Tuna'daki muharebesiz dönem AvarlarınFranklar üzerine baskısı

597Yaz/sonbahar Avarların Moesia'yı istilası

598Kış/ilkbahar Priskus'un Tomi'de abluka altına alınması

Paskalya Tomi'deki (Köstence) mütareke

İlkbahar Cometiolus'un Priskus'a askeri yardımı;Comentiolus'un bozgunu

İlkbahar/yazAvarların Drizipera'ya (Büyükkarıştıran) ilerleyişi;Mavrikios'un Uzun Surlara kadar sefer komutaetmesi

Yaz Avar-Roma antlaşması

Yaz/sonbahar Roma ordusunun Comentiolus hakkındakişikâyetleri

599 yaz Priskus ve Comentiolus'un Tuna ötesine ortakseferi

Sonbahar/kış Comentiolus'un Trojan geçidini geçmesi

600 Yaz Comentiolus'un Balkanlardaki komutası;Tuna'da hareketsiz dönem

601yaz/sonbahar Peter'in ikinci Balkan Seferi

602 Şubat İstanbul'da Mavrikios'a karşı çıkan isyan

YazPeter'in III. Balkan Seferi Avarların Ant'larlamücadelesi; bazı Avar unsurlarınınayaklanması

Sonbahar Mavrikios'un ordunun Tuna'nın kuzeyinde kışıgeçirmesini istemesi; Roma ordusunun isyanı

22 Kasım Mavrikios'un gece İstanbul'dan kaçışı

23 Kasım Phocas'ın Hebdomon'da (Bakırköy) alkışlarlaİmparator ilan edilmesi

25 Kasım Phocas'ın İstanbul'a girişi

27 KasımPhocas'ın Eşi Leontianın taç giymesi Mavrikiosve oğullarının Kalkedon'da (Kadıköy) idamedilmesi

SEÇİLMİŞ BİBLİYOGRAFYA

Adamek, O., Beiträge zur Geschichte desbyzantinischen Kaisers Mauricus (582-602) (2p a r t s , Jahresbericht des Staats-Gymnasiums,Graz, 1889-1891.

Agathange, Histoire Du Rénge de Tiridate, Trad:Victor Langlois, Paris 1867, Chap. I, Chap. V

Agathias, The Histories, Trans: Joseph D. Frendo,Berlin-New York 1975.

Agnellus, Chronicle, ed. O. Holder-Egger (MGHScriptores. Rerum Langobardicorum. et Ital. saec.VI-IX Hanover, 1878)

Ahmetbeyoğlu A. , Grek Seyyahı Priskos(V.Asır)'a Göre Avrupa Hunları, TDAV, İstanbul1995.

Ahmetbeyoğlu, A. , Avrupa Hun İmparatorluğu,TTK, Ankara 2001.

Allen, P., Evagrius Scholasticus the ChurchHistorian (Spicilegium Sacrum Lovaniense, étudeset documents, 4, 1981), Louvin 1981.

Ammianus Marcellinus, With An EnglishTranslation By John C. Rolfe in Three Volumes,London 1935.

Anna Komnena, Alexiad, Çev: Bilge Umar, İnkılâp

Kitabevi, İstanbul 1996.

Baldwin, B., "Menander Protector", DumbartonOaks Papers, Vol. 32. (1978), pp. 99-125.

Baynes, N. H. , "The Successors of Justinian",CMH, II, ch. 9, pp. 263- 301.

Blockley, R. C., The History of Menader TheGuardsman, Liverpool 1985.

Blockley, R. C. , The Fragmentary ClassicisingHistorians of the Later Roman Empire (ARCA 6),Liverpool 1981.

Bury, J. B., "The Chronology of ThephylaktosSimokatta", The English Historical Review, Vol.3,No.10 (April, 1988), s. 310-315.

__________, A History of the Later RomanEmpire from Arcadius to Irene, London 1889.

__________, History of the Later Roman Empirefrom the death of Theodosius to the death ofJustinian, London 1958.

__________, "The Turks in the Sixth Century", TheEnglish Historical Review EHR, vol 12 (Jul. 1897),pp. 417-426.

Cahun, E. , Introduction â l'Histoire de l'Asie,Paris 1896.

Cameron, A. , Agathias, Oxford 1970.

Chavannes, E., Document sur les Tou-Kiue(Turcs) Occidentaux, Paris 1941.

Chronicle of Seert, Histoire Nestorienne, Trans.A. Scher (PO 13, 1919).

Chronicon Paschale 284-628 AD, Trans. MichaelWhitby & Mary Whitby, Liverpool University Pres,Liverpool 1989.

Constantine Phorphyrogenitus, de Caerimoniis,ed. and trad. A. Vogt, Paris 1935-40.

Cousin, L., Histoire de Constantinople, Depuis LeRégne de L'Ancien Justin, jusqu'a la fin del'Empire, Tome III, Chez Damien Foucault, Paris,1685, s. 105-335.

Çakan, Varis, Orta Asya Türk TarihininKaynakları, Binyıl Yay., Ankara 2009.

Dillemann, L., Haute Mésopotamie et paysadjacents, Paris 1962.

DiPlano Carpini, F.G., The Story of the MongolsWhom We Call The Tartars, Trans: Eric Hildinger,Boston 1996.

Doblhofer, E. , Byzantinische Diplomaten undöstliche Barbaren (ByzantinischeGeschichtsschreiber IV), Graz 1955.

Donuk, Abdülkadir, "On Dilli Bizans", Türk Kültürü,Sayı 257, Yıl XXII, Eylül 1984, Ankara 1984, s. 537-540.

Eunapius, Lives of the Philosophers andSophists (1921) pp. 343-565. Trans. by Wilmer.http://www.tertullian.org/fathers/eunapius_02_text.htm.22.06.2009

Evagrios Scholasticus, Ecclesiastical History (AD431-594), Trans: E. Walford, London 1846.

Evagrius, Ecclesiastial History, ed. J. Bidez andL. Parmentier, London 1898; Trans. A. J.Festugière, Byzantion 45 (2) (1975).

Évêque Sébéos Histoire D'Héraclius, Trad: F.Macler, Imprimerie Nationale, Paris 1904.

Excerpta de Legationibus Iussu Imp. ContantiniPorphyrogeniti Confecta, Ed. C. De Boor, Berlin1903.

Excerpta de Legationibus, Nottas addidit: CarolusCantoclarus, Paris 1609.

Excerpta de Sententiis Iussu Imp. ContantiniPorphyrogeniti Confecta, Ed. U.Ph. Boissevin,Berlin 1906.

Flavius C. Corripus, In Laudem Iustini AugustiMinoris, Trans. Averil M. Cameron, London 1976.

Fragmenta Historicorum Graecorum, [FGH] Vol.IV-V, ed. C. Müler, Paris 1851-70.

Fredegarius, Chronicle, ed. B. Krusch (MGHScriptores rerum Merovingicarum II, Hanover 1889.

Frye, R.N., The Heritage of Persia, London 1962.

George of Pisidia, Poems, ed. J. M. Qercius (PG92, Paris 1865); ed. A. Pertusi, Giorgio di Psidia,poemi. İ panegirici epici, Ettal 1960.

Georgius Monachus, Chronicle, ed. C. de Boor,Leipzig 1905.

Goubert, Paul, Byzance Avant L'Islam, Tome II,Edition A. Et J. Picard, Paris 1955.

Gömeç, S. , "İslam Öncesi Türk TarihininKaynakları Üzerine", DTCF Tarih AraştırmalarıDergisi, 20/3, Ankara 2000.

Gregory, Pope of Rome, Register of Letters, ed.P. Ewald and L. Hartmann (MGH Epistolae, Cilt 1,2,Berlin 1887-9.

Gregory of Tours, History of the Franks, Book I-X,http://www.fordham.edu/halsall/basis/gregory-hist.html#book3, 22.08.2009

Hannestad, K. , "Les Relations de Byzance avec laTranscaucasie au Ve et VIe siecles", Byzantion, 25-27 (1955-57), pp. 421-56.

Hauptmann, L., "Les Rapports des Byzantins avecles Slaves et les Avares pendant la seconde moitiédu VIe siécle", Byzantion, 4 (1927-28), pp. 137-170.

Haussig, H. W. , "̀T́heophylakts Exkurs über dieskythischen Völker", Byzantion 23 (1953), 275-462.

Herodote, Histoire D'Hérodote, Suivi De La VieD'Homére, Trad: A.F. Miot, Tome Second, Paris1822, s. 1-144.

Herrmann, A., Alte Geographie des unternOxusgebietes (Abhandlungen der k. Gesellschaftder Wiss. zu Göttingen, Phil.-hist. Kl., N.F. 15,4)Göttingen 1914.

Higgins, M. J. , The Persian War of the EmperorMaurice (582-602); The Chronology, Washington1939.

Hoddinott, R. F. , Bulgaria in Antiquity, London1975.

Howarth, H. H., "The Sabiri and the Saroguri",Journal of the Royal Asiatic Society, 24 (1892), pp.613-36.

http://remacle.org/bloodwolf/eglise/socrate/intro.htm.02.03.2009

http://remacle.org/bloodwolf/eglise/sozomene/eglise1.htm.21.03.2009

http://remacle.org/bloodwolf/eglise/theodoret/eglise1.htm,28.04.2009

http://remacle.org/bloodwolf/erudits/photius/jeanlydien.htm,11.04.2009

http://remacle.org/bloodwolf/erudits/photius/olympiodore.htm,25.06.2009

http://remacle.org/bloodwolf/erudits/photius/philostorge.htm,27.06.2009

http://remacle.org/bloodwolf/erudits/photius/theophane.htm,07.05.2009.

http://remacle.org/bloodwolf/historiens/jornandes/intro.htm,29.03.2009

http://www.humanities.uci.edu/Sasânîka/pdf/Menander6-1.pdf, 18.05.2009

http://www.tertullian.org/fathers/joshua_the_stylite_00_eintro.htm,17.05.2009

http://www.tertullian.org/fathers/zosimus00_intro.htm,10.05.2009

http://remacle.org/bloodwolf/historiens/agathange/armenie.htm,07.05.2009.

http://remacle.org/bloodwolf/historiens/elisee/vartan.htm,07.05.2009.

http://www.tertullian.org/fathers/cosmas_11_book11.htm,07.05.2009

http://www.britannica.com/EBchecked/topic/590993/Theophylaktosus-Simocattes, 17.01.2009

Ioannes Kinnamos'un Historia'sı (1118-1176),Çev: Işın Demirkent, TTK, Ankara 2001.

İplikçioğlu, B. , Eskibatı Tarihi I Giriş, Kaynaklar,Bibliyografya, TTK, Ankara 1997.

İzgi, Özkan, Çin Elçisi WangYen-te'nin UygurSeyahatnamesi, TTK, Ankara 1989.

Janin, R. , Constantinople Byzantine, 2. baskı,Paris 1964.

C. J. Jireček, Die Heerstraβe von Belgrad nachConstantinopel und die Balkanpässe, Prague1877.

John Lydus, de Magistratibus, ed. and trans. A. C.Bandy, Philadephia 1983.

John of Antioch, Fragments, (FGH Vol. IV. s. 535-622), ed. C. Mullerus, Paris 1851-70.

John of Biclarum, Chronicle, ed. Th. Mommsen(MGH, Auctores. Antiquissimi VI,) Berlin 1894.

John of Ephesus, Ecclesiastical History, ed. andTrans. E.W. Brooks (CSCO 106, Scr. Syri 55),

Louvain 1952.

John of Ephesus, The Third Part of theEcclesiastical History, Trans. R. Payne-Smith,Oxford 1860.

John of Epiphania, Fragments (FGH Vol. IV, s.272-6).

John of Nikiu, Chronicle, Trans. R.H. Charles,London 1916.

Jones, A. H. M., The Later Roman Empire, 284-602. A Social, Economic, and AdministrativeSurvey, Oxford 1964.

Jordanes, Romana et Getica, ed. Th. Mommsen(MGH, Auctores. Antiquissimi.VI,1) Berlin 1882.

Justi, F. , Iranisches Namenbuch, Marburg 1895.

Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, ÖtükenYay., İstanbul 2008.

Kafesoğlu, "Eski Türk Dini", İ.Ü.E.F. TarihEnstitüsü Dergisi, Sayı 3, Ekim 1972, İstanbul 1973,s. 1-34.

Murat Keçiş, "Ermeni Kaynakları", Ortaçağ TürkTarihi Ana Kaynakları, Ed. A. Çetin, Ankara 2008.

Kollautz A. , "Die Awaren. Die Schichtung im einerNomadenherrschaft", Saeculum 5, 2 (1954), pp.

129-178.

Leo Grammaticus, Chronicle, ed. I. Bekker(CSHB), Bonn 1842.

Litvinsky, B.A. -Z. Guang-Da-R.S. Samghabadı,History of Civilisations of Centrale Asia, Vol. III,Delhi 1999.

Macartney, C.A. , "On the Greek Sources for theHistory of the Turks in the Sixth Century", Bulletin ofthe School of Oriental and African Studies,University of London, Vol. 11, No. 2 (1944), pp. 266-275.

Maenchen-Helfen O.J., The World of the Huns,Berkeley/Los Angeles/London 1973.

Malalas, Chronicle, ed. L. Dindorf (CSHB), Bonn1831.

Mangaltepe, İ., "Avar Hakanı: Bayan ve Dönemi",İslam Öncesinden Çağdaş Türk Dünyasına Prof.Dr. Gülçin Çandarlıoğlu'na Armağan , DoğuKütüphanesi, İstanbul 2008, s. 167-178.

Mangaltepe, İ., "Avar Tarihinin En Önemli savaşı:626 İstanbul Kuşatması", Karadeniz Araştırmaları,Cilt 3, Sayı 10, Yaz 2006, Çorum, s. 1-24.

Mango, C. A. , The Brazen House. A study of thevestibule of the Imperial Palace of Constantinople(Arkæol. Kunsthist. Medd. Dan. Vid. Selsk. 4, no. 4),

Copenhagen 1959.

Marcellinus Comes, Chronicle, ed. T. Mommsen(MGH Auct. Ant. XI, Chron. Min. ii), Berlin 1893-4.

Marquart, J., "Historische Glossen zu denalttürkischen Inschriften", Wiener Zeitschrift für dieKunde des Morgenlandes, 12 (1898), pp.157.200.

Maurice's Strategikon, Handbook of ByzantineMilitary Strategy, Trans: George T. Dennis,Pennsylvania 1984.

Menander Protector, Fragments, Çev. R. C.B lo ck le y, The History of Menander TheGuardsman, Liverpool 1985.

Michael and Mary Whitby, "Theophylact'sKnowledge of Languages', Byzantion 52 (1982), pp.425-8.

Michael the Syrian, Chronique, ed. and trans. J.B. Chabot, Paris 1899-1910.

Mikhail Psellos'un Kronographia'sı, Çev: IşınDemirkent, TTK, Ankara 1992.

Minahan, James B., One Europe Many Nations, AHistorical Dictionary of European National Groups,Westport (USA) 2000.

Miracula S. Demetrii, ed. P. Lemerle, Paris 1979.

Moravcsik, Gyula, Byzantinoturcica I-II, DieByzantinischen Quellen Der Geschichte DerTürkvölker, Akademie-Verlag, Berlin 1958.

Nıketas Khoniates'in Historia'sı (1180-1195) ,Çev: Işın Demirkent, dünya yayıncılık, İstanbul 2006.

Nikephoros Patriarch of Constantinople ShortHistory, Trans: Cyril Mango, Washington 1990.

Olajos, Therese, "Données et hypothèsesconcernant la carrière de Thèophylacte Simocatta",Acta Classia Universitatis ScientiarumDebreceniensis 17-18 (1981-2), s. 39-47.

______________, Les Sources De ThéophylacteSimokattes Historien, Leiden 1988.

______________, Théophylaktos Simocattés, atörténetiró [Théophylacte Simokattes l'historien],Szeged 1977.

Onat, Ayşe, Hun Devrine Ait Başlıca ÇinKaynakları Hakkında Notlar, San Matbaası, Ankara1978.

Onat Ayşe -S.Orsoy-K.Ercilasun, Han HanedanlığıTarihi Hsiung-Nu (Hun) Monografisi, TTK, Ankara2004.

Orkun, H. Namık, Türk Tarihinin BizansKaynakları, Sümer Basımevi, Ankara 1938.

Parkers, E.H., A Thousand Years of the Tartars ,2. Baskı, New York 1924.

Paul the Deacon, History of the Lombards, ed. L.Bethmann and G. Waitz (MGH Scriptores rerumLangobard. Et Ital. Saec. VI-IX), Hanover 1878.

Paulus Diaconus, Historia GentisLangobardorum (Langobardların Tarihi), Trans:W.D. Foulke, University of Pennsylvania Pres,Philadelphia 1907.

Photius, Bibliotheca, ed. R. Henry, Paris 1959-77.

Popović, V. , "Les t̀émoins archéologiques desinvasions avaro-slaves dans l'Illyricum byzantin",Mélanges de l'école Française de Rome, Antiquité87 (1975), s. 445-504.

Priscus of Panium, ed. ve çev. R. C. Blockley, TheFragmentary Classicising Historians of the LaterRoman Empire ii (ARCA 10), Liverpool 1983.

Procopius, Works, ed. J. Haury (Leipzig, 1963-4);Çev. H. B. Dewing (Loeb, 7 vol, 1940).

Prokopious, Bizans'ın Gizli Tarihi, Çev: OrhanDuru, İstanbul 1990.

Rawlinson, H. C. , "̀The Site of AtropatenianEcbatana", JRGS 10 (1840), 1-158.

Andras Rona-Tas, Hungarians and Europe in the

Early Middle Ages, Engl. Trans, Budapest 1999.

Peter Schreiner, Theophylaktos Simokates,Geschichte, Anton Hiersemann, Stuttgart 1985.

Sebeos, Histoire de Héraclius, Trans. F. Macler,Paris 1904.

Socrate, Histoire de L'Eglise, Tome II, Trad. M.Cousin, Paris 1686.

Stein, E. , Histoire du bas-Empire, Trans. J.R.Palanque, 2 Vols., Paris 1959.

_ _ _ _ _ _ _ _ , Studien zur Geschichte desbyzantinischen Reiches, vornehmlich unter denKaisern Justinus II. und Tiberius Constantinus,Stuttgart 1919.

Suidas, Lexicon (Suda), ed. A. Adler, 6 Vols.,Leipzig 1928-1935.

Şeşen, R., İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler veTürk Ülkeleri, TKAE, Ankara 1998.

________, "Klasik İslam Kaynaklarına Göre EskiTürklerin Dini ve Şaman Kelimesinin Menşei",İ.Ü.E.F. Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 10-11 (1979-1980), İstanbul 1981, s. 57-90.

Taylor, W.C., The History of the Overthrow of theRoman Empire, London 1836.

Taşağıl, A., "Türk Tarihi ile İlgili Çin KaynaklarınınTürkçe Neşri Üzerine Düşünceler", Tarih BoyuncaTürk Tarihinin Kaynakları Semineri, 6-7 Haziran1996 Bildiriler, İstanbul 1997 s. 113-124.

___________, Gök-Türkler, TTK, Ankara 1995.

The Chronicle of John, Bishop of Nikiu, TransR.H. Charles, Publ. Williams & Nortgate, London1916.

The Chronicle of Joshua the Stylite, Composedin Syriac AD. 507, Trans: W. Wright, Cambridge1882.

The Cronicle of Theophanes Confessor, Trans:Cyril Mango and Roger Scott, New York 1997.

Theodore Le Syncelle, Homélie, Ferenc Makk,"Traduction et Commentaire de L'Homélie ÉcriteProbablement Par Théodore Le Syncelle sur LeSiége de Constantinople en 626", Acta Antiqua etArchaeologica Tomus XIX, Szeged Hungaria 1975.

Theophylact Simocatta, The History ofTheophylact Simocatta, An English Translation withIntroduction and Notes Michael and Mary Whitby,Clarendon Pres, Oxford 1986.

Togan, İsenbike-G.Kara-C. Baysal, ÇinKaynaklarında Türkler Eski T'ang Tarihi (ChiuT'ang-shu), TTK, Ankara 2006.

Turtledove, H.N., The Immediate Successors ofJustinian, PhD diss., UCLA, 1977.

Varis Çakan, Orta Asya Türk TarihininKaynakları, Binyıl Yay., Ankara 2009.

Whitby, L. M. , "Theophylact's Knowledge ofLanguages", Byzantion 52 (1982), s. 425-8.

_____________, "Theophylact's Chronicle Sourcefor the Reigns of Justin II, Tiberius and Maurice(A.D.565-602)", Byzantion 53 (1983), s. 312-45.

_____________, "The Great Chronographer andTheophanes", BMGS 8 (1982/3), s. 1-20.

Wozniak, F. E. , "Byzantine Diplomacy and theLombardic-Gepid Wars", Balkan Studies, 20(1979), pp. 139-158.

Wright, W.C., Philostratus and Eunapius: TheLives of the Sophists, Loeb Classical Libr., London1922. Ayr. bkzhttp://www.tertullian.org/fathers/eunapius_02_text.htm.22.06.2009.

Yörükkan, Yusuf Ziya, Müslüman CoğrafyacılarınGözüyle Ortaçağ'da Türkler, Gelenek Yay., İstanbul2004.

Yücel, M. Uydu, "İlk Rus Yıllıklarının Türk TarihiAçısından Önemi", Tarih Boyunca Türk TarihininKaynakları Semineri, 6-7 Haziran 1996 Bildiriler,

İstanbul 1997, s. 125-144.

______________, İlk Rus Yıllığı "PovestiVremennıh Let"e Göre X. Yüzyılda Rus-Bizans-TürkMünasebetleri, Prof. Dr. Işın Demirkent Armağanı,İstanbul 2008, s. 209-228.

______________, İlk Rus yıllıklarına GöreTürkler, TTK, Ankara 2007. Muallâ Uydu Yücel, "İlkRus Yıllıklarında Geçen Türk Kavimlerine ait Şahısİsimleri", İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, 39,İstanbul, 2004, s. 180-212.

Zachariah of Mitylene, Syriac Chronicle, Trans:F.J. Hamilton and E.W. Brooks, London 1899.

Zosimus, The History of Count Zosimus, Trans:W. Gren and T. Chaplin, London 1814.

[1] Bu çalışma 3923 numaralı "BizansKaynaklarında Türkler- Menandros Protektor veTheophylaktos Simokattes" adlı projenin İstanbulÜniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimitarafından desteklenmesi ile ortaya çıkmıştır. Buvesile ile tüm BAP yönetimi ve çalışanlarına teşekkürederim. This work was supported by ScientificResearch Projects Coordination Unit of IstanbulUniversity. Project Number 3923.

[2] Saadettin Gömeç, "İslam Öncesi Türk TarihininKaynakları Üzerine", DTCF Tarih AraştırmalarıDergisi, 20/3, Ankara 2000, s. 79.

[3] Ahmet Taşağıl, "Türk Tarihi ile İlgili ÇinKaynaklarının Türkçe Neşri Üzerine Düşünceler",Tarih Boyunca Türk Tarihinin Kaynakları Semineri ,6-7 Haziran 1996 Bildiriler, İstanbul 1997 s. 113-124. Ayrıca bkz. Ayşe Onat, Hun Devrine AitBaşlıca Çin Kaynakları Hakkında Notlar, SanMatbaası, Ankara 1978. Ayşe Onat-S.Orsoy-K.Ercilasun, Han Hanedanlığı Tarihi Hsiung-Nu(Hun) Monografisi, TTK, Ankara 2004. İsenbikeTogan-G.Kara-c. Baysal, Çin Kaynaklarında TürklerEski T'ang Tarihi (Chiu T'ang-shu), TTK, Ankara2006. Özkan İzgi, Çin Elçisi WangYen-te'nin UygurSeyahatnamesi, TTK, Ankara 1989. E. Chavannes,Çin Kaynaklarına Göre Batı Türkleri, Çev: MustafaKoç, İstanbul 2007. Mao Tsai Liu, Çin KaynaklarınaGöre Doğu Türkleri, Çev: D. Banoğlu, İstanbul 2006.

[4] Muallâ Uydu Yücel, "İlk Rus Yıllıklarının TürkTarihi Açısından Önemi", Tarih Boyunca TürkTarihinin Kaynakları Semineri, 6-7 Haziran 1996Bildiriler, İstanbul 1997, s. 125-144. Muallâ UyduYücel, İlk Rus yıllıklarına Göre Türkler, TTK, Ankara2007. Muallâ Uydu Yücel, "İlk Rus Yıllıklarında GeçenTürk Kavimlerine ait Şahıs İsimleri", İstanbulÜniversitesi Tarih Dergisi, 39, İstanbul, 2004, s.180-212. Muallâ Uydu Yücel, İlk Rus Yıllığı "PovestiVremennıh Let"e Göre X. Yüzyılda Rus-Bizans-TürkMünasebetleri, Prof. Dr. Işın Demirkent Armağanı,İstanbul 2008, s. 209-228.

[5] Ramazan Şeşen, İslam Coğrafyacılarına göreTürkler ve Türk Ülkeleri, TKAE, Ankara 1998. YusufZiya Yörükkan, Müslüman Coğrafyacıların GözüyleOrtaçağ'da Türkler, Gelenek Yay., İstanbul 2004.

[6] Varis Çakan, Orta Asya Türk TarihininKaynakları, Binyıl Yay., Ankara 2009.

[7] Herodote, Histoire D'Hérodote, Suivie De LaVie D'Homére, Trad: A.F. Miot, Tome Second,Paris 1822, s. 1-144.

[8] Bu eser ilk önce Arthur Golding tarafındançevrilmiş ve 1585 yılında Londra'da basılmıştır. Bkz.The Bibliographical Miscellany, Vol. I, London1806, s. 157.

[9] Agathange, Histoire Du énge de Tiridate, Trad:Victor Langlois, Paris 1867, Chap. I, Chap. V.

[10]http://remacle.org/bloodwolf/historiens/elisee/vartan.htm,07.05.2009.

[11] Bülent İplikçioğlu, Eskibatı Tarihi I Giriş,Kaynaklar, Bibliyografya, TTK, Ankara 1997, s.393.

[12] Ammianus Marcellinus, With An EnglishTranslation By John C. Rolfe in Three Volumes,London 1935.

[13] Manisa şehri yakınlarında Sardes yerleşimbölgesi.

[14] Wilmer Cave Wright, Philostratus andEunapius: The Lives of the Sophists, LoebClassical Library, London 1922. Ayrıca web:http://www.tertullian.org/fathers/eunapius_02_text.htm.22.06.2009

[15] Gyula Moravcsik, Byzantinoturcica I, DieByzantinischen Quellen Der Geschichte DerTürkvölker, Akademie-Verlag, Berlin 1958, s. 468.

[16] Balkanların batı kısmı, Adriyatik DenizininDalmaçya kıyıları.

[17]http://remacle.org/bloodwolf/erudits/photius/olympiodore.htm,25.06.2009

[18] Zosimus, The History of Count Zosimus,Trans: W. Gren and T. Chaplin, London 1814.Zosimos'a ait olan eserin metinleri Vatikan'da birelyazmasında bulunmaktadır. Bunun X.-XII.yüzyıllarda yazıldığı düşünülmektedir. Bkz.http://www.tertullian.org/fathers/zosimus00_intro.htm,10.05.2009

[19] Moravcsik, Byzantinoturcica I, s. 473-74.

[20]http://remacle.org/bloodwolf/erudits/photius/philostorge.htm,27.06.2009

[21] Socrate, Histoire de L'Eglise, Tome II, Trad.M. Cousin, Paris 1686. Ayrıca bkz,http://remacle.org/bloodwolf/eglise/socrate/intro.htm,02.03.2009

[22] Moravcsik, a.g.e, s. 508

[23] Moravcsik, a.g.e, s. 479.

[24] Ali Ahmetbeyoğlu, Grek Seyyahı Priskos(V.Asır)'a Göre Avrupa Hunları, TDAV, İstanbul1995, s. 19.

[25] C.A. Macartney, "On the Grek Sources for theHistory of the Turks in the Sixth Century", Bulletin ofthe School of Oriental and African Studies,University of London, Vol. 11, No. 2 (1944), p. 266.

[26] Moravcsik, a.g.e, s. 510.

[27]http://remacle.org/bloodwolf/eglise/sozomene/eglise1.htm,21.03.2009.

[28] H. Namık Orkun, Türk Tarihinin BizansKaynakları, Sümer Basımevi, Ankara 1938, s. 8.

[29] İplikçioğlu, Eskibatı, s. 444.

[30] Moravcsik, a.g.e, s. 529. Ayrıca bkz.http://remacle.org/bloodwolf/eglise/theodoret/eglise1.htm,28.04.2009.

[31] Ali Ahmetbeyoğlu, Avrupa Hunİmparatorluğu, TTK, Ankara 2001, s. 3.

[32]http://remacle.org/bloodwolf/historiens/jornandes/intro.htm,29.03.2009.

[33] Moravcsik, a.g.e, s. 328.

[34] Orkun, Türk Tarihinin Bizans Kaynakları, s.14.http://remacle.org/bloodwolf/erudits/photius/jeanlydien.htm,11.04.2009.

[35] Zachariah of Mitylene, Syriac Chronicle,Trans: F.J. Hamilton and E.W. Brooks, London1899, s. 328.

[36] The Chronicle of Joshua the Stylite,Composed in Syriac AD. 507, Trans: W. Wright,Cambridge 1882. Ayrıca bkz.http://www.tertullian.org/fathers/joshua_the_stylite_00_eintro.htm,17.05.2009.

[37] Bkz. 16. dipnot.

[38] İplikçioğlu, Eskibatı, s. 429.

[39] Murat Keçiş, "Ermeni Kaynakları", OrtaçağTürk Tarihi Ana Kaynakları, Ed. A. Çetin, Ankara2008, s. 146. Ayr. Bkz.http://remacle.org/bloodwolf/historiens/agathange/armenie.htm,07.05.2009.

[40] Keçiş, "Ermeni Kaynakları", s. 146.

[41] Orkun, a.g.e, s.15.

[42] Prokopious, Bizans'ın Gizli Tarihi, Çev: OrhanDuru, İstanbul 1990, s. 9.

[43] Moravcsik, a.g.e, s. 489 vd.

[44] İzmir - Aliağa yakınlarında Güzelhisar Çayımevkiinde bulunan bir antik kent.

[45] Agathias, The Histories, Trans: Joseph D.Frendo, Berlin-New York 1975.

[46] İplikçioğlu, a.g.e, s. 422.

[47] Orkun, a.g.e, s. 19.

[48] Moravcsik, a.g.e, s. 317.

[49] Orkun, a.g.e, s. 21.

[50] Moravcsik, a.g.e, s. 257.

[51] Evagrios Scholasticus, Ecclesiastical History(AD 431-594), Trans: E. Walford, London 1846.

[52] Flavius C. Corripus, In laudem Iustini Augustiminoris, Trans: Averil Cameron, London 1976, s. 1.

[53] Orkun, a.g.e, s. 23.

[54] Maurice's Strategikon, Handbook ofByzantine Military Strategy, Trans: George T.Dennis, Pennsylvania 1984.

[55] The Chronicle of John, Bishop of Nikiu, TransR.H. Charles, Publ. Williams & Nortgate, London1916.

[56] İplikçioğlu, a.g.e., s. 421.

[57] Orkun, Türk Tarihinin Bizans Kaynakları, s.24. Ayrıca bkz. Moravcsik, a.g.e, s. 313.

[58] Kuşatma ile ilgili bkz. İsmail Mangaltepe,"Avar Tarihinin En Önemli savaşı: 626 İstanbulKuşatması", Karadeniz Araştırmaları, Cilt 3, Sayı 10,

Yaz 2006, Çorum, s. 1-24.

[59] Orkun, a.g.e, s. 25.

[60] Giorgio di Pisidia, Poemi, Trans: AgostinoPertusi, Buch- Kunstverlag Ettal 1959.

[61] Theodore Le Syncelle, Homélie, FerencMakk, "Traduction et Commentaire de L'HomélieÉcrite Probablement Par Théodore Le Syncelle surLe Siége de Constantinople en 626", Acta Antiquaet Archaeologica Tomus XIX , Szeged Hungaria1975.

[62] Chronicon Paschale 284-628 AD, Trans:Michael Whitby and Mary Whitby, LiverpoolUniversity Press, Liverpool 1989.

[63] Évêque Sébéos Histoire D'Héraclius, Trad:F. Macler, Imprimerie Nationale, Paris 1904.

[64] The Cronicle of Theophanes Confessor,Trans: Cyril Mango and Roger Scott with theassistance of G. Greatrex, New York 1997. Ayrıcabkz. Moravcsik, a.g.e, s. 531.

[65] Nikephoros Patriarch of ConstantinopleShort History, Trans: Cyril Mango, Washington1990.

[66] Moravcsik, a.g.e, s. 504.

[67] Moravcsik, a.g.e, s. 227.

[68] Moravcsik, a.g.e, s. 539. Ayr. bkz.http://remacle.org/bloodwolf/erudits/photius/theophane.htm,07.05.2009.

[69] Moravcsik, a.g.e, s. 243.

[70] A.e., s. 303.

[71]http://www.tertullian.org/fathers/cosmas_11_book11.htm,07.05.2009, ayr.bkz, Moravcsik, a.g.e, s. 390.

[72] A.e., s. 218.

[73] A.e., s. 426.

[74] A.e., s. 230.

[75] A.e., s. 294.

[76] A.e., s. 348.

[77] A.e., s. 558.

[78] A.e., s. 224.

[79] A.e., s. 233.

[80] A.e., s. 303.

[81] A.e., s. 318.

[82] A.e., s. 474.

[83] A.e., s. 540.

[84] A.e., s. 571.

[85] A.e., s. 573.

[86] Contantine Porphyrogenitus, DeAdministrando Imperio, Grek Text Ed. Gy. Moravsik,Eng. Trans. R.J.H. Jenkins, Third Impression,Washington 1993.

[87] A.e., s. 231.

[88] A.e., s. 441.

[89] A.e., s. 455.

[90] A.e., s. 512.

[91] A.e., s. 398.

[92] A.e., s. 437.

[93] Mikhail Psellos'un Kronographia'sı, Çev: IşınDemirkent, TTK, Ankara 1992.

[94] Moravcsik, a.g.e, s. 237.

[95] A.e., s. 233.

[96] A.e., s. 295.

[97] A.e., s. 350.

[98] A.e., s. 427.

[99] A.e., s. 334.

[100] A.e., s. 335.

[101] A.e., s. 340.

[102] Anna Komnena, Alexiad, Çev: Bilge Umar,İnkılâp Kitabevi, İstanbul 1996.

[103] Ioannes Kinnamos'un Historia'sı (1118-1176), Çev: Işın Demirkent, TTK, Ankara 2001.

[104] Moravcsik, a.g.e, s. 335.

[105] A.e., s. 342.

[106] A.e., s. 344.

[107] A.e., s. 353.

[108] A.e., s. 443.

[109] A.e., s. 444. Eserin bir bölümü Türkçeyetercüme edilmiştir. Bkz: Nıketas Khoniates'inHistoria'sı (1180-1195) , Çev: Işın Demirkent, dünyayayıncılık, İstanbul 2006.

[110] Moravcsik, a.g.e, s. 522.

[111] A.e., s. 292.

[112] A.e., s. 526.

[113] A.e., s. 353.

[114] A.e., s. 430.

[115] A.e., s. 450.

[116] A.e., s. 459.

[117] A.e., s. 502.

[118] A.e., s. 282.

[119] A.e., s. 269.

[120] A.e., s. 353.

[121] A.e., s. 277.

[122] A.e., s. 311.

[123] A.e., s. 349.

[124] A.e., s. 400.

[125] A.e., s. 466.

[126] A.e., s. 515.

[127] A.e., s. 564.

[128] A.e., s. 564.

[129] A.e., s. 565.

[130] A.e., s. 575.

[131] R. C. Blockley, The History of Menader TheGuardsman, Liverpool 1985.

[132] Theophylact Simocatta, The History ofTheophylact Simocatta, An English Translation withIntroduction and Notes Michael and Mary Whitby,Clarendon Pres, Oxford, 1986. Aynı müellif"Theophylact's Knowledge of Languages', Byzantion52 (1982), pp. 425-8.

[133] Protektor: Koruyucu, savunan, hamimanalarına gelmektedir.

[134]http://www.humanities.uci.edu/sasanika/pdf/Menander6-1.pdf, 18.05.2009.

[135] IX. yüzyılda meydana getirilen ansiklopedikbir eserdir. Bazı yazarlar ise bir sözlük olarak kabulederler. 30.000 civarında maddeden oluşan bueserde ilkçağ dönemlerinden başlayarak yazıldığıdönemlere ait biyografiler, kurumlar, eserler veolaylar kısaca anlatılmaktadır.

[136] Barry Baldwin, "Menander Protector",Dumbarton Oaks Papers, Vol. 32. (1978), s. 101.

[137] R. C. Blockley, The History of Menader, s.41.

[138] Baldwin, s. 103

[139] Historiya: Tarih

[140] Excerpta de Sententiis Iussu Imp.Contantini Porphyrogeniti Confecta, Ed. U.Ph.Boissevin, Berlin 1906.

[141] Excerpta de Legationibus Iussu Imp.Contantini Porphyrogeniti Confecta, Ed. C. DeBoor, Berlin 1903.

[142] Carolus Mullerus, Fragmenta HistoricorumGraecorum (FHG), Volumen Quartum, Paris 1851,s. 272-276.

[143] Blockley, The History of Menander, s. 55-85.

[144] Excerpta de Legationibus, Nottas addidit:Carolus Cantoclarus, Paris 1609.

[145] R. C. Blockley, The History of Menander, 1-32. Menandros'un hayatı ve eseri ile ilgili ayrıca bkz.Moravcsik, Byzantinoturcica I, s. 422.

[146] Kutrigurların lideri olan Zabergan, TunaNehrini geçerek Bizans topraklarına girmiş,İstanbul'a iki mil mesafede kamp kurmuştur. Bununüzerine telaşlanan Justinianos alarma geçerek

kutsal hazinenin şehir dışına çıkarılmasınıemretmiştir. Ancak Zabergan, Belisarius tarafındantekrar Tuna'nın ötesine geçmeye mecburbırakılmıştır. Bkz. W.C. Taylor, The History of theOverthrow of the Roman Empire, London 1836, s.128.

[147] Bu dönemde Kutrigurlar Maeotis Gölü'nün(Azak Denizi) batısında yaşarken, gölün doğusundada Utigurlar yaşamakta idiler. Her ikisi de Türkkabilesidir. Prokopios, Agathias ve Menandrosbunları Hun olarak isimlendirmişlerdir.

[148] Bu olaylar 559 yılı sonrasında meydanagelmiş olmalıdır.

[149] Gök-Türklerin 552 yılında Juan-Juanlarımağlup etmesi üzerine batıya doğru göç edenAvarlar kastedilmektedir.

[150] Amu Derya Irmağı'nın kuzey tarafındaSogdiana bölgesinde kurulan Eftalit Devleti'ninortadan kaldırılması 557 yılı civarı olmalıdır. Bkz.Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yay., İstanbul2008, s. 89. Bu durumda Avarların batıya hareketleriJuan-Juanların mağlup olmasından sonra değil,Eftalitlerin mağlup olmasından sonradır. Çünkü bütünkaynaklar Avarların 557 ve sonrası bir tarihte batıyageldiklerini belirtmektedirler.

[151] Avarlardan ilk kez Priskos bahsetmiştir (Frg.40, 462 yılı civarı). Bu dönemde Volga Nehri'nin

doğu kısımlarında görünmüşlerdir. TheophylaktosSimokattes Bizanslılar tarafından bilinen Avarların,Sahte Avarlar (Pseudo-Avar) olduğunda ısraretmektedir. Ayrıca bunların İskitya'da kendilerindenen çok korkulan topluluk olan Avarların ismini alanUar (Var) ve Chunni (Hunni) adlı kabilelerdenmeydana geldiklerini ifade etmektedir. Avarlarınkimliği ve kökeni husunda Macartney konuyutartışmış, Menandros'un görüşünü kabul etmekleberaber, Theophylaktos'un açıklamalarına da karşıgelmiştir. Macartney Avarların, Gök-Türklertarafından yenilen ve eskiden Chionites olarakisimlendirilen, Kermichiones'lerin vasal'ı olduklarınıbelirtmektedir. Bkz.C. A. Macartney, "On the GreekSources for the History of the Turks in the SixthCentury", Bulletin of the School of Oriental andAfrican Studies University of London, Vol. II, No 2(1944), s. 266-75. Gerçek Avarlar, bazı yazarlartarafından 552 yılı civarında Gök-Türkler tarafındanmağlup edilen Orta Asya'nın hâkimi Juan-Juanlar ileaynı gösterilmektedirler. Avarlar, Juan-Juanlarınimparatorluğunun yıkılmasından sonra ancakBizanslılar tarafından bilinmişlerdir. AvarlarınAlanlara gelişleri genelde 557-558 olaraktarihlendirilmektedir. Fakat 559–560 yılının da olmaihtimali yüksektir.

[152] Bu dönemde, 370 yılındaki Hun baskısı ilebatıya göç etmemiş olan Alanlar Kafkas Dağları'nınkuzey-batı kısımlarında yaşıyorlardı. Bununla beraberLazica bölgesinden dolayı Bizanslılar ile düzenli ve

sade bir ilişkileri vardı.

[153] Türkiye'nin Kuzey Doğusunda Gürcistan'daKolhis (Colchis) olarak bilinen bölge.

[154] Bu Justinos, Justinianos'un kuzeni olanGermanus'un oğludur. Ayrıca Justinianos'un yeğeniolan ve daha sonra Justinos II olacak olan şahıs ileIllyricum'daki askeri kuvvetlerin başında bulunanJustinos'dan farklıdır. Yani üç Justinos var ve üçü debirbirinden farklıdır.

[155] Muhtemelen bir spatharius (V.VI yy.'daBizans'ta bir askeri sınıf) idi. Türklere iki kere elçiolarak gönderilmiştir. İkincisi 576 yılında Gök-Türklere olacaktır. Blockley Valentinus'un " İskit"meseleleri üzerine uzmanlaşmış bir diplomatolabileceğini vurgular. Bkz. Blockley, History ofMenander, s. 253. Fakat İskit tabiri yerine Bozkırlıtopluluklar veya Türk kavimleri üzerine uzman biridemek daha doru olabilir.

[156] Unigurlar (veya daha çok kullanılan isimleri ileOnogurlar) Karadeniz'in doğusunda yaşayan bir Hunkabilesidir. Jordanes bunları Sabirlerleilişkilendirmiştir. Bkz. Jordanes, Histoire Des Goths:Chap: 5. Zali kabilesi başka hiçbir yerdezikredilmez. Sabirler de Karadeniz'in doğusunda,Kuban havalisinde yaşayan bir Hun kabilesidir ve460 yıllarında Volga taraflarına gelmişlerdir. Bkz.Priskos Frg, 40. Bu Türk kabilelerinin hepsi de

güney-batı Albania (Şimdiki Gence ve DağlıkKarabağ) bölgesinden göç etmişlerdir.

[157] Antlar, içinde Slav unsurları ile Sarmattoplulukları bulunan bir kavimdir. Bunlar Karadeniz'inkuzeyinde Dinyeper ve Dinyester Nehirleri arasında,büyük ihtimalle de Kutrigurların batısında yaşamaktaidiler.

[158] Bu durum 562 yılına bkz. Bury, Death ofTheodosius, II, s. 315 veya az bir süre öncesinetesadüf etmektedir. Bkz. Stein, Histoire du Bas-Empire, II, s. 543.

[159] Bury bu Justinos'u, Germanus'un oğlu olan veKolhis'e elçi olarak giden Justinos olarak belirtir.Stein ise Germanus'un oğlu Justinos'un bubölgedeki askeri komutaya transfer olduğunu ifadeeder. Justinos'un 566 yılında öldürülmesine kadar kisüre zarfında bu bölgede olduğu kesindir. Bkz.Agathias 4,22,7.

[160] Justinianos Bassiana olarak adlandırılan II.Pannonia bölgesine Avarları yerleştirmek istemiştir.Fakat kendileri Küçük İskitya'yı istiyorlardı. AncakAvarların buraya yerleşmesi Bizans'ın Trakyabölgesini tehlikeye atabilir, buraların istilasınıhızlandırabilirdi. Bundan dolayı Justinianos ısrarlaAvarların istediği bölgeyi stratejik olarak vermekistememiş olabilir.

[161] Mavrikios'un imparatorluk muhafizlarının bir

üyesidir.

[162] Bayan ile ilgili teferruatlı bilgi için bkz. İsmailMangaltepe, "Avar Hakanı: Bayan ve Dönemi",İslam Öncesinden Çağdaş Türk Dünyasına Prof.Dr. Gülçin Çandarlıoğlu'na Armağan , DoğuKütüphanesi, İstanbul 2008, s. 167-178.

[163] Justinos imparatorluk tacını 14 Kasım 565yılında takmıştır. Corripus'a göre Avar elçilerininJustinos'un huzuruna çıkmaları ise tahta çıkışındanyedi gün sonra meydana gelmiştir. Bkz. F.C.Corripus, In laudem Iustini Augusti minoris, (3,151vd.) Ed. A. Cameron, London 1976, s. 185-186.

[164] Avarların uzun saçları diğer müelliflerin dedikkatini çekmiştir. Hatta onları diğer topluluklardanayıran önemli bir ayrıntı olarak görülmüştür. Bkz.Agathias: 1,3,4.

[165] İleriki yıllarda barışın satın alınması meselesiiçin ayrıca bkz. Agathias 5,14.

[166] Corripus'a göre elçilik heyetinin lideriTergazis idi, bkz.Corripus, In Laud. Iust. 3, 258, s.68. Menandros'a göre ise elçilerin lideri Targitiusidi.

[167] Bkz. Corripus, a.g.e., 3, 271-307'deki şiir, s.69-70.

[168] Krş. Corripus, a.g.e, 3, 399-400, s. 72.

[169] İstemi (Sizabul) (Menandros SilzibulFrg,4,2;19,1) Arap kaynaklarındaki Sinĵibū ileaynıdır. Günümüzde Türk kağanı İstemi (Ištämi) veyaÇin kaynaklarındaki Che-tie-mi'nin ismidir, bkz.Moravcsik, Byzantinoturcica II, s. 275. Daha yaşlıyazarlar Silzabul'un, Gök-Türklerin Batı Kağanı veBizans ile ilişkisi olan Mokan Khan olabileceğini debelirtirler.

[170] Maniakh, Türkçe bir isimdir.

[171] Bu şahıs, Kralının kendi karısına tecavüzetmesi üzerine, halkını Türklere ispiyonlamıştır. E.Cahun Katulph'un, Türkçe Kutluk olabileceğini belirtirbkz. E. Cahun, Introduction à l'Histoire de l'Asie,Paris 1896, s. 109.

[172] İskit tabiri burada Türk kelimesinineşanlamlısı olarak kullanılmamış, İskitya'da oturangenel olarak bütün göçebe kavimler kastedilmiştir.

[173] Bizanslılar ile Sogdlular arasındakimünasebetler muhtemelen yirmi yıl öncesinedayanıyordu. Ancak Kafkasya ötesi ile ilişkilerindaha önceden başladığı bir gerçektir. Bizanslılar,Etyopyalıları maşa olarak kullanarak Sasânîleri ipekgelirinden alıkoymak gibi başarısız bir teşebbüsegirişmişlerdi Bkz, Prokopios, Wars, 1,20, 9-12.Maniakh'ın sefareti ile birlikte ipek böceği veyumurtaları, Justinianos'un saltanatı esnasında,kaçırarak elde ettiler.

[174] Theophanes, Maniakh'ın Alan topraklarındaki(Kuzey-doğu Kafkaslar) bu seyahatinin ayrıntılarını deeklemiştir. Bkz. The Chronicle of TheophannesConfessor, Trans. C. Mango and R. Scott, New York1997, s. 361 (Chronicle, a.m. 6064).

[175] E. Cahun bu mektubun dilinin aslında eskiTürkçe olduğunu ve burada önemli olanın daBizanslıların bunu okuyup tercüme edebilecek birçevirmenlerinin bulunduğunu belirtmektedir. FakatMenandros hiçbir zaman açıkça Türklerden "İskit"olarak bahsetmemiştir, Bizanslıların tercüman olarakkullanabilecekleri bir insan olması dikkate değerdir.

[176] Bu durum İstemi'nin batı Türkleri arasındakidört grubun üzerinde en büyük Kağan olduğunugöstermektedir. Bkz J.B. Bury, "The Turcs in theSixth Century", EHR, 12 (1897), s. 419. E. Cahun'agöre bu dört grup Kipchakh, Kalakh, Kankli veKarluk olarak adlandırılıyordu, bkz., Cahun, a.g.e., s.112.

[177] Burada anlatılanlar Sasânî elçisinin iddiaettiklerinin tam tersi idi (Frg, 6,1). Justinos buradaSasânîlerin iddiasını açıkça öğrenmeye çalışıyordu.

[178] Çinli bir ziyaretçi Eftalitlerin göçebe olarakkaldıklarını, bunların mağlup ettikleri Sogd veHarezmlilerin ise şehirde yaşadıklarını aktarır. Bkz.K. Hannestad, "Les Relation de Byzance avec laTranscaucasie au V. et Vle siécles", Byzantion 25-

27 (1955-57), s. 436.

[179] Türkler, Bizanslıların ezeli düşmanlarına karşıortak ticari ilişkiler ve işbirliği kurmak istiyorlardı.Burada hedef açıkça Sasânîler idi. Fakat Türk-Şad'ın bir diğer hedefi de Avarlar idi.

[180]Maniakh ve elçilerin ellerini havaya kaldıraraksöz vermeleri, Gök-Tanrı inancının bir yansıması veyaGök-Tanrıyı şahit göstermek ve bu şekilde güvenikazanmak olabilir.

[181] Sacae terimi ilk kez Herodot'ta ortayaçıkmıştır. Sasânîlerin genel olarak çöl dışındayaşayan Orta Asyalı göçebelere verdiği isim. Bkz.R.N. Frye, The Heritage of Persia, London 1962, s.43 vd.

[182] Bu seyahat Ağustos 569 yılındagerçekleşmiştir. John Ephesus yanlışlıkla (6,23) buelçilik tarihini Justinos'un yedinci yılı olarak yazar.

[183] Türkler, Juan-Juanları mağlup etmeden öncebunlara demir işçiliği yapıyorlardı. Bkz. E.H. Parkers,A Thousand Years of the Tartars , 2. Baskı, NewYork 1924, s. 130; E. Chavannes, Document sur lesTou-Kiue (Turcs) Occidentaux , 2. Baskı, Paris1941, s. 235.

[184] Kötü ruhlardan temizleyen açıkça"Şaman"dır. Ateşten atlayarak temizlenme OrtaAsya'daki topluluklardan gelmedir. Sogd

sınırlarındaki bu temizlenme ve duanın, Türk gücününve etkisinin batıya doğru uzandığını aklagetirmektedir.

[185] Ekdağ olarak adlandırılan dağın yeri vekonumu beraberinde pek çok tartışmayı da getirmişve Zemarkhos'un takip ettiği güzergâh konusundakigörüşleri de farklılaştırmıştır. Eski görüşlere göreİstemi'nin ikamet ettiği bu yer, adının manası Altınolan Altay Dağlarındadır. Diğer görüşler ise Ektag'ınaslında "Beyaz Dağ" "Akdağ" olduğunu ve Çin'dekiA-kie-tien Dağı ile örtüştüğünü iddia ederler.

[186] Bu içeceğin muhtevası açık değildir. Kımızolması ihtimal dışıdır.

[187] Menandros'un bu tip baraka ve kulübelerdenbahsetmesi ilginçtir. Kesinlikle çadır teriminikullanmamaktadır. Bunlar muhtemelen ağaçdallarından yapılmışlardır.

[188] Bu yapıların durumu ve konumu açık değildir.Plano Carpini Tatarlar arasındaki her kabile reisininçadırının ortasında kutsal bir sandık veya türbebulunduğunu belirtir. Bkz. F.G. DiPlano Carpini, TheStory of the Mongols Whom We Call The Tartars,Trans: Eric Hildinger, Boston 1996, s. 41.

[189] Bazı yazarlar bu ifadeden hareketle İstemi'ninsavaşa giderken de hazinesini yanında taşıdığısonucuna varmışlardır.

[190] Kholiatai veya Kalakh'lar Batı Türkleriiçindeki dört gruptan biri idi.

[191] Kırgızlar kastedilmektedir.

[192] Bu yer Chu ve Sir Derya (Jaxartes) nehirleriarasında, aynı adı taşıyan ırmağın kıyılarındabulunmaktadır. Burada Araplar 751 yılında Çinlilerimağlup etmişlerdir. Sonrasında bu ırmak Türkülkeleri ile Araplar arasında sınır olmuştur.

[193] John Ephesus bu karşılaşmanın Kağan'ınsarayında vuku bulduğunu belirtir. Ayrıca Sasânîlielçilerin Bizanslıların Sasânî Devletine haraçödediklerini iddia ettiklerini fakat Zemarkhos'unbunların yalan olduğunu söylediğini yazmıştır (6,23).

[194] Moravcsik'e göre Tarkan unvanı, bir Türk-Bulgar kelimesidir bkz. Moravcsik, ByzantinoturcicaII, s. 299. Türkler tarafından genelde elçilere veyadiplomatlara verilen isim olarak da tarif edilir. Bkz.Parker, a.g.e., s. 132.

[195] Kholiatai topluluğu Zemarkhos'un seyahatiboyunca üç yerde karşısına çıkar. Minorsky'e görebunlar Sir Derya'nın doğusunda, Talas'ın batısındayaşıyorlardı ve buralarda şehirleri vardı. Kağanlarıİstemi'nin önemli vassallarından biri idi. Bkz. B.A.Litvinsky-Z. Guang-Da-R.S. Samghabadı, History ofCivilisations of Centrale Asia, Vol. III, Delhi 1999, s.181.

[196] Zemarkhos'un Talas'tan dönüş rotasınınyeniden kurulması tamamıyla bu cümleyle ilintilidir kiaraştırmacılar tarafından uzun uzadıya tasviredilmiştir. Özellikle bkz. A. Herrmann, AlteGeographie des untern Oxusgebietes, Göttingen1914, s. 55 vd. Tüm bu teşebbüsler iki etmentarafından etkisizleştirilmektedir: 1- Jaxartes (SırDerya, Seyhun) ve Oxus (Amu Derya, Ceyhun)'unakış yönlerini, Aral Gölü ve Hazar Denizi'ninkapladığı geniş sahayı kapsayan Merkezi Asya'nınfiziki coğrafyasının antik dönemlerden beri tekrartekrar ve sertçe değişmesi. 2- Ne Menandros'unOekh Irmağı ne de onun geniş Aletos Gölü diyekesin olarak tanımlanabilir. Zemarkhos'un kuzeye yada Aral Gölü'nün güneyine gönderilmiş (Herrmann, s.56, Aral Gölünü Jaxartes'in doğusundaki Çu Irmağıolarak düşünmektedir) olmasıyla bağlantılı olarakgenelde Oekh, Jaxartes ya da Oxus ileözdeşleştirilir. Gerçekte Oekh, (bölgede eskidevirlerdeki çoğu ırmak kurumuştur) Talas'ınbatısındaki herhangi bir ırmak olabilir. Ayrıca seyahatesnasında coğrafi bir işaret olarak kaydedilmeyensadece Kholiatai önderinin Bizanslılarla hareketettiği sırada üzerinden geçilen yer olarak görünen birırmağın göz önüne alınması gereken bir unsur olarakaddedilmesine gerek yoktur. Lakin Aral Gölü'nüifade eden "büyük, engin göl" gibi ana coğrafiunsurları ifade eden kayıtlar ki muhtemelenAmmianus tarafından sokulmuştur ve Menandros ileaynılık teşkil eder ve Aral gölü ile özdeşleştirilir.Zemarkhos'un gördüğü Aral olsun ya da olmasın göl

λίμνην'dan önce τήν‘nın kullanılması ve adın atlanmışolması onun gördüğünü düşündüğü (ya da gerçektengördüğü) yerin Hazar olduğu kanaatinidoğurmaktadır. Aral bölgenin "geniş ve engingölü"dür. Eğer Zemarkhos'un gördüğü yer Aralolsaydı, buranın sadece Hazar'ın bir körfezi olduğunusanacaktı (seyyahlar sıklıkla böyle düşüncelere sahipolmuşlardı ve zaman zaman Ust-urt Platosu'undanHazar'a doğru taşkınlar olduğunda bu gerçekten deöyle olmuştur); yoksa ikinci bir büyük göl görülür vemutlaka kaydedilirdi. Her halükarda su birikintisihakkında kaydedilen ne olursa olsun belirtilmesigereken tek husus Zemarkhos'un Aral'ın kuzeyineseyahat etmiş olduğudur. Talas'tan ayrılmasındansonra Zemarkhos'un rotasını batıya doğru tayinetmek imkânsızdır. İhtimal muvazenesinde onun hiçteaz olmayan seyahatinden sonra vardığı yer, EmbaIrmağı'na on iki günlük mesafede olan Hazar idi.

[197] Burada Zemarkhos'un zor saha şartları yanidağlık veya bataklık gibi arazileri aşarak geçtiğiifade edilmektedir. Şayet Zemarkhos'un "büyük göl"dediği Aral Gölü ise, o zaman bu seyahatinHazar'daki Ust-urt Ovası'nın kuzeyindengerçekleşmiş olması icab eder.

[198] Bu göllerin Emba, Ural ve Volga olduğukesinleşmiştir. Bkz. Moravcsik, Byzantinoturcica II,s. 143,116.

[199] Ugurların çok açık bir biçimde Volga'nın

batısında yer alan bir kabile olduğu bellidir. Ugurların,Uygur (Bkz. Chavannnes, Documenets.., s. 238)veya Utigur (Bkz. H.N. Turtledove, The ImmediateSuccessors of Justinian, PhD diss., UCLA, 1977, s.476, n.66) kabileleri ile aynı gösterilmesi yanlışolabileceği kanaatini uyandırmaktadır. Acaba butopluluk Priskos'da geçen Urogi kabilesi olabilir mi?(Priskos, Frg. 38,1)

[200] Kophen, Afganistan'daki Kabul Nehri'nineski ismidir. Bu nehir Volga'nın batısında olmalıdır.Burada genelde Kuma Nehri gibi gösterilmektedir.

[201] Buna göre, Zemarkhos'un buraya geliş tarihi571 yılının ortalarındadır, Türk güçleri de Volga'yıgeçmişlerdir.

[202] E. Doblhofer, Byzantinische Diplomatenund östliche Barbaren (ByzantinischeGeschichtsschreiber IV), Graz 1955, s. 217'deOromuskhi'lerin "Dağlarda yaşayan Moskhoi"kavmi olduğunu belirtir. Fakat Moskhoi'ler(Prokopios'da Meskhoi olarak geçer, Wars, 8,2,24-26) Lazica ile Iberia arasında idiler, halbukiOromuskhi'ler (ki sadece burada zikredilirler) dahakuzeyde ya da Alan ülkesinde görülüyorlar.

[203] Sarosius Kuma boylarında bulunan Ugurlararasındaki güçlerinden dolayı bu Türklerinamaçlarına ve isteklerine karşı oldukça tedbirli idi.Fakat John Epiphania Sasânîlerin, Zemarkhos ve

Türkleri öldürmeleri için Alanları tahrik ettiklerinibelirtir. Bkz. Epiphania, Frg. 2, s. 274.

[204] Miusimia: Bu isim daha sonra kaynaklardaMisimia olarak karşımıza çıkar. Bu topluluk VIII.yüzyılda günümüzdeki Abaza topluluğunu oluşturandört faklı gruptan (Apsil, Abazg, Svanig, Misimian)biridir. Bkz. James B. Minahan, One Europe ManyNations, A Historical Dictionary of EuropeanNational Groups, Westport (USA) 2000, s. 2.

[205] Kafkas Dağlarının yüksek kesimlerinde,Karadeniz'e doğru Phasis (Rioni) Nehrinin batısındayer alan bir bölgedir

[206] Kafkasların güneyinde bir şehir veya kaleolmalıdır.

[207] Gürcistan'da Rioni Nehridir, Poti şehrindenKaradeniz'e dökülür.

[208] Agathias (3,15,8) Miusimianları (kendisionları Misimians olarak adlandırır) Apsili'ninkuzeydoğusuna yerleştirir, kendileri de tam PhasisIrmağı'nın Bkz. Prokopios, Wars, 8,2-32-33kuzeyinde yer alırlar. Dareine Alanların KafkaslardanApsili'ya geçiş kapısıdır (Dar-ı Alan). Zemarkhos'unilk gemiye bindiği yer açık değildir. DioscuriasLimanı Apsilia'nın kuzeyindedir. Kesin olan şudur kiZemarkhos Suania'ya doğru tekrar geri dönmüştür.

[209] John Ephesus (6,23) Zemarkhos'un iki yıl

boyunca dışarıda kaldığını belirtir. Böylecedönüşünün 571 yılının sonlarına doğru olduğuçıkarılabilir.

[210] Sigebert, Frank Kralı I. Clothar'ın dörtoğlundan biridir. 561 yılında babasının ölümü üzerinekral olmuştur. Avar saldırılarından dolayı Krallığınınbaşkentini Rheims'den Metz'e taşımak zorundakalmıştır. Avarlarla iki kez, 562 ve 568 yılındamücadele etmiştir. 567 yılında Vizigot KralıAthanagild'in kızı Brunhilda ile evlenmiştir. Gregoryof Tours, 4,27.

[211] 562 yılında Justinianos ile dostluk ilişkilerininkopması üzerine Avarlar, Franklara karşı başarısızbir saldırı başlatmışlardı. Bkz. Gregory of Tours,4,23; Paulus Diaconus, 2,10. 565 yılının sondönemlerinde Justinos'a gönderilen ve sonuçalınamayan elçilikten sonra, Avarlar tekrar Franklarınyurduna doğru harekete geçmiş ve bu vesile ile 562yılındaki mücadelenin galibi olan Sigebert'i mağlupetmişlerdir (566). Gregory of Tours'a (4,29) görekral Sigebert hediyelerle bir anlaşmayı satın almıştır.

[212] Langobardi, Lombardi, Lombard olarak daisimlendirilen Germen kökenli bu topluluğunanavatanı, Baltık (İskandinav) coğrafyasınadayanmaktadır. Tuna Havzası, Doğu Avrupa, İtalyave Elbe Nehri civarında varlık göstermişlerdir. Bukavim hakkında bilgi veren en önemli eser: PaulusD i a c o nus , Historia Gentis Langobardorum

(Langobardların Tarihi), Trans: W.D. Foulke,University of Pennsylvania Pres, Philadelphia 1907.

[213] 560-572 yılları arasında LangobardlarınKrallığını yapmıştır. Alboin döneminde Langobardlarİtalya'ya özellikle kuzey kesimlerine göçlerinitamamlayarak (569-572) buraya yerleşmişlerdir.

[214] Bu tarihlerde (567) Langobardlar hâlâ, 540yılında Justinianos tarafından, Gepidlerden sonrayerleştirildikleri Pannonia ve Noricum'da yaşıyorlardı(P ro k o p i o s , War 7,33,1-11). LangobardlarBizanslıların müttefiki idiler, fakat 566 yılında,Alboin'in Cunimund'un üvey kızı Rosamund'ukaçırması ve tecavüz etmesi üzerine Alboin ileCunimund arasındaki bu şahsi meseleden dolayıdüşmanlık ortaya çıkmış, bunun üzerine de Bizanslılartaraf tutarak Gepidlere yardım etmişlerdir. Bkz.Theophylaktos Simokattes, 6,10,7-13; Stein,Studien.., s. 8. Langobardlar ile Gepidler arasındakibu savaş, Justinianos'un imparatorluğunun ilkyıllarında başlayan savaş dizisinin sonuncusuolmuştur.

[215] VI. yüzyılın başından itibaren Sirmium sıraylaGepidler, Ostrogotlar, Bizanslılar ve tekrarGepidlerin eline geçmiştir.

[216] Cunimund ikinci kez Sirmium'u vermeyi teklifeder. Bizanslılar Gepidlere saldırdıktan sonra şehrebir garnizon yerleştirirler. Avarların Sirmium'u

kuşatması, Langobardların İtalya'ya göç etmeyebaşladıkları 2 Nisan 568 tarihinden sonragerçekleşmiştir. Bkz. Stein, Studien.., s. 10.

[217] Cunimund'un 567 yılındaki savaş esnasındaölmesinden sonra yeğeni Reptila, Gepid altınları ilebirlikte Bizanslılara kaçmıştır. John of Biclarum,Chron. a. 572,1. Usdibad'ın kimliği konusubilinmemektedir. Belki de 571 yılına kadarDaçya'da devam eden ve Gepid varlığını sürdürendirenişçilerin liderlerinden biridir. Bkz. Wozniak,"Byzantine Diplomacy..., s. 155.

[218] Bonos'un ifadelerinden hareketle, Bayanemrindekiler için değerli eşyalar talep etmiş olabilir.

[219] Bayan göndereceği Kutrigur güçlerininRomalılar tarafından mağlup edilmeleri veya yokolmaları durumunda üzüntü duymayacağınıvurgulamaktadır. Bu Kutrigurların Avar Hâkimiyetiiçinde çok önemli bir mevkide olmadıklarını, ciddi birgüç teşkil etmediklerini veya sayı itibariyle azolduklarını gösterebilir.

[220] Menandros burada ilk kez KutrigurlarınAvarlara bağlı olmalarına, birlikte hareket etmelerineişaret etmektedir (Frg,5,3); daha önce Avarlartarafından hâkimiyet altına alınan topluluklarlistesinde Kutrigurlardan bahsedilmemişti (Frg,5,2).Bunların bir kabile olarak yok edilmesinden veyayıkılmasından Agathias bahsetmektedir bkz.

Agathias 5,25,5.

[221] Bu durum Bayan'ın Kutrigurları Dalmaçya'yagönderdikten sonra Sirmium'un kuşatmasınıkaldırarak Tuna'nın doğusundaki Gepidlerin ülkesinibozguna uğrattığına işaret etmektedir. Sonrakiparagrafta bahsedilen savaş muhtemelenDalmaçya'ya gönderilen Kutrigurlarla (ve Utigur)olmuştur.

[222] Vitalian muhtemelen Bayan tarafındanzincirlenen tercüman olabilir. Şayet bu böyle ise,şunu not etmek gerekir ki Bonos, İmparator'unmüsaadesi olmadan Bayan'a hediyeler vermeyireddetmesinden kısa bir süre sonra, sade birtercüman 800 nomismata vermeye cüret etmiş vebu tutarı Illyricum'un preotaryan valisinden teminetmiştir.

[223] Balkanların batı yarısını oluşturan Roma idaribölgesidir.

[224] Justinianos'un Kutrigur ve Utigurlara yaptığıödemelerle alakalı diğer yorumlar için bkz. Agathias5,23,7-24,1.

[225] Atilla'nın oğullarının kuvvetleri yaklaşık 453y ı l ı n d a Nedao Irmağı'ndaki savaştaparçalanmalarından beri Gepidler, İmparatorluğabağlı bir Federasyon olarak Daçya'yı ellerindebulunduruyorlardı. Justinianos'un iktidarı süresinceSirmium ve bölgenin diğer şehirlerini ellerinde

bulundurmak suretiyle hâkimiyetlerini yaymışlar vegenişletmişlerdir. (Prokopios Wars 7,33,8).

[226] Stein'e göre Tarigitius'un sözleri aşağılayıcıidi. O Bizanslıların savaşta kötü olduklarını iddiaediyordu. Bkz. Stein, Studien, s. 12.

[227] Söz konusu ilk Türk elçilerinin lideri Tagmaidi. İstemi onu Zemarkhos ile beraber gerigöndermişti. Ve saldırının başlangıcına Zemarkhosbizzat şahitlik etmişti. Tagma'nın başında olduğuelçilik Bizans'a 571 yılının sonbaharında ulaşmıştır.

[228] Bu olayların tarihi muhtemelen 570-71yıllarıdır.

[229] Bonos'un koruduğu nehrin hangisi olduğuaçık değildir. Bu nehrin Tuna olabileceği, ama SaveNehrinin de olma ihtimalinin olduğu belirtilir. AncakAvarların Trakya'ya girdikten sonra karşılarına çıkanbir nehir olduğu söylenebilir. Sonraki olayda, 568-569 Sirmium kuşatmasında başarısız olduktan sonraSol Pannonia'ya sahip olan Avarlar, ara bölgeyedönmek istediler, belki de ilk olarak İtalya'ya göçeden Langobardlar tarafından boşaltılan YukarıPannonia'yı arzuladılar. Avarlar Viminiacium'un altkısmındaki Daçya'dan Tuna'yı geçerek Trakya'yasaldırmak istemiş olmalılar. John of Ephesus (HE6,24) ve Zonaras (14,11,18-19)'ın bahsettiği veBayan'ın Romalı mekanistlerden Tuna'nın üzerindeyapmalarını istediği köprü, bu olaylarla ilintili olabilir -

şayet bu köprü Save'ye daha sonra inşa edilenköprünün eşi değilse tabi (Anlaşılan Save Nehri'neköprü yapılırken bir tanede Tuna'ya yapılmış, yanifarklı dönemlerde yapılan köprüler mevzu ediliyor).

[230] Bu küçük metin buraya tam olarakoturtulamamıştır. Buraya konulmasının sebebisadece Frg,15,1'in sonunda bazı generallerinbölgede çalışırken Tiberios'un İstanbul'da olduğunubelirtmesindendir.

[231] Stein'i takip ederek Tiberios'un yenilgisini veakabinde gerçekleşen antlaşmanın tarihini 571 yılınatarihlendiriyoruz. Bury'ye göre bu mağlubiyet,savaşların asıl sahnesi olan kuzey-batı Balkanlar'dadeğil, fakat Trakya'da, görünüşe göre Tiberios küçükbir kuvvetle savunma yaptığı esnada meydangelmiştir. Rakibi muhtemelen Bayan değildi, fakatfarklı kabilelerin ve Avarların karışımından meydanagelen bir kuvvetin liderliğini yapan bir Avar generaliolan (Statiarhis) (στατιάρχής ) olduğudüşünülmektedir. Bkz. Bury, From Arcadius to Irene,II, s. 117.

[232] Avarlar Trakya'dan Pannonia'ya veyaDaçya'ya dönüyorlardı.

[233] Scamar, eşkıyalara verilen bir isimdir, yüzkişilik bir gruptan meydana gelir. Bkz. Bury, FromArcadius to Irene, II, s. 117 n.1

[234] Muhtemelen Scamarlar cezalandırılmışlardır.

[235] 7 Aralık 575- 7 Aralık 576. MuhtemelenValentinus bu yıl yola çıkmıştır.

[236] Büyük bir ihtimal ile bir spatharius (V.-VIyy.'da Bizans'ta bir askeri sınıf) idi.

[237] Grekler, Anankhast'ın Türklere mi yoksaBizans'a gelen elçi mi olduğunu karıştırmışlardır.Stein bu ismi Germence'nin bir variantı olan Anagastolarak okumuş ve bunu Bizanslıları temsilen Türkleregiden biri olarak belirtmiştir. Bkz. Stein, Studien... ,s. 35, n. 20. Chavannes ise onu bir Türk elçisi olarakkabul etmekte ve Utigur liderinin ismi olan Anagai ilebenzerliğini ortaya koymaktadır. Sebep olarak daBizans'a gelişleri gösterilmektedir. Bkz. Chavannes,Ducuments, s. 239.

[238] Herodion ve Kilikyalı Paul Türklere elçi olarakgönderilmişlerdir. Bkz. Bkz. Chavannes, a.g.e,s.239.

[239] Menandros Türklerin neden Bizans'tan grupolarak götürüldüklerini belirtmez. Bununla beraberfarklı nedenlerle başkent İstanbul'da bulunan bütünTürklerin hepsinin götürülmesinin amacı da açıkdeğildir. Roma İmparatorunun bunların varlığındanveya şehirde uzun süre kalmalarından dolayı birsıkıntısı var mıdır bilinmez. Ama hepsinin birdenValentinus tarafından götürülmesinin mutlaka birsebebi olmalıdır. Blockley ilişkilerin buzulmuşolabileceğini belirtir. Bazı kaynaklar 106 değil 600

kişinin İstanbul'dan götürüldüğünü belirtir. Bkz.Chavannes, a.g.e., s. 241.

[240] Taman Yarımadası'ndaki eski yerleşim yeriPhanagoria olabilir.

[241] Kırım'ın güneyinde yer alan dağ silsilesi.Greklerin Kırım Yarımadası'na verdikleri isim olarakbilinir ve kelime daha çok Taurica ve Tauricus olarakkarşımıza çıkmaktadır.

[242] Valentinus'un Bizans'tan gemiye binerekSinop'a vardığı ve buradan da Cherson'a gittiğiaçıktır. (Burası günümüzde Ukraynadaki Sivastopolşehrinin 3 mil batısındaki Taurice dağlarının güneybatısında yer alan Chersonesus şehridir.)

[243] Anagai: Türkçe isimdir, Çince A-na-koai'dir.Bkz. Moravcsik, Byzantinoturcica II, s. 69.

[244] Chavannes Akkagasların yurdunun AralGölü'nün kuzeyinde olduğunu ileri sürmektedir Bkz.Chavannes, Documents.., s. 240. Durum böyle isehenüz Maeotis (Azak) nehrinin hemen doğusundabulunan Utigurların lideri Anagai hükümdar olarakatanmıştır. Bundan başka Türk-Şad (Turxanthus)'ıAral Gölü'nün doğusuna koymak gerekir ki bu durumimkânsızdır çünkü kendisiBosphorus'a/Panticapaeum karşı savaşa hazırdır.Akkagas Utigurlarla Bosphorus üzerinden geçenValentinus'un yolunu kapatmıştır.

[245] Moravcsik, Turxanthus'un bir isim değil de birunvan olarak (Türk-Şad) gözüktüğünü, Kağan'ınaltında bir derece olduğunu belirtir. Bkz. Moravcsik,Byzantinoturcica II, s. 328. Blockley iseMenandros'un bu kelimeyi kullanmasının sebebini,Turxanthus'un (Türk-Şad) savaş için hazırlanmasınabağlar. Blockley, Menander, s. 276, n.221.

[246] Arsilas'ın statüsü açık değildir. Moravcsikbunu "Arslan" olarak kabul eder, bkz. Moravcsik,Byzantinoturcica II, s. 72. Marquart ise en önemli veen üst yönetici olarak vasıflandırır, bkz. J. Marquart,"Historische Glossen zu den alttürkischenInschriften", Wiener Zeitschrift für die Kunde desMorgenlandes, 12 (1898), s. 186. Chavannes isesadece en yaşlı ve en tecrübeli kişi olarak kabuleder, bkz. Chavannes, Documents, s. 240, n. 5.

[247] Romalıların bu davranışları ile ilgili ayrıntılıbilgi için bkz. Abdülkadir Donuk, "On Dilli Bizans",Türk Kültürü, Sayı 257, Yıl XXII, Eylül 1984, Ankara1984, s. 537-540.

[248] Romalılar ile Avarlar arasındaki anlaşma 571yılında yapılmıştır.

[249] Maritsa ve Evros olarak da bilinen MeriçNehri kaynağını Bulgaristan'dan alır ve 480 km.lik birmesafe kat eder.

[250] Danapris (Dinyeper), Tuna ve Hebrus-MeriçIrmakları doğal bir biçimde İstanbul şehrinin istila

yolunu-istikametini resmetmektedirler.

[251] Alanların Türkler tarafından fethedilmeleriTheophanes of Byzantium tarafından 572 yılısonrasına tarihlendirilmektedir ki Alan kralıSaroes'un Bizans ile Sasânîler arasında meydanagelen savaşta, Bizans'ı desteklemesi de yine 572tarihidir. Karadenizin doğusunda yaşayan veSabirlerle ittifak halinde olan Unigurlar, 560 civarındaAvarlar tarafından acı bir şekilde mağlupedilmişlerdir.

[252] Türk-Şad İstemi'yi defnetmektedir.

[253] Asya geleneğine göre şiddetli bir şekilde veacımasızca cezalar, yas tutmanın alameti olarakgörülür. Krş. Priskos Frg. 24, 1; Jordanes 49, 255.

[254] Dogia kelimesi için bkz Moravcsik,Byzantinoturcica II, s. 119.

[255] Ektel-Ektag, Akdağ'ın bozulmuş olarakyazılan halidir. Bury'nin önerisine göre ZemarkhosAltay dağlarını, Valentinus ise Tanrı Dağlarını(Celestial Mountains) ziyaret etmiştir. Burada sıkıntılıbir durum söz konusudur. Türk elçilerinin 569 yılındaJustinos'a verdikleri dört gruptan meydana geldiklerişeklindeki bilgilerin aksine Türk İmparatorluğununsekiz kısımdan oluştuğu görülmektedir. Bu elçilersadece batıdaki Türkleri görmüş ve onlardanbahsetmişlerdir. Valentinus ise doğu Türklerini degörmüştür.

[256] Tardu, Çince Ta-T'eou, bkz Moravcsik,Byzantinoturcica II, s. 299.

[257] Bosporos'tan kasıt Panticapaeum'dur. Burasıda günümüzde Kerç olarak adlandırılan geçidin batıtarafıdır.

[258] Metin burada kesilmektedir, bozulmuştur.Bukan'ın gönderilmesinden sonra, burada bir işaretbir söz söylenmiş olabilir.

[259] Türkçe Bukan. Bkz. Moravcsik,Byzantinoturcica II, s. 119. Türklerin Boğazı zorlukçekmeden geçebilecek kapasitede olduklarıgörülebilmektedir. Bu dönemde geçidin üzeridonmuş vaziyettedir. Daha az bir ihtimalle, Bukanveya Anagai, Azak Denizi'nin kenarından geçerekbatıdan Kırım topraklarına girmişlerdir.Tarihlendirmek gerekirse, 579 yılının ortalarındaTürkler, Cherson'da idiler ve Kırım'ın tamamını istilaetmişlerdi.

[260] Bukan'ın Kerç kalesini ele geçirmesi ile Gök-Türkler, batıda ulaştıkları en son noktaya varmışlardır.Bkz. Ahmet Taşağıl, Gök-Türkler, TTK, Ankara1995, s. 34.

[261] Anagai Utigurların (Otuz-Ogur) hükümdarıolarak zikredilen şahıs. Bkz. Kafesoğlu, Türk MilliKültürü, s. 200.

[262] Bu istilayı Stein 578 (Studien.., s. 105), Bury577 yılına (Arcadius to Irene II, s. 117 n.2) veDoblhofer 576 yılına (Diplomaten.., s. 182)tarihlendirmektedir.

[263] Bayan'ın Pannonia'da yaklaşık 571'den beriyerleşmiş olması muhtemeldir ve bu pasajdaMenandros'un John'un Pannonia'ya vardığındasöylediği onun Roma topraklarını terk etmiş olduğunubelirten bir ifadedir. John muhtemelen Bayan'ıSave'nin üzerinden geçirmiş ve ardından Slavlarasaldırmak üzere Tuna'yı geçmiştir ( Frg. 25,1).

[264] Bury, Daurentius isminin (Dauiritas) Dovratolabileceğini belirtir. Bkz. Bury, Arcadius to Irene.. II,s. 118, n. 1.

[265] Bunun tarihi 579 yılı olmalıdır. Bir yıl önceAvarlar, Bizanslılar adına Slavlara saldırmışlardı.

[266] Başka hiçbir yerde söz edilmeyen buanlaşma 574/75 yılı kış mevsiminde olmuştur.

[267] John of Ephesus (6, 30) Romalı ustaların buköprüyü inşa etmek zorunda kaldıklarını belirtir.

[268] Manevranın hedefi açık değildir. Bayan'ınamacı Singidunum'u savunanları şaşırtmak ve onlaraait gemilerin dağınık Avar deniz kuvvetlerinin kürekhareketleriyle kendilerini izlemelerini sağlayarakTuna üzerinde savunmasız kalmalarını temin etmekolabilir.

[269] Sirmium'daki bu ada Drave, Save ve Tunanehirleri ile sınırlandırılmıştır. Hauptmann burasının,İmparatorluğunun başlangıcında yapılan bir anlaşmaile Tiberios tarafından Bayan'a devredildiğini iddiaetmektedir. Bkz, Hauptmann, a.g.e., s. 155. Fakatyaklaşık 570 yılından beri Avarlar fiilen bu bölgedebulunuyorlardı. Burayı 571 yılındaki anlaşma iledevralmış olmalılar.

[270] Stein bu generalin magister militumvacans veya dux Moesiaek olabileceğini iddiaetmektedir. Stein, Studien.., s. 110.

[271] Menandros Avar elçilerinin 578 yılındaki Avarsaldırısından çok önce öldürüldüklerini imaetmektedir (Frg. 21). Aslında Hauptmann (LesRapports.., s. 159) Bayan'ın Save Nehrine köprüyapma bahanesi elde etmek için, 579 yılında Slavlarısaldırmaları hususunda cesaretlendirdiğini iddiaetmektedir.

[272] Bu muhtemelen tesadüfîdir ancak bu ifadeJustinos tarafından Avar elçi heyetiyle ilkgörüşmesinde verilen verginin Avarlar tarafındanreddedilme sebebini net bir biçimde yansıtmaktadır.

[273] Tiberios Sirmium'un savunması için diğerşehirlerin garnizonlarından yardım almak istiyordu.Gerçekte Bizanslılar da Gök-Türkleri veLangobardları Avarlara karşı yardım etsinler diyeorduya alma teşebbüsünde bulunmuş ancak başarılı

olamamışlardır. Bkz. John of Ephesus, 6,31; Stein,Studien.., s. 112 vd.

[274] Theognis muhtemelen magister militum perIllyricum idi. Bkz. Stein, Studien, s. 113. Bu şahsınSirmium kuşatmasını kırmak için bir ordu toplamaklagörevlendirildiği görülür. Bu gücün toplanmasının 581yılı olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilir.

[275] Casia ve Carbonaria muhtemelen SaveNehri üzerindeki adalardır.

[276] Metinlerde Hunnic geçmektedir. Bu durumAvarların Hun dilini konuştuğunu göstermesibakımından önemlidir.

[277] Başlangıçta Bayan Save'ye Sirmium'unaşağısına köprü yaptırmış ve böylece burayıSingidunum'dan ayırmıştı. Sonraları Bizanslılarırmağın üst akımlarından Avarların olduğu bölgeyekadar hâkim oldu ve köprüyü kullandılar. Ayrıca buistikamette tedariki engelleyici bir köprü kurdular.Dalmaçya'ya doğru olan bu köprü muhtemelen Frg.12,5'in sonunda zikredilen köprüdür.

[278] Bu savaş 582 yılının başlarında meydanagelmiş görünüyor ve esasında bu savaş BizanslılarınAvarları Sirmium ve Singidunum arasındakiköprüden sürme, uzaklaştırma girişiminden ibarettir.Menandros, Bizanslıların ırmağın üst akımlarındaki azsayıda birlikle savunulan ve kolayca elegeçirilebilecek köprüye yaptıkları atakta uğradıkları

başarısızlık için eleştirel bir tutum takınmaktadır.

[279] Bu üç yıllık ödeme 580-582 yılları arasınıkapsamaktadır. 582 yılı Sirmium şehrinin teslimolmasına temel teşkil eder. Bayan Kağan'ıncariyelerinden biri ile zina yaptıktan sonra Türklerdenkaçarken Bizanslılar tarafından yakalanan TürkŞamanı 586 yılında İstanbul'a gönderilir.

[280] Menandros'a ait Fragmanlar tek bir eserdeolmadığı için, farklı eserlerden derlenerek bir arayagetirilmiştir. Bu derleme, metin halinedönüştürülürken bazı metinler bütünlük açısındanilgisiz olacağından, bu kısımda verilmesi uygungörülmüştür.

[281] Menandros'un Hunları; Avarlar ve Türklerdenaçıkça ayrı tutmasından dolayı muhtemelen buradakireferans, köken itibari ile Hunlara mensup olanKutrigurlara, Utigurlara ve Sabirlere işaretetmektedir.

[282] Bu fragmanda ve sonraki iki fragmandaJustinianos'un son dönemlerinde meydana gelen,İtalya'daki mücadelelerinden söz edilmektedir.

[283] Bu iki pasajda Balkanlarda Justinoskomutasında hareket eden generale atıfyapılmaktadır; bu durumda İskitya'daki savaşAvarlara karşı ve Küçük İskitya'da sürüyordu. BonosTuna'yı İskitya'daki bir Avar akınına karşı koruyordu.Menandros'un bu iki pasajdaki üslubu için bkz.

Baldwin, "Menander Protector", s. 122 ve s. 125.

[284] Bu bir bozkırlı (Avar?) önderin savaştan önceaskerlerini heyecana getirmek için yaptıklarının birbetimlemesinden ibaret olabilir. Bkz. Frg. 15, 2.

[285] Dardania: Günümüz Makedonya-Kosovacoğrafyasında yer alan geniş bölge.

[286] Therese Olajos, Les Sources DeThéophylacte Simokattes Historien, Leiden 1988,s. 10.

[287] T. Simokattes'in hayatı ve eserleri hakkındageniş bilgi için bkz. Therese Olajos, ThéophylaktosSimocattés, a történetiró [Théophylacte Simokattesl'historien], Szeged 1977. Bu eser tez olarakhazırlanmıştır. Yine aynı müellife ait "Données etHypotheses concernant la carriere de ThéophylacteS i mo k a t te s " , Acta Classica UniversitatisScientiarum Debreceniensis, No. 17-18 (1981-2),pp. 39-47.

[288] L.Cousin, Histoire de Constantinople,Depuis Le Régne de L'Ancien Justin, jusqu'a la finde l'Empire, Tome III, Chez Damien Foucault, Paris,1685, s. 105-335.

[289] Peter Schreiner, Theophylaktos Simokates,Geschichte, Anton Hiersemann, Stuttgart 1985.

[290] H.W. Haussig, "Theophylakts Exkurs über

die Skythischen Völker", Byzantion 23, (1953), pp.275-462.

[291] Theophylact Simocatta, The History ofTheophylact Simocatta, An English Translation withIntroduction and Notes Michael and Mary Whitby,Clarendon Pres, Oxford, 1986. Aynı müellif"Theophylact's Knowledge of Languages', Byzantion52 (1982), pp. 425-8.

[292]http://www.britannica.com/EBchecked/topic/590993/Theophylaktosus-Simocattes, 17.01.2009

[293] Therese Olajos, s. 150.

[294] Teferruat için bkz. John B. Bury, "TheChronology of Thephylaktos Simokatta", TheEnglish Historical Review, Vol. 3, No. 10 (April,1988), s. 310-315.

[295] History of T. Simocatta, Trans: Whitby, s.XXVI.

[296] Therese Olajos, Les Sources deThéophylacte Simocatta, E.J. Brille, Leiden 1988.

[297] A.e., s. 156.

[298] A.e., s. 128-130.

[299] A.e., s. 67.

[300] Theophylaktos muhtemelen Balkanlardameydana gelen olayların, Sasânîlere karşı yapılanhareketlerden ziyade coğrafi olarak İstanbul'a dahayakın olduğunu kastetmektedir. Kronoloji açısından,Bizanslılar Sasânîler ile 582 sonbaharındasavaştıkları için, doğuda meydana gelen olaylarlabaşlamak daha uygun olacaktır, diğer yandan buAvar seferi 583 yılında başlamıştır.

[301] Avarlar Hun değildirler. Bunu Simokattes desonraki bölümlerde bunların Hun olmadıklarını ifadeetmiştir. Yazarlar genelleme yaparak mesela Geteatabiriyle Slavları, Scyths ve Hun tabirleriyle deTürkleri ima etmişlerdir.

[302] Sirmium kenti Save ile Tuna Nehirleriarasında bulunmaktadır. III. ve IV. yüzyıllarda Romaİmparatorluğunun en önemli şehirlerinden birisiolmuştur. VI. yüzyılda şehir Türk ve diğer Germengruplarının eline geçmiştir. II. Justinos 567 yılındaşehri Gepidlerin elinden alır, fakat daha sonra 581yılının sonları 582 yılının başlarına doğru uzun birkuşatma sonrası Avarlar tarafından ele geçirilmiştir.

[303] Bu şartlar Sirmium savaşından önceAvarların istediği maddelerdir. Bizanslılar üç yıl sürensavaş boyunca bunları reddetmişler ancak sonraödeme yapmaya mecbur olmuşlardır.

[304] I,3,8-12 arasındaki olaylar muhtemelen 582yılı sonbahar mevsiminde meydana gelmiştir.

[305] Theophanes (252,31) bu isteğin 583 yılınınMayıs ayında yapıldığını belirtir. Olayların gelişimi debu tarihi işaret etmektedir. Bu tarihte İstanbul'da birdeprem olduğu da ifade edilmektedir.

[306] Singidunum (Belgrad), Sirmium'unkaybedilmesinin ardından, Tuna Nehri üzerindeki enuzak Roma bölgesidir. Theophylaktos'un şehirdeaskeri birlik bulunmadığına ilişkin iddiası şaşırtıcıdır,yaptığı yanlış bir çıkarım olabilir; Avarların şiddetlimuhalefet ile karşılaşmaları ve çok sayıda zayiatvermeleri şehirde askerlerin bulunduğunu aklagetirmektedir.

[307] Fahiş derecede pahalı bir zaferdir. (Cadmus,Thabes şehri kurucusu, Grek kahramanı)

[308] Kağan'ın seferi Karadeniz kıyıları üzerinde,Viminacium (Kostolac/Sırbistan) ve Augustae ileTuna şehirlerinden Anchialus'a (Pomorie-Bulgarsitan) kadar olan bölgeleri kapsamaktadır.Augustae'den sonra 250 millik bir yolculuk yapılmıştırve bu yolculuk Haemus Dağları'nın (Stara Planina-Balkan Dağları) geçilip Anchialus'a varılmasınıkapsamaktadır.

[309] Anchialus'a yapılan akınların tarihi 583 yılı yazaylarına tesadüf etmektedir.

[310] Altıncı yüzyılda, Justinianos'un yeniden zaferkazanmasının ardından, Sicilya bir praetor tarafındanyönetilmiştir. Elpidius'un praetor Siciliae (Sicilya

pratoru) görevini elinde tuttuğu muhtemeldir.

[311] Scribones'ler imparatorluk sarayındaki özelseçilmiş kişilerdir. Bunlar özel görevlerdekullanılmaktaydı.

[312] İstanbul'un dış savunması olarak beşinciyüzyılda inşa edilen Uzun Surlar, yaklaşık 30 millik(yaklaşık 48 km) bir mesafe olan Marmara Deniziüzerindeki Silivri yakınından Karadeniz'e kadaruzanmaktadır. Ayrıca İstanbul'un yaklaşık 40 mil(yaklaşık 64 km.) batısına kadar uzanarak Trakyayarımadasını sınırlandırmaktadır.

[313] Avarlar ilk kez Bizans diplomatik sahasına,558 yılında Orta Asya'daki Türk federasyonundankaçarak dâhil olmuşlardır. Bkz. Bury, Arkadius toIrene I, 115-116.

[314] Bu ifadeden hareketle Asya'dan Balkanlarave Avrupa'ya devam eden Türk göçü olduğunu, hiçkesilmediğini ifade edebiliriz.

[315] Avarlar, Justinianos'dan yerleşmek üzeretoprak istediler. Kendilerine Langobard, Gepid veHerullerin de bulunduğu Pannonia'nın bir kısmı tahsisedildi. Bkz. Menandros, Frg, 9. Avarlar Pannoniabölgesini Gepidlere karşı Langobardlara destekvererek kazanmış, sonrasında Langobardlar İtalya'yagöç etmeye zorlanmışlardır.

[316] Comentiolus ve Elpidius'un elçiliklerinin tarihi

583 yılı sonbahar mevsimine denk gelmektedir.

[317] Önde gelen bir Avarlı, muhtemelen Kağan'ınen büyük yardımcılarından biri.

[318] Elpidius'un elçiliği ve barışın sağlanması 584yılı kış mevsiminde gerçekleşmiştir.

[319] Bu savaş J. Ephesus'a göre (6,25) büyük birihtimalle İstanbul yakınlarında Uzun Surlar civarındagerçekleşmiştir. Ergene nehri, Ereğli topraklarını katederek Uzun Surların ötesinden geçen Marica(Meriç) nehrinin bir koludur.

[320] Magister militum praesentalis: Başkentçevresine yerleştirilen askeri birlik komutanı.

[321] Ardagastus, Slavların liderlerinden biridir.

[322] Trakya'da, Edirne'nin kuzey batısındaki birkaledir.

[323] Comentiolus Slavları Uzun Surlardanuzaklaştırmıştı. Şimdi de onları Trakya'nın verimliovalarının olduğu Astike'den temizlemiştir.

[324] Bu dönem 586 yılı sonbaharı olmalı.

[325] Justinianos döneminde Gepidler Pannoniaiçin Langobardlarla mücadele içindeydiler. II.Justinos'un idaresinin başladığı dönemde Gepidler,Avar-Langobard ittifakına yenilmiş ve Avar

federasyonunun bir parçası haline gelmişlerdir.

[326] Libidina (Ibida/Libida) şehri Karadenizsahillerine yakın bir yerde bulunmaktadır.Romanya'da Babadağ yakınlarında Slavo Rusaolarak özdeşleşmiş yer olarak tespit edilmiştir.

[327] Bu ada Marmara Denizi'ndeki PrensAdalarından birisidir. Burası nispeten daha rahat birhapishane olarak kullanılıyordu.

[328] Balkanlardaki Moesia sınırı.

[329] Bulgaristan'da Tuna'nın güney kıyısındakigünümüz Arcar kenti.

[330] Sırbistan sınırları içinde Timak VadisindekiGamizrad olarak tanımlanan yer.

[331] Laznica yakınlarında, Bulgaristan-Romanyasınırındaki bir kent.

[332] Bulgaristan'da Panysus Nehri yakınlarında birkent, muhtemelen de Kamcija olduğudüşünülmektedir.

[333] Bulgaristan'da günümüz Devnya kenti.

[334] Romanya'da Drostolon (Silistre) ve Tomikentleri arasında kalan, günümüz Adamclisi kentineyakın bir yerdeki kent.

[335] Bu kayıtlar Kağanın tahrip ettiği haritayı

[335] Bu kayıtlar Kağanın tahrip ettiği haritayıgöstermektedir. Bu başlangıç Aquis'in bulunduğuTimok ovasından başlar doğuya doğru Tunaboyunca Bononia (Vidin), Ratiaria (Arcar) veDorostolon'dan (Silistre) Tropaion'a geçer. Sonraburadan güneye doğru Zaldapa ve Marcianopolis(Devnja), buradan da Haemus (Balkan) dağlarındakiPannasa'ya (Kamcija) gelir.

[336] I,8,1- I,8,11 arasındaki kısımda verilenbilgilerin gerçekleştiği tarih muhtemelen 586 yılısonbaharıdır.

[337] TS burada tekrar Balkanlara dönerekanlatımının I,8.11'inci bölümüne devam etmektedir.Burada Comentiolus 586 yılının sonbaharındabaşlayan Avar saldırılarına karşı koymak üzeregeneral olarak atanmıştı.

[338] 580 yılında Bizans ordusunun doğu komutanı,587 yılında da Balkanlarda komutan.

[339] Bizans ordusunun 587 yılında Balkanlardakikomutanı.

[340] Bulgaristan'daki Stara Planina-Balkan sıradağları.

[341] Comentiolus'un hareketlerinin tanımımuğlâktır. Comentiolus'un yavaş hareket eden anaRoma kuvvetinin önünden, Avarları yağmalamak içiniki küçük birliği göndermiş olması muhtemeldir. Bunedenle büyük ordunun başındaki Comentiolus daha

az aktif görünürken önden gönderilen Castus veMartin yaptıkları başarılı mücadelelerle takdiredilmişlerdir.

[342] Comentiolus muhtemelen Haemus'un (StaraPlanina) yüksek kısımları boyunca, Marcianopolis'ten(Devnya-Bulgaristan) güneybatıya doğru geriçekilmiş ve daha sonra, Haemus'un ana menziliarasında bulunan ve Sredna Gora'nın bağlı bölgesineparalel olan verimli Güller Vadisi'ne (SabulenteCanalion) inmiştir.

[343] Bu nehir belirsizdir. Theophylaktos'unanlatısına göre Avarlar Haemus'un kuzeyindeBizanslılar ise güneyinde olmalıdır, böylelikle birkarşılaşmanın olması sadece ordulardan birinindağları geçmesi ile mümkün olabilirdi.

[344] Bu güçlü noktanın ve mücadelenin olduğu yerMesembria'nın kuzey kısımlarıdır. Burası günümüzKaradeniz kıyılarında ve Bulgaristan sınırları içindeyer alan Nesebar'dır.

[345] Comentiolus hâlâ batı tarafından İstanbul'adoğru geri çekiliyordu.

[346] Bu subayın konuşmalarında ilginç ayrıntılarsöz konusudur. Kağan'ın mağlup olduğu bir andakaçarak bir adaya sığınıp kurtulmasına kimse anlamverememiştir. Subayın ifadelerinden Kağan'ın bu sırdolu kurtuluşunun arkasında ihanet veya başkaşeyler olabileceği fikri akla gelmektedir. Belki de

Roma ordusu içindeki bir askerin yardımı, birsubayın yanlış yönlendirmesi bu kaçışıkolaylaştırmıştır. Simokattes bu konuyu ayrıntılı olarakyazmamaktadır.

[347] Trakya'da muhtemelen de Sredna Goradağlarında bir yerdir. Sredna Gora dağları Haemus(Balkan) dağlarına paralel uzanan en yüksek yeri1604 m. olan, 285 km uzunluğunda ve Bulgaristan'ınortasında yer alan bir dağ silsilesidir.

[348] Trakya'da muhtemelen de Sredna Goratepelerinde bir yer.

[349] Kağan Trakya şehirlerinden saldırdığı ilk kentolan Beroe (Stara Zagora) yakınında kampını kurmuşolabilir.

[350] Bu olaylar muhtemelen 587 yılı kışmevsiminde cereyan etmiştir.

[351] Appiaria, Bulgaristan'da Tuna Nehri'ningüney kıyısında günümüz Tutrakan yerleşimbölgesidir. Silistre'nin yaklaşık 62 km batısındadır.

[352] Drocton (Droctulft) esasında Langobardlartarafından yetiştirilen bir Swabian'dır. Ayrıca İtalya'daBizanslılar için savaşmış ve Ravenna'da SanVitale'ye gömülmüştür; kariyeri ve mezar kitabesiPaul the Deacon tarafından kaydedilmiştir. Bkz. P.Deacon, III, 18-19.

[353] Bu olaylar, 587 yılı kış- yaz mevsimi arasındameydana gelmiştir.

[354] Sasânî Generali.

[355] Hazarya ile Lazika arasındaki bölge.

[356] Hürmüzün annesi İstemi Yabgu'nun kızıFâkim'dir. Bundan dolayı Hürmüz'ün lakabı Türkzâdeolarak kaynaklarda geçmektedir. Bkz. A.Taşağıl,Gök-Türkler, TTK, Ankara 1995, s. 88.

[357]Sebeos Türklere karşı kazanılan zaferdenelde edilen ganimetin bölünmesi hususundaHormisdas ile Behram arasında bir kavga olduğunukaydetmektedir, çünkü Hormisdas kendisinedüşmesi gereken payın gönderilmediğindenşüphelenmiştir.

[358] Bu sefer rivayetlere göre, Hüsrev'in yenidendevletini düzenlemesinden sonra meydanagelmektedir ki tarih olarak 591 yılı sonbaharıdır.Fakat seferin tarihi, Mavrikios'un iktidarının 9. yılıolarak gösterilir (14 Ağs. 590 - 13 Ağs. 591). SeferFrank kralı Theodoric'in (595-613) elçileriningelmesiyle son bulmuştur. Fakat bu kralın tahta çıktığıyıl 595 Noel'inden sonradır. Bu seferi Priskos'unbirinci Balkan seferi takip etmiştir ki bununbaşlangıcı yazın başındadır, bitimi ise sonbahardadır.Mavrikios dönemindeki seferlerin ve olaylarınkronolojisi T.S. eserinde tuhaflık göstermektedir. Buproblemlerin kaynağı T.S.'nın kullandığı eserler

olabilir. İki farklı seferi karıştırmış olabilir. BirincisiKasım 590 yılında Avarların verdiği zararı gidermekamacıyla Anchialus'a gidilmesi, ikincisi kesinolmamakla beraber, Uzun Surlar çevresindekimuhtemelen 596 yılı veya daha sonrasındaki birseferdir.

[359] Parasang: Eski dönemlerde Orta Doğu'daözellikle İranlılar tarafından kullanılan uzunlukbirimidir. Ölçünün çağdaş ölçülerlekarşılaştırmasında farklı birimler ve uzunluklar ortayaatılmıştır. Biz bu ölçülerden en çok tercih edilenitemel aldık: 1 parasang = 3 mil= 4,827 km.dir.

[360] Hebdomon (Bakırköy) İstanbul'unmerkezinden yedi kilometre uzakta ünlü bir dışmahalleydi ve imparatorluk sarayının bir sitesiydi;bkz. Janin, Constantinople, s. 446-9.

[361] Mavrikios'un tahttaki 9. yılının başlangıcı 14Ağustos 590 yılına eklips (Güneş tutulması, Aytutulması) tarihi ise 4 Kasım 590 yılına tesadüfetmektedir.

[362] Dalauzas muhtemelen 591 yılı baharındaDara'nın anahtarlarını teslim etmek için İstanbul'agelen Sasânîli Elçi Dolabzas ile aynı kişidir.

[363] İstanbul'daki Ayasofya kilisesidir.

[364] Silivri ile Ereğli arasındaki mesafe sadece22 mil'dir (22X1,6=35,2 km). Bu kadar kısa bir

mesafede İmparatorun neden kayıkla geldiği açıkdeğildir.

[365] Daoniaon, Silivri ile Ereğli arasındaki yolunyarı kısmındadır.

[366] Mezarı Ereğlide olan bir aziz.

[367] Ereğli'ye düzenlenmiş bir Avar saldırısı kayıtedilmemiştir. Şayet bu bilgi doğru ise, 588 yılındakiPriskus'un Birinci Balkan Seferi esnasında, AvarlarınEreğli'ye girdikleri bir dönemde bu kilisenin yıkımıgerçekleşmiş olabilir.

[368] Enaton denilen yerin tam olarak neresiolduğu bilinememektedir. Muhtemelen Ereğli'ye 9mil (14,4 km) mesafede olan bir yerleşim yeridir.

[369] Lyres: Grek döneminden kalma eski birmüzik aleti.

[370] 601 yılında Avarlar, Franklar ve Langobardlarile bir ittifak yapmış ve Trakya'daki bir adanınkuşatılması için Langobardların yardımını almıştır,bkz. Paul the Deacon IV,20,24.

[371] Xerogypsus, Ergene nehrinin kollarındanbiridir, kaynakları Çorlu yakınlarındadır. BuMavrikios'un seferinin Ereğli'nin çok uzağınailerlemediğini (belki sadece 20 mil) ve hâlâ UzunSurlar çevresinde gerçekleştiğini göstermektedir.

[372] Bu olayların tarihi 590 yılı Ekim ayıdır.

[373] Karadeniz kıyısında, aradaki mesafe yaklaşık100 mil olan Xerogypsus'tan Anchialus'a (Pomorie-Bulgaristan) bir günde gitmek fiziksel olarakimkânsızdır.

[374] Frank-Bizans Diplomasisi için bkz PaulGoubert, Byzance Avant L'Islam, Tome II, Edition A.Et J. Picard, Paris 1955. Guntram Boso, asil birFranktır, 587 yılında öldürülünceye kadarMavrikios'un tahta çıktığı yıldan itibaren İstanbul'uziyaret etmiştir. Theodoric II, Burgundy tahtına 595Noel'inde geçmiştir. Ancak küçük olmasından dolayıiktidarı büyükannesi Brunhilda elindebulunduruyordu.

[375] Bu seferin yani Priskus'un Birinci BalkanSeferi'nin tarihi ciddi bir problemdir. T.S'nınrivayetinde bu sefer'in Mavrikios'un Anchialus(Pomorie-Bulgaristan) seferinden sonra olduğubelirtilir. Fakat bu durum şüphelidir. Priskus'un İkinciBalkan Seferinin tarihi kesin olarak 593 yılıdır. Fakatbu T.S. tarafından bilinmemektedir. Birinci sefer ileikinci sefer arası belli bir zaman dilimi olduğukesindir. Priskus'un Birinci Balkan Seferi'ni 588 yılıolarak düşünmek daha doğru olacaktır.

Kağan'ın gözden geçirilmesini talep ettiği antlaşma584 yılında imzalanan antlaşmadır, bu antlaşmayagöre Bizanslılar Avarlara yıllık 100,000 solidiödemektedir. 587 yılındaki Avar istilası Bizanslıların

Adrianopolis (Edirne) yakınlarında küçük bir başarıgöstermesi ve bundan sonra Avarların geri çekilmesiile sonuçlanmasına rağmen, Avar başarılarının hepsi,imparatorluğu yeniden istila etmeden önceödemelerde bir artış talep etmeleri için Avarlarıteşvik edecek kadar büyük bir alanı kapsamıştır.

[376] Avarlar, gemi yapımında usta değillerdi ve bukonuda başka milletlere güveniyorlardı.Langobardların gemi yapımında Avarların hizmetindeolduğu bilinmektedir, bkz. P. Deacon, IV, 20. AyrıcaSlavlar'da İstanbul Kuşatmasında Avarlara kayıkyapmışlardır, bkz. Chronicon Paschale, 724, Trans:M.and M. Whitby, a.g.e., s. 178.

[377] Sava Nehri: Tuna Nehrini besleyennehirlerden biridir, uzunluğu 945 km. olup dörtülkenin sınırlarından geçmektedir. Bunlar; Slovenya,Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Sırbistan.

[378]Sirmium kenti Singidinum'un yaklaşık elli mildoğusunda yer almaktadır. Kağan buralardakikuşatmalar ve kayık yapımını denetlemek için dahaerken bir zamanda bu iki kent arasında konaklamışolmalıdır. Sirmium kenti Avarlar tarafından 581/2yılında alındığında Sava Nehri, Avarların baskısıyla ikiRomalı mühendis tarafından inşa edilen, iki köprü ileaşılabilmekteydi. Daha önce bunlardan biriçürümüştü, şimdide diğerinin çöktüğüanlaşılmaktadır. Bu durum Avarların Tuna'nın güneykıyılarını tahrip etmelerini zorlaştırmıştır.

[379] Vidin kenti.

[380] Bu olaylar 588 yılı yaz mevsiminde gerçekleşolmalıdır.

[381] 588 yılında Trakya'da Bizans Ordusununikinci komutanı.

[382] Priskus'un stratejisi Haemus (Balkan) dağsilsilesindeki geçitleri güvence altına almak veböylelikle Trakya ovalarını yağmalanmaktankorumaktı. VI. yüzyılda Haemus boyunca kullanımdaolan muhtemelen dört veya beş büyük geçit vardı;daha fazla bilgi için bkz. C. J. Jireček, DieHeerstraβe von Belgrat nach Constantinopel unddie Balkanpässe, Prague 1877. Salvianusmuhtemelen Sipka Geçidini koruyordu.

[383] Valley of the Roses, Bulgaristan'da GülVadisi.

[384] Alexander kilisesi muhtemelen Avarların 598yılında yağmaladıkları Drizipera (Büyükkarıştıran-Lüleburgaz/Kırklareli) yakınlarında kutsal bir yerdir. .

[385] Trakya'da Büyük Karıştıran yakınlarındaki birkale ve civarıdır.

[386] Kağan Priscus'un orduları ile karşılaşmakistediği için geri çekilmiş olabilir.

[387] Heracleia=Perinthus=Marmara Ereğlisi

[388] Marica Irmağının batı kısmındaki bir kaledir.

[389] Priscus: Trakya'daki Roma süvari vepiyadelerinin komutanı.

[390] Bazı kaynaklarda Avarların geri çekilmesinin800 libra altın ödenmesi ile gerçekleştiği ve Avarlarınçok korktuğu Türkler tarafından kendimemleketlerine karşı yapılan bir taarruz söylentisiolduğu kaydedilmektedir. 800 libra altının ödenmesiveya 60,000 solididen biraz azı en küçük miktardeğildir, fakat önceden yıllık ödenen 100,000solididen daha azdır.

[391] VI,4,7-VI,6,1 bölümlerinde cereyan edenolaylar 588 yılı yaz mevsimine tesadüf eder.

[392] Bu olayların meydana geldiği tarihlerarasında uzun zaman geçmiş olmalıdır. Priskus'un I.Balkan Seferi 588 yılına, II. Balkan Seferi 593 yılınatekabül etmektedir. Papa Gregory'nin Priskus'utebrik etmek için gönderdiği mektubun tarihiTemmuz 593 olarak bilinmektedir. Sonuç olarakPriskus'un ikinci kez Balkanlara gelişinin tarihini 593yılının ilkbahar ayları olarak varsayabiliriz.

[393] 593-594 yılları arasında Balkanlarda Bizansordusunda komutanlık yapan bir şahıs.

[394] Priskus'un Tuna Nehri'nin aşağısındanDorostolon'a (Silistre) ilerlemesi, anayurtları Tuna

Nehri'nin yukarı kısmında Pannonia'da bulunanAvarlar ile değil de, Slavlar ile savaşmaya gittiğinigöstermektedir.

[395] Avar elçisi.

[396] Avar elçisinin kendilerine barbardemeyeceği açıktır.

[397] Peter, Mavrikios'un erkek kardeşi olup 594ve 601-2 yıllarında Balkanlarda komutanlık yapmıştır.

[398] Theophylaktos'un Kağan'ın eylemlerine ilişkinaçıklaması yeterince açık değildir. Bizanslılar zatennehrin güneyine doğru çekilmişlerdi, bu nedenleKağan esirlerin dönüşü ile araziyi vermeye iknaolana kadar, nehrin geçişlerinde Bizanslıların geriçekilmesini engellemiş olamaz. Slavları Tuna Nehrinigeçmeleri konusunda cesaretlendiren Kağan'ınşimdi onları geçiş noktalarından çekmiş olmasımuhtemeldir. Eğer Kağan ‘geçişler için af çıkarmışolsaydı' bunu anlamak daha kolay olurdu, çünküesirlerin geri dönmesiyle onun öfkesini yatıştırmakamaçlanmıştır, böylelikle Bizanslıların Slavlara karşısaldırılarını affedebilirdi. Fakat Theophylaktos'unkendisi muhtemelen tam olarak neler olup bittiğikonusunda emin değildi ve bu nedenle biz metnidüzeltme yapmadan muhafaza ettik.

[399] Tarih olarak 593 sonbahar mevsimidir.

[400] 594 seferi.

[401] Vefat eden askerlerin çocukları muhtemelenbabalarının sahip oldukları rütbelerekaydedilmişlerdir.

[402] Bulgaristan'da Varna Şehridir.

[403] Marcianopolis: Varna'nın 25 km. batısındadır,Bulgaristan'daki Devnja kentidir.

[404] 593 yılı sonbahar mevsimi. Fakat coğrafiolarak birbirine bir hayli uzaklıkta buluna bu kentlerinbelirtilen altı yüz Slav tarafından yağmalanmasıimkânsız gibi görünüyor.

[405] Bulgarlar, Avar federasyonunun bir parçasıidiler.

[406] Helibacia ırmağı, Tuna Nehri'nin kuzeyindeDorostolon'un karşısında olmalıdır. GünümüzdeRomanya sınırları içinde bulunan Lalomita Irmağıolarak bilinir, 417 km. uzunluğundadır.

[407] Peter'in I. Balkan seferi 594 yılındadır.

[408] Priskus'un III. Balkan Seferi 595 yılı kış-yazarasındadır

[409] Theophylaktos bu Türk zaferleri kaydınıngerçek kronolojisinden habersizdir ve bu damuhtemlen Pseudo-Avarlar hakkında yanlışspekülasyonlarda bulunmasına neden olmuştur.Menandros, bazı Avarların en azından Türklerin 558

yılında Eftalitleri yenmesinden önce, Türklerin yayılangücünden kaçtıklarını ifade etmektedir; AvarlarınBizanslılar ile ilk temasları 558/59 yıllarındagerçekleşmiştir.

[410] Batıya kaçan ve bunların sadece Pseudo-Avarlar olabileceğine inandığı için (kronolojik hatasınedeniyle) Theophylaktos'un göz ardı ettiği Avarlarharicinde, diğerleri aşikâr bir biçimde doğuya Çin'e(Taugast) ve Kore yarımadasına (Mucri ulusununyaşadığı yer) kaçmışlardır.

[411] Kore yarımadasında yaşayan halktır.

[412] Ogurların menşei ile ilgili bkz. Kafesoğlu,a.g.e., 197-201.

[413] Muhtemelen Tarim Nehri.

[414] Menandros'un II. Justinos'un imparatorluğusırasında Valentinus'un Türk Kağan'a gönderdiğielçiye ilişkin kaydında, Kağan küçük düşürücü birşekilde Avarlara Var-Hun yani Avar Hunları olaraktercüme edilebilecek bir isim olan Varchunnitae(Varhunnitae) şeklinde hitap etmektedir.Theophylaktos'un Var ve Hunni hakkında gözdengeçirilmiş bilgilerinin çok az değere sahip olduğu vesadece Theophylaktos'un Türk elçiliğinin tarihihakkındaki kronolojik hatasının neden olduğukarışıklığı çözme girişiminde bulunmak içinbaşvurduğu Menandros'dan alınmış olması oldukçamuhtemeldir. Menandros Theophylaktos'a

Varchunnitae ismini vermiş ve Theophylaktos da buinsanların Avar ismini nasıl aldıkları konusunda birhikâye uydurmuş olabilir.

[415] Avarlar önceden beşinci yüzyılın ortalarındaOnogur ve Sabirler ile karşılaşmış ve bu kabileleriyerlerinden çıkararak batıya doğru gitmeyezorlamışlardır; bakınız Priskos, Fr. 40. Daha öncedengerçekleşen bu temaslar Avarların Türkler tarafındanyenilgiye uğratıldıktan sonraki kaçış yönleri hakkındaaçıklama yapmaya yardımcı olabilir, çünkü Avarlarkendilerinin batıdaki kabilelerden daha güçlüolduklarını bilmekteydiler.

[416] Pseudo-Avarlar: Sahte Avarlar

[417] Muhtemelen Khalkh ulusudur. HaussigKhalkh'ların Türklerin ortaya çıkmasından önce OrtaAsya'da hâkim kabile olan Juan-Juan olaraktanımlanmaları gerektiğini ileri sürmektedir. Bkz. H.W. Haussig, "Theophylakts Exkurs über dieskythischen Völker", Byzantion 23 (1953), s. 372(275-462)

[418] Sparzeugun, Kunaksolan ve Tuldihmuhtemelen adı verilmeyen diğer Türk boylarını idareeden beylerdir.

[419] Orta Asya'daki Guma-Kama olabilir.

[420] Araştırmacıların büyük kısmı Bakath'ınBaktriya bölgesi olduğunu, -kath ekinin Sogd dilinde

şehir manasına gelebileceğini belirtirler. Arap ve İrankaynaklarında ise burası Sir Derya civarı olarakgösterilir. Bkz. Andras Rona-Tas, Hungarians andEurope in the Early Middle Ages, Engl. Trans,Budapest 1999, s. 212.

[421] Eski İran dili konuşan kavmin yaşadığı yerinismidir. Sınırları günümüzde Özbekistan'ın bir bölümüve Semerkant ile Buhara'yı da içine alan bölgedir.

[422] Şaman kelimesi ve eski Türk inancı ile ilgilibkz. İbrahim Kafesoğlu, "Eski Türk Dini", İ.Ü.E.F.Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 3, Ekim 1972, İstanbul1973, s. 1-34. Ramazan Şeşen, "Klasik İslamKaynaklarına Göre Eski Türklerin Dini ve ŞamanKelimesinin Menşei", İ.Ü.E.F. Tarih EnstitüsüDergisi, Sayı 10-11 (1979-1980), İstanbul 1981, s.57-90. M. Eliade, Le Chamanisme et lestechniques archaiques de l'extase, Paris 1951.

[423] Bu seferin tarihi 595 yılı kış-yaz arasıdır.

[424] Günümüz Romanya'da bulunan Oltenitaşehrinde, eskiden Romalılara ait bir kaledir.

[425] Godwin, Roma ordusunda 595 ve 602yıllarında düşük rütbeli bir komutan olarakBalkanlarda vazife yapmıştır.

[426] Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da TunaNehri'ne karışır. 990 km. uzunluğundadır.

[427] Drava Nehri, İtalya sınırındaki dağlardandoğar, 749 km uzunluğundadır veOsijek/Hırvatistan'da Tuna Nehri ile birleşir.

[428] Priskus'un Balkan Seferinin tarihi 595 yılı kış-yaz arasıdır.

[429] Balkanların güney-batısında bir RomaEyaletidir. Günümüzde Hırvatistan'ın Adriyatik Denizikıyısında yer alan güneydeki bölgeye verilen isimdir.

[430] Dalmaçya'da bulunan bir kale veya şehirdir.

[431] Mavrikios'un hükümdarlığı boyunca Avarlar veSlavların bu bölgeye düzenli seferlerde bulunmuşolmaları ihtimal dâhilindedir, Adriyatik'e doğruyapılan bu sefer (Ionian Gulf) Theophylaktos'unBalkanların batı kısmındaki askeri harekettenbahsettiği tek olaydır. 600 yılı itibariyle, Adriyatikboyunca yer alan Roma şehirleri Slav seferleri ilebaskı görmüştür.

[432] Tarih 595 kış-yaz mevsimidir.

[433] Eski Roma döneminde halka açık alan,pazaryeri, gösteri yeri.

[434] 597 yılı yaz-kış dönemine tesadüf eder.

[435] Moesia: Tarihi Roma Eyaleti, Tuna Nehri'ningüney kesimindedir.

[436] Priskus'un Tomi'yi (Köstence) kuşatması veablukaya alması 598 kış-sonbahar dönemidir.

[437] Tomi'deki ateşkes veya ara verme olayı 598yılı yumurta bayramına (paskalya) tesadüf etmiştir.

[438] Comentiolus batıdan Avarlara saldırmak vekendi anayurtlarına geri çekilmelerini sağlamak,ayrıca Haemus'un ortasından (muhtemelen Sipkageçidi) ilerleyerek abluka altına alınmış Priskus'ukurtarmak için kendisine emir verilmiş olabilir.

[439] Silistre'ye 48 km uzaklıkta kalesi olan biryerleşim yeridir.

[440] Sivistov/Bulgaristan'a 30 km mesafede,güçlü bir kaledir. Yantra Nehrinin doğu kıyısında yeralan bir kent.

[441] Comentiolus'un Avarlar ile karşılaşmasınailişkin anlatı oldukça karmaşıktır ve muhtemelenTheophylaktos ne olup bittiğini anlamamıştır.Comentiolus muhtemelen kendi orduları ile tüm Avarordusuna karşı gelmek zorunda kalacağınıbeklememiştir, çünkü Priskus'a yardım etmekamacıyla ilerlemekteydi, fakat Priskus şaşırtıcı birbiçimde Tomi'de Avarlar ile bir anlaşmaya varmıştır(muhtemelen kişisel ve yetkisi olmayan bir anlaşma).Daha sonra Comentiolus bir mücadeleden kaçınmakiçin hızlı bir şekilde geri çekilmiştir ve gece yarısıKağan'a gönderdiği mesaj, eğer barış içinde kendianayurtlarına döneceklerse, Avarların onun

ordusunun yanından güvenli bir biçimde geçmeleriniteklif etmiş olabilir. Avarlar hâlâ Roma ordusundan20 parasang, (20X4,827= 96,5 km.) uzaklıktaydı vebu nedenle yakında bir savaş olması mümkündeğildi. Aradaki mesafe bir gecede kat edilemez.

[442] Comentiolus'un ‘avlanmaya' gitmesininaltında ciddi bir amaç yatıyor olabilir, Bizanslılarıngeri çekilmeyi planladıkları rotadan tuzaklarıkaldırmak gibi.

[443] Bizanslılar Iatrus'un 40 mil uzağında yer alanve Bizanslıların daha önce Avarlar ile karşılaştıklarıVeliko Tarnovo'ya (VI. Yüzyılda bir Roma kalesi)doğru Nicopolis'i geçerek güneye kaçmış olabilirler.Bizanslıların geçtiği nehir de Iatrus (Yantra) olabilir.

[444] Comentiolus olayı 598 yılı kışa denkgelmektedir.

[445] Avarların Drizipera'ya doğru ilerlediği tarih598 yılı ilkbahar-yaz mevsimidir.

[446] Excubitores: Askeri birlik, muhafız kuvveti.

[447] Mavrikios Uzun Surlardaki sefere komutaetmektedir. Tarih 598 yılı ilkbahar-yaz mevsimidir.

[448] Theophylaktos muhtemelen burada birözeleştiri yapmaktadır. Romalıların barışta vesavaşta izledikleri siyaset'in çok da etik olmadığıbilinmektedir. Görüldüğü üzere dönemin müellifleri

de takip edilen politikaları onaylamamakta,Romalıların haksız olduğunu vurgulamaktadırlar.

[449] Bu antlaşma ile yeniden kararlaştırılan yıllıködeme, 584 yılında kararlaştırılan 100,000 solidinin20.000 daha arttırılmasıyla 120,000 solidiye çıktığınıgöstermektedir.

[450] Avar-Roma Antlaşmasının tarihi 598 yılı yazmevsimidir.

[451]Comentiolus'u şikâyet eden elçilik içindedaha sonraki dönemde imparator olacak olanPhocas'ın da olduğunu John of Antioch kaydetmiştir,bkz, Fr.218b.

[452] Roma ordusunun Comentiolus'tan şikâyetçiolması, 598 yılı yaz-sonbahar mevsimindedir.

[453] Tuna ile Morava Nehirleri'nin kesişmenoktasında bulunan Viminacium kenti 583 yılındaAvarlar tarafından alınmıştı. Bu olaydan sonraşehirde yaşayanlar kenti terk edip Tuna üzerindekibir adaya gitmiş olabilirler.

[454] VII, 15, 2'de Kağan'ın yedi oğlunu kaybettiğibelirtiliyor. Bu durumda Kağan'ın on bir oğlu vardıveya bu metinde bahsedilen Kağanlar farklıdır.

[455] Muhtemelen burada kastedilen topluluklarAvarlar, Gepidler ve Slavlardır.

[456] Priskus ile Comentiolus'un ordularının TunaNehri'nin üst kısmında birleştikleri tarih 599 yılı yazaylarıdır.

[457] Romalıların Haemus dağlarındaki (BalkanDağları) en önemli geçidi.

[458] Palastolon: Palation olarak da bilinen bukale, Bulgaristan'da Tuna ile İskar Nehirlerininkesiştiği noktada bulunmaktadır.

[459] Dardania: Balkanların merkezinde bir Romaeyaletidir. Tuna'daki Cataract'ın güneyindedir.

[460] Cataract: Tuna Nehrinde, İron Gates (DemirKapı) olarak da bilinmektedir. Burası 134 kmuzunluğunda olup Sırbistan ile Romanya sınırını dakapsamaktadır.

[461] Tuna Nehri'nin kuzey kıyılarında yer alan birkaledir, Morava ile Tuna'nın kesiştiği noktanınkarşısıdır.

[462] Peter'in II. Balkan seferi, tarih 601 yılı yaz-sonbahar mevsimidir.

[463] Roma İmparatorluğunda özel görevler içinkullanılan muhafızlar.

[464] Peter'in III. Balkan Seferi anlatılır, tarih 602 yılıyaz mevsimidir.

[465] Palation olarak da bilinen bu kale, Iskar ileTuna nehirlerinin Bulgaristan'da kesiştiği yerdebulunmaktadır.

[466] Asemus: Bulgaristan'da Osam Nehriyakınında bir kent.

[467] Curisca: Securisca olarak da bilinen birkaledir, Novae'nin (Ziştovi) yaklaşık 40 km.batısındadır.

[468] İmparator Mavrikios ordunun Tuna kıyısındakalmasını emreder. 602 yılı sonbaharıdır. Bu tarihaynı zamanda Bizans ordusunun isyan ettiği tarihtir.

[469] Kronolojik tablo Menandros ve T. Simokatteseserlerine göre düzenlenmiştir.