assist. prof. dr. gümüşhane university, faculty of letters
TRANSCRIPT
Dr. Öğr. Üyesi, Gümüşhane Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Assist. Prof. Dr. Gümüşhane University, Faculty of Letters, Department of History
https://orcid.org/0000-0002-4050-3812
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi - Journal of Turkish Researches Institute
TAED-64, Ocak - January 2019 Erzurum ISSN-1300-9052
Makale Türü-Article Types Geliş Tarihi-Received Date
Kabul Tarihi-Accepted Date Sayfa-Pages
: : : : :
Araştırma Makalesi-Research Article 10.07.2018 09.01.2019 451-473 http://dx.doi.org/10.14222/Turkiyat3978
www.turkiyatjournal.com
http://dergipark.gov.tr/ataunitaed This article was checked by
Atatürk Üniversitesi • Atatürk University
Öz
Ortadoğu’da Mısır’ın ayrı bir yeri ve önemi
vardır. Yüzyıllarca Osmanlı’ya bağlı bir eyalet
olarak yönetilen Mısır üzerinde bu önemine binaen
İngilizler hâkimiyet kurmuş ve bu hâkimiyetini I.
Dünya Savaşı sonrasında da bırakmamıştır. Mısır,
İngilizlere karşı istiklalini elde etmek için büyük
bir mücadele içerisine girmişti. Bu mücadelenin
önde gelen siması ise Zağlul Paşa’ydı. Ancak
Mısır, istiklal mücadelesinde kendi içinde
bölünmüş durumdaydı. Bu durum Mısır’ın gerçek
bir istiklal elde etmesini engellemiştir. Anadolu’da
emperyalistlere karşı verilen savaş birçok doğu
halklarında olduğu gibi Mısırlılar için de örnek
teşkil etmiş, ilham kaynağı olmuştur.
Anadolu’daki millî mücadelenin başarıya
ulaşmasından son derece memnun olan Mısırlılar,
kendi istiklal mücadeleleri için başta Mustafa
Kemal Paşa olmak üzere millî mücadelenin ileri
gelen önderlerinden silah ve cephane talebinde
bulunmuşlardı. Yine Mısır milliyetçileri çok farklı
kanallar ve yöntemlerle Türkiye’yi Mısır davasının
yanında bulunmaya zorlamışlardır. Fakat dönemin
konjonktürü gereği Türk dış politikası, Mısırlı
milliyetçilere açıktan ve doğrudan desteği uygun
görmemiş, dolaylı ve pasif yardım anlayışı
benimsenmiştir.
Abstract
Egypt has a special place and importance in
the Middle East. Governed by the Ottomans as
a province for a long time, Egypt was ceded to
the British in 1878 and the British rule
continued after the World War I. So, Egyptians
started a big struggle with the British for
freedom. Zağlul Pasha was a person who
foremost in this struggle. But in this struggle
period, Egypt had been divided into many
adverse parties. This situation prevented Egypt
from a real freedom. Turkish national struggle
was a reference for nations fighting against
imperialists in the east and also Egypt. Egyptian
people were extremely happy about Turkish
freedom. That’s why nationalist Egyptians
consulted and requested munition especially
from Mustafa Kemal Pasha and leading persons
for their freedom struggle. Also they obliged
Turkey to support the Egyptian claim through
very different ways and methods. By virtue of
conjectural situation Turkish foreign policy did
not approve to support directly and openly. On
the contrary, indirect and passive aid policy was
adopted by Turkish foreign policy.
Anahtar Kelimeler: Mısır, İngilizler, Zağlul
Paşa, Mısır Milliyetçileri, Türk Dış Politikası.
Key Words: Egypt, The British, Zağlul Pasha,
Egyptian Nationalists, Turkish Foreign Policy.
* Bu makale Afrika’da Türkler Sempozyumu’nda (15-16 Kasım 2014, Djibouti Palace Kempinski) sunulan
bildirinin düzenlenmiş halidir.
Recep ÇELİK
Giriş
Mısır-İngiliz ilişkilerinin tarihi 1879’a dayandırılabilir. Nitekim bu tarihte Mısır
üzerinde Avrupalı alacaklıları koruma maksadıyla İngiliz-Fransız çifte kontrolü
kurulmuştu. Bu tarihten üç yıl sonra da İngiliz birlikleri, Süveyş Kanalı’nın ve yabancıların
mülklerini ve hayatlarını tehdit eden Avrupa karşıtı hareketleri bastırmak için Mısır’a
girmişti1. Mısır, I. Dünya Savaşı’ndan önce ismen Osmanlı’nın hâkimiyetindeydi. Bunun
yanında İngiliz işgal güçleri devletler tarafından tanınmamıştı. Geniş bir muhtariyete sahip
olan Mısır, İstanbul’a senelik bir vergi vermekteydi 2 . Osmanlı Devleti’nin savaşa
girmesiyle İngiltere, Mısır üzerinde 18 Aralık 1914’te himaye kurmuş3, Prens Hüseyin
sultan unvanıyla Mısır hükümdarı olmuştu. Aslında Mısır’da otuz seneden beri İngilizlerin
üstü örtülü himayesi açık bir himayeye dönmüştü4. İngilizler I. Dünya Savaşı başlarında
Mısır’a bağımsızlık vermeyi vaat etmiş ve karşılıklı iki hükûmet arasında ittifak anlaşması
yapılması kararlaştırılmıştı5. Buna göre Mısır’ın hukuku ve hürriyeti, refah ve asayişinin
devamı için İngiltere harp ediyor, harbin bütün yükünü üstleniyordu. Mısır halkından talep
edilen ise, askerî harekâtlara engel olmamak ve düşmana yardım etmemekti. Fakat bunun
yanında Mısır halkı savaş boyunca idareden uzak tutuldu, meclisler kapatıldı, sansür
şiddetle uygulandı, İngiliz aleyhtarı aydınlar kontrol altına alındı, milliyetçi ve pan-islamist
partilerin faaliyetleri engellendi6. Savaş sonrası gelişmeleri ise Mısır, 20. yüzyıl boyunca
İngiliz emperyalizminden tamamen kurtularak istiklalini elde etme mücadelesinin
başlangıcı olarak değerlendirecektir7. Nitekim Wilson’un 14 ilkesi Mısırlıların bağımsızlık
ümitlerini güçlendirmişti 8 . Bu ilkelerden biri de Osmanlı Devleti’nin topraklarıyla
alakalıydı. Buna göre Türkler dışındaki milletler oturduğu bölgelerin geleceğini kendileri
belirleyecekti. Ancak bu durum Ortadoğu’da hâkimiyetlerini kaybetmek istemeyen
İngiltere ve Fransa’yı telaşa düşürdü. Bunun üzerine bu iki devlet 7 Kasım 1918’de ortak
bir deklarasyon yayınlayarak Ortadoğu’da halkların “kendi iradelerine dayanan
hükûmetler ve yönetimler kuracaklarını” ilan etti. Araplar bunu bağımsızlıklarının
verilmesi olarak algılamışlardı9. İngilizler Mısır’a sürekli bağımsızlık sözü verdiği için
Mısırlı siyasiler İngilizlerin savaş sonrası Mısır’ı bağımsızlığa götürecek süreci
başlatacaklarına inanmıştı. Kahire’deki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Reginald White
başkanlığında Zağlul Paşa ve bir grup Mısırlı siyasi ile yapılan görüşmede Zağlul,
sıkıyönetim ve himaye rejiminin kaldırılmasını, İngiltere’nin bağımsızlık konusundaki
sözünü tutmasını ve barış görüşmelerinde Mısır’ın da İtilaf Devletleri tarafından
dinlenmesini talep etti. Ayrıca Mısır’ın geleceğini görüşmek üzere Londra’ya gitmesine
1 Harry J. Carman, “England and the Egyptian Problem”, Political Science Quarterly, vol: 36, no: 1 (March
1921), pp. 51. 2 İstikbal (28 Eylül 1337- 28 Eylül 1921), Sayı: 415. 3 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995), I-II, Genişletilmiş 12. Baskı, Alkım Yayınevi, İstanbul
Tarihsiz, s. 204. 4 “Mısır Meselesi”, Ayın Tarihi, XXIX/X, s. 1466. 5 İstikbal (4 Kanun-u Sani 1338- 4 Ocak 1922), Sayı: 499. 6 “Mısır Meselesi”, Ayın Tarihi, XXIX/X, s. 1466-1467. 7 Michael B. Bishku, “The British Press and The Future of Egypt (1919-1922)”, The İnternational History
Review, vol: 8, no:4 (November 1986), pp. 604. 8 Armaoğlu, a.g.e., s. 204. 9 Rifat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-1999), Filiz Kitapevi, İstanbul 2000, s. 546.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
izin verilmesini istedi10. Fakat davalarını İngiliz kabinesine duyurmak isteyen milliyetçiler,
çabalarının boşa olduğunu anladılar ve şiddetle başkaldırdılar. Demiryolu, telgraf ve
telefon hatlarını tahrip ettiler11.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk-Mısır ilişkilerinin görünen ve görünmeyen iki
yüzü vardır. Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti Mısır üzerindeki tüm haklarından
vazgeçmişti. Bundan sonra Mısır’ın Türkiye’ye elçi atamasıyla iki ülke arasında
diplomatik ilişkiler yeniden başlamıştı. Fakat ikili ilişkiler oldukça serindi. Diğer taraftan
aşağıda da ayrıntısıyla görüleceği üzere Mısır milliyetçileri İngilizlere karşı istiklal
mücadelesi vermekteydi. Bu mücadelenin ayrıntıları, Türk dış politikasının Mısır
milliyetçilerine karşı tutumu, özellikle İngilizlerin Türkiye ve Mısır üzerine 23 Eylül 1924
ile 20 Mayıs 1925 tarihleri arasındaki istihbarat raporlarından anlaşılmaktadır.
1. Mısır’ın İstiklal Mücadelesi
Savaş sonrası Ortadoğu’da İngiltere’ye karşı ilk meydan okuma Mısır’dan geldi.12
Yukarıda da belirtildiği gibi mütareke esnasında Mısırlılar barış konferansına bir temsilci
heyeti göndermek için izin istediler. Fakat bu istek Mısırlı liderlerin tutuklanıp
sürülmesiyle karşılık buldu. Bunun üzerine Mısır halkı protesto ile isyan etti. İngilizler
bütün vaatleri gibi Mısırlılara verdikleri vaatleri de unutmak istediler ve Mısır’da hayati
çıkarları olduğundan bahsetmeye başladılar 13 . Zağlul Paşa’nın tutuklanıp sürgüne
gönderilmesinden sonra Kahire, İskenderiye ve diğer kentlerde büyük çaplı gösteriler
düzenlendi. Karışıklıklar Hindistan isyanından beribenzersiz bir boyuta ulaşma
eğilimindeydi. İsyan Bolşevik eğilimli, tüm sınıf ve inançların sempatisini toplayan milli
bir hareketti. İngilizleri en çok rahatsız eden şey ise hareketsiz kalacaklarına güvendikleri
köylülerin de işe karışmış olmasıydı.14 Said Zağlul liderliğinde 1919 başlarında kurulan
Vafd Partisi İngiltere’ye karşı milliyetçi hareketlerin öncülüğünü üstlenmişti15.
Gelişmeler üzerine Londra, Lord Milner’i tahkikat için Mısır’a gönderdi. Milner
üç ay Mısır’da kaldı fakat bütün Mısırlılar kendisiyle görüşmekten kaçındı. Bunun üzerine
Lord, Zağlul Paşa ile müzakere etmek gerektiğini rapor etti16. Böylece Londra’da başlayan
müzakerelere Lord Milner de bizzat katılmıştı. Müzakereler Mısır’ın ihtiyaçlarına göre
idari bir nizamname düzenlenmesine yönelikti. Ancak İngilizlerin bu tarzda müzakereleri
Mısır milliyetçilerini tatmin etmemekteydi. Nitekim Mısır başbakanı Nesim Paşa’ya karşı
düzenlenen suikast da bunun göstergesiydi. Diğer taraftan İngilizler, Mısır heyetinin
10 David Fromkin, Barışa Son Veren Barış Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı? (1914-1922), Çev. Mehmet
Harmancı, Epsilon Yayınevi, İstanbul 2018, s. 363. 11 “Mısır Meselesi”, Ayın Tarihi, XXIX/X, s. 1465. 12 Fromkin, a.g.e., s. 363. 13 İstikbal (28 Eylül 1337- 28 Eylül 1921), Sayı: 415; İstikbal (4 Kanun-u Sani 1338- 4 Ocak 1922), Sayı: 499.
Napolyon Bonapart’ın St. Helana valisine üzerine basarak söylediği gibi “Mısır dünyanın en önemli ülkesidir”.
Charles R. Watson, “Constructive and Disintegrating Forces in the Social and National Life of Egypt”, The
Journal of Race Development, vol: 1, no: 4 (April 1911), pp. 415. 14 Fromkin, a.g.e., s. 364-365. 15 Armaoğlu, a.g.e., s. 204. 16 İstikbal (28 Eylül 1337- 28 Eylül 1921), Sayı: 415.
Recep ÇELİK
arasına nifak tohumları ekmişti. Böylece Zağlul Paşa’ya muhalif ve İngiliz politikaları
takip edecek bir hizip ortaya çıkmış ve heyet ikiye ayrılmıştı17.
Mısır, tarihin başlangıcından beri daima yabancı tahakkümü altında yaşamıştır.
Öyle ki “Mısırlı idare etmek için değil idare olunmak için yaratılmıştır” sözü
söylenmiştir18 . Mısır meselesi böylece sürekli ve kalıcı bir mesele hâline gelmişti 19 .
Aslında sadece İngiltere ve Mısır’ı alakadar eden bir mesele değildi. Bu mesele ile alakadar
4 taraf vardı. Bunlar İngiltere, Mısır kabinesi, Zağlul Paşa ve taraftarları ile eski
anlaşmalardan yararlanan devletlerdi. Lord Milner’in raporunda Mısır’da
kapitülasyonlardan yararlanan devletler kendi çıkarlarının korunmasını İngiltere’ye
verdikleri takdirde İngiltere de kendine ait çıkarların büyük bir kısmını Mısır’a terk
etmekteydi. Kapitülasyonlardan yararlanan devletlerin başlıca menfaati, tebaalarının
himayesini sağlamaktı. İngiltere devletlere bu teminatı vermeye hazırdı. Bu suretle
Mısırlılar memleketlerinin murakabesinde daha büyük bir paya sahip olacaklar ve buna
karşı İngiltere daha geniş bir nüfuza sahip olacaktı. Zağlul Paşa, çeşitli defalar yabancı
imtiyazlarının kaldırılmasına taraftar olmadığını belirtmişti. Zağlul Paşa’nın amacı
kapitülasyonlara dair hukukun İngiltere’ye geçmemesiydi. Çünkü bu suretle İngiltere’nin
durumu daha da güçlenecekti20. Diğer taraftan Mısır kabinesi milliyetçilerin başı Zağlul
Paşa ile birlikte çalışmıyordu. Mısır Prensi de İngiltere ile Mısır arasında yapılacak
müzakereler için gönderilecek temsilcileri bizzat seçmesini başbakandan istemişti21. Bu
arada Mısır ihtilali giderek büyümekteydi. İngiliz gazeteleri ihtilalin sebebini Mısır ileri
gelenlerinin aralarındaki rekabete atfetmekteydi 22 . Said Zağlul Paşa, Mısır sultanına
mektup göndererek isyan ve ihtilallerden dolayı hiçbir mesuliyet kabul edemeyeceğini
bildirmişti23.
17 Nesim Paşa bu suikasttan kurtulmuştu. İstikbal (30 Haziran 1336- 30 Haziran 1920), Sayı: 151; İstikbal (28
Mart 1337- 28 Mart 1921), Sayı: 261. 18 “Mısır’ın Hürriyeti İçin Müteveffa Zağlul Paşa’nın Mücadelesi”, Ayın Tarihi, XLV/XV, s. 2744. 19 Frederic C. Penfield, “England’s Absorption of Egypt”, The North American Review, vol: 165, no: 493
(December 1897), pp. 682. 20 İstikbal (27 Nisan 1337- 27 Nisan 1921), Sayı: 288. Osmanlı Devleti zayıfladıkça Avrupalı güçler
kapitülasyonları kesin haklar olarak görmeye başlayarak kapitülasyonların içeriğini kendi müteahhitlerini
kapsayacak şekilde genişletmeye çalıştılar. Kapitülasyon sistemi 20 yüzyıla, öyle ki Mısır’da 1937’e kadar
devam etti. V. B. Lutskiy, Arap Ülkelerinin Yakın Tarihi 16. Yüzyıldan 20. Yüzyıla, Çev. Turan Keskin, Yordam
Kitap, İstanbul 2011, s. 21. 21 İstikbal (24 Mayıs 1337- 24 Mayıs 1921), Sayı: 311; Said Zağlul Paşa ile Mısır Hükûmeti arasındaki
müzakerelerin kesilmesi üzerine Kahire ve İskenderiye’de karışıklıklar çıkmış ve grev ilan edilmişti. Tanta’da
halk polise saldırmış, mutasarrıf makamında hapsedilmişti. İstikbal (15 Mayıs 1337- 15 Mayıs 1921) Sayı: 303. 22 Mısır isyanlarına burada bulunan Rumlar da karışmıştı. İsyanda silah kullanan Rumlara karşı Araplar galeyana
gelmiş ve büyük arbedeler yaşanmıştı. Bunun sonucu 37 ölü ve 151 yaralıydı. Bu olayda İngilizlerin Mısırlıları
kendi aralarında serbest bırakarak Rumlara bir ders vermek istedikleri söylenmekteydi. İstikbal (7 Haziran 1337-
7 Haziran 1921), Sayı: 323. İskenderiye ve Kahire’deki Yunan siyasi memurlarının verdikleri bilgiye göre
karışıklıklarda ölen Yunanlıların sayısı Kahire’de 10 ve İskenderiye’de 5’ti. Yaralıların sayısı da 50’den fazlaydı.
Yunan milletvekillerinden Miçopolos, İskenderiye’deki bu karışıklıklara yerlileri Yunanlılara karşı tahrik eden
Venizelosçuların sebep olduğunu söylemişti. Polis birçok tutuklama yapmış ve tedbir almıştı. İskenderiye’deki
Yunanlılar bu hadiselerin Mısır’da bulunan Kemalist propagandacıların teşviklerinin eseri olduğunu iddia
etmekteydiler. İstikbal (14 Haziran 1337- 14 Haziran 1921), Sayı: 327. 23 İstikbal (11 Haziran 1337- 11 Haziran 1921), Sayı: 329.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
İskenderiye’den Times gazetesine bildirildiğine göre Londra’ya müzakereler için
giden Mısır heyetinin başlıca görevi Mısır’ın içte ve dışta müstakil bir devlet olarak
tanıtılması ve Mısır’ın yalnız İngiltere ile değil diğer devletlerle olan ilişkilerinde
himayenin kaldırılmasıydı24. İngiltere Zağlul Paşa’yı kendi tarafına çekip müzakerelerden
istediği sonucu alamayınca Adli Paşa ve onun İtidal Fırkası’na yöneldi25. Mısır’a giden
heyet millî birlikten yoksundu. Zira heyette milliyetçiler bulunmamaktaydı. Heyete
başvekil Adli Yeğen Paşa başkanlık ediyordu. Millî birliğin olmayışının nedenlerini
Tevhid-i Efkâr’ın Mısır muhabiri şu şekilde açıklamaktaydı; Zağlul Paşa26 müzakerelere
katılmak için müzakerelerin bağımsızlık üzerine bina edilmesini şart koşmuştu. Millet de
bu esas üzerinde kendisinin arkasındaydı. Fakat daha sonra Zağlul Paşa bu esastan
vazgeçmiş ve her ne olursa olsun müzakerelere katılmayı onaylamıştı. Zağlul’un bu
hareketi başkanlığı altındaki gayri resmi murahhas heyetinin bölünmesine sebep oldu. 15
kişiden oluşan bu heyetten Zağlul’un yanında 5 kişi kalmıştı. Bu durum kuvvetle
savunduğu esaslardan ayrılmakla kendi aleyhine kötü bir tesir bıraktı. Bu da diğer taraftan
bağımsızlık temelli müzakere edilmesi taraftarı olmayan -ki bu grup bağımsızlığın,
müzakereler neticesi elde edileceğini düşünmekteydi- ve milliyetçi gruba göre zayıf olan
bu grubu birden güçlendirmişti. Mısır kabinesi de böyle düşünmekteydi. Böylece bu
bölünmüşlükte kabinenin siyaseti ön plana çıktı ve taraftar buldu 27 . Müzakereler, iç
idarenin Mısırlılara verilmesi, İngiltere’nin Mısır’daki özel durumunun incelenmesi, adli
ve mali kontrole karşılık diğer devletlerin rızasını alma kaydıyla kapitülasyonların
kaldırılması esaslarına dayanacaktı28.
Adli Yeğen Paşa heyeti İngiltere kralı tarafından kabul edilmişti. Samimi bir
ortamda gerçekleşen kabulde kral görüşmelerin istenilen şekilde sonuçlanacağını ümit
ettiğini, Adli Yeğen Paşa da bütün mesailerinin bu nokta üzerinde toplandığını
belirtmişti 29 . Diğer taraftan Adli Paşa Londra’da Mısırlılar tarafından hakaretle
karşılanmıştı. Mısır meselesi hakkında bir Fransız gazetesi de Mısır heyetinin etkili bir
anlaşma yapabilmek için Mısır halkının onayından mahrum olduğunu söylemekteydi.
Buna göre Mısırlılar Adli Paşa hakkında, onun İngiliz siyasetinin bir aleti olarak
görüldüğünü ve heyetin Hıdiv’den başka kimseden yetki ve vekâlet almadığını ileri
sürmekteydi. Mısır’da Adli Paşa’nın Lord Curzon ile müzakere etmesi; “V. George’un
yine V. George ile müzakere etmesinden başka bir şey değildi”. Mısır milliyetçileri bu
müzakerelerin boşuna yapıldığını, teklif olunan anlaşmanın Mısır’da uygulanamayacağını
düşünüyordu. Böylece milliyetçilerin önde gelenleri heyete güvenmemekte, müzakerelerin
tehlikeli olacağını düşünmekteydiler. Adli Paşa’nın Mısırlıların isteklerini karşılayabilecek
bir anlaşma yapabilme ihtimali az görülmekteydi. Bu durum, İngilizler tarafından Mısır’da
uygulanan sıkıyönetimin hıdive verdiği yetkiyle hıdivin sürgün, tutuklama, gazeteleri
24 İstikbal (17 Temmuz 1337- 17 Temmuz 1921), Sayı: 355. 25 “Mısır Meselesi”, Ayın Tarihi, IV/I, s. 50-51. 26 Zağlul Paşa’nın Mısır’daki unvanı reisü’l-celil’dir. “İngiltere Mısır İtilafını Geri mi Alıyor?”, Ayın Tarihi, III
/I, s. 351. 27 İstikbal (22 Temmuz 1337- 22 Temmuz 1921), Sayı, 364. 28 İstikbal (28 Temmuz 1337- 28 Temmuz 1921), Sayı: 365. 29 İstikbal (28 Ağustos 1337- 28 Ağustos 1921), Sayı: 388.
Recep ÇELİK
kapatma ve memurları azletme gibi faaliyetlerle kamuoyunu boğmasından
anlaşılabilmekteydi30.
Adli Yeğen Paşa heyeti ile İngiliz Hükûmeti arasında yapılan görüşmeler sonucu
varılacak anlaşma şartları da ortaya çıkmaya başlamıştı. Buna göre; İngiliz askerleri yalnız
Port Said ve Süveyş Kanalı’nın doğu kısmında bulunacaktı. Düyun-ı Umumiye için bir
İngiliz müfettişi tayin olunacaktı. Mısır’ın yabancı ülkelerde temsilci bulundurma hakkı
olacak fakat ticaret anlaşmaları hariç anlaşmalar için İngiltere’nin onayı alınacaktı.
Uluslararası bir polis gücüyle İskenderiye’de İngiliz deniz üssü bulunacaktı. İngiliz Mısır
Sudan’ı mevcut hâliyle kalacak ve Mısır suları vasıtasıyla buranın erzak ve mühimmatının
temini üstlenilecekti31. Diğer taraftan İngiliz Hariciye Nezareti, Mısır müzakerelerine dair
yayınladığı notalarda Mısır’ın şu şartları kabul etmediğini bildirmişti; geçici olarak kabul
edilen işgal güçlerinden doğan durum daha da vahim bir hâl aldığından, Mısır’ın sürekli
askerî işgal altında bulundurulması. Mısır’ın bütün dış siyasetini kontrol edecek bir yüksek
komiserin Mısır’da bulunması. Devletin iç işlerine sürekli müdahaleye vesile olan
kapitülasyonların davamı. Buna karşı İngilizler tarafından Mısır’a verilen notada, İngiliz
tekliflerinin gayet iyi olduğu ve Mısır’ın menfaatleri adına işgalin sürdürülmesi lazım
geldiği beyan edilerek, İngiltere’nin teklif ettiği şartlardan vazgeçmemekle birlikte yeniden
görüşmelere başlanmasını kabul edeceği bildirilmişti32.
İngiltere-Mısır müzakereleri dolayısıyla fevkalade komiser Allenby, Mısır
Sultanı’na gönderdiği mektupta; İngiltere ile doğudaki müstemlekeler arasında başlıca
ulaşım yolları üzerinde bulunan Mısır’ın bu yol için vazgeçilmez, Mısır’ın kaderinin
Süveyş Kanalı’nın emniyet ve selameti ile bir ve Mısır’ın, 150 milyonu geçen İngiliz
tebaasının refah ve güvenliği ile alakadar olduğunu söylemişti. Diğer devletler göz önüne
alındığında dış tehlikelere karşı ülkeyi savunma sorumluluğu İngiltere’ye ait olmalıydı.
Zira İngiltere’nin selameti, Mısır’ın istiklali, asayiş, refah ve saadeti üzerine kurulmuştu33.
İngiltere başvekili Lloyd George’un ise Mısır hakkındaki değerlendirmesi şu şekildeydi;
Mısır bir tarik-i âm gibi bir memlekettir. Şark ile garp arasında bir geçit
mahallidir. İngiliz imparatorluğunun 400 milyon nüfusunun 300 milyonu
Süveyş’in şarkında bulunuyor. Harb-i umumi esnasında Süveyş’ten 1 milyon
asker geçmiştir. Mısır müstakil bir devlet olsaydı İngiltere imparatorluğu
ikiye ayrılmış olacaktı. Bundan maada Türkler ve Almanlar tarafından
istilaya maruz kalacaktı. Bu gerek İngiliz imparatorluğu ve gerek nefs-i
Mısır için bir facia olacaktı34.
Buna göre Mısır meselesi, Mısırlıların istiklalinden öte, İngiliz imparatorluğunun
müdafaasıyla alakalı bir durumdu. Öyle ki İngiltere, Mısır’ın kendi kendini idare siyasetini
benimseyerek “millî intihar” olarak görülecek bir siyaset benimseyemezdi35.
30 İstikbal (4 Eylül 1337- 4 Eylül 1921), Sayı: 394. 31 İstikbal (21 Teşrin-i Sani 1337- 21 Kasım 1921), Sayı: 461. 32 İstikbal (16 Kanun-u Evvel 1337- 16 Aralık 1921), Sayı: 483. 33 İstikbal (18 Kanun-u Evvel 1337- 18 Aralık 1921), Sayı:484. 34 İstikbal (24 Şubat 1338- 24 Şubat 1922), Sayı: 543. 35 “İngiltere Mısır İtilafını Geri mi Alıyor?”, Ayın Tarihi, III/I, s. 351.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
Görüşmeler yukarıda da adı geçen Lord Milner’e atfen “Milner Projesi” olarak
geçmişti. Proje Mısır’ın istiklalini tanıyordu ancak İngiltere’ye Mısır’ın dış politika, maliye
ve adliyesinin kontrolünü vermekteydi. Süveyş Kanalı’nda İngiliz askerleri bulunacaktı.
Mısırlılar bu projeyi kabul etmemekle birlikte İngiltere’ye de Mısır’da büyük menfaatler
vermeyi kabul etmekteydi. Bundan sonra İngiltere Mısırlıların çoğunluğunun desteğini
arkasına almış olan Zağlul Paşa’yı sahneden silmeye çalıştı. Fakat gerek Hıristiyan Kıptiler
gerekse Müslümanlar millî isteklerinde birlik hâlindeydi. Mısırlıların isteklerini kabul
etmeyen İngilizler bütün vatanperver gazeteleri kapattı, halkı gruplar hâlinde sürgün etti.
Bunun üzerine gösteriler çoğaldı. Gösteriler kanlı bir şekilde bastırıldı. Böylece Kahire,
İskenderiye ve diğer şehirlerde ayaklanmalar başladı, karışıklıklar çıktı36. Nihayetinde
Zağlul Paşa tutuklanarak Kahire’ye İngiliz askeri çıkarılmıştı. Gençlerden oluşan gruplar
İngiliz askerlerine saldırmış, şehrin birçok yerinde yangınlar çıkarılmış ve genel bir
heyecan baş göstermişti. Okullarda eğitim ve öğretim tatil edilmiş, memurlar ve işçiler
greve gitmişti. Karışıklıkların artmasıyla Port Said, Kahire ve Süveyş’te sıkıyönetim ilan
edilmişti. Zağlul Paşa beş arkadaşıyla Süveyş’te tutuklu bulunduruluyordu. Ele geçirilen
diğer milliyetçi liderler de tutuklanmaktaydı. Milliyetçiler ise halkı inkılap ve istiklale karşı
hizmete çağırmaktaydı37. Sonrasında Malta’ya sürgünler başladı. Zağlul Paşa’dan başka
İsmail Sıtkı, Hamed Bazel ve Mehmet Mahmut Paşa Malta’ya sürgün edildi38.
Mısır’da hükûmet buhranıyla birlikte iki yıldan beri devam eden karışıklıklar halkta
bıkkınlık uyandırmıştı. Halk bir an önce düzgün bir hükûmetin kurulmasını istiyordu.
Mısırlıların her şeyden önce siyasi, sosyal ve ekonomik çıkmazdan şiddetle kurtulmaya
ihtiyacı vardı39. Adli Yeğen Paşa’nın istifasından sonra da yeni hükûmet kurulamamıştı.
Bunun üzerine General Allenby bir proje hazırladı. Buna göre Mısır’ın bağımsızlığı kabul
ile ilan edilecekti. Mısır’da meşruti idare tesis edilerek bakanlar kurulu sadece meclise
karşı sorumlu olacaktı. Mısır yabancı devletlerle doğrudan ilişki kurabilecek, elçi teatisi
36 İstikbal (28 Eylül 1337- 28 Eylül 1921), Sayı: 415. Evening Standart gazetesi, Mısır’ın muhtar bir hükûmet
tarafından idare edilmesini ve sultanın İngiliz siyasetine karşı hareket etmemesini istemekteydi. Mısır halkını
her hangi bir tecavüze karşı korumak ve Süveyş Kanalı’nın serbestîsini sağlamak için Mısır’da bir miktar İngiliz
birliği bulundurulmalıydı. Bunun yanında Mısır’daki yabancıların hukuku ve mülkleri dolayısıyla gazeteye göre
İngiltere Mısır idaresine kayıtsız kalamazdı. İngiltere’nin Mısır’ı hiçbir zaman İngiliz eyaleti hâline getirmeyi
düşünmediklerini, Mısır’ı Türklerin kışkırtmalarına ve dış müdahalelere karşı korumak istediklerini
söylemekteydi. İstikbal (31 Kanun-u Sani 1338- 31 Ocak 1922), Sayı: 522. 37 İstikbal (4 Kanun-u Sani 1338- 4 Ocak 1922), Sayı: 499; İstikbal (8 Kanun-u Sani 1338- 8 Ocak 1922), Sayı:
502. 38 Cemal Kutay, Üç Devirde Bir Adam Fethi Okyar, Tercüman Yayınları, İstanbul 1980, s. 285. Zağlul Paşa
hasta ve ihtiyar oluşuna bakmadan tutuklanmış ve Mısır murahhas heyeti üyelerinden arkadaşları da
sürülmüştüler. Bunun üzerine Mısır’da genel bir greve gidildi. Mısır gazeteleri aralarındaki çekişmeleri bırakıp
bir bütün hâlinde tek vücut olarak bu tutuklamaları protesto etmişler, halkın infialine tercüman olmuşlardı.
İskenderiye tüccarı İngiliz mallarını boykot ile siparişleri iptal etmişti. İstikbal (2 Şubat 1338- 2 Şubat 1922),
Sayı: 524 39 İstikbal (20 Şubat 1338- 20 Şubat 1922), Sayı: 539. Morning Post gazetesinin Mısır muhabirinin mektubunda
Mısırlıların, kendi hâllerine bırakıldıkları takdirde dürüst, namuslu ve münevver bir idare kurmaya
kabiliyetlerinin olmadığı, halkın gönülden bir istiklal istediklerinin de şüpheli olduğu iddia edilmektedir. Buna
göre İngiltere büyük uğraşlar neticesi Mısır’ı iflastan kurtararak tarihlerinde ilk defa refaha kavuşturmuştu.
“İngiltere Mısır İtilafını Geri mi Alıyor?”, Ayın Tarihi, III/I, s. 351. Ancak diğer taraftan İngilizlerin Mısır’daki
eğitim politikaları Mısırlıların kendi kendilerini yönetebilme becerilerini kazandırmaya yönelik değildi. Penfield,
agm., s. 688.
Recep ÇELİK
yapabilecekti. Zağlul Paşa ve arkadaşları serbest kalacaktı. İngiliz ordusu Mısır’ı tahliye
edecek fakat Süveyş İngilizlerin nezareti ve kontrolünde olacaktı. Mısır ordusu İngiliz
subaylar tarafından düzenlenecek, İngiliz memurları Mısır adliye ve maliyesine nezaret
edecekti. Mısır, İngiltere ile ebedi ittifak kuracaktı40. Böylece Mısır 2 Mart 1922 tarihi
itibariyle bağımsızlığını ilan etti. Mısır Sultanı, Mısır Kralı I. Fuad unvanını aldı. Mareşal
Allenby yayınladığı bir beyanname ile Mısır’da İngiliz himayesinin kaldırıldığını ve
“Mısır’ın hür ve müstakil bir hükûmet olarak tanındığını” duyurdu41. Mısır’ın müstakil bir
devlet olduğunun ilanından sonra Zağlul Paşa taraftarlarının çıkarması muhtemel olaylara
karşı tedbirler alınmıştı. Nitekim 1919’daki karışık zamanlarda dahi Kahire’de bu kadar
polis ve asker dolaşmıyordu. İstiklal şenlikleri için yapılan merasimlere halkın çoğunluğu
rağbet etmemiş, Mısır sarayına tebrik için gelen eşraf ve ayana halk, hakaret ederek
domates fırlatmış, onların sarık ve feslerini çekiştirmişti42.
Mısır’da İngiliz himayesinin kaldırılmasına rağmen, ortada hâlâ bir Mısır meselesi
vardı43. Aslında Mısır’da bağımsızlık ilan edilmesine rağmen gerçekte değişen bir şey
yoktu. Zira Mısır üzerinde İngiliz kontrolü devam etmekteydi. Düyun-ı Umumiye idaresi
değişmemişti. Maliye müşaviri danışmanlık görevini sürdürmekteydi. Adliye müşaviri de
karma mahkeme işleriyle ve yabancılara ait adliye işleriyle meşgul olmaktaydı44.
Mısır prenslerinden Abbas Halim, Yusuf Kemaleddin, Hüseyin Ali, Fazıl, İsmail
Davut, Mehmet Ali, Ömer İbrahim, Fazıl Osman ve Ömer Dursun imzalarıyla Mısır Kralı
I. Fuad’a mektup gönderilmişti. Mektupta Sudan da dâhil olmak üzere Mısır’ın iç ve dış
bağımsızlığı hususunda millî arzu belirtilerek, hür bir seçim yapılması için sıkıyönetimin
kaldırılması, basın hürriyetinin sağlanması, sürgündekilerin geri getirilmesi ile genel af
talep edilmiş, İngiliz ordularının Mısır’da bulunmalarının Mısır’ın bağımsızlığı ile
bağdaşmadığı eklenmişti45.
İngiliz boyunduruğundan kurtulmak isteyen Mısırlıların da bir misak-ı millîsi vardı.
Bu misak-ı millînin maddeleri şu şekildeydi;
40 İstikbal (5 Mart 1338- 5 Mart 1922), Sayı: 550. 41 Kazım Karabekir, Günlükler (1906-1948), II, Yapı Kredi Yurt Yayınları, İstanbul 2009, s. 784; İstikbal (23
Mart 1338- 23 Mart 1922), Sayı: 566. 42 İstikbal (20 Nisan 1338- 20 Nisan 1922), Sayı: 590. 43 “Mısır Meselesi”, Ayın Tarihi, IV/I, s. 49. 44 İstikbal (4 Nisan 1338- 4 Nisan 1922), Sayı: 576. Pöti Parizyen muhabirlerinden biri, Mısır’dan firara mecbur
kalarak dışarıda çalışmağa başlayan Mısır milliyetçilerinden ve Zağlul Paşa’dan sonra gelen en önemli
şahsiyetlerden olan Vasfi Bey ile bir mülakat yapmıştı. Vasfi Bey İngilizler tarafından istiklal adı altında Mısır’a
nasıl bir esaret tuzağı hazırlandığını ayrıntılı bir şekilde anlatmıştı. Ona göre Mısır’a verilen istiklal, ruh ve
manası itibariyle bir himaye beyannamesinden başka bir şey değildi. Çünkü bu vesika bir taraftan hami memleket
olan İngiltere’nin Mısır’a verdiği izinleri, diğer taraftan Mısır’ın hâkimiyetine koyulan sınırlamaları içeriyordu.
Vasfi Bey taleplerini şu şekilde sıralamaktaydı; kurucu meclisin toplanmaya daveti, sıkıyönetimin kaldırılması,
güven duyulan bir kabinenin kurulması, sürgünlerin dönüşlerinin sağlanması ve bütün siyasi tutukluların serbest
bırakılması. Bunun yanında mevcut hükûmetin Mısır’a kabul ettirmek istediği meşruti idareye karşılık Fransız
düsturlarının hâkim olacağı bir kanun-i esasinin kabul edilmesi. Vasfi Bey, Said Zağlul Paşa’nın kral makamına
düşman olduğu yönündeki iddianın da tamamen yalan olduğunu bilakis Mısır’ın elde ettiklerinin ve özellikle
Mısır taç ve saltanatının, Said Zağlul Paşa ile bütün Mısır milletinin fedakâr çalışmaları ve vatan sevgisiyle
olduğunu savunuyordu. İstikbal (5 Haziran 1338- 5 Haziran 1922), Sayı: 626; İstikbal (7 Haziran 1338- 7 Haziran
1922), Sayı: 628. 45 İstikbal (18 Haziran 1338- 18 Haziran 1922), Sayı: 637.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
1- Bütün Nil vadisinin doğal sınırları içerisinde kayıtsız şartsız tam bir istiklali
ve Sudan’a ilişkin 1899 anlaşmasının yok hükmünde sayılması
2- İngiliz askerlerinin bütün Nil vadisini boşaltmaları
3- Nil’in herhangi bir tarafında İngiltere’ye has herhangi bir mevkiin
tanınmaması
4- Mısır meselesinin hallini amaçlayan herhangi bir Mısır-İngiliz müzakere
teşebbüsünün kabul edilmemesi
5- İngiltere sıkıyönetimi altında yapılan bütün işlerin ilgası ile yok sayılması.
6- 1888’de İstanbul Konferansında kabul edilen prensipler çerçevesinde Süveyş
Kanalı’nın tarafsızlığını kabul ve bu tarafsızlığı müstakil Mısır’ın muhafaza
etmesi.
7- Hilafet makamının dinî nüfuzunun tanınmasına devam edilmesi
Lozan Konferansı’nın başlarında Hizbu’l-Vatani murahhasları Zağlul Paşa’nın
murahhaslarıyla anlaşarak konferansa Mısır davası hakkında notalar vermişlerdi. Bu
şekilde Mısır heyeti murahhasları, Hizbu’l-Vatani ile Said Zağlul Paşa taraftarlarınca
gönderilmiş ve böylece iki taraf çalışmalarını birleştirmişti. Heyet konferansa bir nota
vererek Türkiye’nin Süveyş Kanalı üzerindeki eski hukukunun Mısır’a terk edilmesini ve
kanalda seyr-ü sefer serbestîsinin teminini talep etmişti46. Bunun yanında Lozan’a Said
Zağlul Paşa taraftarlarınca gönderilen murahhas heyeti (İbrahim Ratıb ve Abdülhalim)
dönüşte Ankara’ya uğramış ve meclise bir takım talepler iletmişti47. Diğer taraftan Lozan
ile Türkiye’nin Mısır üzerindeki haklarından vazgeçtiğini belirtmek gerekir48.
Zağlul Paşa’nın yaklaşık bir yıllık sürgün hayatı sona ermiş ve Mısır’a geri
dönmüştü. Paşa’nın Mısır gençliği ve milliyetçiler üzerindeki nüfuzu İngiliz siyasetine alet
olan Kral Fuad’ın mevkiini bir hayli zayıflatmıştı. Bu durum kralın canını sıkmış,
yardımcıları da onun sıkıntısını artırmıştı. Zira yakında hal edilip yerini Said Zağlul
Paşa’nın alma ihtimalinden bahsedilmeye başlanmıştı. Hatırlanacağı üzere Zağlul Paşa’nın
Mısır’dan uzaklaştırılmasıyla Mısır’da şiddetli gösteriler yapılmış, karışıklıklar çıkmıştı.
Bunun üzerine de İngilizler Zağlul Paşa’yı iadeye mecbur kaldılar. Paşanın dönüşünde
binlerce halk onu karşılamış, kaldığı yer, “millet yurdu” ilan edilerek halk ziyaretgâhı
hâline getirilmişti. Zağlul Paşa kraldan Mısırlıların istiklalini istiyor, millet meclisi için
yeniden seçim kanunu hazırlanmasını ve meclisin millet tarafından seçilmiş üyelerden
meydana getirilmesi gerektiğini ileri sürüyordu. Diğer taraftan kabineyi kurma görevi
milliyetçilerin güvendiği Tevfik Besim Paşa’ya verilerek milliyetçilerle kral barıştı.
Böylece Zağlul Paşa ve arkadaşlarının tekrar sürülme düşüncesinden dönüldü ve siyasi
suçlular affedildi49.
Mısır’daki meşrutiyet, halka nüfuz ve güç vermemekte aksine halkın arzu ve
iradesini kısıtlamaktaydı. Seçim kanunu seçimlerin değerini azaltmakta, seçimi seçim
46 İstikbal (26 Kanun-u Sani 1339- 26 Ocak 1923), Sayı: 825. 47 İstikbal (31 Kanun-u Evvel 1338- 31 Aralık 1922), Sayı: 802; İstikbal (27 Kanun-u Evvel 1338- 27 Aralık
1922), Sayı: 799. 48 Aptülahat Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, TTK Basımevi, Ankara 1991, s. 209. 49 İstikbal (25 Kanun-u Sani 1339- 25 Ocak 1923), Sayı: 824.
Recep ÇELİK
olmaktan çıkararak “tayinden bile daha aşağı dereceye” indirmekteydi. Kanunlar her türlü
hürriyeti sınırlandırmakta, basını baskı altına almaktaydı50. Aydınlar, fırkalar ve özellikle
Zağlul Paşa Mısır’a verilen meşrutiyetten memnun değildi. Zağlul Paşa bu durumu millet
için kurulmuş bir tuzak olarak değerlendirmekteydi. Paşa, gerçek hâkimiyetin kralın
elinde, ayan meclisi üyelerini tayin ve kanunları yayınlama hakkına sahip olduğunu
söylemekteydi. Zira meşrutiyet üzerinde değişiklikler kralın onayı olmadan
yapılamıyordu. Bunun yanında kral herhangi bir sebep olmaksızın millet meclisini
feshedebilme yetkisine sahipti51.
Mısır’da başlıca üç gruptan bahsetmek gerekir. Bunlar Zağlul Paşa taraftarları, Adli
Paşa taraftarları ve milliyetçi demokratlardır. Milliyetçilerin amacı Zağlul Paşa
taraftarlarınkinden farklı değildi. Adli Paşa taraftarları mutedilleri temsil ediyordu. Zağlul
Paşa taraftarları ise müfritleri. Müfritlerin birinci amacı ülkeyi İngiliz hâkimiyetinden
kurtarmaktı52. İşte bu siyasi ortamda Mısır’da Şubat 1924’te yapılan seçimlerde Zağlul
Paşa taraftarları % 90 çoğunluğu elde etmişlerdi53. Çoğunluğu elde eden Zağlul Paşa yeni
Mısır kabinesini kurmayı kabul etti. Kabineyi kuran Zağlul Paşa’nın, Mısır ve Sudan’ın
tam istiklalini kabul eden programı, Kral tarafından onaylandı. Ayrıca Paşa krala
gönderdiği mektupta, milletin Mısır ve Sudan’ın gerçek bağımsızlığı hususunda ittifak
hâlinde olduğunun seçimler sonucunda ortaya çıktığını ifade etmişti. Zağlul Paşa kabinede
başvekil ve dâhiliye nazırı idi. Ayan meclisi seçimlerinde de Zağlul Paşa taraftarları 71
üyelikten 57’sini kazanmıştı. Kral ise hükûmetin Mısır ve Sudan’ın54 istiklali için ortaya
koyduğu millî emellerinin gerçekleşmesi için İngiltere ile müzakerelere hazır olduğunu
belirtmişti55. Bu arada Zağlul Paşa’ya Mısırlı bir öğrenci tarafından suikast düzenlenmişti.
50 İstikbal (31 Teşrin-i Evvel 1339- 31 Ekim 1923), Sayı: 1052. 51 İstikbal (2 Ağustos 1339- 2 Ağustos 1923), Sayı: 977. 52 İstikbal (2 Ağustos 1339- 2 Ağustos 1923), Sayı: 977. 53 Bakıldığında Vafd’ın seçimlerde çoğunluğu elde edeceği açık surette ortadaydı. “Mısır’da Zıt Cereyanlar-I”,
Ayın Tarihi, XXIII/VIII, s. 1012. 54 Sudan, Ekvator ile Mısır’ın güney sınırlarının arasında geniş bir bölge ile doğuda Habeşistan ve Kızıl
Deniz’den batıda sınırı belirsiz bir alanı kapsamaktaydı. John Eliot Bowen, “ The Conflict of East and West in
Egypt III”, Political Science Quarterly, vol: 1, no: 4 (December 1886, pp. 636. 55 İstikbal (16 Kanun-u Sani 1340- 16 Ocak 1924), Sayı: 1105; İstikbal (31 Kanun-u Sani 1340- 31 Ocak 1924),
Sayı: 1114; İstikbal (1 Şubat 1340- 1 Şubat 1924), Sayı: 1115; İstikbal (3 Şubat 1340- 3 Şubat 1924), Sayı: 1116;
İstikbal (28 Şubat 1340- 28 Şubat 1924), Sayı: 1129; İstikbal (18 Mart 1340- 18 Mart 1924), Sayı: 1145. Sudan
meselesinden doğan buhran ve Mısır başbakanı Nesim Paşa’nın istifasından sonra Mısır Eyaleti temsilcileri
Kahire’de toplanarak şu kararları almıştı; Sudan ve Mısır’ın “bir kül olduğu” kanun-i esasiye eklenmelidir.
İngilizlerin Mısır’da hapsetmiş veya sürmüş olduğu Mısır ileri gelenleri serbest bırakılmadıkça kurulacak
herhangi bir hükûmete millet muhalefet edecektir. İngilizlerin Sudan meselesinden dolayı sultan ve nazırları
sınırlandırmaları şiddetle protesto edilecektir. Zağlul Paşa ve arkadaşlarına “hürmetle tabi olunacaktır”. İstikbal
(22 Şubat 1339- 22 Şubat 1923), Sayı: 848; Zağlul Paşa, Lord Parmoor’un, “İngiltere’nin Sudan’ı asla terk
etmeyeceği” mealindeki beyanatının Mısır’da kötü bir tesir bıraktığını söylemişti. Halk, Sudan’ın Mısır’a iadesi
için gösteriler düzenlemişti. Ayan meclisi de Sudan’da İngilizlerin hareketini protesto eden bir takrir kabul
etmişti. İstikbal (30 Haziran 1340- 30 Haziran 1924), Sayı: 1223. İngiltere, iddiaya göre bazı aşiretlerin isteklerini
ileri sürerek Sudan’ı İngiltere’ye ilhak etmek istemekteydi. Lord Allenby Hartum’da, İngiltere’nin Sudan’dan
vazgeçmeyeceğini ve Mısır’ın Sudan’da tahakkümüne izin vermeyeceğini söylemişti. Nil’in kaynağı ve
havzaları Sudan’da bulunduğundan Mısırlılar kanun-i esasi komisyonuna müracaat ederek Sudan’ın Mısır
arazisinden addedilmesi ve Mısır parlamentosuna katılması gereğini ifade etmişlerdi. İstikbal (18 Haziran 1338-
18 Haziran 1922), Sayı: 637.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
Yaralanan Zağlul Paşa iyileşmişti. Zanlı ifadesinde Paşa’yı öldürmek istemediğini,
yalnızca onu İngiltere ile müzakere etmekten alıkoymak için korkutmak amacıyla bu
saldırıyı gerçekleştirdiğini söylemişti56.
Zağlul Paşa iktidarında İngiltere ile Mısır’ın istiklali üzerine görüşmeler devam
etmiş ancak bundan bir netice alınamamıştı. Süveyş’in güvenliği için İngiltere, Mısır’daki
askerlerinin varlığının gerekli olduğunu, Sudan’ın mevcut idare şeklinin
değiştirilemeyeceğini söylemiş ve Zağlul Paşa’nın kanalın muhafazasının Milletler
Cemiyeti’ne havale edilmesi teklifini reddetmişti57. Bunun yanında Zağlul Paşa kabinede
bazı siyasi meselelerden dolayı meydana gelen ihtilaf dolayısıyla krala istifasını sunmuştu.
Taraftarları ise istifa dolayısıyla gösteriler yapmışlardı. Fakat Kral ile Paşa’nın yaptığı
görüşme sonucu Paşa istifasını geri almıştı58.
Mısır’da siyasi ortam bu durumdayken Mısır’ın siyasi anlamda durumunu
kötüleştirecek bir hadise yaşanmıştı. İngiltere’nin Mısır ve Sudan başkumandanı Sir Lee
Stack, üç Mısır fedaisinin suikastı ile öldürülmüştü. Mısır Kralı ve Zağlul Paşa millete ve
Avrupa’ya yayınladıkları beyannamelerle olaydan dolayı üzüntülerini dile getirmişler ve
faillerin yakalanması için milletten yardım talep etmişlerdi. Olay üzerine İngiltere Mısır’a
nota vermiş, notaya karşılık Mısır da güvence vererek faillerin cezalandırılacağı cevabını
vermişti59. Notada İngiltere, cinayetin Mısır Hükûmeti’ni, “âlem-i medeniyetin nazarında
müstahkir bıraktığı ve Zağlul Paşa Hükûmeti’nin ecanibin hayatını muhafazaya gayr-ı
muktedir veyahut arzusuz bulunduğunu ispat eylediğinden” bahsedilmekteydi60. Yüksek
komiser Allenby yaptığı açıklamada bu olayın Mısır’ı kanunsuz bir ülke hâline getirdiğini
ve böyle menfur bir cinayetin, Mısırlıların küçümseyemeyecekleri derecede
cezalandırılması gerektiği fikrinde olduğunu ilan etmişti61.
Mısır mebusan ve ayan meclisi de 24 Kasım 1924’te Milletler Cemiyeti ile bütün
dünya parlamentolarına Sir Lee Stack’ın öldürülmesi dolayısıyla protesto göndermişti.
Protesto metninde öncelikle Mısır milletinin hukukuna ve hâkimiyetine yapılan tecavüz
karşısında Mısır Mebusan Meclisinin, Mısır ve Mısır ile ayrılmaz bir bütün teşkil eden
Sudan’ın istiklaline bağlılığı ilan edilmişti. Cinayet nefretle kınanmış ve suçluların
yakalanarak adalete teslim edilmesinde etkili tedbirler alınacağı bildirilmişti. Buna
rağmen, İngiliz Hükûmeti emperyalist emelleri doğrultusunda Mısırlılardan intikam almak
emeliyle zora başvurmuştu. Bu durum protestoda esefle karşılanmıştı. İngilizler diğer
taraftan Sudan’dan Mısır askerlerinin çıkarılması ile yerini Sudan Hükûmeti askerlerinin
almasını, Sudan’da İngiliz müstemleke şirketleri tarafından ekilen arazinin 300 bin
feddandan (Mısır’da yer ölçülerinde kullanılan bir birim) sınırsız bir adede kadar
56 Berlin’de Mısırlı öğrenciler bazı tesirler altında olduklarından Mısır’a geldiklerinde karışıklık çıkaran bir unsur
olmaktaydılar. Zağlul Paşa’ya suikast tertip eden öğrenci de Berlin’den gelmişti ve Mısır’da bazı müfrit
unsurlarla birlikte hareket eden Berlin’deki Mısırlıların teşvikiyle bu suikast teşebbüsüne giriştiği
düşünülmekteydi. İstikbal (27 Temmuz 1340- 27 Temmuz 1924), Sayı: 1241. 57 İstikbal (7 Teşrin-i Evvel 1340- 7 Ekim 1924), Sayı: 1302. 58 İstikbal (17 Teşrin-i Sani 1340- 17 Kasım 1924), Sayı: 1336. 59 Karabekir, age., II, s. 935; İstikbal (24 Teşrin-i Sani 1340- 24 Kasım 1924), Sayı: 1341; İstikbal (26 Teşrin-i
Sani 1340- 26 Kasım 1924), Sayı: 1342. 60 “Mısır’da Zıt Cereyanlar-I”, Ayın Tarihi, XXIII/VIII, s. 1013. 61 “Mısır-I”, Ayın Tarihi, XXVIII/XI, s. 1732
Recep ÇELİK
çıkarılmasını ve Mısır Hükûmetinin, İngiltere’nin Mısır’da yabancıların menfaatlerine
karışmaması yönündeki muhalefetine son vermesini istemişti. Bundan sonra da
İskenderiye gümrüklerini işgal etmişti. Bu tecavüzlerin katil hadisesi ile hiçbir ilişkisi
olamayacağı belirtilerek yapılanlar en şiddetli bir şekilde protesto edilmişti. Sonunda
Mısır’ın istiklalden başka bir şey istemediği belirtilerek bu zulme karşı müdahale etmesi
için Milletler Cemiyeti göreve çağrılmıştı62.
Sudan’da ise askerler isyan ederek askerî hastaneye saldırmış, iki İngiliz ile iki
Fransız’ı öldürmüş, bir İtalyan avukat Hartum’da katledilmişti. Buna mukabil İngiliz
askerleri de karşılık vererek birçok Sudanlıyı katletmişti. İngilizler milliyetçi ileri
gelenlerden Abdurrahman Fehmi ve Zağlul Paşa’ya Londra’da refakat eden meşhur Kıpti
Mafranid’i(?) yataklarında iken tutuklayıp bilinmeyen bir yere sürmüştü. Mısır
kabinesinden üç kişi de bu tutuklama üzerine istifa etmişlerdi63.
Sonuçta Mısır Hükûmeti İngiltere’nin bütün taleplerini kabul etmiş ve Mareşal
Allenby ile Sudan başvekili Ziver Paşa arasında yapılan bütün görüşmeler İngiltere’nin
isteklerini yerine getirme yönünde sonuçlanmıştı. Son Mısır kıtaları da Sudan’ı terk etmiş
böylece Hartum ve Kahire’de düzen sağlanmıştı. Bütün İngiliz taleplerinin Mısır
hükûmetince kabulünden sonra İngiltere ile Mısır arasında şu dört meseleden başka bir
sorun kalmamıştı. Bunlar Sudan’ın geleceği, Mısır’da yabancıların çıkarlarının korunması,
Süveyş Kanalı’ndaki trafiğin kontrolü ve Mısır’ın bir yabancı saldırısına maruz kalması
durumunda Mısır’ı müdafaa meselesiydi. Zağlul Paşa öğretmenlerden oluşan bir heyeti
kabul ederek onlara bütün milletin hukukunu koruyacağını milletin bilmesini, memleketin
hürriyet ve hukukunu geri almak için bütün milletin bir bütün olarak kalacağından ümitli
olduğunu söylemişti64.
Mısır’daki siyasi belirsizlik ortamında hükûmet mebusan meclisini feshetmeye
karar vermişti65. Yeni yapılan seçimlerde alınan kısmi sonuçlara göre 61 mebustan 27’si
62 TBMM ZC, Devre II, c. X, s. 413-414. 63 İstikbal (1 Kanun-u Evvel 1340- 1 Aralık 1924), Sayı: 1346. 27 Kasım gecesi başlayan Hartum ihtilali
mitralyözlü iki Sudan taburu 12 İngiliz bölüğü ile karşılaşmıştı. İngilizler Sudan askerlerine nasihat etmişlerse
de Sudanlılar İngilizleri tanımamışlardı. Bunun üzerine Sudan askerlerinin üzerine ateş açılmış, sığındıkları
hastane bombardıman edilerek askerler teslim olmuşlardı. İngiliz müstemleke nazırı Mısır’daki karışıklığa son
vermek için üç seneden beri gösterilen sabra son verildiğini ve Mısır’da İngiliz hukukunu gerçekleştirecek
şiddetli tedbirlerin alınacağını söylemişti. Mısır kuvvetleri İngiltere’nin isteği üzerine Sudan’ı tahliye etmeye
başlamışlardı. Mısır milliyetçilerinin İngiltere’nin Mısır yüksek komiseri Lord Allenby’ye suikast
düzenleyeceğini düşündürecek deliller elde edildiğinden alınacak tedbirler güçlendirilmişti. İstikbal (2 Kanun-u
Evvel 1340- 2 Aralık 1924), Sayı: 1347; İstikbal (3 Kanun-u Evvel 1340- 3 Aralık 1924), Sayı: 1348. Başvekil
Ziver Paşa yeni Sudan valisinin beyannamesine verdiği cevapta, Mısır birliklerinin Sudan’dan çıkarılarak burada
ayrı savunma kuvvetleri oluşturulmasını protesto ile Mısır ve Sudan’ın bağının kesilemeyeceğini söylüyordu.
İstikbal (2 Şubat 1341- 2 Şubat 1925), Sayı: 1393; Yeniyol (29 Kanun-u Sani 1341- 29 Ocak 1925), Sayı: 61-
161. 4 Şubatta Trablus sınırına giden trende tutuklanan Mısırlı öğrenci, serdarın öldürülmesinde dahli olduğunu
itiraf etmiş ve kardeşi de dâhil olmak üzere birçok ismi ifşa etmişti. İstikbal (15 Şubat 1341- 15 Şubat 1925),
Sayı: 1403. Serdarın katlinden cezası müebbet küreğe çevrilenden geri kalanı idam edilmişti. Yeniyol (27
Ağustos 1341- 27 Ağustos 1925), Sayı: 211-311. 64 İstikbal (6 Kanun-u Evvel 1340- 6 Aralık 1924), Sayı: 1350; İstikbal (7 Kanun-u Evvel 1340- 7 Aralık 1924),
Sayı: 1351; İstikbal (4 Kanun-u Evvel 1340- 4 Aralık 1924), Sayı: 1349. 65 İstikbal (25 Kanun-u Evvel 1340- 25 Aralık 1924), Sayı: 1365.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
Zağlul Paşa taraftarı olup diğerleri müstakil ve liberal fırkaya dâhildiler. Zağlul Paşa büyük
bir çoğunlukla seçilmişse de taraftarlarından birçoğu seçilememişti66.
“Zağulist Hareket” bütün manasıyla İngilizlere karşı millî bir kıyam hareketiydi.
Hareket, Türkiye ve pan-islamizm ile alakasız olmakla beraber Müslüman ile Kıptiyi, çiftçi
ile şehirliyi, münevver ile cahili, memur ile sokaktaki adamı, kadın ile erkeği bir araya
getirmişti. Hıristiyan azınlık ile Müslüman çoğunluğu bu harekette bir araya getiren unsur,
Hıristiyan azınlığın şarkın uyanışını ve bu uyanıştaki esaslı kuvveti idrak etmiş olmasıydı.
İki taraf da kaderlerini birleştirerek anlaşmazlıklarını “ailece” halletmiş, yabancı nüfuzun
Mısır’da kökleşmesine izin vermemenin daha iyi olacağı gerçeğini anlamışlardı. Bunun
yanında “İngiliz’in sözü senet gibi sağlamdır” kanaatinde olan Mısırlıların üzerinde açık
bir güvensizlik meydana getirmesi de milliyetçi ittifakta etkili olmuştu67.
2. Mısırlıların Anadolu’daki Millî Mücadele’ye Maddi ve Manevi Destekleri
Mısır gazeteleri fıtır sadakalarının Anadolu’da Millî Mücadele’de şehit düşenlerin
çocuklarına verilmesi hakkında yayın yapmaktaydı. El-Ahbar gazetesinin yazdığına göre
Mısır Müslümanları bu kampanyaya büyük bir istekle katılmaktaydı68. Farklı zamanlarda
Mısırlıların Anadolu mücahitleri için topladıkları yardımlar 1 milyon, 32 bin İngiliz lirası
ile Paris’te bulunan Mısır prenseslerinden İffet Hanım’ın şehit çocuklarına ve ihtiyaç
sahiplerine verilmek üzere Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği 2424 liralık bir çek idi69.
Bunun yanında Mısır Hilal-i Ahmer Cemiyeti Anadolu gazilerine yardım olmak üzere 32
sandıkta 10.450 parçadan oluşan sıhhi malzeme göndermişti70. Yapılan diğer yardımlara
baktığımızda; Hz. Peygamber’in doğum gününde Mısır’da zenginler aralarında
düzenledikleri ziyafetleri 1921 senesi için ertelemişlerdi. Hizbu’l-Vatani Cemiyeti’nin
teşebbüsüyle de ziyafetlerde yapılacak masrafların Anadolu’daki ihtiyaç sahiplerine
gönderilmesi kararlaştırılmıştı 71 . Kahire’de çıkan Vadiyü’l-Leyl gazetesi Mısırlıları
Anadolu felaketzedelerine yardıma çağıran bir makale yayınlamış, ayrıca kendi
teşebbüsüyle yardım toplamaya başlamıştı 72 . Yine Mısır’da Anadolu’da muhtaçlara
yardım toplamak üzere Ömer Tosun, Prens Aziz Hüsnü, Mehmet Abdülhalik paşalarla,
Doktor Abdüsselam Hindi ve Hanefi Naci beylerden oluşan bir komisyon kurulmuştu. Bu
komisyonda Mısır’ın ileri gelenlerinden pek çok kimse de bulunmaktaydı73. Kahire’de
Hilal-i Ahmer’e yardım etmek üzere Prens Ömer Tosun Paşa’nın eşi Prenses Behice
Hanım’ın himayeleri ve Prenses Azize Hüsnü Hanım’ın başkanlığında bir heyet
oluşturularak Hilal-i Ahmer namına yardım toplanmaya başlanmıştı74. Mısırlıların Hilal-i
Ahmer için topladıkları para miktarı Mayıs 1922 itibarıyla 20.770 Mısır lirasına ulaşmıştı.
66 İstikbal (16 Mart 1341- 16 Mart 1925), Sayı: 1425. 67 “Mısır’ın Hürriyeti İçin Müteveffa Zağlul Paşa’nın Mücadelesi”, Ayın Tarihi, XLV/XV, s. 2747. 68 İstikbal (19 Mayıs 1338- 19 Mayıs 1922), Sayı: 615; İstikbal (16 Mayıs 1338- 16 Mayıs 1922), Sayı: 612. 69 İstikbal (2 Kanun-u Sani 1338- 2 Ocak 1922) Sayı: 501; İstikbal (29 Teşrin-i Sani 1337- 29 Kasım 1921),
Sayı: 468; İstikbal (25 Temmuz 1337- 25 Temmuz 1921), Sayı: 362. 70 İstikbal (22 Kanun-u Evvel 1337- 22 Aralık 1921), Sayı: 488. 71 İstikbal (21 Teşrin-i Sani 1337- 21 Kasım 1921), Sayı: 461. 72 İstikbal (4 Eylül 1337- 4 Eylül 1921), Sayı: 394. 73 İstikbal (28 Ağustos 1337- 28 Ağustos 1921), Sayı: 388. 74 İstikbal (27 Mayıs 1337- 27 Mayıs 1921), Sayı: 314.
Recep ÇELİK
Yine Mısırlılar, Millî Mücadele gazileri adına İstanbul Hilal-i Ahmeri’ne 38.770 lira
göndermişlerdir75 . Ayrıca 1922 senesi kurbanlarının sekizde bir bedelleri Anadolu’ya
bırakılmıştı76.
Mısırlılar, Millî Mücadele’nin başarılarıyla da büyük sevinç ve mutluluk
duymaktaydı. Zira Sakarya Zaferi Mısır’da büyük sevinç gösterileriyle kutlanmıştı 77 .
Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara Anlaşması da sevinçle karşılanmıştı78. Yine
Millî Mücadele’yi büyük bir heyecan ve alaka ile takip etmekte olan Mısırlılar, Mustafa
Kemal Paşa’nın fotoğraflarını açıktan açığa satmağa başlamışlardı. İngilizler ise Mısır’da
bu fotoğrafların alenen satılmasını yasaklamışlar ve satanlar hakkında şiddetli takibat
yürütmeye başlamışlardı79. Bunun yanında Mısır’ın ileri gelen ailelerine mensup hanımlar
toplanarak Büyük Taarruz zaferi dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa’yı tebrik etmişler, bu
zafer gününün şark ve İslam dünyası için bayram günü kabul edilmesini
kararlaştırmışlardı 80 . Mustafa Kemal Paşa ise 7 Temmuz 1922’de verdiği demeçte;
“Türkiye’nin giriştiği kurtuluş savaşıyla doğuda ezilen ulusların davasını da desteklemiş”
olduğundan bahsetmişti81.
Mısırlıların Türklere olan muhabbet ve sevgilerinin bir göstergesi de Mısır uleması,
din adamları, tüccarları, işçi grupları, avukatlar vs. tarafından İngiliz başvekili ile basınına
gönderilen telgraftır. Telgrafta İngiliz Hükûmetinin şark dünyasına ve Türkiye’ye karşı
düşmanca davranışları protesto edilerek İslam dünyasının rencide edilmemesi istenmişti82.
Diğer taraftan Mısırlıların taleplerini iletmek üzere Lozan’a giden heyet üyelerinden bir
kısmı Ankara’ya uğramıştı. Bunun sebebi Mısır ile Türkiye arasındaki kardeşlik ilişkilerini
güçlendirmekti. Mısır halkı hilafetin büyük ve müstakil bir milletin elinde bulunmasını
istiyor, İslam âleminde ise en büyük ve güçlü müstakil milletin Türk milleti ve TBMM
Hükûmeti olduğunu kabul ediyordu83.
3. Mısır Milliyetçilerinin Bağımsızlık Mücadelelerinde Türk Hükûmetinden
Yardım Talepleri
Mısırlılar, Türk Millî Mücadelesini yukarıda da değinildiği gibi yakından takip
etmiş ve bu mücadeleye maddi ve manevi birçok yardımda bulunmuştu. Yüzyıllarca
Osmanlı İmparatorlu çatısı altında yaşamış Mısır, İngilizlerin bölgeye gelmesiyle
Osmanlı’dan koparılmış ve İngiliz boyunduruğu altına alınmıştı. Mısırlılar Türklerle olan
dinî, siyasi, geleneksel rabıtaları dolayısıyla bağımsızlık mücadelelerinde Türklerden çok
75 İstikbal (8 Teşrin-i Evvel 1338- 8 Ekim 1922), Sayı: 730; İstikbal (26 Mayıs 1338- 26 Mayıs 1922), Sayı:
621. 76 İstikbal (17 Temmuz 1338- 17 Temmuz 1922), Sayı: 662. 77 İstikbal (15 Teşrin-i Evvel 1337- 15 Ekim 1921), Sayı: 425. 78 İstikbal (21 Teşrin-i Sani 1337- 21 Kasım 1921), Sayı: 461. 79 İstikbal (6 Temmuz 1337- 6 Temmuz 1921), Sayı: 346. 80 İstikbal (10 Teşrin-i Evvel 1338- 10 Ekim 1922), Sayı: 732 81 İsmail Soysal, “Türk-Arap İlişkileri ( 1918-1997)”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, TTK, Ankara
1999, s. 515. 82 İstikbal (30 Teşrin-i Sani 1338- 30 Kasım 1922), Sayı: 776. 83 İstikbal (31 Kanun-u Sani 1338- 31 Ocak 1922), Sayı: 522. Türkiye’deki hilafetin kaldırılması Mısır’da dinî
çevrelerce hoş karşılanmamış, ancak Mısır’ın aydın kesimi tarafından memnuniyetle karşılık bulmuştu. Mehmet
Gönlübol-Cem Sar, Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938), ATAM, Ankara 1997, s. 91.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
şey beklemişlerdi. Bu beklentileri gerçekleştirebilmek için Mısırlıların Türkiye’deki
faaliyetlerine baktığımızda şöyle bir tablo karşımıza çıkmaktadır;
Genellikle Türk Hükûmeti Türkiye’deki çeşitli Mısırlıların faaliyetlerine olumsuz
bir nazarla bakma eğiliminde gözüküyordu. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, iş
yoğunluğu nedeniyle Genç Mısırlılar Cemiyeti tarafından meydana getirilen bir
delegasyonun resmî görüşme talebini kabul edemedi. Diğer taraftan İstanbul’a gelmiş olan
birçok saygın Mısırlıdan, hilafetin yeniden ihyası kapsamında gizli iş çevirdiklerinden
dolayı güçlü bir şekilde şüphe edilmekteydi ve genellikle gizli polis Mısır’dan gelenlerin
hareketlerine çok büyük bir dikkat göstermekteydi. Nitekim 1924 Ağustosu’nun ikinci
yarısında iki Mısırlı, Dr. Vasıf Atıf (Mısır ordusunun eski bir teğmeni) ve Hayreddin
Nedim İstanbul’da tutuklandı. Sorgularında, eski Hıdiv Abbas Hilmi’nin dönüşünü
bekleme amacıyla İstanbul’a geldiklerini itiraf ettikleri söyleniyordu. Bu kimseler,
Hıdiv’in faaliyetlerinin Mısır’ın çıkarlarına zararlı olduğu gerekçesiyle ona suikast
yapmayı planlamışlardı84.
Eylül 1924’te Şeyh Abdülkadir, Fahreddin Bey, Assamedin Bey ve Omar Bey
adında dört Mısırlı, Mısır’dan İstanbul’a Beşiktaş Şeyh Zafer Tekkesi şeyhi Şeyh İbrahim
ve kardeşi Şeyh Hasan’ın misafirleri olarak geldiler. Gelmeleriyle bu dört Mısırlı, Enver
Paşa’nın babası Hacı Ahmet Paşa, Binbaşı Cami Bey ve iki kurmay subay Albay Mustafa
Bey ve Yüzbaşı Ömer el-Faruk ile temasa geçtiler. Onlara ziyaretlerinin amacının,
Sudan’daki karışıklıkların organizasyonu için provakatif eylemler yapabilecek kimseler
elde etmek olduğunu söylediler. Bu Mısırlıların hareketlerini büyük bir dikkatle izleyen
Türk gizli polisi, görevlerinin sadece Sudan için çete liderleri, enerjik subaylar ve
kabiliyetli askerler sağlamak değil, aynı zamanda bu ülkede kullanmak üzere silah ve
cephane satın almak için görüşmeler yapmak olduğunu ortaya çıkarmıştı. Kendilerini
Binbaşı Cami ve Albay Mustafa’ya İhtiyat Subayları Birliği yöneticileri olarak tanıtan bu
Mısırlılar ile birçok subaya aylık bir ödeme yapmak üzere anlaşma yapılmıştı. Mısırlılar
üstelik gerekli silah ve cephaneyi Rus Bolşeviklerle olan bağlantıları kanalıyla elde
edebileceklerini iddia etmiştiler. İlk aşamada silah ve cephanelerin başta Silifke olmak
üzere Anadolu’nun güney sahillerine nakledilmesi tasarlandı. Ondan sonra Anadolu ile
Mısır arasında kereste ticaretinde düzenli olarak işleyen küçük yelkenliler içerisinde
Mısır’a gönderilmesi düşünüldü85.
Türk Hükûmetinin gizli polis vasıtasıyla yakından takip ettiği Bolşeviklerle İhtiyat
Subayları Birliği arasında silah yönünden böyle bir trafiğe göz yumması, silahlar Sudan
için ayrılmış olmasına rağmen, muhtemel gözükmüyordu. Diğer taraftan önemli bir Mısırlı
politikacı olarak tanımlanan Şerif Kerametullah, Sudan’ın ihtilalci kuruluşları için peşin
para karşılığında Türkiye’den silah ve cephane satın alma müzakereleri yürütme görevi ile
Ankara’ya gelmişti. O, Türk yetkililerin Türkiye’nin düşmanlarının en kötüsü olan
İngilizlerin boyunduruğu altında fakir Sudanlı kardeşlerinin inlemelerine ve onların
kaderlerine kayıtsız kalmalarından şikâyet ediyordu. Bunun yanında Kerametullah
Türkleri, anlaşılamadığı takdirde silahlar için İtalyanlara başvurmakla tehdit etti. Resmî
çevrelerdeki genel kanı, Ankara’nın onun tekliflerini geri çevireceği yönündeydi. Yine
84 The National Archives (TNA), AIR, 23/400 (23.09.1924). 85 TNA, AIR, 23/400 (23.09.1924).
Recep ÇELİK
Mısırlı bir temsilci Abdulhalim Beyalı Bey, silah satın alınmasına yönelik muhtemel
görüşmeler yapmak üzere Ankara’da bulunuyordu86.
Mısırlıların Türkiye’deki faaliyetlerinden en önemlisi ise belki de Adana’da sahte
Mustafa Kemal Paşa imzalı Fransızca ve Arapça basılan bildirilerin dağıtılmasıydı. Bu
organizasyon muhtemelen Mısırlılar tarafından oluşturulmuş, Rus komünistler tarafından
desteklenmişti. Mustafa Kemal Paşa’ya atfen sahte olarak büyük miktarda basılan
bildirilerde Mustafa Kemal Paşa, Mısırlıların ve Sudanlıların cesaretini övüyor, onların
gençlerini Büyük Britanya’ya karşı cesaretle ve sabırla karşı koymak için
yüreklendiriyordu. Paşa, mütareke süresince Türklerin ortaya koyduğu direniş örneğini
gösteriyor, zafer sırrı olarak İngiliz komutanların öldürülmesini ve aktif ayaklanmanın
sürdürülmesine işaret ediyordu. Bildirilerin basılmasını sağlayan, Esad Abdurrahim
adında, ekonomik olarak geniş imkânlara sahip olan bir Mısırlıydı. Adana’da iken bu
Mısırlı, Murat Palas otelde kaldı. Otelin sahibi Nurettin ve onun sekreteri Beşir ona bu işte
yardım etmişti. Mümkün olduğunca çok kopya basılmıştı ve kutular içerisinde
paketlenmişti. Bildiriler ilk aşamada Halep’e, buradan Mısır’a gönderilmek üzere yükleme
için İskenderun’a gönderilmişti. Nurettin bu işten kazandığı parayı harcamak için
İstanbul’a geldi. Ancak 7 Aralık’ta 1924 tutuklandı87.
Bu arada Türk polisi tüm Mısırlıları yakın gözetim altında tutma talimatı almıştı.
Mısırlı milliyetçiler, Türkiye’deki İngiliz memurlara suikast yaparak Ankara’yı zorlamak
için girişimde bulunmayı düşünüyorlardı. Bunun için Suriyelilerin kullanılması teklif
edilmişti. Bu işin içerisinde adı geçenler Abdurrahman isminde bir Mısırlı, İskender olarak
bilinen bir Suriyeli, Lübnan’ın yerlilerinden bir kimse ve Melhame ailesinin bir üyesiydi88.
Türkiye’deki Mısırlı propagandacılar arasında yer alan Tevfik (ünlü bir şair olarak
tanınır) 89 İstanbul’dan Ankara’ya 6 Aralık 1924’te Mustafa Kemal’e bir şiir sunmak
amacıyla gelmişti. Şiir Mısır halkının Mustafa Kemal’e yalvarma temalıydı. Öyle ki Mısır
halkı, dünyanın İngiliz emperyalizminden çektiği bir dönemde Mustafa Kemal’e İslam
dünyasının biricik kurtarıcısı olarak bakıyordu90 . Yine Ezher Camii eski vekili Şeyh
Ahmed Şakir, büyük küçük İslam devletlerinin ve özellikle de İslam dünyasının lideri olan
Türkiye ile bağlarını güçlendirmesi gerektiğini söylemişti91.
Mısırlılar Türkiye’de çeşitli kimselerle irtibat hâlindeydi. Bunlardan birisi de Hilal-
i Ahmer icra kurulu üyesi ve Türk masonlarının büyük üstadı Dr. Mehmet Ali Bey idi.
Mehmet Ali Bey, Beyoğlu’nda Vefa adında bir mason locasına sık sık giden Mısırlıları, 22
Ocak 1925’te Pera Palas Otel’de yapılan büyük mason balosu vesilesiyle bir araya
getirmeyi düşünmüştü. Baloda Genç Mısırlılar Cemiyeti’nin Habib Nafiz adında Mısır
İttihat Partisi üyesi Mısırlı bir gazeteci ve politikacısı ile onunla işbirliği içerisinde I. Dünya
Savaşı’nda Dışişleri Bakanlığı basın bürosunda çalışan, şimdi ise eski hıdivin bankasında
bulunan Celal adında bir Türk genci tanıştırılacaktı. Diğer taraftan İstanbul gizli polisi
Habib Nafiz ile temas hâlinde olan ve Genç Mısırlılar Cemiyeti üyeleri olduğundan
86 TNA, AIR, 23/400 (23.09.1924). 87 TNA, AIR, 23/400 (09.12.1924). 88 TNA, AIR, 23/400 (09.12.1924). 89 Raporlarda ünlü bir şair olarak tanımlanan Tevfik, Neyzen Tevfik olsa gerektir. Ç.n. 90 TNA, AIR, 23/400 (09.12.1924). 91 İstikbal (11 Temmuz 1339- 11 Temmuz 1923), Sayı: 963.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
şüphelenilen kimseleri gözetim altında tutuyordu. Ancak Habib Nafiz, Türk masonlarının
protestolarına rağmen Ankara’dan alınan talimatlar doğrultusunda İstanbul polisi
tarafından sınır dışı edilecekti. Bunun yanında Rasih Hoca adında biri de Ankara’da “el-
Bass” (New Pro-Egyptian Paper) adında yeni bir gazete yayını hakkında resmi onay almak
için büyük çaba harcıyordu. Fakat İç İşleri Bakanı Cemil Bey, İstanbul’daki basın bürosuna
gazetenin yayınını yasaklayan bir telgraf çekmişti92.
Mahmut Şekib Bey ve Celeleddin Bey adında iki Mısırlı ihtilalcinin verdiği bilgilere
göre Türkiye’nin Sovyet Rusya misyonu başı Vasil Vasilyeviç, İngiliz kontrolü altındaki
ülkelerde kışkırtmalara karışmıştı. Nitekim Vasilyeviç, 18 Mart 1925’te İstanbul’a
gelişiyle birlikte Mahmut Şekib ve Celaleddin beylerle temas kurmuştu. Vasilyeviç,
İstanbul polisinden ikamet izni alacağını umarken, Ankara Emniyeti’nden, kendisinin ve
arkadaşlarının hemen Türkiye’den çıkarılması gerektiği üzerine alınan emirle şaşırmıştı.
Çünkü hükûmet, yıkıcı hareketleri organize etmek amacıyla Türkiye’ye gelmiş olan ve bir
ülkenin resmî kimselerine karşı fesat çıkarma teşebbüslerinde bulunma faaliyetlerini
öğrenmişti. Üstelik bu dönemde Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler dostluk içerisinde
devam etmekteydi93.
Mahmut Şekib ve Celaleddin Beyler Hizbu’l-Vatani Cemiyeti tarafından Ankara’ya
Mustafa Kemal ve İsmet Paşalarla görüşme beklentisi içerisinde gelmişlerdi. Fakat İç İşleri
Bakanı Cemil Bey tarafından kabul edildiler. Onlar bakandan Türkiye’nin korumasını ve
planlarının gerçekleştirilmesinde desteği hususunda komitelerinin arzusunu yeniden
ileterek, özellikle İtalya’ya gerekli silah ve savaş gereçlerini tedarik etmede baskı
yapılması için Türk Hükûmeti’nin yardımını istediler. Cemil Bey onların söylediklerini
dinledikten sonra görüşmenin sonuçlarını İsmet ve Mustafa Kemal Paşalara bildirdi.
Ardından bu iki Mısırlı temsilciye şunları söyledi; Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar,
içtenlikle Mısır’ın tam bağımsızlığını kazanmasını arzu etmektedirler ve Mısırlı
yurtseverlere ve onların kendilerini ciddi bir şekilde bu bağımsızlığı gerçekleştirmeye
adamalarına karşı büyük bir saygı duymaktadırlar. Ancak paşalar Mısırlılara açık veya
resmî bir yardımda bulunmaktan kaçınmaktadırlar. Bu nedenle Türk Hükûmeti, silah ve
savaş gereçleri hususunda İtalyan Hükûmeti ile onların aracısı rolünü dahi üstlenmekten
çekinmekteydi94.
92 El Bass’ın ön yüzünde Mustafa Kemal’in resimleri yer alıyordu. El-Bass, Halk Partisi siyasetinin sadık
destekçisi olacaktı. Fakat gazetenin temel var oluş nedeni İngiliz karşıtlığı ile Mısırlı milliyetçilerin çıkarlarının
propagandasıydı. Gazetenin uzmanlık alanı ise tüm önemli İslami problemleri içerecekti. Diğer taraftan Genç
Mısırlılar Cemiyeti’nin amaçlarına ve şahıslarına yönelik İstanbul gizli polisi tarafından sürekli soruşturma
yürütülmekteydi. Cemiyet kendisine resmî bir hüviyet kazandırmak istemiş ancak buna izin verilmemişti. Rasih
Hoca gazeteyi, Mısır sermayesinin önemli desteği ile Tevhid-i Efkâr’dan Ömer Rıza Bey’in editörlüğünde (ki
Ömer Rıza Bey birkaç Mısır gazetesinin muhabirliğini de yapmaktaydı) çıkaracaktı. Gazetenin arkasında ise
Ömer Rıza Bey’in kayınpederi Mehmet Akif (istiklal marşının yazarı- Ersoy, ç.n.) Bey vardı. Mehmet Akif Bey,
damadından yeni gazete için hazırlıklar yapmasını ve bunun için gerekli tüm para kaynaklarını sağlama almasını
istemişti. Rasih Hoca aynı zamanda İslam dünyasında saygın bir yere sahip olan Profesör Said Haşim Han ile
doğu halklarının sorunlarına ilişkin temastaydı. TNA, AIR, 23/400 (30.12.1924). 93 21 Mart sabahı yapılan keşifte Vasilyeviç, misyonun iki adamı ve bir kadınının Mahmut Şekib ve Celaleddin
beylerle Beyoğlu’nda bir toplantı yapacakları tespit edilmişti. TNA, AIR, 23/400 (23.03.1925). 94 Bu Mısırlılar, Hizbu’l-Vatani Cemiyeti tarafından oluşturulan ihtilal komitesi adına hareket ediyorlardı. İleride
iktidara gelmeleri durumunda İtalyan desteğini elde etmek için Mısır’ın Sollum şehrini feda etmeye razı
Recep ÇELİK
Mahmut Şekib ve Celaleddin Beyler, Dr. Emin Bey ile olan görüşmelerinde
Mısır’ın tam bağımsızlığı adına silahlı bir isyan meydana getirmek amacı güden güçlü ve
aktif gizli bir cemiyet kurmayı başardıklarını söylemişlerdi. Buna göre operasyonlar Kral
Fuad’a suikast ile başlayacak ve silahlı başkaldırmalar peşinden gelecekti. İlk bakışta Kral
Fuad’a suikast zorluğu gözükse de, kral tarafından alınan önlemlerin artmasına rağmen,
organizasyonun emrinde yeterli miktarda bomba ve bunları kullanacak fedai olduğu için
gizli komitenin bunu başaracağına inanılıyordu. Başlangıçta komite bombaları elde etmede
büyük zorluklar çekmişti. Bombaları vermeye istekli bir ülke vardı o da İtalya idi. Diğer
taraftan bombaların Mısır’a geçirilmesinin hemen hemen imkânsız olduğu anlaşılmıştı.
Fakat komite bu problemi İtalyan uzmanları ve teknisyenleri Mısır’a getirerek ve
bombaları burada gizlice üreterek çözmüştü. Bomba sorunu halledilmişti ancak Mısır’ın
bağımsızlığını sağlayacak olan silahlı ayaklanma için bunun yanında büyük miktarda silah
ve cephane gerekliydi. İtalya ise Mısır ile olan gergin ilişkilerinden dolayı silah ve
cephaneyi sağlamaya istekli değildi. Her şeyden önce Mısır’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin
yardımına ve desteğine ihtiyacı vardı. Bir kere Türkiye ve Mısır İngiltere’ye karşı bir birlik
oluşturduğunda bu birlik İngiltere’nin Mısır’daki pozisyonuna ciddi zarar verebilecekti95.
Mustafa Kemal Paşa belirtildiği gibi içtenlikle Mısırlıların iyiliğini istiyor ve onlara
şu tavsiyeyi veriyordu; resmî kanallar vasıtasıyla İtalyan Hükûmetinden silah ve cephane
sağlama yolu, taktiksel olarak sağlıksızdı ve başarısızlığa mahkûmdu. Bu sebeple Mustafa
Kemal Paşa Mısırlılara, resmi ve diplomatik kaynaklara başvurmak yerine, ihtiyaçlarını
karşılamak için programlarını bütünüyle gizli yöntemlere dönüştürmeleri gerektiğini, eğer
isterlerse Türk milliyetçilerinin yöntemlerini kopya edebileceklerini söylemişti. Zira
Anadolu’da Millî Mücadele zamanında İtalyan ve Fransız hükûmetleri Türk
milliyetçilerine karşı düşmanca hareketleri sürdürdükleri bir zamanda İtalyan, Fransız ve
hatta İngiliz komisyoncuları, tüccarları ve fabrikatörleri vasıtasıyla yani gayri resmî
kimseler aracılığı ile Türk milliyetçileri onların silah ve cephanelerini elde etmeyi
başarmıştı. Diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa, Mısırlı vatanseverlere karşı, cömertliğinin
bir kanıtı olarak bir liste vermişti. Liste, Türklerin silah ve cephane elde etmede
yardımlarını gördükleri İtalyan, Fransız ve İngiliz komisyoncu, tüccar ve fabrikatörlerinin
isim ve adreslerini içermekteydi96.
olacakları anlaşılmaktaydı. Gizli bir görev üstüne İstanbul’a gelmiş olan Mahmut Şekib ve Celaleddin Beyler
İstanbul valisi Dr. Emin Bey ile olan ikinci görüşmelerinde eski Hıdiv Abbas Hilmi’den ekonomik destek
aldıklarını söylemiştiler. Nitekim Abbas Hilmi’nin Mısır’da bir ihtilal için komitenin hazırlıklarıyla bağlantı
kurma çerçevesinde kısa zaman içerisinde Türkiye’ye geleceğini umuyorlardı. TNA, AIR, 23/400 (23.03.1925);
Mısır ile İtalya’nın Libya kolonisi arasında sınır meselesi vardı. Müzakereler önce Roma ile Londra arasında
sonra Roma-Kahire arasında altı senden beri sürmekteydi. Müzakereler sona doğu yaklaşmaktaydı. Nitekim
Mısır, Cerabub üzerinde İtalyan hâkimiyetini tanımıştı. I. Dünya Savaşı döneminde yapılan gizli anlaşmalar
çerçevesinde savaştan sonra İngiltere ile İtalya arasında yapılan müzakereler sonucu varılan anlaşmada Cerabub
İtalya’ya geçecek, Mısır da buna karşı sınırını Sollum Körfezi’nin batısına doğru genişletecekti (10 mil). “Mısır”,
Ayın Tarihi, XIV/V, s. 93-94. Diğer taraftan Abbas Hilmi Paşa hakkında Suriye gazeteleri onun Paris’e giderek
Mısır tacı için çalışmakta olduğunu yazmaktaydı. Bunu haber alan Mısır hükûmeti Hıdivin emval ve akarı
hakkında bir emirname yayınlamıştı. Mısır’a dönmemesi için de ayrıca bir karar çıkartmayı kararlaştırmıştı.
İstikbal (10 Ağustos 1338- 10 Ağustos 1922), Sayı: 680. 95 TNA, AIR, 23/400 (03.03.1925). 96 TNA, AIR, 23/400 (06.04.1925).
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
Türkiye Mısır milliyetçilerine açıktan destek vermemekle birlikte Mısır’da Türk
Hükûmetinin gizli bir temsilciliğini kurmayı planlamıştı. Bunun için de Jenan Baha
Şakir’den faydalanacaktı. Mısır’a doğru yola çıkmadan önce Jenan Baha Şakir son
talimatları almak için Ankara’ya çağrıldı. Türk Polisi onun Mısır’a girişini kolaylaştırmak
için mümkün olan her türlü düzenlemeyi yaptı ve görünürde ona Nigar Hanım adında ve
ebelik mesleğine sahip bir pasaport çıkarıldı. Nigar Hanım adıyla Mısır’a varması üzerine
Kazım Akserai adında Mısır ordusunda Türk kökenli bir subay ile irtibata geçecekti97.
Bunun yanında Türk Hükûmeti, keskin zekâlı, enerjik, iyi bir Arapça bilgisine, Arap
anlayış ve düşünüşüne sahip Abdülgani Sünni adında birini Lozan’dan sonra, Mısır’da
Türk gizli servisinin direktörü olarak atadı. Ona, Ankara’yı sadece Mısır ile ilgili olarak
değil Arap meseleleriyle alakalı bilgilendirmek görevi de verilmişti98.
Türkiye’deki Mısırlıların hareketlerini son derece yakından takip eden Türk polisi
son olarak 9 Mayıs 1925’te yedi Mısırlıyı Mersin limanında pasaportlarının usulsüz olduğu
gerekçesiyle tutuklamıştı. Bu Mısırlıların siyasi sığınmacı olduğu iddia edilmişti fakat
kendileri, Mısır’da amacı terörizm ve suikast faaliyetleri yapmak üzere organize edilmiş
olan gizli bir “İntikam Komitesi” ne bağlı olduklarını itiraf etmiştiler. Bunlar, komite
üyelerinden bazılarının, Mısır’da İngiliz yetkililer tarafından son zamanlarda
tutuklandığını ve kendilerinin Türkiye’den sığınma elde etmek için kaçmayı
planladıklarını söylediler. Ancak Türk Emniyeti ricalara rağmen Mısırlıları sınır dışı
etmeyi planlamaktaydı99.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken TBMM’de ise Ağaoğlu Ahmet Bey Mısır milletinin
hukukunun çiğnendiğini, İngilizlerin Türkleri de ezmek istediğini ve bunun için de elinden
geleni yaptığını, dünyanın her yerinde olan İngiltere’nin dünya dengelerini bozduğunu ve
böylece milletlere tahakküm ettiğini söylüyordu100. Başvekil Fethi Bey ise Ahmet Bey’in
Mısırlıların meclise gelen protestolar hakkındaki söylemlerini onun şahsi hissiyatı olarak
değerlendirmişti. İngiltere ile iyi ilişkiler sürdürme niyetinde olan hükûmet, Ahmet Bey’in
kullandığı söz ve tabirleri tasvip etmediğini beyan etmişti. Ahmet Bey’in, İngilizlerin Fethi
(Okyar) ve Şükrü (Kaya) beyleri haksız yere Malta’ya sürmüş olduğunu hatırlatması
üzerine başvekil, ülkenin ve milletin menfaatleri karşısında şahsi his ve infiale yer
olamayacağını belirtmişti. Fethi Bey devamla Türk milletinin Mısırlıların istiklale ve
refaha kavuşmasını samimiyetle istediğini fakat diğer taraftan da İngiltere ile ilişkilerini
geliştirmeyi ve dostluk çerçevesinde hareket etmeyi arzuladığını ifade etmişti. Zira
İngiltere ile Lozan’dan sonra barış tesis edilmiş ve bu barış devam etmekte olduğu hâlde
ilişkiler de iyi bir safhaya ulaşmıştı. Buna binaen Fethi Bey ülkenin menfaatinin de bunu
gerektirdiğini, Mısır ile İngiltere arasındaki ihtilaflar dolayısıyla hükûmetin
97 İstanbul Valisi Dr. Emin Bey’e, İç İşleri Bakanı Cemil Bey tarafından Şişli’de oturan Jenan Baha Şakir (ünlü
ittihatçı Dr. Bahattin Şakir’in eşi) ile irtibata geçmek için talimat verilmişti. Kocasının misyonunu üstlenmiş olan
Bayan Şakir, çeşitli ihtilalci örgütlerle ve özellikle de Berlin’deki Mısırlı ihtilalcilerle irtibat hâlindeydi.
Kendisine Kahire ve İskenderiye’de Türk hükûmetine bilgi toplama ve Ankara ile Mısırlı ve Sudanlı ihtilalciler
arasında irtibat ajanı olarak rol üstlenme görevi teklif edilmişti Bu görevi kabul ettiği takdirde bizzat Dr. Emin
Bey’in kendisi onunla iletişimin güvenliğinden sorumlu olacaktı. TNA, AIR, 23/400 (20.05.1925). 98 TNA, AIR, 23/400 (02.12.1924). 99 TNA, AIR, 23/400 (20.05.1925). 100 TBMM ZC, Devre II, c. X, s. 414-415.
Recep ÇELİK
değerlendirmede bulunmasına gerek görülmediğini vurgulanmıştı. Üstelik bu meselenin
mecliste tartışılmasına dahi gerek görülmemişti101.
İngiltere ile dostluk içerisinde ilişkiler sürdürülürken ilişkilerin bozulmaması adına
Mısır milliyetçilerine karşı kapalı, dolaylı ve pasif bir politika takip edilmekteydi. Ancak
bu arada Türkiye-Mısır ilişkileri de yeniden kurulmaya çalışılmaktaydı. Bu kapsamda Mart
1925’ten itibaren Mısır’daki İsveç sefaretince Türk tebaa ve çıkarlarının korunmasına son
verilmişti102. Diğer taraftan Mısır, Türkiye ile siyasi ilişki kurmak için 1925 bütçesine
Türkiye’de kurulacak elçilik için tahsisat koymuştu103. Böylece Mehmet Hidaye Paşa
“fevkalade murahhas orta elçi” sıfatıyla Mayıs 1925’te Türkiye’ye atanmıştı. Hidaye
Paşa’nın Cumhurbaşkanı’na sunduğu itimatnamede Mısır Kralı Fuad, Türkiye’nin şerefi
ve Türk milletinin refahı için temennide bulunmuştu. Mustafa Kemal Paşa da Kralın
saadetini ve Mısır milletinin şeref ve refahını isteyerek, Türklerin Mısırlılara karşı eskiden
beri muhabbet duyduğundan, karşılıklı birçok menfaatleri olan iki millet arasındaki dostluk
bağlarının iki hükûmet arasında başlamış olan siyasi ilişkileri sağlam bir şekilde
geliştireceğinden bahisle karşılık vermişti104. Bu dönemde Mısır’da İngiliz hâkimiyeti
devam ettiği için Mısır, Türkiye ile yakın ilişkiler geliştirme özgürlüğüne sahip değildi105.
Yine 1924-1926 yılları arasında Mısır’da hilafetin kaldırılmasının tepkileri dinmemişti106.
Türkiye Cumhuriyeti, Mısırlılara, batılı ülkelerle iyi ilişkiler geliştirme anlayışı
çerçevesinde açıktan destek vermemekle beraber, dolaylı yöntemlerle yardımcı olmaktan
geri kalmamıştır. Nitekim bu anlayış ve uygulamayı Mısır başvekiline düzenlenen suikast
olayında görmekteyiz. Hidaye Paşa Ağustos 1925’te Türk Dışişleri’ne gönderdiği yazıda
Mısır başvekiline düzenlenen suikast çerçevesinde İstanbul Tıp Fakültesi talebesinden
Ahmed el-Hay Kübra isminde bir Mısırlının geçici olarak tutuklanmasını istemişti. Ancak
hükûmet bu noktada aceleci davranmamış ve durumun dışişleri hukuk müşavirliğinde
yeniden inceleneceğini, buna göre Ahmed el-Hay Kübra’ya ait dosya ile onun suçluluğunu
gösteren belgelerin gönderilmesi durumunda meselenin değerlendirileceğini Hidaye
Paşa’ya iletmişti107. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey, Mısır Başvekili’ne yapılan suikast
teşebbüsünün siyasi mahiyette olacağını ve suçlu olduğu iddia edilen şahsın da talebe
olmasının bu düşünceyi desteklediğinden bahisle el-Hay Kübra’nın iade talebini
reddetmişti108.
Türkiye’nin aynı dönemde Mısır milliyetçilerine karşı takip ettiği politikanın
benzerini İtalyanlara karşı mücadele veren Trablusgarplılar için izlediği siyasette
görmekteyiz. Buna göre İstanbul Matbuat ve İstihbarat İdaresi tarafından yapılan
tahkikatta İtalya Sefareti, İstanbul’da Trablusgarplılardan oluşan bir heyetin faaliyette
olduğu kanaatindeydi. Bu heyetin yakın zamanda İngilizlerin Mısır’dan çıkardıkları Halid
el-Furkani, binbaşılıktan emekli Muhsin Bey, mülazım Ferhat Bey, Abdüsselam, Mansur
101 TBMM ZC, Devre II, c. X, s. 417-418. 102 Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (COA), Hariciye Nezareti İstanbul Murahhaslığı (HR.İM.), 134/18 (7 Mart
1341- 7 Mart 1925). 103 COA, HR.İM., 131/47 (3 Şubat 1341- 3 Şubat 1925). 104 Yeniyol (22 Mayıs 1341- 22 Mayıs 1925), Sayı: 133-233. 105Ahmet Özgiray, Türkiye-Mısır Siyasi İlişkileri (1920-1938), Tarih İncelemeleri Dergisi, sayı: XI (1996), s. 1-2. 106 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2003, s. 543. 107 COA, HR.İM., 156/4 (25 Ağustos 1341- 25 Ağustos 1925). 108 COA, HR.İM., 153/4 (1 Teşrin-i Evvel 1341- 1 Ekim 1925).
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
Şitvan ve daha birkaç kişiden oluştuğu düşünülmekteydi. İtalyanlara göre bunlar
Beşiktaş’ta Şeyh Cafer veya Şeyh Zafer Efendi’nin konağında Trablusgarp davası adına
yardım için uğraşıyorlar ve bir Türk gazetesinde de propaganda yapıyorlardı. İtalyanlar en
çok da Halid el-Furkani’den çekiniyor, Türk Hükûmeti ile bu kimselerin temasta
olduklarına, hükûmet tarafından bunlara yardım edildiğine ve ihtiyat zabitlerini ikna
ederek Mısır yolu ile Trablusgarp’a gönderdiklerine inanıyorlardı. Buna göre Mısır’a giden
Türk vatandaşlarına karşı çıkarılan zorluklar İtalyanların teşebbüslerine atfedilmekteydi.
Böylece İtalyanlar Türk Hükûmetinin Trablusgarp’a fiilen yardım ettiğini teyit edecek
belge elde etmeye çalışmaktaydı. Diğer taraftan Şeyh Sunusi’nin Mersin’de ikamet
ettirilmesinin, Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı verilen mücadeleyi teşvik, Trablusgarp ile
muhabere ve buraya cephane gönderilmesi amacına yönelik olduğu iddia edilmekteydi.
Bununla beraber Türk Hükûmeti İstanbul’da Trablusgarp davasına bazı kimselerin yardım
edip etmediğini araştırmaktaydı109.
Türkiye’nin Mısır işlerine karışmak istememesi, Atatürk’ün dış politika
ilkelerinden, iç işlerine ve ülke bütünlüğüne karışmama anlayışında kendini
göstermektedir. Atatürk özellikle de Müslüman ülkelerin iç işlerine karışmamaya özen
göstermişti. Nitekim hilafet ile Müslüman ülkelerin iç işlerine karışması için Türkiye
üzerinde baskılar kurulmuştu110. Öyle ki Hilafetin kaldırılacağı zamanda, bunun dinî ve
siyasi yönden menfaat ve zaruretine ilişkin kanaatte olanlar Atatürk’e halîfe olmasını teklif
etmişlerdi. Diğer taraftan Antalya milletvekili ve bir din bilgini olan Rasih Efendi
Atatürk’e, gezdiği Müslüman ülkelerdeki halkların kendisinden halîfe olmasını isteyen
dileklerini iletmişti. Bu bildirim için yetkili İslam heyetleri Rasih Efendi’yi
görevlendirmişti. Fakat Mustafa Kemal Paşa, Müslümanların kendisine olan bağlılık ve
sevgilerine teşekkür ederek;
zâtıâliniz din bilginlerindensiniz, halîfenin devlet başkanı demek
olduğunu bilirsiniz. Başlarında kralları, imparatorları bulunan halkın bana
ulaştırdığınız dilek ve tekliflerini ben nasıl kabul edebilirim. Kabul ettim
desem bana o halkların başında bulunanlar razı olur mu? Halîfenin emir ve
yasakları yerine getirilir. Beni halîfe yapmak isteyenler emirlerimi yerine
getirebilecekler midir? Durum böyle olunca anlamı ve fonksiyonu olmayan
asılsız bir sıfatı takınmak gülünç olmaz mı?
diyerek hilafetin “mevhum bir sıfattan” başka bir şey olmadığını
söylemişti111.
109 COA, HR.İM., 109/48 (2 Temmuz 1340- 2 Temmuz 1924). 110 İzzettin Doğan, “Atatürk’ün Dış Politikası ve Uluslararası İlişkiler Anlayışı”, Çağdaş Düşüncenin Işığında
Atatürk, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Yayınları, İstanbul 1986, s. 172-177. 111 Kemal Atatürk, Nutuk, haz., Zeynep Korkmaz, ATAM, Ankara 2011, s. 575; Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten
Hatıralar, YKY Yayınları, İstanbul 2006, s. 239.
Recep ÇELİK
Sonuç
Köklü bir geçmişe sahip Türk-Mısır ilişkileri, Mısır’ın Osmanlı Devleti’nden
kopmasından sonra aradaki geleneksel bağlar dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti döneminde
de düşük yoğunluklu olsa da devam etmişti. Mısır üzerinde 19. yüzyıl ile birlikte önce
Fransa’nın ardında İngiltere’nin derin ve kalıcı bir nüfuz elde ettikleri görülmektedir. Fakat
Mısır’ın Osmanlı’dan ayrılması ve Cihan Harbi sonrası Mısırlılar da artık müstakil
bağımsız bir devlet olma yoluna girdiler. İngilizlerin ise buna kolayca müsaade
etmeyecekleri kısa zaman içerisinde anlaşılmıştı. Mısır savaş sonrası ayaklanmalar,
karışıklıklar içerisinde millî mücadelesinden vazgeçmedi. Mısır’ın bu mukavemeti
sonunda ona tam olmasa da bir istiklal getirmişti. Mısırlıların istiklal mücadelelerinde Said
Zağlul Paşa çok önemli bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Verdiği mücadele ile
Mısır’da ve dünyada efsaneleşmişti. Mısır milliyetçileri her ne kadar istiklal yolunda
büyük bir gayret gösterse de bu çabalarında dış destek olmadan sonuca gidemeyeceklerinin
farkındaydı. Bunun için şark dünyasında emperyalistlere karşı verdiği mücadele ile bu
dünyanın takdirini kazanmış ve doğu halklarına örnek olmuş olan Türkler, Mısır
milliyetçileri için de kendisinden büyük yardım ve destek beklenilen millet olmuştu. Fakat
ne var ki dönemin konjonktürü gereği istiklal mücadelesinden yorgun çıkmış yeni Türkiye
Cumhuriyeti, İngiltere ile olan barış durumu dolayısıyla gerekli desteği açıktan vermekten
kaçınmıştır. Genç cumhuriyet olası herhangi bir olumsuz gelişmeye meydan verme
niyetinde değildi. Nitekim Türkiye’nin yönü artık tam anlamıyla batıya yönelmiştir.
Mısırlılar ise gerek kurdukları cemiyetlerle gerekse bazı siyasi ve askerî kimseler eliyle
Türkiye’de faaliyetten, Türk Hükûmetinin desteğini elde etme çabasından geri kalmamıştı.
Mustafa Kemal Paşa, önderliği ve bütün İslam dünyasındaki saygın yeri itibarıyla
Mısırlıların da en başta büyük ümitler beslediği bir lider olmuştu. Mustafa Kemal Paşa da
onların bu teveccühlerine binaen Mısırlılara davalarında yol göstermişti. Diğer taraftan
hükûmet, Mısır ve Mısır milliyetçileri ile irtibatını koparmamış, onlara dolaylı yöntemlerle
yardımcı olmaktan geri kalmamıştır.
Mısır Milliyetçi Hareketi ve Türk Dış Politikası (1924-1925)
Kaynaklar
Arşiv
The National Archives (İngiltere).
Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (Türkiye).
Gazete ve Dergi
İstikbal, Yeniyol, Ayın Tarihi, TBMM ZC.
Kitap ve Makale
Akşin, Aptülahat. (1991). Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, Ankara: TTK
Yayınları.
Armaoğlu, Fahir. (tarih yok). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995). C. I-II. 12. Baskı.
İstanbul: Alkım Yayınevi.
Atatürk, Kemal. (2011). Nutuk. Zeynep Korkmaz (haz.). Ankara: ATAM Yayınları.
Berkes, Niyazi. (2003). Türkiye’de Çağdaşlaşma. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Bishku, Michael B. (1986). “The British Press and The Future of Egypt (1919-1922)”, The
İnternational History Review, 8 (4). (November): 604-612.
Bowen, John Eliot. (1886). “The Conflict of East and West in Egypt III”. Political Science
Quarterly. vol: 1. no: 4 (December): 636-677.
Carman, Harry J. (1921). “England and the Egyptian Problem”. Political Science
Quarterly. 36 (1). (March 1921): 51-78.
Doğan, İzzettin. (1986). “Atatürk’ün Dış Politikası ve Uluslararası İlişkiler Anlayışı”,
Çağdaş Düşüncenin Işığında Atatürk, İstanbul: Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Yayınları:
131-205.
Fromkin, David. (2018). Barışa Son Veren Barış Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı?
(1914-1922), (Çev. Mehmet Harmancı), İstanbul: Epsilon Yayınevi.
Gönlübol, Mehmet ve Sar, Cem. (1997). Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-
1938), Ankara: ATAM Yayınları.
Karabekir, Kazım. (2009). Günlükler (1906-1948). C. II. İstanbul: Yapı Kredi Yurt
Yayınları.
Kutay, Cemal. (1980). Üç Devirde Bir Adam Fethi Okyar, İstanbul: Tercüman Yayınları.
Lutskiy, V. B. (2011). Arap Ülkelerinin Yakın Tarihi 16. Yüzyıldan 20. Yüzyıla, (Çev.
Turan Keskin), İstanbul: Yordam Kitap.
Özgiray, Ahmet. (1996). “Türkiye-Mısır Siyasi İlişkileri (1920-1938)”, Tarih İncelemeleri
Dergisi, sayı: XI: 1-7.
Penfield, Frederic C. (1897). “England’s Absorption of Egypt”, The North American
Review, 165 (493). (December): 682-694.
Soyak, Hasan Rıza. (2006). Atatürk’ten Hatıralar, İstanbul: YKY Yayınları.
Soysal, İsmail. (1999). “Türk-Arap İlişkileri (1918-1997)”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200
Yıllık Süreç, Ankara: TTK Yayınları: 515-523.
Uçarol, Rifat. (2000). Siyasi Tarih (1789-1999), İstanbul: Filiz Kitapevi.
Watson, Charles R. (1911). “Constructive and Disintegrating Forces in the Social and
National Life of Egypt”. The Journal of Race Development. 1 (4) (April): 415-432.