bir eşitlik arayışı: türkiye’de azınlıklar -...

48
rapor Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar

Upload: nguyenduong

Post on 31-Oct-2018

223 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

raporBir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar

Page 2: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

TeșekkürBu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) veDiyarbakır Barosu tarafından ortaklaşa yürütülen “Türkiye’deayrımcılıkla mücadele ve azınlık haklarının desteklenmesi”başlıklı projenin bir parçası olarak hazırlanmış veyayımlanmıştır.

Bu projenin amacı, Türkiye’deki azınlıkların, Avrupastandartlarında ifadesini bulan (ve Kopenhag Kriterleri’ne deyansıyan) etnik, dilsel ve dinsel haklarının korunmasıdır. Proje, Türkiye’deki azınlıkların yerlerinden edilme, ayrımcılıklamücadele yasası ve hak arama yolları ve eğitim haklarısorunlarına eğilmektedir.

Bu rapor Avrupa Birliği’nin (AB) mali desteğiyle hazırlanmıştır.Bu belgenin içeriğinden tümüyle proje ortakları sorumludur vebu içerik hiçbir şekilde AB’nin görüşlerini temsiletmemektedir.

AB hakkında daha fazla bilgi için lütfen Birliğin resmî internetsitesini ziyaret ediniz: http://europa.eu/index_en.htm

Uluslararası Azınlık Hakları GrubuUluslararası Azınlık Hakları Grubu, tüm dünyadaki etnik,dinsel ve dilsel azınlıkların ve yerli halkların haklarını güvencealtına almak ve topluluklar arasında işbirliği ve anlayışıgeliştirmek için çalışan bir sivil toplum kuruluşudur (STK).Faaliyetlerimiz uluslararası savunuculuk, eğitim, yayın vedestek eli uzatma konularına odaklanmaktadır. Azınlıkları veyerli halkları temsil eden dünya çapındaki örgütlerden oluşanortaklık ağımızın dile getirdiği ihtiyaçlar doğrultusunda hareketetmekteyiz.

MRG, 50’ye yakın ülkede 150’den fazla kurum ile birlikteçalışmaktadır. Yılda iki kez toplanan Yönetim Kurulumuz, 10 farklı ülkeden gelen üyelerden oluşmaktadır.

MRG, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal HaklarKomisyonu’nda (ECOSOC) danışman statüsüne ve Afrikaİnsan ve Halkların Hakları Komisyonu’nda (ACHPR) gözlemcistatüsüne sahiptir. MRG, İngiliz hukuku güvencesinde hayırkuruluşu ve limited şirket olarak tescil edilmiştir. Hayırkuruluşu sicil numarası: 282305, Limited şirket numarası:1544957

© Uluslararası Azınlık Hakları Grubu 2007Tüm hakları saklıdır

Bu yayında kullanılan malzemeler eğitim veya ticari olmayan başka amaçlar için çoğaltılabilir. Raporun hiçbir bölümü telif hakkısahiplerinin önceden açıkça izni alınmaksızın herhangi bir ticari amaçla kullanılamaz. Daha fazla bilgi için lütfen MRG ile temasageçiniz. Bu yayının CIP katalog kaydı British Library’den temin edilebilir. ISBN 1 904584 68 3. Yayın tarihi Eylül 2007. Dizgi Kavita Graphics. Birleşik Krallık’ta geri kazanılmış kâğıt üzerine basılmıştır. Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar, MRG tarafından, çalışma konusunu oluşturan meselenin kamuoyu tarafındananlaşılmasına katkı sağlamak amacıyla yayımlanmıştır. Metin ve yazarın görüşleri, tüm ayrıntıları ve yönleriyle MRG’nin kolektifgörüşünü temsil etmek durumunda değildir.

Türkiye, Diyarbakır’da bir Kürt kızı.Carlos Reyes-Manzo/Andes Haber Ajansı.

Page 3: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

İçindekiler

Harita 2

Özet 3

Türkiye – AB Süreci 5

Türkiye – Türkiye Cumhuriyeti’nde azınlık hakları ve önemli olaylar 6

Girişş 7

Azınlık haklarına ilişkin uluslararası standartlar 10

Türkiye’nin azınlık politikaları: yasal çerçeve 12

Türkiye’deki temel azınlık grupları 13

Türkiye’deki azınlıkların korunmasına ilişkin sorunlar 17

İlerleme yönünde adımlar 34

Tavsiyeler 35

Notlar 39

Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar

Page 4: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

Erzincan

Artvin

Samsun

Erzurum

Malatya

Kayseri

Diyarbakir

Antalya

Mersin Adana

Konya

Izmir

Izmit

Bursa

Istanbul

Ankara

Gaziantep

Zonguldak

Edirne

Afyon

Van

Kars

Trabzon

02

00

km

AZER.

IRAK

RUSYA

AZER.

Usak

Sinop

Amasya

Çorum

Yozgat

TokatSivas

Ordu

Çankiri

Kastamonu

Bartin

Karabük

Bolu

Düzce

Adapazari

Rize

Ardahan

Agri

Bitlis

Mus

Bingöl

Tuneceli

Elazig

Simak

Siirt

Batman

Mardin

Sanliurfa

Adiyaman

Kilis

Antakya

Osmaniye

Kahramanmaras

Nigde

Nevsehir

Kirsehir

Isparta

Burdur

Denizli

Aydin

Manisa

Kütahya

Bilecik

Eskisehir

Balikesir

Çanakkale

Kib

ris

Bayburt

Gümüshane

Giresun

Kirklareli

Karaman

Tekirdag

Kirikkale

Hakkari

Igdir

Mugla

2 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Page 5: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

3BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Özet

Türkiye toprakları, geniş bir etnik, dilsel ve dinselçeşitliliğe ev sahipliği yapmaktadır. Bu topraklar yalnızcaTürk, Kürt ve Ermenilerin değil, aynı zamanda milyon-larca Alevi, Yezidi ve Süryani’nin de vatanıdır. Bunlardanbaşka Lazlar, Caferiler, Romanlar, Rumlar, Kafkasyalılarve Museviler de mevcuttur. Ülke sınırları içerisindeyüzyıllar boyunca birbiri ile kaynaşmış diller, kültürler vegelenekler bulunmaktadır.

Ne var ki, bu çeşitliliğin kucaklanması yerine,Türkiye Cumhuriyeti tarihi milliyetçilik adına azınlıklarauygulanan sert ve bazen de şiddet içeren baskılara sahneolmuştur. Devletin kuruluşundan bu yana, azınlıklarailişkin tek koruma 1923 tarihli Lozan Antlaşması’ylasağlanmıştır. Türkiye, kabul edildiği tarihten itibarenAntlaşma’yı ihlal etmektedir; ve bu ihlaller Antlaşma’nınkapsamının Ermeni, Musevi ve Hıristiyan Rumlarlasınırlanmasından ibaret değildir.

Lozan Antlaşması dışında bırakılan azınlıklarınokullarda ve medyada kendi dillerini kullanmaları vedini haklarından tam olarak yararlanmaları yasaklan-mıştır. Diğerleri de Türkiye nüfusunu türdeşleştirmeyi veazınlık dil, kültür ve dinlerini ortadan kaldırmayıamaçlayan politikalara maruz kalmaktadır. Genel olarak,eğitim alanında ve siyasi yaşamda yalnızca Türk dili,kültürü ve tarihi hoşgörüyle karşılanmaktadır.

Azınlıklar Türk toplumu içerisinde dezavantajlı birkonumdadırlar. Yüzde 10’luk seçim barajı azınlık parti-lerinin meclise girmesini engellemektedir. Medyaalanında, yıllar boyunca yasaklanmış olan azınlık dil-lerinde radyo ve televizyon yayınları bakımından ciddikısıtlamalar söz konusudur. Azınlık dillerinin siyasalyaşamda ve kamu hizmetlerinde kullanılması halenyasaktır. Ders kitapları azınlıklar hakkındaki kalıpyargıları yeniden üretmektedir. Ayrımcılığa karşı etkilibir yasal mekanizma bulunmamaktadır. Dolayısıyla azın-lıklar, nesiller boyunca, siyasal katılım imkânlarıolmaksızın, kimi zaman okuma-yazma bilmeden ve ifadeözgürlüğü haklarından mahrum şekilde yaşamayamahkûm edilmişlerdir ve bunlar aleyhine başvurabilecek-leri bir yargı yolu mevcut değildir. Çoğunluğunu Kürt veSüryanilerin oluşturduğu bir milyondan fazla nüfus,güneydoğudaki evlerinden edilmiş bir halde yaşamak-tadır.

Türkiye Cumhuriyeti’ndeki pek çok azınlık açısın-dan, şiddet yaşamın bir parçasıdır ve bu durumgeçtiğimiz sene ağırlaşmıştır. 19 Ocak 2007’de, saygınbir Ermeni insan hakları savunucusu olan Hrant Dinkİstanbul’da vurularak öldürülmüştür. On yedi yaşındaki

sanık, polise Dink’in Ermeni olduğunu ve “Türklüğehakaret ettiğini” söylemiştir.

Ancak Türkiye’nin bir başka yüzü mevcuttur. Dink’inölümü, üzerlerinde “Hepimiz Ermeniyiz” yazılı pankart-lar taşıyan 100.000’e yakın insanı sokaklara dökmüştür.Azınlıklara yönelik yerleşik nefretin bir sonucu olanDink cinayeti ülke çapında bir dayanışma ifadesiylekarşılanmıştır. Türkiye azınlıkların korunmasına ilişkinAvrupa standartlarını yakalama yönünde birtakım fiiliadımlar atmışsa da, yapılması gereken daha çok şeyvardır. Türkiye bir dönüm noktasındadır. Gerçek eşitliğedoğru ilerleyecek midir?

Bu rapor, konuya ilişkin uluslararası standartlarkarşısında Türkiye’deki mevcut yasa ve uygulamalarıortaya koymaktadır. Türkiye’nin azınlıklara yöneliktavrının son 6 yılda ne kadar değiştiğini ve daha nekadar yol katedilmesi gerektiğini gözler önüne sererek,AB’ye katılım sürecinin etkisini değerlendirmektedir.

Bazı yasalar reformdan geçirildiyse de, bu reformlarçoğu zaman fiili bir değişim yaratmamıştır. Nisan2006’da, nüfus cüzdanlarında din hanesinin doldurul-ması zorunluluğu kaldırılmıştır. Ancak devletvatandaşlarından dinlerini ilan etmelerini istemeyedevam etmektedir. Dolayısıyla, bu haneyi boş bırakangayrimüslimler, dini inançlarını dile getirdiklerindeolduğu kadar savunmasız bir konumdadırlar. Bu neden-ledir ki, AB’nin Türkiye’deki azınlıkların fiili durumunaodaklanması ve tüm azınlıklara eşit davranılmasını sağla-ması hayati önemdedir.

Katılım sürecinin doğurduğu en olumlu gelişmeler-den biri, farklı kimliklerinin tanınmasını talep edenazınlık örgütlerinin sayısının artmış olmasıdır. Azınlıklarulusal mahkemelerde ve Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi’nde sorunlarını dile getirmeye ve haklarınıtalep etmeye başlamışlardır. Azınlıkların hapsedilme veöldürülme korkusu olmaksızın bu çabayı sürdürebilmesiiçin, AB, toplumun her seviyesinde azınlık hakları ihlal-lerinin üstesinden gelmesi için devlete daha çok baskıuygulamalıdır.

Şimdi devletin elinde daha ileri reformlar gerçek-leştirmek ve azınlık haklarına yönelik daha fazla korumasağlamak için büyük bir fırsat bulunmaktadır.Hükümetin gündeminde yeni bir anayasa bulunmak-tadır; bu süreçte, zorunlu din eğitimi gibi ayrımcıanayasal hükümler mutlaka değiştirilmelidir. Devletdaha sonra, hem doğrudan hem de dolaylı ayrımcılığıyasaklayan ve cezalandıran kapsamlı bir ayrımcılıklamücadele yasasını hayata geçirmelidir.

Page 6: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

Devletin ve toplumun, din, dil veya etnik kökenler-ine bakmaksızın tüm grupları, azınlık ve eşit vatandaşolarak kabul etmemesi, en büyük engel olarak durmak-

tadır. Bu kabul bir kez gerçekleşti mi, eşitliğin sağlan-ması için ihtiyaç duyulan adımlar çok daha kolay birşekilde atılabilir.

4 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Page 7: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

5BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Türkiye – AB Süreci

Eylül 1959: Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) ortaklıkbaşvurusunda bulunur.

Nisan 1987: Türkiye AET için tam üyelik başvurusunda bulunur.

1993: AB’nin,katılım talebinde bulunan ülkeler için KopenhagKriterleri’ni kabulü. Devletler “azınlıkların korunmasını vesaygı görmesini … güvence altına alan kurumlara” sahipolduklarını kanıtlamalıdır.

Aralık 1997: Lüksemburg Zirvesi’nde, Türkiye’nin Avrupa Birliğiüyeliğine uygun olduğu ilan edilir.

Aralık 1999: AB Helsinki Konseyi, Türkiye’yi diğer aday ülkelerleeşit düzeyde bir AB aday ülkesi olarak tanır (bkz. s. 7).

Mart 2001: AB Bakanlar Konseyi AB-Türkiye Katılım Ortaklığıbelgesini kabul eder.

Mart 2001: Türk hükümeti Müktesebatın (AB Yasaları) Benimsen-mesi’ne yönelik Ulusal Programı’nı sunar (bkz. s. 11).

Eylül 2001: TBMM, AB üyeliği için Kopenhag siyasi kriterleriningereklerini yerine getirmeye yönelik kapsamlı bir anayasalreform yapar.

Ağustos 2002: TBMM, Kopenhag siyasi kriterlerinin gerekleriniyerine getirmeye yönelik siyasal reformlarla insan haklarıalanında reformlar yapmaya başlar.

13 Aralık 2002: Kopenhag Avrupa Konseyi, Avrupa Konseyi’ninAralık 2004’te Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerinegetirdiğine karar vermesi halinde AB’nin katılım müzak-erelerini başlatacağını kararlaştırır.

Mayıs 2003: AB Bakanlar Konseyi, Türkiye Katılım Ortaklığı’nınilke, öncelik, ara hedef ve şartlarını belirler.

Ekim 2004: Komisyon, “Türkiye’nin Üyelik Perspektifinden Kay-naklanan Meseleler” başlıklı raporuyla birlikte, “Türkiye’ninKatılım Yönünde İlerlemesi Üzerine Avrupa Komisyonu’nunTavsiye Kararları”nı da sunar.

Aralık 2004: Avrupa Konseyi, katılım müzakerelerinin başlatılmaşartlarını belirler.

Haziran 2005: Komisyon, gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığıteklifi ve AB ile Aday ülkeler arasındaki sivil toplumdiyaloğuna ilişkin bir Tebliğ çıkartır. AB’ye göre: “Bu tebliğ,AB sivil toplumu ile aday ülkeler arasında nasıl bağ kurula-cağını ve bu bağların nasıl kuvvetlendirileceğini ortayakoyan genel bir çerçeve sunmaktadır. Türkiye’yle karşılıklıbilgi alışverişi bilhassa zayıf olduğu, ve yanlış anlama veendişeler daha yaygın olarak gözlendiği için diyalogkonusunda bu ülkeye özel ilgi gösterilecektir”.

3 Ekim 2005: Türkiye’yle Katılım müzakerelerinin resmen başla-masının ardından müzakereleri yönetecek ilkeleri ortayakoyan Müzakere Çerçevesinin Konsey tarafından kabulü.

Aralık 2005: Gözden geçirilmiş Türkiye Katılım Ortaklığı bel-gesinin Konsey tarafından kabulü.

Kasım 2006: Komisyon, Türkiye’yle katılım müzakerelerikonusunda Konsey’e sunulmak üzere bir Tebliği kabul eder.Tüm tarihler http://ec.europa.eu/enlargement/turkey/key_events_en.htm adresinden alınarak hazırlanmıştır.

Aralık 2006: Komisyon’un Avrupa Parlamentosu’na ve Konsey’esunduğu Genişleme Stratejisi ve Temel Zorluklar 2006-2007Raporu’nda şu ifadeler yer almaktadır: “Ceza Kanunu’nun301. maddesinin kaldırılması veya değiştirilmesi ve mevzu-atın tümüyle Avrupa standartlarına uygun hale getirilmesi ileifade özgürlüğünün gecikmeksizin güvence altına alınmasıgereklidir. İfade özgürlüğünün yanı sıra, din özgürlüğünün,kadın haklarının, azınlık haklarının ve sendikal hakların dagüçlendirilmesi için daha fazla çaba gösterilmesi gerekmek-tedir. Aynı zamanda Türkiye’de, Güneydoğu’daki ciddiekonomik ve sosyal sorunların ele alınması ve Kürt nüfusunhak ve özgürlüklerini tam olarak kullanmasının sağlanmasıyönünde çabalara da ihtiyaç bulunmaktadır”.http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2006/nov/com_649_strategy_paper_en.pdf

2015: Türkiye AB’ye katılır?

Page 8: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

1923: TBMM cumhuriyeti ilan eder ve Kemal Atatürk’ü cumhur-başkanı olarak seçer (bkz. s. 8). Lozan AntlaşmasıTürkiye’deki “gayrimüslimlere” bazı azınlık hakları tanır (bkz. s. 8, 12).

1928: Türkiye resmen laik hale gelir: Devletin dininin İslamolduğunu belirten hüküm Anayasa’dan kaldırılır (bkz. s. 22).

1934: Trakya’daki Musevilere yönelik toplu saldırılar (bkz. s. 8).

1949: Türk olmayan köylerin isimlerinin devlet tarafından Türkçeisimlerle değiştirilmesine izin veren yasa kabul edilir (bkz. s. 20).

1955: İstanbul’daki gayrimüslimlere yönelik toplu saldırılar (bkz. s. 8).

1960: Askeri darbe.

1965: Devlet İstatistik Enstitüsü nüfus sayımından elde edilenanadile ilişkin bilgileri açıklamayı bırakır (bkz. s. 13).

1971: Ordu “muhtıra” ile siyasete müdahale eder ve Başbakanistifa eder.

1980: Askeri darbe.

1982: Temel hak ve özgürlükleri sınırlayan yeni anayasa yürürlüğegirer. Zorunlu din eğitimi (Sünni İslam) getirilir (bkz. s. 36).

1991: Kürt milletvekili Leyla Zana TBMM’de kendi dilindekonuşur; tutuklanır ve diğer üç milletvekili ile birlikte 15 yılhapis cezasına çarptırılır.

1992: 20.000 Türk askeri PKK’ya karşı yürütülen operasyondaIrak’ta Kürtlerin bulunduğu güvenli alanlara girer.

1994: Anayasa Mahkemesi Kürt yanlısı Demokrasi Partisi’ni (DEP)kapatır.

1995: Kuzey Irak’taki Kürtlere karşı, 35.000 Türk askerinin görevaldığı büyük bir askeri taaruz başlatılır.

2001: Fransız Ulusal Meclisi’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndaErmenilerin öldürülmesini soykırım olarak tanımasıylaFransa ile diplomatik sorunlar baş gösterir. Anayasadeğişiklikleri bkz. Birçok yazar, yayıncı ve düşünürünErmeni veya Kürt meselesi konusunda devletin görüşüneaykırı görüşler ifade ettiği için kovuşturulmasında kullanılan301. maddenin kabulü (bkz. s. 24).

2002: TBMM Kürtçe eğitim ve radyo-televizyon yayını üzerindekiyasakların kaldırıldığını ilan eder (bkz. s. 18).

2003: TBMM ifade özgürlüğü ve Kürtçe dil hakları üzerindekisınırlamaları gevşeten yasalar çıkartır (bkz. s. 20). Kürtlerçocuklarına Kürtçe isim koyma konusunda halen büyükoranda engellenmektedir (bkz. s. 20). Anayasa MahkemesiKürt yanlısı Halkın Demokrasi Partisi’ni (HADEP) kapatır.

2004: İlk özel Kürtçe dil kursu açılır (bkz. s. 18). Devlet televizy-onunda ilk Kürtçe program yayımlanır (bkz. s. 19).

2005: İstanbul’daki Roman bölgelerinin kamulaştırılması kararıçıkartılır. Romanlar, adil olmayan muamelelere tabi tutulur(bkz. s. 30).

Nisan 2006: Güneydoğu’da Kürt göstericiler ile güvenlik güçleriarasındaki çatışmalarda en az bir düzine insan öldürülür.İstanbul’da bunun üzerine yaşanan olaylarda pek çok insanhayatını kaybeder.

2006: TBMM’den, AB’yi kaygılandıran ve hak örgütlerinin işkenc-eye davetiye çıkartmakla eleştirdikleri yeni bir terörlemücadele yasası geçirilir (bkz. s. 25, 36). Roman ailesineyüzlerce kişi saldırır; kimse tutuklanmaz (bkz. s. 33).

Ocak 2007: Gazeteci ve Ermeni cemaati önderi Hrant Dinkkatledilir. Cenazesinde 10.000’i aşkın kişinin katıldığı birgösteri yürüyüşü düzenlenir. Başbakan Erdoğan,demokrasiye ve ifade özgürlüğüne kurşun sıkıldığını söyler(bkz. s. 15, 32). http://www.guardian.co.uk/international/story/0,,1997149,00.html

Şubat 2007: Eski parti başkanı ve 12 Kürt yanlısı siyasetçi,Kürtçe konuşma yaptıkları için altı aydan bir yıla değişenhapis cezalarına çarptırılır (bkz. s. 27).

12 Nisan 2007: Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, basınaçıklamasında, AB’yi ve MRG’yi Türkiye’deki azınlıklarailişkin faaliyetlerinden ötürü eleştirir (bkz. s. 8).

27 Nisan 2007: Genelkurmay Başkanı, bir basın açıklamasında,“‘Ne mutlu Türküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkesTürkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır”ifadesini kullanır; bu açıklama siyasetçiler, medya ve siviltoplum tarafından yaygın olarak, hükümete yönelik birmuhtıra veya bir darbe teşebbüsü olarak algılanmıştır (bkz. s. 8).

Mayıs 2007: Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, çokdillibelediye hizmeti sunduğu için Danıştay tarafındangörevden alınır ve belediye meclisi feshedilir (bkz. s. 21).

22 Temmuz 2007: AKP, genel seçimlerde ikinci kez tek başınahükümet olmasına yetecek şekilde 341 sandalye kazanır;22 Kürt yanlısı milletvekili seçilir, 1991’den beri ilk kezTBMM’ye girmektedirler (bkz. s. 25, 35).

Ağustos 2007: Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilir.

3 no’lu not ve rapor içerisindeki sayfa referansları dışında, tarihlereilişkin yukarıdaki tüm metinler http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/europe/1023189.stm.stm ve www.minorityrights.org adreslerindenalınmıştır.

6 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Türkiye – Türkiye Cumhuriyeti’ndeazınlık hakları ve önemli olaylar

Page 9: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

7BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Giriş

Türkiye’nin 1999 yılında Avrupa Birliği’ne (AB) üyelikiçin adaylığa resmen kabulü, 2002 yılında Adalet veKalkınma Partisi’nin (AKP) iktidara gelmesinin ardındanhızlanan, eşi benzeri görülmemiş bir siyasi reform sürecibaşlatmıştır. Etnik ve dilsel azınlıklara sınırlı ve şartabağlı dil haklarının tanınması ve gayrimüslim azınlıklarayönelik birtakım mülkiyet hakkı ihlallerinin giderilmesiyönünde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir; ancak dahayapılması gereken çok şey bulunmaktadır.

Temmuz 2007 genel seçimleri öncesinde, tek başınaiktidar olmasına yetecek sayıda milletvekilliği eldeetmeyi arzulayan AKP hükümetinin siyasi reformsürecine bağlılığında gözle görülür bir zayıflama olmuş-tur. Bazı AB ülkeleri, Türkiye’nin üyeliğine tam vesağlam destek sunma noktasından, Türkiye’yle aralarınamesafe koymaya doğru bir kayış göstermişlerdir.Türkiye’de insan ve azınlık haklarını koruma yönündekiolumlu gidişat, terörle mücadele yasasının çıkartılması;Türkiye’nin azınlık politikasını eleştirdikleri ve/veyaazınlık haklarını savundukları için aydınlar ve yazarlaraleyhine açılan ceza davaları; yükselen milliyetçilik veırkçılık; aşırı sağ grupların güçlenmesi; azınlıklara yöne-lik saldırıların artması; ve yalnızca medya ve sivil toplumaçısından değil, en yüksek makamlardaki devlet yetk-ilileri tarafından da ayrımcı bir üslup kullanılmasınınolağan hale gelmesi ile gerilemiştir.

Hükümetin AB sürecine bağlılığı, ve güçlü bir siviltoplum tarafından demokratikleşme ve insan haklarıtalepleriyle yaratılan baskılar birer umut ışığı yakmaktaise de, Ermeni meselesine ilişkin muhalif görüşleri dil-lendiren, önde gelen bir gazeteci ve aydın olan HrantDink’in 19 Ocak 2007’de katledilmesi Türkiye’de azın-lıkların ve onların savunucularının zor bir süreçle karşıkarşıya olduğunu ortaya koymuştur.

Ancak AKP’nin Temmuz 2007’deki seçimlerle ikti-darını koruması ve AB’ye katılma yönündeki reformsürecinin hızlandırılması konusunda dile getirdiğibağlılık umut yaratmaktadır. Ağustos 2007’de AbdullahGül’ün –AB’ye üyelik için öngörülen insan hakları koşu-lunu yerine getirmek için çok gayret gösteren eskidışişleri bakanı– yeni cumhurbaşkanı olarak seçilmesi deazınlıkların korunması anlamında cesaret uyandıran birgelişmedir. Pek çok şey, yeni hükümetin reformlarıgerçekleştirme yönünde siyasi irade göstermesine ve sivilve askeri kurumlara göğüs germe becerisine bağlıdır.Hükümetin yeni bir “sivil” anayasa hazırlama sürecinegirişmesi ümit vaat eden bir başlangıçtır.

Tarihsel Arkaplan1

“Azınlık hakları” kavramının Türk devleti ve toplumuiçin ihtilaflı çağrışımları mevcuttur. Şu anda TürkiyeCumhuriyeti’ni oluşturan toprakların çok uzun yıllarboyunca farklı etnik ve dinsel gruplara ev sahipliği yaptığıdüşünüldüğünde bu durum şaşırtıcı gelebilir. İmparator-luk, on dördüncü yüzyıldan yirminci yüzyıla dek,çoğunlukla Türkçe konuşan, Sünni Müslüman ve etnikolarak Türk olmayan devşirmelerin (Fethedilen topraklar-dan genç yaşta orduda ve sarayda hizmet vermek üzerealınan ve İslamiyet’i kabul eden çeşitli etnik kökenlere aitHıristiyanlar) ağırlıklı olduğu Osmanlılar tarafındanyönetilmiştir. İmparatorluk içerisinde azınlıklara yönelikgerçek bir hoşgörünün varlığı, millet sistemi içerisindedini grupların kendi kendilerini yönetme konusundasınırlı bir özerkliğe sahip olmasını da mümkün kılıyordu.Millet sistemi, en üstte Sünni Hanefilerin yer aldığı,cemaatler arası gayri resmî bir hiyerarşiye dayanıyordu.2

İmparatorluk, 1492’de İspanya’dan sürülen binlerce Yahu-di mülteciyi topraklarına kabul ederken, aynı dönemdeİspanya’dan sürülen Müslümanlara daha mesafeli yak-laşmıştır. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun sondönemlerinde, hem azınlık hem de çoğunluk gruplarıarasında hak ve özgürlük taleplerinin yanı sıra milliyetçilikde baş göstermiştir. Yönetimin toplumdan yükselendemokratikleşme ve eşit muamele taleplerini karşılayama-ması, başta Rusya, Fransa ve zaman zaman da İngilteregibi dış güçlerde, Hıristiyan azınlıkların hamisi olma iddi-asıyla Osmanlı’nın içişlerine karışma cesaretiuyandırmıştır. Bu süreç, Rusya’yla 1915’te yapılan savaşsırasında, Anadolu’daki Hıristiyan cemaatlerin –Ermeniler,Süryaniler ve Rumlar3 – neredeyse tümüyle yok edilmesiile sonuçlanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu ve müttefiklerinin yenilgisininardından yapılan 1919-20 barış antlaşmalarında, galipdevletler mağluplardan ve yeni kurulan devletlerden etnik,dilsel ve dinsel azınlıkların haklarını güvence altınaalmalarını talep etmiştir. Sevr Antlaşması ile Türkiye’ye deazınlıkları koruma yükümlülüğü getirilmiştir. O dönemdeyapılan diğer antlaşmalar gibi bu antlaşma da, Türkiye’nin“ırksal, dinsel veya dilsel” azınlıkların haklarını, hiçbir farkgözetmeksizin güvence altına almasına ilişkin hükümleriçermekteydi. Fakat aynı zamanda, eski Osmanlı toprak-larının büyük bir kısmı İtilaf devletleri tarafından işgaledilmiş durumdadır; İngiliz ve Fransızlar Arap bölgesininbüyük bir kısmını ele geçirmiş, İtalya, Fransa ve

Page 10: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

8 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Yunanistan Anadolu topraklarını işgal etmiştir. İstanbulİngilizler tarafından işgal edilmiştir.

Türkiye’nin buna cevabı, Mustafa Kemal Atatürkönderliğinde yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıolmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, yaklaşık 50 yıl içerisindetopraklarının %85’ini ve nüfusunun da %75’ini kaybedenbüyük bir imparatorluğun kalıntıları üzerine inşaedilmiştir.4 Türkiye Cumhuriyeti, zaferle sonuçlanan Kur-tuluş Savaşı’nın ardından, 1923’te yapılan LozanAntlaşması müzakerelerinde Avrupalı güçlerin isteği üzer-ine “gayrimüslimlere” azınlık hakları tanımayı bir kezdaha kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu Antlaşma ayrıcatüm vatandaşlara da sınırlı dil hakları tanımıştır.5 Bunedenledir ki, Türkiye’de “azınlık hakları” kavramının içiş-lerine haksız bir müdahaleyle ilişkilendirildiği tarihsel birhatıra mevcuttur ve bu haklar resmî söylemde gayrimüs-limlere 1923’te ilk ve son kez tanınan özel bir muameleolarak tanımlanmaktadır. Bazı gayrimüslimler (fiilen yal-nızca Ermeniler, Rumlar ve Museviler) için ayrı birhukuki rejim oluşturulurken, “Türk” olarak sınıflandırılantüm Müslümanlar homojenleştirme politikalarına maruzkalmıştır. Bu ikilem içerisinde azınlık statüsü ile tamvatandaşlık arasında bir takas durumu mevcuttur:Gayrimüslimler azınlık haklarını elde etmenin bedeliniağır ödeyerek “ikinci sınıf vatandaş” konumuna itilmiş veçeşitli etnik grupların yanı sıra İslamiyet’in Sünni dışında-ki mezheplerine ait bireyler de “tam vatandaşlık”edinebilmek için farklılıklarını bastırmak zorundakalmışlardır.

Anadolu’nun gayrımüslimlerden arındırılma süreci,1923’te gerçekleştirilen ve Türkiye ile Yunanistan’ın birkaçistisna dışında ülkelerindeki Rum ve Türk azınlıkları“değiş tokuş”, yani sürgün etmelerini öngören nüfusmübadelesi anlaşması6 ile Lozan’dan sonra da devametmiştir. Geriye kalan gayrimüslimler ise esasen, azınlıkkoruma rejimi kisvesi altında ikinci sınıf vatandaşlıkkazanmışlardır. Resmî korumaya karşın, 1923’ten itibarenyürütülen bir dizi politika bu azınlıkların birer grupolarak neredeyse yokedilmesine katkıda bulunmuştur:toplu saldırıların teşviki ve bunlara göz yumulması–1934’te Trakya’daki Musevilere7 ve 1955’te İstanbul’dakigayrimüslimlere8 –, 1941 ve 1942’de amele taburlarındahizmet vermek üzere yalnızca gayrimüslimlere yönelikaskerlik çağrısı,9 1942’de gayrimüslimlere yönelik oransızve ayrımcı bir varlık vergisi getirilmesi10, 1964’te İstanbulRumlarının sınırdışı edilmesi11 ve gayrimüslim vakıflarınaait mülklere 1960’lardan beri sistematik bir şekilde elkonulması. Bu olay, yasa ve politikalar iki sonuç yarat-mıştır: geri kalan gayrimüslimlerin çok büyük birkısmının Türkiye’yi terk etmesi ve servetin Müslümanlarageçmesi. Öte yandan, ortak Müslüman kimliğine sahipçeşitli etnik gruplar “Türk” olarak etiketlenmiş ve1920’lerde ve 1930’larda çıkartılan çeşitli yasalar ve ben-

imsenen politikalar yoluyla homojenleştirme politikalarınamaruz bırakılmıştır: 3 Mart 1924’te Diyanet İşleriBaşkanlığı’nın (Diyanet) kurulması;12 “Vatandaş Türkçekonuş!” kampanyaları;13 Türk tarihi ve dilinin üstün-lüğünü savunan milliyetçi kuramlar;14 azınlıkların “Türkkültürü” içerisinde asimile olmaları düşüncesiyle nüfusunçoğunlukla Türklerden oluştuğu bölgelere zorla yerleştir-ilmeleri;15 Türkçe olmayan isimlerin kullanımınınyasaklanması;16 okullarda17 ve mahkemelerde18 azınlık dil-lerinin kullanımının yasaklanması; ve askeri okullaragirebilmek ve kamu sektöründe çalışabilmek için “Türkırkına mensup olma” şartının getirilmesi.19 Böylece, çeşitlietnik grupların farklı kültürleri, dilleri ve tarihleri tamvatandaşlık “ödülü” karşılığında bastırılmıştır.

Türkiye’nin, tüm aday ülkeleri azınlıklara korumasağlanmasını ve saygı gösterilmesini güvence altına alankurumların istikrarını sağlamak zorunda kılan AB Kopen-hag katılım kriterlerine uyma zorunluluğuyla karşı karşıyakaldığı ortam işte buydu. Türkiye bu AB şartını yerinegetirebilmek için esaslı reformlar gerçekleştirmek zorundakalırken, “azınlık” kavramı bir çekişme konusu olmaya veayrımcı tepkileri tetiklemeye devam etmektedir. En üstdüzeylerdeki devlet yetkilileri, azınlık kimliğini isten-meyen ve değersiz bir statü gibi göstererek saldırganbeyanlarda bulunmaktadırlar. Örneğin, Demokratik SolParti (DSP) başkanı Zeki Sezer, hükümeti AB’ye gire-bilmek adına Kürtleri ve Alevileri azınlık gibi göstermekle“suçlamıştır”.20 Azınlık haklarını savunmak, milliyetçilerve bazı devlet görevlileri tarafından devlete yönelik birkomplo veya ihanet olarak algılanmaktadır. Son olarakGenelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, bir basın toplan-tısında AB’yi, Türkiye hakkındaki raporlarında Aleviler veKürtler gibi etnik ve dinsel grupları azınlıklar olarakadlandırmak suretiyle Cumhuriyet içerisinde yeni azınlık-lar yaratmakla suçlamıştır. Aynı konuşmada Büyükanıt,MRG’yi, Türkiye’de azınlıkların korunması üzerine birproje yürütmekle ve Türkiye’deki, Süryaniler ve Romanlargibi bazı etnik, dilsel ve dinsel grupları azınlık olarakdeğerlendirmekle suçlamıştır.21 Bunun hemen ardından,27 Nisan tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nın internetsitesinde yayımlanan –siyasetçiler, medya ve sivil toplumtarafından yaygın bir şekilde, hükümete yönelik birmuhtıra veya darbe girişimi olarak yorumlanan– geceyarısı açıklamasında Genelkurmay Başkanı “‘Ne mutluTürküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes TürkiyeCumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır” ifadesinikullanmıştır.

Bu olumsuzluk, Kürtler ve Aleviler gibi Müslümanazınlıklar tarafından kaçınılmaz olarak içselleştirilmiştir;bunların bir kısmı, anadillerinde eğitim ve dini hizmetleriçin ulusal bütçeden pay almak gibi azınlık haklarınızaman zaman fiilen talep etmelerine karşın, güvenliktehdidi olarak algılanma korkusuyla, azınlık etiketini şid-

Page 11: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

9BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

detle reddetmektedir.22 Gayrimüslimler ise azınlıkstatüsünü daha düşük bir vatandaşlık statüsüyle ilin-tilendirmektedir:

“Eşit bir vatandaş olduğumu hissetmiyorum. Hiçbirzaman da hissetmedim. Zaten kanunlar da beni öylegörmüyor. … Biz hep potansiyel bir tehdit olarakalgılanıyoruz … halkın gözünde düşmanız. Lozankapsamında azınlık statüsü tanınması gayrimüslim-leri eşit vatandaşlık hakkından mahrum etmiştir.” 23

Page 12: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

10 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Azınlık haklarının uluslararası anlamda korunması BirinciDünya Savaşı’ndan sonra kabul edilen ve Avrupa ve Orta-doğu’daki (çoğunluğu mağlup veya yeni devletlerdenoluşan) pek çok devletin azınlıkların korunmasını güvencealtına almasını talep eden antlaşmalarla başlamıştır. Bunlararasında, Lozan Antlaşması ile bağlı olan Türkiye’debulunmaktadır. Sonraki 90 yılda, azınlık haklarınınkorunması konusu, insan haklarına ilişkin genel koru-manın bütünüyle anlaşılmış ve savunmasız konumdakietnik, dilsel ve dinsel gruplara tam koruma sağlamayıamaçlayan bir parçası olmaya doğru gelişim göstermiştir.Azınlık hakları, ayrılıkla değil, bünyesindeki bütün fark-lılıklara saygı gösteren bütünleşmiş toplumlarla alakalı birkavramdır.

“Azınlık” teriminin 1979 yılında Birleşmiş Milletler(BM) tarafından geliştirilen uluslararası tanımı üzerindegeniş bir mutabakat bulunmaktadır:

“Bir Devletin geri kalan nüfusundan sayıca az olan,hâkim konumda olmayan, mensupları –Devletinvatandaşları olarak– etnik, dinsel veya dilsel olaraknüfusun geri kalanından farklı özellikler taşıyan vezımnen de olsa, kendi kültür, gelenek, din veya dil-lerini koruma yönünde bir dayanışma sergileyen birgrup.” 24

Bir ülkede azınlıkların varlığı meselesi, devletlerin öznelpolitikalarına bağlı olmayan nesnel bir durumdur.25 Avru-pa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Ulusal AzınlıklarEski Yüksek Komiseri tarafından ifade edildiği üzere, “birazınlığın varlığı, tanım meselesi değil, olgu meselesidir.”26

Benzer biçimde, BM İnsan Hakları Komitesi de, “belirlibir ülkede etnik, dini veya dilsel azınlığın bulunup bulun-madığı[nın] o taraf devletin kararına değil, nesnelölçütlere bağlı [olduğunu]” vurgulamıştır.27

Günümüzde azınlık hakları, Türkiye’nin tam üyeolduğu üç temel örgüt tarafından geliştirilmektedir: BM,ve Avrupa’da AGİT ve Avrupa Konseyi. Azınlık haklarıayrıca, Türkiye’nin katılım sürecinde olduğu AB açısındanda büyük önem taşımaktadır.

Birleşmiş MilletlerBM insan hakları sözleşmeleri azınlıkların korunmasıkonusunda özel hükümler içermemektedir –Medeni veSiyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin (MSHS),azınlıklara grubun diğer üyeleri ile birlikte toplu olarak

kendi kültürlerinden yararlanma, kendi dinlerine inanmave bu dine göre ibadeti etme veya kendi dillerini kullanmahakkını tanıyan 27. maddesi dışında–, ancak BM Şartı,Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi (EİHB) veEkonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin UluslararasıSözleşme’de (ESKHS) yer alan ayrımcılık yasağı hüküm-leri aracılığıyla şekli eşitliği savunmaktadır. ÇocukHaklarına Dair Sözleşme ve Kadınlara Karşı Her TürlüAyrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme (CEDAW)çocuklara ve kadınlara ek koruma getirmektedir. HerTürlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkinUluslararası Sözleşme (CERD) ise ayrımcılığa karşıevrensel koruma sağlamaktadır.

BM düzeyinde azınlıklara özgü tek belge Ulusal veyaEtnik, Dini ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Hak-larına Dair Bildirge’dir (BM Bildirgesi). Bu Bildirge BMGenel Kurul’u tarafından oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Türkiye, BM üyesi olarak, BM Şartı’yla hukukenbağlıdır. EİHB’nin örf ve adet hukuku niteliği de bu bel-geyi bağlayıcı kılmaktadır. Türkiye MSHS’ne,28

ESKHS’ne, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye,29

CEDAW’a ve CERD’e de taraftır.

Avrupa KonseyiAvrupa’da doğrudan azınlıklara ilişkin belge, Ulusal Azın-lıkların Korunması için Çerçeve Sözleşme’dir (ÇerçeveSözleşme). Azınlıklara ilişkin ilk bağlayıcı sözleşme olanÇerçeve Sözleşme, imzacı devletlere azınlık kültürlerinidesteklemek için müspet adımlar atma yönünde şartabağlı ve sınırlı ödevler yüklemektedir. Türkiye, AvrupaKonseyi’ne üye 47 devlet arasında Çerçeve Sözleşme’yiimzalamamış dört devletten biridir. 12 yeni AB üyesininhepsi Birliğe girmeden önce veya sonra bu sözleşmeyetaraf olmuşlardır.30

En güçlü Avrupa belgesi, İnsan Hakları ve TemelÖzgürlüklerin Korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşme-si’dir (AİHS). 14. madde, diğerlerinin yanı sıra, ulusalazınlık mensubu olma temeline dayalı ayrımcılığı yasak-lamaktadır. Türkiye AİHS’ye taraftır ve Avrupa İnsanHakları Mahkemesi’nin (AİHM) yargı yetkisine tabidir.AİHM, azınlıkların korunmasının temel bir Avrupa ilke-si olduğunu dile getirmiştir.31 AİHS’ne ek 12 no’luProtokol, yasayla güvence altına alınmış olan tüm hak-ların kullanılmasında ayrımcılığı yasaklamaktadır.Türkiye bu protokolü 18 Nisan 2001’de imzalamış,ancak henüz onaylamamıştır.

Azınlık haklarına ilişkinuluslararası standartlar

Page 13: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

11BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

AGİTAGİT, azınlıkların korunmasını bir çatışma önleme tedbiriolarak savunmaktadır. Azınlık meselelerine yönelik bugüvenlik yaklaşımı, 1990 yılında, ayrımcılık yasağı ilkesiniteyit eden ve devletlerden, azınlıklar ile çoğunluk arasındatam eşitliği sağlayacak müspet adımlar atmalarını isteyenKopenhag Belgesi’ni doğurmuştur. AGİT, özellikle UlusalAzınlıklar Yüksek Komiserliği aracılığıyla, azınlık meselelerikonusunda özel bir uzmanlık geliştirmiştir. AGİT, azınlık-ların eğitimi, dil hakları, azınlıkların etkili katılımı veradyo ve televizyon yayınlarında azınlık dillerinin kul-lanımını da içeren belirli konulardaki Avrupa standartlarınıözetleyen yazılı kılavuz ilkeler geliştirmektedir.32

Avrupa BirliğiAvrupa Temel Haklar Şartı, “bir ulusal azınlığa mensupolma” temeline dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır.AB’nin genişleme politikası, tüm aday ülkelerin, azınlık

koruması ilkesini de içeren Kopenhag siyasi kriterleriniyerine getirmesini şart koşmaktadır.33 Ayrımcılık yasağıilkesi AB topluluk müktesebatı tarafından da güçlü birşekilde desteklenmektedir. 1997 Amsterdam Antlaşmasıgenel bir ayrımcılık yasağı hükmü içeren 13. maddeyigetirmiştir. Avrupa Konseyi 13. madde ile kendisine ver-ilmiş olan yetkiyi, din veya inanç, engellilik, yaş ya dacinsel yönelim temellerine dayalı ayrımcılığı yasaklayanİstihdam Yönergesi’ni34 ve istihdam, eğitim, öğretim, vesosyal güvenliğe, sağlık hizmetlerine, sosyal avantajlara vebarınmayı da içeren mal ve hizmetlere erişim konularındaırksal veya etnik köken temellerine dayalı ayrımcılığıhukuka aykırı kılan Irk Yönergesi’ni35 çıkarmak için kul-lanmıştır. Tüm üyeleri açısından bağlayıcı olan buyönergelerin kabulüyle, AB’nde artık ayrımcılık yasağıkonusunda ortak bir yasal çerçeve bulunmaktadır.Türkiye de, katılım sürecinin bir parçası olarak, kendi içhukuk mevzuatını AB topluluk müktesebatıyla uyumlukılmak için ayrımcılık yasağına ilişkin bir yasal mevzuatçıkarmak durumunda kalacaktır.

Page 14: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

12 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Lozan AntlaşmasıTürkiye’deki azınlıkların statüsü, azınlıkları din temelinedayalı olarak tanımlayan 1923 tarihli Lozan Antlaşması iletesis edilmiştir.36 Bu Antlaşma gayrimüslimler için tamvatandaşlık hakları öngörmekte ve Türk hükümetinemüspet yükümlülükler yüklemektedir. Antlaşma buhükümlerin Türk hukuk sistemi içerisinde üstün bir kon-uma sahip olduğunu belirtmektedir.37

Her ne kadar Lozan tüm gayrimüslimlere azınlık statüsütanısa da, Türkiye uygulamada Antlaşma’nın kapsamınıErmeniler, Museviler ve Rumlarla sınırlandırmıştır.38

Böylece Bahailer, Gürcüler, Maronitler, Protestanlar,Süryaniler ve Yezidiler gibi diğer gayrimüslimler hukukaaykırı bir şekilde Antlaşma korumasının dışında bırakıl-maktadır. Hukuka aykırı şekilde dışlandıklarını vehaklarının tanınmasını talep ettiklerini özellikle Süryanilersıkça dile getirmektedir: “Türkiye’deki Süryaniler açısındanbugünkü en büyük sorun, Lozan kapsamındaki haklarınıkullanmalarına izin verilmemesidir. Bu durum antlaşmayıihlal etmektedir.”39

Türkiye, Antlaşma’nın kabulünden beri Lozan’ı sistem-atik bir şekilde ihlal etmektedir. Ancak Lozan Antlaşmasışartlarının tam olarak uygulanması halinde dahi,Türkiye’deki tüm azınlıklara yasal koruma sağlanmış veazınlıkların yükselen beklentileri karşılanmış olmayacaktır.Lozan’ın sınırlayıcı tanımı, Türkiye’nin birçok etnik, dilselve kültürel azınlığını kapsam dışı bırakmaktadır. Antlaş-ma, günümüz uluslararası standartlarının gerisindekalmaktadır. Günümüzde azınlıklara yönelik yükümlülük-lerini sınırlama gerekçesi olarak Birinci Dünya Savaşıantlaşmalarından birine dayanan diğer tek devlet, BatıTrakya’da Türk azınlığın varlığını reddetmek için aynıLozan Antlaşması’nı kullanan Yunanistan’dır.

Anayasa ve yasal çerçeveTürk anayasal düzeni, azınlıklar sorununu, bu meseleyehiç değinmeden “çözmektedir”. Anayasa’da, “azınlık”kelimesine, Lozan azınlıklarına dahi, tek bir atıf bilebulunmamaktadır.

Türkiye’de azınlıklara yönelik olarak, ne azınlık hak-larını tanıyan yasalar aracılığıyla doğrudan, ne deayrımcılıkla mücadeleye yönelik bir yasa aracılığıyladolaylı olarak oluşturulmuş bir yasal çerçeve bulunmak-tadır. Aksine, önemli anayasal ve yasal reformlargerçekleştirilmiş olmasına karşın, pek çok yasa azınlıklarınsiyasal haklarını, katılıma yönelik haklarını, din, eğitim vedil haklarını sınırlamayı amaçlamaktadır.

Dış politikaTürkiye’nin uluslararası sözleşmelere ilişkin dış politikasıda, gayrimüslimler dışında hiçbir azınlığa yasal korumaverilmemesini sağlama gayretindedir. Çerçeve Sözleşmeörneğinde görüldüğü gibi, söz konusu sözleşme özelolarak azınlık hakları konusunda ise, izlenen politika busözleşmeyi imzalamama şeklindedir. Sözleşme münhasıranazınlıklar konusuna ilişkin değilse, ancak azınlıklara haklartanıyan hükümler getiriyorsa, bu durumda izlenen politi-ka, ilgili hükümlere çekince koymak suretiyle sözleşmeyiimzalamak şeklindedir.40 Türk Anayasası ve dış politikası,bir arada, ikili bir amaca hizmet etmektedir: Türkiye’ningayrimüslimlere anayasada azınlık statüsü tanımaksızınLozan Antlaşması’na uygun davranır şekilde kalmasınısağlamak ve Lozan korumasının genişletilmesini veyaderinleştirilmesini önlemek.

Öte yandan, başta Yunanistan, Irak ve Batı Avrupaolmak üzere, bu ülkelerdeki etnik Türklerin din özgürlük-leri ve siyasi hakları için var gücüyle mücadele edenTürkiye’nin bu ülkelere karşı izlediği dış politika temel birçelişkiye işaret etmektedir. Bu politika kendi azınlıklarınınvatandaşlık ve aidiyet duygusunu da zayıflatmaktadır.

Türkiye’nin azınlık politikaları:yasal çerçeve

Page 15: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

13BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Etnisite, mezhep ve anadil temelinde çoğunluktan ayrılanazınlıklar yasalar gözünde tanınmamış bir halde durmak-tadır. Türkiye’deki çeşitli azınlık gruplarına mensup olankişilerin sayısı bilinmemektedir, zira devlet nüfus sayım-larında bu kişilerin etnik, dini ve diğer kökenlerine ilişkinsorular sormamaktadır. 1990’a dek, nüfus sayımlarındaanadilin ne olduğu sorusu sorulmakta idiyse de, Devletİstatistik Kurumu 1965 yılından sonra bu bilgiyi açıkla-mamaya başlamıştır.41 Dolayısıyla, Türkiye’deki azınlıklarailişkin resmî nitelikli tek bilgi, 1965’te anadilini beyaneden kişilerin sayısıdır. Bu bilgi de güncel değildir vezaten bazı kişilerin anadilini beyan etmemesi ve anadilin,kişinin etnik kökeninden ziyade ailede konuşulan dilingöstergesi olması nedeniyle, muhtemelen doğru dadeğildir.42

Türkiye’deki azınlıkların sayısı konusunda yapılmışhiçbir bilimsel araştırma mevcut değildir. Aşağıdaki listetahdidi bir nitelik taşımamaktadır; kendilerini “azınlık”olarak niteliyor olup olmadıklarına bakılmaksızın, temelazınlık gruplarını ve her biri hakkında kesin olmayan bil-gileri içermektedir. Aşağıdaki niceliksel tahminlereihtiyatla yaklaşılmalıdır; bu tahminler büyük oranda biz-zat azınlıklar tarafından sunulmuş olup, akademikçalışmalarla desteklenmiş değildir.

Etnik ve dilsel azınlıklar

Kafkasyalılar

Yanlış bir şekilde Çerkezler olarak anılan bu grup Kafkaskökenli çeşitli halklardan oluşmaktadır: Abhazlar, Çeçen-ler, Çerkezler,43 Dağıstanlılar, Osetyalılar ve çeşitli Türkitopluluklar. “Kafkasya” terimi, ataları on dokuzuncuyüzyılın ortalarında Rusya’dan göç etmiş olan bu gruplarınasıl anavatanına göndermede bulunmaktadır. Her grubunkendine ait bir dili vardır. Abhazların, Çeçenlerin, Çerkez-lerin ve Dağıstanlıların anadilleri İber-Kafkas dil ailesinemensup iken, Osetyalılar bir Hint-Avrupa dili, Türkitopluluklar ise Türki dilleri konuşmaktadır. Türkiye’dekiKafkasların yüzde doksanı Çerkez, geri kalan yüzde 10’unbüyük bir kısmı ise Abhazdır. Kafkasların tümü Müslü-mandır. Çeçenler ve Dağıstanlılar İslamiyet’in Şafimezhebine ait iken, geri kalanı Hanefi’dir. Kafkasyalılar,kuzeybatı, orta ve güney Türkiye’de 15 ilde yaşamaktadır-lar. Kafkas Dernekleri Federasyonu’na göre, kendisiniÇerkez olarak nitelendiren kişilerin sayısı 3 milyondur.44

Gürcistan sınırının 1988’te açılmasıyla, Sovyetler Bir-

liği’nin dağılmasıyla ve kimlik politikaları konusundayaşanan küresel yükselişle Kafkasyalılar arasında bir fark-lılaşma ortaya çıkmıştır. Diğer grupların aksine, Çerkezlerve Abhazlar, küçük bir azınlık olarak yaşadıkları tarihselanavatanlarına geri dönmeyi arzulamışlardır. Bu iki grupile sınırın ötesindeki anavatanları arasındaki ilişkiningelişmesiyle, Çerkezler ve Abhazlar dışındaki etnik gruplarda kendi derneklerini oluşturmaya başlamışlardır.45

KürtlerKürtler, Türkiye’deki en büyük etnik ve dilsel azınlıktır.Çeşitli kaynaklar tarafından ileri sürülen tahmini sayılarnüfusun yüzde 10’u ile 23’ü arasında çeşitlilik göstermek-tedir.46 1965 nüfus sayımına göre, Kürtçeyi anadili veyaikinci dili olarak beyan edenler nüfusun yaklaşık yüzde7,5’unu oluşturmaktadır.47 Ancak, yukarıda belirtilennedenlerden ötürü, bu oranın o sıradaki gerçek sayınınaltında kalmış olması olasıdır. Kürtler Kürtçe konuşurlar;Kürtçe’nin Kırmançi, Zazaca ve diğer lehçeleri vardır.Çoğunluğu Sünni Müslüman olmasına karşın, Alevilerinsayısı da oldukça fazladır. Tarihsel olarak Türkiye’nin, eziciçoğunluğu oluşturdukları doğu ve güneydoğu böl-gelerinde yoğun bir nüfusa sahiptirler, ancak geniş kitlelerTürkiye’nin batısındaki kentsel alanlara göç etmiştir.Başlangıçta, 1950’lerin sonlarından itibaren, Kürt göçügönüllü ve ekonomik nedenlere dayalı bir niteliktaşımıştır. 1984’te Türk ordusu ile Kürdistan İşçi Partisi(Partiya Karkerên Kurdistan, PKK) arasında silahlı çatış-manın baş göstermesiyle, 1 milyondan fazla KürtTürkiye’nin doğu ve güneydoğusundaki kırsal ve kentselalanlardan zorla tahliye edilmiştir.48 Yerlerinden edilenler,bölgedeki kent merkezlerinin yanı sıra Türkiye’nin batı vegüneyindeki şehirlere yerleşmişler ve birçoğu da Avrupa’yakaçmıştır.

LazlarLazlar, bugünkü Abhazya ile Gürcistan arasında yaşayanMigrellerle benzer kökleri paylaşan Kafkas kökenli birhalktır. Türkiye’de iki ana Laz grubu bulunmaktadır. Bir-inci grup Karadeniz bölgesinin doğusunda, Rize ve Artvinillerinde yaşamaktadır. İkinci grup ise, on dokuzuncuyüzyılın sonlarında Osmanlı ve Rus İmparatorluklarıarasındaki savaştan kaçıp Karadeniz ve Marmara böl-gelerinin sırasıyla batı ve doğusunda yer alan Adapazarı,Sapanca, Yalova ve Bursa’ya yerleşen göçmenlerin torun-larıdır. Bu grupların her ikisi de esasen, on beşinciyüzyılda Sünni İslam’a geçen Ortodoks Hıristiyanlardır.

Türkiye’deki temel azınlık grupları

Page 16: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

14 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Gürcü ve Abhaz dilleriyle ilişkilendirilen bir GüneyKafkasya dili olan Lazca (Lazuri) konuşurlar. 1965 nüfussayımına göre, kendisini Laz olarak beyan eden kişilerinsayısı 250.000’dir. Bugünkü sayılarının ise 750.000 ile 1,5milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Lazlarınbüyük bir kısmı son 20 yıl içinde Türkiye’nin batısındakikentlere göç etmiştir.49

Romanlar Türkiye’deki Romanların esasen Doğu Trakya’da, Bulgarve Yunan sınırları yakınında yaşadıkları yönünde genel biralgılayış mevcut ise de, aslında ülkenin tümünde ve netsayılar açısından bakıldığında hiçbir bölgede yoğunlaş-madan yaşamaktadırlar.50 Roman/Çingene genel başlığıaltında çeşitli gruplar yer almaktadır: büyük oranda DoğuTrakya’da yaşayan “Romanlar”, Anadolu’da yaşayan“Teber/Abdallar” ve kuzeydoğu Anadolu’da, Çankırı, Kas-tamonu ve Sinop’ta yaşayan “Poşalar” gibi. “Romani”(Romanlar tarafından konuşulan bir Hint-Avrupa dili) ve“Abdoltili” (Teberler tarafından konuşulan bir Altay dili)gibi çeşitli Roman dilleri bulunmakla birlikte, Romanlarınçoğunluğunun anadili Türkçe haline gelmiştir. Yakın tar-ihli bir çalışma Türkiye’de yaklaşık 2 milyon Romanolduğunu ortaya koymaktadır.51 Yalnızca İstanbul’da 70Roman mahallesi tespit eden bir araştırmacıya göre gerçeksayı 5 milyona dek çıkabilir; çünkü Romanların çokbüyük bir kısmı aşırı kalabalık hanelerde yaşamaktadır vepek çoğunun nüfus cüzdanı bulunmamaktadır. Roman-ların çok büyük bir kısmı Müslümandır (neredeyse yarısıSünni, yarısı Alevi), ancak çok az sayıda Rum OrtodoksRoman ve yine az fakat artan sayıda, son on yıl içerisindeİslamiyet’ten Protestanlığa geçenler de mevcuttur.

DiğerleriÜlkenin dört bir yanında yaşayan az ve belirsiz sayıdakidiğer çeşitli etnik azınlıklar ise Araplar (Alevi, Sünni veHıristiyan), Bulgarlar, Boşnaklar, Pomaklar ve Arnavut-lardır.

Dini azınlıklar

Aleviler

Alevi terimi, farklı özelliklere ve inançlara sahip çok sayı-daki Müslüman Şii cemaat için kullanılan bir terimdir.52

Teknik olarak İslamiyet’in Şii mezhebine dahil olmaklabirlikte, Türkiye’deki Caferilerin yanı sıra, diğer ülkelerde-ki Şii cemaatlerinden tümüyle farklı bir tefsir izleyenAleviler, Türkiye’deki en büyük dini azınlığı oluşturmak-tadır. İslam’ın uygulanması ve tefsiri bakımından SünniMüslüman çoğunluktan hayli farklılık gösterirler. Dilbakımından ise dört gruba ayrılmaktadırlar: Azeri Türkçe-si, Arapça, Türkçe ve Kürtçe (hem Kırmançi, hem

Zazaca). Son iki kategori en geniş Alevi gruplarını oluştu-rur. Alevilerin sayısı konusunda fikir birliğibulunmamaktadır. Tahminler, toplam nüfusun yaklaşıkyüzde 10’u ile yüzde 40’ı arasında değişikmektedir.53

Kasım 2006’da başlatılan bir akademik çalışmaya göreAleviler nüfusun yaklaşık olarak yüzde 11,4’ünü oluştur-maktadır.54 Milliyet gazetesi için yapılan ve 21 Mart2007’de açıklanan bir araştırma, Alevi olduğunu dilegetiren kişilerin yüzde 5,7 (4,5 milyon) kadar düşük biroran teşkil ettiğini öne sürmektedir.55 Bu anketin yöntemive sonuçları tüm Alevi örgütleri tarafından eleştirilmiştir.Alevi Bektaşi Federasyonu, Türkiye’de nüfusun yaklaşıkolarak yüzde 33’ünü oluşturan 25 milyon civarında Alevibulunduğunu ileri sürmektedir.

ErmenilerErmeniler Anadolu’nun eski halklarındandır. GünümüzdeTürkiye’de bulunan Ermenilerin büyük bir kısmıOrtodoks Kilisesi’ne mensup olmakla birlikte, az da olsaKatolik ve Protestan Ermeniler de mevcuttur. Ermenilerinsayısı Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaklaşık 2 mily-on civarındaydı. Bugün ise geriye 60.000’den biraz fazlasıkalmıştır. Bunlardan, Ortodoks olan 60.000’in 50.000’iİstanbul’da yaşamaktadır; 2000 kadarı Katolik ve çok azbir kısmı da Protestandır. Katolik Ermenilerin İstanbul’dabir başpiskoposu bulunmaktadır ve ruhani liderleriRoma’daki Roma Katolik Kilisesi’dir. Ortodoks cemaatinİstanbul’da kendilerine ait bir Patrikhanesi mevcuttur.Ermeniler kendi anadillerinde ilk ve orta dereceli eğitimsunan özel okullar işletmektedirler.

Süryaniler Süryani Ortodoks Hıristiyanları olarak da anılan Süryani-lerin dili ve gelenekleri ilk Hıristiyanlık dönemlerinedayanmaktadır. Türkiye’deki tarihsel anavatanları, güney-doğudaki Mardin ve Hakkari illeridir. Bu bölgede yaşayanSüryanilerin yaklaşık yüzde 95’i zulüm ve yerlerindenedilme nedeniyle Türkiye’yi terk etmiştir.56 1995 tarihli birçalışma ülkede kalan ve çoğunluğu İstanbul’da, 2000-3000 kadarı ise güneydoğuda yaşayan57 Süryanilerinsayısının 15.000 civarında olduğunu tahmin etmektedir.58

Süryaniler aynı etnisiteye mensupturlar ve aynı dili(Süryanice) konuşmaktadırlar. Teolojik yorum ve mezhepfarklılıklarına dayalı dört temel gruba ayrılırlar.

Türkiye’deki Süryani Ortodoks cemaatinin dörtmetropolitliği bulunmaktadır: Turabdin, Mardin, Adıya-man ve İstanbul. Patrikhaneleri Suriye’nin Şamşehrindedir. Patrikhaneleri Lübnan’da bulunan SüryaniKatoliklerin Patrik Yardımcısı İstanbul’dadır.

Caferiler Kendi anlayışlarına göre, Caferilerin Türkiye’deki varlığı,Iğdır ilindeki tarihsel anavatanlarının, Türkiye’nin sınırları

Page 17: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

15BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

çizilirken Rusya’dan Türkiye’ye geçmiş olmasından kay-naklanmaktadır. Caferilerin çok büyük bir kısmı etnikolarak Azerbaycan Türkü’dür. Ancak kendilerini öncelikleİslamiyet’in Şii mezhebine mensup bir dini toplulukolarak tanımlamaktadırlar. Eski bir Kültür Bakanı tarafın-dan verilen bilgiye göre, Caferilerin sayısı 3 milyoncivarındadır. Caferilerin Türkiye’deki derneği Caferider debu sayıyı onaylamaktadır. 1980’lerde başlayan ekonomikgöç sonucunda, İstanbul en çok Caferi’nin –500.000civarında– yaşadığı şehir haline gelmiştir. Iğdır’da canlı birekonominin bulunmayışı ve bunun sonucunda yaşananzorluklar, Avrupa’ya doğru uluslararası göç dalgalarına dayol açmıştır.

MusevilerTürkiye’deki Musevi cemaatinin geçmişi Roma İmpara-torluğu’na dayanmaktadır.59 Türkiye’deki Musevilerinbüyük bir çoğunluğu 1492’de İspanya’dan sürgünedilmiş olan Sefarad Musevileri’nin torunlarıdır. Konuş-tukları dil on beşinci yüzyıl İspanyolcasının farklı birbiçimi olan Ladino dilidir. Bundan başka, Yidiş dilinikonuşan etnik Aşkenazi bir azınlık da mevcuttur.Türkiye’de, 600 kadarı Aşkenazi olan 23.000 civarındaMusevi yaşamaktadır.60 Bunların büyük bir kısmı İstan-bul’da, 2500 kadarı İzmir’de ve geri kalanları da çokküçük sayılar halinde başka yerlerde yaşamaktadırlar.

İstanbul’da, biri Aşkenazilere ait olan 19 sinagog bulun-maktadır.

Reformcu HıristiyanlarTürkiye’de yeni Hıristiyanlar olarak da bilinen bu grupPresbiteryen ve Protestanlardan oluşmaktadır. Bu gruptahem vatandaşlar, hem de yabancılar yer almaktadır. Büyükçoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşayanTürkiye’deki Protestanların tahmini sayısı 4000 ila6000’dir. Önce gayrimüslim azınlıklar arasında yayılanProtestanlık 200 yıldır Türkiye tarihinin bir parçasıdır.İslamiyet’ten Protestanlığa geçiş 1960’lara dek nadirengörülmüş ise de, Müslümanlığı bırakarak Protestanlığageçenler, şu anda Protestanların çoğunluğunu oluşturmak-tadır.61 constitute the majority of Protestants.61

Rum Ortodoks HıristiyanlarRum Ortodoks cemaati, İstanbul, Gökçeada (İmroz) veBozcaada (Tenedos)’taki etnik Rumların yanı sıra, etnikolarak Rum olmayan ve Arapça ve Türkçe konuşanAntakya Rum Ortodoks Hıristiyanlarından oluşmaktadır.Yakın tarihlere dek, Türkiye’deki Rum Ortodokslarınsayısının 2000-3000 civarında olduğu ifade edilmekteydi.Yeni bir araştırmaya göre, İstanbul’daki Rumların sayısı5000’dir.62 Rum Ortodoks Patrikhanesi’nden bir yetkiliyegöre, 24 Mart 2007 tarihi itibariyle bu sayı 4000’e

Hrant Dink

Önde gelen bir Ermeni aydını ve Türkiye’de azınlık haklarının savunucusu olan Hrant Dink haftalık Ermenice-Türkçe gazeteAgos’un genel yayın yönetmeni idi. 2005 yılında Ermeni diasporası hakkında yazdı ı bir yazı dizisinde “Türklü ü a a ıladı ı”gerekçesiyle mahkûm edildi ve altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Ceza onaylandı, ancak Temmuz 2006’da infazı ertelendi.

Dink, yargılanması ve mahkûmiyeti nedeniyle, mahkemelerde, medyada ve sokaklarda mütemadiyen tacize, aşağılanmayave ölüm tehditlerine maruz kaldı. Dink bu ölüm tehditleri hakkında yetkilileri haberdar etmiş olmasına karşın, onu korumak içinhiçbir tedbir alınmadı. Dink, AİHM’ye yaptığı (ölümünden sonra yayımlanmıştır) başvuruda, Mustafa Kemal Atatürk’ün manevikızının Ermeni kökleri hakkında yazdığı –büyük tartışmalara yol açan– yazının yayımlanmasının ardından, 2004 yılında, İstanbulvali yardımcısı ve kimliği kendisine açıklanmayan, sivil bir şahıs tarafından tehdit edildiğini belirtir. Dink, vali yardımcısınınkendisini resmi makamına davet ettiğini ve burada ismi bilinmeyen sivilin kendisini Ermeni meselesi hakkında yazmaya devamederse “güvenliğini sağlayamayacaklarını” söyleyerek uyardığını dile getirir.

Hrant Dink 19 Ocak 2007 tarihinde İstanbul’da işyerinin önünde katledildi. 18 yaşından küçük olan ve Trabzon’dayaşayan zanlının polise, Dink’i Ermeni olduğu ve “Türklüğü aşağıladığı” için öldürdüğünü söylediği belirtilmektedir.

Cinayetin üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş olmasına rağmen, idari soruşturma alt kademeden birkaç polis memurunungörevden alınması ve güvenlikten sorumlu ve sivil birkaç yüksek bürokratın görev değişikliği dışında hiçbir neticedoğurmamıştır.

Aslında, İçişleri Bakanlığı dosyaları delil yetersizliği nedeniyle kapatma yönünde bir tavır sergiledi. Bu tavır özellikle,bakanlık müfettişlerinin, Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nün, cinayet öncesi bir muhbirden –daha sonra cinayetin azmettiricisiolarak adı geçen– Dink’in öldürüleceği konusunda edindiği güvenilir ve ayrıntılı istihbaratı değerlendirme konusunda ihmalleribulunmadığı sonucuna varmış olmaları ile ortaya konulmuştur. Yargı, katili ve yukarıda bahsi geçen azmettirici/muhbiri deiçeren 18 kişi hakkında adam öldürmeye iştirak suçuyla açılan ceza davasında çok daha olumlu bir yaklaşım sergilemektedir.2 Temmuz 2007’de yapılan ilk duruşmada mahkeme, soruşturmanın, güvenlik görevlilerinin görevi suiistimal ettikleri iddiasınıda içine alacak şekilde genişletilmesine karar verdi ve suçla ilgisi olan birtakım şahısların ifadelerinin alınmasına karar verdi.İkinci duruşma ise 1 Ekim 2007’de yapıldı.

Page 18: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

düşmüştür.63 Ayrıca, Gökçeada’da 280 etnik Rum, Boz-caada’da 20 etnik Rum ve İstanbul’da Antakya’dan göçenyaklaşık 1800 Rum Ortodoks göçmen bulunmaktadır.Antakya’da kalan Rum Ortodoksların sayısı ise 10.000civarındadır.64 Buna göre, Türkiye’de yaklaşık 16.100 RumOrtodoks Hıristiyan mevcuttur; Türk devletinin diğerRum Ortodoksları tanımıyor olması nedeniyle bunlardanyalnızca 4300’ü Lozan koruması kapsamındadır.65

YezidilerYezidiler (Ezidiler olarak da anılır), kökleri Ortadoğu’yadayanan, tektanrılı olmayan bir dine bağlıdırlar. Etnikolarak Kürt olmakla birlikte, Yezidiler farklı dini kimlik-lerini vurgulamaktadırlar. Kürtçenin bir lehçesi olan

Yezidice konuşurlar.66 Tarihsel olarak Türkiye’nin doğu,güney ve güneydoğusunda yoğunlaşmış olan Yezidilerinsayısı 1980’lerin başlarında 60.000 civarındadır.1980’lerin ortalarından itibaren neredeyse tümü, zulüm-den ve silahlı çatışmadan kaçmak amacıyla Avrupa’ya göçetmiştir. Türkiye’de kalan Yezidilerin sayısı bilinmemekte-dir. Temmuz 2006’da Diyarbakır, Mardin, Urfa, Batmanve Şırnak’ta yürütülen araştırmada bu illerde 410 Yezi-dinin yaşadığı saptanmıştır. Türkiye’nin doğusundaki Karsve Ağrı’dan batıdaki büyük şehirlere göç eden Yezidilerinsayısı, tıpkı orta Anadolu’da ve güneydeki Maraş ve Antepillerinde kalan Yezidilerin sayısı gibi, bilinmemektedir.Son yıllarda Yezidiler küçük gruplar halinde tarihsel ana-vatanlarına dönmektedirler.

16 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Page 19: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

17BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Azınlıkların dilsel hakları

Eğitim

Uluslararası standartlar - Azınlıkların eğitim haklarıkonusundaki uluslararası standartlar gelişmektedir.Çerçeve Sözleşme’nin 14/1. maddesi, “bir ulusal azınlığamensup her şahsın kendi azınlık dilini öğrenme hakkıbulunduğunu” dile getirmekte ve devletlere, azınlıklaramensup kişilerin kendi dillerinde eğitim almalarına veyakendi dillerini öğrenmelerine imkân sağlamak içinellerinden geleni yapmaları yönünde şarta bağlı ve sınırlıbir yükümlülük yüklemektedir. Benzer biçimde, Kopen-hag Belgesi de (paragraf 34), devletlerin azınlıklaramensup kişilerin “anadillerine ilişkin veya anadillerindeeğitim almaları için yeterli imkânlara sahip olmalarını”sağlamaya çalışmalarını öngörmektedir.

AGİT’in Lahey Tavsiyeleri, devletleri, azınlıklarıneğitim haklarını hayata geçirmek,67 azınlık eğitimi poli-tikalarının tasarlanmasına ve uygulanmasına azınlıktemsilcilerinin katılımını sağlamak,68 ebeveynlerinokulöncesi eğitimde ve anaokulunda eğitimin anadil-lerinde yürütülmesini seçmelerine olağan tanımak,69 ilk veortaöğretim seviyelerinde azınlık dillerini öğretmek,70

öğretmenlerin eğitimi için yeterli olanakları sağlamak,71

genel eğitim müfredatına azınlıkların tarih, kültür vegeleneklerine ilişkin dersleri de dahil etmek72 ve böyle birmüfredatın hazırlanması sürecine azınlık temsilcilerininaktif katılımını sağlamak73 için ellerindeki kaynaklarımümkün olduğunca seferber etmeye çağırmaktadır.

Özel eğitim ve öğretim konusunda ise uluslararasıstandartlar açık ve nettir: Devletler azınlıkların kendikurumlarını kurmalarını yasaklayamaz veya engelleyemez.Çerçeve Sözleşme azınlıkların kendi dillerinde özel eğitimalma haklarını tanımaktadır.74 Kopenhag Belgesi ise, azın-lıklara aynı hakkı vermekle kalmayıp, devlet bütçesindenfon talep etme hakkı da sunmaktadır.75 Lahey Tavsiyeleri,azınlıkların “diğerleri gibi, kendi özel eğitim kurumlarınıkurma ve yönetme”76 ve devlet bütçesinden veya başkayerlerden fon talep etme77 hakkına sahip olduklarını tanı-makta ve “devletlerin bu kurumların kurulmasını veyönetilmesini düzenleyen aşırı derecede külfetli yasal veidari koşullar dayatmak suretiyle bu haktan yararlanıl-masını engelleyemeyeceğini”78 beyan etmektedir.

AİHS’nin 1 no’lu Protokolü’nün 2. maddesi ebeveyn-lerin çocuklarının “kendi dini ve felsefi inançlarına göreeğitim ve öğretim” almasını sağlama haklarını güvence

altına almaktadır. AİHM, dilin de “inanç” kapsamınagirdiğine kanaat getirmiştir.79 Mahkeme, azınlıklara kendidillerinde eğitim alma hakkı veren devletlerin, bu eğitimintamamlanması için yeterli olanakları sağlamak durumun-da olduklarına hükmetmiştir.80

AB devletlerindeki uygulamalar hayli farklılık gösteriy-orsa da, yasa ve politikaları azınlıklar yararına geliştirmeyönünde bir eğilim mevcuttur.81 Pek çok devlet, iç hukuk-ları kapsamında azınlık olarak tanıdıkları gruplartemelinde bir değerlendirme yaparak azınlık dillerindeeğitime bütçe ayırmaktadırlar. İsveç (Sami azınlık için),Danimarka (Güney Jutland’daki Alman azınlık için) veHollanda’nın yanı sıra İtalya ve Belçika (özerk bölgelerde)gibi bazı devletler topraklarındaki belirli azınlık gru-plarının devlet okullarında azınlık dillerinde dersgörmelerine izin vermektedir. Avusturya, Macaristan,İtalya, İsveç ve İngiltere gibi diğer bazı devletler ise, yeterlitalep olduğunda ve/veya belirli azınlıklar için devletokullarında azınlık dillerinin öğrenilmesi imkanı sağla-maktadır. Bazı devletler ise özel okullarda azınlık eğitimiiçin de bütçe ayırmaktadır. Polonya ve Macaristan gibibazı devletler, azınlıklara yönelik okullar işleten yerelidarelere ek yardımlar sunmaktadır.

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Eğitim alanındaazınlık dillerinin kullanılması konusunda anayasal sınırla-malar mevcuttur. Anayasa’nın 42. maddesi, Türkvatandaşlarının “anadilinin” Türkçe olduğunu belirtmekteve Lozan hükümleri saklı kalmak kaydıyla, başka herhangibir dilde eğitimi yasaklamaktadır.82 3. madde kapsamındaise, devletin “resmi dili”nin değil, fakat “dili”nin Türkçeolduğu dile getirilmektedir. Bu hükmü sorunlu kılan şey,bir öğretmen sendikasının anadilde eğitimi savunduğuiçin 3. maddeyi ihlal ettiği gerekçesiyle kapatılmasıyönündeki yakın tarihli bir kararın da gözler önüneserdiği üzere, hükmün Türk mahkemeleri tarafından sınır-layıcı şekilde yorumlanmasıdır. Anayasa azınlık dillerininvarlığını tanımamaktadır. Aynı zamanda, Türk dili, tarihive kültürünün muhafazası ve geliştirilmesi için devletbütçesinden fon sağlanmasını öngörmektedir.83

Lozan Antlaşması gayrimüslimlere “harcamaları kendi-lerinde yapılmak üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinive sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğre-tim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek vedenetlemek ve buralarda kendi dillerini özgürce kullan-mak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak hakkı”tanınmaktadır.84 Antlaşma ayrıca, azınlık dillerinde

Türkiye’deki azınlıklarınkorunmasına ilişkin sorunlar

Page 20: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

18 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

ilköğretime de devlet bütçesinden yararlanma yönündeşarta bağlı bir hak sunmaktadır.85

AB sürecinin bir parçası olarak, azınlıkların kendidillerini öğrenebilmeleri üzerindeki kısıtlamaların birkısmı kaldırılmıştır. 2002 tarihli bir kanun, derslerin“devletin bölünmez bütünlüğüne” aykırı olmamasışartıyla, azınlık dillerinin86 öğretilmesi için özel kurslaraçılmasına imkân tanınmıştır.87 2003 yılında yeni birkanun ile bu dillerin mevcut özel kurslarda öğretilmesineizin verilmiş, ancak bu yeni kanunun hiçbir şekilde“Türk vatandaşlarına Türkçeden başka herhangi bir dilinanadil olarak” okutulabileceği anlamına gelmediği açıkçabelirtilmiştir.88 Uygulamaya ilişkin yönetmelikler müfre-data, öğretmenlerin atanmasına ve çocukların buokullara kaydolmasını engelleyen asgari yaş sınırlamasıda dahil olmak üzere89 kayıt kriterlerine dair önemlikısıtlamalar getirmiştir. İlk özel Kürtçe kursu 1 Nisan2004’te Batman’da açılmıştır. Bunu Diyarbakır, Şanlıur-fa, Adana, İstanbul, Van ve Mardin izlemiştir. Ancak bukurslar bürokratik kısıtlamalardan ve insanların anadil-lerini öğrenmek için para ödeme konusundakiisteksizliğinden ötürü 2005’te kapanmıştır.

Bazı Kürt siyasetçiler, sivil toplum temsilcileri veaydınlar, Kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgelerde anadil-lerinde eğitim almaları için taleplerde bulunmaktadırlar.Diğer etnik gruplar da, eğitim sistemi içerisinde olmasabile, anadillerini öğrenme taleplerini dile getirmeyebaşlamışlardır. Laz ve bazı Kafkas cemaatler, mevcutmevzuatın çocuklarına kendi dillerini öğretmelerineimkân vermiyor olması ve bazı cemaatlerin özel kurs aça-bilecek kaynaktan yoksun bulunması nedeniyleçocuklarına devlet okullarında kendi dillerininöğretilmesini talep etmektedirler.

Tüm gayrimüslimlerin kendi eğitim kurumlarınıkurma, yönetme ve denetleme hakkına sahip olmasınakarşın, keyfi hükümet politikaları bu hakkı kısıtlamak-tadır. Lozan korumasının Rumlar, Ermeniler veMusevilerle sınırlandırılması diğer gayrimüslim azınlık-ları anadillerinde eğitim haklarından mahrumbırakmaktadır. Diğer gayrimüslim azınlıklar gibiSüryaniler de anadillerinde eğitim almak istemektedirler.

Lozan azınlıkları da haklarından tam anlamıyla yarar-lanamamaktadır. “Türk kültürü” dersi öğretmenleri90 veözel azınlık okullarının müdür başyardımcısı Milli EğitimBakanlığı tarafından atanmış bir Türk (yani “Müslüman”)olmak zorundadır.91 Azınlık okullarının doğrudan MilliEğitim Bakanlığı tarafından atanan ve gayrimüslim okulmüdürünün denetimine tabi olmayan bu öğretmenlerinseçimi konusunda hiçbir söz hakkı bulunmamaktadır.

“Nasıl olur da bir müdürün okulunda çalışan öğret-menler üzerinde hiçbir yetkisi bulunmaz? Müdür …bu durumu idare etmek için ekstra enerji harcamak

zorunda kalmaktadır. Sürekli bir mücadeledir bu.… Bu durum, devletin Türk dilini öğretmekonusunda azınlıklara güvenmediğini göstermekte-dir. … Eşit vatandaşlığın sadece lafta kaldığıanlamına gelmektedir.” 92

1970’lerin sonunda getirilen bir yasak uyarınca, azınlıkokullarına diğer gayrimüslim gruplardan öğrencilerinkabul edilmesine izin verilmemektedir. Bu durum bilhas-sa, kendi okulları bulunmayan Süryaniler açısından sorunyaratmaktadır.93 Süryani kökenli bir avukat olan ErolDora, bu durumun AB süreciyle birlikte daha dakötüleştiğini, çünkü bu yasağın artık yeni bir kanunlaresmîleştirildiğini belirtmektedir.94 Babaları gayrimüslimolan öğrencilerin okula kaydını sınırlayan kural uygulama-da son zamanlarda gevşetilmiş ise de,95 babaları sözkonusu okulun ait olduğu gayrimüslim azınlığa mensupolmayan karma evliliklerden olma çocukların kaydıkonusunda halen kanuni bir engel bulunmaktadır.96

Uygulamada hâlâ, anne-babadan birinin söz konusugayrimüslim azınlığa ait olması aranmaktadır.97

Özel eğitim ve devlet eğitimi arasındaki ayırımkonusunda uluslararası standartlar açık ve nettir;devletlere, azınlıkların kendi dillerinde özel eğitim alma vedevlet bütçesinden pay talep etme haklarını tanımayönünde bir ödev yüklemektedir. Türkiye’deki mevzuat veuygulama bu standartların çok gerisine düşmektedir.Devletin azınlık okulların yönetilmesine müdahalesi,gayrimüslimleri Lozan’ın 40. maddesi kapsamındaki kendieğitim kurumlarını yönetme haklarından mahrum bırak-makta ve gayrimüslim vatandaşlara yönelik güvensiz veayrımcı tutumları yansıtmaktadır.

MedyaUluslararası standartlar – AİHS,98 MSHS99 ve KopenhagBelgesi’nde100 görüldüğü üzere, uluslararası insan haklarıstandartları ifade özgürlüğünü güvence altına almaktadır.AİHS ayrıca, devletlerin ifade özgürlüğünün kullanılmasıkonusunda dil temeline dayalı olarak ayrımcılık yapamaya-cağını da öngörmektedir.101 İfade özgürlüğünün medyabağlamında değerlendirilmesi konusunda ise AİHM,devletlerin lisans verme yönetmelikleri çıkartmalarına izinvermekle birlikte, “bir lisansın verilmesi veya red-dedilmesinin… belirli bir izleyici kitlesinin hak veihtiyaçlarına bağlı kılınabileceğine” hükmetmiştir.102

Kopenhag Belgesi103 ve Çerçeve Sözleşme104 ifadeözgürlüğüne ilişkin koruma kapsamına azınlıkları daalırken, AGİT Kılavuz İlkeleri azınlıkların “müdahaleyeuğramaksızın ve ülke hudutlarıyla sınırlandırılmaksızınkendi tercih ettiği dilde ve iletişim vasıtasıyla bilgi ve fikiredinme, arama ve yayma” hakkını tanımaktadır.105 Buhakkın kullanılmasında ayrımcılık yapılmamasını dagüvence altına almaktadır.106

Page 21: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

19BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Çerçeve Sözleşme azınlıkların medyaya erişimlerindeayrımcılığı yasaklamakta107 ve devletlerden bu erişimikolaylaştıracak ve hoşgörüyü ve çoğulculuğu teşvik ede-cek tedbirler almalarını talep etmektedir.108 Azınlıklarayazılı basın organları kurma ve kullanma konusundakoşulsuz haklar tanımakta,109 öte yandan devlete de radyove televizyon organlarının kurulması ve kullanılmasınısağlamak için sınırlı bir yükümlülük yüklemektedir.110

Oslo Tavsiyeleri azınlıklara kendi dillerinde radyo vetelevizyon yayınları yapma ve sürdürme hakkı tanımaktave devletlerden nesnel ölçütlere dayalı, ayrımcılık içer-meyen düzenlemeler benimsemelerini istemektedir.111

Ayrıca devletlerden, azınlıkların “devlet televizyonundakendi dillerinde yayına erişimini” ve “söz konusu azınlıkdilinde yayına ayrılan sürenin uzunluğu ve kalitesinin sözkonusu ulusal azınlığın sayısal büyüklüğü ve yoğunluğuy-la orantılı olmasını ve bu azınlığın durum ve ihtiyaçlarınauygun olmasını” sağlamalarını talep etmektedir.112

AGİT Kılavuz İlkeleri, devletlerin, radyo ve televizyonyayıncılığı konusundaki devlet politikalarının uygulan-masında azınlıkların etkili katılımını sağlamalarını,113

dengeli bir devlet yayınını desteklemelerini114 ve azınlıkdillerinde özel medya organları kurulmasını vesürdürülmesini kolaylaştırmalarını şart koşmaktadır.115

Kılavuz İlkeler, devletin getireceği ve lisans verilmesini dekapsayan düzenlemelerin nesnel olmasını, ayrımcı olma-masını ve azınlık dillerinde yayına yönelik olarak –kasıtlıveya fiili anlamda– kısıtlayıcı olmamasını116 ve “çeviri,dublaj, post-senkronizasyon ve altyazı için aşırı veyaorantısız koşullar dayatılmamasını” talep etmektedir.117

AB devletlerindeki uygulamalar çeşitlilik göstermek-tedir.118 Bazı devletler, belirli bazı azınlık dillerindedevletin radyo-televizyon yayını hizmeti sunmasınıgerektiren mevzuatlara sahiptir. Buna örnek olarak Avus-turya, Kıbrıs, Finlandiya, Macaristan, Hollanda veSlovakya verilebilir. Fransa ve Letonya gibi diğer bazıülkeler ise böyle bir yayını şart koşmamakla birlikte,zaman kısıtlamalarına tabi olarak azınlık dillerinderadyo-televizyon yayınına izin vermektedirler. Hırvatis-tan ve Hollanda, azınlık dillerinde yayın için malikaynak sağlamaktadır. Avusturya, Danimarka,119 Macaris-tan, Polonya ve Slovakya, devlet organlarının karar almasüreçlerinde belirli bazı azınlıkların temsilcilerine danış-masını gerektiren katılımcı yasal çerçevelere sahiptir. ABdevletlerinin pek çoğu, radyo-televizyon yayınlarındaazınlık kültürlerinin teşvikine yönelik düzenlemeleresahiptir.

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Radyo-televizyonyayıncılığı alanındaki tek kapsamlı azınlık hakları dizisiLozan Antlaşması ile tanınmıştır; buna göre yalnızcagayrimüslim azınlıklara değil, tüm vatandaşlara “basın yada her çeşit yayın[da] … dilediği dili” kullanma hakkı

verilmiştir.120 Ne var ki Türkiye, Müslüman azınlıkların buhakkı kullanmalarına asla izin vermemiştir.

Son yıllarda, bu alanda görece bir ilerlemekaydedilmiştir. 2001 anayasa değişiklikleriyle,121 yazılı,sesli ve görsel medyada122 ve basımevleri ve basın yoluyla123

düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında “kanunla yasak-lanmış olan bir dilin” kullanımı üzerindeki kısıtlamalarkaldırılmıştır. Ancak bu değişiklikler, bu hakların kul-lanımına “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezbütünlüğünün” korunması amacıyla getirilmiş olan kısıtla-malara dokunmamıştır. Geçmişte, savcıların bu ifadeyigeniş yorumlamaları, gazetecilerin kovuşturmaya uğrayıpmahkûmiyet almalarına ve yazılı, sesli ve görsel medyaorganlarının kapatılmasına yol açmıştır. Radyo TelevizyonÜst Kurulu (RTÜK) Kanunu halen benzer biçimde kısıt-layıcı hükümler içermekte ve şiddet veya nefret duygularıuyandıran yayınları yasaklamaktadır.124 Tekrar edenihlaller, yayın lisans izninin bir yıla kadar durdurulmasın-dan, söz konusu lisansın iptaline dek uzanan cezalara yolaçabilir.125 Gerçekten de RTÜK, Kürt sorunuyla ilgili birşarkı çaldığı için “Anadolu’nun Sesi” radyosunu önceEkim 2006’da bir aylığına,126 Şubat 2007’de ise süresizolarak kapatırken 4. maddenin (b) fıkrasına dayanmıştır.127

Bu sınırlamalar yalnızca, genellikle azınlıklar tarafındanişletilmekte olan yerel medyaya uygulanmaktadır. Ağustos2004’te, RTÜK Diyarbakır’daki Gün TV ve Can TV’ninve Hakkari FM radyo istasyonunun yayınını 90 gün-lüğüne durdururken 4. maddenin (a) ve (b) fıkralarınadayanmıştır.

2002 ve 2003’te çıkarılan bir dizi kanun ile azınlık dil-lerinde radyo-televizyon yayınlarının önü açılmıştır. Busınırlı ve şarta bağlı yayın hakları, yayınlar üzerine doğru-dan devlet kontrolü getiren,128 çocuk programlarını veazınlık dillerinin öğretilmesini yasaklayan,129 yayını haftadabirkaç saatle sınırlandıran,130 yayınların dili ve lehçesi veizleyici profili hakkındaki kararları bürokratik izne tabitutan,131 televizyon ve radyo programlarının Türkçeyesırasıyla eşzamanlı ve ardıl çevirisini şart koşan,132 ve milligüvenliğe, genel ahlaka ve devletin ülkesi ve milletiylebölünmez bütünlüğüne aykırı yayınları yasaklayan133 biryönetmelikle sınırlandırılmıştır.134 Bu reformların uygula-maya konması için, 25 Ocak 2004’te yeni bir yönetmelikçıkarılmış ve özel radyo ve televizyon kuruluşlarının azınlıkdillerinde ulusal yayın yapmasına ilk kez izin verilmiştir.Ancak katı süre sınırları bulunmaktadır ve yerel ve bölgeselyayınlar seyirci profil araştırmasının tamamlanmasınınardından RTÜK’ün iznine tabi olmaktadır. DiyarbakırGün TV, ayrımcı ve sınırlayıcı olduğu gerekçesiyle buyönetmeliğin iptali için girişimde bulunduysa da, bu girişi-mi başarıya ulaşmamıştır.

Reformlar neticesinde, 7 Haziran 2004 tarihindeTürkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) beş azınlık dilve lehçesinde yayına başlamıştır: Kürtçe dilinin Zazaca ve

Page 22: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

20 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Kırmançi lehçeleri, Arapça, Boşnakça ve Çerkezce. Tele-vizyon yayınları haftada beş gün 45 dakika süreyleyapılırken, radyo yayınları sabah saat 6’da başlamakta vehaftada beş gün 30 dakika sürmektedir. Azınlık dillerindeulusal devlet yayınının başlaması önemli bir adım olmaklabirlikte, devletin bu dilleri azınlıklara danışmaksızınseçmesi demokratik olmayan bir uygulamadır. Laz cemaatiüyeleri özellikle kendi dillerinin devlet yayını dışındatutulması konusunda eleştirilerde bulunmuşlardır. Dilleriseçilen azınlıklar ise içeriği ve süre sınırlarını, ve haberprogramlarının güncelliğini yitirmiş olmasını eleştirmekte-dir. Bu yayınları sembolik olarak değerlendirmekte vedolayısıyla da cemaatlerinin ihtiyaçlarını karşılamadığınıdüşünmektedirler.

Azınlık dillerinde hiçbir ulusal özel yayın yapılmamak-tadır. Üç özel yerel yayıncı –Diyarbakır’da Söz TV ve GünTV, ve Urfa’da Medya FM radyosu– 17 Mart 2006 tari-hinde RÜTK’ten izin aldıktan sonra Kürtçe yerel yayınabaşlamışlardır.135

Sınırlı insan kaynağı ve mali kaynakla yürütülen yerelve bölgesel istasyonları açısından, programların tercümeedilmesi ve yazılı ve sesli kayıtların RTÜK’e ve EmniyetGüvenlik Şubesi Yayın İzleme Birimi’ne sunulmasıkonusundaki düzenlemelere riayet etmek aşırı derecedegüçtür.136 RTÜK’ün Haziran 2006’da aldığı, kültürel pro-gramları zaman kısıtlamasından muaf tutma kararı ulusalmedyada coşkuyla karşılanmıştır.137 Ancak yayıncılar,çeviri zorunluluğu yüzünden canlı yayın yapamamaktanve izleyicilerine sıcağı sıcağına haber sunamamaktanşikâyet ederek, yönetmeliğin tümüyle gözden geçirilmesinitalep etmektedirler.138

Yer ve kişi isimleriUluslararası standartlar – AİHS herkese “özel hayatına,aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı göster-ilmesi” hakkı tanımaktadır,139 bu hak sadece demokrasininkorunması amacıyla sınırlandırılabilir.140 AİHM isimlerinkişinin özel hayatının bir parçası olduğu kanaatindedir vebu anlayış doğrultusunda kararlar vermektedir.141

Oslo Tavsiyeleri azınlıkların “kendi geleneklerine ve dilsistemlerine uygun olarak kendi dillerinde kişi isimlerikullanma” hakkını tanımakta ve devletlere, kamu makam-larının bu isimleri resmen tanımasını ve kullanmasınısağlamak yönünde mutlak bir ödev yüklemektedir.142

Tavsiyeler aynı hakkı, azınlıklar tarafından kurulmuşkültür dernekleri ve ticari teşebbüsler gibi özel tüzel kişi-liklere de vermektedir.143 Yer isimlerinin kullanımında ise,Tavsiyeler devletlere görece sınırlı bir ödev yüklemekte-dir.144

Çerçeve Sözleşme de azınlıklara, azınlık dilindeki isim-lerini kullanma ve bu isimlerin ulusal hukukkapsamındaki yöntemlere göre resmen tanınması yönündemutlak bir hak tanımaktadır.145 Devletlere “bir ulusal azın-

lığa mensup herkesin kendi azınlık işaretlerini, yazılarınıveya özel nitelikteki diğer bilgileri kamuya açık bir şekildesergileme hakkı bulunduğunu” tanıma yönünde koşulsuzbir ödev yüklemektedir.146 Yer isimlerinin kullanımındaise, Çerçeve Sözleşme devletlere sınırlı bir yükümlülükgetirmektedir.147

Danimarka ve Almanya gibi pek çok AB devletinde,çift dilli işaret levhalarının kullanımına ve azınlık isim-lerinin kullanılmasına ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Songelişmeler, AB uygulamasının azınlık isimlerinin kul-lanımı konusunda daha da geniş hoşgörüye doğrukaydığını göstermektedir.

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – TürkAnayasası’nın 3. maddesi “devletin dili”nin Türkçeolduğunu beyan etmektedir. Anayasa azınlık dillerindekişi ve yer isimlerinin kullanılmasını ne öngörmekte, nede yasaklamaktadır. Ancak, 1949 tarihli İl İdaresiKanunu, İçişleri Bakanlığı’nın “Türkçe olmayan ve iltibasameydan veren köy adlarını” değiştirmesine imkân tanı-maktadır.148 Geçmişte, özellikle de 1920’lerin sonu ile1930’larda, önemli sayıda Kürt, Süryani ve Ermeni köy vekasabasının ismi Türkçe isimlerle değiştirilmiştir. Ancakbu yerlerin asıl isimleri yerel halkın kolektif hafızasındayaşamaya devam etmektedir ve pek çok Kürt, Ermeni veSüryani tarafından günlük yaşamda kullanılmaktadır.

Kişi isimlerinde azınlık dillerinin kullanılması son yıllarakadar yasaklanmış durumdaydı; bu durum Müslüman azın-lıkların aleyhineydi. Oysa gayrimüslim azınlıklarınisimlerinin kullanılmasına izin verilmekteydi. 15 Temmuz2003 tarihli reform paketinin bir parçası olarak,149 NüfusKanunu’nda yapılan bir değişiklikle,150 ebeveynlerin çocuk-larına istedikleri ismi verme özgürlüklerine getirilen,uygulamada Türkçe olmayan isimleri yasaklamak için kul-lanılan “milli kültüre uygun düşmediği” düşünülenisimlerle ilgili kısıtlama kaldırılmış, ancak isimlerin “ahlakkurallarına” uygun olması ve kamuoyunu incitmemesi şart-ları getirilmiştir.151 Eylül 2003’te İçişleri Bakanlığı tarafındanyayımlanan bir genelge ile, değiştirilmiş olan kanunun kap-samı yalnızca Türk alfabesinde bulunan harfleri taşıyanisimleri içerecek şekilde daraltılarak, Kürtçede yaygın olanq, w ve x harflerini içeren isimler fiilen yasaklanmıştır.Ulusal bir televizyon yayıncısı olan Show TV gibi ticarinitelik taşıyan tüzel kişilerin bu harfleri kullanmalarıkonusunda hiçbir kısıtlama bulunmamaktadır veTürkiye’deki tüm klavyeler ve daktilolar bu harfleriiçerdiğinden, bunların kullanımı resmî makamlar açısındanda mümkündür. Diğer her alanda olduğu gibi, yasalreformlar azınlıkların sorunlarını çözmekte yetersiz kala-bilmektedir. Keyfi bürokratik kısıtlamalar azınlıkların buhaklarını kullanmasını engelleyebilmektedir. Keza, çocuk-larına Lazca isimler koymak isteyen Laz aileler, “zamanzaman keyfi bürokratik güçlüklerle karşılaşmaktadır.”152

Page 23: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

21BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Kamu Hizmetlerine Erişimde AzınlıkDillerinin Kullanılması

Uluslararası standartlar – İnsan hakları belgeleri bukonuda genel olarak sessiz kalmaktaysa da, azınlıklarkonusuna özgü belgeler, devletlere, mali imkânlarıelverdiğince, bireylerin kamu hizmetlerine erişimde kendidillerini kullanmalarını kolaylaştırmaları çağrısında bulu-nan özel hükümler içermektedirler. Çerçeve Sözleşme,azınlıkların “kendi azınlık dillerini özgürce ve müdahaleyeuğramaksızın, özel ve kamusal alanda, hem sözlü ve hemde yazılı olarak kullanma”153 hakkını tanımakta vedevletlere, idari makamlarla ilişkilerde bu hakkın kul-lanımını kolaylaştırmaları için sınırlı ve şarta bağlı birödev yüklemektedir.154 Benzer biçimde Kopenhag Belgeside, AGİT üyelerine, azınlıklara kamu makamları önündeanadillerini kullanabilmeleri için yeterli olanaklarınsağlanması yönünde sınırlı bir ödev yüklemektedir.155

Hükümetler mali zorluklar nedeniyle her zaman her talebikarşılayamayabilir. Bu durumda, “yerel halk açısından enbüyük öneme sahip kurumlara; örneğin vergi daireleri,polis, sağlık ve güvenlik makamları, ve acil durumlarailişkin hizmetlere ağırlık vermelidir.”156

Oslo Tavsiyeleri, azınlıklara, bölgesel ve yerel kurum-lardan alınan resmi belgeleri hem resmi, hem de azınlıkdilinde edinebilme yönünde şarta bağlı bir hak tanımak-tadır.157 “İdari makamlarla iletişimde kendi dillerinikullanmaları için yeterli olanaklara sahip olma” ve bumakamlardan “mümkün olan hallerde, kamu hizmet-lerinin ulusal azınlık dilinde de verilmesinin sağlanması”için talepte bulunma yönünde de benzer biçimde sınırlıbir hak sunmaktadır.158 Son olarak, bu tavsiyeler devletler-den, azınlıkların önemli sayıda bulunduğu şehir vebölgelerde, seçimle gelen kişilerin faaliyetlerini yürütürkenazınlık dillerini kullanmalarının sağlanmasını talep etmek-tedirler.159

İnsan hakları belgeleri, devletlerden, koşulsuz olarak,“kendisine suç isnat edilen kişilerin –ulusal azınlık üyesiolsun veya olmasın– bu suçlar hakkında kendi dillerindebilgilendirilmesini ve mahkemede kullanılan dili anlaya-mamaları halinde kendilerine ücretsiz bir tercüman teminedilmesini” talep etmektedir.160 Bu müspet yükümlülük,AİHS161 ve MSHS162 kapsamında tüm bireylere ve özellikleÇerçeve Sözleşme163 ve Oslo Tavsiyeleri164 kapsamındaazınlıklara ilişkin olarak yüklenmektedir.

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Azınlıkların, kamumakamlarıyla ilişkilerinde anadillerini kullanmalarınısağlayan herhangi bir yasal mevzuat bulunmamaktadır.Adil yargılanma hakkına ilişkin anayasal hükümler, kovuş-turma sırasında azınlık dillerinin kullanılması hakkıkonusunda sessiz kalmaktadır.165 Öte yandan, Lozan Ant-

laşması’nın 39. maddesi “Türkçeden başka bir dil konuşanTürk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlüolarak kullanabilme” hakkı tanımakta ve devletin buhakkın kullanılmasını kolaylaştırmasını talep etmektedir.Madde ceza ve hukuk yargılamaları bakımından bir ayrımöngörmemektedir. Ceza yargılamasını düzenleyen yasalmevzuat sanığa, ihtiyaç halinde, savcı ve müdafi tarafındansunulan nihai görüşlerin takibi için kendisine bir tercü-man atanması yönünde kısmi bir hak tanımaktadır.166

Sanıklara yetkin bir tercüman temin edilmemektedir; budurum özellikle, Türkçesi iyi olmayan yaşlı Kürtleri vekadınları etkilemektedir. Bunun yerine, tercüme,mahkeme kâtipleri veya orada bulunan ve yargılamayailişkin işlemleri tercüme etme konusunda uzmanlığıbulunmayabilecek herhangi biri tarafından yapılmaktadır.Öte yandan, hukuk yargılamasını düzenleyen yasa azınlık-lara benzer bir hak sunmamaktadır.

Kamu hizmetleri, azınlıkların nüfusun büyük bir kıs-mını oluşturduğu ve pek çok kişinin resmî dili bilmediğibölgelerde dahi Türkçeden başka bir dilde sunulmamak-tadır. Bu durum özellikle, Türkiye’nin doğu vegüneydoğusunda Kürtler açısından geçerlidir. Son yıllarda,cesur girişimler bazı belediyelerin azınlık dillerinde kamuhizmeti sunmaya başlamasını sağlamıştır. Diyarbakır’dakiSur ilçesi belediyesinde, Belediye Başkanı AbdullahDemirbaş, resmî haberleşmede kullanılmak üzere Kürtçeyazılım sistemi hazırlaması için Amerikalı bir uzmanıgörevlendirmiştir. Belediye ayrıca, Türkçe ve Kürtçe dil-lerinde bir çocuk kitabı yayımlamıştır. 6 Ekim 2006’da,Sur belediye meclisi “çokdilli belediye hizmetleri” ilkesinionaylamış ve Ermenice, İngilizce, Kürtçenin Kırmançi veZaza lehçeleri, Süryanice, Türkçe ve diğer dillerde hizmetsunmaya karar vermiştir. Bu karar, Sur belediyesi tarafın-dan yaptırılan ve bölgede ikamet edenlerin yüzde 72’siningünlük yaşamında Kürtçe, yüzde 24’ünün Türkçe ve gerikalanların Arapça, Ermenice, Keldanice ve Süryanicekonuştuğunu gösteren bir araştırmanın ardından alın-mıştır. Belediye Başkanı Demirbaş, meclisin kararını“daha etkili … ve erişilebilir belediye hizmetleri” adınasavunmuştur.167

Ancak bu eylem savcılık soruşturması ve idari tedbir-lerle karşılaşmıştır.168 İçişleri Bakanlığı’nın başvurusuüzerine, 22 Mayıs 2007 tarihinde Danıştay oybirliğiyle,belediyenin hizmetlerin sunumunda yerel dilleri kullan-masının siyasi bir nitelik taşıdığı ve başka şeylerin yanısıra, Anayasa’nın 42. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyleBelediye Başkanı Demirbaş’ın başkanlığının düşürülme-sine ve Sur belediye meclisinin feshine karar vermiştir.169

Türkçeden başka bir dilde eğitim yapılmasını engelleyenbu hükmün seçilmiş olması ilginçtir. Mahkemeningerekçesi, toplum gerçeklerinden koparılmış bir yargıyıgözler önüne sermektedir: “Ülkemizdeki eğitim ve öğre-tim dili Türkçe olduğuna ve okuma yazma bilen Türk

Page 24: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

22 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

vatandaşları Türkçe konuşup yazabildiklerine göre, Türkçedışındaki dillerde belediye hizmetleri sunmanın makul birgerekçesi olamaz.”170 Bu karar resmî bir eğitim almamışolan ve dolayısıyla Türkçe konuşamayan Türk vatan-daşlarını her türlü kamu hizmeti almaktan fiilen mahrumkılmaktadır. Karara itiraz edilmiş ve Danıştay İdari DavaDaireleri Kurulu 27 Temmuz 2007 tarihinde karara itirazıkabul etmiştir. Kararın esası hâlâ incelenmektedir.171

Azınlıkların idari makamlarla iletişim kurabilme imkân-ları ile sağlık, adalet, eğitim ve diğer hizmetlere erişimleriarasında doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır. Ülkeiçerisinde yerinden edilmiş kişiler (ÜYEK) üzerine Hacette-pe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılmışolan yakın tarihli, yarı resmi bir araştırma “Türkçe konuşa-mama” nedeninin ÜYEK’lerin sağlık hizmetlerineerişememe nedenleri arasında üçüncü sırada olduğunugöstermektedir; büyük bir çoğunluğu Kürt olan ÜYEK’-lerin yüzde 27,4’ü bu soruya müspet yanıt vermiştir.172

Azınlık dillerinde kamu hizmeti alma hakkının tanın-ması, başta kırsal alanlarda yaşayan ve pek çoğuokuma-yazma bilmeyen ve/veya Türkçe konuşamayanKürt kadınlar olmak üzere azınlık kadınları açısından bil-hassa önem taşımaktadır. Diyarbakır BüyükşehirBelediyesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve UygulamaMerkezi tarafından yürütülen ve 97 köyde 472 evli kadın-la yapılan görüşmelere dayanan bir çalışma, bu kadınlarınneredeyse yüzde 80’inin okuma-yazma bilmediğini ortayakoymaktadır.173 Türkiye’de okula gönderilen erkek çocuk-ların oranı kızlardan fazladır. Bu çalışma, okul çağındakierkek çocukların yüzde 5’i okula gitmezken, bu sayınınkız çocuklar açısından yüzde 18 olduğunu tespit etmiştir.Azınlık kadınlarının, resmi dili okulda ya da askerde öğre-nen erkeklere nazaran Türkçe öğrenme şansı çok dahadüşüktür. Bu durum kadınları, kocalarına ve babalarınabağımlı, kendi başlarına kamu hizmetlerine erişemeyen vevatandaş olarak sahip oldukları haklardan haberdarolmayan, savunmasız bir konuma itmektedir. Dil hak-larının tanınmaması da özellikle azınlık kadınlarıbakımından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır; 71 yaşın-daki bir Kürt kadının, cezaevindeki oğlunun ziyaretsaatleri içerisinde annesiyle Kürtçe konuşmak için resmitalepte bulunması üzerine Adana’daki bir polis karakolun-da Türkçe testinden geçirilmesi bu duruma kanıtoluşturmaktadır.174

Din, düşünce ve vicdanözgürlüğüUluslararası standartlar – Uluslararası standartlar, dinözgürlüğünün iç ve dış cephelerine ilişkin olarak farklıdüzeylerde koruma sunmaktadır. Bir dine, düşünceye vevicdani kanaate sahip olma özgürlüğü sınırlamaya tabiolmayan mutlak bir hak iken, kişinin dinini, düşüncesini

ve vicdani kanaatini açıklama özgürlüğü belirli sınırla-malara tabidir.

Bu ayrım, MSHS’nin 18. maddesi ile AİHS’nin 9.maddesinde belirgin bir şekilde görülmektedir. ÇerçeveSözleşme’nin 8. maddesi farklılaştırılmış bir korumagetirmezken, bu hüküm 23. madde ile birlikte okun-duğunda, din özgürlüğünü koruma ölçüsünün AİHS ileparalel olacağı izlenimini uyandırmaktadır. Dolayısıyla,din özgürlüğüne getirilen her türlü sınırlama kanunlaöngörülmüş olmalı, meşru bir amaca hizmet etmeli veorantılı bir nitelik taşımalıdır.

AİHM, “din özgürlüğü öncelikle bir kişisel vicdanmeselesi ise de, diğerlerinin yanı sıra, kişinin toplu olarakve halk içerisinde dinini ibadet ve öğretim yapma suretiyleaçıklama özgürlüğünü de içerdiğine” kanaat getirmiştir.175

Devletler dinin açıklanmasına ilişkin düzenleme yapmakonusunda takdir yetkisine sahiplerdir, ancak Mahkemebenzer iki davada (Yunanistan176 ve Bulgaristan177), devlet-lerin dini liderlerin seçimine karışmak suretiyle Müslümanazınlığın içişlerine müdahalesini 9. maddeye aykırı bul-muştur. AİHM başka bir davada, devletin bir dini azınlıkkilisesinin tescilini reddetmesinin AİHS’yi ihlal ettiğinekanaat getirmiştir.178

Danışma Komitesi, dini azınlıkların Çerçeve Sözleşmeamaçları dahilinde “ulusal azınlık” sayıldığını belirt-miştir.179 Dine devlet bütçesinden yardım aktarılmasımeselesi de Danışma Komitesi raporlarına yansımıştır.Komite, devlet kilisesi sisteminin, tek başına, ÇerçeveSözleşme’ye aykırı olmadığını dile getirmiştir. Devletlerindini faaliyetlere bütçe ayırmak yönünde hiçbir yüküm-lülüğü bulunmamaktadır. Ancak böyle bir mali yardımdabulunan devletler, bu yardımı eşit koruma ilkesine uygunolarak ve farklı dinler arasında ayrımcılık yapmaksızıngerçekleştirmelidirler.180

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Anayasa, “felsefiinanç, din ve mezhep” ayrımı gözetilmeksizin herkesekanunlar önünde eşit koruma güvencesi sunmaktadır.181

Aynı zamanda laikliği de cumhuriyetin temel nitelikleriarasında saymaktadır.182 Ne var ki, din özgürlüğünüzedeleyen ve laiklik ilkesine ters düşen birkaç anayasalhüküm mevcuttur. İlk ve ortaöğretimde din derslerizorunludur.183 42. madde bu eğitimin “devletin gözetim vedenetimi” altında yapılmasını şart koşmaktadır. 136.madde ise İslamiyet’in Sünni-Hanefi anlayışını izleyenDiyanet’e anayasal koruma getirmektedir.

Lozan Antlaşması gayrimüslim azınlıkların din özgür-lüğünü korumakta ve bu azınlıklara din eğitimi ve derslerialma hakkı tanımaktadır.184 Ne var ki uygulamada, bukoruma yalnızca Rum, Ermeni ve Musevilerle sınırlanmak-ta, diğer gayrimüslim azınlıklar dışarıda bırakılmaktadır.Bu durum, paradoksal bir şekilde, kiliseleri Lozan’dan öncekurulmuş eski Hıristiyanlardan olan Süryanileri kendi dini

Page 25: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

23BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

kurumlarını işletmekten alıkoymamaktadır. Oysa yeniHıristiyanlar din özgürlüklerini kullanırken ciddi zorluk-larla karşılaşmaktadır. Öte yandan, imar kanunundayapılan bir değişiklikle, yerel makamlara inşaat izni vermeyetkisi tanınırken “cami” ibareleri “ibadet yeri” ile değiştir-ilmiştir. Bu değişiklik fiilen gayrimüslimlere ibadethaneinşa etme hakkı tanımaktadır.185 Ancak Protestanlarbürokratik kısıtlamalarla karşılaşmaktadır. Örneğin, Mart2007 sonlarında Türkiye’deki bir belediye, bir Protestankilisesinin inşaat izni talebini uzunca bir gecikmenin ardın-dan yanıtladığında, cemaate kendileri yerine Diyanet’ebaşvurmasını söylemiştir.186

Öte yandan, Lozan azınlıkları da din özgürlüklerinitam olarak kullanamamaktadır. Devlet bu azınlıkların dinikurumlarına tüzel kişilik tanımayı reddettiğinden, idare,mülkiyet hakları ve din adamlarının eğitimi gibi konular-da büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Devlet Rum OrtodoksPatrikhanesi’ni tanımamakta, yalnızca Patrik’le muhatapolmakta ve bu da son derece yetersiz bir sistem yaratmak-tadır.187 Tüzel kişiliğinin bulunmaması dolayısıyla, resmîtapu kayıtlarında mülklerin yasal sahibi olarakPatrikhane’nin ismi yazmamakta ve bu durumPatrikhane’yi mallarına el konmasına karşı savunmasız kıl-maktadır. Hıristiyan din adamlarının eğitimi konusundakiyasak, işler durumda Hıristiyan ilahiyat okullarınınbulunmayışı ve Türkiye’de dini hizmet sunabilecek dinadamlarına yönelik vatandaşlık şartı rahip sıkıntısı yarat-maktadır. Halihazırda 90 kilisede hizmet veren yalnızca31 Rum Ortodoks rahip bulunmaktadır. Heybeliada’daki(Halki) Rum Ortodoks ruhban okulu hâlâ kapalı tutul-maktadır.188 Bu yüzden, Patrik’in ölümünden sonra yerinegeçmeye uygun bir aday bulunamaması tehlikesi mevcut-tur. Bir Rum Ortodoks rahibe göre, yetkililer “Heybeliadaruhban okulu bir gün yeniden açılmayacak olursa, Par-tikhane’nin kapanacağını gayet iyi biliyorlar.” RumOrtodoks Patrikhanesi’nin 14 asırlık “ekümenik” sıfatınıkullanması önündeki fiili (de facto) engel, Yargıtay’ın 26Haziran 2007 tarihli kararı ile hukuki bir nitelik kazan-mıştır. Bir papazın görevden alınmasına ilişkin birkararda, mahkeme Patrikhane’nin ekümenik sıfatı iddi-asının yasal dayanağı olmadığına kanaat getirmiştir.189 Buhüküm, mahkemenin dini bir konuda karar vermiş olmasınedeniyle yetki dışı (ultra vires) bir nitelik taşımaklakalmayıp, Lozan’ın, Anayasa’nın ve AİHS’nin lafzına veruhuna da aykırıdır.

Lozan’ın “din ve mezhep” yerine “din” temeline dayalısınırlayıcı azınlık tanımının bir neticesi olarak, İslamiyetbünyesindeki azınlıklar da Lozan koruması dışındakalmaktadırlar. Farklı kimlikler “Müslümanlar” adı altındabir araya toplanmakta ve tüm Müslümanların din işleriDiyanet aracılığıyla devlet denetimine tabi kılınmaktadır.Alevilerin ve Caferilerin bu kurum içerisinde temsillerineimkân tanınmamaktadır. Devlet, Sünni Müslümanlar için

dini hizmetler –imamların maaşlarını ödemek, cami inşaetmek ve hac idaresi– sunmak üzere esaslı bir bütçe ayır-maktadır.190 Sünni olmayan Müslümanlara ise hiçbir maliyardımda bulunulmamaktadır. En çok sıkıntı çeken grup,küçük gruplar halinde evlerde veya cemevlerinde dedelerinyönetiminde cem ayinleri düzenleyen Alevilerdir. Devletcemevlerini ibadet yeri olarak tanımayı reddetmektedir vecemevleri yeni imar kanununda da ibadethane olarak gös-terilmemektedir. Dolayısıyla, belediyeler Alevilere cemeviinşası için izin vermeyebilmektedir. Yerel makamlara böylebir takdir yetkisi verilmesi, İstanbul’un bazı ilçelerindecemevleri bulunurken, bazılarında bulunmaması ile gözlerönüne serildiği üzere tutarsızlıklar yaratmaktadır. Yasalçerçeve de Alevileri sırf dinsel haklarını kullandıkları içinkovuşturmaya uğrama tehlikesi altında bırakmaktadır;2006’da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği aleyhinde, izin-siz bir bina inşa ettikleri için açılan dava buna kanıttır. Budavayı çarpıcı kılan şey, “belediye tarafından inşa edilenhastane de dahil olmak üzere ilçedeki çoğu binanın izinsizyapılmasına”191 rağmen Sultanbeyli belediyesinin derneğeimar izni vermemesinin yanı sıra, bir de savcılığa buinşaatla ilgisi bulunan Alevileri iki yıla kadar hapis cezası-na çarptırılması talebinde bulunmuş olmasıdır. Davaberaatla sonuçlanmıştır.192

İlk ve ortaöğretimde zorunlu din dersleri de, bu ders-leri almak istemeyen kişiler açısından olumsuz sonuçlaryaratmaktadır. Bu dersler diğer dinler hakkında temel bil-giler içeriyorsa da, ağırlıklı olarak Sünni Hanefi İslamteorisi ve uygulamasına ilişkindir. Uygulamada Hıristiyanve Musevi öğrencilere tanınan muafiyet hakkı Müslümanazınlıklara tanınmadığından, bu dersler özellikle Sünniolmayan Müslüman azınlıklar açısından ayrımcılık teşkiletmektedir. Son zamanlarda Aleviler siyasi ve hukuki plat-formlarda bu uygulamaya karşı çıkmaktadırlar. Aleviörgütleri bu politikanın eleştirilmesi konusunda hemfikirise de, hem gerekçeleri, hem de talepleri bir hayli farklılıkgöstermektedir. Bazı Aleviler din derslerinin uygunsu-zluğunu laiklik ilkesi ile açıklayıp bu derslerinkaldırılmasını talep ederken, diğerleri bunun aksine, Aleviinancı konusundaki bilgilerin de müfredata eklenmesinive din dersi kitaplarının Alevilere danışılarak hazırlan-masını talep etmektedirler. Bugüne dek hükümet buikinci grubun taleplerine kısmen yanıt vermiş durum-dadır. Ders kitapları, Alevilerin bazı ruhani liderlerihakkında temel bilgileri içerecek şekilde gözden geçirilipdeğiştirilmiştir. Bununla tatmin olmayan Cem Vakfı, bubilgilerin Alevi inancını doğru yansıtmadığı gerekçesiyleMilli Eğitim Bakanlığı aleyhinde bir dava açmıştır.193 AleviBektaşi Federasyonu da, zorunlu din derslerinin AİHS’nin9. maddesini ihlal ettiğini öne sürerek AİHM’de davaaçan bir Alevi anne-babanın başvurusuna destek sunan birdizi ulusal ve uluslararası Alevi örgütüyle işbirliğiiçerisinde mahkemelere başvurmaktadır. Bu konuda

Page 26: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

24 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Strazburg’da karara bağlanan ilk davada, Mahkeme, eğitimhakkını güvenceye alan, Sözleşmeye Ek 1 Nolu Pro-tokol’ün 2. Maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.194

Okullardaki zorunlu din dersleri AB tarafından sık sıkvurgulandığı üzere195 yalnızca Alevilere karşı değil, Sünniolmayan Müslümanlara ve Sünni Hanefi inanca uygunyaşamayan veya bu inancın resmî biçimine katılmayanSünni Müslümanlara karşı da ayrımcılık yaratmaktadır.Ayrıca çocuklarının herhangi bir din eğitimi almasını iste-meyen ateistler, agnostikler ve laikler açısından da ayrımcıbir uygulama söz konusudur.

Müslüman azınlıkların din özgürlüğünün korunmasıyönünde dile getirilen amaca yönelik olarak atılmış diğerbir adım ise, Nisan 2006’da, nüfus cüzdanlarındaki dinhanesinin doldurulması zorunluluğunun kaldırılmışolmasıdır; böylece vatandaşların nüfus müdürlüklerinebaşvurarak nüfus cüzdanlarında dini inançlarına dairhiçbir bilgi bulunmamasını talep etmeleri mümkün halegelmiştir. Ne var ki, devlet vatandaşlara nüfus cüzdan-larında dinlerini belirtmelerini istemeye devam etmektedir.Bu durum, birincisi, bireylere bir yük getirdiği ve ikinciside, bürokrasiye, taleplerin keyfi reddi ve ayrımcı uygula-malarda bulunma ile sonuçlanabilecek bir takdir yetkisitanıdığı için sorunludur. Bir Alevi Bektaşi Federasyonuyöneticisi yeni düzenlemenin Alevileri damgalamak içinbir yol açtığını öne sürmektedir: “Din hanesini boşbırakan birinin iş bulması çok zor olacaktır. Askerliğisırasında da güçlükler yaşayacaktır. Hangi Alevi bunacesaret edecek? Hükümet AB’yi kandırmaktadır.”196

Din üzerinde devlet denetimini güvenceye almak üzeretasarlanmış anayasal ve yasal mevzuat, yalnızca Alevilerinve gayrimüslim azınlıkların değil, Caferiler gibi Sünniolmayan diğer (Şii) azınlıkların ve Sünni çoğunlukiçerisinde, Nakşibendiler ve Kadiriler gibi çeşitli tarikatlarıda içeren tüm inananların din özgürlüğünü ihlal etmekte-dir. Sünni dini uygulamalara devlet bütçesinden payayrılması Alevilere karşı ayrımcılık yaratmaktadır; aynızamanda, Hanefi Sünni olmayanlara ve hatta Diyanet’inİslam’ın esasına ve uygulamasına ilişkin yorumlarındanteolojik olarak farklılaşabilen Hanefilere karşı da ayrım-cılık oluşturmaktadır. Devletin din üzerinde denetimkurması Anayasa kapsamında güvence altına alınmış olantemel laiklik kavramına da aykırıdır

İfade özgürlüğüUluslararası standartlar – İfade özgürlüğü, Türkiye’nintaraf olduğu AİHS197 ve MSHS198 gibi sözleşmelerin yanısıra AGİT’in Kopenhag Belgesi’ni199 de içeren uluslararasıinsan hakları hukuku kapsamında güçlü bir şekildegüvence altına alınmıştır. Kopenhag Belgesi200 ve ÇerçeveSözleşme201 ifade özgürlüğüne ilişkin özel korumayı azın-lıkları da içine alacak şekilde genişletmektedir.

AİHS uyarınca ifade özgürlüğü “sadece lehte olduğukabul edilen veya zararsız ya da ilgilenmeye değmezgörülen “bilgi” ya da “düşünceler” için değil, incitici, şokveya rahatsız edici bilgi ve düşünceleri de” kapsamak-tadır.202 İfade özgürlüğü mutlak bir hak değildir; yasalsınırlamalara tabidir. Ancak bu sınırlamalar “kanunlaöngörülmüş” olmalı ve ifade özgürlüğünü sınırlayan yasalhükümler, hukuki kesinliği ve öngörülebilirliği sağlayacakşekilde yeterli netliğe ve erişilebilirliğe sahip olmalıdır.203

Ayrıca, yalnızca insan hakları hukukunda belirtilen meşrugerekçelere dayanan ve “demokratik bir toplumda gerekli”olan sınırlamalara izin verilmektedir.204 Son olarak, busınırlamalar izlenen amaçla orantılı olmalı; yani buamaçların gerçekleştirilebilmesi için mümkün olan en azsınırlayıcı tedbirler olmalıdırlar. Mahkeme, gazetecilerin,yayın yönetmenlerinin ve gazete sahiplerinin kovuşturul-ması ve mahkûmiyetini içeren davalarda, toprakbütünlüğünün korunması amacının böylesi orantısız ted-birler alınmasını haklı çıkarmadığına kanaat getirmiştir.205

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Ekim 2001 tarihlianayasa değişiklikleri, 26. ve 28. maddelerden,düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında, ve yayınlarda“kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil”in kullanıl-masına ilişkin kısıtlamanın kaldırılması suretiyle, ifadeözgürlüğünün korunması yönünde önemli bir ilerlemesağlamıştır. Ancak bu değişiklikler, bu hakların kullanımı-na, diğerlerinin yanı sıra, “devletin ülkesi ve milletiylebölünmez bütünlüğünün” korunması amacıyla getirilmişolan kısıtlamalara dokunmamaktadır.

Yasal reformlar, Ceza Kanunu’nun bazı maddelerinideğiştirmek suretiyle anayasa değişikliklerini destek-lemiştir.206 Ancak, bazı durumlarda yasakoyucu, kanununkatı hükümlerini yeni isimler altında fiilen yenidenyasalaştırmıştır. Örneğin, yeni 301.207 ve 216.208 maddeler,eski 159. ve 312. maddelerin ikamesidir. Savcılar, azınlıkhaklarını savunan kişiler aleyhine suçlamalarda bulunmakiçin bu yeni kısıtlayıcı hükümleri kullanma yönündekuvvetli bir eğilim sergilemektedir. Kanunların lafzındakide jure (hukuki) sınırlamaların, kanunların tatbikindegözlenen de facto (fiili) sınırlamalarla birleşimi, muhale-fetin barışçıl bir biçimde ifadesi önünde engeloluşturmaya devam etmektedir.

Buna ilişkin en bariz örnek, savcıların Ceza Kanunu’-nun “Türklüğü aşağılamayı” yasaklayan 301. maddesinesık sık keyfi bir şekilde başvuruyor olmasıdır. 301. madde,kanunun çıkartılmasından beri, bir dizi aydın, yazar,yayıncı, gazeteci ve insan hakları savunucusuna yönelikolarak azınlık haklarıyla ilgili fikirlerini ifade ettikleri içingetirilen suçlamalara temel oluşturmaktadır. Kimi davalarberaat209 ya da davanın düşmesi210 kararıyla sonuçlanıyorsada, Hrant Dink 301. madde uyarınca mahkûm edilmiş vealtı ay hapis cezasına çarptırılmıştır.

Page 27: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

25BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Kürt veya Ermeni meselesi hakkında muhalif görüşlerdile getiren birçok gazeteci, yazar, yayın yönetmeni,yayıncı ve aydın halihazırda 301. madde kapsamındayargılanmaktadır.211 Ulusal ve uluslararası kamuoyu dikka-tinin büyük bir kısmı 301 davalarına çekilmişse de,savcılar, azınlıkların korunmasını barışçıl bir şekilde savu-nanların sayısını azaltmak için Ceza Kanunu’nun diğerkısıtlayıcı hükümlerini de kullanmaktadırlar: 216.212

220/8.213 ve 305. maddeler.214 Grigory Amoev,Diyarbakır’daki bir kültür festivalinde içinde “Kürdistan”kelimesi geçen bir şarkı söylediği için “kin ve düşmanlığıtahrik” etmek suçlamasıyla 216/1. madde kapsamındayargılanmaktadır.215 Abdullah Demirbaş, kamu hizmet-lerinde azınlık dillerini kullanmak istediği için 220/8.madde kapsamında kovuşturmaya uğramıştır.216 Bumadde, Kürt sorununa dair muhalif görüşler dile getirenKürt aydınları ve aktivistleri veya kişiler için özel birtehdit oluşturmaktadır. PKK’nın talepleriyle paralelgörülen her türlü alternatif görüş “bir örgütün veyaamaçlarının propagandası” olarak yorumlanabilir. YeniCeza Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Haziran2005 ile Kasım 2006 arasında sadece Diyarbakır’da 220/8.madde kapsamında 150 kişi kovuşturmaya uğramış, bun-lardan 46’sı mahkûm edilmiştir.217 Diyarbakır BarosuBaşkanı Sezgin Tanrıkulu, bu maddenin bilhassa, Kürtsorunu konusunda görüş bildiren kişileri kovuşturmakiçin kullanıldığını dile getirmiştir.

1991 tarihli Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinindeğiştirilmesi suretiyle ifade özgürlüğü üzerindeki sınırla-maların azaltılması konusunda son yıllarda önemli birilerleme kaydedilmişse de, Haziran 2006’da yapılandeğişiklikler ciddi bir gerileme oluşturmaktadır.218 Yenikanun, 1991 tarihli kanunda yer alan aşırı kapsayıcıterörizm tanımını korumakta219 ve “terör suçlarına”220 ve“terör amacı ile işlenen suçlara”221 dair geniş ve uzun birliste sunmaktadır. İfade özgürlüğüne yeni sınırlamalargetirmekte,222 yeni ifade suçları yaratmakta,223 “işlenmişolan [terör] suçlarını ve suçlularını övmeyi veya terörörgütünün propagandasını [yapmayı]” suç halinegetirmekte,224 ve medya organlarının sahipleri ve yayınsorumlularına ağır para cezaları,225 gazetecilere ise hapiscezaları226 getirerek medyaya ağır yaptırımlar yüklemekte-dir. En kötüsü ise, bu kanun, yayınların duruşmayapılmaksızın ve hatta bazı hallerde savcının emriyle geçi-ci olarak kapatılması hükmünü yeniden yürürlüğesokmaktadır.227

Bu kanunun katı kapsamı, Türkiye’deki savcıların“Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü”kavramını geniş yorumlama eğilimleriyle birleşince, siyasiolarak hassas addedilen azınlık konularındaki muhalifgörüşlerin ifadesi üzerinde caydırıcı bir etki yaratabilmek-tedir.228 Zira 21 Ağustos 2007’de, Kürt yanlısı DemokratikToplum Partisi (DTP) Ağrı İl Başkanı Murat Öztürk, 21

Mart 2007’deki Nevruz kutlamalarında yaptığı konuş-madan ötürü Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesiuyarınca bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.229 Kanundayer alan ağır yaptırımlar, medyanın azınlık meseleleriyleilgili haber yapması üzerinde caydırıcı bir etki yarata-bilmektedir. Kürt yanlısı günlük gazete Gündem, 17 Ocakile 12 Temmuz 2007 arasında, “terörle mücadelekanununun 6/7. maddesine aykırı olarak PKK “propagan-dası yaptığı” gerekçesiyle üç kez kapatılmıştır.230

Toplanma ve örgütlenmeözgürlüğüUluslararası standartlar – Örgütlenme özgürlüğü, hembir örgüt kurma, hem de bir örgüte katılma özgürlükler-ine işaret etmektedir. AİHS, ucu açık bir liste halindeverilen koruma altındaki niteliklere dayalı ayrımcılıktanmasun (14. madde) örgütlenme özgürlüğünü (11. madde)güvence altına almaktadır. Bir örgütün yalnızca azınlıkhaklarını savunduğu veya azınlık kimliğini desteklediğitemeline dayanarak yasaklanması bu özgürlükle bağdaş-mamaktadır. AİHM, bir azınlık grubu tarafından oazınlığın kültürünü geliştirme amacıyla kurulan birderneğin yetkililerce tescil edilmemesini 11. maddeyeaykırı bulmuştur. Mahkeme, bir azınlık grubu adınasavunuculuk yapmak üzere bir dernek kurulmasının, tekbaşına, ulusal güvenliği tehdit etmediğine ve azınlıklarınvarlığının devletler tarafından hoşgörülmesi ve desteklen-mesi gereken nesnel bir olgu olduğuna kanaatgetirmiştir.231 Örgütlenme özgürlüğü ÇerçeveSözleşme’nin 7. maddesi tarafından da korunmaktadır.Danışma Komitesi bu maddeyi yorumlarken, azınlıkörgütlerinin tanınması konusunda ayrımcılık yapılamaya-cağını dile getirmiştir.232 Kopenhag Belgesi ise ulusalazınlıklara mensup kişilere “kendi eğitim, kültür ve dinkurumlarını, örgütlerini ve derneklerini kurma vesürdürme hakkı” tanımaktadır.233

Toplanma özgürlüğü, tek başına veya başkalarıyla birlik-te bir toplantı veya gösteri çağrısı yapma, düzenleme veyaböyle bir toplantıya veya gösteriye katılma hakkına işaretetmektedir. Bu nedenle ifade ve örgütlenme özgürlükleriyleyakından bağlantılıdır. Barışçıl toplanma özgürlüğü, AİH-S’nin 11. ve Çerçeve Sözleşme’nin 7. maddeleri tarafından,ulusal güvenlik, kamu emniyeti, başkalarının hakları ve özelolarak belirtilmiş olan diğer nedenlere dayanarak kanuntarafından öngörülmüş olan meşru sınırlamalara tabi olarakkorunmaktadır. Devletler kamusal toplantılar ve toplu gös-teriler için önceden bildirim sistemi getirebilirse de, azınlıkkimliğini desteklediği gerekçesiyle anayasaya aykırı olduğuilan edilmiş bir örgütün bu hakkı kullanması üzerine sis-tematik bir yasak koyamaz.234

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Kasım 2004’teDernekler Kanunu’nda yapılan değişiklikler, örgütlenme

Page 28: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

26 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların pek çoğunu kaldır-mıştır.235 En önemlisi, dernek kurmak için artık öncedenizin almak gerekmemektedir.236 Yapılan reformlar, azınlık-ların, başka şeylerin yanı sıra, kültürlerini geliştirmek içindernekler kurmak suretiyle toplanma özgürlüklerini kul-lanmaları için daha geniş bir alan yaratmıştır. Bureformların ardından, Romanlar, Kafkaslar ve Süryanilergibi bazı azınlıklar bu tür dernekler kurmuşlardır.

Derneklerin resmi nitelikte olmayan yazışmalardaazınlık dillerini kullanmasına imkân tanınmıştır.237 Ne varki kanun, Anayasa’da yasaklanmış bulunan amaçlarıgerçekleştirmek üzere dernek kurma yasağını sürdürmek-tedir.238 Geçmişte bu ilkelerin Türk hakim ve savcılarıtarafından aşırı kapsayıcı bir şekilde yorumlanması, başkaşeylerin yanı sıra, Kürt sorununa barışçıl çözüm getir-ilmesinin savunulmasını da yasaklanmış amaçlar içerisinedahil etmekle sonuçlanmıştır.

Azınlık dernekleri örgütlenme özgürlüklerini kul-lanırken engellerle karşılaşmaktadırlar. Ankara Valiliği,Kürt Demokrasi Forumu Derneği’nin, tüzüğündeki bir-takım maddeleri değiştirmesini istemiştir; bu maddelerarasında, diğerlerinin yanı sıra, Kürt sorununa çözüm ara-mak, Türk alfabesinde yer almayan “q” harfini içermek veKürt dili ve kültürünün desteklenmesi ve geliştirilmesiiçin bilimsel ve kültürel faaliyetlerde bulunmayı amaçla-mak yer almaktadır. Dernek birtakım değişiklikleryapmışsa da, bunlar yeterli bulunmamıştır.239

Nisan 2004’te Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası(Eğitim-Sen) aleyhinde, tüzüğünde “anadilde eğitimi”savunmasının Anayasa’nın 3. ve 42. maddelerine aykırıolduğu gerekçesiyle açılmış olan dava sendikanın kapatıl-masıyla sonuçlanmıştır. Danıştay alt mahkemenin kararınıonamıştır. Bu gelişmenin ardından, Eğitim-Sen, kapatıl-mayı önlemek için ilgili maddeyi tüzüğünden kaldırmıştır.

Benzer biçimde, Diyarbakır’daki bir mahkeme de,tüzüğünde bir Kürt arşivi, müzesi ve kütüphanesi kurmaamacı bulunduğu ve faaliyetlerini Kürtçe yürüttüğügerekçesiyle, bir Kürt derneğinin kapatılmasına karar ver-miştir.240 20 Nisan 2006 tarihli bir başka mahkemekararında, Kürt-Der, yürüttüğü faaliyetlerde Kürtçe yayınve eğitimi savunduğu ve kendi içişlerinde iletişim aracıolarak Kürtçe dilini kullandığı için kapatılmıştır.

Barışçıl toplanma özgürlüğü alanında bazı ilerlemelerkaydedilmiştir. Bunlardan en önemlisi, Ağustos 2002’deToplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda yapılandeğişikliklerle gösteri yürüyüşleri üzerindeki sınırlamalar,hükümetin yetkisini “suç işleneceğine dair açık ve yakın birtehlike” bulunduğu hallerle sınırlandırmak suretiylegevşetilmiştir.241 Ancak, kanun hâlâ valilere, diğerlerininyanı sıra, milli güvenliğin korunması amacıyla gösteriyürüyüşlerini erteleme yönünden geniş bir yetki tanımak-tadır. Türkiye’deki savcıların milli güvenlik kavramını genişbir şekilde yorumlama eğilimleri kaygı uyandırmaktadır.

Siyasi katılım ve kamusalyaşama katılım

Uluslararası standartlar – MSHS herkesin, ayrımcılığauğramaksızın kamu hizmetlerine katılma, seçme veseçilme, ve kamu hizmetlerine erişimde eşit korumayasahip olma hakkını güvence altına almaktadır.242 CERDde benzer bir hüküm içermektedir.243 Siyasi katılım hakkıAİHS kapsamında, örgütlenme özgürlüğünü güvence altı-na alan 11. madde kanalıyla ve daha doğrudan, serbestseçim hakkını güvence altına alan 1 no’lu Protokol’ün 3.maddesi tarafından korunmaktadır. AİHM, siyasi parti-lerin 11. maddenin amaçları uyarınca örgüt olduklarınakanaat getirmiştir. Örgütlenme özgürlüğü güvence altınaalınmakla birlikte, kanunla öngörülmüş ve demokrasininmuhafazası için gerekli olan meşru sınırlamalara, hedefle-nen amaçla orantılı oldukları sürece izin verilmektedir.Siyasi partilerin azınlık hakları savunuculuğu yapmasınaizin verilmektedir.244

Azınlıkların korunması hakkındaki uluslararası stan-dartlar bu hakkı daha da sağlamlaştırmaktadır. BMBildirgesi, azınlıklara mensup kişilerin kültürel, dinsel,sosyal, ekonomik ve kamusal yaşama etkin bir şekildekatılım hakkını tanımakta245 ve devletlerden uygun tedbir-leri almayı göz önünde bulundurmalarını talepetmektedir.246 Çerçeve Sözleşme’nin 15. maddesi devletler-den “ulusal azınlıklara mensup kişilerin kültürel, sosyal veekonomik yaşama ve özellikle de kendilerini etkileyenkamusal işlere, etkin bir şekilde katılmaları için gereklikoşulların yaratılmasını” istemektedir. 7. madde ise, siyasipartileri de içine alan örgütlenme özgürlüğünü güvencealtına almaktadır. Danışma Komitesi, ulusal azınlıklartarafından siyasi parti kurulmasını yasaklayan mevzuatınsorunlu olduğuna kanaat getirmiştir.247

Kopenhag Belgesi azınlıkların kamusal işlere etkinkatılım hakkını güvence altına almakta ve azınlık kimlik-lerinin desteklenme yöntemi olarak yerel veya özerk idarelertesis edilmesine işaret etmektedir.248 Lund Tavsiyeleri ise özeldüzenlemeler vasıtasıyla merkezi yönetimde etkili bir sesesahip olma olanağı sunulmasını,249 diğerlerinin yanı sırasayısal barajların aşağıya çekilmesi yoluyla seçim sistemindeazınlık temsilinin kolaylaştırılmasını,250 azınlıkların özyöne-timini kolaylaştırmak için yeterli kaynaklar tahsisedilmesini251 ve merkezi yönetim idaresinin sorumluluk-larının dağıtılmasını252 talep etmektedir.

Ulusal seçim barajları konusunda ortak bir Avrupastandardı bulunmamaktadır. Avrupa ülkelerinin çoğundabaraj yüzde 5’in altındadır. Ulusal seçim barajı Almanya,Polonya, Rusya ve Slovakya’da yüzde 5; Bulgaristan, İsveç,Macaristan ve Yunanistan’da yüzde 4; Romanya ve Ukray-na’da yüzde 3; Danimarka’da yüzde 2 ve Hollanda’dayüzde 0,67’dir.

Page 29: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

27BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Anayasa tümvatandaşların siyasi katılım hakkı güvence altına alın-makta ve kadın ve erkeklere siyasi sisteme eşit erişimhakkı tanımaktadır. Milletvekili Seçimi Kanunu’nun(2839 sayılı Kanun) 33. maddesi, siyasi partilerin mil-letvekili çıkarabilmek için yüzde 10’luk ulusal seçimbarajını geçmelerini şart koşmaktadır. Türkiye, AİHS 1No’lu Protokolü onaylamıştır.

Siyasi Partiler Kanunu’nu (SPK) Avrupa standartlarınagetirmek için hiçbir adım atılmamıştır. SPK, siyasi parti-leri azınlıklar bulunduğunu ileri sürmekten men ederek,253

“azınlıklar yaratılmasını” ve “Türk dilinden ve kültürün-den başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek veyaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerindeazınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulmasıamacının güdülmesi ve bu yolda faaliyettebulunulmasını”254 yasaklamaktadır. SPK ayrıca, siyasi par-tilerin toplantı, tüzük, program ve propagandalarındaazınlık dillerini kullanmasını da yasaklamaktadır.255

“Kanunla yasaklanmış diller dışındaki diller” için tanınanistisna, parti tüzük ve programlarının yabancı dillereçevrilmesine izin vermektedir.256

Azınlık dillerinin kullanımı üzerindeki yasak, insan-ların Kürtçe konuştukları için sık sık kovuşturulmalarınaneden olmaktadır. Kürt yanlısı Hak ve Özgürlükler Partisi(HAK-PAR) eski başkanı ve 12 yöneticisi, parti kon-grelerinde Kürtçe konuşma yaptıkları ve Cumhurbaşkanı,Başbakan ve Meclis Başkanı’na Kürtçe davetiye gön-derdikleri için Şubat 2007’de altı aydan bir yıla dekuzanan hapis cezalarına çarptırılmıştır.257 DemokratikHalk Partisi’nin (DEHAP) resmen kapatılması258 içinaçılan benzer bir dava ise Anayasa Mahkemesi önündebeklemektedir.

SPK’nin 81. maddesi (c) fıkrası ise siyasi partilerinfaaliyetlerini sınırlandırmaktadır. Bir davada, DTP tarafın-dan hazırlanan ve üzerinde Türkçe ve İngilizce “NewrozKutlu Olsun” yazan afişlere İstanbul Beyoğlu Savcılığı’ncael konulmuştur.259 Bu sınırlandırmalar basın özgürlüğünede etki etmektedir. 19 Mart 2006’da Ardahan CezaMahkemesi, DTP’nin “Newroz Şöleni’ne Davet” başlıklıilanını yayımlayan bir yerel gazetenin toplatılmasınıemretmiştir. Mahkemeye göre, (Türkçe “Nevruz” kelimesiyerine) “Newroz” kelimesinin kullanılması 81. maddenin(c) fıkrasına aykırıdır.260

Siyasi faaliyetlerde azınlık dillerinin yasaklanması,Türkçe konuşmayan azınlıklar aleyhinde dolaylı ayrımcılıkyaratmakta ve bu azınlıkların ifade, örgütlenme ve toplan-ma özgürlüklerini kullanmalarını engellemektedir.Okuma-yazma bilmeyen ve/veya Türkçe konuşmayankadın sayısı erkeklerden çok daha yüksektir, bu nedenledirki, yasak özellikle azınlık kadınlar bakımından olumsuzsonuçlar yaratmaktadır. Kürt kadın siyasetçiler, kadın seç-menleriyle birkaç Kürtçe kelime konuştukları için

kovuşturmaya uğrayabilmektedirler. DEHAP eski genelbaşkan yardımcısı Handan Çağlayan’a, bir seçim öncesimitinginde büyük bir kısmını kadınların oluşturduğu kal-abalığı Kürtçe selamladığı için dava açılmıştır.261

Kürt siyasetçiler faaliyetlerinden ötürü kovuşturmayauğramaya devam etmektedir. Şubat ve Mart 2007’de, Kürtyanlısı ardışık siyasi partilerin sonuncusu olan DTP’ninliderlerine karşı bir dizi gözaltı, arama, müsadere vekovuşturma başlatılmıştır. 18 Şubat’ta, DTP Van İlBaşkanı İbrahim Sungur ve üye Abdulvahap Turan, Vanparti merkezindeki bir polis baskını sırasında PKK lehinepropaganda yaptıkları gerekçesiyle tutuklanmışlardır.262 23Şubat’ta, Diyarbakır İl Başkanı Hilmi Aydoğdu, bir röpor-taj sırasında, partisinin “Kerkük’e [Irak] yapılacak birsaldırıyı Diyarbakır’a yapılmış olarak değerlendireceğini”söylediği iddiasıyla, 216. maddeyi ihlal ettiği gerekçesiyletutuklanmıştır.263 Şubat sonu ve Mart başında, on güniçerisinde 55 DTP yöneticisi ve üyesi gözaltına alınmış,bunlardan yedisi tutuklanmıştır.264 DTP avukatı HasipKaplan, parti üyelerinin ve Kürtlerin yaygın ve sistematikbir saldırıyla karşı karşıya olduğunu, “giderek polis devle-tine doğru yol alındığını” dile getirmiştir.265

DTP yetkililerinin yaşadığı zulüm, Türkiye’de Kürtsorunu konusunda giderek artan siyasi gerilim ışığındakaygı yaratmaktadır. Parti liderlerinin tutuklanması,kovuşturmaya uğraması ve mahkûm edilmesi ve partibürolarının aranması ve müsaderesi yalnızca AİHM’ninyerleşik içtihadına aykırı olmakla kalmayıp, aynı zamandaKürtlerin demokratik temsilini de engellemektedir. Buolaylar, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde DTPtarafından gösterilen bağımsız adayların etkili katılımınıtehlikeye atmaktadır.

Yüzde 10’luk ulusal seçim barajı azınlıkların TBM-M’de temsili önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Budurum en çok, nüfusun büyük bir oranının Kürtlerdenoluştuğu Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri’nde en yüksek oyoranlarını almasına karşın barajı bir türlü geçemeyen Kürtyanlısı partileri olumsuz etkilemektedir. 2002 genel seçim-lerinde, DEHAP, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusundakion üç ilde birinci gelmiş, ancak ülke çapındaki tümoyların yalnızca yüzde 5,8’ini aldığı için meclise gire-memiştir.

Barajın bu dışlayıcı etkisi, 2007 genel seçimleriöncesinde kamuoyu tartışmalarına konu olmuştur. SosyalDemokrasi Vakfı,266 Türk Sanayicileri ve İşadamlarıDerneği (TÜSİAD)267 ve Avrupa Komisyonu268, hemhükümette istikrarın, hem de adil temsilin sağlanması içinbarajın düşürülmesine yönelik çağrıda bulunmuşlardır. 22Temmuz 2007 genel seçimlerinde bu seçim sistemi, lider-lerini ve üyelerini bağımsız aday olarak göstermeksuretiyle barajın etrafından dolanan farklı yelpazeleresahip siyasi partiler tarafından ciddi bir şekilde etkisizbırakılmıştır. Sonuç olarak meclise toplam 26 bağımsız

Page 30: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

28 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

aday girmiştir. Bunlardan 20 tanesi, DTP tarafından adaygösterilen Kürt milletvekilleridir; daha sonra bir grupkurarak DTP’nin mecliste parti olarak temsilini mümkünkılmışlardır.

Baraj meselesi, yakın tarihli bir AİHM kararında daihtilaf konusu edilmiştir; başvurucular, Şırnak ilindenDEHAP adayı olarak katıldıkları ancak baraj nedeniylekaybettikleri 2002 seçimlerinde AİHS 1 No’lu Pro-tokol’ün 3. maddesi kapsamında serbest seçim haklarınınihlal edildiğini iddia etmişlerdir. AİHM, 30 Ocak 2007tarihli bir kararda, yüzde 10’luk barajın Avrupa’daki enyüksek baraj olduğunu belirtmiş, adil temsil açısındanbarajın daha düşük olması yönündeki tercihini dile getir-miş, ancak Türkiye’nin, ülkelerinin ihtiyaçlarını en iyikarşılayan seçim sistemini tasarlama konusunda devlet-lerin sahip olduğu geniş takdir yetkisini aşmadığınakanaat getirmiştir.269 Haziran 2007’de Büyük Daire budavayı incelemeyi kabul etmiştir.

Azınlıklar, Türkiye’deki kamu görevlerine eşit ve yeterlierişime sahip değildirler. Askeri makamlara, polis görevler-ine, dışişleri hizmetlerine ve yüksek idari mevkileregayrimüslimlerin alınmaması yönünde yazılı olmayan,ancak yerleşik bir uygulama mevcuttur. Bir öncekiTürkiye Büyük Millet Meclisi’nde tek bir gayrimüslimmilletvekili bile bulunmamaktadır. Gayrimüslimcemaatlerden yükselen protestolara rağmen, 22 Temmuz2007 seçimlerinden önce hiçbir siyasi parti listelerinin üstsıralarında gayrimüslim adaylara yer vermemiştir. Yenimecliste de halen tek bir gayrimüslim bile bulunmamak-tadır. Bir önceki mecliste 354 AKP vekili arasında hiçAlevi bulunmamaktadır. Tepkiler üzerine AKP yönetimiAlevi adaylar göstermiştir ve bunun neticesinde yenimecliste dört Alevi AKP milletvekili bulunmaktadır.

Türkiye’deki 81 validen hiçbiri Alevi veya gayrimüslimdeğildir. “Gayrimüslimler devlet memuru olamazlar. Bençöpçü bile olamam. 1930’lara dayanan ve halen yürürlükteolan bir kanunda belirtilmiş olan işlerden yasaklıyız. Bencedevletin bize duyduğu güvensizliğin bir işaretidir bu.”270

Türkiye’de kamusal işlere ve siyasete genel olarakkadınların ve özel olarak da azınlık kadınlarının katılımıönünde hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır. Ancak,fiili güçlükler mevcuttur ve kadınların siyasi yaşamda çokaz temsil ediliyor oluşları kamuoyunda tartışmalara konuolmaktadır.

Mülkiyet haklarıUluslararası standartlar – Mülkiyet hakkı AİHS tarafın-dan korunmaktadır.271 BM tarafından 1998’de kabuledilmiş olan ve dünya çapında ÜYEK’lerin ihtiyaçlarınınkarşılanmasını amaçlayan Ülke İçinde Yerinden OlmaKonusunda Kılavuz İlkeler (Kılavuz İlkeler), ÜYEK’lerinmülkiyet haklarını da güvence altına almaktadır. 21. İlke

“kimsenin malından ve mülkünden keyfi olarak mahrumbırakılmayacağını” belirtmekte ve ÜYEK’ler tarafındanarkalarında bırakılan mal ve mülklerin yıkıma, keyfi veyayasadışı istimlake, işgale veya kullanıma karşı devlettarafından korunmasını şart koşmaktadır. 28. İlke yetkilil-erden, ÜYEK’lerin gönüllü dönüşleri veya başka bir yereyerleşmeleri ve yeniden entegrasyonları için gereklikoşulları tesis etmelerini ve yolları sağlamalarını talepetmektedir. Ayrıca, ÜYEK’lerin geri dönme veya yer-leşmelerinin ve yeniden entegrasyonlarının planlanmasınave yönetimine tam katılımlarını sağlamak için özel çabagösterilmesini istemektedir. 29/2. İlke ise ÜYEK’leremülklerinin iadesi veya tazminat hakkı tanımaktadır.

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Anayasa mülkiyethakkını güvence altına almaktadır. 35. madde herkesinmülkiyet ve miras hakkını tanımakta ve bu hakkın “ancakkamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceğini” dilegetirmektedir. Türk Hükümeti, 17 Ağustos 2005 tari-hinde Bakanlar Kurulu tarafından alınan bir kararlaKılavuz İlkeleri onaylamıştır.272

Kürtler, Süryaniler, Yezidiler, AraplarTürk silahlı kuvvetleri ile PKK arasında 1984-99 yıllarıarasındaki silahlı çatışma bağlamında, Türkiye’nin doğu vegüneydoğu bölgelerinde siviller kitleler halinde evlerindenedilmişlerdir. Hacettepe araştırması ÜYEK’lerin sayısının953.680 ile 1,2 milyon arasında, yani resmi rakamlarınneredeyse üç katı kadar olduğunu tahmin etmektedir.273

Yerlerinden olmuş kişilerin çok büyük bir kısmının etnikkökeni Kürt olmakla beraber, az sayıda Süryani, Yezidi veArap da mevcuttur. Bunların büyük bir kısmı şu andaTürkiye’nin doğusundaki büyük şehirlerde ve özellikle deülkenin batısındaki metropollerde yaşamaktadır, ancakönemli bir bölümü de Avrupa ülkelerine ve Irak’akaçmıştır. Bir meclis komisyonu,274 çeşitli sivil toplumkuruluşları (STK’lar)275 ve Hacettepe araştırması,tahliyelerin çok büyük bir kısmının güvenlik güçleritarafından gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır.Tahliyelerin pek çoğu, güvenlik güçlerinin köylüleri köyüboşaltmaya zorlaması veya evlerini ve mallarını yakmasıneticesinde meydana gelmiştir.276 Bu tahliyeler yerlerindenedilen kişilerin birçok temel insan hakkını ihlal etmiştir;AİHM, güvenlik güçlerinin bu tür eylemlerine ilişkindavalarda Türkiye’nin, AİHS’nin yaşam hakkı, işkenceyasağı, özel hayat ve aile hayatının gizliliği, mülkiyet hakkıve etkili bir hukuk yoluna başvurma hakkı ile ilgili mad-delerini ihlal ettiğine hükmetmiştir.277

ÜYEK’lere adil bir tazminat veya alternatif barınmaimkânı sunulmamıştır. Silahlı çatışmanın sona erdiği1999 yılına dek evlerine geri dönmelerine izin ver-ilmemiştir. Son yıllarda silahlı çatışmaların yeniden başgöstermesi, 1999’dan sonra başlamış olan münferit,

Page 31: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

29BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

mevsimlik ve kısmi dönüşleri sekteye uğratmıştır.ÜYEK’lere yardım ve tazminat sağlayan iki temelhükümet programı mevcuttur: 1999 tarihli Köye Dönüşve Rehabilitasyon Projesi (KDRP) ve 2004 tarihli “Terörve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların KarşılanmasıHakkında Kanun” (Tazminat Yasası).

KDRP, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da daha önceOlağanüstü Hal Bölgesi içerisinde bulunan 14 ili kap-samaktadır. Bu proje ÜYEK’lere, evlerinin inşası içinsınırlı bir ayni yardımda bulunulmasını ve dönüş yaşananköylere yapılan altyapı yatırımını kapsamaktadır.Hükümet KDRP’nin kapsamını, amacını ve buna ayrılanbütçeyi hiçbir zaman açıklamadığı gibi, ÜYEK’lerinalmaya hak kazandığı yardımın türü ve miktarının nasılbelirleneceğine dair de açık ve net ilkeler sunmamıştır.278

Hacettepe araştırması, ÜYEK’lerin yüzde 49,9’ununKDRP’den haberdar olmadığını ve o güne dek yalnızcayüzde 37’sinin bu projeye başvurmuş olduğunu ortayakoymaktadır.279 ÜYEK’lerin yüzde 36,2’si tekrar dönmeyihiç düşünmezken, yüzde 38,1’i uygun koşulların sağlan-ması durumunda geri döneceğini söylemiştir;280 geridönüş yapanların yüzde 88,5’i hiçbir yardım almadığınıdile getirmiştir.281

Tazminat Yasası282 ÜYEK’lerin 1987 yılından beriuğradığı maddi zararların tazminini sağlamaktadır.Yasanın uygulanması görevi ise, ağırlıklı olarak devletmemurlarından oluşan zarar tespit komisyonlarına ver-ilmiştir. Yasa 1984 ile 1987 yılları arasında meydana gelenmaddi zararları karşılamamakta ve yaşanan acı ve sıkıntılariçin manevi tazminat öngörmemektedir. Tazminat Yasasıhakkında, Türkiye’deki veya yurtdışındaki yerindenedilmiş kişileri hedef alan, kamuoyuna yönelik hiçbirkampanya yürütülmemiştir. Değerlendirme sürecininyavaş işlemesi; tazminat miktarlarındaki tutarsızlıklar;komisyonların bağımsız ve tarafsız bir nitelikten yoksunoluşu; ve komisyonlara kaynak sağlanmaması nedeniyleuygulama yetersiz kalmaktadır.283 Bütün bunlara karşın,AİHM, erken bir kararla, Tazminat Yasası’nın ÜYEK’lertarafından Strasbourg organlarına başvurmadan öncetüketilmesi gereken yeterli bir iç hukuk yolu teşkil ettiğinekanaat getirmiş ve önünde bekleyen yaklaşık 1500 başvu-runun kabuledilemez olduğuna hükmetmiştir.284

Mayıs 2007 sonu itibariyle, toplam 269.905 müracaatyapılmış ve bunların 66.321’i sonuçlandırılmıştır. Bunlararasından ise 42.146’sı kabul edilmiştir.285 Komisyonlarınbaşvuruları değerlendirme konusunda sergiledikleriyavaşlık ve Hacettepe araştırmasının, ÜYEK’lerin yüzde53,4’ünün Tazminat Yasası’ndan haberdar olmadığını veşimdiye dek yalnızca yüzde 37,1’inin müracaatta bulun-muş olduğunu gösteren bulguları ışığında yasada birtakımdeğişiklikler yapılmıştır. Aralık 2006 değişikliği ilekomisyonlara başvuruları değerlendirmeleri için bir yıllıkek süre tanınmış ve hükümete ihtiyaç halinde daha fazla

süre tanıma yetkisi verilmiştir.286 Yasa Mayıs 2007 tari-hinde bir kez daha değiştirilerek başvuruların süresi 30Mayıs 2008’e dek uzatılmıştır.287

GayrimüslimlerLozan Antlaşması, gayrimüslim azınlıkların mülkiyet hak-larını korurken, Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) bukurumlar üzerinde denetimsiz ve keyfi bir yetki uygula-maktadır. Bu uygulamanın üç dayanağı bulunmaktadır.İlk olarak, VGM 1960’larda, cemaat vakıflarının 1936yılında sundukları beyannamede yazılı mal listesinin bukurumların vakıfnameleri yerine geçtiğine karar ver-miştir.288 Böylece, gayrimüslim vakıflarının yalnızca1936’da beyan ettikleri mallar üzerinde mülkiyet haklarıbulunduğuna, bu tarihten sonra edindikleri –örneğinbağışlar yoluyla– tüm malların devlete geçmesi gerektiğinehükmedilmiştir. Yargıtay 1974 yılında, bu hukuka aykırıve ayrımcı politikayı onaylamıştır.289 İkinci olarak, VGM,Vakıflar Kanunu’nda “kanunen veya fiilen hayri birhizmeti” kalmamış vakıfların yönetimini kendisinebırakan hükmün cemaat vakıflarına da uygulanmasınakarar vermiştir.290 VGM yıllar boyunca, örneğin cemaa-tinin büyük bir kısmını kaybetmiş olan bir kilisenin diniamacına halen hizmet etmekte olup olmadığına kanaatgetirmek hususunda sınırsız bir takdir yetkisine sahipolmuştur. Bu değerlendirme sonucunda olumsuz yöndekarar vermesi halinde ise, kilisenin yönetimini devralmışve mülklerine el koymuştur.291 Üçüncü olarak VGM,yönetim kurulları işlemez hale gelen vakıfların yönetiminiüzerine almıştır. Vakıflar Kanunu vakıfların yönetimkurullarını seçimle oluşturmalarını öngörmektedir. Ancak,2004 yılına dek kanuna bu seçimlerin nasıl yapılacağınadek bir hüküm konmamıştır. Bu hukuki boşluk cemaatvakıflarını bürokrasinin insafına terk etmiştir. Örneğinİstanbul Valiliği, Rum Ortodoks cemaatinin 1991 yılın-dan sonra yönetici seçimlerini gerçekleştirmesine izinvermemiştir.292 Bunun sonucu olarak, Gökçeada ve Boz-caada’daki pek çok vakfın yönetim kurulu işlemez halegelmiştir293 ve VGM bu vakıfların yönetimlerinidevralmıştır.

Son reformlar çerçevesinde Vakıflar Kanunu’ndayapılan bir dizi değişiklikle, cemaat vakıflarına yeni maledinme ve satma, ve halihazırda kullanmakta olduklarımalların mülkiyetini kazanma hakları verilmiştir.294 Ne varki, VGM’nin iznini şart koşan bu kanun, cemaatvakıflarının halihazırda kullandıkları malları tescilettirmelerini son derece zorlaştırmaktadır. Uygulamayailişkin yönetmelik,295 gayrimüslim vakıflarına son derecezahmetli bürokratik başvuru şartları getirmekte296 vemülkiyetine hak kazanabilecekleri malların türünü kısıtla-maktadır.297 Üstelik bu başvurular ancak yönetmeliktesayılan 166 cemaat vakfı tarafından yapılabilmektedir.298

Page 32: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

30 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

27 Mart 2007 itibariyle, tescil başvurularının yalnızcayüzde 29’u olumlu sonuçlanmıştır.299 Öte yandan, satınalma veya bağış yoluyla iktisap veya mal satışı için yapılanbaşvurular başarıya ulaşmaktadır.300 16 Eylül 2004 tari-hinde ise yönetim kurulu seçimlerinin koşullarına ilişkinbir yönetmelik çıkarılmıştır.301 Ancak bu yönetmelik,seçim çevrelerini cemaat vakıflarının bulunduğu ilçe ilesınırlandırmak ve adaylara ikametgâh koşulu getirmeksuretiyle, söz konusu ilçelerin pek çoğunda ya hiç, ya dapek az gayrimüslim mukim kaldığı gerçeğini göz ardıetmektedir. Seçim çevrelerinin il düzeyine taşınmasımümkünse de, yönetmelik böylesi bir tedbirin alınmasını,valilik tarafından yapılacak soruşturmanın ardından İçiş-leri Bakanlığı’nın takdirine bırakmaktadır.302

Reformlar, cemaat vakıflarının en önemli mülkiyetsorunlarını ele almamıştır: (1) özellikle Rum Ortodokscemaati açısından son derece önemli bir konu olan, elkonulmuş malların iadesi;303 ve vakıf yönetimlerininVGM’ye devrinin durdurulması ve 1936 Beyannameler-i’ne dayalı olarak el konulmuş malların iadesi veya iademümkün olmadığı takdirde tazminat ödenmesi.

VGM’nin Büyükada Rum Erkek ve Kız YetimhanesiVakfı’nın yönetiminin kendisine devrine yönelik 1997 tar-ihli kararını hukuka aykırı bulan 2005 tarihli Danıştaykararı sevinçle karşılanan bir yargısal müdahaledir.Mahkeme, VGM’nin işlerliği kalmamış vakıfların yöneti-mini devralma yetkisinin gayrimüslim azınlıklara aitvakıflara teşmil etmediğine kanaat getirmiştir.304 VGM bukararı temyize taşımıştır ve yetimhanenin yönetiminielinde bulundurmaya devam etmektedir.305

Vakıflar Kanunu’nda yapılması uzun süredir beklenenson değişikliklerden bir diğeri ise çözüme yönelik herhan-gi bir sonuç yaratamamıştır.306 Kanun, 1936’dan sonraedinilmiş olan ancak ardından el konularak Hazine veyaVGM adına tescil edilmiş olan malların iadesine imkântanımaktadır.307 Fakat daha sonra üçüncü şahıslara satılmışolan mülklere ilişkin olarak tazminat ödenmesiniöngörmemektedir ve bu durum VGM’nin, halihazırdaHazine’ye veya VGM’ye kayıtlı olan malları üçüncü şahıs-lara satmak yoluyla kanunun etrafından dolaşmasınaelvermektedir.308 Bazı hallerde, kamuoyu tepkisi yüzündenihaleler iptal edilmekte,309 ancak bazı hallerde de satışlarsessiz sedasız tamamlanmaktadır.310 Bunun yanı sıra,kanun VGM’ye, 10 yıl art arda yönetici seçimlerinigerçekleştirmeyen vakıfların yönetimini devralma yetkiside tanımaktadır.311 Son olarak kanun, ilgili gruplardanbirçok itiraz yükselmesine karşın, 15 üyeli “VakıflarMeclisi”nde tüm gayrimüslim vakıfların temsili için tekbir sandalye ayırmayı sürdürmektedir. Cumhurbaşkanı’nındokuz hükme ilişkin olarak veto yetkisini kullanmışolması nedeniyle, bu kanun henüz yürürlüğegirmemiştir.312 Cumhurbaşkanı bu hükümleri, diğernedenlerin yanı sıra, eskiden kurulmuş (cemaat)

vakıflar(ın)a yeni hak ve ayrıcalıklar tanınmasının LozanAntlaşması’na, Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine, ayrım-cılık yasağı ilkesine, ulusal çıkarlara ve kamu yararınaaykırı olacağı gerekçesiyle veto etmiştir.313 Eski AnayasaMahkemesi Başkanı olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhur-başkanı’nın hukuka yönelik bu statik yaklaşımı vevatandaşlara yeni haklar tanınmasını “ulusal çıkarların”ihlaliyle bağdaştıran bu ayrımcı zihniyeti, Türkiye’degayrimüslim azınlıklara yönelik olarak hâkim olan zih-niyeti bariz bir şekilde sergilemektedir.

Kısacası, yeni Vakıflar Kanunu beklentileri karşılaya-mamıştır. Gerçekten de, davalarını AİHM’ye taşımış olancemaat vakıflarının bu kanunun yürürlüğe girmesininardından davalarını geri çekmemiş,314 ve yakında çıkacakolan kanunun niteliği belirgin hale gelince Strazburg’ayeni başvurularda bulunulmuştur.315 Bu kanun AİHM’yide tatmin etmemiştir. AİHM, 9 Ocak 2007 tarihlikararında, Türkiye’nin AİHS 1 No’lu Protokol’ün 1. mad-desini ihlal ettiğine kanaat getirmiş316 ve hükümetten butapuları iade etmesini veya 9 Temmuz 2007’ye dek890.000 avro tazminat ödemesini talep etmiştir. Bu kararAİHM önünde beklemekte olan diğer davalara emsaloluşturacaktır. Ancak, cumhurbaşkanı vetosunun ardın-dan, meclis adalet komisyonu kanunu hiçbir değişiklikyapmadan geçirmiş ve incelenmek üzere meclise gönder-miştir. Sürenin sona ermesine rağmen, önceki meclis bukanunu, kısmen görevinden ayrılmak üzere olan cumhur-başkanı Ahmet Necdet Sezer’in muhalefeti nedeniyle,AİHM kararlarına uygun bir şekilde değiştirememiştir.Yeni meclisin yasa tasarısını öncelikli olarak gündeminealması beklenmektedir.

Romanlar16 Haziran 2005 tarihinde meclis, tarihi ve kültürel taşın-mazların yenilenmesi, korunması ve kullanılmasıhakkında bir kanun çıkarmıştır.317 14 Aralık 2005’teçıkartılan uygulamaya ilişkin yönetmelik, yetkili makam-lara, bakanlar kurulunun onayıyla, olağan kamulaştırmasürecinin projenin uygulanmasında gecikmeye neden ola-cağı hallerde acele kamulaştırma yoluna gitme yetkisivermiştir.318 Bakanlar Kurulu bu yetkiye dayanarak, İstan-bul’daki Fatih Belediyesi’ne, tarihsel olarak Romanmahallesi olan Sulukule Neslişah ve Hatice Sultan’ı daiçeren bölgelerde acele kamulaştırma gerçekleştirme yetkisiveren bir karar çıkarmıştır.319

Bu mahallelerde kamulaştırma başlamıştır. 20 Mart2007 tarihi itibariyle, 120 ev belediyeye veya üçüncüşahıslara satılmıştır.320 Yerel makamların mal sahiplerinehaklarını bildirmedikleri; evlerini satan Romanlara vaatedilen kira yardımının yapılmadığı; ve karaborsacıların,yenilenmiş evleri düşük fiyata ve makul taksitlerle satınalmak üzere belediyeyle bir sözleşme yapmak için evleriRomanlardan çok düşük fiyatlara satın aldığı yönünde

Page 33: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

31BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

iddialar mevcuttur. Beş Roman ailesi, Sulukule RomanKültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği ve MimarlarOdası İstanbul Şubesi, proje hakkında yürütmeyi durdur-ma, ve yönetmelik ve Bakanlar Kurulu kararının iptalitalebinde bulunmuştur.321

Bakanlar Kurulu kararı öncesinde, Türkiye’nin dört biryanında çeşitli belediyeler tarafından gerçekleştirilenkentsel yenileme projeleri 2006 yılı boyunca zorlatahliyelere yol açarak, İstanbul, Ankara, Bursa ve Zongul-dak’ta evlerin yıkılmasına ve ailelerin yerlerindenedilmesine neden olmuştur.322 Sadece İstanbul’un Küçük-bakkalköy mahallesinde 19 Temmuz 2006’da 15’i tapuluolmak üzere 156 ev yıkılmıştır.323 Bu projeler yerel toplu-luklara danışılmaksızın hazırlanmıştır ve tahliyelerönceden haber verilmeksizin gerçekleştirilmiştir. Polisin,tahliyeler için mahkeme kararı çıkartmayarak usule aykırıdavrandığı ve tahliyeler sırasında zaman zaman şiddetebaşvurdukları söylenmektedir.324

Bunun sonucunda yüzlerce aile evsiz kalmıştır ve temizsuyun bulunmadığı aşırı kötü koşullar altında yaşamak-tadır.325 Roman ailelerin yerlerinden edilmeleri,çocuklarını eğitim haklarından mahrum bırakmıştır.Küçükbakkalköy’de, yıkılmış olan evlerinin kalıntılarıarasında yaşamaya çalışan Romanların çocukları, okulakayıt yaptırmaları için gerekli olan ikametgâh belgesinimuhtarın vermeyi reddetmesi yüzünden okula kaydolama-maktadır.326 Ulaşılabilir Yaşam Derneği (UYD),yetkililerin, İzmit, Çanakkale, İzmir ve Tekirdağ’dayüzlerce Romanın yanı sıra, İstanbul Kuştepe’den yüzlerceRomanı ve Sulukule’den 3500 Romanı daha tahliyeetmeyi planladığını bildirmektedir.327

Roman ailelerin zorla tahliyesi, mülkiyet haklarını,özel ve aile yaşamına saygı haklarını ve barınma, eğitim,sağlık ve yeterli beslenme, giyim ve yaşam koşullarınasahip olma gibi temel ekonomik ve sosyal haklarını ihlaletmektedir. Birkaç ay içerisinde gerçekleştirilen yüzlercezorla tahliye olayında Romanların hedef alınmış olması,ırk ve etnisite temeline dayalı ayrımcılık sorularını dagündeme getirmektedir. Gerçekten de, UYD, Küçük-bakkalköy ve Kağıthane’de Romanların evleri yıkılırken,Türk olan kapı komşularının evlerine dokunulmadığınıbelirtmektedir.328

Ayrımcılık yasağıUluslararası standartlar – İnsan haklarından yararlanma-da ayrımcılığa uğramama hakkı uluslararası belgelertarafından güvence altına alınmıştır. Ayrımcılık yasağı ilkolarak AİHS’de bağımlı bir hak olarak güvence altına alın-mıştır.329 Ancak, Haziran 2000’de kabul edilen AİHS 12No’lu Protokol ile ayrımcılığa ilişkin genel bir yasak getir-ilmektedir.330 Bir azınlığa mensup olma, AİHS’nin 14.maddesinde ve Türkiye’nin imzaladığı ancak henüz onayla-

madığı 12 No’lu Protokol’ün 1. maddesinde ayrımcılığakarşı koruma altına alınmış temeller arasında sayılmaktadır.

Ayrımcılık ayrıca, EİHB,331 MSHS,332 ESKHS,333

CEDAW,334 Çocuk Sözleşmesi,335 CERD,336 BM Bildirge-si337 ve Çerçeve Sözleşme338 kapsamında dayasaklanmaktadır.

Bir ulusal azınlığa mensup olma temeline dayalıayrımcılık henüz yürürlüğe girmemiş olan Avrupa TemelHaklar Şartı kapsamında yasaklanmaktadır.339 AB temelhukukunun iki belgesini oluşturan Irk Yönergesi ve İstih-dam Yönergesi tüm AB üye devletlerindeki kişilereayrımcılığa karşı korunma sağlamaktadır. Irk Yönergesi,işe erişim, çalışma koşulları, sosyal koruma, eğitim, mal vehizmetlere erişim ve barınma konularını da içeren çokçeşitli alanlarda ırk veya etnik kökene dayalı ayrımcılığıyasaklamaktadır. Bu yönerge hem doğrudan hem dolaylıayrımcılığı yasaklamakta ve hem kamu makamları, hemde özel şahıslar açısından bağlayıcılığı bulunmaktadır. İsti-hdam Yönergesi ise “iş ve meslek bakımından din veyainanç, özürlülük, yaş veya cinsel yönelim” temellerine day-alı ayrımcılığı yasaklamaktadır.340 Hem doğrudan, hem dedolaylı ayrımcılığa yönelik olarak yasaklama getirmektedir.Her iki yönerge de devletlerden, eşit muameleyi teşviketmek için bir organ oluşturmalarını, STK’larla diyaloğagirmelerini ve uygulamaya dair dönemsel raporlar sun-malarını talep etmektedir.

Türkiye’deki Mevzuat ve Uygulama – Anayasa’nın 10.maddesi ayrımcılık yasağını ve eşit muameleyi güvencealtına almaktadır. Lozan Antlaşması özel olarak gayrimüs-limlere kanunlar önünde eşitlik ve ayrımcılığa uğramamahakları tanımaktadır.341

Türkiye’nin genel bir ayrımcılıkla mücadele kanunubulunmamaktadır. Son yıllarda çeşitli kanunlara eklenenayrımcılık yasağı hükümleriyle, ümit vaat eden küçükadımlar atılmıştır. İş Kanunu’nda yapılan bir değişiklik-le,342 iş ilişkilerinde, diğerlerinin yanı sıra, dil, ırk, din vemezhep temellerine dayalı ayrımcılık yasaklanmaktadır.343

Temeller arasında etnisite ve ulusal köken sayılmamıştır.Bu ayrımcılık yasağı iş ilişkileriyle sınırlıdır; işe alımlarıiçine almamaktadır. Ceza Kanunu “ırk, dil, din, mezhep,milliyet, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasal veya diğer fikiryahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken,doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönün-den ayrım [yapmayarak] ve hiçbir kimseye ayrıcalık[tanımayarak]” herkesi kapsayacak bir koruma getirmekte-dir.344 Kanun ayrıca, 216/1. maddesinde, ırk, din, mezhepveya bölge temeline dayalı kin ve düşmanlığa tahriki, butahrik nedeniyle kamu güvenliği açısından açık ve yakınbir tehlikenin ortaya çıkması halinde yasaklamaktadır.Savcılar 216/2. maddeyi şiddet içermeyen görüşlerini açık-layan kişiler aleyhinde suçlamalarda bulunmak için sık sıkkullanıyorsa da, potansiyel olarak azınlıkları nefret

Page 34: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

32 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

söylemlerine, ırkçılığa ve antisemitizme karşı korumakiçin 216/1. maddeye başvurmamaktadır.

Hâkim zihniyetler değişmediği sürece, yasal reformlarazınlıkları ayrımcılığa karşı korumak konusunda tek başı-na yeterli olmayacaktır. “Evet, yasalar ve Anayasa biryandan değişiyor. Fakat ben bu konuda biraz endişeliyim.Bu değişiklikler kâğıt üzerinde mi kalacak? Bizimsorunumuz hiçbir zaman yasalar değil ki; ortalama vatan-daşın zihniyeti. Sosyal projeler geliştirmek, ayrımcılığakarşı eğitim sunmak lazım.”345 Genel olarak, azınlıklarkarşılaştıkları ayrımcılık biçiminin sistematik ve kolektifdeğil, ancak münferit ve kişisel olduğunu dile getirmekte-dirler. “Türkiye’deki ayrımcılık kişisel, alttan alta vetutarsız bir nitelik taşıyor. Bu durum kamu makamlarıaçısından da geçerli.”346 Azınlıkların kamu hizmetlerineerişimi söz konusu olduğunda, Rum kökenli bir aktivistşunları söylemektedir: “Devlet dairelerinde memurlarıninsafına kalmış durumdasınız. Fakat kamu hizmetlerineerişim takdire bağlı bir mesele olmamalı. Aksanlarındanötürü tanınmak korkusu yaşadıklarından, Rumlar devletkurumlarında haklarını arayamıyorlar.”347

Eğitim sistemi de azınlıklara yönelik yaygın kalıplar-dan ve önyargılardan nasibini almaktadır. İlk veortaöğretim için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayım-lanan ders kitapları gayrimüslimlere karşı nefret uyandıranayrımcı bir dil içermektedir. Tarih Vakfı ve Türkiye Bilim-ler Akademisi tarafından ders kitapları hakkındayürütülen ortak bir proje, bir coğrafya ders kitabında şucümleleri tespit etmiştir: “Türkiye’de yaşayanların hemenhepsi Türktür. Yakın zamana kadar Türk’ten başka Rum veErmeniler de vardı. Bunların bir kısmı fırsat buluncamemlekete zarar vermeye kalkıştı.”348 Bir Ermeni öğret-men Hrant Dink cinayetinden ötürü bu söylemisuçlamaktadır: “Devlet öyle bir Ermeni imajı yarattı ki,Ermeni olmak bir hakaret haline geldi. Bu çocuklar nedenkatil oldular? Onlara kızamıyorum. Asıl failler devlet veeğitim sistemidir. Ders kitapları Ermeniler ve Hıristiyan-lara karşı düşmanlığı beslemeye devam ediyor.”349

Ayrımcılıkla savaşmak için ders kitaplarından bu söylem-lerin kaldırılması gerekli olmakla birlikte, bu tedbir hiçbirşekilde yeterli değildir: Tutumlar da değişmek zorundadır.

Devlet Denetleme Kurulu’nun yabancı tüzel kişilertarafından mal edinimi konusundaki 2006 tarihli birraporda cemaat vakıflarına atıfta bulunması,350 devletkurumlarının ayrımcı kafa yapısı hakkında çok şey anlat-maktadır. Yüksek bürokratik kurumların ayrımcıuygulamalarına ilişkin diğer bir örnek de, dini yaymafaaliyetlerine karşı düşmanca bir yaklaşım sergileyen,Diyanet kaynaklı vaaz ve yayınlardır.351

Azınlıklara yönelik ayrımcı yaklaşımlar konusundayasakoyucuların sicili de kabarıktır. Vakıflara ilişkin yasatasarısı mecliste görüşülürken, milletvekilleri gayrimüslimlerhakkındaki küçültücü yorumlarda bulunmuş ve azınlıklara

yeni haklar tanımanın, yabancıların Türkiye’nin içişlerinemüdahale etmesine yol açayacağı yönünde kaygılarını dilegetirmişlerdir. Yasayı hazırlayan komisyonun, ana muhalefetpartisi olan Cumhuriyet Halk Partili (CHP) üyeleri,kanuna Yunanistan’a karşı “mütekabiliyet ilkesi” konulmak-sızın gayrimüslimlere ek haklar tanınmasına itirazetmişlerdir. Bunun üzerine, aralarında önde gelen aydın vesanatçıların da yer aldığı 183 gayrimüslim vatandaş,yasakoyucuların ayrımcı zihniyetine karşı bir duyuruyayımlamışlardır.352 En yüksek devlet organları ve bireylertarafından ortaya konan bu aşağılayıcı, ayrımcı ve zamanzaman ırkçı söylem ve kararlar gayrimüslimlerinyabancılaştırılmasına hizmet etmektedir.

Azınlıklar ayrıca kolluk güçlerinin tacizine de maruzkalmaktadır. Yakın bir tarihte, kendilerini polis memuruolarak tanıtan şahısların, İstanbul’da ve İstanbul dışındakibazı Roman derneklerine giderek, AB’den maddi destekalıp almadıklarını sorduğu ve işbirliğinde bulunduklarıörgüt ve şahıslar hakkında bu dernekleri sorguladığıbildirilmiştir.

Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde, gayrimüslim aydın-lara, din adamlarına ve ibadethanelere yönelik olaraköldürücü nitelik taşıyan fiziksel saldırılar gerçekleştir-ilmiştir. Hrant Dink’in trajik ölümü, Türkiye’dekigayrimüslimlere yönelik düşmanca ve ırkçı duygularınderinliğini apaçık ortaya koymaktadır. Dink cinayeti,Şubat 2006’da öldürülen Trabzon’daki Katolik Kilisesirahibi Andrea Santoro cinayetinden yaklaşık bir yıl sonrameydana gelmiştir. Dink cinayetinden üç ay sonra, 18Nisan 2007’de, Malatya’da bir yayınevi olan Zirve’ye aşırıdinciler tarafından saldırı düzenlenmiş ve yayınevinin üççalışanı öldürülmüştür. Bu yayınevi İncil ve Hıristiyanlıklailgili kitaplar basmaktadır ve daha önce tehdit almıştır.353

Başta gayrimüslimler olmak üzere, azınlıklar 2007yılında giderek daha çok tehdide maruz kalmaktadır. BirErmeni avukat, Ermeni okulları, işadamları ve dinikurumlarının elektronik posta, mektup ve telefonlatehditler aldığını belirtmiştir. İlgili kişiler polis karakolları-na giderek bu tehditlerin soruşturulmasını ve kendilerinekoruma sağlanmasını talep etmişlerdir. Patrik de İstanbulValisi’ne bir mektup göndererek, Ermeni kurumları veişadamları için koruma istemiştir. Verilen yanıt, valililiğinbu koruma masraflarını karşılayamayacağı, parasını ödey-erek özel şirketlerden güvenlik temin etmeleri gerektiğişeklinde olmuştur.354 Pek çok cemaat üyesi kendilerinigüvende hissetmediklerini ve ülkeyi terk etmek istedikleri-ni söylemektedir.355 Diyarbakır Kilisesine yönelikelektronik posta yoluyla tehditler de artmıştır. Polisbaşlangıçta bu tehditleri ciddiye almamıştır, ancakMalatya’daki olaydan sonra kilisede yirmi dört saat nöbettutan bir güvenlik görevlisi temin etmiştir.

Türkiye’de azınlıklara yönelik ırkçı saldırıların sayısın-da da bir artış gözlenmektedir. Genel olarak, kolluk

Page 35: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

33BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

kuvvetleri mağdurları korumakta ve failleri yakalamaktabaşarısız olmaktadır. Örneğin Afyon’da, 29 Nisan 2006tarihinde, kız öğrencilerin iki genç Roman tarafından tacizedildikleri iddiası üzerine bir Roman ailesi Romanolmayan yüzlerce kişinin saldırısına uğramıştır. Bu kişilerRomanlara ait birçok evi ateşe vermişlerdir. Kimse tutuk-lanmamıştır.356 Bazı durumlarda yetkili makamlar,mağdurlardan olay yerini terk etmelerini isteyerek olayı“çözmeyi” tercih etmektedir. Örneğin İzmir’in Kemalpaşabeldesinde yaşayan 55 Kürt, ülkücü önderlerinin hayatınıkaybetmesi üzerine harekete geçen aşırı milliyetçilerinsaldırısına uğradıktan sonra, belediye ekiplerinin aileler-den evlerini terk etmelerini talep etmesi ve polisin deonları yeni saldırılardan koruyamayacağını söylemesi üzer-ine beldeyi terk ederek Aydın’a taşınmak zorundakalmıştır.357 Benzer biçimde, Konya’nın Bozkır ilçesindebeş Kürt inşaat işçisiyle Kürt olmayan bir grup arasındaçıkan kavganın ardından, orada yaşayan bir grubunKürtler aleyhine slogan atması üzerine, işçiler polisnezaretinde ilçe dışına çıkarılmıştır.358

Nefret söylemi tüm azınlık grupları açısından kaygıuyandıran bir konudur. Çerkezler, kendilerine yöneliknefreti kışkırtan aşırı sağcı internet sitelerinden endişeduymaktadırlar. Nefret söylemine karşı düzenleme getiren

yasal mevzuatın uygulama yönünden geliştirilmesi vesağlamlaştırılması temel talepleri arasındadır.359 Kürtler ise,internet siteleri ve dergiler aracılığıyla ırkçı materyalleryayımlayan, Türklere Kürtlere ait dükkânlardan alışverişetmemeleri, Kürtlerle evlenmemeleri, Kürt müziği dinle-memeleri vb. çağrısında bulunan İşçi Partisi (İP) gibi aşırısol gruplar tarafından yürütülen sistematik nefret söylemikampanyalarına hedef olmaktadır. Türkiye’de pek tartışıl-mayan bir mesele olan antisemitizm konusunda da birartış, daha doğrusu bir yeniden tezahür mevcuttur: “Anti-semitizm Türkiye’de adı konmamış ve görmezden gelinenbir sorundur … siyasetçiler bu duruma göz yumuyor. Nede olsa, Musevi seçmenlerin sayısı ancak 9000 civarın-da.”360 Musevi cemaati temsilcileri de bu kaygıyıpaylaşıyor: “Aşırı milliyetçilik ve antisemitizm bugünTürkiye’de Musevi cemaatinin en büyük sorunudur.”361

Türkiye, Irk Ayrımcılığına Karşı Komite’nin Sözleş-menin 14. maddesi kapsamında bireysel başvurularıinceleme yetkisini tanımamıştir. İnsan Hakları Komite-si’ne bireysel başvuruda bulunulmasını güvence altına alanMSHS İhtiyari Protokolü’nü ise 26. maddeyle ilgili olarakyapılabilecek başvurulara çekince koyarak onaylamıştır.Bunlar azınlıklar tarafından ayrımcılığa ve nefret söylem-ine karşı kullanılabilecek mekanizmalardır.

Page 36: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

34 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

AB katılım süreci, ve AB’nin tüm aday devletlere yük-lediği, azınlıklarını tam anlamıyla koruyabildiklerinigösterme şartı, Türkiye’nin ulusal kimliğine dair uzunzamandır beklenen çözümü bulmasını gerektirmektedir.Ulus devletin kurulmasının ardından 80 yılı aşkın birsüre geçmişken, “ulus” hâlâ Türkiye sınırları içerisindekifarklı din, dil ve kültürlerin çeşitliliğini barındıracak biryol bulmaya çalışmaktadır. Sadece çeşitli azınlıklar değil,çoğunluğun önemli bir kesimi de Türkiye’nin etnik ve diltemelli vatandaşlık kavramı tarafından dışlandığını hisset-mektedir. Fakat, bazı Müslüman azınlıklar tarafından“azınlık” kavramına karşı olumsuz tepki gösterilmesine(on yıllar boyunca gayrimüslimlere yüklenen olumsuzimaj yüzünden) karşın, azınlık hakları kutusunun kapağıbir kez açılmıştır artık. Azınlık hakları söylemi, biçimolarak değilse de, cisim olarak çoktan ulusal söylemin birparçası haline gelmiştir. AB sürecinin en büyükbaşarısının, çeşitli azınlık grupları için, farklı kimlik-lerinin tanınmasını, tekelci Türk vatandaşlığı kavramınınyeniden formüle edilmesini ve dini, siyasi ve kültürelhaklarının özgürce kullanımı önündeki engellerinkaldırılmasını talep edebilecekleri bir alan yaratma biçimiolduğu savunulabilir. Yeni azınlık derneklerinin, azınlıklartarafından ulusal mahkemelere ve AİHM’ye taşınandavaların sayısının giderek artması ve azınlık kültürleri,dilleri, yemekleri ve tarihleri konusunda yeni görsel veyazılı malzemenin bolluğu buna kanıt teşkil etmektedir.Bütün bunlar geri dönüşü olmayan bir eğilime işaret edergörünmektedir.

Yetkililer bu dinamik sosyal güçlerin gerisindekalmaktadır. Yasal reformlar yapılması gerekli olmaklabirlikte, azınlıklara yönelik sosyal ve resmî yaklaşımlardagerçek ve anlamlı değişiklikler yaratma konusunda tekbaşına yeterli olmamaktadır. Yasal reformların içselleştir-ilmesi için, hem devlete hem de topluma hâkim olanzihniyette kökten bir dönüşüm yaşanması gerekmektedir.Azınlık meselelerine ilişkin kalıcı bir çözüm ve azınlıklara

yönelik yaygın önyargıların sona erdirilmesi için devletinsöyleminde temelden bir değişiklik gerekmektedir. Devletyetkilileri tarafından benimsenen hor gören, saygısız vemilliyetçi söylem reform yasalarının yaratabileceği hertürlü olumlu etkiyi bertaraf etmektedir. İşte, Türkiye’ninen başarısız olduğu nokta da muhtemelen budur.Türkiye’nin çokkültürlü mirası devletin en yüksekkademelerinde henüz benimsenmemiş durumdadır; azın-lıklara ve azınlık haklarına dair en ufacık bir telaffuz bilesiyasi liderlerin milliyetçi tepkilerini tetiklemeye devametmektedir; ve gayrimüslim vatandaşların geçtiğimiz onyıllar içerisinde devlet eliyle maruz kaldıkları travmatikdeneyimler henüz resmen kabul edilmiş ve bunlardanötürü özür dilenmiş değildir. Azınlıklar çok yönlü birayrımcılığa uğramaktadır, Sünni olmayan azınlıkların var-lığı halen göz ardı edilmektedir, azınlık dillerinin veyasembollerinin kamusal alanda kullanımı cezai kovuştur-malara yol açabilmektedir, gayrimüslimler halen devletmemurluğuna alınmamaktadır ve meclis halkın iradesiniveya toplumun çokkültürlülüğünü yansıtmamaktadır.Uluslararası düzeyde, Çerçeve Sözleşme’yi bile henüzimzalamamış pek az Avrupa devletinden biri olanTürkiye, azınlık haklarının reddi konusunda aşırı birtutum takınmayı sürdürmektedir.

Son yıllarda, azınlıklara mensup kişilere sınırlı fakatönemli haklar tanıyan çığır açıcı reformlar gerçekleştir-ilmiş olduğu yadsınamaz. Ancak daha yapılması gerekençok şey bulunmaktadır. Yeni anayasa şimdiye dek gerçek-leştirilmiş en büyük değişiklik olabilir. Hiç şüphesiz ki bu,azınlık haklarının siyasileştirilmesi ve azınlıklara yönelikşiddete yol açan yükselen milliyetçilik ışığında değer-lendirildiğinde zor bir görevdir. Fakat Hrant Dink gibiinsanların mirası, Türk devletine ve toplumuna umut,azim, cesaret, dayanışma ve empati ile donatacaktır. Sonsöz olarak: “Devlet kendi çocuklarından korkmamalıdır.Dil ve kültürel haklar peşinde koşan herkes toprak talepetmiyor.”362

İlerleme yönünde adımlar

Page 37: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

35BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

Türk Hükümetine yöneliktavsiyeler

Azınlık politikaları• Türkiye derhal, çağdaş uluslararası standartları yakala-

mak için Lozan Antlaşması’nın ötesine geçen kapsamlıbir azınlık politikası geliştirmeli ve benimsemelidir.Tüm etnik, dilsel ve dinsel gruplar uluslararası stan-dartlar uyarınca azınlık olarak tanınmalıdır.

• Bunu yaparken, yetkili makamlar çeşitli azınlık gru-plarının kadın ve erkek temsilcilerine danışarakdemokratik ve katılımcı bir süreç yürütmelidir.

• Eylül 2007’de yeni AKP hükümeti tarafındanbaşlatılan yeni bir anayasa hazırlama süreci şeffaf,katılımcı ve demokratik olmalıdır. Hükümet azınlık-ların ve temsilcilerinin bu sürece dahil olmasınısağlamalı ve anayasa taslağını incelerken onların sorunve taleplerini de dikkate almalıdır.

• 3. ve 42. madde gibi, uluslararası standartlarla uyumluolmayan ve azınlıkların korunmasına yönelik yasalreformların gerçekleştirilmesini engelleyen tümanayasal hükümler değiştirilmelidir. Farklı etnik, dilselve dinsel grupların ekonomik, sosyal ve siyasi hak-larının korunmasına ve gerektiğinde pozitif tedbirleralınmasına ilişkin ilkeler de Anayasa’ya eklenmelidir.

• Türkiye Çerçeve Sözleşme’yi, Bölgesel veya AzınlıkDillerine ilişkin Avrupa Şartı’nı vb. onaylamalıdır.

• Başta ulusal hükümet olmak üzere, Türk kamumakamları resmî beyanlarında tüm azınlıklara yönelikolumlu bir yaklaşım benimsemelidir.

Eğitim• Gayrimüslim okullarında müdür başyardımcısının ve

Türk kültürü öğretmenlerinin Müslüman olması şartıkaldırılmalıdır. Hükümet Lozan kapsamındaki yüküm-lülüklerini tam olarak yerine getirmeli ve bu okullarıniçişlerine müdahale etmemelidir.

• Özel okullarda ve kurslarda azınlık dillerinde eğitimyapılmasına ve bu dillerin öğretilmesine ilişkin tümyasal ve fiili sınırlamalar kaldırılmalıdır. Yürürlüktekiyasa ve yönetmelikler bu dillerden herhangi birininkullanımına yönelik olarak ayrımcılık içermemelidir.

• Yeterli talep olduğunda, hükümet, azınlık çocuklarınınanadillerini devlet okullarında ikinci dil olarak öğren-melerini sağlamak üzere bütçe ayırmalıdır.

• Hükümet, Türkçe konuşmayan azınlık çocuklarınıçoğunlukla eşit düzeye getirmek için, ihtiyaçlar doğrul-tusunda, azınlık dillerinde okul öncesi eğitimsunmalıdır.

• Azınlıklara ilişkin ayrımcı ifadeler, uzmanlara ve azın-lık temsilcilerine danışılarak tüm ders kitaplarındançıkartılmalıdır.

• İlk ve orta dereceli okulların müfredatı, uzmanlara veazınlık temsilcilerine danışılarak, öğrencilereTürkiye’nin çokkültürlü tarihini ve yapısını öğretecekve onları azınlık kültürlerine aşina kılacak şekilde göz-den geçirilerek değiştirilmelidir.

• Başta kızlar ve yerlerinden edilenler olmak üzere, azın-lık çocuklarının okula devamını artırmak için önlemleralınmalıdır. Gerektiğinde özel önlemler alınmalıdır.

• Hiç kimse azınlık dillerinde eğitim talep ettiği içinkovuşturmaya veya zulme uğramamalıdır.

Medya• Azınlık dillerinin kullanımına veya azınlık mese-

lelerinin medya organlarında ele alınmasına ilişkin yasave yönetmelikler ayrımcı bir nitelik taşımamalıdır.Azınlık dillerini kullanan medya organlarına Türkçeyikullananlardan daha olumsuz bir muamele yapılma-malıdır.

• Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun istasyonları kapat-ma veya azınlıklara dair benzer tedbirler alma yetkisikesin bir şekilde sınırlandırılmalıdır.

• Azınlık dillerinde yayın konusunda getirilen, adil nite-likte olmayan konu ve zaman kısıtlamaları gibikısıtlamalar ve ayrıca, azınlık dillerinde yayınkonusunda uygulanan tercüme ve bildirim şartlarıgevşetilmelidir. Bu yayınlara Türkçe yayınlarla eşitmuamele gösterilmelidir.

• Azınlık dillerinde devlet yayını diğer azınlık dillerinide kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Programlarınkalitesi artırılmalıdır ve tüm programlar azınlık men-suplarına danışılarak planlanmalıdır.

• Gazete, internet, radyo ve televizyon yayıncılarınıiçeren tüm medya organları, nefret söylemi, ırkçılık veantisemitizmle etkili bir şekilde mücadele edecek şek-ilde düzenlenmelidir.

• Tüm medya organları, toplum içerisinde hoşgörüyügüçlendirmek amacıyla azınlıkların tarihi ve kültürühakkında programlar yayımlama konusunda teşvikedilmelidir.

Tavsiyeler

Page 38: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

36 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

• Basına karşı alınan, yayınlara el konulması ve yayın-ların yasaklanması gibi orantısız önlemlergevşetilmelidir.

Azınlık dillerinde yer ve kişi isimleri• Kişi isimlerinde belirli bazı harflerin kullanımını

yasaklayan genelge iptal edilmelidir. Hükümet, azınlık-ların kendi seçtikleri isimleri serbestçe kullanmasınısağlamalıdır.

• Hükümet, Türkiye’deki kiliselerin –Van’daki ErmeniOrtodoks Ahtamar Kilisesi örneğinde olduğu gibi– vediğer yerlerin orijinal isimlerini değiştirme yönündekiuygulamadan derhal vazgeçmelidir.

• Kasaba, köy, sokak, okullarının vb. eski isimleriniyeniden kullanmaya başlamak isteyen azınlıklara bunuyapma hakkı tanınmalıdır.

Kamu hizmetlerine erişimde azınlıkdillerinin kullanılması• Azınlık dillerinde hizmet sundukları için belediyeler

aleyhine başlatılan idari ve cezai işlemlere son verilme-lidir. Belediyelere, gerektiğinde ve talep halinde farklıdillerde hizmet sunma yetkisi verilmelidir. Buhizmetler için devletten gerekli bütçe sağlanmalıdır.

• Diyarbakır’ın Sur ilçesi belediye başkanı ve belediyemeclisi demokratik bir şekilde edindikleri görevlerineiade edilmelidir. Başkan ve meclis üyeleri aleyhindeaçılmış olan ceza davası düşürülmeli ve sunduklarıyerel hizmetlerde Kürtçe veya başka bir dil kullandık-ları için aleyhlerinde başka benzer bir davaaçılmamalıdır.

• Türkçe konuşmayan azınlıklara, kamu hizmetlerineerişimin yanı sıra hem hukuk hem ceza yargılamaları-na ilişkin işlemlerde kendi dillerini kullanma hakkıtanınmalı ve devlet tarafından bir tercüman sağlan-malıdır.

• Hükümet, azınlıkların nüfus olarak çoğunluğu oluş-turduğu ve resmî dili konuşmayan kişilerin sayısınınyüksek olduğu bölgeler başta olmak üzere, tercümansağlamak ve azınlık dilini konuşan kamu görevlileriistihdam etmek almak suretiyle, azınlıkların tüm kamuhizmetlerine erişimini kolaylaştırmak için her türlüçabayı göstermelidir.

Din özgürlüğü• Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır. Azınlık ve çoğun-

luk dinlerine ve mezheplerine mensup tümvatandaşların, çocuklarına, isterlerse, eğitim sistemidışında dini eğitim (resmî olmayan eğitim) verilmesikonusundaki taleplerini karşılamak için katılımcı,demokratik ve ayrımcılık içermeyen bir çözüme ulaşıl-malıdır.

• Hükümet Lozan kapsamındaki yükümlülüklerineuymalı ve gayrimüslimlerin dini kurumlarının içişler-ine karışmamalıdır. Din adamlarının eğitimi, teolojikkurumların açılması ve dini sıfatların kullanılmasıkonularındaki yasaklar kaldırılmalıdır.

• Dini azınlıklara ait ibadethanelerin tescili konusundakitüm keyfi ve hukuka aykırı sınırlamalar kaldırılmalıdır.

• Tüm dini ve mezhepsel azınlıklara, tüzel kişiliği bulu-nan dini kurumlar kurma, yönetme ve denetleme vebu hakkı keyfi sınırlamalar olmaksızın kullanma hakkıtanınmalıdır.

• Diyanet, Sünni ve Hanefi olmayan Müslümanların datemsiline imkân verecek ve tüm Müslümanlara diniuygulamalara yönelik olarak devlet bütçesinden desteksunacak şekilde reformdan geçirilmelidir. Gayrimüslimgrupların ve dini vecibeleri yerine getirmeyen ve ateistvatandaşların hakları Sünni Müslümanların haklarıylaeşit biçimde korunmalıdır.

• Nüfus cüzdanlarındaki din hanesi kaldırılmalıdır.

İfade özgürlüğü• Ceza hukuku hükümleri, mevcut şiddet ve ırkçı nefret

olaylarının kovuşturulması için, ırk ayrımcılığına karşıuluslararası hukuk ve ifade özgürlüğüne uygun bir şek-ilde kullanılmalıdır. Bu hükümler ifade özgürlüğünü,azınlık dillerinin kullanımını veya azınlıkların barışçılaktivizmini sınırlamak için kullanılmamalıdır.

• Tüm kolluk kuvvetleri, savcı ve hâkimlerin ifadeözgürlüğüne ve ırk ayrımcılığına ilişkin uluslararasıhukuk konusunda eğitim alması şart koşulmalıdır.

• Ceza Kanunu’nun 220., 301. ve 305. maddeleri ilgaedilmeli ve yasakoyucu bu hükümleri benzerleriyleikame etmemelidir.

• 216. madde, demokratik bir toplumda amaçlananniyeti –nefret söyleminin, antisemitizmin ve ırkçılığınkovuşturulması– doğrultusunda kullanılmalıdır.

• Türk hükümeti ifade özgürlüğü konusunda anayasal veyasal mevzuatını uluslararası standartlarla tam uyumluhale getirmelidir.

• Terörle mücadele yasası, Avrupa standartlarıyla bağ-daşır hale getirilecek şekilde değiştirilmelidir.

• Sürekli olarak azınlık haklarını ihlal eder nitelikte–ifade özgürlüğüne saldırı da dahil olmak üzere–soruşturma ve kovuşturmalar yürüten savcılara veyadiğer kolluk yetkililerine karşı idari yaptırımlar uygu-lanmalıdır.

• Uluslararası hukuka aykırı, tekrarlanan kovuştur-maların mağdurlarının Adalet Bakanlığı’ndan tazminatalma hakkı bulunmalıdır.

• En üst düzey hükümet yetkilileri ifade özgürlüğü ilke-sine sıkı bir bağlılık sergilemelidir.

• Hakim ve savcılara AİHM standartları konusunda ver-ilen eğitimler yoğunlaştırılmalıdır. Bu eğitimler, başka

Page 39: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

37BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

ülkelerde ifade özgürlüğüne sağlanan yargısal korunmakonusundaki eğitimlerle desteklenmelidir.

Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü• Dernekler Kanunu’nun ve Vakıflar Kanunu’nun uygu-

lanması AİHM standartlarıyla uyumlu halegetirilmelidir.

• Dernekler Kanunu, derneklerin azınlık haklarınısavunmasını sağlayacak şekilde değiştirilmelidir.

• Derneklere, faaliyetlerinde herhangi bir dili tam olarakkullanma güvencesi sağlanmalıdır.

• Hakim ve savcılar, derneklerin kapatılma nedenleriniaşırı sınırlayıcı şekilde yorumlamamak için Avrupastandartları konusunda eğitilmelidir.

• Hükümet, derneklere keyfi bürokratik kısıtlamalarındayatılmasını önlemek için bir mekanizma geliştirme-lidir.

Siyasi Katılım ve Kamusal YaşamaKatılım• SPK’nın 81. maddesi (a), (b) ve (c) fıkraları, azınlıklar

tarafından kurulan veya azınlık haklarını savunansiyasi partiler üzerindeki kısıtlamaları kaldıracak şek-ilde değiştirilmelidir.

• SPK’nın içeriği ve uygulaması AİHM standartları iletam uyumlu hale getirilmelidir.

• Siyasi partilerin bütün faaliyetlerinde herhangi bir dilitam olarak kullanma hakkı bulunmalıdır. Yetkililer,seçim kampanyalarının, bilhassa nüfusun büyük birkısmının ilk dil olarak Türkçeyi konuşmadığı bölgel-erde azınlık dillerinde yürütülmesini sağlamalıdır.

• Hakim ve savcılar, siyasi partilerin kapatılması konusuöncelikli olmak üzere, AİHM içtihatları konusundaeğitilmelidir.

• DTP’ye karşı yürütülen ve hukuku araç olarak kul-lanan kampanya sona erdirilmelidir. Hükümet,savcıların keyfi tutuklamalar yapmalarını ve AİHS’yeaykırı suçlamalarda bulunmamasını sağlamalıdır.

• Ulusal seçim barajı Avrupa standartlarıyla uyumlu halegetirilmek ve temsilde adaleti sağlamak için yüzde 5’edüşürülmelidir.

• Ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin seçimlerekatılabilmelerini sağlayacak özel tedbirler alınmalıdır.

• Tüm azınlıkların siyasete ve kamu hizmetlerinekatılımını gerçek anlamda arttıracak yapısal mekaniz-maların inşası için çaba harcanmalıdır.

• Bu çabalar azınlık kadınlarının özel ihtiyaçlarınagereken ilgi gösterilerek sarf edilmelidir.

Mülkiyet hakları• Vakıflar Kanunu AİHM kararlarına uygun hale getir-

ilmelidir.

• Vakıflar Kanunu, gayrimüslim vakıflarının mallarınıniadesini sağlamalıdır. Üçüncü şahıslara devredilmişmallar bakımından, bu üçüncü şahısların iyi niyetlehareket ettiklerinden emin olmak için gayret sarfedilmelidir. İyi niyet bulunmuyorsa, söz konusu mallarkendilerinden geri alınmalıdır. İyi niyet bulunuyorsa,vakıflara adil tazminat ödenmelidir.

• Azınlık vakıflarının mallarının iadesine yönelik iddi-alarını değerlendirmek üzere merkezden koordineedilen, yeterli bütçeye ve insan kaynağına sahiptümüyle bağımsız bir idari organ tesis edilmelidir.

• Romanların zorla tahliyesi durdurulmalıdır. Tahliyeedilmiş olanların acil insani ihtiyaçları derhal sağlan-malıdır. Ulusal hükümet ve yerel yönetimler, kentseldönüşüm projelerinin tasarlanması ve uygulanmasındaulusal ve uluslararası hukuka uygun hareket etmelidir.

• Hükümet, ilgili kişilerin Tazminat Yasası hakkında bil-gilendirilmesini sağlayacak bir kamuoyu bilgilendirmekampanyası başlatmalıdır. Bu kampanya Türkiye dışın-daki, yerlerinden edilmiş kişilere de ulaşmalıdır.

• Hükümet Tazminat Yasası’nın uygulamasında derhalbirlik sağlamalıdır ve komisyonların keyfi ve haksızkararlar almamasını sağlamalıdır.

• Komisyonların ret kararlarını inceleyecek bir idariorgan oluşturulmalıdır.

• Köy korucusu sistemi ortadan kaldırılmalıdır.• ÜYEK’lerin İnsan Haklarına dair BM Genel Sekreteri

Özel Temsilcisinin tavsiyelerine uygun olarak,ÜYEK’lere ve insan hakları örgütlerine danışılarakulusal bir strateji geliştirilmelidir; ve bu stratejiyi uygu-lamak üzere bir merkezi organ tesis edilmelidir; ve bukuruma yeterli bütçe tahsis edilmelidir.

• Hacettepe araştırmasının niteliksel tespitleri gecikmek-sizin açıklanmalıdır. Bu araştırmanın tüm bulgularıileride benimsenecek politikalarda gözetilmelidir.

• Geri dönmek isteyen ÜYEK’ler için KDRP’ye tam veeşit erişim sağlanmalıdır; ekonomik ve sosyal yaşam-larını yeniden inşa etmeleri için özel önlemleralınmalıdır.

• Şehirlerdeki ÜYEK’lerin entegrasyonunu kolaylaştır-mak için, bunların kamu hizmetlerine, işe ve eğitimeerişimlerini sağlayacak ekonomik ve sosyal politikalaruygulanmalıdır.

Ayrımcılık yasağı• Andrea Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin, ve ayrı-

ca Zirve Yayınevi çalışanlarının katlinin ardındaki tümfailler teşhis edilmeli ve yargılanmalıdır. Savcılar bu üçolay arasındaki muhtemel bağlantıları derinlemesinesoruşturmalıdır.

• Yaşamın her alanında hem devlet, hem de özel şahıslartarafından uygulanan doğrudan ve dolaylı ayrımcılığıyasaklayan ve ayrımcılığa uğrayan kişilere etkili hukuk

Page 40: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

38 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

yolları sunan kapsamlı bir ayrımcılıkla mücadele yasasıçıkartılmalıdır. Burada sayılan ayrımcılık temellerisınırlı olmamalıdır.

• Yeni İçişleri Bakanı, güvenlik ve istihbarat yetkilileri dedahil olmak üzere, Hrant Dink’i öldürme planınailişkin güvenilir ve ayrıntılı istihbarat edinmişolmalarına rağmen Dink’i korumayı başaramayankamu görevlilerinin ihmalini derinlemesine soruştur-malıdır.

• Ayrımcılık yasağına ilişkin olarak bağımsız bir ulusalkurum oluşturulmalı ve bu kuruma yeterli bütçe veyetki sağlanmalıdır.

• Tüm ders kitapları, sosyologlar, psikologlar, insan hak-ları savunucuları ve tarihçiler tarafındanincelenmelidir. Azınlıklar hakkındaki ayrımcı ifadelerve Türkiye’nin tarihine ilişkin yanlı kayıtlar kitaplar-dan çıkartılmalıdır. Ders kitapları, çocukları azınlıkkültürlerine aşina kılmak amacıyla, Türkiye’deki tümazınlık grupları hakkında nesnel bilgiler içerecek şek-ilde yeniden yazılmalıdır.

• Hükümet, azınlıklara ve azınlık hakları savunucularınayönelik nefret uyandıran ırkçı ifadeleri tespit etmeküzere, başta internet olmak üzere tüm medyayı yakın-dan izlemelidir.

• Hükümet, güvenlik kuvvetlerinin azınlıklara yönelikfiziksel saldırıları ve linçleri önlemesini sağlamak ve butür saldırılar gerçekleştiğinde mağdurları korumak vefailleri cezalandırmak için tüm tedbirleri almalıdır.

• Hükümet derhal, eğitimin her seviyesinde müfredatıyeniden tasarlayarak, azınlıklara yönelik nefretuyandırıcı yazılı, sesli ve görsel medya programlarını

cezalandırarak ve her seviyedeki tüm kamu görevlileri-ni evrensel insan hakları değerleri konusunda eğiterek,hoşgörü, eşitlik ve çeşitlilik konusunda ulusal çapta birkampanya başlatmalıdır.

AB’ye yönelik tavsiyeler• Bütün olarak AB ve özel olarak Komisyon, Türkiye’de

azınlık haklarının korunması konusunda güçlü ve netbir genel yaklaşım geliştirmelidir. Bu yaklaşım, AvrupaKonseyi ve AGİT standartlarını kullanarak Avrupahukuku ve standartlarına dayanan ve Türkiye’nin ulaş-ması gereken net noktaları belirlemelidir. Bu noktalaren düşük ortak paydayı değil, Avrupa’daki en iyi uygu-lamayı temel almalıdır. Özellikle de, Avrupa’da eşibenzeri bulunmayan Fransa örneği kullanılmamalıdır.

• AB katılım süreci boyunca, Türkiye’deki tüm azınlık-ların durumunun kapsamlı ve nesnel bir şekildeizlenmesini, ulaşılması gereken noktalara doğru iler-lemenin ölçülmesini desteklemelidir. Azınlıklar busürece tam olarak katılmalıdırlar.

• AB, azınlıkların hem Türkiye’deki hem de Brüksel’dekikatılım sürecini ve buna yönelik incelemeleri anlaması-na ve bunlara erişimine yardımcı olmalıdır.

• AB, Avrupa’nın diğer yerlerinde azınlık haklarına ilişkinen iyi uygulamalara dair azınlıklara ve hükümet yetk-ililerine bilgi sunmalıdır. Azınlıklar ve yetkililer içinkarşılıklı ve araştırma amaçlı ziyaretler düzenlenmelidir.

• Tüm AB üyeleri, AB’nin Türkiye’de azınlık haklarıkonusunda yürüttüğü çalışmaları tam anlamıyladesteklemeli ve buna katkıda bulunmalıdır.

Page 41: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

39BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

1 Bu açıklamalar kısmen şu çalışmaya dayanmaktadır: Kurban,D., “Unravelling a Trade-off: Reconciling Minority Rights andFull Citizenship in Turkey”, European Yearbook of MinorityIssues, Sayı 5, 2004/5, Leiden, Martinus Nijhoff, 2006, s. 343-53. Ayrıca bkz. Macmillan, M., Peacemakers: The Paris PeaceConference of 1919 and its Attempt to End War, Londra,John Murray, 2002.

2 Millet sistemi konusunda daha fazla bilgi için bkz. Oran, B.,“Minority concept and rights in Turkey: The Lausanne PeaceTreaty and current issues”, Z. F., Kabasakal Arat (der.),Human Rights in Turkey içinde, Philadelphia, University ofPhiladelphia Press, 2007, 35-52.

3 Batı’da Yunan Ortodoks olarak bilinen topluluğa Türkiye’deRum denmektedir.

4 Mahçupyan, E., “Türkiye’de Gayrimüslim Cemaatlerin Sorun-ları ve Vatandaş Olamama Durumu Üzerine”, İstanbul, TürkiyeEkonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), Haziran 2004/1,Nisan 2007’de erişilmiştir, http://www.tesev.org.tr/etkinlik/demokratiklesme_cemaatler.php

5 İngilizler 1923 Antlaşması’nda azınlıklara (etnik azınlıklar dadahil) daha fazla koruma sağlamaya çalışmış, ancak 1919-20Antlaşması’nın aksine, çok daha sınırlı bir azınlık korumasınarazı gelmişlerdir.

6 Bkz. Gökaçtı, M.A., Nüfus Mübadelesi: Kayıp Bir KuşağınHikayesi, İstanbul, İletişim, 2005.

7 Doğu Trakya’da yaşayan Museviler toplu saldırılarla karşıkarşıya kalmışlar, malları yağmalanmış ve bölgedensürülmüşlerdir. Bkz. Aktar, A., Varlık Vergisi ve TürkleştirmePolitikaları, İstanbul, İletişim, 2000, 71-99.

8 “6-7 Eylül Olayları” olarak bilinen şiddet dolu toplu saldırılarİstanbul’daki gayrimüslim şahıslara ve bunların mallarınayönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Asıl hedef, Yunanistan ileTürkiye arasında Kıbrıs konusunda yaşanan krizin tırmanışınedeniyle Rum Ortodoks cemaatidir. Ancak Ermenilere veMusevilere de saldırılmıştır. Bkz. Güven, D., CumhuriyetDönemi Azınlık Stratejileri ve Politikaları Bağlamında 6-7 EylülOlayları, İstanbul, İletişim, 2006.

9 1941’deki askere alımlar İstanbul’daki gayrimüslimlerle sınırlıtutulmuş, ancak 1942’de yapılan çağrı ülkede yaşayan tümgayrimüslimleri kapsamıştır. Bkz. Bali, R., Devletin Yahudilerive “Öteki” Yahudi, İstanbul, İletişim, 2004, s. 299-319.

10 4305 sayılı ve 11 Kasım 1942 tarihli Varlık Vergisi Kanunu 12Kasım 1942’de yürürlüğe girmiştir. Savaş dönemindeki malikrizi hafifletme amacı taşıdığı söylenilerek çıkartılan bu kanun,gayrimüslimlerin ve İslamiyet’e dönmüş olanların Müslüman-lardan çok daha yüksek oranda vergiye tabi tutulması ileayrımcı bir vergi sistemi getirmiştir; vergilerini ödeyemeyen1299 gayrimüslim çalışma kamplarına gönderilmiş ve burada21 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu uygulama Aralık 1943’te gerikalan gayrimüslimlerin kamplardan salıverilmesi ile fiilen ve 15Mart 1944’te bu kanunun iptali ile hukuken sona erdirilmiştir.Bkz. Aktar, a.g.e.; Bali, R., Bir Türkleştirme Serüveni: 1923-1945, İstanbul, İletişim, 2005.

11 Kıbrıs konusundaki uyuşmazlığı kendi istediği biçimde çöze-meyen Türk hükümeti, aralarında Türk vatandaşlarıyla evliolanların da bulunduğu, Yunan pasaportu taşıyan on binlerceİstanbul Rumunu, mallarına ve mülklerine el koyarak sınırdışıetmiştir. Bkz. Demir, H. ve Aktar, R., İstanbul’un Son Sürgün-leri, İstanbul, İletişim, 2004.

12 Diyanet konusunda daha fazla bilgi için bkz. Çakır, R. veBozan, İ., Sivil, şeffaf ve Demokratik bir Diyanet İşleri Başkan-lığı Mümkün mü?, İstanbul, TESEV, 2005.

13 Aktar, a.g.e., s. 58.14 Kaya, A., “Cultural reification in Circassian diaspora: stereo-

types, prejudices and ethnic relations”, JEMS, Sayı 31, 2005,s. 135, 1932 Türk Tarih Tezi ve 1936 Güneş Dili Teorisine atıf-ta bulunmaktadır.

15 2510 sayılı ve 14 Haziran 1934 tarihli İskân Kanunu. 16 2525 sayılı ve 21 Haziran 1934 tarihli Soyadı Kanunu. 17 Pierse, C., Cultural and Language Rights of the Kurds: A

Study of the Treatment of Minorities under International Lawin Turkey, Iraq, Iran and Syria in Light of InternationalHuman Rights Standards, Londra, Kürt İnsan Hakları Proje-si, 1997, s. 6.

18 McDowall, D., A Modern History of the Kurds, Londra, I.B.Tauris, 1996, s. 191.

19 Örneğin bkz. Oran, B., Türkiye’de Azınlıklar: Kavramlar-Teori-Lozan- İç Mevzuat- Uygulama, İstanbul, İletişim, 2005, s. 73.

20 “Sezer: Aleviler Azınlık Değildir”, Milliyet, 4 Eylül 2006.21 NTVMSNBC, 13 Nisan 2007, http://www.ntv.com.tr/news/

405466.asp22 Bu görüş, Kürt ve Alevi temsilciler tarafından yapılan açıkla-

malara ve kişisel gözlemlere dayanmaktadır. 23 Bir Süryani aktivist ile söyleşi, 22 Mart 2007. 24 Study on the Rights of Persons Belonging to Ethnic, Reli-

gious and Linguistic Minorities, Ayrımcılığın Önlenmesi veAzınlıkların Korunması Alt Komisyonu Özel Raportörü F.Capotorti tarafından sunulmuştur, (UN Doc. E/CN.4/Sub.2/384/Rev.1, 1979).

25 Bütün ülkeler uluslararası hukukun gelişmekte olan standart-larına uygun hareket etmemektedir; Fransa kendi sınırlarıiçerisinde azınlıkların varlığını kabul etmemektedir veYunanistan bu tanımayı dini azınlıklarla sınırlı tutmaktadır.Ancak bu ülkeler kural değil, birer istisna teşkil etmektedir.

26 Max van der Stoel, AGİT Azınlıklar Semineri açılışının anateması, Varşova, 1994, http://www.osce.org/hcnm/13022.html adresinden ulaşılabilir.

27 İnsan Hakları Komitesi, 23 sayılı Genel Yorumu, 27. madde (50.oturum 1994), İnsan Hakları Sözleşmeleri Organları TarafındanKabul Edilen Genel Yorumlarına ve Genel Tavsiyelere İlişkinDerleme, UN Doc. HRI/GEN/1/Rev.1/1994, 38

28 Ancak 27. maddeye çekince koymuştur.29 Ancak 17. ve 30. maddelere çekince koymuştur.30 Belçika, Fransa ve Yunanistan sözleşmeyi henüz onayla-

mamışlardır. 31 Gorzelik – Polonya, 2002.32 AGİT, Radyo ve Televizyon Yayınlarında Azınlık Dillerinin Kul-

lanımına ilişkin Kılavuz İlkeler, 10 Ekim 2003,http://www.osce.org/documents/hcnm/2003/10/2242_en.pdfadresinden ulaşılabilir

33 Başkanlık Kararları, Avrupa Konseyi zirvesi, Kopenhag, 21–22Haziran 1993.

34 2000/78/EC sayılı ve 27 Kasım 2000 tarihli, istihdam veişgücü alanında eşit muamele için genel bir çerçeve tesiseden Konsey Yönergesi, OJ 2000 L 303/16.

35 2000/43/EC sayılı ve 29 Haziran 2000 tarihli, ırksal veya etnikkökene bakılmaksızın kişiler arasında eşit muamele ilkesiniuygulamaya geçiren Konsey Yönergesi, OJ 2000 L 180/22.

36 Türkiye ile Barış Antlaşması, Temmuz (Lozan Antlaşması).37 37. madde.38 Uzun bir süre boyunca, Türkiye bu yanlış yorumlamanın

geçerliliği konusunda ulusal ve uluslararası toplumu iknaetmeyi başarmıştır. Örneğin Avrupa Komisyonu, eski yıllık iler-leme raporlarında, “1923 Lozan Antlaşması tarafından

Notlar

Page 42: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

40 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

kapsanıyor olsun veya olmasın, gayrimüslimlerin somut talep-lerinin” gerektiği gibi incelenmesi çağrısı yapmak suretiyle buhukuka aykırı politikayı fiilen onaylamıştır (vurgu eklenmiştir).Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesineilişkin 2000 Yılı Düzenli Raporu.

39 Avukat Erol Dora ile söyleşi, 22 Mart 2007.40 MSHS’nin 27. maddesi; Çocuk Sözleşmesi’nin 17., 29. ve 30.

maddeleri; ESKHS’nin 13. maddesinin 3. ve 4. fıkraları; veAGİT belgeleri konusunda durum böyledir.

41 Özsoy, A.E., Koç, İ. ve Toros, A., “Türkiye’nin Etnik YapısınınAnadil Sorularına Göre Analizi”, Nüfusbilim Dergisi, Sayı: 14,1992, s. 102.

42 A.g.e., s. 109. 43 Çerkezler aslında Adigedir, ancak ilk başta dışarıdan kişiler

tarafından kendilerine yüklenilen “Çerkez” ismini benim-semişlerdir. Bir Çerkez araştırmacı ile söyleşi, 26 Mart 2007.

44 Bir Federasyon yetkilisinden edinilen bilgi, 26 Mart 2007. BirÇerkez araştırmacı bu sayının en fazla 2 milyon olduğunudüşünmektedir; söyleşi, 26 Mart 2007.

45 Bu bölümde yer alan bilgiler, aksi belirtilmedikçe, 26 Mart2007 tarihinden bir Çerkez araştırmacı ve bir Çerkez aktivistile söyleşilere dayanmaktadır.

46 Martin van Bruinessen 1975’te Kürtlerin nüfusa oranınınyüzde 19 civarında olduğu tahmininde bulunmuştur; van Brui-nessen, M., Agha, Shaikh and State: The Social and PoliticalStructures of Kurdistan, Londra, Zed Books, 1992, s. 15.David McDowall 1996’da bu oranı yüzde 23 olarak belirt-miştir; McDowall, a.g.e., p. 3. Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe karşıAvrupa Komisyonu (ECRI) bu sayıyı yüzde 10 ila 20 olarakbelirtmektedir; ECRI, 1999 Türkiye Raporu,http://www.coe.int/t/E/human_rights/ecri.

47 Özsoy ve diğerleri, a.g.e., s. 106.48 Yerinden edilmiş kişilerin insan hakları konusunda daha fazla

bilgi için bkz. Türkiye’de Yerinden Edilen Kişiler Sorunu: GeriDönüş ve Zararların Tazmini İçin Eylem Kılavuzu, İstanbul,Uluslararası Azınlık Hakları Grubu, Diyarbakır Barosu,Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği ve Toplum veHukuk Araştırmaları Vakfı, Aralık 2006, s. 16–18,http://www.minorityrights.org/admin/Download/pdf/Turkey_actionplan.pdf.

49 Bu bölümdeki bilgiler, Laz dilinde yayın yapan bir yayıneviolan Chiviyazıları yayın yönetmeni Özcan Sapan’la yapılansöyleşiye dayanmaktadır, 26 Mart 2007.

50 Aksi belirtilmiş olmadıkça, bu paragrafta yer alan bilgiler birRoman aktivist ile yapılan söyleşiden alınmıştır, 21 Mart 2007.

51 Bu çalışma İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafındanyürütülmüştür, 2006 İlerleme Raporu, s. 22.

52 Van Bruinessen, M., “Kurds, Turks and the Alevi revival inTurkey”, 1996, http://www.let.uu.nl/~Martin.vanBruinessen/personal/publications/Alevi_revival.htm#_ftn1

53 A.g.e.54 Toprak, B. ve Çarkoğlu, A., Değişen Türkiye’de Din, Toplum

ve Siyaset, İstanbul, TESEV, 2006.55 “‘Aleviyim’ Diyenlerin Sayısı 4,5 milyon”, Milliyet, 21 Mart

2007.56 Avukat Erol Dora ile söyleşi, 22 Mart 2007. 57 A.g.s.58 Bir Süryani araştırmacı ile söyleşi, 21 Mart 2007.59 Bali, R., “Turkish Jewry Today”, Changing Jewish Communi-

ties, Sayı: 17, 2007, s. 1.60 Musevi cemaatinin kurumsal görüşünü aktaran bir sözcüden

alınan bilgi. 61 Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği sözcüsü İsa Karataş’tan alı-

nan bilgi.62 Kotzamanis, V., “İstanbul Buluşması: Bugünü ve Yarını” adlı

uluslararası bir konferansta yapılan sunum, 30 Haziran–2Temmuz 2006, İstanbul. Kotzamanis bu rakamı İstanbul’dakisaha çalışmasına dayandırmıştır.

63 Bir Rum Ortodoks rahiple söyleşi.64 A.g.s.

65 A.g.s.66 Yezidice, daha yaygın olarak tanınan Kirmançi lehçesine

Yezidilerin verdiği addır. Kırmançi kelimesinin aşağılayıcı biranlamı (“köle”) olduğunu ve İslamiyet’i benimseyen Yezidilereatfen kullanıldığını ileri sürmektedirler. Bu bölümdeki bilgiler,Almanya’da yaşayan bir Yezidi araştırmacı gazeteci olanBexsi Günay’dan alınmıştır, 27 Mart 2007.

67 4. madde.68 5, 6. ve 7. maddeler.69 11. madde.70 12. ve 13. madde.71 14. madde72 19. madde73 20. madde.74 13. madde.75 32/2. paragraf.76 8. madde.77 10. madde.78 9. madde.79 AİHM, Belçika’da Eğitim Alanında Dillerin Kullanımına ilişkin

Yasaların Bazı Yönlerini Ele Alan Dava, 23 Temmuz 1968.80 AİHM, Kıbrıs - Türkiye, Başvuru No: 25781/94, 10 Mayıs 2001

(Rum azınlık için Rumca ilköğretim sağlanmasını öngören,ancak ortaöğretim seviyesinde bu eğitimi devam ettirmeyenKuzey Kıbrıs mevzuatı ile ilgili).

81 Bu paragrafta yer alan bilgiler, Danışma Komitesi’nin ÇerçeveSözleşme’nin uygulanmasına ilişkin görüşlerine ve azınlıkeğitimi konusundaki tematik raporlara dayanmaktadır.

82 42/9. madde ile, kanunla tespit edilen yabancı dillerin eğitimve öğretimi bu yasağın dışında tutulmaktadır. Bu istisna,ilköğretim seviyesinden yüksek lisans öğretimi seviyesinedek, devlet tarafından onaylanan birtakım yabancı dillerdeeğitim veren devlet okulları ve özel okullar için getirilmiştir.

83 134. madde.84 40. madde.85 41. madde.86 Ç4771 sayılı Kanun, 3 Ağustos 2esmi Gazete Sayı: 2 9ğustos

2 11. madde.87 A.g.k., 11. madde (c) fıkrası 2. bendi.88 Ç4963 sayılı K, 30 Temmuz Resmi Gazete Sayı: 7ğustos 2

23. madde (a) fıkrası.89 Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak

Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi HakkındaYönetmelik, Resmi Gazete Sayı: 25307, 5 Aralık 2003.

90 “Türk kültürü” dersleri tarih, coğrafya, Türk dili ve edebiyatı vesosyoloji üzerinedir; bir Ermeni öğretmenle söyleşi, 23 Mart2007.

91 Kanun “yabancılar” tarafından açılmış bulunan okulların Türkkültürü dersi öğretmenlerinin ve müdür başyardımcılarının“Türk asıllı ve Türkiye Cumhuriyeti uyruklu” olmasını şart koş-maktadır, 8 Haziran 1965 tarihinde kabul edilmiş olan 625sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, 24. madde.

92 Ermeni kökenli bir avukatla söyleşi, 26 Mart 2007.93 Avukat Erol Dora ile söyleşi, 22 Mart 2007.94 A.g.s.95 “Son yıllardaki AB süreci sayesinde, Milli Eğitim Bakanlığı

Ermeni okullarına karşı daha hoşgörülü davranmaktadır” (birErmeni öğretmenle söyleşi, 23 Mart 2007).

96 Velilerin beyanı yeterli değildir; “azınlık okulları kayıt komisy-onları” resmî kayıtlar temelinde bir soruşturma yürütmekte vevelilerin doğru söyleyip söylemediğine karar vermektedir,a.g.s.

97 Bir avukatla söyleşi, 26 Mart 2007.98 10/1. madde.99 19. madde.100 9/1. madde.101 14. madde102 AİHM, Lentia ve diğerleri – Avusturya, Başvuru No:

36/1992/381/455-459, 24 Kasım 1993, paragraf 32.103 Paragraf 32.

Page 43: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

41BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

104 7. madde.105 Kısım I, 1/1. madde.106 Kısım I, 4. madde.107 9/1. madde.108 9/4. madde.109 9/3. madde.110 9/3. madde.111 8. madde.112 9. madde.113 Kısım II, 5. madde.114 Kısım II, 7. madde.115 Kısım II, 8. madde.116 Kısım III, 9. madde.117 Kısım III, 12. madde.118 AGİT Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri, AGİT’in Azınlık Dilleri

ile İlgili Radyo-Televizyon Yayını ve Yasal Mevzuatı (2004),http://www.osce.org/publications/hcnm/2004/10/10605_13_en.pdf.

119 Yalnızca Güney Jutland’daki Almanca konuşan azınlık için.120 39/4. madde.121 Tlm4709 sayılı K, 3kim 2, R: .122 A.g.k., Anayasa’nın 26. maddesini değiştiren 9. madde. 123 A.g.k., Anayasa’nın 28. maddesini değiştiren 10. madde. 124 Rve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları H3984 sayılı K,

13isan , Resmi Gazete Sayı: 1911,isan 1, 4. madde (b) fıkrası.125 A.g.k., 33. madde (a) ve (b) fıkraları.126 Önderoğlu, E., “Anadolu’nun Sesi Radyosu’na 30 Gün Kapat-

ma”, Bianet, 17 Ekim 2006.127 Örer, A., “Anadolu’nun Sesi Radyosu Sustu”, Bianet, 13

şubat 2007.128 Bu yönetmelik “Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında

geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerdeki yayın,Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından yapılır” ifadesinitaşıyarak, devlete ait ve onun kontrolündeki televizyon ileradyoya atıf yapmaktadır; a.g.m., /2. madde.

129 “Bu dil ve lehçelerde yetişkinler için haber, müzik ve kültürelalanda bir veya birkaç dil veya lehçede yayın yapılabilir. Bu dilve lehçelerin öğretilmesine yönelik yayın yapılamaz”; a.g.m.,/3 madde.

130 Y; a.g.m., /6131 “Hangi dil ve lehçe ve/veya dil ve lehçelerde yayın yapılacağı,

yayın alanı, izleyici-dinleyici profiline göre [Radyo Televizyon]Üst Kurul[u] tarafından değerlendirilir”; a.g.m., /1 madde.

132 A.g.m. madde.133 A.g.m.8/ madde.134 R, sayılı Kanunun uygulanmasına dair Y18 Aralık 135 “Taahhütname İmzalandı, Kürtçe Yayın Başlıyor,” Bianet, 17

Mart 2006.136 “Medya FM’in Kürtçe Yayını Çok Zahmetli,” Bianet, 6 Nisan

2006. 137 “Kürtçe Yayında Sınırlar Kalkıyor,” Radikal, 11 Haziran 2006. 138 “Anadilde Yayın Yönetmeliği Revize Edilsin,” Bianet, 12 Hazi-

ran 2006. 139 8/1. madde.140 8/2. madde.141 Bkz. Burghartz – İsviçre, Başvuru No: 16213/90, 22 şubat

1994; Ünal – Türkiye, AİHM kararı, 16 Kasım 2004.142 Paragraf 1.143 Paragraf 2.144 Paragraf 3.145 11/1. madde.146 11/2. madde.147 11/3. madde.148 5442 sayılı İu,10 Haziran 1, Resmi Gazete Sayı: , 2. madde

(d) fıkrası 2. bendi.149 Ç4928 sayılı Kanun, 15 Temmuz 2 1.150 1587 sayılı N, 5 M 1.151 4928 sayılı Kanun, 5. madde, Nüfus Kanunu’nun 16. maddesi

4. fıkrası 2. bendini değiştiren hüküm.152 Söyleşi, 26 Mart 2007.

153 10/1. madde.154 10/2. madde.155 Paragraf 34.156 ARng, , s. 13, http://www.osce.org/documents/hcnm/

1999/03/239_en.pdf.157 Paragraf 13.158 Paragraf 14.159 Paragraf 15.160 AGİT Raporu, a.g.r., s. 1. 161 5/2. madde.162 14/3. madde.163 10/3. madde.164 Paragraf 17.165 36-40. maddeler.166 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, 4 Nisan 1929,

Resmi Gazete Sayı: 1172, 20 Nisan 1929, 252. madde.167 Kalaycıoğlu, E., “Çok Dilli Belediye Tek Dile Takıldı”, Agos, 8

Haziran 2007.168 Yavuz, R., “‘Çok Dilli Belediyeciliğe’ Çifte Soruşturma”,

Radikal, 10 Ocak 2007.169 Danıştay 8. Dairesi, 22 Mayıs 2007.170 A.g.k., paragraf 7. 171 Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 27 Temmuz 2007.172 Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Türkiye Göç

ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması, 2006, s. 86.173 “Değiştirilmeyen Yazgı!”, Toplumsal Demokrasi, 7 Aralık 2006.174 “71 Yaşındaki Kadına Kürtçe Dil Testi”, Toplumsal Demokrasi,

20 Kasım 2006.175 AİHM, Şerif – Yunanistan, Başvuru No: 38178/97, 14 Aralık

1999, paragraf 38.176 A.g.d.177 AİHM, Müslüman Cemaati Yüksek Din Konseyi – Bulgaristan,

Başvuru No: 39023/97, 16 Aralık 2004.178 AİHM, Bessarabia Metropolitan Kilisesi ve diğerleri –

Moldova, Başvuru No: 45701/99, 13 Aralık 2001.179 Kıbrıs hakkında Danışma Komitesi Görüşü (2002).180 Finlandiya hakkında Danışma Komitesi Görüşü (2001) ve

Danimarka hakkında Danışma Komitesi Görüşü (2001).181 10. madde.182 2. madde.183 24. madde.184 40. madde.185 5006 sayılı Kanun, 3 Aralık 2003, 2. madde. 186 Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği sözcüsü İsa Karataş’tan alı-

nan bilgi.187 Bu paragraftaki bilgiler bir Rum Ortodoks rahiple yapılan

söyleşiden alınmıştır, 24 Mart 2007.188 Heybeliada ruhban okuluna ilişkin daha fazla bilgi için, bkz.

Macar, E. ve Gökaçtı, M.A., Heybeliada Ruhban Okulu’nunGeleceği Üzerine Tartışmalar ve Öneriler, İstanbul, TESEV,2006.

189 Yargıtay 4. Dairesi, 26 Haziran 2007.190 2005’te Diyanet’e tahsis edilen bütçe, ulusal bütçenin yüzde

0,7’sini oluşturan 112,24 milyon YTL (yaklaşık olarak 74,82milyon ABD Doları) idi, Çakır ve Bozan, a.g.e., s. 105.

191 Hacı Bektas¸ Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Bas¸kanı ve AleviBektas¸i Federasyonu yönetim kurulu üyesi Ercan Geçmez ilesöyles¸i, 27 Ocak 2007, Ankara.

192 Sultanbeyli Asliye Ceza Mahkemesi 25 şubat 2007 tarihlikararı, E: 2006/317; K: 2007/3.

193 İlk duruşma 22 şubat 2007’de yapılmıştır;http://www.cemvakfi.org/haber_detay.asp?ID=180.

194 AİHM, Hasan ve Eylem Zengin - Türkiye, Başvuru No:1448/04, 09 Ekim 2007

195 Avrupa Komisyonu son ilerleme raporunda, Türkiye’dekizorunlu din derslerini bir kez daha yalnızca Aleviler perspek-tifinden bakarak eleştirmiştir, Avrupa Komisyonu Türkiye’ninKatılım yönünde İlerlemesine ilişkin 2006 Düzenli Raporu, s.16.

196 Ercan Geçmez’le görüşme, 27 Ocak 2007, Ankara.

Page 44: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

42 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

197 10. madde.198 19. madde.199 Paragraf 9/1.200 Paragraf 32.201 7. madde.202 AİHM, Zana – Türkiye, Başvuru No: 69/1996/688/880, 25

Kasım 1997, paragraf 51.203 AİHM, Sunday Times – Birleşik Krallık, Başvuru No: 6538/74,

26 Nisan 1979.204 AİHS’nin 10/2. maddesi ve MSHS’nin 19/3. maddesi.205 AİHM, Özgür Gündem – Türkiye, Başvuru No: 23144/93, 16

Mart 2000; AİHM,D Türkiye, Başvuru No: 34685/97, 10 Kasım2004.

206 Ceza Kanunu’nun basın özgürlüğü açısından etkilerine ilişkinbir analiz için, bkz. AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi MiklosHaraszti, “Review of the Draft Turkish Penal Code: Freedomof Media Concerns,” Mayıs 2005, http://www.osce.org/ documents/rfm/2005/03/14223_en.pdf.

207 Türk Ceza Kanunu No: 5237, 26 Eylül 2004, Resmi GazeteSayı: 25611, 12 Ekim 2004. 301. madde şu şekildedir: “(1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisinialenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ilecezalandırılır. 2) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletinyargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenenaşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile ceza-landırılır. 3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türkvatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biroranında artırılır. 4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıkla-maları suç oluşturmaz.”

208 216. madde (1) “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veyabölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer birkesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik [etmeyi]” ve(2) “Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyetveya bölge farklılığına dayanarak alenen [aşağılamayı]” yasak-lamaktadır.

209 Romanlarından birindeki bir karakterin “Ermeni soykırımı”üzerine dile getirdiği ifadeler nedeniyle “Türklüğü aşağılamak”suçuyla yargılanan yazar Elif şafak, ilk duruşmada beraatetmiştir.

210 Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk aleyhine, bir röportajında,Türkiye’de Kürtlerin ve Ermenilerin öldürülmesine dair sarfettiği ifadeler nedeniyle açılan dava teknik bir nedenle düştü.Sırasıyla Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu eskibaşkanı Profesör İbrahim Kaboğlu ve üyesi Profesör BaskınOran aleyhine, azınlık haklarına ilişkin resmi politikalarıeleştiren bir rapor yazıp yayımlayarak “devletin yargı organ-larını alenen aşağıladıkları” için açılan dava da düştü. Bkz.Oran, B., “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Raporu’nunBütün Öyküsü”, Birikim, Sayı: 188, 2004, s. 17-25. AncakYargıtay bu kararı 13 Eylül 2007 tarihinde bozdu; “Yargıtay'-dan özgürlüğe fren”, Radikal, 14 Eylül 2007.

211 Temmuz 2006 itibariyle, en az 15 gazeteci, yayın yönetmenive yayıncı 301. madde kapsamında yargılanmıştır. Pen Ameri-ka Merkezi, “Novelist Elif şafak to be tried for ‘InsultingTurkishness,’ Indictments of Major Novelists Signal Erosionof Free Expression Gains in Turkey,” Türkiye Arkaplan Brifingi7/06, http://www.pen.org/viewmedia.php/prmMID/694/prmID/172.

212 301. maddeyi ihlal etmekle suçlanmış olan ProfesörKaboğlu ve Oran, 216. madde kapsamında da yargılandılar,ancak beraat ettiler. Keskin, A., “Kaboğlu ve Oran’a Beraat”,Radikal, 11 Mayıs 2006. Ancak Yargıtay bu kararı, başkaşeylerin yanı sıra, yazarların “Türkiye yalnızca gayrimüslimazınlıkları tanımıştır, oysa Türkiye’de etnik ve dilsel azınlıklarda bulunuyordu” şeklinde bir ifade kullanmış olmalarınedeniyle kararı bozmuştur. Mahkemeye göre ülkede,Lozan’da tanımlanmış olduğu biçimde gayrimüslimler dışın-da hiçbir azınlık bulunmamaktadır ve yeni bir azınlıktanımının yaratılması ve tatbiki devletin ve milletinin bölün-mezliğini tehlikeye atacaktır ve bu nedenle yazarlar 216.

madde kapsamında mahkûm edilmelidir; Yargıtay Kararı, 13Eylül 2007.

213 Örgütün veya amacının propagandasını yapmayı yasaklamak-tadır.

214 Başka şeylerin yanı sıra, toprak bütünlüğü ve milli güvenliğeilişkin temel milli yararlara karşı işlenen suçlar. 305. maddeningerekçesinde özel olarak dile getirilen bir suç da “tarihselgerçeklere aykırı olarak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraErmeni Soykırımı yapıldığına dair propaganda yapmak”tır.

215 “Rusya Vatandaşı şarkıcıya ‘Bölücülükten’ Dava”, Özgür Gün-dem, 11 Ekim 2006.

216 Yavuz, a.g.m.217 Diyarbakır Barosu ile birtakım insan hakları örgütleri tarafın-

dan yapılan ortak basın açıklaması; “TCK 220/8’den 150Kişiye Daha Dava Açıldı”, Bianet, 21 Kasım 2006.

218 Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair5532 Sayılı Kanun, 29 Haziran 2006, Resmi Gazete Sayı:26232, 18 Temmuz 2006.

219 1/1. madde. 220 2. madde. 221 3. madde.222 5. madde. 223 6. madde. 224 5. madde.225 5. madde. 226 6. madde.227 5. madde. 228 21 Mayıs 2006’da, bu kanun tasarlanırken, Türkiye Büyük Mil-

let Meclisi’ne gönderilen bir mektupta, Terörle MücadeleEsnasında İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Geliştirilmesive Korunması BM Özel Raportörü, terörizmin muğlak vegeniş tanımının azınlık haklarının şiddete başvurmadansavunulmasını da suç sayma tehlikesi yarattığı uyarısındabulunmuştur. “Disregard of UN Warnings on Anti-Terror Act”,Bianet, 5 Temmuz 2006.

229 Türkiye İnsan Hakları Vakfı, günlük insan hakları izleme rapor-ları, 21 Ağustos 2007.

230 Ülkede Özgür Gündem genel yayın yönetmeni Yüksel Gençtarafından yapılan basın açıklaması, 20 Temmuz 2007.

231 AİHM, Sidiropoulos ve diğerleri – Yunanistan, Başvuru No:26695/95, 1998.

232 İzlanda Devlet Raporu, 2001, paragraf 63.233 Paragraf 32.2.234 AİHM, Stankov ve Ilinden Birleşik Makedonya Örgütü – Bul-

garistan, Başvuru No: 29221/95, 2001.235 5253 sayılı Dernekler Kanunu, 4 Kasım 2004, Resmi Gazete

Sayı: 25649, 23 Kasım 2004.236 3/1. madde.237 31. madde (derneklerin resmi kurumlarla yazışmalarında

Türkçe kullanılmasını şart koşmaktadır.)238 30. madde (b) fıkrası.239 Keskin, A., “‘şiddet Dışı Çözüm’ Valiliğe Takıldı”, Radikal, 22

Mayıs 2006. 240 Avrupa Komisyonu Türkiye’nin Katılım yönünde İlerlemesine

ilişkin 2006 Düzenli Raporu, s. 15.241 4771 sayılı Kanun, 5. madde. 242 25. madde, 2. madde ile birlikte.243 5. madde (c) fıkrası.244 AİHM, Türkiye Birleşik Komünist Partisi ve diğerleri – Türkiye,

Başvuru No: 133/1996/752/951, 1998; AİHM, Sosyalist Partive diğerleri – Türkiye, Başvuru No: 20/1997/804/1007, 1998.

245 2/2. madde.246 2/2. madde.247 Rusya Federasyonu hakkında Danışma Komitesi Görüşü

(2003).248 Paragraf 35.249 Paragraf 6.250 Paragraf 9.251 Paragraf 14.252 Paragraf 19.

Page 45: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

43BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

253 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu, 22 Nisan 1983, 81. madde(a) fıkrası.

254 81. madde (b) fıkrası.255 81. madde (c) fıkrası.256 Böylece “yabancı diller ile azınlık dilleri arasında ayrım yapıl-

maktadır ve özellikle, seçmenlerinin çoğu Türkçekonuşmayan Kürt yanlısı partilere karşı ayrımcılık yaratılmak-tadır”; Kaya, N. ve Baldwin, C., Minorities in Turkey:Submission to the European Union and the Government ofTurkey, Londra, MRG, Temmuz 2004, s. 14.

257 “HAK-PAR’a Kürtçe Yüzünden Ceza Yağdı”, Radikal, 12şubat 2007.

258 Hakkında kapatılma davası açılmasının ardından parti kendinifeshetti. Parti üyeleri Demokratik Toplum Partisi’ni kurdular.

259 “SDP ve DTP’nin Afişleri Yasaklandı”, Bianet, 13 Mart 2006.260 “Mahkeme, ‘Newroz’lu Gazete İlanı İstemedi”, Bianet, 21

Mart 2006.261 “Kürtçe ‘Sevgili Kızkardeşlerim’ Beraat Etti”, Bianet, 20 Aralık

2005.262 “DTP Diyarbakır, Van İl Başkanları Tutuklandı”, Bianet, 23

şubat 2007.263 A.g.m.264 “Polis ve Adliyede DTP Trafiği Arttı”, Radikal, 5 Mart 2007.265 “DTP: Saldırı Altındayız, Seyirci Kalmayın”, Bianet, 19 Mart

2007.266 “Cıngı: Demokratik Seçim Sistemi Zorunluluk”, Bianet, 28

Aralık 2005. 267 “Dicleli: Kadın Kotası da Tartışılsın”, Bianet, 22 Aralık 2005. 268 Avrupa Komisyonu Türkiye’nin Katılım yönünde İlerlemesine

ilişkin 2006 Düzenli Raporu.269 AİHM, Mehmet Yumak ve Resul Sadak – Türkiye, Başvuru No:

10226/03, 30 Ocak 2007.270 Kostas Eftimiyadis ile söyleşi, 21 Mart 2007.271 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi.272 Yerinden Olmuş Kişiler Sorunu ile Köye Dönüş ve Rehabilita-

syon Projesine Yönelik Tedbirler, Prensip Kararı, BakanlarKurulu, 17 Ağustos 2005.

273 Hacettepe araştırması, a.g.m. s. 61.274 Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Boşaltılan Yerleşim Birimleri

Nedeniyle Göç Eden Yurttaşlarımızın Sorunlarının AraştırılarakAlınması Gereken Tedbirlerin Tespit Edilmesi Amacıyla Kuru-lan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu, Türkiye Büyük MilletMeclisi, 1998.

275 Bkz. örn. Kurban, D., Yükseker, D., Çelik, A.B., Ünalan, T. veAker, A.T., ‘Zorunlu Göç’ ile Yüzleşmek: Türkiye’de YerindenEdilme Sonrası Vatandaşlığın İnşası, İstanbul, TESEV, 2007.

276 Türkiye’de yerinden edilme konusunda bilgi için bkz.:Türkiye’de Yerinden Edilen Kişiler Sorunu: Geri Dönüş veZararların Tazmini İçin Eylem Kılavuzu, İstanbul, UluslararasıAzınlık Hakları Grubu, Diyarbakır Barosu, MezopotamyaKültür ve Dayanışma Derneği ve Toplum ve Hukuk Araştır-maları Vakfı, Aralık 2006. Raporun tam metni için:http://www.minorityrights.org/?lid=1080

277 Ahmet Özkan ve diğerleri – Türkiye (başvuru no: 21689/93, 6Nisan 2004). Yerinden edilmiş kişilerin insan hakları konusun-da daha fazla bilgi için bkz. Türkiye’de Yerinden Edilen KişilerSorunu, a.g.m, s. 16-18.

278 Diğer hükümet girişimlerinin yanı sıra KDRP’ye ilişkin bir anal-iz için bkz. Kurban, D., Çelik, A.B., Yükseker, D., ‘ZorunluGöç’ ile Yüzleşmek: Türkiye’de Yerinden Edilme SonrasıVatandaşlığın İnşası, İstanbul, TESEV/NRC/IDMC, 2006

279 Hacettepe araştırması, a.g.m., s. 90-91.280 A.g.m., s. 89-90.281 A.g.m., s. 93.282 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların

Karşılanması Hakkında Kanun, 17 Temmuz 2004, ResmiGazete Sayı: 25535, 27 Temmuz 2004.

283 Tazminat Yasası’nın kapsamıyla ve uygulanmasına ilişkinsorunlarla ilgili ayrıntılı bir analiz için bkz. Kurban ve diğerleri,a.g.m., ‘Zorunlu Göç’ ile Yüzleşmek…

284 AİHM, İçyer – Türkiye, Başvuru No: 18888/02, 2006.285 İçişleri Bakanlığı’ndan edinilen bilgiler, 28 Haziran 2007. 286 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması

Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 5562 sayılıKanun, 13 Aralık 2006. Resmi Gazete Sayı: 26378, 16 Aralık2006.

287 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların KarşılanmasıHakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 5666 sayılıKanun, 24 Mayıs 2007. Resmi Gazete Sayı: 26450, 30 Mayıs2007.

288 Yaygın olarak “1936 Beyannameleri” adıyla anılan ve 1936yılında cemaat vakıfları tarafından devletin talimatı üzerineverilmiş olan bu listeler, 1960’larda, Yunanistan ile Türkiyearasında Kıbrıs konusunda husumetlerin baş göstermesiylebirlikte bürokratik kurumlar tarafından yeniden keşfedilmiştir.Bkz. Oran, a.g.e., Türkiye’de Azınlıklar…

289 Danıştay’ın gerekçesi, Türk olmayanlar tarafından kurulantüzel kişiliklerin Türkiye’de mülk edinme hakkı bulunmadığınadayanmıştır. Mahkeme, gayrimüslim vatandaşları “Türkolmayanlar” şeklinde adlandırarak, onları yabancılarla aynıoranda düşük yasal standartlara tabi tutmuş ve ayrımcı vehukuka aykırı bir bürokratik uygulamaya yasal meşruiyet zem-ini kazandırmıştır.

290 2672 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 1. maddesi (d) fıkrası. Aslındabu hüküm, Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 4 Kasım 1926tarihinden önce var olan vakıflara ilişkin olarak getirilmiştir. Bunedenle de, 1936 yılında Vakıflar Kanunu uyarınca vakıfstatüsü kazanan cemaat vakıflarına uygulanması mümkündeğildir.

291 VGM, Rum Ortodoks azınlığa ait 22 vakfa el koymuştur; RumOrtodoks Kilisesi Metropoliti Meliton’un “Lozan’danGünümüze: Azınlık Vakıfları ve Sorunları” konferansında yap-tığı sunum, TESEV, Demokratik Değişim Grubu, İstanbul, 26Mayıs 2006.

292 A.g.s., s. 5. Yürütme kurulu seçimlerine ilişkin daha fazla bilgiiçin bkz. Kurban, D., Vakıflar Kanunu Tasarısı’nın CemaatVakıfları’nı İlgilendiren Hükümleri Üzerine TESEV Görüşleri,İstanbul, TESEV, 2004.

293 Metropolit Meliton, a.g.s. s. 6.294 Vakıflar Kanunu’nda üç kez değişiklik yapılmıştır: Ağustos

2002 (4771 sayılı Kanun), Ocak 2003 (4778 sayılı Kanun) veKasım 2006 (5555 sayılı Kanun).

295 Cemaat Vakıflarının Taşınmaz Mal Edinmeleri, BunlarÜzerinde Tasarrufta Bulunmaları ve Tasarrufları Altında Bulu-nan Taşınmaz Malların Bu Vakıflar Adına Tescil EdilmesiHakkında Yönetmelik, 4778 sayılı Kanun’un uygulanmasınayönelik, Resmi Gazete Sayı: 25003, 24 Ocak 2003.

296 5/2. madde. 297 2. madde. 298 Ek.299 27 Mart 2007 itibariyle, 21 cemaat vakfı, çoğu Rum Ortodoks

vakıflarına ait olan toplam 1262 gayrimenkulü tescil ettirmetalebinde bulunmuştur. Bunlardan 364’ü olumlu sonuçlanmış,898’i ise söz konusu malların üçüncü şahıslara ait olduğugerekçesiyle reddedilmiştir. VGM’den telefonla alınan bilgi, 27Mart 2007.

300 27 Mart 2007 itibariyle, VGM şu başvuruların hepsini tasdiketmiştir: altı vakfa ait olan 22 gayrimenkulün bağış yoluylaiktisabı, beş vakfa ait olan altı gayrimenkulün satın alınmasıve beş vakfa ait olan sekiz gayrimenkulün satışı; a.g.b.

301 Cemaat Vakıfları Yönetim Kurulu Seçimlerinin Seçim Esas veUsullerine İlişkin Yönetmelik, 2762 sayılı Kanunun uygulan-masına yönelik, Resmi Gazete Sayı: 25585, 16 Eylül 2004.

302 A.g.m., 4. madde.303 Metropolit Meliton, a.g.s., s. 4. 304 Danıştay 10. Dairesi, 21 Haziran 2005. 305 Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin Katılım yönünde İlerlemesine

ilişkin 2006 Düzenli Raporu, s. 16.306 5555 sayılı Vakıflar Kanunu, 9 Kasım 2006.307 Geçici 7. madde (b) fıkrası.

Page 46: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

44 BIR EŞITLIK ARAYIŞI: TÜRKIYE’DE AZINLIKLAR

308 Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin Katılım yönünde İlerlemesineilişkin 2006 Düzenli Raporu, s. 30.

309 Bir Ermeni vakfına ait Surp Pırgiç Hastanesi’nin üçüncü şahsasatışına yönelik olarak Hazine tarafından düzenlenen bir ihale,2005 yılında, ulusal medyada ihale hakkında çıkan haberlerinkamuoyunda infiale yol açması üzerine hükümet tarafındaniptal edilmiştir. “Azınlık Mülklerine Bürokratik Talan Sürüyor”,Agos, 18 Ağustos 2006.

310 Burgazada’da Aya Yorgi Kapris Manastırı’na ait bir arazi, 1Temmuz 2006 tarihinde Hazine tarafından bir üçüncü şahsasatılmıştır. “Azınlık Mülklerine Bürokratik Talan Sürüyor”,Agos, 18 Ağustos 2006.

311 5555 sayılı Vakıflar Kanunu, 9 Kasım 2006, 7. madde; kanunayrıca bu vakıfların gelecekte yönetici seçimi yapmasını dayasaklamaktadır.

312 Kanun 14 Kasım 2006 tarihinde Cumhurbaşkanı’na sunulmuşve 29 Kasım 2006 tarihinde bir kez daha görüşülmesi içinmeclise geri gönderilmiştir.

313 Cumhurbaşkanı’nın veto etme gerekçelerinin tam metni içinbkz. Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi,http://www.cankaya.gov.tr/tr_html/ACIKLAMALAR/29.11.2006-3623.html.

314 Bu davalardan dördü Yedikule Surp Pırgiç Ermeni HastanesiVakfı tarafından açılmıştır: 19 Temmuz 1999 (Mahkemetarafından Başvuru No: 50147/99 şeklinde kaydedilmiştir), 23Ağustos 1999 (51207/99), 22 Mart 2002 (31441/02), ve 29Temmuz 2002 (36165/02).

315 “Azınlık Vakıfları AİHM’ye Koşuyor”, Radikal, 4 Ekim 2006.316 AİHM, Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı – Türkiye, Başvuru No:

34478/97, 9 Ocak 2007. 317 Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek

Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında 5366 sayılıKanun, 16 Haziran 2005, Resmi Gazete Sayı: 25866, 5 Tem-muz 2005.

318 Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların YenilenerekKorunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında 5366 sayılıKanunun Uygulama Yönetmeliği, Resmi Gazete Sayı: 26023,14 Aralık 2005, 24. madde.

319 Bazı Yerlerin Kamulaştırılması Hakkında Karar, Bakanlar Kuru-lu Kararı No: 2006/11296, 19 Ekim 2006, Resmi Gazete Sayı:26375, 13 Aralık 2006.

320 Ulaşılabilir Yaşam Derneği’nden (UYD) Hacer Foggo’danedinilen bilgi, 20 Mart 2007.

321 13 Aralık 2006 tarihli başvuru İstanbul İdare MahkemesiBaşkanlığı’na sunulmuştur.

322 “Turkish Authorities Destroy Romani Neighbourhoods forUrban Development,” Avrupa Roman Hakları Merkezi,http://www.errc.org/cikk.php?cikk=2702&archiv=1. Ayrıca, birgrup STK tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a açıkmektup yazılmıştır, 14 Eylül 2006, UYD’den Hacer Foggo’danedinilen bilgi. (Erdoğan’a mektup)

323 UYD’den Hacer Foggo’dan edinilen bilgi, 20 Mart 2007.324 Erdoğan’a mektup, a.g.m.325 “Wave of Racially-Targeted Housing Destruction in Turkey,”

Avrupa Roman Hakları Merkezi, http://www.errc.org/Archivum_index.php.

326 “Evsiz Kalan Roman Çocuklar Okula da Alınmıyor”, Bianet,20 Eylül 2006.

327 UYD’den Hacer Foggo’dan edinilen bilgi, 20 Mart 2007.328 A.g.b.329 14. madde.330 1331 2/1. madde.332 26. madde.333 2. madde.334 1. madde.335 2. madde.336 Sözleşmenin bütünü.337 BM Bildirgesi, 2. madde.338 4. madde.339 21. madde. 340 1. madde. 341 39. ve 40 madde.342 4857 sayılı İş Kanunu, 22 Mayıs 2003, Resmi Gazete Sayı:

25134, 10 Haziran 2003.343 A.g.k., 5. madde.344 3/2. madde.345 Bir Roman aktivist ile söyleşi, 21 Mart 2007.346 A.g.s.347 Kostas Eftimiyadis ile söyleşi, 21 Mart 2007.348 “Çocuğa Devletin Görevi Böyle mi Öğretilmeli?”, Radikal, 5

şubat 2005.349 Bir Ermeni öğretmenle söyleşi, 23 Mart 2007.350 Yabancı Uyruklu Gerçek Kişiler ile Yabancı Ülkelerde Kurulan

Tüzel Kişiliğe Sahip Ticaret şirketlerinin Türkiye CumhuriyetSınırları İçerisinde Taşınmaz Edinmeleri Uygulamalarına İlişkinİnceleme Raporu, Sayı: 2006/1 (2006),http://www.cankaya.gov.tr/tr_html/DDK/yte.htm#I (bundanböyle “Devlet Denetleme Raporu” olarak anılacaktır).

351 Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin Katılım yönünde İlerlemesineilişkin 2006 Düzenli Raporu, s. 16.

352 “Meclis’te Azınlıklara Karşı Ayrımcılık Var”, Bianet, 25 Eylül2006.

353 “Three killed at Turkish publisher”, BBC News, 18 Nisan2007, http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/6568911.stm

354 Bir Ermeni avukatla söyleşi, 12 Temmuz 2007.355 Diyarbakır Kilisesi’ne mensup bir kişiyle söyleşi, 18 Temmuz

2007.356 “Racist pogrom in Turkey”, Avrupa Roman Hakları Merkezi,

http://www.errc.org/cikk.php?cikk=2700&archiv=1.357 “Evlerinden Edilen Ailelerin Suçu Kürt Olmak”, Bianet, 23

Mayıs 2006.358 “Konya’da Kürt İşçilere Sürgün”, Evrensel, 31 Ağustos 2006.359 Kafkas Dernekleri Federasyonu yöneticisi ile söyleşi, 26 Mart

2007.360 Başta Musevi azınlık olmak üzere gayrimüslimler hakkında

kitaplar yayımlayan bir araştırmacı olan Rıfat Bali ile söyleşi,26 Mart 2007.

361 Musevi cemaatinin kurumsal görüşünü aktaran bir sözcü.362 Laz dilinde yayın yapan bir yayınevi olan Chiviyazıları yayın

yönetmeni Özcan Sapan ile söyleşi, 26 Mart 2007.

Page 47: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

MRG, çalışmalarını daha ileriye taşımak için kurumların vebireylerin cömert katkılarına güvenmektedir. Alınan tümbağışlar doğrudan azınlıklar ve yerli halklarla ilgiliprojelerimize katkı sağlamaktadır.

Bizi desteklemenizin önemli yollardan biri de rapordizilerimize abone olmaktır. Abonelere düzenli MRGraporları ve yıllık inceleme raporumuz gönderilmektedir.Ayrıca, yayın kataloğumuzdan ve internet sitemizden satınalınabilecek 100’ü aşkın yayın bulunmaktadır. Bunların yanısıra, MRG yayınları, kütüphane programımız aracılığıylaazınlık ve yerli halkların örgütlerine ulaştırılmaktadır.

MRG’nin benzeri olmayan yayınları, tüm dünya üzerindekiazınlıkların ve yerli halkların haklarına ilişkin iyi araştırılmış,doğru ve tarafsız bilgi sunmaktadır. Uluslararası meselelerhakkında eleştirel analizler ve yeni bakış açılarısunmaktayız. Özel olarak hazırlanmış eğitimmateryallerimiz, STK’lar ve diğer örgütler için uluslararasıinsan hakları belgeleri ve uluslararası organlara erişimhakkında temel kılavuzlar içermektedir. MRG yayınlarınınpek çoğu çeşitli dillere çevrilmiştir.

MRG hakkında, bizi nasıl destekleyeceğiniz ve bizimle nasılçalışabileceğiniz konusunda daha fazla bilgi edinmekisterseniz, lütfen internet sitemizi (www.minorityrights.org)ziyaret ediniz ve Londra büromuzla temasa geçiniz.

Katkıda bulunmak isterseniz

Page 48: Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar - Campaignminorityrights.org/wp-content/uploads/2015/07/MRG_Rep_Turk2007... · Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları

Bir eşitlik arayışı: Türkiye’de azınlıklar

Uluslararası Azınlık Hakları Grubu 54 Commercial Street, London E1 6LT, United Kingdom ISBN 1 904584 68 3Tel +44 (0)20 7422 4200 Fax +44 (0)20 7422 4201Email [email protected] Website www.minorityrights.org

Türkiye toprakları geniş bir etnik, dilsel ve dinselçeşitliliğe ev sahipliği yapmakla birlikte –yalnızcaTürklerin, Kürtlerin ve Ermenilerin değil, aynızamanda, diğerlerinin yanı sıra, Aleviler, Yezidiler,Süryaniler, Lazlar, Caferiler, Romanlar, Rumlar,Kafkaslar ve Musevilerin de yurdudur– devletin tarihi,milliyetçilik adına azınlıklara yöneltilen sert birbaskıyla yazılmıştır.

Türkiye azınlıklarına ilişkin tek koruma, yalnızcagayrimüslim azınlıkları tanıyan, güncelliğini yitirmiş1923 tarihli Lozan Antlaşması’yla sağlanan korumadır.Türkiye bu Antlaşma’yı, kabul edildiği tarihtenitibaren, kapsamını Ermeni, Musevi ve Rumlarlasınırlandırmanın ötesinde ihlal etmektedir. Kapsamdışında bırakılan azınlıkların kendi dillerinikullanmaları ve dini haklarından yararlanmalarıyasaklanmıştır, ya da bu azınlıklar Türkiye nüfusunutürdeşleştirmeyi ve azınlık dil, kültür ve dinleriniortadan kaldırmayı amaçlayan politikalara maruzkalmaktadır.

Bu rapor, azınlıkların dilsel hakları; din, düşünce vevicdan özgürlüğü; ifade özgürlüğü; toplanma veörgütlenme özgürlüğü; siyasi katılım; mülkiyet hakkıve ayrımcılık yasağı konusundaki uluslararasıstandartlar karşısında Türkiye’deki mevcut yasa veuygulamaları ortaya koymaktadır. Türkiye’ninazınlıklara yönelik tavrının son 6 yılda iyiye doğrudeğişmiş olmasına karşın daha yapılması gereken çokşey olduğunu göstererek AB’ye katılım sürecininetkisini değerlendirmektedir.

Türkiye reform yoluna devam mı edecek, yoksaasırlardır süregiden baskıcı geleneği mi tercihedecektir? Bir Ermeni gazetecinin öldürülmesiniprotesto etmek için Ocak 2007’de yüz binlerce Türksokaklara dökülürken, bu rapor Türkiye tarihinde oan’ın, ülkenin asırlardır yaşamakta olan azınlıkcemaatlerinin eşitliği uğruna, harcanıp gitmemesigereken bir an’ın önemini vurgulamaktadır.

azınlıkların ve yerli halkların haklarınıgüvence altına almak için çalışmak