ar-ge · İnsan hayata bir kere gelir. kendine verilen fırsatları değerlendirmek durumundadır....
TRANSCRIPT
AR-GE 2018-2019
AZ SÖYLE ÇOK DİNLE
Çok konuşan çok yanılır. Hata eder. Hem hep konuşan dinleyemez. Dolayısıyla öğrenemez. Bunun için büyüklerimiz “Söz gümüşse, sükut yani susmak altındır.” demişlerdir. Hiç konuşmamak da değil fakat lüzum ettiğinde konuşmak gerekir. Yerli yersiz konuşmak insanı sevimsizleştirir. İnsanlar arasındaki sevgisini de kaybettirir. Onun içindir ki; “Biliyorsan konuş âlim sansınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar” da denmiştir.
AĞAÇ YAŞ İKEN EĞİLİR
Her şey zamanında olur. Küçük bir fidanı başından tutup aşağı çekseniz eğilir. Peki, ağacı çekebilir misiniz? Hayır. İnsan da küçüklüğünde yapması gerekenleri yapabilirse rahat eder. Eğer yapamazsa yaşı ilerledikçe yapmak çok daha zorlaşacaktır. Hatta imkânsız hale gelecektir. Haydi, yapmamız gerekenleri yapalım. Zamanımızı boş yere harcamayalım.
EL İÇİN KUYU KAZAN EVVELA KENDİSİ DÜŞER
Ne kötü bir şeydir, başkaları için kötülük düşünmek. “Eden, bulur.” derler. Başkası için düşündüğün, gelir seni bulur. Kazma kuyusunu, kazarlar kuyunu. Allah, senin başkasın hakkında düşündüğünü senin başına getirir. O zaman insanlar hakkında kötü düşünce ve işlerde bulunmayalım. Tam tersine iyiliklerine çalışalım ki biz de iyilik bulalım.
“Sabreden, zafere ulaşır.” demiştir, Peygamber Efendimiz. Çünkü bize düşen kendi vazifemizi yapmaktır. Netice ise Allah’a aittir. Çiftçi tohumu tarlaya eker ve bir sene bekler. Sabırsızlık gösterip toprağı açsa, o tohum başak olmaz. Biz de üzerimize düşeni yapıp neticeyi Allah’tan beklemeliyiz.
İNSAN İKİ KERE ÖLMEZ
İnsan hayata bir kere gelir. Kendine verilen fırsatları değerlendirmek durumundadır. Allah bizi dünyaya göndermiş. Bize lazım olan her şeyi de vermiş ve bizden kendisine iyi bir kul olmamızı istemektedir. İyi insanları cennet bekler, diğerlerini ise cehennem… Diğer işlerde de böyledir. Bir fırsat gelir karşınıza. Değerlendirirseniz kazançlı olursunuz. Değilse bir daha gelmez.
İnsan insandan etkilenir. Arkadaşlar davranış olarak bir süre sonra birbirlerine benzerler. Bunun için “Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” demişlerdir. Hem gül tarlasına giren gül kokar. Kötü yere giden de kötü kokar. Yani insan etrafındakilere benzer. Arkadaşına benzer. Ortama uyar. Onun için ortamınızı, arkadaşınızı iyi seçin.
Müslümanlar arasındaki en güzel şey birbirini sevmektir. Ki Peygamberimiz: “Birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız. Hakiki iman etmezseniz cennete giremezsiniz. Size birbirinizi sevecek bir yol söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın!” demiştir. Bir yere geldiğimizde birisiyle karşılaştığımızda bir mektup veya yazıdan önce selam vermeyi unutmayalım.
Düşünmek insan ait güzel bir özelliktir. Söz de bazen silahtan daha tehlikeli olabilir. Bazen farkında olmadan da olsa sözlerimizle insanları incitebiliriz. Hatta çok kırılmalarına sebep olabiliriz. Bunun için nerde, ne zaman, ne söyleyeceğimizi iyice tartmalıyız. Düşünmeden konuşan beklenmedik şeylerle karşılaşabilir.
Çalışan başarır, çalışan kazanır. Çünkü çalışmak filli bir duadır ve Allah bu duayı kabul eder. Bunun için başında yani öncesinde zahmet çeken yani çalışan, sonra rahat eder, demişlerdir. Hareket etmenin ve çalışmanın vücuda da faydası vardır. Spor yapan bir insan yorulur belik fakat sonrasında rahatlar. Ruh noktasında da önemlidir. Bedeni ibadetler ve çalışmalar vazife bittiğinde ruha rahatlık verecektir. Onun için şöyle denilmiştir. “Çalışmanın lezzeti, yapılan işin içindedir.”
En güzel iş, karşılık beklenmeden yapılandır. Şimdi insanlar iyilik yapmakta zorlanıyorlar. Neden? Karşılık bekledikleri için. Hâlbuki Allah yapılan her şeyi görür ve bilir. Yapılan hiçbir ameli unutmaz. Muhakkak onun karşılığını verir. Ya bu dünyada verir ya da ahirette verir. Bundan dolayı iyilik yapmakta geri durmamak gerekir.
Neden? Çünkü işler karışır. Düşünün bir köyde iki muhtar var. Bir memlekette iki Cumhurbaşkanı! Ne olur? İşler birbirine girer. Allah tektir. Toplu olan işlerde de bire bağlı olmayı ister. Onun için “Baş başa, baş da kanuna bağlıdır.” denmiştir. Burada da önemli olan başta olanın kanuna ve nizama uygun hareket etmesidir.
BİSMİLLAH HER HAYRIN BAŞIDIR
“Bismillah her hayrın başıdır.” Yani her hayırlı işin başında besmele çekmek Müslüman’ın şiarıdır. Şöyle ki: Her şeyi gücü yeten ancak Allah’tır. Her şeyi yaratan da ancak Allah’tır. Hiç kimse kendi gücü kuvvetiyle bir şeyi yapamaz. Ancak besmele bir anahtar gibidir. Ki işlerimizi kolayca yapmaya yarar. Hem besmele çekmek Allah’ı hatırlatır. Böylece insan iyi şeyler yapabilir. Diğer türlü şeytan onu kandırıp kötü işlere yönlendirebilir.
“Çalışan demir ışıldar.” demiş atalarımız. Hani bir de “Bakarsan bağ bakmazsan dağ olur.” demişler ya, onun gibi… Allah çalışana veriyor. Hiç hareket etmeden tembel tembel oturana aş da yok iş de. Sizler de işlerinizde bereket istiyorsanız çalışmalısınız. Bir ayette de Rabbimiz: “İnsana çalıştığından başkası yok.” demiştir.
Her şey belirli bir zamana bağlıdır. Allah öyle yaratmış. Gerçi insan fıtraten acelecidir. Fakat Rabbimiz sabırlı ve Kuran’a uygun işler yapmamızı ister. Eğer acele edersek olması gereken bazı adımları atlayabiliriz. Dolayısıyla iş ya eksik kalır ya da neticesiz kalır. Bitmeyen iş için de tekrar çalışmak ve yorulmak durumunda kalırsınız. Acele etmek sadece insanı yorar.
Her şey başındakine bağlıdır. Peygamber Efendimiz bunun kıymetini anlatmak için şöyle demiştir: “Üç kişi bir arada olunca, yolculuğa çıkınca aranızdan birini başkan seçin.” Birlik ve beraberlik için birisinin karar vermesi önemli olacaktır. Diğer türlü her kafadan bir ses çıkacak ve düzen bozulacaktır. Ne yol ne de insanın selameti kalmayacaktır. Onun için üç kişi de olsanız bir millet de olsanız kendinize muhakkak bir reis seçmelisiniz.
HAZIRA DAĞLAR DAYANMAZ
“Damlaya damlaya göl olur.” demiş büyüklerimiz. Ne kadar da doğrudur ve tecrübe edilmiştir. Tam tersine israfla ve hesapsızca harcanan şey de kısa zamanda tükenecektir. Ne kadar çok olursa olsun, bitecektir. Bir zaman adamın birisi ‘sanki yedim’ deyip harcamamış ve o parayla bir cami yaptırmış. Şimdi ise bizler elimize geleni harcıyoruz. Bu dinen de yasaktır. İnsan olarak da yanlıştır. Ne yaparsak yapalım tasarruflu olmak gerekir.
Peygamber Efendimiz : “Hayâ imanın nurudur ve hayâlı olan kimse cennettedir. Hayâsızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan cehennemdedir.” buyurmuştur. İnsanı insan yapan şey imandır. İman ise insanda, edep ve hayâsından belli olur. Onun için ‘illa edep illa edep’ denilmiştir. Edebi terk eden dini terk eder bilesiniz.
DEMİR TAVINDA DÖVÜLÜR
Demirden ne çok aletler yapılıyor değil mi? Hiç demirci dükkânı gördünüz mü? Demir önce yüksek sıcaklıkta yumuşatıyorlar, sonra çekiçle vura vura şekil veriyorlar. İşte o sıcaklığın var olduğu zamanda demir dövülürse şekil alacaktır. Değilse şekil vermek zordur. Onun için tavında dövülür denilmiştir. İnsan için de her şeyi yapacağı zaman ve yaşlar vardır. O zamanı kaçırırsa bir daha istenilen şekle giremeyebilir.
DOST KARA GÜNDE BELLİ OLUR
derler de doğru mudur bu? Dost dediğin sıkıntıda belli eder kendisini. Dar zamanda yanında olur arkadaşın. İyi zamanda herkes dosttur insana. Asıl dostluk dara düştüğünde… Onun için siz siz olun arkadaşınızı zor zamanda yalnız bırakmayın. Arkadaşınızı da ona göre seçin.
ZAHMETSİZ RAHMET OLMAZ
Hiçbir şey rahatla gelmiyor insana. Çünkü burası imtihan dünyası! Ve insan bu dünyada imtihandadır. Maddi, manevi ne istiyorsak bunun yolu çalışmaktan geçer. Yorulmaktan geçer. Hem rahmet zahmetin içinde saklıdır. Nasıl mı? Zahmet kelimesi ile rahmet aynı yazılır. Sadece zahmetin (z) harfinde bir nokta vardır.
Onu kaldırınca rahmet olur. Yani zahmetiniz azdır lakin Allah’ın rahmeti çoktur. Haydi, azıcık yorulalım. Allah’ın rahmetinden çok kazanalım.
SAKLA SAMANI GELİR ZAMANI
Hiç cebinizde unuttuğunuz bir paranın sonradan elinize geçtiği oldu mu? Bir tarafa koymuşsunuz, unutmuşsunuz. Bazen öyle lazım olduğu bir zaman da bulursunuz ki, o kadar olur. O zaman bunu daha şuurlu yapmak gerekir. Yani elimize geçen her şeyi harcamamalıyız. Bir kısmını ileride lazım olur düşüncesiyle bir tarafa koymalıyız.
Yine hatırlatalım ki bu dünya imtihan dünyasıdır. Ağacı dikerseniz beş sene sonra meyvesini alırsınız. Her şey zamana ve şartlara bağlıdır. Beklemek zorundasınız. Her sabah kalkıp namaz kılarsınız. İyilik yapar, karşılığını göremeyebilirsiniz. Fakat bunların hepsini bilecek ve koruyacak birisi vardır. O da Allah’tır. Siz sabırla yapmaya devam ederseniz hem dünyada hem de ahirette karşılıklarını görebilirsiniz. Nefis acele ettirip sizi kandırmasın. Sabırla hareket etmek neticede cennete götürür.
Her ne şey yaparsanız yapın muhakkak bir sanatınız olsun. Zaman gelir faydasını görürsünüz. Hem insan için güzel bir uğraş olur. Canınız diğer işlerden sıkıldıkça, bu işle uğraşıp rahatlarsınız. Her peygamberin uğraştığı bir sanatı olmuştur. Mesela İdris peygamber terzidir. Davud Peygamber demircidir. Padişahlardan Abdulhamid Han marangozluk ile uğraşmış ve güzel eserler yapmıştır.
Demişler ya, “Ne oldun deme ne olacağım de.” İnsan bu, şaşırır. Tökezler. Yanlışa düşer. Her şey başına gelebilir. Bir çiftçi düşünün; bütün ekinini harman yerine toplamış. Fakat bir küçük alev o ekini yakmış. Ne olur? Bütün çalışması boşa gider. Biz de dikkat etmeliyiz. Her zaman iyi ve güzel işler peşinde olmalıyız. Tabi bu arada şu sözü de unutmamalıyız:
TOK AÇIN HALİNDEN BİLMEZ
İnsan yokluğunu bilmediği bir şeyi anlayamaz. Bilemez. Mesela karanlık olmasaydı aydınlığın ne olduğunu bilemezdik. Açlık yaşamayan birisi de açlığı ve aç kişinin halini bilemez. Bunun için der ki İslamiyet’te oruç ibadeti vardır. Bu suretle açların halinin anlayabiliriz. Buna göre de yardımlarda bulunabiliriz. Bu her şey de böyledir. Onun için hadiseyi sadece kendi penceremizden değil başkalarının gözüyle de bakmalıyız. Bazen kendimizi onların yerine koymalıyız.
Neden böyle denmiştir? Çünkü asıl varlık sebebi bilgidir. Kılıçla ülkeler fethedilebilir. Fakat daima ilim ve bilgi ile olabilir. İnsanları ve kalpleri kazanmanın yolu kalemden yani bilgiden geçer. Mesela Kuran-ı Kerim olmasa yolumuzu bulamazdık. İslam ve gerçek medeniyet sahibi olamazdık. Ülkeler kılıçtan önce kalemle kazanılır. Korumak için de kalemin yazdıklarına ihtiyaç vardır.
Ağzından çıkan bir söz artık karşıya ulaşmış ise onu geri almak mümkün değildir. İyi düşünmeden söylediğimiz öyle sözler vardır ki sonra pişman oluruz. Hiç söylenmemiş olsun isteriz. Ama iş işten geçmiştir. Bunun için dokuz düşün, bir söyle demişler. Her ağzımıza geleni söylemek doğru değildir.
Sıkıntıyı çeken bilir. Hani Nasrettin Hoca bir gün damdan düşmüş. Millet başına toplanmış, “Ah, Vah” etmişler. O da olanlara “Damdan düşen var mı aranızda?” diye sormuş. Cevap gelmeyince “Siz gidin, damdan düşen gelsin.” demiş. Allah sıkıntı vermesin. Fakat dünyada sıkıntı çeken çok kardeşlerimiz var. Ne kadar tam hissedemezsek de duyarsız da kalmayalım.
Akarsulara dikkat etmişseniz pislik göremezsiniz. Akıntı pislikleri de alıp götürür. İnsan da durgun sular gibi olursa iyice uyuşur. Hareket edemez hale gelir. Canı hiçbir şeyi yapmak istemez. Onun için çalışan demir pas tutmaz da demişler. Ayrıca bütün kötülüklerin anası tembelliktir. Hep beraber çalışıp gayret etmeliyiz ki sıkıntılardan kurtulabilelim.
EDEP EN HAYIRLI MİRASTIR
Her şeyden önce ahlak gelir. Edep olmadan ilim de olmaz, insan da olunmaz. Bundan dolayı
denmiştir. Peygamber Efendimiz de “Edep dinden önce gelir. Edebi olmayanın dini de yoktur.” diyerek bizleri edebe yönlendirmiştir. Bunun içindir ki aile çok önemlidir. Edep öncelikle ailede öğrenilir. Bir insanın geride bırakacağı en güzel şey edepli evlattır.
Bir zaman kötü sözler söyleyen bir çocuk varmış. Babası bir gün onu dağlara götürür. Çocuk temiz havayı da görünce bağırmak gelir içinden. Fakat karşı taraftan da bir ses duyar. “Kim var orda?” der. Karşıdan da aynı ses gelir. Babası bu durumu gülerek izlemektedir. Çocuğuna der ki, buna yankı denilir. Sen ne söylersen dağdan da aynı şeyi işitirsin. İnsanlar da böyledir. İyi söylersen iyi işitirsin. Kötü söylersen de kötü işitirsin.
B A Ş B A Ş A V E R M E Y İ N C E T A Ş Y E R İ N D E N K A L K M A Z
“Bir el bir eli yıkar. İki el yüzü yıkar.” demişler. Hem “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” da denmiştir. Neden peki? Çünkü insan fıtraten zayıftır. Kim olursa olsun her insan diğer insanlara ihtiyaç duyar. İnsanın toplum içerisinde de yaşama mecburiyeti de bundandır. İnsanlar birbirleriyle güzelce anlaşıp iyi ilişkiler içerisinde olmalıdırlar. En zor işlerin bile üstesinden gelmek zor olmayacaktır.
Bir meyvenin gelmesi için bir sene geçmesi gerekir, değil mi? Hatta daha uzun zamanda gelenler daha da kıymetli olurlar. Mesela bir inci… Allah’ın izniyle ve kudretiyle bazı kabuklu deniz hayvanlarında yıllar içerisinde meydana gelir. İnsanların çalışmaları da böyle değil mi? Güzel şeyler hep emek ve zaman verilenlerdir. Günümüzde bazı meşhurlar var. Bugün var yarın kimse tanımıyor. Fakat bazıları yüzyıllar da geçse unutulmuyor.
ÇABUK PARLAYAN ÇABUK SÖNER
İnsan tüketen değil üreten olmalıdır. Hayat, çalışıp çabalayınca güzelleşir. Hem gelir sürekli olmalı ki harcama da ona göre olsun. Yoksa gider var gelir olmazsa bir süre sonra tükenip gidecektir. Unutmayın ki insanın rahatı çalışmaktadır. Bundan dolayı padişahlar bile kendileri çalışıp üretmişlerdir.
HAZIRA DAĞLAR DAYANMAZ
HAK DOĞRUDAN YANADIR
Her zaman doğrunun ve doğruların yanında olmalıyız. Çünkü hak kuvvette, makamda, şöhrette değil; doğrunun yanındadır. Dolayısıyla her zaman doğruluk ve doğrular üstün gelecektir. Hayatımız boyunca asla doğrudan ayrılmayalım. Ne pahasına olursa olsun!
SAĞLIK, VARLIKTAN YEĞDİR
Her şeyin başı sağlık demişler. Neden? Çünkü sağlık ve sıhhati olmayan insan hiçbir şey yapamaz. İnsan hastayken yediğinden bile bir şey anlamaz. Hatta bazen dinlenmek bile ağır gelir insana hastayken. Mesela sizin her şeyiniz olsa fakat gözünüz olmasa ister miydiniz? Allah bize önce sağlık sonra varlık versin. Aman sağlığınıza dikkat edin.
TATLI DİL YILANI DELİĞİNDEN ÇIKARIR
Söz kıymetli bir nimettir. Fakat onu nasıl kullanacağını bilmek daha büyük bir nimettir. En olmaz denilen şeyler bile tatlı söz sayesinde olmuştur. Güzel söylenen sözün insandaki güzel neticesi her zaman görülebilir. Bunun için konuşurken iyi ve güzel kelimelerle konuşmaya dikkat etmeliyiz.
DOĞRUNUN YARDIMCISI ALLAHTIR
Her şeyin sahibi Allah’tır. Allah’ın bir ismi de Hak’tır. Ve Allah doğrudur, doğru olanları sever. Allah’ın yardım ettiğine kimse galip gelemez. Biz Allah’ı sever O’na güvenirsek; O da bizi yalnız bırakmayacaktır.
Her şeyi akılda tutmak mümkün değildir. İnsan unutur fakat yazılan şeyler kalıcı olur. Etrafınıza bakarsanız görürsünüz. Beş yüz senelik binalarda ki yazılanlar bize o binalar hakkında bilgiler verir. Ve kitaplar. Bizlerde kalıcı eser bırakmak istiyorsak yazılı hale getirmeliyiz. Bu arada da dersleri veya birisini dinlerken not almak da önemlidir. Çünkü insan unutur. Fakat yazdıklarını her zaman açıp okuyabilir, değil mi?
KİŞİ ARKADAŞINDAN BELLİDİR
Ne demişler; “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” İnsan sevdiğinin aynında olmak ister. Sevdiği insanla arkadaşlık yapar. Benzer ve ortak noktaları olanlarla arkadaş olur. Dolayısıyla arkadaşlar birbirlerine benzerler. Yani arkadaş olacaksak iyi seçim yapmalıyız. Çünkü farlı da olsanız bir süre sonra arkadaşınıza benzersiniz. O iyi ise siz de iyi olursunuz. Fakat kötü ise siz de kötü olursunuz. Aman dikkat!
BİNGÖL İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ A R - G E B İ R İ M İ
Kaynak: MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Osmanlıca atasözleri kitabında yer alan atasözleri çevrilmiştir. Çeviri: Muhammed Fatih KARTAL-Ar-Ge Birimi