avrupa-akdenİz ortakliĞi’nin gÜvenlİk...

183
GİRİŞ Akdeniz içinde bulundurduğu tarihsel ve kültürel hazineleriyle yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış, sayısız devlet Akdeniz için savaşmış ve önemli ticaret yollarının buluştuğu bu denizi kontrol altına almak için mücadele etmiştir. Alisa Ginio, Akdeniz’deki çok sesliliği ve farklılığı şu sözlerle anlatmaktadır: “Nesiller boyu Akdeniz, gelen giden, zaman zaman savaşan, zaman zaman barışçıl bir şekilde göç eden ve yerleşen halkların ve kültürlerin kavşağı olmuştur.” 1 Hiç kuşkusuz bu çok seslilik, Akdeniz’in ruhundan gelmektedir. Akdeniz ruhunun ve bilincinin nasıl oluştuğunu anlamak için de önce Akdeniz’i tanımlamak zorundayız. Oxford’un İngilizce sözlüğünde Akdeniz, iki Latince sözcük olan “medius”(orta) ve “terra”(kara)’nın bileşiminden oluşmaktadır. Latince ismi “Mare Mediterranneum” olan Akdeniz; Avrupa, Afrika ve Asya ile çevrili deniz şeklinde de tanımlanmaktadır. 2 Braudel, Pirenne ve Goiten gibi tarihçiler, “Akdeniz’in bir iç deniz olarak, kültürlerin, fikirlerin, dinlerin, insanların ve malların çeşitlenmiş aktarımlarını sağlayan bir araç görevi gördüğünü böylelikle bir Akdeniz birliğinin var olmasına izin verdiği” düşüncesini paylaşmaktadırlar. 3 Akdeniz bilincinin ve birliğinin nasıl meydana geldiğine dair farklı görüşler mevcutsa da Akdeniz oluşumu kendini Avrupa’nın siyasi, kültürel yaklaşımında ve politikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduğu coğrafya da Akdeniz’de ortak bir 1 Alisa Ginio, “Akdeniz Düşüncesi: Henri Pirenne, Shelomo Dov Goiten ve Fernand Braudel”, Akdeniz Dünyası, der. Eyüp Özveren, Oktay Üzel, Süha Ünsal ve Kudret Emiroğlu, İstanbul, İletişim Yayınları, 2006, s. 29. 2 Ibid., s. 31. 3 Ibid., s. 30. 1

Upload: others

Post on 14-Feb-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

GİRİŞ

Akdeniz içinde bulundurduğu tarihsel ve kültürel hazineleriyle yüzlerce

medeniyete ev sahipliği yapmış, sayısız devlet Akdeniz için savaşmış ve önemli

ticaret yollarının buluştuğu bu denizi kontrol altına almak için mücadele etmiştir.

Alisa Ginio, Akdeniz’deki çok sesliliği ve farklılığı şu sözlerle anlatmaktadır:

“Nesiller boyu Akdeniz, gelen giden, zaman zaman savaşan, zaman zaman barışçıl

bir şekilde göç eden ve yerleşen halkların ve kültürlerin kavşağı olmuştur.”1 Hiç

kuşkusuz bu çok seslilik, Akdeniz’in ruhundan gelmektedir. Akdeniz ruhunun ve

bilincinin nasıl oluştuğunu anlamak için de önce Akdeniz’i tanımlamak zorundayız.

Oxford’un İngilizce sözlüğünde Akdeniz, iki Latince sözcük olan

“medius”(orta) ve “terra”(kara)’nın bileşiminden oluşmaktadır. Latince ismi “Mare

Mediterranneum” olan Akdeniz; Avrupa, Afrika ve Asya ile çevrili deniz şeklinde de

tanımlanmaktadır.2 Braudel, Pirenne ve Goiten gibi tarihçiler, “Akdeniz’in bir iç

deniz olarak, kültürlerin, fikirlerin, dinlerin, insanların ve malların çeşitlenmiş

aktarımlarını sağlayan bir araç görevi gördüğünü böylelikle bir Akdeniz birliğinin

var olmasına izin verdiği” düşüncesini paylaşmaktadırlar.3

Akdeniz bilincinin ve birliğinin nasıl meydana geldiğine dair farklı görüşler

mevcutsa da Akdeniz oluşumu kendini Avrupa’nın siyasi, kültürel yaklaşımında ve

politikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduğu coğrafya da Akdeniz’de ortak bir

1 Alisa Ginio, “Akdeniz Düşüncesi: Henri Pirenne, Shelomo Dov Goiten ve Fernand Braudel”, Akdeniz Dünyası, der. Eyüp Özveren, Oktay Üzel, Süha Ünsal ve Kudret Emiroğlu, İstanbul, İletişim Yayınları, 2006, s. 29. 2 Ibid., s. 31. 3 Ibid., s. 30.

1

Page 2: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

bilincin gelişmesine yardımcı olmuştur. Eyüp Özveren’e göre, “Akdeniz birliğinin

oluşumu, Roma İmparatorluğu’nun farklılıklar içinde bir kültürel birlikteliği

yaygınlaştırarak pekiştiren politikalarında yatmaktadır. Akdeniz dünyasının kültürel

ortak paydasını sağlayan, Roma’nın çizdiği imparatorluk sınırları içindeki halkların

dış dünyadan yalıtılıp bir üst kültür bağlamında kaynaştırılması olmuştur.”4 Özveren,

Akdeniz’deki farklı toplumların Roma İmparatorluğu zamanında kültürel birliktelik

çerçevesinde bir Akdenizlilik ruhu oluşturduklarına işaret ederken, aynı zamanda

Akdeniz coğrafyasının ve onun uzantısı olan ekonomik işbirliğinin de Akdenizlilik

ruhunun oluşmasında etkili olduğu söylenebilir.

Braudel’in tezine göre, Akdeniz sahip olduğu coğrafi konumuyla, iklim ve

bitki örtüsüyle çevresinde yaşayan toplumlarda bir ortaklık bilinci oluştururken, bu

denizi paylaşan farklı kültürel, siyasi ve dini inançları olan uygarlıklar da bu ortak

bilinç çerçevesinde benzer yaşam biçimlerini uygulamışlardır.5 Böylelikle, tarihsel

süreçte Akdeniz kıyısında yer alan ülkeler aralarındaki ticari, ekonomik ve siyasi

ilişkileri geliştirmişlerdir. Akdeniz’de Roma İmparatorluğu’nun sağladığı siyasi

birlik ve Akdeniz’in coğrafik özelliklerinin yanında Akdeniz’deki ticari ilişkilerinin

bir sonucu olan kölelik kavramı da Akdenizli ülkeler arasındaki ilişkilerde önemli rol

oynamış, daha sonraki dönemlerde de Avrupa ve Akdeniz ülkeleri arasındaki bağın

önemli düğüm noktalarından biri olmuştur.6

4 Eyüp Özveren, “Giriş: Zaman İçinde Avrupa, Akdeniz Dünyası ve Antakya Üzerine Düşünceler”, Akdeniz Dünyası, der. Eyüp Özveren, Oktay Üzel, Süha Ünsal ve Kudret Emiroğlu, İstanbul, İletişim Yayınları, 2006, s. 20. 5 Ginio, op. cit., s. 40.’dan Fernand Braudel, The Mediterranean and the Mediterranean World in the age of Philp II, New York, Harper&Row, 1972, I, s. 21. 6 Özveren, op. cit., s. 17.

2

Page 3: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Pirenne gibi tarihçiler, Akdeniz birliğinin, Ortaçağ’a gelindiğinde Müslüman

toplulukların Akdeniz kıyılarının çoğunu ele geçirmesiyle, kültürel ve siyasi varlığını

kaybettiğini düşünseler de, Goiten gibi tarihçiler de bir çok savaş ve sınır

değişikliğine rağmen Akdeniz’de insanların, fikirlerin ve eşyaların özgürce

dolaşmakta olduğunu ve Akdeniz’in ekonomik ve kültürel birliğini kaybetmediğini

savunmaktadır.7 Örneğin, Akdeniz’in Siyasi Birliğini kaybetmesinin ve Avrupalılık

bilincinin güçlenmesinin, Akdenizlilik ruhunu yavaş yavaş söndürdüğü düşünülse de

Mısır, Lübnan, Tunus ve Fas gibi ülkeler kendilerini 1960’lara kadar Akdenizlilik

kimlikleriyle bağdaştırmışlardır.8

Günümüze gelene kadar bir çok sorunla mücadele etmiş olan ve farklı etnik

ve dini kökenden insanların barındığı Akdeniz Havzası’nda Avrupa ve Akdeniz’in

iletişimi hiç bir zaman kesilmemiştir. Tarihçiler, Avrupa ile Akdeniz’in yakın

ilişkisini antik çağ döneminde geçen bir hikayeyi anlatarak başlatırlar. Bu hikayeye

göre, “Zeus, Fenike Kralı Agenor’un adı Europa olan kızını, denizin diğer yakasına,

Girit’e kaçırmış, onunla evlenmiş ve Girit’in batısında kalan topraklara Europa adını

vermiştir. Böylelikle, Avrupa’yı bir anlamda Akdeniz inşa etmiştir.”9 Bir anlamda,

Akdeniz kıyılarına yerleşen insan toplulukları Batı Medeniyeti’nin tohumlarını

atmıştır.

7 Ginio, op. cit., s. 36’dan Shelomo Dov Goiten, “ The Unity of Mediterranean World in the Middle Ages”, Studia İslamica, 12(1960), s. 29-41. 8 Pınar Bilgin, “ A Return to Civilisational Geopolitics in the Mediterranean? Changing Geopolitical Images of the EU and Turkey in the Post-Cold War”, Geopolitics, C.9, S. 2, s. 272, <http://www.bilkent.edu.tr/pbilgin/Bilgin-geopolitics2004.pdf> (05.01.2007). Kuzey Afrika ve Ortadoğu’lu ülkelerin Akdenizlilik kimliğiyle ilgili düşüncelerine ayrıntılı şekilde II. Bölüm’de yer verilecektir. 9 Özveren, op. cit., s. 16.

3

Page 4: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Avrupa ve Akdeniz arasında başlayan bu kaynaşma, Haçlı Seferlerinin etkisi,

17. yüzyılda Kuzey Avrupalı tüccarların Akdeniz kıyılarında ticareti arttırmaları ve

19. yüzyılda Napolyon’nun Mısır’a yaptığı seferle Akdeniz’in Hindistan Yolu

üzerindeki stratejik konumunun ortaya çıkmasıyla ilerleme göstermiştir. Sanayi

devrimiyle Akdeniz’in de bir modernleşme sürecine girmesi, Avrupa ve Akdeniz’le

olan ticari ilişkilerin sömürgecilik ilişkisi etrafında Avrupa’nın lehine gelişim

göstermesine neden olmuştur.10 Avrupa-Akdeniz arasında siyasi ve kültürel anlamda

Akdeniz birliği temelinde başlayan işbirliği; coğrafik şartlar, ticaret yollarının ve

enerji kaynaklarının geçiş noktası olmasıyla Akdeniz’in stratejik konumunun önem

kazanması ve sömürgecilik bağları gibi faktörler vasıtasıyla merkezde Avrupa’nın,

çevresinde Akdenizli ülkelerin yer aldığı bir ilişki modelini yaratmıştır. Bu ilişki

modeli, 1995 yılında hayata geçen Avrupa-Akdeniz Ortaklığı süreciyle devam

etmekte ve Akdeniz’de güçlü bir işbirliği alanı yaratılmak istenmektedir.

Avrupa-Akdeniz ilişkilerinin dünya politikalarında nasıl gelişim gösterdiğine

kısaca yer verdikten sonra, Akdeniz’in Avrupa ve AB ülkeleri için önemine dikkat

çekmek zorundayız. Öncelikle, Akdeniz, İtalya’nın 8 katı olan 2,500.000 km2 bir

alanı kaplamakta, Cebelitarık Boğazı’nın doğu kıyılarından Suriye kıyılarına kadar

yaklaşık 3700 km uzunluğundadır.11 Akdeniz’de sınırların çok esnek olması, tarihten

gelen işgallerin Akdeniz’in sınırlarını değiştirmesi, farklı siyasi rejimlerin,

kültürlerin ve dinlerin bu coğrafyada buluşmasına neden olmuştur.

10 Özveren, op. cit., s. 17. 11 Geoffrey Marston, “Extension and Delimitation of National Sea Boundaries in the Mediterranean”, The Mediterranean Region, der. Giacomo Luciani, New York, St. Martin’s Press, 1984, s. 75.

4

Page 5: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Bu coğrafyada, AT(AB) ülkelerinin Akdeniz’e yönelik uyguladığı

politikalarda hangi Akdeniz ülkelerini hangi amaçla bu politikalar içine dahil ettiği

sıkça tartışılmaktadır. AET’nin kurucu ülkelerinden özellikle Fransa’nın Kuzey

Afrika’daki sömürgeleriyle yakın bir ilişkisi olması, AT-Akdeniz arasındaki tarihten

gelen ticari ve kültürel bağlar, ayrıca, AET’nin Akdeniz Politikaları içinde yer alan

Arap ülkelerinin Arap Birliği’nin ve Arap Mağrip Birliği’nin üyeleri olmaları ve

kendi aralarında homojen bir birlikteliği rahat sürdürebilecekleri inancının AET

ülkelerince taşınması, AT’nin, Akdeniz politikalarını daha çok siyasi faktörleri temel

alarak uygulamasına neden olmaktadır.12

Avrupalı devletlerin özellikle Fransa, İtalya ve İspanya’nın II. Dünya

Savaşı’na kadar Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki Akdenizli ülkeleri kolonileri olarak

idare etmeleri, Akdenizli ülkelerle günümüze dek sürecek tarihsel bağların

kurulmasına yardımcı olmuştur. Ancak, bu yakın ilişki, aynı zamanda AB ülkeleri

arasında bir Kuzey-Güney ayrılığını da gündeme getirmiştir. AB’nin Güney kanadını

oluşturan Akdenizli ülkelerin, Akdeniz Bölgesine uygulancak politikaların baş

mimarları olması ve buna karşılık AB’nin Kuzey ülkelerinin özellikle Soğuk Savaş

sonrası AB’nin Doğu Avrupa ülkeleri ile işbirliğini yoğunlaştırmasına yönelik

talepleri, AB içinde zaman zaman Kuzey-Güney ayrılığı yaratacak ve AB ülkelerinin

Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerinin hızlı bir şekilde gelişmesini önleyebilecektir.13

12 Bechir Chourou, “ A Challenge for EU Mediterranean Policy: Upgrading Democracy from Threat to Risk”, A New Euro-Mediterranean Cultural Identity, der. Stefania Panebianco, London, Frank Cass, 2003, s. 24. 13 Ibid., s. 25.

5

Page 6: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

II. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası sistemin barış, demokrasi ve

özgürlük gibi evrensel değerlerle yeniden inşa edilmesi, Avrupalı devletlerle ve

Akdenizli ülkelerle ilişkilerin farklı politikalar çerçevesinde düzenleneceğini

göstermiştir. Bölgesel bir barış projesi olarak 1951’de Paris Antlaşması ile kurulan

Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu(AKÇT) ve 1957 Roma Antlaşması’yla kurulan

Avrupa Ekonomik Topluluğu(AET)14 Akdenizli ülkelerle sağlam bir zemin üzerine

oturtulacak ilişkiler zincirini yavaş yavaş oluşturmaya başlamıştır. Akdeniz Havzası

sahip olduğu farklı kültürler, siyasi rejimler, ekonomik ve sosyal yapılar ve de

kalkınmışlık seviyeleri farklı olan ülkeler ile Soğuk Savaş sonrası AET(AT)’nin

birincil dış politikaları arasındaki yerini almıştır.15

Bugün Akdeniz’in kuzeyindeki Avrupa ülkeleri demokratik sistemlerini

evrensel hukuk kuralları çerçevesinde oturtmuş, ekonomik kalkınma seviyelerini

dünya standartlarının üstüne çekmiştir. Buna karşılık, Güney’deki ve Doğu’daki

Cezayir, Tunus, Mısır ve Suriye gibi bir çok Akdeniz ülkesi, otoriter rejimle

yönetilmekte, ekonomik ve sosyal kalkınma seviyeleri Avrupa ülkelerine nazaran

düşük seviyededir. Kuzey, Güney ve Doğu Akdeniz arasındaki bu farklılık, AB

ülkeleri ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ilişkilerde hep ana problem olarak varlığını

14 1957 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu, üye ülkeler arasında Gümrük Birliği temelinde şekillenecek bir Ortak Pazar kurulmasını hedefleyen Roma Antlaşmasıyla kurulmuştur. Kurucu ülkeler, Fransa, Federal Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Luxemburg’dur. Gümrük Birliklerinde üyeler arasındaki ticaretin önündeki gümrük tarifeleri ve kotalar gibi her türlü engel ve kısıtlama kaldırılırken, üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanmaktadır. Böylelikle, gümrük birliği oluşturan üye ülkeler üçüncü ülkelere karşı ortak bir ticaret politikası izlemektedirler. Avrupa Ekonomik Topluluğu, gümrük birliği temeli üzerine kurulan, ortak pazara ulaşmayı amaçlayan bir bütünleşme örneği sergilemektedir. Gümrük Birliğinden sonraki aşama ise Tek Pazarın oluşturulmasıdır. Bu aşamada ise ülkeler arasında üretim faktörlerinin, sermayenin, emeğin ve teknolojinin serbest dolaşımı sağlanmaktadır. 15 Alberto Bin, “Mediterranean Diplomacy: Evolution and prospects”, Jean Monnet Working Papers, C. 5, No. 0597 (Ocak 1997), s. 1.

6

Page 7: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

sürdürecek, Akdeniz’de neden güvenlik politikalarına ağırlık verilmesi gerektiğinin

de çıkış noktalarından biri olacaktır.

AET ülkelerine göre Akdenizli ülkelerle kurulacak ekonomik, siyasi ve stratejik

işbirliği bir çok sebepten ötürü AET için büyük önem taşımaktaydı. Bu sebepleri

Christopher Pienning şu şekilde sıralamaktadır:16

a) Kuzey Afrika ülkelerinin bir kısmının ve Ortadoğu’da Akdeniz’e kıyısı olan

bazı devletlerin geçmişte Avrupa devletlerinin kolonileri olmaları,

b) II. Dünya Savaş’ından sonra İsrail devletinin kurulması, Arap komşularıyla

İsrail devletinin sorunlar yaşamaya başlaması, bu uyuşmazlıkların bölgedeki

istikrarı bozması ve AET’nin Avrupa-Arap Diyaloğunu başlatması,

c) Akdeniz ülkelerinin tropik tarım ürünlerinin AET(AB) pazarlarına girişinin

kolaylaştırılması ve iki taraf arasında ticaret hacminin genişletilmesi buna ek

olarak Akdenizli ülkelerin kalkınmışlık seviyelerini yükseltmek için sanayi

ve teknoloji alanında üretilen ürünlerin Akdenizli ülkelere satılması,

d) Ortadoğu ülkelerinden AET ülkelerinin ekonomik ve teknolojik gelişimini

sağlayan petrol ve daha sonra doğal gazın temin edilmesi.

Bu ilk dört madde genel anlamda Soğuk Savaş öncesi AET-Akdeniz ilişkilerinin

ilerletilme nedenleri arasında sayılırken, aşağıda yer alan diğer 2 madde Soğuk

Savaş sonrası Akdeniz’deki güvenlik sorunlarını yansıtmaktadır. Bu maddeler de

şu şekilde belirtilmektedir:

e) Kuzey Afrika ülkelerinden AT(AB) ülkelerine olan yasa dışı göçlerin

artması,

16 Christopher Piening, Global Europe: The European Union in the World Affairs, London, Lynne Rienner Publishers, 1997, s. 70.

7

Page 8: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

f) Ortadoğu’da İslami muhafazakarlığın artması ve buna bağlı olarak terör

suçlarının yükselişe geçmesi.17

Yukarıda sayılan nedenlere ek olarak, Avrupa bütünleşmesinde Akdeniz

boyutunun her zaman var olması, buna bağlı olarak AET’nin Avrupa Siyasi İşbirliği

aracını Akdenizli ülkelerle olan dış ilişkilerine uyarlaması ve 1970’lerin ortalarında

AET’nin Güney Akdeniz’de yeni demokrasilerin gelişmesi için güç sarf etmesi18

AET-Akdeniz işbirliği sürecini geliştiren etkenlerdir.19 Bu gelişmelerden ötürü,

Akdeniz’de giderek artan karşılıklı bağımlılığa cevap vermek için 1960’dan sonra

AET ve Akdenizli ülkeler arasında bir işbirliğinin oluşturulması gerekliliği ortaya

çıkmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlık mücadelesi veren Akdeniz

kıyısındaki sömürge devletleriyle Avrupalı devletlerin ilişkileri olumlu bir havada

başlamadıysa da özellikle 1960’dan sonra AET ve AET üyesi olmayan Akdeniz

ülkeleri arasında kurulan ikili ticari ve ekonomik işbirliği anlaşmaları ilişkilerin

yumuşamasına bir zemin hazırlamıştır.20

AET, Akdenizli ülkelerle ilişkilerini düzenlerken farklı politika araçları

kullanmıştır. Bu politika araçlarından kastımız, AET’nin Avrupalı, Afrikalı ve

17 Özellikle, 11 Eylül sonrası yapılan AB-Akdeniz Dış İşleri Bakanları toplantılarında uluslararası terörizm, kitle imha silahlarının yayılması ve kaçakçılığın önlenmesi konusunda AB ve Akdeniz ülkeleri arasında işbirliğinin arttırılacağı belirtilmektedir. 18 AET, Yunanistan, İspanya ve Portekiz’de askeri rejimlerin sona erdirilip, demokratik rejimlere geçilmesini desteklemektedir. Yunanistan’ın askeri rejimini İspanya ve Portekiz’den önce değiştirmesi AET ile siyasi ilişkilerine bu iki ülkeden önce başlamasına neden olmuştur. AET’nin ikili anlaşmalar temelinde kurduğu Akdeniz politikasında demokratik olmayan rejiminden ötürü İspanya yer almamıştır. 19 Stelios Stavridis ve Justin Hutchence, “The Foreign Policy of a Civil Power? The European Union in the Mediterranean,” A new Euro-Mediterranean Cultural Identitiy, der., Stefania Panebianco, London, Frank Cass, 2003, s. 62. 20 Savaş Biçer, “Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Barselona Süreci,” Dünden Bugüne Avrupa Birliği, der. Beril Dedeoğlu, İstanbul, Boyut Yayıncılık, 2003, s. 398-399.

8

Page 9: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Ortadoğulu Akdeniz ülkelerine farklı türde anlaşmalar sunmasıdır. Örneğin, AET,

Yunanistan(1961), Türkiye(1963), Malta(1970) ve Güney Kıbrıs’la(1972) ortaklık

anlaşması21 imzalamıştır. Buna karşılık, 1964 yılında İsrail ve Ürdün’le yapılan

işbirliği anlaşmaları zinciri, 1965 yılında Lübnan’la 1976’da Fas ve Tunus’la, 1977

yılında Mısır, Ürdün ve Suriye ile devam etmiştir.22 Bu tür anlaşmalar

göstermektedir ki, AET Akdeniz bölgesine yönelik olan politikalarını ortak bir

sistem içinde yürütememiştir. Ayrıca, bu ticari nitelikteki anlaşmaların Akdenizli

ülkelerden yapılan tarım ürünleri ithalatına sınırlamalar getirmesi bir anlamda

Akdenizli ülkeleri dezavantajlı bir konuma sokmuştur.23

Bu gelişmeler ışığında, AET, ikili anlaşmalar çerçevesinde Akdenizli ülkelerle

ilişkilerinde yeni bir politika izlemeye karar vermiştir. Global Akdeniz Politikası

olarak adlandırılan bu politika 1972 yılında Paris Zirvesi’nde kabul edilmiş, AET ve

Akdenizli ülkeler arasındaki ticari ve mali ilişkilerin pekiştirilmesi amaçlanmıştır. Bu

politika Akdeniz AET pazarında ticari ayrıcalıkların tanınması, teknik ve mali

yardımların sağlanması konusunda AET girişimlerini kapsamaktadır.24

1990 yılına kadar uygulanan Global Akdeniz Politikası, Akdenizli ülkelerle olan

siyasi ve güvenlik alanında bir işbirliğini kapsamıyordu, dolayısıyla AET’nin

Akdeniz politikasının belirli ekonomik ve ticari tavizlerden çok Akdeniz’deki siyasi

ilişkilerle ilgili meselelere de çözüm bulacak bir yapılanmaya kavuşturulması

gerekliydi. Ayrıca, 1980’li yılları takiben, İspanya ve Portekiz’in AB üyesi

21 Ortaklık Anlaşması, iki taraf arasında gümrük birliğini kurmayı hedefleyen bir anlaşma türüdür. 22 Biçer, op. cit., s. 399. 23 Biçer, op. cit., s. 400. 24 Pienning, op. cit., s. 73.

9

Page 10: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

olmaları,25 komünist bloğun dağılması, Güney Akdeniz’deki bir çok ülkede siyasi,

ekonomik ve sosyal krizlerin patlak vermesi ve muhafazakarlığın artış göstermesi

Avrupa-Akdeniz ilişkilerine yeni bir soluk getirilmesi ihtiyacını doğurmuştur.26

İşte bu nedenle, AT ülkeleri Soğuk Savaş Sonrası, ABD politikalarından daha

bağımsız politikalar izleme isteğiyle Yenilenmiş Akdeniz Politikası’nın hayata

geçirerek Akdeniz’de bir istikrar alanı yaratılmasını amaçlamıştır. Bu politikaya

göre, Akdeniz Bölgesinin geniş anlamda Topluluğun güvenliği için ekonomik ve

sosyal gelişiminin önemine vurgu yapılmış, ikili ilişkilerden çok AT-Akdeniz

ülkeleri arasında yatay27 bir ilişkinin kurulması önerilmiştir. Ayrıca, AT-Akdeniz

ülkeleri arasındaki işbirliğinin enerji, ulaşım ve telekomünikasyon gibi alanları da

kapsaması düşünülmüştür.

1990’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle, AT’nin siyasi kimliğini elde

ederek AB’ye dönüşmesiyle Akdeniz üzerindeki politikalarda da değişimler devam

etmiştir. 1991 yılında imzalanan Maastricht Antlaşması ile Ortak Dış ve Güvenlik

Politikası’nı(ODGP) oluşturan AB, Akdeniz bölgesinin Birlik için stratejik önemine

dikkat çekmiş, Akdeniz’de güçlü bir barış ve istikrar alanı oluşturulması gerektiğini

bildirmiştir. AB, güvenlik ve sosyal istikrar bakımından coğrafi bağlarla bağlı olduğu

Akdeniz bölgesinde, yasa dışı göçü, Batı çıkarlarına karşı gelebilecek muhafazar

hükümetlerin Akdenizli ülkelerde güç kazanmasını önlemek ve dışarıdan müdahale

gerektirecek iç çatışmaların Akdeniz bölgesini tehdit etmemesi için 1995 yılında

25 Bu Güney Akdeniz Genişlemesi, ilerki bölümlerde ayrıntılı şekilde görüleceği Akdeniz ülkelerine yönelik çeşitli işbirliği girişimlerini arttıracaktır. 26 Chourou, op. cit., s. 29. 27 Yatay İşbirliği, AT-Akdeniz ülkeleri arasında ikili işbirliğine dayanmayan, Akdenizli ülkeler arasında yapılan işbirliğidir.

10

Page 11: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Barselona’da Avrupa-Akdeniz Ortaklığını kuran Barselona Deklarasyonu’nu kabul

etmiştir.28

Siyasi ve Güvenlik Ortaklığı, Ekonomik Ortaklık ve Sosyal ve Kültürel

Ortaklık olarak üç bölüme ayrılan Deklarasyon, AB-Akdeniz ülkeleri arasındaki

ilşkileri yeni uluslararası konjonktüre göre daha da kuvvetlendirmeyi amaçlıyordu.

Kendi içinde bir takım kurumsal değişikliklere giden AB, genişleme dalgasını

sürdürürken diğer yandan kendi içinde oluşturduğu kurumsal mekanizmanın bir

benzerini Akdeniz’le olan ilişkilerini uygulamaya ve 3. ülkelerle olan ilişkilerini

sağlamlaştırmaya çalışıyordu. Akdenizli ülkelerle olan ilişkiler de AB’nin öncelikli

dış politika alanlarından birini oluşturmaktaydı. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın

hayata geçirilmesiyle AB, Akdeniz bölgesinin güvenliğine birlik düzeyinde daha

fazla önem vermeye başlamıştır.

1990’lı yıllarla birlikte uluslararası tehditlerin boyutlarının değişmesiyle

güvenlik sorununun içine ekonomik ve sosyal nitelikli tehditler eklenmiştir. Avrupa-

Akdeniz Dış İşleri Bakanları Toplantılarında sık sık dile getirilen yeni tehditler ve bu

tehditlerle mücadelede ortak bir yol izlenmesi 2003 yılında kabul edilen Avrupa

Güvenlik Stratejisi’nde geniş bir yer bulmuştur. Bu belgede AB’nin mücadele etmesi

gereken uluslararası tehditler; etnik çatışmalar, ulusalararası terörizm, kaçakçılık,

organize suçlar, yasa dışı göç, küresel ısınma, kitle imha silahlarının yaygınlaşması

ve enerji bağımlılığı şeklinde tanımlanmıştır. İşte, bu tehditlerle mücadelesinde

Avrupa-Akdeniz ülkeleri arasında güvenlik alanında etkili bir işbirliğinin kurulması

28 Chorou, op. cit., s. 27.

11

Page 12: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

her iki taraf için önem taşımaktadır. AB, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı çerçevesinde

bölgesel tehditlerle mücadelesinde güvenlik sorunlarının çözümlenmesi için ortak

politikalar üretirken, Akdeniz Bölgesinde kriz sonrası yönetimleri güçlendiren

demokrasi, özgürlük ve insan haklarının korunmasını amaçlayan araçlar

kullanmaktadır.

AT’nin Soğuk Savaş öncesi BAB, AGİK(AGİT) ve NATO çerçevesinde

ülkelerin güvenlik alanında güven inşa eden tedbirleri hedef alan işbirliği

mekanizmaları bağlamında Pan-Avrupa güvenlik düzeni etrafında şekillenen Avrupa

Güvenlik Kültürü, Soğuk Savaşın bitimiyle AB’nin de aktif biçimde yer alacağı bir

örgütler arası koalisyon merkezine dönüştürülmek istenmektedir. AB’nin Soğuk

Savaş öncesi sahip olduğu Avrupa Güvenlik Kültürü, AB’nin kendine özgü

geliştirdiği normatif güvenlik anlayışı ve bu özellikler bağlamında AB’nin Akdeniz

bölgesinin güvenliği için ortaya koyduğu eylemleri ve politikaları güvenlik alanında

AB’nin Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerinde nasıl bir uluslararası güç olduğunun

analiz edilmesi açısından önemlidir.

Bu bilgiler ışığında, bu tez çalışmasının birinci bölümünde AT’nin 1970-

1995 yılları arasındaki Akdeniz Politikası’nın gelişimi incelenirken, AET

politikalarının Akdeniz’in güvenliği ve Avrupa Güvenlik kültürü üzerindeki etkileri

tartışılacaktır. İkinci bölümde ise, AB’nin 1995’den günümüze dek gelen Akdenizli

ülkelere yönelik politikaları hakkında genel bilgi verilirken, özellikle bu politikalarda

Akdeniz Bölgesi’nin güvenliği üzerine uygulanan politikalar değerlendirilecektir. Bu

bölümde Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın üç boyutu, bu ortaklık kapsamındaki

12

Page 13: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kurumsal ilişkiler ve Avrupa Komşuluk Politikası içindeki Akdeniz ülkeleriyle

kurulan işbirliği modelleri hakkında analizler yer alacaktır. Bu analizler yapılırken de

daha çok AB’nin Akdeniz Bölgesi’nin güvenliğinin sağlanmasına yönelik ortaya

koyduğu eylemler üzerinde durulacaktır.

Son bölümde ise genel olarak Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın güvenlik

boyutunda AB’nin nasıl bir uluslararası aktör olduğuna dair değerlendirmeler

yapılacaktır. 1970’den günümüze kadar uzanan süreçte, Avrupa Güvenlik

Kültürünün hangi evrelerden geçerek Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın güvenlik

politikalarındaki yerini aldığı ve bu ortaklıktaki AB güvenlik politikalarının AB’yi

nasıl bir uluslararası güç yaptığı bu tez çalışmasının üçüncü bölümünde detaylı bir

şekilde ele alınacaktır.

Tezin sonuç bölümünde ise, AT’nin Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerinde

uyguladığı politikalarda güvenlik alanında nasıl bir işbirliği süreci izlediğinin kısa bir

değerlendirmesi yapılırken, AB’nin Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nı inşa ederek

Avrupa-Akdeniz güvenlik ilişkilerine somut bir zemin kazandırdığı belirtilecektir.

Bu tez çalışmasında aranan sorunun cevabı, AB’nin, Akdeniz bölgesine yönelik

uyguladığı güvenlik politikalarında normatif bir aktör kimliğiyle hareket ettiğini

gösteren politikalarla verilecektir.

13

Page 14: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

BİRİNCİ BÖLÜM

AT’NİN AKDENİZ POLİTİKASI (1970-1995)

I. AT’NİN AKDENİZ POLİTİKASI’NIN GELİŞİMİ

AT’nin kurulmasıyla bu barış ve istikrar projesine imza atan üye ülkeler

uluslararası sistemde büyüyen sorunlarla daha fazla ilgilenmeye başlamışlardır. Bu

bağlamda Akdenizli ülkelerle kurduğu tarihsel, siyasi ve ekonomik bağlar, AT

ülkelerinin Akdeniz bölgesine yönelik politika araçları geliştirmesini sağlamıştır.

AT, merkez-çevre ilişkisi bağlamında merkezde AT ülkeleri ve çevresinde Akdenizli

ülkelerin yer aldığı bir ekonomik ilişki modeli oluşturmak istiyordu. AT üyesi

ülkeler Avrupa’da barışın korunması ve AT ülkeleri ile Akdeniz ülkeleri arasındaki

ticaret akımının istikrarlı olması için Topluluğun Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz ve

Ortadoğu’daki uyuşmazlıkların çözümüne katkı yapması gerektiği inancını da

taşıyorlardı. Ayrıca, AT’nin varlığının uluslararası arenada genişletilmesi için,

AT’nin Akdeniz bölgesine yönelik ilişkileri güçlendirici diplomatik enstrümanlar ve

etkin politikalar uygulaması gerekliydi.

AET içinde Akdenizli ülkelerle kurulacak işbirliği üzerine beliren bu güçlü irade

Topluluğun 1961 yılında Yunanistan ve 1963 yılında Türkiye ile yaptığı Ortaklık

Anlaşmasıyla kendini göstermiştir. Böylelikle, AET, o zamana kadar yaratttığı

zengin kulüp imajını bu ortaklık anlaşmalarıyla düzeltmiştir. Bu anlaşmalar giriş

bölümünde de ifade edildiği gibi AET ve ortaklık anlaşmasına taraf olan ülkeler

arasında gümrük birliği oluşturan ve bu ülkelerin ileride AET(AB) üyesi olacağını

14

Page 15: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

gösteren anlaşmalarıdır. AET’nin Akdeniz politikasının ikinci aşaması 1960’ların

ortalarında dokuz Akdeniz ülkesiyle imzalanan ikili işbirliği anlaşmalarını

kapsamaktadır. Bu anlaşmalar, AET üyeliği amacı taşımayan, Akdenizli ülkelere

AET pazarlarında tercihli ticaret rejiminden yararlanma imkanı sağlayan anlaşma

türüdür.29

1970’li yıllara gelindiğinde AET’nin Akdeniz bölgesindeki ülkelere uyguladığı

farklı türdeki anlaşmalar ve AET’nin kendi içinde yaşadığı ekonomik ve siyasi

değişimler, AET’yi Akdeniz bölgesine yönelik değişik politikalar izlemeye itmiştir.30

Bu ekonomik ve siyasi değişimler, ekonomik anlamda AET’nin üye ülkeler arasında

Tek Pazar hedefini gerçekleştirmek için yaptığı çalışmalar ve siyasi anlamda AET’ye

üyelik yolunu açan genişleme sürecini başlatmış olmasıdır.31 Ancak, şu bir gerçek

ki, AET, Akdenizli ülkelere karşı izleyeceği politikalar da bölge ülkelerini ortak bir

platformda buluşturan çok taraflı bir yol izlemeliydi, çünkü Akdeniz bölgesinde tam

anlamıyla bir istikrar ve barış alanı kurulmak isteniyorsa ülkelere uygulanan

birbirinden bağımsız ve farklı politikalar Akdeniz’de ortak bir politika izlenmesini

güçleştirebilirdi. Bu nedenden ötürü AET 1972 yılında Global Akdeniz Politikası’nı

hayata geçirmiştir.

Bu politika ile AT’nin Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerle arasındaki ekonomik, ticari

ve siyasi ilişkileri yeterince güçlendirememesi ve Akdeniz’e yönelik sorunların 29 Elfriede Regelsberger ve Wolfgang Wessls, “European Concepts for the Mediterranean Region”, The Mediterranean Region, der. Giacomo Luciani, St. Martin’s Press, New York, 1984, s. 240-241. 30 Biçer, op. cit., s. 409. 31 1972 yılında AET, ilk genişleme dalgasını İngiltere, İrlanda ve Danimarka’yı Topluluğu üye yaparak başlatmıştır. İkinci genişleme dalgası, 1981 yılında Yunanistan ile yaşanırken, üçüncü genişleme dalgası ise 1986 yılında İspanya ve Portekiz’in üyeliği ile yaşanmıştır. AET’nin genişleme süreciyle ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız. Avrupa Birliği ve Türkiye, 5. B., Ankara, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, 2002.

15

Page 16: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

çözümlenememesi sonucu AT’nin 1990’ların başında Yenilenmiş Akdeniz

Politikası’nı uygulamaya başlamıştır.32 Yenilenmiş Akdeniz Politikası’nın AT’nin

kendi içinde yaşadığı siyasi ve kurumsal değişikliklerle ve de AT genişlemesiyle

birlikte Güney kanadına yönelik olan politika alanlarını genişletmesiyle Akdeniz

bölgesinde barış ve istikrar ortamı yaratması amaçlanmıştır.

A. GLOBAL AKDENİZ POLİTİKASI

AET tarafından Akdeniz bölgesinde bölgesel inşacılığı hedefleyen ilk politika

aracı Global Akdeniz politikasıdır. Akdenizli komşu ülkeleri bölgesel stratejiler

altında sınıflandıran bu politika, Akdenizli ülkelere yönelik farklı anlaşmaların

uygulanmasıyla AET’nin dış ilişkilerinde yeni bir bölgesel inşacılığın oluşmasını

sağlamıştır.33 Akdenizli ülkelere cömert hükümleri içeren anlaşmalardan daha kısıtlı

ticaret anlaşmalarına uzanan geniş bir yelpaze sunan AET, Global Akdeniz

Politikası’yla Akdeniz’e kıyısı olan devletlerin ait olduğu tek bir bölge yaratmayı

amaçlıyordu. Geniş kapsamlı tek bir bölgeselciliği ifade eden bu politika kapsamında

AET aynı ana hükümleri içeren anlaşmaları Akdenizli ülkelerle yeniden müzakere

etmiştir.34

1972 yılında AT Konseyi’nin Global Akdeniz Politikası’yla ilgili yasa tasarısını

görüşmek için Paris’te toplanmasından önce Avrupa Parlamentosu’nda ve Avrupa

Komisyonu’nda “Akdeniz’in tek bölge” olarak kavramlaştırılmasına yönelik

32 Pienning, op. cit., s. 72. 33 Federica Bicchi, “The European Origins of Euro-Mediterranean Practices”, Institute of European Studies Paper, No. 040612, University of California Berkley, 2004, s. 4. 34 Ibid., s. 4.

16

Page 17: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

tartışmalar yaşanmıştır. Örneğin, Akdeniz bölgesine yönelik tek taraflı bir yaklaşımı

içeren 1971 tarihli Rossi Raporu Avrupa Parlamentosu’nda tartışmaya açılmıştır.

AET’nin Akdeniz bölgesine yönelik ticaret politikasına gönderme yapan Rossi

Raporu, Akdeniz’de A la Carte anlaşmaların yapılması yaklaşımına karşı

çıkmaktadır, çünkü her bir Akdeniz ülkesiyle farklı türde anlaşmalar yapılması,

Akdeniz bölgesindeki insanların aynı bölgeye ait olma hissini törpülemekte ve Ortak

bir Akdeniz bilincini zedeleyebilmektedir.35 Raporda bölgede ekonomik ilerlemenin

desteklenmesi için bölgesel kalkınma politikasına dayanan, Akdeniz bölgesini tek bir

bölge olarak ele alan küresel bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiği

vurgulanmaktadır. Ancak, Rossi Raporu Avrupa Parlamentosu’nda çoğunluğun

desteğini alamamıştır. Rossi Raporu’na muhalif olanlardan Dış İlişkiler ve Ticaretten

Sorumlu Komisyoner Dahrendorf’a göre, Topluluğun Akdeniz politikasına yönelik

sabit bir kavram geliştirmesi için henüz çok erkendir. Akdeniz’e kıyısı olan

devletlerin farklı ihtiyaçları için “Mozaik bir yaklaşımı” benimsemek daha uygun

görünmektedir. Buna karşılık, Komisyon’un diğer kısmı, Avrupa-Akdeniz

ilişkilerinde kavramsal bir değişikliğin yapılması taraftarıdır.36

Akdeniz’in kavramlaştırılmasına yönelik bu gelişmelerden sonra 1972 yılında

Avrupa Konseyi’nin Paris Zirvesi’nde Akdenizli ülkelerin sanayi mallarının Avrupa

pazarlarına serbestçe girmesini garanti eden Global Akdeniz Politikası kabul

edilmiştir. Bu politika, Akdenizli ülkelerden ihraç edilecek bazı tarım ürünlerinin

Topluluk Pazarında ayrıcalıklı olmasını da kapsamaktaydı.37 Topluluğun Global

35 Ibid., s. 5.’den Report on the Commercial Policy of the Community in the Mediterranean Basin, EC Bulletin 4-1971, s. 35. 36 Ibid., s. 5. 37 Regelsberger ve Wessels, op. cit., s. 241.

17

Page 18: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Akdeniz Politikası AET ve çeşitli Akdeniz ülkeleri arasında ikili anlaşmalara

dayanan ve bu anlaşmaları tek ve eşgüdümlü bir çerçevede ele alan bir yapıyı

içermekteydi. 1964 yılında İsrail ve Lübnan’la AET arasında imzalanan tercihli

ticaret anlaşmalarıyla38 başlayan anlaşmalar zinciri, Topluluğun Global Akdeniz

Politikası’nı hayata geçirmesiyle 1976’da Tunus, Fas ve Cezayir ile 1977’de ise

Mısır, Ürdün ve Suriye ile yapılan işbirliği anlaşmalarıyla devam etmiştir.39 Global

Akdeniz Politikası’nın amacı, Akdeniz’de yer alan ülkelerle olan ilişkileri AET’yi

kuran Roma Antlaşması’nın 131. Maddesinde40 yer alan işbirliği anlaşmaları

hükümlerine göre sistematik bir şekilde yürütmektedir. Bu maddeye göre, Topluluk

üçüncü ülkeler ile ekonomik, mali ve teknik işbirliği yapabilir.41 AET ve Akdenizli

ülkeler arasında imzalanan işbirliği anlaşmaları aşağıda yer alan hususları

kapsamaktadır:

• GATT kuralları göz önünde bulundurularak Akdeniz ülkelerine AET

pazarında ticari ayrıcalıklar tanınması, AET ve Akdeniz ülkeleri arasında bazı

hassas ürünler hariç sanayi mallarının serbest ticareti ve bazı tarım

ürünlerinin42 ticaretinde Akdenizli ülkelere ayrıcalık tanınması,

• Akdeniz ülkelerine ticari ve teknik yardımların sağlanması(ülkeden ülkeye

değişiklik göstermesi), her işbirliği anlaşması AT bütçesinden sağlanacak 38 1970’de AET ile Yugoslavya arasında, 1972 yılında tercihsiz ticaret anlaşması, Lübnan ve Portekiz ile tercihli ticaret anlaşması imzalanmıştır. Tercihli ticaret anlaşmasında her ürüne göre farklı uygulamalar öngörülmüştür. Ayrıca, hassas ürünlerin ticareti gümrük tarifesi ve kota gibi uygulamaların dışında tutulmuştur. Açıklamalar için bakınız. Biçer, op. cit., s. 399-400. 39 Pienning, op. cit., s. 72. 40 Roma Antlaşması Madde 131: Topluluğa üye devletler, Danimarka, Hollanda, Fransa ve Birleşik Krallığın özel ilişkileri olduğu ülkelerle işbirliği yapma konusunda hem fikirlerdir. Bu ortaklığın amacı bu ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişimini arttırmak ve Topluluk üyesi ülkelerle bu ülkeler arasında yakın ekonomik ilişkiler kurmaktır. AET’yi kuran antlaşmanın önsözünde yer alan ilkeler bağlamında, kurulacak ortaklık, bu ülkelerde yaşayan halkların arzu ettikleri ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimi sağlamak için bu ülkelerin halklarının çıkar ve refahını yükseltmeye hizmet edecektir. 41 “Treaty Establishing the European Economic Community”, <http://eur-lex.europa.eu/en/treaties/treaties_founding.htm> (18.02.2006). 42 Bu tarım ürünleri, zeytin, şarap ve zeytin yağı gibi ürünlerdir.

18

Page 19: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

mali yardım tutarını gösteren bir finansal protokolü içermekteydi. Bu

protokoller beş sene arayla yenilenmektedir.43

• AET ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ilişkilerin düzenli yürütülmesi için ortak

kurumların oluşturulması(Örneğin, yıllık toplantıları yürütmek için Bakanlar

Konseyi oluşturulmuş, elçiler düzeyinde toplanan Komite ile Konsey’in

desteklenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, Avrupa Komisyonu her Akdeniz

ülkesinde Daimi Delegasyon açmıştır.)

• AET ülkelerinde Mağribi göçmen işçilerin sosyal güvenlik imkanlarından

yararlanmaları.44

Global Akdeniz Politikası’nın AET ülkeleri tarafından uygulanmaya başlaması

1973 yılında ortaya çıkan petrol krizine rast gelmiştir. Bazı bilim adamları, Global

Akdeniz Politikası’nın uygulanmasını, AET ülkelerinin bu dönemde Akdeniz

çevresinde yer alan Arap ülkelerinin kontrolünde olan petrole olan bağımlılıklarıyla

açıklamaktadır.45 O dönemde AET ülkeleri petrol ihtiyaçlarının % 60’nı Güney

Akdeniz ülkelerinden ve Ortadoğu ülkelerinden sağlamaktaydılar. Bu nedenle,

AET’nin Akdeniz bölgesiyle ilgili olan girişimlerini arttırması, AET ekonomisi ve

sanayisi için gerekli olan petrol gibi değerli bir doğal kaynağa olan ihtiyaçla

ilişkilendirilmiştir.46

43 Akdenizli ülkeler ve AET arasında anlaşmaların yapılmasıyla 1996 yılı arasında dört mali protokol uygulanmıştır. Magreb ülkelerine yapılan mali yardımın tutarı 2.69 milyar ECU, Maşrek ülkelerine yapılan mali yardımın tutarı ise 2.33 milyar ECU’dür. 44 Pienning, op. cit., s. 73. 45 Biçer, op. cit., s. 401. 46 Alfred Tovias, “The EU’s Mediterranean Policies under Pressure”, Mediterranean Politics II, der. Richard Gillespie, London, Pinter, 1994, s. 9.

19

Page 20: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Buna karşılık bazı yazarlara göre de, Global Akdeniz Politikası 1973’deki petrol

krizinden AET ülkelerinin zararlı çıkmaması için ortaya çıkan bir politika aracı

olarak görülmemelidir. Bu politika, petrol krizine karşı bir reaksiyon olarak

nitelendirilmemeli, aksine gelecekte Akdenizli ülkelerle kurulacak serbest ticaret

alanında ekonomik ve ticari ilişkileri düzenleyecek bir platform şeklinde

değerlendirilmelidir. Ancak, 1973 ylında İsrail ve Arap komşuları arasında patlak

veren Ekim Savaşı ve İsrail’i destekleyen AET ülkelerine petrol ambargosu47

uygulanması AET’nin Arap dünyasıyla olan siyasi ve ekonomik ilişkilerini gözden

geçirmesine sebep olmuştur. AET’de 1973 yılı Kasım ayında İsrail’e karşı

yayınladığı deklarasyonla İsrail’e işgal ettiği topraklardan geri çekilmesi yönünde

uyarıda bulunmuştur. Böylelikle, AET’nin Avrupa-Arap diyaloğuyla başlayan Arap

ülkelerine yönelik politikaları ılımlı bir yaklaşım sergilemiştir.48

Global Akdeniz Politikası’nın neden oluşturulduğu yönündeki tartışmaların

yanında bu politika bağlamında hangi girişimlerin yapıldığı da önem taşımaktadır.

Global Akdeniz Politikası’nın “çok taraflılık” ilkesine göre şekillendirilmek

istenmesi ancak bunun Akdenizli ülkelerle yapılan ikili anlaşmalar şeklinde

yürütüldüğü görülmektedir. AET bu politika kapsamında işbirliği anlaşmalarının iki

taraflılık özelliğini korumuştur. AET, Akdenizli ülkelerle başlayan bu kurumsal ilişki

modelini, Avrupa Komşuluk Politikası’nda da devam ettirecek, ilişkiler AB’nin

sınırlarını paylaştığı bir çok ülkenin yer aldığı, ancak ikili anlaşmalara göre ilişkilerin

devam ettiği bir süreç izleyecektir.

47 Hollada’ya petrol ambargosu uygulanmıştır. 48 Pienning, op. cit., s. 74.

20

Page 21: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Bunun yanında, AET’nin bazı Akdenizli ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmaları

revizyona uğramış ve güncelleştirilmiştir.49 Örneğin, AET, İsrail’le 1964’de

imzaladığı tercihli ticaret anlaşmasını 1975 yılında serbest ticaret anlaşmasına

çevirmiştir. Cezayir, Ürdün ve Mısır gibi bazı Mağrip ve Maşrek ülkelerinin de AET

ile imzalamış oldukları işbirliği anlaşmaları 1976-77 yıllarında yenilenmiştir. Bu tür

yenilenen anlaşmalarla, örneğin, Mağrip ülkelerinden ihraç edilen şarap ve zeytin

gibi ürünlerin ihracatı artmıştır. Ancak, AET ve Akdenizli ülkeler arasındaki ticaret,

Akdenizli ülkelerin tarım ürünleri ihracatının tercihli tarifelere göre düzenlenmesi ve

AET ülkeleri tarafından tekstilde kotalar konulmasıyla Akdenizli ülkeler aleyhine

gelişmiştir.

Yine de Global Akdeniz Politikası’nın uygulandığı dönemde Akdenizli ülkelerin

AET ülkelerine ihracatı 1977 yılından 1988 yılına kadar 2.587 milyar ECU’den

13.444 milyar ECU’ye yükselmiştir. Bu politikanın sürdürüldüğü dönemde AET’nin

Ortak Tarım Politikası bağlamında aldığı korumacı tedbirler ve Akdenizli ülkelere

yapılan yetersiz mali yardımlar, AET’nin Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerle farklı türde

ortaklık ve işbirliği anlaşmaları imzalaması Global Akdeniz Politikası’nın başarılı

olma şansını azaltmıştır. Global Akdeniz Politikası’nın çok taraflı bir yapı içinde

Akdeniz ülkelerine yönelik ikili ve farklı türde anlaşmalar uygulaması bir ikili yapı

meydana getirmiş, bu da Akdeniz bölgesine yönelik kapsamlı tek bir politikanın

uygulanması yolunu kapatmıştır. Bu da, Topluluğun 1980 ve 1986 yıllarında

Akdeniz’e yönelik siyasi ve ekonomik girişimlerin azalmasına neden olmuştur.50

49 Pienning, op. cit., s. 73. 50 Biçer, op. cit., s. 402-403.

21

Page 22: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AET’nin Akdeniz’e yönelik politikalarının Akdenizli ülkelerle yapılan farklı

anlaşmalar ve Yunanistan, Türkiye, İspanya ve Portekiz gibi ülkelere AET’nin daha

tavizkar yaklaşımı AET içinde Akdenizli ülkelerin oluşturduğu bir genişleme

dalgasını beraberinde getirmiştir. AET’nin Yunanistan, İspanya ve Portekiz’i

kapsayan güney genişlemesi, bu ülkelere üyelik perspektifi verilerek siyasi ve

ekonomik olarak demokratikleşme süreçlerine ivme kazandırılması, AET’nin bu

Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerini daha öncelikli ve ayrıcalıklı konuma getirmesini

sağlamıştır. AT, Güney genişlemesiyle liberal ve demokratik değerlerin bu ülkelerin

siyasal yaşamlarına yerleştirilmesi yolunda sivil güç özelliğini ön plana çıkarmış,

siyasi kriterleri, ekonomik kritelerin önüne geçirmiştir. Aynı zamanda bu güney

genişlemesi, AT’nin Tek Pazar hedefine ulaşma yolunda, AT içinde ekonomik

farklılıkları arttırmış, yeni üye olan ülkelerin mali açıdan büyük ölçüde

desteklenmeleri sorununu gündeme getirmiştir.51 Böylelikle, bu genişleme, AET

üyesi ülkelerle ve AET üyesi olmayan Akdeniz ülkeleri arasındaki ayrılığı birçok

yönden derinleştirirken, Akdeniz’in güvenliği bakımından AT içinde girişimlerin

artabileceği sinyalini vermiştir. 52

Öncelikle, güney genişlemesi, AET’nin Akdenizli ülkelerle ticaretini AET’ye

yeni üye olmuş Akdenizli ülkeler lehine çevirmiştir. Sadece tarım ürünlerinde değil,

sanayi ürünlerinde de Akdenizli ülkelerin benzer ürünleri AET ülkelerine ihraç

etmeleri AET’ye yeni üye olmuş Akdeniz ülkelerini avantajlı duruma getirmiştir.

AET’ye üye olmayan Akdeniz ülkelerinin AET ülkelerine ihracatlarında azalma

51 AT Güney Genişlemesiyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için bakınız,Rıdvan Karluk, Avrupa Birliği ve Türkiye, İstanbul, İMKB Yayınları, 1996 ve Cristopher Preston, Enlargement and Integration in the EU, London, Routledge, 1997. 52 Bicchi, op. cit., s. 7.

22

Page 23: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

olmuştur.53 Bunun yanında AET tarafından 1988 yılında oluşturulan yapısal

fonlardan Güney Genişlemesinde yer alan ülkelerin yararlanması AET’ye üye

olmayan diğer Akdenizli ülkelerin AET’den sağlanan finansal yardımlardan düşük

seviyede yararlanmasına sebep olmuştur.54

AET, güney Akdenizli komşularını Topluluğa üye kabul etmekle aslında

Topluluk içinde bir takım ekonomik sorunların doğmasını da tetiklemiştir. Yeni üye

olan ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasi yönden gerekli liberal atılımları tam olarak

yapamamaları ve bölgesel kalkınma hızlarının diğer AET ülkeleri kadar olmaması,

bu ülkelerin diğer güçlü AET üyeleri tarafından Uyum Politikaları kapsamında

desteklenmeleri gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu da otomatikman AET ülkelerinin

yeni üyeleri finansal açıdan güçlendirmeleri anlamına gelmektedir, çünkü AET’ye

göre, bölgesel farklılıklar ancak AET üyelerinin gelecekte kendileri için sağlam ve

AT normlarına göre şekillenen pazarlar olmasıyla azaltılabilirdi. Buna ek olarak,

AET ülkelerinin iş gücü ihtiyacını artık yeni üye olmuş Akdeniz ülkelerinden

karşılamaya başlamaları üye olmayan Akdeniz ülkelerinin göçmen işçi sayısını

düşürmüş, bu da Akdenizli ülkeleri olumsuz etkilemiştir.55

AET ile AET üyesi olmayan ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri

olumsuz etkileyen diğer gelişmelere, AET’nin Lome Konvansiyonu56 çerçevesinde

Afrika Karayip Pasifik(AKP) ülkeleri ile ilerlettiği ilişkileri ve AET’nin Tek Pazar

53 Tovias, op. cit., s. 12. 54 Bicchi, op. cit., s. 7. 55 Biçer, op. cit., s. 404. 56 Daha fazla bilgi için bakınız, Martin Holland, The European Union and The Third World, The European Union Series, New York, Palgrave, 2002 ve Andrew Williams, EU Human Rights Policies, New York,Oxford University Press, 2004.

23

Page 24: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

hedefine yoğunlaşması da örnek gösterilebilir. 1980 ve 1985 yıllarında Lome

Konvansiyonu’nda da değişiklikler yapılarak yeniden gözden geçirilmesi ve AKP

ülkelerine sağlanan mali yardımların ve ticari kolaylıkların arttırılması, Akdeniz

ülkelerinin aleyhine bir durum meydana getirmiştir.57 AET ile Akdeniz ülkeleri

arasındaki ilişkilerin yoğunluğunu azaltan önemli gelişmelerden birisi de AET’nin

kendi yapısı içinde Tek Pazarı gerçekleştirme hedefine odaklanmasıdır. AET’ye üye

olan ülkeler arasında malların, hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbestçe

dolaştığı üye ülkeler arasında sınırların kaldırıldığı ortak bir Pazar kurmak için AET

çalışmalarını 1992 yılında tamamlamak üzere bu yöne doğru kaydırmıştır.58

Örneğin, Tek Pazar oluşturmayı amaçlayan AET ülkeleri topluluk içinde serbest

ticareti düzenleyen bir takım standartlar geliştirip, Topluluk dışından yapılan

ticaretin önüne engeller koymaya başlamıştır. Bu da Akdenizli ülkeler ve AET

ülkeleri arasındaki ticaret akışının hızını bir ölçüde düşürmüştür. Örneğin, İsrail,

ticarete getirilen bu standartlardan olumsuz etkilenen ülkelerden birisidir. Bu

ekonomik bütünleşme sonucunda, ortak politikalar ve mali araçlar meydana getirerek

AET üyesi ülkeler arasında dayanışmayı güçlendirmeyi kendine hedef edinen AET,

Akdenizli olan ülkelerle olan ilişkilerini bir anlamda daha ileri boyutlara

taşıyamamıştır.59

Sonuç olarak, AET’nin kendi politikalarından kaynaklanan problemler, AT’nin

tek Pazar oluşturma amacıyla kendi içinde yoğunlaştırdığı işbirliğini Akdeniz’li

57 Tovias, op. cit., s. 12. 58 Daha fazla bilgi için bakınız, Helen Wallace ve William Wallace, Policy-Making in the European Union, 4. B., UK, Oxford University Press, 2000. 59 Tovias, op. cit., s. 12.

24

Page 25: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

ülkeleri de bu Tek Pazar’dan yararlandırma isteği ve Global Akdeniz Politikası’nın

Akdeniz’li ülkelerle kurulan ilişkilerde siyasi ve güvenlik boyutundan yoksun oluşu

buna paralel olarak komünist bloğun çökmesi ve ABD’nin Ortadoğu bölgesinde aktif

bir şekilde yer alarak politika üretmeye devam etmesi gibi uluslararası

konjonktürdeki gelişmeler AET’nin Akdenizli ülkelerle ekonomik ve ticari

ilişkilerini ilerletmesini öncelikli bir alan olarak gören geleneksel Akdeniz

Politikasını gözden geçirmesini sağlamıştır. Böylelikle, AET de 1990 yılında

Akdeniz bölgesine yönelik Yenilenmiş Akdeniz Politikası’nı uygulayacağını ifade

etmiştir.60

B. YENİLENMİŞ AKDENİZ POLİTİKASI(1990-1995)

Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Soğuk Savaş’ın yavaş yavaş sona ermesi AET

ülkelerini dış politikalarında farklı seçeneklerle karşı karşıya bırakmıştır. Doğu

Bloğunun çökmesiyle bu blok içinde yer alan Merkezi ve Doğu Avrupa

ülkeleri(MDAÜ) ile ilişkilerini güçlendirmeyi amaçlayan AT, Akdeniz ülkeleriyle de

ilişkilerini bozmayacak bir denge ortamı yaratmak istemiştir. İşte bu nedenden ötürü

AT, MDAÜ’lerin siyasi ve ekonomik yapılarının içine liberal değerleri monte

ederken, onların demokratikleşme süreçlerini hızlandırırken, diğer yandan da

Akdenizli ülkelerle ekonomik ve siyasi bağlarını diri tutacak yeni bir politika aracı

benimsemiştir. Akdenizli ülkelerle ilişkilerden sorumlu olan İspanyol Komisyoner

Abel Matutes, beş Kuzey Akdenizli AT üyesi ülkenin desteğini alarak Yenilenmiş

60 Biçer, op. cit., s. 404.

25

Page 26: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Akdeniz Politikası’nın hayata geçmesini önermiştir. Bu öneri, AT Bakanlar

Konseyi’nde 1990 yılının Aralık ayında kabul edilmiştir.

Her ne kadar AT ülkeleri için Akdeniz ülkelerinin stratejik değeri 1960 ve

1970’li yıllara göre çok değişmediyse de yine de AT ülkelerinin Akdeniz

bölgesindeki girişimlerinden kopmak gibi bir niyetleri yoktu. 1980’lerden sonra AT

ülkelerinin Arap petrolüne olan bağımlılıkları azaldıysa da Soğuk Savaş’tan sonra

Akdeniz’de farklı problemler boy göstermeye başlayacaktı ve bu problemlerin

çözümü için belki önceden olmayan kapsamlı bir AT-Akdeniz Ortaklığına ihtiyaç

duyulacaktı. Bu Avrupa-Akdeniz alanındaki sıkı işbirliğinin kapısı da Yenilenmiş

Akdeniz Politikası ile açılacaktı.61 Yenilenmiş Akdeniz Politikası’nın ne tür

özelliklere sahip olduğu incelendiğinde şu noktalar ön plana çıkmaktadır:

• Akdenizli ülkelerle yapılan anlaşmalar kapsamında AT ülkelerine yapılacak

tarım ürünleri ithalatına yönelik gümrük tarifeleri belli oranlarda

düşürülecektir.

• AT(AB) tarafından Akdenizli ülkelerin enerji, çevre, taşımacılık ve

telekomünikasyon gibi alanlarda karşılıklı bölgesel işbirliğini arttırmaları için

fon sağlanacaktır.

• Akdeniz ülkelerinde temel hak ve özgürlüklerin korunması, demokratik

değerlerin Akdenizli ülkelerin toplumsal yaşantılarında yerleşmesi için AT

tarafından çağrıda bulunulmuştur.

• AT ve Akdeniz ülkeleri arasında yapılacak olan yatay işbirliği kapsamında

çeşitli projeler yürütülecektir. Bu projelerin finansörü AT(AB) olacak ve bu

61 Tovias, op. cit., s. 13.

26

Page 27: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

projeler şirketler, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri işbirliğinde sanayi,

teknoloji ve sosyal içerikli konuları kapsayacaktır.62

• Bu dört özelliğin dışında Yenilenmiş Akdeniz Politikasının en önemli özelliği

IV. Mali Protokol çerçevesinde 1992-1996 yıllarını kapsayacak Akdenizli

ülkelere yapılacak mali yardımların arttırılmasıdır. IV. Mali Protokol’le

birlikte mali yardımlar % 47 arttırılarak, 1.618 milyar ECU’den 2.375 milyar

ECU’ye çıkmıştır. Buna ek olarak, 2.030 milyar ECU’de yatay işbirliği

projelerinde kullanılacaktı. Ayrıca, 600 milyar ECU’de 1991 yılında

gerçekleşen Körfez Savaşı’ndan olumsuz etkilenen ülkelere özel yardım

paketi altında dağıtılmıştır. Ürdün, Mısır, Türkiye ve İsrail bu yardım

paketinden yararlanan ülkeler arasındadır.63

Yenilenmiş Akdeniz Politikası beraberinde Akdeniz ülkelerine Global Akdeniz

Politikası’nda sağlanan finansal ve teknik yardımlardan fazlasını getiriyor gibi

görünse de Akdeniz ülkelerinin aldığı yardımların miktarı Doğu Avrupa ülkelerinin

aldıkları yardım miktarından azdır. Örneğin, Topluluğun, Akdeniz ülkeleri için

ayırdığı mali yardım miktarı 4314 milyon Euro iken, 1990-2000 yılları arasında

Topluluğun MDAÜ’lere sağladığı mali yardım miktarı ise 11,881 milyon Euro’dür.64

Buna ek olarak, AT(AB) ülkeleri ve Akdeniz ülkeleri arasındaki tarım ticaretinde de

Akdenizli ülkeler AT ülkelerinden istedikleri gümrük tarifelerinin düşürülmesiyle

ilgili tavizleri alamamışlardır.65

62 Biçer, op. cit., s. 405-406. 63 Tovias, op. cit., s. 13. 64 Karen Smith, European Union Foreign Policy in a Changing World, UK, Polity Press, 2004. s. 87. 65 Tovias, op. cit., s. 14.

27

Page 28: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Buna karşılık, ticari ve ekonomik ilişkilerin yanında Yenilenmiş Akdeniz

Politikası AT(AB)-Akdeniz ilişkilerinin siyasi ve sosyal boyutunu ön plana çıkaran

konulara ağırlıklı olarak değinmiştir. Örneğin, 1992 yılını takiben Komisyon,

Topluluk ile Mağrip ülkelerinin ilişkilerini ilerletmeyi amaçlayan bu konuda bir

bölgesel çerçevenin çizilmesini ifade eden bir tebliğ yayınlamıştır. Bu tebliğin

ardından 1992 yılının Haziran ayında Lizbon Zirvesi’nde Mağrip ülkelerinin AB’nin

yeni Ortak Dış ve Güvenlik Politikası kapsamında coğrafik olarak AB ülkelerinin

ortak ilgi alanı içinde yer aldığı deklare edilmiştir. Bu örneğe ek olarak, AB’nin

Ortadoğu Barış Süreci için yapacağı girişimler de Komisyon tarafından yayınlanan

iki ayrı belgede dile getirilmiştir.66

Yenilenmiş Akdeniz Politikası’nda kabul edilen ilkeler ışığında siyasi bir kimliği

olan AB, Akdenizli ülkelerle oluşturulacak barış ve istikrar projesinin temellerini

atmaya çalışmıştır. 1995 yılında kurulacak olan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’ndan önce

AB, Akdeniz havzasının Topluluk için stratejik öneme sahip bir alan olduğunu bu

politikayla bir kere daha göstermiştir. Avrupa Komisyonu’na göre Akdenizli ülkeler

arasındaki uyuşmazlıkların çözümünü kolaylaştırmak ve bu ülkeler arasındaki

sorunlara güven inşa edici tedbirler alarak yaklaşmak için AB’nin Akdeniz

ülkeleriyle siyasi diyaloğunu geliştirmesi şarttır. Bu diyaloğun ilerletilmesi için de

AB ülkeleri, Akdeniz ülkelerinde insan haklarının korunması, demokrasi ve iyi

yönetişim ilkelerinin bu toplumların siyasi ve sosyo-kültürel yapılarının içine

66 Pienning, op. cit., s. 79.’dan Commission Document COM(93) 375, 8 September 1993 ve Commission Document COM(93) 458, 29 September 1993.

28

Page 29: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yerleştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.67 Ayrıca, bu diyalog Akdeniz

bölgesindeki güvenlik meselelerini de kapsayacaktır.

II. SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ AVRUPA GÜVENLİK KÜLTÜRÜ VE

AVRUPA-AKDENİZ İŞBİRLİĞİNİN AKDENİZ GÜVENLİĞİNE

ETKİLERİ

AT(AB)’nin 1960’lı yıllara uzanan Akdeniz politikasında güvenlik

sorunlarıyla ilgili çözümlerin AT’deki bireysel ülkeler nezdinde veya AT ülkelerinin

katıldığı başka uluslararası örgütlerin oluşturduğu platformlarda tartışılması, AT’nin

Akdeniz’in güvenliği ile ilgili sorunları kendi kurumsal mekanizması içinde

tartışmasını bir anlamda engellemiştir. Bunun yanında her ne kadar AT üyeleri

Topluluğun siyasi bir birlik olma yolundaki girişimlerini desteklese de Akdeniz

bölgesinin güvenliğiyle ilgili meseleler daha çok 1990’lardan sonra AT(AB)

gündemini meşgul etmeye başlamıştır. Ama şu bir gerçek ki, AT’nin Akdeniz

Politikası’nın güvenlik boyutunun 1995 yılından sonra ayrıntılı bir şekilde ele alması,

1990’dan önce AT ülkelerinin Akdeniz’deki güvenlik meselelerini göz ardı etmeleri

anlamına gelmemektedir. Bu nedenlerden dolayı, eğer AB’nin günümüz Akdeniz

politikasındaki güvenlik meselelerine bakışını doğru bir şekilde analiz etmek

istiyorsak Soğuk Savaş döneminde Avrupa’nın nasıl bir güvenlik kültürü oluşturduğu

ve Avrupa-Akdeniz işbirliğinin Avrupa Güvenlik Kültürü üzerinde ne tür etkiler

doğurduğunu incelemek gereklidir.

67 Pienning, op. cit., s. 80.

29

Page 30: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Ülkelerin güvenlik problemleriyle ilgili algılamaları ve dış güvenlik

ilişkilerini yönetmeleri bir anlamda o ülkelerin siyasi kültürlerine ve siyasi

liderlerinin görüşlerine bağlıdır. Ülkelerin güvenlik kültürü de, ülkelerin güvenlik

sorunlarının çözümündeki geçmiş deneyimlerden yola çıkılarak güvenlik

politikalarıyla ilgili alınan ülke kararları olarak açıklanabilir. Ülkelerin güvenlik

problemleriyle ilgili geçirdiği deneyimler, paylaşılmış gelenekler, inançlar ve

semboller o ülkelerin siyasi ve sosyal değerleriyle birleşince ülkelerin güvenlik

kültürleri meydana gelmekte ve hükümet politikaları çeşitli güvenlik

enstrümanlarıyla şekillenmektedir. Buna ek olarak, ülkelerin güvenlik kültürlerinin

oluşumunda ülkelerin hangi jeopolitik konuma sahip olduğu da büyük önem

taşımaktadır. Ülkelerin hangi devletlerle sınır komşusu olduğu, bölgenin geleceğini

hangi ülkelerinin kararlarının etkileyeceği kuşkusuz güvenlikle ilgili politikaların

oluşumunda ana etkenler olarak gösterilebilir.

Soğuk Savaş döneminde Avrupa Güvenlik Kültürü de bu verilen bilgiler ışığında

üç geçmiş deneyim etrafında şekillenmektedir. Bu deneyimler;

• Soğuk Savaş döneminde kitle imha silahlarının(KİS) yayılmasını önleyen

anlaşmalar ve nükleer caydırıcılık stratejisi,

• İşbirliğine dayanan geniş güvenlik mekanizmalarını oluşturan Helsinki Süreci

ve ülkeler arasında güvenlik alanında işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan

kurumların oluşturulması,

30

Page 31: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

• Ülkelerin KİS’lerin yayılmasına karşı geliştirdiği ulusal ve çok taraflı

savunma politikaları şeklinde sıralanabilir.68

Avrupa Güvenlik Kültürü, 1970’lerde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği

Konferansı(AGİK) çerçevesinde ülkeler arasında müzakere sürecinin adım adım

ilerletilmesiyle güven inşa edici tedbirleri ülkelerin güvenlik politikalarına

yerleştirmeyi amaçlamıştır.69 Avrupa Güvenlik Kültürü, yukarıda sayılan deneyimler

etrafında şekillenirken, Soğuk Savaş sonrası AB güvenlik kültüründen belirli

çizgilerle ayrılmaktadır. Bu çizgiler, AB’nin ODGP’sini ve AGSP’sini oluşturan

girişimleri ve uluslararası çevrede değişen güvenlik tehditleri sonucunda AB’nin

güvenlik alanında oluşturduğu yeni güvenlik politikalarıdır.70 Avrupa ülkeleri Soğuk

Savaş yıllarında Doğu-Batı arasında olası bir nükleer savaş riskini en aza indirmek

için güvenlik ve savunma politikalarını aralarında oluşturdukları örgütler vasıtasıyla

yürütmeye çalışmışlardır. Karşılıklı bloklar arasındaki caydırıcı politikalar o dönem

itibariyle güvenlik tehditlerinin sınırlarını daraltmış, farklı güvenlik problemlerinin

uluslararası arenaya hakim olmasını önlemiştir.71

1960-1990 yılları arasını kapsayan Soğuk Savaş döneminde tohumları yeni atılan

AET’de üye ülkeler, ekonomik ve siyasi hedeflerinin yanında Avrupa güvenliği

üzerine olan endişelerini de farklı platformlarda dile getirmekteydiler. O dönem

68 Fulvio Attina, “Security Cooperation at the regional level: from opposed military alliances to security partnerships. Is the Mediterranean Region on the right track?”, Jean Monnet Working Paper, No. 45 (Ekim 2002), s. 22. 69 Stefania Panebianco ve Fulvio Attina, “Security Cooperation in the Mediterranean: EMP Instruments to Mitigate Divergent Security Perceptions,” EuroMesco Papers, (Temmuz 2004), s. 9. <http://www.euromesco.net/imgupload/paperattinapanebianco.pdf> (04.04.2005). 70 AB’nin değişen güvenlik politikaları Tez’in III. Bölümde ayrıntılı şekilde ele alınacaktır. 71 Attina, op. cit., s. 22.

31

Page 32: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

itibariyle Doğu Bloğu’ndan gelebilecek askeri saldırıların önlenmesi için Batı İttifakı

tarafından kurulan NATO çerçevesinde ve de Avrupa’da yer alan devletler arasında

siyasi ve güvenlikle ilgili meselelerin görüşüldüğü, Batı-Doğu Avrupa

yakınlaşmasını hedefleyen AGİK çerçevesinde AET ülkeleri, Avrupa güvenliği ile

ilgili politikalar üretiyorlardı.

Buna ek olarak, her ne kadar NATO ve AGİK kadar etkili değilse de AT içinde

güvenlikle ilgili meselerinin görüşüldüğü ve tartışıldığı Batı Avrupa Birliği(BAB)’de

AET ülkelerinin Avrupa güvenliğiyle ilgili sorunların çözümünde başvurduğu bir

organ olmuştur. Bir anlamda, AET ülkeleri Avrupa güvenlik kültürünü bölgesel

güvenlik ortaklığı üzerine inşa ediyordu. Bölgesel güvenlik ortaklığı, aynı bölge

içinde yer alan ülkelerin bölgedeki uyuşmazlıkların çözümünde farklı boyutlu

tehditlerin azaltılmasında bir işbirliği alanı yaratılması şeklinde tanımlanabilir.

Ülkeler bu işbirliği alanını uluslararası güvenlik örgütleri kurarak ve de uluslararası

anlaşmalar imzalayarak oluşturuyorlardı.72

Avrupa Güvenlik Kültürünün köşe taşlarından birisi hiç kuşkusuz bölgede

Avrupa ülkeleri arasında işbirliğini geliştiren 1975 yılında Helsinki

Konvansiyonu’yla kurulan AGİK’dir. AGİK, Avrupa güvenlik sisteminin yapı

taşlarından birisi ve Avrupalı devletlerin uluslararası siyasi ve güvenlikle ilgili

meseleleri tartıştığı bölgesel güvenlik ortaklığı formatında kurulan uluslararası bir

forumdu. AET’de yer alan ülkeler ve de AET içinde yer almayan diğer Avrupalı

ülkeler güvenlikle ilgili politikalarını bölgesel ortaklık fikri üzerine kurulan AGİK

72 Attina, op. cit., s. 13.

32

Page 33: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

üzerinden yürütmeye başlamışlardır. İleride Avrupa-Akdeniz Ortaklığını kuracak

olan Barselona Sürecine de model oluşturacak olan AGİK’nin Avrupa Güvenlik

Kültürüne geniş, kapsayıcı bir güvenlik tanımı getirmesiyle askeri olmayan güvenlik

özellikleri de Avrupa Güvenlik Kültürünün içine yerleştirilmiştir.

Bu özellikler, uluslararası güvenliği inşa eden tedbirler altında ekonomik,

çevresel, siyasi ve insani faktörlerdir. Avrupalı devletler AGİK platformunda

AGİK’e üye olan ülkelerin güvenlikle ilgili politikalarında askeri tedbirler

gerektirmeyen eylemlerin öncelikle uygulanacağını belirtmişlerdir. Ayrıca, Avrupa

Güvenlik Kültürüne göre, uluslararası barışın sağlanması bir anlamda bölgesel

ortaklık içinde yer alan bütün ülkelerin iç dinamiklerine de bağladır. Bu dinamikler,

bütün ülkelerde adalet, hukukun üstünlüğü, demokrasinin, bağımsız sivil bir

toplumun, çoğulculuğun, insan haklarının ve piyasa ekonomisinin hayata

geçirilmesidir.73 İşte, AET üyesi olan ülkeler de güvenlik politikalarında çevre

ülkelerle kurulacak güçlü işbirliği ilişkilerini AGİK kapsamında ilerletmeye

başlamış; ancak, kendi kurumsal çatısı altında da üye ülkelerin bireysel girişimleri

vasıtasıyla Akdeniz gibi önemli bir bölgeye politika ataklarına girişmişlerdir.

Soğuk Savaş yıllarını kapsayan dönemde, Akdeniz bölgesinde güvenli bir istikrar

alanı oluşturulmasında AET içindeki bireysel ülkelerin çabaları dikkatle

incelenmelidir. Ancak, Akdeniz Bölgesinin güvenliğiyle ilgili atılan adımlar AGİK

içinde oluşturulan planlar etrafında bireysel ülkeler tarafından yapılmaya

çalışılmıştır. Akdeniz diplomasisindeki bu önemli adımlardan bir tanesi 1975

73 Attina, op. cit., s. 23.

33

Page 34: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yılındaki AGİK bünyesinde kabul edilen Helsinki Nihai Senedi’ne Akdeniz’deki

Güvenlik ve İşbirliği ile ilgili sorunlarla ilgili özel bir bölüm eklenmesidir. Bu

bölümde Helsinki Nihai Senedi’ne katılan devletler Akdeniz’de iyi komşuluk

ilişkilerinin geliştirilmesini ve birçok alanda karşılıklı avantaj sağlayan işbirliği

modelinin teşvik edilmesini beyan etmişlerdir.74

Akdeniz’de bir işbirliği platformu kurulmasını destekleyen bu girişim, dönemin

Malta Başbakanı Dom Mintoff tarafından “Avrupa’nın güvenliğinin Akdeniz’deki

güvenlikten ayrılmayacağı” şeklinde ifade edilmiştir.75 AGİK bünyesinde Akdeniz

bölgesine yönelik ekonomik, bilim, kültür ve çevre konularında uzmanların katıldığı

toplantıların 1979 yılında Valletta’da, 1984 yılında Venedik’te ve 1990 yılında

Palma di Mallorca’da organize edilmesi, Helsinki sürecinin Akdeniz boyutunun bir

gölge diyaloğuna dönüşmesini sağlamıştır.76

AGİK dışında Akdeniz’e yönelik girişimlerin katılım ve içerik bakımından sınırlı

kaldığı diğer bir örnek 1972 yılında Valetta’da toplanan İtalya, Libya, Malta ve

Tunus devletlerinin Dış İşleri Bakanları toplantısıdır. Bu toplantının amacı,

Akdenizli dört ülkenin telekomünikasyon, turizm, balıkçılık, tarım, çevre ve ticaret

alanlarında işbirliği hedeflerinin açık ve net bir şekilde ortaya koymalarıdır. Bu

toplantı, Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerin birçok farklı sektörü kapsayacak şekilde

çok taraflı olarak ilk defa masaya yatırılması açısından önem taşımaktadır. Aynı yıl

bu toplantıyı takipen dönemin İtalya Dış İşleri Bakanı Aldo Moro’nun Akdeniz’de

güvenlik ve işbirliği için ayrı bir konferans düzenlemesini öneren bir teklifi vardı, 74 “Helsinki Final Act”, <http://www.osce.org/documents/mcs/1975/08/4044_en.pdf> (12.11.2006). 75 Bin, op. cit., s. 2. 76 Bin, op. cit., s. 2.

34

Page 35: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

ancak bu teklifin hayata geçemesi için 1990 yılındaki Palma di Mallorca toplantısının

yapılması gerekiyordu.77

1990 yılının Eylül ayında Palma di Mallarco’da Akdeniz havzasına yönelik çevre

problemlerinin tartışılması için AGİK tarafından yapılan toplantı çağrısı üzerine

İtalyan ve İspanyol Dış İşleri Bakanları Akdeniz’de Güvenlik ve İşbirliği Konferansı

adıyla Akdeniz Bölgesine yönelik uluslararası bir organizasyon kurulmasını teklif

etmişlerdir. Akdeniz Güvenlik ve İşbirliği Konferansı(CSCM) adıyla oluşturulacak

bu konferans, AGİK modeli baz alınarak şekillenecek, siyasi, ekonomik ve kültürel

politikaların bölgesel seviyede tartışılacağı ve Akdeniz’i çevreleyen çeşitli jeo-politik

grupların kollektif güvenlik anlayışı temelinde diplomasi faaliyetlerini yürütecekleri

çok taraflı bir platform olacaktı. Akdeniz’de bir CSCM kurulmasına yönelik olan

İspanya ve İtalya’nın bu teklifi, Akdenizli ülkeler arasında güvenlik alanında işbirliği

anlaşmalarının imzalanmasını da kapsıyordu. Örneğin, İspanya ve Fas arasında hava

savunma sistemleriyle ilgili bir anlaşma imzalanmıştır.78

CSCM projesinin amacı, Akdeniz bölgesinde istikrarlı bir bölgesel işbirliği

sistemi kurmaktı. Bu projenin amaçları güvenlik, ekonomik işbirliği ve insan hakları

alanlarındaki problemleri en aza indirmekti. CSCM projesi kapsamında katılımcı

ülkeler birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı gösterecekler, bölgesel ekonomik

kalkınma programlarına yardım edecekler, güç kullanımına ve silahlanma

programlarına karşı çıkacaklar ve de Akdenizli ülkeler arasında kültürel ve dini

77 Bin, op. cit., s. 3. 78 Bin, op. cit., s. 4.

35

Page 36: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

konularda hoşgörü yaratacak politikalar uygulayacaklardı.79 CSCM’ye taraf olacak

jeo-politik grupların içinde AT üyeleri, Balkan ülkeleri, Mağrip, Maşrek ve Arap

ülkeleri, Sovyetler Birliği ve ABD yer alacaktı. Ancak, İspanyol ve İtalyan Dış İşleri

Bakanlarının bu siyasi projeleri bazı çevrelerce eleştiri yağmuruna tutulmuş, AGİK

modelinin CSCM’ye nasıl uyarlanacağı ve birçok ülkenin bu organizasyona

katılımının ne tür sonuçlar doğuracağı üzerine şüpheler oluşmuştu.80

AGİK, Doğu-Batı çekişmesinin arkasında bıraktığı derin sosyo-kültürel ve siyasi

çatlakları kapatacak kollektif politikaları uygulayabilecek kapasiteyi elinde tutarken,

CSCM yüksek seviyede istikrarsızlığın kol gezdiği bir bölgede birbirinden farklı

karmaşık problemlerin üstesinden gelemezdi. Bu yüzden, CSCM oluşturulması

teklifi bir süre için AT ülkelerinin gündeminden rafa kalkmıştır. Ancak, bu teklifin

rafa kalkması, Fransa’nın Akdeniz’e yönelik yeni bir girişim projesini hayata

geçirmek istemesinin önüne geçememiştir. 1983 yılında dönemin Fransa Başkanı

Mitterand tarafından ortaya atılan Batı Akdenizli ülkelerin bir forum oluşturması

yönündeki teklifi 1990 yılında Roma’da dokuz Akdenizli ülkenin Dış İşleri

Bakanının toplantısında tartışılmıştır.

Bu “4+5” teklifi Malta’nın da dahil edilmesiyle “5+5” teklifi şeklini almıştır. Bu

teklif, İspanya, Fransa, İtalya, Portekiz ve Malta ile Kuzey Afrika ülkelerinden

Tunus, Cezayir, Fas, Moritanya ve Libya’yı bir araya getirmeyi amaçlamıştır. Bu

formun asıl amacı, BAB ve NATO dışında Akdeniz’deki bölgesel güvenlik

sorunlarına çözüm bulunacak bir çerçeve belirlemekti. Aynı zamanda bu “5+5” 79 George Joffe, “The EU and The Magreb”, Mediterranean Politics II, der. Richard Gillespie, London, Pinter,1994, s. 29. 80 Bin, op. cit. s. 4.

36

Page 37: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

teklifi, Akdeniz bölgesinde göç ve ekonomik kalkınma gibi ortak meselelerin

tartışılacağı bir forum oluşturmak için ortaya atılmıştı. Ancak, “5+5” grubu, Akdeniz

bölgesindeki Cezayir Krizi, Körfez Savaşı, Lockerbie Davası gibi çeşitli

problemlerden ötürü gerekli atılımları yapamamış, bakanlık düzeyinde sınırlı sayıda

toplantının yapılmasından öteye gidememiştir.81

Sonuç olarak, Fransa’nın Akdeniz’de bir forum oluşturulması fikri Akdenizli

ülkeler arasındaki işbirliği sürecine yeni bir hareketlilik getirmemiştir. Buna ek

olarak, Avrupa’da AGİK-AGİT dönüşümü yaşandıktan sonra Akdeniz’in güvenliği

ile ilgili meseleler daha da önem kazandıktan sonra AGİT, Akdeniz’le ilgili

uygulanacak politikalara eskisi gibi sıcak bakmamıştır. 1994 yılındaki Budapeşte

Girişimi’ne beş Akdeniz ülkesi gözlemci statüsü ile davet edilmiş, Akdeniz’le ilgili

meselelerin tartışılacağı toplantılara katılmışlardır. Bu girişim de Akdeniz’le ilgili

güven inşa edici tedbirlerin kısıtlı olduğunu göstermiştir.82

Fransa’nın Akdenizde bir forum oluşturulmasına yönelik teklifini takiben, yeni

bir teklif de 1994 yılında Mısır Başkanı Hüsnü Mübarek’den gelmiştir. Bu teklif bir

anlamda Körfez Savaşı sonrası Mısır’ın yeni dış politikasında Akdeniz ağırlıklı bir

politika izlemek istemesinin bir dışa vurumuydı. Mısır’ın Akdeniz’de “Diyalog ve

İşbirliği Formu” teklifi birçok Akdenizli ülke ve yabancı çevreler tarafından olumlu

karşılanmış, Akdeniz’e kıyısı olan on ülkenin Dış İşleri bakanları 1994 yılının

Temmuz ayında Alexandria’da toplanmışlardır. Toplantıya katılan Cezayir, Mısır,

Fas, Fransa, Yunanistan, Italya, Portekiz, İspanya, Tunus ve Türkiye temsilcileri 81 Joffe, op. cit., s. 29. 82 Dominich Fenech, “European Security Structures and the Mediterranean”, THE EURO-MEDİTERRANEAN PARTNERSHİP, der. Richard Gillespie, UK, Frank Cass, 1997, s. 172.

37

Page 38: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

bölgesel anlamda işbirliğini geliştireceklerini beyan eden bir belge kabul etmişler, ve

AT üyeleri de bu işbiriğinin ileride AB’nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ile

uyumlu hareket edeceğini ifade etmişlerdir.83

Bu girişimler, siyasi birlik yönünü kuvvetlendirmeye başlayan AB’de Avrupa-

Akdeniz diyaloğunun güçlü diplomatik araçlarla devam ettirileceğinin sinyallerini

vermekteydi. Bu diyalogda, hiç kuşkusuz güvenlik sorunlarının çözümü gündemin

ilk maddeleri arasında yer alıyordu. Sonuç olarak, Avrupalı devletler AGİK

bünyesinde Akdeniz’de güven inşa edici tedbirleri uygulamak istemiş ve uluslararası

topluma barış, demokrasi ve özgürlük gibi evrensel değerlerin hakim olması için

gayret göstermişlerdir.

Akdeniz’i ikiye bölen bağlantı noktaları, bir çok devletin askeri ilgi alanı içinde

yer almaktadır. Örneğin, Cebelitarık, Türkiye’deki boğazlar, Sicilya, Malta, Kartaca,

ve Girit gibi stratejik noktalar uzun yıllardan beri askeri hedeflerce izlenmektedir.

Akdeniz her zaman için iletişimin, ticaretin, göçün ve askeri seferlerin odak noktası

olmuştur. Bu nedenden ötürü, AET ülkeleri de dönemin konjonktürel yapısı içinde

Akdeniz Bölgesinin güvenliği üzerine çeşitli politikalar yürütmüşlerdir.84 Bu

politikalar da Avrupa Siyasi İşbirliği(ASİ) çerçevesinde yürütülmeye çalışılmıştır.

Ancak, ASİ’yi ayrıntılı bir şekilde incelemeye başlamadan önce, AET’nin savunma

konularından sorumlu organı olan BAB’a ve BAB çerçevesinde Akdeniz’le ilgili ne

tür düzenlemelerin yapıldığına bakılmalıdır.

83 Bin, op. cit., s. 6. 84 Ewan Anderson ve Dominic Fenech , “New Dimemsions in Mediterranean Security,” Mediterranean Politics I, der. Richard Gillespie, London, Pinter,1994, s. 14.

38

Page 39: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

BAB’ı ve BAB’ın faaliyetlerini kısaca tanımlamak gerekirse, BAB, Soğuk

Savaş döneminde Avrupa’nın savunmasıyla ilgilenen kurumlardan biriydi. BAB,

Batı Avrupa’da yer alan ülkelerden her hangi birinin maruz kaldığı bir tehdite karşı

Batı Avrupa ülkelerinin birlikte mücadelesini kuvvetlendirmek için kurulmuştu. Batı

Avrupa Birliği, 17 Mart 1948 yılında Brüksel Antlaşması ile kurulmuş, ancak 23

Ekim 1954 yılında Paris’de imzalanan Protokol’le Brüksel Antlaşması’na bazı

değişiklikler getirilmiştir. Yapılan değişiklikler Federal Almanya ve İtalya’nın birliğe

katılımlarını sağlamıştır. Soğuk Savaş döneminde Federal Almanya’nın Atlantik

İttifakına dahil edilmesi, Batı Avrupa ülkeleri arasında KİS’lerle ilgili güven inşa

edici tedbirlerin alınması ve Avrupa savunmasının güçlendirilmesi BAB’ın amaçları

arasındaydı.85

BAB çerçevesinde yapılan toplantılarda 27 Ekim 1984 tarihli Roma

Deklarasyonu ve 27 Ekim 1984 tarihli Lahey Platformu Kararı BAB’ın

faaliyetlerinin geliştirilmesi ve Batı Avrupa ülkelerinin savunmasında BAB’ın

fonksiyonunun genişletilmesine yönelikti. Bu gelişmeler ışığında BAB, 1987-1988

yıllarındaki Irak-İran savaşında ilk operasyonel faaliyetini Körfez Bölgesi’ni

mayınlardan temizleyerek, güvenli deniz yolu ulaşımının sağlanmasına yardımcı

olmuştur.86

BAB, daha sonra Yugoslavya Krizi’nin çözümlenmesinde NATO

kuvvetlerine de destek olmuş, operasyonlarda aktif görev almıştır. 1995 yılının

85 Anthony Forster ve William Wallace, “Common Foreign and Security Policy From Shadow to Substance”, Policy-Making in the European Union, der. Helen Wallace ve William Wallace, 4. B., New York, Oxford University Press, 2000, s. 463. 86 History of WEU, <http://www.weu.int> (05.05.2006).

39

Page 40: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Mayıs ayında Lizbon Zirvesinde BAB Akdeniz Grubu’nun üyesi olan İspanya,

Portekiz, Fransa ve İtalya gibi ülkeler Akdeniz’de kara ve deniz operasyonlarında

kullanılacak acil müdahale gücü oluşturulmasını istemişlerdir. AB’nin Akdenizli

ortaklarının bu girişimi, BAB’ın Akdeniz bölgesinin güvenliğine yönelik

politikalarda kapsamlı ve operasyonel olması gerektiğini belirtmekteydi.87 Ancak,

Akdeniz Bölgesine yönelik girişimlerde BAB aktif olarak görev almamış sadece

Parlamenter organları tarafından yayınladığı deklarasyonlar vasıtasıyla Akdeniz

bölgesinin güvenliğini tehdit eden ilgili devletleri uyarmıştır.88 BAB’ın bu sınırlı

gücü Soğuk Savaş dönemi itibariyle var olan uluslararası konjonktür ve AT

ülkelerinin güvenlik ve savunma konusunda henüz tam olarak ortak bir zeminde

buluşmada güçlük çekmeleridir.

BAB’ın Akdeniz bölgesine yönelik sınırlı güvenlik politikalarının yanında,

AET ülkelerinin Akdeniz bölgesinin güvenliği için uyguladığı politika araçlarından

birisi de ASİ’dir. 1971’de altı AET ülkesi hükümetlerarası işbirliği prosedürüne

dayanan, ancak Topluluk çerçevesinden ayrı olan, üye ülkelerin dış ilişkiler birimleri

arasındaki işbirliğini ilerletmek amacıyla oluşturulan ASİ, AET’nin karşılaştığı

uluslararası sorunlara çözüm bulmayı hedefliyordu. ASİ’nin kararları, Avrupa Adalet

Divanı’nın denetim yetkisi içinde değildi.89 ASİ’nin amaçları Luxemburg

Raporu’nda AET üyesi ülkelerin karşılaştıkları siyasi ve güvenlikle ilgili uluslararası

sorunlara karşı birlikte mücadele etmek, karşılıklı anlayış temelinde ortak

pozisyonlar belirlemek olarak tanımlanmıştır. Bu oluşum, AET üyeleri arasında dış

politika alanında birlik ve beraberliği güçlendirerek üye ülkeler arasında bilgi akışını 87 Fenech, op. cit., s. 168. 88 Bin, op. cit., s. 8. 89 Smith, op. cit., 30.

40

Page 41: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

sağlamak için hayata geçirilmiştir. O dönem itibariyle de Akdeniz ve Ortadoğu

Bölgesindeki güvenlikle ilgili problemlerin çözümlenmesi ASİ’nin ana hedeflerinden

biri olmuştur.90

ASİ’nin toplantılarında 1970’lerde Kıbrıs üzerinde Türk-Yunan uyuşmazlığı

üzerine Dış İşleri Bakanlarının deklarasyonlarını, İspanya ve Portekiz’de yaşanan

devrim hareketleri sonucunda bu ülkelerdeki siyasi gelişmeler ve de Ortadoğu’daki

güvenlik sorunları gibi konuların üzerinde durulmuştur. ASİ bünyesinde yapılan

çeşitli görüşmelerde 1980 yılına kadar AET üyesi ülkelerin Dış İşleri Bakanları

Ortadoğu Sorunu’nun çözümünde bölgede Arap ve İsrail çıkarlarını dengeleyecek

çözümler üreten ortak pozisyon belgeleri kabul etmişlerdir. 13 Haziran 1980 yılında

AT Bakanlar Konseyi tarafından yayınlanan Venedik Deklarasyonu, dokuz AT

üyesinin Ortadoğu Bölgesinde uzun soluklu bir barış ortamının oluşturulmasında

aktif bir rol üstleneceğini göstermiştir. Venedik Deklarasyon, İsrail ve Filistin’in

güvenliğini garanti altına alan ve Filistin halkının yasal haklarını tanıyan

düzenlemeleri içermekteydi. Ayrıca, bu deklarasyon gelecekteki müzakerelerde

Filistin Özerk Yönetimi’nin katılımının gerekebileceğini vurgulamaktaydı. ASİ’nin

bundan sonraki deklarasyonları, 1980 yılındaki Irak-İran Savaşını, Suriye ve

Ürdün’ün bu savaştaki rolleri ayrıca Türkiye’de yaşanan 1980 Darbesinin Türk

siyasal yaşamına etkilerini kapsamaktaydı.91

Ancak birçok araştırmacıya göre, ASİ 1970-1980 yılları boyunca her ne kadar

Ortadoğu’da, İspanya’da, Portekiz’de, Türkiye’de ve Kıbrıs’daki siyasi gelişmeleri

90 Regelsberger ve Wessels, op. cit., s. 242. 91 Regelsberger ve Wessels, op. cit., s. 242-243.

41

Page 42: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

etkilemeye çalıştıysa da AT’nin kendi siyasi yapısından kaynaklanan problemlerden

ötürü ASİ’nin Akdeniz bölgesinin güvenliğinin ve istikrarının sağlanmasındaki

enstrümanları sınırlı kalmıştır.92 1974 yılında resmi şekilde hayata geçen Avrupa-

Arap Diyaloğu da Akdeniz güvenliğinin istikrarlı bir şekilde geliştirilmesine çok

yardımcı olamamıştır çünkü enerji güvenliği gibi önemli konular bu diyalog

sürecinin dışında bırakılmıştır.93 Avrupa-Arap Diyaloğu kapsamında yapılan

toplantılarda daha çok ekonomik, sosyal ve kültürel meselelere yönelik tartışmalar

yapılmıştır. Ayrıca, bu toplantılarda Filistin Özerk Yönetimi’nin rolü, İsrail’in

politikaları gibi siyasi sorunlara mı yoksa Arap ülkelerinin karşılaştığı ekonomik ve

teknik meselelere mi odaklanılacağı üzerine ikilemler yaşanmıştır.94

NATO’nun Akdeniz’in güvenliği üzerine uygulanan politikalarda nasıl bir

görüntü çizdiğine baktığımızda, NATO’nun Soğuk Savaş dönemi boyunca Akdeniz

ülkeleriyle olan diyaloğunu somut bir zeminde başlatmadığını görmekteyiz.

Uluslararası tehditlerin boyut değiştirmesiyle Akdeniz farklı şekilde önem kazanmış

ve NATO’da Akdeniz Diyaloğu’nu resmi olarak 1994 yılında başlatmıştır. Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı ve AGİT’in Akdeniz Girişimi ile desteklenen NATO-Akdeniz

Diyaloğu’nun amacı bölgesel güvenlik ve istikrarı sağlamak ve de NATO üyesi

olmayan Akdeniz ülkeleriyle karşılıklı anlayışı ilerletmekti.95

92 Regelsberger ve Wessels, op. cit., s. 246. 93 Regelsberger ve Wessels, op. cit., s. 243. 94 Pienning, op. cit., s. 74. 95 NATO-Mediterranean Dialogue, <http://www.nato.int/med-dial/home.htm> (05.05.2006).

42

Page 43: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

NATO, Soğuk Savaş sonrası Avrupa güvenliğinde etkili enstrümanlar

kullanarak farklı bölgelerdeki güvenlik sorunlarıyla mücadele etmiştir.96 Avrupa

kollektif güvenlik anlayışına uygun olarak NATO, Akdeniz bölgesinde başlattığı

Akdeniz Girişimi’yle AB üyesi olmayan Akdeniz ülkeleri arasında işbirliğini

geliştirici bir rol üstlenmiştir. Ayrıca, NATO, Akdenizli Arap ülkelerinin Avrupa

güvenlik sistemini yakından tanımaları ve AB ülkeleriyle güvenlik alanında

işbirliğini ilerletmeleri için politikalar üretmiştir.97

Soğuk Savaş döneminde AT üyesi ülkelerin Akdeniz’in güvenliğinin

sağlanmasına yönelik iki taraflı veya çok taraflı eylemleri o dönem itibariyle

Akdeniz’deki güvenlik tehditlerinin nasıl algılandığıyla da bağlantılıdır. Birçok yazar

tarafından Akdeniz, farklı gerilim alanlarına ayrılmış bir bölge olarak

nitelendiriliyor, bu gerilim alanları sınır anlaşmazlıkları ve silahlı çatışmalar gibi

güvenlik sorunlarını kapsıyordu. Bu bölgedeki problemlerin kaynağı tarihsel ve etnik

kökenlere dayandırılıyordu. Tarihsel ve etnik kökenden kaynaklanan problemlerin

siyasi ve ekonomik çıkarlarla harmanlanması Akdeniz’de güvenlik sorunlarının

ortaya çıkmasına zemin hazırlıyordu.98

II. Dünya Savaşı’ndan Soğuk Savaş’ın bitimine kadar 36 silahlı çatışmaya

sahne olan Akdeniz bölgesinde bölgesel güçlerin çıkar çatışmasından kaynaklanan

krizler meydana gelmekteydi. Bu krizlere ek olarak, Akdeniz bölgesinin uluslararası

terörizmin yayıldığı bir alan olması bu bölgenin istikrarlı bir yapıya kavuşturulması

96 NATO’nun Akdeniz Bölgesinin güvenliğini sağlamaya yönelik politikaları tezin III. Bölümünde ayrıntılı şekilde ele alınacaktır. 97 Fenech, op. cit., s. 164-165. 98 Maurizio Cremasco, “The Military Presence of the Riparian Countries”, The Mediterranean Region, der., Giacomo Luciani, New York, St. Martin’s Press, 1984, s. 207.

43

Page 44: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

gerekliliğini ortaya koymaktaydı. Yapılan araştırmalarda 1968 ile 1981 yılları

arasında uluslararası terörizm ile ilgili olayların % 36’sı 18 Akdeniz ülkesinde

gerçekleşmiştir. Bu da, uzmanları şimdiye kadar dünyada hiçbir coğrafi bölgenin

terör eylemlerinden bu kadar yüksek oranda etkilenmediği sonucuna

götürmektedir.99

Buna ek olarak, Akdeniz bölgesinde 1950’lerde başlayan toprak kavgaları da

zaman zaman bölgede tansiyonun yükselmesine sebep olmuş, ülkeler arasında silahlı

çatışmaları tetiklemiştir. Örneğin, İspanya, Fas, Cezayir arasındaki Batı Sahara

sorunu, Türkiye ve Yunanistan arasındaki Kıbrıs ve Ege Denizi sorunları, İsrail-

Filistin Uyuşmazlığı ve Lübnan’da Müslüman-Hıristiyan toplulukları arasındaki

ayrılığın iç savaşa dönüşmesi Akdeniz bölgesinde güçlü bir güvenlik koridoruna olan

gereksinimi gözler önüne sermiştir.100

Soğuk Savaş dönemini izleyen yıllarda Akdeniz bölgesindeki en büyük

güvenlik tehditi Sovyetler Birliği’nin Akdeniz’de devamlı bir varlık göstermesiydi.

NATO, Sovyet deniz gücünün Akdeniz’de üs edinmesine engel olacak politikalar

izleme taraftarıydı. Bundan dolayı, başta ABD olmak üzere bazı NATO ülkeleri

Akdeniz’e kıyısı olan devletlerle özellikle Tunus, Fas ve Mısır gibi ülkelerle ilişkileri

iyi tutma yolunu seçmişlerdi. Örneğin, 1972 yılında Mısır Devlet Başkanı Enver

Sedat’ın Sovyetler Birliği ile ilişkileri kesmesi, Sovyet deniz gücünün Orta ve Batı

Akdeniz’de varlığını hissettirmesini engellemiştir.

99 Brian M Jenkins, “Subnational Conflict in the Mediterranean Region”, The Mediterranean Region, der., Giacomo Luciani, New York, St. Martin’s Press, 1984, s. 181. 100 İbid., s. 180.

44

Page 45: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Her ne kadar Sovyetler Birliği Libya ve Cezayir’e yaklaşık 15 milyar dolar

askeri teçhizat satsa da ve de Libya’da Tripoli ve Bingazi, Cezayir’de Mers-el

Kebir’de aktif olarak Sovyet Deniz gücü bulundursa da, Akdeniz’de ABD

öncülüğündeki NATO kadar güçlü değildi. Ayrıca, Kuzey Afrika’nın iki Batı yanlısı

devleti Tunus ve Fas 1980’li yıllarda ABD’nin Akdeniz’deki “Bright Star” adlı

askeri operasyonlarına doğrudan katılarak destek vermiştir. Buna ek olarak, Tunus ve

Fas ABD’den askeri yardım da almışlardır.101 Bu gelişmelerin yanında, ABD’nin

Akdeniz’de güçlü bir pozisyona sahip olması, Avrupa-Arap Diyaloğuna karşın İsrail-

Filistin sorununun çözümünde Camp David barış çabalarını uygulaması, Akdeniz

bölgesinde ABD-AT çekişmesini tetiklemekte ve Akdeniz bölgesinde ortak

tutumların izlenmesini zorlaştırmaktaydı.102

Bölgesel güvenlik endişeleri içinde AT ülkelerinin bireysel olarak

algıladıkları ağır güvenlik tehditleri mevcut değilse de, AT ülkeleri için Kuzey

Afrika ülkeleri askeri açıdan önem taşımaktaydı. Kuzey Afrika ülkeleri Süveyş

Kanal’ından Cebelitarık Boğazı’na kadar Körfez ülkelerinden taşınan petrolün

stratejik iletişim noktalarını potansiyel olarak kontrol edebiliyordu ama AT için

önemli olan asıl tehdit Kuzey Afrika ülkelerindeki iç karışıklıkların bütün bölgeye

yayılmasıydı. Özellikle, Fransa, 1962 yılında Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasını

ve bölgede güçlü bir devlet olarak yükselmesini ciddi bir tehdit olarak algılamıştır.

Buna karşılık da bölgede Cezayir’i dengeleyecek olan Fas ve Tunus’a askeri teçhizat

ve askeri eğitim desteği sağlamıştır.103

101 Joffe, op. cit., s. 24-25. 102 Pienning, op. cit., s. 75. 103 Joffe, op. cit., s. 25.

45

Page 46: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Avrupalı devletlerin Akdeniz’in güvenliği konusundaki endişelerinde rol

oynayan Kuzey Afrika’daki iç karışıklıklar içinde Cezayir ve Fas arasındaki Batı

Sahara sorunu, Libya ve Çad arasındaki Aozou Şeridi anlaşmazlığı gibi sorunlar ön

plana çıkmıştır. AT ülkeleri bir noktaya kadar bu tür sorunların çözümü için çaba

gösteriyordu, bir noktadan sonra sorunun BM nezdinde çözümlenmesini

destekliyordu.104 AT’nin bu sorunları göz ardı etmeye başlamasında AT’nin kendi

içinde Tek Pazarın oluşturulmasında kurumsal anlamda zorlu bir yola girmesi,

genişleme sürecini devam ettirmesi, AKP ülkelerine kalkınma seviyelerini

yükseltmeleri için destek sağlaması ve en önemlisi Akdeniz ve güvenliğinin AT

ülkelerinin ortak dış politika önceliği oluşturmaması gibi sebepler büyük rol

oynamaktadır.

AT ülkelerinin 1960-1990’lı yıllarda Akdeniz’e kıyısı olan komşu devletlerle

güvenlik konusunda tam bir işbirliği platformu oluşturmamasının bir nedeni de

Akdenizli Arap ülkelerinin sahip olduğu Arap Güvenlik kültürüdür. Günümüzde de

AB ülkelerinin sıkça değindiği güvenlik sorunlarının başında Avrupa ve Arap

güvenlik kültürleri arasındaki farklılık gelmektedir. Fulvio Attina’ya göre, Arap

güvenlik kültürü, güçlü kültürel, dilsel ve dinsel faktörlerle Ortadoğulu ve Kuzey

Afrikalı Arapları ülke sınırları boyunca birbirine bağlamaktadır. Bu nedenle de Arap

liderler Arap halkının güvenliği için desteği tek bir ülkenin güvenliği şeklinde

göstermektedirler.105

104 Joffe, op. cit., s. 26. 105 Attina, op. cit., s. 24.

46

Page 47: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Arap güvenlik kültüründe, Arap ülkelerinin oluşturduğu bölgede barış ve

güvenliğin sağlanması için dış müdahaleleri önlemek için Arap ulusal kimliği ön

plana çıkarılmaktadır. Ancak, Soğuk Savaş döneminde Arap ülkelerinde yaşanan iç

problemler ve uluslararası camiadan kaynaklanan sorunlar Arap güvenlik kültürünü

bir anlamda etkilemiştir. Örneğin, Irak, Suriye, Mısır, Sudan, Cezayir ve Fas arasında

yaşanan ikili uyuşmazlıklar, Arap-İsrail Anlaşmazlığı ve bu anlaşmazlıkların

çözümünde AT ülkelerinden, Sovyetler Birliği’nden ve ABD’den sağlanan finansal

ve teknik yardımlar(silah satımı) Arap güvenlik kültürü içindeki Arap milliyetçiliği

yaklaşımını katı çizgiden daha yumuşak bir çizgiye getirmiştir.106

Arap güvenlik kültürü incelenirken öne çıkan noktalardan biri de 1990’lı

yıllarda Arap güvenlik stratejisinde oluşmaya başlayan çelişkidir. 1990’lı yıllara

kadar Arap ülkelerinin liderleri askeri gücü ön plana çıkaran bir anlayış

benimsemişler ve devletin güvenlikle ilgili problemlerinde sosyal nitelikli konuları

bir kenara itmişlerdir. Ancak, Soğuk Savaşın bitimiyle güvenlik kavramının içine

ekonomik ve sosyal nitelikli tehditler eklenmiş, halkın güvenlik alanında siyasi

otoritelerden beklentileri değişmiştir. Arap ülkelerinin halkın sosyo-ekonomik

ihtiyaçlarını karşılayamaması ve güvenlik konusundaki dış desteklerin yapılacak

ulusal projeler karşılığında verilmesi, Arap ülkelerinde güvenlik stratejilerinde bir

takım değişimlere neden olmuştur. Ancak şu bir gerçek ki, daha iyi yaşam koşulları

ve ekonomik reformlar isteyen halk kesiminin yanında statükonun radikal İslam

rejimi etrafından devam etmesini isteyen kesimler de hâla mevcuttu ve bu kesimler

106 Attina, op. cit., s. 24.

47

Page 48: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AT ülkelerinden, ABD’den gelen yardımları kendi rejimlerine karşı bir tehdit olarak

görmekteydiler.107

Genel hatlarıyla altını çizmek gerekirse, Arap güvenlik kültürü kendi

bölgesinde çok taraflı güvenlik işbirliği modellerine dayanmayan bir stratejik kültür

yapısı sunmaktaydı. Arap ülkeleri, Avrupalı devletlerin Helsinki sürecinde yaptıkları

gibi güvenlik alanında bölgesel işbirliği mekanizmaları oluşturmada pek başarılı

değillerdi. Yalnız Afrika Mağrip Birliği(UMA) çerçevesinde Afrika bölgesinde

Magribli ülkeler arasında işbirliğini kuvvetlendirmek için ortak politikalar

izlemekteydiler. Mağrip ülkeleri arasında yaşanan çeşitli sorunlar(toprak kavgaları),

İslami fundamentalizme farklı bakış açıları UMA’nın etkili politika araçları

kullanmasını engellemiştir. Her ne kadar UMA’yı kuran antlaşmanın 27. maddesi

Kuzey Afrika ülkelerini savunma konusunda birbirine bağlasa da 1992 ve 1994

yıllarında UTA’nın İngiltere, Fransa ve ABD’ye olan bombalı saldırılarından ötürü

yaptırım uygulanan Libya’ya karşı UMA’nın dört Mağrip üyesi Libya’ya karşı

uygulanan yaptırımları desteklemişlerdir. Böylelikle, UMA içinde zamanla tam bir

konsensusun sağlanamadığı ortaya çıkmıştır.108

Bütün bunlara ek olarak, Arap güvenlik kültüründe güvenliğin çevre ve

ekonomik boyutu, ulusal egemenliğe dışarıdan müdahale gibi algılandığı için Arap

siyasi düzenine bir anlamda tehdit şeklinde yorumlanabiliyordu. Güvenlik

problemlerinin çözümünde askeri araçların kullanılması, Avrupa güvenlik kültürüyle

Arap güvenlik kültürünü birbirine zıt yapan çok önemli bir özellikti ve bunun

107 Attina, op. cit., s. 25. 108 Joffe, op. cit., s. 30.

48

Page 49: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Avrupa-Akdeniz arasında kurulacak güçlü işbirliği modelinde özellikle çözüme

kavuşturulması gerekliydi.109

Avrupa ve Arap güvenlik kültürleri arasındaki farklılıkların Akdeniz bölgesi

üzerinde yarattığı olumsuzluklar her ne kadar NATO ve AGİK(AGİT) gibi

uluslararası örgütlerin politikaları vasıtasıyla çözümlenmeye çalışılsa da asıl çözüm

mekanizması oluşturulması AT içindeki ülkelerden bekleniyordu. Her ne kadar

Barselona Sürecine kadar Akdeniz’in güvenliği konusunda AT ülkeleri AGİK, BAB,

ASİ ve NATO bağlamında girişimler de bulunsalar da Akdeniz’in güvenliğini ortak

politika önceliği yapamamışlardır. Dolayısıyla, Soğuk Savaş döneminde var

olamayan bir AB Güvenlik Kültüründe de Akdeniz’in güvenliği üzerine Topluluk

düzeyinde etkili politikalar üretilememiştir. Yine de günümüzde önemini yitirmeyen

Akdeniz güvenliği, 1995 yılında kabul edilen Barselona Sürecinin birinci ayağını

oluşturarak AB ülkelerinin dış politika öncelikleri arasındaki yerini korumuş ve

stratejik varlığını devam ettirmiştir.

109 Attina, op cit., s. 25.

49

Page 50: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

İKİNCİ BÖLÜM

AB’NİN AKDENİZ POLİTİKASI (1995’DEN GÜNÜMÜZE)

I. AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI (1995 BARSELONA

DEKLARASYONU)

1991 Maastricht Antlaşmasıyla siyasi bir kimliğe bürünen AB, güvenlik sistemi

kapsamında yeni tehditlere karşı daha etkili mücadele etmek için Akdeniz bölgesinde

işbirliği için sağlam bir güvenlik mekanizması oluşturmalıydı. Bu güvenlik

mekanizması da AB-Akdeniz ülkeleri arasındaki ilişkilerin ekonomik, güvenlik ve

sosyo-kültürel boyutunu da kapsayacaktı. Akdenizli ülkelerle kurulacak bu ortaklık

modelinin temel amacı, AB ülkelerinin bulunduğu bir bölgede yaşanacak bir

güvenlik sorununun bölge içindeki ülkeler tarafından göz ardı edilmemesi ve bu

güvenlik sorunun diğer ülkelere sıçrayıp Akdeniz bölgesinde geniş çaplı

istikrarsızlıklara neden olmasının önlenmesidir.110

Buna ek olarak, ekonominin uluslararasılaşması geniş pazarların oluşturulmasını

zorunlu kılarken, AB-Akdeniz arasında kurulacak serbest ticaret alanı Avrupa-

Akdeniz ekonomik işbirliğinin daha da geliştirilmesini gerektiriyordu. Ayrıca,

Maastricht Antlaşması’nın kabul edilmesiyle yeniden şekillenen AB dış politikası,

AB’nin uluslararası aktörlüğünü ön plana çıkaran geniş kapsamlı bir Ortak Dış ve

Güvenlik Politikası benimsemişti ve bu politikada AB’nin Akdeniz’de oynayacağı

110 Attina, op. cit., s. 12.

50

Page 51: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

etkin rol, Soğuk Savaş sonrası uluslararası arenada AB’ye öncü ve etkin bir kimlik

kazandıracaktı.111

Avrupa Komisyonu bu amaçlardan yola çıkarak, 1992 ve 1993 yıllarında

Akdenizli ülkelerle olan siyasi işbirliğinin, kurulması planlanan Avrupa-Akdeniz

Serbest Ticaret alanı ve iki taraf arasında geliştirilecek sıkı kültürel diyalogla

desteklenmesini önermiştir. Bu öneri, 1994 yılındaki Corfu Zirvesi’nde

onaylanmıştır. Bunu takiben, 1994 yılı Aralık ayında Essen’de toplanan Zirvede

İspanya’nın Akdeniz’de düzenli bir işbirliği platformu kurulması önerisi, 1995

yılında oluşturulan Avrupa-Akdeniz konferansının hayata geçmesiyle mümkün

olacaktı. Konsey 1995 yılının Haziran ayında toplanan Cannes Zirvesi’nde Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı’nın kurulmasında AB’nin pozisyonunu tanımlayan belgeyi

onaylamıştır.

AB, Akdeniz bölgesinde güvenlik tehditlerinin ortadan kaldırılması, bölgede

barış ve refahın sağlanması için Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerine ortaklık

kavramını Barselona Deklarasyonu ile yerleştirmiştir. Bu süreçte Akdenizli ortaklarla

Avrupa-Akdeniz işbirliğini daha kapsayıcı bir alana çeviren yeni ikili işbirliği

anlaşmaları imzalanmaya başlamıştır. 27-28 Kasım 1995’de Barselona’da toplanan

Avrupa-Akdeniz Konferansı’nda kurulan bu yeni ortaklık, Akdeniz bölgesindeki

111 Stefania Panebianco, “The Euro-Mediterranean Partnership in Perspective: The Political and Institutional Context”, A New Euro-Mediterranean Cultural Identity, der. Stefania Panebianco, London, Frank Cass, 2003, s. 5.

51

Page 52: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

ülkelere karşılıklı yarar sağlamak ve bölgede ortak çıkarlara hizmet eden düzenli bir

diyalog zinciri oluşturmak için resmi olarak kurulmuştur.112

AB’nin Akdeniz Politikası’nın Avrupa ve Akdeniz arasında kurulan bir

stratejik ortaklığa dönüşmesi, Barselona Deklarasyonu ile gerçekleşmiştir. Akdeniz’i

barış, istikrar ve kalkınmış bir bölgeye dönüştürme amacıyla oluşturulan Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı bir diyalog ve işbirliği alanı yaratmayı hedeflemekteydi.

Barselona Deklarasyonu 15 AB ülkesi ve 12 Akdeniz ülkesi(Cezayir, Fas, Tunus,

İsrail, Filistin Otoritesi, Kıbrıs Rum Kesimi, Lübnan, Malta, Mısır, Suriye, Türkiye

ve Ürdün) arasında yapılmıştır. Daha sonra AB, Suriye ile de Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı kapsamında Ortaklık Anlaşması imzalanmıştır, ancak bu anlaşma henüz

yürürlüğe girmemiştir. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı üç sütun üzerine inşa edilmiştir.113

Bu üç sütun Ekonomik ve Mali Ortaklık, Sosyal ve Kültürel Alanlarda Ortaklık,

Siyasi ve Güvenlik konularında Ortaklık aşağıdaki şekilde kategorize edilmiştir.114

112 Michelle Pace, “The Ugly Duckling of Europe: The Mediterranean in the Foreign Policy of the European Union”, Journal of European Area Studies, C. 10, No. 2, 2002, s. 197. 113 Pienning, op. cit., s. 81. 114 Avrupa-Akdeniz Ortaklığı, Barselona Deklarasyonu metninde Siyasi ve Güvenlik Ortaklığı, Ekonomik ve Mali Ortaklık ve Sosyal ve Kültürel Ortaklık şeklinde sıralanmıştır. Bu Tez çalışmasında Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın daha çok güvenlik boyutu üzerinde durulacağı için güvenlik konularının anlatımında bütünlük sağlamak için Barselona Deklarasyonu’nun yaptığı sıralamaya uyulmayacak, Siyasi ve Güvenlik boyut üçüncü sırada anlatılacaktır.

52

Page 53: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Şekil-1. Avrupa-Akdeniz Ortaklığının Üç Sütunlu Yapısı

AVRUPA AKDENİZ ORTAKLIĞI (ÇOK TARAFLI POLİTİKALAR)

Siyasi ve Güvenlik Ortaklığı

Ekonomik ve Mali Ortaklık

Sosyal ve Kültürel Ortaklık

A. EKONOMİK VE MALİ ORTAKLIK

Barselona Deklarasyonu’nun Ekonomik ve Mali Ortaklık bölümünde, Akdeniz

bölgesinde paylaşılmış ortak bir refah alanı inşa etme hedefi sıklıkla vurgulanırken,

AB ülkeleri ve Akdeniz ülkeleri arasında 2010 yılına kadar bir serbest ticaret alanı

kurulması düşüncesi netlik kazanmıştır. Her ne kadar uzun dönemli bir amaç gibi

görünse de Akdenizli ülkelerin çabaları serbest ticaret alanı kurulma süresini

kısaltabilirdi. 2010 yılına kadar kademeli olarak iki taraf arasındaki sanayi ürünleri

ticaretinde tarifelerin ve tarife dışı engellerin kaldırılması ve tarım ürünleri

ticaretinde de tercihli ticaret sistemi kapsamında yapılacak serbestleşme, iki taraf

arasındaki ticari işbirliğini ilerletecekti.115

Akdeniz ülkelerinin ticaret sistemlerini kapsamlı bir şekilde liberalleştirmeleri,

piyasalara olan devlet müdahaleciliğinin azaltılması, AB ülkelerinden teknoloji

115 Biçer, op. cit., s. 410.

53

Page 54: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

transferini rahatça yapabilmeleri için piyasalarını yabancı yatırımcılara açmaları ve

ekonomilerini AB pazarında rekabet edebilecek şekilde yeniden yapılandırmalarını

sağlayacak kurumsal reformlara imza atmaları AB otoriteleri tarafından Barselona

Deklarasyonu’nda ifade edilmiştir. Ayrıca, AB ve Akdeniz ülkeleri arasındaki

ekonomik işbirliğinin enerji, çevre ve telekomünikasyon gibi sektörlerdeki karşılılıklı

yatırımları arttırması şeklinde gelişme kaydedeceği de belirtilmiştir.116

AB, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın ekonomik ve mali boyutunda Akdeniz

halklarının yaşam standartlarını yükseltici politikaların izleneceğini, Akdeniz

ülkelerinde istihdam seviyelerinin yükseltilmesi ve sosyal istikrarın bu ülkelerde

dengeli bir şekilde yerleştirileceğinin altını çizmiştir. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın

bu boyutunda AB ülkelerinin Akdenizli ülkelerle sanayi mallarının ve kısıtlı da olsa

tarım ürünlerinin serbest ticaretini geliştirmek istemesi, Akdenizli bu ülkelerin AB

malları için iyi pazar oluşturmasıdır. Buna ek olarak, hızla genişleyen sanayi ağı

sayesinde AB ülkelerinin petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarına olan bağımlılığı

ekonomik ve ticari cephede Akdenizli ortaklarla işbirliğinin üst seviyelere

taşınmasını gerektirmektedir.117

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın ekonomik boyutunda kararlaştırılan bir çok

ilkenin hayata geçmesi için oluşturulan MEDA fonundan Akdenizli ülkelere mali

yardımlar yapılmıştır. Barselona sürecinin işlevsel özellik kazanmasıyla MEDA

programı kapsamında 1995-1999 yılları için AB bütçesinden ayrılan pay 3.424

116 Richard G. Whitman, “Five Years of the EU’s Euro-Mediterranean Partnership: progress without partnership?”, Panel TC18: The European Union’s Mediterranean Enlargement, Chicago, (20-24 Şubat 2001), s. 8. 117 Pace, op. cit., s. 205-206.

54

Page 55: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

milyon Euro iken, 2000-2006 yıllarını kapsayan dönem için ayrılan pay 5.350 milyon

Euro’dur. MEDA fonlarının % 90’lık bir bölümü ikili eylemlerde kullanılmak üzere

direkt ülkelere verilmişken, % 10’luk bir bölümü bölgesel projelere tahsis

edilmiştir.118 MEDA fonları kullanılarak yapılan bölgesel projelere Lübnan’da kamu

yönetiminin güçlendirilmesi örnek gösterilebilir. Ürdün, Lübnan, Mısır, Fas, Batı

Şeria ve Gazze Şeridi’nde atık su işlemlerinin revizyonunun yapılmasına ilişkin

projelere Avrupa Yatırım Bankası’ndan kredi temin edilmiştir.119

Sonuç olarak, MEDA kapsamında 2000 yılından sonra Akdenizli ülkelere

sağlanan mali yardımın oranı arttırılmışsa da Akdenizli ülkelerdeki yapısal sorunların

çözümünde çok kolaylık sağladığı söylenemez. Örneğin, Akdeniz ülkelerinde

demokrasi kültürünün yerleştirilmesi için Komisyon’un toplam bütçesinin % 14’nü

kadar bir fon Akdeniz ülkelerine tahsis edilirken, aynı amaç için Latin Amerika

ülkelerine ayrılan fon Komisyon’un bütçesinin % 17’sini oluşturmaktadır. AB

otoritelerine göre, bunda MEDA fonlarının sağlanmasında AB’nin ekonomik ve

siyasi koşulluluk politikası önem taşımaktadır. AB’nin bölgesel entegrasyon şeması

içindeki ülkelerde demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması gibi

ilkeler ihlal edildiği taktirde mali yardımların askıya alınacağı AB tarafından

belirtilmektedir. AB, Akdenizli ülkelere sağladığı MEDA fonlarında da siyasi

koşulluğu ön plana çıkaran politikalar izlemektedir.120

118 Michael Emerson ve Gergana Noutcheva, “From Barcelona Process to Neighbourhood Policy Assessments and Open Issues”, CEPS Working Document, No. 220 (Mart 2005), s. 3. 119 Biçer, op. cit., s. 411. 120 Frederic Volpi, “Regional Community Building and the Transformation of International Relations: The Case of the Euro-Mediterranean Partnership”, Mediterranean Politics, C. 9, No. 2 (Yaz 2004), s. 148.

55

Page 56: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AB, Barselona Deklarasyonu’nun Ekonomik ve Mali Ortaklık boyutunda

Akdenizli ülkelerle olan ekonomik ilişkilerin düzenli bir işbirliği platformunda

yürütülmesi için istikrarlı siyasi ve sosyal politikalar uygulanmasını istemektedir. Bu

da ancak Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın diğer iki ayağının da ekonomik ortaklık

bölümüyle sıkı bir koordinasyon halinde olmasıyla mümkün olacaktır.

B. SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANLARDA ORTAKLIK

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın iki taraf halkları arasında sağlam köprüler inşa

etmesini sağlayan soayal ve kültürel boyutu Avrupa-Akdeniz işbirliğinin ekonomik

ve siyasi ilişkilerini kuvvetlendirmek üzere inşa edilmiştir. Bu alandaki ortaklık,

Akdeniz ülkelerindeki sivil toplum hareketlerinin güçlendirilmesi, eğitim

sistemlerinin geliştirilmesi, karşılıklı iki taraf halkları arasında kitle iletişim

araçlarının işbirliğini destekleyici yayınlar yapması, Akdeniz ülkelerinden AB

ülkelerine olan yasadışı göçün önlenmesi ve iki taraf arasında eğitim programları

düzenlenerek kültürel faaliyetlerin arttırılması amaçlanmıştır. Barselona

Deklarasyonu’nun diğer iki ayağını destekleyici nitelikte olan bu kültürel dayanışma

Akdenizi çevreleyen ülkeleri birbirlerinin dini, sosyal ve kültürel değerlerini daha

yakından tanıma fırsatı doğurmaktadır. Farklı kimliklere sahip olan bu ülkeler

kurulan karşılıklı diyalog sayesinde işbirliği ekonomi, teknoloji, siyaset ve güvenlik

gibi alanlara da rahatlıkla taşıyabilirler.

AB ülkelerinin Sosyal ve Kültürel Alandaki Ortaklık konusunda üzerinde ısrarla

durdukları en önemli husus, Akdeniz ülkelerinden AB ülkelerine akan yasa dışı göç

56

Page 57: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

dalgalarıdır.1990 yılından beri her sene yüzlerce kaçak göçmen AB ülkelerinin

limanlarındaki gemilerde yakalanmaktadır. AB yetkileri, kaçak göçmenlerin,

özellikle AB içinde artmakta ırkçı çevreler tarafından sıklıkla eleştirildiğini dile

getirmektedirler.121 Ayrıca, bu artan yasa dışı göçün AB içinde yaratacağı sosyo-

ekonomik dengesizlikler de AB ülkelerini kaygılandırmaktadır. AB ülkeleri her ne

kadar kaçak göçle mücadelede sıkı tedbirler almaya çalışsa da bu sorun ancak

Akdeniz ülkelerinin bu konuda atacakları adımlara bağlıdır. Bu adımlar da Akdeniz

ülkelerindeki yaşam koşullarının iyileştirilmesine, istihdamın artırılmasına ve

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı kapsamında oluşturulacak iki taraf arasındaki adli ve iç

işleri birimlerinin yakın iletişimini sağlayacak kurumlara bağlıdır.

AB için bu ortaklıkta çözümlenmesi gereken diğer bir husus da Akdeniz

ülkelerinde İslami fundamentalizmi kontrol altına almak için temel hak ve

özgürlükleri ve ifade özgürlüğünü garanti altına alan siyasi ve sosyal reformları

desteklemektir. Bu da ancak Akdeniz ülkelerindeki sivil toplum bilincinin

geliştirilmesine, demokratik kültürün bu ülkelerin kurumlarına yerleştirilmesine ve

de Avrupa-Akdeniz Ortaklığı bünyesinde yapılacak her iki taraftan da bilim

adamlarının ve uzmanların katılacağı toplantıların yapılmasına bağlıdır.122 AB’ye

göre, bölge içinde kontrol edilemeyecek boyutlara ulaşacak aşırılıklar, bölgeyi

istikarsızlığa sürükleyerek terörizm ve kaçakçılık gibi tehditleri de beraberinde

getirebilir.

121 Biçer, op. cit., s. 412-413. 122 Pace, op. cit., s. 204.

57

Page 58: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Sonuç olarak, AB, Avurpa-Akdeniz ortaklığının sosyal ve kültürel boyutunda

Akdenizli ülkelerde yerel düzeyde sivil toplum örgütleri ve temsilcilerinin yer

alacağı toplantılar düzenleyerek AB’nin sosyal ve siyasi politikalarının yerel

yöneticilere ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine açıklamak için bu şekilde bir

diyalog ziniciri oluşturmuştur. Bu zincirin kuşkusuz en önemli parçalarından biri de

Avrupa-Akdeniz arasında kurulacak olan güvenlik işbirliğidir.123

C. SİYASİ VE GÜVENLİK KONULARINDA ORTAKLIK

AB ülkelerinin Barselona Deklarasyonu’nda dikkat çektikleri konuların başında

Akdeniz bölgesinin güvenliği gelmektedir. Bu belgede de belirtildiği gibi,

Akdeniz’in Avrupa için stratejik önemi, Akdeniz ve Avrupa’nın birbirine tarihten ve

komşuluktan gelen özel ve ayrıcalıklı bağlarla bağlı olmasıdır. Bu ortaklık ruhu

içinde Akdeniz bölgesindeki tehditlerle birlikte mücadele edileceği ifade

edilmektedir.124 AB ve Akdeniz ülkeleri bu deklarasyonun siyasi ve güvenlik

boyutunda Akdeniz’de ortak barış ve istikrar alanı kurmak için işbirliği yapacaklarını

belirtmişlerdir. Bu işbirliği, terörizm, organize suçlar, kaçakçılık, KİS’lerin yayılması

gibi uluslararası suçlara karşı ortak mücadele etmeyi ve de Akdeniz bölgesinde

çıkacak krizlerde uyuşmazlıkların önlenmesi ve bu uyuşmazlıların barışçıl yollarla

çözümlenmesini kapsamaktadır.

123 Sven Biscop, “The European Security Strategy and the Neighbourhood Policy: A New Starting Point for a Euro-Mediterranean Security Partnership”, Paper Presented at EUSA Ninth Biennial International Conference, Texas, (31 Mart-2 Nisan 2005), s. 8. 124 “Barcelona Declaration”, <http://ec.europa.eu/comm/external_relatonions/euromed/bd.htm> (04.03.2006).

58

Page 59: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AB ve Akdenizli ülkelerin güvenlik alanında daha somut bir zeminde işbirliği

yapmak istemelerinin nedeni bir çok farklı güvenlik tehditinin bölgeye hakim

olmasıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi, bir tarafta bölgede KİS’lerin yayılması ve

terörizmin ateşlenmesi için dinamitler mevcutken, diğer tarafta Akdeniz’de enerji

akışının güvenliği ve Radikal İslami grupların Akdeniz’deki ülkelerde artış

göstermesi gibi ciddi problemler boy göstermektedir. AB tarafında, AB ülkelerine

enerji arzının güvenli yollardan yapılması konusunda endişeler hakimdir. Örneğin,

Fransa, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi ülkeler doğal gaz ihtiyaçlarının % 25’ni

Kuzey Afrika ülkelerinden sağlamakta, bu doğal gaz, Cezayir’den iki boru hattıyla

Güney Avrupa’ya ulaşmaktadır. 1996 ve 1997 yıllarında bu enerji hatlarına silahlı

Müslüman milisler tarafından sabotoj yapılacağı rapor edilmiş; bu, AB çevrelerince

büyük kaygıyla karşılanmıştır. Bu sabotaj düşüncesi de Cezayir’de varlık gösteren

Radikal İslami hareketler ve askeri güç arasındaki açık çekişmenin bir sonucudur.125

Bunun yanında, AB üyesi olmayan Akdeniz ülkelerinin karşılaştığı bir başka

önemli sorun ise Radikal İslami grupların yönetim kademelerinde yer almasıdır. Bu

tür grupların siyasi kademelerde yer alması, Arap halkları arasında İslam’ın, askeri

tabanlı rejime alternatif olarak tercih edilmesi şeklinde yorumlanmaktadır. Ayrıca,

radikal İslam hareketlerinin totaliter kanatları, toplum için ciddi bir tehdit

oluştururken, eğer bu tür sorunların olduğu Akdeniz ülkelerinde daha iyi yönetimi

hedefleyen siyasi reformlar ekonomik tedbirlerle bütünleşmezse, Radikal İslami

hareketlerin etkilerine karşı koymak imkansız hale gelebilir.126 AB, Avrupa-Akdeniz

125 Alvaro de Vasconcelos, “Europe’s Mediterranean Strategy An Asymetric Equation, s. 5, <http://ies.berkeley.edu./research/Vasconcelos.doc.> (15.03.2006). 126 Ibid., s. 6.

59

Page 60: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Ortaklığı’nın siyasi ve güvenlik boyutunda uyguladığı politikalarla Akdeniz

ülkelerinde Siyasi İslam’ın etkilerini de azaltmayı hedeflemiştir.

Soğuk Savaş’tan sonra Akdeniz bölgesinde de güvenlik tehditleri genellikle

askeri risk taşıyan nitelikte değil, o coğrafyada bozulan sosyo-ekonomik durumun ve

parçalanmanın getirdiği sonuçları içermektedir.127 Siyasi İslamın da Akdeniz

ülkelerinde yükselişe geçmesinin kökünde bu sosyo-ekonomik bozulma yatmaktadır.

Buna ek olarak, Fas, Tunus ve Cezayir gibi Kuzey Afrika ülkelerinden AB

ülkelelerine akan yasa dışı göçün temel nedeni de bu tür ülkelerdeki istihdam

problemleri ve ekonomik ve sosyal geri kalmışlık düzeyleridir.128 Dolayısıyla AB,

güvenlik politikalarını Avrupa-Akdeniz Ortaklığı kapsamında Akdeniz ülkelerinde

ekonomik kalkınmanın sağlanmasına, insan hakları gibi temel değerlerin

korunmasına ve de demokratik kurumların bu ülkelerde yerleşmesine göre

şekillendirmektedir. AB ülkeleri bir anlamda Akdeniz bölgesindeki tehditlerle

mücadelede karşı taraftan ciddi bir şekilde sorumluluk yüklenmesini beklemektedir.

Barselona Deklarasyonu’na taraf olan ülkeler aynı zamanda BM Sözleşmesi’nin

getirdiği ilkelere uyacaklarına ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde güvenlik

sorunlarıyla mücadele edeceklerini ifade etmişlerdir.129

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın siyasi ve güvenlik boyutunun amaçlarından birisi

de Barış ve İstikrar Paktı’nın Akdenizli ülkeler arasında kabul edilmesidir. Barselona

Deklarasyonu’nda Akdeniz’de Barış ve İstikrar Şartı oluşturulması için çağrıda

127 Volpi, op. cit., s. 151. 128 Vasconcelos, op. cit., s. 6. 129 Biçer, op. cit., s. 408.

60

Page 61: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

bulunulmuş ancak, bu düşünce resmi şekilde açıklanmamıştır.130 Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı’na taraf olan ülkeler, Akdeniz’i barışı, istikrarı ve refahı garanti altına alan

bir diyalog alanına çevireceklerini ve bu amacı gerçekleştirmek için gerekli adımları

atacaklarını ifade etmişlerdir.

Barış ve İstikrar Şartı, Akdeniz’de işbirliğine dayanan bir güvenlik düzeninin

inşası için gerekli görülmüştür. 2000 yılında Fransa’nın AB Başkanlığı döneminde

AB içindeki bazı ülkeler ve özellikle Fransa hükümeti Barış ve İstikrar Şartı’nın

kabul edilmesi için baskı yapmışlardır.131 Marsilya Konferansı’nda Barış ve İstikrar

Şartı’nın kabul edilmesi önerilmiş, demokrasi, insan hakları ve iyi yönetişim gibi

temel kavramlar üzerinde anlaşılmış ancak, Ortadoğu’daki anlaşmazlıklar yüzünden

Barış ve İstikrar Şartı onaylanmamıştır.132 Bu şartın onaylanmaması, Barselona

sürecinin güvenlik ayağının gelişimini olumsuz yönde etkilemiştir.

Siyasi ve Güvenlik konularında Ortaklık başlığı altında AB ülkelerinin üzerinde

durduğu diğer bir nokta da Ortadoğu’daki barış sürecinin gerçekleştirilmesidir.

Barselona Deklarasyonu’na baktığımızda, taraflardan bu bölgenin Nükleer, kimyasal

ve biyolojik silahlardan arındırmaları için etkili bir işbirliği yapmaları istenmektedir.

Ayrıca, ülkelere askeri kapasitelerini sadece yasal savunma gereklilikleri kapsamında

geliştirmeleri yönünde çağrıda bulurken, ülkeler arasında güven inşa eden ve iyi

komşuluk ilişkilerinin gelişmesini sağlayan şartların çoğaltılması gerekliliği

130 Carl Einar Stalvant ve Lars Bjarme, “A Critical Assessment of The Barcelona Process”, Euro-Mediterranean Security and the Barcelona Process, der. Bo Huldt, Mats Engman ve Elisabeth Davidson, Stockholm, Swedish National Defence College, 2002, s. 184. 131 İbid., s. 184. 132 Eudaldo Mirapeix, “The Barcelona process: Critical Assessment and Challenges Ahead”, Euro-Mediterranean Security and The Barcelona Process, , der. Bo Huldt, Mats Engman ve Elisabeth Davidson, Stockholm, Swedish National Defence College, 2002, s. 199.

61

Page 62: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

vurgulanmaktadır.133 Ortadoğu bölgesinden kaos ve istikrarsızlığın uzaklaştırılması

Akdeniz’in huzur ve güvenliği için bir gerekliliktir. Bu kaos içinde cerayan eden

tehditler dinamo etkisi göstererek kısa sürede Akdeniz bölgesinin tamamına

yayılabilir. Bu nedenden ötürü, Ortadoğu’da yaşanan şiddet olaylarının sona

erdirilmesi içn Avrupa-Akdeniz platformunda gerekli adımların atılması yönünde

karar alınmıştır.134

AB ve Akdenizli ortaklar Akdeniz bölgesini çeşitli güvenlik tehditlerinden

arındırmak istiyorlarsa, ülkeler arasında karşılıklı anlayışı geliştirecek politikalara

imza atmaları gerektiğini biliyorlardı. Bunun için de taraflar bölgesel işbirliği

programları düzenleyerek, savunma ve güvenlik konularında ortak bir stratejik dil

oluşturmak istiyorlardı. AB ve Akdeniz ülkeler, Akdenizi bir istikrar ve güvenlik

alanına çevirmek ve aralarındaki siyasi diyaloğu güçlendirmek için düzenli

aralıklarla toplanacakları kurumsal yapıyı da inşa etmek durumundaydılar. Ancak,

belirli aralıklarla yapacakları toplantılarda Akdeniz bölgesine yönelik sorunları

ivedilikle çözümleyebilirlerdi.135

D. AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI KURUMSAL YAPISI

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın üç bölümünü inceledikten sonra bu politikanın

dayanağını oluşturan kurumsal yapının da açıklanması gereklidir. Barselona

Deklarasyonu’nun inşa ettiği kurumsal organlar vasıtasıyla AB ve Akdeniz ülkeleri

farklı politika başlıklarında karşılıklı görüşmelerde bulunmakta ve işbirliği sürecini 133 “Barcelona Declaration”, op. cit. 134 Pace, op. cit., s. 207. 135 “Barcelona Declaration”, op. cit.

62

Page 63: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

güçlendirmektedirler. Uluslararası ilişkiler alanındaki Sosyal İnşacı bakışa göre,

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın temelini oluşturan kurumsal yapıyla Akdeniz bölgesi

yeni norm ve değerlere dayanan bir topluluğa dönüşebilir. Her ne kadar bazı çevreler

Akdeniz’de bölgesel inşacılığı temel alan bir yapılanmanın başarılı olamayacağına ve

farklı ulusal çıkarların çarpışacağına inansa da Barselona Deklarasyonu’nun çizdiği

kurumsal çerçeve iki taraf arasındaki sosyal etkileşimi geliştirerek Akdeniz’in iki

yakasının birbirini “öteki” olarak algılamasının önüne geçebilir.136

Şekil-2. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı Kurumsal Yapı

AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI (KURUMSAL YAPI)

Avrupa-Akdeniz Dışişleri

Bakanları Konferansı

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın iki

taraflı boyutu

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın

MEDA Programı (Tek taraflı boyut)

Ortaklık Konseyi

Ortaklık Komiteleri

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın kurumsallaşma süreci hükümetlerarası aktörler

ve devlet dışı aktörler seviyesinde gerçekleşmektedir. Çok taraflı bölgesel bir forum

niteliği taşıyan Barselona Deklarasyonu ile kurulan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın

kurumsal yapısı üç boyutlu bir mekanizmadan meydana gelmektedir. Bu Ortaklığın

çok taraflı boyutunu oluşturan ana organ Avrupa-Akdeniz Dış İşleri Bakanları

136 Volpi, op. cit., s. 153.

63

Page 64: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Konferansı’dır. Bu konferanslarda AB ve Akdeniz arasında başlatılan ekonomik,

sosyal ve siyasi diyaloğun Barselona Deklarasyonu’nun amaçları ve ilkeleri

doğrultusunda yürütüleceği vurgulanmakta, dünyadaki küresel gelişmelerden

Avrupa-Akdeniz işbirliğinin olumsuz etkilenmemesi için adımlar atılmaktadır.137

Avrupa-Akdeniz Dış İşleri Bakanları toplantılarında masaya yatırılacak

sektörel sorunlara göre Avrupa-Akdeniz Bakanlar Konferansı ve Avrupa-Akdeniz

Komiteleri eşlik etmektedir. Bu komitelere AB tarafından Avrupa Komisyonu’ndan,

AB Troykası’ndan ve de AB üyesi ülkelerden temsilciler katılırken, diğer tarafta

Akdenizli ülkelerden yetkililer yer almaktadır. Bu komiteler yılda altı kez toplanır,

Avrupa-Akdeniz İşbirliği stratejilerinin uygulanması ve seçtikleri çalışma konuları

hakkında toplantılar düzenlemektedirler.

Buna ek olarak, siyasi ve sosyal konularda terörizm ve göç gibi önemli

meseleler hakkında AB ve Akdeniz ülkelerinden uzmanların da katıldığı sektörel

toplantılar yapılmaktadır. Bu uzmanların asıl görevi, Akdeniz’de Barış ve İstikrar

Şartı’nın taslağının hazırlanmasıydı, ancak Ortadoğu’daki barış sürecinin başarılı

olamaması bu şartın kabul edilmesini engellemiştir ve uzmanlar Akdeniz bölgesiyle

ilgili farklı siyasi noktalara ağırlık vermeye başlamışlardır.138 Bu birimlere destek

olarak Avrupa-Akdeniz Parlamenterler Formu ve Avrupa-Akdeniz Ağları da

oluşturulmuştur. AB ülkeleri ve Akdeniz ülkeleri arasındaki sosyal iletişimin

kuvvetlendirilmesi için kurulan bu ağlar kültürel farklılıkları en aza indirmeyi

hedeflemektedir. Avrupa-Akdeniz Ağları; Avrupa-Akdeniz Sivil Formu, Euromesco,

137 Panebianco, op. cit., s. 8. 138 Panebianco, op. cit., s. 8.

64

Page 65: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Unimed, Avrupa-Akdeniz Enerji Formu ve Avrupa-Akdeniz Ulaşım Formu gibi

kanallarla desteklenmektedir.139 Bu gibi kanallar vasıtasıyla Akdeniz ülkelerinde bir

çok alanda sivil toplum bilinci güçlenmekte, bilim adamları ve akademisyenlerin

katkılarıyla ekonomiden ticarete, teknolojiden çevreye, enerjiden ulaşıma,

güvenlikten kültürel meselelere kadar her konu AB ve Akdenizli ülkeler arasında

tartışılmakta ve sorunlara çözümler üretilmektedir.

Barselona Deklarasyonu’nun kurumsal şemasında ikinci bölümü iki taraflı

boyut meydana getirmektedir. Bu bölüm AB ve Akdeniz ülkeleri arasında kurulan

Ortaklık Konseyi ve Ortaklık Komitelerine işaret etmektedir. Ortaklık Konseyini

Avrupa Konseyinden yetkililer, Bakanlık düzeyinde AB üyesi ülkeler ve Akdeniz

ülkeleri oluştururken, Ortaklık Komitelerini de uzmanlar seviyesinde Avrupa

Komisyonu’ndan, AB üyesi ülkelerden ve Akdenizli ülkelerden temsilciler

katılmaktadır. Ortaklık Konseyi’nde ve Ortaklık Komitesi’nde yapılan toplantılar

sonucunda AB ile Akdeniz ülkeleri arasında imzalanacak olan Ortaklık Anlaşması

hazırlanır ve son halini alır. Ayrıca, bu ortaklık anlaşmalarının fonksyonel bir şekilde

uygulanmasına ve Akdenizli ülkelerin AB norm ve standartlarına kendi ulusal

programları çerçevesinde ulaşabilmelerine yardımcı olmak için hazırlanan Eylem

Planları da Ortaklık Konseyi ve Komitesince hazırlanmaktadır.140

Bu iki taraflı yapıda Avrupa Komisyonu’nun kurumsal yapı içindeki çalışma

programını ve toplantıları düzenleyici bir görev üstlenmesi, onun kurumsal girişimci

139 Emerson ve Noutcheva, op. cit., s. 2. 140 Emerson ve Noutcheva, op. cit., s. 2.

65

Page 66: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

rolü oynamasını sağlamaktadır.141 Barselona Deklarayonu’nun kurumsal

yapılanmasındaki tek taraflı boyutu da MEDA Programı oluşturmaktadır. Akdenizli

ülkelere MEDA programı kapsamında Avrupa Yatırım Bankası tarafından fon

sağlanmaktadır.142

Sonuç olarak, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın ortaya koyduğu kurumsal

yapılanma Avrupa-Akdeniz işbirliği sürecini geliştirmeye yönelik politika araçları

sunmaktadır. 27 farklı ülkeden siyasi liderler, uzmanlar ve sivil toplum temsilcileri

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı kurumlarında farklı bakış açılarını işbirliğine dönük

sonuçlar almak için harmanlamaktadırlar.143 Ancak, Barselona Deklarasyonu’ndan

günümüze uzanan dönemde gerçekleşecek Avrupa-Akdeniz Dış İşleri Bakanları

Toplantılarında birçok sorunun devam ettiği, özellikle Akdeniz güvenliği konusunda

somut adımlar atılması gerekliliği her fırsatta dile getirilicektir. Kurulan kurumsal

yapı bir noktaya kadar etkisini devam ettirecek daha sonra AB, kurumsal sorunları

geliştireceği Avrupa Komşuluk Politikası içinde çözmeye çalışacaktır.

Barselona Deklarasyonu’nun ortaya koyduğu politikalarda Akdeniz bölgesine

yönelik ne tür girişimlerin yapıldığına dair kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse,

öncelikle Avrupa-Akdeniz Ortaklığı ile Avrupa’nın Akdeniz’i “sınır” olarak gören

düşüncesi, Akdeniz’i “ortak” olarak görme düşüncesine dönüşmüştür. Bu ortaklık,

Akdeniz’in iki dünya arasında bölen bir çizgi gibi algılanmasını değiştirme amacını

taşımaktadır.144 Barselona Süreci bu amaçla yola çıkarken, Avrupa ve Akdeniz

141 Panebianco, op. cit., s. 10. 142 Emerson ve Noutcheva, op. cit., s. 2. 143 Panebianco, op. cit., s. 7. 144 Mirapeix, op. cit., s. 196.

66

Page 67: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

arasında ekonomik, siyasi ve sosyal ilişkilerin karşılıklı işbirliği altında paylaşıldığı

bir barış ve istikrar alanı yaratmayı hedefliyordu. Ancak, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı

hayata geçtikten sonra bu ortaklığın amaçlarının uygulanmasında bir takım sorunlar

meydana gelmiştir.

Ekonomik sorunların başında Akdeniz’de Kuzey-Güney arasındaki ekonomik

uçurumun derin olması, Güney ülkelerindeki liderlerin siyaset, ekonomi ve toplum

üzerindeki kontrolü rahatlatan kararlar almaktan kaçınmaları, AB üyesi olmayan

ülkelere yeteri kadar doğrudan yabancı sermaye girişinin olmaması ve Kuzey-Güney

arasında bölgesel alt-yapı farklılığın olması bunun sonucunda ortak projelere imza

atılamaması gibi sorunların ortaya çıkması gelmektedir.145 Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı’nın siyasi ve güvenlik ayağına baktığımızda ise, Arap-İsrail sorununun

çözümünde güven inşa edici tedbirlerin uygulanmaması, Barış ve İstikrar Şartı’nın

onaylanmaması ve Akdeniz ülkelerinden AB’ye akan yasa dışı göçün etkili adli

mekanizmalarla çözümlenememesi ve buna ek olarak Akdeniz ülkelerinde Radikal

İslami kesimlerin siyasi yönetimlerde olmaları güvenlik alanında bu sorunların

çözümünde Barselona Sürecinin daha fazla gayret göstermesini gerektirmektedir.146

Barselona sürecinin üçüncü boyutu olan Sosyal ve kültürel işbirliği alanını

incelediğimizde, bu sürecin oluşturduğu kurumsal şema içinde iki taraf halkları

arasında güven sağlanmasına yönelik, özellikle AB ülkelerinde yabacı düşmanlığını

ortadan kaldıracak bir işbirliği ağı oluşturulmuştur. Avrupa ve Akdeniz ülkelerinden

katılan uzman ve sivil toplum örgütleri temsilcilerini oluşturduğu forumlar ve

145 Mirapeix, op. cit., s. 200-202. 146 Mirapeix, op. cit., s. 203-204.

67

Page 68: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

paneller Akdeniz’in kültürel zenginliğini ve çoğulculuğunu arttırmayı hedeflemekte,

Barselona sürecinin bu alandaki işlevlerini geliştirme arzusundadır.147

Sonuç olarak, AB bir yandan genişleme sürecini devam ettirirken, aday

ülkelerle ilişkilerini geliştirirken, diğer yandan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın

karmaşık kurumsal organizasyonu çerçevesinde Akdenizli ortaklarıyla ilişkilerini

yakın tutmaya çalışmakta, Barselona sürecinin amaçlarına ulaşması için az da olsa

gayret göstermektedir. Şu bir gerçek ki, özellikle bu tez çalışmasının üzerinde

durduğu Avrupa-Akdeniz Ortaklığının güvenlik boyutunda AB politikalarının

değerlendirilmesi noktasında Barselona sürecinin amaçlarına ulaşması kolay

olmayacaktır.

Güvenlik alanında Barselona Deklarasyonu, bizlere yumuşak güvenlik

sorunlarının şekillendirdiği karmaşık bir yapı sunarken, AB’nin kendi iç

dinamiklerinin ve ulusal politikalarının ağır basması ayrıca Akdeniz bölgesinde

hakim olan farklı kimlikler Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nda hızlı adımların atılmasını

engellemektedir. Bu nedenler, Avrupa-Akdeniz güvenlik ortaklığının hiç bir zaman

gelişemeyeceği anlamına gelmemektedir; çünkü her iki taraf da kurulacak istikar ve

refah alanından avantaj sağlayacaktır. Barselona sürecinin çizdiği kurumsal yapının

ortaya koyduğu gelişim sürecinin, ülkeler arası Dış İşleri Bakanları konferanslarının

yapılması, Avrupa-Akdeniz Ortak Stratejisi ve Valencia Eylem Planı gibi

girişimlerin, Akdeniz bölgesindeki uyuşmazlıkların çözümünde etkili olacağı

düşünülmektedir. İlişkilerin sağlam ekonomik, sosyal ve siyasi iletişim kanallarıyla

147 Stalvant ve Bjarme, op. cit., s. 183.

68

Page 69: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yürütülmesi AB ve Akdeniz ülkelerinin ortak paylaşımlarını her geçen gün

arttıracaktır.

II. AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GELİŞİM SÜRECİ

Barselona Deklarasyonu ile kurulan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı her ne kadar

yapısal siyasi ve kurumsal bir altyapı inşa etmeye çalışsa da uygulamada bazı

problemlerle karşılaşmıştır. Bu problemler kendini ekonomik anlamda Akdeniz

ülkelerinin ekonomik performanslarını MDAÜ’ler kadar ilerletememeleri, siyasi ve

güvenlik anlamında Akdeniz ülkelerinin demokratik reformları ve insan haklarını

geliştirmede prosedürleri tam olarak uygulayamamaları ve sosyal anlamda Akdeniz

ülkelerinde radikal İslamın endişe verici boyutlara ulaşması şeklinde

göstermektedir.148

Genellikle, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nda gözlemlenen gelişmeler, AB’nin

ekonomik, siyasi ve sosyal atılımlar yaparken, Akdeniz ülkelerinin reform paketlerini

uygulama konusunda yavaş ve isteksiz hareket etmeleridir. Bu da taraflar arasında

dengesiz bir ilişkinin hakim olmasına neden olmuştur. Bu süreçte, AB’nin ısrarla

üzerinde durduğu konu, Akdeniz ülkelerinde yapılacak siyasal, ekonomik ve sosyal

reformların hayata geçirilmesinde ve uygulanmasında siyasi elitlerin bu yönde siyasi

istek ve irade göstermemeleridir. Bazı çevrelere göre, bunun nedeni Akdeniz

148 Emerson ve Noutcheva, op. cit., s. 6.

69

Page 70: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

ülkelerindeki siyasi kadroların ayrıcalıklı statülerini pazar güçlerine kaptırmak

istememeleri ve de güçlerini diğer sosyal çevrelerle paylaşmak istememeleridir.149

Birçok araştırmacıya göre, Barselona sürecinde her iki taraf da bütün enerjilerini

reformların daha etkili uygulanması için harcayabilir ve AB-Akdeniz arasında yavaş

yavaş izlenecek olan şeffaf bir iletişimle Akdeniz ülkelerinde serbest piyasa

ekonomisini benimsenmiş, ölçülebilir, şeffaf hükümetler ve yüksek eğitim

standartlarna sahip toplumlar inşa edilebilir.150 Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın

dayanağını oluşturan kurumsal ilişkiler ve bu ortaklığın taraflara sunduğu işbirliği

ortamı düzenlenen konferanslar yoluyla Akdeniz bölgesindeki sorunlara çözüm

getirebilmekte ve başlatılan işbirliği diyaloğuna hız katmaktadır. AB ve Akdeniz

ülkeleri arasında yapılan Dış İşleri Bakanları Konferanslarına ve bu konferanslarda

alınan kararlara ek olarak Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında Akdeniz

ülkelerine yönelik hazırlanmış bireysel Eylem Planları da ortaklık anlaşmalarındaki

ekonomik, sosyal ve siyasi politika reçetelerini üye ülkelerdeki ulusal programlara

eklemleyerek, bu güçlü iletişim araçlarını kullanarak, bu politika hedeflerini

operasyonel hale getirmektir.151

A. AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN KONFERANS SÜRECİ

Avrupa-Akdeniz Ortaklığını ekonomik, siyasi ve sosyal alanlarda gelişim

gösteren bir işbirliği platformuna çeviren konferans süreci Akdeniz bölgesini

149 Stephan Calleya, “An Assessment of the Euro-Med Partnership”, Mediterranean Academy of Diplomatic Studies, Malta, s. 3, <http://www.fornet.info/documents/Calleya.pdf> (04.01.2006). 150 Ibid., s. 4. 151 Emerson ve Noutcheva, op. cit., s. 21.

70

Page 71: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kalkınmış, istikrarlı ve güvenli bir alana çevirme niyetini açıkça göstermektedir. Her

ne kadar 1997 yılının ilk aylarında konferansların nerede yapılacağına dair

uyuşmazlıklar çıktıysa da Arap-İsrail sorununun damgasını vurduğu ilk Dış İşleri

Bakanları Konferansı 15-16 Nisan 1997 tarihinde Malta’da yapılmıştır. Malta

toplantısında uzun süren tartışmalardan sonra Ortadoğu Barış Süreciyle ilgili

izlenecek yol haritası belirlenmiş, insan hakları, yasadışı göç ve terörizm gibi

tehditlerle mutlaka mücadele edileceği ifade edilmiştir. Malta toplantısından sonra 3-

4 Haziran 1998 tarihinde Palermo’da resmi olmayan bir Bakanlar Toplantısı

yapılmıştır. Bu gayri resmi toplantıda Orta Doğu Barış Süreci’ndeki problemlere

rağmen Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın kurduğu işbirliğinin kesinlikle korunacağının

altı çizilmiş ve Akdeniz bölgesine yönelik Barış ve İstikrar Şartı’nın Taslağı gözden

geçirilmiştir.

15-16 Nisan 1999 yılında Sttutgart’da toplanan üçüncü Avrupa-Akdeniz Dış

İşleri Bakanları Toplantısında Libya gözlemci statüsü ile yer alırken, dört ana nokta

vurgulanmıştır. Bu alanlar, Avrupa-Akdeniz Serbest Ticaret Alanı oluşturulmasına

ivme kazandırılması, çevre, endüstri, enerji, deniz ulaşımı, bilgi, ve bilişim sektörü

gibi alanlarda ekonomik işbirliği ve proje üretimi, sosyal ve kültürel alanlarda

bütünleşmenin sağlanması ve son olarak dış ve güvenlik politikasında İstikrar Şartı

taslağı üzerinde AB ve Akdenizli ülkeler arasında fikir alışverişinde bulunulması

şeklinde sıralanabilir.152 Barselona Deklarasyonu’nun hazırlamış olduğu konferans

programı devam ederken, AB çevrelerince, AB ile işbirliği anlaşması imzalayan her

Akdeniz ülkesinin diğer Akdenizli devletlerle de beş yıl içinde serbest ticaret

152 Whitman, op. cit., s. 14.

71

Page 72: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

anlaşması imzalaması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu Avrupa-Akdeniz ekonomik

entegrasyonunun tam olarak oluşması için zorunluydu. Böylelikle, Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı’na taraf olan bütün Akdeniz ülkeleri aynı ticari rejimleri benimseyecekler

ve Akdeniz serbest ticaret alanının kurulmasıyla, ülkeler beraberce avantaj

sağlayacaklardır.

Dördüncü Bakanlar Konferansı 2000 yılının Kasım ayında Marsilya’da

yapılmıştır. Ancak, 2000 yılının Eylül ayından beri Ortadoğu’daki gergin siyasi hava

ve bölgedeki saldırgan ayaklanmalar toplantıya gölge düşürmüştür. Bu olaylar da

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı kapsamında kabul edilmesi planlanan Barış ve İstikrar

Şartı’nın kabulülün ertelenmesine neden olmuştur.153 Barselona Deklarasyonu’nun

çizdiği kurumsal yapı etrafında düzenlenen hemen hemen bütün Dış İşleri Bakanları

Konferanslarında Ortadoğu Sorunu ön sıralardaki yerini korumaktadır. Bu sorun

devam ettiği sürece, Akdeniz bölgesinin güvenliği ve istikrarı konusunda AB ve

Akdenizli ülkelerin attığı somut adımlar sınırlı seviyede kalacaktır.

Dış İşleri Bakanları Toplantılarına ek olarak kültür, endüstri, çevre ve sağlık

sektörlerinde de bakanlar arası toplantılar yapılmıştır. Örneğin, 1996 yılında

Bologna’da, 1998 yılında Rodos’ta Avrupa-Akdeniz Kültür Bakanları Konferansı

düzenlenmiştir. 1997 yılında da Helsinki’de Avrupa-Akdeniz Çevre Bakanları

Konferansı yapılmıştır. Bu toplantılar Avrupa-Akdeniz alanındaki sektörel işbirliği

açısından büyük önem taşımaktadır. Bu sektörel bakanlar toplantılarının yanında

Avrupa-Akdeniz kurumsal yapısı anlatılırken açıklananan Avrupa-Akdeniz

153 Whitman, op. cit., s. 16.

72

Page 73: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Parlamenter Forum toplantıları da Avrupa-Akdeniz Parlamenter diplomasisini

geliştirici niteliktedir. İlk Avrupa-Akdeniz Parlamenter Formu Ocak 1998’de

Brüksel’de, ikincisi de 2001 yılında yine Brüksel’de gerçekleşmiştir. Avrupa

Parlamentosun’dan ve Akdenizli üye ülke Parlamentolarından temsilcilerin katıldığı

bu toplantıların amacı Avrupa-Akdeniz işbirliğinin devlet dışı aktörlerin de aktif

şekilde katıldığı bir platforma dönüştürmektir.154

Keza, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın sivil ilişkiler boyutunu kapsayan

Avrupa-Akdeniz Sivil Forumu toplantıları da çok-kültürlülük kavramının Avrupa-

Akdeniz diyaloğunun bel kemiği olması için raporlar hazırlamaktadır. 1995 yılında

ilki Barselona’da yapılan Avrupa-Akdeniz Sivil Forumu, 1997’de Malta ve

Nepal’de, 1999’da Sttutgart’ta, 2000 yılında Lizbon ve Marsilya’da yapılan

toplantılarla devam etmektedir.155 Sonuç olarak, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın

kurumsal yapılanmasındaki bu toplantılar AB-Akdeniz Konferans sürecinin iki taraf

ilişkilerinin hangi yoğunlukta sürdüğünün bir göstergesidir.

Her ne kadar AB-Akdeniz Konferans sürecine belirli bir derinlik

kazandırılmışsa da, Avrupa-Akdeniz işbirliğinde yaşanan tıkanmaları gidermek için

19 Haziran 2000 tarihinde AB Zirvesinde Akdeniz Bölgesiyle ilgili bir Ortak Strateji

Kararı alınmıştır. Bu Ortak Stratejiye göre, Akdeniz’in kalkınmış, demokratik,

istikrarlı ve güvenli bir bölge olması Avrupa ülkelerinin çıkarınadır. AB’nin Akdeniz

politikası, karşılıklı saygı, güven ve işbirliğine dayanan bir ortaklık ilkesine göre

154 Panebianco, op. cit., s. 10. 155 Panebianco, op. cit., s. 11.

73

Page 74: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

düzenlenmektedir.156 AB, Akdenizli ortaklarıyla iyi komşuluk ilişkilerini

geliştirmek, yoksulluğu azaltmak, temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamak,

iyi yönetişim, hukukun üstünlüğü, demokrasi, kültürel ve dinsel hoşgörü gibi

değerleri yükseltmek için çalışacaktır. Bu Ortak Strateji, Barselona Deklarasyonuyla

kurulan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı üzerine inşa edilmiştir. Bu Ortak Strateji’nin en

önemli bölümü olan güvenlik alanıyla ilgili amaçlar şu şekilde sıralanmaktadır:157

• Siyasi ve güvenlik ortaklığı vasıtasıyla ortak barış ve istikrar alanı kurmak,

• İyi yönetişim, demokrasi, insan haklarının korunması, hukukun üstünlüğü ve

şeffaflık gibi AB’nin ana değerlerini yükseltmek,

• Terörizm, organize suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi küresel suçlara karşı

işbirliğini güçlendirmek,

• Uyuşmazlıkların önlenmesi, kriz yönetimi ve uyuşmazlıkların barışçıl yollarla

çözümlenmesi için düzenlemelerin işbirliği halinde yapılması,

• KİS’lerin yayılmasının önlenmesi için gerekli olan anlaşmaların Akdenizli

ortaklar tarafından imzalanması ve onaylanması,

• Ortadoğu bölgesinin KİS’lerden arındırılması için çok yönlü gayret

sarfedilmesi,

• Ortadoğu Barış sürecinde barış anlaşmalarının sonuçlandırılması için taraflar

tarafından destek sağlanması,

• Yasadışı göçle mücadele etmek için etkili işbirliği mekanizmaları geliştirmek,

modern sınır kontrolleri sistemleri kurmak, AB-Akdeniz ülkeleri arasında

uzman değişimini sağlayan programlar oluşturmak,

156 “Common Strategy of the European Council of 19 June 2000 on the Mediterranean Region”, <http://ue.eu.int/uedocs/cmsUpload/mediEN.pdf> (05.05.2005). 157 Ibid.

74

Page 75: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

• Sınır ötesi suçlarla ilgili mücadelede Akdenizli ülkelere yasal, adli ve polisiye

konularında destek sağlanması,

• Akdenizli ülkelerin terörizmle mücadelede BM anlaşmalarına taraf olmalarının

sağlanması.

Sonuç olarak, AB, Ortak Stratejisi’nde ODGP bağlamında gerekli ilerlemeleri

kaydedeceğini göstermektedir. Bu Ortak Strateji yayınlandıktan sonra AB’nin

Akdeniz Politikası bağlamında Avrupa-Akdeniz Dış İşleri Bakanlar Toplantılarında

özellikle siyaset ve güvenlik konularında önemli kararlar alınmıştır. Ortak

Strateji’den sonra 2006 yılına kadar sekiz tane bakanlık düzeyinde konferans

düzenlenmiştir. 22-23 Nisan 2002’de Valencia’da yapılan Avrupa-Akdeniz Dış İşleri

Bakanları Toplantısı, aldığı kararlar bakımından önem taşımaktadır.

Toplantıda öncelikle, Akdeniz Bölgesinde barış ve istikrarın temini için

Barselona Deklarasyonu’nda kararlaştırılan ilke ve amaçlar doğrultusunda ortak

işbirliği ve ortak bir anlayışın geliştirilmesi vurgulanmıştır. AB Genişlemesinin

etkileri, 11 Eylül olayları ve Ortadoğu’daki gelişmeler, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’na

derinlik kazandırılması için yenilenmiş bir işbirliğini gündeme getirmiştir.158 İşte, bu

nedenle, Dış İşleri Bakanları Valencia toplantısında bir Eylem Planı

oluşturmuşlardır. Valencia Eylem Planı, kısa ve orta vadede Barselona

Deklarasyonu’nun oluşturduğu Avrupa- Akdeniz Ortaklığı sürecine yeni bir siyasi

etkide bulunmak için çok sayıda girişimi kapsamaktadır.159 Valencia Eylem

158 “Euro-Mediterranean Meeting of Foreign Ministers in Valencia Presidency Conclusions”, <http://ue.eu.int/uedocs/cms_Date/docs/pressdata/en/er/70289.pdf> (05.05.2005). 159 Ibid.

75

Page 76: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Planı’nın Akdeniz’in güvenliği açısından üzerinde durduğu önemli noktalar şu

şekilde sıralanmaktadır:160

• Güvenlik ve Savunma konularında AB ve Akdeniz ülkeleri arasındaki siyasi

diyaloğu güçlendirmek,

• Akdenizli ülkelerde demokratik kurumların geliştirilmesi,

• Akdeniz bölgesinde güvenlik alanında uyuşmazlıkların önlenmesi, kriz

yönetimi ve istikrarsızlıkların tespit edilmesi,

• Terörizmle mücadelede BM kararlarının desteklenmesi ve uygulanması ayrıca

terörizmle mücadelede Avrupa-Akdeniz Ağının kontakt noktalarının harekete

geçirilmesi,

• Savunma ve güvenlik konularında ortak stratejik bir dil oluşturulması,

• Güvenlik konularında önleyici diplomasi mekanizmaları geliştirmek,

• Bölgesel İşbirliği Programının adli konuları da kapsayacak şekilde

genişletilmesi ve uyuşturucu kaçakçılığı, organize suçlar ve yasadışı göçle

mücadelede sıkı bir işbirliği platformu kurmak,

• Kültürler ve uygarlıklar arasındaki diyaloğu ilerletmek için bir Avrupa-Akdeniz

Kuruluşunun oluşturulması üzerinde anlaşmaya varılması.

Yukarında değinilen hususların yanısıra Valencia Eylem Planı’nın üzerinde

durduğu diğer bir nokta da, Ortadoğu’da yaşanan şiddet ve terör olaylarının bir an

önce son bulmasıdır. Akdenizli Dış İşleri Bakanlarına göre, bölgedeki uyuşmazlık

askeri yöntemle çözülemez, BM kararları doğrultusunda İsrail ve Filistin’in

beraberce barış ve güvenlik içinde yaşaması sağlanmalıdır. BM’de yapılacak

160 Ibid.

76

Page 77: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

görüşmelerde demokratik ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, 1967’deki

kuşatmanın kaldırılması ayrıca İsrail’e de güvenli ve tanınan sınırlar içinde yaşama

hakkının verilmesi gereklidir. Buna ek olarak, uluslararası toplumun Filistin

Otoritesine alt-yapı, güvenlik ve hükümet kapasitesinin yeniden inşası için gerekli

desteği sağlaması belirtilmiştir. Filistin Yönetimi’ne terör eylemlerinin sona

erdirilmesi için gerekli adımların atılması konusunda çağrıda bulunulmuştur.161

Sonuç olarak, Valencia Eylem Planı ile Avrupa-Akdeniz Güvenlik Alanında ortak

amaçlara hizmet eden daha dengelenebilir bir ilişki modeli kurulmak istenmiştir.

27 Mayıs 2003 tarihinde Girit’de yapılan Orta Dönem Avrupa-Akdeniz

Konferansında, Valencia Eylem Planı’nın uygulanmasının Avrupa-Akdeniz

Ortaklığındaki işbirliğinin geliştirilmesi üzerine değerlendirmeleri yapılmıştır. Bu

konferansda Fas’ta 16 Mayıs 2003’de meydana gelen terör saldırısı kınanmış ve

terörizmle mücadelede birlik mesajı yayınlanmıştır. Ortadoğu Barış Süreci’nin

genişletilerek Suriye ve Lübnan’ı da kapsaması kararlaştırılmıştır. Ayrıca, Filistin

Başbakanı Mahmud Abbas’ın Ortadoğu’ya sürdürülebilir barış müzakerelerinin

getirilmesini sağlayacak Yol Haritasını uygulayacağı memnuniyetle karşılanmıştır.

Irak’ın siyasi geleceğinin belirlenmesinde komşu ülkelerin BM ile yakın çalışmaları

konusunda çağrıda bulunulmuştur.162

Girit’deki toplantıda ayrıca Akdeniz bölgesindeki istikrarsızlığın altında yatan

nedenlerin saptanması için karşılıklı diyaloğun sağlanması gündeme gelmiştir.

Terörle mücadelenin Ad Hoc Toplantılarında ele alınması ve organize suçlar, 161 Ibid. 162“ Mid-Term Euro-Mediterranean Conference in Crete, Presidency Conclusions”, <http://ue.eu.int/uedocs/cms_Date/docs/pressdata/en/er/75950.pdf> (05.05.2005).

77

Page 78: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kaçakçılık ve yasadışı göç gibi güvenlik sorunlarının Avrupa-Akdeniz ülkeleri

arasında ikili anlaşmalar yapılarak çözümlenmesi amaçlanmıştır.163 Toplantıdan

sonra AB, Akdeniz ve Ortadoğu’ya yönelik Stratejik Ortaklık Raporu üzerinde

çalışmalara başlamıştır. 6 Mayıs 2004 tarihinde Dublin’de kabul edilen raporda,

AB’nin coğrafi olarak Ortadoğu ve Akdeniz’e yakın olması sebebiyle Akdenizli

ortaklarıyla ilişkilerini büyüyen karşılıklı bağımlılık üzerine yürüttüğü ifade

edilmiştir. AB’ye göre siyasi ve sosyal reformlar sadece ilgili toplumlar tarafından

gerçekleştirilirse başarılı olabilir. Ayrıca, bölgesel uyuşmazlıklar, terörizm, KİS’lerin

yayılması, yasadışı göç ve organize suçlar Akdeniz Bölgesinde artan tehditler olarak

varlıklarını sürdürmekte ve etkili çözüm mekanizmaları geliştirilmelidir.164 Bu

tehditlerle mücadele etmek için;

• Uygulanacak güvenlik stratejilerinden başarılı sonuçlar elde edilmesi için

stratejilerin uzun döneme yayılması,

• Stratejik Ortaklıkta özellikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine

odaklanılması,

• Güvenlik sorunlarının azaltılmasında enerji arzının güvenliğinin, iyi

yönetişimin ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması,

• İsrail-Filistin anlaşmazlığının barışçıl yollarla çözümlenmesi gerekmektedir.165

Bu Strateji Belgesine ek olarak, bir de Siyasal Gündem oluşturulmuştur. Bu

Siyasal Gündem, 12 bölümden oluşmaktadır.166 Bu bölümlerin içinde hiç kuşkusuz

163 Ibid. 164 “EU Strategic Partnership with Mediterranean and the Middle East”, <http://ue.eu.int/uedocs/cmsUpload/Partnership %20 Mediterranean %20 and %20 Middle % 20 East.pdf> (06.05.2005). 165 Ibid. 166 Ibid.

78

Page 79: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

en önemli kısım Güvenlik Diyaloğu bölümüdür. Bu bölümde özellikle Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı’nda güvenlik alanında AGSP ve Barselona Süreci arasındaki

bağın güçlendirilmesinin altı çizilmiştir. Bu bağın güçlendirilmesinde, AGSP

alanında eylemlerin arttırılması, Akdenizli ortakların AB’nin Akdeniz’deki

eylemlerine ve talimlerine katılımlarının sağlanması ve Ürdün’ün doğusundaki

ülkelerle bölgesel düzeyde güven inşa edici bir diyaloğun kurulması amaçlanmıştır.

Terörle mücadele konusunda Akdenizli ülkeler arasında Avrupa-Akdeniz

Anlaşmalarının yapılması ve Eylem Planlarının uygulanması kararlaştırılmıştır.

Ayrıca, oluşturulan bu Siyasal Gündemde, AB ve Akdeniz ülkelerindeki insanların

birbirlerini anlamaları ve saygı göstermeleri için Anna Lindh Avrupa-Akdeniz

Kuruluşunda çalışmaların hızlandırılması üzerinde fikir birliğine varılmıştır. İki taraf

arasında kültürel işbirliğine gidilmesi, yabancı düşmanlığının azaltılması ve azınlık

haklarının korunması açısından önem taşımaktadır.167

Avrupa-Akdeniz Stratejik Ortaklığı Raporu kabul edildikten sonra, bir sonraki

Avrupa-Akdeniz Dış İşleri Bakanları Toplantısı 29-39 Kasım 2004 tarihinde

Lahey’de yapılmıştır.168 Bu toplantıda Avrupa Komşuluk Politikası ile

güçlendirilmiş olan Barcelona Süreci, AB ve Akdenizli ortakların beraberce

Akdenizin güvenliği için oluşturdukları önemli bir girişim olarak nitelendirilmiştir.

AB, Komşuluk Politikası kapsamında Barcelona Deklarasyonu tarafından

desteklenen AB ve Akdeniz arasındaki ayrıcalıklı ilişkinin amaçları doğrultusunda

167 Ibid. 168 “Euro-Mediterranean Meeting of Foreign Ministers in Hague, Presidency Conclusions”, <http://ue.eu.int/uedocs/cms_Date/docs/pressdata/en/er/82876.pdf> (06.05.2005).

79

Page 80: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

her bir ortak ülke ile bireysel çalışacağını belirtmiştir.169 Lahey’deki toplantıda

güvenlik konularında aşağıda yer alan hususlar dikkat çekmektedir:170

• Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nda tarafların siyasi reformların uygulanması

konusunda işbirliğine ve çalışmalarına devam etmeleri,

• İnsan Hakları ve sivil toplumun desteklenmesini içeren demokratikleşme

sürecine dayalı yapılandırılmış bir diyalog sağlanması,

• Ortadoğu Barış Süreci’nde bölgesel barışın sağlanması için Yol Haritası’nın

aktif bir şekilde rol oynaması,

• İsrail Hükümeti’nin Gazze Şeridi ve Batı Şeria’ın bazı bölümlerinden

çekilmelerinin Yol Haritasının uygulanmasında önemli adımlar olarak

değerlendirilmesi, AB ve Cezayir, Fas ve Tunus gibi bazı Akdeniz ülkelerinin

terörizme karşı işbirliği için diyalog başlatmaları, terörizmin finanse

edilmesinin önlenmesi ve terörizmi besleyen kaynakların tespit edilmesi

konusunda çalışmaların yapılması,

• 10 Kasım 2004’de Brüksel’de terörizme karşı işbirliği konulu Ad Hoc

Toplantısı yapılması,

• Mısır’ın terörizme karşı uluslararası bir konferans düzenleme girişimi,

• Komisyon’un güvenlik alanında Ortaklık için oluşturulan girişimleri

desteklemesi(Malta’daki Diplomatik Seminerlerin ve EuroMesco’un

girişimlerinin Avrupa Komisyonu tarafından desteklenmesi),

• Göç, organize suçlar, kaçakçılık ve terör gibi tehditlerle mücadelede Avrupa

Komşuluk Politikasının güvenlik ile ilgili Eylem Planlarının uygulanması

169 Ibid. 170 Ibid.

80

Page 81: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

(“Adalet ve Güvenlik” ile “Göç ve Sosyal İşler” alanında AB-Akdeniz

Ortaklığı kapsamında alt-komiteler kurulması),

• AB ülkelerinde yaşayan Akdenizli göçmenlerin AB ülkelerine sosyal, siyasi ve

kültürel entegrasyonlarının sağlanması,

• Yasadışı göçün önlenmesi için sınır yönetimlerinde kapasitenin arttırılması ve

AB tarafından teknik yardımların sağlanması,

• Radikalleşme ve Akdenizli göçmenlere karşı anti-semitizm hareketlerinin

önlenmesi için kültürel diyaloğun ilerletilmesi.

Lahey’de gerçekleştirilen Avrupa-Akdeniz Bakanlar toplantısından sonra

Avrupa-Akdeniz Dış İşleri Bakanları Konferansı 27-28 Kasım 2005 yılında

Barselona’da yapılmıştır. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın hayata geçişinin onuncu

yılını kutlayan ülkeler Barselona Deklarasyonu’nun getirdiği ilkeleri daha etkin bir

şekilde uygulamak için beş yıllık bir Çalışma Programı meydana getirmişlerdir. Bu

program önümüzdeki beş yıl içinde ortaklığın, Avrupa-Akdeniz bölgesinde yaşayan

halklar üzerinde olumlu etkiler bırakmasını sağlayacaktır. Ortaklık Anlaşmaları ve

Avrupa Komşuluk Politikası Eylem Planlarıyla desteklenecek olan bu program,

MEDA programı tarafından sağlanacak finansal yardımlarla güçlü bir Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı oluşturacaktır.171

Bu Çalışma Programında siyasi ve güvenlik işbirliği alanında, sürdürülebilir

sosyo-ekonomik kalkınma ve reform alanlarında, eğitim ve sosyo-kültürel değişim

konularında ve son olarak göç, sosyal entegrasyon, adalet ve iç işlerinde uygulanacak

171 “10th Anniversary Euro-Mediterranean Summit Five Year Work Programme”, <http://ue.eu.int/uedocs.pdf> (08.01.2006).

81

Page 82: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

politika hedefleri belirlenmiş ve bu hedefleri gerçekleştirecek siyasi iradenin mutlaka

oluşturulması gerektiğinin altı çizilmiştir. Akdeniz bölgesinin güvenliği açısından

bölgeye barış, istikrar, huzur ve refahın egemen olması ve Arap-İsrail sorununun

çözüme bağlanması için güvenlik inşa edici tedbirlerin alınacağı her fırsatta dile

getirilmiştir.

Beş yıllık Çalışma Programı’nda Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’na taraf olan

ülkeler, Akdeniz bölgesinde siyasi çoğulculuğun genişletilmesini, serbest ve dürüst

seçimlerin yapılmasını, ülkelerin siyasi oluşumlarında kadınların aktif şekilde görev

almasını, kamu hizmetlerinin yönetiminde halkın lokal seviyede söz hakkının

olmasını, sivil toplumun güçlendirilmesini garanti altına alan yasaların çıkarılmasını

ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınmasını belirtmişler, bu amaçların

gerçekleşmesi için de AB’nin Akdenizli ortaklarına mali ve teknik açıdan destek

olacağı ifade edilmiştir. Evrensel değerler ve Komşuluk Politikası kapsamında

yayınlanan Eylem Planları vasıtasıyla AB’nin siyasi diyaloğunu Akdenizli ülkelerle

geliştirerek devam ettireceği söylenmiştir. Ayrıca, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’na taraf

olan ülkeler AGSP bağlamında Akdeniz bölgesinde kriz yönetimi, uyuşmazlıkların

önlenmesi ve doğal afetlerden korunma konularında işbirliğini derinleştireceklerine

işaret etmişlerdir.172

Çalışma programında siyasi amaçların yanında Avrupa-Akdeniz ekonomik

işbirliğindeki hedeflerin üzerinde de sıklıkla durulmuştur. Gelişmekte olan Akdeniz

ülkelerinde yoksulluğun azaltılması, milli gelirin yükseltilmesi, iş imkanlarının

172 İbid.

82

Page 83: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

arttırılması, bilimsel ve teknolojik araştırmaların geliştirilmesi, makro-ekonomik

dengelerin sağlanması, iç ve dış yatırımların genişletilmesi, ticaret, tarım ve sanayide

liberal politikaların benimsenmesi için AB tarafından ekonomik reformların

destekleneceği ifade edilmiştir.173

Siyasi ve Ekonomik hedeflerin tutturulması için mutlaka sosyal reformların da

hayata geçmesi gereklidir. Bu düşünceden yola çıkan Avrupa-Akdeniz ülkeleri de

Akdeniz ülkelerindeki eğitim imkanlarının genişletilmesine yoğunlaşırlarken,

kültürlerarası diyaloğun ilerletilmesi için çalışmaların süratle devam ettiğini

belirtmişlerdir. Akdeniz ülkelerinde de bilgiye dayalı bir toplum oluşturmak ve

donanımlı bir iş gücü yetiştirmek için Avrupa-Akdeniz alanında eğitimle ilgili

değişim programlarına ağırlık verilmesi gereklidir. Kültürlerarası ayrımcılık ve

yabancı düşmanlığıyla mücadele etmek için mutlaka hoşgörüye, saygıya ve anlayışa

dayalı işbirliğinin yapılması Avrupa-Akdeniz bütünleşmesi için büyük bir önem

taşımaktadır.174

Avrupa-Akdeniz Ortaklığında üzerinde titizlikle durulan diğer bir konu da göç

ve sosyal entegrasyon alanıdır. Akdeniz ülkelerinden AB ülkelerine akan yasa dışı

göçün önlenmesi, milyonlarca insanın tehlikeli sularda ve sınır boylarında hayatını

kaybetmesinin önüne geçilmesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Örneğin, Güney

Akdeniz’deki siyasi ve sosyo-ekonomik durumlar, Maşrek ve Mağrip ülkelerinden

AB ülkelerine akan yasa dışı göçü arttırırken, Belçika ve Hollanda’daki Kuzey

Afrikalı göçmenlerin sayısının hızla çoğalması, aynı zamanda AB ülkelerini, AB

173 İbid. 174 İbid.

83

Page 84: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

toplumlarında İslami Fundamentalizmin güçlenmesi endişesiyle karşı karşıya

bırakmaktadır.175 Yasa dışı göçle ilgili problemlerin çözümü için de Avrupa-Akdeniz

ülkeleri arasında adalet işlerinde güçlü bir koordinasyon kurulması ve Avrupa-

Akdeniz Bakanlar toplantılarında bu sorunların sıklıkla tartışılması gerekmektedir.

AB ülkeleri, Akdeniz ülkelerindeki adalet ve iç işleri alanındaki sistemlerin

iyileştirilmesi için her türlü teknik desteği vereceğini de bu Çalışma Programında

belirtmektedir.176

Sonuç olarak, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı çerçevesinde kabul edilen bu Çalışma

Programıyla Akdeniz bölgesine verilen önem bir kere daha vurgulanmış ve iki tarafın

da bu diyaloğun ilerletilmesi için daha çok çaba sarf etmesi gerektiği belirtilmiştir.

Böylelikle, Avrupa-Akdeniz Konferans sürecine sahne olan toplantılar ve bu süreçte

alınan kararlar, Avrupa-Akdeniz işbirliğinin özellikle güvenlik boyutunda atılımlar

yapıldığını ancak bu alanda daha operasyonel faaliyetlere ihtiyaç duyulduğunu

yadsınamaz bir gerçek olarak bizlere göstermektedir.

Avrupa Komşuluk Politikası çerçevesinde AB-Akdeniz ülkeleri arasındaki

ilişkilerin nasıl şekillendiğine geçmeden önce, Barselona Süreci ve bu sürecin

gelişiminin Avrupa-Akdeniz Güvenlik Ortaklığı üzerinde ne tür etkiler doğurduğuna

bakmak zorundayız. Barselona Deklarasyonu ile AB ve Akdeniz ülkeleri arasında

bölgesel ortaklık çerçevesinde ekonomi, siyasi ve sosyo-kültürel ilişkiler

geliştirilmek istenmiş, İsrail ve bir çok Arap ülkesinin yer aldığı tek, çok taraflı

175 Michelle Pace, “The Euro-Mediterranean Partnership and the Common Mediterranean Strategy? Euroepan Union Policy from a discursive Perspective,” Geopolitics, C. 9, S. 2, (Yaz 2004), s. 297. 176 “10th Anniversary Euro-Mediterranean Summit Five Year Work Programme”, op. cit.

84

Page 85: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Akdeniz girişimi hayata geçirilmiştir.177 Özellikle, Akdeniz güvenliği açısından

Barselona Deklarasyonu’nun oluşturduğu kurumsal yapılanma ve bu yapılanma

doğrultusunda yapılan konferanslar, forumlar ve toplantılar Akdeniz’de ortak bir

güvenlik kültürü oluşturma çabaları olarak algılanmıştır.

Akdeniz bölgesinde ülkeler arasında ortak bir güvenlik kültürü bağlamında

politikalar üretilmek isteniyorsa, bazı önemli sorunların çözümlenmesi gereklidir.

Öncelikle, Barselona Deklarasyonu’nun ortaya koyduğu, ekonomik ve sosyal

düzenlemeleri kapsayan ortaklık inşa edici tedbirlerin Akdenizli ülkeler tarafından

uygulanması Akdeniz’de somut bir güvenlik ve istikrar alanı oluşturmak açısından

çok önemlidir. Bu ortaklık inşa edici tedbirler, Akdeniz ülkelerinin diplomatları için

eğitim seminerlerinin düzenlenmesi, dış politika enstitüleri arasında iletişim ağlarının

kuvvetlendirilmesi, ikili ortaklık anlaşmalarının sonuçlandırılması, insan hakları

üzerine uluslararası anlaşmalar hakkında bilgi alışverişinde bulunulması ve

Akdeniz’de silahsızlanma şeklinde sıralanabilir.178

Bu tedbirler, AB ve Akdeniz ülkeleri tarafından sıkça yapılan forumlarda ve

uzmanların katıldığı toplantılarda hayata geçirilmeye çalışılmış ancak, istenilen

sonuç alınamamıştır. Bu tür girişimlerin istenilen düzeyde sonuçlanmamasında

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın karmaşık olan kurumsal yapısı ve Akdeniz ülkelerinin

yeteri kadar siyasi, ekonomik ve sosyal reformları yapmamaları önemli rol

oynamaktadır. Buna ek olarak, Vasconcelos gibi bir çok araştırmacıya göre, Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı’na taraf olan Güney Akdenizli ülkelerin süreç üzerinde sahiplik

177 Vasconcelos, op. cit., s. 8. 178 Biad, op. cit., s. 36.

85

Page 86: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

hissini taşımamaları ve bu süreç içinde kendilerini eşit statüde görmemeleri Avrupa-

Akdeniz işbirliği sürecini geliştirme önünde büyük engeldir. Akdeniz’de oluşan

Kuzey-Güney asimetrisi, AB tarafından sunulan reformlar konusunda Kuzey Afrika

ve Ortadoğu’daki elit kesimin ve halkın olumsuz algılamalar içine girmesine neden

olmakta ve AB tarafından neredeyse her toplantıda yapılması istenen reformlar bu

kesimlerce şüpheyle karşılanmaktadır.179

Buna ek olarak, bazı Arap elitleri de Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nda Avrupalı

devletlerin daha çok İsrail’i destekleyen politikaları olduğu ve AB’nin iki katlı bir

politika izlediği görüşünü benimsemektedirler. Mohammed El-Sayed Selim, bir

yazısında bu durumun 1996 yılında Avrupa-Mısır İşbirliği Konseyi’nde Mısır Dış

İşleri Bakanı Amr Moussa tarafından eleştirildiğini ve AB’nin İsrail ile yaptığı

Ortaklık Anlaşmasında İsrail’e diğer Akdeniz ülkelerine tanınmayan ayrıcalıklar

verildiğini iddia etmektedir.180 Selim yazısında ayrıca, Avrupalı devletlerin Akdeniz

bölgesinde gerçek anlamda bir güvenlik sistemi kurma niyetinde olmadıklarını

sadece oluşturdukları kurumsal yapıyla Güneyli ülkeleri kontrol etmek istediklerini

belirtmektedir. Sonuçta, Güneyli Akdeniz ülkelerinde bu tür algılamaların oluşması,

onların Avrupa-Akdeniz Ortaklığı sürecinde reformlar konusunda hızlı adım

atmalarının önünü kesmektedir.181

179 Vasconcelos, op. cit., s. 2. 180 Mohammad El-Sayed Selim, Southern Mediterranean Perceptions of Security Cooperation and the role of NATO, Euro-Mediterranean Partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, Palgrve, 2000, s. 138.’den Amr Moussa to the Euro-Egyptian Cooperation Council in October 1996, Al-Ahram, 29 October 1996. 181 Ibid., s. 138.

86

Page 87: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Barselona Deklarasyonu’nun güvenlik ayağının kuvvetlendirilmesi noktasında

yapılan eleştirilerden bir diğeri de Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın uzun dönemde

güvenlik alanında kurumsallaşması ve derinlik kazanması için bazı güven inşa edici

tedbirlerin de genişletilerek uygulanması gerektiğidir. Örneğin, Sven Biscop bu

tedbirleri, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı alanında bütün ortakların hassasiyetlerini göz

önünde bulundurarak ortak kriz yönetimini ilerleten prosedürlerin takip edilmesi,

Akdeniz’de ortak arama ve kurtarma çalışmalarının yapılması, potansiyel krizlerin

gözlenmesi için Avrupa-Akdeniz Durum Merkezi’nin kurulması ve Akdenizli

ortaklar tarafından çok taraflı operasyonların düzenlenmesi şeklinde

açıklamaktadır.182 Bu tedbirler, 2000 yılında kabul edilen Akdeniz bölgesine yönelik

Ortak Strateji’de, 2002 Valencia Eylem Planı’nda ve 2004 Avrupa-Akdeniz Stratejik

Ortaklığı’nda dile getirilmiş, AB’nin AGSP’nin amaçları doğrultusunda Akdeniz

bölgesine yönelik bu tür tedbirlerin şekillendireceği güvenlik politikaları oluşturacağı

belirtilmiştir.183

Barselona Deklarasyonu’nu takiben gelişen Avrupa-Akdeniz Konferans süreci

de, genel olarak, Akdeniz bölgesinde ortak bir güvenlik alanı oluşturma konusunda

gerekli atılımları yapamamıştır. Her ne kadar, 2000 yılında kabul edilen Ortak

Strateji ile Barselona süreci canlandırılmak istense de, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı

belirli noktalarda tıkanmalar yaşamaktadır. Bu tıkanmaların nedenleri önceki

bölümlerde saydığımız etkenlere ek olarak, Avrupa-Akdeniz Barış ve İstikrar

Şartı’nın onaylanmaması, Ortadoğu’da İsrail-Filistin anlaşmazlığının

çözümlenememesi, Güneyli Akdeniz ülkelerinde Radikal İslam’ın varlığını arttırarak

182 Biscop, op. cit., s. 14. 183 Whitman, op. cit., s. 21.

87

Page 88: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

koruması, Kuzey-Güney Akdeniz ülkeleri arasında ekonomik, siyasi ve sosyal

kalkınmışlık farklarının azaltılamaması ve AB’nin bir yandan yeni üye ülkeleri

bünyesine katarken diğer yandan kendi kurumsal yapısı içinde yeni politikalara imza

atması şeklinde tanımlanabilir. Ayrıca, Akdenizli ortakların insan hakları ve sert

güvenlik meseleleri gibi hassas konularda uzlaşamamaları, bazı ortaklar arasında

güvensizliğin hakim olması ve Akdeniz’de bölgesel aktörlerin rekabeti Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı’nın güvenlik boyutunun etkisini sınırlı seviyede tutmaktadır.184

Sonuç olarak, her ne kadar Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın güvenlik boyutunda

sınırlı bir işbirliği yapılsa da, AB’nin Akdeniz bölgesiyle olan birlikteliğinde

güvenliğin önemli bir motivasyon aracı olduğu söylenebilir. Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı’nın karmaşık olan kurumsal yapılanmasında yine de Akdeniz’de ortak

güvenlik politikaları uygulamak için itici potansiyel bir güç vardır. Akdeniz

bölgesinde Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’ndan başka, çok taraflı bir yapının yokluğu da,

AB’ye bölgedeki istikrarsızlıkların kaynağını pasifize etmede öncü bir rol

vermektedir. AB, Barselona Deklarasyonu’nun kendisine verdiği bu öncü rolü, diğer

bölümde inceleyeceğimiz Avrupa Komşuluk Politikası’yla pekiştirmek istemiş,

ancak Avrupa-Akdeniz işbirliğini geliştirmeye çalışan bu politikaların ne kadar

başarılı olduğu tartışma konusu olmuştur.

184 Biad, op. cit., s. 30.

88

Page 89: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

B. AVRUPA KOMŞULUK POLİTİKASI KAPSAMINDA AVRUPA-

AKDENİZ İŞBİRLİĞİ

AB’nin 2004 yılı genişlemesinden sonra AB yeni sınırlara kavuşmuş, bu

genişleme AB’nin dış sınırlarını doğal olarak değiştirmiştir. Bu yeni sınırlar, yeni

komşuları beraberinde getirirken bu yeni konjonktür karşısında AB’nin de eski

ve yeni komşularıyla ilişkilerinde yeni bir politika oluşturması gündeme

gelmiştir. Avrupa Komşuluk Politikası AB Genişlemesinin getirdiği fırsatları ve

sorunları değerlendirmek üzere yeni bir dış politika aracı olarak AB ülkeleri

tarafından 2003 yılında kabul edilmiştir.185

Bu politika, AB’nin komşu ülkelere üyelik perspektifi vermeden yeni bir

ortaklık ilişkisi kurmasını hedeflerken, aynı zamanda Avrupa Güvenlik

Stratejisi’nin amaçlarının da hayata geçmesini sağlamaktadır. Avrupa Komşuluk

Politikası’nın genel olarak amacı, AB’nin 2004 yılı genişlemesinin yararlarını

komşu ülkelere istikrar, güvenlik ve refah getirerek paylaşmak, genişleyen AB ve

komşularıyla arasında bölücü çizgilerin oluşmasını önlemektir. Buna ek olarak,

bu politika AB’nin komşularına AB’nin çeşitli programlarına ve aktivitelerine

katılma şansı vermekte, AB ve komşu ülkeler arasında daha geniş bir ekonomik,

siyasi ve kültürel işbirliği platformu kurmak istemektedir.186

Komisyon’un Dış İlişkiler ve Avrupa Komşuluk Politikası’ndan Sorumlu

Komiseri Benita Ferrero Waldner, Avrupa Komşuluk Politikası’yla ilgili bir

185 “European Neighbourhood Policy Strategy Paper”, COM (2004) 373 Final. 186 Ibid.

89

Page 90: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yazısında Komşuluk Politikası’nı, AB’yi küresel bağlamda güçlü bir ses yapan

etkili dış politika enstrümanı olarak tanımlarken, AB vatandaşlarının güvenlik,

göç, enerji ve istihdam alanlarındaki ihtiyaçlarına cevap vermek üzere komşu

ülkelerde refah üreten toplumlarının varlığını sağlamlaştırmak istediklerini

vurgulamaktadır. Waldner, AB’nin, bu politika ile komşularının güvenliğe ve

istikrara kavuşmalarına yardımcı olduklarını belirtirken, komşu ülkeler için

hazırlanan Eylem Planları vasıtasıyla her ülkenin ihtiyaçları ve kapasiteleri

doğrultusunda farklı önceliklere yer verildiğini ifade etmektedir.187

Bu Eylem Planları, ortak ilkeleri benimseyen ancak her ülkenin ihtiyaçları ve

kapasiteleri doğrultusunda ortak amaçlara hizmet etmek üzere ülkelere göre

“farklılık” ilkesini benimsemektedir. Avrupa Komşuluk Politikası Güneyli

Akdeniz ülkelerini(Cezayir, Fas, Tunus, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye,

Libya ve Filistin Yönetimi) yanında, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerini

(Ukrayna, Belarus ve Moldova) ve Kafkas ülkelerini(Gürcistan, Ermenistan ve

Azerbaycan) kapsamaktadır. Farklı ekonomik, siyasi ve kültürel dinamikleri

içinde bulunduran bu ülkelere karşı AB Eylem Planlarında bu ülkelerin

ihtiyaçları çerçevesinde farklı politika önerilerinde bulunulmakta, finansal ve

teknik yardımlar bu ihtiyaçlar bağlamında sağlanmaktadır.188

Komşuluk Politikası’nda ülkelerin demokrasi ve insan haklarının güvence

altına alınmasını sağlayan reformlara imza atmaları için “pozitif koşulluluk”

187 Benita Ferrero Waldner, “The European Neighbourhood Policy: The EU’s Newest Foreign Policy Instrument”, European Foreign Affairs Review, C. 11, 2006, s. 1-2. 188 Roland Dannreuther, “Developing the Alternative to Enlargement: The European Neighbourhood Policy,” Eurpean Foreign Affairs Review, C. 11, 2006, s. 187.

90

Page 91: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

politikası getirilmiştir. Bu politikaya göre, AB, reformların yerine getirilmesi için

komşu ülke üzerinde baskı uygulamayacak, AB’nin siyasi ve ekonomik

değerlerini paylaşan ülkeler gerekli desteği AB’den alacaklar ve bu politikadan

kazançlı çıkacaklardır. Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında AB, bu politika

içerisinde yer alan ülkelere reformları daha hızlı ve derinleştirerek yaptıkları

takdirde daha fazla mali yardım yapmayı önermektedir. Dolayısıyla, AB, bu

ülkelere mali yardımları arttırarak bu ülkelerin sosyal ve siyasi reformları

gerçekleştirmeleri yönündeki baskısını olumlu göstermeye çalışmaktadır.189

Avrupa Komşuluk Politikası’nı incelediğimizde, güvenlik sorununun AB

gündeminde ağrılıklı olarak yer aldığını görmekteyiz. Komşuluk Politikası’nın

altında yatan kritik faktör, AB’nin çevresinde yer alan bölgelerde güvenlik ve

istikrarı teminat altına alan stratejilerin hayata geçirilmesidir, bunun için de

AB’nin Doğusu’ndan Güney sınırlarına kadar olan bölgelerde iyi yönetilen

ülkelerin oluşturduğu bir halka meydana getirilmelidir. AB’nin güvenlik

konularına bu kadar yoğunlaşmasının nedeni, 2003 yılında ABD’nin Irak’a

müdahalesi esnasında Ortadoğu’da istikrarın bozulması ve bu operasyonun AB

içi ayrılığı ve uyuşmazlığı provoke etmesidir. 190

AB içinde yaşanan bu fikir uyuşmazlığı bölgesel anlamda AB’nin güvenlik

konusunda atılım yapma zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Bunun

189 Emerson ve Noutcheva, op. cit., s. 15. Daha fazla için bilgi için bakınız, D. Schmid, “Linking Economic, Institutional and Political Reform:Conditionality within the Euro-Mediterranean Partnership”, Euromesco Paper 27, Lisbon, 2003. 190 Raffaella A. Del Sarto ve Tobias Schumacher, From EMP to ENP: What’s at Stake with the European Neighbourhood Policy Towards the Southern Mediterranean?, European Foreign Affairs Review, C. 10, 2006, s. 18-19.

91

Page 92: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

sonucunda da AB, 2003 yılında Avrupa Güvenlik Strateji Belgesi’ni onaylayarak

güvenlik konusunda birlik içinde stratejik bütünleşmeyi arttırmayı

hedeflemiştir.191 Barselona Deklarasyonu hayata geçtikten sonra, Ortadoğu Barış

Sürecinde İsrail ve Filistin Otoritesi arasında istenilen işbirliğinin

sağlanamaması, Akdeniz’e ilişkin Barış ve İstikrar Şartı’nın onaylanamaması ve

11 Eylül terör olaylarının dünya sahnesinde yarattığı korku ve endişeler ve

değişen güvenlik tehditleri, AB’yi çevre ülkelerle yeni bir oluşum kurmaya

itmiştir. Avrupa Komşuluk Politikası içinde Akdenizli ülkelerle yeniden şekil

alan ilişkiler de AB’nin Akdeniz güvenlik anlayışı açısından önem taşımaktadır.

Komşuluk Politikası Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’na taraf olan ülkeleri kendi içine

dahil ederken, AB ve Akdeniz ülkeleri arasında imzalanan Ortaklık Anlaşmaları

temel alınarak ilişkiler pekiştirilecektir. Ayrıca, Komşuluk Politikası’na taraf

olan diğer ülkelerle de fikir-alışverişi yapılacak bir ortam hazırlanmış olacaktır.

AB, Komşuluk Politikası kapsamında Akdenizli ülkelerin Avrupa-Akdeniz

Ortaklık ilişkilerini alt-bölgeler arası işbirliğinden(bölgesilciliğe dayanan) ikili

bir işbirliği platformuna dönüştürmek istemektedir. Böylelikle, Akdenizli

ülkelerle hazırlayacağı Eylem Planları vasıtasıyla bireysel anlamda daha güçlü

ilişkiler kurmayı amaçlamaktadır. Kısa ve orta vadede siyasi, ekonomik ve

kültürel reformlar Akdenizli ülkeler tarafından daha kolaylıkla yerine

getirilecektir.192 Her ne kadar AB, Akdeniz’le olan ilişkilerini Komşuluk

Politikası kapsamına dahil ettiği için eleştirilse de, komşu ülkelerle olan

ilişkilerini aynı potada ele almak istemekte, dolayısıyla farklı politika araçları

191 Ibid., s. 18. 192 Dannreuther, op. cit., s. 184-185.

92

Page 93: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kullanarak kurumsal yapı içinde bürokratik zorluklar yaşanmasının önüne

geçmek istemektedir. Akdenizli ülkelerle olan ilişkiler Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı’nın oluşturduğu kurumsal organlar etrafında yürütülürken, her bir

Akdenizli ortakla kurulan bireysel ilişki Komşuluk Politikası çerçevesinde

derinleştirilmektedir.

Komşuluk Politikası çatısı altında gelişim gösteren Avrupa-Akdeniz

ilişkilerine Akdenizli ülkeler için hazırlanan Eylem Planları yön vermektedir. Bu

Eylem Planlarında Akdeniz bölgesinin güvenliği için hazırlanan bölümler dikkat

çekmektedir. Her ne kadar Komşuluk Politikası’nın amaçlarından biri komşu

ülkelerin AB Tek Pazarı içinde rekabetçi bir ekonomi haline gelmesini

sağlamaksa da güvenlik boyutu 21. yüzyılda AB’nin çevre ülkelerle olan

ilişkilerini belirleyen en önemli mihenk taşıdır. Akdeniz güvenliği ile ilgili Eylem

Planlarında ne tür bilgilere yer verildiğini görmek için Tunus ve İsrail için

hazırlanan Eylem Planlarını örnek olarak inceleyebiliriz.

Tunus için hazırlanan Eylem Planı’na baktığımızda, genel olarak Akdeniz’in

güvenliği için öne çıkan noktalar, Tunus ve AB arasında bölgelerarası iş birliğini

sağlamak, sınır ötesi iş birliği yapmak ve uyuşmazlıkların çözümlenmesinde

paylaşılmış sorumluluk almak şeklinde özetlenebilir. Eylem Planı’nda “Yeni

Ortaklık Perspektifi” başlıklı bölümde Tunus ve AB arasındaki güçlendirilmiş

siyasi diyaloğun Akdeniz’in güvenliğine hizmet etmesi gerektiğinin altı

çizilmektedir. Eylem Planı’nın “Öncelikli Eylemler” bölümünü incelediğimizde

ise Akdeniz’in güvenliği ile ilgili maddeler Akdeniz’de barış ve istikrar alanı

93

Page 94: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kurulması açısından önem taşımaktadır. Güvenlikle ilgili maddeler şu şekilde

sıralanmaktadır:193

• Tunus’da demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasını

güvence altına alan kurumların genişletilmesi, sivil toplum bilincinin

geliştirilmesi, yönetim ve idarede şeffaflığın ve etkili yargısal prosedürlerin

uygulanması,

• AGSP kapsamında Uzman Yetkililer Grubu çerçevesinde Avrupa-Akdeniz

Diyaloğu’na aktif katılım,

• AGSP bağlamında ikili seviyede güvenlik diyaloğunu arttırmak için AB

kurumları ve Tunus arasında iletişim noktaları oluşturmak,

• Bölgede siyasi havanın yumuşamasıyla Akdeniz’de Barış ve İstikrar Şartı’nı

kabul etmek,

• AGİT’in Akdeniz İşbirliği diyaloğuna Tunus’un katılımını sağlamak,

• Terörle mücadelede işbirliğini geliştirmeye yönelik Tunus’un BM’nin

1267/99 ve 1373/01 sayılı kararlarını uygulamaya koyması,

• KİS’lerin çoğalmasını önlemek için silah yapımıyla ilgili maddelerin

ticaretinin kesilmesi için ulusal gümrük sistemlerinin kurulması,

• Tunus’un yasadışı göçün önlenmesi konusundaki BM kurallarına uyması,

• Yasal göç kapsamında aktif işbirliğini arttırmak için uzman kişiler tarafından

kurulu komitelerde tartışmaların yapılması, AB’nin göçle ilgili ARGO ve

AENEAS programlarına Tunus’un gözlemci olarak davet edilmesi, deniz ve

kara sınırında operasyonel müdahale gücü ve kontrol noktaları oluşturulması,

193 “ EU/Tunisia Action Plan”, <http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/action_plans/tunisia_enp_ap_final_en.pdf> (12.10.2006).

94

Page 95: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

• Akdeniz bölgesinde yasadışı göçü önlemek için etkili sınır kontrol sistemi

geliştirmek, seyahat dokümanlarını ve vizeleri daha güvenilir yapmak, sınır

kontrol sistemleriyle ilgili deneyimleri paylaşmak, sınır kontrolü konusunda

bölgesel otoriteler arası işbirliği(polis, sınır polisi ve göçmenlik ofisi

çalışanları arası yakın iletişim) ve Tunus’un sınır noktalarında görev yapan

güvenlik güçlerinin idari kapasitelerinin arttırılması,

• Tunus ve AB arasında geri dönüşlerle ve yeniden kabullerle ilgili anlaşmanın

sonuçlandırılması,

• Organize suçlarla mücadelede uluslararası enstrümanların uygulanması ve

onaylanması,

• Akdeniz’de insan kaçakçılığının ve insan kaçakçılığının önlenmesi için etkili

methodların geliştirilmesi,

• Finansal suçlarla ilgili mücadelede Tunus’da Mali İstihbarat Birimi’nin

kurulması, AB üyesi ülkeler ve Tunus arasında EUROPOL ile işbirliği

çerçevesinde gerekli diyaloğun sağlanması, AB ülkeleri ve Tunus Polis

Eğitim Akademileri arasında işbirliğinin geliştirilmesi.

Bu bilgiler ışığında, Tunus için yayınlanan Eylem Planı’nda Akdeniz’de sağlam

bir güvenlik halkasının oluşturulması için Tunus’la yapılan Ortaklık Anlaşması

çerçevesinde Tunus’un Akdeniz bölgesinin güvenliği açısından önemli bir aktör

olduğu vurgulanmış, AB ile ilişkilerinde stratejik işbirliğini ilerletmeye yönelik

politikalar izlemesinin üstünde durulmuştur.

95

Page 96: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Akdeniz bölgesinin güvenliği için kilit ülkelerden biri olan İsrail için hazırlanan

Eylem Planı’na baktığımızda da İsrail ve AB’nin demokrasi, temel hak ve

özgürlüklere saygı, ve uluslararası hukuk kuralları gibi ortak değerler üzerine kurulu

bir stratejik işbirliği modelini geliştirecekleri ifade edilmektedir. Bu işbirliği

sürecinin ilerletilmesi için de Akdeniz bölgesinde KİS’lerin yok edilmesinde, terörle

mücadelede, Ortadoğu’da uyuşmazlıkların çözümünde ve her türlü anti-semitizme

karşı etkili bir mücadele verilmesi özellikle vurgulanmaktadır.194

İsrail için hazırlanan Eylem Planı’nda Öncelikli Eylemler bölümünde Akdeniz

bölgesi güvenlğinin köşe taşlarından biri olan İsrail-Filistin anlaşmazlığına

değinilmekte, Ortadoğu bölgesinde bu anlaşmazlıklara acil çözüm önerileri

bulunması beklenmektedir. Bu uyuşmazlıkların bölgede terör ve KİS’lerin çoğalması

gibi tehditleri de arttırarak Akdeniz’de bir kaos ortamı yaratmasının önüne geçilmesi

gereklidir. Bu Eylem Planı’nda Akdeniz’in güvenliği ile ilgili yapılması gereken

eylemlerde şu noktalar ön plana çıkmaktadır:195

• Anti-semitizimle mücadelede 2004 AGİT Berlin Deklarasyonu’nun İsrail

tarafından tanınması ve yabancı düşmanlığıyla ilgili her türlü mücadelede

yasal çerçevenin genişletilmesi,

• Irkçılık ve İslamofobia ile mücadelede İsrail’in Avrupa Irkçılık ve Yabancı

Düşmanlığı Gözlem Merkezi’nin(EUMC) çalışmalarını desteklemesi,

• ODGP ve AGSP kapsamında stratejik bölgesel güvenliğin sağlanmasında

araştırma ve planlama metodlarını kapsayan bir kriz yönetimi geliştirmek,

194“EU/İsrail Action Plan”, <http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/action_plans/israel_enp_ap_final_en.pdf> (11.10.2006). 195 Ibid.

96

Page 97: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

• Ortadoğu’daki sorunların geniş ve kapsayıcı bir zeminde çözümlenmesi için

İsrail ve Filistin devletinin barış içinde yaşayacağı “iki devletli” çözüm

mekanizmasının benimsenmesi ve bu bağlamda AB ile ikili düzeyde

çalışmaların yapılması,

• İsrail’in öz savunma hakkına saygı göstererek, uluslararası hukuk bağlamında

sivil halk üzerinde terör karşıtı tedbirlerin alınması,

• Kriz yönetimi konusunda Ortadoğu bölgesine insani yardımların kolay

ulaştırılması ve bölgede rehabilitasyon altyapısının oluşturulması,

• Filistin Otoritesi yönetiminde şeffaf, ölçülebilir demokratik reformların

uygulanması ve desteklenmesi için İsrail’in çaba sarf etmesi,

• KİS’lerin çoğalmasının durdurulması için AB Stratejisi çerçevesinde AB ile

İsrail’in işbirliği yapması, KİS’lerle ilgili ihracat kontrol rejimlerinin

uluslararası standartlara getirilmesi, İsrail’de etkili ulusal ihracat kontrol

sistemi geliştirilmesi ve KİS’lerle ilgili maddelerin yasadışı ticaretine karşı

etkili mücadele verilmesi,

• Ortadoğu bölgesinde terörle mücadelede AB-İsrail işbirliğinin genişletilmesi

için iki taraf arasında teröre karşı kullanılacak araçlar ve metodlarda görüş

alışverişi yapılması ve deneyimlerin paylaşılması, terör gruplarının KİS’leri

ele geçirmesinin önüne geçilmesi, AB ile İsrail adli ve polis makamları

arasında terörün finanse edilmesinin önlenmesi için sıkı işbirliği yapılması,

• Yasadışı göçün etkin sınır kontrolüyle çözümlenmesi ve göç dalgalarının

analizi için EUROMED Göç Araştırma Ağı’na İsrail’in katılımının

sağlanması,

97

Page 98: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

• Akdeniz bölgesinde organize suçlar ve insan kaçakçılığıyla ilgili mücadelede

uluslararası protokollerin onaylanması ve genel standartlar çerçevesinde bilgi

alışverişinde bulunulması,

• Akdeniz bölgesindeki birçok uluslararası güvenlik sorununun etkili bir

şekilde çözümlenmesi için İsrail güvenlik birimlerinin EUROPOL ve

EUROJUST ile işbirliğini arttırması ve iki taraf arasında teknik, operasyonel

ve stratejik bilgi akışı sağlanmasının kolaylaştırılması,

• Akdeniz bölgesinin güvenliğini sosyal açıdan da kuvvetlendirmek için

kültürler ve dinler arası hoşgörüyü geliştirmek için Avrupa-Akdeniz Ortaklığı

çerçevesinde yürütülen işbirliği projelerine İsrail’in aktif katılımının

güçlendirilmesi.

Komşuluk Politikası kapsamında İsrail için hazırlanan Eylem Planı da

göstermektedir ki, Akdeniz’in güvenli ve istikrarlı bir bölgeye kavuşturulması için

İsrail’in de üstlenmesi gereken sorumluluk büyüktür. Komşuluk Politikası, Barselona

Deklarasyonu’nun inşa ettiği işbirliği sürecine yeni bir soluk getirmek amacıyla

Akdenizli ülkeleri bu yeni oluşuma dahil etmiş ve Akdenizli ortakların Akdeniz

bölgesinin güvenliği için sorumluluklarını ciddiye almaları gerektiğini

göstermektedir. AB, Akdenizli ülkelerini de Komşuluk Politikası içine alarak,

Akdeniz’de ülkelerarası işbirliğinde yaşanan tıkanmaları gidermek için Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı’na itici bir güç kazandırmıştır. Böylelikle, Komşuluk Politikası

kapsamında her bir ülke için ayrı hazırlanan Eylem Planları’yla da ortaklık

98

Page 99: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

anlaşmalarındaki politika reçeteleri üye ülkelerdeki ulusal programlara eklemlenerek

AB norm ve standartlarının ülkeler tarafından daha net anlaşılması sağlanmıştır.196

AB’nin Komşuluk Politikası’nı hayata geçirdikten sonra en çok eleştirildiği

noktaların başında AB dış politikasında paradokslar yaratan AB politikaları ve

uygulamaları gelmektir. AB’nin neden bazı ülkeleri Komşuluk Politikası’na dahil

edip, buna karşılık bazı ülkelere üyelik perspektifi verdiği tartışmalara neden

olmaktadır. Örneğin, AB’nin Batı Balkan ülkelerine AB üyeliği için yeşil ışık

yakması, AB’nin tutarlılık sorununu gündeme getirmektedir. Akdeniz ile olan

ilişkilerini Komşuluk Politikası kapsamına alan AB, Batı Balkan ülkelerine üyelik

perspektifi vererek bölgelerarası farklılıkları bir anlamda tetiklemektedir. Üyelik

statüsü, Batı Balkan ülkelerinin demokratikleşme hızını arttırırken, Akdeniz

ülkelerinde demokratik ve liberal değerlerin toplumların siyasi ve sosyal yaşamlarına

adapte edilmesi zaman almaktadır, çünkü Akdeniz ülkeleriyle ilişkiler ortaklık

şeklinde yürütülmektedir. Her ne kadar Akdenizli ortaklara da AB tarafından mali ve

teknik yardımlar sağlansa da üyelik perspektifi kadar etkili olmamaktadır.197

AB’nin Batı Balkan ülkelerine ve Akdeniz ülkelerine yaklaşımından doğan

tutarsızlık Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nda Akdenizli ülkelerin AB’ye olan

güvenlerinde bir takım sarsılmalara neden olmaktadır. Bu güven zedelenmesi de

kendini Akdenizli ülkelerin reformları yavaş uygulamasında göstermektedir. Ayrıca,

farklı siyasi ve sosyal beklentilere sahip olan Akdeniz ülkelerinin AB ile ilişkilerinde

farklı politikalar izlerken AB tarafından bir kalıba sokulmak istenmesi Akdeniz 196 Emerson ve Noutcheva, op. cit., s. 21. 197 Piotr Maciej Kaczynski ve Piotr Kazmierkiewicz, “European Neighbourhood Policy: Differentiatian and Political Benchmarks”, Euromesco Papers , No. 44 (Eylül 2005), s. 10.

99

Page 100: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

bölgesinde bir istikar alanı kurulmasını önlemektedir.198 Akdeniz’de ve Avrupa’da

güvenlik kavramınının içini dolduran terörizm, yasadışı göç, kaçakçılık ve yoksulluk

gibi tehditler ancak bölge ülkelerinde demokratik kurumların ve öngörülebilir

hükümetlerin insan haklarına saygı gösteren uygulamalarıyla bertaraf edilebilir. AB,

dış politikasındaki bu hedeflere ulaşmak için etrafında yer alan ülkelere karşı farklı

politikalar izleyerek dış politika hedeflerini her bölgede tutturamamaktadır.

AB, Batı Balkan ülkeleriyle ilişkilerini İstikrar ve Ortaklık Anlaşması(SAA)

çerçevesinde yürütürken, Akdenizle olan ilişkilerini Komşuluk Politikası’na dahil

edilen Ortaklık Anlaşmaları altında ilerletmektedir. Bu anlaşmalar, Batı Balkan

ülkelerine potansiyel aday statüsü verirken, Ortaklık anlaşmaları Akdenizli ülkelere

sadece “Akdeniz’deki ortak” statüsünü vermektedir.199 Şu bir gerçek ki, her ne kadar

Akdenizli ülkelerin Avrupa’yla tarihsel ve kültürel bağları olsa da bu bağlar onları

coğrafi açıdan Avrupalı yapmadığı için Akdenizli ülkelere AB tarafından üye ülke

statüsü verilemez. Ayrıca, Akdeniz bölgesinde bulunan otoriter rejimlerin

demokrasiyi Batı emperyalizmin bir başka şekli gibi görmeleri onları AB ülkeleri ile

işbirliğinde dostça bir ortamdan uzaklaştırmaktadır.200

AB’nin Batı Balkan ülkeleri ile olan ilişkilerinin neden Avrupa-Akdeniz

arasındaki ilişkileri olumsuz etkilediği AB’nin tutarsız politikalarında yatmaktadır.

AB, Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerini Komşuluk Politikası zeminine kaydırırken

Akdenizli ülkelerin AB norm ve standartlarını daha kolay benimseyeceğini

düşünmüştü, ancak Akdenizli ülkeler güçlü bir siyasi yaptırımla karşılaşmadıkları ve 198 Ibid., s. 11. 199 Panebianco ve Rossi, op. cit., s. 6. 200 Kaczynski ve Kiewicz, op. cit., s. 10.

100

Page 101: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

de karşılarında tutarlı bir AB göremedikleri için reformaları hızla

uygulayamamaktadırlar. Bunun yanında, AB kurumlarının AB norm ve ilkelerinin

yayılmasında farklı yaklaşımlara sahip olmaları, Avrupa Komisyonu’nda, Avrupa

Parlamentosu’nda ve AB Konseyi’nde bölgesel işbirliği programlarının

yapılandırılmasında farklı seslerin çıkması AB’nin Akdenizle olan ilişkilerini

kilitlemektedir.201 İşte, böyle bir ortamda Avrupa-Akdeniz ilişkilerinin

ilerletilmesinde AB ve Akdeniz ülkeleri arasında bir iletişim sorunu meydana

gelmektedir. Her iki taraf da birbirini anlamak için yeterince gayret

göstermemektedir.

Akdeniz ülkelerinde halen otoriter rejimlerin varlığını sürdürmesi ve bu

rejimlerin varlığına AB tarafından göz yumulması, halkın temel kamu hizmetlerine

ulaşamamaları bölgede sosyal nitelikli güvenlik tehditlerini beraberinde getirmekte

ve uzun soluklu bir istikrarsızlığın temelini oluşturmaktadır. Akdeniz’de uygulanan

sınırlı reformlar ekonomik liberalizasyon üretmiş, ancak tam anlamıyla demokrasi

kültürü üretememiştir. Şu bir gerçek ki, güvenli ve istikrarlı bir demokratik rejim

geniş katılımlı sosyal ve siyasi grupların desteğini gerektirmektedir.202 AB, Batı

Balkan ülkelerine farklı imtiyazlar verirken, diğer tarafta Akdenizli ortaklarıyla olan

ilişkilerde Akdeniz’in iç dinamiklerine göre etkili politikalar geliştirememiştir. AB,

kendisini Akdenizli ülkelere tam olarak, şeffaf bir şekilde tanıtamamakta, bu da

Akdenizli ülkelerin kafalarında AB ile ilgili hep bir soru işareti oluşmasına neden

olmaktadır.

201 Panebianco ve Rossi, op. cit., s. 12. 202 Panebianco ve Rossi, op. cit., s. 12.

101

Page 102: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AB’nin Batı Balkan ülkelerine ve Akdeniz ülkelerine yönelik politikalarının

farklı olmasının nedenlerinden birincisi, Balkan ülkelerinin Avrupa’nın coğrafi bir

parçası olarak görülmesidir. Prodi 2003 yılında yaptığı bir konuşmasında Avrupa’nın

tarihinin Balkanların tarihi olduğu ve Avrupa’nın onların evi olduğunu

söylemiştir.203 AB’nin farklı politikalarının ikinci nedeni ise, Batı Balkan ülkelerinin

daha fazla değişime açık olmasıdır. Akdeniz ülkeleriyle kıyaslandığında Batı Balkan

ülkeleri siyasi ve ekonomik reformları uygulamada Akdeniz ülkelerinden daha

başarılıdırlar.204 Ayrıca, AB’nin genişleme politikasını sonuna kadar devam ettirmesi

mümkün olmadığı için, AB, komşu olduğu ülkelerle bölgesel uyuşmazlıkları çözmek

ve onların da AB Tek Pazarı’ndan yararlanmaları için farklı ortaklık modelleri inşa

etmek zorundadır. Dolayısıyla, AB, Batı Balkan ülkeleriyle ilişkilerini üyelik

perspektifinde yürütürken, kendisi için çok önemli olan Akdeniz coğrafyasıyla

ilişkilerini de ortaklık şeklinde yürütmektedir.

Sonuç olarak, Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında AB-Akdeniz ilişkilerinin

nasıl bir süreç izlediğine baktığımızda AB’nin Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerini

Barselona Süreci ruhunu taşıyarak farklı bir mekanizmada ilerletmek istediğini

görmekteyiz. Avrupa Komşuluk Politikası’nın amacı, AB’nin komşu ülkeleriyle

yakın ortaklık ilişkisi kurarak, refahın ve demokratik değerlerin paylaşıldığı bir alan

oluşturmaktır. AB, bu amaca ulaşırken de komşu ülkelere üyelik perspektifi

vermeden mümkün olduğunca komşu ülkeleri AB ekonomik entegrasyonunun içine

dahil etmek ve AB sınırlarını çevreleyen alanlardaki güvenlik sorunlarını en etkin

şekilde komşu ülkelerle işbirliği yaparak çözümlemek arzusundadır. 203 Panebianco ve Rossi, op. cit., s. 7.’den Romano Prodi (2003), South-Eastern Europe’s turn, South-Eastern European Cooperation Process Summit, SPEECH/03/191 Belgrade, 9 April 2003. 204 Kaczynski ve Kiewicz, op. cit., s. 10.

102

Page 103: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı da Avrupa Komşuluk Politikası ile benzer amaçları

taşımasına rağmen, neden Akdenizli ortakların bu yeni yapının içine monte edildiği

uluslararası çevrelerde tartışılmaktadır. AB yetkililerinin bu soruya yanıtı ise,

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın sahip olduğu karmaşık yapıdan ötürü AB ile Akdeniz

ülkeleri arasındaki ikili ilişkilerin yeterince derinleştirilemediğidir. Bu karmaşık

yapıdan kasıt, bir tarafta çok taraflı bölgesel aktivitelerin yapılması diğer tarafta AB

ve Akdeniz ülkeleri arasında ikili işbirliği ve ortaklık anlaşmalarının yapılmasıdır.205

Ayrıca, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın her bir bölümünün kendi içinde çok veya az

bağımsız hareket etmesi ve bir bölümün diğeriyle koordinasyonunun tam olarak

sağlanamaması AB’nin, Akdenizli ortaklarla ilişkilerini Komşuluk Politikasının

çerçevesine taşımasına neden olmuştur.

AB, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’na yeni bir soluk getirmek, bu ortaklığın

dinamiklerini yeniden hayata geçirmek ve Akdeniz ülkelerinin reformları

uygulamasının sağlanmasında pozitif koşulluluğun etkili olması için Akdeniz

ülkelerine Komşuluk Politikası enstrümanını sunmuştur. Ancak, Akdenizli ortakların

özelikle güvenlik alanında bu enstrümandan gerçek anlamda faydalanmaları için

AB’nin, Eylem Planları’nda yer alan Yeni Ortaklık Perspektifleri’nde yazılı olan

maddeleri somut bir biçimde uygulaması gereklidir.206 Bu maddeler, AB ve Akdeniz

ülkeleri arasında demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasını

temel alan Akdeniz’de gerçek anlamda bir barış ve istikrar alanı kurulmasını

amaçlamaktadır. Bu maddelerin somut bir şekilde uygulanması için Akdeniz

bölgesinde KİS’lerin yok edilmesi, terörizmle etkili mücadele edilmesi, yasa dışı

205 Biscop, op. cit., s. 6. 206 Biscop, op. cit., s. 7.

103

Page 104: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

göçün önlenmesi ve Ortadoğu Sorunu’nun çözümünde kültürler ve dinler arası

diyaloğu geliştiren güçlü siyasi iradelerin Avrupa-Akdeniz ülkelerinde karşılıklı

olarak bulunması gerekmektedir. Ancak, bu tür güvenlik tedbirleri, Akdeniz

bölgesinde güvenlik alanında işbirliği sürecini derinleştirebilir. Avrupa-Akdeniz

arasındaki güvenlik konularındaki işbirliği, AB’in atacağı adımların yanında

Akdenizli ortakların da Akdeniz’in güvenliği ve istikrarı için çaba sarfetmesine

bağlıdır; ancak o zaman bölgesel güvenlik ortaklığından iki taraf da kârlı çıkabilir.

104

Page 105: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

AB’NİN AKDENİZ’DE ULUSLARARASI AKTÖRLÜĞÜ

I. SOĞUK SAVAŞ VE SONRASINDA(1990-1995) AKDENİZ GÜVENLİĞİ

BAĞLAMINDA AT(AB)’NİN ULUSLARARASI AKTÖRLÜĞÜ

AB’nin Akdeniz’in güvenliği konusunda ne tür adımlar attığının ve bu adımların

AB’nin uluslararası rolünü ne denli etkilediğini görebilmek için öncelikle Soğuk

Savaş döneminde AT’nin ne tür politikalar ürettiğini bakmak zorundayız. Soğuk

Savaş dönemi, uluslararası güvenlik kültürü bağlamında uluslararası ilişkiler

disiplininde önemli bir yere sahiptir. Bu dönemde dünyadaki güç dengeleri Batı ve

Doğu Bloğu etrafında şekillenmiştir. Oral Sander, Soğuk Savaşı şu şekilde

tanımlamaktadır: “Soğuk Savaş, II. Dünya Savaşı’ndan galip çıkan iki büyük devlet

ve bu devletlerin çevresinde kümelenmiş küçük devletler arasındaki anlaşmazlık ve

çatışmanın, doğrudan birbirlerine karşı silah kullanmadan sürdürüldüğü belirli bir

tarihsel döneme verilen addır.”207

Bu tanımlamadan anlaşılacağı üzere, Soğuk Savaşın yarattığı iki kutuplu bir

dünya düzeninde ülkeler Batı Bloğu’nun başını çektiği ABD ve Doğu Bloğu’nun

başını çektiği Sovyetler Birliği etrafında politikalar uygulamışlar ve iki blok arasında

imzalanan anlaşmalarla nükleer savaş riskini en aza indirmeye gayret etmişlerdir. İşte

böyle bir uluslararası ortamda Akdeniz güvenliğiyle ilgili atılımlar da Avrupalı

devletler tarafından farklı uluslararası örgütlerin şemsiyesi altında yapılmış, dönemin

207 Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, İmge Kitabevi, 9. B., Ankara, 2001, s. 224.

105

Page 106: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

konjonktürel olayları ve AET’nin üçüncü ülkelerle ilişkilerinde yavaş ve temkinli

adımlarla ilerlemesi, AET’nin Akdeniz bölgesinde güvenliğin sağlanması konusunda

diğer uluslararası örgütlerle yoğun bir işbirliği yapmasını beraberinde getirmiştir.

Akdeniz, sahip olduğu farklı sosyal, kültürel ve dini motiflerden ötürü insanlık

tarihinin önemli bir beşiği olmuştur. Bu coğrafyada yüz yıllardır yoğun

uyuşmazlıklar aynı zamanda yoğun bir işbirliği süreci yaşanmakta ve Akdeniz’e

kıyısı olan devletler sayısız güvenlik sorunlarıyla yüz yüze gelmektedir. Böyle

sorunlu bir bölgede Avrupalı devletler II. Dünya Savaşı’ndan beri Avrupa güvenlik

sistemi içinde Akdeniz bölgesinin güvenliğine öncelik vermişlerdir. Soğuk Savaşın

iki kutuplu düzeninde Akdeniz’in sahip olduğu jeo-stratejik konum ve bu konum

dolayısıyla Avrupa ve Akdeniz ülkeleri arasında enerji ve ticaret hattı oluşturması,

Avrupa ile Akdeniz arasında sağlam köprülerin kurulmasını gerekli kılmıştır.208

Soğuk Savaş döneminin çizdiği güvenlik portresi içinde Avrupa güvenlik yapısı

kollektif savunma doktrini ve sistemlerini kapsayan uluslararası örgütlerin

kurulmasıyla oluşturulmuştur. BM Anlaşması’nın 51. maddesinin belirttiği gibi, BM

üyesi devletlerden herhangi birisi saldırıya uğrarsa bu devletin bireysel veya diğer

devletlerle ortak savunma hakkı mevcuttur.209 BM’nin bu maddesi temelinde

şekillenen kollektif güvenlik anlayışı, Avrupalı devletler tarafından kurulan güvenlik

örgütlerinin politikalarına da öncülük etmektedir.

208 Joffe, op. cit., s. 22. 209 Charter of the United Nations, UN Publication, 2001, s. 32.

106

Page 107: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

1970’lerin başında AT içinde dış politika alanında siyasi bütünleşmeyi hayata

geçirmek için oluşturulan ASİ, siyasi ve güvenlik odaklı politikalar geliştirmeye

çalışsa da, Akdeniz’in güvenliği konusunda 1970-1995 yılları arasında AGİK(AGİT)

ve 1990’dan sonra da NATO etkin şekilde rol alırken, BAB’ın etkisi sınırlı kalmıştır.

1975 yılında kabul edilen Helsinki Nihai Senedi’yle 35 Avrupa ülkesi aralarında

karşılıklı işbirliğini geliştirmek ve güvenlikle ilgili sorunların ivedilikle

çözümlenmesi için bu konferansın toplanmasına karar vermiştir.

AGİK’in Akdeniz bölgesinin güvenliği ve istikrarı için neler yapabileceği

“Akdeniz’de Güvenlik ve İşbirliğine İlişkin Sorunlar” başlıklı bölümde ele alınmaya

çalışılmıştır. Bu bölümde, Avrupa’nın güvenliğinin, Akdeniz’in güvenliği ile

yakından ilişkili olduğu belirtilirken, Avrupalı ve Akdenizli ülkelerin ortak

çıkarlarına hizmet eden işbirliği sürecinin iyi komşuluk ilişkilerini geliştireceği ifade

edilmiştir.210 Buna ek olarak, Helsinki Nihai Senedi’nin belki de üzerinde durduğu

en önemli nokta sınırların dokunulmazlığı olmuştur. Avrupa’nın sınırlarının

değişmeyeceği kesin olarak belirlenirken, Akdeniz bölgesindeki sınır

anlaşmazlıklarının bu bağlamda çözümlenebileceği düşünülmüştür.211

Helsinki Nihai Senedi’nde Akdenizle ilgili bir başlığın bulunması, 1990 yılında

“5+5 Grubu” politikasının gündeme gelmesi ve ardından AGİK formatında CSCE

oluşturma çabaları Cezayir’deki iç savaş, Libya’nın uluslararası izolasyonlara tabi

tutulması ve Körfez Savaşı gibi nedenlerle kesinteye uğramış, Avrupalı ülkeler ve

diğer Akdenizli Arap devletlerin görüşmeleri bu tür krizler nedeniyle gölgede

210 “Helsinki Final Act”, op. cit. 211 Sander, op. cit., s. 457-458.

107

Page 108: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kalmıştır.212 1994 yılında AGİK’in AGİT’e dönüşmesinden sonra AGİT bünyesinde

Akdeniz İletişim Grubu oluşturulmuş, ancak Akdeniz’deki sorunların

çözümlenmesinde somut eylemlerde bulunulmamıştır.

Soğuk Savaşın bitimiyle, askeri nitelikli güvenlik tehditlerinin şekil değiştirip,

daha çok ülkelerarası işbirliğini zorunlu kılan yasadışı göç ve terörizm gibi sosyal

nitelikli tehditlerin Avrupa’ya hakim olmasıyla, Akdeniz’in Avrupa için önemi daha

da artmıştır. Böylelikle, 1992 yılında BAB’ın Akdeniz bölgesinde diyaloğun

ilerletilmesi ile ilgili girişimi AB içinde Akdeniz’e yönelik ilgiyi canlandırmayı

amaçlamıştır. ASİ çerçevesinde 17 Şubat 1992 yılında Lizbon’da düzenlenen

Bakanlar Toplantısında kabul edilen deklarasyonla AB güvenliği için Mağrip

ülkelerinin önemi bir kez daha vurgulanmıştır. Deklarasyon, genel güvenlik

profilinden daha çok Akdeniz bölgesinde silahlanmanın azaltılmasına ve bu

bağlamda antlaşmaların Akdeniz ülkeleri tarafından uygulanmasına yoğunlaşmıştır.

19 Haziran 1992 tarihinde BAB’ın Petersberg’deki Bakanlar Konseyi Toplantısında

Akdeniz’in güvenliği için Akdeniz Alt-Çalışma Grubu’nun önemine vurgu yapılmış,

AB ve Mağrip ülkeleri arasındaki diyaloğun gelişiminin bölgedeki siyasi gelişmelere

bağlı olduğu belirtilmiştir.213

Bu toplantıdan sonra BAB’ın Akdeniz Alt-Çalışma Grubu Akdeniz bölgesindeki

güvenlik sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak için yedi ilke kabul etmiştir. Bu

212 Abdelwahab Biad, “Code of Conduct for Good-Neighbourly Relations in the Euro-Mediterranean Partnership,” Euro-Mediterranean Partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, New York, Palgrave, 2000, s. 259. 213 Antonio Marquina, “Review of the İnitiatives on CBMs nad CSBMs in the Mediterranean,” Euro-Mediterranean Partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, New York, Palgrave, 2000, s. 63-64.

108

Page 109: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

ilkeler, diyalog, şeffaflık, güven, uyuşmazlıkların önlenmesi, yeterlilik, KİS’lerin

yayılmasının önlenmesi ve barışçıl metodlar şeklinde sıralanmaktadır. Bu ilkeler

Akdeniz bölgesinde güven inşa edici önlemler olarak ele alınmaktadır. BAB, bu

ilkeler doğrultusunda Akdeniz’de Kuzey ve Güney ülkeleri arasında diyaloğu

karşılıklı güven zemininde ilerletmeyi denemiş ama istenilen sonuç alınamamıştır.

1993 yılında BAB’daki Akdeniz Alt Çalışma Grubu, Konsey Çalışma Grubu

olmuş, böylelikle BAB ve Mağrip ülkeleri arasında ikili toplantıların yapılması

önerilmiştir. 1994 yılının Ekim ayında yapılan ilk toplantıdan sonra Konsey,

Akdeniz’de güvenlik ve savunma politikaları kapsamında bilgi alış verişinde

bulunulmasını ve iki taraflı askeri işbirliğinin ilerletilmesi gerektiğini kabul

etmiştir.214 Ancak, bütün bu girişimler ve de 1995 yılındaki BAB Bakanlar

Konseyi’nde İspanya’nın BAB’ın daha çok askeri sorunlarla ilgilenmesi ve

Akdeniz’de güvenliğin daha derin bir şekilde çevrelenmesi önerisi, BAB’ın Akdeniz

güvenliği ile ilgili girişimlerinin olumlu sonuçlanmasına yardımcı olmamıştır.

BAB’ın Akdeniz bölgesinin güvenliği için attığı adımlarda başarılı olamayışının

sebeblerinden biri de Ortadoğu’daki güvenlik problemlerine sessiz kalmasıdır; bu

nedenden ötürü BAB’ın girişimleri etkili olamamıştır.

NATO’nun Akdeniz Bölgesine yönelik girişimine baktığımızda ise, NATO

Konseyi’nin 1994 yılında Akdeniz’le diyalog başlatılması önerisi karşımıza

çıkmaktadır. Tezin birinci bölümünde belirtildiği gibi, 1994 yılından önce,

NATO’nun bir güvenlik ve savunma örgütü olarak Akdeniz’deki varlığı başta ABD

214 İbid., s. 65.

109

Page 110: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

olmak üzere daha çok bireysel ülkeler şeklindedir ve NATO’nun Akdeniz bölgesine

yönelik operasyonel eylemleri olmamıştır. ABD, Akdeniz’de Sovyetler Birliği’nin

güçlenmesini engellemek için Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerini onların askeri gücünü

geliştirme yönünde birebir yürütmüştür.215

1994 yılında NATO’nun Akdenizli ortaklarının desteklediği “Akdeniz Diyaloğu”

girişimi, Akdeniz’de kriz yönetimi, barışı korumaya yönelik insani yardım amaçlı

operasyonlar gibi konularda Akdenizli ülkeler ve NATO arasında iletişim kanalları

kurulmasını amaçlıyordu. Örneğin, NATO’nun Akdeniz Diyaloğu çerçevesinde 24

Şubat 1995 yılında NATO Sekreterliği ve Mısır, İsrail, Fas, Tunus ve Moritanya

arasında görüşmeler başlamıştır. Akdeniz Diyaloğu’nun amacı, Akdeniz’de

NATO’nun rolü, misyonu ve eylemleri hakkında Akdenizli ülkeleri bilgilendirmek

ve bu bağlamda Akdenizli ülkelerle bölgesel işbirliğini geliştirmektir.216

1997 yılında Madrid Zirvesi’nde, Akdeniz İşbirliği Grubu oluşturulmuş ve bu

diyalog süreci siyasal ve eylemsel boyut olmak üzere iki boyutlu bir yapı meydana

getirmiştir.217 Siyasi boyutta NATO ülkeleri ve NATO üyesi olmayan Akdeniz

ülkelerinin katılacağı Akdeniz İşbirliği Grup toplantıları, seminerler ve brifingler

yapılacaktır. İşbirliği sürecinin eylemsel boyutunda ise, yıllık çalışma programı

kapsamında Akdeniz’de Sivil Acil Planlama, bilimsel ve askeri eylemler konusunda

Akdenizli ülkelerin askeri personellerine NATO’nun özellikleri ve Avrupa güvenliği

bağlamında işbirliği eğitimi verilecektir. Buna ek olarak, Akdenizli ülkelerin NATO

215 Fenech, op. cit., s. 161. 216 NATO-Mediterranean Dialogue, <http://www.nato.int/med-dial/home.htm> (07.06.2006). 217 Alberto Bin, “Strengthening Cooperation in the Mediterranean: NATO’s contribution”, NATO Review, C. 46, No. 4 (Kış 1998), s. 24-25.

110

Page 111: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

üyesi ülkelerle Akdeniz’de araştırma ve kurtarma faaliyetlerine katılımı teşvik

edilecektir. Örneğin, NATO-Akdeniz işbirliğinin geliştirilmesi NATO’nun Bosna-

Hersek’teki IFOR/SFOR operasyonlarına Mısır, Ürdün ve Fas’ın katılımını

sağlamıştır.218 Ancak, Ortadoğu’daki Barış Sürecinin kesintiye uğraması NATO-

Akdeniz ilişkilerinin gelişimini olumsuz yönde etkilemiştir.219 Buna ek olarak,

Avrupa-Akdeniz ilişkilerinin 1995 yılından sonra Barselona Sürecini takip ederek

yol kat etmesi, AB ülkelerinin Akdeniz güvenliği konusuna daha çok kendi politika

araçlarıyla yön vermek istemesine neden olmuştur.

AGİK, BAB ve NATO’nun Akdeniz’in güvenliği konusunda yetersiz

girişimlerinin değerlendirilmesinden sonra, 1970-1995 yılları arasında Akdeniz’in

hangi tür tehditlerle yüz yüze kaldığı, AT’nin Akdeniz bölgesinin güvenliği

konusuna nasıl baktığı açısından önemlidir. Soğuk Savaş yıllarında Akdeniz bölgesi

sorunlara yatkın bir bölge konumunda olmuştur. Kuzey ve Güney Akdeniz’de

şiddete dayalı etnik uyuşmazlıklar, sınır sorunları Akdeniz Bölgesinde iç

istikrarsızlığı tetikleyen güvenlik sorunlarının başında gelmiştir.

Soğuk Savaşın bitimine kadar bu sorunların çözümlenmemesi ve daha sonra bu

sorunlara sosyal nitelikli başka güvenlik problemlerinin eklenmesi, Akdeniz’de

alınması gereken tedbirleri gözler önüne sermiştir. Uzmanlar, Soğuk Savaş

döneminde Kuzey Akdeniz’deki sorunları, etnik ve dinsel azınlıkların sosyal ve

siyasi entegrasyondan yoksun oluşu, hükümetlerin geçici olarak meşruiyetlerini

kaybetmeleri ve İspanya, İtalya ve Fransa’nın bazı bölgelerinde dilsel ve kültürel

218 Ibid., s. 26. 219 Marquina, op. cit., s. 67.

111

Page 112: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

özerklik istenmesi şeklinde tanımlarken, diğer tarafta Doğu ve Güney Akdeniz

kıyılarındaki sınır sorunları ve bunun ülkelerin genel güvenlik endişeleri üzerindeki

etkilerine dikkat çekmektedirler.220 Dolayısıyla, Soğuk Savaş döneminde Akdeniz’de

Maşrek-Mağrip ayrımına ek olarak, güvenlik sorunları çerçevesinde Kuzey-Güney

Akdeniz ayrımı da belirgin bir şekilde kendisini göstermektedir.

Birçok Güney Akdeniz ülkesinde sınırlarla ilgili sorunlar çözümlenemezken,

Mağrip ülkelerinin yapısal risklerden kaynaklanan ve bölgenin güvenlik atmosferini

dolaylı şekilde etkileyen problemleri, Akdeniz’de işbirliğini zorlaştırmaktadır.

Mağrip ülkelerindeki bu yapısal riskler, ulusal istikrarı bozan milli gelir seviyesinin

düşüklüğü, sosyal adaletsizlik ve yüksek işsizlik gibi etkenlerdir.221 Bu riskleri

taşıyan otoriter siyasi rejimler bir yandan Avrupa’nın desteğini talep ederken, diğer

yandan ülkelerinde demokratik reformların hayata geçmesini erteleyerek halklarının

temel kamu ihtiyaçlarını karşılayamamışlardır. Bu ülkelerin tutarsız politikaları da

Akdeniz’de ortaklık ruhunun oluşmasını engellemiş ve bölgede 1990’lardan sonra

hızlanacak sosyal nitelikli tehditlere kuvvetli bir zemin hazırlamıştır.222

Kuzey Afrika’daki sınırlar zamanında bu topraklarda kolonileri olan Fransa,

İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık gibi ülkeler tarafından çizilmiştir. Kuzey Afrika

ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra aralarında bir takım sınır uyuşmazlıkları

boy göstermeye başlamıştır. 1975 yılında İspanya’nın Batı Sahara’dan çekilerek,

buranın yönetimini Fas ve Moritanya’ya bırakması ve bu bölgenin senelerce iki ülke

220 Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, “Introduction: Euro-Mediterranean Partnership for the 21st Century”, Euro-Mediterrannean partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, New York, Palgrave, 2000, s. 12-13. 221 İbid., s. 14. 222 Biscop, op. cit., s. 4.

112

Page 113: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

arasında çekişmelere sahne olması, Güney Akdeniz’deki sınır anlaşmazlığına örnek

gösterilebilir. Bu sorun 1988 yılında BM temelinde çözüme kavuşturulmaya

çalışıldıysa da hâlen bazı problemler devam etmektedir. Bu çözümlenememiş sınır

sorunları Kuzey Afrika ülkeleri arasındaki ekonomik ve siyasi işbirliğini bir ölçüde

engellemektedir. Kuzey Afrika ülkeleri arasındaki sınır sorunlarındaki en büyük

zorluk Sahara’daki geniş sınırların kontrol edilmesidir. Bu kontrol edilemeyen geniş

sınırların ülkelerin kurumsallaşamamış adalet sistemlerinin de etkisiyle çok sayıda

uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığına açık olması sorununu gündeme

getirmektedir.223

Kuzey Afrika’daki sınır sorunlarının yanında, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve

Yunanistan arasında da kara suları, hava sahası, kıta sahanlığı ve Kıbrıs’ın statüsü

gibi güvenlik sorunları ortaya çıkmış, bu sorunlar da BM zemininde çözüme

kavuşturulamamıştır.224 Bu tür sorunlar da Akdeniz bölgesinde yakın bir işbirliği

sürecinin oluşmasını engellemektedir. Sonuç olarak, Akdeniz bölgesinde 1970’lerden

beri Doğu Akdeniz’de de sorunlu bir alt-bölge vardır. Akdeniz’in kendi içinde

Kuzey-Güney ayrımı, Güney ve Doğu Akdeniz’de alt-bölgelerde sınır

anlaşmazlıkları gibi sorunların var olması, Akdeniz’in heterojen bir bölge olduğunu

ve çok farklı güvenlik sorunlarına sahip olduğunu göstermektedir.

Soğuk Savaş döneminde Akdeniz’de ne tür güvenlik sorunlarının boy

gösterdiğini inceledikten sonra, bu sorunların bir takım sebeplerden kaynaklandığını

söyleyebiliriz. Bu sebeplerin başında her Akdeniz ülkesinin kendisini ne kadar

223 Brauch, Marquina ve Biad, op. cit., s. 15. 224 Brauch, Marquina ve Biad, op. cit., s. 15.

113

Page 114: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Akdenizli hissettiği ve bu coğrafyanın istikrarı için ne kadar çaba sarf ettiği

gelmektedir. Buna ek olarak, ülkelerin Akdenizlilik bilinciyle hareket ederken,

güvenlikle ilgili alacakları her siyasi kararın olası bölgesel etkilerini göz önüne

almaları gerekmektedir. Akdenizli Arap devletlerinde ne yazık ki bu bilinç tam

olarak yerleşmiş değildir. Örneğin, 1950’li yıllarda dönemin bazı entellektüellerine

göre, Mısır ve Lübnan Akdenizli kimliklerini Arap-İslam kimliklerine nazaran daha

ön plana çıkarmaktaydılar. Ancak, II. Dünya Savaşı sonunda, Mısır’ın Arap

Birliği’ne katılması ve İsrail’e karşı Ortadoğu’da bir mücadeleye girişilmesi Mısır’ın

Akdenizli ruhunu ortaya çıkarmasını engellemeye başlamıştır.225

Buna ek olarak, Kuzey Afrikalı entellektüellere göre, Mağrip ülkeleri de

Akdenizliliği, Arap-Berber etnik yapıları ve Avrupa ile olan tarihsel bağlarından

kaynaklanan bir kimlik olarak benimsemişlerdir. Bu kimlik, Magribliler arasında

aynı zamanda Maşreğin ötekisi olarak algılanmaktadır.226 Ortak bir Akdenizlilik

ruhuyla hareket edemeyen bu ülkelerin farklı politikalara Kuzey-Güney Akdeniz

arasındaki kalkınmışlık farkları da eklenince Akdeniz coğrafyasında günümüze dek

süregelen uyuşmazlık problemleri baş göstermektedir. Ayrıca, Akdeniz bölgesinin

Ortadoğu bölgesinin bir kısmını kapsaması ve Akdeniz’in siyasi ve ekonomik

dinamikleri bölgede zaman ilerledikçe Akdenizlilik bilincinin azalmasına yol

açmıştır.

Akdeniz bölgesinde ortak bir Akdenizlilik bilincinde buluşamayan Arap

ülkelerinin bu tutumları 1970’den günümüze dek süren Avrupa-Akdeniz işbirliği

225 Bilgin, op. cit,, s. 272-273. 226 Bilgin, op. cit., s. 273.

114

Page 115: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

sürecini yavaşlatmaktadır. Özellikle Akdenizli Arap devletler arasındaki

koordinasyon eksikliği ve Arapların kendi aralarında ekonomik, ticari, siyasi ve

sosyal bütünleşmeyi sağlayamamaları Avrupa-Akdeniz arasında oluşacak köprünün

sağlam bir zemin üzerine inşa edilmesini güçleştirmektedir. Ayrıca, Akdenizli Arap

ülkelerinin ekonomik ve sosyal anlamda bütünleşememelerinin bir sebebi de zengin

doğal kaynaklara dayanan refah düzeylerinin her ülkede farklı olması ve bu

farklılığın doğurduğu sosyal düzendir. Akdeniz güvenliği bağlamında, Güney

Akdeniz’in iki alt-bölgesel sistem şeklinde hareket etmesi, Mağrip ve Maşrek olarak

ayrılan güney kıyılarının farklı güvenlik ihtiyaçlarına sahip olmasını beraberinde

getirmiştir. Bunun yanında Mağrip ve Maşrek ülkeleri Akdeniz’de güvenlik

tehditlerini kendilerine göre belirlerken, merkeze Arap-İsrail uyuşmazlığı

yerleşmiştir.227

Arap ülkelerinin kendi güvenlik algılamaları etrafında politika geliştirmeleri ve

ortak sorunlarda görüş birliğine varamamaları 1995 yılında kurulan Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı’ndan sonra da devam etmiş, günümüz AB-Akdeniz politikalarını da etkiler

hale gelmiştir. Sonuç olarak, Akdeniz güvenliği konusunda Mağrip ve Maşrek

ülkelerinin ortak amaçlar etrafında fonksiyonel bir şekilde hareket edememeleri,

Soğuk Savaş döneminde AET’nin siyasi konularda henüz etkili politikalara imza

atamaması, Avrupa-Akdeniz işbirliği sürecinde AET’yi pasif aktör konumuna

getirmiş, ancak Avrupalı devletler AGİK gibi uluslararası örgütler çerçevesinde

bireysel ülkeler nezdinde, farklı platformlarda Akdeniz’in güvenliğiyle ilgili istekli

adımlar atmayı sürdürmüşlerdir. 227 Abdelwahab Biad, “The Political and Security Partnership and Its İnfluence on Stability in the Mediterranean Region”, Euro-Mediterranean Security and the Barcelona Process, der. Bo Huldt, Mats Engman ve Elisabeth Davidson, Stockholm, Swedish National Defence College, 2002, s. 32-33.

115

Page 116: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Soğuk Savaş yıllarının çizdiği güvenlik portresine baktığımızda Doğu-Batı

uyuşmazlığı ekseninde her hangi bir nükleer çatışmaya sebep vermeden

uyuşmazlıklardan kaçınma yolları aranmaktadır. Bu bağlamda, ülkeler Soğuk Savaş

döneminin önemli siyasi ve güvenlik araçlarından biri olan güven inşa edici

tedbirlere başvurarak ilişkileri dengeli bir çizgide tutmaya çabalamaktaydılar. Güven

inşa edici tedbirlerin amacı, bilginin paylaşıldığı, zararın en aza indirildiği, güveninin

sağlandığı şartları uluslararası ortamda oluşturmaktı. AGİK çerçevesinde gündeme

gelen bu tedbirlerin amaçları, uluslararası silahlanmanın kontrol edilmesi, savaş

riskini azaltmak ve ülkelerarası yanlış algılamalardan kaçınarak politikalarda

şeffaflığı sağlamaktır.228

1990’lı yıllara kadar güven inşa edici tedbirler içinde güvenlikle ilgili Avrupa-

Akdeniz ülkeleri arasında bilgi paylaşımını sağlayan, askeri alanda sistemli bir

işbirliği sürecini takip eden, askeri doktrinlerle ilgili düzenli seminerler yapılmasını

hedefleyen ve savunma alanında ülkelerarası personel eğitim programları düzenleyen

girişimler pek fazla yapılmamıştır. Dolayısıyla, Akdeniz’in güvenliği konusunda da

yapılan girişimler Avrupa çapında sınırlı kalmış, Doğu-Batı çatışması bağlamında

Akdeniz bölgesindeki güvenlik sorunları Avrupa kurumları ve ülkeleri tarafından

çözümlenmeye çalışılmıştır. Soğuk Savaş döneminde Akdeniz’de ABD

politikalarının da etkin rol oynamasıyla AGİK, BAB ve NATO bağlamında güven

inşa edici tedbirler, uyuşmazlıkların önlenmesi ve bölgede yeni tehditlerin

228 Hans Günter Brauch, “From Confidence to Partnership Building Measures in Europe and the Mediterranean: Conceptual and Political Efforts Revisited”,Euro-Mediterrannean Partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, New York, Palgrave, 2000, s. 29-30.

116

Page 117: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

oluşmasının önüne geçilmesi şeklinde toplantılarda alınan kararlar çerçevesinde

uygulanmıştır. Ayrıca, güven inşa edici tedbirlerin askeri odaklı olmayan güvenlik

tehditlerinin önlenmesi için kullanılması da Soğuk Savaş döneminde bu tedbirlerden

beklenen verimin alınmasını engellemiştir.

1970-1995 yılları arasında Akdeniz’in güvenliği ile ilgili atılan adımlarda AT

etkili politikalar üretememiştir. Dönemin iki kutuplu güç dengesine dayanan

güvenlik yapısı, AT’nin kurumsallaşma ve genişleme sürecinde karşılaştığı zorlukları

atlatma çabası, Akdeniz’de Ortak bir Akdenizlilik bilincinin oluşturulamaması,

Akdeniz bölgesindeki yerel tehditlerin Avrupa’yı henüz ciddi anlamda olumsuz

etkilememesi, AGİK(AGİT), NATO ve BAB çerçevesinde Akdeniz’le ilgili alınan

kararların tek bir çatı altında toplanamaması, Avrupa-Akdeniz diyalog sürecini

güvenlik alanında güçlendirememiştir.

Her ne kadar farklı uluslararası örgütlenmeler ışığında Akdenizli ülkelerle

ilişkilerini geliştirmek isteyen Avrupalı devletler yaptıkları toplantılarla işbirliğini

yoğunlaştırdılarsa da, AT uluslararası bir güç olarak aktif bir dış politika oyuncusu

olamamıştır. Ancak, bir başka açıdan olaylara bakarsak, AT’nin üç Akdeniz ülkesi

olan Yunanistan, İspanya ve Portekiz’i Topluluğa katarak, güney genişlemesini

gerçekleştirmesi, AT’nin Akdeniz bölgesindeki politikalara daha fazla ağırlık

vermesini ve sivil gücünü pekiştirmesini sağlamıştır. Ayrıca, AT ülkelerinin AGİK

içerisinde Akdeniz bölgesindeki ülkelerle ilişkilerin güvenlik alanında geliştirilmesi

çabaları da göz ardı edilmemelidir.

117

Page 118: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

1987 yılında AT’nin siyasi bütünleşme sürecinin önemli kilometre taşlarından

biri olan Tek Senet’in229 imzalanmasıyla Topluluk Tek Pazar oluşturma yolunda

adım atarken, aynı zamanda Topluluk üyesi ülkeler dış politikada uyum konusunda

önemli düzenlemeler kabul etmişlerdir. Bu düzenlemeler yoluyla AT siyasi birliğin

ilk adımlarından birini atmış ve ortak bir dış ve güvenlik politikasının çerçevesini

çizmiştir. 1991 yılında Maastricht Antlaşmasıyla230 somut şeklini alan Ortak Dış ve

Güvenlik Politikasının hayata geçmesi, AB’nin dış ilişkilerine yeni bir soluk katmış,

bu da kendini AB’nin üçüncü ülkelerle olan bölgesel işbirliği ilişkilerine

yansımıştır.231 AB’nin kendi siyasi bütünleşme çabalarının yansıması, AB’nin

Akdeniz bölgesine yönelik çok boyutlu politika arayışında kendini göstermiştir.

Bunun sonucunda, Akdeniz’le olan ilişkilerini bölgesel bir ortaklık platformuna

taşımak isteyen AB, 1995 yılında kabul edilen Barselona Deklarasyo’nu ile ortaklığı

inşa edici tedbirleri uygulamaya hazırlanmış, uluslararası arenada Akdeniz güvenliği

ile ilgili insiyatifi eline alıp daha etkili politikalara imza atmak için girişimlerini

başlatmıştır.

II. 1995 SONRASI AB’NİN AKDENİZ’DE ULUSLARARASI

AKTÖRLÜĞÜ

1995 yılında hayata geçen Avrupa-Akdeniz bölgesel ortaklığı, AB’nin siyasal

bütünleşme süreci paralelinde AB’nin Akdeniz güvenliği açısından nasıl bir rol

229 Tek Senet için bakınız, Paul Craig ve Grainne De Burca, EU Law Text Cases and Materials, Third Edition, New York, Oxford University Press, 2003. 230 Daha ayrıntılı bilgi için bakınız, Jo Steiner, Lorna Woods ve Christian Twingg-Flesner, EC Law, Eight Edition, New York, Oxford University Press, 2003. 231 Beril Dedeoğlu, “Avrupa Birliği Bütünleşme Süreci II: Avrupa Birliği’nin Yakın Geçmişi”, Dünden Bugüne Avrupa Birliği, der. Beril Dedeoğlu, İstanbul, Boyut Yayıncılık, 2003, s. 56.

118

Page 119: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

oynadığını gösteren önemli bir politika aracıdır. AB’nin ortaya koyduğu bu aracın

AB-Akdeniz ilişkilerinin güvenlik boyutunu hangi açılardan etkilediğine geçmeden

önce Soğuk Savaş sonrası Avrupa güvenlik düzenini incelemekte yarar vardır. Soğuk

Savaş döneminde iki kutuplu bir uluslararası düzen oluşmuştu. Atilla Eralp’e göre

güvenlik, bloklar içinde Batı ve Doğu Bloğu şeklinde tanımlandığı için sistemde bir

blok disiplini vardı. Bu blok disiplini ülkelerarası çatışmayı bir ölçüde sınırlıyordu.

Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile bir bloğun ortadan kalkması, Soğuk Savaşın sona

ermesi ve en önemlisi blok disiplininin gevşemesiyle etnik ve dinsel milliyetçilik

artmış, küreselleşmenin sosyal, ekonomik ve siyasi sorunları çoğaltmasıyla güvenlik

sorunları bir anlamda küresel boyut kazanmış ve değişiklik göstermeye

başlamıştır.232 Diğer bir deyişle, Soğuk Savaş sonrası güvenlik, küresel bir olgusal

soruna dönüşmüştür.

Soğuk Savaşın sona ermesiyle ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla Avrupa

güvenlik sahnesinde birçok değişiklik meydana gelmiştir. Öncelikle, Sovyet

tehdidinin ortadan kalkmasıyla Avrupa’nın ABD nezdinde stratejik önceliği

azalırken ve ABD, Avrupa güvenliğine katkısını sorgularken, Avrupa ülkeleri de

savunma ve güvenlik anlamında kendi araçlarını oluşturmak için yola

koyulmuşlardır. Maastricht Antlaşması’yla, AB içinde ODGP oluşturulması ve 1999

yılından başlayarak AGSP’nin hayata geçmesi için ortak iradelerini sergileyen AB

232 Atilla Eralp, “ Uluslararası Sistem, Güvenlik ve Terör,” Dünyada ve Türkiyede Terör Konferansı: Ekonomik ve Sosyal Yapıya Yansımalar, der., Ali Tarhan, Ankara, T.C. Merkez Bankası, 2002, s. 54.

119

Page 120: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

üyeleri, Avrupa’nın savunmasında NATO’dan özerk politikalar ve eylemler izlemek

istediklerini belirtmişlerdir.233

Her ne kadar, AB ülkeleri arasında Avrupa savunması konusunda Atlantik-ötesi

ilişkinin azaltılması görüşünü savunanlar olsa da, Balkan savaşlarında yaşanan acı

deneyimler, AB’nin kendi coğrafyasında güvenliği ve barışı sağlamak için yeterince

çaba gösterememesi, askeri ve siyasi imkanlarını kullanamaması, Avrupa

güvenliğinde NATO’nun önceliğini koruduğunu göstermiştir. Soğuk Savaş sonrası

AB, güvenlik ve savunma alanında atılımlarını devam ettirirken, diğer önemli bir

gelişme, ülkelerin dış politika gündemlerinde yer alan güvenlik tehditlerinin

boyutlarının değişiklik göstermesidir. Örneğin, 1999 yılında yayınlanan ABD Ulusal

Güvenlik Stratejisi’nde küreselleşme olgusunun altı çizilirken, küreselleşmenin

beraberinde getirdiği yeni risk unsurları belirtilmiştir. Dünyanın pek çok yerinde

haydut devletlerin ve etnik ihtilafların bölgesel istikrarı ve gelişmeyi tehdit ettiği,

KİS’ler, terörizm, uyuşturucu kaçakçılığı gibi uluslararası suçların tüm devletler için

endişe kaynağı olduğu bu Strateji Belgesi’nde altı çizilerek ifade edilmiştir.234

Bu Strateji Belgesi’nde de belirtildiği gibi, Avrupa güvenlik politikalarında yeni

uluslararası düzenle birlikte güvenlik tehditlerinin içine ekonomik ve sosyal nitelikli

sorunlar eklenmiştir. Bu sorunlar, yasadışı göç, işssizlik, küresel ısınmadan

kaynaklanan çevresel sorunlar, enerji kaynaklarının kıtlığı, kaçakçılık, ekonomik

233 Jean-Yves Haine(çev. Nilhay Usta), “Tarihsel Bir Perspektif”, AB Güvenlik ve Savunma Politikası, der. Nicole Gnesotto, İstanbul, Tasam Yayınları, 2005, s. 37-38. 234 Çağrı Erhan, “ABD’nin Ulusal Güvenlik Anlayışı,” SBF Dergisi, C. 56, No.4 (Aralık 2001), s. 86.’dan WHİTE HOUSE(1991), National Strategy of the United States, August 1991, <http://www.fas.org/man/docs/918015-nss.htm> (25.06.2001).

120

Page 121: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kalkınma farklılıkları ve insan haklarının korunamaması şeklinde tanımlanabilir.235

Bu tehditlere ek olarak bölgesel çatışmalar ve uluslararası terörizmin de şiddetini

arttırarak dünyaya yayılması 1990 sonrası Avrupa güvenlik gündemi içinde yerini

korumuştur. Böyle bir güvenlik manzarası Avrupa coğrafyasına hakimken,

Maastricht Antlaşması’nın II. Sütununda düzenlenen ODGP ile Avrupa’nın yeni

güvenlik tehditleriyle mücadelesi hedeflenmiştir. ODGP’nin amaçları, Birlik ve AB

üyesi ülkelerin güvenliklerini en iyi şekilde sağlamak, uluslararası işbirliğini

geliştirerek barışı korumak, güvenlik politikalarını uygularken temel hak ve

özgürlükler, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerleri korumak şeklinde

tanımlanmıştır.236

Soğuk Savaş sonrası oluşan yeni güvenlik tehditlerine karşı, II. Sütun

kapsamında alınacak tedbirlerin yanında Maastricht Antlaşması’nın III. Sütunu olan

Cezai konularda Adalet ve İç İşleri ile ilgili düzenlemeler de büyük önem

taşımaktadır. Özelikle AB’nin güvenlik tehditleri arasında en üst sıralara yerleştirdiği

yasa dış göç, uluslararası kaçakçılık ve terörizm gibi güvenlik sorunlarıyla mücadele

edilmesinde kişilerin serbest dolaşımı, sınır kontrolleri ve Avrupa Polis

Gücü(EUROPOL)’ün kurulması ile ilgili düzenlemeler hayata geçirilmiştir.237

ODGP’nin Avrupa’nın savunmasını güçlendirmesi konusunda girişimlerde

bulunması ve BAB’ın Birliğin savunmayla ilgili konumunun geliştirilmesi

amaçlanırken, güvenlik politikalarının tamamen NATO’dan bağımsız olarak

235 Hüseyin Işıksal, “Soğuk Savaş Sonrası Değişen Güvenlik Perspektifleri ve 21. Yüzyılda AvrupaBirliği-Akdeniz İlişkileri,” Stratejik Öngörü, S. 3 (Sonbahar 2004), s. 86. 236 Enver Bozkurt, Mehmet Özcan ve Arif Köktaş, Avrupa Birliği Hukuku, 2. B., Ankara, Asil Yayınları, 2004, s. 278. 237 Dedeoğlu, op. cit., s. 59.

121

Page 122: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

uygulanması düşünülmemiştir. ODGP’nin oluşumundan, AGSP’nin oluşturulmasına

kadar geçen dönemde, BAB’ın operasyonel faaliyetleri geliştirilmek istenmiş

böylelikle, 1992 yılında BAB tarafından Petersberg Görevleri adıyla kriz yönetimi

faaliyetlerini içeren barışı koruma ve barışı sağlama görevlerinin yerine getirileceği

bildirilmiştir.238 Bir başka deyişle, AB’nin savunmayla ilgili siyasi bütünleşmesi,

BAB’ın operasyonel hale getirilmesiyle sağlanmaya çalışılmıştır. Ancak,

Yugoslavya Krizi’nde, BAB’ın emir ve kontrol yapılarından yoksun oluşu, BAB

tarafında gözlerin ABD liderliğinde NATO’ya çevrilmesine neden olmuştur.239

1994 yılında Brüksel’de yapılan NATO Zirvesi’nde, “Birleşik Ortak Görev

Gücü” konseptiyle NATO’nun kaynak ve yeteneklerinin BAB tarafından

kullanılabileceği karara bağlanmış ve BAB’a Avrupa savunmasıyla ilgili somut bir

rol kazandırmıştır. Buna ek olarak, Amsterdam Antlaşması’yla AB güvenlik ve

savunma politikaları yeniden canlandırılmak istenmiş ve Petersberg görevlerinin

BAB tararafından yerine getirileceği önemle vurgulanmıştır.240 Avrupa Güvenlik

portresi bu şekilde çizilirken, NATO’nun kaynaklarının BAB tarafından kullanıldığı

bir mekanizmada bir Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği oluşturulurken, AB,

BAB ve NATO’ya üye olan ülkelerin farklı olması bu yeni mekanizmanın başarılı

olmasını ve güvenlik alanında ortak kararların alınmasını engellemiştir.

Avrupa güvenlik sahnesindeki bu tür sorunların üstesinden gelmek için 1998

yılında St. Malo’da yapılan zirvede Avrupa’nın güvenliği konusunda NATO’nun

238 Smith, op. cit., s. 42. 239 Forster ve Wallace, op. cit., s. 477. 240 Jean-Yves Haine, “AGSP ve NATO”, AB Güvenlik ve Savunma Politikası, der. Nicole Gnesotto, İstanbul, Tasam Yayınları, 2005, s. 131.

122

Page 123: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

ağırlığını savunan İngiltere ve Avrupa’nın kendi özerk savunma sistemini kurmasını

savunan Fransa, somut bir Avrupa güvenlik kimliğinin oluşturulması gerektiğinin

altını çizerken, güvenlik ve savunma politikalarında ortak sorumlulukların

paylaşılarak, uluslararası krizlere NATO’nun eylemleriyle ters düşmeyecek şekilde,

bağımsız eylemlerle hareket eden kuvvetlerle cevap vermek istediklerini

belirtmişlerdir. 1999 yılının Haziran ayında AB’nin Köln Zirvesi’nde AB ülkeleri

ODGP’yi desteklemek ve Avrupa’nın genişleyen sınırları içinde Avrupa

vatandaşlarına güvenli bir Avrupa sunmak için St. Malo’da genel hatlarıyla ortaya

konan AGSP’yi oluşturmuşlardır.241

AGSP’nin amacı, Petersberg görevlerini güvenlik ve savunma perspektiflerini

kapsayacak şekilde uluslararası barışı koruma, uluslararasıı barışı sağlama ve insani

kurtarma faaliyetlerini genişleterek, AB’nin çatışma önleme ve kriz yönetimi

yeteklerini etkili araçlarla kullanmasını sağlamaktır.242 AGSP’nin amaçlarını somut

bir şekilde yerine getirmek için 1999 yılında Helsinki Zirvesi Temel Hedefi

açıklanmış, bu hedeflerin en önemlisi, AB’nin yapacağı operasyonlarda Petersberg

görevlerini yerine getirecek 50.000-60.000 arasında bir kuvvetin Birlik nezdinde

görevlendirmektir. 2003 yılına kadar AB üyesi ülkeler, Acil Müdahale Gücü olarak

adlandırılan bu kuvvet için gereken askeri teçhizat ve desteklerini sağlayacaklarını

ifade etmişlerdir.243

241 Fulvio Attina ve Sarah Repucci, “ESDP and the European Regional Security Partnership”, Common Foreign and Security Policy, der. Martin Holland, 2. B., London, Continuum, 2001, s. 58. 242 Alberto Navarro, (çev. Gülçin Koçbil), “Aktörler ve Tanıklar”, AB Güvenlik ve Savunma Politikası, der. Nicole Gnesotto, İstanbul, Tasam Yayınları, 2005 s. 215. 243 Haine, op. cit., s. 45-46.

123

Page 124: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Ayrıca, 1999 Helsinki Temel Hedefi doğrultusunda AGSP bağlamında AB

ülkelerinin güvenlik ve savunma alanında daha fonksiyonel hareket etmesi için

kurumsal yenilikler kabul edilmiştir. Dış politika planlamalarının ve AB kriz

yönetimi yeteneklerinin gerekli askeri ve siyasi yapılarda geliştirilmesi ve St.

Malo’da kararlaştırılan düzenlemelerin yerine getirilmesi için ODGP sütununda ve

Konsey içerisinde Javier Solana’nın temsil ettiği ODGP Yüksek Temsilciliği, Askeri

Personel ve Kriz Yönetiminin Sivil Boyutu Üzerine Komite(CIVCOM) ve AB

ülkeleri büyükelçilerinden oluşan Siyasi ve Güvenlik Komitesi gibi organlar

kurulmuştur.244

Ancak, bütün bu gelişmeler Avrupa’nın güvenliğinin tamamiyle NATO’dan

bağımsız şekilde yürütüleceği anlamına gelmemektedir. Askeri operasyonlarla ve

işlerle ilgili kararlar NATO yoluyla daha operasyonel hale gelirken, Birlik kollektif

güvenlik anlayışı çerçevesinde NATO’nun imkanlarından ve deneyimlerinden

yararlanmayı ve Birlik-NATO İttifakı bağlarını zayıflatmamayı düşünmektedir.245

2003 yılının Mart ayında kabul edilen ve AB-NATO stratejik ortaklığını kuran

Berlin-Plus Anlaşmaları, AB’nin AGSP bağlamında yapacağı operasyonlarda

NATO’nun gücünden ve kaynaklarından yararlanma imkanı getirmektedir. Ayrıca,

bu düzenlemeler ışığında AGSP alanında AB üyesi ülkeler, AB üyesi olmayan

NATO üyesi ülkelerle de işbirliği yapabilecektir. Berlin-Plus Düzenlemeleriyle, AB

244 Navarro, op. cit., s. 216. 245 Tobias Schumacher, “From Barcelona to Valencia: The Limits of the EU’s Political and Security partnership with the Southern Mediterranean Countires”, Euro-Mediterranaean Security&Barcelona Process, der. Bo Huldt, Mats Engman ve Elisabeth Davidson, Stockholm, Swedish national Defence College, 2002, s. 225.

124

Page 125: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

ve NATO arasında kriz yönetimi operasyonları çerçevesinde askeri ve sivil

yetenekleri birleştiren bir eşgüdüm oluşturulmak istenmiştir.246

AGSP altında Avrupa Güvenlik politikalarında hangi amaçlara ulaşılması

gerektiğinin belirlenmesi Avrupa güvenliği için büyük önem taşımaktadır. Bu

amaçlar bağlamında AGSP, kriz bölgelerinde çatışmaların önlenmesi ve askeri ve

sivil kriz yönetimini ifade etmektedir. Ayrıca, AGSP altındaki bu amaçlar, AB’nin

askeri etkinliği, Atlantik-ötesi dayanışma ve Avrupa’nın politik gücünün

arttırılmasıdır.247 AGSP, bu amaçlar doğrultusunda 2003 yılında barışı koruma ve

kriz yönetimini işlevselleştirme operasyonlarına başlamış, Bosna’da AB polis

misyonunun operasyonlarını ve Makedonya’da Concordia ve Proxima

operasyonlarını Berlin-Plus Düzenlemeleri kapsamında başarıyla yürütmüş, buna ek

olarak BM şemsiyesi altında Afrika’da Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde Artemis

askeri operasyonunu düzenlemiştir.248 Artemis operasyonu, AB’nin BM’nin isteği

üzerine NATO imkan ve yeteneklerinden bağımsız kendi kendine yürüttüğü ilk

operasyondur.

Ancak, bu deneyimler göstermiştir ki, AB’nin savunma alanında hala stratejik

eksiklikleri mevcuttur. Bu eksiklikler kendini kurumsal, finansal, operasyonel ve

operasyonların yayılabilme kapasitesinde göstermektedir. Ayırca, AB’nin

düzenleyeceği operasyonlarda özel eğitilmiş birliklerden yoksun oluşu da AB’yi

AGSP alanında daha operasyonel kararlar almaya itmiştir, böylelikle AB’nin Haziran

246 Haine, “AGSP ve NATO”, s. 135. 247 Gnesotto, op. cit., s. 17. 248 Gnesotto, op. cit., s. 18.

125

Page 126: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

2004 Zirvesinde Temel Hedefler Girişimi oluşturulmuştur.249 Bu girişimlerin

dışında, hızla değişen dünya düzeninde özellikle 11 Eylül sonrası önem kazanan

küresel terörizme karşı savaş gereği de, AB’nin güvenlik ve savunma konusunda

etkinliğini arttıracak yeni açılımlara ihtiyaç duymuştur. İşte, bu nokta da Birlik 2003

yılının Aralık ayında “Daha Güvenli Bir Dünyada Güvenli Bir Avrupa” adlı Avrupa

Güvenlik Stratejisi Belgesini kabul etmiştir. Küreselleşmenin güvenlik üzerindeki

olmsuz etkilerini azaltmak ve AB üyesi devletlerin güvenlik alanında dayanışmasını

güçlendirmek için AB içinde ortak bir strateji belirleme gereği duyulmuştur.

Bunun yanında, Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesi, AB’nin uluslararası arenada

daha etkin bir rol üstlenebilmesi ve gerek bölgesel gerekse küresel düzeyde barış ve

istikrar ortamının sağlanmasında sorumluluğunun ve katkısının arttırılması için

düzenlenmiştir. AB, bu belgeyle 21. yüzyılda oluşan yeni küresel tehditlerle

mücadelede siyasi ve ekonomik güçle, sivil ve askeri gücü birleştiren geniş kapsamlı

bir yaklaşımı benimsediğini göstermektedir.250 Bu yönüyle, AB uluslararası

güvenliğe olabildiğince ABD’den farklı yaklaşmaktadır.

Bu belgede güvenlik sorunlarının çözümünde AB’nin bölgesel işbirliğine büyük

bir önem atfettiği belirtilmektedir, çünkü Avrupa Güvenlik Stratejisi’ne göre, AB

için kendi periferinde güvenli ve istikrarlı ülkelerden oluşan bir halka oluşturmak

Birliğin bölgesel güvenlik aktörlüğü için büyük önem taşımaktadır. Hiç kuşkusuz,

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı bağlamında kurulan işbirliği platformu da AB’nin yeni

249 Sinem Akgül Açıkmeşe, “Management of Security in the EU’s Neighborhood Policy”, Perceptions,C.10, S.3 (Sonbahar 2005), <http://www.sam.gov.tr/perceptions/volume10/Autumn/SinemAkgulAcıkmese/pdf> (04.02.2007). 250 Haine, op. cit., s. 53.

126

Page 127: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

oluşan güvenlik tehditleriyle mücadelesinde etkin rol oynamaktadır. Ayrıca,

AGSP’nin geliştirilmesi de Akdeniz ülkeleriyle olan ilişkilerin Barselona sürecinin

getirdiği Siyasi ve Güvenlik alanının işbirliği platformunda güçlü bir diyalog alanına

çevrilmesine neden olmuştur.251 Akdeniz’deki güvenlik sorunları AB’nin güvenlik

ve savunma alanında atacağı işlevsel adımlarla ve Akdeniz’deki ülkelerin AGSP

alanında yeterince bilgilendirilmesiyle karşılıklı anlayış süreci oluşturulabilecektir.

Bundan sonraki iki bölümde AB’nin Soğuk Savaş sonrası oluşturduğu güvenlik

kültürünün Avrupa-Akdeniz Ortaklığı üzerindeki etkileri incelenirken, diğer

bölümde ise AB’nin, Akdeniz’deki güvenlik politikalarında nasıl bir uluslararası

aktör olarak politika ürettiğinin bir değerlendirmesi yapılacaktır.

A. AB GÜVENLİK KÜLTÜRÜNÜN AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI

ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

1995 yılında Barselona Deklarasyonu ile kurulan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı,

Akdeniz bölgesiyle ilgili güvenlik sorunlarının çözümünü kolaylaştırmak için AB

üyesi ülkeler ve Akdenizli diğer ülkelerin katılımıyla hayata geçmiştir. Avrupa-

Akdeniz Ortaklığı’nın üye ülkelere sunduğu bölgesel güvenlik ortaklığı modeli

Akdeniz’de siyasi ve askeri işbirliğinin uzun dönemde bölgede uyuşmazlıkların

önlenmesi ve istikrarın sağlanması amacını taşımaktaydı. Hiç şüphe yok ki, aynı

kurumları ve benzer siyasi ve sosyal değerleri paylaşmayan Akdeniz ülkelerinin

kurduğu bu ortaklık modelinde tam anlamıyla bir konsensusun sağlanması

beklenmiyordu, ancak ekonomik ve sosyo-kültürel işbirliğinin desteklediği bir

251 Navarro, op. cit., s. 217.

127

Page 128: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

güvenlik ortaklığı Akdeniz’de olası güvenlik sorunlarının üstesinden gelebilirdi. Bu

süreçte, AB’nin de siyasi bütünleşme açılımını gerçekleştirmesi, güvenlik alanında

aktif bir aktör konumuna gelmek istemesi, AGSP’yi ve ardından 2003 yılında

Avrupa Güvenlik Stratejisini oluşturması AB ve Akdeniz ülkeleri arasındaki

güvenlik alanındaki işbirliğini umulmayan noktalara taşıyabilirdi.252

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın kuruluşundan günümüze dek gelişimi içinde

Avrupa’nın nasıl bir “güvenlik kültürü” değişimi geçirdiği önemlidir, çünkü AB’nin

güvenlik alanında attığı her adım doğrudan Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerini de

etkilemektedir. Bir önceki bölümde anlatıldığı gibi, Soğuk Savaşın bitimiyle AB,

siyasi bütünleşme yolunda güvenlik politikalarına ABD’den özerk kendi iç güvenlik

endişeleriyle uyumlu bir yön vermek istemiştir, bu bağlamda ODGP’yi ve ardından

AGSP’yi hayata geçirerek 90’lar sonrası oluşan yeni güvenlik tehditleriyle mücadele

edeceğini bildirmiştir. Ancak, geliştirilen yeni güvenlik politikası araçları tamamen

NATO desteğinden yoksun olmayacak, NATO’nun planlama ve yönetim

stratejilerinden bu politika araçları yararlanacaktır.253

Soğuk Savaş sonrası meydana gelen AB Güvenlik Kültürü değişen güvenlik

tehditlerinin küresel boyut kazanmasıyla ve bu tehditlerin Akdeniz bölgesinde

özellikle varlık göstermesiyle bölge ülkelerinin farklı açılımlar yapmasını zorunlu

kılmıştır. Özellikle, bölgede KİS’lerin yayılma tehlikesinin varlık göstermesi,

uluslararası terörizmin şiddetini arttırması, etnik ve bölgesel çatışmalar, yasadışı göç,

kaçakçılık, enerji arzının güvenli sağlanamaması ve yabancı düşmanlığının artması

252 Biscop, op. cit., s. 9. 253 Bilgin, op. cit., s. 274.

128

Page 129: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

gibi sorunlar Akdeniz bölgesini ciddi anlamda tehdit etmektedir. Bölgesel çatışmalar

başlığı altında Ortadoğu’yu yarım asırdır bir kaos ortamı içine sürükleyen İsrail-

Filistin anlaşmazlığı da Akdeniz bölgesinde uzun soluklu bir istikrar havasının

yakalanmasını zorlaştırmaktadır.

1. AGSP’NİN AKDENİZ GÜVENLİĞİ ÜZERİNE ETKİLERİ

90’lı yıllarla birlikte kendi güvenlik politikalarına ağırlık vermek isteyen AB

politikalarının Avrupa-Akdeniz ilişkilerinin güvenlik boyutunu nasıl etkilediğine

baktığımızda, AB güvenlik politikalarının Avrupa-Akdeniz Ortaklığı süreci

üzerindeki etkilerini yoğunlaştırmasının, AB’nin AGSP’yi hayata geçirmesiyle daha

da pekiştiğini görmekteyiz. 19 Mart 2003 tarihli AB Konseyi kararı, AGSP’yi

Akdenizli ortaklara açmak için güçlendirilmiş işbirliğini amaçlayan bir dizi teklifi

içermekteydi. Güçlendirilmiş işbirliği çerçevesinde Siyasi ve Güvenlik Komiteleri ve

Troyka toplantıları düzenlenmiştir. Bu toplantıların amacı, AGSP hedef ve

uygulamalarına Akdenizli ülkeleri alıştırmak ve bu politikalara onları adapte

etmektir. Orta vadede Akdenizli ortakların irtibat subaylarını AB askeri

teşkilatlanmalarında görevlendirmek, bu subayların AB tarafından organize edilen

kurslarda eğitilmesi AB’nin AGSP bağlamında atacağı adımlardan bazılarını

oluşturmaktaydı. Bütün bu eylemler, Akdenizli ülkelerin AB tarafından yönetilen

kriz yönetimi operasyonlarında AB Konseyi’nin onları çağırdıkları zaman

katılımlarını sağlayacaktı.254

254 Biscop, op. cit., s. 10.

129

Page 130: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AB ve Akdenizli ülkler arasında 2000 yılından sonra yapılan Dış İşleri

Bakanları toplantılarında da Akdenizli ortaklar ve AB ülkeleri arasında AGSP

bağlamında ortak stratejik bir dil oluşturulması ve güvenlik alanında Akdenizli

ülkelerin askeri personellerine AB güvenlik mekanizmaları hakkında eğitim

verilmesi kararlaştırılmıştır. Ancak, şu bir gerçek ki, her ne kadar AB ve Akdenizli

ülkeler arasında AGSP bağlamında güçlü bir işbirliği mekanizması kurulmak istense

de Akdenizli ülkeler için AGSP’nin gelişimi stratejik bir kavramdan yoksundur ve bu

eksiklik “ön-alıcı güvenlik anlayışının” Akdenizli ülkelerde AB müdahale korkusunu

ateşleyeceği endişesini yaratmaktadır.255 Burada ön-alıcı güvenlik anlayışından kasıt,

Akdeniz’de gerçekleşmesi olası olan tehditlere karşı yapılacak askeri eylemlerin

Akdenizli ülkeleri tedirgin etmesidir. Bir başka deyişle, Akdeniz’de oluşabilecek

güvenlik tehditlerine karşı AB, önceden müdahale edebilir mi endişesinin büyük

korku yaratacağı düşünülmektedir.

Bunun göstergelerinden bir tanesi de 1995 yılında Güneyli Akdeniz ülkeleri

tarafından oluşturulan EUROFOR ve EUROMARFOR gibi çok taraflı askeri

birimlerin şüpheyle karşılanması ve bunun sonucunda Güneyli Akdeniz ülkelerin bu

çok taraflı askeri birimlerin kendilerine karşı hareket edecekmiş gibi algılamaları

olmuştur. Güneyli Akdeniz ülkeleri bu çok taraflı girşimleri kendilerini hedef

alacakmış gibi düşünerek AGSP’ye şüpheyle yaklaşmışlar ve AGSP bağlamında

askeri operasyonların şeffaflıktan yoksun olduğu kanısına varmışlardır.256

255 Biscop, op. cit., s. 11. 256 Guazzone ve Bicchi, op. cit., s. 240.

130

Page 131: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AB üyesi olmayan Akdenizli ülkelerin bu tür yaklaşımlarının yanında,

özellikle bu tip ülkelerdeki ulusalcı ve muhafazakar İslamcı kanatların AGSP

hakkında bilgi eksikliği olması toplumda ters yorumlamalara neden olmaktadır.

Kamuoyunda AB ile siyasi-askeri işbirliği Akdenizli ülkeler için çift taraflı keskin

bir kılıç izlemini doğurmaktadır. Bu söylemden kasıt, AB ile olan siyasi-askeri ilişki

bir tarafdan askeri güçlerin baskın olduğu, AB’nin demokratik ilkelerine ters düşen

otoriter rejimin statüsünü güçlendirirken, diğer yandan da siyasi reformlara dayanan

koşullu işbirliği, rejimin pozisyonunu baltalayabilmektedir. Böyle bir ikilemde

kamuoyunun büyük bir bölümü Batı ile güvenlik alanında işbirliğine kendi

rejimlerinin güvenliğinin temelden sarsılması ve bunun yaratacağı olumsuz sonuçlara

katlanmamak için sıcak bakmamaktadır.257

Tabii, kamuyounda böyle bir düşünce yapısının oluşması yönetimde olan

siyasi erkin halka AB güvenlik politikaları hakkında doğru ve şeffaf bilgileri

ulaştıramamasıyla da ilgilidir. Akdenizli ülkeler tarafında AB güvenlik

politikalarında AGSP faaliyetlerinin ve eylemlerinin net bir şekilde açıklanması için

AB, 1999 yılında Ortak Akdeniz Stratejisi hazırlayarak bazı boşlukları doldurmak

istemiş, ayrıca Avrupa-Akdeniz Ortaklığı sürecinde EuroMesco gibi iletişim ağlarını

kullanarak üye ülkeler arasındaki sivil toplum temsilcilerini, akademisyenleri ve

gazetecileri bir araya getirerek AB’nin Akdeniz’e yönelik güvenlik politikaları

hakkında halkı bilgilendirme yolunu seçmiştir.

257 Biscop, op. cit., s. 11.

131

Page 132: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AGSP konusunda AB’nin çatışmaları önleme ve kriz yönetimi alanlarında

operasyonlara çok ağırlık vermemesi de Akdenizli ülkeler tarafından eleştiri konusu

olmaktadır. Akdenizli ortaklar için AGSP çerçevesinde yapılan ortak operasyonlara

Akdenizli ülkelerin katılması AGSP’yi anlamak için önemli bir fırsattır. Bunun

yanında bir çok Akdeniz ülkesi NATO’nun Balkanlar’daki operasyonalarına

katılmışlardır. Örneğin, Fas 2004 yılında SFOR’da 350 kişilik orduyla yer almış,

Mısır ve Ürdün’de IFOR’a katılmışlardır. Bu katılımlara ek olarak, 2003 yılındaki

Avrupa-Akdeniz Bakanlar Konferansı’nda bazı Akdenizli ortaklar BM çatısı altında

Afrika ve Balkanlar’daki barış koruma operasyonlarına AB ülkeleri ile birlikte görev

almak istediklerini belirtmişlerdir.258

2004 yılında BM’nin Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki MONUC adlı

barış gücü operasyonuna Cezayir, Mısır, Ürdün, Fas ve Tunus katkıda

bulunmuşlardır. AB’nin BM’nin isteği üzerine aktif şekilde rol oynadığı Artemis

operasyonuna Akdenizli ülkelerin katılımı, onların AGSP hakkında farklı pratikleri

öğrenmesi açısından yararlı olabilirdi.259 Sonuç olarak, Akdenizli ülklerin AB’nin

tam anlamıyla aktif şekilde görev alacağı operasyonlara katılımlarının sağlanması

AB’nin güvenlik operasyonlarının kredibilitesini Akdenizli ülkelerin gözünde

arttıracak, AB’nin uluslararası barış için daha fazla sorumluluk alması gerektiğini

ortaya çıkaracaktır.

258 Biscop, op. cit., s. 13. 259 Biscop, op. cit., s. 13.

132

Page 133: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

2. 11 EYLÜL OLAYLARININ AVRUPA-AKDENİZ İLİŞKİLERİNE

ETKİSİ

AB güvenlik politikaları, AGSP’nin oluşturulmasıyla Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı sürecine farklı açılımlar getirse de hiç kuşkusuz 2000’den sonra meydana

gelen 11 Eylül olayları ve Irak Savaşı da Avrupa-Akdeniz güvenlik diyaloğunu

önemli ölçüde etkilemiştir. 11 Eylül saldırıları tüm dünyada olduğu gibi Avrupa’da

da geniş yankı bulmuştur. Deniz Ülke Arıboğan, 11 Eylül’ün etkisini şu sözlerle

ifade etmektedir: “Son olaya kadar yapılan terörist eylemlerin etkileri oldukça sınırlı

kalmakla birlikte, 11 Eylül saldırısından sonra dünyaya baktığımız zaman terörün

ortaya çıkardığı etkinin eskisine nazaran çok daha geniş bir alana yayıldığı ve küresel

bir travmaya yol açtığını görüyorsunuz. Saldırı hepimizi birden etkiledi, hepimiz

uçaklara binerken tereddüt etmeye başladık, bunu bütün dünyada insanlar

hissettiler.”260 Böylece, yeni dünya düzeninde terör küresel boyut kazanırken,

ülkelerin güvenlik stratejileri ve politikaları da buna göre yön değiştirmeye

başlamıştır.

AB’de 11 Eylül terör saldırılarına tepkisini bu tarihten sonra dünyanın her

yerinde hangi biçimde olursa olsun terörizm ile savaşmaya kararlı olduğunu

belirterek, terörle mücadelede ABD’ye destek olacağını 19 Eylül 2001 tarihinde

yayınladığı Ortak Deklarasyon ile ifade etmiştir.261 Bu deklarasyonda, terörle

mücadele konusunda AB ve ABD arasında karşılıklı işbirliğinin sağlanacağı ifade

260 Deniz Ülke Arıboğan, “Terörizmin Küreselleşmesi,” Dünyada ve Türkiye’de Terör Konferansı: Ekonomik ve Sosyal Yapıya Yansımalar, der. Ali Tarhan, Ankara, T.C. Merkez Bankası, 2002, s. 227. 261 “AB Ortak Deklarasyonu” <http://www.deltur.cec.eu.int/teror-demec-20011019.html> (27.12. 2004).

133

Page 134: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

edilmiştir. Ortak Deklarasyonu’nun yayınlanmasından sonra AB içinde terörle

mücadele faaliyetlerini genişletmek için iki tane Ortak Eylem Planı kabul edilmiştir.

Bu Eylem Planlarının amaçları; AB içinde ortak bir terör tanımında buluşmak,

uluslararası terörizme karşı BM altında küresel bir koalisyon kurmak, EUROPOL

aracılığıyla üye ülkeler arasında bilgi akışının sağlanması, terörizmin finansal

kaynaklarının dondurulması için direktifler hazırlanması ve AB ülkelerinde uçuş

güvenliğinin sağlanması şeklinde tanımlanabilir.262

Bütun bu gelişmelere ek olarak, AB, Akdeniz ülkeleri açısından da önem

taşıyan terörle mücadelede üçüncü ülkelerle işbirliğinin derinleştirilmesi

konusundaki söylemlerini 25 Mart 2004 tarihinde yayınladığı AB Terörle Mücadele

Dayanışma Bildirgesinde netleştirmiştir. Bu Bildirgede AB, uluslararası terörizmle

mücedelede öncelikle 3. ülkelere yönelik faaliyetlerin AB dış ilşikileri kapsamında

ele alınması, terörizmin finasmanının önlenmesinde etkili sonuçlara ulaşmak için 3.

ülkelerle ve bölgesel örgütlerle işbirliği sağlanması, AB içinde sınır kontrollerinin

etkinleştirilmesi için çevre ülkelerle işbirliğinin artırılması yönünde kararlar

almıştır.263

11 Mart 2004’de İspanya’da meydana gelen terör saldırılarından sonra

yayınlanan bu Dayanışma Bildirgesinde Avrupa Anayasasını oluşturan Taslak

Antlaşma’nın 43.maddesine264 göre, üye ülkelerden herhangi biri terör saldırısına

maruz kalırsa dayanışma ruhu içinde hareket edileceği, askeri kaynaklar dahil gerekli

262 “AB I. Ortak Eylem Planı” <http://ue.eu.int/uedoocs/cmsUpload/140.en.pdf> (02.01.2005). 263 “AB Terörle Mücadele Bildirgesi” (25/26 Mart Bahar Zirvesi Sonuç Belgesine Ek Bildirge), ATAUM Bülteni, S. 1-2 (Kış-Bahar 2003/2004,) s. 7-8. 264 Avrupa İçin Bir Anayasa Oluşturan Antlaşma, Ankara, Ankara Barosu, 2004, s. 48.

134

Page 135: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

bütün yardım araçları terör saldırısına uğrayan üye ülkenin kullanması için seferber

edileceği bildirilmiştir. Ayrıca, demokratik kurumların ve sivil halkın terör tehdidine

karşı korunması ve toprakları üzerinde gerçekleşen bir terör saldırısı durumunda bir

üye ülkenin veya yeni katılacak ülkenin siyasi yetkililerinden gelebilecek yardım

talebine cevap verilmesi teröre karşı mücadele araçlarıdır. Bu dayanışma içinde yer

almak için izleyeceği en uygun yolu seçmek her üye ülkenin ve yeni katılacak

ülkenin kendi insiyatifindedir.265 AB, böyle bir Dayanışma Bildirgesi hazırlayarak

kendi içinde de uluslararası terörizmle mücadelede daha etkili mekanizmaların

oluşturulmasını hedeflemektedir.

11 Eylül sonrası AB’nin uluslararası terörle mücadelesinde birçok adım

atması, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı diyalog alanın da AB için önemli olduğunu

göstermektedir. AB için güneyli komşularının zayıf yönetimlere sahip olmaları,

demokratik değerlerin bu ülkelerin siyasi kültürlerine monte edilememesi ve bu

ülkelerin ekonomik ve sosyal anlamda yeterince kalkınmamış olmaları terörizmin

köklerinin bu coğrafya da kolayca kuvvetlenmesine yol açmaktadır. AB, güney

komşularından gelebilecek bu tarz tehditleri azaltmak için Barselona

Deklarasyonu’nun getirdiği siyasi diyalog aracını mutlaka kullanmak zorundadır.266

AB’nin yayınladığı belgelerde de görüldüğü üzere, terörle mücadelede Akdeniz

ülkeleriyle kurulacak sıkı iletişim kanalları çok önemlidir.

Akdeniz’in güvenliği ile 5-6 Kasım 2001 tarihinde Brüksel’de yapılan

toplantıda 11 Eylül’ün Avrupa-Akdeniz Ortaklığı üzerinde ne gibi etkiler yarattığı 265 “AB Terörle Mücadele Bidirgesi”, op. cit., s. 7-8. 266 Anette Junemann, “Security-Building in the Mediterranean After September 11,” Mediterranean Politics, C. 8, No. 2-3 (Yaz-Sonbahar 2003), s. 4.

135

Page 136: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

üzerine tartışmalar yapılmıştır. Toplantı sonucunda yayınlanan Sonuç Bildirgesi’nde

uluslararası terörle mücadelede Akdenizli ortaklarla işbirliğinin geliştirilmesi,

Ortadoğu’daki İsrail-Filistin anlaşmazlığından kaynaklanan sorunların çözümlenmesi

ve Akdeniz bölgesinin istikara kavuşturulması yönünde kararlar çıkmıştır.267 Bu

bildirgeye ek olarak, 11 Eylül’den sonra yapılan her Avrupa-Akdeniz Bakanlar

Konferansı’nda da uluslararası terörizmle mücadelenin altı çizilmiş ve Akdenizli

ülkelerle gerçek anlamda işbirliğinin yoğunlaştırılması gerektiği belirtilmiştir.

Şu bir gerçek ki, terörle mücadelede Akdeniz ülkelerinde alınan tedbirlerin ne

kadar sıkı olması gerektiği de büyük önem taşımaktadır. AB, Akdenizli ülkelere

uyguladığı politikalarında demokratik değerlerin, temel hak ve özgürlüklerin

gelişmesi yolunda adım atmakta, bu yolda da Akdeniz ülkelerinde sivil toplum

örgütlerini destekleyen girişimler de bulunmaktadır. Ancak, 11 Eylül’den sonra

terörle mücadelede bazı Akdeniz ülkeleri önlemleri sıkılaştırarak insan haklarını

zedeleyen politikalar uygulamışlardır. Örneğin, Mısır hükümeti 11 Eylül’den sonra

terörle mücadeleyi bahane ederek toplumda baskıyı artırmış, bazı insan hakları

örgütleri de düşünceleri bastırılmak istenen muhafazakar kesimlere destek

olmuşlardır. Kısaca, bazı araştırmacılara göre, Mısır hükümeti kendi iç

düşmanlarıyla mücadele etmek için uluslararası terörizmin güvenlikleştirilmesinden

istifade etmiştir. Bu araştırmacılar, teröre karşı Akdeniz ülkelerinde sıkı güvenlik

önlemlerinin alınmasının Akdeniz ülkelerinde demokratikleşme hareketlerini sekteye

uğratabileceğini düşünmektedir.268

267 Schumacher, op. cit., s. 229. 268 Jünemann, op. cit., s. 13.

136

Page 137: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Bir başka örnek de 2003 yılında Casablanka’daki terör saldırısından sonra

Fas’da yaşanmıştır. Fas hükümeti bu terör saldırından sonra çok sayıda kişiyi

tutuklamış ve terörle mücadelede yeni anti-terör yasalarını yürürlüğe koymuştur.

Fas’da bu yeni anti-terör yasalarının ülkede yapılmaya başlanan reformları sekteye

uğratacağı korkusu hakimdir.269 Akdeniz ülkelerinde bu tür sonuçlarla

karşılaşılmaması için terörle mücadele de izlenecek yolda hassas bir denge kurulmalı

ve AB’nin de savunduğu gibi uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde terörle

mücadele araçları seçilmelidir. Zaten, 11 Mart 2004’de küresel terörün şiddetini

kendi topraklarında yaşamış olan AB bu tehditle mücadelede etkin araçların

kullanılmasına karar vermiştir. Bu araçlar sivil nitelikte olup uluslararası hukuk

kuralları çerçevesinde şekillenen bölgesel diyalog ve uluslararası işbirliğini

içermektedir.

AB içindeki farklı algılamalara, çıkarlara ve ulusal güvenlik kültürlerine

sahip ülkelerin olması 11 Eylül’den sonra da AGSP’nin daha somut amaçlarını

tanımlayan bir stratejinin gelişmesini önlemektedir. Her ne kadar 11 Eylül sonrası

AB güvenlik politikalarında hem birlik düzeyinde hem de Avrupa-Akdeniz Ortaklığı

düzeyinde atılımlar yapıldıysa da AB’nin güvenlik alanında daha stratejik kararlara

ihtiyacı vardır. İşte, bu nedenle 2003 yılında bir Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesi

hazırlayan AB, küreselleşmeyle oluşan yeni ve tek başına mücadele etmesi zor olan

tehditlerle bölge ülkeleriyle kuracağı güvenlik ortaklığı modeliyle başa çıkacağını

belirtmiştir. AB, bu stratejisiyle kendi bölgesel güvenlik çemberi içindeki tehditlerle

269 “Morocco’s Past Morocco’s Future,” New York Times, 18 Şubat 2006.

137

Page 138: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

mücadelede üye ülkelerle sıkı işbirliği yaparak ortak bir güvenlik anlayışı oluşturmak

amacını taşımaktadır.270

3. AVRUPA GÜVENLİK STRATEJİSİ VE AKDENİZ

Avrupa Güvenlik Strateji Belgesini kısaca açıklamak gerekirse; bu belge üç

bölümden meydana gelmektedir. I. bölümde küreselleşmenin güvenlik üzerindeki

olumsuz etkilerine değinildikten sonra uluslararası düzeyde AB’nin karşılaştığı

başlıca güvenlik tehditlerine yer verilmiştir. Bu tehditler; etnik çatışmalar, açlık,

küresel ısınma, enerji bağımlılığı, iklim değişkiliği, mülteciler ve büyük göç dalgaları

olarak sıralanmıştır. Ayrıca, güvensiz ve istikrarsız bölgelerin oluşumunda büyük rol

oynayan terörizm, kitle imha silahlarının yaygınlaşması, bölgesel çatışmalar, çöken

devletler, kötü yönetim ve organize suçlar, AB tarafından artan tehditler olarak

tanımlanmaktadır.271

II. bölümde ise AB’nin ortak güvenliğinin sağlanmasındaki stratejik hedefler

belirtilmiştir.272

a) AB’nin birinci stratejik hedefi, I. bölümde sayılan tehditlerle etkili şekilde

mücadele edilmesidir. Öncelikle, AB’nin bu tehditlerle mücadelede küresel

düşünüp, bölgesel hareket etmesini gerektiğinin altı çizilmiştir. Bu tehditlerin

yok edilmesinde askeri araçların kullanılması öngörülmemiştir. AB için

dinamik güvenlik tehditleriyle mücadelede bu tehditlerin olşumunu önceden

englleyecek etkili güvenlik politikaları geliştirilmelidir. Bu politikalar da iyi

270 “EU Security Strategy” <http://ue.eu.int/uedocs/cmsUpload/78367.pdf> (15.05.2005). 271 Ibid. 272 Ibid.

138

Page 139: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yönetişim, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi olguları

kapsayan sivil araçların kullanımını içeren çözüm mekanizmalarıdır. Ayrıca,

uluslararası terörizm, kitle imha silahlarının yaygınlaştırılması gibi tehditlerle

başa çıkabilmek için AB üyeleri arasında istihbarat, polis ve yargı arasında

işbirliğinin sağlanması ve geliştirilmesi gereklidir.

b) AB’nin ikinci stratejik hedefi, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Balkanları

kapsayan bir güvenlik alanı oluşturmak ve bu ülkelere yönelik bir komşuluk

politikası uygulamaktadır. Bu komşuluk politikası kapsamında, AB’nin

çıkarları komşu ülkelerin istikrar içinde iyi yönetilmeleriyle doğru orantılıdır.

Bu bağlamda, AB’nin komşu ülkelere karşı izleyeceği ticaret ve kalkınma

politikaları bu ülkelerde reformların hızlı bir şekilde geliştirilmesine yardımcı

olacaktır.

c) AB’nin üçüncü stratejik hedefi de, uluslararası düzenin çok taraflılık

üzerine inşa edilmesidir. Bu bağlamda, BM’nin kararlarının uygulanması

AB’nin birincil önceliğidir. AB, uluslararası barış ve güvenliğin

sağlanmasında çok taraflılığı temsil eden küresel ve bölgesel nitelikteki BM,

NATO, AGİT, ASEAN ve Afrika Birliği gibi örgütlerle işbirliği yapılması

gerektiğini önemle vurgulamaktadır.

III. bölümde ise AB’nin uluslararası rolünü ve politikalarını içine alan

güvenlik stratejisi üzerinde durulmaktadır. AB’nin etkin bir dış politika üretmesi için

daha aktif, daha uyumlu ve üyeler arası daha sıkı işbirliğine dayanan stratejiler

izlemesi gerekmektedir. Ayrıca, uyuşmazlıkların çözümünde kriz yönetiminin

139

Page 140: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

önemine dikkat çeken AB, BM ile işbirliği halinde hareket edereceğini

belirtmektedir.273

Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesine genel olarak batığımızda, AB’nin

güvenlik alanında erken ve gerektiğinde müdahaleyi hedefleyen bir stratejik kültür

geliştirmek istediğini görmekteyiz. Bu stratejik kültürün iki belirleyici unsuru da

önleyici müdahale ve çok taraflılık ilkeleridir. Önleyici Müdahale Stratejisi, Jean-

Yves Haine’in dediği gibi “ekonomik yardım, hukukun üstünlüğünün arttırılması,

polis kuvvetleriyle güvenliği sağlama operasyonları, insani yardım ve birliklerin acil

konuşlanmasını içeren istikrarsızlıkla mücadelede Avrupa’nın tarzını

özetlemektedir.”274 Çok taraflılık ilkesi bağlamında da AB, BM kararları ve

uluslararası hukuk kuralları doğrultusunda kollektif eylemlerin yapılmasını

desteklemektedir. Bu bağlamda AB güvenlik kültürünü geliştirmek isteyen Birlik,

Akdeniz’in çevresinde demokratik değerlerin ve hukukun üstnlüğünün var olduğu,

etnik çatışmaların son bulduğu, terör, kitle imha silahlarının yayılması gibi ciddi

tehditlerin yok edildiği bir istikrar alanı yaratmak istemektedir. Avrupa Güvenlik

Stratejisindeki hedeflerden belki de en önemlilerinden biri Akdenizli ortaklarla

işbirliğini artırarak, Akdeniz bölgesinini çatışma ortamına sürükleyen sorunlardan

kurtarmaktır.

273 Ibid. 274 Haine, op. cit., s. 53.

140

Page 141: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

4. ORTADOĞU BARIŞ SÜRECİ VE AVRUPA-AKDENİZ

ORTAKLIĞI

AB, bu Güvenlik Belgesi’yle sivil ve askeri güvenlik politikalarını birleştiren

bir anlayış benimserken, uluslararası arenada ortaya çıkan gelişmeler de AB güvenlik

politikalarını etkilemektedir. 2003 yılında başlayan Irak Savaşı’da AB ve özellikle

AB’nin Akdeniz politikası üzerinde bir takım etkiler doğurmuştur. Her ne kadar Irak

Savaşı Barselona sürecini doğrudan etkilemese de Ortadoğu’da yarattığı istikrarsızlık

bütün coğrafyaya yayılmıştır. Zaten Filistin-İsrail sorununun bölgede yarattığı bir

kaos ortamı mevcutken, bir de Irak’ta bölgesel çatışmaların başlaması Ortadoğu’yu

içinden çıkılmaz sorunlar yumağına çevirmiştir.

Ortadoğu’da yaşanan her uyuşmazlık ve karmaşa, Arap halklarının Batı’ya

karşı özellikle de ABD’ye karşı cephe almasına neden olurken, AB, Irak Savaşı’nda

Arap dünyası gözünde kredibilitesini yitirmemiştir. Bunda AB’nin bir bütün olarak

Irak Savaşına destek olmaması yatmaktadır. Her ne kadar İngiltere, İspanya ve bazı

MDAÜ’ler Irak Operasyonu’nda ABD’ye destek vermişlerse de, Fransa ve Almanya

gibi AB’nin en önemli üye ülkelerinin Irak’a askeri operasyona onay vermemeleri ve

bu operasyonu kınamaları Arap kamuoyunda olumlu karşılanmıştır.275 Bazı

uzmanlara göre, AB’nin Irak Savaşı’na olan bu tepkisi, AB-Arap diyaloğunu

geliştiren ve Barselona sürecinin güven inşa edici ve arttırıcı siyasi tedbirlerinin

Ortadoğu ülkelerinde çoğaltılmasına yol açan bir işlev görebilir. Irak’ta

demokrasinin, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi için

275 İsabel Schafer ve Ferhad Ibrahim, Regional Crises and Europe: How the Middle East Conflict and Iraq War Affect the EMP, Euromesco Papers, No. 40, s. 12.

141

Page 142: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yapılacak AB yardımları, Irak’ta sivil toplum aktörleri arasındaki iletişimi

kuvvetlendirebilir. İstikrara kavuşabilen bir Irak, Ortadoğu’da İsrail-Filistin

Anlaşmazlığı’nın kanattığı yaraları bir nebze sarabilir.276 Uzmanlar tarafından

çizilen Barselona sürecinin araçlarının Ortadoğu’ya barış getireceğine dair iyimser

senaryolar çizilse de, Ortadoğu’da uyuşmazlıkların çözümlenmesi için AB ve

ABD’nin Ortadoğu üzerine olan güvenlik stratejilerinin birbiriyle uyumlu ve de Arap

ülkelerinin de gerçekten reform yanlısı tutum içinde olmaları gerekmektedir.

Ortadoğu bölgesinde sorunların daha çok dışardan müdahalelerle oluştuğu

gerçeğini bir tarafa koyarsak, ABD-AB politikalarının hangi noktalarda ayrıldığını

daha rahat görürüz. AB’nin Ortadoğu Barış Süreci politikasıyla, ABD’nin

Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika politikası’nın amaçları Ortadoğu halklarının

daha insani ve demoktarik koşullarda yaşamalarının sağlanması olduğu halde,

ABD’nin önerdiği Plan Bölgede daha çok ABD çıkarlarını kollayan ve çok taraflı

destekten uzak bir görüntü çizmektedir. Bu görüntünün ortaya çıkmasında Irak’ta

halen bir iç savaşın devam etmesi ve bölge ülkelerinde siyasi ve sosyal reformların

uygulanmasında problemlerin olması etkili olmaktadır.277

İşte, bütün bu gelişmeler bağlamında AB ve Akdenizli ülkelerin atacağı

adımlar dikkatle izlenmektedir. AB’nin NATO, AGSP ve Avrupa Güvenlik Stratejsi

çerçevesinde şekillenen güvenlik ve savunma politikaları, AB’nin Genişleme

perspektifini devam ettirmesi, ayrıca uluslararası konjonktüre 11 Eylül ve Irak

276 Ibid., s. 12. 277 Çağrı Erhan, “Broder Middle East and North Africa İnitiative and Beyond”, Perceptions, C. 10, S. 3 (Sonbahar 2005), s. 168-169, <http://www.sam.gov.tr/perceptions/volume10/Autumn/Cerhan.pdf> (04.02.2007).

142

Page 143: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Savaşı’yla yeni stratejik unsurların eklenmesi Avrupa-Akdeniz işbirliğinin güvenlik

boyutunu ön plana çıkarmakta ancak bu işbirliği sınırlı bir ilerleme kaydetmektedir.

Bu sınırlı ilerlemenin arkasında yatan nedenlerin başında, AB güvenlik yetkililerinin

Akdeniz’deki güvenlik sorunlarının çözümü için görüşmelerde sadece Avrupa’nın

güvenliğine referans yapmaları gelmektedir. AB’nin Akdenizli ülkelerden

Akdeniz’in güvenliği için uygulamalarını istedikleri politikalar, sadece AB’nin

güvenliğini korumaya yönelik bir anlayışı ortaya çıkarmaktadır.278

AB, bir anlamda Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın oluşturduğu ekonomik ve

siyasi enstrümanları kullanarak kendi iç güvenliğini tehdit edecek Akdeniz’den

gelebilecek terör ve yasadışı göç gibi güvenlik sorunlarına karşı bir çevreleme

politikası geliştirme yolunu seçmiştir. Bu çevreleme politikası, Akdenizli ülkelerin

AB politika araçlarıyla AB ülkeleri ile birlikte hareket etmesi şeklinde

yorumlanabilir.279 Ancak, AB ülkelerinin böyle bir yol seçmesi, diğer Akdeniz’li

ülkelerin yetkililerinin de Akdeniz’deki güvenlik sorunlarının çözümü için gerekli

irade ve isteği göstermemelerine neden olmakta, bu da AB tarafında ters bir etki

yapmaktadır. AB’nin Avrupa-Akdeniz Ortaklığı bağlamında Akdenizli ülkelerin

gözünde yarattığı kredibilite sorunu, Akdenizli ülke otoritelerinin Akdeniz’in

güvenliğinin sağlanması konusunda yetersiz adım atmasına ve bu yolda siyasi,

ekonomik ve sosyal reformları yapmamasına sebep olmaktadır.280

Barselona sürecinin güvenlik boyutunda bir takım tıkanıklar yaşanmasının

diğer bir sebebi de 11 Eylül ve Irak Savaşı gibi bütün dünyayı etkileyen olaylar 278 Bilgin, op. cit., s. 274. 279 Bilgin, op. cit., s. 275. 280 Biscop, op. cit., s. 12.

143

Page 144: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

karşısında AB’nin AGSP’yi daha aktif şekilde kullanamamasıdır. AGSP’nin neden

işlevlerini ve yeteneklerini yeterince geliştiremediği sorulduğu zaman, AB

yetkililerinin buna cevabı, siyasi işbirliği alanında karar alma sürecinin her AB üyesi

ülkeye veto hakkı tanıyan hükümetlerarası sisteme göre oy birliğine dayandığı için

siyasi ve güvenlik konularında hızlı ve etkili kararlar alamadıkları şeklindedir.281 Bu

karar sürecine bazı AB üyesi ülkelerin hükümetlerinin AGSP bağlamında siyasi

atılım yapmaktan çekinmeleri, Akdenizle olan güvenlik ilişkilerinin de yavaş

ilerlemesine neden olmaktadır.

Avrupa-Akdeniz Diyaloğunun güvenlik konularında AB güvenlik kültürünün

sınırlı etkisinin nedenlerinden bir diğeri de, bir türlü çözümlenemeyen, İsrail-Filistin

anlaşmazlığıdır. Her ne kadar bazı uzmanlar, Barselona sürecinin sadece İsrail-

Filistin anlaşmazlığını çözmek için oluşturulmadığını, bu sürecin başka misyonları

olduğunu savunsalar da, Barselona süreci bu kilit sorunun anahtarlarından birisidir.

Ayrıca, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı, İsrail-Filistin anlaşmazlığının çözümü için

BM’den sonraki tek çoktaraflı forum niteliğindedir.282 AB’nin Ortadoğu Barış

Süreci’ndeki pozisyonuna kısaca bakmak gerekirse, AB, bu coğrafyada Yol

Haritasının uygulanmasına dayanan iki ayrı devlet çözümünü desteklerken, BM

Güvenlik Konseyi Kararları doğrultusunda İsrail ve Filistin’in güvenli sınırlarda

barış içinde yaşamaları için politikalarını oluşturmaktadır. AB, İsrail’e karşı

düzenlenen terör saldırılarını hiç bir şekilde onaylamazken, İsrail’i de Filistinlilerin

ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için gönderilen uluslararası

281 Biad, op. cit., s. 30. 282 Schafer ve İbrahim, op. cit., s. 7.

144

Page 145: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yardımları engellememesi yönünde uluslararası hukuk kurallarına uyması konusunda

ciddi şekilde uyarmaktadır.283

AB, Ortadoğu’da barış ve istikrarın sağlanması için çalışmalarını

sürdürürken, Filistin’in de ekonomik, sosyal ve güvenlik alanlarındaki reformlarını

arttırması için destek sağlayan en büyük donördür. Bunun yanında AB’nin bölgeye

yönelik uyguladığı güven inşa edici tedbirler içinde Avrupa Komisyonu tarafından

fon sağlanan Filistin’de özgür ve adil seçimlerin yapılması için seçim izleme

aktiviteleri ve sınırlarla ilgili İsrail-Filistin anlaşmasının uygulanmasının takip

edilmesi yer almaktadır. Her ne kadar AB, Filistin’de sürdürülebilir bir kalkınma

modeli oluşturulması içi ekonomik ve insani yardımda bulunsa da, bölgede devam

eden işgaller, ulaşım yollarının İsrail askeri güçleri tarafından bölünmesi ve

kapatılması ayrıca Filistin yönetiminde hukuk kurallarının uygulanmayışı ve Filistin

Yönetimi’nin sağlam ve etkili demokratik devlet mekanizmalarından yoksun oluşu

İsrail ve Filistin arasındaki barış sürecinin belirsizliğini korumasına neden

olmaktadır.284

İsrail-Filistin anlaşmazlığı’nın çözümlenmesi için AB, Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı çerçevesinde iki taraf arasında güven inşa edici bir diyalog alanı kurmaya

çalışsa da AB ülkelerinin arabuluculuk çalışmaları ve de AB’nin ODGP bağlamında

Ortadoğu Barış Süreci için atadığı Özel Temsilcisi’nin çabaları başarılı

olamamaktadır. Bölgenin kendi içinden kaynaklanan iç dinamikleri, İsrail’in “Land

283 “EU Position on the Middle East Peace Process”, <http://ec.europa.eu/comm/external_relations/mepp/index.htm> (10.12.2006). 284 Muriel Asseburg, “The EU and the Middle East Conflict: The Tackling the main Obstacle to Euro-Mediterranean Partnership,” Mediterranean Politics, C. 8, No. 2-3 (Yaz-Sonbahar), s. 176-177.

145

Page 146: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

for Peace” yaklaşımına ilgi göstermemesi ve Filistin Liderliği’nin meşruiyetini

kaybetmesi ve ateşkesi garanti edebilecek kapasiteden yoksun oluşu Barselona

Sürecinin yapmak istediği atılımları da bir anlamda engellemektedir.285

AB’ye göre, İsrail ve Filistin’in iki eşit ortak olarak Barselona sürecinde yer

almaları, bu süreçteki diğer ülkelerin bakış açılarını çok etkilememektedir. Arap

ülkelerine göre, özellikle Suriye’ye göre, bölgede İsrail ve komşu devletler arasında

stratejik dengesizlik olduğu sürece güvenlik konularında uluslararası işbirliğinden

bahsetmek imkansızdır. Ayrıca, İsrail nükleer silahlar üzerindeki tekelliğini

bırakmadığı sürece Ortadoğu sorununun tamamiyle çözümlenmesi Arap ülkelerine

göre olanaksızdır. Bir de Arap ülkelerinin sıkça dile getirdiği bir söylem, Ortadoğu

Sorunu’nun genel olarak demokratikleşme ve reform eksikliğinin bir özrü olarak

kullanılmasından duyulan rahatsızlıktır.286 Arap ülkelerinin uluslararası toplantılarda

da ifade ettiği gibi, ülkelerinde ekonomik, sosyal ve siyasi reformların çoğalması için

dışardan baskı görmek istememektedirler. Zaten, 8-10 Haziran 2004 tarihindeki G-8

Zirvesinde de Arap dünyasındaki reformların gerekli olduğu ancak bu reformların

dışarıdan baskıyla yapılmaması gerektiği Avrupalı Devlet Başkanları tarafından

vurgulanmıştır.287

Barselona sürecinde AB ve Akdeniz ülkeleri arasındaki önemli

problemlerden birisi de Avrupalı olmayan Akdeniz ülkelerindeki reform hızının çok

yavaş olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak, şu bir gerçektir ki, demokrasi

kültürünün uzun yıllardan beri otoriter rejimlerle yönetilen ülkelerin siyasal 285 Ibid., s. 186. 286 Schafer ve İbrahim, op. cit., s. 7. 287 Schafer ve İbrahim, op. cit., s. 6.

146

Page 147: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yaşamlarına yerleştirilmesi çok zordur. Bu noktada, AB, Akdenizli ülkelerle kurduğu

ortaklık modelinde yaptığı ekonomik yardımlar vasıtasıyla koşulluluk politikası

uygulayarak bir çözüm arayışı içine girmiştir. Bu zorlu yolda ikili ilişkilerin

ilerlemesinde ve Ortadoğu Sorunu’nun belirli kilit noktalarının çözümünde AB’nin

sabırla ve biraz daha istekli davranarak yoluna devam etmesi gereklidir.

B. AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN AB’NİN ULUSLARARASI

AKTÖRLÜĞÜNE ETKİSİ

AB’nin dış politika hedefleri ve bu hedefleri hangi yollarla izlediği AB’nin

uluslararası kimliğini şekillendiren önemli faktörlerdir. 1973 yılında 9 AET ülkesinin

Dış İşleri bakanları Avrupa Kimliği ile ilgili yayınladıkları belgede uluslararası

ilişkilerin, devletlerin bağımsızlığının ve eşitliğinin en iyi şekilde korunarak, refahın

ülkeler arasında eşit şekilde dağıtıldığı ve her bir ülkenin güvenliğinin etkili bir

biçimde garanti altına alındığı bir düzen kuracağı ifade edilmiştir. AET ülkeleri de bu

dış politika amaçlarına ulaşmak gerekli gayreti göstereceklerinin altını

çizmişlerdir.288 AET, uluslararası arenada siyasi anlamda girişimlerde bulunacağını

beyan ederken, Avrupa Siyasi İşbirliği ile başlayan, Avrupa Tek Seneti ve Maastricht

Antlaşması’yla devam eden Birlik düzeyinde güçlü dış politika hedefleri ortaya

koymaya başlamıştır.

Maastricht Antlaşması’yla kabul edilen ODGP’nin hedeflerine baktığımızda,

AB’nin Birliğin bağımsızlığını ve temel çıkarlarını ortak değerler etrafında korumak

288 Smith, op. cit., s. 11.

147

Page 148: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

istediğini, Birliğin ve uluslararası güvenliğin ülkeler arası işbirliği yoluyla

genişletilmesi gerektiğini görmekteyiz. Bu amaçlara ulaşırken Birlik, hiç kuşkusuz

demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması gibi temel değerler

etrafında, BM’nin etkinliğini geliştirerek bölgesel uyuşmazlıklara çözüm aranacağını

belirtmektedir. Bölgesel işbirliği, AB’nin önemli dış politika önceliklerinden

biridir.289 AB, bu dış politika hedeflerini baz alarak kendine özgü bir yapı meydana

getirmek isterken, uluslarüstü bir sistem çerçevesinde uyguladığı politikalarda nasıl

bir AB kimliği oluşturduğu uzmanlar tarafından sıkça tartışılmaktadır.

Christopher Hill ve William Wallace göre, Avrupa diplomasisi, uyuşmazlıkların

çözümü için arabuluculuk yöntemlerinin kullanıldığı, siyasi problemlere uzun

dönemli ekonomik çözüm yollarının tercih edildiği ve insan haklarının

yaygınlaştırıldığı, 3. ülkelerle ilişkilerin anlaşmalar vasıtasıyla hukuki bir zeminde

sürdüğü mekanizmaları kullanmaktadır.290 AB uluslararası kimliğini oluşturan bu

unsurlar bizi, AB’nin dış ilişkilerinde sivil mi, ekonomik mi, küresel mi, yoksa daha

çok normatif bir güç olarak mı hareket ettiği sorununa götürmektedir. Bu soruyu

yanıtlamanın en iyi yolu AB’nin 3. ülkelerle olan ilişkileri çerçevesinde somut

politikalar üzerinde AB’nin uluslararası aktörlülüğünü irdelemektir. Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı Süreci de AB’nin uluslararası arenada nasıl bir güç olarak hareket ettiğini

bize gösterebilecek örneklerden birisidir.

Herhangi bir uluslararası örgütten çok daha fazlasını ifade eden AB, sahip olduğu

uluslararası karakterle kimliğini ortaya koymaktadır. Bu kimlik tanımlamasında da

289 Smith, op. cit., s. 12. 290 Smith, op. cit., s. 15.

148

Page 149: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

araştırmacıların en çok üzerlerinde durduğu kavramlar sivil ve normatif güç

tanımlamalarıdır.291 Bu bağlamda AB’nin Avrupa-Akdeniz Ortaklığı sürecinde sivil

mi yoksa normatif bir güç mü olduğu sonucuna varmadan önce, “sivil güç” ve

“normatif güç” kavramlarını tanımlamak zorundayız. Ancak, tanımlama yaptıktan

sonra AB’nin Akdeniz politikası kapsamında nasıl bir aktör olduğuna dair doğru bir

değerlendirme yapabiliriz.

Sivil güç tanımından başlamak gerekirse, sivil güç tanımı 1970’li yıllarda AT

jargonu içinde kullanılmaya başlanmıştır. 1972 yılında Francois Duchene sivil gücü,

Avrupa’yı, askeri güce kıyasla ekonomik güç üzerinde kök salan, uzayıp giden bir

grup sivil ülke olarak tanımlamaktadır. Ayrıca, uluslararası sivil ve demokratik

standartların yayılması için güç sarfetmek de yine Duchene tarafından sivil güç

kavramını açıklamak için kullanılmıştır.292 Duchene, AET’yi sivil bir güç olarak

değerlendiriken, AB’nin uluslararası sistemde sahip olduğu belirgin etkiyi, askeri

araçlardan ziyade ekonomik ve siyasi araçlarla istikrar ve güvenlik garanti eden AB

modelini genişletme yeteneğinde bulmaktadır.293 Buna ek olarak, Kenneth Twitchett

de sivil gücü; devletleri, küresel ve bölgesel örgütleri, uluslararası işletmeleri askeri

ölçütlere dayanmadan diplomasi, ekonomi ve yasal faktörleri kullanarak etkileyen

uluslararası politika şeklinde açıklamaktadır.294

Bu tanımlamalar bağlamında, sivil gücün pasifizm anlamına gelmediği,

genellikle askeri olmayan araçları ima ettiğ sivil ilke ve demokratik araçları

291 Stavridis ve Hutchence, op. cit., s. 64. 292 Stavridis ve Hutchence, op. cit., s. 65.’den Ifestos, 1987: 62. 293 Helene Sjursen, “The EU as a “normative power: how can this be?”, ARENA, 2005, s. 1, <http://www.arena.uio.no/events/seminarpapers/sjursenFEB05.pdf> (09.10.2005). 294 Stavridis ve Hutchence, op. cit., s. 65.’den Ifestos, 1987: 62.

149

Page 150: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kapsadığı anlaşılmaktadır. Cristopher Hill’de, Duchene’nin fikirlerine katılarak,

AB’nin uluslararası arenada doğurduğu etkinin kendi doğal yapısıyla bağlı olduğunu

ve uluslararası politikanın sadece askeri güce indirgenemeyeceğini, AB’nin 3.

ülkelerle ilişkilerinde demokratik ilkeleri ön plana çıkaran stratejiler izlediğini

düşünmektedir.295 Sonuç olarak, bir çok yazar sivil gücü askeri güce dayanmayan bir

politikalar bütünü olarak açıklarken, AET’nin de bir sivil güç olarak dünya sahnesine

adım attığını ve sivil güç olma yolunda girişimlerini devam ettirmesi yönünde fikir

beyan etmektedirler. Dolayısıyla, sivil güç Avrupa tanımı içinde normatif bir boyut

da mevcuttur.

Uluslararası sistemdeki hızlı gelişmeler ve AET’nin AB’ye dönüşerek ekonomik

entegrasyonun yanında, siyasi entegrasyonunu da tamamlamak istemesi, AB’nin dış

ilişkilerine yeni açılımlar getirmiş, bu atılımlar AB’nin uluslararası aktörlüğü

üzerinde de birtakım etkiler doğurmuştur. Bu etkiler kendini AB’nin uluslararası

aktörlüğünün normatif bağlamda da değerlendirilmesinde göstermiştir. Ian Manners

“normatif gücü”; sadece ekonomik ve askeri olmayan aynı zamanda düşünceler ve

fikirler yoluyla çalışan bir güç şeklinde tanımlamaktadır. Bir başka deyişle, Manners

normatif gücün sahip olduğu etkinin diğer aktörler üzerinde hangi davranışlara

uygun olduğu şeklinde belirtilebileceğini söylemektedir.296

2002 yılında Ian Manners ödül alan bir makalesinde AB’nin dış ilişkilerinde

oynadığı role normatif tanımının daha uygun olduğunu savunmuştur. Manners, bu

konudaki gerekçelerini AB’nin uluslararası siyasette farklı tipte bir aktör olduğuna, 295 Stravdis ve Hutchence, op. cit., s. 65-66. 296 Thomas Diez, Constructing the Self and Changing Others: Reconsidering “Normative Power Europe”, Paper for the PSA Annual Conference, Leeds, (5-7 Nisan 1997), s. 3.

150

Page 151: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

öncelikli hedefinin jeopolitik çıkarlar olmadığına ve uluslararası siyaseti askeri

araçlarla etkilemek olmadığına dayandırmaktadır. Manners’e göre, AB’nin

uluslararası arenada normatif bir güç olarak hareket etmesinin nedeni, AB’nin

kendini Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu ve BM çerçevesinde kodifiye edilmiş

uluslararası normlarla bağlamasıdır. Buna ek olarak, AB, uluslararası kurumlar

yoluyla inandığı değerleri yayma gayretindedir, bu da onu normatif değerleri

savunan ve bu yolda politika üreten bir aktör konumuna getirmektedir.297 Sonuç

olarak, Manners’in normatif güç Avrupa tanımında, Avrupa’nın sivil güç olarak

tanımlayan ifadelerde yer alan demokratik değer ve standartlar daha genelleştirilmiş

normlara dönüşmektedir.

Hiç kuşkusuz normatif güç olmayı belirleyen bazı kriterler de bilim adamları

tarafından AB’nin uluslararası rolünü değerlendirmek için dile getirilmektedir.

Helene Sjursen normatif güç olmayı belirleyen üç faktörü şu şekilde belirtmektedir.

Birinci faktör, AB’nin uluslararası sistemde farklı bir aktör olarak hareket etmesi,

ikincisi bu farklılığın AB’nin norm ve değerleri uluslararası arenaya yayma

kapasitesinde kendini göstermesi ve son faktör ise AB’nin karakteristik özelliğinin,

AB’nin sahip olduğu örgüt yapısıyla bağlantılı olmasıdır.298 AB’nin uluslararası

aktörlüğünün incelenmesine bu noktadan baktığımızda AB’nin dünya politikasında

sahip olduğu farklılık, tarihsel geçmiş, bütünleşme süreci içerisinde uluslarüstü bir

hukuki yapılanma ve kendi içinde sürekli yenilenen siyasi, ekonomik ve sosyal

mekanizmalarla diğer uluslararası örgütlenmelerden ayrılmakta ve bu özellikleriyle

nasıl bir aktör olduğu analiz edilmektedir.

297 Ibid., s. 2. 298 Sjursen, op. cit., s. 2.

151

Page 152: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AB’nin sivil mi yoksa normatif bir güç olduğu tartışılırken, iki kavramın da

aslında birbirine çok benzediği göze çarpmaktadır. Sivil güç, uluslararası aktörün

sahip olduğu dış politika rolü ve karakterinin uluslararası ilişkilerin sivilleştirilmesi

adına politika enstrümanlarıyla, belirli amaçlarla, ilkelerle ve değerlerle bağlı olması

şeklinde yorumlanırken, normatif güç ise farklı özellikleri, ilişkileri ve araçları olan

bir aktör için kullanılabiliyor.299 Her iki kavramda da demokrasi, özgürlük ve temel

insan haklarıyla ilgili değerlerin çoğaltılması hedeflenirken, normatif güç, askeri

araçları sivil güç gibi dışlamamaktadır. Ancak, bazı yazarlara göre, askeri destekli bir

normatif güç de var olabilir. Bunun yanında normatif gücü, sivil güçten ayıran,

normatif güç bağlamında değerlendireceğimiz aktörün kendine özgü bir siyasi ve

ekonomik yapılanmasının olması ve bu yapılanma çerçevesinde 3. ülkelerle

ilişkilerini düzenlemesidir.

Adler ve Barnett de, normatif güce farklı açıdan yaklaşmaktadırlar. Adler ve

Barnett’e göre, AB, normatif güç olarak kendi coğrafi çevresinde barışçıl hedeflerine

güvenlik topluluğu inşa eden pratikleri uygulayarak ulaşmaktadır. Burada bahsedilen

topluluk, ortak değerler ve anlayışlar üzerinde iletişim sağlayan bir grup insan

şeklinde algılanmamakta, buna karşılık bu topluluk, topluluğun üyelerinin çıkarlarını

ve kimliklerini oluşturan sosyal yapı şeklinde ele alınmaktadır. Bu anlatılanlardan

ortaya çıkan sonuç ise, normatif güç, çevresinde yer alan ülkeleri mekeze çeken bir

299 Diez, op. cit., s. 4.

152

Page 153: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

rol üstlenmektedir. Bu manyetik çekim de, barışçıl değişimin gelişmesi için gerekli

koşullar olan karşılıklı güven ve kollektif kimlik gibi şartların kaynağı olmaktadır.300

AB’nin normatif güç platformunda değerlendirilmesine neden olan bir normatif

güç özelliği de, normatif gücün işbirliğine dayanan güvenlik pratikleriyle bağlantılı

olmasıdır. Bu pratikler, hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde AB’nin belirli

normların öğrenme işleviyle 3. ülkelerde yerleşmesini sağlamaktadır.301 Örneğin,

AB’nin Avrupa-Akdeniz Ortaklığı bağlamında bir normatif güç olarak hareket

etmesinin amacı, Avrupa güvenlik topluluğunu bölge ülkelerine doğru genişletmek

ve Akdeniz bölgesinde kalıcı bir işbirliği platformu kurmaktır.

Birçok yazarın ve araştırmacının sivil ve normatif güç tanımlamalarına yer

verdikten sonra, AB’nin en çok hangi tanıma uygun olduğu da bir tartışma konusu

olmuştur. Ancak, verilen tanımlamalar ışığında AB’nin dış ilişkilerinde özellikle 3.

ülkelerle kurduğu ortaklık modellerinde normatif bir güç şeklinde hareket ettiği

sonucuna varılmaktadır. Bu yargıyı destekleyen bir çok faktör mevcuttur. Örneğin,

1991’den sonra Topluluk siyasi bir kimlik kazanarak, AB siyasi işbirliği formatını

geniş kitlelere yerleştirmek için belirli değerleri ve normları ön plana çıkarmaya

başlamıştır. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi değerleri 3.

ülkelerle olan ilişkilerinde merkeze yerleştirmeye çalışmıştır. İnsan haklarının

korunmasını için dünya genelinde insani yardımların % 70’ni sağlarken, güvenlik

300 Emanuel Adler ve Beverly Crawford, “Normative Power: The European Practice of Region Building and the Case of the Euro-Mediterranean Partnership,” Institute of European Studies Working Papers, No. 040400, 2004, s. 16. 301 Ibid., s. 11.

153

Page 154: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

alanında ODGP’yi ve AGSP’yi oluşturarak, askeri gücünü ve kapasitesini geliştiren

atılımlarda bulunmuştur.

AB, kendine özgü bir kurumsal yapı içinde geçmiş deneyimlerinden ders

çıkararak, öğrenme sürecini devam ettirerek dünya politikasında normatif şekilde

hareket etmektedir.302 AB, supranasyonelizmi ve uluslararası yönetim tarzını

birleştiren yeni tarz bir uluslararası varlık gösterirken, uluslararası kimliğinin

unsurları olan demokrasi, sosyal adalet, hukukun üstünlüğü ve temel hakların

korunması gibi ilkeleri kapsayan temel normları kendi sisteminde uygulamaktadır.

Bu siyasi ve sosyal normlar, AB’nin düşünce yapısını meydana getirmekte ve bu

düşünce yapısı AB tarafından 3. ülkelerin siyasal yaşamlarına demokratik barışın

getirilmesi için bir araç olarak kullanılmaktadır. Gerçek anlamda demokrasiyi

yaşayan ülkelerin birbirleriyle savaşmayacağı savına göre politika belirleyen AB, 3.

ülkeler arasında uzun soluklu barış ve istikrar ortamı yaratmak düşüncesindedir.303

AB’nin Avrupa-Akdeniz Ortaklığı sürecinde de normatif bir aktör konumunda

rol üstlenmesinin gerekçelerinin en önemlisi AB değer ve normlarının Akdenizli

ülkelerin siyasal, ekonomik ve sosyal yaşamlarına adapte edilmek istenmesidir.

AB’nin 1970’lerde başlayan ve günümüze kadar devam eden Akdeniz Politikası’nın

amacı, Akdeniz’i ekonomik, siyasi ve sosyal işbirliğinin en üst düzeyde yapıldığı bir

barış, istikar ve refah alanına çevirmektir. Bu amacın gerçekleşmesi için de AB ile

AB üyesi olmayan Akdeniz ülkelerinin bir şekilde aynı paralelde politika üretmesi

gereklidir. Hiç kuşku yok ki, iki taraf arasındaki ekonomik kalkınmışlık seviyelerinin

302 Diez, op. cit., s. 6. 303 Sjursen, op. cit., s. 7.

154

Page 155: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

asimetrik olması, farklı etnik ve dini kökenden insanların Akdeniz’in farklı

kıyılarında hayat sürmeleri, Arap ülkelerinin kendilerine özgü güvenlik kültürleri ve

demokrasi örtüsünün altında yatan otoriter rejimlerin hala Arap ülkelerinde varlık

göstermesi, AB normlarının Akdenizli ülkeler tarafından tamamen uygulanmasını

zorlaştırmaktadır.

Yukarıda saydığımız bütün zorluklara rağmen, öncelikle, AB’nin Barselona

Sürecini hayata geçirmesi, Akdeniz’de bir bölgeselleşme ve güvenlik ortaklığı örneği

olarak ele alınabilir. Hiç kuşkusuz bunun ne kadar başarılı olduğu tartışılabilir.

Ancak, burada önemli olan AB’nin Akdeniz’de neden bir bölgesel işbirliğine gitmek

istediğinin net bir şekilde anlaşılmasıdır. Akdeniz bölgesinde oluşturulmak istenen

“biz” bilinci çıkarları çatışabilen kesimler arasında uzlaşmaları ve anlaşmaları

kolaylaştıran, bölgede siyasi istikrar için sağlam zeminler hazırlayabilmekte ve

Avrupa-Akdeniz Ortaklığında da paylaşılmış amaçlar, karşılıklı güven ve sosyal

realite yaratılmasına yardımcı olabilmektedir. Bunun sonucunda bu ortaklık

sürecinde normların enstrümansal kullanımı ve bu normların anlaşmaların içeriğini

oluşturması zaman içinde iki taraf arasındaki sosyal iletişim süreçlerini derinleştiren

yapılar haline gelmektedir.304 Akdeniz’li ülkelerle yapılan ikili antlaşmalar ve bu

anlaşmaların içerdiği ekonomik, sosyal ve siyasi enstrümanlar da AB-Akdeniz

arasındaki sosyal iletişimi kuvvetlendiren yapılar meyadana getirmek istemektedir.

AB’nin neden Barselona süreci kapsamında genel olarak normatif bir aktör

şeklinde varlık gösterdiği belirtildikten sonra, bu sürecin önemli bir parçası olan

304 Adler ve Crawford, op. cit., s. 19.

155

Page 156: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

siyasi ve güvenlik ortaklığı alanında AB’nin neden normatif bir güç olarak hareket

ettiğinin açıklanması gereklidir. Öncelikle, 1995 Barselona Süreci ile oluşturulan

bölgesel işbirliği, Akdeniz’de ortak bir “biz” bilinci yaratarak bölgede güvenlik

sorunlarının çözülmesini amaçlamaktadır.305 1990 sonrası terörizm, yasadışı göç,

bölgesel çatışmalar, kaçakçılık ve enerji bağımlılığı gibi ekonomik ve sosyal nitelikli

güvenlik tehditlerinin bölgede artarak istikrarı olumsuz etkilemesi, Barselona

sürecinin kurumsal araçları ve pratikleri çoğulcu bir güvenlik anlayışı etrafında

harekete geçirmeyi başarmıştır. AB ve Akdeniz ülkeleri arasında yapılan Dış İşleri

Bakanları Konferansları, farklı alanlarda işbirliğini pekiştiren komitelerinin

kurulması, AB ve Akdenizli ülkelerin insanları arasında kültürel paylaşımı artırmayı

hedefleyen Anna Lindh gibi sivil toplum örgütlerinin ve sivil forumlarının kurulması

Akdeniz’de bir güvenlik topluluğu oluşturma için atılan adımlardır. Bu adımların

kökeninde AB’nin normatif düşünce sistematiği yatmaktadır.

AB, Barselona Deklarasyonu’nun önsözünde belirttiği gibi, ortaklık ruhu içinde

Akdeniz’de refah ve istikrar alanı yaratan bir diyalog sürecinden bahsetmektedir. Bu

amaçların temelinde yatan ortaklık bilinci, kimi zaman karşısındakinin “öteki” gibi

algılanmasını engellemeyebilir. AB-Akdeniz ilişkileri de bu ikilemi sık sık

yaşamakta, Akdenizli ülkeler bu ortaklık şemsiyesi altında “öteki” gibi

algılanmaktadır. AB, kendi standartlarını çiğneyen taraf olarak değerlendirilmekte ve

bir çok AB belgesinde belirli standartlar Akdenizli ülkelere empoze edilebilmektedir.

Örneğin, Akdeniz ülkelerinden AB’ye yapılan çok sayıda yasadışı göç AB’nin

305 Adler ve Crawford, op. cit., s. 24.

156

Page 157: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Akdenizli ülkeleri tatlı sert bir dille eleştirmesine ve bu konuda ciddi tedbirlerin

Akdenizli ülkeler tarafından alınmasını gerekli kılmaktadır.306

Ayrıca, bu artan yasa dışı göçün AB içinde yarattığı sosyo-ekonomik

dengesizlikler, Avrupa’da dolaylı olarak aşırı-milliyetçiliği tetikleyebilmektedir.

Örneğin, AB ülkelerinde son yllarda artan işsizlik oranına ek olarak, Avrupa dışından

gelen ucuz iş gücü özellikle İspanya, Fransa ve İtalya gibi AB ülkelerini

endişelendirmektedir. Bu süreç, Avrupa’da aşırı-milliyetçi grupları güçlendiriken,

yabancı düşmanlığını arttırmaktadır. Örneğin, 2002’de Fransa’daki seçimlerde aşırı

milliyetçi lider Jean-Marie Le Pen, göçmenlere karşı yürüttüğü seçim kampanyasıyla

Fransa’daki oyların çoğunu toplayıp, sosyalist partilerin önüne geçmiştir.307 Bu da

göstermektedir ki, AB’deki bir çok ülkede yabancılara karşı beslenen anti-semitik

duygular artmakta ve AB ülkeleri buna karşı etkili çözüm yolları geliştirmelidir.

Buna ek olarak, 2005 yılında Fransa’da yaşanan Mağribi göçmen gençlerin çıkardığı

isyanlar, AB ülkelerine yapılan yasa dışı göç ve Akdenizli göçmenlerin AB

ülkelerine entegrasyonu konusunda Avrupa-Akdeniz Ortaklığı bağlamında daha

somut ve etkili tedbirlerin alınması gerektiğini gözler önüne sermiştir.308

Keza, Akdenizli Arap ülkelerinin bölgesel güvenliğin temin edilmesi noktasında

şeffaf ve demokratik siyasal rejimlere kavuşmaları AB tarafından, bu ülkelerde

sıklıkla beklenen normlardan bazılarını oluşturmaktadır. Sonuç olarak, normatif güç

olmak bir yanda bölgesel ortaklık bağlamında “biz” bilinci oluştururken, diğer

306 Diez, op. cit., s. 15-16. 307 Işıksal, op. cit., s. 87. 308 “Fransa’daki İsyan Avrupa’ya yayılır mı?”, <http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2005/11/printable/051108_europe_paris.shtml> (10.02.2007).

157

Page 158: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

yandan kimliklerin inşasında “AB” ve “öteki” doğurabilmektedir, bu da normatif güç

olarak hareket eden AB gibi aktörlerin kendi içinde paradokslar oluşmasına neden

olabilir. Ancak, AB, küresel anlamda etkili politikalara imza atmak niyetini

taşıyorsa, içine düştüğü paradokslardan kurtularak normatif bir kimlikle dış

ilişkilerini devam ettirebilir.

AB-Akdeniz ilişkileri boyutundan olaylara baktığımızda ise, AB’nin içine

düştüğü paradokslardan kurtulmasının yolu, Barselona sürecinin Brüksel merkezden

çıkarılıp, biraz daha Akdeniz merkezine kaydırılıp daha dengeli bir ilişki zinciri

kurulmasıdır.309 Akdenizli ülkelerle kurulan işbirliğinde AB tarafından öne sürülen

reformların hassas bir dengede çok baskı oluşturmadan Akdenizli ülkeler tarafından

kabul edilmesi sağlanmalıdır. Buna ek olarak, Avrupa-Akdeniz ilişkilerinin güvenlik

boyutunun gelişimini devam ettirmesi ve Akdenizli ülkelerin AB ile ilişkilerini

ekonomi ağırlıklı çerçeveden daha fazla sosyal ve güvenlik alanlarında yapılan bir

işbirliği modeline kaydırması AB ve Akdeniz ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkların

çözümü için de bir basamak oluşturabilir.

AB’nin Akdeniz politikasının güvenlik boyutundaki rolüne normatif bir aktör

sıfatı verilmesinin diğer nedenleri de AB’nin AGSP’si bağlamında operasyonel

gücünü aktif hale getirmesi, şimdilik sınırlı olsa da kriz bölgelerinde barışı

sağlamaya yönelik bir kaç askeri operasyona katılması ve 2003 yılında Avrupa

309 Armağan Emre Çakır, European Union: A Civilian or a Political Power in the Euro-Mediterranean Partnership?”, <http://aei.pitt.edu/archieve/00001644/01/Armagan_Emre_Cakir.pdf>, s. 148, (03.02.2006).

158

Page 159: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

Strateji Belgesi’ni yayınlaması olarak gösterilmektedir.310 Akdeniz’in güvenliği

konusunda Akdenizli ortaklarıyla uyuşmazlıkların önlenmesi ve kriz yönetimi

konusunda operasyonel faaliyetlere ağırlık verilebileceğinin sinyallerini veren bu

gelişmeler, AB’yi sivil güç tanımından normatif güç tanımına itmektedir.

Ayrıca, Avrupa Güvenlik Stratejisi’yle belirlenen AB stratejik kültürünün iki ana

unsuru olan çok taraflılık ve önleyici müdahale ilkeleri çerçevesinde AB,

Akdeniz’deki komşu ülkeleriyle güçlü bir işbirliği yapacağını belirtirken, bu

ifadelerden Akdeniz’de çıkabilecek olası uyuşmazlıkların AB ile diğer Akdeniz

ülkelerinin güvenlik güçlerinin katılacağı askeri operasyonlarla çözümleneceği ve

Akdeniz ülkelerinin askeri yetkililerinin AB kurumlarına eğitime gitmesi için yapılan

çalışmalardan anlamaktayız. Ayrıca, Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında

AB’nin Akdeniz politikasında norm üreten bir göreve sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Her ne kadar genişleme enstrümanı AB norm ve standartlarının daha etkili

uygulanmasını sağlıyorsa da, Avrupa Komşuluk Politikası aracı da Akdeniz

ülkelerinin siyasi ve sosyal reformları yavaş da olsa yapmalarına, Akdeniz

ülkelerinin AB ülkeleri ile ikili ortak projelerde bir araya gelmesine olanak

sağlamaktadır.

Buraya kadar anlatılanlara ek olarak, her ne kadar AB’nin AGSP bağlamında

yeterli askeri kapasiteye sahip olmadığı ifade edilse de, Akdeniz’de varlığını

gösteren uluslararası terörizm ve yasadışı göç gibi tehditlerle mücadelede AB ile

Akdeniz arasında askeri kapasite kullanımı gerektirmeyen daha çok adalet ve iç

310 Sjursen, op. cit., s. 2.

159

Page 160: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

işlerinin etkili koordinasyonunu gerektiren tedbirlerin alınması teşvik edilmektedir.

AB ile Akdeniz ülkeleri arasında yapılan Dış İşleri Bakanları toplantılarında

terörizm, kaçakçılık ve yasadışı gibi göç gibi Akdeniz’de yoğunlukla hissedilen

tehditlerle mücadele edilmesi sıklıkla dile getirilmekte, çözüm yolları olarak AB ve

Akdeniz ülkelerinin adli ve polis güçlerinin iletişim ağlarını güçlendiren, AB-

Akdeniz ülkeleri arasında uzman değişimini sağlayan programlar ve modern sınır

kontrolleri sistemleri Akdenizli ülkelerde oluşturulmalıdır. Akdeniz’in güvenliği

konusunda alınan bu tedbirler de AB’nin normatif gücünün göstergelerinden biridir.

Sonuç olarak, AB-Akdeniz ilişkileri incelendiğinde, normatif güç kavramının çok

yüzlü, kontrol edilemeyen ve zaman zaman sivil güç kavramıyla da örtüştüğü

görülmektedir. Ancak, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı bağlamında AB’nin özellikle

Akdeniz’in güvenliği konusunda uyuşmazlıkların çözümünde sivil ve askeri araçları

birleştiren bir güvenlik stratejisi izlediğini görmekteyiz. Her ne kadar AB’nin

Akdeniz’de Akdenizli ortaklarıyla yaptığı askeri operasyonlar mevcut değilse de, AB

güvenlik stratejisinin gerektiğinde erken müdahaleyi öngören yaklaşımı

Akdeniz’deki olası uyuşmazlıkların BM kararları altında askeri güçle

çözümlenebileceğini göstermektedir. Bunun yanında Akdenizli ülkelerin siyasi ve

ekonomik kalkınma yapılarına koşulluluk politikası vasıtasıyla AB ile uyumlu siyasi

ve sosyal normların adapte edilmek istenmesi, AB’nin Akdenizli ülkelerle olan

ilişkilerinde normatif bir aktör kimliğiyle rol oynadığını belirtmektedir.

160

Page 161: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

SONUÇ

Akdeniz sahip olduğu coğrafi konumuyla çevresinde yaşayan toplumlarda bir

ortaklık bilinci oluştururken, bu denize kıyısı olan farklı kültürlere, inançlara, siyasi

ve ekonomik yapılanmalara sahip devletler Akdeniz’de bir işbirliği platformu

oluşturmuşlardır. Böylelikle, tarihsel süreçte Akdeniz kıyısında yer alan ülkeler

aralarındaki ticari, ekonomik ve siyasi ilişkileri geliştirmişlerdir. Bu ilerleyen

karşılıklı işbirliği zamanla, Akdenizlilik ruhuyla harmalandığında, bölgede

ekonomik, sosyal ve siyasi dengesizlikleri ortadan kaldırmak için politika

üretilmesini neden olmuştur. Farklı etnik ve dini kökenden insanların barındığı

Akdeniz Havzası’nda, Avrupa ve Akdeniz’in iletişimi tarihten gelen kültürel bağlar

sayesinde ortak politikalara zemin hazırlamıştır.

Ayrıca, Akdeniz bölgesinin coğrafik şartları, Akdeniz’in ticaret yollarına ve

enerji kaynaklarına ulaşımda stratejik bir kavşak noktası olması ve tarihten gelen

sömürgecilik bağları, Akdeniz’in istikrarlı bir güvenlik çemberine alınması ihtiyacını

gerekli kılarken, merkezde Avrupa’nın, çevresinde Akdenizli ülkelerin yer aldığı bir

ilişki modelini yaratmıştır. Bu ilişki modeli çerçevesinde II. Dünya Savaşından sonra

Avrupalı devletler AET temelinde Akdenizli ülklerle ekonomik ve siyasi ilişkilerini

geliştirmeye başlamışlardır. Akdeniz ülkeleriyle yapılacak işbirliği, Kuzey Afrika

ülkelerinin Avrupa devletlerinin eski kolonileri olmaları, bölgede İsrail devletinin

kuruluşundan sonra Arap-İsrail uyuşmazlığının boy göstermesi, Akdeniz’deki enerji

kaynaklarının varlığı ve AET ülkeleri ile ticaretin kolaylaştırılması için Akdeniz

ülkelerinin ekonomik kalkınmışlık seviyelerinin yükseltilmesi gibi sebeplerden ötürü

161

Page 162: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

AET ülkeleri için büyük önem taşımaktaydı. Dolayısıyla, AET, 1972’de Global

Akdeniz politikasını hayata geçirerek Akdeniz ülkeleriyle işbirliği süreci

başlatmıştır. Bu politika, daha çok Avrupa-Akdeniz ülkeleri arasında sanayi

mallarının serbest dolaşımını sağlayan düzenlemeleri kapsamakta, siyasi ve güvenlik

alanında işbirliğine vurgu yapmamıştır. 1990 yılında ise bu ticari ilişkileri ilerletmek

için Yenilenmiş Akdeniz Politikası Topluluk tarafından oluşturulmuş; ancak, bu

politika da Akdeniz’de güvenlik alanında bir işbirliğine odaklanmamıştı.

Topluluğun, dış ilişkilerde ortak hareket etme isteği AET’nin 1970’de Avrupa Siyasi

İşbirliği aracını oluşturmasına neden olmuş, Akdenizli ülkelerle olan dış ilişkilerini

de ASİ kapsamında az da olsa yürütmeye başlamıştır.

Bu gelişmeler gösteriyordu ki, Soğuk Savaş döneminde Avrupa ülkeleri

Akdeniz’de güvenli bir halkanın oluşturulması gerektiği bilincini taşıyorlardı. Ancak,

AET ülkeleri bir yandan Tek Pazar hedefini kilitlenmişken, diğer yandan Topluluk

genişleme sürecini devam ettirirken, bir de Topluluk içinde dış ilişkiler konsunda

henüz güçlü bir ortak dış ve güvenlik politikası oluşturma iradesi olmadığından

Akdeniz güvenliğiyle ilgili girişimler daha çok AGİK çerçevesinde sürdürülmüştür.

Soğuk Savaş döneminde, Akdeniz’de sınır anlaşmazlıkların var olması, Arap-

İsrail sorununun giderek düğümlenmesi, terör olaylarının sıkça yaşanması, Akdeniz

ülkeleri arasında ekonomik kalkınmışlık farkları, demokrasi kültürünün yavaş yavaş

Akdeniz bölgesindeki ülkelerin siyasi yapılarına monte edilmek istenmesi ve Sovyet

gücünün Akdeniz’de ağırlık kazanmasının engellenmesi Avrupa ülkelerinin AGİK,

ASİ ve NATO çerçevesinde girişimlerde bulunmasını zorunlu kılmıştır. AT’nin

162

Page 163: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

savunma konularıyla ilgili kurumu olan BAB, Soğuk Savaş döneminde Topluluğun

savunma konularına NATO çerçevesinde ağırlık vermesinden dolayı etkin değildi,

dolayısıyla Akdeniz’in güvenliği konusunda da etkili bir varlık gösterememiştir.

1970-1990 yılları arasında Akdeniz’de bir barış ve istikrar alanı kurulmasında

Topluluk politikaları etkili değilken, AGİK çerçevesinde Helsinki Nihai Senedi’nde

“Akdeniz’de Güvenlik ve İşbirliğine İlişkin Sorunlar” adlı bir bölümün olması,

özellikle Akdenizli Avrupa ülkelerinin önderliğinde çeşitli konfreranslar

düzenlenmesi, 5+5 Grubu Politikası, 1990 yılında Akdeniz’de AGİK modeli benzeri

bir Güvenlik ve İşbirliği Konferansı kurulması önerisi ve 1994 yılında AGİK’in

AGİT’e dönüştürülmesinden sonra AGİT içinde Akdeniz İletişim Grubunun

kurulması Avrupa ülkeleri tarafından Akdeniz’e verilen önemi bir kez daha gözler

önüne sermektedir.

Bu gelişmelere ek olarak, NATO’nun Soğuk Savaş döneminde Akdeniz

bölgesine yönelik operasyonları olmamış, ancak Akdeniz ülkeleriyle NATO

bağlamında işbirliği yapılmıştır. Daha çok ABD, Kuzey Afrika ve Maşrek ülkeleriyle

ikili askeri işbirliği yapmıştır. 1994 sonrası NATO-Akdeniz Diyaloğu hayata geçmiş,

Akdeniz bölgesinde kriz yönetimi ve barışı sağlama operasyonlarında Akdenizli

ülkelerle iletişim kanalları oluşturulacağı bildirilmiştir.

Soğuk Savaş dönemi itibariyle, Akdeniz bağlamında nasıl bir Avrupa

Güvenlik kültürü oluştuğuna baktığımızda Doğu-Batı çatışması bağlamında Avrupa

üllkeleri ve kurumları tarafından Akdenizli ülkelerde demokrasi ve insan haklarına

163

Page 164: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

dayanan uluslararası silahlanmanın kontrol altına alınmasını sağlayan ve işbirliğini

pekiştiren güven inşa edici tedbirlerin Akdenizli ülkelerin siyasi yapılarına adapte

edilmek istendiğini görüyoruz. Bu dönemde her ne kadar Akdeniz’in güvenliği

konusunda AT’nin etkili girişimlerde bulunamadığı görülse de, AT’nin 1980 ve 1986

yılında yaptığı güney genişlemeleri, AT’nin Akdeniz kanadını güçlendirmiş, bu yeni

katılan ülkelerin, Akdeniz ülkeleriyle ilişkileri daha da yoğunlaştırmasının kapısını

açmıştır. Ayrıca, AT’nin bölgedeki uluslararası sivil varlığını geliştirmiştir. AGİK ve

AGİT çerçevesinde Akdeniz’e yönelik Avrupa ülkeleri tarafından yapılan politika

atakları çok başarılı sayılmasa da Akdeniz ve Avrupa ülkeleri arasındaki sağlam

ilişkiler zincirinin ilk halkasını oluşturmuştur.

Bu ilişki zincirinin de ikinici halkası 1995 yılında Barselona Deklarasyonu ile

oluşturulan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı ile kurulmuştur. Üç sütun üzerine inşa edilen

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı, ekonomik işbirliği alanında 2010 yılına kadar AB ve

Akdeniz ülkeleri arasında bir serbest ticaret alanı kurulmasını, siyasi işbirliği

alanında Akdeniz’de ortak bir barış ve istikrar alanı kurulmasını ve sosyo-kültürel

işbirliği alanında ise Avrupa ve Akdeniz halkları arasında karşılıklı kültürel

hoşgörüyü yayan ve yabancı düşmanlığını yok eden bir diyalog süreci başlatılmasını

hedeflemektedir.

27 Akdeniz ve AB ülkesini kapsayan bu bölgesel ortaklık modelinin, Akdeniz

güvenliği açısından önemi, Avrupa ve Akdeniz ülkeleri arasında ekonomik, siyasi ve

sosyo-kültürel alanlarda derinleştirilecek bir işbirliği ve Akdeniz bölgesinde oluşacak

bir güvenlik sorununun bütün bölgeyi geniş çaplı bir istikrarsızlığa sürüklemesinin

164

Page 165: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

engellenmesidir. Soğuk Savaş’tan sonra güvenlik tehditlerinin boyut değiştirmesiyle,

Akdeniz bölgesinde KİS’lerin yayılması ve uluslararası terörizm gibi tehditlerin

yanında sosyo-ekonomik parçalanmanın getirdiği yasa dışı göç, kaçakçılık ve

organize suçlar gibi bölgesel işbirliğini daha fazla gerekli kılan güvenlik tehditleri

Akdeniz bölgesinin güvenliğini olumsuz etkilemektedir. Ayrıca, Ortadoğu

bölgesinden kaos ve istikarsızlığın uzaklaştırılması içinde mutlaka Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı’nın çok taraflı mekanizması içinde çözümler üretilmelidir.

Akdeniz bölgesinde güvenlik alanında yapılan girişimlerde hiç kuşkusuz

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın çizdiği çok taraflı ve iki taraflı kurumsal yapılanma ve

bunu takiben izlenen konferans süreci etkli olmaktadır. Her sene yapılan Avrupa-

Akdeniz Dış İşleri Bakanları Konferansları’nda Akddeniz bölgesiyle ilgili alınan

kararlar, 2000 yılında kabul edilen Akdeniz’le ilgili Ortak Strateji, 2002 yılında

onaylanan Valencia Eylem Planı, 2004 yılı Avrupa-Akdeniz Stratejik Ortaklığı

Raporu ve son olarak 2005 yılında Barselona Konferansı’nda hayata geçirilen beş

yıllık Çalışma Programı AB dış ve güvenlik politikalarının amaçları doğrultusunda

Akdeniz bölgesinde ortak bir güvenlik kültürü oluşturma çabaları olarak

algılanmaktadır. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı bağlamında alınan bu kararlar,

Akdeniz’in kalkınmış, demokratik, istikrarlı ve güvenli bir alan olmasının, Akdeniz

bölgesinde yer alan bütün ülkelerin yararına olduğunu göstermektedir.

Ancak, bu olumlu gelişmeler, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın birçok çevre

tarafından eleştirilmesinin önüne geçememektedir. Bu eleştiriler, genel olarak,

Akdeniz ülkelerinin Avrupa-Akdeniz Ortaklığı sürecinde kendilerini AB ülkeleri ile

165

Page 166: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

eşit statüde görmemeleri, AB’nin İsrail’e olan tavizkar yaklaşımı ve bunun

sonucunda Akdenizli ülkelerin AB tarafından bu güvenlik ortaklığı bağlamında

kontrol edilmesi düşüncesi, Radikal İslami kesimlerin güneyli Akdeniz ülkelerindeki

siyasi yönetimlerde görev alması, Kuzey-Güney Akdeniz arasındaki bölgesel alt-yapı

farklarının azaltılamaması ve Akdeniz’de AGSP amaçları doğrultusunda ortak kriz

yönetimini geliştiren operasyonel faaliyetlerin yapılmaması şeklinde sıralanabilir.

Bütün bu eleştirilere rağmen, AB’nin Avrupa-Akdeniz Ortaklığı bağlamında

özellikle güvenlik sorunlarının çözümünde başarılı olamayışının nedenleri, Avrupa-

Akdeniz Serbest Ticaret Alanı kurulması için MEDA kapsamında mali yardımların

sağlanmasında uygulanan siyasi koşulluluk politikasının AB içindeki ülkelerin farklı

ulusal politikaları nedeniyle fazla başarılı olamaması ve AB’nin genişleme

politikalarını devam ettirirken diğer yandan Tek Pazar hedefini tamamlamak için

derinleşme sürecine ağırlık vermesidir. Bunun yanında Avrupa-Akdeniz

Ortaklığı’nın güvenlik boyutunun gelişimini yavaşlatan diğer nedenlerden birisi de,

AB’nin ODGP konusunda hükümetlerarası yaklaşımı benimsemesi dolayısıyla

Akdenizli ülkelerle olan ilişkilerde de güvenlik alanında alınan kararların zorlu ve

karmaşık bir süreçten geçmesidir.

Avrupa-Akdeniz ilişkilerinin, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı politikaları ve

kurumsal yapı sabit kalmak suretiyle Avrupa Komşuluk Politikası içine dahil

edilmesi, ilişkileri farklı bir boyuta taşımıştır. AB’yi küresel anlamda uluslararası

arenada daha etkili bir aktör konumuna getirmeyi amaçlayan Avrupa Komşuluk

Politikası, komşu ülkelere üyelik perspektifi vermeden yeni bir ortaklık modeli

166

Page 167: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

oluşturmaktadır. AB’nin Akdeniz ülkelerini bu politika kapsamına alması Akdeniz

ülkeleriyle yapılan Ortaklık Anlaşmaları çerçevesinde her bir Akdeniz ülkesi için

ayrı hazırlanan Eylem Planları vasıtasıyla ilişkilerin ikili işbirliği çerçevesinde daha

fazla pekiştirilmesidir. Böylelikle, Akdeniz ülkelerinde siyasi, sosyal ve ekonomik

reformlar AB koşulluluk politikasına uygun şekilde kolayca yerine getirilecek ve AB

ile Akdeniz ülkeleri arasında ortak projelere imza atılacaktır.

Bir anlamda, AB, Akdeniz ülkelerinde reformların uygulanıp,

uygulanmadığını ikili işbirliği sürecinde daha rahat gözlemleyebilecektir. Akdeniz

güvenliği açısından baktığımızda da Akdeniz ülkelerinde yerleşik bir demokrasi

yönetimini, şeffaflığı, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü ve adalet ve iç işlerinde

reformları garanti altına alan, sivil toplumu güçlendiren siyasi yapılanmanın Akdeniz

bölgesinde oluşturulması, bölge ülkelerinde yasa dışı göç, kaçakçılık ve terörizm gibi

tehditlerin yok edilmesine yardımcı olacaktır. Bu tür bir siyasi yapılanma, AB ile

Akdeniz ülkelerinin kuracağı ikili ortak projelerde hayata geçebilir. Ancak, AB’nin

Batı Balkan ülkelerine yönelik politikaları ile bir karşılaştırma yapıldığında,

Komşuluk Politikası kapsamında belirli normların Akdenizli ülkelere dayatılması,

Akdeniz ülkeleri tarafından şüpheyle karşılanmakta ve bu politikaların genel

anlamda Akdeniz’in güvenliği için değil de, AB’nin kendi iç güvenlik kaygılarından

dolayı uygulandığı sonucuna varılmaktadır, bu da Akdenizli ülkeleri rahatsız

etmektedir.

Barselona Deklarasyonu temelinde Akdeniz’de kurulan güvenlik ortaklığı,

AB’nin ODGP’yi ve AGSP’yi oluşturduktan sonra dünyadaki konjonktürel

167

Page 168: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

gelişmeler paralelinde geliştirilmeye çalışılmıştır. Soğuk Savaş sonrası Sovyet

tehditinin ortadan kalkması ve Körfez Savaşı’nda AB ülkeleri arasındaki

koordinasyonsuzluk gibi nedenler, AB ülkelerini Avrupa güvenlik ve savunma

alanında kendi politika araçlarını oluşturmaya itmiştir. Maastricht Antlaşması’yla

oluşturulan ODGP’nin amaçları, Birlik ve AB üyesi ülkelerin güvenliklerini en iyi

şekilde sağlamak, uluslararası işbirliğini geliştirerek barışı korumak, güvenlik

politikalarını uygularken temel hak ve özgürlükler, demokrasi ve hukukun üstünlüğü

gibi değerleri korumak şeklinde tanımlanırken, Maastricht Antlaşmasının III. Sütunu

olan Adalet ve İç İşlerinde alınan karalar da, AB’nin Akdeniz ülkeleriyle olan

ilişkilerinde yasa dış göç, uluslararası kaçakçılık ve terörizm gibi güvenlik

sorunlarının çözümünde büyük rol oynamaktadır. ODGP’nin oluşumundan

AGSP’nin oluşturulmasına kadar geçen zaman dilimi içinde Petersberg Görevleri AB

içine alınarak BAB’ın operasyonel kapasitesi güçlendirilmiş, ve BAB’ın NATO’nun

imkanlarından yararlanması kararlaştırılmıştır. Ancak, 1999 yılında Köln Zirvesi’nde

AB içinde savunma alanında NATO’dan özerk, kendi imkanlarını kullanmak isteyen

bir AGSP oluşturulması yönünde bir irade belirmiştir. Böylelikle, çatışmaların

önlenmesinde askeri ve sivil kriz yönetimini geliştirici uluslararası barış

operasyonlarını sağlayan politikaların AGSP çerçevesinde uygulanacağı ifade

edilmiştir.

AGSP’nin Akdeniz güvenliği açısından getirdiği yenilikler ise, AGSP’yi

Akdenizli ortaklara açmak ve bu bağlamda Akdenizli ülkeleri Siyasi ve Güvenlik

Komiteleri vasıtasıyla AGSP hedeflerine adapte etmektir. AB-Akdeniz arasında 2000

yılından sonra yapılan birçok Dış İşleri Bakanları Konferansları’nda, 2000 yılında

168

Page 169: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

onaylanan Akdeniz’le ilgili Ortak Strateji Belgesi’nde ve 2004 yılında kabul edilen

Avrupa-Akdeniz Stratejik Ortaklığı Raporu’nda özellikle AGSP hakkında Akdenizli

ülkelerin bilgilendirilmesi ve gelecekte yapılacak ortak kriz yönetimi

operasyonlarında Akdenizli ülkelerin bilinçli hareket etmeleri için Akdenizli

ülkelerin askeri personellerinin AB tarafından düzenlenen seminerlerde eğitilmesi

üzerine vurgu yapılmıştır.

Ancak, şu bir gerçek ki, Arap güvenlik kültürünün çok taraflı bölgesel

güvenlik işbirliği modellerine dayanmayan bir stratejik kültür yapısı sunması, Arap

ülkeleri arasındaki güvenlik alanında koordinasyonsuzluk ve bu tür ülkelerdeki

ulusalcı ve muhafazakar İslamcı yöneticilerin ve toplumun AGSP konusunda yeterli

bilgiye sahip olmamaları, AB-Akdeniz güvenlik işbirliğinin gelişimini

yavaşlatmaktadır. Ayrıca, bir çok Akdeniz ülkesinin Avrupa ülkelerinin eski

sömürgeleri olması, Akdenizli ülkelerin işbirliği sürecinde Avrupa ülkelerine hep

şüpheyle bakmasına yol açmaktadır.

AGSP’nin hayata geçmesiyle, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın güvenlik

boyutuna farklı açılımlar geldiyse de, 11 Eylül olayları, Avrupa Güvenlik Strateji

Belgesi’nin kabulü ve Irak Savaşı, AB-Akdeniz güvenlik diyaloğunu etkilemiştir. 11

Eylül sonrası terör küresel boyut kazanmış ve ülkelerin güvenlik stratejileri daha

yoğun işbirliğini gerekli kılmıştır. AB de, uluslararası terörle mücadelede birçok

kurumsal yeniliğe imza atmakta ve uluslararası terörün Akdeniz bölgesinden

temizlenmesi için Ortadoğu’daki İsrail-Filistin anlaşmazlığının tamamiyle

çözümlenmesi ve bölgede istikrarsızlığa sebep olan demokrasi eksikliği ve

169

Page 170: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

kalkınmışlık farklarının süratle azaltılması için Akdenizli ülkelere çağrıda

bulunmaktadır. Buna karşılık, Güneyli Akdeniz ülkelerinde terör karşıtı yasaların çok

sıkı ve ağır olmamasının siyasi ve sosyal reformların sürekliliği için gerekli olduğunu

savunan sivil toplum örgütleri, terörle mücadelede insan haklarını zedelemeden

hassas politikalar uygulanmasını desteklemektedir. Bu kesimler, Güneyli Akdeniz

ülkelerinde başlayan reform sürecinin uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde

devam etmesini istemektedir.

AGSP’nin oluşumu ve 11 Eylül olayları birleştiğinde ortaya çıkan tabloda

AB’nin güvenlik alanında daha stratejik kararlara ihtiyacı olduğu gören AB, 2003

yılında Avrupa Güvenlik Strateji Belgesi’ni hazırlayarak küreselleşen dünyada tek

başına mücadele edemeyeceği tehditlerle bölge ülkeleriyle kuracağı güvenlik

ortaklığı modeliyle başa çıkacağını belirtmiştir. Akdenizli ülkelerle ilişkiler

bağlamında bu belgeye baktığımızda, AB, komşuluk politikası kapsamında

Akdeniz’in çevresinde demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün var olduğu,

etnik çatışmaların, uluslararası terörün ve KİS’lerin yayılma riski olmayan bir

güvenlik ve istikar halkası oluşturmak istemektedir. Özellikle, 2003 yılında patlak

veren Irak Savaşı’yla daha fazla istikrarsızlığa ve kaos’a gömülen Ortadoğu’da

İsrail-Filistin anlaşmazlığının devam etmesi AB’yi güvenlik politikalarında

zorlamaktadır.

Ortadoğu’da çakışan AB-ABD politikaları çerçevesinde AB’nin sivil

güvenlik araçlarını kapsayan Barselona Deklarasyonu ve Ortadoğu Barış Süreci

aracının karşısında ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin askeri güvenlik araçlarıyla

170

Page 171: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

donatılması, Akdeniz bölgesinde tutarsız politikaların uygunlamasına neden

olmaktadır. Her ne kadar, AB, Ortadoğu Barış Süreci kapsamında iki ayrı devlet

çözümünü desteklerken ve de Filistin’e ekonomik, siyasi ve sosyal kalkınma

seviyesini yükseltmesi için mali ve teknik yardımda bulunsa da, bölgede devam eden

işgallerin bitirilmesi ve ulaşım sorunun giderilmesi için İsrail üzerinde yeterince

baskı kuramamaktadır. Bu yönüyle de AB, Ortadoğu Barış Sürecinde pasif

davranmakla eleştirilmektedir. Sonuç olarak, İsrail-Filistin anlaşmazlığının çözümü

Akdeniz bölgesinde istikrarın bir parçasıdır, ancak, bu sorun Akdeniz bölgesinde

güvenlik alanında atılacak adımlar önünde güçlü bir engel teşkil etmemelidir.

Bütün bu değindiğimiz konular çerçevesinde, bu tez çalışmasında

sorduğumuz sorunun cevabı, AB’nin Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın güvenlik

boyutunda normatif bir aktör politika üretmesidir. AB, uluslararası ilişkilerde

kendine özgü bir aktör olarak, demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve

özgürlükler gibi değerleri ve normları ön plana çıkarmakta ve aynı zamanda ODGP

ve AGSP’yi geliştirerek askeri ve sivil yönetim tarzını birleştirmektedir. Akdeniz

ülkeleriyle ilişkilerinde de AB, kendi değer ve normlarını Akdenizli ülkelerin siyasal,

ekonomik ve sosyal yaşantılarına adapte etmek için çaba sarf etmektedir.

Barselona süreciyle başlayan, bu süreçle birlikte oluşan kurumsal yapılanma

ve bu yapılanmanın arkasından hayata geçen Avrupa Komşuluk Politikası’nda

derinleşen ikili AB-Akdeniz ilişkileri Akdeniz’de kurulan bölgesel güvenlik

ortaklığının göstergeleridir. Akdenizli ülkelerle kurulan bu çok taraflı ve aynı

zamanda Komşuluk Politikası’nda gelişim gösteren iki taraflı yapı, Akdeniz

171

Page 172: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

bölgesindeki siyasi ve sosyal iletişimi kuvvetlendirmek istemektedir. Akdeniz’in iki

yakasının birbirini “öteki” olarak algılamasının önüne geçilmesi, bölgedeki askeri,

ekonomik ve sosyal nitelikli tehditlerin AGSP hedefleri doğrultusunda beraberce yok

edilmesi için Akdeniz bölgesinde gerçek anlamda bir refah ve istikrar alanı

kurulmalıdır. Her ne kadar AB, Akdeniz bölgesinde normatif bir aktör olarak politika

üretmeye çalışsa da, AB, Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerinde istenilen sonuca henüz

ulaşamamıştır çünkü AB’nin ODGP bağlamında hükümetlerarası işbirliği

prosedürünü uygulaması ve AB içinde dış politika konusunda karar alma sürecinin

karmaşık ve zor olması Akdeniz ülkeleriyle olan ilişkilerde hızlı ve etkili sonuç

alınmasını engellemektedir. Buna ek olarak, Akdeniz ülkelerinin Avrupa ülkelerinin

eski sömürgeleri olmaları, Akdeniz ülkeleri tarafında AB politikalarına karşı bir

güvensizliğe neden olmakta, bu da kendini Akdeniz ülkelerinde uygulanan yavaş

reform sürecinde göstermektedir.

Şu bir gerçek ki, AB, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın güvenlik politikalarında

Akdeniz’de normatif değerlerin tam anlamıyla yerleştirilmesini istiyorsa güvenlik

sorunlarının azaltılması için Akdeniz ülkelerinde siyasi, ekonomik ve sosyal

reformları sivil toplumu güçlendirerek yapmalıdır, ancak sivil toplum hareketlerinin

Akdeniz ülkelerinde etkili bir ses olmasıyla bu ülkelerdeki otoriter yönetimler iyi

yönetişim, adalet, hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanlarında atılım yapabilir ve

böylelikle AB de Akdeniz bölgesine yönelik kurduğu ortaklık modelinde normatif

kimliğini geliştirici politikalara rahatlıkla imza atabilir.

172

Page 173: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

KAYNAKÇA

KİTAPLAR

♦ ANDERSON, Ewan ve FENECH, Dominic, “New Dimemsions in Mediterranean Security”, Mediterranean Politics I, der. Richard Gillespie, London, Pinter,1994. ♦ ARIBOĞAN, Deniz Ülke, “Terörizmin Küreselleşmesi”, Dünyada ve Türkiyede Terör Konferansı: Ekonomik ve Sosyal Yapıya Yansımalar, der. Ali Tarhan, Ankara, T.C. Merkez Bankası, 2002. ♦ ATTINA Fulvio ve REPUCCI, Sarah, “ESDP and the European Regional Security Partnership”, Common Foreign and Security Policy, der. Martin Holland, 2.B., London, Continuum, 2001. ♦ Avrupa Birliği ve Türkiye, 5. B., Ankara, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, 2002. ♦ BIAD, Abdelwahab, “The Political and Security Partnership and Its İnfluence on Stability in the Mediterranean Region”, Euro-Mediterranean Security and the Barcelona Process, der. Bo Huldt, Mats Engman ve Elisabeth Davidson, Stockholm, Swedish National Defence College, 2002. ♦ BIAD, Abdelwahab, “Code of Conduct for Good-Neighbourly Relations in the Euro-Mediterranean Partnership”, Euro-Mediterranean Partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, New York, Palgrave, 2000. ♦ BİÇER, Savaş, “Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Barcelona Süreci”, Dünden Bugüne Avrupa Birliği, der. Beril Dedeoğlu, İstanbul, Boyut Yayıncılık, 2003. ♦ BOZKURT, Enver, ÖZCAN, Mehmet ve KÖKTAŞ, Arif, Avrupa Birliği Hukuku, 2. B., Ankara, Asil Yayınları, 2004.

173

Page 174: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ BRAUCH, Hans Günter, MARQUINA, Antonio ve BIAD, Abdelwahab, “Introduction: Euro-Mediterranean Partnership for the 21st Century”, Euro-Mediterrannean Partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, New York, Palgrave, 2000. ♦ ERALP, Atilla, “Uluslararası Sistem, Güvenlik ve Terör”, Dünyada ve Türkiye’de Terör Konferansı:Ekonomik ve Sosyal Yapıya Yansımalar, der., Ali Tarhan, Ankara, T.C. Merkez Bankası, 2002. ♦ CRAIG, Paul ve DE BURCA Grainne, EU Law Text, Cases and Materials, Third Edition, New York, Oxford University Press, 2003. ♦ CHOUROU, Bechir, “A Challenge for EU Mediterranean Policy: Upgrading Democracy from Threat to Risk”, A New Euro-Mediterranean Cultural Identity, der. Stefania Panebianco, London, Frank Cass, 2003. ♦ CREMASCO, Mairouzi, “The Military Presence of the Riparian Countries”, The Mediterranean Region, der., Giacomo Luciani, New York, St. Martin’s Press, 1984. ♦ DEDEOĞLU, BERİL, “Avrupa Birliği Bütünleşme Süreci II: Avrupa Birliği’nin Yakın Geçmişi”, Dünden Bugüne Avrupa Birliği, der. Beril Dedeoğlu, İstanbul, Boyut Yayıncılık, 2003. ♦ FENECH, Dominich, “European Security Structures and the Mediterranean”, THE EURO-MEDİTERRANEAN PARTNERSHİP, der. Richard Gillespie, UK, Frank Cass, 1997. ♦ FORSTER, Anthony ve Wallace, William, “Common Foreign and Security Policy From Shadow to Substance”, Policy-Making in the European Union, der. Helen Wallace and William Wallace, Fourth Edition, Oxford University Press, New York, 2000. ♦ GINIO, Alisa, “Akdeniz Düşüncesi: Henri Pirenne, Shelomo Dov Goiten ve Fernand Braudel”, Akdeniz Dünyası, der. Eyüp Özveren, Oktay Üzel, Süha Ünsal ve Kudret Emiroğlu, İstanbul, İletişim Yayınları, 2006.

174

Page 175: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ HAINE, Jean-Yves, çev. Nilhay Usta, Tarihsel Bir Perspektif, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası, der. Nicole Gnesotto, İstanbul, Tasam Yayınları, 2005. ♦ HOLLAND, Martin, The European Union and The Third World, The European Union Series, New York, Palgrave, 2002. ♦ JENKİNS, Brian A., “Subnational Conflict in the Mediterranean Region”, The Mediterranean Region, der. Giacomo Luciani, New York, St. Martin’s Press, 1984. ♦ JOFFE, Goerge, “The European Union and the Magreb”, Mediterranean Politics II, der. Richard Gillespie, London, Pinter, 1994. ♦ KARLUK, Rıdvan, Avrupa Birliği ve Türkiye, İstanbul, İMKB Yayınları, 1996. ♦ MARSTON, Geoffrey, “Extension and Delimitation of National Sea Boundaries in the Mediterranean”, The Mediterranean Region, der. Giacomo Luciani, New York, St. Martin’s Press, 1984. ♦ MARQUINA, Antonio, “Review of the İnitiatives on CBMs nad CSBMs in the Mediterranean”, Euro-Mediterranean Partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, New York, Palgrave, 2000. ♦ MIRAPEIX, Eudoldo, “The Barcelona Process: Critical Assessment and Challenges Ahead”, Euro-Mediterranean Security and The Barcelona Process, der. Bo Huldt, Mats Engman ve Elisabeth Davidson, Stockholm, Swedish National Defence College, 2002. ♦ NAVARRO, Alberto, çev. Gülçin Koçbil, “AB Güvenlik ve Savunma Politikası”, AB GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKASI, der. Nicole Gnesotto, İstanbul, Tasam Yayınları, 2005. ♦ ÖZVEREN, Eyüp, “Giriş: Zaman İçinde Avrupa, Akdeniz Dünyası ve Antakya Üzerine Düşünceler”, Akdeniz Dünyası, der. Eyüp Özveren, Oktay Üzel, Süha Ünsal ve Kudret Emiroğlu, Istanbul, İletişim Yayınları, 2006.

175

Page 176: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ PANEBIANCO, Stefania, “The Euro-Mediterranean Partnership in Perspective: The Political and Institutional Context”, A New Euro-Mediterranean Cultural Identity, der. Stefania Panebianco, London, Frank Cass, 2003. ♦ PIENING, Christopher, Global Europe: The European Union World Affairs, London, Lynne Rienner Publishers, 1997. ♦ PRESTON, Christopher, Enlargement and Integration in the EU, London, Routledge, 1997. ♦ REGELSBERGER, Elfriede ve WESSELS, Wolfgang, “Europe, the Superpowers and the Mediterranean”, The Mediterranean Region, der. Giacomo Luciani, New York, St. Martin’s Press, 1984. ♦ SANDER, Oral, Siyasi Tarih 1918-1994, İmge Kitapevi, 9. B., Ankara, 2001. ♦ SCHUMACHER, Tobias, “From Barcelona to Valencia: The Limits of the EU’s Polititical and Security Partnership with the Southern Mediterranean Countries”, Euro-Mediterranaean Security&Barcelona Process, der. Bo Huldt, Mats Engman ve Elisabeth Davidson, Stockholm, Swedish national Defence College, 2002. ♦ SELIM, Mohammad El-Sayed, “Southern Mediterranean Perceptions of Security Cooperation and the role of NATO”, Euro-Mediterranean Partnership for the 21st Century, der. Hans Günter Brauch, Antonio Marquina ve Abdelwahab Biad, Palgrave, 2000. ♦ SMİTH, Karen E., European Union Foreign Policy in a Changing World, UK, Polity Press, 2004. ♦ STALVANT, Carl Einar ve BJARME, Lars “A Critical Assessment of The Barcelona Process”, Euro-Mediterranean Security and the Barcelona Process, der. Bo Huldt, Mats Engman ve Elisabeth Davidson, Stockholm, Swedish National Defence College, 2002. ♦ STAVRIDIS, Stelios ve HUTCHENCE, Justin, “The Foreign Policy of a Civil Power? The European Union in the Mediterranean”, A new Euro-Mediterranean Cultural Identity, der. Stefania Panebianco, London, Frank Cass, 2003.

176

Page 177: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ STEINER, Jo, WOODS, Lorna ve TWINGG-FLESNER, Christian, EC Law, Eight Edition, New York, Oxford University Press, 2003. ♦ TOVIAS, Alfred, “The EU’s Mediterrenean Policies under Pressure”, Mediterranean Politics II, der. Richard Gillespie, London, Pinter, 1994.

♦ WALLACE, Hellen ve Wallace, William, Policy-Making in the European Union, 4. B., UK, Oxford University Press, 2000. ♦ WILLIAMS, Andrew, EU Human Rights Policies, New York, Oxford University Press, 2004.

MAKALELER

♦ AÇIKMEŞE, Sinem Akgül, “Management of Security in the EU’s Neighborhood Policy”, Perceptions, C.10, S.3 (Sonbahar2005), <http://www.sam.gov.tr/perceptions/volume10/Autumn/SinemAkgulAcıkmese/pdf> (04.02.2007). ♦ ADLER, Emanuel ve Crawford Beverly, “Normative Power: The European Practice of Region Building and the Case of the Euro-Mediterranean Partnership”, Institute of European Studies Working Papers, University of California: Berkeley, No. 040400, 2004, s.1-55, <http://repositories.cdlib.org/cgi/viewcontent.cgi?article=1035&context=ies> (20.09.2005). ♦ ALİBONİ, Roberto ve Qaterneh, Yasar, “The Future of the EMP in a changing context of transatlantic and regional relations”, Euromesco Paper, No. 46, (Eylül 2005), <htpp.//www.euromesco.net> (04.03.2006). ♦ ASSEBURG, Muriel, “The EU and the Middle East Conflict: The Tackling the main Obstacle to Euro-Mediterranean Partnership,” Mediterranean Politics, C. 8, No. 2-3 (Yaz-Sonbahar 2003), s. 174-189. ♦ ATTINA, Fulvio, “Secutiy Cooperation at the Regional Level: from opposed military alliances to security partnership. Is the Mediterranean region on the right track?”, Jean Monnet Working Papers in Comparative and International Politics, No. 45, <http://www.fscpo.ict/Euromed/jmwp45.htm> (04.04.2005).

177

Page 178: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ ATTİNA, Fulvio ve PANEBİANCO, Strefania, “Security Cooperaiton in the Mediterranean: EMP Instruments to Mitigate Divergent Security Perceptions,” Euromesco Papers, (Temmuz 2004), <http://www.euromesco.net/imgupload/paperattinapanebionco.pdf> (04.04.2005). ♦ BİCCHİ, Federica, “The European Origins of Euro-Mediterranean Practices,” Institute of European Studies Working Papers, University of California: Berkeley, No. 040612, 2004, s.1-23, <http://repositories.cdlib.org/cgi/viewcontent.cgi?article=1044&context=ies> (20.09.2005). ♦ BİLGİN, Pınar, “A Return to Civilisational Geopolitics in the Mediterranean? Changing Geopolitical Images of the EU and Turkey in the Post-Cold War”, Geopolitics, C.9, S. 2, <http://www.bilkent.edu.tr/pbilgin/Bilgin-geopolitics2004.pdf> (05.01.2007). ♦ BIN, Alberto, “Mediterranean Diplomacy. Evolution and Prospects,” Jean Monnet Working Papers in Comparative and International Politics, No. 05 (Ocak 1997), <http://www.fscpo.ict.it/EuroMed/jmwp05.htm> (11.04.2005). ♦ BİN, Alberto, “Strengthening Cooperation in the Mediterranean: NATO’s contribution”, NATO Review, C. 46, No. 4 (Kış 1998), s. 24-27. ♦ BISCOP, Steven, “The European Security Strategy and the Neighborhood policy: A new Starting Point for a Euro-Mediterranean Security Partnership”, Paper Presented at EUSA Ninth Biennial International Conference, Texas, (31 Mart-2 Nisan 2005), s. 1-18, <http://aei.pitt.edu/archieve/00002984/02/Paper_EUSA_ESS_EMP.doc> (11.02.2006). ♦ CALLEYA, Stephan, “An Assessment of the Euro-Med Partnership”, Mediterranean Academy of Diplomatic Studies, Malta, s.1-8, <http://www.fornet.info/documents/Calleya.pdf> (04.01.2006). ♦ ÇAKIR, Armağan, “EU: a civil or a political power in the Euro-Mediterranean Partnership”,s.135-152, <http://aei.pitt.edu/archieve/00001644/01/Armagan_Emre_Cakir.pdf> (03.02.2006).

178

Page 179: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ DANNREUTHER, Roland, “Developing the Alternative to Enlargement: The European Neighbourhood Policy”, European Foreign Affairs Review, C. 11, 2006, s. 183-201. ♦ DIEZ, Thomas, “Constructing the Self and Changing Others: Reconsidering Normative Power Europe”, Paper for the PSA Annual Conference, Leeds, (5-7 Nisan 2005). ♦ EMERSON, Michael ve NOUTCHEVA, Gergona, “From Barcelona Process to Neighbourhood Policy: Assessments and Open Issues”, CEPS Working Documents, No. 220 (Mart 2005), s.1-22, <http://www.ceps.be/Article.php?article_id=21> (13.10.2005). ♦ ERHAN, Çağrı, “ABD’nin Ulusal Güvenlik Anlayışı”, SBF Dergisi, C. 56, No. 4 (Aralık 2001), s. 77-92. ♦ ERHAN, Çağrı, “Broder Middle East and North Africa İnitiative and Beyond”, Perceptions, C. 10, S. 3, (Sonbahar2005), s.153-169. <http://www.sam.gov.tr/perceptions/volume10/Autumn/Cerhan.pdf> (04.02.2007). ♦ “Fransa’daki İsyan Avrupa’ya yayılır mı?”, <http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2005/11/printable/051108_europe_paris.shtml> (10.02.2007). ♦ GİLLESPİE, Richard, “Reshaping the Agenda? The International Politics of the Barcelona Process in the aftermath of September 11”, Mediterranean Politics, C. 8, No. 2-3 (Yaz-Sonbahar 2003), s. 21-37. ♦ IŞIKSAL, Hüseyin, “Soğuk Savaş Sonrası Değişen Güvenlik Perspektifleri ve 21.Yüzyılda AB-Akdeniz İlişkileri”, Stratejik Öngörü, S. 3 (Sonbahar 2004), s. 84-90. ♦ FERHAD, İbrahim ve SCHÖFER, Isabel, “Regional Crises and Europe:How the Middle East Conflict and Iraq War affect the EMP”, Euromesco Papers, No. 40, s. 5-14, <http://www.euromesco.net> (21.02.2006).

179

Page 180: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ JÜNEMANN, Annette, “Security-Building in the Mediterranean After September 11”, Mediterranean Politics, C. 8, No. 2-3 (Yaz-Sonbahar 2003), s. 1-19. ♦ JÜNEMANN, Annette, “Repercussions of the emerging European Security and Defence Policy on the civil character of the Euro-Mediterranean Partnership”, Mediterranean Politics, C. 8, No. 2-3 (Yaz-Sonbahar 2003), s. 37-53. ♦ KACZYNSKI, Piotr Maciej ve KAZMIERKIEWICZ, Piotr, “European Neighbourhood Policy: Differentiatian and Political Benchmarks”, Euromesco Papers, No. 44 (Eylül 2005), s. 5-15. ♦ LESSER, Ian O., “The Renaissance of Mediterranean Security”, s. 1-6, <http://www.afsa.org./fsj/oct/lesseroct01.cfm> (05.05.2006), ♦ “Morroco’s Past, Morroco’s Present,” Newyork Times, 18 Şubat 2006. ♦ PACE, Michelle, “The Euro-Mediterranean Partnership and the Common Mediterranean Strategy? Euroepan Union Policy from a discursive Perspective”, Geopolitics, C. 9, S. 2 (Yaz 2004), s. 293-308. ♦ PACE, Michelle, “The Ugly Duckling of Europe:The Mediterranean in the Foreign Policy of the European Union”, Journal of European Area Studies, C. 10, No. 2, 2002, s. 189-206. ♦ SARTO, Raffaella A. Del ve Schumacher Tobias, From EMP to ENP: What’s at Stake with the European Neighbourhood Policy Towards the Southern Mediterranean?, European Foreign Affairs Review, C. 10, 2006, s. 17-38. ♦ SJURSEN, Helene, “The EU as a “normative power”: how can this be?,” ARENA, 2005, <http://www.arena.uio.no/events/seminarpapers/sjursenFEB05.pdf> (09.10.2005). ♦ SPENCER, Claire, “The EU as a Security Actor in the Mediterranean: Problems and Prospects”, The Quarterly Journal, C. 2, No. 2, 2002, s. 9-30.

180

Page 181: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ TREACHER, Adrian, “From Civilian Power to Military Actor: The EU’s Resistable Transformation”, European Foreign Affairs Review, No. 9, 2004, s. 49-66. ♦ VASCONCELOS, Alvoro de, “Europe’s Mediterranean Strategy An Asymetric Equation”, s.1-10, <http://ies.berkeley.edu./research/Vasconcelos.doc.> (15.03.2006). ♦ VOLPİ, Frederic, “Regional Community Building and the transformation of International Relations: The case of the Euro-Mediterranean Partnership”, Mediterranean Politics, C. 9, No. 2 (Yaz 2004), s. 145-164. ♦ WALDNER, Benita Ferrero, “The European Neighbourhood Policy: The EU’s Newest Foreign Policy Instrument”, European Foreign Affairs Review, C. 11, 2006, s. 139-142. ♦ WHİTMAN, Richard G., “Five Years of the Eu’s Euro-Mediterranean Partnership:progress without partnership?,” Panel TC18: The European Union’s Mediterranean Enlargement, Chicago, (20-24 Şubat 2001), s. 1-23.

BELGELER

♦ “AB Ortak Deklarasyonu” <http://www.deltur.cec.eu.int/teror-demec-20011019.html> (27.12. 2004). ♦ “AB I. Ortak Eylem Planı” <http://ue.eu.int/uedoocs/cmsUpload/140.en.pdf> (02.01.2005). ♦ “AB Terörle Mücadele Bildirgesi” (25/26 Mart Bahar Zirvesi Sonuç Belgesine Ek Bildirge), ATAUM Bülteni, S. 1-2, (Kış-Bahar 2003/2004). ♦ Avrupa İçin Bir Anayasa Oluşturan Antlaşma, Ankara, Ankara Barosu, 2004. ♦ “Avrupa-Akdeniz Ortaklığı Zirvesi”, <http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2005/11/05/128-euromed.shtml> (28.11.2005).

181

Page 182: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦Charter of the United Nations, UN Publication, 2001. ♦ “Common Strategy of the European Council of 19 June 2000 on the Mediterranean Region”, <http://ue.eu.int/uedocs/cmsUpload/mediEN.pdf> (05.05.2005). ♦ “Euro-Mediterranean Meeting of Foreign Ministers in Valencia, Presidency Conclusions”, <http://ue.eu.int/uedocs/cms_Date/docs/pressdata/en/er/70289.pdf> (05.05.2005). ♦ “Mid-Term Euro-Mediterranean Conference in Crete, Presidency Conclusions”, <http://ue.eu.int/uedocs/cms_Date/docs/pressdata/en/er/75950.pdf> (05.05.2005). ♦ “Euro-Mediterranean Meeting of Foreign Ministers in Hague, Presidency Conclusions”, <http://ue.eu.int/uedocs/cms_Date/docs/pressdata/en/er/82876.pdf> (06.05.2005). ♦ “EU Strategic Partnership with Mediterranean and the Middle East”, <http://ue.eu.int/uedocs/cmsUpload/Partnership %20 Mediterranean %20 and %20 Middle % 20 East.pdf> (06.05.2005). ♦“EU/TunisiaActionPlan”, <http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/action_plans/tunisia_enp_ap_final_en.pdf> (12.10.2006).

♦“EU/İsrailActionPlan”, <http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/action_plans/israel_enp_ap_final_en.pdf> (11.10.2006).

♦ “European Neighbourhood Policy Strategy Paper”, COM(2004) 373 Final, <http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/strategy/strategy_paper_pdf> (18.11.2006). ♦“European Security Strategy”, <http://ue.eu.int/uedocs/cmsUpload/78367.pdf> (08.05.2005).

182

Page 183: AVRUPA-AKDENİZ ORTAKLIĞI’NIN GÜVENLİK ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/31241/208177.pdfpolitikalarında bulurken, Akdeniz’in sahip olduu coğğrafya da Akdeniz’de ortak

♦ “10th Anniversary Euro-Mediterranean Summit Five Year Work Programme”,

<http://ue.eu.int/uedocs.pdf> (08.01.2006).

♦“Helsinki Final Act”, <http://www.osce.org/documents/mcs/1975/08/4044_en.pdf>

(12.11.2006).

♦ History of WEU, <http://www.weu.int> (05.06.2006).

♦ NATO-Mediterranean Dialogue, <http://www.nato.int/med-dial/home.htm>

(07.06.2006).

♦ “Treaty Establishing the European Economic Community”, <http://eur-lex.europa.eu/en/treaties/treaties_founding.htm> (18.02.2006).

183