barsak obstrüksiyonlarında helikal bt'nin yeri
TRANSCRIPT
T.C.SAĞLIK BAKANLIĞI
GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RADYOLOJİ KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: Rad. Dr. Alper HAYIRLIOĞLU
BARSAK OBSTRÜKSİYONLARINDA HELİKAL BT’NİN YERİ
(UZMANLIK TEZİ)
Dr. Meral EKİNCİ KAYA
İSTANBULEYLÜL 2005
2
T.C.SAĞLIK BAKANLIĞI
GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RADYOLOJİ KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: Rad. Dr. Alper HAYIRLIOĞLU
BARSAK OBSTRÜKSİYONLARINDA HELİKAL BT’NİN YERİ
(UZMANLIK TEZİ)
Dr. Meral EKİNCİ KAYA
İSTANBULEYLÜL 2005
3
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve becerilerinden yararlandığım, kliniğimizin
şefleri kıymetli hocalarım Sayın; Rad. Dr. İhsan Kuru’ya, Rad. Dr. Alper
Hayırlıoğlu’na, şef muavinimiz Rad. Dr. Ahmet Oğuz’a, hastanemiz olanaklarını
en iyi şekilde bizlere sunan başhekimlerimiz Sayın Prof. Dr. Hasan Erbil ve
Doç.Dr. Rafet Yiğitbaşı’na, her zaman ve her konuda bize destek olan sayın
uzmanlarımıza, radyoloji asistanlığına beraber adım attığımız ve birçok şeyi
beraberce öğrendiğimiz Dr. Gökhan Yıldırım, Dr. Naciye Önal, Dr. Güven
Tekbaş, Dr. İlknur Tezcan’a, diğer tüm asistan arkadaşlara ve servisimizde
görevli tüm teknisyen ve personele sonsuz teşekkür ederim.
Dr. Meral Ekinci Kaya
4
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ 5
GENEL BİLGİLER 6
MATERYAL VE METOD 26
BULGULAR 28
TARTIŞMA 34
SONUÇ 40
KAYNAKLAR 41
5
GİRİŞ
Barsak obstruksiyonları klinik hayatında karşımıza sık çıkan
sorunlardandır. Klinik bulgular ve hastanın anamnezi ile ileustan şüphelenilir.
Ancak tanının sağlamlaştırılması ve basit obstruksiyon — strangülasyon ayırımı
yapılabilmesi amacıyla radyolojik incelemelere başvurulur.
Hastanın tedavisinden sorumlu klinisyenin bilmek istediği, obstruksiyonun
olup olmadığı, eğer varsa seviyesi ve nedeni, son olarak da strangülasyon olup
olmadığıdır. Günümüzde kullanılan görüntüleme modaliteleri bu sorulara cevap
arar. Direkt radyografiden, baryumlu pasaj grafilerine ve bilgisayarlı tomografiye
kadar değişen çok çeşitli görüntüleme modaliteleri ile inceleme yapmak
mümkündür.
Prospektif olarak düzenlediğimiz bu çalışmada, radyoloji kliniğine ayakta
direkt batın grafisinde ve kliniğinde şüpheli ileus ile refere edilen hastalarda
obstruksiyon tanısını koymada, tıkanma varsa nedenini saptamada ve son olarak
da barsaklarda iskemi tehlikesinin olup olmadığı konusunda bilgisayarlı
tomografinin kullanılabilirliğini ve tanıdaki değerini araştırdık.
6
GENEL BİLGİLER
EMBRİYOLOJİ - HİSTOLOJİ ( 1, 2, 3, 4, 5 )
EMBRİYOLOJİ
Primitif barsak intrauterin hayatın 3. haftasında embriyoda, ön barsak
(foregut), orta barsak (midgut), ve arka barsak (hindgut) olarak farklılaşır. Mide,
embriyonel 4. haftada "foregut" distal bölümünde fuziform bir genişleme
şeklinde belirir. "Midgut" duodenum distal bölümünü, ince barsaklar ve kolonun
sağ yarısını meydana getirir."Midgut" ventralde geniş olarak yolc sac'a açılır. 3.
ve 4. haftada embriyo hızla gelişir. 5. haftada yolk sac ile arasındaki bağlantı dar
bir duktus aracılığı ile (yolk stalk ve duktus omfalomezenterikus) olur. "Midgut"
un ventralinde, yolk stalk'in hemen posteriorundaki şişlik çekumun yerini belirler
ve ince, kalın barsak arasındaki sınır ortaya çıkar.Başlangıçta "midgut" kısa
mezenter ile posterior abdominal duvara tutunmuştur. "Midgut" un gelişimi ile
mezenter de uzar.Fötal abdominal kavite hızla büyüyen barsaklara küçük
gelmeye başlar.Karın içindeki basınç artar. Gelişimin 6. haftasında "midgut",
ortada duktus omfalomezenterikus olmak üzere mezenteri ile birlikte umbilikal
kord içine doğru herniye olur."Midgut" un kranial ve kaudal bacakları
mezenterin 2 bandı ile posterior abdominal duvara fıksedir. Bu bandlar "foregut"
ve "hindgut" un ekstraembriyonik söloma herniye olmasını engellemektedir.
7
Umbilikal lupun kranial (prearteryel) bacağından jejenum ve ileumun küçük bir
bölümü, kaudal (postarteryel) bacağından ise ileumun terminal bölümü, çekum,
apendiks , asendan kolon, transvers kolonun 2/3 ‘ü oluşur.
İntestinal rotasyon, "midgut" un prearteryel ve postarteryel segmentlerinde
a. mezenterika superior aksis olmak üzere saat istikametinin aksi yönüne olur.
"Midgut" başlangıçta 90 derecelik rotasyon yaptığından distal ileum ve
proksimal kolon fetusun sol tarafında, jejenum ve proksimal ileum sağ
tarafındadır.
Daha sonra karın boşluğu süratle genişler, içindeki basıç düşer ve
intestinal luplar abdominal kavite içine döner. Jejunal luplar a. mezenterika
superiorun arkasında abdominal kavitenin sol posterioruna yerleşir. Sol
anteriorda ise ileum ve asendan kolon bulunur. Fizyolojik umbilikal herni fötal
hayatın 11. haftasında tamamıyla küçülür.
Kolonun rotasyonu çekumun abdominal kavite içinde sağ üst kadrana
uzanmasına kadar devam eder. İleoçekal bölge saat istikametinin aksi yönünde
180 derecelik dönüş yapar ve a. mezenterika superior etrafında 270 derecelik
rotasyon tamamlanmış olur. Böylece çekum ve distal ileum sağ üst abdominal
kaviteye gelir. Sonradan intestinal luplar geliştikçe ve kolon elonge oldukça
çekum ve terminal ileum sağ alt kadrana iner.
İntrauterin rotasyonunu tamamlamış jejunum sol üst kadranda, ileum ise
karın orta bölümünde ve sağda yerleşmiştir. Buna karşılık duodenojejunal ve
çekokolik segmentlerin rotasyonu herhangi bir aşamada durursa komplet veya
inkomplet rotasyon anomalileri ortaya çıkar.
Primitif barsak kanalından transvers kolonun üçte bir kısmı, inen kolon
1/3 kısmı ve sigmoid kolon gelişir. Rektum ile anüsün iç kısmı ise kloakanın
dorsal parçasından gelişir.
8
HİSTOLOJİ
İnce barsaklar dıştan içe doğru dört tabakadan oluşur:
- Tunika seroza
- Tunika muskularis
- Tunika submukoza
- Tunika mukoza
Tunika Seroza:
Peritondan yapılmıştır. Duodenumun retroperitoneal bölümü haricinde
ince barsaklan periton yaprakları çevreler. Mezenter jejunum ve ileum
kurvelerini karın arka duvarına asan periton plikasıdır. Solda L2 vertebra
seviyesinden başlayıp çekumun iç yanına kadar uzanır. Bu seroza yaprakları
arasında ince barsakların damar ve sinirleri, lenf damarları, ganglionları ve
değişik miktarda yağ bulunur. Subseroza ise gevşek bağ dokusundan oluşmuştur.
Tunika muskularis:
Bu tabaka düz kas liflerinden yapılmıştır. Dışta longitudinal, içte sirküler
kaslar bulunur. Longitudinal liflerin kasılması ile ince barsaklar kısalır ve
genişler. Sirküler liflerin kasılması ile uzar ve daralır.
Tunika Submukoza:
Gevşek bağ dokusundan yapılmış bu tabakada damar ve sinir pleksusları,
ganglion hücreleri bulunur. Muskuler tabakanın mukoza üzerinde kolayca
hareketine imkan verir.
9
Tunika Mukoza:
Üç tabakadan oluşur. En içteki epitelyal tabaka, tek sıralı silindirik epitel
hücrelerinden oluşur.Absorpsiyonu sağlayan bu hücrelerin arasında mukus
salgılayan goblet hücreleri de bulunur.
Mukozanın ikinci tabakasını gevşek bağ dokusundan oluşmuş lamina
propria yapar. Bu tabaka içerisinde kan damarları, lenfatik kapillerler, sinir lifleri,
Lieberkühn bezleri, lenf folikülleri vardır. Lenf folikülleri barsak eksenine
paralel olarak ve barsak cidarına mezenterin yapışmadığı serbest kenarında
bulunur. Kümeler yaptıklarında peyer plakları adını alır.
Mukozanın en dışında düz kas liflerinden yapılmış muskuler tabaka
bulunur. İçte sirküler, dışta longitudinal kaslardan meydana gelir.
İnce barsakların mukozası düz yüzeyli değildir. Barsakların emilim
yüzeyini arttırmak için mukozanın iç yüzünde barsak eksenine göre dikey
durumda olan ve plika sirkülaris adını alan mukozal kıvrımlar vardır. Uzunlukları
ve sayıları jejunumda daha fazladır. Bu mukozal kıvrımların yüzeyinde 0,5 — l
mm boyunda barsak lümeni içine parmak şeklinde çıkıntılar yapan villus adı
verilen oluşumlar vardır. Bunlar lamina propria ve epitel tabakasının lümen içine
uzanmaları ile oluşur. Muskularis mukoza tabakasının sirküler lifleri de villuslar
içine girerler. Villusler tek katlı silindirik epitel hücreleri ile örtülmüşlerdir.
Bunlar ince barsağın iç yüzüne kadife manzarası verirler. Villuslerin ortasında
santral lenfatik kapiller (lakteal) bulunur ve submuközadaki lenfatik damarlara
açılır.
Ayrıca ince barsağın iç yüzeyini döşeyen silindirik epitelden lümene
doğru uzanan ipliksi çıkıntılar (mikrovillusler) vardır.
10
ANATOMİ ( 1, 5)
Sindirim kanalının mide ve kolonlar arasında kalan kısmını oluşturan ince
barsaklar proksimalde pilor, distalde ileoçekal valvül ile sınırlıdır. Pilor, ince
barsak içeriğinin mideye geçmesini kısmen engeller. İleoçekal valvül ise kalın
barsak içeriğinin ince barsağa geçmesini tamamen engelleyen bir kapaktır.
İnce barsağın uzunluğu değişkendir. Otopside yaklaşık 6 - 8 m olduğu
halde canlıda kas tonusu sebebiyle 4 - 5 m kadardır. Çapı proksimalden distale
doğru gittikçe azalır. Mideye yakın yerinde 3 - 4 cm iken, kalın barsak yakınında
2 -2,5 cm'dir.
İnce barsaklar duodenum, jejunum ve ileum olmak üzere anatomik olarak
üç bölümdür.
Duodenum:
İnce barsağın mideden sonraki ilk parçasıdır. Pilordan başlar, açıklığı sola
bakan bir yay çizdikten sonra solda 1-2. lomber vertebra seviyesinde fleksura
duodenojejunaliste sonlanır. İnce barsakların en geniş, en kısa ve aynı zamanda
en stabil bölümüdür. Duodenumun dört parçası vardır. Üst kısım (bulbus),
desendan kısım, horizontal kısım, asendan kısım. Duodenumun mezenteri yoktur.
Sadece birinci parçasının ön ve arka yüzü peritonla örtülü olup mobildir. Bulbus
duodeninin üst kenarında sırt sırta vererek karaciğere uzanan, ligamentum
hepatoduodenale'yi yapan periton yapraklan omentum minusun en sağ bölümünü
meydana getirirler. Bu periton yaprakları bulbus duodeninin ön ve arka yüzlerini
örttükten sonra alt kenarında sırt sırta vererek omentum majusun en sağ
bölümünü oluşturmak üzere aşağıya doğru devam ederler. Periton bulbus hariç
duodenumun diğer kısımlarını, yalnız ön yüzlerini örterek karın arka duvarına
yapıştırır. Bu yüzden duodenumun bu parçaları hareket edemez. Sadece karın
arka duvarı ile kendisinin arka yüzü arasında bulunan gevşek bağ dokusu çok az
11
olarak yerinde oynatılabilmesine izin verir.
Jejunum ve İleum:
Fleksura duodenojejunalisten ileoçekal valvüle kadar uzanan ince barsağın
2/5 proksimal bölümünü jejunum, 3/5 distal bölümünü ileum oluşturur. Jejunum
karın ön boşluğunun sol üst yarısında, ileum ise sağ alt yarısında yer alır.
İleumun distal bölümü pelvis içindedir. Terminal ileum ise sağa, yukarı doğru
giderek çekumda sonlanır. Jejunumla ileum arasında belli bir sınır olmamakla
beraber görünüş ve yapı bakımından bazı farklar vardır:
- Jejunumun çapı ve duvar kalınlığı daha fazladır.
- Jejunumda plika sirkülarisler ileuma nazaran daha yüksek ve daha sıktır,
ileumda ise distale gittikçe seyrekleşir ve çekum yakınında hiç bulunmaz.
- Jejunumun mezenterinde bulunan arter kavislerinden çıkan ve barsak duvarına
giden a.rekti dalları daha uzun ve sayıları daha fazladır. İleumda ise a. rektiler
gittikçe kısalır.
- Jejunuma ait mezenterin iki yaprağı arasında bulunan yağ dokusu incedir,
ileumda ise bu yağ dokusu daha fazladır.
- Özellikle terminal ileum bölgesi peyer plaklarının en fazla olduğu kısımdır.
Jejunum ve ileumun her tarafı periton ile örtülmüştür. Bu periton
yaprakları barsağın arka kenarında sırt sırta gelerek mezenter adı verilen periton
plikasını oluştururlar ve jejunumla ileumu karın boşluğu arka duvarına asarlar.
Bu nedenle jejunum ve ileum karın boşluğu içinde çok mobildir.
12
Karın boşluğunun santral ve kaudal bölümünü dolduran ince barsaklar
önde karın duvarından omentum majus ile ayrılırlar. Yukarıda transvers kolon ve
mezosu ile, yanlarda asendan ve desendan kolon ile komşuluktadır. Aşağıda orta
çizgi üzerinde ince barsaklar pelvise kadar inerler. Erkeklerde mesane ve rektum,
kadınlarda uterus, mesane ve rektum arasına girerler.
İnce Barsağın Arterleri
Superior mezenterik arterden gelen dallar ile beslenir. Sayıları 20 kadar
olan bu dalların ilk 8 -10 tanesi de ileuma gidip a.iliaka adını alır. Bu 20 kadar
dalın hepsi a.mezenterika superiordan çıktıktan az sonra mezenter içinde iki uç
dala ayrılır.Bu uç dallar kendilerine komşu olan diğer uç dallarla kavis biçiminde
anastomozlar yaparlar. Bu kavislerin konveks taraflarından tekrar dallar çıkar.
Bunlar da uç dallara ayrılarak kendi aralarında anastomozlar yaparak ikinci bir
kavis meydana getirirler. Böylece iki ile beş sıra halinde anastomozlardan oluşan
arter kavisleri meydana gelir. İleumda arter kavisleri daha fazla sayıda olup daha
kompleks bir yapıya sahiptirler. Son arter kavislerinden çıkan vasa rektalar
birbirleriyle anastomoz yapmazlar. Düz ve dik bir şekilde ilerleyerek mezenterde,
jejenumda ve ileumda dağılırlar.
İnce Barsağın Venleri
İnce barsaktan dönen venöz kan v. mezenterika superior yolu ile vena
portaya dökülür.
İnce Barsağın Lenf Sistemi
Lenf sisteminin başlangıcı villusların ortasındaki santral lenf aralıklarıdır.
Bunlar villusların dibinde ve submukozada bulunan lenf damar ağı ile birleşirler.
Bu ağlardan çıkan lenf damarları mezenterin iki yaprağı arasındaki lenf
13
ganglionlarına ulaşırlar. Bu ganglionlardan çıkan lenf damarları birleşerek
trunkus intestinalisi yaparlar ve l. lomber vertebra hizasında Sisterna Siliye
dökülürler.
İnce Barsağın Sinirleri
Otonom sinir sisteminden, mezenterin iki yaprağı arasında ve arterlerin
çevresinden gelirler.
Sempatik lifler superior mezenterik gangliondan, parasempatik lifler ise
çölyak ganglion aracılığı ile n. vagustan gelir. İnce barsak cidarına gelen bu sinir
lifleri önce tunika muskularis tabakasında longitudinal ve sirküler kaslar arasında
myenterik pleksusu (Auerbach), daha sonra submukoza tabakasında submukozal
(Meissner) pleksusu meydana getirirler.
Myenterik pleksus barsağın peristaltik hareketlerini, Meissner pleksusu ise
ince barsağın salgı fonksiyonunu idare eder.
İnce barsağın ağrı duyusunu taşıyan afferent lifler, sempatik sinir lifleri ile
birlikte medulla spinaliste 10-11-12 nci torakal ve l nci lomber segmentlere
gider. Bu nedenle ince barsaklardan gelen ağrılar 10-11-12 nci torakal, l nci
lomber spinal sinirlerin yayıldığı ve özellikle göbek çevresi ile lomber bölgede
hissedilir.
Kalın Barsaklar
Kalın barsak ileumun sonundan anüse kadar uzanır ve ortalama 1.5 m
uzunluğundadır. İleum ve çekumun birleşme yerinde ileoçekal valv denilen bir
kapak vardır. Bu kapak barsak içeriğinin kalın barsaktan ince barsağa geçmesine
engel olur. Kalın barsağın yapısı ve görünüşü ince barsaktan farklıdır. İnce
barsaklardan geniştir, daha geniş bir bölümü sabittir. Longitudinal kas lifleri bir
araya gelerek kolon duvarında taenia denilen bantları meydana getirirler.
14
Üç tane taenia vardır;
l-Taenia libera
2-Taenia mezokolika
3-Taenia omentalis
Taenialar sirküler kas tabakasından ve barsak uzunluğundan daha
kısadırlar, bu nedenle kolon büzülmüş ve keseler (haustralar) oluşturmuştur.
Haustra barsağın iç yüzünde birbirinden semilüner plikalarla ayrılmışlardır. Kalın
barsağın dış yüzünde periton ile örtülü yağ doku uzantıları görülür. Bunlara
"appendices epiploika" denir.
Kalın barsak çekum, asendan kolon, transvers kolon, desendan kolon,
sigmoid kolon ve rektum denilen bölümlerden oluşmuştur.
Çekum
Kalın barsağın ilk parçasıdır, sağ iliak fossada yer alır. Uzunluğu ortalama
6 cm, genişliği 7.5 cm'dir. Alt tarafta inguinal ligamenti biraz aşar, yukarıda
asendan kolon ile devam eder. Arka yüzü iliakus ve psoas majör kasları ile
komşudur. Çekum tamamen periton ile kaplıdır. Taenialar çekumun arka
yüzünün iç tarafında, appendiks vermiformisin yapıştığı yerden başlar.
Asendan kolon
Çekumdan karaciğerin sağ lobunun alt yüzüne kadar uzanır. 15-20 cm
uzunluğundadır. Burada birden sola ve biraz öne doğru bükülerek fleksura
hepatikayı yapar, ön ve yan yüzleri periton ile örtülüdür. Arka duvarı gevşek bağ
doku ile karın arka duvarına tutunmuştur. Bazen arka yüzü peritonla örtülü
olabilir. O zaman bir mezokolonu olur.
15
Transvers kolon
Hepatik fleksuradan başlar, aşağıya doğru konveks bir kavis yapar.
Umblikal ve sol hipokondriak bölgeyi çaprazlayarak geçer. Dalağın alt ucu
altında aşağıya doğru bükülerek splenik fleksurayı yapar. Ortalama 50 cm
uzunluğundadır. Transvers mezokolon ile karın arka duvarına tutunmuştur.
Desendan kolon
Splenik fleksuradan sol iliak fossaya kadar uzanır. Ortalama 25 cm
uzunluğundadır. Sol böbreğin dış kenarını izleyerek psoas majör ve quadratus
lumborum kası arasında iliak kristaya kadar iner. İliakus ve psoas majör
kaslarının önünde içe ve aşağıya kıvrılır, küçük pelvis giriminde sigmoid kolonla
sonlanır. Yan ve ön yüzü peritonla örtülüdür. Arka yüzü çıkan kolon gibi gevşek
bir bağ doku ile karın arka duvarına yapışıktır.
Sigmoid kolon
Sigmoid kolon psoas majör kasının iç kenarından minör pelvis giriminde
başlar, bir kıvrım yapar ve üçüncü sakral vertebra hizasında rektumla sonlanır.
Ortalama uzunluğu 40 cm dir. Kıvrımın üç parçası vardır. Birinci parça pelvisi
sol duvarını takip ederek aşağıya doğru iner. İkinci parça erkekte rektum ile
mesane, kadında rektum ile uterus arasında pelvis boşluğunu çaprazlar ve
pelvisin sağ duvarına uzanır. Üçüncü parça geriye doğru bükülür, sakrumun
önünde orta hatta aşağıya doğru devam eder. Sigmoid kolon peritonla tamamen
sarılıdır. Uzunluğu değişebilen bir mezo ile karın arka duvarına tutunmuştur.
Sigmoid kolonun şekli ve pozisyonu kendi uzunluğuna, mezokolonun
büyüklüğüne, gerilme durumuna, rektum , mesane ve kadında uterusun
durumuna bağlıdır. Fazla gerildiği zaman küçük pelvisten karın boşluğuna doğru
16
yükselir, boş iken tekrar pelvis içine iner. Sigmoid kolonun aşağı kesiminde
taenialar incelmeye başlar ve rektuma yakın kısımda tamamen kaybolurlar.
Rektum
Sigmoid kolon 3. sakral vertebra düzeyinde, sigmoid mezokolonun alt
ucunda rektumla devam eder. Rektum sakrumla koksiksin konkavlığına uygun
bir eğrilik göstererek aşağıya doğru uzanır. Bu antero-posterior eğriliğe fleksura
sakralis denir. Bu eğrilik önce aşağıya ve arkaya sonra öne doğrudur. Rektum
pelvik diaframdan geçerek anal kanalla devam eder. Anorektal kavşak koksiks
ucunun biraz aşağısında 2-3 cm önünde yer alır. Rektumun alt ucundan itibaren
anal kanal aşağıya ve arkaya doğru uzanır. Bu seviye prostatın alt ucu
hizasındadır. Rektumun arkaya doğru yaptığı bu eğriliğe fleksura perinealis
denir.
Rektumun üst ve alt uçları orta çizgi üzerindedir. Rektumun ortalama 12
cm uzunluğu vardır. Üst kısmı boş iken 4 cm çapındadır, alt kısmı ise geniştir ve
ampulla adını alır. Rektum sigmoid kolondan farklıdır. Haustraları, "appendices
epiploikaları", mezenteri ve taeniaları yoktur. Taenialar sigmoid kolon ile
rektumun birleşme yerinin 5 cm üzerinde iki geniş muskuler band yaparak biri
rektumun önünde, diğeri arkasında aşağıya doğru ilerler. Rektumun üçte iki ön
üst kısmı peritonla örtülüdür. Ön yüzünü örten periton mesaneye geçerek
erkeklerde "excavatio rectovesicalis"i, kadınlarda uterusa geçerek "excavatio
rectouterina"yı (Douglas çıkmazı) oluşturur. Bu çıkmazın düzeyi erkeklerde daha
yüksektir. Rektovezikal çıkmaz anüsten 7.5 cm uzaklıktadır.
Kalın Barsakların Arter ve Venleri
Kalın barsağın splenik fleksuraya kadar olan kısmını superior mezenterik
arterin dalları besler. Çekuma ileoçekal arterin çekal dalından, appendikse ramus
appendicesten, çıkan kolona sağ kolik arterden, transvers kolonun üçte iki sağ
17
kısmına arteria kolika mediadan gelir. Splenik fleksuradan sonra gelen parçaları
da inferior mezenterik arterin dalları besler. Splenik fleksura ve inen kolona sol
kolik arter, sigmoid kolona sigmoid arter, rektuma da superior rektal arterden
gider. Rektum ve anal kanala ayrıca internal iliak arterin dalı olan arteria rektalis
media, internal pudendal arterin dalı olan inferior rektal arter ve abdominal
aortanın bifurkasyonundan çıkan arteria sakralis media besler.
Kalın barsağın venleri superior ve inferior mezenterik venlere dökülürler.
Rektumun ve anal kanalın çevresindeki ven pleksusundan çıkan dalların bir
kısmı superior rektal ven vasıtası ile inferior mezenterik vene, bir kısmı da
medial ve inferior rektal venler vasıtası ile internal iliak vene dökülürler.
Kalın Barsakların Sinirleri
Çekum, appendiks, asendan kolon , transvers kolonun üçte iki sağ tarafı
sempatiklerini çöliak ve superior mezenterik pleksuslardan, parasempatiklerini de
nervus vagustan alırlar. Transvers kolonun üçte bir sol kısmı, desendan kolon ve
sigmoid kolon, rektum ve anal kanalın üst kısımları sempatiklerini sempatik
trunkus lumbar kısmından ve superior hipogastrik pleksustan, parasempatiklerini
pelvik splanknik sinirlerden (nervi erigentes) inferior hipogastrik pleksus (pelvik
pleksus) vasıtasıyla alırlar.
Kalın Barsakların Lenfatikleri
Kolon ve rektumun mukoza ve seroza altında lenfatik pleksusu vardır. Bu
lenfatik pleksus mezokolon içinde bulunan lenf nodlarına drene olur. Mezenter
içindeki lenfatikler ve lenf nodları o barsak segmentini besleyen damarlar
boyunca yer alırlar. Bu lenf nodları dört grupta toplanır: Epikolik, parakolik, ara
ve ana lenf nodları. Epikolik lenf nodları kolonun üzerinde, parakolik lenf nodları
marjinal damar ile kolonun arasında yer alırlar. Daha ileri bölgede ara lenf
nodları kolik damarlar, ana lenf nodları da superior ve inferior mezenterik
18
damarlar boyunca yer alırlar.Rektum ve anal kanal lenfatikleri de o bölgeyi
destekleyen damarlar boyunca yer alırlar. Bu lenfatikler yukarı, yana ve aşağıya
doğru drene olabilirler. Yukarı doğru drenaj inferior mezenterik arter boyunca
olurken, yana doğru drenaj arteria rektalis media boyunca internal iliak nodlara
ve dolayısıyla pelvik duvara doğru olur. Aşağı doğru akım ise, rektumun arkası
ve anal kanal etrafında olan pleksustan iskiorektal yağ dokusuna, inguinal lenf
nodlarına veya internal iliak lenf nodlarına olur.
BARSAK OBSTRUKSİYONLARI
Barsak tıkanmalarında, barsak içi kapsamının distale doğru gidişi
bozulmuştur, distale doğru geçişte bir engellenme veya yavaşlama olabileceği
gibi tam olarak durmuş da olabilir. Bu olay barsak lümenini tıkayan bir nedene
bağlı ise mekanik tipte intestinal obstruksiyon vardır.
Nedeni ne olursa olsun, barsak tıkanmaları ileus olarak tanımlanır.
İntramural, mural ve ekstramural nedenlere bağlı olarak barsak tıkanmaları üç
grupta incelenebilir.
Gelişmiş ülkelerde, ince barsak obstruksiyonlarının % 75-80'ini elektif
cerrahi insidansındaki yüksekliğe bağlı olarak, daha önce geçirilmiş cerrahiye
bağlı gelişen adhezyonlar oluşturur. Bir zamanlar en sık neden olarak sayılan
strangüle herniler, geri kalmış ülkelerde hala ilk sıralarda olmasına rağmen % 8
gibi bir yer tutarlar.
Oluş mekanizmalarına göre ince barsak tipi obstruksiyonlar ekstrinsik,
intrinsik ve intraluminal olmak üzere üç gruba ayrılır. Ekstrinsik nedenler;
adhezyonlar, kapalı loop, strangülasyon, herni, (karsinoid tümörler, lenfoma,
peritoneal karsinomatosis, apendisit ve divertikülit gibi) ekstrinsik kitlelerdir.
İntrinsik nedenler ise; adenokarsinom, Crohn hastalığı, tüberküloz, radyasyon
enteropatisi, intramural kanama ve intussepsiyondur. İntraluminal nedenler
arasında bezoarlar ve safra taşı ileusu sayılabilir.
19
Mekanik ince barsak tipi obstruksiyonlarda ortaya çıkış sırası ve şiddeti
obstruksiyonun türü, seviyesi ve derecesine göre değişen dört ana kardinal belirti
vardır. Bunlar; karın ağrısı, kusma, abdominal distansiyon ve gaz-gaita
çıkaramama (obstipasyon) belirtileridir.
Mekanik kalın barsak tipi obstruksiyonların en sık nedenini yaklaşık % 60
oranında sigmoid kolona yerleşen kolon karsinomu oluşturur.
Mekanik barsak tıkanmalarında tıkayıcı olay barsak lümenini tam olarak
(komplet) veya tam olmayan (parsiyel) şekilde tıkayabilir ve ona göre isim alır.
Tıkanmış olan barsak segmentinin kan dolaşımı da bozulabilir. Bu durum barsak
tıkanmasına yol açan olaylara (volvulus, fıtık kesesi içindeki sıkışmalar)
sekonder olarak gelişebileceği gibi her ikisine bağlı olabilecek mezenterik damar
tıkanmaları sonucunda da gelişebilir. Tıkanmış olan barsak segmentinin kendini
besleyen mezenterik damarları da tıkanırsa buna strangülasyonlu intestinal
obstruksiyon denmektedir. Böyle vasküler tıkanmaların olmadığı tıkanmalara da
basit mekanik obstruksiyon adı verilir. Strangülasyonlu barsak tıkanmalarında
hızla tanı konulmalıdır. Çünkü bu tür barsak tıkanmalarında bu barsak
segmentinde iskemi, nekroz ve perforasyona yol açabilir. Hızla hazırlık yapılarak
olay ilerlemeden cerrahi girişimle olay düzeltilmeye çalışılır. Kaybedilecek
zaman hastanın prognozunu etkiler ve büyük önem taşır.
Barsak tıkanmalarının kardinal belirtileri karın ağrısı, gaz ve dışkının
çıkarılamaması ve abdominal distansiyondur. Kusma ve diyare gibi belirtiler de
bulunabilir.
Karının bir bölgesinde lokalize ağrı olması, burada artmış duyarlılık ve
kas kontraksiyonu dolayısı ile karında rijidite gelişmesi strangülasyonlu
obstruksiyonun geliştiğini düşündürür.
TERMİNOLOJİ
Barsak içeriğinin distale taşınamadığı hastalıkların hepsi yüzyıllar
20
boyunca ileus sözcüğü ile tanımlanmış ve hem fonksiyonel hem de mekanik
barsak obstruksiyonları bu terimle ifade edilmiştir.
Ancak 19. yüzyılın ortalarından itibaren barsak obstruksiyonlarının
fızyopatolojik temellere göre sınıflandırılmalarından sonra, ileus sözcüğü sadece
paralitik ( adinamik ) ve fonksiyonel obstruksiyonları belirtmek için kullanılmaya
başlamış; diğerleri ise mekanik obstruksiyonlar olarak adlandırılmıştır.
Cerrah meslektaşlarımızla net iletişimin sağlanabilmesi için Maglinte,
barsak obstruksiyonlarını tarif ederken kullanılan terimlerin önemine işaret
etmiştir. Aşağıda sık kullanılan terimleri bulabiliriz (6).
• Basit obstruksiyon: Obstruksiyonun olduğu barsak ansının kan dolaşımı
etkilenmemiştir.
• Strangulasyonlu obstruksiyon: İskemi ile sonuçlanan barsak obstruksiyonu
• Kapalı ans obstruksiyon: Bir barsak segmentinin iki ucundan birden
obstruksiyona uğraması ve dolayısıyla antegrad veya retrograd dekompresyon
olasılığının bulunmamasıdır (7).
• Parsiyel obstruksiyon: Bir miktar gaz ve intestinal içeriğin geçmesine
olanak tanıyan luminal daralma
• Komplet obstruksiyon: Total luminal obstruksiyon
• Obturasyon obstruksiyon: İntraluminal kitleye bağlı obstruksiyon.
• Fonksiyonel obstruksiyon ( psödoobstruksiyon ): Luminal oklüzyon veya
kompresyon yokluğunda mekanik obstruksiyon semptomlarının olması (6,8).
GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ
DİREKT FİLMLER
Mekanik ince barsak obstruksiyonları:
Komplet ince barsak obstruksiyonu varsa, direkt film değişiklikleri 3-5
21
saat sonra ortaya çıkar ve 12 saat içinde belirgin olur. İnkomplet
obstruksiyonlarda veya filmler semptomların başlangıcından hemen sonra
çekilmişse direkt film bulguları normal olabilir. Çoğu ince barsak tipi
obstruksiyonlarda supin filmlerde gazla dolu dilate ince barsak ansları ve ayakta
çekilen filmlerde multipl sıvı seviyeleri tanı için zorluk çıkarmaz. Keza hava-sıvı
seviyelerinin direkt batın grafilerinde gösterilebilmesi için hastanın 10 dk ayakta
veya lateral dekubitus pozisyonunda kalması gerekmektedir.Komplet
obstruksiyonda dahi, erken dönemde alınan grafilerde hava sıvı seviyeleri
izlenmeyebilir. Yine ciddi tıkanmalarda, obstruksiyon seviyesinin
proksimalindeki dilate ans sadece sıvı ile dolu olabilir ve hava sıvı seviyeleri
izlenmez, bu duruma bilhassa nasogastrik sonda ile dekomprese edilen hastalarda
dikkat etmek gereklidir.Sadece sıvı ile distandü ve dilate proksimal preobstruktif
ince barsak ansı direkt batın grafisinde gözden kaçabilir.
Yüksek dereceli intestinal obstruksiyonlarda direkt batın grafilerinde en
karakteristik bulgu çok sayıda (3’ den fazla) hidroaerik seviyelenmeler ve bu
hava sıvı seviyelerinin ayakta alınan grafilerde 25mm’den geniş olmasıdır.Diğer
anlamlı bulgular preobstruktif dilate ince barsak /kalın barsak genişliği oranının
0,5’in üzerinde olması, yatarak alınan batın grafilerinde plikalar arasında sıkışmış
havanın birbirine paralel çizgiler şeklinde izlenmesidir.Buna “stretch işareti”
denir. Ayakta çekilen röntgenogramlarda bazen barsak içerisindeki sıvının
üzerinde kalan hava kabarcıkları tipik inci dizisi görüntüsü( " string of beads"
bulgusu) oluşturur.Bu bulgu görüldüğünde ince barsak obstruksiyonları için
tanısaldır , normal insanlarda görülmez.
Kapalı ans obstruksiyonu ve iskemi için de tanımlanan bulgular şöyledir;
• Kahve çekirdeği işareti (coffee bean sign): İki ödemli barsak duvarı ile
ayrılan karşı karşıya gelmiş barsak anslarının arasına parsiyel obstruksiyonda gaz
girmesi ile oluşur (9).
• Psödotumör işareti: Komplet obstruksiyonda gaz girişi engellenir. Kapalı
22
ans transüda ile dolarak yuvarlak veya oval yumuşak doku dansitesindc kitle
olarak görülür (10).
• Sabit ans belirtisi ( fıxed loop sign): Zamanla değişmeyen ve hastanın
pozisyonunun değiştirilmesine rağmen yer değiştirmeyen sabit ans olması (11).
Mekanik kolonik obstruksiyonlar:
Kalın barsak tipi obstruksiyonlarda radyolojik görünüm ileoçekal valvin
yeterliliğine göre değişir. Üç patern tanımlanmıştır (12).
Tip l A'da ileoçekal valv yeterliliğini korur ve radyolojik görünüm
distandü ince duvarlı çekumla kalın barsakların dilate olması ama ince
barsakların distandü olmamasıdır. Bu tipin ilerlemesi ile ince barsaklarda
distansiyon gelişir ve Tip l B paterni oluşur. Her iki Tip l paterninde masif çekum
dilatasyonu sonucu iskemiye sekonder perforasyon riski gelişebilir. Transvers
çekum çapının 9 cm. ve üzeri olduğu durumlarda perforasyon riski vardır.
Tip 2 obstruksiyonda ileoçekal valv yetersizliği vardır. Assendan kolon ve
çekumda distansiyon olmadan basınç doğrudan ince barsağa iletilir ve çok sayıda
dilate ince barsak ansları ince barsak tipi obstruksiyonu taklit eder.
Obstruksiyon olmadan da kolon distansiyonun çok sayıda nedeni vardır.
Paralitik ileus ve psödoobstruksiyonun bütün formlarında kolonik distansiyon
görülür.
ULTRASONOGRAFİ
İnce barsak tipi obstruksiyonlarda, ince barsak ansları tamamen sıvı ile
dolu olup, direkt filmlerde kesin tanı konamıyorsa; ultrasonografı aracılığıyla
yüksek doğruluk tanı oranı ile hızlı bir değerlendirme yapılabilir (13,14).
Ultrasonografinin en önemli avantajı barsak perisaltizmini realtime olarak
değerlendirmesidir.Bu avantaj paralitik ve mekanik ileus ayırıcı tanısını
23
kolaylaştırır. Multipl sıvı ile dolu barsak ansları, lümen çapının 3 cm'nin üzerine
çıkması, sıvı ile dolu jejunumda valvula conniventeslerin belirginleşmesi ve
peristaltik aktivitenin artması tanıda yararlanılan sonografık bulgulardır.
Bazen intussepsiyon, safra taşı ileusu, Crohn hastalığına bağlı striktür,
neoplastik mural kalınlaşmaya bağlı dar bir segment gibi nedenler ultrasonografı
ile gösterilebilir (15).
Ultrasonun "gazlı" ve obez hastalarda sınırlı bir yeri vardır ve operatör
bağımlıdır.
BARYUMLU İNCELEMELER
İnce barsak pasaj grafılerinin, yüksek grade intestinal obstruksiyonlarda
değeri sınırlıdır. Mide boşalmasındaki zayıflama ve barsak ansları içinde kalan
sıvıların dilüsyonel etkisine bağlı kontrast kaybı tanısal bilgi almamızı genellikle
azaltır (16). Bu nedenle suda eriyen kontrast ajanlara nazaran baryum tercih edilir
(17).
Pasaj grafıleri düşük grade barsak obstruksiyonu şüphelenilen vakalarda
yararlı olabilir (6). Her 15-30 dakikada bir kompresyonla sabit ansların varlığına
bakılır (6,16).
ENTEROKLİZİS
Jejunumun oral intubasyonunu takiben baryum injeksiyonu ve sonrasında
metilselüloz kontinü infuzyonu yapılarak barsak mural yüzeylerinin ortaya
çıkarılması, mukozal plika paterni ve stenoz , dilatasyon bölgelerinin optimal
görüntülenmesini sağlayan bir inceleme yöntemidir.
Düşük dereceli kısmi obstruksiyonlarda bilhassa postoperatuar serozal
adhezyon ve bridlerin saptanmasında enteroklizis ile incelemenin tanı değeri ve
sensivitesi yüksektir(16, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24).
24
Enteroklizis; subileus olgularında mukozal paterni, plika morfolojisini,
lümendeki dolum defektini visualize edebildiğinden kısmi obstruksiyon
olgularında etyolojiyi belirlemede altın standart olan bir radyoloji inceleme
yöntemidir.
Komplet obstruksiyonun olduğu barsak iskemisinden şüphelenilen
durumlarda kullanılması kontrendikedir. Dezavantajı; özelleşmiş ekipman
gerektirmesi, hastanın intubasyonu tolere edememesi ve yüksek maliyettir.
BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ (BT)
Bilgisayarlı tomografi obstruksiyonun yerini, seviyesini ve nedenini
saptamada ve barsak iskemi tehlikesinin gösterilmesinde oldukça yararlı bir
yöntemdir(18, 19, 20, 29, 30, 31).
Yeni teknolojik gelişmelerle bilgisayarlı tomografinin barsak
obstruksiyonlarındaki rolü de genişlemektedir, BT klinik ve başlangıç
radyografilerini belirsiz olduğu durumlarda veya strangülasyondan
şüpheleniliyorsa oldukça yararlıdır. Bu modalite, barsak duvarı, mezenter,
mezenterik damarlar ve peritoneal kavite içinde olan patolojileri çok iyi
demonstre eder. İv kontrast verilmesini takiben tüm abdomen ksifoid hizasından
simfiz pubise kadar taranır , barsak içerisindeki yeterli miktarda sıvı ve gaz
olması gerekli kontrastı sağlayacağı için oral kontrast madde verilimi gerekmez.
25
İnce barsak obstruksiyonlarında BT bulguları;
• kalibrasyonu 2,5 cm'in üzerinde olan barsak segmentleri
• distal kollabe barsak ile proksimal dilate barsak arasında bir geçiş
zonunun bulunması
• normal kalibrasyonlu poststenotik barsak
• tespih dizisi bulgusu ( string of beads sign )
• ince barsak feçes bulgusu ( small bowel feces sign ), obstruksiyonun
proksimalinde katı materyalin gaz kabarcıklarıyla beraber yaptığı
görünüm.
Strangulasyonu yani barsak iskemisi ile beraber olan barsak obstruksiyonunu
düşündüren BT bulguları;
”U” veya “C” şeklinde dilate barsak ansının etrafındaki sıkışmış
mezenterik yapılar barsak ansına radyal tarzda konverjans gösterir.Volvulus
seviyesinde barsak ansı longutidinal aksı boyunca takip edildiğinde aksiyel
kesitlerde bu seviyede fuziform daralmaya bağlı “gaga görünümü“ izlenecektir
veya strangule ansın duvarında kalınlaşma, kalınlaşmış duvarda yoğunluk artışı,
target veya halo bulgusu izlenir. Kontrastlı incelemede ise kalınlaşmış duvarın
kontrast fikasyonu normal ansların duvarındaki kontrast tutulumuna göre
düşüktür. Bununla birlikte mezenterik yağlı planlarda yoğunluk artışı, kirlenme,
kanama veya sıvı izlenir. Mezenterik damarlarda oklüzyon bulguları eşlik eder
(7, 25, 26, 27).
26
MATERYAL ve METOD
Çalışma grubumuza; klinik olarak barsak obstruksiyonu şüphesi olan 50
hasta dahil edildi. Bu hastaların 26'sı erkek , 24'ü bayan hastaydı ve yaşları 25 -
73 arasında değişmekteydi. Bu hastalarda klinik olarak, abdominal distansiyon,
obstipasyon, bulantı-kusma gibi şikayet ve bulgular mevcuttu.
BT Tekniği:
Barsak içerisindeki sıvı ve gaz yeterli kontrast sağladığı için intralüminal
kontrast madde verilimini gerekli görmedik.
Abdomen ve pelvis; ksifoid prosesten başlayarak simfiz pubise kadar
(inguinal kanal orifislerini de içine alacak şekilde ) 10 mm'lik kolimasyonla ve
pitch faktör 1.0 olacak şekilde helikal olarak tarandı (Hitachi Pronto X-E).
İntravenöz kontrast madde verilimi; abdominal visserleri daha iyi
değerlendirmek, barsak ve etrafındaki obstruksiyona neden olabilecek patolojileri
saptamak amacıyla bütün hastalarda uygulandı. 100 ml iyotlu kontrast madde
(300 mg/ml) power injektörle 2-3 ml/sn olacak şekilde verildi.
Barsak obstruksiyon tanısı için; dilate proksimal barsak ve kollabe kolonik
anslar kriterini koyduk. Biz 2.5 cm çapından daha geniş olan ince barsak
anslarını dilate olarak kabul ettik. Dilate proksimal ve kollabe distal barsak
arasında "geçiş zonu" nun bulunması tanıyı intestinal tip obstruksiyon için daha
27
da kesin hale getirdi. Bununla beraber sadece barsak dilatasyonunun derecesi,
barsak obstruksiyonunu adinamik ileustan ayıracak bir kriter değildir. Daha az
görülen " ince barsak feçes" bulgusu ince barsak tip obstruksiyon için daha
güvenilir bir kriter olarak kabul edildi. Obstruksiyon proksimalinde dilate barsak
segmentlerinde gaz kabarcıkları ile beraber fekal materyal izlenmesine "ince
barsak feçes " bulgusu denmektedir (28).
Kolonik segmentlerde kollaps olmadan bütün barsaklarda distansiyon
izlendiğinde , muhtemel tanı eğer kolonda BT limitlerinde kitle yoksa adinamik
ileus olarak kabul edildi.
Megibow ve ark., Fukuya ve ark.'nın önerdiği kriterlere göre obstruksiyon
nedenini açıklayabilecek herhangi bir kitle lezyonu ya da görülebilen bir neden
görmediğimizde, daha önceden geçirilmiş bir abdominal cerrahi hikayesi de
varsa obstruksiyon nedenini adhezyonlara bağladık (29, 30).
Hastalarda barsak obstruksiyonu olmadığı tanısı cerrahi patoloji ya da
klinik takip ile kondu.
28
BULGULAR
Hastaların cerrahi patoloji raporlarına ve klinik takibe dayanarak çalışma
grubumuzdaki 50 hastadan 37 hastada barsak obstruksiyonu saptandı.
Helikal BT bulgularına dayanarak, barsak obstruksiyonu olan hastaların
(37 hasta ) 35’inde obstruksiyonun varlığını; klinik ve cerrahi patoloji sonucu
obstruksiyon olmayan 13 hastadan 8'inde obstruksiyon olmadığını gösterdik. BT
prosedürünün doğruluk ( accuracy ) oranı % 86 olarak saptandı.
Barsak obstruksiyonu olmadığı halde, BT kriterlerine dayanarak 5 hastada
obstruksiyon ( false pozitive ) tanısı koyduk. False pozitive tanı konulan
hastalardan 4'ünde barsaklardaki dilatasyonun adinamik ileusa sekonder
olduğunu, diğer birinde ise Ogilvie Sdr'a ( psödoobstruksiyon ) bağlı olduğunu
klinik takiple tespit ettik.
Sadece iki hastamızda da, klinik ve cerrahi patoloji barsak obstruksiyonu
ile uyumlu olduğu halde, BT ile barsak obstruksiyonu yoktur tanısını ( false
negative ) koyduk. Bu hastamızda; operasyon sonucunda barsak obstruksiyon
nedeninin daha önceden geçirilmiş abdominal cerrahiye sekonder adheziv bantlar
olduğu saptandı.
Çalışma grubumuzdaki obstruksiyon saptanan hastalarda obstruksiyon
nedenleri ; 17 hastada adhezyonlar, 15 hastada tümöral nedenler ve 5 hastada
hernilere sekonderdi.
29
Obstruksiyon nedeni olarak tümöral kitle saptanan 15 hastanın hepsinde
BT ile barsak duvarından kaynaklanan duvar kalınlaşmaları ve kitleler demonstre
edildi.
Obstruksiyon nedeni olarak saptanan hernilerden 5 tanesinin 4 tanesini BT
ile tespit ettik. Tespit edemediğimiz hastada bir internal herni olan intersigmoidal
herni idi.
Obstruksiyon nedeni olarak Megibow ve arkadaşlarının önerdiği kritere
göre obstruksiyonu açıklayabilecek bir kitle lezyonu ya da görülebilen herhangi
bir neden saptayamadığımızda tanısını diğer nedenleri ekarte etmek suretiyle
koyduğumuz brid ileus vakalarının 17 'sinden 13'ünde brid ileus tanısını BT ile
koyduk.
Barsak duvarını görüntüleme yeteneği nedeni ile; BT ile hangi hastaların
barsak strangulasyonu tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı konusunda yardımlarımız
oldu. Kalınlaşmış, regional kontrast tutan submukozal ödemli barsak ansı (target
sign) ve ince barsak mezenter yaprakları arasında lokalize asit bulunması
intestinal iskeminin bir göstergesi olabilir ve hızla cerrahi dekompresyon
endikasyonudur. Çalışma grubumuza giren 4 hastadan 3 'ünde barsak anslarında
submukozal ödemi gösteren target sign izlenmekteydi. Bu üç hastada
strangulasyona eşlik eden patolojiler adheziv bantlar , internal herni ve mezenter
arter embolisi idi.
30
Cerrahi ve klinik
takibe göre barsak
obstrüksiyonu
bulunan hastalar
Cerrahi ve klinik
takibe göre barsak
obstrüksiyonu
bulunmayan
hastalar
Toplam
BT sonuçlarına göre
barsak obstrüksiyonu
bulunan hastalar
35 5 40
BT sonuçlarına göre
barsak obstrüksiyonu
bulunmayan hastalar
2 8 10
Toplam 37 13 50
Tablo l: Çalışma grubundaki 50 hastada spiral BT ile cerrahi sonuçlan
karşılaştıran tablo
Sensitivite %95
Spesifite % 62.5
Pozitif prediktif değer % 87.5
Negatif prediktif değer % 83.3
Doğruluk %86
Tablo 2: Spiral BT incelemesinin barsak obstrüksiyonlarmdaki tanı değerini
gösteren parametreler
31
Resim 1. 55y, kadın hasta- adhesive ince barsak obstruksiyonu gösteren helikal
BT görüntüsü
32
Resim 2. 50y, erkek hasta- adhesive ince barsak obstruksiyonu gösteren helikal
BT görüntüsünde; geçiş zonu (ok ucu), dilate proksimal barsak ansları (kalın ok)
ve kollabe distal barsak ansları(ince ok)
33
Resim 3. 49y ,erkek hasta- strangule inguinal herni barsak duvarında kalınlaşma
Resim 4. 63y, erkek hasta - strangulasyonu düşündüren barsak anslarında
target sign görünümü, barsak anslarında dilatasyon,mesenterde sıvı kolleksiyonu
34
Resim 5. 55y,erkek hasta- adhezyona bağlı ince barsak obstrüksiyonu tespit
edilen hastada ince barsak feçes bulgusu
35
Resim 6. 65y erkek hasta- ince barsakta obstrüksiyona neden olan, distal ileumu
etkileyen büyük yumuşak doku kitlesi.
36
TARTIŞMA
Barsak obstruksiyonları klinik hayatında karşımıza sık olarak çıkarlar.
Barsak obstruksiyonundan, genellikle klinik bulgular ve hasta anamnezine
dayanılarak şüphe edilir. % 80 vakada obstruksiyonun nedeni adhezyonlar, %
15'inde herniler ve % 15 neoplazilerdir. Obstruksiyon olgularının % 35'inde altta
multipl nedenler yatmaktadır. Hastanın tedavisini üstlenen klinisyenin bilmek
istediği barsak obstruksiyonu olup olmadığı, eğer varsa seviyesi ve nedeni ve
barsaklarda iskeminin olup olmadığıdır. Günlük kullanımdaki görüntüleme
prosedürleri bu konular üzerine ışık tutmalıdır. Direkt radyografiden, baryumlu
grafılere ve bilgisayarlı tomografiye kadar birçok çeşitli radyolojik görüntüleme
yöntemleri ile ileus vakalarını incelemek mümkündür.
Radyoloğun ilk cevap vermesi gereken soru; barsak obstruksiyonun olup
olmadığı ve obstruksiyonun seviyesi sorusudur.
Bilgisayarlı tomografi intestinal obstruksiyonlarda ; 2.5 cm cut off değeri
kullanılınca % 90 sensitifdir (30). Olası obstruksiyon tanısını yapabilmek için ,
sadece ince barsaklarda dilatasyon olması kriteri yeterince sensitif değildir (31).
Barsak obstruksiyonlarını; adinamik ileus gibi ince barsaklarda dilatasyon yapan
diğer nedenlerden ayırmak için prestenotik dilatasyondan normal çaplı bölgeye
bir geçiş zonunun olması gereklidir (32).
BT’de hava-sıvı seviyeleri, obstruksiyon olmayan ince barsak dilatasyon
vakalarının % 69'da da görüldüğü için güvenilir bir bulgu değildir (31, 32, 33).
Buna karşın, direkt grafıdeki BT'ye de uyarlanabilen "string of beads" (inci
dizisi) bulgusu sadece anormal olan ince barsaklarda görülür (33). Sıvı ile
distandü barsak anslarında valvula conniventesler arasında görülen hava
kabarcıkları bu bulguya neden olur. Geniş bir çalışma serisinde; bütün "string of
beads" bulgusu görülen olgularda intestinal obstruksiyon da görülmesi, birçok
araştırmacıda "bu bulgu hemen hemen ince barsak obstruksiyonu için
patognomoniktir." yargısının gelişmesine neden olmuştur. Diğer, ince barsak
obstruksiyonunu destekleyen bir bulgu da sindirilmemiş besin maddelerinin
37
barsakta görülmesini temsil eden "small bowel feces"( ince barsak feçes)
bulgusudur (28).
Literatürde; ilk yapılan BT çalışmalarında ( Megibow ve ark, Fukuya ve
ark.) yüksek derece barsak obstruksiyonlarını tanımada sensitivite % 90-94 ve
spesifısite % 96 olarak bildirilmiştir (29, 30). Yüksek ve düşük dereceli ince
barsak obstruksiyonu olan hastalardaki retrospektif çalışmalarda; BT ile yüksek
dereceli obstruksiyon tanısı için direkt grafınin sensitivitesi %86 ve BT'nin
sensitivitesi %81-82 olarak bulunmuştur. Analiz içinde düşük grade obstruksiyon
vakaları da çalışmaya katıldığında test sensitivitesi BT için % 64'e ( spesifısite %
79, doğruluk % 67) ve direkt radyografi için % 69'a ( spesifısite %79 ve doğruluk
% 67) düşmektedir (18,20).
Göztepe Eğitim Hastanesindeki serimizde BT ile obstruksiyon tanısı
koymada sensitivite % 96, spesifısite % 62.5, pozitif kestirim değeri % 87.5,
negatif kestirim değeri % 83.3 ve doğruluk % 86 olarak bulunmuştur.
Direkt radyografi ucuz olması, her yerde kolay ulaşılabilir olması ve
yüksek dereceli barsak obstruksiyonları tanısında güvenilir olması nedeniyle hala
ilk basamak inceleme yöntemi olmaya devam etmektedir. Buna karşın düşük
grade obstruksiyonda ve mekanik obstruksiyon ile postoperatif paralitik ileus
ayırımında bildirilen yetersizlikleri vardır (18, 34). Mucha ve ark., abdominal
direkt grafilerin ince barsak obstruksiyon tanısında % 50-60 oranında doğruluk
sağladığını ve % 20'e varan bir oranda yanlış negatiflik değeri verdiğini
bildirmiştir (35). Direkt radyografinin doğruluk oranı yüksek dereceli
obstruksiyonlarda belirgin olarak artar (22).
İnce barsak pasaj grafilerinin, barsak obstruksiyonları tanısında değeri
sınırlıdır. Mide boşalmasındaki gecikme ve barsak lümenindeki sıvının
dilüsyonel etkisine bağlı kontrast kaybı nedeniyle tanısal bilgi alma oranımız
azalır (16). Baryumlu pasaj grafileri düşük grade barsak obstruksiyonları
şüphesinde yararlıdır (6).
38
Nispeten invaziv olmasına, her yerde yapılamamasına ve barsak iskemisi
şüphelenilen komplet obstruksiyonlarda kontrendike olmasına rağmen
enteroklizis düşük grade ve ara ara tekrarlayan ince barsak obstruksiyonları
tanısında çok yararlıdır (16, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24).
Enteroklizis, obstruksiyonun yerini belirlemek için oldukça idealdir.
Shrake ve arkadaşlarının çalışmasında, enteroklizis obstruksiyon tanısı almış tüm
vakaların seviyelerini proksimal veya distal barsak olarak % 89 vakada
göstermiştir (22).
Kontrastlı BT ve enteroklizisin bir hafta içinde klinik olarak şüpheli
obstruksiyon vakaları için karşılaştırılmalı değerlendirilmesinde, enteroklizis
düşük grade obstruksiyonda tıkanmanın yerini göstermede BT’ ye göre daha
başarılı bulunmuştur. Enteroklizisin dezavantajı barsak duvarı dışındaki
abdominal içerik hakkında bize sağlayabildiği sınırlı bilgidir. BT'nin kuvvetli
olduğu taraf, barsak duvarı, mezenterler ve solid abdominal visserleri
değerlendirmedeki yeteneğidir (36). Bu nedenle enteroklizis ve bilgisayarlı
tomografinin birbirini tamamladığı söylenebilir.
Ultrasonun ince barsak obstruksiyonlarının tanısında doğruluğunu ve
değerini bildiren az sayıda çalışma vardır. Ultrasonla ince barsak obstruksiyon
tanısını koymada kriter, çalışmayı yürüten gruba göre değişmektedir. Lüminal
kalibrasyonun 3 cm'nin üzerinde olması, 10 cm'nin üzerinde dilate barsak
segmentinin olması ve dilate anslarda peristaltizmin artması , kollabe kolon ile
beraber ilk yapılan çalışmalarda kullanılmış olan kriterlerdir (37, 38).
Peristaltizmin olmadığı durumda bir paralitik ileus ince barsak dilatasyonunun
nedeni olabilir (37, 39). Son zamanlardaki iki çalışmada kriter olarak jejunumda
2.0-2.5 cm'in üzerinde , ileumda 1.5-2.0 cm'nin üzeri ve beraberinde ötesinde
dilate barsak segmentinin bulunmadığı bir geçiş zonu kullanılmıştır (14).
Adinamik ileus; ince barsak anslarında fazla miktarda gaz ve intralüminal gazla
kolon distansiyonu ve peristaltizmin olmamasıyla konulur. Obstrukte ince
barsaklar da zamanla ve iskeminin başlamasıyla atonik olabilir. Paralitik ileusun
39
ayırımı bu nedenle geçiş zonunun bulunmasına ve dekomprese kolonun olmasına
dayanır. Bu bulguların ince barsak obstruksiyonu şüphelenilen olgularda
karşılaştırılmalı bir çalışmada kullanılması umut verici sonuçlar vermiştir
(sensitivite % 83, spesifısite % 100 ve doğruluk %84 ). Buna karşın bu değerler,
beraber yapılan BT çalışmaları ışığında yorumlanmalıdır. Bu çalışmada, BT için
sensitivite % 93, spesifısite % 100 ve doğruluk % 94 ve direkt radyografi için
sensitivite % 77, spesifısite % 50 ve doğruluk oranı % 75 olarak bulunmuştur. Bu
etkileyici sonuçlar yüksek derece obstruksiyonu olan hastalarda elde edilmiştir.
İki adet karşılaştırılmalı olmayan çalışmada Grunshaw ve Schmutz ;
US'nin ince barsak obstruksiyonlarını saptamada sensitivitesi % 95-98 olarak
bulmuşlardır (14,40). Ultrasonografı; obezite ve barsaklardaki yoğun gaz
bulunması durumunda faydası sınırlıdır.
Manyetik Rezonans Görüntülemenin ( MRG ); acil barsak
obstruksiyonlarında değeri hakkındaki bilgiler şimdilik sınırlıdır. Ancak şu an
için MRG barsak obstruksiyonlarının değerlendirilmesinde BT ve enteroklizise
bir tehdit değildir.
Barsak obstruksiyonu varlığında radyoloğun cevaplaması gereken ikinci
bir soru obstruksiyon nedeninin ne olduğudur.
Barsak obstruksiyonlarında etyoloji multifaktöryeldir, hastaların en az 1/3
‘ünde birden fazla etyolojik faktör saptanır (35). İnce barsak obstruksiyonlarının
hemen hemen 3/4’ü adhezyona bağlıdır (41). Abdominal cerrahi sonrası
hastaların % 90' ında adhezyonlar gelişir (42). Diğer etyolojiler arasında yaklaşık
olarak benzer oranda herniler ve neoplaziler gelmektedir. Son olarak çeşitli
nedenleri içeren bir grup olarak infeksiyonlar, inflamasyonlar, volvulus,
invaginasyon, safra taşı ileusu ve bezoarlar gibi nedenleri sayabiliriz (6, 35, 43,
44, 45, 46, 47).
Yapılan yedi çalışmanın gözden geçirilmesinde BT'nin obstruksiyon
nedenini % 73-95 vakada doğru olarak saptadığı gösterilmiştir (18, 19, 27, 29,
48, 49). İnce barsak tipi obstruksiyonlarının en sık etyolojik nedeni olan
adhezyonların BT tanısı, geçiş zonunda tıkanmayı açıklayıcı herhangi bir neden
40
bulunmadığında konur (29) . Bu nedenle radyoterapiye bağlı, küçük tümör
rekürrenslerine ve internal hernilere bağlı barsak obstruksiyonlarında yanlışlıkla
adhezyon tanısı konabilir (30, 49, 50).
Göztepe Eğitim Hastanesindeki çalışmamızda barsak obstruksiyonu olan
37 hastadan 17 tanesinde obstruksiyon nedeni olarak adhezyonlar karşımıza çıktı.
15 vakada obstrüksiyon tümöral nedenlere, 5 vakada hernilere bağlıydı. Bu beş
herni vakasından sadece bir tanesinde etyolojik faktör olarak internal herniyi BT
ile tespit edemedik. Diğer 4 eksternal herni vakasını ve 15 tümöral nedeni BT
ile tanısını koyduk.
Literatür bilgilerine dayanarak, barsak obstruksiyon nedeni için en sensitif
görüntüleme modalitesinin BT olduğunu söyleyebiliriz. BT; vakaların % 73-
95'inde nedeni ortaya koymaktadır. Adhezyonlardan etyolojik faktör olarak,
dilate barsaktan normal kalibrasyonlu barsağa geçiş zonunda herhangi bir
açıklayıcı neden bulunmadığında şüphelenilir.
Nonkomplike ince barsak tipi obstruksiyonlar ile iskemik ince barsak
obstruksiyonları arasındaki ayırımın önemini anlayabilmek için mortalite
değerleri arasındaki farklara bakmak yeterlidir. Nonkomplike ince barsak tipi
obstruksiyonlarda mortalite % 3-5 olmakta iken, komplike ince barsak tipi
obstruksiyonlarda bu oran % 30' lara kadar çıkmaktadır (51,52). Bekleneceği gibi
operatif girişimi geciken iskemik ince barsak tipi obstruksiyonlarda mortalite
oranı da yükselecektir (35). Bu nedenle radyoloğun klinisyeni aydınlatması
gereken bir konu da barsak obstruksiyonlarında iskemi olup olmadığı olacaktır.
Üç çalışmada (Balthazar ve ark., Fruger ve ark, Donckier ve ark.)
iskeminin BT tanısının sensitivite değerleri % 83-100 ve spesifısite değerleri
%61-93 arasında bulunmuştur (26, 27, 53).
41
SONUÇ
Barsak obstruksiyonlarnın tanısını koymada, direkt radyografi ilk adım
radyolojik inceleme olmaya devam etmektedir. Direkt grafı ile vakaların % 50-
60'nda obstruksiyon tanısı konulabilir.
Enteroklizis düşük derece obstruksiyonların tanısında en değerli inceleme
yöntemi durumundadır.
Barsak obstruksiyonu vakalarının değerlendirilmesinde BT'nin
kullanımının birçok avantajı vardır. Proksimal ve distal barsak anslarının
kalibrasyonları arasındaki farklılıktan yararlanarak güvenilir bir şekilde barsak
obstruksiyon tanısı konulabilir, BT ayrıca obstruksiyon nedenini ortaya koyan en
değerli bir yöntemdir.
Komplike barsak obstruksiyon ( strangulasyon ) olasılığı, barsak
iskemisinin BT bulguları ile değerlendirilir ve varlığında cerrah için çok değerli
olan zaman kaybını önler.
BT bu özellikleri ile barsak obstruksiyonu varlığından şüphelenilen;
özellikle klinik ve başlangıç radyografik bulguları belirsiz hastalarda veya
strangulasyon şüphesinde tercih edilmesi gereken görüntüleme modalitesi
olmalıdır.
42
KAYNAKLAR
1. Clemente CD : Gray's Anatomy. LEA and FEBIGER, Philadelphia, 1984
2. Değerli Ü : Cerrahi Gastroenteroloji, Fatih Gençlik Vakfı Matbaa İşletmesi,
İstanbul, 1984
3. Guyton AÇ : Textbook of medical Physiology. WB Saunders Company,
Philadelphia, 1976
4. Kayalı H : İnsan Embriyolojisi. 2. Baskı, Güven Kitabevi, İstanbul, 1982
5. Kuran O : Sistematik Anatomi. Filiz Kitabevi, İstanbul, 1976
6. Maglinte DDT, Balthazar EJ, Kelvin FM, Megibow AJ : The role of
radiology in the diagnosis of small bowel obstruction. Am J Roentgenol 158:
1171, 1997
7. Balthazar EJ, Birnbaum BA, Megibow AJ, Gordan RB, Whelan CA, Hulnick
DH: Closed loop and strangulating intestinal obstruction: CT signs.
Radiology 185: 769, 1992
8. Welch JP : General consideration and mortality in bowel obstruction. in:
Welch JP(ed) Bowel obstruction: differential diagnosis and clinical managent.
Saunders, Philadelphia, USA, pp 59-95, 1990
9. Rigler LG : Roentgen diagnosis of acute abdominal conditions. Bull Univ
Minn Hosp 16: 120, 1944
10. Frimann-Dahl : On strangulating obstruction of small bowel with special
reference to cases with poor roentgen fmdings. Açta Radiol 25: 480, 1944
11. Mellins HZ, Rigler LG : The roentgen fmdings in strangulating obstruetions
of the small intestine. Am J Roentgenol 71: 404, 1954
12. Sutton D : Textbook of Radiology and Imaging. Churchill Livingstone
Company, New York, 1998
13. Meiser G, Meissner K : Sonographic differential diagnosis of intestinal
obstruction: results of preoperative study of 48 patients. Ultraschall Med6:39,
43
1985
14. Schmutz GR, Benko A, Foumier L, Peron JM, Morel E, Chiche L : Small
bowel obstruction: role and contribution of sonography. Eur Radiol?: 1054,
1997
15. Abiri S, Baer J, Abiri M : Computed tomography and sonography in small
bowel intussusception: a case report. Am J Gastroenterol 81: 1076, 1986
16. Maglinte DDT, Lappas JC, Kelvin FM, Rex D : Small bowel radiography:
how, when and why? Radiology 163: 297, 1987
17. Mindelzun RD, Vierra M : Role of imaging in the evaluation of small bowel
obstruction (answer to question). Am J Roentgenol 164:255, 1995
18. Maglinte DDT, Reyes BL, Harmon BH, et al : Reliability and role of plain
film radiography and CT in the diagnosis of smaü bowel obstruction. Am J
Roentgenol 167: 1451, 1996
19. Makanjoula D : Computed tomography compared with small bowel enema in
clinically equivocal intestinal obstruction. Clin Rad 53: 203, 1998
20. Maglinte DDT, Gage SN, Harmon BH, et al : Obstruction of the small
intestine: accuracy and role of CT in diagnosis. Radiology 188: 61, 1993
21. Maglinte DDT, Peterson LA, Vahey TN, Miller RE, Chernish SM :
Enteroclysis in partial small bowel obstruction. Anı J Surg 147: 325, 1984
22. Shrake PD, Rex DK, Lappas JC, Maglinte DDT : Radiographic evaluation of
suspected small bowel obstruction. Am J Gastroenterol 86:175, 1991
23. Nolan DJ, Marks C J : The barium infusion in small intestinal obstruction.
Clin Radiol 32: 651, 1981
24. Caroline DF, Herlinger H, Laufer I, Kressel HY, Levine MS : Small bowel
enema in the diagnosis of adhesive obstructions. Am J Roentgenol 142: 1133,
1984
25. Balthazar EJ : CT of the gastrointestinal tract: principles and
intcrprctation. Am J Roentgenol 156: 23, 1991
26. Frager D, Baer JW, Medwid SW, Rothpearl A, Bossart P: Detection of
intestinal ischemia in patients with acute small bowel obstruction due to
44
adhesions ör hernia:effıcacy of CT. Am J Roentgenol 166: 67, 1996
27. Balthazar EJ, Liebeskind ME, Macari M : intestinal ischaerniain patients
in whom small bowel obstruction is suspected: evaluation of accuracy,
limitations and clinical implications of CT in the diagnosis. Radiology205:519,
1997
28. Mayo-Smith WW, Wittenberg J, Bennet GL, Gervais DA, Gazelle GS,
Mueller PR : The CT small bowel faeces sign: description and clinical
signifîcance. Clin Radiol 50: 765, 1995
29. Megibow AJ, Balthazar EJ, Cho KC, Medwid SW, Birnbaum B A, Noz
ME : Bowel obstruction: evaluation with CT. Radiology 180:313, 1991
30. Fukuya T, Hawes DR, Lu CC, Chang P J, Barloon TJ : CT diagnosis of
small bowel obstruction: effıcacy in 60 patients. Am J Roentgenol 158:765,
1992
31. Balthazar EJ : CT of small bowel obstruction. Am J Roentgenol 162:255,
1994
32. Gazelle GS, Goldberg MA, Wittenberg J, Halpern EF, Pinkney L, Mueller
PR : Effıcacy of CT in distinguishing small bowel obstruction firom other
causes of small bowel dilatation Am J Roentgenol 162: 43, 1994
33. Gammill SL, Nice CM : Air fluid levels: their occurrence in normal patients
and their role in the analysis of ileus. Surgery 71: 771, 1972
34. Frager DH, Baer JW, Rothpearl A, Bossart PA : Distinction between
postoperative ileus and mechanical small bowel obstruction: value of CT
compared with clinical and other radiographic fmdings. Am J Roentgenol
164:891, 1995
35. Mucha P : Small intestinal obstruction. Surg Clin North Am 67: 597, 1987
36. Peck J J, Milleson T, Phelan J : The role of computed tomography with
contrast and small bowel follow-through in management of small bowel
obstruction. Am J Surg 177: 375, 1999
37. Ko YT, Lim HJ, Lee DH, Lee HW, Lim JW : Small bowel obstruction:
sonographic evaluation. Radiology 188: 649, 1993
45
38. Fleischer AÇ, Parulekar S, Seibert JJ : Sonography of the small bowel. in:
Herlinger H, Maglinte DDT (eds) Clinical radiology of the small intestine.
Saunders, Philedelphia, USA, pp 153-159, 1989
39. Wilson SR : The gastrointestinal tract. in: Rumack CM, Wilson SR,
Charboneau JW (eds) Diagnostic ultrasound. Mosby, St Louis, Mo, USA,pp
181-206, 1991
40. Grunshaw ND, Renwick IGH, Scarisbrick G, Nasmyth DG : Prospective
evaluation of ultrasound in distal ileal and colonic obstruction. Clin Radiol
55: 356, 2000
41. Menzies D : Peritoneal adhesions; incidence, cause and prevention. Ann
Surg 24: 29, 1992
42. Ellis H : The clinical signifıcance of adhesions: focus on intestinal
obstruction. Eur J Sıırg (Suppl 577): 5-9, 1997
43. Kim AY, Bennett GL, Bashist B, Perlman B, Megibow AJ : Small bowel
obstruction associated with sigmoid diverticulitis: CT evaluation in 16
patients. Am J Roentgenol 170: 1311, 1998
44. Gayer G, Apter S, Hoffmann C, et al. : Intussusception in adults: CT
diagnosis. Clin Radiol 53:53, 1998
45. Azar T, Berger DL : Adult intussusception. Ann Surg 226: 134, 1997
46. Seal ECJ, Creagh MF, Finch PJ : Gallstone ileus: a new role for abdominal
computed tomography. Postgrad Med J 71:313, 1995
47. Gayer G, Jonas T, Apter S, et al : Bezoars in the stomach and in the small
bowel- CT appearance. Clin Radiol 54: 228, 1999
48. Suri S, Gupta S, Sudhakar PJ, Venkataramu NK, Sood B, Wig JD :
Comparative evaluation of plain fılms, ultrasound and CT in the diagnosis
of intestinal obstruction. Açta Radiol 40: 422, 1999
49. Taourel PG, Fabre J-M, Pradel JA, Seneterre EJ, Megibow AJ, Bruel J-M :
Value of CT in the diagnosis and management of patients with suspected
acute small bowel obstruction. Am J Roentgenol 167: 1187, 1995
50. Rubesin SE, Herlinger H : CT evaluation of bowel obstruction: a landmark
46
article - implication for the future. Radiology 180: 307, 1991
51. Kaltiala EH, Lenkkeri H, Larmi JK : Mechanical intestinal obstruction. An
analysis of 577 cases. Ann Chir Gynaecol 61: 87, 1972
52. Leffall SB : Clinical aids in strangulated intestinal obstruction. Am J Surg
120:756, 1970
53. DonckierV, Closset J, Van Gansbecke D, Zalcman M, Houben J J,
Lambilliotte JP : Contribution of computed tomography to decision making
in the management of adhesive small bowel obstruction. Br J Surg 85:1071,
1998
47