“vaktinde ve düzenli bir şekilde namaz kılan kimsenin hayatta pek … · 2018. 3. 29. · bu...
TRANSCRIPT
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.
NİSAN 2018 / Yıl: 24 - Sayı: 210
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Vaktinde ve düzenli bir şekilde namaz kılan kimsenin hayatta pek çok kazancı vardır:
1) Kalp ve beden temizliği,2) Allah korkusunun ve Allah sevgisinin kalbe yerleşmesi,
3) Kalbin kuvvet bulması,4) Fenalıktan uzak kalmak,
5) Vakitlerini belli düzen altına almak.Her namazda mutlaka bu kazançlar vardır.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)
Editör’den Merhaba
Musa TEKTAŞcocuk@somuncubaba. net
Vatanı sevmek; atalarımızın kanlarını dökerek kazandığı bu toprakları gelecek kuşaklara emanet etmek için çalışmaktır.
Millî ve manevî değerlerimiz uğrunda kendi hayatımızı feda etmeye hazır olmaktır. Geçmişimizle öğünmek, geleceğe hazırlanmak; ülkemize,
devletimize candan bağlı olmaktır.
Kalbimizde hissettiğimiz en kutsal sevgilerden biri vatan sevgisidir. İnsanı sevmek, bayrağı sevmek, doğduğumuz, büyüdüğümüz, suyunu içtiğimiz toprakları sevmektir.
Aziz Türk Milleti’ne faydalı işler yapmak, toplumun onurunu korumaktır.
Yaşadığımız topraklar üzerinde kurulmuş olan devletimizi korumak, ülkemizin daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için çaba sarf etmektir. Vatanı sevmek; milletimizi,
ülkemizin bütün insanlarını, yerin altında yatan şehidini, dağını, taşını, denizini, toprağını, ağacını, yolunu, sevmek ve korumaktır. Bu konuda Hz. Mevlâna şöyle bir
hikâye anlatır:
Bir nehirde üç deniz balığı yaşamaktadır. Bir gün buraya insanlar gelir. Bu balıkları görünce:
“Gidip ağları getirelim bu balıkları yakalayalım.” diyerek uzaklaşırlar. Balıklar bu durumu fark edince en akıllıları hiç zaman geçirmeden denize doğru sefere çıkar. Diğer ikisi bulunduğu yeri terk eden arkadaşlarının arkasından bakıp onunla alay ederler: “Hey akılsız, sen yarı yola varmadan ölür gidersin, bu işten vazgeç, gerçek vatanımıza, denize ulaşamazsın.” derler. Fakat akıllı balık onları dinlemez ve yola
koyulur. Zorlu bir yolculuktan sonra denize vararak kurtulur.
Derken balıkçılar ağları alıp gelirler ve o iki balığın peşine düşerler. İkinci balık düşünür: "Eğer ölü taklidi yaparsam belki kurtulurum.” der kendi kendine. Karnını
yukarı kaldırarak sırt üstü suyun üstünde yatar, hiç kıpırdamaz. Balıkçılar onu görünce ah vah ederler, “Ne güzel balık, ne yazık ki ölmüş.” diyerek tutup onu bir kenara fırlatırlar. O balık da sessizce suya dalarak denize doğru yaklaşmaya çalışır.
Balıkçılar üçüncü balığın peşine düşerler, uzun bir kovalamacadan sonra onu yakalarlar; karnını yararlar, içini temizleyip tavada ateş üstünde kızartırlar. Tehlikeyi sezerek, esas yurduna, akıllı balığa uyarak denize varmayı göze alamadığı için bin
pişman olmuştur. Fakat iş işten geçmiştir.
Bu hikâyeden sonra şu öğüde kulak vermelidir: “Vatanını sevenler, kendi yurdundan yana olmalıdır. Vatan; uçsuz bucaksız deniz derya gibidir.
Esenliğe ulaşmak, sağlıkla yaşayabilmek için herkes kendi vatanından yana olmalı, vatanını korumak için
gayret göstermelidir.”
(Bir Hadis)"Üç dua vardır ki, bunları Allah'ın kabul ettiği hususunda hiç şüphe yoktur. Mazlumun duası, misafirin duası, babanın evladına duası."
(Tirmizî, Birr, 7)
(Bir Ayet)“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o
onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.” (5/Maide, 51)
Somuncu Baba
AhmetALKAN
İpekATİK
SıddıkKOYUNLU
Ahmet Musab KOYUNLU
MetehanAY
YağmurDUYMAZ
DamlaMERT
MuhammedYASİR
FatmaZÜMRA
Muhammet Ensar ŞAHİN
ZübeydeKOYUNLU
Zeynep Mina GEDİK
Arkadaşlar sizler de Çocuk Albümümüzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Yıl: 12 Sayı: 136Çocuk Eki
Somuncu Baba Çocuk Dergisi NİSAN 2018 Yıl: 24 Sayı: 210
Basım Tarihi: NİSAN 2018Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.
İmtiyaz Sahibi ve
Genel Yayın YönetmeniBekir AYDOĞAN
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüM. Hulusi ERDEMİR
Yayın EditörleriM. Nazmi DEĞİRMENCİ
Musa TEKTAŞ
Yayın KuruluProf. Dr. Nihat ÖZTOPRAK / Prof. Dr. Ali YILMAZProf. Dr. Sebahat DENİZ / Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ
Prof. Dr. Abdullah KAHRAMANProf. Dr. Ali AKPINAR
Grafik Tasarım ve Uygulamaİrem BAYRAKTAR
Yapım
www. grafiturk.com.tr
Baskı & Üretimİhlas Gazetecilik A.Ş.
Merkez Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A /41Yenibosna/İSTANBUL Tel: 0 (212) 454 30 00
Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Faks:(422) 615 28 79www. somuncubaba. net
cocuk@somuncubaba. net
grafitürk
İçindekilerBu Vatan Bizim ..................................................................... 4
Sırrı ER
Ak Güvercin ........................................................................... 6
Emine Yılmaz DERECİ
En Büyük Hazine İlim ....................................................... 8
Hamidullah HALICI
Kim Bu Cennet Vatanın Uğruna Olmaz ki Fedâ ...10
Naciye BEYZA
Camgöz ve Arkadaşları Mardin Müzesi’nde ...........12
Raziye SAĞLAM
Hz. Yakup Aleyhisselam ...................................................14
Ali BÜYÜKÇAPAR
Sevgi Canavarı ve Son Çikolata ....................................16
Tuba Karataş AYDAN
Şiir ......................................................................... 18
Mustafa AKGÜN
Bunları Biliyor muydunuz? ....................... 20
Nisa ERCİYES
İstanbul'u Sevmek ......................................... 22
Erdal KARASU
Göldeki Gökkuşağı ......................................... 24
Mustafa AKGÜN
Dedemin Gözyaşları ...................................... 26
Nurçiçek YILMAZ
Kanije’ye Bomba Gibi Düşen Haberler! 28
İsmail ÇOLAK
Tarihte Bu Ay ................................................... 30
Yusuf HALICI
Bulmaca ............................................................. 32
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 20182 3
Bu Vatan BizimMillî şairlerimizden Orhan Şaik
Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirinden
iki dörtlükle yazımıza başlayalım.
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan Can verme sırrına erenlerindir.Sevgili çocuklar;
Bu dünyada bizim için en kıymetli var-lıklardan biri de güzel vatanımızdır. Vatanı-mıza olan sevgimiz asırlardan beri devam etmektedir. Türk milleti olarak vatanımız için hiçbir fedakârlıktan geri kalmayız. Yeri geldiğinde vatanımız için birbirinden gü-zel destanlar söylemiş, türküler yakmışız-
Sırrı ERdır. Can vermek gerektiğinde ise binlerce
şehit vermekten de kaçınmamışızdır.
Vatan olmazsa yaşamanın tadı mı olur?
Bağımsız olmayan bir vatan, orada yaşa-
yanlar için zindan haline gelir.
Vatan sevgisi sadece kuru bir lâftan
ibaret değildir. O sevgiyi gönlümüzün de-
rinliklerinde duyar ve hissederiz. Biz va-
tansever bir milletiz. Düşmanlarımız, zor
durumda kaldığımızda vatanımız için neler
yaptığımızı; canımızı vermekten çekinme-
diğimizi çok iyi bilirler.
Sevgili çocuklar;
Biz, bu güzel vatan için canlarıyla ve
kanlarıyla nice destanlar yazan bir milletin
evlâdıyız.
Vatana olan sevgimizi, yapacağımız fay-
dalı çalışmalarla ispatlayabiliriz. Yaşı, göre-
vi ne olursa olsun, herkesin bu güzel vatan
için yapması gereken işler vardır.
Tarihi şan ve şerefle dolu bir milletiz.
Atalarımız vatan, millet ve inançları uğrun-
da her türlü zorluğa göğüs germiş, gerekti-
ğinde canlarını vermekten çekinmemişler-
dir. Bizler de Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal
Marşı’ndaki şu tavsiyesine dikkat ederek
sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz:
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Vatanı korumak hem millî hem de dinî
bir görevdir. İslâm dini vatan savunması
için savaşmayı ibadet saymıştır. Bunun için
her zaman hazırlıklı olmamızı emretmiştir.
Vatan savunmasına önem veren atalarımız
yeri geldiğinde bu görev için cepheye git-
meyi şerefli bir görev saymışlardır.
Vatan savunmasına katılmakla dinimizi,
bayrağımızı, vatanımızı ve namusumuzu
korumuş oluruz. Bunlar bizim vazgeçeme-
yeceğimiz değerlerdir.
İslâm dini vatan savunmasından kaç-
mayı büyük günahlardan saymıştır. Pey-
gamberimiz, vatanın savunması için nöbet
bekleyenlerin gözlerini cehennem ateşi-
nin yakmayacağını müjdelemiştir.
Güzel vatanımız için gece gündüz
demeden çalışmalı, elimizden gelen
fedakârlıkları esirgememeliyiz.
Yazımıza Mehmet Akif Ersoy’un iki dize-
si ile son verelim:
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.Çizim: Feyzanur Yılmaz
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 20184 5
Ak Güvercin
EmineYılmaz
DERECİ
Uçmaktan yorulmuştu. Bir evin ça-
tısına kondu. Biraz dinlenip yoluna de-
vam edecekti. Tüylerini temizlerken
karşı evin terasına takıldı gözü. Bir ak
güvercin havalanıyor, havada üç beş
takla atıp terasa iniyordu. Güvercin o
kadar güzeldi ki kendisi gibi bembeyaz-
dı. Bu güvercin arkadaşı Nazlı olabilir
miydi? Heyecanlandı. Havalanıp tera-
sa kondu. Yerdeki buğday taneleri gö-
züne çarptı. Ne de çoktu. Terasın bir ta-
rafı kapalıydı. Oradan gelen kuş sesleri
etrafa yayılıyordu. Bu arada arkadaşı
sandığı güvercin de kaybolmuştu. Biraz
gezindi. Buğday tanelerinden yedi, o sı-
rada bir ses duydu:
- Git buradan, yakalayacaklar seni git!
- Benim adım Süslü. Siz kimsiniz? Kim
yakalayacak beni?
Cevap yoktu. Tedirgin oldu. Havala-
nıp oradan uzaklaştı. Kimdi ona sesle-
nen, merak ediyordu. Diğer günlerde
de oralarda uçtu. Ara ara ak güverci-
nin dışarıya çıkıp taklalar attığına şahit
oldu. Artık emindi, bu, arkadaşı Nazlı
değildi. Bir gün terasta yem yiyen ak
güvercinin yanına inip sordu:
- Arkadaşım Nazlı’ya benziyorsunuz.
Onu tanır mısınız?
- Hayır. Git buradan. Seni de yakala-
yacaklar git!
- Kim yakalayacak?
Ak güvercin boynunu büktü. Beni ya-
kalayanlar diyebildi. Sonra devam etti:
“Bir gün karnım çok acıkmıştı. Buğday
tanelerini görünce dayanamadım. Tam
karnımı doyuruyorken beni yakaladılar.
Günlerce şu kümese kapattılar. Uçup
kaçmak istedim ama kaçamasın diye
kanat tüylerimi kopardılar. Sonrasında
alıştım buraya. Fazla uçamam zaten. Ka-
nat kaslarım zayıfladı. Yarı yolda kalırım.
Atmacalara yem olurum.”
Ağlıyordu ak güvercin. Çoktan beri
tutsaktı. Bir süre olduğu yerde kıpırda-
madan duran Süslü, kendisine doğru
gizlice yaklaşan iki kişiyi fark edince
çareyi kaçmakta buldu. Ertesi gün tera-
sa tekrar geldi. Ak güvercine, yılmaması
gerektiğini fırsat buldukça kanatlarını
uçarak güçlendirmesini, bir gün birlik-
te hürriyete doğru uçacaklarını söyledi.
Asla onu yarı yolda bırakmayacağına
söz verdi.
Ak güvercin umutlandı. Belki de
bir gün hürriyetine kavuşabilirdi. Her
fırsatta gizli gizli çalıştı. Bir gün yine
sahipleri onu dışarıya saldılar. Fazla
uçamayıp kümese geri döneceğinden
emindiler. Ak güvercin ise terasın üs-
tünde birkaç tur attı. Sahipleri onu şa-
şırmış vaziyette izlerken, kendisini bek-
leyen Süslü ile birlikte ufuklara doğru
kanat çırptı. Sevinçten haykırıyordu.
- Özgürüm! Özgürüm! Yurduma dönü-
yorum!Çizim: Merve Aslanbaba
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 20186 7
EN BÜYÜK HAZİNE İLİMDerleyen: Hamidullah HALICI / Çizen: Hamit YÜKSEK
Zamanın birinde bir kadın ve bir oğlu varmış. Bu kadın, öleceğini hissedince oğluna, “Fakir olduğumuzdan çok sıkıntı çektik. Sana bir kitap bırakıyorum.
Bu kitaptaki talimatları uygularsan çok zengin olursun.” demiş. Annesi vefat ettikten sonra çocuk, o kitabı okumaya başlamış. Kitabın baş kısmında,
“Hazineye ulaşmak için sayfa atlamadan okuyunuz. Eğer bir sayfa dahi atlarsanız hazineye erişemezsiniz.” yazıyormuş.
Kitabın ilerleyen sayfalarında hazinenin nasıl idare edileceğine dair talimatlar varmış. Genç adam, bu sefer de iktisat ve ticaret öğrenmiş; ayrıca hazineyi bir kere ele geçirdikten sonra dolandırılmamak için kıymetli şeylerin değerlerini de belirlemeyi öğrenmiş. Çok lisan bilen ve maliyeden iyi anlayan biri olarak şöhreti sultana kadar ulaşmış. Sultan, onu devletinin genel valisi olarak tayin
etmiş. Kitabın sonlarına doğru eserde daha teknik bilgiler yer alıyormuş.
Kitapta Arapça metinler varmış. Genç, başkaları da bu sırrı öğrenip hazineye sahip olmalarından korktuğu için Arapça öğrenmeye başlamış. Sonunda
mükemmel şekilde Arapça öğrenmiş. Fakat bir noktadan sonra kitap Çince devam ediyormuş. Sonra da başka lisanlar geliyormuş. Genç adam, azimle ve sabırla bu dillerin hepsini öğrenmiş. Bir süre sonra da başkentin en iyi
tercümanlarından birisi olmuş.
Bu sırları hiç kimseyle paylaşmayan genç böylece bilge ve sayılan bir kişi olmuş. Daha sonra mühendislik ve şehir planlamacılığı çalışmış. Nihayet kültürünü ve
bilgisini çok takdir eden sultan, onu vekili ve sarayın mimarı atamış. Derken sonunda vezirliğe yükselmiş. Genç, sonunda son sayfaya gelmiş. Bu son sayfayı okuyacağı gün, padişahın kızı ile evlenecekmiş. Delikanlı, son yaprağı çevirip şu
son cümleyi okumuş; “Bilmek, bilgi ve gerçek en büyük hazinedir.”
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 20188 9
Naciye BEYZA
Kim Bu Cennet Vatanın Uğruna Olmaz ki Fedâ
Vatan, bir kimsenin doğup büyüdüğü ve milletin hâkim olarak üzerinde yaşadığı toprak parçasıdır. Vatansever; yur-dunu, milletini seven, bu uğurda her türlü fedakârlığa kat-lanan kimsedir. Vatanseverlik, ülkesinin bütün insanlarını, dağını, taşını, toprağını, suyunu, havasını, köyünü, kentini, atalarını, yerin altında yatan şehidini sevmek ve korumaktır.
Bir bebek için anne kucağı ne ise bizim için vatan da odur. Ayakta kalabilmemiz, huzur ve refahımız, özgürlüğü-müz "vatan"la kaimdir.
Özgürlük, özü gür olmaktır, hür olmaktır, bağımsız olmak-tır. Kendi kararlarını verebilmektir.
Özgürlük insanın gelişimini ve toplumların kalkınmasını sağlayan büyük bir değerdir. Esaret altında olan, kendi ka-rarlarıyla idare edilemeyen hiçbir devlet gelişemez, ilerle-yemez.
İnsanların yuvası bireysel olarak ev, millet olarak da vatandır. Huzur ve güven bakımından evsiz yaşamak nasıl mümkün değilse, vatansız yaşamak da mümkün de-ğildir. Onun için: "Allah kimseyi dünyada vatansız, ahirette imansız etmesin." denil-miştir.
Bir vatana sahip olmak kolay değildir. Sahip olduktan sonra onu korumak sorum-luluk ister. Atalarımız vatanımızı korumak için tarih boyunca her türlü fedakârlığa katlanmışlar, bu uğurda binlerce şehit ver-mişlerdir. Bilinen en eski Türk tarihinde bile atalarımız özgürlükleri uğruna savaş-mış, her karış toprağı şehit kanıyla sulamış-lardır.
Mithat Cemal Kuntay bu gerçeği şöyle ifade eder:
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Vatanımızın millî, manevî ve tarihî de-ğerlerine sahip çıkarak onu her zaman korumak bizim temel görevimizdir. Vatan topraklarının üstünde tek bir insan kalma-yıncaya dek bu vatan korunmaya devam edilecektir.
Vatan ve millet sevgisi, Türk Milleti için çok kutsal ve asil değerlerdir. Türk Milleti’nin vatanseverliği, Çanakkale Sa-vaşları ve 15 Temmuz'daki darbe girişimin-de daha iyi görülmüştür.
Şunu da bilmeliyiz ki; vatanı sevmenin tek yolu, uğrunda can vermek değildir. Özellikle günümüzde vatanı sevmek, va-
tana hizmet etmekle mümkündür. Ülke-mizi bilimde, teknikte, sanayide, tarımda vs. muasır medeniyet seviyesine yüksel-tebilmekle doğru orantılıdır. Batı'yla her alanda rekabet edecek noktalara taşımak-la mümkün olur. Milletimizin her konuda yükselmesi ve dünya milletleri arasında istenilen yeri alabilmesi birlik ve beraber-liğimize bağlıdır. Birliğin olmadığı yerde dağılma, parçalanma, bölünme, kin, nefret ve düşmanlık vardır.
Vatan, bayrak ve minarelerden yükse-len ezan sesleri devamlı kalsın istiyorsak bu ancak birbirimizi sevmemiz, birlik ve beraberlik içerisinde içteki ve dıştaki düş-manlarımıza karşı tek vücut olmamızla mümkündür.
Yiğitlik er kimselerin harcıdırVatanı korumak namus borcudur
Çiz
im: M
erve
Asl
anba
ba
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201810 11
Sevgili çocuk dostlarım;
Mardin'de bugün Kasımiye Medresesi ve Mardin Müzesi’nde çekim yapılacak. Ömer çekim alanına giderken "Selim Abi, geçen-lerde bir yerde okumuştum, ilk medrese eğitimi Büyük Selçuklu Devleti zamanında yapılmış. Şimdiki ortaokul, lise ve yükse-köğrenime denk gelen dinî ve diğer ilim-ler okutulurmuş." deyince Zeliş "Ben de Osmanlı'da ilk medresenin Orhan Bey tara-fından İznik'te açıldığını okumuştum." dedi. Selim çocukların bu konuyla böyle ilgili ol-malarına sevindi ve "Aferin çocuklar. Oku-yup araştırmaya hep böyle ilgili olursunuz inşallah." dedi.
Kasımiye Medresesi; yakından görünün-ce çok gezen bir kedi olarak benim ve Uzun
Kulak’ın da çok ilgimizi çekti. Taş bina olan medresenin etrafı bütün açık alan ve orta-daki avluda küçük bir havuz var. Ömer'le Zeliş taş binayı gezerken içlerini çekip "Keş-ke biz de böyle yapılarda eğitim görebilsek. Ne güzel bir yer." dediler. Gerçekten de tarihî yapıların havası da bir başka oluyor. Selimlerle yıllardır yaptığımız seyahatlerde bunu daha iyi anladık.
Sonraki durağımız Mardin Müzesi’ydi. Ömer'le Zeliş daha önce araştırıp müze hakkında bilgi edinmişlerdi. Anlattıklarına göre müzede M.Ö. dönemlerden, Osmanlı Dönemi dâhil birçok eser bulunmakta. Bi-nanın yapımı yine taş görünümlü ve olduk-ça güzel. Müzede bizim ilgimizi çeken bir başka olay da müzenin duvarlarında topaç,
Camgöz ve Arkadaşları
Raziye SAĞLAM Kedi
Camgöz’ün Günlüğü
MARDİN MÜZESİ’NDE
birdirbir, ip çekmece, çuval yarışı, çelik ço-mak, aşık atma gibi geleneksel çocuk oyun-larının resimlerinin bulunmasıydı. Bunun sebebi çocukların geleneksel çocuk oyun-larını unutmamalarını sağlamakmış. Aynı sebepten Yenişehir Parkı’nda çocuklara bu tür etkinlikler düzenleniyormuş. Zeliş "Vak-timiz olsa biz de katılırdık." dedi. Ömer "Ne iyi olurdu. Biz bu oyunların hiçbirini bilmi-yoruz." dedi.
Selim "Çocuklar çekim erken biterse gi-derken parka uğrarız. Yaşıtlarınızla oynarsı-nız siz de." deyince ikisi de çok sevindi.
Gerçekten de dönerken parka uğradık. Aileleriyle parka gelen çocukların bir kısmı çelik çomak, bazıları birdirbir oynuyordu. Bir grup çocuk da uçurtma uçuruyordu. Çok
eğlendikleri attıkları kahkahalardan belli oluyordu. Ömer'le Zeliş de hemen koşarak aralarına karıştılar. Tabi biz de yanlarından hiç ayrılmadık. Bilirsiniz çocukları çok sevi-yoruz. Onlar da bizi seviyorlar. Bir anda hep-sinin ilgisi bizim üzerimize çevrildi. Onlarla yorulana kadar koşup oynadık. Hava karar-maya yakın parktan ayrılırken hepimiz çok mutluyduk. Hoşça kalın…
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201812 13
İshak Peygamber’in oğlu olan Yakup
(a.s.)’ın annesi Refaka Hatun’dur. İkiz karde-
şi Ays’dan sonra doğduğundan kendisine
Yakup denilmiştir. İsrail Milleti'nin atası ola-
rak kabul edilen üç peygamberden biridir.
Kendisine İsrail denmesinin sebebi de Fed-
dan diyarına yaptığı gece yolculuğundandır.
Çocukluk çağını ailesiyle geçiren Ya-
kup (a.s.) evlenme zamanı gelince dayısı
Leban’ın memleketine gitti, orada dayısının
büyük kızı Leyya ile sonra da küçük kızı Ra-
hil ile evlendi. Leyya’dan, Rubil, Yehuza, Şe-
AliBÜYÜKÇAPAR mun, Lavi adlarındaki oğlu oldu. Rahil’den
de Yusuf, Bünyamin dünyaya geldi. On'dan
fazla evladı olan Yakup (a.s.) uzun, mutlu bir
hayat yaşadı ömrünün sonralarında çeşitli
sıkıntılarla karşılaştı.
Yakup (a.s.) kişilik sahibi, uzak görüş-
lü, iman ehli bir insandı. Yaratılış hikmeti
üzerinde durur ahiret hayatının varlığına
da kesin olarak inanırdı. Kur’an-ı Kerim’de
bu durum şöyle geçer: “Kuvvetli ve basiretli
kullarımız İbrahim, İshak, Yakup’u da an. Biz
onları ahiret yurdunu düşünen ihlaslı kişiler
yaptık.” (38/Sad, 45-46)
Varlığı sadece bu dünyadan ibaret gören
anlayış ne kadar sığ, insan gibi mükemmel
varlığın hayatının sonunda toza toprağa
karışması nasıl da acıdır. İşte ahirete iman
insanda bulunan hiçlik duygusunu örter ve
samimi olarak kişiyi Allah’a ulaştırır.
Yollar Allah’a Varırsa Anlamını Bulur!
İyilik-kötülük, fayda-zarar, güzel-çirkin
gibi ikili anlayışlar önümüzde dururken te-
sadüflerle hayatın devam ettiği düşünül-
mesin. Tercihlerin olumlu olması kişinin
seçmesiyle yakından ilgilidir. İyinin kendi
başına güzel olması Allah’ın yarattığı sırla-
rındandır. Faydalı olanın insanlığın selameti
için yaratılması esmanın tecellisindendir.
Peygamberlik Yüce Mevlâ’nın biz kulları-
na bir lütfudur, doğru bilgi, istikamet insan-
lığın yararına olan hikmetlerin Allah’tan bize
gelmesidir. Rasûl, nebi adlarıyla da tanıdığı-
mız bu seçkin kulları Cenab-ı Allah kulları
arasından kendi isteğiyle seçer ve onları
üstün vasıflarla donatır. İsmet, fetanet, teb-
liğ gibi özelliklerle insanlara umut olan pey-
gamberlerden biri de Yakup (a.s.)’dır.
Rüya tabir eden, evlatlarının kıskançlık-
larından zarar gören Yakup (a.s.) ömrünün
sonralarında gözlerini kaybetmiş, ihtiyarlık-
tan beli bükülmüş, saçları bembeyaz olmuş
fakat o Allah’a kulluğundan vazgeçmemiş,
imtihan dünyasında olduğunu bir an bile
unutmamıştır.
Uzun bir ömür süren Yakup (a.s.) daha
sonra Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
Hz. Yakup Aleyhisselam
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201814 15
Tuba Karataş AYDAN
Sevgi Canavarı, tam bir çikolata sev-
dalısıdır. İri ve üçgen tırnakları ve yine
üçgen olan dişleri, kocaman gözleri ve
pembe kürküyle çok sevimlidir. Cana-
varlara karşı yerleşmiş tüm bakış açıla-
rını yerle bir edecek kadar hem de… Bir
tatil dönüşü, kapısının eşiğinde esraren-
giz bir çikolata kutusu bulur.
İçinde hangi tür çikolataların olduğu-
nu düşünürken bile ağzı sulanır. Acaba
kutuyu kim bırakmıştır? Birisi neden
böyle bir şey yapsın ki? Kutuyu kendi
başına mı bitirse, yoksa çok sevdiği ar-
kadaşlarıyla paylaşsa mı? Ne zor bir du-
rum!..
Paylaşmanın, en tatlı çikolatadan bile
daha tatlı olduğunu anlatan bu sevimli
kitap, yayınlandığı günden itibaren ço-
cukların büyük çoğunluğunun favorisi
olmuştur. Tıpkı, “kalpli-çilekli iki katlı
çikolata”nın da Sevgi Canavarı’nın favo-
risi olduğu gibi. Hayalinde canlandırdığı
dev kutunun içindeki çeşit çeşit çikola-
taların ayrıntılı çizimleri, kitabın çok hoş
düşünülmüş başka bir noktasıdır.
Özellikle 2 yaş sonrası ortaya çıkan
“mini ergenlik” sendromuna ve paylaş-
mayı bir an önce öğrenmesini umdu-
ğumuz küçük abilere ilaç niteliğinde
bir çalışma… Paylaşmanın zorluğunu ve
aynı zamanda tek başınalığın sıkıcılığını
bize çok net anlatır Sevgi Canavarı.
3-4 yaş çocuklarının hayal gücünü tam anlamıyla yansıtan çizimleri ha-rikuladedir. Tüm hisleri, okuyucuya derinden iletir. Özellikle somut haliy-le vicdanı sunar. Vurgu için kullanılan büyüklü-küçüklü resimler/yazılar ise merak cezbeden bir hava katmaktadır öyküye. Yazılarla çizimler adeta bütün-leşmiştir.
Dikkat çekebilecek tek nokta; cana-varların nefret ettiği çikolata türü olan kahveli çikolata kısmıdır. Burayı okurken, kitabın kendi dili kadar sert konuşmaya-bilirsiniz. Kahvenin, çocukların uykusu-nu kaçıran bir besin olduğu için, Sevgi Canavarı’nın bu türü yiyemediğini belir-tebilir, kitabın kullandığı “Öööğğğğkkk!” sözcüğünü iptal edebilirsiniz. Genel olarak düşündüğümüzde, rahatlıkla çocuklarınız(l)a okuyabilirsiniz. Birden fazla sayıda/günde okumaya şimdiden hazırlıklı olun. Okuduktan sonra çocuk-larla kendi Sevgi Canavarı’nızı çizip bo-yayabilirsiniz.
Büyükleri gülümseten, çocukları bü-yüler. Eğer bir çocuk kitabı, anne-babayı gülümsetebiliyorsa, gerçekten başarılı demektir. Tıpkı Sevgi Canavarı ve Son Çikolata’da olduğu gibi…
Sonunda ne mi oluyor? Acaba neler neler?!..
Hayırla okuyunuz…
Yazar/ Çizer: Rachel Bright
Çevirmen: Meltem Özdemir
Sayfa Sayısı: 36
Yaş Aralığı: 3-4
Yayınevi/Yılı: Binbir Çiçek Kitaplar/2014
İşlenen Konular: Arkadaşlık,
Sevgi, Paylaşmak.
Sevgi Canavarı ve SON ÇİKOLATA
Bir Kitap
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201816 17
Al bayrağım dalgalanır
Hilaliyle, yıldızıyla
Herkes altında toplanır
Hem oğluyla hem kızıyla
Düşmanları yere serdik
İman, bayrak, yurt uğruna
Bin kere bin şehid verdik
Şanlı tarih şahit buna
Geçilmez dağ gazi dedem
Yedi düvel geçemedi
Tarihim, ceddim muhteşem
Kale kapım açamadı
Kırmızı gelincik kırda
Şu kırmızı laleye bak
Kırmızı gül nazlanır da
Hepsine renk vermiş bayrak
Vatan sizden bir armağan
Gazi dedem, şehid dedem
Yazdın nice nice destan
Kahraman ve yiğit dedem
Gönlün iman, aşka mekân
Er meydanlarında coşan
Darmadağın olmuş düşman
Tarih buna şahit dedem
Tuttuğumuz yol Rasûl’ün
Mutluluğu budur kulun
Cennetlere çıkar yolun
Sen cennete var git dedem
Asla “Şehidler ölmezler”
Askerimiz hep muzaffer
Şehidlik bekleriz bizler
Gelsin mutlu vakit dedem
MustafaAKGÜN
Al Bayrak Şehid Dedem
Çizim: Feyzanur YılmazSomuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201818 19
Tansiyon Aleti Tansiyonumuzu Nasıl Ölçer?
Bir Bulutun Ağırlığı Ne Kadardır?
Kediler GerçektenDokuz Canlı mıdır?
Gözyaşı Neden Tuzludur?
Kediler dokuz canlı değildir. Ancak bazı insanlar kedilerin dokuz canlı olduğuna ina-nırlar. Bunun nedeni kedilerin, insanların ya da başka hayvanların yaralanabileceği kaza-lardan az yaralanarak kurtulmasıdır.Kedilerin bazı özellikleri, bu tip kazalarda daha ender olarak yaralanmalarını sağlar. Örneğin, çok esnek yapılı olmaları nedeniyle yüksek bir yerden baş aşağı düşerken kendilerini ko-layca çevirirler. Böylece ayaklarının üstünde yere düşerler. Bu şekilde yere düştüklerinde zarar görme olasılıkları daha düşüktür.
Ter ve gözyaşı vücut sıvılarımız-dandır. Vücut sıvılarının hepsinde çözünmüş olarak bir miktar tuz bu-lunur.
Gözyaşımızda bulunan tuz, gö-zümüze bulaşan hastalık etkeni mikroorganizmaların yok edilmesini sağlar. Çünkü mikroorganizmaların çoğu tuzun fazla olduğu ortamlarda yaşayamaz.
Hastanın koluna şişirilebilen manşet sarılır ve kanın aşağıya geçmesini engelliyecek bir basınca kadar şişirilir. Bu sırada aygıt, kanın ana atardamardan geçerken çıkardığı sesleri algılamak için alıcılarını çalıştırır ve manşetin içindeki basıncı denetimli bir biçimde azalt-maya başlar. Manşetteki basınç kanın manşe-tin altından ancak geçebileceği bir değere ka-dar düşünce, aygıt kanın geçişini simgeleyen sesi alır. Manşetin bu anda gösterdiği basınç atardamardaki en yüksek basınca eşittir. Buna kasılma basıncı (büyük tansiyon) denir. Man-şetteki basınç sesler duyulmaz oluncaya kadar düştüğünde bu değerde en düşük kan basın-cına eş değerdir ve gevşeme basıncı (küçük tansiyon) olarak adlandırılır.
Çok fazla. Bir bulutun ağırlığı için kullanı-lan en popüler ölçünün fil olduğu anlaşılıyor.Boulder,Colorado’daki Ulusal Atmosferik Araştırma Merkezi’ne göre ortalama bir kü-mülüs bulutunun ağırlığı yaklaşık 100 fil kadardır,ancak büyük bir fırtına bulutu ağır ba-sarak 200 bin file kadar ulaşabilir. Tabii bunlar kasırgayla karşılaştırılamaz bile.Bir kasırga bu-lutunun bir metre küpünden suyu çıkarıp bunu ölçecek,ardından da bütün kasırga bulutunun metre küpüyle çarpacak olursanız,tek bir kasır-ga bulutunun 40 milyon fil ettiğini bulursunuz. Bu yeryüzünde bulunan fillerin 26 katıdır.
Bunları Biliyor muydunuz
NisaERCİYES
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201820 21
ErdalKARASU
İstanbul'u Sevmek
Kadıköy'e uzak bir mesafedeydi. Pence-re kenarına oturuyor; yerleşim yerlerine, işlek caddelere, ağaçlara, otomobillere, görünen masmavi denize bakıyordum. Etrafımdaki güzelliklere bakmaya doya-mıyordum.
Altı ay sonra babam emekli olup, oturduğumuz ilçeden İstanbul'a geldi ve aldığı tazminatı ile Erenköy'den ev-lere bakmaya başladı. Sonra baba evine yerleştim; işime gidip geliyordum. Ara-dan zaman geçti. Askerliğimi yaptım. Bu arada iş değiştirdim; yabancı menşeli, sosyal hakları ileri düzeyde bir fabrikada çalışmaya başladım. Başından beri para biriktiriyordum; bir daire almak için. Pa-rası bol, iyi bir işte çalışıyordum. Beş yıl sonra biraz da borçlanarak Bostancı'dan bir daire almak kısmet oldu. Arkasın-dan evlendim. Artık İstanbul'da bir evim vardı ve ne kadar mutluydum. Kent her geçen gün biraz daha büyümüş, bir ucu Tekirdağ, diğer ucu İzmit'le birleşmişti.
Yıllar geçti; oğlum şimdi üniversi-teyi bitirdi. Ben de emekli oldum. Bo-ğaziçi'ndeki asma köprüler ikiydi. Ya-vuz Sultan Selim Köprüsü ile üç oldu. İstanbul'da araba kullanmak bir çile. Arabalar katar katar. Nüfus 17 milyona yaklaştı; caddeler, alışveriş merkezleri tıklım tıklım insan dolu. Yaşım da ilerle-di. Sessizliği arıyorum, gürültü beni bo-ğuyor. Bıkmıştım İstanbul'da otomobille trafiğe çıkmaktan. Trafik keşmekeş, sa-atlerce yolda bekliyorsun. Pazar yerleri, caddeler, mağazalar her yer insan kala-balığı...
Geçen yaz, doğduğum ilçeye gitme-ye, on beş gün kafamı dinlemeye karar verdim. Oğlumla birlikte ilçeye gittik ve öğretmen evinde kaldık. İlçenin ge-zilecek yerleri iki günde bitti. İnsanlar başka, çehreler farklı geldi bana. Hiç ar-kadaşım kalmamıştı ilçede. Üçüncü gün İstanbul'u aramaya başladım. Bir hafta zor kaldım ilçede. Kalabalık yok, ses yok, taşıt yok. Oysa ben alışmışım bunlara. Bana yabancı geldi. İstanbul'un kala-balığını, sesini, trafiğini özlemeye baş-ladım. Hemen bindik İstanbul'a giden otobüse. "Sensiz yapamıyorum İstan-bul..." dedim kendi kendime. "Seni ne kadar özledim..."
Orta Anadolu'nun tarihî, her geçen gün gelişen ve büyüyen güzel bir kentin-de yüksekokulu bitirdikten sonra mesle-ğimle ilgili bir iş bulur, çalışmaya başla-rım diyerek İstanbul'a gittim. Çocukluk, ilk gençlik düşlerimdi İstanbul'a gitmek
ve yerleşmek. Yıllarca özlemini çektiğim bir sevgili gibiydi İstanbul bana. Nihayet kavuşmuştum. Dedem rahmetli olmuştu. Acıbadem'de anneannemin yanında ka-lıyordum. İki hafta sonra Kaynarca'da bir iş buldum; işe trenle gidip geliyordum.
Çizim: Merve Aslanbaba
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201822 23
MustafaAKGÜN
GöldekiGökkuşağı
Üç kız kardeş; Saniye, Safiye ve Ha-tice, başka bir şehirde oturan bir akra-balarını misafir ediyorlardı. Misafirleri Zeynep Ablaları onlardan yaşça biraz büyüktü.
Evlerinin bahçelerindeydiler. Az ilerde bir göl vardı. Büyükçe bir göldü bu. Evin bahçesinden rahatça görünü-yordu bu göl.
Bu sırada gölün üstünü de etrafını da bulutlar sarmaya başlamıştı. Bulut-lar zamanla çoğalıyordu.
Bahçede çiçekler, süs çalıları, sebzeler ve meyve ağaçları vardı.
Misafir abla Zeynep, bahçeyi çok beğen-mişti. Güzellikleri seyredip duruyordu.
Hele havuzun etrafını saran güllere ba-karken büyük zevk alıyordu. Kırmızı kırmızı güller nasıl da göz kamaştırıyordu. Nasıl da kokuyorlardı. Güllerin kokuları ortalığı sar-mıştı.
Bu sırada iri iri yağmur taneleri düşmeye başladı. Yağmur taneleri düştüğü yeri ıslatı-yordu. Sonra taneler çoğalmaya başladı. Der-ken yağmur iyiden iyiye yağmaya başladı.
“Sandalyeni şu büyük ağacın altına alalım Zeynep Abla.” dedi Saniye. “Hem güllere daha da yaklaşmış olursun, hem de ıslan-mazsın.”
Zeynep ayağa kalktı. Saniye sandalyeyi alıp büyük ağacın altına doğru yürüdü.
Yağmur taneleri yere ve ağaçların yap-raklarına düşerken kendilerine has bir ses çıkarıyorlardı. Tatlı bir müzik ortaya koyu-yorlardı böylece. Hepsi de yağmurun sesini dinliyorlar, yere inen damlaları seyrediyor-lardı. Ara sıra gök gürlüyor, asıl sesi de, sesi-nin yankısı da etrafı sarıyordu.
Tabiî bu ara açılmış güllerin üzerine de yağmur damlaları düşüyordu. Kırmızı gülle-rin üzerine düşen yağmur taneleri inci tane-lerini andırıyordu. Billûr gibi yağmur tanele-ri kırmızı güller üstünde duygulandırıcı bir güzellik ortaya koyuyordu.
Bu inci taneleri sadece güllerin üstüne düşmüyordu. İlerdeki göl de bu incilerden nasibini alıyordu. Gümüş renginde görünen yağmur taneleri göle döküldükçe dökülü-yordu. Sanki avuç avuç inci saçılıyordu.
Etraftaki tepelere ve dağlara da saçılı-yordu bu inciler.
Yağmur yağdıkça yağıyordu.
Bir müddet sonra yağmur yavaşladı. Son-ra da kesildi.
Ağaçlardaki meyveler ve yapraklar yağ-mur suyuyla iyice yıkanmış, pırıl pırıl parlı-yorlardı.
Yağmur suyu güllerin güzelliğini arttır-dıkça arttırmıştı. Güllerin hemen hepsinin de üstünde yağmur tanecikleri vardı.
Saniye, “Bu güllerin üstündeki su tane-ciklerine şebnem denirmiş.” dedi. “Dedem öyle söyledi.”
Zeynep, “Şebnemler ne kadar güzel. İn-san bakarken âdeta gözünden kıskanıyor.” dedi.
Bu sırada Safiye ta ilerilere, ufka doğru bakıyordu.
“Gökkuşağına bakın. Ne kadar güzel.”
Herkes Safiye’nin işaret ettiği tarafa yö-neldiler.
Mavi, yeşil, kırmızı, mor gibi renklerden meydana gelmiş gökkuşağına bakmaya başladılar. Renkler bütün canlılıklarını orta-ya koyuyorlardı. Bir müddet sessiz ve hare-ketsiz kaldılar.
Bu sefer de Saniye atıldı. “Gökkuşağının göldeki yankısına bakın.”
Herkes gökkuşağının göldeki yankısına baktı.
Zeynep, “Ne kadar güzel.” demekten kendinin alamadı.
Gökkuşağının gökteki asıl görüntüsüyle göldeki yankısı birbirinden güzel görüntü-ler ortaya koyuyorlardı.
Kızlar gökkuşağına da, göldeki yankısına da kendilerini kaptırmış bakıyorlardı.Çizim: Feyzanur Yılmaz
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201824 25
Nurçiçek YILMAZ
Dedemin Gözyaşları
Bugün Cuma. Sabahtan beri çok şey yaşadım. Öğretmenim beni birkaç kez derste konuştuğum için uyardı. Bugün sen yerinde duramıyorsun Beyzanur, çok neşelisin dedi. Yerimde duramıyordum çünkü yarın halamlara gideceğiz. Çok
mutluydum. Hafta sonunu iple çekiyor-
dum. Arkadaşlarıma halamların bahçesini,
kedilerini, tavuklarını, küçük fino köpe-
ğini gün boyu anlattım durdum. O güzel
çiftliği düşündükçe de yerimde duramaz
oldum. Nihayet tören vakti gelip çattığın-
da sıraya dizildik. Aklımda hep o çiftlik
vardı, ta ki İstiklal Marşı okunana kadar.
Tören sırasında dedemin okul çıkışında
beni beklediğini gördüm. İstiklal Marşı
Beyzanur’un Günlüğü
okunurken hazır ola geçen dedem, al yıl-dızlı bayraktan gözlerini alamıyordu. Tö-ren bittiğinde "Dedeciğim!" diye koşarak ona sarıldım. Yüzüne baktığımda gözleri-nin ıslak olduğunu fark ettim. Ağlamıştı. Sordum,
- Ne oldu dede?
- Yok bir şey. Hadi markete doğru gidelim.
- Dede ağlamışsın. Hâlâ gözlerin dolu dolu.
Dedem göndere çekilen nazlı bayrağa bakıp;
- Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.
Ne güzel demiş Mehmet Akif Ersoy. Canımız bu vatana feda olsun. Vatan için bayrak için çarpışan ecdadımız olmasaydı şimdi kendi ülkemizde tutsaktık. Düşman-ların elinde oyuncaktık, köleydik torunum. Bugün askere alsalar, seve seve giderim, elimden ne geliyorsa yaparım. Bizdeki va-tan aşkı, bayrak aşkı bir başka.
Hem yürüyor hem konuşuyorduk. Ara-da heyecanlanıyor bazen de hüzünleni-yordu. "Bayrağımızı göklerden indirmeye, bu vatanı bölmeye hainlerin gücü yet-
mez." Dedem heyecanla bu sözlerini bi-raz sesli söyleyince, çevredeki kişilerce alkışlandı. Marketten alışverişimizi yaptık. Konuşa konuşa evin yolunu tuttuk. Oku-lun önünden geçerken dedem yine göz-lerini bayrağımıza dikti. Fısıltıyla İstiklal Marşı’ndan mısralar okudu:
- Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Elimizde poşetler bir süre bayrağımızı seyrettik. Ne güzel dalgalanıyordu. Va-tanımı, bayrağımı ben de çok seviyorum. İnanıyorum ki bizler bu vatanı sevdikçe, okudukça, aldığımız ilmi doğru kullandık-ça, birlikte yarınlara yürüdükçe, vatanıma kimse yan gözle dahi bakamayacak. Bu vatan bizim, ilelebet bizim kalacak.
Yarın halamlara gideceğiz. Güzel bir gün geçireceğime eminim. Yalnız şu an tek düşüncem, tek arzum çabuk büyümek, vatanıma, milletime faydalı bir insan ol-mak. Çizim: Feyzanur Yılmaz
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201826 27
Budin Beylerbeyi Mehmed Paşa ile Meh-
med Kethüda’nın şehit düştüğü haberi geldi.
Daha da kötüsü, Sadrazamın İstoni Belgrad
Kalesi’nde yenildiği haberi de hemen arka-
sından ulaştı. Arka arkaya gelen iki uğursuz
haber Kanije’de bomba etkisi yaptı.
Düşman ordusu bundan faydalanarak şu
tehditte bulundu: "Sadrazamınızın ordusu-
nu darmadağın ettik. Gelin, ümitsiz direnişi-
nizden vazgeçip teslim olun!”
Üst üste yaşanan bu gelişmeler, Osmanlı
kalesinde buz gibi bir hava estirdi. Askerler,
ümitsizliğe kapıldı. Teslim olma düşüncesi
ağırlık kazanmaya başladı.
Tiryaki Hasan Paşa tekrar sahneye çıktı.
Düşman tarafından gelen haberleri yalanla-
dı. Şöyle haykırdı: “Yalancılar! Bizi kandıra-
mazsınız! Her şeyimiz yeterli, sonuna kadar
dayanacağız! Sadrazamımız da yakında bu-
rada olacak...”
Ardından, askerlerimizi toplayarak, onla-
rı yüreklendiren şu tarihî konuşmayı yaptı:
“Bizi kandırmak istiyorlar. Kanije’yi alama-
yacaklarını sandılar. Sadrazamın bu tarafa
gelmekte olduğunu öğrendiler. Bu yüzden
bir an önce bizi kandırıp kaleyi elde etmeye
çalışıyorlar. Bana inanın: Düşman, Kanije’yi
alamayacak!”
Kanije’ye Bomba Gibi Düşen Haberler!
İsmailÇOLAK
80’lik İhtiyarın Büyük Zaferi
Hasan Paşa’nın son konuşması üzerine askerlerimizin yüzü güldü. Moraller yavaş yavaş yerine gelmeye başladı. Savaşma gayret ve azimleri yeniden canlandı. Zaferi kazanacaklarına tekrar inandılar.
80 yaşındaki Paşa’mızın, zekâsı, cesare-ti, ustaca taktikleri, kurnazlıkları, etkili ko-nuşmaları, babacan tavırları ve kahramanca davranışları, Kanije’yi ayakta tutmaya yetti. Bir avuçluk kuvvetiyle, sınırlı imkânlarıyla, kendisinden kat kat güçlü ve kalabalık düş-man ordusunu dize getirmeyi başardı.
Haçlılar, aylarca saldırı üstüne saldırı dü-zenlediler. Ama ihtiyar Paşa’mızı ve emrin-deki bir avuç Osmanlı yiğidini yenemediler. İnanç ve azimlerine güç yetiremediler.
Sonunda, 18 Kasım 1601’de kuşatma-yı kaldırdılar. Bozguna uğrayıp çekildiler. Osmanlı’ya, tarihinin en muhteşem zaferle-rinden birini hediye ettiler.
Padişah’ın Ödülü, Paşa’nın Gözyaşı
Kanije’de, Tiryaki Hasan Paşa’nın ve or-dumuzun gösterdiği eşsiz kahramanlığa, Padişah III. Mehmed çok sevindi. Hasan Paşa’ya üç hilat, yani süslü bir elbise ve mü-cevherlerle bezenmiş kılıç hediye etti. Bu-nunla da kalmadı, Paşa’ya vezirlik verdi.
Ayrıca bir mektup göndererek, onu şöyle kutladı ve yüceltti:
“Sen ki Kanije Beylerbeyi, tedbirli vezi-rim Hasan Paşa’sın. Gösterdiğin yararlılık her zaman şükürle anılır, mutlu olasın. Sana vezirlik verdim. Seninle kuşatma geçirenle-ri, Allah mübarek eyleye, bundan böyle dahi senin emrine boyun eğip her ne iş verirsen yapmakta dikkatli ve gayretli olalar. Sana sadakatle bağlanmaları benim rızama uy-gundur. Bu mektubu gazi askerlerinin önün-de oku.”
Tiryaki Hasan Paşa, Padişah’ın mektu-bunu okuduktan sonra ağlamaya başladı. Adamlarından Faizi Çelebi, sevinmesi ge-rekirken, neden ağladığını sordu. Verdiği cevap oldukça anlamlı ve düşündürücüydü:
“Ben ağlamayayım da kim ağlasın? Ettiği-miz küçücük bir hizmete karşı bize padişah vezirlik vermiş. Devletin vezirliği benim gibi kocamış bunaklara kaldı! Buna yanmayayım da neye yanayım?”
Çiz
im: H
amit
Yük
sek
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201828 29
04-10 NisanPolis Günü ve
Haftası
20 Nisan 571Peygamber
Efendimiz’in Doğumu,
Dünyayı Teşrifleri
30 Nisan Berat Kandili
13 Nisan Miraç Kandili
23 Nisan 1920TBMM’nin
Açılışı ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
29 Nisan 1916 Kutü’l-Amare
Zaferi
TarihteBu Ay
YusufHALICI
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 2018 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201830 31
Çengel Bulmaca
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201832
(Bir Hadis)"Üç dua vardır ki, bunları Allah'ın kabul ettiği hususunda hiç şüphe yoktur. Mazlumun duası, misafirin duası, babanın evladına duası."
(Tirmizî, Birr, 7)
(Bir Ayet)“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o
onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.” (5/Maide, 51)
Somuncu Baba
AhmetALKAN
İpekATİK
SıddıkKOYUNLU
Ahmet Musab KOYUNLU
MetehanAY
YağmurDUYMAZ
DamlaMERT
MuhammedYASİR
FatmaZÜMRA
Muhammet Ensar ŞAHİN
ZübeydeKOYUNLU
Zeynep Mina GEDİK
Arkadaşlar sizler de Çocuk Albümümüzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | NİSAN 201834
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.
NİSAN 2018 / Yıl: 24 - Sayı: 210
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Vaktinde ve düzenli bir şekilde namaz kılan kimsenin hayatta pek çok kazancı vardır:
1) Kalp ve beden temizliği,2) Allah korkusunun ve Allah sevgisinin kalbe yerleşmesi,
3) Kalbin kuvvet bulması,4) Fenalıktan uzak kalmak,
5) Vakitlerini belli düzen altına almak.Her namazda mutlaka bu kazançlar vardır.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)